TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

98’inci Birleşim

2 Haziran 2022 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- YOKLAMA

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Van Milletvekili Murat Sarısaç’ın, Van’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Karaman Milletvekili Selman Oğuzhan Eser’in, Türk diline ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız’ın, TEKNOFEST Azerbaycan’a ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun, Sivas’taki Âşık Veysel Ortaokulunun isminin değiştirilmesine ilişkin açıklaması

2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Gazi Meclisin terör destekçiliği yapılacak yer olmadığına ilişkin açıklaması

3.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’ne ilişkin açıklaması

4.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Cihat Sezal’ın, İstanbul Sanayi Odasının 2021 yılı ihracat rakamlarına göre Kahramanmaraş’ın gösterdiği başarıya ilişkin açıklaması

5.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, memleketi yönetenlerin üslup ve tavırlarına ilişkin açıklaması

6.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Mersin’in turizm potansiyelinin en iyi şekilde değerlendirilmesi adına bütünlükçü ve sürdürülebilir bir eylem planı hazırlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

7.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, Yunanistan tarafından Ege adalarının silahlandırılmasına ilişkin açıklaması

8.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Gezi olaylarının dış güçlerin organize ettiği bir kalkışma olduğuna ilişkin açıklaması

9.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, Mersin’in gerçekleştirdiği ihracat rakamlarına ilişkin açıklaması

10.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 4’üncü sondaj gemisine ilişkin açıklaması

11.- Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünver’in, yirmi yıllık AKP iktidarının ülkeyi yokluğa, milleti açlığa sürüklemesine ilişkin açıklaması

12.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, şeker sorununa ilişkin açıklaması

13.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca’nın, İstanbul’un Şile ilçesinin mülkiyet sorununa ilişkin açıklaması

14.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, hazinece karşılanan sigorta primi işveren desteğine ilişkin açıklaması

15.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, Gezi olaylarının planlı şekilde yapılan alçak bir terör saldırısı olduğuna ilişkin açıklaması

16.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Türkiye’nin bu küresel ekonomik dalgalanmayı da en az hasarla atlatacağına ilişkin açıklaması

17.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, ehliyet affına ilişkin açıklaması

18.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, TÜİK’in açıkladığı büyüme rakamlarına ilişkin açıklaması

19.- İzmir Milletvekili Bedri Serter’in, TÜPRAŞ’ın Aliağa Rafinerisinde eylemde olan işçilere ilişkin açıklaması

20.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, Kocaeli’nin Darıca ilçesinin tarihî ve doğal güzelliklerine ilişkin açıklaması

21.- Hatay Milletvekili Sabahat Özgürsoy Çelik’in, Amanos Dağları’nın terörden temizlenmesine ve Hatay’da yayla sezonunun başlamasına ilişkin açıklaması

22.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Adıyaman’ın Pınaryayla (Artan) köyünde yaşayan halkın mağduriyetine ilişkin açıklaması

23.- Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız’ın, Aziz Sancar’ın Bakü’deki konuşmasına ilişkin açıklaması

24.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar’da iptal edilen tren seferlerine ve Gökçe Mahallesi’ndeki TOKİ mağdurlarına ilişkin açıklaması

 

25.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, iktidarın cezaevlerini bebekli, hamile kadınlar ve yaşlı hasta mahpuslarla doldurmasına ilişkin açıklaması

26.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Diyanet İşleri Başkanlığının 2022 yılı için belirlediği vekâlet yoluyla kurban kesimi bedellerine ilişkin açıklaması

27.- Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun, Ahmet Tekdal’ın vefatının 2’nci yıl dönümüne, Adana’nın Kozan ilçesinin düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci yıl dönümüne, 1998 yılında meydana gelen Adana Ceyhan depreminin yıl dönümüne, 2022 yılı buğday alım fiyatlarının hâlâ açıklanmamasına, Diyanet İşleri Başkanlığının 2022 yılı için belirlediği vekâlet yoluyla kurban kesimi bedeline, AK PARTİ Hükûmetinin izlediği ekonomi programına ve Hükûmetin yapacağı en hayırlı işin erken seçim kararı almak olduğuna ilişkin açıklaması

28.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Savaş Buldan, Hacı Karay, Adnan Yıldırım, Muhsin Melik, Nazım Hikmet, Orhan Kemal ile Ahmed Arif’in ölüm yıl dönümlerine, “Türkiye Fedaileri” isimli yapılanmaya, mülteci sorununa ve Diyarbakır Sebze ve Meyve Komisyoncuları Odası Başkanı Fırat Taş’ın yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması

29.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın politikaları ile gerçekleşenler arasındaki farklılığa ve bir araya geldikleri diğer siyasi partilerle birlikte Türkiye’de adaleti tesis edeceklerine ilişkin açıklaması

30.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Balıkesir’in Bandırma ilçesindeki Marmara OSB’ye, mayıs ayında gerçekleşen ihracata ve Ahmed Arif’in 31’inci vefat yıl dönümüne ilişkin açıklaması

31.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri ile Muğla Milletvekili Yelda Erol Gökcan’ın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, Yozgat’ın Aydıncık ilçesine bağlı Kazankaya köyünde bulunan Kazankaya Kanyonu’na ilişkin açıklaması

34.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Adana’nın Karaisalı ilçesine bağlı Kızıldağ Yaylası’nın elektrik altyapısı sorununa ilişkin açıklaması

35.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün, sağlık çalışanlarına uygulanan şiddete ilişkin açıklaması

36.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün 328 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

37.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

 

 

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu ve arkadaşları tarafından, ülkemizdeki engelli vatandaşlarımızın kamu kurum ve kuruluşlarında münhal bulunan engelli kadrolarına atanmaları amacıyla 1/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Haziran 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, kadın cinayetlerindeki cezasızlık politikalarının yol açtığı adaletsizliğin araştırılması amacıyla 2/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Haziran 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, beyin göçüne yol açan nedenlerin tespit edilerek önlenmesi için gerekli politikaların belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/6140) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Haziran 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 328 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin bu kısmın 2’nci sırasına alınmasına, bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ve Genel Kurulun 7 Haziran 2022 Salı günkü bileşiminde 328 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarının sürdürülmesine ilişkin önerisi

 

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç’un, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

 

 

 

 

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Cihat Sezal ve Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu Ban ile 37 Milletvekilinin Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4441) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 335)

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan ve 44 Milletvekilinin Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4364) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 328)

3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un İslam İşbirliği Teşkilatı Polis İşbirliği ve Koordinasyon Merkezi Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2034) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 127)

4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayinde Gizlilik Dereceli Bilgilerin Karşılıklı Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/4161) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 313)

 

VIII.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 335) Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin oylaması

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Adana Milletvekili İsmail Koncuk'un, öğretmen atamalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in cevabı (7/64195)

2.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker'in, ülke genelindeki gelir dağılımına ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/64365)

3.- Adana Milletvekili İsmail Koncuk'un, 2018-2022 yılları arasında Adana'daki belediyeler tarafından yapılan sosyal yardımlara ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/64366)

4.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi'nin, Sinop ilinde Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait binaların depreme karşı dayanıklılığına,

Yozgat ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna,

2018-2022 yılları arasında Bakanlık bütçesi ya da AB programları çerçevesinde Artvin için hazırlanan projelere ve ile yapılan yatırımlara,

Adıyaman ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna,

Kayseri ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna,

Ordu ilinde Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait binaların depreme karşı dayanıklılığına,

2018-2022 yılları arasında Bakanlık bütçesi ya da AB programları çerçevesinde Aydın için hazırlanan projelere ve ile yapılan yatırımlara,

İlişkin soruları ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/64767), (7/64768), (7/64769), (7/64770), (7/64771), (7/64772), (7/64773)

5.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan'ın, Türkiye geneli ve Gaziantep özelinde son 3 yıl içinde Bağ-Kur primini ödemeyen esnaf ve çiftçilere ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/64775)

2 Haziran 2022 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98’inci Birleşimini açıyorum.

II.- YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla, verilen süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını ve salondan ayrılmamalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Van’ın sorunları hakkında söz isteyen Van Milletvekili Murat Sarısaç’a aittir.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Van Milletvekili Murat Sarısaç’ın, Van’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

MURAT SARISAÇ (Van) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Van’ın sorunlarıyla ilgili söz aldım. Gerçi dün partili Cumhurbaşkanı Van’la ilgili sorunlardan bahsederken her şeyin…

(Uğultular)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Başkanım çok uğultu var.

Sayın Başkan…

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Sayın Başkan, Adalet ve Kalkınma Partili vekiller terk ettikten sonra başlatırsanız seviniriz.

BAŞKAN – Bir dakika, baştan başlatacağız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Çok uğultu var, bir de uyarırsanız…

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, şu anda hatip konuşamıyor. Konuşmak isteyen arkadaşlarımızın kulise geçmelerini rica ediyorum.

Buyurun Sayın Milletvekili.

MURAT SARISAÇ (Devamla) – Sayın Başkan, AKP'liler gitsin, öyle… Bekleyelim isterseniz.

Van sorunlarıyla ilgili söz aldım. Sayın Cumhurbaşkanı dünkü konuşmasında Van’dan bahsetti, onun söylediklerine bakılırsa Van’da her şey mükemmel gidiyor. AKP'liler de bizim dün yine Kürtçe çalınan şarkılarla ilgili söylediklerimize de neredeyse Kürtçe gramerini de onlar yazmış gibi çıkıp burada söylediler. Ama öyle değil, keşke öyle olsa, keşke her şey güllük gülistanlık olsa, mükemmel olsa. Yalnız, özellikle Van’da ve bölgede çok daha farklı, çok daha vahim bir durum yaşadığımız.

Van, altı yıldır yani kayyum siyasetiyle beraber fiilî bir OHAL durumu yaşıyor. Bu fiilî OHAL durumundan kaynaklı, Van, tarımsal üretimden hayvancılığa, genç işsizlikten eğitim sorununa, otogar sorununa, yine, çevre yolu ve stat sorununa kadar birçok sorunla şu an karşı karşıya, birçok sorunun içinde neredeyse nefes alamaz duruma gelmiş hâlde. Bunu kuşkusuz ki Van’da kime sorarsanız sorun, ister siyasi partilere ister STK'lere veya odalara, Van’da herkes bunun kayyumdan kaynaklandığını söyleyecektir çünkü kayyum siyasetiyle beraber Vanlıların sadece iradesi alınmadı, Vanlılar neredeyse bir açık cezaevinde artık yaşar hâle geldiler. Van'da Van sorunlarıyla ilgili, Van’ın herhangi bir konusuyla ilgili bu üç beş kişi dışında kimsenin bir söz hakkı yok. Kasım 2016’dan beri yani kayyumların gelişiyle beraber fiilî bir -resmî- OHAL uygulandı, her ne kadar “Kaldırıldı.” denilse de şu an OHAL fiilî olarak devam ediyor. Bunun en büyük sebebi de Van halkının iradesinin gasbedilmesi ve bu irade gasbından sonra kayyumlar eliyle yapılan usulsüzlükler, hukuksuzluklar zaten belediye meclisi olmadığı için hiçbir şekilde denetlenemiyor.

Yine Sayıştay raporlarına göre bu yolsuzluklar ortaya çıkarıldığında da bunu sorgulayacak herhangi bir savcının olmamasından dolayı Van’da kayyumlar istediklerini yapabiliyorlar ve -ki sadece Rusya'da oligarklar yok- şu an Van tamamen bir derebeyliğe dönüştürülmüş biçimde, oligarklar Van’ı da şu an üç beş kişiyle yönetiyor.

Geçenlerde CHP heyeti de belediye başkanlarıyla beraber Van’a gelmişti -ki üç gün boyunca bu kayyum zulmünü en çok gören heyetlerden bir tanesi- sadece üç gün boyunca bile CHP'nin otobüsüne izin verilmedi, açıklama yapacağı yerde polisler eliyle neredeyse AKP bayrakları asıldı yani üç gün boyunca ana muhalefet partisine bunlar yapılıyorsa varın altı yıl boyunca Van halkının neler çektiğini sizler görün.

Şimdi, yüz yıldır Kürt halkının neredeyse karşılaşmadığı zulüm kalmadı; her anlamda, kültürel, kimliksel, inançsal anlamda neredeyse bütün barbarlıklara, katliamlara maruz kaldı ama AKP dönemine kadar hiç yaşanmayan zulümler, şimdi, artık Kürt halkı üzerinde uygulanıyor. Yani dirisini geçtik artık ölüsüne bile tahammül etmeyen bir AKP anlayışı, bir AKP polis devleti oluşmuş durumda. Cenazeler morglarda bekletiliyor, ailelere verilmiyor, cenazelere saldırılıyor; hatta, hiçbir dinde olmamasına rağmen, hiçbir inançta olmamasına rağmen, hiçbir hukuk devletinde olmamasına rağmen cenazelere bile AKP saldırıyor ve AKP, kimin nerede defnedileceğini, nasıl defnedileceğini ve kaç kişinin katılabileceğini orada insanlara tehdit yoluyla dayatıyor. Mehmet Zeki Çelebi, 2012’de buradaki hukuksuzluklardan kaçıp güney kürdistana gitmişti, 17 Mayısta Başur’da katledildi, cenazesini getirmek için ailesi ve vekillerimiz gittiler oraya, cenaze Şırnak Devlet Hastanesinde bekletildi, birkaç gün sonra verildi ama o gün boyunca bütün emniyet yetkilileri ailesini arayarak Mehmet Zeki Çelebi’nin cenazesinin nasıl olacağını, kimlerin katılıp katılmayacağını, oraya… Tehdit ettiler ailesini bu şekilde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MURAT SARISAÇ (Devamla) – Bitiriyorum.

Sonrasında, cenaze Van’a geldikten sonra, halkımız da ailesi de cenazeye katılmak istedi ama mezarlıklar… TÜİK nasıl kuşatılıyorsa, milletvekillerinin, genel başkanların oraya gitmesi engelleniyorsa, aynı şekilde mezarlıklarda da polisler kapının önüne barikat kurdular ve sadece 15 kişinin girebileceğini söylediler. Şimdi, yüzlerce örneği var, Cumhurbaşkanı kendi grup toplantısında bir açıklamasında Yahudi cenazesi geldiğinde Hazreti Muhammed’in ona nasıl saygı gösterdiğini söylemişti. Geçenlerde yine Millî Savunma Bakanlığı Yunanistan’ı eleştirirken cenazelere düşmanlık yaptığını söylemişti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT SARISAÇ (Devamla) – E, madem cenazeler bu kadar kutsal ve AKP de “cenazeye katılma suçu” diye bir suç yaratıp biz milletvekillerine fezleke gönderiyorsa o zaman AKP Kürtlere karşı, cenazelere karşı Allah’ın hukuku üzerine hukuk yaratıyor demektir.

Bütün halklarımızı saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Hayrettin Bey, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun, Sivas’taki Âşık Veysel Ortaokulunun isminin değiştirilmesine ilişkin açıklaması

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Halk ozanlarımız Türk dilinin kültür ve medeniyetimizin nesilden nesle aktarılmasına hizmet eden şahsiyetlerdir. Hiç şüphesiz 20’nci yüzyılda ozanlık geleneğinde efsaneleşen isimlerden birisi de gönüllerde taht kuran Âşık Veysel’dir. “Veysel gider, adı kalır/Dostlar beni hatırlasın.” Dizelerinden ilham alınarak memleketi Sivas’ta Âşık Veysel Ortaokulunda adı yaşatılmaya çalışılırken bir yıl önce okul öğrencilerinin başka bir okula nakledildiği, sonrasında okul binasına diğer bir okulun taşındığı ve adının değiştirildiği ortaya çıkmıştır. Bu durum ailesi ve kamuoyu tarafından üzüntüyle ve tepkiyle karşılanmıştır.

Millî Eğitim Bakanına sesleniyorum: Kültürümüze sazıyla sözüyle büyük hizmet veren Âşık Veysel’e yapılan bu saygısızlığın en kısa zamanda telafi edilmesini bekliyoruz.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- Karaman Milletvekili Selman Oğuzhan Eser’in, Türk diline ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Türk diliyle ilgili söz isteyen Karaman Milletvekili Selman Oğuzhan Eser’e aittir.

Buyurun Sayın Eser. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SELMAN OĞUZHAN ESER (Karaman) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; vatanımız Türkçe hakkında gündem dışı konuşma yapmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimizin başında saygıyla selamladığımız Genel Kurula konuşmamızın devamında da saygıyla hitap etmemiz gerektiğini; milletin kürsüsüne muhabbet, sevgi ve birlik dilinin yakıştığını ifade ederek başlamak istiyorum.

Bu kürsüde dile getirilen ayrıştırıcı söylemlerin varacağı yerin etnik kimlik kavgaları, inanç ve değerler düşmanlığı olacağını hatırlatarak bu derin nifakların doğuracağı gerginlikle güçlü millet olamayacağımızı, her şeyi elde etsek bile huzura kavuşamayacağımızı ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, son zamanda Türkiye’de olmayan ve tutması da mümkün görülmeyen suni gündemler oluşturuldu. Ülkede bazı dillerde yasak varmış ve bazı sanatçılara ambargo varmış gibi propagandalar yapıldı. Ülkenin resmî kurumunun “TRT Kurdî” adlı bir kanalı varken, Kürtçe kitap yayınları her yerde serbestken “Kürtçe yasağı” “sanat düşmanlığı” gibi bayatlamış propagandalarla halk kullanıldı. Bu ülkenin eski karanlık günlerini özleyen insanlar, eskimiş ve halkın gündeminden çıkmış gerginlikleri yeniden piyasaya sürme derdindeler. Bu gibi propaganda ve tezvirat neticesinde oluşan fitne karşısında maalesef oluşan tepkiler yeni ve sürekli ayrışmalara sebep oluyor. Fitnenin cinayetten beter olması da bundandır. Yani ortaya atılan yalan ve iftira birçok fitneye de gebe olarak yayılıp büyüyor. Ona karşı üretilen argümanlar da aynı zeminde üretilince bu işler Türkiye düşmanları lehine oluyor. Ayrıca Türkiye’de bazı dillere, yöresel kültürlere sanki baskı ve asimilasyon politikası yapılıyormuş, yine Türkiye'de, sanki Türkçenin konuşulduğu ve toplumsal olarak geçerli olduğu yerler ile Türkçenin konuşulmadığı ve sanki geçerliliğinin sadece devlet zoruyla mümkün olduğu yerler varmış gibi algılar oluşturuluyor. Hâlbuki Türkçenin sınırlarını bugün bile Kerkük'ten, Halep'ten, Selanik'ten, Üsküp'ten, Tebriz'den başlatabiliyoruz.

Değerli milletvekilleri, Cemal Süreyya'nın tabiriyle, Türkçenin süt dişiyle gök ekinini biçen Yunus Emre'den başlayarak Türkçenin vatanını tespit edecek olursak daha nerelere kadar uzanırız. Türkçeyi ufak bir kaba sıkıştırmak isteyenler Türk vatanını, Türk tarihini arıza telakki eden zihniyet bilsin ki Türkçe Mekke'den Bosna'ya, Kırım'dan Bağdat'a, Tunus'tan Kaşgar'a ve Ulan Batur’a kadar üstünlüğünü şiirle kabul ettirmiş bir dildir.

Karamanlı Yunus Emre ve Bursalı Süleyman Çelebi'nin yanında Urfalı Nebi’yi ve Bağdatlı Ruhi’yi saymamızın sebebi de budur. Bağdat yöresinden Fuzuli'yi, Diyarbakırlı Nesimi'yi, Sivaslı Âşık Veysel'i, Bayburtlu Zihni’yi, Mısırlı Şahidi'yi Üsküp'ten Yahya Kemal’le buluşturan dil Türkçe'dir. Yüzlerce yıl boyunca, Kaşgar'dan yola çıkanın Bosna'ya güvenle ve muhabbetle varmasını sağlayan dil yine Türkçedir. Bu dilin erenleri, dostları, yârenleri, şehitleri vardır. Zira Türkçenin sınırları vatanımızın sınırlarıdır. Bu farklı coğrafyalardan Türkçenin şairleri, Türkçenin sanatçıları çıkmıştır. İnsanlar “Kürt’üm, Arap'ım, Moğol'um, Boşnak'ım, Arnavut'um, Çerkez’im” dememiştir. Toroslar'dan Karacaoğlan ve Dadaloğlu Türkçe kavga vermiştir, Köroğlu Türkçe isyan etmiştir ama gel gör ki sultan da bey de Türkçe şiirden başka yol bulamamıştır sığınacak.

Değerli milletvekilleri, Yahya Kemal “Türkçenin çekilmediği yerler vatandır ancak çekildiği yerler vatanlıktan çıkar; vatanın kendi gövde ve ruhu Türkçedir.” dediğinde Erzurum’u, Urfa’yı, Halep’i, Kerkük’ü, Medine’yi ve kendisinin doğduğu Üsküp’ü kastediyordu. Evet, bu ülkelerin güzide milleti ki bizler bu topraklarda Türkçe doğduk, Türkçe yaşayacağız ve Türkçe öleceğiz. Bu bütünlüğü ve birliği anlayan insanlar yüz sene önce bu vatanı kurtardı. Türkçenin sesine gürlük veren bütün halklar Türkçenin vatanında yaşamak için savaştılar. Kürtçe türküler söylendi Çanakkale cephesinde, türküler yazıldı Kerkük için ancak anlaşılıyor ki İstiklal Harbi’nin mağlup milletleri Türkçenin sesinden hâlâ rahatsız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELMAN OĞUZHAN ESER (Devamla) – Başkanım, ek süre alabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun.

SELMAN OĞUZHAN ESER (Devamla) – Milletimizin ne olduğunu anlamamız lazım. Benim eşim Elâzığlı, ben eşimin Kürtçe konuşulan köyünde ağaçtan elma toplarken yine Kürtçe şarkılar da söyleyeceğim çünkü Türkçenin sesi Kürtçe konuşan o insanların hayatlarında görülebilir şekilde vücut bulmuştur. Umarım bu son söylediğim cümle iyi anlaşılabilir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, TEKNOFEST Azerbaycan hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız’a aittir.

Buyurun Sayın Yıldız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız’ın, TEKNOFEST Azerbaycan’a ilişkin gündem dışı konuşması

ZEYNEP YILDIZ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri takip eden necip milletimiz; ben açıkçası burada yüzyılları aşkın bir birlik hikâyesini anlatmak üzere söz almak istedim bugün. Nuri Killigil Paşa’nın, aslında, orada bıraktığı yüzyılı aşkın bir ruhun bugünkü yansımasını anlatmak üzere söz aldım. Uzun vadeli akılcı bir ekosistem teşekkülünün nasıl oluşturulduğunu anlatmak üzere -beş dakika ne kadar yeter bilmiyorum ama- söz almak istedim.

Geçtiğimiz hafta Azerbaycan'daydım, Bakü'deydim. TEKNOFEST Azerbaycan'ı bizzat müşahede etmek istedim, bizzat tecrübe etmek istedim, oradaki gençler ne hissediyor, nasıl yorumluyor bunu bizzat görmek istedim ve ben onlardan galiba daha da çok heyecanlanarak döndüm. Dolayısıyla bu heyecanımı burada sizlerle de paylaşmak istedim.

TEKNOFEST, uluslararasılaşmak adına çok önemli adımlar atıyor. Her sene farklı ülkelerden katılımcıları da ağırlıyor TEKNOFEST ve bununla da sınırlı kalmadı bu sene, artık sınırlarımızın da ötesine taşındı ve ilkini, yurtdışındaki ilk TEKNOFEST’i “TEKNOFEST Azerbaycan” adıyla Bakü'de gerçekleştirdi.

TEKNOFEST, 2018 yılında 4.333 takımın başvurusuyla yoluna başlamışken 2022 yılında 150.898 takım başvurusuyla yoluna devam ediyor yani bunlar sadece takımlar. Bu takımlarda bir sürü genç var, dolayısıyla ne kadar çok gencin hayatını değiştirdiğini, dönüştürdüğünü varın, siz düşünün. Bu sene de Azerbaycan'da 1.010 takımla ilkini gerçekleştirmiş olduk TEKNOFEST’in. Aslında, biz, içinde bulunduğumuz yüzyılın yeni bir hikâyesini birlikte yazıyoruz, dolayısıyla bu hikâyeye sahip çıkmak ve bu hikâyeyi her yerde anlatmak bence hepimizin boynunun borcu.

Ben, kendi gördüğüm örnekleri anlatmayı önemsiyorum başkalarının anlattıklarındansa. Zafer Takımı'ndan bahsedeceğim size. Böyle stantlar arasında dolaşıp gençlerle epey sohbet ettim. Zafer Takımı, şehitlerimizin, Azerbaycan Türkü şehitlerin bizlere emaneti evlatların kurmuş olduğu bir takım. Tarım teknolojilerine dair çok güzel, verimli bir projeleri vardı. Dolayısıyla orada, aslında, hem şehitlerin emanetlerine nasıl sahip çıkıldığını ve onların geleceğe nasıl hazırlandığına dair bence çok tatlı bir örneklikleri vardı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Onları buraya taşımak istedim.

Yine, benzer şekilde, Türkiye Uzay Ajansının TEKNOFEST Bakü'deki standı; buraya bir astronot koymuşlar. Malumunuz olduğu üzere, seneye kendi astronotumuzu da uzaya gönderiyor olacağız, başvuruları da başladı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bir küçük kız çocuğu gelip astronotun elinden tutuyor. Buradaki bu makete gelen bütün çocuklar astronotun elinden tuttu. Dolayısıyla oraya bir hayal, bir tohum ekilmiş oldu ve bu hayale her birimiz sahip çıkmak hususunda bence çok kararlı olmalıyız. Bence, aslında yirmi yıl sonrasının berrak bir geleceğinden haber veriyor bu fotoğraf bize, basit bir fotoğraf olmadığını düşünüyorum. O yüzden, onu buraya taşımak istedim.

Birileri çıkıp diyebilir “Uzayda ne işiniz var?” Sultan Abdülhamit Han da böyle deseydi ne Beykoz'daki kağıt fabrikası o zaman kurulmuş olurdu… Ya, Darülacezeyi kurayım. Sonrasında gelirim, burada işte… O zaman Uluslararası Telgraf Birliği olan, şimdilerde ülkelerin uzaydaki haklarını tanımlayan ITU’nun o zaman üyesi olmasaydık katıldığımız uluslararası toplantılarda aslında çok büyük bir hüsnükabulle karşılanmazdık.

Ben bir önceki hafta da Ekvador'daydım; Uluslararası Uzay Konferansı'na katıldım ve orada Türkiye'den geldiğimi öğrenen uluslararası katılımcılar dediler ki: “Siz ITU'nun kurucularındansınız. O zaman, 1800’lerin sonunda o 20 ülkeden birisiniz.” diyerek bize ayrı bir muhabbet beslediler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ki şu anki Milli Uzay Programı’mızın da bunda çok büyük bir etkisi var.

Dolayısıyla biz şu an bunları ötelersek birileri bir yerlere gider ve biz de arkasından bakmaya devam ederiz. O yüzden, bütün hayalleri eş zamanlı olarak aynı anda planlayabiliriz.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Yerli araba ne oldu, yerli araba?

ZEYNEP YILDIZ (Devamla) – O da geliyor.

Tarım politikalarını eğitim politikalarına, eğitim politikalarını sanayi politikalarına tercih edemeyiz. Hepsini aynı anda yapmak durumundayız.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Yerli araba?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Bu yılın sonu inşallah.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Yirmi yıldır yapmadınız ya, yirmi yıldır.

ZEYNEP YILDIZ (Devamla) – Çamlıdere Osmansin’de yetişen bir yerli ırkı, o büyükbaş ırkını nasıl korumaya dönük politikalarımız varsa, Şereflikoçhisar'da kuraklık dolayısıyla çiftçimizin nasıl yanında durduysak, mahsulünü kaybeden çiftçimizin yanında nasıl durduysak, aralıkta biliyorsunuz destekleri yattı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Yerli araba…

ZEYNEP YILDIZ (Devamla) – Nasıl tohum, mazot gibi farklı farklı noktalarda çiftçimize destek olduysak, esnafımızı her hafta, her an teşkilatlarımızla birlikte sahalarda bulunarak nasıl dinliyorsak bunların hepsini yaparken uzay politikalarını da, sanayi politikalarını da birlikte inşa etmek durumundayız.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Siz yurt dışında olduğunuz için zamlardan haberiniz yok.

ZEYNEP YILDIZ (Devamla) – Mesleki ve teknik eğitim konusunda nasıl katsayı vesayetini sona erdirmeyi başardıysak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Yerli araba…

ZEYNEP YILDIZ (Devamla) – Çok tekrar etmeyi seviyorsunuz fakat bence yeni şeyler söyleyecek kelime dağarcığınız var.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ama yerli araba… Uzaydan bahsedersen yerli araba…

ZEYNEP YILDIZ (Devamla) – O dağarcığa da sahip çıkmak lazım Sayın Grup Başkan Vekili.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Yerli araba…

ZEYNEP YILDIZ (Devamla) – Mesleki ve teknik eğitim konusunda Altındağ Siteler’deki bir çocuğun gözüne nasıl ışıltı kondurduysak bunu devamlı bir şekilde bütüncül politikalarla planlayarak yolumuza devam etmemiz lazım.

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Nebati’ye benzemesin o, ya.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Nebati’ye benzemesin.

ZEYNEP YILDIZ (Devamla) – Bir politikayı diğerine tercih edemeyiz ancak ve ancak bütün politikaları aynı anda uygulamak ve hayata geçirmek durumundayız.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Elinizi tutan yok, etmeyin.

ZEYNEP YILDIZ (Devamla) – Dolayısıyla Abdurrahim Karakoç aslında çok güzel bir hudut tasviri yapar, şiirlerinin pek çoğunda hudutsuzluğa bir özlem okuruz. Mihriban’da der ki: “Aşka hudut çizilmiyor.” Cumhurbaşkanımız Bakü’deki konuşmasında çok güzel bir atıf yaptı Abdürrahim Karakoç’a, dedi ki: “Bu sınırları, hudutları kim çizdi, dar geliyor kardeşim?” Dolayısıyla biz, gönlümüze hudut konduramadığımız yerlerde kalıcı gönül köprülerimizi şu an inşa ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEYNEP YILDIZ (Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakika… Müdahaleler oldu.

BAŞKAN – Toparlayın.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Uzayda zaman yok, uzayda zaman.

ZEYNEP YILDIZ (Devamla) – O hâlde, ben son olarak…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Uzayda zaman yok, uzayda zaman yok maalesef.

ZEYNEP YILDIZ (Devamla) – Ben buradan da bahsettim, dikkatli dinlediyseniz buradan da bahsettim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Yerli arabadan bahsedin, yerli araba ne oldu?

BAŞKAN – Sayın Milletvekilleri, şimdi, sisteme…

ZEYNEP YILDIZ (Devamla) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Vermiyoruz ya, bir dakikadan fazla vermiyoruz.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Uzayda zaman mevhumu yok.

ZEYNEP YILDIZ (Devamla) – O hâlde, ben bu hayali gerçekleştirmemize zemin kılan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ve Azerbaycan “President”i Sayın İlham Aliyev’e, TEKNOFEST Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar’a, Haluk Bayraktar’a ve babaları merhum Özdemir Bayraktar’a tekraren teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) En büyük teşekkürü de heyecanlarından asla vazgeçmeyen gençlere ediyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sen her zaman heyecanını koru.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Gençler size teşekkür etmiyor.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Hayallerine sahip çık, çok doğru bir iş yaptın, güzel bir konuşma oldu.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Buyurun Sayın Çelebi.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Gazi Meclisin terör destekçiliği yapılacak yer olmadığına ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Daha evvel arsızca “Türkiye’nin ömrü uzun değildir.” diyen şahıs, dün Meclis kürsüsünden bebek katili Öcalan’ın serbest bırakılmasını isteyip birkaç kez “sayın” demiştir. Katile “katil”, teröriste “terörist” denilir. Gazi Meclis, bu kutlu çatı terör destekçiliği yapılacak yer değildir. Aynı şahıs “İsveç ve Finlandiya’ya şantaj siyaseti yapılıyor.” diyerek yabancıların sözcülüğüne soyunmuştur. Parmak sallayarak “İktidara biz karar vereceğiz.” demiştir. Ben milletimiz adına tekrar uyarı vazifemi yapıyorum: Bu denklemler çıkmaz yoldur, bu ülkede terör sevicilerinin verebileceği bir karar, alabileceği bir iktidar yoktur, olmayacaktır.

Millî duruşu asla kaybetmeyeceğiz, Kocatepe’yi terk etmeyeceğiz diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ersoy…

3.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, 5 Haziran Dünya Çevre Günü’ne ilişkin açıklaması

AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Dünyamız, iklim krizi nedeniyle deniz seviyelerinin yükselmesi, yangınlar, kuraklık ve bunlara bağlı oluşan sıcak hava dalgaları, meteorolojik afetler, temiz su kaynaklarına ulaşma gibi sayısı ve çeşidi her geçen gün artan olumsuzluklarla savaşmaktadır. Çevreye karşı atılan her yanlış adım bizleri, gelecek nesilleri, dünya üzerindeki canlılığın devamını geri dönüşü çok zor bir noktaya getirmektedir. Çevreye hak ettiği değeri vermek, çevre bilincinin oluşturulabilmesi ve çevreye duyarlı bir nesil yetiştirilebilmesi için çaba sarf etmek önceliğimiz olmalıdır. 5 Haziran Dünya Çevre Günü, ülkemizde de bugünü kapsayan hafta Çevre Haftası olarak belirlenmiştir.

Bu vesileyle dünyamızı iyileştirme sürecinin sorumluluklarını her bireyin alması gerektiğini vurgulayarak Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Sezal…

4.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Cihat Sezal’ın, İstanbul Sanayi Odasının 2021 yılı ihracat rakamlarına göre Kahramanmaraş’ın gösterdiği başarıya ilişkin açıklaması

MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İstanbul Sanayi Odası, 2021 yılı ihracat rakamlarına göre, Türkiye’deki ilk 500 en yüksek ihracat yapan firmaları açıkladı. Bu yıl Kahramanmaraş’tan 14 firmamız ilk 500 içerisinde yer almakta. Üretime, istihdama ve ihracata özellikle bu süreçte ihtiyaç duyulduğu bir dönemde Kahramanmaraş’ın, şehrimin gösterdiği başarıyı dile getirmek istedim. İnşallah, önümüzdeki yıllarda, özellikle 2023 yılı için 5 milyar dolar hedefi olan ve istihdamını 200 bin kişi sayısına ulaştıracak olan Kahramanmaraş’taki sanayicilerimize ve tüm çalışanlarımıza şükranlarımı sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Karaduman.

5.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, memleketi yönetenlerin üslup ve tavırlarına ilişkin açıklaması

ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) - Memleketi yönetenlerin üslup ve tavırda nezaketi, ahlakı ayaklar altına aldığına üzülerek şahitlik ediyoruz. Ülkeyi yöneten en yetkili isim olan Cumhurbaşkanının konuşurken argo kelimeler kullanması ve vatandaşa hakaret etmesi asla kabul edilemez,

Diğer yandan, Bolu Belediye Başkanının, Meclis üyesi bir hanımefendiye yönelik ahlaktan yoksun ifadeleri kabul edilemez; bunlar ayıptır. Bu tavırlara, öncelikle bu siyasetçilere destek verenler tepki göstermelidir. Yöneticiler toplumun temsilcileri olduklarını unutmamalı ve nezaketi polemiklere kurban etmemelidir.

