TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                           96’ıncı Birleşim

                                                                                       31 Mayıs 2022 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş’ın, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 100’üncü yıl kutlamalarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ın, şeker ithalatına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Şanlıurfa Milletvekili Halil Özşavlı’nın, İsveç’te terör örgütü PKK varlığına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, olası Suriye operasyonu öncesinde Türk Silahlı Kuvvetlerine başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

2.- Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’ün, mesai saatleri dikkate alınarak Kırıkkale-Ankara hattı olarak banliyö seferlerinin yeniden başlatılması gerektiğine ilişkin açıklaması

3.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, un fiyatlarındaki artışa ilişkin açıklaması

4.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, 2009 yılından beri güncellenmeyen ilaç fiyat kararnamesine ilişkin açıklaması

5.- Kütahya Milletvekili İshak Gazel’in, 2-4 Haziran tarihlerinde Kütahya’da düzenlenecek olan Aizanoi Film Festivali’ne ilişkin açıklaması

6.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, ormanları korumak için piknik alanlarında dikkat edilmesi gereken hususlara ilişkin açıklaması

7.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, TEKNOFEST’in Azerbaycan’ın 104’üncü kuruluş yıl dönümü nedeniyle Bakü’de yapılmasına ilişkin açıklaması

8.- Sivas Milletvekili Semiha Ekinci’nin, Ziraat Türkiye Kupası’nın sahibi Demir Grup Sivasspor’u bir kez daha kutladığına ve CHP’li Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın AK PARTİ’li kadın Belediye Meclisi üyesine karşı sarf ettiği ifadelere ilişkin açıklaması

9.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Tümgeneral Aydoğan Aydın’ın şehadet yıl dönümüne ilişkin açıklaması

10.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, İstanbul’un fethinin 569’uncu yıl dönümüne ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Ayasofya Camisi’nin tekrar ibadete açılmasına ilişkin açıklaması

11.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, İstanbul’un fethine ve Türkiye Kupası’nı kazanan Sivasspor’u tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

12.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, Çarşıbaşılı balıkçıların sorunlarına ilişkin açıklaması

13.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, dezenformasyonla mücadele için hazırlanan yasa teklifinin acilen geri çekilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

14.- Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer’in, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na yönelik açılan kapatma davasına ilişkin açıklaması

15.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, Ordu’nun kırsal mahallelerinin su sorununa ilişkin açıklaması

16.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, AKP iktidarının enflasyonu bilerek, isteyerek büyüttüğüne ilişkin açıklaması

17.- Niğde Milletvekili Selim Gültekin’in, Niğde organize sanayi bölgelerine kazandırılan fabrikalara ilişkin açıklaması

18.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, 31 Mayıs Dünya Sigara İçmeme Günü’ne ilişkin açıklaması

19.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, 2022 yılı itibarıyla AK PARTİ Hükûmetinin lideri Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde gerçekleştirdiği çalışmalara ilişkin açıklaması

20.- Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün, Esenler Belediyesinin Ana Meryem Türbesi’ni yıkmasına ilişkin açıklaması

21.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Hatay Ayakkabıcılar İhtisas Sanayi Sitesi’nin bir an önce bitirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

22.- Bolu Milletvekili Arzu Aydın’ın, Bolu Belediye Başkanının AK PARTİ’li kadın Belediye Meclisi üyesine karşı sarf ettiği ifadelere ilişkin açıklaması

23.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserinin Çin’in davetiyle Doğu Türkistan’a yaptığı ziyarete ilişkin açıklaması

24.- Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş’in, Mehmet Zeki Çelebi’nin çalınan tabutuna ilişkin açıklaması

25.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Azerbaycan’ın 104’üncü kuruluş yıl dönümüne, Pençe-Kilit Operasyonu’nda şehit olan askerlere, Fransa’nın Marsilya kenti yakınlarında PKK yandaşlarının “festival” adı altında düzenlediği görüntüleri şiddetle, nefretle kınadığına ve Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının yürüttüğü dış politikaya ilişkin açıklaması

26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Pençe-Kilit Operasyonu’nda şehit olan askerlere, terörle mücadeye, 26-29 Mayıs tarihleri arasında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen TEKNOFEST’in önemine ve Azerbaycan’ın Bağımsızlık Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

27.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Pençe-Kilit Operasyonu’nda şehit düşen askerlere,  haksız Gezi tutuklamalarına, sonuçlanan Çubuk davasına ve Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ne ilişkin açıklaması

28.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, 28 Mayıs Azerbaycan’ın Bağımsızlık Günü kutlamalarına, Pençe-Kilit Operasyonu’nda şehit olan askerlere ve Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

29.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Türk yargısının bağımsız ve tarafsız olmadığına, HDP’ye yönelik operasyonlara, iktidarın kadınları susturamayacağına, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmasıyla ilgili yaptığı açıklamaya, İstanbul’da düzenlenen Tecrit Siyasetine Karşı Barış Hakkı Konferansı’na, TÜİK verilerinin ülke gerçeklerini yansıtmadığına, Saros Gönüllülerinin taleplerine ve iktidarların insanların yaşam biçimlerine müdahale edemeyeceğine ilişkin açıklaması

31.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, buğday taban fiyatının bir an önce açıklanması gerektiğine ilişkin açıklaması

32.- Tokat Milletvekili Yücel Bulut’un, Tokat’ta dolu ve fırtına sonucu meydana gelen hasara ilişkin açıklaması

33.- Muş Milletvekili Şevin Coşkun’un, Batman’da yapılan ev baskınlarına ilişkin açıklaması

34.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, Ordu Milletvekili Ergün Taşcı’nın İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

35.- Amasya Milletvekili Hasan Çilez’in, Tokat’ın Turhal ilçesinde geçirdiği trafik kazası sonucu yaşamını yitiren CHP Amasya İl Gençlik Kolları Başkanı Emre Can Bağ’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

36.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

37.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

38.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

39.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kırıklar Cezaevinde ölüm orucunda olan tutuklu Onur Yılmaz’a ve Adli Tıp Kurumunun bir infaz makamına dönüşmesine ilişkin açıklaması

40.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, RTÜK’ün Tele 1, Halk TV ve KRT’ye verdiği cezaya ve yurt sorunu nedeniyle hayatını kaybeden tüm çocukların vebalinin iktidarın üzerinde olduğuna ilişkin açıklaması

41.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, sığınmacılara yönelik nefret olaylarına ilişkin açıklaması

42.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, İstanbul’un fethinin 569’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

43.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’nun, Türkiye Kupası’nı kazanan Sivasspor’u tebrik ettiğine ve Sivas’taki eğitim kurumlarında yaşanan dönüşüme ilişkin açıklaması

44.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, TÜİK verilerinin tartışmaya açık hâle geldiğine ilişkin açıklaması

45.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, Nevşehir’in doğal gaz sorununa ilişkin açıklaması

46.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, bugün açıklanan TÜİK verilerine ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK) üyelerinden müteşekkil bir heyetin Avrupa Parlamentosu üyeleriyle görüşmelerde bulunmak üzere 9-11 Mayıs 2022 tarihlerinde Brüksel’e bir ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin tezkeresi (3/1959)

 

B) Önergeler

1.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, (2/3181) esas numaralı Türk Bayrağı Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/171)

 

C) Duyurular

1.- Başkanlıkça, (10/1428, 2953, 3030, 3049, 3330, 3757, 4665, 4850, 5742, 5743, 5980, 5981, 5982, 5983, 5984, 5985, 5986, 5987, 5988, 5989, 5990, 5991, 5992, 5993, 5994, 5995, 5996, 5997, 5998, 5999) esas numaralı Yaşlıların Hayatın Çeşitli Alanlarında Yaşadıkları Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerini yapmak üzere toplanacakları gün, saat ve yere ilişkin duyuru

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, Ordu ilinde yürütülen siyanürle altın arama faaliyetlerinin zararlarının tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 6/5/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Mayıs 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Gezi davasındaki ağır cezasızlıkların yol açtığı adaletsizliğin araştırılması amacıyla 31/5/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Mayıs 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, TÜRGEV, ENSAR ve TURKEN gibi vakıflara, gerek özel ve kamu kurum ve kuruluşlarının gerek yerel yönetimlerin bağış ve hibe adı altında aktardığı kaynak ve kullandırılan kamu olanaklarının boyutunun ortaya çıkarılması amacıyla 31/5/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Mayıs 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VIII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlara Üye Seçimi

1.- (10/1428, 2953, 3030, 3049, 3330, 3757, 4665, 4850, 5742, 5743, 5980, 5981, 5982, 5983, 5984, 5985, 5986, 5987, 5988, 5989, 5990, 5991, 5992, 5993, 5994, 5995, 5996, 5997, 5998, 5999) esas numaralı Yaşlıların Hayatın Çeşitli Alanlarında Yaşadıkları Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine seçim

 

IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Âşık Veysel’in Türkiye olduğuna ilişkin konuşması

 

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Cihat Sezal ve Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu Ban ile 37 Milletvekilinin Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4441) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 335) (x) 335 S. Sayılı Basmayazı 26/5/2022 tarihli 95'inci Birleşim Tutanağı'na eklidir.

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un İslam İşbirliği Teşkilatı Polis İşbirliği ve Koordinasyon Merkezi Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2034) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 127)

3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayinde Gizlilik Dereceli Bilgilerin Karşılıklı Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/4161) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 313)

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’nun, Bakanlığın dernek ve vakıflar ile imzalamış olduğu protokol sayısına,

- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Sakarya ilinde Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait binaların depreme karşı dayanıklılığına,

Giresun ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna,

İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in cevabı (7/63963), (7/64028), (7/64029)

2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, 2018-2022 yılları arasında Bakanlık bütçesi ya da AB programları çerçevesinde Sivas için hazırlanan projelere ve ile yapılan yatırımlara,

Bolu ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna,

Afyonkarahisar ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna,

İlişkin soruları ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in cevabı (7/64004), (7/64005), (7/64006)

3.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, 2018-2022 yılları arasında Bakanlık bütçesi ya da AB programları çerçevesinde Denizli için hazırlanan projelere ve ile yapılan yatırımlara,

- Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü’nün, Erzurum’da görevli bazı öğretmenler hakkında yürütülen soruşturmanın akıbetine,

- Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün, Mersin’de bir öğretmenin görev yerinin değiştirilmesiyle ilgili iddialara,

- Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in, Mersin’de bir öğretmenin görev yerinin değiştirilmesiyle ilgili iddialara,

İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in cevabı (7/64027), (7/64116), (7/64420), (7/64424)

4.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Kahramanmaraş ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in cevabı (7/64030)

5.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Tunceli ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna,

- Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya’nın, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleriyle ilgili çeşitli verilere,

- Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün, Antalya’nın Kepez ilçesinde bir okul müdürü hakkındaki iddialara,

İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in cevabı (7/64032), (7/64115), (7/64194)

31 Mayıs 2022 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96’ncı Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını görevli personel aracılığıyla, verilen süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını ve salondan ayrılmamalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 100’üncü yıl kutlamaları hakkında söz isteyen Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş’a aittir.

Buyurun Sayın Erbaş. (MHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş’ın, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 100’üncü yıl kutlamalarına ilişkin gündem dışı konuşması

AHMET ERBAŞ (Kütahya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Kütahya’da yapılacak 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 100’üncü yıl kutlamalarıyla ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Sultan Alparslan’ın 1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Anadolu’nun Türk ordularına ve Türk milletine açıldığı, bu toprakların vatan olduğu yılların hemen ardından, 1074 yılında Türk toprağı olan Kütahya, Türk milletinin yaklaşık bin yıldır kadim topraklarından biridir.

Kütahya merhamet demektir, Kütahya gurur demektir, Kütahya tarih demektir, Kütahya Anadolu irfanı demektir, en önemlisi de Kütahya şehit kanı demektir. Kütahyalılar, Dumlupınar’da Bursa yolunu soran Yunan komutanını ve 7 bin Yunan askerini Türk askerlerinin olduğu yere yönlendiren 14 yaşındaki Sakatların İsmail’in torunlarıdır; Kütahyalılar, Kuvayımilliye komutanları Sadık Bey’in, Emin Bey’in, Hacı Mehmet Bey’in, Simavlı Mehmet Efe’nin, Şaphaneli Tüfekçi Ethem Bey’in, Tavşanlılı İsmail Bey’in, Gedizli Ali Haydar Bey’in torunlarıdır; Kütahyalılar, Balkanlarda, Galiçya’da, Hicaz’da, Yemen’de savaştıktan sonra Büyük Taarruz’da oğlunun kollarında şehit olan Kara Ali Çavuş’un torunlarıdır; babası kollarında şehit olan, kendisi de yedi gün sonra İzmir’e girerken şehit olan Mehmet Onbaşı’nın torunlarıdır. Değerli vekillerim, bu resmi, bu heykeli biliyorsunuzdur, şu anda Dumlupınar’daki, biraz önce anlattığım hikâye budur, baba oğulun şehit olduğu yerin hikâyesidir. İşte, bu şehitlerimizin kahraman torunlarıdır Kütahyalılar.

Değerli milletvekilleri, yedi düvele kafa tutan o kahramanların torunları bugün, çinide, seramikte, porselende, camda, mermerde, madende, yedek parçada, makine aksamında, kirazda, vişnede, leblebide ve tekstilde Avrupa’ya kafa tutuyorlar. Yüzyıl önce şehit kanlarıyla kazandığımız topraklardan şimdi güzellikler fışkırıyor. Mevcut 7 organize sanayi bölgemizde isimsiz kahraman sanayicilerimiz yaklaşık 30 bin vatandaşımıza istihdam sağlamaktadır. Yeni kurulan Zafer Organize Sanayi Bölgesi’yle birlikte istihdam sayısı 50 bine ulaşacaktır. Sanayicilerimiz yalnızca geçen ay 192 milyon dolarlık ihracat yapmışlardır; hedefimiz yıl sonunda 750 milyon dolardır.

Kurtuluş Savaşı'nın en kanlı çarpışmalarına sahne olan Emet ve Hisarcık şimdi dünya bor piyasasını elinde tutuyor. İşlenmiş mamullerle beraber bu yılki hedefimiz bor madeninde 1 milyar dolardır.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz için olduğu gibi Kütahya için de 2022 çok önemli bir yıldır çünkü Kurtuluş Savaşı’mızın 100’üncü yılıdır. Nasıl ki İkinci Dünya Savaşı'nda çok önem arz eden Normandiya Çıkarması için her yıl etkinlikler yapılıyor ve bu etkinliklere devlet başkanları düzeyinde katılımlar sağlanıyorsa, Türk dünyası ve İslam âlemi için bu denli önemli olan bir zaferin yıl dönümü de çok ciddi etkinliklerle kutlanabilir. Dumlupınar'daki bu organizasyon her yıl Gençlik ve Spor Bakanlığımız tarafından yapılmaktadır. Bu konuda en ufak bir rahatsızlığımız yoktur ancak 100’üncü yıl kutlamaları Sayın Cumhurbaşkanımızın himayesinde Millî Savunma Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığının birlikte düzenleyeceği bir organizasyonla yapılmalıdır. Biz 100’üncü yıl kararnamesiyle bu yılki kutlamaların devlet töreni hâline getirilmesini istiyoruz. 2023’ün provasını gelin Kütahya'da yapalım. Meclis çatısı altındaki tüm milletvekillerimizi de 30 Ağustos törenleri için Kütahya'ya, Dumlupınar'a bekliyoruz.

Değerli milletvekilleri, arz ettiğim hususları ve 100’üncü yıl kutlamaları hazırlıklarını ulusal basında mutlaka takip edeceksiniz ama bu kutlamalar en çok yerel basında yer alacaktır.

Demokrasimizin beşinci gücü yerel basınımıza destek vermemiz gerektiğini daha önce bu kürsüden ifade etmiştim. İletişim Başkanlığı tarafından yerel gazetelere resmî ilanlarda yapılan yüzde 70 fiyat artışı için İletişim Başkanlığına teşekkür ediyorum. Yerel medya ve basının bizden beklentileri vardır; mesela, belediyelerin Meclis kararlarının yerel gazetelerde yayınlanması, ulusal kanallarda yayınlanan kamu spotlarının ücret karşılığında yerel televizyon ve radyolarda yayınlanması, ulusal kanallara reklam veren kamu kuruluşlarının reklamlarının bir kısmının yerel radyo, televizyon ve gazetelere aktarılması -maliyeti ucuz kredilerin- yerel basın kuruluşlarına teknik donanım desteği verilmesi gibi çalışmalar yerel medya ve basına can suyu olacaktır çünkü Türkiye’de 800’e yakın yerel gazete, 700 radyo, 350’ye yakın da televizyon vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

AHMET ERBAŞ (Devamla) – Buna karşılık, yerel basından -bulundukları şehirlerin Türk kültürüne, turizme, halk oyunları, yerel yemekleri gibi- gelecek nesillere aktarılabilecek miraslarımıza sahip çıkmaları istenebilir. Gelin, yerel gazetelerimizi, yerel radyo ve televizyonlarımızı kimseye muhtaç etmeyelim ama içlerindeki çürük elmaları da temizleyelim.

Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken Gazi Meclisi ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN — Gündem dışı ikinci söz, şeker ithalatı hakkında söz isteyen, Tokat Milletvekili Kadim Durmaz Bey'e ait.

Buyurun Sayın Durmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ın, şeker ithalatına ilişkin gündem dışı konuşması

KADİM DURMAZ (Tokat) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri ve bizleri televizyonları başında izleyen aziz milletimiz; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gün geçmiyor ki AK PARTİ iktidarı bu ülkeye birçok ilki daha yaşatmasın. Şimdi de Ticaret Bakanlığı 400 bin ton, sıfır vergiyle şeker ithalatı için karar çıkardı. Hani şeker yeterliydi, hani hiçbir sıkıntı yoktu? Bu sözler Tarım Bakanı Vahit Kirişci’ye ait. Peki, şimdi ne oldu? Şeker üreticisi çiftçiyi küstürüp yani bir aileyi tarımdan, üretimden koparıp yurt dışından şeker ithal etmek nasıl bir akıl, nasıl bir mantık, nasıl bir devlet yönetimi, anlamakta zorlanıyoruz. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu… Cumhuriyetle birlikte kurulan, daha sonra Demokrat Parti, Adalet Partisi, Anavatan Partisi ve farklı koalisyonlarla üretilen ve fabrika sayısını normalin üzerine taşıyan bu ülkenin siyasilerinin kurduğu, her biri kale olan bu fabrikaların AK PARTİ iktidarı döneminde bir bir satılmasının mantığını gün geçtikçe birilerini zengin ederken anlıyoruz. İşte, bu yüzden “Şeker fabrikaları vatandır, satılamaz.” dedik ama siz sattınız. Bu ithalat kararı da vatana ihanettir. Şeker fabrikalarını özelleştirdiniz, fabrika arazilerini yandaşlara bir bir peşkeş çektiniz, üretim yapan makine fabrikalarını atıl hâle getirip harabeye döndürdünüz, şekeri karaborsaya düşürdünüz. Çiftçiyi memnun edecek bir pancar avans fiyatı açıklamadığınız için bu yıl 1 milyon 400 bin ton şeker üretilmeyecek. Bakın, bunlar hep ithalatın yolunu açan organize bir AK PARTİ projesidir. Ülkemize, Moğol istilasından beter, kravatlı bir soygun yaşattınız; vebaliniz ağır, 85 milyonun ahını almaya devam ediyorsunuz. Memleketim Tokat Turhal'da Kayseri Şeker 68 bin üyesi olan pancar kooperatifinden geçen yıl 345 liradan pancarın tonunu aldı ve çiftçi geçen yıl 1 ton pancar teslim edince, arkadaşlar, 50’şer kiloluk 2 torba şeker alıyor idi. Şimdi, bu sene ne oldu? Gelinen noktada, özel sektöre ait fabrikalar 1.100 liradan şekeri satıyor yani köylü yaklaşık olarak 3 ton pancar teslim edecek ki ancak 1 torba şeker alabilsin. Ya da elinizi vicdanınıza koyup çiftçiye yaşattığınız bu acıyı, vebali ödetebilmek için pancara 2.200 lira fiyat vermeniz gerekiyor. Bu da yetmedi, çiftçiye ait kooperatifi ne yaptınız Tokat'ta? Kayyum atayarak 68 bin çiftçinin kooperatifini AK PARTİ’li ve MHP'li belediyelere ve siyasi bürokratlarla, kayyumla yönettiriyorsunuz.

Sattığınız fabrikalarla gördüğünüz yaşam tarzı bu. Ama devlete ait bir fabrikadan örnek vereyim: Yanı başımızdaki Sorgun Şeker Fabrikası devletin. Oradan 1 torba şekeri 560 liraya almanız mümkün. Biri özelleştirdiğiniz Turhal Kayseri Şeker 1.100 lira, diğeri devlete ait Sorgun Şeker Fabrikası 560 lira ve ne yapıyorsa… Bakın, sabahleyin Kayseri Şeker Turhal'daki fabrikasında, 8.30’da satışa açıyormuş gibi yapıyor ama 9.00’da kapatıyor dilediği fiyata, dilediği kadar satabilmek için. Öyleyse değerli arkadaşlar, bakın, bu ithal kararının çok ciddi olarak gözden geçirilmesi gerekiyor. Siz ne yaptınız? 11 tane fabrikayı 3 milyar 939 milyon liraya sattınız ve toplam olarak bu para 240 milyon dolar ediyor arkadaşlar. Bugün ise reva gördüğünüz sıfır vergili şeker ithali için bu ülkenin 400 milyon dolar kaynağı dışarıya aktarılacak yani sattığınız 11 fabrika gitti, üzerine de 240 milyon dolar fazladan para vereceksiniz. Bunun vicdanı size yeter. Çiftçi hakkını size helal etmiyor. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, İsveç'te terör örgütü PKK varlığı konusunda söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Halil Özşavlı'ya ait.

Buyurun Sayın Özşavlı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Şanlıurfa Milletvekili Halil Özşavlı’nın, İsveç’te terör örgütü PKK varlığına ilişkin gündem dışı konuşması

HALİL ÖZŞAVLI (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Son günlerde gündem konusu olan İsveç'in ve Finlandiya'nın NATO'ya üyeliği ve Türkiye Cumhuriyeti'nin bu başvuruyu veto etme hakkını gündeme getirmesi konusunda söz almış bulunuyorum.

Tabii, Türkiye Cumhuriyeti devleti İsveç'e, PKK'ya verdiği destekten ötürü “Veto hakkımı kullanabilirim.” dedi. Peki, İsveç PKK'ya nasıl destek veriyor, İsveç'te PKK'nın nasıl bir varlığı var? Sayın milletvekilleri, 1980’lerde PKK'lılar siyasi sığınmacı olarak İsveç’e gitmeye başlıyor ve 1960’larda başlayan oradaki Kürt nüfus oluşumu üzerinde bir hegemonya kurmaya başlayıp üzerlerinde etkili olmaya başlıyor. Gerek tehditlerle gerekse zorla para toplama, zorla bağış toplama yöntemleriyle oradaki Kürt cemaati nüfuzu altına almayı kısmen de olsa başarabiliyor. Fakat, tabii, İsveç de buna olumlu yaklaşıyor; bir yandan PKK’ya silah satıyor, bir yandan da bir seçmen kitlesi var, onların da oyunu alıyor. 1980-1981’e kadar olumlu bir gidişat söz konusu fakat 1981’den itibaren PKK ve İsveç Hükûmeti bir ayrılık sürecine giriyor. CIA belgesidir bu gördüğünüz, CIA raporlarına göre 1986’da İsveç Başbakanı Olof Palme’yi PKK öldürmüştür; bunu, ben söylemiyorum CIA söylüyor. 1981’de Abdullah Öcalan’ın eşi Kesire Öcalan İsveç’e giriş izni istiyor fakat bu başvurusu ilk önce reddediliyor, daha sonra ASALA militanları devreye girip kendisine oturma izni alıyor. Onun üzerinden Abdullah Öcalan İsveç’e giriş için başvuruyor fakat başvurusu reddoluyor. Akabinde, ayrılık süreci daha derinleşiyor. PKK’nın kendisinden ayrılan üst düzey PKK’lıları İsveç’te infaz etmesi, İsveç’in PKK’yı terör örgütü olarak tanımlamasına sebep oluyor; örneğin, 20 Haziran 1984’te Enver Ata, Uppsala şehrinde Zülküf Kılınç tarafından öldürülüyor. 2 Kasım 1985’te Çetin Güngör, Stockholm’de Nuri Candemir tarafından infaz ediliyor. Aynı günlerde, aynı aylarda PKK’nın Avrupa sorumlusu Hüseyin Yıldırım İsveç Hükûmetini tehdit ediyor ve bundan sonra PKK yaptığı toplantıda Olof Palme’yi öldürme kararı alıyor, 26 Şubat 1986’da, Hasan Hayri Güler tarafından, bir akşam eşiyle sinemaya gittiği bir gece savunmasız iken ensesinden tek kurşunla infaz ediliyor; bunu CIA söylüyor. 98’de Şemdin Sakık itiraf ediyor, diyor ki: “Ölüm emrini bizzat Öcalan vermiştir.” Dönemin basınına aynı zamanda bu şekilde yansıyor.

Sonraki yıllarda tekrardan bir birliktelik söz konusu. İçinde “Kürt” kelimesinin geçtiği onlarca dernek, vakıf açıyor PKK. Ben bunu reddediyorum, kesinlikle Kürtleri temsil etmiyor. İsveç Kürt Konseyi, İsveç Demokratik Kürt Toplum Merkezi, İsveç Kültür Derneği, Kürdistan Özgür Yaşam Partisi, PYD İsveç Şubesi, Özgür Gençlik Hareketi, Rojava Komitesi adı altında… Bu isimler dahi PKK’nın Kürtleri ve “Kürt” kelimesini nasıl suistimal ettiğinin bir göstergesidir kanaatimce.

Sonra, medya yapılanması söz konusu; 3 tane televizyon kanalı kuruluyor, bunlara her yıl milyonlarca euro para aktarılıyor. Newroz TV 2008’de açılıyor fakat daha sonra, kara para aklama, örgüte para göndermesi konularında soruşturma açılıyor, ispatlanıyor, Newroz TV kapatılıyor. Ronahî TV 2012’de açılıyor, Aryen TV 2017’de açılıyor; hâlen bunlar faaliyetlerini devam ettiriyorlar.

Son olarak, önemli bir şeye daha vurgu yapmak istiyorum. Bugün İsveç’in Başbakanı olan Magdalena Andersson dahi 2021’de PKK’lı bir milletvekili olan Amineh Kakabaveh sayesinde koltuğuna oturuyor. Onun sayesinde koltuğuna oturuyor çünkü muhalefetten güven oyu alması için -yarı yarıya bir muhalefet söz konusu- 1 tane bağımsız milletvekili var Amineh Kakabaveh; pazarlığını yapıyor, “PYD’ye PKK’ya destek vereceksen oyum sana.” diyor ve onun oyuyla Magdalena Andersson bugün Başbakan olabiliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – Sayın Başkanım, eğer müsaadeniz varsa…

BAŞKAN – Buyurun.

HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – Aynı günlerde bir açıklama yapıyor. 24 Kasım 2021’de şöyle bir açıklaması var, diyor ki: “Bugün tarihî bir gün, benim oyumla Demokratlar Başbakan olabildiler.” Açıklamayı aynen okuyorum: “Sosyal Demokratlar PYD’yle iş birliğini derinleştirme niyetindeler. Amineh Kakabaveh bu konuda çalışma yapacak, Sosyal Demokratlar Grubuna katılacak. Bunu, kuzeydoğu Suriye’deki özerk yönetimin demokrasi ve insan haklarına saygı konusundaki çalışmaları takip edecek. Siyasi parti PYD, özerk yönetimde öncü bir role sahiptir.” diye devam eden bir açıklama söz konusu. Yani İsveç Hükûmeti geçen yıl kasım ayında PKK’yla iş birliği yaparak yönetime gelmiş ve o günden beri yardımını esirgemiyor hem milyonlarca euro silah yardımında bulunuyor hem de maddi yardımda bulunuyor. Dolayısıyla ülkemizin İsveç’e veto kartını sunması son derece haklıdır, bunu sonuna kadar destekliyoruz.

Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Çelebi…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, olası Suriye operasyonu öncesinde Türk Silahlı Kuvvetlerine başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Olası Suriye operasyonu öncesinde kahraman Silahlı Kuvvetlerimize, güvenlik güçlerimize başarılar diliyorum.

Elbette ki ülkemizin birliğine, bütünlüğüne, güvenliğine, kardeşliğine yönelmiş binlerce tır silahın namlusuna gül takacak değiliz. Demokrasi, barış kisvesiyle o namluları okşayanlardan olmadık, olmayacağız; tezkereye bu nedenle “evet” oyu verdim. Ukrayna, Azerbaycan, Irak, Suriye, Yunanistan; etrafımız ateş çemberi. Emperyalist kuşatmayı görüyoruz. Suriye’de terör koridoruna asla müsaade edilmemelidir. Bölgede terör devleti kurmak isteyenler ezilmelidir. Devletimizin yanındayım, ne zaman, nerede ihtiyaç duyulursa bu milletin yetiştirdiği bir pilot olarak da göreve hazır ve nazırım.

Kartal yuvalarında kutsal nöbetlerine devam eden kahraman askerlerimize yüce Meclisten sonsuz selam olsun diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Öztürk…

2.- Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’ün, mesai saatleri dikkate alınarak Kırıkkale-Ankara hattı olarak banliyö seferlerinin yeniden başlatılması gerektiğine ilişkin açıklaması

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) – Sayın Başkan, seçim bölgem Kırıkkale 43 ilin, vilayetin geçiş güzergâhında olup kara yolu trafiği özellikle sabah ve akşam saatlerinde çok yoğun olmaktadır. Kara yolu ulaşımını maddi olarak karşılayamayan veya tren yolu güzergâhına yakın oturan çok sayıdaki hemşehrimiz uzun süreden bu yana Ankara-Kırıkkale banliyö seferi yapılmamasından dolayı mağduriyet yaşamaktadırlar. Hâlen ilimizden geçen Doğu Ekspresi ve Güneydoğu Ekspresi’yle Ankara’ya gidilse de bu seferler rötar yapmaktadır. Birçok vatandaşımızın Ankara’da çalıştığı ve günübirlik Ankara’ya gidip geldiği düşünüldüğünde konunun ehemmiyeti daha da açık bir şekilde ortaya çıkacaktır.

Bu bakımdan, mesai saatleri de dikkate alınarak Kırıkkale-Ankara ve Ankara-Kırıkkale hattı olarak banliyö seferlerinin yeniden başlatılması çok büyük ihtiyaca cevap verecek diyor, bu konudaki beklentiyi dile getiriyor, Ulaştırma Bakanının bu konuda Kırıkkale’deki bu soruna çözüm bulmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmazkaya…

3.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, un fiyatlarındaki artışa ilişkin açıklaması

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Vatandaş ne yapacağını şaşırmış durumda. Bugün Gaziantep’te yapılan yeni zamla somun ekmek 3 lira, pide ekmek ise 2 lira 75 kuruşa yükseldi. Mazot, gübre, elektrik, doğal gaz gibi kalemlerde gelen yüksek zamlar ve ülkedeki kötü yönetim sonucu Türk lirasının büyük değer kaybıyla ekonomide yaşanan zincirleme reaksiyonla, salgın öncesi 110 TL’ye alınan bir çuval unun fiyatı şimdilerde 480 liraya kadar yükseldi. Yüksek girdi maliyetleri nedeniyle çiftçilerimiz tarlalarını ekemediği için bu yıl verimin az olacağı noktasında da Hükûmeti uyarmakta. Una gelen zamlarla dar gelirli vatandaş temel besin kaynağı olan ekmeği bile alamayacak hâle geldi. Un fiyatlarındaki yükseliş nedeniyle fırıncılar ne yapacağını şaşırırken Hükûmetin una yapılan zamlara acil çözüm bulması için harekete geçmesi gerekir. Gariban vatandaşı bırakın kuru soğana, kuru ekmeğe muhtaç hâle getirdiniz güzelim Antep’imde diyorum, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

4.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, 2009 yılından beri güncellenmeyen ilaç fiyat kararnamesine ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hayat pahalılığı, zamlar ve enflasyon ülkemizde aldı başını gidiyor. Bu zamlardan ve enflasyondan da birçok sektör etkilendiği gibi, birçok iş yeri etkilendiği gibi maalesef, eczacılarımız da son derece etkilenmekteler. 2009 yılından beri güncellenmeyen ilaç fiyat kararnamesi, artan giderler, eczane giderlerinin artık karşılanamayacak boyuta gelmesi Türkiye’de her 3 eczaneden 1’ini kapanma tehlikesiyle karşı karşıya getirmiştir. Hükûmete defalarca çağrı yaptık; odalarımız, meslek örgütümüz Türk Eczacıları Birliği defalarca çağrı yaptı, bakanlıklarla görüşme yaptı ancak hâlâ somut bir adım atılmış değil. On üç yılda kurun geldiği yer belli, enflasyonun geldiği yer belli ancak kârlılık oranları tam tersi oranda aşağı düşmüş durumda. Buradan 30 bin meslektaşımız adına bunun bir an önce güncellenmesini ve eczanelerin ayakta kalması için ilaç fiyat kararnamelerinin güncel şekle çekilmesini talep ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Gazel…

5.- Kütahya Milletvekili İshak Gazel’in, 2-4 Haziran tarihlerinde Kütahya’da düzenlenecek olan Aizanoi Film Festivali’ne ilişkin açıklaması

İSHAK GAZEL (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

2-4 Haziran tarihleri arasında Kütahya’mızın tanıtımı için önemli bir organizasyon olan Aizanoi Film Festivali’nin 2’ncisi düzenlenecek. Aizanoi Film Festivali antik kentlerde düzenlenen ilk film festivali olma özelliğini taşımaktadır. Festivalle Çavdarhisar ilçesi sınırlarımızda bulunan Aizanoi Antik Kenti’nin ve Kütahya’mızın diğer kültürel unsurlarının ulusal ve uluslararası platformlarda tanıtılması amaçlanmaktadır. Festivale yurt içinden ve yurt dışından 2.252 film başvuru yapmıştır.

Bu organizasyona destek veren Kültür ve Turizm Bakanlığımıza, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımıza, organizasyonu gerçekleştiren Kütahya Valiliğimize, Kütahya Sağlık Bilimleri Üniversitesine, Kütahya Sanayi ve Ticaret Odasına, Zafer Kalkınma Ajansına, Çavdarhisar Kaymakamlığı ve Belediyesine, katkı sunan tüm kurum ve kuruluşlara teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

6.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, ormanları korumak için piknik alanlarında dikkat edilmesi gereken hususlara ilişkin açıklaması

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Havaların ısınmasıyla beraber özellikle hafta sonlarında vatandaşlarımızın ormanlık alanlarda piknik yapma, gezi ve kamp faaliyetlerinde yoğunluk yaşanmaktadır. Orman yangınlarının yüzde 95’inin insan kaynaklı çıktığı düşünülürse orman alanlarında piknik yapan vatandaşlarımızın daha dikkatli davranması gerektiği ortadadır. Özellikle piknikçilerin mangal ateşini tam olarak söndürmemeleri, büyüteç işlevi gören cam kırıklarının ve şişelerin doğada bırakılması, çöplerin toplanmaması hem orman yangınlarına sebep olmakta hem de doğayı kirletmektedir. Ormanlık alanların korunması için girişlere ve içeride bulunan piknik alanlarına uyarı levhaları asılmalı, orman işletmelerinin kurduğu fotokapanların sayısı artırılmalı, fotokapanlar ve görevliler marifetiyle, çöplerini bırakanlara, yangına sebebiyet verecek şekilde davrananlara cezalar verilmelidir.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

7.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, TEKNOFEST’in Azerbaycan’ın 104’üncü kuruluş yıl dönümü nedeniyle Bakü’de yapılmasına ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Deha cevheri Türk gençliğinin yüksek aklı ve zekâsıyla kabiliyetlerini sergileme fırsatı bulduğu, millî imkânlarla geliştirilen Akıncı, HÜRKUŞ, ATAK helikopterleri gibi göğsümüzü kabartan, gururumuz hava araçlarının sergilendiği, “tam bağımsız, güçlü Türkiye” idealiyle yolculuğuna devam eden TEKNOFEST’in can gardaşımız Azerbaycan’ın 104’üncü kuruluş yıl dönümü vesilesiyle de Bakü’de gerçekleştirilmesi, Türk dünyasının “Millî Teknoloji Hamlesi” etrafında birleştirilmesi noktasında son derece anlamlıdır. Dünyanın en büyük havacılık, uzay ve teknoloji festivalinin temellerini atan Baykar Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Selçuk Bayraktar başta olmak üzere, emeği geçenlere teşekkürlerimi, tebriklerimi sunuyorum.

Bu vesileyle can gardaşımız Azerbaycan’ın kuruluşunun 104’üncü yıl dönümünü kutluyorum. Sen bizimsen.

BAŞKAN – Sayın Ekinci…

8.- Sivas Milletvekili Semiha Ekinci’nin, Ziraat Türkiye Kupası’nın sahibi Demir Grup Sivasspor’u bir kez daha kutladığına ve CHP’li Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın AK PARTİ’li kadın Belediye Meclisi üyesine karşı sarf ettiği ifadelere ilişkin açıklaması

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Teşekkür ediyorum Kıymetli Başkanım.

60’ıncı Ziraat Türkiye Kupası en çok sultan şehrim Sivas’ımıza yakıştı. Ziraat Türkiye Kupası’nın sahibi Demir Grup Sivasspor’umuzu ve şampiyon takımın şampiyon taraftarını bir kez daha kutluyor, yeni başarılara yelken açan yiğidolarımıza Avrupa kupalarında başarılar diliyorum.

CHP’li Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan ahlaksızlığına bir yenisini daha ekledi; geçtiğimiz günlerde Meclis toplantısı sırasında söz almak isteyen bir Meclis üyemize “Bana niye el sallıyorsun?” diyerek bir kez daha karakterini ortaya koymuştur. Biz de ona Yunus Emre’nin şu dizeleriyle cevap vermek istiyoruz: “Girdim ilim meclisine, eyledim kıldım talep/ Dediler ilim geride, illa edep illa edep.”

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

9.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Tümgeneral Aydoğan Aydın’ın şehadet yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün, Tokat Milletvekilimiz, Anayasa Komisyonu Başkanımız Sayın Yusuf Beyazıt’ın yeğeni, 2017 yılında Şırnak'ta helikopter kazasında şehit olan kahraman askerimiz, Kato kahramanı şehit Tümgeneral Aydoğan Aydın'ın şehadet yıl dönümüdür. Şehidimiz iyi bir insan, iyi bir eş, iyi bir baba olmasının yanında, tek derdi vatan, millet ve bayrak olan, şartlar ne olursa olsun iman dolu yüreği, sarsılmaz inancı ve yüreğinde vatan ve millet aşkıyla vatanına hizmet eden kahraman bir askerdi. 15 Temmuzda ülkemize, milletimize, demokrasi ve millî iradeye karşı gerçekleştirilmeye çalışılan hain kalkışma esnasında kendisi ve emrinde bulunan askerlerle birlikte devletinden ve milletinden yana durdu. Mehmetçiklerini evlatlarından ayırt etmeyen, askerlerinin de kendisine “baba” ve “kahraman” diye haykırdığı şehit Tümgeneral Aydoğan Aydın ve tüm şehitlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla yâd ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Şeker…

10.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, İstanbul’un fethinin 569’uncu yıl dönümüne ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Ayasofya Camisi’nin tekrar ibadete açılmasına ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Orta Çağ'ı kapatarak Yeni Çağ’ı başlatan cihan padişahı Fatih Sultan Mehmet Han'ın İstanbul'u fethinin 569’uncu yıl dönümü pazar günü büyük coşkuyla kutlandı. İstanbul'un fethinden rahatsız olan ve “Zulüm 1453’te başladı.” diyen millet ve devlet sevgisinden mahrum Geziciler ile bunlara destek verenler bu coşkulu fetih kutlamasından yine üzülmüşlerdir. Onlar üzülmeye devam ededursun, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan seksen sekiz yıl sonra, ecdadın 1453’te İstanbul'u fethiyle emanet ettiği Ayasofya Camisi’ni tekrar ibadete açarak emanetinize sahip çıktı.

