TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

7’nci Birleşim

13 Ekim 2022 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçay’ın, 13 Ekim Ankara’nın başkent oluşunun 99’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, 13 Ekim Ankara’nın başkent oluşunun 99’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş’ın, 13 Ekim Ankara’nın başkent oluşunun 99’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, Gaziantep’te madde bağımlılığının her geçen gün artmasına ilişkin açıklaması

2.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, 27’nci Dönemin son yasama yılına ilişkin açıklaması

3.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, çiftçilerin borç batağına saplanmış olmasına ilişkin açıklaması

4.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Türkiye’deki çocuk işçilere ilişkin açıklaması

5.- Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer’in, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisince belirlenen su fiyatına ilişkin açıklaması

6.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, sansür yasası teklifine ilişkin açıklaması

7.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, Akdeniz Sahil Yolu Projesi’ne ilişkin açıklaması

8.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, YÖK’ün vermiş olduğu tanınırlık yazısına ilişkin açıklaması

9.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Ankara’nın başkent oluşunun 99’uncu yıl dönümüne ve Akdeniz Sahil Yolu’na ilişkin açıklaması

10.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, iktidar partisinin milletin aklıyla âdeta dalga geçtiğine ilişkin açıklaması

11.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü’nün, ülkedeki açlık ve yoksulluk sınırına ilişkin açıklaması

12.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Havsa ilçesinin Sögütlüdere köyünde yapımı planlanan taş ocağına ilişkin açıklaması

13.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, Oğuzeli ilçesinin öğrenci servisi sorununa ilişkin açıklaması

14.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, taşeron düzenlemesinde kapsam dışı kalanlara ilişkin açıklaması

15.- Adana Milletvekili Kemal Peköz’ün, Dersim’de yapılan açılışa ilişkin açıklaması

16.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde AK PARTİ iktidarının aile ve sosyal hizmetler alanında ülkeyi getirdiği noktaya ilişkin açıklaması

17.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, Hale Gönültaş’ın haberine ve sansür yasasına ilişkin açıklaması

18.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, Hakkâri Milletvekili Sait Dede ile Iğdır Milletvekili Habip Eksik’e yapılan saldırıya ilişkin açıklaması

19.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, vatandaşların evlerinde kendileriyle yaşamayan kişilerin e-devlet üzerinden kayıtlarının yapılmasına ilişkin açıklaması

20.- Kocaeli Milletvekili Cemil Yaman’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde AK PARTİ iktidarının başarısına ilişkin açıklaması

21.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker’in, trafik kazası geçiren MHP Burdur İl Başkan Yardımcısına ve Burdur’un hemzemin geçit sorununa ilişkin açıklaması

22.- Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral’ın, Ankara’nın başkent oluşunun 99’uncu yıl dönümüne ve Ankara Büyükşehir Belediye Meclisince belirlenen su fiyatı kararına ilişkin açıklaması

23.- Van Milletvekili İrfan Kartal’ın, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde şehit olan Uzman Çavuş İbrahim Han’a ilişkin açıklaması

24.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı’nın, YSE Köprüsü ve bağlantı yollarına ilişkin açıklaması

25.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Pençe-Kilit Harekâtı operasyon bölgesinde şehit olan Uzman Çavuş İbrahim Han’a, Ankara’nın başkent oluşunun 99’uncu yıl dönümüne, yolsuzlukla mücadeleye, Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in Anadolu meslek liseleri ve Anadolu teknik liselerine dair kararına ilişkin açıklaması

26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde şehit olan Uzman Çavuş İbrahim Han’a, trafik kazası geçiren MHP Burdur İl Başkan Yardımcısı Gültekin Oktay’a, Ankara’nın başkent oluşunun 99’uncu yıl dönümüne, Türk devletlerinin “dilde, fikirde, işte birlik” parolasıyla siyasi, kültürel ve ekonomik ilişkileri üst seviyelere taşımaya devam etmesine, küresel ve bölgesel düzeyde attıkları adımlara ilişkin açıklaması

27.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, 15 Ekimde Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır’a yapacağı ziyarete, Diyarbakır Cezaevinin kültür merkezi değil müze yapılması gerektiğine, Madımak Oteli’nin “anı evi”ne dönüştürülmesine ve Pusulam Polis Projesi’ne ilişkin açıklaması

28.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Ankara’nın başkent oluşunun 99’uncu yıl dönümüne, 15 Ekim Dünya Beyaz Baston Körler ve Güvenlik Günü’ne ve Ankara Büyükşehir Belediye Meclisince belirlenen su fiyatı kararına ilişkin açıklaması

29.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Ankara’nın başkent oluşunun 99’uncu yıl dönümüne, Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde şehit olan Uzman Çavuş İbrahim Han’a ve Türkiye’nin küresel kaotik ortamda sorunlara karşı duruşuna ilişkin açıklaması

30.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, polisin asılsız bir ihbar sebebiyle Gazeteci Sayime Başçı’nın evine girmesine ilişkin açıklaması

34.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Cumhur İttifakı’nın EYT konusunda Mecliste engelleme içerisindeymiş gibi bir algı oluşturulmak istenmesine ilişkin açıklaması

35.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesinin Türkiye demokrasisi ve Türkiye’nin dünya milletler ailesindeki itibarı için bir dinamit olduğuna ilişkin açıklaması

36.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesinin geri çekilmesine dair Cumhur İttifakı’nı sağduyuya davet ettiğine ilişkin açıklaması

37.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, bireysel silahlanmaya ilişkin açıklaması

38.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesine ilişkin açıklaması

39.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, sansür yasasının geçmesi durumunda ülkenin içine düşeceği duruma ilişkin açıklaması

40.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin yasalaşması durumunda sebep olacağı hususlara ilişkin açıklaması

41.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, 29’uncu maddenin 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin en vahim maddelerinden biri olduğuna ilişkin açıklaması

42.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, öğretmenevlerinde çalışan emekçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

43.- İzmir Milletvekili Ahmet Tuncay Özkan’ın, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerinde ilişkin açıklaması

44.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, HDP’nin kuruluş yıl dönümü etkinliğinin yasaklanmasına ilişkin açıklaması

 

VI- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral ve arkadaşları tarafından, Diyanet İşleri Başkanlığı personelinin kadro, özlük hakkı ile ekonomik ve sosyal sorunlarının tespiti, alım güçlerinin artırılmasına dair alınacak tedbirler ile maaş banka promosyonlarında yaşadıkları sıkıntıların araştırılması amacıyla 12/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Ekim 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan ve arkadaşları tarafından, EYT’de hakkaniyetli bir çözüm üretilmesi için yürütülecek çalışmaların belirlenmesi amacıyla 13/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Ekim 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, asgari ücretin altında emekli aylığı almakta olan yurttaşlarımızın sayılarının tespit edilmesi, yaşadığı ekonomik, sosyal ve psikolojik sorunların saptanması, bunların çözümü için oluşturulması gereken politikaların hayata geçirilmesi ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla 12/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Ekim 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun; 13 Ekim 2022 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 13 Ekim 2022 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde haftalık çalışma günlerinin dışında 14 Ekim 2022 Cuma günü saat 14.00’te toplanması ve bu birleşiminde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan işlerin görüşülmesi ve aynı birleşiminde 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- İzmir Milletvekili Ahmet Tuncay Özkan’ın, Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir’in 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir’in 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

6.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir’in 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşması sırasında İYİ Partiye sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 340)

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç'ın, ASELSAN'da Şahıs Güvenlik Belgesi olumsuz çıktığı için görevden uzaklaştırılan personele ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72090)

2.- Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran'ın, 2 kişinin gözaltı sırasında kötü muameleye maruz kaldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72092)

3.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, RTÜK tarafından verilen cezalara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72224)

4.- İstanbul Milletvekili Oya Ersoy'un, bir duruşma öncesi toplanma ve basın açıklaması yasağı getirilmesine,

Eskişehir'de gerçekleştirilen bir eylemde yer alan kişiler hakkında soruşturma açılmasına,

İlişkin soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72226), (7/72227)

5.- Ankara Milletvekili Nihat Yeşil'in, Millî Piyango İdaresi ile ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72228)

6.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, ÇAYKUR bünyesinde çalışan mevsimlik işçilerin sorunlarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/72230)

13 Ekim 2022 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7’nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, 13 Ekim Ankara’nın başkent oluşunun 99’uncu yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Nevin Taşlıçay’a aittir.

Buyurun Sayın Taşlıçay. (MHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçay’ın, 13 Ekim Ankara’nın başkent oluşunun 99’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

NEVİN TAŞLIÇAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime Ankara’nın Türkiye Cumhuriyeti’ne başkent kabul edilmesinin 99’uncu yıl dönümü vesilesiyle Milliyetçi Hareket Partisi adına konuşmaktan duyduğum memnuniyeti ifade ederek başlamak istiyorum.

Ankara’nın başkent oluşu şanlı bir beka mücadelesinin anılarını içinde barındıran destansı bir öyküdür. Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’dan ayrılmadan önce Ali Fuat Paşa’yla Anadolu’da millî kurtuluş mücadelesini başlatmayı konuşmuştur. Her 2 komutanın kader çizgisi ile Ankara’nınki Kurtuluş Savaşı yolunda Anadolu’nun bağrında birleşecektir. Ali Fuat Paşa’nın Mustafa Kemal Paşa’dan önce Ankara’ya geçip 20’nci Kolordu Komutanlığını üstlenmesi kentin kader çizgisinde önemli bir kilometre taşıdır. Bu sayededir ki Millî Mücadele tarihî açısından stratejik bir mevkide bulunan Ankara’yı başkent oluşa götüren yol tevafuken açılmıştır.

Ankara’nın Millî Mücadele’nin merkezi olarak seçilmesi doğru ve isabetli bir karar olmuştur çünkü Ankara, Anadolu’nun merkezi konumundadır. İşgal altındaki Batı Anadolu’yu ve İstanbul’u kontrol altında tutabilecek stratejik bir mevkidedir. Ülke için önem taşıyan demir yolu hattı buradan geçmektedir. Ulaşım ve haberleşme imkânları Millî Mücadele’nin başarısı ve selameti açısından hayati değeri haizdir. Ayrıca, Ali Fuat Paşa komutasındaki 20’nci Kolordunun Ankara’da bulunması bölgenin ve Millî Mücadele’ye baş koyan kadronun güvenliğinin sağlanmış olması açısından da önemli bir unsurdur.

Ankara halkının Mustafa Kemalpaşa ile Heyet-i Temsiliyeye destek vermeye hazır olması da Ankara’nın Millî Mücadele’nin merkezi olarak seçilmesinde önemli bir paya sahiptir.

Ankara, Türk milletini hürriyet ve istiklale götüren bir harekâtın beyni ve büyük bir varoluş fikrinin remzidir. Öncelikle ifade etmeliyiz ki Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisinin Ankara'da açılması kenti Millî Mücadele’nin yönetim, harekât, siyaset ve propaganda merkezi kılmıştır. Ayrıca, Parlamento ve Hükûmet çalışmalarının Millî Mücadele boyunca buradan sürdürülmesi Ankara'yı zaten yeni devletin defakto merkezi, başkenti hâline getirmiştir; geriye fiilî bir durumun resmîleştirilmesi kalmıştır. Nitekim, Kurtuluş Savaşı'nın zaferle taçlandırılmasından sonra Mustafa Kemal Paşa'nın isteğiyle İsmet Paşa ve arkadaşları tarafından Ankara'nın Türkiye'nin başkenti olmasına dair önerge verilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin kararıyla, 13 Ekim 1923 tarihinde Ankara'nın başkent olması onaylanmıştır.

Ankara, sadece Kurtuluş Savaşı'nın sevk ve idare edildiği, millî iradenin tecelli ettiği bir kent olarak kalmamış, milletçe işgale ve yok oluşa direnişin sembolü konumuna gelmiştir. Millî iradenin tecessüm ettiği Birinci Meclis, daha sonra yasa nöbetini İkinci Parlamento Binası’na devretmiştir. Ulus'taki tarihî binanın üstlendiği misyonu şu anda çatısı altında görev yapma şerefini taşıdığımız Türkiye Büyük Millet Meclisi sürdürmektedir.

Millî Mücadele kadrosunu 1920’de bağrına basan Ankara, zafer kazanılıncaya kadar meşakkatle ama metanet ve sabırla, mihnet içinde ama vakar ve cesaretle onlara omuz vermiştir.

Milletimizin varlık azmini yansıtan yüksek ruh, sadece Parlamentonun koridorlarında ve savaş meydanlarında değil aynı zamanda Ankara'nın tozlu sokaklarında hüküm sürmüştür. Ankara’nın kavruk ve fakir coğrafyası Türk’ün yenilmezlik vasfını bir sır gibi saklayıp sinesinde emzirerek büyütmüştür. Ankara millet iradesinin yükselişine sahne, şahlanış ve kükreyişine meydan olmuştur. Ankara’nın başkent oluşunun ilanı, aslında bu kadim şehrin göğsüne takılan ebedî bir şan ve şeref madalyasıdır.

Sayın milletvekilleri, konuşmamı Ulu Önder’imiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şu iki sözüyle sonlandırmak isterim: “Ankara başkenttir ve ebediyen başkent olarak kalacaktır.” “Ne mutlu Türk'üm diyene!” diyor, yüce Meclisimizi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Ankara’nın başkent oluşunun yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Murat Emir’e aittir.

Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Ankara Milletvekili Murat Emir’in, 13 Ekim Ankara’nın başkent oluşunun 99’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Ankara’mızın başkent oluşunun 99’uncu yılını büyük bir gururla, onurla ve coşkuyla kutluyoruz. Doksan dokuz yıl önce bugün Malatya Mebusu İsmet Paşa’nın verdiği önergeyle Ankara’mız, Millî Mücadele’mizin kalbi olan Ankara’mız, bağımsızlığımızın ve özgürlüğümüzün sembolü olan Ankara’mız başkent ilan edildi. Düşman kalıcı bir şekilde yenildikten kısa bir süre sonra Ankara’nın başkent ilan edilmesi tarihin doğal akışına uygun gibi görünse de aslında bunun son derece derin, siyasi ve toplumsal anlamı vardır, tarihsel anlamı vardır. Mustafa Kemal daha 1919’da Samsun’a çıkarken Millî Mücadele’yi başlatma kararlılığını gösterdiğinde aslında genç bir cumhuriyet kurma fikri vardır ve elbette ki bu genç cumhuriyetin de genç, yepyeni bir başkenti olacaktır ve bu başkentin de daha 1919’da Temsil Heyetiyle birlikte Dikmen sırtlarından Ankara’ya gelen Mustafa Kemal’i bağrına basan Ankaralının ve Anadolu’nun merkezi olması son derece doğaldır.

Değerli arkadaşlar, tarihsel süreç Ankara’yı başkent olarak işaret ederken, aynı zamanda, siyasal açıdan da son derece değerlidir Ankara’mızın başkent oluşu. Cumhuriyet modernleşmesinin sembol kentidir. Bakınız, Ankara gelişimiyle, kentleşmesiyle Anadolu coğrafyasında örnek bir model olmuştur; hem Anadolu’ya hem de tüm dünyaya. Operasıyla, konser salonlarıyla, Atatürk Orman Çiftliği’yle, hastaneleriyle, üniversiteleriyle, günün çağdaş kentleşme örneklerine uygun yatırımlarıyla Ankara bir modernleşme merkezi de olmuştur.

Bu nedenle, değerli arkadaşlar, bugün cumhuriyetle hesaplaşma derdine girenler, cumhuriyeti bir türlü içine sindiremeyenler, cumhuriyet devrimlerini özümseyemeyenler, hatta ve hatta bazen Mustafa Kemal’le hesaplaşacak cesareti dahi gösterebilenler aynı zamanda Ankara’yla da hesaplaşma derdindedirler. Ankara’nın bugün, küçülmesi, daralması, taşralaştırılmasının altında aslında siyasi iktidarın Ankara’yı bir türlü benimseyememiş olması yatmaktadır. Bakınız, Ankara’nın akciğerleri, Atatürk Orman Çiftliği talan edildi, Ankaralının 800 milyon dolarından fazla kaynağı oraya yatırıldı, heba edildi; hem de bir hayal uğruna hem de Ankara’nın ormanlarının talan edilme pahasına.

Bakıyorsunuz, Ankara’da özellikle son yirmi yılda çağdaş kentleşmenin örnekleri olmadığı gibi, Ankara, alışveriş merkezi kentçiliğine, kentleşmesine terk edildi. Ankara talan edildi, Ankara’nın kurumları İstanbul’a taşındı, Ankara küçültüldü, Ankara’nın kültürel ve sanat yaşamı daraltıldı çünkü Ankara’yı yönetenler, aslında Ankara’yı gözden çıkarmışlardı. Ama bugün, Mansur Yavaş belediyeciliğiyle Ankara’nın tekrar bir yıldız gibi parladığını ve o tarihî, Atatürk’ün başkenti olma, cumhuriyetin modernleşmesini temsil etme görevini tekrar kazandığını görüyoruz ve Ankara’da son derece ciddi yatırımlar yapılıyor.

Bakın, Sayın Mansur Yavaş Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu zaman Ankara’da yüzlerce köyün kanalizasyonu açık akardı, bundan haberiniz var mı? Oyuncaklara para yatırılırken kanalizasyonlara para yatırılmazdı ama bugün Ankara’da çok ciddi bir kanalizasyon çalışması var, ASKİ çalışması var, belediyecilik anlayışı var; halkın harcanan her bir kuruşunun şeffaf bir biçimde hesabının verilmesi var ve Ankaralılar da ve tüm Türkiye’dekiler de biliyor ki Ankara’da 1 kuruş harcanıyorsa bu, Ankaralı için harcanıyor, millet için harcanıyor, talan edilmiyor, çalınmıyor, çırpınmıyor, hak ettiği yere harcanıyor.

Bugün, Ankara Büyükşehir Belediyesinde gördüğümüz olay nedir? ASKİ’nin ve bu yolla da Ankara Belediyesinin ve bu yolla da CHP belediyeciliğinin boğazını sıkmak; siyaset gözleri bu kadar kör etmiş.

Beyler, Türkiye’yi siz yönetiyorsunuz, Türkiye'de enflasyon yüzde 200’se bunun sorumlusu sizsiniz. Elektrik 4 kat artmış, gübre 8 kat artmış, doğal gaz 3 kat artmış, petrol 5 kat artmış; bunun sorumlusu sizler, dönüyorsunuz, Ankara’da ASKİ’nin suyunu, zaten maliyetinin yarı fiyatına verilen suyun fiyatını yüzde 50 düşürüyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MURAT EMİR (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

Elbette gönül ister ki Ankaralı da Türkiyeli de ucuz su kullansın ama şunu görmüyorsunuz: Siz bu yolla Mansur Yavaş’ı, Ankara Belediyesini sıkıştırdığınızı zannediyorsunuz ama Ankara’nın geleceğine kastediyorsunuz. ASKİ’yi yatırım yapamaz, biraz önce söylediğim kanalizasyon çalışmalarını yapamaz hâle getiriyorsunuz. Ama şunu bilin: Milleti, Ankaralıyı, insanları aptal yerine koymayın, herkes her şeyi görüyor; yolcudur Abbas, bağlasan durmaz, gidiyorsunuz!

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.(CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Ankara’nın başkent oluşunun 99’uncu yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Ayhan Altıntaş’a aittir.

Buyurun Sayın Altıntaş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

3.- Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş’ın, 13 Ekim Ankara’nın başkent oluşunun 99’uncu yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara milletvekilliği yapmaktan gurur duyduğumu belirterek sözlerime başlamak istiyorum. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ifadeleriyle “Ankara bütün Anadolu’ya bir iç kale vazifesi görmüş, eteklerinde daima tarihin büyük düğümleri çözülüp bağlanmıştır. Etilerin, Frigyalıların, Lidyalıların, Roma ve Bizans’ın, Selçuklu ve Osmanlı Türklerinin zamanında bu hep böyle olmuştur. Anadolu kıtasının kaderinde az ya da çok değişiklik yapan vakaların çoğu Ankara’nın etrafında gelişir. Bu hadiselerin en mühimi şüphesiz en sonuncusu olan İstiklal Savaşı’dır.”

Bugün Ankara’nın cumhuriyetimizin başkenti oluşunun 99’uncu yılı, bütün Ankaralı hemşehrilerimi kutlarım.(İYİ Parti sıralarından alkışlar) Ankara’nın başkentimiz olmasında birçok etmen var. En başta, başkent, bir ülkenin en güvenli yeri olmalı, düşmanın eline en son geçecek yer olmalı, ülkeye egemen, yönetebilme gücüne sahip olmalıdır.

Ankara’nın İstiklal Harbi’mizde oynadığı rol de başkent olmasındaki başka büyük bir etmendir. 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi’nden sadece on üç gün sonra İstanbul, itilaf devletlerince işgal edildi, artık devletin başkenti güvende değil, tehlikedeydi; ülke üzerinde egemen değil, düşman devletlerin boyunduruğu altındaydı. Takvimler 19 Mayıs 1919’u gösterdiğinde millî kurtuluşumuz için Samsun’a çıkan Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları, daha sonra Amasya’ya, buradan da “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” şiarıyla 3 Temmuzda Erzurum’a gittiler. On dört gün süren Erzurum Kongresi’nde Millî Mücadele’nin hedef ve ilkeleri belirlendi. Bu kararları yürütmek üzere 9 kişilik bir Heyet-i Temsiliye atandı, Başkanları Mustafa Kemal oldu. Heyet bir taraftan Sivas Kongresi’nin hazırlıklarını yapıyor, diğer taraftan Kuvayımilliye hareketine destek oluyordu. Bu dönemde başında Ali Fuat Paşa’nın bulunduğu 20’nci Kolordu Karargâhı, Anadolu’da merkezî bir konumda bulunan Ankara’ya kaydırılmıştı. Ankara, Karadeniz’de İnebolu, Akdeniz’de Antalya limanlarıyla irtibat imkânı sağlaması ve demir yolu bağlantısı sayesinde birçok imkân yaratmıştı; ayrıca, Erzurum ve Sivas’taki kongre merkezleri ile İstanbul arasındaki haberleşmelerde de önemli bir köprü rolü oynuyordu. Kaldı ki Ankara, Sivas Kongresi’nin güvenliği için de çok büyük bir önem arz etmişti. Sivas Kongresi’nden sonra Türkiye’de mebus seçimlerine gidilmesi ve Parlamentonun toplanması konuları gündeme gelince Mustafa Kemal Paşa Meclisin İstanbul’da değil, Anadolu’da toplanması gerektiğini savundu. 27 Aralık 1919 günü Mustafa Kemal ve Heyet-i Temsiliye üyeleri Sivas’tan yola çıkarak Ankara’ya geldiler, büyük bir coşkuyla karşılandılar. Bakın, o günlerde Ankara’nın nüfusu 20-22 bin civarındaydı fakat fakat Mustafa Kemal’i ve Heyet-i Temsiliyeyi karşılamaya 30-40 bin kişi gelmişti. Belli ki civardaki yerleşim yerlerinde yaşayanların da Millî Mücadele’ye yoğun bir desteği vardı. Ankara tüm köy ve kasabalarıyla Millî Mücadele’ye kucak açmıştı. 23 Nisan 1920’de Meclisin açılmasıyla birlikte Ankara tam olarak bir merkez olmuştu ama resmî başkent oluşu için istiklal zaferinin kazanılması beklendi. Takvimler 9 Ekim 1923’ü gösterdiğinde İsmet Paşa ve 14 arkadaşının “Türkiye devletinin makarrıidaresi -yani yönetim karar merkezi yani başkenti- Ankara şehridir.” tek maddesiyle Türkiye Büyük Millet Meclisine sundukları yasa tasarısı 13 Ekim günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna geldi ve kabul edildi. Aynı dönemde diplomatik olarak mücadeleler de veren Mustafa Kemal “Ankara, merkezi hükûmettir ve ebediyen merkezi hükûmet kalacaktır.” demişti. Bugün de görüyoruz ki geçen zaman Mustafa Kemal’i haklı çıkardı ancak son yıllarda Atatürk’ün bu tespitine zarar verecek, Ankara’nın başkent niteliğini önemsizleştirecek hamleler yapılıyor. “Finans merkezi” adı altında özel kişilere gayrimenkul rantı oluşturan icraatlar, Atatürk’ün mirasını reddetmeye yeltenen adımlar görülüyor. Kamu banklarının genel müdürlükleri, Merkez Bankası İstanbul’a taşındı, SPK’nin de oraya taşınacağı söyleniyor. Bu, 1923’te Ankara’nın başkent olmasını hazmedemeyen İngiliz büyükelçisinin bugüne yansımış bir kopyasıdır. Biz Atatürk’ün ve Ankara’nın vizyonuna sadık, vatanımız ve milletimiz lehine bir gelecek kuracağımızı ve bu kurumları tekrar Ankara’ya taşıyacağımızı taahhüt ediyoruz.(İYİ Parti sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) – Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını ve o gün millet uğruna can vermeye ant içen atalarımızı rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.

Genel Kurulu saygılarımı sunarak selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Yılmazkaya…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, Gaziantep’te madde bağımlılığının her geçen gün artmasına ilişkin açıklaması

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Teşekkürler Başkan.

Ülkemizde ve özellikle Gaziantep ilimizde uyuşturucu bağımlılığı almış başını gidiyor. Bugüne kadar yaptığımız tüm uyarılara rağmen, maalesef Gaziantep ilimizde madde bağımlılığı her geçen gün artıyor, yuvalar yıkılıyor. Sınır kenti olmasının yanı sıra, yapımını en fazla sağlayan mülteci nüfusunun bulunduğu illerin de başında gelmesi, maddenin ucuz olması, imalatının kolay olması, işsizlik ve yoksulluk önemli etkenlerin başında gelmektedir. Uyuşturucuyla mücadelede temininin ve kullanımının engellenmesinin yanı sıra en önemli diğer faktör, tedavisinin düzenli ve tam yapılmasıdır. Özellikle “ateş/buz” denilen sentetik uyuşturucunun tedavi süreci oldukça zor olup uzun süreli yatışların gerektiği AMATEM sağlık kuruluşlarının varlığıyla mümkündür. Bölgeyi temsilen Gaziantep’te, yatak ve sağlık personeli, altyapısı yeterli olan büyük bir AMATEM sağlık merkezine ihtiyaç vardır. Ülkemizin asıl beka meselesi uyuşturucuyla mücadeledir diyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Çakır…

2.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, 27’nci Dönemin son yasama yılına ilişkin açıklaması

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) – Sayın Başkan, 27’nci Dönem son yasama dönemi çalışmalarının hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Bugün itibarıyla seçimlere yaklaşık sekiz ay kalmış bulunmaktadır. Neredeyse iki yıl süren erken seçim çağrılarının ne derece gereksiz olduğu ortaya çıkmış oldu. Çıkarılacak kanun, bütçe ve uluslararası sözleşmelerle yoğun bir dönem yaşanacak olup umarım çalışma düzeni ülkenin yarınlarına ve refahına katkı sağlayacak bir şekilde ve kararlılıkta olur.

Dün Mecliste yaşanan protesto, Meclisi çalıştırmama yaklaşımı, daha önce benzeri yaşanmış olayların “Dışarı, dışarı!” temposunun yıllar geçse de izinin silinmediğini hatırlatmayı gerektirir. Yeter ki farklılıklarımızı kavga etmeden hizmete dönüştürebilelim, bakış açılarının renkli olmasının dünyayı renklendirebilecek bir güzellik olduğunu bilelim. Yeter ki insani duyguların yüceltilmesi asli gayemiz “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” düsturumuz, vatan, millet, bayrak, devlet ortak paydamız olsun diyor, Genel Kurulu ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Barut…

3.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, çiftçilerin borç batağına saplanmış olmasına ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, üretim maliyetleri 3-4 kat artarken binbir emekle ürettiği ürünü para etmeyen çiftçimiz borç batağına saplanmış hâlde. Çiftçimiz ve tarımımız için kurulan Ziraat Bankası, yandaşlara muslukları açarken sübvansiyonlu tarım kredilerinde çiftçimizi âdeta boşa düşürüyor. Ürününü lisanslı depolara teslim eden üreticiler elektronik ürün senedi yani ELÜS belgesiyle Ziraat Bankasından sıfır faizli kredi kullanabiliyordu. Bu sene ise buğday ve mısırını lisanslı depolara bırakan çiftçilerimiz kredi için Ziraat Bankasına gittiklerinde büyük zorluklarla karşılaşıyor. ELÜS belgesiyle bankaya giden çiftçilerimiz “Güncelleme yapılıyor.” gerekçesiyle eli boş dönüyor. Tarım ekim döneminde üretebilmek için gereksinimini karşılamaya çalışan çiftçilerimiz engelleniyor. Çiftçi Kayıt Sistemi belgeleriyle Ziraat Bankasından tarımsal üretim kredisi kullanmak için başvuran çiftçilerimiz de mağdur. Ekim dikim sezonunda bu fiilî engelleme yanlıştır ve bu yanlıştan dönülmesini istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

4.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Türkiye’deki çocuk işçilere ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Resmî verilere göre bugün Türkiye’de 5-17 yaş grubunda 720 bin, sendikaların hesaplamalarına göre 2 milyonu aşkın çocuk işçi bulunuyor. Ülkemizde 13-14 yaşlarından itibaren çalışan binlerce çocuk var. Yılın ilk dokuz ayında 14 yaş ve altı en az 21 çocuk, 15-17 yaş arasında ise en az 31 çocuk çalışırken yaşamını yitirdi. Okulda olması gereken çocuklar AKP’nin kötü eğitim ve ekonomi politikasıyla çalışmaya mahkûm bırakılıyor. Çocukların, gençlerin geleceğini karartan bu iktidar zihniyeti ilk seçimde sandıkla mutlaka gidecek. İktidarımızda çocuklar güvencesiz, denetimsiz iş kapılarında değil, okullarında iyi bir eğitim alacak, gelecek kaygıları olmayacak. Geliyor gelmekte olan.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Taşcıer…

5.- Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer’in, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisince belirlenen su fiyatına ilişkin açıklaması

GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ankara Büyükşehir Belediyesi “Su, en temel insan hakkıdır.” anlayışıyla, maliyeti 24 lira olmasına rağmen suyu 13 liradan veriyordu. Ancak buna rağmen Belediye Meclisinde çoğunlukta olan AKP’nin yüzde 50 indirim kararı, vatandaşın faydası için değil, ASKİ’nin batırılması amacıyla verilmiştir. CHP’li belediyeleri iflas ettirmek için çalışan AKP, bu kararıyla yüz binlerce ihtiyaç sahibi Ankaralının yardım almasına engel olmuş, asbestli borulardan su içilmemesi için yapılan çalışmalara balta vurmuş, on binlerce çiftçiye verilecek kırsal kalkınma desteklerinin önüne set çekmiştir. AKP, siyasi istikbali için vatandaşın boğazından geçen lokmasına, içeceği temiz suya göz dikmiştir. AKP’nin hizmet üretmek yerine hizmete engel olan bu politikasına cevabı Ankaralılar ilk seçimde verecektir.

BAŞKAN – Sayın Özer…

6.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, sansür yasası teklifine ilişkin açıklaması

AYDIN ÖZER (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

En özetle, yönetenlerin yanlışlarının görülmesini, yalanlarının duyulmasını, hukuksuz işlerinin bilinmesini engelleyecek olan, toplumun sesini kesmesini ve muhalefet etmesini önlemeyi amaçlayan olmaz olası bu sansür yasa teklifini lanetliyorum. Bu antidemokratik yasa teklifini canhıraş geçirmeye çalışan AKP ve MHP’nin tek istediği, belli ki gadasını alacağı, “canım benim” diyeceği bir basın yaratmak çünkü ancak gadası alınan bir basınla vatan hainlikleri ortaya çıkmaz, ancak “canım benim” diye sevilen bir basının kullanılmasıyla halk köle hâline getirilir. Bu ülke, bu toplum böyle bir yasayı hak etmiyor. Bu yasa, Anayasa’yı hiçe saymaktır. Bu yasa, sansür yasasıdır. Bu yasaya “evet” demek vicdansızlıktır.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

7.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, Akdeniz Sahil Yolu Projesi’ne ilişkin açıklaması

ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) – Turizm ve tarımın başkenti Mersin’imiz ile Antalya arasında yapımı devam eden, Ulaştırma Bakanlığımızın 17 milyar TL yatırım bedeline sahip Akdeniz Sahil Yolu Projesi’nde çalışmalar devam ediyor. Yaklaşık on iki saate kadar süren iki şehir arasındaki ulaşım, şu ana kadar açılan tünel ve viyadükler sayesinde altı saate kadar düştü; geriye kalan kısımların da tamamlanmasıyla ulaşım beş saate kadar düşecek. Anamur ilçemiz ile Gazipaşa arasındaki son kısım olan 11 kilometre için de ihale süreci tamamlandı. İnşallah bu yıl sonuna kadar da 3 tünel ile 1 viyadük hizmete açılacak ve kısa süre içerisinde yolun tamamı bitirilecek. Daha güvenli, konforlu ve hızlı ulaşıma, bölgemizdeki turizm hareketliliğine büyük katkı sağlayacak sahil yolunun, Akdeniz’in incisi Mersin’imiz ve ülkemiz için hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Güzelmansur…

8.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, YÖK’ün vermiş olduğu tanınırlık yazısına ilişkin açıklaması

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

YÖK Başkanına sesleniyorum: YÖK’ten alınan tanınırlık yazılarına istinaden yurt dışındaki birçok ülkeye yükseköğrenim görmeye giden gençlerimiz var ancak üniversiteyi bitirip Türkiye’ye döndüklerinde bu gençlerimizin büyük bir çoğunluğunun diplomalarına YÖK tarafından denklik verilmiyor. Bu durumdaki denklik mağduru genç sayısı 100 bine ulaştı. Bu gençler denklik alamadıkları için de iş bulamıyor. Buradan YÖK’e soruyorum: Neye istinaden; aynı okul, aynı bölüm ve aynı sınıftan aynı şartlarda ve aynı anda mezun öğrencilerden birine denklik için fark dersi, diğerine STS sınavı şartı, bir diğerine de doğrudan ret veriyorsunuz? Nerede Anayasa’nın eşitlik ilkesi? Nerede bu kişiye olan özel uygulama? 2022 yılı itibarıyla sayıları 100 bine ulaşan bu mağdur gençlerimiz bir an önce denklik affı bekliyor. Bu eşitsizliği giderin, bu gençlerimizin mağduriyetini giderin.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

9.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Ankara’nın başkent oluşunun 99’uncu yıl dönümüne ve Akdeniz Sahil Yolu’na ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sözlerime başlamadan önce, Millî Mücadele’nin merkezi Ankara’nın başkent oluşunun 99’uncu yılını kutluyorum. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizi rahmet ve şükranla anıyorum.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatlarıyla yapımı devam eden ve bitimine az kalan, Mersin ile Antalya arasında planlanan Akdeniz Sahil Yolu Projesi’nde, açılan tünel ve viyadüklerle ulaşım altı saate kadar düştü. Geriye kalanın da bitmesiyle bu süre beş saate düşecektir.

Yine ölümsüz bir eseri ülkemize kazandıran başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ve emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Arık…

10.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, iktidar partisinin milletin aklıyla âdeta dalga geçtiğine ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yurdum insanı yokluk ve yoksullukla mücadele ediyor, iktidar partisi de âdeta milletimizin aklıyla dalga geçiyor. Emekli, ekonomik kriz altında inim inim inliyor, torununa harçlık veremiyor; iktidarın milletvekili de “Emekli ‘Maaşımız çok, birazını alın.’ dedi.” diye dalga geçiyor. Vatandaşımız sorununu dile getiriyor, iktidarın genel başkan yardımcısı “Boş ver, cevap verme.” diyor, belediye başkanı da “He de geç, gitsin.” diyor. Benim Kayserili Halit amcam da “KOAH hastasıyım, oksijen tüpü kullanıyorum. Elektrik fiyatları çok pahalı; oksijen tüpü kullansam ilacımı alamıyorum, ilacımı alsam oksijen tüpü kullanamıyorum.” diyor. Halit amca, az kaldı, bu zalim iktidara “He de geç, gitsin.” demeye.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ünlü…

11.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü’nün, ülkedeki açlık ve yoksulluk sınırına ilişkin açıklaması

BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Açlık sınırı, 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcama tutarını ifade etmektedir. TÜRK-İŞ’in eylül ayında yaptığı açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasının sonuçlarına göre 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 7.245, yoksulluk sınırı ise 23.600 liradır. Son zamla küçük de olsa açlık sınırını aşan asgari ücret eylül ayı itibarıyla yeniden açlık sınırının altında kalmıştır. Mutfak enflasyonu son on iki ayda yüzde 130 oranında artmış ve milyonlarca evde şu an yoksulluk yaşanmaktadır. İktidarımızda vatandaşlarımızı açlık ve yoksulluk sınırının altında ücretlere mahkûm etmeyeceğiz.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

12.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Havsa ilçesinin Sögütlüdere köyünde yapımı planlanan taş ocağına ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Gün geçmiyor ki Türkiye’nin bir yanından insana, doğaya karşı bir talan haberi gelmesin. Bunun bir örneği de seçim bölgem olan Edirne’de Havsa ilçemize bağlı Söğütlüdere köyünde. Söğütlüdere’de meranın ortasına Karayolları tarafından bir firmaya taş ocağı yaptırılması planlanıyor ancak bu mera, ıslah çalışmalarına da alınmış bir mera. Öte yandan, meraların korunması anayasal zorunluluk. Eğer burada taş ocağı yapılır ve kazı yapılırsa köyden geçen derelerin bile 25 metre altına inilecek, merayı kaybedeceğiz, su kaynaklarını kaybedeceğiz, tarıma, hayvancılığa, insana geri dönüşü olmayan birçok zarar verilecek. Ne için? Birileri biraz daha fazla para kazansın diye. Ülkede taş çıkarılacak yer mi kalmadı? Ama mantık, ne olursa olsun kârı biraz daha artıralım mantığı. İnsanlarımızın haklarını yandaşlarınıza yediriyorsunuz, bari ineklerin, koyunların haklarını yedirmeyin. Bırakın, meralar yeşil kalsın. Meraları korumadan hayvancılık olmaz.

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

13.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, Oğuzeli ilçesinin öğrenci servisi sorununa ilişkin açıklaması

İRFAN KAPLAN (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Seçim bölgem Gaziantep'in Oğuzeli ilçesinde ciddi bir öğrenci servis sorunu var. Arabası olan veliler öğrencileri arabalarıyla okullara götürürken imkânı olmayan birçok öğrencimiz kamyonların arkasında, traktör römorklarında okullara götürülüyor. Eğitim görmeye giderken çocuklarımızın canları tehlikeye atılıyor. Taşımalı eğitim sisteminin ne kadar yanlış ve sorunlu olduğunu bir kez daha bu tabloda görebiliyoruz.

Türkiye Büyük Millet Meclisinden Millî Eğitim Bakanına çağrıda bulunuyorum: Seçim bölgem Gaziantep'in Oğuzeli ilçesindeki öğrencilerin servis sorununu bir an önce çözün. Durumu olmayan, dar gelirli öğrencilerimize ücretsiz servis sağlayın. Öğrencilerimizin canını tehlikeye atmayın.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Gürer...

14.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, taşeron düzenlemesinde kapsam dışı kalanlara ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Taşeron düzenlemesinde kapsam dışı bırakılan, yüzde 70 hizmet kriterine takılan tüm kamu taşeron çalışanlarına ayrımsız kadro verilmelidir. Sağlık Bakanlığında hastane bilgi işlemcileri, görüntüleme merkezi çalışanları, sosyal tesis ve yemekhane çalışanları, güvenlik ve kamuda kiralık araç şoförleri, Karayolları, PTT, Demiryolları çalışanları, orduevi, öğretmenevi, polisevi gibi tesis çalışanları, Vakıfbank güvenlik görevlileri, şeker fabrikası ve ÇAYKUR çalışanları kurum kadrolarına alınmalıdır. Radyoloji gibi zor görev yapanlara dahi kadroları verilmemiştir.

Asıl işi yapanın asıl kadroda olması vicdani ve ahlaki bir sorumluluktur. Tarım ve Ormanda, farklı bakanlıklarda kadro bekleyenler yanında belediye şirketlerinde olanların da kurum kadrolarına alınmaları bir haktır. Belediyelerde, il özel idarelerinde ve diğer kurumlarda “geçici” “mevsimlik” adı altında çalışanlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Peköz.

15.- Adana Milletvekili Kemal Peköz’ün, Dersim’de yapılan açılışa ilişkin açıklaması

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün Dersim'de Şener Şen ve rahmetli Kemal Sunal'ın kehaneti gerçekleşti; Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı tarafından yaptırılan 5 adet portatif tuvalet Valinin şürekâsıyla birlikte katıldığı bir törenle açıldı. Açılış sırasında, Vali açılışı yaptıktan sonra “Buna gerek var mıydı?” dedi, belli ki o bile utandı. Yirmi yıllık iktidarınızın sonunda geldiğiniz nokta burası. Söyleyecek söz kalmadı, nokta.

BAŞKAN – Sayın Taşkın...

16.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde AK PARTİ iktidarının aile ve sosyal hizmetler alanında ülkeyi getirdiği noktaya ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın güçlü liderliğinde AK PARTİ iktidarı olarak aileyi destekleyen, kadını ve çocuklarımızı koruyan, şehit ve gazilerimizi, engellilerimizi, yaşlılarımızı, muhtaç vatandaşlarımızı daima destekleyen politikalarımızla aile ve sosyal hizmetler alanında da yüz yılın işini yirmi yıla sığdırdık. Son yirmi yılda vatandaşlarımızın ihtiyaç duyduğu her alanda yanında olduğumuz bir sosyal destek sistemi kurduk. Sosyal yardım harcamaları 2002’de 1,3 milyar iken 2021’de 97,8 milyara yükselttik. Sosyal yardım programı sayısı 2002’de 4 iken 2021’de 48 oldu. Herkes için ücretsiz ve nitelikli sağlık hizmeti sağlandı. ASDEP programımızla 4 milyon 80 bin hanenin dertlerine derman olduk.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın güçlü liderliğinde AK PARTİ iktidarı olarak aile ve sosyal hizmet alanında da yüz yılın işini yirmi yıla sığdırdık diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Antmen...

17.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, Hale Gönültaş’ın haberine ve sansür yasasına ilişkin açıklaması

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kısa Dalga’dan Hale Gönültaş'ın haberiyle; Ankara'da, başkentimizde, burnumuzun dibinde, Altındağ ve Pursaklar ilçelerinde, “İslam devletinin sınır karakolu” adını verdikleri binanın bodrum katında, IŞİD adına savaşırken babaları ölen çocuklarımıza eğitim verdikleri ortaya çıktı ve bu haberden sonra polis bu adreslere baskınlar yapmaya başladı. Bu haber olmasaydı bu hücre evleri çalışmaya, eğitim vermeye, çocuklarımızı belki de IŞİD'e kazandırmaya devam edeceklerdi.

Ben, burada, Meclisi sansür yasasıyla meşgul etmeye çalışacaklarına, Türkiye'de herkese sansür uygulayacaklarına iç güvenliğimizle ilgilenmelerini ve özellikle kaçakçılara, teröristlere, uyuşturucu baronlarına, mafyaya ve yolsuzluğa aman vermemelerini diliyorum ve sansür yasasını, bugünkü görüşülecek yasayı protesto ediyorum, esefle kınıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kenanoğlu…

18.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, Hakkâri Milletvekili Sait Dede ile Iğdır Milletvekili Habip Eksik’e yapılan saldırıya ilişkin açıklaması

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, 9 Ekim tarihinde Yüksekova'da basın açıklaması yapmak isteyen milletvekillerimize ve partililerimize Emniyet Müdürünün “Saldırın.” talimatıyla birlikte emniyet güçleri saldırıya geçmişler, Hakkâri Vekilimiz Sait Dede ve Iğdır Vekilimiz Habip Eksik’e milletvekili oldukları bilindiği hâlde yaralamak için saldırmışlar ve Habip Eksik Vekilimizin bacağı kırılmıştır. Hakkâri Valisi utanmadan, sıkılmadan “Algı oluşturmak için kendilerini yere attılar.” demektedir.

Vekilimize saldıran, saldırıya sessiz kalan, sorumlular hakkında hiçbir işlem yapmayan ve Meclisin üyelerine, halkın iradesine sahip çıkmayanları, saygı duymayanları, yetkilileri kınıyoruz ve Meclisi göreve çağırıyoruz. Iğdır halkına ve vekilimize de geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

19.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, vatandaşların evlerinde kendileriyle yaşamayan kişilerin e-devlet üzerinden kayıtlarının yapılmasına ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Milletimizin Meclisinin çatısı altından İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu'ya soruyorum: Evdeki yabancı kim? Bu soruyla birçok kez muhatap olan ancak soruları gazetecilerin yüzünü okşayarak “canım benim” diyerek geçiştiren Sayın Soylu bilsin ki bu olay bir millî güvenlik sorunudur. Vatandaşların evlerinde kendileriyle yaşamayan kişilerin e-devlet üzerinden kayıtları nasıl yapıldı? Kayıtları yapılan yabancılar kimlerdir? Bu olay büyük bir tehdit, büyük bir skandaldır. Hukuk dışı ve kanuna aykırı bu işlemlerin kimin başının altından çıktığı soru işaretidir. Göç İdaresi ve Nüfus İşleri Genel Müdürlüğünün görevi nedir? Genel Müdürlüğün neden sessiz kaldığı soru işaretidir. İçişleri Bakanı neden suspus?

Meclisimizi bu konuda inisiyatif almaya davet ediyorum. Türkiye'yi bu duruma düşürmeye kimsenin hakkı yoktur, olamaz.

BAŞKAN – Sayın Yaman…

20.- Kocaeli Milletvekili Cemil Yaman’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde AK PARTİ iktidarının başarısına ilişkin açıklaması

CEMİL YAMAN (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

AK PARTİ olarak bundan yirmi yıl önce Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın güçlü liderliğinde hükûmete geldiğimizde, ülkemizin asırlık demokrasi ve altyapı eksikliğini gidermek için kapsamlı bir program başlattık; ülkemizi geliştirmek, büyütmek, güçlendirmek, milletimizin refahını artırmak, hayatını kolaylaştırmak için çalışıp çabaladık. Eğitimden sağlığa, güvenlikten adalete, ulaşımdan enerjiye, sanayiden tarıma her alanda ülkemizi baştan sona âdeta yeniden inşa eden adımlar attık. Milletimiz, bu gayretimizi ve başarımızı gördüğü için de girdiğimiz her seçimde daha yüksek bir oyla bizi destekledi.

Önümüzdeki 2023 seçimlerinde AK PARTİ olarak, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın güçlü liderliğinde, Allah'ın yardımı, aziz milletimizin desteğiyle iktidarda olacak ve aziz milletimize hizmet etmeye devam edeceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Göker…

21.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker’in, trafik kazası geçiren MHP Burdur İl Başkan Yardımcısına ve Burdur’un hemzemin geçit sorununa ilişkin açıklaması

MEHMET GÖKER (Burdur) – Sayın Başkanım, Burdur'umuzda dün yine hemzeminde meydana gelen trafik kazasının maddi hasarla atlatılmış olması ve can kaybı yaşanmamış olması tesellimiz olmuştur. Kazayı geçiren Burdur MHP İl Başkan Yardımcısına geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.

Bu vesileyle, Burdur şehir merkezini ortadan ikiye bölen tren yolu il girişine alınmalı ve otobüsle Gümüşgün’e yapılan yolcu transferlerine bir son verilmelidir.

Hızlı tren sözü verip kara trenimizi elimizden alanları bu konuda duyarlı olmaya, çözüm üretmeye davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Oral…

22.- Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral’ın, Ankara’nın başkent oluşunun 99’uncu yıl dönümüne ve Ankara Büyükşehir Belediye Meclisince belirlenen su fiyatı kararına ilişkin açıklaması

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Millî Mücadele’nin karargâhı, Hacı Bayram Veli Hazretlerinin toprağı Ankara’mızın başkent oluşunun 99’uncu yıl dönümünü kutluyorum. Ankara’mıza başkent payesi verilmesinde emeği geçen başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün ecdadımızı rahmetle ve minnetle anıyorum.

Asırlık başkentimizin layık olduğu yere taşınması bir yana, bugün Merkez Bankası gibi kurumların taşındığı, pek çok yatırımdan mahrum kaldığı ortadadır. Son olarak da Büyükşehir Meclisinde alınan hakkaniyetsiz ASKİ indirim kararı bunun devamıdır. Ankara’yı itibarsızlaştırmak ve kalkınmasını engellemek için yürütülen bu siyasi kararları şiddetle kınıyorum.

İYİ Parti olarak, Ankara’yı layık olduğu Avrupa başkentleri seviyesine çıkarmak için çalışacak, çalışanlara da her daim destek olacağız.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kartal…

23.- Van Milletvekili İrfan Kartal’ın, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde şehit olan Uzman Çavuş İbrahim Han’a ilişkin açıklaması

İRFAN KARTAL (Van) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde terör örgütü mensuplarınca yerleştirilen EYP’nin patlaması sonucu İstihkâm Uzman Çavuş İbrahim Han şehit olmuştur. Gevaş ilçemizde bugün cenazesi kaldırılacaktır. Ailesinin, milletimizin başı sağ olsun.

Genel Kurulu ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Tığlı…

24.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı’nın, YSE Köprüsü ve bağlantı yollarına ilişkin açıklaması

NECATİ TIĞLI (Giresun) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2022 Ocak ayında, partisinin Giresun İl Danışma Meclisi toplantısında yaptığı konuşmada Çamoluk-Gölova bağlantı yolunda, Gücer mevkisinde yer alan YSE Köprüsü’nü, halk arasında kullanılan tabiriyle ecel köprüsünü kastederek “Çamoluk-Gölova yolundaki Kelkit Köprüsü’nü seneye tamamlayacağız.” ifadesini kullanmıştır. Bu hususta zatıalinin 2011 yılında Çamoluk-Alucra yolu için “Kaderimiz mi bu yollar?” sözleri gibi olmaz umarım. Hâlbuki YSE Köprüsü ve bağlantı yollarının ihalesinin yapılıp çalışmalara başlandığı sözlerinden bu yana yedi yıl geçtiğini ve hâlâ hiçbir çalışma olmadığını Sayın Cumhurbaşkanı biliyor muydu haberimiz yok fakat Ulaştırma Bakanından YSE Köprüsü’nün bir türlü yapım aşamasına gelinememesinin sebeplerini öğrenmek istiyoruz.

Yine, Karayolları Genel Müdürlüğü 16’ncı Bölge Müdürlüğü tarafından Çamoluk-Gölova bağlantı yolları yapım işinin bir kangrene dönüştüğünü hatırlatmak istiyorum.

Teşekkür ediyorum Başkanım.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İlk söz, İYİ Parti Grup Başkan Vekili Sayın Usta’da.

Buyurun Sayın Usta.

25.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Pençe-Kilit Harekâtı operasyon bölgesinde şehit olan Uzman Çavuş İbrahim Han’a, Ankara’nın başkent oluşunun 99’uncu yıl dönümüne, yolsuzlukla mücadeleye, Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in Anadolu meslek liseleri ve Anadolu teknik liselerine dair kararına ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Pençe-Kilit Harekâtı operasyon bölgesinde şehit olan kahraman evladımız Uzman Çavuş İbrahim Han'a Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum, ailesine başsağlığı temenni ediyorum, aziz milletimizin de başı sağ olsun.

Bugün, Kurtuluş Savaşı'mızın karargâhı olan ve Gazi Meclisimize ev sahipliği yapan Ankara'nın başkent oluşunun 99’uncu yıl dönümünü idrak ediyoruz. Bu vesileyle başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün kurtuluş mücadelesi şehit ve gazilerimizi rahmetle yâd ediyorum, minnetle yâd ediyorum ve Ankara'nın başkent oluşunu da en içten dileklerimle kutluyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti olarak muhalefette geçirdiğimiz son yasama yılında da yolsuzlukla mücadelemizi amansız bir şekilde sürdürecek, yolsuzlukları gündeme getirmeye devam edeceğiz, tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunmaya devam edeceğiz. Yirmi yıl önce “Yolsuzlukları bitireceğim.” iddiasıyla iktidar olup yirmi yıl sonra bugün de hâlâ aynı şeyleri söyleyen iktidarın samimiyetine aziz milletimiz artık inanmamaktadır. Geçtiğimiz hafta Sayın Erdoğan'ın “Yolsuzlukların olmadığı bir Türkiye'yi biz hallederiz, şu an itibarıyla onun hazırlığı içindeyiz.” sözleri, aslında yirmi yıldır yolsuzlukları önleyemediklerinin bir itirafıdır. Yasa dışı yollarla her ay 10 bin dolar alan siyasetçi iddiası vardır, bunu İçişleri Bakanı yapmıştır. Bu konu hâlâ açıklığa kavuşturulmamıştır. Bunu açıklığa kavuşturmayan AK PARTİ Grubudur ve iktidardır. Eşine şirket kurdurup haksız kazanç sağlayan Bakan için hiçbir şey yapılmamıştır. Borsa spekülasyonlarıyla yüz milyonlarca lira kazanç elde eden bürokrat için bir soruşturma dahi açılmamıştır. Siyasete girdikten sonra kurduğu şirketler üzerinden milyon dolarlar kazanıp yatlar alan milletvekillerine de ses çıkarmayan yine aynı iktidar partisi grubudur. Her ihaleden komisyon alan, ihaleleri usulsüz dağıtan yine aynı gruptur. Listeyi uzatabilirim ama benim buna sürem yetmez. Yolsuzlukla mücadele karneniz ortadayken “Yolsuzluğu biz hallederiz.” diyemezsiniz çünkü rüşvet de yolsuzluk da yoksulluk da bizzat sizin eserinizdir. Sayın Erdoğan madem “Hazırlık içerisindeyiz.” dedi, yirmi yıldan sonra aklına böyle bir şey geldi, o zaman biz onların hazırlıklarına katkı vermek amacıyla önümüzdeki haftadan itibaren Meclis araştırması komisyonu önergeleri vereceğiz. AK PARTİ Grubunun bu önergelere olumlu oy kullanmasını talep ediyoruz çünkü Sayın Cumhurbaşkanının da zaten bir anlamda AK PARTİ Grubuna talimatının bu şekilde olması lazım.