Şairin ifadesiyle “Edep bir taç imiş nuru Hüda’dan/Giy ol tacı emin ol her türlü beladan” diyoruz. Ahlakın öncelenmediği hiçbir tavrı kabul etmiyoruz ve her zaman önce ahlak ve maneviyat diyoruz.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

6.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Mersin’in turizm potansiyelinin en iyi şekilde değerlendirilmesi adına bütünlükçü ve sürdürülebilir bir eylem planı hazırlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Akdeniz’in incisi, ülkemizin göz bebeği Mersin’imiz; antik kentleri, tarihî kaleleri, kalıntıları, doğal güzellikleri, inanç merkezleri, sahilleri ve eşsiz koylarıyla cenneti andırmaktadır. Deniz, kültür, doğa ve yayla turizmi gibi çok yönlü turistik faaliyetlerin yapıldığı, yüksek potansiyelli turizm merkezlerinin başında gelen Mersin’imiz, yaz mevsiminin gelmesiyle birlikte misafirlerini beklemektedir. Bu vesileyle kalbi Mersin’le çarpan herkese büyük sorumluluklar düşmektedir. Mersin’imizin turizm potansiyelinin en iyi şekilde değerlendirilmesi adına bütünlükçü ve sürdürülebilir bir eylem planı hazırlanması, Bakanlığımız tarafından şehrimizi tanıtıcı faaliyetlerin artırılması, turistik tesislerin sayısının imkân ve olanaklarının geliştirilmesi adına yatırımcılara kolaylıklar sağlanması çok çok önemlidir.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Aycan…

7.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, Yunanistan tarafından Ege adalarının silahlandırılmasına ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, Yunanistan yine yavuz hırsız rolünü oynamaya başlamıştır. Avrupalı ağababalarının bir oldubittiyle Yunanistan’a verdiği Ege adaları Yunanistan tarafından silahlandırılmaktadır. Ekonomik ve askerî konularda daima Avrupa ve ABD’ye sığınan Yunanistan, bir taraftan adaları silahlandırmakta, diğer taraftan ABD’ye 9 tane üs kurdurmuştur. Özellikle Midilli ve İstanköy çok yoğun bir şekilde silahlandırılmıştır. Sormak istiyoruz: Bu silahlanmanın amacı nedir? Sonra da utanmadan Avrupa’ya, ABD’ye gidip çocuk gibi ağlamaktadır, Yunanistan bunu tarz edinmiştir. Yunanistan’a Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli gereken cevabı vermiştir. Yunanistan aklını başına almalıdır, tehlikeli sularda yüzmekten vazgeçmelidir.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

8.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Gezi olaylarının dış güçlerin organize ettiği bir kalkışma olduğuna ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Gezi Parkı kalkışmasında sözde ağaç ve yeşil alan, çevre bahane edilmişti. Eylem süresince on binlerce ağaç, yüz binlerce metrekare yeşil alan ve çevre tahrip edildi, yıkıldı, yakıldı. Taleplerinde ne 1 metrekare yeşil alan ne de 1 tane ağaç dikimi vardı. Peki, ne vardı? 3’üncü havaalanı yapılmasın, 3’üncü köprü yapılmasın, nükleer santraller yapılmasın yani ülkenin ihtiyacı olan yatırımlar yapılmasın vardı. “Mesele Gezi Parkı değil arkadaş, sen hâlâ anlamadın mı?” “Zulüm 1453’te başladı.” diyerek gerçek niyetlerini de açıklamışlardı yani takke düşmüş, kel görünmüştü. Gezi, terör örgütleri ve bunların yandaşları aracılığıyla milletin iradesinin ve Türkiye’nin önünü kesmeye yönelik dış güçlerin organize ettiği bir kalkışmadır, ülkeye yapılan en büyük ihanettir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gül Yılmaz…

9.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, Mersin’in gerçekleştirdiği ihracat rakamlarına ilişkin açıklaması

ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) – Ülkemiz ihracatta rekorlar kırmaya devam ediyor. Mayıs ayı ihracatımız geçen yılın aynı ayına göre yüzde 15,2 artışla 19 milyar dolara ulaşarak tüm zamanların en yüksek mayıs ayı ihracatı gerçekleşmişti. Turizm, ticaret, tarım ve sanayinin bir arada geliştiği, çok odaklı ekonomiye sahip olan Akdeniz’in incisi Mersin’imiz de ihracatta ülkemizin dünyaya açılan kapısı ve lokomotifi oldu. Türkiye'nin en önemli ve en işlek uluslararası limanı, ulaşım olanağı ve gelişmiş serbest bölge faaliyetlerini barındıran, lojistik gücüyle ülkemizin dünyaya açılan kapısı olan Mersin’imiz gerçekleştirdiği ihracat rakamlarıyla bu rekorların kırılmasına büyük katkı sağladı. Bu kapsamda, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu hedef doğrultusunda ihracatımızı daha yukarı çıkaracağımızı ve ekonomimizi daha da güçlendireceğimizi belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

10.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 4’üncü sondaj gemisine ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye mavi vatandaki sondaj gemisi filosuna yeni bir üye daha kattı. Fatih, Kanuni ve Yavuz’dan sonra 4’üncü sondaj gemimiz de seçim bölgem Mersin Taşucu Limanı’na demir atmış durumda. “7’nci nesil” üstün teknolojiyle donatılmış yeni sondaj gemisinin uzunluğu 238 metre. 42 metre genişliğindeki yeni sondaj gemisi 68 bin groston ağırlığında. Maksimum 12.200 metre derinliğe kadar inebilecek yeni sondaj gemisi 3.600 metre derinliğe kadar işlem yapabilecek. Kule yüksekliği ise 104 metre. 200 kişilik mürettebat kapasitesiyle sondaj çalışmalarını yürütecek personeli taşıyacak gemi dünyada diğerlerinden farklı olarak “7’nci nesil” olarak adlandırılan en modern, en son teknolojiyle donatıldı. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde küresel ve bölgesel bir aktör olan Türkiye enerjide de geleceğin önemli oyuncularından biri olacaktır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ünver.

11.- Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünver’in, yirmi yıllık AKP iktidarının ülkeyi yokluğa, milleti açlığa sürüklemesine ilişkin açıklaması

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

AKP iktidarını ve getirdiği tek adam rejimini en iyi özetleyen söz “Zam, zam, Recep Tayyip Erdoğan” olmuştur. Yirmi yılın sonunda bütün ekonomik kriterlerde 2002’nin gerisine düşen AKP iktidarı ülkeyi yokluğa, milleti açlığa sürükledi. Bunun sonunda, kendisi de getirmekten korktuğu sandıkta hüsrana uğrayacak. AKP’nin sandıktaki hüsranına diyecek bir sözümüz yok. Elbette amacımız sandıktan bir iktidar değişikliği çıkarmak. Ne var ki milletin içine itildiği ekonomik sıkıntılara kayıtsız kalmamız mümkün değil. Her ne kadar Cumhur İttifakı partileri gündem değiştirmek için çaba sarf etse de halkımızın gündemi ekonomik kriz. Bizim benzin ve mazotun 26 lirayı geçtiği, resmî gıda enflasyonunun yüzde 100’ü aştığı bir ortamda kısır çekişmelerle kaybedecek vaktimiz yok. Bırakın yalanı dolanı, iftirayı milletin derdine bir nebze de olsa çare arayın. Bırakın uzayı muzayı açlığa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Barut…

12.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, şeker sorununa ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, AKP ülkenin neyi var neyi yoksa satıp savdı. Şeker fabrikaları 2018’de özelleştirildi, TÜRKŞEKER devre dışı bırakıldı, üretim darbe yerken pancar üreticisi de perişan oldu. Tarım Bakanlığı da şekerdeki fiyat artışının önüne geçmek için güya çareyi ithalatta buldu. Normalde, TÜRKŞEKER kapasite raporuyla birlikte imalatçıya 50 kiloluk şekerin torbasını 550 liraya veriyor. Buraya bağlı Ereğli Şekerden çuval başı 30 lira nakliye bedeliyle birlikte 580 liraya Adana'ya gelen şeker ne hikmetse toptancılarda 1.050 liradan satılıyor. Piyasada mal yok diye imalatçının bulup alamadığı şeker toptancıya nasıl gidiyor, yüksek fiyatla nasıl satılıyor? Serbest piyasada torbası 900 lira olan şeker bulunamıyor. İmalatçının alması gereken şekerin toptancıda ne işi var? Bu vahim duruma kim izin veriyor? Açıklama yapılmalı, denetimler artırılmalı, şekerdeki sorunu çözün.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaynarca…

13.- İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca’nın, İstanbul’un Şile ilçesinin mülkiyet sorununa ilişkin açıklaması

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, İstanbul’umuzun şirin ilçelerinden Şile’deki bir mülkiyet problemini daha çözüyoruz, tıpkı Çatalca ve Silivri’mizde olduğu gibi kangrenleşmiş bir problem tarihe karışacak. Darlık Barajı ve Ömerli Barajı’ndan etkilenen ailelerin Darlık Mahallesi ve Esenceli Mahallesi’nde iskân edilmeleri amacıyla 6292 sayılı Kanun’un geçici 6’ncı maddesinde yaptığımız değişiklikle yerleşik bir yaşamın sürmekte olduğu bu mahallelerde ortaya çıkan mülkiyet problemi tarihe karışmış olacak.

Kanun teklifimiz geçen hafta Çevre Komisyonunda görüşüldü, bu hafta da Bayındırlık Komisyonundan geçti, önümüzdeki hafta inşallah, Genel Kurula geldiğinde mülkiyet problemini çözmüş olacağız. Her zaman Şile halkının, İstanbul’umuzun yanında olan Saygıdeğer Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyor, kanunun hayırlı olmasını diliyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Güzelmansur, buyurun.

14.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, hazinece karşılanan sigorta primi işveren desteğine ilişkin açıklaması

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

2013 yılında yürürlüğe giren yasayla aralarında Hatay’ın da bulunduğu sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi düşük illerimizdeki özel sektör iş yerlerinde 6 puanlık sigorta primi işveren desteği hazinece karşılanmaya başlanmıştı. Bu destek 2021 yılı sonuna kadar devam etti, altı aydır ise uygulanmıyor. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik krizin gittikçe derinleşmesiyle bu tür teşviklere her zamankinden fazla ihtiyaç var. 6 puanlık ilave prim uygulaması yeniden başlamazsa işten çıkarma, sigortasız işçi çalıştırma yaygınlaşacak. İşsiz sayısının ve kayıt dışılığın artmaması için 6 puanlık sigorta primi işveren desteğinin bir an önce yeniden başlaması gerekiyor. Ben bununla ilgili kanun teklifini Meclis Başkanlığına sundum. Bütün milletvekillerinin desteğini bekliyorum, tabii iktidar esnafını düşünüyorsa.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Karahocagil…

15.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, Gezi olaylarının planlı şekilde yapılan alçak bir terör saldırısı olduğuna ilişkin açıklaması

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Dokuz yıl önce yaşanan Gezi olayları bir kalkışma, bir ihanet ve utanç hadiselerinin gerçekleştiği gündür. Ağaç bahanesiyle terörist ve provokatörler tarafından iç ayaklanma çıkartılarak ülkenin huzurunu bozmak ve iç çatışmalarla ülkeyi parçalamak adına yapılan bir darbe kalkışmasıdır. Dolmabahçe Bezmiâlem Valide Sultan Camisi’nin içindeki görüntüleri hatırlayalım. Polisin yaptığı incelemede bulunan bira kutusu, sigara kutusu, söndürülmüş sigara izmaritleri, ayakkabılarla cami içinde gezmeler. Kutsallarımızı da ayaklar altına almışlardı bu bostan bozuntusu, insan müsveddesi mahlukatlar. Kim ne derse desin Gezi olayları planlı bir şekilde yapılan alçak bir terör saldırısıdır. Yol açtığı maddi tahribatın bedeli 1,5 milyar dolardır.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

16.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Türkiye’nin bu küresel ekonomik dalgalanmayı da en az hasarla atlatacağına ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Biz AK PARTİ olarak milletimizin hayallerini gerçeğe dönüştürmek için önümüze çıkan engelleri aşarak, eser ve hizmet üreterek kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. Küresel ekonomik dalgalanmaların sınır tanımaz etkisiyle ülkemizde de hissedilen benzer sıkıntıların gelişmiş ülkeler başta olmak üzere tüm dünyada yaşandığını biliyoruz. Vesayetle mücadelemizde, terörizmle mücadelemizde, darbelere karşı mücadelemizde olduğu gibi birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sıkı sıkıya sarılarak, çalışmaya devam ederek inşallah bu süreci de en az hasarla atlatmayı başaracağız.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde hizmeti işimiz; milleti gücümüz kabul ederek durmadan, dinlenmeden 2023 hedeflerimize ulaşarak 2053 ve 2071 vizyonumuzla büyük ve güçlü Türkiye’nin inşasını sürdüreceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

17.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, ehliyet affına ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, pandemi süreci içerisinde vatandaşlarımızı rahatlatma adına birçok yasa çıkartılmış, öğrenci affından vergi affına kadar birçok düzenleme yapılmıştır. Trafik kazası yapıp, ölümlü kazaya sebebiyet vermeyip ya da alkollü araç kullanmaktan, aşırı hız yapmaktan dolayı ehliyetine el konulmuş 1 milyona yakın insanımız mağdur durumdadır. Özellikle geçimini şoförlükten sağlayan, direksiyon sallayarak sağlayan insanlarımız mutlaka bir ehliyet affı beklemektedir. Bunun mutlaka Meclisin gündemine alınmasını ve bu 1 milyona yakın insana bir defaya mahsus olmak üzere bir af çıkartılmasını talep ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Ataş…

18.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, TÜİK’in açıkladığı büyüme rakamlarına ilişkin açıklaması

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkan.

TÜİK, Türkiye ekonomisinin 2022 yılı ilk çeyreğinde yüzde 7,3 oranında büyüdüğünü açıkladı. Buradan sormak istiyorum: Ekonomisi sürekli büyüyen bir ülkede masabaşında belirlenen enflasyon bile yüzde 70 olur mu? Ülkenin parası bir ayda yüzde 9 değer kaybeder mi? Vatandaşın üzerine her gün yağmur gibi zamlar yağar mı? Sokakta ucuz ekmek, markette ucuz yağ kuyrukları oluşur mu? Bu nasıl büyüme? Çiftçi tohum, gübre, mazot, ilaç alamıyor; esnaf her gün kepenk kapatıyor, emekli pazara bile gidemiyor, vatandaş “Aşsızım, işsizim.” diye feryat ediyor. Ne yazık ki büyüyen, ülkenin ekonomisi değil, vatandaşın yoksulluğudur, bankalara olan borcudur. Bu tabloda büyüyen, olsa olsa yandaş müteahhitlerdir, üç beş maaş alan danışmanlardır, döviz ve faiz lobileridir, milletin sırtından geçinen saray ahalisinin ekonomisidir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Serter…

19.- İzmir Milletvekili Bedri Serter’in, TÜPRAŞ’ın Aliağa Rafinerisinde eylemde olan işçilere ilişkin açıklaması

BEDRİ SERTER (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

İktidarın zulmü arttıkça nefesini kesmek istediği insanların sayısı da artmakta. Bunların arasındaki kesimde her zaman zenginden yana olan iktidarın karşısında durduğu işçiler de var. Üç gün önce Aliağa’da günlerdir TÜPRAŞ rafinerisinde eylemde olan işçi kardeşlerimizin yanındaydım. TÜPRAŞ, sudan sebeplerle İzmit, Batman, Kırıkkale Rafinerilerinin yanında İzmir Aliağa Rafinerisi’nde de 27 işçi çıkarmaya karar vermiş, bu açlık döneminde. 4 şehirde 88 işçi kardeşimiz tepki olarak kendilerini rafineri içlerinde kilitlemiş vaziyetteler. Neymiş? Sosyal medyada birkaç paylaşım. Üreten kesimden korkmayın, halktan korkmayın; üreten işçiler, emekçiler bu ülkeyi alın teriyle sulamaya devam edeceklerdir. Ve şunu bilin ki her zaman emekçi kardeşlerimizin, işçi kardeşlerimizin yanındayız; yanında olmaya, emekten, özgürlükten yana olmaya devam edeceğiz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Çakır…

20.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, Kocaeli’nin Darıca ilçesinin tarihî ve doğal güzelliklerine ilişkin açıklaması

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) – Sayın Başkan, binlerce yıllık geçmişiyle tarihin, kültürün, turizmin, sanatın, ticaretin ve sanayinin yan yana olduğu Kocaeli’nin nüfus yoğunluğu en kalabalık ilçelerinden, Darıca’dan bahsetmek istiyorum. Tarihî Darıca Kalesi, temiz sahilleri, ulu çınarları, sosyal alanları, festivalleri, yerli ve yabancı ziyaretçilerin ilgi odağı olan ve kuş türleri açısından dünyada benzeri olmayan kuş cenneti rengârenk, cıvıl cıvıl kuşlarıyla sizi hayvanlar âleminin esrarına götürürken çok sayıda bitki türüyle de bir botanik müzesi gezmiş olursunuz. 3 burundan oluşan Bayramoğlu Yarımadası, kafeterya, restoran, piknik alanlarıyla Darıca sahili şehirlerin ve kültürlerin kaynaşma merkezi. Dudayev Parkı, bir akşam güneşinin batışına hayran olacağınız Sancaktepe, tarihin derinliklerine sizi taşıyacak Rum evleri ve köşkleri, bir asırdan fazla gemilere göz kırpan deniz feneri size de göz kırpıyor diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özgürsoy Çelik…

21.- Hatay Milletvekili Sabahat Özgürsoy Çelik’in, Amanos Dağları’nın terörden temizlenmesine ve Hatay’da yayla sezonunun başlamasına ilişkin açıklaması

SABAHAT ÖZGÜRSOY ÇELİK (Hatay) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Geçtiğimiz günlerde İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu’nun Sayın Cumhurbaşkanımıza Amanos Dağları’nın terörden tamamen temizlendiği tekmilini vermesi bizleri ziyadesiyle gururlandırmış ve mutlu etmiştir. Bu zor coğrafyada kahramanca görev yapan personelimizi tebrik ediyor, şehadete erenlere Allah’tan rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyorum. Uzun zamandır, belki de terörle mücadele tarihinde ilk defa terörün geçiş noktası Amanoslar tamamen temizlenmiştir. Bu başarıdaki en büyük pay hiç şüphesiz Sayın İçişleri Bakanımıza aittir.

Seçim bölgem Hatay’da havaların ısınmasıyla birlikte yayla sezonu açılmıştır. Bu sene yaylalarımızda her zamankinden daha güvende kalacak vatandaşlarımızın yangınlara sebebiyet verecek davranışlardan kaçınmalarını özellikle istirham ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tutdere.

22.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Adıyaman’ın Pınaryayla (Artan) köyünde yaşayan halkın mağduriyetine ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hafta sonu ziyaret ettiğim Adıyaman’ımızın merkeze bağlı Pınaryayla Artan köyünde yaşayan halkın mağduriyetinden sizlere söz etmek istiyorum. 300 haneli köyümüzde yaşayan halk içmeye su bulamıyor, tarlasını sulamaya su bulamıyor. İktidar tarafından verilen bütün sözler bugüne kadar yerine getirilemedi, Pınaryayla göleti bir türlü yapılamadı. Kuyu var, elektrik var ancak elektrik zamlarından dolayı vatandaş kuyuyu çalıştıramadığı için içmeye su bulamıyor.

Buradan iktidara ve Adıyaman Valiliğine açıkça çağrı yapıyorum: Pınaryayla göleti için verdiğiniz sözleri ne zaman yerine getireceksiniz? İçme suyunda kullanılan elektrikteki vergilerin kaldırılması için çalışmaları ne zaman başlatacaksınız?

Teşekkür ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Yıldız, buyurun.

23.- Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız’ın, Aziz Sancar’ın Bakü’deki konuşmasına ilişkin açıklaması

ZEYNEP YILDIZ (Ankara) – Az evvelki konuşmamda küçücük bir kısım eksik kalmıştı, orayı hemen eklemek istiyorum. Yavan, köksüz işlevsel bir aparat olmayı peşinen kabul eden “dünya vatandaşlığı” kavramı yerine özümüzle, kültürümüzle, fikrimizle, idealimizle, benliğimizle, ülkemize, ülkelerimize ve dahası insanlık adına üretim yaparak uluslararasılaşmanın, dünyaya söz söylemenin mümkün olduğunu bize gösteren Aziz Sancar Hocanın Bakü’deki konuşmasından çok küçük bir pasajı aktarmak isterim, bence bizim için çok güzel bir ideal manzumesi ortaya koyuyor: “Hayatta ve işlerinizde yükselmek veya ödül almak gibi amaçlar için çalışmayın, yaptığınız her işte hep aynı olun, en iyi olmaya çalışın. Daha önemlisi, insanlığa ve memleketinize değer katmaya çalışın. Dürüst, ahlaklı, adaletli olun. Eğer bu şekilde çalışırsanız mutlaka ödülünüzü alırsınız.

Sevgili gençler, memleketinizi sevmekten asla vazgeçmeyin, memleketinize, insanlara fayda sağlamayan işlerin kalıcı olmayacağını bilin, benim için de önemli şeylerden biri Türk dünyasının kalkınması ve Türk gençlerinin bilimde ön sıralarda yer almasıdır.”

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Köksal, buyurun.

24.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar’da iptal edilen tren seferlerine ve Gökçe Mahallesi’ndeki TOKİ mağdurlarına ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Afyonkarahisar’dan günde 3 tane tren İstanbul’a sefer yapıyordu; Pamukkale, Meram, İç Anadolu Mavi. Afyon Garı ana baba günü gibi olurdu. Hemşehrilerim, gurbettekiler, öğrenciler bayramda, seyranda ekonomik bir şekilde Afyonkarahisar’a, köyüne, kasabasına, ilçesine gelirdi. Bu seferler iptal edildi ve hâlâ, yıllardır geri getirilmedi. Özellikle akaryakıt zamlarından sonra millet zaten seyahat edemiyor, bir de tren seferleri olmayınca hemşehrilerimin mağduriyeti artıyor. Hızlı treni hâlâ bitiremediniz, elinize, yüzünüze, gözünüze bulaştırdınız. O yetmediği gibi, elimizdeki tren seferlerini iptal edip yıllardır geri getirmediğiniz için hemşehrilerimin mağduriyeti devam ediyor.

Öte yandan, Afyonkarahisar’da 2019’da kurası çekilen Gökçe Mahallesi’ndeki TOKİ’ler hâlâ, üç yıldır yapılmadı. Bu insanlar Küçükçobanlı TOKİ’lerde hak sahibiyken orası zaten Gökçe Mahallesi’ne kaydırıldı. Dar gelirli insanlar ev sahibi olma umuduyla yıllardır bekliyor ama TOKİ’den ses seda çıkmıyor. Buradan tüm TOKİ mağdurlarına sesleniyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu…

25.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, iktidarın cezaevlerini bebekli, hamile kadınlar ve yaşlı hasta mahpuslarla doldurmasına ilişkin açıklaması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İktidar, cezaevlerini bebekli, hamile kadınlar ve yaşlı hasta mahpuslarla doldurmuştur. Beş aylık hamile Ayşe Karaduran Şanlıurfa Cezaevinde, dokuz aylık hamile Ceyda Nur Eroğlu Edirne Cezaevinde mahpustur. Adil olmayan yargılamalar anne karnındaki bebekleri, hamile kadınları mağdur etmektedir. Bebekler cezaevinde mi doğacak? Adli Tıp Kurumu, hasta mahpusları cezaevinde tutmakla mı görevlidir? İnfaz erteleme verilmesi gereken felçli hastalar Mehtap Şentürk ve Şerife Sulukan’ı cezaevine göndermiştir. Yüzde 85 engelli, MS ve epilepsi hastası Mehtap Şentürk’ün ve yüzde 89 engelli, felçli ve kalp hastası Şerife Sulukan’ın cezaevinde ne işi vardır? Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın bütün bunları cevaplaması ve bu zulmün bitmesi gerekmektedir.

BAŞKAN – İmam Bey, buyurun.

26.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Diyanet İşleri Başkanlığının 2022 yılı için belirlediği vekâlet yoluyla kurban kesimi bedellerine ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Diyanet İşleri Başkanlığı 2022 yılı için vekâlet yoluyla kurban kesim bedelini yurt içi 2.250 TL, yurt dışı 1.800 TL olarak belirledi. 2021 yılında kurban bedelleri yurt içinde 1.125 lira, yurt dışında ise 925 liraydı. TÜİK’in açıkladığı nisan ayı enflasyon oranı yüzde 70’in altındayken kurbanlıklarda fiyat artışı yüzde 100 seviyesinde oldu yani muhalefet gibi Diyanet İşleri Başkanlığı da TÜİK’in belirlediği enflasyon oranına inanmıyor. Aslında Diyanetin açıkladığı fiyatlar da gerçeği yansıtmamaktadır. Şu anda Gaziantep’te 50 kilogramlık bir koyunun fiyatı 3 bin TL olup bayram yaklaştığında 3.500 TL’yi geçeceği tahmin edilmektedir. Böylece, dar gelirli vatandaşlarımız kurban ibadetlerini yapamaz hâle getirilirken kurbandan kurbana et yiyenler için de et hayal oldu; işte, geldiğimiz nokta budur diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Şimdi söz talep eden Grup Başkan Vekillerine söz vereceğim.

İYİ Parti adına Mehmet Metanet Çulhaoğlu.

Buyurun Sayın Çulhaoğlu.

27.- Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun, Ahmet Tekdal’ın vefatının 2’nci yıl dönümüne, Adana’nın Kozan ilçesinin düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci yıl dönümüne, 1998 yılında meydana gelen Adana Ceyhan depreminin yıl dönümüne, 2022 yılı buğday alım fiyatlarının hâlâ açıklanmamasına, Diyanet İşleri Başkanlığının 2022 yılı için belirlediği vekâlet yoluyla kurban kesimi bedeline, AK PARTİ Hükûmetinin izlediği ekonomi programına ve Hükûmetin yapacağı en hayırlı işin erken seçim kararı almak olduğuna ilişkin açıklaması

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Başarılı bir çalışma günü temennilerimle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Refah Partisi Kurucu Genel Başkanı ve Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Merhum Ahmet Tekdal’ı vefatının 2’nci yıl dönümünde rahmetle anıyorum.

Bugün, memleketim Adana'nın Kozan ilçesinin düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci yıl dönümünü idrak ediyoruz. Yüz iki yıl önce bugün, Kozan halkı dayanışma içerisinde vatan bütünlüğü ve millet istiklali için canıyla ve kanıyla topraklarımızı vatanlaştırmış, kendi kurtuluş destanını yazmıştır. Tam bir yıl iki ay yirmi dört gün işgal altında kalan Kozan ve çevresi düşmandan temizlenerek şanlı bayrağımız ebediyen göndere çekilmiştir. Böylesi anlamlı bir günde Adanalı olmanın haklı gururunu, onurunu ve mutluluğunu yaşıyorum. Hem Adana'mızı hem de Kozanlı vatandaşlarımızı tebrik ediyor, Kozan halkını en içten duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. İstiklal için mücadele eden aziz milletimizi ve şehitlerimizi bir kez daha rahmetle, minnetle yâd ediyorum.

Yine bundan tam yirmi dört sene önce 1998 tarihinde Adana Ceyhan ilçemizde meydana gelen depremde 144 vatandaşımızı kaybettik. Depremde vefat eden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah'tan rahmet, kederli ailelerine ecir ve sabır dileğimi iletiyor, hepsinin acılarını paylaşıyorum.

Birkaç bölgede yaklaşık iki hafta önce başlayan yeni buğday hasadına rağmen, 2022 yılı buğday alım fiyatları henüz açıklanmamıştır. Toprak Mahsulleri Ofisinin hububat taban fiyatlarını açıklamakta gecikmesi sebebiyle çiftçiler tüccarın verdiği fiyata mahkûm edilmektedir. Tarımda kendine yetebilen ve ihracat yapabilen bir ülkeyken Hükûmetin çiftçiyi ve kırsal kalkınmayı desteklememesi nedeniyle çiftçimiz üretemez duruma gelmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Unutulmamalıdır ki çiftçi desteklenmezse üretim olmayacaktır. İYİ Parti olarak Hükûmeti çiftçiyi daha fazla mağdur etmeden ivedilikle hububat taban fiyatlarını açıklamaya davet ediyoruz.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, 2022 yılı vekâlet yoluyla kurban kesim bedelinin yurt içinde 2.250 lira olarak belirlendiğini açıkladı. Bu rakam geçtiğimiz yıl 1.125 liraydı. Böylece Diyanetin açıkladığı rakama göre bir yılda gerçekleşen artış oranı yüzde 100 oldu. TÜİK hâlen enflasyonu yüzde 70 seviyesinde gösterirken vatandaşın sofrasında hissettiği yüksek enflasyon Diyanet tarafından da teyit edilmiş oldu. İşçiye, memura, emekliye yüzde 25 ile yüzde 30 arasında yapılan zamlar yıllık enflasyonun oldukça altında kalmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – AK PARTİ Hükûmetinin izlediği yanlış, plansız ekonomi programı sebebiyle aziz milletimiz enflasyona ezilmiş, alım gücü azalan vatandaşlarımız yoksulluğa mahkûm edilmiştir. İğneden ipliğe gelen zamlar her geçen gün devam etmektedir. Hükûmet, beceriksiz ekonomi yönetiminin faturasını milletimize zam olarak çıkarmaktadır. Dün geceden itibaren geçerli olmak üzere benzin litre fiyatına 1 lira 22 kuruş; doğal gaza yüzde 30; elektriğe ise konutta yüzde 15, sanayide yüzde 25 zam yapılmıştır. Zamlar durdurulamıyor, enflasyon düşürülemiyor, döviz kuru indirilemiyor, üretim arttırılamıyor, alım gücünün hızla erimesinin önüne geçilemiyor. Artık Hükûmetin Türkiye’ye verecek umudu ve yeni bir politikası yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Atılacak en hayırlı adım erken seçim kararı alarak Türkiye’nin önünü açmak ve ekonomik olarak ezilen milletimize nefes aldırmak olacaktır. Aziz milletimizin artık dayanacak gücü kalmamıştır. Tek yol sandıktır, tek yol seçimdir; az kaldı.

Teşekkür ediyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurun.

28.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Savaş Buldan, Hacı Karay, Adnan Yıldırım, Muhsin Melik, Nazım Hikmet, Orhan Kemal ile Ahmed Arif’in ölüm yıl dönümlerine, “Türkiye Fedaileri” isimli yapılanmaya, mülteci sorununa ve Diyarbakır Sebze ve Meyve Komisyoncuları Odası Başkanı Fırat Taş’ın yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün, birçok yıl dönümü var. Öncelikle, 2 Haziran 1994’te Savaş Buldan’ın, Hacı Karay’ın ve Adnan Yıldırım’ın İstanbul Yeşilyurt Çınar Oteli’nden polis kimlikli, polis yelekli ve telsizli 8 kişi tarafından kaçırıldıktan sonra katledildiğini dün gibi hatırlıyoruz. Ve maalesef, sonra, 4 Haziranda bulunduklarında vücutlarında işkence izlerinin görüldüğü, derilerinin soyulduğu ve göğüs başına kurşun sıkıldığı otopsi raporlarıyla belgelenmişti. Aslında dönemin Başbakanı Tansu Çiller, o zaman bu cinayetlerin doğrudan işlenmesini önceden ilan etmiş ve devlet, PKK’yle olduğu gibi, onlara mali destek sağlayanlarla da her türlü mücadele edecektir diyerek bu faili meçhul cinayetlerin geleceğini de önceden duyurmuştu.

Ben, aynı zamanda Eş Genel Başkanımızın eşi olan Savaş Buldan’ı, Hacı Karay’ı ve Adnan Yıldırım’ı -yarın ölüm yıl dönümleri- saygıyla, minnetle ve özlemle anıyorum; anıları mücadelemize her zaman ışık tutacaktır.

Yine, yarın Nazım Hikmet’in ölüm yıl dönümü. Devrimci direnişlerle bezeli haziranda yitirdiğimiz devrimci ustayı da burada saygıyla anmak istiyorum.

Orhan Kemal, Adana’da toprak ve fabrika işçilerinin dünyasını, İstanbul’daki gecekondu mahallelerini, fabrika çevrelerini eserlerine konu edinen ya da başka bir ifadeyle ötekileştirilenleri, ezilenleri, sömürülenleri anlatan, insanı anlatan kıymetli usta Orhan Kemal’in de bugün ölüm yıl dönümü; saygı ve minnetle anıyorum. Eserleriyle o da tıpkı Nazım Hikmet gibi ölümsüzlüğe ulaştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Muhsin Melik, Kürt halkının özgürlük ve eşitlik mücadelesinde yaşamını yitirmiş bir devrimciydi. Bundan yirmi sekiz yıl önce kontrgerilla kurşunlarının hedefi oldu. Katilleri adalet önüne çıkarılmadı, faili meçhul cinayetlere kurban giden 17 bin kişiden biriydi maalesef ve Muhsin Melik’i bugün çeşitli illerde anmalar gerçekleşecek. Kendisini de bugün saygıyla minnetle anıyorum, anısı önünde saygıyla eğiliyorum.

Ahmet Arif… “Haziranda ölmek zor.” demiş ya büyük usta Hasan Hüseyin Korkmazgil. Saydığım, haziran ayındaki nice kayıplar hafızamıza kayıtlı ama o kayıplarımızın mücadelesi ve bıraktıkları ruh hâlâ bizlerle; bizlere yol gösteriyor, ışık tutuyor, güç veriyor. Ahmet Arif’in şiirinden kısa bir kesit okumak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – “Öyle yıkma kendini/Öyle mahzun öyle garip/Nerede olursan ol/İçerde, dışarda, derste, sırada/ Yürü üstüne üstüne/Tükür yüzüne celladın/Fırsatçının, fesatçının, hayının/ Dayan kitap ile/Dayan iş ile/Tırnak ile, diş ile/Umut ile, sevda ile, düş ile/ Dayan rüsva etme beni.” Evet, kendisini saygı ve minnetle anıyorum. Bu dünyadan Ahmed Arif geçti, bizlere yadigâr kaldı unutulmaz dizeleri. “Dayan.” sesini bugün de duyuyoruz ve dayanmaya devam edeceğiz.

Sayın Başkan, yeni bir oluşuma ilişkin kamuoyunda güçlü bir tartışma var. “Türkiye Fedaileri” isimli yapılanma nedir? Onları sormak istiyorum. Mehmet Cazip Obay isimli bir şahsın 15 Temmuz Federasyonu Başkanı Mehmet Sıddık Dönmez’le…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – …tartışması sonucunda olay yerine gelen polis tarafından karakola götürülüyor ve ifadesi alınıyor. Yani kendisinin ayrıca başkalarından para istediği, “Süleyman Soylu’nun adamıyım, İstanbul Emniyeti adına iş yaparım, eğer vermezsen seni şu an emniyet güçlerine aldıracağım.” şeklinde söylemleri olduğu da iddialar arasında ve bu şahıs polislere de aynı şeyi söylemiş. Sonra, Obay konuyla ilgili açıklama yapmış tartışmalar üzerine, “Türkiye Fedaileri” adlı yapılanmanın resmî bir kuruluş olmadığını, amaçlarının kolluk kuvvetlerine yardımcı olmak olduğunu söylemiş; “Bir ideolojimiz yok, tamamen milliyetçi gençlerden oluşuyor ve insanlar bir araya gelerek kolluk kuvvetlerine yardım ediyor.” demiş. Açıkçası soruyoruz: Devletin kaç tane paramiliter yapılanması var? Yürütmede görevli her kişinin kendine özgü ayrı bir paramiliter örgütü mü var?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Devletin kaç tane resmî, kaç tane gayriresmî kolluk örgütlenmesi var? Polis ve Jandarmadan hariç niye bu yapılara ihtiyaç duyuluyor? Bunlara silah desteği ve kimlikler nereden sağlanıyor? SADAT’la ilgili tartışmalar sürerken ve daha hakikatler açığa çıkarılmamışken yeni bir yapılanma tartışması işin vahametini gösteriyor. Bu konuda, bu dehşet verici tabloda acilen yanıt bekliyoruz ve bunun peşini bırakmayacağımızı söylemek istiyorum.

Sayın Başkan, 70 yaşındaki Suriyeli Leyla Muhammed’e atılan tekme açıkçası hepimize atıldı aslında. Sokak ortasında utanç verici ve insanlık dışı bir görüntü olarak hafızalara kazındı. O tekme, iktidarın mültecileri bütün kirli siyasetine araçsallaştırmasının sonucu atıldı aslında. O tekme, aynı zamanda muhalefetin değişik zamanlarda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – O tekme, mültecileri şiddetin hedefi hâline getiren muhalefetin de bazı muhalefet kesimlerinin de maalesef attığı bir tekmedir. O tekme, havuz medyası ile sözüm ona muhalif medyayla günlerdir kuzey ve doğu Suriye özerk yönetimine yönelik olası saldırıları “Mültecileri göndereceğiz ve bir taşla birkaç kuş…” müjdesiyle duyuran medyanın da attığı bir tekmedir. İşte, 70 yaşındaki Leyla Muhammed’e atılan o tekme, bu iş birliği içerisinde Şakir Çakır failliğinde işlenmiştir. Biz, siyasetin yapması gerekenin, bu tekme üzerindeki payını düşünmesi ve bunun sonuçlarıyla yüzleşmesi gerektiği olduğunu söylüyoruz.

Sayın Başkan, son bir cümlem var, Diyarbakır’dan bir bilgi var elimde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sebze ve Meyve Komisyoncuları Odası Başkanı Fırat Taş, Diyarbakır'da son iki yılda 218 iş yerinden 148’i kapatılmış yani yeni sebze halinde bulunan 218 dükkândan sadece 70 tanesi açık kaldı. İşte, “derin yoksulluk” dediğimiz şey tam da bu. İnsanlar çalıştıkları hâlde artık para kazanamaz hâlde, geçim sıkıntısı hâlinde. Bunun hesabını hep birlikte yürüteceğiz, mücadelemizi yükselteceğiz diyorum.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkoç, buyurun.

29.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın politikaları ile gerçekleşenler arasındaki farklılığa ve bir araya geldikleri diğer siyasi partilerle birlikte Türkiye’de adaleti tesis edeceklerine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da grup toplantısında ifade ettiği gibi, millet açlık içerisinde. Bu açlığın sebebi Erdoğan'ın ekonomik modeli. “Dolar düşecek.” diye millete söz verdi, eylülde dolar 8 lira 30 kuruştu, bugün 16 lira 45 kuruş; daha da yükselmesin diye her gün milyonlarca dolar satılıyor. “Enflasyon düşecek.” demişti, eylülde yüzde 19 olan enflasyon bugün TÜİK'e göre yüzde 70, bağımsız bilim insanlarına göre yüzde 157. Yarın TÜİK mayıs ayı enflasyonunu açıklayacak, büyük bir ihtimalle yüzde 80’ler civarında söyleyecek, o bile artık gizleyemiyor. “İşsizlik azalacak.” demişti, işsizlik yüzde 23’e dayandı. Döviz rezervi artacaktı, eylül ayında kendi modelini uygulamaya başladığından beri Merkez Bankasının net rezervi eksi 37 milyar dolar, bugün eksi 55 milyar dolar. Dış ticaret açığı, cari açık azalacaktı; dış ticaret açığı yılın ilk beş ayında yüzde 136 artmış durumda, 43 milyar doları buldu, cari açık bu verilere göre 18 milyar dolar; Erdoğan’ın dehasına teslim olmuş bir ekonomi.

“Biz geleceğiz, demokrasi ve özgürlüğü getireceğiz.” diyordu, Türkiye’de demokrasi ve özgürlük kalmadı. “Camileri kirlettiler bunlar, bunlar sürtüktür.” dedi, camilerin kirletilmediğini caminin müezzini “Ben din adamıyım, yalan söyleyemem, böyle bir şey yok.” dedi ve Tayyip Erdoğan tarafından sürüldü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Aynı caminin imamı açıklama yaptı; “Ben Allah’tan korkarım, ben yalan söyleyemem, böyle bir şey yoktur.” dedi, imam da sürüldü. İşte, kimin gerçek, kimin yalan söylediği, kimin inançla hareket ettiği çok net olarak gözüküyor.