Çağ açıp çağ kapatan ecdada rahmet olsun, mekânı cennet olsun. Bu cennet vatanımızı bizlere yurt kılan tüm şehit ve gazilerimizi rahmetle, minnetle, şükranla yâd ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Arkaz…

11.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, İstanbul’un fethine ve Türkiye Kupası’nı kazanan Sivasspor’u tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Peygamberimizin “İstanbul bir gün mutlaka fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, o asker ne güzel askerdir.” hadisişerifine mazhar olan İstanbul, Fatih Sultan Mehmet’in Türk milletine emanetidir. Bu vesileyle Fatih Sultan Mehmet’e ve şanlı ecdadımıza Allah’tan rahmet diliyorum; ruhları şad, mekânları cennet olsun.

Büyük bir mücadelenin sonunda Türkiye Kupası’nı kazanan Sivasspor’umuzu tebrik ediyorum. Değerli Başkan Mecnun Otyakmaz’a, Teknik Direktör Sayın Rıza Çalımbay’a, ekibine, başarılı futbolcularımıza ve Sivasspor’un fedakâr taraftarlarına şükranlarımı sunuyorum.

Genel kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaya…

12.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, Çarşıbaşılı balıkçıların sorunlarına ilişkin açıklaması

AHMET KAYA (Trabzon) – Teşekkür ediyorum.

Trabzon’da “balık” ve “balıkçılık” deyince ilk akla gelen Çarşıbaşı ilçemizde avlanma alanlarına kafes kurulması düşünülen balıkçılarımız büyük bir sıkıntı içindeler. Son yıllarda kıyılarımız boyunca kurulan kafesler nedeniyle avlanma alanları iyice daralan balıkçılarımız, Yalıköy- Çarşıbaşı Limanı arasında kalan son avlanma alanlarının ellerinden alınmaması için mücadele ediyorlar. Yaklaşık 600 aileden oluşan bu insanlarımız, balıkçılık yaparak evlerine ekmek götüren insanlarımız. İmzalar toplayarak mağduriyetlerini Tarım İl Müdürüne iletmelerine rağmen balıkçılarımıza sahip çıkılmamış. Çarşıbaşılı balıkçılarımızın mücadelesi, bir hak, bir ekmek mücadelesidir. Bu haklı mücadelelerinde sonuna kadar yanlarındayız.

Buradan iktidara sesleniyorum: Tekne balıkçılığı Trabzon’umuz için atadan, dededen kalma önemli bir kültürdür ve ondan da önemlisi birçok insanımızın geçim kaynağıdır. İnsanlarımızın ekmeğiyle oynamayın, onları ve ailelerini mağdur etmeyin, Çarşıbaşılı balıkçılarımızın avlanma alanlarına dokunmayın.

BAŞKAN – Sayın Girgin…

13.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, dezenformasyonla mücadele için hazırlanan yasa teklifinin acilen geri çekilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Özgür basın, demokrasinin nefes borusudur. Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun iddialarını yayımlayan Halk TV, Tele1, KRT ve Flash TV’ye kesilen cezalar, demokrasiyi nefessiz bırakma hamlesidir. Aynı şekilde, AKP ve MHP imzasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan, dezenformasyonla mücadele gerekçesiyle hazırlanan yasa teklifi, sınırlı tartışma ortamını daha da sınırlama amacı taşıyor. İktidarın basını tekelleştirdiği, yargıyı siyasi bir sopa olarak kullandığı aşikâr. Şimdi, belirsiz ifadeler içeren teklifle yeni bir cadı avına yasal kılıf hazırlanıyor. Bu teklife karşı duracak, basın ve ifade özgürlüğüne sahip çıkacak, sansüre karşı özgürlük kavgamızı büyüteceğiz. Dezenformasyonla mücadele için değil, gazeteciliğe baskıyı artırmak üzere tasarlandığı anlaşılan bu kanun teklifi acilen geri çekilmelidir.

Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet! (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Taşcıer…

14.- Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer’in, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na yönelik açılan kapatma davasına ilişkin açıklaması

GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Teşekkür ederim.

Türkiye’de kadınlar her gün şiddet görüyor ve öldürülüyor, kâğıt üzerinde çıkarılan yasalar zihniyet değişmediği için çözüm olmuyor. Böyle bir ortamda bu karanlık zihniyet, kadın mücadelesinin en gür seslerinden biri olan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nu kapatmak istiyor, hem de son günlerde, kadınların sahne alacağı konserleri ve etkinlikleri iptal ettirmenin de gerekçesi yapılan sözde ahlaka aykırı faaliyet yürütme iddiasıyla. “Ahlak” kelimesini silah olarak kullanıp kadınları toplumsal hayattan dışlamaya çalışıyorlar ama başaramayacaklar çünkü karanlık, bir zerre ışık karşısında bile aydınlığa yenilmeye her daim mahkûmdur.

Biz çok iyi biliyoruz ki bu dava, örgütlü kadın hareketine karşı açılmış bir davadır ancak hâlâ anlamayanlara tekrar duyuruyoruz: Kadınları durduramazsınız, susturamazsınız; hep söyledik, hiçbir kadın yalnız yürümeyecek. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Adıgüzel…

15.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, Ordu’nun kırsal mahallelerinin su sorununa ilişkin açıklaması

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Ordu ilinin kırsal mahallelerinde çeşmelerden çamur akmaktadır. Gürgentepe ilçemizin Bahtiyarlar Mahallesi’nde halka söz verdim, orada musluktan akan suyu buraya getirdim. Şunu söylediler: “Buradaki milletvekilleri eğer bunu içebilirse…” Ben bir hekim olarak milletvekili arkadaşlarıma bu suyu takdim edemem ama eğer bunu kullanabiliyorsanız Bahtiyarlar halkı da kullanacak.

Ayrıca, Aziz Nesin fıkrası gibi, az önce bir mesaj geldi Ordu Su ve Kanalizasyon İdaresinden; 1 Haziran itibarıyla su fiyatlarına zam yapacağını ve bu nedenle ay sonuna kadar elektronik kartlarla su yüklenmesi gerektiğini söyledi. O mesaj da burada. Bu, Aziz Nesin fıkrası gibi; önce temiz su sağlayın, asli işinizi yapın ondan sonra gelin buraya. Ve bunu da burada halkın vicdanına gösteriyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gündoğdu…

16.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, AKP iktidarının enflasyonu bilerek, isteyerek büyüttüğüne ilişkin açıklaması

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Beceriksiz ve zenginsever AKP enflasyon canavarını bilerek, isteyerek büyütüyor. Zenginsever AKP üretici enflasyonunda ülkemizi yüzde 122’yle dünya şampiyonu yaptı; ülkemizi Sudan, Venezuela, Lübnan’la aynı kümeye de düşürdü. Dünyada gıda enflasyonu yüzde 30 iken tarım ülkesi olan bizde yüzde 90; dünyanın tam 3 katı. Dünya gıda krizine önlem alıyor, Hükûmet ne yapıyor? Sadece “Uzaya gidiyoruz.” diyor.

Milletimize sesleniyoruz: Akılcı bir ekonomi yönetimi istiyorsanız bize katılın, “İsraf haramdır, yolsuzluk haramdır, yandaş kayırmak haramdır.” diyorsanız bize katılın, iş ve aş istiyorsanız bize katılın, demokrasi istiyorsanız bize katılın, özgürlük istiyorsanız bize katılın, çok güzel bir Türkiye istiyorsanız bize katılın. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gültekin…

17.- Niğde Milletvekili Selim Gültekin’in, Niğde organize sanayi bölgelerine kazandırılan fabrikalara ilişkin açıklaması

SELİM GÜLTEKİN (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Türkiye'miz üretiyor, ürettikçe de büyümeye devam ediyor. Yatırım, üretim, istihdam, ihracat ve büyüme odaklı Türkiye ekonomimiz 2022’nin ilk çeyreğinde yüzde 7,3 oranında büyüyerek güçlü büyüme trendini sürdürmeye devam ediyor. Aynı şekilde, biz de bu dönemde Niğde Organize Sanayi Bölgelerimize yeni fabrikalar kazandırmaya devam ediyoruz. Yakın zamandaki üçüncü genişleme alanı ilavesiyle kısa zamanda yüzde 100 doluluğa ulaşan Niğde Birinci OSB’mizde fabrika inşaatları yükselmeye devam ediyor. Şimdiki yeni hedefimiz, 500 hektarlık dördüncü genişleme alanı ilavesiyle yeni yatırımcılarımızı Niğde’mize çekerek yeni fabrikaları şehrimize kazandırmak, istihdamı artırmak ve böylece ülkemizin ekonomisine katkı sağlamak olacak.

Aziz milletimiz müsterih olsunlar, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde hem Niğde’mizin hem de ülkemizin tam manasıyla sanayi kalkınmasını gerçekleştirerek daha güçlü ve büyük Türkiye hedefimize hep birlikte ulaşacağımızı ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aycan…

18.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, 31 Mayıs Dünya Sigara İçmeme Günü’ne ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, 31 Mayıs Dünya Sigara İçmeme Günü’dür. Sigara, tütün ve içine katılan kimyasallar nedeniyle 2 bin kimyasal maddeyi içeren çok ciddi bir sağlık sorunudur. Özellikle nikotin kalp ve damar hastalıklarının nedenidir. Sigara akciğer hastalıklarının ve solunum yolu kanserlerinin nedenidir. Ülkemizde sigara kullanımı çok yaygındır. Küçük yaşlarda sigaraya başlanmaktadır. Sigaraya başlamayı önlememiz gerekir. Sigaraya başlamada akran etkisi çok fazla olmaktadır. Sigara konusunda adölesanlara yönelik eğitimleri artırmalıyız. Gençlere sigara içme ortamı sağlayan yerlere denetimleri artırmalıyız. Kaçak sigarayı ve yasa dışı sigara satışlarını önlemeliyiz. Sigara kullanan kişilerin sigarayı bırakması için yardımları artırmalıyız. Sigarayı bırakmak her zaman mümkündür, hiçbir zaman geç değildir.

Teşekkür ederim, saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Karahocagil…

19.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, 2022 yılı itibarıyla AK PARTİ Hükûmetinin lideri Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde gerçekleştirdiği çalışmalara ilişkin açıklaması

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Teşekkür ederim Başkanım.

2022 yılı itibarıyla AK PARTİ Hükûmetinin lideri Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde gerçekleştirdiği çalışmaları anlatmaya devam ediyorum. Türkiye bugün, yenilenebilir enerji kurulu gücünde Avrupa’da 5’inci, dünyada 12’nci sırada yer alıyor. Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarını harekete geçirmek suretiyle elektrik üreten santral sayısını 298’den 1.808’e yükselttik. İletim ve dağıtım şebekelerimizin uzunluğunu 1 milyon 275 bin kilometrenin üzerine çıkardık. Toplam elektrik üretimimizi 4 katına çıkardık. Kurulu enerji gücünü 32 bin megavattan 100 bin megavatın üzerine çıkardık. 2023 hedeflerimizle, 2053 vizyonumuzla büyük ve güçlü Türkiye’yi inşa etmeyi sürdüreceğiz inşallah. “Durmak yok.” dedik yürüdük, “Durmak yok.” dedik koştuk; durmak, duraksamak, dinlenmek yok diyor, Recep Tayyip Erdoğan’la yola devam diyoruz.

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

20.- Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün, Esenler Belediyesinin Ana Meryem Türbesi’ni yıkmasına ilişkin açıklaması

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul ili Esenler ilçesi Tuna Mahallesi’nde Ana Meryem adlı Alevi toplumunun ibadetgâhı 25 Mayıs 2022 günü polis gözetiminde yıkılmış, yerle bir edilmiştir. Oysa mahallede hizmet yürüten Ana Fatma Cemevi Yönetim Kurulu üyeleri, buranın kendi denetimine ve hizmetine verilmesi için oldukça geniş kapsamlı girişimlerde bulunmuş ama girişiminin karşılığını alamamıştır. Bu yıkımla, Alevi toplumuna, kadınlara ve inanç, ibadet ihtiyacına karşı suç işlenmiştir. İlçenin Belediye Başkanı Tevfik Göksu ve Kaymakam derhâl burayı yapmalı ve Alevi toplumuna iade etmelidir.

BAŞKAN – Sayın Güzelmansur…

21.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Hatay Ayakkabıcılar İhtisas Sanayi Sitesi’nin bir an önce bitirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye erkek ayakkabı üretiminin yüzde 40’ından fazlası Hatay’da gerçekleştiriliyor. Hatay ayakkabı sektörü binlerce insanımızı istihdam ediyor. Ayakkabı üretiminde bu kadar önemli bir yere sahip olan ve istihdama katkı sağlayan bu sektörün daha da canlanması, markalaşması ve ihracatta rekabet gücünün artması için ayakkabıcılar ihtisas sanayi sitesinin bir an önce bitirilmesi gerekiyor. Yıllardır devletine vergi ödeyen, istihdam sağlayan ve ihracat yapan Hataylı ayakkabı ustaları bu hizmeti bekliyor, bu hizmeti hak ediyor. Buradan ilgili Bakanlık ve kurumlara sesleniyorum: Üretkenliğiyle Hatay’ın ve ülkemizin ekonomisine katkı sağlayan Hatay ayakkabı esnafının önünü açın, ayakkabıcılar ihtisas sanayi sitesinin bitirilmesi için gerekli adımları acil atın.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Aydın, buyurun.

22.- Bolu Milletvekili Arzu Aydın’ın, Bolu Belediye Başkanının AK PARTİ’li kadın Belediye Meclisi üyesine karşı sarf ettiği ifadelere ilişkin açıklaması

ARZU AYDIN (Bolu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bolu Belediye Başkanı malum şahsın Belediye Meclisinin son oturumunda, ahlaksızlığının ilki olmayan ve görüyoruz ki sonu da olmayacak olan rezil hareketlerine bir kez daha şahit olduk. Oylama için el kaldıran AK PARTİ’li kadın Belediye Meclis Üyemize yönelik “Bana niye el sallıyorsunuz? Ben evli barklı adamım.” derken yüzüne yansıyan ima dolu ifadeyle kullandığı çirkin dili şiddetle reddederken “Ben edebimi korudum.” şeklindeki hadsiz savunmasına “İmansızda vicdan olmaz çocuğum/Kırk cesette bir can olmaz çocuğum/Tay büyüyüp at olur…” ama diyor son mısrayı edebimizden söylemiyoruz. Bu minvalde, Bolumuzu yönetmeye çalışırken gösterdikleri acziyet ve zavallılık ayan beyan ortadayken ülke yönetimine talip olanların hâlipürmelal-inin takdirini aziz milletimize bırakıyoruz ve buradan zalim Bolu Bey’ine Köroğlu’nun… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Nuhoğlu…

23.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserinin Çin’in davetiyle Doğu Türkistan’a yaptığı ziyarete ilişkin açıklaması

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Çin’in davetiyle on yedi yıl sonra Doğu Türkistan’a ziyarette bulunmuştur. Türk dünyasını temsil eden sivil toplum kuruluşları ve uluslararası kamuoyunca yapılan açıklamalarda Çin’in gerçekleri yansıtacak bir inceleme yapılmasına izin vermeyeceğine dikkat çekilmişti. Nitekim, ziyaret öncesinde Komiserin soykırıma tabi tutulan Uygur Türklerinin aileleriyle görüşme yapmamış olması, incelemelerin basına kapalı olarak gerçekleştirilmesi bu ziyaretin turistik gezinin ötesinde bir anlam taşımadığını ortaya koymaktadır. Birleşmiş Milletlerin Çin’in yaptığı soykırımın asılsız olduğunu resmî ağızlardan teyit ettirme girişimine alet olduğu, inceleme sonrasında yapılan basın açıklamasıyla ortaya çıkmıştır.

Dışişleri Bakanlığımızın zulme karşı sessiz kalmamasını, Birleşmiş Milletler Komiseri ile Çin Hükûmetine gereken tepkiyi göstermesini bekliyoruz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özgüneş…

24.- Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş’in, Mehmet Zeki Çelebi’nin çalınan tabutuna ilişkin açıklaması

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Teşekkürler Başkan.

Gerçekten yaşadıkça garip şeylerle karşılaşıyoruz. Geçen hafta da Süleymaniye federe Kürt bölgesinde faili meçhul cinayet sonucu öldürülen Mehmet Zeki Çelebi, Şırnak ilimizin hastanesine otopsi için getirildi. Ailesi acısıyla boğuşurken, otopsi sonucunda cenaze alınacağı zaman -ben de oradaydım- kendilerine şunu söylüyorlar: “Tabut çalınmıştır, ortalıkta yok, gidin, başka bir tabut bulun.” Yani çeşitli hırsızlıklar duydum ama ilk defa bir tabut hırsızlığıyla da karşı karşıya geldik; ülkenin geldiği bu durumu huzurunuzda ifade etmek istedim. Tabutu kimler çaldı, peşine düşülmesi gerekiyor.

Diğer bir husus, arkadaşlarımız Cumhuriyet Meydanı’nda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi sırasıyla Grup Başkan Vekillerine söz vereceğim.

İYİ Parti adına Sayın Müsavat Dervişoğlu.

Buyurun Sayın Dervişoğlu.

25.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Azerbaycan’ın 104’üncü kuruluş yıl dönümüne, Pençe-Kilit Operasyonu’nda şehit olan askerlere, Fransa’nın Marsilya kenti yakınlarında PKK yandaşlarının “festival” adı altında düzenlediği görüntüleri şiddetle, nefretle kınadığına ve Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının yürüttüğü dış politikaya ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Başarılı bir çalışma haftası diliyorum.

Geçtiğimiz cumartesi günü, malum, kardeş ve dost ülke Azerbaycan'ın bağımsızlık günüydü. Azerbaycan Cumhuriyeti'nin bağımsızlığı bundan yüz dört yıl önce 28 Mayıs 1918’de Mehmet Emin Resulzade başkanlığındaki Azerbaycan Millî Şûrası tarafından ilan edilmiştir. Bağımsızlık uğruna şehit düşen tüm Azerbaycan Türklerini, soydaşlarımızı saygı ve rahmetle anıyorum. “İki devlet, tek millet” anlayışımızın ebediyen süreceğini buradan ilan ediyor, soydaşlarımı muhabbetle selamlıyorum.

Irak'ın kuzeyinde Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde 3 askerimiz daha şehit olmuştur. Şehit kahramanlarımıza Allah'tan rahmet, kederli ailelerine ve aziz milletimize başsağlığı temenni ediyorum. Tüm şehitlerimizin ruhları şad, mekanları cennet, kabirleri nur olsun inşallah.

Bir yandan şehit haberleri gelirken diğer yandan Fransa'nın güneyindeki Marsilya kenti yakınlarında PKK yandaşlarının “festival” adı altında düzenlediği görüntüleri de şiddetle, nefretle kınıyorum. Henüz iki hafta önce Fransa'da Türkiye'nin Paris Başkonsolosluğuna terör örgütü sempatizanları tarafından saldırı düzenlendiği ve Fransız makamlarının saldırıya gerekli müdahaleyi göstermeyip failleri de yakalayamadığı tarafımızca unutulmayacaktır. Avrupa'nın göbeğinde terör örgütünün rahatça hareket edebilmesi, sempatizan toplayabilmesi ve propaganda yapabilmesi Türkiye Cumhuriyeti devletinin güvenliği için açık bir tehdittir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bu kapsamda, Dışişleri Bakanlığımızın gerekli tepkiyi göstermesini bekliyor. Terörü, terör örgütlerini ve destekçilerini lanetliyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, bilindiği üzere, Putin'in yayılmacı politikasının Avrupa güvenlik mimarisini temelden sarsması üzerine İsveç ve Finlandiya NATO üyeliğine başvurmuştur. Tarih, bugüne kadar Türkiye'nin Batı’ya gösterdiği iyi niyetin defaatle suiistimal edildiğine şahitlik etmiştir. Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener'in altını çizdiği gibi “Eğer İsveç ve Finlandiya NATO üzerinden Rusya'nın saldırgan politikalarına karşı bir önlem almak istiyorsa, PKK terör örgütüne karşı gerekli tepkiyi göstermek ve terör örgütünü topraklarından çıkarmak mecburiyetindedir.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Bu noktada, amaç, terör örgütünü Avrupa'dan tasfiye etmekse, yalnız ve ancak Türk milletinin menfaatlerini savunan İYİ Parti orada da kaya gibi duracaktır. Ancak Türkiye'nin bu meselede konumlandığı pozisyon Rahip Brunson, Deniz Yücel ve Cemal Kaşıkçı davalarından da bildiğimiz üzere Sayın Erdoğan'ın “Ben bu makamda olduğum sürece asla…” ile başlayan ve yine kendisi tarafından yere düşürülen cümlelerine kurban edilmemelidir.

Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, dış politika alanını ilk önce çatışma alanı oluşturup sonra da pazarlığa oturduğu bir zemin olarak görmektedir. 15 Temmuzun faili olarak isnat edilen Körfez ülkeleriyle aniden gelişen yakın ilişkiler, iktidarın eylem ve söylemleri arasındaki savrulmayı ve yaşanan gerçekleri ortaya koymaktadır. Öyle ki bir Grup Başkan Vekili dahi, bu ani değişimi kavrayamadığı için görevinden affını istemek mecburiyetinde kalmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın Başkan.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı çelişkili kararlar ve kendini tekzip eden ifadelerle iktidarda kalabilmek uğruna dış politikayı iç politikanın malzemesi hâline getirme eğiliminden derhâl vazgeçmelidir. Devlet yönetmek ciddiyet ister, devleti yönetmeye namzet ve ehil olan bir siyasi partinin sözcüsü olarak dış politikanın ciddiyetle yapılması gerekliliğini bir kere daha ifade ediyoruz. En azından yapılacak ilk seçime kadar, ciddi bir devlet yönetimi için azami gayret göstermenizi milletimiz adına iktidardan talep ediyoruz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sağ olun Başkan.

Sayın Akçay…

26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Pençe-Kilit Operasyonu’nda şehit olan askerlere, terörle mücadeye, 26-29 Mayıs tarihleri arasında Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen TEKNOFEST’in önemine ve Azerbaycan’ın Bağımsızlık Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

27 Mayısta Pençe-Kilit operasyon bölgesinde teröristlerle çıkan çatışmada yaralanan Piyade Uzman Çavuş Muhammed Serttaş, 29 Mayısta şehit olmuştur. Diğer yandan, Pençe-Kilit operasyon bölgesinde terör örgütü PKK tarafından 28 Mayısta düzenlenen hain saldırıda Piyade Uzman Çavuş Hasan Çatal, 29 Mayısta da Piyade Uzman Çavuş İslam Sancak şehit olmuştur. Menfur saldırılarda hayatını kaybeden askerlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum.

Terörle mücadele bir güvenlik zarureti olmanın yanında, uluslararası hukukun devletlere yüklediği en temel sorumluluklardan biridir. Türkiye bölgede ve dünyada terörle mücadelede en çok bedel ödeyen ve en kararlı politika üreten ve mücadele veren ülkedir. ABD başta olmak üzere bazı Batılı ülkeler terör örgütleriyle al takke ver külah ilişkiler kurmakta, başkentlerinde sahnelenen bölücü propagandalara karşı üç maymunu oynamaktadır. Terör örgütü mensupları, İngiltere, Almanya, İsviçre ve Yunanistan'da çeşitli organizasyonlarla bölücü faaliyetler yürütmekte, 30 Mayıs 2022’de Fransa'nın Marsilya kentinde “ideolojik eğitim kampı” kisvesi altında Türkiye'yi hedef almaktadır.

Kırk yılı aşkındır canımıza, vatanımıza, insanlarımızın hayatına kasteden terör örgütlerine ve iş birlikçilerine tahammülümüz yoktur. Türkiye, uluslararası hak ve yükümlülüklerine dayanarak gerçekleştirdiği terörle mücadele operasyonlarını başarılı ve kararlı bir şekilde devam ettirecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, dünyanın en büyük havacılık, uzay ve teknoloji festivali olan TEKNOFEST 26-29 Mayıs tarihleri arasında Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de düzenlenmiştir. Yerli ve millî imkânlarla üretilen hava araçları ve zırhlı araçların sergilendiği TEKNOFEST kapsamında dünyanın en kapsamlı teknoloji yarışmaları gerçekleştirilmektedir. Türkiye dışında ilk defa Bakü'de organize edilen festivalde 10 farklı kategoride düzenlenen teknoloji yarışmalarına farklı eğitim gruplarından çok sayıda öğrenci ve uzman katılmıştır. “Tam bağımsız, güçlü Türkiye” parolasıyla düzenlenen ve gençleri teknolojiyle buluşturan TEKNOFEST, ülkemizin teknolojik atılımlarının sembolü olmuştur. TEKNOFEST’in bu yılki etkinliğinin dost ve kardeş ülke Azerbaycan'da düzenlenmesi “dilde, fikirde, işte birlik” vizyonunun önemli bir göstergesidir ve aynı zamanda bu organizasyonun Azerbaycan'ın bağımsızlığının 104’üncü yıl dönümünde ve İstanbul'un Fethi’nin 569’uncu yıl dönümünde gerçekleştirilmesi tarihî bir anlam ve öneme sahiptir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Türkiye'nin ve Türk dünyasının millî yatırım ve kalkınma hamleleri “istikbal göklerdedir” parolasıyla perçinlenmektedir. Bu vesileyle, bu organizasyonda emeği geçenlere tebrik ve teşekkürlerimizi iletiyor, 104’üncü yıl dönümünde Azerbaycan Bağımsızlık Günü'nü kutluyoruz.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Özgür Bey, buyurun.

27.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Pençe-Kilit Operasyonu’nda şehit düşen askerlere,  haksız Gezi tutuklamalarına, sonuçlanan Çubuk davasına ve Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ne ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, geçen hafta nöbetimizin her gününde şehit haberleriyle sarsıldık ve milletimize rahmet diledik, şehitlerimizi saygıyla andık. Maalesef, o günden bugüne de şehit haberleri almaya devam ediyoruz. Pençe-Kilit Operasyonu’nda şehit düşen tüm evlatlarımıza Allah'tan rahmet, acılı ailelerine ve milletimize başsağlığı dileyerek başlamak isterim.

Gezi, 28 Mayısta ağacına, doğasına sahip çıkmak isteyen gençlerin Gezi Parkı'nda kurdukları direniş çadırlarıyla başlayan, daha sonra biber gazlı sert müdahaleler, daha sonradan bir terör örgütüyle irtibatları kesinleşen birtakım kişilerin yapmış olduğu müdahalelerle yakılan çadırlar, orantısız güç, mayıs ve haziran ayı boyunca tüm Türkiye'de yayılan bir demokrasi ve özgürlük mücadelesine dönüştü. O dönemde iktidar partisi dışında muhalefetteki tüm partilerin liderleri, bu konuda, bunun çevre duyarlılığı üzerinden ve gençlerin yaşam tarzına müdahale üzerinden iktidara yapılan bir uyarı olduğunu söylediler. Gezi Parkı’nda, Hükûmetin karşısında bir muhatap gelişti ve Taksim Platformu’nun 7 maddelik “Bunlar yerine gelirse biz Gezi’deki herkesi barışçıl şekilde evlerine dönmeye ikna ederiz.” dedikleri maddeler iktidar partisiyle de görüşüldü, müzakere edildi. İçlerinde ne ülkenin seçilmiş Başbakanının istifası isteniyordu ne “Yurda dönmesin.” deniyordu ne “Hükûmet düşsün.” deniyordu. “Parkı koruyun, biber gazını hedef gözeterek silah gibi kullanma emirleri vermeyin, gençler kör olmasın, ölmesin, ağaçlar kesilmesin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - ...ülkedeki gençlerin yaşam biçimine müdahale edilmesin, bir de gözaltına alınan 200’ün üzerinde genç serbest bırakılsın.” deniyordu. Bu Gezi’de o gün darbe görmeyenler sonra Gezi’nin kendi yazdıkları tarihlerine siyaseten bir darbe olduğu... Bu yalana önce kendilerini sonra seçmenlerini inandırmaya çalıştılar. Şimdi, Gezi’yi yaşamamış gençlere dahi bu yalanı defalarca tekrarlayarak Gezi’den darbe çıkarmaya çalışıyorlar. O günlerde Gezi’de darbe görmeyen muhalefet liderlerinin, o günün muhalefet liderlerinin bugün Gezi’ye “Darbe girişimi.” demelerini de milletimizin takdirine bırakıyoruz. Ama biz Gezi’nin arkasındayız; haksız Gezi tutuklamalarının, haksız Gezi cezalarının elbette üst mahkemelerden ama en başta milletin vicdanından döneceğine de inanıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bunu Türkiye Büyük Millet Meclisinden de tarihe düştüğümüz bir not olarak ifade etmek isterim.

Sayın Başkan, daha önce PKK terör örgütünün Artvin Şavşat’ta kurşun sıktığı ve konvoyumuzdaki 1 askerimizi şehit ettiği saldırıdan yara almadan kurtulmuş ve “O kurşun, o evladımıza değeceğine bana değseydi.” demişti Genel Başkanımız. Sonra, IŞİD terör örgütü “adalet yürüyüşü”ne hedef gözeterek Sayın Genel Başkanımıza doğru bomba yüklü bir minibüsle giderken kilometreler kala yakalandı; o terör örgütünden de kurtuldu. Bir karanlık odak, bir şehit cenazesinde, önce Süleyman Soylu’nun “CHP’lileri şehit cenazesine sokmayın.” hedef göstermesinden sonra, Genel Başkanımızın şehit cenazesinde elini havada bırakan birtakım siyasetçilerin de bulunduğu bir ortamda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …bu ülkenin ana muhalefet liderine linç girişiminde bulundular. O dava bugün tamamlandı. O davanın gerçek iddianamesi partimiz tarafından basılmış, tarihe bırakılmıştır; günü gelince, demir çubukları, hazırladıkları çubukları dağıtanlar, işaretlerle sevk ve yönlendirme yapanlar, “Yakın o evi, yakın o evi.” diyenler, sonra da eline mikrofon alıp “Arkadaşlar, mesajınız alındı, dağılabilirsiniz.” diyenler, azmettiriciler ve oradaki caniler yeniden yargılanacak. Örneğin, bugün, Genel Başkanımıza yumruk attığını herkesin gördüğü Osman Sarıgün hakaret ve suç işlemeye tahrik suçlarından üç yıl yirmi üç ay ceza aldı ve yatarı yok; kurtardınız onu. Genel Başkanımıza kimlerin “geçmiş olsun” dileyemediğini, kimlerin de Osman Sarıgün’ün…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …gidip elini öptüklerini, kimlerin “Arkandayız amcam.” telefonu açtıklarını milletimiz biliyor. Unutmadık, unutturmayacağız; günü geldiğinde bunların hesabını teker teker soracağız. Şunu bilin: Çubuk davasının müsamere kısmı, müsamere perdesi bugün kapandı ama adalet perdesini gelecek sene, seçimden sonra açacağız; bunu bilin.

Son olarak; Basın Kanunu ve bazı kanunlarda değişiklik yapılmasıyla ilgili kanun, adı “dezenformasyon” diye geçiyor. Esas mesele şu: Yeni bir suç türü icat ediliyor. Normal şartlarda, dezenformasyonla mücadeleye ihtiyaç var mı? Var. Madde doğru yazılsa iyi olur. Bir de ama bir şeye ihtiyaç var; bağımsız bir yargı lazım. Bir bağımsız yargı olsa -dezenformasyon kanununu okudum- iki buçuk gün içinde A Haber, hepsi hapishanelere falan giderler; ne Yeni Şafak kalır ne T…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne Yeni Şafak kalır ne Kanal 24 ne Sabah gazetesi ne bilmem ne.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – T24’ü de ekler gibi oldun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Dezenformasyon kanunu… Ama kim uygulayacak kanunu? Fahrettin Altun’un tazminat davalarını açtığı Anadolu Mahkemesi, bir de Anadolu yakasındaki sarayda bir tane ceza mahkemesi, asliye ceza sadece orası. Nasıl uygulayacak? Muhalefete kapı duvar, bunlara “Buyurun beyim. Hoş geldiniz. Ne içersiniz? Hangi kararı istersiniz?”

Bugün meslek örgütleri geldi, çok önemsiyorum. Medya Dayanışma Platformu, 13 basın meslek örgütü, hepsi karşı. Diyorlar ki: “Aylardır konuşuyorlar, bizden fikir soran yok.” Biz de diyoruz ki: Basın meslek örgütleriyle, muhalefetle, tüm toplumla bu meseleyi, dezenformasyonu, samimi müzakereye açıksanız, o maddenin öyle kendi aranızda konuşulup şimdi gelip apar topar geçirilmeye çalışılması yerine, basın meslek örgütleriyle ve toplumun tüm kesimleriyle makul bir sürede müzakere edilmesi son derece önemlidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım Özgür Bey.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Basın kartı meselesine gelince, dezenformasyondan sorumlu sarayın memuruna sarı basın kartını sarı kart gibi verip onu uyar, bunu uyar, bunu cezalandır, bunu meslekten çıkar, kırk yıllık gazetecilerin kartlarını iptal et; böyle şeylerin kabul edilmesi mümkün değil. Basın İlan Kurumunun başka bir vesayet kurumuna dönüşmesini şiddetle reddediyoruz.

Uygun maddeler var, onun 5’ini, 6’sını dakikalar içerisinde geçirebiliriz, beklenen maddeleri ama onları havuç yapıp bu zaptiye maddelerinin, bu zulüm maddelerinin ve bu, seçime giderken muhalefeti susturma, gazetecilere ayar verme maddelerinin karşısında dimdik direniriz. Bunu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Son sözüm.

BAŞKAN – Önümüzdeki hafta bu gelince uzun uzun konuşuruz. Bunu toparlayalım.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, “dezenformasyon” deyince, bir de bu yeşil topları görünce, Mahir Bey’i de görünce dezenformasyon konuşmadan, Mahir Bey’e bir yeşil top bırakmadan olmaz.

Bizim görüşümüz şu: Bir ittifakın mutabakatıyla değil, bütün bir toplumun açık müzakeresi ve tam mutabakatıyla düzenlenmesi gereken bir alandayız. Basının özgür olmadığı, yargının özgür olmadığı bir ülkede nasıl iktidarınızın ilk günlerinde dokunulmazlık lazımdı size, “Bu yargıya mı kendimi teslim edeceğim?” diyordu Recep Tayyip Erdoğan; şimdi sizin bu yargınıza mı teslim edeceğiz? Oraya birisini atayacaksınız ve o atadığınız kişiden, kendi lehinize ve tüm toplumun aleyhine ne varsa geçireceksiniz. Cesaretiniz varsa açık müzakere, cesaretiniz varsa topluma açın bunu, cesaretiniz varsa salt nitelikli çoğunlukla geçebilecek kadar bir mutabakat yaratın bunun üzerinde; ondan sonra oturalım, konuşalım.

Teşekkür ediyoruz Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ünal, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

28.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, 28 Mayıs Azerbaycan’ın Bağımsızlık Günü kutlamalarına, Pençe-Kilit Operasyonu’nda şehit olan askerlere ve Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

28 Mayıs Azerbaycan’ın Bağımsızlık Günü kutlamalarında güzel bir şey oldu, hem TEKNOFEST hem Azerbaycan’ın bağımsızlığı ve İstanbul’un fethinin 569’uncu yıl dönümü 104 metrelik bayrakla kutlandı.

Yine, buradan, Pençe-Kilit Operasyonu çerçevesinde şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Yine, geçtiğimiz günlerde, Gaziantep’te Avrupa Karate Şampiyonası’nda 6 altın madalyayla ülkemizi gururlandıran Burak Uygur, Eda Eltemur, Erman Eltemur, Eray Şamdan, Serap Özçelik Arapoğlu, Ali Sofuoğlu sporcularımızı da buradan tebrik etmek istiyorum.

Şimdi, Saygıdeğer Grup Başkan Vekili Gezi’den bahsetti. Gezi, tarihimize bir kavram armağan etti; Gezi, tarihimize “Gezi vandalizmi” dediğimiz bir kavramı armağan etti. Öyle ki şöyle bir baktığımızda, 46 kamu binası, 231 polis aracı ve 44 ambulans kullanılamaz hâle gelmiş; 326 iş yeri, 201 araç tahrip edilmiş; 80 belediye otobüsü ve 85 otobüs durağı yıkılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Yapılan ayrıntılı araştırmalara göre, Gezi vandalizminin Türkiye’ye doğrudan 1,4 milyar dolarlık tahribatı vardır ve dolaylı maliyeti ise 100 milyar dolardır. Ve mayıs ayı önemli bir aydı, mayıs ayında Türkiye 4 tane büyük proje açıklamıştı. Mayıs ayında faiz 4,6’lara gerilemişti, yine enflasyon… Ve Türkiye, Gezi olaylarının başladığı tarihte hem ekonomik anlamda hem de uluslararası alanda 10 büyük projenin 4 tanesini gerçekleştirme iddiasıyla ortaya çıkmıştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ve Sayın Özgür Özel’in ifade ettiği Taksim Platformu’nun taleplerinden bir tanesi, üçüncü havalimanından vazgeçilmesiydi. Taleplerinden bir tanesi, üçüncü köprüden vazgeçilmesiydi. Taleplerinden bir tanesi, Kanal İstanbul’dan ve Türkiye’nin büyük projelerindeki iddialarından vazgeçilmesiydi ve daha sonrasında da zaten şunu açık bir şekilde gördük: Evet, başlangıcında çevre hassasiyetiyle başlayan o süreç gerçek yüzünü ortaya çıkardığında gerçekten mesele ağaç değilmiş, mesele çevre değilmiş. Dolayısıyla, hepimiz gerçekte meselenin ne olduğunu biliyoruz.

Sayın Grup Başkan Vekili dezenformasyon yasasıyla ilgili de birkaç hususu ifade etti, tabii ki buraya gelecek ve görüşeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Biz Türkiye Büyük Millet Meclisine teklifimizi teslim ettik ve bizim teklifimiz ihtisas komisyonlarında görüşülecek ve bu görüşmeler ciddi müzakereleri gerektiriyor; Adalet Komisyonunda ve tali komisyon olarak Dijital Mecralar Komisyonunda görüşülecek. Yasa yapma süreci zaten ihtisas komisyonları ve Genel Kurul gündeminden ibarettir, burada herkes düşüncelerini ifade edecek.

Yine, aynı şekilde, basın kartıyla ilgili bugün ilgili arkadaşlarımız bana da geldiler, onlara da aynı şeyi söyledim: “Tabii ki sizleri dinleyeceğiz.” Biz basın kartıyla ilgili düzenlemede şunu yapabilirdik: Teklifimizde “Alt düzenlemelerle, ilgili yönetmelikle bu hususlar düzenlenebilir.” diyebilirdik ama biz bunu tercih etmedik, kanunda açık bir şekilde herhangi bir hak kaybı olduğu takdirde bunun yasal çerçevesi oluşsun istedik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Dezenformasyonla ilgili getirdiğimiz düzenlemeye komisyonlarda muhalefet ve ilgili taraflar gerekli itirazlarını dile getirecekler. Eğer bizim ifade özgürlüğünü, eleştiri hakkını, basın özgürlüğünü kısıtlamak gibi bir niyetimiz olsaydı biz bunu TCK 125’te “Kişilere Karşı Suçlar” başlığı altında ele alırdık, oysa biz bunu 217 (1)’le “Kamu Barışına Karşı Suçlar” başlığı altında düzenleyerek üç aşamalı ve üç gerekçeli bir düzenlemeye yani sırf halk arasında korku, kaygı, panik oluşturmak saikiyle yani bir özel amaçla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – …yine, iç ve dış güvenliği, kamu düzenini, genel sağlığı tehdit edecek gerçek dışı bir bilgiyi kamu barışını bozmaya elverişli şekilde üç aşamaya bağlayarak ve dezenformasyonla ilgili… “Bir şeyin dezenformasyon olduğuna kim karar verecek?” diye soruyorlardı, “Bir bilginin gerçek dışı olduğuna kim karar verecek?” diye soruyorlardı, “Buna da yargı karar verecek.” dedik.

