TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

10’uncu Birleşim

20 Ekim 2022 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Karabük Milletvekili Niyazi Güneş’in, Safranbolu’da yetiştirilen ve bugünlerde hasadı yapılan safran bitkisine ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Yusufeli ilçesinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, 16 Ekim Dünya Gıda Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan’ın, Çingene Kızı mozağine ilişkin açıklaması

2.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, kimyasal silah kullanımına ilişkin açıklaması

3.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, açıklanan mazot ve gübre desteklerine ilişkin açıklaması

4.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Mersin’e atanan sağlık çalışanlarına ilişkin açıklaması

5.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, Türk Silahlı Kuvvetlerine atılan iftiralara ilişkin açıklaması

6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Toprak Mahsulleri Ofisinin arpa ve buğday ithalatı için açtığı ihaleye ilişkin açıklaması

7.- Kocaeli Milletvekili Cemil Yaman’ın, AK PARTİ olarak ülke ekonomisini getirdikleri seviyeye ilişkin açıklaması

8.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, Türk Tabipleri Birliği Başkanının Türk Silahlı Kuvvetlerine ilişkin yaptığı açıklamaya ve kanser taramalarına ilişkin açıklaması

9.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, Türk Tabipleri Birliği Başkanının Türk Silahlı Kuvvetlerine ilişkin yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması

10.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, Bartın’da meydana gelen maden kazasına ilişkin açıklaması

11.- Eskişehir Milletvekili Metin Nurullah Sazak’ın, Türk Tabipleri Birliği Başkanının Türk Silahlı Kuvvetlerine ilişkin yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması

12.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı’nın, 2022 yılı için açıklanan tarımsal desteklere ilişkin açıklaması

13.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Afete Hazır Türkiye Projesi’ne ve Bartın’da meydana gelen maden kazasına ilişkin açıklaması

14.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, bağımsız ve tarafsız tabiplerin yanında olduklarına ilişkin açıklaması

15.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, 2022 yılı için açıklanan tarımsal desteklere ilişkin açıklaması

16.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, Bayramiç, Çan ve Biga’da yıkılan okullara ilişkin açıklaması

17.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, Türk Tabipleri Birliği Başkanının Türk Silahlı Kuvvetlerine ilişkin yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması

18.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Türkiye’de yaşanan şeker ve süt krizine ilişkin açıklaması

19.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Yahyalı ilçesi için yapacaklarına ilişkin açıklaması

20.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, MHP’nin 23 Ekimde Manisa’da yapacağı mitinge ilişkin açıklaması

21.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Manisa Sarıgöl’deki üzüm üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

22.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Adıyaman’ın içme suyu problemine ilişkin açıklaması

23.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, RTÜK üyeliğiyle ilgili iktidar grubunu uyardığına, Gazi Meclisin mehabeti ve itibarının siyasi hırslarla, hesaplarla, manevralarla alaşağı edilmemesi gerektiğine, Meclis aritmetiğinin yine değiştiğine ve İYİ Partinin de İç Tüzük’ten kaynaklı birtakım haklarının olduğuna ilişkin açıklaması

24.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, şehit Polis Memuru Hızır Bekir Baybörü’ye, PKK terör örgütünün birçok uluslararası kuruluşun raporunda en kanlı terör örgütlerinden biri olarak tescil ve ilan edilmiş olduğuna, bebek katili PKK terör örgütünün Bingöl’ün Solhan ilçesi Hazarşah köyü yakınlarında katlettiği vatandaşların şehadetlerinin seneidevriyesine, Türk ordusunun kimyasal silah kullanmadığına ve envanterinde dahi kimyasal nitelikte bir silah olmadığına ve Türk Tabipleri Birliğinin Türk Silahlı Kuvvetlerinin kimyasal silah kullandığı iddiasına ilişkin açıklaması

25.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Merkez Bankasının faiz indirimine, AKP Genel Başkanından yanıtlarını bekledikleri sorulara, RTÜK’ün Tele1’e verdiği cezaya, RTÜK üyeliği için yapılan kumpasa, Bartın’da meydana gelen maden kazasına, Türk Tabipleri Birliği Başkanının Türk Silahlı Kuvvetlerine ilişkin yaptığı açıklamaya, Milliyetçi Hareket Partisinin Türk Tabipleri Birliğinden ne istediğini anlamadığına, Millî Savunma Bakanlığına kimyasal silah kullanımıyla ilgili sordukları sorulara ilişkin açıklaması

26.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

27.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

28.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Türkiye Muhtarlar Konfederasyonu Başkanının açıklamasına, Meclis Başkanlığının maden komisyonuna ilişkin tavrına, RTÜK’ün Tele1’e vermiş olduğu cezaya ve RTÜK üyeliğine ilişkin açıklaması

29.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, millî sporcu Derya Ceren Çağlayan’a, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kimyasal silah kullandığına dair iddiaların altında yatan gerçek nedene, Türk Tabipleri Birliğinin yaklaşımlarına, PKK’nın iddiasını Meclise taşımanın hiç kimseye faydasının olmayacağına, İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu ile Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ın, Türk Tabipleri Birliğinin kimyasal silah kullanımıyla ilgili açıklamasına ilişkin açıklaması

34.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, PHA hastalığının tedavisinde kullanılan ilacın geri ödeme listesinden çıkarılmasına ilişkin açıklaması

35.- İstanbul Milletvekili Zeynel Özen’in, güvenlik güçlerinin tavrına ilişkin açıklaması

36.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, Antalya Korkuteli’ne bağlı Dereköy Yaylası’nda açılmak istenen kömür madenine ilişkin açıklaması

37.- İstanbul Milletvekili Feti Yıldız’ın, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

38.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

39.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

40.- Karabük Milletvekili Hüseyin Avni Aksoy’un, Bartın’da meydana gelen maden kazasına ve Sağlık Bakanlığının açıkladığı Beyaz Reform’a ilişkin açıklaması

41.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, Balıkesir Milletvekili Mustafa Canbey’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

42.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Balıkesir Milletvekili Mustafa Canbey’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

43.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ile Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

44.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

45.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

46.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu ile Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

47.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

48.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

49.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ile İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’ın trafik kazası geçirdiklerine ilişkin açıklaması

50.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ile İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’a geçmiş olsun dileklerini ilettiklerine ilişkin açıklaması

51.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ile İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’a geçmiş olsun dileklerini ilettiklerine ilişkin açıklaması

52.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ile İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’a geçmiş olsun dileklerini ilettiklerine ilişkin açıklaması

53.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ile İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’a geçmiş olsun dileklerini ilettiklerine ilişkin açıklaması

54.- Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Sözcüsü Şahin Tin’in, İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ile İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’a geçmiş olsun dileklerini ilettiklerine ilişkin açıklaması

55.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi’nin, cezaevlerinde dağıtılan bildiriye ilişkin açıklaması

56.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, Amasya’nın Taşova ilçesine bağlı Çambükü köyüne yapılmak istenen organize sanayi bölgesine ilişkin açıklaması

57.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, İlk Evim İlk İşyerim kampanyasına ilişkin açıklaması

58.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun 341 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

59.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Anayasa Mahkemesinin 2 Ağustos 2022 tarihinde iptal ettiği kanuna, bakan yardımcılarına ve usule ilişkin açıklaması

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın, (2/1411) esas numaralı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’ni geri aldığına ilişkin önergesi (4/185)

 

VI- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu ve arkadaşları tarafından, Ziraat Bankası tarafından Demirören grubuna verilen bir kredinin teminatı olarak alınan arazinin imar durumuna ilişkin iddiaların araştırılması amacıyla 12/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Ekim 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü ve arkadaşları tarafından, Deniz Poyraz davasında yaşanan hukuksuzlukların araştırılması amacıyla 20/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Ekim 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel tarafından, Basın İlan Kurumu ile RTÜK’ün basın kuruluşlarına verdiği cezaların araştırılması amacıyla 20/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Ekim 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir’in, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun 341 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasında, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 61 Milletvekilinin Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4487) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 341)

 

IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuş’un, Divan olarak, İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ile İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’a geçirmiş oldukları trafik kazasının kefaretleri olmasını dilediğine ilişkin konuşması

 

X.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 341) Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

20 Ekim 2022 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun) , Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

 -----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Safranbolu’da yetiştirilen ve bugünlerde hasadı yapılan safran bitkisi hakkında söz isteyen Karabük Milletvekili Niyazi Güneş’e aittir.

Buyurun Sayın Güneş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Karabük Milletvekili Niyazi Güneş’in, Safranbolu’da yetiştirilen ve bugünlerde hasadı yapılan safran bitkisine ilişkin gündem dışı konuşması

NİYAZİ GÜNEŞ (Karabük) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, geçen hafta komşu ilimiz Bartın Amasra’da elim bir kaza sonucu hayatlarını kaybeden 41 madenci şehidimize, Yüce Allah'tan rahmet, yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyorum. Maden emekçisi şehitlerimizin ailelerine, yakınlarına başsağlığı diliyorum; milletimizin başı sağ olsun.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Safranbolu'da yetiştirilen safran bitkisiyle ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi, aziz milletimizi ve kıymetli hemşehrilerimi saygıyla hürmetle selamlıyorum.

Karabük ekonomisi için önemli bir yeri olan Safranbolu safranı, dünyanın en pahalı baharatıdır; gramla alınır, gramla satılır. Kendi ağırlığının 100 bin katı sıvıyı sarıya boyayabilme özelliğine sahiptir. Tabiatın yüzünü kışa döndüğü, doğada yaşayan bütün canlıların dinlenme moduna girdiği bir dönemde, çiçeklerini açan ve hasadı yapılan mucizevi bitki safranı tanımak, tanıtmak, üretimini desteklemek son derece önemlidir. Günümüzde safran, ülkemizde yoğun olarak sadece Safranbolu ilçemizde üretilmektedir. 2000’li yıllara kadar safranın üretilmesi ve tanıtılması konusunda başarılı olduğumuz söylenemez. Ancak, 2000’li yılların başında sadece bir köyümüzde üretimi yapılan safranın, iktidarımızın destekleriyle bugün itibarıyla 79 dekar alanda dikimi, üretimi ve hasadı gerçekleştirilmektedir.

Ayrıca, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın destekleriyle Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı, SOGEP ve Karabük Tarım ve Orman İl Müdürlüğümüzün gayretleriyle başlatılan Lavanta Kokulu Safran Bahçesi Projesi safran üretimini geliştirmek ve devamlılığını sağlamak açısından oldukça önemlidir. Proje kapsamında, kırk yıldır işlenmeyen topraklar üzerinde 60 bin adet lavanta ve 15 dekar safran bitkisinin dikimi gerçekleştirilmiştir, dünyanın en büyük lavanta labirenti ve yağının çıkarılmasını sağlayacak en büyük distilasyon tesisi oluşturulmuştur.

Bu önemli projenin gerçekleştirilmesinde büyük katkısı olan Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Sayın Varank’a teşekkür ediyorum. Karabük Valimize, Tarım İl Müdürlüğümüze, Safranbolu Sanayi ve Ticaret Odası Başkanlığımıza ve SOGEP yetkililerine teşekkür ediyorum. Aynı proje kapsamında bugün Safranbolu’da başlayan ve iki gün boyunca devam edecek olan 1. Safran Çalıştayı’nın verimli geçmesini temenni ediyorum. Çalıştay süresince, endemik bitki safranın tarihî geçmişi ve geleceğiyle ilgili olarak sunum yapacak akademisyen hocalarımıza da başarılar diliyorum.

15 Ağustos-15 Eylül tarihleri arasında toprakla buluşan safran soğanları 15 Ekim tarihi itibarıyla ilk hasat çiçeklerini vermeye başlamıştır. Kasım ayının sonuna kadar safran hasadı devam edecektir. Safranın dikimini, üretimini ve hasadını yapan çiftçilerimize de teşekkürlerimi sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, safran tarımsal üretiminin yanı sıra turizm cazibesiyle de önemli bir ekonomik potansiyele sahiptir. Bu yılki safran ekiminin başlamasından hasadına kadar geçen kırk günlük sürede, özellikle lavanta kokulu safranların mevsiminde oluşturacağı görsel şöleni ve mucize bitkinin nasıl yetiştirildiğini yerinde görebilmek için ülke içinden ve ülke dışından yerli ve yabancı binlerce turist beklenmektedir.

Sözlerime son verirken safranın başkenti, Dünya Miras Kenti Safranbolu’muza ve safran hasadımıza bütün vatandaşlarımızı ve saygıdeğer milletvekillerimizi davet ediyor, yüce heyetinizi hürmetle saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Artvin’in Yusufeli ilçesinin sorunları hakkında söz isteyen Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’a aittir.

Buyurun Sayın Bayraktutan. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Yusufeli ilçesinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve bizleri televizyonları başında izleyen özellikle Yusufeli'deki hemşehrilerim; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, Yusufeli ilçe merkezi baraj nedeniyle başka bir yere taşınıyor, ciddi anlamda bir sorun var. Burada, birçok konuşma yaptım, ne yazık ki sorunlar devam ediyor değerli arkadaşlarım. Bu nedir? Bakın, bu ilçe merkezlerinin taşınması nedeniyle, baraj yapımı nedeniyle 1 ilçe merkezi komple taşınıyor, 4 köy tamamıyla ortadan kalkıyor, 16 köy ise kısmen bu barajdan etkileniyor değerli arkadaşlarım. İskân Kanunu nedeniyle, yapılması gereken hak sahipliği nedeniyle 148 esnaf, değerli arkadaşlarım, hak sahipliğinden yararlanamıyor. Esnaflar bu anlamda, ciddi anlamda feryat ediyorlar. 50 esnaf ise yukarıya taşınacak, iş yerleri uygun değil. Nasıl uygun değil onları anlatmaya çalışacağım. Bakın, yukarıda TOKİ konutlar yapmış, pideci taşınacak, baca yok değerli arkadaşlarım. Daha komik olanlar var; mermerci var, mermer atölyesini aşağıda işletiyor, herhangi bir şekilde bu atölyeyi devam ettirmesine uygun yer yok. Oto yıkamacı var, aşağıdan yukarıya taşıyorlar, yukarıda taşındığı mekân itibarıyla o oto yıkamacının orada faaliyetini sürdürmesi mümkün değil değerli arkadaşlarım.

Bakın, eski ilçe merkezinde 2 tane kır düğünü salonu var, şimdi orayı kaldırıyoruz “Başınızın çaresine bakın.” diyoruz. Başka bir ayıp daha var, devlet işi gücü bırakmış, o 2 kır düğünü salonunun çatılarındaki sacların peşine düşmüş; böyle rezalet olmaz değerli arkadaşlarım. Yani vatandaşa tek bir konuda danışıyor Hükûmet, orada hakkını yemeyelim; diyorlar ki: “Mahallenizin adı ne olsun?”

Yeni ilçe merkezine taşınan yerde herkesin aklına bir şey gelmiş ama Atatürk büstü aklına gelmemiş, yeni yerleşim yerinde Atatürk büstü yok. Bu kasten midir, ihmal midir? Bunu da Artvin’in Milletvekili olarak merak ederek soruyorum değerli arkadaşlarım.

Bakın, 24 Ekimde okulların yukarıya taşınmasıyla alakalı bir talimat verdiler; diyorlar ki: “Öğrencileri yukarıya taşıyalım.” Amaç da şu; diyorlar ki: “Biz eğer öğrencileri taşırsak mecburi vatandaşlar da yukarıya taşınır.” Bakın, değerli arkadaşlarım, Yusufeli’nin yeni yerleşim yerine taşınmasıyla alakalı bir sorunu yok, bir problemi yok ama yeni yerleşim yeri bitmemiş, yeni yerleşim yerinde eksiklikler var, hatalar var, eksiklikler tamamlanmadan bunların yukarıya taşınmasıyla alakalı problem var. Bu nedenle öğrencilerle alakalı, velilere baskı yapılıyor; öğrencilerle alakalı, öğretmenlere soruşturma açılıyor; niye yeni yerleşim yerindeki memurlara soruşturma açılıyor, savunmaları isteniyor? Buradan Yusufeli İlçe Millî Eğitim Müdürünü uyarıyorum değerli arkadaşlarım; haddini bilecek, bu şekilde herhangi bir işlem yapmaması gerekiyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, başka sorunlar var mı? Var. Ulaşım sorunu devam ediyor. Bir viyadükle alakalı burada birçok konuşma yaptım, dedim ki: Viyadükle alakalı acele etmeyin, Yusufeli ilçe merkezinde insanlar oturuyor. Geldiniz, 7 tane kazığı diktiniz oraya, on aydır bir çivi bile çakmıyorsunuz değerli arkadaşlarım. Ticari hayat devam ediyorken geldiniz, burada bir faaliyet sürdürdünüz ve orada ticari hayatı ve yaşamı sona erdirdiniz.

Yeni yerleşim yerinde elektrik yok, bakın, çok ilginç bir olay, her yerde yok daha doğrusu, anlatayım: Suyu yeterince bağlanmamış, özellikle bazı bölgelerde sigorta bile yok, elektriği taşıyacak sigorta bile yok.

Kamu kurumlarının taşınmasına ilişkin olarak, Kaymakamlık binası yukarıda, Jandarmayı, polisi taşıdılar değerli arkadaşlarım ama nedir? Memurlar aşağı geliyor, Kaymakam da aşağı geliyor. Yani bir ilçeye saatli bomba atsan bu kadar etki etmez değerli arkadaşlarım. Bu nedenle, ısınma bedelleriyle de alakalı sorunlar var, kamu kurumlarının taşınmasıyla alakalı da sorunlar var.

Özellikle AK PARTİ’deki arkadaşlarıma sesleniyorum: Bakın, geçtiğimiz aylarda önceki Başbakan Binali Yıldırım Yusufeli’yi ziyaret etti, dedi ki… Bir hurda olayı var Yusufeli’de. Yusufeli toprağını verdi, evini verdi, barkını verdi, yetmedi, mezarlıktaki kemiklerini de verdi değerli arkadaşlarım. Yusufeli’de cezaevi kapatılmıştı siz gelmeden önce, şimdi Yusufeli’yi hırsızlıkla itham ediyorsunuz. Niye? O da şu: Şimdi, Hükûmet, devlet Yusufeli’nin sacının, kalorifer peteğinin peşine düşmüş değerli arkadaşlarım. Bunu Yusufeli’ye geldiği zaman Sayın Başbakana, Binali Yıldırım’a ilettiler; aynen şöyle dedi: “Devlet insanların hurdasına mı kaldı!” Şu anda Hükûmetin yaptığı şu: Hurda bekçiliği. Devletin yöneticileri, İl Özel İdaresi yöneticileri, Vali işi gücü bırakmış hurdaların peşinde geziyor Yusufeli’de değerli arkadaşlarım. Böyle bir rezillik olmaz, böyle bir utanmazlık olmaz. Bakın, açıkça ifade ediyorum: Bunu kabul etmiyorum.

Başka bir şey daha var. 2011 ile 2014 yılları arasında değerli arkadaşlarım, bekâr olan 800 genç var. Onlar o tarihte genç. “Niye aile değilsiniz?” diye bugün onlara ev vermiyorlar yukarıdan. Evlendiler, çoluk çocuk sahibi oldular, ev bark oldular; “Hayır, sizin 2011 ile 2014 arasında herhangi bir şekilde şeyiniz yoktur, biz size yukarıdan ev veremeyiz.” diyorlar. Böyle bir rezalet olabilir mi değerli arkadaşlar? Böyle bir utanmazlık olabilir mi? Bakın, bunu söylemek zorundayım. Bunu kabul etmek mümkün değil, bunu şiddetle reddediyoruz değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) – Başkanım, bir dakika, bağlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) – Bir başka şey daha var ve sözlerimi onunla bitirmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, Valilik ve idare şunu keşfetmiş: Yusufeli komple sular altında kalıyor ama Vali Yusufeli’ye geliyor, sadece AK PARTİ İl Başkanı ve MHP İl Başkanıyla toplantı yapıyor. Vali şunu keşfetmiş, tebrik ediyorum. On yıldır böyle bu. Ben bu ilin Milletvekiliyim, bir toplantıya bile çağrılmıyorum. Valiyi kutluyorum, niye biliyor musunuz değerli arkadaşlarım? Nereden keşfetmiş, nasıl öğrenmiş, o da ayrı bir olay. Demek ki Yusufeli’de sadece İYİ Partililer, Cumhuriyet Halk Partililer, Saadet Partililer barajın altında kalmıyor. Nasıl bir zekâ ya, helal olsun o Valiye, helal olsun o Valiye ya! (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Bizi almıyor muhatap, İl Başkanlarıyla gidiyor, oturuyor, toplantı yapıyor. Son toplantılarındır, 5-6 toplantı daha yaparsın, ondan sonra göreceksin nasıl toplantı yapacağız.

Sözün özü şu: Yusufeli’ye kıymayın efendiler, Yusufeli’ye kıymayın efendiler diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, 16 Ekim Dünya Gıda Günü münasebetiyle söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Sefer Aycan’a ait.

Buyurun Sayın Aycan. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, 16 Ekim Dünya Gıda Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; gündem dışı söz almış bulunuyorum. Konumuz Dünya Gıda Günü. Bu nedenle söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gıda, insanın zorunlu ihtiyacıdır. Hayatımız tamamen beslenmeye, gıdaya bağlıdır. Gıdasız, biliyorsunuz, yaşayamayız. Sadece gıdanın varlığı sorun değil, bunun miktarı, bunun dengeli olması da ve hatta fazla olması da ayrı bir sorundur. Öncelikle sorun tabii ki gıdanın olmasıdır, yeterli bir şekilde beslenmektir. Yeterli beslenme sorunu ya da yetersiz beslenme dünyanın şu an en önemli sorunlarından biri; özellikle Afrika ülkelerinde yetersiz beslenme sorununa bağlı ölümler yaşıyoruz. Yetersizlik direkt ölüme sebep olabilmektedir; onun dışında, vitamin, mineral eksiklikleri ya da protein veya kalori eksiklikleri de dolaylı bir şekilde ölümlere sebep olmaktadır. Ayrıca, yetersiz beslenme genel vücut immünitesini de düşürerek bulaşıcı hastalıklara bağlı ölümlere de sebep olmaktadır.

Gıdanın yetersizliği yanında aşırı tüketilmesi, fazlalığı da ayrı bir sağlık sorunudur. Özellikle şeker hastalığı, kalp hastalığı, hipertansiyon gibi hastalıkların da sebebinde aşırı beslenme vardır ve başlı başlına aşırı beslenme yani obezite de bir sağlık sorunudur.

Gıdanın yeterliliği yanında mutlaka sağlığa da uygun olması gerekir. Üretiminden tüketimine kadar her aşamada sağlıklı gıdaya ihtiyaç vardır. Artan gıda transferleri dolayısıyla bir diğer sorun da gıdalara eklenen katkı maddeleridir ve bu katkı maddelerinin aslında kendisi de sağlık sorunu oluşturmaktadır.

Gıdanın yeterliliği yanında dengeli olması da çok önemlidir, tekdüze beslenmeler de sağlık sorununa sebep olmaktadır. Hem proteine hem kaloriye hem minerallere hem de yağlara ihtiyacı vardır vücudun. Onun için tüm günlük öğünlerimizde dengeli beslenmeye ihtiyacımız vardır fakat bir gerçek var, bugünün de zaten esas amacı bu, dünyanın gıda üretimine dikkat çekmek.

Son yıllarda dünyada gıda sorunu yaşamaktayız, gıda üretiminde bir sorun vardır. Artan dünya nüfusu, buna uygun olarak tarım arazilerindeki azalmalar, iklim değişiklikleri gibi sorunlar, Covid-19 salgını ve savaşlar gıda üretiminde dünya genelinde sorun yaşanmasına sebep olmaktadır. Son Rusya-Ukrayna savaşı da bu dünyadaki gıda üretimiyle ilgili ya da gıda yetersizlikleriyle ilgili sorunları göz önüne çıkarmıştır. Onun için, tüm bu sorunlara karşı, tüm dünyanın beslenmesi ve gıdanın dengeli dağıtımı için gıda üretimini artırmamız gerekiyor.

Özellikle, burada, tarım arazilerinin korunması lazım, tarım arazilerinin yapılaşmaya ve sanayiye kapalı hâle getirilmesi gerekiyor. Her yere yapılaşma olabilir, her yere sanayi kuruluşu kurabiliriz ama tarım arazilerini kaybettiğimiz zaman kazanmak mümkün değildir. 1 santimlik toprağın oluşması için dört yüz yıl geçmesi gerekiyor; onun için mevcut tarım arazilerini korumamız gerekiyor. Aynı zamanda, bu tarım arazilerinde verimi de artırmak gerekiyor. Bu verimi artırmak için de bilimsel olarak tarım yapmamız, kaynaklarımızı doğru kullanmamız ve verimi de artırmamız gerekiyor.

Tabii ki verimi artırmanın en önemli girdilerinden biri de sudur. Dünyada yaşanan su sorunu ayrı bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır ve var olan tatlı suyun zaten dörtte 3'ünü tarımsal sulamaya kullanıyoruz. Bu su kaynağını da doğru kullanarak, daha bilimsel tarım yaparak, kaynaklarımızı doğru kullanarak daha fazla tarımsal üretim yapmak zorundayız.

Tarımsal üretimi artırmanın yanında bunu da doğru ve dengeli bir şekilde paylaşmak ve dağıtmak zorundayız. Bir taraftan da israf yapmamamız gerekiyor. Üretirken ve bunu dengeli dağıtırken gıdanın tüketiminde de hepimize sorumluluk düşmekte. Aşırı tüketim zararlı olduğu gibi bu gıda israfı da ayrı bir sorundur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

SEFER AYCAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Dünyada gıda üretiminin, üretilen gıdanın yaklaşık üçte 1’i israf nedeniyle çöpe gitmektedir. Onun için, sadece kendimizi değil, geleceğimizi de düşünerek, dünyanın üzerinde bizden sonra gelecekleri de düşünerek hem gıda üretimini, verimliliğini artırmak, üretilen gıdayı da dengeli ve sağlıklı kullanmak zorundayız diye belirtmek istiyorum.

Bu Dünya Gıda Günü’nde tüm dünya insanlarına sağlıklı, dengeli beslenme diliyorum.

Sağ olun, var olun. Teşekkür ediyorum, hayırlı günler diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi, sisteme giren sayın milletvekillerine yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Taşdoğan…

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan’ın, Çingene Kızı mozağine ilişkin açıklaması

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Gazikültür AŞ tarafından Fırat Nehri kıyılarından toplanan 27 bin doğal taşın kullanıldığı ve Gaziantep’in önemli mozaik sanatçısı Mehmet Yılmaz ve ekibi tarafından on sekiz gün gibi kısa bir sürede kırma taş tekniğiyle 3,81’e 7,65 metre ebadında tek parçada yapılan dünyanın en büyük “Çingene Kızı” mozaiği Türkiye’nin köklü üniversitelerinden Hacettepe Üniversitesi Kütüphanesine yerleştirilerek sergilenmeye başlanmıştır. Gaziantep için onur ve gurur kaynağı olan bu sanat eserinin ortaya çıkmasında emeği geçen Gazikültür Yönetim Kurulu Başkanı Muhammed Hakan Tanrıöver, Gazikültür Genel Müdürü Profesör Doktor Halil İbrahim Yakar ve mozaik sanatçısı Mehmet Yılmaz ile ekibini ayrı ayrı tebrik ediyoruz. Burayı ziyaret ederek bu muhteşem sanat eserini görmenizi de tavsiye ediyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Çepni…

2.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, kimyasal silah kullanımına ilişkin açıklaması

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Sınır ötesi operasyonlar, savaşa aktarılan devasa bütçeler, el konulan belediyeler, kırk yıldır “bitti bitecek” hamaseti, gözaltılar ve tutuklamalar; tüm bunlar Kürt sorununu çözmek için değil, çözmemek içindir; yarayı derinleştirmek, açlığı, hırsızlığı, çürümeyi örtmek içindir. Sadece Kürt halkı değil, tüm yoksul halklarımız bedel ödüyor ama bir avuç savaş baronu kazanıyor.

Şimdi de kimyasal kullanımı gündemde. Hem ulusal hem de uluslararası hukukta kimyasal silah “suç” olarak tanımlanmıştır. Durum, bağımsız heyetler tarafından incelenmeli, TBMM bu konuda inisiyatif almalıdır.

BAŞKAN – Sayın Güzelmansur…

3.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, açıklanan mazot ve gübre desteklerine ilişkin açıklaması

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün çiftçiye verilecek mazot ve gübre destekleri açıklandı. Verilen mazot desteği, çiftçinin mazota ödediği verginin yanında devede tüy bile değil. Tarımda bir yılda 3 milyar litre civarında mazot kullanılıyor; çiftçi 3 milyar litre mazot için 6 milyar 165 milyon lira ÖTV, 11 milyar 493 milyon lira da KDV olmak üzere toplam 14 milyar 658 milyon lira vergi ödüyor. İktidarın mazota vereceği toplam destek ise 3 milyar lira civarında yani “Çiftçinin mazotunu destekliyoruz.” diye övünmekten geri durmayan iktidar, bu desteğin 5 katını çiftçinin kullandığı mazottan vergi olarak alıyor zaten. Övünmek istiyorlarsa -bir CHP projesi olan- çiftçiye vergisiz mazot versinler, ÖTV almasınlar, KDV almasınlar; çiftçiye asıl destek bu olur.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

4.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Mersin’e atanan sağlık çalışanlarına ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Mersin’imizin tüm ilçelerindeki sağlık hizmetlerinin daha verimli yürümesi için 2022 Yılı 3’üncü Dönem İlk Defa ve Yeniden Atama Kurası sonucuna göre 92 uzman tabip, 15 pratisyen hekim, 7 uzman diş tabibi, 2 diş tabibi, 2 eczacı olmak üzere toplamda 118 sağlık çalışanımız gönül şehrimiz Mersin'e atanmıştır; hayırlı olmasını temenni ediyorum, hekimlerimize çalışmalarında başarılar diliyorum.

Bu vesileyle Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a ve Sağlık Bakanımız Sayın Fahrettin Koca ile bu süreçte emeği geçen herkese Mersinli hemşehrilerim adına teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz...

5.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, Türk Silahlı Kuvvetlerine atılan iftiralara ilişkin açıklaması

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Teşekkürler Başkan.

Yaklaşık elli yıldır eli kanlı bebek katili terör örgütüyle kahpe pusularına karşı göğüs göğüse mücadele eden, bu mücadelesini verirken her türlü kışkırtmaya rağmen hukukun dışına taşmadan, insan haklarına saygıyı hep önde tutan Türk Silahlı Kuvvetleri şerefli mücadelesini her türlü zorluğa ve ambargoya rağmen sürdürmektedir. Terör örgütünün etki ve kumandasından kurtulamayan, terör elebaşlarından gelen tehditlerden tırsarak örgütle arasını düzeltmeye çalışan zavallı terör destekçileri şimdi de kendilerine verilen görevi yerine getirmek adına Türk Silahlı Kuvvetlerine iftiralarda bulunmaktan çekinmemektedir. Türk milletinin vicdanında karşılık bulmayacak olan bu yalan ve iftiraların asıl sebebi, eli kanlı bebek katili terör şebekesinin kanlı eylemlerine örtü çekmeye çalışmaktır. TSK'nin verdiği onurlu mücadele sadece sınırlarımız içinde değil dünyanın neresinde olursa olsun son terörist itlaf edilinceye kadar devam edecektir.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bravo.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

6.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Toprak Mahsulleri Ofisinin arpa ve buğday ithalatı için açtığı ihaleye ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bakanlığın verdiği bilgiye göre ülkemizde 21 üründe arz açığı vardır. Bakanlar ve Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürü hububat stoklarımızın yeterli olduğunu açıklamaktadırlar. Hatta, TMO Genel Müdürü 1999 yılından beri en yüksek stok seviyesine erdiğimizi duyurmuştur. TÜİK verileri de -ihtiyaçtan fazla arpa üretileceğini- mayıs ayında kamuoyuyla paylaşılmıştır. Bütün bunlara rağmen, Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından 495 bin ton arpa ithalatından sonra 495 bin ton da buğday ithalatı için ihale açılmaktadır. Ülkemizde bu alanda stoklar yeterliyse, kendi kendine yeten bir ülke durumundaysak neden ithalata yönelinmektedir? İthalata verilecek para kendi çiftçimize verilmeli, üretimi kendimiz artırmalı, bu bağlamda ortaya çıkan olumsuzlukları ülkemiz koşullarında gidermeliyiz. Yapılan uygulamayı doğru bulmuyorum.

BAŞKAN – Sayın Yaman…

7.- Kocaeli Milletvekili Cemil Yaman’ın, AK PARTİ olarak ülke ekonomisini getirdikleri seviyeye ilişkin açıklaması

CEMİL YAMAN (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ülkemizi geliştirmek ve büyütmek adına Türkiye’nin son yirmi yılına baktığımızda, AK PARTİ olarak, Türkiye ekonomisinde 2002-2021 döneminde yıllık ortalama 5,5 büyüme kaydettik. Makroekonomide millî gelirimizi 238 milyardan 1 trilyon dolar sınırına getirdik. Ticarette yıllık 36 milyar dolar ihracatımızı 250 milyar doların üzerinde çıkardık. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü, OPEC ve G20 ülkeleri arasında ikinci çeyrekte en hızlı büyüyen 2’nci ülke Türkiye oldu. İlk sırada yüzde 8,3 büyümeyle Slovenya, 2’nci sırada yüzde 7,6 büyümeyle Türkiye bulunmaktadır. Ülkemizi geliştirmek, güçlendirmek, büyütmek için çalışmalarımıza Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde devam edeceğiz. Aziz milletimizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aycan…

8.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, Türk Tabipleri Birliği Başkanının Türk Silahlı Kuvvetlerine ilişkin yaptığı açıklamaya ve kanser taramalarına ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, Türk Tabipleri Birliği Başkanını, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kimyasal silah kullandığına dair açıklaması nedeniyle kınıyor ve istifaya davet ediyorum. Türk Tabipleri Birliği Başkanı ne zaman orada bulunmuş ve nasıl bir inceleme yapmıştır da böyle bir ithamda bulunmuştur? Tamamen PKK’nın önüne koyduğu metni okuyan Türk Tabipleri Birliği Başkanı Türk hekimlerini temsil etmemektedir, hemen istifa etmelidir ve kendisinin yargılanmasını da talep ediyorum.

Bir diğer konu da kanser taramalarıdır. Ülkemizde özellikle 3 hastalığa karşı; meme, akciğer ve kolon kanserine karşı taramalar yapılmaktadır. Bu taramalar ücretsizdir ve sağlık kuruluşundan randevu alınarak bu 3 tarama da ücretsiz olarak yapılmaktadır. Özellikle risk grubu yaşta olan kişileri kanser taramasına davet ediyorum. Erken tanı kanserde hayat kurtarıcıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz...

9.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, Türk Tabipleri Birliği Başkanının Türk Silahlı Kuvvetlerine ilişkin yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması

ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) – Türk Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı, hain terör örgütü PKK’nın yayın organında Türk Silahlı Kuvvetlerimizin teröristlere yönelik kimyasal silah kullandığı iftirasını atmıştır. Fincancı bebek katillerini, cinayet şebekelerini masum göstermeye çalışmaktadır. Hekimlerimizi temsil eden bir yapının başında bulunanlar terör örgütünü meşrulaştırarak, bebek katillerini aklayarak oturdukları koltukları asla suistimal edemezler. Eğer bu kişiler siyaset yapmak istiyorsa doktor önlüğünü çıkarıp kendisini yakın hissettiği partiye katılabilirler.

Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimiz hain teröristlerle mücadelesini haklı, şeffaf ve onurlu bir şekilde, hukuki ilkelere bağlı olarak sürdürmektedir. Millî Savunma Bakanlığımız da iftiraları yalanlayarak kullanıldığı iddia edilen mühimmatların envanterlerinde dahi bulunmadığını açıklamıştır. Alçak bir iftira şebekesinin parçası olan, kirli odakların temsilciliğine soyunan Türk Tabipleri Birliği Başkanını şiddetle kınıyorum, derhâl istifaya davet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Çakır...

10.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, Bartın’da meydana gelen maden kazasına ilişkin açıklaması

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) – Sayın Başkan, Bartın’da meydana gelen maden kazasında vefat eden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.

Bu kazayla ilgili çok söylenecek, yazılacak; bu, işin doğalı. İnanıyorum ki gereken idari ve adli soruşturmalarla işin doğrusu yanlışı ortaya çıkarılarak gereken yapılacaktır. Burada, devletin, ailelere ilk günden itibaren gerektiği gibi sahip çıkması ve gerekenin yapılması noktasında gösterdiği refleks ve tutumu önemsiyorum.

Maden işçileri, derinlikteki karayı gün yüzüne çıkararak, el emeğinin ekmeğe dönüştürülmesinin en güzel örneğini ortaya koyan bir emekçi sınıfıdır. Onu o kadar zevkle yaparlar ki, böyle bir felaketi atlatmasına rağmen tekrar oraya dönme istekleri anlaşılması zor olsa da o istekte, ellerine ve yüzlerine bulaşan, kirli olmayan karanın ötesinde aydınlık bir yüreğin ışığını görebilirsin.

Milletimizin başı sağ olsun diyor, Genel Kurulu ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Sazak...

11.- Eskişehir Milletvekili Metin Nurullah Sazak’ın, Türk Tabipleri Birliği Başkanının Türk Silahlı Kuvvetlerine ilişkin yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Teşekkürler Başkanım.

Bu ülkenin şerefli ordusunun ve güvenlik güçlerinin terörle mücadelesine destek olması gerekirken, sözde bazı STK’lerin bu milletin sözcüsü olması, derdiyle dertlenmesi ve mutluluğuyla mutlu olması gerekirken bu hain zihniyetle “Türk” adı altındaki bu kurumun başındakilerin böylesine kararmış, siyasallaşmış ve terörize olmuş bir kalple “tabip” sıfatıyla ortalarda dolanabilir olması garabettir; bu ülke, bu necip millet adına ayıptır. Bu atıkların vatansever Türk tabiplerinin adına temsil hakkı olamaz; bu ülke, bu necip millet adına ayıptır.

Teşekkürler. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Tığlı...

12.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı’nın, 2022 yılı için açıklanan tarımsal desteklere ilişkin açıklaması

NECATİ TIĞLI (Giresun) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

2022 yılının bitmesine yetmiş iki gün kala, bugün 2022 yılı tarımsal destekleri açıklandı. Fındık için alan bazlı destek 2014 yılından beri hiç değişmedi ve yine 170 lira. İktidar fındık üreticisine “Sen öl artık.” diyor. 2014 yılında 3 lira olan mazot bugün, 9 kat artarak 27 lira olmuş. Bırakın 2014’ü, geçtiğimiz yıl 350 lira olan patoz 3 kattan fazla artarak bugün 1.200 lira olmuş. İktidar da çıkmış, sanki ülkede yıllardır sıfır enflasyon var gibi “Alan bazlı destek 170 lira.” diyor. Girdi maliyetleri, enflasyon gibi ekonomik veriler dikkate alınmış olsaydı fındık alan bazlı destekler bugün 1.500 lira olurdu. İktidar bu desteklere fındık üreticisinin artık ihtiyacı olmadığını mı düşünüyor? Bu açıklama fındık üreticisine haksızlık, düpedüz hakarettir.

Teşekkür ediyorum Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

13.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Afete Hazır Türkiye Projesi’ne ve Bartın’da meydana gelen maden kazasına ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; jeolojik ve iklimsel yapımız nedeniyle afetlerle sıklıkla karşı karşıya kalan bir ülkeyiz. Dünya genelinde yaşanan doğal afetlerin yüzde 90’ı meteorolojik nedenle oluşan afetlerdir. Ülkemizde yaşanan başlıca doğal afetler su baskını, çığ, heyelan, yangın, deprem ve maden kazaları.

Yaşanan afetlerde can kayıplarının en aza indirilmesinde afet yönetimi ve koordinasyonu önemlidir. Bireyden başlayarak toplumun tüm kesimine afete hazırlık kültürünü kazandırmak, bireylerde farkındalık oluşturmak, can kaybını önlemek, mal kaybını en aza indirmek için 81 ilimizde hazırlanan “Afete Hazır Türkiye” projeleri önemlidir diyor; Bartın Amasra’daki maden kazasında hayatını kaybeden şehitlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına, ailelerine başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyor; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kenanoğlu…

14.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, bağımsız ve tarafsız tabiplerin yanında olduklarına ilişkin açıklaması

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, iki gündür burada yani Mecliste, sınır ötesi operasyonlarda kimyasal silah kullanıldığına dair görüntüleri ve açıklamaları konuşuyoruz. Sanki bu konu hiç bilinmiyormuş gibi, hiç konuşulmamış gibi, TTB Başkanı Profesör Doktor Şebnem Korur Fincancı mesleği ve uzmanlık alanı gereğince yaptığı açıklamalardan dolayı hedef gösteriliyor.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Nerede incelenmiş? Nerede incelenmiş?

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Siz Aysel Tuğluk’a, Mehmet Emin Özkan’a ağır hastalıklarına rağmen “Cezaevinde kalabilir.” raporu veren, işkenceleri görmezlikten gelen doktorlar istiyorsunuz; bağımsız ve tarafsız olarak verilen verileri değerlendiren doktorlar hoşunuza gitmiyor. Bağımsız ve tarafsız tabiplerin yanındayız. (HDP sıralarından alkışlar)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Çok tarafsız(!)

BAŞKAN – Sayın Aygun…

15.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, 2022 yılı için açıklanan tarımsal desteklere ilişkin açıklaması

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Dağ fare doğurdu. 2022 yılı Tarımsal Destekleme Kararı bugün Resmî Gazete’de yayımlandı. Buğdayda, arpada mazot desteği dekar başına 22 liradan 75 liraya çıktı ama mazotun litresi de 8,25’den 27,54’e çıktı. Yani mazot desteği, destek olmaktan çıktı. Gübre desteği dekar başına 20 liradan 46 liraya çıktı ama üre gübresinin tonu da 4.600 liradan 13.400 liraya fırladı. Yani destek, destek olmaktan çıktı. Mazot, gübre fiyatları aydan aya değişiyor, enflasyon oranı çiftçinin elindekini alıp götürüyor. 2003’te 2 milyon 760 bin ÇKS’ye kayıtlı çiftçimiz varken bugün 2 milyon 34 bin 571 oldu; 750 bine yakın çiftçimizi kaybetmişiz. Çobanlar bile Afganistan’dan ithal. Zaten Cumhurbaşkanı da “Erkek çiftçiler nerede?” diye yaşanan tabloyu özetliyor. Bakan Kirişci de “Tarımda kendi kendine yeten bir ülkeyiz.” diyor. O zaman niye ithalata devam ediyoruz? Buğdayda, arpada TMO eliyle ihaleye çıkıldı, yetmedi, ayçiçeğinde gümrükler düşürüldü. Biz yağda, ayçiçeğinde gümrük vergisinin yüzde 27 olmasını isterken yüzde 10 yaptılar, şimdi de yüzde 5’e çektiler; özetle tarım çökmüştür.

BAŞKAN – Sayın Ceylan…

16.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, Bayramiç, Çan ve Biga’da yıkılan okullara ilişkin açıklaması

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, iktidara soruyorum: Bayramiç’te, Çan’da, Biga’da yıkılan okullar ne zaman yapılacak? Bayramiç’te yıkılan 3 okul iki buçuk yıldır yapılamadı, Çan’da yıkılan 2 okul iki yıldır yapılamadı, şimdi bir okul daha yıkıma hazırlanıyor. Biga ilçemiz de iki yıldır yıkılan okullarının yapılmasını bekliyor. Enflasyon yüzünden müteahhitler ya kaçıyor ya ihaleye girmiyor. Kur korumalı mevduata verdiğiniz garantiyi müteahhide de verin de bir an önce bu okullar yapılsın. Bayramiç’te, Çan’da, Biga’da öğrenciler, veliler, öğretmenler mağdur; duyun artık halkın sesini.

BAŞKAN – Sayın Güneş…

17.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, Türk Tabipleri Birliği Başkanının Türk Silahlı Kuvvetlerine ilişkin yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Türk Silahlı Kuvvelerimiz kırk yıldır terörle mücadelesini şeffaf, onurlu ve başarılı bir şekilde sürdürmektedir. Bu başarı karşısında çaresiz kalan PKK terör örgütü ve yandaşları, Türk Silahlı Kuvvetlerinin hiçbir zaman hiç kimseye karşı kullanmadığı ve envanterinde bulunmayan kimyasal silah kullanması safsatasını dile getirmiş, bu yalana insanların inanması için Türk Tabipleri Birliğini bu yalanına ortak etmiştir. Saddam Hüseyin 1988 yılında Irak’ta Kürtlere karşı kimyasal silah kullandığında Kürtlerin yanında duran Türkiye Cumhuriyeti devleti olmuştur. Bu yalanları uyduranları ve buna vesile olan Türk Tabipleri Birliği Başkanını şiddetle kınıyorum.

Türk ordusu kadar merhametli bir ordu dünyada yoktur. Teröristleri ve düşmanları yakaladığında üstündeki giysiyi ona veren, ekmeğini onunla paylaşan başka bir ordu yoktur. Bu gibi safsatalar haklı olan terörle mücadelemizi durduramayacaktır.

Bu şanlı mücadeleyi veren kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimize ve emniyet güçlerimize selam ve saygılarımı sunuyorum. Allah ayaklarına taş değdirmesin diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

18.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Türkiye’de yaşanan şeker ve süt krizine ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Son yapılan zamla birlikte şekerin kilosu 15 liradan 16 lira 20 kuruşa, 50 kiloluk çuval fiyatıysa 750 liradan 810 liraya yükseldi; geçen yıl şekerin kilosu 6 liraydı. Ulusal Süt Konseyi 1 Ekimde 7,5 liraya yükseltilen çiğ süt tavsiye fiyatını 14 Ekim itibarıyla 8,5 liraya yükseltti, raflarda ise 24 TL. Vatandaş çayını şekersiz içmeye razı ama çocuğunun sütünden, mamasından kesmeye razı değil. Saray iktidarının yanlışta ısrar ettiği politikalar yüzünden bugün, Türkiye gibi bir ülkede şeker ve süt krizi yaşanıyor. Yok pahasına şeker fabrikalarını özelleştiren iktidar, bugün yaşanan şeker krizinin başsorumlusudur. Bugün, süt inekleri kesime gidiyor, piyasada süt bulunamıyorsa; şeker pancarı ithal edilen ürün olup şeker karaborsada satılıyorsa saray iktidarının tarım politikası çökmüş demektir. Yarın ekmeği bile ithal eder hâle gelmek istemiyorsak sözde değil özde yerli ve millî tarıma derhâl dönülmelidir.

BAŞKAN – Sayın Arık…

19.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Yahyalı ilçesi için yapacaklarına ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yahyalı ilçemizin yirmi yıldır çözüm bekleyen sorunlarına “‘He.’ de geç, gitsin.” dedikleri için bugün Yahyalı ilçemizin sorunlarını değil de sekiz ay sonra yapacaklarımızı anlatacağım. Öncelikle dünyaca ünlü Yahyalı elmasının değerlendirilmesi için tam donanımlı meyve suyu fabrikasını kuracağız. Yahyalı Seki Dağı üzüm bağları için kapalı su sistemi ve üzüm işleme ve paketleme tesisini hayata geçireceğiz. Yılın on iki ayı seracılığa uygun olan Delialiuşağı ve Kapuzbaşı arasındaki seracılığı teşvik edeceğiz. Dünyanın 2’nci büyük şelalesi olan ama hak ettiği değeri bir türlü bulamayan Kapuzbaşı Şelalesi’ni dünyaya tanıtacağız. Az kaldı, geliyor gelmekte olan.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Arkaz…

20.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, MHP’nin 23 Ekimde Manisa’da yapacağı mitinge ilişkin açıklaması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Milliyetçi Hareket Partisinin Saygıdeğer Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli Bey’in 4 Eylül 2022 Pazar günü cumhuriyetimizin temelinin atıldığı Sivas’ta başlattığı “Aday belli, karar net.” temalı açık hava mitingleri 11 Eylülde Bursa’da, 18 Eylülde Kayseri’de, 25 Eylülde Erzurum’da, 16 Ekimde Konya’da halkımızın büyük teveccühü ve katılımıyla gerçekleşmiştir. Bu pazar, 23 Ekim 2022 tarihinde Manisa Cumhuriyet Meydanı’nda mitingimizi yapacağız. Şehzadeler şehri Manisa’ya bütün vatandaşlarımızı davet ediyorum; coşkumuzu, heyecanımızı ve zaferimizi tarihe hep birlikte not düşelim diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

21.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Manisa Sarıgöl’deki üzüm üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye’nin üzüm deposu Manisa Sarıgöl’de üzüm üreticileri tüccarın insafına bırakıldı. TARİŞ üzüm almadı, üreticiler randevuyla çalışan Toprak Mahsulleri Ofisinden sıra alamadı, alanlaraysa 7 numara kuru üzüm için 25 TL taban fiyatı tavan fiyatıymış gibi değerlendirilip kesinti yapılarak 23,5 TL ödendi. Sonuç, tüccara teslim üreticiler üzümleri 15-17 TL’den satmak zorunda kaldı. Suma fabrikası özelleştirilince rekabet ortamı kalmadı ve çıkıntı üzüm 2021 yılında 2 TL’yken bu yıl 1,3 TL’den satıldı; üretici bir mağduriyet de böyle yaşadı.

İlaç, gübre, potasyum ve mazotun yüksek maliyeti sebebiyle gelir gideri karşılamıyor, üretici verdiği emeğin karşılığını alamıyor.

