TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                          106’ncı Birleşim

                                                                                22 Haziran 2022 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Kocaeli’nin yerel sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek’in, Bayburt’un sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Zonguldak Milletvekili Hamdi Uçar’ın, Zonguldak’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 101’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, köy korucularının özlük haklarına ilişkin açıklaması

3.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, orman yangınlarıyla mücadele için Türk Hava Kurumunun elindeki uçakların benzerlerinin artırılması, gece görüşlü helikopterlerin temin edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

4.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, enflasyon farkı zammının tüm çalışanlara verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

5.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, evim mağdurlarına ilişkin açıklaması

6.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, AKP’nin tarım politikasının ülkeyi hızlı bir gıda krizine sokacağına ilişkin açıklaması

7.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Pınar Gültekin davasında verilen kararla ilgili Hükûmeti sorumlu tutmasına ilişkin açıklaması

8.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, Ağrı Belediye Başkan Yardımcısının Saadet Partisine karşı tutumuna ilişkin açıklaması

9.- Aksaray Milletvekili Ramazan Kaşlı’nın, Aksaray Şehit Önder Güzel Polis Meslek Eğitim Merkezi 28’inci dönem mezunu 506 bayan polisi ve ailelerini bu mutlu günlerinde tebrik ettiğine ve yeni görev yerlerinde üstün başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

10.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Özyavuz’un, Şanlıurfa’ya “şanlı” unvanının verilmesinin 38’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

11.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kayseri’nin Yahyalı ilçesinin Senirköy Mahallesi’nin tapu ve su sorununa ilişkin açıklaması

12.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, iktidarın süper ekonomi modeli sayesinde zamların ardı arkasının kesilmediğine ilişkin açıklaması

13.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, Mersin’deki çiftçilerin sulama bedelini ödeyemediklerine ilişkin açıklaması

14.- Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünver’in, nakliyeci esnafının kullandığı akaryakıttan ÖTV ve diğer vergi yüklerinin kaldırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

15.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısında açıkladığı “kırmızı mazot” uygulamasına ilişkin açıklaması

16.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Akkuyu Nükleer Güç Santrali’ne ilişkin açıklaması

17.- İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek’in, Bayburt’un sorunlarına ilişkin açıklaması

18.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Adana’nın Ceyhan ilçesine bağlı İsalı, Gündoğan, Kızıldere ve Kılıçkaya köylerinin taş ocağı dayatmasıyla karşı karşıya kaldığına ilişkin açıklaması

19.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, gazeteci meslek örgütlerinin bugün Genel Kurul gündemine gelen sansür yasasının geri çekilmesi çağrısına ilişkin açıklaması

20.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Ulaştırma ve Altyapı Bakanının Adana’yı ziyareti sonrasında yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması

21.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, 2022 yılı itibarıyla AK PARTİ Hükûmetinin lideri Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde gerçekleştirdiği çalışmalara ilişkin açıklaması

22.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Uşak’ın uzman doktor sorununa ve hastanelerden randevu alırken yaşanan sıkıntıya ilişkin açıklaması

23.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan sansür yasasını DP Genel Başkanı Gültekin Uysal’la birlikte şiddetle reddettiklerine ilişkin açıklaması

24.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Adana’nın AKP iktidarı sayesinde sürekli gerilediğine ilişkin açıklaması

25.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, şehit olan Topçu Uzman Çavuş Fatih Özkaya’ya, Amasya Genelgesi’nin 103’üncü yıl dönümüne, İYİ Parti iktidarına çok az kaldığına, tarımsal sulama suyu fiyatlarındaki artışa, iktidarın uyguladığı kötü para politikası sonucunda sanayici ve tüccarların yaşadığı kredi sorununa ve Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

26.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, şehit Topçu Uzman Çavuş Fatih Özkaya ile şehit Piyade Uzman Çavuş Sercan Baş’a, Ali Kınık’ın annesi Elif Kınık’ın vefatına, Afganistan’ın doğusunda meydana gelen 5,9 şiddetindeki depreme, Muğla’nın Marmaris ilçesi Amazon Koyu’ndaki orman yangınına yapılan müdahaleye ve Amasya Tamimi’nin yayımlanışının 103’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

27.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, gazetecilerin bugün Ankara Ulus’ta gerçekleştirdikleri eyleme, Diyarbakır’da tutuklanan 16 gazeteciye, iktidarın getirdiği basın yasasına, TÜİK’in açıkladığı Tüketici Güven Endeksi’ne, Batman kayyumunun yeni skandalına ve Van’ın Başkale ilçesi Haşkan Mahallesi’nde meydana gelen olaya dair verilerin bugün çıkmaya başladığına ilişkin açıklaması

28.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, basın örgütlerinin Ulus Heykeli önünde yaptıkları açıklamaya, sansür yasasına ve bir gecede alınan kararlarla Türkiye’de demokrasinin yok edilemeyeceğine ilişkin açıklaması

29.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un, şehit Topçu Uzman Çavuş Fatih Özkaya ile şehit Piyade Uzman Çavuş Sercan Baş’a, Muğla Marmaris’teki orman yangınına yapılan müdahaleye, Afganistan’da meydana gelen depreme, Amasya Genelgesi’nin yıl dönümüne ve Pınar Gültekin davasına ilişkin açıklaması

30.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, Türkoğlu Lojistik Merkezine ilişkin açıklaması

31.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı’nın, Batlama grup kara yoluna ilişkin açıklaması

32.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Denizli Milletvekili Nilgün Ök’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca’nın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

35.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın 338 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

36.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

37.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un, Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın 338 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

38.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

39.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, akaryakıt, LPG, tütün mamulleri ve alkollü içecek sektörlerindeki ağır vergilere ilişkin açıklaması

40.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, AKP iktidarının her gün yaptığı yüksek zamlarla toplumun ayarını, psikolojisini bozduğuna ilişkin açıklaması

41.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’nun, 22 Haziran Dünya Yenilenebilir Enerji Günü’ne ilişkin açıklaması

42.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, hayvancılıkla uğraşan Aksaraylı bir vatandaşın feryadına kulak verilmesini dilediğine ilişkin açıklaması

43.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, hasta mahpusların çilesinin bitmediğine ilişkin açıklaması

44.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, üniversite kontenjanlarının arz talep dengesi gözetilerek tespit edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

45.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın 338 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geçici 1’inci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

46.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz ve arkadaşları tarafından, vatandaşların barınma hakkına daha kolay ve ekonomik şekilde ulaşabilmesi için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla 6/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Haziran 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Necdet İpekyüz ve arkadaşları tarafından, yanlış ekonomi politikaları nedeniyle azınlığın daha fazla zenginleşmesiyle ortaya çıkan servet transferlerinin ve bu kapsamda artan eşitsizliklerin nedenlerinin araştırılması amacıyla 22/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Haziran 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Ahmet Tuncay Özkan ve arkadaşları tarafından, basın mensuplarının yaşadıkları sorunların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 23/2/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/3925) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Haziran 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca'nın, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ile 61 Milletvekilinin İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi (2/4478) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 338)

2.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporlarının (S. Sayısı: 340)

 

VIII.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 338) İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin oylaması

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Düzce ilindeki Bakanlığa bağlı yurtlara,

Zonguldak ilindeki Bakanlığa bağlı yurtlara,

Karaman ilindeki Bakanlığa bağlı yurtlara,

İlişkin soruları ve Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun cevabı (7/65009), (7/65012), (7/65017)

2.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, ASDEP’te işçi olarak çalışanların 4/B’ye geçirilmesi talebine ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın cevabı (7/65396)

3.- Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş’in, engelli bireylerin ALO 183 hattına erişimine ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın cevabı (7/65397)

4.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, KGM bünyesindeki müşavir/danışmanlık hizmet alımı adı altında çalışan taşeron işçilerin kadroya geçirilmesi talebine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun cevabı (7/65518)

5.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, bir sendika tarafından dağıtıldığı iddia edilen hediye çeklerine ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın cevabı (7/65685)

6.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, 2018-2022 yılları arasında Bakanlık bütçesi ya da AB programları çerçevesinde Adıyaman için hazırlanan projelere ve ile yapılan yatırımlara,

2018-2022 yılları arasında Bakanlık bütçesi ya da AB programları çerçevesinde Konya için hazırlanan projelere ve ile yapılan yatırımlara,

2018-2022 yılları arasında Bakanlık bütçesi ya da AB programları çerçevesinde Osmaniye için hazırlanan projelere ve ile yapılan yatırımlara,

2018-2022 yılları arasında Bakanlık bütçesi ya da AB programları çerçevesinde Afyonkarahisar için hazırlanan projelere ve ile yapılan yatırımlara,

Hatay ilinde Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait binaların depreme karşı dayanıklılığına,

Kırıkkale ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna,

2018-2022 yılları arasında Bakanlık bütçesi ya da AB programları çerçevesinde Sivas için hazırlanan projelere ve ile yapılan yatırımlara,

2018-2022 yılları arasında Bakanlık bütçesi ya da AB programları çerçevesinde Kırklareli için hazırlanan projelere ve ile yapılan yatırımlara,

2018-2022 yılları arasında Bakanlık bütçesi ya da AB programları çerçevesinde Kırşehir için hazırlanan projelere ve ile yapılan yatırımlara,

İlişkin soruları ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın cevabı (7/65789), (7/65790), (7/65791), (7/65792), (7/65793), (7/65794), (7/65795), (7/65796), (7/65797)

 

22 Haziran 2022 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Necati TIĞLI (Giresun)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106’ncı Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Kocaeli’nin yerel sorunları hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Gergerlioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Kocaeli’nin yerel sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kocaeli'nin sorunları üzerine söz almış bulunuyorum.

Kocaeli'den kaçan kaçıyor, kaçamayan intihar ediyor. Kanada'ya Yukarı Hereke'den 700, Dilovası'ndan 2 bin kişi gitti. İktidar son yirmi yılda şehrin ışıklarını söndürdü. Kocaeli en pahalı şehir durumunda. Tarım betonlaştı. Her gün ilanlarda icradan satılık en az 5 tarla görüyorum.

Birçok insan İzmit'te oturup Adapazarı'nda çalışıyor. Adapazarı'na gitmek bile çok pahalı, İzmit-Adapazarı ulaşım ücreti bile 35 lira oldu. Ulaşım bir insan hakkı; bugün Türkiye'de en pahalı insan hakkına dönüştü, vatandaş hem yüksek ücret ödüyor hem bakımsız otobüslerde seyahat ediyor. Ulaşım mesafeye göre olmalı; Fevziye'den Yeni Cuma’ya gidiş ücreti ile Derince'den Umuttepe'ye gidiş ücreti aynı olmamalı. Banliyö treni il içi ulaşımda öğrenciye, memura büyük kolaylık sağlıyordu, şimdi bu yok. İzmit-Karamürsel arasında vapurlar günde 7 seferden 1’e düşünce işlevselliği de kalmadı.

Kocaeli Fuarı köreltildi, turistik merkez olabilirdi ama millet bahçesine dönüştürülüyor. İnterteks Fuar Alanı’nın Kartepe’ye taşınmasıyla ilgili arsanın şaibe iddialarına cevap verilememektedir.

Kocaeli'nin çöp sorunu çözülmüyor, çözülmediği için çöp arıtma tesisinin olduğu Alikahya’daki ağır koku azalacağına her geçen gün artıyor.

Yanlış politikalarla tarım bitirildi, tüm topraklar betona döndü, imara açıldı. Eşme'nin ayvası, İhsaniye’nin elması, Yarımca’nın kirazı, Değirmendere’nin fındığı iktidar tarafından bitirildi. Tarifini verdiğiniz manda yoğurdunu kendi elinizle bitirdiniz, mandaları kasaba gönderdiniz.

Gemilerin atıklarını körfeze boşaltmasında denetim sıfır, göstermelik cezalar kesiliyor. Safiport Limanı’nın genişletilmesi, deprem bölgesi olan Kocaeli için hem büyük tehlike hem de kimyasal taşıyan gemi kazaları riskine açık.

İktidar yirmi yılda Kocaeli’de özgür medyayı ve sivil toplum örgütlerini iktidara bağımlı hâle getirdi. Yandaşa verdiğiniz bir Kandıra yolu var, bir buçuk yıldır yapılamıyor; bu yola “ölüm yolu” diyorlar. Muhtar Recep Çalık, Sabri Çakıroğlu daha yeni burada kazada öldü. Bu yolu yapmayı ertelediğiniz sürece ölen vatandaşlarımızın kanı ellerinize bulaşacaktır.

Son zamla 200 gram ekmek 4 lira oldu. Kocaeli halkı ekmeği yine zamlı yiyecek. Maliyetleri artırdınız, ekmeği alanı da satanı da aç bıraktınız; burada suçlu fırıncı değil, asıl suçlu iktidar.

Vatandaşın ihtiyacı olan Cengiz Topel Havalimanı'nı atıl hâle getirdiniz. Sabiha Gökçen Havalimanı’nın yükünü hafifletebilir, Kocaeli’ye de imkân sağlanabilirdi ama şimdi kapalı. Darıca’da, kurye Talha yanları asfaltla kapatılmayan rögar kapağının üzerinden geçerken motosikletin devrilmesi sonucu öldü. İşte, Türkiye’de canınız bu kadar ucuz.

İzmit’te bir yokuş var, dillere destan, öyle ki Santral rampasının adı da aslında “ölüm rampası” Baştan yapılan yanlış yol onlarca kazanın ve can kaybının nedeni oldu. Ülkede var olan barınma sorunu Kocaeli'de de devam ediyor. Geçen yıl Derince'de 600 lira olan kiralar bu yıl 1.500-2.000. Ülkeyi getirdiğiniz hâl bu.

Ekonomik sıkıntılar ve diğer sorunlar vatandaşları depresyona soktu, asayiş olayları ve intihar vakaları Kocaeli'de had safhada, Kocaeli Teksas'a döndü.

Kocaeli'de maalesef intiharlar devam ediyor. Son bir ayda en az 13 kişi intihar ederek öldü, intiharların yaş ortalaması 32.

İş cinayetlerinin en çok yaşandığı 2’nci il Kocaeli oldu, nüfusa oranlandığında Türkiye şampiyonuyuz. 2022 yılının ilk beş ayında Kocaeli'de 27 işçimiz iş cinayetine kurban gitti. İncelemeler yapılmıyorken iktidar vekilleri çıkıp “Denetimler sıklıkla yapılmakta.” diyebiliyor. Her 100 iş yerinden sadece 1’inin denetlenmesi, iş cinayetlerinin vahim tablosunu ortaya koyuyor. Bu denetlenmeme hâli kamuda da devam ediyor. İzmit Serdar Mahallesi'nde 3 yaşındaki küçük Yakup, çöp konteynerinin devrilmesi nedeniyle, altında kalarak feci şekilde can verdi.

Derince’de katıldığımız Safiport liman genişletme ÇED toplantısında, halkımızın tepkileri sonrası toplantı iptal edilmişti ve usulsüz tutanak tutuldu. Zaten Google'a usulsüzlük yazınca karşınıza AK PARTİ çıkıyor.

Deprem tehlikesi ve gemilerden sızabilecek kimyasalların denizi kirletme tehlikesi var. Müsilaj felaketini daha yeni yaşamıştık. Denizlerimiz çok kirli ve rant ittifakıyla verdiğiniz ihalelerle sahilleri dolduruyorsunuz. Derince Çınarlı bölgesinde bir kısım ormanlık alan bir gecede kararnameyle orman vasfından çıkarıldı. Kent Konut, ormanları katledecek yeni betonlaştırma ihaleleri peşinde.

Bir vali atamışsınız, vali mi siyasetçi mi belli değil. Kocaeli vekilleri, yeriniz garanti değil, Seddar Yavuz geliyor, ona göre. Seddar Yavuz ekmek fiyatını, minibüs ücretini düşürme derdinde değil, tek derdi 28’inci dönemde vekil olmak. İzmit Halkevi Binası ihalesi 3’üncü kez iptal edildi. Kocaeli Valiliğine soruyorum: Neler dönüyor? Öğrenciler bayramda ailelerini ziyaret edemedi. “İktidarınızda barınamıyoruz.” diyen gençler oluştu, bunun tek sebebi sizsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu, buyurunuz efendim.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – 4 işçinin öldüğü Çayırova fabrika yangınında bilirkişi ve itfaiye raporunda ihmaller ortadayken, sırf gerçekler ortaya çıkmasın diye soru önergemize üç yıldır cevap verilmiyor. Kocaeli’de yüz binlerce Kürt var ancak Derince Belediyesi Kürtçe konseri, Çayırova Belediyesi Kürtçe tiyatroyu yasaklıyor. Kürtlerden oy talep ediyorsunuz ama Kürtçeyi yasaklıyorsunuz. Tahir Büyükakın’ın baskılarından bıkan 34 muhtar “Biz partili muhtarlar değiliz.” diyerek istifa etti. Kocaelispor’a 70 milyon harcadınız ancak yandaşlığı esas alan politikalar yüzünden Kocaelispor 2. Lig’e düştü. Kocaelispor’a her hafta destek veriyorum, Kocaelispor’un hak ettiği yer burası değil.

MHP, AK PARTİ’den bakanlık almıyor sadece, ihale alıyor. Bakanlık almıyor, ihale alıyor. Kocaeli MHP İl Başkanlığı belediyeden ya ihale alıyor ya da kafe alıyor; haklılar, daha kârlı. Eski MHP İl Başkanı Aydın Ünlü’nün Tramvay Kafesi şaibelerle dolu, sözleşmeye uyulmuyor; 160 metrekare alan 400 metrekareye çıktı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Savcılığa ver, savcılığa. Boş boş konuşma, savcılığa ver eğer öyle bir şey varsa.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bir selamlama için efendim…

BAŞKAN – Bu hızla bir dakika daha verilir efendim.

Buyurun Sayın Gergerlioğlu.

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Verme efendim, iftira atıp duruyor Sayın Başkan.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Sözleşme elimde. İhale alanın haberini yapanı da Savcı, eski Ülkü Ocağı Başkanının öldürttüğünü iddia ediyor. Evet, Gazeteci Güngör Arslan’ın eski Ülkü Ocakları Başkanı Ersin Kurt tarafından öldürülme olayından bahsediyorum. Kocaeli, Cumhur İttifakı’na 13 vekilin 8’ini verdi, siz Kocaeli’ye ne verdiniz? Bir hastane, şehir hastanesi yapacağım diye şehrin dört bir yanındaki hastaneleri kapatmanın mantığı ne? Hayır, yapamıyorsunuz da. Şehir hastanesinin pandeminin başında bitmesi gerekirken niye hâlâ bitmedi? Kocaeli’de eczaneler kapanma noktasında. Eczacılar “Kırk sekiz yıllık eczacıyım, ne böyle bir zam gördüm ne böyle bir ilaç krizi.” diyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bülbül, buyurunuz efendim.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, HDP’li hatibin partimizi de hedef aldığını düşündüğümüz bütün ifadelerini burada reddettiğimizi ifade etmek istiyorum. Milliyetçi Hareket Partisinin kurumsal olarak hiçbir şekilde ne ihale peşinde koşması ne de haksız bir kazanç elde etmesi söz konusu dahi olamaz. Geçen hafta bunu Sayın Saffet Sancaklı ifade etmiştir.

Bir cinayet hadisesinden bahsediliyor, bu cinayet hadisesinde bahsi geçen kişinin de -yanlış hatırlamıyorsam- 2001-2002 yıllarında Ülkü Ocakları Başkanlığı olmuş. Üzerinden geçen yirmi yıl içerisinde partimizle en ufak bir bağlantısı, ünsiyeti olmayan, herhangi bir ilişkimiz olmayan bir kişiden bahsediliyor burada.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Dolayısıyla kurumsal olarak yapımızı hedef alan bu suçlamaları şiddetle reddediyoruz. Varsa elinde bizi bağlayacak nitelikte bir delil, kendisini derhâl ilgili makamlara, yargı makamlarına başvurmaya davet ediyoruz.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Aydın Ünlü’den bahsediyoruz. Aydın Ünlü Sayın Bülbül; Aydın Ünlü, eski İl Başkanınız.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Partimizin kurumsal olarak böyle bir…

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Eski İl Başkanınız, MHP İl Başkanınız, Aydın Ünlü.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - …işin içinde olduğunu ihsas ederken siz, şahısların cezai anlamda herhangi bir koruması, şusu busu söz konusu değildir, herhangi bir dokunulmazlığı yoktur. Varsa ne…

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Eski İl Başkanınız, MHP İl Başkanı, Aydın Ünlü…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Kimin elinde ne varsa herkes elindekini döksün, yapılacak şey, ne varsa… Yargı önünde biz hesabı her zaman verdik, vermeye de hazırız. Milliyetçi Hareket Partisi, yanlışın himaye edildiği, ihanetin himaye edildiği bir siyasi hareket değildir. Biz, hesabını veririz, aklandıktan sonra…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Ceza alan, suçlu bulunan kim varsa cezasını çeker ama onun dışında, beraat eder, aklanırsa da yoluna aynı şekilde devam eder. Milliyetçi Hareket Partisinin bugüne kadar izlediği yol bu olmuştur. Kurumsal açıdan bu noktada Milliyetçi Hareket Partisini ilzam edecek, töhmet altında bırakabilecek en ufak bir durum söz konusu değildir. Bunun dışındaki iddiaların tamamı dediğim gibi yargıya intikal ettirilip bu noktada takibatı yapılacak olan hususlardır, partimizin bunlarla alakası yoktur.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Bütün belgeler elimde Sayın Başkan.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sen çok zorluyorsun.

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Varsa elinde belge savcılığa git. Burası savcılık mı?

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sözleşme burada, kira sözleşmesi burada, bak.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sen çok zorluyorsun.

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Kaldırıp kaldırıp durma.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek’in, Bayburt’un sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Bayburt'un sorunları hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Gökhan Zeybek'e aittir.

Buyurunuz Sayın Zeybek. (CHP sıralarından alkışlar)

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

21 Haziran 1989 tarihinde il olan Bayburt'un il oluşunun 33’üncü yılını bu vesileyle kutluyorum. Bunda emeği geçen önceki dönem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Bedrettin Dalan, eski İçişleri Bakanı Ülkü Güney ve Adalet Bakanı Oltan Sungurlu'ya da teşekkürlerimi iletiyorum. Peki, Bayburt il oldu da ne oldu? 110 bin nüfuslu ilçeyken il olduktan sonra da 84 bin nüfuslu bir ile dönüştü ve bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 1 milletvekiliyle temsil edilen tek il durumunda. Peki, bu sorunlar niye Bayburt’un nüfusunun azalmasına yol açtı? Pek çok sorun var; tarım ve hayvancılıkla geçinen ve ağırlıklı olarak kırsal kalkınmanın önemli olduğu Bayburt’ta iktidarın uyguladığı yanlış ekonomik politikalar yüzünden hayvancılıkta, toplam hayvan varlığında ciddi azalma, aile tipi üretimde ciddi azalma, tarımsal rekoltede de ciddi azalma meydana gelmiştir. Şeker pancarı üretiminde uygulanan ciddi kotalar yüzünden şeker pancarının eksik üretilmesi, beraberinde küspe üretiminin azalmasına ve hayvancılığın temel yem girdisinin ortadan kalkmasına yol açmıştır. Başka ne olmuştur? Özellikle son dört yıl içinde yanlış uygulanan ekonomik politikalar yüzünden tarımsal üretimdeki girdi maliyetleri yüzde 300’ün üzerinde artmış, köylü ekemez biçemez hâle gelmiştir. Öyle ki zaten sulamada ciddi biçimde sıkıntı yaşayan köylü için, 2022 yılında Demirözü Barajı’ndan su kullanacak olan köylülerden yonca ekiminde dönüm başına 40 liralık bir sulama bedeli talep edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, geçen yıl biçeri dekar başına 40 TL’ye kullanan köylümüz, şimdi, 2022 yılında akaryakıtta meydana gelen zamlar sebebiyle 140 TL’ye ekinini biçmek durumunda kalmıştır. Peki, bütün bunların altında köylü ezilirken ne olmuştur? Gene iktidarın yanlış ekonomik uygulaması ve yanlış strateji yüzünden eğitimde taşımalı eğitim Bayburt’un temel eğitim sistemine dönüştürülmüş, neredeyse köy okullarının tamamı kapanmış, sadece birkaç kapanmış olan beldedeki okula köylülerin çocukları taşınmıştır. Peki, bilmez misiniz ki eğitim çağında çocuğu olan insanlar aynı zamanda üretim çağındaki insanlardır yani ilkokul çağında çocuğu olanlar genç ailelerin yöneticileridir. Siz okulları kapattığınızda, taşımalı eğitimle insanları beldelere ve şehir merkezine taşıdığınızda köyde ne hayvancılık yapan ne koyun besleyen ne çobanlık yapan ne de tarlasını sürecek adam bırakmadınız.

Başka önemli bir sorun, değerli arkadaşlar, Bayburt’un merkezinde sebze hali yok. Mersin’den, Adana’dan, Çukurova’dan, başka illerden gelen ürünler Erzurum’a, Erzincan’a gidiyor; Bayburtlu bu ürünleri ancak kamyonetle Erzurum ve Erzincan’a giderek alabiliyor. Bu nedenle de Türkiye’de sebzeyi en pahalı yiyen il Bayburt yani Türkiye’de geri kalmışlıkta başlarda gelen Bayburt’un şimdi sebzeyi en pahalı tükettiğini görmek gerekir.

Yine, Aydıntepe ve Demirözü ilçelerimizde sağlık sorunları ciddi boyuttadır. Bu ilçelerimizdeki hastanelerde neredeyse herhangi bir uzman doktora rastlamıyoruz.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de içinden nehir geçen çok sayıda vilayet vardır; bunlardan bir tanesi de Bayburt’tur. Çoruh Nehri Bayburt’un içinden geçiyor ancak siz yanlış bir uygulamayla içinden nehir geçen Bayburt’ta âdeta etrafını beton tünellerle kapatarak nehri kanala dönüştürdünüz ve Bayburt artık içinden kanal geçen bir şehre dönüşerek -gerçekten de su seviyesi neredeyse insanların yolda yürüdükleri mesafeden 5-6 metre aşağıya düşmüştür- su ile insan, su ile şehir, su ile yaşam arasındaki bütün ilişki ortadan kalkmıştır.

Buradan bir çağrı yapmak istiyorum. Bayburt yüksek plato üzerinde ekim yapılan bir bölge olduğu için de Toprak Mahsulleri Ofisinin ağustos ayının sonuna kadar yapmış olduğu alımlar Bayburt’un sorununu çözmemektedir. Buradan çağrı yapıyorum: Toprak Mahsulleri Ofisi Bayburt’ta alımları eylül ayının sonuna kadar uzatmalı ve TİGEM üzerinden köylüye verilecek olan yem ve diğer desteklerde de ciddi biçimde piyasada piyasa oyuncusu olarak ürün satıcılarla iş birliği yapmaktan vazgeçmeli ve burada köylüyü koruyacak bir hâle gelmelidir. Bir köylünün söylediği: “2.500 lira emekli maaşı alıyorum, Bayburt'ta yılda 3 ton kömür tüketiyorum. Kömürün tonu 8 bin lira, 3 ton kömürün toplam maliyeti 24 bin lira.” Şimdi düşünebiliyor musunuz emekli maaşının tamamıyla bir yılda tüketeceği kömürü almak zorunda kalan köylülerden bahsediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

GÖKAN ZEYBEK (Devamla) – Sayın Başkanım, Bayburt'un 1 milletvekili var, bana biraz ek süre verirseniz…

BAŞKAN – Buyurunuz.

GÖKAN ZEYBEK (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Burada, yine, Bayburt'ta köylü kazanacak, şehre gelecek, esnaftan alışveriş yapacak. Değerli arkadaşlar, Bayburt'ta 4 kişilik bir aile köyden şehre gelebilmek için kişi başı 40 lira minibüs ücreti verecek. Şimdi, 4 kişi 160 lira gidiş, 160 lira geliş; 320 lira. Sordum ben Bayburtlulara -Bayburt'un yaprak döneri meşhurdur- “Siz, Bayburt'ta döner yiyebiliyor musunuz?” “Ya, ne döneri, biz eve dönemiyoruz, ne Bayburt'ta döner yemesi.” dediler. (CHP sıralarından alkışlar) Yani siz köylünün Bayburt'a gidip eve dönmesini bile imkânsız hâle getirdiniz. Ulaşımdan sağlığa, taşımalı eğitimden yerleşim birimlerinde yaşanan sorunlara kadar gerçekten Bayburt, Ankara'nın doğusundaki illerin ortak özelliğini göstermektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Selamlayın efendim.

GÖKAN ZEYBEK (Devamla) – Selamlayayım.

Son çağrım şu: Sayın bakanlar, Bayburt'a gittiğinizde partililerinizle, valiyle, kaymakamla bir araya gelmek yerine, siz de Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri gibi halkın arasına karışın, lütfen köyleri gezin, lütfen kasabalara gidin, lütfen halkın nasıl dertlendiğini görün ve gerçeklerle yüzleşin. Oraya gidiyorsunuz, dönerleri yiyorsunuz, kebapları yiyorsunuz, dönüyorsunuz, geliyorsunuz ama Bayburt'un nüfusu azalmaya devam ediyor. Bayburt, tıpkı bütün Anadolu şehirleri gibi göç vermeye devam ediyor. Bunu çözmenin yolu kalkınmayı, topyekûn kalkınmayı, üretimi, başta aile tipi üretimi geliştirmek için, kredilerinizi, Ziraat Bankası ve Halk Bankası kredilerinizi Demirörene vermek ya da Ataşehir'deki gibi plazalar yapmak yerine köylüye, çiftçiye vermeyi bir an akıl edin ve -kalkınmanın köylüden- milletin efendisinin de tıpkı Bayburt'un köylüsü gibi, Anadolu köylüsü olduğu gerçeğini görünüz ve yanlıştan vazgeçiniz diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Zonguldak'ın düşman işgalinden kurtuluşunun 101’inci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Zonguldak Milletvekili Hamdi Uçar'a aittir.

Buyurun Sayın Uçar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Zonguldak Milletvekili Hamdi Uçar’ın, Zonguldak’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 101’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

HAMDİ UÇAR (Zonguldak) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum.

Yeni Grup Başkan Vekilimiz Yılmaz Tunç Beyefendi'ye de yeni görevlerinde üstün başarılar diliyorum.

Zonguldak ilimizin düşman işgalinden kurtuluşunun 101’inci yıl dönümünü kutluyoruz. Merdivenli yokuş yollarıyla, hırçın ve dalgalı deniziyle, her sokağına sinmiş kömür izi ve kokusuyla, yeşil ve mavinin dostça kucaklaştığı, kara elmas diyarı Zonguldak’tan, emeğin başkenti, enerji şehri Zonguldak'tan selam ve saygılarımı getiriyorum.

Zonguldak'ta 10 Haziran 1919 yılında başlayan Fransız işgali, 21 Haziran 1921’de sonra erer. İşgalin sebebi, günümüzde petrol kadar önemli olan taş kömürüdür.

Bugünün bir diğer özelliği ise Uzun Mehmet'i Anma Günü olmasıdır. Taş kömürünün bulunmasıyla başlayan kara elmas macerası hem ülkenin hem bölgenin kaderini etkilemiştir. Ülkenin kalkınmasında ve sanayileşmesinde Zonguldak havzası yıllarca önemli bir rol üstlenmiştir. Emeğin başkenti, cumhuriyetimizin ilk vilayeti olan Zonguldak, yüz bir yıl önce bugün, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları tarafından Fransız işgalinden kurtarılmıştır. Türk sanayisine uzun yıllar yön veren Zonguldak kömür havzası, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bugüne kadar yüz binlerce hemşehrimize ekmek kapısı olmuştur. İşte, bu şehre borcumuzu ödemek için şehrimizin bir ucundan diğer bir ucuna kadar özellikle şehir merkezinde yapılan düzenleme ve hizmetlerle şehrimizin vizyonunu değiştiriyoruz. Şehrimize kazandırdığımız 400 yataklı devlet hastanesi yakın zamanda vatandaşlarımızın hizmetine sunulacaktır. Geçen hafta şehrimizde ağırladığımız Ulaştırma Bakanımız Sayın Adil Karaismailoğlu Zonguldak- Filyos arası çalışmalarımızı yerinde incelemiş ve Ereğli-Devrek yolunun bu yıl bitirilmesi için gerekli talimatları da vermiştir. Ereğli kaymakamlık ve ilçe emniyet müdürlüğü binalarının ihalesi yapılmış, Ereğli fakülte binamıza yakında başlanacaktır. Gökçebey Organize Sanayi Bölgesi’nin tüm işlemleri bitmiş, resmiyet kazanmıştır. Profesör Doktor Şaban Teoman Duralı Tünelleri ve Karaelmas kavşak düzenlemesiyle Zonguldak-Kilimli arası beş dakikaya indirilmiştir. Beycuma Huzurevi Yapım Projesi’yle ilgili protokol imzalanmış, Zonguldak sahil düzenlemesi bitirilmiş, Zonguldak merkezde yıllardır el sürülmeyen, kangren hâle gelen dere ıslahı da yapılmaya başlanmıştır. Lavuar alanıyla ilgili koruma kurulundan onaylar alınarak çalışmalara hızlı bir şekilde başlanmıştır. Bu ve birçok hizmetlerle şehrimizin her yeri âdeta şantiye durumuna gelmiştir. Bu anlamda bizlerden desteğini hiçbir zaman esirgemeyen Çevre ve Şehircilik Bakanımız Sayın Murat Kurum’a ve Ulaştırma Bakanımız Sayın Adil Karaismailoğlu’na sonsuz teşekkürlerimi belirtmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugüne kadar “kara elmas diyarı” olarak anılan Zonguldak, Karadeniz’de bulunan ve hepimizi sevindiren 540 milyar metreküp doğal gaz müjdesiyle bundan sonra da ülkemizin “enerji üssü” olarak adlandırılacaktır. “Asırlık cumhuriyetimizin asırlık projesi” olarak adlandırabileceğimiz Karadeniz doğal gazında geçen hafta büyük bir adım daha atılmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımızın katılımıyla Karadeniz gazını denizden karaya taşıyacak boruların kaynağını yaparak denize indirdik. Tüm hemşehrilerimizle birlikte 85 milyonun mutluluğuyla bu ana şahitlik ettik.

Son dönemlerde sıkça bahsedilen Filyos Projesi, vatana ve bayrağına bağlı memleket sevdalılarının gurur duyacağı bir eserdir. Fakat vatan ve bayrak sevdası olmayan, “Burada gaz yok, sizi kandırıyorlar.” diyen kafalara da bizim söyleyecek sözümüz yoktur. Halkımız onlara gereken cevabı inşallah sandıkta verecektir.

İlk etapta günlük 10 milyon metreküp, ikinci etapta günlük 40 milyon metreküp doğal gaz çıkarılması hedeflenmektedir. Türkiye’nin enerji bağımsızlığına giden yolun en önemli adreslerinden biri de Zonguldak olacaktır. Enerji, uygarlık demektir, enerji hayattır. Şu anda Karadeniz doğal gazında 250 mühendis, 4.200 işçi, 16 gemi denizin 2.200 metre altında gece gündüz çalışmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Uçar.

HAMDİ UÇAR (Devamla) – Karadeniz’de keşfedilen 540 milyar metreküp gazın 2023’te milletle buluşması için masabaşında ve sahada hummalı bir çalışma yürütülmektedir. Denizin altından borularla Filyos’a, evlerimize gelecek olan doğal gaz, ülkemizin stratejik önemini ve enerji alanındaki ağırlığını bir kez daha göstermektedir. Bu projenin gizli kahramanları, akıl teri ve alın teriyle tüm çalışan emekçilerimizin önünde saygıyla eğiliyorum.

AK PARTİ olarak bizim gündemimizde ülkemize ve milletimize yaptığımız ve yapacağımız hizmetlerden, kazandırdığımız ve kazandıracağımız eserlerden başka bir konu yoktur.

Tüm bu duygu ve düşüncelerle bu ülke, bu toprak uğruna canlarını feda eden şehitlerimizi rahmetle minnetle anıyorum.

Alaplı, Çaycuma, Devrek, Gökçebey, Ereğli…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

HAMDİ UÇAR (Devamla) – …Kilimli, Kozlu, birbirinden kıymetli her biri farklı coğrafi ve kültürel özelliklere sahip 8 ilçe ve 19 mahallemizdeki tüm hemşehrilerimize yürek dolusu saygı ve selamlarımı iletiyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren sayın milletvekillerine yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Çelebi…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, köy korucularının özlük haklarına ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

1.800’ün üzerinde şehit veren, 3 bin gazisi olan köy korucularımız bekçilik benzeri bir statüye kavuşturulmalıdır. 7/24 görevleri dışında odun kesimi, yol kontrolü, karakol nöbeti, çığ felaketinde yardım, kule nöbeti, öncü üs bölgesi koruma, baraj güvenliği ve bunun gibi görevleri de yürütmekteler. Köy korucularının emekli oldukları hâlde tazminat hakları yok. Yerleşim yerlerinden uzak bölgelere operasyonlara gidiyorlar, dış görev ücreti yetmiyor, bu ücret iyileştirilmelidir. Görev yerlerinde elektrik, su, ısınma problemleri bulunmaktadır. Gönüllü köy korucularının da herhangi bir maaş veya sosyal hakkı yoktur, kadroya geçmek istemektedirler. Bu kahramanları da unutmayalım diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Girgin…

3.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, orman yangınlarıyla mücadele için Türk Hava Kurumunun elindeki uçakların benzerlerinin artırılması, gece görüşlü helikopterlerin temin edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Marmaris'te dün çıkan yangında cansiparane çalışan orman emekçilerine, büyükşehir ve ilçe belediyelerinden katılan itfaiye ekiplerine, gönüllülere teşekkür ediyoruz, kazasız belasız bu mücadeleyi sonlandırmalarını diliyoruz. Aslolan yangın çıkmadan önce önleyici tedbirlerin alınmasıydı. Uzmanlar “Geçen yıl kiralanan 10 adet uçak ülkemiz koşullarına uygun değildir.” diyor. “Su dolumunu sadece havaalanından yapan, 1 seferi bir saati bulan, 3 ton kapasiteli bu uçaklar etkin değildir.” diyor. “Geçen sene 100 litre eksik diye uçurulmayan fakat şu anda yangına müdahale eden, coğrafyamıza uygun 4.900 kilo su kapasiteli ve deniz veya göletten otuz saniyede su dolduran Türk Hava Kurumu uçakları da idealdir.” diyor. Ama uzmanları değil de tek bir kişiyi dinlemekteki inadınız ve ısrarınız yüzünden ormanlarımız cayır cayır yanmaya devam ediyor. İhtiyacımız olan, Türk Hava Kurumunun elindeki uçakların benzerlerinin arttırılması, gece görüşü helikopterlerin temin edilmesidir. Saraya değil ormanların geleceğine bütçe ayırın.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

4.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, enflasyon farkı zammının tüm çalışanlara verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkemizde enflasyon TÜİK’e göre bile yüzde 73,5. Muhtemelen haziran sonu itibarıyla da yüzde 80’leri bulacak ve asgari ücrete de bir zam söz konusu. Şimdi maillerimize, telefonlarımıza WhatsApp'tan çeşitli mesajlar geliyor. Kamuda çalışan, sendikalı sendikasız bütün işçiler de ara zam talep ediyor, üniversiteli olup işçi kadrosunda olan kamu çalışanları zam talep ediyor. Memurlara yapılacak yaklaşık yüzde 40 civarındaki enflasyon farkı eğer burada, çalışan sendikalı sendikasız işçiler, ara elemanlar, üniversite mezunu kadrosuz işçiler gibi çalışanlara yapılmazsa emin olun bütün iş barışı bozulacak. İnsanların bu hayat pahalılığında zaten hayatlarını idame ettirmekte zorlandığı bir ortamda da çok büyük sıkıntılar doğacaktır. Bize ulaşan bu çığlıkları, isyanları duyun. Eğer bir zam yapılacaksa herkese eşit ve adil şekilde zam yapılmasını buradan bir kez daha talep ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

5.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Evim mağdurlarına ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Daha önce de gündeme getirdiğim üzere kamuoyunda “Evim mağdurları” adıyla bilinen faizsiz ev ve taşıt alma vaadinde bulunan şirketlerin yarattığı mağduriyetler devam ediyor. Meclis Genel Kurulunda geçtiğimiz nisan ayında kabul edilen kanun maddeleri mağdur edilen vatandaşları korumuyor. Firmalarla birlikte TMSF de yasayı açıkça ve keyfî olarak ihlal ediyor. İki buçuk ay geçmesine rağmen devir işlemleri çok yavaş ilerliyor. Vatandaşa almadığı hizmetin bedeli ödetiliyor. Artan enflasyon karşısında yatırılan paraların değerinin de düşmesiyle birlikte vatandaşların mağduriyetleri daha da artıyor. Faaliyetlerine şeffaf ve açık olarak devam etmeyen 6 firmayla birlikte gerçekten hiçbir denetim mekanizması bulunmuyor. Buradan başta Hazine ve Maliye Bakanlığını, TMSF’yi, BDDK'yi, bütün kurumları uyarıyorum ve yasal düzenlemeyi yerine getirmeyen özellikle iktidar partisi yetkililerinin de bu denetimin yapılması konusunda gerekli adımları atması için tekrar çağrıda bulunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

6.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, AKP’nin tarım politikasının ülkeyi hızlı bir gıda krizine sokacağına ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ekmeğin fiyatı 5 lirayı buldu. Bir gün mazot, diğer gün ekmek, ertesi sabah elektrik almış başını gidiyor, vatandaşın mecburen kullandığı, tükettiği ne varsa atbaşı zam yarışında. Kışa girerken yani ekmek 1,5 lirayken biz burada bunları söyledik, “Bakın, bu kafayla giderseniz yazın ekmek 5-6 lirayı bulur.” dedik. Bunu görmek için müneccim olmaya gerek yok, azıcık piyasayı bilenler, tarımdan anlayan herkes bu işin buraya gideceğini görüyordu zaten. Bir tek AKP görmedi, ya bakar kördüler ya da görmek istemediler. Amaç, birileri para kazansın, çiftçimiz ezilsin. Aynı şeyleri yapıp farklı sonuçları beklemek mümkün değildir. Bu tarım politikanızla ülkemizi hızlı bir gıda krizine sokacaksınız. Vatandaş peyniri, sütü, eti unuttu, elinde kuru ekmek var, onu da almaya çalışıyorsunuz. Yeter artık! Çiftçimize destek olun! Ekmeği, mazotu, elektriği zamlarda yarıştırmak yerine bu kadar yanlışı nasıl üst üste yapıyoruz diye düşünün. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Güneş…

7.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Pınar Gültekin davasında verilen kararla ilgili Hükûmeti sorumlu tutmasına ilişkin açıklaması

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cenab-ı Allah, Maide suresinde “Kim bir insanı haksız yere öldürürse o sanki bütün insanları öldürmüş gibidir.” demektedir. Temmuz 2020 yılında üniversite öğrencisi Pınar Gültekin’in öldürülmesi hepimizi derinden üzmüştür. Genç yaşta bir kızımızın öldürülmesi sebebi ne olursa olsun asla kabul edilemez. Cinayet zanlılarının en ağır cezayı alması hepimizin temennisidir. 20 Haziranda Bolu 3. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği karar vicdanlara uygun gelmiyor olabilir, kabul edilemez bulabiliriz. Neticede üst mahkemeler vardır, Türk yargısı Türk milleti adına en uygun kararı verecektir ama bugün İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in bu mahkeme kararıyla ilgili Hükûmetimizi sorumlu tutmasını kabul edilemez buluyoruz. Bu olayların siyasete alet edilmesinin doğru olmadığını ifade ediyor, kadınlarımızın haklarının korunması hakkında Hükûmetimizin attığı adımları hepimiz biliyoruz. Bir daha böyle olayların yaşanmamasını temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Karaduman…

8.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, Ağrı Belediye Başkan Yardımcısının Saadet Partisine karşı tutumuna ilişkin açıklaması

ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) – Sayın Başkanım, Saadet Partisi olarak ülkemizi karış karış geziyoruz ve vatandaşlarımıza ulaşıyoruz. Bu minvalde Ağrı’da iki gün önce gerekli bütün izinler alınmış ve Ağrı’nın çeşitli noktalarına üye stantları açılmıştır. Bütün izinler alınmış olmasına rağmen Ağrı Belediye Başkan Yardımcısı bir kişi tarafından üye standımıza ve arkadaşlarımıza çirkin bir şekilde saldırılmış ve “Saadet Partisi diye bir parti mi varmış? Size Ağrı’da stant açtırmam ve sizi Ağrı’dan çıkarmam.” gibi cümlelerle -en basit ifadeyle- hadsizlik yapılmıştır. Bu şahsı ve onu hâlâ görevde tutanları en ağır şekilde kınıyorum. Kimsenin Saadet Partisine bu cümleleri söylemeye ne hakkı ne de haddi asla söz konusu değildir. Çatlasanız da patlasanız da Saadet Partisi her yerde en güçlü şekilde var olmaya devam edecektir.

BAŞKAN – Sayın Kaşlı…

9.- Aksaray Milletvekili Ramazan Kaşlı’nın, Aksaray Şehit Önder Güzel Polis Meslek Eğitim Merkezi 28’inci dönem mezunu 506 bayan polisi ve ailelerini bu mutlu günlerinde tebrik ettiğine ve yeni görev yerlerinde üstün başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

RAMAZAN KAŞLI (Aksaray) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

An itibarıyla devam eden Genel Kurul çalışmalarımız nedeniyle bugün mezuniyet törenlerine katılamadığım Aksaray Şehit Önder Güzel Polis Meslek Eğitim Merkezi 28’inci dönem mezunu 506 kıymetli bayan polis kardeşimi ve ailelerini bu mutlu günlerinde tebrik ediyor, yeni görev yerlerinde üstün başarılar diliyor, yolunuz ve bahtınız açık olsun diyorum.

Polis teşkilatımızın bu güzide evlatları halkımızın huzur ve güvenliği, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü muhafaza etmek için hiç durmadan, yılmadan, yorulmadan çalışacak, bu şerefli mesleği icra edeceklerdir. Polis teşkilatımız güvenliğimizin güvencesidir.

Bu vesileyle, Allah’ın sizleri ve bütün güvenlik güçlerimizi koruması duası ve temennisiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özyavuz…

10.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Özyavuz’un, Şanlıurfa’ya “şanlı” unvanının verilmesinin 38’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZYAVUZ (Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Millî mücadelede gösterdiği üstün kahramanlıkla tarih yazan Şanlıurfa’mıza “şanlı” unvanının verilmesinin 38’inci yıl dönümünü kutluyorum. Emeği geçen şehitlerimize ve gazilerimize Allah’tan rahmet ve şükranlarımı sunuyorum.

Birlik, beraberliğin ve bin yıllık kardeşliğin sembolü olan Şanlıurfalı hemşehrilerimi buradan saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Arık…

11.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kayseri’nin Yahyalı ilçesinin Senirköy Mahallesi’nin tapu ve su sorununa ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yahyalı ilçemizin Senirköy Mahallesi tarım ve hayvancılıkla uğraşıyor. Uğraşıyor dediğime de bakmayın, günümüz Türkiyesinde ne kadar tarım ve hayvancılık yapabilirse o kadar yapmaya çalışıyorlar. Merası olmayan mahallemizin yıllardır sonuçlanmayan tapu sorunu artık kangren olmuş durumda. Mahallenin sınırları dahi belli değil.

Mahallemizin bir diğer sorunu ise içme suyu. Maalesef, Senirköylüler su değil, kireç içiyor. Muhtarımız Sayın Erol Sarıkaya, içme suyu sorununun yanı sıra tarım arazilerine giden yollarının da genişletilmesini istiyor, talep ediyor ama yetkililer “ecek”le “acak”la Senirköylüleri yıllardır oyalıyor, seslerini duymuyor; artık seslerini duyun mahallemizin.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yılmazkaya…

12.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, iktidarın süper ekonomi modeli sayesinde zamların ardı arkasının kesilmediğine ilişkin açıklaması

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

İktidarın süper ekonomi modeli sayesinde zamların ardı arkası kesilmiyor. Paranın yüzde 150 devalüe olması bir taraftan, yüksek enflasyon ve her gün gelen zamlar diğer taraftan; vatandaş ve esnaf illallah etti. Tüm Türkiye genelinde olduğu gibi ilim Gaziantep’te de şoför esnafı, mazotun yüzde 330 zamlanarak 30 liranın üzerinde satılmasına isyan ediyor. Taksici, dolmuşçu, otobüsçü, servisçi maliyetleri yüzünden kontak kapatıyor, vatandaş arabasına binemiyor. Siz sanki bu ülkede yaşamıyormuş gibi davranıyorsunuz. Akaryakıtın dışında diğer giderleri karşılayamaz duruma gelen özel halk otobüsü işletmecileri ile ticari taksi sahipleri yakıt zammının bir an önce önüne geçilmesi için gerekli adımların atılmasını istiyor. Hiç vatandaşın, esnafın derdini dinlemiyor musunuz? Kendinizi saraylara kapatmış öylece yaşıyorsunuz. Yazık bu ülkeye, bu millete yazık diyor; yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gökçel…

13.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, Mersin’deki çiftçilerin sulama bedelini ödeyemediklerine ilişkin açıklaması

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Mersin’de narenciye üretenler, meyvecilik yapanlar, sebze üreticileri, tarlasını sulayacak çiftçiler sulama bedellerini ödeyemiyor. Ama Mersin Bölgesi Sulama Kooperatifleri Birliği Başkanı Ersin Akdoğan, 300 milyon liralık dolandırıcılık yapıyor. Bu dolandırıcı, kendi çevresine ve vatandaşlara “Arkamda Bakanlık var, tüm yaptıklarımı Ankara’dakiler biliyor ve destekliyor.” diyor. Bu sözler gazetelere yansıdı. Malum Bakanın, her suçluyla olduğu gibi bu dolandırıcıyla da fotoğrafları çıktı. Buradan Bakanlık koltuğunu işgal eden kişiye sesleniyorum: Siz, Bakanlık binasını suçluları ağırlama makamı olarak mı kullanıyorsunuz? Hiç umudum yok ama eğer birazcık utanman varsa çıkar istifa edersin.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ünver…

14.- Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünver’in, nakliyeci esnafının kullandığı akaryakıttan ÖTV ve diğer vergi yüklerinin kaldırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Geçen yıl 7,5 lira olan motorin fiyatı bu yıl yüzde 330 zamla 30 lirayı aştı. Dünya piyasalarında 80 dolar civarında olan ham petrol fiyatıysa yaklaşık yüzde 50 artışla 110-120 dolar seviyesine yükseldi. Her zamdan sonra dışarıyı işaret eden iktidar yetkilileri, müsebbibi oldukları krizi “Kriz yok.” diyerek geçiştirmeye çalışıyorlar. Ülkedeki fahiş zamların sebebi AKP iktidarıdır. Akaryakıttaki fahiş zamlar başta taşımacı ve nakliyeci esnafı olmak üzere tüm vatandaşların belini bükmektedir.

Geçtiğimiz günlerde ilim Karaman’da dolmuşçu esnafı kontak kapatmak zorunda kaldı. AKP’nin fahiş zamları taşımacı esnafı ile yerel yönetimleri ve halkı karşı karşıya getirerek toplumsal barışı tehdit eder hâle gelmiştir. Yapılması gereken, özellikle nakliyeci esnafının kullandığı akaryakıttan ÖTV ve diğer vergi yüklerini kaldırmaktır, iktidarı göreve davet ediyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Tutdere…

15.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısında açıkladığı “kırmızı mazot” uygulamasına ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Sayın Başkan, dünkü grup toplantısında Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, çiftçilerimizin ve tarım sektörünün yaşadığı sorunların halkın iktidarında nasıl çözüleceğini başlıklar hâlinde, bir bir kamuoyuna açıkladı. Açıklanan başlıklardan biri de çiftçilerimizin bugün yaşadığı en büyük sorun olan yüksek mazot fiyatlarını düşürecek, çiftçilerimizi ve üreticilerimizi yüksek mazot zamlarından koruyacak “kırmızı mazot” uygulamasıydı. Buradan Tarım Bakanlığına ve Cumhurbaşkanlığına sesleniyorum: Sorunları çözmek için samimiyseniz işte çözüm, Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun çözüm önerilerine kulak verin; kırmızı mazot uygulamasını derhâl hayata geçirerek çiftçilerimizin kullandığı mazottan ÖTV ve KDV’yi kaldırın, çiftçinin cebinden elinizi çekin.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

16.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Akkuyu Nükleer Güç Santrali’ne ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Seçim bölgem Mersin’de, Türkiye’nin en büyük yatırımları arasında yer alan, tamamlandığında 35 milyar kilovatsaat elektrik üretimiyle Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yüzde 10’unu tek başına karşılayacak Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nde, üretimi yapılacak enerjinin enterkonnekte sisteme eklenerek ekonomiye kazandırılması için kurulacak iletim hatları dikilmeye başlandı. Türkiye Elektrik İletim AŞ tarafından, enerji taleplerinin kesintisiz karşılanması ve uzun vadede oluşabilecek enerji darboğazının engellenmesi amacıyla Akkuyu’da üretilecek enerjinin enterkonnekte sisteme dâhil edilerek ekonomiye kazandırılması amacıyla kurulan iletim hatlarının Silifke ilçesine bağlı Çamlıbel Mahallesi kısmına 10 adedi dikildi. Güç iletim devresinin, yüksek gerilim hatlarının toplam uzunluğunun bin kilometreyi geçmesi bekleniyor.

AK PARTİ olarak, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde enerji alanında da yüz yıllık işi yirmi yıla sığdırdık diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Zeybek…

17.- İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek’in, Bayburt’un sorunlarına ilişkin açıklaması

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bayburt ilimizde Avrupa Müze Ödülü almış olan Baksı Müzesi ve Kenan Yavuz Etnografya Müzesinin ulaşım sorunlarının çözülebilmesi için Bayburt-İspir yolunun ve Demirözü-Erzincan yollarının mutlak surette iyileştirilmesine ihtiyaç vardır.

Yine, Bayburt’ta yapımı devam eden Kırklartepe Barajı’ndan sulama ihtiyacının giderilebilmesi için ihalesinin hızlı biçimde yapılmasına gerek görülmektedir.

Yine, Bayburt Aydıntepe ilçemizdeki Gümüşdamla köyüne yapılması gereken barajla İncili, Gümüşdamla, Aydıntepe, Arpalı ve Aşağı ve Yukarıkırzı köylerimiz başta olmak üzere, çok sayıdaki köyümüzün sulamayla ilgili sorunu çözülecektir. Gübreye ulaşmakta güçlük çeken köylümüzün tek seçeneği, kışın yağan karla oluşacak olan suların doğru ve verimli biçimde kullanılmasıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

18.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Adana’nın Ceyhan ilçesine bağlı İsalı, Gündoğan, Kızıldere ve Kılıçkaya köylerinin taş ocağı dayatmasıyla karşı karşıya kaldığına ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adana Ceyhan ilçemize bağlı İsalı, Gündoğan, Kızıldere ve Kılıçkaya köyleri, içme ve yer altı sularını, tarımsal üretimi ve sağlıklarını tehdit eden taş ocağı dayatmasıyla karşı karşıya. Mera alanında olan bölgede murt, zakkum, maki, keçi boynuzu, zeytin, buğday, nar, ayçiçeği yetiştiriliyor, hayvancılık yapılıyor. Taş ocağında dinamitle patlatma yapılırsa hem yer altı suları yer değiştirecek hem de ortaya çıkacak toz, ürünlerin kurumasına neden olacak. Tahribatı bilimsel verilerle kanıtlanmış olan alan için köylüler dava açmıştır. 2010 yılındaki işletme izni iptal kararının ardından aynı firma, aynı yere yeniden izin için başvuruyor, MİGEM de bu bölgeye koordinatları değiştirerek yeniden izin veriyor. Ayrıca, burası Cumhurbaşkanlığı kararıyla “afete maruz bölge alanı” ilan edilmiş olmasına rağmen maalesef burası korunmuyor. Üç beş kişinin nemalanması için 4 köyde, binlerce insanı yok sayan bu zihniyete “Dur.” demeyecek misiniz?

Çekin artık ellerinizi köylülerin üzerinden, meralardan!

BAŞKAN – Sayın Çakırözer…

19.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, gazeteci meslek örgütlerinin bugün Genel Kurul gündemine gelen sansür yasasının geri çekilmesi çağrısına ilişkin açıklaması

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Buraya Ulus’tan geliyorum, gazeteci meslek örgütlerimizin bugün Genel Kurul gündemine gelen sansür yasasının geri çekilmesi çağrısını sizlere iletmeye geldim.

Kanun Meclise sunulduğu günden bu yana gazeteciler, meslek örgütleri seslerini duyurmaya çalışıyor. Biz milletvekilleri “Gazetecileri, milyonlarca yurttaşı baskı, sansür altına alacak, hapsedecek düzenlemeleri geri çekin.” dedik; dinlemediniz, dinlemiyorsunuz.

Daha bugün, yasa Meclisten geçmeden, İletişim Başkanı “Orman yangınlarıyla ilgili dezenformasyon paylaşımı yapanlara hukuki işlem uygulanacak.” diyor. İşte yasa budur; bu yasa gözdağı, sindirme, korkutma yasasıdır. Bu yasa, ekonomideki krizi, zamları, hayat pahalılığını kimse duymasın, duyuramasın yasasıdır.

Buradan bir kez daha çağrıda bulunuyorum: Bu vahim tablo karşısında artık sadece gazetecilerin değil, milyonlarca vatandaşın sosyal medya kullanımını engelleyecek, hapsedecek yaptırımları içeren bu yasa derhâl geri çekilmelidir. Susturma, korkutma, hapsetme yasasına hayır, basın hürdür sansür edilemez diyoruz, sansür yasasına hayır diyoruz.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

20.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Ulaştırma ve Altyapı Bakanının Adana’yı ziyareti sonrasında yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ulaştırma Bakanı Adana’ya yaptığı ziyaret sonrasında “CHP’li belediyelerin durdurduğu Adana’nın şehir içi trafiğini rahatlatacak Adana 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’nü devraldık ve bitiriyoruz. Biz her zaman milletin yanındayız.” açıklamasında bulundu. Oysa bu köprünün kendi dönemlerinden borcuyla beraber yarım bırakılan bir köprü olduğunu söylemedi. Köprüyle ilgili ne olduğunu tüm Adanalılar biliyor. Bakan Bey şov yapmak istiyorsa, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından Adana’ya her geldiğinde yaptığı her mitingde verdiği bir söz var: 2010 yılında açılışı yapılan Adana metrosu için “Metro yükünün kamburunu Adanalıdan alacağız.” demişti, maalesef yıl 2022, bu söz havada kaldı. Adanalılar, Sayın Cumhurbaşkanının bu sözünü Ulaştırma Bakanının eliyle yerine getirmesini bekliyor, “Sarayın sözcülüğünü yapanlar, millet açlıkla sınanırken 5 yerden maaş alanlar, önce Adana Meydanı’nda asılı duran metro sözünü yerine getirsinler.” diyor. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Karahocagil…

21.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, 2022 yılı itibarıyla AK PARTİ Hükûmetinin lideri Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde gerçekleştirdiği çalışmalara ilişkin açıklaması

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Teşekkür ederim Başkanım.

