TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

15’nci Birleşim

2 Kasım 2022 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı Kan’ın, 9-16 Ekim 2022 tarihlerinde Parlamentolararası Birlik Komisyon Heyeti olarak 145’inci IPU Genel Kurulunda yapılan çalışmalar ve görüşmelere ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Hatay’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan’ın, Gaziantep’te turizm ve ekonomik gelişmelerine ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, gündem dışı yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin açıklaması

3.- Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu’nun, sağlık kurumları işletmeciliği ön lisans ve sağlık yönetimi lisans mezunlarının atama beklediklerine ilişkin açıklaması

4.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Bursa’daki tarım alanlarının yağmalanmasına ilişkin açıklaması

5.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Kızılay Haftası’na ilişkin açıklaması

6.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Adana Hafif Raylı Sistemi’ne ilişkin açıklaması

7.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Kızılay Haftası’na ilişkin açıklaması

8.- Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçay’ın, kamuda çalışan eczacıların sorunlarına ilişkin açıklaması

9.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, elektrik faturalarına ilişkin açıklaması

10.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, AK PARTİ iktidarının 20’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

11.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Tavşanlı Belediyesinin Yörük çadırlarını yıkmasına ilişkin açıklaması

12.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, iktidarın Adana’yı unuttuğuna ilişkin açıklaması

13.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, obezitenin halk sağlığı sorunu olduğuna ve engelli diyetisyenlerin atama beklediklerine ilişkin açıklaması

14.- Şanlıurfa Milletvekili Aziz Aydınlık’ın, Şanlıurfalı pamuk üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

15.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, toplu yemek yenen yerlerdeki gıda zehirlenmelerine ilişkin açıklaması

16.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’in açıklamalarına ilişkin açıklaması

17.- Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş’in, Şırnak’ın yaşanmaz bir hâle getirildiğine ilişkin açıklaması

18.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, trafik cezası tebligatlarının e-tebligata geçirilmesine ilişkin açıklaması

19.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na ve Türk harf inkılabının 94’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

20.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Adıyaman’ın sorunlarına ilişkin açıklaması

21.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’nun, Sivas’ın Kangal ve Divriği ilçelerinin doğal gaz mağduriyetine ilişkin açıklaması

22.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, kamuda çalışan eczacıların sorunlarına ilişkin açıklaması

23.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, AK PARTİ iktidarının sermayeden yana olduğuna ilişkin açıklaması

24.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, Tekirdağ’ın düşman işgalinden kurtuluşuna ilişkin açıklaması

25.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun, yeterli sayıda lise yapılmasına ve acilen otobüs sayısının artırılmasına ilişkin açıklaması

26.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, uyuşturucuyla mücadeleye ilişkin açıklaması

27.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na, öğretmenlerin bir günlük iş bırakma eylemine, Rüzgârgülü Projesi’ne ve Türkiye Cumhuriyeti’nin parti devletine doğru hızla sürüklenmekte olduğuna ilişkin açıklaması

28.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, yerli ve millî elektrikli otomobil Togg’a, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine, Mevlüde Genç’in vefatına ve 2 Kasım Karaçay Türklerinin sürgün edilişinin yıl dönümüne ilişkin açıklaması

29.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, öğretmenlerin taleplerine, ODTÜ rant yolu projesinin iptaline, Türkiye’nin sefalette dünya lideri olduğuna, Fatma Altınmakas davasına ve doktorların ülkeyi terk etmeye devam ettiğine ilişkin açıklaması

30.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, 7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu’na ve Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin su fiyatı kararına ilişkin açıklaması

31.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un, Türkiye Yüzyılı vizyonu belgesine, tahıl krizinin çözümüne, açıklanan ekim ayı ihracat rakamlarına, Kızılay Haftası’na ve 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na ilişkin açıklaması

32.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Ankara Milletvekili Orhan Yegin’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, ülkedeki yargılama ve soruşturmalara ilişkin açıklaması

35.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, genç avukatların sorunlarına ilişkin açıklaması

36.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, il göç idarelerinde belirsiz süreli iş sözleşmesi kapsamında çalışanlara ilişkin açıklaması

37.- Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın, Şanlıurfa’da silahların başıboş dağıtıldığına ilişkin açıklaması

38.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un, İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu’nun 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş ve arkadaşları tarafından, özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin mesleki ve sosyal hayatlarında zorluk çekmemesi, güvencesiz çalışma koşullarının önüne geçilmesi, yaşadıkları mağduriyetlerin giderilmesi, taban maaş uygulaması, özlük ve diğer haklarının sağlanması amacıyla 14/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ ve arkadaşları tarafından, ekonomik krize karşı öğrencileri korumak için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 2/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, kamu ihalelerine yönelik rüşvet ve usulsüzlüğün önüne geçebilmek için alınacak önlemlerin belirlenmesi, bu tür iddiaların etkin soruşturulması önündeki engellerin kaldırılması, yolsuzluk ve rüşvetle mücadele için atılacak adımların tespit edilmesi amacıyla 2/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Bolu’dan gelen köy muhtarlarının eşlerine “Hoş geldiniz.” denilmesi

 

VIII- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman’ın, Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Tan ve 172 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4618) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 361)

 

X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, Genel Kurulu ziyaret eden misafirlere ilişkin konuşması

2 Kasım 2022 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, 9-16 Ekim 2022 tarihlerinde Parlamentolararası Birlik Komisyon Heyeti olarak 145’inci IPU Genel Kurulunda yapılan çalışmalar ve görüşmeler hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı Kan’a aittir.

Buyurun Sayın Kavakcı Kan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı Kan’ın, 9-16 Ekim 2022 tarihlerinde Parlamentolararası Birlik Komisyon Heyeti olarak 145’inci IPU Genel Kurulunda yapılan çalışmalar ve görüşmelere ilişkin gündem dışı konuşması

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; bugün sizlere Parlamentolararası Birliğin 145’inci Genel Kuruluyla alakalı bilgi arz etmek için buradayım. 11-15 Ekim tarihlerinde Ruanda Kigali’de gerçekleşti Parlamentolararası Birliğin Genel Kurulu.

Öncelikle, Parlamentolararası Birlikle alakalı çok kısa bir bilgi arz edeyim. Parlamentolararası Birlik 1889’da kurulmuş, dünyanın 178 parlamentosunun üye olduğu bir uluslararası örgüt. Bu manada, kendi temsilcileri aracılığıyla Parlamentolararası Birlik Genel Kuruluna iştirak eden parlamentolar vesilesiyle dünya nüfusunun neredeyse tamamı Parlamentolararası Birlik Genel Kurullarında temsil edilmiş oluyor.

Son Genel Kurul -dediğim gibi- Ruanda Kigali’deydi, ondan evvelki Genel Kurullar Madrid’de, Nusa Dua’da, Belgrad’da, Doha’da, farklı ülkelerde gerçekleştirildi.

Biz, Parlamentolararası Birlik Türk Grubu olarak, 9 milletvekiliyle ülkemizi temsil ediyoruz. Aslında, nüfusumuza oranla 8 milletvekili olması gerekiyor ancak biz genç parlamenter de bulundurduğumuz için 9 milletvekili. Bu milletvekillerinin 3’ü kadın milletvekillerinden oluşuyor. Parlamentolararası Birlik, bu manada kadın-erkek eşitliğine çok önem verdiği için, 9 milletvekilimizin inşallah bundan sonra yarısı kadın milletvekilleri olur ama yüzde 30 kadın temsiliyle oradayız.

Aynı zamanda, Kadın Parlamenterler Forumu ve Genç Parlamenterler Forumu’nda da ülkemizi temsil ediyoruz. Daimî komitelerde milletvekillerimiz, farklı partilerden milletvekillerimiz ülkemiz adına söz alıyorlar. Aynı zamanda, Parlamentolararası Birlikte 12+ (Twelve Plus) Coğrafi Grubunun üyesi olarak çalışmalara katkıda bulunuyoruz.

Ekim ayında Kigali’de gerçekleşen Genel Kurulda da 600 milletvekili ve bin kişilik toplam katılımla 120 ülke Genel Kurulda hazır bulundu. Bu seferki Genel Kurulun ana başlığı da “Daha güçlü, dirençli ve barışçıl bir dünya için değişimin itici gücü olarak cinsiyet eşitliği ve cinsiyete duyarlı parlamentolar”dı. Bizim de genel konuşmalar süresince Sayın Meclis Başkan Vekilimiz Süreyya Sadi Bilgiç Bey ülkemiz adına söz aldı Meclisimizi temsilen bu konuyla alakalı. Genç milletvekilleri bölümünde de Sayın Zeynep Yıldız Vekilimiz, genç milletvekilimiz, ülkemiz adına, Meclisimiz adına söz almış bulunuyor.

Tabii, Parlamentolararası Birliğin Türkiye'de haziran ayında gerçekleşen bir toplantısı da olmuştu. Türkiye Büyük Millet Meclisimiz ile Parlamentolararası Birlik iş birliğiyle gerçekleşmişti ve göçle alakalı burada çok kapsamlı bir panel serisi yapıldı. Tabii, bu yapılan çalışmada da parlamentolar ve göç ile mültecilere ilişkin küresel mutabakatların daha güçlü bir iş birliğine nasıl vesile olabileceği üzerine detaylı konuşmalar yapıldı. Bununla alakalı da Genel Kurulda biz Türk Grubu olarak bir sunum yaptık, yapılmış olan çalışmayı detaylı olarak paylaştık.

Bunlar, hepsi çok güzeldi, muhteşemdi ama Genel Kurula damga vuran iki mesele vardı; bu da tabii, Rusya-Ukrayna savaşı çerçevesinde, Rusya'nın Ukrayna'daki uluslararası hukuka aykırı işgaliyle alakalı Türkiye Heyeti olarak, Parlamentolararası Birlik Türk Grubu olarak defaatle teşekkürlerle karşılaştık. İkili görüşmelerde, Birleşik Krallık Heyetiyle yaptığımız görüşmelerde, aynı zamanda Ukrayna heyetiyle yaptığımız görüşmelerde, Türkiye'nin hem tahıl krizinin çözülmesini hem de karşılıklı esir değişimini, takasını sağlaması hususunda çok büyük bir teveccüh gördüğünü görmüş olduk. Bu manada, bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın yapmış olduğu açıklama da tahıl koridorunun devam edeceği açıklaması da bizi gerçekten ziyadesiyle mutlu etti, Genel Kurulda da bunu görmüş olduk.

Sözlerimi toparlarken şunu söylemek istiyorum: Tabii, Parlamentolararası Birlik Genel Kurulunda gündeme gelen başka bir mesele, parlamenterlerin, İnsan Hakları Komitesinde HDP'li milletvekillerinin Türkiye aleyhine vermiş olduğu 64 dosya, bununla alakalı da gerekli izahatları vermiş olduk.

Konuşmamı tamamlarken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RAVZA KAVAKCI KAN (Devamla) – Toparlıyorum müsaadenizle Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

RAVZA KAVAKCI KAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Geçen hafta hem Türkiye Yüzyılı vizyonu açıklandı hem de Togg'un, ilk Togg'un banttan inişine hep beraber şahitlik ettik. Bu, ülkemiz adına gurur verici bir şey. Tekrar, bunun için emeği geçen bütün çalışanlara, Bakanlık çalışanlarına, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğine, Togg’da emeği geçen mühendisinden üst düzey idarecisine kadar bütün emek verenlere teşekkür etmek istiyorum.

Son olarak da Parlamentolararası Birliğin bütün milletvekillerimiz, 600 milletvekilimiz doğal üyesi, burada grubu bulunan partilerden zaten temsilcilerimiz var, sizlerin de katkılarınızı bekliyoruz. İnşallah, bütün çalışmalar, ülkemiz adına yapılan bütün çalışmalar hayırlara vesile olsun diyorum ve Genel Kurulu saygıyla hürmetle selamlıyorum..

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Hatay'ın sorunları hakkında söz isteyen Hatay Milletvekili Sayın Serkan Topal'a aittir.

Buyurun Sayın Topal. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Hatay’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, hepinize saygılarımı sunuyorum.

Evet, bugün günlerden yine Hatay; her zaman olduğu gibi Hatay'ın sorunlarını biz dile getirmeye çalışıyoruz, olabildiğince Hatay halkımızın sesi olmaya çalışıyoruz. Yirmi yıldır, AK PARTİ iktidarında -neredeyse iktidar gitti gidecek ama- maalesef, bir türlü Hatay'ın sorunları çözülemedi, çözülmedi, çözülemiyor.

Değerli arkadaşlar, Hatay'ın sorunlarını kısaca anlatmaya çalışacağım her zaman olduğu gibi. Şimdi, bakın, arkadaşlar, çok samimi bir şekilde söylüyorum: 600 bin Suriyeliyi içinde barındıran Hatay'da bugün itibarıyla neredeyse 600 bin Suriyeli kadar işsiz kaldı, en büyük sorunlardan bir tanesi işsizlik arkadaşlar. Elbette, bakın, AK PARTİ Hatay milletvekilleri çok iyi bilirler; günü geldiğinde, hizmet yaptıklarında çok samimi bir şekilde teşekkür ediyoruz ancak bugüne kadar Hatay'da tek bir fabrika kurulmadı, işsizliği giderecek tek bir fabrika kuruldu mu? Yok, arkadaşlar.

Hele ki çok samimi bir şekilde söylüyorum: Reyhanlı'nın Bükülmez Muhtarına sorabilirsiniz, Bükülmez’in bütün halkına sorabilirsiniz, oradaki vatandaşlarımız cenazelerini güvenli bir şekilde gömemiyor arkadaşlar. Niye? Çünkü sınır güvenli değil arkadaşlar. Biz defalarca dile getirdik Suriye’yle olan politikayı. Bakın, arkadaşlar, sınır kapılarının açılması gerektiğini defalarca dile getirdik, bir daha dile getiriyoruz. Türkiye'nin en büyük 2’nci tır filosu orada, Hatay'da ama şu anda yatıyor arkadaşlar. Sebebi ne? Sınır kapıları kapalı. Şu anda alttan görüşmeler var; bir an önce barışı tesis edelim, sınır kapılarını açalım, Hatay’daki bizim esnafımız da rahat bir nefes alsın arkadaşlar.

Yine, Belen’den Antakya’ya bir otoban yılan hikâyesine döndü, ne zaman bitecek bu otoban arkadaşlar? Yirmi yıldır daha bitirilmedi arkadaşlar, bunun bitirilmesini bir kez daha buradan talep ediyoruz.

Arkadaşlar, Samandağ’dan havaaalanına gittiğinizde olağanüstü bir trafik yaşanıyor. Aslında, her 5-6 kilometrede mutlaka bir alt geçit ya da üst geçit olması gerekiyor ama gelin görün ki yaklaşık 50-60 kilometrede sadece, sadece 2 yerde var. Sayın Ulaştırma Bakanı neredesiniz, görmüyor musunuz bunları? Bunları size söylemiyorlar mı? O yol artık ölüm saçıyor, tamam mı, ölüm saçıyor arkadaşlar.

Hatay’ın diğer sorunlarından bir tanesi hazine arazileri. Değerli arkadaşlar, sadece Hatay’da, vatandaşımız bu konuda üvey evlat muamelesi görüyor. Hatay’da hazine arazisi üzerinde ecrimisilini ödeyen, yirmi, otuz yıldır ecrimisilini ödeyen vatandaşımız mağdur. Arkadaşlar, hazine arazisi üzerindeki evinin bir türlü tapusunu alamıyor. Konya’da alıyor, Niğde’de alıyor, başka illerde alıyor, alsınlar; vatandaşlarımız mağdur olmasın ama Hatay’a neden bu yapılıyor arkadaşlar? Bu haksızlık neden? Bu haksızlığı giderecek olan iktidar, size sesleniyorum: Bu haksızlığı bir an önce lütfen giderin.

Değerli arkadaşlar -biz daha önce de söyledik- Suriye savaşından en çok etkilenen Hatay; ayrımcılık yapılacaksa Hatay halkına, Hatay esnafına, Hatay çiftçisine pozitif ayrımcılık yapılması gerekiyor. Oradaki esnafımız kepenk kapattı; Suriyeli vatandaşlarımız açıyor, vergi ödemiyor ama bizim vatandaşlarımız şu anda kepenk kapatıyor. Bakın, arkadaşlar, oradaki çiftçilerimiz mazotunu alamıyor, gübresini alamıyor, elektrik faturasını yatıramıyor şu anda arkadaşlar ama maalesef, bütün bunlara rağmen iktidar kanadında ses yok, tık yok.

Arkadaşlar, New York Times gazetesinde dünyada görülmesi gereken 52 ülke(*) arasında Hatay 34’üncü sırada, hatta 32’nci sırada arkadaşlar. Bakın, dünya “Gidin, Hatay’ı görün.” diyor ama iktidar “Pas geçin.” diyor. Böyle olmaz arkadaşlar. Hatay halkı sadece hakkını istiyor, sadece hakkını istiyor arkadaşlar. Dediğimiz gibi vergide 10’uncu sıradayız, hizmette sondan 10’uncu sıradayız. Bu adaletsizliği gidermeniz gerekiyor. Elbette, siz gidermeyecekseniz, Allah’ın izniyle Millet İttifakı iktidarında biz gidereceğiz.

Değerli arkadaşlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum fırsat verdiğiniz için.

Şimdi, arkadaşlar, yine, dediğimiz gibi, bu kadar mağdur işsizler ordusu yaratılmışken Hatay’da da mesela, belediyelerde çalışan, kamu kurumlarında çalışan taşeron işçilerini neden kadroya almıyorsunuz? Hadi, pozitif ayrımcılık yapın en azından Hatay’a arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, son olarak şunu ifade etmek istiyorum: Hatay halkı her zaman gerçekten devletine bağlıdır, sahip çıkmıştır, milletini seven insanlardır ancak bu Suriyelilerin özellikle kapı komşu olması ve orada yığılması Hatay’ı ciddi anlamda mağdur etmiştir. Bir komisyon kuralım, bu komisyon da gitsin, Hatay’ı yerinde görsün, Hatay’ın sorunlarını da birlikte çözelim. Buradan bütün Hataylı hemşehrilerime sesleniyorum. İktidar çözmezse, Allah’ın izniyle Millet İttifakı iktidarında biz çözeceğiz.

Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli hatip sanıyorum “görülmesi gereken iller arasında 34’üncü sırada” diyeceğine “ülkeler arasında” dedi, onun tutanaklarda düzeltilmesini talep ediyorum.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan’ın, Gaziantep’te turizm ve ekonomik gelişmelerine ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Evet, gündem dışı üçüncü söz, Gaziantep’te turizm ve ekonomik gelişmeler hakkında söz isteyen Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan aittir.

Buyurun Sayın Taşdoğan. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri takip eden yüce Türk milleti; gündem dışı konuşmamı yapmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin en büyük, Türkiye’nin ise 6’ncı büyük kenti olan Gaziantep, tarihî İpek Yolu’nun güzergâhı olması sebebiyle uygarlıkla tarihine yön vermiştir. Gaziantep, şehir merkezinde gizlediği tarihiyle, Gaziantep Kalesi, Zeugma Mozaik Müzesi başta olmak üzere Savaş Müzesi, Mutfak Sanatları Merkezi, Cam Eserleri Müzesi, Etnografya Müzesi ve Panoramik Gaziantep Savunması Müzesi gibi birçok müzenin bulunduğu kadim bir şehirdir. Bu sebeple, gazi şehrimizin tarihî yapıları ve kültürel değerlerini gastronomiyle süsleyerek turizm konusunda her geçen gün daha da iddialı bir konuma gelmiş bulunmaktayız. Gaziantep Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü verilerine göre, kurtuluş mücadelesindeki yoklukta zerdali çekirdeğinden ekmek yapılan bir dönemden Türkiye’nin 6’ncı büyük kenti olma başarısına erişen Gaziantep’te, 2022 yılının Eylül ayına kadar toplamda 744 bin yerli ve yabancı turist konaklamış, 1 milyon 17 bin kişi ise geceleyen turist olarak ziyarette bulunmuştur. Müze ve ören yerlerini ise 340 bin kişi ziyaret etmiştir. Bu rakamlar ışığında, şu ana kadar ortalama 1,5 milyon yerli ve yabancı turisti ağırlayan, zengin mutfağı, eşsiz kültürü, tarihî zenginlikleriyle dolu Gaziantep'in büyüleyici yolculuğuna tüm Türkiye'yi davet ediyor, “Şimdi Gaziantep'e gitme zamanı.” diyoruz.

Sayın milletvekilleri, Gaziantep'i kalkındıracak, değer katacak işleri Cumhur İttifakı olarak yakinen takip ediyor ve takdir etmeye devam ediyoruz. Bu çalışmalardan birkaçını burada bahsederek sizlerle paylaşmak istiyorum.

Nizip, Oğuzeli, Şahinbey ilçelerimizin sulama altyapısının yenilenmesi sağlanarak 122 bin metre sulama şebekesi rehabilitasyonuyla 103 bin dekar alan suyla buluşturulacak ve üretime kazandırılacak, aynı zamanda tarım sektöründe yaklaşık 12.500 kişinin istihdam edilmesine olanak sağlayacak Küçük Ölçekli Sulama İşleri Programı’na 75 milyon TL'lik desteği kapsayan protokol geçtiğimiz günlerde imzalandı.

748 okul spor kulübü ve 170.900 okul spor kulübü lisanslı sporcu sayısıyla Türkiye'nin en çok okul spor kulübü ve sporcu sayısına sahip olan Gaziantep, spor şehri olarak da anılmaya devam ediyor. Spor Şehri Gaziantep Kampanyası kapsamında bir süredir devam eden öğrenci ve sporculara spor malzemeleri dağıtım uygulamasında, bu yıl da 28 farklı spor alanında 800 okula 15 milyon TL değerinde spor malzemesi desteği sağlandı.

Ayrıca, bu hafta sonu Gaziantep’e gelecek olan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, marka şehrimiz Gaziantep’e yapılan dev yatırımları toplu açılış töreniyle Gazianteplilerin hizmetine sunacaktır. Cumhur İttifakı’nın desteklediği, her aşamasını büyük özveriyle takip ettiği ve Gaziantep’e ulaşımda önemli kazanımlar sağlayacak yaklaşık 5 milyar lira gibi dev bir yatırım olan, Gaziantep kent merkezi ile 2 sanayi bölgesini birbirine bağlayan, şehir içi trafiğine de nefes aldıracak olan, tamamen yerli ve millî araçların kullanıldığı Gaziray Projesi başta olmak üzere, mevcutta bulunan 49 kilometrelik Gaziantep-Nizip-Karkamış tren hatlarına turizm amaçlı tren setleri getirilerek ucuz ve kaliteli seyahate imkân sağlayacak olan Raybüs Projesi Gaziantep’te bir ilk olacak ve bu, çevre dostu ve yakıt tasarrufu sağlamanın yanı sıra aynı zamanda sürücülere konforlu bir ulaşım da sunacaktır.

Ayrıca, çok kısa sürede tamamlanan 3 Katlı Yeşilvadi Köprülü Kavşak Projesi hemşerilerimizin hizmetine açılmış olacaktır. Tüm bu çalışmalar ışığında gazi şehrimiz için taş üstüne bir taş koyan ve bıkmadan, yorulmadan, gece demeden, gündüz demeden emek veren, çalışan tüm herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakikayla süreyle söz vereceğim.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, gündem dışı yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerini düzelttiğine ilişkin açıklaması (*)

SERKAN TOPAL (Hatay) – Sayın Başkan, sadece düzeltme açısından söz almak istiyorum. Şöyle ki: Az önce, konuşmamda “52 il arasında 32’nci il” demek istemiştim, sanırım “ülkeler arasında” demiş olabilirim, bunu düzeltmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – “Ülkeler” olarak geçti, evet. Sorun yok.

Sayın Vahapoğlu…

3.- Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu’nun, sağlık kurumları işletmeciliği ön lisans ve sağlık yönetimi lisans mezunlarının atama beklediklerine ilişkin açıklaması

MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sağlık kurumları işletmeciliği ön lisans ve sağlık yönetimi lisans bölümü mezunları Sağlık Bakanlığımızdan atama beklemektedirler. Sağlık yönetimi bölümünün adı ve nitelik kodu 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında KHK’nin sağlık hizmetleri ve yardımcı sağlık hizmetleri sınıfı cetveline eklenmediği için Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde kendi unvanlarıyla çalışma imkânı bulamamaktadırlar. Sağlık Bakanlığının yapacağı yeni atama planlamasında sağlık yönetimi mezunlarına da yer verilmesi, mikroihtisasın geçerli olduğu günümüzde insan gücü, eğitim, istihdam planlaması açısından yararlı olacaktır. Eğitim aldıkları bilim dalında istihdam imkânı bulamayan bu gençlerimizin sorunlarının çözümlenmesi için Sağlık Bakanlığını konuya el atmaya davet ediyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

4.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Bursa’daki tarım alanlarının yağmalanmasına ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Beton yığınına dönen Bursa’mızda maalesef, her geçen gün, tarım alanları giderek yağmalanıyor. Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesine bağlı Devecikonağı ve Güvem köylerinde taş kırma tesislerinin ilave taleplerine, ÇED raporuna, maalesef, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü onay verdi ancak yöre sakinleri, köylüler bunu istemiyorlar, karşı çıkıyorlar ve o yörede 40 bin adet yaban mersini fidanı ekimi yapıldı, hayvancılık hâlen devam ediyor, tarım üst düzeyde yapılıyor.

Şimdi buradan seslenmek istiyorum: Bu ilave kırım tesislerinde yapılacak katkı ekonomiye katkı sağlayacak da tarım, hayvancılık, yaban mersini sağlamayacak mı? Güzelim Bursa’nın ovaları betona çevrildi ve buna maalesef hâlâ göz yumuluyor. Bu yanlıştan bir an önce dönün, yöre halkının sesini dinleyin, tarım ve hayvancılığın önemini de boşa atmayın diyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

5.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Kızılay Haftası’na ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

1868’de kurulan Türk Kızılay, yardım ve hizmetleri karşılıksız, kamu yararına çalışan, millî gönüllü bir sosyal hizmet kuruluşumuzdur. Kurulduğu yıldan bu yana, toplumsal dayanışmayı sağlamak, sosyal refahın gelişmesine katkıda bulunmak, yoksul ve muhtaç insanlara barınma, beslenme ve sağlık yardımları ulaştırmak gibi çalışmalar yapmaktadır. Afet zamanlarında milletinin yanına ilk önce koşan Kızılay, yüz elli üç yıldır, yurt dışında pek çok ülkede de gıda başta olmak üzere her türlü yardım çalışmalarını yürütmektedir. Kızılayın hayati öneme sahip faaliyetlerinin başında kan hizmetleri gelmektedir. Ülkemizin ihtiyacı olan kan, gönüllü ve sürekli bağışlardan Kızılay vasıtasıyla karşılanmaya çalışılmakta olup bu vesileyle tüm vatandaşlarımızı Kızılaya kan bağışında bulunmaya davet ediyorum.

İçerisinde bulunduğumuz Kızılay Haftası dolayısıyla tüm Kızılay çalışanlarını tebrik ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

6.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Adana Hafif Raylı Sistemi’ne ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Buradan bir kez daha haykırıyorum: Adana’yı üvey evlat olarak görmekten vazgeçin. Hükûmete sesleniyorum: 96 yılında yapımına başlanan Adana Hafif Raylı Sistemi 535 milyon dolara mal oldu ancak günümüzde 1 milyar 200 milyon lira borcu var. Bu borç faizlerle katlanıyor, doğmamış çocuk bile Adana Metrosu nedeniyle borçlu olarak doğuyor. Her seçim döneminde Sayın Cumhurbaşkanı söz vermiş olmasına rağmen Adana Hafif Raylı Sistemi Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına bir türlü devredilmedi. 2’nci etap fizibilite çalışmalarıyla ilgili 4’üncü kez başvuru yapılmış olmasına rağmen nedense bir türlü onaylanmıyor. Şimdi, buradan sesleniyorum: Sözünüzü tutun, Adana Metrosu Bakanlığa devredilsin, 2’nci Etap Projesi onaylansın ve bir an önce inşaatına başlansın. Yeter artık, Adanalıları bu yükten kurtarın.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

7.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Kızılay Haftası’na ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Yüz elli dört yıldır dünyanın dört bir yanında insanlara umut olan, şifa bekleyenlerin parlayan hilali Kızılayımızın fedakâr gönüllülerinin ve ülkemizin Kızılay Haftası kutlu olsun. Yardımseverlik, merhamet, şefkat ve dayanışma hasletlerinin sembolü olan Türk Kızılay, özverili ve etkili bir şekilde yürüttüğü sınır tanımayan hizmetleriyle alanında önde gelen kuruluşlardan biri olmayı sonuna kadar hak etmektedir. Barışa ve huzura hizmet eden Türk Kızılay dünyanın neresinde bir dram varsa hep orada olmuştur. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde bu güzide kurumumuzun tüm faaliyetlerine destek vermeyi nasıl sürdürdüysek bundan sonra da sürdürmeye devam edeceğiz.

Sözlerime son verirken Kızılayımızın gücünü bizlerin yardım ve desteklerinden aldığını hatırlatıyor, bu zorlu görevi ifa eden bütün Kızılay personeline, kuruluşumuzun çatısı altında hayırlı hizmetlere imza atmış gönüllülerimize teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Taşlıçay…

8.- Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçay’ın, kamuda çalışan eczacıların sorunlarına ilişkin açıklaması

NEVİN TAŞLIÇAY (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kamuda çalışan eczacılarımızın kurumlar arası maaş farklılıkları ve ek ödeme katsayı sıkıntılarını daha önce de dile getirmiştik. Eczacılarımız Sağlık Bakanlığı Atama Ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’ndeki eşitliğin Ek Ödeme Yönetmeliği’nde de sağlanmasını talep etmektedir. Bu hususta, kamuda çalışan eczacılarımızın mesai içi tavan ek ödeme tutarları, hizmet alanı, kadro unvan katsayıları ve taban ödeme katsayıları noktasında diğer stratejik personelle aynı statüde ve hakkaniyetli bir biçimde değerlendirilmesi arzusundayız. Ayrıca, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’nun ek 84’üncü maddesinde hekim ve diş hekimleri yer alırken eczacıya yer verilmemiştir, ilgili eksikliğin giderileceğine, kamu eczacılarımızın yaşadıkları mağduriyetinin ortadan kaldırılması için gerekli çalışmaların en kısa sürede yapılacağına inanıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Gaytancıoğlu…

9.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, elektrik faturalarına ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kış geliyor, vatandaşın elektrik faturaları yükselişe geçti; evlerde, ticarethanelerde, fabrikalarda en büyük maliyet artık elektrik oldu. Emeklinin, işçinin, sanayicinin faturalardan eli yanıyor, sulamada kullanılan elektrik ise çiftçiyi katmerli çarpıyor. Bir de sulama birliklerini Bakanlık kontrolüne aldınız, buradan da ayrı çarpıyorsunuz. Vatandaşın evine elektrik faturası değil, ekonomisine incir ağacı yolluyorsunuz. Vatandaş faturaları görünce kara kara düşünüyor. Yirmi yıl sonunda maskeniz gitti, gerçek yüzünü ortaya çıktı. “AK” diye çıktınız ama göbek adınız “kapkara.” Bu faturalarla bu kış geçmez. Ne sanayici ne esnaf ne de sade vatandaş bunları ödeyip yaşamını sürdüremez, işini yapamaz. CHP’li belediyelerde Meclis çoğunluğuna dayanarak belediyeyi iş yapamaz hâle getirmek için üstün zekâ örneği göstererek parmak kaldırıp suyu ucuzlatanların bu zekâlarını elektrik faturaları için de kullanmalarını istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Kaya…

10.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, AK PARTİ iktidarının 20’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Yarın 3 Kasım, iktidara gelişimizin 20’nci yıl dönümü. AK PARTİ olarak bundan yirmi yıl önce, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde hükûmete geldiğimizde ülkemizin asırlık demokrasi ve altyapı eksikliklerini gidermek için kapsamlı bir kalkınma programı başlattık. Ülkemizi geliştirmek, büyütmek, güçlendirmek, milletimizin refahını artırmak, hayatı kolaylaştırmak için çalışıp çabaladık. Eğitimden sağlığa, güvenlikten adalete, ulaştırmadan enerjiye, sanayiden tarıma her alanda ülkemizi baştan sona âdeta yeniden inşa eden adımlar attık. Milletimiz bizim bu gayretimizi ve başarımızı gördüğü için girdiğimiz her seçimde daha yüksek oy oranıyla bizi destekledi. Önümüzdeki 2023 seçimlerinde de Cumhur İttifakı olarak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde, Allah’ın yardımı ve aziz milletimizin desteğiyle iktidar olacağız, aziz milletimize hizmet etmeye devam edeceğiz diyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kasap…

11.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Tavşanlı Belediyesinin Yörük çadırlarını yıkmasına ilişkin açıklaması

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

“Arkadaşlar, gidip Toros Dağları’na bakınız; eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.” Bu sözlere hilaf olarak Tavşanlı Belediyesi, son zamanlarda, mahalle olan semtlerde, köylerde Yörük çadırlarını yıkıyor, bazılarını mühürlüyor; binlerce hayvan şu kar kış günlerinin başlangıcında telef olma yolunda. Aynı şekilde, Tavşanlı Belediye Başkanı, daha önce, küçük esnafa ait iş yerlerini mühürlemişti, şimdi de sıra 15 tane Yörük çadırına geldi. Yörük çadırlarını yıkmak, hayvancılıkla geçimini temin eden insanları yok etmek, onları açlığa ve açığa mahkûm etmek bence 2022 Türkiyesine yakışmıyor, bu bir zulümdür, bu zulme derhâl son verilmesi gerekiyor. Millet bahçesi yapıyorsunuz ama milleti yok ediyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Sümer…

12.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, iktidarın Adana’yı unuttuğuna ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İktidarın Adana’yı unuttuğunu, şaşı baktığını sürekli dile getiriyoruz. Cumhurbaşkanlığı 2020 Yılı Yatırım Programı çerçevesinde Adana’ya 19.600 metrekare içerisinde yeni müze ve kültür kompleksi yapılacağı açıklanmıştı. Başlama tarihi 2021 olan proje 2023 yılında bitirilecekti. Proje tutarı 330 milyon lira olarak açıklanmış ancak 2021 yılında projeye ayrılan ödenek sıfır lira, 2022 yılında ise projenin sadece altıda 1’i oranında, 50 milyon lira bütçe ayrılmış; senenin bitimine iki ay kaldı. İktidarın söz konusu Adana olunca yatırım yapmaktan kaçtığını, Adana’yı unuttuğunu, değerlerini yok etmeye çalıştığını artık sağır sultan duydu. En azından projesi hazır, ödeneği hazır olan işlerde Adana’yı unutmasın, Adanalıları unutmasın diyoruz.

BAŞKAN – Sayın Ceylan…

13.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, obezitenin halk sağlığı sorunu olduğuna ve engelli diyetisyenlerin atama beklediklerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, Dünya Sağlık Örgütü ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Obeziteyle Mücadele Alt Komisyonunun raporlarında Türkiye obezitede Avrupa 1’incisi, dünyada ise 4’üncü sırada. Türkiye Büyük Millet Meclisi Obeziteyle Mücadele Alt Komisyonu Raporu’nda, fazla kilolu ve obez olmak küresel boyutta halk sağlığı sorunu, obezitede gözlenen artışsa salgın olarak nitelendiriliyor. Türkiye’de obezite yüzde 37,5’le Batı Karadeniz’de, yüzde 36,9’la Orta Anadolu’da yüksek orandadır. Kadınlarda obezite oranı yüzde 39,1; erkeklerde ise yüzde 24,5’tir. Nüfusun yüzde 34’ü aşırı kilolu. Ülkemizde obezite bir halk sağlığı sorunudur.

2018-2022 yılları arasında atamalarda engelli diyetisyenler için hiç kontenjan açılmamıştır. 2022 engelli atamasında 18 engelli diyetisyen kadrosunun sadece 3’ü Sağlık Bakanlığınındır. Sayın Bakana soruyorum: Obeziteyi sorun olarak görmediğiniz için mi engelli diyetisyen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aydınlık…

14.- Şanlıurfa Milletvekili Aziz Aydınlık’ın, Şanlıurfalı pamuk üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

AZİZ AYDINLIK (Şanlıurfa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye’de pamuk üretiminde 1’inci olan Şanlıurfa çiftçileri isyan ediyor. Plansız ve programsız bir şekilde tarımı yönetmeye çalışanlar tarımı bitirdi. Bugün Urfa’da tüccarlar pamuğa 10 lira, 11 lira fiyat veriyor ya da hiç almıyor. Kendi çiftçisine sahip çıkmayıp pamuk ithal eden, yabancı çiftçilere kol kanat geren iktidara sesleniyorum: Yere batsın sizin tarım politikanız; çiftçiyi bitirdiniz, tarımı bitirdiniz, milleti başka ülkelere muhtaç ettiniz. Sorsak “Biz milliyetçiyiz.” dersiniz. Milliyetçilik bu değildir. Kendi çiftçisine sahip çıkmayan, kendi çiftçisini korumayan, milliyetçi olamaz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Aycan…

15.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, toplu yemek yenen yerlerdeki gıda zehirlenmelerine ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, son günlerde, toplu yemek yenen yerlerden kaynaklanan gıda zehirlenmesi vakaları bildirilmektedir. Çok sayıda kişi aynı zamanda hasta olmuştur. Gıda, beslenme insan için zorunlu ihtiyaçtır fakat gıda, hazırlanırken ve tüketime kadar insan sağlığına uygun olmalıdır, uygun bir şekilde korunmalı, biyolojik ve kimyasal olarak kirlenmemelidir; aksi hâlde, çok ciddi toplu vakalar görülebilir, hatta ölüm olabilir. Bu nedenle, yemek yapılan yerlerde denetimler artırılmalıdır. Gıda sektöründe çalışan kişilerin, yemek yapılan ortamın ve gıdanın denetimleri artırılmalıdır. Gıda üretirken yemek yapan yerlerde gıda mühendisi, diyetisyen mutlaka istihdam edilmelidir. Her yemekten muayene için numene alınmalıdır ve gerekli analizler yapılmalıdır.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Gül Yılmaz…

16.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer’in açıklamalarına ilişkin açıklaması

ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) – Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer “Vizyona bakın, gözlerim yaşardı iki gündür. Tank, top, İHA, SİHA… Cumhuriyet bunun için kurulmadı.” demiş. Çok zor şartlarda destansı bir mücadeleyle kazanılan İstiklal Harbi’mizin akabinde kurulan cumhuriyetimizi yaşatabilmek için sınırlarımızı ve çıkarlarımızı korumamız gerektiği, bunun için de öncelikle güçlü bir ordu ve savunma sistemine ihtiyaç duyulacağı aşikârdır. Bu sebeple millî, güçlü ve bağımsız savunma sanayi çok önemlidir. Savunma sanayiniz güçlü olmadığında bağımsızlığınızı ve cumhuriyetinizi koruyamazsınız. Bizleri asıl üzense, destansı bir millî mücadele ruhuyla Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisinde bugün sözde siyaset yapanların, terörist eylem ve söylemlerle bu ülkeyi yok etmek için hareket edenlerle birlikte olması, aynı dili kullanması ve aynı davranışı sergilemesidir.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Yok öyle bir şey, yok öyle bir şey!

ERKAN AYDIN (Bursa) – Nereden çıkarıyorsunuz ya!

ORHAN SÜMER (Adana) – Yok öyle bir şey!

ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) – Vahap Seçer’i kınıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Adını koyun o zaman, adını koyun.

BAŞKAN – Sayın Özgüneş…

17.- Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş’in, Şırnak’ın yaşanmaz bir hâle getirildiğine ilişkin açıklaması

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Teşekkürler Başkan.

Şırnak ilimizde, yıllardır, güvenlik gerekçesiyle kimi insanlara ormanlarımız peşkeş çekiliyor ve Besta’da, Cudi’de, birçok alanda hâlâ orman kesimi devam ediyor. Bunu defalarca dile getirmemize rağmen AKP Hükûmetinden tık yok.

Kömür ocakları yine çevreyi kirleten bir konuma geldi. Silopi’de yapılan termik santral çevreye zehir akıtıyor ve Şırnak bölgesi yaşanmaz bir hâle getirildi; halkın oradan göç ettirilmesi anlayışı var, biz bunu protesto ediyoruz. AKP Hükûmetinin bir an önce bu yaklaşımdan vazgeçmesini bekliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

18.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, trafik cezası tebligatlarının e-tebligata geçirilmesine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Trafikte ceza tebligatlarında e-tebligata geçilmesi ciddi mağduriyetler yaratmaktadır. Trafik cezasının tutanakta yazılı olmaması şoför esnafının ceza takibini de bu bağlamda sorunlu kılmaktadır. Bu nedenle, kanunen geçerli e-tebligatı izleme olanağı sınırlı olanların cezaları, faize düşerek katlanmaktadır. Cezalar için yapılandırma getirilmesi ve borcun faizinin silinmesi beklentiye dönüşmüştür. Bir an önce bu yönde bir çalışma ihtiyaçtır. K1 belgeli, özellikle küçük tonajlı araç sahipleri de dert yanmaktadır. Bu konuda da düzenleme talepleri Bakanlık tarafından dikkate alınmalıdır, çözüm üretilmelidir.

Ekonomik krizle sorunları artan şoför esnafının bu bağlamda yaşadıklarına çözüm getirilmesi ve sorunlarının takip edilmesi de iktidar tarafından sağlanmalıdır diyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Arkaz…

19.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na ve Türk harf inkılabının 94’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Sayın Başkanım, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’dır. Bu hafta içerisinde çocuklarımızın ve halkımızın hastalık hakkında bilinçlenmesi gerekmektedir. Lösemi bir kan hastalığıdır, bulaşıcı bir hastalık değildir. Günümüzde çocukluk çağı lösemileri yüzde 80 oranında tedavi edilebilmektedir. Acil şifalar diliyorum.

Ayrıca, geçtiğimiz gün Türk harf inkılabının 94’üncü yılıydı. Tarih dille vardır, kültür dille vardır, insan dille vardır. Türkçemiz bizim ses bayrağımızdır. Ses bayrağımızı gururla taşıyor, Türkçe düşünüyor, Türkçe yaşıyoruz.

Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm emeği geçenleri rahmet ve saygıyla anıyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tutdere…

20.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Adıyaman’ın sorunlarına ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Sayın Başkan, örgütlerimizle birlikte, geçen hafta sonu, Adıyaman merkezde Terman ve Alibey köylerimiz başta olmak üzere Besni ilçemizde Oyratlı, Camuşçu, Yoldüzü, Konuklu, Kutluca, Üçgöz ve Alişar köylerimizi ziyaret ettik. Ziyaret ettiğimiz köylerimizde vatandaşlarımız hayat pahalılığından, zamlardan şikâyetçi; vatandaş dertli, vatandaş AK PARTİ’nin söz verip yapmadığı işlerden dolayı da sıkıntılı. Oyratlı ve Camuşçu başta olmak üzere bölge köylerini Besni merkeze bağlayan yol patikadan ibaret. Yıllardır iktidar söz vermiş, oy almış ancak yolu yapmamış.

Buradan iktidara açıkça çağrı yapıyorum: Besni’deki vatandaşlarımızın sesini duyun, pamuk üreticilerimizin sesini duyun; Besni Ovası’nı, Keysun Ovası’nı sulayacak sulama projelerini bir an evvel yapın, gerekli tedbirleri alın diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Karasu…

21.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’nun, Sivas’ın Kangal ve Divriği ilçelerinin doğal gaz mağduriyetine ilişkin açıklaması

ULAŞ KARASU (Sivas) – Kangal ve Divriği ilçemizde vatandaşlarımız doğal gaz bağlantı mağduriyeti yaşamaktadır. Kangal ilçemize bağlı Reşadiye Mahallesi’nde 18 uygulaması olduğu hâlde doğal gaz verilmemekte, Gürsel Mahallesi’nde ise 18 uygulaması talep edilmekte, Hürriyet Mahallesi’nin bazı noktaları ise sit alanı olduğu gerekçesiyle doğal gaz hizmetinden faydalanamamaktadır. Divriği ilçemizin Turabali Mahallesi’ne ise ödenek olmadığı için doğal gaz gelmemektedir. Dört yıldır imza karşılığıyla doğal gaz kullanımı sağlayan bölge dağıtıcısı Aksa Enerji bu yıl söz konusu uygulamadan vazgeçmiştir. Gerekçe olarak da İmar Kanunu madde 18 uygulamasını göstermiştir. 18 uygulaması için 80 bin TL talep edilmektedir. Vatandaşlarımızın bu ücreti karşılayacak durumu bulunmamakta, kış aylarının yaklaşmasıyla ısınma problemi hemşehrilerimizin önünde durmaktadır. Mahalle sakinlerimizin talebi bir an önce bu sorunun çözülmesi ve doğal gaz hizmetine kavuşmaktır.

BAŞKAN – Sayın İlhan…

22.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, kamuda çalışan eczacıların sorunlarına ilişkin açıklaması

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Başkanım.

Bilindiği üzere, memurlar için mutlu ve verimli bir çalışma ortamı sağlamanın temel şartı eşit işe eşit ücret ve kadro unvanı, hizmet sınıfı, görevin önemi, sorumluluk düzeyi, hiyerarşik konumu ve eğitim durumu esas alınarak ekonomik durumları bakımından hak ettiklerini alabilmeleridir. Ancak hastanelerdeki mesleki organizasyon şemasında doktorlardan sonra gelen, stratejik personel niteliğinde olan kamu eczacıları özlük hakları bakımından negatif ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar. Ayrıca, kamudaki eczacılar arasında ek ödeme katsayılarının farklı olması sebebiyle, ücret eşitsizliklerinin bulunması da doğal olarak huzursuzluk yaratmaktadır. Tüm bunlara ek olarak kendi asli işlerinin yanında mali ve idari birçok sorumluluk yüklenmeleri de eczacılar açısından iş barışını bozan başkaca bir nedendir. Son olarak 12 Ağustostaki yönetmelikle ayrıştırılan, ötekileştirilen ve sayıları 4 bini bulan kamudaki eczacıların sorunlarının çözümünü beklemekte olduklarını özellikle belirtmek isterim.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

23.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, AK PARTİ iktidarının sermayeden yana olduğuna ilişkin açıklaması

İRFAN KAPLAN (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

AK PARTİ iktidarı vatandaşlarımızın sağlığından, geçim sıkıntılarından değil sermayeden yanadır. Siz bu ülkede hak hukuk bırakmadınız, adalet bırakmadınız. Yandaşı besleyip zengin ettiniz, bu ülkede asgari ücretin dahi altında yaşayan, evine bir kuru ekmeği götüremeyecek durumda olan vatandaşlarımızı açlığa mahkûm ettiniz. Sırf yandaşınız kazansın diye havaalanı inşa ettiniz. Geçilmeyen otoyollar için vatandaşlarımızın cebindeki paraya göz diktiniz. Evet, hayaldi gerçek oldu, ülke bitti; olan, ülkede dürüstçe, emeğiyle çalışan kesime oldu. Siz bu ülkede eğitimden sağlığa, ekonomiden sosyal hayata kadar her şeyi bitirdiniz, tükettiniz. Siz bunun bedelini sandıkta ödeyeceksiniz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Aygun…

24.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, Tekirdağ’ın düşman işgalinden kurtuluşuna ilişkin açıklaması

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Başkanım.

Atatürk geçmişte olduğu gibi, bugün ve yarın da önderimiz, ışığımız ve rehberimiz olmaya devam edecektir. Cumhuriyetin akıl ve bilimi esas alan kurucu değerlere sadakat bu toplumun tek reçetesidir. “Ya istiklal, ya ölüm!” parolasıyla hareket eden Tekirdağ halkı düşman işgaline karşı omuz omuza topyekûn bir mücadele vermiştir. 29 Ekimde Çerkezköy, Marmaraereğlisi ve Kapaklı, 1 Kasımda Çorlu, Ergene ve Saray, 2 Kasımda -bugün- Muratlı, 13 Kasımda Süleymanpaşa, 14 Kasımda Hayrabolu ve Malkara, 17 Kasımda da Şarköy düşman çizmelerinden kurtarılarak özgürlüğünü kazanmıştır. Yunanlılar 20 Temmuz 1920’de Tekirdağ’ı işgal etmişler. 13 Kasım 1922 tarihinde Yunan işgaline son verilmiş ve Tekirdağ yeniden Türk yönetimine girmiştir. 1923 yılında il merkezi olan Tekirdağ, Vatan Şairi’miz Namık Kemal’in yurdudur ve Atatürk’ün harf inkılabında “Başöğretmen” unvanıyla ders verdiği ilk ildir. Trakya millî mücadelesinde emeği geçenleri, ebediyete intikal edenleri, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere silah arkadaşlarını minnet ve şükranla anıyorum. Ruhları şad olsun.

