TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

11’inci Birleşim

25 Ekim 2022 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Mevlüt Karakaya’nın, Ankara’nın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya’nın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, Osmaniye’nin il oluşunun yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Gaziantep’in Karkamış ilçesindeki pamuk üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

2.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, Mersin’in Demirhisar, Puğkaracadağ ve Parmakkurdu köylerindeki meyve ve narenciye üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

3.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü’nün, Osmaniye’nin il oluşunun yıl dönümüne ilişkin açıklaması

4.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, İYİ Partinin kuruluşunun 5’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

5.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, Yozgat’ın Çekerek ilçesindeki öğrencilerin barınma sorununa ilişkin açıklaması

6.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, vatandaşın içine düştüğü borç batağına ilişkin açıklaması

7.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, enerji fiyatlarındaki artışa ilişkin açıklaması

8.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Azerbaycan’da trafik kazası geçiren Binali Yıldırım’a, İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’a ve Koruma Görevlisi Oğuzhan Demirci’ye geçmiş olsun dileklerini ilettiğine ve Türk Silahlı Kuvvetlerini kimyasal silah kullanmakla suçlayan Türk Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı’yı şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması

9.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, yeni hasat döneminin Mersinli üreticilere hayırlı ve bereketli olmasını dilediğine ve Global Kalite Zirvesi’nde Yılın En Başarılı Belediye Başkanı Ödülü’nü kazanan Toroslar Belediye Başkanı Atsız Afşin Yılmaz’ı tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

10.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, terör örgütlerinin şubesi hâline gelen Türk Tabipleri Birliğinin derhâl kapatılması gerektiğine ilişkin açıklaması

11.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, 6 Ekim günü Sağlık Bakanlığının yayımladığı yönetmeliğe ilişkin açıklaması

12.- Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı’nın, Amik Ovası’ndaki pamuk üretimine ve pamuk destekleme tutarının yükseltilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

13.- Tokat Milletvekili Yücel Bulut’un, Tokat Gümrük Müdürlüğünün tekrar açılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

14.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Hatayspor-Beşiktaş maçına yetişmeye çalışırken yaşamını yitiren vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine ve stadyuma alternatif yol yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

15.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, aile sağlığı merkezlerinin yüksek kiralar yüzünden kapanma tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna ilişkin açıklaması

16.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Boğaziçi Üniversitesinde yaşanan haksızlıklara ve hukuksuzluklara ilişkin açıklaması

17.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, kamudaki sözleşmeli personelin yaşadığı mağduriyete ve Ziya Gökalp’ın ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

18.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, HEKTAŞ hisselerinin OYAK’a satışına ilişkin açıklaması

19.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Seyfe Gölü’nün ölmekte olduğuna ilişkin açıklaması

20.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, Şanlıurfa’da silahlı çatışmanın ortasında kalarak hayatını kaybeden çocuklara ilişkin açıklaması

21.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, Milaslı zeytinyağı üreticilerinin taleplerine ilişkin açıklaması

22.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, 24 Ekim Birleşmiş Milletler Günü’ne ilişkin açıklaması

23.- Sivas Milletvekili Ahmet Özyürek’in, Âşık Veysel Şatıroğlu’nu doğumunun 128’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

24.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, Battalgazi, Doğanşehir, Darende, Kuluncak ve Hekimhanlı vatandaşların taleplerine ilişkin açıklaması

25.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Azerbaycan’da trafik kazası geçiren Binali Yıldırım’a, İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’a ve Koruma Görevlisi Oğuzhan Demirci’ye geçmiş olsun dileklerini ilettiğine, Âşık Veysel’i doğum gününde saygıyla ve özlemle andığına ve Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış Hüseyin Okan Merzeci’ye vefatının seneidevriyesinde Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

26.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, gözaltına alınan gazetecilere ilişkin açıklaması

27.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, İYİ Parti’nin 5’inci kuruluş yıl dönümüne, Ziya Gökalp’ın vefatının 98’inci yıl dönümüne, Âşık Veysel’in doğum yıl dönümüne, İstanbul Silivri’de gözaltına alınmak istenirken şüphelilerin silahla açtığı ateş sonucu şehit olan Komiser Yardımcısı Alim Nar’a Allah’tan rahmet dilediğine, millî sporcularımızın başarılarına, Uluslararası Şeffaflık Örgütünün yayınladığı 2021 yılı Yolsuzluk Algı Endeksi’ne ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nde hedeflenen özelleştirmelere ilişkin açıklaması

28.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde yaralanıp şehit olan Uzman Çavuş Cemil Yavaş ile İstanbul’un Silivri ilçesinde gözaltına alınmak istenen şüphelilerin saldırısı sonucunda şehit olan Komiser Yardımcısı Alim Nar’a Allah’tan rahmet dilediğine, Ermeni terör örgütü ASALA’nın hain saldırısı sonucu 24 Ekim 1975 tarihinde Paris’te şehit edilen Büyükelçi İsmail Erez ile Makam Şoförü Talip Yener’i şehadetlerinin seneidevriyesinde rahmetle andığına, Osmaniye’nin il oluşunun 26’ncı yıl dönümüne, Ziya Gökalp’ın vefatının 98’inci yıl dönümüne, 26-27 Eylül 2022 tarihinde düzenlenen Türk Dünyası Ortak Alfabe Çalıştayı’nda kurulması kararlaştırılan Ortak Alfabe Komisyonuna ve Âşık Veysel’in doğumunun 128’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

29.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, bugün Ankara’da gazetecilere yönelik yapılan operasyona, İsveç’in Göteborg Üniversitesinin Demokrasinin Çeşitleri Enstitüsünün yayımladığı Demokrasi Endeksi’ne, Cumhurbaşkanının hafta sonu Diyarabakır’da yaptığı konuşmaya ve cezaevlerindeki sorunlara ilişkin açıklaması

30.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Cumhuriyet Bayramı’na ve AKP’nin başarısızlıklarına ilişkin açıklaması

31.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Azerbaycan’da trafik kazası geçiren Binali Yıldırım’a, İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’a ve Koruma Görevlisi Oğuzhan Demirci’ye geçmiş olsun dileklerini ilettiğine, Osmaniye’nin il oluşunun 26’ncı yıl dönümüne, Âşık Veysel’in doğumunun 128’inci yıl dönümüne, cumhuriyetimizin kuruluşunun 99’uncu yıl dönümü haftasına ve AK PARTİ’nin başarılarına ilişkin açıklaması

32.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Azerbaycan’da trafik kazası geçiren Binali Yıldırım’a, İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’a ve Koruma Görevlisi Oğuzhan Demirci’ye geçmiş olsun dileklerini ilettiğine ilişkin açıklaması

33.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Azerbaycan’da trafik kazası geçiren Binali Yıldırım’a, İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’a ve Koruma Görevlisi Oğuzhan Demirci’ye geçmiş olsun dileklerini ilettiğine ilişkin açıklaması

34.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, taşeron işçilerin kadro sorununa ilişkin açıklaması

35.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, İzmir Milletvekili Atila Sertel’in doğrudan gündeme alınma önergesiyle ilgili yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

36.- İzmir Milletvekili Atila Sertel’in, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

37.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, İzmir Milletvekili Atila Sertel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

38.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

39.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

40.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, SMA tedavisinde Sağlık Bakanlığının üzerine düşeni yapması gerektiğine ilişkin açıklaması

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkanı Vekili Celal Adan’ın, Başkanlık Divanı olarak, Azerbaycan’da trafik kazası geçiren Binali Yıldırım’a, İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’a ve Koruma Görevlisi Oğuzhan Demirci’ye geçmiş olsun dileklerini ilettiklerine ilişkin konuşması

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin Hırvatistan Parlamento Başkanı Gordan Jandrokoviç ve Ukrayna Parlamento Başkanı Sayın Ruslan Stefanchuck’un vaki davetine icabetle 24-25 Ekim 2022 tarihleri arasında Uluslararası Kırım Platformu 1’inci Parlamenter Zirvesi’ne katılmak üzere Hırvatistan’a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/2087)

B) Önergeler

1.- İzmir Milletvekili Atila Sertel’in, (2/1560) esas numaralı 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/186)

C) Duyurular

1.- Başkanlıkça, Komisyonun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerini yapmak üzere toplanacakları gün, saat ve yere ilişkin duyurusu

 

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve arkadaşları tarafından, son dönemde ortaya atılan yolsuzluk iddialarının araştırılarak yolsuzlukla mücadele için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 14/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Ekim 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Sayıştay denetim raporlarındaki yolsuzlukların araştırılması amacıyla 25/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Ekim 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Ankara Milletvekili Murat Emir ve arkadaşları tarafından, belediyelerde görev yapan ve belediye iktisadi teşekküllerine geçirilen taşeron işçilerimizin özellikle norm kadro konusunda yaşadığı sıkıntıların araştırılması amacıyla 24/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Ekim 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin aynı kısmın 1’inci sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine, Genel Kurulun çalışma saatlerine ve 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi ilişkin önerisi

IX.- SEÇİMLAR

A) Komisyonlara Üye Seçimi

1.- (10/6598, 6599, 6600, 6601, 6602, 6603, 6604, 6605) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine seçim

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Tan ve 172 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4618) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 361)

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Özgür Karabat'ın, TBMM'de sunulan hizmetlerde tasarruf tedbirleri kapsamında yapılan değişikliklere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç'in cevabı (7/72223)

2.- Van Milletvekili Muazzez Orhan Işık'ın, 27’nci Yasama Döneminde TBMM Başkanlığına sunulan yazılı soru ve Meclis araştırması önergelerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç'in cevabı (7/72373)

25 Ekim 2022 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Rümeysa KADAK (İstanbul)

 -----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Ankara’nın sorunları hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Mevlüt Karakaya’nın.

Buyurun Sayın Karakaya. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Mevlüt Karakaya’nın, Ankara’nın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara konusunda gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Ankara’yı çeşitli açılardan, çok farklı biçimlerde tanımlamak ve konumlandırmak mümkündür. Ben bu kısa süre içerisinde Ankara’yı üç boyutuyla ele alıp bazı makro değerlendirmelerde bulunmaya çalışacağım. Birincisi, başkent Ankara; ikincisi, metropol Ankara; üçüncüsü, kırsal Ankara. Bunlardan birincisi, bir misyonun temsil ve yetki göreviyle donatılmış siyasi Ankara’yı, diğer ikisi ise sosyal ve ekonomik Ankara’yı ifade eder. Ankara, siyasi yönüyle başkenttir. 13 Ekim 1923 günü Ankara başkent oldu. Bundan on altı gün sonra 29 Ekim 1923’te cumhuriyet ilan edildi. Geçtiğimiz günlerde, Ankara'nın başkent oluşunun 99’uncu yıl dönümünü kutladık, dört gün sonra da cumhuriyetimizin 99’uncu yıl dönümünü kutlayacağız. O gün Ankara'nın başkent olmasında, elbette, jeopolitik durumu, coğrafi konumu nedeniyle Millî Mücadele’ye merkez olmasının önemi büyüktü. Şunu da unutmayalım ki bunda, Ankaralıların, seğmenlerin Millî Mücadele’ye ev sahipliği yapma istek, azim ve kararlılığının rolü de son derece yüksek olmuştu.

Anayasa'mızın değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek ilk 3 maddesinin 3’üncüsünde “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayrağı, beyaz ay yıldızlı al bayraktır. Milli marşı ‘İstiklal Marşı’dır.” ve “Başkenti Ankara'dır.” der. (MHP sıralarından alkışlar) Bu bir hükümdür yani “Tek devlet, tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek resmî dil ve tek başkent.” denilmektedir. Anayasa'mızın ilk maddesinde devletin şekli olarak ifade edilen cumhuriyetin nitelikleri devamı maddesinde sayılmış, 3’üncü maddeyle de cumhuriyetin şekli ve yapısı çerçeve altına alınmıştır.

Değerli arkadaşlar, son zamanlarda, özellikle bu alanlarda idraksiz davranışlar, izansız açıklamalar, şuursuz duruşlar günlük siyasetin olağanı hâline geldi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün “En büyük eserim.” dediği ve Türk gençliğine emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesinin temel unsurlarını yok etmek, yapı taşlarını yerinden sökmek isteyenlerle birlikte olup arkasından “Biz Atatürkçüyüz.” demek bir şuursuzluk hâli değil de ne acaba? Türk milletinin birliğine, dirliğine ve bütünlüğüne kastedenlerle aynı cephede yan yana gelip arkasından “Biz milliyetçiyiz.” demek bir idraksizlik hâli değilse nedir acaba? İnsan kanı akıtan katil sürülerine arka çıkıp sonra da barıştan, insan hakkından bahsetmek idraksizlik değil, idraksizliğin ötesinde hainlik değil de nedir acaba? Herkes tuttuğu safta terennüm ettiği sözlerin farkında olmalıdır. Ankara merkezî hükûmettir ve Atatürk'ün dediği gibi, ilelebet böyle kalacaktır.

Metropol Ankara... Metropol Ankara maalesef yavaşlamış, başkent Ankara'nın arkasından yetişememiştir. Bugün dünyada küresel sorunların çözümünde bir denge unsuru hâline gelen başkent Ankara -burada metropol Ankara olarak- peşinde metropol Ankara'yı bulamamıştır. Kırsal Ankara da metropol Ankara'nın arkasında kalmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEVLÜT KARAKAYA (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Ankara'mız metropol Ankara ve kırsal Ankara olarak maalesef beş yılını kaybetmiştir. Bugün kırsal Ankara'ya baktığımızda, Ankara’yı çevreleyen, önemli ölçüde kırsal niteliği taşıyan bu bölgelere Ankara’dan maalesef bir can suyu dahi gitmemektedir. Geçen yıllarda Ankara’ya, kırsal Ankara’ya dağıtılan, sözüm ona çiftçilerin desteklenmesi için verilmiş olan tohumların, ifade edilenden, etiketlenenden başka tohumlar olarak ortaya çıkması gerçekten Ankaralıları ciddi bir şekilde sıkıntıya sokmuştur. Dolayısıyla metropol Ankara beş yılını kaybetmiştir. Metropol Ankara, siyasi Ankara derdine düşmüştür, siyasi Ankara hevesinde metropol Ankara’ya ve Ankaralılara bir beş yıl kaybettirmiştir.

Bu vesileyle, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. Metropol Ankara’nın başkent Ankara’ya layık olacağı günleri görme dileğiyle tekrar saygılarımı sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – İmam Hüseyin Bey, mazeretiniz var, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Gaziantep’in Karkamış ilçesindeki pamuk üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Seçim bölgem Gaziantep Karkamış ilçemizde pamuk üreticisi hemşehrilerim zor günler geçiriyor. Pamuk üreticilerimiz üreterek zarar etmektedirler.

Pamuğun geçen yılki gideri dönüm başına 1.500 TL iken mazot, biçerdöver masrafı, elektrik, nakliye ve ilaç fiyatlarındaki yüzde 300’e varan artışlarla 5.500 TL olmuştur. Geçen yıl pamuk 11-12 TL’den satılmıştır. Bu eylül ayında ÇUKOBİRLİK’in açıkladığı 21 TL taban fiyatı çiftçilerimizin giderini dahi karşılamamıştır. Ayrıca, kooperatifler “Stokumuz dolu.” diye yeterli alım yapmayınca, yine tüccarın insafına bırakılan pamuk üreticileri şu anda pamuğu geçen yılki fiyatlardan yani 11-12 TL’den satmak zorunda kalmaktadırlar.

Tarım ve Orman Bakanlığına sesleniyorum: Pamuğun taban fiyatı artırılmalı ve o fiyattan alınmalıdır. Çiftçilerimize sahip çıkın, siz çıkmıyorsanız biz hazırız, az kaldı diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Cengiz Bey, buyurun.

2.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, Mersin’in Demirhisar, Puğkaracadağ ve Parmakkurdu köylerindeki meyve ve narenciye üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hafta sonu Mersin merkez Akdeniz ilçemizdeydik. Demirhisar, Puğkaracadağ ve Parmakkurdu köylerimizde vatandaşlarımızla bir araya geldik. Bu köylerimizde yoğun olarak meyve ve narenciye üretiliyor. Narenciye bölgenin en önemli gelir kaynaklarından biri ancak geçen kış meydana gelen don afeti sebebiyle narenciye ve meyvede rekolte kaybı yaşandı. Yaşanan rekolte kaybı nedeniyle üreticilerimiz zor durumdalar. Sulama ücretleri çok yüksek, elektrik ve gübre maliyetleri eklenince üreticilerimiz ne yapacağını şaşırmış. Elektrik ve özellikle sulama suyu ücretinin yüksek olması sebebiyle çiftçilerimiz bahçesini sulayamıyor. “Don afetinden zarar gören çiftçilerimizin borçlarını faizsiz erteleyin.” dedik, yapmadınız. Bari bu yıl sulama ücretlerini almayın.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, Malatya’nın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Malatya’nın sorunları hakkında söz isteyen Malatya Milletvekili Sayın Veli Ağbaba’ya ait.

Buyurun Sayın Veli Ağbaba. (CHP sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Başkanım, çok teşekkür ederim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de sözlerimin başında, Ankara’yı rant çetelerinin elinden kurtaran, Ankaralıların parasını dinozora harcayan bir çeteden kurtaran ve Ankara’yı tekrar milletin başkenti yapan Mansur Yavaş’ı buradan selamladığımı ifade etmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, Malatya’nın sorunlarını konuşacağım ama sözlerimin başında, geçtiğimiz cumartesi günü AK PARTİ Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ilimize geldi, öncelikle, hoş geldi diyorum. Hoş geldi ama Malatya’ya çok zarar vererek gitti değerli arkadaşlar. Şöyle ki: Başta Büyükşehir Belediyesi, Yeşilyurt Belediyesi, Battalgazi Belediyesi olmak üzere Malatya’da boş duvar bırakmadılar; boş duvardan geçtik, bir tane billboardı boş bırakmadılar; ondan da geçtik, havaalanından Elâzığ’a kadar her yere profillerden totemler dikerek kendi isimlerini yazdılar “Sayın Cumhurbaşkanım hoş geldin.” Tabii, bunları kendi paralarıyla ceplerinden yapmış olsalardı sorun yoktu. AK PARTİ’nin 4 milletvekili, il başkanı; gözünüzü çevirdiğiniz her yerde, baktığınız her yerde beylerin afişleri vardı.

Değerli arkadaşlar, bu paraları AK PARTİ milletvekillerinin, il başkanının kendi ceplerinden harcamadığını biliyoruz. Nereden harcadılar? Benim, Malatyalıların vermiş olduğu vergiden harcadılar. Hani “İsraf günahtır, israf haramdır.” diyorlardı ya “İsraf haramdır, israf günahtır.” ama Malatyalılar adına söylüyorum, bizim vergilerimizle kendi reklamlarını yaptılar, onları da helal etmiyoruz, haram olsun diyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

TAMER DAĞLI (Adana) – Adana Büyükşehir her tarafa asıyor.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, neredeyse Malatya belediyeleri Malatya’ya yaptıkları yatırımdan daha fazla para harcadılar. Neymiş? Neymiş? Değerli arkadaşlar, yahu cebinizden harcayın. Lafa geldi mi “Vatan, millet, Sakarya!” diyorsunuz, lafa geldi mi “Yerli, millî.” diyorsunuz ama bizim cebimizden kendi reklamlarınızı yapıyorsunuz.

TAMER DAĞLI (Adana) – Adana Büyükşehir nereden harcıyor?

VELİ AĞBABA (Devamla) – Bunu takip edeceğiz.

TAMER DAĞLI (Adana) – Cebinden mi harcıyor Adana Büyükşehir?

VELİ AĞBABA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi, sadece bununla kalsak yine iyi, sadece bununla kalsak yine iyi. Ne yaptılar? Devlette memur, işçi ne kadar varsa zorla mitinge gönderdiler.

Şimdi, gelelim Malatya’nın sorunlarına. Belki bunu da duyurma imkânımız olur. Hepiniz biliyorsunuz, hepinizin ili güzel ama bizim ilimiz bir başka güzel. Dünyanın en güzel kentlerinden biri Malatya, en büyük özelliklerinden biri de çok çeşitli tarım ürünlerinin üretilmesi. Özellikle kayısımız var ki bir dünya markası, bütün dünyada, nereye giderseniz gidin, hangi ilden olursanız olun Malatya kayısıyla övünüyoruz ancak övünmediğimiz bir şey var: Övünmediğimiz şey de kaysıya şaşı gözle, yanlış gözle bakanlar.

Şimdi, değerli arkadaşlar, geçtiğimiz yıl 14-15 Nisanda kayısıya don vurdu, AK PARTİ vekilleri yine geldiler, işte “Hasar tespiti yapıyoruz. TARSİM aracılığıyla para vereceğiz.” dediler ama şimdiye kadar ses seda çıkmadı.

Bir başka konu: Geçtiğimiz yıllarda yine Toprak Mahsulleri Ofisi ilk kez kayısı alım fiyatı açıkladı ama bu yıl şu gün olmuş -şu gün ekim oldu- hâlâ Toprak Mahsulleri Ofisi kayısı taban fiyatını açıklayabilmiş değil. Üzüm açıklandı, incir açıklandı, çay açıklandı ama Malatya'nın kayısısı unutuldu. Malatyalılara da buradan söyleyeyim: İnşallah, sizleri unutanları sizler de seçimlerde unutursunuz.

Yine kayısıyla ilgili sulama sorunları çözülemedi. Hele sulama sistemlerinde sulama birliklerinin ucube yapmış olduğu bir şey var ki, değerli arkadaşlar, bir tarla düşünün, yolun üzerindeki tarlada 100 lira para ödüyorsunuz, yolun altındaki tarlada 250 TL para ödüyorsunuz.

Yine sulamayla ilgili birçok göletimiz yapıldığı hâlde hala çalışmıyor, Söğüt ve Erkenek Göletleri gibi. Bir de Yoncalı Barajı'mız var ki yirmi altı yıldan beri hâlâ bitirilemedi. Sayın Veysel Eroğlu burada bir söz söylemişti, demişti ki: “2017 31 Aralık saat 16.59’a kadar bitirilecek.” O da yalan oldu.

Değerli arkadaşlar, yine bir başka sorunumuz: Arapgir ilçesi -belki arkadaşlar bilmeyebilir- Malatya iline bağlı biliyorsunuz. Arapgir ilçemiz, Malatya'nın diğer ilçeleri gibi, tarihî, kültürel açıdan çok önemli bir ilçe ama hâlâ, duble yolla övünenler maalesef Arapgir'e 1 metre duble yol yapabilmiş değiller. Arapgir cezalandırılmıyor, İliç cezalandırılıyor, Keban cezalandırılıyor, Ağın cezalandırılıyor, Kemaliye cezalandırılıyor; maalesef bununla ilgili de bir şey yapılmadı.

Değerli arkadaşlar, tarımımız kötü. Geçtiğimiz gün Tarım Platformunu ziyarete gittim, büyükbaş hayvanların sayısında büyük azalma olduğu söyleniyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

VELİ AĞBABA (Devamla) – Sağ olun Başkanım.

Diğer bir sorunumuz: Malatya Adliyesi. Değerli arkadaşlar, ilçe adliyeleri Malatya Büyükşehrin adliyelerinden daha büyük. Maalesef adliyemiz hâlâ yapılabilmiş değil. Geçtiğimiz günler Bakan geldi “Yüzde 10’luk bir ödenek tahsis ettim, ihale yapılacak.” dedi, hâlâ proje aşamasında. Anlaşılıyor ki 150 bin metrekare olan adliyemiz 100 bin metrekareye düşürülmüş, ne zaman biteceği belli değil. Değerli arkadaşlar, ayrıca bir adliye binamız var, 7 kat yürüyorsun, 7 kat. Ne zaman? 2022’de. Nerede? Malatya’nın merkezinde. 7 kat iniyorsun, avukatlar oraya ulaşmakta maalesef zorluk çekiyor, mutlaka bir binanın yapılması gerekiyor.

Övüneceğimiz bir iki şeyi söyleyeyim: Arslantepe Höyüğü’müz dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biri, şu anda UNESCO koruma listesinde; Onar köyündeki cemevimiz dünyanın en eski cemevi, tam 900 yaşında; kayısımız var, camilerimiz var… (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Baha Bey, buyurun…

VELİ AĞBABA (Devamla) – Başkanım, teşekkür ediyorum.

Yani anlayacağınız, Malatya, suyuyla, toprağıyla, havasıyla, insanıyla Türkiye’nin en güzel şehirlerinden biri.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü’nün, Osmaniye’nin il oluşunun yıl dönümüne ilişkin açıklaması

BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

1933 yılına kadar adı “Cebelibereket” olan ilimiz Osmaniye, 1933 tarihinde Adana iline bağlanmış ve 24 Ekim 1996 yılında yapılan bir düzenlemeyle tekrardan Türkiye Cumhuriyeti’nin 80’inci ili olmuştur. 1918’de Fransızların işgalinden sonra, tüm yurtta olduğu gibi yiğit Osmaniye’mizde de Fransızlara karşı, bütün sıkıntılara ve yoksulluğa rağmen, onurlu bir mücadele verilmiş ve topraklarımız düşman işgalinden kurtarılmıştır.

Bu vesileyle, buradan tüm Osmaniyeli hemşehrilerimi kutluyor; başta, Millî Mücadele’mizin mimarı Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını, Osmaniye’nin şanlı direnişinde şehit ve gazi olan tüm yiğit ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ayhan Erel, buyurun.

4.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, İYİ Partinin kuruluşunun 5’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

AYHAN EREL (Aksaray) – Teşekkürler Başkanım.

25 Ekim 2017 tarihinde Genel Başkanımız Meral Akşener’in liderliğinde kurulan ve Türkiye’nin umudu olan İYİ Partimiz bugün 5 yaşında.

Sayın Genel Başkanımızın da dediği gibi, emin olun, güneşin doğmasına az kaldı. Hiç merak etmeyin; zengin, mutlu ve huzurlu bir Türkiye hedefimize çok az kaldı; güneşli günlere, umutlu yarınlara, inanın, çok az kaldı. Ülkemizi yönetmek için biz hazırız. Milletimizin sıkıntılarını biz çözeriz ve Cenab-ı Hak şahidimiz olsun, mutlaka çözeceğiz.

Müjdeler olsun, İYİ Parti iktidarına çok az kaldı diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, Osmaniye’nin il oluşunun yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Osmaniye’nin il oluşunun yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’ya aittir.

Buyurun Sayın Kaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Osmaniye’mizin il oluşunun 26’ncı yıl dönümü dolayısıyla söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulu, Gazi Meclisimizi, ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi ve çok değerli Osmaniyeli hemşehrilerimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, dün birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, tarihî ve doğal güzellikleriyle kaleler ve yaylalar şehri unvanını almış, iklimi ve verimli topraklarıyla “Cebelibereket” olarak nam salmış ve yüreklerindeki vatan aşkını şehit olma arzusuyla bileyleyen insanlarıyla şehitler diyarı mertebesine yükselmiş olan Osmaniye’mizin il oluşunun 26’ncı yıl dönümüydü. Osmaniye’miz 23 Ekim 1996 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan oylamayla il olması karara bağlanmış, 24 Ekim 1996 gün ve 4200 sayılı Kanun’la Kadirli, Düziçi, Bahçe, Toprakkale, Hasanbeyli ve Sumbas ilçelerinden oluşan Türkiye Cumhuriyeti'nin 80’inci ili olmuştur. Osmaniye “Benim Hak’tan özge sevdiğim mi var” diyen Karacaoğlan'dır. Osmaniye Dadaloğlu’dur, Âşık Feymani’dir, Bestami Yazgan'dır, Osmaniye Deli Boran’dır. Osmaniye Kurtuluş Savaşı'nda Fransızlara karşı savaşıp “Arkadaşlar, sakın cesedimi düşman eline koymayın.” diyerek şehit olan Rahime Hatun'dur. Osmaniye Kadir Çavuş'tur, Palalı Süleyman’dır; Ali Bekiroğlu Ahmet'tir Osmaniye. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Bravo!

İSMAİL KAYA (Devamla) - Sayın milletvekilleri, il olarak çeyrek asrı geride bırakan Osmaniye’miz il olduğu 1996 yılından günümüze ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda büyük gelişmeler göstermekte, konum olarak ülkemizin doğusu ile batısı arasındaki stratejik noktada bulunmasının fırsatlarını en iyi şekilde değerlendirmektedir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde AK PARTİ'mizin iktidara geldiği 2002 yılından günümüze kadar ulaşımdan eğitime, sağlıktan spora hemen hemen her alanda ilimizin çehresini değiştiren hizmetleri çok değerli Osmaniyeli hemşehrilerimizin hizmetine sunduk. Osmaniye’de bugün cumhuriyet tarihinin en büyük yatırımı olan 600 yataklı Osmaniye Devlet Hastanesini tamamladık, yakın zamanda Osmaniyeli hemşehrilerimizin hizmetine sunacağız. Ayrıca, Düziçi, Bahçe, Sumbas ilçelerimizde hastanelerimizin inşaatları da hızla devam etmektedir.

Yine, Osmaniye ve Kadirli Organize Sanayi Bölgelerine ek olarak Düziçi Karma OSB’nin kuruluş aşamalarını da tamamladık. Artık, Düziçili gençlerimiz il dışına çalışmak için gitmek zorunda kalmayacaklar; göç veren değil, göç alan bir il olacağız inşallah.

Ayrıca, Sumbas Organize Sanayi’mizde müteşebbis heyet kurulma aşamasında. İnşallah, en kısa sürede, buranın da 6’ncı bölge teşvikiyle kuruluşunu tamamlayarak hayata geçireceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bölünmüş yollarıyla, köy ve yaylalarıyla, son teknolojiyle donatılmış okulları ve akıllı sınıflarıyla, sporcu fabrikası, üniversitesi, kız ve erkek öğrenci yurtlarıyla, devletimizin ufkuna yakışır devlet hizmet binaları ve hükûmet konaklarıyla, millet bahçesi sosyal ve kültürel faaliyet alanlarıyla Cumhur İttifakı olarak Osmaniye’mizi her alanda Cumhurbaşkanımızın söylediği ve dile getirdiği gibi “Türkiye Yüzyılı”na hazırlıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve büyüme stratejilerimizi Osmaniye özelinde uygulayarak şehrimizi büyütmeye kararlıyız. Gelişmiş organize sanayi bölgelerimizi yenileyerek ve bunlara yenilerini ekleyerek Osmaniye’mizin istihdam oranını artırmayı hedefliyoruz.

Büyüme stratejimizin meyvesi olarak, Türkiye İhracatçılar Birliğinin açıkladığı ihracat verilerine göre, Osmaniye’mizin bir önceki yılın eylül ayına göre 24 milyon dolar artışla 54 milyon dolar seviyesine çıkmıştır ihracat rakamları. İnşallah, bu oranı daha yüksek seviyelere çıkarmanın gayreti içerisinde olacağız.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin her türlü terör örgütüne karşı haklı mücadele verdiği, 305 şehidi ve 312 gazisiyle nüfusa oranla en çok şehit veren il konumunda bulunan şehitler diyarı Osmaniye’mize milletvekili olarak hizmet etmekten gurur ve onur duyduğumu bir kez daha dile getirerek vatanımız için can veren tüm şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi de şükranla anıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

İSMAİL KAYA (Devamla) – Sayın Başkanım, il oluşunun 26’ncı yılını kutladığımız Osmaniye’mizin il olmasına katkı sağlayan herkese minnettarız. Hayatta olanlara sağlık, afiyet; ebediyete irtihal edenlere de Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyoruz.

Ayrıca, Osmaniye’mizin medarıiftiharı kıymetli büyüğümüz, milliyetçi hareketin lideri, MHP Genel Başkanı Sayın Doktor Devlet Bahçeli Bey’e de şükranlarımı arz ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Keven…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, Yozgat’ın Çekerek ilçesindeki öğrencilerin barınma sorununa ilişkin açıklaması

ALİ KEVEN (Yozgat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yozgat’ın Çekerek ilçesi, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Fuat Oktay’ın da memleketidir. Çekerek ilçemizde bulunan meslek yüksekokulunda öğrenim gören 450 öğrenci var. İlçemizde yüksekokul öğrencilerinin barınabileceği tek yurt Diyanet Vakfına ait olup sadece 140 öğrenci kalabilmektedir. Şu an 300 öğrenci barınmayla ilgili ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. İlçemizde öğrencilerin ücretini karşılayabileceği özel apart ve ev sayısı ise sınırlıdır. Burada bulunan öğrencilerimizin barınma sorununu çözmek için çok acil olarak bir KYK yurdu yapımına başlanmalıdır ve ilçeye ayrıca bir adet gençlik merkezi mutlaka yapılmalıdır.

Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Kasapoğlu'nun Çekerekli hemşehrilerimizin ve öğrencilerimizin taleplerini gündeme almasını diliyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Barut…

6.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, vatandaşın içine düştüğü borç batağına ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, AKP iktidarı ülkemizi iflasın eşiğine getirdi. Esnafından çiftçisine, emeklisinden işçisine herkes borç batağına saplandı. Vatandaşlarımızın vadesinde ödeyemediği için bankalarca icra takibindeki borçları 30 milyarı aştı. Varlık yönetimi şirketlerine ve TOKİ'ye olan borçlar dâhil edilince 60 milyar lirayı bulan borç dağı oluştu. İcra dairelerinde bekleyen dosya sayısı 24 milyon oldu. Ülkeyi batırdınız, halkı borç batağına soktunuz. Bankalar tahsil edemedikleri borçları, finans ve varlık yönetim şirketlerine satıyor. Bankalar bilançolarını düzeltiyor ama olan gariban vatandaşa oluyor. Borçları tahsil etmek için alan o şirketler âdeta cellat gibi, borçlu vatandaşın gırtlağına yapışıyor. Avukat ve icra masrafı gibi bahanelerle 3 liralık borç 6 liraya çıkıyor. Bu soygun düzeni son bulsun, bu kanayan yaraya çare bulunsun.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmazkaya…

7.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, enerji fiyatlarındaki artışa ilişkin açıklaması

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Elektrik ve doğal gaz faturaları son yıllardaki zam yağmuruyla birlikte tarihî zirve yaptı. Elektrik ve doğal gaza gelen zamların ardından kömür ve odun fiyatları da bu yıl cep yakmaya başladı. Bir yandan doğal gaza yüksek zam yapılırken eş zamanlı olarak kömür fiyatları da geçen seneye göre büyük oranda arttı. Kara kışın soğuğunun hissedilmeye başlandığı şu günlerde vatandaşlar kış aylarında nasıl ısınacağının hesabını yapıyor. Sadece elektriğe, doğal gaza, gıdaya gelen zamlar asgari ücretli ve emekli maaşlarının çok üzerinde. 2021’de 1 ton ithal kömür en az 3 bin lira civarındaydı, bugün aynı kömürün fiyatı 8 bin lira düzeyinde. Yerli kömürün fiyatı ise 7.600 liraya kadar çıktı. Kömür fiyatındaki artış neredeyse 3 katı oldu. Yanlış ekonomi politikaları nedeniyle Türk lirasındaki değer kaybı bağımlı olduğumuz enerji fiyatlarındaki artışın Türkiye’de çok daha fazla hissedilmesine neden oluyor. Fakir fukara bu kış ne yapacak diyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

8.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Azerbaycan’da trafik kazası geçiren Binali Yıldırım’a, İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’a ve Koruma Görevlisi Oğuzhan Demirci’ye geçmiş olsun dileklerini ilettiğine ve Türk Silahlı Kuvvetlerini kimyasal silah kullanmakla suçlayan Türk Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı’yı şiddetle kınadığına ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Azerbaycan’da trafik kazası geçiren AK PARTİ Genel Başkan Vekilimiz Sayın Binali Yıldırım’a geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Yine, aynı araçta bulunan İstanbul Milletvekilimiz Sayın Şamil Ayrım’a ve Koruma Görevlisi Oğuzhan Demirci’ye de geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, kendilerine Cenab-ı Hak’tan acil şifalar diliyorum.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin terör örgütü PKK’yla sınır içi ve sınır dışında mücadelesi kesintisiz devam ederken terör örgütü sözcülüğüne soyunarak Türk Silahlı Kuvvetlerini kimyasal silah kullanmakla suçlayan Türk Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı’yı şiddetle kınıyorum. Aynı şekilde bu kara propagandaya destek veren siyasileri de şiddetle kınıyorum. Meslek örgütlerini ideolojik saplantılarının borazanı hâline getiren terör örgütü destekçilerini buralardan temizleyerek bu yapıları kuruluş amaçlarına uygun faaliyetlere yoğunlaştırmakta kararlıyız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

9.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, yeni hasat döneminin Mersinli üreticilere hayırlı ve bereketli olmasını dilediğine ve Global Kalite Zirvesi’nde Yılın En Başarılı Belediye Başkanı Ödülü’nü kazanan Toroslar Belediye Başkanı Atsız Afşin Yılmaz’ı tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Mut, Tarsus, Silifke ilçelerimiz başta olmak üzere Mersin’imiz çiftçilerimizin emek ve alın terini kattığı üretim gücüyle, modern zeytin işleme tesisleri ve fabrikalarıyla Türkiye’nin en önemli zeytin ve zeytinyağı üretim merkezlerinden biridir. Mut ilçemizde bin üç yüz yıllık anıt ağaçta gerçekleştirilen ilk hasatla birlikte, yeni hasat döneminin üreticilerimize hayırlı ve bereketli olmasını diliyor, bütün üreticilerimizi saygıyla selamlıyorum.

