TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

13’üncü Birleşim

27 Ekim 2022 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, HPV aşısının ulusal aşılama takvimine alınmasına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, Mersin Ana Konteyner Limanı Projesi’ne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi’nin, Ağrı’ya yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Kahramanmaraş’tan gelen 100 lise öğrencisine “Hoş geldiniz.” denilmesi

2.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden muhtarlara “Hoş geldiniz.” denilmesi

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’a TOKİ’yle ilgili vermiş olduğu soru önergesine ilişkin açıklaması

2.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, Cumhuriyet Bayramı’na ilişkin açıklaması

3.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, özel sektör çalışanlarının promosyon beklentisine ilişkin açıklaması

4.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı’nın, cumhuriyetin 99’uncu yılına ilişkin açıklaması

5.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan’ın, Nurdağı-Gaziantep yoluna ilişkin açıklaması

6.- Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçay’ın, cumhuriyetin 99’uncu yaşına ilişkin açıklaması

7.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Pençe-Kilit Operasyonu’nda şehit olan Piyade Uzman Çavuş Faim Bozkurt’a, Mersin’e kadro tahsisi yapılan 909 sağlık personeline ve KYK borçlarının faizlerinin silinmesine ilişkin açıklaması

8.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, SAHA EXPO 2022 Fuarı’na ilişkin açıklaması

9.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Serinyol-Madenli yoluna ilişkin açıklaması

10.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Cumhuriyet Bayramı’na ilişkin açıklaması

11.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Adana Şakirpaşa Havalimanı’na ve Adana’nın Ceyhan ve Yumurtalık ilçelerinin Osmaniye’ye bağlanmasına yönelik duyumlara ilişkin açıklaması

12.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Edirne’deki taşımalı eğitime ilişkin açıklaması

13.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, esnafa müjde olarak açıklanan kredi paketine ilişkin açıklaması

14.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, yerli otomobile ilişkin açıklaması

15.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, AK PARTİ Hükûmetinin muhtarlara verdiği öneme ilişkin açıklaması

16.- Niğde Milletvekili Selim Gültekin’in, yerli ve millî otomobil Togg’a ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na ilişkin açıklaması

17.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, 26 Ekim Hasta Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması

18.- İstanbul Milletvekili Zeynel Özen’in, cemevleriyle ilgili kanun teklifine ilişkin açıklaması

19.- Kocaeli Milletvekili Cemil Yaman’ın, 23 Ekim Macaristan Millî Bağımsızlık Günü’ne ilişkin açıklaması

20.- Balıkesir Milletvekili Yavuz Subaşı’nın, Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Başkanlığına seçilen Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay ile Hükûmetin Geleceği Elçisi olarak seçilen Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz’a ve Cumhuriyet Bayramı’na ilişkin açıklaması

21.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, cezaevlerindeki ihlallere ilişkin açıklaması

22.- Şanlıurfa Milletvekili Aziz Aydınlık’ın, Şanlıurfalı çiftçilerin sulama sorununa ilişkin açıklaması

23.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, kamu kuruluşlarında çalışan personel arasındaki pozisyon farklılıklarına ilişkin açıklaması

24.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Murat Dağı’nda açılmak istenen altın madenine ve Cumhuriyet Bayramı’na ilişkin açıklaması

25.- Yalova Milletvekili Özcan Özel’in, Cumhurbaşkanlığına seçmenler tarafından aday gösterilmesi sürecine ilişkin açıklaması

26.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, Yozgat’ın Beserek ve Susuz köylerinin içme suyu sorununa ilişkin açıklaması

27.- Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun, Cumhuriyet Bayramı’na, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde şehit olan Piyade Uzman Çavuş Faim Bozkurt’a, Türkmenistan’ın Bağımsızlık Günü’ne, Edip Akbayram’ın 29 Ekim Cumhuriyet Konseri’nin Zonguldak Valiliği kararıyla iptal edilmesine, İstanbul Küçükçekmece’de bir inşaatın istinat duvarının çökmesine, polis intiharlarına ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Meclise sunduğu 2023 Yılı Bütçe Kanunu Teklifi’ne ilişkin açıklaması

28.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde şehit olan Piyade Uzman Çavuş Faim Bozkurt’a, Türkmenistan’ın Bağımsızlık Günü’ne ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na ilişkin açıklaması

29.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, ehliyet affına, kadro bekleyen Karayolları danışmanlık ve müşavirlik hizmet alımı çalışanlarına, engelli maaşlarına ve kamu görevlilerine ödenen cam ve gözlük bedeline ilişkin açıklaması

30.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, HDP Grubunu ziyaret eden Alevi kurumlarının temsilcileri ile TÜM BEL SEN Genel Başkanı ve yöneticilerine, gözaltına alınan Mezopotamya Ajansı ve JINNEWS muhabirlerine ve Tahir Elçi Vakfının 11 ilde yaptığı araştırmaya ilişkin açıklaması

31.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Merkez Bankasının kur korumalı mevduat için yaptığı ödemeye ve Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun enflasyonla ilgili açıklamasına ilişkin açıklaması

32.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde şehit olan Piyade Uzman Çavuş Faim Bozkurt’a, Türkmenistan’ın Bağımsızlık Günü’ne, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı bir teknoloji harikası Togg’la taçlandıracaklarına ve 21’inci yüzyılın “Türkiye asrı” olacağına ilişkin açıklaması

33.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın tutuklanmasına ilişkin açıklaması

34.- Yozgat Milletvekili Yusuf Başer’in, Yozgat Milletvekili Ali Keven’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

35.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Aysel Tuğluk’un tahliye edilmesine ilişkin açıklaması

 

VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Ağrı iline ilişkin konuşması

 

VIII- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve arkadaşları tarafından, ülkemizde artan yolsuzlukların araştırılarak önüne geçilmesi amacıyla 21/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Ekim 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Kürtlere yönelik nüfus planlaması iddialarının araştırılması amacıyla 27/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Ekim 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir ve arkadaşları tarafından, staj sigortası mağdurlarının staj ve çıraklığın uzun vadeli sigorta kollarına başlangıç sayılmaması ve bu sürelerin sigortalılık borçlanma kapsamına dâhil edilmemesinin araştırılması amacıyla 26/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Ekim 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Tan ve 172 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4618) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 361)

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Van Milletvekili Muazzez Orhan Işık'ın, İstanbul Büyükçekmece'deki bir engelli bakım merkezinde hayatını kaybeden bir gence ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/72394)

2.- İstanbul Milletvekili Dilşat Canbaz Kaya'nın, İstanbul Büyükçekmece'deki bir engelli bakım merkezinde hayatını kaybeden bir gence ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/72651)

27 Ekim 2022 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, HPV aşısının ulusal aşılama takvimine alınması gerekliliğine ilişkin söz isteyen Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Başkanım, şu cihazlara para verdiler, hepsi bozuk; nasıl bir iş?

BAŞKAN – Nasıl?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Şu cihazları koydular, hepsi bozuk Başkanım. Yazık, Meclisin buna harcadığı paraya yazık!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Koçyiğit. (HDP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, HPV aşısının ulusal aşılama takvimine alınmasına ilişkin gündem dışı konuşması

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Sayın Başkan, sayın vekiller; ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugünkü gündem dışı konuşmamız, HPV aşısının ücretsiz olarak aşı takvimine, ulusal aşı takvimine alınmasına ilişkin. Aslında bununla ilgili ben geçen yıl bir yasa teklifi vermiştim ve daha sonradan birçok milletvekili arkadaşım da yasa teklifi verdi ve temel talebimiz şu: Kadınlarda özellikle ileri yaşlarda “serviks kanseri” dediğimiz kanserin ana nedeni olan HPV'ye yönelik yüzde yüz koruyuculuğu olan bir aşı var. Bu aşının da ulusal aşı takvimine alınması ve özellikle de çocukluk çağında kız-erkek ayrılmadan bütün çocuklara yapılması gerektiğini ifade ediyoruz. Fakat ne yazık ki iki yıldan beridir yani geçen yıldan bu yana bu konuda hiçbir ilerleme olmadığını görüyoruz. Ne yazık ki burada torba yasalarla birçok gereksiz yasa maddesi geçirilirken, birçok sermayeye kaynak aktarılırken halkın en temel hakkı olan sağlık hakkının korunması ve geliştirilmesi için ne yazık ki kaynak ayrılmıyor, ne yazık ki bunun için bir harcama kalemi açılmıyor ve bu nedenle de aslında bugün dünyada 4’üncü sırada olan, ülkemizde de 9’uncu sırada olan serviks kanserinden ölümler de engellenemiyor. Peki, engellenebilir mi? Evet, engellenebilir. Neyle engellenebilir? HPV aşısı yapılırsa serviks kanseri yüzde yüz engellenebilen, yüzde yüz önlenebilen bir hastalık grubuna giriyor ama bunu yapmak yerine daha ziyade AVM tarzı şehir hastaneleri yapmayı ya da otobanlar yapmayı tercih eden bir iktidar var.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bahsettiğim aşı şu anda Sağlık Uygulama Tebliği’nde olmadığı için kişiler kendileri gidip eczaneden alıyorlar. 1 doz aşının maliyeti 1.015 lira. Siz eğer bu aşıyı çocukluk çağında yaptırırsanız en az 2 doz yaptırmanız gerekiyor ama 20 yaş üstünde yaptırırsanız 3 doz yaptırmak zorundasınız. Yani 1 aşının maliyeti ortalama 3 bin lirayı buluyor ama bu maliyet mevcut ekonomik durumlar, mevcut sosyoekonomik toplumun yapısına baktığımız zaman, özellikle de asgari ücret ve alım gücü oranına baktığımızda aslında insanlarımızın karşılayacağı bir oran değil. Bunun için çok hızlı bir şekilde HPV aşısının ulusal aşılama takvimine alınması, ücretsiz olarak çocukluk çağından itibaren herkese yapılması gerekiyor.

Diğer bir şey, değerli arkadaşlar, şimdi, biz bu aşıyla ilgili kanun teklifini verdikten sonra tabii kamuoyunda birçok kez gündem oldu, özellikle kadın dernekleri bu konuda çeşitli kampanyalar yaptılar ve birçoğu da aslında yargısal süreçlere de konu oldu. Örneğin, Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği bunun hukuk mücadelesini yürüttü ve SGK’ye başvurduğunda SGK’nin aşının parasını ödememesi durumunda davacı oldular ve dava sonucunda da mahkeme davacıyı haklı buldu, aşı ücretlerinin ve aynı zamanda yargılama giderlerinin davacıya ödenmesine de hükmetti. Peki, bu oran ne kadar değerli arkadaşlar?

(Uğultular)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Sayın Başkan, çok uğultu var.

Yani aşının parası artı, mahkeme masraflarıyla beraber kişi başına 20-25 bin lira SGK ödemek zorunda kalıyor. Bakın, 1 aşı için -ki bu ulusal aşı takvimine alınırsa maliyeti çok daha düşecektir toplu alımdan dolayı- bin lira ödemek istemeyen ya da işte 700 TL ödemek istemeyen SGK ya da Sağlık Bakanlığı ya da AKP Hükûmeti bugün tek bir davacıya 20-25 bin lira para ödemek durumunda ve bu gittikçe yaygınlaşıyor çünkü toplum bilinçleniyor ve herkes bu aşıyı yaptırarak serviks kanserinden korunmaya çalışıyor. O anlamıyla bunun öneminin bir kez daha altını çizmemiz gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, dünyanın birçok ülkesinde bu aşı ücretsiz bir şekilde yapılıyor; özellikle de birçok Avrupa ülkesinde, OECD ülkesinde ücretsiz yapılıyor ama hâlihazırda bizim ülkemizde böyle bir uygulama yok. Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre her yıl dünyada 500 bin kadın rahim ağzı kanseri oluyor yani serviks kanseri oluyor ve 250 bin kadın da bu hastalık nedeniyle, serviks kanseri nedeniyle yaşamını yitiriyor. Bunlar çok önemli rakamlar değerli arkadaşlar, çok büyük rakamlar ve bizim ülkemiz gibi kanser taramasının yetersiz olduğu, sağlık altyapısının gerçek anlamda yeterli olmadığı, özellikle şehir merkezlerinden taşınan hastaneler eliyle halkın sağlığa erişiminin gittikçe zorlaştığı ülkelerde ve aynı zamanda sosyoekonomik durumu daha düşük olan ülkeler için en ucuz maliyet, önleyici tedbir arkadaşlar yani hastalanmadan önce işi kaynağında kurutmak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Ya, pardon Başkan ama bilmiyorduk biz bugün için, dün söylemiştiniz. Bugün tamamlarsak… Çok istirham edeceğiz, önemli de bir konu çünkü.

BAŞKAN – Dün Grup Başkan Vekillerinin teklifi üzerine…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Bunda verin, maddelerde almayız Sayın Başkan. Şimdi selamlayayım en azından Sayın Başkan.

BAŞKAN – Verirsek kararımızı bozmuş olacağız.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Neyse, tamam siz bilirsiniz, pazarlığa girmeyeceğim yani.

Son olarak şunu ifade edip bitireyim değerli arkadaşlar: Bu aşı, eğer milleti düşünüyorsanız, halkı düşünüyorsanız, ülkeyi düşünüyorsanız, yurtseverseniz, milliyetçiyseniz kesinlikle ve kesinlikle ulusal aşı takvimine almanız gereken bir şey. Kadınları ve erkekleri koruyan bir aşıdır. Bu aşı için mutlaka üzerimize düşen sorumluluğu yapmamız ve Meclis olarak bunun ücretsiz olması için de adım atmamız gerekiyor.

Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden Kahramanmaraş’tan gelen 100 lise öğrencisine “Hoş geldiniz.” denilmesi

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Kahramanmaraş’tan 100 lise öğrencimiz Gazi Meclisimizi ziyaret etmektedirler ve şu an Genel Kurul salonumuzdadırlar. Kendilerine hoş geldiniz diyorum. (Alkışlar)

Sayın Gürer…

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’a TOKİ’yle ilgili vermiş olduğu soru önergesine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’a vermiş olduğum soru önergesinde TOKİ’yle ilgili sorular yönelttim ancak bugüne kadar cevap alamadım. Niğde’de TOKİ’ye iki yıl önce başvurup konut hakkı kazandığını ancak bu hakkın verilmediğini belirten yurttaşlarımız vardır. Hak edip de TOKİ’den ev alamayan, hâlen başvuru sahibi yurttaşlarımız kaç kişidir? TOKİ’den konut alıp borcunu ödemediği için vazgeçen ya da devreden var mıdır, sayısı kaçtır? TOKİ’yle konut alıp bir nedenle dava açan var mıdır dedim; bugüne kadar yanıt alamadım.

İlk Evim, İlk İşyerim ve İlk Evim Arsa Projesi için 7,5 milyon kişi başvuruda bulundu. Bu yurttaşlardan kişi başına toplanan 500 lira eğer bu kampanyadan yararlanmayacaksa ne zaman iade edilecek? Bu bağlamda, kamuoyu bilgi bekliyor.

TOKİ’nin yapmayı düşündüğü yatırımlar içinde Niğde ilinin olmadığını gördük. Niğde’de ev ihtiyacı olan yok mu?

Teşekkürler Başkanım.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) Çeşitli İşler (Devam)

2.- Başkanlıkça, Genel Kurulu ziyaret eden muhtarlara “Hoş geldiniz.” denilmesi

BAŞKAN – Kırıkkale Milletvekilimiz Sayın Halil Öztürk Bey muhtarlarımızla birlikte Meclisimize gelmişlerdir.

Hoş geldiniz. (Alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, Mersin Ana Konteyner Limanı Projesi’ne ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Mersin’e yapılması planlanan Mersin Ana Konteyner Limanı Projesi hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Zeynep Gül Yılmaz’a ait.

Buyurun Sayın Gül Yılmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Akdeniz’in incisi Mersin’imizde kurulması planlanan Mersin Ana Konteyner Limanı’yla ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi, değerli milletvekillerini, Mersinli hemşehrilerimi ve tüm milletimizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.

Küresel ekonomide dengeler değiştikçe mavi vatanın önemi de artıyor. Dengelerin değişmesiyle birlikte, üretimin ve finansın merkezi hızla Pasifik’e doğru kayıyor. Doğu-batı ekseninde uzanan ulaşım koridoru da buna bağlı olarak daha da değerleniyor. Mavi vatan da Çin’in geliştirdiği “Deniz İpek Yolu” rotasında önemli bir güzergâh olarak yer alıyor. Bu güzergâhın önemli bir parçası olan seçim bölgem Mersin, coğrafi konumu, kapasitesi, ulaşım olanakları, ulusal ve uluslararası kara, hava ve demir yollarına olan entegrasyonu, gelişmiş serbest bölge faaliyetleri ve lojistik gücüyle stratejik öneme sahip bir pozisyonda bulunuyor. Turizm, ticaret, tarım ve sanayinin bir arada geliştiği çok odaklı ekonomiye sahip olan Mersin’imiz, Türkiye’nin en önemli ve en işlek uluslararası limanı, Mersin Gümrük Müdürlüğü, Mersin Serbest Bölgesi, Mersin Akaryakıt Gümrük Müdürlüğü ve Taşucu Gümrük Müdürlüğüyle büyük bir potansiyeli barındırıyor. İhracatta lojistik üs olan Mersin’imizde bulunan uluslararası Mersin Limanı hem ülkemizin mavi vatanda dünyaya açılan kapısı ve lokomotifi hem de önemli bir transit merkezi konumunda yer alıyor. Büyük bir ticaret hacmine ve potansiyeline sahip Mersin’imize yapılması planlanan Ana Konteyner Limanı’nı bu bağlamda düşündüğümüzde limanın ilimiz, mavi vatanımız, ülkemiz ve Doğu Akdeniz’deki etkinliğimizi artırmak için ne kadar önemli olduğu açık bir şekilde görülmektedir. Bu konuda Ulaştırma ve Altyapı Bakanımız Sayın Adil Karaismailoğlu’yla yaptığımız görüşmelerde Sayın Bakanımız proje etüt çalışmaları için ihale sürecinin başlatılacağını, Mersin’e bu limanın yapılacağını defaatle ifade etmiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Limanın Mersin’e yapılmayacağı iddiasıyla gündem yaratma peşinde olan, seçim yaklaştıkça kocaman yalanlarla algı oluşturmaya çalışan muhalefeti hemşehrilerimin takdirine bırakıyorum.

İlimizdeki mevcut kapasiteyi geliştirmek amacıyla proje çalışmaları süren uluslararası Mersin konteyner limanı da marka şehir Mersin'imizin marka değerine değer katacaktır. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımız tarafından projemiz kapsamında fiziksel modelleme, kapasite ve kaynak fizibilite raporu çalışmaları sürdürülüyor. Sadece konteyner olarak değil dökme, paketli gibi her türlü yüke hitap edecek multifonksiyonel lojistik liman konsepti şeklinde hazırlıkları yapılan bu proje tamamlandığında ilimize çok önemli bir yatırımı daha kazandırmış olacağız. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın ortaya koyduğu hedefler doğrultusunda ekonomimizi daha da güçlendirmiş olacağız.

AK PARTİ hükûmetleri olarak yirmi yıldır olduğu gibi bugün de Mersin'imize sahip çıkmaya, yatırım yapmaya devam ediyoruz. Son yirmi yılda 40 milyar TL civarında yatırım yapılan, her alanda, her yüksek oranda eser ve hizmet siyasetinden payını alan Mersin'imiz eğitimde, sağlıkta, turizmde, tarımda, ulaşımda, ticarette, sanayide, enerjide ve daha pek çok alanda hak ettiği yere adım adım ilerliyor. İnşallah önümüzdeki dönemlerde de Akdeniz'in incisi Mersin'imizi yeni yatırımlarla daha da geliştireceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir asrın yatırımlarını yirmi yıla sığdıran AK PARTİ olarak, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde güzel ülkemizi şimdi de cumhuriyetimizin 100’üncü yılına atıfla Türkiye Yüzyılı’na hazırlıyor, cumhuriyetimizin 99’uncu kuruluş yıl dönümünü kutlamanın haklı gururunu yaşıyoruz.

Geçmişimize gururla, geleceğimize güvenle bakmamızı sağlayan, milletimizin şanlı tarihindeki en önemli dönüm noktalarından biri olan cumhuriyetin ilanı, milletimizin bağımsızlık ve hürriyetinden asla taviz vermeyeceğinin tezahürüdür. Atalarımızın emaneti olan cennet vatanımıza ve cumhuriyetimize tüm kazanımlarıyla beraber ilelebet sahip çıkacak ve gelecek kuşaklara her alanda gurur duyacakları bir ülke bırakmak için durmadan çalışacağız.

Bu duygu ve düşüncelerle, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere kahraman silah arkadaşlarını, bu toprakları bizlere vatan kılan aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi saygı, minnet ve rahmetle anıyor; şimdiden tüm milletimizin Cumhuriyet Bayramı’nı en kalbî duygularımla kutluyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Fendoğlu....

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, Cumhuriyet Bayramı’na ilişkin açıklaması

MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) – Teşekkür ederim Başkanım.

Bağımsızlık ülküsü etrafında buluşan, örneğine az rastlanır bir irade ve cesaretle Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu başbuğu Gazi Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde, mazisi şan ve şeref dolu yüce Türk milleti ve yedi düvele karşı destan yazan kahraman ordumuzun zafere ulaştırdığı Kurtuluş Savaşı’mız 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyeti olarak taçlanmıştır.

Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere ebediyete intikal etmiş tüm kahramanlarımıza, aziz şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyor, manevi hatıralarını hürmetle yâd ediyorum.

Oğuz atamın buyruğunda ilettiği gibi: “Ey Türk Oğuz Beyleri! Üstten gök çökmedikçe, alttan yer delinmedikçe senin ilini, töreni kim bozabilir?” Âlemicihan bilsin ki ve duysun ki Türk milleti, Türk yurdu, Türk devleti ve Türk töresi bozulmaz ve bozulmayacaktır.

Yüce Türk milletinin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yılmazkaya...

3.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, özel sektör çalışanlarının promosyon beklentisine ilişkin açıklaması

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Memurlara verilen promosyon ile diğer bankaların emekli maaş promosyon tutarlarının maaşlara göre güncellenmesi özel sektörde çalışan milyonlarca vatandaşta da promosyon beklentisi yarattı ve “Emekli ve kamu çalışanlarına yapılan promosyon ödemeleri özel sektör çalışanlarına neden verilmiyor?” sorusunu kamuoyunda gündeme getirdi. Özel sektör çalışanlarının maaşlarına promosyon yapılıp yapılmayacağına da himayesi altında çalıştığı kurum ya da kişiler karar veriyor. Yani milyonlarca emekçiye, özel sektör çalışanına promosyon yapılması konusunda yasal bir düzenleme yapılması gerekiyor.

Yüksek enflasyona karşı eriyip giden maaşlar nedeniyle ek gelir elde etmek isteyen birçok emekli ve kamu çalışanı maaşını en yüksek promosyon veren bankaya taşıdı. Bu durum sonrasında haklı olarak özel sektör çalışanı da promosyon beklentisinde. Milyonlarca yurttaşımız merak ediyor: Özel sektör çalışanı nasıl promosyon alacak? Burada yasal düzenlemenin yapılmasını iktidar düşünüyor mu? Özel sektörde çalışanların promosyon alması işverenin vicdanına bırakılmamalı diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi’nin, Ağrı’ya yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Ağrı’ya yapılan yatırımlar hakkında söz isteyen Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi’ye aittir.

Buyurun Sayın Çelebi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Çok teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Ağrı ilimize yapmış olduğumuz, güzel ilimize yapmış olduğumuz hizmetler hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, ekranları başında bizleri izleyen çok değerli Ağrılı hemşehrilerimizi, aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, özellikle AK PARTİ hükûmetleri geldiği günden bugüne kadar gerçekten ilimize çok büyük hizmetler, nakış nakış hizmet işlediler. Bunların en büyük özelliklerinden bir tanesi, özellikle 2,5 katrilyon liraya mal olan ve üç gün öncesinde bizim bitirmiş olduğumuz, çok Değerli Meclis Başkan Vekilimizin, Celal Bey’in de memleketi olan Hamur-Tutak-Patnos Viyadüğü’müz bitti. Biraz önce de arz ettim, yaklaşık olarak bugünkü maliyetlerle birlikte 2,5 katrilyonun üzerinde ve 79 kilometrelik bir yol ağımız. Bu neden çok önemli? Doğu ve batı bölgelerini birbirlerine bağlayan bir akstır. Daha önce bu yolumuz, 1927’de Ağrı il olduğu günden beri hep Murat Nehri’ni kıvır kıvır takip ederek ta Tutak’a kadar gelen bir yoldu dolayısıyla kışın insanlarımızın gerçekten buradan geçmeleri çok zordu, yazın da özellikle kaygan bir yol olması hasebiyle çok sıkıntılar vardı. Ben, burada, huzurlarınızda özellikle Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere ve bütün Ulaştırma Bakanlığımıza teşekkür ediyorum, her iki bakanımıza da.

Tabii, Ağrı denilince sadece bu mu? Değil. Biz şu anda 540 bin nüfusa sahibiz. Bu 540 bin nüfusumuzla… “Neden?” diyeceksiniz. Bizim köy yollarında şu anda 1.280 kilometrelik bir sıcak asfaltımız var ve ben şunu hep söylüyorum: Ağrı, özellikle köy yolları açısından Türkiye’de bir numara. Sadece bu değil, bizim, özellikle, belli dönemlerde, bu bölgelerde…

Cenab-ı Allah sizlerden, Sayın Cumhurbaşkanımızdan ve hükûmetlerimizden razı olsun. Diyadin Mollakara köyünde 20 ton altınımızı, 3,5 ton gümüşümüzü biz iki sene öncesinde tespit ettik ve şu anda KOZA Yatırım AŞ orada bir çalışma yapıyor. Biz oraya 2 Bakanımız, 1 Grup Başkan Vekilimizle gittik, temelimizi attık; inşallah 2023 yılında biz bu 20 ton altınımızı ve 3,5 ton gümüşümüzü çıkarmayı hedeflemekteyiz. Ekonomimize yaklaşık 1,2 milyar dolar değerinde katkısı olacak. Bittiği takdirde de burada en azından 2.300 kişiyi de istihdam etmeyi hedefliyoruz. Devletimiz ne kadar yatırım yapıyor? 160 milyon dolarlık bir yatırım yapıyor.

Dolayısıyla, yine bir üçüncü teşekkürüm özellikle hem Cumhurbaşkanımıza hem Tarım Bakanımıza. Üç hafta önce biz gittik, orada temel attık, yaklaşık olarak 114 trilyon lira parayla Ağrı -Abdullah Bey de burada- artık Adana’ya rakip olacak. Diyadin, sebze üretiminde, domateste, serada bir numara hâline geliyor. Jeotermal ısıtmalı Diyadin Tarıma Dayalı İhtisas OSB’mizin altyapısını yaptık, temelimizi attık, Allah bir sıkıntı vermezse 2023 yılında burası faaliyete geçecek. Geçtiği takdirde de burada nereden bakarsanız bakın binin üzerinde bir istihdamımız olacak. Bizim ekonomimize de yaklaşık olarak katkısı 600 milyon lira olacak.

Ağrı, biliyorsunuz, özellikle doğum oranında hamdolsun en büyük doğum oranına sahip olan illerden bir tanesi. Burada tekstil kenti… 2018’de 75 trilyon lira para biz aldık, özel idaremize aktardık ve şu anda 200 bin metrekare bizim kapalı alanımız var. 600 milyon -bugünkü geçerli olan fiyatlarla- biz buraya bir harcama yaptık. Patnos’umuzda, Tutak, Eleşkirt, Doğubeyazıt, Diyadin ilçemizde de biz tekstile yönelik olarak atölyelerimizi kurduk. Şu anda merkezimizde özellikle şirketlerimiz var, çalışıyor ve 3 bine yakın kişi şu anda bizim merkezimizde istihdam ediliyor.

Tabii “Ağrı” denilince turizm bizim olmazsa olmazımız. Özellikle burada Nuh'un Gemisi’nin olması, İshak Paşa Sarayı’mızın olması ve Ağrı Dağı’mızın olması… Sadece bu sene -Ağrı Dağı’mıza, dağcılarımızı biz ilimize davet etmek istiyoruz- 23 bin dağcımızın Ağrı Dağı'na tırmanışları oldu. Burada da eğer Türkiye Büyük Millet Meclisinden Ağrı'ya gelmek isteyen milletvekillerimiz varsa başımızın üstünde de yeri var.

Yine, eğitim konusunda… Değerli milletvekillerimiz, eğitimimizde, özellikle AK PARTİ hükûmetlerinden önce bizde sadece bir eğitim enstitüsü vardı ama şu anda 2007’de bizim kurmuş olduğumuz Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesinde -bacasız fabrikamız- 16 binin üzerinde öğrencimiz var ve bizim özellikle hem Patnos’ta hem Doğubeyazıt’ta hem de Eleşkirt'te fakültelerimiz var. Bu fakültelerimizde yaklaşık 1.500 kişinin üzerinde öğrencimiz burada eğitim görüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EKREM ÇELEBİ (Devamla) – Benim sürem bitti, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ekrem Bey, çok teşekkür ederim.

Aynı vilayetten olmamız sebebiyle...

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Ekrem Bey, bütün yatırımları Ağrı’ya yapmışlar, Aydın’da hiçbir şey yok yani!

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Var Ağabey.

VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Ağrı iline ilişkin konuşması

BAŞKAN – Ekrem Beyin anlattığına ilaveten Ağrı’yı isterseniz bir cümleyle tarif edeyim: Ağrı, Türkiye’nin çimentosudur, daima milletimizin kabul ettiği değerlere hürmet etmiş bir ilimizdir. (Alkışlar) Ama Tutak da çok güzel bir yeri yani ortasından Murat Nehri’nin geçtiği güzel bir kazadır.

Çok teşekkür ederim Sayın Çelebi.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Efendim, bizim en eski ilçemiz.

BAŞKAN – Sayın Tığlı...

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

4.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı’nın, cumhuriyetin 99’uncu yılına ilişkin açıklaması

NECATİ TIĞLI (Giresun) – Teşekkür ederim Başkanım.

Ulu Önder’imiz Mustafa Kemal Atatürk 1924’te Giresun'a geldiğinde gençler kendisine “Dumlupınar'dan mı geliyorsunuz? Yaptığın tarihi tekrar yaşamak için mi oraya gittin? Senin irade ve kudretin altında ölen ve öldürülen şehitleri ziyaret ettin mi? Şimdi önlerinde derin bir huşu ve hürmet duyduğum gözlerin onları gördü mü? Ruhları mezarlarında şen ve müsterih uyuyor değil mi? Asil ve temiz kanlarının toprağa aktığı gün düşmanın da Akdeniz'de boğulduğunu anlattı mı?” diye hitap ettiler. Atatürk'ün daha büyük bir heyecanla karşıladığı söz ise gençlerin “Sizin büyük huzurunuzda bütün gençler yemin ederiz ki vatanın aleyhine, millî hâkimiyet ve cumhuriyetin zararına hangi baş kalkarsa onu koparacağız. Velev ki o baş vatanı ve millî hâkimiyeti bize verenlerden biri olsun.” ifadeleridir. Bu ifadeler, cumhuriyetin kurucularından çok, cumhuriyete gönülden bağlılığın en coşkun ifadesi olarak tarihe geçmiştir.

Cumhuriyetimizin 99’uncu yılı kutlu olsun.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Taşdoğan...

5.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan’ın, Nurdağı-Gaziantep yoluna ilişkin açıklaması

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sık sık dile getirdiğimiz, “ölüm yolu” adını alan, titizlikle takipçisi olduğumuz Nurdağı-Gaziantep yolunun 54 kilometrelik kısmının bölünmüş çift yol olarak yapılması için geçtiğimiz aylarda temel atma törenini Ulaştırma Bakanımızın katılımıyla çok şükür gerçekleştirdik. Bu yolumuz da inşallah, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı, Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin katkılarıyla yeniden yapılacak ve inşallah, can kayıplarımız önlenecektir.

Bu yolun yapılmasına emeği ve katkısı olan ve olacak olan tüm kademelerdeki görevli herkese çok teşekkür ediyoruz, kolaylıklar diliyoruz. Başta Nurdağılı hemşehrilerim olmak üzere, tüm hemşehrilerimize hayırlı uğurlu olsun.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Taşlıçay…

6.- Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçay’ın, cumhuriyetin 99’uncu yaşına ilişkin açıklaması

NEVİN TAŞLIÇAY (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

1923’te büyük Türk milletin cevheriaslisinden doğan cumhuriyet güneşi bizler için yalnızca siyasal bir terim hüviyetinde değildir. Bizim için cumhuriyet, Seyit Onbaşı’nın imanıdır; 57’nci Alay’ın adanmışlığıdır; Halime Çavuş’un sadakatidir; Antepli Şahin Bey’in memleket kadar büyük yumruğudur; Gördesli Makbule’nin hem eşine hem vatana böldüğü kalbidir; Asker Saime’nin meydanlarda yankılanan sesidir; Kara Fatma’nın gözü karalığıdır; Nezahat Onbaşı’nın çocukluğudur; Şerife Bacı’nın kar altında çocuğunun üstünden alıp donmasın diye cephanenin üstünü örttüğü, yürekleri yakan ama koca bir milletin kaderini kar altında kalmaktan kurtaran battaniyesidir; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün en büyük eseri; Türk milletinin ışığı; Türk dünyasının umududur.

Göz ışığımız cumhuriyetimizin 99’uncu yaşı kutlu olsun. Ne mutlu Türk’üm diyene! (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özkan…

7.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Pençe-Kilit Operasyonu’nda şehit olan Piyade Uzman Çavuş Faim Bozkurt’a, Mersin’e kadro tahsisi yapılan 909 sağlık personeline ve KYK borçlarının faizlerinin silinmesine ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Pençe-Kilit Operasyonu’nda yaralanan ve kaldırıldığı hastanede şehit olan kahraman Mehmetçik’imiz Faim Bozkurt’a Allah’tan rahmet diliyor, mekânının cennet olmasını niyaz ediyor, ailesine ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Mersin için açılan ve atama işlemleri KPSS puanına göre yapılacak olan 909 sağlık personelinin kadro tahsisi ilimize yapılmıştır. Başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin Koca’ya ve emeği geçen herkese Mersin’im adına teşekkür ediyorum.

Gençler, gözünüz aydın! Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın müjdesini verdiği KYK kredi faizlerinin silinmesi Gazi Meclisimizde kabul edildi. Tüm gençlerimize hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

8.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, SAHA EXPO 2022 Fuarı’na ilişkin açıklaması

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şehrimizde elli iki yıldır üretim yapan Sarsılmaz silah fabrikası, SAHA EXPO 2022 Fuarı’nda yeni geliştirdiği savunma sanayisi ürünleriyle fuarın yıldızı olmuştur. Üretmiş olduğu yerli tabanca ve tüfeklerin yanında TSK’nin ve Emniyet teşkilatının kullanımına sunduğu, NATO standartlarının oldukça üstünde olan piyade tüfekleriyle Sarsılmaz Silah Sanayi, yaptığı ihracat rakamlarıyla da göz doldurmaktadır. Bu ürünlerin yanı sıra, yerli helikopterimize ve geliştirilen yerli uçağımıza entegrasyonu yapılacak ürünlerle ülkemizin savunma sanayisine katkısı tartışılmaz olan Sarsılmaz Silah Sanayi, Düzce’mizin de gururudur. Sarsılmaz Silah Sanayi’nin ilimize, ülkemiz savunma sanayisine katkılarından dolayı, Yönetim Kurulu Başkanı Latif Aral Aliş Bey başta olmak üzere, fabrika müdürümüz Nuri Kızıltan Bey’e ve tüm Sarsılmaz fabrikası çalışanlarına şükranlarımızı sunarım.

BAŞKAN – Sayın Güzelmansur…

9.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Serinyol-Madenli yoluna ilişkin açıklaması

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Serinyol-Madenli yolu Hataylılara hayırlı olsun. Yapımını ısrarla istediğim ve takibini yaptığım Serinyol-Madenli yolu artık hayata geçiyor. İlçeler arası yol yapımı Karayollarının işi olmasına rağmen bölge turizmine ve insanına çok büyük katkı sağlayacak bu yolu Hatay Büyükşehir Belediyesi yapıyor. Antakya-Arsuz yolunu 100 kilometreden 48 kilometreye, süresini seksen dakikadan kırk dakikaya düşürecek olan bu yolun yapımını üstlenen Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Doçent Doktor Lütfü Savaş’a teşekkür ediyorum. Serinyol-Madenli yolu, bu ayın başında ihale edildi ve bir an önce bitirilmesi için hem Serinyol tarafından hem de Madenli tarafından yani iki yönlü yapımına başlanıyor. Karayolları Genel Müdürlüğünün, Hatay’a yol yapma ve hizmet etme noktasında Hatay Büyükşehir Belediyesini örnek almasını diliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

10.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Cumhuriyet Bayramı’na ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhuriyetimizin 99’uncu yıl dönümünü cumartesi günü hep birlikte tüm yurtta coşkuyla kutlayacağız. Bu vesileyle, aziz milletimizin Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyor, Gazi Mustafa Kemal başta olmak üzere, Kurtuluş Savaşı’mızın kazanılmasına ve cumhuriyetimizin kuruluşuna öncülük eden tüm kahramanlarımızı saygıyla yâd ediyorum.

Malazgirt’ten İstiklal Harbi’ne uzanan ve günümüze kadar gelen kadim tarih yürüyüşümüzde hiç değişmeyen bir gerçek; millet olarak ülkemizin bekası söz konusu olduğunda tüm farklılıklarımızı aşarak birlik, beraberlik, kardeşlik içinde hareket edebilme kabiliyetimizdir. En son 15 Temmuz alçak, hain FETÖ kalkışmasında aziz milletimiz bir kez daha göstermiştir ki o engin irfanıyla bağımsızlığına ve geleceğine yönelik her türlü tehdit karşısında tek yürek, tek yumruk olmayı sürdürmektedir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

11.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Adana Şakirpaşa Havalimanı’na ve Adana’nın Ceyhan ve Yumurtalık ilçelerinin Osmaniye’ye bağlanmasına yönelik duyumlara ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

1937 yılından bu yana hizmet veren ve Türkiye'de kâr eden 9 havalimanından 1’i olma özelliğiyle öne çıkan, şehre yakınlığıyla da stratejik öneme sahip Adana Şakirpaşa Havalimanı’mızın kapatılma girişimlerine şiddetle karşı çıkıyoruz. Çukurova Bölgesel Havalimanı yapımını üstlenen ve parasına para katma derdindeki bir müteahhit çıkıp kendini Hükûmetin yerine koyarak “Şakirpaşa Havalimanı’nın kapatılması gerekir, yoksa yolcu kapasitemiz dolmayacak.” diye bir açıklama yapma yetkisini kendisinde görüyor. “Buna karar verecek olan Adanalıdır.” diye açıklama yapan Sayın Ulaştırma Bakanından derhâl bir açıklama bekliyoruz. Adana Şakirpaşa Havalimanı Adanalılarındır ve can damarıdır, kapatılmasına asla izin vermeyeceğiz.

İkinci olarak, Adana’nın tarım, enerji, lojistik, turizm potansiyeliyle öne çıkan Ceyhan ve Yumurtalık ilçelerinin de tamamının ya da bir bölümünün Osmaniye’ye bağlanma girişimleri olduğu duyumları geliyor. Bu konuda da İçişleri Bakanından açıklama bekliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

12.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Edirne’deki taşımalı eğitime ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Misyonu kindar nesil yetiştirmek olan AKP’nin elindeki eğitimin durumunu anlatan deyim: Saldım çayıra, Mevla’m kayıra! İşler her tarafta dökülüyor. Türkiye'nin birçok yerinde aynı durum yaşanıyordur ama ben size Edirne’den taşımalı eğitimle ilgili bir örnek vereyim. Taşımalı öğrencisi olan okullara sabah ve akşam araçlar geç geliyor, her defasında farklı araç ve şoförler geliyor. İhale şartlarına göre örneğin 3 araç gelmesi gerekirken 2 araç geliyor. Öğrencilerin taşınması başka işler yapan servislerin ikincil işi ya da para kazanma aracına döndürülmüş. Gelmeyen araçlara öğrencileri teslim için öğretmenler zorla geç saatlere kadar bekletiliyor, idareciler tarafından tehdit ediliyor. Angarya anayasal bir suçtur. Anlayacağınız, eğitimdeki yanlışların bedeli her zamanki gibi öğrenci ve öğretmenlerimiz tarafından ödeniyor. Bunlar olurken sizin idareci olarak atadıklarınız ne yapıyor, kimleri idare ediyor? Onlar Millî Eğitimimizde yönetici olduklarından haberdarlar mı?

BAŞKAN – Sayın Sümer…

13.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, esnafa müjde olarak açıklanan kredi paketine ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Esnafa müjde olarak yine kredi paketi açıklandı, “Halkbank vasıtasıyla esnafların istifade edebilecekleri 100 milyar liralık bir kredi kampanyası başlatıyoruz.” denildi. Esnafın artık borca girecek, kredi çekip ödeyecek gücü kalmadı. Yapılan açıklamalar yandaş müteahhitlere para kaynağı sağlamaktan başka bir işe yaramıyor.

Şehirlerde ekonomi çarkının dönmesinde etkin rol oynayan orta ölçekli esnaf, kirasını, vergisini ödeyemiyor; pandemi döneminden beri ayakta kalmaya çalışan esnaflar, üzerlerindeki yükün azaltılmasını istiyor. Esnafa müjde verecekseniz vergi, sigorta primlerini yapılandırın; icra takibinde olanlara kolaylık sağlayın; belirli limitin altındaki borçları silin; kredi değil, doğrudan nakit desteği sağlayın. Yeni bir kredi yeni borç demektir. Esnafın üzerindeki yükü boşaltın.