Biz geleceğiz, bizim güvencemiz hukuk devletidir. Biz geleceğiz adaleti tesis etmek için. Hukukun ve adaletin olduğu bir ülkede yatırım olur. Hukukun ve adaletin olduğu bir ülkede üretim olur, refah olur ve insanlar geleceğe umutla bakarlar. Biz, yukarıda farklı siyasi partiler olarak bir araya geldik, tek, Türkiye’nin umudu tekrar yeşersin diye. Taban da birleşecek, ayrışma olmayacak, Türkiye huzur ve mutluluğa doğru emin adımlara yürüyecek.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Ünal…

30.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Balıkesir’in Bandırma ilçesindeki Marmara OSB’ye, mayıs ayında gerçekleşen ihracata ve Ahmed Arif’in 31’inci vefat yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Bugün, Balıkesir’in Bandırma ilçesinde 200 civarında fabrikanın üretim yapacağı Marmara OSB’de fabrika temellerinin yılın ikinci yarısında atılacağı haberini aldık. Yatırımların bitmesiyle yaklaşık 2 milyar dolarlık yıllık ihracata ulaşılması hedefleniyor ve 30 bin kişiye de iş kapısı açılacak. Hem Balıkesir'imiz ve Bandırma’mız için hem de ülkemiz için bu girişimin hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Mayıs ayında gerçekleşen ihracatın, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 15,2 artışla 19 milyar dolara ulaştığı haberini bugün sevinçle aldık. Bu, tüm zamanların en yüksek mayıs ayı ihracatını oluşturuyor. 2022 yılının ilk beş ayının tamamında en yüksek aylık ihracat değerlerine ulaşarak ilk beş ayda Türkiye rekor kırmış oldu. Daha çok gelişmenin ve üretimin olacağı bir Türkiye öncelikli hedefimiz.

Yine, bugün, “Maviye çalar gözlerin/Yangın mavisine/Rüzgarda asi” diyen Ahmed Arif'in 31’inci vefat yıl dönümü. Duygu dünyamıza tercüman olan, büyük anlamlar katan ve edebiyatımızın önemli isimlerinden olan Ahmed Arif’i de vefatının yıl dönümünde saygı ve minnetle anıyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu ve arkadaşları tarafından, ülkemizdeki engelli vatandaşlarımızın kamu kurum ve kuruluşlarında münhal bulunan engelli kadrolarına atanmaları amacıyla 1/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Haziran 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2/6/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 2/6/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun oylarına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                      Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                            İzmir

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu ve 20 milletvekili tarafından, ülkemizdeki engelli vatandaşlarımızın kamu kurum ve kuruluşlarında münhal bulunan engelli kadrolarına atanmaları amacıyla 1/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 2/6/2022 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu.

Buyurun Sayın Çulhaoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizdeki engelli vatandaşlarımızın kamu kurum ve kuruluşlarında münhal bulunan engelli kadrolarına atanmaları amacıyla Meclis araştırması açılmasına dair İYİ Parti Grubu olarak vermiş olduğumuz önerge hakkında söz aldım. Genel Kurulu saygılarımla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’ne göre engelli bireyler herkesle aynı hak ve özgürlüklere sahiptir. Bu hak ve özgürlüklerden tam ve eşit olarak yararlanabilmek için alınması gereken tüm önlemler devletlerin insan hakları yükümlülüğündedir. Sözleşmenin 27’nci maddesi, engelli bireylerin çalışma hakkına ilişkin yaşadıkları sorunların tümünü gözeterek ayrıntılı bir düzenleme öngörmektedir. Ülkemizin de taraf olduğu… Tüm devletler engelli vatandaşların diğer bireylerle eşit koşullar altında çalışma hakkına sahip olduğunu kabul ediyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığınca 20 Mayıs 2022 tarihinde yapılan resmî açıklamaya göre ülkemizde iş gücü sayısının 33 milyon 851 bin kişi olduğu, iş gücüne katılım oranının ise yüzde 52,6 olduğu, yüzde 47,4’ünün yani 16 milyon 45 bin 374 kişinin istihdam edilmeyi beklediği öngörülmektedir yani ülkemizde çalışmayı bekleyen işsiz 16 milyon 45 bin 374 vatandaşımız var. Yine, Türkiye İstatistik Kurumunun 2022 yılı Mart ayı verilerine göre kamu sektöründe “Kadrolu” “Sözleşmeli” “Sürekli işçi” “Geçici işçi” ve “Diğer” başlığı altında toplam 4 milyon 921 bin 46 personel istihdam edilmektedir. Buna göre, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 53’üncü maddesinin birinci fıkrasındaki “Kurum ve kuruluşlar bu Kanuna göre çalıştırdıkları personele ait kadrolarda % 3 oranında engelli çalıştırmak zorundadır.” hükmü gereğince kamu sektöründe 147 bin 631 engelli vatandaşımız istihdam edilmek zorundadır. Peki, bu kadar engelli vatandaşımız istihdam ediliyor mu? Tabii ki hayır. 2019 yılında Yükseköğretim Kurulu uzmanları tarafından yükseköğretim sisteminde kayıtlı 7 milyon 740 bin 502 öğrenciden 47 bin 751’inin engelli öğrenci olduğu belirtilmektedir. Söyler misiniz, bu öğrenciler mezun olduklarında istihdam edilmezlerse ailelerinin yardımı olmadan nasıl geçinecekler, nasıl hayatlarını idame ettirecekler, nasıl gelecek hayali kuracaklar?

Arkadaşlar, istihdam, engelliler için yaşamsal en temel haktır. Partimizin 23 Şubat 2021 tarihli grup toplantısında Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener'in de söylediği gibi, biz ilk iş olarak engelli vatandaşlarımıza yönelik bakış açısını değiştirmekle başlayacağız. Biz “Hem engellisin hem de maaş alıyorsun, daha ne istiyorsun?” demeyeceğiz. Biz, “Topluma daha fazla katkı vermek için ne yapabiliriz?” diyerek kamuda engelli kotasını yüzde 6’ya, özel sektörde ise yüzde 4’e çıkarıp eşit işe eşit ücret yasasını hayata geçireceğiz. Biz, bu iktidarın tüm engelli vatandaşlarımızı niteliksiz iş gücü olarak görmesine, sadakacı zihniyetine son verecek, engelli vatandaşlarımıza mesleki olarak kota verilmesini sağlayacağız. Özel sektördeki kotanın uygulanmasını da cezalarla değil, teşvikler sağlayarak gerçekleştireceğiz. Çalışmak isteyen her vatandaşımızın becerisine, yeteneğine ve ilgi alanına göre işe yerleştirilmesini sağlayacağız. Sadece ülkemize özgü olan yüzde 40 engelli raporunu kaldırıp engellilik oranını “hafif” “orta” “ağır” olarak belirleyip haklardan yararlanma konusunda büyük farklılıkların oluşmasının önüne geçeceğiz. Biz İYİ Parti olarak AK PARTİ iktidarının yaptığını yapmayacak, hiçbir vatandaşımıza “Yapamaz, beceremez.” demeyeceğiz çünkü biz yeterli fırsatlar sağlandığında milletimizin her bir ferdinin her işin altından alnının akıyla kalkabileceğine, her işi başarabileceğine inanıyoruz; bunun için de iktidar olduğumuzda “Destekli İstihdam Modeli”ni bir an önce hayata geçireceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) – Bugüne kadar tüm önergelerimizi reddettiniz, engelli vatandaşlarımıza istihdam sağlayacak bu önergemizi de reddederseniz vebalinize yenisini eklemiş olursunuz değerli arkadaşlar.

Meclis kürsüsünden büyük milletimize sesleniyorum: Bekleyin, az kaldı. Yüce Allah’ın izni, büyük Türk milletinin şerefli oylarıyla İYİ Parti iktidara gelecek, engelli kardeşlerimizin tüm mağduriyetlerini ortadan kaldıracak diyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Serpil Kemalbay, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; istihdam sorunu başta olmak üzere, engelliler, hayatın her alanında en fazla ayrımcılığa uğrayan kesimlerdir. Engelli bireyler eşit yurttaşlardır ama öyle görülmüyorlar. Öncelikle, engellilere yönelik yaygın negatif kültür ve ayrımcı politikalarla yüzleşmek gerekiyor. Birazdan AKP temsilcisi çıkıp sizleri, bizleri rakamlara boğacak ancak hiçbir rakam şu anda milyonlarca engelli yurttaşımızın neden ailelere bağımlı, yoksul, işsiz ve yoksun olduğunu açıklayamayacak.

Engellilerin, istihdam edilmeyi bekleyen, yükseköğretim bitirmiş ya da bitirecek olan engelli öğrencilerin ve mezunların, ailelerine bağımlı olmadan yaşamaları, eşit yurttaşlar olarak hayata katılmaları önündeki tek engel aslında bu siyasi iktidarın ta kendisidir.

Engelli bireylerin emek piyasasından dışlanmaları, iş güvencelerinin olmayışı onları sadece ücretten mahrum bırakmıyor, aynı zamanda emeklilik hakkından, sigorta hakkından mahrum bırakıyor yani hayatı boyunca muhtaç olmaya mahkûm ediyor.

Engelli bireyler içinde çifte ayrımcılığa, hatta çoklu ayrımcılığa uğrayan kadın engellileri ayrıca vurgulamak gerekir. Hem toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri hem de engelli olmaktan kaynaklı, kadınlar çoklu ayrımcılığa maruz kalıyor.

Kadın engelliler, otizmli engelliler başta olmak üzere istihdamı genişletmek amacıyla engellilerin eğitim ve donanımlarını artırmak gerekiyor. Bu yaklaşım, engelli yurttaşlarımızın bugün içinde bulundukları ağır işsizlik, yoksulluk, yoksunluk sorunları, aslında, iktidarın engellilere bakış açısıyla, sosyal dışlanmaya maruz bırakmasıyla açıklanabilir. Sosyal izolasyon, ayrımcılık, damgalanma AKP’nin politikalarının sonucu olarak kendini gösteriyor. İstihdam kotaları, realize edilen oranlar, hizmet içi oluşturulan söylem dili itibarıyla baktığımızda, engelli yurttaşların sorununa yaklaşımda sadaka anlayışı var. Bu çarpık, ayrımcı, sağlamcı ideolojiyle mutlaka yüzleşmek gerekiyor.

HDP olarak, engelli bireylerin aldığı eğitimle birlikte uzmanlaştığı pozisyonlarda işe yerleştirilmelerinin sağlanması ve istihdam edilmesi için ihtiyaç duyulan sosyal organizasyonların da evrensel tasarımla yeniden yapılandırılması gerektiğini savunuyoruz. Biz, HDP olarak milyonlarca engelli ve ailesi için hak temelli, insan onuruna yakışan bir yaşam sağlamak için kamucu, halkçı politikaların acilen hayata geçirilmesi gerektiğini savunuyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - Engelli yurttaşların hayata ve çalışma yaşamına katılması önündeki engelleri kaldırmak devletin yükümlülüğüdür. Ya onurlu, insani iş koşulları sağlayacağız ya da temel yurttaşlık gelirini bir hak olarak engelli yurttaşların tamamına sunacağız. Engelli yurttaşların yaşama eşit katılımı adına engelsiz yaşam, sosyal hak ve sosyal politika olarak hayata geçirilecek; eğitim, istihdam, yaşam olanakları ve sosyal politikalar olarak da bağımsız kuruluşlarca denetlenmesi sağlanacaktır. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Süleyman Bülbül.

Buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

İYİ Partinin engelli yurttaşlarımızın istihdamıyla ilgili verdiği önergenin özellikle yurttaşların ekonomik şartları, insan onuruna yakışır olmayan bir şekilde yaşam standartları düşünüldüğünde gerçekten çok önemlidir. Bugün ötekinin ötekisi muamelesi yapılan engelli yurttaşlara fırsat eşitliği tanınmadığı gibi, pek çok alanda da ayrımcılığa ne yazık ki maruz kalıyorlar. Ne şehirler engelli yurttaşlar için uygun ne de eğitim, sağlık gibi sosyal devlet vasfını oluşturan sistemler uygun. İş hayatında da durum hiç farklı değil, kamu ya da özel sektör fark etmeden iş hayatındaki asıl sorun zihniyetlerin engelli olması.

Geçtiğimiz yıl bakanlıklara tek tek kaç engelli yurttaşın istihdam edildiğini sordum. Adalet Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Millî Savunma Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı zahmet edip de bir yanıt dahi vermedi. Tabii, kuvvetler ayrılığının ortadan kalktığı Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin şu anda yasamaya getirdiği durum şu: Bir Milletvekili olarak soru önergesi veriyorum, soru önergesinin gerekçesinde bakanlıklara tek tek kaç engelli yurttaşın istihdam edildiğini soruyorum ve Adalet Bakanlığı başta olmak üzere, bakanlıklar cevap vermiyor. İşte, gelinen nokta bu. Ama en tuhafı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından yanıt geldi, dedi ki: “Aile Bakanlığıyla ayrıldıktan sonra kadrolarda açık oldu, engelli personel istihdam açığı önümüzdeki dönemde yapılacak atamalarla ortadan kaldırılacaktır.” 2 Bakanlık ne zaman ayrıldı? Nisan ayında ayrıldığı hâlde bu yanıt 27 Ekimde geldi yani yedi ayda kadrolar hâlâ Bakanlık tarafından doldurulmamış, 84 bin kişilik kadro hâlâ boş. Kamuda durum bu. Denetimsiz özel sektörde ise durum daha vahim. İşverenler kanunda belirlenen sayıda engelli yurttaş çalıştırmaktansa ceza ödemeyi tercih ediyorlar ya da “Benim şirketim üzerinden sigortanı kendin öde.” teklifinde bulunuyor. Sadece çıkarılan kanunlarla yol alınamadığının, yaptırımların denetiminin de olması gerektiğinin somut örneğidir bu.

Değerli vekiller, zannediliyor ki engelli yurttaşlar sadece bakıma muhtaç. O nedenle bir bakım aylığı bağlanıyor, o da 1.658 lira 19 kuruş, asgari ücretin yanından bile geçmiyor ve deniliyor ki: “Sen engelli olarak evinde otur.” Aksine, engelli yurttaşların da bakması gereken muhtaç aileleri var yani kimi durumlarda bakıma muhtaç değil, bakmaya mecburlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) – Engelli yurttaşlar, engellilik durumlarına göre bir işte çalışabilir, sosyal hayata ve iş hayatına karışabilir. Yani bir öğretmenin yürüyememesi öğrencilerine 4 işlemi, felsefeyi öğretemeyeceği anlamına gelmez ya da doğuştan bedensel engeli bulunan bir yurttaş, çağrı merkezlerinde ya da ofis asistanlığında çalışamaz anlamına gelmez. Engelli yurttaşlarımızın ihtiyaçlarının karşılanması ve devletin işlevsel, sosyal politikalarıyla üstlenmesi gereken sorumluluğun yerine getirilmesi için bu araştırma önergesini Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak desteklediğimizi belirtir, Genel Kurula saygılarımı sunarım.

Teşekkür ederim. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Serkan Bayram.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SERKAN BAYRAM (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, İYİ Partinin vermiş olduğu grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Burada milletvekillerimiz güzel açıklamalarda bulundu, engelliler üzerine güzel noktalara değindiler. Ben teşekkür ediyorum hassasiyetlerinden dolayı.

Tabii, engelliler… Şu anda 10 milyon insanımız engelli, ailesiyle beraber 40 milyona tekabül eder; toplumumuzun, Türk milletinin yarısı direkt etkileniyor, diğer yarısı dolaylı etkileniyor.

Çok güzel işler yapıldı Cumhurbaşkanımızın riyasetinde, hakikaten engellilerde sessiz devrim gerçekleşti. Engelliler Yasası’nın Meclisimizin bütün partilerinin de desteğiyle 2005 yılında çıkması, daha sonra Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nin imzalanması, pozitif ayrımcılığın getirilmesi, 2020 Erişilebilirlik Yılı’nın ilan edilmesi hassasiyet oluşması, farkındalık oluşması açısından çok önem arz ediyor. İstihdamda da geçmişte “Engelliden öğretmen mi olur?” denildiğinde “Bal gibi olur.” denildi ve bugün nice nice engelli öğretmenimiz var, engelli okul müdürlerimiz var, inşallah engelli eğitim ataşemiz de olacak.

Tabii, engellilikteki kota, çalışma kotası özelde yüzde 3, kamuda yüzde 4 olan kota da talepleri tam karşılamıyor. Bu konuda Çalışma Bakanımıza da durumu izah ettim, o da artırılması noktasında olumlu baktı, inşallah en kısa zamanda bunu da gerçekleştiririz. Çok işler yapıldı. Her zaman diyorum: Devlet, elle ayakla yönetilmez; devlet, gönülle, beyinle, kalple, şefkatle yönetilir ki bunu da hep beraber gerçekleştiriyoruz ve Allah’ın izniyle engellilerimiz siyasi alanda da her alanda da daha fazla temsiliyet elde edecektir.

Son dönemde engellilerimizin çoğu sorunlarını aşmakla beraber, işte evde bakım aylığı… 500 bin kardeşimizden fazla engellimiz bakım aylığı alıyor. İşte, engellilerin diğer alanlardaki çalışması ortada. EKPSS’yle her sene alımlar var. Geçmişte 5 bin olan engelli memur sayısı bugün 65 binin üzerinde. Yine 385 binin üzerinde bugün kamuda çalışmış engelli işçi sayımız var, bunlar önemli sayılardır. Gönül istiyor ki her engellimizi anında işe yerleştirelim ama tabii, engel durumuna uygun işlerin de oluşması ve oraya karşılık gelmesi noktası da önem arz ediyor.

Tabii, denizleri geçtik, derelerde boğulmayacağız. Son dönemde engelli kardeşlerimizin en büyük sorunlarından bir tanesi -sizlere de intikal eden sayın vekillerim- ÖTV olayı. Engellilerimiz, malumunuz, şu anda, son dönemde 450 bin TL’ye kadar araç alabiliyor, limit sınırı 450 bin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz

SERKAN BAYRAM (Devamla)- Son zamandaki fiyat artışlarından, pandeminin de etkisiyle yaşanan işte olağanüstü durumlarla birlikte fiyat artışları, çip krizlerinden sonra 450 bin limitli araç maalesef kalmadı. Tabii, bununla ilgili çokça girişimlerde bulunduk, sağ olsun vekillerimiz de destek oldular, partimiz de sağ olsun destek oldu grubumuzda. Bunu bir şekilde çözmemiz gerekiyor. Ben Maliye Bakanımızla, ilgili bürokratlarla da görüştüm, formül de önerdim: “En azından 1 katına kadar, 2 katına kadar artıralım, aradaki vergi farkını gerekirse engelliler ödesin, bunun önünü açalım.” diye neticede bir noktaya kadar taşıdık, inşallah el birliğiyle bunu da çözeriz. Önem arz eden konu, şu anda en temel konularda engelliler alanında budur. Meclisimizden de partimden de ve bütün milletvekillerinden de bu konuda destek bekliyorum.

Yine, engellilerimizin hâkim, savcı olmasında sizlerin büyük desteği oldu, teşekkür ediyorum. Görme engellilerin oy kullanması da bütün partilerimizin, milletvekilinin oy birliğiyle geçti.

Ben hepinize, engelliler alanına katkıda bulunduğunuz için şahsım adına, partim adına teşekkür ediyorum; sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, kadın cinayetlerindeki cezasızlık politikalarının yol açtığı adaletsizliğin araştırılması amacıyla 2/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Haziran 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2/6/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 2/6/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                 Meral Danış Beştaş

                                                                                             Siirt

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

2 Haziran 2022 tarihinde Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından verilen 18947 grup numaralı kadın cinayetlerindeki cezasızlık politikalarının yol açtığı adaletsizliğin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 2/6/2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Tulay Hatımoğulları Oruç.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son zamanlarda çokça artan, faillerinin kolluk kuvveti ve bağlı erkek personelin olduğu kadın cinayetlerinin Meclis tarafından araştırılmasını ve bu konuyla ilgili etkin bir mücadele yürütülmesini istiyoruz.

Bakın, 15 Mayıs günü Şırnak'ın Silopi ilçesinde çöp toplama alanında Sakine Kültür'ün cansız bedeni bulunuyor. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan İbrahim Barkın mahkemede Sakine'yi işkenceyle nasıl katlettiğini tek tek anlatıyor, itiraflarda bulunuyor. İbrahim Barkın kim? İbrahim Barkın, Kültür’e sistematik olarak cinsel şiddet uygulamış ve defalarca işkenceye maruz bırakmış ama bunun kadar önemli olan bir kimliği daha var; Özel Harekat Ocakları Şırnak İl Başkanı.

Bunları ifade etmek biz kadınlar için gerçekten çok zor, gerçekten çok acı ama örneklere devam etmek zorundayız. Geçtiğimiz kasım ayında Elazığ'ın Karakoçan ilçesinde Remziye Apaydın Korucubaşı Nihat Cav tarafından öldürüldü. Cav’ın birden fazla kadına cinsel istismarda bulunduğu, telefonlarla kadınları rahatsız ettiği ortadadır ama bu nasıl istihdam ediliyor? Köy korucusu ve buradan büyük bir cesaret alarak yapıyor bu işi. Yine Uzman Çavuş Musa Orhan, İpek Er'i ölüme sürükledi. Van'ın Gürpınar ilçesinde Korucu Tekin Gülaç'tı, 2’si zihinsel engelli olan 3 kardeşi istismar etti. Şırnak'ın Silopi ilçesinde geçici köy koruculuğu yapan 30 yaşındaki S.D. isimli erkek 8 çocuğa cinsel istismarda bulunmuş. Van'da görev yapan Uzman Çavuş Talip K.'nin lise öğrencisi 2 çocuğu istismar ettiği ortaya çıktı. Diyarbakır'da JİTEM itirafçısı ve Korucubaşı Murat İpek, Aleyna Avcı'yı ateşli silahla katletti. Bu liste çok uzayıp gidebilir ama süremiz dolayısıyla burada elbette keseceğiz. Bu, korkunç ve insanlık dışı bir liste ve bir uygulama.

Bunlar cesaretlerini nereden alıyor biliyor musunuz? Ramazan ayında Bingöl'de bir iftarda korucularla buluşan İçişleri Bakanı, 5 bin korucunun uzman çavuş yapılacağı ve uzmanlık yaşının 27’den 36’ya çıkarılacağını duyuruyor ve büyük müjdeli bir haber olarak diyor ki: “Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir uygulama yok.” Gerçekten yok. Âdeta korucubaşlarını bu şekilde yetiştiriyorlar, sahaya sürüyorlar ve bu, özel bir politikanın ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Bu politika özellikle nerede karşımıza çıkıyor? Kürt halkının yoğun yaşadığı bölgelerde, kadınlara ve gençlere yönelik uyuşturucuya bulaştırma, kadınları düşürme, şantajla ve tehditle tecavüz etme, direnirse de öldürme. İşte bu Kürt kadınlarına dönük uygulanan bir politikadır.

Peki, neden kadınlar seçiliyor? Bu üniformalıların eliyle işlenen bu suçların nedeni nedir ve neden kadınlar seçiliyor? Bu soru çok önemli. Savaşın, çatışmaların ve militarizmin gelişkin olduğu bölgelerde kadına yönelik üniformalıların şiddetinin dünya tarihine baktığımızda çok sayıda örneğini elbette biliyoruz; işte Türkiye'de de bunun özgün bir durumunu görüyoruz. Kürt kadınlarına dönük olarak bu özel harp politikasının nedeni Kürt halkının verdiği mücadeleye boyun eğdirmektir. Bakın, bir halkın dilini, kültürünü, geleneğini, itikatlarını, inancını nesilden nesile taşıyan kimdir? Genellikle kadınlardır, özne olan kadındır burada. Dolayısıyla burada kadına boyun eğdirilmesini, dolayısıyla burada kadına bu şekilde sistematik bir işkencenin bir özel harp politikası olarak uygulanmasını aslında Kürt halkının hepsiyle kadınlar üzerinden bir hesaplaşma olarak okuyoruz, görüyoruz ve şunu gayet iyi biliyoruz: Kadına yönelik şiddet ne yazık ki yaşamımızın her alanında derin kök salmıştır. Hele Türkiye'de, Türkiye devletinin Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan şahıs kadınlar için “sürtük” sözünü kullanabiliyor. Bunu cinsiyetçi bir anlamda kullanıyor, bunu kadınlara hakaret etmek için kullanıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Başka bir ülkede olsaydı bugüne kadar çoktan istifa edip çekip gitmiş olmalıydı. Oysa bunu kalkıp savunabilecek kadar kadın düşmanı siyasetini sürdürüyor, bu utanç duyulacak bir şeydir ve biz şunu gayet iyi biliyoruz ki tarih boyunca erkek egemen sistemle ve onu besleyen kapitalizmle, militarizmle en iyi mücadeleyi biz kadınlar verdik, şimdiden sonra da biz kadınlar vereceğiz. Bunun en önemli nedeni ne biliyor musunuz? Bu kadar zor bir mücadeleyi vermemizin nedeni: Çünkü bizim kadınlar olarak eşitliğimize, özgürlüğümüze ve adaletli bir yaşamı tesis etmeye düşkünlüğümüz çoktur. Asla ve asla ne Erdoğan gibilerine ne de korucubaşı üniformalı, bu şekilde kadınlara tecavüzü bir işkence sistemi olarak kullananlara karşı bu ülkede pabuç bırakmayacak ve bu erkek aklına karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili Levent Bülbül.

Buyurun Sayın Bülbül. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu grup önerisi ve içeriğinde bulunan, özellikle gerekçe kısmında ifade edilen hususlar son derece vahimdir. Ortaya konulan, demin gerekçeyi ifade etmek üzere yapılan konuşmada da zikredilen hususların Türk milletine, Türk devletine, ordumuza ve güvenlik güçlerimize karşı yürütülen sistematik düşmanlık faaliyetinin bir parçası olarak değerlendirilmesi gereken bir öneri olduğunu söylememiz gerekiyor. Şimdi, Türkiye'de eğer Kürt kökenli kardeşlerimizin, kızlarımızın, bacılarımızın, kadınlarımızın hukuku gözetilecekse herhâlde bunu gözetmek PKK’ya veya HDP’ye kalmış bir durum değildir; bunu net bir şekilde ifade etmek gerekiyor. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler) Çünkü riyakârlığın dibine vurmuş olan PKK terör örgütü ve uzantıları, terör örgütüne üye kazandırmak adına insanları çoluk çocuk demeden dağa çıkartırken ve orada -bunlar kayıtlara geçmiş ifadelerde, yargılamalarda kendilerinin itirafları içerisinde yer almış hususlardır- dağda terör örgütü üyelerinin, mensuplarının kadınlara, kızlara, küçük çocuklara nasıl cinsel taciz ve saldırılarda bulunduğu gerçeği ortadayken yani Kürt kızlarına, Kürt çocuklarına bu şekilde cinsel saldırılarda bulunulurken bunlara dair sesini çıkartamayanlar bugün “Sistematik bir politika var.” deyip de Türk devletine ve güvenlik güçlerimize iftira atmakla meşguller. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunu biz yer miyiz? Bunu biz yemeyiz! Geçin onları kardeşim; geçin onları, geçin onları! Türkiye’de Kürt kökenli kardeşlerimize bir saldırı varsa, bir düşmanlık varsa bunun ağababası PKK terör örgütüdür. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Hadi canım!

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) - Ona karşı, Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşları içerisinde hiçbir ayrım gözetmeksizin tamamının şerefini, namusunu korumak da Türk devletinin görevidir. Bu görev yapılırken bazı kamu görevlilerinin birtakım suçlar işlemesi hâlinde hukuk bunun gereğini yapacaktır. Ama buna bir politika, bunun bir devlet politikası, bunun bir devlet siyaseti… Neymiş o siyaset? Kürt kızlarına, Kürt kadınlarına saldırmak, tecavüzde bulunmak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) – Bu, aşağılık bir iftiradır! (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler) Bunu kabul etmek kesinlikle mümkün değildir. Herkes haddini bilsin! (HDP sıralarından gürültüler)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Sen de haddini bil!

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Sen de haddini bil.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) – Bu kürsüden konuşulan şeylerin ne manaya geleceğini ve nereye gideceğini hesap etsin.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Siz kontrgerilla zihniyetine sahipsiniz!

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) – Sizler düşmanlık tohumları serpiyorsunuz. Ne demek Kürt kızlarına, ne demek Kürt kadınlarına güvenlik güçlerinin özellikle politika dâhilinde saldırdığını ifade etmek!

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Senin yandaşlarının hepsi kontrgerilla!

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) – Bu aşağılık iftirayı şiddetle reddediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar, HDP sıralarından gürültüler)

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Kontrgerillacısınız, kontrgerilla; tam kontrgerillacısın sen!

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Hadi oradan! Müfteriler sizi!

(MHP ve HDP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, önce hatibimiz cevap verecek.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Otur yerine!

MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) – Hadi be!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Irz, namus düşmanlığı PKK’ya aittir, PKK’ya mahsustur!

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Yapanların isimleri var, belgeleri var.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – İşkembeyikübradan sallarsınız burada. Politikaymış!

MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) – Konuşma!

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sen konuşma! Hamasetle olmaz bu işler.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Siz bir dinlemeyi öğrenin, dinlemeyi!

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Sizin kim olduğunuzu çok iyi biliyoruz.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Hamasetle olmaz bu işler. Gerçekler var, gerçekler!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Arkadaşımız cevap verecek.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç’un, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Bizim önergemize MHP sıralarının yanıt vermesi bizleri hiç şaşırtmadı, hiç şaşırtmadı.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Şaşırmayın!

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Yeseniz de yemeseniz de gerçeklik bu. Sistematik bir şekilde…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sistematikliği, politikayı ispat edeceksiniz. İspat edemeyen müfteridir!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Levent Bey, dinleyin lütfen.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – …Kürt kadınlarının, Kürt halkının yaşadığı bölgede uyuşturucu çete örgütlemesi kolluk kuvveti tarafından gerçekleştiriliyor.

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Hadi oradan! Hadi oradan!

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Bunun, bunların kanıtları buradadır.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Dünyanın tanıdığı en büyük narkoterör örgütü PKK’dır.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Levent Bey, lütfen susar mısınız. Hatibimiz konuşuyor ya, dinleyin!

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Hayırdır ya, Grup Başkan Vekilini sen mi susturacaksın! Grup Başkan Vekilini sen mi susturacaksın! Senin haddine değil o!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Susturacağım tabii, ben onu dinledim. Ayıptır ya!

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Benim bahsettiğim isimler daha özetin özetini bile göstermez. Bugün, Musa Orhan için “Tecavüzcüdür.” dediğinden dolayı, “Tecavüzcüye ‘tecavüzcü’ denir.” dediğinden dolayı Ezgi Mola’ya sizin güdümünüzdeki yargı ceza verdi.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – İspat et, güdümünü ispat et! Benim güdümümdeymiş! Sen devlet politikasını ispat et!

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Bunun sistematik olduğunun en önemli kanıtlarından biri de yargının bu tür insanlara, üniformalı tecavüzcü erkeklere cezasızlık politikası uygulamasıdır.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bu devlet kimlere tecavüz ettiriyor ispat et! İspat etmeyenler müfteridir!

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Bunun ötesi yoktur. Bunu istersen ye istersen yeme; bu böyle, bu gerçekliği değiştiremezsin. (HDP sıralarından alkışlar)

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, kadın cinayetlerindeki cezasızlık politikalarının yol açtığı adaletsizliğin araştırılması amacıyla 2/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Haziran 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Gamze Taşcıer.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Hadi oradan! Yalan söylüyorsun, iftira atıyorsun Türk ordusuna. Hadi oradan, hadsiz!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İftira atmıyoruz, elimizde belge var, belge.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Politika olduğunu ispat edin. Öyle bir şey yok.

BAŞKAN – Gamze Hanım, buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, grubumuza çok ağır sataşma var.

BAŞKAN – Söz verdim, sonra size söz veririm.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, lütfen, bunu yutamayız yani.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – En büyük tecavüzcü PKK’lılardır, en büyük ihanet PKK’lılardadır. (AK PARTİ sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar; HDP sıralarından gürültüler)

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Sizi biz de biliyoruz, kontrgerillacılar.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Oturun yerinize, oturun! Haddinizi bilin! Yeter be! Yeter! Oturun! Şunlara bak ya!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Doğru söylüyor, en büyük tecavüzcü PKK’dır; doğru söylüyor ilk defa, ilk defa.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, milletvekilimize söz verdim.

Buyurun Sayın Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu kürsüde kadınlarla ilgili yaptığım son konuşmada “Biz kadına yönelik şiddete; AKP kadına karşı.” demiştim. Dün yaşadığımız 2 olay bunun ne kadar doğru bir tespit olduğunun göstergesi. Bunlardan birincisi, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformuna İstanbul Çağlayan Adliyesinde açılan kapatma davası. Duruşmadaydım, kapatma gerekçesi olarak; sözde “ahlak ve hukuka aykırı işlem yapmak, aile mefhumunu yok saymak, kadınları ve çocukları yok sayarak onlar üzerinden menfaat kurma” gerekçesiyle bu kapatma davası açılmış. Tabii, bu kapatma davasını açan zihniyeti biz çok iyi tanıyoruz; biz o zihniyeti bir gece yarısı İstanbul Sözleşmesi'nden hukuksuzca çekilenlerden tanıyoruz, kadınların kazanılmış haklarına göz dikenlerden tanıyoruz, kadın sanatçıların sözde ahlak gerekçesiyle konserlerini engelleyen zihniyetten çok iyi tanıyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Tabii, buradaki amacın da ne olduğunu biliyoruz. Amaç, kadınları toplumsal hayattan dışlamak ve örgütlü kadın mücadelesine sekte vurmak.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun neden kapatılmak istendiğini de kısaca açıklayayım. Çünkü bu Platform iktidarın açıklaması gereken verileri açıkladığı için, öldürülen kadınlar için adalet istediği için ve katillerin üç beş yıl yatıp çıkmaması için mücadele ettiği için bu derneği kapatmak istiyorsunuz.

Peki “Menfaat sağlıyor.” gerekçesiyle ilgili de kısa bir açıklama yapayım. Dünkü davada kimler vardı adliyenin önünde biliyor musunuz değerli milletvekilleri? Çocukları öldürülen anne-babalar, annesi öldürülen çocuklar ve kardeşler vardı. Dolayısıyla asıl menfaat sağlamak isteyenler, bu kapatma davasıyla bu ülkeyi karanlık dehlize göndermeye çalışanlar. Elbette ki şunu söyleyeyim: Ne yaparsanız yapın örgütlü kadın mücadelesini susturamayacaksınız, durduramayacaksınız ama biz kadın cinayetlerini durduracağız. (CHP sıralarından alkışlar)

Ve son olarak da şunu ifade etmem gerekiyor: Bu ülkede yaşayan bir kadın ve şanlı Gezi direnişinden onur duyan bir yurttaş olarak AKP Genel Başkanının dünkü sözlerine de bir çift laf etmek istiyorum. Milyonlarca yurttaşa hakaret ederek onlara…

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Milyonlarca vatandaşa değil.

GAMZE TAŞCIER (Devamla) – …milyonlarca vatandaşa, Gezi direnişine katılan, gönlü orada olan milyonlarca vatandaşa yapılan hakaret AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın diline çok iyi yakışır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – İade ediyoruz.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Gezi’de açılan pankarta bakın!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – İade ediyoruz, iade.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Gezi’deki pankarta bir bakın!

GAMZE TAŞCIER (Devamla) – Ama bu ülkenin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Cumhurbaşkanına yakışmaz, yakışamaz. Bu ülkede yaşayan insanlar bu hakaretleri kabul etmiyor. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa bir Cumhurbaşkanı milletine hakaret ediyor ama kimsenin endişesi olmasın, ilk seçimde siyaseti de ülkeyi de bu kirli dilden ve bu kirli siyaset anlayışından kurtaracağız; geliyor gelmekte olan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Yelda Erol Gökcan.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

AK PARTİ olarak Genel Başkanımız, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde kadınlarımız için her türlü pozitif katkıyı veriyoruz, yirmi yıldır “kadına şiddete sıfır tolerans” ilkesiyle çalışıyoruz. Kadının konumunun güçlendirilmesi ve kadına şiddetin önlenmesi en temel politikalarımızdan biridir. Bu çerçevede, Aile, Çalışma, Adalet, İçişleri, Millî Eğitim, Sağlık Bakanlıklarımız ve Diyanet İşleri Başkanlığımız kadına şiddetin önlenmesi için koordinasyon planı hazırlamıştır. Kadın konukevi sayısı 2002 yılında 8 adet iken bugün, yaklaşık 4 bin kapasiteyle 149’a ulaşmıştır. 2012 yılında 14 pilot ilde hizmete açtığımız ŞÖNİM’i bugün 81 ilimizde faaliyete geçirdik; merkezlerinden bugüne kadar yaklaşık 600 bin kadın yararlanmıştır. İçişleri Bakanlığımızca kadınların kolluğa hızlı erişiminin sağlanması için kullanıma açık olan KADES uygulamasını başlattık.

Kadına yönelik şiddetle mücadele için Türkiye Büyük Millet Meclisinde komisyon kurduk, ilgili tüm kurum ve kuruluşlarla toplantılar yaptık, görüşlerini aldık. Çok geniş kapsamlı bir sonuç raporu hazırladık. Geçtiğimiz ay kadına yönelik şiddetin önlenmesini içeren yeni bir yasal düzenleme yaptık; kanunla, kadına karşı şiddette cezaları artırdık; kasten öldürme suçunun kadına karşı işlenmesi hâlinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilecek. Kadına karşı kasten yaralama katalog suçlar arasında yer alacak; failin duruşmadaki şeklî tutum ve davranışları takdirî indirim nedeni olarak dikkate alınmayacak. Kasten yaralama suçu alt sınırı altı aydan az olmayacak. Eziyet suçunun cezasının alt sınırı iki yıl altı aydan az olmayacak. Tehdit suçunun alt sınırı ise dokuz aydan az olmayacak. Baro tarafından ücretsiz avukat görevlendirilecek. Israrlı takip fiileri suç olarak düzenlenmiştir.

Bizler, AK PARTİ olarak yirmi yıldır kadınlarımız için her türlü çalışmayı yaparken peki, HDP ne yapıyor? Masum çocuklarımızı, genç kızlarımızı dağa kaçıran, ellerine silah veren terör örgütüne destek oluyor.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Cumhurbaşkanı “sürtük” dediğinde, AKP’li kadınlar çıkıp protesto etmeliydi. Bu utanç herkesin; sizin utancınız bu!

YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) – HDP'den evlatlarını isteyen Diyarbakır Annelerini görmezden gelip bir de o anneleri suçluyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HDP, araştırma komisyonu açılmasını istemek yerine önce teröre bulaştırdığı kızlarımıza, kadınlarımıza, Diyarbakır Annelerine hesap versin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Bir kadın olarak utan be, utan! Tecavüzcüleri sahipleniyorsunuz!