Toroslarda hayata geçirdiği projelerle şehrimize değer katan, sosyal belediyecilik anlayışıyla vatandaşlarımızı bağrına basan ve milletimize hizmeti kendisine ilke edinen; çalışkan, başarılı yönetim anlayışıyla Global Kalite Zirvesi’nde Yılın En Başarılı Belediye Başkanı Ödülü’nü kazanan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanımız Sayın Ersin Tatar’dan ödülünü alan Toroslar Belediye Başkanımız Sayın Atsız Afşin Yılmaz’ı tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Arkaz…

10.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, terör örgütlerinin şubesi hâline gelen Türk Tabipleri Birliğinin derhâl kapatılması gerektiğine ilişkin açıklaması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Türk Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Fincancı, Türk milletinin gururu, Türkiye Cumhuriyeti devletinin koruyucusu, göz bebeğimiz, şerefli Türk ordusuna kimyasal silah kullandığı iftirasında bulunarak itibarına gölge düşürmeye çalışmıştır. Türk Tabipleri Birliği Başkanı, devlet ve millet düşmanlarıyla birlikte hareket etmekte, teröristlerin sözcülüğünü yapmaktadır. Türk Tabipleri Birliğinin asıl görevi, Türk halkının sağlığını korumak, geliştirmek ve herkesin kolay ulaşabileceği, kaliteli ve uygun maliyetli sağlık hizmeti için çalışmaktır. Meslek ahlakını en iyi şekilde korumak, meslek üyelerinin maddi, manevi haklarını korumaktır.

Ben bir Türk hekimi olarak diyorum ki Türk Tabipleri Birliği Türk hekimlerini temsil etmemektedir. Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Bey’in defalarca söylediği gibi, terör örgütlerinin şubesi hâline gelen bu kuruluş derhâl kapatılmalıdır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

11.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, 6 Ekim günü Sağlık Bakanlığının yayımladığı yönetmeliğe ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

6 Ekim günü Sağlık Bakanlığı bir yönetmelik yayımladı ve Resmi Gazete’de yayımlandı. Bu yönetmeliğe göre, muayenehanesi olan dâhilî branş hekimlerinin hastalarını yatırmaları, cerrahi branş hekimlerinin ise ameliyat vesaire işlemlerini yapmaları zorlaştırılıyor. Serbest meslek faaliyetlerini çok büyük ölçüde kısıtlıyor. Ayrıca hastaların mahremiyetlerinin korunması, hekim ve hastane seçme hakkı da ellerinden alınıyor. Aynı uygulama 2011 yılında dönemin Sağlık Bakanı Recep Akdağ tarafından da yapılmıştı ve mahkemelere götürülerek de Danıştaydan yürütmeyi durdurma kararı alınarak iptal olmuştu.

Şimdi, geldiğimiz dönemde, hekimlere uygulanan şiddetin, yurt dışına çıkışların çoğaldığı bir dönemde hem hastaların hem de hekimlerin bu hakkı neden elinden alınıyor? Acaba Sağlık Bakanının da hastane sahibi olduğu göz önünde bulundurulursa özel hastaneler kollanmaya mı çalışılıyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kaşıkçı…

12.- Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı’nın, Amik Ovası’ndaki pamuk üretimine ve pamuk destekleme tutarının yükseltilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) – Sayın Başkanım, Amik Ovası, ülkemizin önemli tarım alanlarından biridir. Bu ovada, Hatay’ımızın çalışkan çiftçileri tarafından binbir zorlukla ülkemizin ihtiyacı olan ürünler yetiştirilmektedir. Pamuk ise bu ürünlerin başında gelmektedir. Hem ülke ekonomisine katkı sunması hem de çiftçilerimizin kendi geçimlerini sağlaması adına onlarca yıldır bu önemli ürün Amik Ovası’nda yetiştirilmektedir. Bu yılki pamuk hasadı neredeyse tamamlanmak üzeredir. Pamuk hasadı yapılan yerlerde verimin yüksek olması ülkemiz adına sevindirici bir gelişmedir. Pamuk fiyatlarının geçen yılın altında kalması üreticileri haklı olarak destekleme rakamlarında artış beklemeye sevk etmiştir. Son üç yıldır değişmeyen pamuk destekleme tutarının yükseltilmesi çiftçilerimize derin bir nefes aldıracaktır.

BAŞKAN – Sayın Bulut…

13.- Tokat Milletvekili Yücel Bulut’un, Tokat Gümrük Müdürlüğünün tekrar açılmasını talep ettiğine ilişkin açıklaması

YÜCEL BULUT (Tokat) – Teşekkür ederim Başkanım.

Tokat ekonomisini büyütme hedefi doğrultusunda iş insanlarımızın gayretleriyle özellikle tekstil ve gıda sanayisinde önemli atılımlar gerçekleşmiştir. Türkiye ve dünya pazarına açılan yatırımcılarımız hatırı sayılır bir ihracat teşebbüsü içerisindedir ancak Tokat Gümrük Müdürlüğünün sekiz yıldır kapalı olması nedeniyle Tokat’tan ihracat yapan firmalarımız Gaziantep Gümrük Müdürlüğünü kullanmak zorunda kalmaktadır. Yatırımcılarımız imkân ve kapasitelerini pazar araştırmasına ayırmak yerine başka illerdeki gümrük işlemlerine harcamaktadır.

Tokat Gümrük Müdürlüğümüzün açılması bölgemizin ihracatına, üretimine ve kalkınmasına katkı sağlayacağından bir an önce tekrar açılmasını talep ediyor, bu konunun takipçisi olacağımızı ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Güzelmansur…

14.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Hatayspor-Beşiktaş maçına yetişmeye çalışırken yaşamını yitiren vatandaşlara Allah’tan rahmet dilediğine ve stadyuma alternatif yol yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Antakya’da dün akşamki Hatayspor-Beşiktaş maçına yetişmeye çalışan 1 gencimiz ve 1 çocuğumuz ne yazık ki yaşamını yitirdi. Yitirdiğimiz canlara Allah’tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı ve sabır diliyorum.

Bu 2 canımızı neden yitirdik? Trafiğe açıldığı günden bu yana ölüm kavşağına dönüşen bu yerde gerekli önlemler alınmadığı için bu 2 canımızı yitirdik. 30 bin kişilik bir stadyum yapıp bu stadyuma erişim için çevre yolundan başka alternatif bir yol yapılmadığı için bu 2 canımızı yitirdik. Daha önce aynı yolda, aynı kavşakta ölen ve yaralanan bir sürü vatandaşımız var. Dün gece yaşadığımız kayıp son kaybımız olsun.

Yetkilileri stadyuma alternatif yol yapmaya, o kavşakta bir an önce ek tedbirler almaya davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Akkuş İlgezdi…

15.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, aile sağlığı merkezlerinin yüksek kiralar yüzünden kapanma tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna ilişkin açıklaması

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) – Sayın Başkan, aile sağlığı merkezleri yüksek kiralar yüzünden kapanma tehlikesiyle karşı karşıya. Özellikle büyükşehirlerde kiralardaki astronomik artışlar sonrasında aile sağlığı merkezlerine devasa kira zamları istenmekte, ihtarnameler çekilmekte ve ASM’ler boşaltılmak istenmekte. Aile hekimlerimiz hastalarına şifa dağıtmak yerine mülk sahiplerinin ihtarnameleriyle uğraşmak zorunda kalıyor, bu durum halkımızın sağlık hizmetine ulaşımını da engelliyor bir yandan. Oysa sağlık bir kamu hizmetidir. Devlet kamuya ait yeterince aile sağlığı kamu binalarını oluşturmalıdır. Sağlık Bakanlığının bu durumu izleyip -önlem alması gerekirken- seyretmek yerine bir an evvel bu durumu düzeltmesi ve halkımızın anayasal hakkı olan sağlık hizmetine erişim hakkından mahrum kalmamasını sağlaması gerekir. Sağlıkta dönüşüm sistemiyle ticarileştirilen sağlık hizmetleri piyasanın kaderine terk ediliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

16.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Boğaziçi Üniversitesinde yaşanan haksızlıklara ve hukuksuzluklara ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tüm uyarılarımıza rağmen Boğaziçi Üniversitesindeki akademik ve bilimsel liyakatleri yok sayarak akademisyenleri baskı altına almaya, üniversiteden uzaklaştırmaya yönelik kararlar alınmaya devam ediliyor. Bu kararların son örneği moleküler biyoloji ve genetik bölümündeki doktor öğretim üyesi görevinden uzaklaştırılan Doktor Tolga Sütlü oldu. Öğretim üyesi görevinin uzatılması için akademik çalışmalarını içeren dosya bölüm kurulunda, dışarıdan akademisyenlerin de olduğu jüri tarafından ve bütün sonuçlar fakülte yönetim kurulunda görüşülerek başarılı bulunuyor ve atama yönünde karar veriliyor ancak son karar için Rektör Naci İnci’nin imzası beklenirken, dönem, dersler başlamışken, yürütmekte olduğu akademik projeler devam ederken dosyası reddediliyor ve sözleşmesi uzatılmıyor. Boğaziçi Üniversitesinde yaşanan bütün haksızlıklar ve hukuksuzluklar karışında görev ihmali yapan YÖK artık bir adım atmalı. Boğaziçi Üniversitesinde görevden uzaklaştırmalar ve en önem…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aycan…

17.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, kamudaki sözleşmeli personelin yaşadığı mağduriyete ve Ziya Gökalp’ın ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, kamuda esas çalışma statüsü devlet memurluğudur fakat kamuda devlet memurluğu dışında farklı statüde çalışan kamu personeli de vardır. Süreli ve süresiz sözleşmeli statüde çalışan çok sayıda kamu personeli bulunmaktadır. Sözleşmeli personelin devlet memurluğu kadrosuna geçirilmesi en uygun çözüm olacaktır. Sözleşmeli personel, en çok eş durumu tayini hakkından yararlanamadığı için mağdurdur. Bu, aile bütünlüğünü engellemektedir. Bu durumun düzeltilmesi yerinde olacaktır. Ayrıca, sözleşmeli personel kamuda yükselme sınavına girememektedir, bu da mağduriyete sebep olmaktadır. Bu sorunların çözülmesi, kamu personeli arasındaki farklılıkların giderilmesi çalışma barışı açısından çok yerinde olacaktır.

Türkçülüğün Esasları ve birçok eserin yazarı, Türk milliyetçiliğinin fikir önderlerinden Ziya Gökalp’ı ölüm yıl dönümünde rahmetle ve minnetle anıyoruz, mekânı cennet olsun.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

18.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, HEKTAŞ hisselerinin OYAK’a satışına ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tarım Kredi Kooperatiflerine atadığınız genel müdürler tarımdan anlamıyorlar ama hisse senedi işlerinden çok iyi anlıyorlar. Hisse senesi işlerinden anlıyorlar ama bu işlerden nedense Tarım Kredi Kooperatifleri değil başkaları kazanıyor. Önceki Genel Müdür zamanında GÜBRETAŞ hisseleriyle ilgili işleri sormuştuk, cevap “Araştırılıyor.” geldi. Şimdiki Genel Müdür de Tarım Kredi Kooperatiflerinin sahibi olduğu yüzde 3,8 oranındaki HEKTAŞ hisselerini blok hâlinde 3 Ağustosta OYAK’a satmış. Satışından sonra HEKTAŞ hisseleri seksen günde yüzde 200’e yakın değer kazandı, Tarım Kredi Kooperatifleri seksen günde 1,7 milyar lira zarar etti. Buradan soruyorum: Hangi ihtiyaçtan dolayı böyle bir hisse satışına gidilmiştir? Bu satıştan elde edilen paralar çiftçimizin ve Tarım Kredi Kooperatifleri ortaklarının hangi ihtiyacını gidermekte kullanılmıştır? Elinizi çiftçinin cebinden çekin, o cebi çoktan boşalttınız.

BAŞKAN – Sayın İlhan…

19.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Seyfe Gölü’nün ölmekte olduğuna ilişkin açıklaması

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Başkanım.

On binlerce göçmen kuş için çölde bir vaha görevi gören Kırşehir’in Seyfe Gölü maalesef can çekişmektedir. Gölün kuruması sebebiyle bu yıl turna kuşları maalesef göle inemeden yollarına devam etmişlerdir. Seyfe Gölü; Orta Anadolu’da kuşların göç yolunda bulunan ve dünyanın en büyük flamingo topluluğu dâhil olmak üzere yaklaşık 200 kuş türünü barındıran ve onlar için dinlenme, beslenme, konaklama alanıdır. Göl ve çevresi birinci derece doğal sit ve tabiat koruma alanı olarak ilan edilmiştir. Ayrıca, Türkiye'nin de taraf olduğu Bern Sözleşmesi’yle nesli tükenmekte olan 27 kuş türü de koruma listesine alınmıştır. Ancak, göl havzasında devletin çiftliğinin bile sulu tarım yapması taban suyunun tükenmesine yol açmaktadır. İklim Değişikliği ve Kuraklıkla Mücadele Komisyonunun da Kırşehir’e gelerek yerinde inceleme yaptığı ama hiçbir adım atmadığı, Salda Gölü gibi doğal bir cennet olan Seyfe Gölü’nün ölmekte olduğunu buradan tüm Türkiye’ye ifade etmek isterim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Adıgüzel…

20.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, Şanlıurfa’da silahlı çatışmanın ortasında kalarak hayatını kaybeden çocuklara ilişkin açıklaması

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Dün, Şanlıurfa’da okulundan evine gitmek için servis minibüsünde bekleyen 2 yavrumuz tarafı olmadıkları bir silahlı çatışmanın ortasında kalarak hayatını kaybetti, 14 de yaralı var. Sadece bu yılın ilk sekiz ayında, sadece basına yansıyan 25 çocuk kaza kurşunuyla değil, katil kurşunlarla hayatını kaybetti, yüzlercesi yaralandı, sakat kaldı. Peki, sorumlu kim?

Şanlıurfa Valisi yayın yasağı koymuş. Yayın yasağı koyacağına, silah yasağı koy. Valiler silah ruhsatı dağıtıyor. Hiç işleri bakanı kendi görevi dışında her yerde. Okul güvenlikleri görev bekliyor, okullarda güvenlik açığı var, Millî Eğitim Bakanı oralı bile olmuyor. Ya, biz milletvekilleri olarak bir kanun teklifi verdik, dört yıldır orada duruyor. Çocuklar, masum insanlar taraf olmadıkları olaylarda kurşunlarla can veriyor. Oyun parkında, kaykayda çocuklar can veriyor. “Dicle’nin kenarında bir kuzuyu kurt kapsa hesabı bizden sorulur.” denilen coğrafyada, Fırat’ın kenarındaki bu 2 kuzunun hesabını kim verecek?

BAŞKAN – Sayın Girgin…

21.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, Milaslı zeytinyağı üreticilerinin taleplerine ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Tarım ve Orman Bakanlığına Milaslı zeytinyağı üreticileri diyor ki: “Kaliteli zeytinyağını teşvik amacıyla düşük asitli zeytinyağına daha yüksek, yüksek asitli zeytinyağına daha düşük prim ödenmelidir. İhracata yönelik erken hasat, soğuk sıkım zeytinyağı üretiminde ekstra prim desteği verilmelidir. Zeytinyağı sektörünün desteklenmesi ve halkımızın sağlığı bakımından zeytinyağının iç tüketimi artırılmalıdır. Bu amaçla, özellikle öğrenci yurtlarında, hastanelerde, üniversite ve diğer okulların yemekhanelerinde, resmî kurumların yemekhanelerinde, askerî mutfaklarda hazırlanan yemeklerde zeytinyağı kullanılması teşvik edilmelidir. Otuz yıl veya daha eski zeytinyağı fabrikaları ile yağhanelerin modernizasyonu için düşük faizli teşvik kredisi sağlanmalıdır. Yirmi yıl ya da daha eski zeytinyağı fabrikaları ile yağhanelerin imar mevzuatına uygun hâle getirilebilmesi için bir kereye mahsus iki yıllık süre tanınmalıdır.”

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Sami Çakır...

22.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, 24 Ekim Birleşmiş Milletler Günü’ne ilişkin açıklaması

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Sayın Başkan, 24 Ekim, Birleşmiş Milletler Günü olarak kutlanıyor. Keşke evrensel barışı, uluslararasında güvenliği ve dayanışmayı sağlayabilmiş devasa bir kuruluşun başarısından bahsedilseydik hatta bahsedilen konularda iyi niyet görebilseydik. Özellikle insanlık sorunlarının çözümünde birlikte çalışmalar yapma hedefinin sadece kayıtlarda kaldığı aşikâr olan 5 ülkenin dudakları arasına sıkışmış örgütün, dünya birlikteliğine etkisi ve sorun çözme kabiliyetinin olamayacağı sonucu, tarihî süreçlerin önümüze koyduğu açık, bir o kadar da acı bir gerçektir. Eğer, Birleşmiş Milletlerin amaçlarına ulaşması gerçekten arzulanıyor, isteniyorsa dünyanın bildiğini, söyleyemediğini açık yüreklilikle söylemek durumundayız. Bu yapısıyla sahte ve yapmacık bir güçlüler kulübü olmaktan öteye geçmeyen hâlipürmelaliyle ilgili söylenecek şey, bugünden yarına tehir etmeden insanlık adına ve onuruna yakışacak bir yapılanmaya ve şekil almaya mecbur olduğudur.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Ümit Yılmaz?

Ümit Bey’in yerine Ahmet Bey, buyurunuz.

23.- Sivas Milletvekili Ahmet Özyürek’in, Âşık Veysel Şatıroğlu’nu doğumunun 128’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

AHMET ÖZYÜREK (Sivas) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sivas’ımızın yetiştirdiği, değerli halk ozanımız, âşıklık geleneğinin en büyük temsilcilerinden Âşık Veysel Şatıroğlu’nu doğumunun 128’inci yılında rahmet, saygı ve özlemle anıyorum. Âşık Veysel Şatıroğlu, küçük yaşta görme yetisini kaybetmiştir ancak şiirlerinde yaşattığı vatanseverlik, birlik, beraberlik, hoşgörü, yaşama sevinci mesajlarıyla hem kendi dünyasını aydınlatmış hem de toplumumuza ışık tutan, rehberlik eden eserleriyle hafızalarımıza kazınmıştır. Âşık Veysel, dillere destan türkü ve ezgileriyle, gelecek nesillere mesaj niteliğindeki şiirleriyle Türk milletinin gönlünde edindiği müstesna yeri ilelebet koruyacaktır.

Teşekkürler Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Fendoğlu…

24.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, Battalgazi, Doğanşehir, Darende, Kuluncak ve Hekimhanlı vatandaşların taleplerine ilişkin açıklaması

MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Battalgazi, Doğanşehir, Darende, Kuluncak ve Hekimhanlı hemşehrilerimizin bize ilettikleri taleplerini yüce Meclis aracılığıyla iletiyoruz. Bu kapsamda Malatya Battalgazi Üzümlü, Çolakoğlu, Karatepe, Alişar, Boran; Doğanşehir Erkenek, Küçüklü, Gövdeli; Darende Yeniköy; Kuluncak Karaçayır, Sofular; Hekimhan Kozdere köylerimizdeki elektrik şebeke hatlarının eski olması, trafo kapasitelerinin yetersizliği, kapalı devre eksikliği gibi nedenlerle bölgedeki vatandaşlarımız sorun yaşamaktadırlar. Elektrik projelerinin, 2023 yılı yatırım planına alınarak bir an önce tamamlanması hemşehrilerimizin bize ilettiği taleplerdir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

25.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Azerbaycan’da trafik kazası geçiren Binali Yıldırım’a, İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’a ve Koruma Görevlisi Oğuzhan Demirci’ye geçmiş olsun dileklerini ilettiğine, Âşık Veysel’i doğum gününde saygıyla ve özlemle andığına ve Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış Hüseyin Okan Merzeci’ye vefatının seneidevriyesinde Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Azerbaycan programında trafik kazası geçiren Genel Başkan Vekilimiz Sayın Binali Yıldırım Bey’e, İstanbul Milletvekilimiz Sayın Şamil Ayrım Bey’e ve Koruma Polisimiz Oğuzhan Demirci’ye geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, acil şifalar diliyorum.

Büyük halk ozanı, gönül insanı, bu toprakların sazı sözü ve özü olan Âşık Veysel’i doğum gününde saygıyla ve özlemle anıyorum.

Mersin’imize yaptığı hizmetler ve çalışmalarla hemşehrilerimizin kalbinde taht kurmuş, 1984-1989 yılları arasında Mersin Belediye Başkanlığı, 1994-1997 yılları arasında Mersin Büyükşehir Belediye Başkanlığı yapmış Hüseyin Okan Merzeci’ye vefatının seneidevriyesinde Allah’tan rahmet diliyor, mekânının cennet olmasını niyaz ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu, buyurun.

26.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, gözaltına alınan gazetecilere ilişkin açıklaması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında Ankara, İstanbul, Van, Diyarbakır, Urfa ve Mardin’de yapılan ev baskınlarında çok sayıda Mezopotamya Ajansı ve JINNEWS muhabiri gözaltına alındı. Bu sabah gözaltına alınan gazetecilere silah doğrultulmuş, ters kelepçe takılmış, yere yatırılmış, işkence edilmiş. Sansür yasasının yürürlüğe girmesinden hemen sonra gerçekleşen bu operasyon tesadüf değildir, muhalif basını ve toplumu susturma planının bir parçasıdır.

Ankara’daki evine baskın yapılan ve 1,5 aylık bebeği olan Ajans Ankara muhabiri Zemo Ağgöz de gözaltına alındı. Gözaltı sonrası, sadece anne sütüyle beslenen 1,5 aylık bebeği dört saattir beslenemiyor. Bitmeyen OHAL döneminde binlerce hamile, lohusa, bebekli kadın gözaltına alındı ve tutuklandı. Özgür basın susturulamaz!

BAŞKAN – Şimdi, söz talep eden Grup Başkan Vekillerine söz vereceğim.

Buyurun Sayın Usta.

27.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, İYİ Parti’nin 5’inci kuruluş yıl dönümüne, Ziya Gökalp’ın vefatının 98’inci yıl dönümüne, Âşık Veysel’in doğum yıl dönümüne, İstanbul Silivri’de gözaltına alınmak istenirken şüphelilerin silahla açtığı ateş sonucu şehit olan Komiser Yardımcısı Alim Nar’a Allah’tan rahmet dilediğine, millî sporcularımızın başarılarına, Uluslararası Şeffaflık Örgütünün yayınladığı 2021 yılı Yolsuzluk Algı Endeksi’ne ve 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nde hedeflenen özelleştirmelere ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, iyi bir hafta diliyorum.

Bugün, önüne konulan her türlü engeli aşarak üstün bir gayret ve mücadeleyle demokrasiyi, hukuku, adaleti ve muasır medeniyetler seviyesini hedefleyerek kurulan İYİ Parti’nin 5’inci kuruluş yıl dönümünü idrak ediyoruz. “Kuramazlar.” denildi, kuruldu; “Devam ettiremezler.” denildi, her türlü engel aşılarak, büyüyerek devam etti. Zorluklar aşıla aşıla, bariyerler devrile devrile aziz milletimizin teveccühü elde edildi, milletimizin gönlünde yer ederek Türkiye Büyük Millet Meclisine temsil edilen güçlü bir siyasi parti konumuna gelindi. İYİ Parti, Türkiye’den gitmek isteyen gençlere, alım gücü azalan ve ekonomik sıkıntılarla boğuşan emekçilere, memura, işçiye, çiftçiye, esnafa yani toplumun tüm kesimlerine umut olmuştur. Aynı heyecan ve kararlılıkla iktidar olmak için çığ gibi büyümeye ve hızla koşmaya devam ediyoruz. Her türlü iftiraya ve hakarete rağmen dimdik duran Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in öncülüğünde, hak ve hukuktan ayrılmadan, milletimizin özgürlüğü ve refahı yolunda gerekirse cefa çekmeye hazır neferler olarak mücadelemizi azimle sürdüreceğiz. Yılmadan, yorulmadan “Devletimiz payidar kalsın, milletimiz huzurla yaşasın.” diye çalışmaya devam edeceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kendisinden “fikir önderim” diye bahsettiği ve milliyetçi düşüncesini benimsediği Ziya Gökalp’ın vefatının 98’inci yıl dönümünü idrak ediyoruz. “Türk milliyetçiliğinin babası” olarak anılan merhum Gökalp’ı rahmetle anıyorum, ruhu şad, mekânı cennet olsun.

Yine, bugün Anadolu’nun sesi, büyük halk ozanı Âşık Veysel’in doğum yıl dönümü. Kendisini de bu vesileyle rahmetle anıyorum.

İstanbul Silivri’de gözaltına alınmak istenirken şüphelilerin silahla açtığı ateş sonucu şehit olan Komiser Yardımcısı Alim Nar’a Allah’tan rahmet diliyorum, ailesine başsağlığı temenni ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim.

23 Yaş Altı Dünya Güreş Şampiyonası’nda üstün başarılarıyla 3’ü altın olmak üzere toplamda 11 madalya kazanan Güreş Millî Takımı’mızı tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.

Bir diğer gururumuz ise Avrupa Kadınlar Boks Şampiyonası’nda altın madalya kazanan millî sporcumuz Buse Naz Çakıroğlu olmuştur. Buse Naz’ı tebrik ediyor, başarılarının devamını temenni ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uluslararası Şeffaflık Örgütü, 2021 yılı Yolsuzluk Algı Endeksi’ni yayınladı. Endeksin 2021 sonuçlarına göre, Türkiye son on yılda yolsuzluğun en fazla arttığı ülkeler arasında zirvede yer aldı. Türkiye yolsuzlukta 38 OECD ülkesi arasında 37’nci sırada yani bunun anlamı yolsuzluğun en fazla olduğu 2’nci ülke. Avrupa Birliğinde ise tüm üyeler arasında yolsuzluğun en fazla olduğu ülke olarak yer aldı.

Dünyaya baktığımızda, demokrasi ve özgürlüklerin azaldığı ülkelerde yolsuzluğun arttığı gözlemlenmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim.

Sonuç olarak, bu yılın küresel yolsuzluk algısı raporu, Türkiye'nin, demokratikleşen ülkeler arasından yolsuzluğun ve otoriterliğin arttığı ülkeler arasına geçiş yaptığını belgelemiş oldu.

Adalet ve Kalkınma Partisi, her ay 10 bin dolar alan siyasetçiyi saklamakla ve siyasete girdikten sonra kurduğu şirketlerle milyonlarca liralık haksız kazanç elde eden milletvekilini korumakla hatırlanacak, kendi bakanlığına eşinin kurduğu şirket üzerinden alım yaptıranlara göz yummasıyla anılacak, borsa spekülasyonlarıyla milyon dolarlar kazanan bürokratına soruşturma açtırmamasıyla akıllarda yer alacaktır.

Tarihin böylesi utanç verici karanlık sayfalarında yer almak istemiyor ve Cumhurbaşkanının geçtiğimiz günlerde “Yolsuzlukla mücadele edeceğiz.” ifadesini samimiyetle sahipleniyorsanız işte size fırsat. Birazdan yolsuzlukların araştırılmasıyla ilgili vereceğimiz önergeye eğer samimiyseniz destek vermenizi bekliyoruz. Tüm kamu kurumlarında yolsuzlukları araştırmak için bir komisyon kuralım ve bu kurulan komisyonla tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyen her kim varsa hepsini adaletin karşısına çıkartalım. İşte adalet, işte terazi. Hodri meydan!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

ERHAN USTA (Samsun) – Toparlayacağım.

İktidara geldiği 2002’den bugüne aralarında stratejik kurum ve işletmelerin de olduğu millî servetleri özelleştiren, bir kısmını satan Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının hedefinde yeni satışların olduğu görülmektedir. Cumhurbaşkanlığı tarafından hazırlanan 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nde gelecek yıl aralarında lojman, sosyal tesis, arazi ve arsaların da bulunduğu toplam 20 milyar liralık yani eski parayla 20 katrilyon liralık taşınmazın satılması hedeflenmektedir yani Hükûmet, devlete ait ne kadar yer varsa önümüzdeki yıllarda hepsini satmaya devam edeceğini ilan etmektedir. Üstelik özelleştirilen yerlerde yeni istihdam alanlarının açılması gerekirken tam tersine, tüm özelleştirmeler kamu bankalarından alınan kredilerle zarara uğratılmaktadır, bu durum istihdamı azaltmakta, işsizliği artırmaktadır. Devletin işleyen tüm kurumları önce etkisizleştirilip sonra da özelleştirme adı altında yabancılara peşkeş çekilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Cumhuriyet kurulduğundan bu yana aziz milletimizin fedakârca çalışıp alın teriyle kurduğu tüm millî değerleri bitmek bilmeyen rant sevdanız uğruna satarak yeni nesillerin geleceğine ipotek koyuyorsunuz. Buradan uyarıyorum: Giderayak yeni bir özelleştirme hatası daha yapmayın; bilin ki İYİ Partinin nefesi ensenizdedir.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bülbül.

28.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde yaralanıp şehit olan Uzman Çavuş Cemil Yavaş ile İstanbul’un Silivri ilçesinde gözaltına alınmak istenen şüphelilerin saldırısı sonucunda şehit olan Komiser Yardımcısı Alim Nar’a Allah’tan rahmet dilediğine, Ermeni terör örgütü ASALA’nın hain saldırısı sonucu 24 Ekim 1975 tarihinde Paris’te şehit edilen Büyükelçi İsmail Erez ile Makam Şoförü Talip Yener’i şehadetlerinin seneidevriyesinde rahmetle andığına, Osmaniye’nin il oluşunun 26’ncı yıl dönümüne, Ziya Gökalp’ın vefatının 98’inci yıl dönümüne, 26-27 Eylül 2022 tarihinde düzenlenen Türk Dünyası Ortak Alfabe Çalıştayı’nda kurulması kararlaştırılan Ortak Alfabe Komisyonuna ve Âşık Veysel’in doğumunun 128’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederiz Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4 Ekim 2022’de Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde terör örgütü PKK tarafından düzenlenen hain saldırıda yaralanan Uzman Çavuş Cemil Yavaş tedavi gördüğü hastanede 21 Ekim 2022’de şehit olmuştur. 23 Ekim 2022’de de İstanbul’un Silivri ilçesinde gözaltına alınmak istenen şüphelilerin saldırısı sonucunda Komiser Yardımcısı Alim Nar şehit olmuştur. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, Ermeni terör örgütü ASALA’nın hain saldırısı sonucu 24 Ekim 1975 tarihinde Paris'te şehit edilen Büyükelçimiz İsmail Erez ile Makam Şoförü Talip Yener'i şehadetlerinin seneidevriyesinde rahmetle anıyoruz.

Sayın Başkan, tarihiyle, kültürüyle Çukurova'nın en önemli illerinden biri olan Osmaniye, bugün itibarıyla il oluşunun 26’ncı yıl dönümünü idrak etmektedir. Köklü tarihiyle, tarımıyla, yetiştirdiği insanlarıyla maruf olan Osmaniye ilimiz, aynı zamanda Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı olan Sayın Devlet Bahçeli'nin de vilayetidir ve seçim bölgesidir. Biz de bu vesileyle Sayın Genel Başkanımıza vekâleten Osmaniye ilinin il oluşunun 26’ncı yıl dönümünü kutlar, aziz hemşehrilerimize sağlıklı ve huzurlu bir hayat dileriz.

Sayın Başkan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün “fikirlerimin babası” olarak nitelendirdiği, Türk milliyetçiliği fikir hareketinin mümtaz isimlerinden Ziya Gökalp 25 Ekim 1924 tarihinde vefat etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş felsefesine fikirleriyle tesir etmiş olan büyük mütefekkir Ziya Gökalp “Türkçülüğün Esasları”, “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak”, “Hars ve Medeniyet” gibi rehber nitelikteki eserlerini aziz Türk milletine miras bırakmıştır. Türk sosyoloji akımının da kurucusu olan Gökalp, vatanseverliği, milliyetperverliği ve münevverliğiyle fikrimizin öncüsü olarak her zaman hafızalarımızda ve gönlümüzde yer edecektir.