BAŞKAN – Sayın Çakır…

14.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, yerli otomobile ilişkin açıklaması

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) – Sayın Başkan, yerli otomobilin tanıtımı üzerinden yaklaşık üç yıl geçti. Nasip olursa cumartesi günü araçların banttan indirilme töreni düzenlenecek. İlk günden bugüne söylenenleri hiç umursamadan hedefe kilitlenen, “Yapamazsınız!” anlayışını yerle bir eden ve emeği geçen herkese en kalbî şükranlarımı sunuyorum. Hayal kurmadan ideallerinizi hayata geçirme şansınızın olmadığını bu çalışmayla bir daha yaşamış olduk. Mutluyuz, gururluyuz. Türkiye’nin yeni yüzyılına gireceğimiz bugünlerde yapılan işler, hayata geçirilen projeler aydınlık yarınların güzel ve öncü habercileridir. Bugün o eserlere imza atanlar eserleri milletin emrine amade kılma mücadelesinde başarılı olmuş, milletin duasını alma hedeflerine ulaşmaya gayret ediyorlar. Dünyanın fâniliğine olan inancımız “Hayattayken hangi güzel işleri hayata geçirebiliriz, ihya ve imarı başarabiliriz?” idealini bir o kadar zorunlu kılmaktadır; zira, insanın ancak çalıştığının karşılığı vardır diyor, Genel Kurulu ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Karahocagil, buyurun.

15.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, AK PARTİ Hükûmetinin muhtarlara verdiği öneme ilişkin açıklaması

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) - Teşekkür ederim Başkanım.

Cumhuriyet tarihimizde ilk kez AK PARTİ Hükûmetiyle muhtarlarımız dertlerini, beklentilerini devletin zirvesiyle doğrudan paylaşma fırsatını buldu. 2015 yılından bugüne muhtarlarımızla 52 ayrı buluşma gerçekleştirilmiş, 38 bin muhtarımız milletin evi olan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde misafir edilmiştir. Daha önce muhtarları tanımayan, yüzüne dahi bakmayan zihniyet, toplantılarımızdan esinlenerek birden muhtarsever oldular. Muhtarlarımızı âdeta vaat yağmuruna tutmaya başladılar. Ancak her başarısız işleri gibi bunu da ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Laf olsun diye düzenledikleri bir iki salon toplantısının bile devamını getiremediler. Biz ise daha önce söz verdiğimiz gibi Muhtarlar Evinin açılışını yaptık, 100 muhtar hizmet binasının toplu temel atma törenini gerçekleştirdik. Birileri atıp tutmaya, AK PARTİ Hükûmeti olarak bizler işimizi yapmaya, verdiğimiz sözleri tutmaya devam ediyoruz.

BAŞKAN - Sayın Gültekin…

16.- Niğde Milletvekili Selim Gültekin’in, yerli ve millî otomobil Togg’a ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na ilişkin açıklaması

SELİM GÜLTEKİN (Niğde) - Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, yirmi yıllık AK PARTİ dönemimizde demokrasi ve kalkınma hareketimizin yanında ilk günkü aşkla eser ve hizmet siyasetimize, hayal olan birçok mega projemizi de aziz milletimizin desteğiyle gerçekleştirmeye devam ediyoruz. Ülkemizin geleceği için yeni bir dönemin temelini de atıyor, Türkiye Yüzyılı’nı başlatıyoruz. Türkiye Yüzyılı’nın temel taşları bizi her zaman ayakta tutan inancımız, vizyonumuz, hayallerimiz, vatan ve millet sevdamız olacaktır. Türkiye Yüzyılının ilk adımı ise hayalimiz, vizyon projemiz olan yerli ve millî otomobilimiz Togg’un 29 Ekimde seri üretime başlamasıyla olacak. Bu sadece bir başlangıç, ülkemize ve milletimize hayırlı olsun.

Cumhuriyetimizin 99’uncu yıl dönümünde Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır diyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere ülkemizin bağımsızlığı ve büyümesi için çalışan herkese şükranlarımı sunuyor, aziz milletimizin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyorum.

BAŞKAN – Sayın Arkaz...

17.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, 26 Ekim Hasta Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Türkiye’de 1998 yılında 26 Ekim “Hasta Hakları Günü” olarak kabul edilmiştir. 26 Ekim Hasta Hakları Günü’nde hasta hakları konusunda farkındalığın artırılması amaçlanmaktadır. Hasta haklarıyla, temel olarak, hastaların kaliteli sağlık hizmeti alma ve sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi hedeflenir. Bunun yanı sıra, hastanın saygınlığının korunarak teşhis ve tedavinin her aşamasında hastanın aktif katılımının sağlanması da amaçlanmaktadır. Hekimlerimiz her zaman için hem kendi vicdanına göre hem de hastanın en çok yararına olacak şekilde davranırlar.

Sağlıklı yaşam en büyük insan hakkıdır ve kul hakkıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özen...

18.- İstanbul Milletvekili Zeynel Özen’in, cemevleriyle ilgili kanun teklifine ilişkin açıklaması

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Teşekkürler Başkanım.

Pazartesi Plan ve Bütçe Komisyonuna cemevleriyle ilgili bir kanun teklifi geldi. Cemevleri, Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı bir başkanlığa bağlanıyor. Cumhuriyet tarihinde ilk defa cemevleri Mecliste görüşülüyor, bu iyi bir gelişme fakat 15-20 milyon Alevi tarafından tepkiyle karşılandı. Aleviliğin elektrik sorununa, para sorununa indirgenmesi Alevilerin onuruna dokunmuştur, incitmiştir. Bu yasanın geri çekilmesi, cemevlerinin ibadethane sayılabilmesi için tüm parti grup temsilcileri, Alevi örgütleri ve kanaat önderiyle birlikte yeni bir yasa hazırlanmalıdır. Bu gelecek, Mecliste görüşülecek. Herkes “Alevileri çok seviyoruz." diyor. Bu, bir samimiyet testi olacaktır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yaman...

19.- Kocaeli Milletvekili Cemil Yaman’ın, 23 Ekim Macaristan Millî Bağımsızlık Günü’ne ilişkin açıklaması

CEMİL YAMAN (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Macaristan’da her yıl 23 Ekimde özgürlük günü olarak kutlanan Macaristan Millî Günü’nde 1956 Macar Devrimi’ni ve devrim esnasında hayatını kaybedenleri saygıyla anıyorum.

Altmış altı yıl önce 23 Ekim-10 Kasım tarihleri arasında cereyan eden Macar Devrimi, Macaristan’daki Sovyet idaresinin dayattığı politikalara karşı tepki olarak tarihe geçmiştir. Macaristan halkının, 23 Ekim 1956’da işgalci Sovyetlere karşı ayaklanıp destansı bir mücadele vermeleri ve yine, 23 Ekim 1959’da Sovyet rejiminin sona erdirilmesi kapsamında Macaristan Millî Bağımsızlık Günü’nü kutluyorum. Türkiye-Macaristan Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı olmaktan onur duyduğumu…

Macaristan Millî Günü’nü en kalbî duygularımla tebrik ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Subaşı…

20.- Balıkesir Milletvekili Yavuz Subaşı’nın, Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Başkanlığına seçilen Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay ile Hükûmetin Geleceği Elçisi olarak seçilen Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz’a ve Cumhuriyet Bayramı’na ilişkin açıklaması

YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Güney Kore’de yapılan Dünya Yerel ve Bölgesel Liderler Zirvesi’nde 240 binden fazla üyeye sahip, yaklaşık 5 milyar insana hizmet edecek dünyanın en büyük yerel yönetim teşkilatı olan Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Başkanlığına seçilen Konya Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Uğur İbrahim Altay’ı ve aynı seçimlerde “Hükûmetin Geleceği Elçisi” olarak seçilen Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Yücel Yılmaz’ı tebrik ediyorum.

Türkiye’mize bu gururu yaşatan Uğur İbrahim Altay ve Yücel Yılmaz Başkanlarımıza başarılar diliyor, Cumhuriyet Bayramı’mızın 99’ncu yılını tebrik ediyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu…

21.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, cezaevlerindeki ihlallere ilişkin açıklaması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Cezaevleri Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kötü zamanlarında; Bakanlık eline geçen her parayla cezaevi yapmakta, iktidara boyun eğmiş yargı oraları doldurmakta. Mahpuslar yaşadıkları ihlalleri -gidermeyi bırakın- duyurmada bile zorluk yaşıyor. Mektupları engelleniyor, açık görüşleri kısıtlanıyor, siyasi mahpuslara görüntülü görüşme verilmiyor. Her kesimden mahpusun insan hakları savunucusu olarak bana başvurması, mektup göndermesi, ihlalleri yapan Adalet Bakanlığı ve cezaevlerini çok rahatsız ediyor.

Afyon 1 No.lu T Tipi Cezaevinden Hüsamettin Uğur'un, Eskişehir L Tipi Cezaevinden çıplak aramaya uğradığını bana mektupla ileten Nagehan Yüksel'in mektuplarının engellendiği ve disiplin cezaları aldığı bilgisini aldım ve usulsüzlükler hakkında da bilgiler ulaştı. Adalet değil “zulümat bakanı” mahpusların bize ulaşmasını engellese de sonuna kadar cezaevlerindeki ihlalleri duyurmaya devam edeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aydınlık…

22.- Şanlıurfa Milletvekili Aziz Aydınlık’ın, Şanlıurfalı çiftçilerin sulama sorununa ilişkin açıklaması

AZİZ AYDINLIK (Şanlıurfa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Geldiğimiz günden bu yana Türkiye'nin kendine yeten bir ülke olabilmesi inancıyla özellikle çiftçilerimizin sesi olmaya özen gösterdim. Ancak geldiğimiz noktada, üreten değil ithal eden ülke olduk; başka ülkelerden toprak kiralayan ülke olduk. Buradan bir kez daha Urfalı çiftçimizin sulama sorunlarına değinmek istiyorum.

Geçen yılki sulama fiyatları ile bu yılki sulama fiyatları arasında uçurum fark var. Çeşitli sulama yöntemlerinde fiyatlar 4-5 katına çıkmış durumda. Böyle üretim olmaz, böyle çiftçilik de yapılmaz.

İktidarı derhâl çiftçilerin sulama giderlerini düşürmeye davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aycan…

23.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, kamu kuruluşlarında çalışan personel arasındaki pozisyon farklılıklarına ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, kamu kuruluşlarında çalışan personel arasında pozisyon farklılıkları vardır. Kamu kuruluşlarında işçi, geçici işçi ve taşeron çalışanı olarak çalışanlar da bulunmaktadır. Özellikle Karayollarında, orman işletmelerinde, kamu sağlık kuruluşlarında ve belediyelerde geçici işçi veya taşeron çalışanı olan kişiler ile diğer çalışanlar arasında ücret ve özlük hakları bakımından farklılıklar vardır. Aynı işi yapmalarına rağmen daha düşük ücret almaktadırlar ve özlük hakları bakımından da mağdur durumdadırlar. Kamu kuruluşlarında bu farklılığın giderilmesinde çalışma hayatı açısından fayda vardır. Geçici işçilerin daimî statüye geçirilmesi, kadro verilmesi çalışanların beklentileridir. Ayrıca, bu kuruluşlarda daimî statüye işçi alınırken mevcut geçici işçilere öncelik verilmesi de uygun olacaktır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yalım…

24.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Murat Dağı’nda açılmak istenen altın madenine ve Cumhuriyet Bayramı’na ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Murat Dağı’mıza dokunmayın. 2017-2019 arasında Anadolu Export firması Murat Dağı’nda altın madeni açmak için ÇED raporu almıştı. Şahsımın ve çok sayıda sivil toplum örgütünün açtığı davalar sonucu ve vatandaşlarımızın büyük desteğiyle ÇED raporunu iptal ettirdik ancak Anadolu Export firması yine Murat Dağı'nda ÇED alabilmek için bir daha başvurmuş.

Firma yetkililerine buradan sesleniyorum: Gelin, bu sevdadan vazgeçin; Murat Dağı'mızı, Uşak’ı ve bölgemizi rahat bırakın.

Sayın Başkan, cumhuriyetimizin 99’uncu yılını kutluyorum. Başta Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve cumhuriyetimizi kuran tüm büyüklerimizi saygıyla anıyorum. Tekrar, Cumhuriyet Bayramı'mız kutlu olsun.

BAŞKAN – Sayın Özel…

25.- Yalova Milletvekili Özcan Özel’in, Cumhurbaşkanlığına seçmenler tarafından aday gösterilmesi sürecine ilişkin açıklaması

ÖZCAN ÖZEL (Yalova) – YSK’nin 292 no.lu Karar’ında belirtildiği gibi, Cumhurbaşkanlığına seçmenler tarafından aday gösterilecek kişi en az 100 bin seçmenin yazılı teklifiyle aday gösterilebilecektir. Memleket Partisi olarak bizim başkan adayımız, Cumhurbaşkanı adayımız bellidir. 100 bin imza bulmakla ilgili hiçbir sıkıntımız yoktur. İlçe seçim kurullarında imzalanacak olan formlar YSK’ye zaten elektronik ortamda aktarılacakken bu işlemi, seçmeni Seçim Kuruluna getirerek ve kuyruklarda bekleterek yapmak demokrasi ayıbıdır, vatandaşa zulümdür. Resmî tüm evraklar, adaylık ve adli sicile dayalı tüm belgeler e-devlet üzerinden alınabiliyorsa Cumhurbaşkanlığı adaylığı için verilecek imzalar da e-devlet üzerinden verilebilir. E-devlet üzerinden gerekli sistem kurulmalıdır, demokrasiye yakışan yapılmalıdır.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Keven…

26.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, Yozgat’ın Beserek ve Susuz köylerinin içme suyu sorununa ilişkin açıklaması

ALİ KEVEN (Yozgat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Cumhuriyetimizin 99’uncu yıl dönümünü kutlayacağımız şu günlerde, Yerköy ilçemize bağlı Beserek ve Susuz köylülerinin kadınları bu çağda merkeple evlerine içme suyu taşıyorlar. Türkiye’nin başkentine iki saat uzaklıkta olan bir ilin köylerinden manzaralar gösteriyorum yüce Meclise ve Türkiye’ye. Yozgat’la ilgili kurumlar ve ilgili siyasiler, köylülerimizin taleplerini ne zaman dikkate alacaklar merak ediyorum, soruyorum.

Yerköy’ün tek Kırım Tatar köyü olan Beserek köyünde yeni yapıldığı söylenen 70 tonluk su deposu çalışmıyor, getirilen borular gelişigüzel toprağın üzerinde duruyor. Yazık değil mi devletin onca parasına? Bu çağda köylülerimizi merkeple su taşımak zorunda bırakıyorsanız o makamlarda oturamazsınız.

Soruyorum: Sosyal devlet bu mudur? Yozgat Valiliği İl Özel İdaresi yetkilileri, Beserek ve Susuz köylerinde acil olarak bir icraat yapıp içme suyunu hanelere ulaştırmalı, köylüyü suya kavuşturmalıdır.

Saygılarımla. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekillerine söz vereceğim.

İYİ Parti adına Mehmet Metanet Çulhaoğlu.

Buyurun lütfen.

27.- Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun, Cumhuriyet Bayramı’na, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde şehit olan Piyade Uzman Çavuş Faim Bozkurt’a, Türkmenistan’ın Bağımsızlık Günü’ne, Edip Akbayram’ın 29 Ekim Cumhuriyet Konseri’nin Zonguldak Valiliği kararıyla iptal edilmesine, İstanbul Küçükçekmece’de bir inşaatın istinat duvarının çökmesine, polis intiharlarına ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Meclise sunduğu 2023 Yılı Bütçe Kanunu Teklifi’ne ilişkin açıklaması

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Öncelikle, Cumhuriyet Bayramı’mızı kutluyorum. Cumhuriyet değerleriyle daha nice yüzyıllara… Büyük medeniyetin inşası milletimize hayırlı olsun. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, emeği geçenleri saygı ve minnetle yâd ediyorum.

Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde dün teröristlerle çıkan çatışmada Piyade Uzman Çavuş Faim Bozkurt şehit olmuştur. Şehidimize Allah’tan rahmet diliyorum, mekânı cennet, ruhu şad olsun; kederli ailesine ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum.

Bugün, Türkmenistan’ın Bağımsızlık Günü. Otuz bir yıl önce bugün bağımsızlığını ilan eden kardeş ülke Türkmenistan'ı tebrik ediyorum; ebedî dostluğumuzun daim olması temennisiyle Türkmen halkını muhabbetle selamlıyorum.

Evet, Edip Akbayram’ın 29 Ekim Cumhuriyet Konseri Zonguldak Valiliği kararıyla iptal edilmiştir. Kararı, muhaliflere yönelik yasaklayıcı ve baskılayıcı bir tutum olarak görüyoruz. İptal edilen gençlik festivalleri ve kıyafetinden dolayı konserlerine izin verilmeyen şarkıcılardan sonra, şimdi de yıllardır muhalif kimliğiyle tanınan Edip Akbayram’ın iptal edilen konseriyle yasaklar devam etmektedir. Yasakları kaldıracaklarını söyleyerek iktidara gelen AK PARTİ, toplumun belli bir kesiminin yaşam biçimine müdahale eden ve keyfî yasaklamalarla özdeşleşen bir parti olarak tarihe geçecektir.

Geçtiğimiz gün, İstanbul Küçükçekmece'de bir inşaatın istinat duvarında çökme meydana geldi. Çökme nedeniyle şantiye sahasının yanındaki Özel İstanbul Arel Üniversitesinin 3 katlı binası yıkılırken üniversitenin ana binasında da hasar meydana geldi. Amasra’da meydana gelen maden ocağı patlamasından sonra ortaya çıkan denetim eksikliği ve iş bilmezlik bu kez de kendini İstanbul’da bir inşaatta gösterdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Olayın gece saatlerinde yaşanması, üniversite öğrencilerinin binada olmamasından dolayı herhangi bir can kaybı yaşanmadı fakat gündüz vakti çökme meydana gelseydi binlerce öğrenci enkaz altında kalabilecekti.

İstanbul’da güçlendirilmesi gereken binaların olduğunu ve bilhassa inşaat alanlarında denetimlerin artırılması gerektiğini defalarca buradan gündeme getirdik. İktidarın liyakatsiz kadroları ve gerekli tedbirlerin alınmaması yüzünden öğrencilerin, işçilerin, madencilerin canları her an tehlike altındadır. İYİ Parti olarak bir kez daha uyarıyoruz: Güçlendirilmesi gereken tüm binalar tespit edilmeli ve gerekli tedbirler ivedilikle alınmalıdır. Hükûmet “kader” diyerek denetimleri ihmal etmemeli, vatandaşlarının can güvenliğini tehlikeye atmamalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Geçtiğimiz hafta sonu, İstanbul’da görevli Polis Memuru Raşit Sağlam, Heybeliada Vapur İskelesi’nde beylik tabancasıyla intihar etmiştir. 5 Ekimde yine İstanbul’da görevli Polis Memuru Enes Seyhan, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünde intihar etmişti. Sadece Ekim ayında İstanbul, Ankara, Zonguldak ve Nevşehir’de görevli toplam 6 polis memuru intihar ederek hayatına son vermiştir. Emniyet Genel Müdürlüğü, yapmış olduğu resmî açıklamada 2022 yılının ilk dokuz ayında 44 polis memurunun intihar ettiğini açıklamıştır. İçişleri Bakanlığı, intiharların sebeplerini araştırmak yerine “kişisel sorunları” diyerek geçiştirmektedir. Ortada kişisel ya da psikolojik bir sorun varsa sorulması gereken soru da şudur: Bu evlatlarımız Emniyet teşkilatına girerken psikolojik sorunları yoktu da sonradan nasıl oluştu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın Sayın Çulhaoğlu.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Emniyet teşkilatımız ve polis memurlarımız bilsin ki sizler yalnız ve sahipsiz değilsiniz. İYİ Parti olarak ardı arkası kesilmeyen polis intiharlarının takipçisi olmaya ve sebeplerinin araştırılması için gündemde tutmaya devam edeceğiz.

Halk ekonomik sıkıntılarla mücadele ederken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduğu bütçe kanun teklifine göre 2023 yılında kamu idarelerine toplam 3.241 yeni lüks araç alımı yapılacağı belirtilmiştir. Oysa sene başında yayınlanan yatırım programı hazırlıklarıyla ilgili Cumhurbaşkanlığı genelgesinde kamu harcamalarında tasarruf yapılacağı temel hedef olarak ifade edilmişti. Anlaşılan o ki saray yönetimi “itibardan tasarruf olmaz” anlayışından vazgeçemiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Peki, buyurun.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Halka “Porsiyonları küçültün, açken alışverişe çıkmayın.” gibi akıl verenler kendi lüks yaşantılarından ödün veremiyorlar. Aziz milletimiz bilsin ki bu devran böyle devam etmeyecek. Yaklaşan İYİ Parti iktidarında kamuda israf harcamaları kesilecek, lüks araçların, onlarca uçağın, günlük 10 milyonu bulan saray harcamalarının yerini mütevazı bir yönetim anlayışı alacak. İktidarımızda araçların, uçakların değil; EYT'lilerin, öğrencilerin, emeklilerin, işçilerin, memurların sorunları, çözülmesi gereken temel gündem maddeleri olacak. Bir şey değişecek, her şey değişecek; az kaldı.

Değerli Başkanım, müsamahanızdan dolayı teşekkür ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Bülbül...

28.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde şehit olan Piyade Uzman Çavuş Faim Bozkurt’a, Türkmenistan’ın Bağımsızlık Günü’ne ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 26 Ekim 2022 tarihinde Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde terör örgütü PKK tarafından düzenlenen hain saldırıda yaralanan Uzman Çavuş Faim Bozkurt tedavi gördüğü hastanede şehit olmuştur. Şehidimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve aziz Türk milletine başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, dost ve kardeş ülke Türkmenistan 27 Ekim 1991 tarihinde bağımsızlığını ilan ederek uzun yıllar süren Sovyet himayesinden kurtulmuştur. Türkmenistan’ın bağımsızlığını ilan edişinin 31’inci yıl dönümünde dost ve kardeş ülkeyi ve soydaşlarımızın Bağımsızlık Günü’nü kutluyor; huzurlu ve aydın bir gelecekleri olmasını diliyoruz.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkarak işgallere karşı Anadolu’daki Kuvayımilliye direnişini örgütlemesi ve Amasya, Erzurum ve Sivas Kongreleriyle devam eden Millî Mücadele sürecinin nihai zafere ulaşması şüphesiz Türk milletinin irade ve kararlılığının bir eseri olmuştur. Türk milletinin istiklal ve istikbaline olan bağlılığı “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” şiarıyla 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılmasıyla vücut bulmuştur. 29 Ekim 1923’te de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen cumhuriyetin ilanıyla birlikte bu süreç taçlanmış ve tüm dünyaya ilan edilmiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türk milletinin karakter ve âdetlerine en uygun olan idare, cumhuriyet idaresidir.” sözleriyle ifade ettiği cumhuriyet idare şekli, Türk milletinin kadim tarihi ve medeniyetiyle bütünleşerek millet iradesinin hâkimiyetini tesis etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Cumhuriyetin 100’üncü yılını kutlamaya yaklaştığımız ve bunun kıvanç ve heyecanını taşıdığımız bir süreçte cumhuriyetin ilelebet payidar kalacağı inancı ve kararlılığıyla aziz milletimizin hafta sonu idrak edeceğimiz 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm kurucu kahramanlarımızı, şehitlerimizi ve gazilerimizi minnet ve hürmetle yâd ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Erel…

29.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, ehliyet affına, kadro bekleyen Karayolları danışmanlık ve müşavirlik hizmet alımı çalışanlarına, engelli maaşlarına ve kamu görevlilerine ödenen cam ve gözlük bedeline ilişkin açıklaması

AYHAN EREL (Aksaray) – Başkanım, teşekkür ediyorum.

Mala ve cana kastetmemiş, geçimini ehliyetiyle sağlayan, bu şekilde evine ekmek götüren, ehliyetine el konulan vatandaşlarımız, aylardır süren feryatlarına artık kulak verilmesini ve bir ehliyet affı çıkarılmasını sabırsızlıkla bekliyorlar.

Yine, taşerona kadro çalışmalarında sona gelinen bugünlerde, 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle kapsam dışı kalan ve kadro anasının ak sütü gibi helal olan Karayolları danışmanlık ve müşavirlik hizmet alımı çalışanları da kadro müjdesi bekliyor.

Engelli maaşları, günümüz şartlarında artık onların zorunlu ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hâle geldi. Engelli vatandaşlarımız, en azından engelli maaşlarının en düşük emekli maaşı miktarını getirilmesini talep ediyorlar.

Yaklaşık, sanırım, on beş yıldır kamu görevlilerine ödenen gözlük ve cam bedeli…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Oluç…

30.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, HDP Grubunu ziyaret eden Alevi kurumlarının temsilcileri ile TÜM BEL SEN Genel Başkanı ve yöneticilerine, gözaltına alınan Mezopotamya Ajansı ve JINNEWS muhabirlerine ve Tahir Elçi Vakfının 11 ilde yaptığı araştırmaya ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, bugün Alevi kurumlarının temsilcileri grubumuzu ziyaret ettiler. Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı, Alevi Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı, Alevi Vakıfları Federasyonu Genel Başkanı, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı, Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı dediğim gibi grubumuzu ziyaret ettiler; esas itibarıyla geçtiğimiz hafta Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilmiş olan torba teklifle ilgili eleştirilerini ve kaygılarını dile getirdiler ve bu torba teklifle kabul edilmiş olan ve Alevi toplumunun taleplerini ilgilendiren maddelerdeki hedeflerin kendilerinde çok büyük rahatsızlık yarattığını söylediler. Özellikle cemevlerinin Kültür Bakanlığına bağlanmasının büyük bir sıkıntı yarattığını ifade ettiler. Yorumları, iktidarın kendisine yakın bir Alevi tarafı yaratmak istediği doğrultusundaydı; “Kendi Alevilerini yaratmak istiyorlar.” dediler ve cemevlerinin ibadethane olarak görülmemesinin ve değerlendirilmemesinin büyük bir rahatsızlık yarattığını bir kez daha söylediler. Temel talepleri bu teklifin geri çekilmesi ve geri çekildikten sonra bütün partilerin, Meclisteki grubu bulunan partilerin ve Alevi kurumlarının temsilcilerinin oturup konuşarak yeni bir yasa teklifinin hazırlanması doğrultusunda olduğunu söylediler. Bizler de kendileriyle dayanışma içinde olduğumuzu ifade ettik ve bu önerilerini Mecliste de dile getireceğimizi söyledik. Bu vesileyle bunları anlatmış oldum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bugün bir heyet daha geldi; TÜM BEL SEN Genel Başkanı ve yöneticileri. Ne yapmak istemişler TÜM BEL SEN Genel Başkanı ve yöneticileri ve üyeleriyle? Meclisin önünde bir basın açıklaması yapmak istemişler. Tabii yani ne olmuş? Kolluk açıklama yapılmasına izin vermemiş, müdahale edilmiş; bunun üzerine, açıklamayı yapamadıkları için heyet olarak Meclise geldiler, bizimle bir görüşme yaptılar. Aslında, talepleri var; bir dosya olarak da bunu sundular, önümüzdeki haftalarda da bu konuyu takip edeceğiz ama istedikleri, yerel yönetimlerde çalışan 136 bin kamu emekçisinin Anayasa’yla güvence altına alınan sendikal örgütlenme hakkının ayrılmaz bir parçası olan toplu sözleşme hakkının kullanılmasının engellenmesine son verilmesi. Emekçilerin farklı özlük haklarına bağlı çalıştıkları için, eşitlik ilkesine uygun davranılmadığını söylüyorlar ve Sayıştayın yaptığı denetimlerde ortaya çıkan sonuçların kendilerini mağdur ettiğini anlatıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oruç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bu nedenle de 4688 sayılı Yasa’nın 32’nci maddesinde değişiklik talepleri var, bunu dile getirdiler; biz de kendilerine bu konudaki çalışmaları takip edeceğimizi ilettik.

Sayın vekiller, iki gün önce burada dile getirmiştim; Mezopotamya Ajansı ve Türkiye'nin tek kadın haber ajansı olan JINNEWS muhabirlerinin şiddet kullanılarak gözaltına alındığını anlatmıştım sizlere. Gözaltı süreci devam ediyor bu kişilerin ve avukatlarıyla yaptıkları görüşmelerin sonuçları bize yansıtıldı; gözaltına alınırken nasıl tehdit edildiklerini anlatmışlar, kendilerine nasıl silah doğrultulduğunu, nasıl ters kelepçe yapıldığını ve gözaltına alınırken ne tür cinsiyetçi küfürlerle karşı karşıya kaldıklarını anlatmışlar ve avukatları bunu bize ilettiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Şimdi, bakın, mesela birisi Berivan Altan, bir muhabir arkadaşımız ve -Berivan Altan epey bir süre boyunca Mecliste de muhabirlik yaptı- bu ev baskınında ters kelepçe ve işkenceye uğruyor. Polisler diyorlar ki: “Sana baş eğdireceğiz, zorluk çıkarma.” Biliyorsunuz bu başını eğerek Kürtleri gözaltına alma diye bir usul icat etti İçişleri Bakanlığı ve zorla kendisine baş eğdirmeye çalışıyorlar. Berivan Altan, genç bir kadın arkadaşımız; üstelik de baş eğdirip de görüntü almaya çalışıyor polisler, bu görüntüyü de servis ediyorlar televizyonlara biliyorsunuz. Hedef ne? “Kürt’e baş eğdirdik.” Bunu göstermek.

Şimdi, Diren Yurtsever, yine bir eski muhabir arkadaşımız, kadın arkadaşımız, yine Mecliste bir dönem -geçtiğimiz yıl- çalıştı, muhabirlik yaptı ve şimdi de Mezopotamya Ajansının Sorumlu Yazı İşleri Müdürü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Mezopotamya Ajansının Sorumlu Yazı İşleri Müdürü ve çok ortada olan bir kişi Diren Yurtsever. Ona ne yapmak istiyorlar? Onun da Türk Bayrakları arasında elleri kelepçeli bir şekilde zorla fotoğrafını çektirmek istiyorlar, gazeteci kendisi. Yani kim yapıyor bunu? Polis yapıyor. Diyor ki: “Niye böyle bir şey yapmak istiyorsunuz?” Diyorlar: “Prosedür böyle.” Böyle bir prosedür mü var? Yani bir gazeteciyi gözaltına alıyorsunuz, Türk Bayrakları arasında kelepçeli resmini çektirmek, fotoğrafını çektirmek prosedür; böyle bir prosedür yok, biz biliyoruz. Bayrağı bir işkence aracı olarak kullanıyor kolluk kuvveti; yapılmak istenen bu, ortada olan bir ajansın Sorumlu Yazı İşleri Müdürü, Yayın Yönetmeni olan bir kişiye yapılmak istenen bu. Cinsiyetçi küfürler devam ediyor tabii, psikolojik şiddet de uygulanıyor. Yani niye bunları söylüyoruz? İşte hani diyorlar ya “Kürtler bizi nasıl görüyor acaba?” diye, Kürtler bu yaşadıklarından sonra…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bitiriyorum efendim, son cümle izninizle.

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – …nasıl gördüklerini bir araştırmada ortaya koymuşlar, ben size o araştırmadan 2 tane veri sunacağım. Araştırmayı kim yapmış? Tahir Elçi Vakfı. Tahir Elçi, biliyorsunuz katledildi, bir avukat, çok değerli bir insan hakları savunucusu arkadaşımızdı, katledildi. Tahir Elçi Vakfının 11 ilde yaptığı araştırmada “Kürtlerin insan hakları algısı nedir?” diye sorulmuş; her 5 katılımcıdan 4’ü -Kürtlerden bahsediyorum yani- Türkiye'de insan haklarının ihlal edildiği görüşünde ve bunların en az yüzde 60’ı da Kürtlerin en çok kendi kimliklerinden dolayı ayrımcılığa uğradığını, hak ihlaline maruz kaldığını düşünüyorlar. İkinci sırada da Kürt kadınlarının bu ayrımcılığa maruz kaldığını düşünüyorlar; işte tablo bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Siz, Kürt gazetecilerini, özgür basını susturmak için şiddet uygulayıp, işkence yapıp muhabirleri gözaltına aldığınızda Kürt seçmen ve Kürt halkı da bu şiddet kullanarak gözaltına alınmanın ve özgür basını susturma çabalarının ne anlama geldiğini biliyor ve bunu da kamuoyu araştırmalarına da yansıtıyor. Ben de siz duyun diye bir kez daha burada dile getirdim.

Dinlediğiniz için teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özkoç…

31.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Merkez Bankasının kur korumalı mevduat için yaptığı ödemeye ve Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun enflasyonla ilgili açıklamasına ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aylardır Merkez Bankasının kur korumalı mevduata ne ödediğini soruyoruz, cevap yok. Geçen hafta Merkez Bankası yöneticisi “Ben bilgi veremem.” diye komisyondan çıkmış. Dün, atanmış Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay “2022 Eylül sonu itibarıyla kur korumalı mevduat uygulamasının bütçeye maliyeti 84,9 milyar TL'dir.” demiş, “Merkez Bankasında oluşan maliyet bunun altında.” demiş. Ciddiyetten uzak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığına yakışmayacak bir tavırla yine bilgi vermemiş. “Hazinenin ödediği paranın altında.” ne demek? Altında olduğunu biliyorsan, rakamı da biliyorsun demektir; bunu neden Meclisten saklıyorsun? Milletin sofrasından kesip de zengine vereceksin, hesabı sorunca da yanıt vermeyeceksin, “Devlet sırrı bu.” diyeceksin, öyle mi? Milletin Meclisinde “devlet sırrı” diye söylediğin şey, milletin derdi. Fuat Oktay ayrıca diyor ki: “Kur korumalı mevduat tabana yayıldı. Tüm halkımıza hitap eden bir finansal üründür.” Kimmiş bu taban, ben merak ediyorum, Cumhuriyet Halk Partisi de merak ediyor. Örneğin asgari ücretliler bu tabanın içinde var mı? Bankalara borcu 1,5 trilyona ulaşmış vatandaş bunun içinde var mı? Traktörü hacizli çiftçi bunun içinde var mı? 1,5 trilyon liralık borç altında ezilmiş esnaf, kredi kartının borcunu ödeyemediği için takibe düşen 4 milyon kişi bu tabanın içinde var mı? Hangi taban bu? Kimin tabanı? Ben size tabanı, bankada kimlerin mevduatı olduğunu söyleyeyim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkoç.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bankadaki mevduatın yüzde 68’inin milyonerlere ait olduğunu artık Türkiye biliyor yani mevduatta 1 milyon liradan fazla parası olan kişiler bunlar. Yılbaşından bu yana kur korumalı mevduatın katkısıyla ülkemizdeki milyoner sayısı kaça ulaştı biliyor musunuz? 200 bin kişi arttı. Fuat Oktay’ın söylediği AKP’nin tabanı işte tam da budur. Milyonlarca vatandaş bankada para değil borç büyütüyor, enflasyon altında eziliyor.

Bizden bilgi saklayan Merkez Bankasının Başkanı Kavcıoğlu, gazetecilere “Enflasyonla mücadelede kendimizi çok başarılı sayamayız.” demiş; zaten başarılı değilsiniz. Enflasyonla bir avuç insanınızı zenginleştiriyor ama tabanı, gerçekten milletimizin tabanını yok sayıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkoç.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Merkez Bankasının yasada yer alan temeli, temel görevi fiyat istikrarıdır yani enflasyonla mücadeledir. Bu başarısızlık itirafı üzerine Başkanın temel görevini yerine getiremediği için ne yapması gerekiyor? İstifa etmesi gerekiyor. Tek göreviniz bu: İstikrar, enflasyonla mücadele. “Ben bunu başaramıyorum.” diyor Merkez Bankası Başkanı, başaramıyorsan istifa edeceksin.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sağ olun.

Sayın Akbaşoğlu, buyurun.

32.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde şehit olan Piyade Uzman Çavuş Faim Bozkurt’a, Türkmenistan’ın Bağımsızlık Günü’ne, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı bir teknoloji harikası Togg’la taçlandıracaklarına ve 21’inci yüzyılın “Türkiye asrı” olacağına ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri; Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde alçak teröristlerce yapılan saldırıda yaralanan kahraman Mehmetçik’imiz tedavi gördüğü hastanede vefat etti. Bu vesileyle Uzman Çavuş Faim Bozkurt'a ve onun şahsında bütün şehitlerimize rahmet, ailesine ve bütün milletimize başsağlığı diliyorum. Cenab-ı Hak kendilerine rahmet eylesin, bütün şehitlerimizi Cenab-ı Hak cennetiyle, cemaliyle şerefyap eylesin.

BAŞKAN – Amin.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ve herkes bilsin ki bütün terör örgütlerinin kökü kurutuluncaya kadar bu mücadelemiz kararlılıkla devam edecektir.

Bugün, kardeş Türkmenistan’ın Bağımsızlık Günü. Bu münasebetle Türkmenistan’ın Bağımsızlık Günü’nü tebrik ediyor; Türkmen kardeşlerimizin dünya ve ahiret mutluluğu içerisinde uzun, hayırlı bir yaşam sürmelerini diliyorum.

Tabii, bugün 27 Ekim, iki gün sonra kutlayacağımız cumhuriyetimizin 99’uncu yıl dönümünün arifesindeyiz. Bir asır önce emperyalistlerin heveslerini kursaklarında bırakan aziz milletimiz ve Millî Mücadele’nin Önderi Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğindeki bu bağımsızlık mücadelesi, hakikaten bugün de aynı ruhla, istiklalitam anlayışıyla bütün millet fertlerimizce devam ettirilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Türkiye’yi uluslararası kumpaslarla bölüp parçalayıp tarih sahnesinden silmek isteyenler, kendi kirli oyunlarında yok olup gitmeye mahkûmdurlar. Milletimiz de devletimiz de buna muktedirdir. Bu millet liderini bulduğunda onu kimse tutamaz, o lider Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Yarın AK PARTİ olarak başlatacağımız Türkiye Yüzyılı, yeni dönemde bütün millet fertlerini, 85 milyon insanımızı kucaklayarak hiçbir ferdi dışarıda bırakmadan ulusal olduğu kadar bütün bir insanlık için uluslararası neticeler doğuracak, bütün insanlık için bir vizyon belgesi olarak karşımıza çıkacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – İnanıyorum ki cumhuriyetimizin 100’üncü yılı olan 2023, yepyeni bir dünyanın muştusu, müjdesi olarak tarihin önemli bir dönüm noktası olarak karşımıza çıkacak.

Yirmi yıldır bu anlayışla, büyük ve güçlü Türkiye için, milletimiz ve insanlık için çalışan dünya lideri Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde adil ve merhametli bir küresel düzeni, inşallah, hep birlikte insanlığa hediye edeceğiz.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’mızı bir teknoloji harikası Togg’la hep beraber taçlandıracağız. Bu gurur hepimizindir, aziz milletimizindir, devletimizindir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Türkiye Cumhuriyeti devleti 85 milyon insanıyla bir ve beraber olarak yeni bir tarih yazacak; insanlığın umudu, vicdanı olarak 21’inci yüzyıl “Türkiye asrı” olarak inşallah tarihin altın sayfalarında yer alacaktır.

Bu duygu ve düşüncelerle bütün milletimizin Cumhuriyet Bayramı'nı tebrik ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları vardır.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

VIII- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve arkadaşları tarafından, ülkemizde artan yolsuzlukların araştırılarak önüne geçilmesi amacıyla 21/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Ekim 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

27/10/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 27/10/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                         Erhan Usta

                                                                                           Samsun

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve 21 milletvekili tarafından, ülkemizde artan yolsuzlukların araştırılarak önüne geçilmesi amacıyla 21/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 27/10/2022 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, İYİ Parti Grubu adına Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; İYİ Parti olarak ülkemizde artan yolsuzlukların araştırılarak önüne geçilmesi amacıyla vermiş olduğumuz araştırma önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yolsuzluğun tanımına baktığımızda “kamu gücünün özel çıkarlar amacıyla kötüye kullanılması” anlamına gelmektedir. Toplumun kültürünü, politikasını, ekonomik çatısını yok eden en büyük problem olarak karşımıza çıkan yolsuzluk, ülkemizin geleceğini de tehdit eden en önemli unsurlardan biridir ve maalesef, hem yapılan araştırmalarda hem de gözle görülür bir şekilde ülkemizde yolsuzluk başını almış gitmektedir. Artan yolsuzluklar ülkemizde ekonomiyi ve hazineyi de büyük zarara uğratmaktadır.

Sayın milletvekilleri, AK PARTİ 2001 yılında kurulurken 3Y formülünü kamuoyuna açıklamış ve 3Y’yle mücadele ederek bunları ortadan kaldıracağını; AK PARTİ iktidarında yoksulluğun, yolsuzluğun, yasakların olmayacağı çok güzel bir ülke vadetmişti ama gelinen noktada vatandaş diyor ki “Bu 3Y formülü ‘ye, yolunu bul ve yut’ gibi algılanmaya başlandı.” Ve yasakları kaldıracağını iddia eden AK PARTİ’nin daha geçtiğimiz günlerde sosyal medyayı kontrol altına almak için çıkardığı kanun gençlerimizin hayallerine, düşlerine, düşüncelerine pranga vurmaya yetmiştir. Yolsuzluğu ortadan kaldıracağını iddia eden siyasi irade, yaptığı konuşmalarda yoksulların sayısının arttığını beyan ederek bu yoksullara yaptığı sosyal yardım miktarını artırmakla övünmektedir. Yani bir hükûmet ülkesinde artan fakir ve yoksul sayısından gurur duymaktadır, onur duymaktadır.