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) – Şiddetin kendisi sizsiniz.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Cumhurbaşkanı “sürtük” dedi, buna ne diyorsun? Kürsüden cevap verir misin?

YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) – HDP Grubunun önerisine “Hayır.” diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Cumhurbaşkanına cevap verir misin? Veremezsin!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sevgili halkımız, bizi izleyenler; ben size hitap ediyorum.

(HDP ve MHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Arkadaşlar lütfen…

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Süreyi baştan başlatırsanız…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Sevgili Türkiye yurttaşları, buradaki tartışmada birilerinin yarası var ve gocunuyorlar. Gerçekten insanın yarası olunca böyle gocunur, bağırır çağırır. (HDP sıralarından alkışlar) Suç örgütleriyle, suç işleyenlerle belli ki doğrudan bir ilişkileri var ki çıkmış, o kadar düzgün, somut verilere dayalı, mahkeme kayıtlarına dayalı bilgilere “aşağılıkça iftira” diyor. Ya, hangisine cevap verdiniz Sayın Bülbül? Burada isim sayıyoruz, tekrar sayayım.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – İddia sahibi sizsiniz, ispat edeceksiniz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Şimdi sayacağım, sayacağım.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – İspat edeceksiniz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Musa Orhan, benim vekili olduğum ilde uzman çavuş; bir kadını katletti, tecavüz etti ve ceza aldı. Sizinle bağı nedir? Musa Orhan’ı koru…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Politika olduğunu ispat et.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Mahkeme ispat etti, benim ispat etmeme gerek yok. Yine, Van’ın Gürpınar ilçesinde Korucu Tekin Gülaçtı, zihinsel engelli 2’si çocuk 3 kardeşe cinsel istismarda bulundu ya; yargılama devam ediyor.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – PKK yapmıştır, PKK.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Yine Van’da görev yapan Uzman Çavuş Talip K. öğrenci 2 çocuğu istismar etti. Diyarbakır’da eski JİTEM itirafçısı ve Korucubaşı Murat İpek… Bunlar o kadar uzun ki MHP bunları sahiplendi, evet, “Bunların bizimle ilişkisi var.” dedi. Bir de şu alışkanlığınızı unutun: HDP buraya her konuyu getirir, hesabını sorar, böyle sizi de suçüstü yakalar; çıkar burada savunmaya geçersiniz.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Geliyorum şimdi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Var ya, ben bölgeden kaç tane suçun işlendiğini biliyorum ya.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Şimdi cevap vereceğim ben onlara.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Ben, Şükran Aydın’ın gözaltında tecavüze uğradığı başvuruyu almış bir avukatım ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’yi bu sebeple mahkûm etti. Bunları bilin, öyle konuşun. (HDP sıralarından alkışlar)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkanım…

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, kadın cinayetlerindeki cezasızlık politikalarının yol açtığı adaletsizliğin araştırılması amacıyla 2/6/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Haziran 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Buyurun Sayın Bülbül.

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine ve şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, meşruiyet, demokrasiler açısından en önemli meseledir. Biz hukuka, demokrasiye sonuna kadar inanmış ve bu doğrultuda siyasetini elli yıldan fazla süredir Türkiye’de devam ettiren ve özellikle demokrasi karşıtlarının, bütün darbe uzantısı yapıların üzerinden silindirle geçmeye çalıştığı ve bu konuda bedeller ödeyen bir hareketiz. O noktada, artı, birilerine ispat gayreti içerisinde olmamız abesle iştigal olur.

Şimdi, burada ifade edilmesi gereken hususlar belli. Bu samimiyet problemi Türkiye’de çözülmediği sürece bizim mesafe almamız mümkün değil yani kadından, çocuktan, demokrasiden, insan haklarından bahsedip bunları anlatırken Türkiye’de kırk yıldan beri kanayan bir yarayı âdeta gözlerini kapatmış, kulaklarını, ağızlarını kapatmış, dilleri lal olmuş şekilde, hiçbir şekilde anmadan, bahsetmeden Türkiye’de yaşananları yorumlamaya çalışmak, buna dair siyaset üretme gayreti içerisinde olmak samimiyetle -en hafif tabirle- en ufak bir noktada bağdaşmaz.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – “Çözün.” diyoruz işte, çözün.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) – Şimdi, burada bir şey var ya, arkadaş, bu millet Kürt’ü, Türk’ü, hepsi, hepimiz, 85 milyon, bu ülke “PKK” denilen lanet bir terör örgütünden yıllarını kaybetmiş, onunla mücadele için kan bedeli, can bedeli, ekonomik bedel -ne derseniz deyin- bunun hepsini vermiş. Şimdi, dünyanın en büyük narkoterör örgütüdür bu örgüt. Almanya’da Kürt çocuklarının sokaklarda uyuşturucu sattığını Der Spiegel gazetesi raporlarında ortaya koymuştur. Doğu ve güneydoğuda esrar tarlalarını oluşturup…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) – Bir dakika daha Sayın Başkanım…

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Konuyla ilgisi ne? Konuyla ilgisi ne?

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Önergeyle alakası nedir acaba?

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) – Geliyorum önergeyle alakasına, geliyorum önergeyle alakasına; istemezsiniz.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Buyurun, çabuk gelin önergeye.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Sizin İçişleri Bakanınızın uyuşturucu baronlarıyla fotoğrafı çıktı.

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) – Şimdi, böyle bir örgüttür fakat bununla alakalı olarak bakın gülerler, tebessüm ederler PKK’dan bahsederken; bizim canımız yanar arkadaş, biz bunun için bedel ödedik, Türk milleti bunun için bedel ödedi. Benim üzüntümle üzülmeyeni, benim sevincimle sevinmeyeni benim milletimin mensubu olarak ben görmem. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Burada etnik köken, din, mezhep diye bir şey yoktur. Bir millet olmak demek, tasada, kıvançta beraber olmak demektir. Benim acım olduğu zaman, benim üzüntüm olduğu zaman sevinen, benim sevincim olduğu zaman da üzülen benden değildir; bunu net bir şekilde ifade ediyorum. (HDP sıralarından gürültüler)

Sizler Kandil’de… Bakın, notlar, İmralı notları; “HDP yönetimini, milletvekillerini kim belirliyor?” diyor Apo. “Kim belirledi bunları?” diyor. İdris Baluken cevap veriyor, diyor ki: “Seçim komisyonu çalışmalarıyla belirlendi.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Kim onu götürdü? Kim götürdü onu?

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) - Öcalan diyor ki: “Kimdir bu seçim komisyonundakiler?”

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Sayın Bülbül, önergeye gelmediniz yine; üç dakika konuştunuz, boşuna konuştunuz.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Ne zavallı bir konuşma, bu ne zavallı bir konuşma! Önergeye gel sen, önergeye! Cevabın yok değil mi!

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) – “Bunlar Kandil tarafından mı belirlendi yoksa siz mi belirlediniz?” diyor. Sırrı Süreyya Önder diyor ki: “Kandil belirledi.” Öcalan da diyor ki: “Tamamıyla onlar mı belirledi, Parti Meclisinde belirlenmedi mi?”

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Tecavüzlere cevabın yok, kadına şiddete cevabın yok. Bu bir zavallılıktır, bu bir suçun ifşasıdır.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) - Pervin Buldan diyor ki: “Hayır, hayır, Parti Meclisinde veya MYK’de belirlenmedi.”

Dağa küçük yaşta çocukları kaçıranlar, o kadınlara dağlarda tecavüz edenler, onların ağababaları, bu partinin milletvekili listesini yapan terör örgütüdür. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.56

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, bir söz alabilir miyim?

BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurun.

Bir sataşmaya meydan vermeden, hukukçu kimliğinizle, toparlayıcı bir…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadeleri ile Muğla Milletvekili Yelda Erol Gökcan’ın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hukukçu kimliğimle söylüyorum: Biz verdiğimiz önergede mahkeme kayıtlarına, soruşturma dosyalarına, faillerin, katillerin ve tecavüzcülerin ifadelerine, ikrarlarına ve verilen mahkeme kararlarına dayanıyoruz ancak bize cevap verenler bütün bunların hiçbirine yanıt vermeden bizi kara bir propagandayla, manipülasyonla suçlamaya çalışıyor; bunların hiçbir karşılığı yoktur. Biz ortadaki tecavüz, istismar ve cinayetlerden söz ediyoruz, bunların tekine yanıt almadık. Biz HDP'yiz, Halkların Demokratik Partisiyiz. Tecavüzlerle, istismarlarla, cinayetlerle tek bir bağımız varsa çıksınlar, anlatsınlar. Alnımız açık, başımız diktir bu konuda. Bu nedenle bütün bu kötü sözleri sahibine iade ediyorum.

BAŞKAN – Peki.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bülbül, bir sataşmaya meydan vermeden, hukukçu kimliğinizle…

Buyurun.

32.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Efendim, burada bizim bu grup önerisinde söz almamızın nedeni Türkiye'de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan birine, bir kadına yapılan bir cinsel saldırıyı, hukuka aykırı, cezai müeyyideyi gerektirecek bir fiili savunmak veya onun üzerini örtmek değil, asla ve asla böyle bir gayretimiz olmaz. Demin ifade ettim, mikrofon kapalıydı, dedim ki: Kadına bu şekilde saldırıda, cinsel tacizde, tecavüzde bulunanların Allah belasını versin. Bunun mevkisi, makamı, memuriyeti ne olursa olsun Allah belasını versin; Türkiye Cumhuriyeti devletinin kanunları, mevzuatı gereğince en ağır şekilde cezalandırılsın. Biz burada değiliz ki. Benim burada çıkmamın sebebi -izah edeyim- bir devlet politikası olarak, güvenlik güçlerine bu politika çerçevesinde bunların uygulattırılıyor olduğu iddiasıdır, sistematik bir politika olduğu iddiasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Geçmişte de buna dair bazı grup önerileri verilmişti HDP tarafından. Bizim itirazımız budur. Ellerinde bunun bir politika olduğuna, sistematik bir çalışma olduğuna, böyle bir faaliyet olduğuna dair bir delil olmadığı için buna ben bu şekilde yanıt verdim. Yoksa mahkeme, yargılamalar, o kişi suçu işledi mi, isnat edilen suçu işledi mi, ceza aldı mı; bunlara dair en ufak bir şeyimiz yok, dibine kadar, sonuna kadar ceza alsın ama “Bunu devlet yapıyor.” dediğimiz zaman ortaya bambaşka manzaralar çıkar, bambaşka meseleler çıkar ve bu çok ağır bir yüktür, bunu kimse taşıyamaz.

Teşekkür ederim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kayıtlara geçsin, tek cümle: Bunun devlet politikası olmasının tek kanıtı var; cezasızlık politikası. Allah, Musa Orhan’ın belasını versin mi? Niye tutuklanmadı?

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – “Yapan kim varsa Allah belasını versin.” dedim ben, bana tekrar sorma.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Niye tutuklanmadı? Bir genç kadının ölümüne sebep oldu.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – “Yapan kim varsa Allah belasını versin.” dedim ben, daha ne söyleyeceğim!

BAŞKAN – Peki.

CHP grup önerisini okutuyorum:

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, beyin göçüne yol açan nedenlerin tespit edilerek önlenmesi için gerekli politikaların belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/6140) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Haziran 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2/6/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 2/6/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Engin Özkoç

                                                                                           Sakarya

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, beyin göçüne yol açan nedenlerin tespit edilerek önlenmesi için gerekli politikaların belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/6140) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin Genel Kurulun 2/6/2022 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bartın Milletvekili Sayın Aysu Bankoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AYSU BANKOĞLU (Bartın) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bugün Meclis araştırması önergesini sunduğumuz beyin göçü aslında herhangi bir siyasi mesele değildir. Nitelikli insan kaynağımızı başka ülkelerin kullanımına sunmak derin bir kayıptır, uzun vadedeyse telafisi çok zordur. Marifet, yetiştirdiği insanı kovalamak değil, yetişmiş insana kucak açmaktır. Gelişmiş ülkeler bu insanlara kucak açarken biz, vizyonsuz yönetim sahipleri yüzünden sürekli göç veriyoruz. Beyin göçünü ihracat zanneden bu zavallı akla, Atatürk’ün bugünkü köklü üniversitelerimizi kuran üniversite reformunu okumalarını tavsiye ediyorum.

Şu an ülkemizde, fırsat bulsa yurt dışında yaşamak isteyen öğrencilerin oranı yüzde 80’in üzerinde. Türkiye'nin en seçkin liselerindeki öğrenciler yurt dışına yerleşmek, oraya gitmek istiyorlar. Kimler gidiyor peki? Gençler, öğretmenler, mühendisler, avukatlar ve iş insanları yani ülkeyi geliştirebilecek kalifiye insanların tümü. Ülke böyle kan kaybederken siz hiçbir şey yapmıyorsunuz. Sipariş usulüne bağladığınız TÜİK'in beyin göçüne ilişkin üç yıldır hiçbir verisi yok, gençliği sadece tabela ismi zanneden Bakanlığın bu konuya dair hiçbir araştırması yok. Beyin göçü sorulduğunda dalga geçer gibi “Göç değil, gezmeye gidiyorlar.” diyorsunuz. Dahası diploması bile meçhul olan Cumhurbaşkanı çıkmış, on sene dirsek çürütmüş doktorlara “Gitsinler.” diyor, üstelik bunu diyen Cumhurbaşkanının oğlu da yurt dışında yaşıyor. Ya, siz kimin ülkesinden kimi kovuyorsunuz değerli arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar)

Sayenizde beyin göçünü oluşturan itici sebeplerin hepsi var. Beyin göçünün sebebi, Hükûmetin yönetemediği ekonomi ve yozlaştırdığı adalettir; her şeyi sadece kendine hak gördüğü yolsuz ve liyakatsiz sistemdir; onun nobranlığı, umursamazlığı ve kendinden olmayan herkese, her şeye karşı olan düşmanlığıdır. Beyin göçünün sebebi bu Hükûmetin özgürlük korkusudur, özgürlük; eğitimliye, kentliye, sanatçıya, liyakatle gelen herkese duyduğu aşağılık kompleksidir.

Halkın gerçekliğinden o kadar koptunuz ki beyin göçüne tek çözümünüz gidenleri suçlamak. Hâlbuki mesleğini yapamayan Tiyatrocu Hüseyin “Burada kalmaktansa Avrupa'da tuvalet temizlerim.” derken bu, Hüseyin’in değil, Hükûmetin ayıbıdır. Üniversite mezunları iş bulamazken bu, onların değil, Hükümetin ayıbıdır. 10 bin liraya doktorluk yapan Ebru şiddete uğrarken 100 bin lira maaş alan Cumhurbaşkanı ona “Giderse gitsin.” diyorsa bu, Ebru’nun değil, Hükûmetin ayıbıdır. (CHP sıralarından alkışlar) Üniversitelerin içi kayyumlarla boşaltılırken, öğrenciler ters kelepçelerle tutuklanırken, kadınlar her gün taciz ve tecavüz korkusuyla yaşarken bu, apaçık Hükûmetin ayıbıdır. Tüm bunlara rağmen geçinemediğinden inşaatta çalışan tıp öğrencisi Remzi’yi duyduğunuzda hâlâ utanmıyorsanız, ofisinin önünde bomba patlayan Avukat Deniz’in bu ülkeden neden kaçtığını anlamaya çalışmıyorsanız, kabile şeklinde üniversite yöneten rektörlere ses çıkarmayıp matematik enstitülerine diş biliyorsanız, haksız yere öğretmen adaylarını mülakatlarda eleyen heyetlere tek bir kelime etmiyorsanız, umutsuz vakasınız demektir. İşinize gelince “Ey hâkim…” diyorsunuz, işinize gelince yargı bağımsızlığından bahsediyorsunuz. Gençlerin en ufak esprisine, “tweet”ine tahammül edemiyorsunuz. Beyin göçünü araştırmak yerine öfke kusarak insanları sindirmeye çalışıyorsunuz ama böyle olmaz değerli milletvekilleri. İnsanlara yalnızca “oy potansiyeli” diye bakıp hayatlarına her türlü müdahaleyi yaparsanız, ötekileştirici hatta burada terbiyemin müsaade etmeyeceği hakaret içerikli dil kullanırsanız beyin göçünü durduramazsınız.

21’inci yüzyılda yapılması gereken gençlere hayal kurabilecekleri, kendilerini gerçekleştirebilecekleri bir ortam yaratmaktır. Bunun için onları kutuplaştırmak, işsizlik ve fakirlikle sınamak yerine farklılıklar arası diyaloğu geliştirmeniz gerekiyor. Bugün Türkiye’de kimse hayal kuramıyorsa, herkes kaçmanın yolunu arıyorsa bunun sebebi sizsiniz değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

AYSU BANKOĞLU (Devamla) – Son sözüm genç arkadaşlarıma: Sevgili genç arkadaşlarım, işsizlikten, değersizlikten, adaletsizlikten, bu ülkede her şeyin bir mücadeleye dönüşmesinden yorulduğunuzu biliyorum. Ama unutmayın, bu ülke bizim. Bu düzeni beraber değiştireceğiz, bu kin ve öfke dilini sevgi ve hoşgörü diline beraber dönüştüreceğiz. Ama küfürle değil şarkılarla, silahla değil mizahla, reislerle değil eşitlik ve dostlukla, Gezi ruhuyla bu kibirli düzene karşı mücadeleye devam edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

Ben umduklarımı değil, yürekten inandıklarımı söylüyorum. Her espri küçük bir devrimdir. Biz gülmemizden, eğlenmemizden korkan iktidara rağmen bu devrimi tamamlayabiliriz. Biz gençleri apolitiklikle suçlayanlara inat, miadını doldurmuş bu iktidarı değiştirebiliriz. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Ayhan Altıntaş.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Beyin göçü, maalesef, ülkemizin son yıllarda büyüyen bir sorunu hâline geldi. Bunu tartışmasız hepimiz kabul ediyoruz. Zira, artık çocuğumuzdan, eşimizden, dostumuzdan, çevremizden sürekli duyuyor, göç edenler ve etmek isteyenlerle karşılaşıyoruz. Ancak TÜİK son iki senenin rakamlarını birilerini üzmemek için olsa gerek açıklamıyor. Belki bu şekilde sorunları gizlediğini sanıyor, tıpkı gözlerini kapatıp saklandığını sanan küçük çocuklar gibi. E, bize de “Çok şekersin TÜİK, Allah anana babana bağışlasın.” demek geliyor. Hatta “Büyüyünce ne olacaksın, sen de yurt dışına gitmek mi istiyorsun?” diye sormak da içimizden geçiyor.

Değerli arkadaşlar, beyin göçünün temelinde birçok sorun var. Bunların başında düşük gelir, liyakatsiz atamalar, akademik özgürlüğün olmaması, belirsiz gelecek, güvenlik kaygıları sayılabilir. UNESCO verilerine göre hemen her yıl ülkemizden 50 bin öğrencinin eğitim için yurt dışına okumaya gittiği belirtilmektedir. Bu gençler, köklü üniversitelerde daha nitelikli eğitim alabileceklerine inandıklarını söylüyorlar. Maalesef bu öğrencilerin çoğu ülkelerine geri dönmemeyi planlıyor. Ülkemizdeki gençlerden kendilerine fırsat verildiğinde yurt dışında yaşamak isteyenlerin oranı yüzde 70’in üzerinde çünkü gençlerin yüzde 77’si iş bulmak için torpilin yetenekten daha etkili olduğuna inanıyor. İşsizlikten, belirsizlikten kaçıyor; özgürce yaşamak istiyorlar. Yaşam tarzlarına müdahale istemiyorlar.

Bu sabah Dijital Mecralar Komisyonunda görüşülmesi tamamlanan ve sosyal medyaya sansür getirmeyi öneren dezenformasyon yasası, yaşam tarzına müdahalenin en canlı örneği. Siyasi istikbalinizi, eleştirilmeme isteğinizi bu gençlerin özgürlüklerinin önünde tutuyorsunuz. Bu şekilde bu gençleri geri kazanmanız çok zor. Ben bu gençleri anlıyor ve yurt dışına okumaya gitmelerine, çalışmaya gitmelerine de hak veriyorum. Şahsen ben de gittim, mesleki gelişimimi hedefleyerek ülkemi temsil etmek arzusuyla gittim; doktoramı Amerika’da yaptım, yurt dışında birçok ülkede çalıştım, sonunda ülkeme geri döndüm ancak o zaman bugünkü gibi sorunlar yoktu, biz geleceğimizi öngörebiliyorduk, daha özgürdük, ülkemize hizmet etmek istiyorduk. Bugün bizim de beyin göçüne yol açan sebepleri ve alınacak tedbirleri görüşmemiz zorunluluk hâline gelmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) – Ancak bu tedbirler Rusya’da ya da başka baskıcı ülkelerde olduğu gibi yurt dışına çıkışı engelleyerek değil, gençlere ve profesyonel çalışanlarımıza hak ettikleri, ihtiyaç duydukları adil, özgür, müreffeh yarınları inşa ederek olur.

Cumhuriyet Halk Partisinin araştırma önergesini desteklediğimizi ve bunun ülkemizin gelişimi için çok büyük bir önem teşkil ettiğini belirtiyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Bingöl Milletvekili Sayın Erdal Aydemir konuşacak. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ERDAL AYDEMİR (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, verilen önerge, özellikle ülkemizde yetişmiş kalifiye, tecrübeli ve alanında belki dünyada çığır açacak olan, mesleklerinde veya meslek dallarında uzmanlaşmış olan kişiler, bunların ülkemize faydalı bir şekilde çalışmaları ve ülkeye katkı sunmaları konulu bir önerge. Tabii ki bu kapsamda özellikle AKP Grubuna şöyle bir öneride bulunuyorum: Tüm dünya ekonomi tarihinin görmediği nadir, ender yetişen, özellikle de ekonomi bilimine bakışlarıyla yeni bir çığır açan Sayın Nebati Bakana mutlak suretle sahip çıkmalıyız. Çünkü, Amerika Birleşik Devletleri’nden ve Avrupa Birliği ülkelerinden alınan duyumlara göre bakışlarıyla enflasyonu düşüren, bakışlarıyla faizleri düşüren bir ekonomisti kendi ülkelerine transfer edip ekonomilerini dizayn etmek istiyorlar. Bundan dolayı da bu kadar nitelikli, yetişmiş olan bir kişiyi sahiplenmemiz, bırakmamamız gerekir.

Bakın, bir iki örnekle açıklayayım:

Merhaba o gözlere ki bakışlarıyla enflasyonu düşürüyor,

Merhaba o gözlere ki bakışlarıyla faizleri düşürüyor,

Merhaba o gözlere ki bakışlarıyla işsizliği çözüyor,

Merhaba o gözlere ki bakışlarıyla cari açığı düşürüyor,

Merhaba o gözlere ki baktığı zaman ihracatı patlatıyor.

İşte tüm bunlar yetmezse ekonomiyi düzeltmeye bu defa ne yapıyor? Bakışlarıyla gemileri karadan yürütüp Haliç’e indiriyor ve böylece İstanbul’u fethediyor. İşte böyle bir ekonomisti yetiştiren AKP ve ülkemize naçizane tavsiyemiz ve önerimiz: Biz de HDP Grubu olarak Sayın Nurettin Nebati’yi Nobel Ekonomi Ödülü’ne öneriyoruz ve AKP’nin de desteklerini bekliyoruz bu ekonomi dalında açmış olduğu çığırdan dolayı.

Arkadaşlar, şimdi, tabii, biraz önceki hatip benden önce bir sosyal medya yasasından bahsetti. O sosyal medya yasası Genel Kurulda görüşülüp yasalaşmadan önce… Önümüzde de bir seçim var; bu seçime yeniden milletvekili adayı olmak isteyen bir sürü AKP’li var. Bundan dolayı da yapılacak olan mülakatta size sorulacak soruların başında şu gelecektir: AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın en fazla sevdiği üç basamaklı sayı kaçtır? Bunu bilen banko milletvekili adayı olacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Beş saniye de düşünme payı verelim arkadaşlar, mutlaka vekil olacaksınız bakın.

SELİM GÜLTEKİN (Niğde) – İşine bak!

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Arkadaşlar, üç basamaklı sayı: 128. Bu 128 size neyi hatırlatıyor? Merkez Bankasından hortumlanan 128 milyar doları hatırlatıyor. Ayrıca, neyi hatırlatıyor? Başta 5’li çete olmak üzere yandaş firmaların tam 128 defa vergi borçları affedilmiş. Bundan dolayı kendisinin bu rakama muazzam bir titizliği var, bilmenizi öneririm.

Süre kalmadı, bir sonraki konuşmamda diğer rakamı soracağım.

Saygılar, iyi günler. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Tam zekâ seviyenize göre tam!

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) – Bir de 5 var, o 5’i de biraz sonra, 5’li çete…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bizde hiç değilse bir zekâ seviyesi var, sizde o da yok.

MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Dikkatli konuş!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ama siz zekâ seviyesini…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Siz sorabiliyorsunuz, biz cevap verince mi dikkatli konuşacağız?

MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Anlama kabiliyetinize bakarak söyledim.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Cemal Taşar’a söz veriyorum.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA CEMAL TAŞAR (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ Grubumuz adına CHP grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle şahsınızı, hazırunu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün huzurunuzda görüştüğümüz beyin göçü araştırma önergesinin ne yazık ki doğru bilgilerden uzak olduğunu görmekteyiz. TÜİK referans gösterilerek, kimlere hizmet ettiği belli olmayan yabancı bir gazete ve yazarın kaleme aldığı verilerle oluşturduğunuz bu önerge de diğerleri gibi karanlık, dipsiz bir kuyu. TÜİK sayfasında gerçek verilere ulaşabilirsiniz.

Değerli milletvekilleri, beyin göçünden sıklıkla bahsediliyor. Evet, insanlarımızın bir kısmı yurt dışında çalışmak istiyor, akademisyenlerimizin bir kısmı yurt dışında tecrübe kazanmak istiyor, bizim bu insanlardan rahatsızlık duymamamız lazım. Yurt dışına gidenler ülkemizin gönüllü elçiliğini yapıyor, buradaki akademik kurumlar arasında iletişim ve etkileşimi sağlıyor ve çoğu, heybesi bilgi dolu ülkemize geri dönüyor.

Kıymetli milletvekilleri, dünyanın en etkili 10 ülkesi arasına sokmaya çalıştığımız güzel ülkemiz, artık terk edilen değil, tercih edilen bir ülke konumunda. Yüksek teknolojiye, katma değerli üretime yaptığımız yatırımlar ortada. “TalentforBIZ” isimli kariyer etkinliğimizde yakaladığımız başarı ortada. Sayın Varank dün açıkladı: “AR-GE harcamalarımız bir önceki yıla göre yüzde 20 artarak 55 milyar liraya yükseldi.” TÜBİTAK’ın tersine beyin göçü programlarıyla ülkemizi bir bilim merkezi hâline getiriyoruz.

Kıymetli milletvekilleri, bu çerçevede TÜBİTAK’ın 2021’de çağrısını gerçekleştirdiği Uluslararası Lider Araştırmacılar ve Uluslararası Genç Araştırmacılar Programları’yla 47’si Türk olmak üzeri 63 yeni araştırmacı daha bilimsel çalışmalarını sürdürmek için Türkiye’ye geliyor. 9 ülkeden ülkemize gelen araştırmacılar 20 farklı üniversite ve araştırma merkezimize katılarak çalışmalarını artık Türkiye’de yapacak. Dünyanın en saygın ve en prestijli, prestiji yüksek olan üniversitelerden gelen bu araştırmacılar sağlık bilimleri, sosyal ve beşeri bilimler, teknik bilimler ve temel bilimler alanlarında çalışmalarını Türkiye'de sürdürecekler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Bunlarla birlikte, Uluslararası Lider Araştırmacılar ve Uluslararası Genç Araştırmacılar Programları kapsamında çalışmalarını ülkemize taşıyan öncü bilim insanı sayısı 190’a ulaştı. Bunun yanı sıra, Ulusal Lider Araştırmacılar ve Ulusal Genç Araştırmacılar Programları’yla ülkemizde öncü 84 araştırmacıyı daha destekliyoruz. Önümüzdeki dönemde bu programları daha da genişleterek ve çeşitlendirerek ülkemizi bilimde ve akademide bir global merkez hâline getirmek için çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

Değerli milletvekilleri, “Bilgi sonu gelmeyecek olan bir fetihtir.” diyor Cemil Meriç. Biz sonu gelmeyecek bu fetih için yeni fetihler, yeni fatihler yetiştirmenin derdindeyiz. Bu uzun yolda başarılı ve emin adımlarla ilerliyoruz elhamdülillah. Kendi aşısını üreten bir ülkeyiz.

Söyleyeceklerim bu kadar. Öneriyi desteklemediğimizin altını çiziyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AYSU BANKOĞLU (Bartın) – Beyin göçü rakamlarını verseniz keşke ya, TÜİK 2019’dan beri vermemiş.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

4.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 328 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin bu kısmın 2’nci sırasına alınmasına, bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ve Genel Kurulun 7 Haziran 2022 Salı günkü bileşiminde 328 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarının sürdürülmesine ilişkin önerisi

2/6/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 2/6/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Mahir Ünal

Kahramanmaraş

AK PARTİ Grup Başkan Vekili

 

Öneri:

Gündemin “Kanun teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 328 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin bu kısmın 2’nci sırasına alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi, Genel Kurulun 7 Haziran 2022 Salı günkü bileşiminde 328 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarının sürdürülmesi önerilmiştir.

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs.

Buyurun Sayın Örs. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; verilen grup önerisi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, birçoğunuz bu yıl bana kutlama mesajları attınız, tebrik ettiniz şampiyonluğumuzu, onun için teşekkür ediyorum. Bana çok “Hadi bu sene iyisiniz.” diyenler var. Ama Trabzon acaba iyi mi? Biz sevincimizi yaşıyoruz ama Trabzon kentinin de birçok problemi var. Trabzon’da verilip yerine getirilmeyen sözler var. Biz bunları zaman zaman bu Meclis kürsüsünden hatırlatıyoruz, vaat sahiplerine “Vermiş olduğunuz sözleri ne zaman tutacaksınız?” diyoruz. Bize de şöyle diyorlar: “Ya, onlar bizim vizyon projelerimizdi.” Şimdi, şöyle anlamaya başladım, sanki böyle yerine getirilmeyen, vadedilip yapılmayan projeler vizyon projesi. Yani vizyon projesi şu: “Söyleriz, seçim zamanı gündeme getiririz, billboardlara koyarız, seçim kitapçığına koyarız; sonra yapmayız.” Vizyon projesi işte bu.

Bakın, yirmi yıldır ülkeyi idare eden AK PARTİ iktidarı Trabzon için mega vaatlerde bulundu, onların ismi de değişiyor bazen böyle “vizyon proje” “mega proje” filan diye. Mesela bizim bir güney çevre yolu talebimiz var, Trabzon’un olmazsa olmazı bir güney çevre yolu projesi var -vaatleri var AK PARTİ’nin de- ama bugüne kadar bir arpa boyu yol alınmamış bir proje. Güney çevre yolu Trabzon için bir ulaşım projesi değil, aynı zamanda bir şehirleşme projesi, Trabzon’a yeni bir Trabzon katma projesi. Bununla ilgili 57’nci Hükûmet zamanında, zamanın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın bir proje ihalesi yapmıştı, hatta temsilî bir ödenek de konulmuştu ama ondan sonra bu proje maalesef tozlu raflarda bekliyor. Ama bu tozlu raflarda bekleyen proje her seçim dönemi her ne hikmetse Trabzonluların önüne konuluyor.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Hüseyin Hocam, Maraş da aynı, Maraş da.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Bize denilmişti ki: “Trabzon demir yolu…” Demir yolu nereye? Bazen hattını değiştiriyorlar, şu anda, en son Trabzon-Gümüşhane-Erzincan demir yolu, hâlâ daha bir şey yok ama her seçim dönemi onu billboardlarda görüyoruz. Oysaki Trabzon'u Orta Asya'ya açacak olan bir proje ve hâlâ daha bekliyoruz.

Ve en son olarak da bir yatırım adası sözünüz var sevgili arkadaşlar. Dediniz ki: “Trabzon'a Yatırım Adası’nı kuracağız…” Kiminiz “3 bin.” dediniz, kiminiz “5 bin.” dediniz, “15 bin.” diyeninizi de hatırlıyorum, “…şu kadar kişiyi iş sahibi yapacağız, onlara iş vereceğiz.” dediniz ama…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Hocam, demek ki her yerde aynı vaatler var ya, aynı Maraş’ta da böyle; Trabzon’u çıkar “Maraş” de aynısı.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – …Arsin’de kurulması vaadinde bulunduğunuz Yatırım Adası Projemiz de orada bekliyor ve sorduğumuz zaman da sizler bize diyorsunuz ki: “Ya, Trabzon’un 4 Bakanı var.” Yahu Trabzon'un 4 Bakanı var ama Trabzon için elzem olan projelerin hiçbiri yerine getirilmedi.

OSMAN BOYRAZ (İstanbul) – Trabzonspor şampiyon oldu.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Son bir şey daha söyleyeceğim. Bir talebimiz var, Trabzon'da Tekstilkent kurulmasıyla ilgili bir talebimiz var: Trabzon'un sahilden uzak, yukarıdaki, yükseklerdeki -Şalpazarı, Tonya, Düzköy, Maçka, Dernekpazarı, Çaykara ilçelerimizin- Trabzon'da 3’üncü bölge olan bu ilçelerimizin teşvik kapsamında 5’inci bölgeye alınması. Çünkü buralara yatırım yapacak arkadaşlarımız var, istihdam yaratacak arkadaşlarımız var. Trabzonlu Sanayi Bakanımıza buradan sesleniyorum: Lütfen bunu işleme alalım, bu arkadaşlarımızın talepleri var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Ben de bunu buradan sizlere arz ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş.

Buyurun Sayın Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, evet, ekonomi gündemiyle ilgili birkaç veriyi paylaşmak istiyorum. Tek gündem var tabii ki, zam; her gün, her saat her şeye zam yapılıyor. Dün elektriğe yüzde 15 ve doğal gaza da yüzde 30 zam yapıldı. Bu yılın başında aylık 500 TL elektrik faturası ödeyen bir hane, kışı 2.400 TL’lik faturalarla geçirmiş durumda. Önümüzdeki kış hiç zam yapılmasa bile 3.200 TL’lik bir fatura ödemek zorunda kalacak. Bir hanenin sadece elektrik ve doğal gaza ödediği fatura miktarı asgari ücret seviyesini geçmiş olacak. Akaryakıta her gece yapılan zamlarla benzin fiyatı toplam yüzde 256, motorin fiyatı yüzde 281 oranında artmış durumda. Türkiye’de akaryakıt zamlarını hesaplayacak bir hesap makinesi maalesef henüz bulunmuyor. Ama birileri bize enflasyon yüzde 70 iken “Türkiye yüzde 7 büyüdü.” diyor. Biz de soruyoruz: Öyle mi? Ama bütün dünya perişan hâlde, Türkiye’de âdeta cehalet filmlerine konu olacak AKP iktidarı var gücüyle halk için çalışıyor, öyle mi? Gerçekten şaşırtıcı. Bu soruların cevapları için enflasyon ve ekonomi dehası Hazine ve Maliye Bakanının sözlerine bir kulak verelim. Ne diyor? “Nedensiz artan fiyatlara ve fırsatçılığa izin vermemeliyiz.” diyor. “Nedensiz” deyip fiyat artışlarının ve enflasyonun nedenini bilmiyorsan o neden sensin sevgili Bakan, nedenin kendisi sensin, bu nedenle bilmiyorsun zaten. Bunu da size hatırlatalım.

Şimdi bir de Ticaret Bakanlığının açıklamaları var. Onlar da sürekli Türkiye’nin ihracat yaptığını zannediyor ve rakamları açıklıyor -bugün Sayın Ünal da açıkladı- sürekli ihracat rekorları kıran Türkiye için TÜİK gibi rakamlar paylaşıyor gerçekten, onu da hatırlatmak istiyorum. Türkiye, tarihinin en yüksek ithalat rakamlarına ulaşmış durumda. Türkiye, hiç olmadığı kadar ithalata bağımlı kalmış bir ülke konumuna geldi ve bunu yaratan da AKP iktidarının ta kendisi. AKP’nin Genel Başkanı “Aç, sefil geziyor ama -‘sulu’ demişti ama ben ‘sulu’ demiyorum- onu almaktan geri durmuyor; rakıyı almaktan, birayı almaktan geri durmuyor.” diyor. Bu talihsiz açıklama, aslında Türkiye’yi mahkûm ettiği açlık ve sefaletin itirafı niteliğinde; ÖTV zamlarının sadece alkol ve sigara ürünlerine yapıldığını zanneden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – …toplumun belirli bir kesiminden nefret edercesine fiyat politikası uyguladığının da bir itirafı; ÖTV’yi kişisel hırs ve nefret için keyfî olarak artırdığının ve araçsallaştırdığının da itirafı. “Aç yok, aç kalan filan yok.” deyip sonra da yerli ve millî yalanlarla yirmi dört saat içinde bir çelişki ortaya çıktı. ÖTV sadece alkol ve sigarada yok; ÖTV, gençler için en temel ihtiyaç olan cep telefonları, bilgisayar, tablet gibi bütün elektronik cihazlarda fahiş derecede uygulanıyor. ÖTV, Türkiye’nin enflasyonunu belirleyen -çiftçilerin, nakliyecilerin, öğrenci servislerinin de hepsinin kullandığı- benzin, motorin ve otogazda fahiş derecede bulunmaya devam ediyor.

ÖTV’yi kaldıracağız ve gençler, çiftçiler hiç merak etmesinler, vergi adı altında yapılan bu soyguna son vereceğiz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Cihat Sezal ve Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu Ban ile 37 Milletvekilinin Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Cihat Sezal ve Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu Ban ile 37 Milletvekilinin Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4441) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 335) (X)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 335 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümünde yer alan 8’inci maddesi kabul edilmişti.