Ayrıca, bankaların yaptırımı olmayan ödeme talimatları sonucu birçok üretici, tüccardan paralarını alamadılar; üreterek zarar etmek budur.

Sarıgöl’e az kaldı diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Tutdere…

22.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Adıyaman’ın içme suyu problemine ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Başkanım, geçen hafta Besni ilçemizin Eğerli, Uzunkuyu, Karagüveç, Sugözü, Çaykaya, Bereketli, Boncuk köyleri ile Kâhta ilçemizin Yolaltı, Koçtepe, Sırakaya, Damlacık ve Eski Kâhta köylerini ziyaret ettik. Bu köylerimizde, Adıyaman’da başka birçok köyümüzde içme suları sondajdan sağlanıyor. İçme sularını sondajdan sağlayan köylüler özellikle elektrik zamları nedeniyle büyük bir mağduriyet yaşıyorlar. Muhtarlarımız ve köylülerimiz artık su faturalarını ödeyemediklerini söylediler. Bu köylerimizde ve Türkiye’nin birçok köyünde su koladan ve sütten pahalı hâle gelmiş durumda. AK PARTİ iktidarı köylüyü bir bardak suya hasret hâle getirmiş durumda. Buradan Enerji Bakanlığına ve iktidara şu çağrıyı yapıyoruz: Köylülerimizin içme suyu sorununu çözün, GES’ler konusunda gerekli desteği verin, köylümüzün su çilesine son verin diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İYİ Parti Grubu adına Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu.

Buyurun Sayın Dervişoğlu.

23.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, RTÜK üyeliğiyle ilgili iktidar grubunu uyardığına, Gazi Meclisin mehabeti ve itibarının siyasi hırslarla, hesaplarla, manevralarla alaşağı edilmemesi gerektiğine, Meclis aritmetiğinin yine değiştiğine ve İYİ Partinin de İç Tüzük’ten kaynaklı birtakım haklarının olduğuna ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine gelmesi muhtemel bazı konularla ilgili görüşlerimi paylaşacağım. Belki ifadelerim yapılan yanlışlığı düzeltme yolunda iktidar grubu tarafından atılmış olumlu bir adım olarak görülmesine sebep olur.

Biliyorsunuz, 1 Temmuz tarihinde Taha Yücel’in istifasıyla RTÜK’te 1 üyelik boşalmıştır. RTÜK Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisinin açıldığı 1 Ekim tarihinden itibaren seçimin yapılması için resmî bir yazıyı Meclis Başkanlığına göndermesi gerekiyordu fakat bu resmî yazı belirttiğim takvimde Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlığına RTÜK tarafından gönderilmedi. Bağımsız bir milletvekilinin AK PARTİ’ye geçmesiyle birlikte RTÜK Başkanının aklına yazıyı Türkiye Büyük Millet Meclisine göndermek geldi. Bir kamu kurumunun siyasi saiklerle Türkiye Büyük Millet Meclisi üzerinde vesayet kurmaya çalışmasını burada İYİ Parti olarak protesto ediyoruz. Biz, Türk milletinin iradesinin tecelligâhı olan Gazi Meclisin itibarının Adalet ve Kalkınma Partisinin siyasi mühendislik ve hesaplarına feda edilmesine müsamaha göstermeyeceğimizi de dile getiriyoruz. Orta yerde bir muvazaa vardır, bu muvazaa herkesi kuşatmıştır maalesef, üzülerek söylüyorum. RTÜK Başkanı bu muvazaanın içindedir, AK PARTİ Grubu bu muvazaanın içindedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Meclis Başkanı maalesef, bu muvazaanın içindedir ve bu saydığım kurumların siyasi ahlaklarının sorgulanmasına neden olacak uygulamalara imza atılmıştır. Buradan söylüyorum, bu hem Türkiye Büyük Millet Meclisine yakışmaz hem de Adalet ve Kalkınma Partisine yakışmaz. Bir RTÜK üyeliği için de bunlar yapılmaz; ayıptır, yazıktır, günahtır. Devletin kurumlarını, Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarını nazarıitibara alarak kararlarını gözden geçirmelerini buradan ifade ediyorum ve iktidar grubunu uyarıyorum bu konuyla alakalı. Bu başka bir şey olarak tarihe geçecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Eğer takvim 1 Ekimden itibaren nizami bir şekilde işletilseydi hiçbir şekilde bu siyasi hesaplara ve aritmetiklere gerek kalmadan, Meclisin itibarı da zedelenmeden süreç sıhhatli bir biçimde tamamlanmış olacaktı.

Buradan çağrıda bulunuyoruz: Gazi Meclisin mehabeti ve itibarı yalnızca muhalefet partilerinin hassasiyeti olacak bir husus değildir, bu hassasiyeti iktidar grubu da taşımalıdır. Ayrıca, bu hassasiyetin pekişmesine Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı da katkı sağlamalıdır. Bu itibar, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün üyelerinin itibarıdır ve siyasi hırslarla, hesaplarla, manevralarla alaşağı edilmemelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bir RTÜK üyeliği için Meclisin gündemini, takvimini ve itibarını şayet yok saymaya tevessül ederlerse bu kara leke bir utanç vesikası olarak iktidar partisinin alnına yapışır, buradan ifade ediyorum.

Meclis aritmetiği yine bir AK PARTİ’li milletvekilinin istifasıyla değişmiştir. Gümrükten mal kaçırmaya kalkışmanın bir anlamı yoktur. Biz burada bir kamu görevi yapıyoruz; dolayısıyla, işi siyasi yankesiciliğe tahvil ederlerse buradan açıkça ilan ediyorum ki Meclis çalışmaları noktasında sergilediğimiz hoşgörünün asgarisini bile bu saatten sonra görmeleri mümkün olmayacaktır. Hiç kimseden adalet dilenmiyorum, kimseden hak dilenmiyorum, öyle bir şeyim yok yalnız, hakkın, hukukun ve adaletin uygulanmasını istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Kimseye hak ve hukukumuzu gasbettirecek kadar da aciz insanlar değiliz. Bizim de İç Tüzük’ten kaynaklı birtakım haklarımız vardır, bu hakları sonuna kadar kullanacağız. Centilmenlikten istifade edilebilmesi, siyasi iklimin yumuşatılabilmesi, Meclis çalışmalarının ve faaliyetlerinin doğru bir biçimde sürdürülebilmesi noktasında bu zamana kadar gösterdiğimiz hoşgörü mademki istismar edilecek, görelim bakalım “uzun çarşı boydan boya” diyorum, saygılar sunuyorum efendim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Muhammed Levent Bülbül.

Buyurunuz Sayın Bülbül.

24.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, şehit Polis Memuru Hızır Bekir Baybörü’ye, PKK terör örgütünün birçok uluslararası kuruluşun raporunda en kanlı terör örgütlerinden biri olarak tescil ve ilan edilmiş olduğuna, bebek katili PKK terör örgütünün Bingöl’ün Solhan ilçesi Hazarşah köyü yakınlarında katlettiği vatandaşların şehadetlerinin seneidevriyesine, Türk ordusunun kimyasal silah kullanmadığına ve envanterinde dahi kimyasal nitelikte bir silah olmadığına ve Türk Tabipleri Birliğinin Türk Silahlı Kuvvetlerinin kimyasal silah kullandığı iddiasına ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Balıkesir’de görevi başında geçirdiği trafik kazasında şehit olan polis memuru Hızır Bekir Baybörü’ye Allah’tan rahmet, yakınlarına ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, PKK terör örgütü Birleşmiş Milletler ve birçok uluslararası kuruluşun raporunda insan ticareti, eroin üretimi, kaçakçılık, uyuşturucu ticareti ve kara para aklama gibi uluslararası suç faaliyetlerini yürüten ve dünyada en kanlı terör örgütlerinden biri olarak tescil ve ilan edilmiş bir terör örgütüdür. PKK terörü özellikle Doğu ve Güneydoğu Bölgesi’nde yaşayan vatandaşlarımıza karşı saldırılarda bulunmuş, kamu kurum ve kuruluşlarını hedef almış, ormanlarımızı yakmış, alçak pusularla askerlerimizi, polislerimizi şehit etmiş, yetişmiş doktorlarımızı, mühendislerimizi, öğretmenlerimizi katletmiştir. Bu alçak terör örgütü otuz sekiz yılda çocuk, yaşlı, genç, kadın ve hatta bebek demeden binlerce masum insanımızı katletmiştir. 20 Haziran 1987’de Mardin Pınarcık’ta 16’sı çocuk 6’sı kadın 30 vatandaşımızı, 18 Ağustos 1987’de Eruh’ta 2’si bebek 25 vatandaşımızı, 10 Haziran 1990’da Güçlükonak’ın Çevrimli köyünde 12’si çocuk 27 vatandaşımızı, 22 Temmuz 1991’de Midyat’ta 19 vatandaşımızı katletmiştir. Örnekleri bitmeyen bu acı hadiselerin sorumlusu bebek katili PKK terör örgütü, bundan otuz yıl önce 20 Ekim 1992 tarihinde Bingöl’ün Solhan ilçesi Hazarşah köyü yakınlarında bir otobüsü durdurarak 19 vatandaşımızı kurşuna dizerek öldürmüş, 6 vatandaşımızı da yaralamıştır. Şehadetlerinin seneidevriyesinde Bingöl Solhan'da katledilen vatandaşlarımızı ve tüm şehitlerimizi rahmetle anıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Sayın Başkan, yaklaşık kırk yıldır terörle kararlı bir şekilde mücadele eden devletimiz bir yandan da ihanete ortak olan farklı ad ve sıfatlardan müteşekkil bazı yapılarla uğraşmaktadır. Son günlerde şanlı Türk ordusu sözde kimyasal silah kullandığı iftirasıyla hedef alınmakta, terör örgütü PKK'nin propagandası alenen icra edilmektedir. Herkes çok iyi bilmektedir ki Türk ordusu kimyasal silah kullanmamıştır ve şu anda da envanterinde dahi kimyasal nitelikte bir silah bulunmamaktadır. Bu yalan ve iftira misyonunu üstlenenler Türk Silahlı Kuvvetlerinin özellikle Irak'ın kuzeyinde ve Suriye'nin kuzeyinde MİT'le birlikte ortak bir şekilde yürütülen faaliyetlerinden nefes alamaz duruma gelmiş olan PKK'ya can suyu vermeye çalışanlardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bunların başında da adı “Türk” ama Türklükle alakası bulunmayan Tabipler Birliği Merkez Konseyi gelmektedir. Şimdi, propaganda öyle bir boyuta gelmiştir ki âdeta PKK'nın sözcülüğünü yapar duruma gelmiş olan bu yapı, yine kimyasal silah iftirasında da ön alarak Türk Silahlı Kuvvetlerimizi ve devletimizi suçlamaya çalışmaktadır. PKK terör örgütü tarafından -Necmettin ve Aybüke öğretmenler, Şırnak'ta katledilen çobanlar, Bingöl ve Hakkâri'de öldürülen işçiler, masum bebekler- binlerce masum insanımız katledilirken ve hatta Diyarbakır'da bir tabip kardeşimizin PKK'nın kurşunlarıyla şehit olduğu bir süreçte çıt ses çıkartamayan Tabipler Birliği, kalkmış iş edinmiş, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Irak'ın kuzeyinde kimyasal silah kullandığı iddiasıyla bugün gündeme gelmeye çalışıyor ve -Türkiye'ye değil, dünyaya- ülkemize ve devletimize kara çalmaya çalışarak büyük bir iftira atmaya çalışıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bizler bu feveranların sebebini biliyoruz. PKK terör örgütünün nefes alamaz duruma geldiğini biliyoruz bölgede. Buna can suyu vermeye çalışanları da tanıyoruz ama bizim bunları “Türk hekimi” olarak nitelendirmemiz mümkün değildir çünkü Türk hekimi ihaneti himaye etmez, ihanete ve muhannete de asla ve asla beraberlikte bulunamaz.

Bu noktada, bu iftirayı atanlarla ilgili olarak hukuki ve cezai olarak bütün gereken işlemlerin yapılmasını talep ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Meral Danış Beştaş.

Buyurun Sayın Beştaş.

25.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Merkez Bankasının faiz indirimine, AKP Genel Başkanından yanıtlarını bekledikleri sorulara, RTÜK’ün Tele1’e verdiği cezaya, RTÜK üyeliği için yapılan kumpasa, Bartın’da meydana gelen maden kazasına, Türk Tabipleri Birliği Başkanının Türk Silahlı Kuvvetlerine ilişkin yaptığı açıklamaya, Milliyetçi Hareket Partisinin Türk Tabipleri Birliğinden ne istediğini anlamadığına, Millî Savunma Bakanlığına kimyasal silah kullanımıyla ilgili sordukları sorulara ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün Merkez Bankası faizi 150 baz puan indirerek yüzde 10,50’ye düşürdü. Hatırlanacağı üzere, Merkez Bankası ağustos ve eylül aylarındaki Para Politikası Kurulu toplantılarında politika faizini 100’er baz puan daha düşürmüştü.

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin dile getirdiği “iflas politikası” da diyebileceğimiz heterodoks politikalarla enflasyonla mücadele etmek mümkün değildir. Çünkü Bakanın ağzında tuhaf duran bu iktisat kavramlarına dair kendisi ve AKP’nin herhangi bir fikri olmadığını, “prompter”dan okuduklarını sanırım hepimiz biliyoruz ya da tahmin ediyoruz.

Faiz kararlarıyla ilgili soruyoruz: AKP’nin Genel Başkanı hangi sıfatla faizi indireceğiz açıklaması yapıyor? Aslında suç işliyor çünkü Merkez Bankası da kendisine anayasal olarak tevdi edilen faiz kararlarında AKP Genel Başkanına kulak vererek anayasal suç işliyor. Merkez Bankası açıklamasından önce faiz kararları belli olduğuna göre bir kez daha sormak istiyoruz: Faizin ineceği ve doların artacağı bilindiğine göre kimler için piyasayı manipüle ediyor, kimlerin cebini dolduruyorsunuz?

Evet, “Faize karşıyım, nas” diyen AKP Genel Başkanına şu soruların yanıtını da istediğimizi ifade edeyim: 2023 yılı Bütçe Kanunu Teklifi’nde faiz ödemelerine harcanacak 565 milyar TL için ne cevabınız var? 2023 yılında ödenecek faiz miktarı bu yılın bütçesinin üçte 1’i seviyesinde, bu mu faiz karşıtlığı? Açıkça faiz lobilerine çalışan bir AKP iktidarı var ve “Faizi indireceğiz.” dedikleri beş gün öncesinden bugüne kadar 100 bin dolar üstü dolar alan kişiler kimlerdir, dolardaki dalgalanmadan kazananlar kimlerdir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu soruyu bütün Türkiye toplumu adına soruyor ve cevabını bekliyoruz.

Sayın Başkan, sansür aygıtı aralıksız devam ediyor. RTÜK yine, muhalif basını susturmak için skandal bir karara imza attı. Tele1’in ekranlarının din, dil, ırk ayrımı gözeterek yayın yaptığı gerekçesiyle üç gün kararmasına karar verdi. Oy çokluğuyla alınan kararın gerekçesi daha da vahim, Tele1’e konuk olan TİP Milletvekili Sera Kadıgil’in “Diyanet, bu hâliyle siyasal İslamcı gereçtir.” eleştirisi getirildi. Bir kere, programa katılan konukların düşünce açıklama özgürlüğü var, bu suç olamaz, ayrıca bir milletvekili. Diğeri, kanalın sorumluluğu olamaz; bizler de canlı yayınlara katılıyoruz, bizim ne söyleyeceğimizi önceden öğrenme şansları da yoktur. Bu da çok absürt bir durum hakikaten.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yine, Sera Kadıgil’in, milletvekili olarak kürsü dokunulmazlığı var. Aynı sözleri Mecliste söyleyince acaba TRT3’ü de mi karartacaklar yani bu aşamaya mı geldik? Hakikaten elle tutulur, izah edilir hiçbir yanı yok; amaçlanan şey muhalefetin sesini kıstırmaktır. Dezenformasyon yasası daha yürürlüğe girmeden karartma ve kapatmalar gündeme geldi. Tehlike büyük; Tele1’e verilen cezanın bir daha tekrarlanması lisans iptali için yayın kapatılması demek olacak. Bu sansüre karşı hep birlikte mücadele edelim. Ayrıca, RTÜK üyeliği için yapılan kumpasın, kaçırmanın, hukuksuzluğun, siyasi etikle bağdaşmayan olayların da kesinlikle karşısındayız; hangi parti olursa olsun bunun kabulü bizim için mümkün değildir, karşısındayız. Bu bir kumpastır Sayın Başkan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Diğeri, Bartın Amasra’yı burada iki gün boyunca konuştuk. Burada sabah bir haber okudum ve açıkçası canım çok yandı, paylaşmak istiyorum: Cenazelerin defnedildiği gün işletmeler çalışmış ya! Cenazeler ihaleleri engelleyememiş, ihaleler durdurulamamış. Defnedilirken ne yapılmış biliyor musunuz? Amasra Müessese Müdürlüğüne bağlı madendeki kömürlerin torbalanması için açılan ihale 17 Ekimde yapılmış. Yani soruşturma açmayan, tutuklama vermeyen, hiçbir işlem yapmayan iktidar aynı zamanda yine tek amacının para kazanmak, kâr ve o işletmeleri çalıştırmak olduğunu göstermiştir. Bunu da herkesle paylaşmak istiyorum.

Sayın Başkan, kimyasal silahlara ilişkin Millî Savunma Bakanlığı, Ömer Çelik ve İbrahim Kalın açıklama yaptı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Dün biz de buradan sormuştuk, Türkiye'nin taraf olduğu ulusalüstü sözleşmelere göre bunun insanlığa karşı bir suç olduğunu ve uluslararası anlamda da çok ağır bir suç olarak bilindiğini söylemiştik. Bize verilen cevaplarda, daha doğrusu kamuoyuna verilen cevaplarda “Alçakça iftira, gerçek dışıdır…” işte “terörö” lafları “şebeke…” Bildiğimiz bir cevap ama sorulara yanıt yok. Biz durup dururken burada niye kimyasal silahı soralım?

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yapmadığınız şey mi, yapmadığınız şey mi?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Üç gündür, dört gündür bulgular, videolar, fotoğraflar yayınlanıyor ve şimdi bunun üzerinden TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı hedef alınmış durumda.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yalancı kadın!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben biraz önce bilerek Şebnem Korur Fincancı’nın videosunu açıklamalardan sonra dinledim; ne diyor acaba, ne demiş? Şebnem Korur Fincancı, profesör, TTB Başkanı, adli tıp uzmanı; kendi uzmanlık alanına ilişkin izlediği görüntülerde toksik bir zehirlenmenin olduğuna, sinir sistemini tutan kimyasal gazlar olduğuna yönelik bir yorum yapmış, izlediğinden ve bulgulardan bilimsel bir yorum yapmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şimdi, bu, açıkçası, özellikle Milliyetçi Hareket Partisinin TTB’den ne istediğini anlamadım. Bir “Kapatılsın.” diyor, bir “Gönderelim.” diyor. Bilmiyorum, bugün de açıklama yapıldı.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Merkez Konseyinden…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ya, bırakalım, hekimler bilimsel olarak işlerini yapsınlar. Bir mikrofon uzatıldığında, bilimsel olarak görüş sorulduğunda tabii ki bunun yanıtını verecekler.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Bilimsel değil, otopsi yapsın…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hukukçuya hukuk sorulur, doktora tıp sorulur ve bunun yanıtı verilir. “Bu iftiradır, alçaklıktır.” falan demekle yanıt verilmiş olmuyor. Şimdi, ben başka bir şekilde sorayım bunu; bunu ayrıca Meclise soru önergesi olarak da vereceğiz. Şimdi, demiş ki: “Envanterimizde yok.” Kabul, envanterde yok -daha önce de- kabul edelim bunu, hani resmî açıklama.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ama bu görüntülerde özellikle tünel girişinde yoğun dumana sebep olan bazı cisimlerin bırakılarak bölgeden uzaklaşıldığı vesaire net. TSK envanterinde yoksa, sıkça açıklama yapılıyorsa da kimyasal araçların basit ürünlerden imal edilebileceği ve kayıt dışı olarak kullanılabileceği bilimsel ve uluslararası kaynaklardan da bilinmektedir. Bunlar bilimsel veriler.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Uzmanlık alanınız, uzmanlık alanınız…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Türkiye'nin taraf olduğu Birleşmiş Milletler Cenevre Konvansiyonu ile silahların kullanımının yasaklanmasına ilişkin Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’nde bunların ayrıntıları var. Şimdi, ben bilimsel olarak bir daha sorayım, bir de somut vakaya göre: Bir soruşturma var mı ya?

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Ne soruşturması olacak? Sahtekârların lafıyla mı soruşturma olacak?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Envanterinizde yok ama acaba bu iddialara dair ne soruşturması var, soruşturma başlamış mı? Bunu soruyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Diğeri, şimdi, Millî Savunma Bakanı olarak “Envanterde yok.” tamam, kabul ettik ama bunun basit yöntemlerle üretilebileceğine dair veriler ortadayken bunun üretilmemesi için Millî Savunma Bakanlığı hangi önlemleri aldı? Bunu da soruyoruz.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – PKK’nın üretmediği ne malum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - 13 Şubat 2021’de Millî Savunma Bakanı şunu söylemişti: “Sadece göz yaşartıcı gaz kullanılmıştır.” demişti. Bu bile Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’nin 5’inci maddesine aykırı değil midir?

Yine, yasaklı kitle imha silahlarının da operasyonlarda kullanıldığına ilişkin kamuoyunda ciddi iddialar ve görüntüler varken, hatta etkilenen bölgelerde doğanın da ciddi biçimde tahrip edildiği bilgisi, bulgusu, görüntüleri ortadayken TSK veya birlikte hareket eden gayrinizami güçler Kuzeydoğu Suriye’de ve Irak sınırları içinde resmî envanter dışı silah veya mühimmat kullanmış mıdır? Envanter dışı söylüyorum, envanter içinde yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yine, son olarak şunu soruyorum: Millî Savunma Bakanlığı olarak bu iddiaların araştırılması için, sonuçta bir iddia varsa onun açıklığa kavuşturulması lazım, uluslararası heyeti bu bölgelere davet etmeyi düşünüyor musunuz ya da açacak mısınız? Bu, uluslararası heyetlerin tespit edebileceği meseleler. Bunları burada konuşmayacaksak nerede konuşalım, nerede konuşalım? Ortada milyonlarca insan; dış dünyada, Avrupa’da, Türkiye’de insanlar buna tepki gösteriyor, biz de bunun araştırılmasını istiyoruz, biz istiyoruz. Şebnem Korur Fincancı’yı hedef göstererek, dünden beri linç ederek TTB’nin kapatılmasını istemeye varan bu tutumu kesinlikle kabul etmiyoruz. Bilimsel verilere dayalı açıklamalara bile tahammül edilemiyor artık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız Sayın Beştaş.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Bitmiyor ki “Tamamlayın, tamamlayın…” Bu ne ya!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yani bu ülkede düşünce özgürlüğü zaten yoktu, şimdi bir hezeyan hâli var; bunu kesinlikle kabul etmiyoruz. Şebnem Korur Fincancı’nın da yanındayız. (HDP sıralarından alkışlar)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bülbül, buyurunuz efendim.

26.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Efendim, “Milliyetçi Hareket Partisi Türk Tabipleri Birliğinden ne istiyor?” diye sordular. Bizim, Türk tabiplerimizden bu yönde isteğimiz olduğu, tabiplerimizi eleştirdiğimiz veyahut da tabiplerimize, hekimlerimize yönelik birtakım bühtanlarda bulunduğumuz ifade ediliyor arada sırada; biz bunları şiddetle reddediyoruz. Bizim hedefimiz, Türk Tabipleri Birliği Merkez Birliğidir. Bu Merkez Birliğinin ne şekilde teşekkül ettiğini de Türkiye’deki hekim kardeşlerimiz, tabip kardeşlerimiz çok iyi bilmektedir. Birçok tabip odasının da çok net bir şekilde bu terör faaliyetlerinden dolayı bu yapıya karşı açıkça kınamalarını, lanetlediği bir dünya mesajını da bu zamana kadar gördük.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Demek ki bu, Milliyetçi Hareket Partisinin sıkıntısı veya Milliyetçi Hareket Partisinin kuruntusu değildir. Tabipler Birliği, Türk milletini ve Türk devletini, o Merkez Birliğini hedef aldığı için biz Türk devletini ve Türk milletini hedef alanlara karşı bir tavır geliştiriyoruz; bizim duruşumuz ve tavrımız bundan ibarettir.

Siz, o Merkez Birliği olarak DHKP-C’lilerle kol kola gezerseniz, hendek operasyonlarında, çukur operasyonlarında devletimizin 900’e yakın şehit verdiği o operasyonlarda kalkıp Türk devletini âdeta soykırımla suçlarsanız ve onun dışında, Türkiye’nin özellikle hastalara o süreçlerde müdahale etmediği iddiasıyla, iftirasıyla Türkiye’yi uluslararası bütün makamlarda şikâyete kalkarsanız ve -demin ifade ettiğim- PKK’nın öldürdüğü, şehit ettiği tabiplerin bir gün yanında durup onlarla ilgili bir tek kelime dahi söz etmezseniz, o zaman sizin gerçek manada bir tabip birliği olup olmadığınız sorgulanır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bu hadisede de meselenin bu kadar masumane bir şekilde ifade edilmesini asla ve asla kabul etmiyoruz. PKK yandaşı bir yayın organında siz kalkıyorsunuz, o bombalamada Silahlı Kuvvetlerimizin itham edildiği bir süreçte kalkıp onun toksik zehirlenme olduğu noktasında, onunla birleştirecek şekilde beyanlarda bulunuyorsunuz. Bu, açıkça büyük bir iftiradır, bühtandır. “Burada soruşturma yapılsın. Bakalım soruşturma yapacak mı?” diyor. Atıldığı iddia edilen yer Irak toprağı, Türkiye Cumhuriyeti devleti toprakları değil. Neyin soruşturmasını yapacak Türkiye Cumhuriyeti devleti? İddia edenler elinde ispat vasıtaları varsa, Türk Silahlı Kuvvetlerini ilzam edecek bir delil ortaya çıkıyorsa ortaya koysunlar ama göz yaşartıcı gazlarmış, şunlarmış bunlarmış üzerinden şüphe uyandıracak ifadelerle elde delil olmadan kalkıp böyle birtakım ifadelerde bulunuyorlarsa bunun kabulü mümkün değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bunun alçakça bir propagandanın ürünü ve devamı olduğunu ifade etmek de bizim hakkımızdır. Biz bunu ifade ediyoruz ve asla ve asla bunu kabul etmiyoruz; elde delil yok. Dünyada nelerin olduğunu biliyoruz. Bu dünyada meselelere insani olarak bakan ve sivil kayıpların oluşmaması için hassasiyet gösteren başka bir ülke, başka Türk Silahlı Kuvvetleri var mı? Bombalamalara, İHA’ların, SİHA’ların yaptığı bombalamalara bakıyorsunuz; mikrocerrahi hassasiyetiyle, oradaki, Irak’ın kuzeyindeki ve Suriye’nin kuzeyindeki yerlerde yapılan operasyonlarda nokta atışlarıyla operasyonların yapıldığını… Bu, dünyada başka hiçbir devletin gösterdiği bir hassasiyet değildir. Bunlar kimsenin gözünden kaçmıyor ama gözler kasıtlı olduğu zaman, kafalar başka türlü olduğu zaman ne yazık ki gündeme özellikle getirilmiyor diyorum, saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, isterseniz Grup Başkan Vekillerinin söz…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bunu rica ediyorum eğer izin veriyorlarsa, kısa bir şey…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tabii, tabii.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Ben de söz istiyorum Başkan, hep o mu konuşacak?

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

27.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, bir kere, Türk Tabipleri Birliği Başkanının ve yönetiminin seçimle geldiğini hatırlatmak isterim. Oraya doktorların -hem de ezici bir çoğunlukla- kendi yöneticilerini seçtiğini unutmasın Sayın Bülbül.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Kuyruklu bir yalan o.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – MHP yüzde 7 oy alıyor ama onlar yüzde 80-90’la yönetime seçiliyor.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Kuyruklu yalan! İspat et, Türkiye’deki tabiplerin yüzde 80’inin oyu olduğunu ispat et.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Getiririz, getiririz.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Yüzde 80’inin olduğunu ispat et.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Orası en az yüzde 51’dir.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yalan! Yalan onlar, yalan!

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Niye 51’e düştün? Yüzde 30’u iki dakikada düştün. İki dakika sonra yüzde 10’a düşersin.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, hepimiz konuşalım, sonra cevap versinler.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Niye? Hayır, bunlar demokrasiyi kabul etmiyor, bunlar seçimi kabul etmiyor.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – İspat et, Türkiye’de kaç tabip tarafından bu Merkez Birliğinin desteklendiğini ispat et.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Beğenmedikleri bir yönetim olduğu zaman, işte, böyle ayağa kalkıp bastıracaklarını sanıyorlar.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Türk Tabipleri Birliğinin kendisi anlatıyor, bütün Türkiye’deki tabip odaları anlatıyor bunu, ben söylemiyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben sizi dinlerken müdahale etmedim, gayet sakince dinledim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Kuyruklu yalan!

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Diğeri, diyor ki: “Bu sınır ötesi bir yer, nasıl soruşturma olsun sınır ötesinde?” El insaf ya!

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – İspat edin diyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Burada tezkere geçiyor, sınır ötesine gidip operasyon yapanlar, görüşmeler yapanlar orada soruşturma mı yapamıyor? Ne demek? Tezkere var elimizde.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Soruşturma tezkeresi mi çıkardık?

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yeni numaranız bu galiba, yeni numaranız bu.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ayrıca “Uluslararası güçlere açacak mısınız?” dedi. TSK suç işleyemez. Bunlar Türklük sözleşmesi kapsamında her şeyi getirip oraya bağlayarak sorunu çözmeye çalışıyorlar. TTB’ye de saldırıyor, vatandaşa da saldırıyor, işine geldiğinde sendikalara da saldırıyor, Anayasa Mahkemesine de saldırıyorlar.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bütün yönetici kadrolar yok ediliyor, sizin rahatsızlığınız ondan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sorunları demokrasiyle, demokratik kurumlarla, seçimle; yoksa kişilerle değil. Bir hekim bilimsel bir rapor verebilir, görüşlerini açıklayabilir “Kimyasal silahtır.” diye; o konuda yasaklayamazsınız, yeryüzünün en ağır suçudur.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Televizyondan seyrettiğiyle bilimsel rapor veriyor TTB.

METİN NURALLAH SAZAK (Eskişehir) – Nasıl rapor verdiği belli, kime rapor verdiği de belli; sahiplerinin sesi!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Başkanım, biz de konuşalım.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Özgür Özel.

Buyurunuz Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, öncelikle dün sizin yönettiğiniz…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yüzde 63 almış Sayın Bülbül, yüzde 63.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Kendi delegasyonundan değil, “Türkiye’deki tabiplerin yüzde 80’i.” dediniz, tutanaklara bakın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yüzde 63 oy almış delegelerden.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Özgür Bey, özür dilerim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Özür dilerim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Estağfurullah, estağfurullah.

28.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Türkiye Muhtarlar Konfederasyonu Başkanının açıklamasına, Meclis Başkanlığının maden komisyonuna ilişkin tavrına, RTÜK’ün Tele1’e vermiş olduğu cezaya ve RTÜK üyeliğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Dün sizin yönettiğiniz oturumda, muhtarların, bazı valiler ve kaymakamlara verilen kotalar yüzünden toplantıya katılmak için zorlandığını söylemiştim. Gönlüyle gelenler baş göz üstüne geldiler, zorlananlara yapılanı o muhtarlar biliyor, muhtarlarımızın ve milletimizin takdirine bırakıyorum demiştim. Akşamüstü Muhtarlar Konfederasyonu Başkanının bir açıklamasını ajansa geçirttiler: “Böyle bir şey yok.” Açıklamayı okudum, bugün Sayın Bekir Aktürk’ü aradım, bana şikâyet ileten muhtarların illerini, isimlerini kendisine aktarabileceğimi konuşurken kendisi şunu söyledi: “‘Dün yoğunluk içinde kulaktan dolma bana dediler ki ‘Her muhtar 1.000 lira para aldı diyor HDP ve CHP.’ Ben de bunu böyle sanarak açıklama yaptım, sizin açıklamanızı bilmiyordum.’” Ben kendisine benim iddialarımı doğrulayacak kişilerle kendisini görüştürme imkânının her zaman olduğunu söyledim, kendisi de bu konuda bir düzeltme yaptı. Ben bu konuda bütün basın mensuplarının Muhtarlar Konfederasyonu Başkanı Bekir Aktürk’e bir mikrofon uzatmalarını bekliyorum hemen ve kendisine de duyarlı yaklaştığı için teşekkür ediyorum çünkü AK PARTİ’ye yakın, müzahir medya “Muhtarlar, Özgür Özel’i yalanladı.” Ben bugün tutanak altında bunu ifade etmiş olayım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İkincisi, dün Divana, Komisyon için belirlediğimiz üyelerin isimlerini vermiştim. Hâlen Meclis Başkanlığı “Efendim, biz daha gruplara yazı yazacağız. Bize 5 isim bildir, 2 isim bildir.” diyor. Kardeşim, Meclis biliyor neye karar verdiğini. Senin bir an önce bu yazıyı yazman, hatta bizim bu başvurularımızla Komisyonu teşekkül ettirip çalışmaya başlatman lazım. Biz bunu herhangi bir komisyonda söylemedik ama maden kazası komisyonunun bir an önce duruma hâkimiyet sağlaması lazım.

Meclis Başkanlığı, birazdan değineceğim, RTÜK yazısını 23.59’da yazmayı biliyor da dün alınan karardan sonra, maden komisyonuyla ilgili “Efendim, önce bizim partilere ‘Hadi, bize isim bildir.’ yazısını yazmamız lazım.” diyor. Böyle bir saçmalık olmaz. Kim kimi koruyor, kim kimi gizliyor; ben bunu anlayabilmiş değilim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir diğer konumuz, RTÜK. Birazdan RTÜK’ün Tele1’e yaptığı üç günlük karartma ve şubat ayına kadar tekrar ceza alırsa lisans iptali kararını tartışacağız.

RTÜK’ün, Danıştayın istikrarlı ve Anayasa Mahkemesinin pilot kararlarıyla siyasi davrandığını ve bu konularda iktidarın talepleri doğrultusunda, kendisini, iktidarı rahatsız eden medya kuruluşlarını para cezalarıyla, kapatmalarla, tehditlerle baskıladığını görüyoruz. Seçime giderken iktidarın basın yayın alanında dikensiz bir gül bahçesi aradığını görüyoruz ve emir erine dönüştürdüğü RTÜK Başkanının, siyasi kişilerin açıklamalarının canlı yayında yayınlanmasına kapatma cezalarını vermeyi ve bu konuda; mesela, toplantının gündemi var, resmî kurumlarda gündem güvencesi var, üyelere bildirilmeyen gündemi son anda eklediğini biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bunların hepsini tartışacağız ama bizim 2019 yılında kayıtlara soktuğumuz, bu dönem de Mecliste bir kez daha gündeme getireceğimiz bir başvurumuz var. Bu Meclis içinden seçtiği üye -RTÜK üyesi, RTÜK Başkanı- eğer bu Meclisin kendisine emanet ettiği yetkiyi kanuna, Anayasa’ya, vicdana, ahlaka uygun kullanmıyorsa biz bu seçilmişlere altı yıl boyunca mahkûm kalamayız. Meclisin kendi seçtiği üyeyi geri çağırma hakkı olmalıdır. Bu konuda kanun teklifimiz var. RTÜK Başkanı bu kadar zıvanadan çıkmışken, kaldı ki bu, bugün RTÜK Başkanı olur, yarın CHP’den, CHP Grubunun önerdiği Meclisin takdir ettiği üye olur ama Meclis zıvanadan çıkmış birine altı yıl tahammül edemez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Eğer hata varsa geri çağırma hakkının olması, bunun Meclis tarafından tartışılması lazım.

Şimdi gelelim esas meselenin kendisine. Ya, ASELSAN Genel Müdür Yardımcılığı görevine 28 Haziran gününde Taha Yücel gelmiş. RTÜK’ten istifa etmiş, ASELSAN’da Genel Müdür Yardımcısı olmuş. RTÜK’ün boşalan üyeliği Meclise yazması lazım, Meclis Başkanlığının da bir ay içinde o seçimi yapması lazım. RTÜK Başkanı 28 Hazirandan itibaren üç buçuk ay bu yazıyı yazmıyor. Ne gün yazıyor? 12 Ekim günü yani 1 bağımsız milletvekilinin AK PARTİ'ye katıldığı güne kadar yazmıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sebep? Meclisteki gruplar içindeki nisap, yüzdelik orana göre eğer yazı 28 Haziranda yazılsa, 29-30 Haziranda, herhangi bir gün yazılsa İYİ Parti 1 RTÜK üyeliği alacak; ona düşüyor hak, kanunda açıkça böyle yazıyor. Bekliyorlar ki AK PARTİ 1 milletvekili transferi yapsın; o gün yazıyor. Sonra, RTÜK Başkanı önümüzdeki hafta “AK PARTİ’ye düşüyor.” diye yazıp seçtirmeyi planlarken bugün 1 Sayın Milletvekili AK PARTİ'den de, milletvekilliği görevinden de istifa ediyor; Şanlıurfa Milletvekilimiz.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Onurlu adam.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Hayırlısı olsun verdiği kararın. Meclis Başkanlığı diyor ki: “Biz dün gece on ikiden önce AK PARTİ'ye yazmıştık yazıyı.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ayıp ya!

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özel

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, bakın, bu ne meselesi biliyor musunuz? Bu bir tenezzül meselesi, tenezzül. Bence çok iyi bir şey bu bizim için çünkü millet; mesela, İstanbul seçiminde milletin verdiği karara rağmen bir şey yapınca nasıl demokrasi tokadı… 1 RTÜK üyesi İYİ Partide değil, AK PARTİ'de olsun diye buna tenezzül ederseniz millet bu yaptığınız siyasi yankesiciliğin bedelini en ağır şekilde ödetir, bu işten biz kârlı çıkarız. “Erdemliler Hareketi” diye yola çıkan bir hareket, yirmi yıl sonra siyasi yankesicilik yapıyorsa, buna tenezzül ediyorsa ve Anayasa Komisyonu Başkanlığından gelen bir Meclis Başkanı buna alet oluyorsa, bu, muhalefet için çok elverişli bir durumdur ha bilesiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özel, tamamlayınız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitiriyorum…

Ama siyasi tarihe Ebubekir Şahin, böyle, AK PARTİ’nin seçtirdiği birisi ya, üstünde kara lekelerle geçer ama o bir piyon, kömüre bulanmış bir piyon o ama bu işi yapanlar… Tarih boyunca size bunlar sorulacak. Virgülden sonra 4 rakamla nisap belirleniyor ve buna tenezzül edip “Ebubekir, yazma yazıyı, biz milletvekili transfer edeceğiz; bize gelsin...” Bunu size kim yaptırıyorsa kuyunuzu kazıyor. Vallahi de billahi de bak, var ya, ne İYİ Partinin o üyeye ihtiyacı vardır -demin gördünüz tavrı- ne de aslında sizin bu kadar küçük hesaplar… Her şey sizde be! Her şey sizde!

Bir kişi seçiliyor, bu, rejime kasteden Anayasa’yla, her şeyi o belirliyor, doymuyorsunuz, doymuyorsunuz, doymuyorsunuz; bu doymama hâli işte sizin sonunuzu getiriyor, hayırlı olsun. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, bir cümle tutanağa geçsin.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bülbül.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Mikrofonu da açarsanız sevinirim.

BAŞKAN – Tabii.

Sayın Turan, affınıza sığınarak…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Hayır, hayır, şimdi bu tartışmadan dolayı bir cümle eklemem gerekiyor.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sorun yok Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

29.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Efendim, şimdi, bunu araştırdık, Türk Tabipleri Birliğinin oluşumuyla alakalı iddia ettiğimiz husus… Şimdi, Ankara, İstanbul ve İzmir Tabip Odalarının seçimlerini kazananlar Tabipler Birliği Merkez Birliğinin de büyük ekseriyetle kazanmasına sebep oluyorlar delegasyon hâkimiyeti itibarıyla. Şimdi, vereceğim rakamlar çok net: Ankara’da Ankara Tabip Odasının seçiminde katılım oranı yüzde 3; 600 kişi. İzmir’de katılım oranı -bakın, verilen oy demiyorum- yüzde 26; İstanbul’da da bu oran yüzde 11, İstanbul’da 30 bin tabibin olduğu bir ilde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – 5.700 tabibin katıldığı bir seçimle teşekkül etmiş olan bir İstanbul Tabip Odası, Ankara’da da yüzde 3 katılımla 600 tabibin katıldığı bir seçimle teşekkül etmiş olan bir tabip odası, İzmir’de de yüzde 26 katılımla teşekkül eden bir tabip odasının neticesinde ortaya çıkan bir Merkez Birliğidir; bunu dikkatlerinize sunmak istiyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, tutanaklara geçsin. Demokrasilerde bu tartışma çok talihsizdir. Şu anda Avrupa ülkelerinde katılım oranına bakalım, Amerika’ya...

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Genel seçimlere.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Genel seçimlerde yüzde 50’yi asla aşamıyor; bu bir oran olamaz.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Sen dedin “Doktorların yüzde 80’i.” diye.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ayrıca delege usulü vardır.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – “Yüzde 3” dedik, Allah’tan korkun!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Delege usulüne göre delegeler belirlenir, onlar TTB yönetimini seçer yani bunu çok uzun tartışabiliriz.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – “Yüzde 11” dedim, “Yüzde 3” dedim ben.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Çoklu baro gibi herhâlde çoklu TTB de yapmak istiyorlar, kendilerine yandaş arka bahçe bir TTB yaratmak istiyorlar.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – “Yüzde 3” dedim ben.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Adına Sayın Bülent Turan.

Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Arka bahçeniz...

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) ­– Güveniyor demek ki.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Kesin tabii yani tutanağa geçsin bu cevap da tabipler güveniyor; güvendiği için yüzde 3 katılım var.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Avrupa’da genel seçimlere katılım yüzde 50’yi geçmiyor. “Kim gelirse gelsin.” deniliyor, sistemi kurmuşuz.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Tabi çok güzel kurmuşsunuz sistemi(!)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Turan.

30.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, millî sporcu Derya Ceren Çağlayan’a, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kimyasal silah kullandığına dair iddiaların altında yatan gerçek nedene, Türk Tabipleri Birliğinin yaklaşımlarına, PKK’nın iddiasını Meclise taşımanın hiç kimseye faydasının olmayacağına, İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu ile Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Antalya’da düzenlenen Dünya Bilek Güreşi Şampiyonası’nda Dünya Şampiyonu olan millî sporcumuz Derya Ceren Çağlayan’ı tebrik ediyoruz, başarılarının devamını diliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Grup Başkan Vekillerinin yerinden söz alarak yaptıkları konuşmalarında vicdanen, ahlaken bizi çok rahatsız eden bir iddia söz konusu oldu, dün de bunu tartıştık. Yok efendim “Türk Silahlı Kuvvetleri kimyasal silah kullandı, bunu inceleyin.” gibi iddialar oldu. Sayın Başkan, bakınız, PKK ne zaman “Yandım.” dese, ne zaman “Bitiyoruz.” dese “Zordayız.” dese mutlaka bir el uzatılıyor, mutlaka bir gündem değiştirilerek PKK’nın ekmeğine âdeta yağ sürülüyor. Mevzu ne kimyasal silah ne benzer iddialar. Bakınız, bu tarz söylemin söyleyene faydası olmadığı gibi ülkemize de faydası yok. PKK iddiayı ortaya koyup onun ardından güya mesleki hassasiyetle PKK’nın iddiasını televizyonlarda, YouTube kanallarında tekrar etmenin bilimsellikle izahının da mümkün olmadığı kanaatindeyim. Ortada bir inceleme yok, ortada iddia edildiği gibi bir bilimsel çalışma yok; PKK söylemiş, hanımefendi de bunu izlemiş televizyondan da hüküm vermiş. Bizim Tabipler Birliğiyle ilgili iddiamız, şaşkınlığımız buna ilişkin değil; ilk defa böyle bir şey olsa belki deriz ki: “Acaba ne oluyor?”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Fakat değerli arkadaşlar, Tabipler Birliğinin daha önce Ermeni soykırımı iddiasıyla Ermenistan’a mektup yazması, Öcalan’la ilgili Bakanlığa başvurup görüşme istemesi “Kürt Sorununa Barışçıl Çözüm” başlıklı bölücü bildiriye imza atması, Afrin Operasyonu’yla ilgili muazzam bir dezenformasyonda bulunması, terör elebaşı Asya Abdullah’a barış ödülünü vermesi, Turkovac gibi bir gururumuzla ilgili âdeta “solüsyon” diye iddia da bulunup uluslararası alanda Türkiye’yi zayıflatmaya çalışması gibi birçok bu vatanın birliğiyle, beraberliğiyle, toprağıyla bağdaşmayan yaklaşımları oldu; ilk defa değil.

Askerimiz terörle mücadele ediyor. Silahlı Kuvvetlerimizin envanterinde iddia edilen husus asla yok ama bizim silahlarımızda millî İHA’larımız var, SİHA’larımız var, SUNGUR’larımız var, ATAK helikopterlerimiz var.

Değerli arkadaşlar, asıl kimyasal silah iddiasında bulunanlar bence kimyasal silah görevi görüyorlar, asıl onlar kimyasal, asıl onlar silah.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bu milletin birliğine beraberliğine bundan daha büyük bir ateş, daha büyük bir tehlike olmaz diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, dünyanın hiçbir yerinde kendi askerine bu kadar fütursuz, bu kadar hesapsız, bu kadar önyargılı, ağır ithamlarda bulunan bir siyasi hareket olamaz diye düşünüyorum. Bu bayrağın altında yaşamanın bedeli olması lazım, bu toprağın üzerinde yaşamanın bedeli olması lazım; bu bedelin de bu olmadığı kanaatindeyim. Milletin sinir uçlarıyla uğraşmayın, oynamayın, kendinize gelin diyorum.

Değerli arkadaşlar, gün gelir Silahlı Kuvvetlerimizin ülkemizi kollamasına, korumasına sizin de ihtiyacınız olur. Bu Mehmetçik’in derdinin ortak derdimiz olması lazım. PKK’nın iddiasını Meclise taşımanın hiç kimseye faydalı olmadığı kanaatindeyim. Polemik olmasa uzatmayacağım ama söylemeden geçemeyeceğim, sadece bir partinin bunu yapıyor olması bizim alıştığımız bir tablo…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – …ama başka başka partilerin de bu söyleme katılıyor olmasını esefle, üzüntüyle takip ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başkanın RTÜK’le ilgili iddiaları oldu, seçim süreciyle ilgili. Bakınız, RTÜK seçimi ilk defa yapılmıyor veya benzer kurumların seçimi ilk defa yapılmıyor. Bu seçimler çerçevesinde, takviminde gerekli adım neyse atılacaktır; usule, kanuna, mevzuata uygun adım atılacaktır. İddia edildiği gibi vekil transferi vesaire bizim işimiz değil. (CHP sıralarından gülüşmeler) Neye gülüyorsunuz? Neye gülüyorsunuz?

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – En son yapmadın mı? En son yapmadın mı?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Mehmet Ali Çelebi Bey’in neden ayrıldığını okursam mahcup olursunuz. Bu iş yeni bir iş değil, Mehmet Ali Bey uzun zamandan beri neden Cumhur İttifakı’yla olduğunu, neden bu konuda adım attığını söylüyor. RTÜK’le ne alakası var bunun?

YILDIRIM KAYA (Ankara) – Sayın Erdoğan’ın açıklaması var.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bir daha okursam mahcup olursunuz. Ya, bakın, Özgür Bey, tutmazsan söyleyeceğim, yapmayın bence, gerek yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama siz… Konuşmaya engel olmayayım ama… Sen istediğini oku.

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sizin için söylediklerini de oku.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Evet, evet…

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Fakıbaba da bir şeyler söylüyor ya! Fakıbaba da söylüyor bir şeyler.

BAŞKAN – Sayın Turan, buyurunuz efendim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Mesela, az önce Sezgin Tanrıkulu’nun kimyasal silah iddiasıyla ilgili söylemini okumadım bile, polemik olmasın diye fakat döner de siz RTÜK seçimini Mehmet Ali Çelebi’ye bağlarsanız saçmalamış olursunuz en hafif tabiriyle.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Öyle bir şey yapmadık.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Size söylemiyorum Sayın Başkan. Revize ediyorum, Müsavat Bey’in söylemine cevap verdim, dedim ki “Kanuna uygun iş yapılacaktır.” kapattım. Bundan sonraki iddia bu tarafıyla ilgili, laf atıyor arkadaşlar “Transfer yapıyorsunuz.” diyorlar ama polemikten kaçmam Sayın Başkan. “Transfer.” derseniz kimin göz yaşlarıyla kime transfer edildiğini anlatırım buralarda.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Anlat, anlat.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bunlara gerek yok, yapmayın bunları. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Diyorum ki RTÜK’le ilgili mesele vekil transferi konusu değil, bir matematik tartışmasının konusudur. Ben hukukçuyum -o irade- RTÜK’teki istifanın olduğu gün mü hüküm doğar, seçimin olduğu gün mü hüküm doğar, Meclis Başkanlığının yazdığı gün mü hüküm doğar; bu, tartışma konusu. Bu tartışılabilir ama buna, böyle, yandan laf atarak “Transfer.” derseniz ayıp şeyler bunlar ya, vallahi çok ayıp ya!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bakın, Özgür Bey sadece anlattı bunu, ne gerek var bunlara?