Kıymetli milletvekilleri, yoksulluğa giden her kuruşta yatağa aç giren çocuğun ve çocuğuna mama, ekmek bulamayan, çorba bulamayan ananın ahı vardır; çocuğuna istediğini alamadığı için çocuğu uyuduktan sonra eve gitmek zorunda kalan babaların sitemi vardır; tarlasına gübre, hayvanına yem alamayan köylümüzün, çiftçimizin kahrı vardır; okulunu dereceyle bitirdiği hâlde bir türlü iş bulamayan gencimizin umutsuzluğunun en koyu karanlığı vardır; köyüne su götüremediği için -diğer köyde az önce şahit olduk- suyu -affedersiniz- hayvan sırtında taşımak zorunda kalan analarımızın, bacılarımızın, ninelerimizin teri vardır; emekliye üç yılda bir sadece 50 TL’lik gözlük layık görüldüğünden bu vatandaşlarımızın göz karartısı vardır; hastanelerde tedavi olamayan, ameliyatını yaptıramayan, aylardır sıra alamayan ve bu arada sığınmacılara imrenerek bakan, şifa kapısı görüp gittiği hastaneden dert küpü olarak çıkan vatandaşlarımızın sancısı vardır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, İstanbul’da yirmi beş yıldır Türkiye’den ve dünyadan kopuk bir hayat yaşayan bir vatandaşımız, kalabalığı ve bu kalabalıkta vatandaşlara hitap eden bir kişiyi görüyor ve dinlemeye başlıyor. Vatandaş, hatibin kürsüdeki “Yolsuzlukların, rüşvetin, yoksulluğun olmayacağı ülkeyi biz hallederiz.” şeklindeki nutkunu dinliyor, kendi kendine “Acaba bu adam kim?” diye soruyor, “Herhâlde seçimlere hazırlanan ve iktidar olma çaba ve sevdasında bulunan bir siyasi partinin lideridir.” diye düşünüyor ve demek ki “Bu ülkede yoksulluk var, yolsuzluk var, rüşvet kıskacında kıvranıyor; yolsuzluk, rüşvet almış başını gidiyor, yapılan suç duyuruları da sonuçsuz kalıyor, bu lider de bunları ortadan kaldırmaya ve çözmeye talip.” diye düşünüyor. Dayanamıyor, yanındaki adama soruyor “Hemşehrim, bu konuşan kim?” “Aa, çok ayıp tanımıyor musun? Bu vatandaş veya bu insan Cumhurbaşkanımız, AK PARTİ’nin Genel Başkanı, yirmi yıldır bu ülkeyi yönetiyor.” (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Oya Ersoy.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, yolsuzluk… Geçen haftalarda OECD Rüşvetin Önlenmesi Sözleşmesi’ne uyumu ölçen 2022 ilerleme raporu açıklandı. Raporun adı ne? “Yolsuzluğun İhracı.” Şimdi, Türkiye bu yıl da sözleşmeyle ilgili yasaları az uygulayan ya da hiç uygulamayan ülkeler kategorisinde yer aldı ve 2021 endeks sonuçlarına göre son on yıl içerisinde en çok puan kaybeden ülkeler arasında 38 puanla 96’ncı sırada. 2013 yılıyla kıyaslayalım; 12 puan kaybetmiş, 43 sıra da gerilemiş. Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasında karşılaştırdığımızda durum ne? 27 üye ülkeden daha düşük puan alarak Bulgaristan’ın da ardından en son sıraya yerleşmiş. Peki, 38 OECD ülkesine bakalım, onların arasında durum ne? 37’nci sırada. G20 ülkeleri arasında ise sondan 3’üncü sırada. Evet, demokrasinin, hukukun, adaletin, eşitliğin, basın özgürlüğünün olmamasının nedeni ne biliyor musunuz? İşte, tam da bu, nedenlerinden biri de bu. Yolsuzluk ağlarının ortaya çıkmasını engellemek için yerli, millî lafları uçuşur, kutuplaştırma politikalarına sarılınır, demokrasinin kırıntılarını göremezsiniz; sokakta hakkını her arayanın karşısına jandarma, polis barikatı dikilir ve bu ülkenin bilim insanları, işte bugün Şebnem Hoca’da olduğu gibi, gözaltına alınır; adliyede hepimiz, bütün demokrasi güçleri onun yanında saf tutar.

Evet, iktidarınızın dönemi, yolsuzluğun yaygınlaştığı, sıradanlaştığı ve daha da önemlisi, cezasızlıkla ödüllendirildiği yıllardır. Bütçe şeffaflığı, denetim, kamu kaynaklarının kullanımına ilişkin hesap verilebilirlik olmadığında kamudaki yolsuzluk da artar. Gazeteciler ve halk dezenformasyon yasalarıyla susturulursa, talimatlı yargı yolsuzluğu yapanı değil de ortaya çıkaranı gözaltına alırsa yolsuzlukla mücadele edilemez. Zaten bu iktidarın böyle bir niyeti de yok.

Daha geçen haftalarda Türkiye’nin en büyük rüşvet ve yolsuzluk skandallarından biri ortaya çıktı ancak yargı yine harekete geçmiyor. Piyasada konuşulanlara göre, bu soygun çarkının sadece bir ayağını Ali Fuat Taşkesenlioğlu ve ekibi oluşturuyor; şirketler, aracı kurumlar, manipülatörler ve vurgunun önemli aktörleri var ama yargı ısrarla bunların üstünü kapatıyor.

Son sözümü söyleyeyim, evet, zamanım kalmadı: Gideceksiniz, gideceksiniz ama hiçbir yasa sizi kurtaramayacak; gideceksiniz, hesap vererek gideceksiniz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Alpay Antmen.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALPAY ANTMEN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yolsuzlukları konuşuyoruz. Ben halkı temsil eden, millet iradesini temsil eden, vatandaşlarımızı düşünen hiçbir milletvekilimizin bu önergeye “ret” oyu vereceğini düşünmüyorum çünkü “Yolsuzluklar araştırılmasın.” demek, eğer ortada bir yolsuzluk yani halka karşı işlenen en büyük suçlardan, ihanetlerden biri varsa buna zımnen de olsa, zımni olarak da olsa ortak olmak demektir.

İktidar partisi AKP iktidara 3Y’yle mücadele edeceği sözüyle geldi; bunlar, yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar. 2022 yılında geldiğimiz noktaya bakıyoruz, ülkemizde yoksulluk diz boyu; 25-26 milyon vatandaşımız açlık sınırı, 52-53 milyon vatandaşımız yoksulluk sınırı altında yaşıyor yani ülkemizdeki vatandaşlarımızın yüzde 95’i yoksul. Yasaklara gelince, zaten her şeyi yasakladınız; yazmayı, konuşmayı, sosyal medyayı. O konuya hiç girmiyorum ama çok önemli bir husus, görüştüğümüz konu; yolsuzluk iddiaları ve yolsuzlukta dünya sıralamasında liderliğe koşuyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan birkaç gün önce partisi yirmi bir yıldır iktidarda olmasına rağmen “Yolsuzlukların olmadığı, rüşvetin olmadığı, yoksullukların olmayacağı bir ülkeyi biz hallederiz; şu an itibarıyla da bunun hazırlığı içindeyiz.” dedi. Vay hâlimize! Sayın Cumhurbaşkanı da bunu kabul ettiyse yandık demektir.

2021 yılı Yolsuzluk Algı Endeksi’nde Türkiye dünyada 38 puanla 96’ncı sırada. Avrupa Birliği ülkelerinde kaçıncı sıradayız biliyor musunuz? Sonuncuyuz, 27 ülkeden en kötüsüyüz. OECD ülkelerinde 38 ülkeden sonra 37’nci sıradayız.

Değerli milletvekilleri; yolsuzluk, rüşvet bir ülkeyi temelinden çürütür. Gelin, bu araştırma önergesine “evet” deyin ve güzel ülkemizde yolsuzlukları, yolsuzluk yapanları araştıralım. Bu halkın, yetimlerimizin, şehit çocuklarımızın hakkını kim çalıyorsa belirleyelim, adalete teslim edelim. Onlara öyle cezalar verelim ki başka hiç kimse böyle bir şeye bir daha tevessül etmesin, burunlarından getirelim, bir daha hiç kimse yolsuzluk yapmasın diye gerekli önlemleri alalım. Yani ben sizi burada yolsuzlukla mücadeleye davet ediyorum. Yolsuzlukla mücadele etmezsek bu ülke yıkılır, temelleri yıkılır ve Türkiye'de, güzel ülkemizde insanlarımıza iyi bir gelecek bırakamayız.

Bugün bu önergeye verilecek “ret” oyları yarın yolsuzluklara destek olacaktır, destek anlamına gelecektir diyor, her birinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Karabük Milletvekili Sayın Niyazi Güneş.

Buyurun Sayın Güneş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NİYAZİ GÜNEŞ (Karabük) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu tarafından yolsuzluğun önüne geçilmesi amacıyla verilen önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

AK PARTİ, kurulduğundan bu yana saydamlığın ve hesap verilebilirliğin artırılması ve yolsuzlukla etkin bir biçimde mücadele konusunda özel bir önem vermiştir. Bu konudaki siyasi kararlılığının bir göstergesi olarak bu alanda politikalar geliştirmek ve uygulamayı gözetmek amacıyla toplumsal farkındalığın artırılması için çeşitli kanun ve yönetmelikler çıkarmıştır. AK PARTİ iktidarı olarak yirmi yıldır yaptığımız sessiz devrimlerle, hukuk devleti kurallarının tüm güç unsurlarından daha üstün olduğuna inanmaktayız. Güçlünün değil, her zaman haklının yanında olduk, yanında olacağız. Toplumsal ahengin tesis edildiği bir anlayışla ülkemize hizmet etmekteyiz. Bu alandaki siyasi kararlılığımız ve uygulanan politikaların etkinliği hem ulusal hem de uluslararası birçok çalışmada ortaya konulmuştur.

2002 yılından bu yana, uluslararası sözleşmelerden kaynaklanan yükümlülüklerimiz, dünya genelindeki başarılı uygulamalar dikkate alınarak yolsuzlukla mücadelede farklı bir anlayış benimsenmiştir. Bu bağlamda, ihtiyaç duyulan yeni kamu kurum ve kuruluşlarının kurulması, mevzuatın güçlendirilmesi için çeşitli çalışmalar yapılmıştır. 2009 yılında yolsuzlukla mücadelede Türkiye'nin ilk ve en kapsamlı siyasi ve hukuki belgesi olan Türkiye'de Saydamlığın Artırılması ve Yolsuzlukla Mücadelenin Güçlendirilmesi Stratejisi kabul edilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyet tarihinde arka arkaya 21 defa bütçe yapan tek siyasi parti AK PARTİ'dir. AK PARTİ, hizmetleriyle yüce milletimizin gönlünde yer edinmiş ve milletimizin itimadına mazhar olmuştur. Eser ve hizmet siyasetinin olduğu yerde yolsuzluktan bahsedilemez. Vakit sınırlı olduğu için hizmetlerimizi tek tek burada sayma imkânımız bulunmamaktadır. Hükûmetimizin her zaman öncelik verdiği alanlarda ve bunu her fırsatta uyguladığı politikalarla açık ve net bir şekilde ortaya koyduğu yolsuzlukla mücadele konusunda çok önemli mesafeler almamıza rağmen daha atılacak adımların bulunduğunun farkındayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NİYAZİ GÜNEŞ (Devamla) – Hükûmet olarak yolsuzluğu tamamen yok etmek için dünden daha kararlı bir şekilde hareket ettiğimizi ve bunu başarmak için de toplumun her kesimiyle, özellikle sivil toplum… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz Sayın Milletvekili.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Öneriyi oylamadan önce karar yeter sayısı talebi var.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip Üyeler arasında ihtilaf olduğundan dolayı elektronik cihazla oylama yapılacaktır.

Oylama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.36

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.49

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

İYİ Parti grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Kâtip Üyeler arasında ihtilaf var.

Oylama için üç dakika süre veriyorum.

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Evet, öneri kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Kürtlere yönelik nüfus planlaması iddialarının araştırılması amacıyla 27/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Ekim 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

27/10/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 27/10/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                Hakkı Saruhan Oluç

                                                                                          İstanbul

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

27 Ekim 2022 tarihinde Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından (22111 grup numaralı) Kürtlere yönelik nüfus planlaması iddialarının araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 27/10/2022 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hüseyin Kaçmaz. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bu ülkenin en büyük sorunlarından biri olan Kürt meselesi, yine Kürt çocuklarının sayısı üzerinden ve Kürt halkının nüfus artışı üzerinden tekrar gündeme gelmiş bir konu. Kürt düşmanlığının tarihsel arka planına baktığımızda, bunun asla ilk olmadığını, cumhuriyet tarihi itibarıyla bugüne kadar 70’e yakın Kürt raporunun düzenlendiğini görmüş bulunuyoruz. Tabii, ilk raporlara baktığımızda, 1930’larda Umumi Müfettiş Abidin Özmen’in Siyah Raporu’nu görüyoruz. Bu raporda “Türk’ün nüfusu 20 bin, Kürt’ün nüfusu 250 bin artmış.” şeklinde bir tespit yapılmış ve Kürt nüfusunun artışını bir tehlike olarak nitelendirmiştir. Buradan değerli milletvekillerine soruyorum: Hani Kürtler bin yıllık kardeşinizdi, ne oldu da Kürtlerin nüfus artış hızını ayrıca hesaplama gereği duyuyorsunuz? Neden Kürtlerin nüfus artış hızını kendinize bir tehlike olarak görüyorsunuz? Tabii, cumhuriyet tarihi boyunca kesintisiz bir şekilde, Kürt nüfusunun sınırlandırılmasına dönük bu raporlar yazılmıştır.

Yine, 1996 yılında Millî Güvenlik Kurulunun bir Kürt raporu -ki en absürtlerinden biridir bu raporlar arasındaki- var: “Böyle giderse 2010 yılında nüfusun yüzde 40’ı, 2025 yılında ise yarısı Kürt olacak. 2025’ten sonra Kürtler Anayasa’yı değiştirecek, çoğunluğu da ele geçirecekler.” Yine Kürtlerin nüfus artış hızı yani Kürtler bir tehlike olarak görülüyor ve utanmadan bu raporda bir de çözüm önerisi sunuyorlar: 3 çocuktan fazla doğuranlara ceza getirilmesinin kararlaştırılmasını istiyorlar yani Kürtlere ceza, çocuk sayısı az olanlara ise teşvik yani Türklere de teşvik şeklinde bir absürt rapor oluşturuyorlar.

Tabii, dediğimiz gibi, tarihsel arka planda bunlar varken AKP iktidarı ve AKP’nin Genel Başkanı da boş durmadı, onun konuşmaları ve söylemleri ve Kürt çocuklarının sayılarına ilişkin beyanları sonrası bu durum yine gündeme geldi. 2017 yılında “Nikâhlanın, evlenin, çoğalın. Terör örgütü üyelerinin en az 10-15 çocukları var.” şeklinde bir ifade kullandı. Yine, 2022 yılında AKP’ye geçen bir vekilin yani birkaç gün önce AKP’ye geçen bir vekilin eşine “Çocuk çok önemli. Bak, PKK’nin 5 tane, 10 tane, 15 tane çocuğu var.” şeklinde konuştu. Yani sizlere soruyorum değerli milletvekilleri: Bu ifadeler açıkça Kürt halkına karşı kullanılan ifadeler değil midir? PKK’nin, hangisinin çocuğu var; 5 tane, 10 tane, 15 tane çocuğu var?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sen kendin diyorsun “PKK’lıların çocuğu.” diye, Kürtlerle alakası yok.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Size söyleyeyim mi? Burada ifade edilen Kürtlerdir, kabul edin bunu değerli milletvekilleri.

Bakın, mesela ben 14 çocuklu bir ailenin çocuğuyum yani Sayın Erdoğan’ın bu söylemine göre benim annem, babam rütbeli örgüt üyesi mi oluyor? Burada birçok milletvekili var, Kürt kökenli milletvekilleriniz var sizin tabirinizle; 10-15 tane, hatta onlarca çocuğu olan vekiliniz var, 20’nin üstünde, 30’un üstünde neredeyse; bunları da biliyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu durum başlı başına hem cumhuriyet tarihi itibarıyla Kürt halkına karşı olan tutumu ve aslında düşmanlığı da net bir şekilde gösteriyor ama burada ifade etmek istiyorum: Kürt halkının, Kürt çocuklarının nüfus artışı bu ülke için bir tehdit değil, aksine, bu asimilasyoncu, inkârcı ve imha politikasını esas alan etnik Türkçü zihniyet bir tehlike arz ediyor. Bu zihniyetten vazgeçilmediği sürece bu ülkede barış, huzur ve refah sağlanamaz. Ülkenin geldiği durum belli; ülke yoksullukla, umutsuzlukla -tabiri caizse- proteinsizlikle, vitaminsizlikle boğuşuyorken Sayın Cumhurbaşkanı 3 çocuk istiyor ama bunu da “Bakın, Kürtlerin 5, 10, 15 tane çocuğu var…” Tam da bu raporlarda bahsedildiği şekliyle, aslında, Kürtleri tehlike gören bir yerden bir devlet politikasını hayata koymayı planlıyor. Evet, devletlerin, iktidarların, siyasetçilerin aile planlamaları, çocuk sayısındaki ifadeleri olabilir ama bu, başka bir halkın çocuk sayısı üzerinden düşmanlaştırılarak, hedef gösterilerek yapılmamalıdır; bu sebeple, bu konunun araştırılması gerektiğini düşünüyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök.

Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Halkların Demokratik Partisinin önergesine baktığınızda, gerekçesinde, son günlerde Cumhurbaşkanının, çocuk sayısı üzerindeki söylemlerinin özellikle Kürt kökenli yurttaşlarımız üzerinde yarattığı endişenin hâkim olduğunu görürsünüz ve bu önerge de bu amaçla verilmiştir. O hâlde ne yapmalı? Değerli milletvekilleri, iki gün sonra cumhuriyetimizin 99’uncu yılını kutlayacağız. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde gerçekleştirilen cumhuriyet, tarihimizin tarihî bir dönüm noktasıdır; egemenliğin kaynağını ulusta bulan bir anlayıştır, “saltanat” kavramının yıkılması ve millî iradeye dayalı devlet düzeninin gerçekleştirilmesidir.

Türkiye Cumhuriyeti, tüm yurttaşların ilke ve ideal beraberliği üzerine kurulmuştur. Cumhuriyet; gücünü, bütünlüğünü ve beraberliğini tüm insanların hakları, eşitliği ve bütünlüğü ilkesinden almaktadır. Cumhuriyet; dil, ırk, etnik köken temelleri üzerinde değil, siyasal bilinç ve ideal beraberliği zemininde kurulmuştur. Milliyetçilik, ırk, köken, din, mezhep, bölgecilik, kavimcilik anlayışlarını elinin tersiyle iter, ulusal düzeyde bunların aşılmasını öngörür. Cumhuriyet, etnik, kültürel kimliklere saygılıdır. Hangi kökenden gelirse gelsin, hangi dili konuşursa konuşsun ve hangi inancı paylaşırsa paylaşsın tüm yurttaşlar hukuk önünde eşittir. Bu anlayışla kurulmuştur cumhuriyet. Farklı etnik kökenler arasında bir tercih ve ayrımcılık ölçüsü asla değerlendirilemez. Tüm etnik ve inanç farklılıklarını kapsayan, bu farklılıkların Türkiye'nin ulusal bütünlüğü çerçevesinde bir zenginlik olduğunu benimseyen bir anlayıştır cumhuriyet.

Devletin ırkı olmaz, devlet tüm etnik kimlikleri eşit mesafede durur; kültürel çoğulculuğun güvencesini oluşturur ve bu görüşe sahip çıkar. Farklı etnik kökendeki yurttaşlarımızın karşılaştıkları sorunların, ülke bütünlüğü içinde, çağdaş bir yaklaşımla çözüme kavuşturulmasını benimser. Dolayısıyla, Türkiye Cumhuriyeti'ni oluşturan tüm yurttaşların birliğinin ve güvenliğinin, ülkenin bağımsızlığının ve egemenliğinin, Türkiye'nin toprakları ve halkıyla bütünlüğünün korunmasını amaçlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LEVENT GÖK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım. Bir cümleyle selamlayayım izin verirseniz…

BAŞKAN – Buyurun.

LEVENT GÖK (Devamla) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Bu anlayış çerçevesinde kurulmuş olan cumhuriyette yapılması gereken, devleti yöneten herkesin hangi tarih zeminlerinin içerisinde olursa olsun, Türkiye'de yaşayan her türlü farklı etnik kökendeki kimliklerin Türkiye içerisinde, hukuki güvence içerisinde yaşayabilecekleri inancını yerleştirmektir. Eğer bu inanç azalırsa, eksilirse devletin sürmesi zaten söz konusu olmaz ve yurttaşlar da kendilerini hukuki güvence içerisinde hissetmezler. Hepimizin yapması gereken, cumhuriyetin içinde yaşayan bütün yurttaşları hukuki güvenceye kavuşturarak böylesi endişelerden uzak tutacak söylemlerde ve davranışlarda bulunmaktır. O nedenle, cumhuriyetin kazanımlarından istifade eden herkesin de cumhuriyet değerlerine sahip çıkması ve bu fırsatı iyi değerlendirmesi gerektiğini düşünüyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Levent Bey’le beraber çalıştık, eski Meclis Başkan Vekilimiz. Dolayısıyla bir dakikaları vermeyeceğiz arkadaşlar.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Mardin Milletvekili Sayın Şeyhmus Dinçel.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ŞEYHMUS DİNÇEL (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grubunun Meclis araştırması önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.

Biz Peygamber Efendimiz’in “Evlenin, çoğalın zira ben kıyamet gününde sizin çokluğunuzla iftihar ederim.” sözünü düstur edinmiş bir medeniyete sahibiz. Bizim medeniyetimizde, kültürümüzde çocuk rızıktır, berekettir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “en az 3 çocuk” söylemi bu anlayışın bir tezahürüdür. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu söylemi yeni bir söylem değildir, siyasete adım attığı ilk günden beri bu söylemin arkasındadır. Bunda hem bağlı olduğu inanç ve medeniyete atıfta bulunmak hem de stratejik bir akıl vardır. Günümüzde Avrupa ve Amerika gibi gelişmiş ülkelerde yaşlanan bir nüfus mevcuttur. Bu yaşlı nüfus yeni istihdamı ve üretkenliği azaltmakta, ekonomiyi durağan hâle getirmektedir. Bu durağanlıktan kurtulmanın bir yolu, daha az gelişmiş ülkelerdeki genç nüfusu kendi ülkelerinde istihdam etmektir. Tabii ki bu durum, yanında yeni sorunlar çıkarmakta, kültür çatışması, adaptasyon gibi konuları gündeme getirmektedir. İşte, tam burada, nüfus artışının önemi ortaya çıkmaktadır. Bundan dolayı, genç nüfusun çoğalması önemli bir siyasi, stratejik durumdur. Hamdolsun, genç ve üretkenliği olan bir nüfusa sahibiz. Bu nüfusun korunması ve devamının sağlanması, üretimde ve kalkınmada büyük önem arz etmektedir.

Sayın Cumhurbaşkanımızın beyanı da çok açık ve nettir. Orada asla ve kata farklı bir milleti ve etnik kökeni hedef alma gibi bir durum yoktur; kastedilen kesim terör örgütüdür, bunu farklı bir şekilde algılayıp yansıtmak haksızlık olur. Önergelerin gerekçelerinde 1930’lu yıllarda hazırlanan Siyah Rapor ve 20 Kasım 1996 tarihli “Sorunlar ve Çözüm Önerileri” başlıklı raporu biz de doğru bulmuyoruz, biz de kabul etmiyoruz. Vicdanı olan her insanın bu çalışmalara karşı çıkması doğal bir şeydir. Toplum mühendisliği tarihin hiçbir kesiminde hiçbir siyasi harekete ve oluşuma katkı sağlamamıştır; bilakis, o harekete zarar vermiştir.

Grup adına yaptığım konuşmayla bu konudaki görüşlerimizi net ve yoruma mahal vermeyecek şekilde belirtmekteyim. Burada niyet okuyuculuğu yapmanın kimseye faydası yoktur. Hem beşerî hukukta hem de insani manada beyan esastır. Bu konuyu farklı bir yere çekmenin topluma ve siyasete faydası yoktur.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisimizi saygıyla selamlarken bu konuda Meclis araştırması açılmasına gerek olmadığını ifade etmek istiyorum. Bu anlamda, önergeyi reddediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım.

3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir ve arkadaşları tarafından, staj sigortası mağdurlarının staj ve çıraklığın uzun vadeli sigorta kollarına başlangıç sayılmaması ve bu sürelerin sigortalılık borçlanma kapsamına dâhil edilmemesinin araştırılması amacıyla 26/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 27 Ekim 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

27/10/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 27/10/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Engin Özkoç

                                                                                           Sakarya

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir ve arkadaşları tarafından, staj sigortası mağdurlarının staj ve çıraklığın uzun vadeli sigorta kollarına başlangıç sayılmaması ve bu sürelerin sigortalılık borçlanma kapsamına dâhil edilmemesinin araştırılması amacıyla 26/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (3728 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 27/10/2022 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Sibel Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, staj ve çıraklık sigortalarının emeklilik hesaplarına dâhil edilmemesi nedeniyle yaşanan mağduriyetlerin araştırılması ve çözüm önerilerinin belirlenmesi amacıyla vermiş olduğumuz grup önerimiz adına ben de söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, şimdi, baktığımız zaman, staj ve çıraklıkta geçen sürelerin emeklilik hesaplarına dâhil edilmemesi ülkemizin gündeminde ve bu konuda birçok vatandaşımızın talepleri var. Çözüm bekleyen öncelikli bir konudur bu alan. Meslek lisesi, üniversite ve çıraklık okullarında eğitim alan vatandaşlarımızın staj sigortaları emeklilik hesaplarına dâhil edilmemekte, bu nedenle de ciddi mağduriyetler yaşamaktadırlar. Söz konusu mağduriyetlerin giderilmesine yönelik olarak farklı dönemlerde Çalışma Bakanlığı, görev alan belli bakanlıklar tarafından açıklamalar yapılmış ama bu konuda gerçekten vatandaşlarımızın çözüm taleplerinin sonuçlanmadığını görüyoruz. Şöyle ki: Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'na baktığımız zaman aday çırak, çırak veya bu işletmelerdeki mesleki eğitim gören öğrenciler ya da üniversitede ya da çıraklık eğitimini alırken çalıştıklarında iş kazası, meslek kazası gibi sigortaları yapılıyor. Yani işe başladıkları gün aynı zamanda sağlık sigortası da oluyorlar, böyle bir hakları var. Diğer taraftan, başka malullük, yaşlılık, ölüm sigortalarının uygulamalarında sigortalılık süresi yine ilk defa işe başladığı gün olarak kabul ediliyor ama çıraklık ve staj yapanlar için bu kural maalesef geçerli değil, böyle bir adaletsizlik var.

Şöyle bir sorun da var: Staj ve çıraklıkta geçen süreler emeklilik hesaplarına dâhil edilmediği gibi sigorta başlangıcı olarak da sayılmıyor ve prim gün sayılarına da eklenmiyor. Bütün bu aşamaları kamu idaresinin gözetiminde, işte resmî olarak stajlarını… Hatta zorunlulukları var böyle ama emeklilik hesabına dâhil edilmemesi gerçekten bir hak ihlali olarak karşımızda duruyor.

Evet, değerli milletvekilleri, şimdi, böyle staj süreleri emekliliğe dâhil edilmediği gibi… Ama şöyle bir durum da var: Mesela bazı meslek grupları için kanunen haklar var, bu da Anayasa'nın eşitlik ilkesine karşı bir aykırı durum ortaya çıkarıyor, bir adaletsizlik ortaya çıkarıyor. İşte çok doğru şekilde er, erbaşlar için onların görev altındaki dönemleri sayılıyor. Yine çok doğru şekilde, sigortalı olmaksızın doktora eğitimini yapan ya da tıpta uzmanlık eğitimini yapanlar için bu hak verilmiş. İşte, sigortalı olmaksızın avukatlık stajını yapanlar için geriye doğru borçlanma yapabilmeleri, işte o borçlanılan gün sayısını geriye doğru işletebilmeleri, bunlar var. Ancak meslek lisesi, üniversite, çıraklık okullarında zorunlu olarak staj yapanlar için uzun vadeli sigorta başlangıcı olarak bu süre kabul edilmiyor. Şimdi, aynı iş yerinde beraber çalışıyorlar, bir işçi böyle bir sigortalı olarak çalışırken işte stajyer ve çıraklar için böyle bir ayrımcılık yapılıyor. Yani aynı işi yapıyorlar ama emeklilik sürelerinde gün anlamında adaletsizlik var.

Ben şuraya da vurgu yapmak istiyorum bir akademisyen, eğitmen olarak: Mesleki eğitim çok önemli, gerçekten bizim ülkemiz açısından da bu konuda ciddi çalışmalar maalesef yapamadık. Değişen koşullar ve mesleki eğitimin öne çıkması, genç işsizlik sorunumuz var. Bu anlamda, bu meslek liselerinin ya da bu okulda okuyan öğrencilerin, bu stajyerlerin emeklilik konusundaki bu haklarının sağlanması noktasında da bir düzenlemeye, iyileştirmeye ihtiyaç var. Maalesef, bu siyasi iktidar, bu anlamda, yeteri kadar bu alana yatırım yapamadı ve gerçekten ciddi anlamda… Bakın, rakamlara baktığımız zaman değerli milletvekilleri, ne eğitimde ne istihdamda olan gençlerin oranında bugün Avrupa ülkeleri arasında 1’inciyiz. Hani, o övündüğümüz, dünya ekonomileri içinde olduğumuz ülkeler, OECD ülkeleri arasında da 2’nci sıradayız. 15-24 yaş arasında yaklaşık 3 milyon gencimiz işsiz; ne eğitimde ne istihdamda. Zaten genç işsizlik rakamı da 4 milyona ulaşmış durumda. Ve nitelikli bir ara eleman ihtiyacı da varken, bu okulları teşvik etmek anlamında da ciddi bir düzenleme olacaktır bu çalışma. İşte, bildiğiniz, o adaletsiz “EYT sistemi” dediğimiz emeklilikte yaşa takılanlar gibi bunu da ötelemeyelim, bir an evvel bir çalışma yapalım, bütün bu sorunları araştıralım, bütün bu engelleri ortadan kaldıralım ve Meclis olarak gerçekten teknik eğitime teşvik etmek anlamında bir araştırma önergesi verdik biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, bu vatandaşlarımızın mağduriyetini Meclis gündemine taşıyarak. Ben kanun teklifi de verdim ayrıca grubumuz adına. Bizim isteğimiz bu önergemize destek vermeniz ve bu soruna ortadan kaldırmanız.

Teşekkür ederim.(CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan Kabukcuoğlu.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu çıraklıkla ilgili, stajyerlikle ilgili araştırma önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Öğrencilikte staj, meslek liseleri başta olmak üzere teorik eğitim uygulaması olması bakımından son derece önemlidir. Plansız, programsız AK PARTİ Hükûmeti, burada da vatandaşları mağdur etmektedir. Öğrenciler staj yapacakları yer aramakta ve yaz boyunca pek çoğumuzu aramaktadır ve sizleri de aramıştır. Eğer ki Hükûmet, öğrencilere staj vermeyecekse okul açmak neye yarar. AK PARTİ felsefesine göre önemli değil, aileler ve çocuklar eğitim yapıyormuş gibi davransınlar, kalite önemli değil. Hâlbuki, pratik öğrenci eğitimi teorik eğitim kadar önemli hatta bazı bazı ondan daha da ileridir. Staj gören öğrenciler getir götür işleriyle uğraştırılmakta hele ki başlarında onları takip edecek eğitimciler yoksa zamanları tümden boşa geçmektedir. Staj veren kurumların verecekleri stajyerlik eğitimi onların “primer” işlevleri kadar önemlidir. Kurumların yeterli eğitim verebilmeleri için gerekli tedbirler alınmalıdır. Disiplinli ve doyurucu pratik öğrenci eğitimi, öğrencilerin yaptıkları işten zevk alması, hoşlarına gitmesi kadar yetiştikleri vakit, işe başladıkları vakit de iş hayatında onların başarılı olmalarıyla çok yakından ilgilidir.

5510 sayılı Kanun’la sigortalılığın başlangıcı; malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasının başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Stajyerler için ise staj başlangıcı malullük, yaşlılık ve ölüm sigortasının başlangıcı olarak kabul edilmemekte ve kanunun sağladığı haktan yararlanamamaktadırlar. Staj, sigortalılığa başlangıç olarak sayılmakta, prim günleri sayılmamakta ve prim günlerine eklenmemektedir, şahsın emeklilik süresi uzamaktadır. Tüm aşamaları belge altında olan staj periyodunun emekliliğe dâhil edilmemesi bir haksızlıktır. Bunun yanında devlet, bazı meslek grupları için stajda geçen süreyi emeklilik süresine dâhil etmekte, bazılarını dâhil etmemektedir. Bu, anayasal bir eşitsizliktir, Anayasa’ya aykırı bir durumdur. Konunun yalnızca sigortalılığa, emekliliğe dâhil edilip edilmesi bakımından değil, stajyerlik periyodunun tümden elden geçirilmesi, bunun yararlı ve etkili hâle getirilmesi için konuyla ilgili bir Meclis araştırması başlatılması son derece yerindedir; bir haksızlığı önleyecektir ve çocuklarımız, staj görenler, hak ettikleri yere gelecektir.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Tulay Hatımoğulları Oruç.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; staj sigortası mağdurlarının sorunu Türkiye'de az konuşulan ama oldukça önemli bir sorun. Meslek lisesi, üniversite, çıraklık okullarında eğitim alan emekçilerin staj sigortaları emekliliklerine hesaplanmıyor ama stajyerler çok büyük sorunlar yaşıyor. Çoğu zaman ağır sömürü koşulları altında insanlık dışı çalışma ve barınma koşullarında çalışıyorlar; sürekli aşağılanıyor, hakarete maruz kalıyor, dalga geçiliyor ve mobbinge maruz kalıyorlar. İş tanımı dışında işler yaptırılıyor, özel hizmetçi muamelesi görüyorlar; en ufak bir itirazda bulunamıyorlar çünkü not kırma, staj yapmama gibi tehditlerle karşı karşıya kalıyorlar.

Okul ve sanayi kurumlarının iş birliği sonucu her yıl on binlerce stajyer işçi fabrikalarda farklı işletmelerde zorunlu olarak çalışıyor. Kılıf, kalifiye bir işçi yetiştirmek. Tabii ki bu, çok önemli bir ihtiyaçtır, her alanda öğrenebilmek için deneyimli insanların eğitiminden geçmek oldukça önemlidir ama buradaki kılıfa dikkat çekmek istiyorum. Her sene on binlerce insanı neredeyse bedavaya çalıştırarak emekleri üzerinden para kazanılıyor, emekleri üzerinde bir tahakküm kuruluyor ve çok açık, genç işçilerin emekleri sömürülüyor. Stajyerler şuna mahkûm ediliyor: “Sen stajyersin, başına ne gelirse gelsin katlanmalısın, emeğinin karşılığını almadığını düşünme, sen burada meslek öğreniyorsun, kendine gelecek kuruyorsun, geleceğini düşünüyorsan hangi zorlukla karşılaşırsan karşılaş, görmezden gel.” diyorlar ve iş yerine stajyer kabul eden işveren, öğrencinin iş eğitimiyle ilgilenmekle görevliyken kimi bunu asgari düzeyde yapmakla beraber ama aslolan işçinin emeğini sömürerek “Ben senin notunu kırarım.” demesiyle onları elinin altında çalıştırmaktır.

Stajyerlerin elbette haklarını savunmak burada oldukça önemli ve kıymetli ve şunu söylemek durumundayız: Stajyerler birer emekçidir. Kapitalist sistemin sömürü çarkında ne stajyerin ne işçinin, emekçinin sömürüsünü tamamen ortadan kaldırma ihtimalimiz yoktur, bu sistem komple değişmelidir.

Bu önergede stajyerleri biraz rahatlatacak olan önemli bir talep var. Meslek lisesi, üniversite, çıraklık okullarında eğitim alan emekçilerin staj sigortalarının emekliliklerine hesaplanması talep ediliyor. Staj sigortası mağdurlarının mağduriyetinin giderilmesi için bu önergeye bizler Halkların Demokratik Partisi olarak “evet” oyu kullanacağımızı ifade ediyoruz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Orhan Yegin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YEGİN (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; CHP Grubunun vermiş olduğu öneri hakkında grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve onu temsil eden Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Kıymetli milletvekilleri, sosyal güvenlik alanına ilişkin gerçekten çok farklı, her bir siyasetçinin, muhalefetin, iktidarın, siyasetle uğraşan herkesin karşılamak isteyeceği çok fazla çok yönlü talepler var. Doğumun sigortalılık başlangıcı sayılmasından tutun da doğum sayısı kadar sigortaya prim verilmesinden -ki bunların içerisinde karşılananlar da var- EYT’ye kadar, tarım ve hayvancılıkla uğraşanlara prim ödemesi yapılmasından tutunuz da -ne bileyim- ev hanımlarına sigorta güvencesi sağlayacak bir ödemenin devlet tarafından yapılmasına kadar korkunç sayıda, çok fazla sayıda talepler var.

Her bir siyasetçi -burada ayrım yapmadan söylüyorum- siyaset yaparken ister ki vatandaş ne talep ediyorsa, vatandaş ne istiyorsa -ki hayatında bir karşılığı vardır ki istiyordur; o talebin hayatta omuzdan indireceği, azaltacağı bir yük vardır ki istiyordur- bunu karşılayalım hep beraber. Herkes bunu ister ancak sorumlu siyaset anlayışı, yönetici siyaset anlayışı bu taleplerin mevcut toplam, bütün içerisinde karşılanabilirliği ve bu karşılanan taleplerin sürdürülebilirliğiyle ilgili bir tasarım, bir öngörü ve bir sorumluluk içerisinde hareket etmek zorundadır.

O yüzden, bu ve benzeri konularda -lütfen, beni hoş görün- muhalefet için konuşmak, çok büyük büyük konuşmalar yapmak kolaydır ama iktidarın, iktidarı temsil edenlerin çok büyük bir sorumluluk içerisinde ve büyük bir hassasiyet içerisinde ve bu tarz meselelerde bir çözüm ortamı oluşmadan, talebi karşılayacak bir ortam oluşmadan konuşacağı her cümleyi çok hesap ederek, çok dikkatli, umutları suistimal etmeyecek bir hassasiyetle, insanların mağduriyetlerinin veya beklentilerinin siyasette bir malzeme edilmesine dönük bir ortamdan kaçınacak bir hassasiyetle konuşması gerekir.

Efendim, bu talebin farkındayız, bu talebin -iktidarı-muhalefeti- hepimiz farkındayız ve bunun vatandaşlarımız tarafından zaman zaman gündem edildiğinin farkındayız. EYT’ye ilişkin birtakım tartışmaların ve arayışların yapıldığı süreçte “Acaba bu sürecin içerisine bu dâhil edilebilir mi?” talebinin olduğunun ve bu talebin sadece o, geçen dönemlere ilişkin askerlik borçlanması gibi bir borçlanmadan ibaret olmayıp bu, aynı zamanda sigortalılık başlangıcını herkesin önemsediği tarih olan Eylül 1999 öncesine götürebilir mi yani…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN YEGİN (Devamla) – Başkanım, herhâlde ek süre vermiyorsunuz.

Teşekkür ediyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Kütahya Milletvekili Ahmet Tan ve 172 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Tan ve 172 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4618) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 361) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan 10’uncu maddesi kabul edilmişti.

11’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

            Hüseyin Yıldız                      Faruk Sarıaslan                Erkan Aydın

                  Aydın                                 Nevşehir                            Bursa

         Okan Gaytancıoğlu                   Vecdi Gündoğdu

                 Edirne                                Kırklareli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğu.

Buyurun. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 11’inci maddede “Devlet İhale Kanununun 75inci maddesinden doğan bedeller…” diyor. İyi de bu bir torba yasa yani maddenin bir tanesi bu. Burada, yine, birtakım gelirler elde edeceksiniz. Neler var bunun içerisinde? Çoğuna katılıyoruz ama katılmadığımız birkaç tane madde var, hele bir tanesi saatli bomba.

Kur korumalı mevduat yani 190 milyar lira para hazineden gitmiş bu yıl. Kime gitmiş? Yaklaşık 100-150 bin kişiye gitmiş yani rant kesimine gitmiş. Bir sene daha devam etsin diye madde geçirdiniz. Ne olacak? 300 milyar gidecek. Giden para kimin parası? Tabii ki bizim paramız; dar gelirlilerin, vergi ödeyenlerin parası. Bunu bir yıl uzatıyorsunuz.

Peki, buzağı desteği, mazot desteği, gübre desteği verdiğiniz 8 milyon çiftçi ve ailesi yani yaklaşık 1,5 milyon ÇKS üyesi çiftçiye ne veriyorsunuz? Bütün destekler dâhil 30 milyar. E, onu birazcık çıkardınız bütçede ama 150 bin kişiye 300 milyar lira parayı bununla verebiliyorsunuz.

Geriye kalan bazı maddeler var. İşte, maske cezalarının affedilmesi, öğrenci borçlarının faizinin silinmesi… Zaten bizim sayemizde oldu, biz söyledik, gündeme getirdik, siz yapıyorsunuz.

Olumsuzlardan bir tanesi de Kültür Bakanlığı tarafından ücretsiz girişli tesislerin üçüncü kişilere devredilmemesi, işletilmemesi öngörülüyor. Peki, Kültür Bakanlığı bu varlıkları koruyor, Çevre Bakanlığı ne yapıyor? Örneğin, benim bölgem olan Saros Körfezi'ndeki kıyıları, sahilleri, orman tesislerini ne yaptı? Ranta açtı.

Saros Körfezi'nin en güzel sahillerinden biri Gökçetepe. Gökçetepe'de bir orman kampı var, birçoğunuz gittiniz. Geliyorsunuz? niye? Tatile. Sizin oğlanlar da var, AKP'li gençler de tesadüfen orada, kamptalar. Ne yapıyorlar? E, bakanlar buraya geldiklerinde buraları ziyaret ediyorlar, kamp yapıyorlar. Yani o kime ait? TÜRGEV'e ait.

Saros Körfezi'nin en güzel sahillerinden bir tanesi Vakıf’taki DSİ kampı, terk edilmiş bir vaziyette. Neden onu halka açmıyorsunuz?

Bir diğer kamp Köy Hizmetleri kampı, orman kampı. Geçenlerde gittim, terk edilmiş. Benim küçüklüğüm orada geçti; denize girerdik, piknik yapardık, aileleriyle birlikte kimse para vermeden denize girerdi ama burasını da duyduk ki TÜGVA'ya kiralamışsınız yani yine yandaş vakıflarınıza kiralamışsınız. Soruyoruz, soru önergelerimize cevap alamıyoruz ama şifahi olarak söylediniz: Yedi artı on üç yani yirmi yıllığına kiralamışsınız.

Danışment'te de orman kampı var, burasını da kiraya verdiniz; giriş-çıkış, konaklama, park etme, hepsi ücretli; hizmet sıfır, ücretler çok yüksek.

Belediye seçimlerinden sonra birçok kaynağı kesilen TÜGVA, bu kez bakanlıklar eliyle besleniyor; besliyorsunuz. Halkın olanı yandaşlarınıza devrediyorsunuz. Köy Hizmetlerinin Vakıf’taki tesisinde, dediğim gibi, ben küçükken girerdim denize… Ama TÜGVA kim? Vakıf, aslında vakıf görünümünde bir aile şirketi; yapacağınız bağışların ihale olarak size döneceği yararsız bir kuruluş. Bu devrettikleriniz, hepsi halkın malı. Halk kendisinin olanı tekrar geri alacak, kendi cebinizden ne verirseniz verin ama kamunun malını yandaşlarınıza veremezsiniz. Her işiniz yağma, her yolunuz yandaşlara çıkıyor.