Arkadaşlar, iktidarlar gelir geçer, değişir ama bazı şeyleri, bazı kurumların meşruiyetini tartışmaya açarsak bu bizim öncelikle milletimizin, halkın zihnindeki meşruiyet algısına zarar verir. Türk yargısı bağımsızdır ve hâkimlerimiz ve savcılarımızla ilgili sürekli olarak “sarayın hâkimi”, “sarayın savcısı” gibi ifadeler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Mahir Bey, toparlayın.

Buyurun.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Toparlıyorum.

Bizim yani bu milletin ve Türk milleti adına karar veren onurlu hâkimlerimiz ve savcılarımızla ilgili “sarayın hâkimi” “sarayın savcısı” gibi ifadeler doğru değildir, yanlıştır. Bu hâkimler ve savcılar onurlu ve haysiyetli insanlardır, Türk milleti adına karar vermektedirler. Bununla ilgili eğer bir sorun varsa HSK zaten gerekli düzenlemeleri yapmaktadır. Yani, sizinle ilgili olumlu bir karar verildiğinde alkışlayıp olumsuz bir karar verildiğinde… Şimdi, biz Sayın Özgür Özel’le mahkemeleştik ve Sayın Özgür Özel mahkemeyi kazandı. Bu kararı veren hâkim, bu kararı veren mahkeme onurlu bir karar vermiştir. Burada ben, şimdi, bu yargı kararı benim aleyhime çıktı diye ben bu hâkim ve savcılarla ilgili bühtanda mı bulunacağım? Böyle bir şey olamaz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Beştaş’tan sonra vereyim, grup…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, ben zaten şey de yapacağım…

BAŞKAN – Buyurun.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sataşmayı gerektiren bir ifadem olmadı.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – 60’a göre söz istedi.

29.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, ben bir şeyi bilirim: Eğer AK PARTİ’nin bir sözcüsü bir konuda iddialı ve inandırıcı bir argüman koyuyorsa kaynağına gidip bakacaksın. Hemen açtım Taksim Dayanışma Platformu’nun taleplerini, ne üçüncü havalimanından bahsediliyor… İletilen, Başbakana iletilmek üzere teslim edilen 6 maddelik taleplerinin içinde yok. Varsa bir tek Atatürk Kültür Merkezi…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Basın açıklamasında var.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Atatürk Kültür Merkezi” diyor, o da AKM yıkılıp AVM yapılmasın… “AKM yine Atatürk Kültür Merkezi olarak korunacaktır.” denildikten sonra orada sorun yok. Geri kalan, benim söylediğim maddeler. Bu, çok net, çok açık.

Sonra “Gezi nedir?” tartışmasında bir hakem lazım, bir hakem lazım. AK PARTİ bir şey diyor, CHP bir şey diyor. Hadi, hakem sizin ittifak ortağınız olsun.

Sayın Devlet Bahçeli “Başbakan Erdoğan artık kendi çalıp oynamaktan vazgeçerek Taksim’deki inat ve hesaplarını bir kenara bırakmalı, Türk milletinin diktatörlere haddini bildireceğini aklından çıkarmamalıdır.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - 7 Haziran 2013, bütün kaynaklarda var. Ha, o gün öyleydi, sona doğru darbeye mi döndü? “Sayın Başbakan, sen kim, cumhuriyeti diline dolamak kimdir? Sen kim, demokrasiden bahsetmek kimdir? Gezi Parkı'ndaki gençlerin kurduğu çadırlara şafak vakti saldıran sen mi demokratsın?” 26 Ekim 2013 kardeşim. O yüzden bir hâkem tayin edeceksek ne sizden olsun ne bizden olsun; dönemin Milliyetçi Hareket Partisinin bugünün ittifak ortağı Genel Başkanı bunu söylüyor Gezi’yle ilgili, ne konuşuyorsunuz ya? İttifakta çatlak çıkar ha, herkes lafının arkasında dursa. Böyle bir şey olmaz.

Bunun dışında, aramızdaki mahkemeye gelince: Ben böyle şeyleri konu etmek istemem ama madem öyle, ben kendisine esprili bir şey söyledim, işte, “Aileler Yarışıyor’da sorsak en popüler cevap siz olurdunuz.” diye. Mahkemeye verdi beni, mahkemeyi biz kazandık, sonra kendi de bana dedi ki -Demin ne demişti? Ben hâkime şunu bunu- “Bir tane eskiden kalma…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bu konu özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitiriyorum, özele girdi.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Özgür Bey, bu konular…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Özele girdi.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Özele girmedim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Son cümlem.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Mahkemeyle ilgili bir husus. Bakın, Genel Kurul gündemini bu tür konularla…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen yaptın, sen açtın onu.

Sayın Başkanım, mikrofon açılmadı.

BAŞKAN – Buyurun.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Türk mahkemelerinin verdiği her kararın saygıdeğer olduğunu ifade etmek için söyledim bunu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, diyor ki: “Ben tutup da Özgür Özel’in beni yendiği, kazandığı mahkemeye laf mı ettim?”

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ben bir içerik bahsine girmedim burada.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bana dedi ki: “Belli bir yaşa gelmiş kadın bir hâkim senin lehine karar vermiş, emekliliğini vermiş, kaçmış.” Dedin mi, demedin mi?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Bakın, Özgür Bey…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Dedin mi, demedin mi?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Özgür Bey…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben hâkimi merak bile etmedim.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Özgür Bey, burası…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben merak bile etmedim. (CHP sıralarından alkışlar) Sen “Ne dönemde girmiş, ne dönemde terfi etmiş, emekliliğini vermiş, kaçmış.” dedin o hâkime.

Teşekkür ederim.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Özgür Bey…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurun.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…

Türkiye Büyük Millet Meclisi dedikoduların yeri değildir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sen yaptın.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Bunlar hoş şeyler değildir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – E, girmeyecektin o zaman o konuya, madem orada bu kadar güvenlik açığın var, girmeyeceksin. Ben mi dedim “Mahkemeleştik.” diye?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler.

Bitirsinler Sayın Başkan.

Arkadaşlar, izin verirseniz.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Özgür Bey, bunlar hoş şeyler değil, yaptığınız şeyler.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Senin yaptığın da hoş değil.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

30.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Türk yargısının bağımsız ve tarafsız olmadığına, HDP’ye yönelik operasyonlara, iktidarın kadınları susturamayacağına, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmasıyla ilgili yaptığı açıklamaya, İstanbul’da düzenlenen Tecrit Siyasetine Karşı Barış Hakkı Konferansı’na, TÜİK verilerinin ülke gerçeklerini yansıtmadığına, Saros Gönüllülerinin taleplerine ve iktidarların insanların yaşam biçimlerine müdahale edemeyeceğine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, onlar iki grup tartışıyor ama işin asıl mağduru biziz yani bugün de yargının Kobani davasında neler yaptığını anlatmayayım, destan yazıyor. Mahkeme -her türlü hukuk kuralını çiğneyerek- yargılama yaptığını iddia ediyor, onu ayrıca uzun bir şekilde anlatacağım. Türkiye tarihinde ilk defa “Size bir günlük savunma süresi veriyorum, avukatınızla beraber ister savunma yapın ister yapmayın." diyen ve diğer mahkeme başkanı çete üyesi olan, ev hapsinde olan mahkemelere Sayın Ünal “Türk yargısı bağımsızdır." diyor. Vallahi, hiçbir şey demiyorum yani bağımsız falan değil, tarafsız da değil; bunu kamuoyunun takdirine sunuyorum.

Sayın Başkan, bugün de partimize yönelik operasyonlar devam etti. Batman’da 15 kadın arkadaşımız sabah saatlerinde gözaltına alındı. Aralarında Batman Kozluk ve Bekirhan Belediye Eş Başkanı kadın arkadaşlar da olmak üzere 15 kadına dört gün gözaltı süresi verildi ve gizlilik kararı verildi. Nedir bu kadınların fiili? Kadın haklarını savunmak, kadın özgürlük mücadelesi vermek, HDP’de siyaset yapmak. Açıkçası, iktidar, kadınlara açık, aleni bir savaş açmış durumda, her gün bir ilde operasyon yapmadan rahat edemiyor. Ben iktidara şunu söylemek istiyorum; bu, bütün partilerin aslında ortak bir sorunudur: HDP’ye yönelik her gün böyle operasyonlar yapılırken diğer partilerin “Umurumuzda değil.” demesini ya da görmezden gelmesini de not olarak buraya bırakıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben iktidara kadınlarla ilgili bir kez daha söyleyeyim, çok söyledim ama bir daha söyleyeyim: Vallahi de billahi de kadınları korkutamazsınız, kadınları susturamazsınız, kadınları özgür ve eşit yaşam mücadelesinden vazgeçiremezsiniz. Yani istediğinizi yapın çünkü kadınlar, size karşı en güçlü muhalefet gücü olmaya devam ediyor. Yarın da Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun Çağlayanda duruşması var. On binlerce kadın oradan da haykıracak “Kadınları durduramazsınız.” diye. Batman’da gözaltına alınan arkadaşlarımızı, kadın yoldaşlarımızı serbest bırakın.

Bu siyasi rehine meselesinde bir de tabii ki ürkek, korkak bir siyaset tarzı var. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı, çıkmış, sevgili Demirtaş’ın serbest bırakılmasıyla ilgili “‘İnşallah.’ demedim.” diye açıklama yaptırmış, Belediye basın-yayın birimine hem de. Ya, ayıp ya! En ciddi konularda açıklama yapmayan bir Belediye basın-yayın birimi “İnşallah.” karşısında açıklama yapma gereği duymuş, kurumsal açıklama bir de.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şunu söyleyeyim: Siyaset cesaret işidir, cesaretini kaybeden bir siyasetin kaybedecek başka hiçbir şeyi kalmamıştır. Sevgili Demirtaş, Yüksekdağ, Kavala ve daha yüzlerce siyasetçi neden cezaevinde? İktidarın rehine siyaseti nedeniyle cezaevinde. Onları orada tutan siyasete karşı çıkmadan, karşı durmadan muhalif siyaset olmaz, olamaz. Eğer “İnşallah.” demekten bile imtina ediyorsanız iktidarın rehine politikasının yanında yer alıyorsunuz demektir. Maşallah size, gerçekten maşallah(!) Bu ikircikli, ilkesiz politikayla Türkiye yol alamaz diyorum ve HPD mücadelesiyle, dik duruşuyla, demokratik güçlerin direnişiyle kesinlikle kararlılıkla yol alacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – “Verin bana yetkiyi.” veya “Bize katılın.” demekle de olmaz; ortak mücadeleye katılmakla, birlikte mücadeleyi yürütmekle ancak rehine siyasetinin karşısında durulabilir.

Sayın Başkan, geçen hafta İstanbul'da önemli bir toplantı yapıldı “Tecrit Siyasetine Karşı Barış Hakkı” adında önemli bir konferans; Özgürlük İçin Hukukçular Derneği, Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı ve İnsan Hakları Derneği öncülüğünde yapıldı. Siyasetçiler, aydınlar, yazarlar, gazeteciler ve aktivistlerin katıldığı konferansa İrlanda ve Güney Afrika gibi yerlerden de katılımlar oldu, sunumlar yapıldı ve tecrit rejiminin, tecrit rejimi şahsında hapishanelerdeki durumun neden insanlık dışı, hukuk dışı bir sistem olduğu genişçe tartışıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu konferansta demokrasi ve hukuk krizinin ilk olarak yansıdığı yerin hapishaneler olduğu ifade edilerek “Bu yaşam siyaseti ve ayrımcılık karşıtı hak savunuculuğunun bir gereği olarak ceza infaz sisteminde her türlü ayrımcı uygulama derhâl sonlandırılmalıdır.” denildi. Ayrıca, olağanüstü ve ayrımcı infaz uygulamalarının en belirgin örneğinin İmralı'da yaşandığını tespit eden konferansta “Ölünceye kadar hapislik biçimindeki ağırlaştırılmış müebbet infaz rejimi, AİHM kararları ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tavsiyeleri doğrultusunda sona erdirilmelidir. İmralı Hapishanesi kapatılmalı, İmralı tecrit sistemi ortadan kaldırılmalıdır.” denilerek önemli bir çağrıda bulunuldu. Bu çağrıya herkesin ses vermesi gerekiyor, duyması gerekiyor.

Sayın Başkan, ekonomide büyüme varmış. Dünyanın en kısa ve en komik fıkrasını bugün TÜİK anlattı gerçekten. Neymiş? Fıkra şu: Türkiye büyüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Fıkrayı anlatın, toparlayın.

Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, en kısa ben konuşuyor oluyorum. En sonu da biraz anlatayım izninizle.

BAŞKAN – Devam edin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Dün, “Fıkralarla Türkiye” sorumlusu Hazine ve Maliye Bakanı çıkıp “Yüzde 7 büyüme görünüyor.” dedi. “Spoiler”i dünden verdi, hiçbir heyecanı kalmadı TÜİK’in, önceden verdi. Herhâlde gözlerini kısıp ileriye doğru baktı, öyle gördü. Aksi hâlde, göstergelerin gösterdiği şeyler belli: Açlık, yoksulluk, her gün eriyen emekçi maaşları, her gece yarısı yansıyan akaryakıt zamları, seri etiket değişimi yüzünden kâğıt tüketimi artan marketler. Yüzde 70 enflasyonun olduğu yerde yüzde 7 büyüme açıklanıyor ve en önemlisi, halkın mutfağına, cebine, cüzdanına yansıyan hiçbir büyüme yok. Acı olan, reel bir büyümeymiş gibi iki hafta boyunca AKP’li vekiller ve yetkililer çıkıp tekerleme gibi tekrar edecekler. Ya, bu fıkraya gülemiyoruz gerçekten.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Fıkralar güldürmek için anlatılır ama bu fıkra Türkiye’nin hazin hâlini anlatıyor.

Bugün önemli ziyaretçilerimiz vardı; Saros Gönüllüleri grubumuzu ziyaret ettiler. Çok güzel bir görüşme gerçekleştirdik ve Saros Körfezi’nin bu ülkenin en büyük güzelliklerinden, en büyük şanslarından biri olduğunu ifade etmek istiyorum. Tertemiz habitatı, kendi kendini temizleme özelliğine sahip dünyanın 3 suyundan biri Saros ve Saros Gönüllüleri bizler için, gelecek kuşaklar için insanüstü bir çabayla orayı korumaya kararlılar. Saros Gönüllülerinin talepleri bizim de taleplerimizdir, doğayı hep birlikte koruyalım diyorum.

Müsaadenizle son bir mesele var, bu yoga meselesi çok tartışıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Eskişehir Valiliğinin sorumluluğunda bulunan parkta güvenlik tarafından engellendi yoga yapanlar. Nedenmiş? Yoga yapanların izin alması gerekiyormuş. Daha neler duyacağız, bir bu kalmıştı! Ve “Anadolu Fest” adıyla düzenli yapılan gençlik festivali de on beş gün süreyle yasağın kapsamında engellenmişti.

Kocaeli’de de bir kafenin girişinde “Burada açık giyinmek yasak!” yazısı yazılıyordu. Yani insanların yaşam alanlarına, özel hayatlarına, kıyafetlerine, hangi sporu yapacaklarına karışmayın artık! Herkes istediğini giymekte, istediği hareketi yapmakta… Yoga da yapar, müzik de yapar, spor da yapar; buna iktidarlar karışamazlar, valilikler yasaklayamazlar. En güzel tepkiyi, kadınlar parkta topluca yoga yaparak gösterdiler, onları buradan selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

Buyurun, okuyun.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK) üyelerinden müteşekkil bir heyetin Avrupa Parlamentosu üyeleriyle görüşmelerde bulunmak üzere 9-11 Mayıs 2022 tarihlerinde Brüksel’e bir ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin tezkeresi (3/1959)

30/5/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK) üyelerinden müteşekkil bir heyetin Avrupa Parlamentosu üyeleriyle görüşmelerde bulunmak üzere 9-11 Mayıs 2022 tarihlerinde Brüksel’e bir ziyaret gerçekleştirmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 15/4/2022 tarihli ve 74 sayılı Karar’ıyla ile uygun bulunmuştur.

Söz konusu ziyaret, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 10’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulur.

                                                                                      Mustafa Şentop

                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                           Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, Ordu ilinde yürütülen siyanürle altın arama faaliyetlerinin zararlarının tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 6/5/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Mayıs 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

31/5/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 31/5/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                      Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                            İzmir

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

İzmir Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, Ordu ilinde yürütülen siyanürle altın arama faaliyetlerinin zararlarının tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 6/5/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 31/5/2022 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs.

Buyurun Sayın Örs. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Grup Başkan Vekilimiz Sayın Müsavat Dervişoğlu ve milletvekili arkadaşlarımın imzalarıyla vermiş olduğumuz, Ordu ilinde yürütülen madencilik faaliyetleri hakkındaki araştırma önergesi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Ordu ilimizde ormanlık alanları ve fındık bahçelerini tahrip eden siyanürle altın ayrıştırma çalışmaları doğanın tahrip edilmesine, beraberinde halkın da tepkisine neden olmuştu. Geçen yıl şubat ayında Mersin Milletvekilimiz Sayın Zeki Hakan Sıdalı’yla birlikte Ordu ilimizi ziyaret ederek vatandaşlarımızdan konuyla ilgili bilgi almış ve yaşanan doğa tahribatını yerinde görmüştük. Son olarak, Grup Başkan Vekilimiz Sayın Dervişoğlu geçtiğimiz hafta Ordu ilimizdeydi, üç günlük bir ziyarette bulundu ve bu ziyareti sırasında da maden işletmesi nedeniyle yaşanan çevresel sorunlara ilişkin sivil toplum örgütleriyle görüştü, bölgede yaşayan insanlarımızdan bilgi aldı.

Değerli milletvekilleri, 27 Nisan 2022 tarihinde Ordu ili Fatsa ilçesindeki siyanürlü altın madeni işletmesinin kapasitesinin artırımı için İnceleme Değerlendirme Komisyonunda bir toplantı yapılmıştı, bölge milletvekillerimizle ben de o toplantıya iştirak etmiştim. Bu toplantıda, Ordu Fatsa’da işletilen altın madeninin yol açtığı yıkım ve kontrolsüzce dağıtılan ruhsatların nelere yol açabileceği dile getirildi. Siyanürle altın madeni ayrıştırma çalışmalarının yapıldığı bölgenin yakınındaki köylerde oturan vatandaşlarımız içme sularına ağır metaller karıştığını, bazı içme suyu ve çeşmelerin ağır metal kirliliği yüzünden mühürlendiğini belgeleriyle o toplantıda gösterdiler; bizler de gördük ve şahit olduk. Şirketin, ÇED dosyasında açıkça kamulaştırma yetkisi kullanacağını beyan etmesine yani kendini devletin yerine koymasına da o toplantıda şahit olduk. Kesilen ormanlar ile fındık bahçelerinden elde edilecek gelirin altın madeninden çok daha fazla olduğunu da yine o toplantıda öğrendik, gördük. Sit alanının veya fındık bahçesinin veya iki yüz bin yıllık doğal kestane ormanının veya tatlı su kaynağının, hiçbir şeyin dikkate alınmadan altın gibi tek seferlik bir kazanca nasıl feda edilebileceğini yine gördük.

Değerli arkadaşlar, Ordu ilinden bahsediyoruz. Ordu, Türkiye'nin tarımsal ihracat anlamıyla en yüksek katma değerini sağlayan fındığını üretiyor, fındığını üretiyor. Ordu ili tüm Türkiye'de üretilen fındığın yüzde 30’unu üretiyor ve ilk sırada. Peki, dünyada? Aynı zamanda, tüm dünyadaki fındığın da yüzde 20’sini üreten bir ilimiz. İnanabiliyor musunuz? Böyle bir bölgemiz var, böyle bir şehrimiz var, siz buraya maden ruhsatı veriyorsunuz.

Bir tek ruhsatta değil ha. Değerli arkadaşlar, TEMA Vakıfının raporuna göre, tüm Ordu’nun tarım alanlarının yüzde 76’sı maden ruhsatlı yani tüm tarım alanlarının yüzde 76’sına ruhsat verilmiş. Peki, Ordu ili en fazla bal üretiminin yapıldığı ve üreticinin olduğu bir ilimiz. Bölgede doğal kestane ormanlarından kestane balı üretiliyor ama altın madeni için bunların hiçbir değeri yok.

Değerli arkadaşlar, şu fotoğrafı sizlere göstermek istiyorum. İşte, şu yeşilliği şöylece mahvettik. Her şey para değil arkadaşlar, bırakın parayı pulu. Ya, insan şu tabiat güzelliğine nasıl kıyar?

Sadece bu mu? Ayrıca Ordu ilinde bir Perşembe Yaylamız var arkadaşlar. Menderesleriyle tüm ülkenin, hatta dünyanın göz bebeği bu doğa harikasına da ruhsat verilmiş ve ihalesi yapılmış. Arkadaş, bu ruhsatları verirken ya bunun sağına soluna bir baksanıza. Burada ne var, ne yok diye insan bakmaz mı arkadaşlar? Sadece Ordu mu? Giresun, Gümüşhane, Trabzon, Rize, Artvin; tüm bölgemiz doğa tahribatıyla karşı karşıyadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) - Son söz, diyorum ki bu memleket, bu cennet vatan atalarımızdan bize miras olduğu kadar gelecek kuşakların bize emanetidir, bunu unutmayın ve Karadeniz'den şirketlerinizle elinizi çekin.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Önerge, çok basit bir önerge. Ordu ili Fatsa ilçesinde 2 bin dönümlük arazi üzerinde siyanürle altın madenciliği yapılıyor. Şimdi, yeni bir kararla bu maden sahasının 2 kat daha genişletilmesi öneriliyor. Yani yaklaşık 4 bin dönümlük alanda tekrar siyanürle altın çıkarılacak. Bu alanın içerisinde bölgenin en önemli yaylalarından olan Korgan, Aybastı Yaylaları da var ve ciddi bir doğa tahribatına neden olunacak.

Şimdi, 1800’lü yılların sonunda ilk kez altın madenciliğine başlandığında siyanürle altın araması yapılmış fakat bunun maliyeti çok yüksek görülmüş. 1950’li yıllardan sonra teknolojinin geliştiği belirtilerek yeniden siyanürle altın madenciliği yaygınlaşmış ve şu anda altın madenciliğinin büyük bir bölümü siyanürle gerçekleştiriliyor. Bakın, hiç kimse “Madencilik yapılmasın.” demiyor, hiç kimse “Bir ülkenin yer altı zenginlikleri topluma kazandırılmasın.” demiyor. Önemli olan şey şu: Doğayı koruyor musunuz korumuyor musunuz? İnsanla birlikte doğada yaşayan canlılara saygınız var mı yok mu? Birincisi bu. İkincisi, bu madenle doğaya ve geleceğe ne kadar zarar veriyorsunuz? Asıl sorun bu. Yoksa kimse madenciliğe falan karşı değil. Fakat siyanürle altın madenciliği gerçekten insanlık için büyük bir tehdit.

Bakın, size şunu söyleyeyim: Şu anda çıkarılan altının, bugüne kadar dünyada çıkarılmış altının yüzde 15’i mühendislikte, tıpta, diş hekimliğinde kullanılıyor, sadece yüzde 15’i. Aslında, bugüne kadar çıkarılmış altın madeninin yüzde 85’inin insanlığa toplu iğne ucu kadar yararı yoktur. Eğer var olan altın dönüştürülüp kullanılmaya devam edilirse önümüzdeki elli yıl, yüz yıl değil, belki de sonsuza kadar dünyaya yetecek kadar altın çıkarıldı zaten. Altın bir zenginlik kaynağı olarak görülüyor. Evet, altın bir zenginlik kaynağı ama tek değişim değeri olarak altın kabul edilmiyor. Dünyada rezerv para birimleri var ve bu rezerv para birimleri de değişim değeri olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla biz zenginleşeceğiz diye, aslında insanlığın ihtiyaç duymadığı madene ve… İnsanlığa büyük bir zarar verecek, doğaya büyük bir zarar verecek siyanürle altın arama girişiminden vazgeçilmelidir.

İşin talihsiz yanı şu: Biraz sonra, bu önergenin kabul edilip edilmemesi Genel Kurulun oylarına sunulacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan, müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - Bu önerge yani siyanürle altın aranmasının yaratacağı tahribatın araştırılması için sunulan önerge Genel Kurulun oylarına sunulacak. Garip bir şekilde, kendisine “milliyetçiyim” diyen parti, kendisini “milliyetçi muhafazakâr” olarak gören partiler, bize “vatan haini” diyenler, doğanın tahrip edilmesine, Ordu’nun tahrip edilmesine “evet” diyecekler, işte, vatan haini olarak gördükleri partiler de “Bu ülkenin toprağına, dağına, yaylasına sahip çıkın.” diye oy kullanacaklar diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar

BAŞKAN - Sayın Keven, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, buğday taban fiyatının bir an önce açıklanması gerektiğine ilişkin açıklaması

ALİ KEVEN (Yozgat) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Haziran ayı geldi, buğday taban fiyatı hâlâ açıklanamadı. Çiftçiye yaptığınız bunca zulüm yetmedi mi? Hasat sezonu başlamışken buğday taban fiyatlarını açıklamamak düpedüz çiftçimizle alay etmektir. Bakınız, geçen yıl 17 Mayısta, ondan önceki yıl ise 4 Mayısta açıklandı; bu yıl ise haziran ayı gelmesine rağmen açıklanan bir fiyat yok. Çiftçimiz, onca emekle yetiştirdiği buğdayın taban fiyatının insaflı bir şekilde açıklanmasını bekliyor. Şu an borsalarda güncel buğday fiyatı 7 liraya yakın seyrediyor, ithalata ise zaten 6 lira ödendi. Çiftçimizin bu üretimi yapması için eline en az 8 lira geçmesi lazım. Diğer taraftan, ekmek fiyatlarını da düşünüyorsanız, gelin, 2 lirasını ek destekleme olarak hazineden verelim ve hem üreticiyi hem tüketiciyi rahatlatalım. Buğdayın taban fiyatı 8 liradan aşağı olmamalıdır ve bir an önce açıklanmalıdır.

Saygılarımla.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, Ordu ilinde yürütülen siyanürle altın arama faaliyetlerinin zararlarının tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 6/5/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Mayıs 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Sayın Mustafa Adıgüzel.

Buyurun Sayın Adıgüzel. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Biz madenciliğe karşı değiliz, biz madenciliğin doğru yerde, doğru teknikle yapılmasını istiyoruz.

Şimdi, Ordu iline bakınca, şu haritada gördüğünüz üzere -bu, TEMA Vakfının raporudur- Ordu ilimizin yüzde 74’ü maden alanı olarak ilan edilmiştir. Ya, biz nerede yaşayacağız, Ordulular olarak biz nereye gideceğiz? Yüzde 74’ten bahsediyorum. Ordu ilinin tamamı tarım ve orman alanıdır. Yani bu şekilde maden alanı açarken tarımdan kayıp oluyor. Ordu ili, Türkiye’nin en çok fındık üreten ilidir ve dünyanın en çok fındık üreten ilidir. Ordu ili, bal üretiminde de Türkiye 1’incisidir. Tarımda bu kadar önde bir ilde, zaten sınırlı olan tarım topraklarında madencilik yapmak rantabl da değildir.

Bakın, size bir resim göstereceğim. Bu resim, Fatsa’da başladığınız altın madeni işletmesi, yeşil Fatsa’nın bağrındaki sarı çıban; 2 bin dönüm alan. Şimdi, vatandaşlarımız şunu zannetmesin: “Adı altın, çok rantabl, devletimiz bundan çok şey kazanıyor.” Asla değil. Bakın, şu alanda, 2 bin dönüm alanda bu firmanın devlete taahhüt ettiği beş yıldaki miktar -burada, evrakında var- 9,2 milyon dolar; bunun içerisinde vergiler de var arkadaşlar. Teşviklerle vesaire bu, yılda 1,5 milyon dolar yapmıyor ama şu alana, bu 2 bin dönüm alana fındık dikin, bugün dikin; bunun Türkiye’ye yıllık getirisi tam 3 milyon dolar. Arkadaşlar, açık konuşuyorum, bu madenin devlete verdiğinin tam 2 katını biz buraya fındık dikip verebiliyoruz ve yüz sene burada başka bir şey yetişmeyecek, bunu 100’le çarpın, 300 milyon dolardan bahsediyorum, 30 kat daha fazla bir meblağdan bahsediyorum. Bu bir ihanettir; eğer bu, bilgisizlikse cehalettir ama bilerek yapılıyorsa bu, ihanettir, çok açık ihanettir. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, Fatsa’daki bu meselede… Geçmişte altın madenlerinde Türkiye’de Koza Altın vardı, şu anda FETÖ iltisakı nedeniyle kayyum atandı, daha sonra yurt dışına kaçtı. Fatsa’daki bu işletme de Türkiye’deki birçok maden işletmesi de zamanında bu Koza Altınla alt taşeron-üst taşeron ilişkisi olan firmalar. Türkiye’ye altın madenciliği FETÖ’nün yükseldiği dönemde gelmiştir. O yüzden, bugün altın madenciliğinin ana unsurları -hem şirketler olarak hem de bürokrasideki uzantıları- FETÖ’yle iltisaklı insanlardır.

Ve analiz raporları… Bakın, şunlar Fatsa madeninin analiz raporları, yurt dışında analiz edildi, bunların o toprağı zehirlediği ortaya çıktı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MUSTAFA ADIGÜZEL (Devamla) – Arkadaşlar, biz size başka ne söyleyeceğiz? Ekonomik olarak rantabl değil, doğayı zehirliyor ve FETÖ’yle iltisaklı yapılardan bahsediyoruz. O yüzden, burada bu maden işletmelerini kim savunuyorsa, hangi bürokrat, hangi vali ve hangi siyasi savunuyorsa ortaya çıkacak. Eğer Ordu Valisi, bu işin burada bitmesi gerekirken, elimizde evraklar varken devam ettiriyorsa, kendisine emir veriliyorsa “Şu kişi emir verdi.” diyecek; yok, kendi yapıyorsa çıkıp bunun nedenini izah edecek.

Ve Perşembe Yaylası… Geldiler, Fatsa’dan kovduk, Ulubey’den kovduk; ya, kapıdan kovuyoruz, bacadan giriyorlar. Bakın, şu güzelim coğrafyayı, şu cennet vatanı istila etmek istiyorlar. Burası bir Salda Gölü’ne, burası bir Dipsiz Göl’e dönmesin. Burası dünya harikası, dünyanın 8’nci harikası; ya, burada altın madenciliği olur mu, siyanürle işletme olur mu?

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Olmaz, hayatta olmaz ya!

MUSTAFA ADIGÜZEL (Devamla) – Ya, aklınızı mı yitirdiniz siz! Ya, buraya nasıl izin verirsiniz, burada nasıl böyle bir şeye kalkışırsınız?

İşte bunların bedelini bu halk size ödetecek diyorum ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bulut, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- Tokat Milletvekili Yücel Bulut’un, Tokat’ta dolu ve fırtına sonucu meydana gelen hasara ilişkin açıklaması

YÜCEL BULUT (Tokat) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Dün akşam saatlerinde Erbaa ilçemizde ve Tanoba kasabamızda meydana gelen şiddetli fırtına ve dolu sebebiyle tüm hemşehrilerimize geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Yaşanan kuvvetli fırtına sonucu Tanoba kasabamızda hayvancılıkla uğraşan çiftçilerimizin ağıllarında ağır hasarlar oluşmuş, maalesef çok sayıda küçükbaş hayvanımız telef olmuştur. Her zaman çiftçimizin ve besicilerimizin yanında olan devletimizin, yaşanan afet dolayısıyla hayvanlarını kaybeden çiftçilerimize yardım elini uzatacağından şüphe duymuyor, mağdur olan köylülerimizin yaralarının sarılması konusunda sürecin takipçisi olacağımızı ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şevin Coşkun, buyurun.

33.- Muş Milletvekili Şevin Coşkun’un, Batman’da yapılan ev baskınlarına ilişkin açıklaması

ŞEVİN COŞKUN (Muş) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün Batman’da yapılan ev baskınlarında Batman Belediye Eş Başkanı Songül Korkmaz ve Bekirhan Belediye Eş Başkanı Gülistan Sönük, Kozluk Belediye Eş Başkanı Nazime Avcı, HDP Batman eski İl Eş Başkanı Fatma Ablay, İl Genel Meclisi Üyesi Semra Güneş, Merkez İlçe Eş Başkanı Gurbet Doğan, TJA aktivistleri Gurbet Bozyiğit, Halide Keser, Gulnur Deli, Zeynep Oduncu, Ruken Zeryam Işık’ın da aralarında olduğu 15 kadın arkadaşımız gözaltına alındı.

İktidara söylüyoruz; siyasi soykırım operasyonlarıyla kadınları susturacağınızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz, gözaltılarla kadınların iradesini teslim alamayacaksınız, kadınlar tüm baskılara rağmen mücadeleye devam edecek, kazanan kadınlar, kaybeden siz olacaksınız.

Teşekkürler.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, Ordu ilinde yürütülen siyanürle altın arama faaliyetlerinin zararlarının tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 6/5/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Mayıs 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ordu Milletvekili Sayın Ergün Taşcı, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ERGÜN TAŞCI (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grup önerisiyle ilgili AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, arkadaşlarımızı dinledik. Ordu’da bugüne kadar oluşturulan algıya baktığınızda, sanki 3, 5, 10 tane maden işletmeciliği ruhsatıyla ilgili bir sürecin yaşandığını görüyorsunuz, hissediyorsunuz; daha doğrusu, oluşturulan algı bu.

Kısa bir bilgi vereyim. Ordu’daki, Fatsa’daki bir işletmeden, 2009’da başlayan ve bugüne, 2021’e kadar faaliyetini devam ettiren bir işletmeden bahsediyoruz. Bu süreçten, az önce arkadaşlarımızın ifade ettiği ilçelerimizdeki yaylalarda yapılan yeni çalışmalarla ilgili süreçten, bir arama ruhsatıyla ilgili bir süreçten bahsediyoruz; bunun biraz teknik olarak anlaşılması lazım. Arama ruhsatında yedi, dokuz gibi yıllara sari bir şekilde ülkemizin kaynaklarının aranmasıyla ilgili bir çalışmayı yürütüyoruz, Enerji Bakanlığı yürütüyor.

Arkadaşlarımız ilk cümleye başlarken “Madenciliği önemsiyoruz.” diyorlar; önemsediğimiz madenciliğin çevreye duyarlılığıyla ilgili, bugün, benim bölgenin milletvekili olarak arkadaşlarımızla beraber, yereldeki belediyelerimizle beraber duruşumuz nettir. Geçenlerde, Çevre Bakanlığındaki eylemlerde bu çok net bir şekilde gözükmüştür. Bakanlığımız çevreye olan duyarlılığıyla, hassasiyetle talebimizi, takibimizi inceliyor. Ne yapalım yani bugün madenciliğe karşı bir konuşmayla mı karşınıza çıkayım? Evet, hassasiyetiniz, hassasiyetimizdir; kesinlikle ve kesinlikle sizden aşağı kalacak bir hassasiyetten uzak bir yapımız yok. Fatsa’da çevredeki derneklerimizle beraber iletişimimiz açıktır. Bu konuda madencilik mevzuatına ve usulüne uygun olmayan eylemlere karşı önce biz hem sahadayız hem Bakanlığımızdayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama şunun da bilinmesi lazım: Bugün rakamlar -eksi, artı olabilir ama- 39-45 bin ton; madencilik, evet, bugün, bu dönemde üretime geçmiştir, yirmi yıl önce böyle bir rakam yoktu. Eğer bugün, cari açıktan bahsediyorsak ki muhalefetin parti programlarına baktığımızda madencilerin derneklerinin en yetkin insanları bugün CHP Genel Merkezi’nde madenciliğin önemini anlatmıştır. Diğer partiler de bu konuda çok net bir şekilde hedef olarak madenciliği ve doğayı tahrip etmeden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Madencilere karşı değiliz.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Vahşi madenciliğe karşıyız.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Doğayı sömürdüğünüzün resmidir.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Ordu’nun yüzde 74’ü maden sahası, yüzde 74!

ERGÜN TAŞCI (Devamla) – Efendim, bakınız, bu konuda, Ordu’da hiçbir ilçemizde, hiçbir vatandaşımızın duyarlılığını göz ardı eden, ne iktidarın ne Cumhur İttifakı'nın bir mensubu vardır ne de böyle bir şeye tevessül edilebilir. Madencilikteki dışarıdan ithali kapatacağız inşallah ancak doğayı tahrip etmeden madencilik…

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Yok öyle bir şey ya!

ERGÜN TAŞCI (Devamla) - Bir de siyanürle maden arama; kafa yorduğunuzda bunun yan yana gelmeyeceğini, aramanın sonrasında işletme sürecinde siyanürün dışında bir kimyasalın olmadığını teknik olarak herkes biliyor, bütün partiler biliyor. Ama ilk cümle olarak “siyanürle maden arama” diye bir ifadeyi şiddetle kınıyorum, bunu bile bile kullandığınız için kınıyorum. (HDP sıralarından gürültüler)

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Ayrıştırma, ayrıştırma.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Ayrıştırma, ayrıştırma; siyanürle ayrıştırma.

ERGÜN TAŞCI (Devamla) – Evet, Ordu’da en ufak bir şekilde yanlışa müsaade etmeyiz, etmeyeceğiz.

Bu konudaki hassasiyetinizden dolayı hemşehrim başta olmak üzere sizlere teşekkür ediyorum, sağ olun, var olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sermayeye peşkeş çektiniz.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Siyanürle ayrıştırma masum mu? Siyanürle ayrıştırma makul bir şey mi?

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Gümüşhane’de 2 su deresine aktı siyanür havuzları.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Mustafa Bey, ne diye söz istiyorsunuz ya?

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Şimdi, burada bir yanlış bilgilendirme var, bir dakika söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun, yerinizden bir dakika söz veriyorum.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, Ordu Milletvekili Ergün Taşcı’nın İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Evet, şimdi, hatip dedi ki: “Biz burada yapılan işleri kontrol ediyoruz, denetliyoruz.”

Şimdi, bakın, bu bahsettiğimiz Fatsa altın madeninde -şirketin evrakı bu- 3 milyon 400 bin ton cevher işlemesi ÇED süreci dolmuştur. MAPEG’in kendi raporuna, araştırmasına göre, şu evrakta da fazladan 900 bin ton çalışma yapılmıştır yani şu anda 2’nci ÇED başvurusu için başvuru yapan firmanın izni yoktur. Bu iznin olmadığını biz mahkemede de ispat ettik fakat buna rağmen Ordu Valiliği ve Çevre Bakanlığı buranın işletmesini devam ettiriyor; bizim söylediğimiz budur. Eğer denetliyorsanız, eğer takip ediyorsanız buradaki bu sürece neden devam diyorsunuz? Başka bir şey söylemiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Hasan Çilez, buyurun.

35.- Amasya Milletvekili Hasan Çilez’in, Tokat’ın Turhal ilçesinde geçirdiği trafik kazası sonucu yaşamını yitiren CHP Amasya İl Gençlik Kolları Başkanı Emre Can Bağ’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Cumhuriyet Halk Partisi Amasya İl Gençlik Kolları Başkanı Emre Can Bağ kardeşimiz Tokat’ın Turhal ilçesinde geçirdiği bir trafik kazası sonucu yaşamını yitirmiştir. Hayatının baharında, 28 yaşında hayata veda eden kardeşimize Allah’tan rahmet diliyorum. Cumhuriyet Halk Partisi ailesine, kendi ailesine ve sevenlerine başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

BAŞKAN – Allah rahmet etsin.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Gezi davasındaki ağır cezasızlıkların yol açtığı adaletsizliğin araştırılması amacıyla 31/5/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Mayıs 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

31/5/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 31/5/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                 Meral Danış Beştaş

                                                                                             Siirt

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

31 Mayıs 2022 tarihinde Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Gezi davasındaki ağır cezasızlıkların yol açtığı adaletsizliğin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan (18927 grup numaralı) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 31/5/2022 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Kemal Bülbül.