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – 23.59’da yazı yazılması nedir ya?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, itham etmek kolay, ben de söylerim bir sürü şey. Ben söyleyeceğimi söyledim. RTÜK veya benzeri kurumlar Meclisin takdiriyle seçilir, Meclisin takdirinden sonra da kendi işlerini yaparlar Anayasa’ya göre. Yok, efendim, RTÜK'teki Başkan ne yapmış? Size göre -öyle karar verir- zıvanadan çıkmıştır, bana göre çıkmamıştır. Bu, yasalar çerçevesinde değerlendirilir. Burada her gün bir kurumun kararını bu tarz ithamlarla tartışmanın doğru olmadığı kanaatindeyim.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kurum olmaktan çıkmış RTÜK ya.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ama tekraren söylüyorum: RTÜK'le ilgili seçim süreci, takvim başlamıştır. Bu takvime uygun, kanuna, mevzuata uygun olmasını hep beraber takip ederiz. Dolayısıyla bunun bugünden polemik konusu yapılmasını doğru bulmam.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekilleri, bu tartışmanın sonu gelmiyor. Ara vermek zorunda kalacağım ben.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkanım, zaten benim üslubum tartışmaya çok elverişli değil.

BAŞKAN – Sayın Dervişoğlu, buyurun.

31.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Şimdi, ben hiçbir şekilde RTÜK seçimleriyle alakalı bir şeyi kişiselleştirmedim. Sadece o işin yani 1 RTÜK üyesi seçmek için Meclis aritmetiği üzerinde konuşmanın, bizleri konuşturmasının Meclisin mehabetine zarar vereceğini ifade ettim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Aynı kanaatteyim Sayın Başkanım.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Yani bu aritmetik hesaplar üzerinden söylüyorsunuz ya, ortada bir aritmetik vardı. Ben sizin siyasi kimliğinize farklı, hukukçu kimliğinize ayrı yerden bakarım yani farklı bir açıdan bakarım. Siz Bülent Turan olarak -mademki iş kişiselleşti oydu, buydu diye- RTÜK Başkanı olsaydınız 1 Temmuzda boşalan bir yere, 1 Ekime gelindiğinde, anayasal durumdan ötürü yazı yazma durumunda kalsanız -bırakın ben temmuzda talep etmiyorum bunu- 1 Ekimde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – …RTÜK Başkanı olarak hukukun ve adaletin gereğini yerine getirir, Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı yazardınız. Daha da ileri gidiyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olsaydınız RTÜK Başkanından böyle bir şeyi istemezdiniz çünkü hem Meclis Başkanlığını hem Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunu hem de RTÜK Başkanlığını töhmet altında bırakmazdınız. Benim feryadım şudur: “Adalet ve Kalkınma Partisi hem Meclis Başkanını hem RTÜK Başkanını hem de kendisini töhmet altında bırakacak uygulamalara şayet imza atarsa bu, onun alnına kara bir lekenin yapışmasına vesile olacaktır.” ben onu söylüyorum. Ben, kimseden de adalet dilenmek durumunda değilim. Hak, hukuk kavgası vereceğimi söylüyorum ama hakkı ve hukuku hak edecek bir yol ve yöntem tercihinde bulunacağımı ifade ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Transfer iddiasına ilişkin cevap verdim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamamlayınız.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sizin bu söylediklerinize bakarak… “İşin gereği neyse…” dediniz ya, işin gereğini dün gece yapmışlar, belki de Adalet ve Kalkınma Partisinden RTÜK için aday istemiş de olabilirler, onlar bizim malumumuz konular değil. Ben, bir yanlışı düzeltin, bunun altında kalırsınız, bizim de siyasi yolumuzu ve üslubumuzu değiştirmemize sebep teşkil edecek adımları atmaktan lütfen uzak durunuz diyorum; ben bunu konuşurum. Bakın, bu, bizden alınan ve başkasına verilen bir hak, bu hakkın müdafaasını ben yaparım, kullandığınız yol ve yöntemi de eleştirmeye devam ederim. Hiçbir şahsileştirme yapmıyorum. Söylediğim, sadece, partinizin adında “Adalet” var yani sanki oraya “Adalet” ismini koyduğunuza pişmanmışsınız gibi davranmayınız.

Teşekkür ediyorum efendim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, ben özellikle vekil transferinin bu konuya ilişkin olmasına karşı şerhimi koydum, cevabımı verdim.

BAŞKAN – Sayın Özel…

32.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, birincisi şu: 28 Haziran günü karar alınmış mı, üyelik bitmiş mi? O günden 12 Ekime kadar bir şeyi bekliyorsun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Meclis tatilde olabilir, başka bir şey olabilir; bilemiyorum ne olduğunu yani.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bunu 12 Ekime kadar bekliyorsun, yazıyı yazmıyor. Meclisin tatilde olması Meclisi bağlayan bir şey.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Meclis Başkanımız iyi bir hukukçu, bunları biliyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İkincisi, 12 Ekime kadar bekliyorsun, o katılımdan sonra yapıyorsun. Buradaki niyet belli.

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Hukuki olması başka, ahlaki olması başka.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bunun dışında, şu anda salı günü RTÜK seçimi olduğu konusunda ve sizin… İki tane tez var şu anda, boşaldığı anda mı, yazının yazıldığı anda mı, seçimin olduğu anda mı? Sayın Fakıbaba’ya “Dilekçeniz kabul edilmedi, noterden yollayın.” diye bildirim yapmışsınız kardeşim. Tek taraflı bir kurum istifa, aleniyet kazandı mı biter. Bugüne kadar hangi milletvekiline yapmışız? Ayrıca Recep Tayyip Erdoğan’ın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz, tamamlayın.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Başkanım, bu iş Grup Başkan Vekillerinin mücadelesine gidiyor.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Niye, bu konuyu konuşmayalım mı?

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – İşlerine gelmiyor, çabuk bitsin istiyorlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “İstifa eden bir milletvekili oyu ne niyetle alıyor, sonra ne yapıyor? Ahlaklı olsaydı milletvekilliğinden de istifa ederdi.” konuşmasını hatırlatırım. Millet İttifak’ından Cumhur İttifakı karşıtı propagandalar yapıp, oy toplayıp size geçene de sizdeki faaliyetini bırakıp başka partiye geçene de aynı muameleyi yapmak lazım. Sayın Fakıbaba Erdemliler Hareketi’yle yola çıkmış ama bugünkü siyasi yankesicilik çizgisine gelmiş çizgiden ayrışmış ama ben bunu hepimize ve herkese örnek olması gereken bir tutum olarak değerlendiriyorum. Siz yapılanı savunabiliyorsanız, bu siyasi mühendislik olaylarını savunabiliyorsanız siz de kuruluş felsefenizden başka yere savrulmuş olursunuz. Takdir sizin.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, affınıza sığınarak…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Başkanım, her dediğime cevap verecekler! Allah aşkına!

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Başkanım, anladık artık.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Bülent Turan konuşmasının içinde dedi ki: “Asıl kimyasal sizsiniz, asıl silah sizsiniz.”

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – HDP’ye laf söylemedi ki, tabipler odasına laf söyledi.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sen tabipler odası mısın!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ben uzatmadan buradan da cevap verebilirim, oraya da gelebilirim.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Mecliste vesayet kurulmuş, Grup Başkan Vekillerinin vesayeti.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Başkan, tabipler odasına laf söyledi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Buradan cevap verebilirim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Başkanım…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Söylediniz mi söylemediniz mi?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, Meral Hanım’ın konuşmasında sıkıntı yok, konuşsun. Konuşun, eyvallah ama şunu diyeceğim: Grup Başkan Vekillerinin her konuşmasına tekrar tekrar cevap vermek gibi bir usulümüz yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ya, sataştınız ya.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Konuya ilişkin gündemi değerlendirebilir…

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.33

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.50

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sayın Başkan, söz istemiştim.

BAŞKAN – Söz vereceğim efendim, bir müsaade edin, konulara bir girizgâh olsun diye başlayalım.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Peki.

BAŞKAN - Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Sayın milletvekilleri, İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın İç Tüzük’ün 75’inci maddesine göre kanun teklifinin geri alınmasına dair bir önergesi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın, (2/1411) esas numaralı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’ni geri aldığına ilişkin önergesi (4/185)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/1411) esas numaralı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kazakistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetleri Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’mi İç Tüzük’ün 75’inci maddesi gereğince geri alıyorum.

Gereğini arz ederim.  

                                                                                      Binali Yıldırım

                                                                                            İzmir

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Gündemde bulunan (2/1411) esas numaralı Kanun Teklifi geri çekilmiştir.

İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu ve arkadaşları tarafından, Ziraat Bankası tarafından Demirören grubuna verilen bir kredinin teminatı olarak alınan arazinin imar durumuna ilişkin iddiaların araştırılması amacıyla 12/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Ekim 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

20/10/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 20/10/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                      Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                            İzmir

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu ve 20 milletvekili tarafından, Ziraat Bankası tarafından Demirören Grubuna verilen bir kredinin teminatı olarak alınan arazinin imar durumuna ilişkin iddiaların araştırılması amacıyla 12/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 20/10/2022 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Hayrettin Nuhoğlu.

Buyurun Sayın Nuhoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul’un Eyüpsultan ilçesinde “Kemer Country” adıyla bilinen Kemerköy Sitesi arazisi üzerinde imar oyunlarıyla yapılmakta olan rant kavgası hakkında verdiğimiz araştırma önergesi üzerine söz aldım, selamlarımı sunarım.

5 Nisan 2018 tarihinde Doğan Medya Grubunda yer alan Türkiye’nin en önemli televizyon ve gazetelerinin Demirören Grubuna satışının gerçekleşmesi için gerekli olan 916 milyon doların 675 milyon dolarlık miktarının Ziraat Bankası kredisiyle sağlanması sonucu yaşanan süreci değerlendireceğim.

901 hak sahibinin bulunduğu Kemerköy Sitesi, 2008 yılında maliklere satışı yapılarak tapuya tescil edilmiştir. Sosyal donatı alanı olarak terk edilen bölüm, arazinin o günkü sahibi olan Kemer Yapı ve Turizm Anonim Şirketi mülkiyetinde bırakılmış, ancak inşaat yapılamayacağına dair bazı parsellere tapuda şerh düşülmüş, bazılarına da noter onayıyla beyanda bulunulmuştur. Ziraat Bankası tarafından bu arazi üzerine 6 Ağustos 2018’de ipotek konuldu, 4 Eylül 2018’de de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 306 konut yapılacak şekilde resen imara açıldı. Açılan davalarla imar durumları iptal edildikçe yeni planlara göstermelik olarak kamu yararına bazı eklemeler yapıldı. 23 Ekim 2019’da site vaziyet planı içinde yer alan parsellerin Ziraat Bankasına devri tapuda gerçekleştirildi. 20 Şubat 2020 tarihinde de Ziraat Bankası parsellerin satışı için ihaleye çıktı.

Diğer taraftan, iptal davalarının Danıştay tarafından onaylanmasından sonra 11 Kasım 2020’de İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisinde söz konusu alanlar özel spor alanı olarak ilan edildi. 6 Nisan 2022’de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı imar planlarını yenileyerek rezerv yapı alanı ilan etti ve kararı askıya çıkardı. İtirazlardan bazıları dikkate alınarak plan onama sınırı değiştirildi ve bireysel itirazların olduğu alanlar plandan çıkarıldı. Açılan yeni davalar devam ederken Ziraat Bankası ile Emlak Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı arasında 12 Ağustos 2022’de protokol imzalandı ve yetkilendirilen bir firma tarafından zemin etüdü çalışmaları başlatıldı. Hak sahipleri tarafından irtifak haklarına müdahalenin önlenmesi için davalar açılarak tedbir istendi ve 1 Eylül 2022’de ihtiyati tedbir kararı verildi.

Değerli milletvekilleri, anlaşılacağı gibi, Büyükşehir Belediye Meclisi kararlarını yok sayarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca resen imar planları yapılmış ve rezerv yapı alanı ilan edilmiştir. Haksız el atmaya ve hak zilyetliğine saldırı konularında verilen mahkeme kararlarına uyulmadığını görüyor, yaklaşan seçimlerden önce inşaata başlama gayretini ve telaşını ibretle izliyoruz.

Aynı zamanda, bu alan, Eyüpsultan Belediyesi tarafından afet anında acil toplanma alanı olarak ilan edilmiş bir yerdir. Bölgenin iklim ve jeolojik şartlarına uygun olarak su taşkınlarını önleyecek şekilde düzenleme yapılmıştır. Konut alanları ile spor alanları ve yeşil alan ayrımı özenle kurgulanmıştır. Bu açıdan bakıldığında, bütüncül bir yerleşim planı göze çarpmaktadır. Hatalar peş peşe gelince yapılaşmaya açılmasının çeşitli sakıncaları da göz ardı edilmektedir.

Sonuç itibarıyla, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, resen imar durumlarını değiştirme ve rezerv yapı alanı ilan etme konusunda ne yazık ki kanunun verdiği yetkileri kötüye kullanmaktan ve hak sahiplerini mağdur edecek kararlar almaktan çekinmemektedir. Diğer taraftan, ülkemizde özel mülkiyete saldırının etkin bir şekilde görüldüğü bu olaya bir devlet bankasının alet edilmesi ve verilen mesnetsiz kredinin hukuksuz bir şekilde kapatılmak istenmesi, Türk bankalarının dünya finans çevrelerinde zora sokulacağı anlamı taşımaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, siyasi amaçlar doğrultusunda bütün medyayı kontrol altına alarak tek sesli yandaş medya oluşturma uğruna büyük bir yolsuzluk yapıldığı ve şartların uygun olmamasına rağmen talimatla kredinin sağlandığı aşikârdır. Bir yanlışı yeni bir yanlışla kapatma girişimi kabul edilemez ve görmezlikten gelinemez. Hiç kimsenin şüphesi olmasın, 10 milyon dolarlık arazinin ipotek alınarak 675 milyon dolar kredi verilmesinin büyük yanlışlığı, kusuru ve lekesi bu yolla kapatılamayacaktır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) İYİ Parti olarak bu konuda Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir araştırması komisyonu kurulmasının önemli ve gerekli olduğu kanaatindeyiz. Önergemize destek verilmesini bekliyor, saygılar sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Garo Paylan.

Buyurun Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, çiftçiler borç altında. Çiftçi tarlasına gübre atamıyor, hayvan üreticisi gebe inekleri bile kesime gönderiyor değerli arkadaşlar. Bu şartlarda milletin vekilleri ne yapar? Çiftçiye daha fazla destek verir ama bütçeden yeterli desteği vermiyoruz, vermediğimiz için de çiftçi tefeciye düşüyor. Bakın, gidin çiftçilerin çoğu tefecilere borçlu değerli arkadaşlar. İşte, bunun önüne geçmek için atalarımız ne yapmış, Osmanlı ne yapmış değerli arkadaşlar? Aynen o dönemde de tefeciye düşüyormuş çiftçiler, önce sandıkları kurmuş Mithat Paşa 1863’te, daha sonra bu çiftçi sandıkları birleştirilmiş ve 1888’de Ziraat Bankası kurulmuş. Neden kurulmuş? Çiftçiye destek vermek için, çiftçiyi tefeciden kurtarmak için kurulmuş ve yüz yıla yakın süre çiftçiye destek vermiş Ziraat Bankası, varlık sebebi bu olmuş ta ki AKP’ye kadar. AKP iktidara gelmiş, artık Ziraat Bankası çiftçinin değil, yandaşın bankası olmuş.

Ziraat Bankası hortumlanıyor değerli arkadaşlar, hortumlanıyor.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Yavaş, yavaş!

GARO PAYLAN (Devamla) – Bak, Ziraat Bankası kredilerinin çok küçük bir bölümünü çiftçiye veriyor ama kredilerinin büyük bölümünü nereye veriyor? Yandaşlara veriyor. Kimin talimatıyla veriyor? AKP’lilerin talimatıyla veriyor.

Bak, Doğan Holdingden -Doğan Yayın Grubundan- memnun değildiniz; yeterince sizin borazanlığınızı yapmıyordu; baskı yaptınız “Ceza koyarım.” dediniz, sattırdınız.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Çöktüler, çöktüler.

GARO PAYLAN (Devamla) – Kaça sattırdınız? 916 milyon dolara. Kim aldı? Tüpçü aldı, Demirören aldı. Ama Demirörenin biz oraya bir kayyum olduğunu biliyoruz, orayı bir borazan olması için aldırdığınızı biliyoruz. Demirören de enayi değil ya 916 milyon doları niye versin? Ne dediniz? “Git Ziraat Bankasına, çek parayı, al Doğan Yayın Holdingi; benim borazanım ol.” dediniz. Ama bunun karşılığında ne yaptınız? Bir yeşil alan olan araziyi teminat olarak aldınız değerli arkadaşlar. O yeşil alan olan arazi tabii ki para etmiyordu ve Demirören bu krediyi sürekli yapılandırdı. Biz sorduk, ne oldu, ödedi mi dedik “Ticari sır.” dediniz; yıllardır yapılandırıyor borcu, borç katlanıyor, “Ticari sır.” dediniz.

Şimdi o yeşil alana Çevre ve Şehircilik Bakanlığı imar veriyor değerli arkadaşlar…

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Ne tesadüf!

GARO PAYLAN (Devamla) - … ve o yeşil alanı imara açıyor, değer kazandırıyor. Siz burada bir yolsuzluk görmüyor musunuz ya? Ben burada su katılmamış bir yolsuzluk görüyorum. Siz burada bir yolsuzluk görmüyor musunuz? Sizin borazanınız olacak diye yeşil alanı imara açıyorsunuz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

GARO PAYLAN (Devamla) – …tüpçünün borcunu ödetiyorsunuz. Niye? Çünkü Demirören Yayın Grubu sizin borazanınız olsun diye. Her neresinden baksan tutarsızlık, neresinden baksan yolsuzluk değerli arkadaşlar. Ya, çiftçiye destek olması gereken bankada siz böyle yolsuzluk yaparsanız o yöneticiler, banka yöneticileri ne yaparlar? Bakın, her gün telefon açıyorsunuz değil mi? “Şu şirkete kredi ver, bu şirkete kredi verme.” Niye? Enflasyon yüzde 200, oradan yandaşa kredi faizi yüzde 15. Büyük bir servet transferi yapılıyor. Demirören buz dağının görünen ucudur, geride, altta 100 milyarlarca lira Ziraat Bankası üzerinden, Halkbankası üzerinden, Vakıflar Bankası üzerinden yandaşa para aktarılıyor. Düşük kredi faizleriyle yandaşınıza kredi aktarıyorsunuz, işte bunu araştırmamız lazım değerli arkadaşlar. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumak istiyorsanız, bu önergeye destek verin değerli arkadaşlar.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Ali Haydar Hakverdi.

Buyurunuz Sayın Hakverdi. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, buradan AK PARTİ vekillerine açık açık, peşin peşin, samimi bir soru sormak istiyorum. Bizim köyde, Çorum Alaca'da tarlalarımız var, ekilmiyor. Bu tarlalarımızın ederi çok kıymetli değil ama bugün desem ki size: Bana 100 milyon borç verir misiniz; karşılığında bu tarlaları vereyim desem kabul eder misiniz? Vicdanınıza sorun. Sayın Cora, bunu kabul eder misin, eder misin? Ekspertiz yapmanız lazım değil mi? Yani bir karşılığının olması lazım, çok haklısınız. Yani Ziraat Bankası da bir kredi verecekse eğer bir ekspertiz yapması, bir gidip bakması, “Karşılığı var mı, yok mu?” diye araştırması lazım, değil mi? Ya, arkadaşlar, Ziraat Bankası tüpçüye 700 milyon dolarlık kredi vermiş, hiç araştırmamış, karşılığında bir sosyal donatı alanı almış. Ne sosyal donatı alanı? Ne? Mali değeri var mı? Üzerinde bir şey yapabiliyor musunuz? Hayır, yapamıyorsunuz. Sayın Vekilim söyledi, aslında karşılığı 10 milyon dolar kadarmış. Siz 10 milyon dolar karşılığı olan bir taşınmaza 700 milyon dolar kredi vermişsiniz. Nasıl verdiniz? İki yıl ödemesiz, on yıl da vadeli. Sorduk bunu…

SALİH CORA (Trabzon) – Siz değer tespiti yaptırdınız mı? Ekspertiz değerini yaptırdınız mı?

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – 2018’in 5 Nisanında sorduk, vermişsiniz; ben 2020’nin 10 Haziranında sordum Ziraat Bankasına, dedim ki “Bu kredi oranını ne kadardan verdiniz? Taksitler döviz üzerinden mi, TL üzerinden mi ödenecek?” dedim, bunun karşılığında altı gün sonra Ziraat Bankası bana “Bu, banka ile müşterinin arasında ticari sır.” dedi. Sanki babasının parası ya! Arkadaşlar, bu, vatandaşın parası, sizin, bizim, vatandaşlarımızın parası. Babasının parasıymış gibi bir de “ticari sır” diyor.

Sonra ne yaptı? Aslında bu verdiği sosyal donatı alanının imar yetkisi İstanbul Büyükşehir Belediyesindeyken aldı onu, Bakanlığa verdi; Bakanlık burayı yeni imara açtı, aslında pul karşılığında ipotek verdiğini paraya çevirmeye çalışıyor. Aslında basiretli bir tacir bu işi asla yapmaz. Bir Ziraat Bankası Genel Müdürü basiretli tacir gibi davranması gerekirken hukuku hiçe saymış, her şeyi katletmiş, 700 milyon dolarlık krediyi vermiş. Peki, bir babayiğit bu krediyi kendi iradesiyle verebilir mi? Siyasi bir erk arkasında olmadan bu rakamı verebilir mi? Açıkça söylüyorum ya da şöyle söyleyeyim: Tüpçünün o basının tamamını almasında kullanılan kredi, daha doğrusu peşkeş çekilen rakamlardan Sayın Cumhurbaşkanının haberi var mıdır, yok mudur? Hani, diyor ya: “Dicle'nin bir kenarında kurt koyunu kaparsa haberim var, mesuliyetim var.” Bundan Cumhurbaşkanın mesuliyeti var mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Baştan başla, son cümleyi bir daha alalım.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Son cümleyi bir daha söyleyeyim Sayın Başkanım. Hani, o “Dicle'nin kenarında bir kurdun koyunu kapmasından ben mesulüm.” diyen Sayın Cumhurbaşkanı bu işten mesul müdür, değil midir? (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Ziraat Bankası Genel Müdürü, Cumhurbaşkanının onayı, talimatı, haberi olmadan en basitiyle, bunu verebilir mi? Bence veremez arkadaşlar. Ben şunu söylüyorum: Bugün, burada, bir parselasyon planını Bakanlık eliyle yapmaya çalışıyorsunuz. Bu krediyi veren, bu krediyi alan, hukuk dışı imarsız parselasyon planı yapan ve buraya bir çivi çakan yarın bu işte, hukuk önünde hesap verecektir. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Osmaniye Milletvekili Sayın Mücahit Durmuşoğlu.

Buyurun Sayın Durmuşoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu önerisi üzerine AK PARTİ Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere özel bir şirket, 2018 yılında Doğan medya grubu bünyesinde bulunan televizyon, gazete ve benzeri kitle iletişim araçlarını satın almış, bu satın alma nedeniyle de kredi kullanmıştır.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Nereden kullanmıştır?

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Devamla) – Ziraat Bankası, ticarete, enerjiye, hizmet sektörüne, her sektöre kredi verdiği gibi, medya sektörüne de kredi verebilir. Söz konusu firma da bu kapsamda kredilendirilmiş olan bir firmadır. Bu firmanın kredileri an itibarıyla Ziraat Bankasında canlı hesaplarda izlenmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bankacılık uygulamalarında, mevzuata göre, itibarlı ve finansal olarak güçlü olan firmalara hiçbir teminat alınmadan yalnızca imza karşılığı kredi de kullandırılmaktadır. Kaldı ki adı geçen firmadan teminat alınmıştır.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – 10 milyonluk, 10 milyonluk.

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Devamla) – Ziraat Bankasından kullandırılan kredi ise teminatlı kredidir. Ancak bu kredi bilinçli olarak sürekli gündemde tutulmaktadır.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Teminata bak(!)

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Kaç paralık teminat alınmış?

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Devamla) – Tüm faaliyetleri BDDK ve Sayıştay tarafından incelenen Ziraat Bankasının yapmış olduğu tüm iş ve işlemleriyle ilgili olarak herhangi bir yanlış uygulama olması durumunda ben de bir KİT Komisyonu üyesi olarak KİT Komisyonunda da zaten bankaların faaliyetleri orada da ibra ediliyor, bunların denetleneceğinden hiç kimsenin şüphesi olmasın.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ya, “ticari sır” diye sorgulanamıyor.

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Devamla) – Bu durum hem Ziraat Bankasına hem de Ziraat Bankası üzerinden Türk bankacılık sektörüne zarar vermektedir.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Çiftçi can çekişiyor çiftçi. Çiftçi kredi alamıyor.

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Devamla) – Türk bankacılık sektörü ekonomik büyümemizin en önemli itici güçlerinden biridir. Bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü 12,7 trilyon lirayı geçmiştir. Ziraat Bankasının aktif büyüklüğü de yaklaşık 1,8 trilyona ulaşmış olup Türkiye’nin en büyük bankasıdır. Ziraat Bankası ülkemizde sanayiden turizme, sağlık sektöründen stratejik altyapı yatırımlarına, tarımdan enerjiye tüm sektörlere desteğini artırarak devam ettirmektedir. Bugün 2 trilyon TL’yi aşan aktif büyüklüğüyle ülkemizin en büyük bankası olan, 1.731 şubesiyle yurt içinde hizmet veren, 18 ülkede 117 noktadaki banka, şube ve temsilcilikleriyle dünyanın dört bir yanında ülkemizi başarıyla temsil eden Ziraat Bankası, 1,1 trilyon TL nakit, 372 milyar TL gayrinakit olmak üzere toplam yaklaşık 1,5 trilyon TL kredi hacmiyle ülkemiz ekonomisine ne kadar güçlü destek verdiğini de göstermektedir. Başta Ziraat Bankası ve bankacılık sektörünün ülkemizin ekonomisine sağladığı katkı hepimiz tarafından bilinmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Durmuşoğlu.

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ziraat Bankamızın ve diğer kamu bankalarımızın pandemi döneminde de deyim yerindeyse kepenklerin kapalı olduğu dönemde ekonomimizin çarklarının dönmesi için yaptığı çalışmalar ortadadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de ve dünyanın her yerinde yaygın, güvenilir ve aynı kalitede hizmet sunan herkesin ve her kesimin bankası olarak faaliyetlerini gerçekleştiren Ziraat Bankası ülkemizin en eski ve köklü kuruluşları arasında yer almaktadır.

Kuruluşundan itibaren ülke tarımının en büyük finans kaynağı olan Ziraat Bankası, uygun koşullarla sağladığı kredilerle ve hayata geçirdiği yeni uygulamalarla ülke tarımını desteklemeye de devam etmektedir.

Bu kapsamda, çiftçilerimize, üreticilerimize verilen destekten dolayı banka yönetimini tebrik ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Nerede destek veriyor!

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın Eronat.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ın, Türk Tabipleri Birliğinin kimyasal silah kullanımıyla ilgili açıklamasına ilişkin açıklaması

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sayın Başkan, Türk Tabipleri Birliğinin kimyasal silah kullanımıyla ilgili açıklamasına istinaden bir açıklama yapmak istiyorum, daha doğrusu bir soru soruyorum: Bu nasıl bir kimyasal silahtır ki ona dokunanlar var. Görüntüleri izledim; yanağına dokunanlar var, elini tutanlar var, kameraya çekenler var. Bu nasıl bir kimyasal silahtır ki etrafındaki insanları etkilemiyor?

Türk Tabipleri Birliğinin referansının Kandil olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Ben Türk Tabipleri Birliğini de PKK’yı da yalancılıkla her zamanki gibi suçluyorum, destekleyenleri de kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Topal…

34.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, PHA hastalığının tedavisinde kullanılan ilacın geri ödeme listesinden çıkarılmasına ilişkin açıklaması

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kısa adı PHA olan bir hastalık var. Aldığımız bilgilere göre, ender görülen bu hastalıktan ülkemizde 11-12 civarında hastamız var. Bu hastalığın tedavisinde kullanılan “Kayexalate” adlı ilacı Sağlık Bakanlığı geri ödeme listesinden çıkarmış ne yazık ki. Başka ilaç da yok yani bu hastalar bir nevi ölüme terk ediliyor. Bu hastalardan biri de Hatay’da 9 yaşındaki İzzet Efe Çolakoğlu’dur. Aynı hastalıktan daha önce iki kardeşini kaybeden İzzet Efe şu an ilaç olmadığından ne yazık ki ölüm riskiyle karşı karşıya.

Buradan Sayın Bakana hastalarımız ve hekimlerimiz adına sesleniyorum: Bir an önce bu ilacı geri ödeme listesine alın, aksi hâlde bu hastalarımızı kaybedeceğiz. Bunun sorumluluğu ağırdır ve vebali sizin üzerinizedir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özen…

35.- İstanbul Milletvekili Zeynel Özen’in, güvenlik güçlerinin tavrına ilişkin açıklaması

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Teşekkürler Başkan.

İstanbul il örgütümüz 9 Ekimde Kadıköy’de bir basın açıklaması kararı almıştı. Ben de oradaydım. Saat 15.00’te yapılacaktı. İstanbul’un tüm polisini oraya yığmışlardı. Ama daha sonra il örgütümüz basın açıklamasından vazgeçti. Basın açıklaması yapmayacağımızı duyurduğumuzda o kadar kinlenmişlerdi ki basın açıklaması yapmadığımız için saldırdılar çünkü öyle bir hazırlık yapmışlardı ki orayı bir savaş alanına çevireceklerdi. Biz yapmadığımız için yine saldırdılar, 18 kişiyi gözaltına aldılar hatta ilçe teşkilatımızın içinde olan insanları da gözaltına aldılar. Güvenlik güçleri artık devletin güvenlik güçleri olmaktan çıkmıştır, bu iktidarın paramiliter gücü hâline gelmiştir, kınıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özer…

36.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, Antalya Korkuteli’ne bağlı Dereköy Yaylası’nda açılmak istenen kömür madenine ilişkin açıklaması

AYDIN ÖZER (Antalya) – Sayın Başkan, Antalya Korkuteli’ne bağlı Dereköy yaylamızda verimli tarım arazilerinin ortasına ve su kaynaklarının üzerine inatla bir kömür madeni açılmak isteniyor. Turkuaz Linyit Kömür İşletmeleri AŞ elbette kamu yararını umursamıyor olabilir ama AKP de farklı değil. Enerji Bakanlığı on yıllık işletme ruhsatı veriyor. Tarım Bakanlığının Toprak Koruma Kurulu “tarım arazisi” deyip ocak talebini reddediyor ama 1.972 hektarlık ruhsat sahasının 40 hektarını da tarım arazisinden çıkarıyor. Çevre Bakanlığı yönetmeliğiyle “ÇED Gerekli Değildir” kararı çıkıyor, idare mahkemesi bu kararı iptal ediyor ama Danıştay da bu kararı bozuyor. Şu anda yargı süreci devam ediyor, meyve bahçeleri, buğday tarlaları, baraj ve onu besleyen dereler ise 1.972 hektarlık kömür çıkarılması tehdidi altında çünkü 40 hektarlık kömür verimli bulundu. Yöre halkının haklı mücadelesinde yanındayız. AK PARTİ’yi rantı değil kamu yararını düşünmeye davet ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

VI- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü ve arkadaşları tarafından, Deniz Poyraz davasında yaşanan hukuksuzlukların araştırılması amacıyla 20/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Ekim 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

20/10/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 20/10/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                 Meral Danış Beştaş

                                                                                             Siirt

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

20 Ekim 2022 tarihinde İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü ve arkadaşları tarafından verilen 22042 grup numaralı Deniz Poyraz davasında yaşanan hukuksuzlukların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesi’nin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 20/10/2022 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İzmir Milletvekili Sayın Serpil Kemalbay.

Buyurunuz Sayın Kemalbay. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Değerli halkımızı saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın vekiller; bildiğiniz gibi, 17 Haziran 2021 tarihinde HDP İzmir İl Başkanlığımıza eğitilmiş, donatılmış bir katil gönderilmiş; iktidarın yarattığı nefret iklimi ortamında, bağlı olduğu karanlık güçlerin azmettiriciliğinde Deniz Poyraz yoldaşımız katledilmiştir. Bu saldırı başta toplumsal barışın zeminini ortadan kaldırmak olmak üzere birçok boyuta sahiptir ve sadece partimizi değil, tüm siyasi partileri ve tüm Türkiye’yi, Türkiye halklarını ilgilendirmektedir. Deniz Poyraz katliamının adil bir şekilde yargılanması konusu son derece önemlidir ancak davaya iktidarın siyasi müdahalesi olduğunu ne yazık ki gözlemekteyiz. Bakın, bu dosyada adil bir yargılamanın birinci koşulu, katliamın üstündeki perdenin kaldırılması, arkasındaki karanlık güçlerin açığa çıkartılması olmalıdır. Ancak ne yazık ki 6’ncı duruşma dâhil olmak üzere yaşanan bütün hukuki sürece baktığımızda, Deniz Poyraz davasının, maddi gerçeklik açığa çıkartılmadan tek bir kişinin işlediği bir cinayetmiş gibi kapatılmak istendiğini görüyoruz.

Tetikçi katil, cinayeti işlemeden önce 27 kere İzmir Emniyet Müdürlüğünü aramış ve bu konu cinayet sonrası araştırılmamıştır. Cinayet için İzmir il binamıza giren katile polis müdahale etmemiş, katilin saldırıyı tamamlaması beklenmiş ve polisler kendisini aşağıda kucaklayarak “Adın ne ağabeyciğim?” diye karşılamıştır. Ardından, emniyetteki sorgusu ışık hızında tamamlanmış yani aslında ciddi hiçbir soru sorulmadan on sekiz saat içerisinde deliller karartılarak savcılığa çıkartılmış ve cezaevine gönderilmiştir. Kovuşturma aşamasında, avukatların katliamı bütün yönleriyle aydınlatacak nitelikteki, kovuşturmanın genişletilmesi, derinleştirilmesi, delillerin toplanması konusunda sundukları yaklaşık 80 talepten sadece 1 tanesi cevaplandırılmıştır. İlk duruşmadan itibaren katile “katil” demek yasaklanmış, mahkeme katili korumak için elinden geleni yapmıştır. Duruşmalar sırasında katilin konuşma isteği üzerine yargıcın mütemadiyen susma hakkını hatırlatması, soru sormaması, ara verdikten sonra tetikçi katilin güvenliği bahane edilerek -sanığın isteği üzerine- mahkemenin Şakran Cezaevine kaçırılması söz konusu olmuştur. Şakran’da görülen 6’ncı duruşmaya yetki belgeli avukatların, Barolar Birliği temsilcisinin, İzmir Baro Başkanının girişi engellenmiş, girmek için ısrar eden avukatlar başta olmak üzere biz vekiller de dâhil hepimize gaz sıkılmış, TOMA’dan su sıkılmış ve katılımcılar darbedilmiştir. Bu tablo, Deniz Poyraz duruşmasının üstündeki iktidar eline işaret etmektedir. Ayrıca, Deniz Poyraz katliamıyla ilgili iddialar araştırılmamaktadır.

Bakın, gazeteci Cevheri Güven’in sonradan engellenen YouTube açıklamaları katilin MHP Genel Merkezinden birileriyle görüştüğü, WhatsApp yazışmalarıyla bu cinayete dair onay aldığı iddiasını da gündeme taşımıştır. Bu videoda Süleyman Soylu’nun “MHP’nin kapatılmasına dahi yol açar.” diyerek delilleri cebine attığı da iddia edilmiştir. Nitekim, failin telefonundaki dijital verileri ve imaj kopyaları avukatlara verilmemiş, mahkemeye sunulmamış, telefon da tutuklandıktan dört gün sonra failin babasına verilmiş, deliller yok edilmiştir. Ayrıca, failin, 5’inci duruşmada “HDP kapatma davasındaki dosyanın dosyama eklenmesini istiyorum çünkü olay budur.” sözleriyle HDP’nin kapatılması için kumpaslar kuran siyasi adresleri işaret etmesi çok önemlidir. İddiaların ciddiyetle araştırılması gerekmektedir.

Yine, avukatlarımız mahkeme salonunun SEGBİS üzerinden birtakım siyasi odaklar tarafından izlendiğine dair duyumlar almıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Bu duyumlar ne yazık ki araştırılmamıştır. Bu vahim iddiaların araştırılmamış ve delillerin hukuk devletine yakışır şekilde toplanmamış olması, sürecin hukuki bir şekilde ve şeffaf yürütülmemesi, ırkçı faşist saldırının arkasındaki siyasi azmettiricilerin ve suça iştirak edenlerin ortaya çıkarılmak istenmediğini göstermektedir.

Sayın vekiller, avukatlar dışarıda kolluğa dövdürülürken, biberli tazyikli su sıkılarak yerleşkeye sokulmazken mahkeme heyeti avukatsız duruşma salonunda duruşmaya devam etmiştir; tanık dinlemiştir, tanık. Hatta mütalaa vermiştir, bu bir hukuk cinayetidir. Bu cesaret nereden alınmaktadır? Bu cesaret AKP-MHP iktidarından alınmaktadır. Biz, Deniz Poyraz katliamının bir siyasi cinayet olduğunu başından beri söylüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Maddi gerçekliğin açığa çıkarılması için, AKP-MHP iktidarının mahkemenin içine girdiği büyük gayrete herkesin dikkatini çekmek istiyoruz. Kurgulanmış mahkeme süreci kapalılık kararı olmamasına rağmen, fiilî aleniyet ihlali, davanın karartılması, azmettiricilerin siyasi faillerinin ortaya çıkarılmaması için bilinçli olarak kurgulanmıştır. Maddi gerçeğin açığa çıkarılması için, iddiaların araştırılması için, hukuki sürecin sağlıklı işletilmesi için bu araştırma önergemizin kabul edilip konunun enine boyuna, derinliğine incelenmesini istiyoruz. Bu önergemiz aslında sizler için de bir samimiyet testidir. Gelin, mahkeme üstünde iktidarın gölgesi olmadığını gösterin; gelin, bu size sunulan bir fırsattır, buna “evet” deyin. Bu önergeye “evet” deyin. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök.

Buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Sayın Başkan, bir saniye…

BAŞKAN – Sayın Gök, bir saniye efendim.

Buyurunuz Sayın Yıldız.

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Hatip konuşmasında…

BAŞKAN – Mikrofonu açalım, bir saniye…

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Gerek yok.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Duymak istiyoruz.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

37.- İstanbul Milletvekili Feti Yıldız’ın, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Bu, İzmir’deki katilin Milliyetçi Hareket Partisinin Genel Merkeziyle telefonla görüştüğü iddiasında bulundu. Bu, çok alçakça bir iftiradır. Böyle bir şey yok, şiddetle reddederiz.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kendisi iddia etmedi ki başka birinin iddiasını…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, şimdi mi söyleyelim?

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – İddia bize ait değil ya.

FETİ YILDIZ (İstanbul) – İddia her kime aitse çok şerefsizce bir iftiradır.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Neyse, Levent Bey konuşsun, sonra…

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – İddia bize ait değil.

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Kim söylediyse…

VI- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü ve arkadaşları tarafından, Deniz Poyraz davasında yaşanan hukuksuzlukların araştırılması amacıyla 20/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Ekim 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Sayın Gök, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Verilen önerge, aslında iktidar ve ortakları tarafından bence rahatsızlık veren bir önerge olmalıdır. Eğer Cumhuriyet Halk Partisi iktidarda olsa ve bu tarz bir önerge gelse herkesten daha çok, bir iktidar mensubu olarak, bizlerin rahatsız olması gerekir. Neden? Süren bir dava var ve bu davada masum, evine, ailesine yardımcı olmak için HDP İzmir il binasında çalışan bir gencimiz bir katliama uğruyor. Bu katliamı yapan şahıs çok küstah bir katil. Defalarca il binasının önünde araştırmalar yapıyor, keşifler yapıyor ve korunan il binasında -ki oradaki polis memurları genellikle aynı memurlardır- belki 110 kez keşif yapmasına rağmen bu olaya cüret edebiliyor ve bu elim olayı gerçekleştiriyor. Ayrıca, sanık bir kişiyi öldürdüğünden dolayı pişman olmuyor, mahkemelerde “Önüme daha fazla kişi gelse öldüreceğim.” diyor. Bir buçuk yılı aşan bu süreçte karşılaştığımız tablo olayın mağduru partiyi ve ölenin yakınlarını tatmin etmiyor. İşte, bir devletin yönetimindeki en büyük tehlike de bu güven unsurunun olmamasıdır. Değerli milletvekilleri, çünkü toplumda en büyük güveni her şeyin sonunda adil bir mahkemenin bulunabileceği inancı sağlar. Eğer, bu sağlanamıyorsa toplumların bir devlet hayatında sürmesi de söz konusu değildir.

Şimdi, HDP ve ailesi bu mahkeme sürecinden rahatsız, tatmin değiller, mahkemedeki uygulamalardan şikâyetçiler; kamuoyunun vicdanı tatmin değil. Şimdi, burada konuşacak iktidar partisi sözcüsü “Olay yargıya intikal etmiştir, soruşturma yürüyor, Meclis araştırması açılmasın.” diyemez çünkü örneğin, dün, Bartın’da meydana gelen ve soruşturması süren bir olayla ilgili Meclis araştırması komisyonu kuruldu.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bence yapılması gereken şudur: Burada korkusuzca, cesaretle üzerine gitmektir ve adalete olan inancı herkese göstermektir. Bakın, biz bunları yapmadığımız için ülkemiz hukukun üstünlüğünde dünyada 139 ülke arasında 117’nci sırada; bu, feci bir rakamdır. Ülkemizde, adalete olan güven konusundaki anketlerde adalet en düşük oyu alıyor, yüzde 20’lerin altında bir oranda adalete güven duyuluyor; iktidarın bundan rahatsız olması gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

LEVENT GÖK (Devamla) – Bu tablo, sürdürülebilir bir tablo değildir. Özellikle, Deniz Poyraz cinayeti, arkasındaki karanlık güçlerin açığa çıkarılması amacıyla verilmiş bu önergeyle Meclisimiz tarafından el konulması gereken olaylardan bir tanesidir. Eğer öldürülen yakınları ve elbette mensubu oldukları parti bu konuda bir güvensizlik duyuyorsa bu güvenci vermek ve toplumdaki barışı sağlamak en başta devlete düşen bir görevdir ama bunun için de bağımsız mahkemeler gerekiyor, siyasetin mahkemelerden elini çekmesi gerekiyor çünkü Mustafa Kemal Atatürk şöyle demiştir: “Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin devlet hâlinde varlığı kabul olunamaz.” (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

Önergeyi desteklediğimizi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurunuz.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

38.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bunu Sayın Yıldız’a da sunacağım yani avukatların dilekçesini, resmî veriler de var içinde. Bizim hatibimiz, milletvekilimiz ifadesinde... Cevheri Güven’in, kamuoyuna yansıyan, YouTube kanalındaki açıklamalarına göre, katil Onur Gencer’in MHP Genel Merkezinden biriyle telefonla görüşerek talimat aldığı yönünde iddiayı avukatlar resmî olarak mahkemeye sunmuşlar zaten, video kayıtları da istenmiş, USB kayıtları; çözümü istenmiş. Burada bizim bir iddiamızdan ziyade dosyaya yansıyan, kayıtlara geçen, duruşma tutanaklarına geçen bir iddiadan söz ediyoruz. Zaten tam da bu nedenle biz Meclisi göreve çağırıyoruz. 80 tane ara kararından ve avukatların talebinden, mahkeme heyeti, 79’unu reddederek karara çıkarmak istiyor davayı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu davaya Türkiye Büyük Millet Meclisi el koymalıdır çünkü Türkiye tarihinde ilk defa bir siyasi partinin resmî sınırları içinde, il başkanlığı binasında bir kadın katledilmiştir ve davanın kapatılmaması için, bu talimatların durdurulması için Meclisin görev alması gerekiyor. Bütün parti gruplarına çağrı yapıyorum.

VI- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü ve arkadaşları tarafından, Deniz Poyraz davasında yaşanan hukuksuzlukların araştırılması amacıyla 20/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Ekim 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Ahmet Özdemir.

Buyurunuz Sayın Özdemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

HDP’nin grup önerisi üzerine söz aldım. Ciddi bir iddia ve ciddi bir olay, bir kişi hayatını kaybetmiş; öncelikle yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Üzerinde durulması gereken, araştırılması gereken bir husus, doğru ama eğer iddia edilen konular doğruysa.

Şimdi, grup önerisindeki iddiaları çok kısa size özetlemek istiyorum: Cinayetin siyasi bir boyutunun olduğu, on sekiz saat gibi kısa bir sürede kişinin savcılığa sevk edildiği -ki genelde bu sürenin uzun olduğundan şikâyet edilir yani aslında savcılığa kısa sürede çıkarılması istenir- gözaltındayken telefonuna el konulmaması, kişinin, sanığın telefonunu kullanabilmesine imkân verilmesi -iddia- salona çok sayıda güvenlikçi alınması ve gaz sıkılması ve duruşmanın başka bir ilçeye alınması; önergenin gerekçesinde bunlar var. Şimdi, mahkemenin iddianamesine ve arama, el koyma tutanaklarına baktım, iddianamenin ilk kısmında, bakın, size okuyorum… Kişinin üzerinde ele geçirilen bir cep telefonu, daha sonra kişinin evinde arama yapılmış, evinde de bir cep telefonuna el konulmuş yani kişinin gözaltındayken telefon kullandığı iddiası doğru bir iddia değil çünkü kayıt altına alınmış, burada var.

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Kendi ifadesinde var, kendi ifadesinde var, sanığın ifadesinde var; ifadesini okuyun lütfen.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – İkincisi…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Biz dinliyoruz Ahmet Bey, siz devam edin.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – İkincisi, bu davanın siyasi bir dava olduğu iddiası. Şimdi, sanığın geçmişi, geçmişte yaptığı görüşmeleri, arkadaşlık ilişkileri, olay günü yaptıkları; bunların hepsiyle ilgili araştırma yapılmış. Burada bir cinayet var, bu dosyanın üzerinin kapatılması mümkün değil, zaten sanık da eylemini ikrar etmiş ama buna bir siyasi iddia yapıştırmak, buna bir siyasi iddia söyleminde bulunmak… Dosyadaki bilgilere göre -şimdi ben de bu dosyadaki bütün bilgilere baktım, ben de hukukçuyum- böyle bir bulguya bu dosyada rastlanılmamış. Ama şunu söyleyeyim size, bakın, duruşma sırasında gaz sıkıldığı ve arbede çıktığı iddiası… Arbede çıktığı doğru çünkü olayın sanığı olmayan ama başka bir suçtan tutuklu bir kişi müşteki sıfatıyla orada bulunduğunda orada bir hakaret eylemi gerçekleşmiş, bir arbede çıkmış. Sadece bir güvenlikçi elindeki biber gazına bir defa basmış ama ona anında müdahale etmişler ama sizin önergenizde sanki bu eylemi, biber gazı sıkılmasını başkanın yaptığına dair bir iddia var ama hâlbuki başkan olaylara müdahale etmiş. Daha öncesini söyleyelim size.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – İzmir Barosu, 23 tane baro, yurt dışından bazı gruplar orada başkanın bu görevi yapamayacağına, bu görevi yaptırmayacaklarına, mahkeme başkanına bu görevi yaptırmayacaklarına dair çok sayıda eylem yapmışlar; mahkeme başkanı da kendi isteğiyle değişmiş, yeni gelen başkana da aynı uygulama yapılmış yani burada şunu anlıyoruz aslında, mahkemenin işini yapmasına engel olunması söz konusu. Ama iddia edilen hususlara baktığınızda, dosyadaki işlemlere baktığınızda, bakın, hepsi tutanak altına alınmış o arbedeyle ilgili.

Ha, sürem bitmeden şunu söylemem lazım, en önemli kısmı atlıyorum. “Avukatların verdiği yetki belgesine rağmen o avukatlar duruşma salonuna alınmamış ve işlem yapılmamış.” diyorsunuz. Buradaki hukukçu arkadaşlarıma söylüyorum: Bir kişiye yetki belgesi vermek “Benim adıma bu duruşmada avukat olarak beni temsil et.” demektir ama asıl vekil, avukat olan kendisi orada, duruşmada olduğu zaman başka birisini yetki belgesiyle orada bulunduramaz ama oradaki avukat birçok kişiye yetki belgesi vermiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Asıl varsa vekil olunmaz.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Avukatların bilgisayarları sokulmadı ya.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Telefon sokmadı, telefon; bilgisayar...