Sayın Başkan, Türk devletleri arasında siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerin gelişmesi ve kökleşmesi adına önemli adımlar atılmaya devam etmektedir. Bu doğrultuda son olarak 26-27 Eylül 2022 tarihinde Türk Dünyası Kültür Başkenti Bursa'da, Türk Dünyası Ortak Alfabe Çalıştayı düzenlenmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bülbül.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Çalıştayda, Türk Devletleri Teşkilatı üyesi Türk cumhuriyetlerinden gelen bilim adamları ortak alfabe konusunda bildiriler sunmuş ve Ortak Alfabe Komisyonu kurulması kararlaştırılmıştır. Bu kapsamda 20 Ekim 2022’de Türk devletlerinin ortak bir alfabeye geçmesi ve dilde birlik sürecinin hızlandırılması amacıyla Ortak Alfabe Komisyonu kurulmuştur. Bu karar “dilde, fikirde ve işte birlik” ülkümüz adına atılmış son derece önemli ve isabetli bir adımdır. Komisyonun kurulmasında ve çalışmalarında emeği geçenleri tebrik ediyor, Türk dünyasına hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Sayın Başkan, bugün kültürümüzde önemli bir yeri olan ozanlık geleneğinin temsilcilerinden Âşık Veysel’in doğumunun 128’inci yıl dönümüdür. Âşık Veysel, Türk düşüncesinin insan, tabiat ve dünya anlayışını şiirlerinde ustalıkla işlemiş, mazimizi atiye bağlayan bir köprü olmuştur. Âşık Veysel şiirleri, sözleri, nasihatleri Türk milletinin hafızasında asırlarca yaşayacaktır. Doğumunun 128’inci yıl dönümünde Âşık Veysel’i rahmet ve minnetle anıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Oluç…

29.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, bugün Ankara’da gazetecilere yönelik yapılan operasyona, İsveç’in Göteborg Üniversitesinin Demokrasinin Çeşitleri Enstitüsünün yayımladığı Demokrasi Endeksi’ne, Cumhurbaşkanının hafta sonu Diyarabakır’da yaptığı konuşmaya ve cezaevlerindeki sorunlara ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Vekiller, bugün Ankara’da gazetecilere yönelik bir operasyon oldu ve Mezopotamya Ajansı ve Türkiye'nin tek kadın haber ajansı olan JINNEWS muhabirleri gözaltına alındı; evleri basıldı; Ankara’nın göbeğindeki ajanslar basıldı, kameralara, fotoğraf makinelerine el konuldu. Üstelik gazeteciler gözaltına alınırken işkenceye maruz bırakıldı, ters kelepçe takıldı, silah doğrultuldu gazetecilere ve şu anda 14 kişi gözaltında. Öncelikle bunu kınıyoruz “Gazetecilik yapmak suç değildir.” diyoruz bir kez daha ve bu gazetecilerin serbest bırakılmasını talep ediyoruz ama ilk değil, daha önce de aylar önce Diyarbakır’da 16 gazeteciyi gözaltına aldınız, sonra tutukladı bu iktidar ve şu anda 16 gazeteci Diyarbakır’da cezaevinde tutuklu olarak tutuluyorlar.

Şimdi, yani özgür basın yaşayamasın ve özgür basın hakikatleri yazmasın, konuşmasın diye bu ülkede çok uzun zamandır bir faaliyet sürdürüldüğünü biliyoruz. Bu iktidar öncesinde de vardı bu, yani yıllarca gazeteler yasaklandı, dergiler kapatıldı, daha sonra televizyonlar kapatıldı, radyolar susturuldu, internet siteleri kapatıldı, gazete binaları bombalandı, gazeteciler katledildi; bunların hepsi yapıldı özgür basını susturmak için ama susturulamadı. Bu bir gelenek aslında, özgür basın geleneği ve şimdi de aynı baskılara devam ederek aslında “Özgür basını susturabilir miyiz?” diye uğraşıyor iktidar ama susturulmayacağını biliyoruz. Tabii, yani çağrı yapıyorum buradan bütün gençlere, bizim seçmenimiz olan bütün gençlere ama sadece genç olanlara değil, herkese çağrı yapıyorum: Eğer özgür basını susturma çabaları bu şekilde devam edecek olursa elinde cep telefonu olan her seçmenimiz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – …gencinden yaşlısına kadar kendini bir özgür basın çalışanı olarak görmelidir ve hakikatleri yazmaktan, söylemekten, konuşmaktan geri durmamalıdır diyorum.

Şimdi, İsveç’in Göteborg Üniversitesinin bir enstitüsü, Demokrasinin Çeşitleri Enstitüsü bir rapor hazırlamış, bu rapora göre 179 ülke değerlendirilmiş ve Demokrasi Endeksi oluşturulmuş; Türkiye 147’nci sırada yer alıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

1 üzerinden not verilmiş, Türkiye’nin puanı 0,11. Baktığımızda, Demokrasi Endeksi’nde Türkiye’nin üstünde yer almış olan hangi ülkeler var mesela: Gana 52’nci sırada yer almış, Ermenistan 54, Bulgaristan 56 -bazılarını söylüyorum- Nepal 71’inci sırada, Tunus var 74’te, Kenya 83, Tanzanya 100’üncü sırada, Pakistan var 117’de, Irak 118, İran 142, Türkiye 147; durum bu. Rapora göre, en fazla otoriterleşen 10 ülkeden biri Türkiye. E, bugün de gazetecileri gözaltına aldınız, işte bu otoriterleşmenin bir adımı da esas itibarıyla budur.

Sayın vekiller, bir konu var; daha evvel de konuştum, bir kez daha konuşacağım çünkü bu konu yakıcılığını koruyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Toparlıyorum.

Hafta sonunda “Cumhurbaşkanı” sıfatıyla Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Tayyip Erdoğan Diyarbakır’a gitti, birçok konuşma yaptı. O konuşmanın çoğunluğu üzerine durmak istemiyorum, başka bir fırsatla konuşuruz şüphesiz ama Diyarbakır Cezaevinin kapatılması müjdesini verdi orada ve o müjdeyi verdiği zaman -müjdeyi tırnak içinde söylüyorum elbette, kendi ifadesi olduğu için- meydandan çok fazla bir tepki gelmeyince “Pek memnun olmadılar galiba.” dedi. Düşündüm acaba niye memnun olmadı Diyarbakır’daki o meydanda bulunanlar diye. Şimdi, Diyarbakır’da kaç tane daha cezaevi var biliyor musunuz? 11 tane cezaevi var şu anda. Bu 11 cezaevinin önemli bir kısmını bu iktidar yatırım diye açmış. 12 Eylül 1980’de Diyarbakır Cezaevi -şu anda kapatılmış olan cezaevi- büyük bir zulüm kalesiydi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Her türlü haksızlığın, hukuksuzluğun, işkencenin, insanlık dışı uygulamanın merkezi hâline gelmişti Diyarbakır Cezaevi, çok büyük acılar çekildi. Bugün, o cezaevinin yerine baktığımızda 11 cezaevi daha Diyarbakır’da var ama daha önemlisi, o gün 1 taneydi Diyarbakır Cezaevi, bugün Türkiye'nin -Ege’sinde, Karadeniz’inde, Trakya’sında, Akdeniz’inde, İç Anadolu’da- bütün cezaevlerinde Kürtler var. Binlerce Kürt tutuklu ve hükümlü var şu anda cezaevlerinde. İnsanlar neden memnun olsunlar Diyarbakır Cezaevi kapatıldı diye? Yani bakın, o gün Diyarbakır Cezaevinde büyük işkence çekmiş olan Gültan Kışanak, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Gültan Kışanak bugün Kandıra Cezaevinde, bu iktidar altında rehin tutuluyor. Diyarbakırlılar bunu bilmiyor mu? Biliyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Son cümlem efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Şimdi, dolayısıyla cezaevlerinde çok büyük sorunlar yaşanıyor ve Türkiye'nin her tarafındaki cezaevleri Kürtler için birer cezaevi hâline dönüştürülmüş vaziyette; her gün konuşuyoruz, konuşmaya devam edeceğiz. Hasta ve yaşlı tutukluları her gün konuşuyoruz, infaz yakmaları her gün konuşuyoruz ve bunları konuşmaya devam edeceğiz ve bu insan hakları ihlallerinin bir an evvel sona erdirilmesi için mücadelemizi sürdüreceğiz.

Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkoç.

30.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Cumhuriyet Bayramı’na ve AKP’nin başarısızlıklarına ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu hafta Cumhuriyet Bayramı coşkusuyla hepimiz birlikte hareket etme duygusu içerisindeyiz, 29 Ekimde cumhuriyetimizin 99’uncu yılını kutlayacağız; inşallah, gelecek yıl da 100’üncü yılını. Parlamentoyu güçlendirecek, cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandıracağız. Cumhuriyetin şiarı biz vekillerin çalıştığı bu Genel Kurul Salonu’na nakşedilmiştir: “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.”

Milletin egemenliğini esas alan cumhuriyet için temel adım eğitim ve kalkınmadır. Okuma yazma oranı cumhuriyet öncesinde yüzde 10’u bulmuyordu, cumhuriyet devrimleri ve köylere uzanan seferberlikle on beş yılda üçe katlandı; üniversiteler, enstitüler kuruldu.

Refahın ikinci adımı ise üretimdi. Tarımda ve sanayide üretim hamlesi gerçekleştirildi, kalkınma planıyla tarım ayağa kaldırıldı. Büyük Önder Atatürk, cumhuriyetin ilk on beş yılında -kâğıt, basma, cam, sigara, çelik, çimento, hava gazı- 50’ye yakın fabrika kurdu. Uçak fabrikası kurup uçak ihraç eden bir ülke konumundaydık. İnsanımıza eğitim, iş, aş sağlandı; insanlarımız özgür yurttaşlar hâline getirildi.

Şimdi, yirmi yıllık iktidarlarında devlet adına tek bir fabrika açmayıp tüm sermayemizi tüketenler, eğitim ve kültür alanında ileri tek bir adım atmayı beceremeyenler bugün cumhuriyeti karalamaya çalışıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Tarihimizin en büyük işsizlik, istihdam, hayat pahalılığını bize yaşatanlar cumhuriyetin başarısını gölgelemeye çalışıyor. Erdoğan’ın en büyük itirafı AKP’nin eğitim ve kültür alanındaki başarısızlığıdır, itiraf edemediği ikinci başarısızlığı da ekonomidir. AKP, üretim ekonomisi, istihdam politikası ve eğitim bağını kuramamıştır ve bu alan genç cumhuriyetimizin en büyük başarısıdır, Türkiye Cumhuriyeti’nin de temelidir. Temeli güçlendirmek için iktidara geliyoruz. Cumhuriyetimizi eğitimle, istihdamla, üretimle büyütmek ve demokrasiyle taçlandırmak için geliyoruz.

Gelecek yıl cumhuriyetimizin 100’üncü yılı. Her birimizin, tüm yurttaşların mutluluk ve refahla kutlayacağı bir bayram olacak, hep birlikte kutlayacağız.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, buyurun.

31.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Azerbaycan’da trafik kazası geçiren Binali Yıldırım’a, İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’a ve Koruma Görevlisi Oğuzhan Demirci’ye geçmiş olsun dileklerini ilettiğine, Osmaniye’nin il oluşunun 26’ncı yıl dönümüne, Âşık Veysel’in doğumunun 128’inci yıl dönümüne, cumhuriyetimizin kuruluşunun 99’uncu yıl dönümü haftasına ve AK PARTİ’nin başarılarına ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Azerbaycan’da geçen hafta trafik kazası geçiren çok değerli AK PARTİ Genel Başkan Vekilimiz, Sayın Başbakanımız Binali Yıldırım Bey ve İstanbul Milletvekilimiz Şamil Ayrım Bey’e, aynı zamanda Koruma arkadaşımız Oğuzhan Bey’e geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Cenab-ı Hak kendilerine acil şifalar ihsan etsin. Bu vesileyle bütün hastalarımıza Rabb’imden acil şifalar diliyorum.

Osmaniye ilimizin il oluşunun 26’ncı yıl dönümü münasebetiyle bütün Osmaniyeli hemşehrilerimizi tebrik ediyorum. Bu vesileyle Sayın Genel Başkan Devlet Bahçeli Bey'in de uzun hayırlı ömürlerle bu millete nice hizmetler sunmasını Rabb’imden niyaz ediyorum.

Aynı şekilde, büyük bir halk ozanımız olan Âşık Veysel'e uzun ince bir yolda kültürel hayatımıza katkıları, doğum günü münasebetiyle rahmet dileklerimi ifade ediyorum.

Evet, bu hafta, cumhuriyetimizin kuruluşunun 99’uncu yıl dönümü haftası; dolayısıyla çok önemli bir hafta. Bu hafta uzun bir hafta, AK PARTİ için de çok önem arz eden bir hafta. Zira doksan dokuz yıl önce ilan edilen cumhuriyete giden yolda Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde bir hedef ortaya konmuştu; istiklalitam, tam bağımsız Türkiye hedefi. Hakikaten bu konuda, işte bu hedefi gerçekleştiren, manda ve himayenin her türünü ayaklar altına alarak Türkiye'nin tam bağımsız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …Türkiye olması yolunda hakikaten seksen yıllık cumhuriyet dönemimizde yapılan büyük eserler ve hizmetlerin yirmi yılda 5 mislini, 10 mislini bu millete hizmet ve eser olarak kazandıran Sayın Recep Tayyip Erdoğan, işte bu istiklalitam, tam bağımsız Türkiye hedefini gerçekleştiren lider olarak tarihe geçmiştir. AK PARTİ de yirmi yıllık iktidarları döneminde bu milletin bütün fertlerini, Türk-Kürt, Alevi-Sünni, başı açık-başı örtülü, herhangi bir ayrıma tabi tutmaksızın kucaklayarak, kuşatarak, birlik ve beraberlik içerisinde sessiz devrimleri gerçekleştirerek büyük özgürlükler devrimini gerçekleştirmiş, bu kalkınma eser ve hizmet siyasetini de demokrasiyle taçlandırarak cumhuriyetimizi ilelebet payidar kılma hedefini hakikaten kuvvetlendirmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bu çerçevede tarihin önemli bir eşiğindeyiz hakikaten. Bu manada, büyük ve güçlü Türkiye’yi inşa ederken, cumhuriyetimizin 100’üncü yılında toplum kesimlerinin bütününe dönük hakikaten çok daha müreffeh bir Türkiye’yi ortaya koyarken, bütün dünyanın, insanlığın geleceğiyle ilgili de Türkiye’nin jeopolitik ve jeostratejik konumunu insanlığın lehine kullanmak suretiyle, insanlığın içinde bulunduğu tahıl krizi, enerji krizinin aşılması noktasında her türlü güvenlikle ilgili hem kendi çevresinde hem dünyada hakikaten önemli politik yaklaşımlara öncülük ederken bu manada kendi ekonomisini büyüterek bütün toplum kesimlerinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …EYT’liden sözleşmeliye, çiftçimizden işçimize, esnafımıza, sanayicimize bütün toplum kesimlerinin hakikaten alım gücünü artırmak ve müreffeh ülke Türkiye’yi gerçekleştirmek noktasında çok büyük adımları atmaya devam etmekteyiz. Bu vesileyle, geçtiğimiz hafta hep beraber gururlandığımız bir TAYFUN füzemizi icra etmenin geldiği nokta, inşallah 29 Ekimde Togg otomobilini banttan indirerek seri üretime başlayacağımız nokta, Türkiye'nin işte bu muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkma emelini, hedefini somutlaştıran adımlar olarak kendi tankımızı, tüfeğimizi, kendi silahımızı, gemimizi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …kendi millî ve yerli otomobilimizi yapma noktasındaki dirayetimizi ve neticelendirmemizi ortaya koymak bakımından çok önemli bir dönüm noktası olarak karşımıza çıkıyor.

Vaktiyle Devrim otomobilini engelleyenlere, Türkiye'ye çalım atanlara hatırlatmak lazım gelir ki inşallah 29 Ekim 2022 tarihinde, cumhuriyetimizin 99’uncu yılında kendi millî aracımızı üreteceğiz ve rekabet ortamında da bütün dünyaya inşallah bunun ihracını hep beraber gerçekleştireceğiz.

Bu çerçevede, ben inanıyorum ki -AK PARTİ olarak- Sayın Genel Başkanımız Cumhurbaşkanımızın ilan edeceği, 28 Ekim Cuma günü ilan edeceği “Türkiye Yüzyılı” manifestosu inşallah 21’inci yüzyılın Türkiye yüzyılı olacağını müjdeleyecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Son olarak efendim…

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Şunu ifade edeyim ki hep beraber 1071’de yurt edindiğimiz Anadolu’muzda Selçukluların, Osmanlıların, cumhuriyetin çocukları olarak geleceğe daha umutla bakacağız ve inanıyorum ki Cumhur İttifakı’yla da cumhuriyetin 100’üncü yılında Türkiye Yüzyılı’nı hep beraber, bütün milletimizle beraber hayata geçireceğiz.

Bu duygu ve düşüncelerle her birinize selam ve hürmetlerimi sunuyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkoç.

32.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Azerbaycan’da trafik kazası geçiren Binali Yıldırım’a, İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’a ve Koruma Görevlisi Oğuzhan Demirci’ye geçmiş olsun dileklerini ilettiğine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, önceki dönem Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığını yapmış Sayın Binali Yıldırım’a geçirdiği trafik kazasından dolayı biz de geçmiş olsun diyoruz. Aynı zamanda Şamil Ayrım Vekilimize ve Koruma Oğuzhan kardeşimize de geçmiş olsun diyoruz.

Teşekkür ediyorum.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- TBMM Başkanı Vekili Celal Adan’ın, Başkanlık Divanı olarak, Azerbaycan’da trafik kazası geçiren Binali Yıldırım’a, İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’a ve Koruma Görevlisi Oğuzhan Demirci’ye geçmiş olsun dileklerini ilettiklerine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Beraber çalıştık Sayın Başbakanla, Sayın Meclis Başkanımızla. Ben de kendisiyle birkaç sefer telefonda görüştüm. Ben de geçmiş olsun dileklerimi belirtiyorum. Şamil Ayrım Bey’le beraberdik bu son seyahatte Oğuzhan kardeşimize de geçmiş olsun dileklerimi belirtiyorum Divan olarak.

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Azerbaycan’da trafik kazası geçiren Binali Yıldırım’a, İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’a ve Koruma Görevlisi Oğuzhan Demirci’ye geçmiş olsun dileklerini ilettiğine ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz de kısa konuşmada aslında atladık, ihmal ettik. Ben de Sayın Binali Yıldırım’a, Şamil Bey’e ve koruma kardeşimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. İnşallah bir an evvel sağlıklarına kavuşurlar.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin Hırvatistan Parlamento Başkanı Gordan Jandrokoviç ve Ukrayna Parlamento Başkanı Sayın Ruslan Stefanchuck’un vaki davetine icabetle 24-25 Ekim 2022 tarihleri arasında Uluslararası Kırım Platformu 1’inci Parlamenter Zirvesi’ne katılmak üzere Hırvatistan’a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/2087)

24/10/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Profesör Doktor Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin Hırvatistan Parlamento Başkanı Sayın Gordan Jandrokovic ve Ukrayna Parlamento Başkanı Sayın Ruslan Stefanchuck'un vaki davetine icabetle 24-25 Ekim 2022 tarihleri arasında Uluslararası Kırım Platformu 1’inci Parlamenter Zirvesi’ne katılmak üzere Hırvatistan'a resmî ziyarette bulunması hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                      Mustafa Şentop

                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                           Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Buyurun, okuyun:

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve arkadaşları tarafından, son dönemde ortaya atılan yolsuzluk iddialarının araştırılarak yolsuzlukla mücadele için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 14/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Ekim 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

25/10/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 25/10/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                         Erhan Usta

                                                                                           Samsun                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve 19 milletvekili tarafından, son dönemde ortaya atılan yolsuzluk iddialarının araştırılarak yolsuzlukla mücadele için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 14/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 25/10/2022 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Dursun Ataş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar).

İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti olarak vermiş olduğumuz “kamuda yaşanan yolsuzlukların araştırılması” konulu önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, AKP bundan yirmi yıl önce 3Y’nin yani yolsuzluğun, yoksulluğun ve yasakların olmayacağı bir Türkiye vaadiyle iktidara gelmiştir. Bugün, yirmi koca yıl geride kaldı. Yirmi yıldır devleti tek başına yöneten Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Sayın Erdoğan, milletle alay eder gibi “Yolsuzlukların olmadığı, rüşvetin olmadığı, yoksulluğun Allah’ın izniyle olmayacağı bir Türkiye’yi biz hallederiz, bunu biz yaparız, şu an itibarıyla onun hazırlığı içindeyiz.” dedi. Evet, Sayın Erdoğan tam yirmi yıl sonra başaramadığını itiraf etmekte; Türkiye’de yolsuzluk var, yoksulluk var, yasaklar var demektedir. Bu, bir vaat değil başarısızlığın açıkça itirafıdır. Evet, bugün Türkiye’de rüşvet var; evet, yolsuzluk var; evet, yoksulluk var; evet, yasaklar var. Yirmi yılın sonunda Türkiye’yi bu hâle getirenler bugün çıkıp “Yolsuzlukların önüne geçecek hazırlığı yapmaktayız.” diyor. Günaydın! Tüm bunlar yaşanırken Türkiye'nin yönetiminde yirmi yıldır siz vardınız. Türkiye tarihinde eşi görülmemiş rüşvet de yoksulluk da yolsuzluk da bizzat sizin eserinizdir.

Değerli milletvekilleri, et kokarsa tuzlarsınız, ya tuz kokarsa ne yaparsınız? Maalesef AKP iktidarında tuz kokmuştur. Bugün ülkenin her yerinden yolsuzluk fışkırmaktadır. Eşinin şirketi üzerinden kendi bakanlığına dezenfektan satan eski bakanlar, her ihaleden komisyon alan yüzde 10’lukçu rüşvetçiler…

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Yüzde 20’ye çıkardılar!

DURSUN ATAŞ (Devamla) – …yandaşları için ihale kanunlarında tam 192 kere değişiklik yapanlar, devlete çöreklenen 5’li çeteler, yandaşa dövize endeksli, garanti ödemeli projeler, devlet bankalarından usulsüz verilen ve geri ödenmeyen krediler, yandaşlara pazarlık usulüyle verilen türlü ihaleler, kayyumlara devredilip içi boşaltılan şirketler, AKP’nin yandaş vakıfları üzerinden yapılan büyük yolsuzluklar, borsada usulsüzlükle milyonlarca dolarlık servet edinenler, SPK üzerinden şirketleri haraca bağlayan vekiller, tek kalemde yandaş holdinglerin 500 milyon lira vergi borcunu silenler, görevi çiftçiyi desteklemek olan Ziraat Bankasından kredi alıp tek kuruş ödemeden medya imparatorluğu satın alanlar, “dinozor park” için Ankara halkının cebinden çıkan 750 milyon dolar, AKP döneminde İstanbul Büyükşehir Belediyesinde yapıldığı iddia edilen ve hazırlanan dosyalara İçişleri Bakanlığı tarafından el konulan 13,2 milyar liralık yolsuzluk; 5-10 maaş alan danışmanlar, saray bürokratları; ayakkabı kutularından ortalığa savrulan paralar, siyasilere rüşvet verildiğini itiraf eden sözde hayırsever iş adamları, kara para aklama suçlamasıyla tutuklanan iş adamının özel jetini kullanan bakanlar, İçişleri Bakanının ifadesiyle suç örgütünden maaş alan siyasiler, Sayıştay raporlarına yansıdığı hâlde tek bir işlem yapılmayan yolsuzluklar… Zamansızlıktan sayamadığım daha yüzlerce yolsuzluk iddiası var. Bunlar hakkında verilen onlarca araştırma önergesine rağmen bu iddiaların hiçbiri araştırılmamış, tek bir kişi için bile adli işlem yapılmamıştır.

Şimdi, yolsuzluğa karşı harekete geçtiğini söyleyenlere tekrar soruyorum: Tüm bunlar yaşanırken iktidarda kim vardı? Yirmi yıldır elinizi tutan mı vardı?

Değerli milletvekilleri, Türkiye, cumhuriyet tarihinde hiç bu dönem kadar yaygın, yoğun ve istikrarlı bir yolsuzluk sürecine tanık olmamıştır. Dünyanın hiçbir yerinde yolsuzluk yapanlar ülkemizdeki kadar korunmamış, savcıların bu kadar suspus olduğu bir dönem hiç yaşanmamıştır. Türkiye’de son yirmi yılda yaşanan yolsuzluklar, uluslararası raporlara bile yansımıştır. Uluslararası Şeffaflık Örgütü tarafından 2021 yılında yayınlanan raporda Türkiye, 180 ülke arasında 96’ncı sırada yer almış, 2013’ten bugüne tam 43 basamak gerilemiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

DURSUN ATAŞ (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

Görüldüğü üzere, her yerden yolsuzluk ve rüşvet fışkırmakta, yandaşlar zenginliklerine zenginlik katarken vatandaşsa yoksulluğun pençesinde çırpınmaktadır. Bu yolsuzlukların failleri siyasi ve hukuki olarak hesap vermek zorundadır.

Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in de dediği gibi eğer zerre samimiyetiniz varsa biz sonuna kadar varız, buyurun, hodri meydan, önergemize destek verin! Yaşanan bu yolsuzlukları araştırıp, faillerini gün yüzüne çıkarıp hesap soralım ki yolsuzluklar önlensin diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Sayın Başkan, sayın vekiller ve ekranları başında bizleri izleyen değerli halklarımız; hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Evet, İYİ Partinin önergesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum.

Şimdi, öncelikle, Türkiye’de -2002- AKP’nin ilk iktidar yıllarını hatırlayalım, ne diyorlardı? “Yasaklara, yoksulluğa ve yolsuzluğa karşı biz iktidara geldik.” Yasaklara bakalım bugün değerli arkadaşlar; valla kimse konuşmasa Türkiye’de yasak yok ya da herkes AKP’li olursa yasak yok, bu konuda hiçbir sıkıntı yok. AKP’liler suç işleme özgürlüğüne sahipler, AKP’liler her türlü şeye bulaşabilirler; yolsuzluk yapabilirler, ihaleye fesat karıştırabilirler, aklınıza gelebilecek her şeyi yapabilirler; bu konuda hiçbir yasak yok maşallah ama olurda muhalif biri olursanız, bir “tweet” atarsanız “tweet”in içi boş olursa sorun yok ama “tweet”in içine herhangi bir şey yazarsanız işte orada sorunlar başlıyor.

Yoksulluk meselesine bakalım; yine 2002 yılında, aslında AKP iktidara geldiğinde IMF’nin programını devraldı ve yirmi yılın sonunda bugün geldiğimiz noktada açlık sınırı 8 bin liraya gelmiş durumda. Yoksulluk sınırı 24 bin liraya yaklaşmış ve Türkiye’de yaklaşık 20 milyon insan sosyal yardımlara muhtaç hâle gelmiş. Kimin sayesinde? Tabii ki muhteşem iktidar AKP sayesinde(!)

Peki, yolsuzluk meselesine gelelim; yolsuzluk meselesinde “yolsuzluk” kelimesi mevcut durumu tanımlamak için yetersiz kalıyor, biz buraya yeni bir kavram bulmalıyız yani “yolsuzluk” dediğimizde geçmiş hafızamıza geliyor, üç beş hortumcunun yolsuzluk yapması gibi bir şey canlanıyor ama durum öyle değil ki artık bütün ülkeyi talan eden, bütün ülkenin bütün kaynaklarını yok etmeye çalışan, kendi himayesine alan bir iktidar var. Bunu sadece “yolsuzluk” kavramıyla aktarabilir miyiz? İmkânsız, en azından böyle bir lügatimiz yok. Buna ne deriz? Valla “bütün ülkeyi götürmek” mi deriz, “bütün ülkeyi yok etmek” mi deriz, “bütün ülkeyi yutmak” mı deriz; nasıl bir şey deriz, onu bilmiyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, siz iktidara geldikten sonra dünya kadar hukuksuz iş yaptınız ama en temel hukuksuz işiniz şu: Türkiye’deki yerel yönetim kaynaklarına çöktünüz, özellikle de bölgedeki belediyeleri kayyum eliyle aldınız, önce halkın iradesini gasbettiniz, çaldınız ama yetmedi, “kayyum da Mardin modeli” dediniz ve Mustafa Yaman’ı getirdiniz, Mustafa Yaman eliyle de dünyanın yolsuzluğunu yaptınız ama yolsuzluk öyle bir aşamaya geldi ki siz bile Mustafa Yaman’ı ve 72 kişiyi görevden alıp onlara 540 milyonluk soruşturma açmak zorunda kaldınız. Tabii, bu arada bakanlarınızın ve diğerlerinin aldıkları hediyeleri, aldıkları rüşvetleri, AKP’nin bütün işlemlerini belediyeye fatura etmelerini söylemeye bile gerek yok.

Bu arada, yolsuzluğun yolunu nasıl yapıyorsunuz? 21/B diye bir madde var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Normalde 21/B, olağanüstü hâllerde istisna olarak uygulanması gereken bir ihale yöntemidir ama gelin görün ki AKP istisnayı kural yapmasıyla mahir bir iktidar, onun için siz 21/B’yi bütün ihalelerde uyguluyorsunuz ve adrese teslim ihalelerle de aslında yandaşınıza hızlı bir şekilde kamu kaynaklarını peşkeş çekiyorsunuz. Bununla ilgili dünya kadar örnek var, say say bitmez ama bütün bu yolsuzluklar… İşte endeksler ortada, hepsinde en son sıralardasınız. Ama daha önemli bir şey var; bu yolsuzluklarınız görünmesin diye özgür basın emekçilerini gözaltına alıyorsunuz. Bugün evlerini bastınız, ajansı bastınız ve 11 gazeteciyi -içlerinde kırk beş günlük bebeği olan Zemo Ağgöz dâhil- gözaltına aldınız, hâlâ gözaltında tutuyorsunuz, yirmi dört saatlik avukat kısıtlılığı var. Neden yapıyorsunuz bunları? Çünkü yolsuzluklarınız, yasaklarınız ve açgözlü iktidarınızın suçları dile gelsin istemiyorsunuz, çok açık ve net.

Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Sayın Deniz Yavuzyılmaz.

Buyurun Sayın Yavuzyılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; nedir bu dosyalar? Bu dosyalar AK PARTİ dönemindeki yolsuzluk, usulsüzlük ve kamu zararlarıyla ilgili yaptığım suç duyuruları. Bu suç duyurularının sayısı 39 ve bu suç duyurularının parasal hacmi 600 milyar lira yani eski parayla 600 katrilyon lira. Şimdi, üç dakikanın içinde AK PARTİ dönemindeki bütün yolsuzları anlatmam imkânsız olduğu için size birkaç örnek vereceğim.

Devlet Demiryolları Ankara-İstanbul hattı rehabilitasyon işinde on beş yıldır bir türlü tamamlanamayan bir tünel var; tünelin adı “T26”, Teftiş Kurulu raporuna göre sözleşme fiyatı 59 milyon dolar, Devlet Demiryollarının şirkete ödediği tutar 322 milyon dolar, aradaki fark 262 milyon dolar; güncel kurla yaklaşık 5 milyar lira, eski parayla 5 katrilyon lira. 5 kilometrelik tünelin her bir kilometresinde 1 katrilyon yolsuzluk var. Peki, bu devasa vurgunun içinde kimler var? Tabii ki 5’li çete, tabii ki AK PARTİ’li bürokratlar var.

Bir diğer örnek, bu da 10’lu çetenin işi, Sabiha Gökçen Havalimanı raylı sistemler bağlantı işi. Sayıştayın 2019-2020 yılları raporuna göre, şirket 17 iş kalemine çok düşük fiyat veriyor ve ihaleyi kazanıyor. Ancak sıra bu iş kalemlerini yapmaya gelince iş kalemleri işin kapsamından çıkarılıyor, yeniden ihale ediliyor ancak pazarlık usulüyle adrese teslim şekilde yine aynı şirkete veriliyor ama bir farkla veriliyor; o ilk ihalede düşük fiyat verilen 17 iş kalemine bu kez fahiş yüksek fiyatlar veriliyor. Bakın, mesela tek bir iş kaleminde Sayıştay raporuna göre sözleşme tutarı 102.600 lira, şirkete ödenen tutar 114 milyon 75 bin lira; aradaki fark 1.111 kat, kamu zararı 113 milyon lira.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Toplam 17 iş kaleminde oluşan kamu zararı 600 milyon lira. Ayrıca şirkete 25 milyon avro da usulsüz avans veriliyor, avanstan hiçbir şekilde faiz alınmayarak yani yüzde sıfır faizle ancak üç buçuk yıl sonra para tahsil ediliyor. İşte size AK PARTİ dönemindeki sadece 2 yolsuzluktan örnek.

Sayın milletvekilleri, altını çizerek söylüyorum, AK PARTİ tarihi aynı zamanda Türkiye’deki yolsuzlukların tarihidir.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın İlyas Şeker.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubunun vermiş olduğu Meclis araştırması önergesi üzerine AK PARTİ Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, trafik kazası geçiren önceki dönem Başbakanımız Binali Yıldırım Bey’e, Milletvekilimiz Şamil Bey’e ve Koruma Oğuz Bey’e geçmiş olsun diyorum, Allah’tan acil şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, son on sekiz yılda AK PARTİ hükûmetlerimiz kamu yönetiminin daha şeffaf, hesap verebilir, dürüst ve katılımcı bir yapıya dönüşmesi ve yolsuzluklarla mücadele konusunda önemli adımlar attı. Yeni anayasal düzenlemelerin yanında, birçok kanunda da değişiklikler yapıldı. Örneğin, Bilgi Edinme Kanunu, Kamu Görevlileri Etik Kurulu kurulmasına ilişkin kanun, Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu, Kamu İhale Kanunu, Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun ve Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu, Türk Ceza Kanunu, Ceza Muhakemesi Kanunu, Kabahatler Kanunu, Kamu Denetçiliği Kurumu kurulması amacıyla Kamu Denetçiliği Kurumu Kanunu, Sayıştay Kanunu gibi birçok kanun bu dönem içerisinde yasallaşmıştır.

Yine, yolsuzlukla mücadele konusunda taraf olduğumuz birçok uluslararası sözleşmelere de imza atılmıştır. Örneğin, Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Dair Medeni Hukuk Sözleşmesi, OECD Uluslararası Ticari İşlemlerde Yabancı Kamu Görevlilerine Verilen Rüşvetin Önlenmesi Sözleşmesi, Sınıraşan Örgütlü Suçlarla Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi gibi birçok sözleşmeye de yine imza atılmıştır.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ hükûmetleri döneminde bütçe yolsuzluklara değil geçmişte yapılan yolsuzları önleyerek yatırımlara harcanmıştır. Bunlara şöyle kısaca bir bakacak olursak bu bütçeyle bölünmüş yollar 6.100 kilometreden 28.550 kilometreye çıkarılmış, otoyolların uzunluğu 1.710 kilometreden 3.532 kilometreye çıkarılmış, kara yolları tünel sayısı 83’ten 466’ya çıkarılmış; tünel uzunluğu 50 kilometreden 651 kilometreye, köprü ve viyadük uzunlukları 311 kilometreden 724 kilometreye çıkarılmış; hızlı tren hattı 2.074 kilometreye çıkarıldı, 26 olan havaalanı sayımız 57’ye çıkarıldı; savunma sanayisinde yerlilik oranımız yüzde 20’lerden yüzde 73’lere çıkarıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

İLYAS ŞEKER (Devamla) – Yeni demir yolları, hızlı trenler, şehir hastaneleri her ile en az 1 üniversite olmak üzere 208 üniversite kuruldu; daha neler neler...

Kısacası, Genel Başkanımız, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde dağları deldik, denizleri alttan, boğazları tünelden geçtik, 85 milyon milletimize hizmet ettik, etmeye de devam ediyoruz inşallah.

Ziya Paşa'nın dediği gibi “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz/Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.” diyor, araştırma önergesine katılmadığımı ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza…

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip Üyeler arasında anlaşmazlık var, elektronik cihazla oylama yapılacaktır.

Oylama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.39

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.55

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Rümeysa KADAK (İstanbul)

 -----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

İYİ Parti grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

Evet, Kâtip Üyeler arasında ihtilaf olduğundan dolayı elektronik cihazla oylama yapılacaktır.