9’uncu madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 335 sıra sayılı Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinde geçen “ayrıntıya” ibaresinin “ayrıntılara” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Tahsin Tarhan                    Çetin Osman Budak Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu

                  Kocaeli                                Antalya                          Manisa

              Tacettin Bayır                     Okan Gaytancıoğlu      Müzeyyen Şevkin

                    İzmir                                   Edirne                           Adana

         Mehmet Güzelmansur                                          Ali Haydar Hakverdi

                   Hatay                                                                      Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle Genel Kurulu ve ekranları başında bizi izleyen seyircilerimizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, her gün petrole zam haberleriyle uyanıyoruz. Son günlerde artık bu rutin hâline geldi ama zannediliyor ki bu zammın sebebi Ukrayna-Rusya savaşının yarattığı gerilimden dolayıdır. Hâlbuki bu zamların sebebi Hükûmetin yani iktidarın yanlış politikasıdır.

Bakın, değerli milletvekili arkadaşlarım, 20 Aralıkta dolar 18.35 liraydı, ham petrolün fiyatı 73,5 dolardı yani bir varil ham petrol 1.348 lira yapıyor. Bugün geldik, 2 Haziranda, bugün dolar 16,4 lira, ham petrolün fiyatı ise 116 dolar yani bir varil ham petrole bugün 1.902 lira ödüyoruz. Bugünkü ödediğimiz 1.902 lira ile 20 Aralıktaki ham petrole ödediğimiz rakamın artış oranı TL bazında yüzde 42’dir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, pompa satış fiyatına ise bakıyorum, 20 Aralıktaki motorinin pompa satış fiyatı 11,66 lira, bugün ise 2 Haziran itibarıyla motorinin satış fiyatı 26,16 lira yani pompa satış fiyatı 20 Aralıktan şu ana kadar yüzde 124 arttı. Bakın, ham petrolün fiyatı yüzde 42 artıyor ama motorinin pompa satış fiyatı bu süre içerisinde yüzde 124 artıyor.

Sebebini size açıklıyorum: En büyük sebeplerinden bir tanesi vergidir. 20 Aralıkta 1 litre motorine o zamanki ödenen vergi yaklaşık 1,78 lira ama 2 Haziranda, bugün itibarıyla bu 26,16 liralık motorindeki vergi, ne yazık ki arkadaşlar, yaklaşık 4 lira KDV, 2 lira da ÖTV; toplam 6,55 liradır. Yani verginin artış oranı yüzde 240’tır. Yüzde 240 vergiyi artırırsanız bugün motorinin satış fiyatı yüzde 124 oranında artmış olur.

Değerli arkadaşlar, bu yanlış ekonomi politikasından dolayı döviz artıyor ve döviz artışıyla siz vergiyi de artırıyorsunuz; bu da akaryakıtın fiyatının bu kadar yükselmesine sebep oluyor. Avrupa ülkelerine baktığımız zaman -ben Almanya’ya bakıyorum- Almanya dün itibarıyla dedi ki: “Ben akaryakıttaki vergi yükünü indiriyorum.” Değerli milletvekili arkadaşlarım, vallahi de billahi de ben Almanya’yı kıskanıyorum. Niye kıskanıyorum? Çünkü esnafını düşünüyor, çünkü çiftçisini düşünüyor, çünkü nakliyecisini düşünüyor. Bugün akaryakıta zam geldiği zaman iğneden ipliğe her şeye zam geliyor ama ne yazık ki iktidar bunun farkında değil. Almanya Hükûmeti vatandaşının cebini düşünüyor, bizim Hükûmetimiz ise “Ben kasayı nasıl doldurabilirim?”i düşünüyor çünkü kasa bomboş.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, ben buradan iktidara sesleniyorum, lütfen akaryakıttaki ÖTV’yi kaldırın, lütfen akaryakıttaki KDV’yi yüzde 1’e indirin, böylece akaryakıt fiyatları en az 6 lira düşecektir. 6 lira düşmesi, enflasyonunun da direkt düşmesine sebep olacaktır. Çiftçi de rahatlasın, nakliyeci de rahatlasın, servisçi, otobüsçü de rahatlasın, tüm esnafımız rahatlasın ama nerede…

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bir de petrolcülerin en büyük sıkıntılarından bir tanesi teminat mektubu. Siz diyorsunuz ki: “Ben şirketin cirosu üzerinden teminat mektubu istiyorum yüzde 1 olarak.” İsteyebilirsiniz ama sizin, o şirketin başka faaliyetleri varsa o faaliyetlerini cirosundan çıkarıp akaryakıt satışları üzerinden yüzde 1 oranında teminat mektubu istemeniz gerekiyor. Şirket petrol satıyor, şirket otomotiv bayiliği yapıyor, şirket inşaat yapıyor ama siz sadece diyorsunuz ki: “Ben şirketin tüm cirosu üzerinden…” Bu bir haksızlıktır. Sizin sadece akaryakıt cirosu üzerinden o yüzde 1 teminatı almanız gerekiyor.

Ben, yine, buradan Sayın Bakanı, iktidarı uyarıyorum; petrol esnafını mağdur etmemek için, 12 bin tane benzin istasyonunu kapanma noktasına getirmemek için lütfen bu uygulamadan vazgeçin diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla) – Değerli milletvekili arkadaşlarım, ben buradan iktidara tekrar sesleniyorum: Akaryakıttaki vergi yükünü indirin, KDV’yi yüzde 1’e düşürün, ÖTV sıfırlansın ve göreceksiniz ki iğneden ipliğe olan tüm eşyaların fiyatı ucuzlayacak.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 335 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinde yer alan “aşağıdaki” ibaresinin “aşağıda bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Tulay Hatımoğulları Oruç                Hasan Özgüneş              İmam Taşçıer

                   Adana                                  Şırnak                       Diyarbakır

              Ali Kenanoğlu               Serpil Kemalbay Pekgözegü     Şevin Coşkun

                  İstanbul                                  İzmir                              Muş

              Sezai Temelli

                     Van

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Van Milletvekili Sezai Temelli.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

SEZAİ TEMELLİ (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.

Sayın Başkan, sabah bir yoklama yaptınız, bu yoklamadaki sayı ile şimdiki sayıyı karşılaştırırsanız Meclisin yüzde 90’ı burada yok. Dolayısıyla yoklamanın amacı Meclisin nitelikli çalışmasına yönelik değilmiş, bunu anlıyoruz. Yasa teklifinde “ihracat” geçiyor diye ihracattan örnek verelim o zaman: İhracat rakamları da artıyor fakat hiçbir sorunu çözmüyor. İhracat geçen seneden bu seneye yüzde 20 artmış, ihracatın yüzde 20 artışıyla beraber dış ticaret açığı beş ayda geçen seneyi yakalamış. İthalat yüzde 40 artmış, cari açık artmış yani velhasıl, ihracatın artışı hiçbir dış ticarete yönelik problemi çözememiş. Aynı şekilde, ekonomi yüzde 7 büyümüş, ekonominin yüzde 7 büyümesine karşılık toplumdaki bütün sorunlar derinleşmiş; yoksulluk artmış, işsizlik artmış, her gün zamlar… Biraz önce örnekleri de verildi, hiçbir problemi çözmeyen bir büyümeden bahsediyoruz. Aynı şey siyasette de söz konusu. Siyasete yönelik alınan her karar ülkenin siyasi barışını âdeta dinamitliyor, ortadan kaldırıyor. Toplumsal barış adına bahsedeceğimiz hiçbir şey kalmamış. Yani yoklama almakla Meclisi nasıl nitelikli çalıştıramıyorsanız, bu atılan hamlelerle de ekonomide, siyasette yapılan her şey âdeta bir hamster döngüsüne bütün ülkeyi sıkıştırmaktan başka bir şey değildir. Yol almamız lazım, ileri gitmemiz lazım, ülkenin sorunlarını çözmemiz lazım. Ülkenin sorunlarını çözebilmenin yegâne yolu da aslında ülkenin temel sorunlarını doğru tespit etmekten, ekonomide, siyasette, adalette, yargıda bütün kurumlarıyla çözümler üretmekten geçiyor. Tabii ki bunu Meclis yapacak ama Meclisin önüne gelen yasalara baktığımızda ya da Meclisin çalışma aklına baktığımızda bundan ne kadar uzak olduğunu sabah hep birlikte yaşadık.

Evet, ülkenin sorunları nedir? İki temel sorunu vardır bu ülkenin: Biri, Kürt meselesidir; diğeri, yoksulluk meselesidir. Bu iki meseleyi önüne koyup bu Meclis sağlıklı, kalıcı çözümler üretmediği sürece toplumsal barıştan, siyasi barıştan, iktisadi barıştan söz etmek mümkün değil. Ortada olan kaostur, ortada olan bir çöküştür. Bu çöküşten çıkmanın yegâne yolu meseleleri doğru tespit etmekten geçiyor.

Bugünkü iktidar ne yapıyor Kürt meselesini çözmek için? Savaşı dayatıyor. Bakın, AKP Genel Başkanı 2013’te, çözüm sürecinde “Bu ülkenin 300 milyar doları bu savaşa gitmiştir, bu savaşı durdurmak gerekir.” diyor. O günden bugüne üzerine en az bir 300 milyar dolar daha eklenmiştir. Dolayısıyla savaşı finanse etmek pahalı bir iştir, savaşı sürekli hâle getirmek ülkeyi yıkıma götüren bir iştir. Savaştan kurtulamadığınız sürece Kürt meselesini çözme şansınız yok. Kürt meselesinin çözümü barıştan geçiyor, barışı var etmekten geçiyor. Bunun yolu da demokratik çözümden, demokratik müzakereden geçiyor; tecritten değil.

Yoksullukla mücadele her şeyden önce yolsuzlukla mücadeleden geçiyor. Bugün bir oligark sistemini finanse ederek Türkiye’nin yoksulluk problemini de çözemezsiniz. Hele hele savaşın olduğu bir yerde yoksulluğu çözmeniz zaten mümkün değil. Dolayısıyla, Türkiye barışını arıyorsa, Türkiye toplumsal siyasi barışını arıyorsa meselelere ciddi yaklaşmak zorunda, ciddi çözümler üretmek zorunda. Bugünkü iktidar bunu yapabilir mi? Yok. Peki, iktidarı destekleyen muhalefet partisi bunu yapabilir mi? Yok. Gerçi her zaman onların fikirleri iktidarda, kendileri muhalefetteler ama... Dolayısıyla, talihsizliğe bakın ki 12 Eylülde bunu dile getirenler bugün de aynı şeyi söylüyorlar, aynı vebalin altında olmaya devam ediyorlar. Dolayısıyla da bu meseleleri çözmek için aslında gerçek anlamda rasyonel bir akla ihtiyacımız var. Fakat, bugünkü iktidar rasyonel aklı çalıştıracak bütün kurumları da -Merkez Bankasını, hazineyi, yargıyı- tahrip etmiş durumdadır, tahrip etmediği hiçbir kurum kalmamıştır.

Nasıl çözüm üreteceksiniz? Tabii ki çözüm üretemeyeceksiniz. Zaten biz çözüm üretilemediği için bu denli gayriciddi ve ahlaken kabul edilemeyecek bir söylemin içine sıkışmış bulunuyoruz. Bugün meselenin çözümü barıştan geçiyor, bugün meselenin çözümü birlikte ürettiğimiz zenginliğin hakça, adaletçe paylaşımından geçiyor; bunun adına da hareket etmek zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

SEZAİ TEMELLİ (Devamla) – Karşımızdaki meselenin ciddiyetinin farkına vararak ciddi adımlar atmak zorundayız. Para politikasının çöktüğü bir yerde kalkıp nasla çözüm üretemezsiniz; maliye politikasının çöktüğü bir yerde suluya vergi salarak çözüm üretemezsiniz; Meclisin çöktüğü bir yerde yoklamayla çözüm üretemezsiniz. Ciddi olmamız lazım. Ciddi olmak için ciddi bir Meclise ihtiyacımız var. Ciddi olmak için, meselelerimizi çözmek için ciddi bir iktidara ihtiyacımız var; bunun yolu da seçimden geçiyor.

Halkların Demokratik Partisi barış için, ortak zenginliğin hakça, adaletçe paylaşımı için seçime de hazırdır, geleceğin iktidarına da hazırdır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Mehmet Metanet Çulhaoğlu             Hayrettin Nuhoğlu             Dursun Ataş

                   Adana                                 İstanbul                         Kayseri

               Aytun Çıray                      İbrahim Halil Oral

                    İzmir                                  Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu.

Buyurun Sayın Çulhaoğlu. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 335 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına görüşlerimi ifade etmek üzere söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 13 Ocak 2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 88’inci maddesine “Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu, belirlediği işletmeler ve kuruluşlar için uygulamada birliği ve sürdürülebilirliği sağlamak için Türkiye Sürdürülebilirlik Raporlama Standartlarını belirlemek, buna göre yayımlamak ve düzenlemeler yapılmasına...” dair fıkra ekleniyor.

Bu kanun ne zaman çıkmış arkadaşlar? 2011 yılında yani sizin Hükûmet olduğunuz yıl. İşte, biz bunun için “Kanun maddeleri hem ana hem de tali komisyonlarda enine boyuna görüşülsün, sivil toplum kuruluşlarından görüş alınsın, maliyet, fayda, etki analizleri yapılsın.” diyoruz. Yoksa böyle tekrar tekrar, döner dolaşır aynı kanun üzerinde ilaveler yapmak zorunda kalırız. İktidarınızda, kanunlar resmen yamalı bohçaya döndü.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ bu maddenin gerekçesinde “Helal uygunluk değerlendirme faaliyetlerinin yine bu şekilde devam etmesini, faaliyetlerini helal akreditasyon güvencesi altına alınması suretiyle kamu refahına katkı sunulmasını hedefliyoruz.” diyor.

Arkadaşlar, bizim necip milletimiz helali, haramı çok iyi bilir; harama elini sürmez, boğazından geçirmez. Siz Hükûmet olarak bir şey yapmak istiyorsanız, artan ham madde, girdi ve navlun maliyetlerinin çözümüne yönelik adımlar atın. Kanun teklifini biz verdiğimizde siz Cumhur İttifakı olarak reddediyorsunuz; siz getirin, biz destek verelim, oy çokluğuyla birlik beraberlik içerisinde hemen geçirelim. Yeter ki çiftçimizin, sanayicimizin ürünlerini ihraç eden ihracatçılarımızın faydasına olsun.

Bakın, 1980 yılında yani bundan kırk yıl önce ihracata dayalı dünya ticaretinden aldığımız pay yüzde 0,86 iken 2020 yılı sonunda bu pay 0,85’e düşmüş yani dünya ticaretindeki payımız kırk yıl öncesinin altına düşmüş. Yine, ülkemizin gelişmekte olan ülkeler grubu millî geliri içerisindeki payı AK PARTİ’nin iktidara geldiği 2002 yılında yüzde 3,34 iken 2020 yılı sonunda yüzde 2,12’ye düşmüştür. Ekonomi “Faiz sebep, enflasyon sonuç.” demekle düzelmiyor arkadaşlar. Sizin yapmanız gereken tek şey: Üretimi sağlamak için çiftçiye, sanayiciye destek olmak, esnafa destek olmak; ithalata ağırlık vererek hem sanayiciyi hem çiftçiyi hem de vatandaşlarımızı perişan etmeyin; her sektörde üretenlere destek olun, olun ki onlar da çalışanları da evlerine ekmek götürebilsin, istihdam artsın, vatandaşlarımız mutlu olsun. Üretim olmazsa zaten yoksulluk sınırının altında yaşayan emekli, memur, işçi için kıtlık da kapıda, haberiniz olsun. Yoksa bazı milletvekili arkadaşlarımızın dediği gibi taneyle, gramla satın almak yetmiyor, ihtiyaçlar karşılanmıyor, insanlar inim inim inliyor.

Çiftçilerimiz, sanayicilerimiz maliyetler yüzünden üretemez oldular. Bakın, bugün ülkemizde tam 714 firmayı TMSF tarafından atanan kayyumlar yönetiyor. Toplam aktif büyüklükleri 85 milyar Türk lirası ve 45 bin kişi çalışıyor bu firmalarda. Üzerine bir de bu şirketlere TMSF tarafından 282 kişi atandı. AK PARTİ, Varlık Fonunda olduğu gibi her türlü ekonomik gücü elinde toplamaya çalışıyor; yanlış üstüne yanlış.

Bir başka husus da: Ülkemiz, kendi nüfus bütünlüğünü tehlikeye atacak düzeyde kalabalık toplulukları sınırları içinde barındırmak ve beslemek zorunda değil. Türkiye, hiçbir üçüncü ülkenin refahı uğruna kendi vatandaşlarını refahtan mahrum bırakamaz, bırakmaması gerekir. Türkiye, açık ya da gizli anlaşmalar sonucunda kimsenin hendeği olamaz, olmamalı. Hiçbir milletlerarası sözleşme ya da uluslararası hukuk kuralı Türkiye’nin küçük bir Avrupa ülkesi kadar sığınmacı nüfusu barındırmasını zorunlu kılamaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) – Türkiye, nüfus mühendisliği yoluyla üçüncü dünya ülkesi standartlarına hapsedilemez, Türk milleti kölelik veya paryalık düzenine mahkûm edilemez. Sığınmacı meselesi, hamasi nutukların, gündelik siyasi seçim yatırımlarının aracı değildir. Biz, İYİ Parti olarak akılcı, hukuka uygun, millî karakterimize yaraşır bir şekilde ülkemizi bu büyük sıkıntıdan kurtarmaya kararlıyız. Yok, “Biz yapamıyoruz.” diyorsanız, benim tek söyleyeceğim şey; bekleyin, az kaldı, biz geliyoruz, liyakatli kadrolarımızla bizim bütün hazırlıklarımız tam diyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 9’uncu madde kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                 Aytun Çıray         Hayrettin Nuhoğlu

                   Adana                                   İzmir                           İstanbul

               Dursun Ataş                           Ümit Beyaz            Fahrettin Yokuş

                  Kayseri                                İstanbul                          Konya

           İbrahim Halil Oral

                   Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yirmi yıl sonra nihayet ülkemizde enflasyon canavarı hortladı. Yıllık resmî enflasyon yüzde 70’i aştı, gerçek enflasyon ise yüzde 150’yi buldu. AK PARTİ iktidarı yüzde 36’lardan aldığı eski Türkiye’deki enflasyonu -çok şükür, kutluyorum- yüzde 150’lere çıkardı yani şampiyon oldu. Bir yılda akaryakıta yüzde 300 zam, elektriğe yüzde 200 zam, doğal gaza yüzde 150 zam, TEKEL ürünlerine yüzde 200 zam, gübreye yüzde 400, yeme 250; ekmeğe zam, süte zam, suya zam, iğneye ipliğe zam; zam zam zam, zam oğlu zam. Vatandaş yoksulluktan 3 öğün yemek yiyemiyor, siyasi iktidar günde 3 öğün zam yapıyor. Akşam zam, sabah zam, sağa dön zam, sola dön yine zam. Vatandaş perişan, artık uykudan zamla uyanıyor, halk perişan. Halk “Yeter artık. Bunun bir sonu yok mu? Zamlardan bıktık, tükendik, açız.” diyor ama duyan yok. Sarayda her şey tozpembe, çok güzel; onun için duymuyorlar. Duymasalar da söyleyelim: 2022 yılı Ocak-Nisan arası resmî enflasyon yani sahte enflasyon yüzde 32. Sahte enflasyona göre memura, emekliye, işçiye zam yapılır. Ne oluyor? Şu anda 10 milyonu aşkın, 12 milyon emekli iktidardan yüzde 32 oranında alacaklı; iki ay sonra tekrar zam alacaklar -altı aylık zam farkı- en az yüzde 40 alacaklı yani her ay benim emeklim iktidardan ortalama 1.250 lira alacaklı. Memurlarımız da yüzde 25 alacaklı, onlara da baktığımız zaman onlar da her ay 2 bin lira alacaklı; işçilerimiz de aynı. Sayıları 19 milyona varan emekli, memur, işçinin bu alacaklarını neden ödemiyorsunuz? Bu memur, bu emekli, bu işçi yani 19 milyon vatandaşımız -soruyorum size- size ne yaptı Allah aşkına, hangi kötülüğü yaptı? Önümüzdeki iki ay yine bunlar enflasyon altında inim inim inleyecekler, niye çare bulmuyorsunuz? Niye borcunuzu ödemiyorsunuz?

Bakın, geçiş garantili yol ve köprülere paralarını peşin peşin ödüyorsunuz, 5’li çeteye ihalelerini peşin peşin ödüyorsunuz; uçmadığımız havaalanlarından, geçmediğimiz köprülerden, yatmadığımız hastanelerden garanti paralarını devletin hazinesinden peşin peşin ödüyorsunuz. Yine soruyorum: Allah aşkına, memurun, emeklinin, işçinin alacağını niye ödemiyorsunuz; bunlar size ne yaptı? Şimdi yine soruyorum: Holdinglerin, şirketlerin milyarlarca liralık vergi borçlarını sildiniz, hızınızı alamadınız, “TÜRK TELEKOM’u geri alalım.” dediniz, Hariri’ye 24 milyarı ödediniz.

Yahu arkadaşlar, bunlara paralar var. Hele hele sarayda sayısı belli olmayan danışman, üst düzey bürokratlara üçer, beşer, onar maaşları tıkır tıkır ödüyorsunuz. Örtülü ödeneği saymıyorum; milyarları oradan da ona buna gönderiyorsunuz. Yahu, yine soruyorum, Allah aşkına, bir cevap arıyorum: 19 milyon emekliye, memura, işçiye borcunuzu niye ödemiyorsunuz? Size ne yaptı bu halk? Bu insanlar size ne yaptı? Allah aşkına ya, bir cevap verin de bu cevabı bir duyalım diyorum ama biliyorum ki verecek cevabınız yok.

Sürem bitiyor. Yoksulluk sınırının 19 bin lira olduğu, açlık sınırının 6 bin lira olduğu ülkemizde tam tamına 20 milyon emekli, memur, çiftçi, vatandaş açlık sınırının altında gelire sahip.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Hiç mi vicdanınız yok ya, borcunuzu niye ödemiyorsunuz?

Bakın size birkaç zamla ilgili şiir okuyayım da gönlünüz şenlensin.

“Zam geliyor, zam geliyor.

Sık kemeri zam geliyor.

Benzine de zam geliyor.

Arabaya da zam geliyor.

Gelince de tam geliyor.

Baba, kömür al, zam geliyor.

Ana, ekmeğe de zam geliyor.

Et, süt yine zamlanıyor.

Zam geliyor, zam geliyor.

Gelince de tam geliyor.

Oğlum hasta, kızım saralı.

Hastalanma, doktor paralı.

Fakir fukara çok yaralı.

Zam geliyor, zam geliyor.

Sık kemeri zam geliyor.

Her şeyin başı oy baba, oy.

Zam gelince boş cebine koy.

Olan oldu, ister çalış iste soy.

Zam geliyor, zam geliyor.

Sık kemeri zam geliyor.

Gelince de tam geliyor.”

Hoşça kalın efendim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 10’uncu madde kabul edilmiştir.

Sayın Keven, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, Yozgat’ın Aydıncık ilçesine bağlı Kazankaya köyünde bulunan Kazankaya Kanyonu’na ilişkin açıklaması

ALİ KEVEN (Yozgat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yozgat Aydıncık ilçemize bağlı Kazankaya köyünde bulunan Kazankaya Kanyonu doğal mirasımız olarak ziyaretçilerini beklemektedir. Kazankaya Kanyonu, höyükleri, yaylaları, ormanları ve piknik alanlarıyla önemli bir alternatif turizm potansiyeline sahiptir. Ancak Kazankaya Kanyonu’nun ekoturizme kazandırılması için hem Kültür ve Turizm Bakanlığı hem de Orman Genel Müdürlüğü buraya uygun bir proje geliştirmelidir.

Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ersoy vermiş olduğum soru önergemi bir cümleyle geçiştirerek “Proje çalışmaları devam etmektedir.” demiş ve somut bir bilgi vermemiştir her zaman olduğu gibi. Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ersoy’u Kazankaya Kanyonu’na davet ediyorum. Daha önce Sarıkaya Roma Hamamı’na davet etmiştim ancak bir cevap alamamıştım. Umarım Yozgat’ta bulunan tarihî, turistik ve doğal güzelliklerimize gerekli ilgiyi gösterir diye düşünüyorum.

Genel Kurulu selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Sümer, buyurun.

34.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Adana’nın Karaisalı ilçesine bağlı Kızıldağ Yaylası’nın elektrik altyapısı sorununa ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Adana Karaisalı ilçemize bağlı -27 kilometrelik mesafede- Kızıldağ Yaylamız bulunuyor. Yöre halkının yoğun olarak rağbet ettiği Kızıldağ Yaylası’nda kır kahveleri, kır lokantaları, bakkallar, fırınlar ve kasaplar hizmet vermektedir. Çeşit çeşit ağaçlarla iç içe olan yaylada kamp kurarak Kızıldağ’da yürüyüş yapabilir, yaban hayatı inceleyerek fotoğraf çekebilirsiniz. Ama 21’inci yüzyıla geldiğimiz bugünlerde ancak akşamları elektrik kullanamazsınız, elektrikli hiçbir aleti şarj edemezsiniz çünkü Kızıldağ Yaylası’nda elektrik altyapı sorunu hâlâ çözülemedi, çözülmüyor da. Elektrik altyapısı tamamlanmıyor, vatandaşlar büyük mağduriyet yaşıyor. Bölgenin aynı zamanda turist çeken bir alan olması…

Turizm sezonunun da açıldığı bu dönemde bir kez daha buradan yetkililere konuya kalıcı çözüm bulmaları için uyarıda bulunuyorum.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Cihat Sezal ve Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu Ban ile 37 Milletvekilinin Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4441) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 335) (Devam)

BAŞKAN – 11’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 335 sıra sayılı Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 11’inci maddesiyle eklenmesi öngörülen ek maddenin (1)’inci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“(1) Bu Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasına aykırı hareket edenlere ve ikinci fıkrasına aykırı olarak akredite olmaksızın helal uygunluk değerlendirme hizmeti veren kuruluşlara, Helal Akreditasyon Kurumu Yönetim Kurulu 100.000 Türk lirası ile aykırılığın niteliğine göre bu tutarın 2 katına kadar idari para cezası uygulamaya yetkilidir.”

              Tahsin Tarhan                    Çetin Osman Budak         Tacettin Bayır

                  Kocaeli                                Antalya                           İzmir

            Müzeyyen Şevkin                    Vecdi Gündoğdu     Okan Gaytancıoğlu

                   Adana                                Kırklareli                         Edirne

       Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu

                   Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biz burada ne konuşursak konuşalım, hangi teklifi görüşürsek görüşelim vatandaşın sıcak gündemi fahiş elektrik zamları, doğal gaz zamları, akaryakıt zamları yani vatandaşın gerçek gündemi temel gıdanın zamları, korkunç enflasyon, korkunç faiz ödemeleri. Gündem, korkunç işsizlik, korkunç yoksulluk.

“Ekonomiyi uçuracağız.” deyip ekonomi kitabı yazanlar sarayda kitap satışlarını takip ederken vatandaş kitabın sayfalarını âdeta parçalıyor şu anda. “Ekonomiyi uçuracağım.” diye millete masal anlattınız; enflasyonu uçurdunuz, faizleri uçurdunuz; mazot, benzin fiyatlarını uçurdunuz; doğal gaz, elektrik fiyatlarını, kiraları uçurdunuz; patlıcan, biber, domates, fiyatlarını uçurdunuz; ekonomiyi yere çaktınız, dibe vurdurdunuz. Vatandaşlar uzaya çıkmayı beklerken fiyatlar uzaya çıktı.

Değerli milletvekilleri, dünya gıda güvenliğiyle meşgulken, on yılını, yirmi yılını planlarken AKP tarımsal üretim yapan yerli, millî kuruluşlarımızı, fabrikalarımızı da yok pahasına sattı. Şimdi de yabancı çiftçiye el avuç açar duruma geldik; şeker istiyoruz, buğday istiyoruz, ayçiçeği yağı istiyoruz; aziz milletimizin dikkatine de sunmak istiyorum. TÜRKŞEKER’in 10 fabrikasını 680 milyon dolara özelleştirdiler yani bugünün parasıyla 11 milyar liraya sattılar. AKP ve MHP sadece geçtiğimiz ay, nisan ayında bir aylık 19 milyar lira faiz ödediler. 10 şeker fabrikasını 11 milyar liraya satanlar, bir ayda, evet, sadece bir ayda 19 milyar lira faiz lobisine para ödediler. Şimdi, buradan sormak istiyorum: Bu mu devlet yönetimi, bu mu yönetim anlayışı, bu mu ahlak, bu mu erdemli olmak, bu mu halkın çıkarı, bu mu milletin çıkarı? Hani diyorlar ya “Biz yerli ve millîyiz.” diye, bunun neresi yerli ve millî, ben bir türlü anlayabilmiş değilim. Burada AKP’nin beceriksiz, zenginsever ve çakma ekonomistleri yüzünden güzel ülkemiz şu anda borç batağına girdi hem de ciddi bir anlamda, vatandaş da sefalete sürüklendi. Şirketler borç batağında, aileler borç batağında, şahıslar borç batağında. Sattınız, yediniz, sattınız, yediniz ve bir türlü doymadınız; israfa ve şatafata düştünüz, sınırsızca da harcadınız yetimin parasını. Yandaşlarınızı zengin etmek için, vatandaşın geleceğini ipotek altına almak için üretime ve istihdama katkısı olmayan betona sınırsız kaynak ayırdınız. Yirmi yılın sonunda ne oldu? Sonuç, hüsran. Köprülerden, yollardan geçmek pahalı, vatandaş için ulaşılmaz olmuş; konut kulelerine ise yandaş ve zenginler yerleşmiş. Vatandaş ne yapıyor? Barınacak iki göz oda dahi bulamıyor artık. Kendileri saraylarda, yandaşları da kulelerde ve villalarda oturur hâle gelmişler; vatandaşlar ise kiralık ev bulamıyor, bulsa da kirasını ödeyemiyor, binbir zorlukla ödeyebileni de ev sahibi taciz ediyor, “Hadi kardeşim, evi boşalt.” diye. Sayenizde asgari ücretli -yapılan hesaplamalarda- tam yüz doksan yedi yılda 1 ev alabiliyor. Kimin umurunda, var mı vatandaşın sorunuyla dertlenen? Tabii ki yok çünkü saraylardan aşağısı gözükmüyor. Kendi zenginliğini bugün yaşayanlar milletin zenginliğini öbür dünyaya bırakmış durumda.

Değerli milletvekilleri, milletine “Aziz Türk milleti” ya da “Efendiler” diye seslenen Büyük Atatürk’ten, Cumhurbaşkanından milletine küfreden Cumhurbaşkanına geldik. Güzel ülkemizi, aziz milletimizi bu kirli ve nefret dilinden biz kurtaracağız.

Değerli milletvekilleri, Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun liderliğinde çıktığımız yoldan bizler asla geri dönmeyeceğiz, asla pes etmeyeceğiz; baskı, şiddet kimden gelirse gelsin asla ve asla da boyun eğmeyeceğiz çünkü biz Kuvayımilliye ruhunu taşıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

VECDİ GÜNDOĞDU (Devamla) – Milletimiz hiç endişe etmesin; halkın iktidarında çiftçinin, esnafın yüzü gülecek; gençler caddelerde, sokaklarda, parklarda gülerek özgürlüğü yaşayacak, özgürce konserlere katılacak, istediği müziği dinleyecek.

Milletin kürsüsünden aziz milletime sesleniyorum: Çalışanlarımız, esnafımız, çiftçimiz, emeklimiz, işçimiz, memurumuz, kadınlarımız, gençlerimiz; önümüzdeki süreçte bize katılın; hakça paylaşım, kardeşçe yaşam için, birlikte zenginlik istiyorsak bize katılın; kavga yerine barış, nefret yerine sevgi istiyorsanız bize katılın.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 335 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinde yer alan “aşağıdaki” ibaresinin “aşağıda bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Hasan Özgüneş                       Ali Kenanoğlu              İmam Taşçıer

                   Şırnak                                 İstanbul                     Diyarbakır

              Şevin Coşkun        Mahmut CeladetGaydalı Serpil Kemalbay Pekgözegü

                     Muş                                    Bitlis                             İzmir

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FUAT KÖKTAŞ (Samsun)- Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN - Önerge hakkında söz isteyen Bitlis Milletvekili Mahmut Celadet Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 335 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 11’inci maddesi üzerine söz aldım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi Bitlis dere yatağında bulunan iş yerleri Cumhurbaşkanlığı kararıyla riskli yapı ilan edilerek yıktırıldı. Dükkânları yıkılan vakıf kiracıları ve emekçiler İŞKUR üzerinden İl Özel İdaresinde işe alındı, altı ay geçtikten sonra tamamı işten çıkarıldı, önce dükkânları sonra işleri ellerinden alındı. Hani mağduriyet yoktu? Hani herkesin hakkı teslim edilmişti? Çoğu kiracı, o dükkânlarda yıllarca çalıştı, emek verdi, para verdi ve sonunda, gelinen noktada ellerinde hiçbir şey kalmadı. Bu mağduriyeti yaşayan hemşehrilerime şunu belirtmek isterim: Bu yapılan haksızlıkları unutmadık, unutturmayacağız. Ahlat sarayı ve ilave bakan konutu için ayırdığınız parayı üretime yönelik yatırımlara harcasaydınız birçok insana istihdam ve ekonomiye de katkı sağlardınız.

Değerli milletvekilleri, AKP iktidara gelirken yolsuzlukla, yoksullukla ve yasaklarla mücadele edeceği sözünü verdi. Yirmi yılda yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar olarak tabir edilen 3Y’yi bir ilaveyle 4Y yaptınız, dördüncü de “yalan.” Bu süreçte, bırakın mücadeleyi, bunların dördünü de 4 misli artırdınız. Ben bugün burada yasaklar ve yalanlar üzerine konuşmak istiyorum. Yasakla mücadele anlayışınızın sonucunda baskıcı, otoriter ve hukuk tanımaz bir rejim dayatıldı. Yasaklarınızın asıl amacını örtmek için de yalanı bir enstrüman olarak kullanıyorsunuz. Bir yandan “Kürt-Türk kardeştir." deyip diğer yandan “kardeş” dediğinizin kendi diliyle şarkı söylemesini, konser vermesini, tiyatro oyunu sergilemesini, belediyelere tabelalar asmasını, Meclis kürsüsünden halklara seslenmesini dahi yasakladınız. İşte Aynur Doğan’la başlayan Kürtçe yasağı geçtiğimiz gün Tatvan’da yine kendini gösterdi. Tatvan’da 31 Mayısta Tiyatro Mencel tarafından sahnelenmesi beklenen “Hay Lo Dîsa Tevlihev Bû” yani “Eyvah, Gene Ortalık Karıştı” oyunu Tatvan Kaymakamı tarafından sudan bahanelerle yasaklandı. Şimdi, bu yasağa bir de yalan gerekçe bulmak lazım diyen Kaymakamlık, “Kültür merkezinde teknik sorun var.” masalını anlatmış. “Teknik sorunu çözelim.” diyorlar, Kaymakamlık gerekçe göstermeden oyuna izin vermiyor. Kültür merkezinde teknik sorun yok, memleketi yönetenlerde zihniyet sorunu var. Dün, AKP sözcüsü Sayın Özşavlı da Kaymakamın yalanını bu kürsüden anlattı, güya Kaymakam alternatif göstermiş. Tabiri caizse markette kâğıt peçete isteyene “Ondan kalmadı, yerine zımpara kâğıdı versek olur mu?” gibi bir açıklamaya benziyor. Hani bir söz vardır “Açık kalpli mert düşman, içten pazarlıklı dosttan daha iyidir.” diye. Sayın Kaymakam, çık açıkla, de ki: “Ben Kürtçeye tahammül edemiyorum.” Çık, de ki: “Ben insanların kendi diliyle, kendi rengiyle var olmalarını kabul etmiyorum.” Sanki kültür merkezi Kaymakamın babasının parasıyla yapılmış. Halkın vergileriyle yapılmış bir yerde sen kimin dilini yasaklıyorsun? Kültür merkezi, sabahtan akşama, sizin AKP il ve ilçe yöneticilerinizin ve yandaş bürokratlarınızın propaganda merkezi mi? Bitlis Belediye Başkanı göreve geldiğinde, ilk icraatı belediye binasına asılı Kürtçe “…”(x) yazısını kaldırmak oldu. Bir belediye başkanı kendi dilini siyasi bir dil olarak adlandırırsa, başkaları da yasaklamak için elinden gelen her türlü oyunu sergiler.

Valiler, kaymakamlar, belediye başkanları ve Kürt diline tahammül edemeyenler; sizin gibi niceleri geldi geçti, Kürt dili varlığını sürdürdü ve sürdürecek. Harama bulaşıp helal akreditasyondan bahsetmek hiç yakışmıyor. Gün gelecek, bu aldığınız kararlardan sizler de utanç duyacaksınız. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                 Aytun Çıray                 Dursun Ataş

                   Adana                                   İzmir                           Kayseri

           Hayrettin Nuhoğlu                  İbrahim Halil Oral

                  İstanbul                                Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FUAT KÖKTAŞ (SAMSUN) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Kayseri Milletvekili Dursun Ataş.

Buyurunuz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Türkiye İhracatçılar Meclisi Kanun Teklifi'nin 11’inci maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, kanun teklifinin genel amacı ihracatı artırmak olsa da teklif, ihracatçıların sorunlarını çözmekten çok uzaktır. Nitekim, görüşülen teklifle ihracatçıların desteklenmesine yönelik düzenlemelerin getirildiği iddia edilse de ihracatçıların artan ham madde, girdi, konteyner ve navlun maliyetlerinin çözümüne yönelik tek bir adım dahi bulunmamaktadır. İhracatın yapısal sorunları çözülmeden ekonomimiz üzerinde ciddi bir yük oluşturan dış ticaret açığını kapatmamız mümkün değildir. 2022 yılının ilk dört ayında toplam ihracatımız 87,5 milyar dolarken ithalatımız 116 milyar dolar olmuştur yani sadece dört ayda dış ticaret açığımız 32,5 milyar dolardır. Geçtiğimiz nisan ayı verilerine bakıldığında gerçek tablo daha da net görülecektir. 2022 Nisan ayında gerçekleşen dış ticaret açığı geçen yıla göre tam yüzde 98,5 artmıştır yani iktidar “İhracat rekorları kırıyoruz.” dese de kırılan rekor dış ticaret açığıdır.