BAŞKAN – Tamamlayınız Sayın Özdemir.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Bakın, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda da Ceza Muhakemesi Kanunu’nda da Avukatlık Kanunu’nda da açık hüküm var.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sayın Vekil, baro başkanı dövdüler.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Sizin anlattıklarınız ile dosyadaki gerçekler örtüşmediği için burada -eskilerin tabiriyle- küllüm mazarat bir iddia var, dolayısıyla biz bu önergeyi desteklemiyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Gelin araştıralım, gelin araştıralım; kaçmayın.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Avukatların bilgisayarları sokulmadı oraya, bilgisayarları ya.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Oylamadan sonra söz versem olur mu Sayın Beştaş?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yok Başkanım, rica edeceğim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Başkanım, ne oldu yine?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben yerimden söz istiyorum.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Her dakika mı dinleyeceğiz seni? Her dakika seni dinliyoruz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Oylayalım, konuşun o zaman.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – 60’a göre yerimden söz istiyorum.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Hayır, yerindense oylamadan sonra.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Oylayın Başkan, oylayın.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, lütfen, sataşmadansa kayda geçirelim neden sataştığımızı…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben sataşma dedim mi?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – …ama yerindense baş tacı, oylamadan sonra o zaman.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Tamam Başkan, oylayın lütfen.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Şimdi dinleyelim rahat rahat.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

39.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Neyi kaçırıyorsunuz?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sataşmayı geçirmek lazım zapta.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, doğrusu hukukçu bir hatibin bu duruma…

OYA ERONAT (Diyarbakır) – 16 vekiliniz Diyarbakır’daymış o gün, 16 vekiliniz eylem yapmak için... Hazırlık yapmışsınız, hazırlık.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ne diyorsun ya sen? Ya, Oya Eronat efsanesi var bu Mecliste gerçekten ya(!) İçin rahat etmedi, buraya kadar geldin ya! [AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar(!)] Gerçekten ya. Ne istiyorsun ya? Ne istiyorsun?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Oya Hanım efsane, Başkanım, teşekkür ederiz.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) ­- Ya, neyini alkışlıyorsunuz ya!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Coşturun, coşturun(!)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Coşturun, coşturun(!) Oya Eronat sizin adınıza tetiği çekiyor çünkü.

SALİH CORA (Trabzon) – Efsanedir efsane!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sizin söyleyemediklerinizi yapıyor, “efsane” derken olumsuz anlamda söyledim, olumsuz anlamda söyledim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, konuya gelecek mi, biz çıkalım mı?

SABAHAT ÖZGÜRSOY ÇELİK (Hatay) – Sizin duymak istemediklerinizi söylüyor, duymak istemediğiniz gerçekler.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – O, Diyarbakır halkını temsil etmiyor, bunu unutmayın.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Kimi temsil ediyor?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Siz gasbettiğiniz kayyumlarla iyi yönetiyorsunuz.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Kimi temsil ediyor? Bir şehit annesi o, ne demek Diyarbakır halkını temsil etmiyor! Diyarbakır’ı da temsil ediyor…

SABAHAT ÖZGÜRSOY ÇELİK (Hatay) – Duymak istemediğiniz gerçekleri söylüyor.

SALİH CORA (Trabzon) – O, şehit annesi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şehit annesi diye her konuda hakaret mi edecek?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, süresi olacak mı Sayın Başkanın? Hangi maddeye göre olacak?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Her konuda bizi aşağılayacak mı, saldıracak mı? Böyle bir dünya var mı ya!

SABAHAT ÖZGÜRSOY ÇELİK (Hatay) – Gerçekler acıdır!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şehit annesi diye ne yapacak?

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Deniz Poyraz’dan söz ediyoruz ya!

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bir kadın katledilmiş.

BAŞKAN – Sayın Beştaş, Genel Kurula hitap ediniz efendim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Böyle bir usul yok!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, Bülent Turan oturursa, bir de grubunu susturursa konuşacağım gerçekten.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Siz konuşun, biz konuşmayalım, olur mu Sayın Başkan(!) “Saddam olacak.” deyin…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ama niye konuşuyorsun, neden konuşuyorsun? Onu öğrenmek istiyoruz.

BAŞKAN – Genel Kurula hitap ediniz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, hatibin bir hukukçu olarak bu duruma düşmesine hukukçu olarak üzüldüm.

SABAHAT ÖZGÜRSOY ÇELİK (Hatay) – Niye?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Onun yerinde olmak istemezdim. Yetki belgesi bile mahkeme kararına uygun olsun diye mahkeme kararının gerekçesini söyledi. Ya, ben de hukukçulara soruyorum, bir müdahil, bir kadın öldürülmüş, binlerce avukat o mağdur müşteki ailenin yanında davaya müdahale dilekçesi vermiş. Yetki belgesi almış ve onlarla birlikte bu duruşmaya müdahillik...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın efendim.

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Yetki alan avukat oradayken yetki belgeli iş yapamaz, hukukta bellidir bu.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yetki alan da veren de birlikte bulunabilir, bunun binlerce örneğini yaşadık.

SABAHAT ÖZGÜRSOY ÇELİK (Hatay) – Hayır, yok öyle bir şey.

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Orada bulunabilir ama duruşmada o yetkiyle söz alamaz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, bu dava baştan sona... Yani en gülünç durumu da diyor ki: “Siyasi bir cinayet olduğunu söyledi.” İddia buymuş ve bunu kabul edemiyormuş. Ya, sanık söylüyor, katil söylüyor bunu. “Ben siyasi sebeplerle gittim. HDP kapatma davasına bakın, benim niye Deniz Poyraz’ı öldürdüğüm o iddianamede yazıyor.” diyor ya. “Orada 100 kişi de olsa öldürürdüm.” diyor. “Benim nereden talimat aldığımı, nereden azmettirildiğimi...” ifade ediyor. Bu siyasi değil de ne siyasi olacak? Bir il binasının içinde bir genç kadın öldürülüyor, “Siyasi değil.” diyor. Böyle bir şey... Buna kargalar bile güler gerçekten ama biz acılıyız. Bizim genç bir kadın arkadaşımız katledildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bizim iddiaların hepsine cevap verdi. Bir kere sanık, katil gözaltındayken sosyal medyadan paylaşım yapmış ya, sosyal medyadan paylaşım yapmış. İmaj kopyaları yok -size tek tek söyleyeyim- yine telefon yok –ele geçirilmiş olabilir ama dosyaya konulmamış- yine, bununla birlikte...

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Dosyadan okudum, dosyadan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben de okuyorum, ben de okuyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Yeni bir önerge mi bu? Diğer önerge üzerinde mi konuşuyorsunuz?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bitiriyorum. Arkadaşlar, bir müsaade edin.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ya, Sayın Başkan, süremiz olmayacak. Neyin konuşması Allah aşkına?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, eğer bu cinayeti konuşmayacaksak bu Meclis neyi konuşacak, bu Meclis neyi konuşacak ya?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, sayın hatibin söylediği gibi yerindense bir dakika, hadi uzadı, iki dakika olsun, sataşmaysa iki dakika; bu nasıl bir usul?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Demin sizin müdahalenizle Meclis kapatıldı, ara verildi, dikkatinizi çekerim, demin ara verildi.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Diğer önerge üzerinde konuşuyor herhâlde Sayın Beştaş.

Sayın Beştaş, diğer önerge üzerinde mi konuşuyorsunuz?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Son olarak Sayın Başkan, şunu söylüyorum: Bu söylediklerinin hepsi gerçek dışı, “yalan” demiyorum, gerçek dışı, hepsini ispatlayabiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Türkiye Barolar Birliği yöneticisi oradayken, İzmir Baro Başkanı, 24 baro başkanı oradayken hepsine gaz sıkılmıştır, su sıkılmıştır, duruşma salonunda gazlanmıştır ve hepsi darbedilmiştir; alelacele arkadaki güçleri kurtarmaya çalışıyorlar. Arkadaki güç de sizsiniz.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Önerge üzerine siz konuşsaydınız o zaman Sayın Beştaş, siz konuşsaydınız önerge üzerine, siz konuşsaydınız bari önerge üzerine. On dakika da siz konuştunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Konuşurum.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Ama durmadan...

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Madem öyle, konuşmasın şimdi, o niye konuşuyor? O da konuştu. Hayret bir şey ya!

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Sataştı, sataştı ya, mecburen konuşacak.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bir cinayetten söz ediyoruz, cinayet.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Bu sizi de ilgilendiriyor.

BAŞKAN – Sayın Aksoy…

40.- Karabük Milletvekili Hüseyin Avni Aksoy’un, Bartın’da meydana gelen maden kazasına ve Sağlık Bakanlığının açıkladığı Beyaz Reform’a ilişkin açıklaması

HÜSEYİN AVNİ AKSOY (Karabük) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Amasra’daki grizu kazasında hayatını kaybeden maden şehitlerimizi rahmetle anıyor, ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum; yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.

Sağlık Bakanlığının açıkladığı Beyaz Reform’a göre, il sağlık müdürlüğü ve hastanelerde çalışan kamu eczacıları için taban ödeme katsayısı 0,5 olarak, uzman olmayan diş hekimleri içinse 0,23 olarak belirlenmiştir. Diğer sağlık çalışanlarına kıyasla çok daha düşük belirlenen katsayı kamu eczacılarını ve diş hekimlerini mağdur etmiştir. Eczacılarımız ve diş hekimlerimiz, beş yıllık eğitim sonucu açıktan atamayla atanan ana sağlık çalışanı statüsündedir. Eczacılarımızın ve diş hekimlerimizin sahip olmaları gereken özlük haklarının ivedilikle verilmesi ve taban ödeme katsayılarının yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Başkanım, “Bu duruma düşmesine çok üzüldüm.” diyerek şahsımı aşağılayıcı bir ifade kullandı, o yüzden, söz istiyorum.

BAŞKAN – Nasıl bir ifade efendim?

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – İşte, “Bir avukat olarak bu duruma düşmesi çok acı verici.” dedi benim için.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Doğru, söyledim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bize gerekçe soruyorsunuz Sayın Başkan, tamam da oraya niye sormuyorsunuz?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben, hakaret etmedim, “Üzüldüm.” dedim yani aşağılamadım.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özdemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir’in, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Saygıdeğer milletvekilleri, burada konuştuğumuz konu, cinayetin üzerinin kapatılması ya da cinayetin yargılanmasına engel olunması değil, konuyu oraya getirmenizden rahatsız oluyoruz; burada konuştuğumuz konu, yargılama aşamasında bir usulsüz işlem yapılıyor mu, yapılmıyor mu? Siz bu iddiada bulundunuz, biz de bu iddiaların ciddi olabileceğini değerlendirdik, dosyadaki bilgilere baktık. Size tek tek söyledim, cep telefonuna el konulduğu el konulma tutanağında var, dosyada, iddianamede de var.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Ama telefon ondaydı.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Deliller yok, delilleri koymadınız.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – “Bu iddiaya kargalar bile güler.” dediniz; kargalar çok zeki hayvanlardır, onlar üzerinde yapılan araştırmalarda çok uzun yaşadıkları ve çok zeki oldukları söylenmiş.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – O yüzden gülüyorlar zaten, o yüzden gülüyorlar.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – O yüzden gülüyorlar.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Karga bir de kindardır.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Kargalar bir şeye gülüyorsa onun bir anlamı vardır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, ciddi olarak, dosya üzerinde çalışarak bu konuyu söyledim. Bunu, aciz, acınacak bir duruma düşecek şekilde de anlatmadım; bilimsel anlattım, kanunun maddeleriyle anlattım. Dolayısıyla, bana da cevap verilirken böyle bir cevap olmasını beklerim ama kimse bana hukuki bir cevap vermedi. Tevkil yetkisini, yetki belgesinin ne olduğunu söyledim, iddianamedeki iddiaları söyledim, konuyla ilgili araştırmaları söyledim, yargılama aşamasında yaşanılan zorlukların sebepleriyle ilgili bulguları söyledim. Siz de bunlarla ilgili cevap vermeliydiniz ama konu başka bir yere geldi. O yüzden, bu iddiaları da bu önergeyi de kabul etmiyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Siz bir avukat olarak nasıl “Yetki belgesiyle duruşmaya girilemez, savunma yapılamaz.” diyorsunuz ya! Mesleğinize ihanet ya!

VI- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel tarafından, Basın İlan Kurumu ile RTÜK’ün basın kuruluşlarına verdiği cezaların araştırılması amacıyla 20/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Ekim 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

20/10/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 20/10/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                         Özgür Özel

                                                                                           Manisa

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Manisa Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Özgür Özel tarafından, Basın İlan Kurumu ile RTÜK'ün basın kuruluşlarına verdiği cezaların araştırılması amacıyla 20/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan -3722 sıra no.lu- Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 20/10/2022 Perşembe günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Utku Çakırözer.

Buyurunuz Sayın Çakırözer. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Basın özgürlüğü demokrasinin olmazsa olmazıdır ancak yirmi yıllık AK PARTİ iktidarı basın kuruluşlarıyla ilişkilerini demokratik ülkelerdeki gibi kurmak yerine, onları kontrol altına almaya, yönlendirmeye, yönetmeye ve isteğine uymayanları da cezalandırmaya çalışmakta.

Sadece son bir haftada yaşananlara bakın: Amasra’da 41 madencimizin ölümüne neden olan maden cinayetlerindeki ihmallerin sıralandığı Sayıştay raporları için dezenformasyon damgası bastınız hem de hiç yüzünüz kızarmadan. Basın kartını iptal ettiğiniz Alican Uludağ’ın davetli olduğu Anayasa Mahkemesi törenine girişini yasakladınız. HSK’deki atamaları yazan Gerçek Gündem Editörleri Faruk Eren ve Furkan Karabay’a jet hızıyla hapis cezası verdiniz. AKP’li belediyelerin araç kiralama ihalesi, suç işleyen ilçe başkanlarının cumhuriyet savcısı yapılmasına ilişkin belgeli haberlere erişim engeli getirdiniz. Hepsi haksız, hepsi hukuksuz. Son olarak, değerli arkadaşlarım, RTÜK bu ülkede milyonlarca yurttaşımızın izlediği bir kanala, Tele1’e üç gün süreyle kapatma cezası verdi. Arkasındaki niyet belli, kanalı tamamen kapatmak.

“RTÜK” diyoruz ama aslında karar tek adamın, sarayın. Boyun eğmeyen, halkın haber alma hakkını korumak için habercilikte ısrar eden gazete ve televizyonlara Basın İlan Kurumu ve RTÜK aracılığıyla arka arkaya yüksek miktarlarda cezalar verilmekte, hem de mahkemelerin “Bunlar hukuksuzdur.” diyen kapı gibi kararlarına rağmen. İşte kara tablo: Sadece son on ayda Halk TV’ye 16 kez, Tele1’e 14, KRT’ye 6, FOX TV’ye 4, Flash Haber’e 4 kez; toplam 44 yaptırım kararı, 11,5 milyon lira para ve çok sayıda ekran karartma cezası. Buna karşılık, iktidarın pembe yalanlarını anlatan kanalları, haklarında yapılan on binlerce vatandaş şikâyetine rağmen işlem yapmayarak koruyan da yine aynı bu RTÜK. Sadece 3 ceza; bu rakamlar bile ortadaki siyasi niyetin, baskının açık delili.

Değerli arkadaşlarım, RTÜK, bu kararlarıyla her şeyden önce yargısız infaz yapmakta; o televizyonlara kendilerini savunma imkânı verilmemekte. Saraydan işaret geliyor, RTÜK Başkanı -kendisi de açıkça söylediği gibi- emir telakki ediyor ve hedefteki kanala süratle ceza yapıştırılıyor. Oysa ortada FOX, Halk TV ve Global örneklerinde olduğu gibi yargıdan dönen kararları var RTÜK’ün ama hakmış, hukukmuş kimin umurunda. Bir amaç, Tele1’e verdikleri cezayla diğerleri üzerinde korku salıp otosansüre zorlamak; asıl amaç ise gerçeklerin bilinmesini engellemek ve her tür muhalif görüş ve eleştiriyi susturmak. Ana muhalefet lideri Genel Başkanımızın, Grup Başkan Vekilimiz Sayın Özgür Özel’in açıklamaları için kanallara ceza verildi bu ülkede. Sağlıkta şiddet ortamı konuşulmasın isteniyor; Erzurum’da Kur’an kursunda çocuklarımıza yapılan taciz bilinmesin; sarayda oturanların, bakanların yolsuzlukları; rüşvet alan milletvekillerinin kirli bağlantıları soruşturulmasın isteniyor. Aslında, değerli arkadaşlarım, Tele1’e, Halk TV’ye, KRT’ye, FOX’a, Sözcü’ye, Cumhuriyet’e, Millî Gazete’ye, Evrensel’e, BirGün’e kesilen her ceza hepimizin ifade özgürlüğüne ve yine, hepimizin haber alma hakkına vurulan bir büyük darbe.

Anlaşılıyor ki basını karartmak ve susturmak sarayın seçim sürecindeki stratejisinin ayrılmaz bir parçası. Madem öyle, kapatın RTÜK’ü, masrafa ne gerek var; verin Ebubekir Bey’e bir oda bin odalı sarayınızda, olsun bitsin(!) Ama değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, RTÜK üyeleri yüce Meclisimiz tarafından seçilmekte. Seçilen üyelerin Anayasa’ya, hukuka aykırı, temel hak ve özgürlüklerden sapan kararlarıyla aynı zamanda Meclisimiz de itibar kaybetmekte; dolayısıyla, seçtiğimiz RTÜK üyelerinin demokrasiye aykırı tutumları üzerinde bir denetim mekanizması kurmamız gerekiyor. Bugünkü önergemizle kurulacak komisyon bu hukuksuz karartmaları tartışmanın yanı sıra nasıl bir tasarruf oluşturabiliriz, buna da imkân sağlayacak.

Değerli milletvekilleri, ortada bir soru var: Bu iktidar neden ekran karartmakta, gazeteleri susturmakta bu kadar ısrarcı? Çünkü basını kontrol etmek için hem de kamu kaynaklarından milyarlarca lira harcıyorlar ama her gün pembe masalları anlatan kanalları izlenmiyor, pembe manşetler atan gazeteleri okunmuyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - Her türlü dava, ilan ambargosuna rağmen Sözcü’nün en fazla okunan gazete olması; tirajları az da olsa BirGün’ün, Evrensel’in, Millî Gazete’nin tüm baskılara rağmen çıkabiliyor olması bu iktidarı delirtiyor. Tele1’in, Halk TV’nin, TV5’in her tür karartmaya rağmen özgürce yayın yapabiliyor olması, Kafa Radyo’nun bu çürük düzeni tiye alabiliyor olması çıldırtıyor; susturmak için ne yapacaklarını bilemiyorlar.

İşte son örneği sansür yasası. Amaç, seçimlere giderken basını da muhalefeti de halkı da susturmak. Tüm gazeteler bakın, böyle pembe manşetlerle çıksın isteniyor bu ülkede; yolsuzluklar, hırsızlıklar, istismarlar, torpil ve rüşvetler duyulmasın, bilinmesin isteniyor ama olmuyor, olmuyor, olmayacak; az kaldı, sekiz ay sonra milletimiz hem bu baskı, sansür ve karartma rejiminize son verecek hem de RTÜK'ü de siyasi baskıdan kurtarıp gerçekten tarafsız ve demokratik bir kurum hâline sokacak millet iktidarını başa getirecek.

Bu duygularla yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - İYİ Parti Grubu adına Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.

Buyurunuz Sayın Erel. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Verilen araştırma önergesindeki açıklamalara baktığımızda RTÜK'ün iktidar aleyhine konuşanlara ceza yağdırdığı açıkça ortadadır. Bireysel ve toplumsal hayatın en temel erdemi adalettir, haktır, hukuktur. Hemen hemen her kültürde, inanç sisteminde, adaletsiz ve hukuksuz şekilde hüküm vermenin, idare etmenin en ağır bir vebal ve günah olduğunu kararmamış her vicdan sahibi bilmektedir.

Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un 35’inci maddesinin (5)’inci bendine baktığımızda “Üyeliklerde herhangi bir sebeple boşalma olması hâlinde, boşalma tarihinden veya boşalma tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde ise tatilin bitiminden itibaren bir ay içinde aynı usulle seçim yapılır.” denilmektedir. “Yapılır.” demek; bir takdir yetkisi yoktur, bağlı yetkidir, mevcut kurumlar bu bağlı yetki çerçevesinde bir ay içerisinde seçimi yapmak zorundadır. Adalet sadece söylemde değil, aynı zamanda kalpte ve eylemde de olmalıdır.

Adında “adalet” kelimesi bulunan AK PARTİ’nin yapmış olduğu bu hukuksuzluğu, adaletsizliği Türk milletiyle paylaşmak istiyorum. Şöyle ki: 1 Temmuz itibarıyla RTÜK üyesi olan 1 vatandaş görevinden ayrılıyor. Kanuna göre bir ay içerisinde RTÜK’ün üyeliğine seçim yapılması gerekiyor. RTÜK üyeliğinden ayrılan kişi, Meclisin 1 Temmuzda tatile gireceğini düşünerek istifa işleminin 1 Temmuz itibarıyla kabul edilmesini uygun görüyor ve görevden 1 Temmuzda ayrılacağı talebinde bulunuyor. Ancak ilahi adalet tecelli ediyor, Meclis 7 Temmuza kadar çalışıyor. Yani “1 Temmuzda kapanacak.” diye bekledikleri Meclis, 7 Temmuza kadar çalıştığı hâlde, RTÜK Başkanı yapması gereken fiilî eylemi maalesef yapmıyor. Niye yapmıyor? Çünkü Meclisteki milletvekili dağılımına bakıldığında, boşalan RTÜK üyeliğine İYİ Partiden 1 temsilcinin seçilmesi gerekiyor. İYİ Partiden 1 temsilcinin RTÜK’te yer alması, iktidar tarafından çok hoş karşılanmıyor ve dosya, talep sümen altı ediliyor. Ne zamana kadar? 1 Ekimde Meclis açılıyor, yine RTÜK’ten ve çok Değerli Meclis Başkanından ses yok. 5 Ekimde Anayasa Mahkemesine üye seçildiği hâlde, RTÜK Kanunu’nda “Bir ay içerisinde seçim yapılır.” deniliyor ama yapılmıyor; beklenen gelişmeler var, AK PARTİ’nin talimatı üzerine RTÜK harekete geçmiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

AYHAN EREL (Devamla) - 1 milletvekili ne zaman ki AK PARTİ’ye katılıyor, RTÜK harekete geçiyor. Ancak Cenab-ı Hak Kur’an’da buyuruyor ki: “Allah tuzakların en hayırlısını kurar.” (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Siz, kurduğunuz tuzağa düştünüz. Sizinle beraber yola çıkan bir milletvekili arkadaş, yaptıklarınızdan, eylemlerinizden, söylemlerinizden rahatsız olduğu için bugün sizi terk etti ve kurduğunuz tuzağa düştünüz. Şimdi, ne yapacak RTÜK, ne yapacak Meclis Başkanı; tekrar, AK PARTİ’ye 1 vekilin dâhil olması için bekleyecek mi? Nerede adaletiniz, nerede hak, nerede hukuk? Ya, isminiz “adalet” gelin adaleti sağlayalım. Gerçi çok Değerli Grup Başkan Vekilimiz Bülent Bey, az önce Müsavat Başkanımızın beyanına karşı “Merak etmeyin, kanun neyi gerektiriyorsa onu yapacağız.” dedi. Biz, Bülent Bey’in, bunu, AK PARTİ adına verilen, kanunun uygulanacağı yönündeki bir taahhüdü, kabulü olarak görüyoruz ve Adalet ve Kalkınma Partisinin çok Değerli Grup Başkan Vekilinin beyanı doğrultusunda da hak tecelli edecek. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız Sayın Erel.

AYHAN EREL (Devamla) - Bir yanlıştan dönmeniz için Cenab-ı Hak size de bir fırsat verdi; bu fırsatı değerlendirin, hak yemeyin.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Boş ver hediye edelim ya, onların olsun!

AYHAN EREL (Devamla) - Zira, kul hakkıyla Cenab-ı Hak kimseyi huzuruna istemiyor.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Kul hakkı yeter onlara, yolla gitsin.

AYHAN EREL (Devamla) - İYİ Partiye oy veren 5 milyon vatandaşın elleri yakanızda olacak. Bu insanların hakkını yemeyin diyorum. “İnsanın güneşi neyse dünyası onun etrafında döner.” diyorlar. Biz, AK PARTİ’nin güneşinin hukuksuzluk, adaletsizlik, kanunsuzluk olduğuna inanmıyoruz…

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – “İnanmak istemiyoruz.” de.

AYHAN EREL (Devamla) - …ve diyoruz ki: Siz, bunlardan vazgeçin, adaleti, kanunu, hukuku uygulayın. Uygulamadığınız takdirde, çok az kaldı, İYİ Partinin iyi güneşi doğmak üzere diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Fahrettin Bey, duyamadık oradan, bir şey dediniz ama duyamadık.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Hediye ettik, sizin olsun.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul.

Buyurunuz Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Teşekkür ederiz.

Ayhan Bey, duydunuz değil mi? Fahrettin Bey “AK PARTİ’nin olsun.” dedi.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Hediye ettik. Adaletiniz yok, hukukunuz yok.

HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Başkanım, Bülent konuşmasını bitirsin, ben ondan sonra başlayacağım.

BAŞKAN – İlgi odağı efendim, Bülent Turan bugün ilgi odağı.

Buyurunuz Sayın Toğrul.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Az kaldı nasıl olsa, toptan göndereceğiz; toptan gideceksiniz nasıl olsa, az kaldı.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Senin canın sağ olsun.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Başkanım, karşılıklı konuşmalar devam ediyor.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Evet, iktidarları çöken siyasi partiler -aslında alışılagelmiş bir yöntem- baskı ve zora başvururlar. Bakın, demokratik düzenlerde dördüncü güç olan basının her zaman özgür şartlarda görevini yapması sağlanır. Oysa AKP, bakın, önce basın mensuplarını sokakta çalışamaz hâle getirdi; her yerde darbetti, saldırdı, görevlerini yapamaz hâle getirdi. AKP nasıl ki yasamayı, yürütmeyi, yargıyı eline geçirdiyse, çoğunlukçu bir sistemle aslında bir kamu kurumu olan RTÜK’ü ele geçirdi. Şu anda Ebubekir Şahin yani RTÜK Başkanı kendisini kamuoyuna karşı sorumlu tutmuyor, kendisini oraya atayan iradeye karşı sorumlu görüyor ve her gün muhalif basına yönelik saldırıya geçmiş durumda. Önce muhalif kanalları para cezalarıyla susturmaya çalıştı, onlara her gün para cezaları verdi ama toplumsal muhalefet bu durum karşısında kanalların yanında durdu, onlara destek oldu. Şimdi, bakın, fiilî olarak ekranları karartmaya çalışıyor, ekranları karartıyor. Bakın, Tele1’e verilen ceza, Tele1 şahsında kamuoyuna verilmiş bir cezadır, milletvekillerine verilmiş bir cezadır. Çünkü gerekçesinde… İşçi Partisinin Milletvekili Sayın Sera Kadıgil katıldığı televizyon programında şu ifadeyi kullanmış; bakın, bir cümle, diyor ki: “Diyanet, bu hâliyle siyasal İslamcı gereçtir.” Şimdi, benim bu söylediğim TRT 3’te yayınlanıyor; peki, TRT 3’ü de mi yasaklayacaksınız? Evet, şu anda Diyanet elinizdeki bir baskı aracıdır, toplumu dizayn aracıdır, her gün neredeyse fetvalar veriyor, daha da ilerisini söylüyoruz biz. Ama ne yapmak istiyorsunuz? Televizyon ekranlarını kapatarak ifade özgürlüğünün de önünü almak istiyorsunuz, zaten getirdiğiniz sansür yasasıyla bunu yapmak istiyorsunuz ve seçime giderken muhalif seslerin sesini kısmaya çalışıyorsunuz. Ama ne yaparsanız yapın, bilin ki toplum dayanışarak Tele1’in yanında saflaşarak bu saldırıları boşa çıkaracaktır, özgür basın susturulamayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Ne yaparsanız yapın, ayarını bozduğunuz kantar gün olur, gelir ve sizi tartar. Efendim “dünün mağdurları” “dünün gadre uğrayanları” olarak kendinizi yirmi yıldır yansıttınız, yirmi yıldır bunu söylediniz. Efendim “Başörtüsü eylemlerinde biz de şöyle mağdur edildik.” diyordunuz. Bakın, ben üniversite öğretim üyesiyken başörtüsüne özgürlük kampanyasına imza koymuş biriyim. Ama şu anda dönüp bakıyorum, işte o dünün mağdurları, şimdi günün mağrurları olmuşlar ve topluma zulmediyorlar, açıkça zulmediyorlar, muhalif kim olursa olsun ezmek, yok etmek istiyorlar. Bunun gideceği bir yol yok. Ne yaparsanız yapın, artık gerçekten gidici olduğunuzu aslında bu davranış biçiminizden anlıyoruz, görüyoruz, toplum da görüyor. Niye ekranları karartmak istiyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayınız Sayın Toğrul.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Tamamlıyorum.

Çünkü yaptığınız yolsuzluklar, hukuksuzluklar görülmesin istiyorsunuz. Çünkü toplumun yaşadığı yoksulluk, açlık, sefalet görülmesin istiyorsunuz. Çünkü “Eğer toplum bunu görmezse belki iktidara gelir, tekrar iktidarımızı sürdürürüz.” diyorsunuz. Ama emin olun, her şey apaçık, her şey güneş gibi apaçık bir gerçektir ki zulmediyorsunuz topluma, mazlumun hakkını yiyorsunuz, mazlumun hakkına giriyorsunuz, onun için de kaybedeceksiniz. Biz HDP olarak Tele1’in yanında olacağız, özgür basının yanında olacağız, onlarla dayanışmamızı sürdürmeye, her zaman için mazlumların yanında olmaya kararlıyız, mücadelemize devam edeceğiz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın Mustafa Canbey.

Buyurunuz Sayın Canbey. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarın 21 Ekim. Bu vesileyle Dünya Gazeteciler Günü’nü şimdiden kutluyor, adil, tarafsız ve doğru haber için gece gündüz demeden çalışan bütün gazeteci kardeşlerimi tebrik ediyorum.

Bugün CHP grup önerisinin aleyhine, AK PARTİ Grubumuz adına söz aldım. Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamın hemen başında bir konunun altını özellikle çizmek istiyorum. Anayasa’nın 133’üncü maddesine göre RTÜK kurulmuştur ve RTÜK’ün üyeleri bu Meclisimiz tarafından, Gazi Meclisimiz tarafından seçilmektedir; her parti grubunun üye sayısına göre RTÜK’e üye atanmaktadır ve bu üyeler Meclis adına orada görev yapmaktadırlar. Ama az önce CHP’li hatibin bir önerisi vardı arkadaşlar; bizim atadığımız üyelerin denetlenmesi için bir üst kurul öneriyor RTÜK üzerinden. Böyle bir şey önerdi CHP’li hatip. Denetleyenlerin denetlenmesi gibi bir şey olabilir mi ya!

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – O hâle getirdiniz. Bu ülkeyi bu hâle getirdiniz ya!

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – Yani hem özgürlükten bahsedeceksin hem de…

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Anayasa’ya aykırı hareket ediyorsa, hukuka aykırı hareket ediyorsa…

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – Hayır, her şeyi denetleyin o zaman.

Siz özgürlük istemiyor musunuz?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Özgürlüğü yok ediyorlar, özgürlüğü.

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – Bizi temsil ediyor onlar. Bizi temsil eden RTÜK üyelerini… Arkadaşlar, siz de atıyorsunuz, biz de atıyoruz.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Çoğunluğa güvenerek özgürlüğü yok ediyor.

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – Şimdi, bu bakış açısı doğru bir bakış açısı değil arkadaşlar.

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Zaten sizi temsil eden değil, herkesi temsil eden bir…

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – Ya, arkadaşlar “bizi” derken zaten Meclisi kastediyorum arkadaşlar ya. “Bizi” derken hepsini söyledim zaten.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Nerede, üç buçuk aydır nerede?

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – Şimdi, öncelikle dinleyelim arkadaşlar, daha yeni başlıyoruz konuşmaya. Dinlemek sabır ister, itibarlı bir iştir, doğru bir iştir, dinlemenin cazibesinden faydalanın, istifade edin.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu metinde, yine öneride, yurttaş gazeteciliğiyle ilgili, daha doğrusu bu mesleği yapan kişilerin hapis tehdidiyle karşı karşıya olduğundan bahsediliyor. Bu, daha önce burada söylendi. Basın Yasası’nda yapılan değişiklikle birlikte bunun 4 tane kriteri olacak ve bu 4 kriter aynı anda bir araya gelecek; gerekçede bu açık bir şekilde ifade ediliyor. Bu, çok zor bir ihtimal; bu, net bir şekilde söylenmiş olmasına rağmen tekrar tekrar ifade ediliyor; buna tekrar bir not düşmüş olayım.

Burada basın özgürlüğünden bahsediyoruz. Basın özgürlüğünü hepimiz istiyoruz arkadaşlar. AK PARTİ iktidarlarında basın hep özgür olmuştur, özgür olmaya ve özgür kalmaya devam edecektir.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Emin misiniz?

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – Şimdi, dürüst, doğru ve tarafsız gazetecilerle kimsenin derdi yoktur; bu, açık ve net.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sizi övenlerle sorununuz yok, doğru.

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – RTÜK’ün ceza verdiği kurumlara gelelim arkadaşlar. RTÜK neden ceza veriyor? Gerçekten bu cezalar neden veriliyor, bunların gerekçesine bakmak lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MUSTAFA CANBEY (Devamla) - Gerekçeleri okudunuz mu arkadaşlar?

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) – Kelimeyi söyledi işte!

MUSTAFA CANBEY (Devamla) - Ne diyor RTÜK’ün gerekçesinde? Ben size bir tanesini okuyayım: Bir sunucu, bir teröristin babasıyla ilgili “acılı baba” diyor, “gencecik kayıplar” diyor ve “Allah rahmet eylesin.” diyor, teröriste rahmet diliyor.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Babaya diyor ya!

MUSTAFA CANBEY (Devamla) - Teröriste diyor arkadaşlar.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Ya, babaya diyor ya! Baba terörist mi ya?

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – Teröriste diyor, bir teröristin babasına diyor.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) – En son, Tele1 neden kapatıldı, sen onu söyle!

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Baba terörist mi ya?

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – Tamam “Allah rahmet eylesin.” diyor ve bir teröristin babasına diyor.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) – En son, Tele1 neden kapatıldı, onu söyle!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Siz, kardeşinizin, amcanızın, dayınızın yaptığından sorumlu musunuz?

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – Ya, arkadaşlar, Mehmetçik gencecik değil mi? Mehmetçiklerin hanımları gencecik değil mi, çocukları gencecik değil mi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) – En son, Tele1 niye kapatıldı, onu açıkla!

MUSTAFA CANBEY (Devamla) - Mehmetçiklere niye aynı şeyi söylemiyor? Onların dul kalan eşleri gencecik değil mi arkadaşlar?

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Ya, şu Tele1 bundan dolayı mı kapatıldı, onu açıkla! Bırak, demagoji yapma!

MUSTAFA CANBEY (Devamla) - Mehmetçiklerin yetim kalan çocukları gencecik değil mi?

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) – En son, Tele1 neden kapatıldı? Bırak demagojiyi!

MUSTAFA CANBEY (Devamla) - Böyle bir şey olamaz, böyle bir şey olamaz. Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yok. Ya, bırakın Türkiye’yi, arkadaşlar, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir anlayış yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) - Bırak bu hasmane lafları! Sen şunu söyle: En son, Tele1 neden kapatıldı? Neden kapattılar Tele1’i ya, onun gerekçesini anlat bize.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sizin inanç anlayışınız bu mu? Ölen birinin babası...

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Kutuplaşmayı bırakın artık ya!

BAŞKAN – Sayın Canbey, tamamlayınız.

MUSTAFA CANBEY (Devamla) - Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir anlayış yok.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Kapatma sebebi nedir, kapatma sebebi; onu anlat!

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) – Hadi bunu anladık, Tele1’in neden kapatıldığını söyle!

MUSTAFA CANBEY (Devamla) - Onu da söyleyeyim.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) – Söyle!

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – Onu da söyleyeyim.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) – Söyle, hadi söyle!

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – Tele1 neden kapanmış?

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) – Evet.

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) – Ailende şehit var mı?

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – Arkadaşlar, ben Tele1’deki katılımcının ifadelerini aynen sizinle paylaşıyorum…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ben paylaştım zaten.

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – …ve bu ifadeleri yüce Meclisimizin ve milletimizin vicdanına havale ediyorum. “Bir mezhebin kara propagandasını yapmak için kullanılan bir kuruma milyarlar ödüyoruz ya.” Diyanet İşleri Başkanlığını kastediyor.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Doğru.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Evet, eleştiriyoruz, biz de bunu söylüyoruz.

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – “Bütçe görüşmelerinde benim en çok delirdiğim şey bu.” Delirmiş arkadaş.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Doğru, doğru.

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – “Eğitimden kesiyoruz, sağlıktan kesiyoruz, götürüyoruz imam-hatibe veriyoruz. Diyanet bu hâliyle bir dinî kurum falan değil, bir siyasal İslamcı gereçtir ve kapatılmalıdır.” diyor.

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Yalan mı?

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Doğru, bizi temsil etmiyor, tam da öyle, evet, Diyanet İşleri tam da öyle.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Tam doğrudur, tam doğrudur.

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – Ya, yıllardır devam eden bir Diyanet İşleri Başkanlığı bu. Diyanet İşleri Başkanlığıyla ilgili…

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) – Eleştirilemez mi Diyanet İşleri Başkanlığı?

KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Tespit yapıyor ya, tespit!

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – Ya, Kur’an kursuyla dert ne arkadaşlar? İmam-hatiple dert ne? Dinle derdiniz ne ya? Derdiniz ne ya?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) – Çarpıtıyorsun, çarpıtma, çarpıtma.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sizin derdiniz ne bu basınla ya? Sizin basınla derdiniz ne? Özgür basınla derdiniz ne sizin?

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Dert, İslam’ın siyasallaştırılmasıdır, dert odur.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Yani bunu söyledi diye kapanması mı gerekiyor televizyonun?

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – Ya, bu milletin okullarıyla dert ne? Millet istiyor, çocuğunu gönderiyor değil mi? Millet istiyor çocuğunu gönderiyor, dert ne arkadaşlar? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) – Ya, buna katıl, katılma; bu karartma gerekçesi olur mu?

BAŞKAN – Sayın Canbey…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Mustafa Bey, teşekkür ederiz.

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – Son bir cümle Sayın Başkanım.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Açmadı Sayın Başkan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Açabilir, açabilir, biz söz hakkının arkasındayız.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Canbey.

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – Az önce İYİ Partili hatip de burada AK PARTİ’nin adaletini sorguladı. Seçim sürecinde sayısal üstünlükten falan bahsetti, milletvekilinin yer değiştirmesinden bahsetti. Ya, arkadaşlar, sayısal üstünlük sizde işte, sizde ve seçiyorsunuz, yazı da yazılmış yani gelip de burada bu meselenin sanki bir adaletsizlik varmış gibi ifade edilmesi doğru değil arkadaşlar, doğru değil. (İYİ PARTİ sıralarından gürültüler)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayısal çoğunluk AK PARTİ’nin Mustafa Bey.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Yok mu? Üç buçuk ay neyi beklediniz?

MUSTAFA CANBEY (Devamla) – Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Yalan söylüyorsun, seni vicdanına havale ediyorum ya!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Ya, biz kimseden adalet dilenmiyoruz, sadece ayıpları surata çarpıyoruz, yaptığımız o; sizden adalet dilenen yok.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Erel.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

41.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, Balıkesir Milletvekili Mustafa Canbey’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

AYHAN EREL (Aksaray) – Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Az önce AK PARTİ’li hatip arkadaşımız, AK PARTİ’nin adaletsizliğinden dem vurunca kürsüde bize bunun böyle olmadığını söyledi ama görünen şu ki -tablo tüm çıplaklığıyla ortada- AK PARTİ, İYİ Partinin hakkı olan bir RTÜK üyeliğini -tabiri caizse- siyasi bir yankesici olarak çalmaktadır, bunun başka açıklaması yoktur. Yüce Meclisin ve Türk milletinin takdirine sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel…

42.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Balıkesir Milletvekili Mustafa Canbey’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, sayın hatip kürsüde dedi ki: “İyi işte, çoğunluk sizde.” Neden? Normal bir insan aklı ve milletin vazife verdiği bir milletvekili vicdanıyla öyle ama içinde bulunduğunuz siyasi organizasyonun savrulduğu yer orası değil ki. Orası şu: Üç aydır yazdırılmayan yazıyı -çünkü yazılsa İYİ Partiye geçecek- Mehmet Ali Çelebi’nin partiye katıldığı gün RTÜK’ten yazdırıp bugün sabah Sayın Fakıbaba geçince çoğunluk, hak yine oraya geçecek diye dün akşam 23.59 itibarıyla AK PARTİ’ye “Üye bildir.” diyen, buna tenezzül eden ve geçmiş örneklere de bakınca, daha önce yapılmış -ki seçim gününün durumuna bakılmış, yeni yazı yazılmış- Kanunlar Kararlar o örneği çıkarınca da AK PARTİ’nin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Normalde, mesela bizim bir arkadaşımız, Aykut Bey istifa etti, “tweet” atınca Meclisten düşürdüler. Niye? Kendi beyanı, inkâr etmiyor. Fakıbaba canlı yayında söylüyor, ıslak imzalı dilekçe yolluyor, AK PARTİ kabul etmeyip “Noterden yolla.” diyor; noter tebligatını kabul etmeyip salı günü paldır küldür seçim… Bugün seçim yapmak için kendilerini yırttılar orada da bugüne seçimi yapamadılar, salı gününe bir kaçak seçim yapacaklar. “Erdemliler Hareketi” diye yola çıkıldı, siyasi yankesiciliğe tenezzül ediliyor; bilginiz olsun. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Turan, buyurunuz efendim.

43.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ile Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, inanın şaşkınlıkla dinledim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Yine mi şaşırdın Bülent ya!

AYHAN EREL (Aksaray) – Niye?

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Neye şaşırdın ya?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hiç komik değil arkadaşlar, söyleyeyim.

Her şeyi biliyorlar Başkanım, partimizin neden bugün yapmadığını biliyorlar, noterin niye bugün gelmediği biliyorlar. Her şeyi biliyorlar, her şeyi biliyorlar; böyle şey olur mu? Bakın, inanın veya inanmayın, Müsavat Bey, şahitliğinize inanarak söylüyorum, adaletinize inanarak söylüyorum: Biz bugün bunu yapacaktık. Yapmayacak mıydık? Ama dedik ki: “Ya, bir kanunumuz var.” Bunu beraber değerlendik “Kanunun olduğu bir ortamda araya bir başka işlem koymayalım.” dedik ve koymadık. Hiç noterle alakamız yok, hiç dedikleri siyasi -güya- hırsızlıkla alakamız yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, hayır, dört saat…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bir dakika…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Pardon, pardon.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Aynı şekilde, bugün bir evrak geliyor Genel Merkezimize… Onu da öğrendim Genel Sekreterimizden, dediler ki: “Daha önce nasıl yapıldıysa aynısını yaptık.” Gelen kişi kim, danışman mı, ben mi soracağım bunu? “İstifa noterle gelir, noterle gider.” dediler. Bu kadar rutin bir işlemi burada bir senaryonun parçası hâline getirmek kendi tecrübelerinden olsa gerek, bize ithamda bulunmak yanlış Sayın Başkan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bir daha diyorum, 10 defa dedim: RTÜK meselesi kendi içerisinde, kanunu içerisinde yürüyor. Bunu böyle senaryolaştırmak anlamsız ve gereksiz. Altını çiziyorum, ne iddia edildiği gibi bugün seçilmemesinin konuyla alakası vardır ne de iddia edildiği gibi istifanın alınmaması grubumuzla alakalıdır; tamamen teknik bir süreçtir Sayın Başkanım. Yapmayın Allah aşkına!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Dervişoğlu.

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı konuşmalar)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

44.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bülent Bey, lütfedip beni dinlerseniz tekrar ifade edeceğim.

Ben Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir RTÜK üyeliği için siyasi aritmetik hesabı yapmasını uygun bulmadığımı önceki konuşmalarda ifade ettim. Bu tartışmalar da bana göre yerinde tartışmalar değil çünkü işi mecrasından çıkarıyor. “O geldi, bu gitti.” tartışması yapmıyoruz. Biz RTÜK üyesi beyefendinin 1 Temmuzda istifasından sonra, İYİ Parti olarak RTÜK üyeliğini hak ediyorduk. 1 Temmuzda yazılması icap eden yazı Meclis de açık olmasına rağmen, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderilmedi. Süreci tekrar anlatıyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ama bunları konuştuk Başkanım.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bakın, konuştuk bunları ama o tartışmayı alıp başka yere götürüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ama “yankesicilik” diyor.

BAŞKAN – Buyurunuz.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Ne bağımsız Milletvekili Mehmet Ali Bey’in Adalet ve Kalkınma Partisine geçmesini ne de Sayın Fakıbaba’nın Adalet ve Kalkınma Partisinden istifa edip bağımsız kalmasını nazarıitibara alarak konuşmuyoruz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Baş tacı.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Ben, bakın, İYİ Partinin elde edilmiş RTÜK üyeliği hakkının siyasi manevralarla gasbedilmeye çalışılması hususuna vurgu yaparak konuşuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Orta yerde bu var. Bakın, bunu ifade ettim, tekrar söylüyorum, siz söylediniz diye söylüyorum. Evet, bir oldubittiye getirip dün gelen yazı üzerine bugün RTÜK seçimi yapacaktınız, bu RTÜK seçiminin bugün yapılmasının başka türlü mahzurları da beraberinde getireceğini görerek orada frene bastınız. Bu, niyetinizden vazgeçmediğiniz anlamını ortaya çıkarıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bitiriyorum.

Ben de zatıalinize ya da grubunuza hitaben yaptığım konuşmada, almış olduğunuz bu yanlış kararı gözden geçirin, zira orta yerde bir muvazaa var -hukuk dilinde “muvazaa” diyorum incitmesin diye- orta yerde bir hile var; RTÜK Başkanın bu hilenin bir parçası olması, Meclis Başkanının bu hileye bulaşması ve dâhil olması, Adalet ve Kalkınma Partisinin de bu hileden beslenen stratejiden kendisine bir siyasi fayda çıkarmaya çalışması size yakışmıyor, bu Meclisin itibarına zarar veriyor dedim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Ben size öyle oldu, böyle oldu… Sizden adalet dilenmediğimi de söyledim, bakın, onu da söyledim. Sizden adalet de dilenmiyorum, partinizin isminin içindeki “Adalet” kelimesinden şayet zerreyimiskal nasiplendiyseniz gereğini yerine getirin dedim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Ben başka bir şey söylemiyorum. Bir RTÜK üyeliği için bu tartışmaların bu Mecliste yapılması yani yemin ederim yakışmıyor size. Elinizde hangi yetki eksik ki? 1 RTÜK üyeliği sizin bir şey kaybetmenize mi sebep olacak? Adalet istiyoruz. Sizde RTÜK üyesi var, Cumhuriyet Halk Partisinde var, HDP'de var, Milliyetçi Hareket Partisinde var. Hakkımız olan 1 üyeliği bize vermemek suretiyle aslında kendi alnınıza bir kara leke kazıyorsunuz. Buna da vicdanım el vermediği için sizi uyarmaya devam edeceğim. Vazgeçin bundan, şu Meclisin hoşgörü iklimine de zarar vermeyin diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Biz “siyasi yankesicilik” iddiasına cevap verdik Sayın Başkan.

Eyvallah.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

45.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, Bülent Bey’de dört saat önceki veriler var, hızla güncellenmesi lazım. Dört saat öncesine kadar durum şuydu: “Biz AK PARTİ'ye yazıyı yazdık, AK PARTİ'den isim istedik.” AK PARTİ'nin vereceği isimler partileri aramaya bile başladı, haberiniz olsun; size de söylerim. Ama enteresan olan şu: Kanunlar ve Kararlar geçmiş uygulamalarla bağlı. Biz de tespit ettik, Kanunlar ve Kararlar da gördü ki geçmişteki benzer durumda seçim günündeki nisaba bakılıyor. O olunca, bu sefer… Meclisteki bütün milletvekilleri e-devletten istifa ettiğinde -milletvekilliğinden istifa etmek yok, parti üyeliğinden istifa etmek var- parti üyeliğinden düştü mü gruptan düşüyor. Bunu anında yapan Meclis hâlen Fakıbaba'yı tutuyor, AK PARTİ de noterden başvuru istiyor. Salı gününe kadar da bekleme gayretindeler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ha, İYİ Partinin tutumu son derece haklı ve anlaşılır. Biz de bu Meclise bu kara lekenin sürülmemesini ilk konuşmamızdan beri söylüyoruz. Bu bir tenezzül meselesi; buna tenezzül etmek sizi büyütmez, küçültür. Böyle yaparsanız biz avantaj elde ederiz. “Siyasi yankesicilik” dediniz, ben basın toplantısında söyledim, Sayın Müsavat Başkan ilk konuşmasında söyledi, şimdi de söyledik, yaparsanız bu işi, bu siyasi yankesiciliktir; bunu yakıştırıyorsanız yapın kardeşim. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Turan, buyurun.

46.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu ile Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, nezaketimizle ifade ediyorum ki bu “yankesicilik” ifadesi falan şık değil, doğru değil; aynen bunu iade ediyorum.

Bakın, sabahtan beri, polemik olmasın diye sabırla, alttan alarak diyorum ki: “Kanun neyse o yapılacak.” Burada kanun mu tartışayım şimdi sizinle?