Oylama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Sayıştay denetim raporlarındaki yolsuzlukların araştırılması amacıyla 25/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Ekim 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

25/10/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 25/10/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                Hakkı Saruhan Oluç

                                                                                          İstanbul

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

25 Ekim 2022 tarihinde Siirt Milletvekili, Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili, Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından (22069 grup numaralı) Sayıştay denetim raporlarındaki yolsuzlukların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan genel görüşme önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak 25/10/2022 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, Sayıştay… Sayıştayın normalde yaptığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına bütçe hakkı olan bir süreci denetlemek, kamu kurumlarını denetlemek, incelemek, hesaplarını kontrol etmek. Aslında her dönem bütçeye geçtiğimizde Sayıştay raporları basında tartışılmakta ve konuşulmakta. Fakat nedense -bütçe hakkı gibi çok kutsal olan bir süreç- giderek artık Sayıştay raporları dışında, her şeyde yolsuzluk, rant ve bir talan sistemi geliştirildi. Bununla beraber herhangi bir inceleme yapılıyor mu? Yapılmıyor. Sayıştay raporlarına da baktığımızda bir inceleme yapıldığı hâlde gereği yerine getirilmiyor.

İktidar ne yaptı yeni Cumhurbaşkanlığı sistemiyle beraber? Birçok kurumu Türkiye Varlık Fonuna bırakıp zaten paralı olan kurumları denetim dışı bıraktı. Sayıştayın denetlediği kurumların çoğuna baktığımızda birçoğunda usulsüzlük saptanıyor.

Sayıştay ne yapıyor? Müfettişleri -deyim yerindeyse hâkimleri- incelemeye gittiğinde hesaplara bakıyor. Zamanında yapılmış mı, usülüne göre yapılmış mı, kararlar alınmış mı, işlemler uygun mu, bunları denetler ve normalde bu denetleme sonuçlarını bildirir. Normalde her denetim nedir? Önlemek ve korumak üzerine yapılır. Önleniyor mu? Hayır. Korunuyor mu? Hayır. Neden? Rakamlar ortada, birazdan söyleyeceğim. Giderek her yıl tekrarlanıyor; her yıl tekrar tekrar, giden denetçiler, hâkimler aynı şeyi yazmak zorunda kalıyor, müfettişler aynı şeyi yazmak zorunda kalıyor. Peki, bunlar önlenmiyorsa, korunmuyorsa nedir? Bu, açıkça yolsuzluğa devam demektir.

Şimdi, baktığımızda -yüzde 55 oranında- kurumların bir kısmı hiçbir işlem yapmamışlar faaliyetleriyle ilgili. Kurumların bir kısmı yaptıkları faaliyetlerin içeriğini tümüyle yanlış doldurmuşlar, kaynak denilen bir şey belirtmemişler. Denetim değerlendirme raporlarına baktığımızda orada da birçok usulsüzlük var, mali açıdan da.

Sayıştay Başkanı ne diyor? Diyor ki: “Bütçe haksa, Parlamento adına işlem yapılıyorsa, bütçede bir usulsüzlük varsa Parlamento ve halk adına bunun gereğinin yerine getirilmesi lazım.” Peki, ne yapılıyor? Herhangi bir işlem yapılmıyor. Neden? Çünkü bunlar hoş görülüyor ve bu sistem devam ettirilsin isteniyor. Peki -ben size bazı örnekler vermek isterim- Sayıştayın yaptığı incelemelerde en çok saptadığı nedir? Hani “Faiz, faiz; faiz düşecek.” diyorsunuz ya; faiz 2019’da 112 milyardan şimdi 241 milyara çıkmış, bu kadar artış var ve bu kimin cebinden çıkıyor? Bizim cebimizden çıkıyor. Kur korumalı mevduat, boyuna uzatıyorsunuz, tekrar Plan ve Bütçede uzatılıyor; bu kimden çıkıyor? Tekrar bizden çıkıyor. Sayıştay bu konuda rakamları verdiği hâlde herhangi bir işlem yapılmıyor.

Az önce arkadaşımız tekrar yolsuzluklarla ilgili konuşunca... Ya, kayyumlar bir işgal, bir gasptır. Kayyumlarla ilgili daha önce Sayıştay Başkanı dedi ki: “Üç yıl üst üste yaptığımız denetimlerde kayyumların usulsüzlüklerini, yolsuzluklarını saptadık.” Herhangi bir işlem yapıldı mı? Hayır. Ama Adnan Selçuk Mızraklı, Gültan Kışanak gibi birçok seçilmiş eş başkanımız cezaevine girdi, herhangi bir yolsuzlukla ilgili bir şey saptayamadınız, tümüyle siyasi kararlar içerisinde... Ama sizin hırsızlık yapan, gasbeden, orada oturan kayyumlarla ilgili bir işlem yaptınız mı? Hayır, devam ediyorlar. Ve ne oldu? Her oturan kayyum, yolsuzluğa devam ediyor ve kayyumlara artık atamayla yeni kayyumlar atıyorsunuz çünkü yolsuzluk yapıldığı hâlde bir işlem yapmıyorsunuz.

Bir diğeri, ya, siz Türkiye'yi… Biz, olağanüstü hâlin ne olduğunu biliyoruz, OHAL'in ne olduğunu biliyoruz yani Hâkkari'de, Van'da ikide birde uzatılan süreçleri de biliyoruz, daha önce kaldırdığınız OHAL sisteminden dolayı biliyoruz. Şimdi, Sayıştay raporlarına baksanız, Türkiye bir afet ülkesi, bir olağanüstü hâl ülkesi. Neden? Hiçbir ihale usulüne göre yapılmıyor, hiçbir ihale usulüyle yapılmıyor. İhaleler neye göre yapılıyor? Afet durumuna göre, 21/B’ye göre, OHAL şartlarına göre. Büyük otoyolları, büyük havaalanlarını, bütün yolsuzlukla ilgili şeyleri siz OHAL kurallarına göre yapıyorsunuz ve bunu bir yönetme biçimine dönüştürmüşsünüz. Yönetme biçimine dönüştürdüğünüz her şey, tümüyle cebinizi doldurmak, yolsuzluğu artırmak ve şirketleri beslemek üzerine. Ya, Orman Genel Müdürlüğü…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Bazı örnekler: Orman Genel Müdürlüğünde denetim yapılmış. Arkadaşlar, sadece geçtiğimiz yıl 640 bin hektar ve son on yılda 6 milyon hektar, 2 Konya büyüklüğünde yeri orman alanından çıkarmışsınız. Ormanların yandığı yetmiyor, orman alanlarını tümüyle talana, ranta dönüştürmüşsünüz. Ya, her yıl elektrik faturalarını ödemekte insanlar zorlanıyor, bu hayat pahalılığında zorlanıyor; Meclise ikide bir diyorsunuz ki: “Elektrik paralarıyla ilgili düzenleme yapacağız.” Ama sosyal medyada “Faturalar ödenmiyor...” Nedir? Enerji Piyasası Denetleme Kurulunda AR-GE harcamaları için, araştırma geliştirme için ne yapmışlar biliyor musunuz? Araştırma geliştirme için gereken bütçeyi tüketiciye yansıtmış. Batmanlı, Afyonlu, Sinoplu para verirken bir taraftan da enerjinin araştırması için para veriyor. Ya, bunlar artık gözle görülür, kabul edilebilecek şeyler değil. Sağlıkla ilgili, şehir hastanesinde tüp bebek merkezinde laboratuvar hizmetlerinin parasını bile bunlar veriyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Sayın Başkan, selamlama için…

BAŞKAN – Selamlama için bir dakika vermiyoruz.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Tamam, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.

Buyurun Sayın Çelik. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

25 Ekim 2017 tarihinde Türk siyasi hayatına bir güneş doğmuştur. Sayın Meral Akşener’in tarihî konuşmasıyla siyasetin dengeleri değişmiştir. Artık samimiyetsiz, art niyetli, düşünce özürlü, gayriciddi ve gayrimillî siyasetin sürdürülemeyeceği ortaya çıkmıştır. İYİ Parti, Türkiye’ye iyi gelmiştir; 5’inci yıl kutlu olsun.

Değerli arkadaşlar, şunu sizinle paylaşmak istiyorum: Neresinden tutsan lime lime dökülen, lime lime dökülen bir devlet yapısıyla karşı karşıyayız. Kısacası, tuz kokmuştur. Sayıştayın, yolsuzlukların genellik arz ettiği bir ortamda, hangisine, nasıl, ne zaman, nerede el atacağını, faillerinin tecziyesini sağlayacağını doğrusu bilmediğini düşünüyorum. Eylül 2022’de yayınlanan 2021 yılı denetim raporlarında geçen yolsuzluklar bize göre örnek teşkil eder mahiyettedir. Bunun binlercesinin olduğunu düşünürsek ülkenin nasıl sistemik bir şekilde soyulduğunu tahmin edebiliriz. Diğer taraftan, Sayıştayın denetimine izin vermeyen yapıları da burada hatırlatmak isterim.

Değerli arkadaşlar “Tuz kokmuştur.” dedik, o hâlde tuz kokmamalıdır. Artık bu millet ve devlet yaşayacaksa iktidar değişimi de bir zorunluluk hâline gelmiştir. Gelir toplama ve harcama yetkisi TBMM tarafından yürütmeye verilmişken bunu suistimal eden yürütme erkinin er veya geç hesap vermesi mukadderdir.

Değerli milletvekilleri, Sayıştay diyor ki: “Envanter kayıt işlemleri sakat. Amortisman kayıtları hatalı. Ayni yardım ve bağış kayıtları hatalı. Özel sermayeli bankalarda hesaplar açılmış, niye açıldığı belli değil. Doğrudan temin işlemleri usulsüz. Gelecek dönem giderleri peşinen gider sayılmış. Dış kredilerde kur değerlemeleri yapılmamış.” gibi eleştirileri var, yolsuzluk hükümleri var. Evet, Cumhurbaşkanlığının yani Beştepe’nin günlük harcamasının 10 milyon liraya ulaştığı da acı bir gerçek. Arkadaşlar, hazineye ait 70 bin konutun akıbeti nasıl bilinmez?

Aslında en önemli konu da Varlık Fonudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Bu tür fonlar dünyada, yaratılan kaynakların en etkin ve verimli olarak nasıl kullanılabileceğine ilişkindir; oluşturulan bu fonlar ancak bu şekilde kullanılabilir. Bizde ise Osmanlı Dönemi’nde görülen Düyun-ı Umumiye’nin bir türevi gibidir; satılabilir, suistimal edilebilir. Ne kadar değerli iktisadi kuruluş ve şirket varsa bakıyorsunuz, Varlık Fonunun içinde. Buradan Hükûmeti uyarıyoruz: Varlık Fonunu derhâl tasfiye edin ve Sayıştay denetimine açın. Öksüzün, yetimin hakkını yiyen, Türkiye Cumhuriyeti devletini mali yönden istismar eden hem bu dünyada hem de ahirette hesap vermekten kaçamayacaktır diyorum ve hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Burcu Hanım, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, taşeron işçilerin kadro sorununa ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

AKP’nin taşerona kadro düzenlemesiyle ilgili her gün farklı yorumlar duyuyoruz. Korkarım, 696 sayılı KHK’de yaşanılan mağduriyetlerin aynısı yaşanacak gibi gözüküyor; onun için, taşerona kadro düzenlemesi Mecliste görüşülmeli, bir tek işçi mağdur olmamalıdır. Çözüm, kamudaki tüm taşeron işçilerin kadroya alınmasıdır. KİT çalışanları, kiralık araç şoförleri, HBYS bilgi işlem çalışanları, laboratuvar tekniker ve teknisyenleri; sterilizasyon ve dezenfeksiyon, yemekhane çalışanları; tomografi ve MR, diş protez çalışanları; sosyal tesis çalışanları, tüm kamu çağrı merkezi çalışanları, fizyoterapistler, biyomedikal teknikerleri, Karayollarındaki tüm taşeron işçiler, 4 Aralık mağdurları, vakıf personeli, yüzde 70 engeline takılanlar ve tüm taşeron işçiler “ama”sız “fakat”sız, “lakin”siz, ayrımsız olarak kadroya geçirilmelidir. Giderayak AKP buna “hayır” derse bile söz veriyoruz, CHP iktidarında tüm taşeron işçiler kadroya geçecektir.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Sayıştay denetim raporlarındaki yolsuzlukların araştırılması amacıyla 25/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Ekim 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın Ahmet Kaya.

Buyurun Sayın Kaya. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AHMET KAYA (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Anayasa’nın 160’ıncı maddesine göre Sayıştay, merkezî yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir. Ayrıca, mahallî idarelerin hesap ve işlemlerinin denetimi ve kesin hükme bağlanması da Sayıştay tarafından yapılır. Sayıştay tarafından yapılan denetimlerin amacı, bütçe hakkının gereği olarak kamu idarelerinin faaliyet sonuçları hakkında Türkiye Büyük Millet Meclisine ve kamuoyuna güvenilir ve yeterli bilgi sunulması, kamu mali yönetiminin hukuka uygun olarak yürütülmesi ve kamu kaynaklarının korunması, kamu idarelerinin performansının değerlendirilmesi ve hesap verme sorumluluğu ve mali saydamlığın yerleştirilmesi ve yaygınlaştırılmasıdır.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve halk adına halkın parasının hesabını soran ve usulsüzlükleri raporlarına taşıyan Sayıştayın varlığı ve yaptıkları tüm engellemelere ve eksikliklere rağmen çok önemli ve değerlidir. Aslında Sayıştayın varlığı, sadece demokrasimiz için değil, iktidar için de son derece önemlidir; tabii, demokrasiyi içselleştirmiş, hesap vermeyi onurlu bir görev sayan iktidarlar için.

Peki “Bizdeki durum nedir? diye bir bakalım. Orta yerde şöyle bir söz var: “Sayıştayın, icracı kurumlardaki denetimlerini açık arama şeklinde yapmaması gerektiğini düşünüyorum.” Kim söylüyor bunu? Sayın Cumhurbaşkanı söylüyor. Sayıştay denetimlerde açık aramayacak da ne yapacak, durumu mu idare edecek? Bu anlayışın olduğu bir yerde sağlıklı bir denetimden söz etmek mümkün değildir.

Ayrıca, Sayıştay Başkanlığına daha önce Cumhurbaşkanlığı bünyesinde görev yapan bir bürokrat atanıyor. İktisat mezunu, bunun dışında, Sayıştayla uzaktan yakından alakası olmayan bir bürokrat; hukukçu değil, herhangi bir denetim tecrübesi de yok. Arkadaşlar, bağımsız ve tarafsız olması gereken Sayıştay gibi bir kurumun başına neden bir Cumhurbaşkanlığı bürokratı atanıyor ya da getiriliyor diye sorgulamamız gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, Sayıştay Kanunu'na göre, Sayıştay denetçilerinin hazırladıkları raporlar kontrol süreçlerinden geçerek Rapor Değerlendirme Kuruluna gelirler. Deneyimli Sayıştay üyelerinden oluşan bu kurul raporlara son şeklini vererek Büyük Millet Meclisine sunulmak üzere Sayıştay Başkanlığına verir. Sayıştay Başkanının görevi bu raporları Meclise sunmaktır. Sayıştay Kanunu bu raporlama sürecini net olarak tanımlamıştır. Sayıştay Başkanlığının Rapor Değerlendirme Kurulu sonrası şekil verilen bu raporlara müdahale yetkisi yoktur, kanun bu yolu kapatmıştır. Fakat ortada Sayıştay Başkanının son yayınlanan raporlara müdahale ettiği yönünde çok ciddi iddialar vardır ve bu durumun görevini layıkıyla yapan Sayıştay üyelerini ve denetçilerini son derece rahatsız ettiğinden bahsedilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

AHMET KAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, durumumuz bu ama buna rağmen Sayıştayda devletini, milletini çok seven ve görevini en iyi şekilde yapmaya çalışan çok değerli bürokratlar var; onlar tüm engellemelere rağmen her yıl yaptıkları denetimlerde çok sayıda bulguda yolsuzluklar, usulsüzlükler ve tespitler yapıyorlar. İşte, bunlardan biri de Amasra maden sahasıyla ilgili tespitlerdir. Sayıştayın uyarıları dikkate alınmış olsaydı, bugün 41 madencimiz göz göre göre gelen iş cinayetine kurban gitmeyecekti. Gerçi kime anlatıyoruz bunu? Daha cumhuriyetin ne olduğunu anlayamamış kafalara mı? Bu kafalara birkaç söz söylemeden edemeyeceğim. Cumhuriyet, her şeyden önce, adam olmak demektir, adam olmak. (CHP sıralarından alkışlar) Cumhuriyetin tüm imkânlarından faydalanıp makam mevki sahibi olanlar, cumhuriyetin ekmeğini yiyip sonra da bu cumhuriyete ve Atatürk’e söz edenler; bu cumhuriyetin size verdikleri haram, zehir zıkkım olsun! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Uğur Aydemir.

Buyurun Sayın Aydemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

HDP grup önerisine baktığımızda hangi iddialarda bulunmuşlar, hemen tek tek cevap vermeye çalışacağım.

Yalnız önce şunu ifade etmek istiyorum: Bazı konuşmacı arkadaşlarımız “adam” kelimesinden bahsettiler. Ben de söze bakarım söz mü, söyleyene bakarım adam mı diyerek bu sözü geçiştirmek istiyorum.

AHMET KAYA (Trabzon) – İşiniz geçiştirmek zaten.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Şimdi “İktidar partisi bütün paralı kurumları Varlık Fonuna devretti." diye hatiplerimiz burada konuşma yaptılar. Evet, değerli arkadaşlar, Varlık Fonuna bazı kurumlar devroldu ve paralı kurumları da Sayıştay denetiminden kaçırdığımız ifade edilmektedir.

Değerli arkadaşlar, defaatle söyledik, belki benim bu son söylemem de olmayacak, dillerimizde tüy bitti; Varlık Fonuna devredilen bütün kurumlar Sayıştay denetimine aynen tabidir, hiçbir şey değişmemiştir arkadaşlar. Bakınız, Varlık Fonuna ne kadar kurum devredildiyse her biri tek tek Sayıştay denetimine tabidir, hiçbir değişiklik yok.

ERHAN USTA (Samsun) – Varlık Fonu Sayıştay denetimine tabi mi Uğur Bey?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Raporları nerede?

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Ancak Varlık Fonu yeni kurduğu şirketlerle alakalı -mesela, petrokimya kurdu, maden şirketi kuruyor, bunlarla alakalı- kendi iç denetimini kuruyor, uluslararası bağımsız denetim kuruluşlarına denetletiyor. Bunlarla yetinmiyoruz, ne yapıyoruz? Devlet Denetleme Kurulunu da devreye sokuyoruz, bir de onlarla denetletiyoruz. Bunlar da yetmiyor değerli arkadaşlar, bir de Plan ve Bütçe Komisyonuna gelerek ne yapıyorlar? Kendilerini denetlettiriyorlar.

ERHAN USTA (Samsun) – Bunların hiçbiri Sayıştay denetimi yerine geçmez. Söyleyecek sözünüz yok.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Evet, diğer bir konu, kayyumlarla alakalı konu değerli arkadaşlar. Sayıştay kendi görev alanına giren bütün kurum, kuruluşları denetler.

ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) – Hepsini denetlemiyor, bazı belediyelerin şirketleri denetlenmiyor.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Şimdi, arkadaşlarımız hem bir taraftan Sayıştayı övüyorlar, bir taraftan da “Eksik denetim yaptı.” diyorlar. “Eksik denetim”den neyi kastettiklerini ben anlamıyorum, nasıl eksik bir denetim olur? Denetçi gidiyor “Eksik denetim…”

ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) – AKP’li belediyelerin hiçbir şirketi denetlenmiyor.

AHMET KAYA (Trabzon) – Müdahale ediliyor, müdahale; raporlara müdahale ediliyor.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Şimdi, evet, Sayıştay denetçileri gidip denetim yapıyorlar. Eğer konusu suç teşkil eden hususlar varsa bununla alakalı savcılığa suç duyurusunda bulunuyorlar; savcılık gerekli incelemeleri, soruşturmaları yapıyor. Eğer sonucunda hak mahrumiyetini gerektiren bir suç varsa konuyu Adalet Bakanlığına intikal ettiriyor. Eğer hak mahrumiyeti değilse, kamu zararı varsa bunu da Sayıştaya bildiriyor, Sayıştay buna vesile olanlar hakkında hemen Maliye Bakanlığına bir yazı çıkarıyor, kamu zararı kadar kısmının zarara yol açan kişilerden tahsili yönüne gidiyor. Kimin aracılığıyla? Hazine ve Maliye Bakanlığının aracılığıyla.

Bir de şu var: “Efendim, Sayıştay bunları açıklasın.” Yani Sayıştay bütün sonuçları, sayfa sayfa bunları mı açıklasın? “Şurada şu oldu, sonucu bu; burada bu oldu, sonucu bu.” mu diyecek arkadaşlar? Eğer çok merak ediyorsanız mahkeme sonuçlarını takip edersiniz, sonuçlar ortada, görürsünüz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Mesela, Mardin’deki yolsuzlukla ilgili ne yaptı?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – 540 milyonluk Mardin yolsuzluğu ne oldu?

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Diğer bir konu, değerli arkadaşlar, Gençlik ve Spor Bakanlığının, evet, haksız ve yersiz yapmış olduğu ödemelerle alakalı. Gençlik ve Spor Bakanlığı, değerli arkadaşlar, iki şekilde spor kulüplerine ödeme yapar. Bir tanesi, Maliye Bakanlığı tarafından gönderilen vergi iadesiyle alakalı, spor kulüplerine yardım yapar. Bunun yüzde 70’ini zaten vergi iadesi olarak kulüplere verir, hangi kulüpler vergi verdiyse onlara verir. Yüzde 30’unu da kendi kriterlerine göre -işte, sporcu sayısına göre, dünya şampiyonasına göre, engellisine göre, belli kriterlere, bunlara göre yüzde 30’unu dağıtır.

Diğer bir konu, Spor Bakanlığının kendi bütçesinden yapmış olduğu yardımlardır. Bunlar da yine… Mesela, diyelim ki kime yardım yapmışız? İbrahim Çolak’a yardım yapıyoruz. İbrahim Çolak kimdir? Dünya jimnastik şampiyonu. Dünya jimnastik şampiyonu çıkan bir arkadaşımıza, o kulübe, artı pozitif ayrımcılık yapıyoruz. Başka kime pozitif ayrımcılık yapıyoruz değerli arkadaşlar?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Güven ve Dönüşüm Projesi’yle alakalı eğer bu kulüpler çalışma yapıyorlarsa bunlara da pozitif ayrımcılık yapıyoruz. Dolayısıyla AK PARTİ iktidarları döneminde yolsuzluk kesinlikle yapılmamıştır; AK PARTİ yollar yapmıştır, köprüler yapmıştır diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Buyurun, okuyun.

3.- CHP Grubunun, Ankara Milletvekili Murat Emir ve arkadaşları tarafından, belediyelerde görev yapan ve belediye iktisadi teşekküllerine geçirilen taşeron işçilerimizin özellikle norm kadro konusunda yaşadığı sıkıntıların araştırılması amacıyla 24/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 25 Ekim 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

25/10/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 25/10/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Engin Özkoç

                                                                                           Sakarya

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri

Ankara Milletvekili Murat Emir ve arkadaşları tarafından, belediyelerde görev yapan ve belediye iktisadi teşekküllerine geçirilen taşeron işçilerimizin özellikle norm kadro konusunda yaşadığı sıkıntıların araştırılması amacıyla 24/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (3727 sıra no.lu) Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 25/10/2022 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Murat Emir.

Buyurun Sayın Emir. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

2022 yılında hâlâ taşeron işçilikten bahsediyor oluşumuz ve bu sorunun çalışma yaşamımızda kanayan bir yara olarak devam ediyor oluşu gerçekten son derece üzüntü verici.

Değerli arkadaşlar “taşeron işçi” dediğimiz, kulağınıza öylesine gelip giden kavram 700 bin işçiyi ve ailelerini ilgilendiriyor ve yıllardır kadro bekliyorlar, kadro istiyorlar. Talepleri çok basit: “Eşit işe eşit kadro, eşit ücret.” diyorlar. “Aynı işi yapıyoruz, devlete çalışıyoruz, o hâlde devletin kadrosundan, norm kadrodan bizim de yararlanmamız gerekiyor.” diyorlar. İtirazınız var mı buna? Kim buna itiraz edebilir? Hangi vicdan buna “Hayır, siz kadro hak etmiyorsunuz.” diyebilir? Diyemez elbette, siz de demiyorsunuz ama taleplere kulak tıkıyorsunuz, duymazdan geliyorsunuz.

Bakın, 2017 yılında 686 sayılı KHK’yi hep birlikte bu Mecliste çıkardık, seçime giderken bir parmak bal çalmak için yaptınız bu işi ama çarpık bir yasa çıktı buradan. Buradan ifade ettik; çarpıktı, eksikti ve kapsayıcı değildi. Bunu söyledik ama yine de olumluydu. Öyle bir yasaydı ki son derece dardı ve birçok işçi bundan yararlanamadı. Özellikle işçilerin kimi haklarından, devam eden davalardan feragat etmesi koşulu işçileri bu kanundan yararlanma konusunda bir miktar geri bıraktı ve kadrosuz kaldılar ve bugün 700 bin taşeron işçisinden bahsediyoruz.

Kim bunlar diye baktığımızda; 560 binin üzerinde belediye taşeron işçisi var arkadaşlar, 560 binin üzerinde belediye taşeron işçisi! Son derece büyük bir rakam ve kulakları, gözleri bu Mecliste, hepimizde. “Derdimize çare olun, biz de kadro istiyoruz.” diyorlar çünkü özellikle bunlar açısından belediye iktisadi teşekküllerinde oluyor olmak; hak kaybı anlamına geliyor, ekonomik kayıp anlamına geliyor, güvencesiz işsizlik anlamına geliyor, SMS’le işten atılmak anlamına geliyor ve son derece ağır bir durum. Bununla bitmiyor; mesela, hastane bilgi yönetim sisteminde çalışanlar yine kadro bekliyorlar, hastanelerde son derece kritik bir görev yapıyorlar; bir saat çalışmasalar sağlık sistemi duracak noktada, son derece kritik bilgileri haizler, onlara emanet ediyoruz ama bir kadroyu onlara çok görüyoruz. PTT çalışanları, Demiryollarında çalışanlar, Karayollarında, danışmanlık ve müşavirlik hizmetleri veren firmalarda çalışanlar yine aynı şekilde çalışıyorlar.

Değerli arkadaşlar, bu konu ciddi bir konu, kangren olmuş bir yara bu; buna bıçak vurmanın zamanı geldi, kimse kafasını kuma gömemez. Ağır bir feryat geliyor. Siz de sokağa, alana çıktığınızda, insanlara temas ettiğinizde -ki tavsiye ederim, siz de bazen insanlarla görüşün- önce kadro talep ediyorlar ve inim inim inliyorlar. Zaten zor koşullarda çalışıyorlar, bir de modern kölelik dediğimiz taşeron işçiliğe mahkûm edilmelerini asla ve asla kabul etmiyoruz.

Sayın Bakan zaman zaman açıklamalar yapıyor, sözleşmeli personelin kadroya alınacağına dönük beyanları var. Biz bundan mutlu oluruz ama Türkiye’de asıl beklenen kapsayıcı bir yasadır. Bir tek işçiyi bile dışarıda bırakmayan, bir tek çalışanı bile dışarıda bırakmayan, herkesi kapsayan ve herkese anasının ak sütü gibi hak ettiği kadroyu veren bir yasa bekliyoruz. Meclisimizin önünde aslında böyle bir yasa var, şubat ayında Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekillerinin imzaladığı, bizim verdiğimiz yasa teklifi raflarda bekliyor. Çok kolay işimiz aslında, yeter ki niyetiniz iyi olsun ve bugün artık Meclisin, sizlerin, hepimizin bu sese kulak vermesi gerekiyor. Bir devletin çeşitli isimler altında böylesine karmaşık bir istihdam modelinin olması kabul edilemez. Geçici süreli işçiler var, KİT’lerde çalışan işçiler var; sözleşmeliler ayrı, taşeron işçiler apayrı. Oysa yapılması gereken, basit, sade ve herkesin hak ettiğini herkese veren eşitlikçi bir yasal düzenleme. Bunun için niyetinizin iyi olması lazım. Türkiye, büyük bir ülkedir -önümüzdeki günlerde bütçeyi görüşeceğiz- bütçe olanaklarımız geniştir. İşçimizden kadroyu esirgemeyelim arkadaşlar. Çünkü sadece bu 700 bin işçi bunu beklemiyor, bunların çocukları bekliyor, aileleri bekliyor ve kulakları burada. “Eşit işe eşit ücret.” diyorlar. Biz de buradan o feryada ses olmaya çalışıyoruz, sizin duymanızı bekliyoruz, vicdanlarınızın ayağa kalkmasını bekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT EMİR (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

MURAT EMİR (Devamla) – Yapabiliriz, yapmalıyız, yapmak zorundayız. Hiç olmazsa seçime giderken bu sese kulak verin ve taşeron işçilik yarasını, utancını bu ülkeden kaldıralım hep birlikte.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Büyük Önder’imiz Mustafa Kemal Atatürk’ün “fikirlerimin babası” dediği Ziya Gökalp Bey’i ölüm yıl dönümünde rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.

Değerli milletvekilleri, taşeron çalıştırma sistemi, maalesef, AK PARTİ iktidarıyla beraber Türk çalışma sistemine girdi ve yoğunlaştı. Hepinizin bildiği gibi, taşeron, sadece belediyeleri değil, artık devletin her kademesini sardı. Aynı sözleşmeli yanlış anlayış, sözleşmeli statü, sadece işçileri de değil memurları da kapsadı; 657’nin 4/B’siyle yüz binlerce memur istihdam edildi. Aslında 657’nin 4/B’sini okuyanlar, burada bir sağlık çalışanının, bir eğitimcinin, bir adliye çalışanının, bir Maliye çalışanının bu sistemle istihdam edilemeyeceğini bilir ama yasa masa, kanun tanımayan iktidarınız o uygulamayı yaptı.

İşçilerde ise önce bir düzenleme yaptılar; 1 Kasım 2020 tarihinden itibaren 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle 600 bini aşkın işçiyi güya kadroya geçirdiler. Ancak daha önce kadrolu istihdam edilen 4/D çalışanları ile bunlar eşit mi? Değil. Madem bir düzenleme yapıyorsunuz, niye eşitlemiyorsunuz? Çünkü siz eşitliğe inanmıyorsunuz, hakka inanmıyorsunuz. Eşitlik sadece sizin mensuplarınız arasında, Türk milletinin diğer evlatları arasında eşitliğe razı değilsiniz çünkü “öteki” anlayışınız her yere sirayet etmiş. Şu anda bu kadroya geçirilenler güya mağdur ama hâlen de sözleşmeli almaya devam ediyorsunuz. Burada sayıldı, 90 binden fazla sözleşmeli var; âdeta köle istihdamı. E, 657’nin 4/B’siyle yine 600 bin sözleşmeli var. 2011 yılında, seçim öncesi 300 bin 4/B’liyi kadroya geçirdiniz. İyi yaptınız dedik, alkışladık.

Vazgeçerler artık bu sözleşmeli istihdamdan zannettik ama yok, huylu huyundan vazgeçer mi? 2011 seçimleri geçti, şimdi 2023 seçimleri yaklaştı. Şimdi bu defa diyorlar ki: “600 bin 4/B’li memuru da taşeronluları da kadroya geçireceğiz.” Vallahi, geçirin de düzgün bir iş yapın, Allah aşkına ya, oyu da sizin olsun, neyi olursa olsun ama zihniyetiniz bozuk, geçirirseniz yine devam edersiniz; hastalık bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Yalnız KİT’leri diyorlar Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Biz diyoruz ki: Allah aşkına ya, şu emek sömürüsünden bir vazgeçin. Adınızdaki “adalet”i şu ülkede bir kere tecelli ettirin de biz de sizi alkışlayalım ya; ama yok. Ayrımcılığa devam, ayrı statülere devam. Allah aşkına, sadece sağlıkta 7 çeşit sözleşme olur mu? Bir devlette 37 farklı sözleşme statüsüyle çalışma hayatı olur mu ya? Vallahi, bu sizin utancınız olmalı. Ben yıllardır çalışma hayatı içindeyim, otuz dokuz yıl devlette çalıştım, sendikacılık yaptım. Yirmi yılda yaptığınız tahribat var ya, buradan Kars’a gider, döner, Edirne’ye varır, Türkiye’yi 5 kere turlar ama yine vazgeçmiyorsunuz, yine vazgeçmiyorsunuz ama az kaldı; bu memur, bu işçi, bu emekli sizi gönderecek, merak etmeyin, az kaldı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Murat Çepni. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Genel Kurul ve değerli halkımız; taşeron çalıştırma, ölüm demek; güvencesiz çalışma, ölüm demek. Daha yakın, bir hafta öncesinde Bartın’da yaşanan şey tam olarak buydu.

Şimdi, AKP iktidarında işçi sınıfı, güvencesiz çalıştırmayla, esnek çalıştırmayla ve çalışma şartlarının ağırlığıyla birlikte işçi cinayetleri toplamına sahip. Şimdi, taşeron çalıştırmaya karşı geliştirilen yoğun eleştiriler karşısında, 24 Aralık 2017’de KHK’yle 1 milyona yakın işçi, kadroya alındı, sözüm ona bir çare üretilmiş oldu. Fakat bunların yarısı, Bakanlıklardakiler 4/D kadrosuna alınırken, belediyede çalışanlarsa belediye iktisadi teşekküllerine dâhil edildiler yani aynı hak ve hukuka sahip olmayarak sözüm ona kadrolaştırıldılar. Fakat aynı dönemlerde kamu sektöründe, belediyelerde kadrolu işçi sayısı azalırken, iktisadi teşekküllere dâhil olan işçiler ise, işçilerin sayısı ise hızla artıyor yani AKP, bir taraftan “Kadrolu yapıyorum.” diye politika yaparken, öbür taraftan kadrolu işçi sayısını, kadrolu niteliğe sahip işçi sayısını ise hızla düşürüyor; aslında bütün işçi sınıfını güvencesiz çalıştırmaya mahkûm ediyor.

Şimdi, bu teşekküllere dâhil edilen işçiler, ağır bir mağduriyet içerisindeler. Bunların başında şu geliyor arkadaşlar: Bu işçiler, çok çalışırken aynı zamanda diğer kadrolu işçilerin haklarına sahip değiller, çok çalışıp az kazanan bir statüye sahipler ve bu kadrolu işçiler, yılda bir kere, 4 parçaya eşit, elli iki günlük ilave tediye hakkına sahipken, bu şirket işçileri bu haktan da mahrumlar; şimdi, bu hakkı ısrarla talep ediyorlar.

Yine, belediye şirket işçileri, kadrolu işçiler gibi norm kadroyla istihdam edilmek istiyorlar. Bu konuda, eşit işe eşit ücret, eşit çalışma şartları ve TİS süreci bekliyorlar. Şimdi, bu kadrolu işçiler, 1 milyona yakın kadrolu işçi kadroya geçirilirken de yine bir ayak oyunu gerçekleştiriliyor; bunlar da aslında kadrolu yapılmıyorlar. Bakın, bunlarda uygulanan ayak oyunu şu: 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'na göre bu insanlar TİS sürecine dâhil edilemiyorlar. Fakat nasıl bir şeye dâhil ediliyorlar? Bunlar Yüksek Hakem Kurulunun insafına bırakılmışlar. Yani bu insanlar, bu işçiler patronla yaptıkları anlaşmada eğer patronun verdiğinden fazla alırlarsa bu fazlayı yine, kamu ödemesi gibi bir ucube kararla karşı karşıyayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MURAT ÇEPNİ (Devamla) – Yani burada, TİS süreci de işçilerden çalınmış oluyor.

