TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                                TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                                   6’ncı Birleşim

                                                                                        12 Ekim 2022 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                               İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Van Milletvekili İrfan Kartal’ın, Van iline ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam’ın, Ankara’nın başkent oluşunun yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, İstanbul’un sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, motorindeki fiyat değişimlerine ilişkin açıklaması

2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Bursa’nın Gürsu ilçesinin Dışkaya, Ericek, Karahıdır köyleri ile İpekyolu Mahallesi’nin sorunlarına ilişkin açıklaması

3.- Niğde Milletvekili Selim Gültekin’in, Niğde’ye yapılacak stadyuma ilişkin açıklaması

4.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde yeni ekonomi modeline ilişkin açıklaması

5.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, hayat pahalılığı ve ekonomik krize ilişkin açıklaması

6.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, süt ve et üreticilerinin feryadına ilişkin açıklaması

7.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Karasu Kanalı’na ilişkin açıklaması

8.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, Cumhurbaşkanının 17 Şubat 2022 tarihinde açıkladığı engelli kadrosuna ilişkin açıklaması

9.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, İlaç Fiyat Kararnamesi’nin önemine ilişkin açıklaması

10.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Mersin İdmanyurdu Kulübü eski Başkanı Mahmut Karak’ın vefatına, Osmaniye’nin Düziçi ilçesinde meydana gelen depreme ve Sporda Yılın Enleri programında başarılı olan sporcuları tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

11.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Adana’nın Karaisalı yoluna ilişkin açıklaması

12.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, Rusya-Ukrayna savaşına ilişkin açıklaması

13.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, okula giden küçücük çocukların beslenme çantalarının boş olduğuna ilişkin açıklaması

14.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, sağlık çalışanlarının mali haklarının iyileştirildiğine, tıp ve diş hekimliği fakültelerinin son sınıf öğrencileriyle ilgili kanun teklifine ve dünya şampiyonu olan Ampute Futbol Millî Takımı’nı tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

15.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, AK PARTİ Hükûmeti lideri Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde Türkiye’nin yirmi yılda eğitimde geldiği yere ilişkin açıklaması

16.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Uğur Demirok’a ilişkin açıklaması

17.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Dünya Kız Çocukları Günü’ne ilişkin açıklaması

18.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu’nun, Samsun’un Çarşamba ilçesindeki şeker fabrikasına ilişkin açıklaması

19.- Karabük Milletvekili Hüseyin Avni Aksoy’un, yeni sistemin siyasete dayattığı ittifaklara ilişkin açıklaması

20.- İzmir Milletvekili Bedri Serter’in, konaklama vergisine ilişkin açıklaması

21.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı’nın, Tirebolu-Torul bölünmüş yol projesine ilişkin açıklaması

22.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, gelir vergisi dilimlerine, Çarşamba Şeker Fabrikasına ve RTÜK üyeliğine ilişkin açıklaması

23.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Deniz Poyraz davasına, iktidarın yeni ekonomi modeline, ilaç krizine, benzine ve motorine yapılan zamlara ilişkin açıklaması

24.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, kanunda öngörülen iş ve işlemleri savsaklamanın da kanunu çiğnemek olduğuna, RTÜK üyeliğine, sansür yasasına ve yukarıdan gelen komutlara göre kanun yapan Meclise ilişkin açıklaması

25.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

26.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

27.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı’nın, Kastamonu İnebolu Limanı’na ilişkin açıklaması

28.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm’ün, Nagihan Akarsel’in evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu katledilmesine ilişkin açıklaması

29.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, Hatay Büyükşehir Belediyesinin su fiyatlarına ilişkin açıklaması

30.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, Çanakkale’ye yapılan köprü ve tünellere ilişkin açıklaması

31.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, gençlerin KYK yurtlarında yediklerinden dolayı zehirlenmesine ilişkin açıklaması

32.- İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecan’ın, sansür yasasına ilişkin açıklaması

33.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Balıkesir Milletvekili Pakize Mutlu Aydemir’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Parlamento Muhabiri Sibel Hürtaş’a getirilen yasağa ilişkin açıklaması

35.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, eczacıların 16 Ekimde Ankara’da yapacakları mitinge ilişkin açıklaması

36.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, herhangi bir engele sahip kişi sayısının sürekli artmasına ilişkin açıklaması

37.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, Karaağa köylülerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

38.- Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs’ün, Yomra-Özdil-Yağmurdere yoluna ilişkin açıklaması

39.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü’nün, Osmaniye’nin Düziçi ilçesinde meydana gelen depreme ilişkin açıklaması

40.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, kamunun veteriner hekim ihtiyacına ilişkin açıklaması

41.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, hak ettiklerini alamayan sağlık çalışanlarına ilişkin açıklaması

42.- İzmir Milletvekili Ahmet Tuncay Özkan’ın, Adalet Komisyonu Başkanı Abdullah Güler’in 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölüm görüşmelerinde yapılan soru-cevap işlemi sırasında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

43.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Meclisin İç Tüzük’le belirlenmiş olan çalışma gün ve saatlerine ilişkin açıklaması

44.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

45.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ile İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

46.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

47.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde şehit olan Uzman Çavuş İbrahim Han’a ilişkin açıklaması

48.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Genel Kurula çekiçle girilmesine ilişkin açıklaması

49.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, sansür yasasının 29’uncu maddesine ilişkin açıklaması

50.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Meclis çalışmalarının engellenemeyeceğine ilişkin açıklaması

51.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Genel Kurul çalışmalarının engellenemeyeceğine ilişkin açıklaması

 

 

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Başkanlıkça, Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs’ün, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyeliğinden geri çekildiğine ilişkin yazısının 12/10/2022 tarihinde Başkanlığa ulaştığına ilişkin önerge yazısı (4/183)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve arkadaşları tarafından, ülkemizde gençlerin karşılaştığı sorunların tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 23/4/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Ekim 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki ve arkadaşları tarafından, güvenlik güçlerinin yol açtığı insan hakları ihlalleri ve cezasızlık politikalarının araştırılması amacıyla 12/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Ekim 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç ile Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel tarafından, kişilerin bilgisi olmaksızın hanelerine yabancı kişilerin eklenmesi konusunun bir an evvel aydınlatılması, ortada teknik bir ihmal ya da hata var ise bunun bir an evvel giderilmesi ve kamuoyunda dile getirilen şüphe ve endişelerin giderilmesi amacıyla 11/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Ekim 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akar’ın, yerinden bir dakikalık söz taleplerinin ilk 20’den sonrasını karşılamanın mümkün olmadığına ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akar’ın, Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki’nin HDP grup önerisi üzerinde konuşması esnasında HDP’li vekillerin kürsü etrafında toplanması üzerine TBMM İçtüzüğü’nün 65’inci maddesi hükümlerine ilişkin konuşması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akar’ın, CHP Grup Başkan Vekili Engin Altay’ın bir gazetecinin Meclise giriş engeliyle ilgili Divan Başkanından talep ettiği görüşe ilişkin konuşması

4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akar’ın, milletvekillerinin çekiç, kesici ve yaralayıcı aletlerle Genel Kurula girmemeleri gerektiğine ilişkin konuşması

 

IX.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

 

 

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 340)

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün, Antalya’nın Kumluca Mahallesi’nde iki çocuğun Kuran kursunda cinsel istismara maruz kaldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın cevabı (7/70779)

2.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm’ün, Adıyaman’da bir bakımevinde engelli bir çocuğun şiddete maruz kalmasına ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın cevabı (7/70908)

3.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, kamu kurumlarında bulunan şehit yakınlarının memur kadrosuna alınması talebine ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın cevabı (7/70909)

4.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’ın, Erasmus programı ile yurt dışına gidip Türkiye’ye dönmediği tespit edilen kişilere,

- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, Erasmus programı ile yurt dışına gidip Türkiye’ye dönmediği tespit edilen kişilere,

- Şırnak Milletvekili Nuran İmir’in, Şırnak ilindeki okullar ile ilgili verilere ve ana dilde eğitime,

- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Adıyaman Kahta İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü tarafından okullara gönderilen bir yazıya,

İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in cevabı (7/70952), (7/71091), (7/71334), (7/71638)

5.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, okul masraflarına ve ihtiyaç sahibi ailelere destek verilmesi talebine,

- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde bir okulda öğrencilere seçmeli derslerin seçtirilmediği iddiasına,

- Bursa Milletvekili Lale Karabıyık’ın, 2022-2023 eğitim ve öğretim döneminde okullarda görevlendirilecek temizlik personeline,

- Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya’nın, okul öncesi öğretmen atamaları ile yapılan ve yapılacak olan anaokullarına,

- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Muş’un Bulanık ilçesine bağlı Elmakaya beldesinde bulunan ilkokulun öğretmen ihtiyacına,

- Muş Milletvekili Şevin Coşkun’un, Muş’un Bulanık ilçesine bağlı Elmakaya beldesinde bulunan ilkokulun öğretmen ihtiyacına,

İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in cevabı (7/70953), (7/71087), (7/71092), (7/71218), (7/71222), (7/71224)

6.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, son iki yılda eğitim hayatını yarıda bırakan öğrencilere,

- Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç’un, kırtasiye ürünlerinde KDV’nin kaldırılması önerisine,

- İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü’nün, doğum yapan kız çocuğu verilerine,

- Muş Milletvekili Şevin Coşkun’un, Muş’ta bulunan okulların sorunlarına,

- İstanbul Milletvekili Ahmet Şık’ın, son 5 yılda eğitim sistemi dışında kalan çocuklarla ilgili verilere,

- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm’ün, özel eğitim ve rehabilitasyon öğretmenlerinin mali ve sosyal haklarının iyileştirilmesine ve kurumların denetimine,

İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in cevabı (7/70954), (7/71093), (7/71215), (7/71216), (7/71217), (7/71223)

7.- İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü’nün, ebeveynleri cezaevlerinde olan devlet koruması altındaki çocuklara ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın cevabı (7/71149)

8.- İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü’nün, doğum yapan kız çocuğu verilerine ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın cevabı (7/71150)

9.- Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki’nin, 2022 yılında öğretmenlerin iller arası yer değiştirme taleplerine,

- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kocaeli’de uygulanan okul servis ücretlerine,

- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın, 2022-2023 eğitim-öğretim döneminde okul kantini kira artışlarına,

- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, çalışma izni iptal edilen bir öğretmene,

İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in cevabı (7/71221), (7/71346), (7/71470), (7/71635)

10.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, Covid-19 kaynaklı yaşlı ölümlerine ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın cevabı (7/71291)

 

12 Ekim 2022 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Van ili hakkında söz isteyen Van Milletvekili İrfan Kartal’a aittir.

Buyurun Sayın Kartal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Van Milletvekili İrfan Kartal’ın, Van iline ilişkin gündem dışı konuşması

İRFAN KARTAL (Van) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle yeni yasama döneminin hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Bugün, seçim bölgem olan Van ili özelinde gündem dışı konuşma yapmak üzere söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bravo!

İRFAN KARTAL (Devamla) – Van, bölgemizin ve ülkemizin en önemli şehirlerinden bir tanesidir. Geçmişten günümüze birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Van, sahip olduğu verimli toprakları, genç nüfus potansiyeli ve mevcut coğrafi konumuyla Türkiye’nin doğuya açılan kapısıdır ve Astronot Kate Rubins tarafından da 32 fotoğraf arasından 1’inci seçilmiş bir ilimizdir. Dünya tarafından bilinen Van denizi, Van kedisi, inci kefali Guinness Dünya Rekorlar Kitabı’nda kendisine yer bulan Van kahvaltısı ve turizm potansiyeliyle Van her geçen gün önemini artırmaktadır.

2011 yılının Ekim ve Kasım aylarında ilimizde art arda 2 yıkıcı deprem olmuştur; hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. Yaşanan depremlerin ardından dönemin Başbakanı Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Hükûmet üyelerimiz Van’daki vatandaşlarımızı görmek ve destek olmak üzere üç buçuk saat içerisinde Van’a gelmişlerdir ve 75 bin çadır, 35 konteyner üç ay içerisinde vatandaşlarımızın hizmetine sunulmuştur. Dönemin bakanları Van’da toplam olarak iki yüz elli güne yakın bir süre geçirmişlerdir. Hükûmetimiz, yaşanan felaketin ardından Van’ımızı yeniden kalkındırmak için ivedi ve büyük adımlar atarak 2021 yılı bütçesinden 5 milyar liralık destek sağlamış olup hemşehrilerimizin mağduriyetini tamamen gidermiştir. Bir yıl içerisinde bir sürede 25 bin konut vatandaşlarımızın hizmetine sunulmuştur, daha sonra 37 bin ve şu anda da 40 bin konut Van halkının hizmetine sunulmuştur.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bravo!

İRFAN KARTAL (Devamla) – Ayrıca 139 iş yeri, 17 okul, 37 cami ve 4 bin ahır tamamlanarak hemşehrilerimizin hizmetine sunulmuştur. (AK PARTİ sıralarından “Allah razı olsun.” “Helal olsun.” sesleri, alkışlar)

Memleketimize ve insanımıza hizmet yolunda geçen yirmi yıllık sürede ilimize toplam 38 milyar liralık yatırım yapılmıştır. Kısacası, iktidarımız döneminde, 2011 yılında yaşanan acı felaketlerin ardından Van’ımızın inşası süresince her geçen gün yatırımlarımız artarak devam etmiştir. 2018 yılından bu yana, dört senelik süreçte Van Valiliğimiz başta olmak üzere kurumlarımız, belediyelerimiz ve kalkınma ajanslarımızın yapmış olduğu yatırımlardan birkaç örnek vermek gerekirse, DSİ Bölge Müdürlüğünce 160 milyon, Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığınca 235 milyon, merkez ilçe belediyelerince 235 milyon, Karayolları 11’inci Bölge Müdürlüğünce 375 milyon, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu 135 milyon ve Van Büyükşehir Belediyesi tarafından da 700 milyon TL tamamen… 692 mahallemizin içme suyu ve parke işleri ihale edilmiştir ve 2023 yılında hiçbir mahallemiz susuz kalmayacaktır.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bravo.

İRFAN KARTAL (Devamla) – Ayrıca, 2022 ve 2023 öğretim yılında Millî Eğitim Bakanlığı tarafından ilimize taşımalı eğitim sisteminde 477 milyon TL’lik bütçe ayrılmıştır. Yapılan bu yatırımlar ve projeler Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, Hükûmetimizin şehrimize göstermiş oldukları büyük önemi gözler önüne sermektedir. Son yirmi yıldır yapılan hizmetlerle; sağlık, eğitim, ulaşım başta olmak üzere her alanda çehresi değişen bambaşka bir Van ortaya çıkmıştır. İlimize her gün 14 uçak seferi yapılmaktadır. Hamdolsun ki var olan huzur sayesinde gece yarılarına kadar günde 3 bin, 5 bin turist şehrimize gelmektedir ve otellerin doluluk oranı yüzde 100’dür. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Helal olsun.

İRFAN KARTAL (Devamla) – Bizler milletimize hizmet aşkıyla liderimizden aldığımız destekle doğunun incisi kadim Van şehrimize değer katmaya, Van’da çalışmaya ve Van’ın yararına olacak bütün işlere imza atmaya ve hizmet yapmaya devam edeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Helal olsun İrfan abi.

İRFAN KARTAL (Devamla) – Sözlerimi noktalarken dünyaca ünlü kahvaltımızı tatmak ve şehrimizin güzelliklerini keşfetmek üzere sizleri Van’ımıza davet ediyorum.

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

İRFAN KARTAL (Devamla) – Bu vesileyle burada tüm hemşehrilerimize selamlarımı iletir, yüce Meclisimizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Gerçek Van’ı anlattı bak, gerçek Van’ı anlattı; helal olsun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tanal.

(Uğultular)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir saniye müsaade eder misiniz?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkanım, sayın hatip konuşmalar yaparken Van’la ilgili; depremden bahsetti. Rize’de sel oldu, ülkenin diğer yerlerinde sel olunca AK PARTİ iktidarı oranın vergilerini sildi ancak Van’la ilgili vergiler taksitlendirildi. Biz Van’daki vergilerin de silinmesini talep ediyoruz, bir; iki, otopark sorunu var; üç, belediyelerde kayırmacılık var, belediyeler eş dosta ayrıldı.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, böyle bir usul yok.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yani AK PARTİ’li olmayanlar Van’da işe alınmıyor; işsizlik sorunu var.

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Ankara’nın başkent oluşunun yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Lütfiye Selva Çam’a aittir.

Buyurun Sayın Çam. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

2.- Ankara Milletvekili Lütfiye Selva Çam’ın, Ankara’nın başkent oluşunun yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

LÜTFİYE SELVA ÇAM (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarın Ankara’mızın başkent oluşunun 99’uncu yılını kutlayacağız. Sözlerimin başında Gazi Meclisimizi, Ankaralı hemşehrilerimi, ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlar, bu güzel toprakları bize vatan kılan, güzel şehrimizi yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin başkenti olarak ilan eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, dönemin milletvekillerini, şehitlerimizi, gazilerimizi rahmetle ve şükranla anıyorum.

Bugün şanlı tarihimizin önemli günlerinden biridir. Kan ve gözyaşlarıyla, büyük acılarla dolu bir istiklal mücadelesinden sonra milletimizi zafere kavuşturan, işgalcilerin kirli postallarından arındıran, “Ocağımızın ateşi söndü.” dendiği, çaresizliklerin yaşandığı o kâbus dolu günlerde küllerinden devletimizin yeniden doğduğu, inançlı, kararlı ve güçlü bir başkentin ilan edildiği tarihî bir gündür. Hacı Bayram Veli’nin dergâhından semaya yükselen tekbir ve dualarla Meclisimizin kurulduğu, Taceddin Sultan’ın dergâhının yanı başında Akif’in, maneviyatından ilham alarak İstiklal Marşı’mızı kaleme aldığı bu kutlu şehrin, Ankara’mızın başkent olduğu gündür.

Ankara, tam bir asır önce Allah dostlarından Müştak Baba’nın başkent olacağına dair verdiği müjde ve duasının kabul gördüğü özel bir beldedir. Ankara, İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet Han’ın hocası ve yol arkadaşı Akşemseddin’i yetiştiren Hacı Bayram Veli’nin şehridir. Ankara, Malazgirt Zaferi’nden hemen sonra Türkleşmesi ve İslamlaşmasıyla Anadolu'daki en kadim değerlerimizden olmuştur. Birçok medeniyete başkentlik yapmasının yanı sıra ticaretin, ekonominin, Ahilik geleneğimizin başkenti olmuştur.

Ankara, bugün, 21 üniversitesiyle güçlü bir öğrenci şehridir. Dünyaya başta savunma sanayi ürünleri olmak üzere önemli ihracat kalemlerini yüksek standartlarda üreten bir sanayi ve teknoloji şehridir. Devasa ölçekteki şirketleriyle, 13 organize sanayi bölgesiyle en büyük uluslararası firmaların geldiği bir yatırım şehridir. Şehir ve ihtisas hastaneleri, özel yatırımları, termal sularıyla medikal teknolojilerin geliştirildiği bir sağlık şehridir. Her bir ilçesinin saymakla bitmeyecek ayrı ayrı özellikleri olan, tarım ve hayvancılıkta başarılarıyla Türkiye'nin en önemli tarım havzalarından biri olmuştur. Doğal güzellikleri, millet bahçeleri, müzeleri, sinemaları, tiyatroları, sanat ve kültür merkezleriyle her anı dolu dolu geçirilebilecek, yaşayan, dipdiri bir şehirdir. Ankara kadim devlet geleneğimizin nesilden nesile aktarıldığı, kurmay kadrolarıyla hem ülkemize hem de yakın coğrafyamıza tecrübe ve kapasite aktarabilen dünyanın en nitelikli ve güçlü şehirlerinden biridir.

Değerli arkadaşlar, bizler siyasetçiyiz ve siyaseti milletimizin talepleri doğrultusunda, farklı farklı siyasi anlayış ve düsturlarımızla yapıyoruz. Ancak hiç unutmamalıyız ki millî birliğimiz söz konusu olduğunda hiçbir gerekçe öne sürmeksizin milletimizin ortak menfaatlerinde kenetlenebilmeliyiz. İşte, bu şehirde yaşayan herkesin başkentli olabilmesi için bazı temel şartlar vardır. Ankaralı olmak vefalı olmak demektir; Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e olduğu gibi hayalini kurduğu ve milletine vasiyet ettiği o ülke için yirmi yıldır gece gündüz çalışan, onun hayallerini birer birer gerçekleştiren Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a da aynı şekilde vefayla yaklaşmayı gerektirir. Ankaralı olmak tarihe saygılı olmak demektir. “Yunan'ı denize döktük.” ifadesini dahi kullanmadan, bize ait olan Osmanlı'yı kötüleyerek, yalan yanlış tarihî bilgilerle bugüne göndermeler yaparak; tarihini, geçmişini inkâr ederek siyaset yapılmaz. Ankaralı olmak seğmenlerimiz gibi sağlam bir duruşa sahip olmak demektir. Bu ruh akşam başka, sabah başka konuşmaz; bir gün kılık kıyafetle uğraşıp bir başka gün “Helalleşelim.” demez. “Yasal düzenlemeler yapalım.” deyip “Buyurun, Anayasa değişikliğiyle sağlamlaştıralım.” fikri söylenince de vazgeçmez; ağzından ne çıkarsa sözünün sahibi olur. Ankaralı olmak çalışkan olmak demektir, “mış” gibi yaparak, çalışmadan ama konuşmadan, birtakım gizemli duruşlarla görüntü vererek, algı oluşturarak “Ankara çalışıyor.” aldatmacalarına yönelmez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

LÜTFİYE SELVA ÇAM (Devamla) – Ankaralı olmak cesaretli olmak demektir; vereceği her bir kararda iyi hesap yapar, azimle sonuna kadar gider. Bundan dolayıdır ki İstiklal Savaşı kazanıldı ve yepyeni bir devlet kuruldu. Bundan dolayıdır ki Hükûmetimiz kararlılıkla terörizmle mücadelede milim taviz vermedi, geri adım atmadı, sahada ve masada hep kazanmayı başardı. Ankaralı olmak adil olmak, çevreye saygılı olmak, akıllı ve sabırlı olmak, düşmana karşı şiddetli, dosta karşı merhametli olmak demektir.

Sözlerime son verirken, cumhuriyetimizin 100’üncü yılına doğru giderken, siyaset sahnesinde görevleri olan herkesin gerçek bir başkentli ruhuyla siyaset yapmasını diliyor, Gazi Meclisimizi ve milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar).

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, İstanbul’un sorunları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın İbrahim Özden Kaboğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, İstanbul’un sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Divan, değerli vekiller; İstanbul şu üçlü özelliği ışığında ele alınmalı:

1) Tarih, kültür ve doğa.

2) Deniz, kent ve kır.

3) Hukuk kuralları açısından uluslararası, ulusal ve yerel.

Dünyanın hiçbir kenti bu üçlüyü bir araya getiremez; bu nedenle, İstanbul’un sorunları ancak bu bütüncül üçlü bakış açısıyla kavranabilir.

İstanbul’da 2019 seçimleri sonrasında yeni bir aşamaya geçildi. 16 milyon İstanbullu, yirmi beş yılın sonunda bu büyük metropolün yönetimine ilişkin tercihini, her türlü siyasi ve hukuk dışı baskıya karşın 2 kez güçlü bir biçimde ortaya koydu.

İstanbul’da halktan yana, merkezî yönetimin yapamadıklarını yaparak sosyal devlet gereklerini yerine getirmeye çalışan bir büyük kent yönetimi var. Örneğin, öğrencilere yurt ve burs gibi destekler sunmaya çalışırken ulaşım sorunlarını aşmak için yoğun çalışmalar yürütüyor; tarihî ve kültürel alanlar kamuya kazandırılırken çocuklara süt dağıtılıyor, kreşler yapılıyor; çiftçiler destekleniyor. Ne var ki kimi atanmış kadro ve bakanlar anayasal yetkilerini aşarak bir tür paralel devlet adacıkları oluşturmakta; bu, kimi zaman büyük kent belediyesinin projelerini engellemek, kimi zaman tüzel kişiliğindeki tarihsel ve kültürel varlıklara hukuksuzca el koymak, bazen yetki alanlarına tecavüz etmek, bazen de mesnetsiz davalarla yargısal tacizde bulunmak şeklinde karşımıza çıkabiliyor. Daha somut olarak söylersek, kaynakları sağlanmış metro projelerinin kredi onayları keyfî şekilde bekletilebiliyor. Taksi eksikliğine ve kartellere karşı getirilen öneriler UKOME’nin yapısı değiştirilerek engelleniyor. İBB kaynaklarının da kullanıldığı ve önceki dönem yönetiminin protokolleriyle yapımı Bakanlığa bırakılmış metro, “U” logosuyla ayrıştırılarak paralel metro uygulamasına gidilebiliyor. Mülkiyeti İBB’de olan Gezi Parkı, Galata Kulesi, yalılar gibi kentsel alanlar ve yapılar hukuk dışı kararlarla vakıflara, AKP’li ilçe belediyelerine ve bakanlıklara geçirilebilmektedir. Haydarpaşa ve Sirkeci Garlarının ihalelerine İBB’nin katılımına engel olunmuştur. İstanbul kadar büyük metropollerin imar ve şehircilik uygulamaları tek elden yerel yönetimce yapılmaktadır fakat Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, AKP’li belediyeler eliyle İBB yönetimine rağmen Kirazlıtepe, Tokatköy, Fetihtepe Mahallelerinde yaşandığı gibi yurttaşları da mağdur ederek farklı imar uygulamalarıyla büyük kent yönetiminin yetkilerini hiçe sayabilmektedir. Müsilaja neden olan kirlilikle mücadele yerine “Marmara Denizi Koruma Alanı” adı altında büyük kentin kıyı alanlarındaki yönetim yetkisi âdeta gasbedilmiştir. Yeşil alanlar ve şehirde az kalan tarım alanları Kanal İstanbul veya konut projeleriyle yok edilmektedir. Özetle, İstanbul’a yirmi beş yıl süreyle ihaneti itiraf edenler, bugün İstanbul için çalışan yöneticileri engelleyerek bu baskıyı sürdürebilmektedirler oysa İstanbul’u özgün özellikleri ve ekosistemiyle korumak yalnızca İstanbullunun değil, her yurtseverin görevidir.

CHP İstanbul il örgütü, ilçe örgütleri, milletvekilleri, belediye başkanları ve örgütün tüm kademesiyle öbek örgütlenmesi kapsamında “80 Günde Devri Alem” çalışmasıyla ev ziyaretlerini sürdürmekte ve sorunları yerinde saptamaktadır, bugüne kadar 2 milyon 600 bini aşkın hane ziyaretiyle elinde ciddi verilere sahiptir. CHP İstanbul vekilleri olarak kentimizde ve Anadolu’nun dört bir yanında yaptığımız çalışmalarda görmekteyiz ki sorunlar İstanbul’da daha yakıcı bir boyut kazanmış durumda. Bu kapsamdaki veriler 7 Ekim Cuma günü Sayın Kaftancıoğlu, Engin Altay ve Sibel Özdemir tarafından bir basın toplantısıyla grubumuz adına açıklanmış bulunuyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – İstanbul’da enflasyon rakamları da Türkiye genelinin çok üstündedir, İPA’nın verilerine göre bir yılda yüzde 100’ün üstünde bir artış söz konusu olmuştur.

Deprem İstanbul için büyük tehdit iken bu konularda da İBB’nin girişimleri engellenmektedir. Merkezî yönetimin rant odaklı konut politikası betonlaştırmayla sonuçlanmış olan İstanbul’da kira ve satış ücretleri orta gelirli toplumsal katmanlar için üstesinden gelinemez hâle gelmiştir.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Rantçılara rağmen 180 bin…

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Hocam, üzerine düşenin hiçbirini yapmamış Belediye yalnız İstanbul’da kentsel dönüşüm konusunda.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – İstanbul’un ve Türkiye'nin sorunlarını aşabilmesi için sosyal devlet gereklerine uygun, hukuka saygılı ve demokratik bir yönetim ihtiyacı açıktır. (CHP sıralarından alkışlar) İstanbul’da Sayın İmamoğlu ve ekibi bunu yapmaya çalışırken ülke yönetimindeki savrukluk sorunların kalıcı çözümünü engellemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Bu itibarla, İstanbul’un sorunları için de demokratik hukuk devleti inşası yaşamsaldır. İstanbul için bizleri çare olarak gören İstanbullular “Türkiye için de çare CHP’dir.” diyor.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Yirmi beş yıl önce nasıl bıraktığınız ortada.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

İlk söz, Sayın Yılmazkaya…

Buyurun Sayın Yılmazkaya.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, motorindeki fiyat değişimlerine ilişkin açıklaması

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Tüm önemli sektörlerde motorin ana yakıt olarak kullanılmaktadır. Genellikle kamyon, kamyonet, tır, iş makinesi, traktör gibi daha büyük motorlu araçlarda kullanılan bir yakıt olması nedeniyle ticareti ve üretimi doğrudan etkileyen bir kullanım alanına sahip olan motorindeki fiyat değişimleri ülke ekonomisini ve piyasayı önemli ölçüde etkilemektedir. Türkiye'nin dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanan ülkeler sıralamasında ilk sıralarda yer aldığı gerçeği ülkedeki birçok sektöre darbe vurmaktadır. Taksici, dolmuşçu, otobüsçü, nakliyatçı, servisçi maliyetler yüzünden kontak kapatıyor. Akaryakıtın dışında diğer giderleri karşılayamaz duruma gelen çiftçi ve köylü tarlasını süremiyor. İktidarın israf politikalarından vazgeçerek tarım başta olmak üzere nakliye ve taşımacılık sektörlerini düşünerek akaryakıt üzerinden aldığı ÖTV ve KDV’den feragat edip ülke için hayati öneme sahip olan bu sektörleri sübvanse etmesi gerekmektedir diyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

2.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Bursa’nın Gürsu ilçesinin Dışkaya, Ericek, Karahıdır köyleri ile İpekyolu Mahallesi’nin sorunlarına ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Meclis kapalı olduğu dönemde Bursa’nın ilçelerini gezdik ve bu ilçelerden biri olan Gürsu’nun köylerini de Gürsu İlçe Başkanımızla birlikte, örgütümüzle birlikte gezdik. Gittiğimiz 4 tane köyün temel sorunlarını da oraya gittiğimizde, Meclis kürsüsünden dile getireceğimize söz vermiştik. Birincisi, Dışkaya köyü; gölet çalışması otuz yıl olmuş başlayalı ancak hâlâ bitirilememiş, hayvancılığın ve meranın bol olduğu bir yer, buranın bir an önce tamamlanmasını talep ediyoruz. Diğer köy, Ericek köyü, burası da bir dağ köyü; dağ ilçelerine doğal gaz geldi ancak Ericek’e hâlâ doğal gaz gelmemiş durumda. Karahıdır köyünde kapalı devre sulama sistemi -ki meyveciliğin çok olduğu bir yer- söz verildiği hâlde bitirilmemiş. Son olarak İpekyolu Mahallesi’nde de kapalı pazar, yakın yol ve ambulans hâlâ getirilmemiş. Bunların takipçisi olacağımıza söz verdik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gültekin…

3.- Niğde Milletvekili Selim Gültekin’in, Niğde’ye yapılacak stadyuma ilişkin açıklaması

SELİM GÜLTEKİN (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

2021 yılında inşaatına başladığımız Niğde Stadyumu’muzun yapılacağı yerde su çıkması nedeniyle zemini güçlendirmek adına projede değişikliğe gidilmiş ve zemin sağlamlaştırması yapılmıştı. Daha sonra firmanın tek taraflı fesih yoluna gitmesi nedeniyle maalesef stat inşaatımız durmuştu. Gençlik ve Spor Bakanlığımızla görüşmelerimiz neticesinde 174 milyon TL’ye yeniden ihale edilmiş ve 10 Ekim 2022 Pazartesi günü de yeni yapım sözleşmesi imzalanmıştı. Şimdi yeniden bismillah diyerek Niğde Stadı’mızın inşaat sürecini başlatıyoruz. 7.500 kişilik kapalı tribünü olan, gece aydınlatmalı, atletizm pistine sahip, altında antrenman salonlarını içeren yedi gün yirmi dört saat aktif şekilde, yediden yetmiş yediye herkesin kullanacağı, spor yapacağı, maç izleyeceği bu modern spor kompleksimizi inşallah 2023’te Niğde’mize kazandıracağız.

Niğde’mize ve Niğdeli sporseverlere hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Taşkın…

4.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde yeni ekonomi modeline ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde yeni ekonomi modeliyle yatırım, üretim, istihdam ve ihracat temelli büyüme stratejisini benimseyen Türkiye bu uygulamanın meyvelerini almaya devam ediyor.

Önceki gün açıklanan iş gücü verilerine göre, işsizlik oranı 2018’den bu yana ilk kez tek haneli seviyelere geriledi. Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) verilerine göre, temmuz ayında yüzde 10,1 düzeyinde olan işsizlik ağustos ayında yüzde 9,6’ya geriledi; böylece, işsizlikte Ocak 2018’den bu yana ilk kez tek haneli seviyeler görülmüş oldu.

ERHAN USTA (Samsun) - Zaten tek haneli aldınız ya! Yirmi yıl sonra “Tek haneye getirdik.” diye çığlık atıyorsunuz ya! Aldığınızda tek haneliydi!

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) - İşsiz sayısı ağustos ayında bir önceki aya göre 100 bin kişi azalarak 3 milyon 112 bin kişi oldu.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde yatırım, istihdam, üretim ve ihracat temelli Türkiye ekonomi modeliyle 2023 hedeflerimize emin adımlarla yürümeye devam ediyoruz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Barut…

5.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, hayat pahalılığı ve ekonomik krize ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) - Sayın Başkan, önümüz kara kış. Yurttaşlarımız açlık, sefalet ve yoksulluk girdabında boğuluyor; bu durumun sebebi olanlar ise hiç umursamıyor. Kara kış yaklaşırken hayat pahalılığı ve ekonomik kriz içindeki halkımızın dayanacak gücü kalmamıştır. Bir avuç rantiyeci ve saray çevresi dışında kimse hâlinden memnun değil; bu nedenle, döviz kurlarındaki fahiş artış, enflasyon ve zamlar konusunda etkin çözüm üretilmelidir. Elektrik, mazot, doğal gaz fiyatlarındaki fahiş artış durdurulup zamlar geri çekilsin; konutlarda elektrik, akaryakıt, doğal gaz ve sudaki KDV kaldırılsın; faturalarını ödeme zorluğu çeken insanlarımızın elektrik, gaz ve suyu kesilmesin; halkın ihtiyaçları kamu kaynaklarından sağlanıp insanlarımızın kara kışta açıkta kalması engellensin. Artan fiyatlar karşısında düşük ücretleri hızla eriyen çalışan ve emeklilerin gelirleri insanca yaşam düzeyine çıkarılsın.

BAŞKAN - Sayın Köksal…

6.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, süt ve et üreticilerinin feryadına ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yeme, mazota, ilaca, her türlü gider kalemine yapılan zamlarla ezilen süt ve et üreticilerinin feryadına kayıtsız kalan Tarım ve Orman Bakanlığı Ulusal Süt Konseyiyle apar topar toplanarak çiğ süt fiyatlarında 1 liralık artışa geçerek 8,5 liraya çıkardı. Bugüne kadar çiğ süt fiyatlarının artırılmamasını Gıda Komitesinin izin vermemesine bağlıyorlardı, böylece bir yalanları da ortaya çıkmış oldu. 1 litre sütün maliyeti 10 lirayken satış fiyatının 8,5 lira olarak belirlenmesi üreticiyi bile bile batırmak demektir. Sadece bu hafta mazota 5 lira, yemin çuvalına 10 lira zam yapanlar üreticiye gelince 1 liralık zammı çok görüyorlar. Kapanan ahırların, kesilen süt ineklerinin, damızlıkların, batan et ve süt üreticilerinin sebebi AKP'nin başarısız politikalarıdır. Şimdi, üreticiler 1 liralık zamma diyorlar ki: “Sütünü 1 liralık farkla ihale eden inek direkt kesimliktir, boşa yem yedirmeye gerek yok.” Bunun vebali de AKP’nin üstünedir.

BAŞKAN - Sayın Güzelmansur…

7.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Karasu Kanalı’na ilişkin açıklaması

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Antakya'ya bağlı Maraşboğazı, Arpahan, Aşağıoba ve Paşaköy bölgelerinde çiftçilik yapan, hayvancılık yapan insanlarımız kışın sel sularıyla, yazın da kuraklıkla mücadele ediyorlar; yazın da zarar ediyorlar, kışın da zarar ediyorlar çünkü Devlet Su İşleri bu bölgede yapması gerekenleri yapmıyor. Önümüzdeki günlerde yağışlar başlayacak, her yıl olduğu gibi Karasu Kanalı aşırı yağışlar nedeniyle tıkanacak, patlayacak, bu insanlarımızın ekili arazileri, hayvanları yine sular altında kalacak. Bu felaketi gelmeden önleyebiliriz. Nasıl önleriz? Devlet Su İşlerinin birkaç sallama kepçe gönderip kanalları temizlemesiyle, bu kanalların bakım onarımının yapılmasıyla önleyebiliriz. Bu işlerin, iki hafta sonra değil, ay sonunda değil, hemen bu hafta yapımına başlanmasıyla önleriz. Devlet Su İşlerini bu hizmeti hemen yapmaya davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Girgin...

8.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, Cumhurbaşkanının 17 Şubat 2022 tarihinde açıkladığı engelli kadrosuna ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kanun gereği her yıl 1 Ekim-31 Ekim tarihleri arasında kamuya engelli memur ataması yapılması için kamu kurum ve kuruluşlarından boş kadrolar ve sayılar istenmektedir. Cumhurbaşkanı 17 Şubat 2022 tarihinde 12 bin engelli kadrosunun daha ilave açılacağını ve bu konuda gerekli çalışmaların yapılması için ilgili bakanlıklara talimat verdiğini ifade etmiştir. Şu ana kadar bu konuyla ilgili bir gelişme olmamıştır. 2022 yılında mevcut kamu personeli sayısı dikkate alındığında, şu an itibarıyla 40 bin engelli personel açığı bulunmaktadır. 2022 yılı içerisinde kamuya acilen 20 bin engelli ataması yaparak engellilerin işsizlik sorununun bir nebze çözülmesine yardımcı olun.

Buradan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile iktidara sesleniyoruz: Engellilerin sesini duyun, engelliler iş bekliyor, engelli bireyler atanmak istiyor.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yılmaz...

9.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, İlaç Fiyat Kararnamesi’nin önemine ilişkin açıklaması

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Halk sağlığının korunmasında önemli bir paydaş olan eczacılarımızın kaliteli hizmet verebilmesi ve ilaçların halk sağlığının hizmetinde sürekli olarak bulunabilmesi için İlaç Fiyat Kararnamesi’nin önemi büyüktür. Bugün yayımlanan Resmî Gazete’yle 2017 tarihli İlaç Fiyat Kararnamesi’nde düzenlemeye gidilmiştir. Yapılan düzenlemeyle eczacılarımızın uzun süredir bekledikleri ve ilaç fiyatlandırılmasında uygulanan oranlarda bir miktar iyileşme sağlanmıştır. Zor şartlar altında hizmet vermeye çalışan değerli eczacılarımızın, temmuz ayında belirlenen kur fiyatı ve oranlarda yapılan düzenlemelerin ardından yapılan bu iyileştirme bir nebze olsun nefes almasını sağlayacaktır. Ancak ekonomik şartların değişmesiyle beraber kararnamedeki oranlar da güncellenmeli, geçmiş dönemde olduğu gibi oranlar yıllarca sabit kalmamalıdır. Bu sayede, gelişmiş ilaç teknolojileriyle üretilen yeni jenerasyon ilaçlara ülkemizde erişim sıkıntısı yaşanmayacaktır.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

10.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Mersin İdmanyurdu Kulübü eski Başkanı Mahmut Karak’ın vefatına, Osmaniye’nin Düziçi ilçesinde meydana gelen depreme ve Sporda Yılın Enleri programında başarılı olan sporcuları tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sözlerime başlamadan önce, önceki dönem Mersin İdmanyurdu Kulübü Başkanı Değerli Mahmut Karak kardeşimin vefatının derin üzüntüsünü yaşıyorum. Bu vesileyle kıymetli kardeşime Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve sevenlerine sabırlar diyorum.

Ayrıca, dün Osmaniye’nin Düziçi ilçesinde meydana gelen deprem sebebiyle etkilenen başta Osmaniye ve çevre illerdeki vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Pazartesi günü katıldığım Mersin Gençlik ve Spor İl Müdürlüğümüz ve Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu iş birliği içerisinde gerçekleşen Sporda Yılın Enleri programında dereceye giren ve ödüle layık görülen başarılı sporcularımızı tebrik ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

11.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Adana’nın Karaisalı yoluna ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Adana’mızın Karaisalı ilçesi Güvenç Mahallesi yakınlarında hafta sonu gerçekleşen zincirleme kazada 3 kişi hayatı kaybetti, 2 kişi de yaralandı. Tamamlanamayan yol, ölüm haberi vasıtasıyla bir kez daha gündeme geldi. Defalarca dile getirdik, bu yollar artık yetmiyor, artan nüfus ve sürekli kullanımla birlikte yolların modernizasyonu gerekiyor. Cumhurbaşkanlığı yatırım bütçesi programında bu yıl için ayrılmış tutar var. Bölge halkından gelen talepler, kazalar, muhtarlarımızın yazışmaları yolun bir an önce yapılmasının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Ne hikmetse yol yapımı bir türlü tamamlanmıyor.

Buradan tüm sorumlulara, Karayolları yetkililerine, Ulaştırma Bakanlığına, bürokratlara tekrar sesleniyoruz: Her hafta kaza haberleriyle yüreklerin yanmasına “Dur!” deyin, Adana’nın Karaisalı yolunu bir an önce tamamlayın.

BAŞKAN – Sayın Çakır…

12.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, Rusya-Ukrayna savaşına ilişkin açıklaması

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) – Sayın Başkan, uzun zamandan beri devam eden Rusya-Ukrayna savaşının olumsuz etkilerinin başında, üretilen tahılın dışarıya çıkarılamamasının dünya gıda krizinde ciddi rol oynayacağı gerçeğiydi. Cumhurbaşkanımızın devreye girerek, Birleşmiş Milletler gözetiminde 2 ülkeyi ikna ederek tahıl koridoru açılması gerçekleşmiştir. Burada belki jeopolitik konumumuzun küresel etkisinden, dünya liderlerinin övgü dolu sözlerinden, dış politika performansından bahsedilebilir, hatta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Guterres'in “benzeri görülmemiş anlaşma” diye tanımlamasını öne çıkarabilirsiniz ama aslolan, dünya insanlığının gıdaya ulaşmasına yönelik bu girişimin, gayretin insani yönünü öne çıkarmak mecburiyetinde olduğumuz gerçeğidir. Çok rahatlıkla söyleyebiliriz ki bugün savaşan 2 ülkeyi sivil ve askerî bürokratlarıyla aynı masaya oturtabilecek bir devlet ortada gözükmüyor. Bu başarı, gücünüzü, konumunuzu, siyasetinizi olması gerektiği gibi kullanabilme yetenek ve dirayetinizden ileri gelmektedir diyor, Genel Kurulu ve milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

13.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, okula giden küçücük çocukların beslenme çantalarının boş olduğuna ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Okula giden küçücük çocuklarımızın beslenme çantaları boş. Yandaşlar, 5’li çeteler semirdikçe çocuklarımız okula aç gidiyor, aileler beslenme çantalarına bir şey koyamıyor. Nasıl koysunlar? Bir küçük meyve suyu 6 lira. Peynirin yanına yanaşılmıyor. Simit, poğaça hesabını geçtik; peynirli tost bile hayal oldu. Bunların yanına dar gelirli hiçbir ailenin çocuğu yanaşamaz. Zaten orta sınıf diye bir şey de bırakmadınız, artık bir avuç mutlu azınlık dışında herkes dar gelirli.

Çocuklarımızı sadece aç bırakmadınız, aynı zamanda susuz da bırakıyorsunuz. Yarım litre su 3 lira. Çoğu yerde şebeke suyu içilmiyor. Okullarda çocuklarımıza yemek vermemekte ısrar ediyorsunuz, en azından su içebilmeleri için suyu arıtan sebiller koyun. Bunun maliyeti nedir? Sizin yandaşlara yedirdiklerinizin yanında hiçtir. Acil olarak bütün okullarımıza suyu arıtan sebiller konulmalı, yavrularımızın rahatça su içmesi sağlanmalıdır. Su, lüks değil temel haktır.

BAŞKAN – Sayın Güneş…

14.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, sağlık çalışanlarının mali haklarının iyileştirildiğine, tıp ve diş hekimliği fakültelerinin son sınıf öğrencileriyle ilgili kanun teklifine ve dünya şampiyonu olan Ampute Futbol Millî Takımı’nı tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Teşekkürler Sayın Başkan.

AK PARTİ iktidarlarında tüm çalışanlarımızın yanında olduğumuz gibi sağlık çalışanlarımızın da daima yanında olduk. Sağlık çalışanlarımızın mali haklarının iyileştirilmesiyle ilgili 337 sayılı Kanun, haziran ayında Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edildi. Sağlık çalışanlarımızın özlük hakları ve ek ödemelerinin iyileştirilmesiyle ilgili yönetmelik de ağustos ayında Sağlık Bakanlığımız tarafından yayınlandı ve mali haklarda önemli iyileştirmeler sağlandı.

Yine, ilk defa AK PARTİ iktidarlarında, tıp fakültesi son sınıf öğrencilerine asgari ücretin 1/3’ü oranında ücret ödenmesinin önü açıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisine verilen kanun teklifiyle, hem tıp fakülteleri hem de diş hekimliği fakültelerimizin son sınıf öğrencilerine asgari ücret tutarı kadar ücret ödenmesi sağlanacaktır. Yapılacak olan bu düzenlemenin tıp fakültesi ve diş hekimliği fakültesi öğrencilerimize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Dünya Kupası finallerinde rakibini mağlup ederek şampiyon olan ve tarihî bir başarıya imza atan Ampute Futbol Millî Takımı’mızı canıgönülden tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Karahocagil…

15.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, AK PARTİ Hükûmeti lideri Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde Türkiye’nin yirmi yılda eğitimde geldiği yere ilişkin açıklaması

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Eğitimde bu alana ayrılan yıllık bütçeyi yükseköğretim dâhil 10,3 milyar liradan 304 milyar liranın üzerine çıkardık. Derslik sayımızı 343 binden 612 bine yükselttik, 750 bin yeni öğretmen ataması yaptık. İlk ve ortaöğretim öğrencilerimize toplam 3,5 milyar adet ücretsiz ders kitabı dağıttık, son dönemde yardımcı ders kitapları yine ücretsiz olarak yavrularımıza dağıtıldı. Mesleki eğitimi yeniden ayağa kaldırdık, itibarını ve işlevini iade ettik. Maarif Vakfımız vasıtasıyla 49 ülkede 407 okul, 1 yükseköğretim kurumu, 21 eğitim merkezi ve 42 yurtla eğitim öğretim faaliyetlerini yürütüyoruz. Yükseköğretimde 76 olan üniversite sayımızı 208’e, 70 bin olan akademik personel sayımızı 184 bine çıkardık. AK PARTİ Hükûmeti lideri Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde Türkiye’nin yirmi yılda nereden nereye geldiğini gösteren…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu…

16.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Uğur Demirok’a ilişkin açıklaması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Ankara TEM’e soruyorum: Bu kaçıncı zorla kaçırma vakası, bu kaçıncı ihlal? Azerbaycan’da bir anda ortadan kaybolan bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Uğur Demirok. Günlerdir ailesi Uğur Demirok’la ilgili bilgi alamıyor; otuz altı gündür kaçırılmış, haber verilmiyor. Azerbaycan yetkilileri Türkiye’ye bir operasyonla götürüldüğünü söyledi ailesine. Ailesi Ankara Kayıp Şahıslar Büro Amirliğine başvurdu, Ankara TEM’de olduğu söylendi. TEM, bir kabul edip bir reddediyor. Avukatı ziyarete gitti, TEM olmadığını söyledi. Uğur Demirok’un ailesi can güvenliğinden endişe etmektedir. İçişleri Bakanlığını ve zorla kaçırma, kayıp vakalarının bir müddet sonra ortaya çıktığı Ankara Emniyetini bir an evvel açıklama yapmaya davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

17.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Dünya Kız Çocukları Günü’ne ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Dün Dünya Kız Çocukları Günü’ydü. Kız çocuklarına karşı olumsuz tutum İslam öncesinde yaşandığı gibi, 20’nci yüzyılın son çeyreğinde de yaşandı.

AK PARTİ iktidarı öncesinde, inançlarına göre yaşamak isteyen birçok kızımızın eğitim ve çalışma hakları ellerinden alındı. 2002’de AK PARTİ iktidarıyla birlikte Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde kızlarımızın tamamı okuma ve çalışma hakkını elde etti. Muhterem Emine Erdoğan Hanımefendi’nin himaye ettiği “Haydi Kızlar Okula!” “Ana-Kız Okuldayız” projesiyle kız çocuklarımızın yüzde 99’u okullu oldu. 2002’de kadınlarda okuryazarlık oranı yüzde 79,9 iken 2020’de yüzde 95,5’e yükseldi. Amacımız kız çocuklarımızı her alanda daha güçlendirmektir.

1999 depreminde vefat eden kızlarım Merve ve Tuba’ya ve hayatını kaybeden tüm kızlarımıza Allah’tan rahmet diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Hancıoğlu…

18.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu’nun, Samsun’un Çarşamba ilçesindeki şeker fabrikasına ilişkin açıklaması

NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu iktidar 2011 yılından bu yana seçim bölgem Samsun’un Çarşamba ilçesindeki şeker fabrikasını çürümeye terk etmiştir. Pancar üreticimiz, çalışanlar ve Çarşamba halkı tam on bir yıldır “Fabrika yeniden çalışacak.” yalanıyla aldatılmıştır ve bugün öğreniyoruz ki fabrikanın 15 bloktan oluşan toplam 90 lojmanı 64,5 dönümlük arazisiyle birlikte TOKİ’ye devredilmiş. Ne yazık ki “Yeniden açılacak.” denilen fabrikanın lojmanlarına çöktünüz, fabrikanın üretimde kullanılacak makine ve ekipmanlarını el altından başka fabrikalara göndermeye başladınız, işçileri terfi ve tayin sınavlarında kapsam dışı bıraktınız, kadrosu Çarşamba’ya çıkan mühendisleri de başka fabrikalara gönderiyorsunuz. Kısacası, Çarşamba Şeker Fabrikasını yok ediyor, varlıklarını yağmalıyorsunuz. Bunun hesabını elbette vereceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Aksoy…

19.- Karabük Milletvekili Hüseyin Avni Aksoy’un, yeni sistemin siyasete dayattığı ittifaklara ilişkin açıklaması

HÜSEYİN AVNİ AKSOY (Karabük) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün yeni sistemin siyasetimize dayattığı ittifakları konuşacağım. Mademki ittifak kurup seçime gideceksiniz niçin ayrı parti programlarınız ve parti tüzükleriniz var? Oldu olacak partilerinizi temelli kapatıp adını da “ittifak partisi” yaparak ittifak programı ve ittifak tüzüğü yazın, olsun bitsin. Türk milletini, iki kutuplu “Tam karşıdaki ittifakı yeneceğiz.” safsatasıyla sadece oylarını alıp birbirine düşman ederek halkımızın millî duygularını zayıflatmak tam bir emperyalist projeye hizmettir. Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, antiemperyalist, yurtsever, milliyetçi bir liderdi; ülke bütünlüğü en önemli önceliğiydi, etnik ve mezhep siyasetine de terörizme de karşıydı. Biz Türk milleti çatısı altında halkımızı Atatürk’ün yoluna, Memleket Partisine davet ediyoruz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Serter…

20.- İzmir Milletvekili Bedri Serter’in, konaklama vergisine ilişkin açıklaması

BEDRİ SERTER (İzmir) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.

Duyduk ki iktidar partisi yetkilileri Maliye kadrolarıyla yine çok düşünmüşler, konaklasan da konaklamasan da vergi kalemi koymuşlar. Üç yıl önce aslında çıkarmak isteyip vazgeçtiğiniz ama pandemiyle beraber sizin için ciddi bir gelir kapısı hâline gelebilecek olan bir vergiyi almaya başlayacaksınız. Bugüne kadar el koymadığınız bir tek vatandaşın kurduğu çadır kalmıştı, vatandaşın çadırına da çökmeye karar vermişsiniz. Zaten turizmcilerden vergi alıyordunuz; şimdi, çadır, karavan kuran yakaladığınız herkesten alacaksınız. Nasıl tespit edeceksiniz bunu? Çadır kurup geceleme yapmasanız da birileri sizi vergi almak için yakalayacak. Bu durumda soruyorum: Orman köylülerini mi, bekçileri mi vergi memuru yapacaksınız? Kim kimi ihbar edecek?

Benim önerim, bu vergi alınacaksa iktidarın fırsatçılığına teslim etmeden vergilerin şeffaf ve adil toplanabilmesi için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tığlı…

21.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı’nın, Tirebolu-Torul bölünmüş yol projesine ilişkin açıklaması

NECATİ TIĞLI (Giresun) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Tirebolu-Torul bölünmüş yol projesinin yapıldığının duyurulmasından bu yana neredeyse sekiz yıl oluyor. Sayın Ulaştırma ve Altyapı Bakanının projeyi tekrar hatırlamasını bekliyoruz. Yüzde 30’u tünel, köprü ve viyadük olacak bu bağlantıyla iç bölgelere ulaşım süresi ve mesafe kısalacaktır. Fakat Sayın Bakana bu projenin akıbetini sorduğumuzda ya haberi yok ya da görmezden, bilmezden gelmek istiyor olacak ki “Hizmet veriyor. Bakım ve kontrolleri düzenli olarak yapılıyor.” diyebiliyor. Bizim bahsettiğimiz, sorduğumuz bu mu Sayın Bakan? Kaldı ki “Karayolları ağındaki mevcut yolun bakımını yapıyoruz.” demek iş midir? Bu kadarını yapmayacak mısınız diyeceğim fakat maalesef, bu kadarını da yapmadınız. “Bakımını, kontrollerini 7/24 düzenli yapıyoruz.” dediğiniz yolda 22 Ağustos 2020’de menfez çöktü; 1 operatör, 5 askerimiz şehit oldu.

Teşekkür ediyorum Başkanım.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İlk söz İYİ Parti Grup Başkan Vekili Sayın Erhan Usta’da.

Buyurun Sayın Usta.

22.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, gelir vergisi dilimlerine, Çarşamba Şeker Fabrikasına ve RTÜK üyeliğine ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, biliyorsunuz, ücretlilerden vergi alınıyor -elbette bütün dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de alınıyor- fakat burada bir tuhaflık var. Maalesef, bu vergi dilimleri, gelir vergisi dilimleri çok düşük miktarlarda, oranlarda artırıldığı için geçmiş yıllara göre ücretliler yani çalışanlar, işçiler, memurlar yüksek vergi dilimlerine yılın içerisinde patır patır giriyorlar bir anlamda. Şimdi, rakamlara baktığımızda, mesela, bu yılın toplamında yaklaşık yüzde 90 civarında -enflasyon çok yüksek olduğu için maalesef- bir ücret artışı oldu , maaş artışları oldu fakat baktığınızda vergi dilimlerindeki artış yüzde 30 ila 33 arasında kaldı. Dolayısıyla, vergi dilimleri üzerinden, vergi dilimlerinin alanın dar tutulması veya ücret artışlarına paralel bir şekilde artırılmaması yüzünden ciddi bir vergi yükü doğdu çalışanlarda. Şimdi, Anayasa diyor ki: “Vergi kanunla konulur.” Aslında hiçbir kanuni düzenleme yok, kanunda da bir değişiklik yok fakat bu vergi dilimleri -bu Maliye Bakanlığının bir tasarrufu- üzerinden yapılan bu operasyonla diyelim veya vergi dilimlerin düşük artırılması suretiyle çalışanların vergi yükü olağanüstü şekilde artırılmıştır. İnsanlar zaten geçinmekte zorlanıyor, insanlar zaten sıkıntıda, bir de haksız bir vergi alınması suretiyle insanların net ücretinin daha da azaltılması hiçbir şekilde kabul edilemez.

Şimdi, bu konu Bakan Nebati’ye televizyonda soruluyor, kendisi diyor ki: “Bunun yükü 200 milyar lira, bunu kabul edemeyiz.” Ya, bu hesabı size kim yapıyor kardeşim? Sizin hesaptan kitaptan haberiniz yok mu? 2022 yılında güncellenmiş, arttırılmış vergi tahsilat rakamlarına göre toplam gelir vergisi tevkifatı zaten 300 milyar lira. Biz biliyoruz ki -bu çok açıklanmıyor ama geçmişten gelen, teknisyenliğimizden bildiğimiz rakam- vergi tevkifatlarının yaklaşık 55’i ücret tevkifatıdır. Yani 2022’de bütün ücretlilerden toplayacağımız vergi zaten 165 milyar lira. Yani “Ücretlilerden hiç vergi almıyorum, bütün oranları sıfırladım.” deseniz 2022 yılı maliyeti 165 milyar lira, 2023 yılı için de bunun maliyeti en yüksek 250 milyar lira olur. Bu, vergi dilimlerindeki artış eğer ücret artışlarına paralel bir şekilde arttırılmış olsaydı, buradan şu andaki tahsilata göre vergi kaybı... Buna vergi kaybı da diyemeyiz yani hukuksuz vergi alınıyor. Bu hukuksuz vergi 25 milyar lira, 2023 yılında 38 milyar lira olurdu. Anlatabiliyor muyum? Yani dolayısıyla hukuksuz bir şekilde 2022 yılında 25 milyar lira çalışanlardan vergi alınmıştır. 2023 yılı için de 38 milyar liradır, bunun düzeltilmesinin doğuracağı vergi kaybı da bu kadardır. Bu hukuksuz vergi artışına “Dur!” demek lazım, çalışanların sesine kulak vermek lazım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; diğer bir konu, bu Çarşamba Şeker Fabrikası meselesi. On bir yıldır Çarşamba Şeker Fabrikası kapalı. Niye kapalı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Çünkü işte, şu denildi, bu denildi, her seçim döneminde “Yeniden açacağız.” denildi, her seçim döneminde vaatler verildi, hâlâ kapalı. Ve üstelik, Çarşamba Şeker Fabrikası, şu anda şeker fabrikalarının, devletin elinde olan şeker fabrikalarının içerisinde teknolojisi de en yeni olan şeker fabrikası. Bir yandan “üretim, ihracat” bilmem ne diyeceksiniz, bir yandan da… Yani orada çiftçi üretmek istiyor, fabrika var, çalışanları duruyor, fabrika on bir yıldır kapalı. Şimdi, en son ne duyduk? Çalışanların lojmanları bedelsiz bir şekilde TOKİ'ye devredilmiş ve bakın, yağmalama bu, yağmalamadır, bunun başka bir adı yok, buna ilişkin görüntüler var, şimdi, peyderpey makineler boşaltılıyor ve böyle bir fiilî durum yaratılıyor. Çarşamba ve bizim bölgemiz için; sadece Çarşamba değil, oradaki bütün bölge için Çarşamba Şeker Fabrikası önemlidir, biz bunun bir an evvel açılmasını istiyoruz, bu yağmaya da bir son verilmesini istiyoruz.

Şimdi, diğer bir konu, son günlerde kamuoyunun gündeminde, bu RTÜK üyeliği meselesi. Sayın Başkan, biliyorsunuz, Taha Yücel’in istifasıyla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim.

1 Temmuz itibarıyla RTÜK üyesi olan Taha Yücel görevinden ayrılmıştır. Buna ilişkin kamuoyuyla paylaşılan bir bilgi yok, tabii, şeffaflık sıfır olduğu için bu Hükûmette; biz bunu nerden anlıyoruz? ASELSAN “web” sitesinde Taha Yücel’in kendi açıklamasından anlıyoruz, diyor ki: 1 Temmuz itibarıyla ben RTÜK’ü boşalttım, ASELSAN’daki görevime başladım. Şimdi, RTÜK Kanunu ne diyor? 35’inci maddesinin (5)’inci fıkrası diyor ki: “…üyeliklerde herhangi bir sebeple boşalma olması hâlinde, boşalma tarihinden veya boşalma tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde ise tatilin bitiminden itibaren bir ay içinde aynı usulle seçim yapılır.” Şimdi, boşalma tarihi ne? 1 Temmuz; o zaten bekletilmiş, bilerek yapılmış bir tarih. Ama 1 Temmuzda Türkiye Büyük Millet Meclisi açıktı, bunlar tabii “1 Temmuz Cuma, Türkiye Büyük Millet Meclisi tatile girecek.” hesabından böyle bir şey yaptılar fakat açığa düştüler. 1 Temmuzda Türkiye Büyük Millet Meclisi açıktı, çalıştı. Kanuna göre…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) – Toparlayacağım Başkanım. Bu konu biraz mühim, biraz da şey müsamahanıza sığınacağım.

1 Temmuzda Meclis açık, dolayısıyla kanunda “Meclis açıksa bir ay içerisinde Mecliste seçim yapılması lazım.” diyor. Bunun için RTÜK yazı yazmış, bunun çok bir önemi yok. Tabii, RTÜK’ün biz ne kadar siyasallaştığını biliyoruz zaten, RTÜK’ün tetikçilik yaptığını bilmeyen yok. RTÜK’ten yazı beklemenin bir anlamı yok, yazı beklenmesi gerekmiyor, kanun “RTÜK’ten yazı beklenir.” filan demiyor, Meclis Başkanının inisiyatif alıp bunu yapması gerekirdi. 1 Ağustosta Meclis kapalı, şu denilebilir: “Efendim, 1 Ağustosta Meclis kapalı olduğu için biz bunu yapamadık, gecikti.” Ama 1 Ekim tarihinde o zaman niye bu yapılmadı? Hadi 1 Ekim Cumartesiydi, o gün özel bir gündemdi. Geçen hafta Anayasa Mahkemesi üyeliği dâhil seçimler yapıldı, niye bu yapılmadı? Niye yapılmadı? Çünkü o günkü aritmetiğe göre yani düne kadarki olan aritmetiğe göre bu seçim yapılmış olsaydı bu üyelik İYİ Partiye geçecekti. İYİ Partinin hakkı olan üyelik, şimdi, bir operasyon yapıldı... AK PARTİ dün yeni bir transfer yaptı, o mevzuya girmiyorum ben.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) – O, sayın milletvekilinin takdiridir, o konuya girmiyorum ancak bu, yazın gündeme gelmişti, tepkiler olunca durduruldu. Şimdi herhâlde acele edildi, dünkü AK PARTİ’ye geçişten sonra, aritmetik olarak, Meclis aritmetiğine göre İYİ Partiye verilmesi gereken, İYİ Partide olması gereken RTÜK üyeliği tekrar AK PARTİ’ye geçti. Ne yapacağız yani şimdi, biz de bir transfer mi yapacağız? Böyle bir şey olabilir mi? Yani böyle bir hukuksuzluk kabul edilebilir mi? Burada bir hak gasbı var Sayın Başkanım. Yani biz bu Hükûmetin hukuk tanımadığını, siyasi nezaketi olmadığını filan biliyorduk ama “bu kadarına pes!” dedirtecek bir durum ortaya çıkmıştır. Hatta bakın, Meclis Başkanlığı... Yani burada benim muhatabım sadece RTÜK değil, Meclis Başkanlığı da bizim muhatabımız. Meclis Başkanlığı, mesela, 2005 yılında aynı şeyle karşılaşmış -burada, işte, buyurun tutanakları var- 2005 yılında RTÜK üyeliği seçimi için Meclis olağanüstü toplanmış. Hadi burada olağanüstü toplanmıyor, ya hiç olmazsa Meclis açılmış, on iki gün olmuş; niye bu, gündeme alınmıyor? Bu aritmetik beklendi, Meclis aritmetiği üzerinden siyasal mühendislikle İYİ Partinin hakkı gasbedilmiştir, hukuksuzluk yapılmıştır, kanun açıkça çiğnenmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son sözlerinizi alayım Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) - Bitireceğim.

Bunu hiçbir şekilde kabul etmek mümkün değil. Tarafsız olan, olması gereken RTÜK zaten tarafsız olmadığı gibi, Meclis Başkanlığı da tarafsız bir şekilde davranmamıştır ve bunun, bu üyelik seçiminin yapılması bugüne kadar engellenmiştir; şimdi, bundan sonra yapılacaktır. Bugün ne öğrendik? Dün biliyorsunuz aritmetik değişti bir transferle, bugün sabah itibarıyla RTÜK yazı yazıyor; böyle bir şey olmaz ya, gözümüzün içine baka baka üç buçuk ay sonra RTÜK yazı yazıyor. Yazıklar olsun, bu kadar hukuksuzluğa değmez, 1 RTÜK üyeliği için değmez Sayın Başkan. Bu, iktidarın geldiği âcizliği de gösteriyor; bu, bitmişliği; bu, tükenmişliği gösteriyor. 1 tane RTÜK üyeliğinden medet uman bir siyasal iktidar bugün Türkiye’yi yönetiyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Usta, teşekkür ediyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç.

Buyurun Sayın Oluç.

23.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Deniz Poyraz davasına, iktidarın yeni ekonomi modeline, ilaç krizine, benzine ve motorine yapılan zamlara ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, şimdi, biliyorsunuz Deniz Poyraz katledilmişti İzmir il binamızda; Deniz Poyraz’ı katleden kişinin duruşmaları sürüyor, 6’ncı celse oldu bugün. Yani biz hep söyledik “Soruşturma süreci çok sorunlu.” diye. “Aslında o katilin arkasındakiler kimlerdir, azmettiren planlayıcılar kimlerdir?” diye hep sorduk fakat soruşturma sürecinde bu ortaya çıkarılmadı, katil hızla tutuklandı ve doğru dürüst soruşturma yapılmadı. Yargılama süreci de adil değil, bugün mahkeme heyeti salonu değiştirdi, İzmir Adliyesinden Şakran Cezaevi içindeki salona alındı. Bugün duruşma içinde arbede çıktı, duruşma salonunun içine gaz sıktı kolluk gücü. Ama bunların hepsini bir kenara koyuyorum, esas olan bunlar değil, bunlar zaten alışılmış şeyler, mahkeme heyetlerinin tutumları. Hani biz hep “Hangi saiklerle bu cinayet işlendi? Arkasında kim var bu cinayetin?” diye soruyorduk ya, bugün katil -ismini anmak istemediğim katil- ilginç bir şey söyledi, dedi ki: “Ben HDP kapatma davası iddianamesinin dosyaya dâhil edilmesini istiyorum.” Gerekçesi ne biliyor musunuz? “Çünkü benim yaptığımın gerekçesi o iddianamenin içinde.” dedi. Aslında katil açıkladı; katil, bu işin arkasındaki güçlerin hangi zihniyete dayandığını açıkladı bugün duruşmada, esas mesele bu. Bu söyleneni mahkeme heyeti soruşturmayı genişletmek için bir gerekçe olarak kullanacak mı dersiniz? Kullanmayacak ama katilin bu söylediği laf tutanaklara geçti, bizim hafızamıza yazıldı. Kapatma davası iddianamesindeymiş katilin o cinayeti işlemesinin gerekçesi, bunu da kayıtlara geçirmiş olalım.