Yine, yolsuzluğa neden olan bir kısım kanunlarda belki açıklar var. İşte, Kamu İhale Kanunu’nu 192 defa değiştirmişsiniz. Buralara ilişkin de kanun tekliflerimiz olacak. Bu kanun tekliflerinin de Meclis gündemine alınması biliyorsunuz komisyon başkanlarının elindeki bir şey. Muhalefetin hiçbir kanun teklifi maalesef Meclis gündemine, komisyon gündemine alınmıyor, oradan da Genel Kurula indirilmiyor. Dolayısıyla eğer bu sözünüzde samimiyseniz bu kanun tekliflerinin gündeme alınmasını da sizden talep ediyoruz, bekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) - Son olarak da –Sayın Başkan, hemen bitiriyorum- Millî Eğitim Bakanı Sayın Mahmut Özer’in kararıyla 81 ile resmî yazıyla bir talimat gönderildi. Bu talimatla anadolu meslek liseleri ve anadolu teknik liselerinde 11’inci sınıfta olup sınıf tekrarına kalan 22 bin öğrenci başarı, başarısızlık veya disiplin suçu dâhil hangi sebeple olursa olsun Bakan emriyle 12’nci sınıfa geçirildi. Tabii, çocuklarımıza kolaylık sağlanmasına, onların ümitlerinin kırılmamasına hiçbir şey dediğimiz yok ancak aralarında hiç okula gitmeyenlerin; uyuşturucu bulundurma, bıçakla yaralama dâhil birçok disiplin suçu alıp sınıfta kalanların da sınıf geçirilmiş olması, ödüllendirilmesi bize haksız bir durum gibi geliyor; en azından çalışan, başarı gösteren öğrencilere bir haksızlık yapılmıştır. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bu kadar şartsız bir sınıf geçirme olayıyla karşılaşılmıştır. Eğitimde yarattığınız rekabetsiz ortama ve kalitesiz eğitime ek olarak bir de Bakan talimatıyla haksız sınıf geçirmeyi de kayıtlara geçirmiş oldunuz. Gelecek nesiller üzerinde yarattığınız tahribatın vebali, sırtınızda küfe olarak tarihin karanlık sayfalarında yer alacaktır diyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Akçay…

26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde şehit olan Uzman Çavuş İbrahim Han’a, trafik kazası geçiren MHP Burdur İl Başkan Yardımcısı Gültekin Oktay’a, Ankara’nın başkent oluşunun 99’uncu yıl dönümüne, Türk devletlerinin “dilde, fikirde, işte birlik” parolasıyla siyasi, kültürel ve ekonomik ilişkileri üst seviyelere taşımaya devam etmesine, küresel ve bölgesel düzeyde attıkları adımlara ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dün Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde bölücü terör örgütü PKK tarafından yerleştirilen el yapımı patlayıcının patlatılması sonucunda Uzman Çavuşumuz İbrahim Han şehit olmuştur. Şehidimize Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum ve terör örgütünü lanetliyoruz; aziz milletimizin başı sağ olsun.

Sayın Başkan, dün, Milliyetçi Hareket Partisi Burdur İl Başkan Yardımcısı Gültekin Oktay Bey arkadaşımız Burdur’daki bir hemzemin geçitte trafik kazası geçirmiştir, geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Sayın Başkan, bugün, Ankara’nın başkent oluşunun 99’uncu yıl dönümünü kutluyoruz. Doksan dokuz yıl önce bugün, 13 Ekim 1923’te Ankara, Türkiye Büyük Millet Meclisinde alınan kararla Türkiye’nin başkenti olarak ilan edilmiştir. Ankara, Türk milletinin yedi düvele karşı verdiği bağımsızlık mücadelesinin karargâhıdır, kalpgâhıdır. Millî Mücadele bu merkezden sevk ve idare edilmiştir. 13 Ekim 1923, cumhuriyetin ilanına giden sürecin kilometre taşı, millî bağımsızlık ve egemenlik mücadelemizin tescilidir. Bu vesileyle Ankara’nın cumhuriyetimizle, devletimizle ve Türk milletiyle birlikte ilelebet payidar olmasını diliyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere istiklal mücadelemizin tüm kahramanlarını rahmet ve minnetle anıyorum.

Sayın Başkan, Türk devletleri “dilde, fikirde, işte birlik” parolasıyla siyasi, kültürel ve ekonomik ilişkileri üst seviyelere taşımaya devam etmektedir. Bu doğrultuda 23-24 Haziranda Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesinin 11’inci Genel Kurul Toplantısı Kırgızistan’da yapılmıştı. Toplantıda Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesinin adı Türk Devletleri Teşkilatının 2040 Vizyonu’yla koordineli olarak “Türk Devletleri Parlamenter Asamblesi” olarak değiştirilmiştir.

24 Haziranda Uluslararası Türk Akademisinin 5’inci Bilim Konseyi, Kazakistan’ın başkenti Nursultan’da toplanmıştı. Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan ve Kırgızistan “Ortak Türk Tarihi” “Ortak Türk Edebiyatı” “Ortak Türk Coğrafyası” ders kitaplarının ülkelerinin ortaokul müfredatına dâhil edilmesine ilişkin protokolü imzalamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – 27 Haziranda Türkiye-Azerbaycan-Kazakistan Üçlü Dışişleri ve Ulaştırma Bakanları Toplantısı Bakü’de gerçekleştirildi. Toplantı, enerji tedariki ve enerji arz güvenliğinin öneminin arttığı bir dönemde gerçekleşmiş, Trans-Hazar Koridoru’nun ve Bakü-Tiflis-Kars Demir Yolu’nun geliştirilmesi gibi kritik konularda istişareler yapılmıştır.

Son dönemdeki önemli toplantı ve zirvelerden biri geçtiğimiz günlerde gerçekleştirildi. 9-12 Ekim 2022 tarihleri arasında Erzincan’da Uluslararası Türk Dünyası Sempozyumu düzenlenmiş, Türk Devletleri Teşkilatının 2040 Vizyonu kapsamında atılacak adımlar konusunda çalışmalar yapılmıştır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 2023’de Türk Devletleri Teşkilatına gözlemci üye olarak katılmasının teyit edilmesi sempozyumun en önemli başlıklarından biridir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

11 Kasım 2022’de Özbekistan’ın Semerkant şehrinde düzenlenecek olan Liderler Zirvesi’nde Türkmenistan’ın Türk Devletleri Teşkilatına tam üye olmasıysa önemli bir dönüm noktası olacaktır.

Öte yandan, Türk devletleri arasındaki gerilim alanlarının çözümü konusunda önemli adımlar atılmaktadır. 26 Eylülde Kırgızistan-Özbekistan arasında imzalanan ortak protokolle iki ülke arasında yaşanan sınır anlaşmazlıklarında önemli bir adım atılmış, 10 Ekimde yapılan düzenlemelerle sınır ve su sorunları çözüme kavuşmuştur.

Dünyanın yeni bir denge arayışına girdiği bu kritik dönemde Türk devletleri tarafından küresel ve bölgesel düzeyde atılan adımlar gelecek yüzyılların istikametini belirleyecektir, bölge ve dünya barışına çok büyük katkılar verecektir.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Oluç…

27.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, 15 Ekimde Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır’a yapacağı ziyarete, Diyarbakır Cezaevinin kültür merkezi değil müze yapılması gerektiğine, Madımak Oteli’nin “anı evi”ne dönüştürülmesine ve Pusulam Polis Projesi’ne ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, 15 Ekimde Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Tayyip Erdoğan Diyarbakır’a gidecek. Erdoğan’ın ziyareti öncesi Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi bir günde boşaltıldı. Hani “boşaltıldı” deyince sokağa salındı herkes diye düşünmeyin, 270 tutuklu ve 170 personel kentteki diğer cezaevlerine sevk edildi. Şimdi, neden oldu bu iş? On beş ay önce, 9 Temmuz 2021’de Tayyip Erdoğan bir televizyon programında Diyarbakır Cezaevine dair “Diyarbakır Cezaevini yakında boşaltacağız -on beş ay olmuş- ve kültür merkezi olarak hizmete sunacağız.” demiş. Kültür merkezi, bunun gerekçesi ne? “Böylelikle Diyarbakır’ın hafızasındaki bir kötü anıyı ortadan kaldırmış olacağız.” demiş.

Şimdi, sayın vekiller, dünyanın çeşitli ülkelerinde bu tür yerler vardır, gerçekten kötü anıların olduğu yerler vardır; cezaevleri ve başka buna benzer şeyler. Bunların, bu kötü anıların ortadan kaldırılmasının yolu oraları kültür merkezi yapmak değildir, oraları müze yapmaktır. Diyarbakır Cezaevinde çok büyük acılar çekilmiştir ve Diyarbakır’ın hafızasında çok önemli bir yer etmiştir Diyarbakır Cezaevi yani Diyarbakır’ın hafızasıdır aslında. “Cezaevi” diye bir mahalle yoktur ama hâlâ insanlar gidecekleri yeri tarif ederken “Cezaevinin sağından git, solundan git.” diye tarif ederler, hafızasındadır. O kötü anıların bir daha yaşanmamasını istiyorsanız eğer, ibret olsun, tekrar etmesin bu acılar diye düşünüyorsanız eğer oranın yapılması gereken yer müzedir, müze. Diyarbakır Cezaevinde o acıları yaşamış olanlar, işkenceyi görmüş olanlar, insanlık dışı her türlü muameleyi yaşamış olanlar, onların hepsi -onlar hayatta, birçoğu hayatta- aslında oranın müze yapılmasını istemektedir ki bir ibret müzesi olarak orada yaşananlar hatırlansın ve bir daha hiçbir devlet, hiçbir iktidar kurumu o tür işkenceyi, insanlık dışı muameleleri yapma cesaretini gösteremesin. Yani bir yeri, kötü anıların olduğu bir yeri kültür merkezi yaparak o anıları ortadan kaldırmış olmuyorsunuz, siz onları silmeye çalışıyorsunuz ama insanların hafızasında o anılar kalmaya devam eder. Dolayısıyla, bu hedefi, bu planı eleştiriyoruz ve Diyarbakır Cezaevinin müze yapılması gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bakın, bu aynı zihniyet Sivas’ta, Madımak Oteli’nde yirmi dokuz yıl önce yaşanmış olan katliamın arkasından ne yaptı? Madımak Oteli’ni önce kebapçı yaptı, utanç verici bir durum; şimdi de “Anı Evi” diye ne olduğu belirsiz bir yer hâline geldi. Hâlbuki Alevi toplumunun talebi neydi? Madımak Oteli müze olsun. Neden? Bir daha böyle acı yaşanmasın ve insanlar hep onu görsün diye. Yani mesela Almanya Solingen’de Neonaziler, faşistler saldırıp orada yaşayan Türkiye vatandaşlarını yaktılar, oradaki ev müze hâline getirildi bir daha böyle bir şey yaşanmasın diye. Dolayısıyla iktidara bir kez daha bunu hatırlatıyoruz. Mesele bir ibret anıtı oluşturmaksa Diyarbakır Cezaevinin müze yapılması gerekiyor.

Bir konuya daha kısaca değinmek istiyorum Sayın Başkan, izin verirseniz. Hakkâri’de ilginç bir uygulama yapıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Yüksekova İlçe Emniyet Müdürlüğünde “Pusulam Polis Projesi” diye bir şey var; vatandaşlara kaybolduklarında daha kolay ulaşılabilmesi ve mağduriyetlerin giderilmesi için evler ziyaret edilip engelli çocukların parmak izleri alınmış.

Şimdi, bu, hani çok böyle iyi niyetli bir şey gibi görünüyor aslında baktığımızda fakat yasalara ve Anayasa’ya aykırı çünkü kimse çağırmamış “Gel de benim çocuğumun parmak izini al.” diye. Bu pilot uygulama niye Hakkâri Yüksekova’da yapılıyor, o sorunun cevabı ortada yok. Anayasa’ya aykırı, ulusal mevzuata aykırı, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırı. Polis Vazife ve Sâlahiyet Kanunu’nun 5’inci maddesine dayandırmış Emniyet, ona da aykırı çünkü baskı oluşturarak parmak izi almak diye bir usul yok. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 4’üncü maddesine aykırı. Yani her şeye aykırı bir uygulama var ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Son cümlem efendim.

BAŞKAN – Son sözlerinizi alayım.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bu her şeye aykırı uygulamanın neden yapıldığına dair de doyurucu bir açıklama yok. Belli ki bir pilot uygulama, belli ki “yeni bir fişleme dalgasını orada bir pilot uygulama yaparak nasıl yaygınlaştırırız” projesi uygulanıyor. Yani iyi niyetli bir şey olarak görmüyoruz.

Yani gidip Hakkâri’nin Yüksekova ilçesindeki evleri mi buldunuz parmak izi almak için? Çok yapmak istiyorduysanız böyle projeler, gelin İstanbul’un Şişli ilçesine, gelin İstanbul’un Beşiktaş ilçesine yapın bakalım; orada evlere gidin “Biz sizin çocuklarınızın parmak izini alacağız ve yeni bir Pusulam Polis Projesi yapıyoruz.” deyin, insanlar size orada nasıl tepki gösterecekler. Niye Hakkâri Yüksekova’da yapıyorsunuz bunu? Biz neden yaptığınızı da biliyoruz, açıklamayacağınızı da biliyoruz ama bu meselenin peşinde olacağız. Yeni bir fişleme dalgasını Kürt halkına dayatmaya çalışıyorsunuz, bu iyi niyetli bir tutum değildir. Bunun altını özellikle çiziyorum.

BAŞKAN – Sayın Altay…

28.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Ankara’nın başkent oluşunun 99’uncu yıl dönümüne, 15 Ekim Dünya Beyaz Baston Körler ve Güvenlik Günü’ne ve Ankara Büyükşehir Belediye Meclisince belirlenen su fiyatı kararına ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Zatıalinizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim.

Büyük Atatürk, Heyet-i Temsiliyeyle birlikte 27 Aralık 1919’da Ankara'ya gelerek jeopolitik ve coğrafi konumu sebebiyle burayı, bu güzel şehri Millî Mücadele’nin karargâhı yapmış, milletimizin bağımsızlığını belirleyen stratejik kararlar bu güzel kentte alınmıştır. Cumhuriyetin ilanından on altı gün önce 13 Ekim 1923’te Türkiye Büyük Millet Meclisine verilen bir kanun teklifiyle Ankara yeni kurulacak devletin başkenti olmuştur. Ne mutlu o kararın altında imzası olan o günün milletvekillerine; hepsini rahmet ve şükranla anıyorum.

Kuruluşun ve kurtuluşun ev sahipliğini Ankaralı hemşehrilerimiz çok da güzel yaptılar. Fedakârlığın en insanüstüsünü Türkiye Büyük Millet Meclisini ayakta tutabilmek için yapan Ankaralı hemşehrilerimizi de yürekten minnet ve şükran duygularıyla yâd ediyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti olma onurunu layığıyla taşıyan Ankara’mızın başkent oluşunun 99’uncu yıl dönümünü Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına tebrik ediyorum ve başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere, Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Millî Mücadele'nin bütün kahramanlarının önünde saygıyla eğiliyorum, şehitlerimize rahmet diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, 15 Ekim tüm dünyada Beyaz Baston Körler ve Güvenlik Günü olarak kutlanmaktadır. Baston kullanımı görme engellilerin çarpma, düşme, yaralanma, sakatlanma riskini azaltır; yürüyüş ve fiziksel aktivitede bulunan engellilerin motor becerilerini geliştirir; kendilerine güven duygusunu, sosyal etkinliklere katılma ve bağımsız hareket edebilme yeteneklerini artırır. Beyaz baston, görme engellilerin bağımsızlaşmasının ve özgürleşmesinin sembolüdür; bu yüzden de Beyaz Baston Körler ve Güvenlik Günü olarak kutlanır. Ancak mükemmeliyetçiliğin, sıfır hatanın ve kalite yönetimin çağı günümüzde, beyaz eşya ve diğer aygıtların ergonomik olarak kullanımı bu vatandaşlarımıza hitap etmemektedir. Üreticilerimizi, bakanlıkları ve bakanlık yetkililerini bu konuda duyarlı ve sorumlu olmaya davet ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Görme engellilerimizin bizler gibi bütün eşyaları kullanması teorik ve teknik olarak mümkündür, yeter ki üretim aşamasında buna dikkat edilsin.

Sayın Başkan, Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi bir karar alarak 12 lira 47 kuruşa satılan suyu 6 liraya indirdi. Oysa herkesin, hepimizin bildiği gibi Ankara Büyükşehir Belediyesine metreküp maliyeti 24 lira 12 kuruş olan su Ankara Büyükşehir Belediyesi ASKİ tarafından zaten 12 lira 47 kuruşa vatandaşa sunuluyor idi. Buradan murat edilen, vatandaşın ucuz su içmesi değildir; buradan murat edilen, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımızın yaptığı sosyal yardımları kesmektir; buradan murat edilen, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının yürüttüğü altyapı yatırım çalışmalarını kesmektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Son…

Buradan murat edilen, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımızın kırsal kalkınma noktasında verdiği desteği kesmektir ama 24 liraya mal edilen su 6 liraya indiyse ey yüce Meclis, gel sen de Ankara Büyükşehir Meclisi kadar ol be ya! Hadi gelin elektrikte, doğal gazda yüzde 50’lik bir indirim yapalım; var mısınız? (CHP sıralarından alkışlar) Yasamanın gücü ortaya çıksın, mazotta, benzinde ÖTV'yi kaldıralım; Türkiye Büyük Millet Meclisinin Ankara Büyükşehir Belediye Meclisinden daha güçlü ve daha muktedir olduğunu gösterelim; hodri meydan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ünal…

29.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Ankara’nın başkent oluşunun 99’uncu yıl dönümüne, Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde şehit olan Uzman Çavuş İbrahim Han’a ve Türkiye’nin küresel kaotik ortamda sorunlara karşı duruşuna ilişkin açıklaması

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Bugün 13 Ekim. Bundan doksan dokuz yıl önce 13 Ekim 1923 tarihinde “Türkiye devletinin makarrıidaresi Ankara şehridir.” ifadesiyle Millî Mücadele’nin kalbi Ankara’mız başkent oldu. Ankara'nın başkent oluşunun 99’uncu yılını tekrar tebrik ediyoruz.

Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde bölücü terör örgütünün yerleştirdiği el yapımı patlayıcıyla şehit edilen kahraman askerimiz İbrahim Han'a Allah'tan rahmet diliyorum, milletimizin başı sağ olsun.

Değerli Başkan, bir hususun da tekrardan altını çizmek isterim. Türkiye'nin özellikle bu küresel kaotik ortamda sorunlara karşı duruşunu tekrar vurgulamak için son bir ay içerisinde, baktığımızda Türkiye Cumhuriyeti devleti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Şanghay İşbirliği Teşkilatı Diyalog Ortağı olarak, yine Birleşmiş Milletler 77’nci Genel Kurul, yine 7 Ekim Prag Zirvesi ile dün ve bugün de Asya'da İşbirliği ve Güven Artırıcı Önlemler Konferansı’nda. Bu, aynı zamanda, bir küresel çözüm kapasitesi ortaya koyan yani enerji krizinde, tahıl krizinde barış umudu, düzen koruyucu ülke konumuna Türkiye'nin geldiğinin de göstergesi, bunun da tekrardan altını çizmek istedim.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işlemi alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral ve arkadaşları tarafından, Diyanet İşleri Başkanlığı personelinin kadro, özlük hakkı ile ekonomik ve sosyal sorunlarının tespiti, alım güçlerinin artırılmasına dair alınacak tedbirler ile maaş banka promosyonlarında yaşadıkları sıkıntıların araştırılması amacıyla 12/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Ekim 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

13/10/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 13/10/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                         Erhan Usta

                                                                                           Samsun

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral ve 20 milletvekili tarafından, Diyanet İşleri Başkanlığı personelinin kadro, özlük hakkı ile ekonomik ve sosyal sorunlarının tespiti, alım güçlerinin artırılmasına dair alınacak tedbirler ile maaş banka promosyonlarında yaşanan sıkıntıların araştırılması amacıyla 12/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 13/10/2022 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Birleşime üç dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.04

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.06

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

İYİ Parti grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere Ankara Milletvekili Sayın İbrahim Halil Oral’ı davet ediyorum.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; İYİ Parti Grubumuzun, Diyanet İşleri Başkanlığı personelinin sorunlarının araştırılması hakkındaki grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanlığı, Büyük Atatürk’ün bizzat kuruluşuyla meşgul olduğu ve uzun yıllar doğru dinî bilginin yegâne kaynağı, en güvenilir dinî kurumumuz olmuştur inşallah maşallah. Muhafazakârları, dindarları savunduğu iddiasıyla iktidara gelen AK PARTİ döneminde Diyanet personeli ne acıdır ki sıkıntılı günler yaşamaktadır. 3600 ek gösterge uygulamasından Diyanet İşleri Başkanlığında din hizmetleri sınıfındaki personel yararlanacakken aynı çatı altındaki diğer sınıflar maalesef faydalanamayacaktır. Bu adaletsizlik değil de nedir? Acilen bu haksızlık düzeltilmelidir.

2021’de 115 bin kardeşimiz Din Hizmetleri Alan Bilgisi Testi’nden puan almıştır. 2022 alan sınavı da Kasım ayında gerçekleşecektir. Bir o kadar kardeşimizin de o zaman puan alacağını düşünelim. Gözünü Diyanete dikmiş neredeyse 250 bin vatandaşımız vardır. İmam-hatipleri, ilahiyat fakültelerini ihtiyaca değil, ideolojik ve siyasi çıkara göre planlayan iktidar bunca insanın vebalini nasıl taşıyacaktır, merak ediyorum. Din eğitiminde, personel istihdamında, personel haklarının verilmesinde adaleti sağlayamayanlar, İslam’ın adalet emrini topluma nasıl anlatacaklardır kıymetli milletvekilleri?

Pek çok kamu kurumu, personeline 20-30 bin Türk lirası bandında promosyon ödemeleri sağlarken Diyanetin, personeline reva gördüğü muamele asla kabul edilemez. 2.880 lira gibi komik bir rakam olarak belirlenen promosyon, karşılıklı yargı kararlarıyla önce 16 bine çıkmış, sonra 5.806 bandına düşmüştür. Bu meblağ da Diyanet sendikalarınca yargıya taşınmıştır. Allah rızası için soruyorum: Bütün bu anlattıklarımda mantığın, aklın, izanın yeri var mıdır? Mesele haram, helal meselesiyse haramın azı da çoğu da haramdır. Bizim vergilerimizle maaşını alan bir imam-hatip de ilgili sendikaları Allah’a savaş açmakla, dini satmakla suçlamaktadır. 2.800 Türk lirası promosyonu kabul eden Sayın Ali Erbaş da Allah’a savaş mı açmıştır, dinini satmış mıdır? Diyanet bu kabul edilemez sözleri söyleyen imam-hatibe soruşturma açmış mıdır, merak ediyorum. İçinde bulunduğumuz ekonomik krizi gözeterek imamlarımızın, Diyanet personelinin cebine can suyu olacak bir paranın girmesi sağlanmalıdır. Sonra isteyen parayı harcar, isteyen bağışlar. Devletin genel bütçesindeki faizli paradan pay alan bir kurum faiz olmasın diye katılım bankalarında ısrar ediyorsa burada bir tutarsızlık vardır ve yok mudur diye de soruyorum. Hele ki 16 bin Türk lirası promosyon alıp sonra bunları iade etmeleri istenen personelin yaşadığı mağduriyet akıl kârı değildir. Parayı harcayan personel şimdi faizle kredi çekip mi iade yapacaktır Allah aşkına! Promosyon bedelinin personele değil de lüks araç alımına harcanacağı iddiası Diyanet camiasında konuşulmaktadır, Sayın Erbaş çıkıp bunu açıklamalıdır. Ziraat Katılım ve Kuveyt Türk bankaları personel maaşı karşılığı Diyanet İşlerine ya da vakfa lüks araç hediye etmiş midir? Diyanet bütün bu tip iddialardan uzak tutulmalıdır ve Diyaneti yıpratan zandan kurtarılmalıdır. Bankalar değil Diyanet personeli ve çoluk çocukları rahat etmeli ve rahat bir nefes almalıdır. Diyanet personeli ve milletimiz de şunu iyi bilmelidir ki İYİ Parti, Diyanet gibi ulvi ve önemli bir kurumun kendisine yakışan bir hâlde idare edilmesini mutlaka temin edecektir.

Saygıdeğer milletvekilleri, yılan hikâyesine dönen vekil imamlar ve fahri geçici Kur’an kursu öğreticileri meselesi de vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Diyanetin yükünün büyük bir kısmını çeken bu fedakâr ve cefakâr personele hakları verilmelidir. Görevde olma şartı aranmadan, kategori ayrımı yapmadan, SGK prim günleri baz alınarak bu hocalarımızın kadro talebi karşılanmalıdır. KPSS ve mülakat sarmalını tekrar tekrar yaşayan bu personele yapılan muamele eziyetten başka bir şey değildir. Vekil imamlar ve fahri öğreticiler uygun süreçlerle kadroya alınmalıdır, tecrübelerinden faydalanılmalıdır. Diyanet İşleri Başkanlığı hakkındaki sorun ve iddiaların sonu yoktur. Diyanetin her türlü politik mülahazadan ve tartışmalardan arınması için bir araştırma komisyonun kurulması elzem ve zaruridir.

Bu yönde oylarınızı bekliyoruz, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talep eden Trabzon Milletvekili Sayın Ahmet Kaya.

Buyurun Sayın Kaya. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AHMET KAYA (Trabzon) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

İYİ Parti grup önerisi hakkında söz almış bulunuyorum. Önerge gerekçesinde, Diyanet İşleri Başkanlığı personelinin kadro, özlük hakkı ile ekonomik ve sosyal sorunlarının tespiti, alım güçlerinin artırılmasına dair alınacak tedbirler ile maaş banka promosyonlarında yaşanan sıkıntıların araştırılması için bir Meclis araştırması talep ediliyor. Konuşmamın başında ifade ediyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak biz bu öneriyi destekliyoruz.

Diyanet İşleri Başkanlığı 3 Mart 1924 tarihinde Büyük Önder’imiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle kurulmuş önemli bir kurumumuzdur. Diyanet İşleri Başkanlığının temel görevi, İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmektir. Diyanet İşleri Başkanlığının 2021 verilerine göre, merkez teşkilatında 1.433, taşra teşkilatında 126.395 ve yurt dışı teşkilatında da 423 personel olmak üzere toplam 128.251 personeli bulunmaktadır.

Tabii, diğer çalışanlarımız gibi Diyanet İşleri Başkanlığı personelimizin yani din görevlilerimizin de birçok sorunu var ve bu sorunların çözümüne ilişkin bize ulaştırdıkları taleplerini buradan sizlere aktarmaya çalışacağım. “Umreci toplaması” diye bir uygulama var, din görevlilerimizin bu uygulamanın kaldırılması talebi var. Din görevlileri kapı kapı dolaşarak umreci toplamamalıdır. Köylerindeki birçok cami lojmanı oturulamaz durumdadır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığından buralara, günün ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde, insanca yaşayabilecekleri şekilde cami lojmanı yapılması talepleri vardır. İl, ilçe ve kasaba merkezlerinde görev yapan görevlilerimize, görev yaptıkları camiye yakın mesafelerde lojman temin edilmelidir.

Din görevlilerimiz yardım toplama memuru değildir. İbadete açık olan camilerimizin ihtiyaçları Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından giderilmeli, imamlarımızın adı mümkün oldukça para işlerine karıştırılmamalıdır. Siyasiler müftülüklerimize müdahale etmemelidirler. Bazı yerlerde yetkili sendika ve yöneticiler tarafından din görevlilerimiz tehdit dahi edilebiliyor. Bazı müftülüklerde de mobbing uygulamaları yapıldığını duyuyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı Diyanet görevlilerimizin sendikasına bakılarak muamele edilmesine izin vermemelidir. Yine, Diyanet sendikaları siyasetin gölgesinde kalmamalıdır. Din görevlileri siyasetüstü şahsiyetler olarak konumlarını korumalıdır. 4/B sözleşmeli imamlarımız kadrolu imamlarla aynı işi yapmakta fakat aynı haklara sahip olamamaktadır. Devlet, vatandaşı arasında ayrım yapmamalıdır. Sözleşmeli imamlar yıllardır kadro bekliyorlar, sözleşmeli imamlarımıza kadroları verilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

AHMET KAYA (Devamla) – Yine, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde önemli sayıda vekil imam ve fahri öğretici bulunmakta, bunlar da KPSS puanı ve mülakatla alınmakta ancak başta düşük ücretler, çalışma saatlerinin fazlalığı ve çalışma güvencesinin olmaması sorunuyla baş başadırlar.

Yine, Diyanet İşleri Başkanlığımız ve müftülüklerimiz din görevlilerimize karşı daha anlayışlı ve kardeşçe bir tutum sergilemelidir; baskıcı, yıldırıcı ve korkutucu tutum ve davranışlardan kaçınmalıdır.

İYİ Partili mevkidaşım ifade ettiler, din görevlilerimizin bir promosyon sorunu var; Sayın Erbaş’ın bu konudaki tutumuna baktığımız zaman, personelinden yana değil de sanki bankalardan yana bir tutum aldığı görülmektedir. Bakın, arkadaşlar, İstanbul Büyükşehir Belediyemiz personeline tek seferde 27 bin lira promosyon ödemiştir; yine, aynı şekilde İzmir ve Ankara Büyükşehir Belediyelerimiz de benzer uygulamalar yapmıştır; bunun örnek olmasını diliyorum. Diyanet İşleri Başkanlığındaki personele promosyon haklarının verilmesini talep ediyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talep eden Karabük Milletvekili Sayın Niyazi Güneş.

Buyurun Sayın Güneş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NİYAZİ GÜNEŞ (Karabük) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyanet İşleri Başkanlığı personelinin sorunları hakkında İYİ Parti grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi, aziz milletimizi, kıymetli meslektaşlarımı hürmetle saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İslam dininin inanç, ibadet ve ahlak esaslarıyla ilgili işleri yürütmek, doğru ve sahih dinî bilgiyle halkımızı aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle görevli olan Diyanet İşleri Başkanlığı, cumhuriyetimizin önemli kurumlarından biridir. Diyanet İşleri Başkanlığı hizmetlerini sunarken birleştirici, kucaklayıcı ve kuşatıcı bir anlayışı benimsemektedir. Başkanlık için bu hususlar vazgeçilmezdir. Kuruluşundan itibaren ilk yıllarda sınırlı imkân ve az sayıda personelle hizmet sunan Başkanlık, bugün 130 bin görevlisiyle ülkemizin her köşesinde köy ve mezralara kadar hizmet götürmektedir. Hatta ülkemiz dışında, Avrupa'dan Asya'ya, Amerika'dan Afrika'ya, Balkanlardan Kafkaslara uzanan geniş bir coğrafyada 2 binin üzerinde görevlisiyle ülkemizin kültür, irfan ve gönül elçiliğini yapmaktadır. Şüphesiz yakın tarihimizde yaşadığımız din istismarı olayları bu hizmetin ne kadar önemli olduğunun açık bir göstergesidir.

Din konusunda toplumumuzu aydınlatmakla görevli Diyanet İşleri personelimizin öncelikle kendilerinin donanımlı olması, din hizmetinin daha sağlıklı ve nitelikli yürütülmesini sağlayacaktır. Bu itibarla personelin eğitimine yönelik Diyanet Akademisinde ve eğitim merkezlerinde verilen seminerler, hizmet içi eğitimler, görevde yükselmelerine yönelik uygulanan sınavlar mesleki donanıma sahip nitelikli personelin daha da artmasını sağlamıştır. Nitekim son yıllarda Diyanet İşleri Başkanlığında yüksekokul mezunu personel sayısı daha da artmıştır. Diyanet personelinin artan eğitim kalitesiyle birlikte özlük hakları da her geçen gün iyileştirilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

NİYAZİ GÜNEŞ (Devamla) – Son yapılan 3600 düzenlemesiyle din hizmeti sunan personelin özlük hakları daha da iyileştirilmiştir. Başkanlık merkezinde ve taşrada müftülükler bünyesinde çalışan personelin özlük haklarının iyileştirilmesiyle ilgili çalışmalar devam etmektedir. Bu bağlamda gelen yoğun talepler değerlendirilmektedir. Ayrıca, Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde hizmet sunan vekil imam-hatip ve fahri Kur'an kursu öğreticilerinin kadro, özlük hakkıyla ilgili ekonomik ve sosyal sorunları bilinmektedir. Bu noktadaki ihtiyaç ve taleplerin değerlendirilerek çözüme kavuşturulması müşterek temennimizdir.

Sözlerime son verirken içinde bulunduğumuz Mevlid-i Nebi ile Camiler ve Din Görevlileri Haftası münasebetiyle tüm Diyanet İşleri teşkilatımız personelini gönülden tebrik ediyorum, hizmetlerinde başarılar diliyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERHAN USTA (Samsun) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

İYİ Parti grup önerisini kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.22

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

İYİ Parti grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan ve arkadaşları tarafından, EYT’de hakkaniyetli bir çözüm üretilmesi için yürütülecek çalışmaların belirlenmesi amacıyla 13/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Ekim 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

13/10/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 13/10/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                Hakkı Saruhan Oluç

                                                                                          İstanbul

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

13 Ekim 2022 tarihinde Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan ve arkadaşları tarafından (21953 grup numaralı) EYT’de hakkaniyetli bir çözüm üretilmesi için yürütülecek çalışmaların belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 13/10/2022 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere Diyarbakır Milletvekili Sayın Garo Paylan.

Buyurun Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, milyonlarca emeklilikte yaşa takılan hakları için yıllardır mücadele ediyor ve maalesef, iktidar onların mücadelesine yıllardır bigâne kalıyor. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan yakın bir zamana kadar “Tutturmuşlar bir EYT. Arkadaşlarıma söylüyorum, beni bu yolda teşvik etmeyin, seçim kaybedecek olsak bile ben bu işte yokum.” diyordu ama emeklilikte yaşa takılanların bu iktidara iktidarı kaybettireceğini anladığı için talimatı verdi, EYT düzenlemesiyle ilgili Çalışma Bakanı çalışıyor.

Değerli arkadaşlar, EYT meselesi çözülmeli ama EYT meselesi hakkaniyetle çözülmeli. O yüzden EYT meselesi yalnızca sarayın iki dudağı arasına bırakılamayacak kadar önemli bir düzenlemedir. Şimdi, Çalışma Bakanı ne diyor? “EYT konusunda hazırlıklar tamam.” diyor, öyle değil mi? “EYT konusunda hazırlıklar tamam.” diyor. İçinizden herhangi birisinin EYT konusunda ne olacağına dair bir bilgisi var mı arkadaşlar? EYT nereden çıkacak? Bu Meclisten çıkacak, öyle değil mi? Peki, bu Meclis EYT düzenlemesi konusunda bir çalışma yapıyor mu? Hayır, yapmıyor. İşte o yüzden, EYT konusunda Meclis sorumluluk alsın diyoruz, hakkaniyetli bir çözüm önerisi geliştirilsin diyoruz; bunun için bu araştırma önergesini Meclise sunduk. Gelin, EYT konusunda bu araştırma önergesine destek verin, komisyonu kuralım, hakkaniyetli bir çözümü bulalım.

Niye bunu öneriyoruz biliyor musunuz? Çalışma Bakanlığından bazı bilgiler sızıyor. Ne diyor biliyor musunuz? “Bu EYT düzenlemesinin sonunda 750 bin kişi emekli olacak.” diyor. Allah Allah! Bizim bildiğimiz 5 milyon EYT’li var, 5 milyon EYT’liden 750 bini emekli olacak. Neden? Neden arkadaşlar, soruyor musunuz? Neden biliyor musunuz? Çünkü 8 Eylül 99 öncesi kadınlarda yirmi yıl, erkeklerde yirmi beş yıl çalışma süresi yeterliyken bir de 5000 gün prim ödeme sayısı vardı biliyorsunuz, 5000 gün. Çalışma Bakanının aklında ne var biliyor musunuz, basına sızan bilgilerde? Kadınlardaki prim ödeme gününü 7200 güne, erkeklerde 9000 güne çıkarmak var.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Yok öyle bir şey, yok öyle bir şey.

GARO PAYLAN (Devamla) – Ne olacak? Emeklilikte yaşa takılanların çok az bir bölümü emekli olacak ama 4 milyonu emekli olamayacak. Ne olacak? Emeklilikte yaşa takılanken emeklilikte prime takılan olacak yani daha yıllarca prim ödemek zorunda kalacak.

Ama değerli arkadaşlar, en çok işsiz kalan kesimler kimler biliyor musunuz? EYT’liler. Niye? Yaşları 45 ile 55 yaş arasında. 45 yaşında bir kişi olarak gidin iş arayın bakalım, bulabiliyor musunuz? Bulamazsınız, patronlar gençleri tercih ediyor. Niye? Efendim “45 yaşındakiler daha çok maaş isterler.” diyor, “Gençler daha çok çalışır, ben onları daha çok sömürürüm.” diyor; 45 yaşındakini işe almıyor, 20 yaşındakini işe alıyor. O yüzden, 45 ile 55 yaş arasındaki yurttaşlarımız bu prim ödeme günlerini tamamlayamazlar arkadaşlar. Eğer böyle bir düzenleme yaparsanız emeklilikte yaşa takılanları emeklilikte prime takılan hâline getirirsiniz değerli arkadaşlar.

Başka ne getiriyor? Çalışma Bakanlığı bilgilerinden ne sızıyor biliyor musunuz? 8 Eylül 99 öncesi çıraklık yapan var mı içinizde? Ben yaptım. Stajyerlik yapan var mı? Ben yaptım değerli arkadaşlar, 8 Eylül 99 öncesi çalıştım, alnımın akıyla çalıştım, ter döktüm. Ne diyor biliyor musunuz? Benim gibi milyonlarca stajyer ve çırağa diyor ki: “8 Eylül 99 öncesi işe girmişsen, çırak ve stajyer olarak çalışmışsan senin işe girişini saymam.” E, ne olacak? Ne olacak biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Onlar bu uygulamadan yararlanmayacaklar. Milyonlarca stajyer ve çırak yurttaşımıza sesleniyorum: Bu iktidar EYT düzenlemesinden sizi faydalandırmayacak değerli arkadaşlar. Bu hak mıdır arkadaşlar? Bu konuda bir komisyon kurup bunu tartışmamız gerekmez mi ilgili sosyal taraflarla? Ama hayır, iktidar ne diyor? “EYT Derneğiyle ben görüşmem, sivil toplum kuruluşlarıyla görüşmem. Ben sarayda bu işi çözerim, Meclise getiririm, Meclis de mühür basar.” Mühür mü basacağız, meseleyi mi çözeceğiz, bunu tartışmamız lazım değerli arkadaşlar.

Başka ne var biliyor musunuz değerli arkadaşlar? 8 Eylül 99’da işe girdiyseniz EYT’den yararlanıyorsunuz; evet, yaş sınırı var, prim ödeme günü var ama 9 Eylül 1999’da işe girdiniz, ne olacak biliyor musunuz? “60 yaşında emekli olacaksın.” diyor sistem. Ya, bir gün geçmiş “On yıl, on beş yıl daha bekle.” diyor sistem.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

GARO PAYLAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu hak mıdır, adalet midir? Yani bir gün yüzünden bir yurttaşımızın on yıl, on beş yıl sonra emekli olması hakkaniyetli midir değerli arkadaşlar?

Bir de ne var biliyor musunuz? Bu EYT’li yurttaşlarımız emekli olursa -çok az, emekli olacak- kaç para maaş alacaklar? 3.500 TL. Öyle değil mi arkadaşlar? 3.500 TL. Allah’ınızı severseniz, 3.500 TL’yle geçim olur mu arkadaşlar? 3.500 TL bir sefalet ücretidir, emeklilerimizi bu sefalete mahkûm eden düzeni sorgulamayacak mı bu Meclis değerli arkadaşlar? Bak, intibak düzenlemesi bekliyor emekliler. Niye? Çünkü hakkaniyetsiz emekli maaşları var; kimisi 3.500 alıyor, kimisi 5.500 TL alıyor. Bununla ilgili bu Meclis sorumluluk almayacak mı? Gelin, EYT meselesini çözelim ama hakkaniyetle çözelim, emeklilikte yaşa takılanları emeklilikte prime takılanlar yapmamak için bu araştırma önergemize destek verin arkadaşlar.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına söz talep eden Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta.

Buyurun Sayın Usta. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; emeklilikte yaşa takılanlara ilişkin öneri üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Hepimizin bildiği gibi, bu EYT meselesi artık Türkiye’nin kanayan bir yarası hâline gelmiştir yani yara iyice kanamaktadır. Bugüne kadar bu mesele çözülmeliydi çünkü aslında iktidar partisi dışındaki bütün siyasi partilerin bunun çözümüne ilişkin de vaatleri oldu. Konu kamuoyunda çok sıkça konuşuluyor, Mecliste sürekli dile getiriliyor ancak bugüne kadar, bir şekilde, maalesef AK PARTİ’nin tutumu nedeniyle çözüm bulunamadı.

Şimdi, tabii, bu iş, emeklilikte yaşa takılanlar meselesi bugün ortaya çıkmış bir mesele değil, aslında baktığınız zaman yirmi yıldır var olan bir mesele ancak İYİ Parti Grubu adına iftiharla söyleyebilirim ki bu meselenin kırılma noktası 24 Ekim 2018’dir. 24 Ekim 2018’i hatırlayalım, İYİ Parti Grubu o zaman emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili bir Meclis araştırması komisyonu kurulmasına ilişkin bir grup önerisi vermişti. Ben de o zaman Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekiliydim, o dönemde bizim de parti olarak bir vaadimiz olduğu için bu, biz orada Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak olumlu oy kullandık ve araştırma önergesi geçmişti. Tabii, bu önemliydi. Niye önemliydi? Çünkü o güne kadar, on altı yıl boyunca Adalet ve Kalkınma Partisine rağmen geçen tek öneriydi. Tabii, o zamanki olayları, onları hatırlatmak istemiyorum çok fazla; ben görevden alındım, ikinci oylamada öneri reddedildi. Tabii, bunu şunun için söylüyorum: O gün bu öneri kabul edilmiş olsaydı, bu konu, çözülebilirdi bugüne kadar. Niye? Çünkü bu konu, değerli arkadaşlar…

Şimdi, Bakan “Çalışıyorum.” diyor, Bakan bunu danışmanken de çalıştı, Bakan bunu dört yıldır çalışıyor, Vedat Bey. Ya, ne çalışıyorsun arkadaş, şu çalıştığını bir görelim. Yani bu, toplumun bütün kesimleriyle ortak olarak ortaya konulması gereken bir şeydir. Yani ha şu da yapılabilir, ona da bir şey demiyoruz: Çalışırsınız, o zaman çalıştığınız dokümanı toplumla paylaşırsınız. “Çalışacağım, ben, bunu bir kanun teklifi olarak Meclise göndereceğim.” şeklinde bir şeyi kabul etmek mümkün değildir.

Biz, EYT çözüm planımızı İYİ Parti Grubu olarak açıkladık, hesabı kitabı, her şeyi yaptık, çok net bir şekilde yaptığımız hesabı da ortaya koyduk. 11 Mayıs grup toplantısında Sayın Genel Başkan bunları açıkladı. Çok kabaca, oradaki bizim meseleye bakışımızı 4 temel ilke üzerinden değerlendirmek istiyorum.

Birincisi: Burada hakkaniyeti tesis etmemiz lazım. Yani “Bu EYT meselesini ben çözeceğim -bugüne kadar beklendi- seçim öncesinde çözeceğim.” derken yeni bir adaletsizlik yaratmamak gerekiyor. Ne bileyim ben, işte, “Üç yılı kalanı emekli ederiz, diğerini etmeyiz veya bugün doldurmuş olanı ederiz, diğerlerini etmeyiz veya şu kadar kesinti uygulayarak ederiz, işte, maaşını tam vermeyiz.” şeklindeki bir uygulamanın doğru olmayacağını düşünüyoruz. Biz çalışmamızda 4,7 milyonun tamamını kapsayacak şekilde bir çalışma yaptık.

İkincisi: Biz, bu meseleyi bir sosyal yardım olarak değil, bir hakkın iadesi olarak görüyoruz; bu, önemli bir şeydir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ERHAN USTA (Devamla) – Dolayısıyla bu konu önemli bir konudur. Bu meseleye eğer iktidar da buna ilişkin bir çözüm teklifi getirirse bu şekilde düşünerek bu teklifi getirmesi lazım; bu insanların hakkını iade etmek gerekiyor.

Üçüncü ilkemiz bizim; elbette kamu maliyesi ve sosyal güvenlik dengeleri üzerinde bir dengesizliğe de yol açmayacak şekilde bir çözüm bulunması gerekiyor. Bunun sürdürülebilmesi için adaletin esas alınması lazım, bunun kaynağının da oluşturulması lazım. Bunun kaynağı bütçede var. Yani kur korumalı mevduata 300 milyar lira verdiğimiz parayla, yanlış bir politikadan kaynaklanan, olmadık yere harcanan 300 milyar lirayla bugün eğitim meselesinin önemli kısmı çözülebilirdi, maalesef, o anlamda yani sürdürülebilirlik konusu da önemlidir.

Son madde olarak, son ilke olarak da düzenlemenin basit ve anlaşılabilir olması lazım ve buna ilişkin pencerenin yani müracaat penceresinin de sürekli açık olması lazım. Yani işte “İki ayda, üç ayda müracaat edene veririz, kalanlara vermeyiz.” şeklinde bir şey olmaması lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Devamla) - Çalışıyor olabilir EYT’li, istediği zaman buna müracaat etme hakkının da kendisine tanınması lazım. Bu çerçevede bir düzenleme yapılırsa biz İYİ Parti Grubu olarak bunu desteklediğimizi ifade ediyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu EYT meselesi, konusu, Milliyetçi Hareket Partisinin 7 Haziran, 1 Kasım 2015 ve 24 Haziran 2018 seçim beyannamelerinde yer alan bir husustur; ayrıca kanun tekliflerimiz de vardır, kendi grup önerilerimiz de vardır.

Sayın Erhan Usta “24 Ekim 2018’de MHP olumlu oy kullandı.” derken bir yanılma söz konusu burada. 2 oylama yapılır, eğer 1’inci oylamada kabul edilirse görüşmeye geçilir ki komisyonun kurulup kurulmayacağına o zaman karar verilir. Tabii, o günleri tartışmak istemem ama Sayın Erhan Usta olumlu oy vermiştir kendisi ama Milliyetçi Hareket Partisi olumlu oy kullanmamıştır, hele 2’nci oylamada kürsüde konuşan konuşmacı da bendim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Biz kendi gündemimizde olan bir hususu kendi gündemimiz çerçevesinde ve Cumhur İttifakı politikaları çerçevesinde ele aldık ve zaten defaatle 2018’den bu yana da EYT’nin takipçisi olacağımızı ve bunun yeri ve zamanı geldiğinde, bütçe imkânları da el verdiğinde en kısa sürede çıkarılacağını da taahhüt eden bir parti olarak ifade ediyorum.

Yalnız, şunu hatırlatmak isterim: Değişik platformlarda, birlikte olduğumuz birtakım ortamlarda 24 Ekim 2018 öncesi “EYT’yi bütçe kaldıramaz, ekonomiyi çökertir.” diyerek bu EYT meselesine karşı çıkan da Sayın Erhan Usta’dır. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunu da söylemek istemezdim ama bu fırsatı verdiği için de teşekkür ederim.

ERHAN USTA (Samsun) – Açık açık bir sataşma var, kürsüden söz almak istiyorum.

BAŞKAN – Evet, bir fırsat verdiğinizi söyledi sizin için, bugün söylediklerinizden farklı olarak.

Sayın Usta, iki dakika, buyurun.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim.

Tabii, işin doğrusu, ben bunları Erkan Bey’e hiç yakıştıramadım. Ben, MHP’den ihraç edildim, bugüne kadar MHP’nin aleyhinde veya MHP’ye karşı herhangi bir şekilde hiçbir beyanatım olmamıştır arkadaşlar, buna çok özen gösterdim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Şahsiyat yapma, gereken tespiti yap. Ben tanığım, ben.

ERHAN USTA (Devamla) - Bu tutanaklarla sabit olan bir şeyin burada inkâr edilmesinin de hiçbir anlamı yok. 24 Ekimdeki oylamada İYİ Parti Grubunun önerisine Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili olarak ben olumlu oy kullandım, benim arkamda o gün, orada olan bütün arkadaşlar oy kullandı, olumlu oy kullandı, hatta hepsi benden önce zafer “tweet”i attı. Ben görevden alındıktan sonra arkadaşların tamamı o “tweet”leri sildi, tek “tweet”i kalan kişi de benim. Orada oylamada olan arkadaşlar için söylüyorum; şimdi, bu bir. Bu, açık, aleni bir şey. İkincisi, hatta orada sataşmalar filan da olmuştu, tutanaklardan, o andaki konuşmalardan bunların hepsi tespit edilebilir.

Diğer bir husus, arkadaşlar, bakın, 24 Ekim konuşmasında dahi burada çıktım ben kürsüde… Ya, ben bunları bilmeyecek kadar çocuk filan değilim yani devlette yirmi altı buçuk yıl çalıştıktan sonra siyasete girmiş birisiyim; devletin beyninde çalıştık biz yani başımıza ne geleceğini de az çok kestirebiliyorduk. Ancak, bir parti olarak söz vermişsiniz, ahlaklı siyaset yapacaksak sözünüzün arkasında burada duracaksınız. Ben onun gereğini yaptım. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, şimdi, buradan tutup da bu konuyu bu şekilde açmanın bir anlamı yok.

MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) – Sen gereğini yapmadın, Genel Başkan ihraç etti seni.

ERHAN USTA (Devamla) – Benim bu mevzuyu söylemenin nedeni şu arkadaşlar: O gün bu öneri kabul edilmiş olsaydı, birinci oylamadan sonra ikinci oylamada da, biz görevden alınmadan kabul edilmiş olsaydı bugün bu mesele çözülmüş olurdu.

Diğer bir hususu söyleyeyim; o günkü konuşmamda ben bunu söylerken şunu da ifade ediyorum: Bunun kamu maliyesinde bir yükü vardır, bunun toplumda bekleyen yara olmuş bir yanı vardır. Dolayısıyla, bu meselenin işte burada konuşulması lazım; iktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplum örgütleriyle, devlet kurumlarıyla yük hesaplarının yapılması lazım. Örneğin, 5 alternatif ortaya çıkarılır ve bunlardan bir tanesini de Meclis gelir, burada kabul eder diyorum. Arkadaşlar, konuşmamız ortada, tutanaklar da ortada, videosu da ortada. Ben nerede karşı çıkmışım, böyle bir şey olabilir mi?

Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Usta.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, kürsüden söz hakkı istiyorum.

BAŞKAN – 69’a göre sataşmadan iki dakika söz veriyorum Sayın Akçay.

Buyurun.

2.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, ahlaklı siyaset kendi parti politikalarına uygun davranmakla kendini belli eder. Milliyetçi Hareket Partisinin politikası da gayet açık ve nettir. Biz başka bir partinin gündeme getirdiği bir Meclis araştırması önergesine “kabul” oyu vermek zorunda değiliz. Bu, kendi gündemimizi takip anlamına da gelir.

Şimdi, HDP bu grup önerisini verdi. E, yine “ret” diyeceğiz Milliyetçi Hareket Partisi olarak. Kaldı ki zaten en geç bu aralık ayında çıkmasını düşündüğümüz ve planladığımız bir düzenlemeye bir araştırma komisyonu kurulmasına da gerek yok. 24 Ekimdeki de yine bir Meclis araştırması komisyonu kurulup kurulmamasına ilişkin bir öneriydi. Yani kurulunca da herhangi bir yaptırımı vesairesi söz konusu değil.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Kurulsa ne olacak? Kurulunca ne yapılacak?

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Yani neticede bir rapor çıkacak, rapor da altı ay sonra, bir yıl sonra çıkacak.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Hafife almayın, gerekirse çalışırız.

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Bunu zamanında çıkartacağımızı söyledik ve ayrıca, sadece ekonomiye getireceği yükle de değil yani kamuoyuna yansımayan bir durumu ben burada ifade ettim.

Sen, bu EYT'nin yük olacağını, ekonominin bunun kaldıramayacağını ifade ederek karşı çıkmıştın benim de bulunduğum platformlarda; mesele bu kadar açık. Ben bunları söylemek istemezdim. Şimdi, bu konuyu konuşmak kendisi bakımından talihsizlik olmuştur ve yakışmayan da kendisinedir. Şimdi, o nedenle gereken ihraç gerçekleşmiştir.

ERHAN USTA (Samsun) – İhraç o nedenle değil.

ERKAN AKÇAY (Devamla) - Demek ki Milliyetçi Hareket Partisinin alacağı tutuma aykırı davranılırsa parti kurulları da gereğini yapar.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Bravo!

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Neye “Bravo” diyorsun be, söz verdiniz hepiniz, meydanda söz verdiniz.

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, sataşma var.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Usta, İç Tüzük 69’a göre iki dakika söz veriyorum...