2022 yılı itibarıyla AK PARTİ Hükûmetinin, lideri Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde gerçekleştirdiği çalışmaları anlatmaya devam ediyorum: Kadınların iş gücüne katılımını yüzde 27’lerden yüzden 34’lere çıkardık. Kadın istihdamını 6 milyondan 10 milyon sınırına getirdik. Karar mercilerinde kadınlarımızın varlığında gözle görülür bir artış yaşanmasını temin ettik. Parlamentodaki temsil oranı yüzde 4 iken yüzde 17’lerin üzerine yükselttik. Üniversitelerimizdeki öğretim elemanları arasında kadınların oranı yüzde 51’e yaklaştı. Kız çocuklarımızın tamamını eğitimle buluşturduk. Bir zamanlar “Çağ dışı.” deyip başı örtülü diye okul bahçesine bile alınmayan, baskı ve sindirme politikalarıyla okuldan uzaklaştırılan, eğitim görme hakları ellerinden alınan, kaderleriyle oynanan kız çocuklarımız, bizim Hükûmetimiz döneminde, özgürce eğitim haklarını kullanabiliyor, istedikleri branşlarda işe yerleşebiliyorlar.

BAŞKAN – Sayın Yalım…

22.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Uşak’ın uzman doktor sorununa ve hastanelerden randevu alırken yaşanan sıkıntıya ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkemizde birçok il, ilçede olduğu gibi Uşak’ta da birçok hastanede maalesef uzman doktorlarımız yok; binalarımız var ama yeterli doktor yok yani içi boş hâle geliyorlar, doktorlarımız gidiyorlar. Sonuç itibarıyla, Uşak Devlet Hastanemizdeki eksik olan uzman doktorlarımızı tüm vatandaşlarımız adına talep ediyorum.

Yine Sağlık Bakanına sesleniyorum: Millet hastanelerde kuyruk beklemiyor; doğru ancak evlerinde telefonlarda kuyruk bekliyorlar, randevu almak için saatlerce telefon başında kuyrukta bekliyorlar. Bu sebepten dolayı özellikle ulaşıp da randevu alabilenler ise örnek veriyorum, kulak burun randevusu alan altı ay sonraya, iç hastalıklardan randevu alabilen yedi ay sonraya randevu alabiliyor. Yani hastaya deniyor ki: “Ya öl ya özel hastaneye git.” İşte Sağlık Bakanının hastane…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Enginyurt…

23.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan sansür yasasını DP Genel Başkanı Gültekin Uysal’la birlikte şiddetle reddettiklerine ilişkin açıklaması

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sayın Başkanım, Ordu 19 Eylül Gazeteciler Cemiyeti üyesi olarak, yirmi dokuz yıl gazetecilik yapmış birisi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan sansür yasasını Sayın Genel Başkanımız Gültekin Uysal’la birlikte şiddetle reddediyoruz. Demokrasiyi, özgürlüğü, fikir hürriyetini yasaklayan, gem vuran bu yasa, bir gün gelecek bu yasayı çıkartanlara da lazım olacaktır. Yani adalet herkese lazımdır, adil olmak gerekir. Memleket büyük bir ekonomik çıkmaz içerisindeyken Türkiye’nin gündemine sokulan bu sansür yasasını şiddetle protesto ediyor, Demokrat Parti olarak aleyhinde oy kullanacağımızı ifade ediyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Barut…

24.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Adana’nın AKP iktidarı sayesinde sürekli gerilediğine ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, ülkemizin sanayileşmesine öncülük etmiş, bereketli tarım topraklarıyla ülkemizin gelişip kalkınmasına katkı sunmuş, bunun yanı sıra Türkiye’nin kültür, sanat ve spor hayatına büyük destek vermiş olan Adana, ne yazık ki AKP iktidarı sayesinde sürekli gerilemektedir. Kamu yatırımlarından gerekli payı alamayan kentimiz, AKP’nin yirmi yıllık iktidarı döneminde görkemli geçmişini özler hâle gelmiştir. 55 fabrikası kapatılmış, Karayollarından TRT’sine kadar ilimizdeki çok sayıda kamu kuruluşunun merkezi taşınmıştır. Mersin’e yapılan bölgesel havalimanı nedeniyle, Türkiye’nin en önemli hava limanlarından biri olan Adana Havalimanı kapatılmak istenmektedir. Buna müsaade etmeyeceğiz. AKP’nin Adana’yı üvey evlat görüp cezalandırmasından bıktık. Altı yıl önce, 4 Nisan 2016’da Resmî Gazete’de yayımlanan karara göre Kadastro Bölge Müdürlüğünün merkezi Adana olacaktı, hâlâ bir adım atılmadı. Sandıkta hesap soracağız.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Şimdi sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İYİ Parti Grup Başkan Vekili Sayın Erhan Usta.

Buyurunuz Sayın Usta.

25.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, şehit olan Topçu Uzman Çavuş Fatih Özkaya’ya, Amasya Genelgesi’nin 103’üncü yıl dönümüne, İYİ Parti iktidarına çok az kaldığına, tarımsal sulama suyu fiyatlarındaki artışa, iktidarın uyguladığı kötü para politikası sonucunda sanayici ve tüccarların yaşadığı kredi sorununa ve Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde görevli Topçu Uzman Çavuşumuz Fatih Özkaya dün görevi sırasında yaşanan bir kaza sonucunda şehit olmuştur. Şehidimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun, ailesinin başı sağ olsun.

Bugün, Atatürk ve arkadaşlarının gece geç saatlere kadar çalışarak 22 Haziran 1919’da yayımladığı Amasya Genelgesi’nin 103’üncü yıl dönümündeyiz. Millî Mücadele’yi başlatan öncü genelgelerden biri olan Amasya Genelgesi’nde, memleketin içinde bulunduğu durum tespit edilmiş ve kurtuluş yolu gösterilmiştir. “Vatanın bütünlüğü, milletin istiklali tehlikededir. Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” Dün olduğu gibi bugün de milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır. Aziz milletimiz müsterih olsun, İYİ Parti iktidarına çok az kaldı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; artan girdi maliyetleri nedeniyle beli bükülen ve ürününü artık ekemez hâle gelen çiftçiye bir darbe daha geldi, son olarak tarımsal sulama suyu fiyatlarında yüzde 110 artış yapıldı. Bundan önce -biliyorsunuz- tarımda, tarımsal sulamada kullanılan elektrikte de yüzde 100 civarında bir artış yapılmıştı. Girdi fiyatları sürekli artıyor ve bu girdi fiyatlarının artışına engel olamayan, tam tersine idari kararlarla bu artışı yapan bir idare var fakat çiftçinin ürünü yeteri kadar para etmiyor, çiftçi hakikaten açlığa mahkûm edilmiş durumdadır. Bu gidişata, bu kötü gidişata bir “Dur.” demek gerekir, hükûmeti bu anlamda tedbir almaya davet ediyoruz. Yine, bu tarımsal sulamayla ilgili olarak bizim Samsun’da yoğun olarak karşımıza çıkan -bilmiyorum, diğer illerde de var mı?- bir husus var, o da şu: Şimdi, biliyorsunuz işte, tarlasını sulayan insanlar var, tarla başında su sayaçları var. Şimdi önceki uygulamada tarlanızda bir su sayacınız var, aboneliğiniz var; işte, o gün o tarlayı suluyorsunuz, ertesi gün bir başka tarlayı suladığınızda o sayacı hareket ettiriyorsunuz ve dolayısıyla bir tane su sayacıyla birden fazla tarlayı sulama imkânları vardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

ERHAN USTA (Samsun) – Şimdi, bizim orada YEDAŞ’ın yaptığı uygulamayla bu uygulama sona erdiriliyor. Deniliyor ki: “İrili ufaklı yani isterseniz 500 metrekare olsun, tarlanız varsa her birinin başına su sayacı koyacaksınız.” Şimdi, bu kabul edilebilir bir şey değil yani ben bunu YEDAŞ yetkilileriyle de görüştüm, düzenlemenin de bu şekilde olduğu söyleniyor ancak önceki uygulamada bir miktar zannediyorum müsamaha gösteriliyormuş. Şimdi bu yanlış bir şey Sayın Başkan yani 1 dönümlük bir tarlanın her birine bir su sayacı aboneliği 6-7 bin lira bugün; zaten çiftçi burnundan soluyor, traktörü hacizli, arazisi hacizli bir çiftçinin tarlasını sulayabilmesi için her bir tarlanın başına bir su aboneliği koyması kadar saçma bir şey olamaz. Belli bir büyüklüğün üzerindeki tarlalarda bu olabilir, haklı da olabilir elektrik idaresi. Burada, işte, EPDK’nin ve düzenleyicilerin devreye girmesi lazım yani burada 100 dönüm tarla ile 1 dönüm tarlaya aynı muamelenin yapılması kesinlikle kabul edilemez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ERHAN USTA (Samsun) – Ben bu anlamda yetkili kurumları düzenleme yapmaya davet ediyorum. Benim aklıma gelen çözüm şu: Belli büyüklüğün üzerindekilerde her bir tarla için ayrı ayrı abonelik istenebilir ama onun dışındakilerde, o aboneliğin önceki uygulamada olduğu gibi taşınabilmesine imkân tanıyacak bir uygulama yapmak lazım. Çiftçimizi daha fazla mağdur etmeyelim. Bu sorun Samsun’da her gittiğimiz yerde karşımıza çıkıyor. Lütfen bu konuda kurumlarımız ve hükûmet tedbir alsın. Bu anlamda AK PARTİ’li arkadaşların da destek vermesini talep ediyoruz.

Şimdi, tabii, kötü bir para politikası uygulanıyor, bunu biliyoruz -daha doğrusu, bütün ekonomi politikaları kötü- bunun sonucunda bir şeyle karşılaşılıyor. Şimdi, sanayici ve tüccarların son günlerde epeyce şikâyet ettikleri husus bu kredilere ilişkin. Bir, kredi alamıyorlar; tabii, kredi alamayınca büyüme imkânları yok. İki, kredi faiz oranları çok farklılaşıyor ve çok fahiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ERHAN USTA (Samsun) – Şimdi, kamu bankalarından, belli sektörlerdenseniz veya belli kriterleriniz tutuyorsa -biraz da yandaş olursanız- yüzde 15’le, yüzde 16’yla kredi alabiliyorsunuz. Onlar da çok sınırlı veriyor, herkese vermiyor. Kime, hangi kritere göre verdikleri hususunda hiç kimsenin bir bilgisi yok. Bakın, Türkiye’nin her tarafını geziyoruz, her tarafta karşılaştığımız husus bu. Şimdi, yüzde 15-16’yla belli alanlarda, belli kişiler alıyor bunu ama özel bankalara gittiğinizde -KOBİ ve KOBİ üstü için- KOBİ’yseniz kimi bankalardan yüzde 22’yle filan kredi alabiliyorsunuz ama KOBİ üstüyseniz -yani yine bunlar çok büyük firmalar da değil- şu anda kredi faiz oranları yüzde 50 Sayın Başkan. Yani politika faiz oranına “yüzde 14” diyorsunuz, “Ben politika faiz oranlarını düşük tutacağım.” diyorsunuz ama şu anda ticaret erbabı ve sanayici yüzde 50’yle kredi kullanmak durumunda kalıyor. Krediyi de tam bulabiliyor mu? Bulamıyor. Bana söylenen şeyler yani benim şu anda konuştuğum şey bu. Daha yeni konuştum, ilk 500’deki bir firmanın finans müdürüyle görüştüm, talepleri ve şikâyetleri şu: “10 milyon liranın üzerinde kredi alamıyoruz.” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Usta, buyurunuz efendim.

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Başkanım.

Yani Türkiye’nin geldiği duruma bir bakalım lütfen. “Faizleri düşürdüm.” diyen bir Cumhurbaşkanı var, hangi faizi düşürdü bilemiyoruz. Ondan sonra “yüzde 14 faiz” diyorsunuz, orada yüzde 50’yle kredi faizleri var, yüzde 70-80 enflasyon var; böyle bir Türkiye olamaz. İşte -birazdan grup önerisinde konuşacağım- bu yanlışlar Türkiye’yi çok ciddi bir gelir ve servet transferine maruz bırakıyor yani 84 milyondan toplanan vergiler bir kesime aktarılıyor.

Şimdi, buradaki diğer bir yanlış; yüzde 50’yle özel bir banka kredi veriyor fakat devlet ona -kur korumalı mevduatta olunca özellikle- “Mevduata en fazla yüzde 17 faiz verirsin.” diyor. Ya, böyle bir saçmalık var mı arkadaş? “Yüzde 17’den fazla faiz veremezsin, kur fazla giderse ben üzerini karşılarım.” diyor ama yüzde 17’yle topladığı mevduatı yüzde 50’yle plase etmesine müsaade ediyor; işte bu da bir servet transferi. Hani siz faize karşıydınız? Hani “bankacılık sistemi” bilmem ne filan diyordunuz? Şu anda özellikle özel bankalar sizin döneminizde altın çağını yaşıyor, kamu bankaları da zarar ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) – Bitireceğim Başkanım.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ERHAN USTA (Samsun) – Kamu bankaları da sürekli bir sermaye enjeksiyonu yapmak durumunda. Ya, böyle bir ekonomi politikası olmaz arkadaşlar, Allah aşkına kendinize gelin. Bu nasıl bir iştir? Bunu anlamak mümkün değil. Dolayısıyla, bu konuları…

Ya, sizin bunları çözeceğiniz yok artık; o irade de yok, o ekip de yok, o temizlik de kalmadı ama yine de tabii ki bunu vatandaş adına, onların duygularına tercüman olmak adına söylüyoruz.

Şimdi, bir de son konu olarak, az önce İsmail Güneş Bey… Sayın Milletvekilimiz burada yok… Bugün grup toplantısında Sayın Genel Başkanımız Pınar Gültekin cinayetiyle ilgili olarak verilen bu on dört yıllık cezanın -yatarı on dört yılmış- kamu vicdanını rahatsız ettiğini ve bunun yargıya bir kara leke olacağı yönünde eleştirilerini yaptı. Şimdi, arkadaşımız da “Ya, bizim yapacağımız bir şey yok, bağımsız yargı bu kararı verdi.” gibisinden bir şey söyledi, bunu kabul etmek mümkün değil. Yirmi yıllık bir AK PARTİ iktidarını konuşuyoruz, Türkiye'nin en güvenilir kurumu olan adalet sistemi şu anda en güvenilmez kurum hâline gelmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ERHAN USTA (Samsun) – En güvenilmez kurum hâline gelmiştir AK PARTİ iktidarı döneminde. Yani buradan öyle elini yıkayıp çıkmak falan yok. Kaşıkçı cinayetinde muhalefet eden, muhalefet şerhi yazan hâkimi alıp bir başka yere sürerseniz, kararını beğenmediğiniz her hâkimi görevinden alırsanız veya bir başka yere sürerseniz, mağdur ederseniz elbette burada yargının bağımsızlığından bahsetmek mümkün değil. Elbette ki vicdanına göre, hukuka göre karar veren hâkimlerimiz, savcılarımız var, onlara bir şey demiyoruz ama öyle bir noktaya geldi ki artık, bütün hâkim ve savcıları canından bezdiren bir durum almıştır bu. Ve yürütmenin yargı üzerinde ciddi bir baskısı vardır, bu baskının çekilmesi lazım, bu baskı çekilmediği sürece… Ve işte İstanbul Sözleşmesi'ni kaldırırsa, birtakım şeylerle kadın cinayetlerine göz yuman hatta neredeyse onları teşvik eden bir tutum sergilerse idare, yargının vereceği kararlar da budur. Ondan sonra bu karara da “bağımsız yargı kararı” deme imkânı yoktur, buradan bu yapılan yanlışlarda AK PARTİ Hükûmetinin sorumluluğu vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) – Hemen bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ERHAN USTA (Samsun) – Yani canice bir öldürme olayı var, lütfen empati yapalım; hepimizin çocuğu var, eşi var, kızlarımız var. Ya, öyle canice öldürüyor ki ve on dört yıl sonra da bu insan elini kolunu sallayarak bu toplumun içerisinde gezecek, belki de bir af çıkacak, on dört yıl bile yatmayacak. Bunu kabul etmek mümkün değildir ve bu olup bitenin sorumlusu da bugünkü idaredir, yirmi yıllık AK PARTİ iktidarıdır, bunu da vurgulamak istiyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Muhammed Levent Bülbül.

Buyurunuz Sayın Bülbül.

26.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, şehit Topçu Uzman Çavuş Fatih Özkaya ile şehit Piyade Uzman Çavuş Sercan Baş’a, Ali Kınık’ın annesi Elif Kınık’ın vefatına, Afganistan’ın doğusunda meydana gelen 5,9 şiddetindeki depreme, Muğla’nın Marmaris ilçesi Amazon Koyu’ndaki orman yangınına yapılan müdahaleye ve Amasya Tamimi’nin yayımlanışının 103’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde askerî aracın kaza yapması neticesinde şehit olan Topçu Uzman Çavuş Fatih Özkaya'ya ve Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde terör örgütü PKK'nın taciz ateşi sonucu şehit olan Piyade Uzman Çavuş Sercan Baş'a Cenab-ı Allah'tan rahmet, ailelerine ve aziz Türk milletine sabır ve başsağlığı diliyoruz.

Sayın Başkan, Ülkü Ocakları Genel Merkezi sanatçılarından, kıymetli dava arkadaşımız ve değerli sanatçımız Ali Kınık’ın annesi Elif Kınık Hanımefendi vefat etmiştir. Merhumeye Cenab-ı Allah'tan rahmet, Ali Kınık Bey'e ve yakınlarına da başsağlığı diliyoruz.

Afganistan'ın doğusunda meydana gelen 5,9 şiddetindeki depremde son belirlemelere göre 900’ün üzerinde insanın hayatını kaybettiği, 600 kişinin de yaralandığı açıklanmıştır. Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilerken dost ve kardeş Afgan halkına geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Sayın Başkan, Muğla ilimizin Marmaris ilçesi Amazon Koyu’nda akşam saatlerinde farklı noktalarda başlayan orman yangınını söndürmek için, Tarım ve Orman Bakanlığımız tarafından 1.600 personel, 363 araç, 39 iş makinesi, 20 helikopter ve 14 uçakla müdahale edildiği açıklanmıştır. Yine, Tarım ve Orman Bakanımızın verdiği son bilgilere göre, yangının büyük oranda kontrol altına alındığını öğrenmiş bulunmaktayız. İçişleri Bakanımız ve Tarım ve Orman Bakanımızın yangın mahallinde takip ettiği havadan ve karadan yürütülen söndürme çalışmalarında görev alan tüm personelimize Allah’tan kolaylık diliyoruz.

Yaz sıcaklarının artmaya başlamasıyla yangın riskinin artması ve vatan haini terör örgütlerinin sabotaj ihtimallerinin varlığı, millî servetimiz olan ormanlarımızın korunması hususunda hepimize daha fazla görev ve sorumluluk yüklemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Ciğerlerimizi yakan orman yangınının bir an evvel sona ermesini ve tekrarının yaşanmamasını diliyor, yaşanan orman yangınında can ve mal kaybının olmamasını yürekten temenni ediyoruz.

Sayın Başkan, 21-22 Haziran 1919 tarihinde toplanan Amasya Kongresi’yle Millî Mücadele’nin en önemli safhalarından biri gerçekleşmiş ve alınan kararlar 22 Haziran 1919 tarihinde “Amasya Tamimi” olarak yayınlanmıştır. Amasya Tamimi’yle, 19 Mayıs 1919’da Samsun’da atılan Millî Mücadele’nin ilk adımları kararlılıkla perçinlenmiştir.

Amasya Tamimi’nin 1’inci maddesinde yer alan “Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir.” tespiti Millî Mücadele’nin gerekçesini, 3’üncü maddesinde yer alan “Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” ilkesi de Millî Mücadele’nin amaç ve yöntemini ifade etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Amasya Tamimi, tam bağımsız ve millî egemenliğe dayanan yeni Türk devletinin temellerini oluşturan ilk belgedir. 22 Haziran 1919 tarihinde Millî Mücadele’nin amaç, gerekçe ve yönteminin belirlenerek Türklüğün sesinin Anadolu’dan dünyaya ilan edildiği Amasya Tamimi’nin yayımlanışının 103’üncü yıl dönümü vesilesiyle başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere vatanın bütünlüğü ve milletin istiklali uğruna şehit ve gazi olan bütün kahramanlarımızı rahmet ve minnetle anıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç.

Buyurunuz Sayın Oluç.

27.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, gazetecilerin bugün Ankara Ulus’ta gerçekleştirdikleri eyleme, Diyarbakır’da tutuklanan 16 gazeteciye, iktidarın getirdiği basın yasasına, TÜİK’in açıkladığı Tüketici Güven Endeksi’ne, Batman kayyumunun yeni skandalına ve Van’ın Başkale ilçesi Haşkan Mahallesi’nde meydana gelen olaya dair verilerin bugün çıkmaya başladığına ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, bugün gazeteciler Ankara Ulus’ta bir eylem yaptılar, aslında Meclis önünde yapmak istiyorlardı ama Emniyet izin vermediği için Ulus’a taşıdılar eylemi ve bu eylemde Basın Kanunu üzerine bir açıklama yaptılar, dediler ki: “Türkiye Büyük Millet Meclisinde Basın Kanunu yenileniyor, adı Basın Kanunu ama içinde basın yok, baskı var. Adı Basın Kanunu ama içinde gazeteciliği geliştirmek yok; hapis cezası, kapatma, internet basınına ağır denetim ve basın kartı iptalleri var.” Şimdi, bu gazeteciler diyorlar ki: “Sanmayın ki bizler dezenformasyonun önlenmesini istemiyoruz, istiyoruz ama bunun yolu yasadaki gibi hapis cezasından geçmez.” Ve bunu çeşitli gerekçelerle anlatmaya devam ediyorlar. Ayrıca, bu kanunla Anadolu basınının hiçe sayıldığına ve gözden çıkarıldığına, yaklaşık bin yerel gazetenin yaşam kaynakları olan resmî ilanların kesilmesinden dolayı kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalacağına işaret ediyorlar. Bu yasanın temel insan haklarına, haberleşme özgürlüğüne, basın özgürlüğüne aykırı olduğunu, Anayasa’ya aykırı olduğunu vurguluyorlar. Bu yasanın toplumsal bir otosansür dalgası yaratacağını vurguluyorlar, bu nedenle de sadece gazetecilerin sorunu olmadığına işaret ediyorlar. “Bir kez daha diyoruz ki: Bu yasada susturma, korkutma ve hapsetme var.” dediler Ulus’ta. O nedenle bu yasanın geri çekilmesini istiyorlar.

Şimdi, aslında, yani iktidar tabii, diyecek ki: “Olur mu canım, biz aslında tam tersine, basının daha iyi işlemesini sağlamak için bu yasayı getiriyoruz.” Çok şüpheli, neden? Bir tane fotoğraf göstereceğim size, bu fotoğraf -geçtiğimiz hafta Diyarbakır’da, biliyorsunuz, 16 gazeteci tutuklandı- ne biliyor musunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bu gazetecilerin kameralarını suç aleti olarak “Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü” isminin altına yerleştirmişler; suç aletleri! Burada 16-17 tane kamera var, ben saydım.

İşte, iktidar, İçişleri Bakanlığı, Emniyet gazetecilere böyle bakıyor. Dolayısıyla, bu iktidarın hazırlayacağı basın yasasının da özgürlükçü bir basın yasası olacağını asla düşünmek mümkün değil çünkü bu iktidarın savcısı gazetecilere ne soruyor biliyor musunuz Diyarbakır’da? “Ya, bu haberi neden yaptın?” diyor. Bir gazeteciye “Bu haberi neden yaptın?” diye soran bir savcı, “Bu programı neden sundun?” diye soran bir savcı ya da “İktidarı rahatsız eden bu dili neden haberinde ve programında kullanıyorsun?” diyen bir savcı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – İşte, iktidarın gazetecilere bakışı bu olduğu için, getirilmiş olan kanunun da son derece büyük sıkıntılar yaratacağını bir kez daha söyleyelim; buna karşı mücadele edeceğiz elbette ki Genel Kurulda.

Sayın vekiller, bugün TÜİK -sizin TÜİK yani- sizin TÜİK Tüketici Güven Endeksi’ni açıkladı ve son yirmi yılda Tüketici Güven Endeksi’nin en düşük seviyesine geldiğini söyledi. Yani Mayıs 2022’de 67,6 olan seviyeden, haziran ayında 63,4 seviyesine inilmiş. Bu, sizin TÜİK’in açıkladığı rakam yani hani, düzeltiyorlar ya biraz da rakamları, sizi çok rahatsız etmesin diye; ona rağmen son yirmi yılın en düşük seviyesi. Yani Türkiye'de yaşayanların mali durumunun, ekonomiye ilişkin düşüncelerinin ve beklentilerinin, geleceğe ilişkin beklentilerinin TÜİK aracılığıyla bile 2000 yılı seviyesine döndüğünü görüyoruz, yirmi yıl öncesine.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Türkiye’de her şeyden önce büyük bir güven sorunu olduğu belli; TÜİK’in bu açıkladığı rakamlarla da görülüyor yani Adalet ve Kalkınma Partisine ve onun vesayeti altına aldığı kurumlara yurttaşların büyük bir güvensizliği var, çok açık ortada. Ekonomide bu böyle, toplumsal konularda da böyle; yargıya güven yok, açıklanan verilere güven yok, sınavlara güven yok, atamalara güven yok, işe alımlara güven yok, ihalelere güven yok, spor müsabakalarına güven yok yani akla gelebilecek her konuda güven endeksi dibe doğru gitmeye devam ediyor. Bu verileri iktidar olarak bir önünüze koyup değerlendirseniz iyi olur diye doğrusu düşünüyoruz.

Şimdi, Batman’la ilgili bir şey söylemek istiyorum sayın vekiller. Batman’da, biliyorsunuz, bir kayyum var uzun zamandır, bunu hep konuştuk. Şimdi, bu kayyum yeni bir skandala imza attı yani daha önce bu Batman kayyumu atanır atanmaz Batman Belediyesinin internet sitesindeki Kürtçe kısmı kaldırmıştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Toparlıyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Kent içi ulaşımı kolaylaştırmak adına 49 ayrı noktada Kürtçe de yazılan “önce yaya” yazısını da kaldırmıştı. Deniz olmayan bu şehre deniz mühendisi de atadı bu kayyum, bayağı yaratıcı. Şimdiki skandal nedir? Batman doğumlu büyük Kürt şair, yazar Cigerxwîn’un büstünü Kîne Em Parkı’ndan kaldırdı. Kîne Em Parkı’nın adı Kürtçe, Türkçesi “Biz kimiz?” yani yine bu park da adını Cigerxwîn’un bir şirinden alıyor, Kürtçe “Biz kimiz?” demek. Bu, Kürt halkının çok tanıdığı bir şiir. Yani bakın, nasıl bir sembolik iş yapıyor Batman kayyumu; Kîne Em Parkı’ndan büstü kaldırıyor, kimin? O parka ismini vermiş olan, şiiri yazmış olan kişinin. Böyle bir hafızasızlaştırma çabası, böyle bir Kürt ve Kürtçe düşmanlığı, işte, Batman kayyumu ve bütün kayyumların yaptığı budur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Daha önce de oldu bu Kürt kültürüne düşmanlık. Bakın, Doğubeyazıt’ta Kürt şair, yazar Ahmed-i Hani’nin heykelini parçaladı o zaman kayyum, Siirt’te “Celadet Eli Bedirxan” ismini taşıyan kütüphaneyi yıktı, şimdi Batman’da da aynı zihniyet devam ediyor. Bir de ilginç bir şey yapmış, Batman’da son bir park açmış, parkın adı “Karabağ” yani gerekçesi ne? Türkiye-Azerbaycan arasındaki kardeşliğin pekişmesi için Karabağ adı. Çok güzel, elbette ki bu adla bir park açılabilir Batman’a, hiçbir itirazımız yok, sorun değil ama bir taraftan siz böyle bir kardeşliği tesis etmek için Karabağ adını vereceksiniz bir parka ama öbür taraftan Batman’da yaşayan Kürt’ün değerleriyle, diliyle, kültürüyle oynayacaksınız, yani bu kadar ikiyüzlülük de olmaz diyoruz. Cegerxwîn’un dediği gibi “…”(x) demek lazım: “Kahrolsun zorbalık!”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Oluç, buyurunuz efendim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, zorbalık deyince bir küçük hatırlatma yapıp sözlerimi bitireceğim. Dün burada söylemiştim, Van’ın Başkale ilçesinin mahallesinde yaşanan vahşeti anlatmıştım, bugün veriler çıkmaya başladı o konuda. O vahşeti yaşamış olan köydeki kişilerle röportajlar yapıldı, gözaltına alınan kişinin eşi ve kızının anlatımları var. Ben keza kızının konuşmasına şahit oldum ve orada anlattıkları gerçekten bu baskının, bu vahşetin ne kadar ağır olduğunu gösteriyor. Hani, Van Valiliği demişti ya, taş atılmış sözde oradaki araçlara. 400’e yakın mermi kovanı toplanmış yerden ya, 400’e yakın. Ya, el insaf ya! Bir taş atılmışsa bile -atılmışsa da atılmasının iyi olduğunu söylemiyorum- 400’e yakın mermi mi sıkılır ya havaya halkı korkutmak için. Dertleri ne?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Dertleri bir cümle; halkı korkutarak, korku iklimi yaratarak, sindirerek oradan göç ettirmeye çalışmak; dertleri bu esas itibarıyla yani bunun boş olduğunu dün söylemiştim, bugün de tekrar söylemiş olayım. Bu vahşetin emrini verenler kimlerse savcı bunları araştırmalıdır. Bu vahşete göz yummuş olanlar kimlerse onlar araştırılmalı ve soruşturulmalıdır. Valinin yapacağı iş yalan yanlış açıklamalar yapmak değil, Valinin yapması gereken iş bu soruşturmayı yürütüp bu halka zulmü yapmış olanlara gereken cezanın verilmesi için adım atılmasını sağlamaktır.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Engin Özkoç.

Buyurunuz Sayın Özkoç.

28.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, basın örgütlerinin Ulus Heykeli önünde yaptıkları açıklamaya, sansür yasasına ve bir gecede alınan kararlarla Türkiye’de demokrasinin yok edilemeyeceğine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Az önce arkadaşlarımın da ifade ettiği gibi, basın örgütleri Ulus Heykeli önünde bir açıklama yaptılar. Yapılan açıklamada bu “dezenformasyon” adı altındaki sansür yasasının Türkiye Büyük Millet Meclisindeki teklifinin geri çekilmesini talep ediyorlar. Biz de bunun tam arkasındayız. Neden? Az önce -ben Sakarya Milletvekiliyim- Sakarya’da yerel gazetecilik yapan, üstelik de üç yıl değil, beş yıl değil, yirmi yıldan beri, otuz yıldan beri yerel gazetecilik yapan duayen gazetecilerle birlikte bir grup arkadaş bizleri ziyaret ettiler hatta büyüklerim bizleri ziyaret ettiler, dediler ki: “Bu yasa çıkarsa biz kapatılırız.” Neden? “25, 26, 27’nci maddelerle, elde ettiğimiz gelirler bizim elimizden paylaştırılıyor. Bu paylaştırılma bizim gücümüzü tamamen ortadan kaldırır. Onun için, devletin yapması gereken, devleti yöneten iktidarın yapması gereken şey yerel basını yok etmek değildir, yerel basını yaşatmaktır. İster yazılı basın olsun ister internet haberciliği olsun, her ne olursa olsun, hepimize destek verip de bizi bir noktaya taşıması gerekir, yaşatması gerekir. Destek verdiğiniz 5'li çetelere, destek verdiğiniz milyar dolar kazananlara değil; gerçekleri söyleyen, gerçekleri yazan ve dimdik ayakta durmaya çalışan yazılı basına da haberciliğin internet basınına da sahip çıkın.” diyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – O yüzden, 25’inci, 26’ncı, 27’nci maddelerde kendilerini koruyacak tedbirlerin alınmasını söylüyorlar. Sadece bunu mu söylüyorlar yani gazeteciler sadece bunun için mi sokaktalar? Hayır. Bu yasa, temel insan haklarının haberleşme özgürlüğüne, basın özgürlüğüne aykırıdır, bunun için sokaktalar yani Anayasa'ya aykırıdır, Anayasa'yla güvence altına alınan haklarına aykırıdır; bu yönüyle “Sadece gazetecilerin özgürlükleri değil, tüm toplumun özgürlüğü tehdit altındadır.” diyorlar. Bunlar gerçekleri söylüyorlar. Ne istiyorsunuz bu toplumdan? Ne istiyorsunuz, 4’üncü güç basını tamamen yok etmek mi istiyorsunuz? Onlar diyorlar ki: “Yanlış bilgiyi alenen yayma suçu oluşturup üç yıl hapis cezası getiren bu yasa toplumu yazmaktan, eleştirmekten, sosyal medyada haber paylaşmaktan alıkoyacaktır.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – “Bu yasa toplumsal bir otosansürdür, otosansür dalgası da yaratacaktır. Bu nedenle, sadece gazetecilerin sorunu değil, aynı zamanda Türkiye’nin sorunudur.” Yalan mı söylüyorlar? Bakın, şöyle diyor; “kamu barışını bozmaya elverişli” ifade tam anlamıyla bu. Eğer böyle bir haber yazılırsa bir yıldan üç yıla kadar ceza verilecek. Ben dedim ki: “Marmaris’te yangın var, yangın. Üstelik de yıllarca uyardığımız hâlde yeteri kadar hâlâ tedbir alınamayan bir yangınla boğuşuluyor orada. Üstelik de Türk Hava Kurumunun uçakları eğer yapılmış olsaydı, hayata geçirilmiş olsaydı, o gün binlerce hektar alan, canlı telef olmayacaktı.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – O günkü Tarım Bakanı “Hayır, doğru değildir.” dedi, şimdiki Tarım Bakanı diyor ki: “O uçakları tamir ediyoruz ve yangınları söndürmekte kullanacağız.”

Şimdi, ben gerçekten kamu barışını bozmaya elverişli bir şey mi söylüyorum yoksa haktan yana, hukuktan yana, milletten yana bir şeyi avaz avaz bağırıyor muyum? Avaz avaz bağırdığımız hâlde hâlâ ormanlar yanıyor mu? Hâlâ orada yeteri kadar tedbirler alınmıyor mu? Buradan Soylu’ya sesleniyorum: “Geçen yıl ormanlar orada yanarken Mehmetçik’i neden görevlendirmediniz, neden onların katkısını istemediniz?” dedim. Bana cevaben dedi ki: “Hayır, o geçmişte kaldı, gerek yok.” Şimdi Mehmetçik’i göreve çağırıyorsun. Dün yaptığın mı yanlıştı, bugün yaptığın mı yanlış? Kamu huzurunu bozan ben miyim, sen misin?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Kamuyu zarara uğratan o günkü Tarım Bakanı mıdır, değil midir? Şimdi, haberciler bunları gerçekten yazmayacaklar mı, internette biz milletimizle bunları paylaşamayacak mıyız? Siz, millet sussun istiyorsunuz, kimse konuşmasın istiyorsunuz, sadece kendi söyledikleriniz yazılsın istiyorsunuz, sadece siz haber olun istiyorsunuz. İster benim aleyhime ister benim partimin aleyhine yazan yazılı basın olsun, yazan internet basını olsun, eğer onun hakkı için, hukuku için mücadele etmemiz gerekiyorsa Cumhuriyet Halk Partisi mücadele edecektir; hak için edecektir, hukuk için, adalet için edecektir. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özkoç, buyurun efendim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bizim aleyhimize yazan gazetecinin de yayın organlarının gelirleri yok edilerek susturulmaması gerekir, onların da kapatılmaması gerekir.

Bir gecede aldığınız kararlarla Türkiye'de demokrasiyi yok edemezsiniz. Bununla mücadele ediyoruz; hep beraber, milletçe mücadele etmeye devam edeceğiz. Yanlış kararlar Genel Kurula gelebilir ama yanlıştan da dönülebilir. Yanlıştan dönmek için milletin sesine kulak vermek gerekir. Millet, 83 milyon, dışarıda feryat ediyor. Siz bu sese kulak verin, yandaşlarınızınkine değil.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Yılmaz Tunç.

Buyurunuz Sayın Tunç.

29.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un, şehit Topçu Uzman Çavuş Fatih Özkaya ile şehit Piyade Uzman Çavuş Sercan Baş’a, Muğla Marmaris’teki orman yangınına yapılan müdahaleye, Afganistan’da meydana gelen depreme, Amasya Genelgesi’nin yıl dönümüne ve Pınar Gültekin davasına ilişkin açıklaması

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım, değerli milletvekillerimiz; Genel Kurulumuzu saygılarımla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde vatani görevi esnasında elim bir kaza sonucu ağır yaralanan ve tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit olan, Bartın Arıt Balat köyümüzden, bizim de hemşehrimiz Topçu Uzman Çavuş Fatih Özkaya’ya Allah’tan rahmet diliyorum; ailesine, yakınlarına ve Bartın’ımıza başsağlığı diliyorum. Acı haberin ailemize verilmesinin ardından şehidimizin babaannesi Fatma Özkaya’nın da sabaha karşı Hakk’ın rahmetine kavuştuğunu üzülerek öğrendik. Fatma teyzemize de Allah’tan rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun. Şehidimizin babası da kalp krizi şüphesiyle hastanede şu anda tedavi altında, Allah acil şifalar versin. Yarın da Bartın’dan şehidimizi ve babaannesini Hakk’a uğurlayacağız.

Yine, komşu ilimiz Kastamonu’ya da şehit ateşi düştü. Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde bir üs bölgemize 21 Haziran 2022 tarihinde bölücü terör örgütü mensuplarınca açılan taciz ateşi sonucunda Kastamonu Cideli hemşehrimiz Piyade Uzman Çavuş Sercan Baş şehit oldu. Hayatını kaybeden şehidimize Allah’tan rahmet; kederli ailesine, Türk Silahlı Kuvvetlerimize ve milletimize başsağlığı ve sabır diliyorum.

Değerli milletvekilleri, Muğla Marmaris’te dün akşam saatlerinde farklı noktalarda başlayan orman yangını haberini üzüntüyle öğrendik. Yangın, ilk belirlemelere göre 200 hektarlık bir alanda etkili oluyor. Tarım ve Orman Bakanlığımıza bağlı Yangın Yönetim Merkezindeki birimlerimiz yangın haberinin ardından sekiz dakika içerisinde ilk müdahaleyi gerçekleştirdiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – 20 helikopter, 14 uçak, 1.494 personel, 7 TOMA aracı, 363 kamu aracı, 39 iş makinesi sahada görev yapıyor. Orman personelimiz, polisimiz, askerimiz, belediyelerimiz ve devletimizin tüm kurumlarıyla topyekûn bir mücadele ortaya koyuyorlar. Sahadaki tüm ekiplerimize kolaylıklar diliyorum. Devletimiz yanan orman alanlarını süratle ağaçlandırmak ve ormanlarımızdaki her bir canlıyı korumak için gereken her tür tedbiri almaya devam ediyor. Yangının çıkış sebebiyle ilgili gerekli araştırma da soruşturmalar da başlatıldı. Tarım ve Orman Bakanımız Sayın Vahit Kirişci ile İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu yangın anından itibaren bölgede çalışmalara nezaret ediyorlar. Saat on bir sıralarında da Tarım ve Orman Bakanımız yangının büyük ölçüde kontrol altına alındığını açıkladılar.

Tekrar, Muğla’daki vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Allah her türlü afet ve zararlardan ülkemizi korusun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Afganistan’da meydana gelen depremde hayatını kaybeden Afgan kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum. Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak bu acılı günlerinde kardeş Afgan halkının yanında olduğumuzu da belirtmek istiyorum.

Yine, Amasya Genelgesi’nin yıl dönümü bugün. Yurdumuzu parçalamak isteyenlere Türk milletinin cevabıdır Amasya Genelgesi. Amasya’da alınan kararlar ve sonrasında atılan adımlar doğrultusunda yürütülen Kurtuluş Savaşı milletimizin yazgısıyla birlikte tarihin akışını da değiştirdi. Milletimizin kararlılığı ve kahraman ordumuzun cesaretiyle zaferle sonuçlandırılan Kurtuluş Savaşı cumhuriyetin ilanının, Türkiye Cumhuriyeti'nin tarih sahnesindeki yerini almasının yolunu açtı. Amasya Genelgesi'nin yayımlanışının yıl dönümünde başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, varlığımızı koruyan ve güçlendiren bu tarihsel kararlarda imzası bulunanları, Kurtuluş Savaşı'mızın kahraman şehitlerini rahmetle, gazilerimizi şükranla anıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Pınar Gültekin kararıyla ilgili olarak eleştiriler devam ediyor, biraz önce gündeme getirildi tekrar. Bu karar kesin bir karar değil, zaten istinaf ve temyiz süreci bunun için var. Yargı içerisinde eğer hatalı bir karar varsa bu, yargı süreci içerisinde elbette ki düzeltilecektir. Bu hunharca yapılan cinayeti hiç kimsenin tasvip etmesi mümkün değildir. Bu, insanlık dışı bir vahşettir. Dolayısıyla, daha soruşturmanın başında, bir kısım sanık bakımından takipsizlik kararı verilmişti ve bu karara karşı Adalet Bakanlığı kanun yararına bozma yoluyla konuyu Yargıtaya götürdü ve o sanıklar bakımından dava sürecini başlatan Adalet Bakanlığıdır. Karar, şu anda, tabii, toplum vicdanını rencide eden bir karar olarak ortaya çıktı. Bu aşamada Muğla Cumhuriyet Savcılığı da istinafa başvuracağını açıkladı. Yine, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Sayın Derya Yanık da istinafa başvuracağını açıkladı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Dolayısıyla burada elbette ki yargı kararları eleştirilecektir, biz de bu kararı hazmedemiyoruz yani gerçekten “Bu hunharca cinayetin karşılığı bu olmamalı.” diyoruz. Kasten öldürme suçlarının cezası kanunumuzda müebbet hapis cezasıdır ama daha geçtiğimiz mayıs ayında “Bu suç kadına karşı işlenmişse ağırlaştırılmış müebbet cezası olmalıdır.” diye kanunumuzda değişikliği biz burada beraber yaptık. Bu noktada, kadın cinayetlerinin önlenmesi, kadına karşı şiddetin önlenmesi anlamında iktidarıyla muhalefetiyle bunu bir çekişme malzemesi yapmadan mevzuatımızda ne yapılması gerekiyorsa yapılması gereken değişiklikleri hep beraber yaptık. Yargı uygulamalarında ortaya çıkan aksaklıkları da elbette ki yargı içinde düzeltme mekanizmaları var ve bu anlamda da kararlı olduğumuzu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Bir kez daha Pınar Gültekin’e Allah’tan rahmet diliyorum, acılı ailesinin acısını paylaşıyorum ve bu kararın da istinaf ve temyiz sürecinde adil bir şekilde sonuçlanacağına inanıyorum.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz ve arkadaşları tarafından, vatandaşların barınma hakkına daha kolay ve ekonomik şekilde ulaşabilmesi için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla 6/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Haziran 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

22/6/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 22/6/2022 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                                                                                                        Erhan Usta

                                                                                                                                                                                                                          Samsun

                                                                                                                                                                                                                  Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz ve 21 milletvekili tarafından, vatandaşların barınma hakkına daha kolay ve ekonomik şekilde ulaşabilmesi için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla 6/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 22/6/2022 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ümit Beyaz.

Buyurunuz Sayın Beyaz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT BEYAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti olarak vermiş olduğumuz vatandaşların barınma hakkına daha kolay ve ekonomik şekilde ulaşabilmesi için yapılması gerekenlerin araştırılması konulu Meclis araştırması önergemiz hakkında söz almış bulunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Anayasa’nın taslak metnindeki 36’ncı madde der ki: “Herkes temel insani gereksinimlerini karşılayabilecek, insan haysiyetine yakışır biçimde konut ve barınma hakkına sahiptir.” Tabii, siz Anayasa’yı tanımayan bir siyasi geleneğe sahip olduğunuz için bu konuda da Anayasa’yı baz almamanız gayet normal.

Orta Doğulu yabancılara tanıdığınız imtiyazlar sayesinde Türkiye'de ekonomik krizin yanında bir de barınma krizi yarattınız. Ülkeye sıcak para girişi sağlamak uğruna kendi vatandaşlarımızı yoklukla, çileyle, krizle baş başa bıraktınız. Yabancılara tanıdığınız imtiyazlar sayesinde Türk vatandaşlarını kendi ülkelerinde ikinci sınıf vatandaş hâline getirdiniz. Türk milletinin bekası için bir an önce yabancılara konut satışı ve vatandaşlık politikası durdurulmalı, verilmiş olan vatandaşlıklar da gözden geçirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, özellikle İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük şehirlerimizde konut krizi her geçen gün büyümektedir. Konut krizi âdeta barınma krizine dönmektedir. Kiracı ve ev sahibi ilişkilerini altüst eden fahiş kira artışlarına karşı getirdiğiniz yüzde 25’lik sınırla çözüm değil, sorun yaratmışsınızdır. Ipsos araştırma firmasının yaptığı araştırmaya göre, ev sahipleri bu üst sınıra uymuyor ve kiracıların yüzde 73’ü yeni ev bulamayacakları için fahiş kira zamlarını kabul etmek zorunda kalıyorlar.

İstanbul'da Nisan 2022 sonu itibarıyla son bir yıl içinde mevcut kiralar için bir senelik kira fiyatları yüzde 46 civarında artmıştır. Yeni kiralık konut ücretlerinin artış oranı ise yüzde 161 olmuştur. Yeni kiracılar için ise ortalama kira bedeli 6.360 lirayı bulmuştur. Ortaya koyduğunuz yüzde 25’lik zam sınırlaması hem kiracıyı hem de ev sahibini mağdur etmiştir; bunun yanında, zaten yüksek enflasyonu daha da arttırmıştır. Devriiktidarınızda her kesimi birbirine düşürdüğünüz gibi ev sahipleri ile kiracıları da birbirine düşman ettiniz. Kendi sürdüğünüz refahı ve şatafatı tüm ülkenin yaşadığını zannediyorsunuz, siz durumun ciddiyetinin farkında değilsiniz.

Değerli arkadaşlar, İstanbul ve diğer büyük şehirlerimizdeki konut sorunları kamu çalışanlarını da sıkıntıya sokmaktadır. İstanbul’da görev yapan devlet memurlarımız kira fiyatlarından dolayı tek tek memleketlerine tayinlerini istiyorlar. Ortalama bir devlet memurunun aldığı maaş 8 bin TL, İstanbul’da en ucuz ev kirası 4 bin TL. Allah rızası için bir düşünün; bu insanlar faturaları nasıl ödeyecek, mutfak masrafına nasıl yetişecek, çoluğunun çocuğunun eğitim masrafını nasıl karşılayacak? Bir hükûmet kendi memuruna bu zulmü yapmaz. Bu memur yapılan zulmü sandıkta karşılıksız bırakmayacak.

Değerli milletvekilleri, konut fiyatlarına bağlı olarak büyük şehirlerde arsa fiyatları da hızla yükseliyor. Özellikle, şehir merkezine yakın yerlerde kalmış az sayıdaki hazine arazisi Hükûmetinizin eliyle yabancılara satılmak üzere lüks konut imalatına açılıyor. TOKİ’ye devredilen bu arsalar açık artırma yoluyla satışa çıkarılıyor, tabii ki bu açık artırmaları çoğunlukla Arap sermayesi ya da bunların desteklediği yabancılar kazanıyor.

Sizlere soruyorum tüm samimiyetimle: TOKİ’nin görevi sosyal konut yapıp vatandaşı ev sahibi yapmak mıdır yoksa Türk milletine ait değerli arsa ve konutları yabancılara peşkeş çekmek midir? Cumhuriyetin yüzyıllık kazanımlarını heba ettiğiniz yetmedi, şimdi de kanla alınmış vatan topraklarını giderayak Amerikan dolarıyla takas ediyorsunuz.

Bunlar son çırpınışlarınız diyorum, az kaldı diyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Erol Katırcıoğlu.

Buyurunuz Sayın Katırcıoğlu.

HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli vekiller, doğrusu, İYİ Partinin bu önergesi gerçekten güncel öneme sahip olan bir öneri. Sebebini biliyorsunuz, gerçekten de son zamanlarda kira artışları inanılmaz bir şekilde hızlandı. Tabii, ilginç bir durum var; bir yandan konut arzı artıyor ama kiralar da konut arzından daha fazla artıyor bir bakıma. Bu, tabii, tartışılması gereken, en azından araştırılması gereken bir konu olarak gündemde diye düşünüyorum.

Neden böyle? Değerli arkadaşlar, sebebi şu: Konut kirası bir ailenin geliri içinde çok büyük bir paya sahiptir. Türkiye’de enflasyondan bahsederken özellikle konut fiyatlarının enflasyonla ilişkisini çok konuşmayız ama çok yakından ilgisi var çünkü halkımızın önemli bir kısmı gelir dağılımı bozukluğundan dolayı yoksuldur ve yoksul olan bu insanların verdikleri, ödedikleri kiralar, gelirleri içinde çok büyük bir paya sahiptir; bu bir.

İkincisi: “Konut” dediğiniz şey herhangi bir şekilde stoku yapılan bir şey değil yani istediğiniz zaman stoku artan bir şey değildir, zaman alır inşaatlar vesaire. Dolayısıyla da talep arttığı zaman konut fiyatları artar ama konut miktarı artmaz çünkü talep esnekliği düşüktür konutta. Dolayısıyla da Türkiye'nin bir zamandan beri uyguladığı; bu pandemi vesaireyle ilgili uyguladığı politikalar zaman zaman talebi şişirdiği zaman bu talep artışı özellikle yoksul insanların kiralarındaki artışa tekabül ediyor ve bu da tabii, enflasyonu büyük ölçüde besleyen bir mekanizma oluşturuyor. Dolayısıyla da özellikle yoksul halkın, hane halkının toplam geliri içinde önemli bir paya sahip olan gıda gibi, konut gibi ürünlerin fiyatları gerçekten de stoklanamadıklarından dolayı inelastiktir yani elastik değildir ve dolayısıyla talep artışına fiyat artışıyla cevap verir. Bu sebeple de geçtiğimiz pandemi sürecinde Hükûmetin uyguladığı politikaları biliyorsunuz; parasal genişleme yapmak zorunda kaldı yani kredi vesaire mekanizmalarını yükseltti, bunun sonucunda ortaya çıkan tablo -demin de ifade ettiğim gibi ve önergede de ifadesini bulduğu gibi- konut fiyatlarında artış olarak gündeme geldi ki bu da yoksulun daha yoksul olmasına neden olan bir sonuç üretti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.

Dolayısıyla da bu önergeyle -yani bu önergenin ima ettiği- komisyon toplanması vesaire gibi bir şey olmayacak tabii ki yani lafügüzaf yapıyoruz burada. Ama bilesiniz ki konut fiyatlarının -sadece kontrol edilmesi de ayrı bir mesele, o da ayrı bir tartışma konusu ama- özellikle yüksekliği insanlarımızın çok daha kötü koşullara sürüklenmesine sebep oluyor. Hükûmet de doğrusunu isterseniz buna sadece ve sadece ev sahiplerini düşünerek bir bakıma belki yüzde 25 gibi bir sınırlama getirdi ama problem çok daha derinde ve enflasyonun yapısal olmasının da ana sebeplerinden bir tanesinin bu yoksulluk, gelir dağılımı bozukluğu ve kiralar olduğunu söyleyebilirim.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Nihat Yeşil.

Buyurunuz Sayın Yeşil. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NİHAT YEŞİL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ülkemiz her alanda derin bir darboğazdan geçiyor. Ekonomik kriz yerini ekonomik buhrana bırakmış; evlerde tencere kaynamıyor, halkımız geçim için 1 kuruşun dahi hesabını yapıyor, çiftçilerimiz tarlasına gübre atamıyor, traktörüne mazot koymadığı için tarlasını süremiyor, eğitim dönemini bitiren öğrencilerimiz otobüs bileti fiyatları nedeniyle memleketlerine gidemiyor, sanayicimiz yeni yatırım yapmak için önünü göremiyor, esnafımız sattığı malın yerine yenisini koyamıyor, memur ve emeklilerimiz ay sonunu göremiyor, gençlerimiz gelecekten umudunu kestiği için yurt dışına gitmenin yollarını arıyor. Değerli arkadaşlar, kısacası, Türkiye yönetilmiyor, savruluyor.

Barınma hakkı en temel haktır; bugün gelinen noktada ise barınma hakkı ekonomik kriz ve artan enflasyon yüzünden tehlikeye girmiştir. Kira artışları ülke genelinde alıp başını gitmiştir. Ankara’da yıllık kira artışları son bir yılda yüzde 33 artmıştır. Türkiye genelinde zaten artık… Burada sadece Ankara için söylemiyorum, ben Ankara’nın içerisinde gördüğüm için bunu söylüyorum; İstanbul öyle, İzmir öyle, Türkiye’nin neresine, hangi iline gidersek bununla karşı karşıya kalıyoruz. Ortalama bir evin kirası asgari ücret düzeyini geçmiştir burada. Bu durum sürdürülebilir değildir. Yabancıya 400 bin dolara vatandaşlık verenler, kendi vatandaşının konut sorununu görmezden gelenler; kendi ülkesini, kendi vatandaşını kaderine terk ettiler.

Değerli arkadaşlar, rakamlar konusunda destan yazan TÜİK’e göre, yabancıya ev satışları yüzde 70’i geçmiş. Son bir yılda yapılan satış, yüzde 70’i geçtiğini gösteriyor. Kira artışlarını yüzde 25’le sınırlamak çare değildir. Gelinen noktada bu düzenleme nedeniyle ne kiracının yüzü gülüyor ne de ev sahibinin yüzü gülüyor. Konut sorunu iktidarın mevcut politikaları nedeniyle her geçen gün kangren hâlini alıyor.

Bugün, Ankara’da yeni atanan bir memur, neredeyse aldığı maaş kadar kira vermek zorunda kalıyor; maaşının kalan yarısıyla geçinmek çok zor. Çocuğun okul masrafını nasıl karşılayacak? Gıda fiyatları el yakıyor, ay sonunu nasıl görecek? Bu sadece Ankara değil, İstanbul’da da… Ve tayinlerini taşraya almak istiyorlar değerli arkadaşlar. Asgari ücretle çalışan emekçilerin durumunu varın siz düşünün.

Her yeni sabah yeni zamlarla uyanıyoruz; bir yıllık zamları düşünmeyi çoktan geçtik, altı ayda yapılan zamlar yüzde 100’leri geçiyor. Son altı ayda doğal gaza yüzde 120 zam, elektriğe yüzde 151 zam, akaryakıta ortalama yüzde 120 zam...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

NİHAT YEŞİL (Devamla) – Yani iktidarın en iyi yaptığı şey zam, zam, zam; iğneden ipliğe zam! Millete cefa, yandaşa sefa, vatandaşa eziyet, rantçıya keyfiyet getiriyor. TÜİK’in enflasyon rakamları dahi yüzde 73, ENAG’ın açıkladığı enflasyon yüzde 160, vatandaşın cebindeki enflasyon yüzde 200’ü geçiyor. Böyle bir ortamda kira artışlarını ve zamları durdurmanın yolu ekonominin temel kurallarına bağlı kalmaktır. Dünyadaki tüm merkez bankaları faizi artırırken Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tersini yapıyor, hâlâ daha enflasyonun sebebi olarak bir günah keçisi arıyor. Sorunun kaynağı belli, çözümü belli. Sorunun kaynağına kulaklarını tıkayanlar iğneden ipliği geçirmeye çalışıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

NİHAT YEŞİL (Devamla) – Türkiye’de bunlar olup biterken AKP sansür yasasıyla uğraşıyor kimse duymasın, kimse işitmesin, kimse yazmasın diye ama bunlar nafile, herkes duyuyor, herkes görüyor. Halkımız, sandık önüne konulduğunda bunun hesabını er veya geç soracaktır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum; sağ olun, var olun. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Demir.

Buyurunuz Sayın Demir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz üzere kira artışlarıyla ilgili Meclisimiz tarafından kabul edilen geçici düzenlemeyle konut kira artışı yüzde 25’le sınırlandırılmıştır. Bu düzenleme, özellikle dar ve sabit gelirli vatandaşlarımızın son günlerde kira konusunda yaşadığı mağduriyeti gidermek, sosyal huzuru ve barışı sağlamak için yapılmış bir düzenlemedir.

Değerli milletvekilleri, içerisinde bulunduğumuz global şartlar nedeniyle yapılan kira düzenlemesi geçici bir durumdur. Son zamanlarda devam eden kira sözleşmelerinde ev sahipleri ve kiracılar arasında yer yer huzursuzluk yaşanmaktaydı, kiralarda fahiş artış talepleri söz konusuydu. İşte bu düzenlemeyle, kiracı ve ev sahibinin hakkına, hukukuna girmeden ikisinin de belli bir fedakârlıkta bulunarak bu sürecin aşılmasını hedefledik.

Değerli milletvekilleri, vatandaşlarımızın barınma hakkını en iyi şartlarda kullanması için, TOKİ tarafından 2003 yılından bugüne kadar yaklaşık 5 milyon insanımızın yaşadığı -255 milyar TL harcanarak- tam 1 milyon 100 bin konut üretilmiştir ve üretilen konutların yüzde 87’si sosyal konutlardır. Sayın Cumhurbaşkanımızın son yirmi yılda vatandaşlarımızın ev sahibi olması için ortaya koyduğu vizyonla TOKİ tarafından üretilen sosyal konutlar, vatandaşlarımıza az peşinat, düşük taksit ve uzun vadeyle sunulmuştur. Pandemiye rağmen son üç yılda tam 213 bin konut üretilmiş ve vatandaşlarımıza sunulmuştur.