BAŞKAN – Sayın Nuhoğlu…

25.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun, yeterli sayıda lise yapılmasına ve acilen otobüs sayısının artırılmasına ilişkin açıklaması

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

İstanbul’un Tuzla ilçesine bağlı Şifa ve Mimar Sinan Mahalleleri bitişik olup toplam 60 bin nüfusa sahiptir. Bu iki mahallede lise düzeyinde sadece bir imam-hatip lisesi bulunmaktadır. Anadolu ve fen liseleri veya düz lise yoktur. Bölgenin lise çağındaki çocukları Kocaeli’de bulunan liselere gitmek zorundadır. Ekonomik durumları sebebiyle servis araçlarıyla gidenler çok azınlıkta olup otobüslerle yolculuk yapılmaktadır. Otobüslere binebilmek için sıra beklemek ve tıka basa yolculuk çocukların enerjisini tüketmektedir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, otobüs alımı için talep ettiği borçlanma yetkisinin Cumhurbaşkanlığında bekletildiğini, yeni otobüs alınamadığını, ek seferler konulamadığını ifade etmektedir. Yazıktır bu çocuklarımıza, yeterli sayıda lise yapılmasını ve acilen otobüs sayısının artırılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

26.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, uyuşturucuyla mücadeleye ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, son yıllarda ülkemizde uyuşturucuyla ilgili yoğun bir mücadele yapılmaktadır. Ben başta emniyet güçlerimiz olmak üzere herkese teşekkür ediyorum.

Yalnız, uyuşturucuyla mücadelede bir seferberlik ilan edilmelidir. Özellikle bu metamfetamin maddesi yaygın olarak kullanılmaktadır. Halk arasında ismi “met” “kristal” “ateş/buz” ya da “Metin amca” olarak bilinen bu uyuşturucu, insanları paranoyak hâline getirmekte, şizofreni yapmakta ve birçok sağlık sorununu ortaya çıkartmaktadır. Ben, gazetecisinden basın yayın organlarına, Millî Eğitim Bakanlığından Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığına kadar bir seferberlik ilan edilerek uyuşturucuyla mücadelede yeni, büyük bir kampanya başlatılmasını ve televizyonlarda mutlaka bu mücadeleyle ilgili eğitici yayınların her gün yapılmasını ve gençliği bekleyen bu büyük tehlikenin önüne geçilmesi için herkesin üzerine düşeni yapmasını bekliyor, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Dervişoğlu…

27.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na, öğretmenlerin bir günlük iş bırakma eylemine, Rüzgârgülü Projesi’ne ve Türkiye Cumhuriyeti’nin parti devletine doğru hızla sürüklenmekte olduğuna ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’ndayız. Küçük bedenleriyle kansere karşı büyük mücadele veren çocuklarımızı sevgiyle kucaklıyor, gözlerinden öpüyorum; her bir evladımıza acil şifalar diliyorum.

Bilindiği gibi bugün, öğretmenlerimiz sendikalarının aldığı karar doğrultusunda bir günlük iş bırakma eylemi yapıyor. Arzu ederdik ki böyle bir eyleme hiç gerek olmasın ancak Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı diğer tüm toplumsal kesimler gibi cefakâr ve vefakâr öğretmenlerimizin dertlerini de yok saymayı tercih etmiştir.

İstikbalimizi emanet ettiğimiz öğretmenlerimize buradan söz veriyoruz: İYİ Parti iktidarında beş yıl ve on beş yıl kıdemi esas alarak öğretmenlerimizin maaşlarında artış yapacağız. Ayrıca, eğitim çalışanlarımıza her eğitim öğretim yılının başında net bir maaş ikramiye vereceğiz. Kıdemi ne olursa olsun her öğretmenimizin maaşında aylık asgari ücretin net yüzde 50’si oranında iyileştirme yapacağız. Öğretmenlerimizin tayin, terfi ve yer değiştirme gibi tüm problemlerini de mutlaka çözeceğiz.

Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının keyfî yönetimi ve yanlış politikaları sebebiyle memleketi âdeta kuşatan yoksulluk ve yoksunluk sadece öğretmenlerimizi mağdur etmekle kalmayıp aynı zamanda okul çağındaki çocuklarımızın eğitim hayatlarını da zorlaştırmaktadır. Kimi çalışmak, kimi kardeşine bakmak zorunda olduğu için, kimi okul alışverişini yapamadığı ve en önemlisi de sabah ve öğle öğünlerinin maddi külfetlerini karşılayamadığı için okula gidemeyen evlatlarımız var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – 2022-2023 öğretim yılında okulda olması gereken 5-17 yaş arası 1 milyon 182 bin evladımız okula devam edememektedir. Bu çocuklar bizim evlatlarımızdır, bu çocuklar aynı zamanda bizim istikbalimizdir. Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener liderliğinde İYİ Partinin hedef dairesindeki en önemli hususlardan biridir bu. İktidarımızda Rüzgârgülü Projemizle okul öncesi 235 bin, okul çağında ise toplam 2 milyon çocuğumuza sabah kahvaltısı ve öğle yemeğini ücretsiz sunacağız. Rüzgârgülü Projesi’yle ayrıca, okullaşma oranını yükseltmekle kalmayacağız, öğrencilerimizin başarılarını da artıracağız, tüm evlatlarımızı eğitim sistemimize kazandıracağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi, devam edin.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti, tek adam rejiminin anayasal çerçevesi olan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte bir parti devletine doğru hızla sürüklenmektedir. Bahse konu sistem akla, bilgiye, liyakate dayalı bürokrasinin maalesef sonu, partizan bürokrasinin de başlangıcı olmuştur. AK PARTİ'nin seçim propagandası olan yüzyıl konsepti dâhilindeki seçim şarkısı, Polis Akademisi mezuniyet töreninde çalınarak aleni bir anayasal suç bu iktidar tarafından yine pervasızca işlenmiştir.

Şunu idrak ediniz: Bin yılları şamil Türk devlet geleneğini ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurumsal yapısını iktidar sahiplerinin tek adam hevesine ve parti devleti hezeyanlarına asla terk etmeyeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Dervişoğlu, tamamlayın sözlerinizi.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bir devlet, vatandaşları arasındaki hakkaniyeti sağlayamıyorsa, belirli bir siyasal zümrenin ya da grubun tarafı hâline gelmişse ve artık toplumun tüm kesimlerine karşı objektifliğini kaybetmişse devlet olma vasfını yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Bir kere olsun icraatlarınızı tekil ve siyasi saiklerle değil muhtemel sonuçlarıyla birlikte değerlendirin ve gerçeğin farkına varın. Lütfen unutmayın, devletin kurumlarını, özellikle de güvenlik bürokrasisini parti politikalarının bir aparatı haline getirirseniz toplumun huzuruna dinamit koyarsınız. İktidar sahipleri seçimi kaybedeceğini idrak etmenin telaşı içinde olabilir; kaygılarınızı anlıyoruz ancak tam ve kâmil demokrasilerde millî irade iktidara getirdiği gibi iktidardan da götürür. Bu sebeple, hem memleketin hem de kendinizin iyiliği için demokratik bir olgunlukla bu realiteyi kabullenmemizde ve içselleştirmemizde yüksek fayda var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son kez açıyorum.

Tamamlayınız sözlerinizi, buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Son cümlem.

Aksi takdirde devlet imkânlarını acımasızca kullanarak Türkiye'yi bir parti devletine dönüştürme politikanız mutlak bir başarısızlığa mahkûm olacaktır, bedeli de bir o kadar ağır olacaktır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.

28.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, yerli ve millî elektrikli otomobil Togg’a, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine, Mevlüde Genç’in vefatına ve 2 Kasım Karaçay Türklerinin sürgün edilişinin yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Millî anma ve kutlama günlerinde dünya çapında eserlerin milletimize kazandırılması bir gelenek hâline gelmiştir. 29 Ekim 2022’de, geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin ilk yerli ve millî elektrikli otomobili Togg'un üretim tesisinin açılışı Bursa'nın Gemlik ilçesinde gerçekleşmiş ve ilk seri üretim aracı banttan indirilmiştir. Ülkemiz adına çok önemli bir dönüm noktası olan bu atılımın gururunu ve sevincini yaşıyoruz. Bu girişimle, yerli ve millî sanayi atılımları maksatlı bir şekilde sekteye uğratılan, fabrikaları kapatılan Nuri Demirağ, Nuri Killigil, Vecihi Hürkuş ve Şakir Zümre’nin mirasına sahip çıkılmıştır. Bu girişimle altmış bir yıl önce Devrim arabasını fabrikaya hapseden “Türkler otomobil yapamaz, yapsa da yürütemez.” diyen emperyalistlere ve onların uzantısı iş birlikçilere gereken cevap verilmiştir. Fikrî mülkiyeti yabancı ülkelerin başkentlerinin güdümünde olanlar “Otomobil üretiyoruz.” dediğimizde “Hani nerede?” diyenler dün olduğu gibi bugün de hayal kırıklığına uğramışlardır. Bu önemli projede emeği geçen herkese teşekkür ediyor, Togg’un aziz milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin etkin karar alma mekanizmasıyla kaybolan yıllarını telafi etmektedir. Türkiye yerli ve millî kalkınma hamleleriyle teknolojinin ve savunma sanayisinin gelecek vizyonunu şekillendirmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Türkiye, hava teknolojisinde Bayraktar, ANKA, AKSUNGUR, Akıncı, Kargo, Karayel insansız hava araçlarımız; ilk insansız savaş uçağımız Kızılelma, ilk kısa menzilli balistik füzemiz TAYFUN, ATAK, GÖKBEY ve T70 helikopterlerimiz; kara teknolojisinde BOĞAÇ, BARKAN, KAPLAN, DEMİRHAN, ALPAN, Alkar, Ertuğrul ve diğer insansız kara araçlarımız; ALTAY, VURAL, Poyraz, Akıncı, TULPAR tank ve zırhlı araçlarımız; denizlerde ULAQ, SANCAR, SALVO, ALBATROS-S ve MİR insansız deniz araçlarımız ve MİLGEM Projesi kapsamında üretilen ilk millî savaş gemimiz TCG Heybeliada, Fatih, Yavuz, Kanuni, Abdülhamid Han…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – …sondaj gemilerimizle, yatırım ve kalkınma hamleleriyle cumhuriyetimizin 100’üncü yılına emin adımlarla ilerlemekteyiz.

Sayın Başkan, Almanya’da yaşayan ve “Bilge ana” olarak anılan Mevlüde Genç 30 Ekim 2022’de hayatını kaybetmiştir. Mevlüde Genç 1993 yılında Almanya’nın Solingen kentinde ırkçı Neonazi bir grup tarafından evine düzenlenen menfur saldırıda 5 aile ferdini kaybetmişti. Mevlüde teyze yaşadığı tarifsiz acıya rağmen saldırı sonrası birlik ve kardeşlik hakkında yaptığı açıklamalarla tüm dünyaya önemli mesajlar vermişti. Bu vesileyle, Mevlüde Genç’e Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, 2 Kasım 1943’te insanlık tarihinin en karanlık günlerinden biri yaşanmıştır. Yetmiş dokuz yıl önce 70 binden fazla Karaçay Türkü soydaşımız zalim Stalin’in emriyle trenlere doldurularak öz vatanlarından koparılmış, sürgüne ve soykırıma mahkûm edilmiştir. Bu vesileyle, sürgünde ve soykırımda hayatını kaybeden kardeşlerimiz Karaçay Türklerini bir kez daha rahmetle anıyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

29.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, öğretmenlerin taleplerine, ODTÜ rant yolu projesinin iptaline, Türkiye’nin sefalette dünya lideri olduğuna, Fatma Altınmakas davasına ve doktorların ülkeyi terk etmeye devam ettiğine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün okullarda ziller çalmayacak çünkü eğitim, emekçileri, öğretmenler, 14 sendika alanda ve tek talepleri var; Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun iptal edilmesi, Kariyer Basamakları Sınavı’nın yapılmaması. Aslında şu anda Türkiye’nin dört bir yanında öğretmenler bir halk eğitimi veriyor dersek deyim yanlış olmaz. Çokça sorunları var ama özellikle ataması yapılmayan öğretmenler sorunu ve ertelenen engelli öğretmenlerin atamaları da gerekli sayıda olmadı.

Ayrıca, sözleşmeli öğretmenlik yönündeki uygulamalar, öğretmenlerin özlük haklarının ödenmemesi ve sözleşmeli statüden kaynaklı olarak mesleğin durumu daha da zorlaşmaktadır. Öğretmenlerin, eğitim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarına ilişkin Millî Eğitim Bakanının böyle bir gündemi hakikaten yok. Ekonomik, sosyal ve özlük haklarıyla ilgili öğretmenlerin geleceklerine yönelik talepleri yıllardır görmezden geliniyor, insanca yaşam ve insanca bir asgari ücret için talepleri yok sayılıyor.

Yine, “uzman öğretmen” “başöğretmen” gibi yeni oluşturulan kavramlarla öğretmenlerin çalışma koşulları daha da zorlaştırılıyor. Öğretmenleri yarıştıran, öğretmenler arasında eşitsizlik yaratan, öğretmenleri bir hiyerarşiye tabi tutan bu düzenlemeyi biz de kabul etmiyoruz. Eğitim emekçilerinin taleplerinin karşılanması ve gereğinin yapılması gerekir diyoruz. Eğitim emekçilerinin yanındayız.

Sayın Başkan, bugün Meclis grubumuza ODTÜ rant yoluna karşı oluşan bir platform bizi ziyarete geldi. Platform içinde ODTÜ öğretim üyeleri, öğrenciler ve çok sayıda farklı gruplardan da insanlar var. Ankaralılar neden talepleri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu platformun talepleri ne? ODTÜ’nün, Ankara’nın akciğeri bir ormanın içinde bir yol açılıyor, bu görselde de çok net bir şekilde görülüyor bu aslında. Açıkçısı bu orman Ankara’nın içinde, merkezinde kalan tek ormanlık alan ve Ankara’nın akciğeri niteliğinde. Biz Ankara Büyükşehir Belediyesine açık çağrı yapıyoruz: Resmî adı şu: Bilkent-İncek Bulvarı Çevre Yolu Bağlantısı ve bu platform buna “ODTÜ rant yolu projesi” diyor. Bu proje hayata geçerse ODTÜ ormanını kalıcı olarak ortadan kaldıracak ve bu neden biz de bu platformun taleplerinin yerinde olduğunu, ODTÜ rant yolu projesinin iptalini istediğimizi ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, Türkiye sefalette dünya lideri oldu. Evet, bu, çok vahim bir tablo tabii. AKP’nin yeni ekonomik modeli, enflasyondan sonra Sefalet Endeksi’nde Türkiye’yi dünya liderliğine taşıdı. Adı üstünde Sefalet Endeksi. Peki, nedir bu, ayrıntısı ne? Türkiye 93,3 puan almış ve 1’inciliği almış sefalette; 89,9’la Arjantin 2’inci sırada -daha önce 1’inci sıradaydı, şimdi 2’nci sıraya gelmiş- 3’üncü Güney Afrika, 4’üncü Macaristan, 5’inci Polonya ve bunları Rusya takip ediyor. Aslında Sefalet Endeksi bir ekonomik durumun ve uygulanan ekonomik politikaların başarısını ölçen bir sistem. AKP iktidarı, Türkiye Yüzyılı projesini yanlış anlamış herhâlde, ülkeyi sefalette, yoksullukta, eğitim ve sağlığı es geçmede 1’inci yapan bir politikayla yaşamımızın yirmi yılına damgasını vurdu maalesef; rakamlar ortada, yaşadığımız sefalet ortada, başka söze gerek yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, Fatma Altınmakas -kadın örgütleri bu ismi çok yakından bilir- Muş’un Malazgirt ilçesinde kayınbiraderinin tecavüzüne uğradı, sonra şikâyetçi oldu ve sonra -ailenin erkekleri toplanarak- şikâyetçi olduğu için eşi Fatma Altınmakas’ı öldürdü. Bir cinayet davası; karar duruşması yarın görülecek ve karakola gittiğinde Kürtçe dışında dil bilmediği için, Türkçe bilmediği için ifade de edemedi, şikâyetini de tam anlatamadı Fatma Altınmakas ve erkeklerin ortak kararıyla katledildikten sonra ki şu anda sadece eşi tutuklu oysa azmettiren ve tecavüzcü olan, asıl azmettirici Sinan Altınmakas serbest.

Yarınki davadan adil bir kararın çıkmasını, yaşam hakkının korunmasını bekliyoruz, umuyoruz ve tüm kamuoyunu bu davaya göz kulak olmaya davet ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son kez açıyorum, buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, hekimler ülkeyi terk etmeye devam ediyor, yurt dışına çıkmak isteyen doktorlarda rekor üstüne rekor kırılıyor. Geçen sene yıl boyunca 1.405 hekim yurt dışına çıkmak için belge talep ederken bu yılın ilk on ayında bu sayı 2.153’e ulaştı; bunların 1.106’sı uzman hekim, 1.047’si ise pratisyen hekim. Şimdi, açıkçası Cumhurbaşkanı da yurt dışına gitmek zorunda olanlara “Giderlerse gitsinler.” yaklaşımını ortaya koydu; bu, kabul edilemez bir durum. Bu kadar yıl tıp fakültelerinde okuyan, emek veren, hizmet etmesi gereken hekimlerin çalışma koşullarının oluşmaması, tatmin edici bir ortamın bulunmaması, ücretin olmaması sebebiyle yurt dışına gidişleri oluyor. Hastaneler doktorsuz, insanlar muayene ve tedavi için randevu bulamıyor, çok yakından bildiğimiz yüzlerce vaka var. Kulak burun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Zaman çabuk geçiyor ama tam altı dakika doldu.

Tamamlayın lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şimdi, şu anda hastanelerde özellikle yoksullar, özel hastanelere gidemeyenler kan ağlıyor. Daha geçen gün, bir tanıdığım kızının geniz etini aldırmak için dokuz ay sonraya muayene tarihi alabilmiş, ancak o zaman müdahale edilebilecek. Bunun gibi yüz binlerce vaka var. Sağlık sistemi çöktü, bunu bir an önce düzeltmek lazım ve topyekûn sağlığa erişim hakkının ihlali olduğunu söylemek istiyorum. Sağlık emekçilerinin sesini duymak ve gereğini yapmak zorundayız diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Altay…

30.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, 7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu’na ve Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinin su fiyatı kararına ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Zatıalinizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, 7354 sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu 31750 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak 14 Şubat 2022 tarihinde yürürlüğe girdi. Siyasi iktidar ve Millî Eğitim Bakanlığı eğitimin asli bileşenlerinin ve sendikaların -EĞİTİM-BİR-SEN hariç tabii- görüşünü almadan masabaşında hazırlanmış meslek kanunuyla eğitim emekçilerinin çalışma ve yaşam koşullarını tek taraflı olarak düzenledi. Bu kanun muhatabı olan öğretmenlerin ve sendikaların iradesi dışında, onların hakları ve taleplerini dikkate almadan hazırlanmıştır.

Millî Eğitim Bakanlığı tarafından uzman öğretmenlik sınavına girebilmek için yüz seksen, başöğretmenlik sınavına girebilmek için iki yüz kırk saatlik bir program hazırlanmış, yaz tatili öğretmenlere zehir edilmiş ve yaz tatili sürecinde bu programların istekli öğretmenler tarafından izlenmesi sağlanmıştır. Millî Eğitim Bakanlığının hazırlamış olduğu programa göre 19 Kasımda uzman ve başöğretmenlik sınavı yapılacak. Neredeyse açlık sınırına yakın, tamamı yoksulluk sınırının altında maaş alan öğretmenlerin feryadını duymayanlar, makyajla “Artış yapacağız.” diye böyle bir ucube sistemi getirdiler. Bugün 14 eğitim sendikası bir günlük iş bırakma eylemi yapmaktadır. Buradan bir kez daha çağrı yapmak istiyorum: Partimizin iktidarında, öğretmenleri bölen, basamaklandıran bu düzenlemeyi kaldıracağız. Öğretmenlerimize unvan vermeden maaşlarında hak ettikleri iyileştirmeyi de sağlayacağız. Öğretmenlerimizin çok haklı iş bırakma eylemlerini de desteklediğimizi belirtmek istiyorum.

Sayın Başkan, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi üyelerinin çoğunluğuyla Ankara’da su fiyatlarında, faturalarında yüzde 50’lik bir indirim yapıldı. AK PARTİ’yi anlamak gerçekten mümkün değil. Şimdi, AK PARTİ “Ankara’da su fiyatları aşağı çekilsin.” diyor, aynı AK PARTİ Trabzon’da, Sakarya’da, Elâzığ’da su fiyatlarına zam yapıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Trabzon’da son üç yılda su fiyatları yüzde 260 zamlanmış. Sakarya’da yeni yüzde 50 zam yapılmış, Elâzığ’da yeni yüzde 40 zam yapılmış. Şimdi, indirim Ankara’da; Trabzonlu, Sakaryalı, Elâzığlı, Kahramanmaraşlı, Sivaslı, Bursalı vatandaşlarımız üvey evlat mı kardeşim? Bu indirilebiliyorsa, AK PARTİ bu meseleye böyle bakıyorsa Ankara’da yapılan indirim Trabzon, Sakarya, Elâzığ, Kahramanmaraş, Sivas ve Bursa’da neden zam olarak kendini gösteriyor anlamakta biz güçlük çekiyoruz. Eminim, Trabzon, Sakarya, Elâzığ, Maraş, Sivas ve Bursa’daki bu vatandaşlarımız da bunun hesabını sorarlar. Madem Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi –AK PARTİ Meclis çoğunluğu- böyle bir indirim yaptı, bir gerekçesi var da yaptı, millet fakruzaruret içinde, millet perişan diye yaptı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Millet perişan, fakruzaruret içinde, bu kış geçmeyecek ise AK PARTİ merkezî yönetiminin de benzin, mazot, doğal gaz ve elektrikte en azından bu kış süresince acilen bir yüzde 50 indirim yapması gerekmez mi? Buradan çağrı yapıyorum: Bir yanlış var, ya Ankara’da yapılan yanlış ya Trabzon, Sakarya, Elâzığ, Maraş’ta yapılan yanlış. Bu iki yanlıştan birinden AK PARTİ derhâl vazgeçmelidir. Ankara’da yapılan doğruysa benzin, mazot, doğal gaz ve elektrikte acilen yüzde 50 indirime gidilmelidir yoksa bu kış geçmez.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Tunç…

31.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un, Türkiye Yüzyılı vizyonu belgesine, tahıl krizinin çözümüne, açıklanan ekim ayı ihracat rakamlarına, Kızılay Haftası’na ve 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na ilişkin açıklaması

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 28 Ekimde Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan Türkiye Yüzyılı vizyonu belgesi bir seçim beyannamesi değildir, cumhuriyetimizin 2’nci yüzyılına başlarken geçmişin muhasebesini yaparak gelecek yüzyılın perspektifini, hedeflerini belirlemektir. Ülkemiz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle son yıllarda hızlı karar alan ve uygulayan bir anlayışla çok önemli başarılara imza atmaktadır.

Dış politikada ülke menfaatini öne alan, dünya barışına katkıda bulunan bir Türkiye, içeride de çok önemli projelere, icraatlara, kalkınma hamlelerine imza atmaktadır. Bugün, dünya barışıyla ilgili olarak özellikle Ukrayna-Rusya arasındaki tahıl krizinin çözümü noktasındaki uzlaşmaya varılması da yine Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Türkiye’nin dış politikadaki en önemli aktör olduğunu gösteren önemli bir göstergedir.

Yine, bugün, ekim ayı ihracat rakamları açıklandı. Geçen yıla göre yüzde 2,8 artışla tüm zamanların rekorunu ihracatta kırmaya devam ediyoruz. 21,3 milyar dolar olarak ekim ayı ihracatımızın gerçekleştiğini görüyoruz ki parlamenter sistem döneminde, özellikle geçmiş yıllarda, bu ihracat rakamının, bir aylık ihracat rakamının neredeyse bir yıla tekabül ettiğini de unutmamak gerekiyor. Türkiye Yüzyılı vizyonuyla asırlık hamleleri yaparak 85 milyonun hayalinde olan muasır medeniyet seviyesinin üstündeki güçlü Türkiye'yi el birliğiyle inşa etmeye devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, 1868 yılında, yaralı askerlere yardım amacıyla Hilali Ahmer ismiyle kurulan ve Cumhuriyet Dönemi’nde adı Türkiye Kızılay Derneği olarak değiştirilen Türk Kızılay, ülkemizde ve dünyanın dört bir yanında insanların en zor zamanlarında yanlarında olan, yürüttüğü bu vazifeyle ülkemizin yüz akı olan en köklü insani yardım kuruluşumuzdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Kurulduğu günden itibaren hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm insanlığın yanında olmuş; kan bağışı, ilk yardım, sağlık ve sosyal hizmetler gibi birçok alanda aktif rol üstlenerek örnek bir kuruluş olduğunu geçmişte olduğu gibi bugün de tüm dünyaya göstermiştir. Kadim medeniyetimizin bir gereği olarak, zorda kalana yardım etmeyi, darda olanın yardımına koşmayı görev kabul eden Türk Kızılay, milletimizden destekle gerek yurt içinde gerekse yurt dışında meydana gelen her felaketin ardından insanların yardımına koşan kuruluşumuz olarak hepimizin gururu olmuştur.

Bu duygu ve düşüncelerle, Türk Kızılayın bugüne kadar görev yapan değerli yöneticilerini ve gönüllü çalışanları ile hayırsever vatandaşlarımızın Kızılay Haftası’nı tebrik ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Devam edin.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Değerli milletvekilleri, ülkemizde ve dünyada her yıl binlerce çocuk lösemi hastalığına yakalanmakta, küçük bedenler uzun ve hassas bir tedavi sürecine girmektedir. Lösemi, bulaşıcı olmayan ve tedavisi bulunan bir kan hastalığıdır. Lösemili çocuklarımızın en temel ihtiyacı sevgi ve moraldir. Minik bedenleriyle hayata tutunmak için mücadele eden yavrularımıza ihtiyaçları olan sevgi ve tebessümü göstererek bu zorlu yolculukta yanlarında olmalıyız.

Bu duygularla, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’nın toplumumuzda farkındalık oluşturmasına vesile olmasını diliyor, lösemi hastalığıyla mücadele eden tüm hastalarımıza acil şifalar diliyorum, kıymetli ailelerini de selamlıyorum.

Sözlerime son verirken tüm milletvekillerimize başarılı çalışmalar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları vardır.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş ve arkadaşları tarafından, özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin mesleki ve sosyal hayatlarında zorluk çekmemesi, güvencesiz çalışma koşullarının önüne geçilmesi, yaşadıkları mağduriyetlerin giderilmesi, taban maaş uygulaması, özlük ve diğer haklarının sağlanması amacıyla 14/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2/11/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 2/11/2022 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                      Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                            İzmir

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş ve 19 milletvekili tarafından, özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin mesleki ve sosyal hayatlarında zorluk çekmemesi, güvencesiz çalışma koşullarının önüne geçilmesi, yaşadıkları mağduriyetlerin giderilmesi, taban maaş uygulaması, özlük ve diğer haklarının sağlanması amacıyla 14/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 2/11/2022 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Sayın Fahrettin Yokuş. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubumuz adına verdiğimiz önerge hakkında görüşlerimi açıklamak için huzurlarınızda bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün öğretmenlerimiz sendikalarının aldığı karar doğrultusunda bir günlük iş bırakma eylemi yapıyorlar. Gelecek nesillerimizi emanet ettiğimiz öğretmenlerimiz neden eylem yapıyorlar biliyor musunuz? AK PARTİ iktidarı olarak öğretmenlerimizin sorunlarına şimdiye kadar bir çözüm bulamadığınız için. Geçtiğimiz yıl güya öğretmenlerimizle ilgili meslek kanununu Meclisten geçirdiniz. O dönemde size bu kürsüden seslendik, “Her tarafı ayrımcılıkla ve yanlışlarla dolu meslek kanunu olmaz.” dedik. Getirdiğiniz düzenlemenin öğretmen camiasında huzursuzluk ve mutsuzluk yaratacağını söyledik. Öğretmen istihdam şeklini garabete döndürdüğünüzü söyledik. Zorunlu hizmet bölgelerinde çalışanlara teşvik sisteminin getirilmesini önerdik. Objektif kriterleri haiz ödül sisteminin düzenlenmesini istedik. Liyakat temelli yönetici atama sisteminin yasal zemine kavuşturulmasını önerdik. “Eğitimcilere yönelik şiddete karşı tedbir getirin.” dedik. “Ek ders ücretleri, nöbet görevleri, maaş karşılığı ders saatleri, tayin ve atama vesaire süreçlerin düzenlenmediği bir meslek kanunu olmaz.” dedik ama dinlemediniz. Şimdi de öğretmenlerimiz sokaklarda seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Öğretmenlerin seslerini ne zaman duyacaksınız? Bir ülkenin öğretmenleri sokaklarda hak aramak mecburiyetinde kalmışlarsa o zaman o ülkeyi yönetenlerin bu büyük bir ayıbıdır.

Değerli milletvekilleri, Özel Öğretim Kurumları Kanunu’na tabi olarak özel öğretim kurumlarında çalışan yaklaşık 200 bin öğretmen vardır. 2014 yılına kadar Özel Öğretim Kurumları Kanunu’na göre öğretmenlerin taban maaş uygulaması vardı. Taban maaş hakkıyla özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenler kamuda çalışan meslektaşları kadar ücret alır hâle gelmişlerdi ancak hepinizin bildiği gibi 2014 yılında yaptığınız kanun değişikliğiyle özel öğretim kurumlarında görev yapan öğretmenler asgari ücret seviyesinde ücrete tabi tutularak yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkûm edilmişlerdir. Özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmenlerin ellerinden alınan haklarının iadesi için kanun teklifi verdim, komisyonlarda bekliyor.

Değerli milletvekilleri, tüm eğitimciler güvenceli iş, güvenceli bir yaşam hak ediyorlar. “Ücretli” “sözleşmeli” “geçici” gibi ayrımlar derhâl kaldırılmalı, tüm öğretmenlere aynı ekonomik, sosyal haklar ve özlük hakları sağlanmalıdır yani tüm öğretmenler kadroya geçirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener Hanımefendi bugün İYİ Parti grup toplantımızda öğretmenlerimizle ilgili şunları söylemiştir: “İYİ Parti olarak uzman öğretmenlik, başöğretmenlik gibi sınava dayalı düzenlemeleri doğru bulmuyoruz. İktidara geldiğimizde kaldıracağız bu uygulamaları. İYİ Parti iktidarında beş yıl ve on beş yıl kıdemi esas alarak öğretmenlerimizin maaşlarında düzenleme yapacağız. Tüm öğretmen ve akademisyenlerimizin ek ders göstergelerini yükselterek eğitim çalışanlarımıza her eğitim öğretim yılının başında bir net maaş ikramiye vereceğiz. Kıdemi ne olursa olsun, her öğretmenimizin maaşında aylık asgari ücretin net yüzde 50’si oranında iyileştirme yapacağız. Öğretmenlerimizin, çalışanlarımızın tayin, terfi, yer değiştirme gibi tüm problemlerini sendikaların talepleri doğrultusunda ortaklaşa düzenleyeceğiz. Öğretmenlerimizin tüm problemlerini yakından biliyoruz, çözmek için her türlü adımı atacağız çünkü bizim için öğretmenlerimize değer vermeden eğitim davasında başarılı olmamız mümkün değildir, ülkeyi kalkındırmamız söz konusu olamaz. İşte o nedenle Atatürk’ümüzün ‘Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.’ sözünden ilham alarak zengin, güçlü ve mutlu Türkiye vizyonumuzu huzurlu, yarınından emin, ekonomik ve sosyal problemlerden kurtulmuş, idealist öğretmenlerimizle gerçekleştireceğiz.”

Değerli milletvekilleri, kısacası, artık öğretmenlerimizi ayırmayalım; iş güvencesi, grevli toplu sözleşme hakkı verelim, öğretmen niteliğini artırıcı ücretli ve sözleşmeli öğretmenliği ortadan kaldıralım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Özel sektörde çalışan öğretmenlerimizin de haklarını iyileştirelim, çalışma şartlarını düzenleyelim. Geliniz, iptal ettiğiniz kanuni düzenlemeyi yeniden düzenleyip güvencesiz çalıştırdığımız, korumasız bıraktığımız özel öğretimdeki öğretmenlerimizin haklarını iade edelim.

Bir kez daha buradan sesleniyorum, diyorum ki: Geliniz, Türk öğretmenlerine hak ettiği değeri verelim. Yirmi yıllık AK PARTİ iktidarında başta öğretmenler olmak üzere kamu çalışanlarının sorunlarını maalesef daha da artırdınız, çalışma hayatında huzur bırakmadınız ama az kaldı, hiç kimsenin öteki olmadığı, liyakatin esas olduğu, ayrıma hiç kimsenin tabi tutulmadığı, adaletin olduğu bir sistemi inşallah kuracağız diyor, araştırma önergemize destek bekliyor, saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Kemal Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle bugün 14 sendika ortak bir kararla “Öğretmenlik Meslek Kanunu” denen uydurmaca ve hakları ihlal eden yasayı protesto ve kaldırılması için ve aynı zamanda ekonomik ve özlük haklarının düzenlenmesi için bir günlük iş bıraktılar. Bu iş bırakmayla ilgili Türkiye’nin çeşitli yerlerinde yapılan basın açıklamalarına yine saldırılar, yine ötekileştirmeler, yine tacizler, yine ihlaller oldu. Bunu kınıyoruz.

5 Ekim 1966 yılında UNESCO tarafından Öğretmelerin Statüsü Tavsiyesi yayınlanmıştı. Bütün dünyada öğretmenlik mesleği için Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi esas alınırken Türkiye’de resmî devlet anlayışının eğitime ve eğitimciye bakışından kaynaklı bir düşük profilli yaklaşım söz konusudur, aynı özel okul öğretmenlerinin sorunlarında olduğu gibi. Özel okul öğretmenleri; biraz önce de ifade edildiği gibi yaklaşık 200 bin öğretmenin, aslında sendika hakkından da yoksun, örgütlenme hakkından da yoksun, hak arama hakkından da yoksun olan bu sevgili öğretmenlerin bir, mesleki prestij; iki, ekonomik… Tabii –ekonomik- ücret ve altı gün boyunca çalıştırılıyor olmaları… Özlük hakları var ve çalışma koşulları oldukça zor, altı gün çalıştırılıyor ve yaklaşık elli saat süresince çalıştırılıyor. Ayrıca, özel okul öğretmenleri… Yürürlükten kaldırılmış olan 5580 sayılı bu Yasa öğretmenler arasında bir ücret dengesi düzenlerken ne yazık ki 6528 sayılı Yasa’yla ilgili maddeleri yürürlükten kaldırılmış 2014 yılında ve özel okul öğretmenleri asgari ücrete mahkûm edilmiş durumda.

Şimdi, bir kere, Türkiye’de “Niye özel eğitim?” diye bir ortam var, “Niye özel okul?” diye bir ortam var. Bakın, özel okul öğretmeni, ücretli öğretmen, sözleşmeli öğretmen, öğretmen, başöğretmen, uzman öğretmen, atanamayan öğretmen, ne çok öğretmen var! Öğretmene ortak bir sıfat bulamadık gitti, bulamıyorsunuz gitti, bulmuyorsunuz gitti ve eğitimin sorunu bir bütün olarak topluma psikolojik, ekonomik, sosyal sorunlar olarak yansıyor. Öğretmeninin sorununu çözmekten âciz olan bir iktidarın toplumun sorunlarını çözmesini beklemek biraz da -affedersiniz- siyasi ahmaklık olur diye düşünüyorum. Bakınız, sadece ekonomik ve özlük haklardan ibaret değil, kadın öğretmenlerin özel okullarda doğum izinleri ve süt izinleri yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Bunun dışında, okulda pandemi koşullarından kaynaklı ortaya çıkan durum, pandeminin yarattığı psikolojinin toplumda maalesef kalıcı etki göstermesi, ayrıca aslında örgün eğitim olmaktan çıkıp yaygın eğitime dönüşen internet ortamında eğitimin getirdiği sorunlar ve bir bütün olarak tabii, ekonomik, özlük, akademik sorunlar tamamen bütün öğretmenlere yansıdığı gibi özel okul öğretmenlerine de yansıyor. Özel okul uygulamasına son verilmeli, son verilmeden önce, bu süre içerisinde özel okul öğretmenlerinin ekonomik çalışma koşullarına, özlük koşullarına bir an önce çözüm bulunmalı. Bu, bir hak ihlalidir, öğretmene karşı suçtur.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Sibel Özdemir.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Evet, özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerimizin sorunlarıyla ilgili ben de grubumuz adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, değerli milletvekilleri, nitelikli eğitim sisteminin asli unsuru, şüphesiz, öğretmenler ve eğitmenlerdir. Bu nedenle, resmî-özel ayrımı yapmaksızın tüm eğitim kurumlarında görev yapan ve eğitimin asli unsuru olan öğretmenlerimizin özlük haklarının iyileştirilmesi, güvenceli çalışması, geleceğe güvenle bakması ve en önemlisi, gerçekten hak ettikleri toplumsal değeri, itibarı görmesini sağlayacak çalışmaya ve yasal bir düzenlemeye ihtiyaç vardır. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak da bu konuda, gerçekten, bir araştırma önergesi verdik. İşte, tüm özel kurumlarda çalışan, kurslarda görev yapan öğretmenlerin mesleki itibarları, özlük hakları, maaş uygulamaları, nitelikli eğitim verilecek bir ortamın sağlanması için bir Meclis araştırması önergesi verdik. Bugün itibarıyla görüştüğümüz İYİ Partinin vermiş olduğu önergenin gerekçesinde belirtildiği gibi, tüm özel öğretim kurumlarında yaklaşık 200 bini aşan eğitmen görev yapmakta. Bu 200 binin içinde özel öğretim kurumlarında, özel okullarda çalışan öğretmenler en önemli grubu oluşturmakta. Evet, baktığımız zaman, Millî Eğitim Bakanlığı istatistiklerine göre de 13.200’e yakın özel okulda toplam 160 bini aşan öğretmenin görev yaptığı ortaya çıkmaktadır. Bazı özel okullarda -işte, diğer özel öğretim kurumları, rehabilitasyon merkezleri, kurslar, çok geniş kapsamlı- çalışan eğitmenlerin özlük hakları ve çalışma koşullarıyla ilgili çok ciddi sorunlar ve mağduriyetler yaşandığını görüyoruz. İşte, bu sorunlar arasında -benden önceki hatipler de değindi- özellikle idarecilerin inisiyatifinde bir iş sözleşmesi var, güvencesiz çalışma koşulları var. Ücret, gerçekten bir eğitmene, öğretmene yakışmayan bir düşük ücret; uzun çalışma saatleri, baskı ve yıldırma ortamlarıyla karşı karşıya kaldıklarını görüyoruz.

Bakın, değerli milletvekilleri, bu kurumlarda çalışan öğretmenlerimiz kendilerini “vasıfsız işçi” statüsünde tanımlamışlar. Bakanlık gerekli denetimleri yapmıyor. Yasal güvence yok. Asgari ücretin altında bir ücret var. Asgari ücreti aştığı zaman kalan kısmı, diğer ücretleri, çok ilginç bir şekilde, bir eğitim kurumunda öğretmenlere elden veriliyor. Bunlar çok ilginç uygulamalar. Sayın Bülbül de ifade etti, Sayın Fahrettin Bey de ortaya koydu; Öğretmenlik Meslek Kanunu yapılırken eğitmenlerin, özellikle sendikaların talepleri hiç dikkate alınmadı. Biz bu kanuna özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenleri dâhil etmek istedik; çalışma hakları, özlük haklarıyla ilgili düzenlemelerin iyileştirilmesini bu kanuna eklemek istedik. Ama bakın, o kanunun sonucu olarak bugün öğretmenler, bütün sendikalar sokakta haklarını talep ediyorlar. Öğretmenleri “ücretli” “kadrolu” “sözleşmeli” diye ayırdık, daha bu sorunu çözmemişken bir de kariyer basamaklarına ayırdık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) – İzninizle Başkanım…

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

Buyurun.

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) – Teşekkür ederim.

Eğer biz o kanunu, Mecliste, gerçekten, öğretmenlerimizin o talepleri doğrultusunda düzenlemiş olsaydık bugün öğretmenler haklarını sokakta talep etmeyecekti. Ama değerli milletvekilleri, sonuç olarak bu iktidar döneminde eğitim sistemimizin ve öğretmenlerimizin temel sorunlarının hiçbiri çözülemedi. Çözülemediği gibi, çok daha yeni sorunlarla karşı karşıyayız. İşte “En büyük bütçeyi ayırdık eğitime.” dediler ama neticede geldiğimiz sorun; bugün meydanlarda öğretmenlerimiz. Eğitim-istihdam ilişkisi kurulamadı, nitelikli insan kaynağı yaratamadık ve en önemlisi, eğitmen ve öğretmenlerimizin saygınlığı konusunda bir başarısızlık ortada. Özel öğretim kurumlarında görev yapan öğretmenlerin, eğitmenlerin… İşte, bugün verilen bu önerge, eğitim ve öğretim ortamına yakışmayan sorunları ortadan kaldırmak için; biz bu öneriyi destekliyoruz ve şöyle düşünüyoruz: Gerçekten, bu öneriyi eğitim sistemimizin ve tüm öğretmenlerimizin temel sorunlarına çözüm üretilmesi için bir fırsat olarak görüyoruz ve desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Teşekkür ederim. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Cemal Taşar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA CEMAL TAŞAR (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ak Parti Grubumuz adına İYİ Parti grup önerisi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle şahsınızı, hazırunu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Kıymetli milletvekilleri, içerik olarak aynı kelimelerin tekrar edildiği ve gerçekten uzak bu önergeyle Meclis gündeminin meşgul edildiği görülmektedir.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – “Öğretmenlerin sorunu var.” dedik.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Çok komiksin!

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Eğitim konusunda yirmi yılda çok büyük bir dönüşüme imza atmış bir partinin mensubu ve bir eğitimci olarak bundan onur duyuyorum.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Gerçek ne acaba?

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Nerede yaşıyorsunuz siz? Amerika’da mı, Almanya’da mı yaşıyorsun?

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Geçmişte, okullarımızdaki altyapı ve öğretmen eksikliğinden dolayı derslerin çoğunun maalesef boş geçtiğini biliyoruz. Sadece ücra bölgelerde değil, büyük şehir merkezlerinde bile evlatlarımız son derece sağlıksız ve kalabalık sınıflarda eğitim görüyorlardı.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Ya, biz öğretmenlerden bahsediyoruz.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Masal anlatmaya devam.

CEMAL TAŞAR (Devamla) – İktidarımız döneminde Sayın Cumhurbaşkanımızın direktifleriyle her bütçe döneminde en yüksek bütçe Millî Eğitim Bakanlığına ayrılmış ve her alanda olduğu gibi başarılar elde edilmiş, öğretmen başına düşen öğrenci sayısında da OECD ortalaması yakalanmıştır. Ülkemize ve milletimize hizmet etmek isteyen herkes özgürce, haksızlığa uğramadan vazifesini yerine getirebiliyor. Altmış yıldır sürüncemede bırakılan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu biz çıkardık.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Bravo(!)

CEMAL TAŞAR (Devamla) - Değerli milletvekilleri, özel öğretim kurumlarında görev alan eğitim personeli -4857 sayılı İş Kanunu’na göre yapacakları sözleşmeyle- taraflarca karşılıklı belirlenen miktarda, asgari ücretten az olmamak üzere, aylık ücret alıyorlar. Bu kapsamda bakıldığında, özel okullarda görev yapan öğretmenlerin asgari ücret düzeyinde maaş almaları durumu, alınabilecek taban aylığını ifade etmektedir.

Öğretmenin tecrübesine ve sahip olduğu niteliklere göre, ücret sınırı olmaksızın, daha yüksek bir aylık talep etmesi mümkündür. 5580 sayılı Kanun’a tabi olarak görev yapan farklı kurum ve türlerdeki öğretmenlerden ayrı olarak, sadece özel okullarda görev yapan öğretmenlere taban maaş uygulaması getirilmesinin özel sektördeki öğretmenler arasında dengesizlik yaratacağı ortadadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Araştıralım o zaman.

CEMAL TAŞAR (Devamla) - Bu nedenle özel sektördeki öğretmen maaşlarının öğretmen ile sözleşme imzalayacağı kurum arasında karşılıklı kabulle belirlenmesi daha yararlı olacaktır.

Bu vesileyle önergeyi desteklemediğimizi belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisini…

III.- YOKLAMA

(İYİ Parti sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Sayın Başkanım, yoklama…

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisinin oylaması öncesinde bir yoklama talebi vardır, onu yerine getireceğim.

Sayın Dervişoğlu, Sayın Ataş, Sayın Bahşi, Sayın Ağıralioğlu, Sayın Subaşı, Sayın Yokuş, Sayın Erel, Sayın Nuhoğlu, Sayın Koncuk, Sayın Filiz, Sayın Oral, Sayın Beyaz, Sayın Çıray, Sayın Cesur, Sayın Çulhaoğlu, Sayın Kabukcuoğlu, Sayın Sıdalı, Sayın Çelik, Sayın Altıntaş, Sayın Çakırlar.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.33

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.50

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Bolu’dan gelen köy muhtarlarının eşlerine “Hoş geldiniz.” denilmesi

BAŞKAN – Bolu’dan da köy muhtarlarımızın eşleri gelmişler, hepsine hoş geldiniz diyoruz.

III.- YOKLAMA (Devam(

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ Parti Grubunun, Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş ve arkadaşları tarafından, özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin mesleki ve sosyal hayatlarında zorluk çekmemesi, güvencesiz çalışma koşullarının önüne geçilmesi, yaşadıkları mağduriyetlerin giderilmesi, taban maaş uygulaması, özlük ve diğer haklarının sağlanması amacıyla 14/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, öneriyi okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ ve arkadaşları tarafından, ekonomik krize karşı öğrencileri korumak için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 2/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2/11/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 2/11/2022 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                 Meral Danış Beştaş

                                                                                             Siirt

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

2 Kasım 2022 tarihinde Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ ve arkadaşları tarafından -22181 grup numaralı- ekonomik krize karşı öğrencileri korumak için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 2/11/2022 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Dersim Dağ. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA DERSİM DAĞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, öğrencilerin kronikleşen barınma ve emek sorunları hakkında konuşacağım.

İktidara geldiği günden beri AKP'nin üzerinde en çok oynadığı, dezenformasyona uğrattığı alan eğitim alanı oldu. AKP Hükûmeti döneminde eğitimde ilerleme sağlanmadı; aksine, hep bir geriye gidiş yaşandı. Eğitim ve ekonomik kriz iç içe geçmiş, artık sürdürülemez noktaya gelmiştir. Hayat pahalılığı karşısında halkın bütün kesimleri geçinememekle boğuşmakta, yarına dair endişe içinde yaşamaktadır. Ekonomik kriz ve enflasyon karşısında en çok ezilen kesimlerin başında ise gençler ve öğrenciler geliyor. Barınma sorunu acil çözülmesi gereken bir konu olarak önümüzde duruyor fakat Somali'nin IMF borcunu ödeyen, 5’li çetenin vergi borçlarını silen iktidar öğrencilere sırt çeviriyor. İktidarın gençlik politikası yok ve sembolik algılarla algı yürütüyor. Artık şunu çok net biliyoruz ki AKP iktidarı gençlikten yana değil, aksine gençlik düşmanıdır.

Paket servisi yapan öğretmen adayı, inşaatta hayatını kaybeden üniversite öğrencisi, sanayide çalışan ilkokul öğrencisi iktidarın umurunda değil. İktidar, öğrencilere barınamamayı, işsizliği ve yoksulluğu reva görüyor. Son altı yıldır kriz hâline gelen barınma sorunu neden hâlâ çözülebilmiş değil? 8 milyondan fazla öğrencinin değeri bir müteahhit kadar yok mu? Nerede kaldı sosyal devlet anlayışı? Dayatılan açlığı, sefaleti, işsizliği kabul edecek tek bir genç yok artık. Her geçen yıl gençlerin eğitim ve barınma hakkında gerileme durumu söz konusu. Öğrenciler giderek yoksullaşmakta, okulu terk etmek zorunda kalmaktadır. 2022 yılı itibarıyla yükseköğretime kayıtlı 3 milyon 800 bin civarında öğrenci bulunuyor.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – Mezun olup diplomat olan öğrencilere ne yapıyor ağabeyin, ne yapıyor?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ağabeyini niye söylüyorsun, ayıp değil mi?