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Yine biz çıkaracağız, Milliyetçi Hareket Partisi ve AK PARTİ; Cumhur İttifakı çıkaracak bunu. Boşa konuşuyorsunuz, boşa. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Kurbağanın gözü çıktı dereye su gelene kadar.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Beraber çıkarırız, merak etmeyin.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Siz şovunu yapın, şovunu!

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Siz ancak şovunu yaparsınız, konuşmasını yaparsınız.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Usta.

3.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ERHAN USTA (Samsun) – Burada, tabii, benim siyaset anlayışım şu değerli arkadaşlar…

BAŞKAN – Yeni bir sataşmaya mahal vermeden Sayın Usta.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Senin siyaset anlayışın farklı olduğu için ihraç edildin.

ERHAN USTA (Devamla) – Yani hakkı ve adaleti savunan, benim parti programlarıma uygun herhangi bir önerge bir taraftan geliyorsa o önergeye destek verilir; bu burada hep gerçekleşmiyor mu! Mesela, şu anda Milliyetçi Hareket Partisi, AK PARTİ’nin getirdiği her şeyi kendi programına uygun bulduğu için hepsine destek veriyor yani bu çok net bir şey.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Siz de HDP, CHP ve İYİ Parti olarak veriyorsunuz, aynı tutumu alıyorsunuz.

ERHAN USTA (Devamla) – “Sadece kendi gündemimizi biz tespit ederiz.” şeklinde bir şey yok.

Şimdi, şu hiç olmamıştır değerli arkadaşlar, bir defa böyle bir beyanat da yoktur, hiçbir kapalı, açık, gizli toplantıda biz EYT’ye karşı çıkmadık; böyle bir şey yok.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – “Biz” deme, sen karşı çıktın, sen!

ERHAN USTA (Devamla) – Bunu nasıl söyleyebilirsiniz, yani bunu nasıl delillendireceksiniz? O zaman biz de herkesle ilgili “Siz benim geçen gün kulağıma şöyle bir şey fısıldamıştınız.” deriz; böyle bir şey olabilir mi?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ben yüzde 1 milyon doğru bir söz söyledim; bunu söylemek de istemezdim. Benim kendimde tuttuğum önemli bir sırdı bu.

ERHAN USTA (Devamla) – Yani milletin Meclisinde, kürsüsünde konuşuyoruz; böyle bir şey olamaz. Biz EYT’ye karşı çıkmadık, EYT konusunda dikkatli davranılması gerektiğini, ben burada, aleni olarak 24 Ekim toplantısındaki konuşmamda söylüyorum zaten. Yani bu konu önemli bir konudur, bu konu çözülmelidir ama “Bu konunun tarafları arasında bir uzlaşma sağlayacak bir çözüme gidilmesi gerekir.” diyoruz; bunda bir şey yok, bunu bugün de söylüyoruz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Biz uzlaşmayı sağladık. Cumhur İttifakı sağladı.

ERHAN USTA (Devamla) – Dolayısıyla, yani o gün arkadaşların, Başkanın ne yaptığını filan bilmem ben. Ancak bunu şimdi durup durup benim de olduğum ortamlarda böyle bir şey söylenildiğinde, ben hiç yakışık almadığını tekrar ifade etmek isterim. Böyle bir şey yoktur, varsa delil gösterin arkadaşlar, yoksa diğer türlü, müfteri olursunuz.

Teşekkür ederim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Artık “kifayetimüzakere” diyelim efendim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Akçay’ın son sözünü alayım, ondan sonra size söz vereyim.

Buyurun Sayın Akçay.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bütün şerefim üzerine temin ederim ki benim söylediğim söz doğrudur. E, tabii, bunun ispatını, belgesini getirmek de mümkün değildir ve ilk defa da bu platformda söylemek zorunda kaldığım bir husustur.

BAŞKAN – Anlaşıldı Sayın Akçay, teşekkür ediyorum.

Sayın Altay, buyurun.

32.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bir kanayan yara Mecliste tartışılıyor. Bir itirazımı belirtmek için söz aldım. Sevgili Erkan Akçay’ın “Bu EYT’yi AK PARTİ ve MHP çıkaracak.” sözüne katılmamız mümkün değil. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinde kanunları hiçbir zaman siyasi partiler çıkarmamıştır, Türkiye Büyük Millet Meclisi, millet iradesine dayalı olarak kanun yapar ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin kanunu olur.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Ya, eleştirirken öyle diyorsunuz ama böyle yapılanlara da...

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ama uygulama şudur ki: Bay Kemal söyler, bu kanunlar da AK PARTİ ve MHP’nin de rızasıyla çıkar. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Eleştiriye gelince söylersiniz!

BAŞKAN – Sonuçta, EYT, kanayan bir yara, herhâlde tahmin ediyorum, zannediyorum, bu Türkiye Büyük Millet Meclisi bütün partilerin katkılarıyla bu EYT sorununu çözecektir.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet, evet.

BAŞKAN - Bunu daha fazla uzatmanın da bir anlamı yok.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tabii, kesinlikle katılıyorum Sayın Başkan.

Yani Sayın Altay da müsterih olsun, elbette, bütün Genel Kurul olarak buna katkı vererek birlikte çıkaracağız.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet, öyle dersek daha iyi olur.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ancak yine Cumhur İttifakı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan bir kanun teklifi. Onu ifade etmek istedim.

Teşekkür ederim.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Parmak demokrasisi deniliyor da ondan Başkanım, parmak demokrasisi!

BAŞKAN – Tabii, bütün partilerin mutabakatıyla çıkarmak önemli bir şey, bütün problemlerimizi de böyle çözelim diyorum.

Devam ediyoruz.

VI- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan ve arkadaşları tarafından, EYT’de hakkaniyetli bir çözüm üretilmesi için yürütülecek çalışmaların belirlenmesi amacıyla 13/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Ekim 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talep eden İzmir Milletvekili Sayın Kani Beko.

Buyurun Sayın Beko. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KANİ BEKO (İzmir) – Sevgili arkadaşlarım, sevgili milletvekillerim; aslında, EYT tartışmaları yapıldığı tarihte Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşmacı bendim. Akşam eve gittim, televizyondan haberleri izlerken Recep Tayyip Erdoğan’ın şöyle bir ifadesini dinledim: “Biz emeklilikte yaşa takılanlara 75 milyar veremeyiz.” Dolayısıyla EYT konusunda da Cumhurbaşkanının, danışmanları tarafından yanıltıldığını bir kez daha öğrenmiş olduk. Bende bunun dosyası var, isteyen arkadaşlara bunu verebilirim. Aslında bir yılda 150 veya 200 bine yakın emeklilikte yaşa takılan arkadaşımıza maaş bağlanacak olursa vereceğimiz para 5 milyar lira arkadaşlar. İsteyen arkadaşlarımıza bu konuyla ilgili bizim yapmış olduğumuz çalışmaların dosyasını da verebilirim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP tarafından verilmiş olan grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Sizleri ve Genel Kurulu sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Uzun zamandır EYT’li yani emeklilikte yaşa takılan yurttaşlarımızın gözü kulağı Türkiye Büyük Millet Meclisinde. AKP ve MHP ittifakı, Meclisi ne yazık ki sansür yasasıyla açmış oldu, oysa EYT’yle başlasaydık; asgari ücretlinin, emeklinin hâli maalesef perişan, onlarla başlamış olsaydık bana göre daha gerçekçi olurdu. Fakat daha önce de olduğu gibi iktidar yasaklarla ilgilenirken EYT’lileri maalesef bir tarafa bıraktı. Hükûmet konu üzerinde çalışıyor gibi görünüyor, her gün basından farklı bir formül duyuyoruz ama ortada yapılan bir çalışma henüz yok. Anlaşılan o ki çıkmayacak, bu Hükûmet EYT’lileri yine mağdur edecek; bu EYT yasasını mutlaka ama mutlaka biz çıkaracağız, biz çıkaracağız, biz çıkaracağız. (CHP sıralarından alkışlar)

EYT’liler 4447 sayılı Kanun’un geriye doğru işletilmesi sebebiyle yıllarca mağduriyete uğramışlardır. EYT’liler SSK’ye gidiyorlar, “Siz gençsiniz, emekli maaşı veremeyiz, çalışın.” deniliyor; patronlar “Siz yaşlısınız, size iş veremeyiz.” diyorlar. 5 milyon insanı, maalesef, yaşarken öldürüyorsunuz.

Bunun yanı sıra da emeklilikte yaşa takılanlar genel sağlık sigortası primi ödeyemedikleri için devlet ve üniversite hastanelerinden kendileri ve birinci derecede yakınları tedavi olamadılar. Genel sağlık sigortası primleri, ödeyemedikleri için defalarca, maalesef, ertelendi. Aslında, EYT’liler erteleme değil, borçlarının silinmesini ve insan olmaktan kaynaklanan temel ihtiyaçlarını giderebilecekleri bir maaş istiyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Beko.

KANİ BEKO (Devamla) – Sizler Suriyeli misafirlere 100 milyar dolar verdiniz, EYT’li arkadaşlarımıza hakları olan 5 milyar doları vermiyorsunuz. Şirket yönetimlerindeki AKP’li yöneticilere beşer maaş veriyorsunuz, EYT’lilere asgari ücret bile vermiyorsunuz. 5’li çeteye, saraya, tarikatlara bütçenin yarısını verdiniz, EYT’lilere asgari ücret bile vermediniz. Unutmayalım ki doğudan batıya, kuzeyden güneye ülkemizin bütün eserlerinde EYT’lilerin alın teri vardır. EYT’lilerin, 4447 sayılı Kanun mağdurları olarak ülkeyi yönetenlerden tek bir isteği var: “Gasbedilen emeklilik haklarımızı iade edin.” Bununla beraber bir intibak ya da seyyanen zamla düşük emekli maaşlarının en az asgari ücret düzeyine yükseltilmesini istiyorlar. Emeklilerin buradan bir çağrısı var, emekliler diyor ki: “Jüpiter’den Mars’a, Edirne’den Kars’a/Türkiye Büyük Millet Meclisinde adalet varsa/ Çıksın artık bu yasa.” (CHP sıralarından alkışlar)

Sevgili milletvekilleri, daha fazla mağdur olmamaları için EYT’lilerin sorunlarını Türkiye Büyük Millet Meclisinde hep birlikte çözelim. Bizim tabir ettiğimiz “mezarda emeklilik yasası”nı bir tarafa atarak bundan sonraki yaşamlarında, emeklilikte yaşa takılan arkadaşlarımıza -tekrar ediyorum- insan olmaktan kaynaklanan, temel ihtiyaçlarını giderebilecek hakları olan bir maaşı bağlayalım, onlar da elektrik parasını versinler, su parasını versinler, mutfak masraflarını versinler ve onlar da bizim gibi yaşasınlar.

Genel Kurulu sevgiyle saygıyla selamlıyorum.(CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Beko, teşekkür ediyoruz.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talep eden Ankara Milletvekili Sayın Orhan Yegin.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YEGİN (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; HDP Grubunun vermiş olduğu öneri hakkında grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve onu temsil eden Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Öncellikle, bugün, istiklal mücadelemizin sevk ve idare merkezi Türkiye Cumhuriyetinin kalbi olan Ankara’mızın başkent oluşunun 99’uncu yıl dönümü ve bu gün vesilesiyle, Ankara’mızın başkent oluşunun yıl dönümünü tebrik ediyor ve Millî Mücadele kahramanlarımızı saygı, şükran ve rahmetle anıyorum.

Kıymetli milletvekilleri, çalışma hayatının ürettiği sorunlar ve bu sorunlarla beraber zaman içerisinde ürettiği talepler de var. Vatandaşın her sorunuyla ilgilenip onu çözmek boynumuzun borcu, her talebi de siyasetin baş tacıdır, siyasetimizin, AK PARTİ siyasetinin baş tacıdır. Daha önce verilmiş grup önerilerinde çalışma hayatına ilişkin bu alanda attığımız adımları çok defa dile getirdik. O yüzden burada ek göstergeden kadro düzenlemelerine, taşeron düzenlemelerinden genel sağlık sigorta kapsamına kadar bunlara tekraren değinmeyeceğim ancak bu alanda yaptığımız reformların vatandaşlarımız nezdinde ne kadar kıymetli olduğunun da bir kez daha altını çizmek isterim.

Kıymetli milletvekilleri, bugün bu önergeyle neyi konuşuyoruz? Kamuoyunda “EYT” olarak bilinen emeklilikte yaşa takılma konusunu konuşuyoruz. “EYT” olarak bilinen sorunun ve talebin elbette farkındayız ama burada AK PARTİ’ye biraz haksızlık yapılıyor çünkü AK PARTİ daha siyasal yaşamın içerisinde yokken getirilmiş bir kanundan dolayı oluşan bir mağduriyet, bugün sanki AK PARTİ tarafından oluşturulmuş, AK PARTİ dönemlerinde oluşturulmuş bir sorun gibi anlatılıyor, hatta zaman zaman bu sorunla ilgili, kendi dönemlerinde, belki o kurumda yöneticilik yaparken ve dolayısıyla o dönem gelen bu kısıtlayıcı kanunun belki bütün aşamalarında bulunan kişilerin siyaset yaptığı partiler tarafından da bugün AK PARTİ’nin suçlandığına tanık oluyoruz ve bunu doğru bulmuyoruz. Tabii ki biz sorunun kimin döneminde, kim tarafından ortaya çıkarıldığına bakmıyoruz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Ortağınız çıkardı.

ORHAN YEGİN (Devamla) – Türkiye'nin imkânları ve şartlarını dikkate alarak bu sorunu ortaya kim çıkarmışsa çıkarsın, milletin talebine kulak veriyoruz ve onu çözmek için büyük bir gayret içinde olduğumuzu burada tekrar söylemek istiyorum.

Talebin karşılanmasına ilişkin istişare, tartışma ve arayışlar olduğunu biliyoruz. Bu konuda istişareler olgunlaştığı zaman Meclis olarak, Cumhur İttifakı olarak burada gerekli adımları hiç tereddütsüz, inşallah, hep beraber atacağız.

Kıymetli milletvekilleri, toplumsal talepleri, hele hele sosyal güvenliğe, çalışma hayatına ilişkin talepleri ve sorunları konuşurken gerçekten büyük bir hassasiyetle konuşmamız gerekiyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ORHAN YEGİN (Devamla) – …çünkü o alana ilişkin konuştuğumuz her şey muhataplarında o kadar büyük bir beklenti oluşturuyor, o kadar büyük bir beklenti oluşturuyor ki sonrasında ona dönük birtakım adımlar atılmadığı zaman büyük bir hayal kırıklığı ve umutsuzluk oluşuyor. O yüzden, sorumlu siyasetin gereği bu alanlarda bir adım atacaksak o adımı atacağımız zaman, o adıma ilişkin istişareleri olgunlaştırdığımız zaman ve artık kamuoyuyla paylaşılabilir bir hâle geldiği zaman altını çizerek kamuoyuna sunmamız gerekiyor. Dolayısıyla, üzerinde manipülasyon, üzerinde -ne bileyim- hani, siyaseten belki çok konuşulacak, belki dövülecek bir konu gibi duruyor ama biz Hükûmetin bu konuda bir çalışma, bir istişare içerisinde olduğunu biliyoruz, Cumhur İttifakı’nın bu konuda ciddi bir istişare içerisinde olduğunu biliyoruz ve inşallah yakında çalışma olgunlaştığında Meclisimize gelecek ve bizler de üzerimize düşeni muhakkak yapacağız diyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Oylamadan sonra bir arzım olacak.

BAŞKAN – Peki.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – EYT’ye el kaldırıyoruz arkadaşlar!

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Buyurun Sayın Altay.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, polisin asılsız bir ihbar sebebiyle Gazeteci Sayime Başçı’nın evine girmesine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, kahraman polisimizin iki şeyden kaçınması lazım. Kahraman polisimizin kanunsuz emirden kaçınması lazım, bir de kahraman polisimizin asılsız ihbarlara karşı son derece hassas ve temkinli olması lazım. 12 Ekim 2022, saat 22.00, İstanbul Şişli, Sözcü gazetesi muhabiri Sayime Başçı’nın evi; polisimizce, asılsız bir ihbar sebebiyle Gazeteci Sayime Başçı Adana’dayken koçbaşıyla o kapı kırılıyor. Komşular uyarıyor “Burada bir gazeteci oturuyor, tanıdık bildik biri.” diyor polisimize.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Buna rağmen Sayime Başçı’nın evinin kapısı koçbaşıyla kırılıyor. Neymiş? Canlı bomba ihbarı. Ey Emniyet Genel Müdürlüğü, Ey İçişleri Bakanlığı; keşke bu canlı bombaları 10 Ekim 2015’te Ankara Garı’nda yakalasaydın be kardeşim! (CHP sıralarından alkışlar) Ankara Garı’nda yakalatsaydın! Orada koçbaşıyla kırılan Sayime Başçı’nın kapısı değil sadece, orada kırılan masumiyet, insanlık. Bunun sonrasında Emniyet teşkilatı özür diledi, asılsız ihbarın peşine düştü ama buradan şunu anlıyoruz; polisin hele de daha bu yasa çıkmadan bir asılsız ihbarla Sözcü gazetesinin muhabirinin evini gece yarısı koçbaşıyla kırması, Emniyet teşkilatının içinde bulunduğu durum bakımından da hepimizin biraz düşünmesi gereken bir hâldir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yapılan yanlış için...

MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) – Hâkim kararı olmadan polis gidip arayamaz, bunu siz de biliyorsunuz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Biliyorum tabii.

MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) – Niye polisi zan altında bırakıyorsun?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Nerede hâkim kararı?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay, tamamlayın lütfen.

MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) – Niye polisi suçluyorsun? Nasıl girecek?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ya, müdahale eder misiniz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Siz tamamlayın lütfen.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Beyefendi, söz al konuş, söz al konuş ya!

MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) – Yanıltmayın, siz de gerçekleri konuşun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hâkim kararı falan yok, biliyorum ben. Öyle olsa polis özür dilemez zaten, asılsız ihbar!

BAŞKAN – Sayın Altay, Genel Kurula hitap edin lütfen.

MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) – Nereden biliyorsun asılsız olduğunu? Asılsız ihbara kim karar verecek?

BAŞKAN – Sayın Vekilim, lütfen...

Buyurun, tamamlayın sözlerinizi.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Bırak şovunu yapsın!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Tövbe tövbe!

BAŞKAN – Yanlışı yapan polis de olsa buna “yanlış” diyeceğiz.

Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – “Polis” deyince birileri hopluyor yani aman, bu bizim… Buralardan hamaset yaparak kimseye bir şey de çıkmaz. Kahraman polisimiz kimin ne yaptığını da biliyor kendisiyle ilgili.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – 3600’e ne kadar direnildiğini de biliyor, banka promosyonlarının ne kadar yanlış bir şekilde yönlendirildiğini, muhalefetin baskısıyla düzeltildiğini de biliyor. Bize burada polis, bayrak edebiyatı yapmayın ya! Çıkın, düşüncenizi söyleyin!

MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) – Önce övüyorsun, sonra sövüyorsun!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Burada bir gazetecinin evi mahkeme kararı da yokken koçbaşıyla kırılmıştır. Konuşmamın başında da dedim ki: Polisimiz, kahraman polisimiz iki şeyden sakınsın; kanunsuz emirden ve asılsız ihbardan. Ne var bunda seni rahatsız eden?

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Hadi oradan ya!

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Altay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yeter ya! Polis sizin değil Erkan Bey, polis hepimizin polisi ya!

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Hepimizin polisi de yani kardeşim…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – İstiyorsunuz ki biz polisle düşman olalım. Olmayacağız kardeşim!

BAŞKAN – Sayın Ünal, buyurun.

34.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Cumhur İttifakı’nın EYT konusunda Mecliste engelleme içerisindeymiş gibi bir algı oluşturulmak istenmesine ilişkin açıklaması

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Polisler bizim kardeşlerimiz, sanki sadece sizin. Polis sizin, bayrak sizin, vatan sizin…

BAŞKAN – Sayın Altay… Sayın Altay…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Polise katil diyen de sensin be!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ayıp ya! Şehit diyoruz, hopluyorsunuz, polis diyoruz, hopluyorsunuz ya!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Öncelikle, Sayın Engin Altay’ı biraz sakin olmaya davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Altay…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Engin Altay, sükûnet iyidir. Öfke baldan tatlıdır ama sükûnet kıymetlidir; lütfen, biraz sükûnete davet ediyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Onu Başkan yapacak, sana ne oluyor!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Engin Altay, lütfen… Lütfen, lütfen…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ünal, Genel Kurula hitap edin lütfen.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – “Sokakta şiddet polisten kaynaklanıyor.” diyen sensin!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Çünkü Grup Başkan Vekilleri olarak her birimizin Meclis Başkan Vekilinden önce kendi aramızda sükûneti sağlamak, aklıselim ve makul, sağduyulu bir dille burada Meclisin çalışmasını sağlamak aynı zamanda hepimizin de görevi.

Ben EYT’yle ilgili küçük bir açıklama yapma gereği duydum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Şimdi, az önce HDP’nin grup önerisi üzerinden sanki AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhur İttifakı EYT konusunda Mecliste bir engelleme içerisindeymiş gibi bir algı oluşturulmak istendi. Zaten uzunca bir süreden beri Çalışma Bakanlığı nezdinde bu sorunun çözümüne ilişkin bir irade işliyordu. Aslolan iktidar iradesidir, tabii ki muhalefet bu konuda mülahazalarını ve önerilerini paylaşacaktır, tabii ki bu konuda önerileri olacaktır; aslolan çözüm iradesi ve çözüm kapasitesidir, bu çözüm iradesi ve çözüm kapasitesini ortaya koyan da AK PARTİ ve Milliyetçi Hareket Partisinin ortaya koyduğu iradedir.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, asgari ücretin altında emekli aylığı almakta olan yurttaşlarımızın sayılarının tespit edilmesi, yaşadığı ekonomik, sosyal ve psikolojik sorunların saptanması, bunların çözümü için oluşturulması gereken politikaların hayata geçirilmesi ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla 12/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Ekim 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

13/10/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 13/10/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Engin Altay

                                                                                          İstanbul

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Grup Başkan Vekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Özkoç tarafından, asgari ücretin altında emekli aylığı almakta olan yurttaşlarımızın sayılarının tespit edilmesi, yaşadığı ekonomik, sosyal ve psikolojik sorunların saptanması, bunların çözümü için oluşturulması gereken politikaların hayata geçirilmesi ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla 12/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (3689 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 13/10/2022 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden Zonguldak Milletvekili Sayın Ünal Demirtaş.

Buyurun Sayın Demirtaş. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Anayasa’mızın 60’ncı maddesinde “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar.” denilerek sosyal güvenlik hakkı anayasal güvence altına alınmıştır. Bugün ülkemizde 13 milyon 832 bin emekli, dul, yetim, malul ve sürekli iş göremezlik maaşı alan vatandaşımız vardır. Ülkemizin içinde olduğu ekonomik buhranı en fazla hisseden kesimlerin başında da emekliler gelmektedir. Uzun yıllar çalıştıktan sonra emekli olmaya hak kazanan vatandaşlarımız emeklilik dönemlerinde rahat bir yaşam sürmek istemelerine rağmen, maalesef ülkemizdeki kötü ekonomik koşullar nedeniyle insanca yaşamalarına yetecek kadar bir emekli maaşı alamamaktadırlar. AK PARTİ hükûmetlerinin yanlış politikaları sonucunda eşit çalışma süresi ve prim gün sayısına rağmen emekli aylıkları arasında intibak sağlanamamış, aylık bağlama oranları düşürülmüş, emekli maaşları da yıllar içerisinde enflasyon karşısında eriyip gitmiştir. Bugün açlık sınırının 7.245 lira, asgari ücretin 5.500 lira olduğu ülkemizde, milyonlarca emekli asgari ücretin altında ve açlık sınırının altında emekli aylığı almaktadırlar. En düşük emekli maaşı olan 3.500 lira alan milyonlarca emekli vatandaşımız vardır.

Sayın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına açlık sınırının altında, asgari ücretin altında ve en düşük emekli maaşı olan 3.500 lira alan kaç emekli var diye soruyoruz, Sayın Bakansa maalesef bu sorulara cevap vermiyor, bu bilgileri gizliyor. Acaba niye? Acaba bu sayılar AK PARTİ için utanılacak sayılar mıdır? Sayın Bakan siz ne kadar utanırsanız utanın bu sayıları açıklayın, açıklayın ki emeklilerin sorunlarının çözümü için hep birlikte çözüm üretelim.

Değerli milletvekilleri, emeklilikle ilgili düzenlemelerin yapıldığı 3 farklı dönem vardır; 1999 öncesi, 1999-2008 arası ve 2008 sonrası dönem. Sosyal Güvenlik Yasası’nda yapılan bu dönemlerdeki her değişiklikten sonra emeklilerin haklarında bir gerileme olmuştur ama bu değişikliklerin içerisinde emekliler açısından en yıkıcı olanı 2008 sonrasında yapılan değişikliklerdir.

Peki, ne oldu bu değişikliklerle? Bir defa, emeklilik yaşı yükseltildi, aylık bağlama oranları düşürüldü ve emekliliğe hak kazanma koşulları ağırlaştırıldı ve intibak sorunu da çözülmedi değerli arkadaşlar. O zaman uyardık ama dinlemediniz. Bugün geldiğimiz nokta, emekliler derin bir yoksulluğa sürüklendi.

Değerli milletvekilleri, bugün emekliler kira, doğal gaz, elektrik, su gibi temel ödemelerini yapamaz; et, süt, yumurta, hatta meyve, sebze gibi temel gıda maddelerini alamaz, daha da ötesi kahveye gidip bir çay içemez ve hatta torunlarına harçlık bile veremez ve hatta torunlarından kaçar hâle gelmişlerdir. Emekliler giderek derin bir yoksulluğa sürüklenmişlerdir. Bugün milyonlarca emekli, borç batağına sürüklenerek bankaların ve tefecilerin eline düşmüştür. Bugün Avrupa'daki emekliler dünyanın dört bir yanında tatil yaparken bizim emeklilerimizden yaklaşık 7 milyon emekliyse geçinemediği için ileri yaşlarda bile çalışmaya devam etmektedir. Bakın, 70’li yaşlarında bile inşaatlar, tersaneler gibi ağır ve tehlikeli iş kollarında çalışmak zorunda kalan yüz binlerce emeklimiz vardır. Son bir yılda, örneğin, 71 yaşındaki Mustafa Şimşek ile 77 yaşındaki Hikmet Sungur inşaatlarda çalışırken iş kazası sonucu yaşamını yitirmiştir.

Değerli milletvekilleri, işte, emekliler yirmi yılda nereden nereye geldi, örneklendirmek istiyorum: Bakın, 2002 yılında en düşük Sosyal Güvenlik Kurumu emeklisinin 240 liralık maaşıyla 13 gram altın alınabiliyordu, bugün en düşük SGK emeklisi, 3.500 lira maaşla ancak 3,5 gram altın alabilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) – 2002 yılında en düşük BAĞ-KUR emeklisi 138 lira maaşla 7,5 gram altın alabilirken bugün en düşük BAĞ-KUR emeklisi, maaşı olan 4.007 lirayla 4 gram altın alabilmektedir. Yani yirmi yılda Sosyal Güvenlik Kurumu emeklisinin maaşı 10 gram altın, BAĞ-KUR emeklisinin maaşı ise 3,5 gram altın olarak erimiştir. Dolar bazında da yine, en yüksek millî gelirin olduğu 2013 yılında en düşük SGK emeklisinin maaşı 486 dolar iken bugünse 188 dolar alabilmektedir. En düşük BAĞ-KUR emeklisinin maaşı 388 dolarken bugünse 215 dolar alabilmektedir yani son dokuz yılda Sosyal Güvenlik Kurumu emeklisi maaşı 298 dolar, BAĞ-KUR emeklisi maaşı ise 173 dolar erimiştir. Bu sebeple önergemizin kabulünü diliyorum.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına söz talep eden Gaziantep Milletvekili Sayın İmam Hüseyin Filiz.

Buyurun Sayın Filiz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun vermiş olduğu emeklilerle ilgili araştırma önerisi üzerine İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve emeklilerimizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, emeklilik en kutsal değer olduğu gibi, evrensel bir hak olarak Anayasa’mızda da yer almıştır. Çalışma yaşamları boyunca ülkemizin gelişimine büyük katkısı olan emeklilerimize emeklilik döneminde yeni bir hayata başladıklarından daha fazla sahip çıkılmalı, içinde bulundukları sorunlar çözülmelidir. Sorunları çok ancak birkaçını burada dile getireceğim.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de emekli sayısı 13 milyon 720 bin civarındadır. En düşük emekli maaşı 3.500 TL olup artan enflasyon karşısında açlık sınırının altında kalmıştır. Emeklilerin maaşı yüksek enflasyon altında her geçen gün erimektedir. ENAG, enflasyonun son üç ayda yüzde 17’ye ulaştığını açıkladı, en düşük emekli aylığı da satın alma gücü bakımından 3.500 liradan 2.990 liraya düştü.

Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener en düşük emekli maaşının asgari ücretten daha az olmaması gerektiğini defalarca dile getirmiştir. Emeklilerin içinde bulunduğu şartların farkında olarak, milletin kürsüsüne bir emekliyi davet ederek emekli sorunlarının Mecliste dile getirilmesini sağlamıştır.

Değerli milletvekilleri, 4447 ve 5510 sayılı Kanunların uygulanmasıyla emekli aylıklarındaki kayıplar ve farklılıklar artarak sürmektedir. Çalışılan yıllara bakılmaksızın prim ödeme gün sayısı ve prim kazançları aynı olanların aylıklarında eşitliğin sağlanması için 2000 sonrası dönemde emekli olanlara da intibak yapılmalı, mağduriyetler giderilmelidir. Emekli ikramiyeleri de oldukça düşüktür. Emekli olup ev almak ya da araba almak artık hayal oldu. Özellikle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle gelir dengesi ücretliler aleyhine bozulduğundan artık kulübe ya da at arabası bile alamaz duruma geldiler.

Değerli milletvekilleri, hayat şartlarının ağırlığı, temel ihtiyaçlarını karşılayamamaları emeklileri ikinci bir iş aramaya sevk etmektedir. Çalışma hayatından sonra biraz dinlenecekken yeniden iş ortamına girmeleri ve özellikle yaşlı olarak muamele görmeleri onları psikolojik olarak çökertmektedir. Çalışmayanlar ise emekli olduktan sonra zamanını geçireceği sosyal mekânların yetersizliği yüzünden sosyal ve psikolojik sorunlar yaşamaktadır. Bu konuda yerel yönetimlere büyük görevler düşmektedir. Mahallelerde emekli yaşam merkezlerinin açılmasına önem verilmelidir. Böylece, emekliler yaşlılık ve işe yaramaz psikolojisinden kurtulmuş olacaklardır. Ayrıca, her kurum kendi emeklileri için lokaller oluşturarak, danışma birimleri kurarak onların tecrübesinden istifade etmenin yollarını aramalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, emeklilerimizin sağlık ihtiyacı giderek artmakta ve emekli aylıklarından önemli tutarda katkı payları adı altında kesintiler yapılmaktadır. Vakıf üniversitelerinin ve özel hastanelerin yüzde 200 varan ilave ücret uygulaması emeklilerimizin ödeme gücünü aşmakta ve emeklilerimiz buralardan sağlık hizmeti alamamaktadır. Çalıştıkları yıllarda yüksek oranda genel sağlık primleri kesilmiş olduğundan, emekliler katkı paylarından muaf tutulmalı ve hiçbir ad altında katkı payı, muayene ücreti, ilaç farkı, reçete bedeli ve ilave ücret alınmamalıdır.

Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, Cumhuriyet Halk Partisinin önerisini desteklediğimizi ifade ediyor, konuşmamı Ulu Önder Atatürk'ün emeklilerle ilgili sözleriyle bitiriyorum: Atatürk “Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu, o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Geçmişte çok güçlüyken tüm gücüyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin geleceğe güvenle bakmaya hakkı yoktur.” diyor.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden Mersin Milletvekili Sayın Rıdvan Turan.

Buyurun Sayın Turan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli vekiller; şimdi Plan Bütçede bir torba yasa teklifi görüşülüyor. Bu torba yasa teklifi içerisinde emeklilerin derdine derman olacak bir şey yok. Yani sorabilirsiniz “Ne var?” diye; çiftçiler için de bir şey yok, işçiler için de bir şey yok. Yani aslında, bakılırsa, alt sınıflardan yukarıya doğru sermaye transferinin dolayımsız bir yöntemi olan kur korumalı mevduatın bir yıl daha uzatılması en temel gündem.

Şimdi, memleketin, tabii, çok ciddi sorunları var, çok önemli makro ekonomik problemlerle karşı karşıyayız ve fakat bunlarla ilgilenmek yerine, çoğunlukla seçim sathımailine girdiğimiz bu dönemde “Seçime ekonominin yaratmış olduğu konfor ortamında nasıl gideriz? Milleti nasıl ikna ederiz de yeniden AKP ekseninde rıza toplarız?” diye bir endişeyle, bir düşünceyle yazılmış bir kanun teklifi söz konusu Plan Bütçede.

Şimdi, ifade ettim, içinde emeklilerle ilgili bir şey yok ama örneğin kur korumalı mevduata hazineden aktarılan 75 milyar -ki Merkez Bankasında nedir, bunu bilemiyoruz- kamusal problemlerin -emekliler başta olmak üzere- çözümü için harcanmış olsa öğrencilerin de emeklilerin de emekçilerin de köylülerin de herkesin sorunu çözülebilirdi. Çözülebilirdi ama böyle bir yaklaşımın olmadığının farkındayız. Türkiye'de artık bir yaşam maliyeti krizi var. Bakın, enflasyon aldı başını gidiyor ama enflasyonun ötesinde bir durum bu “yaşam maliyeti krizi” dediğimiz şey. Yaşam maliyeti krizi, enflasyonun yüksek bir ivmeyle artışına paralel olarak reel ücretlerin düşmeye başlamasına işaret eden bir kavram. Türkiye'de bu kavram daha yoğun olarak, önümüzdeki dönemlerde, büyük olasılıkla kullanılacak ve bunun altında en fazla kalanlar emekliler. Emekliler yaşam maliyeti krizinin altında, 3.500-3.600 lira aldıkları maaşla daha fazla kalıyorlar. Niye kalıyorlar? Çünkü yoksulluk arttıkça tüketim sepetinin katılığı artar yani beslenmek zorundasınız, barınmak zorundasınız; esnekliği olan malları, ikame malları kullanamazsınız, bunları kullanmak zorundasınız, doymak zorundasınız, peynir ekmek almak zorundasınız. Gelir ne kadar düşerse buradaki enflasyon ve yaşam maliyeti krizinin etkileri o kadar artar. Değerli arkadaşlar, işte bu sebepledir ki emekliler aldıkları üç kuruş sebebiyle enflasyonun ve yaşam maliyeti krizinin altında en fazla ezilen toplumsal kesimleri oluşturuyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

RIDVAN TURAN (Devamla) – Ya, kimse cebinden vermiyor. Mesela, en düşük emekli maaşı 6 bin lira olsa ve yılda 2 defa enflasyon oranında bu yenilense, enflasyon oranında artırılsa bu memlekette emin olun ki sosyal refahın artacağı, insanların daha mutlu olacağı bir kalkınma ortamı oluşabilir ama bu bir tercih meselesidir. Tercih, sermayeye dönük kaynak aktarımı olduğunda ne yazık ki emekliler, işçiler, işsizler görünmüyor. İlk fırsatta umuyor ve diliyorum ki bu kötü gidişatı bütün muhalefetin birliğiyle tersine çevireceğiz.

Teşekkür ediyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talep eden Malatya Milletvekili Sayın Ahmet Çakır.

Buyurun Sayın Çakır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ÇAKIR (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

AK PARTİ'miz iktidara geldiği ilk günden bu yana toplumumuzun tüm kesimlerinin refah seviyesinin artırılmasında olduğu gibi, yaşam standartlarının yükseltilmesinde olduğu gibi, bu alanda en büyük adımlardan bir tanesi de, kazanımlarımızdan bir tanesi de büyüklerimize yani emeklilerimize olan düzenlemelerdir. AK PARTİ iktidarından önce maaş kuyruklarında binbir meşakkat çeken, hastane sıralarında, ilaç kuyruklarında zelil edilen değerli büyüklerimizin hak ettiği saygı ve hürmeti görmeleri için çok önemli adımlar atıldı ve hamdolsun ki ülkemize yakışmayan o sahneler artık çok geride kaldı. AK PARTİ’mizden önceki dönemlerde en düşük emekli maaşı ile asgari ücret arasındaki makas, yapılan düzenlemelerle minimum seviyeye indirildi. İşçi-memur emeklisi ayrımına AK PARTİ’miz döneminde son verildi. Sosyal güvenlik alanında yapılan reformlarla, SSK, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığı gibi farklı kategorilerde değerlendirilen emeklilerimiz Sosyal Güvenlik Kurumu çatısı altında birleştirilerek farklılıklar ortadan kaldırıldı. Emekli olduktan sonra kendi işini yapan, çalışmaya devam etmek isteyen emeklilerimizin maaşlarından kesilen yüzde 10 oranındaki sosyal destek primi kaldırıldı. Daha önce sadece emekli oldukları kurumlara göre hastanelere gidebilen emeklilerimizin bu çilesine de son verilmiş oldu. Üniversite hastaneleri ve özel hastanelere sevksiz başvuru olanağı getirildi, sağlık karnesi çilesine son verildi, ilaç alımları kolaylaştırıldı, evde bakım hizmetleri gibi dünya standartlarında uygulamalar hayata geçirildi. KEY geri ödemelerinden faydalanmaları sağlandı. Yine, emeklilerimize büyük bir sıkıntı olan fişle geri ödeme uygulaması kaldırılarak ek ödeme yapılmaya başlandı. 65 yaş üstüne toplu ulaşımdan faydalanma imkânı getirildi. Ramazan ve Kurban Bayramlarında emeklilerimize ikramiyeler verilerek, banka promosyonlarıyla yine emeklilerimizin gelirlerine katkı sağlandı. 2000 yılından önce emekli olan büyüklerimizin intibak sorunları AK PARTİ’miz tarafından çözüldü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

AHMET ÇAKIR (Devamla) - TOKİ tarafından kontenjan ayrılarak emeklilerimize çok düşük taksitlerle ev sahibi olma imkânı getirildi, 65 yaş aylığı sembolik olmaktan çıkarıldı. Prim borçları olduğu için emekli olamayan büyüklerimize, borçlarını ödeyebilmeleri için Ziraat Bankasıyla yapılan anlaşmalarla, borçlarını ödeyerek emekli olma imkânları getirildi. Emeklilik döneminde ikinci bir gelir elde etmelerini sağlamaya yönelik tamamlayıcı emeklilik programlarına devlet desteği sağlandı. Çalışmaya devam eden malullere, maluliyet aylığı kesilmeyerek ve iki aylığı birden alarak daha sonraki çalışmasıyla birlikte emekli olma imkânı getirildi.

Tabii ki bunlar yeterli mi? Yeterli değil. Cumhurbaşkanımızın talimatıyla da ocak ayı itibarıyla emeklilerimizin gelirlerinin de daha iyi bir noktaya getirilmesi adına çalışmalarımızın yürütüldüğünü söylemek istiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun; 13 Ekim 2022 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 13 Ekim 2022 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde haftalık çalışma günlerinin dışında 14 Ekim 2022 Cuma günü saat 14.00’te toplanması ve bu birleşiminde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan işlerin görüşülmesi ve aynı birleşiminde 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi

13/10/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 13/10/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                         Mahir Ünal

                                                                                      Kahramanmaraş

                                                                                    AK PARTİ Grubu

                                                                                       Başkan Vekili

Öneri:

Genel Kurulun, 13 Ekim 2022 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 13 Ekim 2022 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde haftalık çalışma günlerinin dışında 14 Ekim 2022 Cuma günü saat 14.00’te toplanması ve bu birlemişinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan işlerin görüşülmesi ve aynı birleşiminde 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına söz talep eden Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün, Türkiye’deki gençlerimizin sorunlarını Meclis kürsüsünde dile getirirken AK PARTİ Grubundan söz alan çok değerli genç Milletvekilimiz Rümeysa Kadak Hanımefendi’nin verdiğimiz bilgilerin yanlış olduğu yönündeki beyanının sataşma olduğu gerekçesiyle söz istememe rağmen Sayın Başkanın takdirleri üzerine söz verilmedi. Rümeysa Hanım, kendi sorunlarının kendi kuşakları tarafından, yaş grubu tarafından değil de bizim gibi yaşını almış insanlar tarafından tartışılması hususunu çok beğenmediğini söylüyor. Ben, bir vekilden öte babayım, 2 evladım var. Onun ötesinde, yirmi üç sene öğretmenlik yaptım ve onunla beraber çeşitli gençlik vakıflarında, derneklerinde bulundum ve vekil olduğum günden bu tarafa da gençlerle, toplumun önemli bir parçası olan gençlerle birlikteyiz. Dolayısıyla toplumumuzun büyük bir bölümünü oluşturan ve geleceğimizi inşa edecek olan gençlerden kopuk bir hayat sürmemiz, onların sorunlarından uzak olmamız mümkün değil. Rümeysa Hanım’ın yaşadığı Türkiye’yle, onun sosyal çevresi ile bizim beraber olduğumuz gençlerin çevreleri sanırım çok farklı, aralarında, yıkılan Berlin Duvarı var gibi. Mademki Türk gençliği hayatından çok memnun, bulunduğu yerde her şey dört dörtlük; acaba neden yüzde 73’ü vatanını, anasını, babasını, yavuklusunu, sevgilisini bırakıp da yaban ellere, gurbet ellere çalışmaya gidiyor? (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Yüzde 73’ü, her 4 gençten 3’ü, ana vatanı bir daha gelmemek üzere terk etmek niyetiyle, ülkemizden ayrılmak istiyor.

Yine, gençlerimizin yüzde 63’ü düşünce ve fikirlerini sosyal medyada açıkça ifade edemediklerini, ettikleri takdirde başlarına çok kötü şeyler gelebileceği endişesiyle yaşıyor. Çıkaracağımız bu yasa, maalesef, bu gençlerin endişesini daha da katlayacak, belki de bu oran yüzde 99’lara, yüzde 100’lere çıkacak. Mademki Türkiye'de gençler çok mutlu, çok güzel, çok umutlu, niye böyle bir düşünceye sahipler, bunu araştırmak lazım.

“Anlat İstanbul” programı çerçevesinde İstanbul Ümraniye’de bir caddede gezerken bir dükkânda gencecik çocuk elini yanağına koymuş, kara kara düşünüyordu, ben de “Evladım, âşık mısın?” dedim, baktı, güldü, “Amca, nerede, biz artık âşık bile olamıyoruz.” dedi. Düşünebiliyor musunuz yani…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

AYHAN EREL (Devamla) – Gençler umutsuz, gençlerin yarına dair planları yok, hayalleri yok. Dolayısıyla bu gençler bizim gençlerimiz, dün de söyledim, gençlerimizi ne oranda güzel yetiştirirsek, onların ümitlerine, hayallerine, düşlerine katma değer sağlarsak Türkiye’mizin geleceği, milletimizin geleceği de aynı oranda güzel olacaktır diyorum.

Gençliği olmayan bir milletin geleceği olamaz. Gençlerimize sahip çıkma umuduyla yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç.

Buyurun Sayın Oluç. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın vekiller; şimdi, bu sansür yasasıyla ilgili birkaç şey söylemek istiyorum.

Kızıyorsunuz “sansür yasası” deyince ama bunun, bu yasayla ilgili kaygılarımızın 3 tane temel gerekçesi var. Bunlardan birincisi, ifade ve düşünce özgürlüğü konusunda gerekli hassasiyeti ve özeni göstermiyor olması yani bir engelleme içeriyor olması. İkincisi, haber alma ve iletişim hakkı hakkında da gereken özeni göstermiyor olması ve engelleme maddeleri içermesi. Her ikisi de evrensel haklar olduğu için yapısal itirazlarımız var bu açıdan. Üçüncü itirazsa, Türkiye’de bağımsız ve tarafsız bir yargı yok, biliyoruz, bağımlı ve taraflı bir yargı mekanizması işliyor. Yürütmenin tahakkümü altında yargı ve bu yargının eline çok önemli imkânlar veriyor basınla ve medyayla ilgili olarak bu yasa. Şimdi, bunu biz söylüyoruz, bu, temel yaklaşımımız; tek tek maddeleri zaten kaç gündür tartışıyoruz.

Şimdi, bakın, geçtiğimiz günlerde… Hani Türkiye’nin de ve tabii, iktidarın da zaman zaman yaptığı açıklamalarla -inandırıcı olmasa da- üye olmaya çalıştığı Avrupa Birliği var ya, o Avrupa Birliğinin her yıl ilerleme raporları açıklanıyor biliyorsunuz. Batı Balkan ülkeleri ve Türkiye için 2022 Genişleme Paketi’ni ve ülke raporlarını açıkladı Avrupa Birliği. 140 sayfalık Türkiye Raporu’nda şöyle şeyler söylüyor yani bu yasayla ilgili eleştirdiğimiz şeylerin izlerini bu raporda görüyoruz; bakın, ne diyor: “Türkiye, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi temel konularda gerilemenin sürdüğü bir dönem yaşıyor. AB müktesebatına uyum konusunda bir ilerleme yok.” Yani bizim eleştirdiklerimizi işaret ediyor. “Demokratik gerileme devam ediyor.” diyor. “Yargının muhalefet partili milletvekillerini sistematik bir şekilde hedef almaya devam ettiği görülüyor.” diyor. Ben içinden parçalar seçerek söylüyorum. “Sivil toplum artan bir baskıyla karşı karşıya ve ifade, toplanma gibi haklarını sınırlamak durumunda kalıyor.” diyor. “Özellikle sistemsel olarak yargı bağımsızlığı eksikliği ve hâkim ve savcılar üzerindeki usule aykırı baskıya ilişkin olmak üzere endişeler devam etmektedir.” diyor. Özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının uygulanmamasının yarattığı sorunlardan söz ediyor. Devam ediyor: “Devlet kurumları tarafından uygulanan kısıtlayıcı tedbirler ve adli ve idari yollarla artan baskı, ifade özgürlüğünün kullanılmasını baltalamaya devam etmektedir.” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – “Gazeteciler, insan hakları savunucuları, avukatlar, yazarlar, muhalif politikacılar, öğrenciler, sanatçılar ve sosyal medya kullanıcılarına karşı açılan ceza davaları ve mahkûmiyetler devam etmektedir.” diyor. “Barışçıl gösteriler yasaklanmaktadır ve güvenlik güçlerinin orantısız güç kullanımı gözlenmektedir.” diyor.

Şimdi, bunları niye anlatıyorum? İşte, bizim bu yasadaki esas itibarıyla temel itiraz noktalarımızın tamamı, aslında, Avrupa Birliği İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin bu konularda ilerlemediğini, tam tersine gerilediğini ifade etmesinden dolayı. Bizim eleştirilerimiz ile Avrupa Birliği İlerleme Raporu’nun eleştirilerindeki örtüşme aslında durumun vahametini gösteriyor. Bunu anlatmaya çalışıyoruz iktidara ama görmek istemiyor iktidar. E, tabii, Dışişleri Bakanlığı da ne yapıyor? Her sene yaptığı gibi yine bir açıklama yapıyor, efendim “İddialar mesnetsizdir.” diyor Avrupa Birliği İlerleme Raporu hakkında. Bu şekilde de işte yasalar çıkarılıyor, durum ortada.

Teşekkür ediyorum dinlediğiniz için. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talep eden Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Burcu Köksal.

Buyurun Sayın Köksal. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün size bir kayyum hikâyesini, bölgemde yaşanan bir haksızlığı, hukuksuzluğu anlatmak için kürsüye çıkmış bulunmaktayım.

Hikâye, Afyonkarahisar iline bağlı Gebeceler kasabasında, AKP’li Belediye Başkanı Hüseyin Toğulluk’un 16 Eylül 2022 tarihinde mazbatasının iptaliyle başlıyor. Belediye Meclisi 26 Eylül 2022 tarihinde toplanıyor ancak AKP’li 4 belediye meclis üyesi toplantıya katılmadığı için toplantı yeter sayısına ulaşılamadığı gerekçesiyle tutanak düzenleniyor çünkü toplantıya 5 belediye meclis üyesi katılıyor. Burada Belediye Meclisi 9 üyeden oluştuğu hâlde, mazbatası iptal edilen Belediye Başkanı da sanki belediye meclis üyesiymiş gibi, göreve devam ediyormuş gibi 10 kişi üzerinden hesaplama yapıldığı için “Salt çoğunluğa ulaşılamamıştır.” diye tutanak düzenlenip 2’nci toplantıya çağırılıyor. Hukuksuzluk da aslında burada başlıyor ve diğer oturumlarda da devam ediyor. 2’nci oturum 29 Eylül 2022’de yapılıyor. Burada toplantıya 6 kişi katılıyor ve meclis toplanıp oylamaya gidiyor, 5 oy bağımsız bir belediye meclis üyesine çıkıyor, 1 oy AKP'li belediye meclis üyesine çıkıyor; seçimde sonuç alınamıyor. Meclisi başkan vekili olarak yöneten AKP'li meclis üyesi toplantıya 6 Ekim 2022 tarihine gün veriyor yani bir hafta sonrasına toplantı tarihi veriyor. 6 Ekimdeki oylamada da 9 belediye meclis üyesi toplantıya katılıyor ancak bu oylamada da 5 oy bağımsız belediye meclis üyesine, 4 oy AKP'li belediye meclis üyesine çıkıyor yani kanunun aradığı çoğunluk sağlanamıyor. Bu sefer AKP'li belediye meclis üyesi toplantı tarihini dört gün sonraya yani 10 Ekim 2022 tarihine veriyor. Bu oturumda 5 oy bağımsız belediye meclis üyesine çıkıyor ve aslında, bize göre, kanunun aradığı salt çoğunluk sağlanmış oluyor çünkü 9 üyenin 5 oyunu almış oluyor ancak salt çoğunluğu 10 olarak hesap ediyor AKP'li başkan vekili ve çoğunluk sağlanamadığı gerekçesiyle diğer oylama için üç günlük süreyi veriyor. Ondan sonra da 4’üncü oylamaya geçilmeden on beş günlük yasal sürenin dolduğu gerekçesiyle kayyuma götürülüyor. Yani burada, hukukçu olarak söylüyorum, kanaatimce açıkça görevi kötüye kullanma suçu işleniyor. Bir haftalık, üç günlük, beş günlük süreler verilerek aynı kasabada yaşayan belediye meclis üyelerinin bir günde seçebileceği belediye başkanı seçimi yaptırılmıyor, 4’üncü oylamaya dahi götürülmüyor. Niye?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Çünkü ilk 3 oylamada yapılan hukuksuzluklar 4’üncü oylamada yapılamayacak. Çünkü Belediye Kanunu 45’inci maddesi diyor ki: “Dördüncü oylamada en fazla oyu alan belediye meclis üyesi başkan seçilecek.” İşte, AKP’nin tek karın ağrısı bu çünkü 9 üyenin 5’i bir belediye meclis üyesinde diretiyor, AKP kendi adayında diretiyor. Belediye meclis üyelerine her türlü baskı kuruluyor. Hatta bunlar seçilmiş oldukları siyasi parti olan Milliyetçi Hareket Partisinden istifa ediyorlar, bağımsıza düşüyorlar ama yine de baskılara, hiçbir şeye boyun eğmiyorlar, dik duruyorlar.

Peki, AKP ne diyor? “Benim dediğim olmazsa kayyum olacak.” diyor. “Milletin iradesi değil, AKP’nin iradesi olacak.” diyor ve seçilmiş belediye meclis üyelerinin, dolayısıyla Gebecelerli hemşehrilerimin iradesini yok sayıyor. Bugün süreç yargıya intikal etti. Ben mahkemede hâlâ hâkimler ve savcılar olduğuna inanıyorum ve onlara sesleniyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Sayın Başkan, bu çok önemli bir konu.

BAŞKAN – Seslenin Sayın Köksal.

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Çok önemli bir konu, lütfen son bir selamlama…

BAŞKAN – Buyurun.

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Onlara sesleniyorum: Lütfen, lütfen. Bağımsız mahkemelerin olduğuna inanıyorum, bunun için söylüyorum. Çünkü oylamayı yaptıran ve meclisi başkan vekili sıfatıyla yöneten AKP’li belediye meclis üyesinin, çevresine AKP’li bir vekilin ceza almayacağı, bu konuda görevi kötüye kullanmaya ilişkin bir emsal karar olmadığını söylediği iddia ediliyor. Umarım bu iddia doğru değildir.

Ama şunu söyleyeyim Gebecelerli hemşehrilerim; hiç merak etmeyin, sekiz ay sonra Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olacak ve biz yargı bağımsızlığını tesis edeceğiz. Siz Gebeceler’de her şeyi yaptınız ama tutunamadınız. Çok yakında hukuksuzluğun alenilikten utanmadığı bu dönemi millet sandığa gömecek ve Gebeceler’i kayyuma götürmeye çalışanları ne halk ne de bu tarih affetmeyecek.

Genel Kurula saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Biraz uzun bir selamlama oldu Sayın Köksal.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, AK PARTİ grup önerisinin oylamasından önce yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunmadan önce yoklama talebini karşılayacağım.

Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Altay, Sayın Özkan, Sayın Köksal, Sayın Aydın, Sayın Ünlü, Sayın Başarır, Sayın Antmen, Sayın Aydoğan, Sayın Zeybek, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Şeker, Sayın Ünsal, Sayın Yıldız, Sayın Gürer, Sayın Kılınç, Sayın Keven, Sayın Yüceer, Sayın Aytekin, Sayın Tarhan, Sayın Bulut.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.46

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.54

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Pusula yollayan milletvekilleri lütfen Genel Kuruldan ayrılmasın.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VI- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun; 13 Ekim 2022 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 13 Ekim 2022 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde haftalık çalışma günlerinin dışında 14 Ekim 2022 Cuma günü saat 14.00’te toplanması ve bu birleşiminde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan işlerin görüşülmesi ve aynı birleşiminde 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Öneri kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir…

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Komisyon yok, Komisyon yok!

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Komisyon yok!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Komisyon orada ya!

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Komisyon var işte.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Tek başına komisyon mu olur?

BAŞKAN - …İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 340) (*)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Geçen birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesinin önerge işleminde kalınmıştı.

29’uncu madde üzerinde 3 önerge vardır.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, pek kısa bir söz talebim var.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesinin Türkiye demokrasisi ve Türkiye’nin dünya milletler ailesindeki itibarı için bir dinamit olduğuna ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Mahir Ünal, Sayın Erkan Akçay; samimiyiz, uzlaşıya hep açık olduk. Bu yasa sade Türkiye içerisinde basın özgürlüğüne aykırılık bakımından değil, Türkiye'yi dünya demokrasi liginden düşürecek, bırakın ligden düşmeyi kategori dışı tutacak bir yasadır dedik, demeye devam ediyoruz. Türkiye'ye ve demokrasiye kıymayın diyoruz ve hukuka, Anayasa’ya bu kadar aykırı bir kanunun, inanın, sizin iktidarınıza da katacağı hiçbir şey olmayacak ve buradan söylüyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Seçimlere az bir zaman kaldı, yarın muhalefete düştüğünüzde size ve yandaş medyanıza karşı biz bu yasayı kullanmayacağız. Gelin, sağduyunun, demokrasinin, hukukun sesine kulak verin, bu yanlıştan dönün. Bu yasanın özellikle de bu maddesinin Türkiye'nin, Türkiye demokrasisinin ve Türkiye'nin dünya milletler ailesindeki itibarı için bir dinamit olduğunu görün diyorum, size son defa samimi bir çağrıda bulunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 340) (Devam)

BAŞKAN – 29’uncu madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeler aynı mahiyette olup, okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

               Kemal Peköz                    Mehmet Ruştu Tiryaki       Züleyha Gülüm

                   Adana                                  Batman                         İstanbul

          Dilşat Canbaz Kaya                    Ali Kenanoğlu     Hakkı Saruhan Oluç

                  İstanbul                                İstanbul                         İstanbul

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

               Zeynel Emre                        Vecdi Gündoğdu   Ali Haydar Hakverdi

                  İstanbul                               Kırklareli                         Ankara

            Süleyman Girgin                      Faruk Sarıaslan             Rafet Zeybek

                   Muğla                                 Nevşehir                         Antalya

 

Yine aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

      Mehmet Metanet Çulhaoğlu            Hayrettin Nuhoğlu             Bedri Yaşar

                   Adana                                 İstanbul                          Samsun

                Ayhan Erel                          Feridun Bahşi

                  Aksaray                                Antalya

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz talebi İstanbul Milletvekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç’a ait.

Buyurun Sayın Oluç. (HDP sıralarından alkışlar)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın vekiller; sansür yasasını çıkarmakta iktidar çok kararlı bir şekilde yürüyor. Bir şey söylemek istiyorum: Dezenformasyon gerçekten kötü bir şey, bu konuda hiçbir şüphemiz yok, hepimiz aynı düşünüyoruz fakat esas mesele nedir biliyor musunuz? İktidarların ve devlet kurumlarının dezenformasyonudur esas felaketi doğuran, esas mesele budur. Tarihte, yakın tarihte ve uzak tarihte çok örnekler var. Hani, uzun vaktimiz olsa hepsini konuşuruz ama mesela “Irak’ta kimyasal silahlar var.” dedi İngiltere ve Amerika, yerle bir ettiler. Büyük bir dezenformasyondu, sonra ortaya çıktı kimyasal silah yokmuş ama savaş çıkarmak için bunu yapmışlar, değil mi? Mesela 6-7 Eylül 1955’te “Selanik’te Atatürk’ün evi yakıldı.” dezenformasyonu yapıldı, 6-7 Eylül Pogromu yaşandı, büyük bir sorun hâline geldi ve ülkedeki Rum vatandaşlarımız büyük bir acı çekti, diğer azınlıklar da. Çok örnek var; Reichstag yangını Almanya’da büyük bir dezenformasyondu, Hitler’in iktidarına yürümesinin en önemli adımıydı. Yani iktidarların ve devlet kurumlarının dezenformasyonu aslında en tehlikeli olandır, en tehlikeli olan. Bir tane gazetecinin bir tane sosyal medya paylaşımı filan, bunlar mesele değildir ve her zaman en tehlikelisini iktidarlar yapmıştır. Dediğim gibi, çok örnek var.

Şimdi, bu yasa hakkında, hani siz iddia ediyorsunuz ya “Biz aslında Avrupa Birliği müktesebatından aldık bunları.” diye, öyle olmadığını Venedik Komisyonu geçenlerde yayınladığı raporla açıkladı 6-7 maddede. Hani biraz evvel Avrupa Birliği ilerleme raporuna aykırı olduğunu söyledim, şimdi Venedik Komisyonundan bahsedeyim. Dedi ki Venedik Komisyonu: “Evet, bilgi düzensizliği gerçekten de bu dönemin önemli sorunlarından biridir bütün dünyada ve bu dezenformasyon kampanyalarının gerektirdiği bazı düzenlemeler vardır, dolayısıyla meşrudur bunun tartışılması.” Buna hiçbirimiz itiraz etmiyoruz, muhalefet de itiraz etmiyor. “Ama sizin bu kanunda öngörülen maddelerinize bakıldığında, burada ifade özgürlüğüne müdahale ettiğiniz ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesini açıkça çiğnediğiniz görülüyor.” dedi Venedik Komisyonu, duymak istemiyorsunuz. “217/A maddesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilk 10 maddedeki kriterleri kapsamadığını çok açık bir şekilde size söylüyoruz.” dedi, duymak istemiyorsunuz. Venedik Komisyonu dedi ki: Türk hukuk sisteminde yanıltıcı bilgilerin en tehlikeli yönlerini hedef alan, ulusal güvenlik, kamu düzeni ve güvenliğine yönelik suç olarak nitelendirilebilecek kadar ciddi bir mevzuat mevcudiyeti dikkate alındığında acil bir toplumsal ihtiyaç yoktur.” Burası çok önemli, biraz sonra geleceğim ama siz buna inanmıyorsunuz. “Bazı devletler tarafından etkili olduğu düşünülen bilgi düzensizliğine karşı koymak için tasarlanmış alternatif, daha az müdahaleci önlemlerin mevcut olduğu açıktır, dikkate almıyorsunuz.” dedi, dinlemiyorsunuz bunu. Venedik Komisyonu çok önemli bir şeye daha işaret etti “Sizin bu yaptığınız düzenleme, 2023 yılında yapılacak seçimler göz önüne alındığında, caydırıcı etki -muhalefet için- ve artan otosansürle ilgilendiğinizi düşündürtmektedir bize.” dedi; işte, mesele bu. Siz sansür yasasını 2023 seçimlerinden önce getiriyorsunuz ki toplumsal ve siyasal muhalefetin sesi kısılabilsin diye; esas dert bu ve bunu sadece biz söylemiyoruz, Türkiye’nin de üyesi olduğu Avrupa Komisyonunun bir parçası olan Venedik Komisyonu raporunda açıkça söyledi yani sizin yaptığınızı bütün dünya görüyor, sadece muhalefet değil ama siz bunu da duymak istemiyorsunuz.

Yani itirazlarımız çok açık; istenmeyen haberi yapanın yanı sıra yayana da ceza vereceksiniz, yerel gazetelere ağır darbeler vuracaksınız, yerel gazeteler ile internet sitelerindeki haberlere ağır darbeler vuracaksınız, sosyal medya paylaşımlarına cezalar yazacaksınız, internet basınını ciddi baskı altına alacaksınız, internet sitelerini davalarla boğacaksınız, basın kartının zaten anlamını bırakmadınız, Basın İlan Kurumu ceza kurumu gibi çalışmaya başlayacak, bant genişliğini daraltmak için her türlü adımı atacaksınız, mesleki mücadele yapanlara da daha ağır cezalar öngöreceksiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – İşte, esas meseleler bunlar. Biz bunu anlatıyoruz iktidara ama iktidar öyle gözü kararmış, öyle bir tek ses medya yaratmış ki yani her akşam televizyonlarda -iktidara yakın televizyonlarda- aynı haberler aynı görüntülerle, ertesi gün gazetelerde aynı manşetler aynı görüntülerle çıkıyor. Tam bir totaliter, tam bir otokratik sistem; medyanın fethedilmiş resmi ortada ve siz şimdi bunu, bu sansür yasasıyla aslında perçinliyorsunuz. Yani yapmak istediğiniz şey bu ve seçimlere giderken bunu yapmanız da kesinlikle iyi niyetli değildir ve bizim, sadece siyasi muhalefetin değil, toplumsal muhalefetin değil uluslararası kurumların da çok açık ve net gördüğü bir şeydir. O nedenle bu sansür yasasına “hayır” diyoruz ve bu konudaki mücadelemizi sürdüreceğiz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sansüre hayır!

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Sansüre hayır!

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Antalya Milletvekili Sayın Rafet Zeybek.

Buyurun Sayın Zeybek. (CHP sıralarından alkışlar)

RAFET ZEYBEK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizin çok ağır sorunları var; çok ağır demokrasi sorunu var, çok ağır ekonomi sorunu var, çok ağır hukuk sorunu var, çok ağır eğitim sorunu var, çok ağır toplumsal barış sorunu var. Gönül isterdi ki bu Meclis, bu ülkenin bu ağır sorunlarıyla ilgili çözümlerle uğraşsın. Ama maalesef Meclisi, bu sorunları dile getirenleri baskı altına almak, susturmak, sindirmek istiyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Bu, Meclisin saygınlığına büyük bir gölge düşürmüştür.

Değerli arkadaşlarım, bu zorba yasayla eğer bizi korkutacağınızı, bizi bastıracağınızı düşünüyorsanız biz korkmayız. Biz, bu ülkenin gerçeklerini dile getirme uğruna önümüze gelen bütün engelleri yıkar geçeriz. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Öyle baskılara falan boyun eğecek değiliz.

Değerli arkadaşlarım, bakın, bu yasa, daha doğrusu bu madde, gerçekten yalan haberlerle mücadele için çıkmıyor, gerçekleri gizlemek için çıkıyor. Ama hepiniz bilirsiniz, gerçekleri asla gizleyemezsiniz; yasalarla gerçekler gizlenmez. Gerçeklerin kötü bir huyu vardır, her zaman ortaya çıkar. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, bakın, eğer bu ülkede yalan söyleniyorsa biz bu yalan söyleyenleri, kim olursa olsun, kişi olarak da basın olarak da kurum olarak da tek tek tespit edip yargı önüne çıkaracağız; kimin yalan söylediğini göreceksiniz o zaman. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, devlete yalan söylettiriyorsunuz, yapmayın. Türkiye Cumhuriyeti devleti yalan söylemez ama onun içinde oluşturduğunuz bir parti devleti aracılığıyla devlete yalan söylettiriyorsunuz. Gerçekleri gizleyemezsiniz, gerçek olan şudur: TÜİK bu millete yalan söylüyor. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Evet, enflasyon konusunda söyledikleri doğru değildir. Bir kısım, bir grup bilim insanı çıkıyor, diyor ki: “Ya, biz de bu konuda çalışma yapıyoruz. TÜİK’in verdiği rakamlar gerçeği yansıtmıyor.” Hemen üstüne çöküp “Aman bunu susturun.” O bilim insanlarını susturabilirsiniz ama bizi asla susturamayacaksınız. Bugün “TÜİK yalan söylüyor.” diye söylüyoruz, eğer bu teklif yasalaştıktan sonra söylemeye devam ederse, ben bu kürsüden yine diyeceğim ki: “TÜİK yalan söylüyor.” (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Yargılayın ama günü geldiğinde, yedi ay sonra o gerçekler ortaya çıkacak ve yalan söyleyenler yargı önünde hesap verecek, bunu asla unutmayın.

Bakın, değerli arkadaşlarım, her şey ortada. Şu anda çiftçilerimizin ekin ekme zamanı. Çiftçilerimiz dün “Sürmeye başlıyoruz.” diye aradılar. Bir yıl öncesinde mazot 7 liraydı, bugün 28 lira; enflasyon yüzde 255, bunu gizleyemezsiniz. Gübre atacak, bu millete buğday yetiştirecek de “Aç kalmasın.” diyecek. Değerli arkadaşlar, yüzde 200...

EROL KAVUNCU (Çorum) – Buğday yüzde 300 arttı, yüzde 300.

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Bırakın! Siz TÜİK’ten almışsınızdır o bilgileri. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, değerli arkadaşlarım, TÜİK yalan söylüyor, bu devletin İçişleri Bakanı yalan söylüyor, yandaş medyası yalan söylüyor. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Bu yalanlarınızın bir gün hesabını soracağız, açık söylüyorum, soracağız. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Bakın, değerli arkadaşlar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

(AK PARTİ sıralarından “Yalan söylüyor!” sesi)

BAŞKAN – Sakin olalım arkadaşlar.

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Göreceğiz kimin yalan söylediğini, göreceğiz kimin yalan söylediğini; yedi ay bekleyin.

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Yedi ay sonra ne olacak?

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Yedi ay sonra kimin yalan söylediğini herkes görecek, bu millet görecek. Ya, bu millet sizin yalan söylediğinizi söylüyor be, bir ben söylemiyorum. (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

Bakın, değerli arkadaşlarım, hiç unutmayın, bu ülkede bir gün bağımsız mahkemeler kurulur ve suç işleyen herkesten hesap sorulur.

NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Var var, bağımsız mahkemeler var.

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Yandaş, yandaş, sizin o yandaş mahkemeleriniz yok edilir, bağımsız mahkemeler...

NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Bağımsız mahkemeler, bağımsız, sen hangi ülkede yaşıyorsun?

RAFET ZEYBEK (Devamla) – FETÖ’nün mahkemeleri de bağımsızdı değil mi?

BAŞKAN – Sayın Zeybek...

Lütfen susar mısınız arkadaşlar... Lütfen...

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Dün, bakın... (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın vekiller, sakin ya.

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Yargıyla ilgili konuşturmayın, yargı uzmanıyım ben. Dün ne kadar FETÖ’nün talimatı altındaysa yargı, bugün de iktidarın talimatı altındadır, bu kadar net söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Ünal...

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Arkadaşlar...

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Ama bu gerçekler ortaya çıkacak ve sorumlular bu millete hesap verecek. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Zeybek.

Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde son konuşmacı Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYHAN EREL (Aksaray) – Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet, yaşasın adalet, yaşasın müsavat! (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz 29’uncu maddeyle Türk Ceza Kanunu’na yeni bir suç tipi eklenmektedir, halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu. Kanunun amaçsal yorumuna baktığımızda, aslında bu kanuna “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” değil de “iktidara karşı” diye bir terimi, kelimeyi koymuş olsaydık bu kanun cuk diye oturmuştu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Yani “iktidara karşı” demiş olsaydık problem kalmayacaktı ama amaçsal yorumda, biz, iktidarın, siyasi iradenin amacının bu olduğunu… Hukuk fakültesi 1’inci sınıf öğrencisi bunu görmektedir.

Şimdi, baktığımızda “Halk arasında endişe, korku veya panik…” Kardeşim, şekeri ölçen alet var, tansiyonu ölçen alet var, nabzı ölçen alet var da korkuyu, endişeyi, paniği, samimiyeti ölçen bir alet çıktı da biz mi duymadık? Neyle ölçeceksiniz paniği, neyle ölçeceksiniz endişeyi? (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Fahrettin Altun, Fahrettin, Fahrettin.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Yahu, Türk Ceza Kanunu’nda bu var zaten. Türk Ceza Kanunu’nda bu suç var zaten. Sanki ilk defa koyuyoruz ya!

BAŞKAN – Sayın Ünal, lütfen…

AYHAN EREL (Devamla) – “Şehrin birini fareler bastı.” diye bir haber var, “Şehrin birini fareler bastı.” diye haber var; fareleri seven insanlar mutlu, farelerden çekinen insanlar mutsuz. Neye göre karar verecek hâkim buna? Bana bir söyleyin, neye göre karar verecek? (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Elinizde panikmetre mi var, elinizde bunları ölçen alet mi var bilemiyorum!

“Kamu barışı.” diyorsunuz, kamu barışı muğlak bir ifade; kamu barışını kimler, nasıl çözecek ve ihlal edecek o da belli değil. “Cezayı bir yıldan üç yıla kadar…” diyorsunuz. Niye “iki yıl” demiyorsunuz? İki yıla kadar olsun.

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Caydırıcı olsun.

AYHAN EREL (Devamla) – Amaç belli, iktidara hakaret edenler, iktidarı eleştiri sınırları içerisinde yerenler, eğer suç oluşmuşsa, sübuta ermişse hâkim ceza vermekten kaçınamıyorsa ne yapacak?

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Hâkimliği bırakacak, hâkimliği.

AYHAN EREL (Devamla) – Üç yıl ceza verecek ama muhalefeti eleştirmişse, muhalefeti küfre varan hakaretlere boğmuşsa hâkim “bir yıl” diyecek.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ben 17 tane dava kaybettim, 17 tane dava kaybettim, hakaret davası.

BAŞKAN – Sayın Ünal…

AYHAN EREL (Devamla) – “Erteleme yok, hükmün açıklanmasının geriye bırakılması yok, hükmün infazla başlaması…” denilecek, yapmayın böyle. Bakın, hesap döner, sap döner, keser döner, bir gün bu kanunlar size döner. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Kanunlar herkes için vardır. Arkadaşlar, kanun, devlet ile millet arasında yapılan bir sözleşmedir, eğer sözleşmede tarafların iradeleri tam manasıyla sözleşmeye yansımıyorsa bu kanunun uzun ömürlü olması mümkün değil. Siz, devlet iradesini, siyasi iradeyi, sayısal çoğunluğunuzu kullanarak kanun yapabilirsiniz ama sadece kanun yaparsınız, hukuk yapamazsınız. Hukuk yapabilmek için yaptığınız hukuki düzenlemeler evrensel hukuk kurallarına uymak zorundadır, “hukukun üstünlüğü” ilkesine uymak zorundadır, toplumun en az yüzde 80’ini mutlu ve memnun etmek zorundadır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Siz sadece siyasi geleceğiniz için, gelecek seçimlerde iktidarınızı korumak adına yaptığınız bu düzenlemeler… En büyük kurucu Cenab-ı Hak’tır, en büyük tuzak kurucu Cenab-ı Hak’tır, unutmayın, bu tuzağa AK PARTİ kendi düşecek. Yapmayın, sekiz ay sonra bu kanunlar, bu silahlar size çevrilecek. Biz kanunların kişilere göre değil, siyasi iradeye göre değil, Türk milletinin ihtiyaçlarına, Türk toplumunun beklentilerine göre yazılmasını istiyoruz. Bakın, Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener ne diyor: “İktidar her zaman olduğu gibi yine cambaza bak oyununu sergiliyor. Buradaki cambaz sosyal medya, oyun ise hak ve hürriyetlere pranga vurmak yani dezenformasyon bahane, istibdat düzeni şahane. Giydiğimiz kıyafete, ettiğimiz ibadete, dinlediğimiz müziğe, sevdiğimiz yemeğe bile karıştıkları yetmedi, şimdi de doğruları öğrenmemizi istemiyorlar çünkü doğrulardan en çok bunlar korkuyorlar, çünkü eğip bükemedikleri gerçeklerden korkuyorlar, çünkü fikri hür, vicdanı hür nesillerden korkuyorlar.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

AYHAN EREL (Devamla) – “Hatırlayın, bu arkadaşlar nasıl iş başına gelmişti. Okuduğu şiirler, düşündüğü fikirler, söylediği sözler yüzünden hapse girmeyen insanların ülkesini bize vadetmişlerdi, yasakları kaldıracaklarını söylemişlerdi, değil mi? Vesayet bitecek, yasaklar son bulacaktı, değil mi? Aynı AK PARTİ bugün ülkemizi bir açık hava hapishanesine çevirmeye, hatta ‘Düşünen her canlı bir gün ceza infaz kurumlarını tadacaktır.’ düsturuyla vatandaşlarımıza korku üzerinden hükmetmeye çalışacaklardır.”

Değerli arkadaşlar, İYİ Parti kurulurken yolları kestiniz, elektrikleri kestiniz, salon vermediniz ama biz sokaklarda, cesur liderimiz Meral Akşener’in önderliğinde ve liderliğinde Allah’a binlerce şükür tüm engelleri, tüm setleri, tüm barajları yıkarak bugünlere geldik. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Zamanında veya erken yapılacak bir seçimde de İYİ Partinin güneşi, Türk milletinin bu kararlılığını görüp güç ve dirayeti gerçekleştirecektir.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Erel.

AYHAN EREL (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, 29’uncu maddenin oylamasında yoklama talep ediyoruz efendim.

BAŞKAN – Evet, arkadaşlar önergeleri oylarınıza sunduk.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Önergeleri oyladık zaten.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Maddenin oylamasında dedim ben de zaten.

BAŞKAN – 29’uncu maddeyi oylarınıza sunmadan önce…

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, kısa bir konuşma talebim var.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkanım, Grup Başkan Vekilimizin söz talebi var.

BAŞKAN – 29’uncu maddeyi oylarınıza sunmadan önce yoklama talebini karşılayacağım.

Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Altay, Sayın Özkan, Sayın Aygun, Sayın Bulut, Sayın Şahin, Sayın Gökçel, Sayın Antmen, Sayın Aydoğan, Sayın Zeybek, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Şeker, Sayın Ünsal, Sayın Hakverdi, Sayın Gürer, Sayın Keven, Sayın Yıldız, Sayın Budak, Sayın Kılınç, Sayın Biçer Karaca, Sayın Köksal.

Üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 340) (Devam)

BAŞKAN – 29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 29’uncu madde kabul edilmiştir.

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Usta.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

36.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesinin geri çekilmesine dair Cumhur İttifakı’nı sağduyuya davet ettiğine ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aslında 29’uncu maddenin oylamasından önce söz istemeye çalıştım, çok sorun değil.

Şunu söylemeye çalışıyorum: Şimdi, Türkiye’de bir korku iklimi var; bu yasa teklifi, bu korku ve baskı iklimini daha da artıracak bir yasa teklifidir, özellikle 29’uncu maddesi bu anlamda son derece -maalesef yani- kötü bir maddedir. Bu anlamda, ben, iktidar grubunu ve hatta daha doğrusu, Cumhur İttifakı’nı sağduyuya davet ediyorum bu maddenin çekilmesi konusunda.

Şimdi, Hükûmet gerçeklerin konuşulmasına, gerçeklerin gün yüzüne çıkarılmasına tahammül edemiyor maalesef. Bu yasayla, özellikle bu maddeyle vatandaşın temel hak ve hürriyetlerine devlet tarafından müdahale edilecektir. Çok net bir şekilde, bakın, bu 29’uncu maddenin kanunlaşması durumunda -örnek olsun diye söylüyorum- bu bağımsız akademisyenler, ENAG enflasyon rakamı açıklayamayacak çünkü oradaki bütün şartları buraya çok kolay bir şekilde uydurma imkânı var ve ENAG’ın yetkilileri tutuklu olarak yargılanacaklar, üç yıla kadar ceza alabilecekler; böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar? “Türkiye’de yoksulluk var, yolsuzluk var.” “Yetim hakkı yeniliyor.” denildiği zaman bunun delilleri bile ortaya konulmuş olsa tutuklu yargılanacak ve üç yıla kadar insanlar ceza alacaklar; bu, doğru bir şey değil. Dolayısıyla Türkiye’yi bulunduğu demokratik ligden daha da aşağılara indirmenin bir gereği yoktur. Bu, bir zulüm yasasıdır. Bu sansür yasasını hiçbir şekilde kabul etme imkânımız yoktur.

Biz İYİ Parti Grubu olarak bu yasanın çıkmaması için, bu kanun teklifinin yasalaşmaması için elimizden gelen bütün mücadeleyi yapacağız ve buna karşı olduğumuzu bir kez daha ifade etmek istiyorum. Tekrar, ben, bu kanun teklifini veren arkadaşları ve bu kanun teklifini destekleyen arkadaşları sağduyuya davet ediyorum. Yarın bir gün bunlar, iktidarlar değişir, bu sıkıntıyı herkes çeker. Bu yasaya olumlu oy verecek arkadaşlar -çocukları olanlar için söylüyorum- evlerinde çocuklarının yüzüne nasıl bakacaklar sorusunu da kendilerine yöneltmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Tutdere…

37.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, bireysel silahlanmaya ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde her yıl çok sayıda kişinin yaralanmasına veya ölümüne neden olan bir konuya hepinizin dikkatlerini çekmek istiyorum. Besni ilçemizin Kesmetepe nüfusuna kayıtlı öğretmen arkadaşımızın oğlu 13 aylık Kaan Mirza, 28 Eylül 2022 tarihinde, sokakta bebek arabasının içerisindeyken kafasına isabet eden bir mermi nedeniyle vefat etmiştir. Aileye bir kez daha başsağlığı diliyorum. Buradan İçişleri Bakanlığına ve iktidara açık çağrı yapıyorum; Kaan Mirza'nın katillerini, faillerini bir an evvel bulun, adalete teslim edin.

Bir de bireysel silahlanmayla ilgili gerekli tedbirleri alın, artık peynir ekmek satar gibi ortalıkta silahlar satılmasın, canlar toprağa düşmesin diyorum, Genel kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ünal…

38.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesine ilişkin açıklaması

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Öncelikle, bu kadar açıklamadan sonra, yasayla ilgili, yasanın hazırlığında büyük bir hassasiyetle çalışmış bir Grup Başkan Vekili olarak bir açıklama yapmam gerektiği düşüncesindeyim.

Şimdi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 10’uncu maddeden bahsedildi. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesinin (1)’inci fıkrası, ifade özgürlüğünü; (2)’nci fıkrası ise bundan, ifade özgürlüğünden kaynaklanan sorumlulukları düzenler. Biz, dezenformasyonla ilgili düzenlemeyi yaparken bunu “Kişilere karşı suçlar” başlığı altına koymadık; biz, TCK madde 125’te, hakaret suçu çerçevesinde bunu değerlendirmedik. Bunu, özellikle “Kamu barışına karşı suçlar” başlığı altına ve 217/A’ya eklememizin gerekçesi defalarca açıklanmasına rağmen ve burada zaten ilgili maddede tadat edilen suçlar Türk Ceza Kanunu’nda mevcutken ve biz Türk Ceza Kanunu’nda tadat edilen suçları tek bir maddede ve hepsinin ortak işlenmesi hâlinde suçun teşekkülü şartını getirmişken ve üstelik bunu 217/A’ya koymamızın gerekçesi de hemen TCK 218’de “Haber verme sınırlarını aşmayan ve eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.” ifadesi varken, bilinçli ve kasıtlı bir şekilde yalan ve gerçek dışı bilginin niteliğine kimin karar vereceğini de yargı erkine bırakmışken buradan bu kadar siyasal argüman üretmeyi bir başarı olarak görüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Tamamlıyorum.

Hazırladığımız kanun maddesinin buradaki iddialarla uzaktan yakından bir ilgisi yoktur.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu…

39.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, sansür yasasının geçmesi durumunda ülkenin içine düşeceği duruma ilişkin açıklaması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sansür yasası geçecek olursa ülkenin içine düşeceği hâl budur. Evet, bu hâli gösteriyorum ve susuyorum.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.

Sayın Altay…

40.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin yasalaşması durumunda sebep olacağı hususlara ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, uyarı ve ikazlarımız dikkate alınmadı ancak bizim bu yasadan dolayı Cumhuriyet Halk Partisi olarak zerre geri adım atmamızı kimse beklemesin; bir.

Bu yasa üç şeye sebep olacak. Bir: Bu yasayı buraya getiren, bu yasayı buraya getirenlere bu talimatı veren her kimse Türkiye’de bir nefret objesi olacak ve Türkiye, diktatör ve adamlarının yönettiği bir ülke olarak dünyada anılacak. Bu yasa iç barışı bozacak, kutuplaşmayı besleyecek. Ancak, bu yasayı buraya getirenlerin Anayasa Mahkemesinin 10 Ağustos 2022’de yani bir ay önce verdiği şu kararı da bilerek bir inat uğruna bu yasayı buraya getirmelerini de anlamak mümkün değil. Daha bir ay önce Anayasa Mahkemesi -çok kısa, müsaadenizle okuyayım- demiş ki: “Basın İlan Kurumu tarafından verilen cezalara bakıldığında Kuruma tanınan yetkinin, basının etik değerlerini düzenleme amacından öteye giderek artık kimi basın mensupları açısından caydırıcı etki yaratabilecek bir cezalandırma aracına dönüştüğü ve bu durumun sistematik bir soruna neden olduğu gözlemlenmiştir.” Anayasa Mahkemesi söylemiş. Anayasa Mahkemesinin bu kararına bu yasa rahmet okutur. Hâl böyleyken Anayasa Mahkemesine buradan sesleniyorum: 10 Ağustos 2022 kararına rağmen bu yasa Resmî Gazete’de yayımlandığı günün ertesinde biz bu yasayı Anayasa’nın bize verdiği bir ödev olarak yüksek mahkemeye götüreceğiz.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Hukuk yolu açık.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ve umarım, yüksek mahkeme size 10 Ağustos kararına da dayalı olarak, şamar atarak, bir hukuk şamarı atarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin çıkaracağı -çıkardığı diyelim- bu maddeyi iptal edecektir.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Demokrasiler böyle işliyor zaten.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Mecliste bir siyasi çoğunluk var ama Anayasa Mahkemesinde siyasi çoğunluğun olmadığını düşünüyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Anayasa Mahkemesine talimat mı veriyorsun? Nereden biliyorsun iptal edeceğini?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Anayasa Mahkemesinin sarayın gölgesinde olmadığına inanmak istiyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ŞAHİN TİN (Denizli) – Hadi ya! Bunları da tehdit ediyorsun yani bravo sana! Yanlı davranmaya sebebiyet veriyorsun bu şekilde.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Tabii, tabii!

ŞAHİN TİN (Denizli) – Yalan ve iftira atamayacaksınız; bunun içindir sizin sıkıntılarınız.

BAŞKAN – Sayın Oluç…

41.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, 29’uncu maddenin 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin en vahim maddelerinden biri olduğuna ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, maalesef bir ortak akla ulaşamadık ve 29’uncu madde gerçekten bu yasanın en vahim maddelerinden biri olarak kabul edilmiş oldu. Yasanın toplamı vahim fakat 29 özellikle. Yani anlatmaya çalıştık, anlatamıyoruz; Türkiye'nin imzalamış olduğu uluslararası sözleşmelere aykırı, Anayasa Mahkemesi kararlarına aykırı; bunların hiçbirini dinlemiyorsunuz, peki. Fakat şunu bilin: Siz bunu seçimler için çıkarıyorsunuz, toplumsal ve siyasal muhalefetin sesini kesmek için çıkarıyorsunuz. Emin olun, toplumsal ve siyasal muhalefet, tek tek yurttaşlar gerçekleri konuşmaktan, gerçekleri haykırmaktan ve bütün yalanları dolanları, talanı, yolsuzluğu, kirliliği ortaya dökmekten vazgeçmeyecekler bu çıkardığınız yasalara rağmen; bunu bilin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Tamamlıyorum efendim.

Ve şunu da söylemiş olayım: Maalesef, bazen devletlerin tarihinde böyle isimlerle anılan yasalar vardır. Bu yasa da böyle bir yasa olacak ve “sansür yasası” olarak bu yasanın çıkarılmasında bu kadar canhıraş bir şekilde çalışmış olanların isimleri de tarihe bu bağlamda geçmiş olacak; bunu da söylemiş olayım.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – “Mahir Ünal yasası” olarak tarihe geçecek.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – İsminizi anmadım ama ben.

BAŞKAN – Sayın Keven…

EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Kanuna devam edelim Sayın Başkan, yeter artık ya!

42.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, öğretmenevlerinde çalışan emekçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

ALİ KEVEN (Yozgat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Öğretmenevlerinde çalışan binlerce emekçimiz Millî Eğitim Bakanına sesleniyor: “Bizler hem öğretmenlere hem diğer kamu çalışanlarına günün yirmi dört saati gece gündüz demeden, resmî tatil, bayram tatili demeden vardiyalı ve sürekli taşeron çalışanları olarak, süreli sözleşmeli emekçiler olarak Millî Eğitim Bakanına sesleniyoruz: Eşit statü, eşit ücret, aile bütünlüğü için tayin hakkı, aynı işi yapan kişiyle aynı haklar ve aynı ücret istiyoruz.”

Ayrıca, idare kaynaklı kurum zararlarıyla kapanan iş yerlerinde çalışanların işlerine son verilmesi gibi, kamu personeli olmak için gerekli şartları taşıyan ve uzun yıllardır buralarda emek veren personel olarak, Anayasa’nın gerektirdiği eşitlik çerçevesinde bir an önce insanca yaşam, kadro, statü ve özlük haklarını talep etmekteler. Sayın Bakan, bu emekçilerin sesini duyun lütfen.

BAŞKAN – Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.35

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.58

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 340) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon yerinde.

30’uncu madde üzerinde 3 önerge vardır. İlk 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte okutup işleme alacağım.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

               Kemal Peköz                    Mehmet Ruştu Tiryaki         Abdullah Koç

                   Adana                                  Batman                            Ağrı

              Ali Kenanoğlu                       Züleyha Gülüm

                  İstanbul                                İstanbul

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                Murat Emir                           Engin Özkoç

                   Ankara                                 Sakarya

BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kenanoğlu.

Buyurun Sayın Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

29’uncu madde geçince Cumhur İttifakı’nı oluşturan partilerin sıralarından gelen “Oh!”lamalar ve sonrasında sıraların boşluğu aslında yasa teklifiyle ilgili niyetleri de ortaya koyuyor çünkü 29’uncu madde bu yasa teklifinin, bu kanun teklifinin kritik maddesiydi. O madde de dünden beri geçirilmeye çalışılıyordu ve dün akşamki, dün gece yarısı görüşmeler esnasındaki protestolar ve benzeri nedenlerden dolayı geçemedi ve bugüne kalmıştı.

Şimdi, arkadaşlar, siyaset algılar üzerinden yönetiliyor, daha doğrusu yürütülüyor; hakikatler ölmüş durumda, hakikatler öldürülmüş durumda; bir bütün olarak bu algı siyaseti üzerinden de önümüzdeki seçimler tasarlanıyor. O nedenle de bu sansür yasası, tümüyle önümüzdeki seçimlerin, 2023 seçimlerinin Cumhur İttifakı lehinde nasıl kullanılacağı derdiyle hazırlanmış bir yasadır. Bütünüyle iktidarın yalanları, iftiraları gerçekmiş gibi algılansın, bunların karşısında herhangi bir itiraz gelişmesin, buna yönelik bir itiraz olursa da bunlara karşı cezai yaptırımlar uygulansın; tehditleri içeren bir şey. Korkarım anketler dahi bu yasadan kaynaklı olarak nasibini alacaktır çünkü ucu açık, tam netlik olmayan bir durum, büyük çoğunluğunda yorumlar üzerine kurulu değerlendirmeler yapılıyor.

Şimdi biraz önce burada da Genel Kurulda da tartışıldı, işte “Hâkimler karar vermeden polisler gitmez kapıya.” filan diye. Şöyle bir şey var, biz buna çok tanık oluyoruz: Hâkimler karar veriyor, işte deniliyor ki: “Şu kişi gelsin ve ifade versin, ifadeye getirilsin.” Normalde uygulama şudur: Tebligat çıkarılıyor, tebligata istinaden insanlar gidiyor; Emniyet Müdürlüğünde ya da ilgili birimde ifadelerini veriyorlar, ondan sonra varsa bir şey işlem devam ediyor. Fakat bunu Emniyet teşkilatı nasıl uyguluyor? Kendilerine göre bir karar almışlar, kafalarında böyle bir uygulama şekli var: Muhalifse evine gece yarısı kapıları kırılarak giriliyor, evinin içerisi darmadağın ediliyor, ondan sonra götürülüyor ilgili birime, bir ifadesi alınıyor, ondan sonra serbest bırakılıyor. Ya, şimdi, ifadesi alınıyor, serbest bırakılıyor, her şey normale dönmüş gibi bakıyor ama öyle değil, gece yarısı o kişinin evine girilmesi; yaşadığı sitede, apartmanda, sokakta onlarca polisle operasyon düzenlenmesi orada yaşanan herkesi etkiliyor, o aile bireylerinin tamamını etkiliyor, okula giden çocukların yaşamını etkiliyor. Şimdi, bunların hiç önemi yok, o kişiyle ilgili hiçbir istihbari şey de yürütülmüyor, daha sonrasında bir mesele de olmuyor, serbest bırakılıyor, geçiyor, gidiyor, sadece ifadesini vermiş oluyor ama oraya öyle götürülüyor; bunun onlarca örneği var, sayabiliriz de burada.

Şimdi, zaten elde bir RTÜK var, buna karşı nasıl bir uygulama içerisinde olduğunu biliyoruz. Bizim şikâyetlerimizi, HDP olarak bize karşı gazetelerin, televizyonların yapmış olduğu iftira, yalan, hakaret yayınlarına karşı onlarca, yüzlerce, binlerce şikâyetimiz var fakat bunlardan bir tanesi dikkate alınmıyor.

Şimdi, iktidara şunu söyleyeceğim yani şöyle bir dert içerisindesiniz: “Nasıl olsa biz seçiliyoruz, nasıl olsa halkımız bizi destekliyor dolayısıyla biz doğru yapıyoruz.” falan zannediyorsunuz ama şunu görmüyorsunuz: Bakın, devletin bütün olanakları arkanızda yani kaymakamlıktan valiliklere, okul aile birliklerinden cami derneklerine, spor kulüpleri yöneticilerine, bütün Jandarmasından MİT’ine, RTÜK’ünden TÜİK’ine, Diyanetten cemaatlerine, TİKA’sından mikasına hepsi iktidarın kazanması için, AKP’nin seçim kazanması için bir bütün, sahada seçim çalışması yapıyorlar. Bütün bunlara rağmen çoğunluğu elde edemiyorsunuz yani hâlâ şu Mecliste örneğin tek başınıza çoğunluğunuz yok, tek başınıza yasa çıkaramıyorsunuz.

Şimdi, bütün bunun karşısında, HDP’ye karşı ne oluyor peki? Hani şey değil “Ya, bize yer vermiyorlar. Ya, bize niye gazetelerde yer vermiyorlar? Bize niye TRT’de yayın vermiyorlar?” filandan geçtik artık yani verirken de ne kadar aleyhte bir şey varsa oradan veriliyor, ne kadar yalan varsa oradan veriliyor, ne kadar iftira varsa oradan veriliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Başkanım, bitiriyorum.

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Ve bütünüyle bunlar yetmiyormuş gibi bir de hedef gösterici yayınlar yapılıyor; çoğu da yalan, yanlış bilgilerden ibaret. Bu yetti mi? Bu yetmedi, bunun sahası da var. Demin, devleti yanına alan AKP yani AKP için seçim çalışması yapan devletin kurumlarından bahsettim ya, bu kurumların tamamı sahada da HDP aleyhinde çalışma yapıyor. Şimdi, biz köyleri dolaşıyoruz -hem de Karadeniz’in köylerini de İç Anadolu’nun köylerini de Ege’nin köylerini de dolaşıyoruz- biz gitmeden köyleri arıyorlar; ya Jandarma arıyor ya kaymakamlık arıyor ya da ikisi birden arıyor, muhtar aranıyor: “HDP’li vekil geliyormuş, aman ha, onların yanında durmayın, yüz vermeyin, ortalıkta gözükmeyin.” Uyarılıyorlar; kaç yerde tanık olduk, kaç yerde. Peşimizde bir tane Jandarma bilmem ne aracı dolaşıyor, sorduruyoruz arkadaşlarımıza: “Ya, niye dolaşıyor?” “Efendim, vekilimizin güvenliğini sağlıyoruz.” Vay vay vay vay, şu işe bak sen!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Dertlerinin ne olduğunu biliyoruz ama bütün bu aleyhte duruma rağmen bir türlü yüzde 10 barajın altına indiremediğiniz bir HDP var. Barajı düşürdünüz başkaları için ama merak etmeyin, biz o barajların hepsini yıkarak buralara geldik, gelmeye devam edeceğiz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde son konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın Murat Emir.

Buyurun Sayın Emir. (CHP sıralarından alkışlar)

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclisimizin önünde ne denli saçma bir yasa teklifi olduğunu çarpıcı ve sıcak bir örnekle dikkatinize sunmak istiyorum: Bakın, Fahrettin Altun'un hazırladığı dezenformasyon bülteni, ilk haber: “’Altı yüz elli altı yıllık camiye PVC pencere taktılar.’ Bu, yalan.” diyor; bu, devletin resmî belgesi. İhlas Haber Ajansı da şimdi yayınladı, diyor ki: “Haberimizin arkasındayız, keşke yalan olsa.” Üstelik de resimleri de gösteriyor; bakın, resimler de burada.

Şimdi, siz 29’uncu maddeyi geçirdiniz ya, hapı yuttu birisi; ya İhlas Haber Ajansının muhabiri hapse girecek ya da Fahrettin Altun, hangisi? Şimdi, bir palavranız var “Mahkeme karar verecek.” Ya arkadaşlar, bahse konu mahkeme, asliye ceza mahkemesi. Asliye ceza mahkemesi gerçeği araştırmaz ki ne böyle bir yetkisi var ne böyle bir görevi var ne de böyle bir kabiliyeti var. Ya saçma sapan bir yasa teklifi. “Elli yıllık hukukçuyum.” diyor Feti Yıldız -keşke burada olsaydı- ben de kendime, iyi ki elli yıllık hukukçu değilim diyorum çünkü şahsen böyle bir yasa teklifinin altına imza atmış olmayı kendime yediremem. Siz de yedirmeyin, buna “evet” demeyin, bu uygulanamaz saçma sapan bir kanun teklifidir. Bakın, öngörülebilir değil, ne zaman bunun suç olacağı belli değil. Vatandaşın ne söylerse, ne yazarsa, hangi “tweet” i atarsa cezalandırılacağı belli mi? Belli değil. Kapsamı ne, nasıl karar verilecek; belli değil.

Diyor ki: “Vatandaşı korku, panik, endişeye sevk etmek.” Bu yasa teklifinin kendisi, bizatihi kendisi zaten bu amacı güdüyor. Dolayısıyla, bu yasa teklifi aslında geçtiğinde -ihbar ediyorum- birinci derecedeki sanığı Feti Yıldız'dır çünkü halkı bu yasa teklifiyle birlikte korku, endişe ve paniğe sevk ediyor, diyor ki: “Aranızda haberleşmeyin kardeşim, ‘tweet’ atmayın, birisinin açıkladığı bilgileri siz söylemeyin, birbirinize iletmeyin çünkü birinizi alıp hapse atabiliriz.” Hem de ne kadar? Bir yıldan üç yıla kadar. Israr ediyoruz -bu kanun uygulanamaz da- sizin sembolik, bazı kişiler üzerinden bu kanunu uygulamak yoluyla topluma korku salacağınızı, panik havası estireceğinizi ve bunun üzerinden seçimleri almaya çalışacağınızı biliyoruz. Hiç olmazsa tutukluluk olmasın diyoruz, orada bile değilsiniz. Amacınızın ne olduğu apaçık ortada; bakın, sizin amacınız şu: Seçime giderken sopalı bir demokrasi yaptınız, sopalı demokrasi, şimdi o sopanın ucuna bir çivi daha çakıyorsunuz ve Türkiye’yi getirdiğiniz yer, demokrasiden hızlıca bir kopuştur.

Türkiye’deki düşünce ve ifade hürriyetinin geldiği noktayı açıklamak bakımından bir küçük örnek daha vereyim. Üç ay önce Sayın Genel Başkanımız TURKEN Vakfı hakkında “Tayyip Erdoğan’ın oğlu gönderiyor Türkiye’den, kızı 60 milyon doları Amerika’dan alıyor, Amerika’da gökdelen dikiyor.” dedi. Hangi tarafı yanlış bunun? Bu, gerçek; gökdelen orada duruyor, vakıflar duruyor, o vakıflarda oğlunun ve kızının görev yaptığı resmî kayıtlarda var zaten. Ama ne oldu? RTÜK bunu yayan kanallara ceza verdi. Ne dedi, biliyor musunuz? “Doğruluğu araştırılmaksızın ve soruşturulmaksızın açıklandığı için.” dedi. Ben buradan söylüyorum: TURKEN Vakfının Amerika’da yaptığı gökdelen Türkiye’den Tayyip Erdoğan’ın oğlunun, kızına gönderdiği, Amerika’ya gönderdiği 60 milyon dolarla yapılmıştır. Şimdi TRT 3 yayınlıyor, TRT 3’e ceza mı vereceksiniz? Verin haydi TRT 3’e ceza, kapama cezası verin. Yani getirdiğiniz yerin ne denli saçma, ne denli akıl dışı olduğunu anlatmak için söylüyorum bunları.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, böyle bir kanunu, böyle bir lekeyi kendinize yakıştırmayın, son derece yanlış. Bir asliye ceza hâkimi bu kararı nasıl uygulayacak? Emin olun gülecekler size, emin olun; “Bu kanunu kim yazmış, kim geçirmiş, kim onaylamış?” diyecekler, mesela “Biz 300-500 bin kişiyi bir anda hapse mi atacağız, tutuklayacak mıyız?” diyecekler, “Bu kadar dosyanın altından nasıl kalkacağız?” diyecekler. Siz de biliyorsunuz uygulanmayacağını ama seçimi kaçırmak için, seçimi bir şekilde almak için bunları yapıyorsunuz. Niye biliyor musunuz? Çünkü çok korkuyorsunuz, çok korkuyorsunuz ama burada haklısınız, çok korkmakta haklısınız çünkü biz geldiğimizde ülkeyi buraya getirenler, Türkiye’yi bir açık hava cezaevine dönüştürenler, demokrasimizi böylesine yerlerde süründürenler, Anayasa’yı her gün ihlal edenler, haram para yiyenler, devletin bütçesini talan edenler korkmalıdırlar ve korksunlar; size de korkmayı tavsiye ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 30’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiş” ibaresinin “ilave edilmiş” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Ayhan Erel                          Feridun Bahşi        Hayrettin Nuhoğlu

                  Aksaray                                Antalya                         İstanbul

                Bedri Yaşar                      İmam Hüseyin Filiz

                  Samsun                               Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Gaziantep Milletvekili Sayın İmam Hüseyin Filiz.

Buyurun Sayın Filiz.(İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesiyle ilgili olarak İYİ Parti Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 286’ncı maddesinin (3)’üncü fıkrasının (a) bendine (6)’ncı alt bendinden sonra gelmek üzere “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu (madde 217/A)” eklenmektedir ve ayrıca bu konuda bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararlarının temyiz edilebilmesi mümkün kılınmaktadır. Madde 29 için görüşümüz bu madde için de geçerlidir.

Değerli milletvekilleri, sözlerime Gaziantep’te bir gazetecinin attığı bir “tweet” sonucu karşılaştığı olayları özetleyerek devam etmek istiyorum. Yaklaşık bir ay kadar önce, bir polis memuru gazeteciyi arayarak bu konuda ifade vermesi için Emniyet Müdürlüğüne uğramasını söyler, gazeteci de konuyu merak ederek Emniyet Müdürlüğüne gider; biraz sohbetten sonra önüne bir kâğıt konulur, kâğıtta birkaç ay önce attığı bir “tweet” vardır, “tweet” şöyledir: “Araban’da Suriyeli bir grup hastane personelini darbetti.” Evet “tweet” bu kadardır, halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama suçu işlediği iddiasıyla savcı ifadesinin alınmasını emretmiştir. 7 kelimelik bir “tweet”ten nasıl kin ve nefret suçu çıkarılmıştır peki? Burada kritik kelime “Suriyeli.” Gazeteci, saldırgan grubun bir şekilde tanımlanması gerektiğini izah ederek “Suriyeli” kelimesini de grubu tanımlayan bir sıfat olarak kullandığını belirtir ama birileri “Suriyeli” kelimesini kin ve düşmanlık ifadesi olarak yorumlayarak gazeteciden hesap soruyor. Aslında böyle bir yorumlama, Hükûmetin “Suriyelilerin gündeme getirilmemesi politikası”ndan kaynaklanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, dezenformasyonla mutlaka mücadele edilmeli ancak basına sansür silahı olarak kullanılmamalıdır. Bu yasayla halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçunun yanına “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” şeklinde bir argüman daha ekleniyor. Yoruma açık olan bu düzenleme, somut olmayan gerekçelerle gazetecilerin, basın mensuplarının, sosyal medya kullanıcılarının cezalandırılmalarının yolunu açabilecektir. Bir tek “Suriyeli” kelimesinden kin ve düşmanlık anlamı çıkaran irade, diğer haberlerden neler çıkarır düşünmek lazım. Dolayısıyla yeniden ifade etmek gerekirse bu yasa sansür yasasıdır, bu yasa düşünmeye ve düşünceyi açıklamaya engel koyacak yasadır, bu yasa tam anlamıyla basın özgürlüğüne yapılan bir darbedir, bu yasa tenkitlere tahammülsüzlüğün en güzel örneğidir, bu yasa öküzün altında buzağı aratma yasasıdır, bu yasa toplumdaki huzursuzluğu artıracaktır. Yorumlar ve subjektif değerlendirmeler Hükûmetin politikasına uygun olacağından yasa yandaşlara değil muhaliflere uygulanacaktır. Bu yasa Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ülkeyi nerelere götüreceğinin tipik bir örneğidir ve hoşgörüsüzlüğün bir sonucudur.

AK PARTİ iktidarı, muhalif düşünceye ayar vererek ve yayınlara engel koyarak özgürlükleri kısıtlamaya çalışırken ahlakı dejenere eden yayınlar; toplumumuzun değerleriyle alay eden, onları tahkir eden yayınlar; özellikle yandaş kanallarda yıllardan beri çeşitli adlar altında yapılan programlarla aile yapımızı sistematik olarak bozmaya çalışan ve garip ilişkileri gündeme getirerek, toplumu içten içe çökerten yayınlar devam etmektedir. Bu konuda gereğini yerine getirmeleri için RTÜK ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığını uyarmamıza rağmen hiçbir önlem alınmadı; görmüyorlar, kirlilik devam etmektedir, tam bir neme lazımcılık örneği.

Değerli milletvekilleri, sizlere yakın siyasi tarihimizde yaşanmış 9’uncu Cumhurbaşkanının basının ifade özgürlüğüne karşı gösterdiği hoşgörüden bahsetmek istiyorum. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev’i havaalanında uğurlayan dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in tören sırasında güneş gözlüğünün tek camı düşmüş, orada bulunan basın mensuplarından foto muhabiri Fahir Arıkan da bu ilginç anı fotoğraflayarak haber yapmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

Buyurun.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bu fotoğrafta gördüğünüz şekilde gazetelerin ana sayfalarına manşet olan “korsan baba” yakıştırmasıyla büyük ilgi uyandıran haberden sonra bu fotoğrafla yılın fotoğrafı ödülünü almıştır; foto muhabiri Fahir Arıkan’a ödülünü veren kişi ise Süleyman Demirel olmuştur. Bir zamanlar bu topraklarda siyasetçiler nüktedandı, espriyi kaldırabilme hoşgörüsüne sahiplerdi, ülkenin başındaki bir siyasetçiyle “korsan baba” diye espri yapılabiliyordu. Böyle bir olay şimdi olsa fotoğrafı çekip yayınlayan gazeteci ve gazete için neler olurdu, bu şartlar altında tahmin edemiyorum.

Değerli milletvekilleri, iktidara Hacı Bektaş Veli’nin “Nefsine ağır geleni kimseye tatbik etme.” sözünü hatırlatarak, Türkiye'nin demokrasinin ve hoşgörünün aydınlattığı güneşli, iyi günlere ulaşmasına az kaldı diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

30’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 30’uncu madde kabul edilmiştir.

31’inci madde üzerinde aynı mahiyette 3 önerge vardır, okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

               Kemal Peköz                    Mehmet Ruştu Tiryaki      Nusrettin Maçin

                   Adana                                  Batman                        Şanlıurfa

             Züleyha Gülüm                    Dilşat Canbaz Kaya

                  İstanbul                                İstanbul

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

          Gülizar Biçer Karaca                    Engin Özkoç

                  Denizli                                 Sakarya

 

Yine aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

      Mehmet Metanet Çulhaoğlu             Hayrettin Nuhoğlu   İmam Hüseyin Filiz

                   Adana                                 İstanbul                      Gaziantep

             Ayhan Altıntaş                       Orhan Çakırlar              Hasan Subaşı

                   Ankara                                  Edirne                          Antalya

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Nusrettin Maçin’e ait.

Buyurun Sayın Maçin. (HDP sıralarından alkışlar)

NUSRETTİN MAÇİN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında bu yasanın ismini “susturma yasası” bu yasanın adını “korku yasası” bu yasanın adını “panik ve endişe yasası” koymak lazım. AKP iktidarı, yirmi yıldır bu ülkede dezenformasyon ve algı operasyonunda birinci derecede bir partidir. Şimdi, ana akım medyasıyla, görsel ve yazılı basınıyla, bütün kurumlarıyla yirmi yıldır bu ülkenin gerçeklerini çarpıtan bir iktidar bizim karşımıza çıkıyor, dezenformasyonla mücadele yasası… Vah, vah, vah!