Değerli milletvekilleri, yirmi yılda sosyal konut üretiminde yaptığımız çalışmalar gibi, konut sorununa çok yönlü, kalıcı ve etkili çözümler için, konut arzının arttırılması ve maliyetlerin azaltılması için ciddi çalışmalar yapıyoruz. Örneğin, konutlarda arsa maliyetinin düşürülmesi ve özellikle dar gelirli vatandaşlarımızın ev sahibi olabilmesi için; bir, altyapısı tamamlanmış, inşaat yapılmaya hazır hazine taşınmazları üzerinde küçük ve orta ölçekli mahalle müteahhitleri konseptinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi yöntemiyle konut üretilmesi; iki, hazine taşınmazlarının konut sahibi olmayan dar gelirli vatandaşlara uygun bedel üzerinden veya kooperatifler aracılığıyla verilmesi gibi önemli planlamalar yapmaktayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

MUSTAFA DEMİR (Devamla) – Ayrıca, kentsel dönüşüm uygulamalarında ise bir, vatandaşlarımıza mevcut bulunan kredi faiz desteklerinin artırılması; iki, belediyelere İller Bankasından kullanılacak kredilerde Bakanlıkça faiz desteğinin artırılması; üç, inşaat kredisi ve arsa kredisinin kullanılabilmesi; dört, hazine taşınmazları üzerinde kat karşılığı yöntemiyle konut üretilmesiyle kentsel dönüşümü hızlandırıcı tedbirler alıyoruz.

Değerli milletvekilleri, görüldüğü üzere, aldığımız tedbirlerle bu geçici süreci atlatacağız inşallah. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, partimiz milletimizin daima yanında ve hizmetinde olacaktır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Sayın Aycan…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, Türkoğlu Lojistik Merkezine ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, Kahramanmaraş aynı zamanda bir sanayi şehridir, 2021 yılında 1,5 milyar Amerikan doları tutarında ihracat yapmıştır. İhracat genellikle Mersin Limanı'ndan yapılmaktadır, Kahramanmaraş ile Mersin arasındaki demir yolları bu bakımdan çok önemlidir, bu demiryollarının geliştirilmesi ihracat açısından çok önemlidir. Devlet Demiryolları Türkoğlu'na lojistik merkezi kurmuştur. 800 dönümlük alana büyük bir merkez kurulmuştur fakat atıldır, yeteri kadar kullanılmamaktadır. Kullanılmamasının bir nedeni, burada gümrük biriminin olmaması olarak belirtilmektedir. Bu nedenle lojistik merkezine gümrük birimi kurulması gereklidir. Ayrıca lojistik merkezinin personel ve teknik donanım eksikleri vardır, bunlar da giderilmelidir. Türkoğlu Lojistik Merkezinin çalışması, atıl yatırımın işlemesi, Kahramanmaraş'ın, ülkemizin ihracatı açısından çok önemlidir. Lojistik merkezinin gerekli iyileştirmeleri yapılmalıdır.

Teşekkür ederim.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Tığlı...

31.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı’nın, Batlama grup kara yoluna ilişkin açıklaması

NECATİ TIĞLI (Giresun) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Giresun'da her seçim döneminde iş makineleri getirilip şov yapılan Batlama grup kara yolu seçimler sonrasında unutulur. Kara yolları ağında olan bu yol, AKP’nin iktidara geldiği yıldan bugüne kadar hep istismar edilmiştir. Batlama grup yolu, 30 köye ve Kulakkaya ve Bektaş Yaylası gibi önemli turizm merkezlerine, uluslararası bir marka olan Freşa Maden Suyu Tesisi ve içme suyu kaynaklarına ulaşım sağlamaktadır. Yalnızca bu işletmeler için dahi, bir devletin, vatandaşından bu talep gelmeden bütün imkânlarını seferber etmesi gereken bu yolun Karanlıkdere mevkisinde, yıllardır tamamlanamayan kamulaştırma sebebiyle her yıl birçok kaza olmaktadır. Eskiden 2 belde belediyesine ulaşım sağlanan yol güzergâhındaki vadide vatandaşlarımız yeni bir ilçe kurulmasını, yirmi-yirmi beş yıldır bu yolun düzeltilmesini beklerken AKP 400 metrelik kısmın tamamlandığını gururla duyuruyor. Utanmamak için bazen sadece susmak gerekir diyorum.

Teşekkür ediyorum.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Necdet İpekyüz ve arkadaşları tarafından, yanlış ekonomi politikaları nedeniyle azınlığın daha fazla zenginleşmesiyle ortaya çıkan servet transferlerinin ve bu kapsamda artan eşitsizliklerin nedenlerinin araştırılması amacıyla 22/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Haziran 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Halkların Demokrat Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

22/6/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 22/6/2022 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasına saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                                                                                                  Hakkı Saruhan Oluç

                                                                                                                                                                                                                          İstanbul

                                                                                                                                                                                                                  Grup Başkan Vekili

Öneri:

22 Haziran 2022 tarihinde Batman Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz ve arkadaşları tarafından, yanlış ekonomi politikaları nedeniyle azınlığın daha fazla zenginleşmesiyle ortaya çıkan servet transferlerinin ve bu kapsamda artan eşitsizliklerin nedenlerinin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan 19527 grup numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 22/6/2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.

Buyurunuz Sayın İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, konuklarımız var herhâlde, onlara da “Merhaba.” diyelim Meclis adına.

BAŞKAN – Biz de “Hoş geldiniz.” diyoruz efendim.

Buyurunuz efendim.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Evet, ekonomi yönetimiyle ilgili konuşuyoruz. Bizim araştırma önergemiz; Türkiye'de belli bir kesim giderek zenginleşiyor, büyük bir çoğunluk yoksullaşıyor, fakirleşiyor, açlıkla karşı karşıya ve bunun araştırılması lazım. Türkiye'de -az önce de konuşuldu- bir yoksulluktan söz ediliyor, krizden söz ediliyor ve bütün uluslararası alanda bir sıkıntı var. Biz de diyoruz ki: Bir azınlık zenginleşiyor, gelin, araştıralım. Zenginlik olabilir ama bir yerde birileri büyüyorsa, büyük çoğunluk yoksullaşıyorsa araştırmak lazım.

Nedir? Ekonomi yönetiminde bir tercih olur; bunun yanlışı doğrusu yok. Tercihiniz büyük çoğunluktan mı yana yoksa belli bir kesimden mi yana? Şimdi, tercihiniz işletmeden yanaysa, şirketlerden yanaysa, finans kurumlarından yanaysa, müteahhitlerden, patronlardan yanaysa doğru yapıyorsunuz. Çünkü Türkiye’de 3 tane “s” harfi; saraya yakın olanlar zengin oluyor, savaşı savunanlar zengin oluyor, sermaye kendi parasına doymuyor, daha da büyütüyor; “3 tane s” diye tanımladım. Peki, Türkiye’de başka ne büyüyor? Sefalet büyüyor. Sefalet nedir? İşsizlik ve yoksulluk. Dünya sıralamasında en büyük, sefaletin geliştiği, sefaletin arttığı ülke Türkiye. Başka ne büyüyor? Türkiye’de borçluluk büyüyor, insanlar kredi kartını ödeyemiyor, kredi kartıyla harcama yapamıyor. İnsanlar sadece temel ihtiyaçlarını alabiliyor.

Peki, Türkiye’de asgari ücretlilere, ücretlilere baktığımızda, yoksullaşan kesime baktığımızda, kim bunlar? 21 milyon işçi ve ücretli -maaş alan var, belli bir ücretli kesim var- 14 milyona yakın emekli var; 2,5 milyon tarım çalışanı var, 5 milyon küçük esnaf var -zaten küçük esnaf bitti, çoğu iflas ediyor, kapatıyor- 42 milyon; 2 kişi olsalar Türkiye’nin nüfusu ediyor. Demek ki yüzde 99 yoksul, yüzde 1 veya daha az bir kesim zenginleşiyor. Peki, bu zenginlik ne oluyor? Bu büyüyen zenginlik tekelleşiyor; medya tek ses, müteahhitler -5 tane- tek ses, tekelleşiyor; gıda sektörü, market sektörü tek ses, 5 tane. Gittiğimizde artık bakkal yok hiçbir yerde. Baktığımızda; gıdada, tohumda, çiftçilikte, tarımda tek sese dönüştürüyorsunuz. Enerjide boyuna zam yapıyorsunuz, diyorlar ki: “Şirketler gittiler, anlaştılar Bakanla, elektrik fiyatlarını tekrar yükselttiler.” Tekrar tek ses. Yani siz tekçi anlayışınızla bütün sektörlerde kendi yandaşınızı ve zenginliğinizi geliştiriyorsunuz. Ve şunu geliştirdiniz Türkiye’de: Parayla para kazanma. Faize karşı çıkanlar şu anda Türkiye'de parayla para kazanıyor. 18’den 11’e mi düştü dolar? Ya, sorduk, kim bunlar? Merkez Bankasından ne kadar alış yapıldı, ne kadar satış yapıldı? Kim bunlar? Kimse açıklamadı. Belli günlerde, bu spekülasyonla, altında, diğer kurlarda milyonlarca para oynuyor, insanlar paradan para kazanıyor, sorduğumuzda bir tane yanıt yok. Peki, bunlara, bu faize, bu diğer otoyollara, tünellere, hastanelere, birçok yere giden para kimin cebinden çıkıyor? Tekrar, yoksul olan, parası olmayan, asgari ücretle çalışan çoğunluk, açlık sınırının altında kalan insanların vergisiyle… Vergi mi adil? Vergi de adil değil. Yani siz dolaylı, dolaysız vergilere baktığınızda, hep Avrupa'yı örnek veriyorsunuz, tam tersi bir sistem geliştirmişsiniz. Vergi de hiç adil değil. Yani partide “adalet” diyorsunuz, vergide adalet yok. Ve peki, bu patronlara, ne yapıyorsunuz bu serveti olanlara? Vergi istisnası getiriyorsunuz, vergi muafiyeti getiriyorsunuz, kredi kolaylığı getiriyorsunuz, düşük faizle veriyorsunuz, borcu gidip erteliyorsunuz. Ya, son bir haftadır insanlar uçağa binemiyor, pandemide havalimanı şirketinin bir yıllık kirasını sildiniz, iki yıllığını ötelediniz. 1 milyar 90 milyon euro parayı sildiniz, iki yıllığını ötelediniz, şimdi de kırk yıl erteliyorsunuz. Kim bunlar? Gazetelerin sahiplerine, müteahhitlere, şirketlere her türlü kolaylığı yapıyorsunuz. Bu kolaylıkla beraber yoksullar artmış, kredi kartını ödeyemiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – İnsanlar okul taksitini ödeyemiyor. İnsanlar hastaneye gittiğinde ameliyat olamadığı için bankaya gidip para çekmek zorunda. O hikâye bitti; konutlar için, araçlar için o hikâye bitti. İnsanlar artık borçlarını ödeyemeyecek duruma geldi ve asgari ücretli sayısı giderek artıyor.

Bir de büyüttüğünüz bir şey var, bazen çıkıp anlatıyorsunuz, diyorsunuz ki: “Bizim iktidarımız döneminde yardımlar arttı.” Sizin iktidarınız döneminde yardımlar azaldıysa başarılı olursunuz, sizin iktidarınız döneminde yoksulluk azaldıysa başarılı olursunuz, sizin iktidarınız döneminde asgari ücretli sayısı azaldıysa başarılı olursunuz, çiftçi mutlu olduysa başarılı olursunuz, mazot fiyatı düştüyse başarılı olursunuz, dolar düştüyse başarılı olursunuz. Sizin iktidarınızda ekonomik tercihlerinize baktığımızda, zenginden yanasınız, parayla para kazanandan yanasınız; yoksulu, aç olanı ve ücretli geçinenleri düşünmüyorsunuz, tarımla uğraşanları düşünmüyorsunuz, küçük esnafı düşünmüyorsunuz ve ne oluyor? Bakan diyor ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Tamamlayayım.

BAŞKAN – Tamamlayınız.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ve Bakan ne diyor? Meşhur Bakan diyor ki: “Türkiye’de dar gelirliler hariç herkesin işi iyi.” Bu sizin tükenmeniz, bitişinizdir. “Dar gelirli” dediğiniz, Türkiye’nin yüzde 99’udur. Belli bir az kesimin mutluluğu tercihinizse ona bir şey diyemem, değilse gelin araştıralım, destek verin araştıralım, karşı çıkmayın, araştıralım, biz haksızsak söyleyin ve bununla beraber bölgeler arası, sınıflar arası eşitsizliği de artırıyorsunuz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta.

Buyurunuz Sayın Usta. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Bir kısım yanlış ekonomi politikaları uygulanıyor, çok detayına girmeyeceğim, süremiz çok sınırlı, sadece bir konuya odaklanmak istiyorum. Yanlış ekonomi politikaları uygulanıyor, bunun birtakım sonuçları doğuyor. İktidarın yaptığı şey şu: Yani o yanlış politikayı düzeltmek yerine veya onun sebepleriyle uğraşmak yerine sonuçlarıyla uğraşıyor, sonuçlarından bir noktaya gitmeye çalışıyor; bu da ekonomiye olan maliyeti artırıyor.

Şimdi, bu kapsamda, özellikle 2018 yılı Temmuz sonrasında Türkiye’de ciddi bir gelir ve servet transferi var yani kabaca, toplumun tamamından alınan bir miktar, bir kısım gruplara -genelde bunlar üst gelir grubu- veya kimi zaman “yandaş” diye niteleyebileceğimiz gruplara transfer ediliyor. Şimdi madde madde bunları sayacağım.

Bir: Bu dönemde yaşadığımız en önemli gelir ve servet transferi Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının rezervlerinin eritilmesidir. “128 milyar dolar” olarak sembolleşmişti ancak sonradan, bu son dönemde de bu arka kapı operasyonları devam ediyor, bu şekilde Türkiye’nin yaklaşık 160 milyar dolar rezervi yakıldı. Bunlar kabaca kaç liradan satıldı? Dolar bugün 17,5 lira; 17,30 filan. Bunlar, özellikle o 128 milyar dolar kısmı 6 lira 20 kuruştan satıldı. Ortalamada diyelim ki 10 lira düşük fiyatla satıldı; 160 milyar dolarla çarptığınızda eski parayla 1 kentilyon 600 katrilyon veya daha iyi anlaşılsın diye 1.600 katrilyon, yeni parayla da 1 trilyon 600 milyar lira sadece buradan bir transfer var arkadaşlar. Bu, milletin parasının belli bir kesime transferidir; birinci kalem bu.

İkinci kalem: Yine 2018 yılı Temmuz ayından itibaren başlatılan, yurt içerisinden -bakın, Türkiye’nin o vakte kadar, son yirmi yılda görmediği bir şeydi bu, AK PARTİ hükûmetleri döneminde de hiç görülmemişti, önceki sıkıntılı dönemlerde vardı- altın ve döviz cinsinden borçlanmalar. Altın ve döviz cinsinden borçlandınız, sonradan, damat Bakan son dönemde “rekabetçi kur” dedi, kur artırma politikaları uyguladınız. Buranın maliyeti normal borçlanmaya göre 710 milyar TL, eski parayla 710 katrilyon arkadaşlar, altın ve döviz cinsinden yurt içi borçlanma. Kur korumalı mevduat, bugünkü rakamlarla, yıl sonu itibarıyla, kur böyle kalırsa 230 milyar lira; 230 katrilyon. Bakın, 3 kalemde; rezerv, döviz ve altın borçlanmaları ve kur korumalı mevduattan toplam yapılan transfer, tarım bütçesinin tam 100 katı yani bu kadar, milyonlarca çiftçiye verdiğimiz desteğin 100 katını 3 kalemde, son iki üç yıl içerisinde aldık, transfer ettik.

Diğeri, ucuz kredi. Kamu bankaları üzerinden ciddi bir ucuz kredi politikası var, bunu herkes alamıyor, belli kesimler alıyor -az önce de ifade ettim- yani şu anda KOBİ üstü firmalar özel bankalardan yüzde 50’yle borçlanırken bir kesim insan yüzde 15-16’yla kamu bankaları üzerinden borçlanıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ERHAN USTA (Devamla) – Kamu bankaları zarar ediyor, kamu bankalarına da hazineden sermaye enjeksiyonu yapılıyor, bu da ayrı bir transfer.

İkili fiyat yapısı -fazla uzatmayacağım- yağda, şekerde, undaki ikili fiyat yapısı bir gelir ve servet transferidir.

Mevduat faiz sınırı -az önce de ifade ettik- yani yüzde 17’yle mevduat faizini sınırlandırıyorsunuz ama aynı banka, özel banka yüzde 17’yle topladığı mevduatı yüzde 50’yle tüccara, sanayiciye satıyor, özel bankalar da tarihinde görülmemiş kârlar yapıyor, bu da ayrı bir gelir ve servet transferidir.

Kamu-özel iş birliği projelerini zaten söylemeye gerek yok. Son dönemde yine dikkatimizi çeken şey CDS’ler yani Türkiye'nin risk primi. Bakın, bir yıllık risk primi sabah itibarıyla 945'ti arkadaşlar. Bu, Amerika’da 9, Amerika'nın 100 katı risk primiyle bu ülke borçlanıyor. Dolar cinsinden yüzde 10'un üzerinde borçlanan bir ülke, bu da yurt dışına gelir ve servet transferidir. Ve bunun sonucunda Türkiye tarihinde görülmemiş bir gıda krizi yaşıyor ve tarihinde görülmemiş bir barınma krizi yaşıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Devamla) – Dolayısıyla, bu konu son derece önemli bir konudur, bu konunun Meclis tarafından araştırılması son derece uygun olacaktır.

Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Tekin Bingöl.

Buyurunuz Sayın Bingöl

CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu araştırma önergesine Adalet ve Kalkınma Partisinin “evet” demesi akıllara zarar bir iş olur. Bundan çok daha masum, çok daha öncelikli araştırma önergelerine dahi memleketin ali menfaatleri için verilen önergelere dahi “evet” oyu vermeyen AKP, böyle bir araştırmaya asla “evet” oyu vermeyecektir. Niçin? Çünkü ekonominin araştırılması birçok olgunun ortaya çıkmasına yol açacak. Niye? Hortumlanan bütçe açığa çıkacak; adaletsizlikler, eşitsizlik, adil olmayan vergi dağılımı ve birçok konu açığa çıkacak. İşte o zaman, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının gerçek yüzü ortaya çıkacak. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, değerli milletvekilleri, Türkiye'de yurttaşlarımızın çok önemli bir kısmı zenginlik hayali kurmuyor; inanın, yoksulluk hayali kuruyor, yoksulluk, “Acaba nasıl yoksul olurum?”un hayalini kuruyor. Bunu niçin söylüyorum? Çünkü bu son açıklanan anketlerde açlık sınırı 6.017 lira, bir asgari ücretli 4.250 lira alıyor. Bu ne demek? Yani bir asgari ücretlinin yoksulluk sınırında yaşaması için 4 kat asgari ücret alması gerekir ki ancak yoksulluk sınırına ulaşabilsin. Onun için, yoksulluk hayali kuruyor. Peki, emekliler? 2.500 lira alıyor, yoksulluk sınırı 19 bin bin küsur lira. Bu durumda, 8 kat emekli maaşı alacak ki yoksulluk sınırına ulaşabilsin. İşte böyle bir Türkiye. Siz yoksul Türkiye yarattınız, siz açlık ve sefaletle boğuşan bir Türkiye yarattınız. Öyle bir derin uçurum var ki bakın, bir servet dağılımına bakıyoruz, gelir dağılımına bakıyoruz, müthiş bir farklılık var. Bu adaletsizlik sizi gelir dağılımında Avrupa’da eşitsizlikte 1’inci yapıyor. Boynunuza takacağınız madalyalardan bir tanesi de işte bu; yarattığınız bu eşitsizlik, yarattığınız bu adaletsizlik.

Değerli milletvekilleri, gelir dağılımına bakıyoruz, o kadar büyük bir fark var ki. Türkiye'de gelirin yüzde 10’unu elinde tutan bir kesim var, en yoksul kesim ama en zengin kesim gelirin çok önemli bir kısmıyla birlikte servetin yüzde 90’ını elinde tutuyor; böyle büyük bir uçurum var. Siz bu derin uçurumu yarattınız, niçin biliyor musunuz? Bu, bilinçli bir tercih sizin için, bu tercih açlık ve yoksulluğa mahkûm ettiğiniz insanlardan siyaseten nemalanmak adına yaptığınız bir tercih.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Teşekkürler.

Evet, siz siyaseten yoksulluktan nemalanıyorsunuz ama biz iktidara geldiğimizde farklı bir şey yapacağız. Sizin gölgenizde yatan mafya, sizin gölgenizde yatan uyuşturucu baronları, sizin gölgenizde yatan çeteler, yüzlerce kez değiştirip ihale verdiğiniz yandaş müteahhitlerinizin o hesabını adalet önünde, yargı önünde soracağız. (CHP sıralarından alkışlar) Sorduğumuz bu hesap garip gurebanın hesabı olacak, sorduğumuz bu hesap yoksulun hesabı olacak ve yarattığınız yoksul Türkiye'nin yerine biz iktidarımızda zengin Türkiye'yi yaratacağız. Türkiye'ye huzur, güven, adalet ve demokrasi gelecek.

Saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Nilgün Ök.

Buyurunuz Sayın Ök. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NİLGÜN ÖK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyoruz.

Hepimizin bildiği üzere Covid-19 salgınıyla birlikte dünya olağanüstü bir süreçten geçit. Son yüzyılın belki de en ağır krizi salgın ekonomide de dengeleri altüst etti. Dünyada üretimdeki aksamalar, emtia fiyatlarındaki artışlar, tedarik zincirindeki yaşanan sıkıntılar dolayısıyla uluslararası ticaret ağında da yavaşlamalar meydana gelmiştir. Buna bağlı olarak da maliyetler, maliyetlerle birlikte fiyatlarda da artış olmuştur. Bunun üstüne Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte tarihî zirveyi zorlayan petrol ve doğal gaz fiyat artışları da eklenmiştir. Bugün gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler son kırk yılın belki de en enflasyonist dönemini yaşamaktadır. Türkiye de bu küresel ekonominin bir parçası olduğu için bu fiyat artışlarından doğal olarak etkilenmiştir. Özellikle enerjide dışa bağımlı olduğumuz için, cari açığımızın en büyük kaynağı enerji olduğu için en çok bizi ekonomik anlamda etkileyen unsur da bu olmuştur. Bu olumsuz süreçten vatandaşlarımızı bir nebze de olsun korumak adına vergi indirimlerinden hibelere, sosyal destek paketlerinden elektrik ve doğal gaz fiyatlarındaki sübvansiyonlara kadar birçok adımı attık ve atmaya devam edeceğiz. Konutlarda kullanılan doğal gazın yüzde 82’sini, enerjinin yüzde 25’ini sübvanse ettik, sadece geçen yıl 160 milyar TL vergiden vazgeçilmiş durumda, bu yıl da bu rakam 241 milyar TL’yi bulacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bravo!

NİLGÜN ÖK (Devamla) – Dünya ekonomisi ciddi daralmayla yüzleşirken biz bu yılın çeyreğinde yüzde 7,3 büyüdük, belki bu yılı da dünyada yaşanan sıkıntılara rağmen yüzde 5’lik bir büyümeyle bitirmeyi hedefliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Bravo!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Helal olsun!

NİLGÜN ÖK (Devamla) – Bilindiği gibi, geçen yıl tarihimizin en yüksek ihracat rakamına ulaştık. Bugün, bu yıl sonunda da 250 milyar dolarlık ihracatı hedefliyoruz. İhracatla birlikte istihdamdaki rakamlarda da önemli bir ivme yaşadık. 2009 krizinde işsizlikle mücadele ederken, istihdamla ilgili çalışırken bugünkü bu krizde çarklar döndüğü için istihdamda da o pandemi öncesindeki rakamı yakaladık, bu rakam 30,4 milyon kişiye ulaştı. Dolayısıyla biz geçmişte uzun süre denenmiş ama bir türlü sonuç alınamamış yüksek faiz, düşük kur döngüsü yerine yatırım, üretim, istihdam, ihracat, büyüme odaklı Türkiye ekonomi modelinde kararlıyız. Bu yüzden üretmek isteyen işletmelere düşük faizli yatırım kredileri vermekteyiz. Bunu eleştirenler oldu “Niye veriyoruz?” diye. Bunu vereceğiz ki insanlar yatırım yapsın, yatırım yapılınca insanların istihdamı sağlansın.

Evet, dünya olağanüstü bir süreçten geçiyor, ekonomik bir daralmanın içerisindeyiz ama bunu şöyle ifade etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Helal olsun!

BAŞKAN – Devam edelim.

NİLGÜN ÖK (Devamla) – Dediler ki: “Tercihlerinizi vatandaştan yana kullanmıyorsunuz.” Hayır, biz yirmi yıldır tercihimizi vatandaşımızdan yana kullandığımız için bugün buradayız.

Köprüler dediniz, işte dediniz ki: “Köprülerden, tünellerden kim geçiyor?” Köprülerden, tünellerden bizim vatandaşlarımız geçiyor. Bizim yaptığımız hastanelerden gidip bizim vatandaşlarımız yararlanıyor. Şunu söylemek istiyorum: Dünyanın geçmiş olduğu bu zorlu süreçte enflasyona vatandaşlarımızı ezdirmeyeceğiz. Göreceksiniz temmuz ayında yaptığımız iyileştirmelerle birlikte çalışanların, işte sabit ücretli çalışanların da yanında olacağız, bundan sonraki süreçte de yanında olmaya devam edeceğiz, yeter ki felaket tellalları olmasın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiye’nin içinde bulunmuş olduğu bu süreci sadece Türkiye yaşıyormuş gibi etrafa algı operasyonu yapılmasın.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Bravo!

NİLGÜN ÖK (Devamla) – Göreceksiniz, işte ek bütçeyle ilgili olarak da perşembe günü Plan Bütçede görüşeceğiz. Buradan gelen geliri de sabit gelirli olmak üzere kimin ihtiyacı varsa esnafımız, işçimiz, çalışanımız, hepsine dağıtacağız.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Helal olsun Başkan, bravo!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bravo! Budur işte!

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Oluç…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Denizli Milletvekili Nilgün Ök’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çok kısa, kayıtlara geçmesi için bir şey söyleyeceğim.

BAŞKAN – İnşallah.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bizim önergemiz konuşulduğu için… Sayın hatip “felaket tellalları” dedi, aslında doğrudan sataşma var fakat şimdi kürsüde cevap vermeyeyim, yerimde söyleyeyim. Yani aslında, felaket tellallığı yapmıyoruz; bakın, ben size sadece bir şeyi hatırlatacağım Sayın Hatip. Burada geçen bütçeyi, 2022 bütçesini konuşurken kapanış konuşmasında…

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Hayır, “felaket tellal”ından onları kastetmedik ki biz, normal bir şey söyledik.

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Niye üstüne alınıyor ki?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Sizi kastetmedik ki zaten.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – E, bizim önerge konuşulduğu için efendim, onun için.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Ama Türkiye’de yapılanlar varsa onları kastediyoruz, sizi kastetmiyoruz.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Olsun, ben yine de söyleyeyim.

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Gece yarısı “tweet”lerini kastettim. Bu ülkede gece yarısı “tweet”ler atıldı; biliyorsunuz.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Üstlerine niye alındılar ki?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Evet. Şimdi, bakın, geçtiğimiz yıl 17 Aralıkta kapanış konuşması yapıyordum burada bütçede ve o zaman “Ya, bu bütçe aslında kadük hâle gelmiş bir bütçedir…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – “…çünkü bu bütçe Plan ve Bütçe Komisyonuna geldiği zaman dolar 9,27’ydi, biz bütçeyi görüşürken 16,5-17 aralığında dalgalanmaya başladı. Dolayısıyla şu anda bütçe verilerinde en az yüzde 75 sapma var, kadük hâle gelmiştir bu bütçe ve ek bütçe yapılması gerekir.” dedim, o zaman güldünüz. Şimdi, aradan altı ay geçti, bütçe çöktü, aslında iflas. Ve geldiniz bir ek bütçeyle.

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Fazla var, gelir fazlası. İflas yok, iflas yok!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Şimdi, görüşeceğiz, önümüzdeki hafta da bunu konuşacağız. Ama sapma ne kadar biliyor musunuz? Ben yüzde 75 demişim, sapma yüzde 73,4 yani benim söylediğimden birazcık az çıkmış. Bütçe gelirlerinde yüzde 73,4 sapma var. Felaket tellallığı mı yapıyoruz, yapmayın Allah aşkına!

Teşekkür ediyorum.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Ahmet Tuncay Özkan ve arkadaşları tarafından, basın mensuplarının yaşadıkları sorunların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 23/2/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/3925) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Haziran 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

22/6/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 22/6/2022 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                                                                                                       Engin Özkoç

                                                                                                                                                                                                                          Sakarya

                                                                                                                                                                                                                  Grup Başkan Vekili

Öneri:

İzmir Milletvekili Ahmet Tuncay Özkan ve arkadaşları tarafından basın mensuplarının yaşadıkları sorunların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 23/2/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan 10/3925 esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 22/6/2022 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Tuncay Özkan.

Buyurunuz Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AHMET TUNCAY ÖZKAN (İzmir) – Değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

1982 yılında gazeteci olarak çalışmaya başladım. O günden bugüne bir insanın bir ömre sığdıramayacağı kadar çok şeyi basında yaşayarak gördüm. Türk demokrasi tarihiyle birlikte ilerledik. O günden bugüne geldiğim noktada gazetecinin tarifinin nasıl yapılacağı konusundan başlayarak “Sorunlarımız nelerdir?” noktasına kadar her yıl değişen, her iktidar döneminde değişen farklı farklı anlayışları burada gözlemledim. Gazeteci demokrasinin bekçisidir, demokrasi yoksa gazetecilik diye bir meslek yoktur. Sizler gazetecisiniz, demokrasinin olmadığı yerde gazetecinin var olması mümkün müdür? Elbette ki değildir. Bizim idare hukukumuz gazeteciyi “herkes uyurken uyanık olan adam” diye tanımlar. Ne demek o? Anayasa’mıza göre gazeteci toplum adına Parlamento dışı denetim işini yapan kişidir. Gazeteci çalıştığı iş kolu dışında herhangi bir iş yapamaz, gazetecinin başka bir gelir kaynağı olamaz, gazeteci işinin dışında başka işleri takip edemez, kendisini, düşüncesini, kalemini bir başka gücün emrine veremez, gazeteci sadece halk adına halkın haber alma hakkını demokrasiyi yaşatmak adına sürdürür. Büyük kentlerde gazetecilik, ulusal gazetecilik başkadır, yerelde daha başka boyutları vardır. Yereldeki demokrasiyi toplamazsanız yani sizi ziyaret eden Sakarya’dan, sizi ziyaret eden Erzurum’dan, Hakkâri’den, İstanbul’dan, Diyarbakır’dan, oradaki gazetecilerin yaşama olanağından ve oradaki demokrasinin varlığından eğer burada bir sonuç çıkaramazsak o zaman Türkiye'de demokrasi yoktur, konuşmaya da gerek yoktur. Sizin istediğiniz gibi yazar mı? Yazar ama gazetecilik faaliyeti değildir. Gazeteci taraf mıdır? Taraftır. Gazeteci savaşa karşı taraftır, hırsızlığa, mafyaya karşı taraftır, ekonomik talana karşı taraftır, gazeteci propagandaya karşı taraftır. Terörün karşısındadır, mağdurun yanındadır.

Ben çocukluk rüyasını gerçekleştiren gazetecilerden bir tanesiyim. Bugüne kadar geldiğimde gördüğüm o kadar çok şey var ki bunlardan bir tanesi: Gazeteci devletin gözünde illa ve illa dövülmesi gereken kişidir. Bugün, işte, bu “sansür yasası” diye nitelendirdiğimiz yasanın içinde hazırlayan arkadaşlarımla birlikte de gördüğümüz pek çok dövülme maddesi yer alıyor. Gazeteci, iktidarların sürekli elinde tutmak istediği kişidir ama gazetecinin asli görevi muhalefettir, toplumsal aydınlatmadır.

Bugün demokrasimizde büyük problem var, özgürlük alanlarımızda büyük problem var, medyanın çalışma sistematiğinde büyük problem var. Bugün patronlar kazanıyor ama gazeteciler kazanmıyor. Ve gazetecilik büyük bir aşkla büyümeye, gelişmeye devam ediyor.

Gazetecilerin sorunları konusunda elbette ki çok şey anlatılabilir, çok şey söylenebilir ama birinci sorun özgürlük eksikliğidir. İkinci sorun örgütlenme eksikliğidir. Üçüncü sorun, gazetecilerin bir meslek yasası oluşmadığı için görevleri ve bu görevle ilgili tanımlamalarda ortada bulunan boşluklardır. Beş dakikalık süre içerisinde size bütün bunları anlatmak isterim ama özetleyerek şunu söyleyeceğim: Gazeteci, siz uyurken uyanık olan kişidir. (CHP sıralarından alkışlar) Gazetecinin CHP’lisi, AK PARTİ’lisi, MHP’lisi, HDP’lisi, İYİ Partilisi, herhangi bir şey… Objektiflik gazetecilikte birinci kriterdir arkadaşlar. Eğer bugün biz gazeteciliği savunamıyorsak, onun sorunlarına ilişkin gerçekçi bir bakış açısı ortaya koyamıyorsak demokrasimiz kaybetmiş demektir.

Ben 82’den bu yana gazetecilik mesleğini yapan, bu uğurda çok bedeler ödemiş bir arkadaşınız olarak diyorum ki: Gelin, bu mesleğin sorunlarını meslek örgütleriyle, mensuplarla birlikte oturalım, hep beraber konuşalım, her şeye birlikte bakalım ve bunun sonunda geleceğimiz yer, demokrasimizin kazanacağı yerdir. Gazeteciyi dövmek, ona sövmek ya da onu bir şeyle yaftalamak yerine gelin, onun hepimiz adına özgürce bizim düşüncelerimizi ifade etmesine olanak sağlayalım çünkü dövdüğünüz şey gazeteci değil aslında. Dövdüğünüz şey onun temsil ettiği değerler. Türkiye o değerlerden yoksunlaşırsa çöl olur, o çöl en önce bizi yutar. Niye burada söylüyorum? Çünkü bu bina taştan, ahşaptan, koltuk derisinden ibaret bir şey değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

AHMET TUNCAY ÖZKAN (Devamla) – Bu bina demokrasinin kıblesidir. Eğer siz bu binayı taştan, bu eşyalardan ibaret hâle getirirseniz o zaman geriye kalan şey hiçbir şeydir. O çölde yutulmamak için gelin, el ele, gönül gönüle, hep beraber, bu mesleğin sorunlarını ortadan kaldıracak, bu mesleği büyütecek, düşüncelerimizi daha da yayacak, yerel demokrasiyi güçlendirecek, böylece ulusal anlamda demokrasimize katkı sunacak bir çalışma yapalım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim.

Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.

Buyurunuz Sayın Çelik. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; basın özgürlüklerini ve basın emekçilerinin durumunu, zorluklarını konu alan Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, basının özgür olması en temel insan haklarından bilgi edinme hakkının kullanımıyla doğrudan ilişkilidir. Demokratik ilkelere bağlı olduğunu, hukukun üstünlüğünü savunduğunu, medeni uygarlık düzeyine ulaşmayı hedeflediğini öne süren her devletin basın ve medya özgürlüklerine dair hassasiyet gütmesi eşyanın tabiatı gereğidir. Buna rağmen ülkemizdeki basın özgürlüklerinin son yıllarda fazlasıyla ihlal edildiği de hepimizin malumudur. Her alanda yaşanan çürümüşlük, her sektöre sirayet eden yozlaşma ne yazık ki ulusal basını da büyük bir tahribata uğratmıştır. Gazetecilerin yaşadığı mağduriyetleri, keyfî tutuklama kararlarını, her fırsatta dayatılmak istenen sansürü biliyoruz, duyuyoruz, hatta, bütün dünya biliyor. Sınır Tanımayan Gazeteciler örgütünün hazırladığı 2022 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre Türkiye, 180 ülke içerisinde 149’uncu sırada yer aldı. Özgür düşünceye, ifade özgürlüğüne, basın özgürlüğüne, bilgi edinme hakkına göz göre göre kasteden AKP iktidarı bu utancın da yegâne sorumlusudur. Zorbalıkla, usulsüzlükle, şaibe ve skandallarla tarihe geçen bu iktidarın, basınla sürdürdüğü kötü ilişkileri de Türk siyasal yaşamında bir utanç vesikası olarak hatırlanacaktır.

Değerli arkadaşlar, bilindiği üzere bu hafta Meclisimizde yeni bir istibdat yasası da gündeme geliyor. Televizyon kanalları ve gazeteler üzerindeki dayatmalar yetmemiş olacak ki şimdi de internet siteleri ve sosyal medya platformları hedef listesine konmuş. Trol ordularına servet akıtan iktidar, şimdi dijital basın emekçilerine ve sosyal medyaya meydan okuyarak, onları hapisle, cezayla korkutmaya, sindirmeye çalışıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in bugünkü grup toplantımızda da ifade ettiği gibi: “Milletin özgürce konuşmasından, herkesin doğruları öğrenmesinden korkuyorlar. Onlara göre yolsuzluk yok, haberi yapanlar yalancı. Sığınmacı sorunu da yok, ‘Var.’ diyenler yalancı. Ekonomi tıkırında, ‘Ekonomi kötüye gidiyor.’ diyenler de yine yalancı.”

Sözün özü arkadaşlar, demek ki RTÜK gözden geçirilmelidir, sosyal medya yasası derhâl geri çekilmelidir, trol orduları tasfiye edilmelidir, Basın İlan Kurumu amacına uygun çalıştırılmalıdır, basın kartlarının verilmesi partizanlığın dışında değerlendirilmelidir diyorum. Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisini destekliyoruz diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ederim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Şevin Coşkun.

Buyurunuz Sayın Coşkun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ŞEVİN COŞKUN (Muş) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerine söz aldım, Genel Kurulu selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri; gazetecilerin, basının karşı karşıya olduğu sorunların araştırılması, tespit edilmesi ve önlenmesini önemli buluyoruz. Bu konuda da gerekli adımlar derhâl atılmalıdır çünkü gazeteciler iktidarın, RTÜK’ün, polisin, yargının ve medya patronlarının artarak devam eden baskılarının altındadır. Gazeteciler gazetecilik faaliyetleri nedeniyle sürekli hedef gösteriliyor, şiddete uğruyor, hukuksuzca yargılanıyor. Bu saldırılara en çok maruz kalanlar ise şüphesiz, özgür basın çalışanlarıdır. 8 Haziranda, Diyarbakır’da gazetecilere yönelik operasyonda 7’si kadın, 22 gazeteci gözaltına alınmıştı ve hukuksuzca süren 8 günlük bir gözaltı sürecinden sonra DFG Eş Başkanı Serdar Altan, JinNews Müdürü Safiye Alagaş, Mezopotamya Ajansı Editörü Aziz Oruç, Xwebûn gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş’ın da aralarında bulunduğu 16 gazeteci tutuklandı. Gazetecilerin mesleklerini icra ederken kullandığı fotoğraf makineleri, kameralar, bilgisayarlar ve not defterlerine el konuldu ve gazeteciliğin olmazsa olmazı olan bu malzemeler Emniyet tarafından “örgütsel materyal” olarak basına açıklandı. Çünkü Emniyetin elinde suç delili olarak gösterebileceği hiçbir malzeme kalmamıştı. Aslında bu fotoğraf iktidarın, polisin, yargının gerçek habercilik karşısında ne kadar aciz duruma düştüğünün en açık göstergesidir.

Değerli milletvekilleri, Van’da 2 yurttaşın helikopterden atıldığını haber yapan gazeteciler aylarca hukuksuz bir şekilde cezaevinde tutuldu ve yargılandı. Yine, 2017 Diyarbakır “Nevroz”unda, Kemal Kurkut, polis tarafından kameraların önünde katledildi ve bu polise beraat verilirken bu öldürülme anını aslında tüm kamuoyuna duyuran gazeteci Abdurrahman Gök yirmi yılla yargılanıyor.

İktidar, ülkede basının özgür olduğunu her ne kadar iddia etse de yaşananlar ve açıklanan raporlar aksi yöndedir. Sınır Tanımayan Gazeteciler 2022 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye 180 ülke arasında 149’uncu sıradadır. Dicle Fırat Gazeteciler Derneğinin verilerine göre şu an 76 gazeteci cezaevinde tutuklu bulunuyor.

Tüm bu baskı, sindirme, engelleme ve hukuksuzluklara rağmen gazeteciler mesleklerini icra etmekten ve hakikati yazmaktan asla ve asla vazgeçmeyeceklerdir.

Özgür basına ve gazetecilere yönelik saldırılara bir an önce son verilmeli ve gazeteciler derhâl serbest bırakılmalıdır.

Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Tülay Kaynarca.

Buyurunuz Sayın Kaynarca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Basın mensuplarının yasal haklarıyla ilgili, çalışmalarıyla ilgili verilmiş bir grup önerisi; bu mesleğe yıllarını vermiş bir gazeteci olarak da elbette bunu desteklememek mümkün değil.

Basının gücü, hem yerel hem genel basın anlamında demokrasiyi güçlendirmek demek çünkü özgürlüğü, ifade özgürlüğü, yaptığı her yasal hakları... Bu anlamda, iktidarlarımız döneminde birçok düzenlemeler yapıldı; bunlardan en çok da Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesi içerisinde Basın Kanunu’ndaki değişiklikleri -ilk 2004, 2007 yıllarında çıkarılan- çok önemsiyorum. Geçen yıl İnternet Yasası çıkarıldı, bu anlamda çok değerli bir süreçti.

Yine, yarın itibarıyla Basın Kanunu’yla ilgili teklifi görüşmeye başlayacağız, hem sosyal medya hem de İnternet Yasası’nı içeren Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ni Genel Kurulda değerlendireceğiz. İçeriğinde birçok düzenleme var ama en çok internet habercilerinin yıllardır bizden beklediği, Basın Kanunu’na tabi olabilme, basın kartı alabilme, ilanlardan faydalanabilme, basın ilanlarından faydalanabilme gibi birçok avantaj sosyal medya ve internet haberciliği için geliyor. Aslında, aynı yasal düzenleme içerisinde -ben çok önemsiyorum- sosyal medya platformlarına sorumluluk veriliyor. Geçen yıl çıkardığımız İnternet Yasası’nda sembolik bir değişiklik oldu ancak bu düzenlemede dezenformasyonun önüne geçecek sorumluluklar da ifade ediliyor. Mesela Twitter'da birisi hakkınızda yanlış beyanlarda bulundu, özellikle “fake” hesaplar yaparak, muhatabınız yok. Nerede? Amerika’da Twitter’ın sorumlusu, başvuruya cevap verecek bir ayrıntı yok. Dolayısıyla bu teklifin dezenformasyonla ilgili çok önemli başlıkları da içerdiğinin altını çizmek istiyorum. Yalan habere ceza içeren, müeyyide içeren… Bunların her biri birbirinden çok çok değerli.

HDP’li konuşmacı arkadaşın hapiste olan gazetecilerle, tutuklanan gazetecilerle ilgili söylemleri vardı. Terörle mücadele kapsamında birçok düzenleme… İşte, en son Diyarbakır'daki tutuklamayla ilgili görseller gösterdi ama o da bunları unutuyor, var olanları. O yüzden, PKK bir terör örgütüdür, terörle mücadele ediyor Hükûmetimiz. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, her biri PKK'ya “terör örgütü” diyorken, biz mücadele ediyorken kusura bakmayın ama basın adı altında oraya güzellemeler, propagandalarına destekler, oradakileri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

TÜLAY KAYNARCA (Devamla) – Bu başlık altında da, bu sıfat altında da teröre destek verecek ifadelerde bulunulamaz. Aynı zamanda, yine bunu özellikle belirtiyorum, PKK terör örgütünün yine bu basın… Tutuklananların içerisinde Türk Silahlı Kuvvetlerine yönelik, onu hedef alan açıklamaları olanlar var. Hangi Türk vatandaşı, hangi vatansever biri bunu yapabilir? Mehmetçik canından olmuşken, canımız yanarken nasıl olur da bir teröriste güzellemeler yapılabilir? O yüzden, hiçbir şey tabii ki tesadüf değil. Terörle mücadele eden bir devletimiz... Yıllardır tüm iktidarlar bunu yerine getiriyor. Dolayısıyla, Tuncay Bey’in ifade ettiği gibi, basın da tıpkı yasama, yürütme, yargı gibi değerli bir güçtür; demokrasimiz için de bu mücadele için de görevini yapacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TÜLAY KAYNARCA (Devamla) – Görevini yapan, objektif olan, ilkeli olan bütün basın mensubu kardeşlerimi buradan saygıyla selamlıyorum.

Genel Kurulu da saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kerestecioğlu.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca’nın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, gazeteci olduğunu söyleyen bir hatibin yaptığı konuşma hukukçu olarak beni gerçekten ciddi anlamda endişe ettirdi çünkü öyle bir konuşma yaptınız ki burada direkt mahkeme kurdunuz. Yani, 16 gazeteci daha yeni gözaltına alındılar, günlerce bekletildiler, tutuklandılar ve aslında bu gazeteciler o bölgenin gözü kulağı olan gazetecilerdi. Şimdi, siz böyle söylersiniz ama işin gerçek yanı, o gazeteciler orada göz kulak olmasın istediler. O gazeteciler, Servet Turgut’un -o aylarca hastanede kalan, kendine gelemeyen insanın- yaşadıkları ortaya çıkmasın diye gözaltına alındılar. O gazeteciler, aynı zamanda, savaş... Gerçekten o dönemde ya da bu dönemde, geçmişten bugüne ne yapılıyorsa, özellikle Suriye’yle ilgili bütün haberler o gazetecilerin çoğundan geliyordu.

Aynı şekilde, en ufak örneği Kemal Kurkut’tur ya. Üstü çıplak olarak “Nevroz” alanında öldürülen Kemal Kurkut’u haber yapan insan yargılanıyor ama polis beraat ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Yani gerçekten bir gazeteciyseniz -ben de on iki yıl gazetecilik yaptım- tarafsız olursunuz, bağımsız olursunuz; hayata ve habere öyle bakarsınız, haberi haber olarak verirsiniz, 16 gazeteci, 16 Kürt gazeteci eğer tutuklanıyorsa o zaman buna şüpheyle bakarsınız. Bu bir tesadüf olamaz. Hemen buraya da terör yaftaları yapıştırmak, işte, ona haber iletmek “Buydu, şuydu.” demek resmen yargısız infaz yapmaktır; başka bir şey değil. Siz burada mahkeme kuramazsınız, kimsenin buna haddi yoktur.

Gerçekten bunu esefle kınadığımı belirtmek isterim.

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Sayın Başkan, sataşma var.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kaynarca. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca'nın, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Bakın, mesleğini, işini objektif, ilkeli yapan bütün gazetecilerimiz bizim için çok değerli. Evet, ben gazeteciyim, söylüyorum…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Tartı sizin elinizde mi? Tartınız mı var?

TÜLAY KAYNARCA (Devamla) – Hayır, ben yargılamıyorum, şu anda Türk yargısı gerekli cevabı verecektir. Zaten adı geçen isimlerin…

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Hah, ama işte, talimat verdiniz, gene talimat verdiniz.

TÜLAY KAYNARCA (Devamla) – Siz konuştunuz, rica ederim… Cevap veriyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Tamam, sonra konuşurum.

TÜLAY KAYNARCA (Devamla) – Konuştunuz, sözünüzü kestim mi?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Doğru, doğru.

TÜLAY KAYNARCA (Devamla) – Hiçbirine katılmıyorum ama kesmedim.

Bizim kırmızı çizgimiz var; terör, kırmızı çizgimiz var. “Gazeteci” dediğiniz ismin terörle, yurt dışında terör propagandası yapan oradaki kuruluşlarla -aralarında Belçika ve İngiltere de var- ilişkileri, para ilişkileri, hepsi de var. Yargı değerlendirecek, sonucu ben bilmem ama o yapı içerisinde. Yine, bir başkasının bütün o terörle ilgili güzellemeleri var, örgütün üst düzey gelen talimatlarını yayıyor, bunlar var. Bunları görüp de terörle mücadele eden bir devlet sessiz mi kalsın istiyorsunuz? Mehmetçik’i öldürene güzelleme, teröriste güzelleme yapanın “haber dili” mi bu diyorsunuz? Böyle bir şey kabul edilebilir mi? Mümkün mü? Bu gazeteci mi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yani ben vatandaşım, Terörle Mücadele Kanunu’ndan yargılanacağım, onun gazeteci kimliği var, yargılanmayacak; hayır.

Bakın, doktor, elinde bıçak var, güzel bir ameliyat yapar; baş tacı, Allah bin kere razı olsun ama o bıçakla adam öldürür, o doktor katildir, bitti. Kalem, o kalem çok değerlidir, Tuncay Bey özetle harikulade güzel bir gazetecilik fotoğrafı sundu. Vatanını seven, bayrağını seven, devletini seven herkes bu ülkedeki bütün değerlere saygı duymak zorunda, bitti. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir oylama yapayım, size söz vereceğim.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, İzmir Milletvekili Ahmet Tuncay Özkan ve arkadaşları tarafından, basın mensuplarının yaşadıkları sorunların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 23/2/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/3925) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Haziran 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın Kerestecioğlu, daha önce Grup Başkan Vekili adına size söz verdim, yine öyle mi talep ediyorsunuz?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Evet, lütfen, öyle talep ediyorum bana bırakarak gittiği için.

BAŞKAN – Buyurun.

SALİH CORA (Trabzon) – Öyle bir yazı var mı?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Yazı mı istiyorsunuz Salih Cora, getirelim mi? El insaf yani.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kerestecioğlu.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca’nın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Şimdi, tekrar söz almamın nedeni: Gerçekten Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarında maalesef herkes yargılanıyor ama ancak yandaşlar yargılanmıyor. Yani “gazeteci” dediğiniz zaman ortada gazeteci bırakılmamış, diyorum ki ya 16 Kürt gazeteci, en azından burada bir şüphe duyarsınız. Niye bu insanlar bir anda gözaltına alındılar? Aziz Oruç, ne kadar zaman zaten cezaevinde kaldı, ondan sonra çıktı ve buradaki şüpheyi duymuyorsanız eğer siz, hakikaten buna ne gazetecilik denir ne de başka bir şey.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Bir de, burada yaptığınız yine yargılama. Yani siz diyorsunuz ki: “Bakın, şunu yapmış, bunu yapmış, işte oraya selam göndermiş.” Ya, siz burada mahkeme kayıtlarını mı inceliyorsunuz? Mahkeme kayıtlarını biz görmüyoruz, siz mi görüyorsunuz? Nereden bunları açıklayabiliyorsunuz? Avukatları görmüyor yani bugün Pınar Selek’le ilgili mesela yine Yargıtay beraat kararını bozdu. Bu kasıtsız bir şey mi acaba ve bununla ilgili daha avukatına -avukatı arkadaşım- ulaşmamış, basına ulaşıyor. İşte sizin basın bu. Bu mu değerli basın? O insanları rahat bırakın. Onlar, benim gördüğüm, canla başla o bölgede her türlü imkânsızlığa rağmen, her türlü baskıya rağmen gazetecilik yapmaya çalışıyorlar. Daha da diyecek bir şey bulamıyorum.

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.33

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.50

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ile 61 Milletvekilinin İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ile 61 Milletvekilinin İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi (2/4478) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 338) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 338 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 1’inci maddesi üzerinde önerge işleminde kalınmıştı.

1’inci madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 338 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                         İmam Taşçıer                                                                           Mahmut Toğrul                                                          Ömer Faruk Gergerlioğlu

                                           Diyarbakır                                                                                 Gaziantep                                                                                   Kocaeli

                                         Şevin Coşkun                                                                                                                                                                      Erol Katırcıoğlu

                                               Muş                                                                                                                                                                                     İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul.

Buyurunuz Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın vekiller, Genel Kurulu, Genel Kurulun sevgili emekçilerini ve ekranları başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

1’inci madde üzerine söz aldım.

Sayın vekiller, Türkiye’de her gün artan enflasyonla birlikte yoksulluk ve gelir eşitsizliği daha da derinleşmektedir, yurttaşlar âdeta borçlanarak yaşamaya zorlanmaktadır. Bakınız, TÜRK-İŞ mayıs ayına ilişkin açlık ve yoksulluk sınırlarını açıkladı. Rapora göre 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 6.017 TL, mevcut asgari ücretin 1.764 TL üzerinde. Gıda harcaması ile giyim, konut, ulaşım, sağlık, eğitim ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamaların toplam tutarı yani yoksulluk sınırı 19.602 TL. Diğer yandan, Aralık 2021 verilerine göre açlık sınırı 4.097 TL, yoksulluk sınırı ise 13.348 TL olarak belirlenmişti. Mayıs 2021 verilerine göre ise açlık sınırı 2.280 TL, yoksulluk sınırı ise 9.430 TL olarak kaydedilmişti. Asgari ücret ne kadar peki? 4.253 TL. Bu veriler gösteriyor ki asgari ücret en temel beslenme ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyor. Dahası, 10 milyon emekçi, çalışan yoksulluk sınırının altında yaşıyor; birçok yurttaş âdeta açlıkla karşı karşıya bırakılmıştır. Bir yandan açlık, yoksulluk ve sefalet içerisinde hayatta kalmaya çalışan milyonlar varken diğer yandan vergi afları, teşvikler, kur korumalı mevduat sistemi aracılığıyla sağlanan garantili faiz geliri ve zenginliklerine zenginlik katan yandaş şirketler ve bankalar bulunuyor. Ancak açıkça görülmektedir ki toplumsal gerçeklik manipüle edilerek Türkiye halklarına AKP âdeta başka bir hikâye yazıyor; sadece kendine hizmet eden muhteşem bir iktidar tekeli yaratmış. Toplumdan ve sorunlardan AKP âdeta kopmuştur. İktidar bir avuç zengini daha fazla zenginleştirme aparatı hâline gelmiştir. Bu yasadan da görüldüğü üzere iktidarın gündeminde açlık ve yoksulluk, emekçiler, çiftçiler, gençler ve kadınlar yoktur.

Sayın Başkan, Türkiye ekonomisinin çöküşüyle bir kira bedeli dahi karşılanamayacak hâle gelen asgari ücretin altı ay sabit kalması kabul edilebilir değildir. TÜRK-İŞ araştırmasına göre, gıda harcamalarına konut, giyim, sağlık, ulaşım, eğitim ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer giderler eklendiğinde aylık 19.602 lira 4 kişilik bir ailenin insanca bir yaşam sürmesi için gereken minimum tutardır; bu da asgari ücretin yaklaşık 5 katıdır. Asgari ücretin en temel beslenme ihtiyaçlarını dahi karşılamıyor olması, asgari ücretle çalışan yaklaşık 10 milyon emekçinin, çalışanın yoksul hâle geldiğini, dahası açlık sınırının altında bir hayata mahkûm edildiğini ortaya koyuyor.

Başka bir deyişle, AKP Genel Başkanı ise asgari ücretin düzenlemesi için Ocak 2023’ü işaret ediyor. Bu işaret açık şekilde asgari ücretlinin ölüm fermanı anlamına geliyor.

Diğer bir yandan, 4 kişilik bir ailenin Kurban Bayramı’nda ailelerinin yanına gitmek için, sadece yolculuk için, otobüs için ödeyeceği ücret 3 bin TL civarında. Aynı 4 kişilik aile uçakla seyahat etmek isterse 5.500 TL’nin üzerinde bir para gerekiyor. Bir öğrencinin kendisine verilen bir burs, Kurban Bayramı’nda ailesinin yanına gitmesi için gereken parayı dahi karşılamıyor.

İstanbul Finans Merkezi’nin bir gayrimenkul projesinden ibaret olduğu açıktır. 2009 yılında proje olarak ortaya çıkan ve daha sonra fiziki olarak yapımına başlanan İstanbul Finans Merkezi, bugün itibarıyla bakıldığında, bir gayrimenkul yap-sat projesinin ötesine geçecek bir proje değildir. Finans merkezi olmanın koşulu, devasa bir kampüs inşa etmek değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Vergi afları, vergi istisnaları ve vergi teşvikleriyle İstanbul Finans Merkezi uluslararası bir finans merkezi hâline gelemez çünkü uluslararası finans merkezlerinin kriterleri şunlardır: Hukuk devleti ilkelerine riayet etmek gerekiyor. Öngörülebilir yasal çerçevelerin hukuk ve ekonomi kurumlarına olan güveni sağlaması gerekiyor. Bunun yanı sıra, demokrasi, insan hakları ve özgürlüklerinin güvence altında olması gerekiyor. Bu durum söz konusu olmadığı için Finans Merkezi ancak bir inşaat projesi olarak kalacaktır.

Umut ediyoruz ki gerçekten bu Finans Merkezi bir işe yarar ama yaramayacağı apaçık ortadadır. Türkiye'de hukuk kalmamıştır, Türkiye'de demokrasi yok edilmiştir; bunun asgari ön koşulu bunların sağlanmasıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 338 sıra sayılı İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi'nin 1’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Amaç ve kapsam

MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı; Türkiye Cumhuriyeti'nin finansal rekabet gücünü uluslararası alanda artırmak, finansal piyasalar ile ürün ve hizmetlerin gelişmesine ve derinleşmesine katkıda bulunmak, uluslararası finans ve sermaye piyasalarına entegrasyonu güçlendirmek ve bu sayede İstanbul Finans Merkezinin önde gelen küresel finans merkezlerinden biri olmasını sağlamaktır.

(2) Bu Kanun, İstanbul Finans Merkezi alanını, İstanbul Finans Merkezinin yönetilmesine ve işletilmesine dair hükümleri, İstanbul Finans Merkezinde gerçekleştirilen faaliyetleri ve bu faaliyetlere dair teşvik, indirim, istisna ve muafiyetleri düzenler.

                                       Süleyman Girgin                                                                            Cavit Arı                                                                               Murat Bakan

                                              Muğla                                                                                     Antalya                                                                                      İzmir

                                            Ali Şeker                                                                                Erkan Aydın                                                                        Abdüllatif Şener

                                             İstanbul                                                                                     Bursa                                                                                      Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Konya Milletvekili Sayın Abdüllatif Şener.