Değerli milletvekilleri, üretimde ithal girdi payının çok yüksek olması ve paramızın hızla değer kaybetmesi yüzünden enflasyonun önüne geçilememektedir. AKP'nin “Enflasyon yükselsin, paramız değer kaybetsin, bu sayede ihracatı artıralım.” politikası iflas etmiş, ithalat-ihracat dengesi sağlanamamıştır. Cari fazla beklenirken cari açık daha da büyümüş, art arda gelen zamlarla milletimiz her geçen gün fakirleşmiştir yani AKP'nin birbiri ardına açıkladığı ekonomi modelleri de tıpkı AKP iktidarının kendisi gibi iflas etmiştir. AKP iktidarı kendiyle birlikte devletimizi ve vatandaşımızı da iflasa sürüklemiştir. Bakınız, AKP'yi iktidara taşıyan Türkiye tarihinin en büyük krizinden sonra, 2003 yılında bile enflasyon yüzde 29,5; dolar kuru ise 1,64 liraydı. Bugün ise AKP'nin masabaşında ayarlamalı enflasyonu bile yüzde 70’e, baskılanan, baskılamak için ülke kaynaklarını heba ettikleri dolar kuru ise 16 liranın üzerine çıkmıştır.

Diğer yandan, ülkemiz, tarihinin en borçlu dönemini yaşamaktadır. Vatandaş da devlet de ağır bir borç yükü altındadır. Ülkemizin dış borç stoku 421 milyar dolara ulaşmıştır. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası verilerine göre de Mart 2022 dönemine ilişkin kısa vadeli dış borç stoku 2021 yıl sonuna kıyasla yüzde 9,9 artarak 132,3 milyar dolar düzeyine çıkarak rekor kırmıştır. Tüm bu borçlara rağmen, AKP iç ve dış siyasetteki hatalarına tuhaf ekonomik doktrinler uydurarak Merkez Bankası kasasını boşaltmıştır. Bugün, dünyada Merkez Bankası döviz rezervi eksi olan bizden başka ülke yoktur. Yani AKP, bir yandan, ülkenin doğmamış çocuklarını bile borçlandırırken diğer yandan, kasadaki parayı da boşaltmıştır. Şimdi, buradan soruyorum: 421 milyar dolar dış borç var, kısa vadeli borç 135 milyar dolar, 150 milyar dolar hazine garantili ihaleler var. Türk lirasının aşırı değer kaybına rağmen 2022 yılını da 70 milyar dolar civarında cari açıkla bitireceğiz. Söyleyin: Üretim yokken, cari açık rekorlar kırarken bu borçları ödeyecek dolarları nereden bulacağız? Kasada dolar yok, yılbaşına göre brüt döviz rezervi 11 milyar dolar azalmış durumda, net rezerv ise eksi 55 milyar dolar civarında. 2022 yılı merkezi yönetim bütçesi nisan ayında tam 50,2 milyar lira açık vermiş durumda. Borç bulunsa bile yüksek faizle karşı karşıyayız. Türkiye’nin ülke risk primi 700 puanın üzerine çıkmış. Örneğin, İtalya yüzde 4,2; Yunanistan yüzde 4,6 faizle borçlanırken Türkiye ancak yüzde 10’larla borçlanabilmektedir. Faiz lobisini ağzından düşürmeyen AKP ve Sayın Erdoğan, ülkeyi faiz ve döviz lobilerine teslim etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

DURSUN ATAŞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, bugün böylesi bir ekonomik başarısızlıkla karşı karşıyayız. Damatla başlayan tutarsız ekonomi politikaları, ekonomi bilimine aykırı “Faiz neden, enflasyon sonuç.” modeli, Çin modeli, ihracata dayalı Kore modeli, Türk tipi ekonomi modeli, Kur Korumalı Mevduat faciası derken, bu ekonomi modellerinin hepsi çöpe gitmiş, ülke ekonomisi ise iflas etmiştir. Ve artık AKP, yirmi yıllık iktidar yolculuğunun sonuna gelmiştir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 11’inci madde kabul edilmiştir.

12’nci madde üzerinde 1 önerge vardır okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 335 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinde yer alan ”bir yıl” ibaresinin “bir sene” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Serpil Kemalbay Pekgözegü               Hasan Özgüneş            Ali Kenanoğlu

                    İzmir                                   Şırnak                          İstanbul

               İmam Taşçıer                         Şevin Coşkun

                Diyarbakır                                 Muş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Evet, müflis tüccardan bir beklentimizin olmadığını söylemek istiyorum ama halkımız talep ettiği için bu sorunları dile getireceğiz.

Önce şunu söylemek istiyorum: İktidar ve yandaşı şahsında bu Mecliste ahlak ölçüleri dibe vurdu. Hakaret, hamaset, kavga Meclisin gündemi hâline geldi. Onun için, biz, kürsüye aklıselim çıkamıyoruz, üzüntüyle, utançla bu kürsülere çıkıyoruz; bu böyle olmamalı. Dışarıdaki savaşın ceremesini, ülkeyi batırmanın ceremesini getirip buradaki insanların omuzlarına hakaret olarak bindiriyorsunuz. Bu kabul edilir bir şey değildir. Halkımız bu konumdan nefret ediyor, onun için Meclise güveni de kalmadı.

Şimdi, bu Hükûmet çok iddialı geldi. Vatandaşın biri yoğurt hastasıymış; efendim, dereyi görür, yoğurt sanar; gölü görür, yoğurt sanar; küçük bir su birikintisini yoğurt sanar, uykuda yoğurt sayıklar. Toplumun bütün değerleri, ülkenin bütün değerleri sizin için talan ve dolardır; bu bir zehirlenmedir, zihinsel bir zehirlenmeyi yaşıyoruz. Onun için, bizim söyleyeceğimiz hiçbir şeyin bir kıymetiharbiyesi yok, hiçbir çözüm de buradan çıkmaz yani tükenmiştir.

Şimdi, Besta bölgesinde “Koruculara rant sağlayalım.” diye orman kestiriyorsunuz. Bizim doğamızdan ne istiyorsunuz siz? Doğayı bu kadar zehirlemek, dolar, para uğruna doğaya bu kadar düşmanlık ne demek oluyor? Halkımıza yaylayı yasakladınız; iş yok, işsizlik, açlık, sefalet diz boyu. Habur Sınır Kapısı’ndan -“karınca” denilen- günlük olarak federe Kürt bölgesine geçip gelerek 1-2 paket sigara getirene, 1-2 kilo hurma getirene de göz diktiniz. Bir haftaya çıkardılar, on gün bekletiyorlar öbür tarafta. Dolayısıyla Irak’tan gelen küçük araçların hepsine her türlü tolerans sağlanıyor ama bu taraftan giden vatandaşa her türlü zorluk çıkarılıyor. Niye? Amacınız ne? İnsanlar aç kalsın, bizim ayaklarımıza eğilsin diye mi bunu yapıyorsunuz? Yani bu yaklaşımlardan vazgeçin. Her türlü hakarete ve zulme maruz kalıyorlar o gençler. E, iş yok, güç yok. Ne yapsın? 2 kilo çay getiriyor ona da el koyuluyor.

Bakın, İnceler köyüne bir baraj yaptınız, 2008’de bitti. O günden bu güne köyün tarlasının, bahçesinin yarısı susuz. 50 kere dile getirdik, Valiye müracaat ettik, 2 kilometrelik bir su arkı yapamıyorsunuz. Ne hakkınız var o köylüde? Niye suyunu yapmıyorsunuz?

Yol sorunu… Şimdi, dün DEDAŞ’a bağlı 5 işçi yaşamını yitirdi. Şırnak’ın bütün yolları 70 ve 80’de yapılan yollardır. Ha, yapılıyor, mesela, diyelim ki, herhangi bir yola 3 kilometrelik bir onarım yapıyorlar; orada kalıyor yani 10 kilometre, 50 kilometre yapacak güç kalmamış sizde.

Şırnak’ın devlet hastanesi, bölge hastanesi güya yapılacak. Memurlar, doktorlar canla başla çalışıyorlar ama teknik yok ama uzman eleman yok, bir de cevap veremiyor toplumun ihtiyaçlarına. Kaç kez dile getirdik? Sağlık Bakanı söz vermişti iki yıl önce “Yapacağız.” diye. Nisanda ihaleye çıkardılar, iptal ettiler. Buradan soruyoruz: Niye yapmıyorsunuz, niye yapmıyorsunuz, neden, sebep ne? O halka düşmansanız deyin ki “Düşmanız.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) – Yani bir hastaneyi yapacak güç kalmadı mı bu ülkede? Dolayısıyla Şırnak-Güçlükonak, Şırnak-Uludere, Yüksekova, Şırnak-Cizre-Beytüşşebap, Şırnak çevre yolu, Şırnak şehir içi yolları berbat arkadaşlar. Dün de telefon ettiler. Çevre yolu yapılmış, dört senedir asfaltı ya da betonu yapılmıyor. Çevrede bahçeler var, oranın tozuyla hiçbir bahçe ürün vermiyor. Dolayısıyla biz sorunları dile getiriyoruz ama sizin yapma gücünüzün olmadığını biliyoruz. Bu ülkeyi batırdınız, bari şu Meclisin ahlakını bitirmeyin, üslubunu bitirmeyin.

Halkımızı selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 12’nci madde kabul edilmiştir.

13’üncü madde üzerinde 1 önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 335 sıralı sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinde yer alan “hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür” ibaresinin “hükümleri Cumhurbaşkanınca yürütülür” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Serpil Kemalbay Pekgözegü               Hasan Özgüneş            Ali Kenanoğlu

                    İzmir                                   Şırnak                          İstanbul

               İmam Taşçıer                         Şevin Coşkun             Erdal Aydemir

                Diyarbakır                                 Muş                             Bingöl

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılamıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN - Önerge hakkında söz isteyen Bingöl Milletvekili Erdal Aydemir. (HDP sıralarından alkışlar)

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Vekili bulunduğum Bingöl ili Karlıova ilçesi Kanıreş Mahallesi Halifan köyünde termik santralin yapım çalışmalarına başlandı. Buna benzer bir çalışma 1998 yılında yapılmıştı. 1998 yılında yapılan çalışmalar neticesinde Halifan köyü sınırları içerisinde bulunan kömür yataklarının, özellikle kalorisinin düşük olmasından kaynaklı yapımından vazgeçilmişti. Almış olduğumuz duyumlar, yapmış olduğumuz çalışmalar neticesinde, 7 Haziran itibarıyla Halifan köyünde yine bir termik santral kurulmasıyla ilgili bir çalışma içerisinde olunduğunu duyduk. Hükûmetin bu yönde, özellikle de Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğünün bu yönde bir çalışmasının olduğunu. Bundan kaynaklı eğer Halifan köyüne bir termik santral yapılırsa zaten yok olan, yok olmakla yüz yüze bırakılan Halifan köyü, Cilligöl köyü, Hacılar, Azizan, Karabalçık, Göynük (Oğnut), Kürük, Ceban, Kalencik, Toklular ve Sağnis köylerinde yaşayan tüm hemşehrilerimiz ve köylülerimiz bu termik santralin yapımından kaynaklı akciğer kanseri, yine akciğerden kaynaklı olan solunum yolu hastalıklarıyla karşı karşıya kalacak ve burada yaşayan köylülerimize, vatandaşlarımıza ölüm getirecektir. Bununla da kalınmayacak, özellikle Karlıova ilçesi ve bağlı köylerin geçimi hayvancılıkla yapılmaktadır; bu termik santralin yapılması hâlinde burada bulunan meralar, çayırlar bu termik santralden çıkan karbondioksit ve kükürtten kaynaklı yok edilmekle karşı karşıya kalacaktır. Bu yok edilmekle birlikte yöre halkının geçimi olan hayvancılık da AKP iktidarı eliyle maalesef öldürülecektir. En önemlisi de Halifan kömür yataklarının bulunmuş olduğu yere en yakın Kürük köyü bulunmakta, Bingöl Merkez ve Genç ilçesinin içme suyu ihtiyacı Kürük köyünden, Kürük köyünde bulunan su yataklarından karşılanmaktadır. Bu termik santralin yapılması hâlinde Kürük suyu da âdeta içilemez hâle gelecek, karbondioksit ve kükürtle bulaşıp zehirlenecektir. Buradan, Meclis kürsüsünden özellikle Bingöl halkına, Karlıova halkına, Halifan halkına, Cilligöl halkına, Sağnis halkına, Hacılar halkına, Karabalçık halkına, Toklular halkına çağrım şudur: Milletvekilli yapıp Meclise gönderdiğiniz iktidar partisine mensup Sayın Cevdet Yılmaz, Sayın Feyzi Berdibek buraları çok iyi bilen insanlar, gelin siz bu termik santralin yapımına engel olun. Yapılması hâlinde bu, çok büyük bir günah, çok büyük bir suç olacaktır; bunun vebali de sizin üzerinizde kalacaktır.

Sayın Meclis, Kürtlere yönelik, Kürt annelerine, Kürt dedelerine, Kürt babalarına, Kürt nenelerine yönelik düşman hukuku uygulanmakta ve bunda da ısrar edilmektedir. AKP iktidarında bulunan özellikle de son atanan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’dan sonra... Van ili Edremit ilçesinde yaşayan 80 yaşındaki Makbule Özer; bakın, tam 80 yaşında. Şu anda Meclis Genel Kurulunda bulunan herkesin annesi var, herkesin nenesi var. AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın annesi Tenzile Hanım; onun da annesi var. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun, onun da annesi, nenesi var. Sayın Bahçeli’nin, onun da annesi, nenesi var. Sayın Akşener’in annesi ve nenesi var.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ya, bırak, senin annen yok mu?

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Bakın, Makbule Özer yerelde, Edremit’te çok tanınan, kırık çıkıkla ilgilenen bir Kürt anası, bir Kürt kadını.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Yine, rutin bir günde, çıkıktan dolayı evini ziyaret eden bir kadına yardım etmek amacıyla… Nereden bilsin gelen kişinin herhangi bir örgüt mensubu olduğunu; bilebilecek durumda değil. Böyle bir kadına AKP yargısı, yardım, yataklık etmek suçundan dolayı iki sene bir ay hapis cezası verdi ve bu, Yargıtay tarafından onandı. Şu anda Van Cezaevinde ve çok ciddi kalp rahatsızlığı, tansiyon rahatsızlığı var. Yine “hapishanede kalamaz” raporu olmasına rağmen ATK tarafından “hapishanede kalabilir” raporu verildi ve şu anda cezaevinde tutuluyor. Neden tutuluyor? Çünkü bir Kürt kadını, bir Kürt annesi, nenesi olduğu için tutuluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yalancısın, yalancısın, yalancısın!

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Bu, bu Meclisin utancıdır, utancı!

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Senin utancın olsun terbiyesiz!

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 13’üncü madde kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkoç.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin gelirlerini kısmak ve üç beş fuar organizasyonu firmasına rant sağlamak amacıyla fuarlardan ilan ve reklam vergisi alınmaması, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşu olan TİM üzerinde, TİM Genel Sekreteri ve Yardımcılarının Bakanlık tarafından atanması yoluyla vesayet kurulması, ihracatçı birliklerinin yedek akçelerinin aktarılmasıyla İhracatı Geliştirme AŞ’ye kaynak yaratma çabası, bağımsız ve özerk yapının TİM Başkanı eliyle âdeta iktidara teslim edilmesi, 13 Haziran 2022’de yapılacak TİM Genel Kurulu öncesinde seçim sonuçlarını etkileyecek nitelikte değişikliklere gidilmesi nedeniyle teklife “Hayır.” diyoruz.

Arz ederim.

BAŞKAN – Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Açık oylama tutanağı gelmiştir.

Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Cihat Sezal ve Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu Ban ile 37 Milletvekilinin Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 335 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                : 284

Kabul                                    : 241

Ret                                       : 36

Çekimser                               : 7(x)

 

                        Kâtip Üye                                 Kâtip Üye

                    Şeyhmus Dinçel                     Abdurrahman Tutdere

                          Mardin                                  Adıyaman”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

2’nci sıraya alınan Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan ve 44 Milletvekilinin Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlıyoruz.

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan ve 44 Milletvekilinin Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4364) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 328) (xx)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 328 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde İYİ Parti Grubu adına Aksaray Milletvekili Ayhan Erel konuşacaktır.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin geneli üzerinde partim İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Adalet Komisyonunda görüşmeleri tamamlanan kanun teklifi, 2 maddesi yürürlük ve yürütme olmak üzere toplam 5 maddeden oluşmaktadır.

Teklifin 1’inci maddesi Avukatlık Kanunu’nun 16’ncı maddesine eklenen fıkrayla avukat stajyerinin sigortalı olarak herhangi bir işte çalışmasının fiilen avukatlık stajının yapılmasına engel oluşturmayacağını hükme bağlamaktadır. Bilindiği üzere, mevcut uygulamada avukatlık stajı yapılırken sigortalı olma yasağı mevcut idi. Bu madde, ayrıca avukatlık stajının fiilen yapılmasına engel olan işler olarak adli ve idari yargı hâkim ve savcı adayları ile hâkim ve savcı mesleğinden olanları istisna, kapsam dışı bırakmaktadır. Kamu kurum ve kuruluşlarındaki kadro veya pozisyonlarda görev yapanların görevleri sırasında avukatlık stajı yapabilmesinin yolu açılmaktadır. Ancak, bu kişilerin aylıksız veya ücretsiz izinli sayılarak bu stajı yapabilecekleri hükme bağlanmaktadır.

Teklifin 2’nci maddesiyle, Avukatlık Kanunu’nun 177’nci maddesinin ikinci fıkrası yeniden düzenlenerek değiştirilmektedir. Buna göre, birden fazla baronun bulunduğu illerde, her baro tarafından adli yardım bürosu oluşturulabilecektir. Yargı mercilerinin talebi üzerine yapılacak görevlendirmeler Türkiye Barolar Birliği tarafından oluşturulan elektronik bilişim sistemi üzerinden o ildeki avukatlar arasında eşitlik gözetilerek yapılacaktır.

Teklifin 3’üncü maddesiyle, Avukatlık Kanunu’nun 180’inci maddesine eklenen fıkrayla, adli yardım bürolarının gelirlerinin nasıl dağıtılacağına ilişkin puanlama sistemi getirilmektedir. Buna göre, her baroya öncelikle 5 temel puan verilecek, verilen temel puana her 50 üye avukat için 1 puan, ayrıca il nüfusu esas alınarak her 5 bin nüfus için 1 puan eklenecektir. Birden fazla baronun bulunduğu illerde her 5 bin nüfus için tespit edilecek toplam puanın yüzde 40’ı o ilde bulunan barolar arasında eşit olarak, kalanı ise o ilde levhaya kayıtlı toplam avukat sayısına bölündükten sonra elde edilen rakamın her baronun üye sayısıyla çarpımı sonucu elde edilecek puana göre dağıtılacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de şu anda hukuk programı bulunan üniversite sayısı 86’dır. Hukuk fakültelerinde okuyan öğrenci sayısı 85 bine yaklaşmıştır ve her yıl yaklaşık 20 bin öğrenci hukuk fakültelerinden mezun olmaktadır. Türkiye’de 82 baroya kayıtlı avukat sayısı ise 165 bin civarındadır, 25 binden fazla stajyer avukatımız mevcuttur.

Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından paylaşılan 2021 verilerine göre, Türkiye genelinde hâkim sayısı 2021 yılında 15.326, savcı sayısı ise 7.494’tür. Bu sayılara bakıldığında, Türkiye'de hukukçu açığı olmadığı, hatta hukukçu fazlası olduğu bu fazlanın da her geçen yıl artarak devam ettiği görülmektedir.

Binlerce hukuk fakültesi mezunu, kamuda çalışan hukuk fakültesi mezunları ile 160 bin avukatı ve baroları yakından ilgilendiren, adli yardım gelirlerinin dağıtımını düzenleyen bu kanun teklifine ilişkin etki analizi raporu düzenlenmemiş olması önemli bir eksikliktir. Düzenleyici etki analizi; kanun ve Cumhurbaşkanlığı kararnamesi taslaklarının bütçeye, mevzuata, sosyal, ekonomik ve ticari hayata, çevreye ve ilgili kesimlere etkilerini göstermek üzere hazırlanan ön değerlendirmeyi ifade etmektedir. Buna ilişkin 3 Nisan 2007 tarihli 2007/6 sayılı Başbakanlık Genelgesi ile Düzenleyici Etki Analizi Rehberi Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. AK PARTİ döneminde kabul edilmiş olmasına rağmen, düzenleyici etki analizi, Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilen kanun tekliflerinde maalesef uygulanmamaktadır.

Değerli milletvekilleri, yargıda iddia, savunma ve karar olmak üzere 3 sacayağı bulunmaktadır; iddia makamını savcılar, savunma makamını avukatlar, karar makamını ise hâkimler temsil etmektedir. Her mercinin kendi içinde dışarıya ve birbirlerine karşı bağımsız ve tarafsız olmaları, etkilenmemeleri, baskıya maruz kalmamaları, adil yargılanma ve silahların eşitliği olarak tarif edilen ilkenin gereğidir. Hüküm verenin yani hâkimin tarafsız olmadığı, suçlayan yani savcı ile savunma yani avukat arasında eşitliğin kurulamadığı bir yargılama sisteminde adaletin sağlanması kurumsal ve pratik olarak mümkün değildir. Bu nedenle, adil yargılama arayışı ve gelişen adalet sistemi avukatı önemseyen bir bakış açısı geliştirmek zorunda kalmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında savunma ve avukat çok önemli bir yer tutar. Silahların eşitliği ilkesi gereğince, savunmayı temsil eden avukat, savcı makamıyla mümkün olduğunca eşitlenmiştir. Bir devletin demokratik bir hukuk devleti niteliği taşımasının en önemli araçlarından biri hiç kuşkusuz yargı işlevinin bağımsız, korkusuz ve tarafsız mahkemeler eliyle yürütülmesidir. Diğer önemli bir boyutu ise yargının diğer bileşeni olan savunmanın hukuk bilgisi yüksek avukatlar eliyle yürütülmesinin sağlanmasıdır. Ancak bizdeki yargı sistemine göre, bizdeki yargı sisteminin özü avukatı yargılamada usulen bulunan kişi gibi görmekte olup “Avukat yargılamada bulunmasa da olur.” mantığına dayalıdır, hatta bazı hâkim ve savcılar avukatın varlığından da rahatsız olduklarını vücut dilleriyle dile getirmektedir. Gerçekten, savunma oldukça güçsüz, silahların eşitliği ilkesine baktığımızda da herhangi bir eşitlik söz konusu değildir. Her geçen gün artan avukat sayısı, azalan iş sayısı ve verilen desteklerin azlığı nedeniyle avukatlar iş bulma ve geçim sıkıntısı yaşamaktadır. Bunun yanı sıra, avukata yargılama sistemi içerisinde verilen önem avukatlık mesleğinin saygınlığına zarar vermekte; şiddete maruz kalma, yaralanma, hatta ölüm oranları her geçen gün giderek artmaktadır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde yargının 3 sacayağı olan savcı, hâkim ve avukat arasındaki silahların eşitsizliği en başta staj döneminde başlamaktadır. Avukatlık stajı ilk altı ay mahkemelerde ve adalet dairelerinde, ikinci altı ay ise avukat yanında olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Bir yıl süren staj boyunca stajyer avukata karşılıksız herhangi bir burs veya ücret sağlanmaz, herhangi bir işte çalışması, sigortalı gözükmesi yasaktır. Avukatlık stajı süresince stajyer, Türkiye Barolar Birliğinin sağladığı staj kredisinden faydalanabilir. Avukat stajyerleri, iş sözleşmesi yapmadan sigortasız, stajın başında bürolarda çalışmaya başlayıp çok yoğun, insanüstü saatlerde çalışmalarına ve kendilerinden verim beklenmesine rağmen, öğrenci harçlığı niteliğinde ücretler almaktadır. Stajyer avukatların en büyük sorunu, ücretsiz olarak çalışıyor olmalarıdır. Birçok stajyer avukat hiç maaş almadan yanlarında staj yaptıkları avukatların işlerini yapmaktadır, kalanların çoğu ise yaşamlarını idame ettirebilecek kadar bir ücret alamamaktadır. Ayrıca, bu süre zarfında stajyer avukatlara 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu anlamında sigorta da yapılmamaktadır. Kısaca “Stajyer avukat ücret alamaz, sigortalı ve güvenceli bir işte çalışamaz, bu anlama gelecek herhangi bir hak talebinde bulunması da mümkün değildir.” Yol ve yemek giderlerinin karşılanması konusunda bir düzenleme olmadığı için bazı stajyerler kendi cebinden bunları karşılamak zorundadır.

Birçok stajyer avukat, gece geç saatlere kadar çalışmaya zorlandıklarını, bazı hukuk bürolarında ise cumartesi dahi tüm gün çalıştıklarını beyan etmişlerdir. Ücret sorunundan bağımsız olarak, stajyer avukatlar fazla çalışma konusunda da hak ettikleri değerlere kavuşabilmiş değillerdir. Bu durum âdeta stajyer avukatlar açısından bir angarya oluşturmaktadır. Buna karşılık, hâkim ve savcı stajyerlerinin staj yaptıkları süre zarfında maaş ve sosyal hakları verilmektedir. Stajyer avukatlara aynı hakların tanınmaması, yargının 3 sacayağından biri olan avukatlara bu duruma uygun koşullar sağlanmadığının, silahların eşitsizliğinin en açık göstergesidir.

Ancak, bununla birlikte, bu kanun teklifiyle, şimdi özelde çalışan hukuk fakültesi mezunları ile kamuda çalışan hukuk fakültesi mezunları arasında bir eşitsizlik söz konusudur. Şöyle ki: Özelde çalışan hukuk mezunu insanlar, kişiler staj yaparken ücretli bir işte çalışma imkânına kavuştukları hâlde, sigortalı bir işte çalışma imkânına kavuştukları hâlde, kamuda çalışan avukatlara böyle bir hakkın tanınması her şeyden önce Anayasa’daki eşitlik ilkesine aykırıdır. Buradaki bir çelişki de ücretsiz izinli sayılan veya staj döneminde izinli sayılan kamudaki hukuk fakültesi mezunu bir genç kendi imkânlarıyla bir sigortalı işte çalışırsa -ki böyle bir imkân tanınmış- o zaman bu sorun nasıl aşılacak; bunu da Komisyonun takdirlerine sunuyorum.

İYİ Parti olarak avukat stajyerlerinin sigorta yasağının kaldırılmasını olumlu karşılamaktayız. Öncelikle avukat stajyerlerine hâkim ve savcı adayları gibi, stajları süresince bağlanmak üzere devlet tarafından kaynak ayrılması ve belirli bir statüye bağlanmaları gerektiğini düşünmekteyiz. Türkiye Barolar Birliği verilerine göre, yılda 15 bin avukat staj yapmaktadır. Bu stajyerlere asgari ücret tutarında bir ücretin aktarılması 382 milyon TL'ye mal oluyor ki bunun Türkiye devleti için kolaylıkla verilebilecek, tahsis edilebilecek bir kaynak olduğu ortadadır.

Bununla birlikte, kanun teklifinin 1’inci maddesiyle kamu kurum ve kuruluşlarının kadro ve pozisyonlarında görev yapanların görevleri sırasında avukatlık stajı yaparken aylıksız ve ücretsiz izinli sayılmalarının hem Anayasa’nın eşitlik ilkesine hem de silahların eşitliği ilkesine aykırı olduğunu düşünüyoruz. Şöyle bir empati yapalım: Kamuda çalışırken emek vermiş, sosyal hayatından, aile hayatından vazgeçmiş, dört beş sene okuyarak hukuk fakültesini bitirmiş ve hayaline kavuşmuş insanların bir sene ücretten, aylıktan mahrum kalması, ekonomik hayatlarını, aile hayatlarını, sosyal hayatlarını sekteye uğratacağı düşüncesindeyiz. Bundan dolayı da en azından, kamuda çalışan hukuk fakültesi mezunu avukat adaylarının kamuda bulundukları alanda, hukuk birimlerinde stajını yaparak ücretlerinden mahrum olmaması kendilerine sağlanacak en güzel bir avantajdır diye düşünüyoruz.

Adli yardım hem Anayasa’mızın hem de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bağlamında mahkemenin vermiş olduğu kararlar çerçevesinde, adalete erişim ve hak arama özgürlüğünün, adil yargılama hakkının olmazsa olmazı, en önemli unsurlarından biridir. Tabii, adli yardım Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6’ncı maddesinde karşılığını bulan ve yine, Anayasa’mızın 36’ncı maddesinde karşılığını bulan adil yargılanma hakkının doğrudan bir uzantısıdır. Adil yargılanma hakkı çerçevesinde, fiilen savunma hakkının, hak arama özgürlüğünün ete kemiğe bürünebilmesi için, hayata geçebilmesi için, vatandaşlarımızın savunma hakkından yararlanabilmeleri için adli yardım büroları önemli bir görevi yerine getirmektedir. Kendisi ve ailesinin geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin gereken yargılama veya takip giderlerini kısmen veya tamamen ödeme gücünden yoksun olan kimseler iddia ve savunmalarında, geçici hukuki koruma taleplerinde ve icra takibinde, taleplerinin açıkça dayanaktan yoksun olmaması kaydıyla adli yardımdan faydalanabilirler. Baroların verdiği adli yardım kararı yalnızca ücretsiz olarak avukatlık hizmetlerinden faydalanma imkânı sağlar, yargılama giderinden muafiyet sağlamaz. Mahkemenin verdiği adli yardım kararı; ilgiliye yapılacak tüm yargılama ve takip giderlerinden geçici olarak muafiyet, yargılama ve takip giderleri için teminat göstermekten muafiyet, dava ve icra takibi sırasında yapılması gereken tüm giderlerin devlet tarafından avans olarak ödenmesini, davanın avukatla takibi gerekiyorsa ücreti sonradan ödenmek üzere bir avukat temini imkânı sağlar.

Türkiye'de baroların yapısını değiştiren ve çoklu baro sistemini getirmeyi öngören Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, 2020 yılı Temmuz ayında kabul edilerek kanunlaşmıştı. Böylece, pek çok sorunla uğraşan avukatlar bir de siyasi nedenlerle bölünme ve ayrışma tehlikesiyle karşı karşıya gelmişlerdi. Çoklu baro düzenlemesi olarak bilinen 11 Temmuz 2020 tarih ve 7249 sayılı Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un Adalet Komisyonu görüşmeleri akabinde verdiğimiz muhalefet şerhinde şu ifadelere yer vermiştik: “Çoklu baro sistemi, kamusal faaliyetler olan ve uygulamada baroların yetki alanında olan CMK, adli yardım ve disiplin işlemleri gibi kurumların işlevsizleşmesine neden olur. Bu durum da yargı erkinin gerektiği gibi işlememesine, adil yargılanma hakkının zarar görmesine ve adli faaliyetlerin daha fazla politize olmasına neden olacaktır. Avukatların cübbelerinde cep ya da düğme bulunmaz, böylece avukat, savunma faaliyetini menfaatlerine göre şekillendirmez ya da başka makamlar karşısında önünü iliklemez ancak bu hâliyle teklif, savunma faaliyetine ve barolara şaibe düşürebilecektir.”

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 2’nci maddesiyle, her bir baro için adli yardım bürosu kurulmasının yolu açılıyor. İYİ Parti olarak, ikinci bir adli yardım bürosunun kurulmasına ihtiyaç olmadığını, çoklu adli yardım bürolarının ileride daha büyük sorunları beraberinde getireceğini düşünmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, teklifin 3’üncü maddesine göre, adli yardım gelirleri birden fazla baronun bulunduğu illerde, her 5 bin nüfus için tespit edilecek toplam puanın yüzde 40’ı o ilde bulunan barolar arasında eşit olarak, kalanı ise o ilde levhaya kayıtlı toplam avukat sayısına bölündükten sonra elde edilecektir. Buradaki amaç şu: Dediğim gibi, çoklu baro sistemine geçildikten sonra, siyasi irade, barolardan veya çoklu barolardan umduğunu, beklediğini bulamadı; bildiğim kadarıyla, sadece İstanbul ve Ankara'da 2’nci barolar kuruldu. “Eğer adli yardımdan buralara daha fazla bir ödenek ayrılırsa ekonomik sıkıntılar içerisinde olan özellikle genç avukatların geçim ve maddi imkânlar kaygısıyla acaba bulunduğu barodan ayrılarak 2’nci baroya gelip çok daha fazla adli yardımdan faydalanabilir ve böylece siyasi irade Barolar Birliğini parçalar mı?” düşüncesiyle yapılan bu hareket avukatları birbirine düşüremeyecektir, avukatların -demin de söylediğim gibi- cübbelerinde düğme ve cep yoktur. Dolayısıyla, öncelikleri, bazıları gibi, maddi menfaatler değil, savunmanın önemidir diyorum ve bu sevdadan vazgeçmenizi talep ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; adalet, toplumun oksijenidir. Adalet olmazsa toplum nefes alamaz, gelişemez. Demokrasi; barış ve toplumdaki bireylerin adalet duygularının gelişerek vicdanlı olabilmeleriyle mümkündür. Modern toplum adaletle gelişir. Demokratik hukuk devleti, adaletin tüm sınıflar için uygulandığı ölçüde mümkün olabilir. Adaletin, yasama, yürütme ve yargı eliyle etkin bir şekilde ve tüm bireylerin özel durumlarına uygun olarak sağlanması gerekir. Adaletli olmak her şeyden önce tüm bireylerin sahip olması gereken insani bir erdemdir. Haksızlığı tercih etmek, kişisel yararları adaletin önünde tutmak, kişinin vicdanında yer alması gereken adalet duygusunu zedeler, bu da toplum düzenini bozar. İnsanlar yoksulluğa, açlığa, susuzluğa tahammül ederler fakat adaletsizliğe, hor görülmeye, aşağılanmaya asla müsaade ve müsamaha etmezler diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 328 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen değerli seyircileri saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, cumhuriyetin ilk yıllarında, 1924 Anayasası yürürlüğe girmeden önce, avukatlık mesleğini Batı normlarına uygun bir biçimde düzenlemek amacıyla Nisan 1924’te 460 sayılı Muhâmât yani Avukatlık Kanunu yürürlüğe girmiştir. 3499 sayılı Avukatlık Kanunu’yla avukatlık mesleğine getirilen o dönemki en dikkat çekici özellik, avukatlığın kamu hizmeti olarak ifade ve kabul edilmiş olmasıdır. 1980’den sonraki dönemlerde çok sayıda değişikliğe uğrayan Avukatlık Kanunu, son olarak 2001 yılında kapsamlı bir değişiklik getiren 4667 sayılı Avukatlık Kanunu’yla bugünkü hâlini almıştır. 57’nci Hükûmet döneminde hayata geçirilen 4667 sayılı Kanun’la avukat, yargının kurucu unsuru olarak tanımlanmıştır. Bu yasal tanımla avukatların 3 temel erkten 1’i olan yargı erkini paylaşan kamu görevlisi olduğu da kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, dünyada bir avukat kadar sorumlu, saygın, onurlu ve aynı zamanda karmaşık olan çok fazla uzmanlık yoktur. Diğer taraftan, avukatlık yargının kurucu unsuru olan bağımsız savunmanın serbestçe temsiliyle nitelendirilmektedir. Avukatlık mesleğinin niteliği konusunda Yargıtayın örnek bir kararını hatırlatmak isterim. “Avukat, müvekkilinin her istediğini sınırsız biçimde yerine getirmek şöyle dursun, hukuk konusundaki bilgi ve deneyimlerini kanunlar ve adalet yararına kullanmak ödeviyle bağlı ve de yükümlüdür.”

Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Barolar Birliğinin 30 Aralık 2021 tarihi itibarıyla 83 baroya kayıtlı avukat sayılarına bakıldığında, son bir yılda Türkiye’de avukat sayısı 17.321 artarak 160.651 olmuştur. Barolara kayıtlı avukatların yüzde 45,86’sını kadın avukatlar oluştururken yüzde 54,14’ünü ise erkek avukatlar oluşturmaktadır. Tam bu noktada yakın zamanda kadın avukatlarla ilgili bir araştırmanın -Kocaeli Barosu yapmış bunu da- sonuçlarına da burada değinmek isterim. Stajyer ve bir ila beş yıl kıdeme sahip avukatların avukatlık mesleğini seçmedeki neden insanların haklarını savunmak olurken kıdem yükseldikçe bu yeni durum bağımsız çalışma imkânı olduğundan tercihini bu yönde kullanmışlardır. Araştırmaya katılan kadın avukatlarımızın yüzde 87,5’i psikolojik şiddete uğradığını belirtirken avukatlık mesleğini icra ederken fiziksel şiddete maruz kalan kadınların oranı ise yüzde 5 olmuştur. Yani “sağlıkta şiddet” olarak nitelenen tatsız ve istenmeyen olaylar maalesef avukatlık mesleğinde de cereyan etmektedir. Bu bakımdan, sağlık çalışanlarına olduğu gibi avukatlık mesleğini icra edenleri de benzer düzenlemelere kavuşturabilmeliyiz.

Saygıdeğer milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nda değişiklikler öngörülmektedir. Teklifle, stajyer avukatın sigortalı olarak herhangi bir işte çalışmasının fiilen avukatlık stajının yapılmasına engel oluşturmayacağı açıkça düzenlemektedir. Ayrıca, kamu kurum ve kuruluşlarının kadro ve pozisyonlarında görev yapanların avukatlık stajını yapabilmeleri de yine teklifle kolaylaştırılmaktadır. Düzenlemeyle hâlen yürürlükte olan adli yardım konusundaki yeterli ve adil ödenek sunma imkânı sağlamayan mevcut hâlin daha sağlıklı ve daha hakkaniyetli bir zemine ulaştırılmasının amaçlandığı da görülmektedir. Teklifle münhasıran adli yardım hizmetleri için kullanılmak üzere Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından Türkiye Barolar Birliği hesabına aktarılan ödeneğin barolar arasındaki dağıtım esasları belirlenmektedir yani barolara sağlanacak ödeneğin doğru ve gerçekçi bir oranlamayla ele alınarak yeniden düzenlenmesiyle birden fazla baronun bulunduğu illerde adli yardım hizmetinin daha etkin ve verimli bir şekilde çalışmasının önü açılmış olacaktır.