Buyurun Sayın Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle, Gezi’nin 9’uncu yılında Mehmet Ayvalıtaş, Ethem Sarısülük, Medeni Yıldırım, Abdullah Cömert, Hasan Ferit Gedik, Ahmet Atakan, Ali İsmail Korkmaz ve Berkin Elvan’ı saygıyla sevgiyle anıyor; eylemleri, erdemleri önünde saygıyla eğiliyorum. Ayrıca, Emel Korkmaz anneyi ve Gülsüm Elvan anneyi de buradan saygıyla selamlıyorum.

Bu katliamın sürecinde dava tavsatılmış bir cezasızlık politikası uygulanarak katillere gerekli ceza verilmemiştir. Gezi eylemi, doğaya, yaşama, demokrasiye, adalete, özgürlüğe, eşitliğe, birlikte yaşama sahip çıkmayı amaçlayan meşru, demokratik bir eylemdir; dünya insanlık tarihine geçmiştir tıpkı Tiananmen Meydanı’nda yapılan eylem gibi, tıpkı Bastille hareketi gibi, tıpkı Güney Afrika’da ırkçılığa karşı yapılan hareket gibi, tıpkı IŞİD’e karşı yapılan Kobani direnişi gibi dünya insanlık tarihine geçmiş bir eylemdir. Doğrudur, Gezi’de bir barbarlık, Gezi’de bir Vandallık vardır ama bu barbarlık ve Vandallık eylemcilerin doğaya, yaşama sahip çıkması değil, bu amaçla yaptıkları eylemler değil, eylemcilere sıkılan gaz, eylemcilere sıkılan gaz kurşunu, eylemcilere sıkılan kurşun ve eylemcilere yapılan işkencedir, Vandallık budur. Bu Vandallığı buradan bir kere daha mahkûm ettiğimizi belirtmek istiyorum ve sevgili Mücella Hocam, beni dinlediğine eminim, seni sevgi ve saygıyla selamlıyorum; sanatçı Çiğdem Mater, sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Avukat Can Atalay, Çorlu tren kazası ve Aladağ katliamıyla ilgili avukatlığı yapan, aynı zamanda Soma’da 301 madencinin hakkını savunan onurlu Avukat Can Atalay, Hakan Altınay, sanatçı Mine Özerden, Tayfun Kahraman, eğitim ve bilim insanı Yiğit Ali Ekmekçi; sizlerin ve mücadelenizin önünde sevgi ve saygıyla eğiliyor, sizlere verilen cezanın hiçbir meşruiyetinin olmadığını bir kere daha belirtmek istiyorum.

Bakınız, Gezi eylemleri sırasında İçişleri Bakanlığının verilerine göre tüm illerde toplumsal hareket olmuş, birçok ilçede ve hatta köyde toplumsal hareket olmuş ve 5.532 eylem gerçekleşmiştir. Bu eylemlere 3,5 milyon insan mobilize olarak katılmıştır; fikren ve ruhen katılanların sayısı da eklendiğinde bu 50 milyonu bulacaktır. Üzerinden dokuz yıl geçmiş olmasına rağmen Gezi ruhu ve Gezi direnişi hâlâ ayaktadır, Gezi ruhu ve Gezi direnişi demokrasi, eşitlik, özgürlük, adalet istemeye devam etmektedir tıpkı Kobani’de IŞİD canilerinin kadın tecavüzüne, çocuk katliamına karşı yapılan eylemde olduğu gibi. Bu anlamda, sevgili Osman Kavala ile sevgili Selahattin Demirtaş’ın kesiştiği nokta Kobani direnişi ve Gezi direnişidir. Bu Gezi direnişi ve Kobani direnişi Türkiye ve dünya insanlık tarihine geçmiş demokratik eylemlerdir.

Bizim amacımız, Gezi eylemcilerinin, Taksim direnişçilerinin temel taleplerinden biri olan cezasızlık politikasının araştırılması ve verilmiş haksız cezaların hukuk nezdinde yeniden gözden geçirilmesi talebidir. Bu anlamda 31 Mayıs, bizce, doğaya, doğal yaşama, demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine sahip çıkma günü olarak ilan edilmeli ve kutlanmalıdır çünkü Gezi direnişi, doğal, doğacı bir harekettir. Gezi direnişi, ne dıştan ne içten ne bir başka yerden pompalanmış, kışkırtılmış bir hareket olmayıp tamamen doğa seven, çevre seven, tarihine, kültürüne, ortak ve eşit yaşama, Türkiye’de halkların eşit yaşamına, inançların eşit yaşamına, insanlığın eşit yaşamına sahip çıkmaya çalışan, kadın haklarına son derece saygı duyan ve kadın özgürlüğünün olmasını savunan bir harekettir; bir demokrasi hareketidir, bir sivil toplum hareketidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Osman Kavala da Sayın Mücella Yapıcı da bu anlamda, bu sürece katılmışlardır. Öyleyse verilen on sekiz yıl hapis ve verilen müebbet hapsin hiçbir meşruiyeti yoktur. Bu, hukuka karşı; bu, insan hak ve özgürlüklerine karşı; bu, Gezi’de doğayı, adaleti ve eşitliği talep eden insanlara karşı işlenmiş bir suçtur. Bu suç, yeniden gözden geçirilmeli, bu suça dair hukuki süreç yeniden araştırılmalıdır.

Bitirilirken bugün, mayısın son günü “Mayısın son günü hazirana dönüyor, dağda devrim ateşi alev alev yanıyor.” demişlerdi; Alpaslan Özdoğan, Sinan Cemgil ve Kadir Manga’yı “Nurhak, sana güneş doğmaz, uçan kuşlar yuva kurmaz.” diyerek sevgiyle saygıyla anıyorum. Sevgili Sinan Cemgil, sevgili Alpaslan Özdoğan, sevgili Kadir Manga…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Teşekkür eder, saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali Şeker.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ ŞEKER (İstanbul) – Konuşmama başlamadan önce Gezi’de kaybettiğimiz çocuklarımızı bir kez daha saygıyla anmak istiyorum. Gezi 9 yaşında, yaşasın Gezi direnişimiz.

Gezi bu ülkenin onurudur; Yaşam tarzına müdahaleye, baskıya, talana, doğa katliamlarına, demokrasiye müdahaleye, dayatmalara karşı tarihin gördüğü belki de en geniş katılımlı ve en barışçıl insani itirazdır. İşte yükselen bu itirazın gücü iktidarı öyle korkuttu ki dokuz yıldır hâlâ unutmuyorsunuz. Gezi’yi haksız ve hukuksuz bir biçimde yargılamanın ve cezalandırmanın peşine düştünüz. O gün Gezi’de demokrasiyi, insan haklarını, doğayı, çevreyi ve şehri savunanları, özgürlüklerini savunanları hem de “darbe girişimi” diye cezalandırmaya kalkıyorsunuz. Ne haddinize demokrasiyi savunanları darbecilikle suçlamak?

“İstanbul'a ihanet ettik.” diyenler “İstanbul’a ihanet etmeyin.” diye uyaranları yargıladı. 2 defa beraat edip sıfır ceza almalarına karşılık bu sefer alabilecekleri en ağır cezayı, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını verdiniz yani yargıya güven sıfır. En ağır cezayı da alabilirsiniz masum olduğunuzu 2 defa kanıtlamış olsanız bile, bu hepiniz için geçerli.

Geçmişte, biliyorsunuz, Zekeriya Özler vardı -ne talimat verilirse öyle karar verenler- şimdi de yeni savcılar ve hâkimler türettiniz, normal yargılama kendi hâlinde yürüdüğünde sıfır ceza da verebiliyor ama sıfır ceza alanlara siz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdirebiliyorsunuz. Bugün sabah Çubuk Adliyesindeydik; Genel Başkanımıza linç girişiminde bulunanlar, taş atanlar, bıçakla saldıranlar -diğer taraftakiler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldıkları hâlde- burada yatarı olmayan cezalarla âdeta ödüllendirildiler. “Tweet” atanları cezaevine gönderiyorsunuz, taş atıp linç girişiminde bulunanları yatarı olmayan cezalarla ödüllendiriyorsunuz.

Canan Kaftancıoğlu sırf İstanbul’da size seçim kaybettiren İl Başkanı oldu diye, bugün, Gezi’nin yıl dönümünde cezasını infaza gönderiyorsunuz ve yarın da yine bir “tweet”i “retweet” etti diye yargılamaya devam edeceksiniz. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nu da bir başka sebeple siyasetin dışına atmak için yine bir kurgu yargı uyguluyorsunuz. Dün kol kola yürüdükleriniz Ergenekon ve Balyoz’u yaptılar, bugün de yine, başka başka kurgu davaları yürüten hâkim ve savcılar var. Asıl, bu hukuksuzlukların, haksızlıkların karşısına dikilmesi gereken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ALİ ŞEKER (Devamla) – …bu baskılar karşısında dimdik durup hukuksuzluklar karşısında adaleti araması gereken savcılar ve hâkimlerin heykellerini dikmeniz lazım. Zekeriya Öz’ün heykelini dikmeye kalkanlardan biz böyle bir şey beklemiyoruz tabii ki. Bugün, sessiz çoğunluğun sesi yükseliyor ve bu sessiz çoğunluğun sesi ülkenin barışı için, ülkenin kardeşliği için, ülkenin geleceği için bir araya geldiğinde sizler korkuyorsunuz. Korkmayın, o günler gelecek ve bu ülke barışına, kardeşliğine kavuşacak.

Mücella Yapıcı şehri güzelleştirmek için uğraşıyordu, şimdi hapse attınız, hapiste yattığı süre içerisinde cezaevi daha insani koşullarda nasıl hizmet verebilir, onun arayışında; orayı güzelleştirmeye uğraşıyor. Siz onları istediğiniz kadar zindanlara atın, onlar dünyayı güzelleştirmeye çabalamaya devam edecekler.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Ahmet Özdemir.

Buyurun Sayın Özdemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Halkların Demokratik Partisi grup önerisi var Meclis araştırması açılmasıyla ilgili, “Gezi olaylarında kolluk kuvvetlerinin işlediği suçlar ve bu suçlara karşı geliştirilen cezasızlık” diye bir gerekçe oluşturulmuş. Aslında bir varsayım, Gezi’nin demokratik bir direniş biçimi olduğuna dair uzunca bir gerekçeleri var. Bizim de bir varsayımımız var bu konuyla ilgili. Bizim varsayımımız da şu: Gezi olaylarında ölüm ve yaralanmalar var; 46 kamu binası, 231 polis aracı, 44 ambulans kullanılmaz hâle gelmiş; 326 iş yeri, 201 araç tahrip edilmiş; 80 belediye otobüsü ve 85 otobüs durağı da yakılmış bu “demokratik” denilen eylemde. Bu da bizim varsayımımız.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Bir taraf can konuşuyor, bir taraf mal konuşuyor.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Şimdi, bu 2 varsayımı karşılaştırdığımda, bu konuda karar verecek olan Türk yargısı ve Türk yargısının da işleyiş biçimini aslında biraz anlatmak gerekiyor çünkü bazı siyasi partiler Türk yargısının işleyişini anlatırken “Kadınlar cezaevine atılıyor.” diye anlatıyor…

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Millet can derdinde, siz cam derdindesiniz!

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – …işte, “Mimarlar Odası Başkanı cezaevine atılıyor.” diye anlatıyor.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Yalan mı?

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – “Gazeteciler cezaevine atılıyor.” diye anlatılıyor.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Yalan mı?

REFİK ÖZEN (Bursa) – Yalan, yalan.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – “Kürtler yargılanıyor.” diye anlatılıyor.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Yalan mı?

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Bunların hiçbirinin gerçekliği yok.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Hiçbiri gerçek değil, yalandan yatıyorlar(!)

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Türk ceza yargısı…

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Cezaevinde kaç kişi vardı, şimdi kaç kişi var; söyle! 5 kat arttı, 5 kat.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Siz belki bilmiyorsunuz, belki farkında değilsiniz, belki de bunu anlayamıyorsunuz ama Türk ceza yargısının bir tane yargılama sistemi var: Suçu tanımlar…

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Tanımı kim yapıyor?

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) - …o tanıma uyan kimse onun kadın-erkek olduğuna, ırkına, cinsiyetine, milliyetine, yaptığı işin ne olduğuna bakılmaz, eylemi neyse onun üzerinden yargılanır.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Gözümüze bakarak konuşun.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) - Şimdi, orada, Gezi olaylarında polis memurları da yargılanmış.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Roboski’nin hesabını verin, Roboski’nin.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) - Burada her ne kadar bunun olmadığı söyleniyorsa da ceza alan polis memurları da var.

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Tamam, onu da araştıralım, onu da araştıralım.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Vatandaşın malına zarar verenler de yargılanmış, ceza almış; devletin güvenliği aleyhine suç işleyenler de yargılanmış ama ağaç hassasiyeti, doğa hassasiyetiyle giden vatandaşlarımız da beraat etmiş, bir kısmı da hiç yargılanmamış.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Bunların hiçbirisi taş atmadı, bir çakıl taşı atmadı.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – 1 polis bile ceza almadı. Kim öldürdü çocukları?

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Bunlardan hiç bahsetmiyorsunuz, Gezi’yi sanki bir başkaldırı, bir direniş gibi anlatıyorsunuz. Bizim bu konuyla ilgili bir bakış açımız yok. Devletin de bir bakış açısı var.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Ne talimat verilirse ona bakıyor.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Devlet suç işleyene cezasını verir, suç işlemeyen beraat eder ve devletin gündeminden düşer bu. Siz bunu yeniden gündeme getirinceye kadar Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde de böyle bir şey yok çünkü yargılama yapılmış. Yargıyı takip etmek hâkimlerin işi, bizim işimiz değil.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – 2 defa beraat etmişler, ağırlaştırılmış müebbet almışlar.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Yargının karar verdiği bir konuda da Meclis araştırması yapılmasının gerek olmadığını düşünüyoruz.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – 2 defa beraat, ağırlaştırılmış müebbet olmuş; bunu araştırmaya gerek yok(!)

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – O yüzden de bu önergenin karşısında oy kullanacağımızı söylüyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, söz istemiştim ama tekrar istiyorum, evet.

BAŞKAN – Şimdi söz vereyim size.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yani aslında bize sataştı açıkçası, söylediğimiz her şeyin gerçekliğinin olmadığını söyledi.

BAŞKAN – Buyurun, yerinizden.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

36.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, Gezi davası, cezalar, yaşananlarla ilgili araştırma önergemizi “varsayım” olarak ifade etti, kendilerinin de bir varsayımı olduğunu söyledi. Hadi buraya kadar anlaşalım ama biz varsayımdan ziyade haksız, hukuksuz ve talimatla verilen mahkûmiyet cezalarını somut olarak ifade ediyoruz. Şu anda Silivri Cezaevinde Osman Kavala ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla yatıyor. Hakan Altınay, Can Atalay, Mine Özerden, Çiğdem Mater, Mücella Yapıcı; bunlar yatıyor ya, ceza aldılar.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Kadın olduğu için mi?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ceza aldılar. 2 defa beraat kararı olmasına rağmen ceza aldılar ve sayın hatip dedi ki -en önemli cümlesi- “Bizim bir bakış açımız yok ve gündemimizde değil.”

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Ne talimat verilirse o.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İnsaf ya, insaf!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – “Yargının karar verdiği bir konuda…” diye kayıt düştü oraya.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Osman Kavala ve Gezi davasıyla ilgili, tıpkı Kobani kumpas davası gibi, sayısız açıklama yapmıştır, sayısız talimat vermiştir. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, daha kim olsun? Bir de AKP’nin Genel Başkanı. İşine gelince “Genel Başkanım.” diyor, kendisine hakaret edilince, “Cumhurbaşkanlığına hakaret” diye bu sefer diğer şapkayı giyiyor; böyle bir tezat olamaz, böyle bir yönetim olamaz. Bize iktidar grubu lütfen ama lütfen “Yargı bağımsızdır. Bizim yargıyla işimiz yok.” demesin. Yargıyı siz yönetiyorsunuz, yargıya siz talimat veriyorsunuz, yargının ne karar vereceğine kadar her işi siz yapıyorsunuz.

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Siz yargıyı baskı altına alıyorsunuz, baskı altına.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ha, tabii, bazı olaylarda vazgeçiyorsunuz -Deniz Yücel ve Rahip Brunson gibi- önce iddiada bulunuyorsunuz, talimatlarınızı veriyorsunuz, sonra da anlaşmalar gereği…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bitiriyorum Başkanım, bitiriyorum.

BAŞKAN – Uzun konu bu konu.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bitireceğim, emin olun.

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Özcesi, Gezi davasında verilen kararların hiçbir hukuki altyapısı yoktur. Ne Osman Kavala ne Mücella Yapıcı bir çakıl taşı atmamıştır, bunu siz de gayet iyi biliyorsunuz, ben de gayet iyi biliyorum. Bir demokratik protesto hakkının kullanımına ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesi, iktidarın korkusu ve yargıyı yönetmesidir. Ve şunu unutmasınlar: Gezi direnişi, kesinlikle her yerde sahiplenilen ve bugün de arkasında olunan bir demokratik protesto hakkıdır. Bugün iktidarın ortağı olan parti de dün Gezi’deydi ama bugün Gezi’nin karşısında duruyor, bunu da tarih yazıyor ve yazmaya devam edecek.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, TÜRGEV, ENSAR ve TURKEN gibi vakıflara, gerek özel ve kamu kurum ve kuruluşlarının gerek yerel yönetimlerin bağış ve hibe adı altında aktardığı kaynak ve kullandırılan kamu olanaklarının boyutunun ortaya çıkarılması amacıyla 31/5/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Mayıs 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

31/5/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 31/5/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                         Özgür Özel

                                                                                           Manisa

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Sakarya Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Özkoç tarafından, TÜRGEV, ENSAR ve TURKEN gibi vakıflara, gerek özel ve kamu kurum ve kuruluşlarının gerek yerel yönetimlerin bağış ve hibe adı altında aktardığı kaynak ve kullandırılan kamu olanaklarının boyutunun ortaya çıkarılması amacıyla 31/5/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (3466 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 31/5/2022 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Abdüllatif Şener.

Buyurun Sayın Şener. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi adına heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Şöyle bir hafızalarımızı yenileyecek olursak şunu söyleyebiliriz: Yirmi yıldır ayyuka çıkmış ve kesin görüntüler veren onca olay meydana gelmiş iken bu iktidar ne Başbakanını ne bakanlarını ne bürokratlarını ne de görevden aldığı hâlde büyükşehir belediye başkanlarını yolsuzluk iddialarıyla yargıya sevk etmemiştir, Meclisteki hiçbir soruşturma önergesini de sonlandırmamıştır ve hep engel olmuştur. Yani “Hırsız bizdense, yolsuzluk yapan bizdense biz onu korumaya alırız.” mantığını içeren böyle bir davranış biçimini cumhuriyet kurulduğundan bugüne kadar hiçbir hükûmetin sergilediğini ben görmedim, duymadım. (CHP sıralarından alkışlar) Yolsuzluk yapan kim olursa olsun, yolsuzluk nerede varsa oraya gerekli hukuki işlemleri yapmak, Meclis soruşturmalarını sonuçlandırmak sadece muhalefetin görevi değil, muhalefetten daha çok da iktidarın görevidir. Ama öyle bir mantık var ki hiçbir soruşturmayı görmüyoruz, hiçbir sonuç ortaya çıkmıyor.

Değerli arkadaşlar, bu yaklaşım tarzı yanlıştır. Şimdi, Sayın Erdoğan’a yakın vakıflarla; Erdoğan ailesine yakın, onun iş birliği içerisinde olduğu, ilişkide olduğu vakıflarla ilgili öteden beri ortaya çıkmış pek çok hadise var; biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunların bir araştırma önergesiyle Meclis gündemine getirilmesini, komisyon kurulmasını ve araştırılmasını istiyoruz; bundan daha doğal ne olabilir ama maalesef, iktidar buna yakın durmuyor.

Bakın, 2012 yılını hatırlıyorum, Başbakan üç günlük yorucu Çin gezisinden sonra geliyor, sekiz saatlik uçak yolculuğundan sonra hemen ertesi gün gece 03.00’da özel uçağıyla Suudi Arabistan’a Riyad’a gidiyor. Ne hikmetse Kral çölün ortasında, yazlığında bulunuyormuş. Kralla görüşebilmek için helikopterle çölün ortasındaki yazlığa gidiyor, iki saat görüşüyor ve dönerken kum fırtınası çıktığı için Riyad’a ulaşabilmek için kara yolundan saatlerce geliyor. Ertesi gün yani 08.30 civarında özel uçağıyla Türkiye’ye geliyor ve iki hafta sonra bir bakıyoruz ki vakıflarla bağlantılı, aile efradından birinin hesabına Kralın Sözleşme Dairesinden 99 milyon 999 bin 990 dolar para havale ediliyor; bir süre sonra da bu vakıflardan birine yatırılıyor, bir ay sonra da bakıyoruz ki 50 milyon doları tekrar diğer yerlere gidiyor. Buna benzer onlarca olay var, onlarca hadise var. Bu parayı Kral niye gönderir bir vakfa? Ama biliyoruz ki bu Kral öldüğü zaman mevcut Hükûmet yas ilan etti, Türk Bayraklarını yarıya indirdi. Daha sonra gelen Kral döneminde “İslam Ordusu” diye bir ordu kurdu göstermelik, Suud ordusunun öncülüğünde ve Suud Kralının huzurundan Suud ordusu önde, Türk askeri arkada Türk Bayraklarıyla resmî geçit yaptı. Değerli arkadaşlar, bunlar, Türkiye'nin onuruna yakışacak davranışlar değildir.

ABD’de hapiste bulunurken Reza Zarrab 18 Mayıs 2016 tarihinde kefalet teklifi veriyor, 176 sayfalık ek belgeler sunuyor, ne kadar hayır sahibi olduğunu anlatıyor. Bu hayır alanlar listesinde yine aileye yakın bir STK var ve buna değişik tarihlerde toplam 4 milyon 650 bin lira bağışta bulunduğunu ABD’de söylüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Buradaki ilgili kuruluşun sitesine giriyorsunuz, bakıyorsunuz, “Hayırseverlerimiz” diye bir bölümü var ama maalesef bu “Hayırseverlerimiz” bölümünde Reza Zarrab yok. Arkadaşlar, vakıf böyle olmaz. Cebinizden parayı koyarsınız, bir hayır işine vakfedersiniz, oradan harcarsınız ama Sayın Erdoğan’ın yakınlarının, ailesinin oluşturduğu vakıfların tamamında koyulan işe yarar bir para yoktur. Vakfı kuruyor; devletin menkulü, gayrimenkulü, yurt dışından gelen paralar, içeriden gelen paralar, rüşvet parası mıdır ne parasıdır belli değil, vakfa giriyor; bu da yetmiyor, sonra bir bakıyoruz ki Amerika Birleşik Devletleri’nde “TURKEN” diye bir başka vakıf kurmuşlar, on milyonlarca dolar buradaki vakıflardan oraya gidiyor. Şimdi, ben soruyorum: “Biz kaçmayız!” diyorsunuz, kaçmıyorsanız şeffaf olun, Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği önergenin gündeme alınmasını sağlayın. “Biz buradayız, kaçmıyoruz, şeffafız, araştırma komisyonunu kurun.” deyin. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu diyemiyorsanız Meclisten kaçıyorsunuz demektir, Meclisten kaçan da her yerden kaçar arkadaşlar.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Kaçmayacağımızı en iyi sen biliyorsun, sen; en iyi siz biliyorsunuz Sayın Bakan.

ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) – Kaçmıyorsanız önergeyi gündeme alın.

NAZIM MAVİŞ (Sinop) – Size yakışmadı.

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan Kabukçuoğlu.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu Meclis araştırması önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlarım.

TÜRGEV’i 1996 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan kurmuştur. Yönetim Kurulu Başkanı Fatmanur Altun, Yönetim Kurulu Üyeleriyse Doktor Esra Albayrak. Sayın Cumhurbaşkanının oğlu da TÜRGEV’in Vakıf Meclisinde yer almaktadır. Öyle ki Sayın Cumhurbaşkanının çocukları hem bu tür derneklerde, vakıflarda görev alıyor hem de bizim resmî vakıflarımızda, derneklerimizde görev alıyor, zannedersiniz ki bunlar bu işin uzmanları.

Ensar Vakfı 1979 yılında kurulmuştur. Onlarca şubesi vardır, din ve ahlak eğitimi ile değerler eğitimi adı altında faaliyetlerde bulunmaktadır.

TURKEN’se Ensarla birlikte TÜRGEV’in kurduğu bir vakıftır, amacının yurt dışındaki insanlarımıza eğitim vermek olduğu söylenmektedir. Kızılay gibi tarihî ve hayati dernekler bu tür vakıflara illegal yöntemlerle para aktarmakta paravan kurumlar hâline gelmiştir, kurumlarımızın prestijleri erozyona uğramıştır. Eğer bu vakıflar hüsnüniyetle faaliyette bulunacaklarsa, saklı gizli amaçları yoksa faaliyetlerini aleni yaparlar, gelir kaynaklarını açıklarlar; birtakım “subliminal” davranışlarla yardım, destek alarak ülke kaynaklarını istismar etmek yerine öncelikle şeffaflık sağlamalıdırlar. Söz konusu vakıfların, bir zamanlar Hükûmete yakın olan, Amerika Birleşik Devletleri’nde Türkiye aleyhine tanıklık yapan bir illegal kişi, Suudi Kralı ve bir belediyenin ücretsiz yurt tahsisi gibi pek çok sorunlu kaynaklardan gelirleri olduğu ortadadır.

Kapalı, şeffaf olmayan, “yardım” adı altında maddi destekler, kaynakların meşruluğu ve harcamaların meşruluğu konusunda endişelere neden olmaktadır. Kafalarda, bu vakıfların faaliyetleriyle ülkemiz Anayasa’sında yazan prensiplere ne kadar uyulduğu konusunda tereddütler uyanmıştır. Bu vakıfların sosyal ayağı, yönetimde yer alan dinî kimlikleri öne çıkan kişilerle güçlendirilmeye çalışılmaktadır; bu kişiler, vakıflarla ilgili bu vakıflara özel fetvalar verebilmektedir. Üniversite kurabilecek kadar da maddi güce erişmişlerdir.

Gelirleri ve amaçları net olmayan, faaliyetleri şüpheli, toplumdaki “dernek” “vakıf” kavramlarının aşınmasına neden olan bu dernek ve vakıfların gerçek durumlarının ortaya çıkartılması için Meclis araştırması açılmasını yerinde buluyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Vakıflar bu coğrafyada yüzyıllardır hayırsever insanlar tarafından yoksullara yardım aracılığıyla kullanılan kurumlardır ama son yıllarda bu işe haram bulaştı, bu işe günah bulaştı. Bakınız, bu vakıflar milyonlarla oynuyor arkadaşlar; o kurumdan oraya milyonlarca dolar aktarılıyor, o kurumdan diğerine aktarılıyor. Şimdi bu haramı biz nasıl temizleyeceğiz? Bu haramı nasıl ortadan kaldıracağız? Tabii ki bunun araştırılması gerekiyor. Meclisin burada görev ve sorumluluğunu oynaması gerekiyor. TÜRGEV, TÜRKAV, SADAT, Ensar, hepsi bir alanda statüko kurmuş, devletin diğer kurumlarından buraya bol bol para aktarılıyor. Burada neyin de katkısı var? Şu anlayışın maalesef katkısı vardır Türkiye siyasi tarihinde: “Çalıyorlar ama hizmet de ediyorlar.” İşte bu sakat anlayış, bu zihniyet AKP'yi daha da kirli bir noktaya getirdi.

Şimdi, biz bu saatten sonra bu partiye “Siyasal İslam'ı temsil ediyor.” diyemeyiz. İslam'ı AKP temsil edemez siyaset arenasında, kirlenmiştir. Bakınız, bu ülkede yoksul insanlar aç, ekonomik ihtiyaçlarını karşılayamıyorlar ama bu vakıflar bir elit tarafından yönetiliyor, Amerika'ya milyonlar aktarılıyor, dünyanın diğer ülkelerindeki çevrelerine milyonlar aktarılıyor. Şimdi, bu günahı ortadan kaldırmanın zamanı gelmiştir. Tabii ki bu Meclisin, bu rolü oynama pozisyonu yoktur. İlk seçimlerde halk rolünü oynamalıdır, bunların hepsini göz önünde bulundurmalıdır. Bu parayı nereden buluyorlar? Bu parayı talan ettikleri, gasbettikleri belediyemize atadıkları kayyumlar aracılığıyla hem yandaşlarına ihale yoluyla para devşiriyorlar, takla attırıyorlar hem de bu kişiler tarafından bu kurumlara müthiş bir para akışı vardır. Sadece bu vakıflar değil arkadaşlar. İhale yoluyla bu bahsettiğimiz 5'li grup, 5 iş adamı üzerinden nasıl partilerin ihtiyacının karşılandığını, nasıl ideolojik bir alan oluşturulduğunu, AKP'nin tüm ihtiyaçlarının bu iş adamları tarafından karşılandığını bilmemiz gerekiyor. Bakınız, bu ülke zengin ülkedir, bu ülke yer altı ve yer üstü kaynaklarıyla milyonlarca insanı besler ama iş kırk haramiler düzenine döndüğü için, bu kırk haramiler düzeni devam ettiği için gelir dağılımında büyük bir adaletsizlik yaşanıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖMER ÖCALAN (Devamla) – Bir tarafta şatafat içinde yaşayan kesim, bir tarafta yoksullukla boğuşan insanlar vardır. Belirttiğim gibi, bu saatten sonra AKP'nin siyasal İslam’ı temsil ettiğini söylemek İslamen de günahtır, dinen de günahtır, caiz de değildir. Bu yapı kirlenmiştir, günaha bulaşmıştır. Bu günahın ortadan kalkması için halk rolünü oynamalıdır. Bu vakıflara da “Dur.” demelidir, bu siyasi parti görünümündeki kırk haramiler düzenini inşa eden yapıyı tarihin kirli sayfalarına göndermelidir. Söyleyeceklerim bundan ibarettir.

Saygılar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Hacı Ahmet Özdemir.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) – Değerli Başkan, kıymetli milletvekilleri ve bizleri ekranları başında izleyen halkımız; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Konuşmacıları büyük bir dikkatle dinledim, verilen öneri ile konuşmacıların konuşmaları arasında paralellik kurmaya, irtibat kurmaya, bağlantı kurmaya epey zorladım zihnimi ama maalesef doğru düzgün bir bağlantı kuramadım. Ben en iyisi size bildiklerimi anlatayım ve TURKEN’i sizlere takdim etmeye çalışayım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Yurt dışına devletin, Millî Eğitimin bursuyla 1980’li yılların tam ortasında, ihtilalin akabinde çıkmış bir milletvekili olarak, yurt dışındaki öğrencilerin nasıl sıkıntılarla, nasıl çilelerle, nasıl mücadelelerle hayatlarını sürdürmeye, eğitimlerini tamamlamaya ve kendilerini yetiştirerek ülkeye yararlı olmak için gayret sarf etmeye çalıştıklarına yakından tanık olmuş birisiyim. Bizim yurt dışında maalesef doğru düzgün bir ne yurdumuz vardır ne kurumumuz vardır ne de büyükelçiliklerimiz bizim öğrencilerimizle yakından ilgilenmektedirler. AK PARTİ gelene kadar bu durum böyleydi, AK PARTİ geldikten sonra epeyce bir gelişme sağlandığını fakat her zaman bizim slogan olarak söylediğimiz cümledeki ifadesiyle “Evet ama yetmez.” şeklinde bir anlayışla çalışmalarımızı sürdürdüğümüzü biliyorsunuz. Amerika’ya gönderdiğimiz öğrencilerimizin, yüksek lisans yapacak, doktora yapacak, eğitim alacak ve döndükten sonra bu ülkeye hizmet edecek insanların yetişmesi, barınmaları, ikamet etmeleri için ve yakinen ilgilenmek üzere böyle bir yurdun açılmasının çok büyük bir ihtiyaç olduğu açıktır. Buna bütün parti gruplarının hakikaten katılacaklarını ben tahmin ediyorum ama yöntemle alakalı birtakım sorunların olduğunu, birtakım şüphelerin olduğunu, grup sözcülerinin daha çok bunların üzerinde durmaya çalıştığını gördüm. Bununla alakalı da şunu söyleyelim: Amerika demokrasisini kutsarsınız hepiniz ağzınızı açtığınızda. Bizim Amerika'ya karşı, Batı'ya karşı herhangi bir perestişimiz yok ama sizde ben bunu çokça görürüm. Ama Amerikan hukuk sisteminin bugün yanlışlık içerisinde hareket ettiğini, şeffaflık dışında hareket ettiğini, Türk hukuk sisteminin bu konuda yetersiz kaldığını, Amerikan hukuk sisteminin yetersiz kaldığını ifade ediyorsunuz, hâlbuki bu TURKEN Vakfıyla alakalı hesapların şeffaflığa kavuşturulması için Amerikan Hükûmeti harekete geçmiş ve “FARA” adlı sisteme burası kaydolmuştur Amerika'nın talebi üzerine.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Değerli Başkanım, bir dakikamı istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Bugün hem FARA sistemi üzerinden -ki Amerikalıların sistemidir- buraya yapılan yardımları, bağışları, harcamaları gözetebilirsiniz, gözleyebilirsiniz hem de açık sistem üzerinden buradaki vakıf sizlere bu imkânı bizatihi kendisi sağlamış durumdadır.

Öneride benim takıldığım bir nokta oldu “Manhattan'da sadece arazisine 15,5 milyon dolar ödeyerek yaptırdığı 21 katlı gökdelen…” diyorsunuz. Doğrusu ben ne demek istediğinizi anlamakta zorluk çektim yani galiba TURKEN Vakfının başarısının kendiniz tarafından tescil edildiğini ifade etmek istiyorsunuz, Manhattan’da bu kadar ucuza, bu kadar mükemmel bir yapının yapılmasına hayranlığınızı belirtmek istiyorsunuz. Ben size bir rakam daha vereyim: Bugünkü değerlerle -eğer araştırma yaparsanız- bu bina 150 milyon dolar değere ulaşmış durumdadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Gereklidir, ihtiyaç vardır, yapıldı; yetmez, inşallah daha çok yurda ihtiyacımız var, daha çok yurt dışındaki öğrenci ile iyiliğe ihtiyacımız var.

Teşekkür ediyorum.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – “Evet” deyin araştıralım.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Vekilim, vakfın amacı bina yapmak mıdır?

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkoç.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

37.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, bir bilim insanının bu şekilde konuşmasına gerçekten çok üzüldüm. Şimdi, Türkiye'de -biz söylemiyoruz, TÜİK resmî rakamları söylüyor- 5 öğrenciden sadece 1 öğrenci yurtta kalıyor; 5 öğrenciden sadece 1’i. Türkiye'de bu kadar büyük bir ihtiyaç varken AKP iktidarı kurduğu vakıflar aracılığıyla Amerika’da Manhattan'da, etrafında tek bir üniversite bulunmayan bir yerde yapacağı 21 katlı gökdelenle oraya verdiği “15,5 milyon dolardan övgü duymalısınız.” diye bize Türkiye Büyük Millet Meclisinde konuşuyor. Türkiye'deki öğrenciler deprem tehlikesi olan evlerde kirada kalıyorlar. Hiç mi bundan sıkılmıyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bu vakfın bugüne kadar kaç Türk öğrenciye burs verdiğinin buradan açıklanmasını talep ediyoruz. Neden orada Muhammed Ali'nin çiftliği 2,5 milyon dolar verilerek alınmıştır? Buradan açıklanmasını istiyoruz. Türkiye’de bu kadar ihtiyaç varken ve çocuklarımız yurt bulamıyorken neden Amerika’da yurt açma ihtiyacı duyduklarını bilmek istiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ünal.

38.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Teşekkür ediyorum.

Değerli bir akademisyen, değerli hocam herhangi bir sataşmada bulunmadan bu konuda Meclisi bilgilendirdi. Bu mukayeseyi kabul etmiyoruz çünkü Türkiye, Avrupa’da özellikle öğrencilere yurt temini konusunda en yüksek kapasiteye sahip ülke.

Amerika’ya gelince. Amerika’da bizim öğrencilerimizin herhangi bir şekilde terör örgütlerinin pençesine düşmemesi için ağına düşmemesi ve orada Türkiye’nin mehabetine gerektiği şekilde öğrencilerimizin, yurt dışındaki öğrencilerimizin barınması için bugüne kadar birçok ev ve yurt yapılmış ve bu yeni bir şey değil, bu yurt yapımları devam etmektedir. Bu konunun burada tartışma konusu yapılmasının sebebini ve gerekçesini biliyoruz, bunu ayrıca bir bahiste konuşuruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, çok özür dilerim, kayıtlara geçsin diye söylüyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sebebi ve gerekçesi neyse Cumhuriyet Halk Partisi bilmek ister. Biz sebebi ve gerekçesini bilmek isteriz.

HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) – Değerli Başkanım, rakamları arz ediyorum.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ve bu kıyaslama… Ne demek kıyaslama yapmayacağız? Türkiye’deki çocuklarımızı Türkiye Büyük Millet Meclisinde kayırmayacağız da Amerika’da ne olduğu belli olmayan bir yatırıma milyonlarca dolar para harcanmasını biz burada gündeme getirmeyecek miyiz? Elbette ki getireceğiz.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Türkiye'deki çocuklarımız için de gereğini yapıyoruz; Avrupa’daki, Amerika’daki çocuklarımız için de gereğini yapıyoruz.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Kaç Türk öğrenci?

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, TÜRGEV, ENSAR ve TURKEN gibi vakıflara, gerek özel ve kamu kurum ve kuruluşlarının gerek yerel yönetimlerin bağış ve hibe adı altında aktardığı kaynak ve kullandırılan kamu olanaklarının boyutunun ortaya çıkarılması amacıyla 31/5/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 31 Mayıs 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...

(CHP ve İYİ Parti sıralarından “Kabul… Kabul…” sesleri)

BAŞKAN – Divanda anlaşmazlık var, elektronik cihazla oylamayı yapacağım.

Üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Kayıtlara geçsin, oylama başlarken AKP’de yeterli sayı yoktu.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Evet, öneri kabul edilmemiştir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, kanuna geçmeden 60’a göre kısa bir söz alabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

39.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kırıklar Cezaevinde ölüm orucunda olan tutuklu Onur Yılmaz’a ve Adli Tıp Kurumunun bir infaz makamına dönüşmesine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ya, bu arada söz almaları aslında ani bir şey olduğu için yapıyorum. Bir avukat arkadaşla görüştüm, Kırıkkale’den Kırıklar Cezaevine gönderilen bir yurttaş var -Onur Yılmaz- ve bugün ölüm orucunun on beşinci gününde. Avukatı müvekkili için oldukça endişeli. Doğrusu, okuduktan sonra biz de endişelendik. Temel itirazı; tecritte kalıyor, kötü muamelede bulunuluyor ve diğer personelin, cezaevi personelinin, hiçbir olumsuzluğu olmadığı hâlde Cezaevi 1’inci Müdürü Haydar Ali Ak’ın kendisine yönelik özel, özgün, ciddi tehditleri olduğunu ifade ediyor. Hatta, bizim 3 vekilimiz daha önce İzmir’e, aynı cezaevine, Kırıklar’a gitti, müdürle görüşmek istediler çünkü ilgili müdürle ilgili çok sayıda başvuru alıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İzninizle bitireyim Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Maalesef, vekillerimizle de Haydar Ali Ak görüşmedi yani her an başına kötü bir şey gelebilir, ölüm orucu gibi çok ciddi bir meseleyle karşı karşıyayız. Su, şeker, tuz, vitamin ve meşrubat da verilmiyor; alamıyor. Bunun iktidar grubu tarafından dikkate alınmasını, ilgili müdürle ilgili işlem yapılmasını istiyoruz ve bir an önce bunun çözülmesi gerekiyor.

Daha geçen hafta söylediğim, 80 yaşındaki Makbule Özer yüzde 51 engelli, eşiyle birlikte hâlâ tutuklu ve Adli Tıp Kurumu “Cezaevinde kalabilir.” dedi. Adli Tıp Kurumu artık bir infaz makamına dönüşmüştür, insanların ölümüne göz göre göre imza atıyor. Bu utanç, tarihî utanç onların yakasını bırakmayacak.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Sümer, buyurun.