DERSİM DAĞ (Devamla) – Buna karşın KYK yurt kapasitesinin 800-850 bin kapasite olduğu söyleniyor.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – Hiç de ayıp değil, hiç de ayıp değil, kesinlikle ayıp değil!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Çok ayıp, çok ayıp!

DERSİM DAĞ (Devamla) – Rakamlar dahi içinde bulunduğumuz vahameti ortaya koyuyor. Barınma barikatını bir şekilde aşan öğrenciler bu sefer de yurtlarda birçok sorunla karşı karşıya kalıyor.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – Diplomat katili ağabeyinden hiç söz etmeden edebiyat yapma! Doğruyu söyle!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ne doğrusu ya, ne doğrusu!

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – Doğruyu söylüyorum; doğruyu söylemek ne zamandan beri suç?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sizin ailenizde…

Sayın Başkan, lütfen…

DERSİM DAĞ (Devamla) – İktidar, büyük bir sorun olan barınma sorununu çözme adına yeni yurtlar inşa etmek yerine KYK yurtlarında ranza sistemine geçiş yaptı. Koğuş odalarını andıran odalarda ne bir çalışma masası ne de bir giysi dolabı var.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – İnsanda biraz utanma olur! Benim gencecik diplomatım orada şehit olsun…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bir susun, bir susun be!

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – Susamam! Gitsin Avrupa’da konuşsun, gitsin Amerika’da konuşsun; bakalım dinliyorlar mı!

DERSİM DAĞ (Devamla) – Cezaevini andıran bu yurtlar için de utanmadan “Otel konforunda yurtlar yaptık.” diyorsunuz. Üstelik yurtlardaki tek sorun da bu değil. Öğrencilere sefalet dayatan iktidar, yurtlarda tek tip yemek sistemini getirdi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, buradan açıkça, aleni bir şekilde hakaret ediliyor, uyarır mısınız!

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – Hakaret değil! Gerçeği söylemek hakaretse hakaret!

DERSİM DAĞ (Devamla) – Ekonomik krizden çıkmanın yolunu porsiyon küçültmekte bulan iktidar, öğrencilerin yemeğine göz dikerek porsiyonları küçülttü. Üstelik, bu yemeklerin hiçbiri de hijyenik değil ve öğrencilerin sağlığını tehlikeye atıyor. Son birkaç günde, Karabük’te Bahaddin Gazi KYK Erkek Yurdunda 130, Ankara’da Emine Şerife Hanım KYK Kız Yurdunda 21, Dersim’de Anadolu KYK Kız Yurdunda 12 ve Gümüşhane’de Hacı Şaban Cengiz KYK Yurdunda 40 öğrenci yedikleri yemekten zehirlenerek hastaneye kaldırıldı. Birçok KYK yurt yemeğinde kurt, kıl, tüy, böcek çıkıyor. AKP iktidarında, hastane önleri öğrenci kuyruklarıyla anılır oldu artık.

Tek tip yemek sistemini öğrencilere dayatanlar, bir gün bile öğrencilerin yaşadığı koşullarda yaşayabilirler mi, aylarca derin dondurucularda çürümüş, kalitesiz yemekleri yiyebilirler mi? Doyurucu olmayan yemekler, öğrencilerin zihinsel ve eğitim hayatını zora sokmaktadır.

Sosyal devletlerde, başta eğitim olmak üzere temel haklar ücretsiz sağlanır; öğrenci karşıtı iktidar ise sosyal devlet olmasının gereğini yerine getirmesi gerekirken daha çok açlık ve yoksulluğu dayatıyor. Öğrencilere sağlıklı ve ücretsiz yemek hakkını çok gören, fırsatçı yemek şirketlerini el üstünde tutmayı tercih eden AKP'ye öğrenciler ve aileleri ilk seçimde gerekli cevabı verecektir. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Sayın İmam Hüseyin Filiz.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi Grubunun KYK ve üniversite yemekhanelerindeki yemeklerin ücretsiz ve kaliteli olmasına ilişkin vermiş olduğu grup önerisi üzerinde İYİ Parti Grubumuzun görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, üniversite gençliğinin sorunlarıyla ilgili olarak yaptığım birçok konuşmamda gençlerin gelecekleriyle ilgili endişelerini ve yaşadıkları maddi ve manevi sorunlarından dolayı umutlarını yitirdiklerini dile getirmiştim; üniversite öğrencilerinin iş bulamama endişesiyle öğrenimlerini sürdürdüklerini, iktidarın bu gençlere yönelik istihdam politikasının olmadığını, hepsini anlatmıştım. İlaveten her yıl üniversitelere yerleşen öğrencilerin yarısının başka şehirde okuduğu göz önüne alınırsa barınma ve beslenme ihtiyaçlarının karşılanmasının iki önemli sorun olarak durduğunu belirtmeliyim.

Değerli milletvekilleri, beslenme konusuna bakalım. KYK yurtlarında iki seçenekli yemek uygulaması, başka yemek seçme imkânının olmaması, yemek hizmetlerini veren yemek şirketlerinin denetlenmemesi gibi sebeplerle gençlerimiz hijyenik olmayan, sağlıksız beslenmeyle karşı karşıya kalmakta, birçok yurtta zehirlenmeler bile olmaktadır. İzmir’de KYK yurdunda yedi ayda 2 kez toplu zehirlenmeler, 5 Nisan Salı 2022’de Çorum’da 11, Tunceli Anadolu Kız Öğrenci Yurdunda en az 12, Karabük Safranbolu’da 35 öğrenci gıda zehirlenmesi yaşadı. Denetimsizlikten dolayı gençlerimize böyle durumları yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanımız bir Kabine toplantısı sonrası yaptığı açıklamasında “Yükseköğrenim yurtlarında kalan öğrencilere vermiş olduğumuz beslenme yardımını günlük 25 liradan 60 liraya çıkarıyoruz. Böylece beslenme yardımını 2,5 katlık bir artışla aylık 1.800 liraya yükseltiyoruz.” demişti. Öncelikle, belirtmeliyim ki bahsedilen yardım, burs gibi nakdî bir yardım değil yurtlarda verilen yemekler için öğün başına yapılan sübvansiyonları ifade ediyor. Yani yurtta kalan öğrencilerin hesaplarına “yemek parası” diye yatan herhangi bir ücret yok. Hatta bundan iki hafta öncesine kadar yemeğin yanında verilen ücretsiz 1 ekmeğe ilaveten 2’nci ekmek için ücret ödeniyordu ancak üniversite öğrencilerinin yemek problemlerinin basına yansıması ve kamuoyundan gelen tepkiler üzerine 2’nci ekmek de ücretsiz verilmeye başlandı. Üniversite yemekhanelerinde ücretler biraz daha makul seviyelerde olmasına rağmen yine yemek şirketleri kâr amacıyla kalitesiz yemekle öğrencilerimizin sağlıklarını tehlikeye atabilmektedir, denetim şarttır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, İYİ Parti olarak açıkladığımız projelerimizin başında Rüzgârgülü Projesi yer alıyor. Rüzgârgülü Projesi’nin öncelikleri arasında çocuklarımızın dengeli ve doğru beslenerek sağlıklı bireyler olarak yetişmeleri amaçlanmaktadır. Bu büyük projeyi Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener detaylarıyla açıklamıştı. Projemizle İYİ Parti iktidarında ilk, orta ve lise eğitiminde tüm çocuklarımıza ücretsiz kahvaltı ve öğle yemeği vereceğimizi belirtmiştik. Hangi yaşta olursa olsun öğrencilerimizin hepsi bizim çocuklarımızdır, evlatlarımızdır ve birbirinden ayırt edemeyiz. Bu bağlamda üniversite çağındaki çocuklarımızın beslenmeleri, barınmaları ve diğer her türlü sorunları da bizim için ivedilikle çözülmesi gereken problemlerdir diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Mustafa Adıgüzel…

Evet, Cumhuriyet Halk Partisinin konuşmacısı yok.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Orhan Yegin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YEGİN (Ankara) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grubunun vermiş olduğu öneri üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyorum.

Hatipleri dinlerken bu ülkenin gençlerinin bu hatiplere “Ya tamam, çıkın kürsülerde siyaset üretirken bir yerlerde bizim adımıza bir şeyler konuşun, gençlik adına da iki kelam ettiğinizi duyalım.” serzenişlerini işitip belki de bu kürsüye çıkmanız karşısında “Ya kardeşim, bu kadar da olmaz, el insaf!” dediklerini düşünüyorum, zannediyorum. “Ya tamam, çıkın bizim adımıza bir şeyler konuşun ama bu kadar da ayarsız, ölçüsüz, bu kadar da komik duruma düşerek konuşmayın.” diye bahsettiklerinin hatta pes ettiklerini düşünüyorum, zannediyorum.

Şimdi, önergeye baktık, önergede geçen ifadeler: “sağlıksız ve hijyen dışı yemekler”, “besin değerinin yetersiz ve en önemlisi sağlıksız olması” “beslenme krizi” hep bir kriz arayışı, bir kriz tanımı “tek tip yemek sistemi” “yemek seçim özgürlüğünü ortadan kaldıran tek tip yemek sistemi” ifadelere bakar mısınız “yemekleri tercih eden öğrencilere karşı ayrımcı bir uygulama.” Yani hakikaten bunları duyunca insan şaşırıyor. Şimdi, bakınız sayın milletvekilleri, siyaseten şu üsluba varız: “Ya arkadaş, şunları şunları yapmışsınız, eyvallah ama az yapmışsınız, eksik yapmışsınız, biz iktidara geldiğimizde sizden çok daha iyisini yapabilecek kabiliyetimiz var, kadromuz var, gücümüz var, imanımız var, inancımız var.” Baş göz üstüne, buna hiçbir şey demem ama “Hiçbir şey yapmadınız, yemekler şöyle kötü, tek tip yemek, öğrencilerin seçim hakkı elinden alınıyor, yurt yok, kapasite yok, bu insanlar sokakta yatıyorlar -işte, ne bileyim- her taraf koğuş sistemine dönmüş.” Bu, gerçekten ya başka yerlerde yurtları ve üniversiteleri gezip buraya gelip sanki Türkiye’nin manzarasıymış gibi aktarmayı tanımlar yahut da bu ülkenin kurumlarına, bu ülkede vatandaşa sunulan hizmetlere başkalarının gözlükleriyle bakıldığını bize anlatır.

Dolayısıyla 81 ilde 800 öğrenci yurdumuzla 850 binden fazla kapasitemizle öğrencilerimize hizmet etmeye çalışıyoruz. Dünyanın en büyük, en kapsayıcı yurt hizmetini gençlerimize sunmuş bulunuyoruz Allah’a hamdolsun ve böyle bir hizmet dünyanın hiçbir yerinde yok ve üç yıldır yurt ücretlerine hiçbir artış yapmadan aynı şekilde üç yıl öncesinin fiyatlarıyla devam ediyoruz. Yurtlarımızda barınan öğrencilerimize beslenme katkı bedelini günlük 60 TL olarak, aylık 1.800 TL olarak öğrencilerimize aktarıyoruz ve 5 çeşit kahvaltı ürününün olduğu yurtlarımız var hatta dersine geç kalan öğrencilere yanında al götür menüler dahi yurtlarımızda hazırlanmış durumda. Akşam yemeği için öğrencilere en az 4 çeşit yemek sunuluyor; tatlısıyla beraber, meyvesiyle beraber sunulan yemekler var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ORHAN YEGİN (Devamla) – Ve genel olarak yurtlar ve üniversitelerimizde de yemek fiyatları 4,5 lira ile 9 lira arasında değişiyor. Mesela, İstanbul Üniversitesinde 4 çeşit yemeğe 6 lira, Marmara Üniversitesinde yine 4 çeşit yemeğe 5 lira ödeniyor, vejetaryenler için de et yemeğinin yerine sebze yemeği dahi bulabilecekleri bir menü hazırlanıyor. ODTÜ’de 6 lira, Ankara Üniversitesinde 6 lira olan 4 çeşit yemek günde 2 öğün veriliyor ve 10 binin üzerinde bu yemekler hazırlanıyor.

Şimdi, elbette bazı işleri istismar edenler olur çünkü muhatap insandır, işini doğru yapmayan olur, yemeğin içinden uygun görünmeyen şeyler çıktığı nadiren de olsa karşımıza çıkabilir. Biz bunlara “Yok.” desek de bunlar, evet, olmuştur ama bütün bir sistemi o hataların üzerinden tanımlamak, bütün bir sistemi kötü imiş gibi sunmak gerçekten ne muhalefete ne akla ne de vicdana sığmaz, yazık ediyorsunuz; bu ülkenin vatandaşına bakışına, yaklaşımına ve muhalefetliğinize yazık ediyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Mustafa Adıgüzel.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de 8 milyon üniversite öğrencisi var. Bunlardan kendi ilinde eğitim gören ve açık öğretimde okuyanların haricinde barınma ihtiyacı olan her 5 öğrenciden ancak 1’i Kredi ve Yurtların yurtlarından faydalanabilmektedir. Yurtlarda yatak sayısında ise enteresan rakamlar var. Geçen yıl Bakan burada 779 yurtta 742 bin yatak sayısı verdi, dün ise Komisyonda 800 yurtta 850 bin yatak sayısı verdi. Şimdi, arada 21 yurt var fakat yatak sayısında 108 bin artış var yani yurt başına 5 bin yatak artışı kaydediliyor. Aslında artan kapasitenin büyük bölümünün ek yatak olduğu aşikâr; bize gelen resimlerde ve bildirimlerde bu görülüyor. İşte, şurada 8 kişilik bir yurt; bu, Ankara’da bir kız öğrenci yurdu. Şu da Norveç’te Halden Cezaevi. Bakın, ikisi arasındaki farkı görebilirsiniz.

Yine, Nevşehir’den bir öğrencimiz bize bildirimde bulundu. Ayşe Hümaşah Sultan Kız Öğrenci Yurdu. 27/10 tarihinde Nevşehir İl Müdürü gidiyor, yurtlarda öğrencilerle bir toplantı yapıyor, diyor ki: “Dört gün içinde burayı terk edeceksiniz yani başka bir yere taşıyacağız ve 4 kişilik odalarınız 8 kişi olacak ama masa ve sandalyeler yine 4 kişilik olacak.” Şimdi, öğrenciler itiraz ediyor fakat Müdür diyor ki: “Ben zaten sizin 8’inizin bir arada ders çalıştığına inanmıyorum.” Artık AKP’yle ülkemizde öğrenci yurtlarında ders çalışma için vardiyalı sisteme geçtiğimizi görmüş olduk.

Verilen burslar da yetersiz. Şimdi 45 lira hikâyesi var. O gün 45 lirayla yaklaşık 2 çeyrek altın alınabilirken bugün verilenle ancak çeyrek altının yarısını alabiliyorsunuz. Alım gücü açısından dörtte 1’e düşmüştür burslar. Bir kahve 50 lira arkadaşlar. Yani sosyal faaliyetin de üniversite öğrencilerinin yapması gereken bir şey olduğunu düşünürsek sizin verdiğiniz burslarla öğrenciler günde 1 kahve bile alamıyorlar.

Geçen yıl ailelerine ulaşmakta zorlandılar. TÜLOV vakfı bir girişimde bulundu, biz CHP’li milletvekilleri destek verdik, tam 13 bin öğrenciyi aileleriyle buluşturduk. Bu konuda bir düzenleme yapmak için girişimde bulunmanızı da olumlu karşılıyoruz.

Yurtlardaki işletme ya da gıdaların kalitesi ve sağlıklı olup olmadığı konusunda da Sayıştay raporlarında sağlığa aykırı tespitler var. Zaten bazı yurtlarda gıda zehirlenmesi yaşandı; Gümüşhane, Tunceli ve ODTÜ örnekleri basına yansıdı.

Peki, biz iktidar olmamamıza rağmen neler yapıyoruz? CHP’li belediyelerimiz; İzmir Büyükşehir Belediyesi 6 farklı yerde yemek dağıtıyor, yine Ankara Büyükşehir Belediyesi 4 farklı noktada yemek dağıtıyor. Ancak bazı üniversite rektörleri, en son İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesinde Büyükşehir Belediyemizin, CHP logosu bile olmayan belediye logolu araçlarını içeriye almadığı için kapı önünde dağıtmak zorunda kaldılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MUSTAFA ADIGÜZEL (Devamla) – İşte şu görsellerde görüldüğü üzere çocuklar kaldırımlarda lastik üstünde oturarak yemeklerini yiyebildiler.

Sonuçta gençler umutsuz, gençler mutsuz. Eskiden gençler sosyal medyada her cümlenin sonuna bir “random” koyardı, artık gençler o kadar mutsuz ki onu bile artık yapmıyorlar.

Gençlerde büyük bir bela olan madde bağımlılığıyla mücadele için Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesinde ayrılan rakam oldukça komik, tüm bütçenin on binde 1’i arkadaşlar. Gençlik ve Spor Bakanlığının bütçesi 66 milyar lira, uyuşturucuyla mücadele için ayrılan rakam sadece 7 milyon lira. Bu da bu konuya ne kadar ilgisiz, alakasız olduğunuzun göstergesi.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet, buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, iktidar grubu adına konuşan hatip, bizim önergemize ve konuşmacımızın sözlerine “ayarsız ve ölçüsüz” diyerek sataşmada bulundu. Buradan söyleyebilirim isterseniz…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sataşma sayılmaz Sayın Başkanım, eleştiri.

BAŞKAN – Yerinizden.

“Ayarsızlık ve ölçüsüzlük”ü sataşma olarak almayın, yapmayın yani. Onun dışında neler söyleniyor Sayın Beştaş.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yani o zaman kimse konuşamaz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yani biz öyle alıyoruz.

BAŞKAN – Yerinizden buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Ankara Milletvekili Orhan Yegin’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, öncelikle dünya Sefalet Endeksi’nde Türkiye'yi lider yapan bir iktidarın içinde bulunduğu durumu anlatmama gerek yok herhâlde. Hatip keşke bunu da söyleseydi, yurtları anlattı ama elimdeki yüzlerce resimden ekmeğin içindeki böcekler Brüksel KYK yurdunda herhâlde ya da Norveç’te çıktı ya da akşam yemeği menüsü Finlandiya’da çıktı herhâlde. Bunu görün, görün! Öğrencilerin açlık sorunlarını, yoksulluklarını konuşuyoruz. Tabii, sefalette dünya lideri yaptılar Türkiye'yi ama kendileri şatafat içinde, bunun farkında değiller ve vekilimizi susturmaya çalışıyorlar. Şunu unutmayın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Özellikle burada mobbing yapan ve hakaret eden vekillere söylüyorum: Hiçbir vekilimizi susturamazsınız. Onlar halkların oyuyla geldiler. Siz vekilimizin yok kardeşi, yok abisi, yok yengesi üzerinden saldıramazsınız, bu mobbingtir.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Ne konuşuyorsun be? Yeter artık bıktık senden.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – Benim gencecik diplomatımı şehit edip ondan sonra da genç haklarını savunmasın! Birazcık saygı.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ya, siz darbeci, 141 kez ağırlaştırılmış müebbet alan adamın kardeşini büyükelçi yaptınız ya! Suçlu arıyorsanız grubunuza bakın; kaç vekilin ailesi suç işledi, kaçı ihraç edildi, kaçını büyükelçi yaptınız?

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – Ben restoranda arkasından vurulan diplomatım için her seferinde itiraz edeceğim, her seferinde protesto edeceğim; hazırlıklı olun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bizim vekillerimizi susturmaya gücünüz yetmez! Önce Anayasa’ya saygı duymayı öğrenecek ve vekilimize saygı göstereceksiniz. Bu oyunlarınıza kimse boyun eğmedi, eğmeyecek.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – Hiçbir oyun yok… Özür bile dilemedi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bir kadın olarak, bir milletvekili olarak resmen tacizde bulundunuz, milletvekilimiz konuşmasın diye aralıksız konuştunuz; sizi kınıyorum, sizi kınıyorum!

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – İstediğin kadar kına.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım, böyle bir hakkı olamaz.

BAŞKAN – Kayıtlara geçmiştir teşekkür ediyorum.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ ve arkadaşları tarafından, ekonomik krize karşı öğrencileri korumak için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 2/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Tunç, söz talebiniz var galiba.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, bu üslubu kabul etmiyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hangi üslubu?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Burada konuşmacılar konuşurken milletvekillerimizin sataşmaları mutlaka oluyor yani bu muhalefetten de oluyor, iktidar partisinden de oluyor.

BAŞKAN – Sayın Tunç, kayıtlara geçsin diye mi söylüyorsunuz, yoksa yerinizden söz mü istiyorsunuz?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yani orada ortaya koyduğu bir tepki karşısında Sayın Grup Başkan Vekilinin bu şekilde suçlamada bulunması doğru değil, söylediklerini de kabul etmiyoruz.

BAŞKAN – Kayıtlara geçmiştir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, kayıtlara geçsin, orada…

ORHAN YEGİN (Ankara) – Başkanım, beni sataşmakla ilgili suçladı ya, bir şey söyledi.

BAŞKAN – Size sataşan olmadı.

ORHAN YEGİN (Ankara) – Öyle dedi ya.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ne dedim?

BAŞKAN – Sizin sataştığınızı iddia ettiler ama size sataşan olmadı. Sataşıldığınızı iddia etmek size olmuş bir sataşma gibi anlaşılmıyor.

ORHAN YEGİN (Ankara) – Ona bir cevap vermem uygun görülmüyor mu?

BAŞKAN – Yok, teşekkür ederim.

ORHAN YEGİN (Ankara) – “Ölçüsüz” ifadesi…

BAŞKAN – Yok o da bir şey olmuyor yani.

ORHAN YEGİN (Ankara) – Niye verdik o zaman Başkanım?

BAŞKAN – Efendim?

ORHAN YEGİN (Ankara) – “Ölçüsüz” ifadesine niye verdik?

BAŞKAN – Sataşmadan vermedim, Grup Başkan Vekili olduğu için yerinden verdim.

ORHAN YEGİN (Ankara) – Tamam, eyvallah, öyleyse bir şey demem.

BAŞKAN – Ama Sayın Yılmaz diyorsa ki “Grup adına Sayın Orhan Yegin cevap verecek.” buyurun geçin oraya, vereyim.

ORHAN YEGİN (Ankara) – Şimdi, Başkanım, Sayın Yılmaz “Orhan Yegin gelsin, grup adına cevap versin.” demedi.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – 60’a göre verin Sayın Başkanım.

ORHAN YEGİN (Ankara) – Ben şahsen konuşma istedim.

BAŞKAN – Ben de size bir sataşma olmadığını söyledim.

ORHAN YEGİN (Ankara) – Yani olayı başka bir boyuta götürmenize gerek yok.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – 60’a göre efendim.

BAŞKAN – Orhan Bey, ben bir yere götürmedim. Sayın Yegin, siz bir şey söylediniz, ben de size ne olduğunu söyledim.

ORHAN YEGİN (Ankara) – Tamam, ben arada sizinle konuşayım efendim.

BAŞKAN – Lütfen.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, kamu ihalelerine yönelik rüşvet ve usulsüzlüğün önüne geçebilmek için alınacak önlemlerin belirlenmesi, bu tür iddiaların etkin soruşturulması önündeki engellerin kaldırılması, yolsuzluk ve rüşvetle mücadele için atılacak adımların tespit edilmesi amacıyla 2/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2/11/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 2/11/2022 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Engin Altay

                                                                                          İstanbul

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, kamu ihalelerine yönelik rüşvet ve usulsüzlüğün önüne geçebilmek için alınacak önlemlerin belirlenmesi, bu tür iddiaların etkin soruşturulması önündeki engellerin kaldırılması, yolsuzluk ve rüşvetle mücadele için atılacak adımların tespit edilmesi amacıyla 2/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (3748 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 2/11/2022 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Deniz Yavuzyılmaz.

Buyurun. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm AK PARTİ dönemlerini kapsayan bir yolsuzluk dosyasını şimdi belgeleriyle açıyorum.

Devlet Demiryolları Teftiş Kurulu Başkanlığı Raporu ve Sayıştay raporlarına göre Ankara-İstanbul Demir Yolu Hattı 2’nci Etap Rehabilitasyon İşi İhalesi, yıl 2006, ihalenin tutarı 610 milyon dolar; ihaleyi alan şirketler Cengiz, IC İçtaş ve 2 de Çinli şirket. Dönemin Devlet Demiryolları Genel Müdürü kim? Sayın Süleyman Karaman. Altyapı işinin resmî taşeronu kim? Belen İnşaat. Belen İnşaatın 2007 yılındaki sermayesi sadece 5 bin lira, buna rağmen 610 milyon dolarlık işin altyapı kısmının resmî taşeronu oluyor, sihirli bir durum. Aynı zamanda Belen İnşaatın benzer iş deneyimi de yok, buna rağmen Devlet Demiryolları tarafından resmî taşeron olarak onaylanıyor. Genel Müdür Kim? Süleyman Karaman. Yedi yüz otuz günde bitirilmesi gereken iş bitirilemiyor, bin dokuz yüz yirmi iki gün daha ilave süre veriliyor. Bakanlar Kurulu tarafından ayrıca şirkete işi tamamlaması şartıyla 244 milyon dolar daha ek ödenek veriliyor ve şirkete ödenen toplam tutar 847 milyon dolar oluyor. Ancak iş yine tamamlanamıyor ve şirketler bir kurnazlık yapıyor, diyor ki: “İşin bitirilmesi şartıyla ek ödenek de aldık; iş bitmedi, ne yapalım?” İşin kapsamından 200 milyon dolarlık iş kısmını çıkarıyor ve böylelikle 200 milyon dolarlık, aslında parasını aldıkları, yapmayıp proje kapsamı dışına çıkardıkları tutarla ilgili devasa bir yolsuzluğa imza atılmış oluyor. Dönemin Genel Müdürü kim? Süleyman Karaman. Bu işin maliyeti ve süresi sürekli uzuyor, artıyor çünkü yüklenici hatası nedeniyle “T26 Tüneli” adı verilen bir tünelin 1.020 metresi hatalı olarak deliniyor ve bu nedenle de bir baypas hattı yapılmak zorunda kalınıyor. Bunun için de devasa tutarda bir harcama yapılıyor. T26 Tüneli yapılırken imalat hatası yüzünden tünelin tepesinde göçükler oluyor ve AK PARTİ dünyada bir ilki başarıyor, üstü açık demir yolu tüneli yapıyor ve tünel bitmiyor, yeni bir ihale yapılıyor. İhaleyi, T26 Tüneli’nin tamamlanması işi, 1.020 metreyi hatalı yapan şirketlere pazarlık usulüyle, adrese teslim şekilde yine veriliyor. Yani Cengiz, IC İçtaş ve bu kez de Belen İnşaat bu projeyi alıyor, tutarı 219 milyon dolar.

Bu 219 milyon doların yüzde 15’inin nasıl “komisyon” adı altında transfer edildiğiyle ilgili basında yer alan haberlere gelelim. Bakın, bu elimde gördüğünüz taahhütname, Belen İnşaatın ortağının, Belen İnşaata verdiği ve ortağı olduğu Belen İnşaat Taahhüt Ticaret Turizm Anonim Şirketi, Ankara-İstanbul Arası Hızlı Tren Projesi kapsamında Cengiz, İçtaş, Belen adi ortaklığı çerçevesinde ihale komisyonu olarak Sayın Süleyman Karaman’a ödenmesi gereken ve şahsıma düşen payın 5 milyon dolarını ödemeyi taahhüt ettiğini söylediği evrak. Peki, bu evrak sahte mi? Evrakın sahipleri bunu kriminal büroya göndermiş ve kriminal büro detaylı bir tetkik yapıyor ve diyor ki: “Çok kuvvetle muhtemel bu imza Belen İnşaatın ortağına aittir.”

ERKAN AYDIN (Bursa) – 5 milyon dolar mı?

DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) – 5 milyon dolar.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Yazıklar olsun!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) – Bu rakam Belen İnşaatın bir ortağının ödemeyi taahhüt ettiği rakam. Diğer ortağı -2 ortaklı- 5 milyon dolar da muhtemelen oradan 10 milyon dolar; 2 şirket daha var, 10’ar milyon dolar daha oradan, toplam 30 milyon dolarlık bir havuz; komisyon havuzu oluşmuş olma ihtimali belgelerle görünüyor.

Şimdi Sayın Süleyman Karaman’ın buraya gelip buradaki araştırma komisyonu teklifimize “Ben kendime güveniyorum, güvendiğim için de ‘evet’ araştırma komisyonu kurulsun, 2’nci etap T26 Tüneli’ndeki yolsuzluklar, bu komisyon alma iddiaları soruşturulsun.” demesini bekliyorum. Aksi takdirde aritmetik çoğunlukla bu araştırma önergesinin reddedilmesi zımnen bu iddianın kabulü anlamına gelir.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Başkanım…

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Sayın Hayrettin Nuhoğlu…

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Sayın Başkanım…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım, sataşmadan söz talebi var.

BAŞKAN – Ben çağırdım Sayın Nuhoğlu’unu, kusura bakmayın sizi duymadım, size sonra söz vereyim.

Buyurun Sayın Nuhoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; rüşvet ve yolsuzlukla mücadelede alınacak önlemler hakkında Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine söz aldım. Selamlarımı sunarım.

Adalet ve Kalkınma Partisi, yirmi yıl önce iktidara gelirken verdiği en önemli sözlerden biri yolsuzlukla mücadele olmasına rağmen bugün yolsuzluk batağında boğulmak üzeredir. İktidar olarak kupon araziler üzerindeki iştahlarıyla Türk siyasi tarihine iz bırakacakları bellidir ama asıl konu, İhale Kanunu’nda her istedikleri engeli aşabilmek için yapılan onlarca değişiklikle yandaş zenginler meydana getirmeleridir. Öyle ki kamu-özel iş birliği yöntemiyle çok büyük vurgunların yapıldığı kamuoyunda açıkça konuşulmaktadır; yapılan yolsuzlukları, soygunları, vurgunları saymakla bitiremeyiz.

Değerli milletvekilleri, bir güncel konuya değinmek istiyorum. Evvelki hafta İYİ Parti olarak verdiğimiz araştırma önergesiyle, 2018 yılında yapılan bir medya grubunun satışındaki büyük yolsuzluğun nasıl kapatılmak istendiğini, İstanbul’un Eyüpsultan ilçesindeki Kemerköy’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılan imar değişikliği ve rezerv yapı alanı ilan edilmesinde takip edilen haksız, hukuksuz yolla özel mülkiyete müdahale edilmekte olduğunu ortaya koymuştuk. Kemerköy Sitesi’nin bulunduğu arazinin spor sahaları ve yeşil alan olarak DOP’a ayrılan bölüm Demirören Grubu tarafından Ziraat Bankasına değerinin 67,5 katı fazla gösterilerek alınan krediyle Doğan medya grubuna ait televizyon, ajans ve gazetelerin satın alınması işlemindeki büyük yolsuzluk kapatılmak istenirken devletin mülki amirleri olan Kaymakamlık ve İstanbul Valiliği tarafından hukuksuz işlem yapılmaktadır. Pazartesi günü sabah saatlerinde kazı yapmak üzere iş makineleri yeşil alana girmek istemiş, sitedeki hak sahiplerinin direnciyle karşılaşmıştır. Aynı saatlerde mahkemeden yürütmeyi durdurma kararı çıkmıştır. Eyüpsultan Kaymakamlığı karara uyacağını ifade etmiş ancak kısa süre sonra devreye İstanbul Valiliği girerek Kaymakamlığın kararını değiştirmiş ve emniyet güçlerinin eşliğinde kazıya başlanılmıştır. Bu kürsüden sormak istiyorum: Mahkemenin yürütmeyi durdurma kararı olmasına rağmen hangi kanuni yetkiye dayanarak bir özel mülke zorla girilerek kazı başlatılmıştır? Kaymakamlığa baskıyı yapanın İstanbul Valiliği olduğu bellidir ama Valiliğe mahkemenin yürütmeyi durdurma kararına uyulmaması talimatını veren kimdir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Hangi yetkiye dayanarak böyle bir talimat verilmiştir? Kaymakamlık ve Valilik kanunsuz talimata hangi hakla ve cüretle uymuştur? Sonucunun nereye varacağını bilmeyecek kadar devlet adamlığından uzaklaştıklarına göre, onları suç işlemeye mecbur eden nedir acaba? Devleti kendi mülkleri gibi görerek kanun dışı yollarla işlem yapmak için talimat verenleri de bu talimatlara karşı çıkmayarak uygulayanları da şiddetle uyarıyorum, yolsuzlukla mücadelenin nasıl sona erdirileceğinin yolunu da kestirmek söylemek istiyorum: O yolun Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarından ilk seçimde kurtulmak olduğunu ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Karaman, buyurun, sizi dinliyorum.

Biraz öne gelir misiniz, duyamıyorum.

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Yerimden mi, buradan mı?

BAŞKAN – Konuyu söyler misiniz, nedir?

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Efendim, birinci konuşmacıyla ilgili sataşma var, cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Ne dediler de sataştılar, onu söyler misiniz bana.

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Genel Müdürlüğüm döneminde bu ihalelerin doğru yapılmadığını…

BAŞKAN – Kürsüye buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VIII- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman’ın, Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hakkımda yapılan ithamlarla ilgili söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, gerçekten ülkemizde hızlı tren yapımları İhale Kanunu’nun gerektirdiği şekilde yapılmış, kesinlikle herhangi bir hata olmamaktadır. Burada konuşmacı, hızlı trenler yapılırken engelleyemediği bir şeyi yapılıp bittikten sonra engellemenin yollarını aramıştır; kuvvetle ihtimal belki böyledir.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Tünel devam ediyor, hâlâ bitmedi.

BAŞKAN – Siz konuşurken kimse karışmadı.

SÜLEYMAN KARAMAN (Devamla) – Tren çalışıyor.

“Kuvvetle ihtimal belki böyledir.” şeklinde ithamlar yapılmaktadır; bunların hiçbirini kabul etmiyorum.

Eline alıp kürsüde salladığı evraka gelince, şahsıma yöneltilmiş olan bu isnat, bütünüyle yalandan ibarettir; hiçbir şekilde kabul etmiyorum. Haberde bahsi geçen -bir iki gündür haberler çıkıyor- ihalenin gerçekleşmiş olduğu gün itibarıyla TCDD Genel Müdürlüğü görevinden ayrılalı iki yıl olmuş bulunmaktadır. Dolayısıyla, belirtilen tarihlerde ne ihale komisyonundayım ne de Demiryolları Genel Müdürüyüm. Dolayısıyla, tarih üzerindeki bu tutarsızlık dahi herhangi başka bir açıklamaya ihtiyaç duyulmadan bu belgenin yalan olduğu bilinmektedir.

Değerli milletvekilleri, siz hızlı treni de durduramayacaksınız, Togg’u da durduramayacaksınız, Marmaray’ı da durduramadınız, hiçbir şeyi durduramayacaksınız. Boşuna, iftiralarla bir şey olmuş gibi göstermeye çalışmayın.

Onun için, burada herhangi bir problem yoktur. Ben kendime güveniyorum, Meclis karar verirse bunların hepsini de ifade edebilirim. Dönemimde herhangi bir sıkıntı yaşanmamıştır.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkanım, hatip “Yapılırken engelleyemediğiniz tren yollarını şimdi engelleyerek iftira atıyorsunuz.” diyerek hatibimize sataşmada bulundu.

BAŞKAN – Sataşma yok burada, hayır.

ERKAN AYDIN (Bursa) – “İftira atıyorsunuz.” diyor.

BAŞKAN – Hayır, bakın, müsaade edin.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Orada belgelerle konuşuyor.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – “Yalan” dedi.

BAŞKAN – “Yalan belge” dediler, doğrudur. Kendisinin Genel Müdürlük görevinde olmadığı bir dönemin tarihini vererek bir ihaleyi Sayın Karaman’a ithaf etmek istediler, bunun doğru olmadığı ortaya çıktı.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – “Yalan belgeyi gösteren” dedi.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, kamu ihalelerine yönelik rüşvet ve usulsüzlüğün önüne geçebilmek için alınacak önlemlerin belirlenmesi, bu tür iddiaların etkin soruşturulması önündeki engellerin kaldırılması, yolsuzluk ve rüşvetle mücadele için atılacak adımların tespit edilmesi amacıyla 2/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Necdet İpekyüz.

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan…

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Ya, beni kastetti.

ERKAN AYDIN (Bursa) – “İftira atıyor.” dedi ama.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın Başkanım, yalancılıkla suçladı.

BAŞKAN - Sayın İpekyüz, buyurun…

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Ya, “yalan belgeyi gösteren” dedi.

BAŞKAN – Sayın Yavuzyılmaz, oturun yerinize.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Ya, niye söz hakkı vermiyorsunuz, niye sansürlüyorsunuz?

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Deniz Yavuzyılmaz, zor mu oldu, zor?

BAŞKAN – Sayın İpekyüz, buyurun…

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Sözleri bağlamından kopardı; ben, ikinci ihale değil, birinci ihaledeki sorumluluğunuzdan bahsediyorum.

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Zor oluyor, zor.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Hayır, sözlerimi bağlamından kopardı.

BAŞKAN – Sayın Yavuzyılmaz, oturun yerinize.

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Yani iftiraya “İftira.” demek bile size zor oluyor.

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Bal gibi iftira yani bunu bilmiyor musunuz?

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Ya “Yalan söylüyor.” dediniz.

BAŞKAN - Yerlerinize oturur musunuz.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Ya, sözümü bağlamından kopardı.

BAŞKAN - Yerinize oturur musunuz Sayın Yavuzyılmaz.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Bu işin üzerindeki şaibeyi siz devam ettiriyorsunuz Meclis Başkan Vekili olarak.

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Ne alaka ya!

BAŞKAN – Sayın İpekyüz, buyurun.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Bak, görüyorsun değil mi?

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Deniz Yavuzyılmaz, yarın ben de sana yazacağım, “Deniz Yavuzyılmaz’a para vereceğim.” diye yazıp göndereceğim. Bir işe yarar mı? Kendi kendinize işler…

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Ya, anlatıyoruz, sadece o değil, onun dışında neler var neler.

BAŞKAN – Arkadaşlar, hatip kürsüde.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi…

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Hatip kürsüdeyse sizin hatanız, vermediniz sözü.

BAŞKAN – Nasıl yöneteceğimi siz mi öğreteceksiniz bana! Böyle bir şey var mı! Üsluba bakar mısınız!

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Azarlayamazsınız siz beni! Siz beni azarlayamazsınız! Milletvekilliyle konuşurken dikkatli olun, üslubunuza dikkat edin!

ERKAN AYDIN (Bursa) – Ya, Sayın Başkan…

BAŞKAN – Nasıl yapacağımı siz mi öğreteceksiniz! Meclisi nasıl yöneteceğime siz mi ayar vereceksiniz!

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Ben sizin çocuğunuz muyum ya! Kendi çocuğunuzu bile azarlayamazsınız.

BAŞKAN – Geçin yerinize Sayın Milletvekili, geçin.

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Otur sıfır, otur sıfır!

ERKAN AYDIN (Bursa) – Bakın, Sayın Başkan, deminden beri hakaret ediyor. Burada bu üsluba izin veriyorsunuz, Meclisin işleyişini bozuyorsunuz.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın Başkan, bakın, bu üslup üslup değil, bunu kabul etmiyoruz; böyle bir üslup olmaz.

BAŞKAN – Sayın Sertel, lütfen oturun yerinize.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın Başkan, böyle bir üslup olmaz! Böyle bir üslup olmaz Sayın Başkan! Biz böyle bir üslubu kabul etmiyoruz!

BAŞKAN – Bakın, Sayın Sertel, hatip kürsüde, lütfen…

ATİLA SERTEL (İzmir) – Yalancılıkla suçluyor Sayın Başkan, yalancılıkla suçluyor. Olmaz Sayın Başkan!

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkan, burada şimdiye kadar…

BAŞKAN – Erkan Bey, lütfen…

ERKAN AYDIN (Bursa) – Tamam, hatip konuşsun sonra şey yapalım.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Söz hakkını vereceksiniz, böyle olur mu!

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Kendi iç işleyişinizden çıkmış o belge.

BAŞKAN – Buyurun Sayın İpekyüz.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

IV. Murat döneminde Koçi Bey, IV. Murat’a şöyle bir şey söylüyor risalesinde: “Rüşvet herhangi bir devlette meydana çıkar, aşikâr olursa o devlet harap olur, yıkılır, tarihi ters döner.”

Yıl 2002, Adalet ve Kalkınma Partisi seçimlere giderken “3Y” diye tanımladığı... “Yolsuzluk olmayacak.” “Yasak olmayacak.” “Yoksulluk olmayacak.” Yıl 2022, TÜGVA’nın kongresinde Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı konuşuyor, yirmi yıl geçmiş ve ne diyor: “Yolsuzlukların olmadığı, rüşvetin olmadığı, yoksulluğun olmayacağı bir ülkeyi hallederiz; şu an itibarıyla bunun hazırlığı içerisindeyiz.” “…”(*) Yirmi yıldır ne yapıyordunuz? Yirmi yıldır bitirdiniz, tükettiniz ve yolsuzluğu yola dönüştürdünüz; yolsuzluk yola dönüştü. Neden? Ya, şimdi, bakıyorsunuz uluslararası kurumlara, Uluslararası Şeffaflık Örgütü diyor ki: “Türkiye giderek yolsuzlukta 1’inci sıraya yükseliyor.” Neden? Türkiye, artık, giderek demokrasiden, insan haklarından uzaklaştıkça, krizi arttıkça yolsuzluğu artıyor. Peki, herhangi bir soruşturma var mı? Yok.

Bir diğeri “gri liste” denilen “teröre destek olan ülkeler” denilen listede -kara parada- Türkiye listeden çıkamıyor. Neden? Rüşvet, yolsuzluk ve bu tür pis işler tümüyle uygulandığı için. Türkiye sıralamada onar onar düşüyor -Şeffaflık Endeksi’ne göre- tümüyle yolsuzlukla baş başa kaldığı için.

Peki, siyasetçilere güven nasıl? Ya, 10 bin dolarla ilgili soru soruldu, Bakan dedi “İsim vereceğim.” hâlâ vermedi. Normalde sizlerin bu konuda bir çaba harcaması lazımdı. Ruhsar Pekcan döneminde -bakan koltuğunda oturuyordu- eşiyle yaptığı tezgâh açığa çıktı, bir tane soruşturma açmadınız. Nasıl ki işkenceyle ilgili cezasızlık muamelesi yapıyorsanız… Sizlerle ilgili herhangi bir işlem yapmıyorsunuz. Ya, milletvekilinin eşi, yakını, kardeşi Sermaye Piyasası Kurulu eski Başkanı 150 milyon dolara yat kiralamış. Nedense “yerli, millî” diyorsunuz, rüşvete gelince hepsi dolar; hepsi dolar ve milyonlarla ifade edilen.

Bir diğeri, ya, geldiğiniz aşamada siz rüşveti bir tezgâha dönüştürmüşsünüz. Bir de yaptığınız nedir? Rüşveti araştırmak, rüşveti haber yapmak, rüşveti medyada paylaşmak yasak. Ve en çok engel çıkardığınız… Google'a girdiğinizde, bir AKP'li üyeyle ilgili yolsuzluk sorduğunuzda çıkmıyor. Bir diğer yolsuzluk örneğini size söyleyeyim: Kayyumlar. Kayyumlar artık… Batman'da, Hakkâri'de, Mardin'de, Diyarbakır'da “kayyum” dediğinizde yolsuzluk akla geliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız sözlerinizi.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Tümüyle ispatlı, nasıl ispatlı? Sayıştay bunu raporla çıkardı. Siz Mardin kayyumu dediğinizde… Ya Ahmet Türk devrettiğinde para vardı, Ahmet Türk ikinci kez gittiğinde, oturduğunda maaş ödeyecek para yoktu; Mardin kayyumunun yaptığı yolsuzluklar artık ortada. Diyarbakır’ı da baklavası, fıstığı, kayyumun şatafatıyla beraber bir usule dönüştürdünüz. Şimdi, Yüksekova Belediyesi… Yüksekova Belediyesinin normalde aylık geliri 4 milyon, İller Bankasından 608 milyon borç alıyor, diyor ki: “Nüfusumuz 500 bin, ayda 5 milyon gelirimiz var sudan.” Ya “…”(*) bu kadar da atılır mı, bu kadar da üfürülür mü? Cizre'de 3 kayyum değişmiş, 3 kayyumla beraber 73 milyon yolsuzluk var, bir köprüye 6 ayak yapamıyorsunuz; ya bu ayak, ayak değil, gidiştir. Ama asıl bilinmesi gereken şudur: Çözüm meselesinde yolsuzluk yoktur, barış meselesinde yolsuzluk yoktur, diyalog meselesinde yolsuzluk yoktur, demokraside yolsuzluk yoktur.

Hepinize saygılar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Bülent Tüfenkci. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkanım, başlamadan önce burada hemen söz istiyoruz; hatip çıkmadan önce söz istiyoruz. Hatip kürsüye gelmeden önce söz istedik, hemen kürsüye çağırdınız; deminki hatibe de saygısızlık olmasın diye bekledik, konuştuktan sonra…

BAŞKAN – Erkan Bey, sizi kürsüye, buraya bir alabilir miyim?

ERKAN AYDIN (Bursa) – Evet.

BAŞKAN – Siz devam edin Sayın Tüfenkci.

Buyurun.

AK PARTİ GRUBU ADINA BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) – Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; AK PARTİ hükûmetleri 2002’den itibaren Türkiye'nin her bölgesini ve yerini âdeta bir şantiye hâline getirmiş, devasa projeleri hayata geçirmiştir; bunların bir kısmını doğrudan kamu kaynaklarıyla, bir kısmını da kamu-özel iş birliğiyle hayata geçirmiş. Bunun neticesinde sağlıktan aileye, ulaşımdan altyapıya, enerjiden eğitime, ticaretten sanayiye her alanda Türkiye’yi 3-4 kat büyüttüğümüzü görürsünüz. Bu hizmetler yapılırken çeşitli engellemeler, türlü türlü iftiralar, hatta Gezi Parkı gibi eylemlerle ve 15 Temmuz gibi darbe girişimleriyle de karşı karşıya kaldık. Bir yandan yalanlarla, iftiralarla uğraşırken bir yandan da vesayet odaklarıyla uğraştık, bir yandan da eser ürettik, hizmet ürettik; Türkiye’yi büyüttük.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti demokratik hukuk devletidir, devletin kurumları vardır; devletin, kurumların, kişilerin eylemleri de hukukla sınırlıdır, hukuka bağlıdır, hukuki denetime de tabidir. Ortada bir suç varsa yasalarımızda bunun nasıl soruşturulacağı da belirtilmiştir. Bu konularda Türk Ceza Kanunu’nda da Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu’nda da vergi kanunlarımızda da Kamu İhale Kanunu’nda da ve çeşitli kanunlarda da yolsuzluk, rüşvet ve benzeri suçlarla ilgili düzenlemeler, cezalar belirtilmiştir, hatta OECD’nin istediği doğrultuda, Ticaret ve vergi kanunlarında da düzenlemeleri hep beraber bu Meclis yapmıştır.

Meclis araştırılması istenilen ve iddia aşamasında olunan konularla ilgili yargı kararını beklemek lazım; yalanlarla, iftiralarla yüce Meclisi yıpratmamak lazım. Örneğin, önergede ismi geçen Süleyman Karaman Milletvekilimiz iddia edildiği gibi, iddia edildiği tarihte milletvekili değildir, genel müdür de değildir; bu firma, Genel Müdürlüğü döneminde de ihale almamıştır -altını çize çize- biraz önce hatip de “alt taşeron” diyor. Önümüze sunulan belgedeki imzanın da kime ait olduğu belli değildir, böyle bir belgeyi bahane ederek Meclis araştırması açılmasını istemek doğru da değildir. Yargıya güvenmek lazım, böyle bir iddia varsa hangi usulün takip edileceği de bellidir. Ancak yargıyı işine geldiği gibi kullanmaya çalışanların, işlerine geldiği zaman “sizin yargı” istedikleri zaman da “yargının kararı” deyip ahkâm kesenlerin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

BÜLENT TÜFENKCİ (Devamla) – …hatta çok daha ileri gidip işi mahkeme basmaya kadar götürenlerin nasıl bir hukuk anlayışı olduğunun, iddialarında nasıl samimi olduğunun takdirini milletimizin engin basiretlerine havale ediyoruz. Bu nedenle, Meclis araştırması önergesini doğru bulmuyoruz. Reddi noktasında oy vereceğimizi belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:16.41

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Kütahya Milletvekili Ahmet Tan ve 172 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine devam edeceğiz.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Tan ve 172 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4618) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 361) (*)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

27/10/2022 tarihli 13’üncü Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.

Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, geçici madde 1, 2, 3 ve 4 dâhil 28 ila 49’uncu maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde ilk söz İYİ Parti Grubu adına Sayın Muhammet Naci Cinisli’nin.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.

Gündemimizdeki kanun teklifinin ikinci bölüm görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölümdeki madde tekliflerinin arasında yine küçük borçların terkini veya affı söz konusu. Örneğin 28’inci maddede, il özel idareleri tarafından Sağlık Bakanlığına yaptırılan içme suyu tahlillerinin bedelleri terkin ediliyor. Bu tutarları ödemesi için bütçe mevcutken anlaşılan il özel idarelerinin bütçeleri başka yerlere harcanmış. 32 ve 33’üncü madde teklifleriyle hizmet sağlayıcılarının üçer aylık dönemler itibarıyla ödedikleri evrensel posta hizmeti gelirlerinin tek seferde ödenmesi sağlanıyor. Ayrıca, posta hizmet sağlayıcılarının evrensel posta hizmet geliri ödemelerini yerine getirmemeleri durumunda lisanslarının iptal edileceğine dair düzenleme yapılıyor. Lisans sahibi şirketler, posta veya kargo taşımacılığından elde ettikleri gelirden yüzde 2,35’ini Evrensel Hizmet Fonu’na ödemek zorundalar. Evrensel hizmet fonları, telekomünikasyon özelleştirmelerinden sonra bütün dünyada yaygın olarak kuruldu. Amaç, şirketlerin kârlı görmeyip yatırım yapmayacakları yerlerdeki insanların da iletişim hizmetlerinden eksiksiz olarak yararlanmalarını sağlamaktı. Bu fon, telekomünikasyon şirketlerinin gelirlerinden yapılan kesintilerle oluşturuldu.

“Evrensel Hizmet Fonu” denince akla hemen Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu geliyor. BTK, 2000 yılında Telekomünikasyon Kurumu adıyla kuruldu. Görevi, özelleştirilmiş ve serbestleştirilmiş bir telekom ortamında tüketiciye daha iyi iletişim olanakları sağlamak. Bu amaçla, sektördeki firmaların hareket ortamını tüketici lehine düzenliyor.

BTK’nin düzenleme yaparken iktidardan etkilenmemesi gerekiyor. Tüm dünyadaki benzerleri gibi merkezî bütçeden pay almıyor, telekom firmalarının gelirlerinden kesilen bir yüzdeyle kendini finanse ediyor. BTK üye atamaları, sektör firmaları ve tüketiciler tarafından seçilerek yapılmalı fakat ülkemizde BTK kurulduğundan bu yana geçen yirmi iki yılda 5’i başkan olmak üzere 30 kurul üyesi atandı ve çoğu siyasi. Bunların bazılarının telekom sektörüyle alakası yok. Kuruma tüketici temsilcisi bile Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tarafından atandı. Bu atamaların ve hareketlerin sonuçlarını pahalı fiyatlı ve kalitesiz iletişim ortamıyla ağır bir şekilde hep birlikte ödüyoruz.

Dünyada internet erişim hızında 100’üncü sıralarda bulunuyoruz, ülkemizde 3G hızı yüzde 40-50 düzeyinde. Buna rağmen 5G ihalesinin yapılması ifade edilebiliyor çünkü milyarlarca dolarlık lisans parasında gözü olanlar var maalesef.

Diğer yandan, 2010-2022 yılları arasında fiber kablo uzunluğu yaklaşık olarak 3 kat artmış fakat kullanım ihtiyacı 42,5 kat fazlalaşmış. Yüzde 92 vergiyle satın aldığımız dünyanın en pahalı mobil telefonlarını kullanıyoruz. İşte, böylesine kötü bir performans gösteren BTK, önümüzdeki üç yılda toplam 25 milyar lira daha almayı planlıyor. Bir an önce BTK, aldığı payla interneti ucuzlatmalı ve operatörlerin yatırım yapması için tahsis etmeli, kaynaklarını fiber şebekelerin önünü açmada kullanmalı.

36’ncı maddeyle, Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansının Yönetim Kurulu ve İcra Kurulunun yapısı sivil toplum örgütlerinin katılımının sağlanması ve demokratik temsilin artırılması amacıyla değiştiriliyor. Bu çerçevede, Komisyon görüşmelerinde TÜRSAB, TUREB ve TTYD’nin Yönetim Kuruluna katılmasını İYİ Parti olarak önerdik. Ajansın yapısında sektörden gelen meslek kuruluşlarının söz sahibi olmasını ve sivil toplum kuruluşlarının da temsil edilmesini amaçlayan önergemiz AK PARTİ ve MHP Gruplarının oylarıyla reddedildi. Doğu Anadolu Bölgesi’nin 1 kişiyle temsil edilmesi de kabul edilebilir bir durum değil. Örnek vermem gerekirse Erzurum bir kış sporları merkezi, Erzurum gibi başka şehirlerimiz de son derece güzel gelişmeler kaydediyor; bu 2 örnek bile bu kurulda Doğu Anadolu'dan tek bir temsilcinin olmasının ne kadar garip olduğunu kanıtlıyor. Sanırım Doğu Anadolu Bölgesi’nin tek kişiyle temsil edilmesi Sayın Bakanın kışlık tesisinin olmamasıyla alakalı. Bakan Bey’in tesisleri yazlık tesisler ve turizmi yazdan ibaret zannediyor, en son yaptığı gaf da bunun bir tezahürü. “Yazın tatil yapamıyorsanız kışın yapın.” diyor, kış turizmini aşağılıyor, kışa “Ucuz.” diyor; “Kış ile turizmin alakası yok.” diyerek aslında bilinçaltını ortaya koyuyor.

40 ve 41’inci madde teklifleriyle piyango düzenlemek isteyenlere yönelik düzenlemeler yapılıyor. Piyango düzenlemek isteyen başvuru sahiplerinden alınan izin bedellerine yönelik itirazlar oldukça fazla. Bu çerçevede, Millî Piyango İdaresi aleyhine hukuki süreç başlatılması nedeniyle ilgili hükümlerin güçlendirilmesi amaçlanıyor. Madde teklifinde “Kanunun verdiği yetkiye dayalı olmaksızın” diye bir tabir bulunuyor. Bu ifade neden kullanılıyor, açıklanmalı. Hukuk devletinde böyle bir madde teklifi olabilir mi? Maddede ifade edilen eylemlere karşı verilen cezalar kendi aralarında karşılaştırıldığında orantılı bir ilişki görülmüyor.

Değerli milletvekilleri, Millî Piyango İdaresi işletmesinin devredilmesinden önce, 2019 yılında 6.612 adet, 2020 yılında ise 9.024 adet internet sitesine erişimin engellenmesi için Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna bildirimde bulunulmuş. Aslında, bir bu kadar daha yeniden kurulan siteler var. Çocuklarımızı küçük yaşta kumara teşvik ederek zehirliyorlar bunlar. Bu alan da yeniden aklıselimle ele alınıp düzeltilmeli. 2017 yılında çıkan 680 sayılı KHK’yle Millî Piyango İdaresi Türkiye Varlık Fonuna devredildi. Türkiye Varlık Fonuna devredilen Millî Piyango İdaresi Ağustos 2019’da yapılan ihaleyle tek teklif veren Demirören-Sisal ortaklığına 2020’den itibaren on yıllığına kiralandı. İhalesi şansa bırakılmamış anlaşılan, adrese teslim edilmiş bir ihale.

Şans oyunlarında denetimin çok önemli olduğunu belirtmek isterim. Geçtiğimiz yılın Sayıştay raporlarından okuyorum: “Lisans kapsamındaki şans oyunlarının düzenlenmesine Ağustos 2020 tarihi itibarıyla son verilmiştir. 1/8/2020-31/12/2020 dönemine ait yüklenici firmaların lisans kapsamındaki iş ve işlemlerinin denetimi de Teftiş Kurulu Başkanlığının 2021 yılı programına alınmıştır. Ancak izleme için gerekli teknik altyapısının oluşturulmaması ve ayrıca denetimin nasıl ve ne şekilde gerçekleştirileceğine dair ikincil bir mevzuatın yani usul ve esasların belirlenmesine yönelik çalışmaların henüz tamamlanmamış olması nedenleriyle, denetim şu ana kadar yapılamamıştır.” Şansa bakın, denetim de yapılamıyor. Denetim yapılamaması şans oyunlarının üzerine çok büyük bir gölge düşürüyor, özellikle adrese teslim Milli Piyango İdaresinin. Devletimizin yıllarca şeffaflıkla yönettiği bir idarenin yeni yönetimi altında denetlenmesi hem kamu vicdanı hem de devlet düzeni adına önem arz eder.

Teklifteki geçici madde 1’le, çalışanların elektrik, doğal gaz ve ısınma giderlerine karşı yapılan ödemeler 30 Haziran 2021 tarihine kadar gelir vergisinden ve sigorta priminden istisna tutuluyor. Zorunlu ve temel ihtiyaç niteliğinde olan bu harcamalar için ödenen bedellerin süresiz olarak vergi ve primden muaf tutulması düşünülmeli. Ayrıca, düzenlemede damga vergisine ilişkin bir istisnaya yer verilmemesi bir eksiklik.

Geçici madde 2’yle, icra takibi başlatılmış olan küçük alacaklar tasfiye ediliyor. Temel ihtiyaç olan telefon, elektrik, doğal gaz ve su aboneliklerinde, 15 Ağustos 2022’den önce icra takibi başlatılan, 2 bin lira ve altında olan borçların tasfiyesi yapılacak. Bunun için 2 bin liranın altındaki bu alacaklar “değersiz alacak” kategorisine alınıyor. Fakat değersiz alacak hesabına bu tutarların kaydedilebilmesi için borcun icra safhasına gelmesi ve takip edilmesi gerekiyor. Ayrıca, borcun bilançolarda üç yıl boyunca karşılık hesaplarında tutulması zorunlu. Gerekçede, bu düzenlemenin hem vatandaşa katkı hem de şirketlere kolaylık sağlamak için yapıldığı kaydediliyor. Yaklaşık 2,2 milyar liralık bir gelir vergisi istisnası olacağı öngörülüyor. İcra takibine başlanma sınırını 15 Ağustos 2022 ve öncesi olarak öngören madde teklifinin herhangi bir haksızlığa neden olmaması için maddenin yürürlüğe girdiği tarih ve öncesi geçerli olmalıdır.

Geçici madde 3’le, varlık yönetim şirketlerinde bulunan 2.500 liranın altındaki borçlar da siliniyor. Maliye Bakanlığı bu değeri 5 bin liraya kadar çıkarabilecek. Silinen borçlar, alacaklı şirketlerin kamuya olan yükümlülüklerine mahsup edilecek. İcra takibine başlanma sınırını 15 Ağustos 2022 ve öncesi olarak öngören madde teklifinin herhangi bir haksızlığa neden olmaması için yine maddenin yürürlüğe girdiği tarih ve öncesi geçerli olmalı.

Geçici madde 4’le, maske yasağını ihlal edenlere yönelik verilen 2 milyar 700 milyon liralık para cezası da iptal ediliyor. Yasağa uyup toplum yaşamına saygı gösteren vatandaşlarımız yine mağdur ediliyor. Toplumsal uzlaşı, karşılıklı saygı yaşamın içindeki pratikle öğrenilmeli. Konulmuş kurallara uymayanları kayırarak bu değerlerimizi ancak kitaplardan öğreniriz. Diğer insanların yaşam alanlarına ve haklarına saygı kitaplarda geçen başlıklar olmamalı, bu kadar ciddiyetsiz bir karar olmaz. Toplumsal uzlaşı için vatandaşlarımıza ödülde de cezada da eşit yaklaşmalıyız.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Tamer Osmanağaoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve yüce Türk milletini saygıyla muhabbetle selamlıyorum.

Son yıllarda etkileri küresel ölçekte hissedilen, beşeriyeti topyekûn bir şekilde tehdit eden birçok risk faktörü ortaya çıkmıştır. Ortaya çıkan riskler hükûmetleri yeni önlemler almaya ittiği gibi, alışılmış önlemlerin ötesinde radikal ekonomik önlemler almaya da mecbur bırakmıştır çünkü karşımızda duran tehdit alışılmışın dışında, belki de tüm insanlığın ilk defa karşılaştığı türden bir tehdittir. 2019 yılında ortaya çıkan salgınla birlikte, sorunsuz bir şekilde işlediği sanılan sistemin çok hassas dengelerle işlediği, yeni dönemle birlikte mevcudun ihtiyacı karşılamadığı da net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Salgın döneminin bıraktığı ekonomik ve sosyal tahribatın hemen ardından Rusya ve Ukrayna arasında çıkan savaşla birlikte zaten var olan sorunlar katlanmış, enerji başta olmak üzere hayatın idamesi için gerekli olan zorunlu ihtiyaçların arzında dahi aksaklıklar baş göstermiştir. Ne mutlu ki devletimizin aldığı önlemlerle bu süreçler en az hasarla atlatılmış, küresel tedarik zincirinde ortaya çıkan ve birçok ülkede telafisi mümkün olmayan hasarlar bırakan sorunlar bertaraf edilmiştir. En önemlisi de devletimiz, vatandaşımızın ekonomik dalgalanmalar karşısında ezilmesine müsaade etmemiş, bundan sonra da etmeyeceğini defaaten göstermiştir.

Bugün görüşmekte olduğumuz kanun teklifi de devletin milletine karşı olan sorumluluğunun bilincinde olmasına sebep olan iradenin ürünüdür. Kanun teklifi, yeni ekonomik gelişmelere karşı gösterilen proaktif reflekslerin yanında, kalıcı çözüm üreten, vatandaşlarımızın derdine derman olacak doğrudan düzenlemeleri de içermektedir. Ekonomimizin uluslararası arenadaki rekabet gücünü artıracak, ekonomik büyümeye katkı sunacak, dış ticaret dengesinin sağlanmasına destek olacak düzenlemeler de bu kanun teklifinde yer almaktadır.

Ekonomik istikrarın istikbalimizle doğrudan ilgili olduğu gerçeği de göz önünde bulundurulursa insan odaklı önlemlerin ne denli önemli olduğu daha net bir şekilde anlaşılacaktır. Bu sebeple, görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle birlikte, önümüzdeki yüzyılın en büyük ihtiyaçlarından biri olacağı şimdiden belli olan yenilenebilir enerji kaynaklarının en etkin şekilde kullanılması için önemli gördüğümüz kapsamda, apartmanların çatı ve cephelerinde kurulan elektrik üretim tesislerine vergi teşvikinin 25 kW’dan 50 kW’ya çıkarılmasıdır.

Çalışanlarımıza yemek bedeli olarak yapılan ödemeler, elektrik ve doğal gaz yardımı olarak yapılan bin liraya kadar olan yardımlar gelir vergisinden muaf tutulacaktır.

Çok önemsediğimiz bir diğer düzenleme ise AR-GE çalışmalarında 1 milyona kadar olan desteğin 2 milyon 500 bin TL’ye çıkarılmasıdır. Gerçekten de son dönemde AR-GE çalışmalarına verilen önemin arttığını görmek, hem özel sektörde hem de devletimizin teşvikiyle yeni çalışmaların hız kazandığını gözlemlemek mutluluk vericidir.

Değerli milletvekilleri, eğer geleceğe Türk mührünü vuracaksak elimizdeki dinamikleri en etkin şekilde kullanma kabiliyetimizi sergilememiz gerektiği ortadadır. Bunun için de gençlerimizin, hayatın zorluklarıyla mücadele ederken geleceğe dair umutlarını yeşertecek, onları teşvik edecek motivasyonun sağlanmasının önemli olduğunu da görmezden gelemeyiz. Bu bağlamda, milyonlarca gencimizin talebi olan, beklenti hâline gelen ve dört gözle yasalaşmasını bekledikleri bir düzenleme bu teklifte yer almaktadır. Bu düzenleme, öğrenimleri boyunca öğrenim kredisi kullanan evlatlarımızın borçlarının faizlerinin silinmesi ve geri ödemelerinin aldıkları tutar kadar, aldıkları süre içerisinde yapılmasının temin edilmesidir.

Yine, diğer bir düzenlemeyle de 5 milyon vatandaşımızı doğrudan ilgilendiren bir sorun daha ortadan kaldırılmaktadır. 2 bin liranın üzerindeki doğal gaz, elektrik ödemelerinden kaynaklı icra takipleri tasfiye edilmektedir. Bu düzenlemenin devletimize 20 milyar TL gibi yüksek bir maliyeti olsa da devletimizin vatandaşımızı kucaklayan bu davranışı takdiri hak etmektedir. Yine, varlık şirketlerine verilen 2.500 liranın altındaki alacaklar tasfiye edilmektedir. Bu düzenleme ise 892.866 vatandaşımızı doğrudan ilgilendirmektedir.

Elbette kısa sürede Türkiye Büyük Millet Meclisinde kanunlaşarak yürürlüğe giren ve vatandaşlarımıza doğrudan temas eden düzenlemeler bunlar değildir, son da olmayacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi hizip ve fitne üretmek yerine hizmet üreten bir siyasetin takipçisidir. Allah’ın lütfu, kardeşlik ruhu ve vatan sevgisiyle varlık bulmuş bizim Türk milletine hizmet etmenin en büyük sorumluluğumuz olduğunun bilincinde huzuru, refahı, birlik ve kardeşlik bağlarını tahkim edecek her düzenlemenin destekçisi olacağımızdan hiç kimsenin de şüphesi olmamalıdır.

Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli'nin Türk siyasi hayatına kazandırdığı “Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben.” iradesi, siyasi ahlakımızın bir temelidir.

Yunus Emre'nin “Yetmiş iki millete birlik ile bakmayan/Şer’ ile evliyâsa hakikate asidir” sözleri, siyasi karakterimizin mihenk taşıdır.

Yine, Hoca Ahmet Yesevi'nin “Nerde görsen gönlü” kırık, merhem ol sen/Öyle mazlum yolda kalsa, hemdem ol sen.” Öğüdü, siyasetimizin ilham kaynağıdır.

Edebali’nin “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” nasihati ise siyaset tasavvurumuzun öznesidir.

Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın “Türk medeniyetiyle övünmek yerindedir. Bu övünmeye layık olmak için çok çalışmak lazımdır.” sözleri ise azmimizin membasıdır.

Kıymetli milletvekilleri, bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyor, bu kanunun yüce Türk milletine, yüce Türk gençliğine şimdiden hayırlı olmasını diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Dirayet Dilan Taşdemir. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Teşekkür ederim Başkan.

Ben de bizi televizyonları başında izleyen bütün halklarımızı ve herkesi saygıyla selamlıyorum. Gelir Vergisi ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde söz aldım.

Öncelikle, torba yasa anlayışını yani yapılan bu torba yasa anlayışını doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyorum çünkü birbirinden farklı, birbiriyle alakası olmayan konular bir torba içine konularak tartışılmaya ve yasalaştırılmaya çalışılıyor. Öncelikle, toplumun büyük kısmını etkileyen düzenlemeler içeren tekliflerin hepsini bir torbanın içine doldurarak “Biz yasa yaptık.” diyemezsiniz. Yasa yapmıyorsunuz aslında, yasaları Hükûmetin politikalarına uygun hâle getirmeye çalışıyorsunuz.

Tüm toplumu etkileyen bu kadar önemli bir konuda bu torba yasa tartışılırken ne Parlamentodaki grupların ne sivil toplum örgütlerinin ne de ilgili meslek odalarının görüşleri ve önerileri alınmadı. Kamu yararının gözetildiği yasalar yerine, kişisel ve siyasal amaç taşıyan yasalar Meclisten geçiriliyor; bu, “Sayısal çoğunluğum var, istediğimi yaparım.” anlayışının yansımasıdır. Onun için de yasa teklifleri görüşüldüğünde genelde noktasına, virgülüne dokunulmadan hem komisyonlardan hem de Meclisten geçiriliyor. Bu tutumun otoriter ve antidemokratik olduğunu da belirtmek istiyorum.

Sayısal çoğunlukla bu torba yasaları Meclisten geçiriyorsunuz ancak bizden de bu anlayışı kabul etmemizi beklemeyin. Usul yönünden yaptığımız eleştiriler iktidar milletvekillerinin genelde hoşuna gitmiyor, onun için de tepkiyle karşılık veriyorlar. Bu usulsüz yasa yapma tekniği, meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Biz bunun meşrulaştırılmasına müsaade etmeyeceğiz. Her zaman yaptıkları gibi kapalı kapılar ardında oldubittiye getirilerek bu yasalar görüşülüyor, Meclis Genel Kuruluna da getirilince bir çırpıda bu yasalar geçiriliyor. Buna dayanarak da Meclisin aslında iyi çalıştığı anlatılmaya çalışılıyor. Kısa süre içinde çok fazla sayıda çıkarılan yasaların sorgulanması gerekir, niteliği ve uygulama aşamalarına bakmak gerekir; halka bilgi veriliyor mu; anlaşılıyor mu; aslında yasa yapma süreçlerinde bunlara dikkat etmek gerektiğini düşünüyorum.

Meclis bir imalathane gibi çalışıyor ama çıkardığı yasaları maalesef takip etmiyor. Aslında, Parlamentonun bir diğer işlevi ise çıkardığı yasaların uygulamadaki sürecini takip etmektir. Şimdi soruyoruz: Bu Meclisten çıkardığınız onca torba yasanın uygulama aşamasını bu Meclis takip edebildi mi? Yasalar etkin olarak uygulanıyor mu? Toplumun gereksinimine cevap oluyor mu? Bunlara bakmak gerekir. Görüyoruz ki bunların hiçbiri olmuyor; şayet yasalar uygulansaydı her gün yeni bir kadın cinayeti haberiyle sarsılmazdık. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi konusunda bir koçbaşı işlevi görmesi gereken 6284 sayılı Kanun’un etkin uygulanmadığı ve uygulanmasından sorumlu kurumlar takip edilmediği veya sorumluluktan kaçtığı için kadınlar ölmeye devam ediyor.

Bugün kadın örgütlerinin en büyük taleplerinden biri, çıkarılan yasaların etkin bir şekilde yürütülmesidir. Kadınlar bir taraftan kendilerini şiddetten, cinayetten, cinsel istismardan koruyacak yasalar çıkarılsın, diğer taraftan da bu yasalar uygulansın diye mücadele ediyor. Aslında bu işi kadınların değil, Meclisin üstlenmesi gerekiyor. Çıkardığı yasaları takip etmeyen bir Meclis var; bu durumda, artık, Meclis, milletin gerçek temsilcisi sıfatıyla temsil görevini yerine getirmemektedir. Asıl görevi olan yasa yapma, sadece bir onay makamı olarak yasaları oylama işlemine indirgenmiştir.

İkinci asli görevi olan yürütme organını denetleme işlevini ise yerine getirmemektedir. Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nde de görüldüğü üzere, söz konusu torba kanun teklifi toplumu esas almak yerine, seçimi kazanmaya yöneliktir. Yıllardır krize dönüşen ve çözülmeyen sorunlara “Müjde!” diyerek Parlamento alet ediliyor. Oysa bunlar var olan politik, ekonomik sorunlarla yara bandı bile olmaktan uzaktır. Elektrik, doğal gaz desteği, ihracatçılara çifte pasaport, KYK faizlerinin silinmesi, icra takibine düşen borçlar, kur korumalı mevduat uygulaması gibi birçok düzenlemeyi bu torba yasa içerisinde görüyoruz.

Toplumun ihtiyacı olan bir iki önergeyi torba içine koyuyor, bununla birlikte asıl kendi ihtiyacınız olan maddeleri araya sıkıştırıyorsunuz. Örneğin, kur korumalı mevduat sistemi 31 Aralık 2023 tarihine kadar uzatılıyor. Böylece emekçilerden, yoksullardan aldığını sermayeye ve zenginlere aktarmaya devam edecek. Ekim ayı itibarıyla kur korumalı mevduata -eylül ayı- hazineden 9,3 milyar TL ödeme yapılmış. Kur korumalı mevduatın hazineye toplam maliyeti ise 84,5 milyar TL olmuştur. Bu devasa kaynak, bizim vergilerimizden alınıyor.

Yine, Türkiye Barolar Birliği Risk Merkezinin verilerine göre, ocak-ağustos döneminde bireysel kredi veya bireysel kredi kartı borcundan dolayı yasal takibe alınmış kişi sayısı 1 milyon 91 bin oldu. Yasal takip işlerinde en fazla artış, kredi kartı borçlarında yaşanıyor. Bu sayı 613 bin olarak ifade ediliyor. Bir yıl önce bu sayı 310 bin kişiydi. Bu korkunç tablo karşısında AKP, seçimden çıkar sağlamak için 2 bin TL ve altındaki borçların tasfiyesini düzenlemektedir. Bu düzenlemenin bu hâli bile seçimlerde göz boyamaya yöneliktir. En başta söylediğimizi yine en sonda söyleyelim çünkü bu torba yasa, toplumun gereksinimlerini ve beklentilerini karşılamaktan uzaktır.

Yine, 9’uncu maddeyle ilgili bir görüşme gerçekleşti ve madde geçti ama Yükseköğretim Kanunu’nda yapılan düzenlemeyle tıp fakültelerinin 5’inci yılını tamamlayıp 6’ncı yılına geçen öğrencileri ile diş hekimliği fakültelerinin 4’üncü yılını tamamlayıp 5’inci yılına geçen öğrencilerin uygulamalı eğitimleri süresince, on iki ayı geçmemek üzere, ilgili kurumların bütçesinden ödemenin yapıldığı tarihteki net asgari ücret tutarında aylık ücret ödenmesi ve bu ödemeden herhangi bir vergi kesilmemesi öngörülmektedir. Bu sağlık emekçilerinin staj süresi zaten on iki ay.

Yani sağlık emekçilerinden, özellikle stajyer hekimlerden çok talep geldi bana, sosyal medya üzerinden de birçok yerden ulaştılar. Şimdi, biliyorsunuz bu sağlık emekçilerinin zaten staj süresi on iki ay, bu teklif yasalaşıp geçtikten sonra neredeyse beş, altı ayını zaten geçirmiş olacak. Dolayısıyla, özellikle hekimlerin, staj yapan hekimlerin, öğrencilerin talebi var; talepleri de geriye dönük ödemelerin yapılmasına ilişkin. Eğer geriye dönük ödemeler yapılmazsa ciddi bir mağduriyet yaşayacaklarından söz ettiler. Dolayısıyla bu yasada sadece tıp öğrencilerinin değil, diğer bütün sağlık emekçileriyle ilgili bir düzenlemenin olması ve onların da hak kayıplarının giderilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Özellikle Covid-19 salgını sürecinde sağlık emekçilerinin ne kadar büyük bir özveri ve fedakârlıkla çalıştığının hepimiz şahidiyiz, gördük. O dönemde zaten sürekli sağlıkçıların ayakta alkışlanacak kadar ülkenin sorunlarına cevap oldukları, sağlık sektöründe ne kadar büyük hizmetlerinin olduğu iktidar tarafından da ifade ediliyordu. Dolayısıyla sağlık emekçileri hem coronavirüs döneminde hem de şimdi çok yoğun bir emek harcıyorlar ve bu ağır çalışma koşullarına ve düşük ücrete itiraz eden, yurt dışına gitmek zorunda kalan sağlık çalışanlarına ise “Gidin!” denildi.

AKP’nin tutarsız ve ikiyüzlü politikasını hem yasal düzenlemelerde hem de söylemlerinde görebiliyoruz, özellikle sağlık çalışanlarına ilişkin uygulamalarında. Dolayısıyla en azından bu önerdiğimiz değişiklikle bir nebze de olsa sağlık emekçilerinin sorunlarını gidermeye çalışın.

Bu yasaların ve politikaların pragmatist ve seçim gerekçesiyle yapıldığı bir gerçekliktir. Emeği bilinçli şekilde sömüren, halkı yoksullaştıran AKP, bu torba yasa teklifinde görüldüğü gibi, göz boyamaya dönük düzenlemeler yapıyor.

Yine, 2023 yılı bütçesine baktığımızda, emek karşıtı bir bütçe olduğu açıkça görülmektedir. Bunlar, AKP’nin 2023 yılı son torba yasaları ve bütçe teklifleridir. Sandıklar kurulduğunda sırtına torbalarını verip göndereceğiz. Seçimler yaklaştıkça, kaybetme korkusu sardıkça, işte böyle torba yasalara sarılmaktadır ama bunun nafile bir çaba olduğunu bir kez daha buradan da belirteyim.

Evine 1 torba un alamayan, 1 kilo şeker, çay alamayan halkın, sizin bu göz boyama torbalarınıza karnı tok! Seçimi hedefleyen makyajlı düzenlemelerinize karşı, bu sömürü çarkının ve sisteminin değişmesi gerekir; bunu da çözüm bütçesiyle bizlerin yapacağını ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla bu torba yasalarla Meclis ve Komisyonlara getirilen, burada çözümlenmeye çalışılan sorunların, bu torba yasa anlayışıyla çözülmeyeceğini; bunun, gerçekten eğer sorunları çözmek niyeti var ise ilgili STK’lerin, demokratik kitle örgütlerinin, ilgili odaların görüşlerinin alınıp, önerilerinin alınıp, yasama sürecine dâhil edilip, ondan sonra burada konuşulup, özellikle muhalefetin önerilerinin de dikkate alan bir yasama süreciyle sorunlara çözüm olunabileceğini biliyoruz ama böyle yapılmadığını, sadece… Biz burada konuşuyoruz, karşımızdakiler dinliyormuş gibi yapıyor ama hiçbir şekilde bu öneriler dikkate alınmıyor ve “el kaldır-indir” biçiminde yasalar oylanıyor, geçiriliyor. Bunun da sorunların çözümüne katkısı olmadığını hepimiz biliyoruz.

Tekrardan Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Kamil Okyay Sındır. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (2/4618) esas numaralı, 361 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve yüce milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ne yazık ki bu kanun teklifi, İç tüzük’ün 91’inci maddesinde tanımlanmış bulunan temel kanun niteliğinde bir başka torba kanun. Tabii, bunu çok eleştirdik ama şunu belirtmek istiyorum: Bu sıra sayısında geçen başlığın, şu anki teklifteki başlığın tıpkısının aynısı başlıkla geçmişten bugüne 9 kanun çıkarmışız. Yani bugüne kadar bu kanun teklifinin dışında “Gelir Vergisi Kanunu” ibaresini içeren 19 kanun çıkarmışız. Bu kanun teklifinde de 49 madde ve 4 geçici madde yer alıyor ve kanuna adını veren Gelir Vergisi Kanunu’yla ilgili 52 maddede sadece 3 madde var. Böylesi torba kanunlarda madde sıralaması ya da kanun sayısı itibarıyla en küçükten büyüğe doğru olduğu içindir ki 193 sayılı Kanun olan Gelir Vergisi Kanunu da kanun teklifine hep adını veren bir durumda.

Yine, üzülerek söylüyorum ki maalesef bugüne kadar gelen kanun tekliflerinin tamamı, iktidarın getirdiği teklifler; dolayısıyla yasama organı, tamamen iktidarın ihtiyaçlarını karşılar bir kuruma dönüşmüş durumda. Tabii, devlet yönetimi ciddi bir iş ancak toplumun huzuru, refahı, ekonomik ve sosyal kalkınma ve büyüme hedefleri ancak planlama ve doğru programlamayla ve buna sadık kalınmasıyla olur ki bu kanun teklifindeki çalakalem torba düzenlemelerle ne plandan ne de programdan bahsetmek pek mümkün değil.

İç Tüzük’ümüzün 91’inci maddesi “temel kanun” ifadesinde, düzenlediği alan yönünden bütünlüğünün ve maddeler arasındaki bağlantıların korunması zorunluluğunu getiriyor. Bu kanun teklifinde böyle bir bütünlükten ve bağlantıdan bahsetmek asla mümkün değil. Dolayısıyla birbirinden tamamen alakasız 21 ayrı kanun ve 3 kanun hükmünde kararname üzerinde düzenleme getiriyor. Benim bir önerim var. Bunlara ne diyeceğiz? Artık “temel kanun” demek İç Tüzük gereği de mümkün değil, hep “torba kanun” ifadesini kullanıyoruz. “Temel olmayan kanun” mu deriz “birleşik kanun” mu deriz; bunun İç Tüzük değişikliğiyle düzenlenmesinde yarar var.

Bir şeyi de söyleyeyim, hakkını da vermek istiyorum: Bu kanun teklifiyle Komisyonumuza her maddeyle ilgili bir etki analizi de geldi, onun üzerinden de değerlendirmelerimizi yaptık. Ancak kanun teklifinin bütünü üzerinde ve çeşitli maddeleri üzerinde Anayasa’ya aykırılık denetiminden bahsetmek yine mümkün değil, yine yok, yine Anayasa’ya aykırılık durumu söz konusu.

Kur korumalı mevduatla ilgili sürenin uzatılmasına yönelik bir madde var kanun teklifinde. Tabii, hazineden aktarılan yaklaşık 85 milyar liraya yakın bir meblağdan bahsediyoruz. Komisyonumuzda, Merkez Bankasından ne kadar aktarıldığı sorgulamasında, Merkez Bankası yetkililerinden bir yanıt alamadı bu yüce Meclis, bu millî irade ve maalesef Komisyonu terk ettik Cumhuriyet Halk Partisi ve diğer muhalif gruplar olarak. Daha sonra, Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bütçe görüşmeleri esnasında, ısrarla sorduğumuz bu soruya yanıtında tahminini ifade ediyor, yürütmenin başındaki Cumhurbaşkanının yardımcısı olan Fuat Oktay Bey ve Merkez Bankasından yapılan aktarımın, hazineden yapılanın yaklaşık yüzde 75’i kadar olduğunu tahmin ettiğini söylüyor. Oysa bizim tahminlerimiz bunun 200-250 milyar TL’ye, hatta, yıl sonuna doğru çok daha yüksek meblağlara ulaşacağı yönünde. Dolayısıyla, biz Komisyon olarak ve burada Genel Kurulda Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bir karar alıyoruz, süreyi uzatıyoruz ama bunun etkisinin ne olacağının bir değerlendirmesini yapamıyoruz maalesef.

Tabii, bu torba kanun teklifinin, Komisyonumuz dışında, görüşülmesi gereken çeşitli komisyonlar da var, hiçbirine gitmedi, hiçbirinden Komisyona görüş gelmedi; bunu da belirtmek istiyorum.

Şunu da son zamanlarda sıklıkla… “Faiz” kelimesinden imtina ediyor iktidar, onun yerine “gecikme zammı” “TEFE’ye endekslenmiş miktar” hatta “promosyon” gibi ifadelerle de karşılaşıyoruz; bu kanun teklifinde de bu tür ifadeleri gördüğümüzü söyleyebilirim.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde bugüne kadar, AKP’nin iktidar olduğu bu yirmi yıllık dönemde en kapsamlı servet ve vergisiz kazanç afları, varlık barışı kanun teklifleri geldi. “Vergi affı” ve “varlık barışı” adları altında, bakın, son on dokuz yılda 10 kez yasal düzenleme getirilmiş; 2003, 2008, 2011, 2013, 2016, 2018, 2019, 2020, 2021, 2022 gibi yıllar itibarıyla ve 200-300 milyar dolara yakın bir meblağın yurt dışından ülkeye gelip ekonomiye kazandırılacağı vadedilmiş. Asgari ücretliden, bordro mahkûmlarından daha eline geçmeden vergileri tevkifatla alınırken, maalesef bu yasalarla kaçakçıların, vergi kaçıranların, uyuşturucu baronlarının, illegal örgütlerin, paralarını vergi cennetlerinde tutanların, kul hakkı yiyenlerin; ez cümle, suç geliri olan paraların nereden geldiği dahi sorulmadan, hatta kimi zaman vergisiz, ekonomik sisteme girmesi sağlandı. Kısaca, üzülerek söylemeliyim ki ülkemiz bir kara para cenneti, uyuşturucu baronlarının kol gezdiği bir ülke hâline geldi ve ne yazık ki bunu ben demiyorum; Financial Action Task Force (FATF) adıyla, kara paranın aklanmasının önlenmesine yönelik Mali Eylem Görev Gücü diyor.

Bakın, değerli arkadaşlar, geçmişten, varlık barışıyla ilgili bir kanunun ilgili cümlesini, maddesini okuyacağım. Mesela, geçici madde eklenmiş 193 sayılı Kanun’a, diyor ki: “Yurt dışında bulunan para, altın, döviz, menkul kıymet ve diğer sermaye piyasası araçlarını, bu maddedeki hükümler çerçevesinde, şu tarihe kadar Türkiye’deki banka veya aracı kuruma bildiren gerçek ve tüzel kişiler, söz konusu varlıkları serbestçe tasarruf edebilirler.” Devam ediyor, maddenin sonunda şunu da ifade ediyor: “Bu madde kapsamında bildirilen veya beyan edilen varlıklar nedeniyle hiçbir suretle vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmaz. Bu hükümden faydalanılabilmesi için birinci fıkra uyarınca bildirilen varlıkların, bildirimin yapıldığı tarihten itibaren üç ay içinde Türkiye’ye getirilmesi veya Türkiye’deki banka ya da aracı kurumlarda açılacak bir hesaba transfer edilmesi şarttır.” diyor. Bu kara paranın nereden geldiği, hangi kazançla, hangi suçtan elde edilen gelir olduğu bilinmeden ekonomik sisteme girmesi kara para aklamak değildir de nedir? Eh, böyle olunca, maalesef, ülkede hem kaçakçılar hem uyuşturucu baronları hepsi kol gezer durur.

Bakın, bu kara paranın aklanmasının önlenmesine yönelik Mali Eylem Görev Gücünün Türkiye hakkında aldığı bir karar var. Bu bahsedilen yapı, terörizmin finansmanının, kitle imha silahlarının yayılmasının önlenmesine yönelik standartları, eylemleri öngören bir uluslararası oluşum, OECD bünyesinde G7 tarafından kurulmuş bir mali çalışma grubu; Türkiye de 1991 yılından beridir bu 37 üye ülke ve 2 uluslararası organizasyon içerisinde yer alıyor. Terörü finanse eden ve kara para aklayan güvenli liman kabul edilen ülkeler gri listeye alınıyor ki Türkiye ne yazık ki şu anda gri listede ve düzenli artırılmış takibe alınmış bir ülke konumunda.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu konuda, biliyorsunuz, Sayın Genel Başkanımız da kamuoyunun dikkatini çekti, hayati bir konu. Emniyet Genel Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığının Ağustos 2022 tarihli raporuna göre, metamfetamin kullanımının -buna “buz”, “kristal”, “met”, “ateş”, “ice”, “metin amca” vesaire gibi isimler takıyorlar- 2019’a göre 2021 yılında 5 kat arttığı, 2022’nin ilk yedi ayında 9 kat arttığı; uyuşturucu kullanım yaşının 10 yaşına kadar düştüğü görülüyor. Aynı rapor, bu “met” kullanıcılarının yüzde 39,6’sının ortaokul ve dengi okul mezunları olduğunu söylüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – Son cümlem.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) – 2020 ve 2021 yıllarında bu madde 81 ilimizde görülmüş, rapora göre, 2021 yılında yakalanan metamfetamin miktarı 5.228 kilogram; bütün Avrupa’da yakalanan bu değer 2.200 kilogram. 2022 yılı ilk 7 ayında bu değerin 8.600 kilograma çıktığı tespit edilmiş raporda, bütün Avrupa’da 2.200 kilogram iken. Yani ne kadar ciddi bir belayla karşı karşıya olduğumuzu bir kez daha belirtmek istiyorum.

Son cümlem: Türkiye Yüzyılı vizyonu “Türkiye Yüzyılı başlıyor.” şiarıyla ortaya konuldu. Geriye bırakmış olduğumuz bu yüzyıl neyin yüzyılı idi? “Cumhuriyet” ibaresinden neden imtina ediyorsunuz? “İkinci yüzyıl” veya “cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı” ifadesinden neden sakınıyorsunuz? Lütfen, yapmayınız, etmeyiniz; Türkiye cumhuriyetimizin şanlı şerefli geçmişi hepimizin geçmişidir.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına ilk söz Sayın Ömer Öcalan’ın. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, Genel Kurulu selamlıyorum.

Ben Kürtçe üzerine konuşacağım. Geçen hafta İsviçre’de, değerli milletvekilleri, İsviçre Bern Parlamentosunda bir karar alındı. İsviçre'yi herkes bilir, İsviçre Konfederasyonu Federal Anayasası'nda 4 tane resmî dil vardır; Almanca, Fransızca, İtalyanca, Romanşça ama her kantonun kendine göre de kendi iç yasaları vardır. İsviçre Bern Meclisi 12 dilde bilgilendirme yapar. Geçen hafta kimi kurumların başvurusuyla bir dil daha eklendi, bu dilin adı Kürtçe. Bern Parlamentosunda, Bern Kantonu Parlamentosunda bilgilendirme yapılacak olan dillerden biri de Kürtçe. Burada ne yazılıyor? Türkiye Büyük Millet Meclisinde, milyonlarca nüfusu olan bir halk gerçekliğinin diline, bilinmeyen veya “X” dili yazılıyor. İsviçre herhâlde bölünmemiştir. Bölünme iddiasıyla, bölünme paranoyasıyla, Kürt ve Kürtçe düşmanlığı anlayışı burada kurumsallaşmıştır. Bu Mecliste de Kürtçe konuşulabilir, koridorlarda bilgilendirme Kürtçe yapılabilir. Bu daha da artırır bazı şeyleri, insani değerleri daha da büyütür ama maalesef...

Bakınız, geçen ay ben bir araştırma önergesi verdim Meclis Başkanlığına, burada. 2020’de Kürtçeyle ilgili araştırma önergesinin aynısını vermişim Kürtçe üzerindeki baskı, şiddet veya durumunun araştırılmasına dönük. 2020’de kabul etmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisinin internet sitesinde mevcuttur. Aynısını geçen ay da verdik, 2022; Meclis Başkanlığı kaba ve yaralayıcı olduğu için reddetmiş araştırma önergemizi. AKP’deki bu dalgalanmaya yetişmek mümkün değil; Kürt düşmanlığına, Kürtçe düşmanlığına yetişmek mümkün değil. Neye göre? Şu an açın, bakın, Meclisin sitesinde bu araştırma önergesinin aynısı var ama 2022’de, geçen ay verdiğimiz önerge Meclis Başkanlığını yaralamış, incitmiş; Kürt dili, Kürtçe dili de kendisine kaba gelmiş. Bu kardeşlik palavralarından vazgeçin. Burada tabii ki sözüm, AKP içerisinde bulunan Kürt olmayıp da Kürt kökenli olan vekillere de, Meclis Başkanınıza, partinizden seçilen Meclis Başkanına bir sorun, acaba bu konu sizi rahatsız etmiyor mu? Sizi rahatsız etmesi lazım. Bu, bir.

İki, 22 Şubatta partimizin kongresi gerçekleştirildi, birçok ilden bu kongreye katılım oldu, Hatay’dan da üyelerimiz, bu partinin sempatizanları geldi kongreye. Orada, araçta gelirken bir genç canlı yayın yapıyor, sosyal medya üzerinden canlı yayın yapıyor. Kürtçe şarkılar söyleniyor, böyle zılgıtlar çekiliyor, eğlenceli bir şekilde 22 Şubattaki kongremize geliyorlar. Hakkında dava açılıyor arkadaşlar, Kürtçe şarkıyı sosyal medyada yayınlamış, örgüt propagandası yapmış; iki yıl ceza vermişler, bunu sosyal medya aracılığıyla da paylaştığı için yarı oranında arttırmışlar; üç yıl. Bunu nasıl kabul edeceğiz biz? Bu Kürtçe düşmanlığı karşısında, daha geçenlerde -örgüt propagandası; ucu açık, örgüt üyeliği; ucu açık, ansızın birinize mal olabilir- Cumhurbaşkanı kürsüde söyledi, 10 çocuğu olan ya da 5 çocuğu olanları PKK’li olmakla itham etti. Yani 5 çocuğu olan, 10 çocuğu olan, 15 çocuğu ben bilmiyorum, bölgede de geziyoruz, 15 çocuk biraz çok istisna bir durum. Şimdi, derin bir Kürt düşmanlığı, Kürtçe düşmanlığı vardır hafızalara işlenmiş, her tarafa yansıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ÖMER ÖCALAN (Devamla) – Bir cumhurbaşkanı bunu söylüyor, bunu tabii ki kabul etmiyoruz.

“…”(*) sloganı dünyada büyük bir enternasyonal slogan hâline geldi. İran faşizmine karşı, İran zulmüne karşı “…”(*) sloganıyla insanlar alanlara çıkıyor, özgürlüğü savunuyor, karanlığa karşı, şiddete karşı, baskıya karşı otoriterleşmeye karşı özgür yaşamı savunuyor, biz de özgür yaşamı savunmaya devam edeceğiz. “…”(*) (HDP sıralarından alkışlar)

X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yani defaatle bu açıklanmış olmasına rağmen anladığım kadarıyla yeteri derecede anlaşılmamış. Bu konuda ben bir açıklama daha yapacağım son kez. “Bilinmeyen dil” gibi tutanaklara geçişte bir ifade asla kullanılmamaktadır.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – “X” ne demek Başkan? Sayın Başkan, “X” ne demek?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Türkçe dışında bir dil demek.

BAŞKAN - Bu “X” dipnot anlamına gelmektedir ve altındaki dipnota… “X” bir dipnot işaretidir.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Sayın Başkan, burada İngilizce hitap edildiğinde “X” mi yazıldı?

BAŞKAN - Ve “X” dipnota baktığınızda da “Türkçe dili dışında başka bir dil kullanılıyor.” olarak geçmektedir.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Sayın Başkan, Parlamentoda İngilizce hitap edildiğinde “X” mi yazıldı?

BAŞKAN – Türkçe dışında bütün kullanılan dillerle ilgili olarak tutanağa geçiş şekli budur, bunu bir kez daha bilgilerinize sunuyorum.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Tan ve 172 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4618) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 361) (Devam)

BAŞKAN – Evet, şahsı adına son söz Sayın Esin Kara’nın.

Sayın Kara, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ESİN KARA (Konya) – Sayın Başkan, büyük Türk milletinin değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifinde, öğrenim kredilerinin geri ödemesinde enflasyon farkı uygulamasından vazgeçilmesi, mezuniyetten iki yıl sonra ödeme planlarının kredi alım süresine göre taksitlendirilmesi, öğrenim kredisi borcuna üç yıla kadar erteleme imkânı getirilebilmesi, askerlik süresince herhangi bir endeks hesaplanmaması, mezun olanlardan öğrenim kredisi borçlarını ödemekte olan vatandaşlarımızın da yararlanabilmesi, ölüm ve engellilik söz konusu olduğunda borçlarının terkin edilebilmesi de düzenlenmektedir.

Yine, tıp fakülteleri ve diş hekimliği fakültelerinin son sınıfında okuyan, öğretim üyeleri rehberliğinde uygulama çalışmaları yapan intörn öğrencilere yapılan ödemelerin asgari ücret tutarına yükseltilmesi de söz konusu olmaktadır. Bir yandan eğitim hayatını sürdüren, bir yandan hastanelerde fedakârca emek vererek çalışan hekim adayı kardeşlerimize yönelik yapılan bu düzenleme mutluluk vericidir. Kanun teklifinde, işverenlerce çalışanlara 2023 Haziran ayı sonuna kadar yapacakları ısınma amaçlı yardımların bin Türk lirasına kadar olan kısmı prime esas kazanca dâhil edilmeyip gelir vergisinden muafiyet sağlanmaktadır.

Yine, çalışanlara işverenlerce nakit olarak yapılan ve günlük 51 lirayı aşmayan yemek bedeli ödemeleri gelir vergisi istisnası kapsamına alınmakta, nakden ödenen bu tutarların da serbestçe belirlenmesi sağlanmaktadır.

Kanun teklifinde, birçok vatandaşımızın bizlerden talepte bulundukları, halk arasında “sicil affı” olarak da adlandırılan karşılıksız çek, senet protestosu, kredi kartı ya da kredi ödemelerinin gecikmesinden dolayı riskli sayılan, yeni finansal araçlara erişimleri kısıtlanan vatandaşlarımıza yönelik düzenlemeler de yapılmaktadır.