Buyurunuz Sayın Şener. (CHP sıralarından alkışlar)

ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

“İstanbul Finans Merkezi” adı altında verilen bu kanun teklifi aslında bir inşaat ve rant alanı oluşturmaya yönelik düzenlemeleri içermektedir, onun için bu teklifle birlikte ortaya bir finans merkezi çıkmaz. Aslında bakarsanız, İstanbul Finans Merkezi’yle ilgili konular 2000’li yılların başlarında özellikle finans çevrelerinde çok konuşulan, çok tartışılan bir konu olmuştur; daha sonraki yıllarda kalkınma planlarına girmiştir ama aradan yıllar geçtiği hâlde İstanbul’u bir finans merkezine dönüştürmek için mevcut Hükûmet, işe yarar, dişe dokunur hiçbir işlem yapmamıştır. Şimdi, bu kanun teklifiyle sadece inşaat alanını oluşturmaya, fiziki koşullarla ilgili düzenlemeler yapmaya çaba harcamaktadır ve bunu da “İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi” diye önümüze getirmiş bulunmaktadır. Dolayısıyla söylenen sözler ile ifade edilenler arasında bir bağlantı yoktur.

1’inci madde kanun teklifinin amaç ve kapsamını kapsamaktadır ve 2 bentten oluşmaktadır; 1’inci bent işin laf kısmını düzenlemiştir, dilin kemiği yoktur, bu kanunda olmayan ne kadar cafcaflı kelime varsa bu ilk bende yerleştirilmiştir. Efendim, bu kanunun amacı neymiş? Türkiye’nin finansal rekabet gücünü uluslararası alanda artırmakmış; ayrıca, Merkezin önde gelen küresel finans merkezlerinden biri olması sağlanacakmış. Bu cümlelerle finans merkezi inşa etmenin mümkün olmadığı… Somut, gerçekçi, ekonominin bütününe yönelik, hatta ülkedeki hukuk sisteminin, insan hakları algısının bütününe yönelik bir büyük iklimin, atmosferin ortaya çıkarılması gerekmektedir ki bunların hiçbiri mevcut Hükûmetin zihninde yoktur, uygulamalarında yoktur ve bu düzenlemede de asla yoktur.

Bu kanun teklifinin 2’nci bendinde yapılacak düzenlemeler de sayılmıştır. Buna göre, bu Merkezin alanını belirliyor yani arsa ve binaların yer aldığı alanla ilgili düzenlemelerin bulunduğu ifade ediliyor. Binaların ve alanın yönetilmesine dair hükümler içerdiği belirtiliyor. Üçüncü olarak da gerçekleştirilen faaliyetlere dair teşvik, indirim, istisna ve muafiyetlerin düzenlendiği belirtilmektedir.

Şimdi, değerli arkadaşlar, gerçekten bir finans merkezinden söz ediyorsanız, sadece bir inşaat alanına bunu indiremezsiniz, bu inşaat alanında oluşturacağınız âdeta site yönetimine benzer bir yönetimi anlatarak bunu tanımlamaya çalışamazsınız veya yaptığınız binalara kiracı çekmek için verdiğiniz teşvik, muafiyet ve istisnalarla bir finans merkezinden söz edemezsiniz. Gerçekten bunları söylemek yerine, dünyanın gözünü kamaştıracak ve ilgisini çekecek bir ekonomik iklimin, bir atmosferin oluşturulması gerekiyordu, bu ise gerçekleştirilmemiştir. Her ne kadar bu 1’inci maddede, amaç ve kapsamı belirleyen maddede bu saydığım düzenlemelerin öngörüldüğü ifade edilmekle birlikte “Acaba 1’inci madde beni yanıltır mı, diğer maddelere baktığımızda ne görüyoruz ‘finans merkezi’ kavramını kapsayacak bir şey görüyor muyuz?” diye tek tek maddeleri taradığımda da maalesef bu teklifin içinde fazla bir şey yoktur. “Ne vardır?” derseniz, örneğin, ekli (1) sayılı koordinatlı kroki var bu paketin içerisinde veya başvuru süreçlerinin yürütülmesi için tek durak büro düzenlenmiş veya kiralayanlara muafiyet, istisnalar ve teşvikler düzenlenmiş diğer maddelerde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Ayrıca, ilgililerin defter ve belgelerini yabancı para birimiyle tutması var yani Türk parasını zaten tedavülden kaldırdınız, dolarizasyon yüzde 70’e çıktı Türkiye’de; şimdi bir alan oluşturuyorsunuz, bu alanda da açıkça ifade ediyorsunuz, muhasebe defter ve kayıtlarının bile yabancı para birimiyle tutulmasını öngörüyorsunuz. Diğer taraftan, ilgililerin muamele, mukavele, muhabere hesap ve defterlerini Türkçe dışındaki dillerle düzenlemesini yerleştirmişsiniz; ilgililere Türk hukuku dışında hukuk seçme tercihi bırakmışsınız yani Türk lirasını kaldırıyorsunuz, Türkçeyi kaldırıyorsunuz, Türk hukuk sistemini ortadan kaldırıyorsunuz, tasfiye ediyorsunuz, ilave olarak da kira sözleşmeleriyle ilgili esaslar düzenliyorsunuz ve site yöneticisine benzer bir yönetim şirketi kuruyorsunuz “Biz finans merkezi kuruyoruz.” diye de iddia ediyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Dolayısıyla boş laflardan ve bir finans merkezini anlatmayan ifadelerden oluşan bu kanun teklifinin isminin başta değiştirilmesi daha önemlidir diye düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin 1’inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “alanını” ibaresinin “bölgesini” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                                               Yavuz Ağıralioğlu                                                                       Feridun Bahşi

                                              Adana                                                                                     İstanbul                                                                                    Antalya

                                      Hayrettin Nuhoğlu                                                                                                                                                             İmam Hüseyin Filiz

                                             İstanbul                                                                                                                                                                                 Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Feridun Bahşi.

Buyurunuz Sayın Bahşi. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 338 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, önceki gün yayınlanan HSK yaz kararnamesiyle 5.075’i adli, 351’i idari yargıda olmak üzere toplam 5.426 hâkim, savcının yerleri değiştirildi. Görev yaptıkları mahkemelerde talimatla karar verenler ödüllendirildi, adaletten yana, yargı bağımsızlığından yana, hukukun üstünlüğünden yana tavır koyup hukuki görüş bildirenler ise cezalandırıldı. Kimler mi cezalandırıldı? Cemal Kaşıkçı davasının Suudi Arabistan'a devrine ilişkin karara muhalefet şerhi düşen İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Nimet Demir Kahramanmaraş hâkimliğine, Gezi davasında muhalefet şerhi yazan Hâkim Kürşad Bektaş ise Tokat'ın Turhal ilçesine atandı. Sabah, televizyon izlerken gördüğüm bir başka atamayla ise Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar'ın CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel'e açtığı 500 bin liralık tazminat davasında yerel mahkemenin verdiği 15 bin liralık tazminatı inceleme sonunda kaldıran Bölge İdare Mahkemesi Başkanı da unvanı alınarak sürgüne gönderildi. Bu atamalar eskiden beri çıkarılan yargı kararnamelerinde görülmeyen nitelikte atamalar. 2010 yılına kadar yani yargının FETÖ’ye teslimine kadar haziranda bir yaz kararnamesi, eylülde de bir mazeretler kararnamesi çıkardı hâkim ve savcılar için. 5’inci bölgeden göreve başlayarak üst bölgelere gelen hâkim ve savcılar bulundukları bölgelerden daha alt bölgelere normal şartlarda atanamazdı. Bu iki atamaya baktığımızda, 1’inci bölgede unvanlı yani ağır ceza mahkemesi başkanlığı yapan bir hâkim 2’nci bölge olan Kahramanmaraş’a tayin edilmiştir, böyle bir atama olmaz. Yine, Turhal’a atanan Hâkim Kürşad Bektaş ise 1’inci bölgeden 3’üncü bölgeye atanmıştır. Bu atamalar ancak ve ancak disiplin cezası kesinleştikten sonra yapılabilecek atamalardır. Soruşturdum, araştırdım, bu 2 hâkim hakkında da ne disiplin soruşturması var ne aldıkları bir disiplin cezası var. Üstelik soruşturma yürütülürken atama yapılamaz arkadaşlar, HSK ilke kararları incelendiğinde bu hususun açıkça gündeme getirildiği görülecektir. Hukuk adına, yargı bağımsızlığı adına kararlara imza atanların bu şekilde cezalandırıcı atamaya tabi tutulması durumunda diğer hâkimlerin verecekleri kararlarda bağımsız hareket etme, hukuka uygun karar verme kabiliyetleri tamamen ortadan kaldırılmaktadır.

Eski bir hâkim olarak şunu bilirdik ki verdiğimiz kararlar itiraza ya da temyize tabidir; hiçbir zaman verdiğimiz kararlar sebebiyle disiplin soruşturmasına uğramayız, tayin edilmeyiz, cezalandırıcı atamaya tabi tutulmayız, verilen kararlar sadece temyiz denetimine, bugün ise bir de bölge adliye mahkemelerine itiraza gönderilir. Bir de taraflar şikâyet ya da reddi hâkim haklarını kullanırlardı. Yargı bağımsızlığının, yargı teminatının, son 2 yargı reformu paketinde dile getirilen coğrafi teminatın bu kadar ayaklar altına alındığı, yargıya güvenin bu kadar yerlerde süründüğü hiçbir dönem olmamıştı.

Her yapılandan sonra “Bu kadar da olmaz.” diyoruz ama bir sonraki yapılan “Bu kadar da olmaz.” dediğimiz bir önceki yapılanı aratıyor. Artık yeter! İktidara geldiğimizde ilk işimiz yargı bağımsızlığını, hukukun üstünlüğünü, hâkim teminatını ve coğrafi teminatı yeniden acilen ihdas etmek olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – Buradan, görevdeki hukukçu hâkim ve savcılarımıza –“hukukçu” nitelendirmesini özellikle yapıyorum- seslenmek istiyorum: Biraz daha sabır, az kaldı.

Değerli milletvekilleri, saygın bir finans merkezi olabilmenin ön şartlarından biri güçlü bir hukuk sisteminden geçmektedir, yatırımcıların yaşaması muhtemel anlaşmazlıkların etkin ve adil bir çözümü için gerekli yapıların tesis edilmesi gerekir. Kuvvetler ayrılığı, bağımsız yargı, hukukun üstünlüğü, fikrî mülkiyet haklarının korunması hem yerli hem de yabancı yatırımcıların ülkeye olan güvenlerinin temelini teşkil etmektedir. Hukuk sistemi sağlam, diğer ülkelerle ticari ilişkileri iyi olan bir ülke profili politik olarak da dengeli ve güvenilir bir ortam yaratacaktır ancak ülkemiz bu alanlardaki profiliyle de kötü bir tablo ortaya koymaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – Son cümlemiz var efendim.

BAŞKAN – Tamamlayalım.

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – Öyle ki 2021 yılında, ülkemiz Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 139 ülke içerisinde 117’nci sırada yer almıştır. Dediğimiz gibi, hukukun üstünlüğünü hâkim kılmazsak yaptığımız bu yasaların formaliteden öteye geçmeyeceği apaçık ortadadır.

Bu düşüncelerle yüce Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 338 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                         İmam Taşçıer                                                                           Mahmut Toğrul                                                         Filiz Kerestecioğlu Demir

                                           Diyarbakır                                                                                 Gaziantep                                                                                   Ankara

                                  Ömer Faruk Gergerlioğlu                                                                    Şevin Coşkun                                                                       Erol Katırcıoğlu

                                             Kocaeli                                                                                      Muş                                                                                      İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Ankara Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu.

Buyurunuz Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hafta başında Polatlı ve Haymana’nın köylerinde ziyaret ettiğimiz çiftçilerden birisi memleketin ahvalini şöyle özetledi: Üstü Michael, altı Mürteza.

Evet, memleket yangın yeri. Halkın derdi geçim sıkıntısı, hayat pahalılığı, işsizlik, yoksulluk; sarayın derdiyse sermaye ve zenginler.

Biz Meclisin tatile girmesine sayılı haftalar kala İstanbul Finans Merkezi’ni konuşacakmışız. Pekâlâ, borsadan konuşalım o hâlde biraz. Ekip biçtiği tarla, bağ, bahçesiyle uğraşmasını beklediğimiz çiftçiler ellerinde telefon 7/24 borsa takip ediyorlar. Sürekli zamlanan mazot fiyatı sebebiyle öyle bir zora girmişler ki dünya genelinde petrol fiyatlarının düştüğü anı kollayarak biraz ucuz mazot almaya çalışıyorlar. Bu kadar geniş ve verimli topraklara, farklı ürünler yetiştirmeye uygun iklim çeşitliliğine, genç ve dinamik nüfusa sahip olduğumuz hâlde tarımda düştüğümüz noktayı siz içinize sindirebiliyor musunuz? 21’inci yüzyıldayız, dünyada tarım teknolojisinde devrim tamamlandı ama biz akıllı sulama, akıllı gübreleme ya da gübrelememe, doğal tarım gibi hem kaynak tasarrufu sağlayacak hem verimliliği artıracak tarım teknolojisini kullanmıyoruz, çiftçiyi bu konuda desteklemiyoruz, başkentin köylerinde dere ıslahı olmadığı için en ufak yağmurda tarlalar su altında kalıyor. Tam da bugün, Haymana Sarıdeğirmen köyünden bir çiftçi arkadaşımız aradı ve 40 kuzusunun dünkü selde boğulduğunu söyledi. Çok uzaklardan değil bu, Meclisin 70 kilometre uzağından bahsediyorum. Yani gerçekten el insaf! Tutturdunuz “dış mihraklar” “dış düşmanlar” diye, düşman, tam da işte bu noktada; çiftçiye gerekli teknolojik desteği sunmayan, sürdürülebilir bir tarım planlaması dahi yapmayan, yurttaşları sellerle baş başa bırakanlar bu ülkenin düşmanı. Küresel iklim felaketleri, pandemi ve savaşlar dolayısıyla tüm dünya kıtlık tehlikesiyle karşı karşıya. Tarım ülkesi olarak anılmasına rağmen, ülkemiz de maalesef bu durumdan azade değil.

Değerli vekiller, hem mecazi hem gerçek anlamda ülke yanıyor. Dün, yine, Marmaris Hisarönü mevkisinde yangın çıktı ve hâlâ kontrol altına alınamadı. Geçen yaz çıkan orman yangınlarında da en çok etkilenen yerlerden biriydi Marmaris. Yangınlar daha az zararla söndürülebilecekken yeterli sayı ve kapasitede ve çalışır vaziyette yangın söndürme uçağımız olmadığı için günlerce devam etmişti. Sahil kıyısında yanan ormanların yerine oteller dikildiğine de şahit olan yurttaşlar her şekilde kaygılanıyorlar. Tarım ve Orman Bakanı ise görevini yapmak yerine, yurttaşlarla ağız dalaşına giriyor, müdahaleyi yetersiz bulanlara “Tabii, insanların ağzı fermuar değil ki çekesiniz, kapatasınız!” diyor.

Evet, bakın, gerçekten, Marmaris bir taraftan bu hâlde, bir taraftan da bu hâlde yani bu yangını söndürdünüz ama bu yangını söndürmek mümkün değil, beton yangınını söndürmek gerçekten mümkün değil, telafi edilebilir bir şey değil. O yüzden Sayın Bakan, yangını geçtim, kıyıları talan eden bu beton yığınlarını rehabilite etmek mümkün mü? Fermuar yurttaşın değil, sizin ağzınıza gerekiyor gerçekten!

Bir başka konu: 19 Haziranda HSK yaz kararnamesiyle hâkim ve savcıların yeri değiştirildi. Önce seçim yasasıyla il ve ilçe seçim kurullarının seçilme şeklini değiştirmiştiniz, şimdi de bu görev yeri değişiklikleriyle temmuzdaki kuralar çekilmeden önce kurullarda yer alacak yargı mensupları değiştirilmiş oluyor yani belli ki amaç kritik il ve ilçelerde seçim kurullarına girecek isimleri kendinize göre belirleyebilmek. Ne yaparsanız yapın seçim güvenliğimizi sağlayıp sandıkları kendimiz ve halkımız koruyor olacağız.

Ayrıca, önemli kamu davalarında iktidardan bağımsız davranan, kararlara karşı şerh koyan hâkimlerin de yeri değiştirildi. Biz, bu hâkimleri muhalefet şerhleriyle tanıyoruz. Gezi davasında, arkadaşlarımızın cezalandırılmasını kabul etmeyen ve dava dosyasındaki telefon dinlemelerinin yasa dışı olduğunu söyleyen 13. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi Kürşad Bektaş’ın yeni yeri Tokat oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Teşekkürler.

Yine, Kaşıkçı cinayeti davasının Suudi Arabistan’a daha doğrusu, direkt Veliaht Prens Muhammed bin Selman’a devrini kabul etmeyen 12. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi Hâkim Nimet Demir Kahramanmaraş’a sürüldü. Kendisine görev yeri değişikliğiyle ilgili “Siz de muhafazakârdınız, iktidara da pek muhalif değildiniz, neden böyle oldu?” diye sorulunca Nimet Demir “Benim muhafazakarlığım, insan hakları, özgürlük ve demokrasi gibi değerlerin topluma yerleşmesi noktasında bir anlayış üstüne kurulu.” demiş. Bugün, Nimet Demir, Kahramanmaraş’a giderken Muhammed bin Selman Türkiye’ye geliyor. Değiş tokuş ettiğiniz nedir biliyor musunuz? Bu toplumun adalet ve eşitlik değerleridir.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 338 sıra sayılı İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin 2’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Tanımlar ve kısaltmalar

MADDE 2- (1) Bu Kanunun uygulanmasında;

a) Finansal faaliyetler:

1) 20/2/1930 tarihli ve 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun,

2) 28/3/2001 tarihli ve 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu,

3) 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu,

4) 23/2/2006 tarihli ve 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu,

5) 3/6/2007 tarihli ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu,

6) 21/11/2012 tarihli ve 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring, Finansman ve Tasarruf Finansman Şirketleri Kanunu,

7) 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu,

8) 20/6/2013 tarihli ve 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun

kapsamında belirtilen faaliyetleri, hizmetleri ve işlemleri,

b) Finansal kuruluşlar: Finansal faaliyette bulunan tüzel kişileri, bunların şubelerini, irtibat bürolarını, temsilciliklerini ve ulusal varlık fonlarını,

c) İFM: Ekli (1) sayılı koordinatlı kroki ve liste ile tespit edilen İstanbul Finans Merkezi Bölgesini,

ç) Kapsam dışı alan: İFM sınırları içerisinde yer alan, ofis alanı dışında kalan ve ofis kullanım amacı dışına özgülenmiş alışveriş merkezi, otel ve benzeri yerlerden oluşan alanı,

d) Katılımcı: Katılımcı belgesi alarak ofis alanında faaliyet gösterecek gerçek ve tüzel kişileri, bunların şubeleri ile temsilciliklerini, adi ortaklıkları, irtibat bürolarını, bölgesel yönetim merkezlerini ve ulusal varlık fonlarını,

e) Katılımcı belgesi: Katılımcıya ofis alanında yer alan ilgili bağımsız bölüm ve ortak alanlardan yararlanma imkanı veren; düzenlenmesine, askıya alınmasına ve iptal edilmesine ilişkin usul ve esasların uygulama yönetmeliğinde belirlendiği belgeyi,

f) Ofis alanı: Katılımcı belgesi almak suretiyle İFM sınırları içerisinde kullanılabilen, ofis kullanım amacına özgülenmiş bağımsız bölümlerden oluşan alanı,

g) Yönetici şirket: Bu Kanun kapsamında verilen görev ve yetkileri kullanmak üzere Türkiye Varlık Fonu tarafından kurulan ve özel hukuk hükümlerine tabi olarak faaliyet gösteren ve Sayıştayın denetimine tabi anonim şirketi,

ifade eder.

                                       Süleyman Girgin                                                                            Cavit Arı                                                                               Erkan Aydın

                                              Muğla                                                                                     Antalya                                                                                      Bursa

                                          Murat Bakan                                                                                                                                                                              Ali Şeker

                                               İzmir                                                                                                                                                                                    İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Muğla Milletvekili Sayın Süleyman Girgin.

Buyurunuz Sayın Girgin. (CHP sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

“24'ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle, şununla, bununla nasıl uğraşılır göreceksiniz.” Değerli arkadaşlar, tam dört yıl önce Sayın Cumhurbaşkanı bu sözleri söylediğinde dolar kuru 4,80 TL idi, bugün 17,33 TL. Mazotun litresi 5,75 TL idi, bugün 30,10 TL. Enflasyon yüzde 15,39 idi, bugün resmî olarak yüzde 73,50. Yılın ilk beş ayında bütçeden yani vergilerimizden faize 121 milyar, kur korumalı mevduata ise 21 milyar TL ödenirken, tarımsal desteklemeye 10,1 milyar, hayvancılık desteklemesine 4,1 milyar TL ödenmiştir. Domates neden pahalı, ekmek niye zamlanıyor? Aldı yetkiyi, gösterdi etkiyi.

Bir ülkenin itibarı, üreten çiftçisi, tarlalarda ekili ürünü, fabrikalarında dönen çarkları, ekonomik bağımsızlığıdır. Yirmi yıldır topladığınız vergileri betona gömdünüz, “itibar” dediniz, saraylara gömdünüz, lüks ve şatafatla itibar olur sandınız. Şu an uluslararası arenada Türkiye'yi dilenci hâline getirdiniz, yazık ettiniz ülkeye.

Yirmi yılın özeti; evlek evlek sattık, böyle böyle battık. Ancak siz değil, vatandaş battı. Adaleti bitirdiniz, eğitimi bitirdiniz, tarımı bitirdiniz, üretimi bitirdiniz, ekonomiyi bitirdiniz. Sonuçta yönetemiyorsunuz, yönetemiyorsunuz, yönetemiyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Gezi eylemlerine katılan yurttaşlara hakaret eden bir Cumhurbaşkanının ülkesine, finans merkezi yasası çıkarıldı diye yabancı sermaye gelir mi? Türk lirasının değerini koruyamayan bir iktidarın olduğu, Merkez Bankasının özerk olmadığı, arka kapıdan 128 milyar dolarlık Merkez Bankası rezervinin satıldığı, TÜİK'in ekonomiyle rakamları makyajladığı, Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmadığı, kara para aklama konusunda gri listeye alınan, CDS risk primine göre uluslararası finans çevrelerince aldığı borcu neredeyse “geri ödeyemez” kategorisinde olan bir ülkeye, gençlerin göçünü engelleyemeyen bir ülkeye finans merkezi yasası çıkarıldı diye yabancı sermaye gelir mi?

İktidar, ekonomideki döviz krizini tıpkı varlık barışında da olduğu gibi gelsin de nereden gelirse gelsin mantığıyla aşmayı düşünmektedir. Yüksek vergi teşviki, ulusal mevzuattan muaf tutulma gibi ülke egemenliğini tehdit eden ve bir anlamda küresel zenginlere transfer amacını taşıyan bu teklifi, seçim öncesi kaynak ihtiyacını gidermek için kullanma amacındadır. Tek adam rejiminin siyasi ve ekonomik kararları, İstanbul'un finans merkezi olmasının önündeki en önemli engeldir.

Değerli milletvekilleri, iktidar bunca zamandır sorunun vergi avantajı olmadığını anlayamamış, hukuki güven ortamı olmadan tek bir sentin bile gelmeyeceğini bir türlü görememiştir. Konser yasaklayan, “Twitter’a kilit vuracağım.” diyen, talimatla özel bankaları yönetmeye çalışan iktidar, dünyanın en zengini finans kurumlarını vergi istisnasıyla çekmeye çalışıyor. Finans Merkezi’ndeki faiz lobisi on yıl vergi ödemeyecek ama esnaftan, işçiden, çiftçiden, memurdan vergi tam olarak tahsil edilecek. Diğer yandan, Hazine ve Maliye Bakanı ne diyor? “Enflasyonu düşürmek için çok sert tedbirler alabilirdik, biz büyümeyi tercih ettik. Bu sistemde dar gelirliler hariç, üretici firmalar, ihracatçılar kâr ediyorlar, çarklar dönüyor.” Yani, zengini daha zengin yapmak için fakiri enflasyona ezdiriyoruz diyor. Sarayın politikaları, zenginin faizini fakire açlıkla ödetiyor ancak mazlumun ahı indirir şahı, her şeyin vardır bir vakti. (CHP sıralarından alkışlar) Bunun adı yoksullaştıran büyümedir, kortizonla ekonomiyi şişirmektir, sürdürülebilir değildir. Zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapan bir tercihtir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

Değerli milletvekilleri, iktidar ek bütçe getiriyor. Eğer bir bütçenin nefesi daha yılın ilk altı ayında tükeniyor ve yüzde 86 oranında ilave ödenek ve vergi artışı getiriliyorsa bütçe, bütçe olma vasfını çoktan kaybetmiştir.

Kur korumalı mevduatlar için de ek bütçeye 40 milyar lira ödenek koymuşsunuz. Bu para ne demek biliyor musunuz? 2.500 liradan 1 milyon 334 bin emeklinin bir yıllık emekli aylığı demektir. Zenginin parasının garantisi yoksulun cebi olmuş, bir avuç zengin için kapıları arsızca ardına kadar açan iktidar, sıra emekçiye, emekliye, işçiye, memura gelince kapıları kapatıyor. “Kâr etmeyen.” dediğiniz, âdeta dalga geçtiğiniz o dar gelirliler iktidarınızı en kısa zamanda götürecek; bizden söylemesi.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin 2’nci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“g) Yönetici şirket: Bu Kanun kapsamında verilen görev ve yetkileri kullanmak üzere Türkiye Varlık Fonu tarafından kurulan, şirket paylarının tamamı Türkiye Varlık Fonuna ait olan ve özel hukuk hükümlerine tabi olarak faaliyet gösteren anonim şirketi,”

                                Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                                                    Ayhan Erel                                                                      Hayrettin Nuhoğlu

                                              Adana                                                                                     Aksaray                                                                                    İstanbul

                                      Yavuz Ağıralioğlu                                                                                                                                                              İmam Hüseyin Filiz

                                             İstanbul                                                                                                                                                                                 Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerine partim İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 2’nci maddesinde kanuna ilişkin tanımlar yapılmıştır. Bu maddenin (g) bendinde yönetici şirket tanımı da yer almaktadır. Her ne kadar yönetici şirketin Türkiye Varlık Fonu tarafından kurulacağı teklif metninde belirtilmişse de kurulan bu şirketin sonrasında satılamaması için hiçbir engel konulmamıştır. İstanbul Finans Merkezini yönetecek Türkiye Varlık Fonu tarafından kurulacak bu şirketin satılmaması için madde metninde yönetici şirket paylarının tamamının Türkiye Varlık Fonuna ait olması şartının getirilmesi, bu şirketin ve şirkete ait olan kamu mallarının yabancılara satışının engellenmesi için gereklidir. Maalesef bu yönde Komisyonda İYİ Parti olarak vermiş olduğumuz önerge Cumhur İttifakı milletvekilleri tarafından kabul edilmemiş, kurulacak olan şirketin özelleştirilmesi konusunda kanunda hiçbir engel konulmaması tercih edilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Küresel Finans Merkezleri Endeksi en büyük ilk 10 finans merkezini açıklamıştır. Bu finans merkezlerini hepimiz biliyoruz, Londra, New York gibi şehirlerin bulunduğu finans merkezleri. Bu finans merkezlerinin devasa, gösterişli binaları olduğu için dünyanın en büyük 10 finans merkezi arasında olmadığını hepimiz biliyoruz. Peki, İstanbul uluslararası alanda üst düzey bir finans merkezi olabilir mi? Uluslararası finansal akışa ev sahipliği yapabilir mi? Keşke olsa. İstanbul Finans Merkezi keşke dünyada 1 numara olsa ama bunun olması için yapısal reformlara ihtiyacımız var. Her şeyden önce İstanbul’un finans merkezi olabilmesi için o kentin bulunduğu ülkenin ve toplumun finans merkez olayının merkezinde yer alan, finansın çekirdeğini oluşturan faizle sorununun olmaması gerekiyor. Eğer toplumun faizle sorunları varsa ve bu sorunlar yönetimi de etkiliyorsa o zaman o ülkenin bir kentinin üst düzey finans merkezi olması pek kolay değildir.

Diğer önemli bir ölçü, söz konusu kentin bulunduğu ülkede hukukun üstünlüğü, evrensel hukuk kurallarının geçerliliği ilkesi durumudur. Maalesef, bağımsız ulusal örgütlerin yaptığı araştırma sonuçlarında ülkemiz, Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde son sıralarda yer almaktadır. Eğer bir ülkede hukukun üstünlüğü söz konusu değilse orada yatırım gelişmez. Yatırımcıların rağbet etmediği bir ülkede, bir kentte finans merkezi olamaz. Olsa olsa yüksek faizden yararlanmak isteyen yabancı fonlar borç verip para kazanmaya gelir ki bu da orayı finans merkezi yapmaz, borçlanma merkezi hâline getirir. Bir kentin finans merkezi olabilmesi için o kentin bulunduğu ülkenin ekonomik istikrarı sağlamış olması gerekir. Bunun için enflasyonun, bütçe açığının ve cari açığın yüksek olmaması, ülke parasının dış değerinin sürekli ve yüksek oranda dalgalanma yaşamaması gerekir yani para biriminin değerli olması gerekir. Para birimi değerli olmayan bir ülke, finans merkezi olamaz. Merkez Bankasının bağımsız olması ise İstanbul'un uluslararası alanda üst düzey finans merkezi olabilmesi için diğer önemli bir konudur. Merkez Bankasının bağımsızlığı ise 2 önemli göstergeyle ölçülmektedir. Kurumun kendi politikalarını siyasi etkiden bağımsız olarak belirlemesi ve uygulaması, para politikası araçlarını siyasi müdahale olmadan serbestçe kullanabilmesi. Türk lirasının değerinin korunması için Merkez Bankasının siyasi iktidarın baskı ve müdahalesinden arınmış, tamamen bağımsız olması gerekmektedir. Ancak bu şekilde fiyat istikrarının sağlanabilmesi gerekir ve ancak bu şekilde İstanbul, finans merkezi olabilir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; saymış olduğum bu kriterler üzerinde gerçek anlamda yapısal reformlar olmadığı sürece İstanbul’un finans merkezi olması imkânsız gibi görünüyor diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 338 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                         İmam Taşçıer                                                                           Mahmut Toğrul                                                          Ömer Faruk Gergerlioğlu

                                           Diyarbakır                                                                                 Gaziantep                                                                                   Kocaeli

                                         Şevin Coşkun                                                                          Erol Katırcıoğlu                                                             Mehmet Ruştu Tiryaki

                                               Muş                                                                                      İstanbul                                                                                    Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.

Buyurunuz Sayın Tiryaki. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin 3’üncü maddesi hakkında partimin görüşünü aktarmak amacıyla verdiğimiz bir değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, durum şu: Eksiğiyle, doğrusuyla, yanlışıyla 2009 yılında Devlet Planlama Teşkilatı bir çalışma yaptı. Henüz hükûmetlerin şeklen de olsa kalkınma planları yaptığı dönemlerdi. Sanırım, Dokuzuncu Kalkınma Planı olmalı ve o kalkınma planının içerisinde İstanbul’da bir finans merkezi kurulması planı da vardı. Ne zaman? 2009 yılında. Aradan on üç yıl geçti, 2009 yılından sonra Devlet Planlama Teşkilatının yapmış olduğu bu projeksiyona dair Hükûmet hiçbir adım atmadı. On üç yıl sonra belki Türkiye, tarihinin en derin ekonomik krizlerini yaşadığı bir dönemde Adalet ve Kalkınma Partili bir grup milletvekilinin akıllarına İstanbul’da bir finans merkezi kurmak geldi ve o tozlu raflardan indirdikleri teklifi bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde bizim görüşmemizi istiyorlar. Neymiş teklif sahiplerinin amacı? Türkiye'yi uluslararası sermaye için bir cazibe merkezi hâline getireceklermiş.

Türkiye'nin uluslararası ilişkileri tarihin en kötü dönemlerinden birini yaşıyor. Hani bırakın dost olmayı Türkiye'nin neredeyse düşman olmadığı bir ülke yok. Dünyanın neresinde bir çatışma var Türkiye orada, dünyanın neresinde bir savaş var Türkiye orada, doğrudan veya dolaylı biçimde Türkiye orada ve bu koşullar altında uluslararası sermaye için Türkiye'yi cazibe merkezi hâline getireceklermiş. Takip edin sosyal medyayı yani hani bu iktidarın bütün uluslararası ilişkileri yıprattığı bir dönemde, savaş tamtamlarının, naralarının atıldığı bir dönemde iktidarın gizli veya açık ortakları, değirmenine su taşıyanlar şöyle "tweet"ler atıyorlar, TikTok’ta bir sürü şey paylaşıyorlar “Yarın sabah Atina meydanına ineriz.” diye. Yani böyle bir dönemden geçiyoruz ve bu dönem içerisinde bu iktidar İstanbul Finans Merkezi kurarak, sadece birkaç inşaat binası kurarak, var olan o inşaat alanını bir finans merkezi hâline getirerek Türkiye'yi ekonomik açıdan cazibe merkezi hâline getirecekmiş; önerge bu. Göreceğiz, memleket yoksulluktan kırılıyor, memleket neredeyse açlıkla karşı karşıya. İnsanlar pazara gittiklerinde, eskiden sebze meyveyi ihtiyaçları kadar satın alırken bugün, neredeyse gramla alır hâle geldiler, taneyle alır hâle geldiler ve bu iktidar İstanbul’da bir finans merkezi kurarak Türkiye’yi ekonomik açıdan cazibe merkezi hâline getirecekmiş.

Türkiye'de asgari ücret 250 dolar, yirmi yıllık bir öğretmenin maaşı 350 dolar. 180 ülke içerisinde yirmi yıllık öğretmenine 350 dolar maaşı reva gören kaç tane ülke olduğunu düşünüyorsunuz? Kaç tane ülke vardır yirmi yıllık öğretmenine 350 dolar maaş veren? Kaç tane ülke vardır yirmi yıllık doktoruna 400 dolar, 450 dolar maaş veren? Sizce var mıdır dünyanın herhangi bir yerinde -üçüncü dünya ülkeleri hariç- öğretmenine, doktoruna, en nitelikli elemanına 350 dolar, 400 dolar, 450 dolar maaş veren bir ülke kaldı mı sizce? Ve siz burada, bu yasa teklifiyle Türkiye’yi ekonomik olarak cazibe merkezi hâline getireceksiniz öyle mi? Hep beraber yaşayıp göreceğiz.

Bu teklifin içerisinde gerçekten mağdur olanlara dair herhangi bir düzenleme var mı? Bu ülkenin yurttaşlarına, bu ülkede yoksullukla cebelleşenlere, ciddi ekonomik sorun yaşayanlara dair tek bir düzenleme var mı? Sizce İstanbul Finans Merkezi kurulduğunda bu ülkenin çiftçisi ondan yararlanacak mı? Bu ülkenin esnafı ondan yararlanacak mı? Bu ülkede öğrenciler ondan yararlanacak mı? Ev kadınları ondan yararlanacak mı? Kamu görevlileri, işçileri bu İstanbul Finans Merkezi’nden yararlanacak mı?

RECEP ÖZEL (Isparta) – Yararlanacak, yararlanacak.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Hiç kimse yararlanmayacak. Peki, bu yasa teklifinin içerisinde EYT’lilerin sorununa çözüm var mı? Yok. Öğrencilerin Kredi Yurtlar borcuna çözüm var mı bu yasa teklifinin içerisinde? Yok. Varsa yoksa ne var? Sermayeye peşkeş çekilecek bir alan daha var. Ve göreceksiniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Bu yasa yürürlüğe girdiğinde hep beraber yaşayıp göreceğiz, yarından itibaren bu yasa yürürlüğe girecek, krokisini verdiğiniz alanda bir İstanbul Finans Merkezi kurulmuş olacak ve o İstanbul Finans Merkezi’ne hangi uluslararası sermayeyi çektiğinizi göreceğiz. Gerçekten bu ülkeye bir kuruşluk yatırım yapmış olacak mısınız, olmayacak mısınız? Denetimini de -âdeta her şeyi Sayıştay denetiminden çıkarmak için- malum yere vereceksiniz ve burada denetim olanağını da, Sayıştayın en azından denetim olanağını da ortadan kaldırmış olacaksınız diyorum. Emin olun, finans merkezi kurmakla bu ülkenin hiçbir derdine derman olmayacaksınız diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 338 sıra sayılı İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin 3’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Alan ve katılımcı belgesi

MADDE 3- (1) Ekli (1) sayılı koordinatlı kroki ve liste ile tespit edilen alan, bu Kanun ve ilgili diğer kanunlar kapsamında yer alan faaliyetlerin yürütüleceği İFM olarak belirlenmiştir.

(2) Kapsam dışı alan hakkında 6 ncı, 7 nci ve 8 inci maddeler uygulanmaz.

(3) Ofis alanında faaliyet göstermek üzere katılımcılara Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından katılımcı belgesi verilir.

(4) Katılımcı belgesi verilmesine, katılımcı belgesi muafiyet koşullarına, katılımcı belgesinin askıya alınması ve iptaline ilişkin hususlar dâhil katılımcı belgesine dair usul ve esaslar Hazine ve Maliye Bakanlığınca çıkarılacak uygulama yönetmeliğinde düzenlenir.

                                       Süleyman Girgin                                                                            Cavit Arı                                                                               Murat Bakan

                                              Muğla                                                                                     Antalya                                                                                      İzmir

                                            Ali Şeker                                                                           Mehmet Bekaroğlu                                                                         Erkan Aydın

                                             İstanbul                                                                                    İstanbul                                                                                      Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Bekaroğlu.

Buyurunuz Sayın Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, İstanbul Finans Merkezi filan diyoruz da arkadaşlara Komisyonda da sordum, yine soracağım. Bu Finans Merkezi’nde faiz serbest mi arkadaşlar? Cevabı biraz sonra verirsiniz. “Nas” dediniz, evet, nas faizi haram kılıyor. Finans Merkezi’nde de faizden başka bir şey yapılmıyor. Hatta finans merkezleri için “faizin mabetleridir” denilebilir; tabii “Teşbihte hata olmaz.” sözüyle bunu ifade ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, dürüst olmak gerekiyor, en basitinden, dürüst olmak gerekiyor, bir. Öneriyorum iktidar partisine dürüst olmayı. İki, başka bir şey daha öneriyorum; şu dini, böyle işlere alet etmekten vazgeçin değerli arkadaşlar. Ya, buraya finans merkezi kanununu getirip öbür taraftan da “Nas var, faiz şöyle.” diye söylemek gerçekten dini istismar etmektir, hakarettir; yapmayın değerli arkadaşlar.

Şimdi, bu kanun teklifiyle aslında görünürde finans merkezi kuruyoruz, amaç da o. İşte, dünyada şu kadar finans dönüyor, bizim de finansa ihtiyacımız var. Eğer Türkiye’de böyle bir merkez oluşturabilirsek hem finans işlerinden birtakım kârlar bize kalır hem de Türkiye'nin finans ihtiyacının karşılanmasında kolaylık olur, teorik olarak böyle bir şey var ama -biraz evvel ifade edildi değerli arkadaşlarım- böyle bir kanun çıkarmakla finans merkezi olmaz. Bundan önce, finans merkezi olabilmeniz için hukuk sistemi olacak, hukuk devleti olacak ve bütün dünya tarafından kabul edilecek. Türkiye'nin bu durumdaki hukuk devletiyle ilgili karnesi ortadayken finans sistemi falan kuramazsınız, kursanız bile buraya hiç kimse itibar etmez. Burada yapılan iş –biraz önce yine arkadaşlarımız ifade etti- bir inşaat projesi arkadaşlar, gayrimenkul projesi. (CHP sıralarından alkışlar) Orada dünya kadar para yatırıldı, binalar yapıldı, bu binalar el değiştirdi, el değiştirirken batar gibi görünenlere devletin kasasından paralar aktarıldı Varlık Fonu aracılığıyla, bir sürü işler yapıldı. Şimdi, orada milyonlarca metrekareyle ifade edilen inşaat var, binalar var, iş merkezleri var; bunlar satılacak. Bu getirilen muafiyet de aslında finansa falan getirilmiyor; işte, kirada, kurumlar vergisinde, çalışanların gelir vergisinde –aklınıza ne gelebiliyorsa- muafiyetler getiriliyor oradaki binalar satılabilsin diye. İstanbul Finans Merkezi dediğimiz şey Kanal İstanbul’dan başka bir şey değildir. Böyle bir ihtiyaç var mı yok mu, çok tartışıldı falan; aslında Kanal İstanbul da bir rant, bir inşaat, bir beton projesinden başka bir şey değil; yapılan şey budur değerli arkadaşlarım.

Bu maddede de çok garip bir şey var. Bakın, bu maddenin esas noktası Finans Merkezi’nde faaliyet gösterebilmek için katılım belgesi –yani 3’üncü maddeyi diyorum- almak gerekiyor. Bu belgeyi Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi verecek. Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisinin böyle bir kapasitesi var mı, elemanı var mı, yok mu? Bu ayrı bir tartışma konusu. Oraya nasıl eleman alınıyor, hangi şartlarda alınıyor? Bunlar da bir tartışma konusu. Ama değerli arkadaşlarım, bu ülkenin yıllardan beri gelen bir devlet yapısı var, Maliye Bakanlığı var, finansla ilgili, sermayeyle ilgili Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu var, Sermaye Piyasası Kurulu var, Hazine ve Maliye Bakanlığı var, bir sürü kurum var ve yeteri kadar da elemanları var ve bu konuların uzman kuruluşları. Bu kuruluşlar devre dışı bırakılıp paralel bir yapı, paralel bir devlet kuruluyor ve dünya kadar da para toplanıyor değerli arkadaşlarım orada. Bakın, Astana Finans Merkeziyle ilgili, katılım belgesiyle ilgili birkaç tane rakam vereyim. Takas odası işlemleri için 125 bin dolar gerekiyor belge almak için, yatırım borsası operatörüne 125 bin dolar, çok taraflı ticaret tesisi işletmek için 5 bin dolar. Böyle büyük paraları Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi toplayacak. Cumhurbaşkanı Finans Ofisi özel bir kararnameyle kuruldu değerli arkadaşlarım ve burada toplanan paralar denetlenmiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Ne yapıyorsunuz siz değerli arkadaşlarım ya? Bir taraftan, bu ülkenin yüz yıldan beri oluşturduğu, ta Osmanlı'dan bu tarafa gelen çok önemli kurumlarını, kendilerini ispat etmiş kurumlarını yok ediyorsunuz, bu ülkenin Merkez Bankasını, TÜİK'ini işlemez hâle getiriyorsunuz, bakanlıkları işlemez hâle getiriyorsunuz, öbür taraftan da Cumhurbaşkanlığı başkanlığında “ofisler” adı altında paralel bir yapı oluşturuyorsunuz değerli arkadaşlarım. Vallahi sizin bu paralel işlerinizden bıktık arkadaşlar ya! Şu 2023'ü -daha erken de yaparsınız muhtemelen ama- iple çekiyoruz sizin bu paralel işlerinizden kurtulmak için.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi'nin 3’üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan “Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi” ibaresinin “Hazine ve Maliye Bakanlığı” ibaresi şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                                               Yavuz Ağıralioğlu                                                                 Hayrettin Nuhoğlu

                                              Adana                                                                                     İstanbul                                                                                    İstanbul

                                     İmam Hüseyin Filiz                                                                       Feridun Bahşi                                                                             Aylin Cesur

                                            Gaziantep                                                                                   Antalya                                                                                     Isparta

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Isparta Milletvekili Sayın Aylin Cesur.

Buyurunuz Sayın Cesur. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYLİN CESUR (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Babalar Günü'nü geride bıraktık. 17 Haziranda Türkiye Cumhuriyeti 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in ölümünün 7’nci yıl dönümüydü. Ben de başta babam Aydın Önder olmak üzere tüm babaların Babalar Günü'nü kutluyorum ve Türkiye'nin babası Süleyman Demirel'in nezdinde ebediyete intikal eden tüm babalarımızı da rahmetle anıyorum.

Yapılan devlet töreninde de sosyal medya başta olmak üzere her platformda gördük ki tüm Türkiye -benim gibi- Süleyman Demirel'i özlemiş. “Nesini özlemiş Demirel'in?” derseniz, gülümsemeyi özlemiş Türkiye, eleştiriye tahammülü özlemiş, hoşgörüyü ve vefayı özlemiş, devletin devlet gibi yönetilmesini, uluslararası arenada saygınlığı ve gerektiğinde en sert yumrukların masaya diplomatik nezaketle konulmasını özlemiş. Atatürk'e bağlı, cumhuriyete muhafız, milliyetçiliği dilde değil özde benimseyen devlet yönetimini; halkı tebaa değil birey olarak gören anlayışı özlemiş; hizmetleri, büyümeyi, kalkınmayı, onu sağlayan liyakati özlemiş; adaletin kadıya mülk olmadığı hukuk devletini, rakipleriyle en sert eleştirilerin yapıldığı bir masadaki devlet adamı nezaketini, gelmek kadar gitmenin de demokrasinin önemli bir parçası, en basit kuralı olduğunu özlemiş; basının, üniversitelerin, sendikaların, sivil toplum örgütlerinin özgürce konuşabildiği Türkiye’yi özlemiş. Aslında Türkiye, ömrünü demokrasiye adayan babanın nezdinde demokrasiyi özlemiş.

Evet, bugün Türkiye çare arıyor; çare, yatırım ikliminde. Ancak uluslararası yatırımların gün geçtikçe azaldığı ülkemizde, bayram için memlekete gidiş bileti alırken dönüş biletinin fiyatı belli olmadığı için satılamadığı bir Türkiye’de, işte böyle bir yerde yatırımcı parasını böyle bir sisteme bağlamak istemiyor.

İstanbul Uluslararası Finans Merkezi planı, 2009’da Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanan planla uzaktan yakından ilgisi olmayan bir proje olarak önümüzde ve emlakçılık ve gayrimenkul sektörüne sıkışmış, böyle bir hedefteki bir altyapı projesi sadece.

İstanbul kendine ait ve övündüğümüz bir büyük dünya şehri iken dünyanın sayılı finans merkezleri arasında yer alamamıştır ve sorumlusu da yangından mal kaçırmayı çare sanan bir anlayışın Türkiye’yi yirmi yıldır içine soktuğu fasittir. Bu teklifle bu fasitten çıkaramaz, dev binalar yaparak ekonomiyi ayağa kaldıramazsınız değerli arkadaşlar.

Yabancı yatırımcı neden gidiyor? Daha yeni, Volkswagen CEO’su fabrika projesinden vazgeçme nedeni olarak siyasi durumu işaret etti, açıkça etti ve 245 dolar asgari ücrete rağmen lojistik ve ucuz iş gücünde dünya ülkelerinin iştahlarının kabarmasına rağmen, siyasi güvensiz bir ortamda yatırımcı kaçıyor. Evet, önce ekonomik ve siyasal istikrar sağlanacak; işte, mesele yapısal yani. Nasıl sağlansın? Finansal istikrar için gerekli altın kuralların bugün Türkiye’de hiçbir tanesi yok. Hiçbir ekonomik parametrede öngörülebilirliğin olmadığı, hukukun üstünlüğünde 139 ülkede 117’nci, Economist Intelligence Unitin hazırladığı Demokrasi Endeksi’nde 2021’de 167 ülkede 103’üncü olduğunuz bir ülkede ekonomik ve siyasal istikrar bekleyemez, sağlayamaz ve bundan söz dahi edemezsiniz; eğer ederseniz de gülerler, kendinizi de dünya raporlarına göre 10’uncu beklerken 60’ıncı buluverirsiniz.

Evet, uluslararası finans kurumları ve yatırımcılar bu verileri dikkate alıyor değerli arkadaşlar ve Küresel Rekabet Endeksi 2021 Raporu’nda dünyada 48 metropol şehir, ekonomi, AR-GE, kültürel etkileşim, yaşanabilirlik, çevre ve erişilebilirlik gibi 6 temel alanda, 70 göstergede mercek altına alınıyor ve İstanbul burada 34’üncü çıkıyor. Siz bu kentlerde müzik yasağı getirerek, festivalleri yasaklayarak, kadın sanatçıları davet edip sonra geri göndererek bu şehirlerle bunlarla mı rekabet etmeyi planlıyorsunuz?

3’üncü maddede, İstanbul Finans Merkezi’nin fiziki alanı ve katılımcı belgesi hakkında düzenlemeler var. Fiziki alanı sınırlamışsınız en başta, bir alanda sınırlanan bir finans merkezi kanunu ile boş blokları doldurursunuz ancak. 100 bin göç bekleniyor, yakında kira fiyatları artacak; teklif bu hâliyle aslında bir kira sözleşmesi niteliğinden daha fazla bir şey değil.

Evet, dünya uzaktan finansal faaliyetlerle, teknoloji imkânlarıyla alakadarken biz hâlâ “Boş kalmasın.” mı diyeceğiz? Bununla mı geçineceğiz? Bu proje maalesef bunu sağlayacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

AYLİN CESUR (Devamla) – Teşekkür ederim.

Siyasal sistemimizin tek kişiye bağlandığı rejimde demokrasiden uzaklaşıldığının göstergesi aynı zamanda 3’üncü madde çünkü yirmi yıl yönetimini Türkiye Varlık Fonu tarafından kurulan bir anonim şirkete bağlıyorsunuz ama denetimini halkın görebileceği şekilde Sayıştaya vermiyorsunuz, bunu anlamak gerçekten mümkün değil. Neden bu teşviklerden çiftçiyi, öğrenciyi, çalışanları, EYT’lileri yararlandırmıyorsunuz da sürekli sermayeyi yararlandırıyorsunuz, bunu anlamak da mümkün değil. Ve biz yine de doğrusu tutanağa geçsin diyelim; maddenin 4’üncü fıkrasında Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi tarafından verileceği belirtiliyor; neden? İlgili Bakana güvenmiyor musunuz? Yani hani, son dönemde baktığınızda güvenilecek gibi de değil, bunda da haklısınız ama biz yine de doğrusunu söyleyelim Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı olsun bu.

Yatırımcının ilacı güven, güven ikliminin sırrı adalette; işleyen adalet için de demokrasi şart. Yani demokrasiyle başladığımız konuşmamızı yine Demirel’in…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız.

AYLİN CESUR (Devamla) – …sözüyle tamamlayalım o zaman “Evet, demokrasilerde çareler tükenmez, çare vardır ve o çare demokrasinin içindedir.”

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde 2 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 338 sıra sayılı İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin 4’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Tek durak büro

MADDE 4- (1) Katılımcıların faaliyetlerine ilişkin izin, ruhsat, lisans ve benzeri onay başvuruları ile bunların çalışanlarına ve bu çalışanların bakmakla yükümlü olduğu kişilere ilişkin izin, ve onay gibi başvuruların yapılabilmesi ve bu başvuru süreçlerinin hızlandırılması amacıyla, kamu kurum ve kuruluşlarının ilgili birimlerinin görev alacağı tek durak büro oluşturulur.

(2) Tek durak büroda; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı temsilcileri ile bu bakanlıklarca gerekli görülmesi halinde bunların bağlı, ilgili, ilişkili kuruluşları veya bu bakanlıkların denetiminde olan kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve ilgili ilçe belediyesi temsilcileri yer alır.

(3) İFM’de gerçekleştirilecek iş ve işlemlerin tek elden takibini yapmak ve tek durak büroda yer alan kamu kurum ve kuruluşları arasındaki koordinasyonu sağlamak amacıyla tek durak büro, ilgili mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından sevk ve idare edilir. İhtiyaç duyulması halinde farklı bakanlık, kamu kurum ve kuruluşları da tek durak büroya dâhil edilebilir. Tek durak büronun işleyişine dair usul ve esaslar Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılacak uygulama yönetmeliğinde düzenlenir.

                                       Süleyman Girgin                                                                          Erkan Aydın                                                                                Cavit Arı

                                              Muğla                                                                                      Bursa                                                                                      Antalya

                                          Murat Bakan                                                                                                                                                                              Ali Şeker

                                               İzmir                                                                                                                                                                                    İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Cavit Arı.

Buyurunuz Sayın Arı. (CHP sıralarından alkışlar)

CAVİT ARI (Antalya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

İstanbul Finans Merkezi Kanun Teklifi’yle amaçlanan hedefin, kanun teklifinin 1’inci maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin finansal rekabet gücünü uluslararası alanda arttırmak amacıyla İstanbul Finans Merkezi’nde gerçekleştirilen faaliyetleri ve bu faaliyetlere dair teşvik, indirim, istisna ve muafiyetleri düzenlemek olduğu ifade edilmektedir.

Öncelikle söylemem gerekir ki sağlamaya çalıştığınız muafiyetlerin birçoğu açıkça Anayasa’ya aykırıdır, kanun teklifiyle Türk parasından vazgeçmektesiniz; değerli arkadaşlar, Türk parasından vazgeçmektesiniz bu kanun teklifiyle.

Yine, bu kanun teklifiyle, Anayasa’da 3’üncü maddede özellikle sayılmış olan Türk dilinden, Türkçeden vazgeçmektesiniz. Bakın, Anayasa’ya bu açıkça aykırıdır çünkü bizim dilimiz Türkçedir. Ancak siz bu finans merkezinde yapılacak olan muamelelerde Türkçenin kullanılmasından açıkça vazgeçildiğini bu kanun teklifine yazmaktasınız.

Yine, burada “Özel hukuka tabi olarak yapılan her nevi işlem ve sözleşmelerde serbestçe hukuk seçimi yapılabilir.” denilmekte. Değerli arkadaşlar, böyle bir düzenleme olabilir mi? Bir ülkenin en temel hakkı hukuk sisteminin uygulanmasıdır, yargı sisteminin uygulanmasıdır. Siz bu düzenlemeyle buradaki yapılacak olan işlemlerde Türk hukukundan vazgeçilmesini önermektesiniz. Burada hangi hukuk uygulanacak? Hangi ülkenin hukuku uygulanacak değerli arkadaşlar? Bunlar tamamen Anayasa’ya aykırıdır. Siz sırf sermaye gelecek, para gelecek diye açıkça Anayasa’ya aykırı düzenlemeler yapmaktasınız.

Bakın, yabancılara verilen ekonomik, adli, idari ve benzeri hak ve ayrıcalıklara kapitülasyon denir. İşte, siz şu an Türkiye’yi bu noktaya getirdiniz, yeniden Türkiye’ye kapitülasyonları getirdiniz.

Devamla, siyasi intikam duygularınızı bu kanun teklifinde de yine ortaya çıkarmış durumdasınız.

Bakın, 4’üncü maddede “Tek durak büro” diye bir düzenleme var. Tek durak büroda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı gibi bütün bakanlık temsilcileri var, AKP'li ilçe belediye temsilcisi de var ama kim yok? İstanbul Büyükşehir Belediyesi temsilcisi yok. Burada dahi, bakın, Finans Merkezi Kanunu'nda dahi tüm bakanlık temsilcileri, AKP'li ilçe belediye temsilcisi var; İstanbul Büyükşehir Belediye temsilcisi yok. Şunu unutmayın değerli arkadaşlar: Bundan yirmi sene önce İstanbul'la geldiniz, önümüzdeki ilk yapılacak seçimde de İstanbul'la gideceksiniz. Siz buraya ne yazarsanız yazın, sonunuz bu sandıkla gitmek olacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, tüm düzenlemelerde, bakın, vergi muafiyetleriyle yüzde 75'lere, yüzde 60’lara, yüzde 100'lere kadar gelen muafiyetler getiriyorsunuz. Benim vatandaşım, küçük esnafım vergi dilimleri altında ezilirken, katma değer vergisiyle, ÖTV’siyle kat kat vergi öderken siz burada her türlü vergi muafiyetini getirmektesiniz, vergi muafiyeti tanımaktasınız. Yani vatandaş vergi yükü altında ezilirken İstanbul Finans Merkezi’nde faaliyette bulunacak olan işletmelere vergi muafiyeti getirilmekte yani kısacası her türlü imkân işte burada tanınmakta. Anayasaya aykırı olan bu düzenlemeden vazgeçin, ülkemize kapitülasyonları getiren bu düzenlemeden vazgeçin diyorum; bu tekliften, bu Anayasa’ya aykırı düzenlemeden vazgeçilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyorum.

Saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin 4’üncü maddesinin (2)’nci fıkrasında yer alan “ve ilgili” ibaresinden sonra gelmek üzere “büyükşehir belediyesi ile” ibaresinin madde metnine eklenmesini, (3)’üncü fıkrasında yer alan “Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi” ibaresinin “Hazine ve Maliye Bakanlığı” ibaresi şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                                               Yavuz Ağıralioğlu                                                                 Hayrettin Nuhoğlu

                                              Adana                                                                                     İstanbul                                                                                    İstanbul

                                                                                                                                   İmam Hüseyin Filiz

                                                                                                                                          Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Hayrettin Nuhoğlu.

Buyurunuz Sayın Nuhoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerine İYİ Parti adına söz aldım. Selamlarımı sunarım.

Teklifin 4’üncü maddesi İstanbul Finans Merkezi’ndeki katılımcıların faaliyetlerine ilişkin işlemlerin yürütülmesine yönelik “tek durak büro” ismi verilen büronun kuruluşuyla ilgili olup 3 fıkradan ibarettir. (1)’inci fıkrada tek durak büronun yapacağı işler; (2)’nci fıkrada tek durak büroda yer alacak kamu kurum ve kuruluşları belirlenmekte; (3)’üncü fıkrada ise koordinasyonu sağlama görevinin Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi tarafından sevk ve idare edilmesi sağlanmakta ve tek durak büronun işleyişine dair yönetmelik çıkarılacağı belirlenmektedir.

Değerli milletvekilleri, iktidar mensupları söylediklerimize aldırış etmese de biz görevimizi hakkıyla yapar, eleştirilerimizi ve önerilerimizi dile getiririz. Gerek Komisyonda gerekse burada verilen her önergeyi reddederken önergelerin neleri kapsadığına bile bakılmamaktadır. Kanun teklifinin genelinde ve maddede gösterilen gerekçelerin gerçeklerle örtüşmediği çok açıktır. Türkiye'nin finansal rekabet gücünü arttırmak, firmalarımızın ucuz finansmana erişimini kolaylaştırmak, kaliteli istihdam artışına ve ekonominin büyümesine katkıda bulunmak elbette olumlu düşüncelerdir; ne var ki küresel ölçekte bir finans merkezi olmak için belirleyici faktörler vardır, bu faktörler şu anda ülkemizde yoktur. Siyasi ve ekonomik istikrar çok bozuktur ve istikrarın sağlanması seçimlerden önce mümkün görülmemektedir. Hukukun üstünlüğü tartışılmaktadır. Kurumsal ve düzenleyici otoriteler kapasite olarak son derece zafiyet içerisindedir. Ülkemiz, uluslararası kuruluşların rapor ve endekslerinde çok alt sıralarda yer almakta ve kötü bir tablo ortaya çıkmaktadır. Yapılan analizlerde, itibarı ve güveni olmayan, finansal istikrarı sağlayamayan bir ekonomi görünümündeyiz. Ne yazık ki bu analiz ve raporları haklı çıkaracak her şey pervasızca yapılmaya devam edilmektedir.