Sayın vekiller “Cari fazla gerçekleştireceğiz.” diye bir yeni ekonomi modeli açıkladı bu iktidar ve bir yıl önce böyle bir yola çıkışı gerçekleştirdiler. Bugün baktığımızda, Türkiye'nin elinde rekor seviyeye ulaşan bir cari fazla değil ama cari açık var gerçekten. Dün rakamlar açıklandı, Merkez Bankasının açıkladığı verilere göre, geçen yılın ağustos ayında 1 milyar 75 milyon dolar fazla veren cari işlemler hesabı bu yılın aynı döneminde 3 milyar 112 milyon dolar açık vermiş, ağustos karşılaştırmaları.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Yılın ilk sekiz ayında cari açık geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 211 artmış ve 39 milyar 717 milyon dolara ulaşmış yani neredeyse 40 milyar dolar. Orta vadeli program açıkladı bu iktidar, o orta vadeli programda 2022 için on iki aylık cari açık tahmini 47 milyar dolardı, şimdi bu görünene göre böyle giderse 55-60 milyar dolara kadar uzanacak cari açık. Yani Türkiye'nin cari açığı 2018 yılından bu yana en yüksek rakama ulaşmış vaziyette, böyle bir gerçekle karşı karşıyayız. Bu nedir? Yeni ekonomi modeli iktidarın. “Cari fazla yapacağız.” dediniz, cari açık oldu; “Düşük ithalat yapacağız.” dediniz, ithalat rekorları kırılıyor ama bir Allah’ın kulu da -bu iktidardan- çıkıp da demiyor ki: “Ya, bizim yeni ekonomi modeli gerçekten çok zırvaymış ve başarısız oldu.” Hani bunu da kayıtlara geçirmiş olalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – 28 Aralık 2021 tarihinde -yani neredeyse üç yüz on beş gün geçti- Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı Erdoğan demişti ki: “Cari fazla vermeye başlayacağımız günler inşallah yakındır.” Yaklaşık üç yüz on beş gün geçti, cari açık rekor üzerine rekor kırıyor, üstelik de bu açığın yüzde 71’i kaynağı belirsiz kanallardan karşılanıyor, kaynağı belirsiz kanallar. Bu meseleleri bütçe zamanında konuşmaya devam edeceğiz elbette.

Sayın vekiller, ilaç krizi sürüyor ve bunu biz çeşitli defalar konuştuk, konuşmaya da devam edeceğiz. 2021 yılında SGK tarafından karşılanmadığı için geri ödenmeyen ilaçlara yurttaşlar kendi ceplerinden 6 milyar 220 milyon lira harcamışlar, 2021 yılında. Bu tutar her yıl katlanıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Toparlıyorum.

2019 yılında her 100 kutudan 3,6’sı geri ödeme kapsamında değilken, 2021’de bu oran yüzde 55 artmış ve 5,6’ya yükselmiş vaziyette ve geçtiğimiz yıl geri ödenmeyen ilaçlar için yurttaşın kendi cebinden yaptığı ilaç harcaması 6 milyar 220 milyon lira olmuş; bu tutar 2019’da 2 milyar 980 milyon liraymış. Çok vahim bir durum bu elbette ki. Bu konu hakkında da Tüm Eczacı İşverenler Sendikası Genel Başkanı da açıklama yapıyor ve diyor ki: “İlaç yokluğu, vatandaşın ödediği katılım ve fark ücretleri çekilmez bir hâl aldı; avro kuru ile reel kur arasındaki makas açıldıkça ilaçlar ortadan yok oluyor.” Bu ciddi bir sorun yurttaşlarımız açısından, buna bakmak lazım yani dövizlerle ilgili.

Bir konu daha var dövizlerle ilgili değinmek istediğim, o da benzine ve motorine yapılan zamlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Son konu bu, efendim.

BAŞKAN – Buyurun lütfen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Şimdi, iktidar ikide bir diyor ki: “Küresel gelişmelerden dolayı enerji fiyatlarındaki artışlar nedeniyle zamlar oluyor benzin ve motorine.” Bunun böyle olmadığını ve bunun uydurma olduğunu biliyoruz, değil mi? Veriler bunu gösterdi. Niye? 20 Şubat Ukrayna-Rusya savaşı öncesinde Brent petrol fiyatı 96,5 dolar; o gün Türkiye’de benzinin litresi 15,29 Türk lirası; mazotun fiyatı da 15,56 Türk lirası. 24 Şubatta savaş patlak veriyor, Brent petrol o zamandan haziran ayına 121 dolar bandına kadar ulaşıyor. Ama şimdi Brent petrol yeniden savaş öncesi duruma gelmiş vaziyette, 96 dolar bandında seyrediyor. Peki, bugün mazot ve benzinin fiyatı ne? Benzinin litresi 20,74 Türk lirası olmuş; mazotun litresi 28,59 Türk lirası olmuş. Belki ben konuşurken yine artırma kararı alınmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son sözlerinizi alayım.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Benzin ve mazot aslında dünyadaki gelişmeler yüzünden artmıyor, artmasının 1 tane nedeni var -aynı ilaç fiyatlarında olduğu gibi- o neden de şu: Pahalı enerjinin nedeni de ilaç fiyatlarındaki artışın nedeni de aslında Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanının faizleri düşürüp dolar fiyatını 8 liradan 18,5 liraya fırlatmasıdır yani mesele iktidarın yanlış ekonomi politikalarından kaynaklanıyor. İlaç fiyatlarında da benzin ve motorin fiyatlarında da bunu bu hâle getiren iktidarın yanlış ekonomi politikasıdır, adımlarıdır. Bunu da bir kez daha söylemiş olayım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkan Vekili Sayın Engin Altay.

Buyurun Sayın Altay.

24.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, kanunda öngörülen iş ve işlemleri savsaklamanın da kanunu çiğnemek olduğuna, RTÜK üyeliğine, sansür yasasına ve yukarıdan gelen komutlara göre kanun yapan Meclise ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yıllar önce bu Mecliste şöyle bir laf etmiştim: İstemeyiz ama kanunlar da zaman zaman ihlal edilir, çiğnenir ama kanunların çiğnenmeyeceği, çiğnenemeyeceği tek yer varsa, bir yer varsa o da Meclistir demiştim. Şimdi, kanunda öngörülen iş ve işlemleri savsaklamak da kanunu çiğnemektir Sayın Başkan. Şu anda sizin oturduğunuz makamın, vekâletini yürüttüğünüz makamın sahibi dört aydır kanunu çiğnemiştir. Bu kabul edilemez. Biz Türkiye’de -beğenelim, beğenmeyelim- orta yerdeki Anayasa’ya herkesin uymasının zorunlu olduğunu savunan bir anlayıştayız.

Şimdi, RTÜK’te bir istifa oldu, dört ay önce oldu. Meclisteki aritmetiğe göre İYİ Partiye düşecek bir üyelik idi. “Ya, dur bakalım, bu AK PARTİ'ye 1 milletvekili transfer edersek bu RTÜK üyeliğini de biz alırız.” kafası pis ve kötü bir kafadır; kötü bir kafadır. Yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar) Milletvekili transferleriyle ilgili söylemedik söz bırakmayanların iş kendilerine gelince bu işleri demokrasinin gereği sayması da garip bir durumdur. Hadi -“hadi” demek doğru değil de- Meclisin Sayın Başkanı parti aidiyetinden dolayı bir teslimiyet yaşıyor, teslimiyet yaşıyor, reis efendiye karşı bir teslimiyet yaşıyor. RTÜK Başkanı da o makamda oturmayı hakikaten hak etmiyor ve -en azından kendi adıma ve grubumuz adına- böyle bir RTÜK Başkanının orada oturmasının hepimizin ve Meclisin ayıbı olduğunu düşünüyorum. Allah var, geçmişte de gene böyle bir arıza yapmıştı, ben de demiştim ki RTÜK Başkanı için: “Şarlatanlık ve şaklabanlık yapıyor.” RTÜK Başkanı bana dava açtı, kaybetti; hakaret davası açtı, kaybetti. Ya, Allah'tan korkun ya, hak yenir de bu kadar açık hak yenir mi ya? Yazıklar olsun! Bu ayıba ortak olanlara, bu günahı işleyenlere yazıklar olsun, lanet olsun diyorum! (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, Sayın Başkan, Tayyip Bey geçen, üç gün önce bir cümle kurdu. Şöyle: “Yolsuzlukların olmadığı, rüşvetin olmadığı, yoksulluğun -Allah'ın izniyle- olmayacağı bir Türkiye'yi biz hallederiz. Bunu biz yaparız. Şu an itibarıyla onun hazırlığı içindeyiz.” dedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Düşün, düşün, düşün bulamıyorum bu lafı niye etti? Çünkü döneminde o kadar yolsuzluk oldu, o kadar rüşvet çarkları, ilişkileri oldu ki en son Sermaye Piyasası Kurulu üzerinden dün Meclise getirdik, reddedildi. 2 danışman niye atıldı o zaman? Tayyip Bey de burada bir sıkıntı olduğunu kabul ediyor, SPK üzerinden bir rüşvet yolsuzluğu, suistimal olduğunu, borsa manipülasyonu üzerinden fakir fukaranın parasının soyulduğunu zımnen de olsa Cumhurbaşkanı da 2 danışmanı işten atarak kabul etmiş, Meclis “Aman, biz bunu ellemeyelim.” diyor ya; tıpkı İYİ Partinin Erzurum’da verdiği dilekçeyi savcının alamaması gibi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ve dedim ki: “Tayyip Bey, yolsuzluğun ve rüşvetin önünden gövdeni çek, Tayyip Bey, Meclisin üstüne gölge olma, yargının üstüne gölge olma, yargının üstünden gölgeni çek.” dedim.

Şimdi, taşlar yerine oturdu, şöyle oturdu: Bir yasa görüşüyoruz, sansür yasasını görüşüyoruz ve gördüğüm kadarıyla Cumhur İttifakı çok kararlı; çözdüm ben meseleyi Sayın Başkan.

Şimdi, Tayyip Bey'in üç gün önce söylediğini şöyle okuyalım: “Yolsuzlukların konuşulmadığı, rüşvetin konuşulmadığı, yoksulluğun -Allah’ın izniyle- konuşulmayacağı bir Türkiye’yi biz hallederiz, bunu biz yaparız, şu an itibarıyla onun hazırlığı içindeyiz.” Bu yasa, işte, o hazırlık bu yasa, bu yasa o. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Ve İletişim Başkanı da ilk tebriğini yayınlamış, hayırlara vesile olsun inşallah. Dezenformasyon Bülteni…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Benim daha ikinci ışığım.

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Tamam Başkanım.

Dezenformasyon Bülteni, bak, bak, bak; cambaza bak. Şimdi, buraya madde madde dezenformasyonları yazmış. Şimdi bu yasa çıkacak, Fahrettin Altun her hafta böyle bir bülten yayınlayacak ve savcılar bu bülteni komut kabul edip -yazıklar olsun öyle savcılara da- “Yoksulluk var.” diyen kodese, “Rüşvet var.” diyen kodese, “Yolsuzluk var.” diyen kodese... Böyle bir düzene de yazıklar olsun. (CHP sıralarından alkışlar)

Hodri meydan ey AK PARTİ, ey MHP hodri meydan, biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün bize verdiği bütün hakları, obstrüksiyonları kullanacağız, kimse kusura bakmasın. Bu yasanın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Yapıyorsunuz zaten yapıyorsunuz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Daha yapacağız, merak etme sen.

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Bekleriz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Elinizden geleni arkanıza koymayın, tamam mı?

BAŞKAN – Sayın Yıldız…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sen de koyma Feti Bey.

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Altay.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Konuşsun, konuşsun Başkan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yolsuzlukların örtbas edilmesi senin ne işine geliyor onu da anlamış değilim ben.

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Bizim işimize gelmez.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Neyse, sözümü kesme.

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Sizin işinize gelir yolsuzluk.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sözümü kesme, otur yerine.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Terbiyeli ol benimle konuşurken.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sen terbiyesizsin. Ne “Terbiyeli ol.” bana.

BAŞKAN – Sayın Yıldız…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ne dedim de ben “Terbiyeli ol.” diyorsun bana?

BAŞKAN – Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Terbiyesiz adam! Terbiyesiz adam!

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Bağırma.

BAŞKAN – Genel Kurula hitap edin Sayın Altay.

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Yolsuzluk… Bizim dünyamızda yok öyle bir şey.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Konuşma, payanda oluyorsun.

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın lütfen.

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Yolsuzlukla bizi yan yana getiremezsin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Gelme o zaman.

BAŞKAN – Sayın Altay, tamamlayalım, buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi özetle, daha bu hafta başında ey Meclis, darphanede soygun var dedim ya, darphanede. 185 milyona yapılan bir işi, Ahmet’in yaptığı bir işin ihalesini 400 milyona Mehmet’e verdiniz dedim, Mehmet’in matbaası bile yok dedim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son sözlerinizi alalım.

Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bitiriyorum.

Mehmet aynı işi 185 milyona Ahmet’in matbaasında Ahmet’e yaptırıyor dedim, aradaki 215 milyonu da cebine koyuyor dedim. Bunu araştıralım dedik. Bunu da araştırmayan bir Meclis, yukarıdan gelen komutlara göre kanun yapan bir Meclis nasıl milletin Meclisi olur?

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Mahir Ünal.

Buyurun Sayın Ünal.

25.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Keşke bu Mecliste dün de konuştuğumuz gibi böyle bir üslup ve dil…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ne var dilde, üslupta ya, ne var dilde, üslupta ya? Yolsuzluk var demeyelim mi ya?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Hukuk tanımaz, kendileri hukuktan, hukuk devletinden, anayasal düzenden bahsederken kendilerine uygun olmayan hiçbir hukuki yapıyı, anayasal düzenlemeyi ve yasayı geçerli ve gerçek görmeyen, istedikleri gibi her konuyu kendilerine göre yontan bir dile karşı söyleyebileceğim tek bir şey var. Jung diyor ki: “Hiç kimse bir başkasını yargılayacak kadar mükemmel değildir, kendisinde bu hakkı görecek kadar hadsizdir sadece.” Dolayısıyla bizim yaptığımız bir yasal düzenlemeden yola çıkarak Sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili kullandığı ifadeleri de ve AK PARTİ’yle ilgili kullandığı “pis ve kötü kafa” ifadesini de “Kötü söz sahibine aittir.” ilkesine göre Sayın Altay’a iade ediyorum.

Öncelikle bakın, eğer biz burada yasalara, Meclis İçtüzüğü’ne göre davranacaksak bu ifadeler de bu konuşma üslubu da ne hukuka ne temel ilkelere -en hafifinden artık nezaketi bir kenara bıraktık- nezakete de uygun değildir.

Şimdi, en ufak bir tepkiyle karşılaştığınızda karşınızdaki insana “Terbiyesizlik yapma!” diye bağırmazsınız.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – “Terbiyeli ol!” diyen o ya! “Terbiyeli ol!” diyen o ya!

İSMET TOKDEMİR (Hatay) – Onu söyleyene bak, kayıtlara bak.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Kayıtlara bak da öyle konuş ya!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Şimdi, en ufak bir eleştiriyle karşılaştığınızda hemen yolsuzluk, hırsızlık ithamıyla sesinizi yükseltip bağırmaya başlamazsınız. En temel ahlaki ve insani ilke şunu gerektirir ki bir insanın nezaketinden daha güzel bir şey olamayacağı için karşınızdakini anlamaya çalışırsınız.

Bu ülkede yasal çerçeveyi ortaya koyduğunuzda diyorlar ki: “Biz yargıya güvenmiyoruz.” Diyorlar ki: “Sarayın yargısı.”

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Diyorlar ki: “Sarayın savcısı.”

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Aynen öyle.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Diyorlar ki: “Sarayın hâkimi.”

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Aynen öyle.

RAFET ZEYBEK (Antalya) – Doğru söylüyoruz Başkan.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Bu ülkenin onurlu, haysiyetli savcılarına ve hâkimlerine…

RAFET ZEYBEK (Antalya) – FETÖ’nün savcıları da haysiyetli Başkan!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – …sürekli olarak iftira etmek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Bu kadar rüşvete karşı bir tane soruşturma mı açılmış?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – …ve yapılan kararlar, alınan kararlar kendileriyle ilgili olumlu çıktığında alkışlayan, olumsuz çıktığında hakaret eden, aşağılayan bir dille karşı karşıyayız. Bu dil kaybedecek ve kazanamayacaklar.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RAFET ZEYBEK (Antalya) – Bu ülkede 12 bin hâkim savcının 4 bini terörist çıktı. Bunları görmemezlik yapma!

BAŞKAN – Sayın Zeybek…

Sayın Altay, buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Diğerlerini geçtim de bu ülkenin savcılarına ve hâkimlerine hakaret etmekle beni itham etti, sataşmadan söz istiyorum.

İsterseniz yerimden söz verin.

BAŞKAN – Yerinizden açalım mikrofonunuzu.

Buyurun Sayın Altay.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – “Sarayın savcısı, sarayın hâkimi” demiyor musunuz?

26.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sarayın savcısı olduğunu… Şimdi, bugün…

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Nikâhını sarayda yaptı adam. Nikâhını sarayda yapan var.

BAŞKAN – Sayın Aydoğan, Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Süreyi yeniden açalım Başkanım.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – İşinize gelmediği zaman kararlarınızda bu ifadeyi kullanmıyor musunuz?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi, biz kimseye hakaret etmeyiz de artık AK PARTİ için bir ritüel oldu, kendilerine karşı olanlar, yaptıkları yanlışa ses çıkaranlar ya teröristtir, ya bölücüdür, ya vatan hainidir, ya dış güçlerin piyonudur; bu böyle. Sizi tenzih ediyorum ama iktidarınız çalıp çırpacak ve biz sessiz kalacağız öyle mi; bunu kimse bizden beklemesin. Çok net söylüyorum.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ya, elinde bilgi, belge varsa…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Var, söyleyeceğim.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – …neden götürüp savcıya teslim etmiyorsun?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ya, verdik kardeşim. İYİ Parti suç…

(Gürültüler)

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Ticaret Bakanınızın hırsızlık yaptığı ortaya çıktı, yolsuzluk yaptığı ortaya çıktı ya.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi bilgiyi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Yalan yanlış bilgilerle söylüyorsunuz. Hiçbir bilgi doğru değil, konuşuyorsunuz. Götürün savcıya.

BAŞKAN – Siz devam edin Sayın Altay, buyurun, Genel Kurula hitap edin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bilgiyi, belgeyi savcıya götürüyoruz.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Çorlu tren kazası...

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Savcı bizimkini kerhen aldı daha dosyayı açmadı. İYİ Parti teşkilatı götürdü, savcı adliyenin arka kapısından çıktı. Nasıl yapacağız onu bilmem ama bak bir şey söyleyeyim. Türkiye Cumhuriyeti’nin İçişleri Bakanı canlı yayında “Mafyadan her ay 10 bin dolar -haraç, avanta, harçlık, bahşiş, ne dersen de- alan bir milletvekili var.” dedi, ey savcılar! Ben savcılara hakaret etmedim ama 6.500 savcı var bu ülkede, bir tane mi cesur savcı yok ya! Bunu istemek benim hakkım değil mi? Bu, rüşvet, takibi şikâyete dayalı bir suç değildir.

Başka örnek vereyim mi? Sezgin Baran Korkmaz; dünyada, Türkiye’de kara para aklayıcılığından dolayı hakkında bir itham var. Adamın yurt dışına çıkış yasağı vardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son sözünüzü alayım Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – İlk dakikayı konuşamadım ki.

Adamın mal varlıklarına el konulmuştu yargı kararıyla. Sonra ne oldu Sayın Başkan? Mal varlığına el koyma kararı kaldırıldı yargı kararıyla. Yurt dışına çıkış yasağı kaldırıldı yargı kararıyla. Ben bunlara yargı kararı demiyorum, özür dilerim, saray talimatıyla. Adam kaçtı. Amerika da arıyor adamı, Amerika aldı Avusturya’dan ve Türkiye Cumhuriyeti’nin İçişleri Bakanı dedi ki bu kaçış için: “Bu, bir devlet operasyonuydu.” Ey savcılar, ey hâkimler; talimatla çalışmayı bırakın! Buradan söylüyorum, başıma ne gelecekse gelsin. Ben bu ülkede hakkı hukuku savunmak zorundayım, adaleti savunmak zorundayım. Herkesten de aynısını beklerim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Başka örnek vereyim mi?

BAŞKAN – Süreniz tamam…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, eğer tekrardan aramızda döneceksek… Böyle bir usul yok.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Döneriz.

BAŞKAN – Dönmeyeceğiz, tamam.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sataşma yaptı, cevap veriyorum.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ben kendisine sataşmadım, ismini de kullanmadım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Benim konuşmam üzerine konuştun.

BAŞKAN – Sayın Altay, örnekler yeterli diye düşünüyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Örnek çok Sayın Başkan.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Bir dosya var, bir klasör var, teslim ederiz.

BAŞKAN – Çok, evet. Yeterli diye düşünüyorum.

Sayın Baltacı, buyurun.

27.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı’nın, Kastamonu İnebolu Limanı’na ilişkin açıklaması

HASAN BALTACI (Kastamonu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kastamonu İnebolu Limanı’nın işletme hakkı 2016 yılında kırk dokuz yıllığına Cengiz Holdinge peşkeş çekilmiştir. Bu özelleştirme İnebolu balıkçısına modern, daha geniş barınak sözü verilerek, İnebolu esnafına, halkına Ro-Ro ve kruvaziyer gibi ticaret gemilerinin artık ilçe kıyılarına yanaşacağı, ilçe ekonomisinin şahlanacağı vaadinde bulunarak gerçekleştirilmiştir. Ancak gelin görün ki ne İnebolu’nun balıkçı barınağı vardır ne de kıyılarına o ticaret gemileri yanaşmaktadır. Şahlanmak bir yana İnebolu eski günlerini aramaktadır. İnebolu balıkçı barınağı bir an önce yapılmalıdır. İnebolu Limanı Cengiz Holdingin değil, İnebolu’nun, tüm Kastamonu’nun çıkarına hizmet etmelidir çünkü İnebolu bağımsızlıktır, İnebolu istiklaldir, İnebolu kurtuluştur. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gülüm…

28.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm’ün, Nagihan Akarsel’in evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu katledilmesine ilişkin açıklaması

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Jineoloji Araştırma Merkezi üyesi, jineoloji ve kadın haberciliği üzerinde birçok önemli araştırmaya imza atan, Irak Kürdistanı’nda kadın kütüphanesinin kurulması için çalışan, kadın özgürlük mücadelesine hayatını adamış Jineoloji dergisi editörü Nagihan Akarsel Süleymaniye’de evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu katledildi. Biz kadınlar bu katliamı yapan zihniyeti tanıyor ve biliyoruz. Nagihan Akarsel’in hakikat arayışını sürdürmeye, kadın özgürlük mücadelesini yükseltmeye devam edeceğiz. Faşist erkek devlet zihniyeti bilsin ki Nagihan Akarsel’in kalemi asla yere düşmeyecek. Tahran’dan Diyarbakır’a, Diyarbakır’dan İstanbul’a, İstanbul’dan Berlin’e değin tüm dünya kadınlarının haykırdığı gibi “…”(*)

BAŞKAN – Sayın Şahin…

29.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, Hatay Büyükşehir Belediyesinin su fiyatlarına ilişkin açıklaması

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – AKP ve MHP Meclis üyeleri Türkiye genelinde CHP’li belediyeler halka hizmet yapmasın diye ellerinden geleni yapıyorlar. Hatay’da da durum aynı. Siyasi ikballeri uğruna belediyeleri çalıştırmayıp belediye şirketlerini iflas ettirip vatandaşı cezalandıran AKP’li ve MHP’li Meclis üyeleri Hatay Büyükşehir Belediyesinin su fiyatlarını 2017 fiyatlarında tuttular, yıllardır artış yapılmasına izin vermiyorlar, zorla yapılan komik bir artışla milleti kandırıyorlar. 4 ila 10 kat arasında artan maliyet rakamlarının, mazot, inşaat, akaryakıt fiyatlarındaki, personel giderlerindeki artışların, yarattıkları enflasyonun, pahalılığın utancını yaşayacaklarına maliyetin üçte 1’i fiyatına denk gelen bir ücrette tutarak su, kanalizasyon hizmeti verilmesini önlüyorlar.

Müteahhitler ihalelere girmiyor, halk mağdur. HATSU’nun aylık geliri sadece aylık elektriği ödemeye yetmiyor.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Başkanlıkça, Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs’ün, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyeliğinden geri çekildiğine ilişkin yazısının 12/10/2022 tarihinde Başkanlığa ulaştığına ilişkin önerge yazısı (4/183)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İYİ Parti Grup Başkanlığının İç Tüzük’ün 21’inci maddesi uyarınca Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs’ün Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu üyeliğinden geri çekildiğine ilişkin yazısı 12 Ekim 2022 Tarihinde Başkanlığımıza ulaşmıştır.

Bilgilerinize sunulur.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve arkadaşları tarafından, ülkemizde gençlerin karşılaştığı sorunların tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 23/4/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Ekim 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

12/10/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 12/10/2022 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                                                                                                                                                   Erhan Usta

                                                                                                                                                                                                                                                                      Samsun

                                                                                                                                                                                                                                                            Grup Başkan Vekili

Öneri:

Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve 20 milletvekili tarafından “Ülkemizdeki gençlerin karşılaştığı sorunların tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi” amacıyla 23/4/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 12/10/2022 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; İYİ Parti olarak gençlerimizin yaşamış olduğu sorunların belirlenmesi ve bu sorunların çözümü amacıyla vermiş olduğumuz önergemiz üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gençler, geleceğimizin mimarları, ülkemizin en büyük serveti, gücü, ümidi ve umududur. Bir milletin gençliğinin hayalleri, umutları, düşleri o milletin geleceğidir çünkü gençlik geleceğimizdir, gençliği olmayan bir milletin geleceği de olmaz.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde 30 yaş altı 21 milyon vatandaşımız vardır. Bu gençlerin yüzde 25’i istihdamda, yüzde 42’si öğrenci, yüzde 33’ü evde oturuyor yani 7 milyona yakın gencimiz ne bir işte çalışıyor ne de okula gidiyor, düşünebiliyor musunuz? Gençler bugünkü ortamda dinamizmi, hayal kurma kabiliyetini, heyecanı, risk alma eğilimini ve girişimcilik özelliklerini kaybettiklerini; karşılaştıkları sorunlarla baş etmekten yorulduklarını; yarıştırılmaktan, yalnızlaştırılmaktan, uzaklaştırılmaktan, baskılanmaktan, sarsılmaktan, çocukluktan yetişkinliğe yol alırken hırpalanmaktan ve bir o kadar da aşağılanmaktan bıktıklarını ve itirazları olduğunu söylemektedirler.

Gençlik raporları, çalıştay, TÜİK verileri, anket sonuçları ve bizzat gençlerden edindiğimiz sorunları şunlar: Eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanmaması, niteliksiz eğitim, istihdam ve işsizlik, meslek edinememe, barınma, beslenme, ekonomik kaygılar, hak ve özgürlüklerin kullandırılmaması, madde bağımlılığı, lokal dezavantajlar, siyasi katılımdan yoksunluk, depresyon, psikolojik şiddet. Bu sorunları detaylandırdığımızda da o sorunun kaynağında başka bir sorunun yattığını görmekteyiz. En temel gençlik problemi olan işsizliğin sebeplerinden bir tanesi üniversite ve diploma enflasyonu olduğunu, kalitesiz eğitim ve eğitimde fırsat eşitliğinin ihlal edildiğini, yine barınma sorununun üniversite sayısındaki artışın doğal sonucu olduğunu görmekteyiz.

Yurt, kütüphane, yemekhane, sosyal tesis gibi eklentilerin planlaması yapılmadan sadece piyasa taleplerine karşılık vermek maksadıyla fiziki ve sosyal altyapıdan yoksun binalara üniversite tabelası asılarak üniversitelerden işsiz öğrenci yetiştirmek bu iktidarın en büyük özelliklerinden bir tanesi.

Orta, az gelir grubuna mensup öğrenci gençlerin barınma, beslenme, ulaşım, eğitim giderlerini karşılayamadığı; spor ve kültürel sanat faaliyetlerine katılamadığı da günümüzün gerçeklerinden.

Türkiye’de iş arayan gençlerin en büyük kaygısının kayırma, referans, iltimas, torpil olarak bilinmesi devlete ve topluma olan güvenin ortadan kaldırıldığını ortaya koymaktadır. Devlet eliyle yapılan merkezî sınavlar ve atamalarda dahi hukuka aykırı işlemler, soruların sızdırılması, sonuçların güvenilirlik ve hukuka uygunluktan uzak olması gençlerde kaygı, güvensizlik ve umutsuzluk yaratmaktadır. Öte yandan bu kaygılı ve güvensiz ruh hâlinin neticesi olarak depresyon, bunalım, alkol ve madde bağımlılığı gibi toplum sağlığını ve huzurunu bozan sorunlar görülmektedir.

Yine, Türkiye’de güven vermeyen istikrarsız ekonomi, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanması, yaşam tarzına müdahale edilmesi, şiddetin artması ve iktidarın otoriter tavrının etkisiyle Türk gençlerinin birçoğunun yurt dışında eğitim almak, yurt dışında çalışmak istemesi de günümüzün gerçeklerinden. Kentsel ile kırsal arasındaki dezavantajların ortadan kaldırılamaması da günümüzün sorunlarından.

Bugün Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener grup toplantısında gençlere şöyle hitap etti: “Ey, Türk istikbalinin evladı! Sakın yılma; yılma ki zehirli sözlerini üzerimize kusanlar değil, hürriyet gibi ışıl ışıl parlayan gözler çoğalsın. Sakın susma; susma ki yalanlarını koca bir ülkenin üzerine kara toprak gibi örtmeye çalışanlar değil, yalnız kendi milletine inanan, yalnız kendi milletine güvenen, yalnız kendi milletine çalışanlar kazansın. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Sakın yıkılma; yıkılma ki üzerinde doğmanın gurur verdiği bu cennet topraklarda kahredici istibdada karşı millet iradesini hâkim kılmak isteyen bu kutlu mücadele yaşasın.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

AYHAN EREL (Devamla) – “Sakın korkma; korkma ki gölgeler altında yaşayanlar değil, aklın ve vicdanın güneşini taşıyanlar kalsın. Sakın gitme; gitme ki ülkeyi babasının çiftliği zannedenler değil, milletine hayırlı evlat olmak isteyenler kalsın. Sakın vazgeçme; vazgeçme ki haklı öfkenden doğru umutlar, yüreğindeki sıkışmadan bambaşka kıvılcımlar saçılabilsin. Ve sevgili genç kardeşim, sahip olduğun o kutlu mirası sakın unutma.”

Bu duygu ve düşüncelerle geleceğimizin teminatı olan gençlerimiz için verdiğimiz önergeye siyasi partilerin de politikaüstü görerek kabul oyu vermelerini yüce heyetinizden talep ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden Diyarbakır Milletvekili Sayın Dersim Dağ.

Buyurun Sayın Dağ. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA DERSİM DAĞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yoğun bir genç nüfusa sahip olmamıza rağmen iktidarın gençliğe dönük politikaları tam bir fiyasko.

Eğitim sistemine bakıyoruz, her gün değişen ve değiştikçe gençlerin battığı, borçlu olduğu, barınamadığı, beslenemediği bir eğitim sistemiyle karşı karşıyayız. En son, barajın kaldırılmasıyla beraber üniversitelerdeki dolum oranı arttı ama buna denk düşen yurt yapılmadı, buna denk düşen barınma sorunu çözülmedi; ranza sistemine dönüştürüldü bütün yurtlar ve ranza sistemiyle beraber aslında koğuşu andıran, cezaevi sistemini andıran yurtlar gerçekleştirildi ve bununla beraber tek tip yemek sistemine dönüldü. Şatafat içinde yaşayanlar, öğrencileri tek tip yemeye mecbur bıraktı.

Gençlerin sorunu elbette sadece barınamamak değil sadece beslenememek değil sadece nitelikli eğitim alamamak değil. Üniversiteye giden bir genç, mezun olduktan sonra işsizlikle karşı karşıya kalıyor; tekrar barınamama, tekrar beslenememe ve geçinememe sorunuyla karşı karşıya kalıyor. Onlarca üniversite mezunu genç, işsiz ve ülkemizdeki dört gençten 3’ü işsiz ve umutsuz. Türkiye’den bir umudu yok, yurt dışını bir umut kapısı olarak görüyor, yurt dışına çıkmak istiyor. Gençlerle beraber eğitim için, iş için, barınma, beslenme ve geçinme sorunu için mücadele ediyoruz ama şunu da çok iyi biliyoruz ki: Bugün, AKP iktidarının gençlerin sorununu tespit etme gibi bir sorunu yok çünkü gençlerin zaten en büyük sorunu AKP-MHP iktidarıdır. Ama biz buradan, ülkede umutsuz olan, geçinemeyen, iktidarın tefecilik politikası yüzünden borçlara mahkûm bırakılan, kredisini ödeyemeyen, 850 lira bursla geçinemeyen, işsiz olan, umutsuzluğa kapılmış olan, yurt dışını umut kapısı olarak gören tüm gençlere sesleniyoruz: Bizler, gençlerle beraber, gençlerin iktidarı için mücadele edecek ve ne olursa olsun, kadın düşmanı, genç düşmanı bu iktidarı defedip yerine gençlerin iktidarını, öğrencinin, emekçinin, kadının iktidarını kuracağımızı belirtiyoruz. Eğer ki AKP iktidarı gençlere dönük politikalarında samimiyse ilk başta gençlerin borçlarını silsin, KYK borçlarını silsin ve barınma, beslenme sorununu çözsün, nitelikli bir eğitim sağlasın diyoruz ama AKP iktidarının böyle bir sorununun olmadığını biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

DERSİM DAĞ (Devamla) – AKP iktidarının gençlerin sorununu çözmek gibi bir çözüm noktasında ısrarcı olmadığını biliyoruz. AKP iktidarı, sadece genç işsizliğini reddederek, sadece madde bağımlılığını reddederek -ki 11-12 yaşına kadar düşürüldü madde kullanımı- üstünü örterek gençlere dönük politikalar ürettiğini iddia ediyor.

Biz bir kez daha söylüyoruz: Gençlerle beraber gençlerin iktidarını kurmaya geliyoruz. Gençlerin düşmanı olan AKP iktidarını sarayından etmeye geliyoruz.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talep eden Giresun Milletvekili Sayın Necati Tığlı.

Buyurun Sayın Tığlı. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NECATİ TIĞLI (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti tarafından verilmiş olan grup önerisi üzerine söz aldım, Genel Kurulu ve yüce Divanı saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.

85 milyonluk ülkemizde 16-24 yaş aralığında olan genç sayısı 14 milyona yaklaşmış durumda. AKP iktidara geldiği gün doğan her birey bugün 20 yaşında. O gençler henüz hayatının baharında ama karanlık günler yaşıyor. İktidar, tüm toplum kesimlerinde olduğu gibi onlara da hayatı zindan ediyor, özgürlüklerini kısıtlıyor, eğitim imkânlarını zorlaştırıyor, sağlık hizmetlerine ulaşımını aksatıyor. Gençlerin eğitim, işsizlik ve gelecek kaygısı başta olmak üzere saymakla bitmeyecek çok sorunu var kıymetli vekillerim. İktidar, yıllardır gençlerin sorunlarını görmezden geldi, onlara ne istedilerse vermedi. Biz gençlerin sorunlarını görüyoruz, biliyoruz ve Millet İttifakı olarak gençlerin sorunlarını çözeceğiz.

Gençler işsiz, geniş tanımlı işsiz sayısı 8 milyonu aşmış durumda. Gençler kaygılı, iyi bir gelecek kurmak için yurt dışına gitmek istiyorlar. Gençlerin özgürlükleri kısıtlı, “tweet” attı diye gözaltına alınıyorlar. Gençler yaşadığı hayattan, hayat şartlarından memnun değil. Gençlerin hayalleri var, planları var ama bu iktidarın demir pençesi altında asla ve asla umutları yok. AKP iktidarı öyle bir ülke yarattı ki bu ülkenin gençleri çaresizlikten, yoksulluktan, işsizlikten kurtulmak için, engellenen özgürlükleri yaşayabilmek için ülkemizden ayrılmak istiyorlar. Gençlerin yüzde 76’sı yurt dışına gitmek istiyor, gençlerin yüzde 70’i -ne acıdır ki- torpilin yetenekten daha etkili olduğunu düşünüyor ama gençler, şartlar ne olursa olsun, asla ve asla umutsuzluğa kapılmasın, o umudu biz inşa edeceğiz ve gençlerin gençken öğrenmelerine, gençken gülmelerine ve gençken hayatı dolu dolu yaşamalarına imkân yaratacağız, en önemlisi de gençken hayal kurmalarını ve hayallerini yaşamalarını sağlayacağız. Üniversiteye giden ama yurt sorunu nedeniyle ağlayan gençlerin yurt sorununu çözerek onların yüzünü güldüreceğiz; kantinden, yemekhaneden karnını doyurmak için burs alan hiçbir genci faiz lobisine teslim etmeyeceğiz; mezun olan gençlerin asla iş kaygısı olmayacak; büyüyen, üreten, gelişen, fabrikalaşan Türkiye’yi onlarla birlikte inşa edeceğiz. Gençler torpille değil, siyasi referansla değil, liyakatle, başarıyla, bileğinin hakkıyla işe girecek ve çalışacak. Gençlerin ezbere bildiği Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözünü söylemek isterim: “Cumhuriyeti biz kurduk, onu sizler yaşatacaksınız.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

NECATİ TIĞLI (Devamla) – Genç kardeşlerim bu sözü unutmasın. Bu cumhuriyet de bu ülke de bu vatan da sizlerin, geleceğe siz yön vereceksiniz, ilk seçimlerde sandığa siz gideceksiniz. O zaman size bu hayatı zindan edenlerden, özgürlükleri elinizden alanlardan, sizi fakirleştiren ve hayal kurmaktan mahrum bırakanlardan sandıkta hesabını soracaksınız.

İYİ Parti tarafından verilen grup önerisini destekliyorum.

Genel Kurulu saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Rümeysa Kadak.

Buyurun Sayın Kadak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA RÜMEYSA KADAK (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çok kıymetli Genel Kurul, İYİ Parti grup önerisi hakkında söz almış bulunuyorum.

Şimdi, öncelikle hem İYİ Partiye cevap vermek hem de benden önce konuşma yapıp konuşması yanlışlarla dolu konuşmacılarımıza, milletvekillerimize gençlikle ilgili çok kısa bilgi vermek istedim çünkü Parlamentonun gençlikten bihaber olduğunu görmüş oldum maalesef bugün.

Öncelikle gençlerden “sözde” değil, “özde” bahsetmek ve gençlere sözde değil özde değer vermek çok kıymetli; ben milletvekilliğim sürecinde bunu gözlemlemiş oldum. Biz artık sizlerin birlikte çay içip fotoğraflarınıza obje olmak veya önemsiyor gibi gözükmek için vermiş olduğunuz önergelere konuk olmak istemiyoruz; burada bizzat olup burada bizzat kendimizi anlatmak istiyoruz. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Maalesef, tabii birçok düzeltme yapmam lazım ama şunu da belirtmiş olmak istiyorum: İlk başta, burada 50 yaş ortalamasına sahip bir grubun gençlerle ilgili önerge vermesine, konunun öznesi olmayan herkesin konuyla ilgili konuşmasına inanılmaz bozuluyordum; artık açıkçası mutlu oluyorum çünkü siz serzenişinizi dile getirip gençlerle ilgileniyor gözüktüğünüzde biz de aynı zamanda gençlere nasıl çözüm getirdiğimizi buradan herkesin huzurunda dile getirme şansı buluyoruz. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)

 BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Burası Meclis, burada herkes her konuda önerge verebilir.

RÜMEYSA KADAK (Devamla) – Tabii gençleri anlamaya çalışan insanların burada gençler konuşurken sesini yükseltmesinin de ne kadar ironik, kendileriyle örtüşmeyen, bir tavır olduğunu herkese buradan belirtmek isterim. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Birincisi, gençler sizin geleceğiniz değil gençler artık bugününüzde; bunu kabullenmeniz gerekiyor. İkincisi, sizler konuşurken hâlâ gençlerin problemlerini anlamak için öneri verirken biz iki ayda neler yaptık biraz onlardan bahsedeceğim:

Birincisi, 150 bin üniversite öğrencisine her yıl ailesini görmesi için yılda 2 kez ulaşım desteği vereceğiz. İkincisi, 198 bin yurt kapasitesini 800 binin üzerine çıkardık. (İYİ Parti sıralarından gürültüler)

Beni dinlerseniz çok memnun olurum. Dinlemek zorunda değilsiniz ama konuşmalarınız yanlış dolu, bence dinlerseniz çok güzel olur.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Öğrenirsiniz, doğru.

RÜMEYSA KADAK (Devamla) – Dünyada bunun şu anda örneği yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Teşekkür ederim, çok teşekkür ederim.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Aferin sana, ne güzel anlatıyorsun(!) Yalan hikâyesini anlat…

RÜMEYSA KADAK (Devamla) – İspanya öğrenci konaklama talebini yüzde 6 karşılarken…

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Anlat anlat, heyecanlı oluyor.

RÜMEYSA KADAK (Devamla) - …İngiltere yüzde 4’ünü karşılarken, Amerika bugün yüzde 12’sini, Fransa yüzde 15’ini, Almanya yüzde 11’ini karşılıyorken biz kaçını karşılıyoruz muhalefette bilen 1 kişi varsa gerçekten çok memnun olacağım.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Aferin sana, çok zekisin!

RÜMEYSA KADAK (Devamla) – Bildiğinizi sanmıyorum. Biz yüzde 92’sini karşılıyoruz şu anda Türkiye Cumhuriyeti olarak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KYK beslenme yardımını 25’ten 60’a çıkardık; aylık 1.800 TL demek bu.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – 4 kişilik odaları 8 kişiye çıkardığınız için yurtlarda adım atacak yer kalmadı odalarda, onu konuşalım.

RÜMEYSA KADAK (Devamla) – KYK yurt ücretlerinde bu yıl değişiklik yapmayarak, güncellemeyerek… (CHP sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

Devam edelim.

RÜMEYSA KADAK (Devamla) – Arkadaşımız yurtlardaki ranzalardan bahsetti; çok teşekkür ederim, benim konuşmamda yoktu. 2002 yılında bu yüzde 81 iken -ranza sayısı- şu anda yüzde 89’u karyola ve baza. Çok teşekkür ederim bunu dikkatime sunduğunuz için.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Yaparsa AK PARTİ yapar.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – 4 kişilik odaları nasıl 8 kişilik hâle getirdiğinizden bahsedin.

RÜMEYSA KADAK (Devamla) – Tabildotlardan bahsetti; şu an 2 farklı yöntem var. Eski sistem hâlâ geçerli, yurtlara gitmediğiniz için…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Odalarda adım atacak yer kalmadığından bahsedin.

RÜMEYSA KADAK (Devamla) -…öğrencilerle buluşmadığınız için bilmiyor olabilirsiniz ama biz ücretsiz bir şekilde artık veriyoruz et yemeğini ve vejetaryen mönüyü.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – CHP’li belediyeler veriyor.

RÜMEYSA KADAK (Devamla) – Ek olarak, TOKİ’de gençlere 50 bin konut sözü veriyoruz.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Çankaya, Tepebaşı, İstanbul Büyükşehir veriyor öğrencilere ücretsiz yemeği.

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Siz hangi ülkeyi anlatıyorsunuz? Ülkeler mi karıştı? Başka bir ülkede mi yaşıyorsunuz?

RÜMEYSA KADAK (Devamla) – KYK bursuna zam yaptık ve bunun önümüzdeki yılbaşında da güncelleneceğini Sayın Cumhurbaşkanımız duyurdular.

Siz problem konuşmayı tercih edebilirsiniz. Biz önergeyi reddediyoruz çünkü biz buraya problem konuşmaya değil…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Biz yandaşlarımızı yurt dışına gezmelere götürmüyoruz.

RÜMEYSA KADAK (Devamla) - …getirdiğimiz çözümleri sunmaya geldik. Böyle devam edeceğimizi umuyor, gençlerle ilgili bilgi almak isteyen herkesi yurtlarımıza davet ediyoruz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Gençlerle ilgili bilgi almak istiyorsanız gençlerin yaşadığı yerlere gidin.

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkanım, sayın konuşmacının yapmış olduğum konuşma üzerine “Konuşmaları yanlışlarla dolu.” “Yaş itibariyle bizim hakkımızda konuşma yapamaz.” şeklindeki beyanlarında sataşma vardır.

BAŞKAN – Bu bir sataşma değil, Ayhan Bey.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkanım, yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi var, onu karşılayacağım.

Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Aydın, Sayın Özkan, Sayın Aygun, Sayın Köksal, Sayın Kaplan, Sayın Özer, Sayın Aydoğan, Sayın Zeybek, Sayın Sümer, Sayın Ünver, Sayın Bülbül, Sayın Güzelmansur, Sayın Yılmazkaya, Sayın Tığlı, Sayın Gökçel, Sayın Özcan, Sayın Özkan, Sayın Budak, Sayın Başarır, Sayın Göker.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:15.41

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.47

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Necati TIĞLI (Giresun)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisi oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

BAŞKAN – Pusula veren sayın milletvekilleri Genel Kuruldan ayrılmasın lütfen.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ Parti Grubunun, Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve arkadaşları tarafından, ülkemizde gençlerin karşılaştığı sorunların tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 23/4/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Ekim 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın Arkaz…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, Çanakkale’ye yapılan köprü ve tünellere ilişkin açıklaması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

18 Mart 2022’de yapılan 1915Çanakkale Köprüsü’nün uzunluğu 2.023 metre olup dünyanın en uzun orta açıklığına sahip asma köprüsüdür. Buna ilave olarak, Çanakkale Ayvacık Küçükkuyu yolu, Kaz Dağları’na yapılan Assos ve Troya Tünelleri dün hizmete açıldı. Yapılan yeni tüneller sayesinde keskin virajlar kalmadı, yeni yol 4 şeritli çift gidiş geliş olmak üzere seyahat süresi beş dakikadır. Şehitler ve gaziler diyarı Çanakkale’mize ve Türkiye’mize hayırlı olmasını diliyorum. Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin, emeği geçenlerden Allah razı olsun.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Aygun…

31.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, gençlerin KYK yurtlarında yediklerinden dolayı zehirlenmesine ilişkin açıklaması

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – AK PARTİ barınma sorununu çözemediği gibi beslenme sorununu da çözemedi. Gençlerimiz yediklerinden dolayı yurtlarda zehirleniyor. Dün de Valilikten aldığım bilgiye göre Tekirdağ'da KYK yurtlarında kalan 41 öğrencimiz gıda zehirlenmesi sebebiyle hastanelere kaldırıldı. Umarım zehirlenen öğrenci sayısı artmaz. Göz bebeğimiz olan gençlerimiz kötü yönetim yüzünden zehirleniyor. AK PARTİ’lilere verilen kantinlerde, yemekhanelerde her türlü hijyen şartları çiğneniyor.

Sayıştay 2021 raporu açıklandı. Yurtlarda faaliyet gösteren lokantalar, kantinler doğru işletilmiyor. Lokanta, kantin işletenler işlerinin başında değil, ustalık belgesine sahip işçi çalıştırılmıyor, hijyen eğitim belgesi almayan personel çalıştırılıyor, denetim yapılmıyor, para cezası kesilmiyor, yurt il müdürlükleri tarafından kesilenler de Ankara'da Genel Müdürlük tarafından iptal ediliyor. Sayıştayın da ifade ettiği üzere, Genel Müdürlük takdir yetkisini sınırsız kullanamaz. Bu ülkenin geleceği olan gençlerin hayatıyla oynanamaz. Yeter artık, liyakat, kalite ve etkin denetim istiyoruz.

Çocuklarımızın can güvenliğini riske atamazsınız diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Emecan…

32.- İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecan’ın, sansür yasasına ilişkin açıklaması

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) – Derinleşen yoksulluk, işsizlik ve ağırlaşan yaşam koşulları altında halkımız inim inim inlerken biz Mecliste sansür yasasını görüşüyoruz.

Bu yasa kimler için getirildi? Elbette muhalif kesimleri, haksızlıklar karşısında isyan edenleri, doğruları yazan gazetecileri susturmak için getirildi. Neden? Çünkü büyük bir korku içindesiniz. İleride tarih kitapları korkakların çıkardığı yasaları yazacak, altında da iktidarınızın imzası olacak. Söyleyin nelerin öğrenilmesinden korkuyorsunuz. Yolsuzluklarınızın mı; yandaşlarınızla birlikte el koyduğunuz hazine arazilerinin, kıyılarımızın mı; hırsızlarla boy boy fotoğrafları çıkan bakanlarınızın, rüşvete bulaşan siyasetçilerinizin mi konuşulmasından korkuyorsunuz? Daha bilmediğimiz neler var ama gerçeklerin hep ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır. Bu sansür yasasıyla ancak deve kuşu gibi başınızı kuma gömersiniz ama hiçbir şeyi saklayamazsınız. Az kaldı, her şey çok güzel olacak.

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akar’ın, yerinden bir dakikalık söz taleplerinin ilk 20’den sonrasını karşılamanın mümkün olmadığına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yerlerinizden çok sayıda bir dakikalık söz talebiniz var, bunları karşılamak mümkün değil ancak gelip rica edip gerekçesini söyleyen arkadaşlara söz veriyorum, bunu bilmenizde fayda var. Bana mikrofonları gösteriyorsunuz, ben burada görüyorum, göstermenize gerek yok ama değerlendirmem ilk 20’den sonra böyle olacaktır, bunu bilgilerinize sunuyorum. Yani her gelen arkadaş yerinden bir dakika söz istiyor, bunu bu şekilde yürütmemiz mümkün değil. Eğer ciddi gerekçesi olan bir arkadaş gelip rica ederse zaten veriyoruz ama sürekli, sürekli talebi de karşılamamız mümkün değil.

Bilgilerinize sunuyorum.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki ve arkadaşları tarafından, güvenlik güçlerinin yol açtığı insan hakları ihlalleri ve cezasızlık politikalarının araştırılması amacıyla 12/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Ekim 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım

12/10/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 12/10/2022 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                                                                                                                                            Hakkı Saruhan Oluç

                                                                                                                                                                                                                                                                      İstanbul

                                                                                                                                                                                                                                                            Grup Başkan Vekili

Öneri:

12 Ekim 2022 tarihinde Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki ve arkadaşları tarafından verilen (21921) grup numaralı, güvenlik güçlerinin yol açtığı insan hakları ihlalleri ve cezasızlık politikalarının araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 12/10/2022 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisi üzerinde söz talep eden Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.

Buyurun Sayın Tiryaki. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle Genel Kurulu, sizi ve ekranları başında bizleri izleyen bütün yurttaşları sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Önergemiz şu, biz diyoruz ki: Türkiye'de kolluk şiddeti münferit olmaktan çıktı, sistematik hâle geldi. Gün geçmiyor ki herhangi bir demokratik protesto etkinliğine, barışçıl, silahsız, saldırısız, herhangi bir etkinliğe kolluk tarafından müdahale edilmemiş olsun; hiç fark etmez, işçiler, emekliler, EYT’liler, öğretmenler, sokağa çıkan herkes bir biçimde kolluğun şiddetiyle karşı karşıya kalıyor. Münferit olmaktan çoktan çıktı.

Evet, Türkiye'de kolluk şiddeti, iktidar eliyle ve bizzat birinci derecede sorumlu olanlar tarafından, İçişleri Bakanlığı tarafından, bizzat İçişleri Bakanı tarafından ve valiliklerce teşvik ediliyor. Nasıl mı? “Siz gerekirse bacağını kırın, talimatı ben veriyorum.” denilerek teşvik ediliyor, “Siz yıkın, gerekirse mahkeme kararı sonra gelir.” denilerek teşvik ediliyor, açık, aleni biçimde, valiliklerce yalan söylenerek teşvik ediliyor.

Evet, Türkiye'de kurumsallaşmış bir hesap sorulmazlık pratiği var. Kolluk şiddeti, başta muhaliflere olmak üzere, kime yönelirse yönelsin cezasızlık politikasıyla karşı karşıya kalıyor; soruşturma konusu yapılmıyor, eğer soruşturma konusu yapılırsa yargılama konusu yapılmıyor, eğer yargılama konusu yapılırsa beraatle sonuçlandırılıyor, olur da bir ceza verilirse ya çok cüzi bir ceza veriliyor veya verilen ceza erteleniyor. Böylece, kolluğa açık biçimde teşvik edici bir siyaset yürütülmüş oluyor.

Bu yüzden diyoruz ki hukuk devleti ilkesini ortadan kaldıran kolluk şiddetinin araştırılması için bir komisyon kuralım. Diyemezsiniz de varsayalım, diyebilirsiniz ki: Böyle bir şey yok, kolluk şiddeti yok Türkiye’de. Eğer kolluk şiddeti olmadığını düşünüyorsanız buyurun, bir araştırma komisyonu kuralım, bu konuda vatandaşların, yurttaşların ve bütün kurumların yakınmalarını dinleyelim ondan sonra karar verelim diyoruz. Sadece bir tane örnek: Sertuğ Sürenoğlu’nu anımsıyor musunuz? Bir avukat, bir meslektaşım, İstanbul’da Cumhurbaşkanının düğün konvoyu geçerken, düğüne giderken bütün yolların kapatıldığı bir sırada “Bütün konvoy, bütün bunlar bir düğün için mi?” dediği için güvenlik görevlileri tarafından, kolluk tarafından âdeta linç edildi, yüzü gözü morluk içerisinde kaldı. Peki, Avukat Sertuğ’a bunu yapanlar soruşturuldu mu, hesap soruldu mu, yargılandı mı, cezalandırıldı mı kameralar önünde gerçekleştirilen bu olayla ilgili? Hayır, ama Avukat Sertuğ hakkında soruşturma başlatıldı. Şiddete uğrayan Avukat Sertuğ, iktidarınız tarafından cezalandırılmak istendi.

Son olarak, dokunulmaz olana bile dokunulacağını göstermek için pek çok uygulamaya imza attınız. Ben bunlardan birkaç tanesini örnek vereceğim. Özellikle 2016’dan sonra bunların yaygınlaştığının altını çizmek isterim. Neden? 2016 öncesinde “Avrupa Birliğine uyum süreci” adı altında bir dizi düzenleme yaptınız ama 2016 yılından sonra bütün bu düzenlemeleri rafa kaldırarak âdeta kolluğun şiddetini teşvik ettiniz. En son, dokunulmaz olana, Anayasa uyarınca dokunulmaz olana, milletvekillerine kadar sirayet etti. 2019 yılında pek çok belediyemize kayyum atamıştınız, pek çok belediyemizde kayyum görevlendirmiştiniz, belediye başkanlarımızı görevden uzaklaştırmıştınız. Doğal olarak her siyasi partinin yapması gerektiği gibi bizler de bunu kabul etmediğimizi söyledik, yönetimlerin bu biçimde görevden uzaklaştırılamayacağını söyledik, bunun bir “sivil darbe” olduğunu söyledik, her yerde bunu protesto ettik. Peki, siz buna karşı ne yaptınız? Sokağa çıkan her arkadaşımıza şiddet uyguladınız milletvekili olup olmamasına bakmaksızın. Diyarbakır Milletvekilimiz Remziye Tosun’un omurgasında kırık oluştu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Salihe Aydeniz Milletvekilimiz polis şiddetine maruz kaldı. Yine, Kemal Bülbül Milletvekilimiz polis şiddetine maruz kaldı.

(HDP milletvekillerinin pankartlar açarak kürsü önünde toplanmaları)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok!

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Çok kısa bir süre önce Milletvekilimiz Ali Kenanoğlu İstanbul Kadıköy’de polis şiddetine maruz bırakıldı.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Gidip basın toplantısı yapsınlar Sayın Başkan! Bu ne böyle?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Sayın Tiryaki…

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Alican Önlü polis şiddetine maruz bırakıldı.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım, İç Tüzük’e aykırı!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Hüseyin Kaçmaz Vekilimizin polis şiddetiyle parmağı kırıldı.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Rezillik bu!

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.01

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.32

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akar’ın, Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki’nin HDP grup önerisi üzerinde konuşması esnasında HDP’li vekillerin kürsü etrafında toplanması üzerine TBMM İçtüzüğü’nün 65’inci maddesi hükümlerine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 65’inci maddesine göre, Genel Kurulda söz kesmek, şahsiyatla uğraşmak ve çalışma düzenini bozucu hareketlerde bulunmak yasaktır. Halkların Demokratik Partisi grup önerisi üzerinde önergenin gerekçesini açıklamak üzere söz alan Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki tarafından yapılan konuşma esnasında kürsü etrafında toplanmak suretiyle Genel Kurul çalışma düzeni bozulmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 160’ıncı maddesinin beşinci fıkrası gereğince bu hareketin kınama cezasıyla cezalandırılması gerekmektedir. Bununla birlikte, Genel Kurul çalışmalarının bundan sonra daha sağlıklı yürütülebilmesi için sözlü bir uyarıyla yetiniyorum; davranışların devam etmesi durumunda İç Tüzük’te yer alan disiplin hükümlerinin uygulanacağını bilgilerinize sunuyorum.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki ve arkadaşları tarafından, güvenlik güçlerinin yol açtığı insan hakları ihlalleri ve cezasızlık politikalarının araştırılması amacıyla 12/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Ekim 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Şimdi Halkların Demokratik Partisi grup önerisi üzerinde görüşmelere devam ediyoruz.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisi üzerinde söz hakkı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’e aittir.

Buyurun Sayın Bingöl. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bütün demokratik ülkelerin olmazsa olmazı hukukun içinde ve adaleti tesis ederek bir yönetim anlayışını hâkim kılmaktır ve yine bütün demokratik ülkelerde kesinlikle bu anlayış bütün kurallarıyla, kurumlarıyla tesis edilir ve bürokratların, bakanların, kamu görevlilerinin ve vatandaşların hepsi anayasa ve yasalar içerisinde kalmakla yükümlüdürler ancak Türkiye’de durum böyle değil. “Zeytin ağaçları kesildi.” diye haykıranlar copa maruz kaldılar, “Dereler kurumasın.” diye HES uygulamalarına karşı çıkanların önünde kalkanlarla duvar oluşturulup onlar da kaba kuvvete maruz bırakıldılar. Öğrenciler, çok zor koşullarda hayatlarını idame eden öğrenciler yemeğe yapılan zamlara karşı bir etkinlik düzenlediklerinde hepsinin üzerine biber gazıyla saldırıldı. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Türkiye’de, Anayasa’nın 34’üncü maddesine göre her vatandaş silahsız, saldırısız, şiddete maruz kalmadan, izin almaksızın eylem yapma ve yürüme hakkına sahiptir. Ama gelin görün ki Türkiye’de böyle bir hakkı kullanmak mümkün değil. Türkiye’de kolluk kuvvetlerinin uygulamaları asla kabul edilemez ancak bunun perde arkası var. Kolluk kuvvetleri sokakta bu insanlara niçin şiddeti reva görüyor? Çünkü asıl sorumlular yıllardır Türkiye’de kini ve ayrımcılık politikasını güdenlerdir. (CHP sıralarından alkışlar) Asıl sorumlular nefret dilini kullanan bazı bakanlardır. Bir bakan çıkıp da “O etkinliği düzenleyenleri vurun, kırın, darbedin, ayaklarını kırın, öldürün!” derse işte sonuç budur. Buna karşı Parlamentonun hep birlikte hareket etme zorunluluğu vardır değerli milletvekilleri. Bu Parlamentonun onurunu korumak sadece bir gruba has bir özellik değil, bunu bütün grupların dikkate alması gerekir.

Biz, yeri geldiğinde, polislerin mobbinge uğramalarını şiddetle kınıyoruz; biz, yeri geliyor, polislerin daha insani koşullarda çalışmalarını çok ama çok önemsiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) - Polislerin ekonomik olarak daha iyi koşullarda yaşayabilmeleri için beş yıldır dilimizde tüy bitti “3600 ek gösterge çıkarılsın.” diye; nihayet iktidar, seçime yakın, kerhen, istemeye istemeye, daha önce bizim söylediklerimizi nasıl istemeye istemeye yerine getirdiyse bunu da gündemine almak zorunda kaldı. Şimdi, hukuku, hakkı ve adaleti yok sayan bu anlayış ülkede kesinlikle ama kesinlikle örtülü bir olağanüstü hâl rejimini uygulamaktadır ve biz CHP Grubu olarak bunu şiddetle kınıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Türkiye’de mutlaka ve mutlaka hâkim kılınması gereken demokrasidir, insan haklarıdır, adalettir adalet! Türkiye adalete susamıştır. Adaleti yeni iktidar tesis ettiğinde bütün bu sorunları kökten çözeceğiz diyorum, saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talep eden Balıkesir Milletvekili Sayın Pakize Mutlu Aydemir.

Sayın Aydemir, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grubunun münferit olaylar karşısında kolluk kuvvetlerimizin uygulamalarına karşı alınacak önlemlerin ve yapılması gereken değişikliklerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin verilen önergesi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına aleyhte söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, “şiddet” kelimesi tabii müstakil olarak ele alındığı zaman çarpıcı bir kelime. Herkesin, her birimizin bulunduğu her ortamda reddedeceği şiddeti elbette kabul edemeyeceğimiz bir vakıa. Şiddet, hangi olay veya kavramla yer alırsa alsın kökten, tüm gücümüzle ve yaptığımız düzenlemelerle reddettiğimiz bir olgu. Ama hazin olan, devletin her türlü eylem ve işlemleri, yasal ve cezai denetime tabi olan hususlarının belki bireysel vakaları gündeme getirip yıllarca şiddetle, terörle anılan asıl terör unsurlarının ve teröristlerin görülmemesi, anılmaması ve dahi yok sayılmasıdır. O zaman hafızaları tazeleyelim, hatta çok da geriye gitmeyelim. Mersin'de polisevimize yapılan ve 1 polisimizin terör örgütüne karşı kahramanca vatan toprağını savunurken şehit olduğu hain olayın arkasındaki terör örgütünün PKK olduğu ve ismini buradan zikretmeyeceğim teröristin de saldırıda yer aldığı bilgisinin paylaşıldığını olduğu gibi hatırlayınız. Bu terör olaylarını gerçekleştiren ve anında karşılığını alan teröristlerin hangisinin izini takip ederseniz edin, ucunun hep aynı kesimlere çıktığını göreceksiniz. Bu saldırının kanı terör örgütünün ve onun uzantılarını meşrulaştırmaya çalışanların ellerine de bulaşmıştır. Buradan bir defa daha şehidimize Yüce Rabb’imden gani gani rahmet diliyorum, şehitlerimizin mekânı cennet olsun ve diyorum ki önce samimiyet, samimiyet, samimiyet. Eğer siz bir yerde şiddetle alakalı bir duruş sergilemek istiyorsanız, bir şey istiyorsanız bize söylemeyeceksiniz; siz, PKK’ya bir tavır değiştirmesi gerektiğini söyleyeceksiniz, şiddetin durdurulması gerektiğini söyleyeceksiniz.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Bunun için mi vekilimizin ayağını kırdınız?

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Hikâye anlatma!

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Devamla) – Değerli milletvekilleri, buradan, dünya şampiyonu olan, içerisinde gazilerimizin de bulunduğu Ampute Futbol Takımı’mızı tebrik ediyorum.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Misilleme olarak mı vekilimizin ayağını kırdınız? Bunu niye anlatıyorsunuz?

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Misilleme olarak mı yaptı? Açık açık söylüyor, misilleme olarak yapmış!

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Devamla) – Bu vatan için gazi oldular. Onlar hem vatanımız için savaştılar, gazi oldular hem de şu anda ay yıldızlı bayrağımızı sportmence dalgalandırıyorlar.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Yani savunuyorsunuz, öyle mi?

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Sen cebini doldurasın diye, sen böyle cebini doldurasın diye, cebinizi doldurasınız diye insanlar ölüyor! Hiç hikâye anlatma! İhale alasınız diye insanlar ölüyor!

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Devamla) – Allah onlardan razı olsun; var olsunlar, daim olsunlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Devamla) – Bu önergeyi, yüreği yıllardır manevi şiddete uğrayan Diyarbakır Anneleriyle çarpan bir vekil olarak peşinen reddediyorum.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Çözüyorsan gel, çöz hadi; gel, kavuştur; siyaset yapma, adım at. Adım at, siyaset yapma, madem Diyarbakır Annelerini çok seviyorsun, git, çocuklarını getir.

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Devamla) – Bu vesileyle HDP grup önerisine aleyhte oy kullanacağımızı ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Şiddetin arkasındasınız zaten! Sadece sessizlik olarak kabul etmiyorsunuz, savunuyorsunuz da aynı zamanda!

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Talimatını kendinizin verdiğini söylemiş oluyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Oluç, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Balıkesir Milletvekili Pakize Mutlu Aydemir’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller yani hakikaten üzücü bir konuşma. Ne denebilir bilmiyorum.

Şimdi, bakın -ki biz Mersin’de yaşananı kınamış bir partiyiz, Eş Genel Başkanlarımızın açıklamasıyla kınamış bir partiyiz- siz bize şunu mu demek istiyorsunuz, “Mersin’e karşılık Habip Eksik’in bacağını kırdı polis, biz de bunun arkasındayız.” mı demek istiyorsunuz?

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Aynen öyle!

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Evet, evet.

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) – Onun denetimi var, denetimi; denetimi var.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Şimdi, bunu söylediniz, siz bu karşılaştırmayı yaparak bunu söylediniz.

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) – Sen şu PKK’yı söyle bir kere, PKK’yı bir lanetle sen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Yani kolluğun milletvekiline karşı şiddet kullanmasını savunuyor sizin grubunuz, biz bunu böyle algılıyoruz. Zaten vahim olan nokta budur. Bir milletvekiline karşı polisin şiddet kullanmasını savunmak demek yarın bir milletvekilinin öldürülmesi hâlinde bunu da savunmak demektir.

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) – Konuşmamı iyi dinleyin, konuşmamı iyi dinleyin.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Siz bu duruma düştünüz Sayın Hatip, bu kadar ciddi ve vahim bir durumdasınız!

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) – Konuşmamı iyi dinleyin, konuşmamı iyi dinleyin!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Biz bunu demokratik siyaset açısından kabul edemeyiz.

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) – Konuşmamı dinlememişsin.

BAŞKAN – Sayın Aydemir…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bu meselenin ne Diyarbakır’daki annelerle ilgisi vardır ne Mersin’le ilgisi vardır.

PAKİZE MUTLU AYDEMİR (Balıkesir) – Ya, öyle mi (!)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bu, doğrudan doğruya İçişleri Bakanına bağlı kolluğun milletvekilimizin bacağını 3 yerinden kırmasıyla ilgili bir meseledir, başka da bir mesele değildir. Kınarsanız demokratik siyaseti savunursunuz; kınamazsanız şiddeti savunmuş olursunuz, siz şimdi onu yaptınız. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu demek ki bu şiddetin arkasında duruyor.

EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Hadi oradan, hadi!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Biz bunu anladık, Kürt halkı da anladı, Kürt seçmen de anladı.

Teşekkür ediyoruz bu açıklamanız için.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki ve arkadaşları tarafından, güvenlik güçlerinin yol açtığı insan hakları ihlalleri ve cezasızlık politikalarının araştırılması amacıyla 12/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Ekim 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi…

III.– YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Evet, Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi var, bunu karşılayacağız.

Sayın Altay, Sayın Özkan, Sayın Aygun, Sayın Gökçel, Sayın Gürer, Sayın Başarır, Sayın Hakverdi, Sayın Köksal, Sayın Şeker, Sayın Kaplan, Sayın Gündoğdu, Sayın Bayır, Sayın Kaya, Sayın Adıgüzel, Sayın Kayan, Sayın Bingöl, Sayın Berberoğlu, Sayın Sarıbal, Sayın Yüceer, Sayın Emecan.