40.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, RTÜK’ün Tele 1, Halk TV ve KRT’ye verdiği cezaya ve yurt sorunu nedeniyle hayatını kaybeden tüm çocukların vebalinin iktidarın üzerinde olduğuna ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

RTÜK, Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun, TÜRGEV ve Ensar Vakfı üzerinden Amerika’ya aktarılan paralarla ilgili videosunu yayınlayan Tele 1, Halk TV ve KRT’ye ceza verdi. Bir ülkede, Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı, belgesiyle yurt dışına para gönderilmesini açıklıyorsa o suç değildir, hatta onu haber yapmak değil, yapmamak televizyoncuya ve haberciliğe yakışmaz.

Siyasi iktidar temsilcileri bu paralarla Amerika’da yurt yaptıklarını iddia ettiler. Dünyanın en pahalı şehrinde neye hizmet ettiği belli olmayan vakıf aracılığıyla yurt yapacaklardı. Adana Aladağ’da yurt yapmış olsalardı, bugün, aileleri, feci şekilde yanan ve hayatını kaybeden kız çocuklarımızın davasına değil mezuniyet törenlerine gidiyor olacaktı. Artık Aladağ’da ve diğer illerimizde yurt sorunuyla ilgili hayatını kaybeden tüm çocuklarımızın vebali iktidarın üzerinedir.

BAŞKAN – Gergerlioğlu, buyurun.

41.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, sığınmacılara yönelik nefret olaylarına ilişkin açıklaması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sığınmacılara yönelik nefret can alıyor. Rize’de çay toplayan 3 Afganlıya açılan ateş sonucu 1 Afganlı hayatını kaybetti. Gaziantep’te çocuk kaçırıldığı iddiası üzerine yaşlı, zihinsel engelli bir Suriyeli kadın darbedildi, tekmelerle dövüldü.

İktidar, sığınmacıları hukuksuz politikalarını örtbas etmek için Avrupa’ya karşı kullanmaktadır. Sığınmacılara karşı nefret politikaları çok tehlikeli gelişmelere kapı açmaktadır. İktidarıyla muhalefetiyle, oy rantı için popülist politikalardan herkes uzak durmalı, can kaybı vebalini kimse üstüne almamalıdır.

Sığınmacılara karşı nefret olaylarına karşı tüm kamuoyunu duyarlılığa davet ediyorum.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler

1.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, (2/3181) esas numaralı Türk Bayrağı Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/171)

BAŞKAN – İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

10/11/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/3181) esas numaralı Kanun Teklifi’min İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                         Ayhan Erel

                                                                                           Aksaray

BAŞKAN – Önerge üzerinde teklif sahibi Aksaray Milletvekili Ayhan Erel.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; bayrağımızın resmî bayram günlerinde, kamu kurum ve kuruluşlarında, Türk uyruğundaki her nevi şirket ve kurumlarda ve Türk vatandaşlarımızın yerleşik olduğu konutlarda asılmasıyla millî duyguların, millî birlik ve beraberliğimizin kuvvetlenmesi amacıyla vermiş olduğumuz Türk Bayrağı Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

“Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,

Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,

Işık ışık, dalga dalga bayrağım,

Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım,

Senin altında doğdum,

Senin altında öleceğim.

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim,

Yer yüzünde yer beğen,

Nereye dikilmek istersen,

Söyle, seni oraya dikeyim!”

Türk milletinin bayrağa olan duygu ve hislerine tercümanlık yapan “Bayrak” şairi Arif Nihat Asya’yı; tarih sahnesine çıktığımızdan bu yana kanlarıyla bayrağımıza renk, canlarıyla vatanımıza hayat veren bütün şehitlerimizi; bugün semalarda bayrağımızın özgürce dalgalanmasını sağlayan, devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını bu vesileyle rahmetle, şükranla, minnetle anıyorum; mekânları cennet, ruhları şad olsun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; insanlık tarihinin en eski ve en erdemli duygularından biri hiç şüphe yok ki vatan, millet ve bayrak sevgisidir. Vatan, tarih boyunca Türk milletinin canından aziz bildiği, en yegâne, mukaddes varlığı olmuştur. Türk milleti, üzerinde yaşadığı çeşitli coğrafyaları millî kimlik, kültür ve medeniyet değerleriyle yediden yetmişe, insanlar arasında tesis ettiği gönül ve ruh birlikteliğiyle vatanlaştırmıştır.

Vatan ve millet sevgisi, Türk milleti için tarihsel süreçte sönmez, söndürülemez yüce bir imana dönüşmüştür. Bu bağlamda, vatan ve millet sevgisinin, birlik ve beraberliğin, bağımsız yaşamanın en anlamlı ve en önemli unsurlarını Türk kimliğinin, Türk kültürünün ayrılmaz bir parçası olan bayrağımız teşkil etmektedir. Bayrak, bir milletin varlığının ve bağımsızlığının sembolü, tarihinin hatırasıdır; değeri, pamuk, atlas ve ipekten yapılmasına bağlı olmayıp temsil ettiği milletin kıymetiyle ölçülür. Türk Bayrağı’nın üzerindeki al renk şehitlerimizin kanını, üzerindeki hilal ve yıldız ise İslamiyet’i ve Peygamber Efendimiz’i simgeler. Onun içindir ki Türk milleti, bedeni yere düşse dahi bayrağı yere düşürmez, bayrağı indirmez, ezanı dindirmez. Bunu da “Ezan dinmez, bayrak inmez.” sloganıyla beyinlere ve gönüllere nakşetmiştir. Devletin hâkimiyetini, bağımsızlığını ve şerefini temsil ettiği için bayrağa saygı gösterilir. Yüce Türk milletinin Hakk’a, bayrağına, bağımsızlığına, millî birlik ve beraberliğine duyduğu inanç ve bağımlılık bütün dünya milletlerine örnek olmuştur. Türk töresinde vatan, millet ve bayrak sevgisi her şeyden önce gelmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; millî birlik ve beraberliğin, toplumsal dayanışmanın en üst düzeye çıktığı millî bayramların coşkusunu yaşatmak; devlet, vatan, millet, bayrak ve cumhuriyet sevgisini güçlendirmek; Millî Mücadele, istiklal ve istikbal bilincini oluşturmak amacıyla vermiş olduğumuz kanun teklifine, yerli ve millî olduğuna inandığımız tüm milletvekillerimizin olumlu oy vereceği inancımız tamdır.

O zaman, hadi, buyurun, hep birlikte bu güzel kanun teklifine “evet” diyelim diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

VIII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlara Üye Seçimi

1.- (10/1428, 2953, 3030, 3049, 3330, 3757, 4665, 4850, 5742, 5743, 5980, 5981, 5982, 5983, 5984, 5985, 5986, 5987, 5988, 5989, 5990, 5991, 5992, 5993, 5994, 5995, 5996, 5997, 5998, 5999) esas numaralı Yaşlıların Hayatın Çeşitli Alanlarında Yaşadıkları Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine seçim

BAŞKAN – Yaşlıların Hayatın Çeşitli Alanlarında Yaşadıkları Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun üye seçimi yapılacaktır.

Komisyon üyelikleri için siyasi parti gruplarınca gösterilen adaylar listesini okutup oylarınıza sunacağım.

Yaşlıların Hayatın Çeşitli Alanlarında Yaşadıkları Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi

(10/1428, 2953, 3030, 3049, 3330, 3757, 4665, 4850, 5742, 5743, 5980, 5981, 5982, 5983, 5984, 5985, 5986, 5987, 5988, 5989, 5990, 5991, 5992, 5993, 5994, 5995, 5996, 5997, 5998, 5999)

          Adı Soyadı                                               Seçim Çevresi

Adalet ve Kalkınma Partisi (10)

İbrahim Halil Fırat                                               Adıyaman

Lütfiye Selva Çam                                              Ankara

Arife Polat Düzgün                          Ankara

Yavuz Subaşı                                                     Balıkesir

Mustafa Esgin                                                    Bursa

Erol Kaya                                                          İstanbul

İffet Polat                                                         İstanbul

Cemal Bekle                                                      İzmir

Emine Zeybek                                                    Kocaeli

Semiha Ekinci                                                    Sivas

Cumhuriyet Halk Partisi (4)

Müzeyyen Şevkin                                                Adana

Nazır Cihangir İslam                       İstanbul

Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu                                       Manisa

Neslihan Hancıoğlu                         Samsun

Halkların Demokratik Partisi (2)

Kemal Peköz                                                      Adana

Dilşat Canbaz Kaya                         İstanbul

Milliyetçi Hareket Partisi (2)

          Abdurrahman Başkan                                 Antalya

          Sefer Aycan                                            Kahramanmaraş

İYİ Parti (1)

İmam Hüseyin Filiz                         Gaziantep

BAŞKAN – Okunan listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) Duyurular

1.- Başkanlıkça, (10/1428, 2953, 3030, 3049, 3330, 3757, 4665, 4850, 5742, 5743, 5980, 5981, 5982, 5983, 5984, 5985, 5986, 5987, 5988, 5989, 5990, 5991, 5992, 5993, 5994, 5995, 5996, 5997, 5998, 5999) esas numaralı Yaşlıların Hayatın Çeşitli Alanlarında Yaşadıkları Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerini yapmak üzere toplanacakları gün, saat ve yere ilişkin duyuru

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Meclis Araştırması Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin 1 Haziran 2022 Çarşamba günü -yarın- saat 13.30’da Halkla İlişkiler Binası Komisyonlar Bloku Alt Zemin 1 Numaralı Toplantı Salonu’nda toplanarak başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimi yapmalarını rica ediyorum.

Komisyon toplantı, gün, saat ve yeri ayrıca elektronik ilan panosunda ilan edilecektir.

Buyurun Sayın Filiz.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

42.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, İstanbul’un fethinin 569’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çağ açıp çağ kapatan İstanbul’un fethinin 569’uncu yıl dönümünü kutluyor, bu zaferin kahramanı Fatih Sultan Mehmet Han ve fetihte rol alan tüm kahramanları rahmet ve minnetle anıyorum.

Fatih’in, İstanbul’un Türklerin elinden çıkıp çıkmayacağına dair sorusuna bir keşişin “İstanbul, Türklerin elinden harp veya başka bir zorlu müdahaleyle çıkmayacak ancak öyle bir zaman gelecek ki Türkler ellerindeki toprakları yabancılara satacaklar ve bunun sonucunda İstanbul Türk’ün sahipliğinden çıkacak.” demesi üzerine çok üzülen Fatih Sultan Mehmet “Kim benim edindiğim toprakları yabancılara satarsa Allah’ın gazabı üstlerine olsun.” diye beddua eder. İstisnai Türk vatandaşlığı için 400 bin dolar değerinde gayrimenkul alınması kararını verenlere ve arazilerimizi parsel parsel yabancılara peşkeş çekenlere bu bedduayı yeniden duyurmak istedim.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Karasu, buyurun.

43.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’nun, Türkiye Kupası’nı kazanan Sivasspor’u tebrik ettiğine ve Sivas’taki eğitim kurumlarında yaşanan dönüşüme ilişkin açıklaması

ULAŞ KARASU (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Türkiye Kupası’nı kazanan Sivasspor’umuzu tebrik ediyorum.

Sivas’ta böyle güzel gelişmeler varken aynı zamanda eğitim kurumları üzerinden yaşanan bir dönüşüme şahitlik ediyoruz. Önce, yüz altı yıllık tarihe sahip Kızılırmak İlköğretim Okulu, tarihe tanıklık etmiş bir okuldu ancak Bakanlık ve Valilik eliyle yıkıldı. Yine, 1927 yılında yapımı tamamlanan, neredeyse cumhuriyetle yaşıt İstiklal İlkokulunun yerine başka bir okul yapıldı ve bu bahaneyle “İstiklal” ismi de kaldırıldı. Son olarak, büyük ozan Âşık Veysel’in ismini taşıyan okulun ismi değiştirilerek iktidara yakınlığıyla bilinen bir kişinin ismi verildi. Sormak istiyorum: Sizin cumhuriyetle, istiklalle, Âşık Veysel’le ne derdiniz var? Tarihî okulları, tarihe mal olmuş isimleri Sivas’tan silmeye çalışarak neyi amaçlıyorsunuz? Sivas Kuvayımilliye kentidir, Sivas istiklaldir, Âşık Veysel’in kentidir. Buradan bir kez daha uyarıyorum: Sivas sizin giydirmeye çalıştığınız gömleğe sığmaz çünkü Sivas cumhuriyettir.

BAŞKAN – Sayın Erel, buyurun.

44.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, TÜİK verilerinin tartışmaya açık hâle geldiğine ilişkin açıklaması

AYHAN EREL (Aksaray) – Teşekkürler Başkanım.

TÜİK tarafından açıklanan büyüme verilerine göre ülkemiz 2022 yılının ilk çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 7,3 büyümüştür. TÜİK tarafından açıklanan bu veriler maalesef tartışmalara açık hâle gelmiştir. Türkiye yüzde 7,3 büyüdüyse eğer, asgari ücretli bu büyümenin içerisinde midir; emeklilikte yaşa takılanlar, 3600 ek gösterge bekleyenler, atama bekleyen gençlerimiz, 2.500 lira emekli maaşıyla geçinmeye çalışan emeklilerimiz, toprağına gübre atamayan, traktörüne mazot alamayan çiftçilerimiz de büyümüş müdür? Bize göre onlarda bir büyüme yok, aksine yılbaşından bu yana yapılan zamlar nedeniyle işçi, memur, esnaf, çiftçi, emekli zamlar altında ezilmiş, hayatından bezmiştir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sarıaslan.

45.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, Nevşehir’in doğal gaz sorununa ilişkin açıklaması

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

Mecliste defalarca söylediğim hâlde Acıgöl ilçemizin sanayi bölgesine ve şehir merkezine doğal gaz getirilmedi. Hacıbektaş'a milletvekilleri her gittiğinde “Hemen, derhâl buraya doğal gaz getirilecek.” diyorlar, henüz başlatılmadı.

Kozaklı ilçemizde doğanın bize bahşettiği sıcak sudan ısınma yapılırken bu nimetten yararlanan ilçemiz bu kışı soğukta geçirdi. Gerekçesini sorduğumuzda da yeteri kadar su kaynağı bulamadıklarını söylediler, oysaki orada yeterinden fazla su kaynağı bulunmakta.

Nevşehir merkezinde, sanayi bölgesinde doğal gaz yok. Herhâlde, araştırsanız, Türkiye'de hiçbir ilimizin merkezinde doğal gaz olmayan sanayi bölgemiz yok. Buradan iktidar mensuplarını uyarıyorum, sesleniyorum: Artık ben bunu söylerken usandım, herhâlde bunu dinleyenler de utanıyordur diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.

IX.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Âşık Veysel’in Türkiye olduğuna ilişkin konuşması

BAŞKAN - Âşık Veysel’den bahsedilmişti. Bana göre, Âşık Veysel Türkiye'dir beyler. (CHP, MHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.55

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.14

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Cihat Sezal ve Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu Ban ile 37 Milletvekilinin Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Cihat Sezal ve Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu Ban ile 37 Milletvekilinin Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4441) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 335 (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

26 Mayıs 2022 tarihli 95’inci Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 335 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde siyasi parti grupları adına yapılan konuşmalara başlanmış, İYİ Parti Grubu adına konuşma yapılmıştı.

Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkan konuşacaktır.

Buyurun Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya) - Sayın Başkanım, Gazi Meclisimizin değerli milletvekilleri; Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve televizyonları başında bizleri izleyen aziz Türk milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Serbest bölgeler ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek, doğrudan yabancı yatırımları ve teknoloji girişini hızlandırmak, işletmeleri ihracata yönlendirmek ve uluslararası ticareti geliştirmek amacıyla kurulmaktadır. Uluslararası ticaretimizi geliştirmek için serbest bölgelerde faaliyet gösteren kullanıcıların faaliyet ruhsatı başvurusunda vermiş oldukları taahhütlere uygun olarak faaliyet göstermeleri beklenmektedir. Görüşmekte olduğumuz bu kanun teklifiyle serbest bölgelerin sınırlı alanlarının ülkemiz ekonomisine katkı sağlayacak şekilde kullanılması temin edilebilecektir. Hâlihazırda arazisi hazinenin özel mülkiyetinde bulunan bazı serbest bölgelerimizde yüzde 100’e yakın doluluğa ulaşılmış olup bu serbest bölgelerde faaliyet göstermek isteyen yeni yatırımcıların talebi maalesef karşılanamamaktadır. Bunun canlı örneğini Antalya’daki serbest bölgemiz olan ASBAŞ’ta yaşadık. Fransız-Türk ortak girişimiyle katamaran üretimi yapmak isteyen bir şirkete orada atıl ama sahipli olduğu için büyük bir alanın tahsisi yapılamamış, yatırım ise maalesef kaçmıştır. İşte, bu yüzden teklifte yer alan ilgili düzenlemelerle serbest bölgelerde bulunan üst yapıların kullanımının etkinleştirilmesine katkı sağlanması, atıl kalmasının önüne geçilmesi ve yeni yatırımcı taleplerinin karşılanabilmesine imkân sağlanması amacıyla bu değişiklikler yapılmaktadır.

Kıymetli Başkanım, değerli milletvekilleri; İhracatı Geliştirme Anonim Şirketi, kredi garanti ve kefalet uygulamaları yoluyla mal ve hizmet ihraç edenlerin finansmanına erişim imkânını genişletmek, desteklemek, kolaylaştırmak amacıyla özellikle ihracat kredileri için kefalet vermek üzere TİM ve EXIMBANK’ın öz kaynaklarıyla 2021 yılının Ekim ayında kurulmuştur. İhracatı Geliştirme Anonim Şirketiyle ihracatçılarımızın en büyük sorunu olan kredide kefalet sorununun ortadan kaldırılması, teminat yetersizliği nedeniyle çeşitli kredi ve destek imkânlarından yeterince yararlanamayan ihracatçılarımızın krediye erişimleri kefalet suretiyle sağlanması ve bu sayede ihracatçılarımızın krediye erişim maliyetinin düşmesi, ihracatımızın da tabana yayılması hedeflenmektedir. Bu bağlamda, 61 ihracatçı birliğinin ortaklığıyla sermaye yapısı güçlendirilen İhracatı Geliştirme Anonim Şirketine ilave bir gelir sağlanarak sürekli güçlü bir finansal yapı içerisinde olması ve böylece kendini yenileyen bir sermaye yapısı oluşturulması, ihracatçılarımıza sürekli ve etkin bir şekilde hizmet verilmesi amaçlanmaktadır.

6/5/2022 tarihi itibarıyla İhracatı Geliştirme Anonim Şirketine 543 adet kefalet başvurusu yapılmış olup onaylanan 451 başvuru kapsamında 959 milyon 704 bin 692 TL değerinde kefalet sağlanmıştır. Bunun karşılığında, EXIMBANK tarafından onaylanan firmaların 348’ine ise 820 milyon 31 bin TL değerinde kredi kullandırılmıştır. İhracatı Geliştirme AŞ’nin ihracatçı değerlendirme sistemi tarafından şartları tutmayan 92 adet başvuru ise reddedilmiştir.

Sayın Başkanım, kıymetli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) ve ihracatçı birlikleri, Ticaret Bakanlığıyla sıkı bir bağ içerisinde işlerini yürütmekte olup Ticaret Bakanlığınca yürütülen muhtelif destek mevzuatı kapsamında inceleyici kuruluş olarak görev yapmakta, Türk firmalarının iştirak ettiği yurt dışı fuar organizasyonlarını ise gerçekleştirmektedir, Ticaret Bakanlığı koordinasyonunda gerçekleştirilen alım heyeti ve ticaret heyeti organizasyonlarını ise düzenlemektedir. Bu kapsamda, katılımcı şirketlerin potansiyel müşterilerle yüz yüze iletişim kurmasına olanak tanıyarak yeni müşteriler edinmesine ve yeni pazarlara açılmasına katkıda bulunurken ziyaretçiler açısından ise sektörde faaliyet gösteren firmaların çoğunun bir arada bulunması sayesinde sağlıklı ürün ve fiyat karşılaştırmaları yapılabilmesini sağlamaktadır. Fuarcılık faaliyetlerinin, sayılan bu nitelikleriyle birlikte, geçici organizasyonlar olması durumları göz önünde bulundurularak ülkemizde gerçekleştirilen fuarların düzenlendiği iç alanlarda yapılan ilan ve reklamların ilan ve reklam vergisinden muaf tutulması da bu kanun teklifiyle amaçlanmaktadır.

Yine, ayrıca, bu teklifte yer alan muhtelif maddelerle TİM ve birliklerinin ihtiyaçları doğrultusunda aidatlar, taşınmaz kullanımları ve çeşitli konulara ilişkin düzenlemelere gidilmektedir. İhracatçı birliklerine yıllık aidat borcu bulunan 140.567 üye bulunmaktadır. Bu üyelerden yalnızca 33.910 üyenin ticaret sicil kaydının aktif olduğu; 56.288 üyenin ise tasfiye, terkin ve infisah hâlinde olduğu, bunların haricindeki 51.369 firmanın ise kaydının sistemde bulunamadığı; tasfiye, terkin ve infisah hâlinde olan üyeler ile sistemde kayıtlı bulunmayan üyelerin toplam 13 milyon 328 bin 67 TL borcunun bulunduğu ve bu borca bağlı olarak 38 milyon 955 bin 473 TL gecikme faizinin olduğu da tespit edilmektedir. Yine, ayrıca, ihracatçı birlikleri kayıtlarında bu üyelerden hiçbirisinin 2015 yılından beri ihracat yapmadığı da tespit edilmiştir. Nitekim, 2016 yılının başından itibaren yürürlüğe giren yönetmenlik düzenlemesiyle mal ihracatında yıllık aidat ilk ihracatla birlikte tahsil edilmeye başlanmış ve ihracat yapmayan üyelere yıllık aidat tahakkuk ettirilmemiştir. Bu sayede, aktif olarak ihracat yapmayan üyeler için yıllık aidat borcu oluşmasının da önüne geçilmiştir. Bu hususlar doğrultusunda, ihracatçı birliklerinin yıllık aidat borcu bulunan üyelerden birçoğunun ticareti terk etmiş olduğu fakat üye oldukları birlikten kayıtlarını sildirmedikleri için biriken borçlarını ancak tebligat yoluyla fark ettikleri anlaşılmıştır. Ayrıca, bu tebligatla icra takiplerinin birlik personelinin iş yükünü artırdığı, alacağın tahsili için yapılan girişimlerin çok uzun sürdüğü ve birçok üye için imkânsız hâle geldiği, takip masraflarının alacaktan daha fazla olduğu tespit edilmiştir; bu, iş gücü ve zaman kaybından başka hiçbir şey değildir. Bu takip işlemlerinin birlikler açısından çözümlenemeyen bir sorun hâline gelmesinin yanı sıra, firmalar için ise avukatlık masraflarıyla birlikte var olan borç yükünün daha da arttığı ve dolayısıyla iki taraflı sıkıntılara yol açması ise başlı başına bir sorun hâline gelmiştir. Bu nedenle, söz konusu alacakların genel kurullar tarafından terkin edilebilmesi için düzenleme yapılması öngörülmüştür. Yapılacak bu düzenlemeyle hem mevcut borçlar hem de ileride oluşabilecek benzer mahiyetteki borçlarla ilgili yaşanacak sıkıntıların da önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.

Değerli Başkanım, kıymetli milletvekilleri; ülkemizde helal alanında akreditasyon hizmeti sunmaya kanunen tek yetkili kurum Helal Akreditasyon Kurumudur. Görüşmekte olduğumuz bu kanun teklifinde yapılacak düzenlemeyle, ülkemizde gönüllülük esasına göre yürütülen helal uygunluk değerlendirme faaliyetlerinin yine bu şekilde devam etmesi, ancak bu faaliyetlerin helal akreditasyon güvencesi altına alınması ve bu suretle hem tüketicilerin doğru bilgilendirilmesi hem de kamu refahına katkı sunulması amaçlanmaktadır.

Sayın Başkanım, kıymetli milletvekili arkadaşlarım; konuşmamın bu bölümünde her mevsim bir başka güzel ve bereketli olan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün “Hiç şüphesiz ki Antalya dünyanın en güzel yeridir.” dediği Antalya'mızın ve Batı Akdeniz bölgemizin ihracatından bahsetmek istiyorum. 1 Ocak 2022 ile 30 Nisan 2022 tarihleri arasında Batı Akdeniz'den toplamda yüzde 9,24 oranında artışla 914 milyon 321 bin 998 dolarlık ihracat gerçekleşmişti. 18 Mayıs 2022 tarihi itibarıyla ise bölge ihracatımızın önemli kilometre taşlarından olan 1 milyar dolar ihracat rakamına ulaştığımızın da müjdesini bu Meclisimizden vermek istiyorum.

Antalya, Burdur ve Isparta illerimizden geçtiğimiz nisan ayında 2021 yılı Nisan ayına göre yüzde 17,13 oranında artışla 261 milyon 439 bin 836 dolarlık ihracat gerçekleşmiştir. Yine geçen yıl nisan ayında bölgemizden 899 ihracatçımız ihracat gerçekleştirirken bu yılın nisan ayında bu rakama 167 ihracatçımız ilave edilerek 1.066 ihracatçıya çıkmıştır. Ayrıca, 2022 yılı Nisan ayında bölgemizden ihraç edilen ürünlerin kilogram fiyatının yüzde 58 oranında artarak 0,46 sentten 0,73 sente yükseldiği görülmekte olup kilogram fiyatının artması bölge ekonomimize daha fazla TL bazında para girişine neden olacak ve ihracatçılarımıza da büyük mutluluk yaşatacaktır.

Batı Akdeniz’den geçtiğimiz ay en fazla ihracatı yaş sebze ve meyve sektörü gerçekleştirirken, maden ve metaller sektörü doğal taş ağırlıklı ihracatıyla 2’nci sırada, ağaç mamulleri ve orman ürünleri 3’üncü sırada, kimyevi maddeler ve mamuller 4’üncü sırada yer alırken, 5’inci sırada yer alan demir ve demir dışı metaller sektörümüz ise yüzde 157,95 oranında artışla ihracatımızda büyük bir sıçrama gerçekleştirmiştir.

Nisanda gerçekleştirilen ihracatın bir diğer sevindirici yanı ise Ukrayna pazarının yeniden yükselişe geçmesi olmuştur. Savaşın ilk günlerinde Ukrayna’ya gerçekleşen ihracat durmuş ve belirsiz bir durum yaşanırken, nisan ayında Ukrayna’ya ihracatın yeniden yükselişe geçtiği gözlemlenmiş, Ukrayna’ya gerçekleşen ihracat geçen yılın aynı dönemine kıyasla, savaşa rağmen, yüzde 19,42 oranında artmış ve 9 milyon 622 bin 361 dolar seviyesine de yükselmiştir.

Ülkemizin ve bölgemizin ihracatında önemli bir yere sahip olan Rusya pazarından da toparlanma sinyali gelmeye başlaması son derece önemli ve sevindirici olmuştur. Rusya’ya ihracatta yaşanan düşüş yüzde 50 seviyesinden yüzde 20’ler seviyesine inerek bölgemizden nisan ayında Rusya’ya 12 milyon 131 bin 959 dolarlık ihracat gerçekleştirilmiştir.

Sayın Başkanım, kıymetli milletvekilleri; nisanda gerçekleşen ihracatın ülkelere dağılımı göz önünde bulundurulduğunda, Çin yeniden 1’inci sıraya yükselirken 2’nci sırada da Hollanda’yı yüzde 219,75 oranındaki artışla görmekteyiz. Yüzde 100’ün üzerinde ihracat artışı yaşanan diğer ülke Amerika Birleşik Devletleri’dir. Toplamda ise nisan ayında bölgemizden 126 ülkeye ihracat gerçekleştirilmesi ülkemiz adına son derece önemli ve mutluluk verici olmuştur.

1967 yılında Antalya Ticaret ve Sanayi Odası öncülüğünde kurulan, yerli ve yabancı yatırımcılar için önemli bir merkez olma özelliğine sahip Antalya Organize Sanayi Bölgemizin doğrudan yaratmış olduğu istihdam da bugün itibarıyla 17 binden fazla kişiye, ticaret hacmi ise yaklaşık 20 milyar TL’ye, ihracatımız ise 600 milyon dolara yükselmiştir. Ekonomimize katkısı her geçen gün artan Antalya Organize Sanayi Bölgesi, yatırım, istihdam, üretim rakamları, ucuz altyapı hizmetleri ve çevreci özellikleriyle Türkiye'nin en iyi ilk 5 OSB’sinden biridir ve burada, bu OSB’nin bir mensubu olmaktan ve ihracatçısı olmaktan onur duyduğumu da belirtmek istiyorum.

Antalya’mızda, turizm dokusuyla uyumlu, çevre kirliliği yaratmadan ticaret yapmaya özen gösteren, bölgemizde faaliyet gösteren başlıca sektörlerimiz gıda, ahşap, mobilya, kâğıt, ambalaj, tarım, gübre, kimya, makine metal, enerji, plastik, polyester akrilik, inşat yapı ve tekstildir.

Antalya Organize Sanayi Bölgesi’nin sağladığı mali lojistik avantajlar ise kentin doğal avantajlarıyla birleştiğinde yatırımcılar için çok önemli ve düşük maliyetli bir yatırım ortamı oluşturmaktadır. Bugün tahsis edilen parsel açısından yüzde 100 doluluğa ulaşan bölgemizde 304 firma bulunmaktadır. Antalya Organize Sanayi Bölgesi, Avrupa Birliği ve Orta Doğu pazarının yanı başında yer almakta, birçok Türk sanayi ürününü hem kendi içinde kullanmakta hem de AB pazarına girebilme özelliğine sahiptir.

Bu nedenle, Antalya’mıza ikinci organize sanayi bölgesi bir an önce kurulmalı ve daha çok istihdam, daha çok ticaret hacmi ve ihracat hacmi sağlanarak ülkemizin gayrisafi millî hasılasına katkısı da artırılmalıdır.

Sayın Başkanım, kıymetli milletvekilleri; Antalya’mızın hem sanayi hem tarım hem de turizm açısından çok büyük bir potansiyeli bünyesinde barındırdığını, bu konuda kendini ispatlamış ve dünyada çok az şehre nasip olacak özelliklere sahip bir marka şehir olduğunu bir kez daha bu kürsüden vurgulamak istiyorum. Ülkemizin en önemli turizm ekonomisine sahip olan Antalya’mız, ağırladığı turist sayısı bakımından kendisine verilen “turizmin başkenti” unvanını layıkıyla yerine getirmekte ve bu övgüyü sonuna kadar hak etmektedir. Denizi, kumu, güneşi kadar tarihî ve doğal güzellikleri, kültürel yapıları, antik kentleriyle turistlerin de ilgi odağı Antalya’mızı 2021 yılının ilk üç aylık döneminde hava yoluyla 267.168 kişi ziyaret ederken 2022 yılının aynı döneminde bu sayı, yüzde 93 artışla 515.993 kişi olarak hedefine ulaşmaya çalışmaktadır. Geçtiğimiz yılı, Covid-19 salgınına rağmen, yaklaşık 9 milyonu aşkın turistle kapatan şehrimizin, 2019’da kırdığı 15 milyon turist rakamını bu yıl aşarak bir kez daha kendi rekorunu egale edeceğine canıgönülden inanıyorum.

Kıymetli milletvekili arkadaşlarım, Kıymetli Başkanım; coğrafyamızın her bir yanının ateş çemberi olduğunun farkındayız. Ülkemizin güneyinde Irak ve Suriye, doğusunda Ermenistan, batısında Yunanistan, kuzeyinde ise Ukrayna her gün karışıklıklar yaşamaktadır. Pençe-Kilit Operasyonu’nun icrasında maalesef şehitler vermekteyiz. Geçtiğimiz hafta toprağa verdiğimiz Antalyalı şehidimiz Teğmen Abdulkadir Güler’e ve tüm şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet, ailelerine ve aziz Türk milletimize sabır ve başsağlığı, yaralanan kahraman Mehmetçiklerimize ise acil şifalar diliyorum.

Bağımsızlık mücadelelerinin bedelleri maalesef ağır olmaktadır. Bizim için “Söz konusu vatansa gerisi teferruattır.” düsturu her zaman parola olmuştur. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler politikalarımızı belirlerken bu parolayla siyasetüstü bir anlayışı benimsedik. Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’nin her zaman ifade ettiği gibi “Önce ülkem ve milletim, sonra partim.” sözü bize hep rehber olmuştur. Devletin ve milletin menfaatini her şeyin üstünde tuttuk ve yüce Meclisimizin çatısı altında bu hassasiyeti göz önünde tutmaya devam ederek milletvekilleri olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz; töremize, devletimize ve milletimize sahip çıkıyoruz. Orhun Abideleri’ne kazınan “Türk Oğuz beyleri, milletim; işitin: Üstte gök basmasa, altta yer delinmese Türk milleti, ülkeni, töreni kim bozabilir.” sözünü hafızamıza, Yunus’un “Maharet, güzeli görebilmektir/Sevmenin sırrına erebilmektir/Cihan, âlem, herkes bilsin ki şunu/En büyük ibadet sevebilmektir." sözünü yüreğimize, Yusuf Has Hacib’in “İnsan süsü, yüz; yüzün süsü, göz; aklın süsü, dil; dilin süsü, sözdür.” erdem dilini gönlümüze nakşedeceğimizi ifade ederek bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (MHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu.

Buyurun.(HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Türkiye İhracatçılar Meclisiyle ilgili çeşitli düzenlemelerin yer aldığı esasında bir torba kanun teklifi, çeşitli kanunların da içerisinde yer aldığı bir torba kanun teklifi; bunun üzerine parti grubumuz adına söz aldım. Tabii, kanun teklifine geçmeden önce, özellikle Kobani kumpas davasını takip ediyoruz Meclis çalışmalarımız dışında. Orada yaşadıklarımızla ilgili ve arkadaşlarımızın yaşadıklarıyla ilgili birkaç değerlendirme yapıp ondan sonra kanun teklifine geçmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de hukukun ne aşamada olduğunu görmek için her bir milletvekili arkadaşımızın gidip Kobani kumpas davasını aşamalarıyla bir izlemesi gerekiyor yani orada Türkiye'nin yargısının ne hâle geldiğini, hukukunun ne hâle geldiğini çok daha net bir şekilde göreceklerdir. 12 Eylül askerî darbesinin yani cuntacıların, kurduğu mahkemelerde dahi savunma hakkı kısılmaz, insanlar savunmalarını yaparlardı; onların da kafasında kararlar hazırdı ama buna rağmen savunmalarını yaparlardı. Kaldı ki 12 Eylül savunmalarından sonra birçok insan da o savunmaları kitaplaştırdı yani kitaplaştıracak şekilde, geniş bir şekilde savunmalarını yapabilme hakları vardı. Oysa Kobani davasında şöyle bir şey oluyor, diyor ki hâkim: “Bir günde savunmalarınızı yapacaksınız, bir günde.” Şimdi size ilginç bir örnek vermek istiyorum. Yargılanan arkadaşlar için 5.129 suç isnadı var, 5.129 suç isnadı. Bu suç isnadı için her bir arkadaş çıkıp dese ki: “Ben bu suçu işlemedim.” bu, iki saniye yapıyor. Bunu iki saniyeyle çarptığınız zaman üç saat yapıyor yani suç isnat edilen konuyla ilgili “Ben bu suçu işlemedim.” dese dahi üç saat sürüyor bu söz. Şimdi, bu bile varken yani durum buyken bizim arkadaşlarımıza, orada güya bir yargılama yapılıyor gibi “Bir gün içerisinde savunmayı tamamlayacaksınız.” deniliyor. Şimdi, arkadaşlar, bu, Türkiye’deki yargının geldiği noktayı bize çok iyi özetleyen bir şey.

Şimdi bir taraftan şu var: Biliyorsunuz, mahkemenin başkanı Bahtiyar Çolak diye bir hâkimdi. Bahtiyar Çolak bu iddianameyi kabul etti yani Kobani kumpas davası iddianamesini kabul eden hâkim. İddianame yüzlerce klasörden oluşturuluyor ve bizim arkadaşlarımız, avukatlar dedi ki: “Siz bu iddianameyi kaç günde okudunuz da kabul ettiniz? İncelediniz mi?” “Hepsini okudum, inceledim.” dedi; apaçık yalan söylüyordu ve daha sonra Bahtiyar Çolak'ın bir çete üyesi olduğu ortaya çıktı, apar topar görevden alındı, hüküm giydi, ceza yedi, şu anda ev hapsinde.

Şimdi, bir çete mensubunun kabul ettiği bir iddianameden dolayı arkadaşlarımız yargılanmaya devam ediyor ve oraya tanıklar geliyor yani olayla ilgili, Kobani’de yaşanan Kobani kumpas davasına konu olan Kobani protestolarıyla ilgili tanıklar var. Tanıklara soruyorlar, diyorlar ki: “Tanıyor musunuz bunları?” Yargılananlar açısından söylüyorlar. “Tanımıyoruz, biz görmedik hiç.” diyorlar. “Şikâyetçi misiniz? “Değiliz, biz görmedik ki şikâyetçi olalım. Evet, biz orada birtakım olaylar yaşadık ama bu kişiler orada yoktu. diyor. “Tanıyorum.” diyenler de -bugün yaşandı bir tanesi- şöyle diyor: “Vallahi, Selahattin Demirtaş’la Figen Yüksekdağ’ı kim tanımaz ki? Onlar dünyaca bilinen insanlar, tabii ki tanıyoruz, onur da duyuyoruz, gurur da duyuyoruz, çok da seviyoruz.” “Tanıyoruz.” diyenler de böyle anlatıyor.

Şimdi, böyle bir durumda mahkeme heyeti elinden gelse o tanıkları cezalandıracak, böyle bir kumpas davası, böyle bir rezalet yaşanıyor şu anda Sincan’da. Vakti olan gitsin, izlesin, Türkiye’deki yargının geldiği hâli görsün.

Evet, arkadaşlar, şimdi, kanun teklifiyle ilgili bölüme geçiyorum: Teklif, Türkiye İhracatçılar Meclisiyle ilgili çeşitli teknik düzenlemeleri içeriyor, 11 maddeden ibaret ve 5 değişik kanun söz konusu orada.

Şimdi, bu teklifte dikkat çeken -tabii bizim de itiraz ettiğimiz- 2 madde var teknik düzenlemeler dışında: Bir tanesi, “Türkiye İhracatçılar Meclisi yönetimi otuz gün içerisinde genel sekreter ve genel sekreter yardımcısı belirlemez ise, atamaz ise bunların yerine Bakanlık atamada bulunacak.” diyor.

Tabii, biz bunu kanun teklifinin görüşmeleri esnasında Komisyonda sorduk TİM Başkanına, dedik ki: Ya, siz otuz gün içerisinde niye atamıyorsunuz, neyi bekliyorsunuz? Neden yetkinizi Bakanlığa devrediyorsunuz? Amacınız ne? Cevap veremedi. Dedi ki: “Pandemi vardı, şuydu, buydu... Oradan dolayı birtakım aksamalar oldu.” E, tamam, pandemi filan da bitti, bak maskeleri çıkardık hepimiz. Artık pandemi falan da yok deniliyor, her şey normale döndü deniliyor, öyleyse bu yetki şimdi niye alınıyor? Şimdi, burada ilginç bir durum var. Bakanlık, TİM yani Türkiye İhracatçılar Meclisine genel sekreter, genel sekreter yardımcıları atayacak, belirleyecek ve bunun üzerinden orayı kontrol etme, bir kayyum sisteminin başka bir versiyonu olarak karşımıza çıkacak. Bütün bunların bu amaçlar içerisinde yapılmış olduğunu görmemiz gerekiyor.