Tabii, burada, devletin sendikası hâline gelmiş konfederasyonlara da bir çift söz söylemek lazım. Bu sendikalar da işçinin, emekçinin hakkını savunmak yerine patronun ve devletin, iktidarın hakkını savunmakla meşguller.

Evet, yine, bu taşeron çalıştırmayla ilgili şunu net olarak söyleyebiliriz: Devlet bu politikasıyla, bu ayak oyunlarıyla devletin işçisini yaratmaya çalışıyor, tıpkı devletin Alevi’sini, devletin Kürt’ünü, devletin akademisyenini, devletin işçisini yaratmaya çalıştığı gibi. Evet, burada işçi sınıfının yani taşeron çalışma karşısında kadrolu, güvenceli çalışma talebini yükselten işçi sınıfının elbette yan yana gelme ve birlikte eşit, özgür bir çalışma ortamını kurma mücadelesini yükseltmesi gerekiyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Yusuf Ziya Yılmaz

Buyurun Sayın Yılmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA YUSUF ZİYA YILMAZ (Samsun) – Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekillerini ve bizi ekranları başında izleyen aziz vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubum adına söz almış bulunuyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, 1990’lı yılların başında, Avrupa Yerellik Şartı’yla birlikte, merkezî hükûmetin taşrada yaptığı hizmetlerin bir kısmını, taşra birimleri olan, taşra yerel yönetimleri olan belediyelere aktarma, belediyeler eliyle hizmeti bire bir ölçekte, insana dokunan hizmetler hâline getirme yönündeki politikaların sonucu 1990’lı yılların başından itibaren büyükşehir sayıları arttı ve 1994’te İstanbul’da Cumhurbaşkanımızın, Büyükşehir Belediye Başkanı olmasıyla başlayan bir süreçte de büyükşehirlerde, hakikaten, efsanevi hizmetler yapılmaya başlandı.

Onu takip eden süre içerisinde Konya’da, Kayseri’de, Kocaeli’de, Samsun’da, Eskişehir’de büyükşehir belediyelerinde, hakikaten, parmakla gösterilecek, şehirlerin değişimi ve dönüşümünü sağlayacak büyük projeler hayata geçmeye başladı. Ama bununla birlikte de büyükşehirlerin bu hizmet hadisesindeki başarısı, büyükşehirlerin sorumluluklarını da artırmaya başladı. O süreçte, daha önce hiç olmayan, belediyelerin görevi değil gibi gözüken birçok hizmet, adı “sosyal belediyecilik” “gönül belediyeciliği” gibi Adalet ve Kalkınma Partimizin de insanlarımıza mal ettiği birtakım hizmetlerle çeşitlenip zenginleşti.

Bu hizmetler nelerdi? Bu hizmetlerin en çarpıcı olanlarından birkaç tanesini söylemek istiyorum: Örneğin, evinde yaşlı bakım. O tarihe kadar evinde yaşlı olan birisi eğer yakın bir akrabası varsa, tanıdığı varsa gelip onun ihtiyaçlarına bakıyordu ama bugün, günümüzde evinde yaşlı olan ve hizmet ihtiyacı olan bir insanımıza belediyeler bakar hâle geldi. Engelli hizmetleri gerçekten o günlerle mukayese edilmeyecek ölçekte giderek arttı. Sokak hayvanları, gençlik merkezleri, meslek edinme kursları gibi birçok hizmet yani 90’lı yıllardan önce hiç Türkiye'nin gündeminde olmayan, yerel yönetimlerin hiç de sorumluluğu gibi gözükmeyen işler yerel yönetimin sorumluluğu hâline geldi.

Bütün bunlar da belediyelerdeki çalışma kompozisyonunu, bu hizmetleri yerine getirecek olan çalışma hayatını da çeşitlendirdi. Daha önce 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na bağlı olan memurların ve bir de belediyelerin kadrolu işçileriyle birlikte yapılan işler artık o iki pozisyonla yapılabilir iş olmaktan çıktı, onun yerine taşeron personel kullanmak veya sözleşmeli personel kullanmak gibi birtakım gereklilikler ortaya çıktı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

YUSUF ZİYA YILMAZ (Devamla) – Bu taşeron personel kullanım hadisesi, kullanma gereği yani belediyelerin birtakım hizmetleri ihale etme mecburiyeti yeni bir iş kolunu yani taşeron belediye çalışanları gibi bir iş kolunu ortaya koyunca bu iş giderek zorlaşmaya başladı. 2017 yılında -ondan önce olduğu gibi- AK PARTİ’miz o tarihte, Resmî Gazete'de de yayımlanan 669 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle belediyelerin kurmuş oldukları şirketlere bu taşeronlarda çalışan işçilerin geçişine imkân sağladı. Bu düzenlemeyle birlikte, işçilerin çalışma hayatlarının güvence altına alınması ve oluşan mağduriyetlerin giderilmesi amaçlandı. 1 Nisan 2018’de başlayan geçiş sürecinde çalışanlara ne ücretlerinde ne de sosyal hakları açısından bir mağduriyet yaşatmamak üzere birçok çaba gösterildi.

Saygıdeğer milletvekilleri, zaten amaç, yaşanan mağduriyetlerin giderilmesiydi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YUSUF ZİYA YILMAZ (Devamla) – Belediyelerde çalışan kadrolu işçiler 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 4857 sayılı İş Kanunu kapsamında hizmet verirken şirketlerin personeli de aynı kanunlar kapsamına dâhil oldular. İki yıllık yasal sürecin tamamlanmasını müteakiben bu işçilerimiz de kadrolu işçiler gibi sendika üyesi olup toplu sözleşme imzaladılar.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Yalnız, özlük hakları taşerondan geçtiği gibi kaldı Sayın Başkan. Ücret konusunda özlük hakları aynı kaldı.

YUSUF ZİYA YILMAZ (Devamla) – Efendim, sözümü burada toparlamak istiyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, ilerleyen süreç içerisinde belediyelerdeki bu taşeron işçiler belediye şirketlerinin personeli hâline geldiler ve sorun çözüldü, AK PARTİ bu sorunu çözdü.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ayrımsız olarak tüm taşerona kadro verilmeli, insanlar bekliyor.

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Sayın Başkan, herkes bekliyor. Belediye taşeronları ne olacak, belediye taşeronları?

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Kadro bir haktır.

YUSUF ZİYA YILMAZ (Devamla) – Önümüzdeki süreç içerisinde olabilecek yeni problemleri de yine AK PARTİ çözecek. AK PARTİ çalışma hayatındaki huzuru, ahengi, insanımızın refahını her siyasi hareketten daha da fazla öncelikli hâle getirmiştir. Bunun böyle bilinmesini arzu ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı talebi var.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

İhtilaf söz konusu, elektronik cihazla oylamayı yeniliyorum.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.45

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.55

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Rümeysa KADAK (İstanbul)

 -----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

İhtilaf bir gelenek gibi devam ediyor burada, Kâtip Üyeler arasında ihtilaf olduğundan dolayı oylamayı elektronik cihazla yapacağız.

Oylama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

4.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin aynı kısmın 1’inci sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine, Genel Kurulun çalışma saatlerine ve 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi ilişkin önerisi

25/10/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 25/10/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                       Muhammet Emin Akbaşoğlu

                                                                                           Çankırı

                                                                                    AK PARTİ Grubu

                                                                                       Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin aynı kısmın 1’inci sırasına alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun;

25 Ekim 2022 Salı günkü (bugün) birleşiminde 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamalarının tamamlanmasına kadar,

26 Ekim 2022 Çarşamba günkü birleşiminde 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

26 Ekim 2022 Çarşamba günkü birleşiminde 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde 27 Ekim 2022 Perşembe günkü birleşiminde 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,

361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.

 

361 Sıra Sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde

Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4618)

Bölümler

Bölüm Maddeleri

Bölümdeki

Madde Sayısı

1. Bölüm

1 ila 27’nci maddeler

27

2. Bölüm

28 ila 49’uncu maddeler

Geçici madde 1,2,3,4 dâhil

26

Toplam Madde Sayısı

53

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta.

Buyurun Sayın Usta. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AK PARTİ grup önerisi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Tabii, bu çalışma takvimine ilişkin ancak az önce de bir tartışma vardı bu Sayıştayla ilgili, ben bu konuyu değerlendirmeye çalışacağım. Biliyorsunuz, bundan kısa bir süre önce Sayın Erdoğan’ın bir sözü oldu, bir ifadesi oldu. “Yolsuzlukları azaltmak için çalışma hazırlığı içerisindeyiz.” dedi; bu, aslında, baktığınızda, bir itiraf mahiyetinde bir şeydi. Yani yolsuzluk var, biz de yirmi yıldan sonra bunları azaltmak için çalışma yapıyoruz şeklinde bir ifadesi oldu. Genel Başkanımız da bundan bir önceki grup toplantısında milletvekillerimize talimat verdi, yolsuzluklarla ilgili kanun tekliflerini Meclise getirmemizi söyledi ve bunlarla ilgili araştırma komisyonu önergeleri getirmemizi söyledi; zaten biz bunları kısmen yapıyorduk ve bunları şimdi de hızlandırdık. Bugün de bir tane önerge getirdik araştırma komisyonu kurulmasına ilişkin ve AK PARTİ’ye dedik ki: Eğer Sayın Erdoğan bu sözünde samimiyse ve siz de Sayın Erdoğan'ı destekliyorsanız bizim grup önerimize olumlu oy kullanmanız lazım. Çünkü birtakım iddialar var, bunlar araştırılsın istedik fakat, maalesef, her zaman olduğu gibi, Cumhur İttifakı bizim bu önergemizi reddetti.

Şimdi, Sayıştay meselesi tartışılıyor. Değerli arkadaşlar, biraz şöyle, Sayıştayda neler oluyor diye bir bakalım. Tabii, denetim ve yolsuzlukları önleyecek en önemli kurumlardan bir tanesi Sayıştay, millet adına milletin parasına sahip çıkacak kurum. Sayıştay denetçileri de bu işleri yapmakla görevli olan kişiler. Şimdi, Sayıştaya bundan bir süre önce saraydan bir atama yapıldı biliyorsunuz. Aslında kurum içerisinde liyakat sahibi, yıllarca o kuruma emek vermiş, ehliyetli birçok insan varken Sayın Cumhurbaşkanının takdiri dışarıdan, saraydan birisini oraya göndermek şeklinde oldu. Sayıştay Başkanından ne beklenir? Denetçilerin hakkına sahip çıkması, denetçileri koruması beklenir fakat tam tersi bir gelişme oldu, şu anda Sayıştay denetçileri üzerinde ciddi bir mobbing var değerli arkadaşlar. Sayıştay denetçilerine neredeyse rapor yazdırılmıyor veya Sayıştaya şimdi kurumlar görüş vermiyor. Mesela Dokuz Eylül Üniversitesi Sayıştaya görüş vermekten kaçındı, görüş vermedi fakat Dokuz Eylül Üniversitesine hiçbir şey söylemiyor Sayıştay; tam tersine, gidiyor, denetçiyi sıkıştırıyor.

Son günlerde Ulaştırma Bakanlığını denetleyen grubun başındaki kişi görevinden istifa etti, aslında istifa etmedi, istifa ettirildi. Niye istifa ettirildi? Dik durduğu için. Şunu söyledi oradaki grup başkanı, dedi ki: “Sayıştay denetçilerinin buradaki bulgularını ben taslak rapora yazdırtırım.” “Taslak rapora yazdırtamazsın.” diye Sayıştay… Bakın, nerede müdahale ediliyor arkadaşlar? İlk rapora, taslak rapora yazılmasına dair müdahale ediliyor. Niye? Bundan önce bu müdahaleler yoktu çünkü bundan önce, iktidarın devam edeceğini düşünüyorlardı. Şimdi “Nasıl olsa iktidar gidiyor, bu hesaplar bize sorulur. Biz bunu taslak rapora yazılmadan önce vaziyet edelim ve taslak rapordan çıkartalım.” şeklinde bir müdahale yapılıyor maalesef. Bunun adına da “mutabakat toplantısı” deniliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

ERHAN USTA (Devamla) – Şöyle saçma bir şey olabilir mi? Denetleyen denetçi denetlenen kuruma gidecek, onunla bütün bulgular üzerinde mutabık kalacak yani onun açığını bulacak, diyecek ki… O onay vermezse o açığı yazamayacak. Bu şekilde bir “mutabakat toplantısı” adı altında, maalesef, şu anda bir saçmalık var, taslak raporlardan bunlar çıkarılıyor.

Artı ne yapıldı? Filigran sistemi getirildi. Yani şu anda Sayıştay denetçisinin, her bir denetçinin bilgisayarından alınan çıktıyı tespit ediyorlar, sayı veriliyor. “Aman, olur ya, bir tane milletvekiline bir taslak raporu verir.” korkusu, endişesiyle, Sayıştay üzerinde bu tür baskı var, mobbing var.

Daha da kötüsü, Sayın Erdoğan Sayıştayın, hem de Sayıştayın 160’ıncı kuruluş yıl dönümünde çıktı, dedi ki: “Sayıştay, denetimini açık arama ve ceza penceresinden yapmamalı.” Ya, böyle bir şey olabilir mi? Sayıştayın görevi bu. Bu harcamalar hukuka uygun mu, değil mi diye kurumda denetleme yapması gereken denetçilere diyor ki: “Ceza, açık arama için yapmayın.” Şimdi, bu şekilde tabii, açık bir şekilde denetçilere talimat veriliyor. Ne yapacak bu denetçiler? Sohbet mi yapacaklar gidecekleri kurumlarla? Ama biz şunu söylüyoruz: Sayıştay merak etmesin, Sayıştay denetçileri dik durmaya devam etsin, milletin hukukunun, milletin kaynaklarının arkasında olmaya devam etsin; çok az kaldı.

Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar).

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Efendim, bağlamından koparılarak söylenen sözlerin hepsini reddettiğimizi ifade etmek isterim.

Teşekkür ederim.

ERHAN USTA (Samsun) – Verecek cevabınız varsa Muhammet Bey, çok merak ediyorum, buyurun. Var mı cevabınız?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Verdim, verdim, cevabı verdim.

ERHAN USTA (Samsun) – Verin, buyurun, buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Cevabı verdim yani hiç… Bağlamından kopartıp kendinize göre söylediğiniz sözlerin hepsini reddettiğimizi ifade ettim, söz söylemeye gerek yok.

ERHAN USTA (Samsun) – Bağlamından… Tabii, tabii, olur, olur. İfadelerin hepsi Sayın Erdoğan’ın ifadeleri, yaptığınız şeyler. Filigran sistemine itirazınız var mı, mutabakat toplantısına itirazınız var mı?

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın vekiller; bugün Gezi davası tutuklularının aileleri ziyaretimize geldi; grubumuza geldiler, hoş geldiler. Bu vesileyle, Gezi davasında tutuklu olan Can Atalay, Tayfun Kahraman, Osman Kavala, Hakan Altınay, Çiğdem Mater, Mine Özerden ve Mücella Yapıcı’yı selamlıyoruz, kendilerine onurlu ve kararlı duruşları için dayanışmamızı bir kez daha ifade ediyoruz.

Altı ay oldu, bu arkadaşlarımız cezaevinde tutuluyorlar düzmece bir yargılamayla; açıkça, çok düzmece bir yargılamayla rehin tutuluyorlar. İstinafa gitmesi gerekiyor bu yargılamanın, istinafa gitti fakat ne zaman istinafta değerlendirileceği, gündeme alınacağı da belli değil, iş uzatılıyor belli bir şekilde. Aslında Gezi davası adaletin bittiği davalardan biri, tabii, tek o değil ama bir tanesi, önemli bir tanesi. Yani hukukun yerle bir edildiği bir davadan söz ediyoruz ve biliyorsunuz, bu davanın yargıcı da kâtibi de savcısı da infaz memuru da tek adamdır. Tek adam talimat verdi, hedef gösterdi, yargıya müdahale etti ve bu sonuç ortaya çıktı. Üstelik, bu dava, aynı zamanda, uluslararası sözleşmelerin de ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının da uygulanmadığı bir dava hâline geldi. Bunu da hepimiz biliyoruz. Özellikle Kavala kararı bunun çok açık ve net bir örneği olarak karşımızda duruyor. Yani bir hukuk davasından söz etmiyoruz, aslında iktidarın bir intikam davasından söz ediyoruz.

Bu davada hukuki davranan tek kişi o kararda karşı oy yazısı yazan hâkim oldu. Karşı oy yazısında dedi ki hâkim: “Dosyadaki dinleme kayıtlarının yasak delil mahiyetinde olduğu, sanıkların kanuna aykırı dinleme kayıtlarına karşı beyanları da yasak delile dayandığından hükme esas alınamaz.” Sanıkların üzerlerine atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeter her türlü kuşkudan uzak, somut, kesin ve inandırıcı başka delil de bulunamadığını ifade etti karşı oy yazısında hâkim ama tabii, karar verilmişti ve bu karşı oy yazısına rağmen o karar çıktı çünkü nereden geldi direktif? Saraydan geldi, tek adamdan geldi. Aslında Gezi davasıyla birlikte Türkiye demokrasi güçlerine bu iktidar bir gözdağı verdi. Bir dava daha var hukukun yerle bir edildiği, adaletin yerle bir edildiği, Kobani kumpas davası. Kobani kumpas davasıyla da Kürt halkına bir gözdağı verdi bu iktidar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Biz bunu biliyoruz ve bu her iki davada da Kürt ve Türk halklarına gözdağı verildiği, Türkiye demokrasi güçlerine ve Kürt halkına gözdağı verildiği çok açık bir şekilde ortada. Biz bunu bildiğimiz için bunu bir kez daha söylüyoruz ve Gezi davası ile Kobani kumpas davasını her zaman birlikte ele alarak değerlendirme tutumunu da sürdüreceğimizi söylüyoruz. Her iki davada yargılananlar için de her iki dava için de aslında çok açık bir talep var, tabii, sadece bu davalar için değil Türkiye’de hukukun yerle bir edildiği bütün davalar için bu talep açık; isteniyor ki: Birincisi, adalet acil yerine getirilsin; ikincisi, demokrasi acil yerine getirilsin. Hem ailelerin, bu davalarda yargılananların ailelerinin hem de Türkiye demokrasi güçlerinin, toplumsal ve siyasal muhalefetin ortak talebi acil demokrasi ve acil adalettir, bir kez daha bunu dile getirmiş olalım.

Teşekkür ediyorum dinlediğiniz için. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Evet, ihtilaf bir gelenek olarak devam ediyor.

Sayın milletvekilleri, Kâtip Üyeler arasında ihtilaf olduğundan dolayı elektronik cihazla oylama yapılacaktır.

Oylama için üç dakikalık süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika veriyorum.

Kapanma Saati: 18.13

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.22

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Rümeysa KADAK (İstanbul)

 -----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

İhtilaf olduğundan dolayı elektronik cihazla oylama yapılacaktır.

Oylama için üç dakikalık süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Öneri kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler

1.- İzmir Milletvekili Atila Sertel’in, (2/1560) esas numaralı 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/186)

21/5/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/1560) esas numaralı 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’min Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 37’nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınması konusunda gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Atila Sertel

                                                                                            İzmir

BAŞKAN – Önerge üzerinde teklif sahibi İzmir Milletvekili Atila Sertel.

Buyurun Sayın Sertel. (CHP sıralarından alkışlar)

ATİLA SERTEL (İzmir) – Kıymetli arkadaşlarım, Sayın Başkanım; ben bu kanun teklifini 2019 yılında verdim ve bu kanun teklifinde 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu’nun 5’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde değişiklik yapılmasını istedim. Orada şu gerekçeyi sunmuştum: Bu uzman çavuşlarımızın sivil memurluktan emekli edilerek uğramış oldukları mağduriyetin ve adaletsizliğin bir an önce düzeltilmesi için özlük haklarının iadesiyle ilgili hakkı istemiştim. Siz de biliyorsunuz ki Türkiye’de 200 binin üzerinde uzman çavuş var, 150 bin kadar uzman erbaş görev yapıyor. Uzman erbaşlar yurt içinde, Kuzey Irak’ta, Suriye’de, Libya’da subay, astsubay ve askerlerle birlikte ön saflarda savaş veriyorlar, mücadele ediyorlar.

2019 yılında verdiğim bu kanun teklifinin... Ülkemizin her köşesinde kahramanca görev yapan uzman erbaşların sivil memurluktan emekli olmalarına ilişkin mağduriyetleri 2021 yılında kısmen düzeltildi, 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanunu’nda yaş sınırı 55’e çekilerek bu sorun nispi olarak, nispeten giderildi ama uzman erbaşların her geçen gün büyüyen sorunlarına ne yazık ki bu Meclis kalıcı bir çözüm bulamadı.

600 bine yakın sözleşmeli memura kadro verilmesinin gündemde olduğu bu süreçte, kahramanca görev yapan askerlerimize, uzman erbaşlara kadro mutlaka verilmelidir çünkü 3269 sayılı Kanun’un 12’nci maddesinde dünyada eşine rastlanmayan bir hüküm var, o hüküm de şudur: Amir, kendisinden istifade edilemediği anlaşılan personelin sözleşme feshini yapabiliyor. Uzman çavuşların hizmetleri ve kaderleri ne yazık ki amirlerinin iki dudağı arasında ve geçtiğimiz günlerde 56 uzman erbaş Libya’da görevlendirilmek üzere eğitildiler, Libya’ya gittiler fakat CİMER’e şikâyet ettikleri gerekçesiyle komutan tarafından verilen rapor üzerine 56 uzman erbaşın sözleşmesi feshedildi ve bu sorun ne yazık ki o gençlerin, o arkadaşların işsizliğiyle sonuçlandı.

Sevgili arkadaşlarım, sağlık yönetmeliği yok. Uzman çavuşlarda kısa geçen hastalıklardan veya yardımcı sınıfı mesleğini idame ettirme şansı var iken sağlık yönetmeliği hastalıkları çizelgesine göre uzman çavuşlar eklenmediklerinden ötürü mesleklerinden atılıyorlar. Çok basit hastalıklardan dolayı doksan gün rapor hakkı geçtiği için nice vatan evladı bu görevden uzaklaştırıldı. Bununla ilgili bir çarpıcı örnek vermek istiyorum. Hasta olan çocuğuna karaciğerinden bir parça veren uzman erbaşın sözleşmesi anında feshediliyor, hasta olan çocuğuna bir parça karaciğerinden veren uzman erbaşın sözleşmesi feshediliyor. Kanser olan uzman erbaş tedavi edilmesi yerine sözleşmesi feshediliyor. Çeşitli hastalıklarından dolayı doksan günü geçen bir sürede rapor kullanan uzman erbaşların sözleşmeleri feshediliyor. Tam bir köle düzeni gibi. Bu sorunun çözülmesini yüce Meclisten rica ediyorum. Bu kanun teklifini biz getirdik fakat daha iyisini AK PARTİ ve MHP ortaklaşa getirsinler, biz uzman erbaşların sorununun çözümü için bu sorunu çözmeye hazırız.

Sevgili arkadaşlarım, buraya çıkmışken şu konuyu da hatırlatmak istiyorum: Ben ezilenlerin ve mağdur edilenlerin sözcüsüyüm ve onu mutlaka diğer arkadaşlarım gibi, sizler gibi bu Meclis kürsüsünden dile getiriyorum. İnfaz koruma memurları öldürülüyorlar; terör olaylarıyla öldürülüyor, bıçaklanarak öldürülüyor, mahkûm tarafından jiletlenerek öldürülüyor ve infaz koruma memurları ne yazık ki güvenlik sınıfına hâlen alınmıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ATİLA SERTEL (Devamla) – Başkanım bitireyim.

BAŞKAN – Buyurun.

ATİLA SERTEL (Devamla) – Geçtiğimiz dönemde Sayın Devlet Bahçeli’ye gittim ve Grup Başkan Vekillerinin huzurunda kendisinden destek istedim çünkü AK PARTİ’nin oyları tamamen karşıydı “Acaba MHP destek verir de bu kanun teklifi geçer mi?” diye. Yanındaki Grup Başkan Vekillerine infaz koruma memurlarıyla ilgili kanun teklifini hazırlamayı ve güvenlik sınıfına geçmesi noktasındaki görüşlerini kendisi belirtti ve ben bu kulaklarımla duydum.

Ayrıca, itfaiyeciliğin de meslek olmasını çok istiyorum. İtfaiyecilik hâlâ meslek değil. Tulumbacılardan bu yana görev gören itfaiyeciler meslek sınıfı içerisinde kabul görmüyorlar.

Sizlerden hassaten rica ediyorum: İtfaiyecilik meslek olsun, infaz koruma memurları güvenlik sınıfına geçsin ve uzman erbaşlara, uzman çavuşlara el uzatın.

Saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Karar yeter sayısı…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bir söz alalım da ondan sonra…

BAŞKAN – Levent Bey, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, İzmir Milletvekili Atila Sertel’in doğrudan gündeme alınma önergesiyle ilgili yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkanım, Sayın Atila Sertel’in, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Atila Sertel’in konuşmasının sonunda bahsettiği bir diyalog sebebiyle söz aldım.

Şimdi, burada -daha önceden de biz basından takip ediyoruz- Atila Bey devamlı Genel Başkanımızın ismini kullanarak “Sayın Devlet Bahçeli de söz verdi, sözünü yerine getirsin.” gibi bir argümanla her seferinde konuşuyor fakat Atila Bey o gün geldiğinde -bir sefer şunu düzeltelim- Sayın Genel Başkanımızın yanında ben varken itfaiyecilerle alakalı bir destek istedi.

ATİLA SERTEL (İzmir) - İnfaz koruma da…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - İnfaz korumayı sonradan cümle olarak söylediniz, asıl itfaiyeciler üzerine konuştunuz. Genel Başkanımız da hatta bir nüktesiyle size cevap verdi, “Arkadaşlarımız bu konularla ilgili çalışıyorlardır.” dedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Bu konuda Genel Başkanımızın Cumhuriyet Halk Partisine ve sizlere vermiş olduğu bir söz yok; o gün buradaydım, bunu netleştirelim. Bu konuda çalışma varsa… Milliyetçi Hareket Partisi kendi gündemine hâkimdir. Bu zamana kadar infaz koruma memurlarıyla ilgili de itfaiyecilerle alakalı olarak da -yanımızda oturuyor, Sayın Arzu Erdem’in- zaten bizim kanun tekliflerimiz var ama Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhur İttifakı’nın bir parçası olarak, yapılacak bütün kanun düzenlemelerinde Cumhur İttifakı olarak yapılacak, atılacak adımlarla Meclisteki çalışmalarını yürütmektedir. Dolayısıyla, Genel Başkanımız sanki bu yönde bir sözü, bu yönde bir çalışma talimatını bize sizden dolayı vermiş gibi yansıtmanızın doğru olmadığını belirtmek açısından söz aldım, bunun doğru olmadığını ifade etmek istedim.

Teşekkür ederim.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Yerinizden söz veriyorum.

Buyurun.

36.- İzmir Milletvekili Atila Sertel’in, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın Başkanım, Grup Başkan Vekili anlattı, doğrudur. Ben Sayın Devlet Bahçeli’nin yanına geldiğimde, öncelikle, itfaiyeciliğin meslek olması noktasındaki görüşlerimi kendisine arz ettim; ardından da infaz koruma memurlarının güvenlik sınıfına geçmesi noktasında verdiğim kanun teklifini kendisine izah ettim. Kendisi beni dikkatle dinledi -Erhan Bey vardı, Sayın Bülbül vardı- ve “Bu konuda çalışma yapın ve bu konudaki çalışmayı hazırlayın.” diye kendilerine, Grup Başkan Vekillerine talimat verdi.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Son bir cümle sarf edeyim de bitsin.

ATİLA SERTEL (İzmir) - Ben bu anlamda Grup Başkan Vekillerine verilen talimatı belki bir söz olarak algıladım, belki de siyaseten söylenmiş bir söz olabilir, bunu ben bilemem ama orada Sayın Devlet Bahçeli’nin bu konunun çözümünde samimi bir duruş sergilendiğini hissettiğim için öyle söylüyorum. Bu benim hissimdir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bülbül.

37.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, İzmir Milletvekili Atila Sertel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Efendim, Genel Başkanımız tabii ki samimiyetle cevap verir, sadece bu meselede değil ki, her meselede böyle gelindiği zaman, bir şey olduğu zaman, bir talep söz konusu olduğu zaman gerektiği şekilde cevabını verir kendisi ve çok büyük bir nezaketle verir bu cevabı da. Ancak Atila Bey, doğru yapmıyorsunuz kanaatimce. Burada Erkan Bey’in de benim de hatta sizin basında yer alan haberlerinize karşı biz bu konuları tezekkür ettiğimizde de bunun yanlış olduğunu biz defaatle söyledik fakat burada gündeme getirme gereği duymadık. Fakat bu konuşmanız dolayısıyla yeri geldi, zamanı geldi, şimdi söylüyorum. Lütfen, bu konuyu bu noktaya getirmeyin. Talimat varsa biz “Talimat var.” deriz ama öncesinde bizim bu konuda kanun tekliflerimiz varsa ilave bir talimattan nasıl bahsedeceğiz? Biz bunu o esnada da konuştuk. Dolayısıyla, meseleyi başka yöne çekmiş olursunuz. Genel Başkanımızın talimatına rağmen sanki bir şey yapılıyormuş gibi bir hava yaratmış olursunuz ki bu Meclis çatısı altında bu son derece üzücü bir durum olur. Lütfen, rica ediyorum…

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Metanet Bey, şimdi seni görünce… Sen hiç kendini yorma karar yeter sayısı arayacağım.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkoç…

38.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, biz Sayın Genel Başkanları zor duruma sokacak, Cumhuriyet Halk Partisinin de kendi yol yürüyüşünü zedeleyecek herhangi bir tutum sergilemeyiz.

Sayın Genel Başkanlarımızla eğer bir diyalog kurduysak o diyalog üzerinden yeri ve zamanı geldiği zaman saygı çerçevesinde bahsederiz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ancak muhalefet yapmamıza rağmen zaman zaman oturup Cumhur İttifakı’yla, arkadaşlarımızla konuşuyoruz kanun meselelerini. Yani, mesele, sadece “Cumhur İttifakı söyleyince olacak.” anlayışla hareket etmemek lazım. Yeri geldiği zaman bütün siyasi partiler oturuyoruz arkada, konuşuyoruz, devlet meselelerini tartışıyoruz ve birlikte aldığımız, birlikte önerge verdiğimiz kanun teklifleri var. Onun için yani meseleyi bir Cumhur İttifakı, Millet İttifakı meselesine Türkiye Büyük Millet Meclisinde de indirgemeye gerek yok.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bülbül.

39.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim.

Sayın Özkoç da ifadesinde “Genel Başkanları zor duruma düşürmeyiz." dedi. Genel Başkanımızın zor duruma düşeceği bir durum söz konusu değil, bunun altını çizeyim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ya, bu kadar hassas olmayın!

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Hayır, Atila Bey’inki ilk değil, lütfen, basından takip edin.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Yani iyi söylediğimiz bir şeyi de kötü bir şey söylemişiz gibi...

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – İyi bir şey...

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – İyi bir şey söylüyoruz, onu da kötü bir şey gibi...

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Genel Başkanımız niye zor durumda kalsın?

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ya, zaten, Sayın Bülbül, biz niye böyle bir şeyi söyleyelim?

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – E, düzeltin o zaman.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Biz iyi bir şey söylüyoruz. Yani her taraftan onu alıp böyle yaparsan olmaz.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Genel Başkanımız niye zor durumda kalsın? Bu konuda...

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Yani, şimdi seni ikna etmeye çalışmıyoruz ki!

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Hayır, beni ikna etmeye çalışma meselesi değil, benim doğru şekilde ifade edilmesini talep etmek kadar hakkım olmalı.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Doğru şekilde ifade ediyorum.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Ben Atila Bey’in defaatle dile getirdiği bu hususun doğru olmadığını ifade ediyorum.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın Başkan, hiçbir çarpıtma yok.

BAŞKAN – Meram anlaşılmıştır.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Genel Başkanımız niye zora düşsün?

ATİLA SERTEL (İzmir) – Hayır, çok doğru, hiçbir çarpıtmam yoktur, çok doğrudur, ben tanıyorum, biliyorum.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler (Devam)

1.- İzmir Milletvekili Atila Sertel’in, (2/1560) esas numaralı 3269 sayılı Uzman Erbaş Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/186) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Yine itilaf söz konusu.

Elektronik cihazla oylamayı tekrarlayacağım.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

IX.- SEÇİMLAR

A) Komisyonlara Üye Seçimi

1.- (10/6598, 6599, 6600, 6601, 6602, 6603, 6604, 6605) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine seçim

BAŞKAN - Bartın’ın Amasra İlçesinde Meydana Gelen Maden Kazasının Tüm Yönleriyle Araştırılarak Benzer Kazaların Önlenmesine Yönelik Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun üye seçimi yapılacaktır.

Komisyon üyelikleri için siyasi parti gruplarınca gösterilen aday listesini okutup oylarınıza sunacağım.

Bartın’ın Amasra İlçesinde Meydana Gelen Maden Kazasının Tüm Yönleriyle Araştırılarak Benzer Kazaların Önlenmesine Yönelik Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi

(10/6598, 6599, 6600, 6601, 6602, 6603, 6604, 6605)

Adı Soyadı                                                         Seçim Çevresi          

Adalet ve Kalkınma Partisi (11)

 

Ali Özkaya                                              Afyonkarahisar

Kemal Çelik                                             Antalya

Selim Yağcı                                             Bilecik

Fehmi Küpçü                                                                Bolu

Taner Yıldız                                             Kayseri

İlyas Şeker                                              Kocaeli

Mehmet Ali Özkan                                                         Manisa

Şenel Yediyıldız                                                            Ordu

Muhammet Balta                                                           Trabzon

Polat Türkmen                                                              Zonguldak

Hamdi Uçar                                             Zonguldak

 

                              Cumhuriyet Halk Partisi (5)

Aydın Özer                                              Antalya

Aysu Bankoğlu                                                              Bartın

Kani Beko                                                                    İzmir

Deniz Yavuzyılmaz                                              Zonguldak

Ünal Demirtaş                                                              Zonguldak

 

                 Halkların Demokratik Partisi (2)

Ali Kenanoğlu                                                               İstanbul

Serpil Kemalbay Pekgözegü                        İzmir

 

 Milliyetçi Hareket Partisi (2)

Lütfi Kaşıkçı                                                                Hatay

Cemal Çetin                                                                 İstanbul

 

                                     İYİ Parti (1)

Fahrettin Yokuş                                                            (Konya)

BAŞKAN – Okunan listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) Duyurular

1.- Başkanlıkça, Komisyonun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerini yapmak üzere toplanacakları gün, saat ve yere ilişkin duyurusu

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Meclis Araştırması Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin 25 Ekim 2022 Salı günü -bugün- saat 19.00’da Halkla İlişkiler Binası Komisyonlar Bloku Alt Zemin 1 Numaralı Toplantı Salonu’nda toplanarak başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi yapmalarını rica ediyorum.

Komisyon toplantı, gün, saat ve yeri ayrıca elektronik ilan panosunda ilan edilecektir.