ÇETİN ARIK (Kayseri) - Daha neyi…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Diyorum ki: Noter iddiası yanlış, seçim günü iddiası yanlış. Peki, illa istediniz, söyleyeyim: Bakın, kanun metnini yorumsuz okuyayım size -ben hiç okumadıkların düşünüyorum- diyor ki: “…üyeliklerde herhangi bir sebeple boşalma olması hâlinde, boşalma tarihinden veya boşalma tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde ise tatilin bitiminden itibaren bir ay içinde aynı usulle seçim yapılır.” Bir şey gecikmedi, bir yanlış yok.

Bakınız, mevzuat neyse yerine getirilecek ama buradan güya bir atraksiyon yaratıp AK PARTİ’yi itham etmek, ilzam etmek yakışmıyor.

Sayın Başkanımın nezaketine inanıyorum, güveniyorum; mevzuatı takip edelim, kanuna uyalım, baş tacı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Ya, bırak bu işleri sen de!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ama Allah aşkına “noter” -neydi başka- “yankesicilik” bunlar çok ucuz, çok yanlış laflar; yapmayın, size de yakışmıyor bunlar.

O yüzden, Sayın Başkan, RTÜK konusunu bir daha açmayacağım, çok tecrübeli bir Meclis Başkanımız var, Anayasa'yı iyi bilen bir Meclis Başkanımız var. Hepimizin hukuk bilgisi, kültürü var; bu anlatılan mevzuat içerisinde süreç devam edecektir.

Saygıyla selamlıyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

47.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkanım, sadece kayıtlara geçsin diye tek bir cümle söyleyeceğim. Önceki konuşmalarımda da ifade ettim: Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekilidir. Onlar iktidar, biz muhalefet, Mecliste böyle zaman zaman karşılıklı atışmalar söz konusu olabilir. Dolayısıyla, siyasi kimliğinden ayırdığım bir hukukçu kimliği var Sayın Bülent Turan’ın. Ben açık ve net olarak ifade ediyorum: Bülent Bey, RTÜK Başkanı olsaydı bu yanlış uygulamayı yapmazdı. Bülent Bey, Meclis Başkanı olsaydı bu yanlış uygulamayı bozardı diyorum, kayıtlara geçmesi için saygılarımı sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben de şunu söyleyeyim...

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Dünkü 23.59 yalan bilgi, yanlış bilgi. Yapmayın bunları Özgür Bey.

BAŞKAN – Buyurun Özgür Bey.

48.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben de şunu söyleyeyim: Daha sözüne başlarken şöyle başladı “Eminim o kanunu okumadı bile.” Bakın, elimde ve okuduğunuz kısım 2 ayrı fosforlu renkle konulmuş, bak kanun burada; emindin ya! Ama burada ne diyor biliyor musunuz? “Boşaldığı günden itibaren bir ay içerisinde, Meclis kapalıysa açıldıktan sonra...” Bu, Meclisin görevi. Ebubekir Bey'in 28 Haziran gününden Sayın Çelebi’nin size katıldığı güne kadar yazıyı yazmamasını bu kanun ifade ediyor mu? Yazıyı yazmıyor, bekliyor, bekliyor, bekliyor, nisap lehinize dönünce yazıyor. Bugün aleyhinize dönmüş ve seçimin yapıldığı günkü nisaba bakılacak(!) Şimdi, o yakışmıyor, bu yakışmıyor. Ben başına siyasi diyorum ama şimdi adam yankesicilik yapacak, yakışacak, “Yankesiciye bak.” deyince yakışmayacak; ben de bunu anlamıyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.(CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Çok yakışıyor, Sayın Başkan, devam etsin Özgür Bey böyle, çok yakışıyor. 23.59 bilgisi doğru değil.

BAŞKAN – Müsaadenizle efendim.

Alınan karar gereğince, denetim konularını görüşmüyor ve gündemin Kanun Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 61 Milletvekilinin Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 61 Milletvekilinin Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4487) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 341) (*)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 341 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi kabul edilmişti.

2’nci madde üzerinde 4 önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 341 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin aşağıda bulunan şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 2- 4737 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesine "kurulması” ibaresinden sonra gelmek üzere "veya kurulu bölgelere ilave alan” ibaresi eklenmiş, ikinci cümlesinde yer alan "Bakanlığın önerisi üzerine Kurulca belirlenen yerlerde” ibaresi "Bakanlıkça belirlenen alanlarda” şeklinde değiştirilmiş, cümlede yer alan "kurulmasına” ibaresinden sonra gelmek üzere "veya alan ilavesine" ibaresi eklenmiş, üçüncü cümlesinde yer alan "Kurul kararının Cumhurbaşkanına” ibaresi "Belirlenen alanların Cumhurbaşkanlığına” şeklinde değiştirilmiş, fıkraya dördüncü cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiş, ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş ve maddenin mevcut üçüncü, dördüncü ve dokuzuncu fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır.

"Ancak ilan edilen endüstri bölgesi alanından büyük olmamak kaydıyla bölgeye ilave edilecek alanlara Bakanlıkça karar verilir ve yeni sınırlar Resmi Gazete'de yayımlanır.”

"Endüstri bölgesi olarak ilân edilen alanlardaki araziler 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu hükümleri uyarınca Bakanlıkça kamulaştırılarak Hazine adına tescil edilir ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından endüstri bölgesi olarak kullanılmak üzere Bakanlığa tahsisi yapılır.”

"Endüstri bölgesinin yatırıma hazır hale getirilmesi için gerekli kamulaştırma bedeli ve etüt, harita, plan, proje dahil altyapı ile ilgili tüm giderler öncelikle yönetici şirket ve/veya yatırımcılar veya Bakanlık bütçesine bu amaçla konulacak ödenekten karşılanır. Kamulaştırma bedeli yönetici şirket tarafından karşılanmış ise 4 üncü maddenin ikinci fıkrasına göre işlem yapılır.

Endüstri bölgelerine ilave alan kurulmasına izin verilmesi halinde bu ilave alanlar için de olumlu ÇED raporu alınmış olması gereklidir.”

              Ali Kenanoğlu         Mahmut Celadet Gaydalı                 Zeynel Özen

                  İstanbul                         Bitlis                                   İstanbul

              Erdal Aydemir       Serpil Kemalbay Pekgözegü

                   Bingöl                          İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Serpil Kemalbay.

Buyurunuz Sayın Kemalbay. (HDP sıralarından alkışlar)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sayın vekiller; görüşülmekte olan bu kanun teklifiyle kurulmuş veya kurulacak olan endüstri bölgelerinde yatırımın ve üretimin artırılması için yerli ve yabancı yatırımcıları teşvik edecek -altını çizerek söylüyorum- bürokratik süreçleri kolaylaştırılacak birtakım düzenlemelerin getirileceği söylenmektedir. Buradan şunu anlıyoruz: Ekolojik yıkımları engelleyen ÇED süreçleri artık bir bürokratik sürece dönüştürülmüş, bürokrasi olarak adlandırılmaktadır. Bu kanun teklifi doğanın sömürüsünün hızlandırılma kanun teklifi olmaktadır. Zaten çevre etki değerlendirmede hukukun etrafından dolanmayı çok iyi biliyorsunuz. Örneğin, Mart 2022’de bir aylık bir süreçte 390 “ÇED Gerekli Değildir” kararını hukuksuzca verdiniz. Dünya sanayileşme tarihinin bütün süreçlerinde sanayileşmenin çevresel sorunları artırdığı ve geri dönülmez yıkımlara yol açtığı bilinmekte, dünya genelinde küçük arazilerin sanayileşme alanlarına dönüştürülmesi için özel önlemler alınmaktadır ama bu, bizde, Türkiye’de ne yazık ki tam tersine uygulanmaktadır. Şimdi şirketlerin ricasıyla bu zahmetten de yani bu ÇED süreçleri zahmetinden de kurtulunmak istenmektedir. Çevresel etki değerlendirme çalışmalarını bürokrasi olarak gören anlayış, doğayı sınırsız sömüren kapitalist zihniyetin ta kendisidir, neoliberal sömürü anlayışıdır, toplum yararını değil, şirketleri ve kârı önceler. Ekoloji ve çevrenin etkilenme koşulları öngörülmeden atılacak adımların doğada nasıl bir tahribat yarattığı düşünülmez. Örneğin, Ergene Nehri neden zehir akmaktadır, Marmara Denizi’nde neden müsilaj olmuştur, Rize’de sel felaketinde neden insanlar yaşamını yitirmiştir, Dilovası’nda neden kanser patlaması yaşanmaktadır, İkitelli’de -geçen gün söylendi- işçiler neden işe giderken servis aracında selde boğulmuşlardır? Yani sanayi üretiminin yaşam alanlarını, tarım alanlarını yok etmesi, buna yol açması hiç göz önünde bulundurulmamaktadır, kamu faydası asla düşünülmemektedir ve tarım ve gıda konusunda yaşanacak olumsuz etkiler göz önünde bulundurulmamaktadır, varsa yoksa kâr edelim, varsa yoksa doğayı yağmalayalım zihniyeti egemen olmaktadır.

Bu yasa talan yasasıdır, talanın hızlandırılma yasasıdır. “ÇED Gerekli Değildir” kararları yargıdan döndüğünde yargı kararlarını bile dinlemiyorsunuz “Ekonomi büyüyor.” diyorsunuz ama aslında büyüyen sermaye. Halkın kamusal ihtiyaçları, kamunun kârları ya da kamunun çıkarları ise her geçen gün küçülmektedir. Tarım alanları, meralar, ormanlar, örneğin zeytinliklere sahip İkizköylü kadınların ekonomisi hiç büyümemektedir, onlar gelirlerini kaybetmektedirler. Kömür madeni şirketine köylünün içme suyunu veriyorsunuz. İkizköylü köylülerin içme suyunu maden şirketine verdiniz; işçiler, köylüler susuz kaldılar. Bu kadar pervasızsınız. Bu yasa halktan alıp yandaşa verme yasasıdır. Zeytin, orman ve tarım alanlarını taş ocakları, maden ocakları ve konut yapılaşması, HES’ler, JES’lerle beton dökülmesinin zahmetsiz hâle getirilme yasasıdır, kabul etmiyoruz.

Su ve gıda krizi kapımızda. AKP doğayı ekonomik bir kaynak olarak görüyor ve bu krizi görmezlikten geliyor. İnsanı doğanın efendisi olarak gören bu zihniyet derhâl terk edilmelidir. Ekonomik kriz, ekonomik tükenmişlik doğal varlıkları yıkarak, tüketerek, zehirleyerek, tahrip ederek giderilmeye çalışılıyor ki bunun nesi inovasyondur, bunun neresi Sanayi 4.0’dır? Zaten verilen “ÇED Olumlu” kararlarının yüzde 90’ı da şirketlerin istekleri doğrultusunda düzenlenmiyor mu? Sizin ekonominizin bu topluma bir gram faydası yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Teşekkür ederim Başkan.

Doğayı, kamu varlıklarını yağmalamaya doymuyorsunuz, daha fazlasını istiyorsunuz. Yirmi yıllık AKP iktidarının pratiği, özellikle de son altı yıllık süreçte ne muhalefeti ne halkı ne sizin aleyhinize çıkan mahkeme kararlarını ne kanunları ne de yasaları dikkate almadığını göstermektedir. O yüzden yasa dışılıklarınızı şimdi yasal kılıfla düzenlemeye çalışıyorsunuz.

Bakın, 2014 yılında Zilan Deresi'nde yapılması planlanan HES, Danıştayın durdurma kararına rağmen devam etmiştir. Acele kamulaştırmalar, özellikle kamulaştırmada toplumsal direnişle karşılaşılacak alanlarda uygulanmakta ve olası toplumsal direniş acele kamulaştırmanın hızlı el koyma olanağıyla aşılmak istenmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Teşekkür ederim Başkan.

Manisa Salihli Çapaklı köylülerinin arazilerinin temiz enerji gerekçesi ve Ege Biyogaz Enerji Santrali’nin yapımı amacıyla acele kamulaştırılmasına karar verilmesi, bu konudaki acele kamulaştırma kararı ve buna karşı yerel halkın mülkiyet haklarının elinden alınarak bir şirkete verilmesi kabul edilemez. Şimdi bu yasa teklifinizle bu halkın geçim kaynaklarını elinden alma işlemlerini hızlandırmak istiyorsunuz. Mesela yerel halk, köylüler ve çevre örgütleri yaşam alanları ve geçim kaynakları olan zeytinlik ve meyve bahçelerinin olduğu alana yapılmak istenen biyogaz santral projelerine dava açmışlardır, bu davaları görmezden geliyorsunuz. Van Valiliği ve Çevre, Şehircilik Müdürlüğünün “ÇED Gerekli Değildir” raporu ve Bakanlığın acil kamulaştırma kararıyla HES yapılaşmasını sürdürüyorsunuz. Bu kararlar kabul edilemez, bu yasa kabul edilemez. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 341 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin çerçeve 2’nci maddesinin ikinci fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“İlave edilen alanlar için de ÇED mevzuatına tabi faaliyetlerden “ÇED olumlu” kararı veya “ÇED gerekli değildir.” kararı alınır.”

              Tahsin Tarhan                Tacettin Bayır       Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu

                  Kocaeli                         İzmir                                    Manisa

            Ömer Fethi Gürer                 Ali Şeker                  Çetin Osman Budak

                   Niğde                         İstanbul                                  Antalya

            Müzeyyen Şevkin             Gamze Taşcıer

                   Adana                         Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Gamze Taşcıer.

Buyurunuz Sayın Taşcıer. (CHP sıralarından alkışlar)

GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sözlerime başlamadan öldürülmesinin üzerinden yirmi üç yıl geçen aydın gazeteci yazar Ahmet Taner Kışlalı'yı rahmet ve saygıyla anıyorum.

Değerli milletvekilleri, Bakanlığın belirlediği alanlarda endüstri bölgelerinin kurulmasına Cumhurbaşkanı izin veriyordu. Şimdi, 2’nci maddede getirdiğiniz teklifle kurulu endüstri bölgelerine alan ilave edilmesine karar verme yetkisini eğer bölge mevcut olandan küçükse Bakanlığa devrediyorsunuz. Gerekçe olarak da özetle demişsiniz ki: “Cumhurbaşkanının yükü ve bürokrasinin yükünün azaltılması.

Değerli milletvekilleri, hani bu getirdiğiniz ucube başkanlık sistemiyle çok hızlı ilerleyecekti her şey; uçacaktı, kaçacaktı, her şey çok hızlı olacaktı, Türkiye çağ atlayacaktı. Bu sistemle yürütmenin tek yetkilisi sıfatıyla Cumhurbaşkanı daha hızlı karar alabilecek, bürokrasinin yükü azalacak diye pazarlıyordunuz. Ne oldu, ne değişti dört yılda? Tabii, şimdi yavaş yavaş bu sorunların farkına varıyorsunuz. Biz, hep söylemekten yorulduk, her seferinde haklı çıkmaktan yorulduk çünkü bu getirdiğiniz sistemin değil hızı ve yükü azaltmak daha farklı yükler getireceğini ifade etmiştik, çünkü bütün yetkiyi tek bir kişiye veriyorsunuz. Tabii, sizler de haklısınız, Cumhurbaşkanının yükü çok ağır çünkü kendisi kadınların ne giyeceğinin, kaç çocuk doğuracağının, kariyerlerinin ne olacağının ya da medyanın hangi manşetle çıkacağının, hangilerine kapatma verileceğinin kararını almakla meşgul. Tabii, buradan da bir şey söyleyeyim, Genel Başkanınıza bu anlamda lütfen uyarılarımızı da iletin, asıl işi olmayan konularla ilgilenmesin. Gerçek işiyle ilgilenirse ÇED raporunun bir sorun değil, tam tersine doğa katliamını önleyecek bir uyarı niteliğinde rapor olduğunun da farkına varacaktır.

Değerli milletvekilleri, AKP iktidarlarınız boyunca en önemli özelliğiniz yaşanılan sorunlardan hiç ders almamış olmanız. Dünya çok ciddi bir iklim kriziyle karşı karşıya, bir pandemi süreci yaşadık, bu ülkede ve dünyada bir gıda krizi ve doğa kriziyle karşı karşıya olduğumuz gerçeği ortada ama siz, zaten bugüne kadarki iktidarlarınız boyunca ÇED konusunu, ÇED raporlarını her seferinde kuşa çevirdiniz. 2018’de 3 binin üzerinde proje için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı “ÇED Gerekli Değildir” kararı verdi. Zaten bir yerde doğa katliamı yapmayı kafanıza koyduysanız ÇED raporlarını bugüne kadar usulüne uyduruyordunuz ama bu getirdiğiniz maddeyle artık usulüne uydurma ihtiyacı bile hissetmiyorsunuz. Eğer bir yerde doğa katliamını kafanıza koyduysanız buna hiçbir engel tanımıyorsunuz. Tabii, şunu da ifade edeyim: Bu, sizin siyaset anlayışınızla tutarlı çünkü biliyoruz ki AKP doğayı, yeşil olanı, iyi olanı, güzel olanı, hiçbir şeyi sevmez; tek bir yeşili seversiniz siz, o da doların yeşilini seversiniz.

Değerli milletvekilleri, bir diğer önemli hususa da dikkat çekmek istiyorum. Bugün RTÜK bir devlet kurumu olmaktan çıkmış, AKP’nin özgür ve bağımsız medyanın üzerinde âdeta sopa olarak kullandığı bir parti aparatı hâline gelmiştir. Halk TV, FOX, KRT, Tele1 başta olmak üzere AKP’nin havuzunda olmayan medyaya gözünün üzerinde kaşın var diye ceza dağıtan AKP’nin televizyon komiseri Ebubekir Şahin ve iktidar üyeleri alenen, bilerek suç işlemektedir. Hiçbir yasal dayanağı olmayan cezaları verip, Meclise göndermesi gereken yazıyı bekletip, kanunu değil, saraydan gelen emirleri uygulayanlar bilmelidir ki bu millet onların sırtını dayadıkları kişiden ilk seçimde bir an önce bu gücü alacaktır. Bulundukları yeri suç işleme makamı hâline getirip bu kadar aleni bir şekilde görevi kötüye kullananlar da bağımsız yargı karşısında en kısa sürede hesap verecektir. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinde yer alan “değiştirilmiş” ibarelerinin “yeniden düzenlenmiş” ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

     Dursun Müsavat Dervişoğlu                             Mehmet Metanet Çulhaoğlu

                    İzmir                                                         Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu.

Buyurunuz Sayın Çulhaoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 341 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2’nci maddeyle endüstri bölgelerindeki ilave alanların endüstri bölgelerinden büyük olmaması koşuluyla Bakanlık tarafından belirlenmesini, gerekçesinde ise Cumhurbaşkanının iş yükünün ve bürokrasinin azaltılmasını amaçlandığını ifade ediyorsunuz. Bu gerekçe muhalefet partisi olarak bizim Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine olan itirazlarımızın ne derece doğru olduğunu ortaya koymaktadır. Ayrıca 2’nci madde gerekçesinde belirtilen bu durumun aksine teklifin geri kalanında Cumhurbaşkanına yeni yetkiler tanınmakta, bu durum bize iktidarın her işinde olduğu gibi bu teklifin içerisinde de çelişkiler olduğunu göstermektedir.

Sayın milletvekilleri, Meclis yaz tatiline girmeden, Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları kamu yararına aykırı ve ÇED sürecini yok sayan bu teklifin geri çekilmesi için bir basın açıklamasında bulundular. Bu açıklamada 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu’ndaki planlama, yerel yönetimlerin yetkileri ve ruhsat süreçleriyle ilgili var olan eksiklik ve yanlışların giderilmesi talebinde bulunarak kanunun endüstri bölgelerinin kuruluşu ve ilanını, yatırım izni sürecini, teşvik tedbirlerini ve yönetici şirketin görev ve yetkilerini belirleyen hükümlerinin teklif edilen düzenlemelerle daha da sorunlu hâle geldiğini ifade ettiler. Dinlediniz mi arkadaşlar? Duymadan geçtiniz ve yanlışlarla devam etmeye de alışkınsınız.

Değerli arkadaşlar, kısaca, AK PARTİ iktidarı -yapmak istediği- herhangi bir bilimsel kurulun görüşü alınmaksızın tek elden yürütülen politikalar çerçevesinde mevcut endüstri bölgelerinin sınırlarının genişletilmesini amaçlıyor. Yani endüstri bölgelerini cazip hâle getirme gerekçesiyle yerli ve yabancı yatırımcılara mülkiyet hakkı verilmesinin önünü açıyorsunuz. Mülkiyet devrinden sonra ise yatırımcıların satış ve kiralama yapmalarını mümkün hâle getiriyorsunuz. Böylelikle kamu yararı yerine özel çıkarları ve yandaş şirketlere ayrıcalık sağlanmasını amaçladığınız görülüyor. Yine, kanun teklifini getirirken yapı üretim sürecinde yer alan tarafların, meslek odalarının, üniversitelerin ve kamu kurumlarının katılımıyla hazırlanmamış, görüş ve önerileri de alınmamıştır. Çevre politikalarının sağlıklı ve kamu yararını gözeten politikalar çerçevesinde üretilmesi, kamu yönetiminin, merkezî ve yerel yönetimlerin, meslek mensuplarının, meslek kuruluşlarının ve ilgili tüm kesimlerin ülke adına ortak sorumluluğu değil midir arkadaşlar? Hukuka ve demokratik katılım ilkelerine aykırı biçimde, katılımcı süreçlerden uzak, merkeziyetçi politikalarla hazırlanan ÇED sürecini yok sayarak yaşanabilir çevre hakkını engelleyen, endüstri bölgelerinin sınırlarının bilimsel değerlendirmelerden uzak bir şekilde genişletilmesine izin veren, kamulaştırılan alanların piyasalaştırılmasını ve özelleştirilmesini amaçlayan, dolayısıyla kamu ve doğal çevre yararını göz ardı eden düzenlemeleri içeren Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ni uygun bulmadığımızı ifade etmek istiyorum.

İYİ Parti olarak, İYİ Parti iktidarında biz yeni sanayi bölgesi oluşumlarında endüstriyel kent vizyonuyla hareket edecek, mevcut sanayi bölgelerinin ise daha yeşil olması için gereken yenileme yatırımlarını yapacağız. Sanayi politikasına mekânsal yaklaşımımızın ana bileşenlerinden biri de endüstriyel simbiyoz yani ortak alanlar olacak. Sektörün atıklarını ya da yan ürünlerini başka bir sektörün girdi olarak kullanmasını mümkün kılan bir planlama yapacak, bu yönde teşvikler tasarlayacağız. Ayrıca yine, “İş Birliği” başlığımız kapsamında yeni teknolojileri kamu, üniversite, özel sektör iş birliği mekanizmalarıyla geliştireceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) – Bunun için de Almanya’da Fraunhofer modelini yani uygulamalı modeli esas alacağız. İyi sanayi yaklaşımımızın tam ortasında yatay politikalar yer alıyor. AK PARTİ iktidarında uygulanan yanlış politikalarla AR-GE yapma potansiyeli en yüksek firmalarımız bile müteahhitliğe soyundu. Biz ise yatay sanayi politikası anlayışımızla sektörleri ayırmak yerine her sektörde rekabetçi olmayı ve rekabetçi kalmayı sağlayacak yetkinlikleri geliştirmeye odaklanacağız. Yani yatay alanlarda tüm sektörleri ilgilendiren ve iş ekosisteminin iyileşmesini amaçlayan aksiyonlar alacağız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 341 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi çerçevesinde yer alan "aşağıdaki cümle" ibaresinin "aşağıdaki cümleler" şeklinde değiştirilmesi, 4737 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesinin birinci fıkrasının dördüncü cümlesinden sonra eklenmesi öngörülen cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"Yenilenebilir enerji kaynak alanı (YEKA) olarak ilan edilen alanlarda, Bakanlığın önerisi ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının uygun görüşü ile Bakanlıkça tekrar yer seçimi yapılmadan Cumhurbaşkanınca yenilenebilir enerji üretimine yönelik endüstri bölgelerinin kurulmasına izin verilebilir."

               Bülent Turan                Ahmet Özdemir                       Tamer Dağlı

                 Çanakkale                 Kahramanmaraş                              Adana

          Mücahit Durmuşoğlu         Lütfiye Selva Çam

                 Osmaniye                       Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu değişiklikle, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı (YEKA) olarak belirlenen alanların, yer seçimi yapılmadan doğrudan endüstri bölgesi ilan edilmesi sağlanarak bu bölgelerin özellikle kendi tüketimlerini karşılamak amacıyla yenilenebilir enerjiden elektrik üretmek isteyen sanayicilerimiz için hazır bölgeler oluşturulması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde 2 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 341 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

              Ali Kenanoğlu         Mahmut Celadet Gaydalı              Erdal Aydemir

                  İstanbul                         Bitlis                                    Bingöl

     Serpil Kemalbay Pekgözegü Dirayet Dilan Taşdemir                 İmam Taşçıer

                    İzmir                            Ağrı                                Diyarbakır

                                            Dilşat Canbaz Kaya

                                                    İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Sayın İmam Taşçıer.

Buyurunuz Sayın Taşçıer. (HDP sıralarından alkışlar)

İMAM TAŞÇIER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifinde “Endüstri bölgesi yatırımcılarının ihtiyacı olan elektriği üretebilmelerinin önü açılmalıdır.” denilmektedir. Yatırımcıların önü açıldı mı, açılmadı mı, açılıyor mu; bu süreci biraz gözden geçirmek istiyorum. Özellikle de Komisyonun bunu dinlemesini istiyorum.

12 Mayıs 2019 tarihinde yayınlanan ve Cumhurbaşkanlığının 1044 sayılı yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim faaliyeti gösteren tesisler için uygulanacak fiyat ve süreler ile yerli katkı ilavesi kararını ana dayanak alan yönetmelikte “Güneş enerjisiyle üretilen üretim fazlası elektriğe EPDK tarafından yayınlanan abone grubuna ait perakende tek zamanlı aktif enerji bedeli uygulanır ve YEKDEM (Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması) kapsamında değerlendirilmek üzere on yıl süreyle satın alınır.” ibaresi yer almaktaydı. Yayınlanan bu yönetmelikle birlikte Türkiye'de üretim yapan kuruluşlar, elektrik ihtiyacını karşılamak ve tükettiklerinden arta kalan elektrik enerjisinin olması hâlinde de bunu söz konusu madde uyarınca şebekeye satmak üzere girişimlerde bulundurlar. Sektör temsilcilerince bu süreçte 3 binin üzerinde kuruluşun bu alanda yatırım yaptığı belirtilmektedir. Bu yatırımlardan tamamlanmış olan santraller ve henüz yapım aşamasında olan santraller bulunmaktadır. Yatırımı tamamlanıp üretime geçen santraller, tüketim fazlası enerjilerini de söz konusu maddede belirtilen tarifeyle elektrik dağıtım şebekesine sattılar. Gelin görün ki bu uygulamayı sonlandıran yönetmelik değişikliği meydana geldi.

Yine, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK), 11 Ağustos 2022 tarihinde yaptığı yönetmelik değişikliğiyle 16’ncı maddede “12/5/2019 tarihinden sonra yapılan başvurular neticesinde bağlantı anlaşmasına çağrı mektubu almaya hak kazanan kişilerin, ihtiyacının üzerinde satışa konu edilebilecek üretim miktarı, ilişkili tüketim tesisinin toplam elektrik enerjisi tüketimini geçemez. Bu miktarın üzerinde sisteme verilen enerji YEKDEM’e bedelsiz katkı olarak dikkate alınır.” dedi. Bu değişiklikle birlikte daha önceden tüketiminden fazla elektrik enerjisini sisteme bedeli karşılığında satan üreticiye, 11 Ağustos tarihinden itibaren herhangi bir ödeme yapılamayacağı ve bedelsiz bir şekilde ürettiği elektrik enerjisinin sisteme verileceği bildirilmiştir yani ürettiği enerjiyi bedava YEKDEM’e verecek üretici.

GES yani güneş enerji santralleri, bu daha önce çıkan yasayı dikkate alarak mükelleflerine imkânlar tanıdı, mükellefler de verilen bu destekle sanayiciler, iş insanları çok ciddi GES yatırımları yaparak önemli rakamlarda bankalara borçlandılar ve kredilerle bu sistemi kurmuş oldular. Ancak EPDK yayınlamış olduğu yeni yönetmelikle yatırımcıları zor durumda bırakmış olup bu yönetmelikle hâlihazırda yatırımı olan ve yatırım süreci devam edenler iflas etme riskiyle karşı karşıya bırakıldı. YEKDEM kapsamında değerlendirilmek üzere on yıl süreyle satma hakkı getirilmesi kararını veren bu siyasi iktidar ve onun enerji alanındaki yöneticilerinin kendileriydi.

AKP döneminde sıkça örneğini gördüğümüz günübirlik plansız kararlar sektörün geleceğinin yanı sıra ülkenin ekonomisini de baltalamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

İMAM TAŞÇIER (Devamla) – Üç yıldan fazladır uygulanan bir kuralı, bir gecede geriye dönük olarak değiştirmenin başka sonuçları da olacaktır tabii. Tüketim fazlasını bedelsiz sisteme vermek zorunda kalan tesislerin bir kısmı sökülecek, bir kısmı kapasite azaltacak, kaynak israfları olacak ve bir kısım firma da iflas edecektir.

Yenilenebilir kaynaklara dayalı üretim kapasitesinin artması ithal kaynak bağımlılığının azalması açısından hayati öneme sahiptir. Bugün karşı karşıya kaldığımız enerjide dışa bağımlılık çıkmazından kurtulmanın en büyük anahtarlarından bir tanesi de yerli ekipmanlarla enerji yatırımlarına ağırlık vermektir. Kamu yararı gözetilerek yenilenebilir üretim kapasitesinin düşmesine engel olmak için söz konusu değişiklikten etkilenecek devrede veya tesis edilme aşamasında olan üretim tesisleri için acil bir ara çözüm bulunmalıdır.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 341 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin birinci fıkrasında geçen “maddeye” ibaresinin “maddenin” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Tahsin Tarhan               Tacettin Bayır       Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu

                  Kocaeli                         İzmir                                    Manisa

            Müzeyyen Şevkin          Çetin Osman Budak              Ömer Fethi Gürer

                   Adana                         Antalya                                   Niğde

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer.

Buyurun Sayın Gürer. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi yatırımcının irtifak hakkı veya kullanım iznini içeriyor, beş yıl sürede yatırım gerçekleşmezse bir yıllık bir uzatma sonunda bu hakkın iptal edileceği belirtiliyor. Yalnız, bu kanun teklifinin farklı bir maddesinde bedelsiz arazi devrinden söz ediliyor ve burada “Kamulaştırma bedeli yönetici şirket veya yatırımcı tarafından karşılanmış ise yönetici lehine bedelsiz olarak bağımsız ve sürekli irtifak hakkı tesis edilebilir.” ifadesi yer alıyor. Bu 2 maddenin birbiriyle çeliştiğini düşünüyorum, bu anlamda bir değerlendirmenin gerekli olduğunu da belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, ilan edilen endüstri bölgelerinin içinde Niğde ilimizde de bir endüstri bölgesi var. 2015 yılında Niğde ili Bor ilçesi Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi kurulacağı duyuruldu; Resmî Gazete’de ihale dahi yayınlandı, 2.500 teknik eleman istihdam edileceği de açıklandı, seçim önceleri de sık sık gündeme getirildi. O dönem için 9 milyarlık yatırımla GES üssünün Niğde olacağı ifade edildi. Bor ilçesi Seslikaya, Emen ve Badak köyleri arasında 2.539 hektarlık alan bu nedenle ayrıldı. 2008’de devreye alınacaktı, o günden bu yana hiçbir şey yapılmadı; ot bitiyor hayvan otluyor, Niğde’ye verilen bu söz bugüne kadar gerçekleştirilmedi.

Bir başka ilginç örnek de temeli atılıp temel kalan yatırım. 2019 yılında seçimden önce Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Niğde’ye geldi, entegre güneş paneli üretim tesisi temeli attı. Yüzde 100 yerli güneş paneli altı ayda bitecek, 1.500 kişi çalışacak, beş yılda 5.000 kişiye iş olanağı sağlanacaktı. 600 milyon dolar değerinde teşvikle yapılacağı duyurulan bu yatırım da temel olarak kaldı. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanına bir soru önergesi verdim, Sayın Bakan temel attın, ne olacak bu? dedim, bana verdiği yanıtta “Sanayi Bakanına sor.” diye belirtti. Sanayi Bakanı da “Çalışma devam ediyor.” dedi, aradan geçen dört yılda orada temel duruyor, yatırım yapılmadı. Seçim yaklaşıyor, belki gene bir bakan gelir, bir temel daha atar. Bu anlamda, Niğde’nin makûs talihini bir türlü yenemediği ve verilen sözlerin tutulmadığının iki somut örneği bu.

Değerli arkadaşlar, bir konuya daha değinmek istiyorum: Sanayinin önemi yadsınamaz ancak sanayi ne kadar gelişirse gelişsin, ne kadar artı değer yaratırsa yaratsın, tarım olmadan, gıda olmadan insan yaşamı da devam ettirilemez. Hava gibi, su gibi gıda da zorunlu bir ihtiyaç. Bu kanun teklifi görüşmelerinde Sanayi Bakan Yardımcısı yaptığı konuşmada “Türkiye’nin yüzde 30’u yani 230 bin kilometrekarelik tarım alanının –orman da değil sadece tarım alanı- bize getirdiği gayrisafi millî hasıla 50 milyar dolar. ‘Tarım, tarım’ diye bağırıyor çağırıyoruz da sonunda bize getirdiği para 50 milyar dolar.” diye bunu küçümseyen ve bu bağlamda, sanayinin tercih edilmesi için gerekli olan bir argüman sunuyor. Oysa bu yanlış bir sunum çünkü tarım olmadan insan yaşamının olmayacağını görmek gerekir. Demek ki tarımda yapılmayan yatırımların bir nedeni de bu düşüncelerden kaynaklanıyor. Sanayiye yatırım yapsanız da sonunda tarımın olmadığı yerde yaşam olmayacağı için o sanayinin sürdürülebilirliği yok. Dünyada tarımda katma değerli ürün üretebilen, marka yaratan, bu bağlamda da yurt dışına ürün satarak gelir sağlayan konuma ermiş ülkemizde ne yazık ki tarım, tarihinin en sorunlu dönemlerine evrilmiş durumda. Bu bakıştan, bu anlayıştan sıyrılmadan bu tür değerlendirmeler olduğunda tarımın geleceğinin sorunlu olacağını düşünüyorum. Eğer siz tarımı yok sayarsanız, dışarıdan ürün almakta oluşacak sorunlarla, bir gün gelir, yaptığınız, ürettiğiniz sanayi yatırımlarıyla yurt dışına göndereceğiniz makinalarınızı gönderecek ülke de bulamazsınız çünkü temel olarak size dayatılan koşullara mecbur kalırsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) – O anlamda, bu konularda değerlendirmelerde tarımı ötelemeden, tarımı değersiz kılmadan… Çiftçinin, emekçinin, üreticinin, alın teri dökenin, besicinin, süt inekçiliği yapanın bu ülkeye katkılarını küçümseyerek değerlendirmede bulunmak bir haksızlıktır. Eli nasırlı, alnında teriyle ekmeğinin parasının peşinde olan ve üreten insanlara karşı duyarsız davranmanın ülkenin faydasına olmadığını düşünüyorum. O anlamda, ülkemizin ithalatçı bir kafayla yönetildiğini de bir kez daha vurgulamak isterim. 21 üründe arz açığı olan ülkemizde “Hububatta stoklarımız yeterli, 1999’dan beri en çok stok yaptığımız dönem.” denilip arpa ve buğday ithal ediliyor; bunu da Genel Kurulun takdirine sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde hepsi aynı mahiyette olmak üzere 3 önerge vardır, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 341 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

              Ali Kenanoğlu         Mahmut Celadet Gaydalı              Erdal Aydemir

                  İstanbul                         Bitlis                                    Bingöl

        Dirayet Dilan Taşdemir Serpil Kemalbay Pekgözegü               Zeynel Özen

                    Ağrı                            İzmir                                   İstanbul

                      

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

     Dursun Müsavat Dervişoğlu        Dursun Ataş

                    İzmir                          Kayseri

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

              Tahsin Tarhan               Tacettin Bayır Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu                      

                  Kocaeli                         İzmir                                    Manisa

           Çetin Osman Budak          Müzeyyen Şevkin                   Ünal Demirtaş

                  Antalya                         Adana                                Zonguldak

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Zeynel Özen.

Buyurunuz Sayın Özen. (HDP sıralarından alkışlar)

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun teklifiyle getirilen rant esaslı kanun düzenlemeleri ekolojik kaygıları da beraberinde getirmektedir. Sanayileşme mevzusu tümüyle doğamızı ve canlıların yaşam alanlarını tahrip eden bir yerden ilerlemektedir. Bunlar hep rant hırsının, küresel kapitalizmin ve kontrolsüz sanayileşmenin bizlere yaşattığı sonuçlardır. ÇED süreçleri titizlikle takip edilmeli ve işletilmelidir. Doğa katliamının önü açılmamalıdır.

Biliyorsunuz, 15 Ekim’de bir patlama oldu, 41 işçimizi, emekçimizi kaybettik. İşçi ve emekçilerimizi saygıyla anıyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum, yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Burada Bakan açıklama yaptı ama açıklamada dikkat ederseniz şunu söyledi, dedi ki: “Tüm göstergeler normaldi.” Normal de bu patlama niye oldu? Yani bu nedir? Bu, bilimsel açıklama değil; bu, Cumhurbaşkanının söylediği “kader”, “fıtrat” senaryosunu doğrulamak için yapılmış bir konuşmaydı. Oysaki tüm göstergeler gösteriyor ki böyle büyük bir katliamın bir nedeni, bilimsel bir açıklaması olmalı. Burada bir araştırma komisyonu kuruldu; bu sevindirici ama hiçbir sorumlunun görevden alınmaması, gözaltına alınmaması, oradaki delillerin, bilgi ve belgelerin akıbetini sorgulanır duruma getirdi. Umarım bu komisyon sağlıklı bir araştırma yapar, belli sonuçlara ulaşır.

Değerli milletvekilleri, AKP Genel Başkanı Erdoğan, Siirt'te, 5 Aralıkta yaptığı konuşmada, Avrupa'daki Almanya Alevi Birlikleri Federasyonuna iftira ve karalamalar yapmıştı ve onlar tazminat davası açtı. Dün mahkemesi vardı 45. Ağır Cezada. Mahkemede aynı tavrı, siyasetçilerin yaptığı tavrı avukatlarında da gördük, fütursuzca, hadsizce bize Aleviliği tanımlamaya kalktılar. Ne yazık ki o binanın üzerinde “Adalet Sarayı” yazıyor, adaletin kırıntısı olmayan bir yerdi. Hâkim ara vermeden “Karar.” dedi, “Davanın reddine” Hemen tıkladı, iki sayfalık bir karar çıkardı. Dedik ki: Hâkim Bey önceden karar vermişsiniz siz, bu neyin nesi? O kadar lakayt bir tavırla, “İstiyorsanız onu sileyim, tekrar yazayım.” diyor. Ya, böyle bir yargılama olabilir mi? Adaleti düşürdüğünüz hâle bakın.

Bir de Erdoğan geçtiğimiz hafta Kültür Bakanlığına bağlı Alevi-Bektaşi kültür ve cemevi başkanlığının kurulacağını açıkladı ve 11 görevli atayacak, o görevliler cemevlerini idare edecek. Bu kayyumun ta kendisidir. Ben grupta arkadaşlarla, milletvekilleriyle, her gruptan insanlarla konuşuyorum “Alevileri çok seviyoruz.” Kardeşim, seviyorsanız gereğini yapın. Alevi inancının sistematiğini bilmiyorsunuz. Aleviler cem, ibadet yaparken dede de olsa, ana da olsa kim olursa olsun “rızalık” almadan o hizmeti yürütemez. O 11 kişi kimdir Alevilerin cemevlerini idare edecek? Bu kayyumun ta kendisidir. Aleviler bunu kabul etmeyecek. Alevilere sadaka kültürüyle biat ettiremezsiniz, sizin Alevilerinizi yaratamazsınız. Eğer Alevilere eşit yurttaşlık hakkı vermediğiniz sürece… Bakın, biz Halkların Demokratik Partisi olarak “Aleviler eşit yurttaşlık istiyor.” diye bir broşür çıkardık, bu parti programımıza girdi; samimiyseniz sizler de parti programınıza koyun bunu, öyle “Alevileri seviyoruz, Aleviler iyidir.” demekle bu iş olmuyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ZEYNEL ÖZEN (Devamla) – Arkadaşlar, görüyoruz, AK PARTİ Genel Başkanı gidip cemevlerini ziyaret ediyor, cemevlerine yasal statü vermiyor, inanç merkezi olarak kabul etmiyor; bu iki yüzlülüktür, samimi olun. Samimi olun, inanç merkezi olarak görmediğiniz, yasal görmediğiniz yeri eğer gidip ziyaret ediyorsanız bu samimiyetsizliktir. Ben buradan, Cumhurbaşkanını ve tüm yetkilileri samimiyete davet ediyorum. Eğer Alevilere eşit yurttaşlık vermezseniz söylediklerinizin hepsi boştur. Aleviler sadaka istemiyor, anayasal güvence istiyor ve -Aleviler devlete bağımlı, devletin sadakasıyla yaşayan bir toplum değil- her inancın kendi kendini finanse ettiği bir yapı istiyor; Diyanetin demokratikleşmesini, Sünni vatandaşlara bırakılmasını istiyor. Bu talebi unutmayın, onun için “Alevileri çok seviyoruz.” diye nutuk da atmayın.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Kayseri Milletvekili Sayın Dursun Ataş.

Buyurunuz Sayın Ataş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 4’üncü maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, görüşülen madde endüstri bölgelerinde ÇED sürecinin kaldırılmasını düzenlemektedir. ÇED raporu sürdürülebilir, doğal bir çevre için gerekli unsurdur ancak iktidar partisi yine, geçmişte birçok örnekte olduğu gibi, doğayı korumaya yönelik ÇED süreçlerinden kaçınmakta, doğanın çeşitli bahanelerle talan edilmesine göz yummaktadır. ÇED süreçleriyle ilgili düzenleme yapılacaksa daha sıkı denetimler, daha büyük yaptırımlar ve daha sistematik bir süreç getirilmelidir. Dolayısıyla bu maddenin tekliften çıkarılması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz teklifin gerekçesine göre endüstri bölgelerinin daha işlevsel hâle getirilmesi, istihdam ve üretim merkezi olan sanayi alanları oluşturulması, bu alanlara nitelikli yatırımcıların çekilmesi amaçlanmaktadır. Ülke ekonomisinin gelişimi açısından imalat sanayisinin güçlendirilmesi oldukça önemlidir ancak AKP iktidarı yirmi yıldır her türlü yasama ve yürütme gücünü tek başına elinde tutmasına rağmen sanayide ülkeyi getirdiği durum ortadadır. Her gün ismi değişen ekonomi modelleri, ekonomiyi yöneten kişilerin sürekli görevden alınması, istikrarsız ekonomi politikaları, Merkez Bankasının bağımsızlığının hiçe sayılarak tek adama bağlanması, akla, mantığa, bilime sığmayan “Faiz sebep enflasyon sonuçtur.” teorisi yüzünden, bugün, yıllık dış ticaret açığı tarihî seviyeleri aşmış, kredi notu ise iflas sınırına gelmiştir. Türkiye, Merkez Bankasının içi boşaltılmış, elindeki tüm döviz rezervi borç ve emanet alınmış kaynaklardan oluşan bir ülke hâline getirilmiştir. Bakınız “Türkiye ekonomi modeliyle ihracat artacak, ithalat azalacak.” dediler. Yılın ilk sekiz ayında ihracat artışı yüzde 18,21’de kalırken ithalattaki artış ise yüzde 40,69’la ihracat artışını 2’ye katladı. Sekiz aylık dış ticaret açığı 29,82 milyar dolardan 73,44 milyar dolara fırladı; yüzde 146,3 artışla geçen yılın tam 2 katına çıktı. İhracatın ithalatı karşılama oranında bırakın Avrupa Birliği ülkelerini, dünya ticaretinde 3. lig sayılacak ülkelerin bile gerisine düştük.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin geldiği bu durumu Sayın Bakan Yardımcısı da Komisyon görüşmeleri sırasında itiraf etmiştir. Türkiye’yi fakir ülke olarak nitelendirmiştir, millete şöyle zenginiz, böyle büyüyoruz masalları anlatsalar da gerçekte bizi kıskanan Avrupa’nın çok gerisinde, 8.500 dolar gayrisafi millî hasılasıyla fakir bir ülke olduğumuzu itiraf etmiştir. Evet, bu ülkeyi fakir hâle getiren AKP, yirmi yıl sonunda bunu itiraf etmek zorunda kalmıştır.

Görüştüğümüz kanun teklifi de sanayicinin sorununu çözmekten, tarihî zirveyi gören dış ticaret açığını düşürmekten, katma değeri yüksek üretimi artırmaktan çok uzaktır. 15 maddelik teklifte sanayinin girdi maliyetlerinin azaltılmasına, ham madde fiyatlarının düşürülmesine, ihracatçıların finansman sıkıntılarının çözümüne, personel maliyetini azaltacak bir teşvike, navlun bedellerine dair bir desteğe yer verilmemiştir. Bunun aksine, Cumhurbaşkanına yetki devrini, ÇED sürecinin baypas edilmesini, yandaşa mülkiyet devrini sağlayacak düzenlemeler yapılmıştır.

Değerli milletvekilleri, ihracat ürünlerimizin hâlâ düşük katma değer ürünlerinden oluşması… Baktığınızda, 2021 yılında toplam ihracatımızın kilogram fiyatı yalnızca 1,29 dolar seviyesindedir. Bu rakam, Japonya’da 3,86 dolar, Almanya’da 3,68 dolar, İtalya’da 3,21 dolar seviyelerinde gerçekleşmiştir. 2022 Ocak-Nisan döneminde yüksek teknoloji ürün ihracatımızın toplam ihracat içindeki payı ise sadece yüzde 3’tür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

DURSUN ATAŞ (Devamla) – Bu oran, İsrail’de yüzde 10’u, Güney Kore’de ise yüzde 21’leri geçmektedir. Görülmektedir ki yirmi yıllık iktidar döneminde AKP, Türkiye’nin sanayi bölgeleriyle ilgili makro plan yapamamıştır, ülkemizi endüstriyel gelişmişlik bakımından zayıf ülkeler grubuna düşürmüştür, AR-GE yatırımlarını yapmamış, katma değeri yüksek üretimi gerçekleştirememiştir. Yirmi yıldan sonra mental anlamda çöküş yaşayan ve kendi çöküşünün faturasını millete ödeten bu iktidarın ülkenin sorunlarını çözmesini beklemek çölde su aramaktan farksızdır ama bu sorunları çözecek İYİ Parti iktidarına çok az kaldı diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde son konuşmacı Zonguldak Milletvekili Sayın Ünal Demirtaş.

Buyurunuz Sayın Demirtaş. (CHP sıralarından alkışlar)

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, endüstri bölgeleri, üretim ve istihdamın artması, ekonomik olarak kalkınmanın önünün açılması amacıyla kurulan ve bizim de desteklediğimiz önemli bir modeldir. Elbette yatırımlar yapılmalı, elbette katma değeri yüksek, ihraç edebileceğimiz ve cari açığı düşürebileceğimiz ürünler üretmeliyiz, elbette üretimi ve istihdamı artırmalıyız ve büyümeliyiz. Bu sebeple, yatırımcıların önü açılmalı ve yatırımların önünün açılması için de yatırımcılara teşvikler de verilmelidir, buna bir itirazımız yok ama bizim itiraz ettiğimiz konu, Yatırımcının önünü açacağız derken kuralsız, kontrolsüz, denetimsiz ve kamunun zararına olabilecek bir sistemin yürütülmesidir. Biz ihale yöntemlerinde, yer tahsislerinde, endüstri bölgeleri yönetici şirket atamalarında şeffaf bir sürecin izlenmemesine, serbest rekabet koşullarının oluşturulmamasına, yasaların arkasından dolanan kuralsız, ilkesiz, şeffaflıktan uzak, kamunun üstün yararı gözetilmeyen, hukuka aykırı iş ve işlemlere itiraz etmekteyiz çünkü bugün geldiğimiz noktada iktidar yandaşı şirketler bu yöntemlerle zenginleşirken maalesef kamu zarara uğramaktadır ve 84 milyon zarara uğramaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu madde kabul edilirse “Yatırımcının önünü açıyoruz.” diyerek bu kılıf altında tam bir çevre katliamına sebep olabilecek yeni bir kuralsızlığa daha “evet” demiş olacağız çünkü bu maddeyle Endüstri Bölgeleri Kanunu’ndaki ÇED süreci ortadan kaldırılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle endüstri bölgelerindeki ÇED süreci 2872 sayılı Çevre Kanunu’na ve bu kanuna bağlı olarak çıkarılan ÇED Yönetmeliği’ne tabi olacaktır ve Bakanlık isterse “ÇED Gerekli Değildir” diyebilecek ve halkı baypas edebilecektir ve halkın katılım toplantısını yapmayacaktır ve kâğıt üzerinde de “ÇED Olumlu” kararı verilebilecektir.