Yine, en güzel yerlerden bir tanesi Yayla Sahili. Bakın, Yayla Sahili’ni de “MUÇEV” denilen bir vakfa kiraladınız, sonra “EÇEV” denilen Edirne Çevre Vakfına kiralandı; tepkiler geldiği için bu oldu. Yirmi sene önce süper bir kumsalı vardı Yayla Sahili’nin ama şimdi berbat bir düzeyde; “7 tane dalgakıran yapın.” diye yıllarca söylüyoruz, projesi onaylanmasına rağmen hâlâ yapmadınız.

En büyük tahribatı da Sazlıdere Sahili’ne yaptınız. FSRU Limanı’nı halka, bilirkişilere, yargıya, hukuka rağmen 10 bin ağaç keserek yaptınız, 35 kilometre limana boru götürdünüz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Ne için? Katar’ın gazını satmak için. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, sadece şunu tutanaklara geçirmek istiyorum: Bir aile şirketi falan değildir, adı üzerinde vakıftır.

Teşekkür ederim, sağ olun.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinde yer alan “yer alan” ibaresinin “bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Murat Sarısaç                         Zeynel Özen                  Murat Çepni

                   Van                                  İstanbul                             İzmir               Oya Ersoy                           Rıdvan Turan             Necdet İpekyüz

                İstanbul                                 Mersin                            Batman

                Sıdık Taş                                   

                   Siirt

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Oya Ersoy.

Buyurun Sayın Ersoy. (HDP sıralarından alkışlar)

OYA ERSOY (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ben, bugüne kadar ne Millî Eğitim Bakanlığının ne Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının görmediği çocuk yoksulluğu konusunda konuşmak istiyorum.

Evet, sayın milletvekilleri, 27’nci Yasama Dönemi içinde bu Meclis tam 275 kanun teklifi geçirdi, içinde bir tane bile çocuklara dair teklif yok. Yirmi bir yıldır inşaat sektörünü kalkındırdınız, şirketlere teşvikleri verdiniz; vergi muafiyetleri, istisnalar, bunlara ilişkin yasalar çıkardınız ama çocuklara dair herhangi tek bir madde dahi çıkmadı bu Meclisten.

Evet, ailelerin yaşadığı en büyük kriz bugün okula giden çocukların masraflarını karşılayamaması. İnsanlar kredi çekiyorlar ve çocuklarını okula gönderiyorlar ve bu krediler nedeniyle de icralık durumdalar. Okula başlayan bir çocuğun kıyafet ve kırtasiye masrafları 3 bin liraya, ulaşım ve beslenme ücretleriyle birlikte bu giderler 5 bin liraya çıkıyor. Ve ekim ayı açlık sınırı 7.425 lira, yoksulluk sınırı ise 24.185 liraya yükselmiş, sağlıklı bir beslenmenin günlük maliyeti asgari 243 lira. Şimdi, 243 liradan hesapladığımızda, 4-6 yaş arası bir çocuk için aileler aylık 1.351 lira harcama yapmak zorunda. Çocukların gelişimi için önemli olan o süt, yumurta var ya, onların fiyatı ne kadar arttı, biliyor musunuz? Yüzde 74,2 oranında arttı ve çocukları için aileler bu temel beslenme olanaklarını bile sağlayamıyorlar, o nedenle ciddi anlamda bir sıkıntı var bu konuda. Evet, gıda fiyatlarındaki son bir yılda yüzde 92 artış; aileler çocuklarına beslenme koyamaz hâl e geldi, aileler çocuklarını okula gönderirken yanlarına beslenme koyamıyorlar.

Şimdi size birtakım veriler vereceğim ancak bu, enflasyon sonucunda çocuk yoksulluğuna dair veriler; bizzat sizin denetiminizde olan kurumlarınızın ve Bakanlığın verileridir, sonra çıkıp “dezenformasyon” falan demeyin.

Bakın, TÜİK bile 20 Nisan 2022 'de İstatistiklerle Çocuk, 2021 Raporu açıkladı ve 2020 yılı itibarıyla yoksul çocuk sayısının 7 milyon 378 bin olduğunu ilan etti. Yine, TÜİK rakamlarına göre, Türkiye, 30 Avrupa ülkesi arasında en yüksek çocuk yoksulluğu oranına sahip 2 ülkeden 1'idir. Ülkede şiddetli yoksulluk yaşayan 16 yaş altı çocukların sayısı ne kadar, biliyor musunuz? 6 milyon 500 bine ulaştı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verilerine göre, ailesinin yanında temel ihtiyaçlarını karşılayamayan çocuk sayısı 150 bine ulaştı, 150 bin. Yine, Kamu Denetçiliği Kurumunun 2021 verilerine göre ise yoksullaşan 4 çocuklu aileden 1 'i bir gün veya daha uzun süre gıdasız kalıyor. Derin Yoksulluk Ağı'nın verileri var. Türkiye'de Çocuk Yoksulluğu Raporu'na göre, hanelerin yüzde 38,7'sinde neredeyse her gün öğün atlanıyor. Yoksulluk, okul çağındaki çocukların yeterli beslenmemesine neden oluyor ve Türkiye, OECD ülkeleri arasında çocuk yoksulluğunda ilk sırada. Türkiye’de her gün her 5 çocuktan 1’i yeterli ve besleyici gıdaya ulaşamadığı gibi, her 4 çocuktan 1’i okula aç gitmek zorunda kalıyor. Yaşanan yoksulluk aileleri çocuklarına bakamayacak seviyeye getirdiği için, çocukların bakım ve koruma altına alınma sayısı da arttı, biliyor musunuz? Tam yüzde 70’e yükseldi.

Evet, her bütçe döneminde söylüyoruz, yine söyleyelim. Biz kaynakları bizzat halka kullanmak gerektiğine inanıyoruz ve bunu savunuyoruz. Okullarda her çocuğun bir öğün ücretsiz sağlıklı yemek yemesi için Meclisi ben göreve çağırıyorum. O kaynakları vergi borçlarını sildiğiniz şirketlerinize aktarmak yerine, bizzat bu ülkenin geleceği çocuklar için harcansın ve onların beslenmesi için harcansın diyorum.

Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Yavuz Ağıralioğlu             Mehmet Metanet Çulhaoğlu                Arslan Kabukcuoğlu

                İstanbul                                 Adana                          Eskişehir

           Fahrettin Yokuş                        Hüseyin Örs                Feridun Bahşi

                  Konya                                 Trabzon                           Antalya

BAŞKAN – Sayın Oluç, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın tutuklanmasına ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yerimden çok kısa bir söz aldım. Biraz evvel bilgi aldık, Şebnem Korur Fincancı maalesef, tutuklandı. Yani tabii, sürpriz değil tutuklanmış olması, hukuksuz bir durum. Bir direktif verilmişti iktidar ortakları tarafından, bağımlı ve taraflı yargı da bu direktif doğrultusunda hareket etti. Yurt dışındaydı biliyorsunuz, yurt dışından geldi, tutuklanacağını bilerek geldi hem de çok onurlu bir davranışta bulundu. Yani bu neyi gösterdi maalesef, bir kez daha? Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğünün sadece iktidar gibi düşünenlerce kullanılabildiğini gösterdi, sadece Türkiye'ye değil, bütün dünyaya bunu gösterdi. Ama biz şuna inanıyoruz: Bu tutuklama, Şebnem Korur Fincancı'nın bilimsel gerçekler ve insan hakları mücadelesinden geri düşmesi anlamına gelmemiştir, gelmeyecektir hem Türkiye'de hem de uluslararası alanda bu tutuklamanın nedenlerinin, gerçeklerin konuşulması ve ortaya çıkması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bu tutuklamanın nedeninin, gerçeklerin konuşulmasının ve araştırılmasının engellenmesi olduğu biliniyor ve bunun Türkiye açısından da çok olumlu bir adım olmadığını bir kez daha ifade etmiş olalım. Şebnem Korur Fincancı bizim açımızdan, sadece HDP için demiyorum, Türkiye demokrasi güçleri açısından son derece önemli bir kişidir demokrasi mücadelesi, insan hakları mücadelesi, barış mücadelesi açısından. Kendisiyle dayanışmamızı sürdüreceğiz, her türlü desteğimizi kendisine vereceğiz. Dün de söylemiştim, bugün tekrar edeyim: Türkiye'nin onurudur Şebnem Korur Fincancı, kendisiyle biz de gurur duyuyoruz.

Teşekkür ederim.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Tan ve 172 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4618) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 361) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubumun görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 11’inci maddesiyle, uygulamada karşılaşılabilecek tereddütlerin önlenmesini teminen, daha önce Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yapılan ücretsiz girişli günübirlik tesisler ile 9’uncu maddenin (b) bendinde belirtilen tesisler için ağaçlandırma ve bakım bedeli ile orman köylüleri kalkındırma gelirinin yanı sıra tesisin bütünleyici unsuru olan denizle bağlantısını sağlayan kıyı kullanımlarından Devlet İhale Kanunu’nun 75’inci maddesinden doğan ecrimisil bedellerinin de tahsil edilmeyeceği, varsa tahsil edilenlerin ise iade edilmeyeceğine ilişkin olarak değişiklik yapılmaktadır.

Yine, bir AK PARTİ klasiği arkadaşlar, devletin kurumu hazine arazisini, ecrimisil ödemeden kullanacak. Çiftçilerimiz, ekonomik krizin yaşandığı bu zor şartlarda tarım yaparken, ülke ekonomisine katkıda bulunurken yeterli destek alamadıklarını, girdi fiyatlarının her geçen gün arttığını söylemekteler. Atadan, dededen kalan, kırk elli yıldır ecrimislini ödeyerek ekim yaptıkları tarlalarının tapusu olmadığı için doğrudan gelir desteği alamıyorlar. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hazine arazilerinin on yıllığına ecrimisil bedelinin yarısı üzerinden kiraya verileceğini söyleyerek on yıl sonra da satışının yapılabileceğini beyan etmişti, hâlâ bir gelişme olmadı.

Değerli milletvekilleri, çiftçilerimizin atadan, dededen kalan kırk elli yıldır ekim yaptıkları, vergilerini yatırdıkları, ecrimisil bedellerini ödedikleri tarlaları için ÇKS'den yararlanmaları bir an önce sağlanmalıdır; bu konuda yapılacak düzenlemeye biz İYİ Parti olarak katkı vermeye hazırız. Çiftçilerimiz “Bu kullanılacak arazilerin yarın birilerine rant sağlamayacağı ne malum.” diyorlar ve Adanalı hemşehrilerim kanun teklifindeki bu maddenin neresi, kimler için geldiğini de iyi biliyorlar.

Değerli arkadaşlar, herkesin bildiği gibi, Adana ilimiz, bir tarım şehri, Çukurova'nın incisi, üretimin merkezi, beyaz altın diyarı, narenciyenin kalbi. Filmlere konu olmuş güzellikleri ve tarihî dokusuyla bir başka güzeldir bizim Adana’mız. Fakat yatırımlar açından yeterli ilgi ve alaka gösterilmeyen, âdeta üvey evlat muamelesi gören Adana ve Adanalı vatandaşlarımız, esnaflarımız, tarım sektörü çok zor durumda. Bakın, en basit örneğini vereyeyim değerli arkadaşlar: Tarım ve Orman Bakanlığının 2022 Tarımsal Yatırım Rehberi’ne göre Adana ilimizdeki tarım alanı 2002’de 576.388 hektarken 2022 yılında 486.987 hektara düşmüş, 89.400 hektar ekilip biçilemez olmuştur. Başka söze gerek var mı arkadaşalar? İşte AK PARTİ’nin tarım politikası, işte sonuç bu.

Adana’nın en büyük sorunlarından biri de ulaşım. Bu sorun ancak raylı sistemle çözülür. Adana Büyükşehir Belediyesinin 2’nci Etap Hafif Raylı Sistem Projesi’ne neden onay verilmedi? Kredisi hazır olan bu proje için, Adanalı hemşehrim, Sayın Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığından açıklama bekliyor.

Adanalı hemşehrilerimin bir sıkıntısı daha var, o da uçak seferleri; Adanalıyı canından bezdirmekte. Yani İstanbul Havalimanı’na verdiğiniz yolcu ve uçak garantisi nedeniyle, uçak seferleri direkt Ankara-Adana yerine maalesef İstanbul’dan dolaşarak, aktarmalı olarak Adana’ya yapılıyor. Bu da Adana sanayi sektörüne ve Adanalı hemşehrilerimize eziyetten başka bir şey değildir. İktidarıyla, muhalefetiyle bu konuyu düzeltmek hepimizin boynumuzun borcu olmalı. Eskisi gibi direkt Adana-Ankara seferleri konulmalı. Aksi hâlde Adanalının sandıkta bunun cevabını vereceğini bilmenizi istiyorum ve Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

12’nci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

             Orhan Sümer                          Erkan Aydın              Faruk Sarıaslan

                  Adana                                   Bursa                           Nevşehir

            Hüseyin Yıldız                      Vecdi Gündoğdu       Okan Gaytancıoğlu

                  Aydın                                Kırklareli                           Edirne

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Orhan Sümer. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Genel Kurul saygıyla selamlıyorum.

Teklifin 12’nci maddesi, kamu taşınmazlarının turizm amacıyla kullanımını düzenleyen, bedel ve tahsis koşullarını kapsayan sürenin 28/7/2022 tarihinden 2023 yılına kadar uzatılmasını düzenlemektedir. Sadece bir süre uzatma maddesi olarak görülse bile, bu maddenin altında, her zaman olduğu gibi, rant yatmaktadır. Kamu taşınmazlarının turizm alanında nasıl değerlendirildiğini, kimlere peşkeş çekildiğini, seçim arifesinde sözleşme sürelerinin neden uzatıldığını, yangından mal kaçırır gibi torba kanunların ne için getirildiğini çok iyi biliyoruz. Tek bir neden var, saray ve lüks saltanatı sekiz ay sonra bitecek, önlem almak.

Değerli milletvekilleri, bu saltanat dönemi öyle bir dönem ki milletin maaşına, yastık altındaki kefen parasına dahi göz diken bir anlayışla karşı karşıyayız. Memleket yangın yerine dönmüş, geçinemediği için her gün vatandaşlar isyan ediyor, ekonomi kanser olmuş, emeklinin, işçinin, asgari ücretlinin maaşı erimiş, intihar vakaları artmış, işsizlik tavan yapmış, herkes sorunları kökünden çözecek bir hamle bekliyor; iktidar tedavi diye aspirin yazıyor. Milletin hâli saray iktidarının umurunda bile değil.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de yaşanan krizi il bazında incelemek istersek ne yazık ki memleketim Adana 1’inci sıraya yerleşecektir. Adana’da en az 281 bin vatandaş günlük 47 liradan az parayla geçinmek zorunda. Büyükşehir olmasına rağmen kişi başına düşen gelirde 39 ilin daha gerisinde. Uyuşturucu kullanımında 14 yaşın altına düştü. Cezaevine giren hükümlü sayısında 5’inci sırada. Neredeyse her 2 gençten 1’isi iş bulamıyor. 355 bin emekli açlık sınırında yaşıyor. Suriyelilerin en yoğun olduğu 6’ncı il durumunda, demografik yapımız da her geçen gün bozuluyor.

Tüm bu olumsuzluklara rağmen, iktidarın Adana’ya şaşı bakmasına rağmen Adanalı hemşehrilerim, geçen sene 99 milyar 235 milyon liralık mal ve hizmet üretimiyle Türkiye'nin toplam millî gelirinin yüzde 2’sini üretti. Türkiye ekonomisine 88 milyar 220 milyon lira doğrudan katkı sağladı.

Memleketim Adana ekonomi için bunları yaparken, saray iktidarı Adana’mız için neler planlıyor, ona bakalım. Adana’nın değerlerini birer birer satmayı, Adana’yı bölmeyi, parçalamayı; Adana’nın ilçelerini başka ile bağlamayı, âdeta Adana’yı yok etmeyi planlıyor. Yolcusu olmayan, uçak kalkmayan, yandaşı zengin etme uğruna yapılmış havaalanlarını açmakla övünen iktidar, 2,5 milyon nüfuslu şehirde yıllık 5,5 milyon uçuş kapasitesi olan Adana Şakirpaşa Havalimanı'nı kapatmak istiyor. Çukurova Havalimanı’nı yapan saray iktidarının yandaş müteahhidi çıkıyor -basının önünde bir de- hadsiz ve pervasız bir şekilde “Daha çok para kazanmam için Şakirpaşa Havalimanı'nın kapatılması gerekir.” diyor. İktidarın Grup Başkan Vekili çıkıyor, Adana'nın komşu ili için “Büyümek istiyor, denize yakın yerlere inmek istiyor.” açıklamasında bulunuyor. Başka bir ilin AKP'li milletvekili çıkıyor “Ceyhan ve Yumurtalık ilçelerinin Adana'dan ayrılması gerekir.” diye âdeta yol gösteriyor. Adana’ya komşu ilin belediye başkanı “Bunu açık ve net söylüyorum, ben boşuna konuşmam, kendi kafamdan da konuşmam, duymadığımı da söylemem; büyükşehir olacağız.” diye beyanat veriyor. Bizim bir ilin büyükşehir olmasıyla, büyümek istemesiyle bir derdimiz yok. Bizim derdimiz, Adana'mızın değerlerinin yok edilmesidir.

Türkiye ekonomisine bu kadar katkı sağlamışken, Adana'mıza yapılmak isteneni Cumhuriyet Halk Partililer ve Adanalılar olarak asla kabul etmek istemiyoruz. Bizler her yerde tepkimizi, isyanımızı dile getirirken; doğduğu, büyüdüğü, çoluğunun çocuğunun yaşadığı, iş yaptığı, yıllarını geçirdiği memleketinin yapısı değişirken, değerleri yok edilirken, tüm kazanımları rant uğruna talan edilirken sesini çıkarmayan iktidarın Adanalı siyasetçilerini de vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; halkla arasına saray duvarları çeken, milletin derdiyle dertlenmeyen, ülke kazanımlarını kendi sermayesi hâline getiren her iktidarın yaşadığı kaçınılmaz son mutlaka gerçekleşecek ve bu talan düzeni değişecek diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 12’nci maddesinde yer alan “ek” ibaresinin “ilave” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Necdet İpekyüz                        Zeynel Özen                     Oya Ersoy

                 Batman                                İstanbul                          İstanbul

              Ayşe Sürücü                          Murat Çepni                 Rıdvan Turan

                Şanlıurfa                                 İzmir                              Mersin

             Murat Sarısaç

                   Van

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu ve tüm halkımızı saygıyla selamlıyorum.

Dün gözaltına alınıp bugün tutuklanan Türk Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı insan hakları savunucusu, vicdanlı bir bilim insanı ve saygın bir hekimdi. Şebnem Hocanın yanındayız, Şebnem Korur Fincancı yalnız değildir.

Evet, değerli arkadaşlar, Türkiye cezaevlerinde yaşanan ağır hak ihlalleri, hukuksuzluklar ve keyfî uygulamalar çok büyük mağduriyetler yaşatmaktadır. Ağır hasta tutsaklara yaşatılan ATK süreci resmen bir işkenceye dönüşmüş durumda. Bir süre önce Hilvan Cezaevinde yaşamını yitirmiş Yukarıgöklü beldesi Belediye Başkanımız Bazo Yılmaz'a, İstanbul ATK’ye götürülürken -üstünde para taşıması yasak olduğu hâlde- “Paran yoksa yolda yemek yiyemezsin.” denilmiş ve kendisine yemek verilmemiştir. Ağır hasta olan bir insana yapılan bu tutum kabul edilemez. Bazo Yılmaz için ATK’de objektif bir rapor çıkmamıştır ve Bazo Yılmaz cezaevinde yaşamını yitirmiştir. Bazo Yılmaz’ın ağır hasta olduğunu ve oksijen tüpüyle yaşadığını, bir an önce tahliye edilmesi gerektiğini defalarca dile getirdik ama tahliye etmediniz çünkü Bazo Yılmaz Halfeti halkının iradesiyle seçilmiş bir Kürt’tü. Kürt’ün seçilmişini zindana attınız, ölüme terk ettiniz, yerini de gasbedip kayyumunuzu atadınız. Bazo Yılmaz’ı unutturmayacağız, mücadelemizde yaşatacağız.

Değerli halkımız, cezaevlerindeki gözlem kurullarının tahliye olması gereken mahpusların tahliyesini keyfî bir şekilde engellemeleri noktasında Adalet Bakanlığı hiçbir adım atmayıp seyirci kalmaktadır. Soruyoruz: Gözlem kurulu neyi gözlemliyor? Cezası bittiği hâlde cezaevlerinden tahliye edilmeyen yaklaşık 150 siyasi mahpus bulunmaktadır. Bu 150 mahpustan ağır hasta olanlar, otuz yıla yakın cezaevinde bulunanlar var. “Fazla su kullandın, halay çektin, şarkı söyledin, çok kitap okudun, ALES sınavına girmedin, arkadaşlarından kopmadın.” ve benzeri gibi akıl dışı, trajikomik bahaneleri öne sürerek insanları haklarından, özgürlüklerinden mahrum bırakıp alıkoyamazsınız. Örneğin ağır hasta mahpus Abdürrahim Çetinkaya gözlem kurulu tarafından keyfî bir şekilde tutulmaktadır. Yine, ağır hasta ve yüzde 91 vücut fonksiyonlarını kaybeden Hasan Aşa iyi hâlli görülmediği için tahliye edilmemiştir. Gırtlak kanseri olan 25 yaşındaki Nesip Yapıcı yine gözlem kurulunun keyfî tutumu sebebiyle hâlen içeride. Ve Ebubekir Perk on altı yıldır cezaevinde, haziran ayında son altı yılını bitirmesine rağmen denetimli serbestlik hakkı gasbedilmiştir. Ebubekir Perk şu an Silivri Cezaevinde tutuluyor, annesi ise Urfa’da diyaliz hastasıydı. Yıllardır oğlunun görüşüne gidemedi. Zeliha annenin sağlık durumunu bildiğiniz hâlde, onlarca başvuruya rağmen Ebubekir Perk’i yakın bir cezaevine nakletmediniz. Bir nakil bu kadar zor muydu? Zeliha anne oğlunu bir daha hiç göremeyecek çünkü geçen hafta, yoğun bakımda olan Zeliha Perk hastanede yaşamını yitirdi ve gözleri açık gitti. Vicdanınız rahat mı? Soruyoruz yine vicdanınız rahat mı?

Yine, Nisan 2022 itibarıyla Türkiye hapishanelerinde 651’i ağır olmak üzere 1.517 hasta mahpus bulunmaktadır. Adli Tıp Kurumu siyasal sürecin seyrine göre insan sağlığı üstünde siyasi kararlar veriyor. Bu kabul edilemez. Neden tek merci Adli Tıp Kurumu oluyor? Tam teşekküllü hastaneler ve üniversite hastanelerinde de bulunan heyetlerde doktorlar yer almakta. Bu hastanelerin raporları da artık kabul edilmeli, bu nedenle kanunda gereken değişiklikler yapılmalıdır.

Ve son olarak, Sincan L Tipinde neden Meclis TV yok? Sincan L Tipinde bizi izleyemeyen ve rehin tutulan yoldaşlarımızdan Sebahat Tuncel, Aynur Aşan, Zeynep Ölbeci ve Zeynep Karaman’ın tüm kadınlara ve tüm halkımıza selamları var.

Biz de buradan, cezaevlerinde rehin tutulan tüm yoldaşlarımızı sevgiyle selamlıyoruz ve tekrardan halkımızı da selamlıyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

    Mehmet Metanet Çulhaoğlu             Yavuz Ağıralioğlu    Arslan Kabukcuoğlu

                  Adana                                 İstanbul                         Eskişehir

           Fahrettin Yokuş                        Hüseyin Örs          Hayrettin Nuhoğlu

                  Konya                                 Trabzon                          İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Hayrettin Nuhoğlu.

Buyurun Sayın Nuhoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan teklifin 12’nci maddesi üzerine söz aldım. Selamlarımı sunarım.

Bu maddeyle 2634 sayılı Kanun’a geçici bir madde eklenerek yeni süre verilmektedir. Süre uzatılması konusunun tartışmalı olduğunu söyleyerek güncel bir konuya geçmek istiyorum.

Sosyal konut projeleri kapsamında Sincan’da Cumhurbaşkanının da katıldığı bir temel atma töreni yapıldı. Ülkemizde göstermelik temel atma törenlerine defalarca şahit olduğumuz için bu konuda konuşacağım. Öncelikle ifade etmeliyim ki Cumhurbaşkanının “Kampanya başvuru sayısının 8 milyona yaklaşması ne kadar doğru iş yaptığımızı ne büyük ihtiyacı karşıladığımızı göstermektedir.” sözünü çok yerinde ve önemli görmekteyim çünkü konut ihtiyacı gerçekten büyüktür. Bir taraftan açığı kapatmak, diğer taraftan ekonomik ömrünü tüketmiş konutlardan güvenli konutlara kavuşmak elbette bütün vatandaşlarımızın hakkıdır. Ne var ki iktidarın hayal satma peşinde olduğunu ve acilen para toplamak istediğini görüyoruz. Yirmi yıldır ülkeyi yönetip göstermelik bazı konut projeleriyle göz boyamaktan öteye gidemeyen bu iktidarın, gerçekten, sosyal konut adına yaptığı fazla bir şey yoktur. Daha ziyade zenginlere konut satarak para kazanma peşinde oldular. Sosyal konut olarak yapılanlar da genellikle uygun olmayan arazi koşullarında yapıldığı için sel ve heyelan gibi doğa olaylarında can ve mal kayıplarına yol açmaktadır. Bu işler gösterişli törenlerle, temel atmak ve konuşmakla olmuyor. Şimdi yeni metotların eklendiğini de görüyoruz; elektronik cihazlarla donatılan bir tır vasıtasıyla, Ankara Kızılay’dan başlayarak 17 ilimizin kent meydanlarında vatandaşlarımıza sanal gözlüklerle ev satmaya çalışmaları buna bir örnektir. Belki satacaklar ancak biz bu konutların bitirileceğini şüpheli görmekteyiz, haksız da değiliz. İsteyen herkes TOKİ’nin internet sitesinde yer alan 2019 yılındaki “100 Bin Konut” müjdesi bilgilerini inceleyebilir. Bir buçuk yılda teslim edileceği vadedilen bu projenin nasıl fiyaskoyla sonuçlandığı kolayca görülecektir.

Değerli milletvekilleri, diğer taraftan, açıklanmış olan konut ve arsaların fiyatlarının dar gelirliler için aldatıcı olduğunu da söylemek zorundayım çünkü peşinat ve taksit ödeme sayısı bilinmekte fakat ilerleyen yıllardaki taksit miktarları ile toplam bedel bilinmemektedir. Memur maaş zammına bağlı olarak fiyatlar değişecek ve yılda 2 defa artış olacaktır. Enflasyonun iddia ettikleri gibi düşeceğini varsayalım; memur maaş zamlarının da buna bağlı olarak, giderek, her iktidar döneminde beşer puan düşeceğini varsayarak hesaplarsak, ödenecek taksit miktarı sürekli artarak gene devam edecek ve aylık 100 bin lirayı geçecektir. Konut maliyeti de iki yüz kırk ay sonunda 100 milyon lirayı aşacaktır. “Hesap yanlıştır.” diyen varsa beraber hesaplamaya hazır olduğumuzun bilinmesini isterim.

Değerli milletvekilleri, vatandaşlarımızın en tabii haklarından biri olan konut sahibi olma istekleri ve umutları iktidar tarafından sürekli istismar edilmektedir. Bu istismardan vazgeçilmediği sürece yanlışlarını ve algıya dayalı aldatmacalarını yüzlerine vurmaya devam edeceğiz; bu bizim görevimizdir. Biz verilen sözlerin tutulmasını istiyoruz, devlet ciddiyeti bunu gerektirmektedir.

Aynı zamanda, Anayasa’mızın iktidarlara yüklediği önemli bir görev olarak gördüğümüz konut sorununun çözümü bizce zor da değildir. Bunun için esas olan, siyasi iradenin sözde değil, özde, samimiyetle işe el atması ve bilimsel metotlarla çalışmasıdır. Bu anlayış ve iradeye sahip olan İYİ Partinin Genel Başkanı ve kadrolarının sorunu kökünden çözeceğinin bilinmesini istiyor, saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

13’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mehmet Metanet Çulhaoğlu             Hüseyin Örs           Yavuz Ağıralioğlu

                     Adana                              Trabzon                          İstanbul

            Arslan Kabukcuoğlu                                               Fahrettin Yokuş

                   Eskişehir                                                                  Konya

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

            Hüseyin Yıldız                      Faruk Sarıaslan                Erkan Aydın

                  Aydın                                 Nevşehir                            Bursa

           Vecdi Gündoğdu                      Sibel Özdemir         Okan Gaytancıoğlu

               Kırklareli                              İstanbul                            Edirne

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs.

Buyurun Sayın Örs. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 13’üncü maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, engellilerin evde bakımına yönelik yapılan yardım ödemeleri mevzuatta yapılan değişiklikler sebebiyle kimi zaman geri istenmekte ve bu da mağduriyetlere sebebiyet vermektedir. İlgili maddeyle, yardım alan kişilerin kusurunun bulunmadığı hâller için yapılan ödemelerin geri talep edilmemesi amacıyla terkin yoluna gidilmektedir.

Değerli arkadaşlar, Dünya Engellilik Raporu’na göre engelli insanların sayısı her geçen gün artmaktadır. Engellilik doğuştan veya sonradan herhangi bir hastalık veya kaza sonucu bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal yetilerini çeşitli derecelerde kaybetmiş, normal yaşamın gereklerine uyamayan kişilerin durumunu açıklar. En geniş anlamda engellilik, sosyal hayata katılımdaki sınırlama ya da eksiklik durumu olarak da nitelendirilebilir.

Değerli arkadaşlar, engellilere verilen haklar, sosyal devlet anlayışında eşit yaşama hakkı kapsamında yapılması gereken düzenlemelerdir. Engellilerle ilgili atılacak her adımda bu gerçek göz önünde bulundurulmalıdır. Engellilerin insan onuruna yaraşır bir şekilde yaşamlarını sürdürebilmeleri için tüm sosyal ve ekonomik haklara sahip olma bakımından pozitif ayrımcılık kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Temel olarak, engelli bireylerin eksik, yetersiz, başkalarının yardım ve bakımına ihtiyaç duyulan insanlar olarak algılanması, engelli bireylere ekonomik ve sosyal süreçlerde yer verilmemesi onların toplumdan, toplumsal yaşamdan izole edilmesi sonucunu doğurmaktadır. Bu şekilde üretken birey rolünü kaybeden engelli vatandaşlarımız toplumsal hayattan dışlanmaktadır. Engelli vatandaşlarımız, zamanla, toplumla aralarında oluşan yabancılaşmanın sonucu olarak Anayasa’nın, uluslararası sözleşmelerin ve kanunların onlara tanıdığı temel haklardan yararlanamayarak ayrımcılığa maruz kalmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bakıma ve yardıma muhtaç engellilere verilen yardımlar, aile ve sosyal hizmetler il müdürlüklerine veya sosyal hizmet merkezlerine yapılan başvurular sonucunda, belirlenen bakıcı aile yakınlarının hesabına yatırılmaktadır. Anayasa ve kanunlar gereği, devlet, engelli bireylerine bakar; bu, sosyal devlet ilkesinin bir gereğidir. Ancak, madde gerekçesinde bahsedilen suistimallerin de göz ardı edilmemesi gerekir. Sosyal güvenlik ödemeleri veya yardımlarda partizanlığa, kayırmacılığa, yandaşlığa engel olunmalıdır. Maalesef devlet kararından ziyade parti kararlarıyla sosyal güvenlik yardımlarının yapıldığı sıklıkla ifade edilmektedir arkadaşlar. Bu konuda vatandaşlarımızdan gelen çok sayıda şikâyet var. Bunlar bizlere de geliyor, diğer milletvekili arkadaşlarımıza da gidiyordur muhtemelen.

Diğer taraftan, “yersiz ödeme” şeklinde adlandırılan ödemelerin birinci sebebi engel oranlarının tespitinin devamlı değiştirilmesidir yani mevzuat değişiklikleri yüzünden engelliliğin standardı değişmektedir, bir engelliye iki sene sonra “Arkadaş, sen artık engelli değilsin.” denmektedir. Engel oran tespitlerinin sürekli değiştirilmesi engelli vatandaşlarımıza saygısızlıktır, devlet ciddiyetine de yakışmamaktadır. Ayrıca, bu maddedeki düzenlemelerle ilgili hususlar Sayıştayın denetim raporlarına yansımış ve kamu zararı oluşturduğu da ortaya çıkmıştır.

Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında diğer konuşmacı İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir.

Buyurun Sayın Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar)

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Değerli Başkanım.

Evet, ben de kanun teklifinin 13’üncü maddesi üzerine söz aldım. Tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, değerli milletvekilleri, bu torba kanun teklifi de önceki tekliflerde şahit olduğumuz üzere, var olan temel ekonomik ve yapısal sorunlara çözüm üretmekten çok uzaktır. Ekonomik ve sosyal sorunların temelden çözümüne yönelik herhangi bir vizyon ve öneri sunulmamaktadır. Teklif içinde, ödeme güçlüğü yaşayan vatandaşlarımız için kısmi bir vergi terkini, bir vergiden vazgeçme var ve elbette bizler bunlara olumlu bakıyoruz. Fakat esnaf, üretici, emekli, genç, çiftçi, engelliler; bunlarla ilgili gerçekten vatandaşlarımızın bizden beklediği, vergi affından ziyade, değerli milletvekilleri, onların ödeme güçlüklerini giderecek ciddi düzenlemeler ya da önlemler olmalıydı ancak bu kanun teklifinde bunlar yok. Yüksek genç işsizliği, enflasyon, yüksek cari açık, kur riski, artan faiz harcamaları, para birimimizdeki değer kaybı -bütçede işte birlikte takip ediyoruz milletvekillerimizle- artan bir vergi yükü, çiftçi borçları, girdi maliyetlerindeki artış ve en önemlisi, hepimizin, bütün vatandaşlarımızın gerçekten çok büyük mağduriyet yaşadığı fiyat dalgalanmalarının nasıl giderileceğine dair herhangi bir öngörü ve çözüm bu kanun teklifinde yer almamaktadır. Peki ne içeriyor bu kanun teklifi değerli milletvekilleri? Siyasi iktidarın uygulamaya koyduğu yanlış ekonomik politikalar sonucu ortaya çıkan yoksullaşmayı, borçluluğu ve ekonomik dengesizlikleri bir ölçüde ötelemeyi içermektedir. Yoksullaşmayı önleyecek ve vatandaşlarımızın gerçekten sorunlarını çözecek tedbirler biz göremiyoruz bu kanun teklifinde.

Değerli milletvekilleri, ben bu kanun teklifinin 13’üncü maddesi üzerine söz aldım, dün konuştuğumuz 8’inci maddeyle ilişkili bir madde bu. Bu maddeyle -değerli hatibimiz Sayın Örs'ün de ifade ettiği gibi- Sosyal Hizmetler Kanunu'na bir ek madde ekleniyor. Fazla ve yersiz ödenen ve geri alınması gereken evde bakım yardımı ödemeleri ile bunlardan doğan faizlerden terkin yani vazgeçilmeyle ilgili bir madde düzenleniyor. Gerekçe olarak da yapılan bu yersiz ödemelerin kişilerin kusurundan değil, mevzuatta ve sağlık kurulu raporlarında yer alan engel oranlarının değişmesi ve önceden öngörülemeyen ve süreklilik arz etmeyen gelir elde edilmesinden kaynaklandığı yani gelir durumları ve sağlık durumlarındaki değişmeyle ilgili… Tabii ki yardım alan kişilerin sosyoekonomik durumu nedeniyle hakkaniyete uygun olmadığı söyleniyor gerekçede. Hakkaniyet bir kenara, zaten bu vatandaşlarımız bunları ödeyecek güçte değiller. Bu yersiz ödemeler…

Peki, değerli milletvekilleri, ben sormak istiyorum: Kamuyu zarara uğratan işlemlerin sorumluları kim? Kamu zararı doğuran işlemler Sayıştay raporlarıyla da tespit edilmişken –ki Kütahya Milletvekilimiz Ali Fazıl Kasap tarafından geçen yıl da çok gündeme getirildi, verileriyle geçen bütçede sorulan sorular vardı- bu tespitler varken ilgililer –kim bu ilgililer, o da muallak- hakkında neden bir yasal süreç başlatılmadı? (CHP sıralarından alkışlar) Bakan başta olmak üzere, tüm sorumluların hesap vermesi gerekmez mi değerli milletvekilleri? Biz Meclis olarak bu denetim görevimizi yerine getirmek durumundayız. İşte, bütçeyi görüşüyoruz. İşte, bütçede en çok öne sürdüğünüz “Hesap verebilir bir bütçe yapıyoruz.” Peki, bu tablo ortadayken sizin “Hesap verebilir bütçe yapıyoruz.” demenizin ne inandırıcılığı ne de gerçekliği var.

Evet, dezavantajlı, engelli, özel gereksinimli, yoksul ailelere yönelik sosyal yardım desteklerinin kapsamı yeterli miktarda olmalı ve sürekli olmalıdır. Ancak sosyal yardımlarda yaşanan hatalı ödemeler, başvurularda, başvuru sonrasında yaşanan birçok sorun kurumsal karmaşadan kaynaklanmakta. Sürekli güncellenen sağlık raporları, kesilen yardımlar, maalesef tanıdık aracılığıyla yardımlara ulaşma, yardımlardan haberdar olamama gibi sorunlar artarak devam ediyor. Ama en ciddi olanı, değerli milletvekilleri, bu yardımlara mahkûm ve muhtaç aile sayısının hızla artmasıdır. Yardım miktarları ve yardım çeşitleri ise ağırlaşan ekonomik koşullarda zaten çok yetersiz kalıyor. Peki, bu sorunu nasıl çözeceğiz? Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bütüncül bir çözüm önerisi sunduk, dedik ki: Birçok Avrupa devletinde uygulanan ancak ülkemizde uygulanmayan, siyasi bir tercih olan, Uluslararası Çalışma Örgütünün 9 sigorta dalından biri olan aile destekleri sigortasını uygulamaya geçireceğiz. Bizim amacımız insani, sosyal devletin gereği olarak ancak bir siyasi partinin lütfu değil, hak temelli olarak yoksulluğu, muhtaçlığı azaltarak bu yoksulluğu ve muhtaçlığı ortadan kaldırmaktır. Her mahallede sosyal hizmet destekleri, sosyal hizmet uzmanları olacak, ailelerin çocukları kamuda işe alımlarda öncelikli olacak ve en önemlisi bakım üstlenen kadınların sigorta primleri devlet tarafından ödenecek. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, yoksulluğu yönetmeyi değil, yoksulluğu sonlandırmayı vadediyoruz biz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza…

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.12

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

13’üncü madde üzerinde aynı mahiyetteki önergelerin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) – Kabul eden yok ki Başkanım.

BAŞKAN – Kabul eden de elini kaldırmıyor, etmeyen de.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Evet, Kâtip Üyeler arasında ihtilaf var.

Elektronik cihazla oylama yapacağım.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

BAŞKAN – Serkan Bayram burada mı arkadaşlar? Yok.

Habib Soluk? Burada.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Beyler, karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.36

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.53

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun), İshak GAZEL (Kütahya)

 -----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

13’üncü madde üzerinde aynı mahiyetteki önergelerin ikinci oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeleri tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinde yer alan “ile” ibarelerinin “ve” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Necdet İpekyüz                        Zeynel Özen             Hüseyin Kaçmaz

                 Batman                                İstanbul                            Şırnak

               Oya Ersoy                            Murat Çepni                 Murat Sarısaç

                İstanbul                                 İzmir                               Van

             Rıdvan Turan

                 Mersin

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge hakkında söz isteyen Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz. (HDP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı'nın tutuklanması iktidarın farklı düşüncelere yönelik düşmanca tutumunun sonucudur. Hakikati, tutuklama ve gözaltı kararlarıyla karartamazsınız. Şebnem Hocanın yanındayız, sözlerinin arkasındayız.

Şimdi, 13’üncü madde kapsamında, fazla ve yersiz ödenen ve geri alınması gereken evde bakım yardımı ödemeleri ile bunlardan doğan faizlerin terkin olunması düzenleniyor. Tabii, bu değişikliğin -küçük bir jest gibi görünse de- aslında engellilerin derdine derman olmayan bir düzenleme olduğunu buradan belirtmek istiyoruz. Çünkü iktidar, engelliyi sisteme yük gören, erişilebilirlik yasasını ha bire öteleyen, eğitim, istihdam, barınma, sağlık ve sosyal yaşamlarındaki tüm ihtiyaçlarını kendinden bir lütuf sayan bu bakış açısına sahipken yapılacak bu tür jestler, yıllardır süregelen 10 milyonu aşan engellinin sorunlarını gizlemeye çalışan kötü bir makyajdan ötesi değildir.

Tabii, maddeye değindikten sonra da değerli milletvekilleri, Cizre’de altında cenazelerin olduğu bir parkta iktidarın kayyumları eliyle müzik ve eğlence festivali düzenleniyor. Buradan peşinen söyleyeyim: Halkımız bu festivale, bu saygısızlığa net bir biçimde karşı çıkıyor ve bu duruma isyan ediyor.