Alınan karar gereğince, denetim konularını görüşmüyor, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sıraya alınan, Kütahya Milletvekili Ahmet Tan ve 172 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Tan ve 172 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4618) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 361) (*)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 361 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu teklif İç Tüzük'ün 91'nci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklif, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Teklifin tümü üzerinde İYİ Parti Grubu adına Samsun Milletvekili Erhan Usta.

Buyurun Sayın Usta. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 361 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Bu, gerçekten bir torba kanun. Yani burada 53 madde var; 53 madde, 21 ayrı kanun ve 3 ayrı kanun hükmünde kararnamede düzenleme yapılıyor; tam bir torba. Maalesef, her zaman olduğu gibi -bunlarla çok fazla vakit kaybetmek istemiyorum çünkü çok önemli konular var- yine bir etki analizi yok yani burada mali konular var, bunlara ilişkin hiçbir şekilde bir etki analizi yapılmamış, mali boyutuna ilişkin bir fikrimiz yok. Tali komisyonlarda görüşülmesi gerekiyordu, en az 5 tali komisyonda, yaklaşık o 39 tane maddenin tali komisyonlarda görüşülmesi gerekiyordu, oralara gitmesi lazımdı, oralarda görüşülüp Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmesi lazımdı; yine bunlar yapılmadı. Dolayısıyla, kanun yapma tekniği açısından, yine o kötü kanun yapma tekniğini AK PARTİ Grubu maalesef devam ettiriyor.

Şimdi, peki, burada bir kısım bizim de onayladığımız maddeler var elbette. Peki, bunlar toplumdaki meseleleri çözecek nitelikte maddeler mi? Maalesef değil. Bunlar bir pansuman, hatta bunların biraz daha tuhaf olanı, hatta çirkin olan yanı da bunları bizim uzun süre gündemde tutmamıza rağmen… Şimdi, örneklerini vereceğim. Mesela nedir bunlar? Öğrencilerin kredi borçları veya ısınma yardımı, hacizler, icralar. Ya, bunlar, hemen hemen muhalefetteki bütün siyasi partilerin 2018 yılındaki seçim beyannamelerinde olan konulardı; bunların hepsine kulak tıkandı, hiçbir şey yapılmadı, şimdi, seçim öncesinde bu feryadı bastırmaya yönelik, kalıcı hiçbir çözüm getirmeksizin, yapıyormuş gibi görünerek bir kısım meseleler burada yapılmaya çalışılıyor. Bu kadar yapılana, tabii ki onay veriyoruz ama biz bunun daha fazla yapılmasını istiyorduk. Vaktim olduğu müddetçe onların detaylarına biraz gireceğim, maddelere gelindiğinde de her biriyle ilgili grubumuz adına konuşma yapan arkadaşlarımız da orada esas önerinin, esas çözümün, gerçek çözümün ne olduğunu ayrıca ifade edecekler.

Şimdi, kaynak konusuna ilişkin hiçbir şey söylenmedi. Tabii, bir kısım AK PARTİ’li milletvekili, Komisyondaki milletvekili arkadaşlarımız “Ya, kaynakla ilgili herhangi bir sorun yok.” dediler. Nasıl sorun yok arkadaşlar? “Efendim, bizim bütçemiz fazla veriyor.” Şimdi, değerli arkadaşlar, hakikaten ocak-ağustos merkezî yönetim bütçe sonuçlarına baktığımızda bütçenin sekiz ayda, ocak-ağustos döneminde 33 milyar lira fazla verdiğini görüyoruz. Şimdi, bu nasıl bir rakamdır; birazdan söylediklerimi görünce bunu sizin insafınıza ve takdirinize bırakıyorum. Eylül ayı geliyor, bir anda bütçe açık vermeye başlıyor; tek ayda, eylül ayında 78,6 milyar lira açık veriliyor, o zamana kadar fazla veren bütçe bir anda açık veriyor. Dolayısıyla ocak-eylül döneminde net olarak açık 45,5 milyar lira oluyor ama daha kötüsü, şu anda önümüze getirdikleri orta vadeli programda ne deniliyor? Hani “Fazla veriliyor, kaynak var.” filan diyen arkadaşlara söylüyorum “Yıl sonu açık 461 milyar liraya ulaşacak.” deniliyor yani “Son üç ayda 416 milyar lira açık olacak.” diyorlar bu bütçede. Şimdi, siz bu bütçeye nasıl güvenirsiniz? Siz piyasada bir yatırımcı olun, bir piyasa oyuncusu olun veya ne bileyim, bir vatandaş olun, Türkiye’ye yatırım yapacak bir yabancı olun fazla veren bütçenin bir anda astronomik bir açık vermesiyle karşılaşıyorsunuz. Dolayısıyla rakamların güvenirliliği kalmamış yani hem demek ki rakamlar doğru verilmiyor veya bir kısım harcamalar bekletiliyor veya gereğinden fazla bir kısım gelir tahsilatı yapılıyor gibi durumlarla karşı karşıyayız; bu, ancak bu şeklide izah edilebilir.

Şimdi, dolayısıyla, günü kurtarma şeyleri var burada, birkaç madde var, o da günü kurtarmaya yönelik. Niye günü kurtarmaya yönelik? Çünkü sorunları kalıcı bir şekilde çözecek bir bütçe maalesef yok. Bütçe o kadar açık veriyor ki birazdan bu bütçenin nasıl bir faiz ve yandaş bütçesi hâline geldiğini rakam rakam size anlatmaya çalışacağım. Dolayısıyla, sadece böyle bir parmak bal çalmak kabîlinden işler yapılıyor.

Şimdi, bu torba yasa, aynı zamanda milletin feryat ettiğini, milletin ne kadar zor durumda olduğunu göstermesi açısından çok manidardır. Şimdi, burada öğrencilerin kredi borcuna ilişkin bir kısım düzenlemeler var yani onları erteleyen birtakım düzenlemeler var. Şimdi, peki, iş bulamayan bir öğrenci, hâlâ şu anda atıl iş gücünün Türkiye’de yüzde 20 olduğunu düşündüğümüzde, gençlerde işsizlik oranlarının yüzde 25’leri aştığı bir ortamda yani hadi iki yıl erteledik, iki yıl sonra bu çocuk bu parayı nasıl ödeyecek, bu gencimiz nasıl ödeyecek? Oysa bizim burada İYİ Parti olarak bütün detaylarını paylaştığımız bir önerimiz vardı: Bu gençlerin sosyal sorumluluk projelerinde çalıştırılması. Bakın, bütün dünya bunu böyle yapıyor. Yani iş bulursa işi bulanlar parasını ödesin ama iş bulamayanlar, iş bulmakta zorlananlar, ne bileyim ben, bir güçsüzler yurduna gitsin, hayvanları korumakla görevli olan bir yere gitsin, oralarda hayvanlara birtakım şeyler versin, çocuklara hikâye okusun, efendim, yaşlılarla, onlarla vakit geçirsin gibi bir sürü sosyal sorumluluk projeleri var. Buralarda yer alması şeklinde biz bu ödemelerin yapılmasını söylüyoruz. Bu hem gençlerimizi rahatlatacak hem onları topluma hazırlayacak hem de işte, dezavantajlı olan bir kısım grupların daha güzel vakit geçirmesini sağlayacak. Ama bu yapılmıyor, yine çözüm değil, iki yıl erteleniyor “Seçim sonrası ne olursa olsun.” anlayışıyla birtakım şeyler getiriliyor.

Yani sicil affı konusu uzun süredir gündemde fakat bunlarda işte, yine seçim bekletildi.

Hacizler, ya icra meseleleri; bakın, son 2 seçimin beyannamelerine bakın, bütün siyasi partiler “Bu icralar artık had safhaya gelmiş, icraları çözeceğiz.” diye feryat etti, söz verdi, bunlar konuşuldu, toplumda böyle bir feryat vardı. Şimdi, bekletildi, bekletildi, yine bir çözüm değil, sadece 2 bin liranın altındaki bir kısım icralık meseleleri çözmeye yönelik olarak -güya sorarsan “Çözdük.” diyecekler- burada bir kısım kanun teklifleri var.

Yine, bankaların alacaklarıyla ilgili, kredi kartlarıyla ilgili sadece 2.500 lira ve altında olanlar için birtakım işlemler, kolaylaştırmalar yapılıyor. Bunun çok daha ötesi yapılmalıydı, çok daha önce yapılmalıydı. Dolayısıyla burada hiçbir samimiyet yok ve biz, bu yapılanların, bu anlamda elbette daha fazlası yapılması gerekir diyoruz. Yani bu kadarını bile destekliyoruz ancak bu tavrı da kınamak gerekir diye düşünüyorum.

Şimdi, dolayısıyla bu torba, yoksulluğun, fakirliğin ne boyuta geldiğini gösteriyor; aylardır milletin feryadına kulak tıkayanların, seçim öncesinde kalıcı çözümler yerine, pansuman tedbirlerle uğraştığını gösteriyor.

Bu bütçe niye faiz ve yandaş bütçesi olmuştur dedim? Değerli arkadaşlar, şu Meclisten 2022 yılı bütçesi geçerken faiz giderlerinin, genel giderler dâhil, 242 milyar lira olacağına ilişkin Hükûmetin bir hesabı vardı, tahmini vardı, 242 milyar lira. Şimdi, bunu en son revize ettiler, en son orta vadeli programda bu, 341 milyar liraya çıkarıldı, 100 milyar lira arttı. Şimdi, sadece bununla kalsa iyi, tabii bir de “kur korumalı mevduat” diye bir şey ortaya çıktı; başlangıçta bütçede bununla ilgili hiçbir ödenek yoktu, oradan da “Biz, şu anda en az 300 milyar geliyor.” diyoruz, birazdan detaylarını vereceğim ama 300 milyarı da aşacak. Dolayısıyla “242 milyar lira” denilerek yola çıkılan faiz giderleri bütçesinin bu dönem sonunda en az 640 milyar lira olacağını görüyoruz. Bakın, 400 milyar lira artış. Bu ne demek biliyor musunuz? Tarım bütçesinin 10 katı kadar sadece faiz giderlerinde artış var yani milyonlarca çiftçiye 2022 ödeneği -ödeneği değil de en son yıl sonu tahmini, ödeneğin biraz üzerinde harcanacak- 39 milyar lira. 40 milyar deyin, 400 milyar lira faizlerde artış var, onun 10 katı kadar yani o yüzden bu bütçe bir faiz bütçesidir diyoruz.

Daha kötüsü ne biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Bu Hükûmet bazı şeyleri iyi beceriyor, onu takdir etmek lazım, onu gerçekten söylemek lazım. Şimdi, birçok şey hep seçim sonrasına atılmış yani seçim takvimi sonrasına. Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı da geldi buraya şimdi, Hazine ve Maliye Bakanlığı sayfasına girerseniz ay ay borç faiz ödemeleri var. Şimdi, buraya, projeksiyonlarına baktığınızda, iç borç ödemelerinde, mesela, önümüzdeki aylarda borç anapara, faiz ödemelerinin böyle 30-40 milyar lira civarında gittiğini görüyoruz, ortalaması da 33 milyar lira. Nereye kadar? Mayıs ayına kadar. Mayıs ayından sonra harcamalar patlıyor. Bakın, ne oluyor? 94 milyar, 54 milyar, 112 milyar, 113 milyar. Her şey seçim sonrasına sarkıtılmış durumda, böyle bir şey yapılıyor. Daha perişanı da nedir, onu da söyleyeyim: Bu, aylık olarak yapılan ama daha da kötüsü, önümüzdeki döneme sarkıtılıyor önemli bir faiz yükü.

Yine, Hazine ve Maliye Bakanlığı sayfasına giren arkadaşlar çok net bir şekilde görecektir, bunu ben buradan daha önce de söyledim ama bunu defalarca söylemek durumundayız. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa bir şey oldu, Adalet ve Kalkınma Partisi bunu becerdi, bu Hükûmet bunu becerdi, Sayın Erdoğan ve kabinesi bunu becerdi. İlk kez ne oldu biliyor musunuz? İç borçlarda faiz ödemesi tutarı, ödenecek faiz yükümlülüğü anaparayı geçti yani bu faizin anaparaya geçmesi ancak bir tefeci eline düşerseniz olur. Bir vatandaşı düşünün… İşte, devleti tefecinin eline düşüren bir iktidar bugün Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetiyor değerli arkadaşlar. Bu, nisan ayından itibaren gerçekleşmeye başladı; bugün için baktığımızda, 2,3 trilyon lira yani eski parayla söylersek -nasıl söyleyelim anlaşılması için- 2.300 katrilyon lira veya 2,3 kentilyon lira faiz ödeyecek bütçe önümüzdeki dönemde, anaparası 1,7 trilyon lira. Düşünebiliyor musunuz?

Daha da enteresanı şu: Bakın, değerli arkadaşlar, buna… Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı buradaydı, herhâlde kayboldu şimdi. Hah, burada. Cevap versinler yani kendilerinden cevap istiyoruz Hükûmet adına konuşanlardan; onun söz hakkı yok ama işte, AK PARTİ Grubu burada. Ocak-eylülde toplanan vergi ne kadar biliyor musunuz? 1 trilyon 648 milyar lira. Yani 85 milyondan, ekmeğinden suyuna, otomobilinden cep telefonuna, kurumlar vergisinden bilmem ne vergisine kadar bütün vergilerden elde ettiğimiz para 1 trilyon 648 milyar lira. Ocak-eylül döneminde, yine aynı dönemde iç borç faizi ve anaparasındaki bu kötü yönetim… Birazdan detaylarını söyleyeceğiz, hani “Kur korumalı mevduat çok iyi oldu.” falan diyorlar ya, iyi oldu işte “İyi oldu.”su bu! Kur korumalı mevduat veya geçmişte yapılan hatalı borçlanmalar nedeniyle ocak-eylül döneminde faiz ve anapara yükümlülüğünün toplamı değil bakın, yükümlülüğündeki artış yani geçen yılın aralık ayına göre eylül sonuna geldiğimizde buradaki artış 1 trilyon 879 milyar lira. Yani şunu söylemeye çalışıyorum: Dokuz ayda topladığımız vergi, 85 milyondan topladığımız vergi dokuz ayda faiz ve anapara yükümlülüğümüzdeki artışı karşılamaya yetmiyor, tamamını değil, artan miktarı dahi karşılayamıyor. Bu, iflas bütçesidir, o yüzden milletin derdine çözüm getirilmiyor ama yandaşlar kayrılmaya devam ediliyor. Mesela, bakıyorsunuz, kamu-özel iş birliği projeleri… 2022 yılında bütçeye 42 milyar lira konulmuştu, şimdi önümüze getirilen dokümanda bunun 53 milyar lira olacağı söyleniyor, yine Tarım bütçesinden fazla. 5 tane müteahhide verilecek kamu-özel iş birliği projeleri çerçevesindeki para Tarım bütçesinden fazla değerli arkadaşlar. Bakın, daha da kötüsü “42 milyar liralık bütçe 2023’te -2023 bütçesi de önümüze geldi- ne olacak?” diyorlar biliyor musunuz? “103 milyar lira olacak.” diyorlar. 42 milyar liradan 103 milyar liraya çıkıyor kamu-özel iş birliği projeleri kapsamında yandaşlara ödenecek para; Tarım bütçesinin 2 katından fazla.

Hani Erdoğan ne demişti bu projelere: “Bunlar bir şeyden anlamıyor, bunlar bu işi bilmez. 5 kuruş ödemeden yapacağız, bütçeden 5 kuruş çıkmaz.” dediği projeler için gelecek yıl bu millet 103 milyar TL ödeyecek değerli arkadaşlar.(İYİ Parti sıralarından alkışlar) Yani işte bunu artık… AK PARTİ Grubundan kimse yok, milletimize şikâyet edeyim, tek 1 arkadaş var şu anda, kimse de yok.

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Allah’tan Ramazan var, Ramazan olmasa…

ERHAN USTA (Devamla) – Tabii, onların tuzu kuru, onlar milletin feryadını duymuyor, millet adına feryat edenleri de dinleme ihtiyacı duymuyorlar. 2 kişi oldular şu anda, AK PARTİ Grubundaki 280 milletvekilinden sadece 2 kişi var Meclis Genel Kurulunda. Bunu da vatandaşa buradan şikâyet ediyorum.

Şimdi, kur korumalı mevduata gelelim arkadaşlar. Bu bütçede -yani burada birkaç havuç filan var ama- esas, 23’üncü maddede kur korumalı mevduat çerçevesinde yapılan bir şey var. Şimdi, AK PARTİ Grubu burada yok ama tutanaklara baksınlar. Burada milletin huzurunda onlara soruyorum: Plan Bütçe Komisyonunda kur korumalı mevduat maddesinde el kaldırdınız. Neye el kaldırdınız biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Orada muhalefet milletvekilleri, İYİ Parti milletvekilleri dâhil muhalefetin bütün milletvekilleri sordu ki “Ya, bir düzenleme yapıyorsunuz, bu düzenleme çerçevesinde getirilecek yük ne kadardır?” Şimdi, 2022 sonunda biten kur korumalı mevduat, 2023 sonuna kadar uzatılmak isteniyor. Güzel, uzatın yani güzel değil de getirdiniz milletin başına bu felaketi koydunuz, uzatıyorsunuz “Peki, ne kadar maliyeti var?” denildi. Burada Maliye Bakanlığının gelecek projeksiyonu yok zaten, Maliye Bakanlığının öyle bir özelliği filan kalmadı, onu yapacak durumları yok. Sayın Bakan Yardımcısı burada -kendisinin kişiliğiyle ilgili bir şey değil, kurumsal bir eleştiri yapıyorum- varsa söylesin “Gelecek yıl için ödeme projeksiyonumuz şudur.” diye. Şu anda Maliye Bakanlığında bu çalışmayı yapacak üst düzey bir bürokrat kalmadı -çok yakından tanıdığım için, otuz yıldır bildiğim bir kurum olduğu için söylüyorum- çünkü hepsinin üzerinden silindir gibi geçtiler.

Şimdi, kur korumalı mevduat… Dedi ki Maliye Bakanlığı: “Ya, biz bugüne kadar 88 milyar lira civarında hazineden bu kapsamda ödeme yaptık.” Hani “Faiz değil.” dedikleri bal gibi faiz. Sınırsız faiz oranları çerçevesinde, ilk taksitin de faiz oranları yüzde 109 olarak gerçekleşti. Bakın, Erdoğan “Faiz indireceğim.” diyor, kur korumalı mevduata ilk üç ay için müracaat edenler, yıllık bazda yüzde 109 faiz geliri elde ettiler arkadaşlar. Hani faizler düşürülecekti, nas vardı?

Şimdi “Ne kadar maliyeti oldu?” dedik. Hazine ve Maliye Bakanı “88 milyar lira.” dedi; o söylemek durumunda çünkü zaten bütçede açıklanıyor. Peki, Merkez Bankası ayağı var “Orada ne kadar maliyet var?” denildi. Merkez Bankası temsilcisi bu toplantıya gelmemiş, İstanbul’dan çağrıldı. Bu da işte bir şey, hep dedik ya “Merkez Bankası Ankara’da olmalı kardeşim, Merkez Bankası Hükûmetle çalışacak banka, Parlamentoyla çalışacak yer. Merkez Bankasının İstanbul’da ne işi var?” Neyse apar topar bir Genel Müdür getirildi ve Genel Müdür dedi ki: “Size rakam veremem.” Bütün Komisyon bekledi ve Genel Müdür en son “Rakam veremem.” dedi. İşte “bürokratik oligarşi” dedikleri, “vesayet” dedikleri bu olsa gerek. Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı, onu sıkıştırmak yerine ona yol verdi böyle. Yani o yaptığının da doğru olduğunu söyleyecek çünkü bir korkuyla hareket edildiği ortada zaten.

Şimdi, tabii, rakam söyleyemezler çünkü rakam Merkez Bankası tarafında çok daha büyük. Maliye Bakan Yardımcısı burada, şimdi ben kanun teklifini veren arkadaşlara -onlar bilgilendirilsin- soruyorum: Ne kadar vergi nedeniyle buradan bizim kaybımız var? Öyle ya, vergi avantajları vardı. Şimdi Maliye Bakanının “88 milyar.” dediği, sadece doğrudan kur korumalı mevduat çerçevesinde hazinenin yaptığı harcama. Şimdi, biz bunun daha fazlasının Merkez Bankası tarafından yapıldığını biliyoruz. Nihayetinde bir çalışma var bununla ilgili, o çalışmada 278 milyar lira olduğu ifade ediliyor. Bunu reddeden olmadı, yalanlayan olmadı; değerli arkadaşlar, 88 milyarı hazineden olmak üzere şu ana kadar kur korumalı mevduatın millete maliyeti 278 milyar lira. Ben bunu burada iddia ediyorum o çalışmayı referans göstererek; varsa çalışmaları kendileri ifade etsinler, aykırı bir şey varsa yani tersini söyleyecek durumları varsa söylesinler. Biz “Dönem sonunda 300 milyarı aşacak.” diye bir süredir ifade ediyoruz, hesaplamalarımız o şekildeydi ama öyle görünüyor ki 2022 sonunda 300 milyarı gerçekten çok fazla aşacak. 2023 için bütçeye de daha bir kuruş konuşmuş değil. Ya, arkadaş, yani siz bu milletle dalga mı geçiyorsunuz? Böyle bir şey olabilir mi? Bir yandan kanun çıkarıyorsun, 2023’e uzatıyorsun ama öbür taraftan bütçeye bununla ilgili bir kuruş para koymuyorsun. Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir bütçe anlayışı olabilir mi? Parlamentoya bu kadar saygısızlık yapmaya kimin ne hakkı var? Bunları anlamak mümkün değil. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Şimdi, bugün, çok sevdiğim değerli bir ağabeyim bana şunu sordu “Ya, bu kur korumalı mevduat olmasaydı dolar ne olurdu?” dedi. Valla onu tahmin etmek zor dedim ama ben şunu biliyorum: Bu yaptıkları saçmalıklar olmasaydı dolar bugün 9 lira olurdu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Yani siz, eylül ayından itibaren doları şahlandıracaksınız, bu memlekette istikrarı bozacaksınız, dolar 18’lere kadar çıkacak, ondan sonra sen bunu aman dizginleyeyim diye Türkiye'nin elli yıl önce geride bıraktığı bir enstrümanı Türkiye’ye takdim edeceksin, şu anda da 300 milyar lira maliyete katlanacaksın, bu milletin ekmeğinden artırdığı parayı, midesinden artırdığı parayı alacaksın, bu kur korumalı mevduat çerçevesinde onlara vereceksin; ondan sonra 18 liralık dolar işte bir miktar düştü, şimdi geldi tekrar 18 liraya. Hazine ve Maliye Bakanı da diyor ki: “Efendim, o gün enflasyon daha azdı, bugün enflasyon çok, reel olarak o 18 aynı 18 değil.” Ya, sen bu açıklamaları yapmak durumunda olan insan değilsin kardeşim. Yani siz bu istikrarı bozacaksınız, evi yakacaksınız, ondan sonra “İşte, eve müdahale edilmese ne olurdu? Müdahale edilmeseydi komşu evler de yanardı.” Ama kardeşim, evi yakmayın dedik biz ya. Evi bile bile yakıyorsunuz, ondan sonra da “Müdahale etmeseydik mahalle yanacaktı.” diyorsunuz. Böyle bir saçmalık olabilir mi?

Şimdi, arkadaşlar, işin kötüsü, bu kur koruma mevduattan bir çıkış stratejisi yok -bakın, bu çok büyük bir risktir önümüzde- hiçbir çıkış stratejisi yok. Ya, nasıl çıkacağız bundan, nasıl olacak bu iş? Tamam, şimdi doları bir miktar tuttular yani tuttukları da işte 18,60 yine yani 18,60; geçen yıl 7,5 lira olan dolar şu anda 18,60. 300-400 milyar lira maliyete katlanıyorsun, bütçe faiz yükün 3 kentilyon lira artıyor, bu kadar maliyetler geliyor, millet tepeden tırnağa fakirleşiyor, bu maliyetlere katlanıyorsun, geldiğin yerde dolar hâlâ 18 lira 60 kuruş. Böyle bir beceriksizlik olabilir mi? Ve bununla övünülen bir şey var ortada, bir akılsızlık var yani “Kur korumalı mevduatı iyi ki yaptık.” diye iktidar tarafından da sürekli övünülüyor. Tabii, bu çok net bir servet transferdir yani kur korumalı mevduat ve onun etrafında dönen diğer meselelerin tamamı çok ciddi bir servet transferidir. Kimden kime transfer ediliyor? Fakirden, fukaradan, çalışanlardan zenginlere transfer ediliyor, bankacılığa transfer ediliyor. “Nas var.” diyeceksin, “Faiz haramdır.” diyeceksin, tarihinde görülmemiş bir şekilde bankaları zengin edeceksin. Ya, bu anlayış da yakışırsa AK PARTİ'ye yakışır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil. Hiçbir şekilde tarihinde böyle bir kârı görmedi bankalar yani 7-8 katına çıktı, yüzde 700-800 arttı bankaların kârı. Yazık günah değil mi? Artmasın demiyoruz, elbette faaliyet gösteriyor ama kârı böyle fahiş artacak ortamı yaratırsanız siz… Yani böyle bir şey olabilir mi? Şimdi bunun detaylarını burada anlatma imkânım olmayacak, artık bunu inşallah yarınki Plan ve Bütçe Komisyonuna bırakacağım.

Bu yapılan politikaların gelir adaletsizliğinde yarattığı etki çok büyük arkadaşlar. Sadece şu kadarını söyleyeyim: Ücretlilerin millî gelirden aldığı pay, bakın, bu çeyrekte 10 puanın üzerinde düşüyor, 10 puan yani öyle bir şey ki tarihin… Bak, elimizde -merak eden arkadaşlara verebilirim- 1998 yılından itibaren TÜİK'in verisi var. İkinci çeyrekte ücretlilerin GSYH içerisindeki payı -mevsimsel düzeltilmişinden söyleyeyim veya normalinden söyleyeyim- 25, 26, 27’lerdeymiş, hatta sonradan 32, 33’lere kadar çıkmış. Bu, 2022’nin son çeyreğinde 22,7’ye düşmüş arkadaşlar, ücretlilerin millî gelirden aldığı pay 10 puandan fazla düşmüş. Bunun 1 puanlık kaybının ücretliler açısından maliyeti ne biliyor musunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERHAN USTA (Devamla) - Bu millî gelirde ücretlilerin payının 1 puan düşmesinin maliyeti 125 milyar TL yani bırakın onlara bir ilave vermeyi, 125 milyar lirayı işte bu politikalarla AK PARTİ Hükûmeti, çalışanların cebinden çalmış, birilerinin cebine aktarmış; 1 puanın etkisi (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar). Düşüş ne kadar? 10,2 puan; büyüklüğünü siz hesap edin. Yani 1 puanın maliyeti 125 milyar lirayken 10 puanı tek bir çeyrekte, daha doğrusu 2022’nin ikinci çeyreğine göre iki yıllık bir dönemde ücretlilerden çalmış bir iktidar bugün Türkiye'yi yönetiyor. İşte, feryat o yüzden fazla. İşte, o yüzden artık en sonunda bu icra micra meselelerine küçük küçük el atmaya başladılar, zorunda kaldılar ama bunların düzeltilmesi lazım. Bunlar düzeltilemeyecek meseleler değil, çözüm önerilerimizi de zaman zaman biz milletimize takdim ediyoruz, onları söylemeye şu anda fırsatım olmadı.

Bu anlamda, kur koruma mevduat etrafında dönen bazı maddelere şiddetle karşı çıkacağız ve İç Tüzük'ten kaynaklanan bütün haklarımızı da burada, Mecliste kullanacağız.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Faruk Sarıaslan, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

40.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, SMA tedavisinde Sağlık Bakanlığının üzerine düşeni yapması gerektiğine ilişkin açıklaması

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Teşekkür ederim Başkanım.

Nevşehir'de hayata tutunmaya çalışan Yusuf Eren Gostak ve daha nice SMA hastası çocuğumuz için Sağlık Bakanlığına bir çağrıda bulunmak istiyorum: SMA tedavisinde kullanılan ilaçlar Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmalı, tedavide kullanılan medikal malzemelere erişim ücreti sağlanmalıdır. Bedeli 25 bin lirayı geçen öksürtme cihazı Sosyal Güvenlik Kurumu kapsamına alınmalıdır. Evlilik ve doğum öncesi SMA taraması SGK kapsamında zorunlu hâle getirilmelidir. Yenidoğan taramasının etkin şekilde yapılması sağlanmalı, ihtiyacı olanlara evde fizik tedavi ücreti sağlanmalıdır. Sağlık raporları ve reçete işlemleri kolaylaştırılmalı, ilaç tedavisi alanlara hastanelerde uygun ortam ve bölüm desteği sağlanmalıdır. Kriterleri karşılayamadığı için tedavisi yarım kalan hastaların tedavisine acilen devam edilmelidir. SMA hastasının yükü sadece ailelere bırakılmamalı, Sağlık Bakanlığı üzerine düşeni yapmalıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.09

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.42

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Necati TIĞLI(Giresun), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Tan ve 172 Milletvekilinin Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4618) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 361) (Devam)

BAŞKAN – 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Teklifin tümü üzerinde gruplar adına yapılan konuşmalarda kalınmıştı.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 361 sıra sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Gazi Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle ekonomik gelişmelere uyum sağlanması, yenilenebilir enerji üretiminin teşvik edilmesi, bazı kamu alacaklarının terkin edilmesi; yatırım, üretim ve turizmin desteklenmesi; istihdam imkânlarının artırılması ve çalışanlarımızın haklarının iyileştirilmesi amaçlanmaktadır. Muhteva olarak bakıldığında kanun teklifi öğrencilerimiz, yaşlı ve engelli vatandaşlarımız, işçi ve işveren, esnaf ve bazı toplum kesimlerinin sorunlarına çözüm getirmeye ve refahını artırmaya dönük önemli düzenlemelerden oluşmaktadır. Bu çerçevede konuşmamın başında Milliyetçi Hareket Partisi olarak kanun teklifini olumlu bulduğumuzu ve desteklediğimizi belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinde öngörülen önemli düzenlemelerden ilki, Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılan değişiklikle sahibi olunan veya kiralanan konutlarda, çatı ve cephelere kurulan tesislerde üretilen elektrik enerjisi miktarlarında hâlen 25 kilovat olan esnaf muaflığı sınırının 50 kilovat olarak yeniden belirlenmesidir. Böylece konutlarda yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik enerjisi üretimine yönelik yatırımlar teşvik edilmektedir.

3’üncü madde bireysel katılımcı indirimi uygulamasının süresinin uzatılması ve miktarının artırılmasına yöneliktir. Düzenleme, bireysel katılımcı indirimi uygulamasından yararlanan, “melek yatırımcı” olarak da adlandırılan yatırımcıları kapsamaktadır. Bu yatırımcılara hâlen 1 milyon lira olarak uygulanan indirim tutarı 2 milyon 500 bin liraya çıkarılırken destek süresi de 31/12/2027 tarihine kadar uzatılmaktadır.

Kanun teklifinin 5, 6 ve 7’nci maddeleri öğrencilerimize yönelik önemli düzenlemeler içermekte, öğrenim kredisi borçlarının yapılandırılmasını öngörmektedir. Buna göre, öğrenim kredisi alan öğrencilerin borçlarını aldıkları anapara kadar ve faizsiz ödemelerine imkân sağlanmakta; öğrenim bitimini takip eden ikinci yıl sonundan başlamak üzere borçlarını, kredi aldığı sürede ve aylık dönemler hâlinde ödemeleri yönünde düzenleme yapılmaktadır. Ayrıca borçlunun çalışmaması koşuluyla en fazla 3 defa olmak üzere erteleme talep edebilme imkânı da getirilmektedir. Düzenlemeye göre hâlen kredi almakta olan veya kredi borcunun ödeme zamanı henüz başlamamış kişilere öğrenim ve katkı kredisi olarak verilen tutarlara endeks hesaplanmayacak, kredi geri ödemesi devam eden veya borçları vergi dairesine takip için bildirilmiş olan kişilere öğrenim ve katkı kredisi olarak verilen tutarlara ilave edilmiş olan endeks tutarlarıysa terkin edilecektir. Yapılan düzenlemeden, hâlen öğrenim kredisi almakta olan 566.226 öğrenci, öğrenim kredisinden borçlu 1 milyon 392 bin 629 kişi; katkı kredisinden borçlu 25.886 kişi, vergi dairelerine takip için intikal ettirilmiş olan alacaklardan borçlu 1 milyon 403 bin 392 kişi yararlanacaktır. Sağlanan bu önemli imkânla 9,6 milyarı kredi almaya devam edenlerle, 17,4 milyarı geri ödemesi devam edenlerle ilgili olmak üzere öğrenci ve aileleri üzerindeki toplam 27 milyar lira endeks tutarı da terkin edilmiş olacaktır.

Teklifin 8, 13, 14, 21 ve 28’inci maddeleri muhtelif konularda yapılan fazla ödemelerin terkinine ilişkin düzenlemeleri içermektedir. Bu kapsamda, engelli ve yaşlı aylıkları ile engelli bakım yardımı kapsamında fazla yapılan ödemelerin, fazla ve yersiz ödenen nakdî ücret desteği ve kısa çalışma ödeneğinin, üniversite sağlık hizmeti sunucularının SGK’ye borçlarının ve içme suyu tetkik bedellerinin terkini öngörülmektedir. Yaşlı ve engelli aylıklarının terkinine konu yersiz ödemeler kişilerin ölüm, gelir durumu değişikliği, engel oranındaki düşüş, sosyal güvence tespiti ve feragat gibi sebeplere dayanmaktadır. Bu şekilde, hedef kitlesi büyük ölçüde ödeme gücü olmayan 163.572 vatandaşımızın 566,2 milyon lira borcunun silinmesi öngörülmektedir.

Teklifle tıp ve diş hekimliği fakültelerinin intörn olarak çalışan öğrencilerine hâlen 1.569 lira olarak yapılan ödeme net asgari ücret tutarına yükseltilmektedir. Bu düzenlemeden tıp fakültelerinde 14.600, diş hekimliği fakültelerinde 4.900 olmak üzere toplam 19.500 son sınıf öğrencisi yararlanabilecektir.

27’nci maddeyle birçok vatandaşımızı ilgilendiren sicil affı getirilmektedir. Buna göre, karşılıksız çıkan çek, protesto edilmiş senet, zamanında ödenmeyen kredi kartı ve diğer kredi borçları için Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezine bildirilen müşterilerin maddede belirtilen yükümlülüklerinin tamamını 1 Temmuz 2023 tarihine kadar ödemesi veya yapılandırması hâlinde geçmiş ödeme performanslarına ilişkin olumsuz kayıtların dikkate alınmaması öngörülmekte, risk değerlendirilmesi olumlu bulunan kişilere yönelik kredi yapılandırmalarında veya yeni kredi kullandırmalarında esnafın ve tacirin finansmana erişiminde kolaylık sağlanması mümkün hâle gelmektedir.

Kanun teklifi çalışanlarımıza yönelik de önemli hükümler içermektedir. 2’nci maddeyle işverenlerce hizmet erbabına nakit olarak yapılan ve günlük 51 lirayı aşmayan yemek bedeli ödemeleri gelir vergisi istisna kapsamına alınmakta, nakden ödenen bu tutarların serbestçe kullanılmasına imkân tanınmaktadır. Ayrıca, ücret ödemelerinin yurt dışından elde edilen kazançlardan karşılanması şartıyla yurt dışında yapılan inşaat, onarım, montaj işleri ile teknik hizmetlerde fiilen yurt dışında çalışan hizmet erbabına yapılan ücret ödemeleri de gelir vergisinden istisna edilmektedir.