Değerli milletvekilleri, hâlen eğitim öğretim faaliyetlerine devam eden 86 üniversitemizde hukuk eğitimi alan yaklaşık 85 bin öğrencimizden yılda yaklaşık 20 bine yakını mezun olmaktadır. Mezuniyet sonrası avukatlık mesleğini yapmak isteyenler de yürürlükteki yasalara göre altı ay adliyede, altı ay da avukatlık bürosunda staj yapmaları gerekmektedir. Stajyer avukatlarımızın avukatlık mesleğine güçlü bir şekilde başlayabilmeleri için mevcut avukatlık staj sisteminde edinilen teorik bilgileri ileri safhaya taşıyabilecek yine pratik yeni düzenlemeleri de bu kapsamda değerlendirmeli ve hayata geçirebilmeliyiz. Staj süreçlerinde bugüne kadar dile getirilen bazı ihtiyaçlar da bu kapsamda söz konusudur. Baktığımızda, staj süresince stajyer avukatlara 5510 sayılı Kanun kapsamında sigorta yapılması, adliyelerde staj görenlere eğitici ve bilgilendirici eğitimler düzenlenmesi, avukatlık bürolarında stajyer avukatların “ucuz iş gücü” gözüyle nitelendirilmesi ve bu minvalde çalıştırılmaları, baroların stajyer avukat sayısındaki artışa paralel olarak artan sorunlarla ilgili olarak yetersiz kalması, staj eğitim merkezi olan barolarda stajyer avukata genel hukuk derslerinin yanı sıra mesleki bilgi ve becerilerine ilişkin derslerin de verilmesi ihtiyacı… Zaten yetersiz ekonomik şartlara sahip stajyer avukatlardan baroların ruhsatlar için yüksek ücretler talep etmesi, ardından baroya kayıt yaptırır yaptırmaz “giriş keseneği” adı altında baro aidatı ödemeye mecbur bırakılmalarının önüne geçilmesi, baroların yabancı dil kurslarıyla özel anlaşmalar yaparak özellikle yeni avukatlara ucuz yabancı dil imkânı sunulması gibi beklentiler bulunmaktadır. Dile getirdiğimiz beklentilerden de anlaşılacağı üzere bu konuda barolarımıza ciddi görevler düşmektedir.

Saygıdeğer milletvekilleri, malumları olduğu üzere, 11 Temmuz 2020’de bu kutlu çatı altında 7249 sayılı Avukatlık Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kabul edilmiştir. Böylelikle Türkiye'de avukat sayısı 5 binden fazla olan illerde en az 2 bin avukatın imzasıyla yeni baro kurulabilmesinin önü açılmıştır. Söz konusu düzenlemeyle ayrıca birden fazla baronun bulunduğu illerde baroların eşit olarak temsili esas alınarak adli yardım bürosunun oluşturulması hükmü getirilmiştir. Önümüzdeki kanun teklifiyle uygulamadan doğan ihtiyaçlar da göz önünde bulundurularak birden fazla baronun bulunduğu illerde vatandaşlara adli yardım hizmetinin daha kaliteli sunulabilmesi amacıyla yönetimleri ve işleyişleri birbirinden bağımsız olmak üzere her bir baronun adli yardım bürosunu oluşturabilmesine imkân tanınmaktadır. Tabii, burada adli yardım hizmeti veren kanun gereği eşit personel ve eşit sorumluluklar adı altında bulunan barolardan üye sayısı fazla olana son derece orantısız bir şekilde üstünlük tanıyan mevcut durum da düzeltilmektedir. Ayrıca, yargı çevrelerinin talebi üzerine yapılacak görevlendirmelerin Türkiye Barolar Birliği tarafından oluşturulacak elektronik bilişim sistemi üzerinden ve o ildeki avukatlar arasındaki eşitlik gözetilerek yapılacağı hükme bağlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, sayıları 5 bine yaklaşan kamu avukatları, kamu idarelerinin iş ve eylemlerinin hukuka uygun olması için ter dökmekte, cumhuriyet savcıları gibi kamu gücünü temsil etmekte ve kamunun taraf olduğu bütün davalarda devleti savunup kamu yararını korumak için çalışmaktadırlar. Kamu avukatlığının kariyer meslek olarak mevzuatta yer alması, yine, 2000 makam tazminatı, yüzde 200 özel hizmet tazminatı, 4800 ek gösterge hakkı verilmesi, göreve 8’inci dereceden başlamaları yönündeki taleplerinin bütçe imkânları çerçevesinde değerlendirilerek karşılanması da meslektaşlarımızın yüzünü güldürecektir.

Saygıdeğer milletvekilleri, bugüne kadar avukatlarımız için Milliyetçi Hareket Partisinin de büyük destek verdiği yeşil pasaport hakkı, adli yardım ve adli müzaheret hükümleri kapsamında verilen avukatlık hizmetlerinde KDV indirimi ve bazı diğer düzenlemeler hayata geçirilmiştir. Ancak günümüzde her meslekte olduğu gibi avukatlık mesleğinin icrasında da birtakım ihtiyaçlar bulunmaktadır. Bu kapsamda, “Savunmasız yargı adalet üretemez.” anlayışıyla, mesleğe yeni başlayan meslektaşlarımıza düşük faizli kredi imkânı sağlanması, avukatların serbest meslek üzerinden değil de hâkim ve savcılarımız gibi özlük şartlarıyla emekli olabilmeleri düzenlenmeli; noterlerin yaptığı işlemlerde avukatların rolü artırılmalıdır. Bu kapsamda, avukatlara da noterler tarafından yapılan ve resmiyet kazandırılan sözleşmeleri yapabilme yetkisi, ihtarname, keşide etme, “aslı gibidir” ve benzeri belgeleri düzenleme ve tebligat çıkarma yetkisi verilebilmelidir ya da noter yardımcılığı müessesesi hayata geçirilebilmelidir. Avukatlara uluslararası çalışma yapabilmeleri için gerekli destekler sunulmalıdır. CMK ücret tarifeleri yeniden ele alınarak günümüz gerçeklerine ve şartlarına uygun hâle getirilmelidir. Avukatların reklam yapma yasağıyla ilgili engeller, hakkaniyetli bir düzenlemeye kavuşturulmalıdır. Avukatlık bürolarının şirketleşebilmesiyle ilgili yasal ihtiyaçlar hayata geçirilmelidir. Diğer taraftan, avukatlara delil toplama yetkisi verilebilmeli, delillere ulaşması kolaylaştırılabilmelidir. Avukatlık yapmanın, yargıçlık ve savcılığa kabulün ön şartı hâline getirilebilmesi de imkân dâhilinde düşünülmelidir.

Saygıdeğer milletvekilleri, adaletin tecelli etmesinde ve sonrasında elbette avukatlarımızın, meslektaşlarımızın varlığının dışında emek sarf edenler de bulunmaktadır. Gerek ceza tevkifevlerinde gerekse denetimli serbestlik müdürlüklerinde görev yapan infaz koruma memurlarımız, gece gündüz, bayram, tatil demeden görevlerini yerine getirmektedirler. Özveriyle çalışan bu arkadaşlarımızın, uzun süreden bu yana zaman zaman bizlerin de bu kürsüden dile getirdiğimiz bazı talepleri bulunmaktadır. Cumhur İttifakı’nın bu beklentilere çözüm sunmakta olduğunu memnuniyetle karşılıyoruz. Daha geçtiğimiz mart ayında infaz koruma memurlarının 3 ve 4’üncü dereceli kadrolara atanma hakkı infaz koruma memurlarına da verilmiş, böylelikle yeşil pasaport alabilmelerinin önü açılmıştır. Ancak infaz koruma memurlarımızın hiç olmazsa bu yıl hayata geçirilmesi beklentisinde bulundukları diğer taleplerini de buradan dile getirmek istiyorum.

İnfaz koruma memurlarımızın emniyet hizmetleri sınıfına geçirilmesi, infaz koruma memurlarımızın en az 3000 olmak üzere ek gösterge hakkından faydalandırılması, sözleşmeli infaz koruma memurlarımızın kadroya geçirilmesi, infaz koruma memurlarımızın ve diğer Bakanlık personelinin özlük haklarında iyileştirmeler sağlanması, bu kapsamda 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda adalet hizmeti sınıfı oluşturulması, adliyelerde çalışan personelin görevlerinden dolayı işledikleri suçlar nedeniyle 4483 gibi buna benzer bir kanuni düzenleme yapılarak böyle bir kanuna tabi tutulmaları gibi dikkat çekici beklentilerin kısa zamanda çözüme kavuşacağına inanıyoruz. Tam bu noktada adalet sistemimizin müstesna ve üzerinde durmamız gereken parçasını oluşturan engelli adalet mezunu gençlerimizin Bakanlığın merkezî atamalarında Adalet Bakanlığının nitelik koduyla tercih yapabilmelerine de imkân sağlanabilmelidir. Yine, bu hak tüm adalet meslek lisesi ve adalet meslek yüksekokulu mezunlarına da teşmil edilmelidir.

Diğer taraftan, başta sağlık meslek lisesi mezunlarımız olmak üzere ihtiyaç duyulan meslek grubu öğrencilerimize lisans eğitimleri için ek puan verilmesi de değerlendirme imkânı olan bir talep olarak karşımıza çıkmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak inanıyoruz ki adalet çalışanlarımızın beklentileri önümüzdeki süreçte Adalet Bakanlığımız tarafından karşılanacaktır. Bu kapsamda, Milliyetçi Hareket Partisi olarak her türlü katkı ve desteği sunacağımızı buradan tüm adalet çalışanlarımıza duyurmak istiyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, konuşmamın son bölümünde seçim bölgem Kırıkkale’deki bazı beklentileri de dile getirmek istiyorum. Kırıkkale merkezdeki esnafımızın işlerinin artması için, şehir dışında kalan üniversitenin şehir merkeziyle entegrasyonunu güçlendirecek master planları üzerine çalışma başlatılabilirse öğrenci sirkülasyonu nedeniyle esnafımızın işleri artabilecektir.

Yine, dünyada artan akaryakıt ve döviz fiyatları nedeniyle ülkemizde yaşanan fiyat artışlarının olumsuz etkilerinden Kırıkkaleli kamyoncu, otobüsçü, minibüsçü, taksici esnafımızı korumak amacıyla farklı sübvansiyon uygulamaları hayata geçirilebilmelidir.

Yine hasat zamanı yaklaşan Kırıkkaleli çiftçilerimize de “hasat desteği” adı altında ilave destekler ve mazot, gübre gibi ek ödemeler sağlanabilirse köylerimizde yaz dönemindeki düğünler daha şenlikli geçebilecektir. Tam bu noktada, Kırıkkale’mizde yeni evlenecek gençlerimizin de düğünlerine ve ev kurmalarına yardımcı olacak, başta TOKİ ve Ziraat Bankasının yer alacağı, yeni evleneceklere destek grupları oluşturulabilmelidir.

Yine, özellikle Ankara’da faaliyet gösteren kamu kurum ve kuruluşlarımızın fuar, sergi, yarışma ve bunun gibi etkinliklerin bir kısmını Kırıkkale’mizde düzenlemeleri şehrimizin ticaretine olumlu katkı yapacaktır.

Değerli milletvekilleri, geleceğimizin teminatı gençlerimizin hayallerini süsleyen ve hedefleri olan avukatlık mesleğinin ihtiyaç duyulan beklentilerine, tıpkı geçmişte ve bugün olduğu gibi, Milliyetçi Hareket Partisi olarak güçlü katkı sunmaya devam edeceğiz. Adaletin tecellisinde önemli rolü olan; iddia, savunma ve karardan oluşan yargının üçüncü sacayağı avukatlık mesleğinin daha güzel yarınları için meslektaşları olarak birlikte, güçlü bir sinerjiyle çalışmaya devam edeceğimizi belirtmek istiyorum.

Kanun teklifine “evet” oyu vereceğimizi belirtiyor, kanunun hayırlara vesile olmasını diliyor, Genel Kurulu da saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Yasin Bey, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün, sağlık çalışanlarına uygulanan şiddete ilişkin açıklaması

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sağlıkta şiddet her geçen gün artarak devam ediyor. Bugün sabah saatlerinde, Şanlıurfa Siverek Devlet Hastanesinde görevli Doktor Ayşe Yaren Biber, göğüs ağrısı ve kalp krizi şüphesiyle hastaneye gelen şahsa gerekli tüm müdahaleleri yapıp, hayatını kurtarıp en yakın üst sağlık kuruluşuna sevkini sağlamıştır. Doktorumuzun doğru ve kararlı müdahaleleri sonucu hayatta kalan şahsın yakınları bilinmedik bir sebeple veya yeterli müdahale yapılmadığı gerekçesiyle doktor hanıma saldırıda bulunmuştur.

Sağlık çalışanlarının bu duruma maruz kalmasını ve bırakılmasını şiddetle kınıyor, yeni yürürlüğe giren yasanın en adil bir şekilde uygulanmasını sağlık çalışanları adına talep ediyorum.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan ve 44 Milletvekilinin Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4364) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 328) (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde partimizin, grubumuzun görüşlerini sizlerle paylaşmaya çalışacağım. Öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri basit, sade ve gayet anlaşılır bir kanun teklifini Türkiye Büyük Millet Meclisine sunmuşlar. Şöyle diyor teklif sahipleri: “Bizler baroları da yan kuruluşumuz hâline getirmek için çok uğraştık ama olmadı. Bizler, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Feyzioğlu’nun yeniden Başkan seçilmesi için çok uğraştık ama olmadı. 54.480 üyeli İstanbul Barosunun 14 delegeyle, 47 üyeli Bayburt Barosunun 4 delegeyle Türkiye Barolar Birliği seçimlerine katılması için kanunu değiştirdik. İstanbul’da 4 avukatın, Bayburt’ta ise 11 avukatın 1 delegeyle temsilini sağladık. Temsilde adaletin temeline dinamit yerleştirdik ama olmadı. Yine de Barolar Birliği seçimini kaybettik; kala kala elimizde İstanbul 2 no.lu ve Ankara 2 no.lu Baroları kaldı. Şimdi onların üye sayıları Ankara 1 no.lu ve İstanbul 1 no.lu Baroların sayısına ulaşamıyor. Ne yapacağız? Bari gelirlerini artıralım.” Nasıl gelirleri artırılacak? Adli yardım ödeneğinin barolara dağıtılmasına ilişkin bir düzenleme bu. Şöyle diyor teklif sahipleri: “Biz her 5 bin nüfus için belirlenecek puanın yüzde 40’ını bu 2 baro arasında bölüştürelim, ondan sonra kalan kısmını üye sayılarına göre bölüştürelim.” Şimdi bu kanunda CMK ücretlerinin artırılması var mı? Yok. Stajyer avukatların durumlarının düzeltilmesi var mı? Yok. İşçi avukatların sorunlarının çözümüne dair herhangi bir düzenleme içeriyor mu? İçermiyor. Hukuk fakültelerinin niteliğinin artırılmasına dair bir düzenleme var mı? Yok. Avukatlık mesleğine, avukatlara yönelik saldırıların önlenmesine dair herhangi bir düzenleme var mı? Yok. Her gün saldırıya uğrayan, katledilen ve bıraktıkları dilekçelerle -ekonomik nedenlerden dolayı- yaşamlarına son verdiğini belirten avukatların yaşama tutunması için herhangi bir düzenleme var mı? Yok. Peki, ne var? Varsa yoksa, her kurum gibi, baroların da iktidarın yan kuruluşu hâline getirilmesi; olmadı, kendisine bağlı baroların kurulması; olmadı, bunların ekonomik olarak koşullarının düzeltilmesi var.

Şimdi, şöyle bir şey söyleyebilir teklif sahipleri, bunu anlayabilirim; teklif sahipleri diyebilir ki: “Biz, Türkiye Büyük Millet Meclisine bir yasa teklifi sunduk ve belirli bir sayıda destekle beraber bir kanun getirdik. Herhangi bir ilde belli sayıda avukata ulaşıldığında ikinci baronun kurulmasına olanak veren yasal bir düzenleme artık var. Dolayısıyla, buna uyum için yasal bir boşluk vardı, biz bu yasal boşluğun giderilmesi için bu teklifi sunduk.” Ama ortada yasal bir boşluk yok sevgili arkadaşlar. Bakın, Türkiye Barolar Birliği ikinci baro kurulmasına karşı çıktı, 81 baronun neredeyse yüzde 90’ı ikinci baro kurulmasına karşı çıktı. Türkiye’nin dört bir yanında kampanyalar yürüttüler, Ankara’ya ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yürüyüş gerçekleştirdiler. Gerçi bir sürü sorunla karşılaştılar; Eskişehir yolunda önleri kesildi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne gelmeleri engellenmeye çalışıldı ama sonuçta, bu yasa geçtikten sonra Türkiye Barolar Birliği buna uygun bir düzenleme yaptı, Adli Yardım Yönetmeliği’ni değiştirdi ve Adli Yardım Yönetmeliği’nin 10’uncu maddesini değiştirerek gerçekten adil bir düzenleme yaptı. Bakın, şu anda Türkiye Barolar Birliğinin yönetmeliğine göre adli yardım nasıl dağıtılıyor; diyor ki: “Biz her baroya 5 temel puan veriyoruz bir ilde birden fazla baro varsa, buna her 50 üye avukat için 1 puan vereceğiz, her 5 bin nüfus için 1 puan ekleyeceğiz, bir ile vereceğimiz adli yardım ödeneğini böylece saptayacağız. Eğer birden fazla baro varsa bunları, nüfusa göre hesaplanan sayının o ildeki avukat sayısına bölünmesiyle oluşacak bir rakama böleceğiz ve her baroya eşit miktarda adli yardımdan ödenek vereceğiz.” Yani Barolar Birliği aslında bu sorunu zaten çözmüş ama mesele bir uyum yasası getirmek değil, bir tek amaç var, o da iktidarın yan kuruluşu hâline getirilmiş İstanbul 2 No.lu Barosu ile Ankara 2 No.lu Barosunun ekonomik olanaklarının artırılması.

Şimdi, 5 maddeden oluşan bu teklifin içerisinde bir madde daha var, o madde de staja dair bir madde. “Staja dair bir madde var.” derken şöyle anlaşılmasın: Stajyer avukatların durumlarının düzeltilmesine dair herhangi bir önerge yok. Ne var içerisinde? Diyor ki teklif sahipleri: Bundan sonra sigortalı olarak çalışan avukatlar işlerinden ayrılmadan avukatlık stajı yapabilecek, devlet memurları da istifa etmeden aylıksız izne ayrılarak avukatlık stajını yapabilecek.

Şimdi, kamu görevlilerinin, dışarıda çalışan insanların avukatlık stajını yapmalarının kolaylaştırılması yanlış bir şey mi? Yanlış bir şey değil. Bu, elbette desteklenmesi gereken bir şey fakat sorun şu: Bir kimse hem dışarıda çalışıp hem de avukatlık stajını nasıl yerine getirecek; gerçekten bu mümkün mü? Peki, bir kamu görevlisinin istifa etmeyip ücretsiz izne ayrılarak avukatlık stajını yapması bir kazanım gibi sunulabilir mi? Sunulamaz. Bakın, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 108’inci maddesine göre, memuriyette beş yılını doldurmuş bir kişi zaten bir yıl aylıksız izne ayrılabiliyor yani sizin getirdiğiniz bu yasa teklifi olmasa da hukuk fakültesini bitirmiş beş yıllık bir memur bir dilekçeyle ücretsiz izne ayrılabilir ve avukatlık stajını yapabilir. Dolayısıyla, siz, bu konuda yeni bir şey de getirmiş olmuyorsunuz; kamu görevlisi olan stajyer avukatlara bir hak tanımış olmuyorsunuz, sigortalı olarak çalışanlara bir hak tanımış olmuyorsunuz.

Biz, Komisyon sırasında, görüşmeler devam ederken “Gerçekten bir şey yapmak istiyorsanız istifa etmeden aylıksız izne ayrılacak kamu görevlilerine en azından ücretlerinin bir kısmını ödeyin, hayatlarını idame ettirebilsinler.” dedik, “Mali ve sosyal haklarını geliştirin.” dedik, “Stajyerlik kurumuna saygınlık kazandırın.” dedik fakat bunların hiçbiri kabul edilmedi. Umarım, bir gün bu Mecliste gerçekten stajyer avukatların sorunlarının tartışıldığı, çözümünün üretildiği bir yasa teklifini hep birlikte görüşürüz.

Şimdi -Komisyonda da arkadaşlarımla paylaştım- bir iki konuyu sizinle paylaşmak istiyorum. Bakın, Adalet ve Kalkınma Partisinin hukuktan anladığı şey çok önemli göstergeler. Şimdi, Türkiye'deki ilk hukuk fakültesi, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 1924 yılında açılmıştır. 2’nci hukuk fakültesi de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – 1881…

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Önce hukuk eğitimi vermiş fakat “İstanbul Hukuk Fakültesi” adıyla açıldığı tarihi söylüyorum, yoksa Osmanlı Dönemi’nde de hukuk eğitimi verdiğini biliyorum.

Türkiye'de resmî ilk hukuk fakültesi İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, 2’ncisi de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi; biri 1924, biri de 1925’te açılmış. 1978’e kadar elli üç yıl boyunca Türkiye'de başka bir hukuk fakültesi açılmamış, 2 tane hukuk fakültesi varmış bu ülkede. 1960’lı yıllarda “Hukuk fakültesi ihtiyacı var.” diye bir dizi kampanya yürütülmüş, bundan sonra 1978 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi açılmış, 82’de Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi, aynı yıl Marmara Hukuk, 83’te Selçuk, 87’de Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Hukuk Fakültesi -“Erzincan Hukuk” olarak herkes bilir bunu- yani on dört yılda 1978’den 1992’ye kadar 5 hukuk fakültesi daha açılmış, 5 tane.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Atatürk Üniversitesi…

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Daha sonra 1992’den sizin iktidara geldiğiniz 2002 yılına kadar 17 tane daha hukuk fakültesi açılmıştır. 1924’ten 2002 yılına kadar Türkiye'de yetmiş sekiz yılda açılan hukuk fakültesi sayısı toplam 24 ve o yıllarda bu sayının çok fazla olduğu tartışılmış. 2002’de Adalet ve Kalkınma Partisi İktidara gelmiş; on dokuz yılda açılan hukuk fakültesi sayısı 62. Yetmiş sekiz yılda 24 hukuk fakültesi açılmış, on dokuz yılda 62 tane yeni hukuk fakültesi açılmış; âdeta zincir marketler gibi zincir hukuk fakülteleri açılmış.

Bu hukuk fakültelerinin açılmasıyla ne olmuş biliyor musunuz arkadaşlar? Hukuk fakültelerinden mezun olan öğrenci sayısı yılda 20 bin. Her yıl, Türkiye’deki hukuk fakültelerinden 20 bin kişi mezun oluyor. Ankara Barosunun, neredeyse yüzyıllık geçmişe sahip Ankara Barosunun üye sayısı 19 bin küsur. Yani her yıl Ankara Barosuna kayıtlı avukat sayısı kadar hukukçu mezun ediyorsunuz, bunların büyük bir bölümü avukatlık görevine başlıyor. Peki, sonuçta ne oluyor? İşçi avukatlar oluşuyor, asgari ücretle çalışan avukatlar oluşuyor, işsiz avukatlar ordusuna yenilerini katıyorsunuz. Dolasıyla yeni hukuk fakültelerini açmakla aslında memleketin hukuk eğitimine bir katkı sunmuş olmuyorsunuz.

Peki, bu hukuk fakülteleri nasıl biliyor musunuz arkadaşlar? Daha önce de söyledik ama şimdi, olay şöyle ortaya çıkıyor: Sevgili Kemal Gözler Hoca, anayasa hukuku hocasıdır, gerçekten çok üretken bir hoca, pek çok konuda makalelerini bu Meclis kürsüsünde yer alan herkes dile getirdi. Kemal Hoca bir yazı yazıyor Anadolu Üniversitesiyle ilgili “Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Ana Bilim Dalı öğretim elemanı Doktor Melike Belkıs Aydın’ın görevine son verildiğini öğrendim.” diyor. Aynı üniversitenin Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Bölümünde 4 öğretim üyesi var; birisi Belkıs Hoca, görevine son veriliyor, daha önce OHAL KHK’leriyle 2 öğretim üyesinin görevine son veriliyor, Bölüm Başkanı da emekli olmaya zorlanıyor. Böylece, bir ekol oluşturma potansiyeli olan Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Bölümünde hiçbir öğretim üyesi kalmıyor. Ne yapıyor Rektörlük? İlahiyat Fakültesinden bir öğretim üyesini oraya atıyor, hukuk felsefesi ve sosyolojisi konusunda hiçbir eğitimi olmayan kişi hem hukuk sosyolojisi hem de hukuk felsefesi derslerine giriyor. Kemal Hoca diyor ki: “Eğer bugün buna karşı çıkmazsanız, gelecekte kapının önüne konulduğunuzda hiç kimse yanınızda durmaz.” Kemal Hocanın bu yazıyı kaleme almasının nedeni bu. Bu yazının kaleme alınmasından bir süre sonra bir makale daha yazıyor Kemal Hoca, diyor ki: “Ben, 1 tane olduğunu sanıyorum, bir sürü üniversiteden yeni yeni bilgiler akmaya başladı.” Hatırlarsanız, şu, rektörler tartışmasının olduğu, hiçbir uluslararası atıfları olmayan rektörler tartışmasının olduğu dönemde, bu makaleyi kaleme aldığında “Hukuk fakültesinin dekanları kimlerden oluşuyor?” diye bir sürü yazı gelmiş.

Ben size okuyacağım: Bolu İzzet Baysal Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Dekanı veteriner, Bursa Uludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Dekanı maliyeci, Doğuş Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Dekanı İngiliz dili ve edebiyatı hocası, Gaziantep Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Dekanı maliyeci, Hacettepe Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Dekanı bir tıp profesörü, İnönü Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Dekanı bir kamu yönetimi hocası, İzmir Bakırçay Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Dekanı bir tıp hocası, İzmir Demokrasi Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Dekanı bir işletme hocası, İzmir Ekonomi Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Dekanı bir siyaset bilimi hocası, Kırıkkale Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Dekanı Fransız dili ve edebiyatı hocası, Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Dekanı çalışma ekonomisi hocası, Karatay Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Dekanı ziraat mühendisliği hocası, Necmettin Erbakan Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Dekanı iktisatçı, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Dekanı bir tıp hocası, Pamukkale Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Dekanı bir maliyeci, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Dekanı ilahiyatçı, Süleyman Demirel Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Dekanı ilahiyatçı, Trabzon Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Dekanı ilahiyatçı, Yalova Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Dekanı ilahiyatçı, Yozgat Bozok Üniversitesi Hukuk Fakültesinin Dekanı da bir kimyacı. Yani 62 tane hukuk fakültesi açıyorsunuz ama bunların başına bir hukukçu dekan koyamıyorsunuz. Dolayısıyla böyle 1 milyoncu dükkânı açar gibi, zincir market açar gibi hukuk fakültesi açtığınızda bir ülkenin hukuk eğitimine katkı sunmuş olmuyorsunuz. Bu biçimde 62 değil, 62 bin üniversite açsanız bu ülkenin hukuk eğitimine toplu iğne ucu kadar katkı sunmayacak bir iş yapmış oluyorsunuz. Bu, gerçekten çok çok büyük bir sorun, umarım bir an önce bundan vazgeçersiniz, hukuk fakültesi açmaktan vazgeçersiniz, her yıl 20 bin kontenjan açmaktan vazgeçersiniz ve bu ülkenin hukuk fakültelerine gerçekten saygınlıklarını kazandırırsınız.

Şimdi, bir başka konuyla ilgili görüşlerimi paylaşacağım. Bakın, Türkiye’de ciddi bir sorun var. Cezaevlerinde her meslekten insan olabilir, 500 avukat var, en az 500 hukukçu, avukat var cezaevlerinde ve bunların büyük bir bölümü, neredeyse tamamı adli suçlarla suçlanan kişiler değil, politik suçlarla suçlanan kişilerden oluşuyor. Bunların içerisinde Eş Genel Başkanımız sevgili Selahattin Demirtaş da var, sevgili Aysel Tuğluk da var, sevgili Ayla Akat Ata da var ve Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Selçuk Kozaağaçlı da var, Çağdaş Hukukçular Derneğinin yöneticisi hukukçular da var. Çok sayıda hukukçu sadece politik görüşleri nedeniyle yargılanıyorlar. Tabii ki ismi, hukukçu kimlikleri, politik görüşleri değil… Büyük olasılıkla örgüt üyesi olmakla suçlanıyorlar, örgüt propagandası yapmakla suçlanıyorlar. Ama neden? Konuşmaları nedeniyle, katıldıkları protesto etkinlikleri nedeniyle suçlanıyorlar.

Bu ülkede bir avukat, sevgili Ebru Timtik, Avukat Ebru Timtik “adalet” diye diye girdiği açlık grevinde yaşamını yitirdi. Biz böyle bir ülkede yaşıyoruz; hukukçuların adalet isteyerek açlık grevinde yaşamını yitirdiği, bu ülkenin en seçkin hukukçularının düşünceleri nedeniyle cezaevinde tutulduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bu, ciddi bir sorun; hukuk mesleğine saygınlığın bu biçimde kazandırılamayacağı çok açık.

Dolayısıyla teklif sahiplerini bir kez daha düşünmeye davet ediyoruz. Sadece bir yan kuruluşları hâline getirmek istedikleri barolara 3 kuruş fazla para vermek için Türkiye Büyük Millet Meclisinin Adalet Komisyonunun bu kadar meşgul edilmesinin büyük bir haksızlık olduğunu düşünüyorum. Avukatlık Kanunu’nun tartışılmasına gerek var mı? Evet, Avukatlık Kanunu’nun tartışılmasına gerek var. Stajyerliğin tartışılmasına gerek var mı? Evet, tartışılmasına gerek var. Türkiye’deki hukuk fakültelerinin tartışılmasına gerek var mı? Evet, gerek var. Bu ülke için iyi bir hukuk eğitimine ihtiyaç var mı? Evet, var. Peki, bu yasayla bunların hiçbirisine çözüm üretiliyor mu? Hiçbirisine çözüm üretilmiyor.

Bakın, daha önce önümüze sadece baroların seçimlerine müdahale için yasa değişikliği getirdi Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri ve amaçlarına ulaşamadılar. Sonuçta ne Barolar Birliği Başkanını değiştirebildiler, istedikleri gibi devam etmesini sağlayabildiler… Ne geçti ellerine? Sadece baroların saygınlığına gölge düştü, sadece baroların temsil edilmesi konusuna gölge düştü, bugün de aslında 2’nci baroya bir iyilik yapmıyorlar. Karışmayın, gerçekten o barolar avukatların gönlünde bir yer edinebilirse, avukatların duygu dünyalarında bir yer edinebilirse, avukatların duygu dünyalarında bir yer edinebilirse; ister politik nedenlerle olsun ister iyi bir hukuk örgütü olduğu için olsun hiç fark etmez onların gönlünde, yüreğinde, beyninde yer ediniyorsa… Madem kurdunuz, bırakın üyelerini artırsınlar ama böyle hileli yollarla, o barolara 3 kuruş fazla para göndermekle gerçekten Türkiye’de hukuk eğitimine de avukatlık mesleğine de Barolar Birliğinin saygınlığına da sadece gölge düşüren işler yapıyorsunuz. Bunun dışında gerçekten bu yasa teklifinin hiçbir yararı yok, olsa -bir kez daha söylüyorum- muhalefet partileri sonuna kadar destek verecek.

Bakın, o kadar çalakalem hazırlanmış bir yasa teklifi ki diyor ki: “Sigortalı olarak çalışanların avukatlık stajı…” Ya, “sigortalı” derken kimi kastediyorsunuz? Okuyan ortalama hiç kimse tam olarak ne olduğunu anlamıyor. Diyor ki: “Biz 5510 sayılı Kanun’un 4/a maddesindeki sigortalıları kastediyoruz.” Nereden bilebilir ki bunu okuyan bir kişi yani devlet memuru sigortalı değil mi, bankaların özel sandıklarına kayıtlı olan kişiler sigortalı değil mi veya eski BAĞ-KUR’lular sigortalı değil mi? Bunların hepsi sigortalı. “Sigortalı” demek bile gerçekten sigorta bilgisinin ne olduğunu bilmeyen kişilerin bu teklifi hazırlaması anlamına geliyor. Bunu biz değil, bu teklif sahibinin de içinde yer aldığı Adalet ve Kalkınma Partili milletvekilleri söylüyor. Umarım değiştirirler, umarım bir teklifle bunu düzeltirler, neyi kastettiklerini söylerler de bu yasa yarın öbür gün birileri tarafından okunduğunda neyi kastettikleri anlaşılır. Çalakalem, o kadar kötü yasa hazırlıyorsunuz ki yani okuyan kimselerin, neyi kastettiğini anlayamayacakları yasal düzenlemeler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Sözlerime son verirken bir kez daha söylüyorum: Cezaevinde 500 avukat var, hukuk fakültelerinin eğitimi kalitesiz, hukuk fakültelerinin öğretim üyeleri o üniversitelerin adına layık değil. Gelin hep birlikte bunu değiştirelim. Bu ülkenin adalete ihtiyacı var, bu ülkenin gerçekten hukuka ihtiyacı var ama o, bu getirdiğiniz teklifin içerisinde değil diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Zeynel Emre konuşacaktır.

Buyurun Sayın Emre. (CHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Seni AK PARTİ de alkışlıyor Zeynel Bey.

CHP GRUBU ADINA ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Evet, fark ettim.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bir hususun üzülerek altını çizerek konuşmama başlamak istiyorum. Bakın, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 2’nci maddesinde bir hukuk devleti olduğumuz yazar ve özellikle ilk 4 maddenin değiştirilemeyeceği çok açık bir şekilde yazar, bizim partimiz de kurumsal olarak bunu savunur, buna aleni bir şekilde itiraz eden de pek çıkmaz. Ancak değerli arkadaşlar, Türkiye bugün maalesef bir hukuk devleti değil, çıktı bundan; fiilen orada öyle yazması bizim bir hukuk devleti olduğumuzu göstermez. Bizatihi AK PARTİ iktidarı eliyle Türkiye, hukuk devleti olmaktan çıkmıştır. Ben size -her hafta benzer örneklerini yaşamakla birlikte- bu hafta gördüğümüz bazı olaylardan bazı bölümleri izah edeceğim değerli arkadaşlar ve gerçekten hukuk bilgisine sahip, partizanlık yapmadan, takım tutar gibi parti tutmadan ve vicdan sahibi olan milletvekili arkadaşlarımı, burada kaç kişi varsa onları, vicdanında bunun muhasebesini yapmaya davet edeceğim.

Şimdi, değerli arkadaşlar, önce kanun teklifine gelelim; bakın, 5 maddelik bir kanun teklifi, zaten 4’üncü, 5’inci madde, işte, yürürlüktü vesaireydi; aslında 3 madde var burada. Bu 3 madde de önceki Grup Başkan Vekiliniz Cahit Özkan’ın imzası ve bazı milletvekillerinin imzasıyla geliyor. Gerekçede deniyor ki: “Efendim, adli yardım daha kaliteli olacak. Stajyer avukatlara sigorta yapılmıyor, zorlukları var, onlar giderilecek. İşte, yeni düzenlemedeki aksaklıklar giderilecek.”

Peki, gerçek ne? Gerçek şu: İki yıl önce, sadece ve sadece size yandaş olarak görmediğiniz için baroları bölme ve ele geçirme girişimine başladınız 2 Temmuz 2020’de, o günden bugüne kadar yüzünüze gözünüze bulaştırdınız; Türkiye’deki bütün baro başkanları buna karşıydı, bunu savunan bir tane avukat örgütü yoktu, herkes karşıydı, bunu getirdiniz. Topu topu 2 tane baro kuruldu Ankara ve İstanbul’da. Ankara’daki 2 No.lu Baronun sayısı da 2 binin altına düştüğü için kapanma tehlikesinde zaten; sadece İstanbul 1 No.lu Baro ve 2 No.lu Baro, 2 tane yer var. Geçen grup konuşmasında Erdoğan da 2 No.lu Baroya açık desteğini ilan etti ya... Bizim, o yasa çıkarken itirazlarımız “AKP’li baro’, ‘CHP’li baro’, ‘HDP’li baro’, ‘MHP’li baro’ diye konuşulacak bu.” diyeydi, işte görüyoruz.

Fiilî durum ne değerli arkadaşlar? İstanbul’da avukatların yüzde 95,8’i 1 No.lu Baroda, Ankara'da da yüzde 91,2’si yani sadece yüzde 4,8’i sadece 2 No.lu Baro üyesi. Şimdi, İstanbul 2 No.lu Baronun aldığı ödenek 1 milyon 94 bin TL iken 4 milyon 435 bine çıkıyor buradaki düzenlemeyle. İşte, efendim, “puanlama” diyorlar, “eşitlik” diyorlar vesaire diyorlar; hâlbuki Komisyona gelen Barolar Birliği Başkanı, ilgili baro başkanları, o yeni kurulan baro başkanlarının dahi mutabakatıyla yürüyen bir adli yardım sürecinden bahsediyorlar ve diyorlar ki: “Bakın, Gaziantep Barosu, İstanbul 2 No.lu Barosundan 209 fazla, 2 milyon 787 bin lira destek alacak.” Bunun adı da “eşitlik” oluyor. Bursa Barosu -4.800 avukat var- İstanbul 2 No.lu Barodan daha fazla, ondan çok daha az yardım alacak. İstanbul’un da 2.435 üyesi var. Şimdi, sorsanız buna da “adalet” diyoruz.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de 165 bin avukat var, 25 bin stajyer var, her yıl 20 bin yeni mezun veriliyor, 15 bin genç kardeşimiz de staja başlıyor. Şimdi, yargının 3 ayağı yok mudur? İddia, savunma, karar. Bunların eşit olması, silahların eşitliği ilkesi gereği değil midir? Bugün, hâkim, savcılar staj yaparken 10 bin liradan aşağı para almıyorlar. Peki, bu stajyer avukatlar, bu kardeşlerimiz nasıl geçinecek? Dedik ki: Bunlara, hiç olmazsa asgari ücret civarında, bir yıllık süre için, mesleklerini alabilecekleri süre zarfında böyle bir destekte bulunalım. Yani sigortalı yapmışsın, olabilir demişsin… Bunlar nasıl geçinecek? Hâlihazırda bir avukat zaten asgari ücreti zor buluyor. Dolayısıyla, buradan zaten eşitlik ilkesinin tamamen çiğnendiği görülüyor.