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu AKP iktidarı siyaseten, ekonomik olarak, sosyal olarak, iç ve dış siyasette bir çöküşün eşiğine geldi. Bu çöküşünü gizlemek için bu toplumu susturması lazım. Bu toplumun ifade özgürlüğünü, düşünce özgürlüğünü, haber alma özgürlüğünü, gerçeklere ulaşma özgürlüğünü kısıtlaması gerekir. Şimdi, daha önce bunu yazılı ve görsel basın üzerine yapıyordu. Hepimiz biliyoruz ki bilişsel kapitalizm çağında yaşıyoruz, dijitalleşme çağında yaşıyoruz yani bilgi ve iletişim çağında yaşıyoruz. Şimdi, bu dönemde iletişimin, haberleşmenin kitleselleştiği sosyal medya yer sağlayıcıları yani bu yer sağlayıcıları dediğimiz Twitter, YouTube, Facebook; bütün bunlar yer sağlayıcıları. Bir de bu erişimi sağlayan kurumlar var yani diyelim ki Turkcell, Vodafone ve benzeri; isimlerin hepsini saymayayım, hepimiz biliyoruz.

Şimdi, bu yasayla birlikte ne getiriliyor biliyor musunuz? Bu internet ağı firmalarının arasında bir erişim birliği kurulmuş. Bu birlik yani çıkan bir kararı bu internet ağının koordinasyonuyla ne yapıyor? Yer sağlayıcı sosyal medya ağlarına hemen elektronik postayla bildiriyor. Hem paylaştığını engelliyor hem de ortadan kaldırıyor.

Şimdi, hepimiz biliyoruz Covid-19 sürecinde, iş dünyasından tutalım siyaset dünyasına, sivil toplum örgütlerine, eğitim ve sağlığa kadar, daha çok banka sektörüne kadar dijital sosyal medya platformları üzerinde toplantılar, organizasyonlar yapıldı. Şimdi, hepimizin bildiği, dünyada ve ülkemizde toplumun yüzde 60’ı, 70’i televizyonları dahi izlememe durumuna gelmiştir. Neyi kullanıyorlar? Sosyal medyayı kullanıyorlar, YouTube’u kullanıyorlar, Facebook’u kullanıyorlar, Twitter’ı kullanıyorlar. Yani bu haberleşme ağının kitleselleştiği sosyal medya ağı üzerinden toplumu tehdit etmeye çalışıyor. Yani bulunduğun bir sokakta bir olay oldu, o olayı görüntülemek eğer iktidara yanlışsa, iktidarın çıkarına ters düşüyorsa onu görüntülemeyeceksin, görüntülesen de yayınlamayacaksın, yayınlarsan bunun cezai müeyyidesine uğrayacaksın bir yıl ile üç yıl arası. Eğer gerçek ismini kullanmamışsan -bu özellikle 29’uncu maddede; sosyal medyada kullanıcıların çoğu gerçek ismini de kullanmıyor- bu, yarı oranında cezanın artmasına neden oluyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, şunu söylemek istiyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NUSRETTİN MAÇİN (Devamla) – Bir dakika…

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

NUSRETTİN MAÇİN (Devamla) – Türkiye'de TÜİK ekonomiyle ilgili bütün gerçekleri saptırıyor, bütün gerçekleri saptırıyor. Enflasyonun yüzde 83 olduğunu söylerken TÜİK, bağımsız kurumlar ise 180 civarında olduğunu söylüyor. Şimdi biz hangisine inanacağız? Bağımsız kurumların yapmış olduğu enflasyonu mu göz önünde bulunduracağız yoksa TÜİK’in vermiş olduğu bilgiyi mi? TÜİK’e kim emir veriyor? Elbette ki iktidar veriyor. O açıdan, bu yasa, gerçekten, seçime giderken, ekonomik kriz derinleşirken iç ve dış siyasette iktidarın dibe vurduğu bir dönemde toplumu susturma yasasıdır; toplumu korkutma, panik ve endişe yaratma yasasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NUSRETTİN MAÇİN (Devamla) – Ama biz şunu iyi biliyoruz, bu gerçekler eninde sonunda halkımız tarafından bilinecektir ve 2023 seçimlerinde bu iktidar yüzde 25’in altında kalacaktır. (HDP sıralarından alkışlar) Yüzde 25’in altında kalacaktır; bir nottur, burada düşüyorum.

Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Maçin, teşekkür ediyoruz.

Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Denizli Milletvekili Sayın Gülizar Biçer Karaca.

Buyurun Sayın Karaca. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, 29’uncu madde geçti, talimat yerine geldi ve Cumhur İttifakı'nın sıraları boşaldı ve 29’uncu maddeyle, hapis cezalarıyla toplumu baskı altında susturabilme olanağını elde etmenin rahatlığıyla da sayın vekil arkadaşlarımız odalarına sanıyorum çekildiler.

Değerli milletvekilleri, 29’uncu madde geçti ama dün akşam burada yaşanan bir ironiyi sizlerle paylaşarak 29’uncu maddenin tehlikesini bir kez daha gözler önüne sermek isterim. Dün akşam burada bir milletvekilimiz, Muğla Milletvekilimiz bu yasaya, sansür yasasına karşı toplumda bir farkındalık oluşturabilmek için bir çekiçle telefonunu kırdı, ardından tartışmalar çıktı. Milliyetçi Hareket Partisinin Grup Başkan Vekili itiraz etti ve aslında hepimizin de bildiği gibi, Sayın Meclis Başkan Vekilimiz dedi ki: “Kötü niyetli olarak getirmedi, ben kötü niyetli olmadığını biliyorum.” Sayın Akçay dedi ki: “Kötü niyetli olmadığını nereden biliyorsunuz?”

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Hayır, öyle demedim. Niyet sorgulanmaz dedim.

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Devamla) – “Niyetini nereden biliyorsunuz?” dediniz, duyduk hepimiz.

Ben de soruyorum: Peki, korku ve panik yaratma saikiyle gerçeğe aykırı bilgi yaymayı cezalandırmak için az önce “evet” dediğiniz bu yasada, 29’uncu maddedeki korku ve panik yaratma saikini nasıl tespit edeceksiniz ya da gerçeğe aykırı olduğuna kim karar verecek? Yani bu saiki fal bakarak mı göreceksiniz? İşte ironi bu. Dün arkadaşımızın burada yaptığı eylemin niyeti belli olduğu hâlde bu şekilde sorgulayabiliyoruz ama ne ironidir ki bu saiki sorgulamadan “evet” diyebiliyoruz.

Değerli arkadaşlar, en kötü yasalar iyi uygulayıcıların elinde adaletli olur ama en iyi yasalar kötü uygulayıcıların elinde maalesef ciddi hak ihlallerine sebep olur. Bugün, yargının bu derece talimatla çalıştığı bir ülkede, bu ülkemizde, bu yasanın nasıl uygulanacağını ve kimler için hangi şekilde uygulanacağını bilmemek hakikaten gülünç gelir, hepimiz biliyoruz bu durumun ne olduğunu.

Değerli arkadaşlar, bu yasa yürürlüğe girmeden, daha Mecliste görüşülmeden bir birim kuruldu, bu da Dezenformasyonla Mücadele Merkezi. Az önce değerli milletvekilimiz oradan bir haberi gösterdi. Bu birimin başına İdris Kardaş getirildi. İdris Kardaş ne diyor? “Erdoğan'ın hakikat mücadelesinde ortak olmak onurdur.” diyor. Şimdi, bu arkadaşımızın, bu birimin ve Fahrettin Altun'un çıkardığı bu bilgi notlarına, dezenformasyon raporuna göre mahkemeler ceza verecek ve sadece bilgiyi paylaşan değil, beğenen ve “retweet”leyen de üç yıl cezaevi riskiyle karşı karşıya kalacak.

Değerli arkadaşlar, 2012-2020 yılları arasında Twitter Şeffaflık Raporu'na göre Twitter'a dünya genelinden 12.499 mahkeme kararı gönderilmiş, bunun 7.070’i Türkiye'ye ait, şampiyonuz. Dünya liginde Twitter'da içerik kaldırmakta şampiyon olmuşuz, Rusya bizim yarımız oranında, 2’nci sırada. Yine, Facebook'ta içerik kaldırmada 2.452 rakamıyla 5’inci sıradayız yani aslında sosyal medyada her türlü yasakta şampiyonlar liginde oynarken neden hâlâ böyle bir gizli, böyle bir baskı, böyle bir sansür, otosansür ve düşünce ve ifade özgürlüğünü tamamen ortadan kaldıracak bir yasal düzenlemeyle Mecliste bunu yapıyorsunuz?

Evet, herkes şunu söyledi, bütün milletvekili arkadaşlarımız konuşmalarında hep şunu ifade etti: “Sizler, doğru bilgiler bile olsa işinize gelmeyenleri yasaklayacaksınız, hapse atacaksınız, baskı kuracaksınız.”

Ben, başka bir açıdan bakmak istiyorum: Hepimizin bildiği gibi, seçim yaklaştıkça bugünden başlayarak, daha geçtiğimiz aylardan başlayarak kumpaslar kurmaya başladınız; bu kumpasları planlayıp aynı zamanda sarayın propaganda aracına dönüşmüş basına manşetleri gönderdiniz, düğmeye bastığınız anda o manşetler giriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Devamla) – Ama yirmi dört saat geçmeden kara propagandanız ve kumpasınız çöküyor. Asıl sizi rahatsız eden bu. (CHP sıralarından alkışlar) İstiyorsunuz ki gerçekler ortaya çıkmasın, kumpaslarınız ortaya çıkmasın, kumpaslarla yürüttüğünüz siyasetiniz seçim dönemine kadar algı yönetsin ama boşuna. Özgürlük tarlalarında kumpasınızın, ihanetinizin ve baskınızın tohumları asla yeşermeyecek çünkü bu ülke, Mustafa Kemal Atatürk'ün “Ya istiklal ya ölüm!” diyerek yola çıktığı, tam bağımsızlığı ve özgürlüğü mayasında hisseden bir milletin ülkesidir. (CHP sıralarından alkışlar) Emeğiniz, mücadeleniz boşadır; özgürlük kazanacak, demokrasi kazanacak diyor, Genel kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde son söz Ankara Milletvekili Sayın Ayhan Altıntaş’ın.

Buyurun Sayın Altıntaş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İYİ Parti Grubu adına 340 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine söz almış bulunuyorum.

Kanun teklifi kamuoyuna “dezenformasyon yasası” olarak yansıdı ancak ne yazık ki bu kanun teklifinin, iktidar partisinin muhalif sesleri susturmak amacına hizmet eden adımlardan biri olduğu görülmektedir. Elbette devletimiz ve milletimiz aleyhine yapılan dezenformasyona biz de karşıyız. Biz de çocukların istismar edilmesine, uyuşturucu satılmasına, intihara teşvike, yasa dışı kumara, internetin küfür ve hakaret ortamına dönüşmesine karşıyız. Bu gibi suçların hangi ortamda olursa olsun yasal yaptırımları kanunlarımızda zaten mevcut ama böyle fiillerin oltadaki yem gibi kullanılarak sosyal medyada baskı kurulmasına yol açacak yeni suç tanımları yapılmasına da karşıyız. Dolayısıyla kanun yaparken olaylara sadece tek bir açıdan değil, pek çok yönleri de gözeten bir yaklaşım içinde olmalıyız. Anayasa’nın fikir, basın ve haberleşme hürriyetini koruyan maddelerini de gözetmeliyiz, aksi hâlde çıkardığımız kanun tamamen bir sansür yasası niteliği taşır.

Nitekim bu teklif iddia edildiği gibi Avrupa veya Almanya’daki gibi değil, Rusya’daki yasa gibi insanların ifade özgürlüğünü baskı altına alan bir kanun teklifidir. Avrupa’daki yasanın esas amacı vatandaşları korumak iken Rusya yasasının amacı ise vatandaşını korkutmak olarak görünüyor. Rusya’da çıkarılan internet kontrol yasasının gerekçesinde de uyuşturucu satışını ve intiharları önleme, aileyi güçlendirme gibi halisane niyetler görürsünüz ancak bu yasaya dayanılarak çıkarılan “fanatik materyaller listesi”ne ve “Rusya Federasyonu’na saygısızlık” başlığı altında nitelenen yayınlara bakarsak kanunun esas motivasyonunun vatandaşı korkutmak olduğu apaçık ortadadır. Örneğin, sokaktaki ekmek kuyruğunu ya da okullardaki sınıfların kalabalıklığını veyahut havaalanlarında ülkeden ayrılan gençlerin görüntülerini sosyal medyada yayınlamak Rusya'daki kanuna göre suç teşkil ediyor ama bu arada kamu otoritelerinin yaptığı yalan haber ve dezenformasyon son hızıyla devam ediyor, kanun onlara dokunmuyor. Maalesef, elimizdeki kanun teklifi de aynı şekilde dezenformasyon yapan kamu otoritelerine dokunmazken vatandaşların ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı hükümler içeriyor. Bu kanun, bizi hür ve müreffeh yapmaz. İfade özgürlüğü olmayan yerde bilgi kirliliği vardır, demokrasi olmayan yerde zafiyet vardır.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinin zamanlamasının seçime hazırlık olduğu da ortada. İktidar partisi seçimden önce sosyal medyada baskı kurmak ve böylece muhalefeti tamamen sindirmek istiyor. Bu teklif kanunlaşırsa seçim süresinde yaşadığı mağduriyetleri dile getiren vatandaşlar, samimi duygularla korkularını, endişelerini paylaşanlar suçlu sayılabilecek. Örneğin, bir muhalefet mitinginde “Geçinemiyoruz, açız.” diyen vatandaş halkı paniğe sevk etmekten hapsi mi boylayacak? Hükûmetimiz vatandaşa “Açsan seni doyurayım ama hapishanede.” mi diyecek? (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Bu yasa kanunlaşırsa muhalif sesleri bastırarak girilen bir seçim meşru da olmayacaktır. Önümüzdeki seçim ve sonrasındaki seçimler vatandaşın vicdanını ve aklını ikna edemeyecektir.

Değerli milletvekilleri, seçim güvenliğini sağlamak önemlidir. Bunun için öncelikle seçmenin fikir ve ifade hürriyetlerini korumalıyız. Vatandaşlarımızın fikirlerini rahatça söyleyemediği, gördükleri haksızlıkları, yaşadıkları sıkıntıları belirtemedikleri bir ortamda seçim güvenliğinden bahsedemezsiniz. Bu açıdan, Yüksek Seçim Kurulunu da yasanın seçimlere gölge düşürmeyecek şekilde uygulanacağına dair güvenceler vermeye davet ediyorum.

İktidar mensubu arkadaşlar Komisyonda “Bu yasanın zamanlamasının seçimle ilgisi yok.” dediler. “Eğer söylediğiniz gibiyse, gelin, yasanın yürürlük tarihini seçimden sonraya bırakalım.” diye öneride bulunduk ancak bu önergemiz iktidar mensubu milletvekillerince tabii ki reddedildi. Biz her zaman olduğu gibi vatandaşımızın ve özellikle gençlerimizin haklarını, özgürlüklerini savunacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) – Değerli iktidar milletvekilleri “Gençler daha iyi telefon almak için yurt dışına gidiyorlar.” diyorsunuz. Hâlbuki onlar iyi telefon için değil, ellerindeki telefonları özgürce kullanamadıkları için yurt dışına gitmek istiyorlar. Bu gibi zorlamalarla gençlerimizi sadece karşınıza alırsınız, seçimde de kobra etkisiyle hezimet yaşarsınız, seçimden sonra da bu kanunun değişmesi için belki de ilk teklifi yine siz verirsiniz.

Gelin, gençleri özgür kılalım, gençler ülkemizde kalsınlar diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…. 31’inci madde kabul edilmiştir.

32’nci madde üzerinde 3 önerge vardır. 2’si aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasına arz ve teklif ederiz.

               Kemal Peköz                        Züleyha Gülüm             Şevin Coşkun

                   Adana                                 İstanbul                            Muş

         Mehmet Ruştu Tiryaki               Dilşat Canbaz Kaya   Meral Danış Beştaş

                  Batman                                İstanbul                           Siirt

               Ömer Öcalan

                 Şanlıurfa

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

               Serkan Topal                                                          Engin Özkoç

                   Hatay                                                                     Sakarya

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerine söz talep eden Muş Milletvekili Sayın Şevin Coşkun.

Buyurun Sayın Coşkun. (HDP sıralarından alkışlar)

ŞEVİN COŞKUN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 32’nci madde üzerine söz aldım. Genel Kurulu selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, konuşmama başlamadan önce 9 Ekimde Yüksekova'da halkın iradesiyle seçilen milletvekillerimiz Habip Eksik ve Sait Dede’ye yönelik polis şiddetini, emri verenleri ve uygulayanları buradan bir kez daha kınıyorum.

Değerli milletvekilleri, iktidar ömrünü uzatmak için demokrasi ve hukuk hariç neredeyse her yolu denedi, denemeye devam ediyor. Önce “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi” diye ucube bir model getirdi, seçim yasasını değiştirdi. Nazi dönemine rahmet okutan bir İletişim Başkanlığını kurdu; yetmedi, şimdi de tüm toplumu susturmayı hedeflediği bu sansür yasa teklifine umut bağlamaktadır. Demokratik kurumları, kuvvetler ayrılığı sistemini işlevsiz hâle getirecek bu teklife karşı iktidar ve yandaşları hariç herkes itiraz ediyor ve geri çekilsin diye çağrıda bulunuyor. Gazeteci meslek örgütleri bu yasa teklifinin getirildiği gün Meclise gelerek itirazlarını burada da dile getirdiler. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, Meclise bu yasayı onaylamaması çağrısında bulundu ve biz de bir kez daha buradan iktidara bu yasayı geri çekmesi çağrısında bulunuyoruz. Aksi takdirde hukukun işleyeceği günlerde dezenformasyonun büyüğünde sizlerin imzası olacaktır.

Bu teklifte düzenlenen 32’nci maddeyle bağımsız mahkemelerin yetkileri âdeta Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumuna verilmektedir. İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un 8’inci maddesi kapsamındaki katalog suçlar genişletilmektedir. BTK Başkanının resen karar vereceği katalog suçların listesi artırılacaktır. Bir MİT mensubu veya ailesinden birine yönelik herhangi bir haber, bağımsız mahkemelerin kararıyla değil, BTK Başkanının yeterli suç şüphesi olarak görmesiyle engellenebilecektir. MİT görevlilerinin faaliyetleriyle ilgili haber ve internet içeriklerine erişim engeli, mahkeme kararıyla değil, BTK Başkanının isteği üzerine engellenebilecektir. Yani bir bilginin suç olup olmaması o bilginin gerçekliği veya mahkeme kararıyla değil, BTK Başkanının takdiri ve isteğiyle belirlenecektir. Bu durumda BTK Başkanına âdeta hâkim görevi verilecektir. Çok istiyorsanız HSK üyesi de yapın, eksik olmasın. TÜİK enflasyon rakamlarınızı gizleyen kurumunuzdur, BTK’yi de aynı TÜİK gibi bilgileri gizleyen kuruma dönüştüreceksiniz. BTK’nin bir bilgiye, habere dair kararının referansı hakikat değil, iktidarın istediği olacaktır. Anlayacağınız, sansür yasasıyla hukuk hiçe sayılacaktır. Suç ve suçlu artık hukukun belirlediği gibi değil, iktidarın ve atadığı kişilerin istediği gibi şekillenecektir.

Değerli milletvekilleri, demokrasi için vazgeçilmez olan kriterlerden biri de basın ve ifade özgürlüğüdür. Basın ve ifade özgürlüğü ise muktedirlerin sadece istediği kişilerin konuşması değildir; fikirlerin, düşüncelerin özgürce konuşulmasıdır, gazetecilerin özgür bir şekilde yazmasıdır. Ancak bu iktidar tarafından basın susturulmak istenmektedir. Fikirler, düşünceler hapsedilmekte, nefes aldırılmamaktadır. Mesleki faaliyetleri nedeniyle gazeteciler gözaltına alınmakta ve cezaevine atılmaktadır.

Daha bugün Irak Kürdistan bölgesinin Süleymaniye kentinde katledilen Jineoloji editörü Gazeteci Nagihan Akarsel’in Konya’daki cenaze törenini takip eden Gazeteciler Dilan Babat ve Fırat Can Arslan gözaltına alındı. Yine haziran ayında 4’ü kadın 16 gazeteci tutuklandı. Gazeteci Ziya Ataman 2016’dan bu yana hukuksuz bir şekilde cezaevindedir. Ataman ağır hasta olmasına rağmen bir aydır tek kişilik hücrededir. Ataman gönderdiği mektupta “Hücre daracık, nefes alamıyorum.” demiştir. Yine Yüksekova’da 2016’da yaşanan polis şiddetine dair haberi yaptığı için Gazeteci Nedim Türfent o günden bu yana hukuksuz bir şekilde cezaevindedir. Cezaevindeki gazetecilerden biri de ağır hasta tutuklu Devrim Ayık’tır. Bugün 79 gazeteciyi cezaevinde tutan, polis ve yargı eliyle basına yönelik saldırılarını amansız bir şekilde sürdüren iktidarın bu teklifle neyi amaçladığı daha ne kadar açık olabilir ki?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞEVİN COŞKUN (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Evet, tamamlayın lütfen.

ŞEVİN COŞKUN (Devamla) – Evet, iktidara buradan bir kez daha söylüyoruz: Ne yaparsanız yapın, tüm yasalarınıza rağmen özgür basını susturamadınız, bundan sonra da susturamayacaksınız. Çünkü dezenformasyon iktidarınız seçimlerde yolcudur.

Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz talep eden Hatay Milletvekili Sayın Serkan Topal.

Buyurun Sayın Topal. (CHP sıralarından alkışlar)

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, hepinize saygılarımı sunuyorum.

Yine istisnai yetkilerle donatılmış, istisnai bir kanun yapıyoruz. TDK’de “istisnai” ne demek arkadaşlar? “Bir kimse veya bir şeyi benzerlerinden ayrı tutma, kural dışılık, aykırılık.” Şimdi, tabii, bu açıklamaları biz göz önünde bulundurduğumuzda, o da eşittir AK PARTİ. Çünkü kural dışı olan ne varsa onu rutin hâline getiren parti AK PARTİ. Bakın, mesela torba kanun aslında istisnai bir kanundur ama bunu kural hâline getiren iktidar, AK PARTİ. Mesela istisnai kadrolara atama özel bir durumdur ama bunu kural hâline getiren yine AK PARTİ. KHK istisnai bir durumdur ama bunu kural hâline getiren AK PARTİ. Yine çifte maaş; yine şu anda, 32’nci maddede BTK’ye istisnai yetkiler veriliyor. Değerli arkadaşlar, aslında AK PARTİ de istisnai bir parti ve kural dışı, kuralları da maalesef çiğneyen bir parti.

Şimdi, arkadaşlar, yine, son zamanlarda sürekli Maliye Bakanı değişiyor. En son, Sayın Maliye Bakanı milletle dalga geçer gibi -kendisine yazılan ve verilen o kâğıdı okumaya bile bir şekilde zorlanan bir Maliye Bakanı- çıkıyor, milletimize diyor ki: “Nörologlara gidin.” Arkadaşlar, Allah’tan, heterodoks bir yaklaşımla epistemolojik bir kopuş sergileyerek milletimize “Ürologlara gidin.” demedi. Verilmiş bir sadakamız var. Bakanın keyfi yerinde, kafası da yerinde, ne içtiyse milletimize de versin de, milletimiz de içsin de bu ekonomik şey de rahatlasınlar arkadaşlar ya. Milletle bu kadar da dalga geçilmez ya; yazıklar olsun be, yazıklar olsun Bakana! (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, şimdi “hâkim” diyorsunuz, “Hâkime ne gerek var.” diyorsunuz çünkü bununla hâkim BTK Başkanı olacak, savcı İçişleri Bakanı olacak, Yargıtay Diyanet İşleri Başkanı olacak, zaten de başekonomist Sayın Recep Tayyip Erdoğan.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Ekonomistler destek veriyor.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Sahi ya, bu kadar mahir insanımız varken, soruyorum arkadaşlar, enflasyon neden yüzde 186, neden yüzde 186? Arkadaşlar, bu kadar mahir insan varken neden paramız pul oldu? “Dünyada ekonomik kriz var.” Tabii, açıklaması bu arkadaşlar.

Şimdi, eleştirinin bir hak olduğunu, demokrasinin bir özgürlük olduğunu bir türlü AK PARTİ iktidarına anlatamadık. Eleştiriyi hakaret sayan bir iktidar; seçim yaklaştıkça şu anda kendilerinin yaşadıkları olayı unutarak, şiir olayını unutarak bugün, o gün yaşadıklarını bizzat bu sefer basına yaşatmaya çalışıyorlar.

Değerli arkadaşlar, bu devlet bizim, bu devlet hepimizin, bu cumhuriyet hepimizin, devletin kurumlarının tamamı da hepimizin, Cumhurbaşkanlığı makamı da hepimizin; günü geldiğinde, o sarayın mazbatasını da aldığımızda gençlerimizi ve basınımızı da oraya çağıracağız zaten, onlara da açacağız kapıları. Tabii ki her zaman olduğu gibi, Çankaya Köşkü’nde oturacağız Allah’ın izniyle.

Şimdi, gece saat ikide de üçte de bununla ilgili biz eylem de yaptık ama nafile; siz diyorsunuz ki: “Basın gerçekleri yazarsa biz onlara kelepçe takarız. Basın bir soru sorarsa biz onlara kelepçe takarız. Herhangi bir kişi iktidarı, Cumhurbaşkanını eleştirirse biz onlara kelepçe takarız.” Değerli arkadaşlar, nafile, Türk milleti yıllardır özgürlüğüne düşkün bir millettir. Siz ne yaparsanız yapın, sizin sonunuz geldi arkadaşlar; bunu hep birlikte göreceğiz.

Son olarak şunu ifade etmek istiyorum; bakın, adaletle ilgili bir anekdot vardır hepinizin bildiği ama bir kez daha burada anlatmak istiyorum: II. Friedrich Postdam’dan geçerken bir yeri beğeniyor ve adamlarına diyor ki: “Gidin, burayı alın.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Hikâyeyi bitirsem iyi olur.

Neyse, ertesi gün adamları gidiyor, almak istiyorlar “Ne kadar istiyorsan, alalım.” diyorlar. Orada bir değirmenci var “Ben burayı satmıyorum.” diyor. “Ya, olur mu, kral istiyor.” diyorlar. “Ya, olsun, babamdan gelmiş, ben çocuklarıma bırakacağım.” diyor. Neyse, krala gidiyorlar “Efendim, bu adam deli, satmak istemiyor.” diyorlar. Hiddetleniyor “Çağırın bakalım.” diyor. Çağırıyorlar değirmenciyi, değirmenci geliyor. Diyor ki: “Bak, yanlış anladın, ben orayı satın almak istiyorum. Ne kadar istiyorsan, o kadar vereceğim.” “Ben yanlış anlamadım, benim satacak toprağım yok çünkü ben burayı dedemden aldım, babamdan aldım, ben de torunuma bırakacağım.” “Ama ben kralım.” diyor. “Sen kralsan Berlin’de hâkimler var.” diyor. Friedrich, Sanssouci Sarayı’nda arka bahçeye her çıktığında değirmenci diyor ki: “Hey Friedrich, sana sıcak ekmek göndereyim mi?”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERKAN TOPAL (Devamla) - Bunu bitireyim, çok özür dilerim.

BAŞKAN – Ben de merak ettim hikâyenin sonunu, hadi bitirin.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Osmanlı heyetine 31 Aralık 1917’de bu anlatılıyor. Anlatıldığında oradan biri soruyor: “Adalet nasıl bir şey?” Friedrich “Adalet, her sabah sıcak bir ekmek kokusuyla gelirdi.” diyordu. Şimdi, adalet bir gün size de lazım olacak, sizin yandaşlarınıza da lazım olacak, o “Ver mehteri.” diyenlere de lazım olacak. Buradan bunu ifade etmek istiyorum arkadaşlar.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Son olarak, Türkiye’ye, milletimize o adalet 2010 yılında üzerine yürüdüğünüz Kamer Genç’le gelecek, Ali İsmail Korkmazlarla gelecek, millet masasıyla gelecek ve Kemal Kılıçdaroğlu’yla gelecek.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 32’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiş” ibaresinin “ilave edilmiş” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Mehmet Metanet Çulhaoğlu                 Zeki Hakan Sıdalı                         Dursun Ataş

                   Adana                                      Mersin                                      Kayseri

              Yasin Öztürk                              Ümit Beyaz                              Ayhan Erel

                  Denizli                                     İstanbul                                     Aksaray

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Kayseri Milletvekili Sayın Dursun Ataş.

Buyurun Sayın Ataş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Basın Kanunu’nun 32’nci maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bugün ülkemizde yaşadığımız ekonomik kriz her geçen gün derinleşmektedir; yoksulluk, enflasyon, işsizlik sürekli artmakta, yüz binlerce çocuk yatağa yarı aç girmektedir. Tüm bunlar olurken yani ülkemiz her geçen gün uçurumun eşiğine sürüklenirken AKP iktidarı basına sansür uygulamanın, özgürlüklere kelepçe takmanın peşindedir ancak milletimiz AKP’nin bu oyununun farkındadır. AKP iktidarı, beceriksiz yönetim anlayışını, ülkenin geldiği durumu, vatandaşa ödettiği acı faturayı bu sansür yasasıyla gizlemeye çalışsa da başarılı olamayacaktır. Nitekim, korkuyla, baskıyla, yasaklarla ülke yönetilemez. Vatandaşı açlığa, yoksulluğa, işsizliğe mahkûm edip yandaşı rantla, rüşvetle, yolsuzlukla zengin ederek ülke yönetilemez. Millet krizden krize sürüklenirken sarayda lüks ve şatafat içinde yaşayarak ülke yönetilemez.

Değerli milletvekilleri, görüşülen teklife genel olarak baktığımızda basın ve ifade özgürlüğünü tamamen yok edecek bir teklifle karşı karşıyayız. Bu teklif, basın değil, sansür teklifidir. İktidar bu teklifle geleneksel medya üzerindeki baskı ve kontrolünü daha da artırmayı, daha özgür olan sosyal medya üzerinde baskı oluşturmayı, sosyal medyayı da kontrol altına almayı, böylece halkın doğru haber alma özgürlüğünü kısıtlayarak bu ortamda seçime girmeyi amaçlamaktadır.

Basın özgürlüğüne yeni bir darbe niteliğindeki bu teklif, zaten son sıralarda olduğumuz Basın Hürriyeti Endeksi'nde bizi daha da aşağılara çekecektir. 2022 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ne göre Türkiye, basın özgürlüğünde 180 ülke arasında 149’uncu sıradadır. Aynı endekse göre Türkiye, 2005 yılında 98’inci, 2010 yılında ise 138’inci sıradayken bugün 149’uncu sıraya kadar gerilemiştir. Basın özgürlüğünde “kötü” kategorisinden “çok kötü” kategorisine düşmek üzereyiz. Basın Özgürlüğü Endeksi'ne göre bizden geride, Ukrayna'yı işgal ederken hem sansür hem de yalan haberde vites yükselten Rusya; kadınların başörtüsü takmadığı için katledildiği İran; insan haklarının olmadığı, diktatörlükle yönetilen Kuzey Kore, Somali ve Çin gibi ülkeler bulunmaktadır. Bu kanun teklifi yasalaşırsa Türkiye basın özgürlüğünde daha da gerilere düşecektir çünkü bu teklifle hapisteki gazetecilerin sayısı artacak, ifadeleri nedeniyle vatandaşlar tutuklanacak, iktidarın medyası hariç hiçbir basın kuruluşuna yaşam hakkı tanınmayacak, iktidara yandaşlık yapmayan medyaya baskılar daha da artacaktır.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün hedef olarak önümüze koyduğu muasır medeniyetler seviyesinden her geçen gün hızla uzaklaşmaktayız. Ülkemizin geldiği bu utanç tablosunun sorumlusu AKP iktidarı ve inşa ettikleri tek adam rejimidir. Tarihte hiçbir ampul AKP'nin logosundaki ampul kadar karanlık saçmamıştır ama milletimiz bu karanlığı yenecek, ilk seçimlerde baskıya, sansüre, insan hakları ihlallerine, yoksulluğa, yolsuzluğa, yasaklara son verecektir.

Değerli milletvekilleri, gazetecilerin, özellikle de yerel basının ciddi sorunları bulunmasına rağmen iktidar bu sorunları çözmek, gazetecilerin çalışma koşullarını iyileştirmek yerine baskıyı ve sansürü artırarak yasalar çıkarma gayretindedir. Bu kanun teklifinin özü şudur: AKP, ilk seçimde kaçınılmaz olan sonundan millet üzerinde kuracağı baskıyla, yasaklarla, sansürle kaçmaya çalışmaktadır. Seçimlerde kaybedeceğini anlayan AKP, ülkeyi çıkmaza sokan, kriz üstüne kriz yaşatan, yasakçı tek adam rejimini korumaya çalışmaktadır. Ancak herkes emin olsun ki kamunun kaynaklarını aktardıkları yandaş havuz medyası da canlı yayında talimat alarak yazı yazan iktidar kalemleri de ağzını açanı hapse atmak için hazır bekleyen yargı da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

DURSUN ATAŞ (Devamla) – …baskıyı, sansürü artırmak için hazırlanan kanunlar da olayların üstünü kapatmak için getirdikleri yayın yasakları da muhalif düşünen basın organlarına ceza yağdıran RTÜK de işe yaramayacaktır.

Güneşli, aydınlık yarınlara çok az kaldı diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 32’nci madde kabul edilmiştir.

33’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, okutup işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesinin tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

               Kemal Peköz                        Fatma Kurtulan  Mehmet Ruştu Tiryaki

                   Adana                                  Mersin                          Batman

             Züleyha Gülüm                    Dilşat Canbaz Kaya   Meral Danış Beştaş

                  İstanbul                                İstanbul                           Siirt

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Siirt Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş.

Buyurun Sayın Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Evet, susturma ve sansür yasasını görüşmeye devam ediyoruz ama asıl sansürün ve dezenformasyonun iktidar tarafından yapıldığını herkes biliyor, biz de gayet iyi biliyoruz; artık dezenformasyona dair bülten de çıkarmaya başladılar.

Şunu söyleyeyim: Ben size bugün Urfa Adliyesinin önünde beş yüz seksen dört gündür adalet nöbeti tutan Emine Şenyaşar’ı ve ona dair basının yaklaşımını, iktidarın yaklaşımını anlatacağım; dezenformasyon nasıl oluyor, bunu görmenizi istiyorum. Bu Emine anne ve oğlu Ferit Şenyaşar, beş yüz seksen dört gündür Urfa Adliyesinin önünde oturuyor. Neden? Eşi ve 2 oğlu sizin sıralarınızda oturan İbrahim Halil Yıldız Vekilinizin yakınları tarafından katledildiler. Bu kim? İbrahim Halil Yıldız; Süleyman Soylu’yla Suruç Nar Festivali’nde oldukça güzel bir şekilde, mutlu mutlu görüntü veriyor ve basın bunu görmüyor, yandaş basın ve ulusal basın bu resmi asla paylaşmıyor; sansür var. Emine Şenyaşar’ın beş yüz seksen dört gündür yürüttüğü adalet mücadelesine dair haber yapan gazeteciler gözaltına alınıyor. “Dezenformasyon” mu dediniz? Ulusal basın ne yapıyor? Ya, AKP vekili ya, milletvekilinin kendisinin de abisi öldürülmüş o arada, meşru müdafaadan diğerleri kendilerini savunmuş ve bunlar hastanede öldürülmüş, biliyor musunuz? Şu ana kadar hastane kayıtlarına dair bir soruşturma yok, görgü tanıkları var.

Emine Şenyaşar, şu anda, kendi... 7 çocuğu vardı, şimdi 1 kızı da vefat etmiş. 3 çocuğunu kaybetmiş, 4 çocuğu kalmış; onlar babasız. Öldürülen 2 çocuğunun çocukları, 4 çocuk, babasız ve Fadıl Şenyaşar tutuklu, onun da çocuğu babasız büyüyor. Bu kadın yemiyor, içmiyor, uyumuyor, hayata dair hiçbir şey yapmıyor; yaşayabilecek kadar... Sabah gidiyor adliyenin önüne, diyor ki: “Ben adalet istiyorum.” Dünya tarihinde bunun bir benzeri yok. “Dezenformasyon” mu dediniz? Peki, bunu siz kanallarda görebilir misiniz? Hayır. A Haber yalan atmakla meşgul; Sabah, Yeni Şafak her gün yeni yalanlarla, yeni dezenformasyonla, yeni algı yönetimiyle toplumu kutuplaştırıyor. “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” mi? Başka konuşmam var, kim tahrik ediyor, kim kamu barışını bozuyor; bunu sizlere anlatacağım.

Siz topluma diyorsunuz ki: “Susun ya.” Bir katliam var ortada, katliam; bir aileden 3 kişi! Hem de İbrahim Halil Yıldız Beyefendi gidiyor, Süleyman Soylu’yla Suruç’ta nar festivali yapıyor ya! Daha nar bile çıkmamışken, halaylarla… Suruç’ta bu katliam oluyor, Suruç’ta ve anne diyor ki: “Benim burada gözümde yaş kalmadı ağlarken, Süleyman Soylu ve Vekil, koluna takılıyor, gidiyor, bunu kutluyorlar.” Böyle bir vicdan var mı ya? Böyle bir insanlık olabilir mi? Ben geçen hafta ziyaret ettim ve anneye senin duygularını dile getireceğim diye söz verdim. Şimdi de Adliye önünden atmak istiyorlar. Müştemilat bile değil ya, müştemilat bile değil, diyorlar ki: “Burada oturamazsın.” Neden? Polis gitmiş, komiser, gösterdiler “Burası müştemilat bile değil, biz tutanak tutamayız” demişler, “Sizi atamayız.” demişler. O anne hakkında çok sayıda dava var, 19 tane. Neymiş? Konuşuyormuş anne. İşte, ona dava, cinayete cezasızlık.

Şunu söyleyeyim: Emine annenin mücadelesi, tarihin sayfalarında kesinlikle yerini aldı ve siz Emine Şenyaşar’ın yürüttüğü bu direnişi asla ve asla unutturamayacaksınız -bir notum kaldı da orada- ve Kürtlerin, Kürt kadınlarının mücadelesi bu konuda tarih yazıyor. Emine anne, birçok anne tanıdım, birçok anneyle temas ettim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – …acılı birçok anneyi dinledim, hiçbirini ayıramam ama Emine Şenyaşar’ın… İlk gün, katliam olduğu gün de oradaydım, gittim mezarlıktayken eşinin de öldüğü haberi geldi ve biz mezarlıktayken gaz sıkıldı ya, bize gaz sıkıldı defin sırasında çünkü arkasında iktidar partisi milletvekili vardı. Şimdi bunu nereye koyalım, bu yasada bunu nereye koyalım? Haber yasak, gazeteciler tutuklanıyor, kendisi hakkında onlarca dava açılıyor, yerlerde sürükleniyor, darbediliyor, kamu vicdanı yerle bir; haber değeri yok çünkü haber olsa bütün Türkiye toplumu, Emine annenin yanında olacak ama biz onun sesini duyuyoruz. Emine Şenyaşar kesinlikle bizim onurumuzdur, bütün kadınların. Mücadelesinin önünde saygıyla eğiliyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesindeki “tümüne” ibaresinin “tamamına” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Zeynel Emre                        Faruk Sarıaslan         Vecdi Gündoğdu

                  İstanbul                               Nevşehir                      Kırklareli

               Engin Özkoç                     İlhami Özcan Aygun Ali Haydar Hakverdi

                  Sakarya                                Tekirdağ                         Ankara

            Süleyman Girgin

                   Muğla

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Sayın İlhami Aygun.

Buyurun Sayın Aygun. (CHP sıralarından alkışlar)

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli vekiller; Basın Kanunu’nda değişiklik yapan yasa teklifinin 33’üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi ve ekranları başında bizi izleyen tüm vatandaşlarımızı sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

İktidar, basını her yerden kuşatmakta; sosyal medya, bu kuşatmaya karşı önemli bir güç olmuş ve sansür zırhını delen mecraya dönüşmüştür, hatta kimi “tweet”ler borsada, emniyette, siyasette önemli dalgalanmalara, görevden almalara dahi sebep olmuştur. İktidar, şimdi hem muhalif yazılı basını tamamen susturmak hem de sosyal medyayı ortadan kaldırmak için kollarını sıvamış ve bu sansür yasasını hazırlamıştır. Abdülhamit dönemini aratmayan bu yasa, iktidar medyası dışında tüm mecranın imhasını öngörmektedir çünkü seçim kapıdadır, AK PARTİ yaklaşan seçim öncesinde gerçekleri gizlemek, kamuoyuna kendi propagandasını yaparak dezenforme etmek istemektedir. İktidar, artık baş aşağı gitmekte, vatandaşın gönlünden kopmaktadır, kurtuluşu bu sansürde aramaktadır. Zannetmektedir ki sansürle iktidarda kalacak, vatandaş gerçekleri öğrenmeyecek, onlar da makamlarında kalacaktır. Artık mızrak çuvala sığmıyor, ne yaparsanız yapın gizleyemiyorsunuz.

TÜİK, makyajlı enflasyon rakamları açıklıyor. TÜİK, tarımsal üretimi açıklıyor, makyajlıyor, yüksek gösteriyor ama maalesef üretim artmıyor, üretim düşüyor, tam aksine ithalatımız artıyor. Bu yüzden gıda fiyatları aldı başını gidiyor; tüketici, bu ürünleri alamadığı için de boğazından kesiyor.

Biliyorsunuz Abdülhamit, baskı sürecinde “millet, hürriyet, cumhuriyet, veliaht, yıldız” hatta padişahın büyük burnunun kastedileceğini düşündüğü için “burun” kelimesini dahi yasaklatmıştı, “tahtakurusu” kelimesini dahi yasaklatıyor çünkü vatandaşlar “tahtın kurusun” demesinler diye. Şimdi AK PARTİ’nin sansür yasası, Abdülhamit’in o dönemini aratmıyor, bu yasayla yakında “enflasyon, pahalılık, kriz, faiz, üretim, çiftçi, ithalat, et, süt” kelimelerinin de yasaklanmasından endişe duyuyorum çünkü iş buraya kadar varmıştır. Milletimiz yumurta, süt, et, meyve, sebze alamaz hâle gelmiş, birçok evde limon dahi bulanmamakta, şu anda salatasına, çorbasına limon sosu katmaktadır çünkü limondan daha ucuz sos fiyatı vardır, limon sosu kullanmaktadır. Onunla beraber, temel gıda ürünlerine bakıyoruz; yumurta, süt, et artık lüks gıda kapsamına girmiş. Süt ve et üreticisi krizde. 1 milyona yakın gebe ineğimiz kesime gitmiş ve Süt Konseyi 7,5 lira olan sütün litresini zar zor 8,5 liraya çıkardı. Bunları artık bizler duyamayacağız çünkü bu yasayla beraber her şeyi saklıyorsunuz, sansürlüyorsunuz. Böyle gelmiş, böyle gitmez. İşte, sansür yasası bu gerçeklerin dile getirilmesini, eleştirinin dillendirilmesini, vatandaşın sesinin kısılmasını, tepkisizliğini amaçlamaktadır. Çünkü en büyük dezenformasyonu sizler yapmaktasınız.

Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu, Amerika ziyaretine çıktı, orada kirli eller yine devreye girdi, yanlış haber ve daha sonra o haberi kaldırdılar. O da yetmedi, İBB’nin mezarlık işlerinden sorumlu aracını haber girdiniz, baktınız ki o haberi yapılan araç Albayrak Grubunun aracı çıkınca o haber de ortadan kalktı. Ya, kimler dezenformasyon yapıyor? İşte, siz yapıyorsunuz ama ondan sonra da çark ediyorsunuz. Esasında, yanlış haberlerin hepsi, iftira haberlerin hepsi havuz medyasından ve size yakınlar. Ancak bu yalanlara karşı artık müeyyide yok. Oysa Halk TV, Tele1 ve KRT’nin üzerine ise ceza üstüne ceza yağıyor. BirGün gazetesine, Cumhuriyet gazetesine, Sözcü gazetesine ilan akışı duruyor. “İşte, ortada bir dezenformasyon var.” diyorsunuz ama asıl dezenformasyonu siz iktidar eliyle yapıyorsunuz.

Evet arkadaşlar, işte, Tarım Bakanlığının dergisi. Diyor ki Sayın Bakan: “Türkiye, gıdada kendi kendine yeten bir ülkedir.” Hadi oradan. Rusya’dan ayçiçeği gemileri gelirken havai fişek patlatacaktınız Boğaz’da, tahıl koridoru açıldı diye. Yine aynı şekilde -bir de daha hasat yeni bitti arkadaşlar- TMO arpa alımına girdi. Nereden? İthalata girdi. Hani gıdada kendi kendine yeten bir ülkeydik. İşte en büyük yalancı sizlersiniz. Bir de diyor ki DSİ Genel Müdürü: “Su yapıları konusunda dünyada en saygın durumdayız.” Ya, Melen Barajı var. Melen Barajı’nı hâlâ harekete geçiremediniz. Nasıl yapı yaptınız? İşte en büyük yalancılık burada, iftira burada, gerçekler ise… Melen Barajı orada, İstanbul Büyükşehre daha teslim edemediniz.

İnternete, ifade ve haber alma özgürlüğüne kelepçe vurmak istiyorsunuz çünkü korkuyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Ama korkunun ecele faydası yok. Ne yaparsanız yapın koltuklarınızda kalamayacaksınız, gidiyorsunuz arkadaşlar. Evet, vatandaş sizin söylediklerinize değil, cebine, evindeki tenceresine ve karnına bakıyor; mideler boş, tencereler boş ve cepte para yok. İşte gerçek o ama size kalırsa hiçbir şey yok. İşte bu yalan haberleri yapanlar sizlersiniz –havuz medyanız- iftira yapan sizlersiniz ama gerçek yazan KRT, Halk TV ve bununla beraber Cumhuriyet Halk Partisi gazetesi, BirGün’e yasak koyuyorsunuz.

Artık gittiğinizi bilin, geliyor gelmekte olan diyor, sözlerime son verirken tüm vatandaşlarımı sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Yüce Meclise de saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, bir yoklama talebimiz var önergeyi oylamadan önce.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunmadan önce yoklama talebi var, yoklama talebini karşılayacağım.

Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Altay, Sayın Özkan, Sayın Göker, Sayın Aygun, Sayın Kılıç, Sayın Yıldız, Sayın Karaca, Sayın Zeybek, Sayın Şeker, Sayın Kılınç, Sayın Yeşil, Sayın Karasu, Sayın Aydın, Sayın Barut, Sayın Özkan, Sayın İlhan, Sayın Tığlı, Sayın Sarıaslan, Sayın Budak, Sayın Tanal.

Üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.15

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 19.21

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7’nci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesi üzerine Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun ve arkadaşları tarafından verilen önergenin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Pusula veren arkadaşlar salondan ayrılmasın.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 340) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

33’üncü madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 33’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Mehmet Metanet Çulhaoğlu             Hayrettin Nuhoğlu   İmam Hüseyin Filiz

                   Adana                                 İstanbul                      Gaziantep

               Aylin Cesur                         Orhan Çakırlar            İsmail Koncuk

                   Isparta                                  Edirne                           Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Adana Milletvekili Sayın İsmail Koncuk.

Buyurun Sayın Koncuk. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Bütün Genel Kurulu topladım siz konuşacaksınız diye.

İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 33’üncü maddesi üzerinde İYİ Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Maddeyi bir okumak istiyorum, 29’uncu maddeyi, tarihe not düşmek adına milletimiz de maddenin ne olduğunu görsün. Madde şu şekilde: “Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli olacak şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Fail, suçu gerçek kimliğini gizleyerek veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlemesi hâlinde, birinci fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.”

Şimdi, maddeyi okuyunca aklıma 2016 yılında Ankara Emniyet Müdürlüğünün yaptığı bir açıklama geldi. Hatırlarsanız “FETÖ’cüleri ihbar edin.” diye bir açıklama yapılmıştı o tarihte; 40 bin kişi şikâyetçi olmuş 155 üzerinden. Eşini, oğlunu, akrabasını, komşusunu FETÖ’cü diye şikâyet edenler çıkmıştı. Bunları yaşadık. Şimdi, bunları yaşayan bir ülkede böylesine ucu açık kanunların hangi sonuçlar doğuracağını kestirebilmek hiç de zor değil.

Değerli milletvekilleri, bir kanun maddesi yapılırken sonuçlarını öngörebilmek, hesap edebilmek, ölçebilmek lazım ki onu kanun maddesi hâline getirebilelim. Son derece -bu kelime biraz ağır kaçacak belki ama- sorumsuzca hazırlanmış bir kanun maddesi, artık bunu vatandaşlarımız takdir edecek. 29’uncu madde kabul edildi, vatandaşlarımız takdir edecek; Twitter’da, Facebook’ta, Instagram’da yorum yazan gençlerimiz, hatta emeklilerimiz. Çünkü emeklilerimiz yazıyor bir haberin altına, diyor ki: “Geçinemiyorum, emekliler çok kötü.” Şimdi, bu “Geçinemiyorum, emeklilerin durumu çok kötü.” diyen vatandaş acaba halk arasında endişe, korku falan mı yaratmak istiyor? Çünkü Hükûmetin zaman zaman yaptığı açıklamalarda vatandaşın bir eli yağda bir eli balda gibi açıklamalar yapılıyor, onunla örtüşen bir şikâyet değil herhâlde bu. Dolayısıyla, tamamen subjektif bir madde bu.

Değerli milletvekilleri, bunu geçeceğim. Biliyorsunuz öğretmenlerimiz atandı, 20 bin öğretmenin ataması yapıldı. Bu öğretmenlerin hâlâ bir kısmının güvenlik soruşturmaları tamamlanmadı. İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu’nun 12 Eylülde yaptığı açıklamayı hatırlıyorum, demişti ki: “Bugün itibarıyla güvenlik soruşturmaları tamamlanmıştır.” Yani ülkenin İçişleri Bakanı çıkıyor, bundan otuz üç gün önce, güvenlik soruşturmalarının o gün itibarıyla yani 12 Eylül itibarıyla tamamlandığını açıklıyor ama bugün hâlâ sadece İstanbul’da 700 öğretmenimiz görevine başlayamadı. Belki de tarihimizde ilk defa bu öğretmenlere şu söylendi, denildi ki: “Göreve başlayana kadar, gelin, ücretli öğretmen olarak sizi görevlendirelim.” Şimdi, genç öğretmenimiz Adana'dan kalkmış, İstanbul'a gitmiş, göreve başlayacak, evini tutmuş, bakın, evini tutmuş, döşemiş, harcamalarını yapmış, bana yazıyor “Sayın Vekilim, perişanım, para bitti.” diyor. Çünkü ücretli öğretmenlikten alacağı para 3 bin lira civarında bir paradır.

Şimdi, enteresan olan şu: Ya, bir devlet ciddiyeti diye bir şey olur. İçişleri Bakanı “Bugün bitti.” dediyse güvenlik soruşturmalarının o gün gerçekten bitmiş olması lazım.

Şimdi, biz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Sayın Başkanım, lütfen…

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Memleketin bir sürü meselesi varken, hani her boyayı boyadık, fıstık yeşili kaldı, siz bu kanunla fıstık yeşili boyuyorsunuz, fıstık yeşili boyuyorsunuz. Bunun hesabını bu millet soracak. Yani Twitter'da bir yorum yazarken korkarak yazan o gençlerimiz -o “Z kuşağı” diyoruz ya- mükemmel yorumlar yapıyorlar, mükemmel, zekâ dolu yorumlar yapıyorlar. Ya, korkuyla yapacaklar bundan sonra.

Benim son söz olarak söyleyeceğim şu: Sayın Süleyman Soylu, sayın milletvekilleri, AK PARTİ'nin değerli milletvekilleri; bu ataması yapılan öğretmenlerin bir an önce görevine başlamasını sağlayın ya. Daha göreve başlamadan, meslek hayatına girmeden devletine olan güvenini yerle yeksan ediyorsunuz diyorum.

Saygılar sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 33’üncü madde kabul edilmiştir.

34’üncü maddede 4 önerge vardır, 3’ü aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

               Kemal Peköz                         Ali Kenanoğlu      Dilşat Canbaz Kaya

                   Adana                                 İstanbul                         İstanbul

             Züleyha Gülüm                  Mehmet Ruştu Tiryaki       Hasan Özgüneş

                  İstanbul                                Batman                           Şırnak

 

Aynı mahiyetteki 2’nci önergenin imza sahipleri:

              Cengiz Gökçel                         Engin Özkoç

                   Mersin                                 Sakarya

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                Ayhan Erel                            Ümit Beyaz                  Behiç Çelik

                  Aksaray                                İstanbul                          Mersin

      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                          Zeki Hakan Sıdalı

                   Adana                                                                      Mersin

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerine söz talep eden Şırnak Milletvekili Sayın Hasan Özgüneş.

Buyurun Sayın Özgüneş.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Evet, sansür yasası geçecek gibi. Bilim insanı Aziz Sancar diyor ki: “Son beş yüz yılda İslam âlemi bilim adına bir şey üretemedi.” Niye üretemedi hiç sorduk mu? Yani Türki Cumhuriyetlerden Pakistan'a, Arabistan'a, bilmem nerelere kadar kaç tane İslam ülkesi var? İşte, mesele burada düğümleniyor, İslam ülkelerinin hiçbirinde kalkıp AKP Hükûmeti şunu diyemez: “Orada hukuk çok üstün durumda, özgürlükler alabildiğine yol almış, demokrasisi var.” Demokrasinin, özgürlüğün, hukukun işlemediği bir yerde, özgür düşüncenin ifade edilmediği bir yerde arkadan nal toplama işiyle uğraşıp durur. İşte, bizim meselemiz bu.