Bir diğer madde de firmaların fuar içi alanlardaki reklam yerlerinden muaf tutulması. Yani şimdi, iktidar belediyeleri elinden kaybedince, özellikle büyükşehir belediyelerini elinden kaybedince doğal olarak belediyelerin gelirlerine ve belediyelerin faaliyet alanlarına yönelik düzenlemeler yapmaya başladı. Onları daraltan, onların birtakım yetkilerini elinden alan, birtakım gelirlerini elinden alan düzenlemeler yapmaya başladı. Bunlardan bir tanesi de fuar içi alanlardaki reklam gelirleri. Tabii, 300 bin, 400 bin, 500 bin kişinin katıldığı fuarlar oluyor, özellikle İstanbul’daki fuarlar için; Beylikdüzü ve Bakırköy sınırları içerisindeki fuarlar. Bu 2 belediye de iktidarın elinde değil dolayısıyla buradaki gelirlerin olmaması için, muaf olması için de bu yasa teklifine madde konuyor. Tabii, belediyeler orada birçok hizmet veriyor ama bütün bu hizmetler karşısında bizim ihracatçılara “Aman onlar para ödemesin, onlar vergi ödemesin.” derdiyle, tasasıyla tasalanmış bir iktidarımız var. Belediyenin orada vermiş olduğu hizmetler umurunda olmayan, o hizmetlerin karşılığı olmaması gerektiğini de düşünen bir iktidarla karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlar, tabii ki ihracatın ve ihracatçıların sorunları var. Bunların çözüme kavuşturulması gerekiyor. İhracatçıların sorununa baktığınız zaman en başta ekonomik dalgalanmalardır yani rakamlardaki, enflasyondaki dalgalanmalar, kurdaki dalgalanmalar yani ihracatçılar önünü göremiyor. Dolayısıyla önünü göremediği için maliyet analizi yapamıyorlar, fiyatlarını belirlemede sıkıntı çekiyorlar ve buradan kaynaklı olarak birçok sorun ve sıkıntı yaşıyorlar. İşin özüne, esasına baktığınız zaman enflasyonda yaşanan sorunlar, ekonomide yaşanan sorunlar ve kur farkındaki dalgalanmalar ihracatçılar açısından ciddi sorunlar oluşturuyor.

Bir taraftan da ihracatın ithalata bağlılığı var; üretimde düşüklük, ham maddedeki üretim eksiklikleri ve çeşitli nedenlerden kaynaklı olarak birçok ham madde ithalatı yapılmak zorunda kalınıyor.

Diğer taraftan da katma değeri yüksek ürün ihraç etme sorunu var. Şimdi, bir defa şöyle bir şey var: “İhtisaslaşmış ürün” dediğimiz, esasında, ihracatta en çok gelir getiren ülkelerin ihtisaslaştıkları ürünler vardır ve ihracat bunlar üzerinden yapılır ise ülkeler daha çok gelir kazanımına yol açarlar.

Şimdi, değerli arkadaşlar, “İhracat artıyor.” deniliyor, bir taraftan da “İhracat artıyor.” deniliyor. İşte, bizim burada altını çizmek istediğimiz husus şu: İhracat artarken bir; neler artıyor, hangi rakamlarda artıyor, hangi maddelerde, hangi kalemlerde artıyor? Bütün bunlara baktığınız zaman bir tarafta şunu görüyorsunuz: Madenler yani dağımızı, taşımızı, doğamızı talan ederek çıkartılan madenler ham madde olarak satılıyor yani bunlar işlenmeden, bunlar teknolojik birtakım işlemlere tabi tutulmadan ham madde olarak çıkartıldığı gibi satılıyor ve bir taraftan ülkenin aslında gelecek kuşaklarının kullanacağı kaynaklar ortadan kaldırılmış oluyor. Bir taraftan da bunların işlenmesi sonucu oluşan ürünleri daha fazla fiyatlarla biz ithal etmek durumunda kalıyoruz. Bu anlamıyla “ihtisaslaşmış ürün” dediğimiz, belli bir konuda uzmanlaşmış ürün üzerinden ihracat yapılması gerçeği karşımızda duruyor.

Diğer taraftan ihracat anlatılırken -hani ihracat artıyor- peki ithalat ne oluyor, ithalat artmıyor mu? O da artıyor. Hep ihracat övünerek anlatılıyor. İhracatın örneğin Nisan 2022 verilerine göre bir yıllık artış oranı yüzde 24,6 -bunlar çok ciddi bir övünç kaynağı olarak sunuluyor, eyvallah- peki ithalatta ne olmuş? İthalattaki artış yüzde 34,9 gerçekleşmiş.

Şimdi, bu anlamıyla diğer taraftan artan ihracatın vatandaşa bir faydası var mı? Yani şu anlamıyla söylüyorum, bir ekonominin, gelişip ihracatı artıyorsa, ülkedeki ekonomik yani ticari hayat artıyorsa gelir artıyorsa bunun vatandaşlara da eşit şekilde yansıması lazım. Ama vatandaşa bakıyoruz, vatandaş ekonomik sıkıntı içerisinde, ekonomik darboğaz içerisinde dert yanıyor. Öyleyse peki bu nasıl oluyor? Yani demek ki gelirler tabana yayılmıyor. Gelirler belli gruplar içerisinde belli bir sermaye grubu içerisinde tutuluyor ve bütün bunların üzerinden bir ihracat ya da hamle yapılıyor, vatandaşa yansımıyor. Yani bunun vatandaşa yansımama noktasındaki sorunların ele alınması gerekiyor.

Şunu da söylüyoruz: Tabii, yüksek teknolojili ürünlerin üretimine geçilmesi gerekiyor ancak bizde bunun tam tersi oluyor. Örneğin Enerji Bakanı Fatih Dönmez şöyle söylüyor: “Cumhuriyet tarihinde rekor kırarak 5 milyar 930 milyon dolarlık maden ihracatı yaptık.” Yani maden ihracatı esasında, bizim övünmemiz gereken değil üzülmemiz gereken bir ihracattır çünkü o madenlerden çıkan o ürünlerin işlenmesi, daha kaliteli, gelir getirici ürün hâline getirilip öyle ihraç edilmesi gerekirken o madenleri sattığımızdan dolayı övünüyoruz. O madenleri çıkartırken de doğamızı, ormanlarımızı, sularımızı, bütünüyle yaşam alanımızı ve ülkemizin geleceğini de ortadan kaldırmış oluyoruz; bunları da görmemiz gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, şimdi, “İhracat politikalarında durum ne?” diye baktığımız zaman, son açıklanan dış ticaret verilerine göre Nisan 2022’de dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 98 artışla 6,1 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Ocak-Nisan 2022 döneminde dış ticaret açığı 32,5 milyar dolara çıkmıştır. Yani TL'ye değer kaybettirip cari açığı azaltma ve ardından da enflasyonu düşürme denklemi çalışmamış, aksine her ikisinde de tarihî rekorlar kırılmıştır. Üretimde ithalat girdisinin payı çok yüksek olduğu için ülke para birimi değer kaybettikçe biz de şiddetli enflasyonla karşı karşıya kalmaktayız. Yani “Önce enflasyon yükselsin sonra düşürürüz.” anlayışının bugün hâlihazırda refah kaybıyla sonuçlandığı gözükmektedir. Oysa geçen yıl siyasi iktidar, temelini cari fazlanın oluşturacağı yeni bir ekonomik modeli hayata geçirmeye başladıklarını açıklamıştı. Gelinen noktada hedeflenenden uzak bir sonuç ortaya çıktığı gözükmektedir. Türkiye'nin ekonomik tablosuna baktığımızda Türkiye'nin en büyük krizinin ardından 2003 yılında enflasyon yüzde 29,5; dolar kuru 1,64 lira iken o dönem iktidara gelen AKP'nin bugün makyajlı sunumlarına rağmen enflasyon TÜİK rakamlarına göre yüzde 70, dolar ise 16,50 liraya çıkarılmıştır. Türkiye’nin ekonomik tablosu, son yılların en büyük kriziyle yaşadığımız gerçeği, resmî rakamlarla bile göz ardı edilemeyecek durumdadır.

Üretici fiyatlarındaki artış ise Mart 1995’ten bu yana görülen en yüksek artış oranıyla karşı karşıyadır yani bazı rakamların -özellikle gıda sektöründe çok ciddi artışlar olduğunu görüyoruz- yüzde 156’lara kadar çıktığını da görmekteyiz. Yani Sayın Cumhurbaşkanı da “Aç yok, kimse aç değil.” filan diyor. En yüksek artışı gıda ürünlerinin aldığını bilmemiz lazım yani insanların temel tüketim maddeleri enflasyon karşısında yenik düşüyor ve ciddi bir şekilde fiyat artışlarından kaynaklı olarak insanlar temel gıdaya ulaşımda sorun yaşıyorlar. Hani, “kıtlık” dediğimiz şey, “açlık” dediğimiz şey malın, ürünün bulunamaması değil ki. Gidip alamıyorsanız ve siz orada o gıdaya ulaşamamış sayılırsınız yani onun markette duruyor olması, o ürünün bolluğunun olması vatandaş alamadıktan sonra neye yarıyor ki, kime faydası var ki vatandaşa faydası olmayınca? Dolayısıyla bu, açlığı da beraberinde getirmiş oluyor.

Krizden çıkmak için ne yapılmalı? Krizden çıkış bu iktidarın gitmesiyle korkunç israfın önüne geçilmesi, üretimin, tarım ve hayvancılığın desteklenmesi, dışa bağımlılığın azaltılması, faiz-enflasyon döngüsünün realize edilmesi, ülkede var olan antidemokratik uygulamaların son bulmasıyla mümkün olabilecektir arkadaşlar.

Türkiye, tarihinin en borçlu dönemlerini yaşıyor. Dış borç stoku 401 milyar dolara ulaşmış durumda. 25,5 milyon kişi 6 bin lirayı aşan açlık sınırının altında yaşıyor durumda. 51 milyon vatandaş ise 19 bin liranın üzerine çıkan yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Geniş tanımlı işsiz sayısı ise 8 milyonu geçmiş durumdadır. Tabii, bir taraftan da ülkeyi terk eden beyin göçünden bahsediyoruz ya, esasında ihracatta teknolojik ürünlerin ihracattaki en çok kazandıran en verimli ihracat ürünleri olduğunu biliyoruz. Peki, teknolojik ürünleri nasıl oluşturacağız? Yani üniversiteler özerk olmadan, bilim yuvaları hâline dönüşmeden buralarda bilim insanları yetiştiremediği takdirde buralarda, bu alanda nasıl bir gelişme olacak? Diğer taraftan da liyakatin değil, sadakatin esas alındığı bir noktada gençler ne kadar bilimsel bir bakış açısı içerisinde olursa olsun; o okulları, üniversiteleri bitirirse bitirsinler iş bulamayacakları korkusunu yaşadıkları bir ülkede nasıl kalsınlar? Tabii ki kalmıyorlar ve beyin göçü dediğimiz göçleri yaşıyorlar. Bu kürsüden söylemiştim bütçe görüşmelerinde, ağır pandemi koşullarında pandemiyle ilgili olarak bulunan aşıların neredeyse tamamı Türkiye’den yurt dışına gitmek zorunda kalan ailelerin kurduğu şirketlerden oluşuyordu; kimi Ermeni meselesinden dolayı, kimi Alevi meselesinden dolayı, kimi Kürt meselesinden dolayı yaşanılan bir ton sorun, sıkıntılardan dolayı bu ülkeyi terk etmek zorunda kalan aileler gittiler yurt dışlarında işte onlar o şirketleri kurdular ve insanlığa faydası olan ve dünyada en çok ticaret hacmine ulaşan ürünleri oluşturdular.

Şimdi, diğer taraftan arkadaşlar, ihracat kalemlerinde önemli bir durum da yani iktidarın açıklamış olduğu ihracat politikasındaki en önemli verilerden biri de ucuz iş gücü, ucuz iş gücüne dayalı ekonomik sistem, hani Avrupa’nın Çin’i olmak meselesi var ya. Peki, bu ucuz iş gücünü ne oluşturuyor? Ucuz iş gücünü sığınmacı politikası yani Suriyeliler, Afganlar, işte, Orta Asya ülkesinden gelenler… Çeşitli sebeplerle bu ülkeye gelen insanları ucuz iş gücü olarak tutuyorlar. Bir taraftan Batı’ya karşı “Açarız kapıları ha!” diyerek tehdit, diğer taraftan da ekonominin ayakta durması için sefil bir vaziyette çalıştırılmaya mahkûm ediyorlar. Zaten bu konuda itiraflar var, hani bu itiraflara şöyle bir bakalım: AKP’li Mehmet Özhaseki diyor ki: “Bazı şehirlerde sanayiyi onlar ayakta tutuyorlar. Boşuna popülizm yapmayın, gönderemezsiniz.” Kim için söylüyor bunu? Suriyeliler için söylüyor ve devam ediyor: “Gaziantep sanayisine giden yüz binlerce insan en ağır ve en zor işlerde Suriyelilerin çalıştığını görürler, bilirler.” diyor. Şimdi, dolayısıyla sizin esasında sığınmacı politikanız bunlardan oluşuyor.

Şimdi, aynı şekilde Yasin Aktay söylüyor, diyor ki: “Suriyeliler bir gitsin, ülkenin ekonomisi çöker.” Yani bunu da yine AKP’li birisi söylüyor, “Ülkenin ekonomisi çöker.” Niye “Çöker.” diyor? Tabii, çok basit bir şekilde bu insanları asgari ücretin dörtte 1’i ücretine çalıştırıyorsunuz.

En sonunda, bir pudra şekeri bakanınız var, hani bu suç işleri bakanınız, o da şöyle diyor: “Fabrikanda Suriyeliyi çalıştır, sömür, sigortasını yaptırma, 1 milyon insan gidecek, kim isyan edecek, biliyor musunuz? Önce o iş sahipleri.” Şimdi, sen Bakansın ya! Yani sigortasız çalıştıklarını söylüyorsun, itiraf ediyorsun, diyorsun ki: “Sömür onları.” bunu söylüyorsun; sanki bunu sarı çizmeli Mehmet Ağa söylüyor yani bunu söyleyen adam, kendisini İçişleri Bakanı zannediyor. Sen utanmıyor musun bunları söylemeye? Yani ülkende bu kadar kara durum var, bu kadar rezalet durum var; utanman gerekirken bu rezaleti söylüyorsun, anlatıyorsun. Şimdi, durum bu yani sığınmacılar, Suriyeliler üzerinden yürütülen politikalara baktığınız zaman bütünüyle bunların fabrikalarda, atölyelerde bu şekilde kullanıldığını görüyorsunuz.

Şimdi, şu fotoğraf, bu fotoğrafa baktığınız zaman -yani muhalefet milletvekilleri geziyorlar, biliyorum, iktidar vekillerini bilmiyorum- atölyelere gittiğiniz zaman, fabrikalara gittiğiniz zaman bunun, bu fotoğrafların daha beterlerini görüyorsunuz; şu fotoğraflar, bunlar “sığınmacı” dediğiniz çocuklar, bu çocuklar çalışıyorlar bu şartlarda.

Şimdi, şöyle bir şey var; sığınmacı politikası, Suriyeliler politikası, göçmenler politikası, bir bütün olarak sorunlu ama iktidar bunu bu şekilde kullanıyor işte, bir taraftan sömürüyor, sömürülmesine müsaade ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Bazen şöyle haberler duyuyoruz, diyor ki: “Otobüste işte, 30 tane kaçak göçmen yakalandı.” Ya, sanki kaçak göçmen yok hiçbir tarafta, o otobüste yakalanmış, otobüsün birinde yakalanmış. Ya, gidin bu atölyelere, gidin bu fabrikalara hep orada çalışıyor bu insanlar. Sömürüyorlar ya, Bakan kendisi itiraf ediyor, sömürülüyorlar. Ve ondan sonra da Suriyelilerin, Afganların, sığınmacıların işledikleri suçlar, bütün basına, bütün medyaya servis ediliyor ama bunlara yönelik işlenen suçların hiçbiri konuşulmuyor. Dün gece Esenyurt’ta benzer bir vaka meydana gelmiş takip edebildiğimiz kadarıyla ve bu politikalar yani sığınmacılara yönelik bu politikalar, Türkiye'de başka bir saldırı, başka bir ırkçılığın önünü açacaktır, tetikleyecektir. Bu politikalardan vazgeçin; sığınmacıları sömürmekten, onları kullanmaktan vazgeçin; onların da insan olduğunu unutmayın.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TİM ve ihracatçılar… Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’da yapılacak değişiklikle ilgili söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, biraz önce kanunla ilgili kaç kişi acaba imza attı dedim. AKP sıralarında 4 kişi var; bakalım şöyle: Evet, 4 kişi var. Hâlbuki 37 kişi imza atmış. Muhalefet partileri burada, kanuna hiç olmazsa katkı koyuyorlar. Hiç olmazsa 37 kişi şurada dinlese de belki bizim söyleyeceklerimizden bir miktar faydalansa. Komisyonda da bir Komisyon Başkanı var sadece, onun dışında… Hadi onu da sayalım, 5 milletvekili.

Tabii, şimdi bir kanun Meclise geldiği zaman herkes şunu bekler, bütün toplum da aynı şekilde, mesela ihracatçılar, mesela sanayiciler şunu bekler: Ya, bir kanun geliyor, bir yapısal düzenleme yapılıyor, bu düzenlemeyle ilgili biz de ihracatımızı ne yönde artırabiliriz diye bütün dikkatlerin bu Mecliste olması lazım değil mi? Ama öyle bir şey yok, burada yapılan iş aslında İhracatçılar Meclisi Başkanının ve yönetiminin taleplerinin yerine getirilmesi, aynı zamanda Ticaret Bakanının taleplerinin yerine getirilmesi; başka hiçbir şey yok burada. Eğer bu talepleri karşılama yeriyse bu yüce Meclis, aslında “şahsi talepleri karşılayan Meclis” adını vermek lazım ama öyle değil; bu Meclisi boşu boşuna yormayın. Ya, görülüyor ki AKP milletvekilleri de sıkılmış artık “Ya, geliyor böyle Meclise birtakım kanunlar, bu kanunları öyle ya da böyle bir şekilde geçiriyorlar, bize de ihtiyaç yok.” öyle mi? Öyle değil. Ülkenin ekonomisiyle ilgili o kadar büyük sıkıntılar var ki; sanayicilerin sıkıntıları, işçilerin sıkıntıları, aynı zamanda tedarikçilerin sıkıntıları o kadar büyük ki bunları burada en azından tartışıp bunlara çare bulacakken işte bugün gördüğümüz tablo var. Bu tabloda fazla söze de gerek yok.

Bakın, şimdi, biraz önce söyledim, bu kanunu tek tek anlatırsak, madde madde anlatırsak kime faydası olduğu da burada anlaşılacak. Yani en azından ülkeye faydası yok, kurumlara faydası var. Yani bu kanun zaten 2009’da çıkarılırken yanlış çıkarılmış -yani sizin iktidarınızda- ve o günden bugüne kadar da ihracatın artışı kendi dinamikleriyle, iş dünyasının yatırımlarıyla bir şekilde bir yerlere gelmiş.

Şimdi, kanunun 1’inci maddesi, fuarlarda, fuarların iç alanlarında belediyelerin aldığı reklam ve ilan vergisini kaldırıyor. Şimdi, bu Meclise gelen her kanunda “Büyükşehir belediyelerinin ellerindeki imkânların neresinden nasıl acaba tasarruf edip onların elinden bu yetkileri alıp gelirlerini kısabiliriz?” diye öyle büyük bir gayret var ki, işte, burada da bunlardan bir tanesi... En fazla fuarların -büyük fuarların- yapıldığı iller arkadaşlar, 1’incisi İstanbul -2 tane büyük fuar merkezi var- 2’ncisi İzmir, 3’üncüsü de Antalya. Bu 3 büyükşehir belediyesi Cumhuriyet Halk Partisinin belediyesi yani “Cumhuriyet Halk Partisinin şu anda iktidar olduğu belediyelerde gelirlerin üzerinden ne kadar yontabilirsek bu belediyeleri başarısız hâle getirebiliriz.” düşüncesi var. Çok beklersiniz, belediyelerimiz şu anda inanılmaz mucizeler yaratıyor, bu gelirlerle mucizeler yaratıyor. (CHP sıralarından alkışlar) Bu kanunla da ellerinden alacağınız gelirlerin aslında onları durdurmaya yetmeyeceğini bilmelisiniz.

İkincisi, serbest bölgelerle ilgili atıl kalan alanların tasfiyesi meselesi. “İyi.” denilebilir ama burada adaletli davranacak mısınız? Burada yıllardır, dört beş yıldır yatırım yapmayan şirketlerden bunların alınması iyi, iyi bir şey ama buradaki ihtiyaç sahibi olan firmalara bunların verilip verilmeyeceğiyle ilgili bunu takip edeceğiz, gözümüz hep üzerinizde olacak.

Tahsil edilemeyen üye borçları terkin ediliyor. Zaten burada bir abukluk var; 2009 senesinde bu kanun çıkarılırken buradan, bir aidat konmuştu, bu aidat aslında Anayasa’ya aykırıydı. Neden biliyor musunuz? Şimdi, bir sanayici, bir tüccar, bir esnaf zaten yasayla kurulmuş bir yere kaydolmak zorunda; ya Türkiye Odalar Birliğine ya TESK'e ya da ticaret sanayi odalarına üye olmak zorunda; orada bir aidat ödüyor, 2009’dan itibaren bu üyelerden, ihracat yapanların hepsinden aidat aldınız; bu aidatlar aslında yasal standartlara uygun değil. Bir kanun çıkardığınız için “Bunu alıyoruz.” diyebilirsiniz ama aynı meslek örgütlerine 2 defa aidat ödemek, üstelik de kanun gücüyle aidat ödemek aslında yasaya, Anayasa'ya aykırı. İyi olmuş, yani tahsil edilemeyenlerin, bugüne kadar ödemeyenlerin -ödeyenler gitti de- bunları ödememesi iyidir.

4’üncü, 5’inci ve 6’ncı maddeye göre, TİM ve bağlı birliklerin genel sekreter ve genel sekreter yardımcıları otuz günde seçilemezse Bakanlık resen atama yapacak.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Böyle bir şey olur mu ya?

ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Şimdi, üstünde en çok durulması gereken ve Komisyonda da herkesin itiraz ettiği ve savunamadığınız bir madde bu. Yani şimdi, Türkiye İhracatçılar Meclisi kamu gücünde bir kurum yani kamuya faydalı bir kurum, daha doğrusu, iş dünyasını temsil eden bir kurum. Şimdi -niye buraya otuz gün kondu bilmiyoruz- “Eğer otuz gün içinde birlik, genel sekreteri veya genel sekreter yardımcısını atamazsa Bakan genel sekreter atar.” diyor. Ben, şimdi, olacağı söyleyeyim, bu kanunda düzeltme istedik, eğer iş dünyası temsilcisiyse, eğer İhracatçılar Birliğine tüm ihracat kalemlerinden ödeme yapılıyorsa, ihracatçı ödeme yapıyorsa bırakın genel sekreterini kendi seçsin. Niye buraya el atıyorsunuz? Ha, olacak olan şu: Otuz gün boyunca genel sekreteri bir şekilde Bakanlığa bildirdiğiniz zaman, Bakanlık bu genel sekreteri “Gözünün üstünde kaşı var.” deyip eğer kabul etmezse otuzuncu günden sonra, otuz birinci gün ve takip eden diğer gün, otuz ikinci günde siz istediğiniz genel sekreteri oraya atama yetkisini istiyorsunuz.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Vesayetçi bunlar.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Kadroyu açtınız gene.

ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Bu kabul edilebilir bir şey değil ama Komisyondan geçirdiniz, burada da buna itiraz edeceğiz. Buraya çıkan bütün arkadaşlarımız bununla ilgili itirazlarını dile getirecekler. Şimdi, bir de Komisyonda ben bunu sordum, TİM Başkanı İsmail Gülle’ye sordum…

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Gülle’ye güle güle.

ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – …dedim ki: “TİM Yönetim Kurulu üyesi niye 12’den 15’e çıkıyor?” cevap veremedi, “Bizim sektörlerde o var, bu var, güçlendirmek istiyoruz.” dedi. “12 kişiden 15’e çıkarılmasının sebebi, 13 Haziranda seçim var, onun için mi?” dedim, güldü. Herhâlde, hedef, Yönetim Kurulu üyesi sayısını artırıp diğer alt sektörlerde, Meclisin üyesi olan birliklerde birtakım insanlara yönetim sözü vererek seçimi almaktı. İnşallah, bugün bir düzeltme yaparsınız da 12’de kalır çünkü İsmail Gülle kendi grubundan çıkamadı

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Güle güle; İsmail Gülle, güle güle.

ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – O yüzden, TİM Başkan adayı olabilmesi artık imkânsız. O yüzden, burada, 12’den 15’e; başkan yardımcısının 3’ten 5’e çıkarılmasının ana gerekçesinin seçimlere yönelik olduğunu biz biliyoruz da biraz önce en başında söylediğim… “Ya birisinin kendi şahsına ya Bakanlığın kendi şahsına kanun çıkartmayın, bir faydası olsun.” dedik, kanıtlardan bir tanesi de bu.

Şimdi, TİM ve bağlı birliklerin yedek akçeleri Bakanın belirleyeceği oranda İhracatı Geliştirme AŞ’ye aktarılıyor. Neden, neden? Yani 2009’da çıktığında da Zafer Çağlayan vardı, “Her gelen bakan kendisine bir arka bahçe geliştirip oradan elde ettiği gelirle seyahatlerini finanse edecek.” diye bir kural mı var?

Şimdi, bakın, burada yedek akçeleri Bakan belirliyor. Yahu, ihracatçı o zaman buraya niye nispi aidat ödüyor? Bakın, nispi aidat rakamı 125 milyon dolar, 2022 senesinde toplayacakları nispi oran 125 milyon dolar; 125 milyon dolar… Bu kadar kıt kaynakların olduğu, ihracatçıların ve sanayicilerin bu kadar zorlukla üretim yapabildiği, finansmana erişimin bu kadar zor olduğu bir dönemde siz “Yedek akçeleri de biz alalım, kullanalım.” Daha önce yaptınız çünkü, ihracat tanıtım grubunu kapattınız, bir anonim şirket kurdunuz, denetimden kaçırdınız; 600 milyon TL’lik birikimi buraya, İhracat Tanıtım AŞ’ye doldurdunuz. Efendim, “Oradan bir garanti fonu kurup ihracatçıya kredi vereceğiz.” dediniz ve EXIMBANK’ın kapısına gidiyorsunuz, kapı duvar! EXIMBANK’tan kredi alamıyorsunuz çünkü kaynak yok, çünkü para yok. E, şimdi, bu parayı ne yaptınız? 600 milyon lirayı ne yaptınız? Soru bu, buradaki bürokratlara ve Komisyon Başkanına.

Şimdi, bu yedek akçeyi Bakana veriyorsunuz. O zaman TİM’i seçmeyin yani TİM’i, seçimle gelinen, iş dünyası temsilcisi olarak lanse etmeyin. Burası devlet kurumu, devlet kurumuysa ihracatçı zaten zor durumda, sanayici zaten zor durumda, bu nispi oranları da almayın, devlet kendi kaynaklarıyla ihracatı geliştirsin. Dünyanın her yerinde, birçok yerinde bu böyle; ihracatçıdan pay alınmaz, ihracatçı desteklenir ve bunu destekleyen devlettir. Siz şimdi yedek akçeye de göz diktiniz.

TİM’in binaları, hazineye bağlı taşınmazların TİM’e bedelsiz tahsisi... Bir cepten alıp öbür cebe veriyorsunuz, olabilir; olabilir de TİM Başkanına yani İsmail Gülle'ye “Genel sekreterleri biz atayalım, size de bu binaları tahsis edelim.” dediniz mi? Soru bu.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Takas, takas.

ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Şimdi, bağlantılı aslında birbiriyle. Eğer öyleyse bunu da açıklayın; ne olacak, burası Meclis, dost meclisi diyelim, açıklayın, biz de bilelim.

Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu Türkiye sürdürülebilirlik standartlarını belirleyecek gönüllü olmalı. Burası niye gönüllü olmalı? Benim kanaatim ve arkadaşlarımızın kanaati bu. Eğer global ticaret zincirinden faydalanacaksa bir şirket, o gelsin, bu sertifikayı alsın, bu raporu Kamu Gözetim Kurumundan talep etsin. Bunu zorunlu hâle getirmeyin, ayrı bir yük daha getirmeyin. Ha, ucuz kredi kullanacaksa zaten bunu alacak; zaten alıyor, niye burada bunu zorluyorsunuz? Yani burada, bunun gönüllülük esasını bu maddeye dercetmenizi bekliyoruz.

Helal Akreditasyon Kurumunda, belge almadan helal satış yapanlara 100 bin lira ile 1 milyon lira arasında idari para cezası getiriyorsunuz. Ya, bunun bir sınırı olur yani 100 bin lira neye göre, 1 milyon lira neye göre; bunun tanımı yok. Çok büyük bir rakam aradaki fark. Ya, tanımlarsınız, dersiniz ki: “Şunu şunu şunu yapanlar, şu kadar şu miktarda bu ödemeyi yapar, bu cezayı çekerler.” dersiniz. 100 bin lira ya, bunu bir siyasi sopa olarak mı kullanmak istiyorsunuz? “Bendense 100 bin lira, benden değilse 1 milyon lira.” mı demek istiyorsunuz? Bunu mu diyeceksiniz? Onun için burada da bu rakamı bir şeye bağlamanız gerekiyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, genel olarak maddeler bunlar. Bu maddelerin arasında, aslında bakarsanız, ihracatı artıracak, ihracatı teşvik edecek, ihracatı uçuracak herhangi bir madde olmadığını gördünüz. Aslında ihtiyaç olan ve bu Meclisin görevi, yapısal sorunların çözümünde ortaya çıkabilecek kanunları bir şekilde buraya getirip çıkarmak.

Şimdi, kur, faiz, enflasyon… İhracatı konuşuyoruz… Kur, faiz, enflasyon aynı anda kontrol edilebilir mi? Serbest piyasa ekonomisine 24 Ocak 1980 Kararlarıyla geçtik ve burada dedik ki: Biz piyasaya müdahale etmeyeceğiz. Şu anda piyasaya müdahalenin dik âlâsı yapılıyor. Politika faizi yüzde 14, piyasa faizi yüzde 30 seviyesinde. 2021 Eylül-Aralık döneminde büyük bir felaketle karşı karşıya kaldı ülke çünkü “Faiz sebep, enflasyon sonuç.” inadının şu anda ceremesini 84 milyon çekerken iş dünyası da bu ceremeyi çekmeye devam ediyor. Eylül ayında faiz indirimleri başladığı zaman eylül ayı enflasyonu yüzde 19,5 arkadaşlar ve yüzde 19’dan enflasyonun indirilmeye başlandığı tarih bu. “Bir daha faiz indirimi yapmayın etmeyin...” Ekonomistler bunu söylerken ekim ayında bir daha faiz indiriliyor, enflasyon yüzde 20’ye tırmanıyor, kasım ayında bir daha faiz indirimi yapılıyor. Bakın, bu hata kimindir? Yani bu hatanın dünyadaki enflasyonla alakası yoktur. 10 taneden dünyadaki enflasyonla alakası olan belki 1 tane sebep varsa 9’u yanlış yönetimindir, 9’u bu iktidarın yanlış yönetimindendir ya da yönetme becerisini kaybetmesindendir.

Kasım ayında indirim yapılıyor, aralık ayında bir daha inadına faizler yükseliyor, kasım ayında yüzde 22’ye enflasyon çıkıyor; faiz düşürülürken piyasa faizi artmaya devam ediyor ve aralık ayında zaten bütün her şey yıkılıyor. Aralık ayında bir daha faiz artışı yapılıyor. Aralık ayında yapılan faiz artışıyla birlikte döviz tutulamıyor. Döviz 8,5 liradan tak tak tak 18 liranın üstüne çıkıyor ve o gün müdahale geliyor. Müdahalenin adı da “kur korumalı mevduat”. 18’den 11’e doğru aşağı giderken o günden itibaren bütün piyasa yerle bir oluyor. Sanayici, ihracatçı, esnaf, dolayısıyla vatandaşların büyük kısmı bundan etkileniyor. Kur korumalı mevduat ülkenin başına bela olmaya devam ediyor. Şimdi, kur korumalı mevduatın içinde… Enflasyon da bu arada yüzde 70’e gitti, eylülde yüzde 19, yüzde 70; bu da TÜİK rakamı. Halkın enflasyonu yüzde 150 arkadaşlar. Yüzde 150 çok büyük bir rakam ve insanlar geçinemiyor. Sanayici, iş dünyası zaten büyük sıkıntıların içinde.

KKM’de şu anda 874 milyar lira gibi bir büyüklük var. Dolar da 1 lira artarsa bunun karşılığı 55 milyar gibi bir rakama tekabül ediyor, bu 55 milyar da bir şekilde halkın sırtına bindirilecek ve buradan vergi olarak bunların hepsi bir şekilde toparlanacak. Peki, kime gidiyor bu? Toplamını bilmiyoruz, piyasada söylenen belki de 80-90 bin kişi ama yük 84-85 milyonun üstüne gidiyor.

Ha, şimdi, bu arada da ihracatçıya döviz yok; 128 milyar doları buharlaştırdınız, 6,5 seviyesinden doları tutabilmek için oraya geldiniz fakat ne yaptıysanız çare olmadı, ilk önce ihracatçının getirdiği paranın “Yüzde 25’ini alalım.” dediniz, sonra yüzde 40’a çıkardınız, bu parayı da koydunuz Merkez Bankası bilançolarına; bakıyoruz, Merkez Bankası bilançolarında bu parayı göremiyoruz. Demek ki arka kapıdan müdahale ediliyor, o arka kapıdan gelen müdahaleyle 1 Ocak ile 30 Nisan arasındaki rakam -iktisatçıların hesaplamalarına göre- 40 milyar doları bulmuş, 40 milyar dolar, çok korkutucu rakamlar bunlar, “128 milyar dolar, artı, 40 milyar dolar.” böyle görülmesi lazım. Yani şu anda 168 milyar dolar bir şekilde buharlaştırılmış, Merkez Bankasının kayıtlarından çıkıyor, arka kapıdan devlet bankalarıyla piyasaya müdahale ediliyor; doların tutulabildiği yer neresi? İşte bugün 16,5 lira, facia. Nereye kadar? “Seçime kadar.” diyorsanız, seçime kadar ülkede ayakta kalacak ne sanayici ne esnaf bulabileceksiniz, bunu da buradan uyaralım. İhracatçıya bozdurma zorunluluğu getirdiğiniz rakam da -benim hesaplamalarıma göre- aylık 7,5 milyar dolar.

Evet, tabii, vakit herhâlde bitti, çok çabuk geçiyor buradan ekonomiye girince. Döviz arka kapı satışlarını söyledik, buradan AR-GE harcamalarına giremedik. Bir de bunun vergi boyutunu dile getirmek lazım. Vergi toplayamıyorsunuz çünkü insanların vergi ödeyecek durumu kalmadı. Fakat ithalatın -tamamen ihracatı konuşuyoruz- hangi seviyeye geldiğine bakmak lazım. İthalatın geldiği nokta: Şu anda size, ithalattan elde ettiğiniz KDV rakamı olarak dönüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Sağ olun Başkanım.

İthalattan elde ettiğiniz KDV’den dört ayda 156 milyar lira gelir elde etmişsiniz.

Arkadaşlar, burada dikkatinizi çekiyorum: Dört ayda toplanan gelir vergisi 92 milyar lira, kurumlar vergisi de 107 milyar lira. Şimdi, anlıyoruz ki ithalat teşvik ediliyor, ihracat değil; bu kanun teklifiyle de bunu görüyoruz, ithalat teşvik ediliyor. Döviz eğer o seviyede tutuluyorsa bu bir teşviktir ve ithalat hiçbir şekilde durmadı, duramıyor.

Şimdi, beklediniz… Son olarak turizmle ilgili son cümlelerimi söyleyeceğim. Beklenti şu: İlk önce “Çin modeli” dendi, tutmadı; “nas” dendi, tutmadı ve şu anda bütün beklentiler turizmden gelecek gelire bağlı fakat maalesef turizmin yapısal sorunları çözülmediği için beklentiler de orada sınıfta kalacak.

Sürem kalmadı, konuşacak çok şey vardı.

Dikkatle dinlediniz, hepinize çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.

Teklifin tümü üzerinde şahsı adına ilk olarak Kocaeli Milletvekili Sayın Tahsin Tarhan Bey.

Buyurun Tahsin Bey. (CHP sıralarından alkışlar)

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan TİM Yasa Teklifi hakkında şahsım adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi gelirse kanunları milletvekilleri yapacak, yasama ve yürütme ayrılacak.” dediniz. Bırakın yasama ve yürütmeyi ayırmayı, bürokrasinin hazırladığı yasalara göstermelik imza atıp yorum dahi yapmadan, noktasına virgülüne dokunmadan, el kaldırıp indirmekten başka bir şey yapmıyorsunuz. Sizin bu tavrınız nedeniyle sadece altı ay önce yaptığınız yasanın aynısını altı ay sonra tekrar görüşüyoruz. O zaman Komisyon görüşmelerinde iktidar milletvekili arkadaşlarımız “İhracatı Geliştirme AŞ ihracatçıya kefil olacak ve ihracat artacak.” dediler. Biz uyardık, “Kredi başvurusunu alan da değerlendiren de veren de kefil olan da aynı şirket yöneticisi buradan ihracatçıya kredi çıkmaz.” dedik. Şimdi, bakıyoruz, EXIMBANK’ta para yok, ihracatçıya kredi yok; istediğiniz kadar kanun çıkarın, istediğiniz kadar “Kefil olacak.” deyin kaynak bitti, bankada para yok. Bu yılın ilk dört ayında toplam ihracatımız 83 milyar dolarken ithalatımız 116 milyar dolar olmuş, dış ticaret açığımız 33 milyar dolara ulaşmış. Komisyon görüşmelerinde biz bu rakamları gözler önüne serdiğimizde iktidar milletvekilleri “Rakamları bırakın, bizim sözlerimize bakın." dedi.

Sayın milletvekilleri, gerçeklere yani rakamlara gözlerinizi kapatmayın. Artık, sözün bittiği noktaya geldik. Sizin izlediğiniz yanlış politikalar sebebiyle yol bitti, kaynak bitti, ekonomi bitti, vatandaş bitti. İhracatçı enerji ve taşıma maliyetlerine, üretici ham madde fiyatlarına, vatandaş mutfaktaki yangına çözüm bekliyor. Sizin tek derdiniz TİM’in üzerinde vesayet kurmak, CHP’li belediyelerin kaynaklarını kesmek olmuş. Komisyonda detaylı olarak anlattık; hangi düzenlemeye neden karşıyız, hangi düzenlemeyi daha doğru bir şekilde kaleme alabiliriz diye örneklerle ortaya koyduk. Siz saraydan talimat geldiği için tüm uyarılara gözlerinizi kapatıp vazifenizi yapıyorsunuz. Sizin göreviniz el kaldırıp indirmek mi? Elinizi vicdanınıza koyun.

Sayın milletvekilleri “Fuara katılan firmalara destek olacağız. O yüzden reklam ve ilan vergisini kaldırıyoruz." diyorsunuz. Soruyorum size: Belediye bu vergiyi kimden alıyor, hiç bakıp incelediniz mi? Ben söyleyeyim size: Belediye bu vergiyi fuar organizasyonu yapan firmalardan alıyor. Siz, fuara katılan firmalara destek için değil, fuar organizasyonu yapan firmalara rant sağlamak için belediye gelirlerini kısıyorsunuz. Belki bilmiyorsunuz, ben söyleyeyim: Devleti dolandıran, fuara katılan firmaların paralarını alıp kaçan, sürekli iflas gösteren bir firma için bu düzenlemeyi getiriyorsunuz çünkü 143 milyar vergi borcu olan bu firmaya CHP’li belediye işlem başlattı; davaları da belediye kazandı, firma da koşarak size şikâyet etti. Bu belediye de Bakırköy Belediyesi. Buradan Belediyenin yani halkın alacağının peşine düşen ve mücadele veren Belediye Başkanımız Bülent Kerimoğlu’nu da kutluyorum. Siz ne yapıyorsunuz? Firmayı kurtarmak için belediye gelirlerini kısmakta sakınca görmüyorsunuz.