Üzülerek ifade etmek istiyorum, bu kanun teklifi çok basitçe hazırlanmış, sadece emlakçılık ve gayrimenkul hedefleri görünümünden ibarettir. Tek durak büroda yer alacak Çalışma ve Sosyal Güvenlik; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği, Hazine ve Maliye, İçişleri ve Ticaret Bakanlıkları temsilcileri ile bu bakanlıklarca gerekli görülmesi hâlinde bağlı, ilgili ve ilişkili kuruluşlar veya bu bakanlıkların denetiminde olan kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcileri ile ilçe belediyesi temsilcisi sayılmaktadır, İstanbul Büyükşehir Belediyesi temsilcisiyse yoktur.

Değerli milletvekilleri, böyle bir anlayışın devlet ciddiyetiyle bağdaşır hâli yoktur. İstanbul'da kurulacak, adı “İstanbul Finans Merkezi” olacak, Büyükşehir Belediyesi temsilcisi olmayacak. İstanbul Finans Merkezi, herkes biliyor ki Ataşehir'de kurulacak. Ataşehir İlçe Belediyesi var mı? Var. Onun temsilcisi mi katılacak? Hayır. Çünkü merkezin kurulacağı alan Ataşehir ilçesinden resen ayrılarak Ümraniye ilçesine bağlanmıştır. Niçin? Çünkü Ümraniye Belediyesinin Adalet ve Kalkınma Partili temsilcisi tek durak büroda bulunacak. Bu büro sadece bir ilçeyi değil, ülkemizin tamamını ilgilendirmektedir. Yapılan bu işe, devlet ciddiyetinden uzak demek bile hafif kalmaktadır. Bu, çocukça, çok basit bir düşüncenin ürünüdür ve bence yakışıksızdır.

Diğer taraftan, İstanbul Finans Merkezi'nde gerçekleştirilecek iş ve işlemlerin takibini yapmak ve büroda yer alan kamu kurum ve kuruluşları arasındaki koordinasyonu sağlamak amacıyla sevk ve idare Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisine verilmektedir. Bu görev niçin Hazine ve Maliye Bakanlığına değil de Cumhurbaşkanlığına verilmektedir? Cumhurbaşkanlığının artık tıkandığının, yürüyemediğinin, bütün yetkilerin orada toplanmasının yanlış olduğunun iktidar mensupları tarafından da anlaşılmasını ve kabul edilmesini beklediğimizi ifade etmek istiyorum.

Maddenin (3)’üncü fıkrasında da “Tek durak büronun işleyişine dair usul ve esaslar uygulama yönetmeliğinde düzenlenir.” denilmektedir ama hangi mercinin bu yönetmeliği düzenleyeceği belirtilmemiştir. Anayasa’mızın 124’üncü maddesi yönetmelik düzenleme ve çıkarma yetkisine sahip kurum ve kuruluşları saymıştır. Burada yönetmelik çıkarma yetkilisinin belirlenmemesi Anayasa’ya aykırılık teşkil etmeyecek mi?

Değerli milletvekilleri, gerekçesinde belirtilen amaca hizmet edebilecek kapsam ve yetkinlikte olmayan bu kanun teklifine, 4’üncü maddesinde çelişkilerin, eksikliklerin ve yanlışlıkların olduğunu da göz önüne alarak kabul oyu vermeyeceğimizi beyan eder, saygılar sunarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 4’üncü madde kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 338 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                         İmam Taşçıer                                                                           Mahmut Toğrul                                                                          Kemal Peköz

                                           Diyarbakır                                                                                 Gaziantep                                                                                    Adana

                                  Ömer Faruk Gergerlioğlu                                                                    Şevin Coşkun                                                                       Erol Katırcıoğlu

                                             Kocaeli                                                                                      Muş                                                                                      İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Kemal Peköz.

Buyurunuz Sayın Peköz. (HDP sıralarından alkışlar)

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 5’inci maddesi üzerine söz aldım ancak 5’inci maddenin ötesinde, teklif bir bütün olarak Türkiye'nin, ülkemizin şu anda içinde bulunduğu duruma herhangi bir çözüm, herhangi bir iyileştirme getirmediği gibi, çok fazla bir mana da ifade etmiyor, o nedenle Türkiye'de yaşananları anlatmaktan bıkmamak lazım ve Türkiye'de şimdiye kadar defalarca dile getirilmiş olan yoksulluk ve özellikle emeklilerin geçim standartlarıyla ilgili görüşlerimi açıklamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, 13 milyon civarında emeklimiz var, 12 milyon emeklimiz asgari ücretin çok altında ücretlerle geçinmek zorunda kalıyor. Asgari ücretin bile yoksulluk sınırının altında olduğu bir yerde, daha doğrusu açlık sınırının altında olduğu bir yerde insanlar 2.500 lirayla geçinmek zorunda kalıyorlar. Daha önceleri bazı şeyleri tercih ederek alıyorlardı. Geçen gün bir markete gitmiştim, sıradan bir market, alışveriş yapıyordum; orada, tezgâhta çalışan görevli elindeki poşetleri market raflarına boşaltıyordu. Niye geri boşaltıyorsunuz dedim, “İnsanlar almaktan vazgeçtiler çünkü paraları yetmedi, kasada paraları yetmediği için almadılar, ben de market raflarına geri koyuyorum.” dedi. Dolayısıyla da ülke bu durumdayken finans merkezi kursanız ne olur, kurmasanız ne olur. Her şey ateş pahası, her tarafta yoksulluk kaynıyor, insanlar evlerine ekmek götüremiyor, çocuklarını okutamıyor, kiralarını ödeyemiyor. Bir devletin asli görevi, dolayısıyla da iktidarın asli görevi vatandaşının öncelikle barınmasını sağlamak, bundan sonra sağlıklı bir ortamda yaşamasını sağlamak ve eğitim hizmetini tamamlamak. Bunların hiçbirini zamanında yapamayan bir iktidarın finans merkezi kurmuş olması bu ülkenin herhangi bir tarafına, herhangi bir kesimine bir yarar getirmeyecektir.

Şimdi, Tüketici Derneğinin yaptığı araştırmaya göre Türkiye’de 25,5 milyon kişi açlık sınırında, 51 milyon kişi ise yoksulluk sınırının altında yaşıyor yani nüfusumuzun yüzde 94,8’i açlık ve yoksulluk sınırında yaşarken bunların çözümü için bir çaba sarf edilmiyor, herhangi bir araştırma, bir soruşturma yapılıp buna göre bir düzenleme yapılmıyor, bunun yanına finans merkezi kurularak bunlar giderilmeye çalışılıyor; oysaki bunun bir çözüm olmadığını daha önce de defalarca ifade ettik ve söyledik.

Ayrıca, eşitsizlik de söz konusu. Bu kadar olumsuzluğa rağmen memur emeklileri de yoksulluk içerisinde yaşıyor ama en azından herhangi bir şey olduğunda memur emeklilerinin emekli maaşlarına zam yapılırken sadece enflasyon oranında yapılmıyor, kademe ilerlemesi de yapılabiliyor. Oysaki SSK emeklileri ve BAĞ-KUR emeklileri bundan da mahrumlar; bunlardan sadece enflasyon farkı kendilerine veriliyor, bu da zam olarak ifade ediliyor, oysaki zam değil, sadece enflasyon farkı verilmiş oluyor; zam olmuş olması için enflasyon farkının üzerinde bir getiri sağlanmış olması lazım.

Yılbaşında asgari ücrete yüzde 50 zam yapıldı ama asgari ücret bir ay içerisinde erimeye başladı ve şu anda ekside, yüzde 20 eksilmiş durumda; yarın yüzde 20 zam yapıldığı zaman, öbür gün tekrar aynı şekilde eksilmeye devam edecek ve Türkiye’de insanlar evlerine ekmek götüremez durumda olmaya devam edecekler. Oysaki çözülmesi gereken sorunlar bunlar ama bunlar yapılmıyor; örnek olarak, işte, garanti ödemeleriyle ilgili herhangi bir girişimde bulunulmuyor. Garanti ödemeleriyle ilgili yapılan taahhütler günü gününe yerine getiriliyor, ayrıca, döviz kuru üzerinde yapıldığı için de onlar hem garantilerini alırken hem de döviz kurunun yükselmesi nedeniyle her gün biraz daha zenginleşirken diğer kesimdeki emekleriyle geçinenler, emekli durumda olanlar ya da asgari ücretle yaşayan insanlar ise yoksulluk içerisinde, sefalet içerisinde yaşamaya devam ediyorlar. Bu, böyle gidemez. Türkiye'de eğer gelenekler, törenler vesaireler olmamış olsa bugüne kadar herkes sokaklara dökülür ve olması istenmeyen şeyler çıkabilirdi ama insanlar eşle dostla, yardımla, dayanışmayla gününü götürmeye çalışıyor. Fakat bu nereye kadar gidebilir? Bunun bir an önce mutlaka ve mutlaka gözden geçirilmesi lazım ve bu insanların, dar gelirlilerin, özellikle emekleriyle geçinenlerin, emekli olanların, asgari ücretle geçinenlerin, küçük esnafın sorunlarının çözümü için Meclisin bir çalışma yürütmesi gerekir. Oysaki Meclis bu tür çalışmaları yapmaktansa sadece yeni bir bütçe ihdas ediyor. Yeni bütçe demek ya da yeni bütçeye ek demek aynı zamanda vergi demektir. Dolayısıyla da o, yine geniş kitlelerin cebinden çıkacak olan bir para anlamına gelir. Bununla Türkiye'yi kurtaramayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

KEMAL PEKÖZ (Devamla) – Bundan vazgeçilmesi ve sorunların çözümü için ek bütçeler yerine dar gelirlilerin sorunlarının çözümü için bir çaba içerisinde olunması lazım.

Sizleri saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 338 sıra sayılı İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi'nin 5’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

“Finansal hizmet ihracaatı

MADDE 5- (1) Katılımcı belgesi alarak finansal faaliyet gösteren kuruluşların yurt dışında yerleşik kişilere sundukları finansal hizmetler, hizmetten nihai olarak yurt dışında faydalanılması koşuluyla, finansal hizmet ihracatı olarak değerIendirilir. Bu konuda yürürlükte bulunan Katma Değer Vergisi Kanununun hizmet ihracatına ilişkin istisna hükümleri uygulanır.

(2) Finansal kuruluşların kendi nam ve hesabına gerçekleştirdikleri türev işlemleri, portföylerine varlık alma veya portföylerinden varlık satma işlemleri ile yurt içinde yerleşik kişilerin tasarruflarını yurt dışına çıkaran faaliyetleri, hizmetleri ve işlemleri finansal hizmet ihracatı olarak değerIendirilmez.”

                                       Süleyman Girgin                                                                            Cavit Arı                                                                               Murat Bakan

                                              Muğla                                                                                     Antalya                                                                                      İzmir

                                            Ali Şeker                                                                               Orhan Sümer                                                                             Erkan Aydın

                                             İstanbul                                                                                     Adana                                                                                       Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Orhan Sümer.

Buyurunuz Sayın Sümer. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

5’inci maddeyle, Finans Merkezi’nde yer alacak katılımcıların mevduat kabulü, nakdî ve gayrinakdî kredi verme işlemleri, sigortacılık, yatırım danışmanlığı, proje finansmanı gibi mevzuatın izin verdiği ve yasaklamadığı her türlü faaliyetleri yürütebilecekler. Yani yine küçük yatırımcıya, esnafa değil, büyük çaplı yatırımcılar için kolaylık sağlanıyor. Zaten ekonominin ışıltılı Bakanı da “Bizim sistemimizde dar gelirli sıkıntı çekiyor, ihracatı yapanların keyfi yerinde." diye açık açık söylemişti.

Değerli milletvekilleri, finansın öneminden bahsediyoruz ancak TESK’in verilerine göre, bu yıl bir önceki yıla göre iş yerini kapatan esnaflarda yüzde 17 oranında artış görülüyor. Ocak-mayıs döneminde toplam 47.128 esnaf iflas etti yani beş aylık süreçte her ay 10 bin esnaf iflas etmiş durumda. Türkiye’de ekonomiyi yeniden şahlandırmak istiyorsak önce üretmeye başlamamız gerekir. Üretmeden sadece ithalat ve tüketime dayalı yönetim anlayışıyla ekonomik krizi aşmamız mümkün değildir. Tarım sektörüne ve çiftçiye gereken önem verilmezse ne yazık ki çok yakın zamanda ekmek bile bulamayacağımız zamanlar gelecektir. Türkiye’de çiftçi sayısı son on yılda yüzde 52 azaldı, tarım alanları son yirmi senede yüzde 14 düştü, sebze bahçeleri aynı dönemde yüzde 17 küçüldü. 2002 yılında AKP iktidara geldiğinden bu yana Türkiye’nin tarım alanı 26 milyon hektardan -şu anda- 20 milyon hektara geriledi; ekilen tarım alanları 18 milyon hektardan 12 milyona düştü; çiftçi kendi toprağına küstü.

Adanalı çiftçiler borç batağından kurtulmak için elde avuçta ne varsa maalesef satmak zorunda kaldı. Saray iktidarı bugün hâlâ çiftçinin yanında değil, ithalatçının yanında yer almaya devam ediyor. Adanalı çiftçimiz buğday için taban fiyat açıklaması beklerken iktidar Toprak Mahsulleri Ofisi aracılığıyla ana vatanı Türkiye olan buğdayı maalesef ithal ediyor; üzerine, açıkladığı taban fiyat da çiftçiye yetmiyor.

Asgari ücret açlık sınırının altında, vatandaşın toplam borcu 1 trilyonu aşmış, icra dairelerindeki dosya sayısı 23 milyonu geçmiş, faturasını ödemediği için 4 milyon hanenin elektriği kesilmiş durumda. Yerli ve millî olduğunu iddia edenler her seferinde çiftçimize yüz çeviriyor.

Değerli milletvekilleri, saray iktidarı ülkeyi büyük bir buhranın içerisine sokmuştur. Bugün, ekonomik zorluklar içerisinde olan milyonlarca aile bulunmaktadır. 2002 yılında 1,35 olan dolar her gün yeni rekorlar kırıyor. Benzin ve akaryakıt ürünlerine gelen zamları vatandaşlarımız artık maalesef takip edemiyor. İktidar ne derse desin vatandaş gerçeği biliyor. Türkiye, tarihinin en karanlık günlerinden geçiyor. Gece yarısı doğal gaza, sabah elektriğe, akşamüstü benzine ve motorine zam geliyor. Bu hafta yine -bir kez daha- elektriğe ve akaryakıta zam geleceği konuşuluyor. Artık milletin canına maalesef tak dedi. Saray iktidarı kontrolü kaybetmiştir. Ne acıdır ki milleti fatura ve borç yükü altına sokanlar yazlık, kışlık, uçan saraylarda yaşıyor; Amerika'ya para aktarmaya, lüks semtlerinden de mal mülk almaya devam ediyor.

Değerli milletvekilleri, başta kiralar olmak üzere, vatandaşın temel ihtiyacı ne varsa her ürün 12-13 kat artmış durumda. Bir avuç sermayedar hariç yediden yetmişe herkes geçinemediğini söylüyor, saray sözcüleri “Ekonomimiz çok iyi.” diye açıklamalar yapıyor. Elinizi vicdanınıza koyup söyleyin, ekonomi kime göre iyi? Ayda 10 bin dolar alan rüşvetçi siyasetçiye göre mi, 128 milyar doları iç edenlere göre mi, konteynerlerde kokain taşıyanlara göre mi, yoksa emekli maaşıyla ay sonunu getirmeye çalışana göre mi ekonomi iyi? (CHP sıralarından alkışlar) Halk ekmek kuyruklarında ucuz ekmek için bekleyen vatandaşa göre Türkiye'nin durumu içler acısı bir hâldedir. Ülkedeki krizin sebebi, siyasi iktidardır. Siyasi iktidar ve tek adam rejimi değişmeden milletin çilesi dinmeyecektir. Torba kanunları, ekonomi paketini bir kenara bırakın, bir şey getirdiğinizde ekonominin düzeleceğine inanıyorsanız o da seçim sandığıdır. Getirin seçim sandığını milletin önüne, Türkiye'nin önünü açın.

Değerli milletvekilleri, yirmi yıllık yıkım senaryosunun sorumlusu, rant ve saltanat sevdalısı AKP iktidarını ilk seçimlerde iktidardan indireceğimizin, Türkiye'yi yeniden aydınlığa kavuşturacağımızın sözünü veriyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin 5’inci maddesinin (1)’inci fıkrasında yer alan “koşuluyla” ibaresinin “şartıyla” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                                               Hayrettin Nuhoğlu                                                                 Yavuz Ağıralioğlu

                                              Adana                                                                                     İstanbul                                                                                    İstanbul

                                     İmam Hüseyin Filiz                                                                                                                                                                   Ayhan Altıntaş

                                            Gaziantep                                                                                                                                                                                  Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Gaziantep Milletvekili Sayın İmam Hüseyin Filiz.

Buyurunuz Sayın Filiz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 338 sıra sayılı İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin 5’inci maddesiyle ilgili olarak İYİ Parti Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu maddede “finansal hizmet ihracatı” tanımı yapılmakta ve İstanbul Finans Merkezi’nde katılımcı belgesi alarak faaliyet gösteren finansal kuruluşların, finansal hizmetler kapsamında finansal hizmetler olarak değerlendirilemeyecek işlemleri belirtilmiştir.

Değerli milletvekilleri, “yerel ve uluslararası banka ve kurumların geniş anlamda faaliyet gösterdiği, menkul değer alış satışlarının yapıldığı, ülke ekonomisine katkılar sağlayan şehirler” olarak tanımlanan finans merkezleri arasına İstanbul'un da dâhil edilebilmesi amacıyla 2007-2013 yıllarını kapsayan, Dokuzuncu Kalkınma Planı'nda yer verilen İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Projesi'nin mevzuatını bugün konuşuyoruz. Küresel finansal krizden önce, gelişmekte olan ülkeler arasında bölgesel bir finans merkezi olmaya aday olan Türkiye, finansal yatırımcıların ilgi odağı durumundaydı. Ancak 2010 yılının sonlarına gelindiğinde, yanlış ekonomik politikalar yüzünden finansal piyasalar açısından öngörülebilirlik kaybolmuş ve ülkemizdeki uluslararası yatırımlar hızla azalmaya başlamıştır. Şimdi ise görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle, uluslararası finansal yatırımcılara gelir ve kurumlar vergisi ile finansal faaliyet harçlarından muafiyet gibi vergisel avantajlar sunularak yatırımcıların ülkemize tekrar çekilmesinin istenildiğini görmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, Londra ve New York başta olmak üzere, dünyanın önde gelen finans merkezlerinin başarılarının kaynağı, ülkelerinin hukuki ve ekonomik gücü olduğu kadar, başarılı eğitim sistemleriyle ellerinde bulundurdukları kalifiye iş gücü, gelişmiş ulaşım ve bilişim altyapılarına sahip olmalarıdır. Bir şehrin başarılı finans merkezi olmasını sağlayan asıl etkenlerle ilgili olarak yapılan bilimsel çalışmalar da siyasi ve ekonomik istikrarın, hukukun üstünlüğü ile evrensel hukuk normlarının tam olarak uygulanmasının insan kaynağı ve nitelikli beşerî sermayenin gereğini ortaya koymaktadır.

Değerli milletvekilleri, jeopolitik konumu, kültürel ve tarihsel birikimi, iş gücü potansiyeline rağmen İstanbul, tam da bu nedenlerle dünya finans merkezleri arasında hak ettiği yeri alamamıştır. Nitekim, Küresel Finans Merkezleri Endeksi 2022 yılı raporunda İstanbul 119 şehir arasında bir önceki yıla göre 3 sıra daha gerileyerek 64’üncü sırada yer almıştır. Bunun en önemli nedeni ne yazık ki ülkemizin uluslararası araştırma rapor ve endekslerde itibar, güvenilirlik, eğitim ve ekonomik durum açısından kötü bir tablo sergilemesidir. Bu tabloda ne var bakalım: Demokrasi Endeksi’nde 167 ülke içinde 103’üncü, Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 139 ülke arasında 117’nci, Yolsuzluk Algısı Endeksi’nde 180 ülke içinde 96’ncı, İnsani Özgürlük Endeksi’nde 165 ülke arasında 139’uncu, Sefalet Endeksi’nde ise Arjantin’i geçerek 1’inciyiz.

Eğitim konusuna gelince, uluslararası makale yayınlamamış, yayınları hiç atıf almamış ama birilerinin gölgesine sığınmış kişilerden yapılan rektör atamaları, liyakatsiz ve adrese teslim yandaş kadrolaşmaları sonucu niteliksiz eğitim ve ilk 500’de olmayan üniversitelerimiz var. Yirmi yılda 8 defa değiştirilen Millî Eğitim Bakanlarıyla okuduğunu anlamayan, 4 işlem bilmeyen, YKS sınavında sıfır çeken 250 bin lise mezunu ile on iki yıl okuduktan sonra üniversiteye giremeyip elinden hiçbir şey gelmeyen 4+4+4 mağduru binlerce lise mezunu, işsiz 1,5 milyondan fazla üniversite mezunu var. İşte, tablodaki eğitim durumu da budur.

Değerli milletvekilleri, bu tabloda daha neler var bakalım: 2018 yılından bu yana denge denetleme sisteminin ortadan kalktığı Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi var; Sayın Cumhurbaşkanının, uluslararası finans alanında karşılığı olmayan “faiz sebep, enflasyon sonuç” yaklaşımı var, enflasyonla mücadele de başarısızlık var; serbest piyasa üzerinde, sosyal medya ve basın gibi iletişim kanalları üzerinde baskı var; son dört yılda, 4 defa Başkanını değiştirerek Merkez Bankasının özerkliğinin tartışma konusu hâline getirilmesi ve Hazine ve Maliye Bakanlarının sık sık değiştirilmesi var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Ayrıca, Hazine ve Maliye Bakanının yabancı yatırımcılara “Bir problem mi yaşadınız; rahat olun, bize hemen ulaşırsınız; bürokrasiyi alaşağı ederiz, arkamızda Cumhurbaşkanımız var, rahat olun mevzuatı da değiştiririz.” sözlerinde ifadesini bulan sakat bir devlet anlayışı var. Risk primi yani CDS değeri 872’ye yükselmiş; daha neler var, neler.

Değerli milletvekilleri, bu tablo değişmedikçe Finans Merkezi’nin başarılı olması, derecelendirmede İstanbul’un üst sıralara gelmesi mümkün değildir diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 5’inci madde kabul edilmiştir.

6’ncı madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 338 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                         İmam Taşçıer                                                                           Mahmut Toğrul                                                                         Abdullah Koç

                                           Diyarbakır                                                                                 Gaziantep                                                                                     Ağrı

                                         Şevin Coşkun                                                                          Erol Katırcıoğlu                                                          Ömer Faruk Gergerlioğlu

                         Muş                                                                                      İstanbul                                                                                    Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç.

Buyurunuz Sayın Koç. (HDP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve değerli halkımız; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bu iktidarın gündemi ülkeyi yasaklarla boğmak fakat halkın gündemi ise her gün can yakan ekonomi. Tabii, bu ekonomi öyle bir boyuta geldi ki artık, mevcut olan siyasal iktidar “Bu ekonomi konuşulmasın, insanlar açlığını dile getirmesin ve ekonomik çöküş hiçbir şekilde gündem olmasın.” şeklinde yasalarla halkı karşı karşıya bırakıyor. Son kanun teklifleriyle ekonomik krizin konuşulmasını engellemeye çalışan bir iktidarla biz karşı karşıyayız. Cezalarla, yasaklamalarla, mevcut olan kriz âdeta örtbas edilmek isteniyor.

Bakın, enflasyon can yakıyor, halk geçinemiyor, yolsuzluk diz boyu, ekonomik kriz artık ekonomik çöküşe dönüşmüş durumda. İktidar, sağır dilsiz ve halka “Açsan konuşma, çocuğunu aç bir şekilde yatağa götürüyorsan konuşma; eğer konuşacaksan bunun karşılığında cezalandırılırsın.” şeklinde kanuni düzenlemelerle karşımıza çıkıyor. Dolar bugün itibarıyla 17,40, avro 18,30; doğal gaza yüzde 30 zam yapıldı, elektriğe yüzde 15 zam yapıldı. Bakın, 2021 yılında bir ekmek 2 lirayken bugün 5 lira. 2021 yılında benzin 7 lirayken bugün 27 lira olmuş, motorin 7 lirayken bugün motorin 30 lira olmuş. Avrupa’da yıllık gıda fiyatlarındaki artış oranı yüzde 10 iken Türkiye'de maalesef yıllık yüzde 150’yi aşmış durumda. Bütün bunların konuşulmasını istemeyen bir iktidar çareyi basını susturmakta, internet dünyasını susturmakta buluyor.

Her Meclis açılışında, her dönem açılışında yasaklarla karşımıza çıkıyor bu mevcut olan iktidar. Yeni bir yasakla geliyor ve oturumları bu şekilde açıyor. Bu yasaklardan konserler nasibini alıyor, tiyatrolar yasaklanıyor ve özellikle de gençler buradan nasiplerini alıyor. Bu Hükûmetin Z kuşağına bir sürprizi var değerli arkadaşlar, sürpriz de şudur: İnternet Yasası’na getirmiş oldukları yasaklar. Z kuşağı bir sabah kalkacak, bakacak ki internet yok, internette kısıtlama var. Peki, bu Z kuşağıyla ilgili olan bu düzenlemeyi, özellikle İnternet Yasası’ndaki düzenlemeyi siz Z kuşağına sordunuz mu? Anlamadığınız ve anlam veremediğiniz bir kanuni düzenlemeyi getiriyorsunuz fakat gençlere sormuyorsunuz, gençlerin fikrini dahi almıyorsunuz. Siz, bu kanun teklifiyle en çok gençlerin yaşamına müdahale ediyorsunuz. Gençlere sordunuz mu? Sormadınız.

Bakın, gençlerin yine kıskaçta kaldıkları bir mesele daha var, Kredi ve Yurtlar meselesi. Almış oldukları, okumak için almış oldukları burslara siz iktidar olarak yüzde 132 zam getirdiniz. Okumak için 30 bin lira kredi çeken bir öğrenciyi, bu çocukları, bu gençleri 70 bin lira olarak geri ödemek zorunda bırakıyorsunuz. İş yok, torpille atamalar yapıyorsunuz ve yandaşları işe alıyorsunuz fakat bu gençler işsiz kalıyor, işsiz kaldıktan sonra da maalesef haciz kıskacıyla karşı karşıya bırakıyorsunuz bu çocukları. Okul biter bitmez hacizle karşılaşıyorlar; aileler elindekini, avucundakini çocuklarını okutmak için harcıyor fakat sonuç olarak da aileler de haciz meselesiyle karşı karşıya kalıyor.

Bakın, bu meseleyle, gençler sadece bununla da karşı karşıya kalmıyor; gençlerin halaylarına da yasaklar getiriyorsunuz. 23 Mayıs tarihinde Antalya’da halay çeken Kürt öğrencilerine düzenlenen saldırıyı protesto etmek amacıyla Dokuz Eylül Üniversitesinde öğrenciler halay çektiler. Halayı özel güvenlik ekibi “Güvenlik sorunu teşkil ediyor.” gerekçesiyle yasakladı ve “provokatif eylem” diye tutanak tuttu; Rektörlük bu öğrencilere dönük olarak da soruşturma başlattı. Kürt halkının dilini yasakladınız, Kürt halkının kültürünü yasaklıyorsunuz ve eninde sonunda Kürt halkının halayını da yasaklıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın efendim.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) – Kürt halkının geçmişini, Kürt halkının tarihini, Kürt halkının dilini, Kürt halkının halayını yasaklamakla hiçbir yere varamazsınız.

Burada bir örnekle ben sözlerimi bitirmek istiyorum. Bakın, Ape Musa’nın bir söylemi vardı; Ape Musa’nın olduğu dönemde Kürtçe ıslık çalmaya bile cezalar vardı, cezalar getirmişlerdi. Siz o döneme Türkiye’yi getirdiniz ama buradan bütün halkımıza seslenmek istiyoruz: Bu halaylar hiçbir zaman durmayacak ve halaylar çekilmeye devam edilecek.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi'nin 6’ncı maddesinin (2)’nci fıkrasının son cümlesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

                                Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                                               Yavuz Ağıralioğlu                                                                 Hayrettin Nuhoğlu

                                              Adana                                                                                     İstanbul                                                                                    İstanbul

                                     İmam Hüseyin Filiz                                                                                                                                                                  Fahrettin Yokuş

                                            Gaziantep                                                                                                                                                                                  Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.

Buyurunuz Sayın Yokuş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi hakkında söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teklifin 6’ncı maddesiyle İFM katılımcılarına teşvik amacıyla vergi ve diğer mali yükümlülüklere ilişkin istisna ve indirimler düzenlenmektedir. Ayrıca, katılımcı belgesi almış finansal kuruluşların istihdam ettiği ve maddenin fıkrasında belirtilen şartları sağlayan personelin aylık ücretleri için gelir vergisi istisnaları belirlenmiştir. Bu istisnalardan yararlanma şartlarından biri olarak da son üç yılda Türkiye’de çalışmamış olma şartı getirilmiştir. Teklifte yer alan bu cümle sebebiyle, Türkiye’de bulunan ve ilgili diğer şartları sağlamış olan deneyimli ve kalifiye olan personel ilgili istisnadan yararlanamamaktadır. Yine, bu kişilerin beyin göçlerine engel olunamayacaktır. Başka bir bakış açısıyla da diğer şartları sağlayan ve son üç yılda hiçbir yerde çalışmamış olan kişiler de bu istisnadan yararlanabilmektedir. Bu sebeple, maddede bulunan diğer şartların korunarak son üç yıl Türkiye'de çalışmamış olma şartının teklif metninden çıkarılması uygun olacaktır. Bu yanlışlığın giderilmesi amacıyla Komisyonda vermiş olduğumuz önergemiz Cumhur İttifakı milletvekilleri tarafından kabul edilmemiştir. Hiç olmazsa burada, Genel Kurulda düzeltilmesi gerekir, bir hakkın teslimi ancak bu şekilde olur. Yeni mağduriyetler yaratmadan önergemizi kabul etmenizi arzu etmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, şeker fabrikaları 2018 yılında özelleştirildi, daha sonra TÜRKŞEKER devre dışı bırakıldı; şeker fiyatlarının belirlenmesi TÜRKŞEKER'den çıktı, özel sektörün insafına kaldı. Siyasi iktidar yaptığı bu yanlışların ağır bedelini şimdi halkımıza ödetiyor. Yirmi dört yıl sonra Türkiye ilk defa şeker ithal eder hâle geldi. Hem de sıfır gümrükle, 400 bin ton şekere milyonlarca dolar harcayarak. Tarıma şaşı bakan Tarım Bakanı şeker ithalatını piyasa fiyatlarını düşürmek için yaptıklarını söylüyor yani ihtiyacımız yokmuş; özrü kabahatinden büyük. Buradan soruyorum: Kiraları yüzde 25 oranında dondurduğunuz gibi şeker fiyatlarını da donduruverin; elinizi tutan mı var? Benzin, mazot fiyatlarını da donduruverin; elinizi tutan mı var? Niye bunları dondurmuyorsunuz? Ama yapamazsınız. Yirmi dört yıl sonra Türkiye'yi 400 bin ton şeker ithal eder duruma düşürenler, hiç mi mahcubiyet duymuyorsunuz? Bu yıl çiftçiyi memnun edecek bir pancar avans fiyatı açıklamadığınız için TÜRKŞEKER’in 8,4 milyon ton pancar üretim kotasının çiftçiler tarafından sadece 7 milyon tonu taahhüt edildi. Bunun anlamı da önümüzdeki yıl yani bu yıl sonu daha az üretimdir yani daha az şeker üreteceğiz, daha çok şeker ithal edeceğiz. İşte, beceriksizliğinizin sonucunda Türkiye’nin geldiği nokta.

Değerli milletvekilleri, sadece şekerin tadı kaçmakla kalmadı, vatandaşın da ağzının tadı kaçtı; tüm gıda maddelerinde bir yılda yüzde 100’ün üstünde artış yapıldı. AK PARTİ iktidarından önce yani eski Türkiye’de şeker pancarı üretimimiz ekonomimize yüksek katma değer sağlıyordu, dünyadaki en kaliteli şeker pancarı üretimi ülkemizdeydi, pancar üretimimiz destekleniyordu, halkımız da en kaliteli yerli şekeri uygun fiyata alıyordu, çiftçimiz de üretenimiz de memnun idi ama bugün geldiğimiz nokta maalesef, çiftçimizin de mağduriyeti, halkımızın da mağduriyetidir.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ iktidarı olarak yıllardır çiftçimize vermediğiniz desteği tarım ürünlerini ithal ederek yabancı çiftçilere veriyorsunuz. Bir türlü bitmedi ithalat sevdanız. Küresel firmaların çıkarlarını gözetip yıllarca pancara düşük taban fiyatları uyguladınız, halkımızı nişasta bazlı şekere mahkûm ettiniz. Pancar üretimini maksatlı olarak azalttınız, nişasta bazlı şeker kullanımını rekor düzeye ulaştırdınız, vatandaşlarımızı sağlıksız NBŞ’lere mahkûm bıraktınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Bir şekerimiz vardı ağzımızı tatlandırdığımız, onu da halkımıza çok gördünüz, ağzımızın da milletin ağzının da tadını bozdunuz; gerçi bozmadığınız bir şey bırakmadınız da.

Şimdi, soruyorum size: Ne zaman kendi ülkemizin, kendi çiftçimizin, kendi halkımızın faydasına bir iş yapacaksanız? Bu kürsüden söz veriyoruz: İYİ Parti iktidarında çiftçilerimiz mutlu olacak, tarım şahlanacak, halkımız sağlıksız nişasta bazlı şekerden kurtulacak, yerli üretim artacak, özelleştirilen şeker fabrikaları kamulaştırılacak, köylü yeniden milletin efendisi olacak, “Her fabrika bir kaledir.” anlayışıyla üretime öncelik vereceğiz, üreten nasırlı elleri baş tacı edeceğiz, iyi tarımla bağımıza, bahçemize, tarlamıza, ovalarımıza, besi damlarımıza bolluk ve bereket getireceğiz.

Saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 338 sıra sayılı İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi'nin 6’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Vergi ve diğer mali yükümlülüklere ilişkin istisna ve indirimler

MADDE 6- (1) Katılımcı belgesi almış finansal kuruluşlar tarafından İFM'de gerçekleştirilen finansal hizmet ihracatı niteliğindeki;

a) Faaliyetler kapsamında elde edilen kazançların %50'si kurumlar vergisi matrahının tespitinde, kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilmek şartıyla, kurum kazancından indirilir.

b) İşlemler ile bu işlemler nedeniyle lehe alınan paralar banka ve sigorta muameleleri vergisinden istisnadır.

c) Faaliyetlere ilişkin işlemler her türlü harçtan, bu işlemlere ilişkin düzenlenen kâğıtlar damga vergisinden istisnadır.

(2) Katılımcı belgesi almış finansal kuruluşların İFM'de istihdam ettikleri personele ödenen aylık ücretin gerçek safi değerinin; yurt dışında en az beş yıllık mesleki tecrübeye sahip kişilerde %30'u yurt dışında en az on yıllık mesleki tecrübeye sahip kişilerde ise %40'ı gelir vergisinden istisnadır. Bu fıkra kapsamında belirtilen istisna, İFM'de çalışmaya başlamadan önceki son üç yılda Türkiye’de çalışmamış olan personelin ücret gelirlerine uygulanır.

(3) İFM'de yer alan taşınmazların kiralanmasına dair işlemler her türlü harçtan ve bu işlemlere ilişkin düzenlenen kâğıtlar damga vergisinden istisnadır.

(4) En az üç ülkede aktif olarak faaliyet gösteren katılımcıların bölgesel hazine ve finansal yönetim merkezleri hakkında da bu madde hükümleri uygulanır.

                                       Süleyman Girgin                                                                          Erkan Aydın                                                                                Cavit Arı

                                              Muğla                                                                                      Bursa                                                                                      Antalya

                                          Murat Bakan                                                                            Cengiz Gökçel                                                                              Ali Şeker

                                               İzmir                                                                                      Mersin                                                                                     İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Cengiz Gökçel.

Buyurunuz Sayın Gökçel. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’ni konuşuyoruz. Üzerinde konuştuğumuz kanun teklifi AKP’nin Türkiye’yi finans ve ekonomik cazibe merkezi yapamayacağının bir itirafı. Bir ülke nasıl finans merkezi olur, ekonomisini nasıl güçlendirir? Ancak kurum ve kurallarıyla güvenilir ve istikrarlı bir ülke olursa finans ve ekonomik yönden ülke güçlenir. Ama dünyada size güvenen hiç kimse kalmadı değerli arkadaşlar.

AKP’nin ne istikrarı var ne de kimse AKP’ye güveniyor. Peki, güven nasıl tesis edilir? Demokrasiyle tesis edilir, hukukun üstünlüğüyle tesis edilir ancak ülkemizde demokrasiden de hukukun üstünlüğünden de bahsetmek mümkün değil çünkü her şeye 1 kişi karar veriyor; güçler ayrılığı yok ülkede. Güven ortamı, ekonomik istikrarla tesis edilir. AKP ülkemizi yüksek işsizlik, yüksek enflasyon ve yüksek döviz kuruyla fakirleştiriyor; kendi yaptıkları bütçeye ek bütçe yaparak bütçe harcamalarına ve gelir artırmaya devam etmeye çalışıyor. Kısaca, aslında AKP kendine de güvenmiyor. Öyle olunca da AKP, İstanbul Finans Merkezi’ni cazip kılmak için finans merkezinde bulunacak firmalara bir yığın vergi istisnası getiriyor.

Bakın, ulaşımda, temel gıda maddelerinde, sağlık ve hijyen ürünlerinde insanlarımız vergi ödüyor, çiftçi mazot alırken vergi ödüyor, esnaf elektrik faturası yüzünden kepenk kapatıyor ama İstanbul Finans Merkezi’nde bulunacak dev holdingler vergiden müstesna tutuluyor. Vatandaşlarımız enflasyon karşısında eziliyor, AKP holdingleri vergiden muaf tutuyor. AKP, zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapan bir iktidardır. Ülkemizi ekonomik bir bataklığa soktu, seçim tarihi yaklaştıkça gittiğini görüyor, can havliyle hiçbir millî ve manevi değer gözetmeden “Nasıl olursa olsun, para gelsin.” diyor. Yoksa kendine güvenen bir iktidar İstanbul Finans Merkezi kurarken neden dil serbestîsi getirsin ve bunu niye kanun maddesine koysun? Vergi Usul Kanunu’nda “Defter ve kayıtlar Türkçe tutulur.” diyor, Anayasa’nın 3’üncü maddesinde “Resmî dil Türkçedir.” diyor, siz Anayasa’yı ihlal ediyorsunuz. Dün, para için Suudi Arabistan’a Kaşıkçı dosyasını sattınız, Trump’ın “Aptal olma.” sözüyle de Brunson’u Amerika’ya gönderdiniz. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Bugün, resmî dilden vazgeçiyorsunuz çünkü siz 400 bin dolara vatandaşlık satanlarsınız. Soruyorum: Etiyopya’dan bir katılımcı Finans Merkezi’ne gelse, ülkesinin resmî dili olan “Amharca dilinde defterlerimi tutacağım.” dese ya da başka bir ülkeden bir yatırımcı gelip “Huluhulu dilinde defter tutacağım.” dese ne yapacaksınız, nasıl denetlettireceksiniz, nasıl kayıtları tutturacaksınız; bunu hiç düşündünüz mü?

Bu kanun teklifiyle AKP, İstanbul Finans Merkezi’nde bulunacak şirketlere vergi istisnası tanıyor, bu şirketlerde çalışacak personele yüzde 60 ila 80 arasında gelir vergisi istisnası öngörüyor, Anayasa’mıza ve yasalara aykırı olarak resmî dilimizden vazgeçiyor; bunlar yetmezmiş gibi İstanbul Finans Merkezi’nde hesapların yabancı para birimiyle tutulmasına imkân tanıyor.

Teklifle hukuk sisteminin çöktüğünü itiraf ediyorsunuz aslında, diyorsunuz ki: “İstanbul Finans Merkezi’nin katılımcıları serbestçe hukuk sistemi seçebilir.” Yani “Türk hukuk sisteminden umudunuzu kesin.” diyorsunuz çünkü Türk hukuk sistemi işlemiyor. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, AKP öyle bir teklif getirdi ki “İstanbul Finans Merkezi kuruyoruz.” diyor ama maalesef dili Türkçe değil, güzel dilimiz değil; kullanılan para birimi Türk lirası değil, Türk lirası değil; Finans Merkezi’nde kullanılacak hukuk sistemi Türk hukuk sistemi değil, Türk hukuk sistemi. AKP ve MHP'nin yerli ve millîliği bu kadar; sermayeyi görünce hiçbir değerleri kalmıyor, hepsini unutuyorlar, her şeyden vazgeçiyorlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Arkadaşlar, Türkiye'nin güçlenmesi ve bölgesinde lider ülke olması için demokratik hukuk devleti olması gerekiyor. Bunu böyle bilin ve asla unutmayın.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 6’ncı madde kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde 4 önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi'nin 7’nci maddesinin tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

                                      Yavuz Ağıralioğlu                                                                      Hayrettin Nuhoğlu                                                               İmam Hüseyin Filiz

                                             İstanbul                                                                                    İstanbul                                                                                   Gaziantep

                                          Yasin Öztürk                                                                                                                                                      Mehmet Metanet Çulhaoğlu

                                              Denizli                                                                                                                                                                                    Adana

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                         İmam Taşçıer                                                                           Mahmut Toğrul                                                                         Kemal Bülbül

                                           Diyarbakır                                                                                 Gaziantep                                                                                   Antalya

                                  Ömer Faruk Gergerlioğlu                                                                    Şevin Coşkun                                                                       Erol Katırcıoğlu

                                             Kocaeli                                                                                      Muş                                                                                      İstanbul

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürk.

Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 7’nci maddesi İstanbul Finans Merkezi’nin yabancı katılımcılara verilecek imtiyazlarını düzenleyen bir maddedir.

Teklifle Türk parası, Türk hukuku ve Türk dili rafa kaldırılmakta, yapılacak sözleşmelerle yerlilik ve millîlik unutulmaktadır. Niçin? Bir avuç dolar için. Kanun teklifiyle getirilmek istenen nedir? Dünyada finansal hareketliliğin arttığı ve sermaye akımlarının ağırlık merkezlerinin yer değiştirdiği bir dönemde uluslararası finans kurumlarını Türkiye’ye çekerek İstanbul’un önde gelen uluslararası bir finans merkezi hâline getirilmesi hedeflenmektedir; güzel ve hepimizin kulağına hoş gelen bir hedef.

İstanbul, zaten coğrafi, tarihî, jeopolitik konumuyla yüzyıllardır bir finans merkezi olma hüviyetini taşımaktadır ve bunu hak etmektedir. İstanbul’un uluslararası alanda sayılı finans merkezleri arasına girebilmesi için daha ilerisi mutlaka vardır ve olmalıdır. Ancak bu özelliğinin dünyaca kabul görür hâle gelebilmesi için bir kanundan daha çok, uluslararası bir güven ve sürdürülebilirlik kabulüne ihtiyaç vardır ve yasal düzenleme, diğer şartlar gerçekleşmediği takdirde olmazsa olmaz sıralamasının en sonunda yer almaktadır. Ne yazık ki bugünkü iktidar ekonomik ve siyasi açıdan bırakın yurt dışı faktörlere, kendi ülkesinin vatandaşlarına bile güven vermemektedir.

Saygın bir finans merkezi olabilmenin ön koşullarından biri güçlü bir hukuk sistemidir. Bugün ne yazık ki ülkemizde tek aklın karar vericiliğinde ne bağımsız bir yargı ne hukukun üstünlüğü kalmıştır. Birtakım üstünler hukukun üstünden, yargının içinden geçerek adalet mekanizmasını güvensiz ve tartışılır hâle getirmişlerdir. Paranın karar vericileri sayılacak kamu kurumları özerk ve bağımsız yapısından çıkmıştır. Merkez Bankası, SPK, BDDK, TÜİK gibi kurumların yöneticileri her gece atama kararlarını takip etmekte, ne zaman görevlerinden affedilecekleri endişesiyle emir komuta zinciri dışına çıkamamaktadır. Ekonomik, siyasi ve hukuki kaygan bir zeminde yol alındığının ve sona yaklaşıldığının iktidar da farkındadır ve bu nedenle, önümüzdeki kanun teklifinde olduğu gibi imtiyazlar listesi yayınlayarak, tavizler vererek para toplamaya çalışmaktadır.

Kanun teklifinin bu maddesiyle, katılımcıların tutmak zorunda oldukları defterler ve düzenleyici belgelerin yabancı parayla tutulmasına ve düzenlenmesine izin verilmekte ve bu konuda Maliye Bakanlığı yetkilendirilmektedir.

Kanun teklifinin bu maddesiyle, İstanbul Finans Merkezi katılımcıları için defter tutma zorunluluğu kaldırılmakta ve Türk Ticaret Kanunu ve Vergi Usul Kanunu hükümlerinden muaf tutulmaları düzenlenmektedir.

Kanun teklifinin bu maddesiyle, katılımcılara Türk hukuku dışında başka bir hukuk seçimi özgürlüğü tanınmaktadır ve yine kanun teklifinin bu maddesiyle, katılımcılar kendi aralarında ve İstanbul Finans Merkezi’nde yürüttükleri faaliyetler kapsamında düzenledikleri her nevi muamele, muhabere, hesap ve defterlerini Türkçe tutmaya mecbur olmayacaklardır.

Bir daha altını çizerek tekrarlıyorum: AK PARTİ’si ülkemizin hukuk sisteminin arkasında duramamaktadır. Yap-işlet-devret dâhil birçok projede ya İngiltere mahkemelerini ya uluslararası tahkimi yetkili mahkemeler olarak tanımaktadır çünkü parayı veren, düdüğü çalmak istemektedir; Türkiye'ye de bu mahkemelerin kararlarını söke söke kabul etmek düşmektedir. AK PARTİ’si kendi ülkesinin parasının arkasında duramamaktadır. Ne kur korumalı mevduat hesabı ne de açıklanan yeni fon sistemi bu ülkenin vatandaşlarını bile kendi parasında yatırım yapmaya ikna etmemiştir. Bugün kimse dolarla maaş almamaktır ama yatırımını dolarla yapmaktadır. AK PARTİ’si ülkemizin resmî dilinin arkasında duramamakta, çok dilli bir merkezin kurulması için Gazi Meclise aracılık yaptırmak istemektedir ve vergi gibi, harç gibi istisnalar da cabası.

Değerli milletvekilleri, biz İYİ Parti olarak çok hukuklu, çok dilli bir sistemin getirilmesine başından beri karşı çıktık. Komisyon üyelerimiz bu konuda uyarılarını hem Komisyonda dile getirdi hem verdikleri önergeyle bu maddenin teklif metninden çıkarılmasını istedi ve de muhalefet şerhinde kayda geçirdi. Komisyonda verdiğimiz önerge reddedildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Muhalefet şerhimizde kayda geçen ifadeleri Meclis tutanaklarına geçmesi adına tekrar ediyorum: “Bu maddeyle, ülkemizin millîlikten uzak nasıl bir anlayışla yönetildiğine ilişkin endişelerimiz çok daha fazla artmıştır. Bu maddeye ‘ret’ oyu verirken bile, bu teklifin yüce Meclise getirilmesinden dolayı İYİ Parti olarak büyük vebal taşıyoruz. Bu çerçevede, kabul edenlerin ne düşündükleri ise tarafımızca merak konusudur.” Şimdi, iktidarın madde metninde bir değişiklik önergesi verdiğini görüyoruz. Israrla itiraz etmeseydik sessiz sedasız bu kanun maddesini geçirecektiniz.

Bu arada, sizin Türk dilinin korunması konusunda çok da hassas olmadığınızı bu teklifte gördük ama Türk Bayrağı’na saygısızlık edebileceğinize ihtimal vermiyordum. Sigara paketlerinde yer alan bandroller değiştirildi, yeni bandrollere Darphane logosu ve Türk Bayrağı simgesi eklendi. Amacınız nedir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Size Türk Bayrağı Kanunu’nun 7’nci maddesini bir hatırlatmak istiyorum: “Türk Bayrağı, yere atılamaz, yırtılamaz, gerekli özen gösterilmeden kullanılamaz, ayak basılan yerlere konulamaz, layık olduğu manevi değeri zedeleyecek herhangi bir şekilde kullanılamaz.” Türk Bayrağı Kanunu’nu bilmediğinizi zannetmiyorum. Boş paketi tiryaki ne yapar? Buruşturup çöpe atar. Çöplere atılan, üzerine basılan artık bir sigara paketi değil, ülkemizin ay yıldızlı, şanlı bayrağı.

Sizi uyarıyorum: Türk Bayrağı’na yapılan bu haksızlığa, bu saygısızlığa derhâl son verin. Derhâl sigara paketlerinin üzerindeki ay yıldızı kaldırın. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Antalya Milletvekili Sayın Kemal Bülbül.

Buyurunuz Sayın Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli Genel Kurul, şimdi bir devlet planını, bir AKP planını ifşa edeceğim; onun için bu kadar kitapla, belgeyle geldim değerli arkadaşlar.

Alevi Bektaşi Federasyonu ve Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanlığı yaptığımı defalarca burada söyledim. 2008 yılında Türkiye çapında “Alevi Toplumuna Eşit Yurttaşlık Hakkı İstiyoruz” kampanyası başlattığımızda değerli dostlar, 3 Haziran 2009’da Adalet ve Kalkınma Partisi bir, Roman açılımı; iki, Alevi açılımı; üç, Kürt açılımı başlattı. Kürt açılımının belgeleri buraya sığmadığı için getiremedim. Şimdi, bakınız, bu, 1. Alevi Çalıştayı, 3-4 Haziran 2009; Ön Rapor Alevi Çalıştayları, 4 Şubat 2010; Madımak Değerlendirme Toplantısı, 24 Şubat 2010; Alevi İnanç Rehberleri Çalışma Yemeği, 14 Ocak 2010; Alevi Çalıştayları Nihai Raporu, 2010; Basında Alevi Çalıştayı, bunu da basından derlemiş ve benim de burada 4 tane makalemi almış ilgililer, teşekkür ederim. Bütün bunların sonunda ne oldu biliyor musunuz? Yandı, bitti, kül oldu. Alevilere açılamadınız; Aleviliğe açılacak hikmetiniz, himmetiniz, kapınız, ilminiz, irfanınız yoktur; bu ilim ve irfandan yoksunsunuz. Aynı şekilde Roman halkına da açılamadınız, Sulukule’yi yerle bir ettiniz. Biz ne yaptık? Bakın, biz de “Belki açılırlar; Yezid soylu, Muaviye huylu politikadan vazgeçerler.” diye Demokratik Anayasa Konferansı düzenledik Alevi Bektaşi Federasyonu olarak o dönem ve Meclisteki çalışmalara da gelip katıldık, fikrimizi söyledik.

Peki, bunlar, Alevi Çalıştayı ne için yapılmıştı? “Alevi toplumuna eşit yurttaşlık hakkı istiyoruz.” diye. Şimdi, yine, 5 Mayıs 2022’de Dersim’de “Alevi toplumuna eşit yurttaşlık hakkı istiyoruz.” dedik, bu sefer HDP olarak başlattık. Bakın, bu sefer ne yapmışlar? Valiliklere ve kaymakamlıklara yazı göndermişler İçişleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, aynı zamanda Gençlik ve Spor Bakanlığı; çok güzel, eyvallah fakat ne diyor: Kerbelâ’ya götüreceklermiş, masrafları Bakanlık karşılayacakmış, cemevi dedesi istiyorlarmış. Hani “cemevi” diye bir yer yoktu, hani “cemevi” diye bir ibadethane yoktu, niye yazdınız? Valiniz yazmış, kaymakamınız yazmış. Bu ne sahtekârlıktır, hem yok diyeceksiniz hem resmî belgeyi yazıp göndereceksiniz; Alevilere gelince yok, kendi iç yazışmanıza gelince var.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de Aleviler Türk ve Türkmenler, Kürtler, Romanlar ve Araplardan oluşur. Türk ve Türkmenlerin birçok hakkı vardır, Alevilik hakkı yoktur ama Arap, Kürt ve Roman Alevilerinin hem ana dilde ibadet hem ana dilde eğitim hakkı yoktur.

Şimdi, biraz önce Madımak duruşmasına katıldım, geldim. Madımak duruşması ekime ertelendi; 3 katil 29 yıldır aranıyor ve bu devlet bulamıyor 3 katili. Bakınız, Madımak’ın 29’uncu yıl dönümü geliyor ve yine gidip meydanda anmamızı yapacağız, yine katiller bulunamıyor. Diyor ki: “Dedeleri Kerbelâ’ya götüreceğiz.” “Dede” kavramı da aslında yasalara göre yasak. Yahu, dedeyi Kerbelâ’ya götürecek bilgi, irfan nerede sende? Zaten Türkiye Kerbelâ olmuş, niye Kerbelâ’ya götürüyorsun? Aha sana Kerbelâ, Gar katliamı, Gar meydanı; aha sana Kerbelâ, Madımak katliamı; aha sana Kerbelâ, Suruç katliamı; aha sana Kerbelâ, yoksulluk, işsizlik, açlık; aha sana Kerbelâ, Berkin Elvan; aha sana Kerbelâ, Ali İsmail Korkmaz.

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Başbağlar’ı da söyle.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Başbağlar, evet. Aha sana Kerbelâ, Başbağlar, evet. Şimdi, siz Madımak’ı söylemiyorsunuz diye biz onu söylemeyecek miyiz?

Değerli arkadaşlar, dolayısıyla burada bir oyun oynanıyor, bu oyunu kendi suç ortağının “süslü Süleyman” dediği aslında suçlu Süleyman oynuyor.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Düzgün konuş!

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Suç işleri bakanı bir oyun oynuyor Alevi toplumu üzerinden, buna Kültür ve Turizm Bakanını da buna Gençlik ve Spor Bakanını da ortak etmiş.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) –Türkiye Cumhuriyeti’nin Bakanlığıyla konuşuyorsun.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Evet, suç işleri bakanı.

SALİH CORA (Trabzon) – Çok yanlış...

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Devletin Bakanına böyle diyemezsin.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Suç işleri bakanı olduğu binbir kere ispatlanmış.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Düzgün konuş! Düzgün konuş!

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Bu suç işleri bakanlığına Aleviliği alet edecek, Aleviliği burada işin içerisine karıştıracak oyunlardan vazgeçin lütfen.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Devlete düşman bir dille konuşma!

SALİH CORA (Trabzon) – Halkın düşmanı partisi!

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Halkın düşmanı sensin! (HDP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Devlete düşman bir dille konuşma!

SALİH CORA (Trabzon) – Halkın düşmanı partisi!

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Cora...  Düşürürüm seni Cora!

SALİH CORA (Trabzon) – Halkın düşmanı partisi! Böyle bir ifade olur mu? Ne biçim konuşuyorsun?

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Kullandığın dil devlete düşman bir dildir. Devletin kurumlarına bu şekilde konuşamazsın.

SALİH CORA (Trabzon) – Devletin kurumlarına, başkalarına nasıl yaklaşıyorsun!

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) - Devletin kurumlarına böyle konuşamazsın.

BAŞKAN – Lütfen, müsaade edin efendim.

Buyurunuz, devam edelim.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Devletin kurumları, devletin kurumları değil, AKP'nin kurumları.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Öyle bir şey yok. Devletin kurumlarına böyle konuşamazsın.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - AKP’nin kurumları da benim inancıma, tarihime, kültürüme, irfanıma, ilmime saygılı olsun. Bakın, programda yazmış diyor ki: “Semah gösterisi.” Bu ne aymazlıktır? Semah gösteri değil, semah ibadettir arkadaşlar.

ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) – Bravo! Cehalet! Cehalet!

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Semah gösterisi olur mu? Siz “namaz gösterisi” diye bir şey duydunuz mu? İnsan biraz araştırır, biraz farkına varır. Ayıp yahu!

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Ya, semah farz mı?

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Yani kavramları bilmeden, ilmi irfanı bilmeden, irdelemeden… Bakın, bu kitaplardan 7 tanesini de getiremedim daha. Bu kitapları yazacaksınız, bu kadar şey çizeceksiniz, ortaya koyacaksınız; akabinde biz “Alevi çalıştayı, Alevi toplumuna eşit yurttaşlık hakkı” dediğimizde arka plandan oyun oynayacaksınız..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Alevilik bir din midir, onu söylesen. Din midir Alevilik?

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Sevgili Başkanım, bir dakika daha rica ediyorum.

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Şimdi, doğrudur. Türkiye'de yoksulluk var, işsizlik var, açlık var, yoksulluk var.

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Alevileri severiz.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) - Evet, doğrudur, Kürt sorununun çözümsüzlüğü var, kadına saldırı var; ırkçılık, faşizm ayyuka çıkmış durumda. Bütün bunlar içerisinde cumhuriyetin ikinci yüzyılında Alevi sorununu çözmeden, Alevilere eşit yurttaşlık hakkını kazandırmadan, tanımadan gitmek cumhuriyetin kadük ve yetersiz olduğu anlamına gelir.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Alevilerle ilgili bir sorun yok ki ya! “Alevi sorunu” diye bir şey yok kardeşim.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – “Alevi sorunu” diye bir şey var, sen de bunu çok iyi biliyorsun, inkâr ediyorsun.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Yok öyle bir şey, sen soruna çeviriyorsun. Alevilerin en büyük sorunu sizsiniz! Bu ülkenin en büyük sorunu sizin zihniyetiniz.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Bu inkârcılığı da ortadan kaldıracağız, bu tekçiliği de ortadan kaldıracağız. “Hararet nârdadır, sacda değil/ Keramet hırkada, tacda değil/ Her ne arar isen kendinde ara/ Kudüs’te, Mekke’de hacda değil." diyen Hünkâr Hacı Bektaş’a da Alevi değerlerine de Alevi toplumuna da saygı duymayı da öğreneceksiniz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

SALİH CORA (Trabzon) – Biz, Alevilere saygı duyuyoruz; siz, Alevilerin yakasından düşün!