Tabii, uzun zamandır iktidarın gündeminde kültür ve hafıza kırımı konsepti hayata geçirilmiş durumda ama size şunu hatırlatmak isterim: 2016 yılında başlayan sokağa çıkma yasakları ve çatışmalı süreçte 177 kişinin hayatını kaybettiği, 177 kişinin katledildiği ve Kürt halkının “vahşet bodrumları” olarak nitelendirdiği bu yapıların molozları Cizre Belediyesine atanan kayyum eliyle Dicle Nehri’nin kenarına taşındı ve bu molozlar buraya döküldü. Bu molozların içerisinden defaatle insan uzuvları, ceset parçaları çıktı ama kayyum bu molozların üzerine bir park inşa etti. Dediğimiz gibi, 177 kişinin katledildiği bir alanın molozları parka dönüştürüldü ama 14 kişinin bugün itibarıyla hâlen cenazesi yok ve bu cenazelerin bu moloza gömüldüğüne ilişkin bilgiler ve görgü tanığı ifadeleri var. Ancak dediğimiz gibi, kayyum eliyle burası bir parka dönüştürüldü ve sanki Cizre'de başka alan yokmuş, sanki Cizre'de başka park yokmuş gibi bilinçli bir şekilde bu park tercih edilerek 30 Ekimde bu parkta bir müzik festivali düzenleniyor. Tabii, dediğimiz gibi, vatandaşlarımız, Şırnak halkı, Cizre halkı bu duruma isyan ediyor. Hele hele 14 kişinin cenazesinin bulunmadığı ve bu molozların altında yattığı gibi bilinen bir gerçek varken bilinçli bir şekilde buranın tercih edilmesi asla kabul edilemez. Ki bu cenaze sahiplerinden birisi olan anne Hezni Arslan da tarafımıza ulaştı “Yedi yıldır ben kızımın cenazesini arıyorum ve yedi yıldır ben kızımın cenazesinin bu parkta, oraya dökülen molozların altında olduğunu biliyorum ancak benim cenazemi vermeyenler, kızım Hacer'i bana vermeyenler bugün burada bir festival düzenliyor.” diyor ve “Bizden ne istiyorlar?” diye soruyor.

Hakikaten soruyorum değerli milletvekilleri, sayın AKP milletvekilleri: Bu acılı ailelerden ne istiyorsunuz? Artık bu acıya son verilmeliyken maalesef ki bu acılar üzerinden hâlâ bir Kürt düşmanlığı devam ediyor. Dediğim gibi, Kürtlerin değerlerine ve kutsallarına aslında sanatı da alet ederek bir saygısızlık yapılıyor.

Tabii, buradan festivale sponsor olanlara da seslenmek istiyorum. Öyle bir dönem ki cenazelerin olduğu bu alandaki bu molozların üzerinde yapılacak olan bir festivalle aslında en karanlık dönemlerde bile karşılaşmadığımız bir dönemi yaşıyoruz. Kürtler en karanlık dönemlerde bile ölülere saygının olduğunu defaatle gördü ancak AKP iktidarı döneminde artık ölüye de saygısızlık söz konusu.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

14’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağız.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 14’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 14- 25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 32- Yeni Koronavirüs (Covid-19) sebebiyle işverenlerin yaptıkları zorlayıcı sebep gerekçeli kısa çalışma başvurularının alınması, değerlendirilmesi ve ödenmesine ilişkin işlemler ile nakdi ücret desteği işlemleri hakkında Bakanlık ve Kurum personeline herhangi bir sorumluluk yüklenemez. Bu kapsamda Yeni Koronavirüs (Covid-19) sebebiyle ödenen kısa çalışma ödeneği ile nakdi ücret desteği ödemelerinde hatalı işlemlerinden kaynaklanan fazla ve yersiz ödemelerden bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla tahsil edilmemiş olanlar terkin edilir. Tahsil edilenler iade veya mahsup edilemez. Bu alacaklarla ilgili başlatılmış takip ve tahsil işlemlerin devam edilmez, yargı mercilerine intikal etmiş olan dosyalarda Kurum ve Bakanlık aleyhine yargılama giderine hükmedilmez. Kısa çalışma uygulanan dönemde 4857 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (II) numaralı bendinde yer alan sebepler hariç olmak kaydıyla işveren tarafından işçi çıkarılmasına istinaden oluşan fazla ve yersiz ödemeler ile ceza soruşturmalarına veya kovuşturmalarına konu olmuş kısa çalışma ödeneği ile nakdi ücret desteği ödemeleri bu madde kapsamı dışındadır. Ceza soruşturması veya kovuşturması sonucu kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veya beraat kararı verilenler hakkında bu madde uyarınca terkin hükümleri uygulanır.”

            Hüseyin Yıldız                      Faruk Sarıaslan                Erkan Aydın

                  Aydın                                 Nevşehir                            Bursa

         Okan Gaytancıoğlu                   Vecdi Gündoğdu         Ömer Fethi Gürer

                 Edirne                                Kırklareli                           Niğde

            Kemal Zeybek

                 Samsun

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Samsun Milletvekili Sayın Kemal Zeybek.

Buyurun Sayın Zeybek. (CHP sıralarından alkışlar)

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, televizyonları başında bizleri izleyen çok değerli vatandaşlarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yirmi yıllık siyasal iktidar cumhuriyet değerlerini bir bir yok ederken ekonomide, hukukta, eğitimde, sosyal yaşam alanlarında her türlü tahribatı yapan zihniyetin iktidar dönemlerini yaşadık. Yirmi yılda cumhuriyet dönemi hükûmetleri zamanlarında yapılanları ve devletin her türlü varlıklarını satarak halktan aldıkları çoğu harcamaların hesabını vermeyenler hukuk tanımayanlar yönetme kabiliyetiniz kalmadı, ekonomik buhran yarattınız, torba yasalarla “Halktan daha ne alabiliriz?” durumlarında kanun değişiklikleri yaparak çuvalladınız. Burs alıp okuyan öğrenciye okul bitince iş veremiyorsanız, toprağı işleyen çiftçi borçlanıp sattığı ürünle borcunu ödeyemiyorsa; sanayici, esnaf kredi kullanıp geri ödeyemiyorsa suç halkta değildir. Halkın tüm gelirlerinden “vergi” adı altında kazançlarına ortak olacaksınız, devletin varlıklarından tüm gelirlerini toplayacaksınız; öğrenciye, gence, esnafa, sanatkâra, sanayiciye, çalışana, emekliye, memura, üretim yapana destek vermeyeceksiniz; halkın, devletin, tüm gelirlerini yandaş ve çete şirketlere dağıtacaksınız. Yok böyle yağma!

Değerli milletvekilleri, 2004 yılında asgari ücret 318 TL’ydi; 1 çeyrek altın 33 TL’ydi, 2004 yılında asgari ücretle 9,6 çeyrek altın alınabiliyordu. 2022 yılında asgari ücret 5.500 TL, 1 çeyrek altın bugün 1.630 TL; 2022 yılının asgari ücretiyle 3,3 çeyrek altın ancak alabiliyor asgari ücretlimiz. 2004 yılı ile 2022 yılı arasındaki çeyrek altın fiyatlarını karşılaştırdığımız zaman asgari ücretlinin aldığı ücretten tamı tamına 6,3 çeyrek altın kaybettiğini görüyoruz. Bunu yapan sizsiniz, ülkenin çalışanının durumunu bu hâle getirdiniz. Diğer tarafta, çiftçimizin 1 litre mazot… 2022 yılında beyaz, kırmızı buğdayın 1 tonu 6.200 TL. 2021 yılında buğdayın tonu 2.500 TL’ydi, 1 litre mazot 7,7 TL’ydi yani geçen yıl vatandaşımız 3 kilo buğday sattığı zaman 1 litre mazot alabiliyordu. Bugün buğdayın tonu 6.200 TL, mazotun litresi 6,5 TL…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – 26,5 lira.

KEMAL ZEYBEK (Devamla) – Bugün 4,2 kilogram buğday satarak ancak ve ancak 1 litre mazot alabilmektedirler.

2022 yılında Sosyal Sigortalar Kurumu ve BAĞ-KUR emeklilerine, memurlara, çalışanlara yüzde 42 oranında zam yapılırken motorine tam yüzde 350 zam yapıldı, elektriğe yüzde 400; doğal gaza, konutlarda yüzde 300, sanayide yüzde 500 zam yaparak enflasyona vatandaşımızı ezdirdiniz ve biz, en kısa zamanda, iktidar dönemimizde bunun hesabını soracağız, siz de bu hesaptan kurtulacaksınız.

Değerli milletvekilleri, yirmi yıllık Hükûmet, gençlerimizin, tüm halkımızın umutlarını, hayallerini hırsızlıkla çaldı. Yalancının mumu yatsıya kadar derler, sizin mumunuz seçime kadar olacak diyorum.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Karar yeter sayısı istiyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Oylama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.11

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun), Rümeysa KADAK (İstanbul)

 -----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

14’üncü madde üzerinde Kemal Zeybek ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip Üyeler arasında ihtilaf olduğundan dolayı elektronik cihazla oylama yapılacaktır.

Oylama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Necdet İpekyüz                        Zeynel Özen                 Rıdvan Turan

                 Batman                                İstanbul                            Mersin               Oya Ersoy                            Murat Çepni                 Murat Sarısaç

                İstanbul                                 İzmir                               Van

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

    Mehmet Metanet Çulhaoğlu            Arslan Kabukcuoğlu      Yavuz Ağıralioğlu

                  Adana                                Eskişehir                          İstanbul

              Aylin Cesur                        Fahrettin Yokuş

                 Isparta                                  Konya

BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Van Milletvekili Murat Sarısaç.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MURAT SARISAÇ (Van) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tüm halklarımızı saygıyla selamlıyorum.

Faşizm uygulamalarının olduğu, demokrasinin olmadığı yerde ekonomi de büyümez, sanat da ilerlemez, o ülkede huzur diye bir şeyden de söz edilemez. Hükûmet her zamanki gibi, yine torba yasalarla göz boyama derdinde. Üzerinde konuştuğum maddede aslında geçmişteki, pandemi sürecindeki başarısızlığını burada ilan etmiş oluyor çünkü o dönemde esnafın, tüccarın, halkın hiçbir sorununa çare olunamadı. Bütün halk pandemi sürecinde borçlandırıldı ama şimdi bir seçim sürecine girdiğimiz için AKP çıkıp burada halka neredeyse bir “Pardon!” deme gereği duyuyor. Ya, sadece seçim bölgem Van’da mesela, son altı yılda neredeyse 4 bin esnaf iflas etti. Yine, Van, kredi kartında takibe düşme oranında da yine Türkiye’de 6’ncı sıraya gelmiş durumda. Şimdi, halkın hiçbir derdine çare olamazken bu tür yasalarla bir şekilde seçimi garantiye almaya çalışıyor ama biz şunu çok iyi biliyoruz ki yani dolayısıyla sorunun kaynağı olan siyasi bir anlayışın bu sorunları çözmesi de mümkün değildir.

Sayın milletvekilleri, siyasi iktidar demokratik siyasette gücünü kaybettikçe saldırganlaşıyor. Kürtlerin siyasetine, iradesine, gazetesine, doğasına yani her şeyine saldırıyor, her şeyini baskı yoluyla yok etmeye çalışıyor.

Salı günü Mezopotamya Haber Ajansı ve JINNEWS emekçilerinin yanında bir de Sayın Korur Fincancı’yı da aynı şekilde baskı altında gözaltına alıp tutuklaması da yine bu siyasi saldırganlığın bir sonucudur. İktidarın korkuları bugün o hâle gelmiş ki artık işlediği suçlardan bile daha büyük bir durumda. Korku ve korkuya bağlı suçları mafyavari bir hâl almış durumda yani bu korkuyla mafyavari bir düzen oluşturulmaya çalışılıyor. Mafyavari düzen sadece belli bir grubun suç örgütüne dönüşmesi değil, artık neredeyse yaşamın her alanında, adliyesinden üniversitesine Meclisine, her yerine sirayet etmiş durumda. “AKP ülkeyi mafyavari yönetiyor.” dediğimizde öylesine söylemiyoruz. En basitinden bu son birkaç günde yapılan gözaltılar bunun en büyük göstergesidir çünkü mafya biliyorsunuz, bir suç işlediğinde, suç işlediğine inandığında şahitleri ve delilleri ortadan kaldırmak için her türlü zor ve baskı yoluna başvurur. Türkiye’de de bugün geldiğimiz nokta tam olarak budur yani ne zamanki bir suçüstü yapılsa, AKP bir suç işleyecek olsa ilk yaptığı özgür basına saldırmaktır. Özgür basına saldırarak bütün bu suçlarını örtmeye çalışıyor. JINNEWS’e ve Mezopotamya Haber Ajansının muhabirlerine de bu kadar yüklenmesi ve öyle mafyavari bir şekilde ters kelepçe gözaltına alınıp kameralara çekmesi de bunun en büyük göstergesidir. AKP sürekli söylerdi: “Biz 90’lardan çok farklı, ülkeyi JİTEM’vari anlayıştan kurtardık.” Ama bugünkü durum, aslında JİTEM’in çok daha ötesine geçen bir anlayış var. Evet, 90’larda Ape Musalar katlediliyordu, gazeteciler kaçırılıp katlediliyordu, gazete binaları bombalanıyordu ama bugün çok daha beteri; gazeteciler yine aynı şekilde tutuklanıyor, gözaltına alınıyor ve cezaevlerine mahkûm ediliyorlar. Varsa bir değişiklik sadece bir araba modeli kadardır yani AKP’nin değişikliği sadece beyaz Toroslardan Ranger’lara geçmiş durumda.

Bir diğer önemli konu da -sürem yetmediği için- yani cevap verilebilen her şey ceza hukukunun dışındadır. Eğer sizler kendinize güveniyorsanız, “Ben bunu çürütebiliyorum.” diyorsanız o zaman ceza hukukuna değil, demokrasiye başvurmuş olurdunuz. Sayın Fincancı’nın, Sayın TTB Başkanının da aynı durumu buydu. Eğer gerçekten verecek bir cevabınız olmuş olsaydı siz tutuklama yerine derdiniz ki: “Buyurun, biz kendimizden eminiz, bağımsız heyetlerle veya sizlerle biz gidip bunun araştırmasını yapalım.” Ama tabii ki siz ne yaptınız? Her zamanki gibi mafya usulüyle bunu bastırmaya çalışıyorsunuz.

Halklarımızı saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Hadi ya!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bütün iddiaları reddettiğimizi kayda geçirelim.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında diğer konuşmacı Isparta Milletvekili Aylin Cesur.

Buyurun Sayın Cesur. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYLİN CESUR (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Haftası’na, cumhuriyete ve Büyük Atatürk’e dil uzatılmasını konuşarak girdik maalesef. AK PARTİ’nin bir Grup Başkan Vekili durup dururken “Maalesef bir kültür devrimi olarak cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, bütün düşünme setlerimizi yok etmiştir. Bugün konuştuğumuz Türkçeyle bir düşünce üretemiyoruz.” dedi. Bu sıralardaki herkesin, millet iradesinin temsilini taşıyan herkesin, bunu cumhuriyete borçlu olduğunu bilen Atatürk nesilleri olarak bu sözü edenlerin, cumhuriyet ve devrimler konusunda bu fikre sahip olmalarına biz şaşırmıyoruz. Neden şimdi böyle bir açıklamaya lüzum gördü? Aslında mesele bu. Bir hafta gündemi bununla oyalayalım falan diye mi acaba? Bakınız, buna rağmen tabii, söylenecek sözümüz var. Bugün bir Türk dünyası var; 11 milyon kilometrekare alan üzerinde 200 milyonun üstünde insan, Türk dünyasının mensupları ve konuştukları dil lehçe farkıyla Türkçe. Bin yıllar boyunca farklı kültür ve medeniyetlerin çevrelediği güç bir coğrafyada kimliğini ve kültürünü koruyabilmiş olan Türk dünyasının kendi arasındaki dayanışmasının, manevi birliğinin ve varlık mücadelesinin en önemli aracı da bizim dilimiz. Asırlardır bizi birbirimize bağlayan, halklarımızın ortak his ve fikirlerini ninnilerle, masallarla, destanlarla, türkülerle nesilden nesle farklı lehçeleriyle bizlere aktaran eşsiz dilimiz Türkçemiz. Türk dili, Türk dünyasının gerçek ata yurdudur. Büyük şairimiz Yahya Kemal diyor ki: “Her halk kendi ikliminin lisanını söyler.” Hoca Ahmet Yesevi de: “Anlamına erenler, başı eğip uyarlar.” diyor. Bu memleketin temel değerlerine, kurucu iradesine ve cumhuriyetimize dair her şeye düşmanlık edenlere ve düşmanlık hissedenlere sesleniyorum: Cumhuriyetle birlikte bizim dilimiz değişmedi, sadece alfabemiz değişti ve biz ezelden beridir Türkçe konuşuyoruz ve Türkçe konuşmaya da devam edeceğiz. (İYİ Parti sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Büyük Atatürk’ün devrimiyle Türkçe düşünen ve Türkçe konuşan milletimizin yeni Türk harfleriyle, Türkçe yazmayı da öğrenmesiyle kültürümüzün gelişimine en önemli adımlardan bir tanesi atıldı. Şimdi soruyorum: Millet fukaralıkla boğuşurken enerjilerini yararsız ve sonsuz kavgalar için harcayıp millî meselenin, esas ve öncelikli işleriyle meşgul olmalarını engellemek kime ne fayda sağlayacaktır, ne kazandıracaktır? Mesela parlamenter sistemin son senesinde Yolsuzluk Endeksi’nde 180 ülke içerisinde 81’inci sırada olan ülkemiz, 2022’de partili Cumhurbaşkanlığı sisteminizle şeffaflık ve hesap verebilirliğin kaybolmasıyla 15 basamak birden gerileyerek 96’ncılığa gitti, bunu Türkçe’ye dil uzatarak mı çözeceksiniz değerli arkadaşlar? Gerçi, bunu neoklasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heteredoks bir yaklaşımla çözeceğinizi açıklamıştınız yani hani buna da haksızlık etmeyelim. O zaman, daha 23 Ekimde İstanbul’da bir polis intiharı gerçekleşti ve ardından Osmangazi Köprüsü’nde bir polis daha intihar etti, neden arttı sizce bu intiharlar? Ne oluyor? Veya Marmaray Yenikapı İstasyonu’nda bir kişi raylara atlayarak intihar etti, buna var mı çözüm? Alfabeye ve cumhuriyete dil uzatınca bunlar çözülüyor mu değerli arkadaşlar? (İYİ Parti sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Turizm Fakültesinde görevlendirilmek üzere alınacak öğretim üyesi kadrosu için jürinin “yetersiz”, fakülte yönetiminin oy birliğiyle “uygun değil” dediği rektör adayınız var ya hani; onların “uygun değil” dediğini siz rektör olarak atadınız, evet, değerli arkadaşlar. Akademisyenler “Hani liyakat!” diye tepki vermişlerdi, şimdi buna cevap verebiliyor musunuz mesela Türkçeye laf ederek? Alfabemizin yarattığını iddia ettiğiniz düşünce sistemi blokajı mı acaba bunun da cevabı?

Şimdi, geçen hafta -bir marka vermeyeceğim ama- markette her yerde bulunan ortalama fiyattaki markalı bir ürünün tam yağlı peynirinin kilosu 84 liradan 106 liraya çıktı, kaşar peyniri 128 liradan 156 liraya çıktı bir haftada. Buna sebep nedir acaba ya da diğer bütün bu zamlara sebep nedir? Mesela, 2009’da 200 lirayla 17 kilo kırmızı et alınırken bugün 200 lirayla sadece 1,3 kilo alınmasına bir cevap verebilecek misiniz? (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Bunu bu hâle getirince “Düşünce sistemi blokajı hatası.” deyip zanlıyı da cumhuriyet mi ilan ettiniz değerli arkadaşlar, zanlı cumhuriyet mi?

Şimdi, asgari ücretin, konut fiyatları ve kiralarının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL KONCUK (Adana) – Başkanım, bayanlara bir pozitif ayrımcılık lazım.

AYLİN CESUR (Devamla) – Durum vahim değerli milletvekilleri. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Tutanaklara girsin diye, özür dileyerek Başkanım…

Sayın Genel Başkanımız bu hafta grup toplantısında dedi ki: “Bugünkü mücadele Vahdettin’in gemisine binenler ile Mustafa Kemal’in büyük vizyonunun peşinden gidenlerin mücadelesidir.” Bizim başımız dik, biz Meral Akşener’le bu mücadeleyi kazanacağız, cumhuriyete inanan bütün nesillerle kazanacağız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

15’inci madde üzerinde 3 tane önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinde yer alan “mahsus” ibaresinin “özgü” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Tulay Hatımoğulları Oruç                Necdet İpekyüz                Zeynel Özen

                  Adana                                 Batman                           İstanbul

             Murat Sarısaç                           Oya Ersoy                    Murat Çepni

                   Van                                  İstanbul                             İzmir

                                                       Rıdvan Turan

                                                           Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclisin açıldığı gün Ekmek ve Gül Kadın Dayanışma Evleri ve bazı öğrenci velileri dernekleri bir talepte bulundular ve bu talebi bir kampanyaya dönüştürdüler. “Okullarda 1 öğün ücretsiz sağlıklı yemek için Meclis göreve” diye bir davette bulundular. Bu kadar önemli bir çağrıyı ne yazık ki Mecliste iktidar sıraları duymazdan geldi.

Bakın, ülke çok derin bir ekonomik krizden geçiyor. Kapitalizmin yapısal krizine iktidarın kötü yönetimi, yolsuzluklar, yandaş kayırmacılığı eklenince yurttaşın ekmeği küçüldü. Enflasyon korkunç rakamlarda, döviz aldı başını gitti, her şeye neredeyse her gün zam geliyor. Türkiye'nin şu anda dış borcu 444 milyar dolara varmış durumdadır. Bireysel borçlanma had safhada. 2002 yılının temmuz ayı verilerine göre bireysel kredi borcunu ödeyemeyenlerin sayısı 99 bini aşmış durumda. Bireysel kredi kartı borcunu ödeyemeyen kişi sayısı 77 bin ve ailelerin yüzde 70’i krediyle yaşamını idame ettirmeye çalışıyor, yurttaş çok ciddi bir açlık ve yoksulluk içinde. Bakın, TÜRK-İŞ’in daha bu ay açıklamış olduğu verilere göre, 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 4.425 liraya, yoksulluk sınırı 24.185 liraya varmış durumdadır. İşsizlik had safhada, yoksulluk had safhadayken bu yaşam pahalılığına karşı aileler “Bizim çocuklarımız her gün bir öğün sıcak yemek yeseler ne olur?” diye soruyor ama Meclis kulağını tıkamış durumdadır. Bugün bir çocuğun beslenmesi için temel olan gıdaların; peynirin, sütün, etin yine fiyatları aldı başını gitti. Ne yazık ki okul öncesi ve okul çağındaki çocukların aileleri birçok konuda çaresiz durumda. Ekmeğin 4 lira, simidin 5 lira olduğu bir yerde aileler, değil çocuklarının beslenme çantalarına süt koymak, bir kuru ekmeği bile bulamaz hâle gelmiş durumdadır.

Bakın, Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve Hacettepe Üniversitesi tarafından yapılmış bir araştırmanın sonuçlarını paylaşacağım sizinle. Türkiye’de Okul Çağı Çocuklarında Büyümenin İzlenmesi Raporu bu rapor. Türkiye’de okul çağındaki çocukların büyüyememesi sağlıklı beslenememekten kaynaklı ve 3 öğünü tüketemedikleri için çok ciddi sağlık sorunları yaşayan bir kuşak yetişiyor. Bu, sizler için önemsiz gibi görünebilir ama bunlar, yarın, Türkiye’nin geleceği olan kuşaktır. Birçok hastalığa yakalanıyorlar; demir yetersizliği, anemi, iyot yetersizliği. Zayıflık ve şişmanlığa bağlı olarak birçok hastalıkla karşı karşıya kalıyor çocuklarımız. Yine bu raporda yer alan bilgilere göre, vitamin yetersizliği ve mineral yetersizliğinden diş çürükleri ve çok ciddi kronik hastalıklar, daha “tıfıl” diyeceğimiz yaştaki çocuklarımızın yakalandığı hastalıklardır. Ve raporda şöyle devam ediyor: “Doğu ve güneydoğuda çocukların kronik açlık sonucu gelişme geriliği yaşadığı ortaya koyulmuş durumdadır. Türkiye’de her 4 çocuktan 1’i okula aç gidiyor, aileler çocuklarına yemek bulamıyor.”

Bakın, ülkede işsizliğin, yoksulluğun, hayat pahalılığının, zamların bu kadar arttığı bir dönemde bir sosyal devletin asgari düzeyde yerine getirmesi gereken görevler vardır. Nedir bunlar? Barınma. Nedir bunlar? Karnını doyurma. Yani bir bireyin temel ihtiyaçları bir sosyal devlet anlayışıyla karşılanmıyorsa o devletin demokrasiyle, o devletin insan haklarıyla, o devletin çocukların gelişimiyle uzaktan yakından ilgilenmediği anlamına gelir; bunu kabul etmemiz mümkün değildir.

Bakın, bu ülkenin bu duruma gelmesine, bu ekonomik krizin bu kadar derinleşmesine AKP iktidarının kötü ekonomik politikaları sebebiyet vermiştir fakat şimdi “Ekonomiyi biz iyileştireceğiz.” diyorlar. Sanki ekonomiyi bu hâle getiren kendileri değilmiş gibi, sanki yirmi bir senedir bu ülkeyi kendileri yönetmiyormuş gibi, şimdi muhtemelen muhalefet provası yapıyorlar ve tam bir muhalefet partisi gibi bu kürsülerden çıkıp konuşuyorlar.

Bakın, tekrar ediyorum, ailelerin bir talebi var: Okullarda bir öğün ücretsiz sağlıklı yemek ve bir tas sıcak çorba. Hiçbir milletvekili bu talebi duymazdan gelemez. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 15’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Aydın Adnan Sezgin            Mehmet Metanet Çulhaoğlu                Arslan Kabukcuoğlu

                  Aydın                                  Adana                          Eskişehir

           Fahrettin Yokuş                        Hüseyin Örs           Yavuz Ağıralioğlu

                  Konya                                 Trabzon                          İstanbul

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

            Hüseyin Yıldız                      Faruk Sarıaslan                Erkan Aydın

                  Aydın                                 Nevşehir                            Bursa

              Mahir Polat                      Okan Gaytancıoğlu         Vecdi Gündoğdu

                  İzmir                                   Edirne                         Kırklareli

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin.

Buyurun Sayın Sezgin. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz teklifte önemli bir sorun hâline gelen gelir vergisi tarife dilimine ilişkin bir düzenleme yoktu. Gelir vergisi tarifesi dilimleri yıllar itibarıyla düşük tutulmuştur ve bu durum çalışan aleyhine kurgulanmıştır. 2000 yılında gelir vergisi tarifesinin ilk dilimi asgari ücretin 21 katıydı, bugün 4,9 katına gerilemiştir. İktidar, bu dilimleri bir tür gizli vergi zammı olarak kullanmaktadır. Yılbaşında 10 bin lira net ücret alan bir çalışanın ücreti tedricen 9 bin liraya gerilemiştir. Oysa gelir vergisi dilimleri ücretli çalışanların mağduriyetini giderecek şekilde düzenlenmelidir. Mevcut durumda ise bir taraftan artan enflasyon, diğer taraftan artan vergi oranları nedeniyle düşen gelir, çalışanların koşullarını berbat hâle getirmiştir. Kaldı ki enflasyon, başlı başına fakirden zengine bir servet transferi mekanizmasıdır. Nitekim, memur, emekli ve kamu işçisinin ücretleri, TÜİK’in muvazaalı enflasyon verileriyle hesaplandığında bile reel olarak erimiştir. Cumhurbaşkanlığının yayımladığı 2023 Yılı Programı’na göre, kamu personeli ücret ve aylıkları geçen yıla göre yüzde 2,6; 2020 yılına göre ise yüzde 6,1 azalmıştır.

Ülkemizde gelir eşitsizliği de tüm ağırlığıyla artmaktadır. En zengin yüzde 20’lik kesim gelirin toplam olarak yüzde 47,5’ini almaktadır, en yoksul yüzde 20’lik kesim ise gelirin sadece 5,9’una ulaşabilmektedir. Geçtiğimiz eylül ayında yayınlanan bir araştırmada, İstanbul halkının yüzde 16’sının yeterli geliri olmadığı için bazen evde hiç gıdasının bulunmadığı ortaya çıkmıştır. Evde yiyecek olmaması durumu ülkemizde ilk defa bir kamuoyu araştırmasında dile getirilmiştir ve bu, AK PARTİ iktidarının bilançosunun parçasıdır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Vatandaş fakirleşmekte, Türkiye de topyekûn geriye gitmektedir. Kişisel gelir açısından Türkiye, 2015 yılında dünyada 66’ncı sıradayken 2021 yılında 78’inci sıraya gerilemiştir. Ekonomideki çöküşü izah için sığınılan “Dünyada da işler kötüye gidiyor.” tezinin doğru olmadığını kişi başına gelir sıralamasındaki düşüşten anlamak mümkündür. IMF raporlarına göre Türkiye, 2021 yılında dünyanın en büyük 20 ekonomisi liginden düşerek 21’inci sıraya gerilemiştir, 2022 yılında 23’üncü sıraya gerilemesi söz konusudur. Bugünkü gerileme barizdir, bu gerilemeyi Osmanlı Devleti'nin şan ve şöhretinden söz ederek örtmek mümkün değildir.

Evet, düşüş hızla devam etmektedir. Düşüşü engellemek için iktidar Ortodoks, heterodoks, İslami tüm yolları denemiş ancak becerememiştir. Düşüşü önlemenin, krizden çıkmanın tek yolu sandıkta iktidar değişimidir. Az kaldı.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler hakkında diğer konuşmacı İzmir Milletvekili Mahir Polat.

Buyurun Sayın Polat. (CHP sıralarından alkışlar)

MAHİR POLAT (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan torba yasanın 15’inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu madde, 4458 sayılı Yasa’nın 241’inci maddesine bir ek derç yaparak gurbetçilerin yaşadığı büyük bir sorunu ortadan kaldıracak. Bu maddeden daha önce gurbetçilerimize âdeta bir zulüm yaşatılıyordu; arabalarıyla tatile ya da gezmeye geldiklerinde, arabasız çıkmaları durumunda, eğer yanlış yapmışlarsa arabalarını aldıkları fiyat kadar bir ceza uygulanıyordu. Bu cezanın ortadan kaldırılması kanımızca iyidir; gecikmiştir, bir an evvel hayata geçirilmelidir.

Değerli arkadaşlar, 4458 sayılı Yasa ile 5607 sayılı Yasa dış ticaretle uğraşan herkes için temel yasalardır. Bu yasalar devriiktidarınızda torba kanunlarla birlikte ve genelgeler, ek kararlarla birlikte yamalı bohçanın ötesine geçmiş durumda. Dış ticaret için, bugünün şartlarına uygun, çağdaş anlamda bir yasa yapma zamanı gelmiştir, geçiyor; devriiktidarınızda bunu yapamadınız, biz yapacağız. Çünkü bu yasaları uygulamakta sıkıntı yaşandığı zaman hem mükellefler hem de uygulayan memurlar açısında maddi zorlukları, cezaları doğuracak durumlarla karşı karşıya kalıyoruz.

Dış ticaret demişken TÜİK’in bile saklayamadığı birtakım gerçeklerden bahsetmek istiyorum. Dış ticaret açığı eylül ayında yüzde 268,1 artarak ihracatın ithalatı karşılama oranı çok dip seviyelere varmıştır. Bu anlayışla ihracatı yapamayacağınızı, büyütemeyeceğinizi ve ülkede de bir kalkınmayı, refahı götüremeyeceğinizi defalarca anlattık burada. İşte, dış ticaretimizde, ihracatımızda ileri teknoloji ürünlerinin yerinin, işlenmiş tarım ürünlerinin yerinin artırılmasını anlatırken bunları uygulamadınız, son bir bahaneniz kaldı: Dünyada artan enerji maliyetleri ve enerji ihtiyacımızdan doğan bir fark oluştuğunu söylüyorsunuz.

Biz ısrarla söylüyoruz, bunu öngördük: “Yenilenebilir enerjiye yatırım yapın, hem karbon salımını azaltalım hem de dışarıya gitmesi gereken para cebimizde kalsın.” dedik, maalesef siz bunu yapmak yerine daha da zorlaştırdınız. Mesela Etiyopya ne yaptı? Yenilenebilir enerjiyle yani elektrikle çalışan otomobillerde vergileri tamamen sıfırladı, tam da bizim söylediğimiz gerekçelerle sıfırladı. Aynı tarihte biz ne yaptık? Yüzde 60’a varan ÖTV getirdik. Maalesef, bizdeki kafa Etiyopya’daki kafayla aynı değil değerli arkadaşlar.

Bizim arkadaşlarımızın tamamı burada tarımın ne kadar önemli olduğunu anlattı, “Türkiye bir tarım ülkesi iken bugün tarım ürünlerini ithal eden ülke hâline geldi.” dediler. Biz ısrarla işlenmiş tarım ürünlerimizin dünya pazarında yer alması gerektiğini vurguladık; tarım için, baştan sübvanse edilmesi gerektiğini, tarımın desteklenmesi gerektiğini söyledik, “İhracatımızın da önemli kalemlerinden bir tanesi tarım ürünleri.” dedik fakat sizler bizi anlamaktan uzak durdunuz, tarımı kısırlaştırdınız. İç piyasadaki darlığı, ihracatı kısarak gidermeye çalışıyorsunuz; bu, düzgün bir mantık değildir.

Değerli arkadaşlar, ben 9’uncu ayın 7’sinde saat onda bir “tweet” attım, dedim ki: “Domates salçası ve konservesi ihracatına bir kayıt mı getiriyorsunuz, bir kısıtlama mı getiriyorsunuz?” Üç saat sonra Bakanlık aynı “tweet”le beni yalanladı, “Hayır, böyle bir şey yok.” dedi. Bu hafta başında yaşadığımız bu: Domates salçası ihracatına kayıt getirdiniz, kota getirdiniz; bu da düzgün bir ihracat yönetiminizin olmadığını gösteriyor. (CHP sıralarından alkışlar) Sevgili arkadaşlar, işlenmiş tarım ürünlerinin ihracatımızdaki payına bakarsanız, devriiktidarınızda gittikçe düştüğünü göz önüne alırsanız bizim kırsalımıza çok büyük ihanet ettiğinizi görürsünüz.

Şimdi, konuşmamı bitirirken bir mesaj vermek isterim: Geleceğimizin teminatı çocuklarımız çocukluk çağından başlarlar oyuncakla oynamaya; bunların bir kısmı eğlence, bir kısmı eğitim amaçlıdır. Oyuncak ithalatı sırasında dış ticarette standardizasyon gereği kanserojen madde içerikleri araştırılır, bununla ilgili belgeler takip edilir; bu işlemi dış ticarette standardizasyon kurumu yapar.

Değerli arkadaşlar, bununla ilgili bir gevşeme var, gözümüz üzerlerinde diyoruz. Bu mesajla hepinizi saygıyla selamlıyor, iyi akşamlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.

15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

16’ncı madde üzerinde 3 önerge vardır, aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte işleme alacağım.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Necdet İpekyüz                        Zeynel Özen                 Rıdvan Turan

                 Batman                                İstanbul                            Mersin

               Oya Ersoy                            Murat Çepni                 Murat Sarısaç

                İstanbul                                 İzmir                               Van

 

Aynı mahiyetteki 2’nci önergenin imza sahipleri:

    Mehmet Metanet Çulhaoğlu               Orhan Çakırlar         Yavuz Ağıralioğlu

                  Adana                                  Edirne                           İstanbul

           Fahrettin Yokuş                   Arslan Kabukcuoğlu

                  Konya                                Eskişehir

 

Aynı mahiyetteki 3’üncü önergenin imza sahipleri:

            Hüseyin Yıldız                      Faruk Sarıaslan        Okan Gaytancıoğlu

                  Aydın                                 Nevşehir                           Edirne

           Vecdi Gündoğdu                       Erkan Aydın              Utku Çakırözer

               Kırklareli                                Bursa                           Eskişehir

BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Rıdvan Turan.

Buyurun Sayın Turan. (HDP sıralarından alkışlar)

RIDVAN TURAN (Mersin) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bu madde yurt dışından araç getirip daha sonra yurt dışına çıkarken aracını bıraktığına ilişkin belge vermeyenlerle ilişkili bir ceza maddesi ve dünyanın en büyük meselesi; bundan daha kıymetli, daha ivedi çözülmesi gereken başka mesele yok memlekette(!) Yoksulluk, açlık bu kadar artmış durumda, gelir dağılımı adaletsizliği almış başını gidiyor. Bir taraftan Plan ve Bütçede Komisyonunda bir bütçe yapmaya çalışıyoruz. Bu bütçe şimdiden bir seçim bütçesi olarak, bir devasa açık bütçesi olarak, bir devasa faiz bütçesi olarak, bir militarizm ve savaş bütçesi olarak tarihe geçmiş durumda ama biz, yurt dışından geleceklerin araçlarını bıraktıklarında uymaları gereken mevzuatı konuşuyoruz. Hani var ya meleklerin cinsiyeti, klişe hâline gelmiştir, biraz öyle bir durumla karşı karşıyayız.

Arkadaşlar, memleketin çok ivedi problemleri var. Bu gelir dağılımı eşitsizliği, giderek artan yoksullaşma bir enflasyon meselesi olmayı çoktan geçti; bir yaşam maliyeti kriziyle karşı karşıyayız, hem reel ücretler düşüyor, bir taraftan enflasyon artıyor. Şimdi, öngörülere göre, güya önümüzdeki dönemde baz etkisi dışında da enflasyon düşecekmiş. Böyle bir şey olmayacak yani yoksulluk giderek daha fazla boyutlanıyor.

Mesele sadece bu mu? Aynı zamanda bir demokrasi sorunumuz var. Bak, Şebnem Hoca bizim hocamızdır, Şebnem Korur Fincancı tutuklandı. Hiç şaşırmadık, tutuklanacağını biliyorduk çünkü bir medya kampanyasıyla bu iş başladı. Bu memlekette adaletin artık olmadığının en somut göstergesi nedir biliyor musunuz arkadaşlar? En somut göstergesi, daha mahkeme kararı açıklanmadan Yeni Şafak gazetesinin “Şebnem Korur Fincancı tutuklandı ve cezaevine gönderildi.” haberini utanmazca yapmasıdır. O paçavra bir gazetecilik misyonunu yerine falan getirmiyor, o bir özel savaş aygıtı olarak çalışıyor ve bu, Türkiye basın tarihine, bu kadar bedel ödemiş, bu kadar diyetler vermiş basın tarihine kara bir leke olarak bugün kaydedildi. Şebnem Hocanın görüşüne katılırsınız ya da katılmazsınız; bu, sizin kendi özgürlüğünüzdür ama bir bilim insanı kendi alanında… Şimdi, bana da sorsanız, ben de kendi uzmanlığım dâhilinde yorum yaparım. Bunu bir engizisyon mantığıyla cezaevine mahkûm etmeye çalışmak tam da aslında iktidarın ayakta kalma refleksidir, bundan başka bir şey değildir.

Ve sadece bu değil. Bakın, aylardır burada konuşuyoruz, herkes biliyor; Aysel Tuğluk cezaevinde yatamaz kardeşim. Biz de hekimiz, neyin ne olduğunu biliyoruz, demansın nasıl bir bela olduğunu biliyoruz. Aylardır söylüyoruz, ATK dedi ki: “Vallahi yatamaz.” Peki, ATK’den cezaevine bir türlü… Bakın, bu iletişim çağında posta güvercini uçursanız, şimdiye kadar ATK’den cezaevine bu belge gitmişti ve Aysel Tuğluk serbest bırakılmıştı. Bırakılmamasının sebebi, tahliyeyi dahi bir işkence yöntemine çevirme ameliyesidir ve bu, iktidarın utancıdır aslında ve kadıncağız hâlâ cezaevinde, hâlâ bırakılmayı bekliyor.

Gerçekten, bu kadar adaletsizliğin bu kadar yoğunlaştığı yani yargıya olan inancın yerle yeksan olduğu, ekonominin bu kadar kötüleştiği bir yerde çıkıp da “Biz 20’nci bütçemizi yapıyoruz, vatandaş bize 20’nci bütçeyi yapma imkânı tanıdı.” diyorsunuz ya, gerçekten hayranlık uyandırıcı, gıptayla baktığımız bir şey bu yaptığınız şey. Çünkü bir parti, halkın gerçeklerine ancak bu kadar yabancı olur; bir parti, halkı ancak bu kadar kendi destek kıtası olarak görür; bir parti, yoksullukla, açlıkla imtihan olan, çöplerden, pazar artıklarından sebze toplayan…

Ezbere de söylemiyorum; bakın, bütçe öncesinde yaptığımız çalışmalarda çok sayıda vatandaş, İstanbul'un hangi pazarının daha çok çöp ürettiğini söyledi bize ya. Bundan bir tek biz mi utanıyoruz? Bu ülkeyi yönetenler, bu Cumhur İttifakı bundan hiç mi utanmıyor? Ben utandım, yerin dibine girdim. Diyor ki vatandaş: “Güngören pazarının çöpü daha iyidir, biz akşamleyin oraya gidiyoruz.” Bu da çalışan insan ha, çalışıyor; sekiz-beş çalışıyor, akşam da pazardan sebze artıkları toplamaya gidiyor. Ne diyeyim yani? Bu kadar şeyden utanmıyorsanız, hâlâ da iktidar hırsıyla bu kadar yanıp tutuşuyorsanız Allah sizi bildiği gibi yapsın. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.03

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 19.34

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Rümeysa KADAK (İstanbul)

 -----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Aynı mahiyetteki önergeler hakkında diğer konuşmacı Edirne Milletvekili Orhan Çakırlar.

Buyurun Sayın Çakırlar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ORHAN ÇAKIRLAR (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, sözlerime başlamadan önce “Cumhuriyet bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, düşüncemizi yok etmiştir.” diyen zihniyete bir iki kelamım var. Düşünce üretmeye niyeti olmayanlar, Türkçeyle düşünce üretemiyorlarsa bu, Türkçe’nin kabahati değildir. 16’ncı yüzyıl şairlerinden Yenice Vardarlı Hayali Bey şöyle diyor: “Ol mâhiler ki derya içredir deryayı bilmezler.” Yani “O balıklar ki denizin içinde yaşarlar ama denizin kıymetini bilmezler.”

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle, yurt dışından ülkemize gelen kişisel kullanıma mahsus yabancı plakalı taşıtların gümrük idaresinin bilgisi dışında yurtta bırakılması hâlinde uygulanan ceza miktarını indiriyor. Ülkemizde bu durum sebebiyle yaklaşık 400 milyon Türk lirası 13 bin araca ceza kesilmiş. Ortalama araç başına 31 bin Türk lirası, şimdi ise düzenlemeyle bu ceza araç başına 1.180 lira olacaktır. Fakat daha önce tahsili gerçekleşmiş olan cezalar maalesef bu durumun dışında bırakılmıştır.