Değerli milletvekilleri, oysa daha kanun çıkmadan bile yandaş şirketler için ÇED süreçleri baypas edilmektedir. Nasıl yapıldığını bir örnekle açıklamak istiyorum: Bakın, Zonguldak’ta Filyos Vadi Projesi vardır; bu proje bütün siyasi partilerin katkısının olduğu ve kırk yıldır bölgenin beklediği bir projedir ve bu projenin en önemli ayaklarından biri de Filyos Endüstri Bölgesi Projesi’dir ama Filyos’ta her taşın altından bir şirket çıkmaktadır, Varlık Fonu Yönetim Kurulu Üyesi Fuat Tosyalı’nın sahibi olduğu Tosyalı Holding. Yönetici şirket atamasından alan tahsisine ve ihale süreçlerine kadar karşımıza bir tek şirket çıkmaktadır, o da Tosyalı Holdingdir. Önce, Tosyalı Holdinge burada ihalesiz olarak endüstri bölgesi yönetici şirketliği saray tarafından verilmiş, endüstri bölgesindeki 175 hektarlık alanın 51 hektar olan kısmı yani aslan payı Tosyalı Holdingin şirketi olan Tosçelik Sac Endüstrisi AŞ’ye tahsis edilmiştir. Projedeki bazı ihaleli işler de yine Tosyalı’ya verilmiştir.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı Strateji Başkanlığı Filyos Endüstri Bölgesi’nde yer alabilecek sektörleri belirlemiştir. Elektrik teçhizatı, imalatı, makine ekipman imalatı, ulaşım, eczacılık ve buna benzer sektörler tek tek sayılmıştır ama bu sektörlerin içerisinde bir tek gübre imalatı yoktur, fabrikası yoktur. Buna rağmen, Endüstri Bölgesi’nde Tosyalı Gübre Sanayi AŞ için ön yer tahsisi yapılmıştır. 9 ayrı tesiste 2 milyon ton üretim yapacak olan bu şirket 29/12/2021’de Çevre Bakanlığına ÇED başvurusunda bulunmuş ama Bakanlık Tosyalı’ya özel bir işlem uyguluyor ve 27 Mayıs 2022 tarihli Nihai ÇED Raporu’nda Bakanlıkça deniliyor ki: “ÇED Yönetmeliği madde 24 gereğince Bakanlıkça halkın katılım toplantısı yapılmamasına karar verilmiştir.” Bu şekilde, Çaycuma halkı hiçbir şekilde bu sürece dâhil edilmemiştir. ÇED süreci halktan gizlenmiştir, ÇED süreci kapalı kapılar ardında yürütülmüştür ve 13/6/2022’de valilikçe “ÇED olumlu” kararı ilan olarak yayınlanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) – Ve halka sorulmamıştır değerli arkadaşlar, Bakanlık Tosyalı’nın çıkarına karar vermiştir. Bu olmaz arkadaşlar, bu yanlıştır.

Değerli milletvekilleri, Filyos Vadisi o kadar özel bir alan ki ülkemizde nadir görülen 30 kuş türünden 20 tanesi bu Filyos Deltası’ndadır. Çok zengin bir biyoçeşitliliğe sahip olan bu deltada önemli doğal alanlar kriterini sağlayan endemik bitki türleri bulunmaktadır. Ayrıca Ramsar Sözleşmesi’yle tüm sulak alanlar koruma altına alınmıştır.

Şimdi bu alanda; 724 bin ton amonyak, 48 bin ton nitrik asit, 693 bin ton sülfürik asit, 156 bin ton fosforik asit gibi çok yüksek oranda kimyasal kullanılacaktır. Bu tesis yapılırsa Filyos'ta büyük bir çevre katliamı yaşanacaktır değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) – Selamlamak için bir dakika daha rica edeceğim.

BAŞKAN – Buyurun.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) – Bakın, Köksal Toptan bile yaptığı açıklamada demiştir ki: “Bu havzaya böyle bir kötülük yapılmaz.”

Değerli arkadaşlar, bakın, işte bu kadar güzel bir yer, gübre fabrikasıyla bir çevre felaketine uğrayacaktır.

Değerli AK PARTİ'li milletvekilleri, Sayın Ahmet Çolakoğlu; bu vebalin altında kalmayın. Kalmayın, bakın kendi memleketiniz orası.

POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) – Öyle değil, öyle değil.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, biz tabii ki tarımın desteklenmesi için gübre fabrikasına da karşı değiliz, gübre fabrikası yapılsın ama yeri burası değil. Yapılacak birçok yer var yani bula bula bu kadar güzel bir alanı mı buldunuz? Evet, bu sebeple buranın yani Filyos Vadisi'nin, gerçek sahibi olan kuşlara, hayvanlara, zengin bitki örtüsüne bırakılması gerektiğini düşünüyorum ve oranın özenle korunması gerektiğini düşünüyorum. Bu sebeple bu kanunun bu maddesinin geri çekilmesinin uygun olacağını düşünüyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 4’üncü madde kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 341 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 5’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

              Ali Kenanoğlu         Mahmut Celadet Gaydalı             Fatma Kurtulan

                  İstanbul                         Bitlis                                    Mersin

              Erdal Aydemir         Dirayet Dilan Taşdemir Serpil Kemalbay Pekgözegü

                   Bingöl                           Ağrı                                      İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) –Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Fatma Kurtulan.

Buyurunuz Sayın Kurtulan. (HDP sıralarından alkışlar)

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Seçim yaklaştıkça iktidarınız için tehlikeleri görmeye başladınız, o yüzden ya yasakçı kanun teklifleri getiriyorsunuz sansür yasasında olduğu gibi ya da rantçı düzenlemeler yapmaya çalışıyorsunuz şu an görüşmekte olduğumuz kanun teklifinde olduğu gibi. Türkiye'de kadınlar, emekçiler, öğrenciler, kısacası her kesim köklü sorunlarla boğuşuyor. Bu sorunlar her geçen gün daha da derinleşiyor; öğrenciler barınamıyor, emekliler geçinemiyor, çiftçiler üretim yapamıyor, esnaf siftah yapamıyor, ekonomik kriz halkın kâbusu olmuş durumda. Cezaevleri ölüm evlerine dönüşmüş durumda, sadece on ayda 69 mahpus cezaevlerinde yaşamını yitirdi. Cezaevlerinde hâlâ açlık grevleri var; İzmir Kırıklar, Trabzon Beşikdüzü, Kilis, Konya Ereğli'de mahpuslar temel hakları için açlık grevinde. Her ay onlarca kadın öldürülüyor, her gün en az 5 işçi iş cinayetinde yaşamını yitiriyor, Amasra'da olduğu gibi işçiler toplu toplu katlediliyor. Olay mahalline gidenlerinize, televizyonlarda demeç verenlerinize, Genel Kuruldaki konuşmalarınıza baktığımızda katliamdaki sorumluluğunuzu görmeyip “kader” diyorsunuz. İnsanlar Bartın’da neler olduğunu anlamaya çalışıyorken siz katliamla ilgili sosyal medya kullanıcılarını kovalama derdine düştünüz, bununla da övündünüz.

Dün burada bir araştırma komisyonu kurmamız elbette ki önemlidir ancak aklınızda göstermelik bir komisyon fikri varsa peşinen söyleyelim: Bu komisyonun göstermelik bir komisyon olmasına asla izin vermeyeceğiz. 41 canı yitirdiğimiz faciada kader değil, sorumlu arayacağız. Muhalefetin sesini kesmeye çalışsanız da basını susturmaya çalışsanız da kamuoyunu sansür yasalarıyla sindirmeye çalışsanız da inanın başaramayacaksınız. Bartın’daki faciayı da halkın sırtına çökmüş tüm sorunları da konuşmaya, bu sorunların çözümlerini bulmaya devam edeceğiz.

Biliyoruz, sizin gündeminiz halkın sorunları değil; kendi cebiniz, şatafatlı yaşamınız, iktidarınız ve yandaşınızın cebidir. O yüzden, biz halkın sorunlarını konuşurken siz rant yasalarıyla Meclisi oyalıyorsunuz. Yeni rant alanları için yine kanun teklifi getiriyorsunuz, bu aslında yandaşa safları sıklaştırma mesajıdır. Seçim göründü ya, tünelin ucu göründü ya ne toplarsak kâr, neyi talan etsek kâr hesabındasınız.

Kanun teklifinin 5’inci maddesiyle de kamu arazilerini yine yandaşlarınıza peşkeş çekmeyi amaçlıyorsunuz. Eğer isterse, yandaşın biri gelecek, bir alanda yatırım yapmış diye, rayiç bedeliyle satın alabilecek. Hasankeyf’te de kazanç sağlamak adına binlerce yıllık tarihi sular altına gömdünüz. Daha faaliyete bile geçmeden onlarca emekçinin yaşamını yitirdiği Akkuyu’da, halka dahi sormadan bir ölüm sahası inşasına devam ediyorsunuz. İkizköy’de de halkın yaşam alanını, şirketlere maden açılması için peşkeş çekiyorsunuz. Düzenlemenin kamuyu uğratacağı zarar elbette bununla da sınırlı değil. Kanun teklifinde, hazine adına tesis edilen taşınmazlarda yatırımın tamamlanması hâlinde yatırımcıya bedelsiz olarak devredilebilmesini öngören hükümler de var. Taşınmazların kalıcı bir şekilde bir kişiye, gruba, yatırımcıya irtifak hakkı sağlanarak bırakılması kamuyu zarara uğratmaktadır. Kamu malını gasbetmek yandaşa, sermayedarlara peşkeş çekmektir. Hazine malı kişiler, şirketler lehine yapılan düzenlemelerin konusu değildir. Elinizi kamu arazilerinden çekin, elinizi halkın yaşam alanlarından çekin. Giderayak halkın varlıklarını yandaşa peşkeş çekmekten vazgeçin. Halka karşı suçlarınızı, doğaya karşı suçlarınızı daha da büyütmeyin diyoruz.

“Sınır ötesi operasyon” adı altında, daha önce de defalarca iddia edildiği gibi yine kimyasal silahların kullanılması tartışılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

FATMA KURTULAN (Devamla) – Kimileriniz dışarıdaki yandaş medyanızda, kimileriniz de burada Şebnem Hocayı hedef göstererek savcılarınıza talimat verdiniz ve Bartın’da hâlâ faaliyete geçmeyen savcılar apar topar, saniyeler içerisinde Şebnem Hocayla ilgili soruşturma başlattı.

İnanın, şunu unutmayın ki: Gün gelecek, bu insanlık suçu karşısında, size bu kimyasal silahları verenler sizi yargılamanın öncülüğünü yapacaklar, uluslararası arenalarda mutlaka bunun hesabını vereceksiniz. Kanun tekliflerinizle, varlığınızla Türkiye’nin omuzlarına çökmüş bir yüksünüz. En kısa sürede, mücadelemizle Türkiye’yi bu yükten kurtaracağız diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin ikinci ve dördüncü paragrafının teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Dursun Müsavat Dervişoğlu                                        İmam Hüseyin Filiz

                    İzmir                                                                   Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Gaziantep Milletvekili Sayın İmam Hüseyin Filiz.

Buyurunuz Sayın Filiz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesiyle ilgili olarak İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu maddenin ikinci paragrafında, hâlen, Cumhurbaşkanınca özel endüstri bölgelerine tanınan ek teşviklerin endüstri bölgelerinin geneli için de geçerli olması öngörülüyor ancak Cumhurbaşkanının ek teşvikleri kimlere, hangi kriterler çerçevesinde vereceği belirtilmemiştir. Şeffaf ve sistemli bir teşvik sistemi önerilmediğinden keyfî uygulamalara yol açacağı kanaatindeyiz. Bizim önerimiz, teşvik verilirken katma değeri yüksek ürünler üreten firmaların birinci derecede dikkate alınmasıdır. 5’inci maddenin dördüncü paragrafıyla endüstri bölgelerini, mülkiyet talep eden yatırımcılar için daha cazip hâle getirmek gerekçesiyle, yatırımcılara hazine adına tescilli taşınmazlarda mülkiyet hakkı verilmek isteniyor. Yönetici şirkete de mülkiyet devri yapabilmesi sağlanarak yatırıma hazır sanayi alanı oluşturulması cazip hâle getirilmektedir. Daha sonrasında ise bu mülkiyet hakkı sahiplerinin satış ve kiralama yapabilmesinin önünün açılması planlanıyor. Değerli milletvekilleri, öyle anlaşılıyor ki vatandaşın ve devletin malı yatırımcıya bankadan kredi çekebilsin diye tahsis ediliyor. Sonuç itibarıyla, yatırımcı şirket risk almadan hazine arazisini teminat göstererek krediye başvurabilecektir. Dolayısıyla riskleri kendileri almak yerine bankalara ve dolayısıyla da vatandaşlara aktarmış olacaklardır, bunu kabul etmiyoruz.

Kamuoyunda, bu kadar geniş imkânlar yaratılacak alanların eşe dosta tahsis edileceği konusunda da çekinceler bulunmaktadır. Teklif Komisyonda tartışılırken İYİ Parti olarak maddenin teklif metninden çıkarılması için verilen önergemiz maalesef kabul edilmemiştir. Bu düşüncemizde ısrar ettiğimizi burada ifade ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de planlı sanayileşme hareketi 1961 yılında ilk olarak Bursa Organize Sanayi Bölgesi kurularak başlatılmıştır. Herhangi bir yasası olmadan devam eden uygulama 2000 yılında 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nun çıkmasıyla yeni bir boyut kazanmıştır. Bazı OSB’ler orta ve büyük ölçekli işletmeleri bünyesinde bulundursa da OSB’lerde üretim çoğunlukla küçük ve orta ölçekli işletmelerle yürütülmektedir. 2022 yılı itibarıyla kurulan OSB sayısı 378’e ulaşmıştır. Sanayi yatırımlarını hızlandırmak, teknoloji yoğun üretiminin önünü açmak ve yabancı sermaye yatırımlarını özendirmek için 4 Ocak 2002 tarihinde 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu çıkarılmış ve bu kanunda OSB’den de endüstri bölgelerine dönüşüm mümkün kılınmıştır. Ülkemizde 17 ilde kurulan 16’sı faal, 13’ü tahsis ya da inşaat aşamasında toplam 29 adet endüstri bölgesi bulunmaktadır. Endüstri bölgelerinden başka teknoparklar ve teknoloji geliştirme bölgeleriyle sanayileşme hamlesi devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, bütün bu hamlelerden sonra sanayide geldiğimiz noktayı özetlemek istiyorum. 2021 yılı ihracatının 212 milyar 880 milyon doları imalat sanayi ürünlerinden oluştu. 69 milyar dolar tutarında düşük teknoloji ürünlere karşılık yüksek teknoloji ürün ihracatımız 6,4 milyar dolar, oran olarak da yüzde 3,02 olarak gerçekleşti, 2022 Ağustos ayı itibarıyla da bu oran yüzde 2,9’dur.

Bazı ülkelerle kıyaslama yaparsak, bizi kıskanan Almanya’nın yüksek teknoloji ürünleri ihracatı 209,7 milyar dolar olup bizim ihracatımızın 33 katıdır. Türkiye, ihtiyacı olan yüksek teknoloji ürünlerini ithalat yoluyla elde ediyor. 2021’de yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ithalatı içindeki payı yüzde 12,4’tür, cep telefonu, bilgisayar ve televizyon gibi katma değeri yüksek olan teknolojik ürünlerde açığını dış pazarlardan kapatan Türkiye her yıl yurt dışına milyarlarca dolarlık kaynak aktarmak zorunda kalıyor.

Değerli milletvekilleri, bu noktada şu soruyu sormak gerekiyor: 1961’den bu yana planlı sanayileşme hareketi içinde olan Türkiye niçin bu durumdadır? Gelişmiş ülkeler endüstri 4.0’ı aşmış, endüstri 5.0’dan bahsederken Türkiye endüstri 3.0’da bocalamaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Bu durumu hazırlayan sebeplere bakacak olursak bilim ve teknoloji üretmesi beklenen üniversitelerin ve diğer kurumların doğru tasarlanmadığını, özellikle imalat mühendisliği bölümlerinde ve meslek yüksekokullarında dijital dönüşümle ilgili yeterli eğitim altyapısının hazırlanmadığını, rektörlerin büyük bölümünün bilimsel niteliği üstün, liyakatli kişilerden atanmadığını, yöneticilerin devlet ciddiyetinden uzak olduklarını, her teşebbüsün arkasında rant elde etme düşüncesinin ve OSB’lerde sanayici olmayanlara bile arazi tahsisi ve yatırımı geciktirme gibi spekülasyonlar olduğunu, şu ya da bu şekilde devletin imkânlarını kendi lehine kullanma anlayışının ve samimiyetsizliğin hâkim olduğunu, kurumsallaşmanın olmadığını dolayısıyla yöneticilerde “Ben yaptım, oldu.” anlayışının hâkim olduğunu, bütün yetkilerin tek kişide toplanarak denge ve denetleme sisteminin ortadan kaldırıldığını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Başkanım, müsaade ederseniz bitireyim.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – …devlette bilgili, tecrübeli ve ahlaklı kadrolar yerine “Neme lazım?”cı, beceriksiz ve ahlaksız kadrolara yer verildiğini görmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, tenkitlerimize rağmen bu teklifin yasalaşacağı anlaşılıyor. Ancak 5’inci maddeyle yaratılan avantajların toplam ihracatımızı ve yüksek teknoloji ürünlerin ihracattaki oranını ne kadar artıracağını takip edip göreceğiz.

Değerli milletvekilleri, her alanda hazırlıklarını tamamladığımız iyi projelerimizle ülkemizin bütüncül kalkınmasını sağlamaya az kaldı, biz hazırız diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 341 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 5’inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, ikinci ve dördüncü fıkrasının madde metninden çıkartılmasını ve beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“4737 sayılı Kanunun 4üncü maddesinin başlığı “Teşvik tedbirleri ve mülkiyet” şeklinde ve birinci fıkrasında yer alan “yeni işe başlayan gerçek ve tüzel kişilerin bu bölgelerde yapacakları” ibaresi “yer alan” şeklinde değiştirilmiş, ikinci fırkasının üçüncü ve dördüncü cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.”

“Altyapı harcamalarının yönetici şirket tarafından karşılandığı bölgelerde, kamulaştırma bedeli yönetici şirket tarafından karşılanmak suretiyle kamulaştırılarak Hazine adına tescil edilen taşınmazların mülkiyeti, alt yapının tamamlanması şartıyla Bakanlığın uygun görüşü üzerine Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca yönetici şirkete bedelsiz olarak devredilebilir. Yönetici şirket, mülkiyet devri yapılan alanları, bu Kanun hükümleri gereğince yatırım yapacağını taahhüt eden yatırımcılara Bakanlığın uygun görüşü üzerine parseller halinde veya işletme binaları da yapmak suretiyle kiraya verebilir veya tapuya geri alım şerhi koymak suretiyle satabilir.”

              Tahsin Tarhan               Tacettin Bayır       Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu

                  Kocaeli                         İzmir                                    Manisa

           Çetin Osman Budak          Ömer Fethi Gürer               Müzeyyen Şevkin

                  Antalya                         Niğde                                    Adana

                Özgür Özel                   Bedri Serter

                   Manisa                          İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) - Katılamıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Bedri Serter.

Buyurunuz Sayın Serter. (CHP sıralarından alkışlar)

BEDRİ SERTER (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Endüstri Bölgesi Kanunu’nun 5’inci maddesi üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

“Endüstri Bölgesi” dediğimiz zaman, halka sorduğumuzda, böyle teknolojik, bilim, endüstri, ileri teknolojiyle kurulmuş yerler olarak düşünüyor halk -ve bizler- çünkü sanayi bölgelerimiz var, sanayi sitelerimiz var, organize sanayi bölgelerimiz var. Bu endüstri bölgelerinin de farklı bir yapıyla gelişmesi çok önemli fakat uzun bir dönemdir bir türlü, Hükûmet, sanayicinin cebinden elini çekmedi. Covid döneminde salma vergiler çıktı, ondan sonra genel sekreterlerin organize sanayi bölgelerinde Hükûmet tarafından tayinleri ortaya çıktı, şimdi de organize sanayi bölgelerindeki… Sanayici olan arkadaşlarımız çok iyi bilir, bir işletmede maaş ödemek, sigorta ödemek, elektrik parası ödemek sanayicinin her zaman belini bükmekte. Bunu tahmin ediyorum, Bakan Yardımcımız da sanayiden geldiği için onun da çok iyi bilmesi gerekiyor ondan dolayı sanayici kendi ayakları üstünde uçmakta ve kendi ayakları üstünde, Hükûmet ayaklarından çektikçe o bir yerlere gitmeye çalışmakta ama maalesef ki hele bu son dönemde gelişen olaylarla artık sanayicinin de son noktasına, son raddesine geldi.

Bu organize sanayi bölgeleri ve endüstriyel bölgelerde de verilen kararlar… Yine, son verilen kararda Cumhurbaşkanlığı sisteminde bütün her taraf, tek adama bağlanmakta, diyor ki: “Burası endüstri bölgesi olacak, burayı kapatın, bu bölgeyi de A firmasına veriyorum.” Bu kadar lüksü biz neden teslim ediyoruz arkadaşlar Cumhurbaşkanına? Bizlerin aklıselim bir çalışma sistemimiz yok mu? Buradaki bütün sanayici arkadaşlara da soruyorum, Bakana da soruyorum: Neden biz bunu değerlendiremiyoruz ki, tek insan mı var bu işlerin hepsine karar verecek Türkiye’de? Yetti arttı artık. Sanayici ayakta -dediğim gibi- zor duruyor, borcunu harcını zor ödemekte. Bir de “Ben buraları kapattım. ÇED de tanımam, KED de tanımam ama ben burada bu işi yapacağım, A firmasına vereceğim...” Aynen, İzmir’de bir endüstriyel bölge var, tek firmaya verildi, o da Cumhurbaşkanına çok yakın bir firmaya verildi; endüstri diye yapılacak şey de 1 santimlik, 2 santimlik sac yapılacak, sac. Böyle bir hayat yok ya, böyle bir sistem de yok.

Bir dönemler sanayinin biliyorsunuz ki aslanları vardı, kaplanları vardı Türkiye’de ta Özal döneminden, 80’den sonra gelen ama şimdi, son süreçte sanayicimizi kediye çevirdik -kedi oldu sanayiciler- bir de kuyruğunu saraya bağladık -ondan sonrası Allah kerim- sanayiciler ne yapacağını şaşırmış vaziyette.

En yakın iktidarımızda iş gücü alanlarını artırarak sanayimizin gelişmesini sağlamak mecburiyetindeyiz. Yirmi yıldır sanayimizin geldiği noktayı şimdi size tarif edeceğim: İtalya’da 650 bin hektar sanayi alanı varken, Fransa’da 955 bin hektar sanayi alanı varken, Almanya’da 1,5 milyon hektar sanayi alanı varken Türkiye’de maalesef ki 280 bin hektar sanayi alanı var ve yirmi yıl sonra geldiğimiz sonuç bu. Şimdi de “endüstri bölgeleri” diye bir tabir kullanarak, ÇED raporlarını kaldırarak ayrıca bir organize sanayi bölgesi ve sanayi alanı yaratmaya çalışıyoruz. Yarın öbür gün… Aklıma başka şeyler gelmekte. Ne gelmekte biliyor musunuz? Hani şimdi millet parkları filan yapıyorsunuz ya, millet bahçeleri, millet parkları bunların da alanları tutarsa -nasıl olsa ÇED imkânı da kalktı- şehirlerin orta göbeğinde acaba 297 tane endüstri bölgesi tayin edecek misin Cumhurbaşkanı diye düşünmekten kendimi alamamaktayım. Yirmi yıldır Sanayi Bakanlığı yapan tüm bakanlara sesleniyorum: Yirmi yıldır ne yaptınız? İstihdamın en önemli kaynağı olan sanayicinin ve sanayinin ipini her daim boynunda tutmaya çalıştınız. Bırakın, bırakın ki sanayici ilerlesin, büyüsün. Bizim iktidarımızda inşallah sanayicimizle el ele, kol kola, en yüksek sanayi teknolojilerini kullanarak onların bütün imkânlarını önlerine sunacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

BEDRİ SERTER (Devamla) – Kesinlikle ket olmayacağız, kesinlikle sanayicimizin önüne bir engel koymayacağız, kesinlikle duvar olmayacağız. Çünkü Türkiye'nin gelişiminde, Türkiye'nin büyümesinde, Türkiye'nin istihdam kaynaklarının oluşmasında ve gençlerimizin işsiz kalmaması için mücadele etmemizde fabrikalarımız çok önemli unsurlardır. Hepinizin bildiği gibi, cumhuriyet kurulduğu tarihte Atatürk, tren fabrikasını kurmuştur, ray fabrikasını kurmuştur, uçak fabrikasını kurmuştur, Sümerbank kurulmuştur; hepsini yerle bir ettiniz ya, hepsini yerle bir ettiniz. “Devlet sanayiden çekilecek.” dediniz, devlet marketçilik yapıyor. Tarım Kredi Kooperatifleri marketlerinin Cumhurbaşkanı reklamını yapıyor. Nasıl bir iş bu? Ben buna bir anlam veremedim.

Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 5’inci madde kabul edilmiştir.

6’ncı madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sıralarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 341 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 6’ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

              Tahsin Tarhan                   Ali Şeker                    Ömer Fethi Gürer

                  Kocaeli                        İstanbul                                   Niğde

              Cengiz Gökçel               Sibel Özdemir                     Tacettin Bayır

                   Mersin                        İstanbul                                   İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) – Katılamıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Cengiz Gökçel.

Buyurunuz Sayın Gökçel. (CHP sıralarından alkışlar)

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Endüstri Bölgeleri Kanunu’nda değişiklik öngören bir kanun teklifini görüşüyoruz. AKP, kanun teklifiyle, yatırımların artmasını öngördüğünü ifade ediyor, diğer yandan da belediyelerimizin yetkilerini elinden alıyor, gelirlerini kesiyor. Oysa vatandaşlarımıza en hızlı hizmeti belediyelerimiz veriyor. Bu teklifle, endüstri bölgesinde detay imar planı zorunluluğu kaldırılıyor. Doğru olan, detay imar planlarının belediyeler tarafından yapılması; planların çevreye uyumlu ve belediye imar planlarına uygun olması gerekli. İmar Kanunu’na göre mekânsal standartlar ve değer artış payına ilişkin hükümler belediye tarafından uygulanır. Belediye yetkisindeki mekânsal standart belirleme ve değer artış payına ilişkin yetkiler Bakanlığa devrediliyor. Bu, iyi niyetli değil. Bu, belediyelerin gelirlerini azaltmaya yönelik bir durum.

Değerli arkadaşlar, burada şunu söylemek isterim: Cumhur İttifak’ı CHP’li belediyeleri çalıştırmamak için elinden ne gelirse yapıyor. Aslında iktidar bu davranışıyla vatandaşları cezalandırıyor.

Bakın, Mersin Büyükşehir Belediyemiz vatandaşlarımıza en iyi hizmeti vermek için projeler üretiyor, bunları bir an önce hayata geçirmek istiyor. Başkanımız Sayın Vahap Seçer, Mersin’e ve Mersinliye hizmet etmek için çalışırken iktidar belediyemizin yatırım ve hizmetle ilgili taleplerine gereken onayları vermiyor.

Arkadaşlar, Erdemli ilçemiz, gerçekten tarımıyla, deniz kenarındaki pozisyonuyla şirin bir ilçemiz fakat koca Erdemli’de bir otogar yok. Yerli ve yabancı turistlerin geldiği ilçede maalesef otogar yok. Mersin Büyükşehir Belediyemiz 5 bin metrekare hazine arazisine otogar yapmak için geçen yıl kasım ayında hazineden tahsis talebinde bulundu. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bir yıldır tahsisi onaylamadı, Belediyemiz onay bekliyor. Siz, CHP’li belediyeleri değil, vatandaşlarımızın aslında hizmet almasını engelliyorsunuz.

Mersin, tarım, ticaret ve turizm kentidir. Mersin Büyükşehir Belediyemiz, muz ve çilek diyarı Anamur’da ve Bozyazı’da modern birer hal yapmak istiyor. Mersin Büyükşehir Belediyemiz hazineye Anamur hali için 3, Aydıncık hali için 2 kez talep yazısı yazdı. Bu yazıya cevap verilmedi arkadaşlar, dikkatinizi çekiyorum, cevap verilmedi. Mersin’i düşman gibi görüyorsunuz ama Mersinli bunu biliyor ve hak ettiğinizi de inşallah verecek.

Büyükşehir Belediyemiz projeleri hayata geçirsin, vatandaşlarımız hizmete kavuşsun istiyoruz ama engelci bir anlayışınız var, maalesef vatandaşlarımızın hizmete ulaşmasını engelliyorsunuz.

Mersin'de Atatürk Parkı’mız var, 135 bin metrekareden büyük bu parkımız 1950’li yıllarda Mersin Limanı yapılırken deniz dibinden çıkarılan malzemelerle yapıldı. Atatürk Parkı, Mersin’in kent hafızası, kentin nefes alma alanı. Mersinliler bu parkla festivali tanıdılar, fuarı tanıdılar, lunaparkı tanıdılar. Mersinli fakir ailelerin çocukları bu parkla denize ulaştı, denizi tanıdı. Bu parkın tahsisi 7 Şubatta bitti, geldik ekim ayına, sekiz ay geçmiş, tahsis yapılmadı. Belediyemiz parkın çevre bakımını yapıyor ama denizden gelen dalgalar parkın kıyısını tahrip ediyor. Tahribatı Belediyemiz onarmak istiyor, parkı güzelleştirmek istiyor ama Mersin Büyükşehir Belediyemiz bunları yapamıyor. Neden? Bakanlık maalesef bunu da onaylamıyor. Bu, Mersin’e düşmanlık değil de nedir?

Arkadaşlar, Mersin’imize bir nükleer santral yapıldı; doğruluğu, yanlışlığı tartışılır ama bir gerçek var ki santralin yapıldığı Büyükeceli’de nüfus hızla artıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Başkanım, önemli.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Buraya da Büyükşehir Belediyemiz, insan sağlığını önemsediği için bir atık su arıtma tesisi yapmak istiyor ama beş aydır Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı arazi tahsisini yapmıyor. Arkadaşlar, konu insan sağlığı ya! bunu onaylamayacak da bir bakanlık hangi hizmeti onaylayacak?

Değerli arkadaşlar, aslında çok daha vahim olan başka bir durum var. Mersin Mut ilçesinde meslek yüksekokulumuz var ancak tek yataklı devlet yurdu Mut ilçemizde yok. Mersin Büyükşehir Belediyemiz Mut ilçemizin eski devlet hastanesine öğrenci yurdu yapmak için orayı da Bakanlıktan talep ediyor, tahsis istiyor ama maalesef Mersin Büyükşehir Belediyemizin bu tahsisine de Bakanlık onay vermiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Başkanım, hemen bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, söyledim, yine söyleyeceğim; Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanlarımız aslında gerçekten ezberlerinizi bozdu. Yaptıkları projelerle, yatırımlarla, hizmetlerle sosyal belediyecilik anlamında Türkiye’de bir başarı hikâyesi yazıyorlar. Aslında siz bunları hazmedemiyorsunuz, engellemeye çalışıyorsunuz; ne kadar engellerseniz engelleyin belediyelerimiz hizmetini yapacak, ülkemizde yerel yöneticilik anlamında çığır açtılar, bunu iktidarla taçlandıracağız diyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bu lafımı unutmayın: Eğer hizmetleri engellerseniz, Allah da buna müsaade etmez, kulu hiç müsaade etmez diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Görüşülmekte olan Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Dursun Müsavat Dervişoğlu                                         İbrahim Halil Oral

                    İzmir                                                                      Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın İbrahim Halil Oral.

Buyurunuz Sayın Oral. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, Bartın’ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden faciasında hayatını kaybeden madencilerimize Yüce Allah’tan rahmet, ailelerine sabırlar diliyorum.

Facianın yaşanmasından birkaç saat sonra Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in talimatlarıyla Konya Milletvekilimiz Sayın Fahrettin Yokuş’la birlikte Amasra’ya intikal ettik, maden alanında incelemeler yaptık, hastanelerde, cenaze evlerinde maden şehitlerimizin ailelerini acılı ve kederli bir şekilde dinledik. Hastane önünde gece yarısı bekleyen annelerin, babaların, eşlerin, evlatların gözlerindeki korkunun ve acının tarifi yoktu. Toprağın altından rızkını çıkarmaya çalışan emekçilerin toprağın altına ebediyen girmesinin ise açıklaması mümkün değildir. Kazı alanında asla siyaset yapmadık ama Batı’nın 50’li, 60’lı yıllarda çözdüğü ve rafa kaldırdığı sorunları 2022’de hâlâ yaşamanın vebali büyüktür. Yirmi yıldır ülkeyi yöneten iktidarın hâlâ kazaya, kadere sığınması ise en hafif tabirle aymazlıktır, tükenmişliktir ve çaresizliktir. Yirmi gün önce “önce güvenlik” diye fotoğraf çektiren Sayın Bakan, yirmi gün sonra yaşanan felaketin üstüne, evvelki gün burada, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında sanki başka bir ülkenin bakanıymış gibi konuştu. Bir ara, ölen madencilerimizi suçlu çıkaracak sandık. Sayın Bakan “yapacağız” “edeceğiz” demek yerine “Yapamadık.” diyerek sorumluluğunu üstlenip istifa etmeliydi. İstifa onurlu bir davranıştır, keşke en azından bunu yapabilseydi. İşte o zaman Allah'a ve vicdanlara verebileceği bir hesap olabilirdi.

Değerli milletvekilleri, Almanya'da kırk üç yıldır ölüm olayı yaşanan maden kazası meydana gelmemiştir, İngiltere son büyük maden kazasını 1910’lu yıllarda yaşamıştır. Bizdeki gibi felaketler ise Çin gibi insan hayatına değer vermeyen ülkelerde yaşanmaktadır maalesef. Almanya'nın yapıp da bizim yapamadığımız şey nedir Allah aşkına? Haşa, Yüce Allah Almanları, İngilizleri bizden çok mu seviyor? (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Pek çok Batı ülkesinin yaptığını yapamayıp kadere sığınanlara bir kıssa anlatmak istiyorum. Hazreti Ömer'in hilafeti devrinde Şam’da bir veba salgını baş göstermişti. Bunu haber alan Halife Ömer yolunu Şam’dan geçmeyecek şekilde değiştirmiştir. Bunun üzerine Ashap’tan Ebu Ubeyde şöyle buyurmuştur: “Allah’ın kaderinden mi kaçıyorsun ya Ömer? Hazreti Ömer ise şöyle cevap verir: “Allah’ın kaderinden yine Allah’ın kaderine kaçıyorum.” Yani tercih ve irade insandadır, çalışma ve emek insanın kendisinin görevidir. Yani Soma’nın, Ermenek’in, Bartın’ın vebali sizin sorumluluğunuzda ve boynunuzdadır; bundan, vicdanınızdan tarih boyunca asla kaçamayacaksınız.

Saygıdeğer milletvekilleri, içimiz yanarken başka konularda konuşmak bize zor geliyor ama iktidarın her alanda tedbirsizliği ve ciddiyetsizliği ilke edindiğini görüyoruz. Görüştüğümüz teklifte yeni yatırımlarla alakalı “‘ÇED raporu gerekli değildir.’ kararının yeterli olması” düzenlemesi son derece yanlıştır. Bir sanayi yatırımı varsa onun çevreye etkisinin olmaması da düşünülemez.

Sanayi bölgelerimizin gelişmesi, yeni sanayi bölgelerinin açılması önemlidir. Kalkınma ve istihdamın yolu da buradan geçer ancak sanayi bölgelerinin çevremize, insanımıza vereceği zarar kalkınmadan da istihdamdan da önemlidir. Yaşayacak bir dünyamız olmazsa ne yapalım kalkınmayı ve ne yapalım istihdamı?

Kıymetli milletvekilleri, Ankara’dan bir örnek vermek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Çok teşekkür ederim.

Mamak ve Çankaya ilçelerimizin mahallelerinin bazılarında taş ocakları mevcuttur. Özellikle Kutludüğün, Kıbrısköy ve çevresi bu tesislerden muzdariptir. Hava kirliliği, toz yoğunluğu, suların kirlenmesi, patlamaların verdiği zararlar, niceleri çevreyi ve insan sağlığını tehdit etmektedir. Bu tesislerin ÇED projelerinde taş çıkarımı biten alanları ıslah etmesi yükümlülüğü bulunmaktadır. Gelin, hep beraber Kutludüğün’e ve Kıbrısköy’e gidelim. Bir tane dikilmiş ağaç var mı? Bir tane doğru düzgün kapatılmış bir ocak bulabilir miyiz? Asla bulamayız. İşte, gerçek budur ancak maalesef yetkililerin gözleri görmüyor, kulakları duymuyor. “Kalkınma.” diyerek çevre talan edilmekte hem de bu Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıplak gözle bakılıp görülebildiği bir mesafede, başkentte yapılmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Sayın Başkanım, son cümlelerim, lütfen bitirebilir miyim?

BAŞKAN – Buyurunuz.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Çok teşekkür ederim.

Şimdi, siz bunu bile bile ”ÇED Gerekli Değildir” hükmünü içeren düzenlemeler getiriyorsunuz. İşte bu iş Türkiye’ye ve Türk insanına düşmanlıktan başka bir şey değildir.

Bu düşüncelerle teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 341 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “dahil edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Ali Kenanoğlu         Mahmut Celadet Gaydalı              Erdal Aydemir

                  İstanbul                         Bitlis                                    Bingöl

        Dirayet Dilan Taşdemir           Murat Çepni     Serpil Kemalbay Pekgözegü

                    Ağrı                            İzmir                                     İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Murat Çepni.

Buyurunuz Sayın Çepni. (HDP sıralarından alkışlar)

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Genel Kurul ve değerli halkımız; bir haftadır Bartın'daki faciayı konuşuyoruz, oradaki ihmalleri detaylıca ortaya koyduk, çıkan sonuç şu: Doğaya ve insan sağlığına rağmen bir kalkınmacılık savunulamaz. Çünkü maden sektöründe kazanan birileri var, onlar da maden şirketlerinin patronları; kaybedense hem doğa hem de insan. Aynı şey, aynı gerçek bugün gelen kanunda da geçerli. Burada bir sanayileşmeyi konuşmuyoruz, burada ülkenin yer altı ve yer üstü varlıklarının patronlara peşkeş çekilmesini konuşuyoruz. Bugün Türkiye'de açlık ve yoksulluk diz boyu; milyonlarca işçi ve emekçi yarınını düşünmek zorunda, ekmek alamaz durumda ama aynı Türkiye'de rekor üstüne rekor kıran kâr oranları var, şirketler ve bankalar rekor üstüne rekor kırıyor. Demek ki bugün tartıştığımız, işte AKP'nin söylediği “Siz kalkınmaya mı karşısınız?” cümlesine, evet, bu tür bir kalkınmaya esastan karşı çıktığımızın bir kez daha altını çiziyoruz. Doğaya ve insan canına rağmen bir kalkınmacılık yoktur, bunu reddediyoruz ve şirketlerin kasalarını dolduran anlayışı da reddediyoruz

Şimdi, bu kanunda dikkat çekici bazı başlıklar var, bunların bir tanesi Cumhurbaşkanına yeni ek yetkiler vermek. Sanırsınız ki Cumhurbaşkanı yetkisiz. Zaten “başkanlık sistemi” denilen model de işleri hızlandırmak için gelmişti, sonucu ortada. Şimdi, zaten Cumhurbaşkanı acele kamulaştırma kararlarıyla parsel parsel dört bir yanda arazileri kamulaştırıyordu yani bunun önünde hiçbir engel yoktu. Yine, bir diğer başlık da bürokratik süreçleri kolaylaştırmak. Zaten başkanlık modeli bunu yapmak için gelmişti, yetmiyor yani para hırsı, rant hırsı maalesef öylesine bir boyuta gelmiş ki yetmiyor; bunları doyuramıyor bu millet, bu coğrafya bu insanları maalesef doyuramıyor.

Şimdi, zannedersiniz ki ortada bürokratik engeller var, hukuk var, bu doğa cinayetleri engellenebiliyor; tam tersine, hiçbir biçimde böyle bir tablo yok.

Bakın, Marmaris SİNPAŞ’ta hukuk dışı bir inşaat sürüyor, Muğla Menteşe Çimento Fabrikası Projesi’nde yine aynı şekilde. İkizköy’de yine aynı şekilde halk ormanları devletten, şirketlerden korumaya çalışıyor. İkizdere'de yine aynı şey geçerli. Şirket istemiş, iktidar, mahkemeler, kolluk güçleri emir telakki etmiş, yine orada da kamulaştırma gerçekleşmiş. Yani bütün doğa yıkımı bu kamulaştırmalar üzerine gerçekleşiyor.

Bakın, bir tane ÇED süreci kalmış elimizde, o ÇED sürecinin de sağından solundan dolanarak aşılıyor ya da yok sayarak yine projeler devam ediyor. Hâl böyleyken bunu daha da hızlandırmanın telaşına düşmüş AKP.

Şimdi, bakın, sadece bir örnek vermek istiyorum: Bunlardan bir tanesi Trabzon Yatırım Adası Projesi. Bakın, Karadeniz’in sahilinin ne hâle geldiğini sahil yolundan biliyoruz. Karadeniz’in sahili çok kıymetli, çok da sınırlı aynı zamanda, büyük bir basınç altında fakat yetmiyor, AKP'ye para lazım, Allah bilir, bu projelerde açığa çıkacak olanakları çoktan satmışlardır bile, çoktan satmışlardır bile.

Şimdi, bakın, yaklaşık 278 hektar yani yaklaşık 390 futbol sahası büyüklüğünde, tamamı, bakın, tamamı denizin doldurulmasıyla oluşan bir arazi; işte, burada yatırım adası kurmuşlar, kurmaya çalışıyorlar. Şimdi, düşünün böylesine bir rant projesiyle karşı karşıyayız.

Yine, Ceyhan Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi var, orada da aynı yıkımla karşı karşıyayız. Seyhan ve Ceyhan deltalarının devamında kumul ekosistemi tehdit ediliyor. Yine, burada da 298 hektar yani yaklaşık 400 futbol sahası büyüklüğünde deniz dolgusu yapılıyor. Deniz dolgusu zaten başlı başına bir katliam, deniz ekosistemini de katlediyor, kıyı ekosistemini de katlediyor. Şimdi, bu projeyle bize kalkınmacılık ve sanayileşmecilik anlatılmaya çalışılıyor, bu tümden yalan ve yanlıştır. Burada yapılmaya çalışılan tek şey var: O da para lazım, AKP'ye para lazım, saltanat ekonomisine para lazım, şirketlere para lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MURAT ÇEPNİ (Devamla) – Bitiriyorum.

Dolayısıyla ne var ne yok satacağız, birilerini daha çok zengin edeceğiz, ekosistem katledilecek, insan sağlığı yok edilecek; buna hep birlikte karşı çıkmak zorundayız, bunun için hep birlikte mücadele etmek zorundayız diyorum.

Teşekkür ediyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...Kabul edilmemiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 6’ncı madde kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinde yer alan “yürürlükten kaldırılmıştır” ibaresinin “ilga edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Dursun Müsavat Dervişoğlu                                              İsmail Koncuk

                    İzmir                                                                      Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Adana Milletvekili Sayın İsmail Koncuk.

Buyurunuz Sayın Koncuk. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifinin 7’nci maddesiyle ilgili İYİ Parti Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere huzurlarınızdayım.

Değerli milletvekilleri, öncelikle, İYİ Partinin gasbedilmeye çalışılan RTÜK üyeliği konusunu kınadığımı ifade etmek istiyorum. İnşallah, bu yanlışı yapmadan düzeltme imkânı bulunur, yoksa bunu sineye çekmemiz, unutmamız mümkün olmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, evvelsi gündü, yanıma Diyanet İşleri Başkanlığından bir grup geldi, daha önce de şeflerimiz ziyaret etti. Biliyorsunuz, 3600 düzenlemesi yapıldı, burada da uyardık, “Bir hayır yapıyorsanız tam anlamıyla yapın.” diye uyardık ama yapmadınız, hiyerarşik düzeni bozdunuz. Dolayısıyla, torba yasalar gündeme geliyor, umarım önümüzdeki süreçte şeflerimizin, uzmanlarımızın uğradığı mağduriyet giderilir. Mesela, bakın, Diyanet İşleri Başkanlığında imamlar 3600 aldı, hayırlı uğurlu olsun ama imamların daha üstünde olan APK uzmanları 3600 dışında bırakıldı. Yani bu haksızlığı vatandaşlarımızın, memurlarımızın kabul edebilmesi mümkün değil. Onun için, önümüzde bir imkân var, bu yönüyle 3600 haksızlığı düzeltilmeli ve 1’inci dereceye düşen bütün memurlar 3600 kapsamına alınmalıdır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, dün Artvin’in Kemalpaşa ilçesinin Millî Eğitim Müdürü görevden alındı, Adem Cengiz. Merak ettim “Ya, bir millî eğitim müdürü neden görevden alınır?” diye bir araştırdım, soruşturdum. Ne yapmış? Her günkü yolu üzerinde bir kaza olmuş, tır kazası; tedbir alınmasını istemiş Millî Eğitim Müdürü Artvin Kemalpaşa’nın. Türkan Saylan’a rahmet dilemiş. Eğitimci, siyasi fikirleri de belki de Türkan Saylan’la uyuşmayabilir ama rahmet dilemiş. Vay sen misin bunu yapan! Soruşturma geçiriyor ve görevden alınıyor. Hatırlarsanız, Artvin’in Kemalpaşa ilçesinde bir kaymakamın öğretmeni sınıftan kovduğu bir olay vardı; öğretmen öğrenciyi tuvalete götürmüş, kaymakam da sınıfa giriyor, kaymakamdan sonra öğretmen girince elini uzatıyor “Hoş geldiniz.” diyecek, kaymakam öğretmeni kovdu. Ve bu öğretmene bu Adem Cengiz, İlçe Millî Eğitim Müdürü sahip çıktığı için birçok kişi Adem Cengiz’e düşman oluyor, bu olayla başlıyor düşmanlık. Siyasi baskılar görüyor, bilhassa iktidarın ilçe başkanından siyasi baskılar görüyor ama adam devlet adamı, görevini yapıyor. Görevini yapıyor, baskıya boğun eğmiyor; mevzuat, kanunlar, vicdanı neyi gerektiriyorsa onu yapıyor ve görevden alınıyor. Değerli milletvekilleri, bu kabul edilemez bir durumdur ya! Bu nasıl kabul edilebilir! İl Millî Eğitim Müdürlüğü, Valilik bir açıklama yapıyor “Efendim, Türkan Saylan meselesinden görevden almadık.” diye. Soruşturma raporunu inceleyin. Yalan söylemeyin ya! Çıkın, yaptığınız şeyin arkasında durun bari! Son derece başarılı bir Millî Eğitim Müdürü; görevden alınmasını ne Artvin Kemalpaşa’daki velilerimiz ne de eğitim çalışanları, öğretmenlerimiz kabul etmiyor, reddediyor. Kamu vicdanında mahkûm oluyorsunuz, kamu vicdanında! Yani bir yandan İYİ Partinin RTÜK üyeliğini gasbederken bir yandan da kendi getirdiğiniz bürokratların doğru hareketlerini bile sindiremiyorsunuz, görevden alıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Koncuk.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Buradan Sayın Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer’e sesleniyorum: Kurumunuzun yöneticilerinin de öğretmenlerinin de haklarını koruyun. Koruyun diyeceğim ama Mahmut Özer’den de böyle bir feraseti beklemediğimi de burada ifade edeyim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Ama tarihe not düşmek adına bunu burada söylemek zorundayım diyorum.

Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 341 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 7’nci maddesinde geçen “4/B” ibaresinden sonra gelmek üzere “sayılı” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

              Tahsin Tarhan        Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu              Tacettin Bayır

                  Kocaeli                        Manisa                                    İzmir

            Müzeyyen Şevkin          Çetin Osman Budak                  Hasan Baltacı

                   Adana                         Antalya                              Kastamonu

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kastamonu Milletvekili Sayın Hasan Baltacı. (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN BALTACI (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Amasra'da cuma günü yaşanan faciada 41 işçimizi, 41 madencimizi kaybettik. Bu acıyı yüreğinde hisseden herkesin başı sağ olsun. Dün burada Amasra için bir araştırma komisyonu kuruldu, daha öncekilerde olduğu gibi. Ama bu acıların bir daha yaşanmasını istemiyorsak bu Komisyonun akıbeti Soma'ya benzememeli, bu Komisyonun akıbeti Kadına Şiddet, Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonları gibi komisyonların akıbetine benzememeli; bunun için sonuna kadar takipçisi olacağız. Faillerle hesaplaşana kadar da bu dava bitmeyecek çünkü failleri biliyoruz, bu facianın sebeplerini biliyoruz. Bu facianın sebebi, gözü “rant”, dili “para” diyenlerin ihmalidir, liyakatsizliğidir; denetimsizliktir, cezasızlıktır, ele geçirilmiş bir yargı düzenidir, yok sayılan Sayıştay raporlarıdır, bitirilen sosyal devlettir, yok edilen cumhuriyet değerleridir, teslim alınan sendikalardır, rafta kalan komisyon raporlarıdır, aşırı üretim baskısıdır, ucuz iş gücü piyasasıdır, kömürden elde edilen siyasi ve ekonomik ranttır, özelleştirmelerdir, taşeron sistemidir, yöneticilerin arsızlığıdır, vicdansızlığıdır organize bir kötülüktür; sonuçta yönetenlerin tercihidir. Ve esasında, bu facia da öncekiler gibi emeğe ve alın terine, doğaya ve çevreye karşı yürütülen kapsamlı, açık ve acımasız bir muharebenin sonucudur. İşte bu nedenle, madenlerde 3 işçinin yapması gereken işi 1 işçi yapıyor. Bu yüzden, Amasra'da 1.145 işçi çalışması gerekirken 622 işçi çalışıyor. Bu nedenle, dünyada grizu patlamaları gündemden çıkarken hâlen Türkiye'de grizu patlamalarında madenciler ölüyor. İşte bu nedenle, iş cinayetlerinde Avrupa 1’incisi, dünya 3’üncüsüyüz. İşte bu sebeple, cumhuriyet tarihindeki en fazla işçi cinayeti bu iktidar döneminde, sizin döneminizde işlenmiştir. Tam da bu nedenle, facianın üzerinden altı gün geçmesine rağmen tek bir kişi bile tutuklanmamıştır. 8 işçinin ölümünden sorumlu Kazım Eroğlu'nun TTK Genel Müdürlüğüne atanması bu yüzdendir. Onun için, Soma'da madenciyi tekmeleyenler bugün Frankfurt'ta ticari ateşe yapılmıştır, euro üzerinden maaş bağlanmış, ev kirası ve tüm masraflarını devlet üstlenmiştir. İşte bu nedenle, Soma'da hâkimler ve Yargıtay üyeleri değiştirilmiştir. Bu nedenle, geçen gün bu kürsüde Amasra'yı konuşurken Sayın Enerji Bakanının yüzü hiç kızarmamıştır! İşte bu nedenle, kayıplarımız kaderin planı değil, piyasanın kurallarıdır. İşte bu nedenle, Soma’da, Ermenek’te, Küre’de, Kozlu'da madenlerde, Bozkurt'ta sel felaketinde olduğu gibi, Çorlu’da tren kazasında yaşadıklarımız bitmeyen, kanatılmaya devam eden büyük ve derin bir acıdır.