Teklifin geçici 1’inci maddesiyle elektrik ve doğal gaz giderleri karşılığı çalışanlara yapılan ödemelerin gelir vergisinden istisna edilmesi öngörülmektedir. Bu düzenlemeyle, işverenler tarafından maddenin yürürlüğe girdiği tarihten 2023 yılı Haziran ayının sonuna kadar çalışanların mevcut ücretlerine ilave olarak elektrik, doğal gaz ve ısınma giderlerini karşılamaları için ödenen ve bin lirayı aşmayan tutarların gelir vergisinden istisna edilerek bu yöndeki uygulamaların teşvik edilmesi ve çalışanların desteklenmesi hedeflenmektedir.

Diğer taraftan, geçici 2’nci maddeyle önemli bir kısmı temel ihtiyaçlara tekabül eden elektrik, su, doğal gaz ve telefon gibi abonelik sözleşmelerinden kaynaklanan 2 bin liraya kadar küçük miktarlı borçların icra takiplerinin sonlandırılmalarını özendirmek amacıyla değersiz alacak kategorisine alınması yönünde düzenleme yapılmaktadır.

Geçici 3’üncü madde, banka ve diğer mali kuruluşlar tarafından varlık yönetim şirketlerine devredilen bireysel kredi borçları için 15 Ağustos 2022 tarihine kadar başlatılan icra takiplerinden anapara tutarı 2.500 lira ve altında olanların tasfiyesine yöneliktir. Bu düzenlemede varlık yönetim şirketlerinin, alacaklarının faiz ve diğer masrafları dâhil takibinden vazgeçmeleri koşuluyla, vazgeçtikleri dosyadaki anapara tutarının yarısının hazine tarafından karşılanması öngörülmektedir.

Geçici 4’üncü maddeyle ise Covid-19’a yönelik alınan tedbirlere uyulmaması nedeniyle uygulanan idari para cezalarının tahsilinden vazgeçilmektedir.

Değerli milletvekilleri, teklifte turizmi desteklemeye yönelik düzenlemeler de yer almaktadır. 10, 11 ve 12’nci maddelerde Kültür ve Turizm Bakanlığınca işletilen ücretsiz halk plajlarından ecrimisil bedelinin alınmaması, turizm amaçlı tahsislerde Tarım ve Orman Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığının uygulama farklılıklarının ortadan kaldırılarak tahsislerin Kültür ve Turizm Bakanlığınca tek elden yürütülmesi öngörülmektedir.

15 ve 16’ncı maddelerde yapılan düzenlemelerle, turistik kolaylıklar kapsamında yurt dışından taşıt getirenlerin yükümlülüklere uymaması hâlinde uygulanan idari para cezaları gümrük rejim ihlalleri kapsamından çıkarılarak usulsüzlükler kapsamına alınmakta, geçmişte işlenen fakat tahsil edilmemiş olan idari para cezalarına da indirimli oran uygulanması sağlanmaktadır. Böylece yurt dışında yaşayan gurbetçi vatandaşlarımızın basit usulsüzlüklere dayalı olduğu hâlde gümrük rejimi ihlali kapsamına sokulan idari para cezaları nedeniyle uğradıkları mağduriyetin önüne geçilmesi öngörülmektedir.

Diğer taraftan, teklifle Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansına üyelerince ödenen turizm payı azaltılmakta, Ajansın yönetim ve icra kurulunun yapısı değiştirilerek özel sektörün temsil gücü artırılmakta, bu şekilde Ajansın daha etkin ve verimli şekilde çalışabilmesi hedeflenmektedir.

Kanun teklifinin 17, 18, 19, 30 ve 31’inci maddelerinde Bankacılık Kanunu ve finansman şirketlerine ilişkin düzenlemeler yapılmaktadır. Buna göre, BDDK tarafından bankalara faaliyet konuları bazında sınırlama veya kısıtlamalar getirmek suretiyle faaliyet izni verme yetkisi netleştirilmektedir. Bankalara hizmet sunan destek hizmeti kuruluşları ile diğer hizmet sağlayıcılarının uymaları gereken usul ve esasları belirleme yetkisi BDDK'ye verilmekte ve kısıtlamalara uymayanlara idari para cezası öngörülmektedir.

23’üncü madde, Türk lirasına çevrilmesi gereken yabancı paraların ve altın hesabı bakiyelerinin Türk lirası mevduat ve katılma hesaplarına dönüşümünün desteklenmesi kapsamında kur korumalı mevduat hesapları için öngörülen vergi istisnası süresinin şirketler için 31/12/2023 tarihine kadar uzatılmasına ilişkindir.

Teklifin 24, 25 ve 26’ncı maddeleri ise el konulan kaçak akaryakıtın tasfiyesine yöneliktir. Buna göre, kaçak akaryakıtın tasfiyesine ilişkin iş ve işlemlerin defterdarlıklar yerine yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıkları tarafından yerine getirilmesi ve söz konusu akaryakıtın satışı hâlinde satış bedellerinin genel bütçe yerine, ilgili il özel idaresinin veya yatırım izleme ve koordinasyon başkanlığının bütçesine gelir kaydedilmesi hüküm altına alınmaktadır.

Teklifin 34 ve 35’inci maddelerinde Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’da yapılan değişikliklerle haksız rekabet, kayıt dışılık, tüketici mağduriyetleri gibi olumsuzlukları ortadan kaldırmak amacıyla idari para cezası tutarlarında işletme büyüklüğü esası getirilmekte, alt ve üst sınırlar bu çerçevede belirlenerek cezada adalet sağlanması öngörülmektedir.

40 ve 41’inci maddelerle karşılığı nakit olmayan piyango ve çekilişlerin tertibine ilişkin izin verilmesi ve izin bedeline ilişkin hususlarda Millî Piyango İdaresi yetkilendirilmekte; idarenin yetkisi dâhilindeki her türlü eşya piyangosu, şans oyunu, müşterek bahis ve benzerini izinsiz yapanlara cezai müeyyideler getirilmektedir.

Teklifle, ayrıca, SGK taşınmazlarının elektronik ortamda satışına imkân sağlanmakta, şirketlerin sermaye artırımı ve azaltımında uygulanacak vergilendirme usulü netleştirilmekte; Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumunun görev ve yetkilerinde değişiklik yapılmakta, evrensel posta hizmeti bildirim ve ödeme zamanı değiştirilmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kaynağı Türkiye olmasa da küresel ekonomide yaşanan sorunlar ve jeopolitik riskler ülkemizi de yakından etkilemektedir. Türkiye bu sorunlara rağmen istikrarlı büyüyen, istihdamını en çok artıran, yoksulluğu azaltan, geliri daha adil bölüşmek için etkin sosyal politikalar üreten bir ülkedir. Birçok ülke ekonomisinin daraldığı ve resesyon riskinin arttığı bir ortamda Türkiye ekonomisi büyüme eğilimini sürdürmektedir. Enflasyonla mücadele kapsamında önemli tedbirler alınmakta, vergi indirimleri ve sübvansiyonlar aracığıyla temel ürünlere erişimin kolaylaştırılması sağlanmaktadır. Bir yandan da vatandaşlarımızın enflasyona ezdirilmemesi için gelir artırıcı politikalar uygulanmaktadır; asgari ücret, işçi, memur ve emekli maaşları, tarım ürünü taban fiyatları, sosyal destek ödemeleri bu anlayışla belirlenmektedir.

Gıda arzı güvenliği konusunda küresel düzeyde yaşanan olumsuz gelişmelere rağmen temel gıda ürünleri tedarikinde ve sevk zincirinde ülkemizde bir sorun yaşanmamıştır. Avrupa başta olmak üzere birçok ülkenin enerji kriziyle karşı karşıya kalacağı bir kış yaklaşırken yapılan önemli yatırımlar, yerli kaynaklarımız ve ithalatta ülke çeşitliliğiyle sağlanan arz güvenliği sayesinde ülkemizde enerji sorunu yaşanmamaktadır.

Ekonomide yaşanan bu gelişmelerin yanı sıra Türkiye terörle mücadelede destan yazmakta, başta PKK olmak üzere terör örgütlerinin başı ezilmektedir. Türkiye, güven duyulan, insan merkezli politikalarıyla öne çıkan, medeniyet anlayışının gereği olarak mazlumun yanında, zalimin karşısında duran, egemenlik haklarını koruma kararlılığından asla taviz vermeyen güçlü bir devlettir. Bu özellikleriyle Türkiye, bölgesel bir güç olmanın ötesine geçerek herkesin, ne söyleyeceğine ve ne yapacağına baktığı, diplomasinin merkezi olan önemli bir küresel aktör hâline gelmiştir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak “Herkes eşittir Türkiye” anlayışıyla “Lider ülke Türkiye” ülkümüzü gerçekleştirme kararlılığındayız. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin sağladığı etkin icra ve güçlü yasama sayesinde Türkiye’nin gücüne güç katmaya devam ediyoruz. İnanıyoruz ki Cumhur İttifakı birlikteliğinde aşılamayacak sorunumuz, çözülemeyecek problemimiz yoktur. Cumhur İttifakı, 85 milyon Türk vatandaşının gurur duyacağı, birlikte ve beraber huzur, esenlik ve ekonomik gelişmişlik içerisinde yaşayacağı küresel güç Türkiye’nin mimarı olacaktır. Terörü bitirmiş, her insanımızı şefkatle kucaklamış, yatırım, üretim, ihracat ve istihdam seferberliğiyle yükseldikçe yükselmiş bir Türkiye gerçeğine hep birlikte ulaşacağız. Bunun için çalışıyor, bunun için mücadele ediyoruz.

Bu düşüncelerle, vatandaşlarımızın refahına ve ülkemizin kalkınmasına katkı sağlayacağını düşündüğümüz kanun teklifinin hayırlı olmasını temenni ediyor, sizleri ve bizi izleyen muhterem vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Rıdvan Turan.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli vekiller ve ekran karşısındaki çok kıymetli halkımız; genellikle bu tür tekliflerin değerlendirilmesinde önce usulle başlanır ama ben, usule zaman kalırsa gireceğim, önce esasa dair düşüncelerimi ifade etmek istiyorum.

Bu kanun teklifi bir tür önce yumruk vurup ardından yara bandı verme teklifidir. Patlat dövizi, uçur enflasyonu, milleti yoksullaştır kardeşim, perişan et, ardından da seçimlere az kalmış bir dönemde çık de ki: “Ya, ben size öyle güzellikler yapacağım ki siz bu güzelliklere böyle hayran olacaksınız, ondan sonra seçimlerde bize oy vereceksiniz.” Şimdi, sorulması gereken temel soru şu: İnsanların refahını, huzurunu ortadan kaldırırken, kuru yükseltirken, enflasyonu uçururken yaptığınız mı doğru yoksa bu yaptığınız mı doğru? Ben buna şizofreni diyorum. İktidar çok açık bir şizofreniyle müptela olmuş durumda, neyi ne zaman yaptığı konusunda kafası son derece karışık.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bir düşünün bu ekonomi politikalarını konuşmaya biz nereden geldik? Ne oldu da şu anda bunları konuşuyoruz? Öncelikle son yirmi yıldır, AKP iktidarının başından bu zamana kadar inşaata dayalı bir sermaye birikimi rejimi uygulandı. İnşaat baronları peydah oldu, bunlar zenginleştiler, zenginleştikçe küstahlaştılar, küstahlaştıkça bu ülkenin sanki sahibiymiş gibi davranmaya başladılar. Son dönemde ise Erdoğan'ın muazzam iktisat dehası doğrultusunda faizin sebep, enflasyonun da bir sonuç olduğunu öğrenmeye başladık. İddia şuydu: “Biz böyle gidersek, kurun artmasına rağmen Türk lirasının değerini düşük tutarsak, ihracatı bir patlatırsak kardeşim, bunun sonucunda zaten ihracattan gelen dövizlerle birlikte kur dengeye girecektir, memlekette dış ticaret açığı dış ticaret fazlası hâline dönüşecektir, dolayısıyla cari açık diye bir şeyi tartışmak, konuşmak ve bundan tedirgin olmanın da hiçbir anlamı kalmayacaktır; bunun sonucunda da memleket abat olacaktır.” diye bir akıl yürütme bu zamana kadar sürdü. Peki, bunun sonucunda neyle karşı karşıya kaldık değerli arkadaşlar? Bir defa olağanüstü bir enflasyon var. Bu enflasyon halkı, işçiyi, çiftçiyi, köylüyü her zamankinden daha yoksul hâle getirdi. AKP-MHP koalisyonu kendi siyasetleri doğrultusunda halkı her zamankinden daha yoksul hâle, daha çaresiz hale getirdi. Artık enflasyondan falan bahsetmenin anlamı yok çünkü bir yaşam maliyeti krizi yaşıyoruz; bak, yaşam maliyeti krizi yani bir tarafta enflasyonun ciddi artışı, diğer tarafta ise reel ücretlerin son derece ciddi biçimde düşmesiyle karakterize bir durumla karşı karşıyayız. Artık enflasyonu masum bir enflasyon olarak nitelendirmek mümkün değil. Enflasyon bizatihi devletin vatandaşından aldığı en büyük vergi kalemi hâline gelmiş durumda, bir enflasyon vergisiyle artık karşı karşıyayız ve bu ekonomiyi bu hâle getirme ameliyesi günün sonunda seçimlerle karşı karşıya kaldığından dolayı seçime ayarlı bir ekonomi politikasını gündeme taşıdı. Nedir o? O şudur: Seçime doğru kredi musluklarının açılacağı, büyümenin kamu yatırımlarıyla beraber provoke edileceği, istihdamın iyi kötü bir miktar daha düzeltilmeye çalışılacağı ama günün sonunda AKP’nin ve MHP’nin iktidarının devam edeceği bir ekonomi politik konjonktür yaratmak; temel olarak amaç bu.

Değerli arkadaşlar, bakın, dokuz ayda yani ocak ve eylül arasında 45,5 milyar liralık bir bütçe açığı var. Yalnızca önümüzdeki üç ayda yani ekim, kasım, aralık ayında ise öngörülen bütçe açığı 416 milyar lira yani buradan şu çıkıyor: Burada 416 milyar liralık bir harcama kalemiyle, bir seçim ekonomisiyle, başta sermaye olmak üzere iktidarın bu parayı bu zaman dilimi içerisinde kullanmak ve harcamak suretiyle kaybettiği meşruiyeti ve üretemez olduğu rızayı para zoruyla tekrar satın almak istediğinin doğrudan bir göstergesiyle karşı karşıyayız.

Şimdi, bu teklifte kur korumalı mevduatın bir yıl daha artırılması diye bir şey var. Bakın, tramvayı, Galata Kulesi’ni, Boğaz Köprüsü’nü satan bir Sülün Osman vardı, hatırlarsınız, Türkiye tarihinin en büyük üçkâğıtçısıydı. Bu da cumhuriyet tarihinin en büyük yasal soygunlarından bir tanesi kur korumalı mevduat meselesi. Geçen gün bunu Plan ve Bütçe Komisyonunda konuştuk, dedik ki: “Ya, Hazine yetkilileri gelmişler, neyin ne olduğunu söylüyorlar. Hazineye bu kur korumalı mevduatın kaça mal olacağını öğrenmiş olduk.” teşekkürler onlara. E, dedik yani sabahleyin: “Acaba Merkez Bankasına bunun etkisi nedir? Merkez Bankasına yükü nedir?” Başkan dedi ki: “E, çağıralım bir Merkez Bankası yetkilisini, gelsin ve yüce Meclise bilgi versin; değil mi?” Üşenmedik, İstanbul’dan Merkez Bankası yetkilisini çağırdık. Öğleden sonraya atılan gündem, Merkez Bankası yetkilisinin gelmesiyle beraber öğlenden sonra görülmeye başlandı. Merkez Bankası yetkilisi sırasına oturdu, dedi ki: “Ya, biz bu kur korumalı mevduat soygununun hazineye kaça mal olduğunu biliyoruz.” “Peki, size yükü nedir?” “Vallahi, kusura bakmayın, söyleyemem.” dedi ve söylemedi, biliyor musunuz? Ya, bu bir skandal, skandal! Hani buradaki hazırunun büyük bir kısmı “Gazi Meclis” diye, “yüce Meclis” diye konuşuyor ya; hani bu iradenin üstünde, “Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir.”in üstünde başka bir irade yok ya, Merkez Bankası yetkilisi geldi “Kardeşim, biz bir anonim şirketiz. Size hesap vermeyeceğiz!” dedi ve bu memleketin Meclisinin vekilleri ve oradaki Komisyon Başkanı sustu; bundan daha büyük, utanç verici bir şey olabilir mi? Türkiye Büyük Millet Meclisi Merkez Bankasına doksan dokuz yıllık para basma yetkisini vermiş, bu hakkı tanımış, Merkez Bankası diyor ki: “Vallahi, kusura bakmayın, biz kur korumalı mevduatın neye mal olduğunu size söyleyemeyiz.” Biz söyleyelim, biz neyin ne olduğunu halkımıza açıkça ifade edelim: “Kur korumalı mevduat” denen şey, Erdoğan’ın, hiçbir şey bilmediği hâlde kendisini bir ekonomi dehası olarak addetmesinden kaynaklı olarak kurun artması, enflasyonun artması, halkın geçim koşullarının iyice yerle yeksan olması sonucunda kuru tutmak için uydurulmuş; yoksullardan zenginlere, yoksullardan sermayeye, yoksullardan varsıllara bir kaynak transferi yöntemidir. Bununla, zaten azınlık olan bir avuç zengin daha da zengin hâle getirilmiş durumdadır. Bu bir servet transfer yöntemidir, adını doğru koymak lazım. Günün sonunda tabii ki iktidarın para politikası araçlarını anlamsızlaştırmasının, Merkez Bankasını sarayın bir eklentisi, müştemilatı hâline getirmesinin doğal sonuçlarını yaşıyoruz.

Şimdi, iki gün önce, hatta dündü “fiyat istikrar komitesi” diye bir komite kurulması için Plan ve Bütçe Komisyonunda karar alındı. Kardeşim, “fiyat istikrarı” dediğin şey Merkez Bankasının vazifesidir, bir numaralı vazifesidir. Sen Merkez Bankasını bu kadar boşa düşür, anlamını boşalt, onu Erdoğan'ın sıradan bir emir eri hâline getir, ondan sonra fiyat istikrar komitelerini kurarak fiyatı, fiyatları kontrol edeceğini varsay. Neticede Erdoğan'ın bu muazzam dehası sonrasında kur patladı ve bu iktidar da bir iktisat dehası olarak “kur korumalı mevduat” diye bir ucubenin altına imza attı. Şimdi, diyorum ya başında, iktidar fukaranın eşeğini önce çaldı, sonra da çıkardı verdi, bizim de bundan mutlu olmamızı bekliyor. Yani bizi yoksullaştıran, bize yumruğu vuran bu iktidar sonra da çıkmış diyor ki: “Bakın, ben size ne kadar iyi önerilerde bulunuyorum, hayat standardınızı artırmak için ne kadar iyi tedbirler alıyorum. Hazineden kur korumalı mevduat için 88 milyarlık bir çıkış oldu, 10 milyar da bunun üzerine vergi muafiyetini koyun. Bakın değerli arkadaşlar, şu anda 1.115 lira bu memleketteki her insan için -hani diyorlar ya “tüyü bitmemiş yetim” diye, böyle bir laf var- tüyü bitmemiş yetimler de dâhil olmak üzere kur korumalı mevduat sayesinde cebimizden çıkan ve sermayeye giden para var 1.115 lira; bu, iktidarın siyaset dehasının sonucudur. AKP bir kez daha bize nasıl bir sermaye partisi olduğunu, nasıl zenginlerden yana bir parti olduğunu açıkça göstermiş durumda.

Merkez Bankasının da yükünü bilmiyoruz ama çok büyük olasılıkla en az bunun kadar bir yük de Merkez Bankasının sırtında. Bunun üzerine bir de Merkez Bankasının arka kapıdan yaktığı 50 milyar dolar civarında parayı da koyarsanız değerli arkadaşlar, bu kur korumalı mevduat var ya, bu kur korumalı mevduat Türkiye ekonomisinin altına konulmuş, AKP eliyle konulmuş saatli bombadır. Şimdi, bir yıl daha uzatılacak bu kur korumalı mevduat. O sebeple diyoruz ki: “Kardeşim, nasıl bir backgroundunuz var, bu işi nasıl bitireceksiniz, buna ilişkin nasıl bir fikriyatınız var?” Buna ilişkin bir cevap yok. Bu kur korumalı mevduat böyle gidiyor ama şunu çok iyi biliyoruz: Kur korumalı mevduatta 2 milyon 300 bin civarındaki mudinin ve 1 trilyon 400 milyar civarındaki paranın kontrolsüz bir biçimde piyasaya yayılması Türkiye’nin mali krizidir, mali olarak çöküşüdür; bunun müsebbibi de işte bu iktidardır.

Yine, burada, bu teklif içerisinde şöyle önemli gördüğümüz bir şey var: Burada işte birtakım borçlara, kredi borçlarının affına ilişkin, 2 bin liranın altındaki borçların tasfiyesine ilişkin bir madde var. Bunu anladık da yirmi yıllık zaman dilimi içerisinde ekonomiyi iyice finansallaştıran -tabii, neoliberal politikaların doğal sonucu bu- bu finansal geçişkenliği uluslararası çapta iyice artıran bir iktidar gerçekliğiyle karşı karşıyayız ve bunun sonunda ne oldu arkadaşlar? Kredi kartına sahip olmayan ve borçlanmayan tek bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kalmadı. İnsanları bu kadar borçlandırdınız, perişan ettiniz; 1 milyon 91 bin kişi şu anda kredi kartı borcuyla malul ve bunları ödeyemiyor; bu yumruğu vurdunuz, arkasından dediniz ki: “2 bin liraya kadar olan borçları biz halledeceğiz.” Kardeşim, o zaman sen niye insanları borçlandırıyorsun? Bu finansal akıl, bu kredi… Sürekli insanları borçlandırarak iktidarda kalma stratejisinin doğal sonucunun bu olduğunu bilmiyor musun? Çok iyi biliyorsun tabii ki ama iktidar yıllardan beri bunu uyguladı ve sonuçta geldiğimiz noktada insanlar borçlanmış ama dedim ya, önce yumruğu vuruyor, ondan sonra da diyor ki: “Bak, benim cebimde çok güzel bir yara bandı var; aha bunu da al, yumruğu vurduğumuz yere yapıştır.” Bütün bu arazların sebebi sizsiniz değerli arkadaşlar, bütün bu arazların sebebi sizin ekonomipolitik tercihlerinizdir, sınıfsal tercihlerinizdir. Zenginleri desteklerken bu ülkedeki yoksulları insandan saymayan, onları yalnızca kendi iktidarınızın destek kıtası olarak gören, onlardan yalnızca oylarını almakla iştigal eden bir siyasetin temsilcisisiniz. Bunun sonucunda bunları yaşıyoruz.

Bir başka temel mesele, Kredi ve Yurtlar Kurumuna borcu olan çocukların borçlarının faizleri silinecekmiş. Ya, ne kadar büyük bir destek, biliyor musun yani! Bu çocukların borçlarının faizleri silinecekmiş, işte, ödemesi iki yıl sonra sağlanacakmış. Arkadaşlar, bu memlekette üniversite kalitesini sıfıra düşürdünüz, her apartmanda bir üniversite tabelası var. Bugün bir siyasetçi anlatıyordu, işte “Üniversitelerin sayısını biz şuna çıkardık.” diye de; ya bu üniversitelerden dünyada kredibilitesi olan kaç tanesi var, kaç tanesi tez yazabiliyor, kaç tanesi bilimsel yayın üretebiliyor? Liseleri değiştirdiniz, üniversite koydunuz adını. Şimdi bu çocukların bir gelecek garantisi yok; iş bulacak mı bulmayacak mı, bunların garantisi yok. Büyük kısmı iş bulamıyor. Malum, yüzde 25 civarında genç işsize sahip ülke bu memleket sayenizde. Ondan sonra çıkmış -önce yumruğu vurmuşsunuz, üniversite gençliğini perişan etmişsiniz- diyorsunuz ki: “Biz sizin faizlerinizi sileceğiz. İki yıl sonra…” İki yıl sonra bu çocuklar iş bulacak mı? Bak, adil olan şey şudur: Sen devlet olarak diyeceksin ki “Kardeşim, sen benim gencimsin. Ben sana kredi vermiyorum, ben sana destek oluyorum. Bu para ananın ak sütü gibi sana helaldir. Sen bu parayla okulunu bitir, bu memlekete faydalı insan ol.” Senin yapman gereken şey budur. Ama geldiğimiz noktada böyle bir durumla, böyle bir ucubeyle karşı karşıya kalmış durumdayız.

Bir başka mevzu da değerli arkadaşlar, engellilere ilişkin. Ya ben utandım biliyor musun? Bizim Musa Vekilimiz geldi, orada konuşma yaptı; gerçekten utandım ya. Yani şimdi, engellilerin maaşları kesilmiş uyduruk gerekçelerle. Hiçbiri engellilerden kaynaklı değil ha bunların. Engellilerin maaşı kesilmiş, ondan sonra deniyor ki: “Ya, biz size ödeme yapmışız ama bunu geri istemiyoruz.” Allah Allah! Ne kadar iyi bir şey yapıyorsunuz! Ne kadar iyi bir şey yapıyorsunuz! Şimdi, bir defa, bu ülkede engelliler, yaşlılar en kötü koşullarda yaşıyorlar; insani koşullar değil bu koşullar. Dibin dibinde yaşayan insanlar bunlar. Siz, önce yoksullaştırdığınız insanlardan, sonra sanki bir lütufmuş gibi bu kesilmiş olan şeyleri geri istemediğinize ilişkin bir teklifle karşımıza geliyorsunuz. Doğrusu bu değildir arkadaşlar. Bakın, o gün geldi, Engelliler Federasyonuyla biz görüştük. Engelliler Federasyonunun görüşleri doğrultusunda biz bir teklif yazdık. Sunduğumuz teklif AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. Oysa Engelliler Federasyonu -şu anda bizi izleyen binlerce üyesi var, bunu biliyoruz, sabahleyin haberleştik- yani bir siyaset tarafgirliği yapmaksızın kendi dertlerine derman olunsun diye gelmişlerdi ve sonuçta, araçlarına üst limit getirmek, evde bir kişi daha asgari ücret alıyorsa bunu esas almak gibi şeyler yaptınız. Oysa biz şunu önermiştik o zamanlar: Bir defa kesilmiş olan engelli maaşlarının iade edilmesi lazım. Evde bakım ücretlerinin bağlanması, geçmişe dönük olarak yaşanmış olan hak kayıplarının engelliler lehinde tekrar tanzim edilmesi lazım. Engellilere evde bakım maaşı ve aylık bağlanmasında hesaplama yapılırken aile geliri yerine, aile geliri yerine -bu çok önemli- bireyin gelir durumunun hesaba katılması lazım. Engelli bakım ücreti ve engelli maaşlarının asgari ücrete eşit olması lazım. Ya, bunları bakın -bizim iyi kötü elimiz ayağımız yerinde- bizim söylememizin anlamı yok; bunu, bu derdi çeken insanlar söylüyor size ya. Bunu niye dikkate almıyorsunuz? Yürüyemeyen, gözü görmeyen, fiziksel olarak sorunlar yaşayan insanlar bunu size söylüyor. Bunu da dikkate ve ciddiye almayacaksanız bu yaptığınız yasaların kıymetiharbiyesi nedir? Hiçbir kıymetiharbiyesi yok.

Yine, bir başkasının yardımıyla hayatını sürdürmek durumunda olan engellilere bakmakla yükümlü anne, baba ya da birinci derece aile fertlerinden birinin sosyal güvenlik primlerinin kamu tarafından karşılanması lazım. Ya, kurban olayım, yani şu 5’li çeteye verdiğiniz paranın yanında şu insanların istediği var ya, zerreyimiskal değildir. Gerçekten içiniz rahat mı, gerçekten kendinizi iyi hissediyor musunuz? Bir tarafa, bu kadar, kur korumalı mevduatla, şununla bununla olağanüstü destekler verirken bu memlekette 12-15 milyon civarında olan engellilerin şu kadarcık taleplerini çok mu görüyorsunuz? Engelliler diyor ki: “Ya, bize 400 bin lira üst sınırında araba… Kardeşim, 400 bin lira üst sınırında araba yok, at arabasına mı binelim, ne yapalım? Ne yapalım yani?” Önerdikleri şey şu: “1.6 motor temel alınsın, 1.6 motora kadar olan araçların vergiden istisnası sağlansın.” deniyor. Bu memlekette birileri malı götürüyor, birileri zengin oluyor, birileri malına mal katıyor ama bu toplumun en altındaki insanlar işte böyle bir durumda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

RIDVAN TURAN (Devamla) – Bir şey daha var tabii bu teklifte, o da şu, diyorlar ki işverenlere: “İşçilerinizin 51 lira civarındaki yemek masrafını vergiden düşürebilirsiniz.” Yine burada bin lira da yakacak yardımı konusunda, bunu vergiden muaf tutacak bir tedbirden bahsediliyor.

Arkadaşlar, TÜİK Ocak-Mart 2022 dönemi gayrisafi millî hasıla raporunda, iş gücü ödemeleri yani işçi sınıfının gayrisafi yurt içi hasıladaki oranı 2020’de yüzde 39,1 idi, 2021 yılında yüzde 35,5’a düştü ve şu anda, ilk çeyrekte bu oran yüzde 31,5’a düşmüş durumda. Artan işçi sayısını dikkate alırsanız, bazı iktisatçılar bunun yüzde 18 civarında şekillendiğini söylüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

RIDVAN TURAN (Devamla) – Selamlayabilir miyim Başkanım?

BAŞKAN – Verdim biraz önce.

RIDVAN TURAN (Devamla) – İşçi sınıfının hak ve özgürlükleri bu kadar yerle yeksan edilmişken “50 lira sana güzellik yapayım, bin lirayı vergiden istisna tutayım.” demenin vicdani hiçbir şeyi yok. Zaten iktidarın da iktidar bağlaşıklarının da vicdani hiçbir tarafı olmadığını biliyoruz ama işçi sınıfının gücü ve etkisi, elbette emekçilerin gücü ve etkisi bu kötü gidişatı sona erdirecektir değerli milletvekilleri. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Abdüllatif Şener.

Buyurun Sayın Şener. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi Cumhuriyet Halk Partisi adına saygıyla selamlıyorum.

Bugün görüşmekte olduğumuz bu kanun teklifi 49 madde ve 4 geçici madde olmak üzere toplam 53 maddeden meydana gelmektedir. Bu 53 maddeyle 21 ayrı kanun ve 3 kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılmaktadır. Yani 53 maddelik bu teklifin hemen hemen her maddesi farklı bir konuda, birbiriyle ilişkisi olmayan değişik konularda düzenlemeler yapıyor. Bir bakıma, toplumda meydana gelen birtakım talepler ve şikâyetler burada giderilmeye çalışılmıştır. Birbiriyle ilişkisi olsun olmasın, hepsi bu torbanın içerisine doldurulmuştur. Ancak, toplumdaki bu şikâyetleri yıllardır Cumhuriyet Halk Partisi ve diğer muhalefet partileri sürekli söylemişlerdir, dile getirmişlerdir, “Toplumun şu kesiminde bu sorun var, bunun çözülmesi lazımdır.” diye Hükûmetin, iktidarın üzerinde baskı uygulamışlardır ama maalesef, iktidar, aylardır, yıllardır bu sorunlara bir çözüm getirme yolunda hiçbir adım atmamıştır. Ve netice itibarıyla, iktidarın kendisinin ürettiği ve toplumda kangren hâline gelen bazı hususları düzeltme ve düzenleme çabası var burada. Ama bununla birlikte, toplumdaki rahatsızlıkları giderecek bir temel yasadır demek mümkün değil. Her ne kadar burada bir temel yasa olarak ele alınıyorsa da böyle bir niteliği yoktur çünkü bu sorunların tamamının sebebi, mevcut iktidarın ekonomiyi kötü yönetmesinden kaynaklanmaktadır. Ekonomiyi yönetemeyen, düzgün politika üretemeyen ve ortaya çıkan birtakım politika araçlarını düzgün kullanamayan Hükûmet, Türkiye’yi bir yangın yerine çevirmiştir; bu yangını söndürecek gücü, kuvveti, basireti, politik zihniyeti müsait olmadığı için de palyatif tedbirlerle uğraşmaktadır. Yani bu kanun teklifi içerisinde, bu torba yasa içerisinde bulunan şeyleri Hükûmetin bir pansuman tedbirleri olarak değerlendirmek mümkün veya bir aspirin tedavisi olarak değerlendirmek lazım ancak Türkiye'nin ekonomik sorunları aspirinle, pansumanla tedavi edilecek düzeyi çoktan aşmıştır. Ama tabii, bütün sorunlar da yok burada, cımbızlama çekilmiş bazı sorunlar dile geliyor ama mesela EYT’lilerin dertleri, sıkıntıları bu torba yasada çözülmüyor. Dün Plan ve Bütçe Komisyonundan bir başka torba yasa geçti -önümüzdeki hafta muhtemelen Genel Kurulda olacaktır- orada da EYT’lilerin sorunları çözülmüyor. Sadece EYT’lilerin değil, Türkiye’de pek çok sorun var, dert var, bunların hiçbiri bu torba yasalarda yoktur. Örneğin, sözleşmeli personelin sorunları, sözleşmeli öğretmenlerin, PİKTES öğretmenlerinin sorunları burada yok. “O hâlde bu paketin içerisinde ne var?” derseniz, bazı para cezalarının veya faizlerin silinmesi vesaire vesaire; buna benzer konularda düzenlemeler var.

Kangren olmuş bu cezaların sorumlusu kim? Önce onun cevabını bulmak lazım. Neden? Aylardır, yıllardır muhalefet sürekli söylediği hâlde, Hükûmeti uyardığı hâlde, bu kangren hâline gelmiş sorunları çözmek için bu Hükûmet, bu iktidar hiçbir adım atmamıştır. Bunun neticesinde, bu sorunlar nedeniyle, Türkiye’de vatandaşlarımız, gençlerimiz, yaşlılarımız, çiftçilerimiz, esnaflarımız büyük acılar çekmişlerdir, ızdırap çekmişlerdir ama muhalefetin her türlü uyarısına rağmen, yıllarca vatandaşlarımızın acı ve çile çekmesine yol açmışlardır. Sonra “Aman, şimdi düzeltelim.” deniliyor. Ne düzeltiliyor? Mesela “Covid-19 cezalarının affı” diyor. Vatandaşların çoğuna, Covid-19 dönemiyle ilgili cezaları zaten baskıyla, zorla ödettirmişsiniz şimdi “Ödeyemeyenleri de şu ana kadar ödememiş olanları da biz silelim.” diyorsunuz. Bir şeyi yapıyor ama geç yapıyor; ama geciken adalet, adalet sayılmaz.

Başka bir örnek verecek olursak; bu torba yasanın içerisinde öğrenci kredilerinin faizlerinin silinmesi var. Aslını istiyorlar, “Aslını ödeyeceksin ama faizlerini siliyoruz.” diyorlar. “Eğer öğrenci iş bulamamış ve çalışmıyorsa önce ilk yıl faizsiz tahsil edeceğiz, daha sonraki yıllarda ise belli bir zamla bunu tahsil edeceğiz.” diyorlar ve “Taksit sürelerini geçirdiği takdirde ilgili öğrencilerden bunu gecikme zammıyla alacağız.” diyorlar.