Değerli milletvekilleri, ceza, adalet sistemimizi daha etkin ve caydırıcı bir yapıya kavuşturmak için önem arz eden bir yaptırımsa af da kamu yararının gözetildiği durumlarda kusurları belli ölçülerde bağışlama niteliğinde olmalıdır. Toplumumuzda “Zamanında borçlarını, vergilerini, daha doğrusu yükümlülüklerini bilip yerine getiren vatandaşlarımız cezalandırılıyor.” algısı oluşmakta. Bu durum birçok insanı düşündürüyor. “Ödemeyelim, seçim zamanı iktidar zaten bunları kesin affeder ya da yapılandırır.” Bu milleti siz bu düşüncelere ittiniz, devlet ciddiyetini yerle bir ettiniz; bu, çok ama çok acı. Af konusunun dürüst ve vicdani bir şekilde gündeme gelmesi gerekirdi; seçime uzanan yolculukta gündeme gelmesi, devlet ciddiyetini bozmaktadır.

Aynı zamanda, kanun teklifinin bazı maddelerine bakıldığında, kalıcı çözümden ziyade, bir süreliğine ve en önemlisi de önümüzdeki seçim için vatandaşa yalancı bir bahar yaratabilmek amacıyla getirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, SPK gibi çok önemli bir kurumun yoldan çıktığı, borsada bir soygunun yapıldığı, çok ciddi yolsuzlukların gündemde olduğu bir dönemde, söz konusu kanun teklifi görüşülmüştür. Borsa soygunuyla ilgili olarak sorumlu kurum olan SPK’nin kılını kıpırdatmadığı, Sayın Hazine ve Maliye Bakanı’nın âdeta ateşe benzin döktüğü görülmektedir. Ekonomide çizilen yol haritasının bedelini milletimiz çok ağır ödemektedir. Sayın Bakan “Şimdi uyuyun, altı ay sonra uyanın, çok farklı noktalara gideceğiz.” demişti. Rekor kıran enflasyondan mı bahsedelim, döviz kurundan mı yoksa hiç uyanamamaktan mı? “Gözlerimdeki ışıltıyı görüyorsunuz.” demişti. Geldiğimiz noktada Sayın Bakan’ın gözlerindeki ışıltıyı bilmiyorum ama geleceğimizin teminatı olarak gördüğümüz gençlerimizin gözlerindeki umutsuzluğu, gelecek kaygısını ve yaşama sevinçlerini her geçen gün kaybettiklerini görüyoruz. Değişik, ne demek istediği halk tarafından anlaşılmayan, ortaya karışık süslü sözlerle milletin derdine derman olacak anlayıştan uzak, başarısız bir tiradı andıran konuşması da ekonomiye fayda etmeyerek, deneme yanılma yöntemlerine yeni ama etkisiz bir çalışma olarak geçmiştir.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında son konuşmacı Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer.

Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP sıralarından alkışlar)

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Bu torbadaki 15 ve 16’ncı maddeler, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın sıkıntılarından birini çözmeye yönelik ama asla yeterli değil. Bu maddelerle ilgili Komisyonda duyduklarımıza inanamadık. Sıla yolunu kullanarak otomobilleriyle ülkemize gelen 13 bin yurttaşımıza sadece bir yılda tam 400 milyon lira ceza kesmiş bu ceberut devlet. Tam 400 milyon lira. Neden? Nedenleri saçma, yok şu kadar gün içeride tuttun; çıktın, çıkmadın, çıkarken bildirdin, bildirmedin. Ortada çok büyük bir ayıp var. Biz, şimdi, sadece 1.100 kişinin 65 milyon lira cezasını affeden bu kısmi düzenlemeyle bu ayıptan kurtulmuyoruz.

Değerli arkadaşlarım, ödemeyeni affettik. Peki, ödeyenlerin günahı ne? Bir kuru özür bile yok. Asıl sorun, miktarı düşse dahi hâlâ ceza kesiliyor olmasıdır. Avrupa'daki kardeşlerimiz ne diyor? “Bir tane arabam var, bu arabayı Türkiye'ye sokarken bu kadar yasağa, bu kadar koşula tabi olmak, ceza tehdidi görmek bizi üzüyor.” diyor. Ceza falan değil, asıl kendilerine bu suçlu damgası vurulması onları üzüyor. Elli yıl, altmış yıl çalışmış, didinmiş, tüm kazandığını bu vatana yatırmış ama bu ülkede bir arabası fazla görülüyor. İşte, bu duygu yurt dışındaki kardeşimize ağır geliyor. Haksızlar mı? Yerden göğe haklılar. Peki, ne yapılmalı? Bu devlet onları potansiyel suçlu gibi görmekten vazgeçmeli.

Şimdi, bu maddeleri “müjde” diye anlatıyorsunuz. O zaman niye araçlar için iki yıl sınırını hâlâ koruyoruz? İşte, biz kanun teklifi verdik; iki yılı kaldıralım, beş yıl olsun, on yıl olsun, hatta süre koymayalım ama az önce reddettiniz bunu. Evet, reddettiniz, gerekçe belli; ama suistimal ederler. Çünkü Avrupalı Türkler hep potansiyel suçlu. Hayır, efendim, değiller. “Satamazsın, devredemezsin.” diye şart koyarız, olur biter.

Başka... Araban altı ay mutlaka yurt dışında kalacak yoksa cezayı yersin, bu da yanlış, kaldıralım bunları. Vatandaş arabasını ister orada ister burada kullansın. Mesele onları vatandaş gibi değil, birer ödeme makinesi gibi gören bu devlet zihniyetinde.

Değerli milletvekilleri, yurt dışında yaşayan Türklerin çok sorunu var. Başta sağlık. On yıllarca gurbette çalış, dişinden tırnağından biriktir, Türkiye’ye yatır ama ihtiyacın olunca bu ülkede hastanelerde bir doktor dahi göreme. Bakın, 4 milyon Suriyeli kendi vatanımızda Avrupalı akrabalarımızdan daha iyi, daha ucuz sağlık hizmeti alıyorsa bir sorun var demektir. Suriyelileri ötekileştiremem ama öz vatandaşlarımız, kardeşlerimiz, Avrupalı Türklerin kendi vatanlarında bu kadar itilip kakılması kabul edilemez.

Bir başka mesele… Bu AK PARTİ iktidarı, bizim Almanya’daki, Fransa’daki, Hollanda’daki kardeşlerimizin üç kuruş emeklilik maaşına taktı. Önce maaşları kuşa çevirdiler, şimdi de “Yok, full-time çalışamazsın, çalışırsan keseriz, ‘minijob’ olacak, yirmi saat olacak.” Bize ne arkadaşlar, bize ne! Türkiye’de emekliler geçinemediği için çalışmıyor mu? Çalışıyor. Öyleyse, Almanya’daki emeklimiz çalışsa ne olacak? Zaten kazandığını getirip memleketimize yatırıyor. Öyleyse, teşvik edeceğinize cezalandırmak niye?

Bir başka mesele, telefonlar. Şu telefonla Almanya’ya, İngiltere’ye gidince kapanıyor mu? Hayır. O zaman, bizim canımız Avrupalı kardeşimiz telefonunu getirdiğinde niye kapatıyorsunuz? Dört ayda kapanıyor. Kapatmayın, zor mu? Bir cümlelik kanun ya da belki ona da gerek yok, bir genelgeye bakar. Kaldırın bu yasakları, bu cezaları.

İşte, mavi kart meselesi… Bu devlet, Almanya’daki yüz binlerce vatandaşımıza “Sen Alman vatandaşı ol, merak etme, sana mavi kart vereceğiz, vatandaştan hiçbir farkın olmayacak.” dedi mi demedi mi? Dedi. O zaman nedir bu çektikleri zulüm? Gidin, bakın, hiçbir kamu kurumunda o kartlar geçmiyor. Mavi kartlı kardeşlerimiz evlatlarını bile nüfusa kaydettiremediklerinden şikâyetçi. Şaka değil, bunlar gerçek.

Bu AK PARTİ iktidarına soruyorum: Ne yaptı bu insanlar size de bu kadar yalnız bırakıyorsunuz? İşin özü şu: Yurt dışındaki vatandaşlarımızı eşit yurttaş olarak görmüyorsunuz, üvey evlat olarak görüyorsunuz; öyle olmasa kendi vatandaşınızın parasını pulunu Almanya’ya, Fransa’ya, Hollanda’ya gammazlar mıydınız? Ama siz yaptınız, bu iktidar yaptı değerli arkadaşlarım. Otomatik bilgi değişimi anlaşmasını yalvardık, erteleyin diye ama dinlemediler, milyonlarca vatandaşımızı ihbar ettiler. Şimdi, Almanya’da, Danimarka’da, Belçika’da vatandaşlarımız o ülkelerin vergi müfettişlerine dert anlatmaya çalışıyor. Kim bunun sorumlusu? Tabii ki AK PARTİ.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, yurt dışındaki vatandaşımızı yalnız bırakan, ayrımcılık yapan, ikinci sınıf gören bu anlayışı ortadan kaldıracağız. Onlar bizim yabancımız değil, bizim anamız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – Evet, son cümleyle tamamlıyorum.

Son cümleyle selamlayayım efendim.

BAŞKAN – Vermiyorum.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – O yüzden, ister Avrupa’da ister Türkiye’de her an yanlarında olduğumuzu, onların sorunlarıyla dertlendiğimizi, onların hakkını savunduğumuzu hissetmelerini mutlaka sağlayacağız.

Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

III.- YOKLAMA

(İYİ Parti sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz vardır.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylamadan önce yoklama talebi var, isimleri tespit edeceğim.

Sayın Çulhaoğlu, Sayın Yokuş, Sayın Çakırlar, Sayın Cesur, Sayın Cinisli, Sayın Çelik, Sayın Nuhoğlu, Sayın Erel, Sayın Tatlıoğlu, Sayın Filiz, Sayın Koncuk, Sayın Sezgin, Sayın Altıntaş, Sayın Kabukcuoğlu, Sayın Yaşar, Sayın Öztürk, Sayın Ataş, Sayın Örs, Sayın Sıdalı, Sayın Kaplan.

Yoklama için beş dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.51

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.06

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13’üncü Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesi üzerinde aynı mahiyetteki önergelerin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Tan ve 172 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4618) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 361) (Devam)

BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

17’nci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinde yer alan “ya da” ibaresinin “veya” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Dirayet Dilan Taşdemir                  Murat Sarısaç                  Murat Çepni

                   Ağrı                                     Van                               İzmir

              Zeynel Özen                         Rıdvan Turan             Necdet İpekyüz

                İstanbul                                 Mersin                            Batman

               Oya Ersoy

                İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Teşekkür ederim.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, biz birçok kere, bu kürsüde, cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini gündeme getirdik. Evet, Türkiye cezaevlerinde çok fazla hak ihlali var ama şu an cezaevlerinin en temel sorunlarından bir tanesi ise hasta tutukluların meselesidir. İnsan Hakları Derneğinin açıkladığı rapora göre, 604’ü ağır olmak üzere 1.605 hasta tutsak şu anda cezaevinde bulunuyor, son bir yıl içerisinde bu hasta tutsaklardan 59’u yaşamını yitirdi. Cezaevinde tutuklular patır patır yaşamını yitiriyor ama maalesef, Adalet Bakanlığı, Meclis bu ölümlere kulağını kabartmıyor, gözü görmüyor, suskunluk içerisinde bu ölümleri izliyor. Yani öyle bir duruma geldi ki tutuklular aileleriyle vedalaşmadan, helalleşmeden cezaevlerinde ya da hastane koridorlarında yaşamını yitiriyor.

Bakın, biz, aslında defalarca Mehmet Emin Özkan’ın durumunu bu kürsüde ifade ettik, Mehmet Emin Özkan’ın durumunu ısrarla gündeme getirmeye devam edeceğiz. Mehmet Emin Özkan yirmi altı yıldır cezaevinde ve 83 yaşında ama bütün başvurularımıza rağmen, cezaevinde tek başına kalamaz demelerimize rağmen, buna dair insan hakları örgütlerinin raporlarına rağmen Mehmet Emin Özkan cezaevinde ısrarla tutuluyor. Bakın, Mehmet Emin Özkan konuşamıyor, algılayamıyor, duyamıyor. Aslında içerisinde olduğu atmosferle bir ilişkisi de yok ama ısrarla Mehmet Emin Özkan cezaevinde tutuluyor.

Yine, hukuksuzluklar, açıkçası, anlat anlat bitmiyor. Günlerdir Sincan Adliyesinde bir duruşma devam ediyor; evet, partimize yönelik açılan Kobani kumpas davası. Arkadaşlarımızın savunması bir güne indirilmek isteniyor. Şimdi, yüzlerce klasör var. Her biri için 38 defa ağırlaştırılmış müebbet isteniyor. Yani dosyaya müdahil olmayan kimse kalmamış ama arkadaşlarımıza diyorlar ki: “Bu kadar ağır ithamlar, bu kadar kumpas dosyalarına karşı, siz çıkın, kendinizi bir gün savunun.” Neden sadece bir günle sınırlandırıyorsunuz savunma hakkını? Çünkü o mahkemenin adalet gibi bir derdi yok, mahkemenin acelesi var; hemen, hızlıca dosyayı kapatmak istiyor, verilen talimatı yerine getirmek istiyor, hızlıca “Ben görevimi layıkıyla yerine getirdim, bu meseleyi bitirdim.” demek istiyor çünkü artık HDP’ye saldırmak, HDP’yi ötekileştirmek bir ikbal meselesi olmuş. Bunu yapan herkes hızlıca kariyer basamaklarını tırmanıyor. Böyle bir iklim yarattınız. Bu iklimde HDP’ye yönelik saldırılar meşru hâle gelmiş.

Bakın, İzmir’de partimize saldıran, partimizin içerisine girerek Deniz Poyraz arkadaşımızı katleden katil ne diyor mahkemede? Diyor ki: “Benim bu cinayeti işleme gerekçem HDP’nin kapatma davasında.” Evet, işte, tam da bu iklimden, bu zihniyetten güç alıyorlar ve insanları katlediyorlar, bizlere saldırıyorlar, bizleri hedef hâline getiriyorlar.

Düşünen, konuşan, itiraz eden herkese yönelik bir linç kampanyası başlatıldı. Şimdi, ülkede tabular oluşturulmuş “Şunu konuşamazsın, şunu söyleyemezsin, şunu ifade edemezsin; bizim çizdiğimiz bir gerçeklik var, bizim çizdiğimiz bir hakikat var, hepiniz de buna uymak zorundasınız.” deniliyor. Bakın, tam da bu politikadan kaynaklı Şebnem Hoca bugün tutuklandı. Günlerdir sosyal medya üzerinde Şebnem Hoca linç edildi. Şebnem Hocam iyi bir hekimdir, iyi bir insan hakları aktivistidir.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sana göre, sana göre!

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Başkan, şuna beş dakika ver de konuşsun.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) – Aslında Şebnem’i tutuklayarak bir korku imparatorluğu yaratılmak isteniyor, Şebnem’in şahsında bu iklim güçlendirilmek isteniyor. Onun için de kendi hakikatinizi egemen kılmak için, hegemonyanızı kılmak için bu hegemonyaya itiraz eden herkes hedefte. İşte, gazetecilerin günlerdir gözaltında yaşadıklarını -zamanım yok, tekrar tekrar anlatmayacağım- arkadaşlarımız ifade ettiler.

Biz doğruları her yerde söylemeye devam edeceğiz, biz yaratılmak istenen bu korku imparatorluğuna teslim olmayacağız. Seçim sürecine giderken biz bu korkular karşısında sesimizi çıkarmaya, sözümüzü söylemeye devam edeceğiz. Ve inanıyorum ki halklarımız da sandık kurulduğunda bu korku imparatorluğuna hesabını soracaktır.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Başer, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- Yozgat Milletvekili Yusuf Başer’in, Yozgat Milletvekili Ali Keven’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bugün, Meclis oturumunda CHP'li Yozgat milletvekili arkadaşımız, Yozgat Beserek köyünün suyuyla ilgili bir problemden bahsetmiş. Öncelikli olarak, Yozgat Beserek köyümüzün nüfusu 82 kişi olup, günlük su ihtiyacı ortalama 9 ton olup köye gelen su miktarı ise 35 tondur, hidroforlu olarak. Cazibeyle gelen su mevsimsel olarak azaldığı gibi -onu ayrıca hesaba katmadık- yağışların başlamasıyla beraber bu cazibeli su da köye gelecektir. Mevsimsel olarak suyun en düşük zamanlarını yaşamamıza rağmen, muhtardan aldığım bilgiye göre, köyde şu an itibarıyla herhangi bir su sıkıntısı bulunmamaktadır. Bahsedilmiş olduğu gibi katırlarla su getirme olayı da söz konusu değildir.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Muhtardan bilgi almış. Ali Bey köye gitti ya!

YUSUF BAŞER (Yozgat) – O görüntü geçen yıla, 2021 yılına ait görüntüdür. Biz geçen yıl da yine oraya 200 ton…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Tan ve 172 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4618) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 361) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 17’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            İsmail Koncuk                        Hasan Subaşı            Fahrettin Yokuş

                  Adana                                 Antalya                            Konya

         Arslan Kabukcuoğlu            Mehmet Metanet Çulhaoğlu Yavuz Ağıralioğlu

                Eskişehir                                Adana                            İstanbul

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

            Hüseyin Yıldız                      Faruk Sarıaslan                Erkan Aydın

                  Aydın                                 Nevşehir                            Bursa

         Okan Gaytancıoğlu                   Ömer Fethi Gürer          Vecdi Gündoğdu

                 Edirne                                  Niğde                          Kırklareli

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Adana Milletvekili İsmail Koncuk. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; teklifin 17’nci maddesi hakkında İYİ Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dil bir milletin gurur kaynağıdır. Mesela İngilizler 450 bin kelime haznesine sahip olmakla övünürler, başka dillerden İngilizceye geçmiş olan kelimeleri de İngilizce sayarlar. Türk milleti tarih boyunca büyük imparatorluklar kurmuş bir millettir. Dolayısıyla Türkçe içerisinde birlikte yaşadığımız diğer toplumların dillerinden de kelimeler bulmak mümkündür ve o toplumlara Türkçe kelimeleri de biz verdik.

Değerli milletvekilleri, bir insan kendi diliyle gurur duyar, utanmaz, hele kendi dilini aşağılayıcı ifadeleri kullanamaz. Bunu kullananların şöyle kendini bir yoklaması lazım, niye bunu yaptığını kendine bir sorması lazım. Yani bu, cumhuriyet düşmanlığıyla falan da açıklanacak bir durum değildir, onu da burada ifade edeyim ben.

Değerli milletvekilleri, Yahya Kemal ne güzel söylemiş; “Türkçe ağzımda anamın ak sütü gibidir.” diyor ya Yahya Kemal Beyatlı. Ne diyor Ziya Gökalp? “Güzel dil Türkçe bize/Başka dil gece bize/İstanbul konuşması/En saf, en ince bize.” (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Dolayısıyla ben, Sayın Mahir Ünal’ın Türkçemizi aşağılayan ifadelerini aziz milletimiz adına, Türk milleti adına kınadığımı ifade etmek istiyorum. Aslında özür dilemelidir, özür dilemelidir. Bu nasıl kabul edilebilir ya! (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Kendi diliyle düşünce üretemediğini düşünmek nasıl bir şeydir? Şimdi, AK PARTİ’nin Grup Başkan Vekili olarak buradaki ifadelerine bundan sonra ben inanmayacağım şahsen, milletimiz de tereddütle yaklaşsın. Yani düşünce setleri yok olmuş, kendi ifadesiyle. “Türkçe yetersiz, düşünemiyoruz.” diyor ama AK PARTİ’nin Grup Başkan Vekili. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Bu kabul edilemez.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Tiyatro, tiyatro.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – AK PARTİ Genel Merkezinin de Sayın Mahir Ünal’ın bu görevini değerlendirmesi gerektiğini düşünüyorum ben. Dilimizle gurur duyuyoruz, milliyetimizle, inançlarımızla, milletimizin taşıdığı tüm değerlerle gurur duyuyoruz; bunu buradan ifade edeyim.

Değerli milletvekilleri, bu konuya daha değineceğim: Vergi dilimleri meselesi. İşçi sendikaları isyan ediyor, vergi dilimleri zulüm hâline geldi. Memur sendikaları isyan ediyor, sürekli konuyu gündemde tutuyor. Yıllarca sendikacılık yaptım. Hemen hemen her toplu sözleşmenin gündem maddelerinden bir tanesi, vergi dilimlerinin çalışanlar lehine yeniden düzenlenmesi. Mesela, en önemli talep şuydu memurlar ve işçiler arasından: Yüzde 15’lik vergi diliminin sabit hâle getirilmesi, sabitlenmesi. Bir bakıyorsunuz, 15’ten 20’ye girmiş, 20’den 27’ye girmiş yani kaşıkla verip kepçeyle memurdan alıyorsunuz. Bakın, yirmi bir senedir bu haklı talebi görmezden geliyorsunuz değerli AK PARTİ’li vekillerimiz; bunu lütfen gündeminize alın. Vergi dilimlerini bu bütçe döneminde yeniden ayarlamamız lazım.

Bir ara, o ek bütçe konusunda Sayın Nebati’den burada vergi dilimlerinin düzeltilmesini de istedim. Sayın Maliye Bakanı şöyle dedi: “Ya, üç beş kuruş Sayın Hocam, üç beş kuruş.” Ya, ne üç beş kuruşu? Maliye Bakanının bu vergi dilimlerinin memurları, işçileri ne kadar etkilediğinden haberi bile yok diyorum, saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında diğer konuşmacı Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; torba yasa teklifindeki bu madde bankacılıkla ilgili düzenlemeler içeriyor.

Ülkemizde her kesimin zor koşullarda yaşam sürdüğü yerde bankaların kârlılıkları artıyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu raporlarına göre geçen yılın ilk sekiz ayında 48 milyar 457 milyon lira olan bankacılık sektörünün net kârı 2022 yılının ilk sekiz ayında 252 milyar 280 milyona ulaşmış bulunuyor. Vatandaşın ekmeği küçülürken ülkemizin en kârlı işlerden biri de bankacılık oldu. Türkiye'de kurulan ya da şubesi olan yabancı banka sayısı da 21’e ulaşmış durumda. Yabancılar genelde kârlı işleri seviyor.

Değerli milletvekilleri, vatandaşın durumu nedir, ona da bir bakalım. Vatandaşın bankalara olan borcu hızla yükselişini sürdürüyor. 7-14 Ekim haftasında 15 milyar 600 milyon liralık artış gözlenen vatandaşın bankalara ve finansman şirketlerine olan borçlarında son beş ayda, 6 Mayıs-14 Ekim arasında 261 milyar liralık artış olmuş. Bankalara ve finans şirketlerine vatandaşların borcunun 1 trilyon 12 milyar lirası bireysel, konut, otomobil, ihtiyaç kredileri, 354 milyarı da kredi kartı borç bakiyelerinden kaynaklanıyor. Son süreçte tüketici kredilerinde 9 milyar liralık, kredi kartı borçlarında ise 6,5 milyar liralık artış olmuş. Vatandaşın bankalara olan borcunda yılbaşından bu yana 347 milyarlık, toplam borçlarında ise 349 milyar liralık artış bulunuyor.

Bankalarda çalışanların durumu ne, bir de ona bakalım. Bankalar kâr ettiğine göre bankacılık sektöründe çalışanların da durumlarının iyi olması lazım ama durum öyle değil, gerek mobbing gerekse çalışma saatleriyle bankacılık en zor işlerden biri durumunda, özlük haklarında da iyileştirme sağlanamıyor. Örneğin kamu bankalarından Ziraat Bankası, Halk Bankası güvenlik görevlilerini asıl kadrolarına almış ama Vakıfbankta çalışanların asıl kadrosu dahi verilmemiş. Bankalar semirirken kendi yanlarında çalışan, güvenliğini sağlayan, hizmetini görenlerin ne yazık ki haklarını gasbediyor. Ziraat Bankasında yemekhanede çalışanlar aradılar “Bizim de kadromuz yok, vekilim, bizi de söyle.” dediler. Bankaların bu durumda olmasının, kendi çalışanlarının durumunu iyileştirmemesinin de ayrıca eleştiri konusu olduğunu ifade etmek istiyorum.

Bunun yanı sıra, ülkemizin genelinde kamu kuruluşlarında, belediye iktisadi teşekküllerinde, kamu iktisadi teşekküllerinde, kurum ve kuruluşlarında binlerce taşeron kadro beklentisi içinde. “Yasa teklifi Meclise gelecek.” deniliyor, ikinci torba teklif geldi ama onlarla ilgili bir düzenleme de yer almıyor.

Değerli arkadaşlar, iki gün sonra 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’mızı kutlayacağız. Cumhuriyetin kuruluşunu ilk kutlayan, ilk top atışı yapan il Niğde’dir. Cumhuriyet erdem demektir. Cumhuriyet eşitlik, adalet, özgürlük demektir. Cumhuriyet Mustafa Kemal Atatürk demektir. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Cumhuriyet dil, din, ırk, mezhep ayırmadan her insanı insan olarak gören anlayış demektir. Cumhuriyet, bilhassa, kimsesizlerin kimsesidir. Tüm halkımızın Cumhuriyet Bayramı’nı içtenlikle kutluyorum.

Önder’imiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere tüm şehitlerimize, gazilerimizden vefat edenlere rahmet diliyorum. Ülke, Millî Mücadele kahramanlarına minnettardır. Hiç şüphe yok ki cumhuriyet ilelebet yaşayacaktır.

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

18’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 18’inci maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Bedri Yaşar                 Mehmet Metanet Çulhaoğlu                Arslan Kabukcuoğlu

                 Samsun                                 Adana                          Eskişehir

           Fahrettin Yokuş                       Hasan Subaşı          Yavuz Ağıralioğlu

                  Konya                                 Antalya                           İstanbul

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

            Hüseyin Yıldız                      Faruk Sarıaslan                Erkan Aydın

                  Aydın                                 Nevşehir                            Bursa

         Okan Gaytancıoğlu                   Vecdi Gündoğdu      Bayram Yılmazkaya

                 Edirne                                Kırklareli                       Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Samsun Milletvekili Bedri Yaşar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

361 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 18’inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Bu maddeyle, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluna bankalara destek hizmeti sağlayan kuruluşların uymaları gereken usul ve esasları belirleme yetkisi verilmektedir. Böylece, belirlenecek usul ve esaslara uymayan kuruluşlara BDDK tarafından yaptırım uygulanabilecektir. Düzenleme kapsamında, bankaların müşterilerine sundukları hizmetleri güvenilir ve kesintisiz bir şekilde almaları amaçlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bugün maalesef şöyle ki Türk bankacılık sisteminde, özellikle bankalar arasında faiz oranlarına baktığınız zaman hepsi birbirinden farklı. Bugün Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun birinci görevi, hiç olmazsa bu bankalar arasındaki koordinasyonu sağlamak. Peki, BDDK kime bağlı? Hükûmete bağlı. Aynı zamanda Bankalar Birliği Başkanı kim? Ziraat Bankasının Sayın Genel Müdürü aynı zamanda Bankalar Birliği Başkanı. O zaman nasıl oluyor da Hükûmetiniz politika faizini 10,5 açıklarken, Ziraat Bankasında bu rakamlar 15-16 iken -yıllık faiz oranları- özel bankalarda bu oran 20’nin üzerinde? O zaman demek ki burada BDDK’ye bir görev düşüyor; bu aradaki koordinasyonu sağlaması lazım, faizlerin de belli bir rakam üzerinde cereyan etmesi lazım. Tabii, bu konularda kim başat olarak görev alacak? Merkez Bankası. Bugün Merkez Bankasını dikkate alan biri var mı? Yok. Yine bugün Merkez Bankası Başkanı bir şeyler söylüyordu. Başka yerin merkez bankası başkanları konuştuğu zaman maalesef yer yerinden oynuyor. Bizim Merkez Bankası öyle bir hâle geldi ki ne selam var ne sabah var ne de söylediğini dikkate alıp bununla ilgili uygulama yapan var. Hâlbuki bugün Merkez Bankası bir otoritedir, bağımsız olmalıdır; her konuda, özellikle parasal piyasalar açısından denge ve denetleme faaliyetleri konusunda da ciddi bir önemi var ama maalesef sizin iktidarınız da zaten finans merkezlerini alıp İstanbul’a götürdü. Onunla ilgili de ayrıca tabii bir vicdan yarası.

Geçenlerde, özellikle bu kur korumalı döviz mevduat hesaplarında hazine bu sene 88 milyar ödeme yapacağını söyledi. “Peki, buna karşılık Merkez Bankası Başkanı ne kadar ödeyecek?” diye Komisyonda üye arkadaşlarımız sordular. Tabii, bu madde de orada Merkez Bankasının yetkilisi olmadığı için ertelendi, beklendi, değerli arkadaşımız geldi, arkadaşlarımız tekrar bu soruyu sordu, bunun “ticari sır” olduğunu söyledi ve bununla ilgili bir ifadede bulunamayacağını söyledi. Peki, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, başta Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri dâhil, bu rakamları bilmeyecekse nasıl bir bütçe yapacaksınız yani bütçenizdeki rakamlarla ilgili bilgiye sahip değilseniz bunu nasıl yapacaksınız, bilmek mümkün değil. Artık ülkede, ekonomi de dâhil, taşların yerinden oynadığını hepimiz biliyoruz. Bu şartlarda yerine gelmesi de çok fazla mümkün görünmüyor. Artık bu ülkede insanların bugünden yarına ne yapacağı konusunda ciddi endişeleri var.

Ben, daha çok, bu maddenin yanı sıra, Samsun’dan -kendi seçim bölgemiz- oradan da birkaç şeyi ifade etmek istiyorum. Özellikle tarım danışmanları -bunlar maaşlarını ziraat odası başkanlarından alıyorlar- aynı zamanda ziraat odaları, üretici birlikleri ve sivil toplum kuruluşlarında istihdam edilen -Samsun için söylüyorum- 1.200 veteriner, ziraat mühendisi, ziraat teknikeri özlük haklarından yoksun ve zor şartlarda görev yapıyorlar. 2021 yılında net 2.580 lira maaş karşılığı ziraat odalarında, üretici birliklerinde ve toplum kuruluşlarında görev yapan tarım danışmanları 2022 yılında 3 bin TL maaşla çalıştırılmaktadır. Bu ücret bugün asgari ücretin bile altındadır. Sizin de bulunduğunuz bölgelerde ziraat odalarına bağlı çalışan tarım danışmanları muhakkak vardır. Bu rakamlarla bu faaliyetin yapılmasının mümkün olmadığını bu salondaki herkes biliyor. Bununla ilgili muhakkak Mecliste bir düzenleme yapılması lazım. Yapılacak bu düzenlemeye de her türlü katkıyı vermeye hazır olduğumuzu buradan ifade ediyoruz. ÇKS’yle, odaların elde ettikleri gelirlerle bunların ödenmesi mümkün değil; bir kez daha buradan sizlere hatırlatıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında diğer konuşmacı Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya.

Buyurun Sayın Yılmazkaya. (CHP sıralarından alkışlar)

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen değerli vatandaşlarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Gelir Vergisi Kanunu ile bankacılık sistemindeki bazı kanunlarda değişikliği öngören bir torba yasa teklifiyle yine karşı karşıyayız fakat gerçekten torbanın -maşallah- ne bulduysanız atmışsınız içine.

Ülkemizde yüksek enflasyonun yaşandığı, fakirin daha çok fakirleştiği, vatandaşın her geçen gün alım gücünün düştüğü; asgari ücretlinin, emekli vatandaşın açlık sınırının altında yaşadığı; insanların ayın sonunu getiremediği bir ortamda bankaların kârının bu yılın ilk altı ayında yüzde 505 arttığı çarpık bir düzenle karşı karşıya bıraktınız bizi. Bu torba yasa teklifleriyle aklınızca toparlamaya çalışıyorsunuz. AKP hükûmetlerinin yirmi yılda yarattığı ekonomik yıkım zenginin daha zengin, fakirin daha fakir olduğu bir düzen hâline getirmiş ülkeyi. Kalkmışsınız bir de yeniden “ikinci yüzyıl vizyonu” diyorsunuz ama farkında mı değilsiniz bilmiyorum arkadaşlar, bu ilk yüzyılın beşte 1’i sizdeydi yani ikinci yüzyıl ne oluyor, doğrusu anlamış değilim; millete de ne anlatacaksınız, onun da farkında değiliz. (AK PARTİ sıralarından “Türkiye Yüzyılı” sesleri) İnşallah, inşallah.

Şimdi, burada sizler her fırsatta “Ekonomi uçuyor; Almanya, Avrupa, dünya Türkiye’yi kıskanıyor.” dediniz ama aslında dünyada Türkiye’nin 1’inci olduğu verilerin birkaçını paylaşmak istiyorum: Avrupa’da en çok sığınmacının olduğu ülkeyiz. Avrupa’da en yüksek enflasyonun olduğu, en çok enerji fiyat artışının yaşandığı, Avrupa’da en az et yiyebilen halkın olduğu ülkeyiz arkadaşlar. Avrupa’da otomobil alımının en pahalı olduğu ülkeyiz. Maden kazalarında ve madenci ölümlerinde 1’inci sıradayız. Depresyon ve anksiyete vakalarının artışında Avrupa’da ilk sırada yer alan ülke yine biziz.

Değerli arkadaşlar, geldiğimiz durum ortada: Kötü bir ekonomi yönetimi, milyonlarca işsiz vatandaş, milyarlarca dış borç, milyonlarca icralık dosya, kredi kartı ve kredi borç batağında olan milyonlarca esnaf ve vatandaş.

Tabii, AKP hükûmetlerinin yirmi yıllık iktidarının karne notu maalesef kötü. Evet, elimde de karneniz var arkadaşlar. Çok merak eden olursa -ki merak etmiyorsunuz, zaten sonucu biliyorsunuz- ben size karnenizle ilgili milletin verdiği notları birazcık söylemek istiyorum: Ekonomide “başarısız” arkadaşlar, dış politikada “başarısız”, komşularla ilişkilerde “başarısız”, yolsuzlukla mücadelede “sıfır” -bakın “başarısız” değil, “sıfır”- faizle mücadelede “sıfır”, enflasyonla mücadelede “sıfır”, devlette tasarruf konusunda “başarısız”, devlette liyakatte “sıfır”, işsizlikle mücadelede “sıfır”, uyuşturucuyla mücadelede “sıfır”, kara parayla mücadelede “başarısız”, yoksullukla mücadelede “sıfır”, eğitim ve sağlıkta “başarısız.” Ama “Yiğidi öldür, hakkını ver.” demiş atalarımız; “başarılı” olduğunuz konular da var, hakkınızı yememek lazım, onu da söyleyeyim isterseniz: Size milletin vermiş olduğu karnede adam kayırmacılıkta “başarılı”sınız, “aferin” almışsınız; devlette israf konusunda “başarılı”sınız; yasaklar konusunda “yıldızlı pekiyi” almışsınız arkadaşlar, yolsuzluk konusunda da “yıldızlı pekiyi” almışsınız; yandaşlara ihale verme konusunda da “başarılı”sınız; hele göçmenlere hızlı vatandaşlık vermede “3 yıldızlı pekiyi” almışsınız; yetişmiş beyin göçünü ülkeden kovmada “aferin” almışsınız; toplumda gelir adaletsizliğini sağlamada “başarılı” devlet kadrolarında liyakatsizlik konusunda “başarılı” devletin makamlarını kötüye kullanma konusunda “başarılı” yargıya müdahale ve adaleti kendi çıkarları konusunda kullanmada “başarılı” ülkenin en güzel koylarını ve orman alanlarını ranta açma konusunda da “başarılı” çıkmışsınız milletin verdiği karnede arkadaşlar; memur ve işçi alımlarında KPSS’de yüksek puan alan gençlerin hakkını yemek konusunda da “yıldızlı pekiyi” almışsınız; kadına ve sağlık çalışanlarına şiddeti körükleme konusunda da “aferin” almışsınız değerli arkadaşlar; kadro bekleyen öğretmen ve sağlık çalışanlarının atamalarını yapmayarak psikolojilerini bozma konusunda da “başarılı”sınız. Maalesef aldığınız kötü notları bir dahaki dönemde de göremeyeceksiniz, 2023 yılında vatandaş sizi sınıfta bırakacak emin olun; hatta sınıfta kalmayı bırakın, bu gidişle okuldan bile atılacaksınız, öyle görülüyor. Öğretmen -yani milletin görüşü- en son demiş ki: “Abbas yolcu. Geliyor gelmekte olan.”

Teşekkür ediyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 18- 5411 sayılı Kanunun 35 inci maddesinin birinci fıkrasının dördüncü cümlesinde yer alan “destek hizmetinin niteliğine göre” ibaresi “alınacak hizmetin niteliğine göre bu hizmeti sunacak destek hizmeti kuruluşları ile diğer hizmet sağlayıcılarının bu hizmetleri sunarken uymaları gereken usul ve esasları belirlemeye, bunları yetkilendirmeye veya” şeklinde değiştirilmiştir.”

            Mustafa Elitaş                      Leyla Şahin Usta              Ramazan Can

                 Kayseri                                 Konya                          Kırıkkale

         Arife Polat Düzgün                     Canan Kalsın

                 Ankara                                İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen? Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, mevcut düzenleme korunarak Merkez Bankası tarafından kurulmuş ya da Merkez Bankası bünyesinde faaliyet gösterenler ile Sermaye Piyasası Kurulunun denetiminde bulunan takas, saklama ve merkezî kayıt hizmet kuruluşlarının Bankacılık Kanunu uygulamasında destek hizmet kuruluşu olarak değerlendirilmemesi öngörülmektedir. Böylelikle, kurumlar arasındaki görev ve yetki paylaşımının belirgin biçimde ayrılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın Gergerlioğlu, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Aysel Tuğluk’un tahliye edilmesine ilişkin açıklaması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tüm Meclisin haberi olsun isterim, tüm kamuoyunun şu anda haberi oluyor: Bu Meclisin eski vekili Sayın Aysel Tuğluk hasta mahpustu, Kandıra Cezaevindeydi, uzun süredir tahliye edilmiyordu ve bugün, az evvel tahliye edildi. Bu Meclisin eski bir vekilinin -bir buçuk seneye yakın hasta mahpus olarak- Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesinin 9 profesörünün raporuna rağmen ATK'de infaz ertelemesi engelleniyordu. Kamuoyunun da baskısıyla ve sonunda ATK'nin doğru kararı vermesiyle vekilimiz cezaevinden çıktı. Seviniyoruz ama bir buçuk yıllık gecikmeye üzülüyoruz; böyle olmamalıydı.

Yine de hepimizin gözü aydın diyoruz.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Tan ve 172 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4618) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 361) (Devam)

BAŞKAN – 19’uncu madde üzerinde 2 önerge vardır, aynı mahiyetteki bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Zeki Hakan Sıdalı             Mehmet Metanet Çulhaoğlu    Fahrettin Yokuş

                 Mersin                                  Adana                             Konya

         Arslan Kabukcuoğlu                 Yavuz Ağıralioğlu

                Eskişehir                               İstanbul

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

            Hüseyin Yıldız                    Neslihan Hancıoğlu             Erkan Aydın

                  Aydın                                  Samsun                             Bursa

         Okan Gaytancıoğlu                   Vecdi Gündoğdu           Faruk Sarıaslan

                 Edirne                                Kırklareli                        Nevşehir

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı.

Buyurun Sayın Sıdalı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küresel çapta yoğunluğu artan ticaret savaşları, önümüzdeki sürecin ihracatçılar için zor geçeceğini gösteriyor. Üretim sektörü “Biz ticaret savaşına hazırız ancak Hükûmetten destek bekliyoruz.” diyorlar. Sizinse cevabınız KDV iadelerini yani hak ettiklerini bile vermemek oluyor. İade tutarı tam 500 milyar lirayı geçti, dile kolay, 500 milyar. Bir yıldır iade bekleyen ihracatçılarımız var. Alacakları bedel zaten malum, enflasyon karşısında eridi, gitti. Bari kalanını kurtarayım, bir giderimde kullanırım diyor, onu bile çok görüyorsunuz. Tekrar ediyorum: Finansmana erişimin bu denli zorlaştığı bir dönemde ihracatçılara hakları olan alacaklarını bile vermemek gerçekten insafsızlık. Bu ödemelerin gecikme sebebi “bitirdik” dediğiniz meşhur bürokratik süreçler mi, yoksa har vurup harman savurduğunuz hazinemizde para kalmamış olmaması mı, merak ediyoruz? İade yok. Peki, faizleri güya indirdiniz, kredi var mı? Yok. Uzun zamandır krediye ulaşamamak sanayicinin en büyük sorunlarının başında geliyor. Artan işletme sermayesini karşılayacak krediler bir türlü bulunamıyor. Bu konuda ölçek farkı yok, holding de aynı, şirket de aynı, KOBİ de aynı. Yani herkese yok! Çünkü harç bitti, yapı paydos!

Sizin tablolarınızda bile üretici enflasyonu yüzde 144’e ulaşmışken kredi büyümesinin sadece yüzde 18’de kalması “Büyüme, küçül.” demek. Bakın, kimse aradaki farkı öz sermayesiyle karşılayamaz. Küçülür, küçüldükçe de ölçek ekonomisinden uzaklaşır, hep beraber de stagflasyon içine gireriz. Finansmana erişim problemi büyüme, ihracat, istihdam gibi konuları da içine alan bir kartopundan bir çığa dönüşmeden acilen önlem almak zorundasınız. Bu hazin tablo sizin yıllardır sunduğunuz dâhiyane ekonomi deneyinizin sonucu, o yüzden hiçbir adımınız da güven vermiyor.