Değerli milletvekilleri, bundan kırk iki sene önce yapılan 12 Eylül darbesinin amacını dönemin TİSK Genel Başkanı şöyle ifade etmişti, “Bugüne kadar hep işçiler güldü, artık gülme sırası bizde.” demişti. Evet, doğrudur, kırk iki senedir bu ülkede işçilerin yüzü hiç gülmemiştir, emekçilerin yüzü hiç gülmemiştir; yirmi senedir de kan ağlıyorlar. Elbette, Soma’da Gülsüm Çolak hâlen kapıda oğlu işten gelecek diye bekliyorsa, Ermenek’te Ayşe Gökçe “Oğlum yüzme de bilmezdi, suyun içinde ne yaptı?” diye hâlâ acı çekmeye devam ediyorsa, bugün de Amasra’da on bir ay önce yuva kuran Mehmet Bulut’un eşi Buse Bulut ağlıyorsa, Mustafa Çelik’in 5 yaşındaki oğlu Hüseyin Talha babasız büyüyecekse, Fadime Ak oğlunun yasını tutuyorsa 12 Eylül rejimi AK PARTİ eliyle yaşatılmaya devam ediyor demektir. (CHP sıralarından alkışlar) Aslında AK PARTİ iktidarı ve tek adam rejimi 12 Eylülün en uç noktasıdır; en sivri, en keskin, en acımasız ve dolayısıyla en iki yüzlü hâlidir. Onun için bu kadar çok canımız yanıyor, onun için bu kadar çok bedel ödüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

HASAN BALTACI (Devamla) - Ama bu düzenin de değişeceği zaman yakındır. Emeğin ucuz, ekmeğin pahalı olduğu bu düzeni değiştireceğiz, değiştirmeliyiz. Cumhuriyetin 2’nci yüzyılında emeğin değerli olduğu, ekmeğin bol olduğu ve adil paylaşıldığı bir düzeni kurmalıyız, kuracağız. Yapmamız gereken bir tek şey var; Rıfat Ilgaz’ın dediği gibi, bu kara yazıyı alnından silip kendi öz yazını kendin yazmalı. Öz yazısını yazacak olanlar kötüye karşı iyilerle, zalime karşı mazlumlarla, yalana karşı gerçeklerle yan yana durmayı başarmalıdır, başaracaktır.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 341 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinde yer alan “Kanunun” ibaresinin “yasanın” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Ali Kenanoğlu         Mahmut Celadet Gaydalı              Erdal Aydemir

                  İstanbul                         Bitlis                                    Bingöl

         Dirayet Dilan Taşdemir                               Serpil Kemalbay Pekgözegü

                    Ağrı                                                                        İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Bingöl Milletvekili Sayın Erdal Aydemir.

Buyurunuz Sayın Aydemir. (HDP sıralarından alkışlar)

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, yaklaşık bir ay önce muhalefet kulisi çalışanımız, çok sevdiğim emektar Sezgin Okur, geçirmiş olduğu kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi, kendisine Allah’tan rahmet, öncelikle ailesine ve mesai arkadaşlarına sabırlar diliyorum.

Arkadaşlar, 4 Ekim akşamı gece saat on buçukta Bingöl ili Karlıova ilçe binamız kurşunlandı, gece saat on buçukta arkadaşlar. Bakın, bu kurşunlama işini yapan kişi Karlıova İlçe Millî Eğitim Müdürlüğünde memur olarak çalışmakta. Bu vakadan sonra gözaltına alındı, suçunu ikrar etti; bu bir günlük gözaltından sonra da serbest bırakıldı. Şimdi, Genel Kurulda, özellikle AKP ve MHP gruplarına “Bir anlık empati kurun.” diyorum. Böyle bir saldırı, Karlıova (Kanıreş) AKP ilçe binasına yapılmış olsaydı, bu kişinin akıbeti ne olurdu? En başta, bu kişi memuriyetten derhâl, ivedi bir şekilde açığa alınırdı, daha sonra tutuklanırdı, tutuklanma sonucunda mutlaka ve mutlaka bir hapis cezasıyla cezalandırılırdı ve memuriyetine de son verilirdi. Ama gelin görün ki, bu kişiye bu işi organize bir şekilde yaptıran güçler her kimse, bu kişinin arkasında, bu kişiyi korudular ve bu kişi hâlen Karlıova İlçe Millî Eğitim Müdürlüğünde memuriyet görevini ifa ediyor. Takdiri Sayın Genel Kurulun adalet duygularına bırakıyorum. Buradan, özellikle, Kanıreş ilçemizi ziyaret ettiğimizde bana aynen şunu söylediler, dediler ki: “Sayın Vekilim, Meclise gittiğiniz zaman mutlaka bizim bu duygularımızı, düşüncelerimizi yüksek sesle ifade edin.” Ben de buradan “…”(*) diyorum, Kanıreş halkını Meclis kürsüsünden selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Arkadaşlar, bir diğer konu: 14 Haziran 2020’de Yedisu’da, Karlıova’da bir deprem meydana geldi. Depremde de özellikle Yedisu’da bulunan Elmalı ve Dinarbey köyleri başta olmak üzere çok ciddi bir zayiat yaşandı. Burada yaşayan köylülerimizin özellikle konutlarına ve hayvan barınakları olarak kullanmış oldukları mülklerine maalesef ağır hasarlı tespiti yapıldı ve depremin akabinde bölgeyi ziyaret eden başta İçişleri Bakanı, Çevre Bakanı ve ilgililer tarafından bir yıl içerisinde depremzedelerin evlerinin ve hayvan barınaklarının yapılıp kendilerine teslim edileceği söylendi. Aradan tam iki yıl geçmesine rağmen, ağır hasarlı evlerin ve hayvan barınaklarının yıkım ihalesi yapıldığı için, yine bir yandaş firmayı zenginleştirme saikiyle hareket edildiği için… Bakın, AKP Grubu, şu fotoğrafta hepinizin annesi, ninesi var; bu, Hase Adıbelli, Yedisu Elmalı köyünde yaşıyor, çok ileri derecede alzaymır hastası. Bu kadına bir günlük müsaade verilmedi; bakın, evi kolluk tarafından üzerine, başına yıkıldı, elleri kelepçeli bir şekilde evinden çıkartıldı. İşte AKP Hükûmeti, işte siz busunuz, siz busunuz; siz gücünüzü alzaymır hastası 75 yaşındaki kadınlar üzerinde pratiğe geçiriyorsunuz.

Bir başka husus da tabii, Leyla Güven arkadaşımız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Leyla Güven arkadaşımız, başta bir kadın, bir Kürt siyasetçi, Hakkâri halkının yüzde 77 oyuyla seçilmiş ve halk iradesi arkasında olan bir Kürt siyasetçi. AKP iktidarı, Leyla Güven'den intikam almak için, seri bir şekilde, her zaman yaptığı gibi, yargıyı bir intikam aracı hâline getirdi. Bakın, Leyla Güven hakkında kaç tane ceza verilmiş: Altı yıl üç ay örgüt üyeliğinden, bunun infazı yapılmış; yirmi iki yıl üç ay, şu an tutuklu olduğu dosya; beş yıl, ayrıca verilen bir ceza Yargıtayca bozulmuş ve yine on bir yıl yedi ay 3 konuşmasından dolayı kendisine ceza verilmiş. Toplam kırk beş yıl üç ay; bununla da bir empati kurun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Bağlıyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Bakın, yarın öbür gün, yedi ay sonra, sekiz ay sonra bu sıralarda, büyük bir ihtimalle muhalefet sıralarında oturacaksınız. Bir empati kurun, bir empati kurun; size çeşitli… Örnek, mesela: On altı yıl boyunca Bank Asyaya Genel Müdürlük yapmış birini götürüp de Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı yaptınız, değil mi? Bunu yapan kişi kimse, terör örgütüne yardım, yataklık ve destek verme iddiasıyla yargılanıp örgüt üyeliğinden ceza alabilir. Bugün yaptıklarınız yarın sizin karşınıza çıkar, çıkacaktır.

Bundan dolayı, hukukun ve hakikatin egemen olduğu bir Türkiye toplumu dileğiyle tüm Meclisi selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 7’nci madde kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.27

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.42

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

341 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 8 ila 15’inci maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde söz isteyen İYİ Parti Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.

Buyurunuz Sayın Çelik.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bildiğiniz gibi geçtiğimiz gün yani 17 Ekimde Bartın'ın Amasra ilçesinde meydana gelen maden kazasında 41 vatandaşımızı maalesef kaybettik, Allah rahmet eylesin. Bu kayıplar milletçe içimizi yaraladı. Cenazeler toprağa verilirken feryatlar göğe yükseldi ancak bakanların ve Sayın Cumhurbaşkanının bölgeye ziyareti ve sarf ettikleri sözler acımızı katmerledi. Hiç kimse ortada can kayıpları varken bunu kaderle, tevekkülle, sabırla izah etmeye cüret etmemelidir. Devlet yetkililerine düşen, devlet çarkını hızla çalıştırarak suç faillerinin asli ve ferî sorumlularını ortaya çıkarmaktır.

Değerli arkadaşlar, bugüne kadar ne Karadon faciasında ne Kozlu’da ne Soma’da ne Ermenek’te verilen sözler hakkıyla yerine getirilmemiştir. Soruşturmalar usulen yapılmış ve sonuç alıcı bir iş ortaya çıkarılamamıştır. Dikkat ediniz, Amasra’daki Türkiye Kömür İşletmeleri işletmesinin bir uzantısı olarak buraya atanmış olan kişinin yani Genel Müdürün geçmişte yine Kozlu’daki maden kazasındaki sorumluluğu nedeniyle hapis cezasına çarptırılan bir kişi olduğu ortaya çıktı. Bunları kim, niye himaye ediyor? Para, güç ve imkân peşinde koşan, kendi vatandaşını sömürülecek bir meta hâlinde gören bir zihniyet aynılarını yapmaya devam etmeyecek mi? Bu durumda Ermenek ve Soma olaylarından çıkarılan ders uyarınca AKP’den farklı bir sonuç beklemiyoruz. Einstein ne diyor? “Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek aptallıktır.” Binaenaleyh değerli arkadaşlar, AKP tükenmiştir, AKP bitmiştir; hâlâ kadere vurgu yapmaları bunun açık bir kanıtıdır.

Şimdi bize sorabilirsiniz: Ne yapmak gerekir? Öncelikle iş idari bir soruşturma konusudur; teftiş kurulları harekete geçirilebilir, hiyerarşik denetim işletilebilir, il yönetimi mekanizması çalıştırılabilir ancak bütün bunlar yüzeysel değil gerçek anlamda yerine getirilmelidir. Diğer taraftan idari soruşturmalar tamamlandıktan sonra konu yargıya intikal ettirilmelidir. Şu anda idari soruşturma devam ederken alanda adli soruşturma ve kovuşturma devreye girerse bu işten sağlıklı bir sonuç almak mümkün değildir. Gerçi AKP’nin her işi karmakarışıktır; şova, reklama, göz boyamaya dönük birtakım faaliyetlerden ibarettir. Orman yangınları, seller, depremler, geniş çaplı yangınlar ve büyük trafik kazaları, tren kazaları bunlara birer örnektir. “Devleti fethetme, ele geçirme” saikiyle hareket eden bu cenahta kendilerinden olmadıklarını düşündükleri her kişi ve gruba karşı bir husumet, bir ötekileştirme, bir dışlama anlayışı vardır; bunu yirmi yıldır yenemediler, ne diyelim, Allah ıslah etsin.

Şimdi, sizinle bir söz paylaşacağım. Söz şöyle, diyor ki: “Tatbik eden, icra eden karar verenden daima daha kuvvetlidir.” Bu söz devletimizin kurucusu ve kurtarıcısı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e aittir. Peki, bu söze dayalı olarak Amasra olayına nasıl bakmalıyız? Bartın ilinin il kriz merkezi yok mu, kriz merkezi ne gibi işler yapmıştır, bunları biliyor muyuz? Hayır. Karar vericiler olay mahalline yığılmışlar, tüm medya karar vericilerin mesajını veriyor ama tatbik ve icra eden ne yapıyor belli değil. Zannediyorum, devlet büyüklerini koruma planına göre ağırlıyorlar ve uğurluyorlar. Ezcümle, bu devlet yönetilmiyor arkadaşlar, sadece yönetiliyormuş gibi yapılıyor.

Değerli milletvekilleri, geçen hafta sansür yasa teklifi Parlamentodan geçirildi. İktidarın sosyal medyayı denetim altına alma girişimi olan sansür yasası sosyal medyanın bütünüyle yandaş medyaya dönüşmesi sonucunu doğuracaktır. Otokrasinin en önemli göstergelerinden biri olan bu uygulama ne AKP’ye ne de Türkiye'ye yarar getirmeyecektir. Baskıyla, dayatmayla, tek seslilikle amaca gitmeye çalışanlar dün olduğu gibi bugün de kesinlikle kaybedeceklerdir. “Kamu düzeni” “genel sağlık” “genel güvenlik” ve “kamu barışı” gibi genel deyimlerin arkasına saklanarak iletişim özgürlüğüne vurulan darbe bumerang gibi dönecek, bunu yapanları çarpacaktır.

Burada bu meseleyi noktalarken seçim sürecine doğru hızla giden Türkiye’mizin sağlıklı, güvenli bir seçim yapma başarısını göstermesi uluslararası toplum açısından Türkiye'nin karnesinde müspet bir puan olarak yansıyacaktır ama seçim hilelerinde ısrar, hele hele iktidar tarafından dayatmayla hileye teşebbüs ve seçimin lekelenmesi asla kabul edilemez. Bir kere, tüm partilerce güvenilir bir seçmen kütüğünün oluşturulmasına dikkat edilmesi oldukça önemlidir. Mükerrer oya dikkat etmek lazım; il ve ilçe seçim kurullarının oluşumu hakkında 298 sayılı Kanun'da değişiklik yapıldığı için olası şaibelere kapı aralanmıştır. Vatandaşlık hukukunu bozmaya da kimsenin hakkı yoktur. Türk vatandaşlığı basite alınacak bir iş değildir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Önüne gelene vatandaşlık dağıtarak bu yolla oy devşirmek ilkelliktir, âcizliktir. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın oy kullanmasına antidemokratik yolla müdahale edilmemelidir; bu aslında aynı zamanda ağır bir suçtur. Evet, Yüksek Seçim Kurulu, Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı, seçimi mevzuata ve hakkaniyete uygun olarak yaptırmakla mükelleftir.

Değerli arkadaşlar, yirmi yıldır endüstri bölgeleri üzerinde hiçbir ilerleme yapmayan AKP'nin bugün endüstri bölgelerine hevesli olmasının anlamını çözmeye çalışıyorum. Bayram değil, seyran değil bu işe niye girildi? Endüstri bölgelerinde acaba yeni bir kaynak, yeni bir para kokusu mu var ki çözüm bekleyen onca sorun varken endüstri bölgeleri gündeme getirildi. 4737 sayılı Endüstri Bölgeleri Kanunu 2002 yılında çıktığı hâlde hala beklemedeydi.

Değerli arkadaşlar, endüstri bölgeleriyle yakın ilişkisi olan serbest bölge uygulaması ve serbest bölgelerin işleyişinde görülen derin aksaklıklar hâlâ çözüm beklemektedir. Örneğin, ısrarla Mersin Serbest Bölgesi hakkında başvurularımız olmasına rağmen hiçbir talep karşılanmamış, hak sahipleri âdeta cezalandırılmıştır; bölgenin vergi, yönetim, mülkiyet sorunları çözüme kavuşturulmamıştır. Dâhilde İşleme Rejimi AKP iktidarının kötü yönetimi nedeniyle istismar konusudur. Evet, bu nedenlerle serbest bölge üzerinde iktidarın keyfî davranışları ve sorunları derinleştirmesi bize endüstri bölgelerinde de aynı duruma yol açacağının ipuçlarını vermektedir.

Kısaca, ortada bir güven bunalımı oluşmuştur. Küresel ve ulusal piyasalar AKP’yi satın almamaktadır yani AKP’nin iktisadi anlamda kredibilitesi tükenmiştir. Bunu nereden anlıyoruz? Verilerden, enflasyondan. Fert başına düşen millî gelir, dış borç stokumuz, dış ticaret dengemiz ve dolarizasyon; bu rakamlardan sonra TÜİK’in sosyal verilerine bakınca zaten paramızın nasıl eridiğini de görüyoruz arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu bağlamda, Endüstri Bölgeleri Yasası AKP’nin başarabileceği bir iş değildir. Hedefini ve ilkelerini şaşırmış, istikametini kaybetmiş, kurumsal hafızasını yitirmiş bir yapının ne kendi kendine ne de ülkeye bir yararı olmaz.

Bu düşüncelerle, ülkemizin bir an önce yönetimini yenilemesini diliyor, temenni ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu.

Buyurunuz Sayın Bakırlıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) – Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; 341 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinin Komisyon çalışmaları esnasında sunum yapan Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Büyükdede’nin tutanaklara geçen sözleri iktidarın tarıma, sanayileşmeye ve çevreye olan bakış açısını tüm çıplaklığıyla görmemizi sağladı. Sayın Bakan Yardımcımızın haklı olduğu, bizim de sıklıkla dile getirdiğimiz hakikatlerin yanında, karşı olduğumuz birçok konu tartışıldı Komisyonda.

Sayın Bakan yaptığı sunumda, iktidar milletvekillerinin iddia ettiğinin aksine Türkiye'nin 8.500 dolar kişi başı gayrisafi millî hasılasıyla fakir veya orta büyüklükte bir ülke olduğunu söyledi. 31 bin dolar millî gelire sahip İtalya, 39 bin dolar millî gelire sahip Fransa ve 46 bin dolar millî gelire sahip Almanya ile ülkemizi karşılaştırarak esasında Avrupa'nın bizi kıskanmadığı gerçeğini ortaya koydu. Bunlar Bakan Bey’in haklı olduğu, bizim de uzun zamandan beri dile getirdiğimiz gerçekler. Türkiye, orta gelir tuzağına yakalanmış, bunu bir türlü aşamayan, iktidarın anlattığı tüm başarı hikâyelerine rağmen ne uzayan ne kısalan, yerinde sayan hatta birçok noktada geriye giden bir ülke konumunda. Bu gerçeğin Sanayi Bakan Yardımcısının dilinden tutanaklara geçmesi önemliydi. Bakan Bey'i yapmış olduğu bu gerçekçi öz eleştiri için takdir ediyorum.

Bakan Bey'e katılmadığımız birçok husus var. Mesela, Bakan Bey'e göre sanayi kapasitemizin istenilen noktada olmamasının nedeni sanayi alanlarının büyüklüğünün yetersiz olması. Sunum esnasında İtalya, Fransa, Almanya ve Türkiye'nin sanayi alanlarını ve millî gelirlerini karşılaştırarak bir korelasyon kurulmak istendi. Yani Bakanımıza göre ne kadar sanayi arsası o kadar millî gelir. İşte burada bu iddiaya katılmak mümkün değil.

Sanayi kapasitemizde sıkıntı olduğu bir gerçek, bunu Bakan Bey de kabul ediyor. Aslında bakarsanız sanayileşmede istenilen noktada olamamamızın nedeninin bizatihi bu yanlış bakış açısı olduğunu söylememiz gerek. Değerli milletvekilleri, olaya bu yanlış bakış açısıyla baktığımız zaman çözümü de yanlış yerlerde ararız. Sanayi Bakanlığı yani iktidar, sanayi kapasitemizi artırmanın yolunun sanayi arsalarını artırmaktan geçtiğini düşünüyor. Mevzuya böyle baktığınızda kanunlar, ÇED süreçleri, meralar, zeytinlikler, Bakan Bey’in ifadesiyle ot çöp yani tarım arazileri, hatta yerleşim yerleri, hatta orada yaşayan insanlar yeni sanayi arsaları üretmenin önünde bir engel, dolayısıyla zenginleşmenin önünde bir engel hâline gelmeye başlıyor. Sanayileşemediysek, gelişemediysek nedeni bu değil elbette, sorun bambaşka oysa. Ülkenin esas sorunu teknolojiyi üretemiyor olmamız, ülkenin esas sorunu katma değer üretmekte zorlanan sanayi yapımız. Gelişmeyi arsa üretmekte değil de AR-GE'ye ayrılan payda, teknolojik yoğunlukta, yüksek teknolojili ürünlerin ihracattaki payında aramamız gerekmekte.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde gayrisafi yurt içi hasılanın içindeki AR-GE'ye ayrılan pay 2019 yılında yüzde 1,06 iken bu yıl için 1,09’a çıkmış. AB ortalamasına baktığımızda bu oranın 2,2; OECD ortalamasında ise 2,3 olduğunu görmekteyiz. Yani ülkemizdeki oranın Avrupa Birliği ve OECD ortalamasının yarısı olduğunu görüyoruz.

Bir diğer husus da yüksek teknolojili ürünlerin sanayi üretimindeki, ihracattaki payı. Buraya baktığımız zaman yüksek teknolojili ürünlerin toplam ihracatımız içindeki payının günbegün düştüğünü görmekteyiz. 2021 yılı Ocak-Temmuz döneminde ileri teknolojili ürünlerin payı 2,8’den, 2022 yılının aynı döneminde yüzde 2,2’ye düşmüş; bakın artmıyor, düşüyor.

Benzer durum kilogram başına ihracat rakamları için de geçerli. Kilogram başına ihracat değerimiz hâlâ 1,2 dolar, yıllardan beri değişmiyor; 2014 yılında 1,60 olduğunu düşündüğümüzde ciddi bir gerileme söz konusu. İhracatımız içinde hazır giyim önemli bir yer tutmakta. Hazır giyimde kilogram başına ihracatımız 13 dolar civarında, Bakan Yardımcımızın sanayi alanını örnek gösterdiği İtalya’da ise bu tutar 40 dolar. Rekabetçi kur sayesinde ihracat rekorları kırıyoruz; üstelik enflasyonun artmasını, halkın fakirleşmesini umursamadan. Ancak teknolojiyi geliştiremiyoruz, bilgi üretemiyoruz, katma değerli ürün üretemiyoruz. Bir taraftan ihracat, diğer taraftan da ithalat; cari açık rekorları kırıyoruz; dönüp arkamıza bakıyoruz, dünya ticaretindeki payımız hiç değişmemiş, yüzde 1.

Değerli milletvekilleri, zenginlik, gelişmişlik, sanayileşme; bunların araziyle olan ilişkisi sınırlı olsa gerek ancak demokratikleşme ve basın özgürlüğüyle, ifade özgürlüğüyle bire bir uyumlu olduğu da bir hakikat. Ülkelerin Demokrasi Endeksi, Basın Özgürlüğü Endeksi sıralamalarını alın, yanına Küresel Rekabet Endeksi’ni, millî hasıla rakamlarını koyun; ilişkiyi daha iyi göreceksiniz.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan Yardımcısının Komisyon çalışmaları esnasındaki konuşmasına dönersek bir başka çarpık bakış açısını görmekteyiz. Tutanaklardan okuyorum: “‘Tarım... Tarım’ diye bağırıyoruz ya, getirisi 50 milyar dolar, sanayinin getirisi ise 300 milyar dolar.” Bakan Bey’e göre, kendi ifadesiyle “Bu vasatlıktan kurtulmak için bir tercih yapmak zorundayız; ya tarım ya sanayi.” Bu iktidarın elinde gittikçe vasatlaşan bir ülke olduğumuz ve bu vasatlıktan kurtulmak için bir şeyler yapmamız gerekli olduğu bir gerçek, o noktada biz de Hasan Bey’e katılıyoruz ancak neden böyle bir tercih yapalım veya dünyada böyle bir tercih yapan ülke var mı? Sanayileşmiş olarak örnek verilen ülkelere bakalım: Mesela, Fransa dünyanın en büyük 6’ncı tarım ülkesi, Avrupa’nın ise 1’incisi; sıralamada İtalya ve Almanya da var. Hangisi tarımını sanayiye tercih etmiş; Amerika mı, Hollanda mı, Belçika mı; hangisi? Böyle bir tercih yapmak zorunda değiliz, üstelik gıda arzının ne kadar önemli olduğunu öğrendiğimiz şu günlerde böyle bir lüksümüz yok, hatta özellikle tarıma daha da sıkı sıkıya sarılmamız gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, sık sık örnek verilir, “Konya Ovası kadar.” dediğimiz Hollanda’nın sadece tarımsal ihracatı 2021 yılında 118 milyar dolar. Hollanda’dan 20 kat daha fazla tarım arazisine sahip, ciddi iklim avantajlarına sahip olan ülkemizde ise geçen sene tarım ihracatı 25 milyar dolardı. Komisyon çalışmasından sonra Cumhuriyet yazarı Orhan Bursalı, tutanaklardan yola çıkarak konuyu tam dört gün köşesine taşıdı. Bu yazılardan birinde Hollanda ve Türkiye tarımı karşılaştırılmasında şöyle bir veri paylaşılıyor: Buna göre, tarımda çalışan kişi başına üretim yani verimlilik Hollanda’da 72 bin dolar, Türkiye’de ise 12.300 dolar yani bizden 6 kat daha fazla. O hâlde, sanayimizde yaşanan katma değer sorunu tarım sektöründe de karşımıza çıkıyor.

Bu arada, sanayi için tarım arazisine göz diken Sayın Bakan Bey’e ve iktidar temsilcilerine müjdeli bir haber verelim: Sayın Bakanım, bugün Manisa’da üzüm bağları köklenmeye başladı, öyle 5-10 dekar falan değil, binlerce dekar bağ kökleniyor. Bugünün parasıyla dekarını 35 bin lira harcayarak tesis eden bağlar birer birer kökleniyor. Bağını kökleyen vatandaşlara “Ne yapacaksın?” diye soruyoruz, “Bir iki yıl daha üretmeye çalışacağım, gene zarar edersem şayet tarlamı satıp fabrikada iş arayacağım.” cevabını alıyoruz. Yani çok değil, böyle giderse bir iki yıl içerisinde özellikle Manisa’da binlerce dönüm tarım arazisini sanayi arsası hâline getirebilirsiniz, üstelik çok ucuza. İşçi de hazır, tarımdan kopan çiftçimiz de bir zamanlar üzerinde tarım yaptıkları tarlalarında kurulacak fabrikalarda işçi olarak çalışmak zorunda kalacaklar. Rekabet gücünü değersiz para biriminden alan, katma değersiz, orta-düşük teknoloji üretebilen fabrikalar ve bu fabrikaların kurulacağı ucuz arsalar ve ucuz emek. Vasatlıktan bahsetmiştiniz; işte, size vasatlığın resmi, işte, eseriniz.

Gene Orhan Bursalı’nın yazısından alıntı yapmak istiyorum, Orhan Bey yazısında Bayram Ali Eşiyok’un ifadelerine yer vermiş, okuyorum: “21’inci yüzyıl koşullarında ülkelerin sanayide başarısını sanayisinin fiziki büyüklükleriyle ifade ederek anlamaya çalışmak 21’inci yüzyılın sanayileşme, gelişme dinamiklerini anlamamakla eş anlamlıdır. Artık gelişmiş ülkeler geniş alanlara yayılan demir çelik, çimento gibi sanayi üretimiyle değil, yüksek teknolojiye ve nitelikli insan gücüne dayalı küçük alanlarda bilim ve teknoloji üretiyorlar.” Ne kadar doğru ifadeler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Bakan Yardımcımızın Komisyondaki ifadeleri iktidarın sanayiye, tarıma, çevreye bakış açısını ortaya koyduğu için gerçekten önemli, o yüzden tutanaklara defalarca atıf yapmak zorunda kaldık. Vasatlığın sebebinin bizzat iktidarın kendisi olduğu gerçeğini gayet güzel özetlemesi bakımından da önemli ve Türkiye’de yaşayanlar bu vasatlığı hak etmiyorlar, bu vasatlığa mecbur değiliz. Son söz olarak da şunu söylemek istiyorum: Sizin “ot çöp” dediğinize biz “vatan” diyoruz ve vatan toprağı kutsaldır ve biz, bu ülkenin sevdalıları, bu ülkenin havasını, suyunu, insanını seven bizler “Tarım… Tarım…” diye bağırmaya devam edeceğiz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Turan…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

49.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ile İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’ın trafik kazası geçirdiklerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanımız bugün büyük bir heyetle Azerbaycan Karabağ’da havalimanı açılışı ve birtakım temel atma törenleri için oradaydı, biliyorsunuz. Heyette İzmir Milletvekilimiz, eski Başbakanımız, Genel Başkan Vekilimiz Binali Yıldırım ve İstanbul Milletvekilimiz Şamil Ayrım’ın dönüşte bir trafik kazası geçirdiklerini öğrendik büyük bir üzüntüyle. Aracın takla attığını, hava yastığının açıldığını öğrendik ama hamdolsun olağanüstü bir durum yok, bir risk yok. Şu an hastane yolundalar, hastaneye kaldırılıyorlar. Yarın Türkiye’ye dönmelerini bekliyoruz. Kendilerinden edindiğimiz bilgi de -teyiden söylemek istiyorum- bir problem yok, hamdolsun. Grubumuz adına geçmiş olsun dileklerimizi iletmek istiyoruz Sayın Başbakana, Sayın Vekilimize.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Özel…

50.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ile İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’a geçmiş olsun dileklerini ilettiklerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, şimdi öğrendik Bülent Bey’den, henüz basına düşmedi. Biz de ilk duyduğumuzda irkildik, sonra verdiği bilgi içimizi rahatlattı. Hem Sayın Başbakana hem Değerli Milletvekilimize geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Kazaya karışan, etkilenen kim varsa geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Toğrul…

51.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ile İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’a geçmiş olsun dileklerini ilettiklerine ilişkin açıklaması

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Başkanım.

Biz de üzüntüyle öğrendik, biz de Sayın Başbakana ve Milletvekilimize geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz grubumuz adına.

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

52.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ile İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’a geçmiş olsun dileklerini ilettiklerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biz de şu an muttali olduk, Sayın Başbakanımız Binali Yıldırım Bey’e ve Milletvekilimiz Şamil Ayrım Bey’e ve yaralanan, kazaya dâhil olan kim varsa hepsine büyük geçmiş olsun diyoruz. İnşallah önemli bir şeyleri yoktur, Allah beterinden saklasın.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Dervişoğlu…

53.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ile İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’a geçmiş olsun dileklerini ilettiklerine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ben de bu üzücü kazayı şimdi öğrendim, geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum hem Sayın Yıldırım’a hem refakatindeki Milletvekilimize. Başka yaralılar da olabilir, onlara da acil şifalar dilerim. Bülent Bey’in ifadelerinden endişe edilecek bir şey olmadığını da öğrenmiş olduk, bu vesileyle yüreğimiz serinledi. Allah kazalardan belalardan korusun hepimizi. İyi dileklerimi bildiriyorum, hem şahsım hem de partim adına tekrar geçmiş olsun dileklerimi ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Komisyon…

54.- Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Sözcüsü Şahin Tin’in, İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ile İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’a geçmiş olsun dileklerini ilettiklerine ilişkin açıklaması

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Öncelikle çok Değerli Başbakanımız Binali Yıldırım ve Milletvekilimiz Şamil Bey’e geçmiş olsun diyoruz, inşallah, kendilerine acil şifalar diliyoruz. Hafif atlatılması nedeniyle de bir anlamda da içimiz biraz daha ferahlamış oldu.

Teşekkür ederim.

IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuş’un, Divan olarak, İzmir Milletvekili Binali Yıldırım ile İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’a geçirmiş oldukları trafik kazasının kefaretleri olmasını dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Biz de Divan olarak geçirmiş oldukları trafik kazasının kefaret olmasını temenni ediyor ve başka bir acının, bir kazanın yaşanmaması konusunda da hep birlikte temennilerde bulunuyor, hepinize geçmiş olsun diyoruz.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 61 Milletvekilinin Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4487) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 341) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Esin Kara.

Şahsı adına da konuşacağından süre on beş dakika efendim.

Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ESİN KARA (Konya) – Sayın Başkan, büyük Türk milletinin değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 341 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Planlı sanayileşme, ülkelerin ekonomik gelişmelerinde bölgesel rekabetten küresel rekabete giden yolda üretim yapılarının oluşturulmasında ülkelerin ekonomik, sınai ve bölgesel gelişimi açısından önemli role sahiptir. Sanayileşmenin bir aracı olarak ilk planlı sanayi bölgesi 1896 yılında İngiltere’de Trafford Park yöresinde kurulmuştur. 1899 yılında Amerika ve 1904 yılında İtalya kendi planlı sanayi bölgelerini kurmuşlardır. Gelişmekte olan ülkelerde ise ancak 1950’li yıllardan sonra planlı sanayi bölgelerinin kurulmasına başlanmıştır. Dünya uygulamalarında, özel ekonomik alanlarda yararlanma konusunda en başarılı ülke Çin’dir. Çin’in dünya ekonomisinde söz sahibi olmasında 1980 yılı içerisinde kurulan özel ekonomik bölgelerin, özel ekonomik alanların katkısı büyük olmuştur.

Ülkemizde ilk sanayi bölgesi 1961 yılında Bursa’da, ilk özel endüstri bölgesi 2018 yılında İzmir Aliağa’da kurulmuştur. Yatırımların teşvik edilmesi, tasarrufların yatırıma yönlendirilmesi ve yabancı sermaye girişinin artırılması amaçlarıyla yapılan ilk yasal düzenleme 2002 yılındaki 4737 sayılı Kanun’dur. Kanunun 1’inci maddesinde “endüstri bölgesi”nin tanımı “ülke ekonomisini uluslararası alanda rekabet edebilir bir yapıya kavuşturmak, teknoloji transferini sağlamak, üretim ve istihdamı artırmak, yabancı sermaye girişini hızlandırmak ve özellikle, üretim maliyetleri açısından büyük ölçekli yatırımlar için uygun sanayi alanı oluşturmak üzere kurulacak üretim bölgeleri” şeklinde yapılmaktadır. Yabancı sermayenin ülkeye sağlıklı bir şekilde girmesi, üretime ve ekonomik yatırımlara yöneltilmesi için gerekli ortamın oluşturulması; iyi işleyen bir ekonominin sağlanması ve dünyada yaşanan ekonomik ve finansal krizlerden en az biçimde etkilenilmesi ve küresel ekonomik düzende ülkeler arasında dolaşan sermayenin ülkemiz ekonomisine de katkı sağlayabilmesi bakımından yatırımların teşvik edilmesi ve yabancı sermaye girişinin artırılması bakımından bu tür bölgelerin kurulması ve desteklenmesi olumlu bir gelişmedir. Genel olarak, özel ekonomik alanlar istihdam yaratma, ihracat artışı, cari açığın azaltılması, ithal girdi bağımlılığının azaltılması, devlet gelirlerini artırma ve döviz kazancının yanında teknoloji geliştirme ve yenilikçilik, ekonomik çeşitlilik, yerel firmaların verimlilik artışı, sektör çeşitliliğinin sağlanması gibi birçok ekonomik fayda sağlarlar. Kanundaki tanımından da anlaşılacağı üzere endüstri bölgeleri, esnek ve bilgi yoğun üretimin yapılacağı bölgeler olup aynı zamanda yabancı yatırımı çekme açısından bir teşvik uygulamasıdır. Teşvik uygulamalarının başarısı hedeflere, kaynaklara, yasal düzenlemelere ve diğer politikalara uyumuna bağlı olarak değişebilecektir. Bu bakımdan, özel endüstri bölgelerinde kullanılan araçların performansının ölçülmesi, bu uygulamanın ülke ekonomisi açısından gerekliliği ve zamanlama, teşvikin nasıl bir yasal çerçevede sunulduğu ve uygulanan bu düzenlemenin niteliğinin belirlenmesi, söz konusu teşvik uygulamasının etkinliğini ortaya koyacaktır.

Özel endüstri bölgelerinde uygulanacak teşvikler, diğer endüstri bölgelerinde uygulanan teşviklere ilişkin usul ve esaslara tabidir yani gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine yönelik teşviklere 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki Kanunu’nda yer alan hükümler uygulanmaktadır. Bu bölgelerde faaliyette bulunan mükelleflere gelir vergisi stopajı, sigorta teşvikleri, bedelsiz yatırım yeri tahsisi ve enerji desteği uygulamaları sağlanmaktadır. Endüstri bölgelerinde uygulanan teşvikler, vergisel teşviklerden ziyade ilave istihdamı artırmak amaçlı yapılan teşviklerdir.

Endüstri bölgelerinin kuruluşundaki ana hedef, yerli ve yabancı yatırımcı için bürokratik işlemlerin asgariye indirilmesi, planı onaylı ve altyapısı hazır bölgelerde gerekli izin ve onaylarını en kısa sürede alarak faaliyete geçmeleri ve bu yolla ülke ekonomisine katkıda bulunacak olmalarıdır. 2017 yılında yapılan yasal düzenlemeyle endüstri bölgelerine yönetici şirket modeli, özel endüstri bölgeleri gibi yeni uygulamalarla ilgili hükümler getirilerek yatırımcılar için endüstri bölgeleri cazip hâle getirilmiştir. 2018 yılına kadar 6 olan endüstri bölgesi sayımız bu düzenlemeler sayesinde 29’a ulaşmıştır. 2021 yılı sonu itibarıyla 31.615 kişi istihdam edilmiş, 11 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirilmiştir. Ülkemiz cari açığının finansmanında 8,4 milyar dolarlık katkı bu endüstri bölgelerince sağlanmıştır.

Bu yasa teklifinde endüstri bölgeleri yöneticileri ve yatırımcılarından gelen talepler doğrultusunda bazı değişikliklere ve sadeleştirmelere gidilmektedir. Teklifin 7’nci maddesinde 4737 sayılı Kanun’un 4/B, 8’inci maddesinde 4737 sayılı Kanun’un 4/C maddeleri yürürlükten kaldırılarak “endüstri bölgesi” ve “özel endüstri bölgesi” olmak üzere iki tür esas alınarak sadeleştirme yapılmaktadır. Teklifin 9’uncu maddesiyle özel endüstri bölgesi ilan şartlarından biri olan kurulu alanlardaki 150 bin metrekare şartı 100 bine, boş alanlardaki 200 bin metrekare şartı 150 bine düşürülmektedir. Böylelikle yüksek teknolojili, stratejik, katma değerli, ihracat potansiyeli yüksek yatırımların da endüstri bölgeleri imkânlarından yararlanması sağlanmaktadır. Özel endüstri bölgesi ilan edilen alanlar içerisinde başvuru sahiplerinin talep etmesi, özel mülkiyete konu arazi maliklerinin sanayi yatırımı yapmayı taahhüt etmesi şartıyla söz konusu arazinin kamulaştırılmaması yönünde düzenleme yapılarak sanayicilerin de mülkiyetleri üzerinde özel endüstri bölgesi imkânlarından faydalanması sağlanmaktadır. Özel endüstri bölgelerindeki kamulaştırma ve altyapı harcamalarının başvuru sahibi tarafından karşılanacağı hususu düzenlenmektedir. Birden fazla yatırımcının yer aldığı özel endüstri bölgelerinin yönetim, işletme ve diğer hizmet masraflarına bölgede yer alan yatırımcıların katılmasına ilişkin düzenlemeler de yapılmaktadır.

Teklifin 10’uncu maddesiyle endüstri bölgesi çalışmalarında yönetici şirketin nasıl belirleneceği hususu yanında şirketin yetki ve sorumluluklarına ve cezai müeyyidelere ilişkin düzenlemeler yapılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgem olan Konya’da 1’i özel olmak üzere 3 endüstri bölgesi bulunmaktadır. 2012 yılında kurulan Karapınar Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi, Karapınar bölgesinde geniş ve tarıma elverişsiz araziler üzerinde kurulmuştur. Bölge 59 milyon 586 bin 876 metrekare alana sahiptir. Bölgenin güneş santrali için potansiyel kurulu gücü 4 bin megavat olup bölgede yapılacak yatırımlar senelik olarak 1 metrekarelik alanda 60 kWh/yıl ile 90 kWh/yıl arasında enerji üretebilecektir. Konya Teknoloji Endüstri Bölgesi ise Konya-Ankara yolu üzerinde, Aşağıpınarbaşı mevkisinde 158,1 hektar büyüklüğündedir. Yaklaşık 300 bin metrekaresinde ASELSAN Konya Silah Sistemleri Fabrikasının da kurulduğu bölgede robot, nanoteknoloji, yapay zekâ, savunma, uzay ve havacılık projeleri başta olmak üzere ileri teknoloji çalışmaları gerçekleştirilmektedir. Yaklaşık 4 bin kişinin istihdam edileceği bölgede 700 milyon dolarlık yatırım yapılması, katma değerli ve ileri teknoloji üretimle cari açığa pozitif katkı sağlanması beklenmektedir

Geleceğin hava muharebelerinin insansız muharip jetlerle gerçekleştirileceği öngörülmektedir. Bu bağlamda Türkiye'nin Bayraktar Kızılelma’sı gibi savunmaya yönelik ileri teknoloji silahlarının olması, adına şarkılar bestelenen, Karabağ’ın Ermeni işgalinden kurtulmasında destanlar yazan, ülkemizin terörle mücadelesinde kahraman askerlerimizi şehit eden teröristlerin etkisiz hâle getirilmesini sağlayan İHA, SİHA’lar gibi teknoloji alanında ülkemizin savunmasına yönelik Türkiye’miz adına nice güzel eserlerin endüstri bölgelerinde yapılması ve geliştirilmesi temennimdir.

Sözlerime son verirken kanun teklifinin ülkemize hayırlı olmasını diliyor, büyük Türk milletini ve onun büyük Meclisini saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Hakverdi…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

55.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi’nin, cezaevlerinde dağıtılan bildiriye ilişkin açıklaması

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Dün bütün cezaevlerinde şöyle bir bildiri dağıtılmış: “Ceza ve infaz kurumumuzda bulunan hükümlü ve tutukluların dikkatine. Ceza infaz kurumumuz merkezî yayın sisteminde bulunan kanal 360 TV kaldırılmış olup yerine TV 100 kanalı eklenmiştir. Yine eklenen TV 100 kanalında 20/10/2022 Perşembe günü, (yarın) Adalet Bakanımız Bekir Bozdağ 10.00 ile 11.30 saatleri arasında konuşma yapacaktır. İzlenmesi hususu tüm hükümlü ve tutuklulara duyurulur.” Allah düşürmesin arkadaşlar. Siz mahkûm olsanız bu bildiriden ne anlarsınız? Mahkûmun umuduyla oynamayın. Mahkûmun umut hakkını öldürmeyin, siyasi rantınıza, seçim yatırımınıza mahkûmu kurban etmeyin. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kenanoğlu…

56.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, Amasya’nın Taşova ilçesine bağlı Çambükü köyüne yapılmak istenen organize sanayi bölgesine ilişkin açıklaması

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, görüştüğümüz kanunu doğrudan ilgilendiren bir olay var Amasya Taşova Çambükü köyünde. İki gün önce, bu kanunun görüşmelerine başlandığında Organize Sanayi Bölgesi inşaatı için oraya gelenler ile köylüler karşı karşıya geldiler. Köylüler tarım ve hayvancılık yaptığı alanlarının OSB yüzünden talan edileceğini söylüyorlar ve buna itiraz ediyorlar. Topraklarını savunan köylülere jandarma orantısız güçle müdahale etti ve Çambükü köylüleri yaşam alanlarını ve temel geçim kaynaklarını savunmaya devam ediyorlar. Köylüler jandarma saldırısından sonra kaymakamlık önüne gidip tepkilerini ortaya koydular. Yaşam alanlarına sahip çıkan Çambükü köylülerini rahat bırakın diyoruz.

BAŞKAN – Sayın Karahocagil…

57.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, İlk Evim İlk İşyerim kampanyasına ilişkin açıklaması

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

“İlk Evim İlk İşyerim” kampanyamızın müjdesini bu ay kamuoyuyla paylaşmıştık. Gençlerimize, emeklilerimize, kadınlarımıza, şehit yakını ve gazilerimize ayrı ayrı kontenjanlar ayırdığımız bu kampanyaya 7,2 milyon vatandaşımız başvuru yaptı. Projenin ilk etabında 250 bin olan konutumuzu iki yıl içinde hak sahiplerine teslim edeceğiz. Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut projesi olan “İlk Evim İlk İşyerim” kampanyamıza gösterilen yoğun ilgi bizi daha ileri adımlar atma yönünde cesaretlendirdi. Konut sayısını 2028 yılına kadar 500 bine tamamlayacağız. Aynı zamanda konut inşası amaçlı arsa sayısını da 1 milyona çıkarma kararı aldık. Arsa yerlerini yüzde 40’ı şehir merkezlerinde, yüzde 60’ı ilçelerde olacak şekilde belirledik. Cumhurbaşkanımız önderliğinde AK PARTİ Hükûmeti olarak ülkemize ve milletimize…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 61 Milletvekilinin Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4487) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 341) (Devam)

BAŞKAN – Şahıslar adına Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.

AYHAN EREL (Aksaray) – Vazgeçtim.

BAŞKAN – Vazgeçildi.

Başka talep yok.

İkinci bölüm üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde 2 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 341 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Madde 10 - 4737 sayılı Kanunun 4/D maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, onbirinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Yönetici şirket, kurum ve kuruluşlardan gelen taleplerde başvuru sahibi tarafından; Bakanlıkça resen yapılan çalışmalarda ise endüstri bölgesinin kurulacağı il sınırları içindeki varsa sanayi odaları, yoksa ticaret ve sanayi odası veya Bakanlıkça belirlenen gerçek veya tüzel kişiler tarafından kurulur.”

"Yönetici şirket, Bakanlığın talebi üzerine faaliyetleriyle ilgili her türlü belge ve bilgiyi Bakanlığa sunmakla yükümlüdür. Yükümlülüklerini yerine getirmeyen yönetici şirket görevlilerine iki yüz elli bin Türk lirasından yedi yüz elli bin Türk lirasına kadar Bakanlıkça idari para cezası verilir. Yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonucunda çevresel zararlar açığa çıkarsa idari para cezası beş katına kadar arttırılabilir. İdari para cezası verilmiş olması diğer zarar tazmin davalarının açılmasına engel teşkil etmez. Verilen idari para cezaları, tebliğinden itibaren bir ay içinde ödenir.”

“Yönetici şirketin kurulması, görev ve sorumlulukları, gelirleri ve benzeri hususlar yönetmelikle düzenlenir.”

              Ali Kenanoğlu         Mahmut Celadet Gaydalı              Erdal Aydemir

                  İstanbul                         Bitlis                                    Bingöl

     Serpil Kemalbay Pekgözegü      Mahmut Toğrul       Ömer Faruk Gergerlioğlu

                    İzmir                        Gaziantep                                 Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kocaeli Milletvekili Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu.

Buyurunuz Sayın Gergerlioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde konuştuğumuz yasanın içeriği bile şu kader planı ve diğer mazeretlerin nasıl da iktidarın işi olduğunu gösteriyor. Yasa patron lehine ÇED’i esnetiyor ve işçi cinayetleri bundan sonra geldiği zaman kalkıp “kader” diyorsunuz. Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı çıktı “kader planı” dedi, dinî kavramlar kullandı. Kimse dine iftira atmasın; bunu net bir şekilde söylüyoruz. MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli sekiz yıl önce “‘Fıtrat’ dediğine ‘cinayet’ diyorlar.” diyordu. Şimdi, ortaklar ya “‘Fıtrat, kader değil, Amasra da Soma da cinayet’ diyenler samimi değil.” diyor. Hangi sözüne inanacağız Bahçeli’nin, hangi sözüne, bunu bize bir açıklasın bakalım. Sayın Bakan buraya geldi, bize açıklamalar yaptı fakat şunu gördük: Güya her türlü önlem alınmış, her şey yapılmış; yahu, Sayın Bakan, o zaman, patlama neden oldu, bize bunu açıkla, bunu açıklamadan gitti. İstifa etmesi gerekiyor, o da biliyor ama etmiyor. Hangi bakan istifa etti ki? Mekanizma böyle kurulmuş, Soma’da değişmiş miydi? İşte, Soma’da taksir suçuna onay verdirten iktidarın durumu. İlk önce taksir suçu bozuluyor, ardından alavere dalavere, hâkimler sağa sola gönderilip onay verdirtiliyor; değişen bir şey yok. Son on yılda 361 madenci ölümünün olduğu bir ülkedeyiz arkadaşlar. Soma davasının avukatları zulmen tutuklu ve cezaevindeyse bu kazalar bitmez; Soma, Ermenek, Amasra bitmez. Sevgili Selçuk Kozağaçlı ve Can Atalay cezaevindeyse bu sorgulamalar yapılmamıştır ve “kader” diyerek kimseyi kandıramazsınız.