Kanun teklifinde, Covid-19 döneminde alınan tedbirlerin ihmal edilmesi yani maske takma zorunluluğunun yerine getirilmemesi, sokağa çıkma yasağının ihlal edilmesi gibi nedenlerle verilen cezaların terkin edilmesi de öngörülmektedir.

Şirketlerin sermayelerini azaltması durumunda, işletmeden çekilmesi hâlinde vergilendirilmeyecek olan, ortaklarca ödenen ayni ve nakdî sermayenin dışında azaltmanın hangi kalemlerden yapıldığı hususunda, uygulamada vergi daireleri ile mükellefler arasında ihtilaflar yaşanmaktaydı. Şirket bilançolarının öz kaynaklar grubundaki sermayeyi teşkil eden hesaplarından bazıları ortaklar tarafından taahhüt edilen ayni ve nakdî sermayelerin dışında oluşabilmektedir. Dağıtılmamış geçmiş yıl kârları, enflasyon muhasebesi düzeltmesinden kaynaklı oluşan kârlar, yeniden değerleme sonrası oluşan fonlar ya da Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre iki yıldan fazla süreyle elde tutulan gayrimenkullerin satışından elde edilen kârları bunlara örnek olarak verebilirim. Bu gelir kalemlerinin bazıları kurumlar vergisine, bazıları stopaja, bazıları ise hem kurumlar vergisi hem stopaja tabi olmalarına rağmen şirket ortaklarınca karar alınarak ortaklara dağıtılmaz ve bilançoda öz kaynaklar grubu hesaplarında bekletilirse vergi yasalarımıza göre vergilendirilmemektedirler. Sermaye azaltılmasında uygulamada karşılaşılan ve özelgelere konu olan sorun ise sermaye azaltılmasında azaltılan kısmın hangi kalemlerden olduğu ve hangi vergiye tabi olacağıdır. İşte, uygulamada yaşanılan ihtilaflar bu kanun teklifiyle netleşmiş olmaktadır.

Kanun teklifinde, karşılığı nakit olmayan piyango ve çekilişlerin tertibine izin verilmesi ve izin bedeline ilişkin hususlarda Millî Piyango İdaresinin yetkilendirilmesi, İdarenin yetkisi dâhilinde her türlü eşya piyangosu, şans oyunu, müşterek bahis ve benzerlerini izinsiz yapanlara cezai müeyyidelerin getirilmesi de düzenlenmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken olumlu oy vereceğimi kanun teklifine belirtir, kanun teklifinin ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diler, büyük Türk milletini ve onun büyük Meclisini saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Soru-cevap işlemi yok.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

60’a göre 3 milletvekilimize söz vereceğim. Şimdi onlardan başlıyorum.

Sayın Gergerlioğlu…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, ülkedeki yargılama ve soruşturmalara ilişkin açıklaması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkemizdeki adil olmayan yargılamalar, soruşturmalardaki gariplikler devam ediyor ve bunlar karşısında gülsek mi ağlasak mı, şaşırdık.

Bakın, elimde Denizli İl Emniyet Müdürlüğü KOM Şube Müdürlüğünün bir ifade tutanağı var, Cafer Başkaya’dan ifade alınmış. Şimdi, bu ifadede öylesine sorular sorulmuş ki inanılmaz. İşte “Niye birisine yardım ettin? Niye bir mezarı ziyaret ettin?” gibi acayip sorular sorulmuş. Bakın, ne diyor: “Mayıs 2017 tarihinde ölen Gültekin Payat isimli şahsın mezarı başına giderek dua ettiğiniz ve aynı zamanda, yine, FETÖ’den işlemli ve iş kazası neticesi ölen Bülent Boya isimli şahsın cenaze işlemlerine katıldığınız tespit edilmiştir. Gültekin Payat ve Bülent Boya isimli şahısları mezarları başında anmanızın amacı nedir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ataş…

35.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, genç avukatların sorunlarına ilişkin açıklaması

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün siyasetin yargı üzerindeki müdahalelerinin arttığı, savunma hakkının sürekli ihlal edildiği, avukatlık mesleğinin itibarsızlaştırıldığı, kriz nedeniyle ekonomik sorunların derinleştiği, artan üniversite ve kontenjanlar nedeniyle hukuk eğitiminin niteliksiz hâle geldiği, mesleğini yapan avukatlara dönük saldırıların arttığı bir tabloyla karşı karşıyayız. Böyle bir ortamda özellikle genç avukatlar özel sektörde asgari ücretle dahi iş bulamamaktadır. Kamuda istihdam isteyen genç avukatlarımıza son iki yılda merkezî alımda yalnızca 371 kontenjan verilmiştir. Adalet Bakanına buradan seslenmek istiyorum: KPSS sınavında 90 üstü puan alıp iki yıl bekleyip atanamayan, kaderine terk edilen genç avukatlarımızın sorunları çözülmeli, liyakat esas alınarak kamuda daha fazla avukat istihdamı sağlanmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Güzelmansur…

36.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, il göç idarelerinde belirsiz süreli iş sözleşmesi kapsamında çalışanlara ilişkin açıklaması

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkemizde geçici koruma statüsünde bulunan Suriyeliler için, ücretleri Birleşmiş Milletler tarafından ödenen, 72 ilimizde istihdam edilen bini aşkın çalışanımız var. Bunlar yedi yıldır il göç idarelerinde devlet memurlarıyla beraber veri güncellemesi, tercümanlık, güvenlik gibi farklı pozisyonlarda çalışıyorlar. Belirsiz süreli iş sözleşmesi kapsamında çalıştıkları için iş güvenceleri yok. Bir uluslararası kuruluşla gerçekleştirilen proje kapsamında, ücretleri o kuruluş tarafından finanse edilen, yıllardır çeşitli kamu kurumlarında devlet memuruyla aynı işi yapan emekçilerimiz bu kadroyu hak ediyorlar. Bu ekonomik krizde güvencesiz bir şekilde, âdeta diken üstünde çalışmayı hak etmiyorlar. Gelin, bu emekçilerimizi de taşerondaki işçiler gibi kadroya alalım, iş güvencesine kavuşturalım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Öcalan…

37.- Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın, Şanlıurfa’da silahların başıboş dağıtıldığına ilişkin açıklaması

ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, Urfa âdeta Teksas’a dönmüş. Bundan iki gün önce Haliliye ilçesinde 2 kardeş öldürüldü. Şimdi, ben buradan Urfa Valisine, Urfa Emniyetine seslenmek istiyorum: Bu kadar silah, ekmek peynir gibi Urfa’da nasıl dağıtılır? Bundan bir hafta önce Viranşehir’de lise önünde 2 gencecik çocuk, 2 çocuk yaşta lise öğrencisi öldürüldü. Şimdi, Urfa’da Siverek’e bakın, Viranşehir’e bakın, Suruç’a bakın, merkeze bakın, günde onlarca olay olmakta ve herkesin belinde silah ve bu silahların nasıl alındığını Vali de biliyor, Emniyet Müdürlüğü de biliyor. Âdeta insanların birbirini öldürmesi için zemin oluşturuluyor. Bir an önce bu silahtan vazgeçilmelidir, bu silahlar böyle başıboş bir şekilde dağıtılmamalıdır ve bu şiddetin önüne hep birlikte geçmeliyiz ama görünen odur ki torpille bu işi halleden onlarca insan vardır. Bir an önce bunun önüne…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Tan ve 172 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4618) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 361) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 28’inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır. İlk 2 önerge aynı mahiyette olup okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

    Mehmet Metanet Çulhaoğlu                 Aytun Çıray                Feridun Bahşi

                Adana                                    İzmir                             Antalya

        Hayrettin Nuhoğlu                        Hüseyin Örs

               İstanbul                                 Trabzon

 

Aynı mahiyetteki 2’nci önergenin imza sahipleri:

          Hüseyin Yıldız                          Erkan Aydın             Vecdi Gündoğdu

                Aydın                                    Bursa                          Kırklareli

        Okan Gaytancıoğlu                      Faruk Sarıaslan               Özgür Ceylan

                Edirne                                  Nevşehir                       Çanakkale

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz talebi Sayın Aytun Çıray’ın.

Sayın Çıray, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk siyasi tarihinde görülmemiş bir olguyla karşı karşıyayız. Cumhuriyet tarihimizin beşte 1’inde hem de anayasa değişiklikleriyle görülmemiş bir güçle iktidar olan Sayın Erdoğan beceriksizliklerini örtbas edebilmek için, kurucu ve kurtarıcımıza kadar ulaşan çamur atmaya varan ve geçmişi kötüleme kampanyasına dönüşen bir söylem içerisindedir. Sayın Meral Akşener’in dediği gibi, geçmişi yok sayarak, kötüleyerek bugünlerini onaylatmaya çalışıyorlar. Kapitülasyon şartlarında tefeci faiziyle milletimizi borçlandırarak yaptıkları köprülerle övünürken hem rahmetli Demirel’in hem de rahmetli Özal’ın çok daha olumsuz şartlarda milletin parasıyla yaptıkları boğaz köprülerini görmezden geliyorlar. GAP’ı, Atatürk Barajı’nı, Keban’ı, Erdemir’i, İsdemir’i, PETKİM’i, enerji santrallerini, alüminyum tesislerini, otobanları, sosyal devletin temellerinin atıldığı sigorta sistemlerini, fakirin fukaranın onurunu koruyan “Paran yoksa öl.” devrini bitiren yeşil kartı, yapılan hastaneleri, sosyalizasyonu, devletin eğitimde fırsat eşitliğini sağladığı devlet okullarını, içinde dünyada ilk 500’e giren üniversitelerini, koyduğu ambargo nedeniyle bir gecede Amerikan üslerinin kapatılarak 5 bin askerin kapının önüne konduğu onurlu dış politikayı, burada saymakla bitiremeyeceğim cumhuriyet eserlerini âdeta yok sayıyorlar.

Şimdi, bunları yok sayarken de uzaya gitmekten söz ediyorsunuz ancak iktidarınızın yüzünden, Türkiye, uzay araştırmaları faaliyetlerinde dünyadaki birçok ülkeden çok gerilerde kaldı. 1994’te Türkiye yapay uydular kategorisindeydi, şimdi de ne yazık ki orada. Ama o kötülediğiniz geçmişte, sizin iddia ettiğiniz gibi cumhuriyet hükûmetleri uyumuyordu; 1985’te Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü kuruldu, 1994’ten başlayarak iktidarınıza kadar olan süreç içerisinde 3 uydu fırlatıldı.

Bu kadar sözü niye ettiğime gelince, iki tutumunuza itiraz ediyorum: Birincisi, geçmişi kötüleyerek kendinizi ibra etmeye çalışmanıza; ikincisi, yaptığınız hizmetleri takdim ederken söylediğiniz yalanlara. Sayın Genel Başkanımızın söylediği gibi, vatanımız ve milletimiz için yapılan her iyi şeyi kim yaparsa yapsın destekleriz, kötü olana da izin vermeyiz. Bu anlamda 1990’lı yıllarda başlatılan İHA, SİHA çalışmalarının rekabeti önleyici şartları dışında bugün geldiği noktadan memnunuz ve iktidarımızda bu çalışmaların daha da gelişerek savaş uçakları yapmaya dönüşmesi için her türlü desteği vermek boynumuzun borcudur.

Değerli arkadaşlar, Sayın Erdoğan yirmi yıldır Türkiye’yi yönetiyor ve koyduğu hiçbir hedefe ulaşamadı. Orta sınıfı yok etti. 2001 krizinde bile yüzde 8,5 olan işsizliği yirmi yıl sonunda yüzde 13’ler civarına çıkardı. Anneler çocukları için gıdaya ulaşamıyorlar. Sağlık sistemleri iflas yolunda; hastalar katkı payı vermeden muayene ve tedavi olamıyor, hastane kuyruklarında bekleyenlerin 10 misli hasta evlerinde randevu kuyruğu bekliyor. Cari açık 18,6 milyar dolar; kur korumalı mevduat dâhil edildiğinde bütçe açığınız 640 milyar lirayı aşacak. “Milletin cebinden 5 kuruş çıkmayacak.” dediğiniz kamu-özel ortaklığı için yıl sonunda 53 milyar lira harcamış olacaksınız.

Tüketici enflasyonu resmî rakamlara göre yüzde 83,5, gerçekte yüzde 180’lere ulaşmış durumda. Yıl sonu için 9 lira 27 kuruş olarak hedeflediğiniz dolar kuru şu anda 18,5 lira. Siz bir konuda doğrusu şampiyonsunuz, o da milletten vergi alıp yandaşlara dağıtma şampiyonu; 57’nci Hükûmetin topladığı ve 57 hükûmetin topladığı vergilerin 4 katını topladınız. Seçime giderken bütün bunlara rağmen yeni masallara ihtiyaç duyuyorsunuz ama bizde masal olmayacak, bu ülkeyi yatırımlar ülkesi yapacağız. Vatandaşlarımızın bir kısmı Paris’te yaşar gibi yaşarken diğerlerinin Bangladeş’te gibi yaşayacağı bir ülke istemiyoruz. Bu nedenle artık değişim zamanı geldi.

“Azıcık aş yetmez.” diyenleri, “Zengin, güçlü ve medeni Türkiye.” diyenleri, kavgadan bıkanları, barış içinde kardeşçe yaşayan insanlar ülkesinde yaşamak isteyen herkesi bu ucube Anayasa’yı değiştirecek şekilde bir mücadeleye davet ediyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

X.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, Genel Kurulu ziyaret eden misafirlere ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın misafirler, ya yerlerinizi alın ya koltuklarınıza oturun ya da lütfen, Genel Kuruldan ayrılalım.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Tan ve 172 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4618) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 361) (Devam)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Özgür Ceylan’ın.

Sayın Ceylan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 361 sıra sayılı Teklif’in 28’inci maddesi üzerinde CHP Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Derinleşen ekonomik kriz nedeniyle seçim öncesi yapılan pansuman tedbirlerin ağırlıkta olduğu bir torbayı görüşüyoruz. Özellikle icra takibi başlatılan 2 bin liranın altındaki elektrik, su, telefon, doğal gaz ve benzeri aboneliklerden kaynaklanan borçların silinmesi, varlık şirketlerine olan borçlar konusunda yapılan düzeleme, pandemi döneminde kesilen idari para cezalarının affedilmesi bizim de uzun zamandır çağrısını yaptığımız düzenlemeler. Bu maddeyle yapılan içme suyu tetkik ve tahlil borçlarının silinmesi de yerinde bir düzenlemedir.

Değerli milletvekilleri, ancak torba teklifte yüzde 93’ü aşan gıda enflasyonuna, artan doğal gaz, elektrik, akaryakıt fiyatlarına, genç işsizliğine, artan faiz harcamalarına, çiftçi borçlarına ve iflasa sürüklenen esnafa yönelik bir çözüm yok. Ekonomi yönetimindeki iş bilmezlik 84 milyon için yaşamı çekilmez hâle getirmiştir. 19 Aralıkta başekonomist “nas” diyerek faizleri düşürdü “Hüküm bu.” dedi; ne oldu? Dolar ve euro rekor kırdı, TL yerle bir oldu, bunun üzerine sayın ekonomist 20 Aralık Pazartesi günü kur korumalı mevduat sistemini açıkladı yani örtülü faiz sistemini; yeni nassımız hayırlı olsun. Bu yeni nastan önceden haberdar olanlar halk arasındaki tabirle “keriz silkeleme” yoluyla servetlerine servet kattılar. Bu mucize modelde Türk lirası getirisi ile döviz değeri arasındaki fark mevduat sahibine devlet kasasından ödeniyor. Yani garibandan toplanan vergi bankada parası olan zenginlere faiz, pardon, yeni nas olarak aktarılıyor. (CHP sıralarından alkışlar) El altından bilgi sızdırıp bir gecede yandaşların zengin edilmesi, halkın kanının emilmesi nassın neresinde, onu bilmiyorum. Garip gurebanın vergisinin adına “faiz” denmeden örtülü faiz olarak zengine ödenmesi caiz midir? Bunu da her konuda fetva veren, kerameti kendinden menkul Sayın Erbaş’ın yüksek bilgisine bırakıyorum. Ekonomist, artan yoksulluğu Bakara 155’inci ayetle açıklamaya çalıştı. “Muhakkak sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle deneriz, sabredenleri müjdele.” “Arkadaşlar, kriz ve yoksulluk Allah tarafından gönderilmiş, öngörülemez ve önlenemez bir durum, benim bununla bir ilgim yok.” demeye çalışıyor ama açlık ve yoksulluğu da kabul ediyor ve yoksul halka durumun süreceğini ilan ediyor, elinde bir reçete yok. Oysa ki yoksulluktan kurtulmanın yolu, bu koşulları yaratanları defetmekten geçiyor. (CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AYDIN (Bursa) – Bravo!

ÖZGÜR CEYLAN (Devamla) – Türkiye’nin zenginlerinde problem yok, kazandıkça kazanıyorlar, vatandaş ise soruyor: “Yalnız biz garibanlar mı sınanıyoruz bu dünyada?” Faizi düşük tutarak semirttiğiniz döviz lobisi doymazken nasla vaaz verdiğiniz milyonlar günbegün yoksullaşmakta. İlk altı aylık döneminde kur korumalı mevduata hazineden 84,9 milyar lira ödenmiş. 18,8 milyar lira kurumlar vergisinden vazgeçilmiş olduğu söyleniyor. Net maliyet ise devlet sırrı gibi saklanıyor. Çoğu haram olanın azı haram değil midir? Madem faiz haramdır, o hâlde vatandaşa ver faizsiz krediyi de ev bark sahibi olsun. İşine gelince “Ben ekonomistim.” işine gelmeyince “Nas.” Vatandaş Cengiz’e nas, yandaş Cengiz’e, faize parayı bas. Olmaz öyle iş, nerede senin adaletin? (CHP sıralarından alkışlar) Gıda enflasyonu yüzde 93’ü geçmiş, vatandaş karnını zor doyuruyor; yönetenlerin önerisi porsiyonları küçültmek. İnsanlar artık, peyniri, zeytini gramla; domatesi, biberi taneyle alıyor. İcra dairelerinde derdest dosya sayısı an itibarıyla 23,5 milyon. Bakın, TÜRK-İŞ ekim ayı için 4 kişilik ailenin açlık sınırını 7.425 lira, yoksulluk sınırını da 24.186 lira olarak açıkladı. Kanal İstanbul kadar yolsuz, TÜİK istatistikleri kadar yalan, Amasra, Soma madenleri kadar acı içinde bir Türkiye sizin eserinizdir iktidar milletvekilleri. (CHP sıralarından alkışlar) Türkiye'nin 2’nci yüzyılı için vaatlerinizin teminatı, yirmi yılın sonunda içi boşaltılan Merkez Bankasıdır. Yağmaladığınız toprak, zehirlediğiniz deniz, kestiğiniz ağaç 5’li çetelere verdiğiniz velinimetler oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ÖZGÜR CEYLAN (Devamla) – Anadolu’yu çölleştirirken fikrî çölleşmenin de girdabına düştünüz. Bu ülke için, bu topraklar için hayaliniz yok. Hayaliniz olmadığı gibi vatandaşlarımızın hayallerini de çaldınız, hangi parseli, kime vereceğinizin derdine düştünüz. Neyse ki az kaldı, önüne sandık geldiğinde millet bu çilenin hesabını soracaktır.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 28’inci maddesiyle eklenmesi öngörülen geçici madde 3’te yer alan “ve” ibaresinin “ve/veya” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Hasan Özgüneş                          Kemal Peköz                Kemal Bülbül

                Şırnak                                    Adana                            Antalya

    Ömer Faruk Gergerlioğlu             Mehmet Ruştu Tiryaki          Şevin Coşkun

               Kocaeli                                  Batman                              Muş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki'nin. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle, Genel Kurulu ve ekranları başında bizi izleyenleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Teklifin 28’inci maddesi uyarınca, il özel idarelerinin uhdesinde olan sulara Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan tetkik ve incelemeler neticesinde alınan bedellerin terkin edilmesi öneriliyor. Özü itibarıyla buna karşı değiliz fakat içerisinde başlatılmış icra takipleri varsa durdurulacağı, açılmış davalar varsa karar verilmesine yer olmayacağı, avukatlık ücretine de hükmedilmeyeceği söyleniyor. Çok sayıda yasa değişikliğinde Adalet ve Kalkınma Partisi böyle teklifler getiriyor. Bu davaları baştan sona takip eden avukatlara vekâlet ücretine hükmedilmemesini doğru bulmuyoruz, bence bu uygulamadan vazgeçmelisiniz.

Ben, konuşmamın devamında başka bir kamusal sağlık konusuyla ilgili birkaç şeyi söyleyeceğim. Linç öznesi hâline getirdiğiniz sevgili Şebnem Korur Fincancı’yla… Şebnem Hoca iyi bir adli tıp uzmanı, uluslararası saygınlığı olan bir bilim insanı; aynı zamanda, yaptığı işi daha ayrıntılı, daha farklı bir gözle görebilmek için arkeoloji eğitimi de almış birisi. Gerçekten ilham verici bir hikâyesi var, zamanım yettiğince anlatmaya çalışacağım. Adli Tıp Uzmanları Derneğinin, Türkiye İnsan Hakları Vakfının ve Ceza Hukuku Araştırmaları Derneğinin kurucuları arasında yer alıyor. Türk Tabipleri Birliğinde, İstanbul Tabip Odasında, Türk Patoloji Derneğinde, İnsan Hakları Eğitimi On Yılı Ulusal Komitesi Cezaevleri Çalışma Grubunda, Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulunda, Forensic Science Society’de, Academie Internationale de Medecine Sociale’da, International Academy of Legal Medicine’da, New York Academy of Sciences’ta uzun yıllar görev almış bir bilim insanı.

Şebnem Hoca ilk kez gözaltına alınmadı, ilk kez tutuklanmadı. Daha önce, 2016 yılında, kapatılmak istenen, susturulmak istenen Özgür Gündem gazetesinde nöbetçi yayın yönetmeni olarak görev yaptığı için de gözaltına alınmıştı, tutuklanmıştı; o gün de basın özgürlüğünü savunuyordu. Çok sayıda işkence iddiasını araştırdı Şebnem Hoca, bunları aydınlattı. Hangi mahalleden, hangi inanıştan olduğuna hiç bakmadı; katil mi, terörist mi demedi, gerçeği açığa çıkarmaya çalıştı. Uğur Mumcu cinayetinin sanıkları için de işkence iddialarının araştırılması gerektiğini savundu; o zaman da bir mahalle tarafından linç edilmeye çalışılmıştı. Dediğim gibi Şebnem Hoca çok sayıda işkence iddiasını araştırdı ve ortaya çıkarılmasını sağladı. Adli Tıp Kurumunu devletin icraatlarını onaylayan ya da aklayan bir kurum olmaktan çıkarıp insan haklarının, insan hakları mücadelesinin önemli bir parçası hâline getirmeye çalıştı.

Şebnem Hoca daha büyük bir ilham kaynağıdır. Bakın, ben sadece bir olayı anlatacağım.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – “İlham kaynağı” dediğin bir teröristtir, terörist!

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Doktorum lütfen dinle, meslektaşının hikâyesini dinle.

2012 yılında Bahreyn’de bir genç öldürülür. Bu gencin tanınmış bir ailesi vardır; boğularak öldürüldüğü söylenir ama aile çocuklarının iyi bir yüzücü olduğuna, boğulmadığına inanır. Bunun için Uluslararası Adli Tıp Kurumu uzmanlarına başvurur, onların gelip araştırmasını ister, Bahreyn Hükûmeti buna izin vermez. Daha sonra Birleşmiş Milletlerin işkence özel temsilcisi gelip araştırma yapmak ister, Bahreyn Hükûmeti buna da izin vermez. Şebnem Hoca, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları vizesiz olarak gidebildiği için turist gibi Bahreyn’e gider. Daha sonra aileyle görüşür, aile cenazeyi henüz, yeni teslim almıştır, defnetmek için mezarlığa götürmek üzeredir. Tanınmamak için yerel kıyafetlerden giyer ve taziye için gelen insanların arasına karışır. Cenazenin defnedilmeden önce götürüldüğü yerde otopsi yapar gizlice ve otopsi sonucunda bazı parçaları alır ve o parçaları yine gizlice Türkiye’ye getirir ve bu inceleme sonucunda…

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Yasal mı?

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Sevgili Doktorum, bir doktor olarak siz de dinleyin, insanlar nelerle uğraşıyormuş.

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Doktorlar için ne yapmış? Doktorlar için ne yapmış?

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Türkiye’ye gelir, bu parçaları getirir ve o gencin elektrik verilerek bilincinin kaybettirildiğini ve bu şekilde suya atılıp boğulduğunu ortaya çıkarır. Dünyanın her yerinde, sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerinde işkenceyi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Dünyanın her yerinde, hangi mahalleden olursa olsun, kimden olursa olsun, kimden gelirse gelsin işkenceyi ortaya çıkarmak için mücadele etmiş, özgürlüğünü riske atmış bir bilim insanından bahsediyoruz.

Sartre’nin hikâyesini biliyorsunuz, Fransa’nın Cezayir’de işlediği savaş suçlarına karşı çıktığı için linç edilmek istenir Le Monde’da verdiği ilanlar yüzünden. O zaman De Gaulle der ki: “Sartre Fransa’dır.” Bizde diyoruz ki: “Şebnem Hoca Türkiye’dir. Her zaman onurla yâd edilecektir.” (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

29’uncu madde üzerinde 4 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 29 – 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 11 inci maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkralar ilave edilmiş ve diğer fıkralar buna göre teselsül ettirilmiştir.

“(3) Zorunlu emeklilik yaşından önce görev süresi dolan Başkan veya üyelerden;

a) Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay Başkan ve üyeleri arasından seçilenler herhangi bir işleme gerek olmaksızın ve boş kadro şartı aranmaksızın, kalan görev sürelerini tamamlamak üzere geldikleri üyelik görevine geri dönerler, boşalan ilk üye kadrosu kendilerine tahsis olunur.

b) Yükseköğretim kurumlarından seçilenler, talepleri üzerine Yükseköğretim Kurulu tarafından 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan usul ve esaslara göre ayrıldıkları yükseköğretim kurumuna veya uzmanlık alanlarına göre talep ettikleri üç yükseköğretim kurumundan birine atanırlar.

c) Üyeliğe en az beş yıl raportörlük yapmış Anayasa Mahkemesi raportörleri arasından seçilenler ile birinci sınıf hâkim ve savcılar arasından seçilenlerin görevlerinin sona erdiği tarihi izleyen bir ay içinde Hâkimler ve Savcılar Kuruluna yazılı dilekçe ile başvurmaları durumunda atamaları, en geç bir ay içinde, adli hâkim ve savcılık mesleğinden üyeliğe seçilenler için adli yargıda, diğerleri için idarî yargıda tercih ettikleri üç ayrı yerden birinde uygun görülecek hâkimlik veya savcılık görevine yapılır.

ç) Üyeliğe üst kademe yöneticileri veya serbest avukatlar arasından seçilenler, görevlerinin sona erdiği tarihi izleyen bir ay içinde Türkiye Adalet Akademisi'ne yazılı dilekçe ile başvurmaları durumunda, en geç bir ay içinde Türkiye Adalet Akademisi'ne öğretim elemanı olarak atanırlar.

(4) Görevi sona eren üyelerin yeni görevlerine atamaları gerçekleşinceye kadar, özlük hakları Mahkeme tarafından karşılanmaya devam olunur.

(5) Mahkeme üyelerinin Mahkemede geçirdikleri süreler, yeni görevlerinde tâbi oldukları kanun hükümlerine göre hizmetlerinde değerlendirilir.

(6) Bu madde Anayasanın geçici 18 inci maddesinin altıncı fıkrası uyarınca yaş haddine kadar görevlerine devam etmeleri öngörülen üyelerden yaş haddini doldurmadan kendi isteğiyle üyelikten çekilenler hakkında da uygulanır.

     İbrahim Özden Kaboğlu                  Abdüllatif Şener            Bülent Kuşoğlu

               İstanbul                                   Konya                             Ankara

            Erkan Aydın                          Faruk Sarıaslan

                Bursa                                  Nevşehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın İbrahim Özden Kaboğlu’nun. (CHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; bu madde aslında Anayasa Mahkemesiyle ilgili teknik yönleri bulunan bir madde. Anayasa Komisyonuna gelmesi gerekiyordu fakat burada ele alınmış. Ben onun üzerinde durmayacağım, ben Anayasa Mahkemesi üyeliği ve üyelerin görev sonrasında, görev yapacakları yer açısından sakıncalarına ve anayasallık sorununa değineceğim. Şimdi, bu vesileyle, okundu biraz önce, oradaki değişikliği tekrar dile getireceğim biraz sonra.

Şöyle bir sorunla karşı karşıya bulunuyoruz, Anayasa Mahkemesi üyeliğine giden süreç, bir; Anayasa Mahkemesi üyeliğinin yapıldığı dönem, iki; üç, Anayasa Mahkemesi üyeliği sonrası. Şimdi, bu açıdan, Anayasa Mahkemesine, örneğin, 45 yaşında atanan bir üyenin 57 yaşında görevi sona erecek ve 65 yaşına kadar bu kişi ne yapacak, bu düşünülmemiş, 2010 Anayasa değişikliğinde düşünülmemiş; dolayısıyla, Anayasa değişikliğinin ne kadar önemli olduğunu göstermesi açısından bir kez daha bunu düşünmemiz gerekiyor.

Şimdi, Anayasa Mahkemesi üyeliği bitenler, biraz önce belirtildiği gibi, dört kategori; Yargıtay, Danıştay ve Sayıştaydan gelenler görev süresi bitmemişse görevlerine dönüyorlar, öğretim üyeleri görevlerine dönüyorlar, raportörler görevlerine dönüyorlar fakat üst düzey yöneticileri ve serbest avukatlar görevlerine dönmek yerine, bir başka görev yapmak yerine Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının Başmüşaviri oluyor. Şimdi, bu, gerçekten, anayasa yargıçlığıyla, Anayasa Mahkemesi üyeliği statüsüyle bağdaşmayan bir durum. Bunun yanı sıra, birinci kategoriye dokunulmamış, ikinci ve üçüncü kategoride yer alanlar da eğer isterlerse kendi görev yerlerine dönmeyecekler, Meclise gelecekler. Şimdi, bu nedenle buradaki sakıncayı önlemek için şöyle bir öneride bulunduk: “Üyeliğe üst kademe yöneticileri veya serbest avukatlar arasından seçilenler görevlerinin sona erdiği tarihi izleyen bir ay içerisinde Türkiye Adalet Akademisine yazılı dilekçeyle başvurmaları durumunda en geç bir ay içerisinde Türkiye Adalet Akademisine öğretim üyesi olarak atanırlar.” biçiminde bir somut önerimiz var.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Anayasa Mahkemesi üyesi olmak demek Adalet Akademisine… Öyle şey mi olur ya!

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Bu, hem anayasallık açısından, hukuki açıdan önemli hem de yerindelik açısından önemli. Birincisi, sayın üyeler, yargıç bağımsızlığı açısından… Yargıç bağımsızlığı bilindiği gibi bir statü sorunudur ve tarafsızlığı bir erdemdir; bağımsızlık statüdür. Burada Anayasa Mahkemesi üyesi on iki yıl süreyle görev yaptığı sırada sonrasını düşünmeksizin kararlarını yazmalıdır. Burada ise, kararlarını denetlediği bir kuruma gönderilmesi esasen Anayasa Mahkemesi üyelerinin yasama organı ve yürütme organı karşısındaki bağımsızlığına özü itibarıyla belki olmayabilir ama özellikle görüntü olarak halel getirmektedir. Bu bakımdan, Anayasa yargıçlarının bağımsızlığı statü açısından ve tarafsızlığı erdem açısından… Bunun düzeltilmesi gerekir. Ha, Büyük Millet Meclisinde görev açısından tabii ki hani burada yasama uzmanları var, onlar zaten bu görevi yapmaktadırlar. Anayasa Mahkemesi üyesi buraya geldikten sonra “Yasayı şöyle yaparsanız Anayasa'ya uygun olur.” mu diyecek Büyük Millet Meclisi Başkanlığına? Yani görevin yerindeliği açısından da sorun ama Anayasa Mahkemesinde on iki yıl süreyle çalışmış olan bir yargıç, pekâlâ Adalet Akademisinde daha verimli olabilir. Şimdi, birincisi bu, yani son kategori için, avukatlar için ve üst düzey yöneticileri için ama ikinci ve üçüncü kategori için hani neden üniversiteden gelen kişi üniversiteye gitmesin de Meclise gelsin? Anayasa Mahkemesindeki deneyiminden de yararlanılarak üniversiteye gitsin ve orada çok daha etkili olabilsin. Dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı bir merkez valiliği gibi yemlik makamı değildir, dahası Anayasa Mahkemesi üyelerini de aşağılayıcı bir durumdur yani Anayasa Mahkemesi üyelerini işlemlerini denetledikleri organa getirmek suretiyle sanki bir ödüllendirme gibi bir sürece sokuluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.

Kaldı ki Anayasa Mahkemesinden ayrılan bir kişi emekli de olsa bir başka görev alamamalı, bu bir kuraldır. Evet, Yargıtaydan gelen, örneğin geçen yıl atanan kişi en az beş yıl sonra Yargıtayda görev yapacak, ona bir görev güvencesi sağlanmış oluyor. Ama burası da Yargıtay, Sayıştay, Danıştay gibi olmalı, ya görevlerine dönmeli ya bunlar için özel düzenleme yapılmalı ya da bizim öngördüğümüz, önerdiğimiz gibi daha nötr bir göreve gelmeli, onların da bağımsızlığı korunmalı.

Kuşkusuz bu, şu sorunu tekrar gündeme getiriyor: Anayasa değişikliğinin özenle yapılması gerektiğini ki fırsatçı, istismarcı ve dayatmacı Anayasa değişikliğinin neden yapılmaması gerektiğini bir kez daha görmüş oluyoruz. Tabii ki Anayasa Mahkemesinin yeniden yapılandırılmasında demokratik hukuk devleti ereğinde Avrupa modelinin ele alınması gerektiği de bir kez daha ortaya çıkıyor.

Teşekkür ederim. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesinde yer alan “eklenmiş” ibaresinin “ilave edilmiş” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Hüseyin Örs                  Mehmet Metanet Çulhaoğlu Hayrettin Nuhoğlu

               Trabzon                                   Adana                            İstanbul

            Aytun Çıray                           Feridun Bahşi

                İzmir                                   Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Feridun Bahşi’nin.

Sayın Bahşi, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 361 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 29’uncu maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz kötü günler geçirmektedir. Türk lirasının değer kaybetmesiyle başlayan ekonomik kriz, enflasyon, işsizlik ve ardından yoksulluk vatandaşlarımız arasındaki uçurumların açılmasına yol açmıştır. Bugüne kadar Sayın Cumhurbaşkanının girişimleri, vaatleri ve derin ekonomi bilgisi bu ekonomik krizi durdurmaya yetmemiştir. Sokakta, pazarda, iş yerinde ve ülkenin her köşesinde vatandaşlarımızı dinliyoruz ve görüyoruz ki milletin tek derdi, tek gündemi var: Sadece ve sadece ekonomi. Milletin derdi, hayat pahalılığı, geçim darlığı, işsizlik; milletin derdi, çocuklarının geleceği ama görüyoruz ki iktidara ve tuzu kuru yandaşlarına göre her şey güllük gülistanlık. Türkiye’de değil de uzayda yaşayan bir Bakan çıkmış, diyor ki: “Muhalefet sahte krizlerle yatırımcımıza güvensizlik aşılıyor.” Ülke gündeminden, vatandaşımızın durumundan ne kadar habersiz olduğu ortada, basiretsizliklerinin sorumlusu yine muhalefet; bu kadarına da pes doğrusu! Şimdi, öyle bir manzara çiziyorlar ki yani vatandaş yağla, balla besleniyor ve biz abartıyoruz; sofralar, dolaplar dolup taşıyor, biz görmüyoruz, anlattığınız tablo bu. Elektrik faturalarını, doğal gazı, petrol zamlarını görmüyorlar; pazarda yerlere dökülen sebze ve meyveleri toplayan analardan haberleri yok; bu gerçekleri görmezden gelseniz de millet her şeyin farkında.

Değerli milletvekilleri, bu tablonun tek bir sebebi var, o da iktidarın izlediği yanlış ekonomi politikalarıdır. Sonuçta, ülkemizde ilk defa ekonomik kriz yaşanmıyor ama ilk defa bir iktidar milletin gözünün içine baka baka krizi inkâr ediyor; ilk defa bir iktidar inkâr ederek, krizi yok sayarak çözeceğini zannediyor; ilk defa bir iktidar enflasyondan çiftçiyi ve esnafı, hatta muhalefeti sorumlu tutuyor. Bir hikâye yazmışlar, herkesin bu hikâyeye inanmasını istiyorlar, sıkıştıklarında da suçu dış güçlere atıyorlar ama artık dış güç masalı tutmuyor.

Değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı “Yetkiyi verin, enflasyonla, faizle nasıl uğraşılır görün.” diyordu; millet verdi yetkiyi ve enflasyonla, faizle nasıl uğraşıldığını gördük. Ünlü filozof Sokrates’in bir sözü var: “En akıllı kişi, neyi bilmediğini bilendir.” Maalesef ki Sayın Cumhurbaşkanı yaptığı bir konuşmada “Ekonominin kitabını on dokuz yıldır biz yazdık, yazmaya da devam ediyoruz.” diyerek ekonomiyi en iyi kendisinin bildiğini söylemişti ama geldiğimiz noktada tüm dengeler altüst edilmiş ve Türkiye bir bilinmeze sürüklenmiştir. Şimdi buraya çıkıp hamasi nutuklar atmayı bırakın, krizi nasıl çözeceğinizi anlatın.

Değerli milletvekilleri, burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında hepimiz yemin ettik. Anayasa’ya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağımıza; milletin huzurunu ve refahını koruyacağımıza; millî dayanışma ve adalet duygusu içerisinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ayrılmayacağımıza; Türkiye Cumhuriyeti’nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerimize aldığımız görevi tarafsızlıkla yerine getireceğimize yemin ettik. Şimdi bakıyorum da nerede milletin huzuru, nerede refahı? Nerede hürriyet, nerede insan hakları? Nerede adalet, nerede Atatürk ilke ve inkılapları? Milletin kürsüsünden herkesi yeminine sadık olmaya davet ediyorum.

Değerli milletvekilleri, sözlerimi büyük Türkçü Ziya Gökalp'ın bir şiiriyle tamamlamak istiyorum:

“Turan’ın bir ili var

Ve yalnız bir dili var.

‘Başka dil var.’ diyenin,

Başka bir emeli var.

Türklüğün vicdanı bir,

Dini bir, vatanı bir;

Fakat hepsi ayrılır

Olmazsa lisanı bir.” Bu düşüncelerle harf devrimimizin yıl dönümünü kutluyor, yüce milleti ve Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 29’uncu maddesiyle eklenmesi öngörülen fıkranın (c) bendinde yer alan “ve” ibaresinin “ve/veya” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Hasan Özgüneş                         Şevin Çoşkun                Hişyar Özsoy

                Şırnak                                     Muş                          Diyarbakır

            Kemal Peköz                           Kemal Bülbül Ömer Faruk Gergerlioğlu

                Adana                                   Antalya                           Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Hasan Özgüneş’in. (HDP sıralarından alkışlar)

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Halklarımızı ve Meclisi selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, farklı bir konu üzerinde konuşacağım. 29 Ekimde biz Cizre ilçe binamızın önünde kayyumun atanma yıl dönümünü protesto etmek için bir basın açıklaması düzenliyorduk; konuşmalar sürerken tam o anda polislerden doğru benim karnıma atılan bir kurşun söz konusu oldu, burada sizlere gösteriyoruz. Bu, aslında milletvekillerine ve Meclise verilen bir mesaj olarak algılanmalı, sadece Hasan Özgüneş’e değil. Bakın, bu mermiyi gösterdiğimizde bize ne söylediler? Birkaç kişi inceledi, ellerine verdik, “yorgun mermi” demediler önce, “mermi” bile demediler; “Sayın Vekilim, bu, kurşun kalemin arkasına takılan silgi, metal silgi." diye ifade ettiler. Ben de onlara dedim ki: “Bakın, başı ezilmiş, metal, içinde kurşun var, yivler var, yiv işaretleri var.” Kaldı ki başı ezilmiş, daha önce atılmış bir mermidir bu; orada silahla atılan bir mermi değildi. Şimdi, kim atmış olursa olsun, etrafımız polis ablukası altındaydı, kameralar vardı; açığa çıkarmak onların görevi, çıkarmıyorlarsa, demek ki kendileri yapmışlardır. Peki, Emniyet Genel Müdürü ne ifade verdi. “Yorgun mermi.” Herkes gelsin, incelesin; bu, bir yorgun mermi değildir. Yorgun mermi yukarıya atılır, sonra aşağı iner, başı ezilmez. Dolayısıyla her zaman olduğu gibi baştan beri inkâr ettiler, yalan söylediler.

Şimdi, bir şey söylüyorum: Bu ülkede bir zihniyet var. 70’li yıllarda sağcılar, solcular, yazarlar, şu bu herkes katledilirken bir gazeteci Demirel’e bir şey soruyor, diyor ki: “Bu kan için ne diyorsun?” Sağcılardan, solculardan bahsediyorlar. “Bana ‘Milliyetçiler suç işliyor.’ dedirtemezsiniz.” diyor, Demirel’in zihniyeti. AKP’nin Başkanı Recep Bey ne söylemiş? “Alnı secdeye değenler suç işlemezler.” Milliyetçiler işlemez, dinciler işlemez; bir başka yetkili kalktı “Ordumuzun sicili tertemiz.” dedi. O zaman biz HDP’liler 60 darbesini, 70 darbesini, 80 darbesini, sıkıyönetimleri yaptık; siz tertemizsiniz, her tarafınız temiz.

Şimdi, bu mermi işareti yeni aldığımız bir mesaj değil arkadaşlar. Mehmet Sincar 93’te katledilirken aldık, Nizamettin Toğuç yaralanırken aldık. Eş Başkanımız Pervin Başkanımızın bacağı kırılırken, Sevahir Bayındır Milletvekilimizin Şırnak'ta bacağı kırılırken aldık. Şu an, Habip Eksik’in daha dün bacağı kırılırken aldık bu mesajı. Pero arkadaşımız, Pero Vekilimiz, Tayip Temel darbedilirken, Hüseyin Kaçmaz'ın parmağı kılırken bu mesajları aldık. 17.500 faili meçhul cinayette biz bunu aldık. Yıkılan köylerde aldık. Şunu söylüyoruz… Meclis Başkanına sormuşlar “Ne düşünüyorsunuz bu bacak kırma…” Diyor ki: “Yasa dışı faaliyetlerde bulunan vekiller için söyleyecek bir lafım yoktur.” Sen ya da siz, hangi bağımsız mahkemenin yargıcısınız da bunları yargıladınız da suç işlediklerini söylüyorsunuz. Bu zihniyet, ürünleriyle budur. Ama şunu söyleyebiliriz rahatlıkla: Kürt anaları şerefli ölüm için tilili çekerler, bunu unutmayın. Şerefli ve haklı ölümler uğruna tilili çeken… Biz onların evlatlarıyız. Bu tür yaklaşımlar bizi yıldıramaz. Bu, ilk değildir; bunu açık söyleyelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) – AKP Hükûmeti ve yandaşı, Meclis Başkanı dâhil, bundan sonra başımıza gelebilecek her türlü beladan sorumludurlar. Bunu bir aşiret kavgasına dönüştürmeyiniz. Dolayısıyla şunu söylüyorum: Biz uzun yaşamaktansa onurlu yaşamayı esas alan bir çizgiden geliyoruz; bunu unutmayın. Bizim haklı mücadelemiz; demokrasi, barış ve özgürlük mücadelesi sonuna kadar devam edecektir; bedeli ne olursa ödemeye hazırız. Bu ülkeye barışı, özgürlüğü, kardeşliği ve eşitliği getirene kadar geri adım atmayacağız.

Herkesi selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 29’uncu maddesiyle 6216 sayılı Kanun’un 11’inci maddesine eklenen 3’üncü fıkranın (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve (ç) bendinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

“c) Üst kademe yöneticileri, serbest avukatlar, birinci sınıf hâkim ve savcılar ile raportörler arasından seçilenler ve bu fıkranın (b) bendi kapsamında olup öğretim üyeliği kadrosuna atanmak istemediğini görev süresi bitmeden bir ay içinde bildirenler, Sayıştay üyeliği kadrosuna atanırlar. Atama işleminin gerçekleşmesi ile birlikte başka bir işleme gerek kalmaksızın söz konusu kadro kendiliğinden ihdas edilmiş ve Sayıştay Başkanlığının ilgili kadro cetveline eklenmiş sayılır. Bu şekilde ihdas edilmiş sayılan kadrolar herhangi bir şekilde boşalmalarını müteakiben başka bir işleme gerek kalmaksızın iptal edilmiş ve ilgili cetvelden çıkarılmış sayılır. Bu fıkra kapsamında ihdas edilmiş sayılan kadrolar 3/12/2010 tarihli ve 6085 sayılı Sayıştay Kanununun 15 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan oranların hesabında dikkate alınmaz.”

           Mustafa Elitaş                          Yılmaz Tunç                  Erkan Akçay

               Kayseri                                   Bartın                             Manisa

           Ramazan Can                           İsmail Tamer Zemzem Gülender Açanal

              Kırıkkale                                 Kayseri                         Şanlıurfa

      Mehmet Doğan Kubat

               İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Önergeyle üst kademe yöneticileri, serbest avukatlar, birinci sınıf hâkim ve savcılar ile raportörler arasından seçilenler ve yükseköğretim kurumlarından seçilenlerden öğretim üyeliği kadrosuna atanmak istemediğini görev süresi bitmeden bir ay içinde bildirenlerin Sayıştay üyeliği kadrosuna atanabilmelerine imkân sağlamakta ve (ç) bendi fıkra metninden çıkarılmaktadır.

BAŞKAN – Evet, Komisyonun takdire bıraktığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

30’uncu madde üzerinde aynı mahiyette olmak üzere 3 adet önerge vardır, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Garo Paylan                           Şevin Coşkun              Hasan Özgüneş

             Diyarbakır                                  Muş                               Şırnak

            Kemal Peköz                           Kemal Bülbül Ömer Faruk Gergerlioğlu

                Adana                                   Antalya                           Kocaeli

           İmam Taşçıer

             Diyarbakır

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

            Hüseyin Örs                  Mehmet Metanet Çulhaoğlu Hayrettin Nuhoğlu

               Trabzon                                   Adana                            İstanbul

           Feridun Bahşi                           Aytun Çıray               Ayhan Altıntaş

               Antalya                                   İzmir                             Ankara

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

          Hüseyin Yıldız                          Erkan Aydın              Faruk Sarıaslan

                Aydın                                    Bursa                           Nevşehir

         Vecdi Gündoğdu                     Okan Gaytancıoğlu           Özgür Karabat

              Kırklareli                                 Edirne                           İstanbul

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın İmam Taşçıer’in. (HDP sıralarından alkışlar)

İMAM TAŞÇIER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz Gelir Vergisi Kanunu ve diğer tüm kanunların Türkiye’de yaşayan halkların çıkarı temelinde uygulanması ve vatandaşların eşit şekilde yararlanması için ülkede demokrasi ve hukukun eksiksiz uygulanması gerekmektedir. Her zaman dile getirdiğimiz gibi, Türkiye’de özellikle bu iktidar döneminde yasaların kişilere ve zümrelere eşit uygulanmadığı, sivil, demokrat ve özgürlükçü olmadığıdır. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan da, yakın zamanda Ankara’da yaptığı konuşmasında, düşüncelerimizin ne kadar haklı olduğunu bu vesileyle dile getirmiş oldu. Şöyle demiş Erdoğan: “Ülkemizi darbe anayasasının ayıbından kurtararak tamamen yeni, sivil, demokrat, özgürlükçü bir anayasaya kavuşma girişimlerimiz geliyor. Hükûmetlerimiz döneminde pek çok Anayasa değişikliğine öncülük etmiş olmamız bu konuda hâlen süren eksikliği görmemize ve hayıflanmamıza mani değildir. Hücrelerine kadar vesayete hizmet etmek üzere hazırlanmış 12 Eylül darbe anayasasının raf ömrü çoktan dolmuştur. Bu doğrultuda başlattığımız girişimlerin bazıları Meclis safhasında, bazıları da teklif aşamasında muhalefetin destek vermemesi sebebiyle kalmıştır.” Bunu bir muhalefet lideri gibi Erdoğan diyor.