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Biz Alevileri seviyoruz.

SALİH CORA (Trabzon) – Aleviler kardeşimizdir, ayıran kalleştir!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım, tutanaklara geçmesi açısından söylüyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hatibin konuşmalarını kabul etmemiz mümkün değildir. Türkiye Cumhuriyeti devletinde bütün yurttaşlarımız eşittir, hiçbir ayrımcılığa tabi tutulamaz ve bu konuda da çok hassas olduğumuzu belirtmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Onun için mi ayırıyorsunuz?

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 338 sıra sayılı İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin 7’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Ortak düzenlemeler

MADDE 7- (1) Katılımcıların tutmak zorunda oldukları defterler ile düzenleyecekleri belgelerin Türkçe kayıt örnekleri de bulunmak kaydıyla yabancı para birimiyle tutulabilmesi ve düzenlenebilmesine ilişkin olarak, 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine bağlı olmaksızın düzenleme yapmaya Hazine ve Maliye Bakanlığı yetkilidir.

(2) Katılımcıların kendi aralarında ve İFM’de yürüttükleri faaliyetler kapsamında düzenlenen her nevi muamele, mukavele, muhabere, hesap ve defterler hakkında Türkçe kayıt örnekleri de bulunmak kaydıyla 10/4/1926 tarihli ve 805 sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında Kanunun 1 inci ve 3 üncü maddeleri uygulanmaz.

(3) En az üç ülkede aktif olarak faaliyet gösteren katılımcıların bölgesel hazine ve finansal yönetim merkezleri hakkında da bu madde hükümleri uygulanır.

                                       Süleyman Girgin                                                                            Cavit Arı                                                                               Murat Bakan

                                              Muğla                                                                                     Antalya                                                                                      İzmir

                                            Ali Şeker                                                                                Erkan Aydın                                                                            Türabi Kayan

                                             İstanbul                                                                                     Bursa                                                                                    Kırklareli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kırklareli Milletvekili Sayın Türabi Kayan.

Buyurunuz Sayın Kayan. (CHP sıralarından alkışlar)

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 338 sıra sayılı İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, kanun teklifinde 7’nci madde, kendi parasına güvenmeyen, kendi dilini yok sayan, kendi hukukuna güvenmeyen, kendi hazinesine güvenmeyen, kendi finansmanına güvenmeyen bir madde, bunları yok sayıyor.

Şimdi, dolar olmuş 17,5 lira, euro olmuş 18,5 lira, Merkez Bankası rezervi eksi 6 milyara ulaşmış, açlık sınırı 6.017 lira, yoksulluk sınırı 19.602 lira, asgari ücret 4.250 lira; geçin babam geçin, harca babam harca! 1 litre benzin 28 lira; çiftçimiz battı, kamyoncumuz battı; asgari ücretlimiz, emeklimiz, esnafımız, memurumuz, hepsi battı. Çocuklarımız, gençlerimiz, yaşlılarımız, hastalarımız, engellilerimiz ne durumda? Toplumun neredeyse tamamı çıldırmanın eşiğinde ama bir kesim var ki onlar herkesten çok memnun, her hâlinden memnun. Kimler mi? Yandaşlarınız, 5’li çeteler ve sizler. Toplumumuz ve bizler bahanelerinizden artık bıktık usandık. “FETÖ devletin her zerresine girmiş.” diyoruz, cevabınız “Kandırıldık.” Döviz alır başını gider, cevabınız “Dış mihraklar.” Ekonomik kriz toplumun iliğini kemiğini kurutur; cevabınız “Yalnızca bizde mi? Dünyada kriz var.” Hâlbuki kriz sadece Türkiye'de. Çiftçilerimiz ürününe gübre, ilaç atamaz; cevabınız “Provokasyon yapma.” Doktorlarımız feryat eder, cevabınız “Beğenmezsen çek git.” Vatandaş “Açım.” diye haykırır, cevabınız “Kuru ekmek buluyorsan aç sayılmazsın.”dır. Gençlerimiz “İşsizim, iş bulamıyorum.” der “İş çok ama siz iş beğenmiyorsunuz.” dersiniz. Bu sorulara verdiğiniz cevapları bir kitapta toplasak inanın “siyasette pişkinliğin geldiği son nokta” ismiyle yok satacaktır.

Hiç mi suçunuz yok? “İş gücüne yatırım yapın.” dedik “Tarıma, Türk çiftçisine yatırım yapın. Dışarıdan ithal ederek bu çarkı sonsuza kadar döndüremezsiniz.” dedik. “Arkadaşlar, sınırlarımız bizimdir ve bizim sınırlarımız namustur.” dedik. Ne yaptınız? Bak, burada, adaları bile hep birlikte, biliyorsunuz, yabancılara yani Yunanistan'a verdiniz. Şimdi kalkıyorsunuz, burada, döviz çoğaltmak, döviz artırmak için şeyler üretmeye çalışıyorsunuz.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Kim verdi adaları ya? Adaları kim verdi ya? Adaları Yunanistan’a kim verdi?

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu yaptıklarınızla olmaz, sizler oraya gökdelenler dikerek kendinizi yücelttiğinizi sanıyorsunuz. Hiç mi görmediniz Beyaz Saray’ı, hiç mi görmediniz Avrupa’daki Avrupa Parlamentosunu? Hiç öyle gökdelen tarzında mı?

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – İfadeyi düzelt, adaları kimse vermedi Yunanistan’a.

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Hepsini yıktınız, yan yana getirdiniz. Ne yapacaklar bunlar bu arada? Birbirlerini gölgeleyecek bu binalar.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Adaları Yunanistan’a falan vermedik, onu düzeltin, düzeltin onu. Adaları kimse vermedi, öyle bir şey yapmadık, düzelt onu.

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Öyle bir şey yok.

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, sizden önce bunları deneyenler oldu. Sizden önce kim denedi biliyor musunuz? II. Abdülhamid-i Sani.

SALİH CORA (Trabzon) – Paris Anlaşması’nı kim imzaladı? Paris Anlaşması’nı kim imzaladı?

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, ülke açlıktan kırılırken Abdülhamid-i Sani gidip borsada oynuyordu, gidip ülkesinin topraklarını kendisine tapuluyordu.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Terbiyesizlik yapma! Onun kadar icraatın mı var? Sen kimsin ya?

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Ya, yazıklar olsun sana be! Yazıklar olsun sana!

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Şimdi, soruyorum: Siz bu finans merkeziyle kendi kara paralarınızı dışarıya kaçırmak mı istiyorsunuz, söyleyin bana!

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Sen kimsin? Ne yaptın bu ülkeye? Ne yaptın bu ülkeye ya? “Borsa oynuyormuş.” da “Şöyle yapıyormuş.” da… Borsayı senin gibiler oynar. Ne yaptın sen, bu ülkeye ne yaptın ki Abdülhamit’e laf söyleyebiliyorsun?

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Şimdi, Maliye Bakanlığı var, Hazine Bakanlığı var, SPK var, BDDK var, Varlık Fonu var; “Bunların hepsiyle teker teker uğraşmayalım, bir tane kurum olsun, onu muhatap alalım, onunla biz istediklerimizi dışarıya gönderelim.” mi diyorsunuz? Göndermeye müsaade etmeyeceğiz, bunu bilin. (CHP sıralarından alkışlar)

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Sen kimsin de bu ülkeye… Abdülhamit’e laf söyleyecek kadar hizmetin mi var bu ülkeye? Hangi hizmeti yaptın da Abdülhamit’e laf söylüyorsun? Ne yaptın, ne yaptın da?

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Söyleyeyim sana, sattıklarınızın hepsini biz yaptık. Sattıklarınızın hepsini, hepsini biz yaptık. (CHP sıralarından alkışlar)

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Senin bu ülkeye hizmetin ne hizmetin? Ne yapmışsın, sen ne yapmışsın? “Yunanistan’a vermiş!” Sen git, anca Yunanistan’da yaşarsın. Sen git Yunanistan’a.

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Cevap verme bana, sorduklarımı git vatandaşa anlat.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Abdülhamit’e laf söyleyecek kadar şeyin yok ki.

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Şimdi, Türk dili olmayan, Türk parası olmayan, Türk hukuku olmayan, Türk maliyesinin olmadığı, İstanbul’la alakası olmayan…

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Bak, git İstanbul’a neler yapmış onu gör. İster yerin altından gidersin ister yerin üstünden gidersin; İstanbul’a neler yaptığımıza bir bak. Git bak, git bak!

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – …beş yıl dışarıda çalışmayana burada iş vermediğiniz, Türk insanının olmadığı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakika rica edeceğim.

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Kayan.

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – …kendi sınırlarına, kendi adalarına sahip çıkamayan, basın özgürlüğü olmayan, İstanbul Sözleşmesi’ni kaldıran…

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Zorunuza giden o değil mi?

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – …kadına, çocuğa şiddet uygulayan…

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Zorunuza giden o değil mi? “İstanbul” deyince İstanbul Sözleşmesi geliyor zaten sizin aklınıza. İstanbul’a yapılanlar gelmez sizin aklınıza!

TÜRABİ KAYAN (Devamla) - …kadını çocuğu katleden katile iyi hâl ve yüksek tahrik indirimi yapan…

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – “İstanbul” deyince İstanbul Sözleşmesi gelir aklınıza.

TÜRABİ KAYAN (Devamla) - …can ve mal güvenliği olmayan, gelir adaletsizliği dengesi olmayan…

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Zorunuza gitti değil mi? Zorunuza mı gitti?

TÜRABİ KAYAN (Devamla) - …parasının itibarının olmadığı, güven endeksi en düşük olan…

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – İstanbul Sözleşmesi zorunuza mı gitti? Derdiniz o zaten sizin!

TÜRABİ KAYAN (Devamla) - …eğitimli insanların kaçmak istediği, gelecek güvenliğinin olmadığından dolayı gençleri dışarıya kaçan…

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Sizi onların lobileri mi konuşturuyor? Kim konuşturuyor, onu söyle bize, onu söyle?

TÜRABİ KAYAN (Devamla) - …vatandaşlık isteyene bedava vatandaşlık veren…

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Onların lobileri mi, büyükelçiler mi konuşturuyor seni? Seni burada büyükelçiler mi konuşturuyor, kim konuşturuyor, onu söyle?

BAŞKAN – Müdahale etmeyelim lütfen. Lütfen Sayın Vekilim…

TÜRABİ KAYAN (Devamla) - …çalışır vaziyette olan Türk Hava Kurumu uçaklarını uçurmayıp 2 milyon 110 bin dekar ormanı yakıp kül eden…

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – O metni büyükelçiler mi verdi eline? Yunanistan’ın büyükelçisi mi verdi onu eline, kim verdi? Hangi ülkenin büyükelçisinden aldın onu, o konuşmayı.

TÜRABİ KAYAN (Devamla) - …üç yılda yaklaşık 300 bin futbol sahası büyüklüğünde ormanı mahveden…

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Ya anca büyükelçilerin verdiğini buraya gelip gelip burada konuşursunuz siz! Anca büyükelçilerin verdiklerini konuşursun sen!

TÜRABİ KAYAN (Devamla) - …demokrasiyi yok eden, ülke insanını açlığa terk eden, can ve mal güvenliği olmayan bu topluma kim gelip yatırım yapar!

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Sen git büyükelçilere şimdi rapor ver!

TÜRABİ KAYAN (Devamla) - Kendi vatandaşının yaptığı… Kendisi sermaye taşıyor.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Sen git şimdi rapor ver!

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Şimdi biz size bunu göstereceğiz.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Gidin büyükelçilere rapor verin siz!

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Bu ülkede sermaye nasıl oluşurmuş, bu ülkede nasıl çalışılırmış, 5’li çeteye değil…

BAŞKAN – Sayın Kayan, teşekkür ediyoruz.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Hangi büyükelçi seni gönderdiyse git ona rapor ver, git!

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Toprak Mahsulleri Ofisinin depoları dururken sizler yarısını devlet tarafından karşılayarak TÜRGEV’e peşkeş çektiniz.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Sen git büyükelçine rapor ver, “Türkiye Büyük Millet Meclisinde sizi savunduk!” de, git! Git raporunu ver!

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Türk çiftçisinin emeğini burada yandaşlarına peşkeş çekiyorlar. Biz bunların hepsini alacağız, Türk tarımını kurtaracağız diyorum.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Türabi Bey, ayıp ediyorsun bak, Başkana ayıp ediyorsun! Bak, o Divana ayıp ediyorsun! Kendi grubuna ayıp ediyorsun!

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Sen git raporunu ver! Git büyükelçiye raporunu ver.

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Hangi adayı verdik biz, hangi adayı? Adanın adı ne?

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Gidin onu halka anlatın, gidin halka anlatın bunu!

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – “Türkiye Büyük Millet Meclisinde söylediklerinizi aynen söyledim.” de. Git de ki büyükelçiye: “Söylediklerinizi aynen Türkiye Büyük Milet Meclisinde söyledim.”

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın 338 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Şimdi kürsüden inen Cumhuriyet Halk Partili hatip, cennet mekân Sultan Abdülhamit Han için birtakım Osmanlı topraklarını kendi şahsi mülkü hâline çevirme noktasında ve tapularını kendi üzerine alma hususunda ve kendisini devamlı borsa oynayan bir kişi olarak tarif etmek suretiyle kanaatimizce çok yanlış bir ifadede bulunmuştur.

Şimdi, tarihçilerin de herkesin de müttefiken bildiği, artık tartışmadan çok uzak olan, özellikle Sultan Abdülhamit’in Osmanlı mülkünde bazı özel stratejik yerleri, petrol sahalarını, maden alanlarını bizzat herhangi bir yapıya, herhangi bir dış odağa peşkeş çekilmemesi noktasında burada almış olduğu, özel bir tedbir olarak bu yola başvurduğu herkesçe malum ve bunun emperyalizme karşı çok etkili bir yol olduğu da sonradan ortaya çıkmış ki bu araziler üzerinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin hak iddia etmesinin de yolunu açmıştır bu hamleler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Dolayısıyla şimdi, buralar üzerinden sanki şahsi olarak bir mal varlığı edinmek ve bir suistimal, bir istismar -efendime söyleyeyim- bu noktada kendi gücünü kötüye kullanmış gibi bir algı yaratmak bu tür tarihî şahsiyetler üzerine doğru bir yaklaşım değildir. Biz, bunu doğru bulmadığımızı ifade etmek istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Buyurunuz efendim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Türkiye'nin bu suretle tarihi hepimizin ortak geçmişinde bulunan bu şahsiyetler üzerinden Türkiye'de bir kutuplaşma temin edilmesinin doğru olmadığı kanaatindeyiz. Sultan Abülhamit Han da bizimdir, Gazi Mustafa Kemal Atatürk de bizimdir, cumhuriyet de bizimdir, Osmanlı Devleti de Selçuklu Devleti de bizimdir; bu noktada, onlara böyle bir ithamda bulunmak, doğru olmayan yaklaşımlarla, beyanlarla onların ruhlarını muazzep hâle getirmek son derece yanlıştır. Biz biliyoruz ki Sultan Abdülhamit Han’ın kurmuş olduğu müesseseler Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşunda en önemli temel kaynaklardan biri olmuştur. O dönemde yetişen nesil yeni cumhuriyeti kurmuştur. Bu noktada imarından bayındırlığına, eğitiminden diğer alanlara, savunma alanına varıncaya kadar yapılanları yok sayamayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Tarihî şahsiyetleri tarihin genel kuralı çerçevesinde, yaşadıkları dönem şartları üzerinden değerlendirdiğimizde asıl doğru sonuca erişebiliriz. Bu noktada hassasiyet göstermek son derece önemlidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler, bu hassasiyetin gösterilmesini ve bu noktada, bunların günlük siyasete alet edilmemesi gerektiğini bir defa daha dile getiriyor, saygılar sunuyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Sayın Başkan, çok kısa bir şey söylemek istiyorum bilgilendirme açısından, kayıtlara geçmesi açısından.

BAŞKAN – Bir sataşma yok efendim.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Ne söyleyeceksin daha ya?

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Efendim, sataşma değil, yanıltma var, onu düzeltmek istiyorum.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Ne yanıltması var ya, söylediğinin ne yanıltması var?

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Kayıtlara geçsin diye.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Kayıtlara geçsin diye.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Avrupa Parlamentosu Brüksel’de barakadan yapılan büyük bir baraka. Türkiye Cumhuriyeti’nin müesseseleriyle mukayese edilmez. Barakayı örnek gösteriyor.

BAŞKAN – Yerinizden size bir dakika söz veriyorum.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Niye Başkanım ya, kimin diliyle, ağzıyla konuşuyor? Gelmiş buraya hâlâ…

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

36.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, arkadaşımızın söylediği geçmiş şahsiyetlere bizim de saygımız var. Biz o konuda bir itirazda değiliz, emperyalizmin o zamanki oyunlarını biz bugün arkadaşlarımızın gözünün önüne sermek istedik. Şimdi, o zaman, o yıllarda kazandığı paraların hiçbirisi Türkiye’ye dönmedi, hepsine emperyalist el koydu. Aynı zamanda bahsettiği bu kaynakların, bu doğal kaynakların tapularını da Türkiye’ye vermediler “Devlet başkanının tapusu olduğundan dolayı, devlet yıkıldığından dolayı bunları veremeyiz.” dediler.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Yanıltıyorsunuz ya.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Şimdi, burada bir hususu ben özellikle söylemek istiyorum. Devlet başkanı kendi işleriyle değil, toplumunun işleriyle uğraşmak zorundadır. O zaman devlet ayakta durur diyorum.

Teşekkür ediyorum.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Efendim, Musul, Kerkük petrolleri buna örnektir. Yapılan uluslararası anlaşmalar çerçevesinde Türkiye Cumhuriyeti devleti -ya, bu anlaşma eksiktir, fazladır bir şey diyemeyiz ama- 1950 yılına kadar oradan hissedar olmuştur. Bu anlaşmalarda Türkiye’ye hak bahşeden, bu imkânı doğuran da Sultan Abdülhamit Han’ın bu dönemde atmış olduğu adımlardır. Bunun kayıtlara geçmesini istiyorum.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Önergeyi oylayayım ondan sonra Sayın Tunç.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ile 61 Milletvekilinin İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi (2/4478) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 338) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Sayın Tunç…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Başkanım, II. Abdülhamit Han’la ilgili kısa bir söz ben de talep ediyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

37.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un, Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın 338 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın hatibin II. Abdülhamit Han’la ilgili sözlerini kabul etmemiz mümkün değildir. II. Abdülhamit Han Osmanlı’nın en zor zamanında uzun süre hükümdarlık yapmış ve çok büyük mücadeleler yapmış, bizim tarihimizde gururla bahsettiğimiz bir değerimizdir. Ona bu kürsüden hakaret edilmesini elbette ki kabul edemeyiz. II. Abdülhamit Han 1876 Kanuni Esasi’yle ilk Anayasa’yı ilan eden padişahtır ve ilk Meclisi kurmuştur.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Kapatan da o, kapatan da o.

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Bir sene sonra Meclisi kapatan da yine aynı kişi.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Dolayısıyla o kurumlar belki bugünkü kurumlarımızın başlangıcıydı ve ülkesinin dört bir tarafını bayındırlık hizmetleriyle donatan, demir yollarıyla, limanlarıyla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ve bugün dahi konuştuğumuz ve hayata geçirmek istediğimiz Filyos Projesi bile onun hayalidir. Dolayısıyla buradan II. Abdülhamit Han’la ilgili ifade edilen sözleri kabul etmemiz mümkün değildir. Evet, tarihte ona çok hakaretler edilmiştir, onun da sebebini biliyoruz. Emperyalistlere karşı çok büyük bir mücadele vermiştir ülkesi için. Buradan kendisini rahmetle anıyoruz, mekânı cennet olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, sadece kayıtlara geçsin diye söylüyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özkoç.

38.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Tarihte hiç kimseyi eleştirmeyeceğiz diye bir bakış açısı mümkün değildir. Böyle bir yaklaşım tarzı olamaz. Cumhuriyet tarihimizde de eleştireceğimiz insanlar varsa eleştiririz, bu isterse devlet adamı olur isterse Cumhurbaşkanı olur. Bu ülkede darbe yoluyla Cumhurbaşkanlığına gelen adamların ne kadar büyük yanlışlıklar yaptığını eleştirdik, bunlar da cumhuriyetin içinde olmuştur. Eğer Osmanlı’nın içerisinde de yanlış varsa yanlışa yanlış deriz. Onun için herhangi bir siyasi partinin Cumhuriyet Halk Partisine akıl vermeye hakkı da yok, yetkisi de yok.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Çarpıtmayın.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Herkes kendi fikrini söyler, herkesin fikrine saygımız vardır ama bundan dolayı “Cumhuriyet Halk Partisi tarihe saygı duymuyor, tarihî geçmişteki insanlara saygı duymuyor.” gibi bir yaklaşım kesinlikle yanlıştır. (CHP sıralarından alkışlar)

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ile 61 Milletvekilinin İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi (2/4478) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 338) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 338 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “mukavele, muhabere, hesap ve defterler” ibaresinin “mukavele ve muhabere” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                          Yılmaz Tunç                                                                    Muhammed Levent Bülbül                                                                Mustafa Demir

                                              Bartın                                                                                     Sakarya                                                                                    İstanbul

Zemzem Gülender Açanal       Ramazan Can                                                                             Necip Nasır

                                            Şanlıurfa                                                                                  Kırıkkale                                                                                     İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle yapılması öngörülen değişiklikte, maddenin teklifin diğer maddeleriyle uyum sağlaması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 7’nci madde kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.22

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.49

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

338 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Sayın Şahin…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

39.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, akaryakıt, LPG, tütün mamulleri ve alkollü içecek sektörlerindeki ağır vergilere ilişkin açıklaması

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Teşekkür ederim.

Akaryakıt, LPG, tütün mamulleri ve alkollü içecek sektörlerindeki ağır vergiler hem üreticinin hem de tüketicinin belini bükmeye devam ediyor. Bu sektörlerdeki vergi kayıplarına yönelik bir kanun yapıldı. Kanuna göre, Vergi Usul Kanunu’nun tebliğiyle doğacak vergilerin tahsil güvenliğini sağlamak amacıyla petrol ve LPG piyasasında olan şirketler için teminat verme zorunluluğu getirildi. Bu düzenleme adaletsiz. Akaryakıta verilecek teminat mektubunda 7-8 faaliyet alanı olan bir şirketin sadece akaryakıt satışından alması gerekirken tüm faaliyet alanlarının satışına isabet eden oranda teminat alınması, zaten kâr marjı düşen, oldukça büyük sorunlar yaşayan sektörü işlemez hâle getirecektir. Üzerlerine komisyon ve teminat mektubu kullanma limitini de düşürerek ticari faaliyet yapmalarını engelleyecektir. Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır. Piyasada adil…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Keven…

40.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, AKP iktidarının her gün yaptığı yüksek zamlarla toplumun ayarını, psikolojisini bozduğuna ilişkin açıklaması

ALİ KEVEN (Yozgat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yozgat Boğazlıyan ilçemizde 17 Haziran Cuma günü bir yurttaşımız ilçedeki zincir marketlerden birine girerek alışveriş yapmak istemiş. Fiyatların yüksekliği karşısında sinirlenip sinir krizi geçiren ve etrafında çok sakin olarak bilinen bu şahıs, arabasından aldığı tüfekle marketin içerisinde sağa sola ateş açmıştır. Aynı şahıs, o marketten çıkarak diğer markete girmiş, orada da gelişigüzel ateş etmiştir. Olayda 2-3 yurttaşımız hafif yaralanmıştır. Bu bir cinnet hâlidir, hiç kimse böyle bir hareketi bile isteye yapmaz. Maalesef AKP iktidarı her gün yaptığı yüksek zamlarla toplumun ayarını, psikolojisini bozmuş, toplum çıldıracak duruma gelmiştir. İnsanların bu süreçte birbirine tahammülü, saygısı kalmamıştır. Yaşanan bu tablo daha da kötüye gidebilir. Yeter artık, durdurun bu zamları, halkımız nefes alsın!

BAŞKAN – Sayın Kabukcuoğlu…

41.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’nun, 22 Haziran Dünya Yenilenebilir Enerji Günü’ne ilişkin açıklaması

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

22 Haziran Dünya Yenilenebilir Enerji Günü olarak kabul edilmiştir. Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla enerji üretiminde dışa bağımlılık azalır. Yenilenebilir enerji, karbon emisyonunu azaltır ve çevre dostu bir enerji tüketimi sağlar. Özellikle Türkiye, yılın yaklaşık yüz on gününü güneş enerjisi üretimi yönünden oldukça verimli geçirmektedir. İYİ Parti iktidarında günümüz ve geleceğimiz için yenilenebilir enerjiden faydalanmak adına daha fazla proje üretilecek, yenilenebilir enerji üretimi artırılacak, gelişmişlik seviyesi artırılacak ve çevre temiz tutularak gelecek nesillere devredilecektir.

Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Sayın Erel…

42.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, hayvancılıkla uğraşan Aksaraylı bir vatandaşın feryadına kulak verilmesini dilediğine ilişkin açıklaması

AYHAN EREL (Aksaray) – Teşekkürler Başkanım.

Hayvancılıkla uğraşan Aksaraylı bir vatandaşımızın feryadı: “Küçükbaş hayvancılık büyük bir kriz yaşıyor. Koyunu, kuzuyu satan çok, alan yok. Yem, saman, yoncanın bedeli koyunun bedelini geçiyor. Üreticiler, damızlık koyunlarını kurban pazarlarına götürüp satacak duruma geldi. Bize destek verin. Bu ülkenin ve Orta Doğu’nun da et ve süt ihtiyacını karşılarız ama devlet Ürdün ve Katar’a ihracatı yasakladı. İç piyasa bu kadar fazla hayvanı tüketemiyor, batıyoruz. Bize sırtını dönenler tarihî bir hata yaptıklarını birkaç yıl sonra görecekler ama sıkıntıyı bu millet çekecek. Sizlerin tuzu kuru olabilir ama biz bitiyoruz. Biz bir şekilde yaşarız; siz de suni et, yapay peynir, plastik ekmek yersiniz artık.”

Vatandaşımızın bu feryadına kulak verilmesini diliyor, yüce Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu…

43.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, hasta mahpusların çilesinin bitmediğine ilişkin açıklaması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Hasta mahpusların çilesi bitmiyor. 24 yaşında genç bir mahpus, Ekim Can Polat açlık grevinde. Neden mi? Çünkü çekmediği çile kalmadı. 16 yaşında Gezi Parkı gösterilerine katıldığı için 19 yaşında tutuklandı, beş yıldır cezaevinde. Sürgünlerle dolu bir cezaevi hayatı var, 4 cezaevi dolaştı ve onlarca hak ihlaline uğradı, bunun sonunda hasta oldu. Kalp ritim bozukluğu, KOAH, büyüme hormonu bozukluğu, hipofiz hormonu eksikliği, akromegali, görme bozukluğu gibi hastalıklara düçar oldu ve istinaftan beraat etmesine rağmen, bütün bu zor durumdaki hâline rağmen hâlen cezaevinde. Gencecik bir insan açlık grevinde. Annesi diyor ki: “Can güvenliği yok, sağlığıyla yaşam hakkı engelleniyor, oğlumun cenazesini almak istemiyorum. Herkesi duyarlı olup hasta tutsakların sesi olmaya çağırıyorum.”

BAŞKAN – Sayın Filiz…

44.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, üniversite kontenjanlarının arz talep dengesi gözetilerek tespit edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

ÖSYM Başkanı bu yıl YKS’ye 3 milyon 243 bin 425 adayın başvurduğunu ve şu ana kadar ÖSYM’nin bir hafta sonunda gerçekleştirdiği en büyük sınav organizasyonu olduğunu belirtti. Baraj kaldırıldığından 1 net yapması yeterli olacak adaylardan aynı bölümlere binlerce öğrenci alan, yetersiz öğretim elemanı ve donanım eksiği olan üniversitelerden mezun olacak bu gençler hangi kurum ya da kuruluşlarda istihdam edilecekler? Övündüğünüz sayılar rakamlardan ibaret değildir, onlar bizim gençlerimiz ve Türkiye'nin geleceğidir. Gençlerimizin kaliteli eğitim alması ve barınma sorunu yaşamadan mezun olmaları önemlidir. Hâlen 1,5 milyondan fazla üniversite mezunumuz işsiz, 700 bin öğretmen atama bekliyor. Kontenjanların arz-talep dengesi gözetilerek tespit edilmesi gerektiğini Yükseköğretim Kuruluna tekrar hatırlatıyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ile 61 Milletvekilinin İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi (2/4478) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 338) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm geçici madde 1 ve geçici madde 2 dâhil 8 ila 12’nci maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde söz isteyen, İYİ Parti Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu.

Buyurun Sayın Çulhaoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Maalesef, doların 17,5 liraya geldiği, ülkemizin CDS priminin 850 puanlara çıktığı bir ortamda, Sayın Cumhurbaşkanının Sayıştaya “Her şeyi görmeyin.” dediği, Sayın Hazine ve Maliye Bakanının Türk ekonomisiyle ilgili söylediği talihsiz sözlerini her gün duyduğumuz bir dönemde, İstanbul'un kanunla finans merkezi yapılmasını görüşüyoruz.

Sosyal ve ekonomik manada katkılar sunacağı iddiası içeren bir kanun teklifi gündemimizde. Gerekçesinde de çok iddialı rakamlar bulunan teklifin etki analizi ise hazırlanmamış. Uygulamada öngörülebilirlik için kanun tekliflerinin etki analizleri yapılmalı ve Meclise sunulmalı. Diğer yandan, bürokrasinin Komisyon toplantılarına katılım seviyesi yükseltilmeliydi. Milletin Meclisine gereken saygı gösterilmeli. Sarayın Meclise üstün gelme çabasını buradan kınıyorum.

Değerli milletvekilleri, İstanbul Finans Merkezi ve finans merkezleriyle ilgili çok kıymetli görüşler dinliyoruz, faydalanıyoruz. Fakat kanun teklifinin gerekçesinde kaydedilen finans merkezi tarifinin çok eksik olduğu kanaatindeyim. Finans merkezleri, belirli düzeyde finansal hizmetlerin sağlanabildiği, yatırım için ileri düzeyde yönetmeliklerin yürürlükte olduğu, uyuşmazlıkların çözümü için Ombudsmanlık dâhil hukuksal altyapının bulunduğu, hukuk sisteminin hızlı hareket ettiği, bireysel güvenliklerin en üst düzeyde sağlanmış olduğu, rüşvet ve yolsuzlukların asgari seviyede olduğu yerler olarak tanımlanıyor. İstanbul Finans Merkezi eğer bu tanımdaki çok önemli hususların dışında bırakılırsa finans merkezi olmaktan çıkar ve kendine mahsus bir piyasa hâline gelir. Oluşan bu durumla kara para aklamaya kadar giden bir zemin sağlanmış olur ki bu da Türkiye’ye hiçbir şekilde yakışmaz. Fakat İstanbul topyekûn bir finans merkezi olarak düşünülmeli, çok daha kapsamlı bir şekilde temelleri atılmalı. Teklifteki ana sorun, İstanbul’un bir finans merkezi değil, İstanbul içinde bir sitenin finans merkezi yapılma zorlamasıdır. İstanbul Finans Merkezi sanki bir müteahhitlik anlaşması kapsamıyla ele alınmamalı. Finans merkezi kanunla olmaz, oluşmuş finans merkezinin altyapısı kanunla desteklenir.

Diğer yandan, 2009 yılında Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanan İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Stratejisi ve Eylem Planı’nda İstanbul Finans Merkezi’nin kuruluş süreci, vizyon, misyon ve ilkeleri detaylarıyla ifade edilmiş, itibarı yüksek ve dünyada güçlü bir finans merkezi olabilmesinin âdeta yol haritasıydı. Şimdiki teklifle karşılaştırıldığında devletimizin kurumsal kapasitesinin düşürüldüğü hemen anlaşılıyor. Devletini, milletini özünden çok seven her birimiz derin üzüntüler içerisinde kalıyoruz. 2009 Devlet Planlama Teşkilatı projesi geniş ufuklu, devlet aklının ürünü; bu kanun teklifiyse dar ufuklu, fırsatçı saray aklının ürünüdür.

AK PARTİ Grubu milletvekillerinin sunmuş oldukları bu kanun teklifi, mevcut hâliyle, 2009 yılında hazırlanan rapor ve eylem planından çok uzakta ve yetersizdir. O zamanki geniş ufkun bugünkü dar ufka nasıl dönüştüğünü AK PARTİ’lilerin düşünmesi lazım. Biz bunu çok düşünüyoruz ve Allah'ın izniyle de bir seneye kalmadan bu dar ufuk artık Türkiye'nin yönetiminden çekilecektir. Geniş bakabilen, Türkiye'nin bir dünya devleti olduğunu bilen İYİ Parti kadrolarıyla ülkemizi yönetmeye talibiz.

Değerli milletvekilleri, İstanbul coğrafi, siyasi, jeopolitik avantajlarıyla yüzyıllardır bir finans merkezidir. 1453’te Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul'u fethettikten sonra Kapalıçarşı bir ticaret ve finans merkezi değil miydi? İstanbul, cumhuriyet döneminde yine finans merkezi olmaya devam etmedi mi? 1986 yılında faaliyetlerine başlayan İstanbul Borsası Türkiye'nin tek menkul değer borsası. Finans merkezleri aslında yaşaya yaşaya, gün göre göre kendini geliştiren merkezlerdir. Kanunla finans merkezi yapılması fikri, İstanbul'un tarihî geçmişiyle de çelişiyor. Bu duruma karşı olduğumuzu ifade etmeliyim. Aslolan, kanunla çekici ve sağlam bir altyapı kazandırmaktır. İstanbul finans merkezi olmalı fakat bunu bir binaya, koordinatları verilmiş bir bölgeye indirgemek İstanbul'un ve finans merkezinin anlamını, önemini fazlasıyla düşürür, manasından da değer kaybettirir.

İstanbul Finans Merkezi’nde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, BDDK, SPK, Borsa İstanbul, Ziraat Bankası, Halkbank, Vakıfbank yer alacak deniliyor yani sen, ben, bizim oğlan. Finans merkezlerinde uluslararası piyasalar olmalı; bu çerçevede İstanbul Finans Merkezi’ne, uluslararası piyasalardan rağbet var mı öğrenmek isteriz. Uluslararası yatırımcıya karşı değiliz; aksine, uluslararası yatırımcının Türkiye'ye gelmesi lazım. Fakat yabancı yatırımcılar tarafından İstanbul Borsasında sadece nisan ayında 1,5 milyar dolarlık hisse senedi satıldı. Son dört ayda yabancı yatırımcı 5 milyar dolar değerinde hisse senedi sattı. İstanbul Borsasında yabancıların payı yüzde 35’lere düştü. Bunlar neden oluyor hiç düşünüyor musunuz? Kanunla itibar mı kazanacaksınız? Üst düzey finans merkezi olma hedefinin yasal düzenlemeleri bu tip tekliflerle olmaz. Gelişen ülkenin gelişen piyasasını daha da geliştirecek altyapı kanunlarına odaklanmak asli görev olmalı. Ülkemizin uluslararası saygınlık ve prestijini artırma potansiyeli de kanunun önemini çok fazlasıyla artırıyor. Kanunla, uluslararası yatırımcıların, koordinatları belirlenmiş bölgeye gelmeyeceği endişesini taşıyorum. Bunun belki basit bir örneği olacak ama 1980’lerde Okmeydanı'nda PERPA Alışveriş Merkezi yapıldı. Karaköy o zamanlar özellikle hırdavat ve sanayi makineleri alanında Türkiye'nin ticaret merkezlerinden biriydi. O zamanın belediyesi, Karaköy Perşembe Pazarını PERPA’ya taşıma gibi bir hayale kapıldı fakat PERPA hiçbir şekilde iş görmedi. Yine, orayı yapan siyasi irade, görüştüğümüz teklifteki gibi bir şirket kurarak PERPA'nın yönetimini de almaya çalıştı, senelerce dedikodusu sürdü. PERPA senelerce iş görmedi ama yüzyılların piyasası Perşembe Pazarı hiçbir şekilde zarar görmedi, bugün de aynı önemiyle devam ediyor.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinde öngörülen indirim, istisna ve vergi avantajları uygulanırken şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri gözetilmeli. Vergi teşviklerinin aynı zamanda bir vergi harcaması anlamına geldiği de unutulmamalı. Vatandaşımızın vergi yükü sürekli artarken teşviklerden, muafiyetlerden sadece belli sektörlerin yararlanabilmesi adaletli değil. Vergi sorumluluğu adil şekilde bölüştürülmeli.

İstanbul Finans Merkezi, Türkiye sınırları içerisinde âdeta finansal özerk bir bölge oluyor; çok ciddi vergi muafiyetleri, istisnalar tanınıyor. İstanbul gibi yüzyıllardır cazibe merkezi olan bir yerin vergi cenneti hâline getirilmesi ayıptır, günahtır. İstanbul’un göbeğinde bir adacık oluşturuluyor ve o meşhur adalar gibi bir vergi cenneti hâline getiriliyor. Peki, o adalarda parası olanlar paralarını İstanbul Finans Merkezi’ne getirecekler mi merak ediyorum. Hukukun, adaletin hakiki manada işlemediği, istikrarın sağlanamadığı, siyasetin ciddiyetinin tam manasıyla ispat edilemediği ülkelere nitelikli turist uğramazken milyarlarca doların Türkiye’ye gelmesini böyle teşviklerle, üstelik kurumların prestijini küçülterek sağlayamayız.

Ayrıca, Gebze Bilişim Vadisi’nde de benzer teşvikler, istisnalar uygulanıyor. Orada kontratlar yapılmış, enteresan isimlerin de şirketleri gözüküyor ama binalar boş. Bunların sadece vergi kaçırmak için kullanılan şirketler olduğunu görünce de üzülmemek elde değil. İstanbul Finans Merkezi’nin Gebze Bilişim Vadisi’nin akıbetine uğramamasını dilerim. Almanya’da, Fransa’da, İspanya’da kalkıp “Sizin borsanızda, finans merkezinizde İngilizce konuşulacak.” diye teklif bile yapamazsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) – Ama Türk ile yabancı ayrımını bu kadar gaddarca yapan bir yasa teklifini Meclisimizde görüşmeyi ben içime sindiremiyorum. Yatırımcılara sağlanan defter ve belgeleri yabancı para birimleriyle tutabilme, işlem ve sözleşmelerde serbestçe hukuk seçimi yapabilme gibi çok hukuklu, çok dilli bir sistemin getirilmesi de kabul edilebilir değil. Bizim de Türkçemiz varken çok dilli bir uygulamayı aklımızın ucundan bile geçirmememiz lazım. Finansal dünyanın lisanı İngilizce olabilir ama “İstanbul Finans Merkezi’nin dili İngilizcedir.” gibi bir düzenlemeye müsaade edilmemelidir.

Plansız programsız yapılan İstanbul Finans Merkezi Projesi’nde önemli eksikliklerin olduğunu, İYİ Parti iktidarında ise geniş ufuklu devlet projelerine geri dönüleceğini belirtir, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.

Buyurunuz Sayın İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine partim adına söz almış oldum. İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin gerekçesinin girişinde şöyle deniliyor: “Günümüz ekonomik ekosisteminde sürdürülebilir ekonomik büyümeyi hedefleme ve finansal piyasadan geri kalmamak amacıyla İstanbul’da bir merkez kurulması…” Tabii, Türkiye’de birçok şeye ihtiyaç var, bizim gerek yasama olarak gerekse çalışmacılar olarak bir çalışmayı yürütürken “Genel ihtiyaçlarımız neler ve fotoğraf nasıl görünüyor ülkede; ona göre neler yapılabilir?” konuşmak lazım. Tabii, önce finans ne demek ona bir baktığımızda, aslında finans risk almadan bankaların, senetlerin, fonların, kredilerin, yatırımcıların paradan para kazanması, kabaca böyle, paradan para kazanması. Bir taraftan üretimden söz edilmiyor, bir taraftan faize karşı çıkıldığı söyleniyor, bir taraftan asıl amacı paradan para kazanmak olan, emek hiç harcamayan finans kuruluşlarına yer yapılıyor. Peki, dünyada var mı? Var çünkü dünya bu eşitsizlikle beraber bu problemi Davos’ta, birçok yerde tartışıyor yani “Dünyanın gidişatı, bu makas açılması nereye gidiyor?” diye. Peki, risk olmaması ne demek? Bir yerde, hep siz para kazandığınızda, para sahipleri risksiz alan düşünüyorlar; risk olmaması için neresi lazım? Riskin olmaması için en başta hukukun olması lazım, hukukun işlemesi lazım, güven ortamının olması lazım; çatışma, savaş ortamı olmaması lazım, gerginliklerin olmaması lazım, baskının olmaması lazım; barış koşullarının yerinde olması lazım yani sadece finans kurumları için değil, aslında her yurttaş için yaşanabilecek ortam budur. Bir diğeri nedir? O ülkede yaşayan en az geliri olanlar ile en üst geliri olanlar arasında büyük bir uçurumun olmaması lazım. Türkiye fotoğrafına zaten bakacağız. İstanbul büyük bir kent, dünyada sayılı bir kent. İstanbul'da bir finans merkezi açılıyor. 1,5 milyon metrekare, hesapladım, 210 futbol sahasından daha büyük böyle bir alan açılıyor. Peki, bir finans merkezi açıldığında, bir finans merkezi kurulduğunda neyin kriter alınması lazım? Neye bakılması lazım? Yani dünya finans sistemiyle bir kere bağdaşması lazım, uyum içerisinde olması lazım. Dünya finans sistemindeki olmazsa olmazlar nedir? Dünya Ticaret Topluluğunun olması lazım, Dünya Bankasının olması lazım ve -programları konusunda IMF'yle ilgili hep konuşuyorsunuz- IMF’nin olması lazım. Demek ki aslında bir şekilde anlaşıyorsunuz ve burada bir faiz çalışmış olacak ama Türkiye'deki fotoğraf ne? Sabahtan beri gerek birinci bölümde gerek maddeler üzerinde ne konuştuk? Kredi Risk Primi (CDS) bir endeks oluşturmuş, bir ülke veya bir kurum para verdiğinde bu endekslere göre vermesi lazım; yüzde 800’lerde rakam ifade ediliyor. Ya, olmaması gereken… Neden çok riskli bir ülke? Türkiye şu anda öyle görünüyor. Peki, Türkiye fotoğrafı ne? Yani İstanbul Finans Merkezi’yle beraber Türkiye'deki fotoğrafa baktığımızda özgür basın var mı? Yok. Yani sabah araştırma önergesinde de konuştuk. Daha yeni, Diyarbakır'da özgür basına yönelik bir gizli tanığın -ne sihirli şeyse her şeye bir gizli tanık- beyanları alınıp bu dönemin olmazsa olmazı olan, hukukun ötesinde, en çok sesi duyulması gereken yerde basın susturuluyor ve ne oluyor? Van'ın Başkale ilçesinde bir köyde, bir gözaltı için saatlerce silah sıkılıyor, kadınların çığlıkları var; çıt çıkmıyor. Peki, bunu hangi basın duyuracak? Yok. Eşitsizlik var mı? Çok.

Yargıda atama yapıyorsunuz, atamalar da öyle bir hâle geldi ki Kobani davasının hâkimi çete üyesi çıkıyor ve bir kısım eski çete üyeleri nedeniyle Gültan Kışanak, Selahattin Demirtaş, Selçuk Mızraklı, İdris Baluken, bir kısım arkadaşlarımızın hepsi içeride; bırakılmaları gerekirken tekrar yargılanıyorlar.

Yerel yönetimler olmazsa olmazlardan biridir. Ya, ülkenin bir bölümünde kayyumlar atanmış, iki ayda bir uzatıyorsunuz. İnsan uzatırken bile der ki: “Ne oluyor?” Öyle bir hâle geldi ki her değişen kaymakamla, her değişen valiyle kayyum da değişiyormuş gibi oluyor; yasada öyle bir hüküm de yok çünkü kayyumla ilgili düzenleme ayrı. Öyle bir hâle geldi ki kayyumların hırsızlığı, kayyumların yolsuzluğu belgelenmiş Sayıştay raporlarında, müfettiş raporlarında. Herhangi bir kayyum içeride mi? Hayır, yok ama ikide bir çıkılıp seçilmiş, makamı gasbedilmiş insanlarla ilgili konuşuluyor; bir kısmı içeride, bir tane delil yok, bir tane ispatlanmış yolsuzluk, hırsızlık yok ama yolsuzluğu, hırsızlığı ispatlanmış kişiler dışarıda ve idare onları koruyor. Birçok yerde işkence yapanlara, kötü muamele yapanlara ceza verilmiyor, cezasızlık uygulanıyor ama baskı, korku yaygınlaşmış ve sosyal medyada giderek yaygınlaşıyor. Buna benzer birçok olay yani Demirtaş davası, Kavala’dan Gezi davasına... Böyle ülkeye kim gelir, hangi finans kurumu gelir? Kara parası olanlar gelir; işte, varlık barışı için çıkarıyorsunuz, “Kim olursan ol, gel.” diyorsunuz. Bu “Kim olursan ol, gel.” demek “Tekkeye gel, aklan, kendini arındır.” demek değil, “Gel burada keyfine bak.” demek. Nasıl keyfine bakacak? Sen eğer 3 ülkede aktif görev yapıyorsan, şirketin 3 ülkede aktif çalışıyorsa ve sen bulunduğun ülkelerden hangisini tercih ediyorsan ben onun hukuk sistemini uygulayacağım. Bir taraftan, parayı kaçır, kara parayı getir; istediğin ülkenin yani hangi ülkede güçlüysen oradaki ülkenin hukuk sistemini uygula. Böyle mi yapacaksınız? Böyle bir düzenleme getiriliyor ama ülkede açlık sınırı 6 bin küsur, yoksulluk sınırı 19 bin küsur; hayat pahalılığı artmış, insanlar temel ihtiyaçlarını alacak düzeyde değil ve herkes önümüzdeki günlerde nasıl bir maaş düzelmesi olacak, ne olacak merakında; biz burada İstanbul Finans Merkezi’ni konuşuyoruz.

Kayyumlardan söz ettim, bir özellik de şu: Yerel yönetimler… İstanbul’da bu merkez kuruluyor, Ümraniye ilçesinde kuruluyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına yetkiler verilmiş; arazisinde, arsasında, planlamasında, jeopolitik, jeoteknik düzenlemesi, her şey oraya verilmiş, belediye yok. Hani yerel yönetimlerin şeyi? Yani bir taraftan kayyum atadığınız yerlerde zaten yapmışsınız, atamadığınız yerde de elini kolunu kelepçeleyip hiçbir şey yaptırmayacaksınız. Sayın Cumhurbaşkanı, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğunda böyle bir yasa çıksaydı ne derdi acaba? İstanbul’da oturuyor ve kendisi orada; çöp toplayacaksın, kanalizasyondan sorumlusun, içme suyundan sorumlusun, parkından sorumlusun, toplu taşımasından sorumlusun ama sen yetkisizsin.

Bir diğeri, arkadaşlar -Sayın Yeneroğlu burada, aramızda yok- burada, Ankara'da Somali gibi bir yer olmuş; tabela var, renkler var, isim var ve ne biliyor musunuz? Türkçe dışında bir dil kullanıldığı için polisler hakaret ettiler, tehdit ettiler ve -bununla yetinilmemiş- Emniyet Genel Müdürlüğü onunla ilgili bir kınama metni çıkardı, suç duyurusunda bulundu.

Peki, Somalililer burada bu işi yaparken, kendi dilinde yaparken İstanbul Finans Merkezi’nde ne yapılıyor? 1926 yılında çıkarılan “İktisadi kurumlarda Türkçe dışında başka bir dil kullanılamaz.” hükmü kaldırılıyor. Finans Merkezi’nde istediği dille konuşabilir, istediği dille yazışma yapabilir, istediği dille çalışabilir. Siz birileri geldiğinde, parası olmadığında, para için çalıştığında itiraz ediyorsunuz. Peki, siz, bu ülkede 20-25 milyon Kürt Kürtçe konuştuğunda niye onunla ilgili bir düzenlemeyi düşünmüyorsunuz? Defalarca konuşulmasına rağmen ve bir kısım düzenlemeler yapılmasına rağmen… “TRT Kurdî” demişsiniz. Ya, bu Mecliste bile konuşamıyoruz. Ama demek ki kara para, para getirene 26’da, olmazsa olmaz, burada konuştuğumuzda itiraz edenler şimdi parmak kaldıracaklar, oylayacaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Bu mudur sizin eşitliğiniz, bu mudur adaletiniz? Ve sonra da Türkiye Cumhuriyeti gri listeye girmiş... Ya, isteyen kara parayı getirsin, isteyen buradan para kaçırsın, şirketler para götürsün, dünyanın çeşitli merkezlerine para yatırsın, ses çıkarmayacaksınız ve bunu düzenleyeceksiniz.

Bir diğeri ne? Buraya gelen yabancılara her türlü kolaylığı sağlıyorsunuz; kurumlar vergisi, vergi istisnası, kirada kolaylık, parası olduğu için her türlü ortamı yaratıyorsunuz ve demişsiniz ki: “Yurt dışından gelen on yıl çalışmış elemana yüzde 80, beş yıl çalışmışa yüzde 60 vergi kolaylığı sağlıyorum ama bir şartla; Türkiye’den üç yıl uzak olması lazım.” Sonra çıkıyorsunuz, diyorsunuz ki: “Gidiyorsanız gidin.” Aslında Türkiye’de kimseye “Kalın.” demiyorsunuz. “Gidin ki üç yıl sonra ben sizi çağırayım.” diyorsunuz. Sizin anlayışınız bu mudur, eşitlik anlayışınız bu mudur? Nereden bakarsanız bakın hiçbir yanından tutulur bir tarafı yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Selamlayayım efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın İpekyüz.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Finans merkezleri özgürlüğün, güvenin, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün olmadığı yerlerde gelişmez, olmaz. Ama ne olur? Kara para sahipleri, kirli para sahipleri, silah tacirleri, sağlıkta bütün dünyayı zehirleyenler gelip buradan paradan para kazanır. Ve kimin parasını kazanır? Kimin vergisi siliniyor? Hepimizin cebinden çıkan, yüzde 99’u vergi veren, yüzde 1’i yiyen kesimin aracılığıyla bunu yapmış olur. Vergi silme, vergi istisnası nedir biliyor musunuz aynı zamanda? Vergiyi kaçırmaktır, vergiyi birilerine vermektir. Olması gereken, bu konuda düzenleme yapılması lazım. Biz sonuçta finans merkezi değil, tümüyle özgürlük ortamının olmasını istiyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Emine Gülizar Emecan.

Buyurunuz Sayın Emecan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli Kurul üyeleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’ni görüşüyoruz. Ben de Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, İstanbul’da bir finans merkezi oluşturma fikrinin ortaya çıkması ve İstanbul’u küresel bir finans merkezi hâline getirme çalışmaları yaklaşık on beş yıl önce başlamıştı. 2009 yılında İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Stratejisi ve Eylem Planı yürürlüğe girmişti, Onuncu ve On birinci Kalkınma Planlarında da vurgulanmıştı, bugün geldiğimiz noktaya baktığımızda da Finans Merkezi inşaatı İstanbul Ümraniye’de 3,4 milyon metrekarelik bir alanda -bunun içinde 1,5 milyon metrekarelik kiralanabilir alan bulunuyor- ve yaklaşık yüzde 95’i tamamlanmış durumda. Şimdi, doğal olarak amaç ve hedefe yönelik düzenlemeleri yapmak üzere getirilen kanun teklifini Mecliste görüşüyoruz. Bu kanun teklifinin amacı Türkiye'nin finansal rekabet gücünü artırmak, hedefi de uluslararası finans kurumlarını ülkemize çekerek İstanbul’u dünyanın önde gelen finans merkezlerinden biri hâline getirmek olarak tanımlanıyor. Elbette, biz de ülke ekonomisinin büyümesi, istihdamın artması ve kalkınmamız için yatırıma ve sermayeye ülkemizin ihtiyacı olduğunu biliyoruz. Bu anlamda, ekonomik büyüklüğümüzün içinde finansal hizmetlerin payının artırılmasına ve Türkiye'nin rekabet edebilir bir finans merkezi olmasına hiçbir itirazımız yok ancak uluslararası bir finans merkezi olmak için nasıl bir altyapı, nasıl bir ortam gerekiyor diye de sormak lazım.

Şimdi, bir finans merkezi olabilmek ve küresel alanda rekabet edebilmek için binaları dikmek ve bu kanuni düzenlemeleri getirmek yeterli olabilecek mi? İnşaat alanını gezdik, gördük ama beton kuleler dikmekle acaba bir finans merkezi olunabiliyor mu?

Şimdi, bu teklifle ne getirdiniz? Bu teklifle yüksek oranlarda indirim, istisna ve diğer vergi avantajlarını sağlıyorsunuz. Örneğin, bu tanımlanan Finans Merkezi’nde yer alacak katılımcılar on yıl boyunca sıfır vergi ödeyecek ama ülkemizdeki vatandaşlarımız, yoksullar, esnafı, çiftçisi, memuru, işçisi vergisini bu ülkeye çatır çatır ödemeye devam edecek.

Şimdi, nitelikli insan kaynağı çekmek için kolaylıklar getiriyorsunuz. İşte, yurt dışında beş-on yıl çalışmış olmak kriteri acaba hangi finans merkezlerinde var dünyada diyoruz. Tamam, nitelikli insan kaynağını ülkeye çekmek için böyle bir düzenleme getiriyorsunuz. Peki, değerli arkadaşlar, Türkiye'deki bizim nitelikli insan kaynağı gençlerimizi neden bu ülkeden kaçırıyorsunuz, neden gönderiyorsunuz? Neden bizim kendi insan kaynağımıza, gençlerimize sahip çıkmıyorsunuz diye de sormak gerekiyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, Anayasa madde 3’te düzenlenen “Resmî dili Türkçedir.” kuralını da çiğniyorsunuz yani bu Merkezdeki şirketler istedikleri dilde anlaşma, sözleşme yapabilecekler, Türkçe zorunluluğu yok. Serbest bölgelerde uygulanan yöntemi finans merkezi için de uygulanabilir hâle getirdiğinizi düşünüyorsunuz. Peki, finans merkezi bir serbest bölge mi? Siz finans merkezini bir serbest bölge olarak tanımlıyor musunuz? Hayır, tanımlamıyorsunuz, aynı zamanda da özel hükümlere tabi olmayı getirip “serbest hukuk seçimi” gibi belirsiz kavramlar getiriyorsunuz. Bakın, bir şarkının bir nakaratı vardır “Ver Allah’ım, ver, ver…” diye, vermekten bıkmadınız, ha bire veriyorsunuz ve tüm bunları verince küresel sermayenin, finans çevrelerinin koşa koşa geleceğini mi düşünüyorsunuz acaba?

Şimdi, sermaye nereye gelir, biraz da ona bakalım. Siyasi ve ekonomik istikrar ve güvenin olduğu bir ülkeye gelir, değil mi? İstanbul’un finans merkezi hâline gelebilmesi için yasadan önce Türkiye'nin hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı, insan hakları, yolsuzluklarla mücadele gibi konularda çağdaş ülkelere yaklaşması gerekir. Siz, dünya finans sistemine hem karşı olacaksınız hem “Nas var.” diyeceksiniz hem de kendinizi dünya finans sisteminin içine konumlandıracağınızı ifade edeceksiniz. Nasıl olacak bu? Böyle olmayacak tabii ki. Ekonomi yönetimi çöktü, kur korumalı mevduat gibi araçlarla fakirden alıp zenginin cebine aktaran bir düzen kurdunuz.

Bakın, yılın daha ortasındayız, iktidar bir ek bütçe getiriyor değerli arkadaşlar. Yarın Plan ve Bütçe Komisyonunda bu ek bütçeyi görüşeceğiz. Üstelik de mevcut bütçenin -daha yılın ortasındayız, haziran ayındayız- yüzde 75’i oranında bir ek bu. Biz kasım ayında, bütçe görüşmelerinde artık bu bütçenin yetmeyeceğini, dövizdeki ani artışla bütçenin kadük olduğunu, ek bütçe yapmak gerekeceğini söylemiştik, uyarmıştık; hatta, bütçenin revize edilmesi gerektiğini ifade etmiştik ama uyarılarımız dikkate, ciddiye alınmadı. Bugün, halkın cebinden çıkacak bir ek bütçeyi konuşuyoruz. Bu ek bütçeyi yoksulun vergisi ve yaptığınız zamlarla oluşturuyorsunuz ama yine milletin vergilerini yandaş vakıflara, yandaş sermayeye aktaracaksınız. Yarın, bunların hepsini Komisyonda konuşacağız değerli arkadaşlar.

Şimdi, evet, tek adam rejiminin siyasi ve ekonomi politikalarıyla ilgili karar ve uygulamaları, biraz önce de anlattığım gibi, İstanbul’un finans merkezi olmasının önündeki en önemli engeldir. Mesela, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati Fransa’daki yatırımcılara ne demişti? “Bürokrasiyi alaşağı ederiz, arkamızda Cumhurbaşkanımız var, rahat olun, mevzuatı da değiştiririz.” Şimdi, bunu duyan yatırımcı bu ülkeye güven duyar mı diye de soralım. Hukukun Üstünlüğü Endeksi’ne bakalım, Türkiye’nin puanı 100 üzerinden 42; 139 ülke arasında sondan 23’üncü sıradayız. Hukuka güvenin olmadığı, sansür yasasıyla medyayı susturmaya çalışan bir ülkeye yatırımcı gelir mi? Ülkelerin yatırım yapılabilirliğini gösteren CDS risk primi 800’ü geçti, 900’lere doğru uçuyor, uçuşa geçti. Şimdi, bu ülkede istikrar ve güven ortamının sağlanması sizin döneminizde maalesef olmayacak gibi görünüyor, o yüzden, bu düzenin bir an önce değişmesi gerekiyor. Dolayısıyla da baktığımızda, yine bu Finans Merkezi’ni değerlendirdiğimizde yani Ankara’dan Merkez Bankasını, SPK’yi, BDDK’yi, kamu bankalarını -işte, Ziraat Bankası, Vakıfbank gibi bankaları- İstanbul’a taşımakla, o beton binaların içerisine kadrolarıyla birlikte götürmekle de finans merkezi olmuyor.