Sansür yasası çıkardınız, ilk icraatınız ortada. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı yargıya müdahale ederek “Hiçbir mesele yoktur.” açıklaması yaptı. Bu yasanın aslında bir korkutmayla, faşizm ruhuyla insanların korkmasına ve kendini sansürlemesine hizmet ettiğini görüyoruz ama halkımız susmasın, korkmasın, konuşmaya devam etsin, biz de konuşmaya devam edeceğiz çünkü ortadaki cinayetleri görüyoruz. “Taşkömürü Genel Müdürü önceki hatalarına rağmen Genel Müdür yapılmışsa bu kaza nasıl olur da olmaz?” diye sormak istiyorum.

Bakın “fıtrat” deniliyor, “kader” deniliyor, “Allah'ın işi.” deniliyor. Hiç kimse dinî kavramları istismar etmesin, biz bunları biliyoruz, bunların hepsi istismardır. Hiçbir işin fıtratında ölüm yoktur, alınmayan tedbirler sonrasında yaşanan cinayetler vardır ancak. Muktedirler “kader, kader” diyerek kendi sultalarının kaderini belirlemeye çalışıyorlar. Hayatını kaybeden Şaban Yıldırım gerçeği söylüyor: “Ne kaderi?” Şaban Yıldırım bu cinayetten üç buçuk ay önce eşine diyordu ki: “Ocakta grizu kaçağı var ve önlem alınmıyor.” Ve yaşananlar ortada. Muaviye de “İktidarım Allah'ın kaderi.” diyordu, Emevi sultanları da böyle söylüyordu. Cahiliye kaderciliği mi, ahlaki sorumluluk mu? Bunu size soruyorum. Bu din, insanları uyuşturmak için gelmedi, cahiliye kaderciliğini devam ettirmek için gelmedi. Bir de utanmadan dinî kavramlar kullanarak ahlaki ve hukuki sorumluluklarını örtbas etmeye çalışıyorlar. Bu kafayla işte geldiğimiz nokta burası.

Bakın, bunu merhum Mehmet Akif nasıl anlatıyor:

“Donanma, ordu yürürken muzafferen ileri,

Üzengi öpmeye hasretti garbın elçileri!

O ihtişamı elinden niçin bıraktın da,

Bugün yatıp duruyorsun ayaklar altında?

“Kadermiş!” Öyle mi? Haşa, bu söz değil doğru;” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Merhum Mehmet Akif yüz yıl öncesinden bugünün Cumhurbaşkanına cevap veriyor. Dini kullananlar, güya muhafazakârlık yaptığını sananlar merhum Akif’in bu sözlerini duysunlar. AK PARTİ’liler duysunlar ve vicdanları harekete geçsin dilerim; çok ümitvar vaka değiller, vicdanlarını sorgulamaları lazım.

Bu kaçıncı cinayet? Niye sorgulamıyorsunuz? İşte, aranızdan birisi Sayın Yeneroğlu vicdanını zorladı, muhasebe etti, istifa etti. Sayın Fakıbaba vicdanıyla hesaplaştı, istifa etti. Vicdansız olanlar ancak bu muktedire hizmet eder, başka bir şey değildir.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – “Vicdansız” senin gibilere denir. Sensin vicdansız!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Vicdansızlıktan başka bir şey değildir bu yapılanlar.

Bakın, ardından da hiç utanmadan “PKK’lıların 5, 10, 15 çocuğu var.” diyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – 1996’daki MGK’de alınan kararda Kürt nüfus artışı bir tehdit olarak gösteriliyordu ve şu anda da Cumhurbaşkanının ağzında bu sözler. Utanmanız gerekiyor. (HDP sıralarından alkışlar)

YAVUZ ERGUN (Niğde) – Sen önce PKK’yı bir lanetle, ondan sonra…

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – PKK’nın gayrimeşru çocukları var...

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir oylayalım efendim izninizle.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, ben kısa bir söz alacağım.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bülbül.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

58.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun 341 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, bu Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun genel bir akışı var. Hepimiz, özellikle Grup Başkan Vekili konuşmacılar bir anlayışı eleştirebiliriz; bir siyasi partinin değerlendirmelerini, bakış açısını eleştirebiliriz, bunlar mümkündür, sert bir şekilde de eleştirebiliriz, polemikler yaşanır falan fakat siyasi parti genel başkanları üzerinden yakışıksız değerlendirmeler yapmak bu Genel Kurulun teamüllerine, bizim de siyasi ahlak anlayışımıza aykırıdır; bunu ifade etmek istiyorum. Şimdi, politik eleştirinin sertliğine bizim her zaman cevabımız vardır da şahsi olarak “Açıklasın bakalım.” diye Genel Başkanımızla ilgili olarak, talimat verir gibi, o ağızla konuşan birinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde sıhhatli bir şekilde siyaset yapması mümkün değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bizim hareketimizin liderine -net ifade ediyorum, hiç şeksiz şüphesiz- bu şekilde talimat ağzıyla konuşacak, Gergerlioğlu olsun veya başkası olsun, adamın alnını karışlarız; bu kadar. Net! (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Turan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Kürsüden söz istiyorum Sayın Başkan.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – İster Gergerlioğlu olsun isterse gerzekoğlu olsun fark etmez.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Terbiyesizlik yapma!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Hadi oradan!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Kimsenin soyadıyla dalga geçilmez.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Haddini bil!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Ne kadar seviyesizsin ya!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Haddini bil!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Anlayışı eleştir; isimle soyadıyla dalga geçmeye mi çalışıyorsun? Utan ya utan!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sen ağır tenkit edersen cevap bu olur. Cumhurbaşkanına doğru dürüst laf kullanacaksın!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun 341 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gruplarımızın yüksek hassasiyeti çerçevesinde iki günden beri hem Bartın’ın hem de kanunun kendi ruhuna bağlı olarak bir atmosfer ortaya çıktı, çok da başarılı bir takvim ortaya konuldu ama maalesef provokatörlükten başka bir görevi olmayan, psikolojik sorunları olduğunu düşündüğümüz bazı insanların zaman zaman gelip burada konunun tamamen dışında, Meclis ruhunun tamamen dışında, ezberletilmiş cümlelerle aynı ithamlarda bulunmasını esefle kınıyorum.

Bakın, değerli arkadaşlar, FETÖ'ye hayatında bir tek cümle söylememiş bir adamın, PKK'ya hayatında bir tek cümle söylememiş bir adamın bu gruba “Vicdansız!” demesi şereftir bizim için. Biz sizin için vicdansızız kardeşim, biz sizin için vicdansızız ama bu millet için, bu insanlık için, bu grubun hangi vicdani adamlar attığını, bu ülkenin kardeşliği için, 85 milyonun beraber yol yürümesi için hangi adımları attığını herkes bilir. Bu üslubun, bu edep dışı üslubun kimseye faydası olmadığını söyledim size.

Sayın Başkan, bizim grubumuzdan hangi arkadaşımız şimdiye kadar bir başka partinin vekiline “Vicdansız!” demiştir.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Vekiliniz “Şerefsiz!” dedi ya!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Kaldı ki “Buradan gidenler vicdanlı, gitmeyenler değil.” derseniz, gidenler için laf söyleme hakkı verirsiniz ama bu bizim adabımıza aykırı. O yüzden, ben, sayın konuşmacı başta olmak üzere, tüm hatipleri en azından asgari bir kahve kültürüne, nezakete davet ediyorum. O yüzden bu üslubu reddediyor ve kınıyorum Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sayın Başkan…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Derinleştirmeyin bu tartışmayı bence. Bence derinleştirmeyin bu tartışmayı.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Toğrul…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Sayın Başkan, şimdi, işin doğrusu, vekilimiz bir siyasal eleştiri yaptı, Sayın Bahçeli'nin 2 konuşmasını söyledi ve bir karşılaştırma yaptı.

İBRAHİM ETHEM SEDEF (Yozgat) – Onun haddine mi düşmüş ki ya konuşacak!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yapma Mahmut hoca.

YAVUZ ERGUN (Niğde) – Hakaret etti ya.

ZAFER SIRAKAYA (İstanbul) – Nasıl bir siyasal eleştiri ya? Nasıl bir siyasal eleştiri ya?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Şimdi dolayısıyla bunu böyle algılamış ve arkasından AK PARTİ Grup Başkan Vekilinin çıkıp -bence bu Meclise hakaret eden gerçekten dil, o dildir- vekilimize kürsüden hakaret etmiştir. Söz istiyoruz.

YAVUZ ERGUN (Niğde) – Allah, Allah!

ZAFER SIRAKAYA (İstanbul) – Hadi oradan!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hangi laf için Sayın Başkan?

BAŞKAN – Bir saniye Sayın Turan.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – “Provoke eden, bilmem ne.” diye bir sürü bir şey söyledin.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yok, söylesin, tamam; kayda geçsin.

BAŞKAN – Sayın Turan, bir saniye.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – “Sayın Turan…” demeyin Sayın Başkan, Sayın Toğrul’a söyleyin. Ben grubumun hakkını kolluyorum. “Vicdansız” diyenin alçaklığını söyledim.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Başkanım, o zaman herkes tek tek konuşsun, biz de söz istiyoruz, böyle bir şey olur mu?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bir daha söylüyorum.

BAŞKAN – Sayın Turan, bir saniye.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hâlâ “Sayın Turan” diyor ya.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan…

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – “Provokatif” dediler.

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu, müsaade edin efendim.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Bize de laf söyledi, biz de söz istiyoruz o zaman.

BAŞKAN – Müsaade edin.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Toğrul, buyurun siz.

Sayın Gergerlioğlu, size sataşmadan söz vereceğim ama ikinci bir sataşmaya… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Kürsüden efendim, lütfen, kürsüden efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Sataşma” deyince kürsü oluyor zaten.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Ne sataşması Başkan ya?

BAŞKAN – Bir tamamlayayım efendim, bir tamamlayayım.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Kürsüden…

BAŞKAN - Ben yerinizden size söz veriyorum.

Buyurunuz efendim.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Efendim, kürsüden istiyorum.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sataşma var.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Sataşmadan istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sataşmadan…

BAŞKAN – Peki, buyurunuz efendim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bir dakika, Sayın Başkan, sizi Tüzük’e davet ediyorum.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Açıklamasını…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Hangi ifade, söyler misiniz? Sayın Başkan, hangi ifade?

BAŞKAN – Bir saniye…

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Ben belgesiz konuşmam.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hayır, Sayın Başkan…

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Bakın, Sayın Başkan…

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Ne dedi? Sataşma ne?

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu, bir saniye, bir saniye efendim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, hangi ifadeye göre? Hangi ifadeye göre?

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, bir müsaade edin.

(AK PARTİ ve HDP milletvekilleri arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Ne dedi?

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Engel oluyor.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, 69’a göreyse yerinden. Buradansa gerekçe soruyoruz, hangi ifade?

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Başkan, bu herkese laf söyledi, niye çıkıyor ya bu?

BAŞKAN – Müsaade eder misin Sayın Gergerlioğlu? Söz vereceğim.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) - Bizim gruba dedi ki: “İstifa etmeyenler utanmaz.” Kendisi utanmaz. “Vicdansız” dedi. Böyle bir şey olur mu ya? Hepimiz tek tek konuşalım o zaman.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Niye kürsüye engel oluyorsunuz ya?

BAŞKAN - Sayın Turan, psikolojik sorunları olduğuna inandığım…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sizin kanaatinizi sormuyorum Sayın Başkanım. O beyefendinin kanaatini soruyorum; hangi ifadeden rahatsız oldu?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bir sürü hakaret ettin Bülent Bey.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Hem hakaret edecek hem de çıkacak konuşacak ya.

(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Ben şunu diyorum.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Bülent Bey…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hayır, hayır, Sayın Başkan, hangi ifademizi hakaret olarak algıladı.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – “Provokatör” dedin, bir sürü hakaret ettin.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Bülbül’e…

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Neyi üstüne almış efendim, neyi üstüne almış?

BAŞKAN – Eğer kendisini kastetmediyseniz bir sataşma…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, 300 kişiye “vicdansız” dedi, utanmadan söyledi. Diyorum ki: Hangi ifademizden alındığını kayda geçsin. Ne dedik de rahatsız oldu?

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Bülbül’ün…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hayır, kabul etmiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gergerlioğlu.

(AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, hayır.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Ben belgesiz konuşmam. Sekiz yıl önce…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hayır, Sayın Başkan.

(AK PARTİ ve HDP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Dinle beni Sayın Turan, böyle şey mi olur?

(AK PARTİ milletvekillerinin kürsüye doğru yürümeleri, gürültüler)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hayır, Sayın Başkan…

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sekiz yıl önce Devlet Bahçeli ne demişti?

(Çanakkale Milletvekili Bülent Turan'ın Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü kitapçığıyla kürsüye vurması)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Susar mısın ya? Susar mısın?

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sayın Başkan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hangi ifade?

(AK PARTİ ve HDP milletvekillerinin kürsü önünde toplanmaları, itişmeler)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Kürsüyü rahatsız etme, ne yapıyorsun sen! Allah aşkına yerine git!

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.39

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 21.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

341 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 61 Milletvekilinin Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4487) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 341) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

Sayın Gergerlioğlu, buyurunuz efendim.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasında, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Değerli milletvekilleri, hepiniz biliyorsunuz, benim bu Mecliste milletvekilliğim birtakım katakullilerle gasbedildi, cezaevine atıldım ve Anayasa Mahkemesinin (15-0) kararıyla geri geldim. Öncesinde, birçok ihlali söylediğim için milletvekilliğim düşürülmüştü, şu anda da hakkı, hakikati söylediğim için burada, kürsüde konuşurken iktidar Grup Başkan Vekilinin inanılmaz bir saldırısıyla kürsü hakkımız gasbedildi ve tekrar bize bu hak verildi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Şimdi, bakın, ben size diyorum ki dini kullanarak güç devşirmeyin, “kader” diyerek, “şehit” diyerek ahlaki ve hukuki sorumluluğu ayaklar altına almayın diyorum. Tarihte de bu yaşandı.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Utanmıyorsun, hâlâ devam ediyorsun, özür dile ilk önce! Özür dile, özür!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bakın, firavunlar geldi, gücün hâkimiyetini gösterdi.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Özür dile, özür! Firavun sensin!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Karunlar geldi, paranın gücünü gösterdi.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Terbiyesizliğin lüzumu yok. Özür dileyeceği yerde, hâlâ…

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Tağutlar geldi, dinin tekelini ve gücünü gösterdi, şu anda da aynı hadise yaşanıyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Boş konuşuyorsun.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Özür dileyeceksin, özür!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Biz demokrasi diyoruz, hak hukuk diyoruz ve şu anda AK PARTİ-MHP cumhur zulüm ittifakının dini nasıl kullandığını gayet net bir şekilde burada anlatıyoruz, bize edilmedik hakaret kalmıyor.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Ayıp senin yaptığın ya!

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Dini kullanan sensin!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Neden bağırdığınız ortada. O sizin ayaklarınızla çiğnediğiniz vicdanınız size bu bağırtıları yaptırıyor fakat bilin ki vicdansız olduğunuz için bağırıyorsunuz.

YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) – “Vicdan” ağzına hiç yakışmıyor.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bakın, halkımız görsün, işte, burada bizi konuşturmak istemeyenleri görsün, bizim de hakkı, hakikati söylediğimizi görsün ve gerçekler ortaya çıksın. (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Sende vicdan yok.

REFİK ÖZEN (Bursa) – Müfterisin, müfteri! Müfterisin sen!

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Vicdansız!

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan… Sayın Başkan, lütfen…

Sayın Başkan, bakınız, burada 290’dan fazla milletvekiline “vicdansız” diyen bir dil dinledik.

YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) – Vicdansız kendisi ya.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yetmedi, bu ülkede yirmi yıldan beri halkın seçtiği helal oylarla görevde olan bir lidere, Cumhurbaşkanına “Muktedir.” diye kendince ithamda bulundu. (AK PARTİ sıralarından “‘Firavun’ dedi.” sesleri) Sonra, siz, usule aykırı olarak kürsüye çağırdınız, biz de haklı olarak hangi maddeye göre söz veriyorsunuz diye ısrar ettik, tartışma çıktı, ara verdiniz. Ara vermedeki konuşmamızın amacı güya ilgili kişinin o sözlerini tanzim etmesiydi, düzeltmesiydi.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Aynı şeyleri tekrar etti.

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) – “Hükûmetiz ama muktedir değiliz.” diyen sizsiniz ya!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Siz hangi maddeden dolayı söz verdiğinizi hâlâ söylemediniz Sayın Başkanım. Size, makamınıza saygımız makamınızdan dolayı sonsuz ama ara vermenin amacı zaten bu değil miydi? Hangi maddeden söz verdik? Hâlâ bilmiyoruz; birincisi bu. İkincisi, hangi sözümüzden incinerek neye cevap vermiş oldu az önce sayın konuşmacı? Biz bu konuda demokrasiyi bilen, konuşma özgürlüğünü bilen insanlarız, herkes konuşsun ama siz döner de 300 kişiye “vicdansız” derseniz cevabını alırsınız. Bir daha diyorum: Yirmi yıldan beri vicdanımızla yürüyen bir ekibiz ama PKK’lıya karşı, FETÖ’ye ses çıkarmayana karşı vicdansız olmada kararlıyız. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Bu kürsü milletin kürsüsü; herkes konuşsun, herkes konuşacak ama toplum menfaatine olmayan, kanunun ruhuna uygun olmayan, Bartın’daki insanımızın derdine dertlenmeyip de sadece siyasi söylem çıkaran insanlara da isyanımız var. Üç günden beri ağzımızı açmadık, konuşmadık hatta birçok kelimeyi de duymazlıktan geldik ancak insaf edin! Ben döner de kürsüye size -haşa- vicdansız Başkan dersem beni atın buradan ama siz, burada “vicdansız” diyen insanlara karşı uyarı yapmayı bir tarafa bırakın tekrar söz verdiniz Sayın Başkanım. Sizin de bu konudaki tavrınızı istemeyerek kınıyorum Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Bize defalarca “vicdansız” dendi, defalarca! Defalarca “vicdansız” dendi.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 61 Milletvekilinin Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4487) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 341) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 341 sıra sayılı Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 10’uncu maddesinin ikinci fıkrasında geçen "veya Bakanlıkça belirlenen gerçek ve tüzel kişiler” ibaresinin teklif metninden çıkartılmasını, üçüncü fıkrasının ikinci cümlesinde geçen “elli bin Türk lirasından iki yüz bin Türk Lirasına kadar” ibaresinin "yerine getirilmeyen yükümlülük başına yüz bin Türk Lirası” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Tahsin Tarhan        Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu        Çetin Osman Budak

                  Kocaeli                        Manisa                                  Antalya

              Tacettin Bayır             Müzeyyen Şevkin                    Türabi Kayan

                    İzmir                          Adana                                Kırklareli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kırklareli Milletvekili Sayın Sayın Türabi Kayan.

Buyurunuz Sayın Kayan. (CHP sıralarından alkışlar)

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 341 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, kanun teklifi Komisyonda görüşülürken Bakan Yardımcısının veciz bir sözü vardı, diyor ki Sayın Bakan Yardımcısı: Tarımdan gelirimiz yılda, hepsinin, topu topu 50 milyar dolar ama biz ötekilerden şu kadar milyar dolar alıyoruz. Sayın Bakan, yani çiftçilik yapmayın, biz çiftçiliği bırakalım diyorsunuz.

Şimdi size ben bir örnek vereceğim: Değerli arkadaşlar, bilişim teknolojisinin tepe noktasındaki Bill Gates. Bill Gates'i biliyorsunuz, Microsoft’un kurucusu. Bill Gates, Sayın Bakan Yardımcım, Amerika Birleşik Devletleri’nde 200 bin dönüm araziyle tarım yapıyor, öğrenmiş olursunuz. Şimdi, bunlar bir şeyden anlamıyorlar da siz mi anlıyorsunuz? Bunların aklı yok da sizin mi aklınız var? Aynı şekilde, değerli arkadaşlar, sevgili AKP'li arkadaşlarım; Hollanda Türkiye'den yaklaşık 28 kat küçük coğrafi yapıya sahip bir ülke. Hollanda'nın tarımsal geliri Türkiye'nin tarımsal gelirinin 10 katı değerli arkadaşlar. Biz de 50 milyar dolar dedi Bakan yardımcımız, bunun 10 katı 500 milyar dolar yapıyor. Ya, sizin bütün toplamınızın hepsinden fazla.

Şimdi, değerli arkadaşlar, buraya getirmemin sebebi, tarımı hafife almaktır. Tarımı hafife almakla zaten bugüne kadar tarımı çökerttiniz. Şimdi şunu söyleyeyim: Tarımda bir arazinin 1 dekarının kira bedeli ile gübre bedeli 2 bin lira değerli arkadaşlar, 1 dekarın ha, 2 bin lira. Bunun içinde mazot yok, bunun içinde ilaç yok, bunun içinde tohum yok, bunun içinde biçer ücreti yok, bunun içinde amortisman ücreti yok, işçilik yok bir de. Değerli arkadaşlar, bunları topladığınız zaman 3 bin liraya yaklaşıyor; 2.700-2.800 lira gibi bir rakam çıkıyor. 300 kilogram bizim dekar başı ortalama üretimimiz. 7 lirayı 300’le çarpığınız zaman 2.100 lira yapar değerli arkadaşlar; külliyen zarardır bu. Şimdi, bu zararı yapan sizler, bu zararı çiftçiye yaptıran sizler çiftçiden ne bekliyorsunuz? Üretim mi bekliyorsunuz üretimi artırmak mı bekliyorsunuz? Artırmak için üreticiyi desteklemeniz gerekiyor.

Şimdi, burada nasıl desteklemeye uğraşıyorsanız sanayiciyi, nasıl desteklemeye uğraşıyorsanız yandaşınızı… Aslında “sanayiciyi” de demek doğru değil. Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin ürettiği artı değer, Türkiye'nin ürettiği sermaye sanayiye falan gitmiyor, sanayi üretimine, sanayi teşvikine gitmiyor, yandaşa gidiyor, hiçbir şey bilmeyen insana gidiyor. Dün nasıl bu şeylerde, deniz kenarındaki limanlarda yaptığınız oyunu gördük: Kırk dokuz yıllığına ilave kira yaptırıyorsunuz ama ihaleye çıkarmıyorsunuz. Bunun gibi hangilerini söyleyeyim size, daha bir sürü. Şimdi, aynı şekilde, gelmişsiniz, burada endüstri kuruluşlarında yönetici şirket kuruyorsunuz. Bu yönetici şirketin üzerine verdiğiniz görevlere bakın: Kendisi yönetici atayabilecek, kendisi burada istediği gibi parseli büyütebilecek. Bu parseli büyüttüğü zaman, devletten aldığı parseli, devletten aldığı gayrimenkulü –ki bunlar hibe olarak alınıyor- vatandaşa satabilecek “Bedava satacak veyahut da belli bir ücretle.” diyor. Kimlere bedava satacağınızı, kimlere ücretle satacağınızı biz çok iyi biliyoruz Sayın Bakan Yardımcısı, bunları çok iyi gördük biz.

Aynı şekilde, değerli arkadaşlar, şimdi, bir başka örnek vereceğim size: Şirket, Bakanlığın talebi üzerine her türlü belge ve bilgiyi hazırlayacak, hazırlamadığı zaman cezası var diyor. Şimdi, bunu kabul ettik. Peki, değerli arkadaşlar, bu şirket bu emlak işini neye göre ayarlayacak, kime göre ayarlayacak? Bunu hiç düşündünüz mü? Değerli arkadaşlar, burada muazzam bir yandaş koruması vardır, burada muazzam bir yandaşa peşkeş çekme vardır. (CHP sıralarından alkışlar) Sayın Bakan, geldiğiniz günden beri, yirmi yıldan bu yana peşkeş çeke çeke bütün yandaşlarınızı abat ettiniz, hâlâ doymadınız mı, yetmedi mi hâlâ?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Bu ne aymazlıktır, bu ne doymazlıktır? Şeker şirketinin Lüleburgaz’ın göbeğinde 6.500 metrekare bir arazisi var, bu araziyi satmaya kalkıyorsunuz. Şimdi, orada büyük, yüksek binalar yaptırmak istiyorlar değerli arkadaşlar, bunun adı peşkeş değildir de nedir? Bunun adı düpedüz peşkeştir Sayın Bakan Yardımcım. (CHP sıralarından alkışlar)

Aynı şekilde, sattığınız 10 tane şeker fabrikasında bugün şeker üretilmiyor ama dışarıdan, Amerika’dan 400 bin ton şeker alıyorsunuz; 4,5 lira olan şekeri 25 liraya sattırıyorsunuz. Bu, vatandaşı kazıklamak değil mi, siz bunu mu yapmak istiyorsunuz? Bunun için mi “Türkiye’yi yirmi yıldan beri çok iyi idare ediyoruz.” diyorsunuz?

Bir de arkadaşınız çok enteresan bir laf söyledi: “Helal oylarla.” diyor. Size vermeyenlerin oyu haram oy mu? Bu ne biçim rezalettir ya! Nereden çıkarıyorsunuz bunu? (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Hayır, ne alakası var? Ya ne saçma bir bağlam ya? Bu kadar saçma bir bağlam olur mu ya?

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Bu haram helalle vatandaşı böldüğünüz yetmedi mi getiriyorsunuz bir de bunun içine katıyorsunuz bunu? Sizler bu ülkeyi bölmek için dışarıdan çok güzel getirilmişsiniz, ihraç edilmişsiniz. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – O laf üzerinden bu ülkeyi böldürmeyeceğiz, o laf üzerinden bu ülkeyi… Ekonomik buhrandan Türkiye’yi kurtaracağız, izin vermeyeceğiz ve kurtaracağız. Ekonomi bilmiyor, Genel Başkanınız ekonomi bilmiyor, bunu ona söylemek sizin için en büyük görevdir.

Hepinize saygılar. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kayan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 10’uncu madde kabul edilmiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 11’inci madde kabul edilmiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 12’nci madde kabul edilmiştir.

13’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Dursun Müsavat Dervişoğlu                                                   Ayhan Erel

                    İzmir                                                                     Aksaray

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.

Buyurunuz Sayın Erel. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Endüstri Bölgeleri Kanunu’nu incelediğimizde, kanunun amacının yatırımları teşvik etmek, yurt dışında çalışan Türk işçilerin tasarruflarını Türkiye'ye yönlendirmek ve yabancı sermaye girişinin artırılmasını sağlamak üzere, endüstri bölgelerinin kurulması yönetim ve işletilmesine ilişkin esasların düzenlenmesi olduğunu görmekteyiz. Çok güzel, İYİ Parti olarak bizde isteriz; yabancılar ülkemize gelsinler, fabrikalar yapsınlar, yatırımlar yapsınlar, kalkınalım, zenginleşelim, refaha, huzura, feraha kavuşalım. Endüstri bölgelerinin yaygınlaşması tabii ki Türk milletinin lehine, biz buna karşı değiliz ancak bir yandan sanayi ve endüstrinin artırılması için hukuki düzenlemeler yaparken diğer yandan da Türkiye'nin sanayi kuruluşlarının “özelleştirme” adı altında yok pahasına satılmasına bir anlam vermek mümkün değil. Maalesef, bugünkü siyasi irade “Devlet fabrika mı çalıştırır?” diyerek devletin bütün fabrikaları sattı, özelleştirdi ama “Devlet fabrika mı çalıştırır?” diyen zihniyetten devletin bakkal çalıştırmak zorunda olduğu bir ortama geldik yani fabrikalarını kapatan devlet bugün mahalle bakkalı çalıştıracak duruma geldi.

Bir vatandaş AK PARTİ döneminde satılan fabrikaları sorduğunda CİMER’den gelen cevabın özeti aynen şöyle: “8 termik santral, 8 hidroelektrik santrali, 10 tane şeker fabrikası, SEKA kâğıt fabrikaları, traktör fabrikaları, demir çelik, gübre…” Daha onlarcası bedelinin altına satılmış. Vatandaş gübre bulamıyor çünkü gübre fabrikası yok. Vatandaş çocuğuna defter, fotokopi kâğıdı alamıyor çünkü kâğıt fabrikaları yok. Vatandaş hayvanına yem bulamıyor çünkü yem fabrikaları tekelleşmiş, erişemiyor. “Özelleştirme” adı altında devletin elinden çıkardığı bu fabrikalar, taşınmazları alanlara büyük rant sağlamış.

Değerli milletvekilleri, tekrar ediyoruz: Biz İYİ Parti olarak kesinlikle sanayiye karşı değiliz ancak Türkiye’nin en verimli topraklarının, tarım alanlarının, taş eksek taş bitecek topraklarının tarım yerine sanayi sahasına çevrilmesine karşıyız. İlerleyen zamanlarda gelecek nesiller fabrika yapacak alanlar bulabilirler ama bu gidişle tarım alanlarını evlerinin çatı ve balkonlarına sığdırmak zorunda kalacaklar. Toprakları neredeyse Konya kadar olan Hollanda’nın 116 milyar dolarlık ihracat yaptığını dikkate alırsak tarımda ülke kalkınmasının öneminin ne kadar büyük olduğunu göreceğiz. Kaldı ki Türkiye’nin iklim ve toprak yapısı çok çeşitli tarım ürünlerini yetiştirebilecek durumdadır. Ülkemiz de tarıma elverişli olmayan fakat endüstri bölgesi olabilecek ve endüstri noktasında tüm ihtiyaçları karşılayabilecek toprağa sahiptir. Mesela, bunlardan bir tanesi bizim güzel Aksaray'ımız bu özelliklere sahiptir.

AK PARTİ yirmi yıldır, Aksaraylı hemşehrilerimize demir yolunu yaparak, Aksaray’ı İskenderun ve Mersin Limanı’na bağlama sözü verdiği hâlde maalesef bugüne kadar gerçekleştirmedi. Siz, endüstri bölgeleri yapmadan önce endüstri bölgesini denize kavuşturacak, limana kavuşturacak altyapıyı hazırlayın.

Bu arada, Aksaray demişken, Hükûmete de bir konuda teşekkür etmek gerekiyor. Eskil, Sultanhanı ve Ortaköy'e yaptığınız organize sanayi bölgelerinden dolayı teşekkür ediyoruz. Ancak, Aksaraylı hemşehrilerimiz bu organize sanayi bölgelerinin altyapısının bir an önce tamamlanmasını ve hizmete açılmasını beklemektedirler.

Yine, Sultanhanı'nda kurulacak olan organize sanayi bölgesinin güneş enerjisi endüstri bölgesi olması yönünde taleplerini de Sayın Bakan Yardımcısına iletiyorum. Sayın Bakan Yardımcım, Sultanhanı ilçesinde kurulacak organize sanayi bölgesinin güneş enerjisi endüstri sanayi bölgesi olması yönünde talepleri var. Notlarınızın arasına alırsanız Aksaraylı hemşehrilerim adına sevineceğim diyorum.

Hukuk olmadan, adalet olmadan ne kadar yatırımı çağırırsanız çağırın kimse gelmez. Ülkede önce hukukun üstünlüğünü, adaleti sağlayacağız; ondan sonra yatırımlar gelecek diyor, tüm Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 13’üncü madde kabul edilmiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özel.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

59.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Anayasa Mahkemesinin 2 Ağustos 2022 tarihinde iptal ettiği kanuna, bakan yardımcılarına ve usule ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, esasen kürsüden ve etraflıca anlatmam gereken bir konuydu ama milletvekillerimizin Meclisin çalışma saatiyle ilgili önceden varılan bir uzlaşmaya göre planları olduğundan kısaca ifade edeceğim önemli bir çağrıdır.

Şimdi, 2 Ağustos 2022 günü Anayasa Mahkemesi bir kanunu Anayasa’ya aykırı bularak iptal etti. Neydi bu? Daha önce ihalesi yapılmış limanları, içinde, şu anda işletenlere sözleşme süresini kırk dokuz yıllığına tamamlama. Anayasa Mahkemesi dedi ki: “Yeni bir ihale yapmadığınızda rekabet ortamı oluşmaz, bu sürenin uzatılması Anayasa’ya açıkça aykırıdır. Limanların sözleşme süresi bittiğinde yeni ihale yapacaksınız.” Ve iptal etti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama bugün Sayın Abdullah Güler ve İbrahim Aydemir’in ilk imzacıları oldukları bir torba yasada bu maddeyi tekrar getirmişler, sadece cümle değişiyor.

Şimdi, Anayasa 138 açık, “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır.” diyor; 153’te de “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” diyor. Bunun üstüne bunu yapmak Anayasa tanımamaktır. Böyle bir işin bu Mecliste yapılabilmesi olanaklı değildir, kendinizi inkârdır. Bu Anayasa’ya göre seçilmiş Cumhurbaşkanının da kendisini inkâr anlamına gelir. O zaman birisi de “Cumhurbaşkanının yetkileri” maddesini tanımaz, birisi gelir “Meclisin görev ve yetkileri” maddesini tanımaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bunu yapamazsınız. Kim istiyorsa, kime ne menfaat sağlamak için yapılıyorsa yanlıştır. Kesinlikle ve kesinlikle bunun… Plan ve Bütçe Komisyonunun görevi ne? İç Tüzük 38, sunulmuş bir kanun teklifini önce Anayasa'ya aykırılık yönünden incelemek. Komisyona, yönetimine ve bütün üyelerine bu tarihî sorumluluğu ve bu çok büyük Anayasa suçunun vebalini hatırlatırım.

Takdirlerinize sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, konu zannedersem haftaya pazartesi günü Komisyonda değerlendirilecek. Komisyon olarak bütün yönleriyle bunu değerlendirecek, takdir edecekler Sayın Başkanım.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 61 Milletvekilinin Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4487) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 341) (Devam)

BAŞKAN – 14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 14’üncü madde kabul edilmiştir.

15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 15’inci madde kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi İç Tüzük'ün 86’ncı maddesine göre oyunun rengini belli etmek üzere lehte ve aleyhte birer kişiye söz vereceğim.

Lehte Denizli Milletvekili Sayın Şahin Tin.

Buyurunuz Sayın Tin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ŞAHİN TİN (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’miz üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Amasra’daki maden kazasında şehit düşen kardeşlerime Allah'tan rahmet diliyor, tüm yakınlarına ve Türk halkına başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, endüstri bölgeleri yatırım miktarı yüksek, alan ihtiyacı fazla ve ülkemizin dış ticaret açığını kapatmayı amaçlayan sanayi ürünlerinin üretilmesine yönelik önemli ve güçlü bir adımdır. Yine aynı şekilde örnek olarak Denizli’mizle ilgili… Denizli’miz bir sanayi kentidir. Denizli’mizde makine, kablo, tekstil, mermer ve daha birçok sektörde imalat ve ihracat gerçekleştiriyoruz. Dünyanın neresine giderseniz gidin Denizli markasını taşıyan bir ürünü görmek mümkündür. Denizli sanayisinin güçlenmesi ve daha iyi seviyeye ulaşması için üzerimize düşen her ne varsa yaptık yapmaya da devam edeceğiz. Denizli’mizde yüksek teknolojiye dayalı ürünlerin yaygın olarak imalatının gerçekleştirilmesi için çalışmalarımız sürüyor. Makine İhtisas OSB’yi kurduk, yerli ve millî makine imalatında dünyada söz sahibiyiz. Yine, Denizli Ticaret Odamızın öncülüğünde başlatılan teknik tekstil alanındaki hamle de yüksek teknoloji üzerine üretimde öne çıkmaktadır.

Biraz önce Komisyondayız, tabii ki Komisyonda Hasan Büyükdede -Bakan Yardımcımız- kendisi aslında sanayi sektörünün bir üstadıdır yani benim üstadımdır, onu söylemek istiyorum. Makine sektöründe, sanayi alanında elli yıllık üretim yapmıştır. Tabii, biraz önce birçok hatip, burada çıkıp… Söylediği, aslında yansıtamadığı bazı konularla ilgili aşırı bir şekilde eleştiriye maruz kaldı. Ben bunu belirtmek istiyorum.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Eleştirmedik, destekledik ya.

ŞAHİN TİN (Devamla) – Kendimiz yani biz de AK PARTİ olarak da yine Hasan Büyükdede de olsa hiç kimse tarıma karşı değil. Hepimiz oradan yiyoruz içiyoruz; çiftçimiz, köylümüz oradan aynı şekilde ekmeğini kazanıyor ve besleniyor. Burada şunu anlatmak istiyorum arkadaşlar: Biz endüstri sanayi bölgelerini düzenleyecek olan bu yasayla aslında Türkiye’deki sanayicimizin önünü açıyoruz, yabancı yatırımcının önünü açıyoruz, hızlanmasını sağlıyoruz ve bu şekilde yüksek teknolojik ürünlerin üretilmesini gerçekleştirmeye gayret ediyoruz.

Ben burada, kendisinin de vermiş olduğu güzel bir şeyi var orada aslında; benim de tanıdığım büyük sanayicilerimizden -önemli bir konu bu çünkü- TEMA Vakfı Başkan Yardımcısı Metin Duruk maalesef vefat etmiştir dün, sanayi alanlarının seçiminde, bakın, TEMA Vakfı Başkan Yardımcısı bizimle irtibat kurup Sanayi Bakanlığıyla irtibatı kurarak sanayi alanlarının nerede yapılması gerektiğini… Yeşil ve çevreci anlamında ne kadar önemli ve hassas olduğumuzu da buradan belirtmek istiyorum.

Kısacası değerli milletvekillerimiz, değerli arkadaşlar; bizim buradaki hedefimiz, amacımız Cumhur İttifakı’yla birlikte, hep beraber sanayiciye destek vermek, önünü açmak, yeni sanayi alanları oluşturarak yine ekonomimize burada katkıda bulunmak, yatırım alanlarını genişletmek, istihdam yaratmak ve ihracatımızı artırmaktır diyorum.

Bu kanunda emeği geçen, yine aynı şekilde, Sanayi Bakanımıza, Bakan Yardımcımıza ve çok değerli Komisyon üyelerimize burada hem iktidarda olan hem muhalefette olan değerli arkadaşlarımıza -Tahsin Başkanım duyuyorsun değil mi bizi- aynı şekilde ve tabii ki bürokratlara, uzmanlarımıza, bütün vekillerimize teşekkür ediyorum. Ben tabii ki burada bazı konularda aşırı bir şekilde eleştiri olsa da yine de teşekkür ediyorum. İnşallah ülkemiz için, sanayicimiz için, milletimiz için hayırlı uğurlu olsun diyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başkanım…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bütün herkesin affına sığınarak bir şey söyleyeceğim. Bu durum, normal bir durum değil yani bakan yardımcıları geliyorlar ama bürokrat sıfatıyla geliyorlar, bakan zaten gelemiyor. Öyle olunca, bir sataşma olunca cevap veremiyorlar veya düzeltme. Hakikaten bu aslında hiçbirimizin kabul edeceği bir şey değil ama maalesef o bizim çok eleştirdiğimiz Anayasa değişikliğinin getirdiği bir durum. Ama düşündük, o Anayasa bu işi nasıl çözer? Mesela şöyle de çözebiliyor: Örneğin, Sayın Cumhurbaşkanı, pazartesi günü akşamı sayın bakan yardımcısını bakan atar, salı günü gelir yemin eder, gündem dışından söz ister, yirmi dakika konuşur, salı akşamı da Cumhurbaşkanı yeniden kendisini eski görevine, eski bakanı kendi görevine atayabilir; sistem böyle bir sistem. (CHP sıralarından alkışlar)

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Böyle bir şey yok ya.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Çarşamba günü de Washington’a hamburger yemeye gider.

BAŞKAN – Ben de bir şey söyleyeyim, bakanlık yakışır efendim.

Aleyhte İstanbul Milletvekili Sayın İbrahim Özden Kaboğlu.

Buyurunuz Sayın Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; bir ironiyle başlamak istiyorum. Bugün Türkiye Barolar Birliğinde dünya çapında bir toplantıda idim, anayasacılık, çevre ve iklim krizi. Orada konuştuklarımız ile burada konuştuklarımız arasında o kadar büyük fark var ki acaba orada konuştuklarım mı gerçek dışı diyorum; yoksa buradaki konuştuklarımız mı gerçek dışı diye kendime sormadan edemiyorum. Zira sayın vekiller, orada yaptığım giriş konuşmasında, 5 kıtadan anayasacıların katıldığı, çevre hukukçularının katıldığı toplantıda Türkiye’ye ilişkin şöyle bir değerlendirmeyle sonuçlandırdım: Anayasa’mızın 2’nci maddesinde “hukuk devleti ve sosyal devlet” diyor ama Anayasa’mızın çevreyle ilgili maddelerini bütün olarak değerlendirdiğimiz zaman Türkiye Cumhuriyeti’ni “çevre devleti” olarak da nitelendirebiliriz diye bir sonuca ulaştım ama şimdi, buraya geliyoruz, bakıyoruz ki bu yasa önerisinde çevreye ilişkin, ülkeye ilişkin, tarım arazilerine ilişkin birçok Anayasa maddesinin açıkça, bilinerek ve istenerek ihlal edildiğini görmekteyiz; ironik durum budur.

İkinci çelişki ise şu: Amasra’da hepimizin bağrını yakan büyük cinayet aslında düzenleme, denetim ve yaptırım zincirinin bir türlü oluşturulmamış olmasından kaynaklanıyor. Nedir ironik durum? Aynı hafta sansür yasası yürürlüğe girdi yani belki oradaki sorumlular hapse girmeyecek ama o sorumluları teşhir eden kişiler sansür yasasına takılarak özgürlüğünden alıkonulabilecek. Bu kapitalizm falan değil, bu bir kaptıkaçtı düzenidir. Kaptıkaçtı düzeninin aşılması için bu yasa hakkında konuşmak gerekiyor. Şimdi, bir, Sevgili Özgür Özel biraz önce Anayasa’nın 153 ve 138’inci maddelerini zikrederek benzer bir düzenlemenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiğini ve buna benzeyen bir düzenlemenin yapılmasının Anayasa’nın ilgili maddelerini ihlal edeceği için iptal riskinin çok büyük olduğunu belirtti ama ben çifte Anayasa’ya aykırılığın ikinci yelpazesini, ikinci boyutunu ele alacağım; aslında bunlar birkaç kalemde toplanabilir. Birincisi, ÇED yani Çevresel Etki Değerlendirmesi ya da Anayasa’mızın çevreyle ilgili hükümlerinin ihlal edilmesi söz konusu; bunların başında da Anayasa -özellikle teklifin 2’nci ve 3’üncü maddeleri- 56 gelmektedir. Anayasa madde 56’nın devlete yüklediği üçlü yükümlülük: Bir, çevre kirliliğinin önlenmesi; iki, korunması; üç, geliştirilmesi. İşte, Çevresel Etki Değerlendirmesi tam da bu üçlü yükümlülük halkasında yer almaktadır. Bu nedenle, böyle bir düzenleme, ÇED’i aşan bir düzenleme açıkça ve kesinlikle Anayasa’ya aykırıdır; bunu belirtmek istiyorum.

Şimdi, ikinci dizi ise hazine arazilerinin satışı veyahut da hazine arazilerinin aslında tasfiyesi çünkü hepsi parayla olmuyor ve süresiz olarak. Burada Anayasa’ya çok yönlü aykırılıklar söz konusudur. Bir, hazine arazilerinin satışında esasen buna konu olan tarım arazilerinin değerlendirilme tarzı; Sayın Bakan Yardımcısı “Orman da değil, sadece tarım alanı.” diyor. Ya, bir de orman mı olacaktı, orman mı olacaktı sayın vekiller? (CHP sıralarından alkışlar) Anayasa madde 44 ve 45 açık; kamu yararına, tarım arazilerini siz satışa çıkaramazsınız, Anayasa çok açık. Çifte Anayasa'ya aykırılık söz konusu. Dolayısıyla Anayasa madde 81 gereği ant içmiş bir bakanın adına konuşan kişinin açıkça bu şekilde beyanda bulunması Anayasa'ya aykırılık ötesinde talihsizliktir.

Bunun yanı sıra ölçütler olarak kamu yararı 46 ve 47’nci maddeleri için de geçerlidir, kamulaştırma ve özelleştirme, devletleştirme açısından.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu 47’nci maddede yer alan özellikle bu konuyla ilgili ölçütlere uyulmamış olması nedeniyle bu bakımdan da Anayasa'ya açıkça aykırıdır. Ama daha fazla aykırılıklar aslında Cumhurbaşkanına tanınan yetkiler ve Cumhurbaşkanına tanınan yetkilerin yanında…

(Uğultular)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, sürekli konuşmalar var, bana bir dakika daha, lütfen rica edeceğim çünkü…

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Ne biçim konuşuyor, yok böyle bir şey ya!

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Dolayısıyla Cumhurbaşkanına tanınan aşırı yetkiler; madde 48 özel girişim özgürlüğü, madde 10 eşitlik hakkı, madde 13 ölçülülük ve madde 104/17 Cumhurbaşkanına verilemeyecek yetkilerin, yasayla düzenlenmesi gereken alanların Cumhurbaşkanına verilmiş olması ve tabii ki anayasal, hukuk devleti, madde 2, buna da aykırılık teşkil ediyor.

İşte bu bakımdan, bütün bunlar tarım arazileri ve diğer alanlar alındığı zaman…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Hocam, buyurunuz.

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Hocam, böyle bir şey yok ya!

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Anayasa’dan bahsediyor…

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hocam, ders bitti.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Anayasa’mızın çevre hakkı, madde 44 ve 45’le başlayan kamu yararına ilişkin düzenlemeler, yetkisel düzenlemeler göz önüne alındığı zaman, Anayasa, çevre hukuku bir yana, Anayasa’nın bütün olarak ihlal edildiği anlamına geliyor. Şimdi, burada, sayın vekiller, bu belirttiğim hususlar… Tabii ki -127’nci madde- yerel yönetimlerin yetkilerinin merkeze aktarılmasında ayrıca aykırılık söz konusu, bunu da belirtmek gerekiyor.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hocam, ders bitti ya.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – 135’inci madde, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının yetkileri de tırpanlanıyor; bu da aykırı.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Hocam, sana uysak biz hiç kanun çıkaramayız.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hocam, Anayasa’dan geçtik biz ya.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Sayın vekiller, yarın Barolar Birliğinde sonuç bildirisi yayınlayacağız. Dedim ki: 21’inci yüzyıl anayasalarında önce ülkeyi yazacağız, sonra insanı, sonra devleti. Bunu duysalar bana sorarlar ki: “Hocam, Türkiye’de ülke mi kalır ki Anayasa’ya ilk ülkeyi yazacaksınız?”

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Hocam, kanunları nasıl çıkaracağız?

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Hocam, Anayasa’ya aykırılığın yanında İç Tüzük’e de aykırı hareket etmeyelim lütfen ya, her seferinde.

BAŞKAN – Sayın Komisyon…

Buyurunuz Sayın Başkanım.

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iki gündür yapmış olduğumuz çalışmalarla bir kez daha ülkemizin üretim iklimini güçlendirmek, geliştirmek, yatırım ve üretim idari süreçlerini hızlandırmak, bürokratik süreçleri minimize etmek, ülkemizi daha rekabetçi kılmak adına son derece kıymetli ve değerli çalışmalar yaptık ve bu anlamda Endüstri Bölgeleri Kanunu’nda önemli değişiklikler yaparak ülkemizin küresel rekabette daha hızlı gitmesini bir kez daha sağlamış olduk.

Ben, bu çalışmalar nedeniyle çok değerli Komisyon üyelerimize, Genel Kurulumuza ve katkı veren herkesle birlikte Sanayi Bakanlığımıza, Bakanımıza, Bakan Yardımcımıza, Genel Müdürümüze ve bürokratlarımıza teşekkür ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Bakanlığımızın 3 bin kilometrelik sanayi alanını 7 bin kilometreye çıkarmak için çalışmalarına destek verme konusunda ortaya koyduğunuz anlayış nedeniyle de teşekkür ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Usule aykırılık ve bir sakatlık olmasın diye son sözü talep ettim.

BAŞKAN – Mikrofonu açalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yok, gerek yok, bu kadar; son sözü söylüyorum.

Oylamadan sonra yapılabilecek bir konuşmanın Meclis iradesi sanki bir yönde teşekkül etmiş gibi yapılması usul hatasıdır. Ayrıca, oylamadan önce son söz milletvekiline verilir.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Doğru söylüyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Önce lehte, sonra aleyhte söz verilir ve ondan sonra oylamaya geçilir; bunun usulen bir sakatlık yaratmaması için söz talep ettim.

Görüşümüz ret yönündedir “ret” oyu kullanacağız.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik sistemle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen milletvekillerinin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen milletvekillerinin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan ve 61 Milletvekilinin Endüstri Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi açık oylama sonucu:

 

“Kullanılan oy sayısı                           :271

Kabul                                                  :225

Ret                                                       :46(*)

 

                        Kâtip Üye                                       Kâtip Üye

                Abdurrahman Tutdere                            Şeyhmus Dinçel

                        Adıyaman                                         Mardin”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Gündemimizdeki konular tamamlanmıştır.

Alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 25 Ekim 2022 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.47



(*) 341 S.Sayılı Basmayazı 19/10/2022 tarihli 9’uncu Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(*) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(*) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.