Evet, yoklama işlemi için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

BAŞKAN – Pusula veren milletvekili arkadaşların Genel Kuruldan ayrılmamaları rica olunur.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.47

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.54

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

III.– YOKLAMA

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

BAŞKAN - Pusula veren sayın milletvekillerimizin Genel Kuruldan ayrılmamasını rica ediyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki ve arkadaşları tarafından, güvenlik güçlerinin yol açtığı insan hakları ihlalleri ve cezasızlık politikalarının araştırılması amacıyla 12/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Ekim 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, pek kısa bir söz talebim var.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Parlamento Muhabiri Sibel Hürtaş’a getirilen yasağa ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sansür yasasını görüşüyoruz. Yasa çıkmadan yasanın uygulamasına Meclis Başkanlığımız yani Başkanlığınız başlamış, öyle görülüyor. Türkiye Gazeteciler Sendikası Ankara Şube Başkanı ve Parlamento Muhabiri Sibel Hürtaş’ın Genel Kurula, Genel Kurulun “Basın” bölümüne alınmasına bir yasak gelmiş. Bunu neyle izah edecek Meclis Başkanlığı, bilmiyorum ama bu doğru değil, bu kabul edilemez, “Basın hürdür, sansür edilemez.” ilkesine çok aykırı. Ayrıca, gazetecilerin görevini yapmasını engellemek de Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının işi değil. Allah aşkına, herkes aklını başına alsın, böyle bir şey olmaz! “Ben karar veririm, olur.” mantığıyla devlet idare edilmez, Meclis de idare edilmez.

Arz ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Kaplan…

35.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, eczacıların 16 Ekimde Ankara’da yapacakları mitinge ilişkin açıklaması

İRFAN KAPLAN (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AK PARTİ’nin beceriksiz yönetimi avukatları, doktorları, memurları, işçileri ve eczacılarımızı da meydanlara döktü. Halkımıza sağlık hizmeti için 7/24 çalışan eczacılarımız sağlık sisteminin vazgeçilmezidir. Eczacıların sorunlarını çözmek vatandaşımızın ilaca daha kolay ve ucuz erişimini sağlamaktır. Ne yazık ki tüm sağlık sektörü bileşenleri gibi bizlerin taleplerine karşı da Hükûmet yıllardır kör, sağır ve dilsizi oynuyor. Meslek onurumuz için, bulunmayan ilaçlar için, halkımızın sağlığı için, daha iyi bir eczacılık için, yaşatmak için, yaşamamız için 16 Ekimde Ankara’da miting meydanlarında olacağız. O yüzden, yaşadığımız bütün sıkıntılara “Dur!” demek için toplanıyoruz ve tüm halkımızı da desteğe davet ediyoruz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Aycan…

36.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, herhangi bir engele sahip kişi sayısının sürekli artmasına ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, herhangi bir engele sahip kişi sayısı sürekli artmaktadır. Aile Bakanlığının yaptığı araştırmaya göre Türkiye'de nüfusun yüzde 7’sinin en az bir engeli vardır. Elbette, bu, yaşla artmaktadır, 65 yaşın üzerinde ise yüzde 23’e çıkmaktadır. Engellilik hayatın gerçeğidir, herkesin başına gelebilir, engelli insanlarla birlikte yaşam sürecektir. Bunu dikkate alarak şehir hayatında, sosyal hayatta düzenleme yapmak gerekir. Özellikle yerel yönetimler şehir hayatını düzenlemelidir. Eğitim, en büyük ihtiyaçtır, eğitim kurumlarında her türlü engellinin eğitimi için de düzenleme yapılmalıdır. Engelli kimsenin bağımlı olmadan yaşaması için işinin olması lazım, gelirinin olması lazım. Bu nedenle engellilerin istihdamı için kadrolar artırılmalıdır. Özel sektörün engelli istihdamı konusunda daha duyarlı olması gerekmektedir. Kamuda ise kadrolar daha fazla artırılmalı ve daha fazla engelli istihdamı yapılmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Gökçel…

37.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, Karaağa köylülerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Hafta sonu muzun başkenti Anamur’daydım. Anamur’da Güngören, Karaağa, Lale, Sarıdana köylerimizi ziyaret ettim. Köylülerimize bir sordum bin ah işittim. Karaağa’da çiftçilerimiz Torosların zirvesinde büyüklüğü 500 metrekare ve 1 dönüm olan küçük bahçelerde kiraz üretiyorlar. Köylülerimiz gübre, mazot, zirai ilaç, elektrik masrafları arttığı için zarar ediyorlar, geçimlerini sağlayamıyorlar. Karaağa’da sulama projesi yok. Türkiye'nin en kaliteli kirazları burada üretiliyor, tamamı ihraç ediliyor. Karaağa köylülerimiz sulama projeleri yapılarak su imkânlarına kavuşmak istiyorlar, sulama imkânına kavuşmak istiyorlar, “500 metrekarede, 1 dönümde ürettiğimiz kirazlardan para kazanalım, geçimimizi sağlayalım, çocuklarımıza gelecek hazırlayalım.” diyorlar. Karaağa’da derhâl sulama projesini hayata geçirin diyorum.

Teşekkür ediyorum.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç ile Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel tarafından, kişilerin bilgisi olmaksızın hanelerine yabancı kişilerin eklenmesi konusunun bir an evvel aydınlatılması, ortada teknik bir ihmal ya da hata var ise bunun bir an evvel giderilmesi ve kamuoyunda dile getirilen şüphe ve endişelerin giderilmesi amacıyla 11/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Ekim 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

12/10/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 12/10/2022 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                                                                                                                                                   Engin Altay

                                                                                                                                                                                                                                                                      İstanbul

                                                                                                                                                                                                                                                            Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Grup Başkan Vekili Özgür Özel, Sakarya Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Özkoç ile İstanbul Milletvekili Genel Başkan Yardımcısı Onursal Adıgüzel tarafından, kişilerin bilgisi olmaksızın hanelerine yabancı kişilerin eklenmesi konusunun bir an evvel aydınlatılması, ortada teknik bir ihmal ya da hata var ise bunun bir an evvel giderilmesi ve kamuoyunda dile getirilen şüphe ve endişelerin giderilmesi amacıyla 11/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan 3688 sıra no.lu Meclis Araştırması Önergesi’nin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 12/10/2022 Çarşamba günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Onursal Adıgüzel.

Buyurun Sayın Adıgüzel. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ONURSAL ADIGÜZEL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde gündemi meşgul eden, vatandaşın “evdeki yabancı” dediği, aslında kendi oturdukları hanelerde tanımadığı kişilerin kayıtlı olması iddialarının araştırılması için vermiş olduğumuz önergeyi açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Genel Merkezimize, milletvekili arkadaşlarımıza -sosyal medya platformlarında, aynı zamanda basında- ciddi ihbarlar ve şikâyetler gelmiştir. E-devlet hizmetlerinden biri olan yerleşim yerinde oturanlar belgesi almak için vatandaşlarımız işlem yaptığında hiç tanımadığı kişilerin yıllardır oturdukları hanelerde kayıtlı olduğunu görmektedir. Kayıtlarda “yerleşim yeri adresi” ve “diğer adres” başlıkları vardır. Yerleşim yeri adresi ikamet adresi, diğer adres ise ikincil adres olarak tanımlanmaktadır. Ama hem yabancı uyruklu hem de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olanlar bu listelerde görülmektedir ve ciddi sorunlar ve soru işaretleri akıllarda yer bulmuştur.

Size bir örneği hızlıca anlatayım. Bize Muratpaşa’dan bir aile başvurdu, dedi ki: “Bizim evimizde bir yabancı oturuyor.” Biz, Cumhuriyet Halk Partisinin elindeki seçmen listelerinden bunu kontrol ettiğimizde gördük ki Muratpaşa’daki hanede, diğer adreste oturan kişi aslında Melikgazi Kayseri’de oturuyor. Kişiyi de sizinle paylaşabilirim, araştırmak isterseniz. Buraya gelmeden, bu araştırma önergesini vermeden önce aradım, “Tekrar bakın.” dedim, tekrar baktılar, bu kişi, bu defa o adreste de yok. Nasıl oluyor, sizlerin takdirine sunuyorum.

Tabii, bu konular gündeme geldiğinde şunu kimse konuşmuyor: Burada bir muvafakate ihtiyaç var. Eğer kişi muvafakat vermemişse onun oturduğu haneye kimse taşınamaz; bu çok net, rızasına ihtiyaç var. Ama hızlıca… Özellikle seçim güvenliği meselesini konuşuyor herkes. Burada da soru işaretleri olması çok haklı çünkü milyonlarca yabancı bugün Türkiye sınırlarında ve kaçının seçmen yapıldığı, kaçının Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapıldığı açıklanmıyor. Önümüzde, 2017 referandumu ve 2019’daki yanlış uygulamalar var, vatandaş bu noktada tedirgin. “Mükerrer bir seçmen çıkabilir mi?” diye bir tedirginlik sürüyor.

Tabii, ikamet adresi aslında çok önemlidir, şimdi onun adı “yerleşim yeri adresi” oldu ama kişinin uzun süredir oturduğu yeri belirler yani kişinin yerle olan ilişkisini belirler. Bu kadar değerlidir ve birçok sorunun çıkmasına da sebep olabilir. Tabii, İçişleri Bakanlığı sorunu çok hafife alıyor, geçiştirmeye çalışıyor ama birçok problem olabilir. Nasıl bir problem olabilir? Adresinize kayıtlı bu kişinin borcundan dolayı evinize haciz gelebilir. Haciz geldi, hacze kalkışıldı, ciddi bir sorun. Peki, bunun sorumluluğu kimde? Belli değil.

Dönüyoruz, evinize kaydedilen kişi terörist olabilir, uyuşturucu kaçakçısı olabilir, hırsız olabilir ve sizin evinizde kayıtlı olduğu için yarın siz, yardım ve yataklıktan suçlanabilirsiniz. Yine, kişi aranıyor olabilir, kişi aranıyordur ve sabahın ilk saatlerinde kapınız çalınır ve huzurunuz kaçar. Peki, bu travmanın sorumlusu kimdir? Ben size söyleyeyim, bu travmaların hepsinin sorumlusu görevini yapmayan, bu işi hafife alan İçişleri Bakanlığıdır. Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri de bu işin içinden çıkamıyor, diyorlar ki: “Var burada bir sorun.” İYİ Parti dün bir önerge verdi, burada açıkladınız ama maalesef teknik bir hata mı var, yoksa kasıt mı var, bunu bile anlatamadınız. Ben size bir daha soruyorum: Burada sistemsel bir açık mı var, yoksa kasıt mı var; biri görevini kötüye mi kullanıyor, suistimal mi ediyor; bunu şeffaf bir şekilde açıklamak zorundasınız, bu soru işaretlerini vatandaşın aklından kaldırmak zorundasınız.

Nüfus İşleri Müdürlüğünden ses yok, İçişleri Bakanlığından maalesef ses yok, gazetecinin sorduğu soruya “canım benim” diye cevap verecek kadar ciddiyetsiz, bulunduğu konumun farkında olmayan bir İçişleri Bakanıyla karşı karşıyayız. (CHP sıralarından alkışlar) Peki, İçişleri Bakanının görevi ne değerli arkadaşlar? İçişleri Bakanının görevi, iç huzuru sağlamak aslında, en önemli meselelerden biri ama bütün huzursuzlukların önünü açmaya çalışıyor.

İşte, Mecliste bir basın yasası konuşuyoruz, sansürü konuşuyoruz aslında, sansür yasasını konuşuyoruz; bu yetmiyor, bir de böyle meselelerle aslında vatandaşın iç huzuru iyice kaçırılıyor, huzursuzluğa, endişeye itiliyor vatandaş, hak ve özgürlüklerinden olacağı korkusunu maalesef yaşıyor.

Vatandaş ne yapsın değerli arkadaşlar? Her sabah kalksın, “Benim adresime kimi kaydettiniz?” diye mi baksın? Yoksa bu endişeyi ortadan kaldırmak için İçişleri Bakanlığınız, sizler, saray bir şey yapacak mısınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ONURSAL ADIGÜZEL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ortaya hukuki uyuşmazlıklar çıkabilir, buradan ciddi suistimaller olabilir, doğrudur, bir teknik hata da olabilir. Dün, Adalet ve Kalkınma Partisi temsilcisi buna atıfta bulundu ama çıkıp bunu bütün ayrıntılarıyla anlatmadığı sürece… Türkiye’de bugün 10 milyona yakın yabancının ikamet ettiği konuşuluyor. Bunların kaçının vatandaş olduğu maalesef bizlerle paylaşılmıyor. Cumhurbaşkanı kaç kişiye istisnai vatandaşlık veriyor, bu maalesef Resmî Gazete’de yayınlanmıyor. Bunlar yayınlanmadığı gibi milletvekillerimizin hiçbir soru önergesi cevaplanmıyor. Böyle olunca da -hele de geçmişinize de baktığımız zaman- soru işaretleri, endişeler gittikçe artıyor. Size buradan uyarıda buluyoruz: Gücünüz azalıyor, seçimi kaybediyorsunuz, seçim öncesi kırk türlü oyunlar içindesiniz, ayağınızı denk alın, bu oyunlar sizi kurtaramaz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Ümit Beyaz.

Buyurun Sayın Beyaz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT BEYAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu önerge üzerine İYİ Parti adına söz almış bulunuyor, Gazi Meclisi sevgiyle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, son günlerde vatandaşlarımızın kendilerine ait ikametgâhlarında tanımadıkları kişilerin gözüktüğüne dair şikâyetleri eminim hepinize ulaşıyordur. Şöyle bir düşünün, cep telefonundan e-devlete giriyorsunuz, sistem üzerinde ikametgâh bilgilerine baktığınızda eşinizin ve çocuklarınızın isminin altında telaffuz etmekte bile zorlanacağınız yabancı isimler gözüküyor, ne hissedersiniz? Devletinize olan güveniniz sarsılmaz mı? Ailenizin adına kaygıya kapılmaz mısınız? Daha da önemlisi, tanımadığınız yabancı uyruklu bu şahısların, seçim güvenliğine yönelik bir tehdit olduğunu düşünmez misiniz? Biz öyle düşünüyoruz. Görülüyor ki Hükûmet meşru ve demokratik yollardan iktidarı sürdürme umudunu artık iyice yitirmiştir. Önce, sorgusuz sualsiz vatanımıza aldığınız kaçakları şimdi de hanelerimize alarak kendinize yeni bir oy kaynağı yaratma peşindesiniz.

Kıymetli arkadaşlar, değil Suriye’den, Afganistan’dan, Pakistan’dan, Irak’tan getirmek, uzaydan seçmen getirseniz AK PARTİ milletimizin gözünden iyice düşmüştür. İktidarınızın son günlerini bu tür ayak oyunlarıyla uğraşmak yerine, milletimizin içine düştüğü derin yoksullukla ilgilenerek geçirin. Artık Sayın Cumhurbaşkanının bile seçim vaadi olarak sunduğu yolsuzlukla mücadeleye mesai harcayın. Eğer bu yanlış ikametgâh kayıtları Hükûmetinizin bilgisi dışında, bir işgüzarlık veyahut teknik bir hata sebebiyle ortaya çıktıysa bunu bir an önce düzeltin. Vatandaşlarımızı şeffaf bir şekilde bilgilendirin. Muhalefet üzerinden önünüze gelen her probleme sırt dönerek, dağ gibi sorunları halının altına süpürerek bir yere varamazsınız. Kim olduğu, nereden geldiği ve ne maksatla getirildiği belli olmayan kaçak şahıslar eliyle milletin iradesinin zedelenmesine müsaade etmeyeceğiz. Bin yıldır Türk yurdu olan bu toprakların geleceğini Türk milletinin iradesi belirleyecek. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında yapılacak seçimlerin sonucunu aziz Türk milleti tayin edecektir, Türkiye Cumhuriyeti’nin demografik yapısına karşı geliştirdiğiniz bu saldırılar sonuçsuz kalacaktır diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç.

Buyurun Sayın Koç.(HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli halkımız; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Son dönemlerde, özellikle AKP ve MHP Hükûmetinin uygulamalarıyla, sokağa çıkan, demokratik hakkını kullanan kim varsa şiddete maruz kalıyor maalesef. Son olayda, 9 Ekimde Gever’de yapılan basın açıklaması nedeniyle basın açıklamasına katılan tüm halka şiddet uygulandı. Bununla da yetinilmedi, Hakkâri Milletvekilimiz Sait Dede darbedildi ve Iğdır Milletvekilimiz Habip Eksik’in ise bacağının tam 3 yerinde kırık var şu anda, ameliyat oldu ve şu anda hastanede yatıyor.

Biz şunu belirtmek istiyoruz ki şu anda mevcut Hükûmet, toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkını tamamen rafa kaldırmış durumda ve demokrasiye çok ciddi bir şekilde darbe indirmiş durumda ama bütün halkımıza ve halklarımıza sesleniyoruz ki Kürt halkı mücadelesini demokratik yolda sürdürecek ve ne kadar baskıyla karşı karşıya kalırsa kalsın mücadelesini sonuna kadar devam ettirecek. Dolayısıyla milletvekillerimize ve halkımıza yapılan bu baskıyı biz kınıyoruz ve buna karşı duracağımızı bütün halkımızla paylaşmak istiyoruz.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisinin önergesine gelince, değerli arkadaşlar, CHP’nin önergesi esasında seçim güvenliğiyle alakalı olan bir mesele ve çok ciddi bir şekilde şaibeler içeren bir mesele. Bunun üzerinde durmak gerekiyor ama bakın, bunun yanında, bunu yaparken de dikkat edilmesi gereken en önemli husus ise biz burada, bu meseleyi, yabancı düşmanlığı üzerinden çözüme ulaştırmamak gerektiğinin üzerinde dikkatle durmak istiyoruz. Bu ülkede seçim yaklaştığı zaman, seçim göründüğü zaman maalesef, bu Hükûmetin çeşitli hilelere başvurduğunu biz geçmişte olan örneklerle de gördük. Bakın, İçişleri Bakanlığının, bununla ilgili özellikle 2019 yılındaki yerel seçimlerde olan hilelerini ve özellikle ve özellikle Şırnak ilinde ve Siirt’te başvurmuş oldukları hileleri çok canlı bir şekilde yaşadık ve hâlâ onun sonuçlarını yaşamaya devam ediyoruz. Sadece Şırnak ilinde, 10 binin üzerinde oy aktarılmak suretiyle ahırlarda kayıtlar yapıldı ve bu şekilde Şırnak ilinin -mevcut olan merkezin- alınmasıyla ilgili bu hilelere müracaat edildi. Sadece bununla yetinilmedi, aynı zamanda Siirt ilinde de 6.500’e yakın seçmen kaydı silindi o seçim döneminde ve 7 bin seçmen Siirt’e kaydırıldı ve bu şekilde bir seçim süreci başlatıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) – Buna karşı direnen ve buna karşı yasal yollara müracaat eden halka vermiş oldukları cevap ise… Sadece ve sadece 1 memur görev yaptı, Nüfus Müdürlüğünde 1 memur görev yaptı ve o dönem yapılan bu hileler nedeniyle “Sisteme ulaşılamıyor.” diye vatandaşlar geri çevrildi. Bugün ise yapılan bu hileler sonucunda, şu anda insanların çoğu e-devlet sistemine giremiyor. Aynı zamanda, bütün halk tarafından, İçişleri Bakanlığı şu anda göreve davet ediliyor ve İçişleri Bakanı bu yönde kılını bile kıpırdatmıyor. Dolayısıyla şu andaki mesele gerçek anlamda ciddi bir meseledir ve bu mesele seçim güvenliğiyle alakalı bir meseledir. Bunun üzerinde durulması gerekiyor ve buna karşı önlem alınması gerektiğini, Cumhuriyet Halk Partisinin önergesine destek vereceğimizi belirtiyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talep eden Balıkesir Milletvekili Sayın Adil Çelik.

Buyurun Sayın Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ADİL ÇELİK (Balıkesir) – Sayın Başkan, Gazi Meclisimizin değerli üyeleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum. Önergenin aleyhine söz aldım.

Nüfus Kanunu çok açık; yazılı beyan esastır, 50’inci madde; bilmemeniz mümkün değil. Peki, yazılı beyan yalan da beyan olabilir mi? Evet, olabilir. 82 milyonu aşkın kayıt var, başka bir yol getirdiğinizde 82 milyon vatandaşın işini zorlaştırmış olursunuz, kendi vatandaşınıza zulmetmiş olursunuz. Bunun içinde hata var mıdır? Evet, vardır. Kaç tane? Açıklama yapıldı Bakanlık tarafından; 1.209, yani şu sizin konuştuğunuz her şey 1.209 kişiyle alakalı.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Adresinize bakın, belki birisi vardır evinizde, dikkat edin.

ADİL ÇELİK (Devamla) – Bu kadar, evet, 1.209 kişi, bu kadar. 3 milyon 791 bin kişinin Bakanlık, polis ve Jandarma tarafından kontrolü yapıldı bizzat.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Nereden biliyorsun?

ADİL ÇELİK (Devamla) – Bak, burada var veriler.

Yabancılar, bunların hepsi yabancı. “Acaba adresini doğru mu beyan etmiş?” “Bu adreste oturuyor mu?” “Burada var mı?” 3 milyon 791 bin kişi bizzat kontrol edilmiş arkadaşlar.

Bakın, bir şey söyleyeceğim, görevinizi tam iyi yapmıyorsunuz. Dün İYİ Parti bu konuda önerge verdi, arkadaşlarımız cevap da verdi, gerekenleri söyledi, bu bilgileri de verdi, aynı şey tekrar geliyor önümüze. E, neden geliyor? Neden geliyor? Niye CHP aynı konuda, dün cevabı verilmiş bir konuda tekrar önerge veriyor?

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Size mi soracak CHP? Size mi soracak?

MAHİR POLAT (İzmir) – Bir lokma haram karışırsa, hepsi haram olur.

ADİL ÇELİK (Devamla) - İşin özü nerede biliyor musunuz? Bakın, her biriniz girin, YSK'nin sitesinden kendi sandığınızda kim oy kullanıyorsa görebilirsiniz. Yapın görevinizi.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Yaptığımız için böyle.

ADİL ÇELİK (Devamla) - Sizin Genel Başkanınız değil mi “Biz bütün seçmen listelerine hâkimiz. Bizdeki bilgi YSK'de yok.” diyen?

Girin, bakın; yabancılar varsa bakın, varsa bakın, söyleyin, var mı öyle bir şey? Yok. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ben burada şunu anlıyorum, ben burada şunu anlıyorum...

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Onu mu test ediyorsunuz böyle? Onu mu test ediyorsunuz? Biz kendimiz kayıt olurken zorluk çekiyoruz ya. Nasıl gelip de başkasının adresiyle…

ADİL ÇELİK (Devamla) - Ya, bir dakika arkadaşlar, bir dakika. Siz Ankara seçimini hangi YSK'yle kazandınız? Hangi seçmen listesiyle kazandınız?

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Hadi oradan be! Kendine iyi bak be! Hadi oradan! İstanbul’da ne yaptıklarınız ortada, hepsi.

ADİL ÇELİK (Devamla) - Siz İzmir, İstanbul seçimini hangi YSK'yle kazandınız? Tamam mı? Seçimi kazandırırken iyi ya.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Ne oldu seçim başkanları? Hepsi beraat etti. Bırak, boş konuşma!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen karşılıklı konuşmayalım.

ADİL ÇELİK (Devamla) – Şimdi, ben şöyle anlıyorum: Biz cumartesi günü miting yaptık, Balıkesir'de çok güzel bir miting yaptık. Aynı yerde Kılıçdaroğlu da miting yaptı.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Kelaynak gibi konuşma!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bravo Balıkesir, bravo, devam et. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ADİL ÇELİK (Devamla) - Ha, Balıkesir 6’lı masanın üstüne de altında saklananlara da cevabını verdi. Geliyor gelmekte olan, boşuna heveslenmeyin.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Evet, geliyor gelmekte olan.

ADİL ÇELİK (Devamla) - Ben şunu anlıyorum: 2023 seçimleri geliyor, sonuç belli; efendime söyleyeyim, işte seçmen listesi, yabancılar, şunlar, bunlar, siz şimdiden buna altlık hazırlıyorsunuz.

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Yok mu öyle bir şey?

ADİL ÇELİK (Devamla) - Arkadaşlar, kurtuluş yok. Balıkesir gösterdi, Türkiye de gösterecek, 2023’te daha önce ne olduysa aynısı zuhur edecek.

AHMET KAYA (Trabzon) – Balıkesir’de gezebilecek misin?

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Aç tavuk kendini darı ambarında sanırmış!

ADİL ÇELİK (Devamla) - Aynı sonuçları tekrar beraber yaşamak sizin kaderiniz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın Örs…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

38.- Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs’ün, Yomra-Özdil-Yağmurdere yoluna ilişkin açıklaması

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) - Teşekkürler Sayın Başkanım.

Trabzon’un Yomra ilçesinde yaşanan bir sorunu gündeme getirmek için söz aldım. 2019 yılında Trabzon mitinginde Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın “Yomra-Özdil-Yağmurdere yolunu bu yıl nihayete erdiriyoruz.” ifadeleriyle söz verdiği yol bir türlü bitirilememiş, nihayete erdirilememiştir. Konuyla ilgili daha önce de Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuştum ve önerge verdim ama sorun yine çözülmedi. Üç gün önce, ayın 9’unda bu yolda meydana gelen çökme ve kaya düşmesi sonucu yol trafiğe kapandı. Bu yolu kullanan vatandaşlarımız tedirgin ve soruyorlar: “Bize verilen söz ne zaman tutulacak? Yomra-Özdil-Oymalıtepe yolu ne zaman bitirilecek?”

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Ünlü…

39.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü’nün, Osmaniye’nin Düziçi ilçesinde meydana gelen depreme ilişkin açıklaması

BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Dün akşam merkez üssü seçim bölgem Osmaniye’nin Düziçi ilçesi olan 5,1 şiddetinde bir deprem meydana gelmiştir. En büyük tesellimiz depremde can ve ciddi mal kayıplarının yaşanmamasıdır. Buradan Osmaniyeli ve Düziçili hemşehrilerime geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum fakat can kaybının olmaması birinci derece deprem bölgesinde yer alan Osmaniye için bir sonraki depremde de aynı şeyin olacağı anlamına gelmemektedir.

Yaşanan son depremlerde can ve mal kayıplarının tümü inşaat ve tasarım hataları sonucu meydana gelmiştir. Bu sebeplerle derhâl Osmaniye’de yerleşim yerlerinin zemin etütleri yapılmalı, binalarının depreme karşı dayanıklılık…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gürer, çok masum bakıyorsun oradan, bir dakika da size verelim.

Buyurun Sayın Gürer.

40.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, kamunun veteriner hekim ihtiyacına ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hayvancılığın gelişmesi için en önemli meslek topluluğumuz veterinerlerdir, kamuda yeterli sayıda olmaları gereklidir. Veteriner hekimler ülkemizde bulunan büyükbaş, küçükbaş veya “pet shop” hayvanlarının kayıtlarını tutmakla kalmayıp, aşılarını yapmak ve sahiplerini bilinçlendirmekle görevlidir; ne var ki kamuda yeterli veteriner yoktur.

Tarım ve Orman Bakanlığı görünen o ki mesleğin önemini anlamamış, hatta “hayvancılık” kelimesini görmezden gelir duruma gelmiştir. Hayvancılığın sorunlarının aşılması için kamuda yeterli veteriner hekime ihtiyaç vardır. Veriler, üretime katılıp hayvancılığın modern yöntemlerle yukarı taşınması için veterinerlerin önemine işaret etmektedir. Gıdadan halk sağlığına, koruyucu hekimlikten hayvan sağlığına veterinerlerin varlığı değerlidir, kıymetlidir ve mutlaka kamuda -görevleri için- sayıları artırılmalıdır. Bu nedenle hayvancılık olan her köyde bir veteriner bulunmalıdır. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında hayvancılık olan her köyde mutlaka veteriner olacaktır.

BAŞKAN – Evet, son Sayın İlhan'a söz vereceğim ve bundan sonra da yerinizden bir dakika söz vermiyorum; bilgilerinizi arkadaşlar.

Sayın İlhan...

41.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, hak ettiklerini alamayan sağlık çalışanlarına ilişkin açıklaması

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Başkanım.

Tüm dünya pandemi sürecinde büyük aksaklıklar yaşarken sağlık çalışanlarımızın diğer ülkelere de örnek olan insanüstü yoğun çabası sonucu Covid sürecini sağlık açısından göreceli daha başarılı geçirdik. Hükûmet, sağlık çalışanlarımıza emeklerinin karşılığını vermek yerine, sağlık hizmetlerinin bir bütün olduğunu görmezden gelmiş; ebe, hemşire, sağlık memuru, laborant, anestezi, radyoloji, tıbbi sekreter, tekniker, teknisyen, mühendis, hizmetli, şoför, memur, şef gibi diğer sağlık çalışanlarının süregelen ekonomik krizler karşısında yoksulluk sınırında geçinmeye çalışmalarına sebep olmuştur. Hak ettiklerini alamayan sağlık çalışanlarımızın başta maaşlarına ve diğer ödeme kalemlerine insanca yaşanabilir bir düzeye gelecek şekilde bir artış zaman kaybetmeksizin sağlanmalı ve emeklerinin karşılığı verilmelidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

IX.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda boş olan ve İYİ Parti Grubuna düşen bir üyelik için, Adana Milletvekili Sayın İsmail Koncuk aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Sayın Feti Yıldız ve 64 milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 340) (*)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

11 Ekim 2022 tarihli 5’inci Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesi üzerinde aynı mahiyette bulunan ilk 2 önergenin oylamasında kalınmıştı.

Şimdi, hatırlatmak amacıyla aynı mahiyetteki önergeleri okutup oylarınıza sunacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/4471) esas sayılı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                Gamze Taşcıer                                                                                          Ünal Demirtaş                                                                                           Engin Özkoç

                                                      Ankara                                                                                                   Zonguldak                                                                                                  Sakarya

Aynı mahiyetteki önergenin imza sahipleri:

                                                Hasan Özgüneş                                                                                         Erdal Aydemir                                                                                   Mehmet Ruştu Tiryaki

                                                       Şırnak                                                                                                       Bingöl                                                                                                      Batman

                                                     Sait Dede                                                                                                Murat Çepni                                                                                Serpil Kemalbay Pekgözegü

                                                      Hakkâri                                                                                                       İzmir                                                                                                        İzmir

                                                   Nuran İmir                                                                                     Mahmut Celadet Gaydalı                                                                                  Kemal Peköz

                                                       Şırnak                                                                                                        Bitlis                                                                                                       Adana

                                                                                                                                                          Dirayet Dilan Taşdemir

                                                                                                                                                                          Ağrı

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 16’ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                  Hüseyin Örs                                                                                 Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                                                                 Ümit Beyaz

                                                      Trabzon                                                                                                      Adana                                                                                                     İstanbul

                                                  Yasin Öztürk                                                                                             Dursun Ataş                                                                                         Zeki Hakan Sıdalı

                                                       Denizli                                                                                                      Kayseri                                                                                                     Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden İYİ Parti İstanbul Milletvekili Sayın Ümit Beyaz.

Buyurun Sayın Beyaz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ÜMİT BEYAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilgili madde üzerinde İYİ Parti adına söz almış bulunuyor, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin 15 ve 16’ncı maddeleri basın kartının iptal edileceği hâlleri ve basın kartının iptalini düzenleyen, birbirini tamamlayan iki madde.

Öncelikle, basın kartı nedir, nasıl tanımlanmış, ona bir bakalım. Basın kartı, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından belirlenen şartları ve yasal bekleme süresini tamamlamış gazetecilere Basın Komisyonu tarafından verilen bir kart. Bu kart, bütün şartlar yerine getirilmiş olsa bile her gazetecinin alması mümkün olmayan bir meslek tanımlama kartı çünkü gazetecinin kuruluş için başvurduğu kurum olan İletişim Başkanlığı, çizgisinden memnun olmadığı gazetecilerin basın kartını iptal eden, basın kartını iptal edemediği gazetecileri akredite etmeyen, gazetelerin resmî ilanlardan pay almasını engelleyen, medya üzerinde denetim kuran bir ağır baskı mekanizmasıdır. Kanun teklifiyle “basın kartının düzenleneceği hâller” deniliyor, elbette Türk Ceza Kanunu’na göre suç işleyenlerin, teröristlerin, teröre destek verenlerin basın kartlarının iptaline karşı çıkacak değiliz ama gazetecilere basın kartı vermekle görevlendirdiğiniz komisyon üyelerinin hâli, tavrı, yaklaşımları da ortada.

Değerli milletvekilleri, basın ahlak ilkelerine aykırı davranışlarda bulunulması nedeniyle basın kartının iptali hâlinde, iptal tarihinden itibaren beş yıl geçmedikçe yeniden basın kartı verilmeyecek; belirtilen süreler iptal edilen basın kartının iade edildiği tarihten itibaren işlemeye başlayacak. Adli sicil kaydında basın kartı verilmesine engel bir suçtan mahkûmiyeti bulunan kişilere bu mahkûmiyetler adli sicil kaydından silinmedikçe veya yasaklanmış hakların geri iadesi kararı verilmedikçe basın kartı düzenlenmeyecektir. Basın ahlak esasları Basın İlan Kurumu Genel Kurulunca belirlenmektedir. Dolayısıyla düzenlemenin kanuni bir dayanağı da yoktur. Gazetecilerin basın kartı iptal koşulları Basın İlan Kurumunun keyfîliğine terk edilmektedir. Bu kanun teklifinin 29’uncu maddesi ise “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçu diye içeriği belirsiz, muğlak ve yoruma son derece açık bir suç tanımı getirmektedir. Bu düzenlemeyle -tırnak içinde- “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçunu işleyen gazeteci dahi hangi suçu işlediğini bile anlamadan Komisyon keyfiyetiyle basın kartını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya bırakılmaktadır. Bu düzenlemeyle, zaten içi boşaltılmış olan basın ve ifade özgürlüğü tamamen yok edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, peki, bu düzenlemeye göre haberin gerçeğe aykırılığına kim karar verecek, haberin gerçeğe aykırılığı hangi ilkelere ve değerlere göre belirlenecek? Elbette, neyin gerçek olduğuna karar veren, iktidarın atadığı bir kurul. Böylece, seçim sürecine girildiğinde, iktidarın hoşuna gitmeyen her haber, her bilgi halkı yanıltıcı bilgi kapsamına girecek ve haberi yapan gazeteci, basın kartının iptaliyle hatta hapis cezasıyla karşı karşıya bırakılacak. Haberi yapan gazeteciler için hazırladığınız cezalar sizi kesmemiş olmalı ki haberi paylaşmayı, hatta beğenmeyi bile suç hâline dönüştürmüşsünüz ve siz bu düzenlemenin yapıldığı bir ülkede basın ve ifade özgürlüğünden bahsedeceksiniz, öyle mi?

Değerli milletvekilleri, iktidar önümüze getirdiği bu düzenlemeyle sadece gazetecileri değil, bütün toplumu baskı altına alıyor, bu düzenlemeyle halkın haber alma özgürlüğü, basın ve ifade özgürlüğü yok edilmek isteniyor. Yapılan değişiklik tek sesli bir toplum arzusunu ortaya koyuyor. Korku iklimini canlı tutan, medya üstündeki baskıyı daha da ağırlaştıracak olan bu değişikliktir. Toplumsal muhalefeti susturmayı amaçladığınız bu düzenleme Anayasa’ya aykırıdır, Anayasa’ya aykırı kanun olmaz. Bu değişiklik Anayasa’yı askıya almaktır, Anayasa askıya alınamaz diyorum.

Son olarak, değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı İstanbul’da yaptığı konuşmada “Yolsuzlukların olmadığı, rüşvetin olmadığı, yoksulluğun olmayacağı Türkiye’yi biz halledeceğiz, şu an bunun hazırlığı içindeyiz.” ifadelerini kullandı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ÜMİT BEYAZ (Devamla) – Tamam.

Öncelikle buradan Sayın Cumhurbaşkanını yirmi yıllık iktidarı sonunda bu samimi ikrarından dolayı tebrik ediyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin kıymetli AK PARTİ’li üyelerini de bu samimi ikrara kulak vermeye davet ediyorum.

Liderimiz Meral Akşener, İYİ Partili milletvekilleri olarak bu hafta itibarıyla bizlere bir sorumluluk yükledi. Sayın Genel Başkanımız bize yoksullukla ilgili kanun teklifleri vererek Cumhurbaşkanının bu isteğine yardımcı olma görevini tevdi etti. Gelin, Sayın Cumhurbaşkanımızın yirmi yıldır çözemediği fakat giderayak el atmak istediği bu derin yaraya birlikte merhem olalım. Muhalefetin getirdiği her kanun teklifine içeriğine bakmadan “hayır” deme alışkanlığını bir süre kenara bırakın.

Cumhurbaşkanımızın sözünü havada bırakmayalım diyorum Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesi ile 5187 sayılı Kanun’a eklenen ek 7’nci maddenin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve ikinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

“Basın kartının ek 6 ncı maddenin ikinci fıkrası uyarınca iptali hâlinde, kartın iade edildiği tarihten itibaren bir yıl geçmedikçe yeniden basın kartı verilmez.”

                                                   Mahir Ünal                                                                                                Feti Yıldız                                                                                            Ahmet Özdemir

                                               Kahramanmaraş                                                                                              İstanbul                                                                                             Kahramanmaraş

                                                  Ahmet Akay                                                                                                                                                                                                          Hüseyin Şanverdi

                                                     Şanlıurfa                                                                                                                                                                                                                      Hatay

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Önergeyle, basın kartının iptalinin sonuçlarının düzenlendiği maddede değişiklik yapılarak kartın iptali hâlinde öngörülen bir ila beş yıl basın kartı alamama yaptırımı hafifletilmektedir. Böylelikle, basın kartının ek 3’üncü maddede yer alan şartların sağlanmaması nedeniyle iptali durumunda bir yıl boyunca basın kartı düzenlenmemesini öngören hüküm kaldırılmış olup kartı bu nedenle iptal edilen basın mensubu ilgili şartın sağlanmasıyla birlikte beklemeksizin basın kartı başvurusu yapabilecektir. Öte yandan basın ahlak esaslarına aykırılık nedeniyle iptal durumunda tekrar basın kartı düzenlenebilmesi için öngörülen süre kartın iadesinden itibaren beş yıldan bir yıla indirilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 16’ncı madde kabul edilmiştir.

17’nci maddede 3 önerge vardır, ikisi aynı mahiyette olup, okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                  Kemal Peköz                                                                                Serpil Kemalbay Pekgözegü                                                                             Hasan Özgüneş

                                                       Adana                                                                                                        İzmir                                                                                                        Şırnak

                                                  Murat Çepni                                                                                             Musa Piroğlu                                                                                    Mehmet Ruştu Tiryaki

                                                        İzmir                                                                                                       İstanbul                                                                                                     Batman

                                                   Nuran İmir                                                                                     Mahmut Celadet Gaydalı                                                                                     Sait Dede

                                                       Şırnak                                                                                                        Bitlis                                                                                                      Hakkâri

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                                  Engin Özkoç                                                                                                                                                                                                            Gamze Taşcıer

                                                      Sakarya                                                                                                                                                                                                                      Ankara

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz İstanbul Milletvekili Sayın Musa Piroğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Piroğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

MUSA PİROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, geçtiğimiz hafta cumartesi günü Tozkoparan Mahallesi’ndeydim, Güngören'de. Sabahın beşi, mahallede yıkım var ve bütün mahalle yüzlerce polis tarafından ablukaya alınmış durumda; bariyerler, burada gördüğünüz bariyerler, TOMA’lar ve her şeyle mahalle ablukaya alındı. Ben ve Züleyha Gülüm oradaydık, halkın yanına gittik; polis kalkanlarla darbederek herkesi dışarı attı, koçbaşlarıyla kapılar kırıldı ve evler yıkıldı. Aynı görüntü bütün yaz boyunca Beykoz Tokatköy'de yaşandı, aynı görüntü Beyoğlu Fetihtepe'de yaşandı, aynı görüntü Beyoğlu Hacıhüsrev'de yaşandı. Polis bütün yaz boyunca İstanbul'da devlet terörü estirdi; insanları zorla evinden çıkardı, koçbaşlarıyla kapıyı kırdı ve inşaat baronlarının, belediye başkanlarının o evleri yıkmasına eşlik etti. Polis sadece bununla yetinmedi; ETF direnişçilerini, direnen işçileri zorla darbetti. ETF’de, patron Sanem Dikmen'in fabrikayı iflasa sürükleyip işçilerin haklarının üstüne çökmesi sonrası işçiler direniş başlattı. Polis kapıdaki işçileri darbetti, yerlerde sürükledi ve patronun fabrikadaki malları çalmasına gözcülük etti. Görevi hırsızlığı engellemek olan İstanbul polisi, patronun işçilerin hakkını çalmasına, malları çıkarmasına eşlik etti, direnenleri gözaltına aldı ve bugünkü basın kanunu tam da bu görüntüler kimse tarafından görülmesin diye çıkarıldı. Sadece bu görüntüler, sadece polisin zorbalığı değil, ENAG’ın, yani bağımsız TÜFE araştırması yapan ENAG’ın, enflasyon araştırması yapan ENAG’ın raporları gizlendi, bu sayede halk gerçeklerden uzak kalacak.

Peki, Basın Kanunu başka ne amaçla çıkarılıyor? Süleyman Soylu’nun uyuşturucu baronlarıyla, katillerle, hırsızlarla, kara para aklayıcılarıyla çektirdiği fotoğraf albümü yayınlanmasın diye çıkarılıyor. Pudra şekeri adı altında kokain partisi yapanların fotoğrafları yayınlanmasın diye çıkarılıyor. Bu iktidarın Sayıştay raporlarıyla belgelenen yolsuzluğu, hırsızlığı, çürümüşlüğü halk tarafından görülmesin diye çıkarılıyor. Bu basın kanunu Milletvekili Habip Eksik’i yaralayan, darbeden polislerin ismi, yüzü görünmesin, suçları açığa çıkmasın diye çıkarılıyor. Bilinsin ki bundan sonra milletvekillerimizin başına gelecek her şeyin sorumlusu Süleyman Soylu olacaktır, emri verenler olacaktır. Ve yine bilinsin ki Goebbels kanunlarıyla Almanya’yı sessizliğe boğan Hitler’in elemanları ve Hitler’in kendisi bu suçlardan kurtulamadı. Halka karşı suç işleyenler kim olursa olsun, hangi sıfatı taşırsa taşısın eninde sonunda yargılanacak ve hesap verecek; sonu Hitler gibi olacak, sonu mahkemelerde yargılanmakla bitecek.

Basın kanunu niye çıkarılıyor? Halkımız üç şeyi bilmek zorunda. Bir, bütün basının sesi kısılmıyor -medyanın bir kısmını satın almış olan iktidar- kalemleri satın alınmış, dilleri bağlanmış olan yandaş medyanın sesi kısılmıyor, onlar iktidarın sözcüsü, basın olmaktan çıkmış. Bir avuç özgür basının sesi kısılıyor, bir avuç gazetecinin, yayın kuruluşunun sesi kısılıyor. İki, basının sesi kısılmıyor, aslında halkın sesi kısılıyor. Halkımız şunu bilmek zorunda: Bu yasa basına yönelik çıkmıyor, bu yasa halka yönelik çıkıyor ve halkın sesini kısmak için çıkıyor. Ve üç, bunca yıldır iktidarda kalan Hükûmet seçime altı ay kala bu yasayı niye çıkarıyor? Herkes şu konuda uyanık olmak zorunda. Eğer bu yasa çıkıyorsa bir art niyet vardır, o art niyet seçimi çalmaktır, sandığı çalmaktır; 7 Hazirandan bu yana sandığı çalarak ayakta kalan iktidar yeni bir sandık çalma operasyonu yapmaya çalışıyor ve halkın bu bilgilere ulaşmasını ve bu bilgilerden haberdar olmasını engellemeye çalışıyor. Bize düşen, sesimizi yükseltmek; bize düşen, özgür basınla yan yana durmak ve bu baskı politikalarına karşı direnmektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MUSA PİROĞLU (Devamla) – Kâr etmeyecek, yıkılacaksınız, kaybedeceksiniz.

Ben buradan bir çağrıyla konuşmamı bitirmek istiyorum. İstanbul’da 16 Ekim Pazar günü saat 14.00’te işçi, emekçi buluşması var Kartal Meydanı’nda. İşçi Emekçi Birliği, ezilen bütün herkesi, sömürülen herkesi, yolsuzluktan, zulümden gına gelmiş, bu iktidarın gadrine uğramış, patronunun zulmüne uğramış bütün işçileri ve yoksulları Kartal Meydanı’nda buluşmaya çağırıyor.

Ve ben buradan diyorum ki: Biz sustuğumuz sürece, biz sessiz kaldığımız sürece bu sömürü düzeni, bu saltanat devam edecek ve biz ayağa kalkarsak bunlar bir avuç çapulcu, kaybedip gidecekler; kazanan ülkenin halkları olacak, kazanan biz olacağız. Herkesi sesini yükseltmeye, bu cehenneme gidişi durdurmak üzere harekete geçmeye çağırıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın Gamze Taşcıer.

Buyurun Sayın Taşcıer. (CHP sıralarından alkışlar)

GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, “dezenformasyon kanunu” adı altında bir teklif getirdiniz. Tabii, “dezenformasyon”un tam karşılığı nedir diye sözlüğe baktığımda; kasıtlı olarak yayılan çarpıtma bilgi yani gerçek olmadığını bile bile söylemeye devam edilen bilgi. Sözlüklerin içerisinde, o kelime daha iyi anlaşılması için cümle içerisinde kullanılır. Ben de size Türkiye’de dezenformasyonun daniskası olan -cümle içerisinde- bazı sözcükler kullanacağım.

Mesela Gezi direnişi sırasında “Camiye ayakkabılarıyla girdiler, içki içtiler, görüntüleri elimizde, bu cuma yayınlayacağız.” dediniz; kaç cuma geçti, kaç yıl geçti, ortada görüntü falan yok. Televizyona çıktı Erdoğan, 80 öncesi yaşadığı zorluklardan bahsederken büyük kızı Esra’nın bir gece kapısına astığı duygusal mesajdan duygulanarak bahsetti; küçük bir sıkıntı vardı, Esra Erdoğan 1983 doğumluydu. Hızını alamadı, “Ben 75 kişilik sınıflarda okurken tek parti dönemiydi, CHP iktidardaydı." dedi; güler misiniz, ağlar mısınız, Tayyip Erdoğan 1954 doğumlu! Hemen bir parantez açayım: Tabii, burada bir dezenformasyon yoksa -bir sağlıkçı olarak söylüyorum- çok ciddi bir sağlık problemi var demektir. Yine, Erdoğan hızını alamadı, “IMF bizden 5 milyar dolar borç istedi." dedi; meğer gerçek, IMF’ye üye olan ülkeler Fona bazı taahhütlerde bulunuyordu, bu para hiç talep edilmedi ve hiç istenmedi.

Tarım Bakanı çıktı, “7 liralık maliyetle sekiz saat çalışan traktör ürettik." dedi; traktörü gören oldu mu değerli milletvekilleri? Ben görmedim. “Yerli uçağımız göklerde." dediniz; muhtemelen hâlâ göklerde uçuyor ki bu uçağı da gören olmadı. “Tüm dünyada enflasyon var, sorun sadece bizde değil.” dendi; savaştaki Rusya’da bile enflasyon yüzde 14’ken TÜİK rakamları gerçek olmamasına rağmen yüzde 85 oranında. Büyük ekonomist Erdoğan’dan bir tık daha küçük ekonomist olan Danışmanı Yiğit Bulut “Başkanlık sistemi geldiğinde neyiniz var neyiniz yok, 3 kat olacak." dedi; vatandaşın parası, ne var ne yok pul oldu.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Mazot oldu 4 kat.

GAMZE TAŞCIER (Devamla) – Tabii, en büyük dezenformasyonlardan bir tanesi, “CHP camileri ahır yaptı." dedi; tarihçiler camileri ahır yapanın Yunan orduları olduğunu… CHP’nin bu camileri tekrar tadilatını yaparak hizmete sunduğu gerçeğini de hâlâ duymazlıktan geliyorsunuz.

Tabii, dezenformasyon ve yalan konusunda elinize su dökemese de size yaklaşan birileri daha var; havuz medyanız. Mesela havuz medyası Takvim Haziran 2013’te, ağaçla röportaj yapan kişi olarak bilinen Mevlüt Yüksel’in CNN’in ünlü sunucusuyla yaptığı röportajda” Gezi eylemlerini para karşılığı desteklediklerini itiraf etti." demiş ama bir sıkıntı var, yalan, uydurma bir haber olduğu da sonradan ortaya çıktı.

Yine, Yeni Şafak’ta 2018’de bir kupürde 77 yaşındaki amcayı konuşturmuşlar. Amca demiş ki: “1946 seçimlerinde oy kullandım. CHP millete oy kullandırmadı." Tabii, yalan söylerken de demek ki matematiğe ihtiyaç var, o hesaba göre amca 5 yaşında oy kullanmış oluyor.

En son örneğiniz “İstanbul Fikirtepe’de doğal gaz patlaması oldu." dediniz; binada doğal gaz olmadığı ortaya çıktı.

“İstanbul Büyükşehir Belediyesinin cenaze aracında Belediye personeli esrar taşırken yakalandı." dediniz; aracın, Yeni Şafak’ın sahibi Albayrak ailesinin damadının olduğu, kişilerin de şirket personeli olduğu ortaya çıktı.

Yani değerli milletvekilleri, Tolkien’in romanları vardır, her biri en az bin sayfalık. Herhâlde sizin dezenformasyonlarınızı kitap hâline getirsek Tolkien’i bile sınıfta bırakırsınız. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Ben sözlerimi de son bir uyarıyla bitireyim -ünlü bir yarışma var, hani, son kararını verirken yarışmacılara soruyor- emin misiniz değerli milletvekilleri, bu teklifin yasalaşacağından? (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü bu teklif hapis cezası getiriyor, eğer bu teklif yasalaşırsa saraydan başlamak üzere bu koltuklarda oturacak doğru düzgün neredeyse hiç kimseyi bulamayacaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

GAMZE TAŞCIER (Devamla) – Ve şunu da ifade edeyim: Dünya tarihi boyunca tüm otoriter rejimler aynı yöntemlere başvurdu. İktidarlarının gittiğini, kendilerine olan desteği kaybettiklerini gördükleri an medyayı susturmaya, sansür uygulamaya başladılar; yetmedi, kendi gibi düşünmeyenleri hapse atmaya başladılar ama hiçbiri kaçınılmaz sonunu engelleyemedi. Halk desteği çekti ve iktidarları ellerinden gitti. Bugün bu döngüde sıra sizde ve ne yaparsanız yapın, bütün baskılarınıza, bütün engellemelerinize rağmen yalanlarınızı, yaptığınız bütün gerçek olmayan söylemlerinizi, rantlarınızı, hırsızlığınızı yani gerçekleri ne pahasına olursa olsun söylemeye devam edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.47

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.54

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

340 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

17’nci madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 17’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                  Hüseyin Örs                                                                                             Feridun Bahşi                                                                               Mehmet Metanet Çulhaoğlu

                                                      Trabzon                                                                                                     Antalya                                                                                                     Adana

                                                  Dursun Ataş                                                                                             Yasin Öztürk                                                                                        Zeki Hakan Sıdalı

                                                      Kayseri                                                                                                      Denizli                                                                                                      Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Adana Milletvekili Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu.

Buyurun Sayın Çulhaoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 340 sıra sayılı Basın Kanunu Teklifi'nin 17’nci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubumuzun görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17’nci maddede 5187 sayılı Kanun'a “yönetmelik” ek 8’inci madde eklenerek “İletişim Başkanlığınca düzenlenecek olan basın kartlarının şekli, medya kuruluşlarında aranacak şartlar, kontenjanlar, Komisyonun çalışma ve karar alma usulleri, başvuru türleri ile başvuruda istenilecek belgeler Başkanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.” denilmektedir.

Değerli milletvekilleri, günümüz dünyasında Türkiye’nin, basın özgürlüğünde 180 ülke arasında 149’uncu sırada olmasından herkes rahatsız ama AK PARTİ bundan hiç rahatsız olmamakta. Bugün Türkiye'deki birçok sorunun altında yatan en önemli gerçek, hukuka, demokrasiye, insan haklarına ve bireysel özgürlüklere AK PARTİ iktidarı tarafından değer verilmemesidir.

Değerli arkadaşlar, 16 Nisan 2017’de Anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçildi. Bu sistemin yürürlüğe girmesiyle aradan geçen beş yılı aşkın sürede yürütmenin, yargı ve yasama üzerinde mutlak bir tahakküm kurduğu popülist ve otoriter bir rejim inşa edilmiş, bürokraside partizan kadrolar istihdam edilmiş ve edilmeye de devam edilmektedir.

RTÜK ve İletişim Başkanı olarak görev yapan kişilerin uygulamalarına bakıyoruz; uzun zamandır RTÜK’ün basına ve televizyonlara verdiği cezaların hemen hemen tamamına yakını muhalif olanlara verilmektedir çünkü bunlar siyasi saiklerle hareket ediyorlar. Bakın, bir başka örnek vereyim. AK PARTİ kontenjanından RTÜK üyesi seçilen Taha Yücel istifa ettiği için otomatikman bu üyelik İYİ Partiye geçti. Üyelik İYİ Partiye geçmesine rağmen bildirim yazısını RTÜK Başkanı aylardır Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına göndermedi yani görevini yapmadı. Şimdi boş olan RTÜK üyeliği Mehmet Ali Çelebi’nin AK PARTİ’ye katılımıyla İYİ Partiden AK PARTİ’ye geçti. RTÜK Başkanı da üç aydır boş olan üyelik yazısını, bekleme talimatının sonuçlanması neticesinde artık gönül rahatlığı içerisinde Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderir; ne yazık ki anlayış bu.

Değerli milletvekilleri, bugün itibarıyla sadece medyayı kontrol ederek siyasi iktidarını sürdüremeyeceğini anlayan iktidar, an itibarıyla sosyal medyayı da tam kontrol etmek istemektedir. 24 Temmuz 2018 tarih ve 30488 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan 14 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle kurulan ve hizmet vermeye başlayan İletişim Başkanlığının başında bulunan ve bu düzenlemeleri yapacak kişi kamu görevlisi midir yoksa sarayın siyasi elemanı mıdır? Bir kamu görevlisinin yüce Meclisimizin seçilmiş üyelerine ayar vermesi için görevlendirilmiş olması şüphesiz hepimizin sorgulaması gereken ayıplı bir durumdur. Bu kişi sürekli iç siyaseti ilgilendiren politik meselelerde AK PARTİ’nin siyasi çıkarlarını öncelemekte ve öyle davranmaktadır. Eğer bu kişinin imtiyazlı konumu sürdürülecekse Anayasa’da, kanunda, İç Tüzük’te ve ilgili mevzuatlarda düzenleme yapılarak durumunun ortaya çıkartılması ve hukuki, siyasi hesap verebilirliğinin yolunun açılması gerekmektedir.

AK PARTİ iktidarı kendisini devlet gibi gördüğü için, insan kayıran, kutuplaştıran ve engeller ören yönetim anlayışıyla milletimizin kadim devlet anlayışını da zedeliyor. Bu ayıplı zihniyet her şeyden önce devlet-millet bağına zarar veriyor; milletle beraber değil, millete rağmen yol yürüyerek milletimizin çaresiz, kimsesiz ve yalnız hissetmesine sebep oluyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “AK PARTİ’nin propaganda başkanlığı” olarak adlandırabileceğimiz Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı zaten basın kartının kime, hangi koşullarda verileceği ya da hangi durumda iptal edileceği konusundaki yetkiyi elinde tutarken yasada internet mecralarına basın kartı verilmesinin ne anlamı var? Çünkü uygulamada yandaşlara basın kartı verilmesinin yasal altyapısının yapıldığı inancı hâkim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Uzun zamandır gazeteciliğin bütünüyle iktidarın tekeline sokulmaya çalışıldığına ve ifade hürriyetinin yok edilmeye çalışıldığına şahit olmaktayız. Bu iktidar döneminde canlı yayında gazeteciye nasıl talimat verildiğini de gördük. Bu uygulamanın yandaş basın dışında kalan basın mensuplarına bir fayda sağlamayacağı düşüncesiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 17’nci madde kabul edilmiştir.

18’inci madde üzerinde 4 önerge vardır, ilk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesinde yer alan "Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yayımlanmakta olan süreli yayınlarla ilgili olarak Cumhuriyet Başsavcılıklarında bulunan kayıtlar, Basın İlan Kurumuna üç ay içinde devredilir” ve “ek3 üncü maddede yer alan şartları taşımaları kaydıyla” ibarelerinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                Hasan Özgüneş                                                                               Serpil Kemalbay Pekgözegü                                                                               Kemal Peköz

                                                       Şırnak                                                                                                        İzmir                                                                                                       Adana

                                                  Murat Çepni                                                                                                Sait Dede                                                                                       Mehmet Ruştu Tiryaki

                                                        İzmir                                                                                                       Hakkâri                                                                                                     Batman

                                                   Nuran İmir                                                                                                                                                                                                     Mahmut Celadet Gaydalı

                                                       Şırnak                                                                                                                                                                                                                         Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Adana Milletvekili Sayın Kemal Peköz.

Buyurun Sayın Peköz. (HDP sıralarından alkışlar)

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan teklifin 18’inci maddesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, dezenformasyon kanununu görüşüyoruz. Dezenformasyon, gerçeğe aykırı olan, gerçeğin üstünü örten ve çarpıtan bilgileri yaymayı ve bu bilgilerle de algı oluşturmayı içeriyor. Geçmiş döneme bakmadan önce, bugünümüze baktığımız zaman dezenformasyonun hemen hemen her gün tekrarlanarak yapıldığını, bunun da en çok Sayın Cumhurbaşkanı tarafından yapıldığını hep beraber görüyoruz. Çok yakın bir zamanda Cumhurbaşkanı “Biz iktidara gelmeden önce 30 yaşından küçükler oy kullanamıyordu.” dedi; hiçbiriniz Cumhurbaşkanına bir başka sefer tekrarlamaması için “Sayın Cumhurbaşkanım, 1982’de seçme yaşı 21’e, 1987’de 20’ye, 1995’te de 18’e indirildi.” deme cesaretini maalesef gösteremediniz.

Yine, Cumhurbaşkanı her gün yeni bir şey icat ediyor -biraz önce bazılarını izah etti arkadaşımız- “Biz iktidara gelmeden önce Türkiye’de buzdolabı yoktu.” diyebildi mesela, 1984’te kurulmuş olan üniversite için “Biz kurduk.” diyebildi; yine, kendisinin iktidarından sekiz sene önce açılmış havaalanı için “Biz açtık.” diyebildi ve ele geçirdiğiniz yüzde 95’lik basın yoluyla da bunu çok rahat yayabildi. Neden bu kadar çok rahat yayabildi? Çünkü basın el değiştirirken 2018’de Ziraat Bankası üzerinden 750 milyon dolar kredi olarak verdiniz ve bu kredinin tahsili için de bugüne kadar herhangi bir işlem yapılmadı çünkü gösterdiği arsaların daha önce 60 milyon lira değerinde olduğu ifade edildi, daha sonra plan değişikliğiyle 360 milyon liraya çıkartıldı ama buna rağmen herhangi bir ödeme yapılmadı. Ziraat Bankasının hesaplarını görüşürken de KİT Komisyonunda sorduğumuzda bununla ilgili de net bir cevap alamadık çünkü “Bu, bankanın kendi gizli işidir, şirketle arasındaki bir ilişkidir; dolayısıyla bunu size izah edemeyiz, açıklayamayız.” denilebildi.

Bütün bunlara rağmen Türkiye'de “özgür basın geleneği” denilen de bir basın var, yüzde 3’ü de içerse, yüzde 5’i de içerse Özgür Ülke, Özgür Gündem, Yeni Özgür Politika, Yeni Yaşam ve benzerleriyle süren bir basın var. Peki, bu basın ne pahasına yaşamını sürdürebildi bugüne kadar? Kapatılma pahasına, sansür edilme pahasına, ceza alma pahasına. Mesela bir gazete, 580 sayı yayınlamış, bunun 486 tanesi için dava açılmış, bu davaların sonucunda da yüz kırk yedi yıl ceza verilmiş.

Yine, bu özgür basın geleneği ölüm pahasına, can pahasına, kendilerini feda etme pahasına bu geleneği sürdürdü. İçinde Musa Anter, Hüseyin Deniz, Cengiz Altun, Ferhat Tepe, Ersin Yıldız ve Kadri Bağdu’nun da bulunduğu 27 kişi maalesef katledilerek özgür basın susturulmaya çalışıldı daha önceki dönemlerde. Kadri Bağdu, sizin iktidarınız döneminde katledildi ve şu ana kadar katili bulunmadı, yargılanmadı. Diğerleri için de aynı şey geçerli, hiçbirisinin katili bulunmadı ve yargılanmadı çünkü genel olarak, bunlar, iktidar doğrudan talimat vermese bile ortamdan yararlanıp durumdan vazife çıkartan insanlar tarafından yapıldı.

Diyeceksiniz ki: “Bu yasayı biz çıkaracağız, mahkemeler karar verecek sonuçta.” Evet, doğru, mahkemeler karar verecek ama hukuk bağımsız olsaydı, mahkemeler hukuka dayanarak siyasetin baskısından uzak bir şekilde karar veriyor olsaydı bu böyleydi. Sizin her hâkime, her savcıya telefon edip “Şunun hakkında dava aç.” ya da “Şunu cezalandır.” dediğinizi düşünmüyorum ama öyle bir ortam yarattınız ki hâkimler, savcılar sizin istemediğiniz bir karar verdikleri zaman 2’nci gün neyle suçlanacaklarını, nereye sürüleceklerini ve nasıl görevden alınacaklarını bilemedikleri için, bu korkuyu düzenli olarak yaşadıkları için, bu korkuyu üzerlerine saldığınız için, sizin korkunuzdan, sizin şerrinizden korunmak için sizin istediğiniz doğrultuda kararlar vermeye devam ediyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

KEMAL PEKÖZ (Devamla) – Bu baskı yasası da bundan öncekiler gibi çok uzun sürmeyecek, akamete uğrayacak ve bundan sizler yararlanamayacağınız gibi yarın öbür gün bu yasalarınızla, çıkarttığınız bu yasalarla kendiniz yargılanmak durumunda kalacaksınız ama biz adil olacağız, siz çıkarttığınız yasalarla yargılanırken bile sizin adaletli yargılanmanız için elimizden gelen çabayı göstereceğiz. Biz sizin gibi baskıcı olmayacağız, şiddet içeren unsurları bertaraf etmek için elimizden gelen çabayı sarf edeceğiz ve Türkiye’nin aydınlık bir ortama çıkması için de elimizden gelen çabayı göstereceğiz.

Meclisi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY(İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunacağım, oylarınıza sunduktan sonra karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:18.09

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati:18.14

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

18’inci madde üzerinde, Adana Milletvekili Kemal Peköz’ün önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

340 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

18’inci madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin çerçeve 18’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                  Hüseyin Örs                                                                                             Feridun Bahşi                                                                                            Dursun Ataş

                                                      Trabzon                                                                                                     Antalya                                                                                                    Kayseri

                                              Zeki Hakan Sıdalı                                                                                         Yasin Öztürk                                                                                       Yavuz Ağıralioğlu

                                                       Mersin                                                                                                      Denizli                                                                                                     İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden, İstanbul Milletvekili Sayın Yavuz Ağıralioğlu.

Buyurun Sayın Ağıralioğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Türk milletinin mümtaz vekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin, teklif edenlerce “dezenformasyonu engelleme” eleştirenlerce “enformasyonu engelleme” olarak algılandığı ve böyle müzakere edilip böyle mütalaa edildiği hemen hemen 5’inci güne giriyoruz.

Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin devlet kurumlarını parti propaganda kurumları hâline dönüştürdüğü böyle zamanlarda, çıkarılan kanunların mahiyeti metin üzerinde ne kadar güzel olursa olsun, arkasındaki ruhun, niyetin ya da üslubun kanunlara sirayet edeceği düşünülür. Normal şartlarda, ben bu kanun mahiyeti itibarında konuşma yapan arkadaşlarımızın tenkitlerini çok kıymetli buluyorum. Tenkitler, muhalefet adına tenkitler, iktidara empati yapabilme imkânı veren, mukayeselerle dolu tenkitlerdir.

Ama gözden kaçırılmış bir husus var: Bu kanun çerçevesinde size yöneltilen eleştirilerin tamamı bu kanunun mahiyeti itibarıyla dezenformasyon suçudur. Yani Tuncay Özkan’ın konuşması misalen, aslında çok muhtevalı bir konuşmadır, kendisi de bu eleştirilerini makul hâle getiren bir mağduriyet yaşadığı için -sizin bugünkü yasa itibarıyla “dezenformasyon” ithamıyla suçlayacağınız bir kabahatten, kusurdan, öyle zannedilen bir uygulamadan, ithamdan mağdur olmuştur- dolayısıyla, eleştirisi anlamlı hâle gelmiştir ama bu eleştiri aslında bu kanun kapsamında bir dezenformasyon suçudur yani beyefendi aslında görüşülen kanunun hilafına, uygulaması hilafına suç işlemiştir. İYİ Parti milletvekilleri, CHP mebusları aslında kıymetli tenkitlerde bulunuyorlar ama tenkitlerin mahiyeti, “Siz bu kanunu aslında dezenformasyon için değil, seçimde avantaj sağlamak için getiriyorsunuz.” ithamı aslında bir dezenformasyondur yani görüşülürken bile milletvekillerine suç işleme alanı açan, keyfîliği ihsas ettiren bir kanundur.

Efendim, bu kanunla ilgili bir sürü tenkit var ama tenkitleri sıralamaktan ziyade, ben kendimi siperleyip sağlama alıyorum; bu kanunun hilafına konuşan arkadaşların aleyhine olarak, Hükûmetin de lehine olarak bu kanunu destekliyorum. Bu kanun, doğru bir kanundur; bu kanun, çıkaranların siyasal üslubuna, siyasal diline, yönetime talip oldukları günden bugüne kadar savruldukları yere uygun bir hissiyatla çıkarılmış bir kanundur; doğru bir kanundur. İktidarda yirmi yıl kalıp iktidardaki 20’nci yılında “Yolsuzlukla ve yasaklarla mücadele edeceğim.” diyen bir insanın çıkarabileceği bir kanundur. Bu kanun -kıymetli dostum Ahmet Özdemir burada, Feti ağabey burada- ömürleri ithamın aslında, ait oldukları, mensubiyet duydukları geleneklerin manşetlerle, algılarla, iftiralarla engellenmeye çalışıldığı bir siyasi sicilin içerisinden gelenlerin çıkaracağı bir kanun değildir; çektikleri çileleri unutanların çıkaracağı bir kanundur. Yola çıkarken “Efendim, biz yolsuzluklarla, yasaklarla mücadele edeceğiz. Manşetlerle engellendik biz, yasaklarla zapt edilmeye çalışıldık, siyasi yasaklar önümüze kondu, birtakım tembihlenmiş, talimatlandırılmış gazete manşetleri bizim önümüzü kesti.” denilerek çıkılan yolun sonunda iktidarlarını korumak için manşetleri suç kapsamına alabilecekleri bir keyfîlik alanına çekiyor; doğru bir kanundur bu.