TOBB veri tabanından bakıyoruz, tablo apaçık ortada. Rakamlar, son üç yılda ülkemizde düzenlenen fuarların yarısından daha fazlasına ev sahipliği yapan ilk 3 büyükşehir belediyesinin CHP’li başkanlar tarafından yönetildiğini gösteriyor. Fuarlara gelen ziyaretçi sayıları yüz binleri aşıyor. Belediyeler burada temizlik, çevre düzenleme gibi hizmetler sunuyor; bu hizmetleri yerine getirebilmek için ek eleman çalıştırıyor, masraf yapıyor. Koruma altına aldığınız organizatör fuar firmaları gelirlerine gelir katarken belediyeler sundukları hizmetler sebebiyle bir ton harcama yapıyorlar ama siz bu düzenlemeyle “Yerel yönetimler vergi almasın.” diyorsunuz. Soruyorum size: Yönetimler bu giderleri nasıl karşılayacak?

Değerli milletvekilleri, bundan altı ay önce TİM Yasası’nda değişiklikler yaptık. O zaman bu düzenlemeyi “İhracatçılar için Kredi Garanti Fonu kuruluyor.” diyerek müjde gibi sundunuz. O zaman demiştim ki: Yönetimde 9 üyeden sadece 4’ü TİM’i temsil ediyor, yüzde 95 hissesi olan TİM yani ihracatçılar yönetimde yüzde 50 bile temsil edilmiyor. Bundan altı ay önce yapılan değişiklikle Türkiye Tanıtım Grubunun mal varlığını bu şirkete sermaye olarak aktardınız. Şimdi, o kaynak size yetmedi, birliklerin yedek akçelerine de göz diktiniz; üstelik, ne kadar kaynak yaratırsanız yaratın, ihracatçıya verilen bir kredi de yok. Aradan altı ay geçti, siz TİM üzerinde vesayeti kurma peşindesiniz, TİM Başkanı da âdeta TİM’in anahtarını Bakanlığa teslim etmenin peşinde. TİM Başkanı “Ben görevimi yapamıyorum, pandemi nedeniyle genel sekreter atayamadım, genel sekreter yardımcısı görevlendiremedim, boşluk var.” diyor, istifa etmesi gerekirken “Kanunu değiştirelim, Bakanlık atasın.” diyor. Bu nasıl bir aymazlık? Ben çözemiyorum, çözebilen varsa anlatsın. TİM Başkanı, genel kurul öncesinde, seçimi etkileyecek şekilde Yönetim Kurulu üye sayısının 12’den 15’e çıkarılmasını istiyor. Şimdi, Başkanın adaylığı da tehlikeye girdi, sektör kurulunda Başkan, yardımcılığına seçilmedi. Bu durumda TİM Başkanlığına adaylığı tartışmaya açılmış oldu. Genel Kurulda AK PARTİ milletvekilleri bir teklif daha verip onu kurtarmaya çalışacak mısınız, onu da merak ediyorum.

Sayın milletvekilleri, bu düzenlemede Helal Akreditasyon Kurumu Kanunu’nda değişiklik öngörülüyor. Bundan dört buçuk yıl önce Kuruma dair kanunu görüşürken “Biraz daha üzerinde çalışalım, sürekli bu kanunu değiştirmeyelim.” demiştim. Aradan dört buçuk yıl geçti; kanuna bakıyorum, inanamayacaksınız ama 16 madde ve 1 geçici maddeden oluşan kanunda sadece, sadece 1 madde değişmeden bugüne gelmiş, o da yürürlük maddesi. Şimdi yine değişiklik yapılacak.

Değerli milletvekilleri, tarihçi Cornelius “Devlet ne kadar yolsuz ise kanun sayısı da o kadar fazladır.” der. (CHP sıralarından alkışlar) Sizin aklınızla bilimden uzak politikalarınız nedeniyle ekonomi rayından çıktı, yolsuzluklarınızı sağır sultan duydu. Bu yüzden sürekli kanun değiştirir oldunuz, mevzuatı âdeta yazboz tahtasına çevirdiniz. Bu teklif de sizin her kuruma çökme, sizden olmayanı cezalandırma anlayışınızın bir örneği. O nedenle, bu kanun teklifindeki önergelerimizi dikkate alın; gelin, yanlıştan dönün; ihracatçımıza, üreticimize, halkımıza faydalı kanunlar yapalım diyorum.

Genel Kurulu saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına ikinci konuşmacı, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Cihat Sezal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, küresel ekonomide son dönemde yaşanan bütün olumsuz gelişmelere rağmen, ülkemiz ekonomisi 2021 yılını güçlü bir büyüme oranı ve güçlü bir ihracat performansıyla kapatmıştır. 2021 yılında ihracatımız bir önceki yıla kıyasla yüzde 32,8 artışla 225 milyar dolar bandını aşmış ve böylelikle tüm zamanların en yüksek yıllık ihracat rakamına ulaşmıştır. İnanıyorum ki dünyadaki tüm olumsuz koşullara rağmen ülkemiz; stratejik coğrafi konumu, güçlü sanayi altyapısı ve kaliteli beşerî sermayesi sayesinde, dış ticarette küresel ekonominin en önemli aktörlerinden biri olarak 2021 yılında dış ticarette yakaladığı başarıyı 2022 yılında da yükselterek 250 milyar dolar ihracat hedefini yakalayacaktır. Bu hedef doğrultusunda çalışmalarımızı sürdürmekteyiz ve devam edeceğiz.

Sayın milletvekilleri, bilindiği üzere, ülkemizde düzenlenen fuarların ihracatımızın artırılmasına büyük katkı sağladığı aşikârdır. Fuar organizasyonları, firmaların yeni müşteriler ve pazarlara erişimini kolaylaştırırken aynı zamanda fuarların düzenlendiği bölgelerde insan hareketliliğine de yol açmaktadır. Bu hareketin -yurt içi ve yurt dışı fuar katılımcılarının yeme içme, konaklama, ulaşım gibi- birçok yan sektöre ekonomik olarak katkı sağladığı da aşikârdır. Yaptığımız düzenlemede fuarlara katılımların ulusal ve uluslararası düzeyde artırılması amacıyla, fuarlarda iş hacmi ve istihdam artışı yaratılması suretiyle ilave katma değer sağladığı da göz önüne alınarak 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun 14’üncü maddesine göre fuarların düzenlendiği iç alanlarda yapılan ilan ve reklamların vergi muafiyeti kapsamına girmesi amaçlanmaktadır.

Kıymetli milletvekilleri, bilindiği üzere, yıllık aidat ihracatçı birliklerinin gelirleri arasında sayılmakta olup 2016 yılı öncesinde ihracatçı birliğine üye olan firmaların her yıl ihracat yapıp yapmadığına ya da ihracatçı birliğinden hizmet alıp almadığına bakılmaksızın yıllık aidat ödemesi bir zorunluluk idi. Bu kapsamda, bir kez üyelik kaydı yaptıran firmalar için ilerleyen yıllarda ihracat yapmasa da yıllık aidat borcu tahakkuk ederek yıllar içinde birikmekteydi. 2016 yılının başından itibaren yürürlüğe giren yönetmelik düzenlemesiyle mal ihracatında yıllık aidat ilk ihracatla birlikte tahsil edilmeye ve ihracat yapmayan ya da birliklerden hizmet almayan üyelere yıllık aidat tahakkuk ettirilmemeye başlanmıştı. Bu sayede aktif olarak ihracat yapmayan üyeler için yıllık aidat borcu oluşmasının önüne geçilmişti ancak anılan yönetmelik düzenlemesinin öncesinde yıllık aidat tahsilatında iflas, ölüm, ticareti terk etme gibi nedenlerle yaşanan aksaklıklar sonucunda ihracatçı birliklerinde borçlu üye sayısında ciddi bir artış meydana gelmiş olup söz konusu borçların hukuki anlamda takibi de çok ciddi külfetler doğurmaktaydı. Bu açıdan, çözümlenemeyen bir sorun hâline geldiği ve firmalar için avukatlık masraflarıyla birlikte var olan borç yükünün katlanarak arttığı dolayısıyla iki taraflı sıkıntılara yol açtığı görülmektedir.

Bu kapsamda, ihracatçı birliklerinde yıllık aidat borcu bulunan 141.567 üye olduğu ve ihracatçı birlikleri kayıtlarından bu üyelerin 2015 yılından sonra ihracat yapmadıkları tespit edilmiştir. 5910 sayılı TİM ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’da yapılan düzenlemeyle hem mevcut borçlarla ilgili hem de ileride oluşabilecek benzer mahiyetteki borçlarla ilgili yaşanacak sıkıntıların önüne geçilmesi amaçlanmakta ve sorunların çözüme kavuşması sayesinde gerek ihracatçı birliği üzerindeki yükün azaltılması gerek firma şikâyetlerinin önüne geçilmesi açısından ciddi bir fayda sağlayacağı değerlendirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, 5910 sayılı Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 8’inci maddesinin (1)’inci fıkrasına eklenecek maddeyle, birliklerin sevk ve idaresindeki sorumlu genel sekreter veya genel sekreter yardımcılarının atamalarındaki gecikmelerden dolayı ve uzun süredir kadroların boş kalması nedeniyle ortaya çıkacak aksamaların önüne geçilebilmesi amacıyla bir ay içerisinde yönetim kurullarınca atama yapılmayan veya yapılamayan durumlarda, anılan kadrolara Ticaret Bakanlığı tarafından atama yapılabilmesi öngörülmektedir.

Kıymetli milletvekilleri; İstanbul Bahçelievler'de bulunan Dış Ticaret Kompleksi Binası 1996 yılında Ticaret Bakanlığına prestij hizmet alanı olarak tahsis edilmiştir. Bu binanın yapımı, 2000 yılında toplam maliyetinin yüzde 98’lik bölümü birlik bütçelerinden karşılanmak suretiyle tamamlanmıştır. 2009 yılında yayımlanan Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’la ihracatçı birliklerinin bağlı kuruluş olma statüsü sona erse de Ticaret Bakanlığıyla yoğun bir iş birliği çerçevesinde TİM ve ihracatçı birlikleri faaliyetlerini Dış Ticaret Kompleksinde sürdürmeye devam etmektedir. Ticaret Bakanlığına tahsis edilmiş olan hazine arazisinde adı geçen birlikler tarafından bağlı kuruluş oldukları dönemde yaptırılan Dış Ticaret Kompleksi Binası’nın TİM ile birliklerin kullanımında olan bölümüne ilişkin tereddütlerin giderilmesine ihtiyaç duyulmuş ve bu tereddütlerin ortadan kaldırılması amacıyla, hazırlanan maddeyle hâlihazırda Ticaret Bakanlığına tahsisli olup TİM ve birlikler tarafından kullanılan söz konusu taşınmazların anılan kurumlara bedelsiz olarak kullandırılması ve maddenin yürürlük tarihinden önceki kullanımlar için de herhangi bir bedel alınmaması amaçlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, İhracatı Geliştirme Anonim Şirketi, kredi garanti ve kefalet uygulamaları yoluyla mal ve hizmet ihraç edenlerin her türlü finansmanına erişim imkânlarını genişletmek, desteklemek ve kolaylaştırmak amacıyla, münhasıran ihracat kredileri için kefalet vermek üzere ve sadece ihracatçıların erişimine açık olmak üzere TİM ile EXIMBANK'ın öz kaynaklarıyla 2021 yılının Ekim ayında kurulmuş ve 61 ihracatçı birliğin ortaklığıyla mart ayında faaliyete geçmiştir. 5910 sayılı Kanun’a eklenen maddeyle ihracatçı birliklerinin ortaklığıyla sermaye yapısı güçlendirilen İhracatı Geliştirme Anonim Şirketine, ihracatçı birliklerinin yedek akçelerinden aktarılacak meblağla ilave bir gelir sağlanarak sürekli güçlü bir finansal yapı içerisinde olması ve böylece kendini yenileyen bir sermaye yapısı oluşturulması, ihracatçılarımıza sürdürülebilen ve etkin bir şekilde hizmet verilmesi amaçlanmaktadır.

Ülkemizde bulunan toplam 18 serbest bölge, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun 1’inci maddesinde sayılan ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek, doğrudan yabancı yatırımları ve teknoloji girişini hızlandırmak, işletmeleri ihracata yönlendirmek ve uluslararası ticareti geliştirmek amaçları çerçevesinde faaliyet göstermektedir. Burada ruhsatı sona eren ya da iptal edilen firmaların tahliye ettiği üstyapılarla ilgili mevzuat uyarınca belirlenen bir bedel karşılığında serbest bölgedeki diğer kullanıcılara veya bölgeye yeni gelecek yatırımcı firmalara faaliyet izni verilmektedir. Ancak, ruhsatı sona eren ya da iptal edilen kullanıcının üstyapıyı tahliye etmemesi ve geride bıraktığı mallar üzerinde bir şekilde haciz bulunması hâlinde borçlu veya alacaklı tarafından icra yoluyla satış talep edilinceye kadar bu mallar üstyapıyı işgal etmekteydi. Bu işgalin önüne geçilmesi ve yeni firmalara faaliyet izni verilmesi mümkün olması adına, serbest bölgelerin gümrük hattı dışında olmaları nedeniyle yediemin depolarına gönderilmeyen hacizli malların neden olduğu bu sorunun çözüme kavuşturulabilmesi için 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nda düzenleme yapılması gerekliliği ortaya çıkmıştır.

Saygıdeğer milletvekilleri, teklifimizde, kısa adıyla “HAK” olarak bilinen Helal Akreditasyon Kurumunun kuruluş kanununda bazı değişiklikler yapılması öngörülüyor. Yapılacak değişiklik neticesinde ülkemizdeki helal belgelendirme faaliyetlerinin ihtiyari niteliği değişmeyecek yani imalatçılarımız ve hizmet sektöründe yer alan müteşebbislerimiz diledikleri takdirde ürün ve hizmetleri için helal yönünden uygunluk belgesi temin edebilecek ancak onların bu hizmeti alacağı kuruluşların daha kaliteli ve daha uluslararası standartlar seviyesinde faaliyet sunabilmesi için HAK tarafından denetlenip akredite edilecektir. Hâlihazırda, İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü bünyesinde yürütülen helal belgelerinin İslam ülkeleri arasında karşılıklı olarak kabul görmesi çalışmalarını ülkemiz adına HAK takip ediyor, bu yönde güçlü bir liderlik sergiliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET CİHAT SEZAL (Devamla) – Başkanım, bitiriyorum.

Bu noktada, yüce Meclisimizin gündemine gelen kanun değişikliği sonrasında HAK, ülkemizdeki helal belgelendirme faaliyetlerinin ortak kurallar uyarınca yürütülmesini sağlayacak, buradan aldığı ivmeyle de küresel seviyede işleyecek karşılıklı bir tanınırlık sistematiğinin öncüsü olacaktır.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde daha çok çalışacağız, daha çok üreteceğiz, 2022’nin devamında da ekonomik büyümemizi daha da yukarılara çekeceğiz, Türkiye ekonomisini daha da güçlendireceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye İhracatçılar Meclisi ve İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'mizin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 6’ncı maddeleri kapsamaktadır.

Teklifin birinci bölümü üzerinde, İYİ Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

İhracat, bir ülke ekonomisi için oldukça önemli bir unsurdur, kalkınmanın anahtarlarından biri ihracattır. İhracattan elde edilen gelirin artırılmasını her zaman önemsiyoruz ancak bunun yolu ihraç edilen ürünün niceliğinden çok niteliğidir. Türkiye’nin son yıllarda ihraç ettiği ürünlerin kilogram fiyatı 1,3 dolar civarında. Bu rakam en az 3 dolar seviyelerine çıkarılmalıdır ki ihracatımız yıllık 500 milyar dolara yükselsin. Bunu sağlamak için de katma değersiz ürün satışının önüne geçilmeli, yüksek teknolojili ürün imal ve ihraç edilmelidir. Yüksek teknolojili ürün ihracatıyla ilgili rakamlara bakıldığı zaman toplam ihracatın yüzde 90’ından fazlasını oluşturan imalat sanayisinde bu yıl ocak-mart döneminde yüksek teknolojili ürünler yalnızca yüzde 2,8’lik bir kısmı teşkil ediyor. Diğer ülkelerle kıyaslandığında ihracatta yüksek teknolojimizin ne kadar düşük olduğu anlaşılmaktadır. Örneğin, İsrail’in ihracatının yüzde 10’una yüksek teknolojili ürünler denk gelirken bu rakam, Güney Kore’de yüzde 21 civarında. Bu ülkeler bu rakamlara tesadüfen ulaşmış da değiller. Bakın, Türkiye gayrisafi yurt içi hasılasının yüzde 1’inden azını AR-GE’ye ayırırken bu rakam, OECD ülkelerinde yüzde 2,5, Güney Kore’de 4,5, İsrail’de ise yüzde 5 civarında.

Bize göre iktidar ihracatımızda büyük hatalar yapıyor, bunlardan biri maden ihracatı. Hatırlarsınız, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanımız Sayın Fatih Dönmez 2022 yılının başlarında yaptığı açıklamada “2021’de cumhuriyet tarihinin rekorunu kırarak 5 milyar 930 milyon dolarlık maden ihracatı yaptık.” demişti. İstanbul Maden İhracatçıları Birliğinin verilerine göre 2021 yılında 35 milyon tondan fazla maden ihraç edilmiş yani maden ihracatımızın kilosu 16 sent civarında, hedefimiz olan 3 doların yaklaşık yirmide 1’i. Neden bu kadar düşük? Çünkü maden ihracatımızın büyük çoğunluğunu maden cevheri teşkil etmektedir. 2020’de madencilik sektörü alanında en fazla ihraç edilen ürünün bakır cevherleri ve konsantreleri olmasının yanı sıra, ilk 10 madencilik ürün grubunun 6’sı cevher madenlerdir. Bu ürünler, bugün, işlenmeden, katma değeri olmadan satışa sunuluyor. Bunların ekonomimize yeterince katkı sunmadığı aşikâr ancak buna rağmen satılıyor. Bu ne demek biliyor musunuz arkadaşlar? Çocuklarımızın, torunlarımızın, gelecek nesillerin işleyip kazanabileceği ürünler, bugün, yabancı ülkeler kazansın diye satılıyor. Kimlere satılıyor bu ürünler? En başta Çin’e satılıyor. Bakan Dönmez’in ifadesine göre yüzde 28’le Çin en büyük maden alıcımız, daha sonra Amerika Birleşik Devletleri, İspanya, Bulgaristan ve Belçika geliyor.

Madenlerin ham hâliyle satılması meselesi uzun yılların konusu aslında. Uzun yıllardır Türk milleti, Türk milletinin aydınları madenlerin ham hâliyle satılmasına karşı çıkmakta; tersine, mamul ürün olarak ihraç edilmesini desteklemektedir. Bunun karşısında da bazı yabancı devletler, uluslararası örgütler, uluslararası şirketler Türkiye'nin ham maden ihracatını artırmasını istemektedirler. Bakın, 1 Eylül 1970 tarihinde, Bilimsel Madencilik Dergisi’nde Maden Yüksek Mühendisi Hüsnü Kale tarafından yayımlanan bir makalenin başlangıcında, Milletlerarası Para Fonu ve Dünya Bankasının Türk hükûmetine bir rapor verdiğine değinilmiş ve buna göre de Türkiye'nin işlenmemiş maden ihracatını geniş ölçüde artırmasının talep edildiği söylenmektedir. Kale, makalesini “Hükûmetin kısa vadeli dış borçlarını ödemek veya kısa devrede bazı açmazlardan çıkmak üzere Dünya Bankası ve Milletlerarası Para Fonu gibi kendi çıkar gruplarını kollayan kuruluşların oyununa gelmemesini dileriz.” diyerek bitirmiştir. Geçen elli iki senede bu konuda maalesef bir değişiklik olmadığı görülmektedir. Aynı sözler bugün için de geçerliliğini korumaktadır. Biz de Hükûmete, kısa vadeli dış borçlarını ödemek veya kısa devrede açmazlardan çıkmak için cevher hâlinde maden satmayı bırakmasını öneriyoruz.

Değerli arkadaşlar, evet, ihracat önemli bir kalemdir. İhracata yarayacağına inandığımız, ülke ekonomisine katkı sağlayacak bütün eylemlerine bütün samimiyetimizle destek vermekteyiz, vereceğiz de ancak maden ürünlerinin bugün, işlenmeden, katma değer sağlamadan ihraç edilmesine karşıyız. Bu ürünleri, bugün işleme imkânımız yoksa bırakalım, gelecek nesiller çıkartsın, onlar işlesin, onlar satsın.

Başka konularda da ekonomimiz için doğru adımlar atılmamaktadır. Mesela, ülkemizin verimli topraklarında değerli tarım ürünleri yetiştirmeliyiz ama aksine, tarım alanlarımız her geçen yıl küçülmektedir. İktidarın plansız ve keyfî uygulamaları sonucu ortaya çıkan ve ekonomide karşılığı olmayan “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur.” gibi anlayışlarla girişilen yöntemler bugünkü ekonomik durumu meydana getirdi. İktidar bu süreçte kur korumalı mevduat hesabı, düşük faiz ısrarı, üretimden uzak, beton üzerine kurulu ekonomi gibi birçok hatalı politikaya imza attı. Bunların olumsuz yanları görünse de hâlâ vazgeçilmiş değil.

Hatalarınıza ve yanlış ekonomik yaklaşımlarınıza bir başka örnek vermek istiyorum: 27 Mayıs 2022’de 5615 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’yla 400 bin ton şekerin ithal edilmesinin önü açıldı ve bu ithalattan da vergi alınmaması kararlaştırıldı. İthalat rejimi kararlarına göre, 2022 yılında şeker ithalatına uygulanacak vergi oranının yüzde 135 seviyelerinde olduğu göz önünde bulundurulduğunda ŞEKER-İŞ’e göre bu ithalatın maliyeti 320 milyon doların üzerinde olacak.

Değerli arkadaşlar, 2018 yılında 4 şeker fabrikamız 1 milyar 763 milyon liraya yani dönemin kuruyla yaklaşık 400 milyon dolara özelleştirilmişti yani mevcut şeker açığını kapatmak için harcanan para bu 4 fabrikanın satış bedelinin yüzde 80’ine denk geliyor. Ülkemizin şeker ihtiyacı yıllık olarak, TÜRKŞEKER’in verilerine göre, yaklaşık 2,7 milyon tondur; Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre, ülkemizde bulunan 33 pancar şekeri fabrikasının toplam üretim kapasitesi ise yılda 3,5 milyon tondur yani üretim kapasitemiz tüketimi karşılayacak durumda. Şeker ithal ederek sorunları yalnızca halının altına süpürüyoruz.

Özelleştirmeler bir sorundur ancak tek sorunun bu olmadığı da açıktır; çözmek istiyorsanız önce kurumları incelemeli, aksaklıkları tespit etmelisiniz. Ev geçindirmek için dahi daha tedbirli adımlar atmak gerekirken, ülkeyi yönetirken uygulamalarınızı istişareyle, etki ve sonuç analizleriyle uygulamanız gerekmekteydi. Bir yerde hata varsa onun analiz edilmesi ve kaynağının tespit edilmesi gerekir. Daha 6 Ekimde değişiklik yapılan İhracatçılar Hakkındaki Kanun’u bugün tekrar görüşüyoruz. Ayrıca yürütme ve yürürlük maddeleri hariç 11 madde olan bu teklif 5 farklı kanunda değişiklik öngörüyor.

Değerli milletvekilleri, birinci bölümdeki 3 madde üzerinde görüşlerimi açıklamak istiyorum: 1’inci maddedeki “Fuarların düzenlendiği iç alanlarda ilan ve reklamların vergiden muaf tutulması.” gerekçeniz anlayışla karşılanabilir ancak böyle uygulamalarda belediyeleri de mağdur etmemek gerekir. Belediyeler temizlik hizmetlerinden tutun da oradaki altyapıya, trafiğe kadar birçok durumdan etkilenmekte ve bunun için de harcama yapmaktadır. Kaldı ki bu harcamalar başkanların cebinden değil, halkın vergisinden yapılmakta; bu yüzden belediyelerin buralarda verdiği hizmetin bedelini almasını sağlamalıyız.

Diğer bir husus, 4’üncü ve 6’ncı maddelerde öngörülen durumlarla ilgili. 4’üncü maddede ihracatçı birliklerinde boşalan ya da yeni ihdas edilen yönetim kadrolarına, 6’ncı maddede ise Türkiye İhracatçılar Meclisinin boşalan ve yeni ihdas edilen genel sekreter veya genel sekreter yardımcılığı kadrolarına otuz gün içinde Ticaret Bakanlığının olumlu görüşü alınarak atama yapılmaması hâlinde Bakanlığın resen atama yapabilmesi öngörülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) – Burada bazı durumlarda mağduriyet yaşandığını görüyoruz. Bu gibi bürokratik işlerin ivedi şekilde çözülmesi gerekli ancak bahsi geçen kurumlar özerk kurumlardır, Bakanlığa bağlı kuruluşlar değil, Bakanlık tarafından atama yapılması bu statüyü zedeleyecektir. Bizce bu kuruluşların bağımsız kalması, bu meslek örgütlerinin gelişimi ve bu mesleklerle iştigal eden vatandaşlarımızın faydası açısından büyük öneme sahiptir.

Bu hâliyle bu maddeleri kabul edemeyeceğimizi, bunların kurumların özerkliğine zeval getirmeyecek şekilde tekrar düzenlenmesini gerekli gördüğümüzü belirtiyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Tamer Osmanağaoğlu.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini saygı ve muhabbetlerimle selamlıyorum.

1980’li yıllarda teknoloji ve iletişim alanındaki gelişmeler ticaretin kurallarını da değiştirmiş, sosyal, kültürel ve hatta ekonomik iletişimler şaşılacak derecede hız kazanmıştır. Bu hız, ticaret odaklı üretim konusunda ehemmiyetini devamlı surette artırmıştır. Bu sebeple, Türkiye'nin kendisine ihracata dayalı büyüme stratejini belirlemesi, tarihin en yüksek ihracat rakamlarına ulaşmış olması da sevindiricidir. Geride bıraktığımız salgın dönemi, Rusya-Ukrayna savaşının ortaya çıkardığı siyasi ve ekonomik gerginliğin getirdiği olumsuzluklara rağmen ihracat rakamlarımızın rekor kırması yolun sonunun refaha çıkacağının en somut göstergesidir. Bu rakamlara ulaşmanın Türkiye için bazı maliyetleri olduğu da inkâr edilemeyecektir. Ekonominin küresel siyasetin etkin aktörleri tarafından silah olarak kullanıldığı bir dönemde geleceğe yönelik sağlam ve kararlı adımlar atılması kolay olmamıştır. İçinden geçtiğimiz sürecin ortaya çıkardığı ekonomik dalgalanmalardan üreticimizin ve sanayicimizin etkilenmemesi için devletimizin attığı adımlar görmezden gelinemez. Bir yandan ekonomisi büyük ülkelerle geliştirilen ihracatın geliştirilme çabaları, diğer yandan ise ekonomik ve coğrafi benzerlik gösteren ülkelerle ticaretin geliştirilmesi çalışması büyük önem arz etmektedir. İhracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek, doğrudan yabancı yatırımcıları ve teknoloji girişini hızlandırmak, işletmeleri ihracata yönlendirmek ve uluslararası ticareti geliştirmek amacıyla serbest bölgelerin en etkin şekilde yapılması büyük önem arz etmektedir. İşte, bu kanun teklifiyle uluslararası ticaretin geliştirilmesi için önem arz eden serbest bölgeler için bazı düzenlemelerin getirilmesi de sevindiricidir. Hâlihazırda bu bölgelerin doluluk oranının yüzde 100’e ulaşması, yeni taleplerin bu sebeple karşılanamıyor olması göz önünde bulundurulduğunda görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin önemi daha iyi anlaşılacaktır. Teklifte yer verilen düzenlemelerle ihracatçımızın önündeki prosedürlerin azaltılacak olması ihracatçımızın daha verimli bir çalışma performansı sergilemesine de vesile olacaktır. Kasalarına dolar doldurmak için coğrafyamızda oluk oluk kan akmasına sebep olanların ortaya çıkarmış olduğu huzursuzluk günün sonunda bitecektir. Bitmesiyle birlikte, ticaret hacminin genişlemesi, ekonomik iş birliklerinin meyvesinin vermesi de mutlaka hızlanacaktır. Bu yeni döneme ülke olarak sağlam temeller üzerinde inşa edilmiş bir ekonomik modelle hazır olmamızın gerektiği de ortadadır. Ülkemizin layık olduğu mertebeye hem ekonomik hem siyasi hem de medeniyet açısından ulaşabilmesi için adım adım devam eden yürüyüş ne pahasına olursa olsun devam etmelidir.

Ekonomik büyüme, millî şuurun ve sosyal gelişmelerin de temel taşlarından birisidir. Ekonomimizde yaşanan olumlu gelişmeler geleceğe dair ümitlerimizi her daim canlı tutmamıza vesile olmakla birlikte geleceğe vurulacak Türk mührünün de habercisidir. Yatırım seferberliğinin devam ediyor olması, ihracat rakamlarının istikrarlı bir şekilde yükselen bir seyir izliyor olması sadece ekonomimizi değil, önümüzdeki yıllarda ortaya çıkacak uluslararası siyasi krizlere karşı direncimizi de artıracaktır. Hassas dönemlerde ülkemize yöneltilen siyasi, diplomatik ve ekonomik operasyonlar böylelikle amacına ulaşmayacak, Türkiye’nin kutlu yürüyüşü daha çok hızlanacaktır. Atılan bu adımla milletimizin refahından ödün vermemizi öğütleyenler utanacak, devletimizin bekası için dertlenmeyenler mahcup olacak, diriliş ruhunun güçlenmesinden rahatsız olanların hesapları kalıcı bir şekilde bozulacaktır. Türkiye bunu başarabileceğini göstermiştir. Türk milleti sabrı ve fedakârlığıyla bu yürüyüşün tamamlanmasını istediğini net bir şekilde beyan etmiştir.

Salgın döneminin zorlu koşullarına rağmen üretim kabiliyetini kaybetmeyen hatta artıran ülke Türkiye’dir. Dünya ekonomileri sarsılırken tedarikçi gücünü gösteren, ekonomisine duyulan güvenin zedelenmesine de müsaade etmeyen ülke yine Türkiye’dir. Küresel ticarette ben de varım diyen ülke Türkiye’dir. Ekonomide kademeli ve kalıcı bir iyileşmeyi temin edecek ülke de Türkiye’dir. Bu süreçte ihracatımızın artırılmasının yanında katma değeri yüksek ihracat oranının yükseltilmesi için de adımların atılması kaçınılmazdır. Özellikle ithalata bağımlı bir ihracatın mazide kalması için üretimde ithalata olan bağımlılığımızın düşürülmesi çok önem arz etmektedir. Dış ticaret fazlası veren bir Türkiye çok uzakta da değildir. Bu bağlamda, ithalat kalemlerinde büyük yer tutan enerjide dışa bağımlılığın azaltılması için atılan adımları görmezden gelmek haksızlık olacaktır.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; nisan ayı ihracatı geçtiğimiz senenin aynı ayına göre yüzde 24,6’lık artışla 23 milyar 364 milyon dolara yükselmiştir. Bu rakam, aylık bazda yeni bir rekor anlamı taşımaktadır. 2022 yılı Ocak-Nisan dönemine baktığımızda ise geçen senenin aynı dönemine göre ihracat yüzde 21,7 oranında artarak 83 milyar 565 milyon dolara ulaşmıştır. Bu rakamlar bize gösteriyor ki 2022 sonu için hedeflenen 250 milyar dolarlık ihracat hedefimize inşallah ulaşılacaktır.

Bu vesileyle teşekkürü hak eden, güzel İzmir'imize de şükranlarımı sunmak istiyorum buradan. Sekiz bin beş yüz yıllık bilinen tarihiyle, liman kenti olma özelliğiyle öne çıkan İzmir’imiz, 6 bin 500’ün üzerinde ihracatçı firmasıyla bu rakamlara ulaşılmasında önemli bir yere sahiptir. Ege Bölgesi'nin 2021 yılı ihracatı yüzde 29 artmış, 21 milyar 800 milyon dolardan 28 milyar 158 milyon dolara yükselmiştir. İzmir'imizin 2020 yılında 11 milyar 710 milyon dolar olan ihracatını 2021 yılında 14 milyar 815 milyon dolara çıkarması, Ege Bölgesi ihracatının yüzde 53’ünü tek başına gerçekleştirmiş olması, ülke ekonomisine sağladığı katkı bir İzmir Milletvekili olarak şahsıma ve Türk milletine mutluluk verecek bir hadisedir.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin ifade ettikleri gibi, millî güvenliğimiz neyse ekonomik güvenliğimiz odur, konu ekonomik beka konusudur. Ekonomik kanaldan yürütülen sistemli ve şiddetli baskılara, ant olsun, sonuna kadar direneceğiz, milletimizin ve devletimizin yanında sapasağlam yer alacağız.

Ben bu duygu ve düşüncelerle güzel İzmir’imizden Türk milletinin, Türkiye Cumhuriyeti devletinin ihracatına katkıda bulunan her ihracatçımızı buradan şükranla anıyorum. İhracata destek veren, çalışan her kardeşime buradan sevgi, muhabbetlerimi gönderiyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyor, hepinizi Allah’a emanet ediyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Erol Katırcıoğlu.

Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben birinci bölüm üzerinde konuşacağım. Birinci bölüm, biliyorsunuz, 1 ila 6’ncı maddeleri kapsıyor. Bunlar nedir diye baktığımızda, kabaca söyleyecek olursak, bir tanesi, fuarlarda fuara katılan şirketlerden ilan ve reklam vergisi almaktan vazgeçiyor devlet; ikincisi, serbest bölgelerdeki sınırlı alanların varlığının bir şekilde düzenlenmesi gerekiyor anlaşılan; üçüncü olarak, ihracatçı birliklerinin boşalan üyelikleri veya borcu olan üyelerinin borçlarının genel kurullarda terkin edilmesi üzerine bir maddesi var; genel sekreterlik vesaire var.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu maddelerin muhtemelen bir karşılığı olsa gerek yani Komisyon çalışmış ve bunlar üzerinde antant kalınmış ve Genel Kurula gelmiş oldu bizim görüşmelerini yapabilmemiz için. Şimdi, ben özellikle şöyle bir soruyu, bu çalışmanın anlamlı bir yere oturabilmesi için galiba cevaplamamız gerektiğini düşünüyorum; o da şöyle bir şey: Biliyorsunuz, “yeni ekonomik düzen” diye bir model üzerinden Hükûmet ekonomik faaliyetleri sürdürmeye çalışıyor. Bunun en önemli ayağı da yine biliyorsunuz enflasyonla mücadeleyi faizin yükseltilmesi yönünden bir politikayla değil; tam aksine, ihracatın artırılması ve cari açığın kapatılması veya en azından daraltılması imkânlarını sağlayacak gelişmeler, bu gelişmelerin sonucunda enflasyonun düşürüleceğine ilişkin bir model benimsemiş durumda.

Şimdi, ihracata bu kadar bağlı hâle gelmiş olan bir model kaçınılmaz olarak ihracatın kurumsal yapısını da düzenlemeyi gerektiriyor anlaşılan, dolayısıyla da Hükûmet de böyle bir yasa çalışması yapmış, önümüze getirmiş. Fakat sanıyorum bu çalışmanın arka planındaki gerekçelerden bir tanesini de ihracatçı sektörlerdeki pozisyon değişiklikleri diye ifade edebiliriz. Ne demek istiyorum? Şunu demek istiyorum: Biliyorsunuz, İsmail Gülle, Hükûmete, iktidara yakın bir kişilikti, bu arkadaş kendi sektöründen seçilemedi. Dolayısıyla da başkanlığı söz konusu olmayacak. Dolayısıyla da ortaya çıkan… Daha doğrusu, tersten okursak İsmail Gülle ve arkadaşlarına yani iktidara yakın ihracatçılara muhalif olan veya en azından onlarla çıkarları uyuşmayan başkaları da kendi adaylarını çıkarmak üzere harekete geçmiş durumdalar. Dolayısıyla da bu yasa önerisinde bazı maddeler bu muhalif sanayicilerin, iş adamlarının bu muhalefetine bir ölçüde karşı çıkmak veya en azından onu engellemek üzere düşünülmüş diye düşünüyorum; bunun da belirtileri var. “Nedir bu belirtileri?” diye soracak olursanız, bunlardan bir tanesi, bu genel sekreterlik meselesidir. Genel sekreter otuz gün içinde atanamayınca herhangi bir birliğe Bakanlığın atama yapması öneriliyor; bu bir. İkincisi de -yine benzer bir şekilde tabii- genel sekreter yardımcıları da aynı şekilde konu ediliyor.

Dolayısıyla da şunu demek istiyorum: Türkiye’de, doğal olarak, siyasetteki bu gerilimlerin ticarette veya sanayide olmaması mümkün değil. Dolayısıyla da iktidar ve muhalefet arasındaki mücadeleler kaçınılmaz olarak bugün sanayici ve iş adamları cenahlarında da karşılık buluyor. Yani bazı iş adamları bir sonraki dönem için pozisyon alırken bazıları da şu andaki iktidara tutunmak üzere davranmak durumunda kalıyor. Diyebilirsiniz ki: “İktisat böyle konuşulur mu?” Evet, böyle konuşulur aslında ya da böyle konuşulması lazım çünkü iktisadi kurallar sonuç olarak bir güç elde etmek üzere davranan ekonomik aktörlerin varlığıyla ilgilidir. Dolayısıyla da yani herhangi bir kanun olarak baktığınızda bir şey ifade ediyor tabii ki ama o kanunun arka planına bakmak zorundasınız ve baktığımızda da sanıyorum, iş dünyasındaki bu tartışmanın büyük ölçüde burada etkisi ve katkısı olduğunu düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, ha, bir de şeyi söylemem lazım herhâlde, TİM Yönetim Kurulu 15’e çıkarılıyor, Başkan Vekillikleri 5’e çıkarılıyor, tıpkı TMSF'de olduğu gibi kurumsal yapısının güçlendirilmesine çalışılıyor ve burada da muhalefetin, büyük ölçüde muhalefetin TİM’de güç kazanmasına engel olmak isteyen bir düşüncenin karşılığı olmuş olabilir diye düşünüyorum.

Şimdi, bence asıl tartışılması gereken meselelerden bir tanesi bu birlikler neden var? Yani TİM neden var, Odalar Birliği neden var? Değerli arkadaşlar, benim kanaatim odur ki bu konuları Türkiye yeteri kadar tartışmış değildir. Ta 1923’lere kadar gidebilirsiniz İktisat Kongresi’nden alırsanız, her zaman için bir oda meselesi vardır yani sanayi ve iş dünyasının oda biçimindeki örgütlenmesine ilişkin olmak üzere. Tabii ki vardır çünkü cumhuriyet kurulurken “yerli ve millî sermaye yaratmak” diye bir derdi vardı cumhuriyetin çünkü Osmanlı’nın son zamanlarında ticaret ve sanayi büyük ölçüde yabancıların kontrolündeydi ve yeni kurulmuş bir cumhuriyet olarak da Mustafa Kemal ve arkadaşları, bir anlamda, 1923 İktisat Kongresi’nden başlayan bir biçimde oda birliklerinin ya da odaların önemini fark edip odaların oluşmasına çaba sarf ettiler.

60’lı yıllara geldiğimizde -biliyorsunuz, 60’lı yıllar, 80’e kadar, ithal ikameci politikaların benimsendiği dönemlerdir- ithal ikameci dönemlerde, biliyorsunuz, dış ticaret rejimimiz sıkı bir rejimdi yani çok yüksek gümrük duvarlarıyla korunan bir sanayimiz vardı, dolasıyla da iş dünyasında kota sahibi olabilmek çok büyük bir önemi haizdi. Odalar, bu sebeple bu kotaların dağıtımı… Yani ithalat yapacaksınız çünkü yeteri kadar üretmiyorsunuz, dışarıdan almak zorundasınız ve bunu alırken de yani ithalatın yapılma sürecinde de devlet ile iş dünyası arasında bir iş birliği oluşuyor doğal olarak ve bu iş birliğinin bir sonucu olarak da odalar kuruldu. Odalar, esas itibarıyla bu kotaların ele geçirilmesine yönelik olmak üzere iş dünyasının kendi aralarındaki mücadelesinin bir parçasıydı. Tersten bakarsak ya da hükûmet tarafından bakarsak, hükûmet de iktidara geldiğinde kendi iktisat politikalarının uygulanabilmesi için gereken bir sanayici desteği bulabiliyordu.