Şimdi, Avrupa kendine göre eksik fazla bir demokrasi, bir özgürlükçü, bir hukuka dayalı bir sistem kurmuş mu? Kurmuş. İlerlediler mi? İlerlediler. Biz niye çuvallıyoruz? Çünkü bizde özgür düşünce üzerine sürekli ket vurma ihtiyacı duyuluyor. Despotizm, Orta Çağ zihniyetinin tekrar tekrar hortlatılması zihniyeti söz konusu ve davranışları. Avrupalılar Rönesans’ı 1400’lerde, Aydınlanma’yı 1800’lerde başlatarak bilimselliği ve özgür düşünceyi esas aldılar. Biz ise darbeler, sıkıyönetimler, susturmalar, işte, bu yasada da öyle görülüyor. Şimdi ne oldu bu kadar böyle zihniyeti ve vicdanı kalıba sokan anlayış? Bizim gözlerimizin görmez olmasını sağladı, kulakların sağır olmasını sağladı, vicdanları sildi süpürdü; âdeta timsahın kendi avını yediği tarzda biz birbirimizin yüzüne bakarak öylesine durabiliyoruz. Dumura uğramış zihniyetler.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, bakın, bir kuruluş, Freedom House diyor: “Türkiye özgür olmayan ülkeler kategorisine girdi.” Doğru söylüyor yani. Ha, iktidar diyebilir: “Yok, biz Ay’dan bahsediyoruz, uçtuk gittik.” Maalesef, yerde bile sürünme şansımız kalmadı.

2012-2020 yılları arasında tüm ülkelerden Twitter'a toplam engelleme 182 bine yakın, 182 bin; Türkiye, bu 182 binin içerisinde 50 binini gerçekleştiren ülkedir. Yani sizin derdiniz hep şu: Türkiye en sonda olsun; Mozambik gibi olsun, Angola gibi olsun; böyle rezil sürünelim, sürünelim yerlerde.

Şimdi, “Türkiye dünyada 2’nci sırada.” diyor, sondan. Bunu biz söylemiyoruz. Mesela, ülkelerden Twitter'a iletilen toplam 500 binin üzerinde kapatma talebinin 107 bin tanesi Türkiye'ye ait yani bu beşte 1; bütün dünya 4, Türkiye 1 pay. İşte, sizin fotoğrafınız o, sizin bu ülkeyi getirdiğiniz hâl bu.

Hukuk üstünlüğü noktasında 139 ülke arasında Türkiye sondan 22’nci. Bunu da biz üretmedik, birileri söylüyor.

Kapatılan internet sayısı 64, erişim engeli 1.460, sosyal medya içerikli 160 dolayında engelleme var. Hapis cezaları yüz otuz üç yılı bulmuş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) – Evet, şu an itibarıyla 62 gazeteci içeride. Geçmiş konuşmalarda söyledik, hangi sansürler, hangi cezaların verildiğini, sayılarla fazlasıyla herkes söyledi.

Şimdi, burada amaç nedir? Ekonomik yoksulluğun, çöpten beslenmenin bilinmesini engellemek, toplum bilmesin. Dolar 2,60’tan 18,5’a çıkmış, bu toplum duymasın. Kadın katliamlarının sayısını toplum bilmesin. 450 milyar dolar dış borcumuzun olduğunu bilmesin. Kutucuklarda paraların çalındığını duymasın. 128 milyarı kimse duymasın. Kur’an kurslarındaki çocuk istismarını kimse duymasın.

Evet, istiyorsunuz ki yalanın, yoksulluğun ve yolsuzluğun iktidarı devam etsin. Siz gidicisiniz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önerge üzerinde diğer konuşmacı Mersin Milletvekili Sayın Cengiz Gökçel.

Buyurun Sayın Gökçel. (CHP sıralarından alkışlar)

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP getirdiği sansür yasasıyla demokrasiye darbe yapıyor. Demokrasilerin olmazsa olmaz mutlak araçları vardır. Bunların birinden vazgeçersek demokrasiden vazgeçmiş oluruz. Basın ve sosyal medya da demokrasinin olmazsa olmazıdır. Yıllardır basın üzerinde kurduğunuz baskıyla zaten demokrasiyi ortadan kaldırdınız. Satın alabildiğiniz basın kuruluşlarını satın aldınız, yandaş yaptınız; satın alamadıklarınızı da RTÜK eliyle ekranlarını karartıp susturmaya çalışıyorsunuz. Gazetecilerin basın kartlarını iptal ediyorsunuz. Baskıcı ve otoriter rejimler insanların konuşmasından korkar, siz de çok korkuyorsunuz ama ne yaparsanız yapın artık mızrak çuvala sığmıyor. Sizin derdiniz yoksulluğun, yolsuzluğun, yasakların üzerini kapatmak, bunu biliyoruz. “3Y’yle mücadele edeceğiz.” diye geldiniz, yolsuzluk ve yoksulluğu yasakla örtmeye çalışıyorsunuz.

Peki, bu kanun ne getiriyor? Bu kanun yasak getiriyor, baskı getiriyor. Siz, sosyal medyayı da susturmak istiyorsunuz; sosyal medyada kimse yoksulluktan, hırsızlıktan bahsetmesin istiyorsunuz; çocuğuna mama alamayan annenin isyanını kimse görmesin istiyorsunuz; kimse sosyal medyada yolsuzluk ve rüşvet çarkınızı konuşmasın istiyorsunuz; televizyon kanallarına yaptıklarınızı sosyal medyada yapmak istiyorsunuz. Siz ne kadar yasak getirirseniz getirin vatandaşlarımız her şeyin farkında. İktidarınız baştan ayağa yolsuzluğa bulaştı, yolsuzluk yapanlar birbirini ifşa ediyor. Öyle bir yolsuzluk düzeni var ki Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Politikaları Kurulu üyesi, Cumhurbaşkanı danışmanı, Sermaye Piyasası Kurulu Piyasası Başkanı ve Erzurum Milletvekiliniz yolsuzluk çarkı kurmuşlar; biz bunu basından, sosyal medyadan öğreniyoruz. Şimdi, bu sansür yasasıyla bunların konuşulmasını engellemek istiyorsunuz. Suç örgütleriyle çarşaf çarşaf fotoğrafları olan bakanlarınızın ilişkilerini vatandaşlarımız öğrenmesin, görmesin istiyorsunuz. Siz, suç örgütleriyle fotoğraf vermekten değil, bu fotoğrafların yayınlanmasından rahatsız oluyorsunuz. AKP zannediyor ki bu yasayla yoksulluk görünmeyecek. Bakın, arkadaşlar, siz inkâr etseniz de kabul etmeseniz de insanlarımız yoksul.

Avrupa’nın en yoksul ülkesi Bulgaristan, nüfusunun yüzde 40,6’sı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Peki, Türkiye'de durum ne, sahi hiç merak ediyor musunuz? Vatandaşlarımızın yüzde 49,6’sı açlık sınırının altında, yüzde 90’ı ise yoksulluk sınırının altında yaşamaya çalışıyor. İşte sizin derdiniz bunun üzerini kapatmak, konuşulmasını engellemek. Yandaşlarınız ve 5’li çeteniz dışında kimse umurunuzda değil; siz halkı unuttunuz.

Değerli arkadaşlar, AKP sanki iktidara dün gelmiş gibi, Cumhurbaşkanı çıkıyor, diyor ki: “Yoksulluğu ve yolsuzluğu biz hallederiz.” Ya, siz yirmi yıldır iktidardasınız, nerede olduğunuzu bir fark edin artık. Yemiyor bunu millet. Siz yirmi yıldır iktidardasınız, vatandaşımız yoksul, fakir, yüzde 90’ı aç. Bu insanları yoksulluğa siz mahkûm ettiniz, siz. Az önce söyledik; siz yolsuzluklarla anılacak bir iktidarsınız, hoşunuza gitmeyecek ama 128 milyar doları hiç eden bir iktidarsınız. Siz yolsuzluklarla mücadele eden değil, yolsuzlukları yapanları koruyan bir iktidarsınız. Kendi Bakanlığına kendi şirketinden fahiş fiyatla ürün alan Bakanın olduğu bir iktidarsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Hiçbir sorgu sual sorulmadan bu Bakan çekti gitti. Allah aşkına, hiç vicdanınız sızlamıyor mu?

Değerli arkadaşlar, hem siz bilin hem bizi izliyorsa Türk milleti bilsin, yolsuzluk yapan, hırsızlık yapan, halkın parasını çalan her kim varsa, iktidarımızda, adil, bağımsız yargı önünde yargılanacak ve yaptığı suçun cezasını mutlaka görecek; halkın parasını çalanların da burnundan fitil fitil getireceğiz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi açısından sadece birkaç cümleyi paylaşmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Şimdi, artık İç Tüzük’ten vazgeçtik, Anayasa’ya 38 açık bir şekilde “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.” diyor. Apaçık burada yargısız infaz yapanların, yargıyla birlikte olduklarında neler yapabileceklerini milletimizin takdirine bırakıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Tutuklu yargılama getiriyorsunuz. Suçlu olmadan tutuklu yargılama getiriyorsunuz.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz talep eden Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.

Buyurun Sayın Çelik. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, gün geçmiyor ki ucube Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde yeni krizlerle, risklerle, tahribatlarla karşılaşılmasın. Bu bağlamda, sadece kendisine oy verenlere vatandaş diyen, kendisini eleştiren her kesimi ötekileştiren AKP, devlet aklı ve vicdanını yok etmektedir. Böyle bir ortamda, demokratik değerlerin ve özgürlüklerin güvence altında olduğuna nasıl inanabiliriz? Kardeşlik hukukundan bahsedebilir miyiz? İşte, şimdi, AKP'nin sosyal medya platformlarını ve dijital basını hedef alan girişimiyle karşı karşıyayız. Teklifte öngörülen “yalan haber” “genel ahlak” “kamu düzeni” kime göre ve nasıl belirlenecektir? Buna herkesin rıza göstereceği bir tanımlama yöntemi benimsenemez mi? “Dezenformasyonla mücadele olarak” lanse edilse de bu teklif, özgürlüklerimize vurulmak istenen yeni bir prangadır. Medyayı sindirme, yandaş kalemleri ihya, özgür basını infaz girişimidir. Hiçbir eleştiriye tahammül göstermeyen, farklı düşünceleri hoş görmeyen bir iktidarın aslında meşruiyeti tartışılmalıdır. Milletimizin hayati sorunları olan geçim zorlukları, işsizlik, enflasyon ve mülteci meselesine çözüm beklenirken sansür yasasına sarılmak AKP’nin çürümüşlüğünü ve bitişini ispat etmiyor mu?

Değerli arkadaşlar, bilgi edinme hakkı basın özgürlüğüyle doğrudan ilişkili olan temel bir insan hakkıdır. Bu hakkın kullanımını engellemeye yönelik her teşebbüs demokratik değerlerden uzaklaşmayı da beraberinde getirir. Basının özgür olmadığı bir ortamda görünen ile gerçek ayrımı bulanıklaşır, bireyler doğru bilgiye ulaşamazlar. Sansürün, baskının, zorlamanın, yasaklamanın yaygın olduğu bir ortamda fikirler tartışma zemini bulamaz, böylece ilerleme kaydedilemez. Düşünmeyen, sorgulamayan, eleştirmeyen bir toplum sağlıklı ve güçlü kalamaz. Gerçeğin baskılandığı yerde zulüm ve tahakküm tek gerçek hâline gelir. Dolayısıyla, geleneksel basın üzerindeki tasallutun güven ve itibar bakımından oluşturduğu hasar apaçık ortadayken bugün dijital medyaya kurulan bu pusuyu kabul edilemez bulduğumuzu özellikle ifade etmek istiyorum.

Teklifin 34’üncü maddesinde, sosyal medya platformları üzerinden bizzat milletle restleşme yoluna gidildiği görülüyor. Sosyal medyanın yandaş medyaya dönüşmesi amaçlanmaktadır. Belirsizlikler içeren, çok geniş yetki kullanımını öngören bir ortamda keyfiyet ve istismar kaçınılmazdır. Burada anayasal bakımdan sorunlar olduğu da barizdir. Suç kapsamında olan eylemler için de gereği yapılmalıdır ancak burada suçun çerçevesinin net olarak çizilmesi, adaleti zedeleyebilecek durumların önüne geçilmesi gerekir. Ayrıca, söz konusu maddeyle, sosyal medya platformlarına yönelik altı aya kadar reklam yasağı, yüzde 90’a kadar bant genişliğinin daraltılması ve ciddi miktarda idari para cezası şeklindeki müeyyideler getirilmektedir. Kısacası, sosyal medya platformları, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun güdümüne sokularak, dezenformasyondan bizzat sorumlu tutularak baskı ve zorlama yoluyla sindirilecektir. Yaklaşan seçimler dikkate alındığında bunun son derece tehlikeli ve endişe verici olduğu apaçık ortadadır.

Evet, son olarak İYİ Partimizin basına ilişkin tutum ve projelerinden bahsetmek isterim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Basın özgürlüğü güvence altına alınmalıdır, mevzuatı yeniden düzenlenmelidir. Keyfî akreditasyon kararlarına son verilmelidir. RTÜK'ü, TRT'yi, Anadolu Ajansını bağımsızlık ve tarafsızlık esaslarına göre yeniden dizayn etmek gerekir. Tekelleşme ve kartelleşmenin önüne geçilmeli, Basın İlan Kurumunun yapısı ve çalışma usulleri yeniden düzenlenmelidir. Bunlar önemli hususlar arkadaşlar.

Sözün özü, Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in de ifade ettiği gibi “Hürriyet ve demokrasi kimsenin lütfu değil, Türk devletinin kutlu mirası, Türk devletinin en halis hakkıdır.” diyorum. Biz bu mirasa ve hakka ilelebet sahip çıkacağız diyorum.

Teşekkür ediyorum.

Saygılarımla. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bravo!

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesiyle 5651 sayılı Kanun’un ek 4’üncü maddesinin (4)’üncü fıkrasına eklenen ikinci cümlenin ve teselsül neticesinde oluşan (14)’üncü fıkradan sonra gelmek üzere eklenen (15)’inci fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Sosyal ağ sağlayıcı hesap verebilirlik ilkesine uygun şekilde hareket etmek, Kanunun uygulanmasında şeffaflığı sağlamak, Kanunun uygulanmasına ilişkin gerekli tüm bilgi ve belgeleri Kurum tarafından istenildiği zaman Kuruma vermekle yükümlüdür.”

“(15) Sosyal ağ sağlayıcı, başlık etiketleri ve öne çıkarılan içeriklerin uyarı yöntemiyle kaldırılması için Kurumla işbirliği içinde etkin bir başvuru mekanizması kurmakla yükümlüdür. Sosyal ağ sağlayıcı, başlık etiketleri veya öne çıkarılan içerikler aracılığıyla ortam sağladığı başkasına ait yayın yoluyla işlenen suçtan, kendisine hukuka aykırı içeriğin bildirilmiş ve buna rağmen içeriğin bildiriminden itibaren derhal ve en geç dört saat içinde kaldırılmamış olması durumunda söz konusu içerikten doğrudan sorumludur.”

                Mahir Ünal                            Feti Yıldız              Ahmet Özdemir

             Kahramanmaraş                           İstanbul               Kahramanmaraş

            Hüseyin Şanverdi                       Yusuf Başer   Semra Kaplan Kıvırcık

                   Hatay                                  Yozgat                           Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Ahmet Özdemir.

Buyurun Sayın Özdemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Normalde önergemiz üzerine söz almayacaktık ama bazı şeylerin kayıtlara geçmesini istiyoruz, belki tarihe not düşmek, belki kayıtlara geçmesi gerekli olabilir çünkü hem Avrupa Birliğinin bakış açısı hem Venedik Komisyonunun çalışmalarıyla ilgili burada konuşuldu ama şunun bilinmesini istiyorum: Biz, Meclis kapanmadan önceki dönemde bu konuya ilgi duyan Amerikalı ilgililerle bu yasayı ve özellikle 29’uncu maddeyi konuştuk. Amerikan Büyükelçiliği Başmüşaviri, Uluslararası Politikalar Şefi…

ERKAN AYDIN (Bursa) – İcazet mi aldınız?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Yani onların talebiyle konuştuk.

ERKAN AYDIN (Bursa) – İcazet mi aldınız, ne yaptınız?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Onların görüşme talebiyle…

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Eyvah, eyvah! Amerikalılarla mı konuştunuz siz bunu!

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Onlar bizden bu yasayı…

ERKAN AYDIN (Bursa) – Ya, icazet aldınız.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Ne yaptınız ya böyle!

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Onlar bizimle bu yasayı görüşmek istediler.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Her şeyi Amerika’ya soruyorsunuz siz de ya!

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Eyvah, eyvah!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Venedik Komisyonu da geldi, konuştu.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Neyse, tamam, hadi. Alabildiniz mi icazet, onu söyle.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Sebebini de söyleyelim, belki bu konuyu merak edenler vardır. Biz, dünyada şu anda çok kullanılmayan, mevzuatı çok olmayan ama bütün insanların imkânlarından faydalandığı bir alana ilişkin düzenleme yapıyoruz. Bu yaptığımız düzenleme…

ERKAN AYDIN (Bursa) – Ne dedi Amerikalılar, onu söyle, Amerikalılar ne dedi?

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Az sabrederseniz söyleyeceğim.

Bu yaptığımız düzenleme birçok ülkeye örnek olacak. Dolayısıyla bunu merak ettikleri için bizimle görüşmek istediler. Biz de bu yasanın içeriğini, özellikle 29’uncu maddeyi Amerikalılara anlattık. Sonunda şunu söylediler, konuşmalar kayıt altında, evraklara bakabilirsiniz: “Bizim dezenformasyon yasamız ile sizin yasanız birebir örtüşüyor.” dediler, toplantıyı öyle bitirdik.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkan, şunu bir muhalefete anlatsaydınız ortak geçerdi, Amerikalılara anlatıyorsunuz ya!

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Daha sonra Venedik Komisyonuyla toplantı yaptık. Bugün burada zikredilen o raporların içeriğinde benim de görüşlerim var. Biz onlarla bu toplantıyı birlikte yürüttük, rapor yazıcıları burada, isimlerini aldım. Bir tek endişe dile getirdiler, raporda da onu yazmışlar “Şu anda böyle bir yasa yapılmasının acelesi yoktu.” diye. Ama bir şey söyleyeyim size: Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesiyle ilgili bir paragraf var komisyon raporunda.

YÜKSEL MANSUR KILINÇ (İstanbul) – Zaten siz de öyle düşünüp ertelemiştiniz de kim yeniden gündeme getirdi?

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesinin (2)’nci fıkrası ile bizim düzenlememizdeki 29’uncu maddenin metinlerini karşılaştırmanızı istiyorum. Bakın, Venedik Komisyonu, raporunda orayla ilgili nasıl bir atıf yapmış: “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu, fikir sahibi olma, kamu mercilerinin müdahalesi olmadan ve sınırlardan bağımsız olarak bilgi ve fikir alıp verme özgürlüğünü de kapsar. Bu özgürlüklerin kullanılması, bazı görev ve sorumluluklarla birlikte geldiğinde, kanunla öngörülen ve demokratik bir toplumda, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün, kamu güvenliğinin korunması bakımından, nizamsızlık ve suçun önlenmesi, sağlık ve ahlakın korunması, başkalarının itibar ve haklarının korunması gibi önlemler yasayla alınabilir.” diye Venedik Komisyonu kendi raporunda bunu gündeme almış.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Son raporunda mı?

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Şimdi, yaptığımız 3’üncü görüşme de Avrupa Parlamentosuyla oldu. Avrupa Parlamentosuna 29’uncu maddeyi onların hukukçularıyla beraber anlattım. Anlattıktan sonra “Bize bu böyle anlatılmamıştı. Bunu bir sansür yasası olarak değerlendirmiştik.” dediler. Ben size şunu söyleyeyim kıymetli milletvekillerim; milletvekillerimizin burada yaptığı yorumlardan müstesna, dışarıda yapılan yorumlar üzerine söylüyorum: Bu yasayı “sansür yasası” diye ifade etmek içi boş bir söylem çünkü bu yasanın sansürle alakası yok. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Bu yasada sosyal medya kullanıcılarının, sosyal medyanın sınırlandığı söylemi içi boş bir söylem çünkü sosyal medya kullanıcılarının birbirleriyle yaptığı görüşmeler 29’uncu maddenin konusu değil. 29’uncu maddede bir özellik var. Bakın, baştan beri hep anlatıyoruz, Feti Bey de anlattı, bizim hukukçularımız da anlattı; bu bir somut tehlike suçu. Nereden anlıyoruz bunu? 29’uncu maddenin 4’üncü şartından anlıyoruz. Diyor ki: “Sahada sonuç verdiğinde...” Yani kişinin düşünce açıklaması cezalandırılmıyor burada. Kişinin açıkladığı düşünce, gerçeğe aykırı bir bilgi toplumda bir infial uyandırmışsa, bir hareket oluşturmuşsa yani somut tehlike suçu kastımız bu. Bu hareket oluşmadığı sürece bu suç oluşmaz.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) – Kararı kim veriyor? Kararı kim veriyor?

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – İçi boş söylemin üçüncüsü de bu suçun muhatabının basın mensupları olacağı.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) – Buna kim karar veriyor?

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Bizim iddiamız şudur, onlara da anlattık, bunu makul karşıladılar: Bu suçun konusu ve muhatabı basın mensubu olamaz.

YÜKSEL MANSUR KILINÇ (İstanbul) – Kim o zaman söyleyin, kimi düşünüyorsanız söyleyin, kayıtlara girsin.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Çünkü hiçbir basın mensubu gerçeğe aykırı olduğunu bile bile, toplumda infial uyandıracağını bile bile, toplumun sağlığını, kamunun güvenliğini, ülkenin iç ve dış güvenliğini tehdit edeceğini bile bile bir haber yapmaz. O yüzden bu suçun konusu basın mensubu olamaz, bunun böyle bilinmesini istiyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Farz edelim ki bir basın mensubu böyle bir haber yaptı, Türk Ceza Kanunu’nun 218’inci maddesinde özel hüküm var: “Basın mensuplarının fikir açıklaması ceza kapsamında değildir.” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Dolayısıyla bilinen yanlışlarla, kalıplaşmış hamasi sözlerle bu yasayı değerlendirmeyin. Bu yasada yaptığımız çalışmayı hukuki olarak değerlendirin, hukukçularınızla bunu konuşun.

AYSU BANKOĞLU (Bartın) – Suçun tanımı yok, tanımı.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Biz bunu hukukçularla konuştuk, Avrupa’daki uygulamalarına baktık, dünyadaki iyi ve kötü uygulamalarına baktık ve bir örnek oluşturduk. Geri başa dönüyorum, niye bunu bizimle konuşuyorlar? Çünkü dünyaya örnek olacak bir sistem hazırlıyoruz.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Hayatımda böyle bir suç tanımı görmedim yani yok ki, muğlak ifadeler.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – İnternetin bu kadar yoğun kullanıldığı bir dünyada bunun bir sistematiğe bağlanması, özgürlüklerin korunması, insan haklarının da şahsiyetin de korunması gerekir.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Tamamen muğlak ifadelerle bir suç tanımı yapmışsınız. Kime göre suç, neye göre suç?

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Biz bunu yaptığımız için dünyanın ilgi odağında bu kanun. Ama onların yaklaşım tarzı bizim muhalefetimizin yaklaşım tarzından daha hukuki ve daha bilimseldi, bunun da bilinmesini istiyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aydın.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın hatip defalarca “İçi boş söylem.” diyerek sataşmıştır. İç Tüzük 69’a göre bir söz alıp sözü sayın hatibe vermek istiyorum.

BAŞKAN – Evet, bütün muhalefeti kastederek “içi boş” sözünü…

ERKAN AYDIN (Bursa) – Evet, defalarca söylemiştir.

BAŞKAN – Yerinizden vereyim iki dakika

Buyurun Sayın Özkan.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – Sataşma olarak kullanmak istiyorum efendim.

ERKAN AYDIN (Bursa) – 69’a göre…

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – Takdir sizindir.

BAŞKAN – Buyurun kürsüye. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz iki dakika.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- İzmir Milletvekili Ahmet Tuncay Özkan’ın, Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir’in 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de bu yasayı nereden aldı Mahir Bey diyordum, meğer Amerikalılardan almış, kutlarım sizi, bravo(!) (CHP sıralarından alkışlar) Arayıp soruyordum, diyordum ki: Ya, bunu nereden alabilirler? Meğer Amerikalı gelmiş, demiş ki: “Bizdekinin aynısını almışsınız.” Size de geldiler mi efendim?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Yok, gelmediler.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) – Gelmediler mi? Sizi mahrum bırakmışlar. Meğerse yasa Amerika’daki yasanın aynısıymış, kutlarım sizi(!)

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Çalışmışlar, öyle söyledi.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) – Çalışmışlar, birlikte hazırlamışlar; mutlulukla karşıladım, hiç şaşırtmadınız.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Zaten Kemal Bey de bunu teyit etmek için gitti.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) – Hiç şaşırtmadınız, teşekkür ederim.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Kemal Bey de bunu teyit etmek için gitti.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) – İki: İçi boş olan şey, buradaki sansüre “Yok.” demektir; bal gibi sansürdür. Anlatayım mı arkadaşlar, neden sansürdür? “Üç yıllık yargılamayı iki yıla indirmeyiz.” diye direniyor. Niye direniyor, neden, neden direndiniz, ne var, sansür değilse neden direndiniz?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Neden?

AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) – Tutuklu yargılama arzunuzdan direndiniz. Bir gazeteciye sansür yapmayacaksanız, düşüncesini açıklayan vatandaşa sansür yapmayacaksanız niye direndiniz? Üç yüz altmış beş gün mü sizin için özgürlüğün delili oldu? Ne var bunda?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Bir gazeteci bu suçu neden işlesin?

AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) – İki yıla indirirsiniz “Gazeteciler bunun dışındadır.” diye yazarsınız biter. Yazamadınız çünkü siz nereden öğüt alacağınızı biliyorsunuz, almışsınız öğüdünüzü, getirmişsiniz yasayı.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Bir gazeteci kasıtla bu suçu neden işlesin?

AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) – Üç: Avrupa Birliğinin hiçbir normuyla örtüşmemektedir; örtüşse Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliğinin bütün kurumları “Siz bunu niye getiriyorsunuz kardeşim, buna niye ihtiyaç var?” der mi? Çok üzgünüm sizin için. Bir Amerikan yasasının kopyasının altına imza atmak zorunda kalmışsınız. (CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Alakası yok.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) - Çok üzgünüm sizin için. Size şu kadarını söyleyeyim: Tam bağımsız Türkiye. Biz kendi özgür koşullarımızın yasasını getireceğiz. Özgürlüğü…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Halis muhlis bizim yaptığımız yasa.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Mugalata yapıyor, mugalata! Boş laf, boş, boş!

AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) - Kışın sonu bahardır arkadaşlar. Umutlar tazedir, umutlar canlıdır; kışın sonu bahardır. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkan.

Sayın Beştaş, siz de aynı konuda mı sataşmadan söz talep ediyorsunuz?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Evet.

BAŞKAN - Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkanım, bizim de bir söz talebimiz var.

BAŞKAN - Süreniz iki dakika.

5.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir’in 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ya, gerçekten Venedik Komisyonu okuduğunu anlamamış, siz anlatınca anlamış, öyle mi?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Evet.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Koca Venedik Komisyonu bu raporu okumuş, değerlendirmiş, anlamamış ama siz anlatınca “Hadi ya, ben anladım.” mı demiş?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Evet.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Ya, yapmayın ya, aklımızla alay etmeyin! Venedik Komisyonu raporu elimizde. Yani niye halkı yanıltıyorsunuz ya? Halkı yanıltma suçunu en fazla siz işliyorsunuz.

Venedik Komisyonu ne diyor, sadece sonuç bölümünü söyleyeyim size.

SALİH CORA (Trabzon) – Venedik Komisyonu kim oluyor?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – “Kim oluyor?” diyorsun değil mi?

İşte, AKP. Biri “Kim oluyor?” diyor, biri “Venedik Komisyonu olumladı.” diyor. Hanginize inanalım?

SALİH CORA (Trabzon) – Kim?

BAŞKAN – Sayın Cora, hoş geldiniz!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Siz ABD’nin yanında mısınız, karşısında mısınız?

BAŞKAN – Sayın Beştaş, Genel Kurula hitap edin lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Avrupa Birliğine girmek istiyor musunuz, istemiyor musunuz; Venedik Komisyonu kriterlerine uyacak mısınız, uymayacak mısınız? Bir karar verin ya! 2 milletvekili anlaşamıyorsunuz, şaka mısınız siz!

ERKAN AYDIN (Bursa) – Bihaber!

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Çuvalladı!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Venedik Komisyonu şunu diyor Sayın Hatip: “Söz konusu taslak hükümlerinin Türkiye’de yasalaşması hâlinde oluşturacağı ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin ne demokratik bir toplumda gerekli olacağını ne de ulusal güvenliğin, sağlığın ve başkalarının haklarının korunmasına katkı sağlayacağı düşünülmektedir.” Ve giriş cümlesi de aynen şu: “10’uncu maddesi tarafından korunan ifade özgürlüğüne doğrudan bir müdahaledir.”

Biraz sonra konuşmam var, ben Venedik Komisyonunu tek tek, tane tane bir daha anlatayım. Venedik Komisyonuna iftira atmayın ya! Her gün bize iftira atıyorsunuz, bari Venedik Komisyonuna atmayın.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Venedik Komisyonunu da burada savundun ya, daha bir şey demiyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Uluslararası, yapmayın; dezenformasyonu uluslararası alana taşımayın. Onlara da “terörist” demediğiniz için mutlu olsunlar çünkü sizin hakkınızda en ufak bir eleştiride bulunana “teröre” diyorsunuz, yazık gerçekten! (HDP sıralarından alkışlar)

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Usta…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Müsaade edin, muhalefet partilerini halledeyim, sonra size geleceğim.

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, aynı konuda grubumuza sataşma olmuştur. Ayhan Erel Bey konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Erel.

Süreniz iki dakikadır.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Erel, siz de konuşun, Sayın Ünal sonra cevaplasın.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ben sadece kayıtlara geçmesi açısından… Amerikan Büyükelçiliği bu konuda randevu istedi yasayla ilgili görüşmek için -sanırım iki hafta önce- ben de teklif sahibi olarak Sayın Ahmet Özdemir’e yönlendirdim, Ahmet Özdemir Bey’le bir görüşme yaptılar ve yasayla ilgili bilgi istediler. Şimdi, buradan yola çıkarak Sayın Özkan’ın yasayı Amerika’dan getirmiş olması büyük vizyon! O yüzden, tebrik ediyorum!

ERKAN AYDIN (Bursa) – Ahmet Özdemir dedi ama ya, kendi söyledi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – “Venedik Komisyonu kimdir?” diyor ya.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Kılıçdaroğlu Amerika’ya sorsun bakalım!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, kürsüde milletvekilimiz bekliyor.

Buyurun.

6.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir’in 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşması sırasında İYİ Partiye sataşması nedeniyle konuşması

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Bu kanun teklifinin altında imzası olan çok değerli Ahmet Özdemir Bey ile Feti Yıldız'ın bu çalışmalarda iyi niyetinden şüphemiz yok; Türkiye'de çok güzel kanunlar var ancak bu kanunları uygulayanlarda sıkıntı var. Eğer AK PARTİ iktidarı gerçekten bu kanunları uygulayanların bağımsız, tarafsız, korkusuz, vicdanlarıyla hareket etmeleri arzusunda iseler Sayın Cumhurbaşkanının da stratejik planda ifade ettiği sayın hâkim ve savcılarımıza coğrafi teminatı niye getirmiyorlar? Yani bir gün bir bakıyorsunuz ki bir mahkeme kararı iktidarın hoşuna gitmiyor, bu hükmü veren hâkim veya bu iddianameyi hazırlayan savcının ertesi gün soluğu Türkiye'nin başka bir bölgesinde; eşinden, yurdundan, çoluğundan çocuğundan ayrı kalarak tayin edildiğini görmekteyiz. Yani siyasi iradenin baskısını üzerinde hisseden hâkim ve savcılara siz coğrafi bölge teminatını getirmediğiniz sürece dünyanın en güzel kanununu da getirseniz uygulamada sıkıntı olacak.

Sizin getirdiğiniz kanun, Amerikan Anayasası'na uygun olabilir ama Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 26’ncı maddesindeki düşünceyi açıklama ve yaymaya; 28, basın hürriyetlerine; 38, suçların ve cezaların kanuniliği ilkesine aykırı. Yine, 13’üncü maddesinde temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasının sınırlarına; Anayasa’nın 2’nci maddesinin hukuk devleti ilkesine; 19’uncu maddesindeki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ve haberleşme hürriyetine aykırıdır diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SALİH CORA (Trabzon) – Ayhan Bey, bir şey rica edebilir miyim? Bir şey sorabilir miyim? Meral Akşener kaç kişiye dava açtı? Kaç kişi ceza aldı?

AYHAN EREL (Devamla) – Muhalefet boş konuşmuyor, dolu konuşuyor. Bir kez daha altını çizerek ifade ediyorum: Hâkim ve savcıların korkusuz, tarafsız, bağımsız hareket edebileceği coğrafi teminatı lütfen sağlayın.

Saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Erel.

SALİH CORA (Trabzon) – Ayhan Bey, bir şey sorabilir miyim size? Sayın Meral Akşener kaç kişiye dava açtı? Bunlardan kaç kişi ceza aldı? Bunu cevaplandırabilir misiniz? Bunu açıklayabilir misiniz? Rica ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Cora, lütfen…

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – Sayın Grup Başkan Vekilimiz adımı vererek bir vizyon tanımlaması yaptı. Onunla ilgili bir düzeltme yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Yerinizden…

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – Yerimden olur efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

43.- İzmir Milletvekili Ahmet Tuncay Özkan’ın, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın yerinden sarf ettiği bazı ifadelerinde ilişkin açıklaması

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – Efendim, benim Amerikalılardan alınan yasayı eleştirmem büyük vizyondur çünkü biz, tam bağımsız, kendi koşullarımıza uygun yasa yapmayı uygun görürüz. Vizyonsuzluk, yetersizliği Amerikalılardan aldığı yasayla tamamlamaktır; bu yetersizlik büyük vizyonsuzluktur. Kayıtlara böyle geçmesini arzu ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 340) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 34’üncü madde kabul edilmiştir.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.09

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.24

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7’nci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

35’inci madde üzerinde 3 adet önerge bulunuyor. 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 35’inci maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

               Kemal Peköz                    Mehmet Ruştu Tiryaki       Züleyha Gülüm

                   Adana                                  Batman                         İstanbul

          Dilşat Canbaz Kaya                    Necdet İpekyüz      Meral Danış Beştaş

                  İstanbul                                Batman                            Siirt

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

               Necati Tığlı                          Engin Özkoç

                  Giresun                                Sakarya

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Batman Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz’e aittir.

Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)

NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Demokratik toplumlarda olmazsa olmazların başında eleştiri gelir. Ne kadar itiraz varsa, ne kadar muhalefetin, demokratik kitle örgütlerinin, meslek örgütlerinin, sendikaların sesi çıkıyorsa ve bu sese dikkat ediliyorsa, dikkate alınıyorsa o ülkede demokratik koşullardan söz edilir.

Şimdi, geçen hafta değil, ta Meclis tatil olmadan önce bu dezenformasyon yasası düşünülüyordu, konuşuluyordu. Nitekim iki haftadır burada tartışılıyor ve bu tartışmanın içerisinde hiçbir şey düşünmüyoruz, yasak düşünmüyoruz. Yasağı bize sorun, engeli bize sorun, sansürü bize sorun.

Şimdi, Türkiye’de bütün televizyonları izleyenler, bütün yorumcuları izleyenler bilirler ki gece gündüz HDP konuşuluyor, gece gündüz HDP konuşuluyor; hiçbir HDP’li olmadan, bir HDP yöneticisi olmadan, bir vekil olmadan HDP konuşuluyor ve olumsuz şartlarda istedikleri şeyi söylüyorlar, telefonlarımıza bile yanıt veremiyorlar. Ve yaptıkları tek şey endişe, panik yaratmak ama ne hikmetse, ne mucizeyse oylar düşmüyor, yükseliyor; bu mucize ve bu mucize değiştirecek, barışı getirecek bu ülkeye, barışı getirecek. Sansür önleyemez. Neden önleyemez? Sansürü gidin, sorun “33 kurşun nedir?” deyin, 33 kurşundan, Muğlalı’dan bilir sansürün ne olduğunu, Roboski’den bilir, Şemdinli’den bilir; siz gidin, sorun. Şimdi, Hakkâri’de Habip Vekilin yaşadığı olayı sorun. İki gündür çekiç meselesini konuşuyoruz, bir vekilin bacağı kırılmış, onu konuşmuyoruz. Sansürün ne olduğunu herkes biliyor.

Ve geldik, “Yalan haber, yalan haber…” Ya, bu ülkede haftaya, işte, 15’inde Diyarbakır Cezaevi müzeye dönüştürülecek. Ya “Cezaevinde işkence var.” deniliyordu, “Yok.” denildi, “Bu ülkede köyler yanıyor.” deniliyordu, “Köyler yangın yerine döndü.” deniliyordu, “Yok.” deniliyordu; sonra tazminat ödendi. “İşkence yok, köyler yanmıyor, faili meçhul cinayet yok.” denildi, bu Meclisin araştırma kayıtlarında var. Ya, hepsini boş verelim, bu Parlamentonun geldiğimiz aşamada muhalefetin verdiği araştırma önergeleri incelense bile yasağın ne olduğu anlaşılırdı. Hiçbir tane araştırma önergesine “evet” demediniz, hep reddettiniz, hepsini reddettiniz. Demokratik olmak bunlarladır.

Şimdi, Grup Başkan Vekilimiz, Şenyaşar ailesini anlattı ya. Ya, Kemal Kurkut ya, Kemal Kurkut… “Nevroz” alanında ya… Valinin ilk açıklaması “Canlı bomba imha edildi.” Tesadüfen bir gazeteci, Abdurrahman Gök kamerasıyla çekmiş, hafıza kartını silmeye çalışıyorlar, başka hafıza kartı yanında. Ne oldu? Kolluk gücünün silahıyla yaşamını yitirmiş. “Bomba diye imha edilmiş.” denilmişti. Ya, daha 1 Eylül günü Midyat’ta birisi alnından vurularak öldürüldü, “Kaçmış.” dediler, otopside çıktı. Yani istediğiniz zaman tekrar sansür oluyor. Bakın, Van, helikopter, Vali dedi ki: “Kaçarken kayalıklardan düşmüşler.” Şimdi, geldiğimiz aşamada yasaklar, engeller, sansürler bu ülkeyi ileriye götürmüyor. Bu ülkede özgürlüklerin alanı ne kadar açılırsa, yasaklar ne kadar azalırsa, söz söyleme ne kadar artarsa, muhalefet ne kadar dinlenirse, demokratik kitle örgütleri dinlenirse bu ülke o kadar özgürleşir, barışa yaklaşır; bunlardan uzaklaşmak tümüyle daha çok bir otokratik rejimi getirir, tümüyle giderek kapanmayı getirir, ekonomik kriz gelişir, sosyal kriz gelişir, yalnızlaşır ve toplumun büyük çoğunluğu etkilenir, yoksullaşır; hayat pahalılığı artar, giderek yaşam zorlaşır; çiftçisi de zorlanır, öğrencisi de zorlanır, her şey… Ya, bu ülkede öğrenci ses çıkaramıyor, öğrenci “Ben burs paramı veremiyorum, yemek paramı veremiyorum.” dediğinde kıyamet kopuyor. Zaten her şeyi engellemişsiniz, zaten medyayı ana akım, yandaş medyaya dönüştürmüşsünüz, zaten istediğiniz kadar sizin hesabınıza gelmeyen bir şey söylendiğinde tek elinize geçen şey “Vatan haini, teröristsiniz.” diyorsunuz. Şimdi kaldı sosyal medya, onu da engelleyelim ve diyorsunuz ki “Dünya örnekleri…” Ya, dünya örneklerini incelediğinizde dünya örneklerinde en başta…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – …sosyal medya alanlarına birçok olanak tanınıyor. Ta temel eğitimden başlayarak bu eğitimin nasıl olacağını, medya okumanın nasıl olacağını dile getiriyorlar ama siz bunu yapmadığınız sürece dezenformasyon yasasıyla çözüm bulamazsınız, çözüm aslında düşünce ve ifade özgürlüğündedir. Çözüm, bir yerde, bir ülkede insanlar düşüncesini ne kadar açıklayabiliyorsa, ifadesini ne kadar açıklayabiliyorsa oradadır. Siz ne konserleri yasaklayarak ne Mem Ararat’ı yasaklayarak ne Metin Kahraman’ı yasaklayarak ne Aynur Doğan’ı yasaklayarak ne Beru oyununu yasaklayarak, tiyatro oyunlarını yasaklayarak, bizim yaptığımız basın açıklamalarını yasaklayarak, bizim her çıkışımızı engelleyerek yapamazsınız. Bu ülkede, Hakkâri’de Mayıs 2016’dan beri, Van’da Kasım 2016’dan beri basın açıklaması yapmak yasak; olağanüstü hâl hâlinde yönetiliyor. Siz, neden sansürden söz ediyorsunuz? Özgürlüğün olmadığı yerde sorunlar çözülmez, daha derinleşir; bir an önce bunun düzelmesi lazım.

Saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde son söz, Giresun Milletvekili Sayın Necati Tığlı’ya aittir.

Buyurun Sayın Tığlı. (CHP sıralarından alkışlar)

NECATİ TIĞLI (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 35’inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve yüce Divanı saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Konuşmama bir Afrika sözüyle başlamak isterim: “Konuşma özgürlüğüm olmasa ekmeğimi kimin çaldığını nasıl söyleyeceğim.” Siz de vatandaşlarımızın iletişim kurmasını engelliyorsunuz, itiraz hakkını elinden alıyorsunuz.

Tüm dünya, çağımızın en temel iletişim ve bilgi edinme araçlarından biri olan sosyal medya üzerinden bilgi edinirken nedense AKP iktidarı sosyal medyaya yasak getirmek ve insanlara ceza kesmek istiyor. Neden bunu yapıyor? Çünkü yaklaşan seçimlerde insanların sesini duyurmasını, insanların iletişim kurmasını istemiyor. Ama maalesef insanlar iletişim kuracak, insanlar birlikte olacak, insanlar konuşacak ve bu iktidarı değiştirecek kıymetli milletvekillerim.

AKP iktidarı insanların özgürlüklerini kısıtlayıp sınırları belli olmayan yeni suç tipleri icat ediyor. Bu yapılan hem Anayasa’ya aykırı hem insanların haber alma özgürlüklerine müdahaledir.

Bu kanun “Herkes “tweet” atabilir ama içi boşsa sorun yoktur.” cehaletinin ürünüdür. Hiç kimse bu kanun “şuydu” “buydu” diye kılıf uydurtmasın, lafı uzatmanın da lüzumu yok, amaç ve niyet bellidir. Bu kanunun tek bir hedefi vardır, o da toplumda konuşan, itiraz eden ne kadar kişi ve kuruluş varsa susturulma isteğidir. Madem iktidar yalan haberin önüne geçmek için bu kanunu çıkarttığını söylüyor, o zaman gitsin A Haber’in, ATV’nin, TRT’nin, Sabah gazetesinin, Akit gazetesinin yalan haberlerine bir baksın. “Camide içki içildi.” diye haber yapanlara, “Kabataş’ta maskeli, deri eldivenliler bacımıza saldırdı.” diye haber yapanlara bir baksın. Ve tabii ki yalancı TÜİK’i de unutmasın, en başta ona ceza kessin. Çünkü yalan haberi yapan da onlar, yalan bilgiyi yazan da onlar, yalan veriyi açıklayan da onlar. Mesela teklif yasalaşırsa, teklifin 29’uncu maddesine göre, yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu işleyen, TÜİK’in vatandaşı yanıltan paylaşımlarını başarı diye yayan AKP vekillerine, AKP yöneticilerine ve bürokratlarına ceza verilecek mi? Bu, büyük bir muamma.

Kıymetli milletvekilleri, AKP iktidarı yirmi yılda öyle bir ülke yarattı ki insanlar adaleti, yasak getirmeye çalıştığınız sosyal medyadan arıyor; haberleşmeyi, bilgi alışverişini sosyal medyadan yapıyor. Bu ülke, kokaine “pudra şekeri” denildiğini sosyal medyadan öğrendi. Bu ülke, bir vekilin kocasının ve kardeşinin rüşvet aldığını ve o rüşvetle de 84 milyon liraya yat aldığını sosyal medyadan öğrendi. Maalesef, bu ülke, Cumhurbaşkanı danışmanının da rüşvet aldığını sosyal medyadan öğrendi. Bu ülke, Mersin saldırısındaki teröristin üzerinden bile partimize karşı yürütülen alçakça algıları sosyal medyadan öğrenmedi mi? Bu ülke, Kaz Dağları’nda 350 bin ağacın kesildiğini, sarayın günlük harcamasının 10 milyon lira olduğunu, Ticaret Bakanının milyonlarca lira yolsuzluk yaptığını sosyal medyadan öğrenmedi mi? Demek ki sosyal medya olmasaymış vatandaş 128 milyar doların hiç edildiğini de öğrenemeyecekti.

Evet, kıymetli milletvekillerim, bu ülke, AKP’nin çevirdiği dolapları, battığı bütün çamurları sosyal medyadan öğrendi ve öğrenmeye devam ediyor. Ne yazık ki ülkemizde “havuz medyası” diye bir gerçek var, o havuz medyasının da tek adamdan emir alan köşe yazarları var. İşte siz, o havuz medyasının ve köşeyi dönmüş köşe yazarlarının halkı kandıran yalanları gün yüzüne çıkmasın diye bu kanunu yaptınız ama şunu bilin isterim, biz susmayacağız, doğru bildiğimiz her şeyi konuşacağız, her şeyi paylaşacağız ama artık bu harmanın sonu geldi, ilk sandıkta yıkılacak bu saltanatın düzeni. Siz ne yaparsanız yapın; ister sosyal medyayı yasaklayın, ister nefes almayı yasaklayın, ister vatandaşın gözünü kapatın, ister duymasını engelleyin çok kıymetli Türk vatandaşı dumanla anlaşarak bile olsa sizi gönderecek.

Saygılar. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…. Kabul edilmemiştir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

44.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, HDP’nin kuruluş yıl dönümü etkinliğinin yasaklanmasına ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

6 Ekim 2022 tarihinde Adana Valiliğine 15 Ekim kuruluş yıl dönümümüz sebebiyle bir başvuru yapıldı. Bu başvuruyla -dilekçe de elimizde- kuruluş yıl dönümü etkinliği olarak milletvekillerinin, Eş Genel Başkanın katılacağı ya da parti yetkililerinin katılacağı ama konserin de olacağı bir etkinlik olarak başvuruldu. Bugün Valilikten bir yanıt geldi ve bu yanıtta iki cümleyle “İl İdaresi Kanunu’nun 11/C maddesi gereğince izin verilmemiştir.” deniliyor. 11/C neymiş? “Huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi valinin ödev ve görevlerindendir.” Yani HDP’nin kuruluş yıl dönümü etkinliği yapması yasaklanıyor. Bu iktidar yasakçıdır, bu iktidar siyasette rekabet etmiyor, zorbalık yapıyor. Hangi partinin kuruluş yıl dönümü etkinliği yasaklanmış, bütün partilere soruyorum? Bunu kınıyoruz, bunu kesinlikle zorbalık ve diktatörlük olarak görüyoruz; bu da kayıtlara geçsin.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 340) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 35’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Mehmet Metanet Çulhaoğlu               Orhan Çakırlar            İsmail Koncuk

                   Adana                                  Edirne                           Adana

        Muhammet Naci Cinisli                   Dursun Ataş

                  Erzurum                                Kayseri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Erzurum Milletvekili Muhammet Naci Cinisli.

Buyurun Sayın Cinisli. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Cenab-ı Hakk’ın lütfuyla biraz önce birinci ağızdan, AK PARTİ sözcüsü Değerli Milletvekili Ahmet Özdemir Bey'in ağzından bir itiraf duyduk; çok üzüldüm, hakikaten çok üzüldüm. AK PARTİ, meğerse bu yasayı Amerika’dan, Amerikan Büyükelçiliğinden danışmanlık alarak hazırlamış.

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Siz her şeyi böyle yanlış anlıyorsunuz!

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Tutanaklarda yazılı her şey.

Bir başka ifadeyle AK PARTİ Amerika’dan icazet almış.

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) – İcazet almadık, icazet hikâyesi sizin işiniz!

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Sayın Grup Başkan Vekilimiz, çok kıymetli Mahir Ünal Beyefendi, soruyorum: Başka hangi kanunlar için Amerika’dan icazet aldınız, bunu da öğrenebilir miyim lütfen? (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Bunu öğrenmek hepimizin hakkı, başka hangi kanunlar için Amerika’dan veya başka ülkelerden, yabancılardan icazet alındı ve alınıyor?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Böyle yapmayın lütfen ya! Böyle bir şey olur mu ya?

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Seçim çalışmalarına New York’ta Central Park'tan başlandı; güldük, geçtik, pek bir yorum yapmadık. Fakat şimdi duyuyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti devletinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşulan ve kabul edilmesi muhtemel bir kanunun icazeti Amerika’dan alınmış, çok acı. Devletimizin vakarına daha fazla gölge düşürmemek için bu yüce çatı altında bu konuyu daha fazla deşmeyeceğim, bu sizin ayıbınız olarak kalsın; biliyorum ki çok da fazla utanmayacaksınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Artık daha fazla söz söylemeye gerek kalmadı, bambaşka bir boyut kazandı bu kanun metni. Şunu söyleyebilirim yalnızca: Bu yazılanlar, çizilenler, konuşulanlar artık tamamen önemsiz, bunu buradan çok rahatlıkla söyleyebilirim. Bu kanun teklifi AK PARTİ’nin korktuğunun tezahürüdür. AK PARTİ korkuyor değerli milletvekilleri ve bu korku böylesine antidemokratik darbeci yasaları gündeme getirme mecburiyetinde bırakıyor, artı, yabancı ülkelerden yardım isteme, icazet alma ihtiyacını kendilerine hissettiriyor; yazıklar olsun diyorum.

METİN YAVUZ (Aydın) – Kiminle karıştırıyorsun bizi?

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz kanun teklifi Anayasa’mızda korumaya alınan temel hak ve hürriyetlere karşı darbeci bir müdahale içeriyor. Anayasa’nın 22’nci maddesinde düzenlenen haberleşme hürriyeti, 26’ncı maddesinde yer alan düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti, 28’inci maddesinde kaydedilen basın hürriyeti ve 32’nci maddede yer alan düzeltme ve cevap hakkının uygulanması imkânsız hâle geliyor. Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması ve kötüye kullanılmasına Anayasa’mızın 13, 14 ve 15’inci maddelerinde yer veriliyor.

Teklifteki düzenlemeler ise bariz bir biçimde Anayasa’ya aykırı nitelikler içeriyor. Unutulmamalı ki anayasalar bireylerin hak ve özgürlüklerinin korunması, suistimal edilmemesi için tesis ediliyor. İşin özünde de bireyin temel hak ve özgürlüklerinin particilik uygulamalarından korunması amaçlanıyor. Görüştüğümüz kanun teklifinin gerekçesinde bireylerin hak ve özgürlüklerini korumak için devletin tedbir alması gerektiği maskesi ardında partizanca uygulamalara neden olunuyor. Bu yapılan aslında partizanlık değil bölücülüktür.

Yoksulluk ve yolsuzluk oranları hızla artıyor. Çözüm bekleyen onlarca farklı sorunumuz varken nelerle uğraşıyoruz ama nedense bu sorunların hiçbiri iktidarın gündemine giremiyor. Çözüm bekleyen onlarca sorunumuz var ama biz bu kanunları çıkarmak için yabancı büyükelçiliklerin kapısına gidiyoruz demek ki ve kapısında bekleyip bundan olur almaya çalışıyoruz; yazıklar olsun. Ancak buradaki amaç çok başka; bu kanun teklifiyle, ülkemizde yaşanan sorunları dile getirenlerin, ekonominin kötü gidişatına dikkat çekenlerin, milletimizin gündemini konuşanların, sığınmacıdan seçmen devşirme projesine karşı duranların susturulması amaçlanıyor. Milletin haber alma özgürlüğü yerine yandaşların yolsuzluk yapma haysiyetsizliği ve serbestliği korunmak isteniyor.

Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener Hanımefendi’nin dedikleri gibi; siz yalana sığındıkça biz de sizi gerçeklerle yüzleştirmeye devam edeceğiz. Siz milletin sesini kıstıkça biz aziz milletimizin sesini duyurmaya devam edeceğiz. Siz hürriyetin karşısında durdukça biz demokrasiyi savunmaya devam edeceğiz, inatla “hür demokrasi” demeye devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, aziz milletimiz özgürlüklerin her fırsatta ihlal edilmesinden bıktı. Yıllardır milletimizi birbirine düşürerek “Sen ocusun, sen bucusun.” diyerek kutuplaşmadan beslenen siyasilerden usandı. Bu çerçevede, sabahtan akşama iftira atan, yalan söyleyen, sahibinin sesi medya kuruluşları da gözden geçirilmeli, bakıp beslenen trol çiftliklileri dağıtılmalı. Gerekçede ifade edildiği gibi internetteki yalan haberlerin durdurulması amaçlanıyorsa açıkladığı yanlış enflasyon rakamlarıyla milleti aldatan TÜİK Başkanını ne yapacağız?(İYİ Parti sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Önümüzdeki aralık ayını işaret ederek EYT’lilere umut dağıtan Çalışma Bakanının sözleri gerçekleşmezse kanun teklifinde ifade edilen ceza uygulanabilecek mi? İktidara geldiğimizde ilk işimizin böylesine darbeci kanunların yürürlükten kaldırılması ve serbest düşünceye zemin hazırlanması olacağını ifade ederim.