AK PARTİ şunun örneğidir: Hiçbir kanun gücü millet iradesini engellemeye yetmez, örnek AK PARTİ'dir; hiçbir ceberutluk, tembihlenmiş manşetlerle tecessüm edip millet iradesini gölgelemiş hiçbir kumpas millet iradesini durduramaz, örnek AK PARTİ. AK PARTİ yasaklarla engellenebildi mi ki siz yasaklarla muhalefeti engellemeye çalışıyorsunuz? (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) AK PARTİ engellenemedi. Tayyip Bey mevzuyu yanlış anlamış olabilir, şu cihetten yanlış anlamış olabilir: İktidara davet edilenler, kendi yaşadıklarını millete yaşatmasınlar diye iktidara davet edilirler yani Sayın Cumhurbaşkanına aslında millet 2002’de iktidarı tevdi etmiş olduğunda ona şöyle bir mesuliyet yüklemiştir: Sen, çocukların dâhil kendin siyasi mağduriyetler yaşamış insansın. Sen öyle bir ülke kur ki hiç kimse mağdur olmasın. Sen hakarete maruz kalmış bir insansın, senin ülkende, yönettiğin ülkede hiç kimse hakarete maruz kalmasın. Sen inancından dolayı örselenmiş bir insansın, kimseyi inancından dolayı örseleme. Sen manşetlerle önü kesilmiş bir insansın, sen manşetlere müdahale etme.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Sen demokrasi adına verdiğin mücadelede önü hep ceberutlukla, talimatla, tembihle, algıyla, iftirayla kesilmiş bir insansın. Seni iktidara davet ediyoruz, sen yaşadıklarını millete yaşatma. Öyle bir ülke kur ki senin yönettiğin ülkede herkes huzurla, güvenle yaşayabilsin; adalet ve demokrasi yüksek standartlarla, konforla buluşabilsin. Acaba diyorum, Sayın Cumhurbaşkanı mesajı yanlış mı algıladı? Acaba şöyle mi algıladı mesajı: Yaşadıklarını millete de yaşat, senin başına gelenler milletin de başına gelsin. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Seni engellemek için sana yapılanları, senin vasıtanla millete yapsınlar diye onlara imkân ver. Niçin söylüyorum bunu? Yirmi saniyem kaldı, devamını belki 23’üncü maddede tamamlayacağım. İktidarlar milletlerini korumak için iktidara gelirler. Milletlerinden korunmak için kanun çıkaranlar, zeval dönemlerine girmiş demektir. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Dolayısıyla, kendi iktidarını korumak için, milletinden korunmak adına böyle kanunlar çıkarmak iktidar için zeval demektir.

Devamını 23’üncü maddede arz edeceğim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Buyurun Sayın Ünal.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sadece kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum.

Sanırım hatip, Recep Tayyip Erdoğan'ın 2002’den bugüne kadar girdiği her seçimde milleti tarafından onaylandığını hatırlamadı herhâlde. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Anlamamışsın ki ne dediğini.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – 23’üncü maddede arz edeceğim.

BAŞKAN – Şimdi okutacağım önergeler aynı mahiyette olup okunduktan sonra birlikte işleme alacağım.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesiyle 5187 sayılı Kanun’a eklenen geçici 4’üncü maddenin ikinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                   Mahir Ünal                                                                                                Feti Yıldız                                                                                            Ahmet Özdemir

                                               Kahramanmaraş                                                                                              İstanbul                                                                                             Kahramanmaraş

                                                  Ahmet Akay                                                                                                                                                                                                          Hüseyin Şanverdi

                                                     Şanlıurfa                                                                                                                                                                                                                      Hatay

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                                  Zeynel Emre                                                                                           Faruk Sarıaslan                                                                                          Engin Özkoç

                                                      İstanbul                                                                                                    Nevşehir                                                                                                   Sakarya

                                            Ali Haydar Hakverdi                                                                                     Utku Çakırözer                                                                                       Vecdi Gündoğdu

                                                      Ankara                                                                                                    Eskişehir                                                                                                  Kırklareli

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki ilk önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Teklifin 4’üncü maddesinde önergeyle beyannamelerin Basın İlan Kurumu yerine Cumhuriyet Başsavcılığına verilmesi uygulamasının devamı temin edilmektedir. Bu düzenlemeye uyum sağlanması amacıyla önergeyle değişiklik yapılmaktadır. Böylelikle hâlihazırda Cumhuriyet Başsavcılığında bulunan beyannamelerin Basın İlan Kurumuna gönderilmesine ilişkin hüküm madde metninden çıkarılmaktadır.

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşma talep eden Eskişehir Milletvekili Sayın Utku Çakırözer.

Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP sıralarından alkışlar)

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkede milyonlar yokluk içinde geçim mücadelesi verirken bu iktidar vatandaşı nasıl sustururuz, gerçekleri nasıl saklarız derdinde. Basın Kanunu’nda değişiklik yapan teklifi konuşuyoruz ama Türkiye'de basının hiçbir meselesine çözüm yok bunun içinde. Bakın, haber takibi sırasında dövülen, nefessiz bırakılan basın emekçilerinin can güvenliği yok burada. Haberi yüzünden dokuz ayda 410 kez hâkim karşısına çıkan gazetecilere, tutuklu gazetecilere özgürlük yok. Halkın haber alma hakkı için çalışan televizyonları, Halk TV’yi, Tele 1’i, FOX'u, KRT’yi, TV5’i bu yıl tam 42 kez hukuksuzca cezalandıran RTÜK'e “Dur!” yok burada. Anayasa Mahkemesinin ihlal kararına rağmen Sözcü’ye, Cumhuriyet’e, BirGün’e, Evrensel'e, Yeni Asya’ya, Korkusuz’a ilan ambargosu uygulayan Basın İlan Kurumuna “Yetkini aştın.” demek yok burada. Anadolu basınına, yerel gazetelerimize, televizyonlarımıza can suyu hiç yok burada. Yolsuzluk, rüşvet suçlarınız bilinmesin diye iki yılda toplam 9.913 haberi paylaşıma erişime yasakladınız, yüzde 95’inde kişilik hakkı ihlali yok; hepsinin bilinmesinde, okunmasında kamu yararı var ama bu sansüre son vermek yok burada. Yasaklama yetkisi daha da genişletiliyor.

Peki, ne var o zaman burada? 29’uncu maddeyle uydurduğunuz dezenformasyon suçu ve cezası var. Yolsuzluklarınızı yazanı hapse atacaksınız, “Enflasyon yüzde 180.” diyen uzmanları susturacaksınız, iktidarı eleştiren yurttaşı hapisle korkutacak, sindireceksiniz.

Bakın, ortada daha kanunu yok ama siz gazetecileri sansür etmeye başladınız bile. TGS temsilcisi Sibel Hürtaş’ın milletin Meclisine bugün alınmamasını burada protesto ediyor, Sayın Başkandan bu antidemokratik kararın iptal edilmesi için yardım rica ediyorum.

Cumhurbaşkanlığında dezenformasyonla mücadele birimi kurmuşsunuz. Sarayın sansürcüleri bir de bülten çıkarmış, az önce Sayın Engin Altay, Sayın Tuncay Özkan gösterdi. İşte, burada, Dezenformasyon Bülteni, logosunu da damga gibi çizmişler. Ne diyor bakın: “Bu bir yalan haberdir, hakikati paylaş.” diyor logoları. Madem öyle, hodri meydan: Gözümüzün içine baka baka “Camiler yakıldı, camide içki içildi.” yalanını uyduranlara, Kabataş yalanını uyduranlara hadi basın damgayı da görelim. Mersin’deki hain PKK saldırısında bile siyasi rant için partimize iftira atanları, metrobüs kazasından çıkar devşirmek için “Çok ölü, binlerce yaralı var.” yalanı atanları mesela koyun bülteninize, yalan haber damgasını vurun; vuramazsınız. Genel Başkanımız Amerika'ya gitti, “Karşılayan FETÖ'cü.” diye kuyruklu yalan atanları koysanıza bülteninize; koyamazsınız. Sizin haberden, enformasyondan anladığınız sadece saray propagandası, “Dünya bizi kıskanıyor.” manşetleri. Ülkede yoksulluk varmış, yolsuzluk varmış; işsizlikten, geçim sıkıntısından intiharlar artmış, onlar dezenformasyon. Hepsini yasaklamak, engellemek, hapse atmak istiyorsunuz. Bir de tutturmuşsunuz “Almanya'da aynısı var.” diye. Burada, işte, Türkiye'nin kurucusu ve üyesi olduğu Avrupa Konseyinin belgesi, Venedik Komisyonu görüşü. Ne diyor? “Hiçbir yerde yok böyle bir şey.” diyor. Ne yokmuş? Yanlış bilgi için, dezenformasyon için vatandaşını hapse atmak yokmuş. Peki, hani aynısı Almanya'da, Fransa'da, İngiltere'de vardı. Değerli arkadaşlarım, asıl dezenformasyon tam da bu işte, bu kanunu savunmak için söylediğiniz gerçek dışı beyanatlar, asıl dezenformasyon budur. Sarayın sansürcülerine sesleniyorum: İşte damganız, haydi vurun bu kanuna bu damgayı, vurun kendinize. Ne yazıyor? Bu bir dezenformasyondur, bu bir yalan kanunudur “Hakikati paylaşın.” yazıyor. Haydi buyurun, vurun damgayı kendinize.

Değerli milletvekilleri, tarihî bir dönemeçteyiz. Bu kanunu hayata geçirdiğiniz an Türkiye'yi Kuzey Kore'ye döndürecek yolu açacaksınız. Bağımsızlığını çoktan yitirmiş bir yargı, hatta ona da gerek yok, atanmış bir BTK Başkanı artık bu kanunla sarayın talimatı doğrultusunda her birimizin sosyal medya paylaşımının, kişisel verilerimizin peşine düşecek; Facebook, Twitter, Instagram, ucu iktidara, saraydakilere dokunan her yolsuzluk, usulsüzlük haberini, paylaşımını silmeye zorlanacak. Tüm yurttaşların ama özellikle de muhaliflerin her türlü kişisel bilgisi için “Vereceksin.” diye baskı yapılacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Tabii.

Uymazlarsa merkezlerine baskına bile gidilecek; şaka değil, gerçek. Saraydaki sansürcüler, en masum, en mahrem kişisel bilgilerimizi, haberleşmemizi takip edecek, ifade özgürlüğümüzü yok edecek. Sonunda, değerli arkadaşlarım, milyonlarca yurttaşımızın ifade özgürlüğünün aracı konumundaki Facebook, Twitter, Instagram, TikTok, YouTube, WhatsApp, Signal, Telegram, ya bu ceberut iktidarın hukuksuz taleplerine boyun eğecek, bizi sansür edecek, bilgilerimizi paylaşacak ya da en ağır para cezaları, yayın durdurma cezalarıyla yüzleşecek ve Türkiye'yi terk etme noktasına gelecekler.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'yi kapalı bir topluma, Kuzey Kore'ye döndürmekten kimseye yarar gelmez. Kaybeden tüm Türkiye olur, hepimiz oluruz. Ne yaparsanız yapın, bu millet çok yakında bu zorbalıklarınıza, baskılarınıza “Dur!” diyecek, demokrasimize sahip çıkacaktır.

Sansür yasasına hayır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeler doğrultusunda 18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 18’inci madde kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 19 ila 40’ıncı maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde söz isteyen Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Züleyha Gülüm.

Buyurun Sayın Gülüm. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - Bizi izleyen halkımızı selamlıyorum.

Şimdi, evet, durum ne, ona bir bakmak lazım. Her türlü baskı, zor aygıtını kullanan iktidar yetmemiş, yetmiyor, bir türlü koltuklarını sağlamlaştıramıyorlar, yasa üstüne yasa getiriyor. Daha önce de yine “sansür yasası” dediğimiz ceza hukukuna ilişkin de çeşitli düzenlemeler gelmişti, sosyal medyaya ilişkin düzenlemeler gelmişti ama bu da onları kurtaramamış olacak ki hâlen koltuklarının kaygısında olacaklar ki yeni yasalarla önümüze çıkıyorlar.

Evet, bugün Mecliste çoğunluk olabilirsiniz, görüntüde bir çoğunluk olabilirsiniz çünkü o gün aldığınız oyları da aslında koruyamıyorsunuz, halk sizden desteğini çekmiş durumda, zira halk diyor ki: “Biz size bunun için oy vermedik; bizi yolsuzluk düzenine, hırsızlık düzenine, talan düzenine mahkûm edin diye oy vermedik, size bir daha oy vermeyeceğiz.” Bugün aslında bu koltuklardaki sayınız bile olmayacak ama siz olmayan bir yetkiye dayanarak halka karşı, halk için değil, halka karşı bir yasa çıkarmaya çalışıyorsunuz. Bugün, evet, belki sayıyla, görüntüde bu çoğunluğu sağladığınız için bu teklifi geçirebileceksiniz ama gerçekte bu yasanın demokratik bir yasa olmadığını, halka dayanmadığını ve yasal da olmadığını aslında hepimiz biliyoruz.

Şimdi, bu yasa ne yasası? Bir “dezenformasyonla mücadele” deniyor ama aslında AKP’nin “Kendi dezenformasyonumu daha geniş nasıl hayata geçirebilirim?” bunun yasasından bahsediyorsunuz. Ya, gerçekten size yetmiyor. “Yandaş medya” diyoruz; bütün medyayı satın aldınız, tehditlerle korkuttunuz, boyun eğmek istemeyenleri de para cezalarıyla, her türlü yargıdan gelen cezalarla susturmaya çalıyorsunuz, geriye kalan bir kısım sosyal medya ve özgür basın dediğimiz her türlü bedele rağmen susmayan basın emekçilerini de şimdi bu yasa teklifiyle susturmaya çalışıyorsunuz. Ama şunu görün ya, gerçekten görün: Ne yaparsanız yapın tutmuyor, bu halk kendi haberleşme kaynaklarını bir şekilde buluyor. Bu ülkede özgürlük, adalet isteyenler, eşitlik isteyenler bir yolunu buluyor, iletişimini kuruyor, haberini alıyor ve harekete de geçiyor, sessiz de kalmıyor. Uğraşın bakalım daha ne kadar toplumu susturabilmek için “Hangi yasayı çıkarsak, hangi düzenlemeyi yapsak kendi koltuklarımızı kurtarırız.” diye, boşuna uğraşıyorsunuz, bizden söylemesi.

Şimdi ne yapıyorsunuz? Yeni bir suç tipi yaratıyorsunuz; ucu açık, böyle bir yasal düzenleme hayatta görülmemiş bir şey, tamamen keyfî; istenildiği gibi yorum yapılabilecek ve bunun aracılığıyla da haber yapanlara, onu paylaşanlara, “RT” edenlere, beğenenlere “AKP ayarı çekme yasası” getiriyorsunuz aslında, bunun adı budur. Diyorsunuz ki: “Benim istediğim dışında bir şey söylerseniz sizi yalan haber yayma adı altında…” Tabii, sizin yalan haberlerinizi yaymak normal, bunda hiçbir sorun yok. “Sizi hemen cezaevine tıkarım.” diyorsunuz. Ne diyorsunuz? “Halk ve muhalif bütün kesimleri susturma yasasını çıkaracağım.” diyorsunuz. “Yaklaşan seçimler öncesi kırıntısı kalan demokratik ortamı da kaldıracağım, tümüyle sadece AKP’nin kendisinin çalışma yapabileceği, muhalif kesimi susturacak bir düzenleme yapacağım.” diyorsunuz. “Seçimlerde yapılacak, yapacağımız her türlü usulsüzlüğün üstünü örtecek bir düzenleme yapacağım.” diyorsunuz. “Kırıntısı kalan basın özgürlüğünü de halkın haber alma hakkını da haber yapma, yayma hakkını da eleştiri hakkını da toptan yasaklayacağım.” diyorsunuz. “Gazetecilerin haber yaparken daha fazla sansürlenmesini sağlayacağım, hatta para cezalarıyla da otosansürü normalleştireceğim.” diyorsunuz. “Yaptıkları haberlerden dolayı gazetecileri tutukluyordum, bundan sonra daha fazla tutuklayacağım.” diyorsunuz. Türkiye’de şu an 36 gazeteci gazetecilik yaptığı için tutuklu. Gazeteciler özgürlüğünü yitirirken toplumumuz haber alma hakkını, ülke de demokrasisini yitiriyor. 2022 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre Türkiye 180 ülke arasında 149’uncu sırada; bu, sizin için utanma duygusu gerektiren bir mesele değil mi?

RTÜK zaten iktidarın aracı hâline gelmiş durumda. Cezalarla susturamadığı basını para cezalarıyla susturmaya çalışıyor; AKP aleyhine, iktidar aleyhine yapılan her yayın, yorum bile katılmadan bir muhalif milletvekilinin yaptığı bir açıklamanın bile veriliyor olması para ve kapatma cezalarıyla karşı karşıya kalıyor. O kadar ileri gittiniz ki internet sitelerine erişim engeli getiriyorsunuz, yetmiyor, erişim engelinin getirilme haberini yapmaya da erişim engeli getiriyorsunuz; yani, bu kadarı herhâlde tarih boyunca en antidemokratik, en faşizan ülkelerde bile görülmemişti.

Şimdi, siz ne istiyorsunuz? Nelerin kapatılmasını istiyorsunuz, neyin üstünün örtülmesini istiyorsunuz? 2017’de Diyarbakır’da Kemal Kurkut’un polis tarafından öldürülmesinin üstünü kapatmak istiyorsunuz; zira, öldürenlere değil, siz bu ülkede onu fotoğraflayan gazeteci Abdurrahman Gök’e ceza verdiniz.

Sadece gazetelere değil; bilim insanlarına, akademisyenlere, sivil toplum gibi iktidarın verileriyle uyuşmayan bilgi üretenlere yani gerçek bilgiyi üretenlere de “Gerçek bilgi yayınlayamazsınız, bunu paylaşamazsınız, hatta beğenemezsiniz.” diyerek, korku duvarları yaratarak toplumu sessizleştirmeye, susturmaya çalışıyorsunuz. Hatırlayalım, pandeminin başında “Gerçek ölüm ve vaka sayısı çok daha yüksek, iktidarın açıkladığı sayılar doğru değil.” diyen hekimleri yanıltıcı bilgi ve halkı paniğe sevk etme gerekçesiyle gözaltına aldınız, haklarında soruşturma açtınız. Ne oldu? Sonra anlaşıldı ki aslında hekimler gerçeği söylüyormuş, asıl dezenformasyonu yapanlar sizlermişsiniz.

Teklifin 29’uncu maddesi “halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak” diyor. Ne demek korku yaratmak? Panik yaratmaktan kasıt nedir? O kadar subjektif, o kadar esnek, o kadar istediğiniz yere çekilebilecek bir mesele ki “Kullanışlı bir malzeme, istediğimiz gibi kullanırız.” diyorsunuz. Halk gerçek haberlerle korkuya falan kapılmıyor, gerçek haberlerle kendi yaşamını nasıl örgütleyeceğine bakıyor, buna karşı nasıl muhalefet edeceğine bakıyor ve siz işte bundan rahatsız olduğunuz için, asıl korkuya ve paniğe kapılan siz olduğunuz için bu yasayı çıkarma ihtiyacı hissediyorsunuz, bizzat siz aslında gerçeklerin üstünü örtbas etmek istediğiniz için bu yasayı çıkarıyorsunuz. Türkiye'de güvenilirliğini, bağımsızlığını koruyabilen hiçbir kurum kalmadı; ne İletişim Başkanlığı ne RTÜK ne BTK ne Basın İlan Kurumu hepsi iktidarın talimatıyla, iktidarın ihtiyaçlarına göre çalışıyor.

İnternet Kanunu’na getirilen hükümlerle sosyal medya şirketleri de tehdit ediliyor aslında. Deniliyor ki: “Bize muhbirlik yapmazsanız, bize bilgileri vermezseniz, muhalefet edenin bilgilerini bize aktarmazsanız sizi de kapatırız, sosyal ağlarınızı da kapatırız, bant daraltma yöntemleriyle sizi de yok sayarız ya da para cezalarıyla istediğimiz noktaya geleceksiniz yoksa sizi tümden kapatırız." Neden? Çünkü toplum sosyal medya üzerinden haberleşiyor, buralar üzerinden bu memlekette ne olup bittiğinden haberdar oluyor, sizin yolsuzluklarınızın, sizin aslında usulsüzlüklerinizin açığa çıkarılması ve topluma ulaşması sağlanıyor. İşte siz bunu susturmak için harekete geçiyorsunuz.

Kürt basını özel olarak hedefinizde. Daha yeni bir süreçte Kürt gazeteciler tutuklandı çünkü en büyük hak ihlalleri Kürt bölgesinde yaşanıyor, Kürt halkına yönelik olarak yaşanıyor ve siz öncelikle de burayı susturmak için harekete geçmiş durumdasınız.

Van’da helikopterden atılarak katledilen Servet Turgut’tan kimse haberdar olmasın istiyorsunuz. Silivri 5 No.lu Cezaevinde işkenceyle katledilen Ferhan Yılmaz gündem olmasın istiyorsunuz. Urfa’da sokak ortasında polis kurşunuyla öldürülen Muharrem Aksem’in ölümünden kimse haberdar olmasın istiyorsunuz. Ordu, Emniyet, yargı kadrolaşması için torpil yuvası hâline gelen TÜGVA’nın belgelerinin yayılmasını istemiyorsunuz. “Dolar uçtu.” demeyi, “Ekonomi kötü.” demeyi manipülasyon sayıp enflasyonu, krizi konuşturmak istemiyorsunuz. Sebep olduğunuz yoksulluğu gizlemek için bu yasayı çıkarıyorsunuz. Sokak röportajlarında ekmeğe muhtaç olduğunu haykıran halkın sesini kesmek istiyorsunuz. Ortağı olduğunuz sermayedarların hakkını çaldığı işçilerin direnişlerini gizlemek, yok saymak istiyorsunuz. Erkek şiddetini, erkek devlet şiddetini örtmek, cezasızlık politikanızın görünmez kılınmasını istiyorsunuz. Erkek egemenliğine karşı direnen kadınların özgürlük talebini örtbas etmek istiyorsunuz. LGBT+’ları yok sayan, hayatlarına kasteden politikalarınızın normalleşmesini ve herkesin nefret suçlarına yönelmesini istiyorsunuz ve bunu yaygınlaştırmak gibi bir derdiniz var. “Barınamıyoruz.” “Geçinemiyoruz.” diyen gençleri cemaat yurtlarına mahkûm edip intihara sürüklendiğini gizlemek istiyorsunuz. “Kentsel dönüşüm” adı altında rantsal dönüşümleri yapıp, halkı evinden barkından atıp sürgüne gönderip bunları da görünmez kılmak istiyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – Ve şu an Tozkoparan Mahallesi’nde yüzlerce polis, TOMA ve iş makineleriyle halkı nasıl evinden barkından ettiğinizi, sermaye gruplarına Tozkoparan’ı -ve daha birçok yerde “kentsel dönüşüm” adı altında rantsal dönüşümle- nasıl talan hâline getirdiğinizi, talan-rant politikalarınızı uyguladığınızı görünmez kılmak istiyorsunuz. Ve yine, Tozkoparan’da bu rantçı politikalarınızı uygularken ilk yaptığınız şey oradaki basın çalışanlarını, gazetecileri dışarı atmak oluyor. Yaptığınız hukukiyse, yaptığınız yasalsa, yaptığınız adaletli bir şeyse neden basını Tozkoparan’dan çıkarmaya, dışarıya atmaya çalışıyorsunuz? Neden bizi Tozkoparan Mahallesi’nde içeri almak istemiyorsunuz? Çünkü gizlemek istediğiniz çokça suçunuz var.

Tüm bunlarla zannetmeyin ki iktidarınızı koruyacaksınız, zannetmeyin ki koltuklarımızda oturacağız. Hiçbiri çözüm üretmeyecek, ne yaparsanız yapın bu halk kazanacak, özgürlükler kazanacak, mücadele edenler kazanacak. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına söz talep eden Antalya Milletvekili Sayın Feridun Bahşi.

Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 340 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, İran protestolarında Güney Azerbaycan'da gözaltına alınan ve her türlü işkencelere maruz kalan 16 yaşındaki Türk genci Atila Arfai’yi Türk milletinin baskısı sonucu İran rejimi kefaletle serbest bırakmak zorunda kaldı. Atila, Devrim Muhafızları Ordusu İstihbarat Teşkilatı tarafından telefonunun ekranında Atatürk resminin olması, yazışmalarda da Türkçe dilini kullanması sebebiyle gözaltına alınmıştı. Bozkurt Atila kardeşimi buradan selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Anayasa, yasama, yürütme ve yargı gibi devletin temel erklerinin kuruluşunu, işleyişini ve bu organlar arasında karşılıklı ilişkileri ve devlet karşısında vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini düzenleyen hukuki, temel ve kurucu toplumsal bir sözleşmedir. Çıkarılan her bir yasa, millet ve devlet arasında yapılan bir sözleşmedir. Bu sözleşmenin bir tarafında devlet varsa diğer tarafında millet vardır. Çıkarılan yasalar ne kadar tarafların iradeleri doğrultusunda olursa o derece uzun ömürlü olur ama taraflardan birinin iradesi, talep ve istekleri bu yasalarda gerektiği gibi yer almazsa bu sefer bu yasalar kısa sürede değiştirilmek zorunda kalınır. Görüşmekte olduğumuz bu yasa teklifinin metnine baktığımızda taraflardan veya paydaşlardan büyük bir bölümünün çıkan bu yasadan memnun olmadığı ortadadır. Dolayısıyla bu yasanın paydaşlarının büyük bölümünü memnun etmediği için uzun ömürlü olmayacağı da açıktır.

Değerli milletvekilleri, hatırlarsanız, 2018 seçimlerinden üç ay kadar önce en büyük medya grubunun önce cezalarla yıldırıldığını sonra da kaba kuvvetle el değiştirmeye zorlandığını bütün Türkiye sosyal medyadan yani Sedat Peker’in açıklamalarından öğrenmişti. Basın kontrol altına alınmış, sonra da seçime gidilmişti. Yine, bir seçim öncesindeyiz. Şimdi de bu sansür yasasıyla en temel haklardan olan Anayasa’nın 26’ncı maddesi “Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti” ile 28’inci maddesi “Basın hürdür, sansür edilemez.” ilkesi rafa kaldırılmış olacaktır. Bütün bu kısıtlamalara rağmen baskıcı iktidarlar hiç de rahat değildir çünkü inanılmaz boyutlara ulaşan dijitalleşme ortamı ve sosyal medya kullanımının kontrolü hayli zorlaşmıştır. İstenilen bilgiye her an yer, mekân gözetmeksizin ulaşılması şeffaf olmayan, keyfî yöneten, yalanlarla halkı oyalayan rejimlerin işini zorlaştırmıştır. Sadece Sedat Peker örneği bile iktidarın tedbir arayışını tetikleyen etkenlerdendir. Teklifin 29’uncu maddesine göre gerçeğe aykırı bilgiyi alenen yayan bir kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacaktır.

Sayın milletvekilleri, bu yasa neden hazırlanmıştır? Hepimiz biliyoruz ki seçimler yaklaşırken bütün güçleri orantısız biçimde elinde tutan iktidar muhalefeti tümden susturmak istiyor. Şimdi, böylesine çarpık bir yasanın gerekçesine bakalım.

Gerekçe 3 temele oturtulmuş. Dijitalleşme teknolojileri, bilgiye kolay erişim ve iletişim yöntemlerinden iktidarın rahatsız olduğu ve karşı tedbir aradığını gerekçenin ilk paragrafında görüyoruz. Gerekçede “Öyle ki dijitalleşme ortamıyla bağlantılı olarak yeni sosyal problemlerin, kişilik bozukluklarının ya da psikolojik rahatsızlıkların tartışıldığı bir dünyaya gidildiği, uzmanlarınca dile getirilmektedir.” denilmektedir.

Evet, toplumda ciddi biçimde psikolojik bir rahatsızlık yaşandığı görülmektedir. Ama neden böyle? Dijital platformları en çok kullanan Z kuşağının işlenen suçların pek de faili olmadığını bakarsanız görürsünüz. Bir sanatçının şarkı sözlerini bilmediği için 3 kamu görevlisi tarafından öldürülmesi, yine Adalet Bakanlığında daire başkanı hâkimin eşini öldürdükten sonra intihar etmesi, her gün yaşanan cinayet, taciz ve şiddet olayları, kadın cinayetlerinin tırmanması üzerinde gerçekten düşünmek gerekir. Olayı saptırmak yerine; sosyolojik, siyasal ve ekonomik boyutlarıyla toplumsal travmalar ve nedenleri incelenirse yararlı bir hizmet verilmiş olur.

Gerekçenin 2’nci paragrafında ise devlet sorumluluğu ağırlık kazanmış. Devlet, bireyin hak ve özgürlüklerini bu dijital ortamın kötülüklerinden koruması gerektiğini görev bilmiştir. Bunu şu ifadelerden anlıyoruz: Devletin bu alandaki yükümlülüğü, temel hak ve özgürlüklerin korunacağı ve aynı zamanda ifade özgürlüğünün de güvence altına alınacağı, düzenleyeceği bir rol üstleneceği; bunun sonucunda devletlerin, vatandaşlarının temel hak ve özgürlüklerini hem diğer kullanıcılara hem de sosyal medya platformlarına karşı koruması gerektiği hususu yer alıyor. Burada, devletin, bireylerin tüm temel hak ve özgürlüklerini korumakta kararlı olduğunu görüyoruz. İroni değil gerekçede böyle yazıyor. Oysa biliyoruz ki yüz yıllardır insanlığın mücadelesi iktidarların gücünü sınırlamakla geçmiştir. Sonuçta, devlete karşı bireyin temel hak ve özgürlüklerini güvenceye almak için anayasalar yapılmıştır. Bizim insanımız ise bugün özgürlüklerini korumak için devletin gölge etmemesi beklentisi içerisindedir.

Değerli arkadaşlar, gerekçenin son bölümünde ise 5237 sayılı Kanun’un “Kamu Barışına Karşı Suçlar” başlıklı beşinci bölümünde “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” başlığıyla müstakil bir suç ihdas edildiği görülmektedir. Sırf, halk arasında endişe, panik yaratmak saikiyle ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığıyla ilgili gerçeğe aykırı bir bilginin kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayılması suç olarak düzenlenmektedir. Böylelikle failde özel kasıt, gerçeğe aykırı bilgide özel nitelik ve eylemde elverişlilik aranmaktadır. Bu ne demektir? AK PARTİ’li hatiplerin ısrarla söylediği gibi, bu suçun oluşması için özel kasıt gerekmektedir. Endişe, panik yaratmak, kamu barışına aykırılık gibi hususlar vurgulanarak bu suç nedeniyle ceza alınmasının kolay olmadığını sıkça tekrarlayarak teselli vermeye çalışmaktadırlar. Bu suç ve ceza, iktidar mensuplarının kendilerini korumak, suçlarını önleyebilmek adına tedbir olarak ihdas edilmiştir. Şahısların birbirine karşı bu suçu işlemesi kolay olmamakla birlikte, muhatabın kamu yöneticisi olması hâlinde, hele bir de elverişli hâkim görevlendirilirse ceza almak hiç de zor olmayacaktır.

İktidarın gerçekleri ile muhalefetin gerçekleri çok farklıdır. İktidar “Ekonomiyi ben bilirim.” derken helikopterle yoldaki trafiğin yoğunluğuna bakarak “Muhalefet yalan söylüyor.” diyebiliyor. Oysa Türkiye’de ilk defa halkın büyük çoğunluğu yoksulluk ve açlık sınırında yaşamaktadır. Yine ilk defa İkinci Dünya Savaşı’nın enflasyon şartlarının üzerine çıkılmıştır. İktidara “Sen yalan söylüyorsun, gerçekleri söylemiyorsun.” denildiği zaman kim suçlanacaktır? Tabii ki muhalefet, iddiasından dolayı dezenformasyon yasasının ağır şartlarına takılacaktır. İktidar yapmadığı havaalanlarına, açmadığı üniversitelere “Yaptım.” derken “Sözleriniz gerçekleri yansıtmıyor.” demek riskli hâle gelmiştir.

Osmanlı sarayları emrinizde, yetmedi; Beştepe, Okluk, Ahlat, hatta yetmedi; Kıbrıs’a saray, uçaklar, sayısız makam araçları, Yassıada’ya oteller ve işe yaramayan betonlaşma ve atılan, saçılan, denetlenmeyen harcamalar nedeniyle halkın yarıdan fazlası açlık sınırlarında yaşıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – Teşekkür ederim.

“Siz ekonomist değil ekonomi cahilisiniz, batıyoruz.” derseniz suçlu sayılacaksınız ve en büyük yatırım alanınız cezaevlerini boşuna yapmamış olacaksınız.

Bu düşüncelerle Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Kadri Enis Berberoğlu.

Buyurun Sayın Berberoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KADRİ ENİS BERBEROĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; bu yasa teklifini görüşmeye başlayalı bir haftayı geçti. Bu geçen sürede dikkat ettim, bu yasa teklifi hakkında olumlu haber veya bir televizyon görseline rastlamadım -kaçırmış olabilirim, baştan söyleyeyim, insan beşer şaşar- ama bir iki noktada dikkatimi çeken bir gelişme oldu. Özellikle Hükûmeti destekleme konusunda hiçbir gayreti esirgemeyen medyada da -yani Hükûmet medyası, yandaş medya işte- bir endişe sezdim. Muhtemelen bu yasa gelecek sene olası bir iktidar değişikliğinde bizim tarafımızdan nasıl kullanılır onun tereddüdü ve korkusu içindeler gördüğüm kadarıyla. Hemen konuşmamın başında bu korkuyu gidereyim. Eğer bizim partiyi tanıyorsam, Genel Başkanımızı tanıyorsam hiç korkmasınlar, boşuna ve gereksiz böyle baskılara biz başvurmayız. Bırakınız, onlar da istedikleri gibi yazsın çizsinler çünkü örtülecek bir yolsuzluğumuz, bir adalet ayıbımız bugüne kadar olmadı, bundan sonra da olmayacak. Ancak açığı olan kendi hakkında yazanı çizeni, hatasını göstereni ezer, eziyet eder. Bugüne kadar Cumhuriyet Halk Partisinde böyle bir ayıp olmadığı için bizim de böyle bir yasaya ihtiyacımız yok. (CHP sıralarından alkışlar) Aslında sizlerin de niye olduğunu tam anlayabilmiş değilim. Belki aranızda benim eski mesleğimi bilenler olabilir, otuz beş seneye yakın gazetecilik yaptım, habercilik yaptım, televizyon kurdum, yönettim. Bu otuz beş sene içinde enteresan gelişmeler yaşandı özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi yönetiminde. Mesela, çok değil, on beş sene kadar önce medyada 2 grup vardı. Bu 2 gruptan 1’i 2001 krizinde battı, TMSF’den bir girişimciye, Ahmet Çalık’a veya o zamanki gazetelerde çıkan şekliyle “Bizim Çalık”a satıldı. Satıldı mı? Sözde satıldı çünkü 2 tane kamu bankasından 750 milyon lira kredi toplandı, dönemin Cumhurbaşkanı, Katar Emiri’nden kişisel olarak 250 milyon dolar temin etti, böylelikle bu grup el değiştirdi. El değiştirdi gibi gözüktü çünkü paravan patron gazeteye uğramadı, televizyona uğramadı, medyayı Sabah Grubu veya yeni adıyla Turkuvaz Medyayı aslında damat Bakanın ağabeyi yönetti. Şimdi “Burada ne var?” diyeceksiniz bir gazeteci olarak “O patron da patron, başka patron da patron.” Öyle değil çünkü bu patron 2014’te battı. 2014’te battığı zaman Karayolları müteahhitleri toplandılar, aralarında bir çıkma yaptılar, bu grubu sözde yeniden satın aldılar. “E, güzel, bunda da bir şey yok.” diyeceksiniz ama parti komiseri yine aynı kaldı. İşte, bakın, burası çok çokomelli, hakikaten çokomelli. Şimdi, siz bütün bu operasyonları yapıyorsunuz, aynı… Hani paralı otoyollar var ya, köprüler var ya, kullansak da kullanmasak da bedelini biz ödüyoruz; her gün sizleri öven, her gün bizlere söven medyanın masrafını da bizim sırtımıza yıkıyorsunuz. Nasıl? İşte, otoyol paralarıyla, santral paralarıyla, köprü paralarıyla o medyayı da biz finanse ediyoruz; benim isyanım bundan.

Peki, tek örnek yeter mi; yetmez. Mesela, orada 2 grup var dedim. İkinci grup benim çalıştığım grup; Hürriyet, Milliyet, Kanal D, CNN grubu. Ne yaptınız? Önce FETÖ’cü 2 maliyeci buldunuz, o grubun patronuna cumhuriyet tarihindeki en yüksek rekor vergi cezasını kestiniz; adamı korkuttunuz. Yetmedi, gazetesini düşündüğü için istifa eden ve siyasete atılan eski genel yayın müdürünü içeri attınız, daha da korkuttunuz. Ne oldu, yerine kim geldi? Yine kamu bankalarının finanse ettiği, o borçları ödememeye neredeyse yeminli bir isim geldi; Demirören. Ama özet şu: Medyanın yüzde 80’inden fazlasını kontrol ediyorsunuz -bunlar magazin gelebilir, detay gelebilir size- görsel medyanın da yazılı medyanın da. Daha ne istiyorsunuz ki veya buradaki bürokrat kardeşlerim ne istiyor ki? Bu biraz, hani, belki 2014’teki bir söylemi de hatırlatabilir size: Ne istiyor ki vereceksiniz, daha ne? Yani medya zaten sizin üzerinize zimmetli; Türkçesi bu, sizin istemediğiniz herhangi bir şey bir televizyonda yayınlanmıyor, herhangi bir gazetede manşet olamıyor. Örneklere girmek istemiyorum hâlâ o mesleğe olan saygımdan dolayı. Mesela, sadece bir örnek: Basın kartıyla ilgili yetki istiyor bu yasada. Arkadaş, peki, bu yetkiyi almadan bana basın kartı vermedi bu bürokratlar, otuz beş sene bu mesleği yapmış adamdan tamamen sembolik, onursal bir anlamı olan sürekli basın kartını esirgediler. Ben ne diyeyim? Bıraktım, hadi basın kartını verdi, bahşetti birilerine -mahkemeliğiz bu arada beyefendilerle- basın kartını verdiği gazeteciler, bu ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanını izleyemiyor. Gazetesine göre, televizyonuna göre seçiliyor. Ya, hepimiz oy kullandık o seçimde. O Cumhurbaşkanının konuşması benim için de haber, başkası için de haber; yorum ayrı ama haber bu.

Peki, o televizyonları, o gazeteleri okuyanlar haberi nereden alacak? Bu habere göre, o aldıkları habere göre siyasi tercihlerini nasıl kullanacak? Yani aslında siz birtakım gazeteleri, gazetecileri ya da televizyoncuları cezalandırayım derken, akreditasyon mantığıyla aslında o gazetelerden haber almaya çalışan, o televizyonlardan haber almaya çalışan insanları cezalandırıyorsunuz farkında mısınız? Bunun nasıl bir mantığı var?

Bakın, Basın İlan Kurumu ayrı bir hikâye hâline geldi, kuruluşunu da bilirim, gelişmesini de bilirim de -süre sınırlı malum- bir örnek vereceğim: Bundan yaklaşık bir buçuk sene önce İletişim Başkanı olan zatın -ki aynı zamanda Basın İlan Kurumunun da dolaylı yöneticisi- evine Cumhuriyet Halk Partisi Üsküdar İlçe Başkanı bir fotoğraf çekmek için gitti. Tartışmıyorum doğrudur, yanlıştır, o ayrı bir konu, zaten mahkemede beraat etti adam. Peki, bu haberi basan gazeteye bu arkadaş yetmiş dört gün ilan cezası verdi. Şimdi, ortada suç yok, İlçe Başkanımız beraat etmiş, yetmiş dört gün cezaya ne oldu? Kaldı. Yani bakın, çok açık anlatıyorum, kanunsuzluk o kadar diz boyu ki siz bu kanunla bu işi düzene sokamazsınız. Notlarıma bakıyorum, şöyle söyleyeyim: Danıştay, bildiğim kadarıyla, basın kartlarıyla ilgili yetkisini kaldırdı, bozdu, iptal etti; hâlâ devam ediyor. Basın İlan Kurumunun ilan cezalarıyla ilgili, bir hafta önce Anayasa Mahkemesi karar verdi. Haberleri var mı bilmiyorum, olsa da umursamazlar zaten, başka bir iradeleri var.

Sosyal medyayı en sona sakladım. Bakın, ben mesleğe başladığımda teleks vardı, daktilo makinesi vardı, ben meslekten ayrıldığımda cep telefonuyla haber yazıyorduk. Teknoloji bir nimet, aynı zamanda büyük bir külfet ve tehdit. Çocukluk hastalığı geçirir bütün medya, gazeteler de öyleydi. Görsel medya çıktı, ilk görsel medyayı -televizyonu diyeyim kibarca- Cem Uzan kurdu, nasıl kullandığını belki hatırlayan vardır. İnternet medyası, birbirlerine şantaj yapmak isteyen şirketlerin finansmanıyla gündeme geldi ilk defa. Bir çocukluk dönemi, bir çocukluk hastalığı her medyanın yani medyanın teknolojik gelişiminin tabii parçasıdır ve bunu namuslu insanlar, bu işe gönül veren insanlar kendileri düzeltir çünkü gazetecilik, habercilik zor bir meslektir; emin olun, çok zor bir meslektir, çok fedakârlık isteyen bir meslektir. Bir patrona, bir çıkar grubuna ya da bir ideolojiye teslim olmak zaten medyaya uygun değildir.

Lafımı toparlarken bir hatırlatmada bulunmak istiyorum: Bu yasa teklifiyle ne murat ediyorsunuz bilmiyorum, gerçekten bilmiyorum, samimiyetle söylüyorum bunu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADRİ ENİS BERBEROĞLU (Devamla) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

KADRİ ENİS BERBEROĞLU (Devamla) – Bakın, Cumhuriyet gazetesinin yönetimini toptan içeri attınız; kalktınız, Sözcü gazetesine “FETÖ’cü” dediniz, cezaları yağdırdınız, sahibi yurt dışında yaşıyor, babasının cenazesine gelemiyor. Ne değişti arkadaşlar? Ben meslek hayatım boyunca -demin saydım, ilave ettim- 22 Hükûmet, 12 Başbakan, 6 Cumhurbaşkanı gördüm, hepsi, istisnasız, medyayla uğraştı, hiçbiri başarılı olamadı, siz de başarılı olamayacaksınız. Böyle bir yasayla değil, ne getirirseniz getirin, özgürlüğe inanmış medyacıyı susturacak, korkutacak bir yasayı tarih yazmadı, bundan sonra da yazmaz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

Sağ olun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Birleşime 19.30’a kadar ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.05

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Teklifin ikinci bölümü üzerinde gruplar adına söz sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın Hüseyin Yayman’a aittir.

Buyurun Sayın Yayman. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizi izleyen çok değerli vatandaşlarımız; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. 340 sıra sayılı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Yasa Teklifi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Konuşmama başlamadan önce, bazı prensipleri ve bazı ilkeleri hatırlatmakta fayda görüyorum. Birincisi, bu yasa teklifi bir sosyal medya düzenlemesi yasa teklifi değildir; bu bir yalan haberle mücadele, dezenformasyon yasasıdır. İkincisi, bu bir sansür, yasaklama, engelleme yasası da değildir; referansı Avrupa Birliği müktesebatı olan, dünyanın gelişmiş ülkeleri olan hukuksal, yasal düzenlemelerdir. Üçüncüsü, biz AK PARTİ olarak yasaklarla, sansürle mücadele etmiş bir partiyiz. Burada daha önce söz alan hatipler sürekli bu konuları dile getirdiler ama şunu ifade etmekte fayda var: “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.” Tarihsel hafızaya bakıldığında, siyasal hafızaya bakıldığında kimin hangi referanslarla buraya geldiği çok daha iyi gözükmektedir.

Bir diğer önemli husus, biz meseleyi bir iktidar-muhalefet rekabeti bağlamında ele almıyoruz. Biz, meseleyi dezenformasyon olarak ele alıyoruz ve konuyu siyasetüstü bir konu olarak ele alıyoruz. Bu bağlamda, meseleyi gündelik tartışmalardan azade, küresel ağ sağlayıcıların, ulus aşırı dijital şirketlerin zaman zaman demokrasileri, zaman zaman ulusal devletleri, zaman zaman parlamentoları vesayet altına alma arayışına karşı, millî devletlerin kendisini koruma, güvence altına alma çabası olarak görüyoruz. Bir diğer önemli husus, biz konuyu hem bireysel hakların korunması hem kamu düzeninin sağlanması bağlamında çok önemli evrensel prensiplere dayandırmak istiyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa hazırlanırken biz, Dijital Mecralar Komisyonu olarak, iktidarıyla, muhalefetiyle Parlamentoda tam 18 toplantı yaptık ve bu toplantılarda Twitter hariç tüm dijital ağ sağlayıcılar; Facebook, YouTube, Google, LinkedIn, TikTok ve ismini burada sayamadığım tüm ağ sağlayıcılar geldi. Hepsi bizim toplantımıza girmeden önce ve kimi zaman da toplantı esnasında dezenformasyondan şikâyet etti. Kendi şirketlerinin insanlarla, vatandaşlarla bir etik kod sağlamak istediğini, bir sözleşme yapmak istediğini dile getirdiler ve son tahlilde, ister iktidardan ister muhalefetten ister dijital ağ sağlayıcılardan ister uzman isimlerden dile getirilen bir talep vardı, o talep şudur: Bu dezenformasyonla hepimizin birlikte mücadele etmesi gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, ben eminim ki siz de seçim çevrelerinize gittiğinizde size en çok dile getirilen husus, vatandaşlarımızın -zaman zaman kişilik haklarına- kişisel özgürlüklerini ve mahremiyetlerini ortadan kaldıran paylaşımlar konusunda elleri kolları bağlı olarak durmalarıdır. Biz vatandaşlarımızın hem mahremiyetlerinin, kişisel hak ve özgürlüklerinin korunmasını hem de özgürlüklerinin, kamu düzeninin korunması bağlamında bir yaklaşım içerisindeyiz.

Bir diğer önemli husus, hepiniz takdir edersiniz ki ekranları başında bizi izleyen vatandaşlarımız da hakkı teslim edecektir ki bugün “dijital ağlar” dediğimiz mecralar -ırkçılık, nefret, çocuk istismarı, kadına şiddet, uyuşturucu ticaretinin yapıldığı- her şeyin serbest olduğu mecralara dönüşmüştür. Dünyanın hiçbir ülkesinde bir ülkenin içişleri bakanının ya da muhalefet partisi liderinin hesabı askıya alınmamıştır. Burada hem Sayın Devlet Bahçeli'nin hem İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu'nun hesabının askıya alınması, diğer taraftan, Amerika Birleşik Devletleri'nde hâlâ Trump'ın hesabının askıda olması aslında dijital ağlarla ilgili tartışmaların sadece ülkemizde değil, dünyanın her yerinde çok hararetli bir biçimde devam ettiğini ortaya koymaktadır. Türkiye demokrasisi her zaman dünya demokrasi saatiyle eş değer hâlde ilerlemiştir, ilerlemeye de devam edecektir. Biz Twitter’ın, Facebook’un ve diğer sosyal ağ sağlayıcıların, Berlin’de hangi hukuka tabi ise, Viyana’da hangi sosyal düzenlemeye razıysa, Londra’da hangi hukuksal çerçeveye riayet ediyorsa Türkiye'de de benzer bir çerçeve metne riayet etmesini istiyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Geldiğimiz noktada yaşadığımız dram şudur: Ülkemizin herhangi bir yerinde bir orman yangını olduğunda orman yangınının bizatihi kendinden daha büyük bir yangın, bir sosyal facia, bir siyasal dram dijital ağlarda yaşanmaktadır ve bu mesele sadece iktidarın meselesi değildir, bu yüce Parlamentonun meselesidir. Burada çok değerli hatipler söz aldılar, ulus aşırı dijital ağların demokrasileri vesayet altına almak istediklerini ve ulusal parlamentoları devreden çıkartarak kendilerini yeri geldiği zaman yargının yerine, yeri geldiği zaman yürütmenin yerine, yeri geldiği zaman yasamanın yerine koyup bir sosyal mahkeme kurduklarını hep beraber görüyoruz. Dijital ağların, bireysel hak ve özgürlüklerin ifade edilmesi, farklı fikir ve düşüncelerin ortaya konulması bağlamında çok çok önemli, insanlık tarihinin gelişmesine önemli etkileri vardır ve bir dijital çağ yaşanmaktadır. Özellikle Covid süreci dijital çağı on yıl erkene çekmiştir. Eğitimin dijitalleşmesi, ticaretin dijitalleşmesi ve dolayısıyla siyasetin dijitalleşmesi; aslında önümüzdeki dönemde teknolojik gelişmelerin hayatımıza nasıl bir etki edeceğini hep beraber göreceğiz.

Değerli milletvekillerimiz, şu hususu açıklıkla ifade etmek isteriz: Bu yasayla, birincisi, internet medyası yasal bir zemine kavuşuyor ve bu noktada, Basın Kanunu’nun tam da bu kanun görüşülürken “update” edilmesiyle karşı karşıyayız. Burada şu hususu da belirtmek isterim: Dezenformasyon kanununun görüşüldüğü bir zeminde dahi dezenformasyon yapıldığını görüyoruz. Bu kanunu herkesin gerçekten daha ciddi bir biçimde, daha analitik bir gözle okuması gerektiğini görüyoruz. Peki, bu kanun ne getiriyor? Birincisi, internet medyası yasal bir zemine kavuşturuluyor. İkincisi, adı sanı belli olmayan ve sürekli bir kimlik krizi yaşayan internet medyası mensuplarına basın kartı veriliyor. Üçüncüsü, çocukların haklarının korunması ve çocukların dijital ağlardan korunması konusunda yeni yükümlülükler getiriyor. Dördüncüsü, insanların, kişilerin kişilik hakları, özgürlükleri korunuyor. Beşincisi, sosyal medya şirketlerinin temsilci atama meselesi tamamen çözülüyor. Altıncısı, yasaya uymayan platformlara reklam almama cezası getiriyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) – Teşekkürler.

Tamamlıyorum Başkanım.

Yedincisi, haber içeriğinde süreklilik korunuyor. Sekizincisi, kasıtlı olarak yalan haber üretmek suç teşkil ediyor. Burada yalan haber şudur arkadaşlar: Bir “tweet” attığında bu yasaktır anlayışı, sansürlenecektir anlayışı doğru değildir. Kanun çok açıktır, yeni düzenlemeyle suçun oluşması için beş şart aranmaktadır. Birincisi, yayılan haber gerçek olmamalıdır. İkincisi, ülkenin güvenliği ve kamu sağlığıyla ilgili olmalıdır. Üçüncüsü, halk arasında panik, korku ve endişe oluşturma kastı taşımalıdır. Dördüncüsü, kamu barışını bozmaya elverişli olmalıdır. Beşincisi, aleni olmalıdır. Eğer sizin paylaşımlarınızda bunlardan herhangi biri yoksa sizin bir sorun yaşamanız doğru değildir, mümkün değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yayman.

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Size göre, kullanılan her hak zaten kamu barışını bozuyor.

HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) – Teşekkür edeyim, Genel Kurulu selamlayıp gerçekten bitireceğim.

BAŞKAN – Hiç kimseye vermedik bu şansı, hadi siz de bir selamlama yapın lütfen.

HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) – Sayın Başkanım, nezaketinize teşekkür ederim.

Değerli Genel Kurulu, değerli milletvekillerimizi bir kez daha saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Bu yasa teklifinin memleketimiz, milletimiz için hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Bütün yasaklarınızın gerekçesinin “kamu sağlığı” “kamu güvenliği” olduğunu biliyorsunuz, değil mi?

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kırıkkale Milletvekili Sayın Halil Öztürk.

Buyurun Sayın Öztürk. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Öztürk, süreniz şahıslar adına da beş dakika olduğu için on beş dakikadır toplamda.

MHP GRUBU ADINA HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan mezkûr kanun teklifinin ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen değerli izleyicileri saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, oldukça önemli bulduğumuz bir teklifi görüşmekteyiz. Önemli diyoruz zira kişisel itibar suikastı, devletin güç ve itibar kaybı, toplumun panik havasına sürüklenmesi, yalan haberlerin serbestçe dolaşıma sokulması, anonim hesaplar arkasına saklanıp düşmanlığın, şeytanlığın ve terörist eylemlerin rahatça sürdürülmesi Milliyetçi Hareket Partisinin ısrarla takip ettiği ve tepki gösterdiği hassas konuların başında gelmektedir. Bu nedenle, gerek yalan haber ve dezenformasyonla ilgili gerekse sırf muhalefet etsin diye yabancı ülkeler tarafından fonlanan internet haber siteleriyle ilgili ilk imza sahibi olduğumuz kanun tekliflerimizin de bu kapsamda yasalaşmasını önemli bulmaktayız.

Değerli milletvekilleri, 1 Ekim 2020’de değişikliği yürürlüğe giren 5651 sayılı Kanun’da olduğu gibi, önümüzdeki teklife de itiraz edenlerin elle tutulur, sağlıklı bir çözüm önerisi ortaya koyabilmelerini isterdik. Çünkü tüm gelişmiş ülkelerin özellikle sosyal medya alanında tıpkı bizde olduğu gibi önemli tedbirler aldıklarını ve de almaya devam ettiklerini görmekteyiz. Ülkeler anlamında baktığımızda, 2019’dan bu yana, yalan haberle ilgili mücadele kapsamında 62 yasa önerilmiş, değiştirilmiş veyahut da uygulamaya konulmuştur. Örneğin, Almanya’da 2017’de yürürlüğe giren düzenleme, Fransa’da Aralık 2018’de enformasyonun manipüle edilmesine karşı mücadele kanununun yürürlüğe girmesi, İngiltere’de 2020 yılının Şubat ayında gündeme gelen yasa, Avustralya’da 2014 yılında yaşanan siber zorbalık sonucu sosyal medya düzenlemelerine başvurulması ilk göze çarpan gelişmelerdir.

Saygıdeğer milletvekilleri, NATO üyesi Yunanistan’ın sahip olduğu S-300 savunma sistemine ses edemeyen ancak söz konusu Türkiye olduğunda özellikle S-400 konusunda hop oturup hop kalkan Batılı güruh bu örnekte olduğu gibi yine iki yüzlü bir tavır sergileyerek görüşmekte olduğumuz bu kanun teklifine de tıpkı içimizdeki taraftarları gibi cinayet süsü vermektedir. Bugün bu kanun teklifiyle ilgili ülkemize eleştiri yönetenlere, özellikle haddi olmadan ülkemizin iç işlerine karışmaya cüret edenlere bu kürsüden bir örnek vermek isterim: Yunan Ceza Kanunu’nun 36’ncı maddesi 2021 yılında değiştirilmiştir. Söz konusu madde aşağıdaki ifadelere yer vermiştir: “Ulusal ekonomiye, ülkenin kendini savunma becerisine veya kamu sağlığına ilişkin olarak kaygı veya korku oluşturacak veya halkın güvenini sarsacak şekilde kamuya açık alanlarda veya internette yanlış bilgi yayan kişiler hapis ve para cezasına çarptırılır. Yine, söz konusu eylem basın ve internet yoluyla tekrar edilirse ceza 2 katı şeklinde uygulanır.” hükmü bulunmaktadır. Aynı ceza yukarıda belirtilen suçun işlendiği aracın sahibine veya yayıncıya da uygulanabilmektedir. Biliyorsunuz, Yunanistan bir Avrupa Birliği ülkesidir ve bu kanunun benzeri Yunanistan’da vardır.

Görüleceği üzere her ülke dezenformasyon, yanlış ve yanıltıcı bilginin tehlike arz etmemesi, pervasızca yayılmaması ve terör örgütlerinin propaganda aracı olmaması için tedbirler almaktadır; şu anda Türkiye'nin yaptığı da aynısıdır, kimse yalan haberi ve bunun yayılmasını savunmasın.

Ülkemizde suç özgürlüğünü savunan kesime seslenmek istiyorum: Eğer yalan ve yanlış habere veya anonim, sahte hesaplara bu kadar itibar edip konuyu ambalajlayıp “Demokrasi elden gidiyor!” çığırtkanlığı yapıyorsanız denetimi ve çözümü noktasında dürüst ve samimi değilsiniz. Bize göre, insanımız elbette özgürce kendisini ifade edebilmeli, düşüncesini özgürce dile getirebilmelidir. Önümüzdeki kanun teklifiyle amaçlanan, gerçek hayatta olduğu gibi dijital alanda da işlenen hakaret, yalan haber, dezenformasyon, itibar suikastı gibi suçların önüne geçebilmektir. Özgürlük demek bir başkasına hakaret edebilmek, yalan yanlış haberi yaymak, iftira atmak kesinlikle değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son çeyrek asırda insanlık daha önce hiç görülmemiş bir biçimde iletişime dayalı evrensel bir iletişim, etkileşim ağının etkisi altına girmiştir. Kimi uzmanların “ağ toplumu” kimilerinin de “küresel köy” olarak adlandırdığı bu yeni dönem günlük iletişimimizi çok boyutlu bir ortama taşımıştır. Özellikle internet teknolojisinin günlük hayatın içerisinde yer almasından sonra milletler ekonomik, toplumsal, kültürel ve siyasal durumuna bakılmaksızın her yönden bu etkileşime maruz kalmıştır. İnternetin ulusları, kültürleri, ahlaki kuralları, evrensel değerleri ve daha birçok alanı her yönden etkilediği, birbirine karıştırdığı açıktır. Bugün, internet ve sosyal medya kullanıcılarını bütün dünyaya bağlayıp evrensel kılarken aynı evin içindeki yerel bireylerle iletişimi kesintiye uğratmıştır. Burada ebeveynlerin çocuklarına kontrollü teknoloji sunmaları ve okullarımızda müfredata konulan medya okuryazarlığı dersinin önemsenmesi gelecek neslimizi ve vicdanımızı güvende tutmamıza olumlu katkı sağlayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dijital dünyada bilgiye ulaşmak parmaklarımızın ucundadır. 1960’lı yılların başında belki iyi niyetle başlayan sosyal medya aktiviteleri, günümüzde bütün dünyayı avuçlarına alan ilkokul çağından yaşlılarımıza kadar 8 milyar insanı âdeta kendisine mahkûm eden çağın en etkin silahı hâline gelmiştir. Dünyadaki sınırlar kalkmış ve her alanda insanoğluna büyük imkân ve fırsatlar sunmuştur. İnternet ve sosyal medya bilginin, haberin ve -sosyal medya diliyle söylersek- içeriklerin hızlı bir biçimde dolaşımını sağlamaktadır, buna ek olarak bilginin ve haberin üretildiği alana da dönüşmüştür. Tam burada, özellikle sosyal medyada dolaşıma sokulan bilginin güvenilirliği ve mahremiyet konuları karşımıza çıkmaktadır. Hepinizin bildiği gibi sosyal medya hayatımızda bazı olumlu etkiler sağlasa da geldiğimiz noktada, dezenformasyon çalışmaları, kişisel mahremiyetin zedelenmesi, sınıf ve kimliksel ayrımcılığın körüklenmesi, sanal ortamda zorbalık ve terörist faaliyetlerin sürdürülmesi, itibar suikastı gibi ciddi sorunlar ürettiği de güvenlik güçlerimizin raporlarında mevcuttur. Bugün, sosyal medya maalesef insan mahremiyetini yok sayan bir hâl almış durumdadır. Bunun yanında, salgın, doğal afet, seçim dönemleri veya toplumu yakından ilgilendiren önemli konularda dezenformasyonun daha fazla artış gösterdiği de görülmüş ve tespit edilmiştir. Ülkemizde yakın zamanda yaşadığımız yangın ve sel felaketi dönemlerinde hepimiz yalan yanlış bilgilerin; kurgulanmış, bilinçli hazırlanmış görsellerin nasıl dolaşıma sokulduğunu gördük. Maalesef algı oyunlarıyla insanlarımızı yanlışa düşüren sosyal medya paylaşımları tam anlamıyla psikolojik silah etkisi yaratmaktadır. “Anonim” veya “bot” denen yani sahte hesaplar tarafından dolaşıma sokulan etiketlerle birlikte kaos yaratma amacı taşıyan terör örgütleri, kötü amaçlı organizasyonlar veya kişiler toplumda özellikle bu gibi dönemlerde nefret söylemini yaymaktadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, elbette, yalan haber ve dezenformasyonla mücadele sadece kamunun alacağı tedbirlerle başarıya ulaşacak bir konu değildir; bu anlamda, sivil toplum kuruluşlarının, üniversitelerin ve ilgili meslek kuruluşlarının da odaların da sürece katkı sunması önem arz etmektedir. Diğer taraftan, büyük sosyal medya platformları bir içeriği neye göre kaldırıp kaldırmadığına ilişkin politikalarını şeffaflıkla paylaşmalı ve bunun ne derece uygulandığının denetlenebilmesi için kendi içerisinde hesap verebilirlik mekanizmaları kurmaları gerekmektedir. Ülkeden ülkeye farklı politika uygulayan bu şirketlerin standart bir politika benimsemesi ve bunu şeffaflıkla paylaşması da sağlanabilmelidir. Belki bu aşamada, alternatif bir yaklaşımla, belirli sayıda kullanıcıya sahip platformların içerikleri için şikâyet bildirim ve inceleme mekanizması oluşturmasını zorunlu kılmak yerinde olacaktır. Etkili olması ve platformların hesap verebilirliğini artırmak için yasal mevzuatlarla düzenleme yapmak da bağlayıcı olacaktır. Bu alanda ilk imza sahibi olduğumuz her ilde sosyal medya şikâyet komisyonları kurulması yönündeki kanun teklifimizin yasalaşması mevcut sorunların çözümüne katkı sunabilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzerinde yaşadığımız Anadolu coğrafyasının tarih boyunca sükûnet bulmadığı hakiki bir gerçektir. Emperyalizmin gözü bu coğrafyada olmuş, sınırlarımızın çevresindeki enerji kaynakları, ticaret yolları hep ilgi alanı olmuştur. Bu nedenledir ki bölgesinde güçlü bir Türkiye emperyalist güçlerin işine gelmeyecek; her alanda dışa bağımlı, kontrol edilebilir bir Türkiye işlerine gelecektir. Bu doğrultuda her yolu denediklerini, her fırsatı kullandıklarını yakın tarihimizde yaşadık ve gördük. Gezi Parkı’yla başlayan kaos oluşturma süreci, FETÖ’cü hainlerin 15 Temmuz darbe girişimi denemesi, sözde müttefikimiz olan ülke başkanının ülkemizdeki seçimlerle ilgili beyanları, fonlanan medya ve benzeri gelişmeler hafızalarımızda tazeliğini koruyan ilk örneklerdir. Bugün de özellikle sosyal medya üzerinden söz konusu amaca yönelik algı yöneticiliğinin yapıldığı açık ve nettir fakat ne yaparlarsa yapsınlar, liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin ifade buyurdukları gibi, sosyal medya aracılığıyla provokasyon üstüne provokasyona meyledenler Türkiye'nin önüne taş koymaya muktedir olamayacaklardır. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak coğrafyayı vatan kılan aziz ecdadımızın emaneti olan vatanımıza sosyal medya da dâhil her alanda sahip çıkacağız, milletimize gerçekleri her alanda, zamanda ve zeminde anlatacağız.

İktidar olmayı milletin iradesinde değil de yabancı ülkelerin başkanlarının ağzında arayanlara inat, her zaman “millî irade” diyeceğiz. 15 Temmuz gecesi, Türk milletinin sokakta kurduğu Cumhur İttifakı’nın gücüyle, hamdolsun, gönül coğrafyamızda, mavi vatanda Türkiye’ye rağmen plan yapılamayacağını tüm dünyaya ilan ettik. Biz, siyasetimizi tarihî gerçekler üzerinden ve tarihimizin omuzlarımıza yüklediği sorumlulukla yapıyoruz, bu anlayışla 2023’e giriyoruz, 2053 ve 2071 hedeflerine hazırlık yapıyoruz. Bizim için aslolan Türkiye Cumhuriyeti’nin hem bölgesinde hem de dünyada güçlü olması, ay yıldızlı al bayrağımızın ilelebet dalgalanmasıdır.

Aziz milletimiz müsterih olsunlar, Cumhur İttifakı çevremizde ve yurt içinde gelişen tüm olumsuzluklardan ve planlardan haberdardır. Ekonomimiz de 2023 seçimlerine kadar rayına oturacak, vatandaşımız hayat pahalılığına ezdirilmeyecektir. 2023 seçimlerini güven ve huzur içinde, âdeta demokrasi bayramı şeklinde geçireceğiz ve Türkiye, güçlü geleceğine kaldığı yerden, bugünden daha azimli ve istikrarlı şekilde devam edecektir.

Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında Türkiye’nin yüzyılı aziz milletimizin teveccühleriyle şekillenecek diyor, Milliyetçi Hareket Partisi olarak mezkûr kanunu destekliyor, ülkemiz ve milletimiz adına hayırlara vesile olmasını diliyor, Genel Kurulu ve ekranları başında izleyenleri tekrar saygıyla selamlıyorum.

Sağ olun. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İkinci bölümde gruplar adına söz talepleri karşılanmıştır.

Şahıslar adına son söz talebi İstanbul Milletvekili Sayın Ahmet Şık’a aittir.

Buyurun Sayın Şık. (HDP sıralarından alkışlar)

AHMET ŞIK (İstanbul) – Herkese merhaba.

Bu topraklar tarih boyunca oldukça tuhaf yasaklara tanık oldu. Reisiniz seviyor diye sizin de ayılıp bayıldığınız II. Abdülhamit “burun” “grev” “adalet” “hürriyet” “müsavat” “cumhuriyet” gibi bir dolu sözcüğü sansürlemişti mesela. 1980 faşist darbesini gerçekleştiren cunta kitap yakmakla kalmamış, “çağdaş kadın” “devrim” “özgürlük” “yaşam” gibi sözcükleri de yasaklamıştı. Cunta, Anayasa referandumunda “hayır” anlamına gelen mavi rengin gazetelerde kullanımını bile yasaklamıştı. Kürtçe konuşmanın yasak olduğu 90’larda sarı-kırmızı-yeşil renk kombinasyonu yasaktı. Daha geçen yıl, yağmalanan milyarlarca doları anlattığı için “128” sayısı yasaklandı Türkiye'de. Gençler neşelenmesin diye konserler, festivaller zaten yasak. Yani geçmişten bugüne memleketin kısa özeti bir yasaklar silsilesi. Şimdi de bu ucube yasaklar listesine bir yenisini eklemek istiyorsunuz. İktidarınız boyunca Meclisten geçirdiğiniz yasaların her biri talanın, yolsuzluğun, hırsızlığın önünü açtı; kurduğunuz yağma düzeninize hukuki değil, kanuni kılıf uydurdunuz. Denetleme mekanizmalarını ortadan kaldırmak için yargıyı yazboz tahtasına çevirdiniz; savcı ve hâkim cübbesi giydirdiğiniz saray yanaşmaları suçlarınızı yargılamakla değil, itiraz edenleri hapsederek susturmaya çalışmakla meşgul.

İstibdatçı Abdülhamit Kanun-ı Esasi’yi askıya almıştı, size faşist bir cuntanın anayasası bile yetmedi, onu da askıya aldınız. Padişahı eleştiren gazete ve dergiler yasaklanıp kitaplar toplatılmıştı, sizse medyayı dev bir saray bültenine, ülkeyi de dünyanın en büyük gazeteci hapishanesine çevirdiniz; ömrü halktan korkmakla geçen Abdülhamit’in herkesi ispiyoncuya çevirdiği Hafiye Teşkilatının görevini ise trolleriniz üstlendi, borazancılığını da İletişim Başkanlığı yapıyor. Patronuyla, yöneticisiyle, yazarıyla saray dalkavuklarından oluşan yeni medya düzeni de suçlarınızı gizlemeye yetmedi, şimdi de saltanatınızı devam ettirmek için çok sevdiğiniz Abdülhamit dönemini mumla aratacak bir yasa teklifiyle karşımızdasınız. “Dezenformasyon yasası” diye çok alengirli de bir isim bulmuşsunuz; güya yalan yanlış bilginin dolaşıma girmesini engelleyecek. Eğer gerçek niyetiniz buysa İletişim Başkanlığını kapatmakla işe başlayabilirsiniz; başındaki çakma Goebbels’e nasılsa eş dost üzerinden bol maaşlı bir iş bulursunuz. “Havuz medyası” diye anılan medya kurumlarını da gereğini yapan değil, hakikate kendilerinden daha fazla saygı duyan gazetecilere bırakabilirsiniz ama memleketin çıkarını, halkın menfaatini korumak değil, suç saltanatınızı sürekli kılmak niyetinde olduğunuzu biliyoruz. Bunun için de mutlak bir sessizliğe ihtiyacınız var, sizin gerçek niyetiniz işte budur.