Kuşkusuz, bu 12 Eylül 1980 darbe anayasası tümüyle çöpe atılmalıdır. Yirmi yıldır iktidar olan AKP bugüne kadar Anayasa’da kendisine uygun düzenlemelerle değişiklikler yapmıştır. Bu Anayasa bugün yamalı bir bohça gibidir. Bugüne kadar tümüyle değiştirmemesinin nedeni ise Anayasa’da Kürtlere yer verilmemesidir, o da AKP'nin ve şimdiki iktidarın işine gelmektedir.

Türkiye'de 25-30 milyon arası Kürt yaşamaktadır. Ana dilinde eğitim talebimiz var -ki doğal bir haktır o- kabul edilmemekte, gerekçesinde de Anayasa’nın ilgili maddeleri gösterilmektedir. Bu maddeler hangileri? Başta 42’nci madde bariz olarak Kürtçe eğitimini yasaklamaktadır. 42’nci maddenin son paragrafı şöyle diyor: “Türkçeden başka hiçbir dil eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez.” Bu madde Kürtler için hazırlanan bir madde, 12 Eylül anayasasındaki madde. Türkiye vatandaşı olan Kürtlerin ana dilleriyle eğitim alamayacaklarını açık açık belirtmiştir. Türkiye vatandaşı olmayanların ana dilleriyle eğitim alabilir de anlamı buradan çıkmaktadır. Bu madde için AKP hiçbir şekilde adım atmamıştır, verilen anayasa değişikliği önergeleri de tümüyle reddedilmiştir; ben kendim bizzat vermiştim bununla ilgili.

Peki, sayın AKP milletvekilleri, Genel Başkanınız ve aynı zamanda Türkiye'nin Cumhurbaşkanı 12 Eylül diktatörlüğü anayasasının “Raf ömrü dolmuştur ve değiştirilmesi gerekir.” diyor. Peki, size soruyorum: Yeni anayasada ne olacak? Yeni anayasada 42’nci madde gibi maddeler olacak mı? Ana dilinde eğitim yasaklanacak mı yine? Kürt kimliği yok sayılacak mı yine? Yoksa Kürt kimliği anayasal güvenceye alınacak mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

İMAM TAŞÇIER (Devamla) – Kürtlerin kültürel hakları korunacak mı? Kürtçe ana dilinde eğitim olacak mı? Okul öncesinden ta üniversiteye kadar eşit vatandaşlık temelinde, Türkçenin sahip olduğu tüm haklara Kürtçe, Kürt kültürü sahip olacak mı, yasal ve anayasal güvence altına alınacak mı? Kürt meselesinin çözümünde yasal ve anayasal engeller kaldırılacak mı, ilgili adımlar atılacak mı? Bu sorular daha da çoğaltılabilir. Bunun gibi demokratik adımlar atılacaksa neden yeni anayasa yapılmasın? Neyi bekliyoruz? Hemen getirin Meclise, tartışalım, yeni anayasamızı yapalım ama sizler bunu milleti kandırmak için söylüyorsunuz. Yirmi yıl iktidardan sonra güven vermiyorsunuz yeni anayasa için.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, süreniz tamamlandı.

İMAM TAŞÇIER (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Süreniz bitti, ilave de bitti, hepsi bitti; geriye bir şey kalmadı Sayın Taşçıer.

İMAM TAŞÇIER (Devamla) – Az bir şey kaldı.

BAŞKAN – Ama süreniz bitti.

İMAM TAŞÇIER (Devamla) – Tamam, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, aynı mahiyetteki önergeler üzerinde diğer söz talebi Sayın Ayhan Altıntaş’ın. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

30’uncu maddeyle tasarruf finansman kuruluşlarıyla yapılan yazılı sözleşmelerin dijital ortamda da yapılabilmesi amaçlanmıştır. Öncelikle belirteyim ki bu dijital uygulamayı olumlu buluyoruz. Bahsi geçen tasarruf finansman kuruluşları ekonomik durumlarından ötürü bankalarından kredi kullanamayan vatandaşlarımız açısından önemli bir alternatif oluşturdu ancak bu talebi gören bazı fırsatçılar yasal boşluğu kullanarak halktan para toplamaya başladılar ve zayıf sermaye yapıları nedeniyle vatandaşı mağdur edecek vakalara yol açtılar. Bu gibi şikâyet ve mağduriyetlerin artmasıyla iktidar yasal düzenleme yapılmasının gerekli olduğunu geç de olsa fark etti. 17 Şubat 2021’de Sanayi ve Ticaret Komisyonunda görüştüğümüz ve 4 Mart 2021’de Genel Kurulda kabul edilen 7292 sayılı Kanun sisteme giren tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunabilmesini amaçlıyordu ancak tasarruf finans şirketleri hususunda vatandaşlarımızdan hâlen çok sayıda şikâyet var. Bunu medyadan, bizlere gelen mesaj ve e-postalardan, sosyal medyadan görebiliyoruz. Bilindiği üzere bu kanun teklifinin 17’nci maddesinde “Maddenin yürürlüğe girdiği tarihte tasarruf finansman faaliyeti yürütenler, yürürlük tarihinden itibaren bir ay içinde Kuruma başvuruda bulunmak, başvuru sırasında durumlarını en geç altı ay içinde Kanun hükümlerine uygun hâle getireceklerine veya müşteri hak ve menfaatlerini zarara uğratmadan tasfiye olacaklarına dair bir plan sunmak ve planın uygun görülmesi hâlinde gereken işlemleri planda belirlenen süreler içerisinde yerine getirmek zorundadır.” denmektedir.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu 1 Temmuz 2021 tarihli kararıyla intibak planı yeterli görülmeyen 21 tasarruf finansman şirketinin tasfiyesine karar verdi. Tasfiye edilmesine karar verilen bu şirketlerden 49.419 kişinin 765 milyon TL alacağı olduğu da kamuoyuna yansımıştır. Bununla birlikte 6 finansman şirketinin intibak talebi uygun görüldü. Tasfiye edilen tasarruf finansman şirketlerinde hesabı bulunan tasarruf sahiplerine idari yönden devralan şirketlerle muhatap olmaları ya da sözleşmelerini feshederek yatırdıkları tutarın tamamını veya organizasyon bedelinin sadece yüzde 20’sini tasfiye masasından alabilme hakkı tanındığı bildirilmektedir. Bu durum ilk bakışta makul ve hak sahiplerinin lehine bir düzenleme olarak görülebilir ancak vatandaşlarımızdan gelen şikâyetler göz önünde bulundurulduğunda bir yılı aşkın bir süre geçmesine rağmen devir işlemleri veya para iadelerinin tamamlanamadığı, tasfiye ve ödeme süreçlerinin saydam olarak yürütülmediği görülmektedir. Birçok vatandaşımız bu sistemden çıkmak istemiş ancak paralarını bir türlü alamamıştır. Bu vatandaşlarımız bahsi geçen şirketlere ya da TMSF’ye ve yetkili bir kuruluşa ulaşamadıklarını da bildirmektedirler. Bunların yanında devir işlemlerinin oldukça ağır ilerlediği farklı isimlerle vatandaşlardan ücret talep edildiği ve hatta bazı firmaların mağdur vatandaşlara “Hukuki haklarımı kullanmayacağım.” diye sözleşme imzalattığı iddiası da mevcuttur.

Değerli milletvekilleri, bu vatandaşlarımız ülkemizde ev veya araba alma şartlarının oldukça zorlaştığı şu günlerde daha önceki tasarruflarının enflasyon karşısında iyice azalmasıyla da karşı karşıya kalmaktadırlar. Hakları olan paraları şirketlerden talep etmekte ancak birçoğu muhatap bulamadıklarından yakınmaktadır. Bu vatandaşlarımız ev ve araba hayalinden vazgeçmiş durumdadırlar ama bunun yanında bu şirketlere yatırdıkları paranın değerinin iyice azalmadan ellerine geçmesi bile mümkün olmamaktadır. Bu bağlamda iktidar partisinin bu vatandaşlarımızı gözeterek politika yürütmesini, bu süreci daha sıkı denetlemesini ve mağduriyetlerin önüne geçilmesini bekliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde son söz Sayın Özgür Karabat’ın. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifiyle çek, senet, icra dosyaları gibi sicil afları getiriyoruz. Şunu hemen söylemeliyim ki ticaret hayatı zorlaşıyor, borç batağı büyüyor, borç borçla kapatılır hâle geliyor. Benim size birazdan vereceğim rakamlar, aslında ticaret hayatının ne kadar zora girdiğini ve iktidarınızın insanların ocağına incir ağacını nasıl diktiğini gösteren rakamlar.

Değerli arkadaşlar, birçoğunuz biliyorsunuz ama duymazlıktan geliyorsunuz. Bir kez daha ısrarla gözlerinize bakarak söylüyorum: Türkiye’de 23 milyon 506 bin icra dosyası var. Bankaların yaptığı icra takip dosyalarının tutarı 30 milyarı bulmuş. Değerli arkadaşlar, Türkiye’de 206 bin senet protesto olmuş, bunun tutarı 7 milyarı geçmiş ve bu senetlerin sadece yüzde 20’si tahsil edilebilir hâlde ve değerli arkadaşlar, Türkiye’de karşılıksız çek rakamları 13 milyarı geçmiş durumda.

Kredi miktarı... Hepimiz biliyoruz ki aslında, kredi, işletmeler için bir nefes alma. Peki, uyguladığınız faiz politikaları, Türkiye’de krediyi kolay elde edilebilir hâle getirmiş mi? Hayır. Peki, Türkiye’de artık ucuz kredi var mı? Hayır. Peki, şunu söyleyeyim değerli arkadaşlar: Hükûmetiniz ucuza borçlanabiliyor mu? Hayır. CDS priminiz son derece yüksek. Size CDS primini şöyle açıklayayım değerli arkadaşlar: Arabanızı kasko yaparsanız eğer arabanız çok kaza yapmışsa onun sigorta primi yüksek olur. İşte sizin borçlanma maliyetiniz yani CDS priminiz niye yüksek biliyor musunuz? Hükûmetiniz çok fazla kaza yapmış, çok fazla ekonomik kaza yapmış ve artık sizin Hükûmetinizin yapacağı kazalara vatandaşın tahammülü yok. (CHP sıralarından alkışlar)

Bu anlattığım tabloyla ilgili vatandaş size diyor ki: “Dermansız dertlerimin gizli sebebi sensin.” Artık bunu görün. Bu yaşadığımız tablonun sebebi sizsiniz değerli arkadaşlar.

Kredi konusuna gelmişken birkaç şeyi daha söylemem lazım. Bir kere Halkbankın kredilerine baktınız mı, Sayıştay raporlarına? Değerli arkadaşlar, 3,5 milyara yakın, 3 milyar 297 milyonluk krediyi teminatsız vermişsiniz. Kime, niye? Kimin parasını veriyorsunuz siz? Halkbankın sermayesinin sahibi bu millet değil mi? Niçin teminatsız veriyorsunuz ve kime veriyorsunuz? Bunların sadece yüzde 20’sini tahsil etmişsiniz. Ziraat Bankasında 13 milyarı geçmiş takipteki krediler. Şimdi bunları affediyoruz. Arkadaşlar, vatandaşın borcunu affedelim, bunun sebebi zaten sizsiniz ama Allah aşkına Demirörenin borcunu niye affediyorsunuz ya, niye büyük kredileri siz affediyorsunuz? Teminatsız verdiğiniz kredileri niye affediyorsunuz? Burada çok aleni bir suç var. Üstelik talimatı verenlere de bakarsanız siyasi de bir suç var değerli arkadaşlar. Bedelini ödeyeceksiniz ilk seçimde, bedelini ödeyeceksiniz. Böyle yasa yasa çıkartarak bu işler olmaz, paşa paşa gideceksiniz değerli arkadaşlar. Siyasi olarak bunun bedelini iktidarınız ödeyecek.

Değerli milletvekilleri, tabloyla ilgili bir şey daha açıklayayım. Satın Alma Yöneticileri Endeksi diye bir endeks var –aranızda İngilizce bilenler de var- “Purchasing Manager Index” diyorlar ona. Yani firmalar, satın almak için satın alanlar, üretmek için satın alanların beklentilerini ölçüyor, 50’nin altına düşmüş. Kimse artık ne satmak için satın alıyor ne üretmek için satın alıyor ve bu bize bir şeyi gösteriyor: Önümüzde daha büyük bir daralma süreciyle karşı karşıyayız ve çok ciddi problemler yaşayacağımızın göstergesi.

Bir şeyi sormak isterim değerli milletvekilleri: Affediyorsunuz… Yapılandırmalar yaptık burada, iki gün geçmiş ödeyememiş vatandaş, yapılandırması bozulmuş, bir ay geçmiş ödeyememiş… Aslında mükellef iyiniyetli bir tavır göstermiş ama burada o yok. Onu yeniden gözden geçirmemizde fayda var diye düşünüyorum, iyiniyetli mükellefleri. Sonuç itibarıyla değerli milletvekilleri, içinde bulunduğumuz tablo, affetmeyi düşündüğünüz tablo aslında sizin eseriniz. Bununla övünebiliyor musunuz değerli arkadaşlar? Bakın, siz diyoruz ki: “Çek mağduru var.” Kabul ediyorsunuz. “Senet mağduru var.” Kabul ediyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ÖZGÜR KARABAT (Devamla) – “İcra mağduru var.” Kabul ediyorsunuz çünkü af yasası getiriyorsunuz. Bu mağduriyetler Hükûmetiniz sayesinde, iktidarınız sayesinde, yirmi yıllık iktidarınız sayesinde oluşmuş ve bunun sebebi sizsiniz.

Bakın, ben size bir arabesk parçasının sözleriyle durumunuzu hatırlatayım. Seçmeniniz, vatandaşınız size şiirler yazıyor artık, size bu arabesk şarkıları söylüyor, diyor ki: “Sorma bana ne hâldeyim, ben tükenmişim./senin sevdan yaktı beni, zaten ben bitmişim./Yorma ne olur beni artık, bu sevda bitsin./Harcanan bunca yılların sebebi sensin.” Daha fazla milleti yormayın. Bir an önce sandığı getirin ve gidin.

Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

30’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

31’inci madde üzerinde aynı mahiyette 3 adet önerge vardır, önergeleri okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Musa Piroğlu                           Şevin Coşkun              Hasan Özgüneş

               İstanbul                                    Muş                               Şırnak

            Kemal Peköz                           Kemal Bülbül Ömer Faruk Gergerlioğlu

                Adana                                   Antalya                           Kocaeli

 

Aynı mahiyetteki 2’nci önergenin imza sahipleri:

            Hüseyin Örs                  Mehmet Metanet Çulhaoğlu Hayrettin Nuhoğlu

               Trabzon                                   Adana                            İstanbul

           Feridun Bahşi                           Aytun Çıray                    Ayhan Erel

               Antalya                                   İzmir                            Aksaray

 

Aynı mahiyetteki 3’üncü önergenin imza sahipleri:

          Hüseyin Yıldız                        Turan Aydoğan        Okan Gaytancıoğlu

                Aydın                                   İstanbul                            Edirne

         Vecdi Gündoğdu                         Erkan Aydın              Faruk Sarıaslan

              Kırklareli                                  Bursa                           Nevşehir

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Evet, aynı mahiyetteki önergelerde ilk söz Sayın Musa Piroğlu’nun.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

Arkadaşlar, kürsüyü indirin.

Arkadaşlar, mekanizmada bir sıkıntı olmuş, rampa kurun hemen, rampa.

Sayın Piroğlu, müsaade ederseniz -sistemi on dakikaya yapsınlar- aynı mahiyetteki önergeler üzerinde önce diğer milletvekillerine söz vereyim, o arada sistemi düzeltsinler.

Sayın Ayhan Erel, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesi üzerine partim İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz maddeyle 6361 sayılı Kanun’a tabi şirketlerce kuruluş izni için aranan şartların ya da söz konusu şirket ortaklarınca kurucularda aranan şartların kaybedilmesinin bu şirketler için faaliyet izninin iptalini gerektirebilecek eylemler arasında olduğu düzenlenmekte; böylelikle, bu gibi hâllerle karşılaşılması hâlinde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluna söz konusu şirketlerin faaliyet iznini iptal edebilme yetkisi verilmesi amaçlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifiyle ülkemizde yeni ekonomik gelişmelere uyum, ekonomik program hedeflerinin gerçekleştirilmesi, ülke ekonomisinin uluslararası rekabetçiliğinin geliştirilmesi, ekonomik büyümeye ve dış ticaret dengesine olumlu katkı sağlanması amaçlandığı gerekçesinde belirtilmektedir. Ancak ekonomik anlamda büyümemize engel olacak şekilde, yirmi yıllık AK PARTİ iktidarı döneminizde, 99 yaşındaki cumhuriyetimizin birikimi olan ne kadar yerli ve millî kamu kuruluşu, şirket varsa bir bir elden çıkardınız. Hepimiz hatırlıyoruz, dönemin Maliye Bakanı Kemal Unakıtan satış sürecini “Satacağız, satacağız, her şeyi satacağız, kâr edeni de satacağız, zarar edeni de satacağız, devleti ekonomik faaliyetlerden kurtarıncaya kadar satacağız -şimdi, buradaki ekonomik faaliyetler arasında günümüzde AK PARTİ'nin geçen yıllarda kurmuş olduğu manavlar ile günümüzde kurmuş olduğu marketler var mı, ekonomik faaliyetler alanına giriyor mu; bunu da AK PARTİ'li milletvekili arkadaşlarımın takdirine sunuyorum- pamuk eller cebe, yerli yabancı herkes gelsin.” cümleleriyle başlatmıştı. Dediğinizi yaptınız, Türkiye'nin en büyük şirketlerini, fabrikalarını, otellerini, limanlarını, enerji üretim tesislerini, elektrik ile doğal gaz dağıtım şebekelerini ve arazilerini yerli-yabancı ayırımı yapmaksızın paşalar gibi sattınız.

2000 yılından bu yana 273 kuruluşta hisse senedi veya varlık satış devir işlemleri yapıldı; bu kuruluşlardan 268’inde kamu payı kalmadı. 1986 yılından AK PARTİ'nin iktidara geldiği döneme kadar 8 milyar dolarlık özelleştirme yapılırken 2002’den günümüze 63 milyar dolarlık satış gerçekleştirildi. Satış yapacak kamu şirketi sayısı azalınca ilerleyen yıllarda tesis ve varlık satışına ağırlık veren iktidar, kamu arazilerini, fabrikaları, enerji üretim santralleri ile dağıtım şebekelerini elden çıkardı. Bugüne kadar 4 binden fazla kamuya ait gayrimenkulü satan iktidar, 2 binden fazla gayrimenkulü satmak için de özelleştirme portföyüne ekledi.

Sattınız, özelleştirdiniz de ne oldu? Dış boş, iç borç katlayarak arttı; Türk lirası değer kaybetti. Enflasyon tek haneye düşecekti, yüzde 100’leri aştı. İhracatta ileri teknolojik ürünler yüzde 20’yi aşacaktı, tek hanelilerden kurtulamadı. “İşsizlik oranı yüzde 5.” dediniz, resmî rakamlarda yüzde 11’lerde. “İlk 10 ekonomi arasına gireceğiz.” dediniz, 22’nci sıralara düştük. “İhracat 500 milyar dolar olacak.” dediniz; hayal odu, gitti. “Kişi başına düşen millî gelir 25 bin dolar.” diyordunuz, 9 bine “Çok şükür.” demeye başladınız. Yoksulluk altındaki nüfus arttı, gitti. Hani, AK PARTİ sözcüleri burada ikide bir diyor ya: “Geçmiş dönemde ne yapıldı ki?” Ben de şimdi buradan size soruyorum: “Geçmiş dönemde ne yapıldı ki?” dediğiniz dönemde sattığınız fabrikalar, araziler, tesisler karşılığında hazine 63 milyar dolar gelir elde etti. Sizden sonra, Allah muhafaza, devlet yoksulluğa, darlığa düştüğünde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Erel.

AYHAN EREL (Devamla) – Allah muhafaza, devlet zorluğa, darlığa düşse ve bir şey satmaya kalksa AK PARTİ’li arkadaşlar bana “Arkadaş, bizim şurada yaptığımız fabrika var, bizim şurada yaptığımız, devletin yaptığı şu tesis var, devletin eliyle yaptığı şu sermaye var; buyurun, satın.” diyebileceğiniz bir eser gösterin, ben o taş üstüne taş koyan eli hiç çekinmeden öperim diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Piroğlu, sözü size vereceğim, yaka mikrofonu geldi, hemen takacak arkadaşlar. Bir dakika beklerseniz hemen taksınlar.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Teknolojiksiniz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim? Ali Bey, sizin sesiniz mi o?

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Çok teknolojiksiniz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamam, sizin sesiniz, bak tanıdım, görüyorsunuz, kulağım da teknolojik.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Gözler görmüyor, demek ki sesten tanıyorsunuz.

BAŞKAN – Sesten, sesten.

Buyurun.

MUSA PİROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Guernica İspanya’da bir köy, İspanyol İç Savaşı sırasında Alman ordusu tarafından bombalanan ve ağır bir katliama uğrayan bir köy. Guernica bugün Picasso’nun şu ünlü tablosuyla tanınıyor, derler ki: “Picasso bu tabloyu Paris’te sergilemiştir.” Paris’teki sergi sırasında Alman komutanı, dönemin Alman komutanı resmin başına gelmiş ve Picasso’ya dönerek “Muhteşem bir tablo yapmışsınız, tebrik ederim.” demiştir. Picasso’nun cevabı çok nettir: “Tabloyu yapan sizsiniz.” Bu gördüğünüz Amasra, bu sizin resminiz, bununla gurur duyabilirsiniz. 41 işçi öldürüldü, bu bir kaza değil, katliam çünkü bilirkişi raporu diyor ki “Yetersiz havalandırma sebebiyle bu patlama oldu.” Ve Sayıştay raporları burada kaza olacağını, burada grizu patlaması olacağını defalarca söyledi. Göz göre göre, sadece bir havalandırma sistemi onarılmadığı için 41 insan öldürüldü. Bu bir katliamdır ve bu katliam sadece bununla sınırlı değil. Bu, 2022’nin ilk dokuz ayına denk gelen işçi cinayetleri raporu, İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi tarafından yapıldı. 1.359 işçi Amasra'ya gelmeden öldürüldü, sadece eylül ayında 157 işçi öldürüldü ve öldürülmeye devam ediliyor.

Hükûmetiniz yirmi yıllık iktidarında yaklaşık 35 bin işçiyi öldürdü ve Amerikalılar Irak savaşında toplam 5 bin asker kaybettiler. Koca bir iç savaştan, koca bir savaştan fazla işçi ekmeğini kazanmak için gittiği savaşta hayatını kaybetti, ekmek parası kazanmak için kaybetti hayatını. Siz işçileri güvencesiz kılarak, siz işçileri sendikasız kılarak, siz kuralsız çalışmayı kural hâline getirerek, taşeronluğu çalışma tarzı hâline getirerek bu iş cinayetlerine hizmet ediyorsunuz. Patronlarla beraber iş cinayetlerinin devam etmesine, işçilerin ölmesine seyirci kalıyorsunuz ve her seferinde, az önce söylendiği gibi, patronların milyarlarına af getirirken, vergi yasalarına af getirirken, cezalarına af getirirken işçi güvenliği tedbirlerini hep ertelediniz. Açtığınız tüneller, diktiğiniz köprüler, rezidanslar, gökdelenler, otoyollar; hepsinin temeli işçi kanıyla sulandı, hepsinin harcı işçi kanıyla karıldı.

Ne yazık ki bir sorunumuz daha var... Bu sizin göreviniz, ben bunu anlıyorum. Siz patronların hükûmetisiniz, patronların istediğini yapıyorsunuz, sermayeye hizmet ediyorsunuz; size oy veren işçilere ihanet ederek, işçi düşmanlığı yaparak patronlara çalışıyorsunuz ama bizim başka bir sorunumuz var, bu tablonun bir başka sorumlusu daha var, size haksızlık etmemek gerekiyor: Bu sorumlu biziz, bu sorumlu emek örgütleri, bu sorumlu tüm muhalefet çünkü bu kadar işçi öldürülüyorsa ve biz hâlâ seyirci kalıyorsak bunun sorumluluğu bize ait. Ben cumartesi günü, katliamdan bir gün sonra, daha işçi cenazeleri madenden çıkarılırken burada bir mitingdeydim, akşamına Kadıköy’e gittim, bunu protesto için yapılan bir basın açıklamasına; sağanak yağmur altında polisin alabildiğine terörize ettiği ve “Katil AKP!” sloganı her atıldığında anons geçtiği bir yere gittim, bir avuç insandık.

Ben şunu söylüyorum: Sendikalar, işçi sendikaları, odalar ve bütün kitle örgütleri bu katliamlara seyirci kalıyorsa burada suç bizimdir. Yaptığımız iş şu: Soma’da sokağa çıktık, Soma’da ağladık, Amasra’yı bekledik, yeni bir Amasra olana kadar gene sustuk ama işçiler ölmeye, öldürülmeye devam ediyor ve bize düşen, eğer bunu durduracaksak bunu sizden beklemek değil, bunu engellemek için harekete geçmektir, bunu engellemek için işçi sınıfını harekete geçirmektir. Bunu yapmadığımız sürece bu katliamlar devam edecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MUSA PİROĞLU (Devamla) – Ben buradan işçi sınıfına ve yoksullara seslenmek istiyorum: Bu iktidar, ölümü kader, yoksulluğu fıtrat olarak dayatıyor; bu iktidar, zenginlere sermaye aktarımını görev, patronları aklamayı vazife olarak görüyor ve biz eğer bu çukurda yaşamak istemiyorsak, bu yoksulluk ve sefalet düzeninde yaşamak istemiyorsak, daha fazla ölüme sessiz kalmak istemiyorsak bir tek şey yapmak zorundayız, ayağa kalkmak, bu sömürü düzenine karşı işçiyi, yoksulu, barışı ve ekmeği savunmak zorundayız. Bir tercihimiz var, ya barbarlık ya sosyalizm. (HDP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Tunç, buyurun, yerinizden söz vereceğim.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

38.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un, İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu’nun 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Öncelikle, hatibin ifadelerini kabul etmemiz mümkün değil. “İş kazalarına seyirci kalıyorsunuz.” dedi, böyle bir durum kesinlikle söz konusu değil. Özellikle, Bartın Amasra’da meydana gelen maden kazası milletçe hepimizi derinden sarstı, benim de seçim bölgem. Amasra’yla ilgili, yargı, o akşamdan itibaren soruşturmasına başladı ve bütün dijital kayıtlar ve belgelere el koyarak hemen ceza soruşturmasını başlattı; 7 bilirkişi ve 6 savcı şu anda soruşturmayı yürütüyor. Gözaltılar var, tutuklamalar var. Ön rapor çıktı; ön rapora göre ifadeler alınıyor ve yargı kendi mecrasında bunu en ince detayına kadar soruşturuyor ve bu konuda ihmali olanlarla ilgili elbette ki en doğru kararı verecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Tabii, Meclis araştırması komisyonumuz da kuruldu. Meclis araştırması komisyonu gerçekten çok önemli bir görev ifa edecek, alanlarında uzman arkadaşlarımız komisyonda görev aldılar. Bundan sonra bu ve buna benzer kazaların meydana gelmemesi için gerekli tedbirlerin alınması noktasında da Meclis araştırması komisyonunun çok önemli olduğunu ifade ediyorum.

Tekrar bu tür kazaların meydana gelmemesini temenni ediyor, madencilerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

MUSA PİROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, tek bir cümle söyleyebilir miyim: Ben “kaza” demedim ben “katliam” dedim.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Tan ve 172 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4618) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 361) (Devam)

BAŞKAN – Evet, önergeler üzerinde son söz sahibi Sayın Turan Aydoğan.

Sayın Aydoğan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sistem duvara tosladı, artık tentürdiyot tedbirleri alacaksınız tabii. Ama eğer birazcık vicdan, birazcık yürek varsa aylardır, yıllardır burada öneri olarak getirdiğiniz, teklifin içerisine yerleştirdiğiniz konularla ilgili Sayın Genel Başkanımız başta olmak üzere, grubumuzun defalarca öneri getirdiğini buraya çıkar, ikrar edersiniz. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na da daha önce getirdiği öneriler nedeniyle birazcık nezaketiniz varsa teşekkür edersiniz.

Ben size milattan önceden örnek vereceğim, günü yakalayamıyorsunuz, milattan önceden örnek vereceğim. Demosthenes, milattan önce 384 yılında doğmuş, bak, binlerce yıl önce, demiş ki: “Elverişli koşullar tembellik ve kibrimizi beklemez.” Burada getirdiğiniz her şey sizin kibrinizi bekledi, sizin mağrurluğunuz yüzünden bugüne kadar geç kaldı ve faturasını halkımız ödedi; bu faturayı halkımıza ödettirdiniz. Ha, şimdi, benden önceki konuşmacımız, hatibimiz Özgür Karabat kardeşim arabesk bir müzikle size seslendi, ben size güzel bir türküden bahsedeyim. Son günlerin en revaçta türküsü, sarayın duvarlarına doğru yankılanıyor. O oligarklarınız var ya, saraya dönüp dönüp bağırları yanık bir şekilde “Baba, bizi Bay Kemal’e teslim etme, onun adı Kemal.” diye türküler tutturuyorlar yanık hâlleriyle. İşte, bugün burada bir şekilde milletin hazinesi üzerine yıktığınız rakamların bir kısmı o oligarkların semirme alanıdır; fütursuz elektrik faturaları, fütursuz maliyetler onları semirttiğiniz alanlardır. Aslında, bu parayı sizin yönettiğiniz kadrolardan almak lazım, milletin hazinesinden değil ama halkımızın üstünde daha fazla yük kalmaması için bu şekilde geçmesine de “evet” demek durumundayız.

Şimdi, Allianz Trade, Türkiye’yle ilgili açıklama yapıyor, diyor ki: “2023 yılında Fas ile Türkiye’de iflas rekorları kırılacak.” Eseriniz budur sizin. İşçiyi, emekçiyi süründürdüğünüze artık bir şey söylemiyorum ama bizim buraya çıktığımızda her söylediğimiz gerçeklik size gamlı baykuş sesi gibi geliyor galiba, Kaptan Swing’in adamı gibi görüyorsunuz. Bu, ülkenin gerçeğidir. Üzerinde tepindiğiniz özel sektörün de yüzde 90’ını batırır hâle geldiniz, iflasların eşiğine getirdiniz. 236,6 milyar dolar borcu olan bir özel sektör yarattınız, geçen yıla göre de 2 milyar dolar arttı borç. Övünüyorsunuz bu eserle değil mi? Biraz daha idare edeceğiz, sizinle böyle karşılıklı hâlleşeceğiz, sonra gelir biz bunları hallederiz. Siz halledemezsiniz. Niye halledemezsiniz biliyor musunuz? Siz, bu konuştuğumuz maddede görüldüğü gibi, kediye ciğeri teslim eden şeylerdensiniz. Bu maddede BDDK’ye yetki veriyorsunuz; kurumlara yetki verilir tabii, bu bir ihtiyaçtır ama biz sizin daha önce yetki vermenizi gördük. Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 133’üncü maddesinde terör örgütüyle irtibatlı ya da iltisaklı olan şirketlerin yönetimlerine kayyum tayin edileceği varken ve bu ülkede yüzlerce, binlerce, on binlerce yetenekli kayyum olacak insan varken Sayın Canikli bu yetkiyi TMSF’ye istedi; aslında devlete istemedi, içini AK PARTİ kadrolarıyla doldurmuş olduğunuz TMSF’ye istedi. Sonra ne oldu biliyorsunuz, Sayın Canikli'nin yanında çalışandan, yeğeninin arkadaşından, danışmanından, şuradan buradan birtakım insanların kayyum tayin edildiği ve yeni kurulan firmalarda da bu insanların yönetici olduğu ve bir dünya irin gibi olayın olduğu ortaya çıktı ama diyeceksiniz ki: “Bu irin sadece orada değil ki SPK’de de çıktı.” Aylarca seyrettik, sesiniz çıkmadı, yargı yerinde oturdu, talimat almadan hareketlenmedi çünkü bizim yargımız da anomali hâlinde, bizim yargımız anomali hâlinde, anomalinin tepesi de yine saraya dayanıyor. Oligark saraya bakıyor, yargı saraya bakıyor, siz burada oy kullanırken saraya bakıyorsunuz, bakanlar saraya bakıyor. “Amasra'da soruşturma yaptık.” diyorsunuz, soruşturma üzerinden yirmi-yirmi beş gün sonra insan gözaltına alıyorsunuz, oradakiler de saraya bakıyor.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Saraya bakan yok ya! Yargı niye saraya baksın, yargı bağımsız!

TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Niye bu işler düzelmiyor biliyor musunuz? Çünkü sizde hukuk yok, demokrasi yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Siz hukuk ve demokrasi fakirisiniz. Ne yaparsanız yapın, siz bu denizi zehirlediniz; zehirden kurtulmanın tek yolu var. Sizden kurtulmak.

O yüzden, ne olursunuz, daha fazla bu millete, bu vatandaşa, özel sektöre, kişiye, emeğiyle geçinene, bir yerlerden bulup getirdiğiniz, alın terinden biriken verginin oligarklara peşkeş çekildiği bu sistemi çektirmeyin kardeşim. Giderayak hayırlı bir iş yapın, gelin, bir an önce hemen karar alalım, hemen seçime gidelim; bu millet sizden kurtulsun, üstünden en büyük yükü atsın. Ondan sonra üzerimize ne bırakırsanız bırakın -merak etmeyin- biz hallederiz çünkü biz hukuka inanıyoruz, biz demokrasiye inanıyoruz, biz tek adamın askerleri değiliz ve bu tek adam rejimini de en kısa sürede sonlandıracağız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yargı bağımsız ve tarafsızdır, hiçbir yere bakmaz, saraya da bakmaz.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime yirmi beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.25

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.59

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

361 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

32’nci madde üzerinde kalmıştık.

32’nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 32- 9/5/2013 tarihli ve 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanununun 15 inci maddesinde bulunan birinci fıkranın (a) bendi ile ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"a) Hizmet sağlayıcılarınca kurumlar vergisi beyannameleri ekinde yer alan gelir tablosunun net satışlar kısmında belirtilen tutardan şirketin posta hizmetlerinden elde ettiği net satış hasılatına isabet eden miktarın yüzde 2'si kurumlar vergisi beyannamesinin verildiği ayı takip eden ayın sonuna kadar,”

"(2) Hizmet sağlayıcıları tarafından birinci fıkranın (a) bendinde belirtilen katkı payının tahakkukuna esas bildirimlerin süresinde yapılmaması veya eksik ya da yanlış yapılması veyahut anılan bentte belirtilen süre içinde katkı payının ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde Bakanlık tarafından hizmet sağlayıcısına yapılacak tebliğ ile bildirimin ve/veya ödemenin, yazının tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde yapılması istenir.

Bu şekilde verilen ek süre içinde;

a) Katkı payının tahakkukuna esas bildirimin eksiksiz ve doğru yapılmaması, katkı payının ödenmemesi veya eksik ödenmesi hallerinde Bakanlığın bildirimi üzerine Kurum tarafından hizmet sağlayıcısının yetkilendirmesi iptal edilir. Evrensel posta hizmet yükümlüsü olan hizmet sağlayıcısı hakkında bu bent hükmü uygulanmaz.

b) Katkı payının ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde ödenmeyen alacağın birinci fıkranın (a) bendine göre oluşan vade tarihinden itibaren gecikme zammı ile birlikte 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve tahsili için ilgili vergi dairesine bildirimde bulunulur. Bildirimde alacağın vade tarihine ve katkı payı tutarına yer verilir. Vergi dairelerince 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre takip ve tahsili yapılan katkı payları ertesi ayın sonuna kadar Bakanlığın merkez muhasebe birimi hesabına aktarılır.”

          Hüseyin Yıldız                        Faruk Sarıaslan                Erkan Aydın

                Aydın                                  Nevşehir                            Bursa

         Vecdi Gündoğdu                     Okan Gaytancıoğlu   İsmail Atakan Ünver

              Kırklareli                                 Edirne                           Karaman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın İsmail Atakan Ünver’in.

Buyurun Sayın Ünver. (CHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay “Ödenen her 100 liralık doğal gaz faturasının 80 lirasını devlet olarak, Hükûmet olarak bizler üstleniyoruz.” dedi. Sayın Oktay’a hatırlatmak istiyorum: Sizin göreviniz enflasyonu önlemek, doğal gazdan elektriğe, iğneden ipliğe bütün zamları durdurmaktır. Doğal gaza son bir yılda yapılan zam yüzde 165 olmuş, siz hâlâ “Faturanın yüzde 80’ini biz ödüyoruz.” diyorsunuz.

O zaman, başta Fuat Oktay olmak üzere, tüm iktidar temsilcilerine soralım: Vatandaşın doğal gaz parasını cebinizden mi ödüyorsunuz? Bu, neyin cakası? Zammı vatandaşa yükle, vergiyi vatandaştan topla, sonra da vatandaşın parasıyla yine vatandaşa caka sat; gerçekten iyi iş.

Zaten bu ucube sistemde işi en iyi olan kişi Cumhurbaşkanı Yardımcısı. Seçime girmez; oy nasıl alınır bilmez, düşünmez; Cumhurbaşkanı tarafından atanır. Bir insanı böylesi bir makama alnı terlemeden getirirseniz, o da çıkar vatandaşla alay edercesine konuşur. Herkes bilsin ki bu ucubeden ülkeyi kurtaracağız, güçlendirilmiş parlamenter sistemi getirerek vatandaş karşısında hiçbir sorumluluk hissetmeyen Kabine ve bakan anlayışına mutlaka son vereceğiz. Güçlendirilmiş parlamenter sistemde bakanlar da hükûmet de vatandaşa karşı sorumlu olacak.

Size şunu sormak istiyorum: Bu teklifte herkesin, hem çalışanların hem de işverenlerin şikâyet ettiği gelir vergisi dilimleriyle ilgili düzenleme niye yok? 5’li çeteye aktardığınız kaynakları, kur korumalı hesapları, görev zararlarını, geçiş ve yolcu garantilerini, saraydaki debdebeyi niye çalışanlara finanse ettiriyorsunuz? Bu düzenlemenin yapılmaması, iktidarın işverenlerin çalışanlarına yaptıkları zamma ortak çıkması anlamına gelmektedir.

Hep 2002 öncesinden bahsedersiniz. Bakın, 2000 yılında gelir vergisinin ilk dilimi 2.500 lira idi, bugün ise 32 bin lira. Eğer bu değer sadece yeniden değerleme oranına göre artırılmış olsa idi 81.689 lira olacaktı. Eğer öyle yapmış olsaydınız yılın henüz 5’inci ayında bir üst gelir vergisi dilimine geçtikleri için maaşlarında düşüş yaşayan çalışanların çoğu tüm yıl aynı dilimden yani yüzde 15’lik ilk dilimden gelir vergisi ödeyeceklerdi. Bu yüksek enflasyon ortamında bunun çalışanlar için ne kadar önemli olduğu ortada. Niye yapmıyorsunuz? Çünkü sizin gözleri ışıldayan Hazine Bakanınız istemiyor, istemiyor da neden istemediğini kendisi de bilmiyor. Hani “Bir uyusam, altı ay uyanmasam.” diyordu ya, uykusu biraz uzadı, kış uykusuna dönüştü sanırım. Nebati Bakan böyle bir düzenlemenin maliyetinin 200 milyar lira olduğu için yapılamayacağını söylemiş. Bakanın hesap bilmediğini biliyoruz da yanındakiler de mi hesap bilmiyor? Yılın tamamında 300 milyar lira gelir vergisi tahsilatı yapılacağı düşünüldüğünde, böylesi bir düzenlemenin maliyetinin 30-40 milyar lirayı geçmeyeceğini hesaplamak güç olmasa gerek. Çalışanlardan alınan gelir vergisinin tamamından vazgeçilse bile maliyet ancak 160 milyar lira. Kur korumalı mevduatın hazineye getirdiği 85 milyar liralık maliyeti çalışanın ve tüm ülkenin sırtına yükleyen Bakan Nebati ve AKP Hükûmeti, çalışanlara 30-40 milyar liralık bir katkıyı çok görüyor.

AKP'nin çalışana, emekçiye dost olmadığını söyleyegeldik, açıkça bir kez daha söylüyorum: AKP'nin dostu ballı ihale takipçileri ve paradan para kazanan faiz lobileri.

Vatandaşla pek ilgili değilsiniz ama seçim yaklaştığı için bu kanun teklifini getirdiniz. Vatandaşa bir nevi seçim rüşveti vererek seçimi tekrar kazanabilmeyi umuyorsunuz. 2022 başında ortalama fiyatı 2 lira olan ekmek bugün 5 lira. Asgari ücretle on ay önce 2.127 adet ekmek alınabilirken bugün 1.100 adet ekmek alınabiliyor. Ülkeyi getirdiğiniz durum burası; vatandaşı düşürdüğünüz hâl, bu hâl.

Siz ne anlatırsanız anlatın hepsi boş laf. Geldiğimiz noktada iktidar sıfırı tüketmiştir. AKP, iktidardaki yirmi yılın sonunda Türkiye'yi dikkate değer tüm ekonomik verilerde 2002’nin gerisine düşürmüştür. Oysa ne hayaller satmıştınız değil mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam ediniz.

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) – 2023’te kişi başına düşen millî geliri 25 bin dolar yapacaktınız, kişi başına düşen millî gelir şu an 10 bin doların altında. Türkiye'yi en zenginler sıralamasında ilk 10’a sokacaktınız, şu an ilk 20’nin bile dışına düşürdünüz. Millî geliri 2 trilyon dolara çıkaracaktınız, şimdi ancak 800 milyar dolar. İşsizliği yüzde 5’e düşürecektiniz, TÜİK son aylarda istatistik oyunlarıyla ancak yüzde 10’lara düşürebildi. Dikkat edin, işsizliği AKP değil TÜİK düşürdü. İhracatı 500 milyar dolar yapacaktınız, bunun çok uzağında kaldığınız gibi ithalatı ve cari açığı patlattınız. Hayal ticaretiniz çöktü, yalan ticaretine dönüştü ama hâlâ aymazlıkla 2023 hedeflerinden bahsedenler var; pes doğrusu!

Aslında herkes biliyor geminin su aldığını, kaptanının yalan söylediğini ve zarların hileli olduğunu. Ama şunu bilin ki bazı insanları her zaman, bütün insanları bazen kandırabilirsiniz ama bütün insanları her zaman kandıramazsınız.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesinde yer alan “veya” ibarelerinin “ve/veya” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Nuran İmir                            Ömer Öcalan               Hasan Özgüneş

                Şırnak                                  Şanlıurfa                           Şırnak

            Kemal Peköz                           Kemal Bülbül Ömer Faruk Gergerlioğlu

                Adana                                   Antalya                           Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Nuran İmir’in. (HDP sıralarından alkışlar)

NURAN İMİR (Şırnak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel Kurulu ve halkımızı saygıyla selamlıyorum.

İktidar her ekonomik krizde vergi düzenlemesine gidiyor fakat her defasında borçlanmalar artarak devam ediyor. Hiçbir vergi düzenlemesi, ülkeyi içinde bulunduğu krizden ve darboğazdan çıkaramayacaktır. Adaletsiz, gerçeklikten uzak, vergiyi belli bir kesimin üzerine yıkan bu vergi sistemini iyice yapboza dönüştürdünüz. Vergi sistemindeki adaletsizlik arttıkça işçinin, emekçinin, memurun, kadının payına yoksulluk; sermayedarların payına da zenginlik düşmeye devam edecektir; her yurttaş bunu çok iyi biliyor. Sizin politikalarınızın sonucu bu insanlar borçlandı, şimdi onlara bir lütufmuş gibi yasal düzenleme yaparak iktidarınızı kurtaramayacaksınız çünkü borçlanmanın sebebi iktidarınızdır ama bilin ki sonucu yasal düzenlemeler değildir.

Yarattığınız ekonomik krizde insanlar intiharın eşiğindedir. Çoğunluğu yoksulluktan ve ekonomik krizden kaynaklı Şırnak’ta son iki yılda intihar girişiminde bulunan 32 kişiden 27’si ne yazık ki yaşamını yitirmiştir.

Değerli halkımız, iktidar gerçeklerin üstünü örterek, algı yaratarak sürekli gündemi değiştirmek istiyor. Gelin, görün ki cezaevindeki tecrit, işkence ve hak ihlalleri her geçen gün artmaktadır; cezaevlerinden cenazeler çıkmaya devam ediyor. İki yıl önce cezaevi idare ve gözlem kurullarının yetkileri genişletildi; insan haklarına ve Anayasa’da belirlenen eşitlik ilkesine aykırı olan bu düzenlemeyle onlarca mahpus iyi hâl hakkından mahrum bırakıldı. Cezaevi idare ve gözlem kurulları keyfî kararlarla hukuki dayanaktan yoksun âdeta bir mahkeme gibi hareket etmektedir; “halay çektin” “türkü söyledin” “kitap okudun” “zılgıt çektin” gibi bahanelerle mahpusların altı aydan bir yıla kadar tahliyeleri erteleniyor. İster içeride ister dışarıda bu ülkede artık halay çekmek de yasaklandı. Sincan Cezaevinde tutuklu bulunan Jiyan Ateş’in tahliyesi 3’üncü kezdir erteleniyor. Aynı gerekçeyle Sabite Ekinci, Rojdan Erez, Sedef Demir, Dilan Oynaş, Berin Sarı, Hanım Yıldırım, Zeynep Bingöl, Mukaddes Kubilay’ın infazları keyfî bir şekilde yakılmıştır. Yine Bolu Cezaevindeki mahpuslardan Erdal Tuncel, Seyfettin Bahar, Samet Özbek, Osman Aslan, Fuat Güler, Adnan Karakaş’ın infazları bitmiş olmasına rağmen tahliye edilmiyorlar. Bu dayatılan hak ihlallerine karşı da 52 mahpus açlık grevine girmiş bulunmaktalar Bolu Cezaevinde.

Hukuksuzluklar tabii bunlarla bitmiyor yani sadece cezaevleriyle sınırlı değil ne yazık ki ülkede kanunsuzluk, vicdansızlık, hukuksuzluk almış başını gidiyor. Bir basın açıklaması yapmak istiyoruz, binlerce polisle karşı karşıya kalıyoruz. En son ayın 29’unda -Değerli Milletvekilim Hasan Özgüneş arkadaşım da ifade etti- Cizre’de yapmak istediğimiz bir basın açıklamamızda milletvekili arkadaşımız Hasan Özgüneş’in üzerine mermi çekirdeği fırlatıldı. Bu kürsüden soruyorum: Bunun anlamı nedir? Bunu yapan kimdir? Yaptıran kimlerdir? Meclis Başkanı Mustafa Şentop’a sesleniyorum: Failini bulmak zorundasınız. Bizim cevabımız bellidir, duruşumuz bellidir, biz boyun eğmeyiz.

Sokaktaki hak ihlalleri sadece HDP’lilerle sınırlı kalmıyor tabii ki iktidarın yandaşları dışında kente giren herkes potansiyel olarak suçlu muamelesi görüyor ve takibe alınıyor. Örneğin İstanbul’dan gelen Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği üyeleri, kadın ve çocukların hak ihlallerine ilişkin araştırmalar yapmak istediler Şırnak’ta geçen hafta. Bu çalışmalardan bile rahatsız olunmuş ki Şırnak’ta attıkları her adımları takibe alınmış. Bakın sadece yakın zamanlarda Şırnak’ta 16 kadın erkekler tarafından katledildi fakat bu sizin verilerinize bile yansımadı, ya intihar süsü verildi ya da şüpheli ölüm diye kayıtlara geçirildi. Tabii sizin de kayıtlarımıza değil sadece özgür basının kayıtlarına geçmiş oldu. Katledilen kadınlara, kadın cinayetlerine ilişkin de bir araştırma yapmadığınız gibi yapmak isteyen kadınları da engelliyorsunuz, kadın katillerini cezasızlıkla ödüllendiriyorsunuz.