En çok neye yanarım biliyor musunuz sayın AK PARTİ milletvekilleri, değerli arkadaşlar? Büyüklerimizin, bizden önceki nesillerin ta 1946’dan beri verdiği mücadeleye yanarım. Sizler o siyasi zeminin üzerine hak etmeden oturdunuz ve çarçur ettiniz.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım.(İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Hadi oradan ya!

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Sen mi karar veriyorsun hak edip etmediğine ya!

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 35’inci madde kabul edilmiştir.

36’ncı madde üzerinde aynı mahiyette 3 önerge vardır, okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 36’ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

               Kemal Peköz                           Dersim Dağ     Mehmet Ruştu Tiryaki

                   Adana                               Diyarbakır                        Batman

             Züleyha Gülüm                    Dilşat Canbaz Kaya   Meral Danış Beştaş

                  İstanbul                                İstanbul                           Siirt

                                                        Ali Kenanoğlu

                                                            İstanbul

 

Aynı mahiyetteki 2’nci önergenin imza sahipleri:

              Alpay Antmen                         Engin Özkoç

                   Mersin                                 Sakarya

 

Aynı mahiyetteki 3’üncü önergenin imza sahipleri:

           İmam Hüseyin Filiz                    Orhan Çakırlar       Hayrettin Nuhoğlu

                 Gaziantep                                Edirne                          İstanbul

               Hasan Subaşı                Mehmet Metanet Çulhaoğlu              Arslan Kabukcuoğlu

                  Antalya                                 Adana                         Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kenanoğlu.

Buyurun Sayın Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Dezenformasyon yasasını görüşüyoruz. Şimdi, bu dezenformasyon konusunda toplumsal kesim üzerinde yapılan algıyla ilgili birtakım örnekler ve hakikatler nedir onu anlatmaya çalışacağım. Şimdi, 7 Ekim tarihinde Cumhurbaşkanı, Şahkulu Sultan dergâhını ziyaret etti ve orada bir açıklama yaptı, bir başkanlık kurulacağını söyledi, Kültür ve Turizm Bakanlığı nezdinde bir başkanlık kurulacağını söyledi; Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı. Tabii, baktığınız zaman burada da konuşuldu, herkes övgüyle anlattı “Çok güzel, iyi şeyler.” filan; Yeni Şafak böyle vermiş olayı, çok beğenerek; Sabah gazetesi vermiş aynı şekilde, Hürriyet vermiş vesaire, devam ediyor yani bugün “havuz medyası” diye adlandırdığımız bütün kanallar, televizyonlar bu meseleyi böyle anlatıyorlar. Peki, hakikaten bu duruma, orada açıklanan duruma Alevi toplumu ne diyor? Yani bunun Alevi toplumunun hayrına olup olmadığına kim karar verecek? Yani siz mi karar vereceksiniz, ben mi karar vereceğim yoksa bu toplumu temsil eden, yıllardır bunun mücadelesini yürüten, bu konu için kurulmuş cemevleri mi verecek? Benim birazcık hakkım var yıllarca o kurumlarda hizmet etmiş biri olarak ama yine de haddim olarak görmem. Netice itibarıyla kurumlara bakacağız yani bu konuyla ilgili kurulmuş kurumlar ne diyor?

Şu anda cemevleri bir, köylerde var; iki, şehirlerde, ilçelerde var ve bütün bunların büyük çoğunluğu şu kurumlara bağlı, isimlerini size söyleyeyim: Alevi Bektaşi Federasyonu üst çatı, bunların 36 bileşen kurumu var. O bileşen kurumların da alt kurumları var, cemevlerinin büyük çoğunluğu bunlara bağlı. Alevi Dernekleri Federasyonu var, yine bunların 38 ayrı cemevi üst kurumu var, onlara bağlı cemevleri var; Alevi Vakıfları Federasyonu var, 10 Alevi vakfı, CEM Vakfı dâhil olmak üzere bunlara bağlı; Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı var, bunların 53 ayrı yerde cemevi var. Alevi Kültür Derneklerinin 98 ayrı il ya da ilçede cemevi var, Pir Sultan Abdal Kültür Derneklerinin 81 il ya da ilçede cemevi var yani Türkiye genelindeki il ve ilçeler bazındaki cemevlerinin -çoğu yerde köylerde- yüzde 98’i bu kurumlara bağlı.

Şimdi, bu kurumlar ne diyor? Diyorlar ki: “Açıklanan paket ne demokratiktir ne de müjdedir; aksine bu paket Aleviliğin şimdiye kadar kamu gücüyle soluksuz bırakılmasının, Aleviliğin tabutuna son çiviyi çakma niyetinin paketidir.” Bu kurumların açıklaması burada. Bunu bu gazetelerde göremezsiniz, mümkün değil o ve devam ediyorlar, itirazlarını sıralıyorlar, diyorlar ki: “Cemevlerimiz ibadethanedir.” Yani şimdi Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlanınca şöyle bir şey oluyor: Cemevine gitmek turizm faaliyeti, cemevinde ibadet etmek, orada cem yapmak da bir folklorik, kültürel faaliyet sanki; böyle bir şey yok, cemevi bizim ibadethanemiz. Şimdi, burada şunu diyorlar: “Bu demektir ki Alevilik, dinsel ve kimliksel özellikleriyle inkâr edilmeye devam edilecek bu kararla.” İkincisi “Alevi toplumunun en önemli sorunu sosyopolitik, sosyokültürel düzeyde kamu gücüyle örgütlenen, kamu gücüyle yeniden üretilen negatif ayrımcılıkta ısrar edilecek.” Bu devam edecek yani. Üçüncüsü “Açıkça ilan ederiz ki bu, devletin Alevi kurumsallaşmasına, Alevi dinselliğine yönelik darbe ve el koyma girişimidir.” Yani bu başkanlığın ve cemevinin bunlar üzerinden yönetilmesine bu Alevi kurumları “darbe” diyor ve “kayyum ataması” diyor.

(AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Gülersiniz tabii ama kurumlar böyle diyorlar.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – İstiyordunuz böyle bir şeyi.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Dördüncüsü “Rızalık üstüne, talibe hizmet borcuyla hakkullahla Hak uğruna hizmet veren dedelerimiz, bundan sonra devletten alacağı maaşın hizmetçisi olacak. Kamu kaynaklarının din kisvesi altında yağmalanmasından pay alacaklar; bu, bizim inancımıza aykırı.” diyorlar ve “Bizim açımızdan da bu -dedelerin kontrol altına alınması- Alevilik açısından bir asimilasyondur.” diyorlar ve çok daha önemli bir şey söylüyorlar: “Sayın Cumhurbaşkanının açıkladığı paketin Alevilere yönelik demokratik bir reform paketi değil, tam tersine Alevilere şeksiz gümansız antidemokratik bir saldırı olduğunu beyan ederiz. Demokratikleşme peşinde olanlar öncelikle Alevi toplumlarına, onların meşru kurumlarına kulak vermekle, onları muhatap almakla işe başlayacaktır.” Yani “Bu işle ilgili cemevlerini, Alevi kurumlarını muhatap alarak işe başlayın.” diyor. Ve başka önemli bir şeyin altını daha çiziyorlar: “Bilinmelidir ki bizim tarihimiz, Sayın Cumhurbaşkanının zikrettiği gibi Malazgirt’ten, Selçuklu’dan, Osmanlı’dan Cumhuriyete uzanan…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – “…ve yaşadığımız toprakları daima boş bir toprak olarak kabul eden, bu toprakların insanlarını Malazgirt’ten itibaren yok sayan militarist bir tarih değildir, militarist bir milliyetçilik anlayışı ile Aleviliğin en temel düsturu ‘yetmiş iki milleti bir nazarla görmek’ ilkesi taban tabana zıttır.” diyor bu Alevi kurumları.

Ve en son CNN TÜRK televizyonuna bir CEM Vakfı yöneticisi çıkarılmıştı, öve öve bitiremiyordu bu açılımı; CEM Vakfı görevden aldı onu çünkü “Bizim, kurumsal olarak cemevlerimizin görüşü değildir bu.” dedi. “Siz bize rağmen çıkıp orada…” Kendisi AKP üyesiymiş, daha sonra beyan ettiler. “Ancak bizim kurumsal görüşümüz bunu kabul etmiyor.” diye ifade ediyorlar.

Şimdi, Türkiye’de kurulu bulunan Alevi kurumları ve Alevi toplumu bu meseleye böyle bakıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Ve son olarak Nesimi Çimen’in dediği gibi şöyle diyorlar:

“Nesimi’yim vay başıma,

Kanlar karıştı yaşıma,

Yağın gerekmez aşıma,

Yeter zehrin katmasın.” (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde söz talep eden Mersin Milletvekili Alpay Antmen.

Buyurun Sayın Antmen. (CHP sıralarından alkışlar)

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türk basınında “sansür” ve “baskı” kavramları ile gazete kapatma ve gazete cezalandırma işi neredeyse basının tarihi kadar eskiyse de şimdi AKP iktidarı “sansür” “baskı” ve “cezalandırma” kavramlarına basın-yayın, sosyal medya ve iletişim alanlarını da içine katarak çağ atlattı, geçmişe rahmet okuttu. Ve bakınız “Biz medyaya, Türk basınına rağmen iktidar olduk.” söylemleriyle iktidara gelen AKP iktidarı şimdi de medyanın büyük bir kısmını yandaş olarak elinin altına aldı, olmayanları da baskı ve sansürle susturmaya çalışıyor. Medyaya rağmen iktidara gelmiştiniz, yarattığınız yandaş medyaya ve onlara aktardığınız sınırsız maddi olanaklara rağmen iktidardan gideceksiniz. Halk iktidara gelecek, saray iktidarı sona erecek. Sizin yolsuzluğunuzu, yarattığınız rüşvet çarkını kapatacak, saklayacak ne bir kanun var ne bir yama ne de bir sansür. Dünyanın bütün kumaşları, örtüleri bu rezaleti örtmez, örtemez. Artık, dünyanın bütün deterjanlarını getirseniz bile bunu yıkayamazsınız, yarattığınız kiri temizleyemezsiniz.

Değerli milletvekilleri, bir de sansürü soranlara diyorlar ki: “Buna benzer bir yasa Fransa’da var, Almanya’da var.” Ben de bunu söyleyen iktidar mensuplarına şunu soruyorum: Fransa’daki, Almanya’daki gibi bağımsız yargı bizde var mı? Yok. Fransa ve Almanya’daki özgür medya bizde var mı? Yok. Oradaki insan hakları, kadın hakları, eğitim, ifade özgürlüğü bizde var mı? Yok. Yok, herkes bunu biliyor.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – Alpay dostum, zaten oradan almamışlar, Amerika’dan almışlar.

ALPAY ANTMEN (Devamla) – Örnek gösterdiğiniz Avrupa’da devletin kartıyla 3 euroluk çikolata aldı diye bir başbakan istifa etti, AVM çatısı yıkıldı diye devlet başkanı istifa etti, tren kazası oldu diye hükûmet özür dileyerek istifa etti. Halka hesap veriyorlar, utanıyorlar, sıkılıyorlar. Buradaysa ne var sayın milletvekilleri? Devletin malı yağmalanıyor, yargı ayaklar altına alınıyor, yargı sarayın emrine giriyor, insan hakları konusunda kabile ülkelerinin bile gerisine düşüyoruz, kadınlar öldürülüyor, üniversiteler yok ediliyor, Boğaziçi gibi bir üniversite yok ediliyor, bundan rahatsız olmayan AKP’liler iş bunları dile getirmeye gelince rahatsız oluyor. İşte, bu sansür yasasıyla onu da engellemeye çalışıyorlar; sonra da utanmadan, sıkılmadan, kızarmadan burada ve medyada “Buna benzer bir yasa Fransa’da ve Almanya’da da var.” diyorlar ama yok. Aslında getirdiğiniz sansür yasası ve sosyal medya hapis cezası Avrupa’da yok arkadaşlar, yok! Kanıtı mı? İşte, 4 Ekim 2022 tarihli Venedik Komisyonu Raporu’nda yazıyor, okuyun; 85 madde, hepsini okumak istemiyorsanız 83’üncü maddeyi, 3 satırı okuyun yeter, dezenformasyon yapmayın.

Değerli milletvekilleri, AKP saray iktidarı basını, Basın İlan Kurumunu ve bu yasa teklifi sayesinde de basın kartı dağıtımını da eline alarak zapturapt altına almak istiyor, alacak. Bu yasa teklifiyle, sosyal medya paylaşımlarına dünyada eşi benzeri olmayan bir ceza hükmü getiriliyor. Vatandaşlarımıza “Eleştiri yapma; sus, otur oturduğun yerde yoksa seni hapse atarız.” deniyor. Yine bu yasayla, mesajlaşma platformları iletişim kayıtları alınarak denetim altına alınmaya çalışılıyor ve vatandaşa korku salınıyor “Haberleşmeyin, mesajlaşmayın.” deniyor, anayasal haberleşme özgürlüğü çiğneniyor. Zaten yandaş olmayan televizyonları da RTÜK tarafından baskı ve cezalarla hizaya sokmaya çalışıyorsunuz ve şunu söyleyeyim yani baskıyla, sansürle iktidarda kalmaya çalışıyorsunuz. Ha, bu arada, RTÜK demişken çok güzel bir şey var, bir RTÜK Başkanınız var, Ebubekir Şahin, evlere şenlik. Boş bir RTÜK üyeliği için iki satır yazıyı üç aydır Meclise yazamadı. Bilgisayarın mı yok Ebubekir, kalemin mi yok, kâğıdın mı yok yoksa okuma yazman mı yok? Biz biliyoruz ki bunların hepsi var ama…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ahlakı yok, ahlakı.

ALPAY ANTMEN (Devamla) – …saraya koşulsuz biati var, ama yasaya, hukuka, ahlaka, onura saygısı yok, milletten utanmıyor sıkılmıyor. Peki, ey saray iktidarı; döneğin birisi sayesinde RTÜK’ten koltuk kapacağınıza çok seviniyorsunuz ama sevinmeyin, dönme hızınız ne olursa olsun bu devran dönecek. O zaman ışık hızıyla dönseniz bile gelecek gelmekte olan.

Bu teklifin her yeri dökülüyor. “Ayinesi iştir kişinin, AKP'nin getirdiği teklife bakılmaz.” diyorum. Bakın, bu teklif aynı kendileri gibi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALPAY ANTMEN (Devamla) – Tamamlayayım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ALPAY ANTMEN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bunların akılları Hitler'de, fikirleri Mussolini'de, zikirleri Franco'da, kendileri de sarayda. “Mağduruz.” diye diye geldiniz, yirmi yılın sonunda sizden olmayan herkesi mağdur ettiniz. 5’li çetenizi, yandaşlarınızı, danışmanlarınızı Karun kadar zengin ettiniz. Haram zıkkım olsun! Ama az yakında, seçimde kös kös gideceksiniz, tüyü bitmemiş yetimin hakkını vereceksiniz, hesabını vereceksiniz; hem bu dünyada vereceksiniz hem öbür dünyada vereceksiniz. (CHP sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerine son söz talebi Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan Kabukcuoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 36’ncı maddesi üzerine İYİ Parti Grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Basın, yönetimi ile halk arasında iki yönlü fonksiyonu olan bir kurumdur. Ülkede ne olup bittiğini topluma iletirken diğer yandan da toplumun görüş, düşünce ve bilgilerini, isteklerini idareye ileten bir yapıdır. Basın ile demokrasi arasında devamlı bir pozitif ilişki vardır, pozitif geri bildirim vardır; basın kuvvetlendikçe demokrasi de kuvvetlenir, basın zayıfladıkça demokrasi de zayıflar. Vatandaşlarımız toplumu ilgilendiren her konuda doğru bilgiye ulaşamamakta, sorgulayamamakta ve bildiği şeyleri yayınlamakta zorluklar yaşamaktadır. Hükûmetin yarattığı atmosferde oluşan otosansürün maalesef hesaplanamaz geniş bir etkinliği vardır. Basın özgürlüğü, bilgiyi siyasetin tekelinden çıkararak demokratikleştirir, bütün toplumun aktif siyasetin bir parçası olmasını sağlar. Basın ve ifade özgürlükleri olmadan kalıcı demokrasi ancak bir hayal olarak kalır. Basına yapılan saldırılar, sınırlandırmalar demokrasiye yapılan saldırılar ve sınırlandırmalardır.

Ülkemizde, maalesef, Hükûmet özgür basın için sürekli engeller çıkarmaktadır. Bu iktidar zamanında basın kötü durumdadır. Görevi çiftçiye fon vermek olan devlet bankalarının verdiği krediler veya AK PARTİ'nin vermiş olduğu işlerden para kazanan müteahhitlerin yarattığı finansmanlar Hükûmeti basının patronu yaptı. Diğer taraftan ise oluşturduğu üst kurullar veya Basın İlan Kurumu yoluyla da Hükûmet muhalif gördüğü basını susturmaya çalışmakta, onlara cezalar yağdırmaktadır. Ayrıca emperyal menşeli maddi kaynaklarla birtakım gazeteci sıfatlı kişilerin ülkemizdeki manipülasyonlarını Hükûmet işine geldiği takdirde görmezlikten gelmektedir. Yargıya taşınan toplumsal olaylar örneğin Deniz Feneri, örneğin çocuk istismarları, örneğin son zamanlarda çıkan bir milletvekiliyle ilgili yolsuzluk iddiaları mahkemelerce erişim yasağı getirilerek vatandaşın, halkın gözünden kaçırılmakta ve gizli kapaklı yargılamalar yapılmaktadır. Ziraat Bankasının yandaşlara açtığı krediler veya Londra mahkemelerine koti şehir hastaneleri hakkındaki haberleri ticari sır gerekçesiyle toplumun dikkatinden Hükûmet kaçırmaktadır.

Hükûmet, toplumca en çok takip edilen basın kuruluşlarından olan televizyonlarda bambaşka bir garabet sergilemektedir. Bazı televizyon kanallarının da tek görevi vatandaşı uyutmaktır. Gece gündüz düzmece programlarla sahte ülke gündemi oluşturmaktadır. İsminin başında “profesör” titri olan, “rektör” “dekan” payesi taşıyan, işlevi sadece pilli oyuncak gibi Hükûmetin icraatlarını savunmak olan gazeteci ve akademik zümre tedavüldedir. Hiçbir mahcubiyet duygusu taşımayan bu ekip, bu zevat muhtelif televizyon kanallarında her akşam beyin yıkama operasyonunun kahramanıdırlar. Bu ekip şunu bilmelidir ki topluma yapılan kötülük hiçbir zaman karşılıksız kalmayacaktır.

Zaman içinde ana akım medya egemen yapının bir parçası hâline gelmiştir. İnternet medyasına beşinci güç olarak da bakılmaktadır. Sosyal medya, eleştirel bir mesafeyle haber verme, soruşturma ve değerlendirme işlevini yerine getiren dördüncü güç konumuna düşmüştür. Beşinci güç, siber kültüre geçiş sunmuş, ana akım medyayı kontrol eden ya da denetleyen, alternatif içerikler sunan, alternatif gazetecilik biçimleriyle beşinci güç interneti hem güçlendirmiş hem de küreselleştirmiştir. Bu hâliyle beşinci güç, dördüncü güç rolüne bürünmüştür. Şimdiye kadar internet yayıncılığına yeterince hâkim olamayan Hükûmet, internet gazeteciliğine de kendisince sansür getirmeye uğraşmaktadır.

Sonuç olarak bu yasa teklifi için yapılacak en doğru hareket toplumda haberleşme hürriyeti, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti, basın hürriyeti hususlarında oluşacak endişeleri ciddiye alarak geri çekmek olmalıdır.

Değerli milletvekilleri, yerel basın etkili olduğu alanda ulusal basından daha fazla ilgi görmektedir. 34 ilde yer alan, uydu yayınına çıkan, maddi sıkıntılarla baş etmeye uğraşan yerel televizyonlarımıza sahip çıkılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) – Yerel televizyon ve radyo istasyonlarını ayakta tutmak amacıyla, resmî ilan yapmalarına izin verilmesi yerel demokrasilerin güçlenmesi için yerinde olacak bir davranıştır.

Hepinizi saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

36’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 36’ncı madde kabul edilmiştir.

37’nci maddede 4 önerge vardır. 3’ü aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 37’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

               Kemal Peköz                          Ömer Öcalan       Dilşat Canbaz Kaya

                   Adana                                Şanlıurfa                        İstanbul

             Züleyha Gülüm                  Mehmet Ruştu Tiryaki         Abdullah Koç

                  İstanbul                                Batman                            Ağrı

 

Aynı mahiyetteki 2’nci önergenin imza sahipleri:

            Onursal Adıgüzel                       Engin Özkoç

                  İstanbul                                Sakarya

 

Aynı mahiyetteki 3’üncü önergenin imza sahipleri:

           İmam Hüseyin Filiz                  Hayrettin Nuhoğlu         Orhan Çakırlar

                 Gaziantep                               İstanbul                          Edirne

      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                 Hüseyin Örs

                   Adana                                 Trabzon

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerine söz talep eden Şanlıurfa Milletvekili Sayın Ömer Öcalan.

Buyurun Sayın Ömer Öcalan. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Cumhurbaşkanı 2011’de Facebook’tan rahatsız olduğunu belirtmişti, 2014 yılında ise Twitter’la ilgili “Twitter miviter, hepsinin kökünü kazıyacağız.” Nasıl buraya geldi, nasıl bu noktaya geldi, biraz bunu açmakta fayda var. Sosyal medyayı susturmak için önce bu ekip bir trol ordusu oluşturdu. Bu trol ordusu kimisi paralı kimisi şebeke hâlinde çalışan kimisi İstanbul Belediyesinde -dönemin belediye yönetiminde- kimisi Ankara Belediyesinde kimisi de Cumhurbaşkanlığının kimi birimlerinde algı yaratmak, siyaseti yönlendirme, toplumu dizayn etme yöntemiyle sosyal medyaya el attılar ama orada başarılı olamadılar. Beceriksiz bir şekilde binlerce trol ordusuyla sosyal medyada hâkimiyet kuramadılar. Bu sefer ne oldu? Bu sefer Cumhurbaşkanı hakkında hakaret iddiasıyla, on binlerce dava açıldı, 150 binin üzerinde insan ifadeye çağırıldı, binlerce insan tutuklandı. Baktılar bu iş böyle de olmuyor, ondan sonra geçen sene Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun bununla ilgili düzenleme yapacağını söyledi. Sebep? Doğan Haber Ajansını -alan değiştirdiler- bir tüpçüye -şirketi- geçirdiler, orada “amiral gemisi” diye tabir edilen merkez medyayı böyle kontrol altına aldılar, televizyonların yüzde 90’ında hâkimiyet oluşturdular ama sosyal medyada bu hakimiyeti oluşturamadılar. Çünkü iletişim teknolojileri gelişiyor, bilim gelişiyor, teknolojinin üzerinde hegemonya kuramazsınız. Ne dediler? “Biz kanun çıkaralım, bizim karşımızda duranlar hakkında da 29’uncu maddede olduğu gibi bir yıldan üç yıla kadar, olmadı bunu yarı oranında artıran dört buçuk yıla kadar ceza oluşturalım.” Aslında, bu maddenin uygulanma durumu mümkün değil; mesele burada algı oluşturma, mesele burada korkutma, toplum üzerinde psikolojik harp sistemini yürüterek meseleyi böyle dizayn etmek.

Diğer bir Bakan ne diyor? Bekir Bozdağ, kendisi Adalet Bakanıdır, adaletin olmadığı bir ülkede Adalet Bakanıdır, her gün binlerce insan mağdur edilmektedir. “Herkes ‘tweet’ atabilir ama içi boşsa sorun yoktur kardeşim.” diyor. İçinin boş olması neye bağlıdır, neye göredir? İşte, mesele biraz böyledir, sıkıntılı bir durumdasınız, zorlanıyorsunuz, hâkimiyet kuramazsınız. Bakınız, iletişim teknolojileri gelişiyor; bilim gelişiyor; bunu kanunla, yasayla kontrol altına alamayacağınızı biliyorsunuz. Bu yöntemleri 20’nci yüzyılda da denediler. “1984”te George Orwell açık bir şekilde anlatıyor, Büyük Birader’i anlatıyor ama şu an bu ülkeye de bir tane uzun birader ayarlamışsınız. İnsanlar konuşmasın, insanlar duymasın, insanlar düşünmesin, biat etsinler; liyakatli insanları ondan dolayı yanınızda konumlandırmıyorsunuz. İlk ilkeniz, sadakatle bağlı olacak; “Öl.” derse öl, “Kal.” derse kal. “Şu maddede elini kaldıracaksın, şu maddede elini indireceksin.” “Düşünmeyeceksin, sorgulamayacaksın, eleştirmeyeceksin ama düşüneni de eleştireni de sorgulayanı da cezaevine atacaksın, şiddet uygulayacaksın.” Bu ülke bunlardan çok çekti. Şu an iletişim teknolojileri… 20’nci yüzyılda Kürt gazeteciliği içerisinde sembol bir isim Ape Musa’yı Amed’de katlettiler, 80 yaşındaki bir insanı farklı bir düşünceyi temsil ettiği için mermilerle vurdular. Ermeni halkının önde gelen gazetecisi –sizin döneminizde- Hrant Dink’i öldürdüler ama katilini cezaevinde tosun gibi de beslediler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ÖMER ÖCALAN (Devamla) – Şimdi “Müesses nizam.” diyorsunuz, “Müesses nizam içerisinde gazetecilik yapabilirsiniz. Türklük sözleşmesine tabi olacaksınız.” diyorsunuz, “Bu sözleşme içerisinde ufaktan eleştiri de yapabilirsiniz, düşüncenizi de ifade edebilirsiniz ama müesses nizam dışına çıkarsanız size yaşamın her alanını dar ederiz.” diyorsunuz ama artık globalleşen dünyada bunun pek bir anlamı yoktur, pek bir önemi yoktur. Halka şiddet uygulayarak, insanları tutuklayarak bunun önüne geçemezsiniz.

Halkımıza çağrımızdır: Bu yasayı hep birlikte aşacağız, düşüncemizi ifade edeceğiz, her yerde savunacağız; mitinglerde, alanlarda ancak bu yöntemle aşarız. Sosyal medyayı da etkin bir şekilde kullanmaya çağırıyoruz halkımızı, en aykırı düşünceyi de savunun, durduğunuz pozisyonu koruyun.

Halkımızı selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Onursal Adıgüzel.

Buyurun Sayın Adıgüzel. (CHP sıralarından alkışlar)

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Cumhur İttifakı’nın sansür yasasının 37’nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Kamuoyunda çok konuşulan TCK’ye halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçunu eklemek olsa da teklifin 37’nci maddesi de dikkat edilmesi gereken maddelerden biridir. Bu maddeyle BTK’ye yine bir düzenleme yetkisi veriliyor. Hangi kuruluşların düzenlenmesi yetkisi veriliyor? Şebekeüstü ürünlerinin. Nedir şebekeüstü ürünler? Kullandığımız WhatsApp, Signal, Zoom, Skype gibi ürünler. Peki, bunları düzenleme yetkisi verilen kuruluş kim? BTK. BTK skandallarla anılan bir kuruluş değerli arkadaşlar. BTK öyle bir kurum ki BTK istihbarat teşkilatı mı, BTK düzenleyici kuruluş mu, BTK yargı kuruluşu mu belli değil. Bakıyoruz yasanın içeriğine “İstediği bilgiyi alabilir.” deniyor. Bakıyoruz yasanın içeriğine yurt dışındaki sayfaları engelleme yetkisinin üzerine bir de yurt içindeki sayfaları engelleme yetkisi veriliyor. Katalog suçlara MİT mensuplarıyla ilgili içerik engelleme kararı ekleniyor. Peki, BTK ne görev yapıyor biliyor musunuz arkadaşlar? BTK aslında halkın vicdanında güvenini yitirmiş, fişlenme skandallarıyla karşımıza çıkmış ve tarafsızlığı, bağımsızlığı olmayan bir kuruluş.

Değerli milletvekilleri, şimdi arkadaşlar anlatıyorlar, diyorlar ki: “AB, Amerika, Avrupa Dijital Hizmetler Yasası, Elektronik Haberleşme Kanunu…” Ben bütün teknik detayları bir kenara bırakıyorum, size sadece bir hikâye anlatacağım; Tuncay Vekilim de şahittir, hep birlikte Komisyonda yaşadık. Biz, sorumlu Bakan Yardımcısına, BTK’den sorumlu Bakan Yardımcısına sorduk: 85 milyon vatandaşımızın anlık olarak girdiği siteleri, o sitelerde ne kadar kaldığını, ne indirip ne yüklediğini takip ediyor musunuz? “Etmiyoruz.” diyemedi. Hukuksuz dedik, açıklama yapamadı. Bu fişlemeyi, bu takibi yapan herhangi bir yönetici sizce Avrupa ülkelerinde, Amerika’da görevinin başında bir dakika durabilir mi? (CHP sıralarından alkışlar) Asla ve asla görevinin başında bir dakika duramaz.

Yirmi yılda Türkiye’yi ne hâle getirdiniz, biliyor musunuz? Yirmi yılda Türkiye’de ne hukuk kaldı ne demokrasi kaldı ne yargı bağımsızlığı kaldı Türkiye’de ne özgürlük kaldı ne kurumlar kaldı; bir de şimdi çıkmışsınız, aşağıdan çekiyorsunuz, yukarıdan büküyorsunuz, “Bu iş Avrupa’da da var, Batı’da da var.” Ya, Batı demokrasilerinde hiç duydunuz mu, 70-80 yaşındaki bir vatandaş “Benim WhatsApp mesajlarım izleniyor.” diye düşünüyor mu? Vallahi, Türkiye’de bakkal, manav, ev kadını, öğrenci, hepsi diyor ki: “Biz izleniyoruz, dinleniyoruz.” Haksızlar mı? Vallahi haklılar. Niye haklılar?

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Abartmayalım ya, abartmayalım!

ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) – Söyleyeyim size, siz unutmuş olabilirsiniz.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Abartma, abartma!

ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) – Siz unutmuş olabilirsiniz, TİB’i biz unutmadık. (CHP sıralarından alkışlar) Biz, TİB’i, Cumhurbaşkanının “pislik yuvası” dediği kurumu unutmadık. Ayrıca, sizin ortaklarınızla bu ülkeyi nasıl karanlığa sürüklediğinizi de unutmadık. Şimdi de geçmişten ders çıkarmayarak bu düzenlemelerle, BTK'ye vermiş olduğunuz sınırsız yetkilerle yeni ortağınızla birlikte Türkiye'yi karanlığa sürüklüyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Cumhur İttifakı sanıyor ki herkes susarsa hiçbir mesele kalmayacak; dilsiz bir toplum istiyor, diyor ki: “Biz 29’uncu maddeyi hemen onaylarız, kimse konuşmasın.” Çünkü bir dertleri daha var: “İçimizden sızmalar olacak, seçime gidiyoruz; bunlar yayınlanabilir.” diyorlar. Tabii, bu korkularının da önüne bu yasayla geçeceklerini zannediyorlar. Gençler düşünmesin istiyorlar, istiyorlar ki gençler cümle kurmasın, gençler de dilsiz olsun istiyorlar. Değerli arkadaşlar, gençleri susturamazsınız, gençler “dislike”laya “dislike”laya sizleri ilk seçimlerde evinize gönderecek.

Son olarak şunu söylemek isterim: Bu, tam bir sansür yasasıdır değerli arkadaşlar, “ama”sız, “fakat”sız tam bir sansür yasasıdır. “Yok, uygulanamaz.” “Yok, Amerika'da var.” “Yok, Avrupa’da var.” demeyin. Ahmet Vekilim dedi ki: “Biz çok iyi bir yasa yapmışız.” İki yıl önce de buradan, aynı isimler diyordu ki: “Mükemmel bir yasa yaptık, temsilcilik atayacaklar bütün sorunlar bitecek.” Sonra ne oldu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) – Dönüp dediniz ki: “Ya, bu temsilciler de bir türlü bizi muhatap almıyor.” Tabii, temsilciler sizi muhatap almayınca siz de durmamışsınız Amerika Büyükelçiliğine kadar gitmişsiniz, oralardan icazet almaya çalışıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Amerika Büyükelçiliğine kimse gitmedi, adamlar Meclise geldiler.

ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) – Amerikan Büyükelçiliğinden görüş almışsınız, Venedik Komisyonundan görüş almışsınız ama raporda da eksik bilgi almışsınız. Şöyle söyleyeyim: Venedik Komisyonu raporunda “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak” diye bir suç yok.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Dijital Mecralar Komisyonunda bu insanları sen dinlemedin mi?

ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) – Gelin, bu yanlıştan dönün değerli arkadaşlar.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Dijital Mecralar Komisyonuna bu adamlar gelmedi mi?

ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) – Ne siz ortak olun bu ayıba…

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Birlikte dinlemedik mi?

ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) – Dünya demokrasi tarihine geçecek bu ayıba ne siz ortak olun ne de bu utancı bizim ülkemizin üzerine yapıştırın diyorum.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Öyle “muhatap almıyor” falan deme ya, kim onlar bizi muhatap almıyor!

ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Başkan, Komisyonda birlikte dinlemedik mi bu adamları?

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Hangisini?

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Dijital Mecralar Komisyonuna hepsi geldiler.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Valla bize Amerika Büyükelçisi gelmedi, size gelmiş.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Hepsi geldiler, birlikte dinledik.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Aha, burada herkes.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Birlikte dinledik.

ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Ya, sen bu kadar uzak olamazsın bürokrasiden. Bir şirketin temsilcisi ile Büyükelçilikten gelen adam bir mi? Sen yapma, dur gözünü seveyim, rezil etme kendini.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Ne diyor, anlamadım?

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerine söz talep eden Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs.

Buyurun Sayın Örs. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 37’nci maddesi üzerinde İYİ Parti adına söz aldım, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ilgili maddeyle 5908 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’nun “Yetkilendirme usulü” başlıklı maddesine ekleme yapılmıştır. Bilindiği üzere Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından yetkilendirilen birtakım işletmeler ilgili mevzuat çerçevesinde kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesini teminen bazı yükümlülüklere tabi tutulmaktadır. Şebekelerüstü hizmetler olarak da ifade edilebilen bazı hizmetlerde yurt dışından internet üzerinden sesli, yazılı ve görsel iletişim hizmeti alınabilmektedir, Kurum bu kapsamda yetkilendirilmektedir. Ayrıca, şebekelerüstü hizmet sağlayıcılarının Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisindeki faaliyetlerinin anonim şirket veya limitet şirket statüsündeki tam yetkili temsilcilikleri vasıtasıyla ve kurumca yapılacak yetkilendirme çerçevesinde yürütülmesi de düzenlenmektedir.

Değerli arkadaşlar, dezenformasyonla mücadele gerekçesiyle hazırlanan ancak gerçek anlamda sansür yasası olan bir kanun teklifini görüşüyoruz. İktidarın politikalarına karşı çıkan herkes bu yasa değişikliğiyle zapturapt altına alınıp sindirilmek isteniyor. Bu kanun dezenformasyonu engelleme yasası değil, olsa olsa enformasyonu engelleme yasasıdır. Bu kanun iktidarın gerçekleri halktan gizleme çabasıdır.

Değerli arkadaşlar, son yıllarda sosyal medya üzerinde büyük bir baskı var, önce internet yayınlarına RTÜK denetimi getirildi. İktidar partisi internet mecralarında kendilerini eleştiren insanlara aba altından sopa göstererek bir korku iklimi oluşturmaya devam ediyor. Özellikle gençlerin yoğun olduğu sosyal medya kontrol altına alınmak isteniyor arkadaşlar. Şunu açıkça görüyoruz ki iktidarın niyeti sosyal medyaya bir düzenleme getirmek değil, seçimler öncesi sosyal medyayı dikensiz bir gül bahçesine çevirmektir ve ayrıca bu teklif -ki bu da önemli- medya ve toplum üzerindeki baskıyı artırmaya yönelik olup iktidar kontrolündeki maaşlı-maaşsız, unvanlı-unvansız trollere, itibar suikastı yapanlara yönelik bir kanun teklifi de değildir.

Değerli arkadaşlar, iktidarın gerçek diye pazarladıkları ile vatandaşlarımızın yaşadıkları farklı; iktidarın gündemi ile milletin gündemi farklı. İktidar elindeki medya gücü ve trolleriyle pembe tablolar çiziyor, Türkiye’yi büyütüyor, enflasyonu düşürüyor, Ay’a adam yolluyor ama vatandaş ayın sonunu nasıl getireceğini kara kara düşünüyor.

Şimdi, iktidara “Sen doğru söylemiyorsun arkadaş, verdiğin bilgiler doğru değil, gerçek değil; doğrusu bu.” dediğimizde bu sansür yasasının hangi maddesini ihlal etmiş olacağız, neyle suçlanacağız, nasıl yargılanacağız, ne kadar ceza alacağız?

Ben buradan iktidar sahibi arkadaşlara seslenmek istiyorum: Hani siz yasaklara karşıydınız? Hani yasaklarla mücadele edecektiniz? Geldiğiniz noktada nereden nereye savrulduğunuzu inşallah fark edersiniz, görürsünüz.

Ama az kaldı diyoruz. Sandık gelecek, biz geleceğiz; yasaklar ülkesine çevirdiğiniz bu güzelim memleketimizi, bu cennet vatanımızı hak ettiği insan hakları ve özgürlüklere kavuşturacağız.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 37’nci maddesiyle 5809 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesine eklenen fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"(14) Kurum, şebekeler üstü hizmet sunumuna ilişkin gerekli düzenlemeleri yapmaya, düzenlemelerde öngörülen yükümlülükleri yerine getirmeksizin veya yetkilendirilmeksizin sunulan şebekeler üstü hizmetlerin sunumunun engellenmesini teminen işletmecilere yükümlülük getirilmesi dâhil her türlü tedbiri almaya yetkilidir. Şebekeler üstü hizmet sağlayıcılar, faaliyetlerini Türkiye'de kurdukları anonim şirket ya da limited şirket statüsündeki tam yetkili temsilcileri vasıtası ile Kurumca yapılacak yetkilendirme çerçevesinde yürütürler. Şebekeler üstü hizmet sağlayıcılar, bu Kanun ve Kurumun görev alanı ile ilgili diğer Kanunlarda işletmeciler için belirlenen hak ve yükümlülüklerden, şebekeler üstü hizmet sunumunun niteliğine göre Kurumca belirlenecek hak ve yükümlülükler açısından işletmeci olarak kabul edilir.”

               Yılmaz Tunç                           Feti Yıldız      Mehmet Doğan Kubat

                   Bartın                                 İstanbul                         İstanbul

             Ahmet Özdemir                        Ahmet Akay          Hüseyin Şanverdi

             Kahramanmaraş                          Şanlıurfa                          Hatay

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kurumun şebekelerüstü hizmet sağlayıcılardan isteyebileceği diğer bilgilerin kapsamının net olmaması sebebiyle önergeyle 5809 sayılı Kanun’a eklenen fıkra yeniden düzenlenmektedir.

Ayrıca, şebekelerüstü hizmet sunumuna ilişkin yeni bir hizmet türü 5809 sayılı Kanun’a eklendiğinden, bu hizmeti sunmak için yetkilendirilen şirketlerin hak ve yükümlülüklerinin de belirlenmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Önergeyle işletmeciler için belirlenen hak ve yükümlülüklerden şebekelerüstü hizmet sunumunun niteliğine uyanların şebekeler üstü hizmet sağlayıcılara da uygulanması temin edilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 37’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 37’nci madde kabul edilmiştir.

38’nci maddede 3 önerge vardır. 3’ü de aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 38’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

               Kemal Peköz                        Necdet İpekyüz           Züleyha Gülüm

                   Adana                                  Batman                         İstanbul

          Dilşat Canbaz Kaya               Mehmet Ruştu Tiryaki

                  İstanbul                                Batman

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

           Okan Gaytancıoğlu                      Engin Özkoç

                   Edirne                                 Sakarya

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

      Mehmet Metanet Çulhaoğlu               Orhan Çakırlar              Yasin Öztürk

                   Adana                                  Edirne                           Denizli

              Feridun Bahşi                     İmam Hüseyin Filiz    Hayrettin Nuhoğlu

                  Antalya                               Gaziantep                        İstanbul

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Züleyha Gülüm.

Buyurun Sayın Gülüm. (HDP sıralarından alkışlar)

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Şimdi, birkaç gündür tartışıyoruz ama aslında halk, basın çok uzun zamandır tartışıyor. Zira yasa çıkmadan önce de sansürcü anlayışınız her yerde devam ediyordu. Bütün bunlara rağmen siz diyorsunuz ki: “Biz bu sansür yasasını çıkaracağız.” Zulüm iktidarınızı kalıcı kılmak için “Faşizm uygulamalarını bu ülkeye yerleştireceğiz.” diyorsunuz. Bu bir kara leke ama bu sizin kara lekeniz. Bu size ait bir tarih, bize ait tarih ise özgürlüklerin mücadelesinin tarihi, halka ait tarih; basın emekçilerinin örnek tarihi ise özgürlüklerin mücadele tarihi ve hep mücadele edenler kazanmıştır, zulüm iktidarlarını savunanlar hep kaybetmiştir, tarihin çöp sepetine gitmiştir. Bugün buradan halkımıza da çağrımız şudur: Yasakları tanımıyoruz, sözümüzü söylemeye, eleştirimizi yapmaya, hakkımızı aramaya devam ediyoruz, asla susmayacağız, yasanızı da sizi de tarihin çöp sepetine göndereceğiz.

Bu saatten sonra sözün anlamı kalmadığı için, sizi de yasanızı da protesto etmek için ağzımı siyah bantla bantlıyorum. Konuşmamın, süremin devamını böyle kullanacağım halk adına. (HDP sıralarından alkışlar)

(Hatibin kürsüde ağzını siyah bir bantla kapatması ve “Hakikatler karartılamaz.” yazılı bir pankart açması)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Bundan sonra böyle.

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Allah razı olsun.

(HDP sıralarından alkışlar)

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – İran’da molla rejimine karşı kadınların öncülüğünde gerçekleşen direniş nasıl faşist uygulamaları yendiyse aynısını Türkiye halkları yapacak, özgürlük kazanacak. (HDP sıralarından alkışlar)

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Bandı geri yapıştır, bandı.

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Anlamadığınız meselelerde konuşmayın, pek çalışmıyor da sizinki.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Bantla iyiydi, bantla devam.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz talep eden Edirne Milletvekili Sayın Okan Gaytancıoğlu.

Buyurun Sayın Gaytancıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 38’inci maddede getirdiğiniz hükümler, bu yasaya uymayanlara verilecek cezaları düzenliyor.

Dezenformasyon yasası… Yani kaç gündür konuşuyoruz, artık bu yasanın adı “sansür yasası” olarak anılıyor; bu konuda büyük bir başarı sergilediniz. Peki, neden haber alma özgürlüğüne sansür getiriyorsunuz? Çünkü isteseniz de istemeseniz de Türkiye'yi ikiye böldünüz; bir sizin doğrularınız var bir de halkın gerçekleri var. Tolstoy'un ünlü bir lafı var: “Hareket etmezsen zincirlerini fark edemezsin.” Yani siz şunu istiyorsunuz: Hareket etmeyen insanlar istiyorsunuz. Hayat pahalılığını görmesin, yaşadığı işsizliği, yoksulluğu, açlığı hissetmesin istiyorsunuz. Bir yanda gerçekler var, bir yanda sizin doğrularınız; nedense bu ikisi örtüşmüyor.

Örneğin TÜİK. Hatta TÜİK bugün süt verilerini açıkladı. Bakın, süt üretiminde yaklaşık 50 bin ton düşüş var ama içme sütü tüketiminde artış var. Nasıl oluyor? Hem süt üretimi azalıyor hem de içme sütü miktarı artıyor. Aynen hayat pahalılığı verilerinde olduğu gibi, yüzde 83 diye veri açıklıyorsunuz ama halk bunu yüzde 200’lerde, yüzde 250’lerde yaşıyor. Yine, işsizlik yüzde 9’larda. “Ya, benim oğlum işsiz, benim kardeşim işsiz.” diye vatandaşlar birbirleri arasında sürekli konuşuyorlar. Yani sokaklar ile sizin gerçekleriniz arasında farklılıklar var. Örneğin esnaf diyor ki: “Kirayı ödeyemiyorum, elektriğimi ödemek için işçi çıkarmak zorunda kalıyorum, soğukta oturuyorum.” Evet, bu sene birçok esnafımız hasta olacak, neden? Çünkü ne sobasını ne doğal gazını ne elektriği yakabilecek, üşüyecek. “BAĞ-KUR primini ödeyemiyorum, dükkânda sattığım malı yerine koyamıyorum.” Satmak istiyor ama sattığı parayla yerine yeni mal alamıyor. Sattığı ürünlere zam yapamıyor esnafımız çünkü halkın alım gücü düştü. Esnafımızın sermayesi gün geçtikçe eriyor yani orta direk çöküyor. Peki, bunları esnaf dile getirebilecek mi bundan sonra? İşte bu sansür yasasıyla bir korku toplumu yaratmaya çalışıyorsunuz.

Peki, emekliye bakalım. Emekli çarşıya, pazara, markete, bakkala giderken düşünüyor, alışveriş yaparken daha çok düşünüyor. “1 kilo mu… Hayır, yarım kilo alsam… Hayır, 250 gram alayım.” diye hesap kitap yapıyor. Kısaca, yaptığı alışverişleri daha da azaltan bir emekli kitlesiyle karşı karşıyayız. Eskiden kahvede günde iki üç tane çay içen, birbirlerine ısmarlayan emekli, günde bir tane çay içiyor. Kahveci bile 4 liralık tarife alıyor, çayı 2,5 liradan satıyor “Kimse içmiyor ki ağabey.” diyor, “4 liradan satarsam kim içebilir?” diyor. Promosyon alacak diye emekliyi sabahtan akşama kadar kuyruklarda diziyorsunuz. Torunundan kaçan emekliler var. Niye? Torunu çikolata isteyecek 5 liralık, 10 liralık “Aman, cebimde para yok.” diyor. Hastane koridorlarında saatlerce emeklileri bekletiyorsunuz; randevu da alamıyorlar, muayene de olamıyorlar. Her bir emeklinin maaşında kredi ödemesi, geri ödemesi var. Emekliler açlık sınırının altında yaşıyorlar. Yani bu sorunları emekliler kendi paylaşım sitelerinde, sosyal medyalarında paylaşmasın, bu sorunları konuşmasın, tartışmasın istiyorsunuz.

Yine, çiftçi... Süt inekleri kesiliyor, süt 8,5 lira oldu ama bir faydası yok. Koyunculuk bitiyor, gübre krizi var; hiçbir önlem almıyorsunuz. Çiftçi borçlu; mazot uçtu, yem ithal. Şeker fabrikaları satıldı, şekere ciddi zam geldi. Ayçiçeği üreticisi perişan, sulama yatırımları durdu. Çiftçi bu konuları konuşmasın istiyorsunuz, sussun istiyorsunuz, yani çiftçi hareket etmesin, zincirlerini fark etmesin istiyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Size bir Afrika atasözü de söyleyeyim: “Size özgürlükten önce ekmek lazım.” diyenlere Afrikalının cevabı şu: “Konuşma özgürlüğüm olmazsa ekmeğimi kimin çaldığını nasıl söyleyebilirim?” (CHP sıralarından alkışlar)

Gençler ne yapıyor peki, gençler? Gençler bizim geleceğimiz; her şeyin farkındalar, moralleri çok bozuk. Gençler ülkeyi terk etmek istiyorlar, iletişimlerini engellemeye çalışıyorsunuz. Her yere üniversiteler açtınız ama işsizliği ne yaptınız? Ötelediniz. Yurtlarda barınma sorunu var.

Sansür uygulayarak, yazılı ve görsel basını, ayrıca sosyal medyayı tehdit ederek iktidarda kalacağınızı sanıyorsunuz ama ülkedeki çürüme sansürle kapanmaz arkadaşlar.

Ne yaparsanız yapın, gidiyorsunuz. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz talep eden Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürk.

Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 38’inci maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

38’inci maddeyle ilgili konuşmaya başlamadan önce 25’inci maddeyi biraz açmak istiyorum. Kanun teklifinin 25’inci maddesiyle resmî ilanların şartları Basın İlan Kurumunca belirlenecek olan internet haber sitelerinde de yayınlanmasına imkân sağlayan bir düzenleme yapılmaktadır. Gazetelerin yayın hayatlarına devam edebilmesinde ilan ve reklam gelirlerinin payının büyük ve önemli olduğu herkes tarafından bilinmektedir. Başka sektörlerde yatırımı bulunan gazete patronları için büyük bir anlam ifade etmese de Anadolu’da çıkan ve sadece gazetecilik yapmaya çalışan yerel basın için resmî ilan ve reklamlar hayati önem taşımaktadır. Özellikle ekonomik kriz dönemlerinde özel reklam verenlerin sayısının minimuma inmesi ilan ve reklamların ücretlerini gününde ve nakit olarak ödeyen Basın İlan Kurumunun desteğini daha da anlamlı kılmaktadır. Günümüzde basılı yayınların cazibesini kaybettiği, sık yenilenen ve anlık bilgi veren internet haber sitelerinin matbuatın yerini aldığı bir gerçektir. Gelişen bu yeni mecranın da resmî ilan ve reklam pastasından pay almasına yönelik bir düzenleme doğru ve geç alınmış bir uygulamadır.

İnternet haber sitelerinin de ülkemizde habercilik yapmaya başlaması neredeyse AK PARTİ’sinin iktidar olduğu ilk yıllara denk düşmektedir. Nedense AK PARTİ’si bugüne kadar ihmal ettiği internet habercilerini basına sopa gösterirken kendine yeni yandaşlar yaratmaya çalışırken hatırlamıştır. Bu kanun teklifinde de internet haber sitelerinin lehine gibi görülen düzenlemeler olsa da ödüllendirme, cezalandırma kriterleri yasal çerçeveye bağlanır gibi görünse de yasa boşluklarını kendi iradeleriyle doldurmak ya da kural ihlalini icraat hâline getirmek bu iktidarın alışkanlığı hâline gelmiştir.

Basın İlan Kurumunun ilanlarının adil bir şekilde gazetelere dağılması görevi yanında, basın ahlak esasları kapsamında şikâyete bağlı yaparak ihlalin sabit olduğu hâllerde resmî ilan kesilmesi yoluyla gazetelere yaptırım uygulanabilme görevi verilmiştir yani bir elde havuç, bir elde sopa. Evet, Basın İlan Kurumu kamu ilan ve reklamlarını gazetelere dağıtmaktadır ve yine evet, şartlarını kendi belirlediği, istediği gazetelere. Evet, Basın İlan Kurumu basın ahlak yasaları kapsamında inceleme yaparak ilan kesilmesi yoluyla gazetelere yaptırım uygulamaktadır ve yine evet, şartlarını kendi belirlediği, istediği gazetelere. Hatta Kurum, yapılan mevzuat düzenlemeleriyle, gazetelerin kendilerine ait internet haber sitelerini de bu kapsamda inceleyip müeyyide uygulayabilmektedir.

2018 yılında Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle beraber Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının yetkilerine Basın İlan Kurumunu denetleme de eklenmiştir. Fahrettin Altun idaresindeki İletişim Başkanlığı söz konusu yetkiyi yılda 1 kez Basın İlan Kurumunun bütün hesap ve işlemlerini denetlemek suretiyle kullanmaya başlamıştır. 2019 yılında Kurumun Yönetim Kurulunun da değişmesiyle birlikte ne olmuştur biliyor musunuz? Genel Kurulun yapısı, özerk olmak bir yana, siyasal iktidarın politikalarını basının denetimi yoluyla desteklemenin önünü açacak niteliğe bürünmüştür. Bu tarihten itibaren resmî basın ve ilanların dağıtımı da cezalar da belirli gazetelerde görünür şekilde artmıştır. Basın İlan Kurumunun 2020 yılında dağıttığı resmî ilanların yüzde 78’i iktidar medyasına, ilan kesme cezalarının yüzde 97’siyse muhalif gazetelere verilmiştir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtikten sonra basının resmî ilan vermekle, ilan kesmekle nasıl baskı altına alındığına işaret verdim.

İşte, geldik 38’inci maddenin ilgilendiren kısmına. İşte, bu yasada da benzer şekilde, uygulamada çıkacak sonuç da bu olacaktır. Kurum aracılığıyla dağıtılan ilan ve reklamların, basın üzerinde hem finansal hem de politik baskı unsuru olarak kullanılabilen cezaların kimlere verildiğini kurumsal isimlendirmeye, açıklamaya gerek var mı; herkes her şeyin farkında.

AK PARTİ’si bu kanun teklifiyle internet haber sitelerinin ilan geliri elde edecekleri müjdesini verdi. Bu, sadece iktidara yakın haber siteleri için bir müjde niteliğini taşımaktadır. Bu değişikliklerle birlikte zaten iktidar tarafından çeşitli yollarla finanse edilmekte olan yandaş medya blokuna yeni bir kaynak yaratılmış olacaktır; besleme, yandaş basına arpa vermenin yeni bir yolu açılacaktır. Ya çemberin dışında kalanlar, sarayın hoşuna gitmeyen haberleri yapanlar? Bekleyen akıbet, ya otosansür yaparsınız ya da ilan kesme, yayın durdurma; tercih sizin, işinize gelirse, canınız isterse.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Sonuç; tarafınızda olan basın ihya, size basında, sosyal medyada “gık” diyen mevta.