Mevcut yasalar ve yargı eliyle zaten bir istibdat rejimi yarattınız, seçime de suçunuza bulaşmayan medya kuruluşlarını ve sessizlik sarmalına direnen sosyal medyayı susturarak girmek istiyorsunuz ama ne yaparsanız yapın nafile, gidicisiniz. İktidara geldiğinizden beri yurttaşların hakikati öğrenme hakkını gasbedip yalanlarınızı dayatmak için pek çok şey yaptınız ama her seferinde hakikat sızacak bir delik, dile gelecek bir ses buldu yani yasaklamak, ne olduğunuzu söylememize hiçbir zaman engel olmadı, yine olmayacak. Bu bağlamda, bu ülkeyi narkodevlet hâline getirdiğinizi, mafya babalarını bile gölgede bırakacak kadar suça bulaştığınızı, devletin kasalarını yağmalayıp ülkeyi talan ettiğinizi, bu halkın ter dökerek kazandığı her kuruştan haraç kestiğinizi, saraylar, uçaklar, milyarlık çantalar eşliğinde şatafatın esiri olduğunuzu, ülkeyi cihatçı çetelerin üssü hâline getirdiğinizi, gençlerin gülümsemesini yok edip yarınlarını gasbettiğinizi, her şeyi gerici karanlığınıza hapsedip koskoca ülkenin umudunu çaldığınızı söylemeye devam edeceğiz, susturamayacaksınız; susmadık, susmayacağız.

Madem istibdada kararlısınız, örnek aldığınız Abdülhamit gibi yasaklamanız gereken sözcükleri söyleyelim. “Cumhuriyet” sözcüğünü yasaklayın mesela çünkü cumhuriyetin 2’nci yüzyılında ilk yüzyılın “yüz karası” olarak anılacaksınız. “Saray” sözcüğünü yasaklayın çünkü yoksulun, garibanın, ezilmişin rızkıyla kurduğunuz müteahhitler imparatorluğunun nişanesi olan, harcı kanla karılan o sarayınız var ya, bir yıl sonra utanç müzesi olacak. “Fotograf” sözcüğünü yasaklayın -aklınıza suç işleri bakanınızın kriminal fotoğraf albümü gelmiş olabilir ama o nedenle değil- çünkü bu ülkenin yirmi yıldır hayatını zindan ettiğiniz insanları reisinizin fotoğraflarını duvardan indirip atmak için birbiriyle yarışacak. Hepsinden önemlisi “seçim” sözcüğünü yasaklayın çünkü ilk seçimde gideceksiniz. Sizin derdiniz suç saltanatınızın tahtını korumak ama ne yaparsanız yapın, bu ülke size teslim olmadı, olmayacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

AHMET ŞIK (Devamla) – “Taht” dedik madem, son yasak tavsiyesi de yine Abdülhamit’ten olsun: “Tahtın kurusun.” sözünü çağrıştırdığı için “tahtakurusu” sözcüğü de o dönem yasaklanmış. Siz de yasaklayın çünkü bu cumhuriyetin altını oyan tahtakuruları olduğunuzu söylemeye devam edeceğiz ve biz de sizin tahtınızı kurutacağız. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, sadece kayıtlara geçmesi açısından…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ünal.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Hatibin ifade ettiği bu çirkin benzetmeleri kendisine iade ediyorum ve şunun bir kez daha altını çiziyorum ki bir insanın düşünceleri sadece kendi gerçeğini yansıtır, bunlar hatibin kendi düşünceleridir; AK PARTİ’nin ve Hükûmetimizin gerçekliğiyle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Sadece kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, şimdi soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.

Süre on beş dakika; bunun yedi buçuk dakikası soru, yedi buçuk dakikası Komisyon tarafından cevap işlemi için kullanılacak.

Sayın Taşkın…

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ahilik, ticari ve sosyal hayatta ahlaki değerleriyle meslek ilkelerini birleştiren köklü bir manevi terbiye ocağıdır. Ahilik teşkilatının, günümüz temsilcileri, esnaf ve sanatkârlarımızdır. AK PARTİ olarak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın güçlü liderliğinde, yirmi yıllık iktidarımızda esnaf ve sanatkârların lehine birçok düzenleme gerçekleştirdik. En son, Sayın Cumhurbaşkanımız esnafımıza yeni bir destek paketinin müjdesini verdi. Esnaf ve sanatkârlar, Halkbanktan altmış ay vadeyle yüzde 7,5 oranla kredi alabilecek. Paketin toplam bedeli 100 milyar lirayı geçiyor. Esnafımıza hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın güçlü liderliğinde, AK PARTİ olarak her zaman esnafımızın yanında olduk, olmaya da devam edeceğiz.

Bu vesileyle, tüm esnaf ve sanatkârlarımızın Ahilik Kültür Haftası'nı kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özdemir...

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Komisyon Başkanımıza sormak istiyorum ben de.

Bizim de kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Konseyine üye ülkelerin yasalarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ve Konseyin ilkelerine uygun olup olmadığını denetlemekle yükümlü olan Venedik Komisyonunun yayımladığı bir acil görüş raporu var. Raporda diyor ki: Bu teklifte -bugün görüştüğümüz teklifte- yer alan bazı düzenlemelerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki ifade özgürlüğünü güvence altına alan bazı maddelere aykırı olduğu ve bazı düzenlemelerin ifade özgürlüğü üzerinde olası keyfî kısıtlamalar içerdiği ve özellikle teklif sahiplerinin ileri sürdüğü, diğer Avrupa ülkelerinde de benzer yasaların olduğu iddiaları maalesef bu yasada, Venedik Komisyonu Raporu’nda ciddi şekilde eleştirilmiştir. Ben, Komisyon Başkanımıza şunu sormak istiyorum: Ülkemizin bu tür eleştirilerle karşı karşıya kalmaması için, benim de üyesi olduğum Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda bu yasa görüşülerek uluslararası kurumlar ya da uluslararası imzalamış olduğumuz sözleşmelere karşı bu mevzuatın uygun olup olmadığını denetleyebilir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sümer… Yok.

Sayın Özkan…

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ak kadrolar her dönemde olduğu gibi, bu zorlu süreçte de esnafımızın yanında olmuştur. Esnafımız için Halkbank vasıtasıyla altmış ay vadeyle ve yüzde 7,5 faiz oranıyla 100 milyar liralık kredi… Ayrıca kredi üst limitleri 350 bin liradan 500 bin liraya çıkarılmıştır. İş yeri edindirme ve taşıt kredisi limitlerini de 1 milyon liradan 1,5 milyon liraya yükseltmiştir. Gençlerimize sıfır faizli kredi limiti 100 bin liradan 300 bin liraya yükseltilirken yaş sınırı da 30’dan 35’e çıkarılmıştır.

Bir esnaf milletvekili olarak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a esnaf ve sanatkârlara verdiği destekten dolayı teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Daha önce, televizyondan insanların gerçek bilgiye ulaşmasını Anayasa değişikliği görüşmelerinde engellemiştiniz. Daha sonra, bant kısıtlaması, internet kısıtlamasıyla insanların gerçeğe ulaşmasına engel olmaya çalıştınız. En son bu getirdiğiniz düzenlemelerde de bir ile üç yıl arası hapis cezası vererek insanların gerçeği öğrenmesini engellemeye çalışıyorsunuz. Biliniz ki gerçek her şeyden güçlüdür, eninde sonunda gerçekler halkla buluşacaktır. Nasıl Anayasa görüşmelerinde sakladığınız gerçeklerle bu süre içerisinde yüzleştiyse halk, gelecekte de gerçeklere ulaşmayı başaracaktır.

BAŞKAN – Sayın Kayan…

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hükûmet dezenformasyon yasasını getirdi. Şimdi, ayçiçeği giderleri ne? Mazot 300 lira, gübre 600 lira, tohum 70 lira, biçim 150 lira, ilaçlama 100 lira, amortisman 100 lira, işçilik 150 lira, kira 1.000 lira; toplam 2.470 lira. 12 liradan 170 kilo ayçiçeği 2.040 lira yapar; 430 lira zarar.

Buğdayda mazot 210 lira, gübre 900 lira, tohum 400 lira, biçim 150 lira, ilaçlama 150 lira, amortisman 100 lira, işçilik 150 lira, kira 1.000 lira; toplam 3.010 lira. 7,5 liradan 300 kilo buğday -ortalama- 2.250 lira; 760 lira zarar. Şimdi, bu zararı biz yarın söyleyemeyeceğiz, dezenformasyon yasasını AKP bunun için çıkarıyor.

BAŞKAN – Sayın Bulut…

BURHANETTİN BULUT (Adana) – Sayın Başkan, eczacılar artan mezun sayısı, verilmeyen meslek hakkı, ilaç fiyat farkları ve kurumların angaryaları nedeniyle zaten sorunlar yaşarken bir de on üç yıldır güncellenmeyen ilaç fiyat farkları fiyat kararnamesi nedeniyle eczacılar temel giderlerini dahi karşılayamaz hâldeler. Elektriğini, doğal gazını, kirasını, personel giderlerini ödemekte güçlük çeken her 2 eczaneden 1 tanesi kapanma noktasında. Bu nedenle eczacılar iktidara sesini duyurmak için 16 Ekimde Ankara meydanına inme kararı aldılar. Aylardır eczacı örgütlerine kör sağır saray dün gece yarısı ansızın ilaç fiyat kararnamesini güncelledi. Mitinge dört gün kala iktidar âdeta eczacıların ağzına bir parmak bal çaldı. Eylem kırıcı bu kararname eczacının derdine derman olamaz.

Eczacılık mesleği çok ciddi sorunlar içerisinde. Birbiri ardına açılan fakülteler mesleğin geleceğini ve mesleğin niteliğini tehdit ediyor. Eczacıların işsizlik kapısının önünde, kronik sorunlar çözülmez ise sağlığa erişimde çok ciddi sorunlar yaşanabilir.

BAŞKAN – Sayın Köksal…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, Afyonkarahisar merkezde bulunan 2. Belediye Şehir Çarşısı 1998 yılında Afyonkarahisar Belediyesi tarafından yapılmıştır. Vatandaş, çarşıdaki iş yerlerini ihaleyle almıştır. Binada 103 iş yeri mevcut olup bunlardan 78 tanesi esnafa, diğerleri Afyonkarahisar Belediyesine aittir. Söz konusu çarşı için 2015’te risk raporu hazırlanmış, 2017’de de yıkım kararı verilmiştir. Bu binanın alt katında belediyenin arşivi faaliyet göstermektedir. Eğer Afyonkarahisar Belediyesinin iddia ettiği gibi riskli bina ise niçin yedi yıldır kullanılmaya devam edilmiştir? Bu binanın risk raporu ve yıkım kararı verilmeden önce zemin etüdü, depreme dayanıklılık ve benzeri konularda doğru dürüst bir inceleme, araştırma yapılmış mıdır? Belediye, bu konuda, bu binada yıkım yerine, güçlendirme işine niçin girmemektedir? Ve madem yıkımda kararlıysa esnafa iş yerlerinin bedelini ödeme konusunda niçin bir rakam dahi telaffuz edilmemiştir? Sormadan edemeyeceğim, amaç esnafın ekmek teknesine göz dikip, rayiç bedelinin altında bir ödeme yapıp, çarşıyı yıkarak birilerine rant sağlamak mıdır?

BAŞKAN - Sayın Gürer…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Görüşülmekte olan Basın Kanunu Teklifi’yle ilgili kamuoyunun genel inanışı bir sansür yasası olduğu. Bununla ilgili yapılacak düzenlemede toplumun daha gerçek bilgilere erişiminin önü kesilecek. Oysa iktidarın elindeki olanaklarla RTÜK'le, Basın İlan Kurumuyla ya da mahkemelerle esasında suç sayılan ya da yalan olan her haberin düzeltilmesi ya da ceza verilmesi olası. Bu, tamamen, sosyal medya üzerinden paylaşımların önünü keserek, daha geniş kitlelerin gerçeğe erişiminin önüne geçmek amacıyla düzenlenmiştir. Böyle bir yasa teklifini kabul etmek olası değildir, kamuoyunun doğru bilgiye ermesi de engellerin ortadan kalkmasıyla olur. Demokraside özgürlükleri sınırlamak geleceği karartmaktır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Komisyon…

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.

Toplamda Orhan Sümer Vekilimiz hariç 9 milletvekilimizin burada söz aldığını görüyoruz. Tabii, Komisyonumuzla ilgili olanlara ben öncelikle cevap vermek istiyorum.

Sibel Özdemir, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekilimizin AB Komisyonu, AB Parlamenterler Komisyonuna ifade veren, rapor sunan Venedik Komisyonunun, mevcut şu andaki hâlihazırdaki 340 sayılı Kanun Teklifi’mizin düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda bazı eksiklikler içerdiğine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer alan ifade özgürlüğü kapsamındaki bazı maddeleri ihlal ettiğine dair bazı düşünceleri var. Özellikle Avrupa Birliği üyesi olan Almanya, Fransa, Hollanda, Belçika gibi bazı ülkelerdeki benzer düzenlemelerle bu kanunun hazırlandığına yönelik ifadelerin doğru olmadığı yönünde bir düşünce ileri sürdüler. Tabii, Venedik Komisyonunun diğer Avrupa Birliği ülkeleri hakkındaki yayınlamış olduğu raporları da Türkiye gibi yakından takip etse çok memnun olacağız. Özellikle soydaşlarımızın yaşadığı Batı Trakya’daki bir dernek tabelasının bile asılmasında büyük yasakların olduğu Yunanistan’a da keşke Venedik Komisyonu ilgili uzmanlarını gönderse de oradaki soydaşlarımızın sahip olduğu derneğin bir tabelasının bile niye asılmadığı noktasında bir rapor tutabilseler.

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Soru o değildi, soruyu cevaplayın.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI ABDULLAH GÜLER (İstanbul) –Venedik Komisyonunun maalesef bu manada tutarsız, ülkeler arasındaki ilişkilere nezaketsiz yaklaşımını da burada ifade etmek istiyorum.

Ali Şeker, CHP İstanbul Milletvekilimizin Türk Ceza Kanunu'nda yeni bir düzenleme olarak müstakil bir suç teşekkülü açısından 217/A maddesi konusunda bir eleştirisi oldu. Evet, bu ceza maddesi mevcut Türk Ceza Kanunu içerisindeki somut tehlike suçu açısından birçok oluşumunun değerlendirileceği yeni bir müstakil suç tipi getiriyor. Burada da birçok unsur var. Aleniyet, saik, özel bir kasıt yapısı, sırf halk arasında bir endişe, korku meydana getirme amacı ve bu manada yalan bir bilgiyi de alenen yayma unsurları gibi birçok maddenin kendi içerisinde tutarlı, Ceza Kanunu normumuza uygun, topluma karşı işlenen suçlar yapısı içerisinde bir düzenleme olduğunu düşünüyoruz. Elbette eleştiri de yapabilirsiniz.

Yine, Türabi Kayan Milletvekilimizin dezenformasyon konusunda tarım politikalarımıza yönelik bazı açıklamaları oldu. Keşke Türabi Kayan Milletvekilimiz tarıma verilen destekleri de bu yapılan harcamalar içerisinde açıklamış olsaydı, yaptığı açıklamaları bir bütün olarak da değerlendirebilirdik; bunu ifade etmek istiyorum.

Burhanettin Bulut Milletvekilimizin bahsettiği eczacıların sorunlarıyla ilgili hususu Sağlık Bakanlığımıza ileteceğiz.

Burcu Köksal Milletvekilimizin bahsettiği Afyonkarahisar Belediyesine ait iş yerleriyle ilgili sorunları yine ilgili belediyemize ileteceğiz.

Ömer Fethi Gürer Milletvekilimizin, CHP Milletvekilimizin, bu hazırlanan yasanın kamuoyunda bir sansür yasası olarak değerlendirildiğine yönelik bir ifadesi oldu. Keşke bu kanunumuzu bir bütün olarak, Basın İlan Kurumunun görev, yetki, sorumluluk alanlarını; yine sosyal medya üzerinde yapılan düzenlemeleri, yine şebekelerüstü hizmet sağlayıcıları üzerinde yapılan düzenlemeleri de bir bütün olarak değerlendirmiş olsalardı. Muhalefetimiz keşke sadece Türk Ceza Kanunu'nun 217’nci maddesinin (A) fıkrasında yapılan bir suç düzenlemesi, bir ceza düzenlemesi üzerinden bu kanunun tamamını değerlendirmemiş olsalardı.

Bu yönüyle beraber ben cevaplamış oluyorum.

Teşekkür ediyorum.

(CHP sıralarından gürültüler)

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – Başkanım, 1’den 40’a kadar önergemiz var.

BAŞKAN – Müsaade edin arkadaşlar; müsaade edin, oturun yerinize.

Sayın Tanal...

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – Başkanım, 1’den 40’a kadar önergemiz var.

BAŞKAN – Ben biliyorum. Süreyi, zamanı harcatmayın.

Buyurun Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sizin aracılığınızla Bakanlığa soruyoruz: Ekonomik krizi yaratan, insanları yoksullaştıran AKP iktidarıdır. Şanlıurfa'daki vatandaşlarımızın -ekonomik ve yoksulluk nedeniyle- birçok insanın içme suları kapatılmıştır ve bu içme sularının kapatılması insan hakları ihlalidir. Evlerde yaşlılar var, engelliler var, hamileler var, hasta olan insanlar var, çocuklar var; içme suyunun kesilmesi Şanlıurfalıları mağdur etmektedir. Allah'tan korkun, vatandaşın içme sularının kesilmesi insan hakkının ihlalidir. Yazıktır, günahtır; vatandaşın içme sularını kapatmayın, kesmeyin, kesilen içme sularını lütfen açın.

BAŞKAN – Sayın Özdemir...

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Sayın Komisyon Başkanımıza cevap vermek istiyorum. Burada Venedik Komisyonunun kararlarını tartışmıyoruz. Elbette ülkemizle ilgili ya da soydaşlarımızla ilgili kararlarda gerekli tepkimizi verebiliriz ancak benim sorum şuydu: Venedik Komisyonunun bu kanunla ilgili, sansür yasasıyla ilgili eleştirilerine maruz kalmamak için... Bizim Parlamentomuzda bir komisyon var, Avrupa Birliği Uyum Komisyonu ve bu Komisyonun amacı bu kanunların, Parlamentoda görüştüğümüz kanunların uluslararası sözleşmelere, taahhüt ettiğimiz... Ki Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni imzalayan ve Avrupa Birliği Konseyinin kurucu üyesi olarak bu mevzuata uygun olup olmadığını biz Parlamentomuzda tartışabilirdik ve ülkemizle ilgili, Venedik Komisyonunun eleştirilerine maruz kalmadan, biz gerekli tedbirleri ya da gerekli önerileri sunabilirdik. Neden bu Komisyon toplanmadı ve neden gerekli raporu sunmadı? Yoksa, Venedik Komisyonunun raporlarını, farklı ülkelerle ilgili verdiği değerlendirmeleri tartışmıyorum.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Cevap verebilir miyim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Komisyon.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Evet, Sibel Özdemir Vekilimize ben teşekkür ediyorum.

Venedik Komisyonu, bu kanunun hazırlayıcıları olan bizlerin, Adalet Komisyonu Başkanı olarak benim, hazırlayıcı milletvekillerimizin görüşlerini, mevcut, buradaki, hazırlık aşamasındaki değerlendirmelerimizi de keşke alsaydı da kendi raporuna bir dercetseydi, yansıtsaydı. Tek taraflı, sadece bu kanuna bir sansür gibi ifade kullanan veya işte, kamuoyunun, aleyhe olan ifadelerin sesini kesme gibi değerlendiren görüşleri alarak raporunu hazırlamasını, tek taraflı bir rapor hazırlamasını da ben sizin takdirlerinize arz ediyorum çünkü bakın, Almanya’da da Fransa’da da yine oradaki siyasiler ve diğer kamu çalışanlarına yönelik benzer mahiyette birçok düzenleme olduğunu düşünüyoruz. Bunun için, mevcut…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Abdullah Bey, öyle bir usul olur mu? Rapor sonuca göre yazılır, yoruma göre yazılmaz ki! Senin yorumun farklı olabilir ama kanunun kendisi var ortada.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyoruz.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Siz niye söz istediniz?

Buyurun.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – Sayın Başkanım, Komisyon Başkanımız, konuşması sırasında, muhalefetin tek tip bir bakış açısıyla sadece 29’uncu madde üzerinde durduğunu, diğer maddelerle bir ilişkisinin olmadığını, yasanın bütünü içerisinde bir bakış açısı geliştiremediğini söyledi. Bu yanlıştır.

BAŞKAN – O zaman yerinizden bir dakika kısa bir söz vereyim.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – Tabii efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

42.- İzmir Milletvekili Ahmet Tuncay Özkan’ın, Adalet Komisyonu Başkanı Abdullah Güler’in 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölüm görüşmelerinde yapılan soru-cevap işlemi sırasında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – Sayın Komisyon Başkanımız da çok iyi biliyor, siz de çok iyi biliyorsunuz, 1’inci maddeden 40’ıncı maddeye kadar hepsinde önergemiz var, hepsiyle ilgili bir farklılık, değişiklik, yeni bir düzenleme isteğimiz var. Bu düzenleme, dezenformasyon konusunda sadece 29’daki ağır cezaları ve 12 tane ceza maddesinin bir araya getirilerek oluşturulduğu ucubeyi kapsamıyor; çağı, yarını ve vatandaşı koruyacak, bireyi koruyacak düzenlemeleri kapsıyor önergelerimiz. Ama bunlar, her komisyon aşamasında hepsi dile getirilmiştir.

Başkanıma teşekkür ediyorum ayrıca sonsuz bir tartışma ortamı yarattığı için.

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – Hep öyleyiz biz Sayın Vekilim.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – Ancak sonuçta karşımızda duran bu yasa; işlevsiz, ceza yasası hükümleri dışına çıkamayan ve elinde sopayla demokrasiyi engelleyeceğini zanneden bir anlayışa dönüşmüştür efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 340) (Devam)

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Başkanım, ben bir konuya açıklık getirmek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Kayan, oturur musunuz yerinize.

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akar’ın, CHP Grup Başkan Vekili Engin Altay’ın bir gazetecinin Meclise giriş engeliyle ilgili Divan Başkanından talep ettiği görüşe ilişkin konuşması

BAŞKAN – Maddelere geçmeden önce, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Engin Altay, bir gazetecinin Meclise giriş engeliyle ilgili Divan Başkanlığımızdan bir görüş talep etmişti, ben şimdi o notu sizlerle paylaşmak istiyorum.

“Türkiye Gazeteciler Sendikası Ankara Temsilcisi Sayın Semire Sibel Hürtaş ve beraberinde bir grup sendika üyesi 3 Ekim 2022 Pazartesi günü saat 11.30’da Aydın Milletvekili Sayın Süleyman Bülbül’le birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisine ziyaretçi kartı alarak giriş yapmışlardır. Akabinde Semire Sibel Hürtaş, Ana Bina 4 No.lu kapı önünde, basın toplantısı için milletvekillerine tahsis edilen alanda basın mensuplarına birtakım açıklamalarda bulunmuştur.

TBMM Güvenlik Yönetmeliği’nin 45’inci maddesinin beşinci fıkrası ‘Ana Bina Basın Toplantı Salonu’nda sadece dönem milletvekilleri ve TBMM’de temsil edilen siyasi partilerin milletvekili olmayan genel başkanları basın mensuplarına açıklamalarda bulunabilir. Basın toplantısına katılan diğer kişilerden bu yönetmelik hükümlerine veya TBMM’nin vakarına aykırı davranışlar sergileyenler hakkında tutulacak tutanağa istinaden TBMM’ye giriş yasağı konulması hususu Kurulda değerlendirilir.’ hükmünü içermektedir.

Söz konusu yönetmelik hükmü çerçevesinde, basın kartı bulunmayan ve basın toplantısı için milletvekillerine tahsis edilen alanda basına açıklamalarda bulunan Semire Sibel Hürtaş hakkında TBMM Güvenlik Koordinasyon Kurulunun 6 Ekim 2022 tarihli kararıyla TBMM’ye giriş yasağı uygulanmasına karar verilmiştir.

Bu kapsamda alınan kararla uygulanan giriş yasağı sadece Semire Sibel Hürtaş’a özgü olmayıp bugüne kadar uygulamada Ana Bina’da milletvekillerine tahsis edilen alanda basına açıklamalarda bulunan ziyaretçiler hakkında TBMM’ye giriş tahdidi konulması hususu, TBMM Güvenlik Yönetmeliği’nin 45’inci maddesinin beşinci fıkrası hükmü gereğince TBMM Güvenlik Koordinasyon Kurulunca karara bağlanmaktadır.

Bilgilerinize.”

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım… Sayın Başkanım…

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Kınıyoruz! Yasakçı Meclisi kınıyoruz!

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 340) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, o zaman hiçbir gazeteci bu saatten sonra Meclis kampüsü içerisinde herhangi bir konuşma yapmasın. Televizyoncular Meclis kampüsü içerisinde kendi televizyonlarına bağlanıyorlar, canlı yayın yapıyorlar, yorum yapıyorlar, açıklama yapıyorlar.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Açıklama da yapıyorlar orada.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Eğer böyle bir mantık varsa bu, gazeteciye uygulanmamalı, Sendika Başkanına asla uygulanmamalı. Gazeteci o zaman Meclis bahçesi içerisinde ağzını açmasın.

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akar’ın, CHP Grup Başkan Vekili Engin Altay’ın bir gazetecinin Meclise giriş engeliyle ilgili Divan Başkanından talep ettiği görüşe ilişkin konuşması (Devam)

BAŞKAN – Sayın Öztunç, yarın Divan toplantısı var, bu konuyu Divan toplantısında gündeme getireceğimi size bildirmek istiyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım… Sayın Başkanım…

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Sayın Başkan, bir açıklama getirebilir miyim?

BAŞKAN – Lütfen…

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkanım, bir meslek grubunun temsilcisi olarak buraya geldi sendikacı arkadaşımız, sadece bir basın mensubu değildi.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Ya, bir müsaade edin.

Sayın Aydoğan, oturur musunuz yerinize. O konuda Ali Bey’e söyledim fikrimi, bunun üzerine üzerine daha laf söylemenin bir anlamı yok. Yarın Divan toplanacak, bu konuyu gündeme getireceğim.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Biz de fikrimizi söyledik Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Tanal, siz ne istiyorsunuz?

Buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkanım, Türk Ceza Kanunu’nun 25’inci maddesi uyarınca görevin ifası suç teşkil etmez.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Sendikacı olarak burada.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Görevin ifası… “Meclisin vakarı bozuluyor.” diye böyle bir yasaklama olmaz. Meclisin vakarı nasıl bozulur? Hırsızlık yapılıyorsa, yağmacılık yapılıyorsa, burada mükerrer oy kullanılıyorsa, Meclisin kaynakları heba ediliyorsa, burada araba saltanatı yapılıyorsa, kullanılıyorsa bunlar Meclisin vakarını zedeler.

BAŞKAN – Sayın Tanal, teşekkür ediyorum.

Sayın Kayan…

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan dedi ki…

BAŞKAN – Hayır, niye söz istediniz siz?

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Sayın Bakan dedi ki: “Bizim verdiğimiz desteklemeleri hiç hesaba katmıyorsunuz.”

BAŞKAN – Söylemedi, farklı bir şey söylemedi ki.

KEMAL PEKÖZ (Adana) - Ama doğru değil.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Sayın Başkan, dekar başına onların verdikleri destek 50 liraya tekabül eder; buradan 50 lirayı çıkarırsanız…

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Kayan, Sayın Komisyon Başkanı ziraatçı değil bildiğim kadarıyla; evet, siz tarımla uğraşıyorsunuz ama Komisyon Başkanı bildiğim kadarıyla hukukçu. Sizinle ilgili olumsuz bir şey de söylemedi ayrıca. “Niye bahsetmediniz verilen desteklerden?” dedi, bu kadar, size bir sataşmada bulunmadı.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Kayıtlara geçsin diye bilgi verdiler işte.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Hayır “Desteklerden filan bahsetmedi.” değil Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi için söylüyorum ben bunu, Türkiye için önemli bu.

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Allah Allah! Böyle bir yöntem yok ya!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kayan, kayıtlara geçsin, buyurun.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Sayın Başkan, sadece bu 50 lirayı çıkardığınız zaman 430 lira ayçiçeğinden geriye 380 lira zarar kalır. Buğdaydan çıkardığınız zaman, 760 liradan 50 lirayı 710 lira kalır. Burada, Türkiye'de asıl dezenformasyon yapan AKP’dir, biz bunu söylemeye çalışıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 340) (Devam)

BAŞKAN – 19’uncu madde üzerinde 3 önerge vardır, okutup sırasıyla işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                  Kemal Peköz                                                                                           Ali Kenanoğlu                                                                                        Necdet İpekyüz

                                                       Adana                                                                                                      İstanbul                                                                                                     Batman

                                                Züleyha Gülüm                                                                                                                                                                                                    Mehmet Ruştu Tiryaki

                                                      İstanbul                                                                                                                                                                                                                      Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Batman Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.

Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)

NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tekrar bir sansür yasasıyla karşı karşıyayız ve her konuşmacı, özellikle iktidar tarafından konuşmacılar “Dezenformasyonu önleyeceğiz.” diyorlar; aslında dezenformasyonu önlemek değil, bir tekçi anlayış, tek tipçi bir basın, tekrar, tek söylemle bir formasyon geliştirmeye çalışıyorlar. İktidar birçok çalışmada tekçi anlayışı Türkiye’de yaşayan yurttaşlara dayatıyor ve Türkiye’deki yurttaşlara dayatırken olabilecek itirazları, muhalefeti olabildiğince susturmaya çalışıyor, engelliyor, şiddet uyguluyor, gerekirse bir yerlerini kırıyor ve bunu inkâr etmiyor. Ne zamanki bunlarla ilgili bir haber çıkarsa, bu haberi de önlemesi lazım, o zaman buna bir formasyon getirmesi lazım. En iyi yapılan ustaca iş, buna verilen isim, “Dezenformasyonu önleme” Aslında getirilen düzenleme, iktidarın hesabına gelmeyenleri düzenleme. Peki, Türkiye yeni mi karşılaşıyor bunlarla? Hayır. Ve konuya girmeden önce aslında ben burada gazetecilik açısından… Gazetecilik yaptıkları için 59 gazeteci şu anda cezaevinde, gerçekleri söyledikleri için. Türkiye’de hepimizin bildiği bir yandaş medya var, tümüyle iktidarın lehine konuşuyor; bir de “ana akım medya” dediğimiz var. Televizyonlara 10 kişi çıkıyor; maşallah, her şeyi biliyorlar, her şeyi! Bunlar konuşuyor, onun dışında kim ses çıkartıyorsa itiraz ediliyor. Ve öyle bir hâle getirdik ki kurumları yok ettiniz.

Şu anda isimlerini sayacağım arkadaşları ben grubum adına saygıyla selamlıyorum: Mezopotamya Haber Ajansından Editör Aziz Oruç; Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eş Başkanı Serdar Altan, “Xwebûn” gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş; gazeteciler Ömer Çelik, Neşe Toprak, Mehmet Şahin, Zeynel Abidin Bulut, Elif Üngür, Remziye Temel, Suat Doğuhan, Lezgin Akdeniz, İbrahim Koyuncu, Abdurrahman Öncü, Ramazan Geciken, Mazlum Güler. Özgür, onurlu şekilde hakikati paylaştıkları için şu anda cezaevindeler ve onlar hakikatleri ortaya çıkartmak için ellerinden gelen her türlü çabayı sergilerken kullandıkları fotoğraf makineleri, kullandıkları bilgisayarlar suç aleti gibi gösterildi.

“Özgür basın” dediğimiz kesim ne yapıyor? “Özgür basın” dediğimiz kesim bugün değil, öteden beri, sansür olsun olmasın, kimi hakikatler ortaya çıktığında görmeyenler, duymayanlar için bir çaba harcadılar. Neydi? Bu haberlerin… Bakın, eylül ayında, daha on gün önce “Ape Musa davası” dediğimiz… Hepimiz biliyoruz ki Musa Anter katledildi. Bir çınar ağacı, bir medya ağacı, bir ses… Otuz yıl bir gün sonrasında cezasızlık verildi, dosyası kapatıldı. Kim diyebilir ki “Faili meçhul cinayet değil.” Kim diyebilir ki: “Bu, cezasızlıkla örtüldü.” Hepimizin kalbinde cezası var. Daha dün ne oldu? Nagihan Akarsel katledildi, Jineoloji dergisi, gazetecilik… Cinayetten söz ediyoruz tutuklanmadan değil ve öyle bir hâle geldi ki gerçekler tümüyle söylendiğinde inkâr ediliyor. Nedir, Roboski'yi mi söyleyelim? Nedir, Şemdinli’yi mi söyleyelim? Nedir, Deniz Poyraz'ı mı söyleyelim? Birçok olayın üstü örtülmeye çalışılıyor ve bu üstü örtülmeye çalışırken gerçekler kaybolmuyor. En son ne oldu arkadaşlar? Sabah burada konuştuk, dün Meclis Başkanına gittik; ya, hiç kimseden ses çıkmıyor.

Hakkâri -Çölemerik, Gever- Yüksekova kayyum atamışsınız; sevgili Leyla Güven seçildiği hâlde cezaevinde, kayyumlar oturmuş. Hepimizin gördüğü, hepimizin söylediği, bir milletvekilinin bacağı kırılıyor, şu anda hastanede yatıyor. Hem kayyum hem Vali utanmadan “Kendini yere attı.” diyor. Ya, kayyum, orayı, makamı gasbeden Vali, siz nasıl gideceksiniz, insanların yüzüne bakacaksınız? Hakkârili insanların yüzüne nasıl bakacaksınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Siz sokakta gezerken o insanların vicdanlarına nasıl seslenebileceksiniz ve buna sessiz kalanlar, buna sessiz kalıp seyirci olup onay verenler, size yarın Hakkâri’yle ilgili nasıl konuşabileceksiniz? Yarın Kürtlerin yüzüne nasıl bakabileceksiniz? Bir Kürt’ün seçildiği makam işgal ediliyorsa seçtiği bir vekilin bacakları kırılıyorsa, bir “Geçmiş olsun.” demekten, kınamaktan imtina ediyorsanız, Vali çıkıp “Kendini yere attı.” dediğinde buna inanıyorsanız sizin insanlığınızdan şüphe duyulur. Buna sessiz kalmak onay vermektir; buna sessiz kalmak dezenformasyondur, inkârdır, otoriter rejimdir; bu, bitiyor, gidiyor. Gelin, hep beraber barışı sergileyelim, diyaloğu sergileyelim, var olan en büyük mutluluğumuz barıştır, bunda ısrar edelim. İnkârla, sansürle bir yere varamazsınız; özgürlük ve emek verenlerle, barışla bu yol, daha iyi bir yola gidecektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/4471) esas sayılı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 19- 2/1/1961 tarihli ve 195 sayılı Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde, (b) bendinde yer alan "12” ibaresi "14” şeklinde ve fıkrada yer alan "36” ibaresi "38” şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

a) Kurumun idaresine katılmayı kabul eden gazete ve dergi sahiplerinin kendi aralarında seçecekleri; satışı 100 binin üzerinde olanlardan 1, satışı 99.999-50 bin arasında olanlardan 1, satışı 49.999-10 bin arasında olanlardan 1, satışı 10 binin altında olanlardan 1, resmi ilan yayınlayan internet haber sitesi sahiplerinin kendi aralarından seçecekleri 2, İstanbul, Ankara, İzmir dışında kalan ve resmi ilan yayınlayan Anadolu gazete sahiplerinden 3, en çok üyeye sahip gazeteciler sendikasından 2, İstanbul, Ankara ve İzmir'deki en fazla basın kartlı üyeye sahip gazeteci derneklerinden 1'er olmak üzere toplam olarak 14 temsilci.

Türkiye de gazetelerin satış oranlarının belirlenmesi için bağımsız bir denetçi kuruluşun Basın İlan Kurumu ile iş birliği yapması şarttır. Bağımsız denetçi kuruluş satış oranları ile ilgili raporu belgelerle Basın İlan Kurumuna sunduğu anda kamuoyuna açıklar. Basın İlan Kurumu bağımsız denetçi kuruluşun raporuna göre yükümlülüklerini yerine getirir. Denetçi kurum tarafsızlık ilkesinden ödün veremez, üzerinde oluşturulacak siyasi ve mali baskıları derhal kamuoyuna açıklar ve Basın İlan Kurumuna bildirir.

Türkiye de yayın yapan süreli ve süresiz yayınların dağıtımı için bu alanda çalışan ilk 100 şirketin ortaklıkları ile oluşturulacak bir dağıtım anonim şirketi kurulur. Bu şirket dağıtım işlevini tarafsızlık, bağımsızlık ve adalet ilkeleri doğrultusunda yerine getirir. Bu şirketin çalışmalarını, mali tablolarını Basın İlan Kurumuna göndermesi zorunludur. Basın İlan Kurumu bu şirketin çalışmaları ile ilgili her altı ayda bir kamuoyunu bilgilendirir.

Yeni üyeler belirlenene kadar mevcut üyelerin görevleri devam eder.”

                                        Mustafa Sezgin Tanrıkulu                                                                                                                                                                                                   Engin Özkoç

                                                      İstanbul                                                                                                                                                                                                                      Sakarya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Sezgin Tanrıkulu.

Buyurun Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu tartışmaları izlerken sanki Türkiye’de yaşamıyoruz da uzayda bir ülkede yaşıyoruz; büyük bir gerçekten o kadar kopmuşsunuz. Sanki Türkiye’de ifade özgürlüğü sonsuz, düşünce özgürlüğü sonsuz; basın özgürlüğü üzerine ve haber alma hakkı üzerine hiçbir baskı yok, dolayısıyla böyle bir yasaya da ihtiyaç var.

Değerli arkadaşlar, bakın, sizin Cumhurbaşkanınızın adı her gün adliyelerde mübaşirler tarafından çığırılıyor. “Davacı Recep Tayyip Erdoğan” “Şikâyetçi Recep Tayyip Erdoğan.” (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Sezgin Tanrıkulu davalı, Sezgin Tanrıkulu!

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Böyle bağırılıyor, sizin Cumhurbaşkanınızın adı böyle bağırılıyor değerli arkadaşlar. Ya, ben utanıyorum, mahkemelerde utanıyorum, bir Cumhurbaşkanının adının her gün mübaşirler tarafından “davacı” “şikâyetçi” diye anılmasından utanıyorum. İfade özgürlüğü bu! Videolar yayınlıyoruz; 150 bin yurttaşımızla ilgili olarak şikâyeti var. Nerede ifade özgürlüğü, eleştiri hakkı? Nerede eleştiri hakkı, ifade özgürlüğü? Nerede?

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Sizin şikâyetçi olduklarınız… En ufak bir sosyal medya paylaşımına dava açıyorsunuz hemen. Sizlerin açtığı davaları getirelim buraya. Vatandaşın en ufak eleştirisine dava açmışsınız, vatandaştan para istiyorsunuz. Vatandaşa açtığınız davaları bir kapatın.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Şimdi bunun üzerine bunu getirmişsiniz “Yok efendim, biz yurttaşlarımızı koruyacağız, basını koruyacağız, interneti düzen altına alacağız.”

Değerli arkadaşlar, bakın, bu yasanız korku yasasıdır; bu yasanız tedirginlik yasasıdır, endişe yasasıdır. Neyin endişesi ve korkusu? Gidiyorsunuz, gidiyorsunuz, Abbas yolcu! (CHP sıralarından alkışlar) Sekiz ay sonra sandık gelecek ve gideceksiniz. Bu yasaların tümü burada geçse bile yırtıp atacağız, tümünü yırtıp atacağız böyle, tümünü; yenilerini yapacağız.

19’uncu maddeye geleyim. Basın İlan Kurumu yöneticileri burada. Bakın, ha bir insana silah çekmişsiniz, dan dan sıkıp öldürmüşsünüz ha da Basın İlan Kurumunun yaptığı gibi cezalarla basını öldürmüşsünüz; aynı cellatlık, aynı cellatlık. Hem Anadolu basınını hem de muhalif basını öldürüyorsunuz her gün. Bunun bir insanı öldüren katillerden farkı yok. Şimdi daha büyük bir yasayı 40 maddeyle önümüze getiriyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu yasada özgürlük yok, bu yasada korku var; bu yasada özgürlük yok, korku var.

Değerli arkadaşlar, her gün sokaklarda insanlar gözaltına alınıyor, her gün insanlarımız hakkında davalar açılıyor ifade özgürlüğü nedeniyle, düşünce özgürlüğü nedeniyle. 500 bin “web” sitesine erişim engeli var, 150 bin içerik kaldırma kararı var. Bu yasalarla neyi yapamadınız da şimdi bunu yapıyorsunuz? Neyi yapamadınız? Neyi yapamadınız bu yasalarla da şimdi buna ihtiyaç duydunuz? Şu ihtiyacı duyuyorsunuz, biliyor musunuz: Korkunuz, korkunuz; korkunuzu yasalarla güvence altına almaya çalışıyorsunuz. Tıpkı Seçim Güvenliği Yasası gibi; onunla seçim güvenliğini, yetmiş yıldır devam eden seçim güvenliğini ortadan kaldırmaya çalıştınız, bununla da şimdi, -yedi sekiz ay kalmış- kontrol edemediğiniz dâhiyane internet basınını kontrol altına almaya çalışacaksınız; korkunun ecele faydası yok. Siz kapıyı kapatırsanız biz bacadan gireriz tıpkı MST TV’yi açtığım gibi, tıpkı diğer medya organları gibi. Bizi yasaklasanız da mutlaka bir yolunu buluruz. İşte İran’da yasaklıyorlar, tümünü yasaklıyorlar. Siz de Twitter’ı yasakladınız, YouTube’u yasakladınız, erişim engelleri getiriyorsunuz. İnsanlar iletişim yollarını buluyorlar, bulacaklar. Dolayısıyla bu yasakçı anlayışlardan vazgeçin. Öyle bir şey yapıyorsunuz ki bakın değerli arkadaşlar, öyle bir şey yapıyorsunuz ki dönecek tümü size gelecek, tümü. Ama şunu söylüyorum, hem bu bürokratlar bakımından söylüyorum hem de bu yasanın failleri bakımından söylüyorum: Bizler sizlere karşı adil olacağız adil, bunu bilin ve dürüst olacağız sizlere karşı ve tümünüz, söylüyorum, tümünüz hem çaldıklarınızdan hem de bu yasaklardan ve halkımıza yaşattığınız zulümlerden dolayı hesap vereceksiniz ama bağımsız ve tarafsız hâle getirdiğimiz yargı önünde.

Bugün, bakın bugün ne oldu biliyor musunuz, bu yargı ne yaptı İzmir’de 6. Ağır Ceza Mahkemesinde? Ya, sokakta gaz var, her yerde gaz var, duruşma salonunda gaz olur mu ya, biber gazı olur mu ya! Tutanaklara geçti gaz, tutanaklara geçti. Duruşma salonunda gaz sıkan bir iktidar anlayışı olur mu değerli arkadaşlar ya! Duruşma salonunda, adliyede, duruşma salonunda. Türkiye’yi bu hâle getirdiniz, bu hâle getirdiniz. İfade özgürlüğünde, basın özgürlüğünde 180 ülke arasında 153’üncüyüz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Neyin basın özgürlüğünden bahsediyorsunuz? Bütün referanslarınız Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi referansları. Avrupa Birliğinde böyle bir yasa yok. Hele hele Avrupa Birliğine ve Avrupa Konseyine bu kadar çok değer veriyorsanız, işte onun organı olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi var, onun organıdır, Venedik Komisyonu onun organıdır. Türkiye’yle ilgili birçok kararı var, neden uygulamıyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar) Yeri geldiği zaman Avrupa Birliği değerlerine sığınacaksınız, yeri geldiği zaman da elinizin tersiyle iteceksiniz. İnandırıcılığınızı yitirdiniz, samimiyetinizi yitirdiniz, dürüstlüğünüzü yitirdiniz, en önemlisi vicdanınızı yitirdiniz ve gideceksiniz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 19’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                                                            Hayrettin Nuhoğlu                                                                                  İmam Hüseyin Filiz

                                                       Adana                                                                                                      İstanbul                                                                                                  Gaziantep

                                            Aydın Adnan Sezgin                                                                                     Orhan Çakırlar                                                                                          Hasan Subaşı

                                                       Aydın                                                                                                       Edirne                                                                                                      Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin.

Buyurun Sayın Sezgin. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar tarafından “dezenformasyonla mücadele yasası” diye takdim edilen, kamuoyunda da “sansür yasası” olarak görülen teklifin 19’uncu maddesi Basın İlan Kurumu Genel Kurul üye sayısını 42’ye çıkartmayı öngörmektedir; muğlak olmayan nadir maddelerinden biri teklifin.

Basın İlan Kurumu Genel Kurulu 2021 yılında neredeyse hiç toplanmadığı için, özellikle ticari reklam ve ilan gelirleri kısıtlı olan yerel gazeteler ağır enflasyondan çok olumsuz etkilenmişlerdir. Yerel basın yayınlarını sürdürmekte büyük sıkıntı yaşamaktadır, bağımsız yerel basın yok olmak üzeredir. Bu yılın şubat ayında BİK’in yaptığı yüzde 71 zam, sadece kâğıda gelen yüzde 500’ün üzerindeki zammı telafi etmekten çok uzak kalmıştır. BİK Genel Kurulu, toplantılarını düzenli yapmalıdır ve resmî ilan bedellerini enflasyon altında ezdirmemelidir. Resmî ilanların tahsisinde siyasi olmayan adil bir yaklaşım benimsenmelidir; malesef bu ilkeden tamamen uzaklaşılmıştır. Genel Kurul üye sayısının artırılmasını da yeni bir ulufe dağıtma usulü olarak görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, iktidarın demokrasiden, hukukun üstünlüğünden, insan hakları değerlerinden böylesine uzak düzenlemeleri gündeme getirmesine hiç mi hiç şaşırmıyoruz çünkü bunlar bu iktidarın özünü ifade eden hamlelerdir. Biz boşuna “istibdat rejimi” demiyoruz. Bu teklifin yasalaşması hâlinde, sınırlanmış durumdaki gazetecilik faaliyeti daha da zorlaşacaktır elbette. İçerik üretimi kısıtlanacak, ifade özgürlüğünde iyice diplere inilecektir. Bireysel mahremiyeti, haysiyeti koruma şöyle dursun, metin çok ağır bir baskı ve tehdit metnidir. “Benim gibi düşünmeyen, konuşmayan dezenformasyon yapıyor.” metnidir bu. İktidar, ceza sisteminin bütününü toplumu baskı altında tutma, toplumun, vatandaşın özgürlüklerini, haklarını imha etme aracı olarak görüyor. Totaliter bir rejim yarattınız, şimdi de totaliter bir toplum yaratmaya çalışıyorsunuz. Bu tür sindirme çabaları tutmaz, tam tersi sonuç verir ama maalesef, bu düzenlemeyle bazı masum vatandaşlarımızın canı yanabilecektir. Ama haksız bir suçlamada suçlananın değil, suçlayanın ruhu zarar görür.

Değerli arkadaşlar, kurucusu olduğumuz Avrupa Konseyinin danışma organı olan Venedik Komisyonu, bu teklifin ifade özgürlüğünü tehdit ettiğini, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olduğunu, seçimler öncesinde basın özgürlüğüne daha fazla zarar vereceğini belirtiyor. Oysa 40’lı yıllarda, 40’lı yılların sonlarında, Türkiye, o İnsan Hakları Sözleşmesi’nin yazımına fiilen katılmıştı. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Denetim Komitesi tarafından hazırlanan Türkiye raporunda ise teklifin özellikle seçim öncesi ifade özgürlüğü açısından yaratacağı sakıncalar vurgulanıyor. İktidar sözcüleri “Evrensel hukuka uygun.” diyordu düzenleme için, değil mi? İktidara Avrupa Konseyinin diğer ülkelerindeki benzer mevzuatı bir daha incelemelerini öneririm. Bu meyanda, Avrupa Konseyinin ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, hepimizin davası olan Batı Trakya’daki soydaşlarımızın hakları konusunda ciddi girişim ve kararları olduğunu da belirtmek isterim. Elbette, bunların da takipçisi olacağız.

Bütün meslek kuruluşları bu tasarıya, bu taslağa itiraz ediyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) – Şimdi, iktidarı teklifi geri çekmeye ve sektör temsilcilerini dinlemeye davet ediyorum desem çağrımın duvarla karşılaşacağını biliyorum. Aslında bu demokrasi ve özgürlükler husumeti iktidarın siyasi ömrünün sonuna gelindiğinin habercisidir; bir devir kapanıyor.

Bu meyanda, zulme direnen İranlı kardeşlerimi de içtenlikle selamlıyorum.

Genel Kurula saygılarımı sunarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkanım, yoklama talebimiz var.

BAŞKAN – İYİ Parti Grubunun önergesini oylarınıza sunmadan önce yoklama talebi var, onu karşılayacağım.

Sayın Aydın, Sayın Özkan, Sayın Gündoğdu, Sayın Sümer, Sayın Beko, Sayın Bulut, Sayın Aygun, Sayın Karaca, Sayın Yavuzyılmaz, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Kayan, Sayın Kılıç, Sayın Sarıaslan, Sayın Şahin, Sayın Köksal, Sayın Şevkin, Sayın Emecan, Sayın Ünsal, Sayın Keven, Sayın Zeybek.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Pusula veren sayın milletvekilleri lütfen Genel Kuruldan ayrılmasın.

Yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere devam ediyoruz.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 340) (Devam)

BAŞKAN - İYİ Parti Grubunun önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 19’uncu madde kabul edilmiştir.

20’nci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri okutup sırasıyla işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                 Kemal Peköz                                                                                     Mehmet Ruştu Tiryaki                                                                                   Abdullah Koç

                                                       Adana                                                                                                      Batman                                                                                                       Ağrı

                                                Züleyha Gülüm                                                                                                                                                                                                           Ali Kenanoğlu

                                                      İstanbul                                                                                                                                                                                                                      İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç.

Buyurun Sayın Koç. (HDP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli halkımız, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Ben bu konuşmamın sonunda söyleyeceğim şeyi ta baştan söylemek istiyorum: Bu bir dezenformasyon yasası, bu bir yasaklama yasası ve bu bir sansür yasasıdır. Neden bu bir sansür yasası? Çünkü bu mevcut olan iktidar, AKP ve MHP iktidarı, seçime giderken bir yol temizliği yapmak durumunda hissediyor kendisini. Yani halkın mevcut olan haber alma kanallarının tamamını tıkamaya ve bu yönde tedbir almaya yönelik olan çalışmasıdır bu, şu andaki iktidarın. Biz hem Dijital Mecralar Komisyonunda hem Adalet Komisyonunda saatlerce bunun mücadelesini verdik ama bir arpa boyu kadar bile yol alamadık.

Bu mevcut olan kanun teklifi, aynı zamanda Terörle Mücadele Yasası'yla da doğrudan doğruya bağlantılı olan bir kanun teklifi. Neden bu şekilde doğrudan doğruya bağlantılı olan bir kanun teklifi? Çünkü bu mevcut olan kanunla, aynı zamanda 29’uncu madde ve ondan sonraki gelecek olan maddelerle birlikte Terörle Mücadele Yasası'nın bütün maddeleriyle beraber ve bütün unsurlarıyla beraber yürürlüğe konuluyor ve bu şekildeki etkisiyle halkın karşısına çıkarılıyor. Burada basın susturulmak isteniyor, burada sosyal medya susturulmak isteniyor. Özellikle 29’uncu madde ve devamı olan maddelerle birlikte halkın haber alma olanağı maalesef ortadan kaldırılıyor.

Bakın, ben şunu hemen söyleyeyim: Venedik Komisyonunun bu konudaki raporu gerçeği yansıtan bir rapor çünkü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10’uncu maddesine çok net bir şekilde aykırılık söz konusu şu andaki kanun teklifinde. Niye aykırılık söz konusu? Çünkü düşünceyi yasaklayan ve düşünceye kısıtlama getirilen bir kanun teklifi. Hiçbir şekilde sosyal medyayı düzenleyen ve aynı zamanda sosyal medyaya özgürlük getiren bir kanun teklifi değildir; bunu net bir şekilde, bu şekilde belirtmek isteriz.

Bakın, ben birkaç tane örnekle, neleri getireceğini sizlerle paylaşmak istiyorum. 13 Ağustos 2015 tarihinde Ağrı’nın Diyadin ilçesinde bir fırının önünde 2 çocuk katledildi; bunlar 16 yaşındaki Orhan Arslan ile 15 yaşındaki Muhammed Aydemir’di. O gün yapılan haberde bu 2 çocuk “terörist”ti ve bu haberleri yapan, bu haberleri halkla paylaşan gazetecilere karşı ne yazık ki operasyonlar yapıldı. Ve yine, 6 Aralık 2019 tarihinde Ağrı’nın Tutak ilçesi Muşyan köyünde Murat Kaya, bir işçiydi; evinin önüne çıktı ve katledildi, soruşturması hâlâ devam ediyor, bu soruşturmayla ilgili hâlâ da bir sonuç alınmış değil. Bunu haber yapan ve bunu halka duyuran gazeteciler hakkında soruşturma yapıldı ve gazeteciler cezaevine gönderildi. Dolayısıyla şu anda mevcut olan iktidarın yaklaşımıyla, iktidarın bölgeye olan yaklaşımıyla haber alma hakkını engelleyebilecek bir yasa teklifidir bu. İnsanlar helikopterlerden atıldı, günlerce bu inkâr edildi; bu, sistem tarafından; bu, devlet tarafından inkâr edildi. Eninde sonunda bu haberi yapan gazeteciler operasyona uğradı ve “Halkı yanıltıyorsunuz.” dediler, bu gazeteciler cezaevine gönderildi. Dolayısıyla bu iktidarın mevcut olan tutumu halkın haber alma olanağını ortadan kaldırmaya yöneliktir.

Peki, mevcut olan bu kanun teklifinde “endişe ve korku yaratmak amacıyla yapılan haber” deniliyor ve bu belli bir cezalandırmaya tabi tutuluyor. Hangi mahkemeler tarafından bu yapılacak? Bakın, Milliyetçi Hareket Partisinin adliyede ve adalette kadrolaştığı gerçeğiyle biz karşı karşıyayız. Yine, Süleyman Soylu’nun bütün Silahlı Kuvvetlerde, poliste, Emniyette kadrolaştığından ve bütün bu soruşturmaları yapacak olan makamdan, İçişleri Bakanından bahsediyoruz. Bunların hangisi adaleti getirecek? Bunların hangisi adaleti sağlayacak? Tabii ki bu, Terörle Mücadele Kanunu’nda mevcut olan 7’nci maddeyle birlikte ele alındığı zaman 29’uncu maddenin (2)’nci fıkrası HDP için getirilen bir fıkradır, Kürtler için getirilen bir fıkradır çünkü orada, halkı paniğe sevk etmenin cezası yarı oranda artırılıyor. Bu, kime getirilecek olan bir yasa? Bu, Kürtlere getirilecek olan bir yasa. Dolayısıyla, (2)’nci fıkra Kürtler için getirilen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) – Dolayısıyla, bu kanun teklifi bu yönüyle de Kürt halkına yönelik, Kürt halkının mücadelesine yönelik getirilen çok önemli kısıtlamalar içeren bir kanun teklifidir. İnsanlar ağızlarını açamayacak, insanlar evlerine ekmek götüremedikleri için sosyal medyada röportaj veremeyecek, haberler yapılamayacak. İnsanlar helikopterlerden atılacak ve bunun haberini gazeteci yapamayacak çünkü bu kanun teklifinin mevcut şekliyle geçmesiyle bütün Türkiye toplumu, Türkiye'nin bütün katmanları susturulacak ve istibdat dönemi yaşayacak bu halk. O nedenle karşı çıkmamız gerekiyor, o nedenle demokrasi adına, insan hakları adına bizim mutlak surette karşı durmamız ve karşı koymamız gereken bir kanun teklifidir. O nedenle, biz şiddetle karşı çıkıyoruz ve bu topluma, Türkiye halklarına reva görmüyoruz bunu.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.(HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 20– 195 sayılı Kanunun 37 nci maddesinin başlığı “Gazete, internet haber sitesi, radyo ve televizyonların listesi:” şeklinde ve birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:

“Kurum Genel Müdürlüğü, her ayın sonunda resmi ilan ve reklam verebilecek olan mevkuteler, internet haber siteleri, radyo ve televizyonların isimlerini ve vasıflarını ihtiva eden bir listeyi, Kurumun internet siteleri üzerinden duyurur.”

                                                  Zeynel Emre                                                                                           Faruk Sarıaslan                                                                                          Engin Özkoç

                                                      İstanbul                                                                                                    Nevşehir                                                                                                   Sakarya

                                               Vecdi Gündoğdu                                                                                                                                                                                                   Ali Haydar Hakverdi

                                                     Kırklareli                                                                                                                                                                                                                     Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Nevşehir Milletvekili Sayın Faruk Sarıaslan.

Buyurun Sarıaslan.(CHP sıralarından alkışlar)

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İktidar, getirdiği bu yasa teklifiyle kendi aleyhine olan her haberi ve bilgiyi “dezenformasyon” olarak mahkûm etmek, gerçekleri halktan saklamak ve kendi yarattığı alternatif gerçekliği ise “hakikat” diye kabul ettirmek istemektedir. Türkiye yeni bir seçim sürecine girerken, Hükûmet her türlü haber ve bilginin yayımını kendi kontrolü altına alabilmek için bu teklifi hazırlamıştır. Bu yasanın adı, gerçekleri saklamaya çalışsanız da susturma, korkutma ve sindirme yasasıdır. Korktuğunuz için korkutmak istiyorsunuz. Açlığın, yoksulluğun, yolsuzluğun, işsizliğin, enflasyonun, hukuksuzluğun nedenlerinin kötü, beceriksiz yönetiminizden kaynaklandığının belgelerle ortaya konulmasından korkuyorsunuz. Seçim kazanmak için el ele, kol kola gezdiğiniz mafya babalarının açıklamalarından korkuyorsunuz. Beraber boy boy fotoğraflar çektirerek âdeta “Bu benim yakınımdır, kimse dokunmasın.” dediğiniz uyuşturucu baronlarının açıklamalarından korkuyorsunuz. Bilerek ve isteyerek ve de “Devlet kararıdır.” deyip yurt dışına gönderdiğiniz suç örgütü liderlerinin yurt dışındaki mahkemelerdeki ifadelerinin Türkiye’de yayınlanmasından korkuyorsunuz. Üniversitelerden, bilim adamlarından korkuyorsunuz. Gençlerin topluca bir araya gelip eğlenmesinden korkuyor, konserleri iptal ediyorsunuz. En kötüsü de gençlerin kurdukları daha iyi, daha kaliteli yaşam hayalinden korkuyorsunuz. Onun içindir ki korkutarak, döverek sonuç alacağınızı zannediyorsunuz; yanılıyorsunuz.

“Biz nerede hata yaptık da bu gençlerin yüzde 70’i yurt dışına gidiyor?” diye hiç düşünmüyorsunuz; sadece gençleri suçluyorsunuz, hatta hakarete varan sözler söylüyorsunuz, bundan da utanmıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Toplumu korkutarak, sindirmeye çalışarak bir yere varamayacağınızı bilmeniz gerekir.

Değerli gençler, sizin üzerinizde baskı kurmak isteyenlerden sürekli kaçın; şiire kaçın, resme kaçın, sanata kaçın, edebiyata kaçın, bilimle buluşmaya kaçın, sevgiye kaçın, hoşgörüye kaçın çünkü bunların gelemeyecekleri yer orasıdır, bunlar oralara gelemez, biraz sabredin.

Sayın milletvekilleri, bu yasanın hukuki değerlendirmesine gelince, bu yasa hem hukuk devleti ilke ve kurumlarının önemli belirleyicilerinden biri olan “hukuk güvenliği” ilkesine hem de ceza hukukunun temel ilkelerinden biri olan “kanunsuz suç olmaz” prensibine aykırıdır. Yapılacak düzenlemenin, ifade özgürlüğüne ilişkin uluslararası insan hakları hukukunun temel ilkelerine uyması zorunludur çünkü biz, Anayasa’nın 90’ıncı maddesi gereği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının iç hukukun üstünde olduğunu bu Meclis tarafından kabul etmişiz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ifade özgürlüğünün sadece hoşa giden, herkesçe kabul edilen görüşleri değil, toplumun bir kesimi ya da kamu otoriteleri için hoşa gitmeyecek ya da şok edici düşünce ve bilgilerin ifade edilmesini de güvence altına almıştır.

Basın özgürlüğü meselesi demokratik bir toplumun en önemli kurumudur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi daha sonraki birçok kararında da emsal teşkil eden ve içtihat oluşturan Handyside İngiltere 1976 Kararı’nda basın özgürlüğünü demokratik toplumun güvencesi olarak görmüştür. Aynı kararda, haber ya da değerlendirmelerin, hoşa gitmese de şok edici, rahatsız edici olsa da ifade özgürlüğü kapsamında kalacağını söylemiştir.

Getirdiğiniz bu yasa teklifinin, örneğin 29’uncu maddesiyle Türk Ceza Kanunu’na eklenen 217/A maddesiyle ihdas edilen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

“Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçunun içeriği belirsiz ve muğlaktır. İnsanlardan, öğrendiği bir bilgiyi başkalarıyla paylaşmadan önce ne ölçüde gerçeği yansıtıp yansıtmadığını bir savcı gibi araştırmasını bekleyemezsiniz. O zaman şöyle yapın, benim size önerim: Bir madde ekleyelim, herkese bir savcılık belgesi verelim, araştırsın, hangisi yalandır, hangisi doğrudur, hangisi gerçektir diye. Benden önceki konuşmacılardan biri dedi ki: “Yasaklamanın nedeni, yalan haber olacak.” Peki, kim belirleyecek yalan haberi?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Yargı.

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – Yargı.

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Peki, yargıdan önce kim belirliyor, kime veriyorsunuz yetkiyi? Yani vatandaşların hepsini, 82 milyonun hepsini…

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – Yargı, yargı…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Hayır, doğrudan yargıya veriyoruz ya.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) - Peki, bu ne? Bu ne? Haftalık bülten, haftanın yalan haberleri. İletişim Başkanlığınız yapıyor. İletişim Başkanlığınız yapıyor.

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – Ya, Sayın Özkan, kanunu beraber çalıştık ya.

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Ya, zamanımdan gidiyor…

Değerli arkadaşlar, objektif kurallar olmadığı müddetçe subjektif kararlarla bir yere varamayız. Burada hukukçu arkadaşlarım var. Hukukçu arkadaşlarımın hepsi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Başkanım, kesildi sözüm.

BAŞKAN – Bitti.

BURHANETTİN BULUT (Adana) – Başkanım, beş dakika ilave edin, konuşmacıya sürekli müdahale ettiler.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – Konuşturmadılar Başkanım, Hüseyin Yayman konuşturmadı.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) - Sayın Yayman konuşturmadı ya. Hüseyin Yayman laf attı, konuşturmadı Sayın Başkan, verin süresini.

BAŞKAN – Evet, Sayın Sarıaslan, bir selamlama yapalım lütfen.

Müsaade edin arkadaşlar.

FARUK SARIASLAN (Devamla) - Sayın Bakanım, ben hukukçuyum, hukukçu olan bir yığın arkadaş var. Siz burada kendinize göre bir ölçü koyamazsınız, ölçünün objektif kriterlerinin olması lazım. Yalan haber… Ben size örnek vereyim: Geçenlerde İçişleri Bakanı bir haber söyledi. Ne dedi? “Gazetede çıkan, öldürülen bu şahsın ismi belli.” Peki, ne olmuş o şahsa? “Bu şahsın, aynı zamanda Cumhuriyet Halk Partisinin gazetecilerle ilgili yaptığı bir raporun içinde ismi geçiyor.” Yalan çıktı, yalan. (CHP sıralarından alkışlar) Ne yapacağız bu yalanı şimdi? Peki, sayayım mı size daha yalanları?

BAŞKAN – Saymayın Sarıaslan, süreniz yetmeyecek.

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) – Yalan çıkmadı; dağda çıktı, dağda.

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Ne çıktı?

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) – Dağda çıktı.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Dağda çıktı, dağda. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Onun öldürülmediği ortaya çıktı. Biz burada hukukçu olarak tartışıyoruz.

BAŞKAN – Sarıaslan, süreniz tamamlandı.

Teşekkür ediyorum.

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Peki.

Çok teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 20’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                                                                  Ayhan Erel                                                                                              Dursun Ataş

                                                       Adana                                                                                                     Aksaray                                                                                                    Kayseri

                                              Zeki Hakan Sıdalı                                                                                                                                                                                                 Muhammet Naci Cinisli

                                                       Mersin                                                                                                                                                                                                                      Erzurum

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Kayseri Milletvekili Sayın Dursun Ataş.

Buyurun Sayın Ataş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, kanun teklifinin görüşülen maddesi, resmî ilan ve reklamların verilebileceği internet haber sitelerinin kamuoyuna duyurulmasını amaçlamaktadır. Resmî ilan ve reklamların internet üzerinden yayın yapan haber siteleri üzerinden yayınlanmasını ve bu şekilde internet haber sitelerinin desteklenmesini olumlu buluyoruz ancak bunun adaletli ve şeffaf yapılması gereklidir. Ayrıca yerel radyo ve televizyon kanallarının da Basın İlan Kurumu kapsamına alınması gerekmektedir. Amaç, yandaşa kamu kaynaklarını seferber etmek değil, birçoğu ekonomik olarak iflasın eşiğinde olan yerel basının desteklenmesi olmalıdır.

Değerli milletvekilleri, 3 ayrı profesyonel medya takip izleme şirketi verilerine göre 2020 yılında yazılı basında kamu bankaları yandaş basını reklama boğarken muhalif basına 1 santimlik bile yer vermemiştir. Sadece kamu bankaları değil, halkın vergisini kullanan diğer kamu kurumları da yandaş basını, basın-yayın organlarını reklama, paraya boğarken gerçekten tirajı yüksek gazete ve daha çok takip edilen görsel medyaya, eleştirel yaklaştığı için reklam vermemektedir. Yani, AKP iktidarı elinde tuttuğu kamu gücünü Basın İlan Kurumunun ilan ve reklam hakkı iptalleriyle, İletişim Başkanlığının basın kartlarını yenilememesiyle, RTÜK’ün cezaları ve açılan davalarla iktidarla aynı çizgide olmayan medya kuruluşlarını baskı altına alma aracı olarak kullanmaktadır. Bu kanun teklifinin de asıl amacı tek adam rejimiyle tavan yapan baskılara rağmen ayakta kalmaya çalışan medya kuruluşlarını ve sosyal medyayı kontrol altına almaya çalışmaktır.