Şimdi, değerli arkadaşlar, burada temel bir sorun var; bu sorun bugünün sorunu değildi, yılların sorunuydu ve gerçekten üniversitelerden mezun öğrencilere iş bulamayan, ülkenin altyapısını eğitim sonrası gençlerimizin iş bulmasına uygun şekilde hazırlamayan Hükûmet, iş veremediği öğrencilerden kredi borçlarını, yıllarca faiziyle istemiştir; evlerine haciz göndermiştir, şu anda bile 1,5 milyon öğrenci hacizlidir. Bu kadar kangren hâline gelmiş bir tablo sonrasında “Aman, bir düzenleme yapalım.” diyor ama onda da “Bu borçları, iş bulamayanlar için silelim.” demeyi beceremeyen bir Hükûmet vardır. Aslında krediden öte, burs vermek lazım; bundan da öte, okuyan, tahsilini tamamlayan gençlerimize iş verebilmek lazımdır. Siz, iş veremiyorsanız, çalışma imkânlarını geliştiremiyorsanız, sonunda bir sorun kangren hâline geldikten sonra, onlarca acı yıllarca sürdükten sonra yaptığınız iş, sorunu çözmek olmaz.

Bazen de bakıyoruz, bu paketin içerisinde, bir işi yapıyormuş gibi gözüktükleri hâlde, hiçbir şey yapmadan konuyu kapatmış oluyorlar. Mesela “Nedir?” derseniz, bu torba yasanın altında bir madde var “İşverenler tarafından çalışanlara elektrik, doğal gaz ve ısınma giderlerine karşılık olmak üzere 2023 yılı Haziran ayı sonuna kadar bin Türk lirayı aşmayan ödemelerden sigorta ve vergi almayacağız.” diyor yani işveren çalışanlara bin lira verecek, bu bin liradan vergi ve sigorta almayacak çünkü “İşçi bununla yakıt ve ısınma giderlerini karşılayacak.” diyor. Ama değerli arkadaşlar, biz piyasayı biliyoruz; bu, söylediğiniz ve yazdığınız gibi işlemeyecek zaten. Ne olacak? İşveren normal ücretin bir kısmını, bin lirasını “İşçiye, çalışana yakıt desteğidir.” diye gösterecek, o bin liranın sigortasını, vergisini ödemeyecek ama işçinin maaşı da değişmeyecektir. Bununla neyi amaçladınız, ne getirmeye çalıştınız? Bir yasal düzenleme yaptığınız zaman, efradını cami, ağyarını mâni olur; kapsaması gereken her şeyi kapsar, dışarıda bırakılması gereken her şeyi de dışarıda bırakır ama öyle bir basiret yok.

Pek çok düzenlemede de aslında, gerçek niyetini gizleyen bir iktidarla karşı karşıyayız. Bakın, bu iktidar döneminde kamuoyuna fazla yansımamakla, hak ettiği kadar yansımamakla birlikte, ortaya çıkan en önemli sonuçlardan biri kıyı yağmalarıdır. Bugün Türkiye’de korkunç bir kıyı yağması vardır. “Bu kıyı yağmasının patladığı dönem hangisidir?” diye baktığınızda, hemen, 2017 Anayasa değişikliğini görürsünüz. Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle kıyıların kullanımının düzeltilmesine imkân sağlayan bir madde 2017 değişikliğinde Anayasa’ya girmiştir. “Anayasa’nın temel haklarla ilgili ikinci kısmının birinci, ikinci, dördüncü bölümleri hariç, diğer konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılabilir.” diyor Anayasa yani temel haklarla ilgili ikinci kısmın üçüncü bölümünü atlamış. “Üçüncü bölümde ne var?” diye bakıyorsunuz, kıyıların kullanımı var ve Cumhurbaşkanlığı kararıyla kıyılar sürekli olarak bir yerlere tahsis edilmek suretiyle Türkiye'nin kıyıları, bu gidişle, sade vatandaşların gezip dolaşabileceği alanlar olmaktan çıkacaktır. Böyle bir yağma olmaz. Dolaşırken bir bakıyorsunuz, kıyının, denize girilebilecek bir sahilin bir bölümünü bir otel kapatmış; bakıyorsunuz, yanı başında bir villa var, villa kapatmış; bir bakıyorsunuz, tesisler kapatmış; böyle bir kıyı yönetimi olmaz. Onun için, bu iktidarın kabahatlerini, günahlarını sayarken bu kıyı yağmasının da önemli olduğunu düşünüyorum ve buraya, bu torba yasa teklifinin içerisine bir madde yerleştirilmiş, o maddede ne deniliyor: Bakanlık yani Kültür ve Turizm Bakanlığı kıyılarda birtakım tesisler kurduğu zaman -adını da halk plajları gibi koymuşlar, ilgisi yok, adıyla müsemma değil- bu takdirde ecrimisilin alınmayacağını ifade ediyor. İlk görünüşü böyle ama ayrıntıya girdiğiniz zaman kanun teklifinin maddeleri ve cümleleri arasında hemen şunu görüyorsunuz: “Bakanlık Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğü veya iştiraki şirketler tarafından bu Bakanlığın açtığı halk tesisleri işletilir.” diyor. Yani işleten kim? Döner Sermaye İşletmesi ve bunun içinde olduğu iştirakler. Döner sermayelerden bürokratların pay aldığını biliyoruz değişik kurumlarda ama iştirakler neler? İştirakler de özel kişilerin oluşturduğu, az veya çok bu Döner Sermaye İşletmesinin de içinde payının olduğu yerler. Yani özel bir şirketin, iştirakin işletmesine müsait bir tesis alanı oluşturuyorlar. Burada “Efendim, giriş parasız.” Girişin parasız olduğunu nereden söylüyorsun? İçeri girenden şezlong parası alıyorsun; büfeler var, tekel fiyatına içecekler, yiyecekler satıyor; büyük bir gelir alanı. Ortaya çıkan gelir alanı, doğrudan doğruya ilgili bürokratların ve iştirakin içerisindeki özel kişilerin zenginleştirilmesine, kazançlarının artırılmasına yönelik bir mekanizmaya dönüşecek niteliktedir. Böyle bir madde buraya sıkıştırılıyor. Zaten Hükûmetin sicili var; üç yerden, beş yerden maaş alan bürokratlar, bu iktidarın ortaya çıkardığı, ürettiği yapıdır. Ben siyasi hayatım boyunca hiçbir dönemde bürokratların üç beş yerden maaş aldığını, kırk yerde yönetim kurulu üyesi olduğunu duymadım, işitmedim, görmedim; ilk defa bu iktidar döneminde ortaya çıkmış bir yapıdır ama görüyoruz ki iş sadece maaşlarla dönmeyecek, ufaktan piyasadan da para devşiren bürokrat tipi oluşturulmaya çalışılıyor. Nitekim bakıyoruz, üç beş yerden maaş derken bir bürokrat bakan yardımcısı olmuş, özel bir şirketin yönetim kurulu üyesi olarak da 50-60 bin lira maaş alıyor değerli arkadaşlar. Ya, bir bürokrat, kamu görevlisi, bir bakanlığın üst makamlarında çalışan biri piyasadaki özel bir şirketin yönetiminden bu şekilde para alabilir mi? O kadar maaş aldığı yerin işlemi önüne geldiği zaman tarafsız davranabilir mi veya tüm hükûmette, diğer bakanlıklardaki işleri ortaya çıktığında bu şirketin, o ilgili bakan yardımcısı bürokrat işe müdahil olmadan kenarda durabilir mi? Devlet böyle yönetilmez. Devletin çivisini çıkarmış bir iktidarla maalesef karşı karşıyayız.

Bu pakette başka ne var? Kur korumalı mevduat var. Değerli arkadaşlar, kur korumalı mevduatı getirdik ve kuru 18’den 13’e, 14’e düşürdük diye davul zurnayla bayram etmediğiniz kaldı. İşte, aradan çok fazla bir zaman geçmedi, üç beş ay sonra bir baktık ki bu kur korumalı mevduata rağmen 18,5 dolar kuru, 19’a çıkıyor, 19’u zorluyor. Peki, hani kuru düşürmek için getirdiydiniz, ne işe yaradı? Ne işe yaradı değerli arkadaşlar? Ama görünen odur ki bu işin büyük maliyeti de vardır, Türkiye'nin geleceğini ipotek altına alan bir maliyeti var bu kur korumalı mevduatın. Nedir o maliyet? Yedi aylık bir uygulaması var, yedi ay içerisinde, marttan eylül sonuna kadar hazinenin katlandığı toplam maliyet 85 milyar Türk lirası, hazine ödüyor. Hazine, bankaya mevduat yatıran kişinin faizinin bir kısmını niye öder? Banka niçin vardır? Bir taraftan mevduat toplar, o mevduata belli bir miktar faiz veya kâr payı öder, sonra kredi verir, krediden de faiz alır, banka kazanır, ticari bir müessesedir. Siz bankanın ödemesi gereken faizi Hazinenin sırtına niçin yıkarsınız? Bunun neticesinde yedi ayda bu ülkenin, fakir fukaranın, evine ekmek götüremeyen insanların arada bir yapmış olduğu alışverişlerle, KDV'dir, ÖTV’dir diye ödedikleri vergilerle bu mevduat sahiplerinin faizlerinin bir kısmını ödüyorsunuz.

Maliyet sadece Hazinenin ödediğiyle de kalmıyor, bir de Merkez Bankasının bu mevduatlara ödemeleri var, kur farkları var. Yedi ay içerisinde bu kur farkı da, Merkez Bankasının ödediği kur farkı da patlamış. Her ne kadar Plan ve Bütçe Komisyonuna Merkez Bankası yetkilisi çağrılmışsa da, sorduğumuzda da “Ben cevap veremem buna.” demişse de, hatta “Vermiyorum.” demişse de yapılan hesaplar en az 116 milyar Türk lirası da Merkez Bankasının yükümlülüğü olduğunu gösteriyor. İkisini topladığınız zaman, yedi aylık maliyeti Merkez Bankası ve Hazineye toplam 202 milyara çıkıyor değerli arkadaşlar; 202 milyarlık bir maliyet yedi ayda. Peki, bu torba yasa ne diyor? “2022’nin sonunda sona erecek olan kur korumalı mevduat sistemini 2023’ün sonuna kadar uzatıyoruz.” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Yedi aylık maliyeti ülkeyi çökertmeye yeten, borç stokunu patlatan bu kur korumalı mevduatın önümüzdeki bir yıl içerisinde de ülkeye maliyetinin ne olacağını Hükûmetin buradan açıklaması lazım ama açıklayamaz çünkü kurun ne olacağıyla ilgili şimdiye kadar ne öngörmüşlerse, ne tahminde bulunmuşlarsa hiçbiri tutmamıştır. Kurun ne olacağını bilmeyen bir Hükûmetin kur korumalı mevduatın Merkez Bankasına ve hazineye maliyetinin ne olacağını da bilmeyeceği kesindir. Onun için, değerli arkadaşlar, öncelikle bu Hükûmetin yapması gereken şey bir genel görüşme çerçevesinde uyguladığı ekonomi politikalarını tartışmak olmalıdır diyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.

Teklifin tümü üzerinde şahsı adına ilk olarak İstanbul Milletvekili Sayın Emine Gülizar Emecan konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekranları başında bizleri izleyen tüm izleyicilerimizi öncelikle saygıyla selamlıyorum.

Evet, değerli arkadaşlar, iktidar seçim sathımailine girmiş bulunuyor. Meclis açılır açılmaz 52 maddelik bir torba yasa geldi, hemen arkasından 23 maddelik ikinci bir torba yasa daha geldi, tam da bütçe görüşmelerinin arasında.

Şimdi, bu torba kanunların getirilmesi tabii ki bu durumun seçim sathımailine girildiğinin en önemli göstergelerinden bir tanesi.

Görüştüğümüz torba kanun 52 maddeden oluşuyor ve içinde -tabii, birkaç tanesini ben burada sayacağım- olumlu maddeler de var. Örneğin, Covid-19 salgını sırasında maske yasağına uymayanlara kesilen cezalara af getiriliyor, mevcut yükseköğrenim ve katkı kredisi borçlarının faizleri siliniyor, şu anda kullandırılan ve tahsilat aşamasına gelmemiş kredilerden de faiz alınmaması sağlanıyor, meskenlerin çatı veya cephelerinde yenilenebilir enerji üretenlerin vergi muafiyetinde kurulu güç sınırı 25 kilovattan 50 kilovata çıkarılıyor. Torbada sicil affı da var. Borçlarını zamanında ödeyemediği için kredi sicili bozulanlara borçlarını 1 Temmuza kadar ödemeleri ya da yeniden yapılandırmaları hâlinde sicil affı getiriliyor. Üniversitelerin tıp ve diş hekimliği son sınıf öğrencilerine asgari ücret kadar maaş verilecek. Turistik kolaylıklar kapsamında da Türkiye'ye geçici ithalat yoluyla getirdiği arabasını gümrüğe taahhütte bulunmadan ve haber vermeden Türkiye'de bırakarak yurt dışına çıkanlara verilen para cezaları da düşürülüyor.

Değerli arkadaşlar, seçim sathımailine girilse de 52 maddelik teklifin içinde baktığınızda işte, vatandaş yararına sayabileceğimiz ancak 5-10 tane düzenleme var; geri kalan düzenlemeler kurumlardan gelen ihtiyaçlara yönelik, işte, bankalarla ilgili çeşitli düzenlemeler ve tabii, en önemli maddelerden biri, iktidarın vatandaşa kaşıkla vermeyi layık gördüklerinin yanında sermayeye kepçeyle devlet kaynaklarını aktarmanın bir aracı olan kur korumalı mevduat hesabıyla ilgili. Kur korumalı mevduata geçen gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine tanınan vergi istisnasının süresi de bir yıl kadar yani 31/12/2023’e kadar uzatılıyor. Ben burada, konuşmamda birkaç düzenlemeye değineceğim, isterseniz iyilerinden başlayalım.

Örneğin, öğrencilerimizin kredi borçlarıyla ilgili düzenlemeyi getirdiniz, sizi tebrik ediyoruz, kutluyoruz. Cumhurbaşkanı bu açıklamayı ne zaman yapmıştı? 18 Temmuzda Kabine toplantısı sonrası, Sayın Genel Başkanımızın öğrencilere yapmış olduğu “Ödemeyin, biz iktidara geldiğimizde bu faiz borçlarını sileceğiz.” çağrısı üzerine yapmak zorunda kalmıştı. Sayın AK PARTİ vekilleri, bu kadar geciktirmeden, seçimi beklemeden bu düzenlemeyi getirmiş olsaydınız çok daha az öğrencimiz mağdur olacaktı. Öğrencilerimizin sorunları KYK borçlarının faizinin silinmesiyle de bitmiyor, öğrencilerimizin barınma sorunları var, öğrencilerimizin beslenme sorunları var ve bunların hepsini bütçede konuşacağız.

Diğer bir olumlu düzenleme Gümrük Kanunu’nda yapılıyor değerli arkadaşlar. Yurt dışında yaşayan milyonlarca yurttaşımız, yaz aylarında tatilini geçirmek için şahsi kullanımlarına ait olan yabancı plakalı araçlarıyla Türkiye'ye geliyorlar. Yabancı plakalı taşıtını Türkiye'ye getiren vatandaşlarımızın taşıtsız olarak yurt dışına çıktıklarında gümrüğe taşıtını Türkiye'de bıraktığına ve başka kimsenin kullanmayacağına dair bilgi ve taahhüt verme zorunluluğu bulunuyor. Bu zorunluluğu yerine getirmeyen vatandaşlarımıza yüksek oranda para cezaları uygulanmaktaydı. Yaklaşık 40 bin liraları bulan yüksek para cezaları nedeniyle de vatandaşlarımız mağdur olmaktaydı, bu mağduriyeti parti olarak bizler de biliyoruz. Şimdi, getirilen düzenlemeyle Gümrük Kanunu’nun 241’inci maddesinde uygulanan para cezaları düşürülüyor, güzel ancak bugüne kadar kestiğiniz yüksek cezalar, vatandaşlarımızdan topladığınız milyonlarca lirayla bu vatandaşlarımıza siz haksızlık yapmış olmuyor musunuz? Bu düzenleme de yine çok daha önce seçim sathımailine girilmeden önce getirilebilirdi.

Partimizin ağustos ayında İstanbul’da gerçekleştirdiği Yurt Dışı Örgütlenme Çalıştayı’nda da öne çıkan taleplerden biri, yurt dışında yaşayan yurttaşlarımızın Türkiye’de bulunan kişisel kullanıma mahsus yabancı plakalı araçlarının yurtta kalma süresinin iki yıldan beş yıla çıkarılmasıyla ilgiliydi. Bu taleplerini de biz parti olarak olumlu karşıladık ve parti programımıza aldık. Ayrıca tüm bu uygulamaları kötü niyetli kullananlar ve bu durumdan çıkar sağlayan kötü niyetli kişilerin de olduğunu bildiğimizden Komisyonda cezanın düşürüldüğü miktarın caydırıcı olmaktan uzak, suistimallere açık olduğu uyarımızı da yaptık, gerekli denetimlerin artırılması ve ek tedbirlerin de koyulmasını Komisyonda önerdik ama dinlerler mi bizi, bunları yaparlar mı, bugüne kadar yapmadılar, şimdi yaparlar mı? Bilemiyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, torba yasa teklifinin getirenler için en önemli maddesi, kur korumalı mevduat hesabıyla ilgili. Şimdi, döviz ve altından kur korumalı mevduata geçen şirketlere sağlanan vergi avantajının süresi 2023 sonuna kadar uzatılıyor. Bildiğiniz gibi kur korumalı mevduat hesabı uygulaması, Aralık 2021’de “Faiz nastır.” diyerek faiz indirme politikasıyla bir anda fırlatılan doları baskılamak için 14 numaralı Tebliğ’le yürürlüğe girdi. “Faiz inecek, enflasyon inecek, ihracat patlayacak, cari açık kapanacak.” Modeliniz buydu. Buna “Çin modeli” dediniz ama tutmadı, sonra “Türkiye ekonomi modeli” oldu adı, kur korumalı mevduat uygulamanız da bu modelin temel taşı oldu.

Şimdi, Komisyonda Bakan Yardımcısı bize bilgi verdi. Onun verdiği bilgiye göre bu mevduat toplam 1 trilyon 433,7 milyar TL’lik bir rakama ulaşmış. İlk vadenin dolduğu mart ayından bugüne kadar geçen altı ayda hazineden kur farkları için yapılan destek ödemesi 88,4 milyar lira olmuş. Sonra değerli arkadaşlar, Komisyonda ilginç bir gelişme oldu. Merkez Bankasının yetkilisi, Merkez Bankasından kur korumalı mevduata aktarılan miktarı açıklayamayacağını belirtti. Şimdi, Plan ve Bütçe Komisyonuna yılda 2 kez bilgi vermekle sorumlu olan Merkez Bankası, bu bilgiyi bizden sakladı.

Sayın iktidar yetkilileri, bir şeyleri saklıyorsunuz, bilemiyoruz, miktarın yüksekliğini mi saklıyorsunuz yoksa yasal birtakım sıkıntılar mı var? Bilemiyoruz ama bu yapılan, aynı zamanda millet iradesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi itibarıyla ilgili bir konu. Komisyonda Merkez Bankası, açıkça Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama ve denetim görevi ve hakkını engellemiştir. Merkez Bankası, artık bağımsızlığını kaybetmiş ve yetkisi olmadığı hâlde kur korumalı mevduat hesaplarına kur farklarını ödeyerek iktidarın kasası hâline dönüşmüştür. Yapılan tahminlere göre bugün hazine ve Merkez Bankasından kur korumalıya ödenen para yaklaşık 200 milyar lirayı buldu hatta geçti. 2023’te ise dolar kurundaki artış tahminleriyle bu miktar 400 milyar lirayı bulacak.

Şimdi, isteyerek ve bilerek dövizi 7-8 liralardan 18 liralara çıkardınız. “Bir yılda enflasyonu bu modelle düşüreceğiz.” diyerek yüzde 19’lardan yüzde 84’lere fırlattınız ve şimdi, doları tutmak için arka kapıdan dolar satıp kur korumalı mevduat hesaplarına kur farklarını ödüyorsunuz. Peki, değerli arkadaşlar, dağıtılan para kimin parası? 3.500 lira emekli maaşıyla ayaktan durmaya çalışan Ahmet amcanın, Süreyya teyzenin parası. Dul ve yetim maaşıyla kendisine reva görülen gıda yardımıyla yavrusunu okutmaya çalışan Perihan Hanım’ın parası. “Çocuğuma pantolon alamadım.” diye intihar eden babanın parası bu paralar. Vermediğiniz destek yüzünden tarlasına gübre atamayan çiftçi Hüseyin amcanın, vermediğiniz fiyat yüzünden süt ineğini satıp büyük şehre göçmek zorunda kalıp işsizler ordusuna katılan Osman’ın parası.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Kur korumalıya 400 milyar lira ayırıyorsunuz. 2023 bütçesinde çiftçiye 54 milyar lirayı reva görüyorsunuz. Siz bu paraları bir avuç zengine bir yıl daha aktarma peşindesiniz iktidarınızı biraz daha uzatmak için ama az kaldı, az bir zaman. Biz sizin de bu çilenizi bitireceğiz, hiç merak etmeyin.

Cumartesi günü 29 Ekim, cumhuriyetimizin 99’uncu kuruluş yıl dönümü. Türkiye’nin tam bağımsızlığı için mücadele eden başta Atatürk olmak üzere tüm silah arkadaşlarını, Hasan Tahsinleri, mücadeleye destek veren tüm vatanseverleri, Şerife Bacıları, Halide Onbaşıları, Kara Fatmaları rahmet, minnet ve şükranla anıyorum. Cumhuriyetin bugün tüm kazanımlarını, fabrikalarını, madenlerini, arazilerini satan; gençlerini, doktorlarını, genç beyinlerini yurt dışına kaçmak zorunda bırakan; Türkiye’yi üreten değil, borç batağında gezen bir ülkeye dönüştüren bu iktidardan da cumhuriyetin 100’üncü yılında bu ülkeyi biz kurtaracağız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına ikinci konuşmacı Kütahya Milletvekili Sayın Ahmet Tan.

Buyurun Sayın Tan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET TAN (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

AK PARTİ olarak iktidara geldiğimiz günden itibaren vatandaşlarımızın ihtiyaçları başta olmak üzere yatırımı, üretimi, istihdamı, ihracatı önceleyen politikaları uyguladık ve ülkemize tüm bu alanlarda pek çok kazanım sağladık. Yine, bu çerçevede kanun teklifimizde temel politikalarımızla uyumlu şekilde vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını gözeterek yaptığımız düzenlemeler, uyguladığımız ekonomi programına katkı sağlayacak düzenlemeler, gelişen şartlar dikkate alınarak kurumlarımızın görev alanlarında ve kamu düzeninin sağlanmasıyla ilgili ihtilaflı hususların çözülmesi amacıyla yapılan düzenlemeler olmak üzere yasal değişiklikler gerçekleştirmekteyiz.

Biliyorsunuz, tüm öğrencilerimizin merakla beklediği öğrenim kredisi borçlarıyla ilgili düzenleme, teklifimizde yer alıyor. Mevcut uygulamada öğrenim kredisi alan öğrencilerimizin öğrenim süreleri boyunca almış oldukları öğrenim kredilerinin geri ödemelerine enflasyon artışı oranı uygulanmakta, borç ertelemesi yapıldığında ise endeks uygulaması yapılmaktadır. Teklifimizle öncelikle bunu çözüyoruz. Artık öğrenim kredisi alan öğrencilerin borcu, aldığı miktarla sınırlandırılmaktadır. Böylece öğrencilerimiz geri ödemeye başladığında her ay aldığı kredi miktarı neyse geri ödeme esnasında o tutarı ödeyecektir. Kredi borçlarını mezun olduktan iki yıl sonra ödemeye başlayacak. Eğer öğrenci işe girememişse bu durumunu belgeleyerek erteleme talep edebilecektir; erteleme işlemi en fazla üç yıl yapılacak ama ilk defa yapılan ertelemede borçlar yine sabit kalacak; 2’nci ve 3’üncü ertelemede ise yıllık yüzde 10’u aşmayan bir endeksleme yapılabilecek ancak. Öğrencinin vatani görevini yaptığı süre için ise hiçbir endeks uygulanmayacak.

Özet olarak, dört yıl okumuş bir öğrenci, her yıl kredi almış ise 6’ncı yıl sonunda erteleme hakkını kullanırsa 7’nci yılın sonunda borcunu ödemeye başlayacak. Yani 2022 yılında aldığı krediyi 2028 yılında, erteleme isterse 2029 yılında ödeyecek. 2022 yılında aldığını tabii ki 850 TL üzerinden ödeyecek. Öğrenimi sırasında veya öğreniminden sonra ölenlerin veya yüzde 90 ve üzeri engel sahibi oldukları tam teşekküllü bir hastanenin sağlık kurulu tarafından tespit edilenlerin kalan borçları silinecek. Hâlen kredi almakta olan öğrencilerin, mezun olmuş olanların borçlarına endeks hesaplanmayacak ve geri ödemeleri başlamış olanların borçları da yeniden hesaplanarak endekslenmiş tutarlar tahsil edilmeyecek.

Öğrencilerimizle ilgili ikinci düzenlememiz ise intörn doktor olanlara ödenen ücretler ve diş hekimlerine yöneliktir. Biliyorsunuz, tıp fakültelerinin 6’ncı yılında, intörn eğitimi döneminde olan öğrencilerimize on iki ay süreyle aylık 1.569 Türk lirası ücret ödenmekteydi. Yapmış olduğumuz düzenlemeyle, bunu asgari ücretin net tutarı olan 5.500 TL’ye çıkarıyoruz. Bu uygulamadan tıp fakültelerindeki intörn öğrencilerimizin yanı sıra diş hekimliği fakültelerindeki intörn öğrencilerimizin de faydalanmasını sağlıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifimizde vatandaşlarımızı ilgilendiren önemli iki düzenlemeden de bahsetmek istiyorum: İlk olarak yaşlı ve engelli aylığı alan yaklaşık 163 bin vatandaşımıza bu aylıklar ödendikten sonra, ölüm, gelir veya engel durumunda değişiklikler gibi nedenlerle yapılan yersiz ödemelerin tahsilinden vazgeçiyoruz.

Diğeri de evde bakım yardımı alan, engel oranının değişmesi veya gelir şartının aşılması gibi nedenlerle yersiz ödenmiş konuma gelen yaklaşık 18 bin engelli vatandaşımızın borcunun tahsilinden vazgeçiyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifimizde çalışanlarımıza ve işverenlere yönelik düzenlemeler de yer alıyor. Yemek yardımıyla ilgili önerimizle, işletmelerin çalışanlarına nakit olarak yaptıkları günlük 51 Türk lirasına kadar ödemeleri istisna kapsamına alıyoruz. Bu sayede, işverenlerin yemek yardımlarını nakit olarak ödemesi hâlinde, aylık 1.326 Türk lirası yemek ödemesinin nakit verilebilmesinin de önünü açıyoruz.

İkinci olarak, işverenlerin 2023 yılı Haziran ayı sonuna kadar ısınma amaçlı çalışanlarına yapacakları bin Türk lirasına kadar ödemeleri gelir vergisinden ve sigorta priminden istisna ederek, çalışanlara yakacak yardımı yapmasına zemin hazırlıyoruz. Yine, yurt dışında inşaat, onarım, montaj işlerinde çalışan Türk vatandaşı olan işçilerimizin ücretlerini gelir vergisinden istisna ediyoruz ki bu sayede yurt dışındaki inşaat firmalarımızın rekabet gücünü artırmış oluyoruz. Ayrıca, Covid-19 salgın hastalığı sebebiyle ödenen kısa çalışma ödeneği ile nakdî ücret desteği ödemelerinde hatalı işlemlerden kaynaklanan yersiz ödemelerin tahsilinden de vazgeçiyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; malumunuz, teklifimizde yer alan ve çok sayıda vatandaşımızı ilgilendiren önemli düzenlemelerden biri de küçük tutarlı icra dosyalarının tasfiyesine ilişkin. Önemli bir kısmı temel ihtiyaçlara tekabül eden elektrik, su, doğal gaz, telefon gibi abonelik sözleşmelerinden kaynaklanan ve 2 bin Türk lirasının altındaki küçük miktarlı borçların icra takiplerinin sonlandırılmasını sağlayarak, 5 milyon borçlu vatandaşımızın 9 milyon icra dosyasını tasfiye ederek hem vatandaşlarımızın hem de mahkemelerin rahatlamasını hedefliyoruz. Bir başka düzenlememizde ise bireysel kredi borçları olan vatandaşlarımızın, 15 Ağustos 2022 tarihine kadar başlatılan 2.500 Türk lirası ve altındaki icra takibinde olan borçlarının anaparasının yarısını ilgili kuruma hazineden ödeyerek yaklaşık 893 bin vatandaşımızın borcunu sonlandırmış oluyoruz. Bu sayede, bu kişilerin önemli bir kısmının finansal araçlara erişim engeli ortadan kalkmış oluyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, vatandaşlarımızın karşılıksız çıkan çek, protesto edilmiş senet, kredi kartı ve diğer kredi borçlarını zamanında ödeyememesi finansal araçlara erişimin önünde bir başka engel olarak karşımıza çıkmakta ve bu durumda olan vatandaşlarımız riskli kategoride kabul edilmektedir. Teklifimizde, söz konusu borçların ödemesi geciken kısmının 1 Temmuz 2023 tarihine kadar tamamının ödenmesi veya yeniden yapılandırılması hâlinde, bu kişilerle yapılan finansal işlemlerde risk kayıtlarının kredi kuruluşları ve finansal kuruluşlar tarafından dikkate alınmayacağına yönelik düzenleme yapıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Covid-19 salgını döneminde sokağa çıkma yasakları ve maske kullanma mecburiyetini ihlal eden vatandaşlarımız, bu konudaki bilgisizlikleri nedeniyle bu cezalara muhatap olduklarını ve bir defaya mahsus cezaların kaldırılmasını yoğun bir şekilde tarafımıza iletmişlerdi, bizler de teklifimizde vatandaşlarımızın bu talebini düzenleyerek 1 milyon 67 bin 485 vatandaşımızın 2,7 milyar Türk lirası tutarındaki cezalarının silinmesini sağlıyoruz.

Değerli arkadaşlar, Turizmi Teşvik Kanunu’nda yapmış olduğumuz düzenlemeyle, Turizm Bakanlığınca yapılan halk plajlarından ecrimisil alınmamasını sağlayarak bu bedellerin maliyetlere yansıtılmasını önlüyor, halk plajlarından vatandaşlarımızın daha uygun fiyatla yararlanmasını sağlamayı hedefliyoruz. Turizm işletmelerimizin ödeyecekleri turizm payının oranını binde 7,5’tan binde 5’e düşürüyoruz.

Yine, yurt dışında yaşayan gurbetçi vatandaşlarımızın başka bir talebi üzerine, bunu dikkate alarak, göz önüne alarak yabancı plakalı arabalarını Gümrüğün gözetimine bırakmadan veya Gümrük İdaresine başvurarak veya e-devlet üzerinden taşıtın başkası tarafından kullanılmayacağına ilişkin taahhütname vermeden yurt dışına çıkan kişiler hakkında, taşıtın marka, model ve yaşına göre değişmekle birlikte ortalama olarak 31 bin Türk lirası olarak uygulanan cezayı 2022 yılı için 1.880 TL olarak değiştirmek suretiyle önemli bir indirim yapmış oluyoruz.

Vergi mevzuatıyla ilgili yapmış olduğumuz düzenlememizdeyse kur korumalı mevduat ve katılım hesaplarına sağlanan vergi istisnalarının 2022 yılında sona erecek olan süresinin 2023 yılı sonuna kadar uzatılmasını sağlıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın

AHMET TAN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; enerji politikamız çerçevesinde, yenilenebilir enerji kaynaklarından en üst seviyede istifade etmek istiyoruz. Bu amaçla, evlerin çatı ve cephelerinde 25 kw’lik elektrik üretimine imkân sağlayan, tesis kuran vatandaşlarımız üretilen elektriğin fazlasını sisteme satarsa vergi mükellefliği doğmuyordu, şimdi bu vergi teşvikinin sınırını 50 kw’ye yükseltiyoruz. Ayrıca, gerçek kişilere tanınan ve 31/12/2022 tarihinde bitecek olan süreyi 31/12/2027’ye uzatıyoruz.

Kamu kurumlarımızın birbirinden olan alacaklarını da tasfiye etmek amacıyla, Sosyal Güvenlik Kurumunun kamu üniversite hastanelerinden olan alacakları ile Sağlık Bakanlığının, il özel idarelerinin içme suyu analiz ücretlerinden doğan alacaklarının terkin edilmesini düzenliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET TAN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; böylelikle, teklifimizde, milletimizin, vatandaşlarımızın, öğrencilerimizin, dezavantajlı bireylerimizin talepleri yanı sıra devletimizin gelirlerini artırıcı belirli ve şeffaf bir üretim sergilemesi amaçlanmıştır.

Bu vesileyle, başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere…

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz Sayın Milletvekili.

AHMET TAN (Devamla) – …teklifin hazırlanmasında görev alan arkadaşlarımıza, teklifin görüşmelerinde yapılacak katkılara şimdiden teşekkür eder, teklifin vatanımıza, milletimize hayırlı olmasını temenni ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelere geçilmesini…

III.- YOKLAMA

(İYİ Parti sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ERHAN USTA (Samsun) - Yoklama talep ediyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Yoklama talebi vardır…(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bir anda kalkılmadı efendim, bir anda kalkılmadı.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Ne demek? Hepimiz kalktık.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bakın, verdiğiniz sözleri tutmuyorsunuz, verdiğiniz sözleri tutmuyorsunuz. Ayıp, ayıp! Vallahi, çok ayıp!

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Senden mi ayıbı öğreneceğiz!

ERHAN USTA (Samsun) – Hayır, isteyeceğimizi söyledik size, bir buçuk saat önce haberiniz vardı isteyeceğimizden, söyledik.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Yoklama değil, yoklama değil, oylama bak! Verdikleri sözleri dahi tutmuyorlar.

BAŞKAN - Sayın Usta, Sayın Çulhaoğlu, Sayın Ağıralioğlu, Sayın Kabukcuoğlu, Sayın Cesur, Sayın Ataş, Sayın Tatlıoğlu, Sayın Örs, Sayın Dervişoğlu, Sayın Çakırlar, Sayın Subaşı, Sayın Filiz, Sayın Koncuk, Sayın Yokuş, Sayın Cinisli, Sayın Oral, Sayın Çelik, Sayın Sıdalı, Sayın Altıntaş, Sayın Öztürk.

Üç dakika süre veriyorum.

Yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.13

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 21.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 11’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – 361 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin maddelerine geçilmesi oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Pusula veren milletvekillerimiz salondan ayrılmasınlar arkadaşlar.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Yapılan ikinci yoklamada da toplantı yeter sayısı bulunamadığından, (3/2083) esas numaralı Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi’ni ve alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 26 Ekim 2022 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.35



(*) 361 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.