Değerli milletvekilleri, 10 Mayıs 1876 tarihinde Türk basınına sansür yasayla uygulanmıştı. Özel gazetelerin yeni görüşlere yer vermesi ve muhalif duruş sergilemesi yönetimin hoşuna gitmemiş, Âli Kararname’yle sansür uygulaması başlamıştı. Ama dönemin tek adamları kaçınılmaz mutlak sondan kurtulamadı. Bugün ise internet haber sitelerine ilan desteği sözde sürprizi arkasında kendi kendini sansürleyen bir basın oluşturulmaya çalışılmaktadır. Yasakların efendisi, önümüzdeki seçimin son seçimi olduğunun farkında; basını baskılayarak son çırpınışlarını yapsa da az kaldı. O zaman millet olarak diyelim ki: Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet! (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.

38’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 38’inci madde kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.44

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.49

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7’nci Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

39’uncu madde üzerinde 4 önerge vardır, okutup aykırılık sıralarına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 39’uncu maddesindeki “yürürlüğe” ibaresinin “uygulamaya” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Zeynel Emre                  Mustafa Sezgin Tanrıkulu   Vecdi Gündoğdu

                  İstanbul                                İstanbul                       Kırklareli

             Faruk Sarıaslan                        Orhan Sümer                 Ahmet Kaya

                 Nevşehir                                 Adana                          Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Trabzon Milletvekili Sayın Ahmet Kaya.

Buyurun Sayın Kaya.(CHP sıralarından alkışlar)

AHMET KAYA (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, günlerdir tartıştığımız bir dezenformasyon kanunu var. Milletimize “Bu iktidarın ve yandaş medyasının en iyi yaptığı iş nedir?” diye sorsak eminim ki büyük çoğunluk yalan haber ve dezenformasyon konusundaki becerilerinden bahsedecektir. Ülkeyi yönetme konusunda çok beceriksiz olsalar da haklarını yemeyelim, bu konularda çok becerikliler. Yirmi bir yıldır ülkeyi yöneten fakat hiçbir vaadini yerine getiremediği gibi memleketi ve milleti mahveden bu algıcı iktidar, yaklaşan seçimler öncesinde toplumu ve özellikle gençlerimizi susturmak için bir sansür ve bir susturma yasası çıkarıyor.

Değerli arkadaşlar, bu teklif her ne kadar Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi olarak lanse edilse de 23 kanunda değişiklik öngördüğü için bu teklifin bir torba kanun teklifi olarak değerlendirilmesi daha doğru olacaktır.

Teklifin değerlendirmesine geçmeden önce hazırlanış biçimine ilişkin birkaç noktaya değinmekte yarar görüyorum. Uzun zamandır üzerinde çalışıldığı ifade edilen teklif, ne yazık ki iktidar partisinin muhalefeti, sivil toplumu, üniversiteleri dışlayan, yok sayan anlayışının bir yansıması olarak Meclise sunulmuştur.

Üzülerek söylüyorum ki gazetecilik mesleğini doğrudan ilgilendiren bu teklif, gazetecilik örgütlerinin dahi görüşü alınmadan, bir grup siyasetçi ve bürokrat tarafından kapalı kapılar ardında hazırlanmıştır. Öte yandan, bu teklifin başta 29’uncu maddesi olmak üzere, ifade ve haber alma özgürlüğüyle ve diğer anayasal özgürlüklerle çelişen hükümlerinin incelenmesi için ilgili kanun teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 38’inci maddesi uyarınca Anayasa’ya uygunluk incelemesi de yapılmamıştır. Özellikle teklifin 29’uncu maddesine ilişkin çok ciddi endişeler vardır. Bu maddenin tekliften tamamen çıkarılması ve tüm paydaşların katılımıyla yeni bir çalışma yapılması gerektiği ortadadır.

Evet, dezenformasyon dünyanın ortak bir sorunudur, ve özellikle dijital alanda var olan bu sorunla mücadele edilmelidir. Fakat bu yapılırken dezenformasyon ile ifade özgürlüğü arasındaki hassas dengenin korunmasına ve konunun tüm paydaşlarının sürece dâhil edilerek katılımcı bir anlayışta yapılmasına dikkat edilmelidir.

Burada dikkat edilmesi gereken bir diğer konu da diğer ülkelerdeki uygulamalardır. Bakın, Almanya’da sosyal ağların düzenlenmesi kanunu uzmanların ve farklı kurumların katılımıyla uzunca bir süre şeffaf ve derinlemesine tartışıldıktan sonra kabul edilmiştir. Yine, örneğin, Avrupa Birliğindeki Dijital Hizmetler Yasası’nda iki yıllık uzun tartışmalar sonunda uzlaşmaya varılmıştır.

Değerli arkadaşlar, bu teklifi kabul etmemiz mümkün değildir çünkü teklif bu hâliyle, dezenformasyonla mücadeleyi değil, gazeteciliği hedef almaktadır. Bu yasa özellikle internet haberciliğini ve yerel medyayı büyük risk altına atacaktır, yaşamalarını mümkün kılmayacaktır. Dezenformasyon, yalan haber, asılsız bilgi gibi hukuken nasıl yorumlanacağı belirsiz kavramlar bağımsızlığını yitirmiş bir yargı düzeninde suistimale çok açıktır. Teklifin hazırlanış sürecinde sivil toplum görüşlerine başvurulmamıştır. Dezenformasyon dünya çapında bir sorundur fakat yapılan düzenleme dezenformasyonla mücadeleden ziyade halkın haber alma hakkına ve ifade özgürlüğüne zarar verecek düzenlemeler içermektedir. Halkın haber alma ve bilgilendirme hakkını engelleyecek bu düzenleme yaklaşan seçimler öncesinde haberi halktan saklama amacı taşımaktadır. Hâlihazırda ana akım medyayı kontrol altında tutan iktidar dijital alanda da özgür ve bağımsız haberciliği engellemek ve toplumsal talepleri susturmak istemektedir ve gençlerimizden çok korkan bu iktidar, gençlerin ve halkımızın sosyal medyayı kullanmasından rahatsız olmaktadır. Milletimizin her gün gelen zamları, yoksulluğu, geçim derdini, iktidarın her yerden fışkıran yolsuzluklarını, haksızlıklarını, adaletsizliklerini konuşmasından ve olandan bitenden birbirini haberdar etmesinden de korkmaktadır. İşte bunun için, bu korkularını yasaklar ve sansürle bastırmak için bu yasayı çıkarıyorlar. Tüm bu nedenlerle sosyal medyanın hukuksuzluklara karşı anlık gündem oluşturma yeteneğini ortadan kaldırmak isteyen, seçim ortamı gibi hukuksuzluklara verilecek anlık tepkilerin önemli olacağı günlere hazırlık yapan ve tutuklama ya da gözaltılarla vatandaşlarımıza gözdağı vermek isteyen bu sansürcü, bu yasakçı iktidara diyoruz ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

AHMET KAYA (Devamla) – Doğrulardan ve doğruları söyleyenlerden korkmayın, kendinize gelin! Burası Kuzey Kore değil, burası Taliban'ın Afganistan'ı hiç değil, burası “Bağımsızlık benim karakterimdir.” diyen ve “Doğruları söylemekten korkmayın.” diyen Mustafa Kemal Atatürk'ün ülkesidir. (CHP sıralarından alkışlar)

Kendinize gelin ve bu yasadan, bu yanlıştan vazgeçin diyor, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeyi oylamaya sunmadan önce yoklama talebi var, yoklama talebini karşılayacağım.

Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Altay, Sayın Özkan, Sayın Karaca, Sayın Aydoğan, Sayın Aydın, Sayın Gürer, Sayın Aygun, Sayın Karabıyık, Sayın Kaplan, Sayın Şevkin, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Özkan, Sayın Tığlı, Sayın Sümer, Sayın Kaya, Sayın Kayan, Sayın Şeker, Sayın Bakırlıoğlu, Sayın Köksal, Sayın Özdemir.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 340) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 39’uncu maddesinde geçen “bu Kanunun” ibaresinin “bu Yasanın” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Kemal Peköz                    Mehmet Ruştu Tiryaki       Züleyha Gülüm

                   Adana                                  Batman                         İstanbul

          Dilşat Canbaz Kaya                    Necdet İpekyüz     Hakkı Saruhan Oluç

                  İstanbul                                Batman                         İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç.

Buyurun Sayın Oluç. (HDP sıralarından alkışlar)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın vekiller; uzunca bir maratonun sonuna geldik. Tabii, Adalet ve Kalkınma Partisi-MHP ittifakının toplumun bu kadar çok endişeye ve paniğe kapılmasından endişe duyması, bizi çok duygulandırıyor gerçekten fakat aslında gerçeği biliyoruz, siz toplumun endişe ve paniğe kapılmasından endişe duymuyorsunuz, esas mesele toplum değil, iktidarın endişe ve paniğe kapılması; esas mesele o. Yani bakın, bu ülkede suç işleme özgürlüğü olacak -yolsuzluk gibi, rüşvet gibi, borsa dolandırıcılığı gibi, mafyadan rüşvet alınması gibi, kamu mallarına çökülmesi gibi; say say bitmez- bunların yapılması özgür olacak ama bunların kamuoyuna haber olarak yansıması yasak olacak yani suça özgürlük, suç haberlerinin yayınlanması yasak. İktidarın geldiği nokta maalesef burası. Bu vahim bir durum tabii. Yani amaç nedir? Halk öğrenmesin, bilmesin, aman kimseler duymasın yasası çıkartıyorsunuz “sansür yasası” dememizin nedeni esas olarak bu.

Şimdi, bakın, bu ülkeye tomografiyi ve ultrasonografiyi siz getirmişsiniz, elektrikle çalışan troleybüsü de siz getirmişsiniz, Adıyaman'da havalimanını siz açmışsınız, Zonguldak'taki Karaelmas Üniversitesini siz açmışsınız, Muş Havalimanı’nı siz açmışsınız, Adnan Menderes Havalimanı'nı da siz açmışsınız!

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Yeniden yaptık!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Van Üniversitesini de siz açmışsınız, Ankara'da havaalanını da siz yapmışsınız!

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Diğerleri de öyle, yeniden yaptık.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Isparta Süleyman Demirel Üniversitesini de siz açmışsınız, Zonguldak'taki üniversiteyi de hakeza, İnönü Üniversitesi'ni de siz açmışsınız, Sivas'taki üniversiteyi de siz açmışsınız! E, öğrendik ki buzdolabı, fırın, çamaşır makinesi, kurutucu sizlerle birlikte bu ülkeye gelmiş! Böyle bir hayat. Aslında insanın hayal gücünü zorlayan, kulağa çok saçma gelen ne varsa bunları tekrarlıyorsunuz ve sonra bunlara inanmaya başlıyorsunuz. Yani olmaz bu kadarı denebilecek her şeyin aslında olduğunu düşünüyorsunuz, bunu siz yapıyorsunuz.

İlk önce belki size de inanılmaz geliyor bu laflar, hatta bazen katlanılmaz geliyor “Bu kadar da yalanı nasıl söyleyeceğiz?” diyorsunuz ama bir süre sonra olağanlaşıyor bu ve siz kanıksıyorsunuz bunları. Böyle bir süreç yaşıyorsunuz, farkında mısınız? Gerçeküstü söylemler ve gerçeküstü laflar bir anda size makul görünmeye başlıyor, vahim olan bu. Tek tip bilgi dayatması, vahim olan bu. Her şeyin en iyisini siz yapıyorsunuz, en üstün sizsiniz, en abartılı sözcükleri siz kullanıyorsunuz, en büyük yalanları siz söylüyorsunuz. Nasıl bir hayat anlayışı bu? Nasıl bir zihniyet? Gerçekleri çarpıtmaktan bir an olsun çekinmiyorsunuz ama esas mesele ne biliyor musunuz, eskiden de bunları yapanlar vardı dünyanın çeşitli ülkelerinde fakat bugün teknoloji çok geliştiği için, utanç verici ölçüde kısa bir sürede sizin söylediklerinizin gerçek olmadığı ortaya çıkıyor. İşte bu kısa ömürlü yalanların nasıl uzun ömürlü olabileceğini düşündünüz ve bu yasayı buldunuz, getirdiniz, işte bu! Esas meselenin de bu olduğunu sadece biz görmüyoruz çünkü niye şimdi seçimlere yedi sekiz ay kalmışken böyle bir yasa? İşte, biz bunun neden olduğunu biliyoruz, söyledik size siz seçimler nedeniyle bunu böyle yapıyorsunuz diye.

Bugün söyledim, Venedik Komisyonu raporunda da bu tespit edilmiş vaziyette. Venedik Komisyonu raporu, Ahmet Bey ne söylerse söylesin yazılı rapor, Venedik Komisyonu ciddi bir komisyon. Yani ben telefonda konuştum, anlattım “A, öyle miydi?” dediler. E, raporu ne yaptılar? Dolaşımdan mı kaldırdılar? Öyle değil. Şimdi, Venedik Komisyonu raporunda da diyor ki: “Siz bunu seçimler için yapıyorsunuz.” Yani “Düşünceyi ifade özgürlüğüne yönelik müdahaleler seçimler için yapılıyor.” diyor. Mesele bu kadar açık ve basit. Dolayısıyla, hani biz çok söyledik yapmayın diye, bunu düzeltelim dedik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Bunu yapmayın dedik, bunu düzeltelim dedik, ortak akılla gerçekten bir dezenformasyon tehlikesi karşısında -ki evrensel bir düzeyde de bu tehlike var- ortak aklı üretelim dedik, dinlemediniz çünkü sizin meseleniz gerçekten dezenformasyonu engellemek değil, kendi dezenformasyonunuzun uzun süreli olmasını sağlamak, esas mesele bu. Bu olduğu için de bu yasayı getirdiniz. Ama öyle inanıyorum ki teknoloji o kadar gelişti ki siz bunu ne kadar engellemeye çalışırsanız çalışın engelleyemeyeceksiniz ve halk mutlaka ama mutlaka hakikatlerin konuşulmasını, tartışılmasını, değerlendirilmesini, duyulmasını sağlayacak bütün yolları bulacak ve her türlü bedelin ödenmesine rağmen bunları yaygınlaştıracak. Bundan da eminim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 39’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “yayımı tarihinde” ibaresinin “yayımlandığı tarihte” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Bedri Yaşar                           Ayhan Erel               Feridun Bahşi

                  Samsun                                Aksaray                         Antalya

                Behiç Çelik                       Hayrettin Nuhoğlu Mehmet Metanet Çulhaoğlu

                   Mersin                                 İstanbul                          Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.

Buyurun Sayın Çelik. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Gecenin bu geç vaktinde ülkenin devasa meselelerini görüşmek yerine özgürlüklerin kısıtlandığı, sansür olduğu kesin olan bir teklif üzerinde çalışıyoruz. Tarih; adalet, hak, hukuk, kalkınma, refah, huzur ve sükûn için çalışanları, aydınlığa ve güneşe koşanları unutulmaz kılar; tersi iş yapanları yani temel hak ve özgürlükleri kısıtlayanları, yolsuzluk, talan ve yağma yapanları, yalancı ve sahtekârları ise maşerî vicdan hapishanesine koyar. Kim millet için, özgürlük için yeni izler, yeni fikirler getirirse asla unutulmazlar, bunlar ölümsüzdür. Müstebit, ceberut ve zalimler ise daima ölüdürler.

Değerli arkadaşlar, 340 sayılı Kanun Teklifi, bunu Genel Kurula getiren milletvekillerimize hiç yakışmamıştır. Geçmişte de benzer baskı yasalarını dayatanlar nefretle ve öfkeyle anılmışlardır. Eğer biz bu teklifi yasalaştıralım, halkın birçoğu bunu anlamaz diye düşünülüyorsa yanılıyorsunuz; belki kısmi bir grup bunu kabullenebilir ama çoğunluk asla. Dostoyevski'nin bir sözü var: “Köleye özgürlüğünü geri vermişler, köle de bir torbaya koyup iade etmiş.”

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin demokrasi birikimi gayet güçlüdür, baskıya tahammül edecek bir halk değildir, zulüm ve sindirme ise tabiatına terstir, hele hele köleleştirme, mankurtlaştırma ise asla kabul edilemez. Evet, bu görüşler ışığında iktidarın medya üzerindeki dayatmaları büyük bir tepkiyle karşılanacaktır. Neymiş? Endişe, korku ve panik yaratmak, iç ve dış güvenliğimiz, kamu düzeni, genel sağlık, gerçeğe aykırı bilgi, kamu barışına kastetmek. Görüyorsunuz, her bir cümlenin kapsamlı bir anlamı var.

Değerli arkadaşlar, endişe, korku ve panik yaratmak fiilinin değerlendirmesi nasıl yapılacak? Ulusal güvenliğimiz, kamu düzeni gibi kavramların mahiyetini kim tanımlayacak, nasıl tanımlayacak? Genel sağlık konusunda gerçeğe aykırı haberi kim, nasıl değerlendirecek?

Asıl mesele, geçtiğimiz şu yirmi yılda bu teklifle AKP'nin düştüğü çukura işaret etmektedir. Temel hakların ve özgürlüklerin genişletilmesinden, refahtan, adaletten, 3Y’den bahsederek iktidara gelen bu heyetin akıbeti tam bir çıkmaz sokak olmuştur. Bu teklif yapaydır, şeklîdir. Cin fikirlilikle 2023 seçimlerinde muhaliflerin tanıtma gücünün, gerçek medyanın, internet haberciliğinin belini kırmaktır arkadaşlar. O hâlde buna karşı geleceğiz, direneceğiz diyorum.

Değerli milletvekilleri, her siyasi parti doğal olarak medya üzerinde söz sahibi olmak ister. Bunun Anayasa ve mevzuat çerçevesinde tolere edilebilir bir opsiyonu her zaman vardır ama hoyratça fethetme ilkelliğiyle saldırmak, kimseye yarar getirmez ve getirmemiştir. Konvansiyonel basının yani havuz medyasının nasıl oluşturulduğunu biliyoruz. Artık milletimiz havuz medyasını takip etmiyor. Gerçi gelişmeler dijital mecralara doğru gidince zaten zayıflamış durumdalar. İşte sosyal medya alanına uzanan AKP, gücünü baskısını bu alanlarda göstermeye meyletmiş gözüküyor.

“Kamuoyuna yönelik çıkan tek ses benim sesim olsun.” isteniyor ama başarılı olamayacaklar. Bu ve benzeri hamleler bütün AKP’yi zehirliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Teklifte, mevcut flu ifadelerle ne amaçlanıyor “yalan haber”, “genel ahlak” gibi? Bir haberin yalan haber olduğunu, kurumları tahrip edilmiş bir devlette hangi merci belirleyecek?

Evet, sene 2022, demokrasi, daha doğrusu demokratik Türkiye Cumhuriyeti katlediliyor. Arkadaşlar, buna asla göz yummayacağız.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 39’uncu maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan “1/1/2023” ibaresi “1/4/2023” şekliden değiştirilmiştir.

               Yılmaz Tunç                           Feti Yıldız      Mehmet Doğan Kubat

                   Bartın                                 İstanbul                         İstanbul

             Ahmet Özdemir                        Ahmet Akay          Hüseyin Şanverdi

             Kahramanmaraş                          Şanlıurfa                          Hatay

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle yürürlük tarihinde değişiklik yapılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 39’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 39’uncu madde kabul edilmiştir.

40’ıncı maddede 3 önerge vardır, önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 40’ıncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 40- Bu kanun hükümleri, Cumhurbaşkanınca yürütülür.”

               Zeynel Emre                  Mustafa Sezgin Tanrıkulu   Vecdi Gündoğdu

                  İstanbul                               İstanbul                      Kırklareli

               Orhan Sümer                        Faruk Sarıaslan   Ahmet Tuncay Özkan

                   Adana                                 Nevşehir                          İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Tuncay Özkan.

Buyurun Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – Efendim, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sessizlik kadar korkunç bir şey yoktur. Silivri Cezaevinin tecrit hücresinde 128’inci gündü galiba, kendimle konuştuğum, duvarla konuştuğum, kendimle sohbet ettiğim zamanlarda kapının bir dakikadan fazla açılmasının yasak olduğu, benimle konuşmanın yasak olduğu zamanlarda sessizliğin nasıl can yaktığını, nasıl korkunç bir şey olduğunu anladım. Bir gün üst katta Ali Özcan arkadaşlarımız kalıyordu. Süpürgenin sapıyla üst katın penceresini kırdılar. Havalandırmadaydım, üstüme yağdı bütün cam, hiç umursamadım. Tek şey vardı: “Tuncay Bey, nasılsınız?” sorusu. “Tuncay Bey, nasılsınız?” sorusuna ağlayarak karşılık verdim. İnsan; sessizliğe, yalnızlığa böyle bu şekilde…

Hocam, saygılar sunarım. 12 Eylülün tabutluklarından geliyor; aranızda pek çok arkadaş var böyle, bu acıyı yaşamış. Buradaki mücadelemiz, bu acının bir daha yaşanmaması mücadelesidir. Bakın, orada hocam duruyor, Sayın Naci Bostancı, ben burada duruyorum.

Bu bir umutsuzluk türküsü değildir, kışı uzatabiliriz ama baharın gelmesini engelleyemeyiz. (CHP sıralarından alkışlar) Kış uzun sürebilir ama mutlaka bahar gelecektir. Aradığımız şey, bahardaki çiçeklerin renklerinin sayısını artırmaktır. Aradığımız şey, içinizdeki arkadaşlarımızla birlikte daha demokratik, daha yaşanabilir, daha özgürlükçü, daha çoğulcu bir Türkiye'yi yaratabilmektir. Oradaki gazetecilere üç yıl ceza verseniz ne olur vermeseniz ne olur? Ben altı yıl boyunca bir suçlamayla yattım: “Suçunun söylenmesi ihsasırey olacağı için suçunun söylenmemesine ancak kendisi suçunu itiraf ederse bundan mahkemenin yararlanacağına…” dedi savcı. Ben, oradan çıktım geldim, altı yıl sonunda ilamsız temyiz kâğıdımı aldım. Şimdi, size soruyorum, tutuksuz yargılansaydım ne olurdu? Arkadaşlar, içinizdeki örnekler apaçık ortada, sizin düşüncenizi değiştirebildiler mi? Siz yolunuzdan döndünüz mü, bu arkadaşlarımız niye dönsün? İnanan insan yolundan niye dönsün? Hepimiz bu vatanın evladıyız, hepimiz bu topraklar için yaşıyoruz, hepimiz o baharı bekliyoruz. Mutlak güç diye bir şey, mutlak zehirleyici bir unsurdur. Tedavisi nedir? Muhalefet ve demokrasi.

Katkı sunan, katkıda bulunan herkese çok teşekkür ediyorum. Komisyon Başkanlarımıza, Sayın Grup Başkan Vekillerine, arkadaşlarımızın hepsine çok teşekkür ediyorum ama bu olmamalıydı arkadaşlar, bu olmamalıydı efendim. Biz nereden geldik buraya? Biz niçin geldik buraya? Biz, gazetecinin bir haber yaptığı için üç yıl tutuklu yargılanacağı bir düzenin savunusunu nasıl yapabiliriz arkadaşlar, nasıl olabilir arkadaşlar, neden olsun arkadaşlar? Bir maddeye 13 tane ceza kanunu sığdırıp buradan bir demokratik yasa nasıl çıkar arkadaşlar?

Efendim, bakın, “çok yalan yazmasın” size bir hikâye, “yalan yazmasın” üzerine bir hikâye, ustam Cüneyt Arcayürek’ten bir hikâye. “Gazeteci kimdir?” sorusuna yanıt olsun diye söylüyorum. Johnson mektubu gelmiş, Türkiye çok aşağılanmış, Amerika’ya karşı bir yanıt verilecek, İsmet Paşa da -hani biliyorsunuz o tarihi- “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de oradaki yerini alır.” demiş. Johnson mektubunu İhsan Sabri Çağlayangil anılarında yazıyor; Cüneyt Arcayürek’e vermiş, Cüneyt Arcayürek bunu yayınlamış, sordukları zaman kimden aldığını söylemedi. Dedim ki: “Ya, Cüneyt ağabey, İhsan Sabri Çağlayangil’in anılarında okudum, sana o vermiş.” “Yalan söylüyor.” dedi. Gazeteci budur, “yalan yazmak” ne demek? Grup Başkan Vekiliniz söylüyor, diyor ki: “Bir gazeteci 1 kere yalan yazar, 2 kere yazamaz.” E, o zaman niye bir gazeteciye bu kadar ağır ceza, niye 1 kere ceza değil de 3 kere üç yüz altmış beş gün cezası?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ne zaman dedim ya?

AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) – Sizi kastetmiyorum efendim, diğer arkadaşları kastediyorum. Beyefendi her şeyi söylüyor, hiçbir şeyi söylemiyor. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) – Tamamlamak için bir dakikanızı…

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen, buyurun.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) – Size de çok teşekkür ediyorum Başkanım.

Teşekkür etmediğim tek kesim var, oligarşi, bürokratik oligarşi. Bizim özel hayatımıza saygıları yok, her şeyimiz ellerinde. Yüzümüze gülüyorlar ya, güldükleri niçin biliyor musunuz? “Ben dün senin hangi internet sitesinden ne indirdiğini biliyorum.” diyor. “Kiminle ne konuştuğunu biliyorum, ben seni izliyorum, gözlüyorum.” diyor. Arkadaşlar böyle bir yetkiyi niye verdik oligarşiye? “Kahrolsun oligarşi!” diye bağırdığımda “Özgürlüklerimize sahip çıkalım.” dediğimizde, namusumuza, özümüze, kendi varlığımıza sahip çıkalım diye söyledim.

Arkadaşlar, başta söylediğim şey; İstanbul’a gidersiniz, önemli olan şey İstanbul’a giderken özgürlükle, demokrasiyle beraber gitmektir. Bu yasa onları sınırladı. Tekrar söylüyorum; tekrar söylüyorum, altını da çiziyorum: Kışı uzatabilirsiniz, baharı asla geciktiremezsiniz! (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 40’ıncı maddesinde geçen “Kanun” ibaresinin “Yasa” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Kemal Peköz                      Meral Danış Beştaş Mehmet Ruştu Tiryaki

                   Adana                                   Siirt                            Batman

             Züleyha Gülüm                    Dilşat Canbaz Kaya

                  İstanbul                                İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Siirt Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş.

Buyurun Sayın Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Evet, sansür yasasının son maddesini görüşüyoruz, birazdan oylama olacak. İki haftadır bu yasaya karşı Türkiye’nin birçok yerinde tepkiler, etkinlikler… Mecliste dilimiz döndüğünce birçok şeyi ifade ettik. Ne oldu? Tabii ki iktidar direniyor demeyeceğim, direnmeyi bilmiyor; inat ediyor. Çünkü ihtiyacı var çünkü gerçekler onları zayıflatıyor çünkü bu kanun kesinlikle ve kesinlikle hakikatle mücadele kanunu. Dezenformasyonu kim yapıyor? Herkese soralım, en büyük dezenformasyonu iktidar yapıyor. Medyasıyla, RTÜK’üyle, TRT’siyle, özel kanallarıyla, her şeyiyle dezenformasyonu onlar yapıyor, bir de önümüze bir kanun getirmişler, dezenformasyonla mücadele edeceğiz. Yani ancak bu kadar olur.

Şimdi, bu yasa nasıl gelebilir? Sanki bu ülkede basın özgür, herkes istediğini söylüyor, hiç kimse düşüncelerinden dolayı tutuklu değil, demokratik siyasette serbest anlamda bir rekabet koşulu var, bu ülkede milletvekilleri tutuklanmıyor, bu ülkede milletvekilleri öldürülmeye teşebbüs edilmiyor, bu ülkede bir parti her gün hedef gösterilmiyor, bu ülkede partimizin il binasına girilip bir katil elini kolunu sallayarak bir kadın arkadaşımızı öldürmüyor ve dün, sanki Onur Gencer isimli katil, duruşmada “İddianameye bakın, ben Deniz Poyraz’ı niye öldürdüm, görürsünüz gerekçesini.” demiş. Aslında itiraf ediyor, bu iddianameyi yazdıran ve bu propagandayı yapanların katliama yol açtığını söylüyor. Hiçbir şey özgür değil tabii ki. Ya, medya ellerinde, milyon dolarlarla Ziraat Bankasından Demirörene kredi verdiniz, özel medyayı da kamu medyasını da elinize aldınız. Ne talimat verirseniz RTÜK harfiyen yerine getiriyor, muhalif medyaya yapmadığınızı bırakmadınız. 16 Kürt gazeteci hâlâ Diyarbakır Cezaevinde yaptıkları haberler sebebiyle tutuklu. Daha bugün ya, Nagihan Akarsel, hani Süleymaniye’de siyasi olarak cinayete kurban giden kadın var ya, Kürt kadını, bir akademisyen ve sizin büyükelçinizin “Nerede olursa olsun bizim hedefimizdir.” dediği, itiraf ettiği cinayeti, yargısız infazın cenaze törenini izlemeye giden Dilan Babat ve Fırat Can Arslan isimli gazeteciler daha bugün gözaltına alındılar ya!

Peki, siz neyle mücadele edeceksiniz? Kesinlikle hikâyeniz bitti, siyasi bir hikâyeniz kalmadı. Burada hakikatler sizin en büyük düşmanınız. Sizin attığınız yalanları, gazetelerinizin attıkları yalan manşetleri eleştiren ve hakikati söyleyenlere düşmanlık yapıyorsunuz çünkü hakikatten boğadan korkar gibi -deyim olarak söylüyorum- ödünüz kopuyor.

Gazeteleri siz de eminim, okumuyorsunuz. Ya, daha Venedik Komisyonu raporunu okumamışsınız, el insaf! Venedik Komisyonu, koca Venedik Komisyonu bir rapor yayınlamış bu dezenformasyon yasasıyla ilgili, iktidar grubunun milletvekili çıkıp diyor ki: “Ben anlattım, ikna ettim.” Gerçekten akıllara ziyan bir mesele ve yine Sayın Grup Başkan Vekili -zaman her zamanki gibi yetmiyor- diyor ki: “5 tane unsurun bir arada olması lazım.

Sayın Ünal, bu ülkede yargı bağımsız değil. Sayın Ünal, bu ülkede yargı objektif bir değerlendirme yapmıyor. Sayın Ünal, bu ülkede bir “tweet” sebebiyle siyasetçiler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla yargılanıyor. Terör suçu dünyanın her yerinde korku salmaktır. Bu ülkede konuşan herkes terör suçlusu ilan ediliyor. Terör suçunun ana unsuru yok. Biz konuşunca kim korkuyor? Burada korkan var mı? Ama bizim arkadaşlarımız terör suçlamasıyla cezaevinde rehin tutuluyor. Yok, neymiş? Halk arasında endişe, korku yaratmak; dış güvenlik, kamu barışı, bir de gerçeğe aykırı bilgiyi yaymak(!)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Talimatla çalışan bir yargıdan söz ediyoruz ya! Siz, İçişleri Bakan Yardımcısını Sayıştaya göstermelik götürdünüz üç ay, daha bir imza atmadan götürdünüz Anayasa Mahkemesi üyesi yaptınız ya, gözümüzün içine baka baka! Gezici heyette yer alanları bakan yardımcıları yaptınız. Düşüncenizin aleyhine karar veren hâkimleri düşürdünüz, diğerlerini terfi ettirdiniz.

Özcesi, bu dezenformasyon yasası sizi kurtaramayacak. Kesinlikle bin tane de dezenformasyon yasası çıkarsanız halk ne yediğini, ne içtiğini, ne yaşadığını biliyor ve yaşadıklarını gazetelerden okumasına gerek yok. Herkes bunun farkında. Siz hakikati yenemezsiniz. Bu halkın haklılığı karşısında kaybettiniz, geçmiş olsun! (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 40’ıncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür” ibaresinin “hükümleri Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Mehmet Metanet Çulhaoğlu               Orhan Çakırlar              Hasan Subaşı

                   Adana                                  Edirne                          Antalya

                Bedri Yaşar                      İmam Hüseyin Filiz  Arslan Kabukcuoğlu

                  Samsun                               Gaziantep                      Eskişehir

           Hayrettin Nuhoğlu                                                                 

                  İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Samsun Milletvekili Sayın Bedri Yaşar.

Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün de kanun teklifinin sonuna geldik. Hâlbuki, AK PARTİ iktidara gelirken “Biz yoksullukla mücadele edeceğiz, biz yolsuzlukla mücadele edeceğiz, biz yasaklarla mücadele edeceğiz.” diye yola çıkmıştı ama bugün çıkardığımız, çıkarmaya çalıştığınız kanun teklifi, maalesef cumhuriyet tarihinin en büyük sansür yasalarından biri hâline gelmiştir ve aynı zamanda bu yasa teklifi Anayasa’ya da aykırıdır. Hâliyle bu düzenleme, temel hakları, ifade, basın özgürlüğünü ortadan kaldırmaya yönelik bir düzenlemedir.

Bakın, bugün Sayın Cumhurbaşkanı aynı konuları tekrar ediyor, diyor ki: “Bugün yolsuzlukla da yoksullukla da yasaklarla da biz mücadele ederiz.” Ne zaman? Aradan yirmi yıl geçtikten sonra yani filmi başa çevirmiş oluyor. Bugün, ülke, maalesef 2002 yılının daha gerisine düşmüştür. Bu yasa teklifi, bırakın insanları birleştirmeyi otomatikman kamplaştıracaktır.

Bakın, ben size başka bir şey söyleyeyim. Mesela, siz 2002’de iktidara gelirken demiştiniz ki: “2023 yılında dünyanın 10 ekonomisi arasında yer alacağız.” Aynı şekilde “Kişi başı millî gelir 25 bin dolar olacak.” dediniz. Yine “Gayrisafi millî hasıla 2 trilyon dolar olacak, ihracatımız da 500 milyar dolar.” dediniz.

Peki, bugün geldiğimiz rakamlara baktığınız zaman, enflasyon yüzde 84’te, en büyük 10 ekonomiyi bırakın 20’nci ekonominin de altına düşmek üzereyiz, kişi başına millî gelirimiz 25 bin dolar değil 9.500 dolar, gayrisafi millî hasıla da 1 trilyon doların altında. Peki, bu verdiğiniz bilgileri, ortaya koyduğunuz hedefleri nasıl değerlendireceksiniz? Yani herkesin birbirine söylediği sözler bazı şeyleri orta yere koyarken kendi verdiğiniz rakamlar tutmadığı takdirde buna ne cevap vereceksiniz, ben bunu bilmiyorum.

Yine, 2021 Yılı Orta Vadeli Programı açıkladınız, 2021 yılının Eylül ayında dediniz ki: “Dolar kuru 9,27 kuruş olacak.” Tamam, 2022 yılı sonu hedeflerini söylediniz, işte “Enflasyon 9,8; cari açık da 18,6 olacak.” dediniz. Bakın, biz 2022 yılındayız, bugün dolar kuru 18,57; enflasyon yüzde 84, cari açık 40 milyar yani sizin topluma deklare ettiğiniz rakamlar ile bugün gelinen rakamların arasında yüzde 400 fark var. Peki, bu bir dezenformasyon değil mi?

Peki, bu rakamlara siz hep basın dünyasına fikir hürriyeti açısından bakıyorsunuz, bu rakamlara bir de iş dünyası açısından bakın. Siz bu hedefleri koymuşsunuz, bu hedefleriniz üzerinden insanlar yatırım yapmaya çalışıyor. Bu rakamlar tutmadığı takdirde, işte, bugün, ülkenin 90’lı yıllardaki, 2000’li yıllardaki ilk 500 firması ile bugünkü ilk 500 firmayı karşılaştırdığınız zaman, maalesef inanılmaz farklar olduğunu siz de göreceksiniz.

Yine, aynı şekilde, bakın, bu yasalarla yabancıların bu ülkede yatırım yapmasını bekleyemezsiniz. Bizler yurt dışına çıkarken hep şunları sorarız: Bu ülkede insanlar duygu ve düşüncelerini net olarak ifade edebiliyorlar mı, adalet konusunda eşitler mi? Ama bakın, üçüncü dünya ülkelerine gittiğimiz zaman farklı şeyler söylüyoruz, diyoruz ki: Konuşma, karışma, düşünme; sadece önüne bak. Çünkü bunların hepsi bu ülkelerde sizin önünüze gelecektir, bunlardan uzak durun. Peki, Türkiye üçüncü dünya ülkesi mi olacak ki yarın öbür gün buraya yatırım yapmaya gelen insanlar da “Kardeşim, sen Türkiye’ye gidiyorsan konuşma, karışma, düşünme.” manasındaki ifadelerle mi bu ülkeye gelecekler?

Yani bu yasa teklifine sadece diğer yönleriyle değil, iş dünyası açısından da bakın; yatırım yapacak insanlar açısından da baktığınız zaman ne kadar zararlı olduğunu hepiniz göreceksiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

Seçime yedi sekiz ay kaldı. Belki bugün iktidardan siz gideceksiniz, muhalefet gelecek; bunların aynısıyla sizler de muhatap olacaksınız. Burada bir ölçü yok. Neye göre? Yani tamam, konuştuğunuz neye göre, kime göre, nasıl; elinizde bunları ölçen bir metre mi var, bir ölçek mi var? Neye göre bunları sınıflandırıp da buna göre cezalandıracaksınız? Ucu açık olan her şey, bundan önce olduğu gibi bundan sonra da her zaman aleyhte kullanılır yani bıçakla ameliyat da yaparsınız, adam da öldürürsünüz. Başı sonu belli olmayan fikir ve düşüncelerle bunun uygulanmasının mümkün olmadığını baştan beri buradan ifade ediyoruz. Dolayısıyla, bu kanun teklifine karşı da oy kullanacağımızı buradan bir kez daha ifade ediyoruz.

Sonuç itibarıyla, bu da sizin önünüze gelecek; bundan önce olduğu gibi bundan da pişman olacaksınız. Siz değil, ülke kaybedecek.

Az kaldı diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

40’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 40’ıncı madde kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi, İç Tüzük’ün 86’ncı maddesine göre oyunun rengini belli etmek üzere beşer dakikalık lehte ve aleyhte söz vereceğim.

İlk söz, lehte, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mahir Ünal’a aittir.

Buyurun Sayın Ünal. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu süreçte katkılarınızdan dolayı, emeklerinizden dolayı öncelikle Başkanlık Divanınıza ve tüm milletvekillerine çok teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi parlamenter sistemde Başbakanlık bünyesinde Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü vardı -Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünde 150 yasama uzmanı- ve yasaların çoğu kanun tasarısı olarak gelir ve burada görüşürdük ama Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde artık yasa Türkiye Büyük Millet Meclisinde bizatihi milletvekilleri tarafından hazırlanmaktadır.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Hiç öyle olmuyor ya!

MAHİR ÜNAL (Devamla) – Şu elimde tuttuğum 340 sıra sayılı Yasa Teklifi burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında büyük emeklerle hazırlanmıştır. Hem Milliyetçi Hareket Partisine ve Sayın Feti Yıldız Beyefendi’ye hem Ahmet Özdemir Bey'e, Kahramanmaraş Milletvekilimize ve bütün bu süreçte, bu yasa teklifinin hazırlanması aşamasında, devlet bürokrasisinden istediğimiz her noktada bize destek olan; bilgi, belge, dokümanla bize destek olan her bir arkadaşımıza ben çok teşekkür ediyorum.

Bu yasa teklifinin iki hafta boyunca görüşmeleri esnasında, burada samimi, gerçekten kaygılarını, düşüncelerini paylaşan her bir arkadaşıma, muhalefetten olsun iktidardan olsun her bir arkadaşıma teşekkür ediyorum ama mesela bir örnek üzerinden gidecek olursak, birçok… İşte, Venedik Komisyonundan geldiler, ABD Büyükelçiliğinden görüşmek için geldiler, aynı şekilde Avrupa Parlamentosundan görüşmek üzere geldiler ve gelen bütün bu heyetleri teklif sahibi olarak ben Sayın Ahmet Özdemir’e yönlendirdim. Ahmet Özdemir’in bu görüşmelerinden yola çıkarak, bu kürsüde “Arkadaşlar, bu yasayı siz Amerika’dan icazetle mi yaptınız?” demek, ne insafa ne vicdana sığmaz; Meclisin mehabetine de bizim ciddiyetimize de uymaz değerli arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bizim yapmak istediğimiz… Şimdi, belli bir noktaya kadar arkadaşlarımızla konuşuyoruz, arkadaşlarımız bir noktadan sonra diyorlar ki: “Biz yargıya güvenmiyoruz ki.” Peki, arkadaşlar, biz yargıya güvenmeyeceksek ne yapacağız? Şimdi, Recep Tayyip Erdoğan bir şiir okuduğu için hapishaneye gönderilirken ne dedi biliyor musunuz? “Ben devletime küsmem.” dedi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Çıkıp “Bir şiir okuduğum için bana bunu yaptınız, bana şunu yaptınız.” demedi.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar gitti.

MAHİR ÜNAL (Devamla) – Dedi ki: “Bu yanlışı yapanlar, bu yanlışlarından dönecektir ve biz sistem içinde kalarak geleceğiz ve bunun hesabını soracağız. Ben devletime küsmem.” (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine kadar gittiler.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Başbakanken bile “Bu yargıya güvenmiyorum.” dedi.

MAHİR ÜNAL (Devamla) – Burada bizler yargıyı, devleti, devletin bütün kurumlarını, binlerce yıllık Türk devlet aklının geleneğini sorgulayarak nereye gidebiliriz; ben size soruyorum.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Yirmi yıl bunun ekmeğini yedi, yirmi yıl!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Tayyip Bey AİHM’e gitti, AİHM’e!

MAHİR ÜNAL (Devamla) – Hiçbir yere gidemeyiz arkadaşlar. O yüzden, bu topraklardaki bin yıllık devlet aklına, o geleneğe saygı duymak zorundayız. Yanlışlar olur, yanlışlar yapılır ama telafi edilir. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen...

Sayın Ünal, devam edin siz.

MAHİR ÜNAL (Devamla) – Demokrasinin en güzel tarafı sistem içerisinde kalarak, demokratik meşruiyet içerisinde kalarak mücadele etmektir.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Sistem mi bıraktınız?

MAHİR ÜNAL (Devamla) – Yasa yapılırken bir yanlış da yapılabilir ama demokrasinin güzel tarafı, yine sistem içerisinde kalarak o yanlışı bize düzeltme imkânı vermesidir.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – İstanbul seçimlerini öyle mi iptal ettiniz? Sistemin içinde kalarak mı iptal ettiniz İstanbul’u?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MAHİR ÜNAL (Devamla) – Dolayısıyla, her şeyden önce, konuşmalarımızda, siyasi aklı devlet aklına dönüştüren buradaki parlamenterlerdir. (HDP sıralarından gürültüler)

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – İnsanları cezaevlerinde katlediyorsunuz ya!

MAHİR ÜNAL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, taban, aktör hâline geldiğinde ortaya faşizm çıkar.

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Siz, insanları katletmeye başladınız.

MAHİR ÜNAL (Devamla) – Siyasetçi tabanın taleplerini alıp bir siyasal akla dönüştürür, iktidara geldiğinde de o siyasal aklı devlet aklına dönüştürür. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Koltuk sizi sizden etmiş, koltuk sizi başka bir şey yapmış. Koltuk sizin aklınızı almış.

MAHİR ÜNAL (Devamla) – Ama eğer siz, tabanın taleplerini bir siyasi akla dönüştürmek yerine hiçbir filtreden geçirmeden söyleme dönüştürürseniz işte bunun adı faşizmdir arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bu yasanın hazırlığında emeği geçen her bir arkadaşım onurludur, haysiyetlidir, devletine, ülkesine, milletine sadakatlidir; kalbi ve vicdanı vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ünal, selamlayalım.

PERO DUNDAR (Mardin) – Peki, yurttaşlar nedir? Dışarıda kalan yurttaşlar nedir?

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Sadece koltuğunuza sevdalısınız, bu halka değil!

MAHİR ÜNAL (Devamla) – Arkadaşlar, bunlara da saygı duyarsınız; günü ve yeri geldiğinde, millet size o iradeyi verdiğinde siz de gereğini yaparsınız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ben yeniden yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum, hepinize tekrardan teşekkür ediyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Tarihe bir kara leke olarak geçtiniz, geri dönüşünüz de yok.

BAŞKAN – Aleyhte söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Engin Altay.

Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu Mecliste hiçbir milletvekili birbirine “Onursuz.” demedi, onu önce belirtmek isterim. Mahir Bey neye göre söyledi? Tartışma açmak için söylemedim.

Biz ikna edemedik, görüyorum, bundan da üzüntü duyuyorum. Ben, bu nedenle, biraz önceki konuşmamı biraz değiştirdim, düşündüğüm konuşmayı değiştirdim. Türkiye’de gelmiş geçmiş 5 başbakanla ilgili birer anekdotu yüce Mecliste paylaşmak istiyorum. Önce, 5 başbakandan önce, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözünü Genel Kurula nakletmek istiyorum: “Fikirler cebir ve şiddetle, top ve tüfekle asla öldürülemez.” Kodesle de hapis tehdidiyle de öldürülemez. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, bu yasanın müellifi ya da mucidi ya da isteyeni şüphesiz Sayın Erdoğan’dır ve onun ortağıdır. Herhâlde Stalin’den esinlendiler. Şunun için… Stalin’in bir sözünü de burada nakletmek istiyorum. Stalin şöyle demiş Sayın Ünal: “Kelimeler silahlardan daha güçlüdür. Düşmanların silahlanmasına izin vermiyoruz, neden konuşmasına izin verelim?” Bu yasa Stalin kafasıdır, böyle düşünüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Rahmetli İnönü, Başbakan, Nazilli Basma Fabrikasında o günkü parayla 2,5 liralık bir usulsüzlük müfettiş raporlarına yansıdığı için Başbakanlıktan istifa dilekçesini yazıp Atatürk’ün önüne koymuş; devlet adamlığı önce böyle olur. Yassıada’da otel açmakla olmuyor bu işler.

Rahmetli Menderes… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Rahatsız olmaya başladınız. “Polis” diyoruz rahatsız oluyorsunuz “asker” diyoruz rahatsız oluyorsunuz “Menderes” diyoruz rahatsız oluyorsunuz; ne oluyor size? Rahmetli Menderes… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Değerli milletvekilleri…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Maksat hasıl oluyor, vicdan azabıdır bu uğultu, vicdan azabı, vicdan azabıdır. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Sizi duymuyorum.

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) – Sen duy vicdan azabını, sen duy. Neden astınız Menderes’i?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Rahmeti Menderes oğlunu ticaretten men etmiştir. “Sen Başbakan çocuğusun, bu ülkede para kazanacak bir iş yapamazsın.” demiştir.

Başka bir Başbakan örneği vereceğim. Rahmetli Bülent Ecevit…

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Onun için mi astınız?

ENGİN ALTAY (Devamla) – Onu asanın Allah belasını versin. (AK PARTİ sıralarından “Helal olsun!” “Bravo!” “Tebrikler!” sesleri) Onun idamını istismar edenlerin de Allah belasını versin. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Altay, Genel Kurula hitap edin lütfen.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – CHP yavaş yavaş geliyor demektir bu Sayın Altay! Bravo, çok güzel, tarihî bir gerçekliğe parmak bastınız.

BAŞKAN – Sayın Çilez, finale geldik, üç gündür burada ne çekiyoruz. Lütfen, rica ediyorum, rica ediyorum…

ENGİN ALTAY (Devamla) – Rahmetli Ecevit, Amerika’ya Kıbrıs’ta, Afyon’un haşhaş tarlalarında meydan okumuş ve o Ecevit öldükten sonra halısı satılmak zorunda kalmıştır, satılmak ve Başbakanlık konutunda yediği, içtiği her şeyi cebinden almıştır; bu da başka bir örnek. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, bir başka örnek daha. Burayı iyi dinlemenizi rica ediyorum. 14 Ekim 1979, Demirel Başbakan. Antalya’nın Manavgat ilçesinde vatandaşın biri kahvehanede Süleyman Demirel’e sövüp saymış ve savcı da Demirel Başbakan olduğu için resen soruşturma açmış, avukatına da yazı yazmış “Şikâyetçi misiniz?” diye. Avukatı Yaşar Topçu -benim de hemşehrim- bir sabah Demirel’e gidiyor: “Ne var ne yok Yaşar?” “Önemli bir şey yok ama böyle böyle bir olay var.” diyor. Demirel’in cevabını okuyayım: “Bu hâkim ve savcı arkadaşlar bazen kantarın topuzunu kaçırıyorlar. Başbakana hakaret etti diye vatandaş tutuklanır mı ya? Biz burada oturuyoruz, haberimiz yok. Yaptığımız uygulamalarla kim bilir adamı nasıl bunalttık, canını nasıl sıktık ki bize galiz küfür etmiş. Yaşar, Antalya’ya git, davacı değilim, adamı hapisten çıkar.” Bu da bir Başbakan örneği. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Bu ülkenin içinde bulunduğu gelip geçmiş bu tablo içerisinde bu saydığım örnekler içinde İnönü, Menderes, Ecevit, Demirel, hiçbiri Erdoğan’a benzemiyor, hiçbiri.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Devamla) – Erdoğan’a benzettiğim tek örnek Stalin. (AK PARTİ sıralarından “Hadi oradan!” sesleri)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Demokrasi ve Özgürlükler Endeksi’nde 103’üncü sıradayız biz dünyada.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Yalan, yalan!

ENGİN ALTAY (Devamla) – Yolsuzluk Endeksi’nde 96’ncı sıradayız, Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 140’ıncı sıradayız, Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 112’nci sıradayız. Bu yasayla, ben, lig düşeceğiz demiyorum, kategori dışı kalacağız, dünya milletler ailesi içinde kategori dışı kalacağız. (CHP sıralarından alkışlar)

Münakaşa olur, müzakere olur. 40 maddelik bir yasayı iki haftada zor bitiriyoruz, o da gece geç saatlere kadar çalışarak. Bilen arkadaşlar vardır, bu Mecliste 1.580 küsur maddelik Ticaret Kanunu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Altay, selamlayalım lütfen.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Mahir Ünal’a 2 defa açtınız.

BAŞKAN – Aynı süreyi kullandırıyorum, merak etmeyin siz.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Peki.

…bir haftada geçti Sayın Ünal.

Biz, getirdiğiniz her şeye karşı olmak arzusunda değiliz, böyle bir merakımız yok. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ama millete, yandaş olmayan vatandaşa ve muhalefete diz çöktürme, muhalefeti, basını ve vatandaşı susturma politikasına yani Stalin politikasına, Hitler politikasına, Mussolini politikasına karşı olmak bizim namus görevimizdi, onu yaptık bu hafta bu Mecliste. (CHP sıralarından alkışlar) Sizler, büyük çoğunluğunuz parti aidiyetiyle bu yasaya “evet” vermiş olsanız bile, iç dünyanızda çok oturtmadığınızı biliyorum. Size acıyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Devamla) – Selamlamak için…

BAŞKAN – Tamam, son sözlerinizi alayım Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bu akşam evlerinize gittiğinizde, başınızı yastığa koyduğunuzda bence hiç değilse şunu yapın: “Allah’ım -Tayyip Bey yapar ya- beni affet.” deyin.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım efendim. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Tatlıoğlu, buyurun.

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekilleri; bu yasa esasında bir hikâyeyi aklıma getirdi. Yıl 2015, Waterloo Savaşı’nın 200’üncü yılı, Napolyon Bonapart sürgünden geri dönmüş, Paris’te büyük bir heyecan ve kutlamalar olmuş. Bunun üzerine Rusya’dan Putin Bonapart’ı davet etmiş, bir hafta dolaşmış ve bir haftanın sonunda bir akşam yemeği, veda yemeği vermiş. Bonapart, kendisinin Rusya’ya geldiğini ama bu coğrafyada tutunamadığını, yeni Rusya’yı gezdiğini ve en çok da KGB’yi, istihbaratı beğendiği söylemiş. “Eğer bu KGB bizde olsaydı ben Waterloo Savaşı’nı kaybetmezdim.” demiş. Bir hafta sonra Obama Amerika’dan davet etmiş. Bonapart Amerika’yı gezmiş, dolaşmış ve bir akşam yemeği yemişler. Demiş ki: “Amerika çok güçlü bir ülke olmuş ama ben en çok deniz kuvvetlerini beğendim, eğer bu bende olsaydı Waterloo Savaşı’nı kaybetmezdim.” Ve dönüşte Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı da davet etmiş. Bir hafta Türkiye'yi gezmiş, Dolmabahçe Sarayı’nda bir akşam yemeği yemişler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) - Bonapart o veda konuşmasında demiş ki: “Ben esasında Akka’da Osmanlı’yla karşılaştım, biliyorum ama yeni bir Türkiye Cumhuriyeti var, çok güzel fakat ben en çok medyayı beğendim. Bu medya bende olsaydı Waterloo Savaşı’nı kaybettiğimi kimse bilmezdi.” (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, kıymetli arkadaşlar, bilmemek savaşı kaybetmeyi engellemiyor, yasaklayan hep kaybediyor. Biz İYİ Parti olarak millet ve devlet birliğini zedeleyecek bu yasaya, tekrar ediyorum, millet ve devlet birliğini zedeleyecek bu yasaya itiraz ediyoruz, bu milletin, 85 milyonun özgürlük ve hürriyet içerisinde yaşama gücünü kaybetmeyeceğine inanıyoruz.

Saygılar sunarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teklifin görüşmeleri tamamlanmıştır.

Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

Gündemimizdeki konular tamamlanmıştır.

(HDP sıralarından “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz!” sesleri)

BAŞKAN – (3/2081) esas numaralı Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi’ni ve alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 18 Ekim 2022 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 22.54



(*) 340 S.sayılı Basmayazı 4/10/2022 tarihli 2’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.