Demokratik bir devlette olmazsa olmaz kurumların başında özgür basın gelmektedir. Bugün Türkiye'de 697 televizyon kanalı, ulusal, yerel ve bölgesel olmak üzere toplam 2.165 gazete bulunmaktadır. Bugün gelinen noktada bu televizyon kanalları ve gazeteler içerisinde iktidarla aynı çizgide olmayan veya bağımsız olarak tanımlanan basın kuruluşlarının oranı yüzde 5’i bile geçmemektedir. Buna rağmen iktidar, RTÜK ile Basın İlan Kurumunu iktidarla aynı çizgide olmayan medyanın üzerinde kılıç gibi sallamaktadır. RTÜK 1 Ocak 2021 tarihinden itibaren bu bağımsız şekilde yayın yapmaya çalışan medya kuruluşlarına toplam 109 ceza verirken yandaş medyaya verdiği ceza sadece 3 tanedir. RTÜK 2021 yılında Hükûmetin politikalarını eleştiren kanallara toplamda 21,5 milyon lira ceza kesmiş, buna karşın haklarında 100 binin üzerinde şikâyet bulunan yandaş basına ise hiç ceza kesmemiştir yani yüzde 5’e 21,5 milyon ceza, yüzde 95’e sadece sıfır lira ceza. Adalet ve Kalkınma Partisinin adalet anlayışı işte budur. Devlet imkânları yandaş medyaya aktarılırken muhalif medyaya cezalar yağdırılmaktadır. Durum böyleyken çıkıp “Basın Kanunu çıkarıyoruz.” demek ikiyüzlülüktür, samimiyetsizliktir. Bu, Basın Kanunu değildir; olsa olsa bu “bana yasal hak, sana yasak” kanunudur. Bu zihniyetin artık ülkeye de basına da yararlı bir düzenleme yapması beklenemez.

Değerli milletvekilleri, Türkiye genelinde 50 bin gazeteci bulunmaktadır. Yazılı, görsel ve işitsel basında 15 binin üzerinde gazeteci işsizdir. Yerel basın ekonomik sıkıntılar içinde yaşam mücadelesi vermektedir. Reklam gelirleri adaletsiz dağıtılmaktadır. Ülkemiz basın özgürlüğü sıralamasında en son sıralarda yer almaktadır. Tüm bunlara rağmen AKP basını daha da yıpratacak, sansürü ve baskıyı daha da artıracak, basın özgürlüğünü tamamen bitirecek bir teklifi getirmiştir.

Buradan tüm basın çalışanlarına sesleniyorum: İYİ Parti iktidarında bu istibdat dönemi sona erecektir; sansür, baskı, adaletsizlik son bulacaktır; sadece bir kesime yakın basın değil, “muhalif” “yandaş” gibi ayrımlar olmadan tüm basın çalışanları, tüm gazeteciler özgürce işini yapacaktır…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN ATAŞ (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Evet, tamamlayalım.

DURSUN ATAŞ (Devamla) – …demokrasinin olmazsa olmazı basının özgürlüğü teminat altına alınacak; kamu kaynakları, belediyeler, kamunun şirketleri hakkında, reklam alamam korkusuyla haber yapamayan yerel basının önündeki bu engeller tamamen kaldırılacaktır.

Çok az kaldı diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkanım, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi var, yoklama talebini karşılayacağım.

Sayın Aydın, Sayın Özkan, Sayın Tutdere, Sayın Gündoğdu, Sayın Sümer, Sayın Beko, Sayın Bulut, Sayın Aygun, Sayın Karaca, Sayın Antmen, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Kılınç, Sayın Kayan, Sayın Arık, Sayın Sarıaslan, Sayın Hancıoğlu, Sayın Köksal, Sayın Şevkin, Sayın Gürer, Sayın Karabıyık.

Evet, yoklama işlemini başlatıyorum ve üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 340) (Devam)

BAŞKAN – İYİ Parti önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 20’nci madde kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.15

SEKİZİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.26

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşiminin Sekizinci Oturumunu açıyorum.

340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

21’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                 Kemal Peköz                                                                                     Mehmet Ruştu Tiryaki                                                                                     Dersim Dağ

                                                       Adana                                                                                                      Batman                                                                                                  Diyarbakır

                                                Züleyha Gülüm                                                                                          Ali Kenanoğlu                                                                                     Meral Danış Beştaş

                                                      İstanbul                                                                                                     İstanbul                                                                                                        Siirt

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Diyarbakır Milletvekili Sayın Dersim Dağ.

Buyurun Sayın Dağ. (HDP sıralarından alkışlar)

DERSİM DAĞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

“Dezenformasyon yasası” adı altında basına sansür getirilmesine yönelik kanun teklifini gündemimize almış bulunuyoruz. Halkın bilgi alma hakkını engelleyecek, gazetecilerin haber yaparken sansür ve otosansüre maruz kalmasına neden olacak bir yasayı konuşuyoruz. Dili doğru olmayanların eğri yollardan bize dayattığı bu yasa hakikati söyleme cesaretini kırma çabasından başka bir şey değildir. Kitapsız kütüphaneler, çocuksuz kreşler, eğitimsiz üniversiteler açan, ayakkabı kutularından bir rejim, adaleti olmayan yargı ve tek ses etmeyen bir medya yaratanlar şimdi “yasak” demenin bile yasak olduğu sansürü yaratmanın peşine düşmüş.

Değerli arkadaşlar, sansür aklın kendisini yok etme girişimidir. Dün zulümlere, baskılara ve binbir çeşit sansüre uğrayanlar bugün ellerine fırsat geçer geçmez aynı şeylerin mislini yapıyorlar. Bu yasa içinde yer alan düzenlemeler La Fontaine, Ezop ya da Keloğlan masalı değil, önümüzde duran özbeöz AKP masalıdır. Sansür yasası bir masal anlatısıdır çünkü “İstediğinizi söyleyin ama hapse girersiniz, istediğinizi giyinin ama linç edilirsiniz, istediğiniz gibi yaşayın ama nefret ederiz sizden.” diyor. Sansür tüm bunları örtbas etmek için olmasın mı?

“Sansür yasası nedir?” diye soranlar 9 Ekimde uluslararası komployu kınadığımız eylem alanlarına baksın. Milletvekillerinin dahi görüntü alması engellenmiş, hatta şiddet eyleminde bulunulmuştur. Sansür yasası daha yasalaşmadan sansür her yerde kendini göstermeye başlamıştır.

Diyarbakır’da 16 gazeteci gazetecilik faaliyetleri gerekçe gösterilerek üç aydır haklarında iddianame olmadan cezaevinde tutuluyor. Bağımsız, tarafsız ve özgür yargımız dört yana haber salmış, gazetecileri fişlemek için kendine zaman ayırıyor. Adalet sarayları suç üretme merkezi mi, iktidardan olmayanın çarmıha gerildiği yer mi belli değil. Hakikatin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır. Bugün ayarını bozduğunuz kantar gün gelir sizi de tartar. Gerçek şudur ki dezenformasyonun ana kaynağı bu iktidardır. Filozof Diyojen’in İskender’e söylediği “Kral olarak beni susturma gücünün olduğunu biliyorum ama benden gerçeği duymaya yetecek cesaretin var mı, yoksa doğruları duymayacak kadar korkak mısın?” dediği yerdeyiz. Evet, gerçekleri duyacak kadar cesaretiniz yok. Bu yasanın sebebi budur. Öyle ki Roma’da Senatoyu aşağılamak için atını senatör olarak atamaya karar veren Caligula yolunda hızla gidiyoruz. Yani ülkeyi ataşe atarak etrafında ısınan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bu zihniyet en çok gençlere, kadınlara saldırıyor. Her 2 gençten 1’inin üniversite mezunu işsiz olması, her 5 kadından 4’ünün işsiz olması, gençlerin artan enflasyon karşısında geçinememesi, barınamaması, gençlerin yüzde 75’inin yurt dışını umut kapısı olarak görmesi; gençlerin, toplumun gerçeği budur. Sunulmak istenen güllük gülistanlık tablo saray sofraları, emeksiz zengin ettikleri yandaşlarıdır.

Sansür yasası, bu sorunları derinleştirmek istiyor ve sorunlara karşı ses çıkaran kitleleri de hedef alıyor. Bu sansür yasası, muhalif herkesi hapisle korkutma yasasıdır, kendinden olmayan herkesi vatan haini ilan etme girişimidir.

Roma Cumhuriyeti döneminde vatanseverliğin tanımı şuydu: Kendi devletini eleştirebilmekti, en açık ve sert şekilde devletin hata ve suiistimallerini söyleyebilmekti. Asırlar sonra devleti eleştirmenin “vatan hainliği” olduğunu söylüyorsunuz. Tamam, o zaman açık bir şekilde ebedî diktatör ilan edilen Jül Sezar gibi yapın da bitsin bu demokrasicilik oyunu. Bu kadar yalan sizi de yormuyor mu? Ülke krizde, müsebbibi de AKP, MHP’dir. Bunu kabul etmek için sizi Roma’ya ışınlamak mı gerekiyor? Zorbalıkla nereye kadar sürer bu hükümdarlık? Yalan dünyanız hakikat karşısında zifirî karanlık. Ektiğiniz korku tohumlarını en çok siz içinizde hissediyorsunuz. Korktukça çırpınıyor, çırpındıkça batıyorsunuz. Bizi neyle suçluyorsanız ta kendisisiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

DERSİM DAĞ (Devamla) – İmparatorluğunuz karşısında el pençe durmamızı beklemeyin. Açın demokrasi barometrelerini ve bekleyin. Hakikatin ışığında gerçekler susmayacak. Her zaman hakikati haykıran, yazan ve halka duyuran özgür basın çalışanları olacaktır. Sesini kısmaya çalıştığınız, hakikati yazan basıncılar karşısında yenileceksiniz. Hakikat karşısında er ya da geç yenileceksiniz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.33

DOKUZUNCU OTURUM

Açılma Saati: 21.39

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşiminin Dokuzuncu Oturumunu açıyorum.

21’inci madde üzerinde Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ’ın önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

21’inci madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/4471) esas sayılı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tekliflinin 21'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 21- 195 sayılı Kanunun 45'inci maddesinden sonra gelmek üzere

"Üçüncü Kısım” ve Kısma bağlı şekilde "İnternet Haber Siteleri, Radyolar ve Televizyonlarda Yayınlanacak Resmi İlanlar ve Reklamlar” ana başlığı ve aşağıdaki madde eklenmiştir.

"Kapsam ve esaslar;

Madde 45/A- Resmi Gazetede yayımlananlar hariç olmak üzere; Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ve yönetmelikler uyarınca yayınlatılması mecburi olan resmi ilanlar ile 29 uncu maddenin (b) fıkrasında anılan daire ve teşekküller, kanun veya Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle kurulan sair müesseseler veya bunların iştiraklerinin internet haber sitesi, radyo ve televizyonlarda yayınlatacakları ilan ve reklam ancak Basın İlan Kurumu aracılığı ile yayınlanır.

Kurum aracılığıyla yayınlanan ilan ve reklamların, kopyalanması, yayınlanması, yayınlattırılması ve ticari faaliyete konu edilmesi Kurumun vereceği izne bağlıdır. Bu fıkra hükümlerinin uygulamasına ilişkin usul ve esaslar Genel Kurul tarafından belirlenir.

Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ve yönetmeliklerine göre, Cumhurbaşkanlığına bağlı kurum ve kuruluşlar ile Bakanlıklar, bağlı, ilgili veya ilişkili kurum ve kuruluşlar ile diğer kurum ve kuruluşların kendi internet sitesinde yayını zorunlu olan ilanların ayrıca Basın İlan Kurumu İlan Portalında yayınlatılması zorunludur. Bu ilanların Basın İlan Kurumu İlan Portalındaki yayınından ücret alınmaz.”

                                                  Suzan Şahin                                                                                                                                                                                                              Engin Özkoç

                                                        Hatay                                                                                                                                                                                                                       Sakarya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hatay Milletvekili Sayın Suzan Şahin.

Buyurun Sayın Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milletin vergilerini çarçur edenlerin, aldatan ve sürekli “Aldatıldık.” diye sızlananların, milleti soyanların, halkın aklıyla alay edip utanmadan yalanlar söyleyenlerin ifşa edilmesinden korkan bir rejimle karşı karşıyayız.

AKP medyanın yüzde 95’ini kontrol altına almış, talimatlı haberler yaptırıyor; yetinmiyor, sansür yasasıyla, sosyal medya dâhil iş bilmezliklerini, mafyavari yönetim anlayışını, yolsuzluklarını, işsizliği, yoksulluğu eleştirerek gerçeği dile getirenleri tümden susturmak istiyor. RTÜK, İletişim Başkanlığı ve Basın İlan Kurumu özgürlüklere darbe vururken sosyal medyada suç olmayan konularda dahi dava yoluna gidilirken basının haber alma ve haberi kamuoyuyla paylaşmasının önüne daha baskıcı mevzuatlar getiriliyor. İşsizliği, açlığı, halkın icra dosyalarını, ödenemeyen faturaları, alıp başını giden akaryakıt, doğal gaz, elektrik fiyatlarını, nefes alamayıp intihar edenleri, yüzde 186’ya dayanan enflasyonu, adaletin yok edilmesini, Türkiye'nin uyuşturucu ve mülteci bataklığı hâline getirildiğini gizleme derdine düşmüşler anlaşılan. (CHP sıralarından alkışlar) İsraflarıyla, yolsuzluklarıyla, ekonomiyi batırıp milleti aç bırakanlar, “Ekonomi kötü.” demek suç olsun istiyor. (CHP sıralarından alkışlar) Milletin aklıyla alay edercesine devlet eliyle TÜİK ve diğer kurumlara yalan söyletenler, yalanları ortaya çıkmasın istiyor. Ülke içindeki şiddet, gerilim ve saldırgan tutumunu sürdüren AKP, sorun yaşanmayan tek bir alan bırakmadı; adaletin, özgürlüğün kırıntısını bırakmadı ancak hiçbir şeyin üstünü örtemeyecekler.

Sayın milletvekilleri, geçtiğimiz nisan ayında AKP ve MHP ittifakı seçimleri kazanamama paniğiyle Seçim Kanunu’nda değişiklik yaparak yasayı alelacele geçirdi. Seçimleri güvence altına alma kaygısıyla yapılan düzenlemenin devamı olarak bugün sansür yasasıyla karşımızdalar. Getirdikleri seçim ve sansür yasası birbirini tamamlayan iki yasadır. Her ikisi de demokrasiye düşmandır ve Anayasa’ya aykırıdır. Seçimleri kazanmak için kurulan bir kumpastır. Seçime sekiz aydan az zaman kalmışken basını tek sesliliğe mahkûm eden ve halkın haber alma hakkını yok eden bu teklif, demokrasiyi yok etme girişimidir. Anlaşılan iyice acze düşmüşler; gideceklerini anladılar, korkuyorlar, bu sandık onlar için son sandık. Bugüne kadar ve bundan sonra yaptıkları tüm yalan haberlerin, algı yönetimlerinin bedelini ödeyecekler. Korkunun ecele faydası yok, gi-di-yor-lar. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, artık, sosyal medyada, yerel haber sitelerinde, internet gazetelerinde AKP’nin aleyhine bir şey yazıldı mı hemen “Suç oluştu.” diyecekler, insanları cezaevine atacaklar, korku iklimi yaratacaklar. Bu düzenlemeyle yarattıkları halka yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu muğlaktır, subjektif değerlendirmelere açıktır. Zamana, kişilere ve koşullara bağlı olarak farklı yorumlanabilecek bu düzenlemeyle, yalnızca gazeteciler değil, tüm toplum ciddi bir cezai tehditle karşı karşıya kalacaktır. Ağır para cezaları, hapis cezaları, kapatma, basın kartı iptalleri, ekmeği, emeği ve düşünce özgürlüğünü yok etme ve halkın haber alma özgürlüğüne sopa sallama girişimidir.

AKP’nin propagandasını yapan, fiilî olarak Türkiye’deki basın özgürlüğünün önündeki en büyük engel olan İletişim Başkanlığının, Basın Kanunu’nda bir taraf hâline getirilerek medyaya daha fazla müdahale edebilmesine izin veriliyor. Biliyoruz ki yaklaşan seçim öncesi, Hitler’in İletişim Bakanı Goebbels’in taktikleriyle, AKP’ye hizmet eden İletişim Başkanlığı eliyle basını mengeneye alıp işine geldiğinde boğazını sıkmak, işine geldiğinde gevşetme niyetindeler. Yasayla birlikte, muhalefet yapan bütün yayınları, yalan haber yapmakla, yaymakla suçlayabilecek yetkinin AKP’ye bağlı ve bağımlı kurumlara verilmesi çok tehlikelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

SUZAN ŞAHİN (Devamla) – Bir bilginin yalan veya doğru olduğuna mahkemeler ya da basın otoriteleri, basın meslek örgütleri karar vermelidir; AKP’nin kukla bürokratlarının saray talimatıyla yönettiği kurumlar değil. Düzenlemeyle, yalan haberi yapanın yanı sıra “yayan” ifadesini getirerek demokrasi ve ifade özgürlüğünün çökertileceği çok açıktır. Sormak lazım, bu düzenlemeyle hangi akla hizmet yerel gazetelerin ana yaşam kaynağı olan resmî ilan gelirlerini yüzde 75 azaltmaya kalkıyorlar? Hangi akla hizmet yandaş dernek ve vakıf yöneticilerinin, pek çok kamu çalışanının basın kartı almasının önünü açıyorlar da özgür medyayı baypas etmek istiyorlar? Bu yasa geçerse hiçbir basın kuruluşunun, sosyal medya mecrasının Hükûmete ve yandaşlara yönelik haber yapma, onların gerçek yüzünü teşhir etme şansı kalmayacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SUZAN ŞAHİN (Devamla) – Selamlamak için izin verir misiniz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki, selamlayın lütfen.

SUZAN ŞAHİN (Devamla) – Bu, karanlığa giden yoldur. Dikta yönetimlerinin faşizminin demokrasimize, Anayasa’ya, hak ve hürriyetlere darbe vurmasına asla müsaade etmemeliyiz. Gerçekleri cezalandırmaktan başka amacı olmayan, bu dezenformasyonu derinleştiren zulüm ve sansür yasa teklifi derhâl çekilmelidir.

Saygılarımla. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin çerçeve 21’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                                                                Feridun Bahşi                                                                                         Orhan Çakırlar

                                                       Adana                                                                                                      Antalya                                                                                                      Edirne

                                            İmam Hüseyin Filiz                                                                                                                                                                                                    Hayrettin Nuhoğlu

                                                    Gaziantep                                                                                                                                                                                                                    İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden, Antalya Milletvekili Sayın Feridun Bahşi.

Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 340 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 21’inci maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, sözlerime başlamadan önce bir kez daha dikkat çekmek isterim ki gözümüze uzak ama gönlümüze yakın soydaşımız Doğu Türkistan'dan yükselen çığlıklarla yüreğimiz yanmaya devam etmektedir. Yüz elli yıldır Doğu Türkistan'da bir millet kan ağlarken bütün dünya kör, sağır, dilsiz bir şekilde bu hayâsız ve alçakça zulmü seyretmektedir. Bu vahşet basın yayın organlarının ilgisini çekmemekte, Türkistan'ın çığlığı bir türlü duyulamamaktadır. Filistin'den Arakan'a, Müslüman dünyanın liderliğine oynayan iktidar akan kan Türk'ün olunca sessiz ve etkisiz bir politika izlemektedir. Bu kürsüden tekrar çağrıda bulunuyorum: Uygur Türklerinin acılarının son bulması için başta Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti olmak üzere, Birleşmiş Milletler ivedilikle harekete geçmelidir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de parlamenter sisteme karşı başkanlık sistemini getirerek adım adım her alanda kontrolü elinde tutmak isteyen zihniyet bu düzenlemeyle sosyal medya ve basını da tam anlamıyla kontrol altına almak istemektedir. Bu düzenleme Türkiye’deki kişi, kitle, kurum, kuruluş veyahut şirketlerin ve muhalif fikirlerin otokontrolünü elinde tutma ve sınırlama amacından başka bir şey değildir.

Yine “Ben yaptım, oldu.” mantığıyla toplumun bilgi sahibi olmasının önüne geçilmeye çalışılmaktadır. AK PARTİ iktidarları ülkede sanat, mizah, sosyal hayat gibi neredeyse birçok alanda özgür fikirlerin yer almasının, eleştirel ifadelerin kullanılmasının önüne geçmek için yapmış olduğu baskı rejimi ve yıldırma politikalarıyla toplumun aklıyla alay ediyormuşçasına bu durumu sergilemiş ve demokrasiden ne kadar uzak olduğunu göstermiştir. Dolayısıyla, söz konusu düzenleme en çok iktidarı açık bir şekilde eleştirenleri etkileyecektir.

Değerli milletvekilleri, bu yasa teklifiyle ne yapacaklarmış? Yalan habere karşı önlem alacaklarmış, dezenformasyonla mücadele edeceklermiş. Yani değerli arkadaşlar, yolsuzlukları haber yapan basın yalancı çünkü AK PARTİ’ye göre ülkede yolsuzluk yok; onlara göre sığınmacı sorunu da yok; kim “Var.” diyorsa onlar da yalancı. Ülkede ekonomik kriz yok; enflasyonda dünya 1’incisi değiliz; her kim veya hangi basın “Ekonomi kötüye gidiyor, vatandaş aç.” diyorsa halkı kin ve nefrete çağırıyor demektir.

Değerli milletvekilleri, bu yasa televizyonları, gazeteleri ve interneti hizaya çekme yasasıdır. Kısaca, bu yasa bir istibdat yasasıdır. Peki, neden böyle bir yasaya gerek duyuyorsunuz? Bunun açıklaması AK PARTİ’nin söz alan hatiplerinin de dediği gibi “Tüm dünyada yer alan bir düzenleme olduğu için bu yasayı getirdik.” gerekçesiyle basitleştirilemez. Biz bu yasayı neden getirdiğinizi çok iyi biliyoruz. Siz gerçeklerin ortaya çıkmasından korkuyorsunuz, adaletten korkuyorsunuz, milletimizin özgürce konuşmasından ve herkesin doğruları öğrenmesinden korkuyorsunuz; seçimler yaklaştı, oturduğunuz o koltukları kaybetmekten korkuyorsunuz, rant düzeninin dağılmasından korkuyorsunuz, gizlice döndürülen dümenlerin, alınan rüşvetlerin açığa çıkmasından korkuyorsunuz ama biz Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener'in de dediği gibi: “Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet.” demeye devam edeceğiz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Biz “Kahrolsun zulüm, yaşasın adalet.” demeye devam edeceğiz. Biz her türlü haksızlığın, adaletsizliğin ve yasağın karşısında durmaya devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, bilgi alma ve ifade özgürlüğüne sansür, yasaklama ve kısıtlama getirmenin hiçbir zaman demokratik toplumlarda yeri olmayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – Teşekkür ederim efendim.

Kişilerin bilgi paylaşımına, karşılıklı olarak bir konuyu eleştirip açıklama yapmalarına insan hakları temel hak ve özgürlükleri çerçevesinde engel olunamaz. Modern toplumlar için bir değer olan fikir özgürlüğü sansürlenemez. Söz konusu yasa teklifinin akla, mantığa uygun bir düzenleme olmadığını bilerek karşı çıkıyoruz.

Bu vesileyle, Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkan, yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Bir yoklama talebi var.

Önergeyi oylarınıza sunmadan önce yoklama talebini karşılayacağım.

Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Aydın, Sayın Özkan, Sayın Emre, Sayın Gündoğdu, Sayın Öztunç, Sayın Aydoğan, Sayın Hancıoğlu, Sayın Tokdemir, Sayın Karaca, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Kılınç, Sayın Arı, Sayın Aydınlık, Sayın Şevkin, Sayın Köksal, Sayın Emecan, Sayın Karabıyık, Sayın Hakverdi, Sayın Taşcıer, Sayın Özdemir.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 340) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 21’inci madde kabul edilmiştir.

22’nci madde üzerinde 3 önerge vardır, okutup sırasıyla işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesinde yer alan “Yönetim Kurulu Kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren on gün içinde Kurum Genel Müdürlüğünün bulunduğu yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesine itiraz edilebilir. Söz konusu itirazlarda basit yargılama usulü uygulanır. Bu yargılama neticesinde verilecek karar kesindir” ibaresinin “Yönetim Kurulu Kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde yayının yapıldığı yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesine itiraz edilebilir.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                  Kemal Peköz                                                                                     Mehmet Ruştu Tiryaki                                                                              Dilşat Canbaz Kaya

                                                       Adana                                                                                                      Batman                                                                                                    İstanbul

                                                 Ali Kenanoğlu                                                                                                                                                                                                          Züleyha Gülüm

                                                      İstanbul                                                                                                                                                                                                                      İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Dilşat Canbaz Kaya.

Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından alkışlar)

DİLŞAT CANBAZ KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ekranları başında bizleri izleyen halkımız, sözlerime başlamadan önce Irak'ın Kürdistan bölgesinin Süleymaniye kentinde uğradığı suikast sonucu yaşamını yitiren Jineoloji dergisi editörü Nagihan Akarsel’i saygıyla anıyorum. Suikastı planlayanlarla, savunanlarla mücadelemiz sürecektir. Nagihan Akarsel'in miras bıraktığı kadın özgürlük mücadelemizi devam ettireceğimizin sözünü bir kez daha buradan söylüyoruz. Hepimiz biliyoruz Nagihan aynı zamanda gazetecidir; tam da sansürü konuşurken, dezenformasyonu konuşurken bir gazeteci, kadın gazeteci, bir basın editörü katlediliyor ve buna dair bu Meclisten maalesef hiçbir söz söylenmiyor.

Bugün burada sansür yasası teklifini konuşuyoruz. Kanun teklifi baştan sona halkın haber alma, ifade özgürlüğüne saldırıyor ama bunu anlamak için kanun teklifine bakmaya bile gerek yok çünkü sansür yasasından bahsediyoruz. Sansürün en büyüğünü biz son dönemlerde yaşıyoruz, özellikle HDP olarak da hepimiz biliyoruz, 9 Ekimde Yüksekova'da halkın iradesi olan Milletvekilimiz Habip Eksik’in polis şiddetiyle yani kolluk gücüyle, polis kuvvetiyle işkenceye maruz kalarak bacağı kırıldı, arkadaşımız ameliyata alındı ve hâlâ hastanede. Bunun üzerine ne Meclisten ne Meclis Başkanlığından ne de buradaki milletvekillerinden hiçbir ses yok. Şimdi, dezenformasyondan bahsediyoruz ama valilik bir açıklama yapıyor “Vekil kendisini yere atarak bacağı kırıldı.” diyor. Peki, bunun sonucunda hepimiz biliyoruz bu sürecin böyle olmadığını. Basının uzaklaştırıldığı yerde işkenceye maruz kalıyor milletvekilleri bile. Basın kalkanlarla eylemlerde haber takibi yaparken gözaltına alınıyor, işkenceye maruz kalıyor. Yani bunların hiçbiri tesadüf değil, bizzat muhalif kesimi susturmaya yönelik bir anlayışın kendisini ifadesidir. Meclise gelen bütün tekliflerde haksızlığa maruz kalan kesimden ziyade hukuka aykırılığı koruyan bir anlayış hâkim. Bu teklifte de basın emekçilerinin maruz kaldığı kısıtlamalara, ekonomik ve sosyal sorunlara, uğradıkları şiddete dair hiçbir düzenleme yok. Oysa iktidarın yaklaşımı, baskılar ve basın özgürlüğü açısından yaşananlar bizlere gösteriyor ki Türkiye gazeteciler için bir cezaevi konumundadır. Bu durum cezaevinde olmayan gazeteciler için de geçerliliğini korumaktadır çünkü dışarıdaki gazeteciler de özgür bir ortamda mesleklerini icra edememektedir.

Bakınız, yakın zamanda İstanbul Kartal'da gerçekleştirilen demokratik bir eylemde Etkin Haber Ajansı basın emekçileri şiddet uygulanarak gözaltına alındı. Yine, 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde gerçekleştirilen bir eylemde bir basın emekçisi kadın arkadaşımız kolluk kuvvetlerince cinsel tacize uğradı. 2021 yılında 55 gazeteci saldırıya uğradı, 23 gazeteci işkenceye maruz bırakıldı, 11 gazeteci tehdit ve ajanlık dayatmasıyla karşı karşıya kaldı. Tutuklu gazeteci sayısı 1 Eylül 2022 itibarıyla 79, fişlenen gazeteci sayısı 20 ve onlarca gazeteci sürgünde. İşte, bu kanun teklifiyle birlikte, bırakın bu sorunların son bulmasını, artık yaşanan bu saldırıların dahi haber yapılması engellenecek. “korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni, genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse” şeklinde ifade edilen soyut suç tanımı keyfî bir şekilde basın özgürlüğüne ket vuracak.

Yani teklif özetle şöyle diyor: Yoksullaşıyoruz ama yoksullaştığımızı bilmeyin. Her gün kadınlar katlediliyor, sakın duymayın. Zırhlı araçlarla katledilen çocuklar varsa eğer haberini yapmayın çünkü halkı panik ve endişeye sevk ediyorsunuz. Basın alanında kimliksizleştirme politikaları devam etsin; başta Kürtçe, Ermenice, Rumca, Lazca, İbranice, Çerkezce, birçok dilde gazetecilik yapmaya çalışan gazeteleri kapatın. Bir yerde yolsuzluk varsa ortaya çıkarmayın. İşkencehaneye dönen hapishaneleri unutun. Hasta tutsakları gündeme getirmeyin. Yargı zaten iki dudağımızın arasında. Bizim çizdiğimiz gerçeği zerre yansıtmayan “gelişen, kalkınan Türkiye” yalanına inanın, aksini söyleyenleri de cezalandırın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

DİLŞAT CANBAZ KAYA (Devamla) – Tamamlıyorum Başkan.

Bu yasanın özeti, aslında “dezenformasyon” adı altında sansürdür. Sizler de biliyorsunuz ki aslında dezenformasyonun asıl uygulayıcıları kimler, kasten yanlış bilgiyi yayanlar kimler; yandaş medya, televizyon kanallarını kapatan, gazetelere, gazete sitelerine cezalar veren RTÜK'ün kendisi.

Biz bu sansür yasasını kabul etmediğimizi bir kez daha söylemek istiyoruz. Amaç çok açık, hedef göstererek, çamur atarak, itibarsızlaştırarak, muhalifleri sessizleştirip yalnızlaştırmak ama bilinsin ki gerçekler sansür yasanızla örtbas edilemez. Ne özgür basın ne sokak gerçeğini haykırmaktan biz de halkımız da vazgeçmeyeceğiz diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, 60’a göre kısa bir söz talebim var.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

43.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Meclisin İç Tüzük’le belirlenmiş olan çalışma gün ve saatlerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Doğrusu sansür yasasını görüşüyoruz ve kamuoyunun yakından takip ettiği, ilgilendiği… Çünkü 84 milyonu ilgilendiren bir teklif. Baskıcı bir yöntemle bu gece bu yasa geçirilmek isteniyor. Bir kere, bizim muhalefet olarak kesinlikle buna olurumuz yoktur, bunu söyleyelim. Burası bir gece kulübü değil -affınıza sığınarak- burası bir meclis, İç Tüzük’te çalışma saatleri ve günleri belirlenmiştir. Yarın çalışmayalım ama bu gece sabahlayalım demenin bir izahı var aslında, daha doğrusu birkaç izahı var; bir, dokuzdan sonra canlı yayın yok, bu sansür yasasını gece yarısı, sabaha kadar halktan, toplumdan gizleyerek alelacele tıpkı Anayasa değişikliği gibi -bu Cumhurbaşkanlığı sistemi getirilince de sabah yediye kadar Meclis çalıştırılmıştı- buna benzer yasalarda da benzer bir uygulama vardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şimdi, Meclisin yarın çalışma mesaisi var, bunun aksine bir karar alınmadı ve dün “İstediğimizde saat yedide kapatırız, istediğimizde sabah beşte kapatırız.” demek çoğunluğun despotizmidir. Bu, çoğunluğun bu Meclis üzerindeki baskısıdır. Bizim muhalefet olarak çoğunluk oyumuz olmadığı için, biz istediğimizde geliriz, istemediğimizde gelmeyiz… Bu, kendi gruplarındaki milletvekillerine de haksızlıktır, bize de haksızlıktır, topluma da haksızlıktır. Yani istediğimiz yasayı çoğunlukla geçiriyoruz ama geçirme yöntemine de biz karar veririz diyorlar yani gece on ikide mi bitiririz, sabah mı bitiririz, akşam yedide mi ara veririz, buna da biz karar veririz diyorlar.

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Biz buradayız!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yani burada ne halkın iradesine ne muhalefet partilerinin iradesine ne Meclis İçtüzüğü’ne ne de Meclisin vakarına ve işleyişine uygun olan bir tutum var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bitiriyorum zaten.

BAŞKAN – Evet, tamamlayın lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Oradan itirazları duyuyorum “Biz isteyerek buradayız.” gibi sözler söyleniyor. Yani dün burada olsaydınız bugün 20’inci maddeye gelmiş olurduk, şimdi 30’uncu maddeyi, 40’ıncı maddeyi bitirmiş olurduk. Biz buradayız, biz geliyoruz ama işte, o karar yeter sayısı ya da yoklamada iktidar partisi olmadığı için yok.

BAŞKAN – Anlaşıldı Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kesinlikle bunun -dediğim gibi- çoğunlukçu bir yaklaşım olduğunu, tüm topluma sirayet ettirdikleri bu baskıcı ve totaliter sistemi Mecliste de yaşama geçirmek istediklerini ve bunu kabul etmediğimizi ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.

OSMAN NURİ GÜLAÇAR (Van) – Çoğunluk bizde! Çoğunluk bizde!

BAŞKAN – Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben de pek kısa efendim, mevkidaşımın…

BAŞKAN – Peki, anladım.

Buyurun, size pek kısa bir söz veriyorum.

44.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Beştaş’a katılıyorum.

Şunu vurgulamak istiyorum, onun için söz aldım: Bir çoğunluk var, bu çoğunluk Meclis gündemine hâkimdir, hiçbir itirazım yok, demokrasilerde de olması gereken budur. Şuna üzülüyorum: Burada bulunan hepimiz şu anda -meslek olarak değil ama- aynı işi görüyoruz, hepimiz milletvekiliyiz; AK PARTİ’lisi, hepsi. Dün akşam AK PARTİ yoklamada çoğunluğu sağlayamadı. Niyet, bugün sabaha kadar yani yarın saat 10.00’a kadar çalışıp bu kanunu bitirmek. Ben dedim ki: “Hayhay, buyurun.”

Şunun için dedim Sayın Beştaş, kızma.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yok, kızmıyorum. Niye kızayım?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Burada murat, muhalefetin burnunu sürtmek değil, AK PARTİ’nin 230 sayın milletvekilinin burnunu sürtmek.

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Hadi be!

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Hadi be!

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ben bunu size yapılmış bir haksızlık olarak kabul ediyorum. (AK PARTİ sıralarında gürültüler) Evet, evet, aynen öyle.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Bizim için üzülme Sayın Altay, bizim için üzülme.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Benim yapacağım şu: On ikiden sonra, grubumuz burada, arkadaşları, 25 gönüllü milletvekilini burada bırakırım, diğer arkadaşları gönderirim.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – İlk defa yaptığımız değil ya bu!

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Siz 230 kişi sabaha kadar buradasınız. Bana kızmayın.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – İnan kızmıyoruz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - İçinizden yönetime kızdığınızı biliyorum, merak etmeyin, merak etmeyin, biliyorum.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Hiç alakası yok.

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Hadi be!

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Yok ya!

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) - Biz gönüllü buradayız Başkanım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Eyvallah, mesele yok, hodri meydan!

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Hadi bakalım! Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - O zaman şunu yapmayacaksınız: Muhalefetin İç Tüzük’ten kaynaklı haklarını kullanmasına homurdanmayacaksınız, bize yan gözle bakmayacaksınız, herkes işini yapacak.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Hayır, kızmıyoruz.

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – Hem bakarız hem konuşuruz.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Bravo! Çok doğru, herkes işini ve yakışanı yapacak, doğru.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Bu teklif, bir inat uğruna çıkarılmak istenen bir tekliftir. Bu teklifin çıkmaması için hiç şüphesiz biz de elimizden geleni yapacağız. Hodri meydan! Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ünal.

45.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ile İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, Grup Başkan Vekili arkadaşlarımız sanki yeni bir karar alınmış ve bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinde ilk defa gerçekleşiyormuş gibi bir tavır içerisinde konuştular. Şimdi, zaten daha önceden alınmış bir karar var “bitimine kadar” diye. Kaldı ki biz kendilerine “Bugün sabaha kadar çalışacağız.” gibi bir deklarasyonda bulunmadık.

Şu anda, Sayın Engin Altay da Sayın Meral Danış Beştaş da yani…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ya, çalışalım, çalışalım.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Biz, bugüne kadar, Grup Başkan Vekillerinin mutabakatıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarının sürdürülmesi ya da tamamlanmasına her zaman karar verdik. Tabii ki İç Tüzük’ten kaynaklanan tüm haklarını kullanmakta Grup Başkan Vekilleri özgürdürler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ama Türkiye Büyük Millet Meclisiyle ilgili “Burası gece külümü mü ki?” gibi bir ifadeyi ben asla kabul etmiyorum, bu yakıştırmayı da şiddetle reddediyorum. Burada alınan karar var, alınan karar gereği “Bitimine kadar çalışırız.” diye karar almışız ama Grup Başkan Vekilleriyle bugüne kadar konuştuğumuzda şu saatte bitirelim dedik, bitirdik “Devam etmeyelim.” dedik, etmedik, “Yarın devam edelim.” diye konuştuk.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Tamam, edelim, edelim, çalışalım sabaha kadar.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Şimdi, burada, kalkıp, efendim, burada bir oldubittiye getiriliyor, gece yayın bittikten sonra bir kaptıkaçtı tarzı bir şey yapılıyormuş gibi bir algı oluşturulmasını reddediyorum.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Aynen öyle.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Hele hele, bu konuşmadan sonra biz grup olarak bu kanun teklifini bitirene kadar çalışacağız Sayın Başkan.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki.

Kaldığımız yerden devam ediyoruz.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 340) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/4471) esas sayılı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 22- 195 sayılı Kanunun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “gazete ve dergilerle” ibaresi “gazete, dergi ve internet haber siteleri ile” şeklinde, fıkranın (a) bendinde yer alan “dergiye” ibaresi “dergi ya da internet haber sitesine” şeklinde ve (b) bendinin ikinci paragrafı aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“(a) ve (b) bentlerinde yazılı hallerde, Yönetim Kurulu Kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren on gün içinde yayın merkezinin bulunduğu yer Asliye Hukuk Hakimliğine itiraz edilebilir. Söz konusu itirazlarda basit yargılama usulü uygulanır. Bu yargılama neticesinde verilecek karar kesindir.”

                                               Vecdi Gündoğdu                                                                                                                                                                                                          Engin Özkoç

                                                     Kırklareli                                                                                                                                                                                                                    Sakarya

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) - Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talep eden Kırklareli Milletvekili Sayın Vecdi Gündoğdu.

Buyurun Sayın Gündoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gençlerimiz, pırıl pırıl gençlerimiz umutlarını yok edenlere, daha iyi bir yaşam taleplerine dahi tahammül göstermeyenlere, onlara hakaret eden anlayışa artık “Dur!” diyor.

Seçime aylar kala, bitmiş, tükenmiş iktidarın getirdiği bu yasa teklifi gençlerin fikirlerine, parmaklarına pranga vurma yasa teklifidir. Bu yasa teklifi, ifade özgürlüğünü yok eden; düşüncelere zincir vuran; ağızları, elleri kelepçeleyen çağ dışı bir yasa teklifidir.

7,5 milyon gencimizin fikirlerini özgürce ifade etmesinin önüne engel koyamayacaksınız. Sizler ne yaparsanız yapın gençleri kandıramazsınız, sindiremezsiniz ve yok sayamazsınız. Gençler özgür değilse, onları bir kalıba sokmaya çalışırsanız toplumu özgürleştiremezsiniz, ülkeyi geliştiremezsiniz. Gençlere ve farklı fikirlere saygı duymayı öğreneceksiniz. Tükenmişliğe, çaresizliğe, yok oluşa antidemokratik çözümler aramak hiçbir iktidarın gidişini engellememiştir; sizin de yok oluşunuzu engelleyemez.

Can çekişen iktidar sansür yasasıyla toplumu sindirmek, baskılamak, korkutmak istemektedir. İktidar, korku ve endişeyi elimizdeki telefonlarla bireye, aileye, işe, eve, tüm yaşam alanlarına da yaymaktadır.

Sayın milletvekilleri, bu sansür yasası mutfakları, buzdolaplarını boşaltan, AKP ve MHP'nin besleyip büyüttüğü can yakıcı enflasyon canavarını, hayat pahalılığını görmeyin, duymayın, teklifidir. Bu teklif, yirmi yıldır AKP'nin yarattığı yoksulluğu, açlığı karartma teklifidir aslında. Bu teklif, açlık sınırı altında yaşayan emekliye, yoksulluk sınırı altında çalışan milyonlarca emekçiye sesinizi çıkarmayın, açlığınızı, yoksulluğunuzu ifade etmeyin teklifidir aslında. Bu teklif, demokrasinin can suyu olan haber alma, yayma ve eleştiri imkânlarını yok etme ve karartma teklifidir.

Sayın milletvekilleri, saray ve çevresi halktan kopmuş; sokaktan, çarşı pazardan, esnaftan, çiftçiden, uzaklaşmış kendi dünyasında, âdeta hayal âleminde yaşıyor. Halkın sorunlarından uzak yaşayanlar gerçeklerin konuşulmadığı, yanlışların yazılmadığı bir siyasal zeminde tüm sorunların da ortadan kalkacağına inanıyorlar. İşte, tam da bu düşünce yani sorunları yok saymak, demokratik kanalları tıkamak sorunları daha da büyütüyor.

Twitter'dan en çok erişim engeli talep eden ülke Türkiye. Dünyanın en çok erişim engelini istediniz de peki, sonuçta ne oldu? Sizlere soruyorum: Ne oldu? Hiçbir şey olmadı. Sanıyorsunuz ki işsizlik konuşulmazsa gençler iş bulacak, yanlış ekonomik politikalar eleştirilmediğinde döviz kuru düşecek; sanıyorsunuz ki TÜİK’in o manipüle edilmiş rakamları, verileri eleştirilmezse milletimize karanlık günler yaşatan enflasyon düşecek, kiralar düşecek; çarşıda, pazarda fiyatlar düşecek ama bakın, hatırlatırım size: Meyveye kurt girdiyse -ki içinize artık girmiştir- siz “Yok.” deseniz de o kurt meyveyi içten içe - sizi aynı tükettiği gibi- tüketir ve çürütür. Geldiğimiz karanlık noktada, saray hem medya hem vatandaşlar sussun, konuşmasın istiyor. Sosyal medyayı maaşa bağladığınız trollere emir eri hâline getirmeye çalışıyorsunuz. Utanmadan, sıkılmadan “Köşende gereğini yaparsın.” anlayışı hâkim olsun istiyorsunuz ama kardeşim, uyanın artık ya, uyanın, adaletin, demokrasinin, özgürlüklerin olmadığı yerde zenginlik yoktur. Sadece saraya baktığınızda bu işler olmuyor. Bir yanda ekmeğe muhtaç yoksullar yarattınız, diğer yana baktığınızda da doymak bilmeyen filleri yarattınız. Yirmi yıldır ülkeyi yöneten tek adam diyor ki: “Yolsuzlukların olmadığı, rüşvetin olmadığı, yoksulluğun Allah’ın izniyle olmayacağı bir Türkiye’yi biz hallederiz, bunu biz yaparız.” Yanlış duymuyorsunuz, akıl tutulması da yaşamayın, bunu söyleyen kişi ülkeyi yirmi yıldır tek başına yöneten kişi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

VECDİ GÜNDOĞDU (Devamla) – E, peki, demek neymiş? Bu ülkede yolsuzluk da varmış, bu ülkede rüşvet de varmış, bu ülkede yoksulluk da varmış. Peki, yirmi yıldan bu yana iktidarda kim varmış? Yirmi yıldır da AKP iktidardaymış. Bunu biz söylemiyoruz, AKP’nin Genel Başkanı bizzat kendisi söylüyor.

Sözlerime son verirken şunu söylüyorum Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan tüm vatandaşlara: Umutsuzluk yok; gençler, emin olun; kadınlar, emin olun. Umutsuzluk yok; inanın emekçiler diyorum, inanın çalışanlar diyorum. Umutsuzluk yok; güvenin çiftçiler, esnaflar diyorum. Geliyoruz, halk geliyor; ayrışarak değil, barışarak, kucaklaşarak geliyoruz; halkla birlikte, halk için geliyoruz.

Genel Kurula saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 22’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                                                                  Bedri Yaşar                                                                                         Hayrettin Nuhoğlu

                                                       Adana                                                                                                      Samsun                                                                                                    İstanbul

                                            İmam Hüseyin Filiz                                                                                      Orhan Çakırlar                                                                                           Hüseyin Örs

                                                    Gaziantep                                                                                                     Edirne                                                                                                     Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs.

Buyurun Sayın Örs. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 22’nci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, teklifin bu maddesiyle Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanun’un 49’uncu maddesi kapsamına müeyyideler açısından gazete ve dergilerin yanı sıra internet haber siteleri de alınmaktadır. Konuyla ilgili yargı mercisi de asliye hukuk hâkimliği olarak belirtilmiş ve basit yargılama usulü öngörülmüştür.

Değerli milletvekilleri, iktidarın kişisel hak ve hürriyetler açısından iyi bir karnesinin olmadığını biliyoruz ve bugün de burada iktidarın sosyal medya üzerinde kurmaya çalıştığı baskıcı tavır yasallaştırılmaya çalışılıyor. Medeni Kanun'un ve mevcut dünya düzeninin hiçbir kurum ya da kuralıyla izah edilemeyecek bir hürriyet kısıtlama teklifiyle karşı karşıyayız. Uzun zamandır, sosyal medya kullanıcıları ve özellikle geleceğimizin teminatı olarak gördüğümüz gençlerimiz kendi aralarında konuşurken “Aman Silivri soğuktur, paylaşımlarımıza dikkat edelim ha!” diyerek esprileriyle de olsa bu baskıya dikkat çekiyorlar.

İnsanların düşüncelerini açıkça ifade ettiği sosyal medyaya kısıtlama getirmeye çalışmak zaten yazılı ve görsel basından yeterince ve doğru haber alamayan vatandaşlarımızın kişisel hak ve hürriyetlerine de bir darbe vurmak demektir. Aslında bu kanun teklifiyle deniliyor ki: “Ekonomi ve enflasyon bilgilerini yazmak suçtur. Türk lirasının döviz karşısında değer kaybettiğini ifade etmek suçtur. Adaletsizlikleri ve yolsuzlukları paylaşmak suçtur.” Böyle bir şey olabilir mi arkadaşlar? Bunun adı “baskı rejimi” değildir de nedir? Bu teklif “Enflasyondan, döviz kurundan, mutfaktaki yangından bahsetme, sus!” teklifidir. Bu teklif “İşsizlikten, pahalılıktan, kuşa dönmüş maaşlardan söz etme, sus!” teklifidir. Bu teklif “Milleti soyup soğana çeviren garantili ihalelerle zengin ettiği müteahhitlere sesini çıkarma, sus!” teklifidir. Bu teklif “KPSS’deki hırsızlıkları konuşma, geleceği çalınan gençlerimizin feryadını görmezden gel, sus, ağzını açma!” teklifidir.

Değerli arkadaşlar, burada soruyorum şimdi: Bu yasayı kim denetleyecektir? Haberin doğru ya da yanlış olduğuna kim karar verecektir? Cumhurbaşkanlığı basın birimi mi yapacaktır bu işi? Bakın, 1994-2014 arasında Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla hakkında dava açılan kişi sayısı 1.138 iken 2014-2020 yılları arasında bu sayı âdeta zirve yaparak 38.581’e ulaşmıştır. Buna dikkatlerinizi çekmek isterim arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, malum olduğu üzere, demokratik toplumlarda insanlar düşüncelerini özgürce ifade edebilmektedir. Kamuoyunda sayısız sakıncası ortaya konulan bu yasayı bugün burada, Parlamentoda onayladığımız takdirde demokratik bir toplum olduğumuzdan nasıl söz edebiliriz? Yasama organı olarak bizler, hak ve özgürlükleri korumayı amaçlıyorsak toplumun geneline fayda sağlayacak kanunlar çıkarmaya özen göstermeliyiz. Ama görüyoruz ki, çıkarılmaya çalışılan bu yasa, milletin genelinin sorunlarını çözmek için değil iktidarın sosyal medyayla olan sorunlarını çözmek için düzenlenmiş bir yasadır. Şimdi, zamanım oldukça azaldı. Son söz olarak diyorum ki İYİ Parti iktidarında tüm bu baskılar ortadan kalkacak ve Türkiye, özlemini çektiğimiz, demokratik, güneşli günlere kavuşacaktır.

Az kaldı diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 22’nci madde kabul edilmiştir.

23’üncü maddede 3 önerge vardır, okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                  Kemal Peköz                                                                                     Mehmet Ruştu Tiryaki                                                                                    Rıdvan Turan

                                                       Adana                                                                                                      Batman                                                                                                     Mersin

                                                Züleyha Gülüm                                                                                                                                                                                                          Ali Kenanoğlu

                                                      İstanbul                                                                                                                                                                                                                      İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Mersin Milletvekili Sayın Rıdvan Turan.

Buyurun Sayın Turan. (HDP sıralarından alkışlar)

RIDVAN TURAN (Mersin) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, geç oldu biraz.

Şimdi birkaç başlıkta görüşlerimi ifade etmeye çalışacağım. Bunlardan bir tanesi “Biz bunu yapıyoruz ama aslında Avrupa’da da böyle şeyler var.” düşüncesi. Yasa başladığından bugüne kadar yoğun bir biçimde bu propaganda yapılıyor. Önce bu dezenformasyona bir “Dur!” demekte fayda var. Venedik Komisyonu “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesine göre -kardeşim- bu, ifade özgürlüğü önünde çok temel bir engeldir.” diyor ve devam ediyor: “Söz konusu taslak hükümlerinin Türkiye’de yasalaşması hâlinde oluşturacağı ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin ne demokratik bir toplumda gerekli olacağı ne de ulusal güvenliğin, sağlığın, başkalarının haklarının korunmasına katkı sağlayacağı düşünülmektedir.” diyor. Buna ek olarak Komisyon, özellikle 2023’te yapılacak seçimler göz önüne alındığında, bu teklif kanunlaştığı koşullarda bu seçim döneminde iktidarın elinde bir sopa hâline dönüşebileceğine ilişkin görüşlerini söylüyor. Az önce Komisyon Başkanı çok tuhaf bir cevap verdi Venedik Komisyonunun düşüncelerine ilişkin: “Ey Venedik Komisyonu! Sen bunu diyorsun ama bir de şundan bahsetsen.” Yani gerçekten bir politik eleştiriye yapılabilecek düzeyi oldukça düşük bir yaklaşım, bunu özellikle ifade edeyim. Sen bu politik eleştirinin doğruluğunu ya da yanlışlığını tartışırsın, eleştirirsin ama “Sen de şunu yapmıştın.” babından değerlendirmelerin bir karşılığının olmadığını ifade etmek lazım. Deniliyor ki: “Avrupa’da böyle.” Hadi, geçtik Venedik Komisyonunu, bakın, Almanya’da da bir kanun var, evet, bu kanun, sosyal medya hesaplarında nefret söylemi ve diğer suçlarla başa çıkma yükümlülüğüne odaklanan bir kanun ve esas olarak da bu konudaki şikâyetlerin ele alınması ve bunun halka açık raporlarla hazırlanmasını temel alıyor. Dolayısıyla burada herhangi bir cezai kovuşturma, “Böyle bir ‘tweet’ atarsan şu kadar yılla yargılanırsın.” türünden bir yaklaşım yok.

Değerli arkadaşlar, benzer bir durum Fransa için de geçerli. Fransa’da da -insan onuru- suçlara göz yuman ve tahrik eden, köken, ırk, din, cinsiyet yönelimi ve cinsel kimlik temelinde şiddet ve hakareti de içeren bir kanun var. Yani sizin getirdiğiniz şeyle uzak yakın alakası olmayan bir Avrupa müktesebatından bahsediyoruz, o nedenle kimseyi kandırmaya çalışmamak ve dezenformasyon yapmamak önemli.

Şimdi bu kanun yasalaşmış olsaydı, büyük olasılıkla… O Hakkâri’de bir Vali var ya -hani bizim Habip Vekil kendisini yere atmış, bir de böyle yuvarlanmış, bunu yaparak da bacağını üç yerden, dört yerden kırmış- o Valiye sormak lazım: “Bu iş bu kadar olabiliyorsa sen de kendini böyle bir at bakalım, nasıl oluyor?” diye. Mesela, bu Valinin söylemiş olduğu şeyi bizim geçerli kabul ediyor olmamız lazımdı ve Habip Vekilimizin açıkça bir polis terörü tarafından bacağının kırıldığını konuşmuyor olmamız lazımdı. Sadece o mu? Mesela, Roboski için ne diyecektik? 34 Kürt köylüsünün uçaklar tarafından bombalanarak yok edildiği bir süreçti Roboski saldırısı ve katliamı. Mesela, buna ilişkin ne söyleyecektik? “Gar katliamı oylarımızı artırdı.” diye o zamanlar epeyce bir sevindiniz hep beraber -şu anda Başbakan olmayan- dönemin Başbakanıyla birlikte ve burada, muhalefetin ve o dezenformasyon diye kabul ettiğiniz çalışmaların ve çabanın sonucunda, bunun aslında Türkiye’de, IŞİD terör örgütünün, Ankara’daki barış eylemindeki arkadaşlarımıza, yoldaşlarımıza ilişkin taammüden bir saldırısı olduğunu sonradan gördük. Eğer bu kanun geçmiş olsaydı bu konuda da herhangi bir adım atamayacaktık.

Bakın arkadaşlar, kimse kimseyi kandırmasın. Ben yıllardır iktidar, devlet ve faşizm üzerine çalışıyorum. Aranızdan bir kişi çıksın da desin ki -bak, açık söylüyorum- 34-38 Nazi Almanyasıyla Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini kurduğunuzdan bugüne kadar arada 10 tane fark sayın, ben bu yasaya ilişkin bütün muhalefetimi çekeceğim. Şu kanun teklifiyle Goebbels’in Almanya’da kurumsallaştırdığı propaganda alanına ilişkin 10 tane fark sayın, bütün iddialarımdan vazgeçeceğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

RIDVAN TURAN (Devamla) – Boşa uğraşıyorsunuz ve bizi de boşa uğraştırıyorsunuz. Niye bunu söylüyorum biliyor musunuz? Sınıflar mücadelesinin değişmez bir kuralı vardır, o kural da şudur: Halkın eğilimi, zamanın ruhu, gelen ve gitmekte olan nereyi işaret ediyorsa bunların önünde yasayla masayla, zorla, istibdatla, Teşkilat-ı Mahsusayla ya da benzer yapılanmalarla durmak mümkün değildir. O yüzden ne kendinizi yorun ne bizi yorun. Bu teklif yasalaşsa da uyulacak bir yasa olmayacaktır; bunu herkes biliyor, siz kendi pratiğinizden de geçmiş pratiğinizden de bunu bilirsiniz, biz de bunu çok iyi biliyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Biz saydık, 87 kişi var efendim.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – 87 efendim, 87.

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.31

ONUNCU OTURUM

Açılma Saati: 22.41

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşiminin Onuncu Oturumunu açıyorum.

23’üncü madde üzerinde Mersin Milletvekili Rıdvan Turan ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

23’üncü madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesiyle 195 sayılı Basın İlan Kurumu Teşkiline Dair Kanun’a eklenmesi önerilen Geçici Madde 9’daki “altı” ibaresinin “üç” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                  Zeynel Emre                                                                                             Engin Özkoç                                                                                         Vecdi Gündoğdu

                                                      İstanbul                                                                                                     Sakarya                                                                                                   Kırklareli

                                                  Tekin Bingöl                                                                                           Faruk Sarıaslan                                                                                   Ali Haydar Hakverdi

                                                      Ankara                                                                                                     Nevşehir                                                                                                    Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Ankara Milletvekili Sayın Tekin Bingöl.

Buyurun Sayın Bingöl. (CHP sıralarından alkışlar)

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – 1933’te Almanya’da Naziler işbaşına geldi. İlk etapta yaptıkları altı yedi önemli iş vardı, bir tanesi de Goebbels’in kurduğu Propaganda Bakanlığı.

Değerli milletvekilleri, bir siyasi iktidar işbaşına gelir gelmez niçin Propaganda Bakanlığı kurar? Ve bu Propaganda Bakanlığı tümüyle yalan üzerine kurulu bir bakanlıktır; işlevi, herhangi bir yalanı sürekli tekrar ederek bir algı oluşturmaktır. E, bizde de var. Ne var bizde? İletişim Başkanlığı var. Üç aşağı beş yukarı, Goebbels kadar olmasa bile o taktiklerle bir işleyiş söz konusu. 1933’te Goebbels’in Propaganda Bakanlığı bütün gazetecilere zulmetti; tutukladılar, kaybettiler ama bir şeyi unutuyorlardı; onurlu gazeteciler bir yolunu bulup yine halkı bilgilendiriyorlardı. (CHP sıralarından alkışlar) Yapmadıkları bir şeyi yaptılar, ülkenin dışında birçok yerde radyo istasyonları kurup halkın haber almasını sağladılar.

Yıl 1938, aynı yöntemlerle İspanya’da Franco işbaşına geldi, bu yöntem orada denendi. Franco bütün basın organlarını zapturapt altına aldı, bir tek amacı vardı; yaptığı usulsüzlüğün, şiddetin, katliamın, kaybettiklerinin halk tarafından bilinmesini engelliyordu ama bir şeyi unutuyordu, o da şuydu: Yine, İspanya’daki gazeteciler duvar gazetesiyle, el ilanlarıyla, radyolarla İspanya halkını direnişe davet ediyorlardı. Peki ne oldu? Geçen yıl İspanya Parlamentosu, Demokratik Hafıza Yasası’nı çıkarıp Franco dönemini tamamen yasakladı. İşte Franco, işte İspanya; İspanya halkı ve diktatör Franco’nun yaptıkları. Şili’de de benzeri oldu, Pinochet işbaşına geldi, geldiği ay 68 gazeteciyi, fotoğrafçıyı, kameramanı katletti, onlarca gazeteci de kaybedildi.

Bütün bunlar oldu da bu topraklarda ne oldu? Değerli milletvekilleri, bu topraklar da 1878 yılında istibdatla tanıştı. İstibdadın o yönergesinde o kadar ilginç maddeler var ki, mesela bir iki tanesini sizinle paylaşayım. Yönergenin maddelerinden bir tanesi şudur, der ki: Vali ve mutasarrıfların hırsızlıkları ve çaldıkları paralarla ilgili asla dilekçe verilmeyecek. İkincisi, keza, padişaha bürokratların ya da işte mutasarrıfların yaptığı hırsızlıklarla ilgili dilekçe veremeyeceksiniz, dilekçe vermek de yasak. Bir başka şey, çok ilginç, bu yönerge basınla da paylaşılmayacak.

Şimdi, böyle bir istibdat rejiminden bugünlere geldik. Basın Özgürlüğü Endeksi var, 180 ülke arasında Türkiye 149’uncu. Bizimle birlikte kim var? Kuzey Kore var, İran var, Arabistan var ama bir de bizden daha özgür olan ülkeler var. Kimler? Somali, Fas, Cezayir. Düşünebiliyor musunuz, bu iktidar eliyle bu ülke ne hâle getirildi?

Şimdi, bir dezenformasyondan bahsediliyor. Değerli milletvekilleri, gazeteciler dezenformasyon yapmaz, haber peşinde koşarlar -yandaş medyayı hariç tutarak söylüyorum- haberi, bilgiyi vatandaşa aktarmakla mükelleflerdir. Onurlu gazeteci asla bilgide saptırma yaptırmaz çünkü o -bilir ki- onurunu kesinlikle birilerine, hele hele siyasilere asla peşkeş çektirmez. (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi, öyle bir noktadayız ki dezenformasyonu gazeteciler yapmıyor. Kim yapıyor? Devletin kurumlarını Adalet ve Kalkınma Partisinin kurumları hâline dönüştüren bu siyasi iktidar yapıyor. Kimin eliyle? RTÜK eliyle, İletişim Başkanlığı eliyle, TÜİK eliyle yapıyor bunları ve bir de trollerle yapıyor. Bütün bu dezenformasyonların tek sorumlusu yandaş medyadır ve iktidarın payandası hâline gelmiş olan, maalesef devletin kurumu olmaktan çıkan kurumlardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Şimdi, bu dezenformasyonları yaparken eğer siz kalkıp bu sansür yasasını getirmek istiyorsanız bir tek amacınız var; tıpkı seçim yasasındaki düzenlemede yaptıklarınız gibi, torba yasalarla, sadece ve sadece seçimi kaybetmenin korku ve kaygısıyla kendinize de seçim yatırımı olarak yaptığınız düzenlemeler. Ne yaparsanız yapın, Türkiye’nin onurlu gazetecileri size karşı direnecek, mutlaka yeni kanallar bularak halkı bilgilendirmeye devam edecekler; bunun önüne asla geçemeyeceksiniz. Yeni bir istibdat rejimi kurmaya çalışıyorsunuz, size söyleyeceğim tek bir cümle var: Kahrolsun istibdat!

Saygılarımla. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 23’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                                                            Hayrettin Nuhoğlu                                                                                  İmam Hüseyin Filiz

                                                       Adana                                                                                                      İstanbul                                                                                                  Gaziantep

                                                Orhan Çakırlar                                                                                           Hasan Subaşı                                                                                        Yavuz Ağıralioğlu

                                                       Edirne                                                                                                      Antalya                                                                                                    İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Yavuz Ağıralioğlu.

Buyurun Sayın Ağıralioğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 18’inci madde konuşmasına devamla, saygıyla.

Kanunların, çıkarıldığı dönemin ruhunu aksettiren birtakım alametleri vardır malumaliniz. Siyasal iklim, mevcut süreç içerisinde size bu kanunu masum gösterecek bir siyasi üslupla karşımızda; baskıyı daha çok önceleyen, yasaklamayı daha çok önemseyen, yasakların arkasında memleketi ve iktidar iradesini koruyacağını düşünen bir siyasi üslupla karşımızda duruyor. Bunu şunun için arz ediyorum: Feti ağabey bilir, biz memleket, millet sevdamızı 80’lerden sonra, ihtilal müteakibi bir zamanda “Ülke, ülkü nasıl kurtulur? Ülke nasıl ayağa kalkar? Memleket, millet nasıl toparlanır?” diye dertlerimizi “Beşiktaş nasıl kurtulur?” diye, Galip Erdem ağabeyin hecelediği hikmetli sözler etrafında yoğurduk. Ülkemize, ülkümüzü, biatimizi yine “Beşiktaş nasıl kurtulur?” diye heceledik. Bu kanunlar böyle devam eder, eder ama nihayetinde, biz yine Beşiktaş üzerinden bir şey heceleriz, problem bu değildir.

Efendim, usulü nasıl görürsünüz? Usulü şöyle görürsünüz: Bürokrasinin dilinde, akademinin dilinde -efendim- basının, matbuatın dilinde, siyasetin dilinde, mülki idarenin dilinde o dönemin hâkim ruhunu görürsünüz. O hâkim ruh, iktidar coşkusu önce şuna döner, ilk zamanlarınızı hatırlatıyorum: Doğruları yapmak, doğruları inşa etmek, yanlışı zayıflatmak yani yanlışla uğraşmamak. Tasavvufun terbiye metotlarından biridir de o, doğruyu o kadar kuvvetlendirirsiniz ki yanlış yetim kalır. Zaman içerisinde doğruyu yapamama kabiliyeti iktidar yorgunluğuyla birleşince yanlışı yapmamaya dönük yasaklar gelir. Orada da takat kesilince, bu sefer yanlışı yapmayı engelleyemeyince yanlışın söylenmesini engellemeye kalkarsınız. Yolsuzluğu engellemek için yola çıkarsınız mesela, yolsuzluk engellenemez hâle gelince yolsuzluğu engellemek için yasak koymaya heves edersiniz, sonra onunla da engelleyemeyince şöyle bir şey yaparsınız: Yolsuzluğun denmesini yasaklayalım, bunun sohbetini yapmayı yasaklayalım; buna döner. İktidar coşkusunu kaybetmiş kadroların en büyük alameti, doğruları kuvvetlendirmek yerine yanlışları engellemeye teşebbüs etmektir yani yasak. “Yasak” dediğiniz şey sadece sizi ceberut yapmaz, sizi büyük coşkunuzdan koptuğunuz alametiyle ve gerçeğiyle karşı karşıya bırakır. Niçin arz ediyorum bunu? Efendim, siz o kadar doğru habercilik, o kadar adaletli yönetim, o kadar hikmetli eğitim vereceksiniz ki sizin muvazaa kabul etmez iradeniz karşısında dezenformasyona teşebbüs edenler toplum içinde istihzayla muamele göreceklerdir. Onlar şöyle denilecek insanlar olacaklardır: “Bu alçaklar bu kadar hakikatin güpegündüz ortada olduğu zamanlarda utanmadan devletin, milletin iradesini ilzam ediyorlar.” denilerek itham edilmelerine imkân vereceksiniz. Bunu yapmak yerine, doğruları yapıp kuvvetlendirmek yerine; adaleti gerçekleştirmek, güçlendirmek yerine, basını objektif kriterlerle çalışabilme imkânıyla buluşturabilmek yerine kontrol edebilmeyi teşebbüs alanınıza çekmişseniz bu, şu demektir: Artık sizin doğruları kuvvetlendirmeye takatiniz yetmiyor. Bu, kıymetli bir şeydir. Hinihacette, muhalefetten çok kıymetli bir eleştiri geldi, kulaklarınıza takıldı mı bilmiyorum; denildi ki size bugün: “Efendim, siz birilerine telefon açıp ‘Böyle böyle karar verin, böyle böyle yapın.’ demiyorsunuz ama siyasal iklim o hâle gelmiştir ki sizin vizyonunuz hilafına karar vermekten korkan adamlar sizin istediğiniz gibi karar veriyorlar.”

Efendim, sizin siyasi görüşünüzü tenkit eden bir film karakteri önümüzdeki dizinin son bölümünde öldürülüyor mesela. Ben ismini vermekten hayâ ederim, bakın, şundan dolayı hayâ ederim: Arkadaşlığıma halel gelir, hukukuma halel gelir. Sizin çok beğenerek, benim de eski bölümlerini çok daha lezzetle izlediğim bir film setine ziyarete gittim. Vallahi billahi, bakın, yemin ederek söylüyorum, benimle resim çektirmeye korktu. Ha, siz ona bir şey mi yapacaksınız? Hayır ama olur ki “İYİ Parti milletvekili olarak bununla resim çektirirsem acaba başıma bir şey gelir mi?” diye düşündü. Efendim, iş adamı böyle endişe ediyorsa, memur evladı olan birisi korkuyorsa, mülakata girecek çocuk endişeye kapılıyorsa, efendim, kredi bekleyen iş adamı “Başıma bir şey gelir.” endişesiyle –birazcık- susmayı tercih ediyorsa bu, siyasal iklimin sebep olduğu ruhun, kötü ruhun memlekette güvenle ortadan kaldırılması lazımdır. Bunu görmeniz lazım. Efendim, “Siz yapıyorsunuz.” demiyorum ama sonuçta, hinihacette bu olandan mesulsünüz.