Şimdi, yeni bir kanun teklifi getirdiniz, Dijital Mecralar Komisyonunda görüşüldü, Basın Kanunu; bununla ilintisini de söyleyeceğim. Yapılmak istenen bir değişiklik var, deniyor ki: “Efendim, dezenformasyonla mücadele edeceğiz. Yalan haberi bilerek yayana üç yıla kadar hapis cezası... Buradaki amacımız da bile isteye yalan haberi kamuoyuna yayıp yanıltan insanları cezalandıracağız. Sosyal medyayı da böyle zapturapt altına alacağız, düzenleyeceğiz. Dünyada da örnekleri var.” O kanun teklifi geldiğinde, zamanı geldiğinde onu orada anlatacağım ama benim size sorum şu: Ya, arkadaşlar, sizin Genel Başkanınız dokuz yıl önce “Camide içki içtiler.” dedi. Bakın, halkı kin ve düşmanlığa sevk etmektir bu. Ve yetmedi “Benim başörtülü bacıma saldırdılar, görüntüler var.” dedi. Dokuz yıldır her cuma bekliyoruz. “Cuma günü açıklayacağım görüntüleri.” dedi. Nerede bu görüntüler? Şimdi, böyle örnek versek geçmişten bugüne kadar binlerce yıllık hapis cezasına denk gelir.

Peki, bunu kim uygulayacak? Bu yasayı kim uygulayacak? Tıpkı neye dönecek biliyor musunuz? Başta Erdoğan olmak üzere iktidar ve yanlıları sabahtan akşama hakaret ediyor, küfrediyor; hiçbir şey olmuyor. En son da -çok affedersiniz, çok özür dilerim- vatandaşlarımıza “sürtük” dedi, çok özür dileyerek söylüyorum. Türk Dil Kurumundan anlamını getirdim ama terbiyem müsait değil, burada bunun anlamını okumayacağım. Değerli arkadaşlar, hiçbirinden bir şey olmuyor ve bugün Türkiye’de 160 bin kişi Cumhurbaşkanına hakaretten soruşturma geçirecek, 35 bin kişi de mahkûm olacak; işte bunun adı da “adalet ve hukuk devleti” olacak.

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Zeynel Bey, bu anlattığınızın yalan haber kanunuyla ne alakası var? Ne alakası var?

ZEYNEL EMRE (Devamla) – Şöyle ilgisi var: Bakın, dokuz yıl önceki -o yalan haber kanunu, dezenformasyon kanununda ki burada anlamını da çıkardım- işte, bu, dezenformasyonun kralı; bundan daha beteri mi var? Bu haber var. Bakın, oradaki Bezmiâlem Valide Sultan Camisi İmamı dedi ki: “Ya, ben Allah korkusu bilen insanım, böyle bir şey olmadı.” Adam sürüldü yani asıl, işte bunun için söylüyorum. Şimdi, bir kanunun çıkması, 2000’li yıllardan itibaren başta Avrupa’da olmak üzere bu alanda, internet alanında bazı düzenlemeler yapılıyor olması, bunun Türkiye'ye de gelmesi meseleyi çözmüyor. Bu, bir hukuk devletinde olduğu gibi uygulanmadıktan sonra mesele işte geliyor, deminden beri anlattığım örneklerde düğümleniyor.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi ailesi olarak bu hafta yine yargının yoğun saldırısı altındaydık; bakın, yine yargının yoğun saldırısı altındaydık. En başta Sayın Genel Başkanımıza Çubuk’ta bir saldırı oldu. Bakın, bu saldırı nedir? Tasarlayarak adam öldürmeye teşebbüs, kasten yaralama, mala zarar verme, alıkoyma, tehdit, hakaret suçlarından oluşan bir sepet. Sadece Genel Başkanımız yok, milletvekillerimiz var, danışmanlar var, partililer var, hepsi saldırıya uğradı. Sonuçta, böylesine bir dava ağır ceza mahkemesinde dahi açılmadı, asliye ceza mahkemesinde açıldı ve toplamda da 67 sanık var, inek hırsızı ve arkadaşları olmak üzere ve bunların hiçbiri fiilen hapse girecek bir cezayla karşılaşmadılar. Kaldı ki kararı okudum, isteyen hukukçulara da verebilirim, 67 sanığın durumu tek tek irdelendiğinde ya birine 62’nci madde uygulanıyor ya birine hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulanıyor ya bir şekilde bölünüyor ya ceza indirimi ya 51’inci maddeye göre erteleme; böl, parçala vesaire; aman, beş yılı geçirme, içeriye girecek bir ceza olmasın. Belli ki birileri tarafından onlara o sözler verilmiş, yoksa böylesine bir hukuk garabeti yaşanmaz. Tüm devlet erkânının bulunduğu yerde ana muhalefet liderine yapılan bu saldırı cezasız kalıyorsa tüm Türkiye’nin gözü önünde, kimse Türkiye’de adaletten, hukuktan bahsedemez. Bu, şunun delilidir, ispatıdır: Bu saldırı, bu karar ve bu kararı destekleyenler esasında bu saldırının da azmettiricisi pozisyonundalardır; burası çok nettir değerli arkadaşlar, kimse kimseyi kandırmasın.

Şimdi, gelelim ikinci olaya: Bakın, emin olun, adliyeye, cezaevine gitmekten Meclisin normal yasama faaliyetine birçok arkadaşımızla birlikte gelemiyoruz. İl Başkanımızın infazını tamamlamasıyla ilgili meselede görevlendirdi partim. Bakın, gittim; sadece gözlüyoruz, ne olduğunu anlatacağım ben size. Birincisi, bir hak teslimi yapayım önce. Düzen kötü olabilir, ben kötü düzenin iyi niyetli insanlarına hakkını teslim ederim. Tüm memurlar her türlü dikkatli bir şekilde, saygılı, olması gerektiği gibi davranmıştır; bunun bir tespitini yapalım. İkincisi, normalde Bakırköy Kadın Cezaevine götürülmesi lazım ama Cumhuriyet Halk Partisi kitlesi toplanır diye son anda Silivri Cezaevine… Orada da kademeli bir trafik yoğunluğu hedefleniyor yani bizatihi memurlar tarafından yapılıyor bu, gözlerimizle gördük. Peki, oraya gidiyoruz; gittik ve İstanbul İl Başkanı, ilçe başkanları geliyor, belediye başkanları geliyor, partililer geliyor, yaklaşık birkaç bin kişilik bir kitle var. Bakın, cezaevi girişinde, daha girmeden dedi ki memurlar: “Ya, giriş, burası çok yoğun olur; sizi, kitleyi burada tutacağız; milletvekili ve avukatları öbür tarafa alacağız.” “Peki kardeşim, yolu da kapatmayalım.” “Siz burada durun.” Ne yapmak istiyorlar? İl başkanları çıkıncaya kadar bekleyecekler, bu kadar, başka hiçbir şey yok. Görüşüyoruz, “İşlemler altıya kadar biter.” deniyor, bu da tamam. İstanbul İl Sekreteri telefonla aradı -biz ön kapıda duruyoruz, onlar aşağı kapıda- diyor ki: “Buradaki memur arkadaş bize diyor ki: ‘Buradaki kitleyi buradan göndermezseniz, işlemi bitti ama biz bırakmayız.’” “Ya, arkadaş, nasıl bırakmazsınız? Tahliye olmuş.” “Bırakırız ama siz buradakileri göndermezseniz biz E6’da Karbey Tesisleri var, E6’nın kenarında, götürüp oraya bırakacağız.” Yani böyle bir şeyi ben nasıl ifade edeceğim ya? İnsan alıkoymadır bu ya, suçtur! Bakın, ne yaptım, biliyor musunuz? Bir arkadaşımız Başsavcıyı aradı, Silivri Başsavcısı “Benlik bir şey yok.” diyor. Memurlara diyoruz: “Başsavcı diyor ki: ‘Kapıda bırakılması lazım.’” “Biz Başsavcıyı dinlemeyiz, biz İçişleri Bakanlığına bağlıyız.” diyorlar. Peki, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürünü aradım, müsait değilmiş; Genel Müdür Yardımcısıyla konuştum, durumu izah ettim, “Yahu, bu olacak şey mi?” dedim. Süreç de ilerliyor. Arkadaşlarımızı arıyorum, diyorum ki: “Ya, biz bir tesise niye gidelim? Bu, tahliye olmadı mı? Cezaevi kapısı burası değil mi? Karşısında duruyorum.” Bu görüşmeleri yaparken başka bir başçavuş geldi, dedi ki: “Efendim, Karbey Tesislerine götürdük; çıktı demin siyah camlı Ford’la birlikte.” İstanbul İl Başkanı TEM’in kenarında bir tesise götürüldü. Bakın, kameralar var, yer veriyorum: Karbey Tesisleri. “Yahu, Allah aşkına bu nasıl iştir?” dedik. Gözlerine inanamaz insan yani. Orada, bir defa, cezaevinden çıkmış, tahliye olmuş bir insan, sizin tesiste onu serbest bırakmanız ne? Gittik tesise, gerçekten orada. Oradan, tesisten alındı.

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Zeynel Bey, hepimiz biliyoruz bunları, dört yıl on bir ay yirmi günle nasıl tahliye oldu? 14 Nisan 2020’de çok karşı çıktığınız İnfaz Yasası’nı anlatın da anlasınlar.

ZEYNEL EMRE (Devamla) - Doğru, bakın, biz o gün de dedik, dedik ki…

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Çok karşı çıktınız.

ZEYNEL EMRE (Devamla) – Evet, karşı çıktık.

FETİ YILDIZ (İstanbul) – İl Başkanınız iki yıl daha içerideydi.

ZEYNEL EMRE (Devamla) – Bakın, Feti Beyciğim, bizim herhangi bir partilimizin bundan yararlanıyor ya da yararlanmıyor olması ortadaki bir adaletsizliği kaldırmaz ki. Biz Ahmet’e göre, Mehmet’e göre, Zeynel’e göre hukuk istemiyoruz ki.

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Siz öyle söylediniz o zaman. “Arkadaşlarınıza göre kanun çıkarıyorsunuz.” dediniz.

ZEYNEL EMRE (Devamla) – Biz “Türkiye'de herkes, 84 milyon eşit olsun, bir olsun yani böyle bir ayrım yapmayalım.” dedik.

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Kanunların genelliğini unuttunuz. Herkes için kanunlar; bak, İl Başkanınız faydalandı.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Siz konuşun, karşılıklı olmaz.

ZEYNEL EMRE (Devamla) – Tamam, bakın, ben…

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Özür dilemeniz lazım.

ZEYNEL EMRE (Devamla) - Niye özür dileyelim? Benim o gün dediğim de şuydu: “Biz yasama organıyız, biz mahkûmlar arasında nasıl ayrım yapıyoruz?” İzah ettik, o günün konusu bu ama yine tartışırız bunu. Ama bu düzenleme başka bir şey, bakın, ikisini karıştırmayalım.

Şimdi, gelelim bir diğerine. Gittik, yine ertesi gün Sayın İmamoğlu’nun davası, yargılanıyor, adliyedeyiz bu sefer. Ne olmuş? Süleyman Soylu kendisine “ahmak” demiş, ifadeleri var, o da “Asıl ahmaklık bu seçimi iptal etmektir.” deyip “Ben o seviyeye inmeyeceğim ama bunu iptal ettirmektir.” şeklinde bir açıklama yapmış. Şimdi, biri söylediğinde serbest, hiçbir şey olmuyor; ötekininki, efendim, kamu görevlisine hakaret ve biz yine adliyedeyiz. Yani bakın, ortada eşitlik olmadan kimse hukuktan bahsedemez, hukuk devletinden bahsedemez.

Devam edelim, ben yine soruyorum hukukçulara: Ya, bir televizyon ana muhalefet partisini canlı yayında veriyor diye RTÜK tarafından ceza kesilir mi? Yani 4 tane televizyona çok yüksek ceza kesildi. Niye? Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının konuşmasını canlı olarak yayınlıyor diye ve bu çok açık, bakın, burada bir ihtilaf da yok. Yani 4 tane televizyonun suçu, Türkiye’de en çok oy almış 2’nci partinin Genel Başkanını canlı yayında dinletmek; dâhil oldukları başka hiçbir şey yok. Şimdi, bunun savunulacak ne tarafı var?

En sonuna gelelim, bizim Anayasa’mızda yine Anayasa Mahkemesinin kararlarının bağlayıcılığı yazmaz mı? Yazar, değil mi?

FETİ YILDIZ (İstanbul) – Evet.

ZEYNEL EMRE (Devamla) – Peki, Anayasa Mahkemesi kararlarına bir hâkimin uymaması ne demek? Eğer bu hâkim uymuyorsa ve böyle de örnekler varsa bunun terfisini nasıl savunacaksınız ya? Yani Adalet Bakan Yardımcılığına getiriliyor, Bakana vekâleten, Adalet Bakanına vekâleten işlemlerde bulunacak. Daha Anayasa Mahkemesi kararına uyması gerektiğini bilmiyor ve ne hikmettir ki yine -meslektaşları varsa, biliyorsa örneklerini anlatsınlar, buyursun, anlatsınlar- hiçbir adliyede bu kadar gezen bir heyet olmuş mudur? Kamuoyundaki bütün tartışmalı davalara hep aynı isim baktı. Çağlayan Adliyesinde numara değişti, başka şeye gitti. Kaç mahkemede yer değiştirdi; gitti, bütün kritik mahkemelerde karar verdi. Bir tane değil yani seyyar mahkeme gibi gezdi gezdi, karar verdi.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Aynen öyle, seyyar mahkeme başkanı!

ZEYNEL EMRE (Devamla) – Toplamda da Adalet Bakan Yardımcılığına yükseldi. Peki, değerli arkadaşlar, hukuk devletini konuşacağız değil mi? Bir diğer Bakan Yardımcısını da ben burada anlattım, yine Adalet Bakan Yardımcısı. O da Sezgin Baran Korkmaz dosyasına bakmış; önce mal varlığına tedbir koymuş, şüphelilere yurt dışı çıkış yasağı koymuş, mal varlığında tedbir var; bir ay sonra o işlemi kaldırmış, bir ay sonra tekrar aynı işlemi koymuş. “Ne değişti?” dediğinde, bir şey bulamıyorsun raporlarda. O da peşine gitti Adalet Bakan Yardımcısı oldu.

Demek ki ortada net bir şey var: Hukuk devleti olmanın gereğini çoktan yitirmiş bir Hükûmet var, destekçileri var. Burada, bu saatten sonra, AKP yolsuzluğun, yasakların, yalanların, yokluğun sembolü hâline gelmiştir. Dolayısıyla, bu yol, yol değildir değerli arkadaşlar, bu yoldan dönün. Her gün uyanıyoruz, bir zam; bir uyanıyoruz, sansür haberi; bir uyanıyoruz, baskı haberi. Türkiye’nin böyle gidecek bir yeri yoktur.

Ben inanıyorum vatandaşlarıma, vicdanlarına inanıyorum; yaşanılan onca olaydan sonra önümüzdeki ilk seçimde Türkiye bu iktidardan kurtulacaktır ve gerçekten demokratik bir iktidarla başarıyla yönetilecektir diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teklifin tümü üzerinde siyasi parti grupları adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.

Tümü üzerinde şahsı adına ilk konuşmacı Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül.

Buyurun Sayın Bülbül. (CHP sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi” denilen, 2018’de yürürlüğe giren sistemde “Kuvvetler ayrılığı; yasama, yürütme ve yargının birbirinden ayrılması kuvvetlendirilecek.” denilmişti. Bu konuda açıkça “Artık Mecliste milletvekilleri yasa teklifinde bulunacak, yasa teklifleri çıkacak; artık bu kuvvetlerin birbirinden ayrı olarak işlevleri yürürlüğe girecek.” denilmişti. Ne oldu? Nitelikli bir yasama mı oldu? Hayır arkadaşlar, nitelikli bir yasama olmadı. Sarayda kurullar var; Hukuk Kurulu, Kültür Kurulu, Turizm Kurulu. Bu kurullarda hazırlanan yasa teklifleri doğrudan doğruya komisyonlara geldi, komisyonlarda hemen hemen virgülü değişmeden ve düzen değiştirilmeden doğrudan Genel Kurula geldi. Aynı şekilde bu yasa teklifi de böyle.

Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi de -5 maddelik kanun teklifi- Adalet Komisyonuna geldiği zaman biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak itirazlarımızı öne sürdük, dedik ki: Siz daha önce baroları böldünüz “çoklu baro” adı altında, baroları 2’ye ayırdınız ve bu, başarıya ulaşmadı. Şimdi ne yapıyorsunuz? Siz bu kanun değişikliğiyle yamalı bohça gibi, nitelikli bir yasamayı önümüze koymuyorsunuz. Sizin yaptığınız olay şu: Esas, burada baroları bölmüyorsunuz, barolara kaynak sağlamıyorsunuz; kendi oluşturduğunuz 2’nci barolara “kaynak sağlama” adı altında bu yasa teklifini getiriyorsunuz ama vatandaşı bölüyorsunuz arkadaşlar, vatandaşı bölüyorsunuz; böyle şey olabilir mi? 54 bin üyesi olan İstanbul Barosuna 20 milyon lira para ayırıyorsunuz -adli yardıma- ve 2.500 üyesi olan İstanbul 2 No.lu Barosuna ise 4,5 milyon para ayırıyorsunuz. Bursa Barosunda 5 bin avukat var, 5 bin avukatın bulunduğu yerde ise 4,2 milyon lira para ayırıyorsunuz. Amacınız şu: Baroları böldünüz, kendi oluşturduğunuz barolara maddi kaynak aktaracaksınız. Vatandaş ne yapacak? Tabii ki işinin daha iyi yürümesi amacıyla gidecek, 2’nci baroya başvuracak. Ne olacak? Vatandaşı da böleceksiniz, burada büyük tehlike bu; vatandaşı bölmek, parçalamak. Bu en büyük tehlike. Hukuk adına yapıyorsunuz bunu, hukuk adına yapılan işlemde sonuç ne oluyor? Hukuk devleti yapısı tamamen ortadan kalkıyor, demokrasi ve özgürlükler ise ortadan kalkıyor.

Arkadaşlar, bu ucube sistemle Türkiye’de anayasal hak ve özgürlüklerimiz tamamen kullanılamaz hâle geldi. Bakıyorum şimdi Anayasa’ya, anayasal birçok hak ve özgürlüklerimiz var. Bu hak ve özgürlüklerin hangisini kullanıyoruz arkadaşlar, ifade özgürlüğünü mü kullanıyoruz? Hangisini kullanıyoruz, toplantı, gösteri ve yürüyüş hakkını mı kullanıyoruz? Hangisini kullanıyoruz, basın özgürlüğünü mü kullanıyoruz? Hiçbirini kullanamıyoruz. Anayasal hak ve özgürlükleri kullanmadıktan sonra, hukuk devletinin vatandaşa vermiş olduğu hak arama özgürlüğünü kullanmadıktan sonra bu demokrasi dışı, özgürlük dışı tutumlardan vatandaşın gelecekle ilgili ne beklentisi olabilir? Hiçbir beklentisi olmaz. Ne olur? Aydın’da 4.500 kişilik cezaevi yaparsınız. Ne olur? 36 yeni cezaevi için 2022 bütçesinden para ayırırsınız. Ne olur? “Millet bahçesi” adı altında, Türkiye’nin yıllardan beri belirli noktalara gelmiş cumhuriyet kazanımlarını yok edersiniz.

Arkadaşlar, artık bu iktidarın verebileceği bir şey kalmadı. Ufkunda 2 şey var: Ya millet bahçesi yapacaklar ya da cezaevi yapacaklar. Ayırmışlar cezaevi bütçesini, ayırmışlar millet bahçesi bütçesini; ya, vatandaş inliyor arkadaşlar, vatandaş inliyor! Her gün zam olabilir mi; benzine zam, mazota zam, ekmeğe zam!

Aydın’da ekmek 4 lira olmuş arkadaşlar, artık simit 4 lira. Önünü göremiyor vatandaş, çiftçi önünü göremiyor. Tarımsal sulamada kullandıkları elektriğe bugün gelen yüzde 15’lik zamla artık vatandaş üretemeyecek, çiftçi üretemeyecek. Üretim yok, hukuk devleti yok, demokrasi yok, özgürlükler yok! Ne var? Korku iklimi var. Korku iklimiyle ne yapıyorsunuz? Böyle güvenlikçi politikalarla savunma hakkını kullanan avukatları belirli çerçevede ekonomik sıkıntılarla bir arada bırakıyorsunuz.

165 bin avukat var, sizin yirmi seneden beri hukuk fakültesi sayısı artık avukat enflasyonuyla bire bir gitmeye başladı. Ne olacak? 165 bin avukatın 50 bini işçi avukatı arkadaşlar. Getirdiğiniz bu yasa teklifiyle işçi avukatların, asgari ücretin altında çalışan avukatların hangi sosyal, ekonomik derdine çare buluyorsunuz? CMK ücretlerini asgari ücret düzeyinde mi düzenliyorsunuz? Yani adli yardım paralarını, iki yıldan beri alamadıkları adli yardım paralarını “Buyurun, alın.” mı diyorsunuz? Arkadaşlar, avukatları ekonomik sıkıntılarla baş başa bırakıyorsunuz.

Bu ne biliyor musunuz? 12 Eylül faşizminin getirdiği sonuçlar bunlar. 12 Eylül faşizmiyle beraber ne geldi? Üniversiteler artık bilimsel çalışmaları yapamaz hâle geldi, avukatlar ekonomik sorunlarından dolayı, STK’ler, demokratik kitle örgütleri artık sorunlarını çözemez hâle geldiler; insanlar ekonomik sorunlarla uğraşsınlar, başka sorunlarla uğraşmasınlar. “O işleri biz biliriz.” diyorsunuz. “Ekonomiyi biz biliriz.” “Özgürlükleri biz biliriz.” “Her şeyi biz biliriz.” diyorsunuz ve ondan sonra bu korku ikliminde bizim sesimizi çıkarmamamızı istiyorsunuz. Ama ne yaparsanız boş arkadaşlar, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Türkiye’de Millet İttifakı’yla birlikte demokrasiyi de getireceğiz, özgürlükleri de getireceğiz, anayasal hak ve özgürlüklerin vatandaş tarafından kullanılmasını getireceğiz. (CHP sıralarından alkışlar) Yok öyle bir şey, yok öyle bir şey.

Arkadaşlar, biz, bu salı günü Genel Başkanımızın Çubuk'taki davasına katıldık. Çubuk’taki dava -yani ben otuz yıllık bir avukatım, ceza avukatıyım- içler acısı bir durum. Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanına bir linç girişimi var, milletvekili arkadaşlara linç girişimi var, o girişiminden dolayı açılan dava bir, asliye cezada açılıyor; iki, adam öldürmeye teşebbüsten açılmıyor ve üç, hükmün açıklanmasının ertelenmesi ve erteleme kararı veriliyor. Bir tek tutuklamaya sevk yok arkadaşlar, bir tek tutuklamaya sevk yok ama Sayın Cumhurbaşkanına yönelik bir “tweet” atıldığı zaman, vatandaş tutuklanıyor; böyle çifte standart olmaz. Salı günü Çubuk’taydık, verilen karar yargının bir kara lekesiydi.

Dün Anadolu Adliyesindeydik, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu hakkında açılan bir davaya katıldık. Mahkeme korkuyor, hâkim korkuyor, savcı korkuyor; “Ne karar vereyim acaba? Saraydan ne gelecek, başıma ne iş gelecek?” diye korkuyor.

Bugün de İstanbul'da Canan Kaftancıoğlu'nun Cumhurbaşkanına hakaret ve kamu görevlisine hakaret hakkındaki davasındaydık.

Biz davalarla uğraşıyoruz, ana muhalefet partisi milletvekilleri, ana muhalefet partisinin hukukçuları artık mahkeme mahkeme geziyor. Ama biz diyoruz ki: Sizi mahkeme mahkeme gezdirmeyeceğiz, hukuk devletini getireceğiz, özgürlükleri getireceğiz, sizin adil yargılanma hakkını kullanmanızı sağlayacağız arkadaşlar. Buna söz veriyoruz, buna söz veriyoruz çünkü önümüzdeki seçimlerde büyük bir ihtimalle sandıktan çıkamayacaksınız, Millet İttifakı olarak seçimleri kazanacağız, Türkiye’yi normalleştireceğiz arkadaşlar. Türkiye'nin normalleşmesi gerekiyor, Türkiye'de hukuk devletinin kurulması gerekiyor. Türkiye'de hukuk devleti kurulmadan yabancı sermaye de gelmez, sermaye yatırımları da olmaz. Millet kaçıyor. Bugün beyin göçüyle ilgili burada bir araştırma önergemiz oldu. Ne oldu? Reddedildi. Arkadaşlar, ben iki haftadan beri yurt dışındayım. Gençleri görüyorum, giden gençleri görüyorum, beyinleri görüyorum. Artık Avrupa'ya emek gücü gitmiyor, beyin göçü var. Çocuklarımızın hiçbiri Türkiye'de yaşamak istemiyor. “İmkânınız olsa yurt dışında yaşamak ister misiniz?” sorusuna MHP'li ve AKP'li gençler, oy veren gençler “Biz de yurt dışında yaşamak istiyoruz.” diyor. Bunları görmüyor musunuz arkadaşlar?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Yok. Bırak, işine bak sen!

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Memleketi ne hâle getirdiniz. Memleketi yaşanmaz hâle getirdiniz. Bu memlekette özgürlükler, haklar, ekonomik haklar sağlanmadığı sürece -siz zaten Abbas yolcusunuz- gideceksiniz bunları sağlayacak iktidar gelecek; o da Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olacak, o da Millet İttifakı'yla beraber gelecek, iktidar olacak arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, sorunlar çok, sorunlar çok. Sorunlar çok ama yani anlatıyoruz, tersine gidiyorsunuz. Yahu, arkadaşlar, Adalet Bakanı değişti, Adalet Bakanı değişmeden önce SBK -Sezgin Baran Korkmaz- konusunda, yurt dışına çıkış yasağının kaldırılmasında ve aynı zamanda mal varlığı tedbirinin kaldırılmasında talebi bulunan İstanbul Başsavcı Vekili Hasan Yılmaz şu anda Bakan Yardımcısı. Ben bizzat Hasan Yılmaz hakkında bu konuda yapmış olduğu suç teşkil eden işlemden dolayı suç duyurusunda bulundum. Bir sene oldu, herhangi bir cevap yok. “Hasan Yılmaz orada oturamaz.” dedim ama sizin bir özelliğiniz var, siz kendinize yönelik işlem yapan hâkim, savcıları alıyorsunuz, iktidara destek veren hâkim ve savcıları -çünkü saray yargısı var, saray yargısıyla yapılan işler var- getiriyorsunuz, koruma altına alıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) – Şimdi de sabah kalktık bir baktık yani inanamadık. Akın Gürlek; ÇHD davası, Sözcü davası, arkasından Canan Kaftancıoğlu davası, Demirtaş davası, dava, dava, dava.. Gezici heyetti, 17, 34... Çağlayan Adliyesi’nde geziyordu, ne oldu? Almışsınız, getirmişsiniz, Bakan Yardımcısı yapmışsınız. Ya, bu vatandaş, ağır ceza reisi değil miydi? Bu vatandaş üç yıldan beri, dört yıldan beri Türk milleti adına, hukuk adına karar vermiyor muydu? Bakan Yardımcısı ne demek? Bakan Yardımcısı demek yürütme demek. Demek ki siz yasamada sizin saray yargısını kullanan kişiye koruma sağladınız. Yok öyle bir şey arkadaşlar. Akın Gürlek de Hasan Yılmaz da ve bunun gibi karar verenler de geçmiş dönemlerde olduğu gibi, Zekeriya Özler de olduğu gibi yargılanacaklar, hesap verecekler, hiçbir yere kaçamayacaklar; hukuk devletinde hesap verecekler, adil yargılanma hakkında hesap verecekler. Biz ülkemize, vatandaşlarımıza söz veriyoruz: Hukuk devletini getireceğiz, adil yargılanma hakkını getireceğiz, özgürlüğü böyle getireceğiz.

Teşekkür ederim arkadaşlar.(CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Erkan Bey, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

36.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün 328 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bülbül, konuşmasında AK PARTİ’ye, MHP'ye oy veren gençlerin de yurt dışında yaşamak istediği, ülkede yaşamak istemediği anlamına gelen ifadelerde bulundu, bunu kesinlikle reddediyoruz.

Milliyetçi Hareket Partili, Türk milliyetçisi ülkücü gençler “önce ülkem ve milletim; sonra partim ve ben” anlayışına sahiptirler ve can feda bir şekilde ülkesi, milleti için çalışan ve çalışmak isteyen gençlerdir ve Türk gençliğinin ilgisi yurt dışından ziyade TEKNOFEST’lerdedir, AR-GE çalışmalarındadır, teknoparklardadır. Türkiye'nin gerçekleştirdiği teknoloji hamlelerinde yüzbinlerce gencimizin yönü Türkiye'ye yöneliktir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ayrıca bu beyin göçü meselesi -ben çok iyi hatırlarım- 1960’lı, 70’li yılların en büyük tartışmalarından biridir ve özellikle son birkaç yıldır da bu son derece abartılı bir propaganda hâline getirilmiştir. Buna ilişkin ne kadar kurgu videolar hazırlandığını da biliyoruz ve bu kurgu videolara figüranlık yapan oyuncuların da kimlere hizmet ettiğini, hangi odaklara mensup olduklarını da biliyoruz. Bu, abartılı bir propagandadır. Türk gençliği, ülkesinde yaşamak, ülkesinde iş, aş ve meslek sahibi olmak istemektedir.

Şunu da biliyoruz ki: Son yıllarda bilhassa mesleki eğitimde yapılan hamleler önümüzdeki kısa dönemde semeresini de vermeye başlayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Mesela, Özel Manisa Organize Sanayi Bölgesi Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi, Türkiye'nin dışında dünyaya da örnek olabilecek bir meslek lisesidir ve bu modeller de çoğalmaya ve çoğaltılmaya başlamıştır.

Kısaca bunları ifade ederek görüşlerimizi belirtmek istedim.

Teşekkür ederim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkoç.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Kayıtlara geçsin diye söylüyorum: Grup Başkan Vekili 60’lı yıllarda daha 10’lu yaşlarda falandı, o yüzden çok iyi, net hatırlayamıyordur onları.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ama Sayın Başkan…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bildiğim kadarıyla 61’li falan kendisi.

BAŞKAN – Buyurun.

37.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un yerinden sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Efendim, ben 1961 doğumluyum.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – “Çok iyi hatırlıyorum.” deyince…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Lütfen sözümü kesmeyin.

Ben 1970 ve 1971’li yıllardan itibaren yani 10 yaşımdan bu yana Türkiye’deki bütün siyasi gelişmeleri etap etap takip etmiş ve geçmiş yakın tarihimizi de çok iyi okumuş bir kişiyim. O nedenle ben 60’lı yılları da bilirim, 50’li yılları da bilirim, 40’lı yılları da bilirim, 30’lu yılları da bilirim, 20’li yılları da bilirim ve 1800’lü yılları da iyi bildiğim kanaatindeyim. Dolayısıyla, illa o dönemde yaşamak da gerekmiyor Sayın Başkan.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, yine kayıtlara geçsin diye söylüyorum: Hafızası bu kadar kuvvetliyse Esin Hanım’ın bu kürsüden “Beyin göçü engellensin.” diye yaptığı konuşmayı çok net hatırlıyordur. Değil mi efendim?

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Evet, çok net… Ne olduğunu biliyoruz yani.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Onun için, kendi milletvekillerinizi de dinleyin.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ama “MHP’ye oy veren gençler” dedi; o yanlış, o yanlış.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Onu da hatırlamanız lazım.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Denizli Milletvekili Cahit Özkan ve 44 Milletvekilinin Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4364) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 328) (Devam)

BAŞKAN – Tümü üzerinde şahsı adına ikinci konuşmacı Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya.

Buyurun Sayın Kaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OĞUZHAN KAYA (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 328 sıra sayılı Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin tümü üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle aziz Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Teklif, yürürlük ve yürütme maddesiyle birlikte 5 maddeden oluşmaktadır. Maddelerden kısaca bahsetmek istersek: 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 16’ncı maddesine eklenen ikinci fıkrayla avukat stajyerlerinin sigortalı olarak herhangi bir işte çalışmasının fiilen avukatlık stajının yapılmasına engel oluşturmayacağı açıkça hükme bağlanmaktadır. Bu kapsamda, işin, avukatlık stajının fiilen yapılmasına engel olmaması gerekmektedir.

Yine, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 16’ncı maddesine eklenen üçüncü fıkrayla kamu kurum ve kuruluşlarının kadro ve pozisyonlarında görev yapanların avukatlık stajını yapabilmeleri kolaylaştırılmakta ve bu kapsamda bu kişilere avukatlık stajı süresi boyunca aylıksız veya ücretsiz izin verilmesi özel olarak hüküm altına alınmaktadır. Bu kişiler staj süresince de yıllık izin haklarını da kullanabileceklerdir.

Yine, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 177’nci maddesinin ikinci fıkrasında yapılan değişiklikle 1’den fazla baronun bulunduğu illerde vatandaşlara adli yardım hizmetinin daha kaliteli sunulabilmesi amacıyla yönetimleri ve işleyişleri birbirinden farklı, bağımsız olmak üzere her bir baronun adli yardım bürosunun oluşturulabilmesine imkân sağlanmaktadır. Ayrıca, yargı mercilerinin talebi üzerine yapılacak görevlendirmelerin Türkiye Barolar Birliği tarafından oluşturulacak elektronik bilişim sistemi üzerinden ve o ildeki avukatlar arasında eşitlik gözetilerek yapılacağı hükme bağlanmaktadır. Böylece yapılacak görevlendirmeler elektronik ortamda tek noktada bir araya getirilerek avukatlar arasındaki eşitliğin sağlanması noktasındaki olası hatalar önlenebilecektir.

Yine, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 180’inci maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen cümleyle münhasıran adli yardım hizmetleri için kullanılmak üzere Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından Türkiye Barolar Birliğine gönderilen ödenek ve bunun barolar arasındaki dağıtımı ne şekilde olacak, bu hükme bağlanmaktadır. Buna göre, ödenekten gönderilen paraların barolar arasında dağıtımında puanlama esas alınacaktır. Puanlamada öncelikle her baroya 5 temel puan verilecektir. Bu temel puanlamaya, 5 puana ilaveten 2 temel unsur esas alınarak, başka bir ifadeyle baroların üye sayıları ve il nüfusları baz alınarak bu para dağıtılacaktır. Bu hâlde baroya kayıtlı olan her 50 üye avukat için 1 puan, il nüfusu esas alınarak 5 bin nüfus için 1 puan verilecek ve bu baroların puanına eklenecektir. Birden fazla baronun bulunduğu illerde ise her 5 bin nüfus için tespit edilecek toplam puanın yüzde 40’ı her 2 baroya da eşit olarak dağıtılacak, kalan puan ise ilde levhaya kayıtlı toplam avukat sayısına bölündükten sonra elde edilen rakam her baronun üye sayısına çarpımı sonucu elde edilecek puana göre dağıtılacaktır.

Değerli Başkan, kıymetli milletvekilleri; son yıllarda avukatlık mesleğine ilişkin birçok yasal düzenleme ve avukatların lehine düzenleme yapıldı. Bunlardan da bahsedecek olursak; Pasaport Kanunu'nun 14’üncü maddesinde yapılan düzenlemeyle avukatlara da özel damgalı, hususi damgalı pasaport edinme hakkı tanıdık. Yine, Avukatlık Kanunu’nun 59’uncu maddesinde yapılan düzenlemeyle Türkiye Barolar Birliği ya da baroların organlarında görev yapan avukatların görevleri nedeniyle işlediği suçlardan yargılanmalarında Yargıtay temyiz yolunu getirdik. Yine, 7249 sayılı Kanun’un 12’nci maddesiyle 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun “Baro keseneği” başlıklı fıkrasına ekleme yaparak avukatlığa yeni başlayanların beş yıl süreyle yarı oranında baro keseneği ödemesini getirdik.

Yine, Avukatlık Kanunu’nda yapılan değişikle “Avukatlığa kabulde engeller” başlıklı maddedeki “kovuşturma altında bulunması” ibaresini “dolayı hakkında kamu davası açılmış olması” şeklinde değiştirdik, dolayısıyla avukatlık mesleğine başlamayı da bu anlamda kolaylaştırmış olduk.

Yine, Avukatlık Kanunu’nda birtakım işlerde KDV oranlarını düzenledik, yüzde 18’den yüzde 8’e düşürdük. İş uyuşmazlıklarında, tüketici uyuşmazlıklarında, aile mahkemelerinde, vesayet davalarında, ilamlı icralarda ve bunun yanında birçok değişiklik, yine, meslek sınavlarına ve hukuk fakültelerine girişteki yüzdelik dilimi düşürerek avukatlık mesleğinin geleceğine ilişkin çalışmalar yaptık.

Ben bu kanun teklifinin de hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teklifin tümü üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:19.36

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.37

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 98’inci Birleşiminin Üçüncü oturumunu açıyorum.

328 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan 127 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlıyoruz.

3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un İslam İşbirliği Teşkilatı Polis İşbirliği ve Koordinasyon Merkezi Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2034) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 127)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan 313 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlıyoruz.

4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayinde Gizlilik Dereceli Bilgilerin Karşılıklı Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/4161) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 313)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonların bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 7 Haziran 2022 Salı günü saat 15.00’te toplamak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.38



(X) 335 S. Sayılı Basmayazı 26/5/2022 tarihli 95’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 328 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.