Değerli halkımız, Şırnak’ta altyapı sorunu, su ve yol gibi sorunlar hâlâ devam ederken valilik ve kayyumlar milyonlarca TL harcayarak halkın kültüründen uzak, şatafatlı festivaller düzenliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

NURAN İMİR (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Sadece Cizre Kaymakamının birkaç saatlik müzik festivali için harcadığı para 3,5 milyon TL’dir. 2015’i hiç kimse unutmamış, siz de unutmamışsınızdır. Cizre bodrumlarını biz unutmadık, o bodrumlarda insanlar diri diri yakıldı, o bodrumların molozları Dicle Nehri’ne döküldü ve dökülürken insan kemikleri çıktı; bunu herkes biliyor, kamuoyu bunun farkında. Peki, siz ne yaptınız bunun üzerine? Kemiklerin üzerine park yaptınız, o da yetmedi Cizre halkının mezarlık olarak ifadelendirdiği, gördüğü o parkta festival yaptınız, halay çektirdiniz, hakaret ettiniz; kültürel bir soykırım pozisyonunda bir politikayla şu an yürüyorsunuz. Cizre halkı bunu asla unutmayacak. Ölüye saygınız da yok, değerlere saygınız da yok. Cizre halkını bir kez daha yaralamış oldunuz.

Son olarak da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İmir, süreniz tamamlandı.

NURAN İMİR (Devamla) – Cizre halkının değerlerini, iradelerini yok sayanlar asla Cizre halkını yönetemezler.

BAŞKAN – Süreniz tamamlandı.

NURAN İMİR (Devamla) – Tek söz…

BAŞKAN – İlave süre verdim size.

NURAN İMİR (Devamla) – Sözlerimi sonlarken tutanaklara bir “x” ben de kaydettirmek istiyorum. “…” (*) (HDP sıralarından alkışlar)

III.- YOKLAMA

(İYİ Parti sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ama öncesinde bir yoklama talebi var, önce onu yerine getireceğim.

Sayın Dervişoğlu, Sayın Ataş, Sayın Bahşi, Sayın Çulhaoğlu, Sayın Nuhoğlu, Sayın Yokuş, Sayın Örs, Sayın Erel, Sayın Sezgin, Sayın Subaşı, Sayın Koncuk, Sayın Filiz, Sayın Oral, Sayın Öztürk, Sayın Sıdalı, Sayın Çelik, Sayın Türkkan, Sayın Çakırlar, Sayın Cesur, Sayın Altıntaş.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

BAŞKAN – Pusula veren arkadaşlar lütfen salondan ayrılmasınlar.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.19

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.34

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesi üzerinde Şırnak Milletvekili Nuran İmir ve arkadaşlarının önergesinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Pusula veren sayın milletvekilleri lütfen Genel Kuruldan ayrılmasınlar.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Tan ve 172 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4618) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 361) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Evet, şimdi diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesinde yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Mehmet Metanet Çulhaoğlu                  Aytun Çıray                Feridun Bahşi

                Adana                                    İzmir                             Antalya

        Hayrettin Nuhoğlu                        Hüseyin Örs                İsmail Koncuk

               İstanbul                                 Trabzon                            Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın İsmail Koncuk’un. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 32’nci maddesiyle ilgili İYİ Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün öğretmenlerimiz iş bırakma eylemi yaptı. Çok uzun zamandır öğretmenlerimiz iş bırakma eylemi yapmıyordu, bakın, çok uzun zamandır. Ama bugün binlerce öğretmenimiz, yüz binlerce öğretmenimiz, birçok sendikamız iş bırakma eylemi kararı almak zorunda kaldı.

İYİ Parti Grubunun bir Meclis araştırması teklifi vardı, Konya Milletvekilimiz Sayın Fahrettin Yokuş burada konuşmacı olarak mevzuyu anlattı. AK PARTİ Grubu adına cevap veren bir vekilimiz “Meclisi boşuna meşgul ediyorsunuz.” diye bir ifade kullandı. Şimdi, Sayın Fahrettin Yokuş özel okullardaki öğretmenlerin ve devlet okullarındaki öğretmenlerin problemlerini burada seslendiriyor, iktidar partisinin bir milletvekili 1 milyonun üzerindeki öğretmenin probleminin Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsünde ifade edilmesini Meclisi boşu boşuna meşgul etmek olarak değerlendiriyor ve enteresan olan, bu milletvekili Millî Eğitim Komisyonu üyesi ve eski bir eğitimci. Üzüntü verici bir durum.

Bugün niye eylem yaptı öğretmenler? Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu kendi onurlarına, itibarlarına bir suikast olarak görüyorlar. Bakın, bir kokart yapmışlar -ben de yakama taktım, bugün Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener de grup konuşmasında bu kokartı taktı- diyor ki: “Mesleki onurumuz ve çocuklarımızın geleceği için…” Çok da yüksek bir idealle hazırlanmış cümleler var bu kokartta. “Mesleki onurumuz ve çocuklarımızın geleceği için uyarıyoruz.” diyor sendikalar ve yüz binlerce öğretmen bu eylemi yapıyor, Hükûmet duymazdan geliyor, hâlâ duymuyor. Bakın, bunun hesabını iktidar partisi mutlaka verecektir değerli milletvekilleri. Âdeta bütün öğretmenlerimiz, sizin yandaş sendikanız bile bir saat de olsa eylem yaptı ya; yandaş sendikanız, bir saat bile olsa, istifaları engellemek için filan da olsa eylem yaptı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Değerli milletvekilleri, öğretmenleri duymak zorundasınız. Teferruatına girmek istemiyorum mevzunun ama öğretmenler bu hesabı soracak, onu buradan bir defa daha izah etmiş olayım.

Bir konuya daha burada değineceğim. 110 bin hizmetli var; okullarımızda, devletin diğer kurum ve kuruluşlarında 110 bin yardımcı hizmetler sınıfı personel var ve bu 110 bin personelin büyük bir çoğunluğu ya bilgisayar işletmeni olarak görev yapıyor ya memur olarak görev yapıyor ama atamasına esas olan mesleği yapmıyor yani getir götür işlerini yapmıyor, temizlik işlerini yapmıyor çünkü memur olarak çalışmasına devletin ihtiyacı var. Bunlar diyor ki: “Kardeşim, bir fiilî durum var. Ben, fiilen, memur olarak çalışıyorum, bilgisayar işletmeni olarak çalışıyorum; yıllardır çalışıyorum, bana kadromu verin.”

Bakın, devlet yönetmek öyle bir şeydir ki hakkı teslim etmek gerekir. Devlet yönetmek, “İyi yönetiyorum.” demek için hakkı teslim edebilmeniz lazım. Siz insanları hem atamasına esas olmayan bir konuda çalıştırıyorsunuz hem de o kadronun gerektirdiği unvanı ve maddi imkânı o personele tanımıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Yardımcı hizmetler personelinin bu talebini görmezden geliyorsunuz. Bu, devlet yönetmek falan değil değerli milletvekilleri. Böyle, meselelere gözümüzü kapatacağız, kulağımızı tıkayacağız, insanların görevde yükselme hakkı olan bir konuda o unvanı vermekten imtina edeceğiz ve bu talebi duymayacağız; bu, kabul edilemez. Onun için, bu 110 bin yardımcı hizmetler personelinin hak ettiği kadrolara atanması için düğmeye basma vakti gelmiş geçmektedir diyorum.

Tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

33’üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Hüseyin Örs                        Hayrettin Nuhoğlu               Aytun Çıray

               Trabzon                                 İstanbul                             İzmir

           Feridun Bahşi                 Mehmet Metanet Çulhaoğlu

               Antalya                                  Adana

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

          Hüseyin Yıldız                        Faruk Sarıaslan        Okan Gaytancıoğlu

                Aydın                                  Nevşehir                           Edirne

            Erkan Aydın                         Vecdi Gündoğdu                  Baha Ünlü

                Bursa                                  Kırklareli                       Osmaniye

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesi üzerine İYİ Parti Grubumuzun görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, bir AK PARTİ klasiği hâline gelen, ucube Cumhurbaşkanlığı sisteminin parlamenter sisteme zorla dayatması olan, tepeden inme, içi geçici maddelerle dolu, etki analizi olmayan 49 maddelik kanun teklifini görüşmeye başladık.

Değerli arkadaşlar, getirilen bu 33’üncü maddeyle, 9 Mayıs 2013 tarih ve 6475 sayılı Posta Hizmetleri Kanunu’ndaki geçici 11 maddeye eklenen geçici 12’nci maddenin (1)’inci fıkrasına “2022 yılı Ekim-Kasım-Aralık dönemi posta hizmetlerinden elde edilen net satış hasılatına isabet eden miktarın yüzde 2’sinin 2023 yılının Mart ayı sonuna kadar Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına bildirilmesi ve aynı süre içerisinde adı geçen Bakanlığın merkez muhasebe birimi hesabına aktarılması.” ibaresi eklenmektedir.

Şimdi, arkadaşlar, şu anda yürürlükte olan aynı kanunun 15’inci maddesinin (1)’inci fıkrasının (a) bendindeki “verildiği ayı takip eden ayın sonuna kadar” ibaresi “verildiği ayın sonunda” şeklinde değiştirilse zaten maksat hasıl oluyor.

Ayrıca, 2021 yılı Sayıştay Denetim Raporu’nda posta sektöründe faaliyet gösteren hizmet sağlayıcılarının üçer aylık dönemlerde geçici kurumlar vergisi kapsamında beyanname verdikleri, net satış hasılatına isabet eden miktarın yüzde 2’si üzerinden 2021 yılında 518.635.076 Türk lirası evrensel posta hizmeti geliri elde edildiği belirtilmekte.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; PTT’de alnının teriyle görev yapanlar düşük maaşlarla görevlerini yaparken diğer yandan kurumun genel müdürlüğüne atanan şahıs dijital arşiv yolsuzluğuna imza atarak PTT’yi 200 milyon Türk lirası zarara uğratıyor ve ödüllendirilir gibi, zarara uğrattığı PTT’de müşavir kadrosuna atanarak maaş almaya devam ediyor. Yine, tüyü bitmedik yetimin hakkını yemeye devam ediyorlar. Bu kadar yolsuzluğa rağmen hâlâ kâr eden kurumda yolsuzluğa adı karışanlar korunurken 17 bin taşeron işçiye neden kadro verilmiyor?

Değerli arkadaşlar, daha önceki Genel Kurul konuşmalarımda da dile getirmiştim, birçok kamu kurum ve kuruluşundaki şirket personeli 4/D kapsamında sürekli işçi kadrosuna geçti. Neden PTT dâhil KİT’lerdeki, Sağlık Bakanlığındaki ve belediyelerdeki şirket personeline kadro verilmemekte? Belediyelerde taşeronda çalışan kadro bekleyenler, hasretle sandığı bekliyorlar. Bu kanunun İYİ Parti Grubu olarak takipçisi olacak, iktidara geldiğimizde bu sorunu kökten çözeceğiz, haklının hakkını teslim edeceğiz. Ülkemizde özgürlük, demokrasi ve hukuk yerle yeksan edilmiş; sıralamada, Avrupa bir yana, Afrika ülkelerinden bile geri kalmışız. Televizyonlarda milyonlarca insanın izlediği programda, hiç kimseden emir almamış, kalemini satmamış, ülke gerçeklerini yazan gazetecilerin ve yazarların gündüz vakti linç edildiği, kadın haklarının görmezden gelindiği, faillerin ellerini kollarını sallayarak gezdikleri, yandaş basının korunduğu hepimizin malumudur. “Muhalefetin sesini kesmek için basına sansür” uygulamasına karşı çıktık.

Karanlık günler geride kalacak. İşte, biz İYİ Parti olarak bunun için iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemi tekrar getirmek, engelleri aşmak, duvarları yıkmak, tuzakları bozmak istiyoruz. İşte, bunun için az kaldı diyoruz. Zengin, güçlü ve mutlu Türkiye vizyonumuz doğrultusunda yılmadan, yorulmadan çalışıyoruz. İYİ Parti iktidarında güneşin, ay yıldızlı bayrağımızın dalgalandığı bu cennet vatan topraklarımızda vatandaşlarımızı daha müreffeh, bolluk içerisinde yaşatacağımız günlere az kaldı.

Karanlık günler geride kalacak diyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Baha Ünlü’nün.

Buyurun. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 361 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

İlgili maddeye geçmeden önce, sözlerime torba yasa uygulamasıyla başlamak istiyorum. Torba yasa uygulaması, nitelikli yasa kavramının bir tür kemiricisi konumuna gelmiş bulunmaktadır. 49 madde ve 4 geçici maddeden oluşan bu torba kanun teklifi, ne TÜİK’in makyajlı verilerine göre yüzde 80’i aşan enflasyon verilerine ne artan doğal gaz, kömür, elektrik ve akaryakıt fiyatlarına ne de tarım ve hayvancılık sektöründe yaşanan darboğazı çözmeye yönelik herhangi bir madde içermemektedir.

Arkadaşlar, önümüz kış, havalar iyice soğumaya başladı; vatandaşlarımız, bırakın doğal gaz faturalarını ödeyecek parayı bulmayı, yakacak odun, kömür alamamaktadır. (CHP sıralarından alkışlar) Geçen sene ekim ayında 1 ton odunun fiyatı 1.200 ile 1.400 lira arasında değişirken bugün aynı odunun ton fiyatı 3.500 ile 4 bin lira arasında değişmektedir; fiyatlardaki artış yüzde 160’tır. Kömür fiyatlarında da durum aynı. Ekim 2021’de 1 ton ithal kömürün fiyatı 2.600 ile 3 bin lira arasında değişirken bugün aynı kömürün fiyatı 8 bin ile 9 bin lira arasında değişmektedir; yerli kömürün fiyatı ise 7.600 liraya çıkmıştır; kömür fiyatındaki artış neredeyse geçen senenin 3 katıdır. Yanlış ekonomi politikaları nedeniyle Türk lirasındaki aşırı değer kaybı, bağımlı olduğumuz enerji fiyatlarındaki artışın daha fazla hissedilmesine neden olmaktadır.

Yine bu teklifte, artan genç işsizliği, yüksek cari açık, bütçede artan faiz harcamaları, ücretler üzerinde artan vergi yükü, çiftçi borçları ve iflas eden küçük esnaflarımızla ilgili herhangi bir öneri bulunmamaktadır. (CHP sıralarından alkışlar)

Seçim bölgem Osmaniye’de kayıtlı işsiz sayısı 23 bin ve işsizlik ödeneğine başvuran kişi sayısı 5 binin üzerindedir. Yüzlerce dükkân kepenk kapatmış ve birçok çiftçimiz yüksek girdi fiyatları yüzünden üretim yapamamaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifi aslında yirmi yıllık AK PARTİ iktidarının kötü yönetimi sonucu kaybettiği oyları ve dolayısıyla iktidarı kaybetme korkusuyla imdat freni çekme arayışıdır. Bu teklif, vatandaşlarımıza seçim öncesi yalancı bir bahar yaratabilmek için getirilmektedir. AK PARTİ iktidarının seçim yatırımı için yaptığı bu terkinler ve aflar enflasyon vergisiyle fonlanmaktadır. Örneğin, teklifle, kur korumalı mevduat sistemi için uygulanan vergi istisnası bir yıl daha yani 2023 yılının sonuna kadar uzatılacaktır. Sistem şu an bile ülke ekonomisine büyük yük getirmektedir. Merkez Bankasının miktarı açıklamamasına rağmen bu yıl sonu bu sistemin bütçeye ekleyeceği toplam yükün 300 milyar liraya ulaşması beklenmektedir. Bir yıl daha bu sisteme devam edilmesi bu yükü altından kalkılamaz hâle getirecektir. Vatandaşımız, bırakın kur korumalı mevduata yatıracak parayı bulmayı, evine götürecek ekmek bulamaz durumdadır. (CHP sıralarından alkışlar) Yani bu sistem sadece belirli bir kısmın menfaatine uygun işlemektedir.

Açlık sınırı, 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapılması gereken gıda harcaması tutarını ifade etmektedir. Bugün Türkiye’de açlık sınırı 7.245 liradır arkadaşlar, 5.500 lira olan asgari ücretin üstüne çıkmış durumdadır. Son zamla küçük de olsa açlık sınırını aşan asgari ücret, eylül ayı itibarıyla yeniden açlık sınırının altında kalmıştır. Mutfak enflasyonu son on iki ayda yüzde 130 oranında artmıştır ve milyonlarca evde şu an yoksulluk yaşanmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

BAHA ÜNLÜ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, bugün görüştüğümüz kanun teklifi gereksiz tartışmalarla seçim öncesi gündem yaratılarak ülkenin içinde bulunduğu ekonomik krizi örtbas etme çabasıdır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesinde yer alan “ve” ibarelerinin “ve/veya” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Hasan Özgüneş                         Şevin Coşkun             Necdet İpekyüz

                Şırnak                                     Muş                              Batman

            Kemal Peköz                           Kemal Bülbül Ömer Faruk Gergerlioğlu

                Adana                                   Antalya                           Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Necdet İpekyüz’ün.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekillerinin soru sorma hakkı var ve bakanların on beş günde yanıtlaması gerekiyor. Haziranın 22’sinde bütün bakanlıklara bir soru sordum ben, soru şu: Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçildikten sonra tüm çalışmalarınız kapsamında Türkçe dışında hangi dillerle internet, yayın, broşür yapıyorsunuz ve “web” sitenizde hangi dillerde yayın yapıyorsunuz? Niçin bu soru? Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçmeden önce iddia şuydu: “Ayrımcılık yok olacak, nefret olmayacak, kutuplaşma olmayacak, herkes özgür olacak.” Ve neydi? “Bu ülkede Kürtler yaşıyor, Kürtlerle ilgili de birçok düzenleme yerine getirilecek.” 9 Bakanlık cevapladı, Cumhurbaşkanlığı makamıyla beraber 9’undan da yanıt gelmedi. Gelen yanıtlarda Aile Bakanlığı dışında Kürtçeyle ilgili bir çalışma yok, hiçbirinden bir yanıt yok. Peki, başka hangi dillerde var? Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca, Japonca, Rusça birçok çalışma var. Ama kullandığımız telefonların artık kendi dillerinde bile -menü dillerinde- Kürtçe var, Google’da Kürtçe var, birçok hizmette Kürtçe var. Kürtçenin bu bakanlıklar tarafından kendi “web” sayfalarında, internet sayfalarında görülmemesi, Kürtlerle ilgili bir zemini yaratmaması aslında aleyhlerine.

Peki, geçmişe dönelim. Geçmişte -yıl 1991- Refah Partisi İl Başkanı Recep Tayyip Erdoğan Necmettin Erbakan’a bir rapor sunuyor. Aslında zaman olsa, okunsa fakat artık… Gerçekte, Mehmet Altan’ın. O raporu tekrar okumak lazım ama raporu kim okusa soruşturma konusu olur, savcılar hakkında işlem yapar. Ne diyor dille ilgili? “Kürtlerin konuştuğu dil Kürtçe, Türkçeyle ilişkisi olmayan müstakil bir dildir.” Ne diyor Refah Partisi İl Başkanı? “Türkiye’de dileyen herkes kendi ana dilinde eğitim öğretim hakkını alabilmelidir. Bu konuda yasal düzenlemeleri yapmak, savunmak bizim görevimiz olmalıdır.” Ne diyor Erdoğan? Diyor ki: “Kürtlerle ilgili birçok yerel düzenlemeyi yapmak lazım, yerel yönetimleri güçlendirmek lazım.” Yıl 91. 2010’da ne demiş? Merkel'le görüşüyor, Merkel'le görüşmesinde diyor ki: “Türkler kendi dilini öğrenirse ikinci dilini öğrenmeleri o kadar kaliteli olacaktır. Bu konuda yasal düzenleme yapılması lazım.” Ve Şansölye de diyor ki: “Haklısın.” 2017’de tekrar şöyle bir şey söylüyor: “Dilini kaybeden bir toplumun diğer değerlerini koruması çok zordur, hatta mümkün değildir. Kültürlere ve medeniyetlere saldırılar önce dilden başlıyor. Dilini aldığı anda o milleti çökertiyor. Goethe o yüzden demiş ki: ‘Milletin diliyle oynamaktan daha büyük bir suikast olmaz.’ Ana dilini en güzel konuşmayan bir toplum, başkalarına da katkı sağlayamaz.” Ne diyor? Yıl 2021 -91’den başladık- “Dilini kaybeden bir millet; hafızasını kaybeder, benliğini kaybeder, hatta inancını kaybeder. Ana diliyle bağları zayıflayan toplumlar zamanla sürüleşmiş, sömürgeleşmiş, kimliksiz bir hâle dönüşmüştür.” Kim diyor? Erdoğan söylüyor.

Peki, yapılan işlemlere baktığımızda, geldiğimiz aşamaya baktığımızda herhangi bir şey var mı? Yok. Öyle bir hâle geldi ki Kürtler Kürtçeyle ilgili bir şey söylediğinde, bir talep geliştirdiğinde direkt güvenlik soruşturmasına, güvenlik meselesine dönüştürülüyor, Kürtlerle ilgili her konuşma güvenlikçi bir anlayışa dönüştürülüyor. 91’de söylenen, 2000’lerde söylenen, bugün söylenen şeyler suça dönüşüyor. Neden? Bir anlayış politikası. Ve sözde inkâra, asimilasyona karşı çıkılıyordu.

Örnekleri çoğaltabiliriz ama şunu da söyleyeyim: Türkçeyi dayatmak Türkçeye de saygısızlıktır. Herhangi bir dili dayatmak o dile saygısızlık olduğu gibi o dili yasaklamak da o dile saygısızlıktır.

Bakın, Kürtçeyle ilgili düzenleme yapıldı; 3 tane öğretmen atandı, 3 tane öğretmen ve bir ihsan ve lütfa dönüşüyor.

Şimdi, gelelim, diğer bu kurumlar arasında bir kurumun altını çizmekte yarar var: Diyanet İşleri Başkanlığı. Yani Cumhurbaşkanlığı makamında İletişim Başkanlığı var, birçok dilde yayın yapıyor, Kürtçe’yle ilgili yok. Diyanet İşleri Başkanlığından önce, hatırlar mısınız, seçimlerde ne diyordu Recep Tayyip Erdoğan?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – “Değerli kardeşlerim, bu gördüğünüz, Kur'an'ın Kürtçe mealidir. Bundan sonra Diyanet İşleri Başkanlığı birçok yayını Kürtçe basacaktır.” 2022 yılındayız, bir tane yayın o günden beri yoktur, bir tane yayın yoktur! Sadece kendi inancını dayatmaktadır. Peki, ne oldu? DİAYDER, dinle ilgili bir yardımlaşma derneği, din işleriyle ilgili insanların oluşturduğu yardımlaşma derneği, Kürtçe vaaz veriyor, Kürtçe taziyeler de okuyor, hadisleri Kürtçe anlatıyor; 28 kişi gözaltına alındı, 23’ü tutuklandı, birçoğu bırakıldı, şu anda Mele Ekrem içeride. Neymiş? Taziyelerde “…”(*) diyormuş, “…”(*) diyormuş. Neymiş? “…”(*) diyormuş. Bu, örgüt diliymiş. Neymiş? “Hak” diyormuş, “hukuk” diyormuş, “zulüm” diyormuş; bu da “örgüte yardım” anlamına geliyormuş! Ya, sizin dile yaklaşımınız böyle midir? Ve geldiğiniz aşamada şunu söylemekte yarar var: Kürtçeye saygı Kürt’e saygıdır. “…”(*)

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın İpekyüz, evet…

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

34’üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Şevin Coşkun                         Hasan Özgüneş                Kemal Peköz

                 Muş                                     Şırnak                             Adana

           Kemal Bülbül                   Ömer Faruk Gergerlioğlu

               Antalya                                  Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Şevin Coşkun’un.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

ŞEVİN COŞKUN (Muş) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 34’üncü madde üzerine söz aldım. Genel Kurulu selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, seçimler yaklaştıkça iktidar, demokratik işleyişe aykırı yöntemlerle Parlamentoya halkın taleplerinden uzak yasa tekliflerini getirmektedir. Bu yasa teklifi de tıpkı sansür yasası gibi, sadece iktidarın ömrünü uzatmaya dönüktür.

İktidar, ekim ayında Meclis açılır açılmaz toplumun, gazeteci meslek örgütlerinin itirazına rağmen, sansür yasa teklifini getirmiş ve yasalaştıktan hemen sonra, hakikati yazan gazetecilere ve gerçekleri dile getiren muhaliflere yönelik bir operasyon başlatmıştır. 25 Ekimde Ankara, İstanbul, Van, Diyarbakır, Mersin ve Urfa'da gazetecilerin evlerine ve Mezopotamya Ajansının Ankara şubesine baskın yapılmış.

Mezopotamya Ajansı Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever; muhabirler Deniz Nazlım, Selman Güzelyüz, Zemo Ağgöz, Berivan Altan, Hakan Yalçın, Emrullah Acar, Ceylan Şahinli ile JINNEWS muhabirleri Derya Ren, Habibe Eren ve Öznur Değer gözaltına alınmıştır. Gazetecilere ters kelepçe takılmış, başları eğdirilmeye çalışılmış, darbedilmiş, küfür ve tehditlere maruz bırakılmışlardır. Gözaltına alınanlar arasında kırk beş günlük bebeği bulunan Zemo Ağgöz beş saat sonra bebeğini emzirebilmiştir. Gazeteci Derya Ren 25 Ekimde tutuklanırken 5’i kadın 9 gazeteci 29 Ekimde tutuklanmıştı. Şu an cezaevinde 88 gazeteci bulunuyor ve bunların 26’sı son beş ayda tutuklanmıştır. Bu tutuklamalar başka ülkelerde olsa skandaldır ama Türkiye’de basına yönelik saldırılar sıradanlaştırılmaya çalışılıyor ancak her defasında bu hukuksuzluklarınızı yüzünüze söylemeye devam edeceğiz.

16 Haziranda Diyarbakır’da gözaltına alınan gazetecilerin kameraları, fotoğraf makineleri suç gibi gösterilirken son alınan gazetecilere yaptıkları haberler, çalıştıkları ajanslar suçmuş gibi soruldu. Bu da iktidarın özgür basın karşısında düştüğü âcizliğin bir göstergesidir çünkü gazetecilere sorulan sorularda bu ortaya çıkıyor. Örneğin, Mezopotamya Ajansı Yazı İşleri Müdürü Diren Yurtsever’e ajans logolu mikrofonuyla çektiği fotoğrafı, birlikte çalıştığı gazetecileri tanıyıp tanımadığı sorulmuş. Oysaki çalıştığı ajansın logosunun bulunduğu mikrofonu kullanmak ne zamandan beri suç olmuştur ya da çalıştığı ajansı ve çalışma arkadaşlarını tanımaması gibi bir durum söz konusu olabilir mi? Bir diğer soru gazetecilere, 170’i aşkın üyesi bulunan Dicle Fırat Gazeteciler Derneğine neden üye olduklarıdır. Bu dernek, gazetecilerin maruz kaldıkları hak ihlallerine dair her ay rapor hazırlayıp kamuoyuna açıklıyor; biz de zaman zaman basına yönelik hak ihlallerini konuştuğumuzda verilerini paylaşıyoruz. Bir diğer soru, Konya Meram’da aynı aileden 7 kişinin katledildiği Dedeoğulları ailesine yönelik katliama dair neden haber yaptıkları yönündedir.

Değerli milletvekilleri, gazetecilere yönelik bu tutuklamalar, yargılamalar keyfîdir, hukuksuzdur; halkın haber alma hakkını engellemektir. Ancak, özgür basın çalışanları olmasaydı, bu ülkede yaşanan birçok hukuksuzluk da öğrenilmeyecekti. Birkaç örnek vermek istiyorum: 2017 Amed Nevroz'una giderken polis kurşunuyla katledilen Kemal Kurkut'un ölümüne dair gerçeği; Uzman Çavuş Musa Orhan tarafından tecavüze uğrayan ve ardından intihara sürüklenen İpek Er'e yaşatılanlar; yine, Van'da Servet Turgut, Osman Şiban'ın işkence görmesi ve helikopterden atılması; yine, hiçbir dinde, vicdanda, ahlakta yeri olmayan bir zihniyetin uygulamasıyla, Ali Rıza amcaya oğlunun cenazesinin torba içerisinde verilmesi; Halise Aksoy'a oğlunun kemiklerinin kargoyla gönderilmesi kamuoyu tarafından öğrenilmeyecekti. İşte, bu ve buna benzer birçok gerçek haber gerekçesiyle, bugün, gazeteciler yargılanıyor ve tutuklanıyor.

Değerli milletvekilleri, iktidarın ve aynı zihniyettekilerin üstünü örtmeye çalıştıkları tam da bu gerçeklerdir ancak özgür basın, bu zihniyet ve devamlı saldırılarıyla ilk kez karşılaşmıyor; 1994’te Özgür Ülke gazetesi bombalandı, gazete ertesi sabah “Bu ateş sizi de yakacak.” manşetiyle hakikatleri yazmaktan vazgeçmedi ve yoluna devam etti. Tüm bu hukuksuzluklara, baskılara, saldırılara, kirliliklere karşı özgür basının mesajı, o gün olduğu gibi bugün de aynı kararlılıkla asla geri adım atmayacaklarıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ŞEVİN COŞKUN (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

Evet, buradan bir kez daha söylüyoruz: Özgür basın dün olduğu gibi bugün de hakikatleri yazmaya, görünmeyeni görünür kılmaya, duyulmayanı duyurmaya devam edecektir. Bunu engellemeye hiçbir baskının, saldırının, sansür yasasının, faşist zihniyetin gücü yetmedi, yetmeyecektir.

Buradan cezaevlerindeki tüm tutuklu gazetecilere selamlarımı gönderiyorum ve mahkeme koridorlarında cezaevine giderken başı dik dedikleri gibi özgür basın susturulamaz!

Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 34- 14/1/2015 tarihli ve 6585 sayılı Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 18 inci maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendi aşağıdaki şekilde, (h) bendinde bulunan “Bu Kanun çerçevesinde Bakanlıkça alınan tedbirlere ve yapılan ikincil düzenlemelere uymayanlara ve denetime” ibaresi “Denetime” şeklinde, “iki bin Türk lirası” ibaresi “elli bin Türk lirasından iki yüz elli bin Türk lirasına kadar” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra ilave edilmiş, diğer fıkra buna göre teselsül ettirilmiştir.

“ğ) 16 ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine istinaden belirlenen mesleki davranış kurallarına ve yapılan düzenlemelere aykırı hareket edenler ile bu maddede ayrı bir idari para cezası öngörülmemiş olması durumunda, aynı fıkranın (ç) bendine göre Bakanlıkça alınan tedbirlere ve yapılan ikincil düzenlemelere uymayanlara her bir aykırılık için on bin Türk lirasından üç yüz bin Türk lirasına kadar,”

“(6) Bu maddede alt ve üst sınırları belirtilen idari para cezalarının uygulanmasında Bakanlıkça ceza tutarı belirlenirken, işlenen kabahatin haksızlık içeriği, tekrarı ve sayısı, kabahat dolayısıyla elde edilen menfaatin ve neden olunan zararın büyüklüğü ile failin kusuru ve ekonomik durumu gibi hususlar dikkate alınır.”

          Hüseyin Yıldız                          Erkan Aydın             Vecdi Gündoğdu

                Aydın                                    Bursa                          Kırklareli          Faruk Sarıaslan                     Okan Gaytancıoğlu    İlhami Özcan Aygun

              Nevşehir                                  Edirne                           Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın İlhami Özcan Aygun’a ait. (CHP sıralarından alkışlar)

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasa teklifinin 34’üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ekonomik kriz değil, artık buhran yaşadığımız bu süreçte halkımız kılı kırk yaran hesaplarla ayakta kalmaya çalışmaktadır. Tek adamın dayatmasıyla izlenen enflasyon politikası çökmüştür ancak yanlışta ısrar etmeye devam ediyorsunuz. Devlet yönetimi çorbaya dönmüştür, o yüzden getirdiğiniz teklifler de çorba gibi torba yasadır. Bu teklifinizde de bir anda 21 yasa ve 3 KHK’de değişiklik yapıyorsunuz. Şimdiki teklifiniz, ekonomide sıkıştığınız için getirdiğiniz yeni bir torba yasadır çünkü seçime hazırlık için kısmi ve genel af içeren düzenlemeler yapıyorsunuz. Ancak bu makyajdır, pansumandır, oysa bu ülkenin ekonomide ciddi bir ameliyata ihtiyacı var. Enflasyon durdurulamaz hâle gelmiştir. Çiftçiler, esnaf, sade vatandaş görülmemiş iflasla karşı karşıya. Siz ise makyaj yaparak pansumanla seçmenin aklını çelip yeniden iktidarda kalmanın yollarını arıyorsunuz, hayal görüyorsunuz hayal diyorum. Ama bilesiniz ki ok yaydan çıkmıştır; millet size olan güvenini yitirmiş, o yüzden de getirdiğiniz düzenlemeler milletimiz için vız gelir tırıs gider.

Geçtiğimiz günlerde Ticaret Bakanı Muş diyor ki: “AK PARTİ iktidarının son yıllarını saymazsak AK PARTİ iktidarında enflasyon yüzde 8 civarında.” Ondan önce Hazine Bakanı çıkıyor, diyor ki: “Gözlerinizi kapatıp altı ay uykuda kalsanız gözünüzü açtığınızda bambaşka bir ülke göreceksiniz.” Ya, siz hayal kurmayı bırakın, gerçeklere bakın. Gerçekler; yangın yeri enflasyon, mutfakta yangın var. Ben de diyorum ki buradan AK PARTİ ve Cumhur İttifakına: Gözlerimi kapatsam, AK PARTİ iktidarını yok saysam, bugün 33 yaşındayım. Hayal kurmak güzel ama gerçekler ortada, acı. Evet, ok yaydan çıktı artık gidiyorsunuz.

Evet, Sayın Başkan, değerli vekiller; vatandaşın borcu dağ gibi olmuş, siz bu teklifle icra takibi başlatılan 2 bin liranın altındaki telefon, su, doğal gaz, elektrik borçlarını siliyorsunuz. Bilinmesi gereken şu ki: Çiftçilerin bankalara olan kredi borcu sizin sayenizde 244 milyar 921 milyon liraya çıktı oysa bu borç 2004 yılında 5 milyar 280 milyondu. On sekiz yılda çiftçinin borcunu 46,3 kat artırdınız. Ben buradan soruyorum: Çiftçimizin geliri 40 kat arttı mı acaba veya 10 kat mı arttı? Hayır, sadece çiftçinin borcu, icralık durumlar da tavan yaptı. Çiftçinin 2004 yılındaki takipteki borcu 211 milyon lira iken şimdi ise 3 milyar 482 milyona gelmiş yani takibe düşen borç miktarını tam 16,5 kat artırmışsınız, artık çiftçimiz borcu çeviremez hâle gelmiş.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çiftçimiz, esnafımız kredi borcunu kapatamadığı için kara listeye girmiş, acilen sicil affı gerekiyor. Bir çiftçi kardeşim bugün aradı; kredi için başvurmuş, risk notu olumsuz bulunmuş. Mazot ve gübre desteği alamadığı için de krediyi ödeme şansı yok. Üretim düşmanı inanılmaz bir sistem var. Onun için bir an evvel çiftçimiz ve esnafımız için sicil affını getirmemiz gerekiyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ iktidarı sadece zengini seviyor yani parayı seviyorsunuz fakirler umurunuzda değil. Örnek mi? Kur korumalı mevduatın eylül sonunda bütçeye maliyeti 84,9 milyar lira. 2023 bütçesine baktığımızda AK PARTİ iktidarının çiftçiye verdiği destek 54 milyar lira. Bunu mu reva gördünüz diyorum ben buradan. Yine döviz mevduatlarında dolarizasyon oranı tüm mevduatlar içerisinde yüzde 53,1’e çıkmış yani halk, artık Türk lirasına güvenmiyor.

Çiftçimizin mazot, gübre girdi maliyetlerine baktığımızda da yıllık artışı yüzde 156’ya gelmiş yani artık vatandaş size güvenmiyor. Bakınız, hasat dönemi daha yeni bitti, Toprak Mahsulleri Ofisi ithalat yapıyor. Nereden? İşte, savaş olan Ukrayna’dan, Rusya’dan, Suriye’den. Ya, bizim çiftçimiz üretemiyor mu? İşte, AK PARTİ ve ortağının, Cumhur İttifakı’nın getirmiş olduğu tablo bu.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Allah size fırsat vermesin.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Yerliliği, millîliği bıraktınız, dışarıdan ürün getirmeye devam ediyorsunuz. Bakınız, çiftçimizin yem bitkileri açısından… Et üreticisine, süt üreticisine, çiftçimize arpa satışını TMO 5.250 liradan yapıyor. Ya, yazıktır, günahtır. Un sanayicisine ise 4.460’tan buğday veriyorsunuz ama süt üreticisine, et üreticisine geldiği zaman 5.250 liraya arpa satıyorsunuz. Ayıptır diyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 34’üncü madde de ise perakende satışı düzenliyor. Bugünkü koşullarda caydırıcılığı olmayan para cezalarını artırıyorsunuz. Cezalara bir anda 100 kat gibi bir artış getiriyorsunuz. El insaf diyorum sizlere.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Mesela emlakçı ve galericilere cezada alt sınır ve üst sınır getiriliyor. Söz gelimi ev ve ikinci el otomobil satışı yapanlarda mesleki davranış kuralına aykırı hareket edenlere 3 bin liralık cezayı öyle bir artıyorsunuz ki 10 bin lira hatta 300 bin liraya çıkarıyorsunuz. Yazıktır, günahtır diyoruz.

Yasaları çok iyi sorgulamadan hızla getirdiğiniz için kısa bir süre sonra tekrar Meclise getirip tekrarlıyorsunuz, değiştiriyorsunuz; hem zamandan hem de emekten çalıyorsunuz; bundan vazgeçin diyorum. Bir an evvel, emeklilikte yaşa takılanlara, kamudaki taşeronlara vermiş olduğumuz kadro sözünü yerine getirin diyorum. Torba yasalarla ülkeyi çorbaya çevirdiniz ama milletimizin de sizi yakında torba gibi sıkıp kenara bırakacağı günler yakın diyorum. “Geliyor gelmekte olan.” diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyor, iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiş” ibaresinin “ilave edilmiş” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Hüseyin Örs                        Hayrettin Nuhoğlu            Feridun Bahşi

               Trabzon                                 İstanbul                           Antalya

           Hasan Subaşı                  Mehmet Metanet Çulhaoğlu         Aytun Çıray

               Antalya                                   Adana                              İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Hasan Subaşı’nın.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HASAN SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

361 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesi hakkında konuşmak üzere partim adına söz almış bulunuyorum.

34’üncü madde, perakende ticaretin düzenlenmesi hakkında. Kanunda haksız rekabet, kayıt dışılık, tüketici mağduriyetleri gibi olumsuzlukları kaldırmak amacıyla, idari para cezası tutarlarının alt-üst sınırlarını belirleyerek güncellemiştir. Bu güncellemeye itirazımız olmamakla birlikte, yükseltilen değerler son derece yüksek ve insafsız bulunmuştur, bu kanunla da çok çelişmektedir. Komisyonda, Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu temsilcisi “Alt-üst sınır kademelendirme olumlu ancak alt sınırın 10 bin, üst sınırın 50 bin lira yapılması esnaf için caydırıcı değil, yıkıcı.” demiştir.

Yine, ikincil düzenlemeye uymayanlara “2 bin TL” ibaresinden sonra gelmek üzere 50 binden 250 bin liraya yükseltilmesinin de neredeyse 100 kat artırmanın da insafsızlık olduğu ortadadır.

Şimdi, bu kanun teklifi hazırlanmış 53 maddelik torba yasa. Bir bakıyorsunuz… Gerekçeye baktığımız zaman: “Kanun teklifi ile ülkemizdeki yeni ekonomik gelişmelere uyum, ekonomik program hedeflerinin gerçekleştirilmesi” demişsiniz. Gerçekten yirmi yılın sonunda bugün getirdiğiniz duruma tam uyum sağlamışsınız. Nedir o durum? Küçük borçlarını ödeyemeyen milyonlarca insanımıza af getirmek suretiyle, yirmi yılın sonundaki tabloyu çok güzel resmetmişsiniz.

Diğer taraftan da “Döviz girdisi sağlamak suretiyle ekonomik istikrarın korunması ve istihdam imkânlarının artırılması…” diyorsunuz yine gerekçenin ilk paragrafında. E, bu döviz girdisini sağlamak için neler yaptınız dersek, bunu kur korumalı mevduatla sağlamaya çalışıyorsunuz ki bir yılda hazineye ve Merkez Bankasına yükü, maalesef, 300 milyar lirayı bulmuştur ve enflasyonu da yüzde 100’ün üzerine çıkarmıştır. Yine, varlık barışıyla… Varlık barışını da 2023 Martına kadar uzattınız. Yine, döviz girdisi sağlamak için kara para olsa da “Al, gel parayı, dövize ihtiyacımız var.” şeklinde bir düzenleme. Şimdi, bu düzenlemelerle -128 milyarın hâlâ hesabını verememişken- döviz girdisi sağlamak için yapılan bu uygulamaların Türkiye’ye nelere mal olduğunu da hep beraber gördük, izliyoruz.

3 milyona yakın öğrencimize -5, 6, 7’nci maddelerde- Kredi Yurtlar Kurumuna borçlarını ödeyemediği için tasfiye düşünülmüş ama iki yıl sonra ödeme koşulları belirtilmiştir. Bu gençlerimizin ne ailelerinin bunu ödeme imkânı vardır ne burs imkânı olmuştur ne de iş bulma imkânları vardır ki 3 milyona yakın öğrencimizi, neredeyse tüm öğrencileri kapsamaktadır, eğitim gören öğrencilerimizin durumunu yansıtmaktadır. Hani, diyorsunuz ya “Yeni ekonomik gelişmelere uyum.” diye, uyumdan anladığınız bugünkü tablonun tam karşılığıdır. Yine, 2 bin lirayı ödeyemediği için 5 milyon vatandaşımız icraya düşmüştür ve 9 milyon icra dosyası bulunmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HASAN SUBAŞI (Devamla) – 1 milyona yakın, 2.500 liranın altında varlık yönetim şirketlerinde icrada vatandaşımız bulunmaktadır. Yine, Covid’den dolayı, 1 milyon kişi Covid’den çıkarılan cezaları ödeyememiştir.

Maalesef tablo budur, Türkiye’de yirmi yıl sonra geldiğimiz tablo fukaralık tablosudur, bu da bunu gayet iyi resmetmiştir. Şimdi, bir de Sefalet Endeksi çıktı; 156 ülke arasında Arjantin’i de geçtik ve dünya 1’incisiyiz. Bu, 53 maddelik torba yasanın önümüze koyduğu resim, maalesef, budur ama bunun yanında 34’üncü maddedeki 100 kat ceza da kabul edilir şekilde değildir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

35’inci madde üzerinde 2’si aynı mahiyette 3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 35’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Hüseyin Örs                  Mehmet Metanet Çulhaoğlu Hayrettin Nuhoğlu

               Trabzon                                   Adana                            İstanbul

            Aytun Çıray                            Enez Kaplan                Feridun Bahşi

                İzmir                                   Tekirdağ                           Antalya

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

          Hüseyin Yıldız                        Faruk Sarıaslan           Vecdi Gündoğdu

                Aydın                                  Nevşehir                        Kırklareli

            Erkan Aydın                           Orhan Sümer         Okan Gaytancıoğlu

                Bursa                                    Adana                             Edirne

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın Feridun Bahşi’nin. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 35’inci maddesi üzerine söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, biz, maalesef, yasaları ya aceleden yapıyoruz ya da tepkiden. Çıkarılan her yasa yeni mağduriyetler yaratıyor, birinci parti mensupları da mağduriyetleri gidermek için torba yasalara sarılıyorlar. Yasalar sorun çözmek için vardır, sorun çıkarmak için değil. AK PARTİ’nin daha önce çıkardığı torba yasalarda unutulmuş, eksik bırakılmış, sakıncalı bulunmuş hususlar yeni torba yasalarla düzeltilmeye çalışılıyor ancak yeni torba yasalar da yeni sıkıntılar doğuruyor. Torba yasalar âdeta yapboz, dene yanıl, koy kaldır yasası hâline gelmiştir. Acele, üstünkörü, zaman baskısı altında yangından mal kaçırır gibi çıkarılan yasalar sağlıksız ve sorunlu olmaktadır. Yine bir torba yasayla karşı karşıyayız. Bütün bunlar daha önce de defalarca söylenmesine rağmen, iktidar yanılmaz olduğunu düşünüyor, yaptığı her işin doğru olduğu kanaatine varıyor ama gördüğümüz üzere yapılan işler bunun tam aksini göstermektedir.

Roma’da milattan önce 98 yılında kabul edilmiş bir yasayla yasa tekniğinin ilkeleri çizilmiştir. Bu ilke, yasalarda konu birliği olma ilkesidir yani tek konu ya da sıkı bağlantı içindeki konuları düzenleme zorunluluğu ilkesidir. Bundan tam iki bin yirmi yıl önce konulmuş evrensel hukuk ilkesine bizim Parlamentomuzda bugün bile uyulmamakta, aralıksız ve çok fazla torba yasa çıkarılmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisini bu şekilde çalıştırmak doğru değildir. Ne kadar torba yasa çıkarılırsa yasalar ve yasama da o kadar sorunlu hâle gelmektedir.

Buradan bir kez daha sesleniyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve Türk demokrasisinin virüsü torba yasalardır, bunları tedavi etmeden Türkiye’de demokrasi tedavi edilemez.

Değerli milletvekilleri, genel olarak vergi kanunları hükûmet politikalarının mali anlamda bir ifadesidir. Elde edilen verginin adil biçimde, toplumun her kesimi arasında adilce ve eşitçe paylaşılıp paylaşılmaması vergi politikalarının en önemli unsurudur. Türkiye’de mevcut vergi politikaları tamamen güçlüyü daha güçlü kılmak, yoksulu daha yoksul hâle getirmek üzerine kuruludur.

İşte, emeklilerimizin hâlini görüyorsunuz. Yıllarca hizmet verdikten sonra geçim kaygısı duymadan, onuruna yaraşır bir hayat sürmeyi temin etmek devletin en önemli, öncelikli görevlerinden biridir ancak emeklilerin tamamına yakını açlık sınırının altındadır. AK PARTİ, emeklilere maaş artışı yerine harçlık vermektedir, harçlık verirken de emekliler arasında ayrımcılık yapmaktadır. Bu çifte standarda, bu ikili uygulamaya son verilmeli ve emeklilere bir bütün olarak bakılmalıdır. Devlet, herkes için eşit hak ve yükümlülükler içeren bir sosyal güvenlik sistemi kurgulamak zorundadır ancak bugün birçok vatandaşımız mağduriyet yaşamaktadır. Emeklilikte yaşa takılan, emeklilikte prim gün sayısına takılan ve emeklilik için staj ve çıraklık süresini saydıramayan, dolayısıyla emeklilikte AK PARTİ’ye takılan milyonlarca vatandaşımız eşitlik ve adalet beklemektedir.

Değerli milletvekilleri, adalet demişken, AK PARTİ iktidarı döneminde yapılan çoğu yasal düzenleme kurumların bağımsızlıklarını ellerinden almak, iktidarın emrinde kurumlar yaratmak amacıyla hizmet etmenin ötesine gitmemiştir. AK PARTİ iktidarının bu hukuk tanımaz yürütme üslubu, anayasal bir yürütme üslubu değildir. Milletin oyuyla gelmekle övünen iktidar, ne yazık ki milletten aldığı desteği istismar ederek Anayasa’nın dışına taşmıştır; bu taşkın önüne milletimizi almış ve uçuruma doğru sürüklemektedir ve milletimizin umutlarını köreltmektedir. Bu mukaddes çatı altında iktidarı bir kez daha uyarıyoruz: Hukuk devletini daha fazla zedelemeyin, yargıdan elinizi çekin, yargı bağımsızlığına dokunmayın. Bugün ayarını bozduğunuz kantar, gün gelir sizi de tartar.

Bu vesileyle, yüce Türk milletini ve Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Orhan Sümer’in.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir Vergisi Kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasını öngören teklifin 35’inci maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teklifin 35’inci maddesi, 34’üncü maddesiyle bağlantılı geçici düzenlemelerdir. Firmalar 2023 yılında cezaları öderken yeniden değerleme oranı artışlarından etkilenmeyecek, bu cezalara 2023’te zam gelmeyecektir. Zaten zam gelse de ödeyecek iş sahibi ve işletme kalmamıştır, ancak 5’li çete ve yandaş müteahhitler faydalanacaktır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, tarihinin en büyük krizini yaşıyor; bu kriz en çok dar gelirli vatandaşlarımızı etkiliyor, millet ay sonunu nasıl getireceğini şaşırmış durumda, memlekette 25 milyon kişi icralık olmuş durumda. Işıltıdan sorumlu bakan çıkıyor: “Ekonomi modelimiz dünyada takdir görüyor, ülkemize ilgi artıyor.” diye açıklama yapıyor. Doğru, ülkemize ilgi artıyor ancak cazibe merkezi olduğu için değil, bakalım neyle ilgili ilgi artıyor? Parayla vatandaşlık satıldığı için, el âlemin parası bizim paramızdan 18 kat daha değerli olduğu için, Türkiye'de yaşayan yabancılara emekli maaşından daha fazla maaş bağlandığı için, kendi vatandaşımız su faturasını ödemekte zorlanırken doğal gaz faturasını düşünürken yabancılar bin dolara bir ay boyunca her şey dâhil en güzel tatil yerlerimizde, beş yıldızlı, yedi yıldızlı otellerde kalabildiği için, -Suriyeli, Afgan, Pakistanlı, kim varsa elini kolunu sallayarak sınırlarımızdan geçebiliyor ve geri dönebiliyor- uyuşturucu, kara paralar kolaylıkla ülkeye gelsin diye özel kanun çıkarıldığı için, mafya liderleri, baronlar ülkemizde rahatlıkla cirit atabildiği için ülkemize olan ilgi artıyor; doğrudur.