25’inci maddeyi alacağım -on beş saniyem kaldı- Hayrettin ağabeyden 25’i ya da 28’i alacağım; Mahir Ünal Bey’in “Efendim, biz niçin yirmi yıldır iktidardayız? Madem öyle, bütün seçimleri niçin alıyoruz?” diye hatırlattığı ve kayda geçirdiği mevzu üzerinden bir şey daha arz edeceğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız lütfen.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Bunu şunun için arz edeceğim: Milliyetçi Hareket Partisi, efendim, sizin gözünüzden kaçmış olabilir. Milletten, sizin, ustalık döneminiz diye istediğiniz salahiyetlerin “Efendim, memleketi ayağa kaldıracağız, her şeyi de evvelallah halledeceğiz, bütün problemleri de çözeceğiz. Biz bu ustalık dönemimizin sizden talep ettiği yetkiyle sizi ve memleketinizi inanamayacağınız kadar büyük bir konforla yaşatacağız.” dediğiniz son döneminiz, bizce son döneminiz. Ustalık döneminizde millet istediğiniz sistem yetkisini size verdi efendim, verdi; Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde size her şeyi yapma yetkisi verdi ama bir şey vermedi; size bu yetkiyi Milliyetçi Hareket Partisinin gözüne, murakabesine bağlı olarak verdi yani MHP yani ülkücüler yani ülkücülük; bu memlekette sizin bu kadar yetkiyi nasıl kullanacağınız endişenizle ilgili size en esaslı, en sert, en isabetli eleştirileri yapan bir kadroyu sizin iktidarınıza murakabe unsuru olarak kattı yani siz iktidar değilsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Siz, sistemi iktidar olarak kendisine teslim etmiş, MHP’nin gözetiminde iktidar olmaya çalışan bir kadrosunuz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Devamı 27’nci maddede. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 23’üncü madde kabul edilmiştir.

24’üncü maddede 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/4471) esas sayılı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 24- 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 40 ıncı maddesinin ikinci fıkrasında yer alan tablonun 16 ncı sırasında yer alan “14 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine” ibaresi “9/6/2004 tarihli ve 5187 sayılı Basın Kanununa” şeklinde, tablonun 17 nci sırasında yer alan “Basın Kartı Yönetmeliğine” ibaresi “5187 sayılı Basın Kanununa” şeklinde değiştirilmiş, tablonun 17 nci sırasında yer alan “Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu basın kartı sahibi olmak suretiyle” ibaresi kaldırılarak yerine ““5953 sayılı kanuna göre fikir ve sanat isçisi olarak” ibaresi eklenmiştir.”

                                                  Burak Erbay                                                                                                                                                                                                              Engin Özkoç

                                                       Muğla                                                                                                                                                                                                                       Sakarya

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSU ORHAN KIRCALI (Bursa) - Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talep eden Muğla Milletvekili Sayın Burak Erbay.

Buyurun Sayın Erbay. (CHP sıralarından alkışlar)

BURAK ERBAY (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. 27’nci Dönem Altıncı Yasama Yılının da hayırlı olmasını diliyorum.

Göreve geldiğimiz günden bu yana ilimizin ve ülkemizin sorunlarını hem komisyonda hem de Genel Kurulda elimizden geldiğince gündeme getirmeye çalışıyoruz ama her ortamda AKP'nin yasakçı, sansürcü anlayışıyla karşı karşıya kaldık. Komisyonlarda, işte, Avukatlık Yasası görüşülürken baro başkanlarımız içeri alınmadı, Spor Yasası görüşülürken konunun muhatapları dinlenmeden yasalar geçirilerek bugüne kadar geldik. Şimdi gene AKP'nin o sansürcü, yasakçı anlayışının bir sonucu bir yasayla karşı karşıyayız. Ucube sisteminizin ucube yöntemlerle yürüttüğü bir yasayla, ucube bir yasayla karşı karşıyayız. Bakın, Dijital Mecralar Komisyonunda bir olay yaşadık. Pazartesi Komisyona gelmişti yanlış hatırlamıyorsam, çarşamba günü, kırk sekiz saat içerisinde görüş bildirmemiz istendi. Bu konu birçok sosyal medya sağlayıcısını da ilgilendiriyor. Şunu rica ettiler, dediler ki: “Daha biz bu yasanın gerekçelerinin çevirisini tamamlayamadık. Bununla ilgili nasıl görüş bildirelim?” Bu kadar gerçeklikten uzak yasa yapma yöntemine maalesef devam ediyorsunuz. Günlerden beri kamuoyunda tartışılıyor, milletvekillerimiz var, gazeteci milletvekillerimiz konuyu gündeme getiriyor, hukukçu arkadaşlarımız gündeme getiriyor ve özellikle konunun muhatabı basın mensupları, gazeteciler bu yasanın ne kadar yanlış yasa olduğunu gündeme getiriyor. İşte, Medya Dayanışma Grubu bir basın açıklaması yaptı, bu yasanın ne kadar tehlikeli bir yasa olduğunu, geri çekilmesi gerektiğini ısrarla anlattı; özgürlükleri kısıtladığını, yerel gazetelere ağır darbe vuracağından bahsetti. Yine ağır cezalarla karşılaşılacak, 1 milyar liraya kadar varan para cezalarıyla internet sitelerinin karşılaşacağından… Yine, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından, o WhatsApp yazışmalarınız var ya, yarın biz iktidara geldiğimizde onların o kurum tarafından istenmesinin önünü açacak madde var; belki okumamışsınızdır, haberiniz olsun diye söylüyorum. Bu şekilde, Basın İlan Kurumu ve birçok kuruma yetki veren bu düzenlemelerle ilgili kaygılarını gündeme getirdiler. Bu yasakçı, baskıcı, ülkeyi yönetemeyen anlayışınız, evrensel kurallardan uzak anlayışınız bizi bakın ne hâle getirmiş, az önce Tekin Başkanım da bahsetti; Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün hazırladığı raporda, 2022 yılında Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde 180 ülke içerisinde 149’uncu sıradayız; bu sizin rezilliğiniz işte, bu sizin ayıbınız! Yine, aynı şekilde Türkiye olarak Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 130 ülke içerisinde 117’nci sıradayız. Hiç utanmıyorsunuz değil mi? İşte ülke bu hâle geldi, artık bu yasalar çıktıktan sonra ne hâle gelecek hep beraber göreceğiz.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, lütfen, ifadelere müdahale eder misiniz? Yani bu nasıl ifade? “Rezillik” “utanmamak” bunlar nasıl ifadeler Başkan ya?

BURAK ERBAY (Devamla) - Hâlbuki bu yapmak istediğiniz yasalarla ilgili bütün düzenlemeler var aslında, Türk Ceza Yasası’nda var. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Lütfen, hatibi temiz dil kullanmaya çağırır mısınız?

BAŞKAN – Sayın Ünal…

Sayın Erbay…

BURAK ERBAY (Devamla) – Bakın, bu Türk Ceza Yasası’ndan korkuyorsunuz, kaçıp gideceksiniz, onu engellemeye çalışıyorsunuz, korkunuz ondan, gençlerden korkuyorsunuz. Biz il il geziyoruz ya, bir vatandaşla tanışmışım, daha bugün bana telefon açtı, “Sayın Vekilim, tanışmıştık, hatırladın mı?” dedi. “Ne oldu ağabey?” “Bak, sizin AKP'li bir vekil…” Vekilimiz Alpay Bey suç duyurusunda bulunmuş sosyal medyadan kendisine hakaret edildi diye ve bakın ne yazıyor biliyor musunuz?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ne hakaret yapmış? Ne yazmış? Ne demiş?

BURAK ERBAY (Devamla) - Yargıtay kararı var içinde, bilmiyor olabilirsiniz. Ne diyor? Görsel ve işitsel yayınlarda yapılan hakaretlerle ilgili Yargıtay kararından bahsediyor ve -BAM’la İlgili- bölge adliye mahkemesinin verdiği kararı yazmışlar dilekçelerde. Yani bu konuda bir soruşturma açılmış ve vatandaş bugün ifade verdi biliyor musunuz?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ne demiş o, ne demiş?

BURAK ERBAY (Devamla) – İfade verdi, yani bu konuda düzenlemeler var ama korku bacayı sarmış, o yüzden baskıları artırıyorsunuz.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hakaret mi etmiş?

BURAK ERBAY (Devamla) – Bakın, yine Muğla’dan bir kardeşimiz üç dört gün önce, 2019 yılında, Mayıs ayında Sadi Güven’le ilgili bir yazı yazmış...

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Boş konuşuyor, boş konuşuyor.

BURAK ERBAY (Devamla) – …bununla ilgili Jandarmaya çağrıldı.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ya hakaret mi ediyor o önemli, özrü var mı? Küfrediyor, hakaret ediyor.

BURAK ERBAY (Devamla) – Ya, niye söylüyorum? Bu yasalar var zaten ama korku bacayı sarmış.

Bakın arkadaşlar, belki okumamışsınızdır, haberiniz yoktur, biz sonuçlarını anlatmaya çalışıyoruz bu yasanın. İki senedir Muğla’da yangınlarla uğraşıyoruz. Son Marmaris yangınında Aksaz Deniz Üs Komutanlığı yanarken yangın haberi geliyor, iki üç saat geçince zaten yangın kaçtı mı günlerce devam ediyor. Aksaz Deniz Üssü yanarken bölgeden takip ettik. Gittik bölgeye, saat beş, altı civarı Sayın Orman Bakanı açıklama yaptı: “Yangın kontrol altına alındı.” dedi. Şimdi saat on iki civarı çektiğim fotoğrafı göstermek istiyorum.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ya “kontrol altına almak” demek, söndürmek demek mi?

BURAK ERBAY (Devamla) – “Altıda kontrol altına alındı.” dediği de bu. Kim dezenformasyon yapıyor şimdi? Yargılayacak mısınız bu kişiyi? Saat on ikide bu şekildeydi. (CHP sıralarından alkışlar)

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Kontrol altına almak demek söndürmek demek değil.

BURAK ERBAY (Devamla) – Yine, yaz başında Datça’da yangın. Bakın, Bakanla karşılaştık, dedi ki: “Bu gece, gece görüşlü helikopterler kullanılacak.” Sabaha karşı açıklama yapıyor, “Etkin bir şekilde havadan müdahale ettik.” dedi. Sabaha kadar oradaydım, 5 tane sorti yaptı, çekti gitti o gece görüşlü helikopter.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Sayın Hatip, kontrol altına almak demek söndürmek demek değil.

BURAK ERBAY (Devamla) – Yani orada da yalan söylediler arkadaşlar. Şimdi, oradan, işte, kimi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

BURAK ERBAY (Devamla) – Şimdi esas anlattık basınla ilgili kısımları. Bu yasa gençleri çok ilgilendiriyor arkadaşlar. Ben buradan 15 yaşında, 16-17 yaşında ve özellikle 2023’te Türkiye'nin kaderini belirleyecek 18-19-20 yaşında ilk defa oy kullanacak kardeşlerime seslenmek istiyorum: İstediğiniz yere tatile gidemiyorsunuz, istediğiniz yemeği yiyemiyorsunuz, istediğiniz tableti, kıyafeti alamıyorsunuz ve mutsuzsunuz. Bunun sebebi de bu AKP iktidarı ve maalesef peşine takılan MHP. (CHP sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hadi oradan! Hadi oradan!

BURAK ERBAY (Devamla) – Tek özgürlüğünüz var; cebinizdeki telefonlar; Instagram var, Facebook var, YouTube var, orada haberleşiyorsunuz. Bugün 12 Ekim, eğer buradaki yasa Meclisten geçer ise arkadaşlar, bu telefonlarınızı artık bu şekilde kırıp atabilirsiniz genç kardeşlerim.

(Hatibin çekiçle cep telefonunu kırması)

BAŞKAN – Sayın Erbay… Sayın Erbay…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan, bu ne ya? Böyle bir terbiyesizlik var mı! Böyle bir şey olmaz ya!

BURAK ERBAY (Devamla) – Kullanmanıza gerek kalmayacak ama 2023 Haziranda o genç kardeşlerim size gereken dersi verecektir.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ya Başkan, ne yapıyor bu arkadaş ya?

BURAK ERBAY (Devamla) – Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Böyle bir terbiyesizlik olmaz ya, saygısız adam ya, milletin kürsüsü burası ya, millet kürsüsünde yapılır mı?

BURAK ERBAY (Muğla) – Terbiyesizlik değil, gerçekler bu.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, bu nasıl bir şeydir ya?

BAŞKAN – Sakin olun arkadaşlar, sakin olun, sakin olun.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Bu nasıl bir provokasyondur! Yazıklar olsun ya!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Yazıklar olsun ya! Şuraya bakar mısın ya, şu milletin kürsüsüne yaptığına bakar mısın ya, millet kürsüsünü çekiçliyor ya!

BURHANETTİN BULUT (Adana) – Yerine otur! Sana ne! Senin telefonunu mu kırdı? Otursana yerine!

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan, böyle bir terbiyesizlik var mı, böyle bir şey olmaz ya!

(Gürültüler)

BAŞKAN – Sakin olun arkadaşlar.

BURHANETTİN BULUT (Adana) – Otur yerine, sana ne!

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sen otur yerine!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Sen otur saygısız! Şımarık! O kürsü milletin kürsüsü, milletin kürsüsü o kürsü, vuramaz oraya. Terbiyesiz!

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum…

BURHANETTİN BULUT (Adana) – Sana ne, sana ne! Seni ne ilgilendiriyor? Otursana yerine, otur yerine! Sen amir misin?

BAŞKAN – Sayın Bulut, Sayın Bulut…

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Evet, şımarık şey. Terbiyesiz adam!

BAŞKAN – Sayın Aydemir…

BURHANETTİN BULUT (Adana) – Kimsin sen, senin dediğini yapacağım? Otur yerine, otur yerine, otur!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Terbiyesiz adam! Elinle ayağınla oynama! Şımarık!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Engin Bey, bir müdahale eder misin arkadaşlara. Engin Bey…

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Orası milletin kürsüsü Beyefendi, kürsü, oraya vuramaz çekiçle; milletin kafasına vurmaktır o. Ayıptır ya!

BAŞKAN – Sayın Aydemir, lütfen…

Kürsüye vurmadı, yerli ve millî olmayan bir telefonu kırdı, kürsüye vurmadı.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Kürsüye vurdu, resmen kürsüye vurdu.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ceza vermeniz lazım, ceza.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Çekiç almış Sayın Başkan, böyle şey olur mu ya! İç Tüzük’e aykırı bu.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Cep telefonu milletin malı ya, böyle bir şey olabilir mi ya!

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesinde yer alan “basın kanununa” ibaresinin “basın kanununa göre çalışan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                  Kemal Peköz                                                                                     Mehmet Ruştu Tiryaki                                                                                    Kemal Bülbül

                                                       Adana                                                                                                      Batman                                                                                                    Antalya

                                                  Ömer Öcalan                                                                                          Züleyha Gülüm                                                                                         Ali Kenanoğlu

                                                     Şanlıurfa                                                                                                    İstanbul                                                                                                    İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Sayın Ömer Öcalan.

Buyurun Sayın Öcalan. (HDP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, çekiçle de gelmeye başladılar ya, iş çığırından çıkıyor gittikçe yani.

ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) – Halkımızı saygıyla selamlıyorum.

Bu akşamüzeri Rize Kalkandere Cezaevinde Süphan Çabuk kalp krizi iddiasıyla şüpheli bir şekilde ölmüştür. Ailesine, halkımıza başsağlığı diliyoruz. Maalesef cezaevleri ölüm evine döndü, biz de bu işin takipçisi olmaya devam edeceğiz.

Değerli arkadaşlar, bu kanun toplumu zapturapta alma kanunudur, bir sansür kanunudur. Öyle, güzel kelimelerle, “dezenformasyonla mücadele” gibi bir durum yoktur. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ne oluyor orada ya?

ÖMER ÖCALAN (Devamla) – Bu işe akil insanlar heyetinde başlayan Hüseyin Hoca gelip burada bu kanunu savunuyor, sansürü savunuyor.

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Sansürü savunan yok burada. Hakaret edenlere, yalan haberlere…

ÖMER ÖCALAN (Devamla) – Toplumun bilgi alma hakkının karşısında duruyor. Akil heyetler komisyonunda yer alan “Bu ülkenin özgürlüğüne, barışına katkı sunacağım.” diye yola çıktı, maalesef burada bambaşka bir yola girildi. Keşke o komisyonda rollerini oynayabilseydiler, bazı konularda başarılı olabilseydiler.

Mesela buraya İsviçre kanunlarını da getirseniz zihniyet bu olduktan sonra değişen bir şey olmayacak arkadaşlar. En iyi kanunu da yapın; kafa bu, zihniyet bu. Karşıyı kabul etmiyor, farklılığı kabul etmiyor, farklı bir sese tahammül edemiyor. Bunun kısmen AKP’yle alakası tabii ki var ama diğer kesimlerle de alakası var, bunu böyle görmek lazım. Görmüyor işte, cezaevindeki ölümleri görmüyor, mesele biraz böyledir ama bu dövüşe devam edeceğiz, mücadeleye devam edeceğiz, bu zalimlere karşı direneceğiz tabii ki, milim de geri adım atmayacağız. Ama çözüm cumhuriyetin 2’nci yüzyılında demokratikleşmektir, farklı düşüncelere saygı göstermektir, farklı kimliklere, farklı inançlara saygı göstermektir, işe buradan çıkabilirsiniz. Cumhuriyetin 2’nci yüzyılında bu militanvari kafayla devam ederseniz bölünmeyi derinleştirirsiniz, zaten derinleşmiş. Herkes kendi mahallesinden konuşuyor, kendi alanından konuşuyor. Ondan dolayı, tabii ki bu ülkenin demokratikleşmesinde, cumhuriyetin demokratikleşmesinde Kürtlerin de faydası var, Türklerin de faydası var, Alevilerin de faydası var ama bir dayatma içerisindesiniz kardeşim! “Ya bu acı şeyi yutkunacaksınız ya da yutkunacaksınız.” diyorsunuz, başka yol göstermiyorsunuz, çözüm odaklı değilsiniz, demokratik değerlerde anlaşmaya gelmiyorsunuz, her şeyi derinleştiriyorsunuz. Birileri boynunuza bu ipi takmış, gevşetmiyor, faşizmde, milliyetçilikte, ırkçılıkta yarışmaya devam ediyorsunuz, basında bunu kontrol altına almaya çalışıyorsunuz. 15 Temmuzda Cumhurbaşkanı yaptığı açıklamada… Bir arkadaşımız CHP'de milletvekili, biri de Hüseyin Hoca burada, milletvekili; böyle acı şeylerin yaşanmaması için gazetecilerin konuşması lazım, düşünce insanlarının konuşması lazım. Çok karşınızda da olabilirler, sizin düşüncenize katılmayabilirler ama bırakınız düşünceler çarpışsın, çatışsın, fikirler çatışsın. Her şeyi konuşalım, konuşulmayan denilen şeyleri de konuşalım ama yok. “Benim gibi konuşacaksın, benim gibi yaşayacaksın, benim gibi inanacaksın, benim çizgime geleceksin.” diyor.

Orta Doğu insanlarıyız, kusura bakmayın, kimse kimseye dayatarak boyun eğdirmez. Zaten Orta Doğu karakteri ortadadır, her yer kan gölüne dönmüş, insanlar ölüm içindedir. Sadece Türkiye’de değil, Suriye’nin durumu ortada, Irak’ın durumu ortada. Yirmi beş gündür İran’da bir başkaldırı durumu var, kadınlara uygulanan zulüm ortadadır. Sizin amacınız Türkiye’yi biraz daha oraya çekmek, bu politikalarla biraz daha Orta Doğu karakterine büründürmektir. Amacınız budur ama biz tabii ki bunun mücadelesini veriyoruz, bu kanunlar içinde bunun mücadelesini veriyoruz, bunun çalışmasını yürütüyoruz, bu çalışmalarımızı yürütmeye devam edeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ÖMER ÖCALAN (Devamla) – Bakınız, sayınız çok. Cumhurbaşkanı akşam size kızmış, “Niye eve gittiniz, niye oturmadınız?” dedi ama burada oturarak da el kaldırmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hadi oradan ya! Sana ne ya, sana ne!

ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Hadi oradan hadsiz!

ÖMER ÖCALAN (Devamla) – Dün yediğiniz fırçanın acısını buradan çıkarmaya çalışıyorsunuz. Gelin kardeşim, milletvekili iseniz bu koltuklarda oturun, bu ceberut anlayışın kanunlarını da savunun, sahipliğini de yapın. Biz de buradayız. Bugün sabaha kadarsa sabaha kadar, biz buradayız. Biz bu işlere alışkınız ama sizin şatafat içerisinde yaşayan milletvekilleriniz bu işlere alışkın değil.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hadi oradan, yürü!

ÖMER ÖCALAN (Devamla) – Bunun mücadelesini vereceğiz.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hadi oradan!

ÖMER ÖCALAN (Devamla) – Militanlık yapmaya devam et.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Militan sensin!

ÖMER ÖCALAN (Devamla) – Bağırmaya devam et.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sensin militan! Seni militan seni!

ÖMER ÖCALAN (Devamla) – Biz bu zeminde konuşacağız, sen de çıldırabilirsin.

Halkımızı selamlıyorum, herkese iyi akşamlar. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ünal.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

46.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Hatip demokrasiden bahsediyor, öncelikle kullandığı üslup son derece çirkin, aşağılayıcı, ötekileştiren bir üslup…

ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) – Mesela, mesela?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – …ve “Boynunuza ip bağlamışlar.” dedi. Bu millet ipin kimin boynunda olduğunu çok iyi biliyor. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Ve bu ifadeyi aynen iade ediyorum.

Konuşmalarınıza dikkat edeceksiniz! “İp bağlamak” diye bir ifade olmaz. O kürsüde konuşurken karşınızdaki milletvekilinin saygın bir insan olduğunu kabul ederek konuşacaksınız. (Gürültüler)

ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) – Soyut anlamda, soyut düzlemde söylüyorum.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Bağırmadan anlat, bağırmadan anlat.

BAŞKAN – Sayın Ünal… Sayın Ünal, karşılıklı konuşmayın lütfen.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Bu insanların hepsi saygın ve onurlu insanlardır.

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Siz de öyle konuşacaksınız.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – O insanlara “Fırça yiyorsunuz.” diyemezsiniz.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Parmak sallama, parmak sallama.

BAŞKAN – Sayın Ünal…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Saygın bir dil kullanacaksınız. Kimseye “Boynunuza ip takılmış.” diyemezsiniz. (Gürültüler)

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Saygının olmadığı yerde saygı göremezsiniz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Lütfen…

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Sizler sabah akşam yandaş medyanızla bizim hakkımızla konuşurken…

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – İnsanları katlettiriyorsunuz her gün.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Kimin kimi katlettiğini biliyoruz.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Biz de sizi biliyoruz.

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Hadi oradan!

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Hadi sen git oradan! Talimatla konuşanlar!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, sadece tutanaklara geçsin. Yani biz...

BAŞKAN – Bir müsaade edin.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Size boyun eğecek kimse yok burada.

BAŞKAN – Bir müsaade eder misiniz.

Herkese konuşma imkânı tanıyoruz. Grup Başkan Vekilleriniz sizin adınıza konuşuyorlar. Lütfen bağırmayın ve anlaşılır olsun konuşmalarımız.

Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, yani bir Grup Başkan Vekilinin vekile yönelik tabii ki eleştirisi olabilir.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Hatibe yönelik.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hatip, vekil sonuçta.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Evet, oradaki hatibe dönük benim bu açıklamalarım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yani hatibe yönelik tabii ki itiraz edebilir, eleştirebilir de, sataşma varsa söz de alabilir ama bu şekilde, parmak sallayarak vekile bu şekilde bir yöntemle konuşamaz.

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – O da vekil gibi konuşsun.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Habip Vekilin ayağını kırdınız, ayağını. Bu kadar da pişkinlik pes yani!

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Hâlâ konuşuyorsunuz ya!

BAŞKAN – Sayın Altay…

47.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde şehit olan Uzman Çavuş İbrahim Han’a ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, üzücü bir haberi ve bu haberle ilgili düşüncemizi paylaşmak için söz almıştım, biraz gerilim oldu ama Pençe-Kilit Operasyon bölgemizde Uzman Çavuş İbrahim Han evladımız şehit oldu.

BAŞKAN – Allah rahmet eylesin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Biz nelerle uğraşıyoruz, çocuklarımız oralarda şehit oluyor. Ben bunun son olmasını… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Bunun son olmasını… Ayıp ya!

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Çok ayıp arkadaşlar.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bu şehit haberinin Allah’ımdan son şehit haberi olarak bölgeden gelmesini, başka şehitler vermek istemediğimizi beyan ediyorum. Mehmetçik’imizin ayağına taş değmesin, burnu kanamasın.

MUSTAFA YEL (Tekirdağ) – Lütfen şu gruba bakarak söyleyin onu.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bu vesileyle…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay, devam edin.

MUSTAFA YEL (Tekirdağ) – Lütfen bana değil, karşı tarafa söyleyin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Çok ayıp!

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Çok ayıp! Arkadaşlar, şehit haberinden bahsediyor ya!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bu kadar ruhsuzlaştığınıza da inanamıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Allah acılı aileye, Türk Silahlı Kuvvetlerimize ve aziz milletimize sabır versin, mekânı cennet olsun.

Şu tabloyu da aziz milletin takdirine havale ediyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Biz de sizi havale ediyoruz.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Kardeşim, terörle mücadelede şehit olmadı mı? Niye “terörle mücadelede şehit oldu” demiyorsunuz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Pençe-Kilit Operasyon bölgesi dedik ya!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Terörle mücadelede şehit oldu Engin Bey.

MUSTAFA YEL (Tekirdağ) – Neden orada bulunuyorlardı acaba şehit olurken?

HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) – PKK ve PYD’nin çömezleriyle savaşırken… (AK PARTİ sıralarından “PKK kahrolsun” sesleri)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Size yazıklar olsun ya! Şurayı da istismar ediyorsunuz ya Allah belanızı versin ya!

HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) – Sana yazıklar olsun sana!

MUSTAFA YEL (Tekirdağ) – Size yazıklar olsun size!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) – Hadi…

MUSTAFA YEL (Tekirdağ) – Hadi, hadi!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hareket çekme bana! Hareket çekme bana! Bana hareket çekme!

HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) – Sen de yapıyorsun!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sen başlattın!

HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) – Nerede ben başlattım!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Çek elini! İndir elini oradan!

HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) – PKK, PYD dedim! Sen niye alınıyorsun?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Kırarım o elini!

HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) – Yok ya!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Terbiyesiz adam! Ne hareketi o öyle!

HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) – Hadi oradan!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Tamam!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Akçay’a söz verdim. Sayın milletvekilleri, lütfen…

Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şehit gelse bir de oynayacaklar ya, geldikçe oynayacaklar ya.

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Kimin şehit cenazesi…

HULUSİ ŞENTÜRK (İstanbul) – Tövbe tövbe.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ne oynayacağız ya!

(AK PARTİ sıralarından “Ayıp ediyorsunuz” sesleri)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Siz ayıp ediyorsunuz!

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Dinle, dinle, Grup Başkan Vekili konuşuyor, dinle.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Bir Grup Başkan Vekili konuşmak için bekliyor şu anda.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Özür dilerim Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

48.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Genel Kurula çekiçle girilmesine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi Muğla Milletvekili kürsüde konuşurken elinde çekiçle bu telefon materyalini parçaladı. Sorum hem size hem de Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Grup Başkan Vekiline. Efendim, Genel Kurula çekiçle girilebilir mi?

BAŞKAN – Girilemez.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Silahla girenleri ne yapacağız?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Peki, en azından uyarmak gerekmez mi ve hâlâ bu çekiç şu anda Genel Kurulda mıdır?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Kınama cezası gerektiriyor.

BAŞKAN – Öyle mi? Ben çıkardıklarını düşünüyorum ama hâlen…

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Görsellik Başkanım…

BAŞKAN – Onu bir görsellik olarak kullandılar herhâlde.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tasvip ediyor musunuz Sayın Altay?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, silahla Meclise girenler var, önce onu engellesin. Silahla girenler var, silahla.

BAŞKAN – Sayın Akçay, kötü niyetle kullanılmadığı için…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Kötü niyetle olur mu efendim? Yarın bir başkası başka bir aletle gelirse ne olacak?

BAŞKAN – Sayın Akçay, siz de biliyorsunuz, ben de biliyorum. Kimse milletvekillerini Genel Kurula girerken kontrol etmiyor yani böyle bir usul de yok.

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Gördünüz ama uyarmadınız, bir şekilde uyarabilirsiniz. Gördünüz, uyarmadınız.

BAŞKAN – Onun için de bu çekiç kötü niyetle kullanılmak amacıyla getirilmiş bir çekiç değil, bunu da fazla büyütmeye gerek olduğunu düşünmüyorum.

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Niyetini nereden biliyorsunuz?

BAŞKAN – Ben arkadaşımdan rica ediyorum, çekici de dışarı çıkarsın, bir sıkıntı olacağını da düşünmüyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, burada niyet arayamazsınız, niyet arayamayız. Burada fiilî bir durum var .

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Bu kanunla bütün telefonları kırıyorsunuz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Yani bunlar, Genel Kurulun görüşmelerini çığırından çıkartabilecek son derece yanlış birtakım davranışlardır, tutumlardır.

BAŞKAN – Evet, biz arkadaşımızı uyaralım.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bunlara göz yumuldukça, Allah korusun, daha vahim birtakım hadiselerle karşı karşıya gelme ihtimalini de taşır.

BAŞKAN – Haklısınız.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Onun için tavrımızı hep birlikte kesin ve net olarak ortaya koymamız lazım.

BAŞKAN – Arkadaşımızı uyaralım bu konuda, diğer arkadaşları da uyaralım; kesici, yaralayıcı aletlerle Genel Kurula girmesinler lütfen.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sabahki kürsü işgallerine burada hep birlikte tanık da olduk. Şimdi, biri geliyor çekiçle, öbürü başka bilmem neyle, kimi de muştayla gelsin. Böyle bir şey olabilir mi?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim, bir de öldürücülüğü de söyleyin. “Sert, kesici…” Silahla giriyorlar Sayın Başkanım, silahla giriyorlar, silahla.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Kim giriyor ya? İsim versene, kim giriyor? Kim giriyorsa söyler misin Sayın Tanal?

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

4.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akar’ın, milletvekillerinin çekiç, kesici ve yaralayıcı aletlerle Genel Kurula girmemeleri gerektiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Arkadaşlar, sayın milletvekillerinin Genel Kurulda nasıl bulunması gerektiği tarif edilmiştir İç Tüzük’te. Tabii, milletvekilleri Genel Kurula girerken bir arama yapılması söz konusu değildir, bunu kabul etmek de mümkün değildir, girmemeleri temennimizdir. Evet, kötü niyetle getirilmemiştir ama bundan sonra da çekiç ve diğer kesici veya yaralayıcı aletlerin Genel Kurula sokulmaması özellikle rica olunur.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Ceza verelim. Kınama cezası vermeyelim mi?

BAŞKAN - Sayın Akçay, ne yapmamı istiyorsunuz? Çekici alıp ben mi dışarı çıkartayım?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, burada iyi niyet veya kötü niyet aranmaz, fiilî bir durum var. O bakımdan, uyarmanızı istirham ediyorum.

BAŞKAN – Peki, ben milletvekilimizi buradan uyarıyorum, ben Oturum Başkanı olarak milletvekilimizi uyarıyorum, tekrarı hâlinde de gereken disiplin cezasını uygularım.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Bir başka milletvekili arkadaşımız da bunu yaparsa onu da buradan şimdiden hatırlatmış olayım, ilk fırsatta uyaracağım.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Bizden kimse yapmaz, o tarafa söyle.

BAŞKAN - Evet, görüşmelere devam ediyoruz.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 340) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 24’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                                                            Hayrettin Nuhoğlu                                                                                  İmam Hüseyin Filiz

                                                       Adana                                                                                                      İstanbul                                                                                                  Gaziantep

                                                Orhan Çakırlar                                                                                                                                                                                                          Fahrettin Yokuş

                                                       Edirne                                                                                                                                                                                                                        Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.

Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sansür yasa teklifinin 24’üncü maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Pençe-Kilit Operasyonu’nda şehit olan Uzman Çavuş İbrahim Han’a Allah’tan rahmet diliyor, büyük Türk milletine de başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, anayasalar, insan hak ve özgürlüklerini korumak için tesis edilir, öncelikle de işin özünde devletten korumak söz konusudur yani bireyin hak ve özgürlüklerini korumak o kadar kıymetlidir ki kendi devletinden korumak için anayasalar ortaya çıkmıştır. Bu yasa teklifinin gerekçelerine baktığımız zaman birçok satırında bireyimizin hak ve özgürlüklerini korumak için devletin tedbir alması gerektiğinden söz edilmektedir oysa işin özünde bireysel hak ve özgürlükleri çoğu zaman devletten korumak icap eder. Bugün Türkiye'deki birçok sorunun altında yatan sebepler de demokrasiye, insan haklarına ve bireysel özgürlüklere yeterince değer verilmeyişinden kaynaklanmaktadır.

RTÜK basına ve televizyonlara verdiği cezaların hemen hemen tamamına yakınını muhalif olanlara vermektedir. Görsel ve yazılı tüm medyayı kontrol eden siyasi iktidar, iktidarda kalmanın zor olduğunu görünce sosyal medyayı da kontrol etme yolunu seçmiştir. Basında temel kural, basının bağımsız olmasıdır, bu temel kuralı zedelediğimiz zaman basın görev yapamaz hâle gelir. Bu kanun teklifinde, görüldüğü gibi 300 bin liradan 1 milyon liraya kadar cezalar, diğer taraftan bir yıldan üç yıla kadar hapis cezaları muğlak ifadelerle kaleme alınmıştır. Bugüne kadarki uygulamalarınıza baktığımızda, ceza almış onlarca, yüzlerce medya mensubu ve hapse girmiş basın mensupları ki hepsinin muhalefet mensubu olduğunu yani iktidara karşı itirazda bulunanlar olduğunu hepimiz biliyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifi Anayasa’mızın 2’nci maddesinde güvence altına alınan hukuk devleti ilkesiyle de çelişmektedir çünkü kanun teklifinde kanunilik ilkesi karşılanmamakta, aksine öngörülemez ve belirsiz unsurlar esas alınmaktadır. “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak” gibi bir yeni suç tanımı ortaya çıkacaktır, muğlak ve ucu açık ifadelerle hangi savcının hangi yanlış bilgiyi yayanlarla ilgili harekete geçeceği bilinmeyecektir. Sosyal medyadaki eleştirel paylaşımlar dezenformasyon olarak suçlanabilecektir. Yalan haberi yapanın yanı sıra “yayan” ifadesi getirilerek demokrasiyi ve ifade özgürlüğü ilkesini temelinden sarsıp çökertecek pek çok uygulamayla karşı karşıya kalınacaktır. Kısaca, bu kanun teklifi ülkemizi en az yüz yıl geriye götürecek. “Konuşma, yazma, yakarım.” kanunudur bu aslında. Bu kanun teklifi “Gerçeğe aykırı yazan, çizen kim varsa bu yasaya dayanarak hapse atacağım.” diyor.

Değerli milletvekilleri, “Kanunun amacı, yalan haberin önüne geçmek.” deniyor ama kim karar verecek, yayınlanan haberin yalan olduğuna kim karar verecek? Örnek: Bağımsız bir kuruluş olan ENAG yıllık enflasyonu yüzde 186 olarak açıkladı, TÜİK de yüzde 83 olarak açıkladı. Bu yasa düzenlemesine göre, ENAG’ın açıkladığı rakamlarla TÜİK’in rakamları örtüşmediği için ENAG yöneticileri yalan haber yapmaktan ve yaymaktan cezalandırılacak. “Enflasyon yüzde 180 oldu.” diyenlerin vay hâline! Hükûmetin adaletiyle maalesef bu insanlar tanışacak.

Hepimiz biliyoruz, TÜİK’in rakamlarına bu ülkenin yüzde 90’ı inanmıyor. Niye? Yaşadığı gerçek başka, yayınlanan başka. TÜİK’e kaç kere müdahale ettiğinizi defalarca burada anlattık; atama üstüne atama yaptığınızı, TÜİK’in rakamlara takla attırdığını. Yahu, siz suç işleyeni değil, suç işlemeyeni cezalandıracaksınız bu mantığınızla yani gerçekler gerçeğe aykırı olacak; bu gerçek kime göre, neye göre belirleniyor? Gerçeği AK PARTİ Hükûmeti tanımlıyor, neyin ve nelerin bu gerçeğin dışında kaldığına da yine AK PARTİ Hükûmeti karar veriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Kişisel fikirlerimizin neredeyse hiç önemi kalmayacak ve düşündüğümüzü söyleyemeyecek ve yorum yapamaz hâle geleceğiz. Türkiye Cumhuriyeti’mizin kurucusu Büyük Atatürk: “Basın milletin müşterek sesidir. Basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilmesi vasıtası, yine basın hürriyetiyle olur.” diyerek aslında bize mesaj veriyor.

Son söz, her ne kadar sansür yasasını getirseniz de… Aslında yasa getirmenize de gerek yok çünkü zaten yasaların, Anayasa’nın hiçbir anlamı yok. Anayasa’nın 10’uncu maddesinde diyor ki: “Herkes kanun önünde eşittir.” Vallahi ben gittiğim her yerde soruyorum, vatandaşa soruyorum: “Ey vatandaşım, kanun önünde eşit miyiz?” diyorum. Bir Allah’ın kulu “Eşitiz.” diyemiyor. Niye biliyor musunuz? Vallahi eşit değiliz çünkü siz Anayasa, yasa tanımıyorsunuz, hukuku çiğniyorsunuz; yasa yapsanız ne anlamı var?

İyi akşamlar. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 24’üncü madde kabul edilmiştir.

25’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/4471) esas sayılı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 25’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 25: 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 114 üncü maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan "Elektronik satış portalında” ibaresi “Elektronik satış portali ve Basın İlan Kurumu İlan Portalında” şeklinde, üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, maddeye üçüncü fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş, mevcut dördüncü fıkrasının birinci cümlesine "Gazete” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve İnternet haber sitesi” ibaresi eklenmiş, mevcut beşinci fıkrasının ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Gazete ve İnternet haber sitesi ilanları Basın İlan Kurumu aracılığıyla aşağıda belirtilen usulde yapılır.”

"Toplam muhammen bedeli elli bin Türk Lirasına kadar olan satışlar için gazete ve internet haber sitesi ile ilan yapılıp yapılmayacağına icra dairesince alakadarların menfaatleri dikkate alınarak karar verilir. Ancak;

1. Toplam muhammen bedeli elli bin Türk Lirasının üzerinde ve iki milyon Türk Lirasının altında olanlar, satışın yapılacağı yerde yayınlanan resmi ilan yayınlama hakkını haiz bir yerel gazete ve bir internet haber sitesinde ilan edilir. Satışın yapılacağı yerde resmi ilan yayınlama hakkını haiz yerel gazete ve İnternet haber sitesi yönetimi bulunmaması halinde ilan, icra dairesinin belirleyeceği aynı il mülki sınırları içerisinde bulunan başka bir yayın yerinde resmi ilan yayınlama hakkını haiz bir yerel gazete ve bir internet haber sitesi aracılığıyla duyurulur.

2. Toplam muhammen bedeli iki milyon Türk Lirası ve üzerinde olanlar ise bir internet haber sitesinde ve yurt genelinde dağıtılıp satışa sunulan ve ilan talebi tarihinde günlük fiili satışı elli bin adedin üzerinde olan resmi ilan yayınlama hakkını haiz bir gazetede yayınlatılır.

3. Gazete ve internet haber sitesinde yayınlanacak ilanlar eş zamanlı olarak Basın İlan Kurumu İlan Portalında da duyurulur.

4. Bu madde kapsamında Basın İlan Kurumu İlan Portalında yayınlanacak ilanlardan ücret alınmaz.

5. Bu fıkrada yer alan parasal limitler bir önceki yılın Aralık ayındaki yıllık Üretici Fiyat Endeksi esas alınarak Adalet Bakanlığı tarafından güncellenir ve her yıl 1 Şubat tarihinden geçerli olmak üzere aynı tarihe kadar Resmi Gazete'de ilan edilir. Sözü edilen parasal limitler olağanüstü hallerde yine Adalet Bakanlığının teklifi üzerine Cumhurbaşkanı kararı ile güncellenebilir.”

"Şu kadar ki, gazetede, İnternet haber sitesinde, elektronik satış portalında veya Basın İlan Kurumu İlan Portalında ilanı yapılan metindeki hatalar, ihale tarihi değiştirilmeksizin sadece elektronik satış portalında İlanen düzeltilir.””

                                                 Türabi Kayan                                                                                                                                                                                                             Engin Özkoç

                                                     Kırklareli                                                                                                                                                                                                                    Sakarya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden, Kırklareli Milletvekili Sayın Türabi Kayan.

Buyurun Sayın Kayan. (CHP sıralarından alkışlar)

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

AKP iktidarı darbe yıllarında bile görülmemiş yöntemlerle toplumumuzun tüm kesimlerini yasaklar ve uydurma suçlarla kıskaca almıştır. Sanatçıların tiyatrolarını kapattınız, kitaplarını yasakladınız, sinema eserlerini kuşa çevirdiniz, heykellerini yıktınız. Sosyal medyada düşüncesini ifade ettiği için gözaltına alınan gençler AKP’nin kültüre, sanata, düşünce özgürlüğüne ve basın özgürlüğüne düşmanca, cahilce bakışının en büyük kanıtı.

Şu an görüşmekte olduğumuz 340 sıra sayılı Teklif’tir size karşı eleştiri içeren her düşünceye tahammülsüzlüğünüz, beğenmediği her şeyi yasaklayan bir yapı hâline geldiniz. Yıllardır gençlerin coşkuyla dinlediği müzikleri, izlediği konserleri bile yasaklamayı başardınız maalesef. Gençlerin yan yana durmasından bile endişe eder hâle geldiniz. Gençlerden neden bu kadar korkuyorsunuz? Gençler özgürlük, eğitim hakkı ve parasız eğitim, gelecek, sevgi, barış, kardeşlik, insan haklarına saygı istiyor. Peki, AKP gençlere ne veriyor? Yasak, yasak, yasak. Düşünceyi paylaşmayı, ifade etmeyi, sosyal medyada gördüğü bir paylaşımı beğenmesi yasak. Özellikle son bir yıl içerisinde yasaklanan konserler ve müzik festivallerinin listesi öylesine uzundur ki böyle bir yasaklar listesi bugüne kadar hiçbir iktidar tarafından yapılmamıştır. Halkımızın neredeyse tamamı çıldırmak üzere, halkımız ve bizler bahanelerinizden artık bıktık usandık. Her konuda toplumun sinir uçlarını kaşır hâle geldiniz. Sonunu ve sonuçlarını düşünmeden acımasızca kutuplaştırmanızdan bıktık usandık.

Türkiye'ye ait olmasına rağmen 2004’ten bu yana Ege'de işgal edilen adalarımıza yönelik hiçbir adımınız olmadı. Yunanistan “Ege'deki adaların tamamı benim.” dedi, sesiniz çıkmadı. Uluslararası anlaşmalara ve uluslararası hukuka aykırı olarak Ege Denizi'ndeki adaların tamamını silahlandırdılar. Peki, sizler ne dediniz? Neden bu kadar sessizsiniz? Ama konu, yaptıklarınız sosyal medyada dile dolaşıyor diye, dillendiriliyor diye aslan kesiliyorsunuz, her şeyi yasaklıyorsunuz. Artık kabul edin, yönetemiyorsunuz; hakaret ediyor, yok sayıyor, ayrıştırıyor, her şeyi yasaklıyorsunuz ama yönetemiyorsunuz. Mafya liderinin attığı ve atacağı “tweet”lerden korkuyorsunuz, neleri ne kadar bildiğinden ve neleri açıklayacağından büyük bir korku içindesiniz; bu kadar yasağa ve engellemelere rağmen bir yolunu bulur da kirli çamaşırlarınızı ortaya çıkarır diye ödünüz kopuyor. Bu yeni ifşaların yayılmasını engellemek için şeytanın aklına gelmeyecek yöntemlere başvuruyorsunuz. Halkımız çok büyük sorunlar altında ezilirken sizin tek derdiniz mafya ve sansür. Bu korkunuz neden? Sosyal medyadan neden bu kadar korkuyorsunuz? Size söyledik “Konuşmanıza, üslubunuza dikkat edin, halkla inatlaşmayın, halka hakaret etmeyin, ayrıştırmayın.” dedik, hem de defalarca söyledik. Dinlediniz mi? Hayır. Ama vicdanınızı kararttığınız için bizleri duymadınız, duymak istemediniz. Sayenizde Türkiye en karanlık günleri yaşıyor ama umutsuzluğa yer yok, umutsuzluğa gerek de yok. Geliyor gelmekte olan, hiç merak etmeyin.

Tarih yazıyor, hiç mi okumuyorsunuz? Hiç mi ders almıyorsunuz? Mussolini'den, Adolf Hitler'den, Pinochet'ten, Batista'dan, Çavuşesku'dan, Jivkov’dan, II. Abdülhamit'ten bugün hangisi saygıyla anılıyor, bana bir söyler misiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Biliyorum, II. Abdülhamit deyince sinirleriniz kabarıyor. Değerli arkadaşlar, sizin yaptığınızın âlâsını yaptı.

(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Yaptı da ne oldu? Bütün aydınlar Paris'e kaçtı, Londra'ya kaçtı; oradan fikirlerini yine beyan ettiler, oradan gazeteler vasıtasıyla, çeşitli mektup göndermeler vasıtasıyla bütün bildiklerini, bütün dünya gerçeğini anlattılar. Dayanabildi mi? II. Abdülhamit dayanabildi mi? Siz nereden dayanacaksınız? Hele bu çağda, hele bu devirde, hele sosyal medya bu kadar ilerlemişken aklınız kesiyor mu? Peki, size soruyorum: Bu kadar cehalet niye? Size bir şey mi oldu? Ne oldu, aklınız mı durdu sizin? Aklınız bir şeyle mi bağlandı, bantlandınız mı? Arkadaşlar, lütfen, beyninizi, aklınızı, gözünüzü dünyaya açın. Dünya nereye gidiyor, siz nelerle uğraşıyorsunuz? Nereye varacaksınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kayan.

TÜRABİ KAYAN (Devamla) - Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 25’inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “beşyüzbin” ibaresinin “ikiyüzbin” ibaresiyle “veya” ibaresinin “ve” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                                                            Hayrettin Nuhoğlu                                                                                         Ayhan Erel

                                                       Adana                                                                                                      İstanbul                                                                                                    Aksaray

                                                   Bedri Yaşar                                                                                                                                                                                                              Yasin Öztürk

                                                      Samsun                                                                                                                                                                                                                      Denizli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Hayrettin Nuhoğlu.

Buyurun Sayın Nuhoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Basın Kanunu teklifi üzerine söz aldım. Selamlarımı sunarım.

Konuşmama geçmeden önce, İstanbul’un Beykoz ilçesindeki Tokatköy’de yaşanan bir drama değinmek istiyorum. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından “rezerv yapı alanı” ilan edilerek yapılan haksız, hukuksuz, insafsız yıkım sonucu enkaza dönüşen bölgede moloz kaldırma işlemleri devam ederken idare mahkemesi planların iptal edilmesine karar vermiştir ama ne yazık ki artık geriye dönüş mümkün değildir. Şimdi yapılacak tek şey vardır: İmza versin vermesin, orada mağdur edilen bütün hak sahipleri konuşularak ikna edilmeli, gönülleri alınmalı ve hakları verilmelidir. Yapılan bu kadar yanlışlıktan sonra hiç olmazsa mahkeme kararını fırsat bilerek gelin bu haksızlığı düzeltin, herkesin hakkını verin, mağduriyetleri giderin. Bu konuda biz İYİ Parti olarak elimizden gelen katkıyı vermeye hazırız.

Değerli milletvekilleri, bu yasa teklifiyle iktidarın yalan söylemek konusunda serbest olmayı, sınırsız bir şekilde en güzel yalanları söylemeyi fakat kendi yalanlarını yüzlerine vuranlara ise konuşma yasağı getirmeyi arzuladıklarını görüyorum. Bir örnekle açıklayacağım: Son günlerde duyduğumuz önemli haberlerden biri konut müjdesidir. 250 bin konut, 100 bin arsa, 50 bin sanayi arsası, yetmedi 250 bin konut daha, 1 milyon da arsa müjdesi Cumhurbaşkanı tarafından verildi, Çevre ve Şehircilik Bakanı tarafından da detayları açıklandı. Gençler, şehit yakınları, gaziler, engelliler ve bütün evsizler ümitle beklemeye başladı. Bizler de sevindik, müjdeli haberi memnuniyetle karşıladık. İktidarların en önemli görevlerinden biri de vatandaşlarımızın barınma ihtiyacını karşılamaktır, bu aynı zamanda Anayasa'nın verdiği bir görevdir. Onun için TOKİ'nin neler yaptığını inceledik. 2019’da da 100 bin konut müjdesi verilmiş, bir buçuk yılda teslim edileceği vadedilmişti. Bazı temellerin törenlerle atıldığını bile görmüştük, ne var ki aradan üç yıl geçmesine rağmen verilen sözler boş çıktı. TOKİ'nin internet sitesinden aldığımız verilere göre üzülerek ifade ediyorum, vadedilenler yerine getirilmemiştir. Bunları gördükten sonra yeni açıklanan müjdeli haberlere şimdi şüpheyle bakmayalım mı, insanlarımızın hayalleriyle oynanan boş vaatlere yalan demeyelim mi? Türk Dil Kurumu sözlüğünde “yalan”ın karşısında “gerçeğe uymayan söz” yazmaktadır. 2019’daki müjdeli haber olarak sunulan 100 bin konut projesi vaadi yerine getirilmediğine göre yalan olmuyor mu? Kim ne derse desin, Türk halkı bunun yalan olduğunu bilmektedir. İşte, bu teklif kanunlaşırsa “Niçin yalan söylediniz?” diyerek tepki gösterenler susturulacaktır.

Değerli milletvekilleri, hatırlayanlar olacaktır, Hasan Mutlucan'ın çok güzel söylediği “Kekliği Düz Ovada Avlarım” isimli bir Silifke türküsü vardı: “Buyurun arkadaşlar, davetim var benim/Herkes kesesinden yesin, içsin, saltanatım var benim/Aslı yok yaylasında 1.500 koyunum var benim.”

Türküdeki gibi, onlar saltanatlarını sürdürürken biz de yalanlarını yüzlerine vuracağız, gariban vatandaşlarımızın hayalleriyle oynatmayacağız. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı 9 Ekimde bir vakfın gençlik buluşmasında “Yolsuzlukların olmadığı, rüşvetin olmadığı, yoksulluğun Allah'ın izniyle olmayacağı bir Türkiye'yi biz hallederiz, bunu biz yaparız ve şu an itibariyle de onun hazırlığı içerisindeyiz.” demiştir. Yirmi yıl önce yolsuzluğun, yoksulluğun ve yasakların olmadığı bir Türkiye vaadiyle iktidara geldiklerinde, bugün konuşulan o vakfın gençlerinin çoğunluğu henüz doğmamıştı. “3Y formülü” dediler, tam tersini yaptılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Yolsuzluklar ayyuka çıktı, yoksulluk derinleşti, yasaklar ise bu kanun teklifinde de olduğu gibi herkesin konuşmasını yasaklamaya doğru gitmektedir. O 3Y’ye şimdi 3Y daha eklenmiştir; yalakalık, yozlaşma ve yalan saray kültürünün bir göstergesi hâline gelmiştir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Diyebiliriz ki: 3Y’yle geldiler, şimdi 6Y’yle gitmeye hazırlanırken gene 1Y’yle yolcu olacaklar. Onlar yolcu olduktan sonra iktidar fırsatı gelince, yapılan tahribatları gidermek için İYİ Parti olarak biz hazır olduğumuzu beyan ediyoruz.

Saygılar sunarım. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

NİYAZİ GÜNEŞ (Karabük) – Çok beklersiniz!

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesinde yer alan “veya internet haber sitesi” ibaresinin “ve internet haber sitesi” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                  Kemal Peköz                                                                                     Mehmet Ruştu Tiryaki                                                                                     Garo Paylan

                                                       Adana                                                                                                       Batman                                                                                                  Diyarbakır

                                                Ali Kenanoğlu                                                                                                                                                                                                           Züleyha Gülüm

                                                      İstanbul                                                                                                                                                                                                                      İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Diyarbakır Milletvekili Sayın Garo Paylan.

Buyurun Sayın Paylan (HDP sıralarından alkışlar)

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, otoriter rejimler bir süre saltanatlarını sürerler sonra çöküş başlar, dünya tarihi bunların pek çok örneğiyle doludur.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Mesela?

GARO PAYLAN (Devamla) – Neden çöküş başlar arkadaşlar? İnsanlık tarihini okuyun, neden çöküş başlar? Çünkü otoriter rejimler hata yapmaya başlarlar, hatalarıyla yüzleşmek yerine hata yaptıklarını söyleyenleri susturmaya başlarlar. Çünkü otokratlar hatalarıyla yüzleşemezler. Ne dedi Sayın Cumhurbaşkanı Sayın Putin’le ilgili? “Liderler hatalarını kabul etmezler.” dedi. “Putin de hatasını kabul etmeyecek.” dedi. “Güçlü liderler hatalarıyla yüzleşmezler.” dedi. Bu ne demektir? Ben de hatalarımla yüzleşmiyorum demektir.

Değerli arkadaşlar, bakın, bunu AKP’li bir milletvekili arkadaşım söyledi; şimdi beni dinliyorsa belki kızıyordur, “Geçtiğimiz yıllarda bizim istişare mekanizmalarımız vardı AKP içinde.” diyordu. “Yani bir konu gelirdi biz masaya yatırırdık, doğruya doğru, yanlışa yanlış derdik, cesaretle Erdoğan’ın önünde bunu yapardık. Ama son zamanlarda bu istişare mekanizmaları yok oldu, artık istişare edilmiyor, bir kişinin iki dudağı arasında.” dedi. Bakın, size ısrarla söylüyorum, aynen şunu da söyledi… Şu “Faiz sebep, enflasyon sonuç.” meselesi çıktı ya, dedim ki bu işten anlayan bir milletvekili arkadaşınıza: “Bak, bu memleket meselesi, siyasi partileri bir kenara koyalım, bu konunun yanlış olduğunu sen biliyorsun, lütfen git Sayın Erdoğan’a bunu anlat çünkü bu yolun sonunda Türkiye duvara çarpacak, 85 milyon kaybedecek; siz kaybetseniz umurumda olmaz ama hep beraber kaybedeceğiz.” Bana ne cevap verdi biliyor musunuz? “Sıkıysa sen söylesene.” dedi. Aynen böyle, “Sıkıysa sen söylesene.” dedi. Niye? Çünkü Sayın Erdoğan şu anda hatalarını söyleyeni fırçalıyor. Kimse hatasını söylemeye cesaret edemiyor ve bu çerçevede siz Sayın Erdoğan’a iyilik değil, kötülük yapıyorsunuz.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, kişisel meselelerle ilgili böyle, bu tür…

GARO PAYLAN (Devamla) – Bakın, açıkça söyleyeyim, kötülük yapıyorsunuz.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Bakın, bütün grubu ve AK PARTİ’yi herhangi bir kişi üzerinden, kim olduğu belli olmayan bir kişi üzerinden itham ediyor; böyle bir şey yok.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Ya, siz Grup Başkan Vekilisiniz, dinleyin ama, sonra söz alırsınız. Siz niye sataşıyorsunuz? Bitirsin sözünü.

GARO PAYLAN (Devamla) – Sayın Başkan, ne oluyor ya?

BAŞKAN – Sayın Ünal, konuşma bittikten sonra size söz veririm.

GARO PAYLAN (Devamla) – Kendisi eğer çıkıp söylerse kendi ismini, ben de kendisini söylerim.

BAŞKAN – Sayın Paylan, Genel Kurula hitap edin.

GARO PAYLAN (Devamla) – Ama bunu söylesem o kişiyi bu partide yaşatmazsınız, ismini söylesem yaşatmazsınız; o yüzden söyleyemiyorum.

BAŞKAN – Kişiselleştirmeden devam edin.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Burası dedikodu yeri mi? Burası dedikodu yeri mi? Kendi dedikodularınızı buraya neden taşıyorsunuz?

GARO PAYLAN (Devamla) – Öyle, evet evet, o kişiyi yaşatmazsınız, yaşatmazsınız partide.

BAŞKAN – Sayın Paylan, karşılıklı konuşmayın lütfen.

GARO PAYLAN (Devamla) – Bakın, size söyleyeyim, bu durumdan mutsuz bir arkadaşınız bunu söylüyor, bu durumdan mutsuz bir arkadaşınız söylüyor.

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Sen kendi arkadaşlarına bak! Kendi arkadaşlarını konuş!

GARO PAYLAN (Devamla) – Eleştiri mekanizmalarının olmamasından; niye ülkenin kötü bir yere gittiğini biliyor, görüyor ve bununla ilgili…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Yani ne yapalım, HDP’nin dedikodularını mı yapalım burada?

GARO PAYLAN (Devamla) – Sayın Başkan, ne oluyor ya?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – HDP’nin dedikodularını mı yapalım burada? HDP’nin dedikodusunu mu yapalım?

GARO PAYLAN (Devamla) – Dedikodu değil ya, bana söylediğini söylüyorum.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Başkan, Grup Başkan Vekiline söyler misiniz dinlesin hatibi.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – “O dedi, bu dedi.”yi mi konuşalım burada biz?

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Ama siz laf atıyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Ünal… Sayın Ünal, lütfen…

GARO PAYLAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, siz Sayın Erdoğan’ı eleştirmekten vazgeçmekle ona iyilik değil, kötülük yapıyorsunuz ve sansür teklifiyle de… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sana ne ya! Sana ne ya!

GARO PAYLAN (Devamla) – Bakın, bu sansür teklifine “evet” diyerek en büyük kötülüğü Erdoğan’a yapacaksınız. Niye?

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Sen işine bak, işine bak! Sen kendi partinin işine bak!

GARO PAYLAN (Devamla) – Çünkü siz ona yanlış yaptığını söyleyemiyorsunuz, basının da söylemesine engel olacaksınız, basının da söylemesine engel olacaksınız.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ya, kanunu ben hazırladım, ben, ben. Ben hazırladım kanunu.

GARO PAYLAN (Devamla) – Bakın, eleştirilmekten değil, eleştirilmemekten korkun. Eğer eleştiri mekanizmaları durursa daha fazla hata yaparsınız, ki daha da fazla hata yapıyorsunuz ama bu hataların ceremesini yurttaşlarımız çekiyor değerli arkadaşlar.

Bakın, eğer ki istişare mekanizmaları durmuşsa bir fren mekanizması nerede olacak? Mecliste olacak. Ya, Meclisi bir notere çevirdiniz. Sarayda yazılanlar burada “el kaldır, el indir” şeklinde, mühür basarak, bir noter olarak geçiyor.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Mecliste hazırlandı, Mecliste.

GARO PAYLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar…

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Ya, ne arkadaşı ya! Arkadaşın falan değiliz, saygısız! İkide bir “Arkadaş… Arkadaş…”

GARO PAYLAN (Devamla) - …en sevdiğim ifadeniz de ne biliyor musunuz? “Ya, bu yasa İngiltere’de de var.” diyorsunuz değil mi? Efendim, “Bu yasa Almanya’da da var, bu yasa Yunanistan’da da var.” diyorsunuz öyle değil mi? Peki, değerli arkadaşlar, bu yasa ne emrediyor? Diyor ki: “Gerçeğe aykırı bilgiyi yayanlar suç işlemiş olacak.” “Gerçeği kim belirleyecek?” diye sorduğumuzda “yargıçlar” diyorsunuz değil mi?

Değerli arkadaşlar, içinizde bir kişi şimdi çıkıp “Türkiye'de bağımsız ve tarafsız bir yargı vardır.” derse ben şimdi konuşmamı sonlandırmaya razıyım.

RECEP ÖZEL (Isparta) – E, var.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Var, var.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Var, var.

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – Var, evet, var.

GARO PAYLAN (Devamla) - Ama Türkiye'de bağımsız ve tarafsız bir yargı olmadığını Hukukun Üstünlüğü Endeksi söylüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

GARO PAYLAN (Devamla) - Biz Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde son sıralardayız, son sıralardayız.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – “Var.” dedik, niye inmiyorsun?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sonlandır hadi!

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Kim hazırlamış?

GARO PAYLAN (Devamla) - Yani Hitler’in yargıçları ne diyordu biliyor musunuz?

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Kim hazırlamış, kim hazırlamış; o listeyi kim hazırlamış?

GARO PAYLAN (Devamla) - Hitler’in yargıçları diyordu ki: “Ben bir karar verirken önümdeki dosyaya değil, Führer’in ne dediğine bakarım.” Maalesef sizin yargıçlarınız da bu hâldedir.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Siz de Kandil’e bakıyorsunuz, Kandil’e!

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) - Bize ne onlardan ya, bize ne! Bize ne ya!

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – O listeyi kim hazırlamış?

GARO PAYLAN (Devamla) - Erdoğan’ın neye “gerçek” dediğine bakarak gerçeğin ne olduğuna karar verecek.

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Sen Apo’ya bakıyorsun herhâlde, PKK’ya bakıyorsun!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bültene bakacak, bültene; Fahrettin’in bültenine bakacaklar.

GARO PAYLAN (Devamla) – “Erdoğan ‘Faiz sebep, enflasyon sonuç.’ diyorsa gerçek odur.”, buna aykırı bir ifadesi varsa bir kişinin “O gerçeğe aykırı ifadede buluyor.” diyecek.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Listeyi kim hazırlamış?

GARO PAYLAN (Devamla) - Ve bunun sonucunda değerli arkadaşlar, ülkemiz bir uçurumun kenarına gidiyor.

Bakın, Habip Eksik Vekilimizle ilgili Hakkâri Valisi ne dedi? “Yere kendini attı.” dedi.

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – O onu dedi, bu bunu dedi; sen ne diyorsun kardeşim?

GARO PAYLAN (Devamla) - Ya, ayağı 3 yerinden kırılmış bir kişiye bunu söyleyebildi. Biriniz çıkıp da “Sen dezenformasyon yapıyorsun ey Vali!” diyebildiniz mi, diyebildiniz mi? Diyemediniz, diyemezsiniz de, ona gücünüz yetmez. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, önergenin oylanmasından önce yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunmadan önce yoklama talebi var, yoklama talebini karşılayacağım.

Sayın Altay, Sayın Özkan, Sayın Aydoğan, Sayın Aydın, Sayın Gökçel, Sayın Aygun, Sayın Beko, Sayın Yeşil, Sayın Karaca, Sayın Köksal, Sayın Şeker, Sayın Gürer, Sayın Keven, Sayın Zeybek, Sayın Girgin, Sayın Barut, Sayın Sarıbal, Sayın Yüceer, Sayın Göker, Sayın Ünlü.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 340) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 25’inci madde kabul edilmiştir.

26’ncı madde üzerinde 3 önerge vardır, okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesinde yer alan “İhaleler, ihalenin yapılacağı yerde çıkan bir gazete ve bir internet haber sitesinde duyurulur” ibaresinin “İhaleler, ihalenin yapılacağı yerde çıkan bir gazete ve internet haber sitesi ve bir televizyon kanalı ve bir radyoda duyurulur” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                        Ömer Faruk Gergerlioğlu                                                                                   Kemal Peköz                                                                                    Mehmet Ruştu Tiryaki

                                                      Kocaeli                                                                                                      Adana                                                                                                      Batman

                                                Züleyha Gülüm                                                                                                                                                                                                          Ali Kenanoğlu

                                                      İstanbul                                                                                                                                                                                                                      İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılmıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BELGİN UYGUR (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Kocaeli Milletvekili Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu.

Buyurun Sayın Gergerlioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sokakta polis, Mecliste Cumhur İttifakı medya özgürlüğünü engelliyor. Kuzey Kore’nin yerine geleceğiz bu gidişle; 180 ülke arasında 149’uncuyuz, Kuzey Kore 180’inci.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Yalan!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bu yasayı da çıkarırsanız 180’inci olacağız.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Yalan! Öyle bir şey yok, yalan!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bakın, yalan falan değil, belgeler var. Dicle Fırat Gazeteciler Derneğinin raporunu görün.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Yalan!

BAŞKAN – Sayın Güler…

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Helikopterden atılan köylüyü haber yaptığı için gazeteciler aylarca içerde yattı.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Yalan!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Siz “yalan” deyin, yalan atmaya devam edin.

Ardından, bu gazetecilerin haberini yaptığı için diğer gazetecilere de dava açıldı. İşte böyle bir ülke burası ve bu sansür yasasıyla daha da berbat bir medya özgürlüğü oluşturacaksınız.

Bakın, Danıştayın iptal kararına rağmen, bir İçişleri Bakanı var ya, hâlâ polislere gazetecilerin çekim yapmasını engellettiriyor, gazeteciler darbedilerek gözaltına alınıyor, hâlâ bu yapılıyor. Ne yasa ne hukuk hiçbir şey tanımıyorsunuz. Danıştayın iptal kararı var ya!

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Hangi konuda?

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Çekim konusunda Danıştayın iptal kararı var ve İçişleri Bakanı dinlemiyor.

Daha dün Meclise medya mensupları alınmadı ya, medya mensupları! Meclis Başkanlığının önünde HDP Grubu olarak bir açıklama yapmak istedik, medya mensupları Meclise alınmadı. Türkiye Gazeteciler Sendikası Başkanı Sibel Hürtaş şu anda Meclise giremiyor. Meclisin hâli bu; bu Mecliste berbat bir yasa çıkarmayı düşünüyorsunuz bu hâlde.

Bakın, polis şiddet uygulamaya devam ediyor halka, gazetecilere ve milletvekillerine. Vekilimize şiddet uygulandı ama şunu bilin: Bakın, keskin sirke küpüne zarar. O ağzı küfürle dolu, ağzı bozuk bir İçişleri Bakanınız var ya, Bakanlığını mahvetmiş durumda. Tüm müdürler, amirler polis memurlarına küfrediyor. Bakın, elimde bir suç duyurusu, işte burada, İstanbul İl Emniyet Müdür Yardımcısı hakkında, Ayhan Karaduman hakkında bir polis memuru suç duyurusu yapmış. Polise o kadar hakaretler etmiş ki küfürler etmiş ki vallahi, bunu okumaya hayâ ediyorum ve sonunda polis memuru “Müdür beyin hakaretlerine ve saldırısına son vermemesi üzerine, yine saygımı ve duruşumu bozmadan ‘Müdürüm, artık yeter! Ben de insanım, insan psikolojisi bunu kaldırmaz.’” demiş. Ama sadece burada mı kalıyor? İşte, geçen gün Osmaniye’de, Yunus Emre Örs; bir AK PARTİ’li vekilin oğlu hakaret etmiş bu polis memuruna ve mobbinge uğramış, sürülmüş ve ardından intihar etmiş. Polisin arkadaşları Cumhuriyet gazetesinden Barış Pehlivan’a anlattı; yazdı, okuyun. Bakın, Bakanlığı öyle bir hâle getirdiniz ki Bakanınız küfürbaz, müdürleriniz küfürbaz. Bitmedi; vekili olduğum Kocaeli’nin Kandıra ilçesinde bir polis intihar etti. Yine o da burada açıklıyor; bakın, başkomiserlerine hakkını helal etmediğini söylüyor. Ne diyor? Ağır bir mobbinge uğramış. İntihar mektubundan aktarıyorum: “Yaşadığım süreçte kullanılan ağır cümleleri daha fazla kaldıramayacağım ve yutamadığım için böyle bir karar aldım. Bu intihar kararıma sebep olan konuyu detaylarıyla ulaşması gereken kardeşlerime ulaştırdım, onlar gerekli yerlere iletecektir ama Y.A. ve M. Başkomisere hakkımı helal etmiyorum, ahirette onlarla hesaplaşacağız.” diyor. Bakın, şiddet sadece bize değil, keskin sirke küpüne zarar. Sekiz günde 5 polis memuru intihar etti. Ülkeyi içine getirdiğiniz hâl bu.