Teklifin ikinci bölümünde bazı teknik düzenlemeler de var, Finans Merkezi’yle ilgili idari düzenlemeler. Mesela, idari yönetimi yirmi yıl boyunca Türkiye Varlık Fonu altında kurulan şirkete ait olacak. Şimdi, bu şirket İstanbul Finans Merkezi içerisindeki tüm güvenlik, temizlik, ulaşım, otopark işletmesi, tanıtım işleri, kiralama, enerji, bakım, onarım ve peyzaj düzenlemesi işlerini yapmaya tek başına yetkili olacak, yaklaşık 100 bin kişiye hizmet sunacak. Hizmetleri yürütmek için kaç kişinin işe alınacağı ve bu işçiler ile yönetici konumundaki kişilere de ne kadar ücret ödeneceği açıklanmadı, bir belirsizlik var. İşe alımlar kişisel tercihlerle yapılacak, öyle KPSS falan yok yani kendi istediği usul ve yöntemlerle personel alacak İstanbul Finans Merkezi, istedikleri usul ve yöntemlerle de çalıştıracaklar.

Şimdi, teklifin 9’uncu maddesine baktığımız zaman, İstanbul Finans Merkezi’ndeki plan, parselasyon, arsa, arazi düzenlemesi, kentsel tasarım projeleri ve benzeri işleri yapmak, yaptırmak ve onaylama yetkisi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına verilmekte. Şimdi, değerli arkadaşlar, burası çok önemli. Neden önemli? Çünkü bahsettiğimiz şehir İstanbul, İstanbul Büyükşehir Belediyesi 2019’a kadar iktidar partisinin yani sizlerin yönetimindeydi ama bugün muhalefetin yani Cumhuriyet Halk Partisinin yönetiminde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi acaba hâlâ sizin iktidarınızın elinde olsaydı bu maddedeki düzenlemeyi getirir miydiniz? Buradaki tüm yönetim yetkilerini Çevre ve Şehircilik Bakanlığına alır mıydınız? Elbette ki hayır. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bu alanda dışlandığını görüyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, siz şehirleri yönetirken yerel yönetimler ile merkezî yönetimlerin iş birliğini daha önce uyguladınız. Şimdi, baktığımızda, çöpleri kim toplar? Belediye toplar. Atık yönetimini kim yapar? Belediyeler yapar. Ve aynı zamanda yerel yönetimlerin güçlendirilmesiyle ilgili düzenlemeleri de siz getirmediniz mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Peki, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu diye sormak istiyorum. Bu, hangi hukuk devletinde hangi hukuk kuralına yakışır, hangi hukuk kuralına uyar? Siz, bir hukuk devletinde yapılmayacak şekilde yerel yönetimlerin yetkilerini aslında bu tür uygulamalarla gasbetmeye çalışıyorsunuz ancak istediğiniz kadar bunları yapmaya çalışın, siz bu konuda sonuç alamayacaksınız.

Yine, 10’uncu maddeye göre bu kanunun uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Cumhurbaşkanı tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleniyor; oldukça geniş ve belirsiz bir düzenleme alanı var, her şey yönetmeliklere bırakılıyor.

Sonuç olarak, İstanbul Finans Merkezi Kanun Teklifi’nin bu şekilde kanunlaşmasına biz karşıyız, onay vermiyoruz, rengimiz de rettir, “ret” oyu vereceğiz ve en kısa sürede de bu ülkenin ihtiyacı olan bir yönetim değişimidir dediğim gibi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) – Bu ülkede bir yönetim değişimiyle, iktidar değişimiyle birlikte ancak bu ülke nefes alacak, güven ve istikrar sağlanacak. Doğru finansal bir yönetimle, doğru finansal araçlarla Türkiye’yi tekrar yatırım yapılabilir bir ülke hâline biz getireceğiz. En kısa sürede seçime gitmek ve sizin tek adam rejiminden güçlendirilmiş parlamenter sistemi inşa etmek için var gücümüzle de çalışmaya devam ediyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Tamer Osmanağaoğlu.

Süreniz on beş dakikadır Sayın Osmanağaoğlu.

Buyurunuz Sayın Osmanağaoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 338 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini en derin saygılarımla selamlıyorum.

Ekonomik istikrarın, finansal kalkınmanın ve sürdürülebilir büyümenin öneminin hızla arttığı bir dönemden geçilmektedir. Bu manada, ülkemizin küresel arenadaki rekabet gücünü artırma yönündeki attığı her adım çok daha büyük anlamlar taşımaktadır. Önümüzdeki on yıl içinde dünyanın en önemli 10 küresel finans merkezinden biri olması düşünülen, on yılda 250 milyar dolar gibi büyük bir gelire vesile olacağı öngörülen İstanbul Finans Merkezi’nin Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşmasında önemli katkılar sunacağı muhakkaktır. Serbest piyasa koşullarında büyüme hedefinde ciddi bir merhale katedilirken, enflasyonla mücadele konusunda özellikle de vatandaşlarımızın enflasyon karşısında alım gücünün düşmemesi için ciddi adımlar atılırken uluslararası arenadaki rekabet gücümüzü artıracak, bürokrasiyi minimize edecek adımların atılması, ülkemizin her yönüyle büyümesi adına kararlı olduğunun da bir göstergesidir.

Hiç şüphe yok ki komşu coğrafyamızda yaşanan ekonomik, sosyal ve siyasi krizlere rağmen, Türkiye'nin her yönüyle ne kadar güvenli bir liman olduğuna tüm dünya şahitlik etmektedir. Bölgesel kaosların küresel tedarik zincirlerinin üzerinde telafisi zor etkiler bıraktığı bir dönemde, Türk medeniyetinin beşiği, Türk milletinin göz bebeği İstanbul'un finans alanında dünyanın önde gelen merkezlerinden biri olması için adım atılması kaçınılmazdır. Özellikle, piyasalardaki oynaklıklarıyla, her türlü ayak oyunlarıyla Türkiye'den taviz koparmaya çalışanların tüm şiddetiyle saldırdığı bir dönemde, finans alanında hantallığı ortadan kaldıracak, aksaklıkları büyük oranda bertaraf edecek bir adım hepimiz için sevindirici, hepimiz için umut vericidir. Küresel düzeyde etkileri hissedilen ekonomik sıkıntılardan ülkemiz de etkilenmekte, özellikle, salgının hemen ardından patlak veren Ukrayna ve Rusya arasındaki savaşın ortaya çıkardığı sonuçlar ülkemizi, birçok devletin aksine, direkt ilgilendirmektedir. Ancak Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü ile Dünya Bankasının dahi küresel ekonomide derin durgunluk uyarısında bulunduğu küresel ekonomi için 2022’ye ilişkin büyüme beklentisini yüzde 4,46’tan yüzde 3’e düşürdüğü, 2023’e ilişkin büyüme tahminini yüzde 2,8 olarak açıkladığı bir dönemde, aynı kurumların hem 2022 hem de 2023 için Türkiye'nin büyüme oranlarını olumlu yönde revize etmesi, işsizlik oranlarındaki beklentilerini düşüş istikametli güncellemesi, birçok uluslararası kuruluşun ABD ve euro bölgesi büyüme tahminlerini aşağı yönlü revize ederken Türkiye’ye dair büyüme tahminlerini yukarı yönlü güncellemesi, Türk ekonomisinin ne kadar güçlü, Türkiye'nin ne kadar güvenli bir liman olduğunu gözler önüne sermektedir.

Diğer yandan, kabul etmeliyiz ki dünya genelinde enflasyon belirgin bir tehdit hâline gelmiştir. Birçok ülkede ekonomik tehlike vasat bulmuştur. Şüphesiz, bu sıkıntılı ve öngörülemez dönemler son bulacak, Türkiye, bugün gösterdiği sabrın meyvelerini çok kısa zaman sonra almaya başlayacaktır. Biliyoruz ki bu maratonun içinde sergileyeceğimiz performans, milletlerarası yarışın içinde yer almak için atacağımız cesur adımlar, gelecekteki pozisyonlarımızın yegâne belirleyicisi olacaktır. Bugün görüştüğümüz bu kanun teklifi de bu kavrayışın neticesinde ortaya çıkmıştır. Bu sebeple, ülkemizin ekonomik büyüklüğünün içindeki payı yüzde 4 olan finansal hizmetler oranını gelişmiş ülkeler seviyesine yani en az yüzde 8 ila yüzde 10 seviyelerine taşıyacak adımların atılmasının yerinde ve önemli olduğunu görmekteyiz. Finansal hizmet ihracatının artırılmasının, cari açığın azaltılmasına da büyük katkılarının olacağı görmezden gelinmeyecektir. Hâlihazırda finansal hizmet ihracatında bir yükseliş olsa da bu konudaki potansiyelimizin sanıldığının çok daha üstünde olduğu su götürmez bir gerçektir. Ülkemizde toplam hizmet ihracatı içerisinde finansal hizmet ihracatının payı son on yılda ortalama yüzde 3 seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu oran, ortalama olarak dünyada yüzde 14 iken, gelişmiş ülkelerde yüzde 25, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı üye ülkelerinde ise yüzde 15’tir. Ekonomik büyüme hedeflerinden salgın ve ekonomik saldırılara rağmen vazgeçmeyen ülkemiz, ekonomik büyüklüğünün içindeki payı yüzde 4 olan finansal hizmetlerin oranını gelişmiş ülkeler seviyesine yükseltmek için önemli bir manevra yapmaktadır. Görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle getirilen düzenlemeler uluslararası finans kurumlarını ülkemize çekecek, İstanbul’un önde gelen uluslararası bir finans merkezi hâline gelmesini sağlayacaktır. Bu doğrultuda, İstanbul Finans Merkezi uluslararası rakipleriyle rekabet edebilecek, yaptığımız düzenlemelerle birlikte sağlanacak indirim, istisna ve diğer vergi avantajlarıyla uluslararası arenaya çok daha güçlü bir rekabet altyapısıyla girecektir.

Diğer yandan, Türk lirasının cazibesini artıracak adımları da önemsemekteyiz. Kurumlar arası iş birliğinin öne çıktığına, devletin bütün kurumlarının tam bir koordinasyon içinde enflasyonla mücadele konusunda ciddi ve sağlam adımlar attığına da şahitlik etmekteyiz. Bu bağlamda Milliyetçi Hareket Partisi olarak atılan bu adımları desteklemekte, ülkemizin ekonomik alanda vermiş olduğu tarihî mücadeleyi amansız bir şekilde desteklemekteyiz. Bu mücadeleden Türk devletinin milletiyle birlikte çok daha güçlü çıkacağından hiçbir şüphemiz bulunmamaktadır. Her ay tüm zamanların ihracat rekorlarını kıran, bölgesel ve küresel her türlü zorluğa rağmen üretme kabiliyetini kaybetmeyen, tedarikçi gücünü her hâlükârda göstermeyi başaran ülke Türkiye’dir. Sadece mal ihracatında değil; turizm, yazılım gibi hizmet sektörü ihracatında da bundan sonra finansal hizmet ihracatında da kendisinden bahsettirecek ülke yine Türkiye’dir. İnanıyoruz ki fil çoğalsa da ebabilden umut kesilmez; firavunlar azsa da Nil’den umut kesilmez. Türk milletine, Türk devletine, Türk ekonomisine inancımız da güvencimiz de tamdır.

Değerli milletvekilleri; bir vesileyle belirtmek isterim ki hakiki bağımsızlık için en az savaş meydanlarında kazanılan zaferler kadar önemli bir husus daha vardır, bu da iktisadi bağımsızlıktır. Bir millet ancak ekonomik alanda da hür ve müstakil davranırsa hürriyetine kavuşur. Tarih aksini hiçbir zaman yazmamıştır fakat paranın gücüyle dağılan ülkeleri, finansal saldırılarla köleleşen toplumları çokça kaydetmiştir. Bu gerçeğin bilincinde olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşı’nın hemen akabinde kollarını sıvamış, büyük bir iktisat kongresiyle genç devletin ekonomik yol haritasını çizmeye girişmiştir. Bunu gerçekleştirirken hem devlet bürokrasisini hem müteşebbisleri hem emekçileri bu sürece dâhil etmiştir. Kabul edilmelidir ki Avrupa’nın bile diktatörlerin pençesi altında inlediği bir dönem için bu yaklaşım çağın ötesinde bir vizyondur. Büyük Atatürk ekonominin bütün paydaşlarını bir araya getirmiş, bu büyük buluşmanın adresi olarak da güzel İzmir’imizi seçmiştir. İzmir için bu mühim hadiseye ev sahipliği yapmak paha biçilmez bir şeref vesikasıdır. Anadolu yaylalarından şahlanan Türk direnişi fakruzaruret içinde, yükselmiş bir düşmanı ezmiştir, yine aynısı olduğunda aynısını yapacağından da kimsenin şüphesi yoktur; en başta da Büyük Atatürk bundan emindir. Hatırlatmakta fayda var: Gazi Mustafa Paşa İzmir İktisat Kongresi’ni toplamış ve orada şu cümleleri sarf etmiştir: “Yeni Türkiye’mizi layık olduğumuz düzeye eriştirebilmemiz için mutlaka ekonomimize birinci derecede önem vermek zorundayız çünkü siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar ekonomik zaferlerle taçlandırılmamışlarsa devamlı olamazlar.” Boynumuza zincir geçirmek isteyenlere haddini bildiren, kapitülasyoncu zihniyete “Dur!” diyen irade budur; millî ekonomimizin temellerini oluşturan ve Misakıiktisadi’yi inşa eden anlayış budur; Atatürk’ün şahsında somutlaşan cumhuriyetimizin kurucu felsefesi budur. Türk Bayrağı’nı indirmek isteyen istilacı ordular nasıl bozguna uğradıysa kirli vizyon operasyonları ve ekonomik taarruzlarla Türk lirasının bağımsızlığına zarar vermeye çalışanlar da bugün aynı sonu yaşayacaklardır. Bilinmelidir ki verilen savaşın biri İstiklal Savaşı, diğeri de istikbal savaşıdır; memleketin istikbalini, Türkiye’nin geleceğini inşa etme mücadelesidir.

Şimdi, verdiğimizse istikrar savaşıdır. Bu sebeple, özel sektör tarafından kurulan teşebbüslerin devletçe desteklenmesi, dışarıyla rekabet edebilmek için sanayinin bir bütünlük içinde kurulması gerektiği karara bağlanmıştır. Şimdi de devletiyle, milletiyle herkes çalışacak; Türkiye’nin ekonomisi daha kararlı, daha müreffeh, daha güçlü bir hâle gelecektir.

Özetle, ekonomik gelişmemiz ve kalkınmamız, millî bağımsızlığımız için sağlanacak; siyasal bağımsızlık gibi, ekonomik bağımsızlık da temin edilecektir. Bugün küresel düzeyin getirdiği yeni mecralardaki varlığımızın da bir bütün içinde olması ve ekonomik bağımsızlık için atıldığı ortada olan bu adımı sonuna kadar desteklemekteyiz. Yaşadığımız tecrübeler, gelecek için atacağımız adımların en verimli laboratuvarlarıdır. Çağlar ve zamanlar arasında gerçekleştirilecek mukayeseler, geleceğimizin inşasındaki kilit taşıdır. Ekonomik bir ufuk derinliği yakalamak, hatta ufuk ötesini de görmek kabiliyeti kazanmak elimizdedir. Bu sebeple, yapıcı ve katılımcı, sağduyulu yaklaşımımız ülkemiz için, milletimiz için sonuna kadar devam edecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyor, hepinize iyi akşamlar diliyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.

Buyurunuz Sayın Erel. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; görüşülmekte olan kanun teklifi üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun, finans kanunu. Türkçesine baktığımızda parasal kaynak, parasal işlemler diyor. Bu parasal işlemlere baktığımızda, bu parasal işlemlerde kimler var? Paradan para kazananlar var, dövizi olanlar var, müteahhitler var ama bu parasal işlemlerde nedense halkımızın yüzde 95’i yok. Mesela, torununa harçlık vermekte zorlanan, evine ekmek götürmekte zorlanan ve 2.500 lira maaş alan emeklilerimiz yok. Gerçekten, emeklilerimiz çok zor durumda. Geçen Aksaray'da bir köye gittiğimizde bir emekli vatandaşımızın ifadesi aynen şöyle: “Hanım ‘herif’ dediğinde ödüm sıdıyor.” Yani ödüm patlıyor. Niye öyle söylüyorsun dediğimde “‘Tüp bitti.’ diyecek diye çok korkuyorum. Zira bir tüp 350 lira oldu. Tüp alacak durumumuz bile yok.” Tüp alacak durumu olmayan emekliler bu yasada yokken, dediğim gibi dövizine döviz katan, parasına para katan zenginler buralarda var.

Yine, nasırlı elleriyle, alın teriyle ülke ekonomisine katkı sağlayan ve açlık sınırı altında maaş alan asgari ücretliler bu parasal işlerde, parasal kaynak kanun teklifinde maalesef yok.

Geleceğimizi emanet ettiğimiz, çocuklarımızı emanet ettiğimiz özellikle büyükşehirlerde geçinemediği için yoksulluk maaşı altında ücret alan öğretmenlerimiz de bu parasal kanun teklifinde görünmüyor.

Yine, sabah namazıyla çilesi başlayıp yatsı namazına kadar çilesi devam eden çiftçilerimizin alın terinin, emeğinin karşılığına istinaden bu kanun teklifinde bir düzenleme bulamıyoruz. Çiftçilerimiz aynen şöyle diyor: “Günümüzün en büyük tefecisi, en büyük faizcisi Tarım Kredi Kooperatifleri ile kamu bankaları.”

Yine, hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımız bir koyun için harcadığı saman, yonca, yem bedelinin, koyun satıldığında bu bedeli karşılamadığını söylüyorlar. Bu kanunda teklifinde bu vatandaşlarımızın derdine derman yok.

Yine bir veli aradı, dedi ki: “Başkanım, bir kanun teklifi verin de çocuklar gene ikili eğitime geçsin.” Dedim ki: “Niye? Tekli eğitim daha güzel, dokuzda gidiyorlar, üçte geliyorlar; uykulara, oyuna doyuyorlar.” “Sizin için öyle de bizim için öyle değil. Öğlen arasında çocuğumun cebine beslenme parası, simit parası koyacak param yok. Tek dönem olursa sabah evde Allah ne verdiyse yer, içer, gider; öğlen de eve gelir, evde ne bulursa onu yer.” diyor. Bu kanunda bu babaların derdine derman yok.

Yine, üniversite döneminde Kredi ve Yurtlar Kurumundan kredi almak zorunda kalan ama atanamayan, iş bulamayan, evlenemeyen gençlerimizin bu KYK borçları altında uykuları kaçarken bu parasal kaynaklarda bu gençler maalesef kanun düzenleyenlerin aklına gelmemiş. Bin lira civarında maaş alan engelli vatandaşlarımızın maaşında da bir düzenleme görülmüyor. Yaşlı aylıkları da günümüz şartlarına göre maalesef vatandaşlarımızın temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamıyor.

Yine, baktığımızda, bir belediye başkanımızın “Ek bütçeyle genel bütçeye bir katma değer sağlayacaksınız ama özel bütçeli kamu kuruluşları yani belediyeler, işçi maaşlarının, girdilerin artmasıyla birlikte artık hizmet yapamaz duruma geldi. Mademki girdiler bu kadar çoğaldı, en azından toplu taşıma araçlarında mazottan, akaryakıttan bizlerden ÖTV, KDV alınmasın ve İller Bankasından gönderilen ödenekler de bu şartlar dâhilinde biraz daha artırılsın.” talepleri var. Taşeron işçiler -her defasında söylüyoruz- yani hiç kimsenin bir anlam veremediği bir yüzde 30, yüzde 70 kriteriyle, aynı yerde çalışan, mutfakta çalışıp mutfağı süpürgeyle temizleme işlemini yerine getiren bir işçi kardeşimiz kadroya alınırken bulaşık yıkayan diğer vatandaş kadroya alınmamış, buna bir anlam veremiyorlar, biz de bir anlam veremiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

AYHAN EREL (Devamla) – Ya bunların hepsini kadroya alın ya da kadroya aldıklarınızı tekrar dışarı mı çıkaracaksınız… Bu durum, çalışma huzurunu ve barışını ortadan kaldırıyor. Bizim, vatandaşlara tavsiyemiz, az kaldı, biraz daha dişinizi sıkın, biraz daha sabredin, Meral Akşener’in başbakanlığında Türkiye özlediği, hasret kaldığı güzel ve güneşli günlere kavuşacak diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

8’inci madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 338 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                         İmam Taşçıer                                                                     Ömer Faruk Gergerlioğlu                                                                Mahmut Toğrul

                                           Diyarbakır                                                                                  Kocaeli                                                                                   Gaziantep

                                        Erol Katırcıoğlu                                                                                                                                                                       Şevin Coşkun

                                             İstanbul                                                                                                                                                                                     Muş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerine söz isteyen Kocaeli Milletvekili Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu.

Buyurunuz Sayın Gergerlioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Finans Merkezi projesi tutmaz. Neden? Çünkü baştan sona çürük bir proje. Başı da çürük, yandaş firmalara verdiniz, pazarlık usulü yapıldı. 3,5 milyar dolara mal olan finans merkezi, içi boş bir merkez. Ya, “dış güçler” deyip duruyorsunuz değil mi? Arkadaşlar, AK PARTİ’li vekillere soruyorum: Biz iktidarınızı eleştiriyoruz, ekonomiyi eleştiriyoruz, ikide bir kalkıp diyorsunuz ki: “Dış güçler, dış güçler…” Yahu, dış güçleri siz getirdiniz işte. Şimdi, getirdiniz dış güçleri, diyorsunuz ki: “Ya, hangi hukuka göre istersen ona göre yargı olur.” “Dil olarak Türkçe olmayabilir. Vergi muafiyeti var, yeter ki gel, biz süper lüks bir finans merkezi yaptık, kiracı arıyoruz, dünyada kiracı arıyoruz. Ne olur bize bir kiracı gelsin.” diyorsunuz; hâl bu. Şimdi, bunun içi tamamen boş. Şimdi, bakın, dış güçleri böyle ha bire bizim önümüze getiriyorsunuz, A Haber mantığıyla. Ha bire dönüp durur biliyorsunuz A Haber'de “dış güçler, dış güçler...” Ne güzel, vatandaşı kandırmak çok güzel tabii. Batan bir ekonomi var, batmış bir gemi var ama dönüp dönüp “dış güçler” deyip duruyorsunuz. Ya, dış güçleri siz şimdi kendi elinizle çağırıyorsunuz arkadaşlar, AK PARTİ’li vekiller, görmüyor musunuz şu hâli? Dış güçleri kendiniz çağırıyorsunuz ama iç güçler dışarı gidiyor. Kim bu iç güçler? Ya, yüz binlerce gencimiz yurt dışına kaçıyor gidiyor. Sadece Kocaeli’de bakın, Körfez’de sadece bir mahallemizden, Yukarı Hereke’den 700 kişi gitti ya; sadece 700 kişi, bir mahalleden, daha gerisini söylemiyorum. Sadece gençler değil, on binlerce bilim insanı gidiyor. Dış güçleri çağırıyorsun, içerideki beyin dışarı doğru gidiyor. Öyle bir hâlde güya bir finans merkezi kuruyorsunuz, CDS puanının 945’leri bulduğu bir anda güya âlâyıvalayla bir finans merkezi kuruyorsunuz. Tutar mı bu? Tutmaz çünkü batmış bir ülke var, en güvensiz ülke olarak görülüyor. Yani borç verildiği zaman “En güvensiz ülkeye verdim.” diyerek en yüksek faizlerle borçlar veriliyor.

Başaramazsınız. Neden? İşte, bugün Prens Selman burada, büyük bir skandalın kahramanı burada; sonunda barıştılar Sayın Erdoğan’la yani Selman sanırım affetti. O kadar yalvarıldı ve Cemal Kaşıkçı dosyası da Suudi Arabistan’a gönderildi ve ardından Prens Selman geldi. Bu kafayla mı finans merkezi kuracaksınız arkadaşlar, bu kafayla mı?

Bakın, daha Ankara’da Somalilerin Saab lokantası, Somalili, Afrikalı kardeşlerimiz, gittim ben de lokantaya, şeker gibi insanlar, hiç kimseye bir zararları yok. Neymiş? Bir tabela asmışlar, tabelalarında millî renkleri sarı, kırmızı, yeşil... Hemen bizimkiler heyheylenmiş “Aman, sarı, kırmızı, yeşil olamaz.” Almışlar badanayla beyaza boyamışlar. “‘Saab’ ismi olamaz, yabancı isim.” Sen burada “İstanbul Finans Merkezi’nde senin dilinden olur.” diyorsun, öbür tarafta Afrikalının dilini reddetmeye çalışıyorsun veyahut da -komik duruma düşüyorsun- “Aman, Afrikalının iş merkezinde de Kürt tehlikesi var.” diyorsun; sarı, kırmızı, yeşilleri hemen beyaza boyayıp o tehlikeyi de gideriyorsun. Bakın, hangi kafayla…

Askerî öğrencilerin masum olduğunu yıllarca söyledim burada, yıllarca söyledim. Dün ne oldu? Yargıtay altı yıldır zindanlarda olan 66 askerî öğrenci konusunda tahliye kararı verdi “Pardon!” dedi ya, “Pardon!” Böyle bir rezalet olabilir mi? Altı yıl gencecik çocukları siz zindana atıyorsunuz, en sonunda bomboş bir dosya ve Yargıtay “Pardon!” diyor. Hulusi Akar’ın yüzüne söyledim: “12 Eylül darbesinde sen üsteğmendin. Bu çocuklar öğrenciydi. Sen şu anda Millî Savunma Bakanısın, bu çocuklar altı yıldır zindanda. Vicdanın bunu kabul ediyor mu?” Çıt çıkaramadı; buyursun, cevap versin. Bakın, altı yıl sonra bu çocuklar dışarı çıktı. Yazıktır, günahtır ya! Böyle bir hukukun olduğu ülkede mi finans merkezi kuracaksınız? Allah aşkına ya, bunun nasıl bir mantığı var?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bakın, geçen gün önerge reddedildi. Boydak kayyumu 25 milyon euroyla sırra kadem bastı Kayseri’de. Ya, sizin bütün işleriniz bu. Zaten memleketi yağma, talan ediyorsunuz; kayyumlarınız belediyelerde, şirketlerde her tarafı talan ediyor. Adam almış 25 milyon euroyu, pır diye kaçmış. Meclise getirilmiş, AK PARTİ ve MHP oylarıyla reddedilmiş, bunu tüm toplum duysun. Ya, böyle bir rezalet bu Mecliste reddedilmiş; bu kayyumların rezaleti, belediyelerimizdeki, şirketlerdeki kayyumların rezaleti reddedilmiş. Siz bu finans merkezi işini başaramazsınız; Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olursunuz. Neden? “Faiz neden, enflasyon sonuç.” dediniz, büyük bir ekonomik felaket var şu anda. Şimdi de güya böyle bir finans merkezi kuruyorsunuz, sonuç yine büyük bir hüsran olacak; perşembenin gelişi çarşambadan bellidir.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 338 sıra sayılı İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin 8’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

“Yabancı Personel İstihdamı

MADDE 8- (1) İFM’de faaliyet gösterecek katılımcılar ile en az üç ülkede aktif olarak faaliyet gösteren katılımcıların bölgesel hazine ve finansal yönetim merkezleri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 28/7/2016 tarihli ve 6735 sayılı Uluslararası İşgücü Kanunu uyarınca düzenlenen çalışma izni ile yabancı uyruklu personel çalıştırmaları mümkündür. Bu kapsamda yapılacak çalışma izni başvuruları 6735 sayılı Kanunun 16 ncı maddesi çerçevesinde istisnai olarak değerlendirilir.”

                                       Süleyman Girgin                                                                            Cavit Arı                                                                               Murat Bakan

                                              Muğla                                                                                     Antalya                                                                                      İzmir

                                            Ali Şeker                                                                                Erkan Aydın                                                                   Çetin Osman Budak

                                             İstanbul                                                                                     Bursa                                                                                      Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Çetin Osman Budak.

Buyurunuz Sayın Budak. (CHP sıralarından alkışlar)

ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin 8’inci maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, şimdi, dünyada kendiliğinden oluşan finans merkezleri… Demokrasinin geliştiği, insan haklarının, özellikle de hukukun üstünlüğünün geliştiği ekonomilerde kendiliğinden zaten finans merkezleri oluşmuştur; işte, buna Londra Borsası’nı verebilirsiniz, New York'u verebilirsiniz, hatta Singapur'u bile verebilirsiniz. Bir de yapay oluşturulanlar var. Yapay oluşturulanlara da örnek olarak Dubai'yi verebilirsiniz, Doha’yı, onun dışında Astana'yı verebilirsiniz ve bunlarda da böyle vergi istisnaları, teşvikler, destekler vardır ama dünyanın finans merkezlerinden biri olmaya sadece adaydır. Şimdi, İstanbul Finans Merkezi’ni biz bu şekilde, yapay şekilde oluşturmaya çalışıyoruz. Şimdi, bakacağız bakalım, yani İstanbul Finans Merkezi gerçekten -biraz önce saydığım- Dubai ya da Astana'dan daha iyidir –İstanbul- ve oradaki finans hareketleri daha iyidir ama yapay bir şekilde oluşturduğunuz bir alanın demokrasiyle taçlandırılmaması durumunda orada çok büyük başarı elde edemezsiniz. Şöyle bir örnek vermek gerekirse: Bir yere arı kovanlarınızı götürüyorsunuz, kuruyorsunuz -İstanbul Finans Merkezi’ni böyle düşünün- arı kovanlarını götürdük ve arıların yaşayabileceği bir ortam oluşturmanız gerekiyor. Merkez Bankanızı götürüyorsunuz, BDDK'yi götürüyorsunuz, devlet bankalarını götürüyorsunuz. O binaların içinde eğer demokrasi kültürü yoksa o arıları orada yaşatamazsınız. Şimdi, yabancı yatırımcının bir ülkeye gelebilmesi için orada ilk önce aranan demokrasidir. Ülkede demokrasi var mı? Maalesef yok artık. Peki, yabancı yatırımcı ne arar? Hukukun üstünlüğüne bakar, yargı bağımsız mıdır, ona bakar. Eğer yargı bağımsız değilse o ülkeye yatırımlarını getirmez. O ülkeye yatırımlarını getirebilmesi için önce bu altyapının oluşması gerekiyor. Var olan altyapıyı biz yok ettik. Şu anda var olan altyapı, yargının tarafsızlığı, bağımsızlığı tartışılır durumda, demokrasi tartışılır durumda, insan hakları -minimum olması gerekenler arkadaşlar bunlar- tartışılır durumda; gazeteciler içeride, siyasetçiler içeride. Böyle bir ülkede siz yatırım ortamını iyileştirmeden o arıları yaşatamazsınız. (CHP sıralarından alkışlar) Yatırım ortamının iyileştirilebilmesi için ilk önce bu saydıklarımızın hepsinin olması gerekiyor. O ortamda çiçekler yoksa bal da yok.

Şimdi, sadece binalara finans şirketlerini taşımakla dünyaya çıkıp “Ben finans merkeziyim.” demenizin birçok yolu var. Onun için reformları yapacaksınız, önce demokratik reformları. Peki, yaparlar mı? Yapmazlar. Hukukta bağımsızlık, tarafsızlık; yargıda tarafsızlık... İnsan hakları kurulur mu? Kurulmaz tabii ki. Minimum beklenen, yabancı yatırımcıların beklediği budur.

Bakın, Borsa İstanbulda bundan iki sene önce yabancı yatırımcı yüzde 66 oranındaydı, şimdi bu yarı yarıya düştü, yüzde 38’ler seviyesine gelmiş. Yılbaşından bugüne kadar aşağı yukarı 4 milyar dolarlık daha hisse senetlerini satıp çıkmışlar. Sıcak para gelmiyor, sıcak paranın gelebilmesi için ülkede yine saydıklarımızın olması lazım. Ülkenin CDS yani iflas riski primi 800’ün üstüne çıkmış. Yani bizim reel sektör için, finans sektörü için ve devlet için minimum borçlanma oranımız dolar bazında yüzde 11’e çıkmış. Böyle bir ülkeye finansman getirir mi insanlar yani böyle bir ülkeye yatırım yaparlar mı?

Şimdi, bir örnek daha vereyim size: UniCredit, İtalya’nın finans devlerinden bir tanesi, Yapı Kredinin hisselerini 2002’den sonra satın almıştı, bütün hisselerini satarak Türkiye’den çıktı.

İki: Herkes hatırlayacak, bir otomotiv firması Manisa’da fabrika kurmak istiyordu. Ülkenin altyapısını özellikle güçlendirebilmek için direkt Cumhurbaşkanı dünyanın hiçbir yerinde verilmeyecek teşvikleri verdi ve bu teşvikler bile Volkswagen’i ülkeye getirmeye yetmedi; gitti, Slovenya’ya fabrikasını kurdu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Hazır var olan doğrudan yatırımların tamamı sıraya girmiş, yurt dışına kaçıyorlar. Bakın, en son, Fiat, yirmi dört senedir Gebze’de Doblo üretiyordu, Türkiye’deki hatlarını kapattı, yurt dışına gidiyor ve aynı şekilde Honda’da da Türkiye’deki fabrikasını malıyla, mülküyle sattı, Türkiye’yi terk ediyor.

Şimdi, bir taraftan, İstanbul Finans Merkezi’ni kuracaksınız; bir taraftan, kendi elinizdeki yatırımcıları tutamıyorsunuz. Böyle bir ortamda, özellikle de anlaşmaların, sözleşmelerin kendi ana dilinizde olmayacağı… İstihdama inanılmaz destekler vermenize rağmen, sadece betonla, sadece binayla finans merkezi olmaz, bu anlayışın değişmesi gerekir; bu anlayışın değişebilmesi için de yeni bir iktidarın gelmesi gerekir. (CHP sıralarından alkışlar) Yeni bir iktidarın da demokrasiden yana olacağını zaten defaten söylüyoruz, hukukun üstünlüğünden yana olacağını defaten söylüyoruz ve bağımsız Türkiye için mücadele etmeye devam edeceğimizi burada beyan ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin 8’inci maddesinin (1)’inci fıkrasında yer alan “Kanunu uyarınca” ibaresinin “Kanunu’na göre” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                                                   Dursun Ataş                                                                             Yasin Öztürk

                                              Adana                                                                                     Kayseri                                                                                     Denizli

                                         İsmail Koncuk                                                                                                                                                                           Behiç Çelik

                                              Adana                                                                                                                                                                                    Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.

Buyurunuz Sayın Çelik. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 338 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi üzerinde görüşlerimi sizlere arz edeceğim.

Biliyorsunuz, bir devletin kudreti onun sahip olduğu güçlü kurumlarıyla kaimdir. Demokrasi, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı gibi üstün medeni değerler gerek devletin gerekse milletin uygarlık düzeyinin ölçütleridir ancak bağımsızlık ve egemenlik yoksa devletin varlığından da bahsedilemez. Ayrıca, ekonomideki ilerlemeler bu vatan coğrafyasında kalıcılığımızı sağlayan temel faktördür. Ekonomide coğrafi dağılımın dengeli olması, beşerî unsurun bu dengeye uygun olarak yurt sathında yaşıyor olması geleceğimize dair en önemli düsturdur. Fakat son yirmi yılda görüyoruz ki kırsal kesim insanı, tüm tarımsal faaliyetleri terk ettirilerek şehirlere göçe zorlanmıştır. Böylece, doğudan batıya, doğudan bilhassa İstanbul'a ve çevresine, iç kesimlerden sahillere yoğun göçler gerçekleşmiştir. Çevre sorunlarını bir tarafa bıraksak dahi İstanbul'a ihanet edilmiştir arkadaşlar. Evet, başkentte bulunan tüm kamu bankaları, finans kuruluşları, Merkez Bankası, BDDK, SPK, hatta İş Bankası İstanbul'a taşınmıştır ve bazıları da taşınmak üzeredir. Geçmişte, savaş koşullarında tahliye ve kabul bölgeleri tespiti vardı, Trakya ve İstanbul tahliye bölgesiydi. Görüyoruz ki bu uygulama bütünüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bugün olası bir saldırıda açık hedef olacak olan İstanbul'daki stratejik merkezler ve finans kurum ve kuruluşları Türkiye'de tüm ekonomik faaliyetlerin bütünüyle çökmesine yol açacak bir riske muhataptır, buna bağlı olarak savunma planlarında olmadığını anlıyoruz. İşte arkadaşlar, bu mantık İstanbul'u hem katlederken hem de savunmasız, aciz ve zavallı bir duruma düşürmektedir. Esas olan, finans piyasalarına hükmeden -başta bankalar olmak üzere- tüm kurum ve kuruluşlarımızı, başta başkent Ankara olmak üzere, yaygın yerleşime uygun hâle getirmektir.

Değerli arkadaşlar, bilindiği üzere, İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Stratejisi ve Eylem Planı 2009 yılında DPT tarafından hazırlanmıştı. O gün hazırlanan belge ile bugün görüşmekte olduğumuz teklifi karşılaştırdığımızda karşımıza çıkan gerçek, devletin kurumsal kapasitesindeki gerilemedir, on üç yıllık süre içerisinde iktidarın vizyon ve siyasi aklındaki savrulmadır. 2009’daki DPT raporu bir üst yapı projesiydi, şimdi görüştüğümüz teklif için bunu söylemek mümkün değildir. Elbette bu asla muvaffak olacak bir proje değildir. Özetle; betonlaşma, ihale, fesat, talan, emlakçılık, rant, haksız ve sebepsiz zenginleşme; başka bir şey söylemeye gerek yok.

Teklifin 1’inci maddesi zaten amaç olarak bunu açıklıyor ve “…küresel finans merkezlerinden biri olmasını sağlamaktır.” diyor son cümlesi, görüyorsunuz işte. AKP’nin “İstanbul Finans Merkezi” diye ortaya attığı gerek sermaye olarak gerek kurumsal yapı olarak muhkem bir merkez görünümü vermemektedir, sadece AKP’nin “merkez oluşturma” adı altında rant devşirmek dışında da zaten bir hedefi yoktur.

Değerli milletvekilleri, bütçe disiplinine inanmayan bir AKP iktidarı var başımızda. Bütçe kanununu çıkardılar, şimdi ek bütçe getiriyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Ek bütçe 1 trilyon 80 milyar TL’lik teklif olarak TBMM’ye gönderiliyor. Bu, ne yaman çelişkidir? İşte, millî ekonomiyi yerle yeksan eden, yolsuzluk ve talanı oldukça yaygınlaştıran; yalan, fitne, fesatla ülke yönetmeyi alışkanlık hâline getiren iktidar, sizce finans merkezi konusunda samimi ve dürüst olabilir mi? Biz, bu malum zihniyetin İstanbul’a finans merkezi yoluyla bir ihanet daha yapacağına inanıyoruz, bu sebeple karşı çıkıyoruz. Teklifin 8’inci maddesi de yabancı uyrukluların istisnai çalışma iznine ilişkin bir düzenleme içermektedir.

Sözümü burada noktalarken hepinize tekrar saygılar sunuyorum, teşekkür ederim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci madde kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde 2 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 338 sıra sayılı "İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi”nin 9’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                         Özgür Karabat                                                                             Mahir Polat                                                                              Erkan Aydın

                                             İstanbul                                                                                      İzmir                                                                                       Bursa

                                          Murat Bakan                                                                          Süleyman Girgin                                                                             Ali Şeker

                                               İzmir                                                                                      Muğla                                                                                     İstanbul

                                                                                                                                          Cavit Arı

                                                                                                                                            Antalya

Taşınmazlara ilişkin düzenlemeler

MADDE 9- (1) İFM'de bulunan taşınmazlar, yalnızca projesinde ve yönetim planında belirlenen amaçlar doğrultusunda kullanılabilir. İFM'de her tür ve ölçekteki mekânsal plan, parselasyon planı, arsa ve arazi düzenlemesi, jeolojik ve jeoteknik etüt, mikro bölgeleme, harita ve kentsel tasarım projeleri yapmaya, yaptırmaya ve onaylamaya İstanbul Büyükşehir Belediyesinin olumlu görüşünü alarak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yetkilidir.

(2) İFM yönetim planı ve işletme projesi yönetici şirket tarafından hazırlanarak resen tescil ettirilir.

(3) Katılımcı belgesinin herhangi bir sebeple iptal edilmesi durumunda, katılımcıların İFM'de faaliyette bulunmak üzere yaptıkları kira sözleşmesi de kendiliğinden sona erer. Kira sözleşmesi tapuya şerh edilmişse yönetici şirketin talebiyle şerh terkin edilir. Bu şekilde sona eren kira sözleşmelerine konu taşınmazların tahliyesi hakkında 4/12/1984 tarihli ve 3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyedliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Özgür Karabat.

Buyurunuz Sayın Karabat. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu kanunla getirilmekte olan tek durak büro yapılanmasıyla ilgili birkaç eleştirimi sizlerle paylaşmak isterim. Birincisi ve bence en önemlisi, burada şöyle bir madde var: Görev yapacak bakanlıkları sayıyorsunuz, onların temsilcilerini sayıyorsunuz ve sonra “İlgili ilçe belediyesi.” diyorsunuz. İlgili ilçe belediyesiyle ilgili düzenlemeyi zaten daha önce Ümraniye ve Ataşehir’in sınırlarını düzenleyerek yaptınız ve CHP’li Ataşehir Belediyesini sınır dışı ettiniz. Peki, İstanbul Büyükşehir Belediyesinden ne istiyorsunuz? Ya, değerli arkadaşlar, bir şey soracağım size: Burası yapıldığında 100 bin insanın hareket hâlinde olduğu bir merkez olacak, 100 bin insan hareket edecek ve burası, 100 bin insan hareket ettiği gibi, aynı zamanda, siz 2018’de burayı bitirmek istediniz, 2018’de eğer olsaydı metro yüzde 4 bitmişti, şimdi İBB burayı yüzde 55’lere yakın olarak tamamlamış ve 2024’te 550 milyon euro yatırım yaparak burada Ümraniye-Ataşehir-Göztepe metrosunu açmış olacak. Ne istiyorsunuz İstanbul Büyükşehir Belediyesinden? Niye istemiyorsunuz, bu kin niye? Sonra, bu kadar devletin kurumlarının birbirinden nefret ettiği bir ülkeye hangi finans merkezi gelir, hangi finansçı yatırım yapar? Bir mantığı var mı yaptığınız işle? Hem dünyaya “Gelin buraya, finans getirin.” diyorsunuz hem de “Biz İstanbul Büyükşehir Belediyesini istemiyoruz.” diyorsunuz, böyle bir yatırım anlayışı olabilir mi değerli arkadaşlar? Bakın, üstelik, burası o kadar büyük bir alan ki 600 bin metrekarelik bir alanda 3 milyon metrekarelik bir inşaat alanı ve yaklaşık 3,5 milyar dolarlık maliyetli bir alan ve siz burada İstanbul Büyükşehir Belediyesini saf dışı bırakıyorsunuz. Kabul edilebilir bir şey değildir ve sizin siyaset anlayışınızı ortaya koyan bir anlayıştır.

Devamı: Peki, diyorsunuz ki: “İlgili bakanlıkça…” Hangi bakanlık? Hangi bakanlık belli değil. Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisinden bahsediyorsunuz; İstanbul Finans Ofisi kuruyorsunuz, taşra teşkilatı bile olmayan Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisinin bu işleri yapacağını söylüyorsunuz. Peki, Maliye Bakanlığı ne iş yapıyor? O zaman kapatın Maliye Bakanlığını.

Devam edelim: Bir yönetmelikten bahsediyorsunuz, “ilgili yönetmelik çerçevesinde düzenlenir” diyorsunuz. Yönetmeliği kim çıkartacak? O da belli değil.

Değerli arkadaşlar, bakın, ekonomi, finans, öngörüsü olduğu yere, önünü görebildiği yere gelir. Peki, Türkiye’de böyle bir şey var mı? Hayır. Çünkü siz bütçenizi yapalı daha altı ay geçti, yüzde 80 sapması var. Buraya gelir mi değerli arkadaşlar?

Peki, başka bir şeyden bahsedeyim: Kamu bankaları buraya gelecek, kamu bankalarına güreşçileri atıyorsunuz, liyakati olmayanları atıyorsunuz; ya, öyle bir durumdayız ki değerli arkadaşlar, “makro” desem “market” anlayacak “mikro” desem “kısa dalga fırın” anlayacak adamları bankaların yönetim kuruluna getiriyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Friedman’dan bahsetsem, onun para teorisinden, miktar teorisinden bahsetsem araba markası anlayacak insanları yönetim kurullarına koyuyorsunuz, ondan sonra diyorsunuz ki: “Biz uluslararası finans merkezi açacağız.”

Bakın, değerli arkadaşlar, bir şeyi anlatmamda fayda var: Nasıl adalet sarayları yaparak adaleti tesis edemezseniz -ki edemediniz, suçlu üretiyor sisteminiz- büyük binalar yaparak da finans merkezleri oluşturamazsınız. (CHP sıralarından alkışlar) Bakın, dünyadaki bütün finans merkezlerine bakın, ne binayla var oldular ne de kanunla var oldular. Burası Tokyo Finans Merkezi, ne kadar küçük bir merkez değil mi? Peki arkadaşlar, Wall Street hiç büyük bina mı? Kanunla mı düzenlendi buralar, kanunla mı var oldu? Bu da bizim finans merkezimiz. Şu büyük binalardan bir tanesine de “Selçuklu eseri” diyorsunuz. Ayıp etmeyin Selçuklu’ya. Selçuklu’ya saygınız olsa “Türkçeyi kaldıralım.” demezsiniz, “Kayıtlar Türkçe tutulmasın.” demezsiniz, “Yabancı dille tutulsun.” demezsiniz değerli arkadaşlar.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Değiştirdik onu.

ÖZGÜR KARABAT (Devamla) – Bakın, ben size bir şey söyleyeyim, bu kafayla giderseniz, siz “Kayıtlar Türkçe tutulmasın.” derseniz birisi oraya ne der biliyor musunuz? “Konstantinopolis finans merkezi, financial center” der oraya, siz bu kafayla giderseniz ve bu, sizin yüzünüzden olur.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Önergeyle değiştirdik onu.

ÖZGÜR KARABAT (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, ben size şunu söylemek isterim: Merkez Bankası bağımsız değilse, bu kurumun bağlı olduğu Türkiye Varlık Fonunun Başkanı Sayın Cumhurbaşkanıysa bir uluslararası finans merkezi yaratmaktan bahsedemezsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ÖZGÜR KARABAT (Devamla) – Devam ediyorum.

Olsa olsa bir uluslararası borçlanma merkezi yaratırsınız, İstanbul borçlanma merkezi olur burası. Üzülerek söylüyorum bunu, isteyerek değil; sizin iktidarınızda böyle olur. Bakın, değerli arkadaşlar, New York Borsası 13,4 trilyon dolar orada işlem gören firmalar, Londra Borsası 2.6 trilyon dolar; bizim borsamız, değerli arkadaşlar, 150 milyon dolar. Şimdi, Türkiye’yi getirdiğiniz ekonomik yapı, tablo bu, buradan büyük, uluslararası bir finans merkezi yaratmanın, bu tablodan böyle bir finans merkezi yaratmanın imkânı yok. Buradan tek çıkış şu, onu söyleyeyim: İktidarınız gidecek, vatandaş da diyecek ki “Sen gidince her şey çok güzel oldu.”

Hepinize çok teşekkür ederim, çok sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin 9’uncu maddesinin (1)’inci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan "Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı” ibaresinden sonra gelmek üzere "ile Büyükşehir Belediyesi” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                                                   Yasin Öztürk                                                                             Hüseyin Örs

                                              Adana                                                                                     Denizli                                                                                    Trabzon

                                          Dursun Ataş                                                                            Ayhan Altıntaş                                                                         İsmail Koncuk

                                             Kayseri                                                                                     Ankara                                                                                      Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs.

Buyurunuz Sayın Örs. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin 9’uncu maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, önce usul üzerinde bir değerlendirmede bulunmak istiyorum. Kanuni bir zorunluluk olmasına rağmen ve hatta çok kısa bir süre önce, bu hususta, 4 Haziran 2022 tarihli Resmî Gazete’de düzenleyici etki analizi uygulamasına ilişkin usul ve esaslar hakkında Cumhurbaşkanı kararı yayımlanmış olmasına rağmen, öncelikle, birçok kanun teklifinde olduğu gibi bu teklif üzerine de bir etki analizi yapılmadığını görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, küresel finans merkezleri yer aldıkları ülke ekonomileri ile diğer ülke ekonomileri arasında finansal akışı sağlayan ve diğer ülke ekonomilerinde var olan uluslararası yetkinlik ve kapasiteye sahip uzmanlaşmış kurumların yer aldığı şehir bölgeleri olarak tanımlanmaktadır. Küresel ölçekte bir finans merkezi olma yolunda belirleyici faktörleri ise siyasi ve ekonomik istikrarın sağlanması, hukukun üstünlüğü ile evrensel hukuk ilkelerinin en üst düzeyde uygulanması, kurumsal ve düzenleyici otoritelerin kapasitesi, insan kaynağı ve beşerî sermayede gelişmişlik olarak sıralayabiliriz. Ülkemiz son yıllarda bu faktörlerdeki varlığı ve kapasitesi giderek kötü hâl alan bir profile doğru sürüklenmektedir maalesef.

Değerli arkadaşlar, güçlü bir finans merkezi olma yolunda belirleyici bir faktör olarak ekonomik ve siyasal istikrarı da saymamız gerekir. Türkiye hem ekonomik hem de siyasi istikrar açısından maalesef iyi bir manzara arz etmemektedir. Ülkelerin ekonomik ve siyasi istikrarını not eden kuruluşların raporlarında alt sıralarda kendimize yer bulabildiğimizi üzülerek ifade etmek isterim.

Yine, saygın bir finans merkezi olabilmenin en önemli koşullarından biri de güçlü bir hukuk sisteminin olmasıdır. Yatırımcıların yaşaması muhtemel anlaşmazlıkların etkin ve adil bir çözümü için gerekli yapıların tesis edilmesi gerekir. Kuvvetler ayrılığı, bağımsız yargı, hukukun üstünlüğü, fikrî mülkiyet haklarının korunması hem yerli hem de yabancı yatırımcıların ülkeye olan güvenlerinin temelini teşkil etmektedir. Unutmayalım ki hukuk sistemi sağlam, diğer ülkelerle ticari ilişkileri iyi olan bir ülke profili, politik olarak da dengeli ve güvenilir bir ortam sağlar.

Hazine ve Maliye Bakanımız Nureddin Nebati Bey yabancı yatırımcıları Türkiye'ye çekebilmek için “Bir problem mi yaşadınız? Rahat olun. Bürokrasiyi alaşağı ederiz, mevzuatı da değiştiririz.” ifadelerini kullanmıştı, hatırlayın. Acaba yatırımcılar bu ifadeyi nasıl yorumladı? Gerçekten ben de merak ediyorum. Sayın Bakana şunu hatırlatırım ki yatırımcılar bir ülkede önce hukukun üstünlüğüne bakıyorlar; bunu da kendisine hatırlatırım. Türkiye ise global Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde en hızlı gerileyen ülkelerden biri olarak dikkatleri çekiyor. 139 ülke içinde endeksin ilk hazırlandığı tarih olan 2015’te 80’inci olan Türkiye, 2021 sıralamasında, arkadaşlar, 117’nci sıraya kadar gerilemiş durumdadır.

Değerli arkadaşlar, teklifteki ana sorun İstanbul'un bir finans merkezi değil, İstanbul içinde bir sitenin finans merkezi yapılma zorlamasıdır. Bu, eşyanın tabiatına aykırıdır. Finans merkezi kanunla olmaz, oluşmuş finans merkezinin altyapısı kanunla desteklenir. İstanbul coğrafi, siyasi, jeopolitik avantajlarıyla yüzyıllardır bir finans merkezidir. Aslolan buna kanunla çekici ve sağlam altyapı kazandırmaktır diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 9’uncu madde kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.28

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 21.44

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

338 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon yerinde.

10’uncu madde üzerinde 2 önerge vardır, aynı mahiyetteki bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 338 sıra sayılı İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin 10’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

“Yönetmelik

MADDE 10 – (1) Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar ile diğer hususlar Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılan uygulama yönetmeliğinde düzenlenir.”

                                       Süleyman Girgin                                                                            Cavit Arı                                                                               Murat Bakan

                                              Muğla                                                                                     Antalya                                                                                      İzmir

                                          Erkan Aydın                                                                            Özgür Karabat                                                                               Ali Şeker

                                               Bursa                                                                                     İstanbul                                                                                    İstanbul

                                                                                                                                         Mahir Polat

                                                                                                                                             İzmir

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                                                  İsmail Koncuk                                                                           Yasin Öztürk

                                              Adana                                                                                      Adana                                                                                      Denizli

                                          Dursun Ataş                                                                                                                                                                       Durmuş Yılmaz

                                             Kayseri                                                                                                                                                                                   Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerindeki ilk konuşmacı İzmir Milletvekili Sayın Mahir Polat.

Buyurunuz Sayın Polat. (CHP sıralarından alkışlar)

MAHİR POLAT (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin 10’uncu maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle 2 konuya değinmeden geçmek istemiyorum. Birincisi: Bu ülkenin kanunlarıyla kurulan, bu ülkenin kaynaklarıyla, kamu kaynakları kullanılarak kurulacak şirketlerin Sayıştay denetimine tabi tutulmamasını kabul etmek mümkün değil.

İkinci husussa: 31 Mart 2019’dan bugüne yapılan her kanunda mutlaka, belediyelerin yetkilerini ya da gelirlerini gasbedecek bir kanun maddesiyle karşılaşıyoruz; burada da böyle. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin uhdesinde olması gereken yetkilerin kırpılarak, gasbedilerek Çevre ve Şehircilik Bakanlığına devredilmesi kabul edilebilir bir durum değil.

İstanbul Finans Merkezi açısından bakacak olursak; İstanbul, tarihsel geçmişi, coğrafi konumu, iklimi, kültürel mirası itibarıyla dünyada uluslararası finans merkezi olmaya en layık kentlerden bir tanesi. Birçok pozitif parametre bu konuda varken bir tane negatif parametre var, o da bütün bu pozitif durumu yok eden bir parametre; yirmi yıllık AK PARTİ iktidarı.

Küresel Finans Merkezleri Endeksi ölçülürken 5 temel faktöre ve alt faktörlere bakmak gerekiyor. Şimdi, İstanbul açısından bunlara bakacak olursak, iş çevresiyle ilgili alt aktörlere yani “siyasi istikrar” ve “hukukun üstünlüğü” kavramları açısından ele alacak olursak; ülkemiz dünyada benzeri görülmeyen tek adam rejimiyle, demokrasi dışı despotik tüm uygulamalara sahip bir yönetimle yönetiliyor. Mesela, İstanbul seçimlerinin iptal edilmesi, tekrarlanması, hatta kamuoyu baskısı olmasa bir daha tekrarlanma ihtimallerinin olması siyasi istikrarsızlığın en somut kaynaklarından bir tanesi. Hukukun üstünlüğü olarak baktığımızda, Dünya Adalet Projesi Hukukun Üstünlüğü Endeksi'nde 2017-2018'de 101’inci sıradayken 2021 yılında 139 ülke içerisinde 117’nci sıraya gerilemiş hukuksuz bir ülkeyle karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlar, para güvenli limanını sever. Eğer uluslararası bir finans kurumu kuracaksanız güvenli liman olmak zorundasınız; para gelir ve güvenli bir şekilde gitmek ister. Mahkemeleriniz hukuka dayalı kararlar vermiyorsa, talimatla ve taraflı kararlar veriyorsa para buradan ürker ve gelmez.

Bir de finansal sektörlerin gelişimi bakımından konuyu incelemekte fayda var. Bugün 3 haneli enflasyon rakamlarına ulaşmış bir Türkiye gerçeğiyle karşı karşıyayız. Yine, her gün Türk lirasının değer kaybedişi, yine, 2022’nin birinci çeyreğinde 11,4 işsizlik oranının oluşu uluslararası sermaye açısından, finans sektörü açısından ürkütücü bir noktadır. (CHP sıralarından alkışlar) Bir ülkenin doğrudan yatırım alma potansiyeline bakmak gerekiyor finans çekebilmesi için. Türkiye, 2015’te 18 milyar dolar civarı doğrudan yatırım alırken bugün, aldığı, 14,2 milyar dolar seviyesine gerilemiş durumda.

Bir de nitelikli ihracat verilerine bakmak gerekiyor. Türkiye’de maalesef kaynak ve ham madde ihracatının yoğun olduğu teknoloji, ileri teknolojinin ihracatımızdaki payının yetersiz olduğunu göz önüne alırsak bu da önemli bir eksi parametredir. Altyapı faktörlerinin ilerleyişi de maalesef yeterli değildir.

Bir de insan kaynağı yönünden incelemek gerekiyor. İyi ya, böyle bir finans merkezi kuruyorsunuz kimi çalıştıracaksınız? Ülkemizde çok fazla yükseköğrenim kurumu var, bir sürü gencimiz buralarda eğitim görüyor fakat uluslararası gelişmiş ülkelerdeki eğitim kalitesiyle, niteliğiyle bizdeki nitelik aynı değil. Sırf barış bildirgesine imza attı diye barış akademisyenlerini üniversitelerimizden kovduk biz. Sırf siyasi saiklerle ODTÜ’ye yaptıklarımız, Boğaziçine rektör atamalarımız ve üniversite öğrencilerimize, parlak beyinlere gösterdiğimiz cezaevi sopasıyla nitelikli eğitimden uzak durumdayız. Hasbelkader nitelikli olan öğrencilerimiz de maalesef Türkiye’de durmuyor, ülkemizi terk ediyor.

Bazı verileri istediğimiz kadar saklayalım, yanlış yönetelim, algı yönetelim fakat istatistik bilimi gerçekleri saklamaz. Mesela, 2014 yılında Küresel Finans Merkezleri Endeksi’nde -eylül raporuna göre- İstanbul Finans Merkezi dünyada 42’nci sıradaymış, 2022’de 64’üncü sıraya gerilemişiz değerli milletvekilleri. Dolayısıyla önümüze hangi kanunu getirirseniz getirin hukukunuza, ekonominize, insan kaynağınıza, demokrasinize güven duyulmuyorsa para da finans da gelmez, kalkınma da olmaz değerli milletvekilleri.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MAHİR POLAT (Devamla) – Kalkınma için her şeyden önce iyi bir hukuka, özgürlüğe, adalete, evrensel kurallara göre işleyen asgari bir ekonomik yapıya ihtiyaç duyulur ve iyi bir demokrasiye ihtiyacımız var. Bunu da gerçekleştirecek olan maalesef sizler değilsiniz, yirmi yıllık tecrübenizle sabit. Sandıktan korkmayın, sandık bütün sorunları çözer.