Değerli milletvekilleri, saray iktidarının sadece yandaşı ve rantı düşünen politikalar izlemesi, maalesef, yatırım alamayan, destek görmeyen illerimizde yaşam kalitesini de düşürmeye neden oluyor.

Bu kürsüden, ilim Adana’yla ilgili sorunları birçok defa gündeme getirdik. Saray iktidarı hangisine çözüm üretti diye bakıyoruz, maalesef, bırakın çözüm üretmeyi elinden gelse Adana’yı haritadan silmek isteyen bir anlayışla ilçelerini başka illere bağlamakla meşgul. Adana’mızda belediye projeleri iktidar tarafından engelleniyor, yenilenebilir enerjiye ve tarıma destek verilmiyor. Turizm bölgemiz Karataş ve Yumurtalık ilçelerimizde bugüne kadar bir çivi dahi çakılmadı. Su ürünleri sektörü, maalesef, desteklenmiyor. Fabrikalar kapanıyor, tarım bitiyor, işsizlik Adana’da artıyor. Her geçen gün sosyal yardımla geçinen vatandaşların sayısı, maalesef, Adana’mızda artıyor. Adanalı hemşehrilerim ise yardım değil, iş istiyor ancak son yirmi yılda iktidarın Adana’ya devlet eliyle tek bir fabrika kurduğu yok; aksine, devlete ait 70 tane fabrikayı “özelleştirme” adı altında sattı. (CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AYDIN (Bursa) – Yazıklar olsun!

ORHAN SÜMER (Devamla) – Nesillerdir Adana’da çiftçilik yapan aileler tarımı bırakıyor. Adana’mızda 2002 yılında 367 bin dekar ekilip biçilirken 2022’de bu alan 317 bin dekara inmiştir, 50 bin dekar toprak artık çiftçilerimiz tarafından ekilmiyor. Saray iktidarı, Türkiye’nin ihtiyacını karşılayan, ihracat yapan, katma değer sağlayan, greyfurtuyla, limonuyla, pamuğuyla, yer fıstığıyla, mandalinasıyla, karpuzuyla, patatesiyle üreten Adana çiftçisini toprağa küstürmüş, traktörünü, tarlasını satacak duruma getirmiştir.

Değerli milletvekilleri, Adana’mızın yüz on yedi yıl aralıksız hizmet veren Karşıyaka Devlet Hastanesi, maalesef, 2013 yılında yıkıldı; iktidar ne yaptı? Tam on sene sonra çivi çaktı. Yine, iktidarın unuttuğu bir sözü hatırlatalım, buradan bir kez daha sormak istiyorum: On sene önce Sayın Cumhurbaşkanı Adana meydanında çıktı, söz verdi Metro yapımı için “Yükünü alacağız, metro yapımını Ulaştırma Bakanlığına devredeceğiz.” dedi; bir önceki seçimde yine seslendi: “Bu yükü tekrar Adanalının sırtından alacağız.” O sözün, hâlâ Adanalı hemşehrilerim yerine getirilmesini bekliyor. Ne yazık ki saray iktidarından önce Adana’mızda bambaşka bir tablo vardı, yirmi yılın sonunda ışıl ışıl parlayan bir şehri fakirlikle anılır hâle getirdiler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; emeklisinin aldığı üç kuruş maaşı çok gören, asgari ücretliye zam yaparken kılı kırk yaran, esnafa kepenk kapattıran, öğretmenimizi işsiz bırakan; saray müteahhitlerinin lüks içinde yaşadığı, günlük 10 milyon lira yani eski parayla 10 trilyon lira harcayan ancak yetmediği için bu sene 18 milyon lira istemeyi kendine hak gören bu tek adam düzenini ilk seçimde değiştirecektir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza…

III.- YOKLAMA

(İYİ Parti sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Başkanım, yoklama talebimiz var.

BAŞKAN – Öyle mi?

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Evet.

BAŞKAN – Görmemiştim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – O tarafa bakınca dikkatinizi celbedemedik.

BAŞKAN – Hayır, sizin böyle bir şey yapacağınızı tahmin ettiğim için o tarafa bakıyordum. (İYİ Parti sıralarından gülüşmeler)

Önerge oylaması öncesinde bir yoklama talebi vardır, onu yerine getireceğim.

Sayın Dervişoğlu, Sayın Ataş, Sayın Bahşi, Sayın Çulhaoğlu, Sayın Nuhoğlu, Sayın Erel, Sayın Örs, Sayın Subaşı, Sayın Sezgin, Sayın Sıdalı, Sayın Filiz, Sayın Yokuş, Sayın Çakırlar, Sayın Oral, Sayın Öztürk, Sayın Koncuk, Sayın Çelik, Sayın Cinisli, Sayın Yılmaz, Sayın Cesur.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.40

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 21.55

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 35’inci maddesi üzerinde aynı mahiyetteki önergelerin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Tan ve 172 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4618) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 361) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 35’inci maddesinde yer alan “ve” ibaresinin “ile” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Murat Sarısaç                           Murat Çepni               Hasan Özgüneş

                 Van                                      İzmir                              Şırnak

            Kemal Peköz                           Kemal Bülbül Ömer Faruk Gergerlioğlu

                Adana                                   Antalya                           Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Murat Çepni’nin.

Sayın milletvekilleri, 3 maddemiz daha var, lütfen Genel Kuruldan ayrılmayalım.

Buyurun Sayın Çepni.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Genel Kurul ve değerli halkımız, geçtiğimiz günlerde Millî Eğitim Bakanlığı ile A101 arasında bir anlaşma gerçekleştirildi. Bu anlaşmaya göre öğrenciler bir gün okula gidecekler, dört gün ise A101’de çalışacaklar. Bugüne kadar bu Mecliste henüz yoksullar için, işçiler ve emekçiler için bir yasa çıkarmış değiliz. Tüm itirazlarımıza rağmen, AKP ve saray iktidarı, şirketleri hortumlama, besleme, doyurma telaşıyla yeni yeni yasalar çıkarıyor ve bunları da halkın çıkarına imiş gibi sunma gayreti içerisinde. Bu konuda da bir başarı elde etme telaşında ama nafile, gerçekler karartılamaz. Burada da yine, bu anlaşmada da yine buna benzer bir amacın olduğunu net olarak söyleyebiliriz.

Okullaşma oranını Millî Eğitim Bakanlığına, Bakana sorarsanız yükseldiğini söylüyor yani yüzde 95’e çıktığını söylüyor ama gerçek böyle değil. Oysa ilk dört yıldan sonra, özellikle, 17 yaşına gelen çocuklar açısından, gençler açısından bu oran yüzde 85’e kadar düşüyor.

Yine, çocuk işçilik: TÜİK verilerine göre 720 bin çocuk işçi bulunuyor. Yine burada da bir aldatmaca var, burada da 1,5 milyonu bulan çırak, stajyer ve meslek eğitimi gören çocuk işçiler var. Şimdi, yoksullaştır, açlığa mahkûm et, işsizliğe mahkûm et, sonra da kurtarıcı olarak devreye gir. İşte, bütün bunlar, başta çocuk işçiler açısından son derece gündemde.

Çocuk işçiler açısından sadece büyük bir emek sömürüsü değil yaşanan, aynı zamanda büyük bir işçi katliamı da yaşanıyor ve son sekiz yılda en az 513 çocuk iş cinayetlerinde hayatını kaybetti; bu, İSİG Meclisinin 2021 Haziran raporuna göre. Yani her ay bir Soma yaşanırken, aynı zamanda, bu ölen, hayatını kaybeden işçilerin de bir çoğunluğu yine çocuk işçilerden oluşuyor.

Mesleki eğitim merkezleri eliyle son dokuz ayda 900 bin öğrenci çalışmaya başlamış. Yani çocuklar okumaları gerekirken, eğitim almaları gerekirken çalışmak zorunda kalıyorlar. Çalışmak zorunda olan çocuklara da böylesi aldatmacalı düzenlemelerle sözüm ona onlara iyilik yapılıyor, onlar kurtarılıyor, onlar meslek sahibi yapılıyor, onlar iş sahibi yapılıyor ama işin gerçeği, AKP gençlere, sermayeye ucuz iş gücü olarak bakıyor. Bu ülke ucuz işçi cenneti, bu ülke güvencesiz çalışma cenneti ama bu cennet işçilere değil patronlara cennet; yoksullara, milyonlarca işçiye ve çocuğa bir cehennem niteliğinde. Fakat çok daha çarpıcı bir durum var, bu anlaşmayı yaptılar, yetmiyor; bu anlaşmanın içerisinde büyük bir soygun var, büyük bir sömürü var. Çırak öğrencilere asgari ücretin yüzde 30’u verilecek, kalfa öğrencilere ise yine bu asgari ücretin yüzde 50’si verilecekmiş. Peki, bunu kim verecek? Şirketler vermiyor, kamu veriyor yani halkın bütçesi şirketlere hortumlanıyor. Yani neresinden bakarsanız bakın, başından sonuna büyük bir sömürüyle karşı karşıyayız ama AKP Genel Başkanı “3 çocuk yapın.” diyor, AKP Genel Başkanı aileden, işte, çocukların geleceğinden dem vuruyor fakat tablo ortada; okumayan, okuldan uzaklaşmak zorunda kalan, işsizleşen ve köle gibi çalışmak zorunda kalan gençlere ne söylemiş oluyor aslında? Ya tarikatlara gideceksiniz ya mafyaya dâhil olacaksınız ya uyuşturucunun bataklığına düşeceksiniz ya da AKP’nin elemanı olacaksınız; gençliğe sunulan başka bir çözüm yok.

Şimdi, bunun karşısında dün, çok sayıda kentte liseli öğrenciler bu anlaşmaya karşı açıklamalar yaptılar sokaklarda. Dün, İstanbul’da Bakanlık önünde, Kadıköy’de SGDF’li gençler açıklama yaparken işkenceyle gözaltına alındılar. Yine, bugün, eğitim emekçileri tüm bunlara karşı bir gün iş bıraktılar. Şimdi, biz esasen bu soygun düzenine karşı, bu şirketler koalisyonu AKP’nin tüm halkı yoksullaştırıp şirketlerin kölesi hâline getirme politikalarına karşı gerçek gücün gençlikte ve emekçilerde olduğunu söylüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MURAT ÇEPNİ (Devamla) – Direnen öğrencileri ve eğitim emekçilerini buradan bir kez daha selamlıyoruz. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

36’ncı madde üzerinde 2’si aynı mahiyette 3 önerge vardır.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 36’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 36-11/7/2019 tarihli ve 7183 sayılı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

(3) Ajansın karar organı Yönetim Kuruludur. Yönetim Kurulu; Tanıtma Genel Müdürlüğünden sorumlu Bakan Yardımcısının başkanlığında, Tanıtma Genel Müdürü, Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı, Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından işletilenler hariç olmak üzere havalimanı ve terminal işletmelerini temsilen en yüksek cirosu olan ilk iki işletme arasından her üç yılda bir sırayla görevlendirecekleri bir kişi, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği Başkanı ve TÜRSAB Genel Kurulunda seyahat acentalarını temsil etmek üzere seçilecek üç kişi, Türkiye Turist Rehberleri Birliği Başkanı, turizm yatırımcılarını temsilen Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği Başkanı, Bakanlıktan turizm işletmesi belgeli tüm tesislerin bulundukları coğrafi bölge bazında temsilini sağlamak üzere Marmara ve Akdeniz Bölgelerinden ikişer üye, Ege, Karadeniz, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinden birer üye olacak şekilde her bölge bir oy yerine geçmek suretiyle kendi aralarında yapılacak seçim sonucunda üç yıl süreyle Yönetim Kurulunda görevlendirecekleri dokuz olmak üzere toplam on dokuz üyeden oluşur. Bakanlıktan turizm işletmesi belgeli tüm tesislerin temsilcilerinin seçimlerine ilişkin işlemler Ajans tarafından yürütülür.

(4) Ajansın yürütme organı İcra Kuruludur. İcra Kurulu; Tanıtma Genel Müdürlüğünden sorumlu Bakan Yardımcısının Başkanlığında, Tanıtma Genel Müdürü, Türkiye Seyahat Acentaları Birliği Başkanı, Bakanlıktan turizm işletmesi belgeli tesislerden Marmara, Akdeniz ve Ege Bölgelerini temsil eden Yönetim Kurulu üyeleri arasından Bakan Yardımcısı tarafından seçilen iki üye olmak üzere toplam beş üyeden oluşur.”

            Hüseyin Örs                            Aytun Çıray                Feridun Bahşi

               Trabzon                                   İzmir                             Antalya

        Hayrettin Nuhoğlu              Mehmet Metanet Çulhaoğlu

               İstanbul                                   Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Hayrettin Nuhoğlu'nun.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan torba kanun teklifinin 36’ncı maddesi üzerine söz aldım. Selamlarımı sunarım.

7183 sayılı Türkiye Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun’un 3’üncü maddesinin 3’üncü fıkrası Ajansın karar organı olan Yönetim Kurulunun oluşumunu, 4’üncü fıkra ise yönetim organı olan İcra Kurulunun oluşumunu yeniden düzenlemektedir. Söz konusu kanun teklifinin 2019 yılında Komisyondaki görüşmeleri sırasında yapılan eleştiriler dikkate alınmadığı için yakında değişiklik için yeni bir düzenleme gerekeceğini ifade etmiştik. Bütün paydaşların düşünceleri öğrenilmeden, yeteri kadar tartışılmadan ve mutabakat aranmadan oldubittiye getirilen tekliflerin kanunlaşma süreçleri ve sonuçları hep aynı olmaktadır. Bu defa da aynı yol izlenmektedir. Biz gene de önerilerimizi yaptık.

Önergemizde belirttiğimiz gibi, Yönetim Kuruluna Türkiye Seyahat Acentaları Birliği, Turist Rehberleri Birliği ve Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneğinin; İcra Kuruluna ise Türkiye Seyahat Acentaları Birliğinin alınmasının yerinde olacağını düşünmekteyiz. Bu sayede, Ajansın yapısında sektörden gelen meslek kuruluşları temsilcilerinin bulunmasını sağlamaya çalıştık.

Değerli milletvekilleri, güncel bir konuya geçmek istiyorum. Bugün, rüşvet ve yolsuzlukla mücadelede alınacak önlemler hakkında önerge üzerine konuşurken İstanbul'un Eyüpsultan ilçesindeki kanunsuz bir yıkımdan bahsetmiştim, eksik kalan bilgileri de paylaşmak istiyorum. Bu konuyu önemsiyorum çünkü burada 10 milyon dolarlık araziye ipotek konularak 675 milyon dolar kredi verilmiş ve büyük bir yolsuzluk yapılmıştır. Üstelik bu kredi, bir devlet bankası olan Ziraat Bankası tarafından verilmiştir. Kredi işlemlerinin normal akışa uygun olmadığı, talimatla verildiği anlaşılmaktadır. Dört yıl sonra banka kredisine dayanak aranırken imar yolsuzluğu yapılmıştır; yeşil alan ve spor sahaları resen imara açılmıştır. Ayrıca bölge, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından kanunun verdiği yetki kötüye kullanılarak rezerv yapı alanı ilan edilmiştir; İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi kararları yok sayılmıştır, daha önemlisi, mahkeme kararları da yok sayılmaktadır. Seçimlerden önce oldubittiyle inşaata başlama isteği olduğu anlaşılmaktadır, bunun için de hukuk dışı her yola başvurulmaktadır. Pazartesi günü başlayan yıkım mahkemenin yürütmeyi durdurma kararına rağmen devam etmektedir. Siteye tebligat yapılmadan zorla girilmiş, girerken tesisatlar, fiberoptik kablolar ve kameralar büyük zarar görmüştür. Bugün üçüncü günde, Kemerboyu Yalı Konakları bölgesinin arka tarafındaki Cendere hattını doldurarak yağmur sularını Cendere Deresi’ne bağlayan tahliye hattını kesmiş oldular; yoğun bir yağmurda sitede yer alan evlerin su baskınına uğrama ihtimali şimdiden ortaya çıkmıştır. Kısaca, başlangıçta yapılan büyük yanlışlık başka yanlışlıklarla kapatılmak istense de kapatılamayacaktır.

Değerli milletvekilleri, yapılan bu hukuksuz uygulamalardan sonra pembe tablolar ve vaatler artık Türk milletini kandırmaya yetmeyecektir. Tek adama biat esasıyla devam ettirilmek istenen partili Cumhurbaşkanlığı sistemi siyasi, ekonomik ve sosyal bütün yönleriyle artık çökmüştür, hiçbir yeni algı bu sistemin devamını sağlayamayacaktır.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Bunlar bitmiş Hayrettin Bey, bitmiş!

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Çok kısa zaman sonra yapılacak seçimlerle Türkiye Cumhuriyeti devleti, kuruluş felsefesine uygun, kurucu iradeye saygılı, Millî Mücadele ruhuyla yeniden ayağa kalkacak, bütün kurumlarıyla hukuk devleti tesis edilecektir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Bu konudaki inancımı paylaşır, saygılar sunarım. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 36’ncı maddesinde “yer alan” ibaresinin “bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Hasan Özgüneş                Serpil Kemalbay Pekgözegü       Şevin Coşkun

                Şırnak                                    İzmir                               Muş

            Kemal Peköz                           Kemal Bülbül Ömer Faruk Gergerlioğlu

                Adana                                   Antalya                           Kocaeli

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

          Hüseyin Yıldız                        Faruk Sarıaslan           Vecdi Gündoğdu

                Aydın                                  Nevşehir                        Kırklareli

            Erkan Aydın                           Ensar Aytekin         Okan Gaytancıoğlu

                Bursa                                  Balıkesir                           Edirne

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın Serpil Kemalbay’ın.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sayın vekiller; öncelikle, cezaevinde özgür basın emekçileri tutuluyor, özgür basın emekçilerini burada sevgiyle saygıyla selamlıyorum. Özgür basın susturulamaz.

Yine Habip Eksik Milletvekilimizin bacağı kırıldı biliyorsunuz bu ülkede İçişleri Bakanlığına bağlı kolluk tarafından ve geçtiğimiz hafta da Hasan Özgüneş Vekilimize, göbeğine bir kurşun çekirdeği fırlatıldı. Bu milletvekillerimize yönelik bu saldırıları burada kınadığımı söylemek istiyorum ve bu Meclisin suskunluğunu aynı zamanda anlayamadığımı söylemek istiyorum. Habip Vekilimize geçmiş olsun diyorum, Hasan Özgüneş Vekilimize geçmiş olsun diyorum.

Sayın vekiller, biz gelir vergisi ile bazı kanunlarda değişiklikleri konuşuyoruz. Biliyorsunuz, gelir vergisi, vergiler bu ülkede halktan toplanıyor, aslında yüzde 65’ine yakın bir miktarı dolaylı vergilerle toplanıyor. Dolayısıyla en yoksul kesimler dâhil olmak üzere bu vergiler toplanıyor ama bu vergilerin halka gittiğini göremiyoruz, bu ülkenin çocuklarına gittiğini göremiyoruz. Biraz önce, vekilimiz de ifade etti ama ben de bahsetmek istiyorum. Özellikle Millî Eğitim Bakanlığı ile A101 arasındaki bu protokolle öğrencilerin ucuz emek gücü, çocuk emeği olarak çalıştırılmasını ve kâğıt üzerindeki öğrenciliği asla kabul etmediğimizi söylemek istiyorum. “Eğitimde bir yılda büyük sıçrama oldu.” diyor Millî Eğitim Bakanı ama bu ülkenin çocukları şirketlere, firmalara, fabrikalara ucuz iş gücü olarak gönderiliyor. Bu, aynı zamanda turizm sektöründe de çok yaygın bir durum ve bu bedavacı, emeği sömürmeye göz diken anlayışı kabul etmiyoruz. Antalya Rixos Otelde bir stajyer öğrenci böyle yaşamını yitirdi; Burak Oğraş. Büyük bir ihtimalle bir iş cinayetine maruz kaldı ancak bugüne kadar bu şüpheli ölüm aydınlatılmadı. Yani çocuklar iş yerlerine gönderiliyorlar, eğitim hakları ellerinden alınıyor, emekleri sömürülüyor, iş cinayetlerine maruz kaldıklarında savcılık da harekete geçmiyor. Bakın, Burak Oğraş’la ilgili tanık beyanına rağmen bir sermaye grubunu koruyan sisteminiz nedeniyle hâlâ bu konu aydınlığa kavuşmuş değil 2011’den bu yana.

Şimdi, biz cumhuriyetin de 100’üncü yılına giderken hani cumhuriyetin ilk yıllarında deniyordu ya “Sınıfsız, zümresiz, kaynaşmış bir toplumuz.” diye, o büyük bir yalandı aslında. Gerçekten de cumhuriyet öyle bir cumhuriyet değil, tam da şimdi, biraz önce söylediğim gibi hem sınıflı hem zümreli hem de kaynaşmamış olan bir cumhuriyet ve bir halk. Bununla ilgili bir vakfın konferansı var, size de tavsiye ederim. Kasım ayında Sosyal Araştırmalar Vakfı, “Cumhuriyetin 100 Yılı: Sınıflı, Zümreli, Kaynaşmamış Bir Halk” başlığıyla, bununla ilgili Miras ve Reddi Miras Konferansı yapıyor. Bence çok ilginç bir konferans olacak çünkü aslında bizim yaşadıklarımız tam da böyle bir şeyi anlatıyor. Bir taraftan, Kürt halkının siyasi temsilcilerinin bacağı kırılıyor, göbeğine kurşun çekirdeği atılıyor, mafyatik yöntemlerle tehdit ediliyor; öte taraftan, bu halkın yoksul çocukları iş cinayetlerine maruz kalıyor, emekleri sömürülüyor. Bir taraftan da şu anda Amasra Maden Kazasını Araştırma Komisyonu devam ediyor, o da çok çarpıcı. Bakın, Amasra Maden Kazasını Araştırma Komisyonun başında kim var? 6’yı aşkın, belki daha da fazla onlarca maden katliamından sorumlu olan bir eski Enerji Bakanı var. TTK'nin Başkanı yine maden katliamından sorumlu Genel Müdürü ama ne yazık ki tutuklu değil, gözaltında değil, herhangi bir soru da sorulmuş değil ama biz maden cinayetlerini araştırmaya çalışıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Teşekkürler.

Aslına bakarsak görüyoruz ki bu ülkenin ezilenleri, işçileri, madencileri, yoksulları, çocukları, kadınları, gençleri, emeğiyle geçinen halkı baskı altında, sömürü altında; iş cinayetleriyle karşı karşıya fakat öte taraftan iktidarlar, rejimin kendisi sermayeyi desteklemek için, sermaye birikim süreçlerini desteklemek için her yola başvuruyor ve Türkiye'nin temel sorunlarını inkâr eden politikalarıyla “mış” gibi yaparak aslında bu halkı sömürmeye, ezmeye devam ediyor.

Ben buradan başta maden emekçileri, maden işçileri olmak üzere tüm halkımızı iş cinayetlerine karşı öz savunmalarını yapmaya, örgütlenmeye ve hesap sormaya davet ediyorum.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Ensar Aytekin’in.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ENSAR AYTEKİN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan teklifin 36’ncı maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, parlamentonlar tüm dünyada iktidara yönetme yetkisi verirken muhalefete de yanlışı gösterme, uyarma yetkisi tanımıştır. Kibirle, parmak hesabıyla “Ben istiyorum, yaparım.” demekle maalesef iktidar olunmuyor. Uyarıyoruz, yanlış yapıyorsunuz diyoruz, kanun bu şekliyle yanlış diyoruz, önergeler verip düzeltelim diyoruz; AKP, MHP oylarıyla reddediliyor.

Şimdi, önümüzde AKP’nin bağımlısı olduğu bir torba yasa var ve bu torba yasanın içerisinde Turizm Ajansına ilişkin bir düzenleme var. Teklife göre Ajansın karar alma organının Başkanının Tanıtma Genel Müdürlüğünden sorumlu Bakan Yardımcısı olması ve Yönetim Kurulunda temsil edilen Marmara, Ege ve Akdeniz bölgelerinin temsilci sayılarının artırılması teklif edilmektedir.

Şimdi elimde bu teklifin görüşüldüğü 10 Temmuz 2019 tarihli tutanak var ve bu madde üzerine ben konuşmuşum ve şunları söylemişim: “Ege Bölgesi, Muğla’dan başlayıp Çanakkale’ye uzanan içeride Afyon’a kadar dayanan büyük bir coğrafya. Hem otel sayısı hem turist sayısı hem de turizm çeşitliliği çok yüksek. Buna rağmen getirilen teklifte Yönetim Kurulunda 1 kişiyle temsil edilmesi bu Kurulun bölge gerçeklerini göze almadan masabaşında oluşturulduğunu gösteriyor.” Tarih 10 Temmuz 2019, bu kürsüden bu teklife ilişkin söylediğim sözler. O gün ne oldu peki? İtirazımızı dikkate almadılar, AKP ve MHP oylarıyla önergemiz reddedildi. Peki, şimdi ne oluyor? Söylediğimizi harfiyen uyguluyorlar. Yani arkadaşlar, bunun için üç yıl beklemenize gerek yoktu, o gün söylediğimizi kabul etseydiniz, geçen bu üç yıl içinde bu kadar hata yapılmaz ve bu teklife de ihtiyaç duyulmazdı. İktidarsınız ama gerçeklerin iflah olmaz bir muhalifisiniz. Bu önümdeki bardağa “Bu bir su bardağıdır.” diyoruz. “Hayır, o bardak su bardağı değildir.” diyorsunuz. Yani insan eksikleriyle var olan bir canlıdır, eksikleri kabul etmek olgunluk göstergesidir; hatada ısrar ise kibirden, hoyratlıktan gelir.

Değerli milletvekilleri, bu Turizm Kalkınma Ajansının bir ihtiyaçtan kurulmadığını biliyoruz. Görev tanımı Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğüyle bire bir aynı olan bu Ajans -2019’da da söyledim- aslında patronlar kulübü olarak kuruldu, küçük turizm işletmecilerini mağdur etmek için kuruldu. Ki bu teklifin bir sonraki maddesi de 2019’da teklif görüşülürken “Mağdur edeceksiniz.” dediğimiz işletmelerin mağduriyetini bir nebze de olsa gidermeyi amaçlıyor. Yani sırf CHP söylüyor diye reddettiğiniz şeyi bugün acı bir gerçek olarak şimdi kabul edeceksiniz.

Yeri gelmişken, ne kadar reddetseniz de kabul edeceğiniz bir büyük acı gerçek de şudur ki: Az kaldı arkadaşlar, gidiyorsunuz, gideceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Sizi ekmek kuyruğunda ağlattığınız insanlar gönderecek; harçlık istemesin diye çocukları uyuduktan sonra eve dönen babalar gönderecek; bebeğine mama alamayan anneler gönderecek; kafasına çay fırlattığınız sel mağdurları gönderecek; emekli maaşıyla geçinemeyip çalıştığı turistik tesiste Avrupa’dan gelen emeklinin yediği yemeğin tabağını yıkayanlar gönderecek; hastanede sıra bulamayanlar, “fıtrat” deyip öldürdüğünüz, ailelerine sus payı dağıttığınız madencilerin yakınları gönderecek; “Barınamıyoruz.” diyen öğrenciler, geleceğini çaldığınız gençler ve bugün meydanları dolduran on binlerce öğretmen gönderecek ve gittiğiniz o gün, bu ülkenin özgürlük bayramı olacak.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

36’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

37’nci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 37’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ederiz.

MADDE 37- 7183 sayılı Kanunun 6 ncı maddesinde bulunan ikinci fıkranın (a), (b), (c), (ç) ve (d) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“a) Bileşik tesisler ile konaklama tesislerinden binde beş,

b)Bakanlıktan belgeli yeme-içme ve eğlence tesislerinden binde beş,

c) Deniz turizmi tesislerinden binde beş,

ç) Seyahat acentalarından (münferit uçak bileti satışları hariç) on binde beş,

d) Havayolu işletmelerinde (ticari yolcu taşımacılığı faaliyetlerinden) on binde beş,”

          Hüseyin Yıldız                          Özkan Yalım         Okan Gaytancıoğlu

                Aydın                                     Uşak                              Edirne

          Faruk Sarıaslan                       Vecdi Gündoğdu               Erkan Aydın

              Nevşehir                                Kırklareli                           Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Özkan Yalım’ın.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, hepinizi selamlıyorum.

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 37’nci maddesinde söz almış bulunmaktayım. 37’nci maddeyle özellikle turizm işletmeciliğiyle uğraşan sektörlerin ciroları üzerindeki ajans paylarının üçte 1 oranında düşürülmesi öngörülmektedir. Bunun destekçiyiz, bu maddeyi kısaca bu şekilde geçeceğim çünkü gündemimizde çok daha önemli konular var ancak bu maddenin doğru olduğunu da özellikle belirtmek istiyorum.

Şimdi, iktidar vekili, özellikle Cumhur İttifakı vekili arkadaşlara buradan seslenmek istiyorum, tabii ki AK PARTİ Grup Başkan Vekilinin de özellikle dikkatini çekiyorum: FATF. Bunu duydunuz mu değerli milletvekili arkadaşlarım? Duydunuz mu FATF’yi? Maalesef, bu Mali Eylem Görev Gücü, bizi, ülkemizi, Türkiye’mizi, ülkemizde yapılan yanlışlardan dolayı, özellikle İçişleri Bakanı Soylu’nun yaptığı hatalardan, yanlışlardan dolayı, nereden geldiği belli olan ama kime gittiği, kimin yakalandığı, kimin yakaladığı, kime verileceği belli olmayan, yakalanan uyuşturuculardan dolayı 23 ülkenin içerisinde… Yüz kızartıcı hâle geldik yani ben bu Parlamentonun bir bireyi olarak yapılan bu işlemden dolayı ülkemize vurulan… Bu 23 ülke, işte, Arnavutluk -ne diyeyim- Fas, Kolombiya, bunun yanında, Dominik Cumhuriyeti, Haiti, Jamaika, Ürdün, Mali, Panama, Filipinler, Senegal vesaire ve de maalesef Türkiye de bu 23 ülkenin içerisinde. Yani nedir bu? Güven olmayan, uyuşturucuyla yeterince uğraşmayan, kara paranın aklanmasıyla alakalı yüz kızartıcı 23 ülkenin içerisinde gri listeye alındı. Ben kendi adıma, Meclis adına utanç duyduğumu özellikle belirtiyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Umarım Cumhur İttifakı’nın milletvekilleri de özellikle İçişleri Bakanı da bu konuda uyarır. Sayın Genel Başkanımız bu konuda uyardı ama sizler dinlemiyorsunuz, umarım dinlersiniz.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Siz iftira atıyorsunuz.

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Ben buradan Sayın İçişleri Bakanına sormak istiyorum: Ey Süleyman Soylu, son varış yeri Mersin Limanı olan yaklaşık 5 ton kokainin alıcısının kim olduğunu açıklamazsan; ey Süleyman Soylu, Kocaeli’de yakalanan 500 kilo kokainin kimin olduğunu açıklamazsan; ey Süleyman Soylu, Erzurum’da yakalanan 840 kilo eroinin sahibinin kim olduğunu açıklamazsan; yine, ey Süleyman Soylu, her ay 10 bin dolar rüşvet alan milletvekilini açıklamazsan sen de bir zanlısın, sen de bir zanlısın! İşte, İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan, o koltuğu işgal eden sen maalesef bunları engellemediğinden ve de bu olayların üzerine yeterince gitmediğinden ve de yakalamadığından veya kimler olduğunu açıklamadığından dolayı ülkemizi bu gri listeye bu utanç listesine aldırdınız.

ŞAHİN TİN (Denizli) – O zaman sen ispat edeceksin Özkan, sen ispat edeceksin.

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Şahin Tin, fazla konuşma. Biliyorsun Grup Başkan Vekilim Engin Altay seni rezil etti, daha fazla konuşma. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞAHİN TİN (Denizli) – Ya, bırak onu ya! Onun iftirası o; o da iftiracı.

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Bakın, bunun yanında, değerli arkadaşlar, ülkemizdeki metamfetaminle alakalı -kullanımı 11 yaşına kadar düştü- sadece üç buçuk ay önce, 1 Haziran 2022 tarihinde Meclise vermiş olduğum araştırma önergesini siz, Cumhur İttifakı yine reddettiniz. Niye reddettiniz? Çocukların kullandığı metamfetaminin kullanılmasını uygun görüyorsunuz demek ki. Ama dün Genel Başkanımız söyleyince, ondan sonra çıkıyorsunuz, Genel Başkanımızı dava etmeye kalkıyorsunuz, bilmem ne.

Ya, arkadaşlar, siz bu memleketin çocuklarını niye korumuyorsunuz? Siz, bu çocukları sevmiyor musunuz? Bu çocuklar, sizin çocuklarınız değil mi? (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, başta memleketim Uşak da dâhil, gittiğim tüm il gezilerinde çok sık duyduğumuz, 9 ila 15 yaşlarındaki çocuklar tarafından bile kolayca bulunan metamfetamin maalesef dünyanın ve ülkemizin kâbusu olmaya devam ediyor. Biraz önce dediğim gibi, 1 Haziran 2022 günü, konunun ciddiyetiyle ilgili olarak, çatısı altında bulunduğumuz yüce Mecliste kapsamlı araştırmalar yapılıp uyuşturucuyla mücadele konusunda Meclis araştırması açılmasına dair verdiğim önergeyi siz maalesef reddettiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Gençlerimizin zehirlenmesine gözlerini yuman, ailelerin feryatlarına kulaklarını tıkayan bir iktidar ve ortağı, Allah’ın, yüce dinimiz Müslümanlıkta, Kur’an-ı Kerim’de ayetiyle yasakladığı uyuşturucu konusunu bile ele almadı. Nerede sizin Müslümanlığınız? Hey AK PARTİ milletvekilleri, sayın MHP milletvekilleri; bakın, tekrar söylüyorum: Bu çocuklar bizim çocuklarımız.

İşte, bu, çok vahim ve düşündürücü bir durumdur. Genel Başkanımız dün akşam bu ilgisizliğin nedenini sorunca çıkıp hakkında suç duyurusunda bulunuyorsunuz. Vermiş olduğum araştırma önergesinin reddi Genel Başkanım Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylediklerinin ispatıdır. Bakan Soylu önce çıkıp metamfetaminin yaygınlaşmasının ve kullanılmasının engellenmesiyle ilgili neler yapmıştır; bunu açıklasın, yüce Türk milletinin çocuklarına sahip çıksın diyorum. Siz, sağı solu bırakın, gri listede olduğumuzdan dolayı utancınızdan bu Meclise... (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 37’nci maddesinde yer alan “,(ç)” ibaresinin ve işlenecek hükmünde yer alan ç bendinin teklif metninden çıkarılmasını ve diğer bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Zeki Hakan Sıdalı               Mehmet Metanet Çulhaoğlu         Hüseyin Örs

                Mersin                                   Adana                            Trabzon

        Hayrettin Nuhoğlu                        Aytun Çıray                Feridun Bahşi

               İstanbul                                   İzmir                             Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Zeki Hakan Sıdalı’nın.

Buyurun Sayın Sıdalı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27’nci Yasama Döneminde yani bu yasama döneminde çıkardığımız Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansı Hakkında Kanun’da yapılacak değişiklik teklifini yine görüşüyoruz. Kanunun kabul edildiği Temmuz 2019’da bu Ajansın kurulmasına ve bütçesi için turizm firmalarının cirolarından pay alınmasına karşı çıkmış, bunun turizme faydadan çok zarar getireceğini buradan söylemiştik; dinlemediniz. Turizmci “Ciroma dokunma.” dedi, umursamadınız, her zaman olduğu gibi o gün de kendi bildiğinizi okudunuz. Şimdi ise bu kararınızdan bir geri dönüşe şahitlik ediyoruz; seçim geldi, geri vites yapıyorsunuz. Ya seçimden sonra? Turizm payı oranlarında düzenlemeye gidiyor, bileşik tesisler ve konaklama tesislerinde binde 7,5 olarak aldığınız turizm payını büyük bir jest olarak binde 5’e indiriyorsunuz, hem de bu sene değil, 2023’te indirmiyorsunuz, 2024’te indiriyorsunuz; tam bir göz boyama.

Sayıştayın denetleyemediği, Kamu İhale Kanunu’na tabi olmayan bu Ajansın 2020’de harcamalarının 100 milyon doları aştığını Sayın Kültür Bakanı ifade ediyor ve “Çok para harcamamız önemli değil.” diye ekliyor. Çok para harcadığınız da parayı nereye ve niçin harcadığınız da çok önemli Sayın Bakan. Turizmcilerimiz, cirolarından verdikleri turizm paylarının nereye harcandığını, onlara ne fayda getirdiğini merak ediyor. Hatırlatırım, sizin göreviniz, turizmcilerin gelirlerinden kendinize pay çıkarmak değil, yeni gelir kaynakları yaratarak sektörün derinliğini artırmak olmalıdır. Bu sebeple, ülke turizmimizi kalkındırmak için ihtiyacımız olan katkı paylarında küçücük oran değişiklikleri yapmak değil, bu uygulamaya ivedilikle son vermek hatta onlara katkı yapmaktır.

Kıymetli milletvekilleri, turizm üzerine konuşurken bu konuda bir türlü yüzü gülemeyen memleketim Mersin’den de bahsetmek istiyorum. On yıllardır bitmeyen nice turizm projeleriniz var Mersin’le ilgili. Hükûmetin Mersin’le ilgili tüm turizm projeleri daha çok turizm masalından ibaret. Proje değil, masal diyorum çünkü projeler biter, masalları tekrar tekrar anlatırsınız yirmi senedir yaptığınız gibi. Dünyada sayılı tarihî eserlere ve doğal güzelliklere sahip şehrim; sağlık, yayla, kültür, sanat, inanç, gastronomi turizmlerinin yanında, yaz ve kış turizmi potansiyeline bir arada sahip dünyanın nadir turizm noktalarından biri Mersin. Âdeta dünyada eşimiz yok ancak dönemlerinizde, maalesef, Mersin turizmi öylece yerinde saymak zorunda kaldı. Yılan hikâyesine dönen Çukurova Bölgesel Havalimanı’nın temelleri mesela 2013 yılında atılmıştı. Temel atma töreninde “Mersin turizmi buradan dünyaya açılacak.” denmişti. Sonrasında, neredeyse her yıl bir açılış tarihi ilan edildi ancak havalimanına en yakın uçak en fazla 3 bin metre üstünden geçti. Son olarak bu yılın başında yine iktidarınız tarafından “29 Ekim 2022’de açılıyor.” müjdesi verilmişti yani geçen hafta. Açıldı mı? Tabii ki açılmadı çünkü daha üstyapı işleri bile bitmedi. Rica ediyorum, artık yeni bir tarih vermeyin. Mersinlileri oyalamaktan da bu billboard masal kalkınmacılığından da vazgeçin. 2022 Yatırım Programı’nda Mersin’e bir türlü veremediğiniz önemi bir kez daha anlamıştık. Yıllardır devam eden yatırımları bile bitirmeye yetmeyecek bir bütçeyi o dönemde Mersin’e reva görmüştünüz. Önümüzdeki yıl hazırlayacağınız son yatırım programında da hiçbir değişiklik olmayacağına eminiz çünkü sizin gündeminizde Mersin yok, Mersinli yok.

Bakın, 21’inci yüzyıldayız, “Bağlantı yolu yok.” diye yatırımcı kaçırmayı da ulaşım ve konaklama sorunlarından dolayı turizm destinasyonları dışında kalmayı da Mersin veya Türkiye'de hiçbir yer hak etmiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

Yirmi yıllık iktidarınızın son aylarını yaşadığınız şu dönemde bile hâlâ Mersinlileri oyalamaya çalışıyor, şimdi de nitelikli turist getirme vaadinde bulunuyorsunuz. Sahil bandı projesi, kayak merkezi projesi, hızlı tren projesi, havalimanı projesi, otoyol projesi yerinde sayıyor ama siz hâlâ vadetmeye devam ediyorsunuz. Sizin şu meşhur sloganınızda da dediğiniz gibi; millet lafa değil, icraata bakıyor. Mersin de aynen böyle icraata bakıyor ve sizden hiçbir icraat göremiyor.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 37’nci maddesiyle değiştirilen hükmünde yer alan “ve” ibaresinin “ve/veya” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Ömer Öcalan                          Hasan Özgüneş               Kemal Bülbül

              Şanlıurfa                                  Şırnak                            Antalya

            Kemal Peköz                    Ömer Faruk Gergerlioğlu

                Adana                                   Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ömer Öcalan’ın.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, geçen hafta Cumhurbaşkanı ve AKP yönetimi Amed’e gitti. Uzun yıllar Kürtlerin hafızasında kalan Amed 5 no.lu zindanıyla ilgili bir şeyler söyledi, oranın artık bir müze olacağını, kültür müzesi ya da artık ileride ne öngörülüyor, onu bilemiyoruz. Bir yandan da Kürtlere ölümü gösterip sıtmaya razı eden bir anlayışla karşı karşıyayız. Hafıza müzesi ya da bir utanç müzesi olması gereken Diyarbakır 5 no.lu Cezaevinde nelerin yaşandığını tüm halkımız biliyor, cezaevinde yatan binlerce insanımız biliyor ne zulümler yapıldığını, Ferhat, Necmi, Eşref, Mahmutların nasıl bedenini ateşe verip zalimlere karşı mücadele ettiğini; Kemal Pirlerin, Mazlum Doğanların nasıl bu zalimane anlayışa karşı açlık grevine, ölüm orucuna girdiklerini biliyor, orada ne tür işkence yapıldığını halkımız biliyor. Esat Oktay Yıldıran tarafından çeşit çeşit işkencelerin, insanların düşünemeyeceği noktada işkence yapıldığını biliyorlar. Bir yandan ölümü gösteriyor, sıtmaya razı ediyor.

Adalet Bakanı da oradaydı, Adalet Bakanının da bu konuyla ilgili sözleri vardır. Değerli arkadaşlar, şu an Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 2022 verilerine göre bu ülkede 383 tane cezaevi vardır, 37 cezaevini de 2022 sonu itibarıyla teslim edecekler, cezaevi sayısı bu yıl itibarıyla 419 olacak; 2023’te 4, 2024’de de 4 tane cezaevi ihalesi açacaklar; öngörülen durum budur. Bu ülkeyi cezaevine çevirdiler, 447 cezaevi. Kim kalıyor cezaevinde? Diyarbakır zindanını müze yapanlar Diyarbakır Belediye Başkanını Kandıra Cezaevine, aynı dönemde Amed Cezaevinde kalan Gültan Kışanak’a şu an Kandıra Cezaevinde esir muamelesi yapıyor bu anlayış. Biraz da ağlamaklı olan bir Adalet Bakanımız vardır, ne söylüyor? “Diyarbakır Cezaevinin kapısına kilit vuran bir Adalet Bakanı olmanın şerefi bana yeter.” diyor ama onlarca Kürt siyasetçi şu an cezaevindedir. Tabii ki Mamak’ta, Metris’te de aynı dönemde zulüm, işkence vardı, birçok kesime vardı ama şu an Adalet Bakanı sürekli bir ağlamaklı durum içerisinde bahsediyor. Diyarbakır Cezaevinin şöhreti kötü olan 10 cezaevi içerisinde olduğunu söylüyor, sanki hangi ülkede yaşıyor! Kendisinden önce yapılan işkenceyi, insanlık dışı muameleyi eleştiriyor, yer yer ağlamaklı konuşmalar yapıyor ama bu ülkeye cezaevi vadediyor, cezaevi! 20’nin üzerinde cezaevini Adalet Bakanlığına teslim edecekler. 2023’te 4 tane cezaevi açacaklar, 2024’te 4 tane daha üzerine koyacaklar. Bu ülkeye yatırımı budur Adalet Bakanlığının.

Bakınız, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin aldığı kararları uygulamamakla bilinir, bunun karşısında direnmekle bilinir. Nasıl haksızlık, hukuksuzluk yapıldığını, insanların zindana atıldığını biliyor. Bir “tweet” için cezaevine giren insanlar vardır. Ben diğer, kul hakkı meselesine girmeyeceğim zaten. Bekir Bozdağ’ın kendisi de kul hakkı cezasının nerede verileceğini çok iyi bilir, imam-hatipte öğrenmiştir lise yıllarında ya da üniversite yıllarında.

Değerli arkadaşlar, tabii ki Diyarbakır zindanı önemli bir semboldür, bir hafızayı temsil ediyor, büyük bir hafızayı temsil ediyor. Gidin, bakın, inceleyin, birçoğunuz belki canlı şahididir ama o dönem yapılan anlayışı eleştiriyorsunuz; çözüm sürecinde, 1.500 insana Diyarbakır zindanında yapılan işkence için Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına başvuru yapılmasını önerenlersiniz. Ne oldu sonra? Çözüm süreci ortadan kalktı, 2015’in ortalarından sonra başsavcının başka bir yere tayini çıktı, zaman aşımı yapıldı ve zaman aşımı yapıldı ve zaman aşımı itibarıyla o dosyaların hepsi piyasadan kaldırıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ÖMER ÖCALAN (Devamla) – Şimdi, sizin adalet anlayışınız bu mu? Sizden öncekileri, sizden önce işkence yapanları lanetleyeceksiniz, mekânlarını hafıza müzesi ya da utanç müzesi yapacaksınız; sizin döneminizdeki Kürkçüler F Tipi Cezaevini, Kandıra Cezaevini, Silivri Cezaevini, Sincan Cezaevini, Kalkandere Cezaevini ya da Diyarbakır’da yaptığınız yeni cezaevini yirmi yıl sonra da sizden sonra gelenler mi lanetleyecek? Böyle mi devam edecek? Ama biz tabii ki bu haksızlık karşısında mücadeleye devam edeceğiz. Sayın Bakan Bekir Bozdağ da herhâlde kul hakkının karşılığını, bedelini, bir yerde bunun hesabını vereceğini de çok iyi biliyordur.

Saygılar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

37’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

38’inci madde üzerinde 2’si aynı mahiyette olmak üzere 4 adet önerge vardır.

Şimdi, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 38’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Mustafa Elitaş                          Yılmaz Tunç       Mehmet Doğan Kubat

               Kayseri                                   Bartın                            İstanbul

           Mustafa Ataş                          Ziver Özdemir     Selahattin Minsolmaz

               İstanbul                                  Batman                         Kırklareli

           Ramazan Can                         Bayram Özçelik

              Kırıkkale                                 Burdur

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Çerçeve 38’inci maddesiyle 7183 sayılı Kanun’a eklenmesi öngörülen geçici maddenin konusunun esasen yürürlük işlemlerine ilişkin olup ihtiyaç kalmadığı düşünüldüğünden ilgili madde kanun teklifinden çıkarılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kabul edilen önergeyle 38’inci madde teklif metninden çıkmıştır. Çıkan 38’inci madde üzerindeki diğer önergeler işlemden kalkmıştır.

Herhangi bir karışıklığa mahal vermemek için 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine mevcut sıra sayısındaki madde numaraları üzerinden devam edeceğiz. Madde numaraları kanunun yazımı sırasında Başkanlığımızca teselsül ettirilecektir.

Birleşime bir dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.45

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.46

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 15’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir konu bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 3 Kasım 2022 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 22.47



(*) Bu ifadeye ilişkin düzeltme bu birleşim Tutanak Dergisi’nin 16’ncı sayfasında “Açıklamalar” bölümünde yer almaktadır.

(*) Bu düzeltmeye ilişkin ifade bu Birleşim Tutanak Dergisi’nin 10’uncu sayfasında yer almaktadır.

(*) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.

(*) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(*) 361 S. Sayılı Basmayazı 25/10/2022 tarihli 11’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(*) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

 

 

(*) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(*) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(*) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.