Dün Süleyman Soylu bir basın toplantısı yaptı. Bu polis intiharları için dedi ki: “Ailevi ve ekonomiktir.” Bakın, hiç utanmadan, yüzü kızarmadan bunu söyledi ve dün gece bir polis memuru daha intihar etti. Bütün bu berbat olan Bakanlıktan… Enver Gökdemir, Beyoğlu polis amirliğinde nöbette kafasına sıktı ve intihar etti. Haberiniz var mı? “Yalan, yalan.” deyip duruyorsunuz. İşte, ben belgelerle konuşuyorum, belgelerle.

Bakın, o İçişleri Bakanınıza da buradan söylüyorum, merhum Mehmet Akif âdeta onun için demiş: “Şarka bakmaz, garbı bilmez, edepten yok payesi; bir kızarmaz yüz, bir yaşarmaz göz bütün sermayesi.” İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu âdeta tarif etmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bakın, Meclis Başkanı az mı kalıyor? Yahu, bu Meclise hakaret ediliyor ve hâlâ susuyor. Ben, biliyorsunuz, sahte bir tutanakla bu Meclisten çıkartılan bir vekilim ve sonra geri döndüm. Bitmedi, Meclis Başkanı sahte tutanak tutturdu. Ardından, Ayşe Acar Başaran Vekilimize polis “Seni duvara çivilerim.” dedi, bu Meclise hakaret etti, hepinize hakaret etti; sustu o Meclis Başkanı. Sayın Mustafa Yeneroğlu'na polis hakaret etti, sustu o Meclis Başkanı. Şimdi de Habip Eksik Vekilimizin bacağı kırıldı; hâlâ susuyor. Sayaç tuttum, dört gündür susuyor. Vallahi de billahi de ben ve tüm arkadaşlarım o konuşana kadar onun peşindeyiz, konuşacak Mustafa Şentop. Bu Meclisin Başkanı mısın nesin kardeşim? Nedir? Böyle Başkanlık mı olur? Meclise hakaret ediliyor. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bakın, insanlar, bu millet bizi buraya vekili olarak gönderdi ve bu Meclisin haysiyeti için gönderdi. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Gergerlioğlu.

SELİM GÜLTEKİN (Niğde) – Hadi, hadi!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – O ne zaman gideceğini bilir, sizin işaret etmenize gerek yok.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Meclis Başkanı da ne zaman konuşacağını bilir, onun karışmasına gerek yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Vekili dövülmüş. Meclis Başkanı ne zaman konuşacak? Bu Parlamentonun bir üyesi ameliyat edildi ya. Öldürmeye teşebbüs edildi. Bir milletvekili olarak böyle mi söyleyeceksiniz?

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Öznur Hanım Genel Başkan Yardımcısı; vekilin dövülmesini savunuyor. Geçecek döneminiz, geçecek.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Başkan konuşacağı zamanı bilir.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/4471) esas sayılı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesiyle 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 17’nci maddesinin (1)’inci fıkrasının (a) alt bendinde yapılması önerilen değişiklikteki “bir gazete” ibaresinin “iki gazete” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                Candan Yüceer                                                                                                                                                                                                            Engin Özkoç

                                                     Tekirdağ                                                                                                                                                                                                                    Sakarya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Tekirdağ Milletvekili Sayın Candan Yüceer.

Buyurun Sayın Yüceer. (CHP sıralarından alkışlar)

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, yeni bir AKP icadıyla karşı karşıyayız. Önümüze getirilen bu seferki icadın adı dezenformasyonla mücadele, yalan haberlerle mücadele. Kılıf bu, peki niyet ne? Niyet bambaşka; niyet üzüm yemek değil, niyet bağcıyı dövmek. Siz ne derseniz deyin, hangi gerekçeyle güzellemeye çalışırsanız çalışın, bu bal gibi bir sansür yasası, hakikatle mücadele yasası.

“Niye böyle yapıyorsunuz arkadaşlar?” dersek eğer, gerçekten, aslında hep böyle yapıyorsunuz çünkü fıtratınızda istibdat var, yasakçı bir iktidar olarak tarihe geçeceksiniz. Eğer bir ülkede medya baskı altındaysa, sansür varsa, otosansür artık normalleşmiş, zorunlu hâle gelmişse, gerçekler yazılamıyorsa o ülkede demokrasi işlemiyor demektir ki ülkemizde de durum böyle. İleri demokrasi diye çıktığınız yolda varılan yer tam olarak üçüncü dünya ülkesi demokrasisi, tam olarak bir istibdat rejimi.

“Yalanla mücadele edeceğiz.” güzellemesiyle bugün önümüze getirilen teklifle istenilen, sahibinin sesi bir medya; herkesin, her muhalefet sesinin susturulduğu bir yer; tek sesli, tek kumandalı, tek manşetli bir medya, bir toplum isteyen AKP iktidarı medya sermayesinin yüzde 90’dan fazlasını kontrol altına almış, ana akım medyayı dikensiz gül bahçesine çevirmiş; yasaları, yargıyı düşünce özgürlüğünün, ifade özgürlüğünün, basın özgürlüğünün üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallandırmış; yetmemiş, kontrol edemediğini, internet medyasını, her çıkan ufacık, küçücük bir muhalefetin sesini de bu teklifle susturmak, sindirmek istiyor. Medyanın gerçeklere ulaşmasının değil, servis edilen manipülatif içeriklerin kullanılmasının ve niteliğin, meslek ilkelerinin değil; emir alan, köşesini bu iş için kullanan kullanışlı kalemlerin öne çıktığı bu medya düzeninde ne yazılıp çizileceğine, hakikatlere, hangi haberin, kimin ne anlamda ne kadar öne çıkacağına işte bu Hükûmet komiserleri ve bunları oraya görevlendiren karar veriyor.

“Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı” sıfatını taşıyan sarayın propaganda başkanının bu hafta yayınladığı bülten tam olarak bunu yapıyor, sözde hakikati belirliyor. Oysaki Twitter geçtiğimiz senelerde manipülasyonu engelleme politikalarıyla, ihlal ettiği gerekçesiyle AKP’yle bağlantılı olduğu iddia edilen 7.340 hesabı kapatmıştı. Şimdi herhâlde derdiniz, tüm gazetecileri sarayın memuru yapmak. Yalan, hakikatin yerine geçsin diye mücadele veriyorsunuz.

İktidarın eliyle, önerisiyle üretilmeyen her türlü bilginin, AKP propagandası yapmayan her şeyin “dezenformasyon” olarak kabul edilmesi gerektiği bir suç icat ederek önümüze getiriyorsunuz, gerçeğe aykırı bilgiyi yayma suçu. 40 maddelik tüm kanun sanki bu madde için, 29’uncu madde için yapılmış sanki. Ne olduğu belirsiz bir suçta -ne olduğu belli değil- hakikati sarayın belirlediği bir suçta, siyasallaşmış, iktidarın sopası hâline gelmiş yargının bu yasayı nasıl kullanacağı az çok ortada.

Değerli arkadaşlar, yalnızca basını değil, sosyal medyayı kullanan herkes bu yeni suç tiplemesiyle ve hapis cezasıyla karşı karşıya gelecek. Ülkemizde sansür, zorlama, baskı aslında had safhada. Biliyorsunuz, bütün arkadaşlar Türkiye’deki rakamları verdi, nerede olduğumuzu gösterdi. İnterneti -2007’den itibaren- kontrol altına almak için 5651 sayılı Yasa’da on dört yılda 18 kez ekleme, düzenleme yaptınız. Öyle yaptınız, böyle yaptınız ama olmadı, gene olmayacak çünkü gücünüz hakikatin gücüne yetmeyecek; çünkü özgür basına, özgür insana gücünüz yetmeyecek.

Değerli arkadaşlar, aslında işin en acı tarafı da “Açız, geçinemiyoruz.” diyen milyonların, 10 milyonu aşkın işsizin, Türkiye'nin dört bir yanındaki adalet arayışının gerçekliğinden değil ya da memleketin, milletin bu hâlini umursamadan, israf içinde, ihtişam içinde yaşamanızdan, bütün memleketin, milletin kaynaklarını yandaşa akıtmanızdan, bu gerçekten rahatsız değilsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

CANDAN YÜCEER (Devamla) – Rahatsız olduğunuz tek şey, bunların açığa çıkması, bunların sorgulanması, bunların konuşulması. O yüzden de bu teklifi önümüze getiriyorsunuz.

Adalete dayanmayan güç, adaletle yönetmeyen her yönetim doğası gereği zalimdir ve zulümle yönetmek zorunda kalır. Eğer zalim ısrarla zulme devam ediyorsa bil ki sonu yakındır, eğer mazlum da ısrarla direniyorsa bil ki zafer yakındır. Türkiye’de gazetecilik yapmak gerçekten ateşten gömlek giymek. Bu ateşten gömleği giyen, sadakati her zaman gerçeğin peşinde arayan tüm basın emekçilerine şükranlarımı sunuyorum, bu mücadelede her zaman yan yana yürüdüğümüzü söylüyorum.

Ve, evet, baskı var ama direniş de var, bizim umudumuzu artıran da bu baskıya karşı her gün yükselen direniş.

Ben buradan selam olsun diyorum karanlığa ışık olanlara; selam olsun zalim Bolu Beyi’ne karşı Köroğlu olanlara.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 26’ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                                                            Hayrettin Nuhoğlu                                                                                 Ahmet Kamil Erozan

                                                       Adana                                                                                                      İstanbul                                                                                                      Bursa

                                            İmam Hüseyin Filiz                                                                                      Orhan Çakırlar                                                                                          Hasan Subaşı

                                                    Gaziantep                                                                                                     Edirne                                                                                                     Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Bursa Milletvekili Sayın Ahmet Kamil Erozan.

Buyurun Sayın Erozan. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle AK PARTİ’li arkadaşlarıma yönelerek bir soru soracağım, mutlaka hatırlıyorlardır. Bundan üç sene evvel Sayın Cumhurbaşkanı “Ey Avrupa!” diye başlıyordu, ondan sonra Merkel faşistti, Nazi artıkları vardı ama Sayın Cumhurbaşkanı her zaman yaptığı gibi sert bir viraj aldı, büyük bir U dönüşü yaptı ve bundan yakın bir süre önce “Geleceğimiz Avrupa.” dedi. Katılıyorsunuz, değil mi? Hiç şüphe yok, katılıyorsunuz. Ben o zaman soruyorum: Bu yasanın neresi geleceğimiz olan Avrupa’yla ilintili?

Biliyorsunuz, Avrupa Birliği bugün bir rapor yayınladı Türkiye’yle ilgili, dün Avrupa Konseyi başka bir rapor yayınladı; al ikisini yan yana koy, aşağı yukarı satırlar aynı. Şimdi, bu bir algı mıdır bilmiyorum, “Doğru değildir.” diyebilirsiniz siz ama algı olsa bile asıl, algı olan gerçektir yani Türkiye'nin yansıttığı görüntü önemlidir. Ama siz bu yasayla yeni bir devir açtınız bence; şimdiye kadar “seçim ekonomisi” diye bildiğimiz bir şey vardı, bunun arkasına “seçim diplomasisi” eklediniz, şimdi de bir seçim ve kampanya yasaları serisine girdiniz. Bu onların tipik bir örneği ama bizi uğraştırıyorsunuz. Niye uğraştırıyorsunuz? Bu yasanın ömrü on iki ay yani seçim olduğu zaman bunların hepsini buraya getireceğiz, burada sizlerin sayısı biraz eksilmiş olacak ama bu yasaların hepsini olması gereken yere getireceğiz. Ha, ben buna vatandaşa bir yıldırma operasyonu diye bakıyorum. Niye? Biraz evvel Cumhuriyet Halk Partili arkadaşımız da söyledi; bu, bir yalan mekanizmasının önlenmesine ilişkin.

Şimdi ben sizi şaşırtacağım belki ama sizlere sormayacağım, bir yalan üzerinden gideceğim. Bu ay başında bir Alman milletvekili heyeti vardı burada, onlardan bir tanesine dedim ki: “Ya, sizde süpermarketlerin önünde kuyruk mu var? Raflarda mallar tükenmiş, doğru mu?” Ne dedi adam biliyor musunuz? “Erdoğan dediyse doğrudur.” dedi; bu hâle gelmişiz. Yani sizinle ilgili olarak millet nasıl okuyor? Kendi vatandaşımızın nasıl okuduğu belli, o gelecek, sandıkta oyunu kullanacak, gösterecek ama Türkiye'nin dışardaki görüntüsünün de ne kadar yara aldığını bilmenizi isterim.

Başka bir bildiğim konuya geçeyim izin verirseniz. 3 Ekim tarihinde iktidar önemli bir heyetle Libya'ya gitti ve yangından mal kaçırırcasına bir seri değil, aslında 2 tane anlaşma yaptı ve bu anlaşmalarla özellikle petrol konusunda birtakım kazanımlar elde ettiğimiz iddia edildi. Ben şimdi soruyorum: Türkiye'nin orada münhasır bir ekonomik bölgesi yok ama bir deniz yetki alanı var değil mi? Var. Bu deniz yetki alanının harita üzerinde koordinatları belli değil mi? Belli. Peki, ben soruyorum: Niye bugüne kadar herhangi bir şekilde o bizim hakkımız olan coğrafyada en ufak bir araştırma yapamadınız? Yani 28’inci boylamın batısına niye geçemediğinizi bana birisinin anlatması lazım. Ben yabancıların ne söylediklerine hiç bakmıyorum. Fransız ne söylüyor, Avrupa Birliği ne söylüyor, Amerika ne söylüyor… Bunların hepsi “Bu anlaşma geçersizdir.” diyor.

NİYAZİ GÜNEŞ (Karabük) – Yunan rahatsız oldu, Yunan.

AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) - Ben Libyalıların söylediklerine bakıyorum. Libyalılar da söylüyor bir şeyler. Libyalılar, onlar da diyorlar ki: “Bu Parlamentodan geçmedikten sonra bir anlamı yoktur. Biz bu anlaşmayı tanımıyoruz.” Kim diyor “Biz bu anlaşmayı tanımıyoruz.” diye? Bir sene evvel iktidarın kankası durumunda olan Fethi Başağa.

NİYAZİ GÜNEŞ (Karabük) – Yunan rahatsız oldu, Yunan, Yunan.

AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) - Niye ben bunu söylüyorum? Libya'da zemin o kadar kaygandır ki yani çölde kaybolduğunuz zaman, bir yoldan gittiğiniz zaman, bir daha geçtiğiniz zaman aynı yolu bulamazsınız, rüzgârdan kum tepeleri yer değiştirir. Yine değiştirmiş vaziyette ve ben size söylüyorum, ne sizin meşru diye tanıdığınız mevcut iktidar ne de “doğudaki iktidar” diye kendisini tanımlayan Fethi Başağa uzun müddet iktidarda kalmayacaklardır. Başka isimlerle karşılaşacağız yakında. Bunun hazırlığını yaptınız mı, yapmadınız mı, bilmiyorum.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Bizde her şey hazır, siz rahat olun.

AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) - Ben o zaman hazırlığınızı tamamlamak, katkıda bulunmak için şöyle bir şey söyleyeyim: Sayın Genel Başkanımız grup konuşmalarının bir tanesinde yakın bir tarihte, sizin yirmi yıllık iktidarınızı bir dizi filme benzetti ve o dizi filmden de parçalar andı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) – Ama şunu hepimiz biliyoruz ki dizi filmler bir kelimeyle biter, “Son” yazar. O sonun tarihi de seçim tarihiyle örtüşecektir. Ama yeni bir dizi film çevriliyor, o dizi filmlerin fragmanları Sayın Genel Başkanımızın grup konuşmalarında; takip etmenizi tavsiye ederim. Bütün fragmanlar aynı kelimeyle biter, “Pek yakında” diye biter. “Pek yakında”nın tercümesi de “Az kaldı.” demektir.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Hayal kurmak serbest.

AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) – Hayal kurmuyorum, geleceğe bakıyorum ben.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Siz sadece hayal kurarsınız, biz de uygularız.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz var.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunmadan önce yoklama talebini karşılayacağım.

Sayın Altay, Sayın Özkan, Sayın Aydoğan, Sayın Aydın, Sayın Gökçel, Sayın Aygun, Sayın Beko, Sayın Yeşil, Sayın Bulut, Sayın Karaca, Sayın Sarıaslan, Sayın Zeybek, Sayın Kılıç, Sayın Keven, Sayın Girgin, Sayın Gürer, Sayın Köksal, Sayın Şevkin, Sayın Emecan, Sayın Yüceer.

Üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 340) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 26’ncı madde kabul edilmiştir.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 00.15

ON BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati:00.30

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşiminin On Birinci Oturumunu açıyorum.

340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

27’nci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 2/4471 esas sayılı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 27’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 27 : 4/1/2022 tarihli ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun 13 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1) numaralı alt bendinde yer alan “gazetelerin en az ikisinde” ibaresi “gazetelerin en az ikisinde ve bir internet haber sitesinde” ile (2) ve (3) numaralı alt bentlerinde yer alan “gazetelerin birinde” ibareleri “bir gazete ve internet haber sitesinde” şeklinde değiştirilmiş, maddede yer alan “kamu ihale bülteninde” ifadelerinden sonra gelmek üzere “ve bir gazete ile bir internet haber sitesinde” ifadesi, maddenin dokuzuncu fıkrasına “aracılığıyla” ibaresinden sonra gelmek üzere “bir internet haber sitesi ve” ibaresi eklenmiş ve onuncu fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“İhalenin yapılacağı yerde gazete çıkmaması veya internet haber sitesi yönetimi bulunmaması halinde ilan, aynı süreler içinde Basın İlan Kurumu İlan Portalında yayınlanır.”

                                              Ali Mahir Başarır                                                                                                                                                                                                          Engin Özkoç

                                                       Mersin                                                                                                                                                                                                                      Sakarya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Ali Mahir Başarır.

Buyurun Sayın Başarır. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, 27’nci Dönemin son yasama yılında getirdiğiniz ilk kanun teklifi bana göre de utanç verici. Önce şunu bir düşünelim: Daha bu yasa teklifi Meclisten geçmedi, yasalaşmadı ama Dezenformasyonla Mücadele Merkezi kuruldu ve başına A Haber’de görev yapmış “İdris Kardaş” diye birisi atandı. Utanç verici durum şu: Saray bile sizi bir noter olarak görüyor. Daha yasalaşmadan, daha el kaldırmadan böyle bir merkez kuruyor ve merkeze de A Haber’den birisini atıyor; gerçekten, burada tüm gruplardan önce size hakaret bu.

Gelelim, ben gerçekten çok merak ediyorum, niye bu yasaya gerek var? Digiturk’te -en büyük dijital platform- kanal 1’den 100’e kadar bakalım, film kanallarını, spor kanallarını, belgesel kanallarını çıkaralım, zaten bu kanalların yüzde 90’ı saraya ait. 4 tane televizyon kanalı var size bir parça muhalefet yapan, 4 tane televizyon kanalı var reel olarak olayları söyleyen. Yani neyin korumasını istiyorsunuz, çok merak ediyorum.

Bir şey daha var: Bu kanallar nasıl alındı? Eğer bir yasa gelecekse, bir ahlak yasası gelecekse bir şeyi tartışacaksanız; bu havuz medyası nasıl kuruldu? Bakın, Digiturk’ün yüzde 80’ine saray sahip, saray beyefendi! Nihat Özdemir o 100 milyon doları, Türkiye’de en fazla ihale alan Nihat Özdemir 100 milyon doları havuz medyasına niye verdi? Sabah-ATV grubu niye alındı? Kimin parasıyla alındı? Eğer birine hesap soracaksanız “Bu 100 milyon doları niye verdin?” diye Limak’a sormanız lazım ama sormuyorsunuz.

Gelelim Doğan Medya Grubuna. Baskıyla satmak zorunda bıraktırdığınız bir kanalı, Vakıfbank ve Ziraat Bankasının bugünün -faizleriyle falan topluyoruz- 1,5 milyar dolara yakın parasını Demirören’e verdiniz ve beş yıldır tek bir kuruşunu bu adam ödemedi. Ya, bunu sorgulayın. Ziraat Bankasının, Vakıfbankın, çiftçinin, memurun, 85 milyonun parasıyla bir kanal aldınız, işte Digiturk’teki kanallar buradan oluşuyor.

Değerli arkadaşlar, bakın, bir kanal daha var mesela. 1984’ten beri siyasetten başka bir şey yapmayan Melih Gökçek’in kanalı var. Hiç sordunuz mu “Melih Bey, bu parayı nereden buldunuz, medya patronu oldunuz?” Sorun sizi eleştirmekte mi, sorun kirli parayla oluşturduğunuz kanallarla muhalefete saldırmakta mı? Ya, bir düşünün bu kanallara 3 gazeteci çıkıyor, “Köşeden yaz.” diyor, yüzü kızarmıyor onun. “Bak, Ahmet yazıyor.” diyor. Daha acısını söyleyeyim. Genel Başkan Vekiliniz konuşuyor, utanmadan sıkılmadan o gazeteci “Alt yazı geçebilir miyim?” diyor; basın bu hâlde. Bir de koruma istiyorsunuz, öyle mi? Bence hiç gerek yok, hiç gerek yok.

Sonra, A Haber, A Haber… Dezenformasyonla Mücadele Merkezinin başına getirdiğiniz adam A Haber’le çalışmış. Ya, bu kanalın 100 haberinden 99’u yalan.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – 1’i de faili meçhul.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Peki, bunu uygulayacaksınız; yalan habere, sahte hesaplara çok duyarlı bir grupsunuz. Ya, şu Mecliste bir milletvekiliniz telefonla canlı yayın yapıp gezerken telefonunun yanlış tuşuna bastı, ekran ona döndü; isim Yeliz. Disipline verdiniz mi onu? Peki, bugün yapsa cezalandıracak mısınız? AKP’liler sahte hesap da yapar, trolleri saraydan da yönetir, A Haber bize küfür de eder, Takvim bize küfür de eder çünkü AKP’liysen suç işleme özgürlüğün var. 4 tane televizyon kanalına, 20 tane internet sitesine, 10 tane gazeteye tahammülünüz yok sizin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız lütfen.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Beyler, bu haberler infial yaratmıyor; infiali aranızda oturan, 180 milyonluk servetinin hesabını veremeyen milletvekili yaratıyor, infiali bakanlarınız oluşturuyor. Uyuşturucu baronlarıyla resim çektiren bir Süleyman Soylu infial yaratıyor, kendi şirketinden kendi bakanlığına deterjan satın alan Ticaret Bakanı infial yaratıyor; bunları haber yapmak infial yaratmıyor ki. Ulaştırma Bakanınız, “Ayak kırın.” diyen İçişleri Bakanınız infial yaratıyor. Siz neyi kimden saklıyorsunuz? RTÜK sizde, Basın İlan sizde, kanallar sizde, platformların hepsi sizde. 4 tane kanaldan mı korkuyorsunuz? Olmaz. Türkiye'nin bir ahlaka ihtiyacı varsa Demirören’in medyasından ve havuz medyasından başlamalısınız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Başarır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 27’nci maddesinde yer alan “bir gazete ve bir internet sitesi” ibaresinden sonra gelmek üzere “bir televizyon kanalı ve bir radyo” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                  Kemal Peköz                                                                                     Mehmet Ruştu Tiryaki                                                                          Mahmut Celadet Gaydalı

                                                       Adana                                                                                                      Batman                                                                                                       Bitlis

                                                 Ali Kenanoğlu                                                                                                                                                                                                          Züleyha Gülüm

                                                      İstanbul                                                                                                                                                                                                                      İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Bitlis Milletvekili Sayın Mahmut Celadet Gaydalı.

Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, partim ve grubum adına görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 27’nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, başka bir konuşma metni hazırlamıştım ama konuşmama kırk altı yıl öncesinden bir anımla başlamak istiyorum. Sene 1976, genç bir mühendis iken Hakkâri’ye kendi arzumla çalışmaya gittim. Eski AKP Vekili Yılmaz Helvacıoğlu da dönemin Van Bölge Müdürü. Hakkâri Valisi olan zat dünya görüşümüz farklı bile olsa bana yakın ilgi göstermişti. Vali konağında verdiği bir akşam yemeğinde ilk defa 1957 yılında İstanbul Teknik mezunu bir mühendisin kendi arzusuyla çalışmaya geldiğini, on dokuz yıl sonra da benim, arzusuyla gelen 2’nci mühendis olduğumu söylemişti. Daha doğrusu, Hakkâri'ye gönderilen insanların neredeyse tamamı sürgüne gönderilen insanlardı. 1980’li yıllarda Turgut Özal Başbakanken kızdığı bir Emniyet müdürü için “Sürün Hakkâri'ye aklı başına gelsin.” demişti. Yani sizin anlayacağınız, aradan kırk altı yıl geçmiş, dünya 20’nci yüzyıldan 21’inci yüzyıla geçmiş ama bizde değişen, gelişen bir şey olmadığı gibi durum daha da kötüye gitmiş. Hani bir deyiminiz var ya “Nereden nereye…” Görün nerede olduğunuzu. Bu da yaşadığımız son olaylarla kanıtlanıyor. Güvenlik güçlerinin yaptığı hukuk ve insanlık dışı davranışı ve yapılanları sahiplenen, orantılı güç kullanıldığını savunan, 30 kişilik bir sivil gruba yüzlerce kişilik güvenlik gönderip masal anlatan bir vali. Belki bu insanları Turgut Özal mantığıyla akıllansın diye oraya sürüyorsunuz ama bırakın akıllanmayı, olan akılların da kaybettiklerini düşünüyorum. 2 vekilimize, Habip Eksik ve Sait Dede’ye saldıran güvenlik güçleri haksız, hukuksuz ve insanlık dışı davranışlarla Iğdır Milletvekili Habip Eksik’in bacağını kırmışlardır. Bu saldırı emrini verenin de yaptıranın da savunanın da sahiplenenin de “Bize bunları Allah yaptırıyor.” diyen meczupların da “Allah cezasını versin!” diyor, bu olayı kınıyorum. Siz hâlâ deve kuşu politikanıza devam edin. Bütün dünya yaptıklarınızı adım adım izliyor. Venedik Komisyonu da bu yasayı satır satır takip ediyor ve yorumluyor. Seçim öncesi yapılan bu düzenlemeyi çok net bir şekilde yorumluyor. Yirmi yıllık iktidarınız döneminde başarılı olduğunuz tek konu var: Dinci, kinci ve yalancı bir grup yarattınız. Dikkatinizi çekerim “dindar” demedim “dinci” dedim.

Değerli milletvekilleri, her ne kadar şekil açısından sunulan sansür yasası Almanya’da sosyal medya düzenlemesine benzese de Türkiye’deki yargı sisteminin iktidar lehine tarafsızlığını kaybetmesi nedeniyle sansür yasasının diğer yasalar gibi iktidarın istekleri doğrultusunda yorumlanacağı ve uygulanacağı açıktır. Tarafsız ve özgür savcı ve yargıçlar gerçek haberi cezalandırmaz ama mevcut yargı bunun tersini yapabilir. Hâlihazırda yürürlükteki 5651 sayılı Kanun’un işleyiş biçimine bakıldığında, iktidarın ve destekçilerinin beğenmediği her türlü haber içeriği sulh ceza mahkemesine yapılan başvurularla hızla kaldırılmakta ve iktidarla ilişkili şahısların geçmişte işledikleri suçlar veya yüz kızartıcı eylemler haber sitelerinden kaldırılmaktadır. Buna karşılık iktidar yanlıları ve hatta devlet kademelerinin en üst düzeyindeki şahsiyetlerin iftiraları ve muhalefete karşı şiddet özendiren nefret söylemleri herhangi bir yaptırıma maruz kalmamaktadır. Eğer sosyal medya düzenlemesi üzerine yabancı bir ülkenin yasası örnek olacaksa bir bütün olarak güçler ayrılığı ilkesinin de işletilmesi gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) – TÜİK ve benzeri denetim ve raporlama yapan kurumlara yalan ve manipüle edilmiş raporlar hazırlatan bir iktidar varken yalanla mücadele yalanın ta kendisidir. Bu maddeyle gerçek amaç ıslak sabuna benzeyen sosyal medyaya statü vererek, yemleyerek susturmaktır. Aksi takdirde iktidarı bağlamayan ve kendisini azade tutan hiçbir yasa bu ülkenin demokratik işleyişini sabote etmekten ve dinamitlemekten başka bir işe yaramayacaktır. Dezenformasyon yanlış ya da kuşkulu bilgi ve haber vermek ise ülkemizde bunun kahramanları başta AKP Genel Başkanı olmak üzere iktidar mensupları ve beslemesi medyadır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Karar yeter sayısının aranmasını istiyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 00.45

ON İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 00.47

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşiminin On İkinci Oturumunu açıyorum.

27’nci madde üzerinde Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalı ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

27’nci madde üzerindeki diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 27’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                                                            Hayrettin Nuhoğlu                                                                                  İmam Hüseyin Filiz

                                                       Adana                                                                                                      İstanbul                                                                                                  Gaziantep

                                                Orhan Çakırlar                                                                                           Hasan Subaşı                                                                                        Yavuz Ağıralioğlu

                                                       Edirne                                                                                                      Antalya                                                                                                    İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Yavuz Ağıralioğlu.

Buyurun Sayın Ağıralioğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Şimdi devam edecek, devam.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Efendim, saygıyla devamla…

Dezenformasyonun -saat de ilerledi- zirvesinden bir örnek arz edeceğim size. Şanlı Peygamber’imiz dezenformasyonun zirvesinde bir iftirayla karşılaştı biliyorsunuz. Peygamber’imize şöyle denildi hasımlarınca, rakiplerince, onu engellemeye çalışanlarca: “Mal düşkünüdür, mevki düşkünüdür, ticaret heveslisidir, Mekke’yi yönetmeye çok heves etmiştir -vah, haşa huzurdan- kadın düşkünüdür, şöhret düşkünüdür. O bütün bunları bunlara düşkün olduğu için yapmaktadır.” Sabahlara kadar o kem ve kerih sözleri söyleyemeye heves etmiş olan adamlar sabaha yakın söylediklerinden ricat etmişler ve şöyle demişlerdir: “Bunları söylemenin hiçbir anlamı yoktur çünkü o bunların hiçbirisini yapmaz.” Sizin böyle bir kanuna ihtiyacınız yok. Sizin rakiplerinizin ya da hasımlarınızın sizin gıyabınızda “Bunlar asla böyle bir şeye heves etmezler.” denilebilecek bir ahlaka, yönetim ahlakına ihtiyacınız var bence. Efendim bu da bir yoldur; bugün heves ettiğiniz, bu çıkardığınız kanun bir yönetim için bir yoldur ama bu yoldan daha evla olan şey şudur: Hakikati o kadar bedii hâle getirmek sizin imkânınız dâhilindedir ki yalan söyleyenler itibarsız hâle gelmelidir memlekette. Ben Mahir Bey’in hatırlatmalarını çok kıymetli bulurum. Efendim, burada, bu kürsüde de sizin yapamadıklarınız namına kendi hesabıma, mesuliyet duyan bir Türk milliyetçisi olarak konuşuyorum. Yani siz zaten yapabileceklerinizi yaptınız, yirmi yıllık iktidarınızın nihayetinde Sayın Cumhurbaşkanının sanki iktidara yeni geliyormuş gibi, sanki bu önümüzdeki seçimlerde iktidara gelecekmiş gibi, efendim, önümüzdeki dönem yolsuzluklar, yasaklar bizim iktidarımızda nihayet bulacaktır falan demeye gelecek açıklamaları yirmi yıllık iktidarın bu hassasiyetle geçirilmediğinin ifşasıdır. Şimdi, bunu niçin arz ediyorum? Bu bir yoldur diye seçtiğiniz yol daha önce sizinle ilgili nasıl bir sicili hatırlatıyor? Dezenformasyon kapsamına girecek pek çok şeyi şimdi de yaşıyoruz. Efendim, TÜİK rakamı açıklıyor mesela; sizin söyledikleriniz değil sizin söylediklerinizin millet vicdanındaki karşılığıdır mühim. TÜİK’in açıkladığı rakamın çok daha fevkinde bir enflasyon yaşadığını söylüyor millet. Efendim, doğrudur bakın, doğrudur ama algı öyle değildir. “4,5 milyon Suriyeli var.” deniliyor ama millet vicdanında makes bulan şey şudur: 10 milyon. Efendim, “Oy kullanabilir seçmen 240 bin kadardır.” deniliyor, millet vicdanında karşılık şudur: 1 milyondur en az. Yani devlet kurumlarının siyasal vizyonunuzla, partili Cumhurbaşkanlığı sistemiyle bu kadar aşındığı, aşındırıldığı zamanlarda kanun kadar kanunların sizin tarafınızdan nasıl uygulanacağıdır tereddüt sebebi olan. O yüzden bu kanunları böyle konuşuyoruz yoksa mahiyetinde bir şey yoktur. Mahiyetine bakarsanız yalanı engellemek, efendim, kaygıyı, toplumsal kaygıyı büyütecek şekilde mübalağa etmek, toplumsal panik duygusu oluşturmak falan. E, bunları engellemenin yolu niçin yasak olsun? Mesela şu da bir yoldur: Hakikat o kadar görünür ki yalana heves eden itibarsız hâle gelir, ona derler ki: “Ya, ne münasebetsiz adamsın.” “Hakikate düşkün gazetecilik bu kadar orta yerde hakkı bu kadar haykırırken siz niçin yalanlarla uğraşıyorsunuz?” denilmesine imkân verilmesi gerekir. Bu yapılmak yerine, kanun marifetiyle böyle korunmak, efendim, muhalefeti bedbin etmez, muhalefeti ümitsiz etmez. Niçin etmez? Çünkü sizin yolun başındaki kararlılığınızı taşımak muhalefetin vazifesidir. Niçin vazifesidir? Siz niçin millet adına, millete yaslanarak siyaset yaptıysanız muhalefet de aynı duygularla siyaset yapmak zorundadır. İktidarlar gelip geçecektir, iktidarlar gelip geçecektir. Bugün Türk milliyetçiliğinin sorumluluğu benim memleketine, milletine kurban olma sorumluluğum. Türk milliyetçiliğini sadece güvenlik hassasiyetleri mevzu olunca konuşan değil, memleketin aşı işi mevzu olunca konuşan, sorumluluk duyan, işsizliği mevzu olunca bundan mahcubiyet duyan, çocuklarının ümidi kaybolunca bundan kendi namına sorumluluk çıkaran; üniversitelerini düşünen, eğitimin kalitesini düşünen, adaleti düşünen, devletin malı mülkü talan edilince bundan utanan mesuliyetiyle konuşuyorum yoksa AK PARTİ'yi itham etmek, ilzam etmek için konuşmuyorum ama yaşadığımız ortadadır. Güzel konuşarak geldiğimiz yerin finali şudur: 2023, cumhuriyetin 100’üncü yılı; bu 100’üncü yılda bize vadettiklerinizin ne kadar uzağına düştüğümüzü görün lütfen. Yolun başındayken söylediklerinizin, yolun sonunda bizi getirdiği yerdeki muhasebesine dair cümlelerimizi duyun lütfen. Böyle bir ülke vadetmediniz bize.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Bu vadettiğiniz ülke muhalefet için milletine hizmet kastıyla, “Bayrağı devralıyoruz.” duygusunu besleyen bir görüntü arz ediyor bizim için.

ARZU AYDIN (Bolu) – O sizin hayaliniz.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Yoksa size “Niçin bunları yapmıyorsunuz?” derken hatırlattığımız şey sadece şundan ibarettir: Böyle yola çıkmadınız, millî gelir hesabınız bu değildi, enflasyon hedefiniz bu değildi, paranızın değeriyle ilgili hesabınız bu değildi, gayrisafi millî hasıla bu değildi, faize ödeyeceğiniz para bu değildi, üniversiteleriniz bu değildi, adalet bu değildi, üretim bu değildi, tüketim bu değildi, çocuklarımızın ümidi bu değildi, çiftçi bu değildi, sanayici bu değildi; vadettiğiniz değildi. Bulduğumuzu ehven sayıyor olabilirsiniz, “Bununla idare edin.” diyor olabilirsiniz ama biz bununla idare etmeyeceğiz. Zannedilmesin ki efendim, bu tevessül ettiğiniz yol bizi, bizim mesuliyetimizi azaltır; yürürüz kararlılıkla. Partilerden daha mühimce bayrak, partilerimizden daha mühimce devlet, partilerimizden daha mühimce millet gibi bir sorumluluğu olanların yürüyeceği yoldur taşımak zorunda olduğumuz duygu; o duyguyla yürüyoruz.

Saygılarımla. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 27’nci madde kabul edilmiştir.

28’inci maddede 3 önerge vardır, önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesinde yer alan bütün “ve bir internet sitesi” ibarelerinden sonra gelmek üzere “bir televizyon kanalı ve bir radyo” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                  Kemal Peköz                                                                                     Mehmet Ruştu Tiryaki                                                                                  Hasan Özgüneş

                                                       Adana                                                                                                      Batman                                                                                                      Şırnak

                                                Züleyha Gülüm                                                                                          Ali Kenanoğlu                                                                                         Mahmut Toğrul

                                                      İstanbul                                                                                                     İstanbul                                                                                                  Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Şırnak Milletvekili Sayın Hasan Özgüneş.

Buyurun Sayın Özgüneş. (HDP sıralarından alkışlar)

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Herkesi selamlıyorum.

Evet, bu toplumu baskı altına almak için çıkarılmak üzere tartıştığımız bu kanun teklifi -asla bir bütün- istibdat rejiminin kurumsallaştırılmak istenmesinden kaynaklanıyor. Yani bazı arkadaşlar “Yalandır.” diyorlar ya Google’a bir zahmet girin, bakın, Türkiye özgürlükler konusunda, basın konusunda 180 ülkenin içerisinde sondan 31’inci sırada. Şimdi ciğerleriniz yanıyor, siz diyorsunuz: Niye 31’inci sıradayız, bari sıfırda olsaydık daha iyi olurdu; bütün bu çabanız ona yönelik.

Türkiye tarihi baskılar tarihidir. Yani bu son zamanlarda sadece sizin trollerin yumrukladığı insanlardan bahsedelim. 2019-2020 arası 50 gazeteci saldırıya uğradı. Sadece tek bir insanı ikna edebildiniz, teslim aldınız; Ahmet Hakan. Dolayısıyla bugün itibarıyla Bağdat Büyükelçisi Ali Rıza Güney, Nagihan Akarsel hakkında sorulan soruya şunu söylüyor: “Devlet aleyhinde faaliyet yürütenler bizim hedefimizdir.” Cümle böyle, bu mealde. MİT, Zeki Çelebi’yi arıyor: “Ya teslim olacaksın, ajan olacaksın ya da yok olacaksın.” Zeki Çelebi öldürüldü. Bu tarih böyle akıp gidiyor. Mesele sadece kanun getirmek, yazmak değildir; yazarsınız, güzel de yazabilirsiniz ama bu gerici, bu baskıcı zihniyet Türkiye’de değişmediği müddetçe Türkiye'nin geleceği aydınlık olmayacaktır. AKP Hükûmeti yandaşıyla beraber gerçekten Türkiye’yi batırmak için mücadele ediyor; yirmi yılın sonunda geldiğimiz nokta o.

Peki, kimler öldürüldü bugüne kadar? Sadece Kürt gazetecilerden bahsedersek; işte, Ferhat Tepe, Nazım Babaoğlu, Hüseyin Deniz, Yahya Orhan, Hafız Akdemir, Cengiz Altun, Ermeni gazeteci Hrant Dink sizin döneminizde öldürüldü. Niçin öldürüldüler bunlar? Türkiye’den de bazı gazetecileri söyleyelim: Çetin Emeç, Abdi İpekçi. Geçen konuşmamda da söyledim, onlarca sayılabilir. Zihniyet bu olunca öldürülüyor işte. Sadece susturmak değil; sadece bir iki ay, bir yıl cezaevine atmak meselesi değildir; zihniyet bu.

Sadece bununla da kalmadınız. İşte, arkadaşımızın bacağı kırıldı, burada âdeta sevinç naraları atacaksınız. Daha önce Sevahir Bayındır Şırnak Milletvekilinin bacağı da kırılmıştı, Pervin Başkanımızın bacağı da kırılmıştı, Hüseyin Kaçmaz’ın parmağı kırıldı. Şehit edilen Mehmet Sincar’ı biliyoruz, yaralı Nizamettin Toğuç’u biliyoruz. Bu özgürlükçü çizgi bütün katliamlara rağmen, bütün kapatmalara rağmen, bütün yumruklarınıza rağmen dimdik ayaktadır; mücadele ediyor. Ne için mücadele ediyor? Demokrasi için, barış için, özgürlük için, adalet, hukuk için, bir arada, birlikte yaşamak için ama siz bunun tersini dayatıyorsunuz. Biz teslim olmayacağız, merak etmeyin, asla ve asla teslimiyet yok; sizler gideceksiniz.

Şimdi, bazı arkadaşlar çıkıyorlar “Biz oy alıyoruz.” diyorlar. Vallahi, Saddam sizden daha çok alıyordu, Beşşar Esad sizden daha çok alıyor, Franco sizden daha çok iktidarda kaldı yani oyu önümüze ölçü olarak koymayın. 12 Eylül, 70 darbesi, daha sonraki darbelerin hepsi sizin için çalıştı, böyle ucube bir şey çıkardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) – Onlarca gazete kapattınız, bombaladınız, mesela Özgür Gündem’in bombalanması gibi. 23 çalışan yaralandı orada, Ersin Yıldız öldürüldü. Bakın, sadece Özgür Gündem’in 580 sayısından 486 sayısı hakkında dava açılmış. Halk Gerçeği gazetesi, Yeni Halk Gerçeği gazetesi, Yeni Ülke gazetesi, Yeni Özgür Politika, Özgür Gündem, Özgür Bakış, Özgür Halk dergisi ve onlarcası kapatıldı; Fırat Haber Ajansı, Dicle Haber, JINHA; onlarcası, daha sayabiliriz, kapatıldı; televizyon, şu, bu… Peki, ne oldu? Siz ne elde ettiniz? Sonuç var mı? Sizin istediğiniz bir rejim kuruluyor mu? Bugün Türkiye’deki toplumun yüzde 60’ına siz terörist muamelesi yapıyorsunuz, kendiniz ak pak.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Hadi oradan ya! Ne yüzde 60’ı ya? Nereden buldun sen o oranı ya? Matematikten kaç aldın sen ya?

BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen… Her konuşmacıya müdahale etmekten bıkmadınız mı, yorulmadınız mı?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Karar yeter sayısı istiyoruz Başkan.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Millet iradesine “ucube” diyorsun, çok yanlış.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) – Ya ayıp ediyorsunuz, herkese sataşma, başka bir şey yok. Biraz sakin olun ya, biraz sakin olun.

BAŞKAN – Sayın Özgüneş, geçer misiniz yerinize.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Değil değil, hayır, kim sataştı? Millet iradesine “ucube” dedin. Millet iradesiyle geldik buraya, sağda solda belirlenen listelerle gelmedik.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Karar yeter sayısı...

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım: Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yoktur Başkan, 150 kişi yok, sayalım.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 340 sıra sayılı Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesindeki “fıkrada yer alan” ibaresinin “fıkradaki” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                Faruk Sarıaslan                                                                                        Vecdi Gündoğdu                                                                                         Engin Özkoç

                                                     Nevşehir                                                                                                   Kırklareli                                                                                                   Sakarya

                                                  Zeynel Emre                                                                                       Ali Haydar Hakverdi                                                                              Abdurrahman Tutdere

                                                      İstanbul                                                                                                     Ankara                                                                                                   Adıyaman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ARSLAN (Tokat) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Adıyaman Milletvekili Sayın Abdurrahman Tutdere.

Buyurun Sayın Tutdere. (CHP sıralarından alkışlar)

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, özellikle bu teklifin 29’uncu maddesinde Türk Ceza Kanunu’nda bir değişiklik yapılıyor ve yeni bir suç ihdas ediliyor. Bu suç “Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” başlıklı bir suç. Tabii, bu düzenlemeye neden ihtiyaç duyuldu? AK PARTİ iktidarı, yirmi yıllık iktidarının sonunda neden böyle bir cezai müeyyideye sığınma gereği duydu buna bir bakmak lazım. Tabii, tarihe de baktığımızda, aslında diğer ülkelere de baktığımızda, özellikle, iktidarlar, hükûmetler tam da suça bulaştıklarında, yolsuzluklara bulaştıklarında bu tür kanuni düzenlemeleri ihtiyaç olarak gördüklerini ve düzenleme yaptıklarını görüyoruz. Mesela, Amerika Birleşik Devletleri kuruluşundan iki yüz yıl sonra 1971’de bir sansür yasası çıkardı. Amaç neydi? Vietnam’daki savaş suçlarının, işlemiş olduğu cinayetlerin üstünü örtmekti; bunun için bu sansür yasasını çıkarmıştı. Bugün, burada da bu yasanın adının sansür yasası olduğunu açık ve net bir şekilde ortaya koymak lazım. Öyle anlaşılıyor ki AK PARTİ iktidarının da hesap vermediği ya da bu millete hesap veremeyeceği suçları var, yolsuzlukları var, hırsızları var; onun için böyle bir yasaya ihtiyaç duymuş ve bugün, bu yasa teklifini Parlamentoya getirmiş. Tabii, burada amaç, burada maksat gerçekten farklı fikirlere, farklı düşüncelere, gençlerin özellikle sosyal medya alanındaki özgürlüklerine baskı getirmek, yasak getirmektir; bunu bütün milletimiz biliyor, bütün halkımız biliyor.

AK PARTİ saraya geçtiğinde halktan kopmuştu ancak bu yasa teklifine baktığımızda, sadece halktan değil, dünyadan da kopmuş olduğunu görüyoruz. Bakınız, bu yasa teklifine benzer dünyada hiçbir örnek yok, biz gelişmiş bütün ülkelerin de anayasalarına ve ilgili yasalarına baktık, Afrika ülkelerine de baktık. Bakınız, mesela, diktatör Mugabe’nin ülkesi Zimbabve’de Anayasa Mahkemesi aykırı bir fikre ceza getiren yasayı temel hak ve özgürlüklere, özellikle düşünce özgürlüğüne aykırı bulmuştur ve bu yasayı iptal etmiştir. Aynı şekilde, Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke arasında 125’inci sırada bulunan Uganda’da -bakınız- Uganda Anayasa Mahkemesi aykırı bir fikri cezalandıran bir yasayı “sansür” olarak nitelendirmiştir. Bakınız, Uganda’nın, Zimbabve’nin Anayasa Mahkemelerinin bile reddettiği, kabul etmediği bir yasanın aynısını bugün Türkiye Büyük Millet Meclisine getiriyorsunuz, bu Gazi Meclise getiriyorsunuz. Demokrasinin beşiği Türkiye Büyük Millet Meclisine bu yasa teklifini getirmekle, aslında, bu millete büyük bir utanç yaşatıyorsunuz; bu, büyük bir haksızlıktır.

Burada amacınız belli; herkes bizim gibi düşünsün, herkes aynı olsun. Bakınız, İranlı yazar Ali Şeriati ne diyor, biliyor musunuz; diyor ki: Eğer bir ülkede sadece devletin konuşma hakkı varsa diğer söylenenlerin hepsi yalandır. Evet, şimdi bu yasa teklifi yürürlüğe girdiğinde ne olacak? Sadece iktidardakilerin veya devletin söyledikleri doğru olacak, bunun dışındakilerin hepsi yalan olacak; dolayısıyla bu sözü söyleyenlerin hepsi bir ceza müeyyidesiyle karşı karşıya kalacak. Dolayısıyla bu yasa teklifinizin uluslararası hukukla, Anayasa’yla, Venedik Kriterleri’yle örtüşen hiçbir yanı yoktur.

Bakınız, gelin, gecenin bu saatinde, iş işten geçmeden bu ayıptan bu yasayı da ülkemizi de kurtaralım. Gelin, bu yasa teklifinizi geri çekin, bu yasa teklifinden size hiçbir fayda gelmez. Bakınız, ayarını bozduğunuz kantar bir gün gelir sizi tartar; bu bir gerçekliktir. Biz bunu nereden biliyoruz? Geçmişte FETÖ’nün baskısıyla bu Meclisten geçen kanunlarla bütün FETÖ’cüler yargılandı ve hepsinden mahkûm oldular. Basın ve fikir özgürlüğüne gerçekten sansür getirecek bu yasadan vazgeçmek lazım. Gençlerimizin fikirlerini, düşüncelerini özgürce ifade edecekleri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Değerli arkadaşlar, şimdi, tabii, burada söylenecek çok söz var ama şunu da ifade edeyim: Bundan tam yirmi yıl önce “Yasakları kaldıracağız.” diyen bir AK PARTİ iktidarının gecenin bu saatinde basına, düşünceye yasak getiren yasasına karşı bizler Cumhuriyet Halk Partisi olarak, muhalefet olarak direniyoruz, direnmeye devam ediyoruz, itirazlarımızı sürdürüyoruz.

Öyle anlaşılıyor ki iktidarınızı kaybetmeyle karşı karşıya kaldığınızda zulmünüz artacak; bu yasa, tek kelimeyle bir zulüm yasasıdır. Herkes şunu çok iyi biliyor, milletimiz de çok iyi biliyor; bir yerde zulüm varsa, zulüm artıyorsa direniş de vardır, direniş varsa zafer de yakındır diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi …

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan yoklama talebimiz var.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunmadan önce yoklama talebi var, yoklama talebini karşılayacağım.

Sayın Altay, Sayın Özkan, Sayın Öztunç, Sayın Aydoğan, Sayın Gökçel, Sayın Aygun, Sayın Kaya, Sayın Yavuzyılmaz, Sayın Göker, Sayın Bulut, Sayın Erbay, Sayın Barut, Sayın Gürer, Sayın Kılıç, Sayın Ünsal, Sayın Zeybek, Sayın Keven, Sayın Sarıaslan, Sayın Hancıoğlu, Sayın Gündoğdu.

Yoklamayı başlatıyorum, üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 340) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 28’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                                                                  Ayhan Erel                                                                                        İmam Hüseyin Filiz

                                                       Adana                                                                                                      Aksaray                                                                                                  Gaziantep

                                                   Bedri Yaşar                                                                                             İsmail Koncuk                                                                                      Hayrettin Nuhoğlu

                                                      Samsun                                                                                                      Adana                                                                                                     İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUSTAFA ARSLAN (Tokat) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Adana Milletvekili Sayın İsmail Koncuk.

Buyurun Sayın Koncuk. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 28’inci maddesi hakkında İYİ Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Âdeta yirmi yılda böyle tarihin koridorlarında gezdik. Şimdi, ben Adalet ve Kalkınma Partisinin ilk iktidar olduğu ayları, yılları hatırlıyorum, aradan geçen sürece bakıyorum, bugün geldiğiniz yere bakıyorum; müthiş bir değişiklik ama olumludan olumsuza bir değişiklik, korkunç bir değişiklik.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Mutasyon, mutasyon; değişiklik değil, mutasyon geçirdiler.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Mutasyon değişimdir zaten, aradaki farkı anlamadınız.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Başkalaştınız, başkalaştınız.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Şimdi, Namık Kemal Hürriyet Kasidesi’ni tam yüz kırk altı yıl önce yazmış, diyor ki: “Ne efsûnkâr imişsin âh ey didâr-ı hürriyet/Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten.” Şimdi, yüz kırk altı yıl önce hürriyet aşkını dile getiriyor ki bu kasideyi yazana kadar hürriyet için ne mücadeleler ortaya konmuş ve o süreçten sonra işte Tanzimat Fermanı, cumhuriyetin ilanı, Atatürk’ün cumhuriyeti ilanı ve demokrasi mücadelesi, darbeler; neler yaşadık, neler gördük. Sayın Cumhurbaşkanı o zaman bir şiir okudu, hapis yattı. Dört ay mı yattı Maviş Bey? Dört ay yattı. Bedel de ödenmiş, bir bedel de ödenmiş ama geldiğimiz noktaya bakın ya, geldiğimiz noktaya bakın.

Şimdi, tasavvufta bir mertebeler sırası var değil mi? “Hamdım, piştim, yandım.” İnsanın dününe göre bugünü daha olumlu olmalı, yarını öbür güne göre daha farklı olmalı. Hazreti Peygamber Efendimiz’in de hadisidir “İki günü birbirine eşit olan zarardadır.” diye. Şimdi, AK Parti'yi nasıl tanımlamamız lazım? Hayretler içindeyim ya.

Şimdi, evrensel hukuku falan geçtik. Bizim kendi manevi hayatımız, millî kültürümüz, tarihî birikimimiz dahi şu yapılan kanun teklifinin yanlış olduğunu söylüyor. Aslında Adalet ve Kalkınma Partisinin ilk yıllardaki iktidarına göre geldiğiniz nokta akıl, havsala almayacak kadar olumsuz bir noktada. Aslında, ben, AK Parti'nin kıymetli vekillerinin dahi bu kanun teklifinden rahatsız olduğunu düşünüyorum çünkü kemale erimiş, olgunlaşmış hiçbir insanın, tecrübeli hiçbir insanın yasakları savunabilmesi mümkün değildir, yasağı savunmak mümkün değildir; bu, hiçbir şey adına savunulamaz. Maddeye bakın ya, 29’uncu maddeye. Hanginizin vicdanı kabul ediyor bunu? Böyle bir madde olabilir mi?

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Olabilir.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Böyle subjektif bir madde olabilir mi?

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Gayet somut, çok net.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Abdullah Bey, sen her şeyi kabul ediyorsun zaten kardeşim yani.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Hayır efendim, 217 çok açık, topluma karşı suçlar.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Yani milletvekilliğin de garanti önümüzdeki seçimde ama böyle olmaz.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Tarifi çok net…

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Bu milletin tarihî mücadelesine, demokrasi mücadelesine, ödediği bedellere aykırı davranıyorsunuz. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Kendi bedellerinize, ödediğiniz bedellere de aykırı davranıyorsunuz diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Heyecana gerek yok.

İSMAİL KONCUK (Adana) - Duymayanlar duysun diye bağırıyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 28’inci madde kabul edilmiştir.

29’uncu maddede 3 önerge vardır…

[CHP sıralarından ayakta alkışlar(!) ve “29’a hayır” sesleri]

BAŞKAN – Önergeler aynı mahiyette olup…

[CHP sıralarından ayakta alkışlar(!) ve “29’a hayır” sesleri]

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

[CHP sıralarından ayakta alkışlar(!) ve “29’a hayır” sesleri; AK PARTİ sıralarından gürültüler]

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, eğer izin verirseniz görüşmelere devam edeceğiz.

[CHP sıralarından ayakta alkışlar(!) ve “29’a hayır” sesleri; AK PARTİ sıralarından gürültüler]

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 29’uncu madde hakkında…

[CHP sıralarından ayakta alkışlar(!) ve “29’a hayır” sesleri; AK PARTİ sıralarından gürültüler]

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 01.20

ON ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 01.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşiminin On Üçüncü Oturumunu açıyorum.

340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

29’uncu madde üzerinde 3 önerge vardır, aynı mahiyetteki bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım...

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Pek kısa bir söz talebim var efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

49.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, sansür yasasının 29’uncu maddesine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, dünyanın bütün ülkelerinde despotlaşan iktidarlar son dönemlerinde baskıları artırırlar, demokrasi dışı yollara tevessül ederler; bu genel, evrensel bir gerçektir. Şimdi, bu çerçevede, ülkemizde, iktidarın, Sayın Cumhurbaşkanının ifadesiyle “Yolsuzlukları, rüşveti ve yoksulluğu bitirmek için çalışıyoruz.”dan ne murat ettiğini anlamış olduğumuzu söyledim. Yolsuzluğun, rüşvetin ve yoksulluğun konuşulmamasını halledecek bir formül Genel Kurulun önünde.

Biz bu sansür yasasından korkmayız, bundan dolayı biz bir geri adım atmayız ama bizim bir endişemiz de şudur…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Türkiye, dünyada tek başına bir ülke değildir; Türkiye, dünya milletler ailesinin bir üyesidir ve Türkiye'nin dünya milletler ailesi içindeki itibarı, demokrasi ligindeki pozisyonu, biraz sonra görüşülecek olan 29’uncu maddenin yasalaşması hâlinde, hiçbirimizin, AK PARTİ’nin de MHP’nin de istemeyeceği bir hâle dönüşecek endişesini taşıyoruz. Muhalefet yasadan korkacak, cezaevinden korkacak olsa muhalefet olmazdı zaten; bu konularda hodri meydanız ama Türk demokrasisine bu 29’uncu maddeyle sürülecek leke bizi dünyaya da rezil edecek bir lekedir.

Bu yüzden, hiç şüphesiz, Türkiye Büyük Millet Meclisinin İç Tüzük, Anayasa çerçevesinde çalışmalarını sabote etmek niyetinde değiliz ancak kanun teklifini hazırlayanların on dakika daha düşünmeleri için protestomuzu, demokratik, barışçıl protestomuzu ayakta alkışlarla sürdürmeye devam etmek istiyoruz.

(CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” “29’a hayır!” sesleri, ayakta alkışlar; HDP sıralarından bir grup milletvekilinin pankart açması)

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – Tutuklu yargılanmaya hayır!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, tabii, protesto etmek en demokratik hakkınız, yalnız Meclis Genel Kurulunu da çalıştırmak zorundayız.

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” “29’a hayır!” sesleri, ayakta alkışlar(!)]

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – 29’a hayır! Tutuklu yargılanmaya hayır!

BAŞKAN – Sizleri, İç Tüzük’ün size verdiği yetkiler çerçevesinde tüm haklarınızı kullanarak…

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” “29’a hayır!” sesleri, ayakta alkışlar(!)]

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – 29’a hayır! Tutuklu yargılanmaya hayır! Katalog suçlara hayır!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ara vermek durumunda kalacağım, lütfen yerlerinize oturun ve görüşmelere devam edelim.

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” “29’a hayır!” sesleri, ayakta alkışlar(!)]

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – Tutuklu yargılanmaya hayır! Sansüre hayır!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ünal.

50.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Meclis çalışmalarının engellenemeyeceğine ilişkin açıklaması

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, lütfen, Meclisin iş ve işlemlerini bu şekilde engelleyemezler. Böyle bir usul yok! Sayın Başkan, lütfen Meclis çalışmalarını devam ettirin.

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” “29’a hayır!” sesleri, ayakta alkışlar(!)]

BAŞKAN – Sizi şöyle alabilir miyim, duyamıyorum, şöyle alabilir miyim.

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” “29’a hayır!” sesleri, ayakta alkışlar(!)]

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – 29’a hayır! Katalog suçlara hayır!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Meclis çalışmaları bu şekilde engellenemez. Milletvekilleri İç Tüzük’ten kaynaklanan bütün haklarını kullanabilirler fakat İç Tüzük’te böyle bir hak yok Sayın Başkan!

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” “29’a hayır!” sesleri, ayakta alkışlar(!)]

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Lütfen Meclis çalışmalarına devam edin.

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” “29’a hayır!” sesleri, ayakta alkışlar(!)]

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – 29’a hayır! Tutuklu yargılanmaya hayır!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, İç Tüzük’te böyle bir usul yok. Lütfen buna müsaade etmeyin.

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” “29’a hayır!” sesleri, ayakta alkışlar(!)]

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – 29’a hayır! Tutuklu yargılanmaya hayır!

BAŞKAN – Sayın Ünal, ben İç Tüzük’ün 68’inci maddesine göre uyarımı yapıyorum. Bunu bitirmedikleri takdirde ara vermek durumunda kalacağım.

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” “29’a hayır!” sesleri, ayakta alkışlar(!)]

BAŞKAN – Sizi, tekrar, oturmaya davet ediyorum.

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!”, “29’a hayır!” sesleri, ayakta alkışlar(!)]

BAŞKAN – Grup Başkan Vekillerini arkaya davet ediyorum.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 01.35

ON DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 02.07

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6’ncı Birleşiminin On Dördüncü Oturumunu açıyorum.

[CHP ve HDP sıralarından “29’a hayır!” sesleri; CHP sıralarından ayakta alkışlar(!); HDP sıralarından pankart açılması]

BAŞKAN – 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporları (S. Sayısı: 340) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

29’uncu madde üzerinde 3 önerge vardır. Aynı mahiyetteki bu önergeleri okutup işleme alacağım.

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” “29’a hayır!” sesleri; CHP sıralarından ayakta alkışlar(!); HDP sıralarından pankart açılması]

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – 29’a hayır! 29’a hayır! Katalog suça hayır!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yaptığımız görüşmelerde teklifin tümü üzerinde…

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” “29’a hayır!” sesleri; CHP sıralarından ayakta alkışlar(!)]

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – 29’a hayır! 29’a hayır!

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Memur video alamaz! Memur burada video çekemez!

BAŞKAN – Mahmut Bey, yerinize geçer misiniz, kimse video çekmiyor; kimse video çekmiyor, yerinize geçin lütfen!

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Video çekiyor orada!

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – 29’a hayır!

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Sansüre hayır!

BAŞKAN – Yerinize geçin lütfen… Yerinize geçin lütfen…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Hayır, öyle bir şey yok.

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” “29’a hayır!” sesleri; CHP sıralarından ayakta alkışlar(!)]

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – 29’a hayır! Tutuklu yargılanmaya hayır!

BAŞKAN – Lütfen yerinize geçin Mahmut Bey.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Memur görüntü çekemez!

BAŞKAN – Mahmut Bey, yerinize geçin lütfen!

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” “29’a hayır!” sesleri; CHP sıralarından ayakta alkışlar(!)]

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) - 29’a hayır! Tutuklu yargılanmaya hayır!

BAŞKAN – Arkadaşlar…. Sayın milletvekilleri…

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) – Gün gelecek, devran dönecek, AKP halka hesap verecek!

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – 29’a hayır!

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Sansüre hayır!

BAŞKAN – Mecliste protesto etme hakkınız en doğal hakkınızdır, İç Tüzük’ten doğan haklarınız da var; tabii ki iktidar partisinin de hakları var.

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” “29’a hayır!” sesleri; CHP sıralarından ayakta alkışlar(!)]

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – 29’a hayır!

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Sansüre hayır!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, ne İç Tüzük’e uygun ne teamüllere uygun.

BAŞKAN – Mahir Bey, alabilir miyim sizi böyle biraz.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, eğer biz bu uygulamayı kabul edersek bu, bundan sonra bir teamül hâline gelir ve bundan sonra her alkış yapan Meclisi çalışamaz hâle getirir ve bu Meclisin teamüllerine ve kültürüne uygun değildir.

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” “29’a hayır!” sesleri; CHP sıralarından ayakta alkışlar(!)]

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – 29’a hayır!

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Sansüre hayır!

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Başkan, bu ne!

BAŞKAN – Evet, lütfen… Lütfen…

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Bu ne basiretsizlik böyle be! Bu ne!

BAŞKAN – Grup Başkan Vekiliniz var, Grup Başkan Vekilinizi dinleyeceğim.

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” “29’a hayır!” sesleri; CHP sıralarından ayakta alkışlar(!)]

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz…

AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – 29’a hayır!

BAŞKAN - Müsaade edin… Müsaade edin… Müsaade edin…

Sayın Akçay, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

51.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Genel Kurul çalışmalarının engellenemeyeceğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kaos ve kargaşa çıkarmak istiyorlar. Genel Kurulun çalışmaları engellenemez. İç Tüzük ihlal ediliyor, istismar ediliyor.

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” “29’a hayır” sesleri; CHP sıralarından ayakta alkışlar(!)]

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Daha biraz önce çekiçle kürsüye zarar verdiler, bunun için işlem yapılması gerekir. Çekiçle gösteri yaparak Meclis çalışamaz ki Sayın Başkan, bunu kınıyoruz!

BAŞKAN – Arkadaşlar… Sayın milletvekilleri…

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” sesleri; CHP sıralarından ayakta alkışlar(!)]

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Yetmedi mi daha?

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sizi yerinize davet ediyorum. Hepimizin görevi Meclisi çalıştırmak olmalı. Protestolarınızda haklı olabilirsiniz, ben protestolarınızın amacına ulaştığını düşünüyorum.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Altay, lütfen grubunuzu yerlerine davet eder misiniz! Lütfen Sayın Altay, rica ediyorum… Tamam, protestonuzu anladık, lütfen grubunuzu yerlerine davet edin!

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” sesleri; CHP sıralarından ayakta alkışlar(!)]

BAŞKAN – Müsaade edin arkadaşlar, müsaade edin, müsaade edin…

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” sesleri; CHP sıralarından ayakta alkışlar(!)]

BAŞKAN – Evet, size istediğiniz kadar süre vereceğim.

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” sesleri; CHP sıralarından ayakta alkışlar(!)]

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekili, gelirseniz memnun olurum.

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” sesleri; CHP sıralarından ayakta alkışlar(!)]

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

Lütfen…

Yerinize oturursanız görüşmelerimize devam edeceğiz.

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” sesleri; CHP sıralarından ayakta alkışlar(!)]

BAŞKAN - Buyurun… Buyurun…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Lütfen yerlerine davet eder misiniz Sayın Başkan!

BAŞKAN - Evet, sizler de yerlerinize oturun Mahir Bey!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Lütfen…

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” sesleri; CHP sıralarından ayakta alkışlar(!)]

BAŞKAN - Buyurun arkadaşlar, buyurun, lütfen…

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” sesleri; CHP sıralarından ayakta alkışlar(!)]

BAŞKAN - Hepimizin temel amacı Genel Kurulu çalıştırmak olmalı. Vatandaş, millet bizden görev bekliyor; onların ihtiyacı olan yasaları çıkarmamızı bekliyor.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) - Sansür mü bekliyor?

FETİ YILDIZ (İstanbul) - Bitti mi? Bitti mi?

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Ne diyorsun ya!

(CHP ve MHP milletvekillerinin birbirlerinin üzerine yürümeleri, gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Yıldız, yerinize oturur musunuz! Lütfen, yerinize oturur musunuz Sayın Yıldız!

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Devam edin, devam!

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” sesleri; CHP sıralarından ayakta alkışlar(!)]

BAŞKAN - Arkadaşlar, yerinize oturur musunuz lütfen! Lütfen yerinize oturun! Lütfen yerinize oturun!

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” sesleri; CHP sıralarından ayakta alkışlar(!)]

BAŞKAN - Buyurun, lütfen yerinize oturur musunuz! Lütfen yerinize oturun!

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” sesleri; CHP sıralarından ayakta alkışlar(!)]

BAŞKAN - Sayın Grup Başkan Vekilim, Sayın CHP Grup Başkan Vekili, yerinize oturur musunuz lütfen!

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” sesleri; CHP sıralarından ayakta alkışlar(!)]

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen yerinize oturur musunuz! Buyurun, lütfen, rica ediyorum…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, lütfen yerlerine davet eder misiniz!

Sayın Altay… Sayın Altay…

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” sesleri; CHP sıralarından ayakta alkışlar(!)]

BAŞKAN – Arkadaşlar… Buyurun arkadaşlar…

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” sesleri; CHP sıralarından ayakta alkışlar(!)]

BAŞKAN – Lütfen oturur musunuz!

Sayın milletvekilleri, lütfen gürültüyü sonlandırır mısınız!

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” sesleri; CHP sıralarından ayakta alkışlar(!)]

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Önergeyi okutun, önergeyi okutun.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, lütfen, bakın, bu bir teamül hâline gelir, bundan sonraki uygulamalarda bu bir teamül olur.

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” sesleri; CHP sıralarından ayakta alkışlar(!)]

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 68’inci maddesine göre… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, bu olmaz ki böyle ama olmaz ki böyle!

BAŞKAN – Ne yapabilirim Mahir Bey?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Olmaz ki böyle!

[CHP ve HDP sıralarından “Sansüre hayır!” sesleri; CHP sıralarından ayakta alkışlar(!)]

BAŞKAN - Evet, birleşimi İç Tüzük’ün 68’inci maddesine göre kapatıyorum.

Kapanma Saati: 02.15



(*) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(*) 340 S. Sayılı Basmayazı 4/10/2022 tarihli 2’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.