Geliyor gelmekte olan diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerindeki ikinci konuşmacı Adana Milletvekili Sayın İsmail Koncuk.

Buyurunuz Sayın Koncuk. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Yine tartışmalı bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız. Muhalefet partilerinin yazdığı muhalefet şerhlerine baktım. Cumhuriyet Halk Partisi temsilcisi Sayın Cavit Arı’nın “çok dillilik” konusundan rahatsız olduğunu CHP Grubu adına ifade ettiğini burada duydum; büyük memnuniyet verici bir durumdur bu. İYİ Parti Grubu zaten “çok dillilik” konusundan rahatsızlık duyduğunu ifade etti çünkü akla başka şeyler getiriyor. Ama HDP Grubu mutlu, şerhlerinde bunu gördüm, AKP’yle aynı şeyleri düşünüyor burada, bu konuda en azından; bu da dikkat çekici bir durum, bunun da altını çizmek istiyorum. “Resmî dil Türkçe.” vurgulamasını İYİ Parti Grubu adına, milletimiz adına burada tekrar vurgulamak ve yüce Meclis çatısı altında herkese hatırlatmayı bir millî vazife olarak görüyorum; bunu da burada ifade edeyim ben. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – 7’nci madde önergeyle değiştirildi, aynı şeyi söylüyoruz İsmail Bey.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bir çekince de…

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – İsmail Hoca, değiştirildi, senin haberin yok.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Değişti ya, değişen bir şeyi…

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Ben bilmem, ben buradaki metne bakarak konuşuyorum.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Ha, metne bakarak…

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Demek ki ondan da rahatsızlık duyduysanız sizi de tebrik ediyorum.

EROL KAVUNCU (Çorum) – İyi okumamışsın.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Peki, yaparken niye dikkat etmediniz? Yani yaparken, kanun teklifini hazırlarken bu çok dilliliğin ne anlama geleceğini, nasıl değerlendirileceğini düşünmeniz gerekirdi, düşünmemişsiniz ama değiştirmek bile takdire şayandır; bunu da buradan ifade edip teşekkür ediyorum. Bir de…

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – İyi okumamışsın; haberin yok, haberin yok.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Ya, neyi değiştirdiğinizi bilmiyoruz ki neyi değiştiriyorsunuz, ne yapıyorsunuz anlamak mümkün değil.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Ya, sen de değişiyorsun; gidiyorsun, geri geliyorsun mesela.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Çünkü kapalı kapılar ardında iş yapıyorsunuz ne muhalefet biliyor ne başkaları biliyor; anlamıyoruz ki bilmiyoruz yani.

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Arada bir değiştirmek iyidir Hocam, arada bir değiştirmek iyidir; sen bilirsin.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Beraber yapmak lazım bazı şeyleri ki herkes anlayabilsin. Beraber çalışma anlayışını bir türlü kavrayamadınız, kavrayamadınız. Ülkedeki huzursuzluğun temel nedeni bu zaten; birlikte düşünme, birlikte yapma, beraber başarma kabiliyetini…

NECİP NASIR (İzmir) – Onu sağlayan biziz.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – … geliştirmeniz lazımdı ama bunu hep es geçtiniz.

Bir de burada hep hukuk, hukuk devleti vurgusu yapıldı. Yani gerçekten, İstanbul Finans Merkezi inşallah başarılı olur, bundan mutluluk duyarız. Bir vatansever olarak, bir milliyetçi olarak elbette Türkiye’nin en güçlü finans merkezine, dünyanın en güçlü finans merkezine sahip olmasından büyük mutluluk duyarız ama bunun mümkün olmadığı konusunda ciddi tereddütlerimiz var çünkü hukuk devleti ilkesinin sağlama alınması lazım. Bundan siz dahi emin değilsiniz ki serbest hukuk sistemini burada öngörüyorsunuz yani yabancı finans kaynaklarını Türkiye’ye çekebilmenin yolunu, Türk hukuk sisteminin güvensizliğini düşünerek serbest hukuk sistemine geçme olarak gördüğünüzü buradan anlıyoruz. Bu, gerçekten üzüntü verici bir durum diye ifade etmek istiyorum. Muhalefet partilerinin temsilcilerinin, İYİ Parti temsilcilerinin burada yaptığı bütün konuşmalarda temel vurgusu hukuk devleti anlayışına olmuştur. Bakın, hukukun üstünlüğünü egemen kılmadığımız sürece bu tartışmaları sürekli yaşayacağız. Eğer bir ülkede kuvvetler ayrılığı anladığımız anlamda ikame edilmemişse, hukukun üstünlüğü ikame edilmemişse herhangi bir finans kavramını Türkiye’de başarılı kılabilmenin mümkün olmadığını bilmemiz lazım.

Bakın, bir yandan hukukun üstünlüğü ya da serbest hukuku falan vurguluyorsunuz yani uluslararası anlamda bir finans merkezi oluşturmaya çalışıyorsunuz ama diğer yandan, hukuki arızamızı bütün dünyaya ilan etmek istercesine sosyal medyayla ilgili sansür kanununu gerçi görüşmeyi uzattınız, ne zaman getireceksiniz, bilmiyoruz sosyal medyayla ilgili tartışılan bir kanun teklifini, geliyorsunuz, bize dayatıyorsunuz. Bunları kabul edebilmemiz elbette mümkün değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Bir de bu 6’ncı maddede çok dikkatimi çekti, vergi muafiyeti getiriliyor çalışanlara; yurt dışında beş yıllık tecrübesi olanlara yüzde 60 vergi muafiyeti, on yıl tecrübesi olanlara yüzde 80 vergi muafiyeti ama şu şart ne demektir Abdullah Bey, şu şart ne demektir: “Üç yıl Türkiye'de çalışmamış olmak.” Ya, bunun mantığı ne? Yani üç yıl Türkiye'de çalışmayanlara vergi muafiyeti getiriyorsunuz; bu son derece sakat ve yanlış bir anlayıştır. Keşke o çok dillilik meselesiyle ilgili yaptığınız düzenleme gibi, bu yanlış maddeyi de… İYİ Parti Grubu Komisyonda değiştirme teklifi verdi ama reddedildi; bunu da değiştirebiliriz.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 10’uncu madde kabul edilmiştir.

Geçici 1’inci madde üzerinde 1 önerge vardır, önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 338 sıra sayılı İstanbul Finans Merkezi Kanun Teklifi’nin geçici 1’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                       Süleyman Girgin                                                                          Erkan Aydın                                                                         Faruk Sarıaslan

                                              Muğla                                                                                      Bursa                                                                                     Nevşehir

                                            Cavit Arı                                                                               Murat Bakan                                                                                Ali Şeker

                                             Antalya                                                                                      İzmir                                                                                      İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Nevşehir Milletvekili Sayın Faruk Sarıaslan.

Buyurunuz Sayın Sarıaslan. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

AKP iktidarı öncelikle merkezi Ankara’da olan bankaların genel müdürlüklerini, sonra birtakım kurumların genel müdürlüklerini İstanbul’a taşıdı, şimdi de Merkez Bankasının Genel Müdürlüğünü İstanbul’a taşımak üzere hazırlık yapıyor. “Küreselleşmenin geniş boyutlara ulaştığı, teknolojik gelişmelerin ülkeleri coğrafi olarak birbirine yaklaştırdığı böyle bir dönemde, ülkemizdeki finans kuruluşlarının coğrafik olarak yerlerini değiştirmenin anlamı ne olabilir?” diye bu kürsüden soruyorum. Hâlâ ülkemizin başkenti Ankara’yken başkent Ankara’nın altını boşaltarak ham hayaller mi kuruyorsunuz? Derler ya “Akıllı lafını deliye söyletir.” diye, SADAT yöneticisinin söylediği gibi, Türkiye Cumhuriyeti’nden vazgeçip başkenti İstanbul olan bir halifelik peşinde misiniz?

Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa AKP iktidarının ve tek adam rejiminin getirdiği bu yasa teklifinin 7’nci maddesinin (2)’nci ve (3)’üncü fıkraları ile geçici 1’inci maddesinde ne yapıldığını, ne yapılmak istendiğini size anlatmak istiyorum. 7’nci maddenin (2)’nci fıkrasında “Katılımcıların kendi aralarında…” yazılmış. Diyor ki: “İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında Kanun’un 1’nci ve 3’üncü maddelerinin kapsamı dışında değerlendirileceği düzenlenmiştir. Böylece, İFM’de faaliyet gösteren katılımcılara, uluslararası kuruluşların ihtiyaç duyduğu yabancı dilde kayıt tutma serbestisi sağlanması amaçlanmaktadır.” Yani Türkçeden vazgeçiyorsunuz. “Maddenin üçüncü fıkrası ile ayrıca katılımcı belgesi almış kuruluşların kendi aralarında İFM’de yürüttükleri faaliyetler kapsamında özel hukuka tabi her nevi işlem ve sözleşmelerde, ilgili katılımcıların tabi olduğu mevzuat hükümlerine aykırı olmamak şartıyla, serbestçe hukuk seçimi yapabilecekleri öngörülmektedir.” Yani burada, daha önce siz, Türkiye Cumhuriyeti devletinde yapılan sözleşmelerin başka mahkemelerde, İngiliz mahkemelerinde, Fransız mahkemelerinde bu davalarının görüleceğini kabul etmiştiniz; şimdi çıtayı yükseltiyorsunuz, “Türkiye’de Türk hukuk sistemi uygulanmayabilir, Fransız hukuk sistemi uygulanabilir, Alman hukuk sistemi uygulanabilir, Suudi hukuk sistemi uygulanabilir.” diyorsunuz. Hani millîydiniz, hani yerliydiniz; bu mu sizin millîliğiniz, bu mu sizin yerliliğiniz? (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Milliyetçilik lafla olmaz, milliyetçilik eylemle olur. Milliyetçilik başkalarının tahakkümünü kabul etmemekle olur. Şimdi, siz, hatırlar mısınız, şimdiki Cumhurbaşkanı, AK PARTİ Genel Başkanı “Eğer siz başkalarından borç alırsanız, emir alıyorsunuz.” diyordu. Soruyorum: Başkalarından aldığınız emir gereği mi siz Türk hukuk sistemini yok sayıyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar) Başkalarından emir aldığınız için mi siz Türkçenin yerine başka yabancı diller getiriyorsunuz?

Size başka bir madde daha okuyacağım, geçici 1’inci madde, söz aldığım madde… Faaliyete geçtiği ilk dönemde, taşınmaları teşvik etmek ve İFM’yi küresel ölçekte rekabetçi kılmak amacıyla belge almış finansal faaliyet gösteren kuruluşların gerçekleştirecekleri finansal hizmet ihracatı niteliğindeki faaliyetlerden 2022 yılı ila 2031 yılları arasında elde edilecek kazançlar için kurumlar vergisi indirim oranının yüzde 100 olarak uygulanması düzenlenmektedir.

Değerli milletvekilleri, değerli Türk halkı; yabancı sermaye niye gelir? Burada gelsin çalışsın, vergi alalım, hizmet yapsın, yatırım yapsın diye. Peki, siz bundan vergi almayacaksanız ülkeyi sömürtmek için mi buraya getiriyorsunuz? Bunun cevabının burada verilmesi lazım. Sataşıyorum, mesela Grup Başkan Vekili çıkıp bunun cevabını versin.

Değerli arkadaşlar, biraz önce tartışma oldu. “Geçmişini inkâr edene haramzade derler.” diye bizde bir atasözü var. Osmanlı da bizim, Selçuklu da bizim, Hun İmparatorluğu da bizim, Göktürkler de bizim, Türkiye Cumhuriyeti devleti de bizim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın efendim.

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Ama bunların bizim olması, bizim geçmişimizi eleştirmeyeceğimiz anlamına gelmez. Bakın, size bir kitap getirdim, dünyada saygın kitaplardan bir tanesi: “Galata Bankerleri” Türk, Osmanlı Devleti ne zaman ki Galata bankerlerine teslim olmaya başlamış, çöküşe başlamış. Size somut bir iki tane de örnek vereceğim. Abdülhamit döneminde borç alınmaya başlanır. Bu borç alınırken Abdülhamit ülkesini satmak için borç almıyordu, bunun altını çizerek söyleyeyim, ülkeyi kurtaracağını zannederek borç alıyordu. Bir baktı ki sonra beş yıl sonra, aldığı paranın 10 katını istemeye başladılar. Abdülhamit “Ödemeyin.” diye talimat verdi -bu bankerler Fransız vatandaşıydı- hemen bunun üzerine Fransız devleti gemilerini getirdi, Midilli adasına el koydu; gitti Defterdarlığa amiyane tabirle çöktü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Bitirmek üzereyim Başkanım, bir dakika daha selamlamak için.

BAŞKAN – Peki, buyurun efendim.

FARUK SARIASLAN (Devamla) –. Abdülmecit döneminde neler oldu hepiniz biliyorsunuz.

İşte bizim Galata bankerlerine dönmememiz için, ülkemizin Osmanlı’nın son dönemlerini yaşamaması için hepimizin uyanık olması lazım; hepimizin, altını çizerek söylüyorum. Bu devlet kimsenin tekelinde değil, hükûmetler gelir geçer. Türkiye Cumhuriyeti devleti -demin de söyledim- steplerin bozkırından çıkmış, Orta Anadolu’ya gelmiş, Balkanlara yayılmış, Avrupa’ya kadar gitmiş. Biz bununla övünürüz ama geçmişteki yaptığımız hataları tekrar etmemek için de hepimizin birbirini uyarması gerekir.

Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Geçici 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Geçici 1’inci madde kabul edilmiştir.

Geçici 2’nci madde üzerinde 2 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 338 sıra sayılı İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin geçici 2’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

İstanbul Finans Merkezi Bölgesinin yönetilmesine dair geçiş hükmü

GEÇİCİ MADDE 2- (1) İFM'de tüm altyapı ve üstyapının işletilmesi, yönetilmesi, bağımsız bölümlerin ve alanların kiralanması ile kamuya ait olan ve imar planında belirlenen fonksiyonlar doğrultusunda ilgili kurumlara tahsis edilmiş alanlar hariç olmak üzere umumi hizmetlere ayrılmış yol, meydan, yeşil alan, park ve benzeri yerlere dair her türlü yönetim faaliyeti 10 yıl süreyle yönetici şirket tarafından gerçekleştirilir.

(2) 23/6/1965 tarihli ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu kapsamında kat malikleri kurulu, ada temsilciler kurulu ve toplu yapı temsilciler kuruluna ait yetkiler İFM'de bulunan taşınmazlar açısından 10 yıl süreyle yönetici şirket tarafından kullanılır.

                                       Süleyman Girgin                                                                            Cavit Arı                                                                               Murat Bakan

                                              Muğla                                                                                     Antalya                                                                                      İzmir

                                            Ali Şeker                                                                                                                                                                              Erkan Aydın

                                             İstanbul                                                                                                                                                                                    Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Bursa Milletvekili Sayın Erkan Aydın.

Buyurunuz Sayın Aydın. (CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

338 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geçici 2’nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, buraya çıkan bütün hatiplerimiz tek tek bahsetti, dediler ki: “Bina yapmakla, oraya milyarca dolar parayı harcamakla para gelmez. Para, güvenli yeri sever.” Şimdi, 2009 yılının 2 Ekim tarihli Resmî Gazetesi’nde bunu yayımlamışsınız. O zaman 4,5 milyar TL hedef bütçe koymuşsunuz; daha bitmeden, şu anda 3,5 milyar dolar para gitmiş, daha ne kadar gideceği belli değil. Arada Varlık Fonundaki şirketleri ipotek gösterip 1 milyar euro kredi çekmişsiniz. Onun da 300 milyon dolarını orada batan, meşhur mankenlerle gezen müteahhitlere verip kurtarmışsınız. Onları çıkartıp daha sonra yeni bir 5’li çetenin üyeleriyle buraya devam etmişsiniz ama bir şeyi unutmuşsunuz, o ne? Burada hukuk olmadan, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı olmadan, demokrasi olmadan, Yolsuzluk Endeksi’nde 139 ülke içerisinde sondan 23’üncü sıradan kurtulmadan bu para buraya gelmez; isteseniz de gelmez, istemeseniz de gelmez. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, diğer ülkeler bunu nasıl yapmış? Fotoğraflar gösterildi. Kardeşim, bu insanlar daha önceden yüzde 60-70 seviyesinde paralarını burada kullanırken bugün yüzde 30’lara düşmüş. Niye? Güvenmediği için. Çıkıp da kendi insanına, Gezi davasında yargılananlara hakaret eden, kendi yurttaşlarını ikinci sınıf vatandaş gören… Yargıya müdahale edip, içeriden çıkmasını engelleyip, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını yok sayıp, aşağıdaki mahkemeler Anayasa Mahkemesinin kararını yok sayıp karar verdiği sürece bu paranın buraya gelmesi imkânsız.

Bir de bunun üzerine ne yapıyorsunuz? Ankara’daki Merkez Bankasını, BDDK’yi, bankaların genel müdürlüklerini İstanbul’a taşıyorsunuz. Şimdi, arkadaşlar, yüz yıl önce Atatürk neden gitmiş oradaki devletin kurumlarını buraya getirmiş? Çünkü 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması’yla boğaza demirleyen işgal kuvvetlerinin gemilerini gördükten sonra “Geldikleri gibi giderler.” demiş ama boş da durmamış, önlem almış. Demiş ki: “Bir daha gelirlerse en azından Anadolu’nun ortasında güvenli yere taşıyalım.” Şimdi diyeceksiniz ki: “Hangi devirdeyiz kardeşim, işgal mi olur!” Hemen yanı başımızda, deniz komşumuzda savaş hâlâ devam ediyor; yine, Ege’de bugün -açın haritayı- Kıbrıs’tan, Girit’ten, Selanik’ten Atina’ya kadar her taraf Amerikan üssüyle donatılmış; güneyiniz de Kuzey Irak, Suriye, PYD/YPG ile Amerikalılar ve destekledikleri terör örgütleriyle doldurulmuş yani yüz yıl önceki plan aslında göz göre göre işliyor. Siz tutup birilerine aktardığınız, birilerinin cebi dolsun diye yaptığınız projelerle buradaki güvenli limandan gidip hayaller ve başka rüyalar peşinde koşuyorsunuz, bu iş olmaz arkadaşlar.

Eğer illa bir finans projesi yapacaksanız halkın finansıyla ilgilenin, aile ekonomisindeki finansla ilgilenin. Bütçe getirdiniz 20 Haziranda -işte, birkaç gün sonra görüşeceğiz- 1 trilyon 750 milyarlık bütçe beş ayda bitti; 1 trilyon 80 milyarlık ek bir bütçe geliyor yani ikinci altı ay için yüzde 61 ek bütçe getirdiniz. Bu ne demek, biliyor musunuz? “Aslında biz enflasyonu yüzde 122 kabul ettik.” demek kendi elinizle ama TÜİK ne diyor? Yüzde 73,5; muhtemelen haziran sonunda da “Enflasyon yüzde 80 civarı.” diyecek. Niye? Çünkü temmuzda zam yapacaksınız; emekliye, memura, çalışanlara TÜİK’in verdiği yanlış rakamlarla zam vereceksiniz ama kendinize gelince ek bütçede altı ay için yüzde 61 oranında bir artış yapıyorsunuz. Bu vicdansızlıktır, haksızlıktır, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemektir. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Bunu daha fırsat varken düzeltin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AYDIN (Devamla) – Toparlıyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ERKAN AYDIN (Devamla) – Halkın ekonomisini de düşünün; ekmek 5 lira, birkaç güne kadar 6-7 lirayı bulacak. Önümüz bayram; ulaşım, otobüs, uçak fiyatlarına yaklaşılmıyor. Bursa’da yaşayan Erzurumlu -ki Bursa’da Erzurumlu çok fazla- 4 kişilik bir aile “Gideyim, bayramı Erzurum’da geçireyim.” dese gidiş geliş 6 bin lira sadece yol parasına verecek, orada kalıp yediği içtiği hariç. Dolayısıyla, ne yapıyor? Gidemiyor.

O yüzden, hayatın gerçekleri ülke insanının finansı, onların yaşadığı ekonomik sıkıntılara çözüm üretin; birilerinin cebini dolduracak, farazi, hayalî işlerle uğraşmayın diyorum. Siz bunları dikkate alın diye biz bunları defalarca söylüyoruz, almazsanız da zaten seçim çok yakın, ya kasımda ya haziranda geliyor gelmekte olan diyor, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bülbül, buyurunuz efendim.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

45.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın 338 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geçici 1’inci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Efendim, az önce, bu CHP’li hatibimizin evvelinde konuşan Sayın Cumhuriyet Halk Partili Milletvekili -yine, demin ifade etmiştik aslında, meramımızı anlatmıştık ama tekrar girmeye niye gerek duyulduysa- Galata bankerleri üzerinden Sultan Abdülhamit Han’ın ilk defa borçlanmaya başladığı, borçlandığı iddiasıyla birtakım ifadelerde bulundu.

Bir defa, şimdi, tarihten bahsediyorsak, burası bir tarih çalıştayı değil ama en azından tarih şunu gerektirir, bu bilim şunu gerektirir: Tabii ki eleştiriden veya günahlardan münezzeh değildir bu tarihî kişilikler veya dönemler ancak, beğenelim veya beğenmeyelim, buralardan bahsederken kesip biçmeden konuşmakta fayda var veya doğrusunu anlatmakta fayda var. Hem bir kitap gösterip hem ilk borçlanmayı yapanın Sultan Abdülhamit Han olduğunu ifade etmek bir tenakuzdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Şimdi, borçlanmanın Tanzimat Dönemi’nden itibaren Osmanlı ekonomisi içerisinde söz konusu olmaya başladığını ve bu borçlanma süreçlerinin ta Düyun-ı Umumiyeye kadar vardığını bir tespit olarak burada ifade etmek gerekiyor. Ayrıca, bunun ötesinde, ilk dış borçlanmanın da Sultan Abdülaziz döneminde gerçekleştiğini, 1850'lere isabet ettiğini de ifade etmek gerekiyor. Ben söz almak istemedim ama bunu da artık mecbur hissettiğim için aldım.

Midilli adalarına Fransızların el koyma girişiminden bahsedildikten sonra o girişimin, o işgal girişiminin nasıl ortadan kaldırıldığını da keşke hatip burada ifade etseydi. Sultan Abdülhamit Han'ın kendi mal varlığından o borcu ödeyerek o işgali kaldırdığı gerçeğini de… Keşke Sultan Abdülhamit Han'ın fedakârlığını ve bu noktadaki -efendime söyleyeyim- hakkını teslim ederek keşke bu olsaydı, biz bunları görmek istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Burada derin tarihî tartışmalar yapmanın uygun olmadığı kanaatindeyim, burada başka meseleleri görüşüyoruz fakat en azından, birtakım atıflar yapıldığı zaman onun hakkıyla, herhangi bir eksikliğe maruz bırakılmadan bu atıfların ve bu beyanların yapılmasında fayda görüyorum.

Teşekkür ederim.

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Başkanım, ben öyle demedim, yanlış anlaşılma olmuş, şimdi anlatacağım.

BAŞKAN – Ben yerinizden size bir dakika vereceğim.

Buyurunuz.

46.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Evet, şimdi, ben “Abdülhamit döneminde ilk borçlanma olmuştur.” demedim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – “Başlamıştır.” dediniz.

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Hayır, Abdülhamit dönemindeki almış olduğu borçlardan bahsettim. İlk borçlanma…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Tutanağa bakın.

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Tutanakta yanlış anlaşılmış olabilir, ilk borçlanmanın sonuçlarından sonra gelinen aşamayı anlatmak için söyledim. Zaten bu borçlanma döneminin başlangıç tarihi 1881 yılında yapılan… Burada daha sonra Osmanlı’nın vermiş olduğu tavizler var, bunlara girmek istemedim. Yanlış anlaşılmasın, benim söylediğim şu, özeti…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Efendim, 1839’dan başlıyor.

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Sayın Başkanım, bir bitireyim isterseniz, bir bitireyim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Ama yanlış söylüyorsunuz.

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Şimdi, benim burada söylemek istediğim şu: Tarih, geçmişi ne övmek ne de yermek için okunur; tarih geçmişten ders almak için okunur. Şu anki Hükûmete dedim ki: “Siz eğer böyle borçlanmaya devam ederseniz, emir almaya devam edersiniz.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – “Osmanlı da ilk borçlandığında gelip adalarının işgal edileceğini düşünmemişti, kendilerinin Defterdarlığına el konulacağını düşünmemişti. Biz bunlardan ders çıkaralım, o hatalara düşmeyelim, sizin de yaptığınız işlemin tamamı buna benzer.” diye Türkiye Cumhuriyeti devletini uyardım, Hükûmeti değil. Hükûmetin ne yaptığını artık biliyoruz biz.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ile 61 Milletvekilinin İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi (2/4478) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 338) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin geçici 2’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “belirlenen” ibaresinin “tespit edilen” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                     Arslan Kabukcuoğlu                                                                        Dursun Ataş                                                                           İsmail Koncuk

                                            Eskişehir                                                                                   Kayseri                                                                                      Adana

                                          Yasin Öztürk                                                                                                                                                      Mehmet Metanet Çulhaoğlu

                                              Denizli                                                                                                                                                                                    Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan Kabukcuoğlu.

Buyurunuz Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 338 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geçici 2’nci maddesi üzerine İYİ Parti Grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Finans merkezleri, finansal kurum ve kuruluşların yoğun olarak kümelendiği, fon arz ve talebinin kesiştiği, yeni finansal piyasaların varlığına olanak sağlayan yer olarak tarif edilmektedir. İleri derecede ticari ve iletişim altyapısına sahip, ulusal ve uluslararası menkul değerlerin alım satım işlerinin yürütüldüğü bu merkezler, bir kent veya kentin bir bölgesi şeklindedirler. Finansal merkezler, fon fazlalığı olanlar ile fon ihtiyacı olanların uluslararası buluşma yeridir.

Önemli finans merkezleri, ekonomisi güçlü ülkelerdeki şehirlere yerleşmektedir. Uluslararası finans merkezlerinin olmazsa olmazı yabancı para cinsinden finansal araç ihraç edebilme imkânı ve iyi işleyen bir yabancı para piyasasıdır. Bir finans merkezinin başarılı olabilmesi için ülkelerde aranan bazı özellikler vardır; ülkenin ekonomik, politik, hukuksal ve finansal yapılarda güvenilirliği, ülkenin uluslararası saygınlığı, toplumsal yaşamın dengeli olması, hukuksal düzenlemenin orada yaşayan yabancıların rahat edeceği nitelikte olması, güven ve istikrarın bulunması bu kriterlerin belli başlılarıdır.

Finans merkezi kurulabilmesi için 5 ana alanda rekabetçi olunması gerekiyor. Bunlar; iş ortamı, beşerî sermaye, altyapı, finansal hizmetler sektörünün gelişmişliği ve şehirlerin itibarıdır. İş ortamının uygunluğu ise siyasi istikrarı, hukukun üstünlüğünü, kurumsal ve düzenleyici çevreyi, makroekonomik göstergelerin iyi olmasını ve maliyet, vergi avantajlarını ifade ediyor.

Değerli milletvekilleri, finansal merkezlerin çekim gücünü oluşturan bu faktörlerde, Türkiye, diğer ülkelerle kıyaslandığında ortaya çıkan tabloya bir göz atalım: Dünya Ekonomik Forumu’nun 2019 Küresel Rekabet Endeksi’ne göre, Türkiye, 144 ülke arasında 61’inci sıradadır. 2021 Yılı Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde ise 139 ülke arasında 117’nci sırayı almaktadır. 139 ülke arasında 133’üncü sırada yer aldığımız Temel Haklar Endeksi’nde ise ne yazık ki alt sıralardayız. Hükûmet Gücünün Sınırlandırılması Endeksi’nde de sonlardayız, 2021 yılında 139 ülke arasında 134’üncü sırayı alabildik. Bir başka veri olan 2021 Yolsuzluk Algı Endeksi’ne baktığımızda, ülkemizin 180 ülke içerisinde 96’ncı sırada olduğunu görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, finansal merkezin cazibesini artıran önemli verilerden biri olan beşerî sermayede Türkiye 38 OECD ülkesi arasında ne yazık ki sondan 4’üncü sıradadır. İstanbul, 2020’de 111 finans merkezi içerisinde kendine ancak 64’üncü sırada yer bulabilmiştir. Türkiye'nin en zayıf olduğu alanların başında hukuk ve insan hakları gelmektedir. Finans kuruluşları evrensel hukukun en üst düzeyde uygulandığı ülkeleri tercih ediyor. İstanbul’un bu kuruluşlar nezdinde çekici olabilmesi için şehircilik anlayışı ile sosyal ve kültürel altyapısını yeterli gelişmişlik düzeyine eriştirmemiz gerekiyor. Eğitim düzeninin yüksekliği ile finans merkezleri arasında yakın bir ilgi vardır. Türkiye PISA sıralamalarında alt sıralarda yer alırken finans merkezlerine sahip Singapur, Çin, Estonya, Londra’nın öğrencileri üst seviyelerde yer almaktadır. Türkiye’de bir finans merkezi kurulması yerindedir. Ülkenin bilinirliğini artıracak, ekonomisini güçlendirecektir ama bu şartlarda olmaz. Tüm konuşmacılar değindi, finans merkezleri belirli bir altyapı gelişmişliğini gerektiriyor, bu şartları gerçekleştirmeden “Ben yaptım, oldu.”yla finans merkezi başarılı olur mu? Sonuç olsa olsa kaynak israfı olur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

Nitekim, bu binaların yapılmasında ne kadar yolsuzluklar yapıldı ve ne kadar paranın boşa harcandığını öğrenmiş bulunuyoruz. Hükûmete düşen, istim arkadan gelsincesine “Finans merkezini açalım, sonra şartları düzeltiriz.” demek yerine, alışkanlıklarının devamı olan yandaşa, eşe dosta çıkar sağlamak yerine önce finans merkezi olmak için gereken koşulları sağlamalı, israftan vazgeçmeli; koşullar oluştuktan sonra finans merkezi kendiliğinden gelecektir. Yasa teklifinin geri çekilmesi gerekir.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Geçici 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Geçici 2’nci madde kabul edilmiştir.

11’inci madde üzerinde 2 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 338 sıra sayılı İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin 11’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Yürürlük

MADDE 11- (1) Bu Kanun yayımı tarihinden itibaren yürürlüğe girer.

                                       Süleyman Girgin                                                                            Cavit Arı                                                                               Murat Bakan

                                              Muğla                                                                                     Antalya                                                                                      İzmir

                                          Erkan Aydın                                                                        İlhami Özcan Aygun                                                                          Ali Şeker

                                               Bursa                                                                                     Tekirdağ                                                                                   İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Sayın İlhami Özcan Aygun.

Buyurunuz Sayın Aygun. (CHP sıralarından alkışlar)

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin 11’inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

AK PARTİ iktidarı cumhuriyetin temel kurumlarını yok ederek, bozarak, yıkarak, yağmalayarak ülkeyi büyük bir krize sokmaktadır. Merkez Bankasının bağımsızlığının ortadan kaldırılması, Devlet Planlama Teşkilatına son verilmesi, TÜİK’in gerçeklerden koparılması “faiz sebep, enflasyon sonuç” inatlaşması ekonomiyi çökertmiş, halkımızı yoksullaştırmıştır. Cumhur İttifakı sayesinde Türk lirası değer kaybetme rekoru kırmıştır. Motorine bir yılda yüzde 320 oranında zam, gübreye yüzde 500 zam gelmiştir. Taksiciler, servisçiler kontak kapatma eylemleri yapmakta, gıdaya günlük zamlar gelmekte, çiftçimiz üretim yapamaz hâle gelmektedir. Vatandaş artık taneyle sebze alamaz hâle gelmiştir sayenizde.

Sayın Başkan, değerli vekiller; AK PARTİ’de ise akıl tutulması açıklamalar gelmektedir. AK PARTİ Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş “Eski dönemde maalesef Türk lirası çok değerliydi, 1 dolar 1,20 TL’ye tekabül ediyordu.” diyordu. Tam bir kara mizah aslında, absürtlük rekorları kırıyorsunuz. Millet size yakında bir Osmanlı tokadı atacak ki siz de ne olduğunu anlayamayacaksınız diyorum. Türkiye daha önce kendi parasının değerinden yakınan siyasetçilere denk gelmemişti. Türkiye’yi bu kara düzenden ve aklını yitirmiş siyasetçilerden, Cumhur İttifakı’ndan en yakın zamanda sandık geldiğinde kurtaracağız. Halkımızın alım gücünü yükseltip Türk lirasını hak ettiği değere Millet İttifakı’yla birlikte kavuşturacağız. Türk lirası bu kadar dip durumdayken İstanbul’un küresel finans merkezi olması acaba sizce mümkün mü? Dünyanın en önemli finans merkezleri Londra, New York, Singapur, Hong Kong, Zürih, Cenevre, Tokyo, Şikago, Frankfurt diye sıralanırken; bu ülkelerde dolar, avro, İsviçre frangı, Japon yeni gibi güçlü paralar varken İstanbul’un finans merkezi hâline gelmesi için medyanın özgür olması, hukuk üstünlüğünün ve yargı bağımsızlığının sağlanması, insan haklarının en iyi düzeyde olması ve yolsuzlukla mücadelede ivme sağlamış olmamız gerekiyor ama nerede? Maalesef bunlar ortada yok. Aksine, seçim yaklaşırken vatandaş gerçeği öğrenmesin diye siz sansür yasalarını Parlamentoya getiriyorsunuz. Finans merkezi olmak güven ve istikrar gerektirir. Dün “kara” dediğinize bugün “ak” diyemezsiniz. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri örneklerinde olduğu gibi nasıl bir U dönüşü yaptığınızı bütün halkımız biliyor. Para için ülkenin itibarını nasıl yerle bir ettiğinizi de dünya görmüş durumdadır. Bu şartlarda yabancı sermaye gelmez, gelmediği gibi olan da ülkemizden kaçar ve kaçmıştır. Nitekim, tam altı ayda 4,6 milyar dolar yabancı para ülkemizden çıkmış, son bir buçuk yıl içinde de para çıkışı tam 11 kat artmıştır. Unutmayın, istikrar yoksa merkez olamazsınız, yabancı sermayeyi de çekemezsiniz. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, SPK, BDDK, Ziraat Bankası, Vakıfbank gibi kurumları zorla İstanbul’a götürüp işi çözemezsiniz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ, tarımda kendi kendine yeten bir ülke olan Türkiye’nin tarımını da dibe çökertti; şimdi sıra geldi, finansımızı da dibe çökerttiler. Sizce acaba tarımda başarı var mı, merak ediyorum. Toprak Mahsulleri Ofisi, AK PARTİ öncesi ve AK PARTİ sonrası olmak üzere iki dönem yaşamıştır. Nasıl mı? Çiftçinin kara gün dostu olan Toprak Mahsulleri Ofisi, 2006 yılında yüzde 99,9 iç alım yani kendi çiftçisinden alım yaparken şimdi geldiği noktada yüzde 81’ini dışarıdan alıyor; o zaman yüzde 0,1’i dışarıdandı, şimdi yüzde 81’i, yani siz çiftçiyi bitirdiğiniz gibi ekonomiyi de bitirdiniz.

İki sene önce yerli ve millî bir traktör olarak elektrikli traktörü şaşaalı bir şekilde alanlara sürdünüz, Sayın Cumhurbaşkanı galoşlar çekti, traktörün önünde fotoğraflar verdi ama gelinen noktada Tarım Bakanı dedi ki: “Böyle bir işimiz yok.” Soru önergesi verdim, arkadaşlar, şaşırdım; halkın oylarıyla seçilmiş bir milletvekiline Meclis Başkanı tarafından sansür uygulandı. Diyor ki: “Bunları soramazsınız. Siz bunu sorgulayamazsınız, buna cevap arayamazsınız.” İşte, milletvekiline gelen nokta bu, karşılaştığım nokta bu. Yani siz sansürlemeyi, karartmayı çok iyi başarıyorsunuz ama az kaldı, gidiyorsunuz.

Evet, ülkemiz yağmalanıyor ve gittikçe de zorlanıyoruz. Küresel iklim aldı başını gidiyor ve kendi ilim Tekirdağ’da da sıkıntılarımız var. Nasıl mı? Hava kirliliği ve çevre kirliliğinde Tekirdağ Marmara’da 4’üncü sırada; evet, ilk 4’e geldi. Nasıl geldi? Fabrikalardan çıkan dumanlarla, kalitesiz linyit kömürlerinin kullanılmasıyla Tekirdağ halkı şu anda zehir soluyor ve Tekirdağ’daki vatandaşlarımız şu anda kanserden hayatlarını kaybediyorlar, aynı Türkiye'de olduğu gibi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Sayın Başkan, bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Diyoruz ki Çevre Bakanına: “Ya, boş işlerle uğraşmayın, gelin, çevrenin gerçek sorunlarında, insanların sağlığını ilgilendiren konularda çalışın.” Tekirdağ’da bir Çevre İl Müdürü var, varsa yoksa Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi ama fabrikalara geldiği zaman, dereleri zehirleyen o kurumlara geldiği zaman hiçbir iş yok. Bizim yerellerdeki hizmet noktalarımız olan belediyelerimizden elinizi çekin diyorum.

Evet, bugün çok özel bir gün, bugün Amasya Genelgesi’nin 103’üncü yıl dönümü. Kurucu önderimiz Atatürk önderliğinde bu genelgede ne denilmişti değerli milletvekillerim: “Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” Evet, karar günü geliyor. (CHP sıralarından alkışlar) Millet, geleceğini bu iktidardan yakın zamanda kurtaracak diyor, bu güzel topraklara güneşin geleceği günler yakındır diyor ve geliyor gelmekte olan diyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 338 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 11: Bu kanun yayımlandığı tarihte yürürlüğe girer.”

                                         İmam Taşçıer                                                                           Mahmut Toğrul                                                          Ömer Faruk Gergerlioğlu

                                           Diyarbakır                                                                                 Gaziantep                                                                                   Kocaeli

                                         Murat Sarısaç                                                                            Şevin Coşkun                                                                       Erol Katırcıoğlu

                                                Van                                                                                         Muş                                                                                      İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Van Milletvekili Sayın Murat Sarısaç.

Buyurunuz Sayın Sarısaç. (HDP sıralarından alkışlar)

MURAT SARISAÇ (Van) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Tüm halklarımızı saygıyla selamlıyorum.

Evet, hukuksuz mudur, hukuk ilkeleri dâhilinde midir bilmiyorum ama bugün size biraz hukuk dışılıktan bahsetmek istiyorum. Birilerini “terörist” olarak kodlamak onlarla hem çatışma ilişkisi tesis etmektir hem de “terörist” olarak kodladığınız kişileri hukukun dışına itme olanaklarınız da artar. Tıpkı Amerika’nın Guatemala’daki yeri gibi yani kendi hukukundan uzak tutmak için, kendi hukukuyla mesul olmamak için bütün herkesi “terörist” ilan edip gidip orada işkenceye maruz bıraktığı gibi. Yine, hukuk dışına itilmiş bir bölgede orada yaşayan herkes siyasal, hukuksal bakımdan insani varlıklar olarak değil, hukukun dışına itilmiş ve dolayısıyla her kötülüğün yapılabileceği insanlar olarak algılanır. Yine, aynı şekilde, hukukun uygulanmadığı yer kolluk kuvvetinin ve bürokratların keyfiyetine kalmış bir bölge hâline gelir. Ki bunu söylediğimde bile yer ismi söylemeye gerek yok, en çok muzdarip olan halklardan bir tanesi Kürt halkıdır. Kürt halkı yüz yıldır hukuk dışı bir şekilde muamele görüyor yani hiçbir hukuka tabi değil. AKP’den önce “şaki” ve “eşkıya” olarak adlandırılıyordu, hukuk dışında bırakılıyordu; AKP’den sonra da “teröristler” olarak adlandırılıp her türlü hukuksuzluğa maruz kalıyor. Ve şöyle düşünün: Eleştirdiğimiz, yıllardır karşı çıktığımız 82 darbe anayasasına bile bizi muhtaç edecek bir hâle getirdiniz. 82 Anayasası’nın hukukundan bile faydalanamayacak bir durumdayız şu an, bunu da yapan AKP Hükûmetidir.

Evet, Kürtler yüz yıldır hukuk dışı bir halk. Şöyle düşünün: Bir anneye çocuğunun kemikleri kargoyla gönderiliyor, kargo kutusuyla gönderiliyor. Bir anne, Emine Şenyaşar; eşi ve çocukları AKP vekillerinin akrabası tarafından öldürülmesine rağmen Emine annenin çocuğu yine yakalanıyor ve Emine anne hakkında onlarca dava açılıyor. Yine, aynı şekilde, Makbule Özer ve eşi Hadi Özer; biri 79, biri 80 yaşında olmasına rağmen, birçok sağlık sorunu yaşamalarına rağmen tutuklanıp cezaevine atılıyorlar. Yine, Kürtlerin ulusal rengi olan “…”(x) düğününde taktığı için damat anında gözaltına alınıyor ve tutuklanıyor ve bunları haber yapan gazeteciler “Sen niye haber yaptın?” denilerek “Sen niye köyüne gittin?” denilerek cezaevlerine atılıyor. Evet, bunlar hukuksal ama bir de Kürtlerin şöyle bir sorunu var yani sadece ulusal ve evrensel hukuk dışına itilen bir toplum değil Kürt halkı, ayrıyeten Allah’ın ve İslam’ın hukukunun da dışına atılıyor. Örneği de şudur: Biliyorsunuz, geçen sefer de burada anlattım. Yine, Mehmet Zeki Çelebi’nin cenazesi getirildiğinde defnettirilmemişti “Sadece 15 kişi gidebilir, başka kimse katılamaz, gece defnetmek zorundasınız.” demişlerdi. Eğer defin yapmak, bir cenazeyi kendi inancıyla defnetmek bütün dinlerde, bütün inançlarda, bütün hukukta uygun bir şeyse, buna karışılamıyorsa, o zaman siz karışıyorsanız Kürtleri Allah’ın ve İslam’ın hukukunun dışına da itiyorsunuz demektir.

Bir de -biliyorsunuz, zaman yetersiz olduğu için- özellikle, şu hukukun dışına bırakma yani bürokratların ve kolluk güçlerinin keyfî müdahale ettiği illerin başında da Van geliyor. Yine belki görüntülerde görmüşsünüzdür. Van’da Başkale Xaşkan köyüne 200 askerle beraber gidilip bir yurttaş yaka paça gözaltına alındı, gözaltı sırasında da eşine, çocuklarına, oradaki kadınlara darp uygulandı ve sadece 400 kovan orada toplandı. Hani halkımız yoksulluktan dolayı domatesin fiyatını soruyordu ya ve siz “Bir mermi ne kadardır, biliyor musunuz?” diye… Evet, o bir mermi yani halkın domatesiyle alınan o bir mermi bizim üzerimize sıkılıyor işte orada. Ve kamuoyunda büyük bir tepki oluştu bu olayı görünce çünkü bu olay eğer İsrail’de Filistin’e karşı uygulanmış olsaydı eminim ki bugün iktidar ne İsrail’in faşistliğini bırakmış olacaktı ne siyonizmini ama burada olunca -çünkü Kürtler hukuk dışı ya- her şey Kürtlere yapılabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MURAT SARISAÇ (Devamla) – Valilik bu tepkilerden sonra bir açıklama yaptı ve açıklaması da -nasıl videoyu paylaştık- trollerin bize söylediğinin aynısıydı. Tamamen gerçeğe aykırı bir şekilde ki biliyorsunuz daha önce de yine 4 Kürt yurttaş işkenceye uğratılmıştı, hatta Mustafa Yeneroğlu daha AKP’deyken bunu dile getirmişti, işkence olduğunu. Valilik o zaman da “Bunları tutukladık ve suçlarını itiraf ettiler.” demişti ama mahkeme tarafından onların yalan söylediği tescillenmişti. Yine, 2 Kürt’ün helikopterden atılması olayında da yine Vali bu açıklamayı yapmış “Güvenli bir şekilde alındı.” demişti ama Servet Turgut yaşamını yitirmişti, yine, Osman Şiban da hafızasını yitirmişti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT SARISAÇ (Devamla) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın.

MURAT SARISAÇ (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Valilik burada direkt iktidarın Kürtler üzerinde uygulamış olduğu politikaların bire bir yürütücüsüdür orada ama eğer gerçekten birazcık meslek etiği varsa bu olaydan sonra o Vali bir saniye bile orada durmaz ki olmadığını biliyorum, duracağını da biliyorum ama sadece şunu söylemek istiyorum: Evet, Kürtlere iktidar tarafından uygulanan bu politikalar aslında Kürtleri yine zorunlu bir göçe mecbur bırakma girişimleridir, bir konsepttir ama halkımız toprağını seviyor, toprağına sahip çıkıyor. Yani ne sizin Akrepleriniz, ne silahlarınız, ne mermileriniz Kürt halkını kendi topraklarından asla ettiremeyecektir. Bizler de her şekilde halkımızın yanındayız.

Bütün halklarımızı tekrar saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 11’inci madde kabul edilmiştir.

12’nci madde üzerinde 2 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 338 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 12: Bu kanun hükümleri Cumhurbaşkanlığınca yürütülür.”

                                         İmam Taşçıer                                                                     Ömer Faruk Gergerlioğlu                                                                Mahmut Toğrul

                                           Diyarbakır                                                                                  Kocaeli                                                                                   Gaziantep

                                        Erol Katırcıoğlu                                                                                                                                                                       Şevin Coşkun

                                             İstanbul                                                                                                                                                                                     Muş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Muş Milletvekili Sayın Şevin Coşkun.

Buyurunuz Sayın Coşkun. (HDP sıralarından alkışlar)

ŞEVİN COŞKUN (Muş) - Sayın başkan, değerli milletvekilleri; 12’nci madde üzerine söz aldım, Genel Kurulu selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinden de anlaşıldığı gibi iktidarın derdi sermaye ve zenginlerdir. Halkların derdi ise geçim sıkıntısı, hayat pahalılığı, işsizlik, açlık, yoksulluktur. Yurttaşların ekmek alacak parası yokken; çiftçi tarlasına tohum, gübre alamazken iktidar bu düzenlemeyle büyük yerli ve yabancı şirketlerin finansman sorunlarını çözmek için bir finans merkezi yaratmaya çalışıyor. Bu düzenlemeyle oluşturulmak istenen finans merkezi sonuçta bir grup sermayedarın kârına kâr katacak bir düzenleme olacaktır. Evet, ekonomik büyüme için özellikle yabancı sermayeye ihtiyaç var ama ülkeye finans ve yabancının gelmesi şaşaalı bir inşaat projesiyle değil ancak demokrasi, hukuk ve ekonomik istikrarla mümkün olur.

Değerli milletvekilleri, ülkede çoklu bir kriz bulunmaktadır. Bu krizlerin sonucunda milyonlarca yurttaş açlıkla, yoksullukla mücadele etmektedir. Asgari ücretle çalışan milyonlarca emekçi açlık sınırının altında yaşamaktadır. Açlık sınırı 6 bin TL’nin üzerindedir, yoksulluk sınırı 19.602 liraya yükselmiştir. Altı ay önce yapılan yüzde 50 zamla 4.250 TL olan asgari ücret bugün yoksulluk sınırının 5 kat altındadır. İktidar bu zamla övünürken yeni zam için temmuz ayını işaret etmişti ancak Cumhurbaşkanı zam için 2023’ün Ocak ayının beklenilmesi gerektiğini ifade etti. Asgari ücretin altı ay daha sabit kalması kabul edilebilir değildir. TÜİK’e göre yüzde 73, Enflasyon Araştırma Grubuna göre ise yüzde 160 olan enflasyon karşısında asgari ücretle çalışan 10 milyon emekçinin dayanacak gücü kalmadı. İğneden ipliğe zamların ardı arkası kesilmiyor. Son dört yılda elektriğe yüzde 250, doğal gaza yüzde 150, mutfak tüpüne yüzde 200’ün üzerinde zam yapılmıştır; ekmeğin fiyatı yüzde 200, ayçiçeği yağının fiyatı yüzde 300, akaryakıtın fiyatı yüzde 275 seviyelerinde zamlanmıştır; gübre fiyatı ise son bir senede yaklaşık 6-7 kat artmıştır.

Fiyat artışlarının en çok etkilendiği kesimlerden biri de çiftçilerdir. TÜİK’e göre tarımsal girdi fiyatları yıllık bazda yüzde 105,7 artmıştır, çiftçi artık üretim yapamamaktadır. AKP’nin yirmi yıllık iktidarında tarım ve hayvancılık bitme noktasına getirilmiştir. En açık örneği seçim bölgem Muş’tur. Yüzde 80’i tarım ve hayvancılığa elverişli olan Muş, bugün, en yoksul, en işsiz kentlerden biridir. Bu da yetmezmiş gibi, kentte uygulanan yayla ve mera yasaklarıyla hayvancılık yapılamamaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığının verilere göre, kentteki tarla üretim alanı 2002 yılına göre dörtte 1 oranında düşmüştür. Kentte sadece fasulyenin üretimi 2005’te 4.355 ton iken 2020’de yüzde 50 düşüşle bu üretim 2 bin tona düşmüştür; 2020’de kuru soğan üretimi 200 tona düşmüştür. Çiftçi tarlasını ekebilmek için borç altına girmektedir ancak ürettiği de borcunu karşılayamamaktadır. İktidar, yürüttüğü yanlış politikalarla çiftçiyi borca mahkûm etmektedir. Bugün, ülkede çiftçinin borcu 200 milyar TL’yi geçmiştir. Tüm bunların sonucunda Türkiye’de yaşanan gıda krizi de her geçen gün derinleşmektedir, yurttaşlar gıdaya artık erişememektedir.

Değerli milletvekilleri, iktidarın yönetememe krizinin etkilerini en derin yaşayan kesimlerden biri de kadınlardır. Bugün, binlerce kadın, yoksulluk nedeniyle evlerini, yaşam alanlarını terk ederek başka kentlere mevsimlik tarım işçiliği yapmak için göç etmektedir. Mevsimlik tarım işçisi kadınlar emek sömürüsüne maruz kalmaktadır. Ulaşım, beslenme, barınma, eğitim ve sağlık gibi konularda ciddi sorunlar yaşamaktadırlar. Adana’da günde on beş saat 90 TL’ye çalışan mevsimlik işçilerin çadırlarını geçen hafta su basmıştı, aileler büyük bir mağduriyet yaşadı. Kadınların, gençlerin, işçilerin, yoksulların, emekçilerin geleceği üzerine kurduğunuz bu düzen son bulacaktır; kaybeden siz, kazanan halklar olacaktır.

Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 338 sıra sayılı İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi’nin 12’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Yürütme

MADDE 12- (1) Bu Kanun hükümleri Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür.

                                       Süleyman Girgin                                                                            Caviz Arı                                                                               Murat Bakan

                                              Muğla                                                                                     Antalya                                                                                      İzmir

                                            Ali Şeker                                                                                Erkan Aydın                                                                             Özcan Purçu

                                             İstanbul                                                                                     Bursa                                                                                       İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, İzmir Milletvekili Sayın Özcan Purçu.

Buyurunuz Sayın Purçu. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZCAN PURÇU (İzmir) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri, sevgili vatandaşlarımız; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi resmen kutuplarda buzdolabı fabrikası açma girişiminiz gibi. Hükûmet vatandaşın güncel sorunuyla ilgili bir çalışma hiç başlatmış mı ya? Çiftçinin hâli belli, esnafın hâli belli, vatandaş yoksulluktan inim inim kırılıyor; siz -hiç alakası olmayan, bir hayal ürünü- ne ekonomiye katkısı olacak ne vatandaşa katkısı olacak ne de ülkeye katkısı olacak bir kanun teklifiyle bu saatte bizim karşımıza çıkıyorsunuz. Ülkenin gündemiyle hiç alakanız yok. Sokakları bir gezin de vatandaşın hâlini, esnafın hâlini, çiftçinin hâlini, yatırımcının hâlini bir görün bakalım. Allah aşkınıza, Hükûmet elektrik fiyatlarının artışıyla ilgili, bu elektrik fiyatlarının düzenlenmesiyle ilgili, mazot fiyatlarının, benzin fiyatlarının düşürülmesiyle ilgili bir teklifle hiç geliyor mu şuraya ya? İşte, ondan diyorum, ülkenin gündemiyle hiç alakanız yok. Ülke yansın bakalım, ülke uçuruma sürüklensin; sizin keyfiniz rahat zaten, sıkıntı yok, vatandaş ne olursu olsun. Gelin, bir görün bakalım vatandaşın hâlini beyler, gelin bir görün. (CHP sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar) Pazara çıkıyor musunuz? Pazara, çarşıya çıkın bakalım, bir asgari ücretli evinin kirasını ödeyebiliyor mu?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Asgari ücretten vergiyi indirdik.

ÖZCAN PURÇU (Devamla) – Bir görün bakalım elektriğini, suyunu ödeyebiliyor mu, bir görün bakalım. Bu elektrik fiyatlarının sebebini açıklayan bir hükûmet yetkilisi gelsin bakalım, şu kürsüde, vatandaşa, niye elektrik fiyatları artıyor, niye mazot fiyatları durmadan artıyor bir açıklasın. Bir an önce seçim gelecek, gideceksiniz, bu ülke de refaha kavuşacak Cumhuriyet Halk Partisinin, Millet İttifakı’nın iktidarıyla.

Şimdi, size başka bir konudan bahsedeceğim: İstanbul Ataşehir’de Roman mahallesinde bir düğün oluyor, Terörle Mücadele şubeden polisler geliyor Roman mahallesindeki düğüne, diyor ki: “Burada bu düğünü yapamazsınız ey Romanlar. Gideceksiniz, düğün salonunda yapacaksınız.” Bizimkiler de gariban “Biz burada yapacağız.” diyor. Vay efendim, bunu sen mi söyledin? Ondan sonra, orada “Kenan” diye bir amir “Ulan -tövbe haşa- buranın Allah’ı benim lan.” diyor. Alıyor bu Romanları, tutukluyor, içeriye atıyor; yer misin yemez misin? Ataşehir Emniyetinde yer misin dayakları yemez misin? Dişler kırılıyor, gözler morartılıyor, dudaklar patlıyor, kollar kırılıyor, işkence üstüne işkence; bir de Terörle Mücadele şubede yapılıyor. Ya, Roman mahallesinin terörle ne alakası var ya? Onu oraya gönderen Emniyet Müdürünün Allah belasını versin! (CHP sıralarından alkışlar) Romanları her şeyle sınayabilirsiniz ama ülkesine ihanetle; vatanına, milletine, bayrağına ihanetle suçlayamazsınız. Bunu yapan Emniyet Müdürü ve “Kenan” denen polis. Bu konuyla ilgili İçişleri Bakanı gerekeni yapsın. Ben İlçe Emniyet Müdürünü aradım, bana diyor ki: “Sen beni niye arıyorsun ya!” Küstahlığa bak! Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin Milletvekiliyim, ben ararım; vatandaşın sorunu için, bilgi almak için ararım. Hangi hakla bana “Sen arayamazsın beni!” diyor ya! Türk milletinin, şerefli Türk polisinin bir üyesi; böyle kendini bilmez, böyle davranamaz arkadaş! Polis teşkilatı şerefli bir teşkilattır, içinizdeki çürük elmaları ayıklayın! Ne demek ya Roman mahallesine Terörle Mücadele şubesinin gidip düğün basması ya, ne alakası var ya!

Tekrar söylüyorum: Bizi her şeyle sınayabilirsiniz ama bu vatana bağlılığımızla; devletimize, milletimize bağlılığımızla kimse sınayamaz arkadaş! (CHP sıralarından alkışlar) Vatanımız için her şeyi yaparız.

Yalnız, şunu söyleyeyim: Daha öncesinde de gene Ataşehir’de bir Roman çocuğunu döverek resmen çöplüğe “ölü” diye attılar. Biz devletimize, milletimize zeval gelmesin, polisimizin saygınlığı gitmesin diye şu kürsüde konuşmadık ya! Ama yeter ya! Roman mahalleleri tatbikat bölgesi gibi oldu ya, Türkiye’nin her yerinden bize işkence fotoğrafları… Aha, işte, bu da raporlar bakın. “Resul Bayır” diye adamı… Aha, işte, bu da devlet hastanesinin raporu; ne ağız kaldı ne diş kaldı ya! Bir Roman mahallesinde düğün olacak diye, ne demek bu ya!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Purçu.

ÖZCAN PURÇU (Devamla) - Lütfen polis teşkilatımızın o şerefli durumuna kimse leke getirmesin. Biz polisimizi de askerimizi de seviyoruz; bağrımıza basıyoruz ya! Bizim çocuklarımız askere davulla zurnayla gidiyor ya; bu ülkeyi bu kadar seviyoruz, bize bunu mu reva görüyorlar ya! Söylüyorum Bakanlığa, bizim mahallemize Terörle Mücadele ekibini göndermeyin arkadaş, kimi gönderirseniz gönderin. Allah aşkına, size söylüyorum tekrar, Ataşehir İlçe Emniyet Müdürü gönderdi, küstahça da cevap veriyor, bir de o “Kenan” denen amir midir nedir “Romanların benden çekeceği var.” diyor. O polisi de oradan almazsanız asli görevinizi yapmamış oluyorsunuz.

Hepinize saygılar sevgiler sunuyorum. İyi akşamlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 12’nci madde kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik sistemle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen milletvekillerinin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen milletvekillerinin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 338 sıra sayılı Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ile 61 Milletvekilinin İstanbul Finans Merkezi Kanunu Teklifi açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                          :                 303

Kabul                                                  :                 241

Ret                                                      :                   62   (x)

                Kâtip Üye                                           Kâtip Üye

              İshak Gazel                                    Sevda Erdan Kılıç

                 Kütahya                                                İzmir”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.57

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.07

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 106’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

2’nci sırada yer alan 340 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlayacağız.

2.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir, İstanbul Milletvekili Feti Yıldız ve 64 Milletvekilinin Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4471) ile Dijital Mecralar Komisyonu ve Adalet Komisyonu Raporlarının (S. Sayısı: 340)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir konu bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 23 Haziran 2022 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 23.08



(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) 338 S. Sayılı Basmayazı 16/6/2022 tarihli 104’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.