Evet, kıymetli milletvekilleri, sanayicinin derdi bununla bitiyor mu? Hayır, bitmiyor. Yirmi yıldır iktidardasınız ancak ortaya koyduğunuz bir sanayi bölgesi makroplanı bile yok. “Yağmur nereye yağarsa tarlamı oraya taşırım.” mantığıyla hareket ediyorsunuz. Öngörülebilirlik olmazsa üreticiler doğru karar alamaz, üretim kapasitesini yönetemez, yatırım yapamaz. Nitekim, günübirlik ve tutarsız yönetiminiz sonucunda üreticilerimiz artık, bırakın yatırımı fiyat veremiyor, sipariş alamıyor. Sanayicilerimiz öngörülebilir bir ticaret iklimi istiyorlar, haklılar. Bakın, 28 endüstri bölgesinin sadece 14’ünde üretim yapılıyor. İlan, teşvik, takip yapmadığınızda şimdi olduğu gibi endüstriyel bakımdan zayıf ülkeler grubunun daimî üyesi olmaktan da asla kurtulamıyoruz. Bundan kurtulmanın ilk yolu, rastgele teşvik vermek yerine teşvik öncesi ve sonrası etki analizi yapmak, sonraki kararları da buna göre almaktır. Etki analizi yapıyor musunuz? Hayır.

Sanayi alanlarının yapısı ve büyüklüğü o ülkenin gayrisafi millî hasılasını da tayin ediyor. Bizim topraklarımızın yalnızca yüzde 0,36’sı sanayi bölgesi, bizi, şu çok kıskanan Almanya’nınsa yüzde 4. Oranlar böyle olunca da bizim gayrisafi yurt içi hasılanın Almanya’nın beşte 1’inden az olması sürpriz değil. Orta gelir seviyesinin bile altında kalmak üreticinin kaderi değil. Dünya Bankası verilerine göre “İmalat sanayisi ihracatçımızın sadece yüzde 2,8’i yüksek teknolojiye ait.” deniliyor. Bizim gelir grubumuzdaki ülkelerin ortalaması yüzde 23,8. Bu, iktidarın göstermelik üretim politikasının bir ürünüdür. Tekrar söylüyorum: Bu, sanayimizin kaderi değil sizin dayattığınız bir tercihtir. Sanayide kalkınma, endüstri bölgelerinde yandaşa mülkiyet devri oldubittisiyle değil, genç beyinlerimizin ülkemizde kalmasını sağlayarak olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Söyleyecek çok şey var ama yirmi senelik tarihinizden görüyoruz ki bunlar sizinle olmaz ancak bizimle olur.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında diğer konuşmacı, Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 19’uncu maddesi üzerine söz aldım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu maddede az önce görüştüğümüz 17’nci maddenin uzantısı olarak da niteleyebileceğimiz bir düzenleme görüyoruz. Her 2 maddeyi birlikte irdelediğimizde düzenlemenin öznesi dijital bankacılık yani şubesiz bankacılık sistemi. Bu maddeyle hedeflenen, faaliyet izin sınırı ihlallerini engellemek, cezai müeyyideyi caydırıcı kılmak. Tıpkı konvansiyonel bankalar gibi dijital bankaların da kuruluş izinleri, faaliyet izinleri, faaliyet sınırlarının belirlenmesi konusunda bütün yetki Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluna verilmiş. Aslında sınırlar geçen yıl aralık ayında yayınlanan yönetmelikle çizilmiş, arkasından dijital banka kuruluş başvuruları gelmeye başlamış, nisan ayından bu yana 3’ü katılım 1 tanesi mevduat bankası olmak üzere toplam 4 başvuru onaylanmış, sonra kanun ile yönetmelik arasında bir uyumsuzluk görülmüş, bir muğlaklık olduğu fark edilmiş, şimdi de yasayı o yönetmeliğe uydurmaya çalışıyoruz.

Değerli milletvekilleri, dijital dönüşüm, internet ve teknoloji üçgeni, finans sektörü ve özellikle de bankalar açısından bakıldığında büyük avantajlar sağladığı gibi büyük bir baskı da yaratıyor. Hızlı, yoğun bir değişim ve dijitalleşme baskısı özellikle bankacılık dünyasını evrime zorluyor. Şubesiz dijital bankacılık ise bu evrimin kaçınılmaz bir sonucudur. Konvansiyonel bankalar bir yandan dijital dönüşümü, ilerlemeyi sağlayıp rekabet gücünü de korumaya çalışırken öte yandan bankacılık sektörü kaynaklı bilinmezlikleri, riskleri ve kurumsal sorumlulukları yönetmek gibi çetin bir savaşın içinde.

Bankaların çok yakın bir geçmişe kadar, planlamalarını yaparken ve strateji oluştururken uzun dönemli bir yol haritaları vardı. Teknolojinin değişim ve gelişim hızı, sektörün hizmet kalitesi, beklentiler, yeterlilikler, ihtiyaçlar ve daha birçok parametre artık bankaların uzun dönem stratejilerini geçersiz kılıyor. Bu durum güvenlik riski, likidite riski, operasyonel risk gibi birçok risk faktörünü tetikliyor. Fakat risk faktörleri arasında özellikle bu dönemde en belirleyici unsur siyaset olmuştur. Bankaların temel faaliyet alanı olan mevduat, kredi ve döviz piyasalarında kaos yaratan siyasi manevralardan söz ediyorum. Tabela faizi güya yüzde 10,5’a kadar indirildi. Gidin isteyin bakalım, hangi bankadan bu oranda kredi çekebileceksiniz. Sanayici, KOBİ’ler yatırım yapacak, üretim yapacak krediye erişemiyor; bankalar istese de kredi veremiyor, kredi veremeyen bankalar dolayısıyla mevduat da toplamak istemez.

Değerli milletvekilleri, hiperenflasyon dönemini yaşıyoruz, uzun vadeli kredi ve mevduat sistemi fiilen rafa kalkmış durumda. Derecelendirme kuruluşları Türk bankalarının riskinin arttığını raporluyor; kamu bankaları, tıpkı diğer bütün kamu kurumları gibi bir siyasi partinin arka bahçesi, finansal operasyon merkezi hâline dönüştürülmüş.

Dahası da var ne yazık ki: Yabancı yatırımcılar, Türk bankalarındaki halka açık hisselerini hızla elden çıkarıyor. Merkez Bankası verilerine göre 14 Ekim haftasında yabancı yatırımcı, borsada 169,2 milyon dolarlık daha satış yaptı. Satışların büyük çoğunluğunu bankaların halka açık hisseleri oluşturuyor.

İşte, bu tabloyu doğru okuyamazsanız, iktisat bilimiyle inatlaşırsanız, ülkenin ekonomisini, milletin cebindeki parayı, kursağından geçen lokmayı siyasi ihtiraslarınıza yem ederseniz işte o zaman yeni felaketlere davetiye çıkarırsınız. Ne ülke ekonomisinin ne bankacılık sektörünün ne de vatandaşımızın böyle bir sorumsuzluğu kaldıracak tahammülü ve gücü kalmadı.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

20’nci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesinde yer alan ikinci “ve” ibaresinin “ile” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Oya Ersoy                           Murat Sarısaç                  Murat Çepni

                İstanbul                                  Van                               İzmir

              Zeynel Özen                         Rıdvan Turan             Necdet İpekyüz

                İstanbul                                 Mersin                            Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Murat Çepni.

Buyurun Sayın Çepni. (HDP sıralarından alkışlar)

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Genel Kurul ve değerli halkımız; bütçe, başından sonuna politik bir tercihin ifadesidir. Hangi sınıfların temsilcisiyseniz ona uygun bütçe yaparsınız. Dolayısıyla burada iktidarın sanki bütün halklar için, 84 milyon insan için bir bütçe yaptığını söylemesi baştan sona yalandır. Şimdi, Cumhurbaşkanlığının bütçesi yüzde 60’a yakın artarken saray günde 18 milyon TL harcıyor ama olsun; şatafattan tasarruf olmaz. “Diyanet” diye bir kurum var, 35 milyar 910 milyonluk bütçesiyle 6 bakanlığı geride bırakmış ama olsun; dinimiz, imanımız yerinde. Bu kurumun işsizlikle, yoksullukla, hırsızlıkla ilgisi yoktur ama ne zaman iktidara dönük bir mücadele görse orada devreye girer ve sarayın aparatı gibi, propaganda malzemesi gibi konuşmaya devam eder. AKP’li yıllarda 844’ü çocuk olmak üzere en az 30 bin işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti ama olsun; işçi sınıfına tekme atanı ataşe yaptık, müteahhitlerimiz kazandı. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının araç garantisi ve katkı ödemeleri için 2023 yılı bütçesinden ödenecek miktar 1 milyar 750 milyon ama olsun; yine müteahhitlerimiz kazanmış, AKP’nin kasaları dolmuş.

Evet, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bütçesinden Türkiye Çevre Ajansına 801 milyon TL aktarılmış ama olsun çünkü orası birilerinin himayesinde.

Faiz giderleri 550 milyar TL’ye çıktı ama olsun; biz nassa bağlıyız, faize karşıyayız. Faize ayrılanın sadece yüzde 15 fazlası eğitime ayrılmış ama olsun; bize kindar ve dindar bir nesil lazım, pudra şekeri nesli lazım, burada bir problem yok.

Savunma ve güvenlik bütçesi 469 milyar TL olmuş ama olsun; Kürt anasını görmesin, Kürt’ün dikili ağacı olmasın, Kürt’e savaşımız mutlaktır, bekamız buna bağlıdır.

Evet, sarayın sadece temsil ve tanıtıma 105 milyon TL bütçesi var, tanıtıma, yetmez; kâr amacı gütmeyen kuruluşlara ise 27 milyon. Bu kurumlar kimler, belli değil; bu para nereye gidiyor, belli değil, buna hiçbir cevap yok. İşte bu, seçim ekonomisi; işte bu, saltanat ekonomisi.

2023 bütçe açığının 659 milyar TL olması yine bir sorun değil. Faize gidenin ise 565 milyar olması yine hiçbir sorun değil ama bu iktidar öğrencilerin faizlerini silmekle övünüyor ve bunu müjde olarak verme pervasızlığına sahip. Yine eylül ayı sonu itibarıyla kur korumalı mevduat sisteminin yükü 85 milyar TL ve bunun nereye varacağı, kaç yüz milyara varacağı meçhul fakat iktidara sorarsanız “Faiz sebep, enflasyon sonuç.” Faiz düşüyor, enflasyon düşmüyor; faiz düşüyor, halkımızın alım gücü yükselmiyor. Neresinden bakarsanız bakın bir savaş ekonomisi, bir rant ekonomisi. Bu bütçe ideolojik bir bütçe, bu bütçe politik İslamcı faşizmin, saltanat ekonomisinin bütçesidir. Bu bütçenin işçi sınıfıyla, milyonlarca emekçiyle hiçbir alakası yoktur. Alakası olmak bir yana onun düşmanıdır, onun yoksulluğu bir avuç saray çevresinin zenginliğidir. Bu ülkede yoksulluk varsa çalanlar olduğu için vardır. Dolayısıyla bu faiz bütçesi, bu rant bütçesi bir avuç zengini daha fazla zengin etmek üzerine kurgulanmıştır. Bunun karşısında halkımıza bir kez daha şunu söylüyoruz: Bu iktidardan hiçbir beklentimiz olamaz. Bu iktidarın varlık sebebi milyonlarca işçinin, emekçinin yoksullaştırılması, sömürülmesi ve katledilmesi üzerine kuruludur dolayısıyla eğer sistem buysa bu sistemi değiştirmekle yükümlüyüz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağız.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "eklenmiştir” ibaresinin "ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

    Mehmet Metanet Çulhaoğlu              Fahrettin Yokuş      Arslan Kabukcuoğlu

                  Adana                                  Konya                          Eskişehir

          Yavuz Ağıralioğlu                                                     Ayhan Altıntaş

                İstanbul                                                                      Ankara

 

Diğer önergedeki imza sahipleri:

            Hüseyin Yıldız                      Faruk Sarıaslan        Okan Gaytancıoğlu

                  Aydın                                 Nevşehir                           Edirne

              Erkan Aydın                       Vecdi Gündoğdu     Nazır Cihangir İslam

                  Bursa                                Kırklareli                         İstanbul

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Ayhan Altıntaş.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu madde ne hakkında? Sosyal Güvenlik Kurumunun kendine ait taşınmazları elektronik ihale dâhil satışına yönelik usul ve esasları belirlemek amacını taşıyor. Bu teklif maddesinin gerekçesinde ilgili mevzuat hükümleri arasındaki uyumsuzlukların giderilmesinin amaçlandığı belirtilmektedir. Sayıştay Başkanlığı tarafından eylül ayında yayımlanan 2021 yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Raporu’na göre kurumun taşınmazlarının muhasebesi hususunda sorunlar mevcuttur. Ayrıca, SGK yetkilileri Sayıştayın bu husustaki bulgularının isabetli olmadığını söyleseler de kurumun taşınmazlarının mevzuattaki eksiklikler sebebiyle değerinin altında satıldığı ve dolayısıyla zarar ettiği komisyon tutanaklarında ifade edilmektedir. Kaldı ki komisyonda SGK İnşaat ve Emlak Daire Başkanı ellerinde bir hayli taşınmaz olduğunu belirtmiş ve elektronik ortamda satışın önü açılırsa rekabet ortamı doğabileceğini ve böylece, kurumun daha fazla kâr edebileceğini belirtmiştir. Nitekim, kurumun elinde 2012’den bugüne değin 1.566 taşınmazın olduğu, son beş yılda 442 taşınmaz satışıyla 473 milyon TL gelir elde edildiği, bu yıl ise yalnızca 2 ihaleyle 17 satış gerçekleştiği ve bundan da 293 milyon TL gelir elde edildiği belirtilmiştir.

Yine, komisyon toplantılarında SGK Başkan Yardımcısının belirttiğine göre, bugün satılması gereken 1.137 gayrimenkul mevcuttur. Bu bağlamda, teknolojinin verdiği imkânların kullanılması Kuruma ve ekonomiye kazanç sağlayacaktır ve organizasyonu kolaylaştıracak adımların atılması bizler açısından da önemlidir, bu adımı olumlu görüyoruz. Ancak şunu da ifade etmek isterim ki SGK'nin elindeki bu taşınmazların bir kısmı da belediyelerin ödeyemedikleri borçlar karşılığında edinilmiş gayrimenkullerdir. Dolayısıyla, iyi yönetilemeyen kurumlarımızın sorunları diğer kurumlara yansımaktadır. Sadece belediyelerden değil, SGK maalesef birçok farklı kurumdan alacaklarını da tahsil edememiş durumdadır. Sayıştay raporuna göre, yıllardır tahsil edilemeyen ve bugün 19 milyar 188 milyon TL'ye ulaşan belediye alacaklarının yıllardır alınamamış olması, 2007 yılından beridir Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığındaki hisseler için kâr payının SGK'ye verilmemesi, Hazine ve Maliye Bakanlığına devredilen taşınmazların bedellerinin tahsil edilememesi gibi pek çok durum bugün SGK'nin ekonomik sıkıntılarını arttırmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bugün SGK'yi ekonomik olarak kurtarmak için taşınmazlarının satışının yanı sıra haklarını koruyacak politikalar da uygulamalıyız, alacaklarını tahsil etmesini sağlamalıyız.

SGK’nin bir önemli sorunu da aktif ve pasif sigortalıların oranıdır. Sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemi için aktif-pasif sigortalı oranının 4 olması gerekmektedir yani 1 emekliye karşılık 4 sigortalı çalışan olmalıdır ancak ülkemizde 1969 yılında 10,9 olan bu oran, 1980 yılından itibaren 4’ün altına inmiştir. 1986 yılında bu gidişat olumsuz görülerek tedbir alınmak istenmiş ve bu oran 2,43 seviyesinde durdurulabilmiştir. 1992 yılında 1 emekliyi finanse eden çalışan sayısı 2,5 civarındaymış yani Sayın Kılıçdaroğlu’nun Genel Müdür olduğu dönemde bu oran, aktüeryal oran 2,5 civarındaymış; bu rakam bugün 1,76 civarına düşmüştür. Bu tablonun sigorta sistemimizi zorladığı bir gerçektir. Ayrıca, durumun gelecekte daha da vahim olacağı görülmektedir, gittikçe artan sayıda kaçak göçmenlerin kayıt dışı çalıştırılması genç işsizliğe yol açmakta, bu da SGK sistemimizdeki aktüeryal dengeyi daha da bozmaktadır.

Acilen sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemi inşa etmeli ve SGK’nin çıkarına olan politikaları oluşturmalıyız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında diğer konuşmacı İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Çok değerli arkadaşlarım, Sayın AK PARTİ Grubu, Sayın MHP Grubu; gözünüz aydın, Sayın Şebnem Korur Fincancı Hoca tutuklandı.

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Hocalık yapmıyormuş, gördük ne yaptığını!

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Dün burada bir komedi yaşadık. 2 hukukçu Grup Başkan Vekilinin, bir kitap hakkında bunun nasıl delil olarak kullanabileceği safsatasını burada dakikalarca dinledik. Meclis Kütüphanesinden bir kitap aldım -Dağın Ardına Bakmak- Türkiye Büyük Millet Meclisi Kütüphanesinden ancak dün konuşulanlar üzerine Sayın Başkan, biraz endişeye düştüm. Acaba bu kitabı okumak, bu kitap hakkında konuşmak, bunu kaynak göstermek bir suç teşkil edebilir mi?

MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Konu kitap değil ki.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – O yüzden, bu konuşma bitince bu sorularımı içeriğiyle birlikte Sayın Meclis Başkanımıza burada, eğer kabul etmezlerse yarın sabah normal yollarla bu dilekçemi sunacağım.

Değerli arkadaşlar, hakikat dediğimiz şey, Allah'ın mahlukatla, yarattıklarıyla yaptığı misaktır. Hakikat, bu yüzden saygıdeğerdir ve el üstünde tutulmalıdır. Çeşitli tanımlarını bulabilirsiniz ama benim, sizinle ortak noktam bu. Eğer hakikate saygımız varsa önce olguları iyi anlamak zorunluluğumuz vardır. Hani -lütfen, üslubumu mazur görün Sayın Başkan, bir halk deyişi olduğu için söylüyorum- “Ata et, ite ot.” diye bir deyim vardır ki bir zulmü belirler. Neyi anlatır bu bize? Atın ne yediğini, köpeğin ne yediğini iyi tahlil ve tetkik etmezsek ata et veririz, hatta cebimizden para harcarız; ite ot veririz, hatta cebimizden para harcarız ama ikisini de hastalığa, hatta ölüme mahkûm ederiz. O yüzden bu dünyadaki olguları bütün detaylarıyla bilmek zorunluluğumuz var değerli arkadaşlar.

Bunun arkasından ne yapıldı? Hakikatle yüzleşmek adına gidildi, bir ev baskını yapıldı ve Türkiye Cumhuriyeti’ni, Türk milletini aşağılamak, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurumlarını aşağılamak, terör örgütü propagandası yapmak vesaire iddiası… Peki, ne demiş? Söylediği şu; Cenevre Sözleşmesi’ni hatırlatmış ve Minnesota Protokolü’nü hatırlatmış.

Değerli arkadaşlar, meslek hayatımda, geçmişte benimle rekabet eden bir idari görevlinin bir hastanede dilekçesine muhatap oldum. Diyor ki: “Bunun kliniği diğer klinikten daha çok masraflı tedavi ediyor.” Hemen müfettiş istedim, hemen müfettiş. Neden? Çünkü hakikatin ortaya çıkmasını istiyorum. Tabii ki olay araştırıldı, soruşturuldu vesaire. Biz 3 malzemeyle ameliyata giriyoruz, A, B ve C planlarımız var, kullandığımızı fatura edip kullanmadığımızı iade ediyoruz; sadece vakit kazanmak için teknik bir hadise. Müfettiş “Beni niye bunun için çağırdınız?” dedi ve gitti. Peki, bu olay öyle mi oldu? Hayır. Bu karar, Cumhurbaşkanının ve küçük ortağının açıklamalarıyla zaten günler önce ilan edilmişti. Ha, bugünkü hadise yani bu tutuklama, bu talimatın yerine getirilmesinden başka hiçbir şey değildir arkadaşlar.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Sadede gel, sadede.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Neticede ne demiş, ne yapmış; bunlara iyi bakın.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – Siz hangi kanalda dinlediniz?

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Bunlara cezai müeyyide gerekli orada herhangi bir ihbar yok.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – Muhatapları teröristlere “şehit” demiş mi? Türkiye düşmanlığı var mı?

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Sadece bize mevzuatın hatırlatılması var ve bu ihbarı ancak -bilgisiz olduğunuz için böyle konuşuyorsunuz- bir devletin yapması gerekiyor. (CHP sıralarından alkışlar) Orada hatırlatılan sadece bu; normal prosedürün nasıl işleyebileceği. Aslında akıllı bir yönetim bundan ders çıkarırdı.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – Tabii, tabii! Git IŞİD propagandası yap, sonra Avrupa’da tabip olarak çalış; rüyasında göremezdi, rüyasında!

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Evet, ben dilekçemi vermeye gidiyorum Sayın Başkan.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – IŞİD’den ne farkı var? Borazanlığını yaptın. IŞİD’den ne farkı var ya bunun? PKK’yı savunmak ile IŞİD’i savunmak arasında ne fark var? Ömrünü ona adamış, ömrünü!

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Önerge neydi, önerge?

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Kabul eden yok. Önergesinden bile haberi yok.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Önergesinden bile haberi yok, laf yetiştiriyor.

BAŞKAN – 21’inci madde üzerinde 2 önerge vardır, aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Murat Sarısaç                       Necdet İpekyüz Gülüstan Kılıç Koçyiğit

                   Van                                   Batman                              Muş

              Garo Paylan                          Murat Çepni                     Oya Ersoy

               Diyarbakır                                İzmir                            İstanbul

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

    Mehmet Metanet Çulhaoğlu             Yavuz Ağıralioğlu    Arslan Kabukcuoğlu

                  Adana                                 İstanbul                         Eskişehir

           Fahrettin Yokuş                         Ayhan Erel

                  Konya                                 Aksaray

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Oya Ersoy.

Buyurun Sayın Ersoy. (HDP sıralarından alkışlar)

OYA ERSOY (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İnsan hakları savunucusu, bilim insanı sevgili Şebnem Korur Fincancı Hocamız önce linç edildi, hedef gösterildi ve maalesef şu an tutuklandı. Dün linç edilirken ona destek çıkan, sahip çıkan, hakikat arayışında olan herkese sokaklarda saldırılar oldu. Bunlardan Kadınlar Birlikte Güçlü, Kadıköy’de akşam “Hakikat arayışı için, hakikat hakkımız için buradayız.” diyerek bir basın toplantısı yapmak istedi ve polis şiddetine maruz kaldı, gözaltına alındı kadın arkadaşlarımız ama kadınlar yılmadı, İstanbul’un bütün sokaklarında “Biz buradayız ve bu basın metnini okuyoruz.” diyerek bulundukları her yerden bu basın metnini paylaştılar.

Ben de buradan, halkın kürsüsünden sevgili kadın arkadaşlarımızın bu metnini sizlerle paylaşacağım: “Hakikat hakkımız için buradayız. Erkekleri her türlü şiddete cesaretlendiren düzenlemelerle kendi makbul düzenini kurmaya çalışan bu iktidar, muhalif tüm sesleri baskı, gözaltı, tutuklamalarla susturmak istiyor. Yargının bağımsızlığı bir kez daha yok sayılarak AKP-MHP iktidarının bir sözüyle bu sabah bir bilim insanı, halk sağlığı savunucusu, bir hekim ve insan hakları savunucusu olarak görevini yapan TTB Başkanı Profesör Doktor Şebnem Korur Fincancı gözaltına alındı.

Şebnem Korur Fincancı, hakikati dile getirmekten vazgeçmeyen, insan hakları mücadelesinde meslek etiğini kendisine karşı her türlü saldırıya rağmen ön planda tutan yol arkadaşımızdır. Adli Tıp Kurumunun şu anda hasta tutsaklar için aldığı iktidar yanlısı tutumları hatırlarsak Şebnem, mesleki bilgi birikimini hakikati ortaya çıkarmak için kullanan, sadece ulusal değil uluslararası hak mücadelesinde değerli bir adli tıp uzmanıdır. Şebnem'in suçu iktidara soru sormaktı, kimyasal silah bulgularının araştırılmasıydı. Hakikatin araştırılmasını önermek suç olmaz. Kimyasal silah kullanımı insanlık suçudur, bunun insan hakları bağlamında ve bilimsel açıdan incelenmesi talebi suç olamaz.

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Böyle bir hakikat yok! İftira o!

OYA ERSOY (Devamla) – Geçtiğimiz günlerde JINNEWS ve Mezopotamya Ajansı’nda çalışan çoğu kadın 11 basın emekçisi arkadaşımızın ev baskınları ve işkenceyle gözaltına alındığı haberleriyle uyandık. Kadın hareketinin gündemini, taleplerimizi, mücadelemizi ve bu ülkede yaşadıklarımıza dair hakikati kamuoyuna taşımaya çalışan basın emekçisi arkadaşlarımızın yanındayız. İktidarın ‘dezenformasyon yasası’ adı altında getirdiği sansür yasası da basın emekçilerine yönelik şiddet ve baskı da işlediğiniz suçların üstünü örtmeye, bizi korkutmaya yetmeyecek. Özgür basın hakkımızdan vazgeçmiyoruz.

Orta Doğu'nun dört bir yanına kadınların özgürlük talebi ve direnişi yayılıyor. Kadınlar, erkek egemen düzene, savaş politikalarından beslenen tekçiliğe, demokrasi ve özgürlük karşıtı rejimlere başkaldırıyor.

Biz kadınlar, bulunduğumuz her alanda hakikati söylemeye devam edeceğiz, hakikatin peşinde olanları savunacağız. Kadınları makul ve makbul olmaya ‘güçlendirilmiş ailenin’ içerisinde sınırlamaya, erkeğe ve devlete biat ettirmeye çalışıyorlar fakat biz bunlarla mücadele etmeyi hiçbir zaman bırakmadık, bırakmayacağız. Savaş politikaları ve savaş suçları, kadın katliamları, nefret söylemleri, yoksulluk, cezasızlık, hukuksuzluk ve her türlü erkek devlet şiddetine karşı isyandayız. Biz kadınlar ve LGBTİ+’lar, hakikati söylemekten hiç vazgeçmedik ve söylenenlerin yanında olmaktan, onlarla dayanışma kurmaktan da geri durmadık, durmuyoruz. Ne Şebnem Korur Fincancı ne özgür basın ne biz kadınlar ve LGBTİ+’lar geri adım atmayacağız.”

Evet, Şebnem Korur Fincancı Hocamız onurumuzdur. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında diğer konuşmacı Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

AK PARTİ Hükûmetinin değişik bir uygulaması vardır, kendiliğinden giden sistemler AK PARTİ’ye yaramaz. Hükûmet ister ki her şey kendi kontrolünde olsun, kendi isteğiyle olsun, kendi dileğiyle olsun; eğer bu şekilde kendiliğinden yürüyen bir sistem varsa onu durdurmak için elinden geleni yapar.

Hükûmet, üniversitelerin hem idari hem de mali özerkliğine karşıdır. Mali özerkliğini bozmak vasıtasıyla onları idari olarak ele geçirmenin yollarını aramaktadır. Neymiş? Kamu hastanelerine verilen götürü usulden para alınmayacakmış, onlara bırakılacakmış. Sağlık kurumları hak ettikleri hizmetin bedelini alsalar zaten her şey kendiliğinden gelecek ve bu kadar kolay idare mekanizması için kanun çıkarmaya gerek kalmayacaktır.

Hükûmetin yanlış ekonomik tercihleri vatandaşı yoksullaştırmıştır. Örneğin, 2016’dan 2022’ye kadar çalışanların millî gelirden aldıkları pay yüzde 33,1’den yüzde 24,6’ya düşmüştür. 25 Ekim 2022 tarihinde Grup Başkan Vekilimiz Sayın Erhan Usta’nın yaptığı bir hesaba göre millî gelirdeki 1 puanlık düşme 125 milyar Türk lirasına tekabül etmektedir. Buna göre, 2022’de, çalışanların millî gelirden mahrum bırakıldığı miktar 1 trilyon liradan fazladır. 1 trilyon Türk lirası sadece çalışanın cebine giren bedel değildir, aynı zamanda, çalışanın bulunduğu çevredeki bakkalın, manavın, kısacası o şehrin cebine giren bedeldir. Bu gerçek, çalışanlarla ilgili vaziyet. Ya diğer kesimler? Örneğin, çiftçiler; çiftçiliği terk edip köyünden göç eden insan sayısı yirmi yılda 15 milyondur. Gelir kaybına uğrayan insanların yapacakları şey hâliyle borçlanmaktır. Bunu nerede görüyoruz? Bankalarda görüyoruz. Yirmi yıl önce bankalara borçlu vatandaş sayısı 1 milyonken şu anda 3 milyona çıkmıştır yani vatandaş bankalara 3 misli daha borçlanmıştır.

Diğer bir konu ise icra dosyalarıdır. İcra dosyaları 2002’de 8,6 milyon iken 2022’de 23,5 milyona yani 3 misline ulaşmıştır. Bunun dışında, elektrik borcunu ödeyemediği için elektriği kesilen, doğal gaz borcunu ödeyemediği için doğal gazı kesilen... Eşine dostuna, sağa sola borç, borç, borç; vatandaş hayatını borçla döndürüyor.

Plansız programsız açılan üniversiteler, diğer bir deyişle -AK PARTİ için- gençlerin dört yıl bekletildiği işsizlik parkları ayrı bir sorundur. Bu kurumlardaki 8,5 milyon genç... Bu sayede Hükûmet gençlerin iş talebini dört beş yıl geciktirerek durumu idare etmektedir. Hükûmet ne diyor öğrenciye? “Ben kadro açtım, gel, oku.” Sınavı kazanıyor, giriyor, oturuyor, bitiriyor; iş yok. Gençlere iş verilmiyor. Günümüz itibarıyla aylık öğrenci masrafının üçte 1’i kadarı devletin verdiği kredilerle karşılanmaktadır. Genç, okulu bitiriyor, iş bulamıyor ve sudan çıkmış balık gibi; devlet bu gençten verdiği krediyi istiyor. Genç nereden bulsun; iş yok, aş yok. Sonra da sadakat kültürü “Ben senin kredi borcunun tamamını değil de faizlerini kesiyorum.” diyor. “Oku.” dediğiniz öğrenciye okulu bitirdikten sonra işsizlik maaşı ödemelisiniz, işsizlik maaşı; Hükûmet kalkmış “Faizini siliyorum.” diye övünüyor.

Vatandaşın yüzde 59’unu asgari ücrete muhtaç hâle getiren Hükûmet telefon, elektrik, su borcunu almıyorum diye övünüyor. Hükûmet bu borçları almaktan hicap duyması gerekir. Bu yasa, ülkeyi idare edenler için mahcubiyet duymaları ve üzülmeleri gereken bir yasadır. Çalışan kesimden, alt gelir grubundan kestiğiniz ücreti eğer bu vatandaşa öderseniz, millete öderseniz milletin böyle bir yasaya ihtiyacı kalmaz. Milletin böyle bir yasaya değil seçime ihtiyacı var.

Hepinizi saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

III.- YOKLAMA

(İYİ Parti sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, oylamadan önce yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi vardır.

Sayın Çulhaoğlu, Sayın Yokuş, Sayın Tatlıoğlu, Sayın Yaşar, Sayın Sezgin, Sayın Çakırlar, Sayın Nuhoğlu, Sayın Cesur, Sayın Filiz, Sayın Koncuk, Sayın Cinisli, Sayın Örs, Sayın Altıntaş, Sayın Kabukcuoğlu, Sayın Ataş, Sayın Öztürk, Sayın Çelik, Sayın Sıdalı, Sayın Kaplan, Sayın Erel.

Yoklama için beş dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Tan ve 172 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4618) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 361) (Devam)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

22’nci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

              Murat Çepni                         Murat Sarısaç   Gülüstan Kılıç Koçyiğit

                  İzmir                                    Van                                Muş

              Garo Paylan                        Necdet İpekyüz                          

               Diyarbakır                              Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Evet, iki gündür konuşuyoruz ve torba yasa teklifinin aslında birbirine hiç benzemeyen, bir yanda KYK borçlarını sıfırlayan, diğer yanda Millî Piyangoda düzenleme yapan, diğer tarafta sermaye artırımı, azaltımıyla ilgili düzenleme yapan yani her bir farklı kulvarda düzenleme yapan bir torba kanun teklifiyle karşı karşıyayız ve böyle olduğu için de aslında gerçek anlamda toptan muhalefet etmenin de üzerine söz söylemenin de ve burada nitelikli bir yasama faaliyeti yürütmenin de aslında koşulları oluşmamış bulunuyor. Bunu defaatle ifade ettik ama ne yazık ki AKP için bir klasik hâline gelen torba yasa uygulamasından vazgeçmiyorsunuz fakat ben bunu artık ifade etmek istemiyorum.

Siz hatırlarsınız, Abdulhamit Gül döneminde -geçmiş dönem Adalet Bakanı- İnsan Hakları Eylem Planı’nı ilan ettiniz ve büyük, şatafatlı gösteriler yaptınız ve “hukukun üstünlüğü” “evrensel değerler” gibi bazı vizyoner kavramlar da kullandınız ama bugün geldiğimiz sonuç ne? Bugün geldiğimiz sonuç: Bu ülkenin Türkiye Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanını tutukladınız; üstelik niçin? Sadece bilimsel olarak kendi görüşünü ifade ettiği için. Yani sizin her gün o yandaş kanallarınızda, her gün o havuz medyanızda aynı kişilerin Covid’den tutalım da aşı meselesine kadar, işte, bankadan tutalım da dış politikaya kadar, kimyasal silahtan tutalım da her konuya kadar konuşmasının hiçbir sakıncası yok ama gerçekten, bu ülkede, kendi uzmanlık alanında konuşmak, bilimsel verilerle konuşmak, yorum yapmak bugün sizin iktidarınızda cezalandırıldı. Daha kötüsü var, hadi, daha kötüsü var: Siz, buna giden yolların taşlarını döşediniz, Sayın Fincancı’yı hedef gösterdiniz; o da yetmedi, hâlâ burada bu sürece alkış tutuyorsunuz. Ya, Allah aşkına, hani, biz burada üç beş muhalif milletvekili -diyelim ki- belirli kesim insanlar bu ülkede bu süreci söylüyorduk, dillendiriyorduk, değil mi; eğer böyle bir süreç varsa bilimsel kurumlar gelsin, araştırsın, bulsun kimyasal silah kullanılmış mı, kullanılmamış mı; ispatla mükellef değil mi yani? Eğer öz güveniniz varsa ne dersiniz? “Buyurun, gelin, hodri meydan!” dersiniz. Şimdi, hani, bir kavram var ya “Yarası olan gocunur.” diye. Yaranız yoksa çok net; envanteriniz de yok, aç envanterini, zaten yok, almıyorsun, tedarikçin yok, sana el altından veren yok, resmî veren yok, şu yok, bu yok. Peki, sıkıntı ne? Demek ki bir yerde bir sorun var ki meseleyi bu kadar kaşıdınız.

Ve şimdi ne oldu? Siz kendi ellerinizle dünyanın gündemine koydunuz, biliyor musunuz? Bütün uluslararası kuruluşlar, Avrupa Konseyi, Birleşmiş Milletler, bütün insan hakları kurumları bugün bu meseleyi konuşuyor. Neyi konuşuyor? Diyorlar ki: “Türkiye’de bir örgüt var, Türk Tabipleri Birliği, tabiplerin bir örgütü ve onun Başkanı bir iddia, daha doğrusu bir görüş ifade etti, bilimsel bir görüş ve Türkiye bu görüşe tahammül edemedi, bir mizansen kurdu.” Oysaki daha geçen haftalarda dezenformasyon yasası çıkarmıştınız. Tam da dezenformasyona uygun olarak bir kitaptan, antikadan bir katil yaratmaya, bir -tırnak içerisinde- “suçlu” yaratmaya çalıştınız ve bugün Sayın Şebnem Korur Fincancı’yı tutuklattınız. Gerçekten merak ediyorum ya, inanıyor musunuz buna? Hiç mi vicdanınız sızlamıyor ya? Ben sabah da adliyedeydim, öğleden sonra da gittim yanına; gülüyor, biliyor musunuz ama bir taraftan da çok üzülüyor ya! Bu ülkeye emek vermiş, bu ülkenin tıbbına emek vermiş, bu ülkenin her bir şeyi için canıyla başıyla çalışan emektar bir insanı siz şu anda, bu gece cezaevinin hücresinde yatırıyorsunuz. Size ne söyleyelim biz ya, ne söyleyelim? Ya, söyleyecek söz bırakmıyorsunuz ki insana, gerçekten bırakmıyoruz. İnsanlıktan, etikten, bilimden, doğruluktan, dürüstlükten bu kadar uzaklaşabilir mi insan ya? İnsanın bir kılavuzu vardır ya, bir duruşu olur yani sağda olursun, solda olursun, ortada olursun ama etik değerlere, evrensel değerlere bir hürmetin olur ya! Böyle olur mu? Siz bunu gerçekten kendinize yakıştırıyor musunuz, çok merak ediyorum. Bir de bunun üzerine kalkıp daha karalama kampanyasına da devam ediyorsunuz.

Ben uzatmayacağım, sadece Adnan Yücel'in bir şiiri var; buradan, bu geceyi hücrede geçirecek, cezaevinde geçirecek olan Şebnem Hocayı ve tutsak olan bütün yoldaşlarımızı, bütün arkadaşlarımızı, bütün demokrasi güçlerini selamlıyorum:

“Saraylar saltanatlar çöker

kan susar birgün

zulüm biter.

menekşelerde açılır üstümüzde

leylaklarda güler.

bugünlerden geriye,

bir yarına gidenler kalır

bir de yarınlar için direnenler...”

Biz güzel, eşit, özgür, demokratik Türkiye için direnmeye, söz söylemeye devam edeceğiz. Bedel ödemek mi, baş göz üstüne; bir canımız var, gerekirse onu da veririz.

Genel Kurulu selamlarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

    Mehmet Metanet Çulhaoğlu             Yavuz Ağıralioğlu    Arslan Kabukcuoğlu

                  Adana                                 İstanbul                         Eskişehir

           Fahrettin Yokuş                       Hasan Subaşı                  Hüseyin Örs

                  Konya                                 Antalya                           Trabzon

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

            Hüseyin Yıldız                      Faruk Sarıaslan        Okan Gaytancıoğlu

                     Aydın                                       Nevşehir                                 Edirne

              Vecdi Gündoğdu                             Erkan Aydın                        Servet Ünsal

               Kırklareli                                Bursa                             Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs.

Buyurun Sayın Örs. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 22’nci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri “Sermayesi işletmeden çekilmesi hâlinde vergilendirilmeyecek olan ayni veya nakdî sermayenin dışında diğer unsurları da barındıran şirketlerde sermaye azaltımının sermayenin hangi unsurlarından yapıldığı hususunda idare ile mükellefler arasında görüş ayrılıkları yaşanabilmekte, vergi kanunlarında bu hususu açıkça düzenleyen bir hüküm bulunmaması nedeniyle söz konusu durum zaman zaman yargı yoluna taşınan ihtilaf hâline de gelebilmektedir -söz konusu maddede yani bu maddede- yapılan düzenlemeyle sermayesi işletmeden çekilmesi hâlinde vergilendirilmeyecek olan ayni veya nakdî sermayenin dışında farklı unsurları da barındıran şirketlerin sermayelerini azaltmaları durumunda sermayenin hangi unsurunun ne kadar tutarda azalacağı ve azaltıma konu edilen bu unsurlar üzerinden nasıl vergileme yapılacağı hususunun netleştirilmesi amaçlanmaktadır.” Bu maddenin gerekçesi de böyle ifade edilmiş.

Değerli arkadaşlar, bilindiği üzere, 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu kapsamında ülke ekonomisini uluslararası rekabet edebilir bir yapıya kavuşturmak, teknoloji transferini sağlamak, üretim ve istihdamı artırmak, yabancı sermaye girişini hızlandırmak ve özellikle üretim maliyetleri açısından büyük ölçekli yatırımlar için uygun sanayi alanı oluşturmak üzere ülkemizde çeşitli şehirlerde kurulan endüstri bölgeleri bulunmaktadır. Endüstri bölgelerinde amaç, yatırımcıya özellikle yüksek katma değerli ürün üretiminde uygun yatırım yerleri ve altyapısı tamamlanmış yatırım bölgeleri, arsaları oluşturmaktır. Ancak bu uygulamaların birçoğunun sadece göz boyamadan ibaret olduğunu görüyoruz; yöre halkını kandıran, siyasi şovlara konu olan uygulamalardan öteye geçmediklerini görüyoruz maalesef. Örnek mi istiyorsunuz arkadaşlar? İşte, sizlere Temel fıkralarına konu olacak bir uygulama örneği vereceğim bugün. Dönemin Sanayi ve Teknoloji Bakanı açıklama yapıyor, diyor ki: “Ülkemizde sanayileşmenin yurt sathına yayılması konusunda çalışma başlatıyoruz.” Güzel. “Ve bu kapsamda da yüksek teknolojili ürünlerin üretimi için belli bölgelerde kuracağımız endüstri bölgelerinden birini de -benim şehrim- Trabzon ilimizde oluşturacağımız yatırım adasını endüstri bölgesi ilan ederek yatırımcılara tahsis edeceğiz.” diyor.

Değerli arkadaşlar, hiçbir çalışma yapılmadan ve yatırım adası yeri oluşturulmadan ve dünyada örneği olmayan bir uygulamayla Sayın Cumhurbaşkanımızın 25 Ağustos 2019 tarihindeki ziyareti öncesinde -Cumhurbaşkanımız gelmeden- 24 Ağustos 2019 tarihli ve 30868 sayılı Resmî Gazete’de yayımlatılan 1481 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’yla Arsin Organize Sanayi Bölgesi’nin alt kısmında ve koordinatları deniz içinde yer alan bir alan Trabzon Yatırım Adası Endüstri Bölgesi olarak ilan ediliyor. İşte, bunu, o günkü Resmî Gazete’nin nüshasını da size gösterebilirim. Hatta burada alanla ilgili de değerli arkadaşlar -ekte alanın haritası da verilmiş- Resmî Gazete'nin nüshasını gösterdim.

Değerli arkadaşlar, bugün 27 Ekim 2022. 24 Ağustos 2019 tarihinden bugüne üç yıldan fazla zaman geçmiş. Bakıyoruz, kâğıt üzerinde Trabzon ilinde endüstri bölgesi var gözüküyor ve Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı “web” sitesinde de endüstri bölgeleri içerisinde gösteriliyor ama ortada bir şey yok. Arsin Yatırım Adası Endüstri Bölgesi'nin kurulması süreci ancak şöyle özetlenebilir: Az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik; baktık, bir arpa boyu yol gitmemişiz. İşte, bizim Arsin Yatırım Adası ve Endüstri Bölgesi'nin hikâyesi de budur.

Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında diğer konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın Servet Ünsal.

Buyurun Sayın Ünsal. (CHP sıralarından alkışlar)

SERVET ÜNSAL (Ankara) – Değerli arkadaşlar, sevgili Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinize merhaba.

Sevgili arkadaşlar, buraya çıkınca doğal olarak ülkenin içinde yaşadığı sıkıntıları anlatıyoruz. Bugün iki tane ciddi sıkıntıdan bahsedeceğim. Tabii, sıkıntı o kadar çok ki hani şair diyor ya: “Dert çok, derman yok/ Yüreklerin kulakları sağır,/ Hava kurşun gibi ağır!/ Bağır bağır bağırıyorum,/Koşun, kurşun eritmeye çağırıyorum…” Evet, sevgili arkadaşlar, derdimiz çok.

Bugün çok önemli iki konudan birincisi, ülkenin başının belası olan ama hızla siyasi iktidar tarafından desteklenen zincir hastaneler; bir diğeri de geçen hafta gidip çok çok ciddi bir şekilde incelediğim, daha önceki konuşmalarımda da özellikle bilgiler verdiğim şehir hastaneleri ama Etlik Şehir Hastanesini anlatacağım size değerli arkadaşlar.

Evet, sevgili arkadaşlar, ülkenin başındaki belalardan birincisi zincir hastaneler dedim. Amerika'da da çok ciddi büyük hastaneler var; Cleveland var, Johns Hopkins var, Houston Hastaneleri var. Arkadaşlar, Johns Hopkins Hastanesi “Bir zincir kurayım.” demiyor, Houston “Kurayım.” demiyor ama nasıl oluyorsa değerli arkadaşlar, Türkiye'de çok ciddi hastane zincirleri var. Bakın, isimlerini söyleyeyim: Medical Park, 19 tane hastanesi var ülkede; Medicana, 14 tane hastane var arkadaşlar; Memorial, 11 tane hastane var; Acıbadem, 24 tane hastane, 14 de tıp merkezi var sevgili arkadaşlar.

Şimdi, tabii, gelişmiş ülkelerde böyle bir şey yok, ülkelerin siyasi iktidarları buna engel oluyor değerli arkadaşlar ama arkadaşlar, doktorlarla ilgili, bu özel, zincir hastaneleriyle ilgili çok ciddi bir sıkıntıdan bahsetmek istiyorum: Şimdi, bu hastanelerde çalışan doktorlara bu zincir hastaneler şöyle bir yaptırım getiriyor, diyor ki: “Sen bende kadrolu çalışamazsın.” “Nasıl çalışırım?” diyor doktorlar. “Arkadaş, sen bir şirket kuracaksın; adres, evin olacak; o şirketin muhasebecisine de para vereceksin; vergisini, BAĞ-KUR’unu da kendin yatıracaksın.” “E?” “O zaman bende çalışabilirsin.” Değerli arkadaşlar, hastaneye fatura kesiyor çalışan doktor, hastaneden para alıyor, bakar mısınız? Sevgili arkadaşlar, tabii, bir anlaşmazlık hâlinde de bu BAĞ-KUR’unu, vergisini kendisi yatıran doktor hemen işten atılıyor. Yaklaşık 8 bin doktor muayenehane açmış; böyle, bu koşulda çalışıyor; aileleriyle, yanında çalışanlarıyla birlikte 100 bin kişi sevgili arkadaşlar.

Bir yönetmelik çıkardı Sağlık Bakanlığı yeni “Çalışan doktor sayısının en çok yüzde 15’i kadar dışarıdan doktor çalıştırılabilir.” diye bir hüküm getirdi, gerçekten ciddi bir sıkıntı değerli arkadaşlar. Önümüzdeki süreçte bu şehir hastanelerini zincir hastanelere verirlerse kesinlikle şaşmayın, şaşırmayın arkadaşlar.

Evet, gelelim ikinci konuya, Etlik Şehir Hastanesi arkadaşlar. Çok değerli arkadaşlarım, bu ülkede ciddi bir sıkıntı var şehir hastaneleriyle ilgili, özellikle Etlik’le ilgili. O gün ziyarete gittim; arkadaşlar, Etlik Şehir Hastanesini sevgili Cumhurbaşkanı açarken şurada “Etlik” yazıyordu ama şimdi yok; “Etlik” yok, “Şehir Hastanesi” yazıyor. Değerli arkadaşlar, görüyorsunuz; kamyonlar, inşaat, yerler toprak, çamur… Ve üç buçuk yıl da geç açıldı bu hastane, üç buçuk yıl. 2019’da biten hastane…

Değerli arkadaşlar, bakın, hastanenin içindeki bir binanın altı. Evet, özürlü tuvaletine bakın arkadaşlar. Sevgili arkadaşlar, aynı hastanede doktor odası yok, doktor odası yok, doktor odası yok. Arkadaş, 1 milyon 100 bin metrekarelik bir hastane yapıyorsun, bölümlerde doktor odası yok. Bir tane odayı doktor odası gibi yapmışlar, pencere yok odada. Doktorların 18’i yan yana gelip bir odada elbiselerini soyunuyor; bakın, 18 tane dolap. Benim aklım almıyor, bu nasıl düşünülüyor, bunu nasıl düşünüyorlar değerli arkadaşlarım! Ama bu ülkede tabii, grizu patlıyor, bu ülkede işte Amasra’yı yaşadık, sel felaketi geliyor; hepsine “kader” diyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

23’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, aynı mahiyetteki bu önergeleri birlikte işleme alacağım.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

              Murat Çepni                         Murat Sarısaç   Gülüstan Kılıç Koçyiğit

                  İzmir                                    Van                                Muş

            Necdet İpekyüz                        Garo Paylan                  Ayşe Sürücü

                 Batman                               Diyarbakır                       Şanlıurfa

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

    Mehmet Metanet Çulhaoğlu            Arslan Kabukcuoğlu            Hasan Subaşı

                  Adana                                Eskişehir                          Antalya

          Yavuz Ağıralioğlu                    Fahrettin Yokuş

                İstanbul                                 Konya

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

            Hüseyin Yıldız                          Cavit Arı                Faruk Sarıaslan

                  Aydın                                 Antalya                          Nevşehir

              Erkan Aydın                       Vecdi Gündoğdu       Okan Gaytancıoğlu

                  Bursa                                Kırklareli                           Edirne

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; halkımızı tekrardan sevgiyle selamlıyoruz.

Ne yazık ki üç dört gün önce Viranşehir'de bir lisenin önünde başlayan iki grup arasındaki kavga silahlı bir çatışmaya dönüşmüş, 16 yaşlarında 2 lise öğrencisi yaşamını yitirmiş ve 14 öğrenci de yaralanmıştır. Yaşamını yitiren öğrencilerimize Allah'tan rahmet, ailelerine sabır ve yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Urfa'da bireysel silahlanma gittikçe artmakta. İktidar hiçbir şekilde bunun önünü almıyor. Herkes elinde ve belinde silahlarla gezemez ne Urfa ne de Viranşehir Teksas değil. İşte, burada asıl sorun devletin gerekli tedbirleri almaması, güvenliği sağlamaması ve ihmalkâr davranmasıdır. Soruyoruz: Özellikle son bir yıl içinde Urfa'da hangi kriterlere göre ne kadar ruhsatlı silah verilmiştir? Bireysel silahlanma konusunda, Urfa'da sıkça yaşanan bu durumlara ilişkin önlem alınması hususunda defalarca girişimlerde bulunduk fakat hiçbir adım atılmadı. İnsanlarımızın canı her şeyden daha değerlidir. Buradan tekrar belirtiyoruz, bireysel silahlanmaya karşı gereken adımlar atılmalıdır. “Bireysel silahlanmaya hayır!” diyoruz.

Değerli halkımız, yine Urfa'da yaşanan sorunlardan biri de tarım noktasında. Tarım alanında alınan yanlış kararlar, ithalata dayalı politikalar, çiftçiyi üretemeyen bir noktaya taşımıştır. Çiftçi, ürettiği ürünü maliyetinden daha düşük bir fiyata vermek zorunda kalıyor. Girdi maliyetleri ortadayken gereken destekleme çiftçiye sağlanmıyor, verilen desteklemeye de DEDAŞ el koyabiliyor. İktidar sulama kanalları yapmadığı için çiftçi DEDAŞ’a mecbur kalıyor. Öncelikle, tarımsal faaliyette kullanılan elektriğin tüm kullanımlardan daha ucuz olması gerekirken sanayi tipi faturalandırma yapılıyor. Çiftçi bunca engele rağmen tarlaya gidiyor ve yine de ekim yapıyor fakat AKP iktidarı ithalat politikalarına o kadar çok ağırlık veriyor ki kendi üreticisini unutmuş durumda. Örneğin 2,5 milyar dolar pamuk ithalatına harcanıyor ama çiftçimiz ürettiği pamuğu maliyetinin altında satmak zorunda kalıyor. Daha üç gün önce Urfa’da tarlada ziyaret ettiğimiz pamuk üreticisi çiftçiler yaşadıkları sorunları dile getirdiler; mazot, tohum, gübre, zirai ilaç, elektrik yüzde 400 ve yüzde 500 zamlanmışken, pamuğun kilosunun 16 liraya mal olduğunu ama şu an kendilerinden 14 liraya alınmak istendiğini söylediler. Pamuğun en fazla üretildiği şehir olan Urfa’da bu hâliyle çiftçi beyaz altından yani pamuk üretiminden vazgeçecek. Yetkililer ve Tarım Bakanlığı çiftçilerin sesini neden duymuyor? 2,5 milyar doları dışarı yollamak yerine bitmek üzere olan çiftçiliği canlandıramaz mıydınız? Pamuk üreticisine alım garantisi veremez miydiniz? Bu sene kilosu 16 liraya ürettiği pamuğu 14 liraya satmak zorunda kalan çiftçi, seneye pamuk ekebilir mi? Bu uygulamalarla tarım bitirilmekte, çiftçi tarladan koparılmaktadır. Devlet, alım garantisi vermeli; pamuk fiyatı kilogram bazında en az 25 ve 30 TL arası olmalıdır.

Değerli halkımız, yine, nüfusu 3 milyona ulaşan seçim bölgem Urfa “büyükşehir” olarak ilan edilmiş olsa da gereken özen gösterilmemiş ve sorumluluklar kulak ardı edilmiştir. Örneğin, Urfa’da bir nakliyeciler sitesi yok, orada ağır vasıta araçların park edebileceği bir park yeri yok. Üstelik, bu araçların park yeri sorununun olması da ciddi kazalara yol açmaktadır. Yine, aynı şekilde, buğday pazarı için de yer tahsis edilmelidir. Buğday pazarında yüzlerce esnafımız var ve bulundukları alan oldukça dar, yıllardır o daracık yerde buğday pazarı esnafı ile nakliyeciler iç içe geçinmişler. Bu durum ticaretin daha rahat koşullarda yürütülmesini de engelleyen sağlıksız bir ortam yaratmaktadır. Buradan yetkililere sesleniyoruz: Urfa’nın bu temel sorunlarını bir an önce çözün ve gündeminize alın, gerekli adımları da atın.

Tekrardan halkımızı saygıyla selamlıyoruz. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında diğer konuşmacı Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 361 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde İYİ Parti Grubum adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Bu kanun teklifinin bir maddesinde akaryakıt kaçakçılığıyla ilgili bir düzenleme vardır. Ülkemizde akaryakıt tüketimi yılda 30 milyon tona yakındır. Akaryakıtın ülkenin dört bir yanında yaygın olarak kullanıldığı ve sarf edildiği ortadadır. Akaryakıtı illegal dünyada obje hâline getiren şey onun üzerindeki vergidir. Rakamları yuvarlayarak söylüyorum: Günümüzde 1 litre benzinden 2,5 lira ÖTV ile yüzde 18 KDV alınmaktadır. 2021 yılında 1 litre benzin 8,41 lira iken 1,28 lira vergi alınıyor ve bu, yüzde 15 vergiye tekabül ediyordu. 2022 Ekim ayı itibarıyla 23 lira 43 kuruş olan benzinden 5,63 lira vergi alınıyor, bu da yüzde 24’e tekabül ediyor. Yılda 30 milyon ton akaryakıt harcandığı hesap edilirse Hazine ve Maliye Bakanlığının buradan aldığı vergi yuvarlak hesap 37,5 milyar Türk lirasıdır.

Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığının verilerine göre kaçakçılık yıllar içerisinde artış göstermiştir. Örneğin, 2000 yılında 1,7 milyon litre kaçak akaryakıt ele geçirilirken bu miktar 2019 yılında 5,6 milyon litreye, 2020 yılında 12,7 milyon litreye çıkmıştır; 2021 yılında 3,6 milyon litreye tekrar düşmüştür. 2021 yılında devlet 16,5 milyon lira vergi kaybına uğramıştır. Kaçakçılığın, sanayinin geliştiği, akaryakıt üretim, depolama, iletim faaliyetlerinin yaygın olduğu illerde toplandığını görüyoruz. 2021’de akaryakıt istasyonlarından akaryakıt otomasyon sistemlerine müdahale etmek suretiyle yapılan kaçakçılık nedeniyle beş yılda devletin vergi kaybının 15 milyar Türk lirası olduğunu, yine, MASAK raporlarından anlıyoruz.

Ülkemize sınır ötesinden akaryakıt getirilmesinde değişik tutumlar vardır. Bir vakitler kamyonlar hiç navlun parası almadan sınır dışına çıkıyor ve yüzlerce, hatta tonlarca litrelik akaryakıtı alıp getiriyorlardı. Sözüm ona legal yollardan gelen bu akaryakıt yol boyunca kavun, karpuz gibi satılıyordu. Bu, hükûmetin illegal işçilere karşı kararsız tutumudur.

Benzer şekilde, her yerde yolsuzlukların efsane olduğu bir sistemde insanların “Şu kadar para kazanacağım, hapis yatarsam yine de elimde şu kadar para kalır.” diyerek bu yollara saptıkları görülmüştür.

Liyakatin önemsizleştiği bir ortamda bazen açık denizlerde gemilerden, yatlardan, imkânı olmayanlar da sınırlardan at, katır sırtında akaryakıt kaçakçılığı yapmaktadır. Kırık cam teorisine göre -önemli bir kriminolojik teoridir bu teori- düzenin sürdürülmesi için ufak aksaklıklara göz yumulursa, ufak aksaklıklar düzeltilmezse, aksaklıklar her defasında tekrarlar ve yükselerek, büyüyerek devam eder gider.

Hükûmetin her alanda yaratacağı disiplin, hak, adalet, helal kazanç duygusu hiç şüphesiz herkese örnek olacaktır. “Yandaşlar ihya olsun da muhalifler ne olursa olsun” duygusunun hâkim olduğu ortamda yandaşlar daha da büyük yolsuzluklara teşebbüs ederler. Yandaş olmayanlar, bazen özenilerek, bazen de çaresizlikle suça karışabilirler. Böylece arzu edilen refah ve barış toplumu sağlanamaz. Suçlarla mücadelede Hükûmetin tek tek suçla uğraşmak yerine genel ahlakı hâkim kılması amaçlanmalıdır. İYİ Parti iktidarıyla ülkemiz hak ettiği helal kazanç ve gönence ulaşacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında son konuşmacı Antalya Milletvekili Sayın Cavit Arı.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CAVİT ARI (Antalya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; AKP iktidarının ekonomiyi kötü yönetmesi neticesinde, ülkemizin ekonomisinin temeline konmuş 2 dinamit var. Bunlardan biri, kamu-özel iş birliği projeleri. Bununla ilgili, her bütçe döneminde ne kadar kaynakların aktarıldığını, rakamların ne kadar büyük olduğunu defaatle söyledik.

İkinci konu ise kur korumalı mevduat sistemi. Geçen yıl dolardaki artışları bahane ederek esasında kötü ekonomi yönetimi nedeniyle ortaya çıkan bir uygulama başladı. Nedir? Kur korumalı mevduat sistemi. Şimdi, bu sistem nedeniyle hazineye bugüne kadar 691,7 milyar TL para yatırıldı; yine, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına 742,1 milyar TL para yatırıldı yani toplamda 1 trilyon 433 milyar TL vatandaşlar tarafından yatırılmış para var. Şimdi, burada normal vadeli olan kısmını bankalar karşılıyor ama geri kalan kısmını ise ya hazine ya da Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası.

Geçtiğimiz hafta Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmekte olan torba yasa teklifinde, bu kur korumalı mevduat sistemiyle ilgili vergi muafiyetinin 2023 yıl sonuna kadar uzatılmasıyla ilgili teklif yani bu madde görüşülüyordu. Şimdi, bu işin maliyetinin devlete yani hazineye ve Merkez Bankasına maliyetinin ne olduğunu sorduk. Hazine ve Maliye Bakanı açıkladı: O güne kadar maliyeti 88,4 milyar TL. Yine vazgeçilen vergiler miktarı ise 18,8 milyar. Peki, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası yetkilisi geldi, ne yaptı? Yerine oturdu, dedi ki: “Ben bu konuda açıklama yapamam.” “O zaman niye geldin?” diye sormazlar mı? Evet, “Niye geldin?” diye sorduk, tepkimizi gösterdik. Şimdi, orada bakın, öncelikle, Türkiye Büyük Millet Meclisine bir saygısızlık vardı, Komisyona saygısızlık vardı, milletvekillerine saygısızlık vardı ama her şeyden önce de millete saygısızlık vardı. Orada bu işin maliyetinin açıklanması gerekirdi. Şimdi, bu yapılmadı ama bunun nedeni ne olabilirdi acaba? Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcımız ve Plan ve Bütçe Komisyonu Sözcümüz Sayın Bülent Kuşoğlu bu konuda Komisyonda önemli bir tespitte bulundu. Yapılan tespiti şöyle ifade etmek istiyorum: Bakın, 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu’na göre finansal sistemde istikrarı sağlayıcı ve para ve döviz piyasalarıyla ilgili düzenleyici tedbiri almak Merkez Bankasının görevleri arasında sayıldığı ifade edildi. Merkez Bankasının döviz hesaplarını Türk lirası hesaba, kur korumalı hesaba çevirmesinin de esasen uygun olduğu ifade edildi Bülent Kuşoğlu tarafından. Ancak bu vade nedeniyle yani faiz nedeniyle nemalanan yönüyle bir garanti var. Yani Merkez Bankası ne diyor bankalara? Yatan paralara yani mevduatlara bir faiz olacak; onun, normal faizin üstünde kalan kısmını biz garanti ediyoruz diyor, böyle bir garanti var. İşte bu noktada hukuksuzluk başlıyor değerli arkadaşlar. Çünkü Merkez Bankası Kanunu’na göre Merkez Bankası kendi görevi dışında olan hiçbir noktada kimseye teminat veremez, kefil olamaz. İşte bu ortaya çıktı, bu noktada işin hukuksuzluğu tespit edildi. Yani gelen bürokratın bilgi verilmeme gerekçesini her ne kadar bu bilgiyi sakla… AKP iktidarının kur korumalı mevduat nedeniyle getirdiği yük vatandaştan saklansın düşüncesini varsaymakla beraber, işte uygulamanın hukuka uygun olmadığı da ortaya çıktı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAVİT ARI (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

O nedenle bu uygulamanın bir an evvel sona erdirilmesi ülkemiz menfaatine olacaktır diyorum.

Saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

24’üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağız.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesinde yer alan “yer alan” ibarelerinin “bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Necdet İpekyüz                        Garo Paylan  Ömer Faruk Gergerlioğlu

                 Batman                               Diyarbakır                         Kocaeli      Gülüstan Kılıç Koçyiğit                   Murat Çepni                 Murat Sarısaç

                   Muş                                    İzmir                               Van

 

Diğer önergenin imza sahipleri:

            Hüseyin Yıldız                      Faruk Sarıaslan        Okan Gaytancıoğlu

                  Aydın                                 Nevşehir                           Edirne

              Erkan Aydın                    Mehmet Güzelmansur       Vecdi Gündoğdu

                  Bursa                                   Hatay                          Kırklareli

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şebnem Korur Fincancı tutuklandı. AK PARTİ-MHP Cumhur zulüm İttifakı’na sormak isterim, başınız göğe erdi mi?

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Erdi.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Değerli bir insan hakları savunucusu, çok değerli bir hekim, akademisyen maalesef ki medyatik bir şov sonucu tutuklandı. Bugün son evresini gördük Ankara Adliyesinde; gazeteciler, hukukçular içeri alınmadı hatta vekiller bile içeri alınmak istenmedi ve savcının tutuklama gerekçesine bile ulaşılamadı ve sonunda ite kaka tutuklandı. Bunu vicdan kaldırmaz arkadaşlar. Burada, aramızda birçok hukukçu var. Bu sözler ifade özgürlüğü içindedir, bu çok nettir. Bir hekim, bir adli tıp uzmanı bu sözleri söylemiştir ve ifade özgürlüğü içindedir. Şimdi, niye tutukladınız? Yahu, hakkındaki medyatik infaz yapılırken yurt dışında olan bir hoca atlayıp Türkiye’ye geliyor, niye tutuklarsın yani tedbir nerede? Böyle bir şey de zaten görülmemiş fakat tutuklandı.

Şimdi, bakın, AK PARTİ-MHP ittifakına şunu söylüyorum: Yarın öbür gün insan hakları ihlaline uğrarsanız, işkenceye uğrarsanız Şebnem Hoca sizinle ilgili işkenceleri en objektif bir şekilde değerlendirecek bir akademisyendir, bir insan hakları savunucusudur.

HASAN TURAN (İstanbul) – Aman kalsın.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Öyle bir insanı bir infaza tabi tuttunuz.

Bakın, bununla ilgili örnekleri size söyleyeyim: Şebnem Hoca 28 Şubat döneminde yapılan zulme en başta karşı çıkan bir insandı. Bitmedi, Bosna’da Srebrenitsa katliamı yapıldığında oraya gidip incelemeler yapan, işkenceyi ve katliamları bulgulayan bir insandı. Uğur Mumcu’nun katilleri hakkında medyatik infazlar yapılırken tüm medyatik rüzgârlara rağmen işkence bulguları üzerinden hareket edip konuşan bir insandı. Barış akademisyeni olarak barış bildirgesine imza attı ve ardından infaza tabi tutuldu bugün olduğu gibi. Sonra ne oldu arkadaşlar? Anayasa Mahkemesi bunun bir ifade özgürlüğü olduğunu söyledi ve aldığı ceza da iptal edildi, ihlal verildi bütün bunlar hakkında. Demek ki baştan sona bir infazla karşı karşıyayız.

Az evvel Cihangir İslam Hoca söyledi. Bakın, evinde bulunan kitabı örgüt yayını ilan etmişlerdi. Cihangir Hoca çok güzel akletmiş, “Ya, bir Meclis Kütüphanesine sorayım." demiş. Bakın, Meclis Kütüphanesinde var bu kitap, “Dağın Ardına Bakmak.” Siz, Meclis Kütüphanesinde olan bir kitabı medyatik infazla örgüt yayını ilan ettiniz. Ya, Allah’tan korkun ya, bu nasıl bir yozlaşmadır, bu nasıl bir kokuşmadır? AK PARTİ-MHP Cumhur zulüm İttifakı’na soruyorum. Meclisin Kütüphanesindeki kitabı örgüt yayını ilan ettiniz ya, Allah’tan korkun ya! Bakın, bunun sonucunda zulmen şu anda cezaevine attınız; o yüzden sordum, başınız göğe erdi mi?

Şimdi, sakin bir şekilde düşünün, elinizi vicdanınıza koyun; böyle bir insanı cezaevine attınız. Ben bu kitabı okudum, “Dağın Ardına Bakmak.” Herkese de tavsiye ederim, Bejan Matur’un çok değerli bir eseri. Kürt meselesinin neden çıktığına ve nasıl çözülebileceğine dair çok önemli anekdotlar var; inanın ki hayran kaldığım anekdotlar var, çok önemli analizler var ve çözüm sürecinde övgüsü TRT kanallarında yapılan, Meclisin Kütüphanesinde olan bu kitabı örgüt yayını ilan ederek, medyatik şovlarla, infazlarla bu değerli bilim insanını cezaevine attınız ya.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Senin için değerli, ihanet için değerli!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – AK PARTİ-MHP Cumhur zulüm İttifakı’nın son uygulamasıdır ve size yazıklar olsun diyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) – Sana yazıklar olsun!

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Sana yazıklar olsun!

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Sana yazıklar olsun!

ERKAN HABERAL (Ankara) – Yazıklar olsun!

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Görevini yapıyorsun, aferin sana!

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında diğer konuşmacı Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 24’üncü maddesi üzerinde verdiğimiz önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve tüm vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 24’üncü madde, büyükşehir belediyesi olan illerde yakalanan kaçak akaryakıtın defterdarlıklar yerine kısa adı “YİKOB” olan Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığına teslim edilmesi ve masrafların da bu Başkanlıkça karşılanmasına ilişkin düzenleme içeriyor. Düzenlemeyle, 30 büyükşehirde kaçak akaryakıtın müsaderesinden elde edilen gelir defterdarlıklara değil YİKOB’a gidecek; başka bir deyişle, bu gelir genel bütçeden çıkacak, valiliklere aktarılacak. Hem geçmiş dönemdeki tecrübeleri nedeniyle hem de genel bütçeye gelir kaydedilmesi nedeniyle mevcut düzenin yani iş ve işlemlerin defterdarlıklarca devam ettirilmesi uygun olacaktır.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, akaryakıt demişken, milleti inim inim inleten akaryakıt fiyatlarından bahsetmeden geçmek olmaz. Hükûmet diyor ki: “Akaryakıt fiyat artışları bizden kaynaklanmıyor; ham petrol fiyatları artıyor, bundan dolayı da biz akaryakıt fiyatlarına zam yapıyoruz.” Peki, bakalım öyle mi? Geçen yıl 27 Ekimde yani bugün 1 varil ham petrol 85 dolardı, 27 Ekim 2022’de ise 1 varil ham petrol 91 dolar. Yani ham petrolün varil fiyatı bir yılda yüzde 7 arttı. Ülkemizde ise 1 litre motorin yüzde kaç arttı biliyor musunuz? Yüzde 221. Evet, yanlış duymadınız, yüzde 221 arttı. Ham petrol fiyatı yüzde 7 artarken nasıl oluyor da ülkemizde motorin fiyat artışı yüzde 221 oluyor? Açıklayayım bunun nedenlerini. Bunun iki tane nedeni var. Birincisi, geçen yıl 27 Ekimde aldığımız 1 varil ham petrolü 9 lira 45 kuruş olan dolar kuruyla çarpıyorduk, bugün ise 1 varil ham petrolü alırken 18 lira 60 kuruş olan dolar kuruyla çarpıyoruz. Dolar kurunda bir yılda yüzde 100 artışa neden olan Hükûmet, motorinin fiyatının yüzde 221 artmasının da sorumlusudur. Sebep dünya fiyatları değil, sebep iktidardır. İkincisi, ülkemizde akaryakıttaki vergileri dünya mı belirliyor, iktidar mı belirliyor? Geçen yıl 26 Ekimde vatandaş 1 litre motorine ÖTV ödemiyordu; eşelmobil sistemi vardı, eşelmobil sistemini devre dışı bıraktınız. Vatandaşın 1 litre motorinde ödediği KDV ise 1 lira 26 kuruştu yani toplam vergi 1 lira 26 kuruştu. 26 Ekim 2022’de ise vatandaş 1 litre motorinde 2 lira 5 kuruş ÖTV ödüyor; ÖTV’yi tekrar getirdiniz. 1 litre motorinde ödediği KDV ise 4 lira 6 kuruş. Vatandaşımız 1 litre motorin aldığında toplam 6 lira 12 kuruş vergi ödüyor. Bir yılda 1 litre motorine ödediği vergideki artış ne kadar biliyor musunuz? Yüzde 383. Yanlış duymadınız, bir yılda yüzde 383 artırdınız. Motorinde yüzde 383’lük vergi artışını dünya mı yapıyor, siz mi yapıyorsunuz? Tüm Avrupa ülkeleri olsun, diğer ülkeler olsun akaryakıtta vergileri indirirken iktidar, tam tersine, akaryakıtta vergileri artırıyor. Gelin, doğruları konuşun; kuru artırarak, vergileri artırarak akaryakıt fiyat artışlarındaki sorumluluğunuzu kabul edin ve bunu bir an önce indirin.

Bakın, 1 Ocak 2021-27 Ekim 2021 arasındaki yaklaşık kırk iki haftada ülkemizde tüketilen akaryakıt 18 milyar litre civarında. Bu yıl ise 1 Ocak 2022-27 Ekim 2022 arasındaki kırk iki haftada tüketilen motorin 15 milyar litre. Yani 3 milyar litrelik, yani yüzde 18’lik bir düşüş var. Niye? Çünkü çiftçi traktörüne motorin alamıyor, tarlasını ekemiyor. Nakliyeci tırına, kamyonuna motorin koyamıyor, yük taşıyamıyor, batma noktasına geliyor. Servis şoförleri motorin alamadığı için çalışamıyor. Vatandaş motorine para yetiştiremediği için kontağını çevirmiyor. İnsanlar artık hafta sonları gezemez oldu. Bu yüzden Türkiye’de akaryakıt tüketimi düşüyor, bu yüzden motorin tüketimi neredeyse beşte 1 oranında düştü.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesinde yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Yavuz Ağıralioğlu                      Dursun Ataş        Arslan Kabukcuoğlu

                İstanbul                                Kayseri                         Eskişehir

    Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                              Fahrettin Yokuş

                  Adana                                                                       Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Kayseri Milletvekili Dursun Ataş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülen torba kanun teklifinin 24’üncü maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, görüşülen madde, el konulan kaçak akaryakıtın yakalandığı ilde il özel idaresi yoksa Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığına teslim edilmesini düzenlemektedir. Uzun yıllardır, akaryakıt konusunda kaçakçılığın önlenememesi sonucu devletin ciddi bir vergi kaybına uğradığı, dürüst çalışan akaryakıt istasyonlarının da kaçakçılık ve usulsüzlük yapanlar karşısında zarar ve haksızlığa uğradığı düşünüldüğünde bu konuda daha ciddi düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır. Herkesin gözü önünde, şehirler arası yollarda TÜPRAŞ çıkış fiyatının bile altında yakıt satan istasyonlar, hem vatandaşların maddi zarara uğramaması hem de işini düzgün yapan istasyonların korunması için daha sıkı denetlenmelidir. Ancak, sırf istasyon denetlemekle de yakıt kaçakçılığı önlenemez. Asıl önemlisi, kaçak akaryakıtın yurt içine nasıl sokulduğunun, kimlerin buna göz yumduğunun, bundan kimlerin menfaat sağladığının tespit edilmesi ve engellenmesi gerekir. Ayrıca, insanları kaçakçılığa sevk eden yüksek vergiler de bir an önce indirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, sektörün birçok sorunları bulunmaktadır. Özellikle her şeyin fiyatı artarken akaryakıt istasyonlarının kâr marjı sabit kalmış hatta oran olarak üçte 1’e düşmüştür. Akaryakıt fiyatları 7 lira civarındayken akaryakıt istasyonlarının brüt kâr marjı 1 TL'ydi, bugün akaryakıt fiyatı 26 lirayı aşmış olmasına rağmen istasyonların kâr marjı hâlâ 1 TL olarak kalmıştır. Personel maliyeti, elektrik, su, banka komisyonu gibi giderleri sürekli artan istasyonların kârı enflasyon karşısında yok olmuştur. Üstelik, akaryakıt fiyatlarının kısa sürede yaklaşık 4 katına çıkması, istasyon sermayesinin de aynı şekilde artmasına neden olmuştur. Yüzde 300 artış gösteren girdi maliyetleri, enflasyon ve sermaye artışı altında ezilen istasyonlar yakıt bile alamayacak duruma gelmiştir. Bugün, kredilerle ayakta durmaya çalışan iki üç küçük istasyon birleşip 1 tanker yakıt alabilmektedir. İşini düzgün yapan en küçük bir kırsal istasyonun, hiçbir satış yapmasa bile 100 bin liranın üzerinde aylık gideri vardır. Ayrıca, akaryakıt istasyonları her yıl belediyeden EPDK’ye, EPDK’den bütün bakanlıklara kadar yüksek maliyetli onlarca belge almak zorunda.

Değerli milletvekilleri, memur maaşından emekli maaşlarına, asgari ücretten sektörel bazlı tüm fiyatlara yetersiz de olsa enflasyon düzenlemesi yapılırken düzenleme yapılmayan sadece eczacılar ve akaryakıt istasyonları kalmıştır. Ayrıca, akaryakıt istasyonları vergi dairelerine ve ana dağıtım firmalarına çok yüksek meblağda teminat mektubu vermek zorundadır. Bu teminat mektupları için bankalar yüksek komisyon oranı ve ipotek talep etmektedir. İstasyonlar finansman maliyeti çok yüksek olan ve akaryakıt fiyatlarındaki artış yüzünden yaklaşık 4 katına çıkan teminat mektuplarını karşılamakta zorluk çekmektedirler. Bu nedenle teminat mektuplarından alınan komisyon oranı binde 5’i geçmeyecek şekilde düzenlenmeli ve indirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, istasyonların ayakta kalabilmesi için, tüketiciye yansımadan bayi kârları artırılmalıdır. Akaryakıt sektöründe uygulanan KDV ve ÖTV oranları indirilmelidir, nakliye giderleri artı maliyet olarak pompa satışlarına eklenmelidir. Araç tanıma sistemi gibi iskontolu satışların maliyetleri, akaryakıt istasyonlarına değil, tamamı ana firmalara yüklenmelidir. Ayrıca, kaçak akaryakıtın önüne geçecek, enflasyona ve artan maliyetlere karşı hem vatandaşı koruyup hem de istasyonların ezilmesini önleyecek, tüm akaryakıt piyasasını kapsayacak şekilde ele alınacak kanuni düzenlemelere bir an önce ihtiyaç vardır. Aksi hâlde pek çok istasyon ya iflas edecek ya da yasa dışı yollara başvurarak kaçakçılığa devam edecektir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sağ ol Sayın Ataş.

Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

25’inci madde üzerinde 1 önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesinde yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

    Mehmet Metanet Çulhaoğlu              Fahrettin Yokuş                 Bedri Yaşar

                  Adana                                  Konya                            Samsun

          Yavuz Ağıralioğlu                       Ayhan Erel         Arslan Kabukcuoğlu

                İstanbul                                Aksaray                         Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Samsun Milletvekili Sayın Bedri Yaşar.

Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, özellikle bu son maddelerde geçmişte çeki, senedi yazılan arkadaşlarımızın, ticaret erbabının daha çok bankaların kara listelerinde yer alması siliniyor; bu madde, 27’nci madde bunu içeriyor. Bu arada, 25, 26, 27’de konuşacaktık, Başkanımla anlaştık, altı yedi dakikada bitirmeye çalışacağız.

Şimdi, bu on iki, on üç senedir, daha da eski, bankaların tümüyle portföylerinde bu kara liste her zaman var. Bunun geriye yönelik de silinmesi lazım. Şimdi, ileriye doğru borçların yapılanmasıyla bu 2023’e aktarılsa bile bu liste hiçbir zaman orta yerden kalkmıyor, özellikle özel bankalar bunu her zaman gündeme getiriyorlar. Bırakın çekin, senedin protesto olması veya arkasının yazılmasını, bugün elinizdeki plastik kartlardan herhangi bir tanesinin bile ödemeleri geciktiği takdirde bu da aynı şekilde kara listeye giriyor. Ve bugünkü ekonomik şartları dikkate aldığınız takdirde -hepinizin cebinde plastik kartlarınız var- zaman zaman aksaması mümkün; bazen unutuyorsunuz, üç beş gün aksıyor, bu bile maalesef sizin ticaret sicilinizde olumsuz not olarak yer alıyor, bu uzun yıllar gidiyor. İşte, sizin bile unuttuğunuz bazı hadiseler için -özellikle bunu özel bankalar için söylüyorum- diyor ki: “İşte, bundan on yıl önce, şu tarihteki senediniz protesto oldu.” Veyahut bırakın ticaretle meşgul olan birimleri, aileden birinin bile herhangi bir şekilde çeki, senedi veya kredi kartındaki gecikmeler otomatikman bu kara listede yer alıyor. Tabii, bunlar olduğu sürece de bankaların kendilerine göre bir değerlendirme sistemi var, bu değerlendirme sisteminde mevcut durumu iyi olsa bile muhakkak kredi almada, bankaya ulaşmada belli zorluklar her zaman yaşanıyor. Bu tür gelgitli ortamlarda… Yani aynen bizim Samsun'un, Karadeniz'in dalgalı olduğu gibi, ekonomi de -siz de biliyorsunuz- bugün hep dalgalanıyor. Yarına dair bir fikrimiz yok, öbür güne dair bir fikrimiz yok. Bu şartlar altında biz diyoruz ki: “Bu kanuna şunu da ilave edelim.” Hiç olmazsa 1 kereye mahsus, 2 kereye mahsus çekler veya senetler protesto olmuşsa, bu da eğer sekiz on gün içerisinde ödenerek düzeltilmişse ikinci bir kanun teklifine gerek kalmaksızın -yani bu da kara listede yer almasın- bu düzenlemenin içerisinde yer alsın istiyoruz. Netice itibarıyla bugün 7 milyonu geçen icra dosyalarından bahsediyoruz. Aynı şekilde, sizler de 2 milyonun altındaki hacizli olan işlemlerin kaldırılmasıyla ilgili… İşte, yine bu torba kanun teklifinin içinde var. Zaten ne bulursanız içine atıyorsunuz, ne bulursanız içine atıyorsunuz, biz de neyin ne olduğunu anlamakta yoruluyoruz.

Şunu söyleyeyim, şunu da merak ediyorum: Bu kanun teklifinin altında 172 milletvekili arkadaşımızın imzası var ama maalesef, zaman zaman burada, gerek karar yeter sayısı istemede gerekse yoklamalarda… Salonda hiç olmazsa kendi kanun teklifine sahip milletvekillerini de görmek isterdik. Bu kanun teklifini buraya getirdiniz; hiç olmazsa 172 kişi salonda, getirdiğiniz kanun teklifinin arkasında durun ki biz de muhalefet olarak burada sorduklarımızın cevabını alalım veyahut da bakın daha ikinci bölümü var, bu önerilerimizi ikinci bölümde de değerlendirme şansınız olur diye düşünüyorum.

Son olarak da Samsun’la ilgili bir meseleyi burada gündeme getirmek istiyorum, o da bizim meşhur -Samsun Milletvekilimiz de burada- Samsun Çarşamba Şeker Fabrikası. Hepimiz biliyoruz ki bugün maalesef Türkiye’deki şekerin sadece ve sadece yüzde 25’ini devletin fabrikalarında üretiyoruz, yüzde 75’i de özelleştirme marifetiyle sattığımız fabrikalardan üretiliyor. Devletin, elindeki bu yüzde 25’lik üretimle piyasaya müdahale etme şansı sıfır. Siz de biliyorsunuz, şekerin fiyatı yüzde 300, yüzde 400 arttı. Dolayısıyla, devletin bu regülasyon görevini tam manasıyla yerine getirebilmesi için ilave devlet yatırımlarını yapması lazım. Ki bugün sektörün en genç fabrikalarından biri 1989 yılında yapılan Çarşamba Şeker Fabrikası.

Milletvekili arkadaşlarımızla hep irtibat hâlindeyiz. Ben inanıyorum ki bu bölgede bu fabrikanın muhakkak çalışmasını bizim kadar onlar da -Başkanımız orada, o da- istiyordur, buna hiç kimsenin itiraz edeceğini ben düşünmüyorum ama maalesef iki yıldır, Şeker Fabrikaları Genel Müdürüyle yaptığımız görüşmeler, aynı zamanda arkadaşlarımızla yaptığımız görüşmeler neticesinde bir mesafe katedemedik. Şimdi farklı bir üretim metoduyla…

Çarşamba Şeker Fabrikasının 2 tane özelliği var, pancardan işleyebildiği gibi şeker kamışından da üretim yapabilen bir tesis. Bu şeker kamışı ithalatıyla bu fabrika aynı zamanda yılın on bir, on iki ayı da çalışabilir. Şimdi, bununla ilgili öneriler de geliyor ama onda da bizim endişemiz var, bizim şeker fabrikasını devreye almak için 60 milyona ihtiyacımız varken, stratejiden bunu çıkaramamışken onunla ilgili yatırım bundan katbekat fazla. Bu nasıl organize olur bilmiyorum ama onu da biz buradan takip edeceğiz yani ben, orada, bugün, 150-200 milyon euroluk bir fabrikanın çürümesine bu salondaki, bırakın Samsun milletvekillerini, hiç kimsenin müsaade etmeyeceğini düşünüyorum. Bizim bölgemizde polar oranı düşük olsa bile artık nakliyeyle, demir yolu bağlantımız da var, farklı illerden de desteklenerek bu şeker fabrikası çok rahat çalıştırılabilir.

Bu konuda hepinizin desteğini istiyoruz; neticede bu hepimizin malı. Bu fabrika çalışmalı, böyle giderse yazık günah. Sabit giderleri var; biliyorsunuz, işletmelerde çalışmasanız, üretmeseniz bile belirli sabit giderleriniz var, bunlar karşılanmak zorunda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Bir dakika, toparlıyorum.

BAŞKAN – Son konuşmacı olmanız sebebiyle buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Keşke ilk konuşmacıya da verseydiniz.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Bu çerçevede, hiç olmazsa 2023 yılı bütçesinden buna bir rakam ayıralım, devletimizin bir fabrikasının daha bacası tütsün; bunun hem piyasaya müdahale edilmesi hem de piyasa organizasyonu açısından önemli olduğunu düşünüyoruz.

Burada yaklaşık 49 maddede önemli maddelere katılıyoruz, Kredi Yurtlar Kurumunun -KYK- borçları da dâhil, diğerlerinin silinmesi de dâhil ama özellikle kur korumalı mevduatta belli endişeler var; bunları da açıklığa kavuşturmanız lazım.

Ben yine de bu kanun teklifinin hayırlı uğurlu olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Herkese hayırlı akşamlar diliyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.24

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.25

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13’üncü Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir konu bulunmadığından, (3/2086) esas numaralı Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi ve alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 1 Kasım 2022 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 22.25



(x) 361 S. Sayılı Basmayazı 25/10/2022 tarihli 11’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.