Değerli arkadaşlar, bu dönemler bitti yani bu dönemler biteli çok oldu. Biz hâlâ İhracatçılar Birliğine genel sekreter atanacak, ee? Ticaret Bakanlığı atasın. Ya, arkadaşlar, bırakın, adamlar kendileri uğraşsınlar kendi işleriyle. Ya, size ne yani? Gidin, ikna edin eğer kendi iktisat politikalarınızdan çok eminseniz, gidin, konuşun adamlarla.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Hocam, adamlar da itiraz etmiyorlar ya.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Böyle bir şey olmuyor. Yani ben açıkçası hayatımın önemli bir kısmında, bu sanayi ve ticaret odalarında aynı zamanda danışmanlık hizmetleri vermiş bir arkadaşınızım. Yani benim gördüğüm kadarıyla, artık bu dönem bitmiş olduğu hâlde, hükûmetin, iktidarın kaynaklarına ulaşmanın bir aracı olarak hâlâ varlıklarını sürdürüyorlar ve dolayısıyla da dikkat edin, oda birlikleri seçimlerinde asla ve asla demokrasi yoktur; demokrasi gibi bir şey vardır, seçimler vesaire vardır ama o seçimlerin de nasıl olduğu çok iyi bilinir, kimin seçileceği önceden belirlenir ve dolayısıyla öyle seçimler yapılır.

Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum değerli arkadaşlar: Hâlâ bu anlayışla, bu kafayla biz ekonomiyi yönlendirebileceğimizi düşünüyoruz ve yine şunu söyleyeyim ki: Bu yasada da -başka yasalarda olduğu gibi- Hükûmetin, iktidarın ilan ettiği iktisat politikaları tercihiyle yani liberal iktisat politikaları tercihiyle kesinlikle çelişen, tamamen iradi kararlarla yukarıdan merkezîleşmiş bir biçimde organize olmaya çalışan bir iktidarla karşı karşıyayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.

Ve ben şunu da anlamakta zorlanıyorum: Yani bu çok karışık bir hikâye değil yani eğer siz liberal bir iktisat politikasına inanıyorsanız, e, yani stokçuların peşinde koşmayacaksınız yani stokçuluk da liberal ekonominin bir parçasıdır çünkü; spekülasyon yapanların peşinde koşmayacaksınız çünkü o da bir parçası bu işin. Arz ve talebin farklılaşmasını önleyen bir davranış biçimi olarak stokçuluk, iktisat politikaları içinde kabul görmüş olan bir faaliyet alanıdır.

Dolayısıyla da ben gerçekten şunu anlamakta zorlanıyorum: Adalet ve Kalkınma Partisinde ve MHP’de de değerli arkadaşlarımız var, bu konuları bilen insanlarımız var ama ben bu bilgilerin, gelen kanun tekliflerine hiç yansımadığını görüyorum. Ben en azından bu ihracatçı birliklerinin devreden çıkarılması için bir şey yapılması gerekir diye düşünüyorum.

Teşekkür ederim, iyi akşamlar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu.

Buyurun Sayın Bakırlıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) – Saygıdeğer Başkan, değerli milletvekilleri; 335 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifi 13 maddeden oluşmakta ve 5 ayrı kanunda değişiklik öngörmektedir. Teklifin 3’üncü, 4’üncü, 5’inci, 6’ncı, 7’nci ve 8’inci maddeleri 5910 sayılı Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’da birtakım düzenlemeler getirmekte.

Değerli milletvekilleri, son aylarda iktidar temsilcilerinin ağzından düşürmediği bir kelime var; ihracat. 2022 yılı Nisan ayında tüm zamanların en büyük ihracat rakamına ulaştık. Nisan ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre ihracatımız yüzde 24’lük bir artışla tam 23 milyar 364 milyon dolara ulaştı. Ancak bu süre içerisinde gene iktidar temsilcilerinin ağızlarına almadığı, adını anmaktan imtina ettikleri ithalatta da rekorlar kırılmakta. Aynı dönemde yani nisan ayında ithalatımız ise bir önceki yıla göre yüzde 35’lik bir artışla 30 milyar dolara dayanmış durumda. Ocak-Nisan dönemlerini karşılaştırdığımızda dış ticaret açığının 2022’de tam yüzde 129 arttığını görmekteyiz. Oysa bir şey denemeye karar verdiğimizde hedef neydi? İhracatı artıracağız, cari fazla vereceğiz, döviz gelecek, ekonomi büyüyecek, istihdam artacak. Peki ne oldu? İhracat arttı ancak ithalat daha fazla arttı, ihracatın ithalatı karşılama oranı Ocak-Nisan 2021’de yüzde 83’ken bugün yüzde 72’ye düşmüş durumda. Dış ticaret açığı yüzde 129 arttı. Yüksek teknolojili ürünlerin ihracattaki payı azaldı, düşük teknolojili ürünlerin payı ise arttı. “Rekabetçi kur” dediniz, TL öyle bir değer kaybetti ki dolar 18 lirayı aştı, enflasyon arttı. Baktınız olmuyor, “kur korumalı mevduat” diye bir ucube icat ettiniz, tüm mevduatı dolara tahvil ettiniz; elde avuçtaki, hazinedeki dövizi bozdunuz ama nafile.

Değerli milletvekilleri, bir memlekette, bir ülkede ihracatın artıyor olması o ülkede işlerin yolunda gittiği anlamına geliyor mu acaba? Mesela, ülkemizde geçen senenin Ocak-Nisan döneminde 119 milyon dolarlık süt ve süt ürünleri ihracatı gerçekleşmiş yani bu sene aynı dönemde bu rakam 263 milyon dolara çıkmış, artış muazzam, yüzde 120; süt ve süt ürünleri ihracatımız kısaca patlamış. Buradan yola çıkarak ülkemizdeki süt sektörünün şaha kalktığını söyleyebilir miyiz? Yem fiyatı, mazot, sulama maliyetleri almış başını gitmiş, çaresiz kalan üretici çareyi gebe hayvanları kesime göndermekte bulmuş, ahırlar boşalmış, hayvan varlığı azalmış; içme sütü üretimi, peynir üretimi azalmış; süt fiyatı, peynir fiyatı artmış, vatandaşın alım gücü azalmış, peynir rafta kalmış, süt sektöründe kaos hâkim ancak süt ve süt ürünleri ihracatı rekor kırıyor. Görmüşsünüzdür, marketlerde artık süt ürünlerinde, peynirde alarmlar takılmaya başlanmış. Vatandaş süt alamıyor, sütü ancak çalabiliyor; vatandaş peynir alamıyor, vatandaş peynire ancak çalarak ulaşıyor ancak ne gam, ihracat artmış. Millet mobilya alamıyor, ev kuramıyor, evlenemiyor ancak orman ürünleri ihracatımız patlamış. Vatandaş ev alamıyor ancak demir, çimento ihracatı patlamış. Ülkemizin dünya ekonomisinden aldığı pay 1980 yılında yüzde 0,86’ymış, 2013’te bu rakam yüzde 1,24’e çıkmış, 2022 Nisan ayında 0,67’ye düşmüş yani neredeyse yarı yarıya düşmüş ancak hiçbir şeyin önemi yok, ihracatımız rekor kırıyor.

Değerli milletvekilleri, ihracat artıyor, doğru ancak ihracatın artıyor olması ekonomimizin sağlıklı olduğu manasına gelmiyor. İhracat artıyor, doğru ancak ithalat da artıyor, dış ticaret açığı veriyoruz. İhracat artıyor, doğru ama enflasyon da artıyor, yoksulluk ve sefalet de artıyor ve bugün, ihracatımız için önemli bir kurum olan Türkiye İhracatçılar Meclisinin yapısında önemli değişiklikler yapacak bir kanun teklifi üzerinde müzakere ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nun 14’üncü maddesi ilan ve reklam vergisi muafiyetlerini belirliyor. Teklifin 1’inci maddesiyle, belediyelerin, ilçe sınırları içerisinde düzenlenen fuarlarda, iç alanlarda almakta olduğu ilan ve reklam vergisine muafiyet getirilmek isteniyor yani eğer bu teklif kanunlaşırsa belediyelerin gelirlerini azaltacak bir adım atacağız. Ülkemizde yapılan fuarların yarısının İstanbul, İzmir ve Antalya illerinde yapıldığı düşünüldüğünde bu maddenin özellikle Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin gelirini azaltacağı ve bu amaçla düzenlendiği de aşikârdır.

Bu maddeyle amacımız, gerekçede belirttiğiniz gibi, fuarcılığın önünü açmak, ihracatı artırmak ise gelin, yurt içi fuarları desteklemek için verilen desteklerin üst limitlerini artıralım. Neden fuar organizasyonları esnasında ekstra maliyetlere katlanan belediyelerin gelirlerini azaltıyoruz ki? Esasında, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bizim burada, belediyelerin toplu taşımada kullandıkları mazot, elektrik gibi girdi kalemlerindeki KDV ve ÖTV gibi vergileri kaldırmayı tartışmamız gerekirken siz, belediyelerin gelirlerini azaltmaya kalkıyorsunuz. Hangi belediyelerin? Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin. O nedenle, bu maddenin kanun teklifinden çıkarılması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, teklifin 4’üncü ve 6’ncı maddelerine göre, ihracatçı birlikleri ve İhracatçılar Meclisinde genel sekreter ve genel sekreter yardımcılarının makamının boşalması hâlinde, şayet birlikler otuz gün içerisinde atama yapmazsa Bakanlık resen atama yapacak.

Türkiye İhracatçılar Meclisi ve birlikleri, ilk kuruldukları zaman bağlı kamu kurumu niteliğindeydi ancak 5910 sayılı Kanun’la kamu kurumu olma özelliğini yitirmiş, kamu niteliğindeki meslek kurumu niteliğine ulaşmıştır yani ziraat odaları, ticaret odaları, sanayi odaları, Türk Tabipleri Birliği gibi kurumlarla aynı hukuki statüdedir. Nasıl ki bir meslek kurumunda genel sekreter atamalarında Bakanlığın oluru istenmiyorsa, atama süresiyle ilgili herhangi bir kısıtlama yok ise, Bakanlığın resen atama yetkisi yok ise benzer durumun Türkiye İhracatçılar Meclisi ve ihracatçı birlikleri için de geçerli olması gerekir. Komisyon çalışmaları esnasında Bakanlık temsilcileri TİM’in ve ihracatçı birliklerinin Bakanlığın vesayeti altında olduğunu altını çizerek belirttiler. Teklifin bu maddeleri vesayeti daha da perçinleyecek adımlardır. Bu nedenle, vesayeti perçinleyecek bu maddelerin kanun teklifinden çıkarılması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, teklifin 8’inci maddesiyle İstanbul Bahçelievler’de bulunan TİM ve 4 birliğin genel sekreterliklerinin hizmet verdiği bina ve arsanın TİM ve birliklere bedelsiz olarak tahsisi amaçlanmakta, bu, taşınmazla ilgili hukuki durum Ticaret Bakanlığının 2020 Sayıştay raporlarında da yer almış, Sayıştay özetle şunu söylemektedir: “TİM ve birlikleri artık kamu kurumu değildir, kamu kurumu olmayan bu kuruluşa tahsis yapılamaz.” Peki, biz ne yapıyoruz şimdi? Sayıştayın “Yapılamaz.” dediğini yapmaya çalışmaktayız yani kamu kurumu olmayan bir meslek kuruluşuna tahsis yapmaya çalışıyoruz. Burada bizim itirazımız, söz konusu taşınmazların TİM tarafından kullanılmasına değil. Sayıştay da bu konuda ne yapılması gerektiğini esasında raporunda belirtmiş, buna göre “Taşınmaz rayiç bedeli üzerinden yıllık yüzde 1 oranında irtifak hakkı, izni, bedeli tahsil edilerek, ihaleden istisna tutularak irtifak hakkı tesis edilmesi gereklidir.” denilmekte yani yapılması gereken şey belli, yapılmaması gereken olay da belli ancak teklif sahipleri burada yapılmaması gerekeni yapıyorlar.

Değerli milletvekilleri, Türkiye İhracatçılar Meclisi ve ihracatçılar birlikleri kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarıdır, Anayasa Mahkemesinin kararı bu yöndedir. Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının kendilerine özgü yapıları içerisinde yürütmeden bağımsız olduğu Anayasa tarafından güvence altına alınmıştır. Türkiye İhracatçılar Meclisini Ticaret Bakanlığına bağlı bir kuruluş hâline getirmeye çalışmak, vesayeti artırıcı adımlar atmak hukukun üstünlüğü ilkesine aykırıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Devamla) – İşin daha da üzücü tarafı, kurumun bağımsızlığını ve üyelerinin hak ve menfaatlerini korumakla sorumlu olan Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanının seçim telaşına düşerek vesayeti artırıcı bu adımlara ses çıkartmaması veyahut da ses çıkartamamasıdır.

Değerli milletvekilleri, 5910 sayılı Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’da yine önemli değişiklikler yapılıyor ancak bu değişikliklerin ihracatçımıza inanın herhangi bir faydası olmayacak. Tüm rekorlara rağmen ihracatımızda yapısal sorunlar devam ediyor. Yüksek teknolojili ürün üretemediğimiz için dış ticaret açığımızda rekorlar kıran, dünya ticaretinde payı her geçen sene azalan, parasını değersizleştirerek ancak rekabet eden bir ülke konumundayız ne yazık ki.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teklifin birinci bölümü üzerinde şahsı adına ilk olarak İstanbul Milletvekili Sayın Züleyha Gülüm.

Buyurun Sayın Gülüm. (HDP sıralarından alkışlar)

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Merhabalar.

Şimdi ben bir davadan bahsetmek istiyorum, Kobani kumpas davası. Bir yargılama için bir salonun olması, 3 cüppeli görevlinin olması, savcının olması orayı yargılama falan yapmıyor; orayı, Kobani kumpas davasında olduğu gibi, aslında bütün davalarda olduğu gibi sarayın talimatını yerine getiren yer hâline getiriyor. Artık bizim “yargı” dediğimiz mekanizma bu. Yukarıdan talimat veriliyor, bu talimatlar da öyle gizli falan verilmiyor artık, açık açık basına konuşuluyor, deniyor ki: “Onları biz tutuklayacağız, cezaları da vereceğiz, mahkemeyi de hızlandırın.” gibi açık talimatla yargılama yürüyor ve biz bu ülkede bu mahkemelere güya “mahkeme” diyoruz, güya “yargılama” diyoruz; böyle bir yargı falan yok. Bu ülkede “yargı” diye bir şey yok, “adalet” diye de bir şey yok; en açık örneği Kobani kumpas davası.

Şimdi, bu davayı çok yakından izliyorsunuz, görüyoruz, milletvekilleriniz de geliyor izlemeye ama zaten davanın sürecini götüren de iktidar, sizler, davanın açılmasını da aslında sağlayan sizler. Dolayısıyla Kobani davasını size çok anlatmaya gerek yok ama kamuoyuna anlatmak gerekiyor. Kobani kumpas davası 2014 yılında, aslında iktidarın kışkırtıcı sözleriyle gerçekleşen olaylar üzerine açılmış bir dava ama bir kumpas davası. Bir süreç üzerinden partimize kurulmuş bir kumpasın sonucu olarak görülen bir dava bu. Ne zaman açıldı? 2021’de. Aradan altı yıl, yedi yıl geçmiş, ondan sonra aklınıza şu geldi: “Siyasi olarak alt edemediğimiz HDP’yi acaba nasıl yeneriz?” E, tabii ki elinizdeki, artık muhalefeti susturmanın aracı hâline getirdiğiniz yargıyla. Hemen devreye soktunuz; dava açıldı, binlerce sayfa olan bir iddianame ve dava dosyasını -bu heyet çok yetenekli bir heyet- bir haftada okuyup kabul etti. Bir haftada binlerce sayfayı nasıl okudu? Gerek yoktu ki, siz zaten talimatı vermiştiniz. Sonra ne oldu? Savunma hakkı diye bir şey bırakmadınız ortada, yok saydınız; iki hafta duruşma-bir hafta arayla bir zulüm yargılamaya çevirdiniz. İnsanların, dosyasını okuyabilme şansını bile kendilerine vermediniz ama 37 kez ağırlaştırılmış müebbetle yargılamayı çok iyi biliyorsunuz, insanların hayatlarıyla oynamayı çok iyi biliyorsunuz, bu ülkenin demokrasisiyle oynamayı çok iyi biliyorsunuz.

Şimdi ne oldu? Geldiniz, arkadaşlarımıza… Sizin talimatınız tabii, herhâlde talimat vermişsiniz “Hızlandırın bu davayı, bir an önce bizim bu davada kararı çıkarıp kapatma davasına konu yapmamız gerekiyor.” demişsiniz. Mahkeme, alelacele, arkadaşlarımıza binlerce klasör, binlerce sayfa için “Sadece bir gün savunma yapabilirsiniz.” dedi, “Ek klasörünüz varsa bir gün daha...” Bu kadar sayfa iddianameyi, bu kadar sayfa dosya yargılama konusunu bir günde nasıl anlatacak arkadaşlarımız? Bir günde neyin savunmasını yapacaklar? Bu da yetmedi, arkasından, avukat arkadaşlarımızın sözlerini kestiniz, onların konuşmalarını engellettiniz, tanıkları yönlendirdiniz. Bugün mahkeme ne yaptı biliyor musunuz? Tanıklara kumpas yoluyla ifade verdirmeye çalıştı. Tanık diyor ki: “Böyle bir beyanım yok, ben böyle bir beyan vermedim.” Mahkeme heyeti ve savcılık eviriyor çeviriyor, manipülasyon yapıyor; zorla arkadaşlarımız aleyhine ifade almaya çalışıyor. Mahkeme heyeti nedir? Tarafsız değil midir? Savcı tarafsız değil midir? Yargılananlar açısından da iddia açısından da lehe de aleyhe de delilleri toplamak zorunda değil midir? Neden ısrarla savcılık ve mahkeme heyeti aleyhe delil almak için bir yargılama sürecini bir kumpasa çeviriyor? Arkadaşlarımızın sözleri neden ısrarla kesiliyor? Neden soru sorma hakları, savcılığın ya da mahkemenin sorduğu kumpas dolu sorulara itiraz etme hakları ellerinden alınıyor? Neden mikrofonları sürekli kapatılıyor? Biz salona giremiyorken sivil polislerin içeriye girip kameralarla çekim yapılmasını neden engellemiyor? Bu rahatlık nereden geliyor, bu keyfiyet nereden geliyor? Çünkü onlar da biliyor ki bir talimat almışlar, bu talimatı hızla karara dönüştürmek zorundalar. O kadar acele ediyorlar ki her şeyi açık ediyorlar, her şeyi ortaya döküyorlar, aslında nasıl bir kumpasın parçası olduklarını davranışlarıyla, tanıklara sordukları sorularla, arkadaşlarımıza tavırlarıyla açık beyan ediyorlar ve üstelik de arkadaşlarımızı sürekli tehdit ediyorlar. Üstelik bu tehdidi yaparken de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararına dayanıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – Siz o kararı uygulamayan mahkemesiniz. “Uygulamayacağız.” diye ısrar eden mahkeme hangi hakla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına dayanıyor acaba? Bu nasıl bir adalet anlayışı?

Ve arkadaşlarımıza neler soruluyor? FETÖ döneminde kumpaslarla dolu alınmış ifadeler, yok hükmündeki sorgu tutanakları ve o dönemin dosyaları soruluyor. Size gelince FETÖ yargılamaları yenilemelerle, davaların yenilenmesiyle ortadan kalkıyor ama bizim arkadaşlarımıza gelince o kumpas sürecinin delili -güya delili- dava dosyalarımızda kullanılmaya çalışılıyor.

Ne yapmaya çalıştığınızı çok iyi biliyoruz. Bu bir yargılama falan değil; bu, yargı eliyle Halkların Demokratik Partisini, partimizi susturmaya yönelik bir hamle ama boşuna uğraşmayın, yargılayan biziz, yargılayan arkadaşlarımız ve sonunda o mahkemelerdeki o koltuklara siz oturacaksınız. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına ikinci konuşmacı Erzurum Milletvekili Sayın Zehra Taşkesenlioğlu Ban.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; görüşülmekte olan 335 sıra sayılı Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yirmi yıldır yatırımda, üretimde ve ihracatta başlatmış olduğumuz seferberliğin sonucunu rakamlarla da ortaya koyuyoruz, halkımızın refahında meydana getirdiğimiz artışla da ortaya koymaya devam ediyoruz. Bu kapsamda, yüzde 1’in altında olan büyüme oranımız 2003-2021 yılları arasında yılda ortalama 5,4 seviyesine geldi. Yine, ülkemizdeki toplam yatırım miktarı 2002 yılına kadar yıllık ortalama 70 milyar dolar iken bugün ortalama 2 trilyon doların üzerine çıktı. Güçlenen altyapımızla en çok ihracatımızı ve üretimimizi artırmaya devam ettik.

Şimdi, rakamlardan bahsediyoruz, bazen TÜİK’in verilerine inanmadığınızı söylüyorsunuz, o yüzden Dünya Ticaret Örgütünün verilerinden yola çıkarak sizinle konuşacağım. Dünya Ticaret Örgütü verilerine göre, 2021 yılının ilk altı ayında dünya ihracatı yüzde 30 artarken ülkemizdeki ihracat yaklaşık yüzde 40 oranında artmıştır. Yine, 2022 yılı Nisan ayında, geçen yılın Nisan ayına göre ihracatımız toplamda 23 milyar 264 milyon seviyesine varmıştır.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – İthalat?

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Devamla) – Birçok alanda yaptığımız yeniliklerden bir tanesi de bundan önceki iktidarların bugüne kadar aklına gelmeyen hizmet ihracatıydı. Özellikle spor, sağlık, eğitim, yeşil alanlar, yatırım danışmanlığı ve film ve dizi sektörü gibi önemli alanları hizmet ihracatının kalemi hâline getirdik ve bunun sonucu olarak da geçen sene itibarıyla 56 milyar dolarlık bir ihracat kalemini gerçekleştirmiş olduk.

Şimdi, kanunla ilgili hangi değişiklikleri yapıyoruz? Aşağı yukarı, kanun teklifi görüşmeleri başladığı andan itibaren özellikle muhalefet partisinden konuşan arkadaşlarımız sanki Türkiye’de sadece 3 tane büyükşehir belediyesi varmış gibi konuşuyor. Sevgili arkadaşlar, kendinizi dev aynasında görmeyin.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Belediyelere kayyum atadınız, kayyum.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Devamla) – Neden görmeyin? İki nedenden görmeyin: Birincisi, Türkiye’de 30 tane büyükşehir belediyesi var, bunların yaklaşık yüzde 20’si muhalefet tarafından yönetiliyor yani CHP ve diğer belediyeler tarafından yönetiliyor.

Antep…

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Diyarbakır’ı gasbettiniz, onu da buradan biz hatırlatalım.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Kayyum atadınız…

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – “İstanbul’u alan Türkiye’yi alır.” diyen biz değiliz ki.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Devamla) – Bakın, bir dakika, bir dakika… Bir sakin olun, sakin olun arkadaşım, cevabınızı vereyim.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Siz sakin olun…

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Devamla) – Antep, Kayseri, Konya, Erzurum gibi büyükşehir belediyeler AK PARTİ’liler tarafından yönetiliyor, fuarlar buralarda da gerçekleştiriliyor.

TACETTİN BAYIR (İzmir) – Ama fuar yapmıyor, Erzurum’da fuar yok.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Devamla) – Ne demek fuar yok? Doğu Anadolu’nun en büyük…

TACETTİN BAYIR (İzmir) – Yok, 2021’de…

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Devamla) – Bakın, Sayın Vekilim, biraz destekli konuşun.

TACETTİN BAYIR (İzmir) – Komisyonda “Var.” dediniz ama yok, yapmamışsınız.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Devamla) – Doğu Anadolu’nun en büyük fuar merkezi Erzurum’da yapıldı, “Recep Tayyip Erdoğan Fuar Merkezi” olarak yaptık; 20 bin metrekare kapalı alana sahip ve bu sene de 3 tane uluslararası fuar gerçekleştirdik.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Kaç fuar yaptınız, kaç fuar? Kaç kişi geldi?

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Devamla) – Antep’te geçen sene 6 tane uluslararası fuar yapıldı; Kayseri’de uluslararası fuar yapıldı; Konya’da uluslararası fuar yapıldı yani fuarlar sadece İzmir’de, İstanbul’da yapılmıyor.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – İstanbul’da 279 fuar faaliyet bekliyor, Erzurum’da kaç tane? 1 Tane.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Devamla) – Peki, biz bu düzenlemeyi yani fuarlardaki ilan ve reklam vergilerini kaldırmayı niye koyduk buraya? Şöyle bir hafızayı tazeleyelim: Mart 2022 tarihinde Bakırköy’de düzenlenen, makinayla ilgili önemli bir fuarda maalesef Bakırköy Belediyesi sanki yangından mal kaçırır gibi fuara baskın düzenledi.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Yirmi yıldır niye bu düzenlemeyi yapmadınız madem?

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Devamla) – 120 katılımcı vardı.

TACETTİN BAYIR (İzmir) – Davayı kazandı.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Devamla) – 120 katılımcıdan, bu baskından hemen sonra, sadece 33 tane firma yoluna devam etti. İşte, biz de şunu düşündük: “Bir musibet bin nasihatten evladır.” dedik ve dedik ki: “Bu, kişilerin tahakkümüne göre olmasın; kanuni düzenleme hâline getirelim.” Ve onun üzerine, fuarlardan aldığımız ilan ve reklam vergilerini belediye gelirlerinden çıkarmış olduk.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Daha çıkarmadınız, daha kanunlaşmadı.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Devamla) – Kaldı ki 2024’ten sonra zaten İzmir’i de İstanbul’u da Ankara’yı da yine AK PARTİ yönetecek.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Aç tavuk gibisiniz ya!

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Devamla) – Yani, ben 2024 için kendi ayağıma taş sıkar mıyım? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TACETTİN BAYIR (İzmir) – Taş değil, kurşun diyorlar ona!

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Kurşun sıkıyor, kurşun!

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Devamla) – Bir başka şey: İhracatımızı geliştirmek üzere, hep beraber, 2021 Ekim ayında burada çok güzel bir çalışma yaptık, İhracatı Geliştirme Anonim Şirketini kurduk ve İhracatı Geliştirme Anonim Şirketi kurulduktan sonra da ihracat yapan birçok firmamız ihracattan kaynaklanan finansmanla ilgili sıkıntılarını gidermek üzere Şirkete müracaat ettiler. Gördük ki aslında doğru bir iş yapmışız ama yolda kendinizi güçlendirmeye ihtiyacımız var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakikanızı rica edeceğim.

BAŞKAN – Buyurun.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Devamla) – O yüzden, sermaye altyapısını güçlendirmek amacıyla da kanunda böyle bir düzenleme yaptık.

Yine, kanun teklifi içinde helal akreditasyon sistemiyle ilgili bir çalışma yapıyoruz. Türkiye’de ve dünyada helal akreditasyon alanında ilk çalışma aslında AK PARTİ iktidarları döneminde başladı ve yine gördük ki aslında Helal Akreditasyon Kurumuyla ilgili olan mevzuatı güçlendirelim ki hem nihai tüketici bundan faydalansın hem de akreditasyonla ilgili kurumsal kapasitemizi güçlendirmeye devam edelim.

Yine, serbest bölgelerle ilgili yaptığımız çalışmayla hem serbest bölgelerin kurumsal kapasitelerini güçlendirmek istedik hem de atıl olan kapasitelerini aktif hâle getirmeyi hedeflemeye devam ettik.

Yine, inanıyorum ki, bu kanun teklifiyle beraber yapacağımız diğer düzenlemelerle ülkemizde ihracata, yatırıma ve üretime milletimizin bize verdiği güçle biz yapmaya devam edeceğiz, siz de izlemeye devam edeceksiniz.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeler varsa o madde üzerindeki önerge işlemini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Buyurun Sayın Beştaş.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

46.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, bugün açıklanan TÜİK verilerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Çok teşekkürler Başkan, bir dakikayı geçmeyeceğim.

Bir de ben verileri söyleyeyim dedim, bugün açıklanan veriler, TÜİK’in verileri: Dış ticaret açığı yüzde 98,5 arttı; dış ticaret açığı nisan ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 98,5 artarak 3 milyar 80 milyon dolardan 6 milyar 113 milyon dolara yükseldi. İhracat 2022 yılı Ocak-Nisan döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 21,6 artarak 83 milyar 531 milyon dolar, ithalat yüzde 40,2 artarak, 116 milyar 85 milyon dolar olarak gerçekleşti. Bu da TÜİK’in bugün açıklanan verileri, artık kamuoyunun takdirine sunuyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Cihat Sezal ve Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu Ban ile 37 Milletvekilinin Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4441) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 335) (Devam)

BAŞKAN - 1’inci madde üzerinde 3 önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 335 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Mehmet Ruştu Tiryaki                  Hasan Özgüneş            İmam Taşçıer

                    Batman                                 Şırnak                     Diyarbakır

           Ali Kenanoğlu Serpil               Kemalbay Pekgözegü        Şevin Çoşkun

                    İstanbul                                  İzmir                            Muş

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                Tahsin Tarhan                        Tacettin Bayır    Çetin Osman Budak

                    Kocaeli                                  İzmir                         Antalya

         Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu              Okan Gaytancıoğlu

                    Manisa                                 Edirne

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında İzmir Milletvekili Tacettin Bayır konuşacak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

TACETTİN BAYIR (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan TİM yasa teklifinin 1’inci maddesi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teklifin 1’inci maddesiyle Belediye Gelirleri Kanunu’nun istisna ve muafiyetleri düzenleyen maddesinde fuar iç alanlarındaki ilan ve reklamlardan vergi alınmayacağı yönünde bir değişiklik öngörülüyor. Bu değişiklik için gerekçesiniz ise fuara katılan firmalara destek olmak. Siz mevcut düzenlemeleri acaba incelediniz mi? Acaba bu kanunu getiren 37 milletvekili hayatında fuarda stant açtı mı çok merak ediyorum. Bu değişiklik yapılınca sonuç ne olacak diye hiç düşündünüz mü? Soruyorum size: Belediye bu vergiyi kimden alıyor? Bu düzenlemeye gerçekten neden ihtiyaç duyuldu acaba araştırdınız mı? Yoksa milletin size verdiği yetki ve görevleri unutup “Ben ne yorulacağım, bürokratlar yazdı, Cumhurbaşkanımız da öyle uygun gördü, biz de burada el kaldırıp kabul edelim, olsun, bitsin…” Siz üşenmiş olabilirsiniz, ben söyleyeyim size: Belediye bu vergiyi 3-5 tane fuar organizatörü firmadan alıyor yani sanıldığı gibi ihracatçılardan almıyor, fuarı organize eden firmalardan alıyor. Siz fuara katılan firmalara destek için değil, fuara katılan firmalar üzerinden milyonlarca lira para kazanan organizasyon firmalarına rant yaratmak için belediye gelirini kısıyorsunuz; aslında yaptığınız şey bu.

Bu düzenlemeyi kimin için getiriyorsunuz? Devleti ve fuara katılan firmaları dolandırmış, paralarını alıp kaçmış, sürekli iflas eden bir firma için. Çünkü 143 milyon vergi borcu olan bu firmaya CHP’li belediye işlem başlattı, davaları belediye kazandı, firma koşarak size geldi, şikâyet etti. Firmayı kurtarmak için belediye gelirlerini kısmakta sakınca görmüyorsunuz, nasılsa CHP’li belediye… Fuarlardan gelir elde edebilecek konumda olan belediyeler kime ait diye bakıp ucunun size dokunmadığını da fark edince bu düzenlemeyi getirdiniz.

Komisyon görüşmelerinde, kanun teklifini hazırlayan -az önce konuşan- Erzurum Vekili Zehra Taşkesenlioğlu Ban heyecanlı heyecanlı konuştu Komisyonda ve salonu terk etti.

Şimdi buradasınız değil mi?

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum) – Buradayım, burada.

TACETTİN BAYIR (Devamla) – Oradaki konuşmada Erzurum’da açılan fuarı anlattınız; inceledim, 2021 yılında Erzurum’da açılan fuar yok, yapılan fuar inşaatı var. Karıştırıyorsunuz, bundan bile bilginiz yok.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum) – Hayır…

TACETTİN BAYIR (Devamla) – Türkiye’de düzenlenen fuarların yarısından daha fazlasına ev sahipliği yapan ilk 3 büyükşehrin Cumhuriyet Halk Partili başkanlar tarafından yönetilmesi… Fuarlara gelen ziyaretçi sayıları yüz binleri aşan belediyeler burada temizlik hizmeti veriyorlar, çevre düzenlemesi hizmeti veriyorlar ve bu hizmetleri yerine getirebilmek için de ek eleman çalıştırıyorlar, masraf ediyor belediyeler. Bakırköy Belediye Başkanımız da yasadan kaynaklı yetkisini kullandı “Benim alacağım halkın alacağıdır, Bakırköy halkının parasıdır.” dedi, dava açtı ve fuar organizasyonları kadar yaptıkları yolsuzluklarla da gündeme gelen firmaya “Gel, vergi borcunu öde.” dedi. Organizasyon firması alışmış kimseye para vermemeye, neye uğradığını şaşırdı, geldi, size sığındı.

Sayın milletvekilleri, şimdi soruyorum size: Siz bu firmaya ve benzerlerine vergi muafiyeti getirirseniz, onlara verdikleri hizmetin karşılığındaki bu giderleri yerel yönetimler nasıl karşılayacak? Eğer söz konusu ihracatçıysa ihracatçılar için sadaka bile değil bu. İhracatçının sadakaya ihtiyacı yok, on binde 1’i bile değil sizin dediğiniz vergi. Amacınız, gelirlerini kısıp, giderlerini artırıp belediyeleri iş yapamaz hâle getirmek ise bu yaptığınız, CHP'li belediyelere değil, belediyeden hizmet alan halkın hakkını gasptır, halka yapılan zulümdür, eziyettir. AKP havlu atmış olsa gerek ki tekrar seçimi kazanamayacağını düşünüyor herhâlde ki 3 büyükşehir belediyesinin bu tip vergi gelirlerini kısaltıyor.

Uzun lafın kısası, ihracatçının sadakaya ihtiyacı yok. Bu düzenlemelerin teklif metninden çıkarılmasını bekliyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesiyle ilgili birkaç şey söyleyeceğim. Önce maddenin ne getirdiğini söyleyeyim. Adalet ve Kalkınma Partisi özellikle 31 Mart seçimlerinde büyükşehir belediyelerini kaybettikten sonra belediyelere yönelik özel bir politika yürütüyor. Bu politikalardan bir tanesi seçimlerden birkaç ay sonra, ağustos ayında büyükşehir belediyelerimizin belediye başkanlarını görevden uzaklaştırıp yerlerine kayyum atamaktı. Daha sonra 6’sı dışında bütün belediye başkanlarımız görevden uzaklaştırıldı, onların yerine de kayyum atandı ve büyükşehir belediyeleri de dâhil olmak üzere hiçbir belediyenin meclisi toplanmıyor yani belediyelerin yasama organları da feshedildi, sadece belediye başkanları görevden uzaklaştırılmadı. Bunun dışında belediyelerin üzerinde merkezî yönetimin vesayet yetkisini artırdınız, şimdi de bunlara bir yenisini ekliyorsunuz. Belediyelerin sınırlı sayıdaki kaynaklarından bir tanesini daha bu yasa teklifiyle sınırlıyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? İlan ve reklam vergisinden muaf tutuyorsunuz. Hangi konuyla ilgili? Özellikle fuarlarla ilgili olarak belediyeler bundan herhangi bir gelir elde edemeyecek. Eğer belediyeler size aitse kaynakları sınırsız bir şekilde kullandırıyorsunuz, eğer belediyeler sizin dışınızda bir partinin denetimindeyse onları da iş yapamaz hâle getiriyorsunuz. Ben size sadece çarpıcı bir örnek vereceğim: Bakın, ilk kayyum atadığınız dönemde, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Dünya Bankasından finansman elde etmişti ve Diyarbakır’a metro yapacaktı. Hazinenin cebinden tek bir kuruş para çıkmayacaktı, belediye kendi öz kaynaklarıyla orada bir faaliyet yürütecekti fakat siz kefil olmadığınız için Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin bugün metrosu yok. Şimdi bunun bir benzerini yapıyorsunuz, elinizde olmayan belediyelere yönelik nefretinizi artırıyorsunuz.

Bu yasayla ilgili geneli üzerine arkadaşlarımız çok şey söyledi, bölüm üzerine arkadaşlarımız çok şey söyledi fakat söz almışken başka bir konuyla ilgili düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum.

Bakın, kim ne derse desin, özellikle politik, siyasi davalar başta olmak üzere, Türkiye’de ceza yasalarındaki ceza maddeleri çok yüksektir. Breivik’i hatırlarsınız, Kuzey Avrupa’da onlarca kişiyi katletmiş bir faşist katil. Onun ne kadar ceza aldığını hatırlıyor musunuz? Kimse ne onun adını hatırlıyor ne de aldığı hapis cezasını hatırlıyor? Yirmi yılın altında hapis cezası almıştı.

Bugün bu ülkede sadece düşüncelerini açıkladığı için, sadece Demokratik Toplum Kongresinin toplantılarına katıldığı için, sadece partinin aldığı eylem, etkinliklere katıldığı için altı yıl üç ay, yedi buçuk yıl, on yıl, on beş yıl, yirmi yıl hapis cezası veriyorsunuz. Diyarbakır’da genel cerrah olarak görev yapan, daha sonra milletvekili olan ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı olan Selçuk Mızraklı’ya çok yüksek hapis cezaları verdiniz. Neden? Sadece konuştuğu için, düşüncelerini açıkladığı için.

Türkiye’de politik olarak mücadele yürüten insanlara çok yüksek cezalar veriyor Türkiye’deki ceza yasaları ama bu bile iktidarı kesmiyor. Bakın, otuz yıl hapis cezası almış olan insanlar var, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası. Otuz yıl cezaevinde kalmış insanlar var; otuz yıl arkadaşlar, otuz yıl! Otuzuncu yılın sonunda ne yapıyor biliyor musunuz Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü; bir heyet oluşturmuşsunuz, çağırıyor insanları, diyor ki: “Pişman oldum.” deyin. Pişman olacak hiçbir şey yapmamış olan o insanları sadece “Pişman değilim, pişman olacak bir şey yapmadım.” dediği için altı yıl daha hapiste yatırıyorsunuz. Onlarca kadın siyasetçi, bugün, Türkiye’de cezasının tamamı sona erdiği hâlde serbest bırakılmıyor; insanlara bunu dayatıyorsunuz. Kendi düşünceleri nedeniyle cezaevinde yatırdığınız yetmiyor, bu düşünceler nedeniyle “Pişmanım.” dedirtiyorsunuz, demediği için serbest bırakmıyorsunuz.

Bakın, sadece elimizdeki liste, Grup Başkan Vekillerimiz de zaman zaman anlatıyor, Rojdan Erez, Hanım Yıldırım, Yiyan Ateş, Saadet Akın, Berrin Sarı; bu kadınlar bütün cezalarının tamamı infaz edildiği hâlde dört aydır serbest bırakılmıyor. Neden? Çünkü Türkiye’de artık hukuk devleti yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Bir kişi hukukun egemen olduğu bir ülkede suç işleyebilir, cezaevine girebilir ama cezaevine girdiğinde eline bir müddetname verirler; o kişi, o cezaevinden ne zaman çıkacağını bilir, şartlı tahliyeyle ne zaman çıkacağını bilir, denetimli serbestliğe ne zaman tabi olacağını bilir ama Türkiye’de hiçbir mahkûm bunu bilmiyor. Neden? Çünkü oluşturduğunuz uyduruk heyetlerle insanların tahliyesine bile izin vermiyorsunuz, bütün cezasını çekmiş insanlara. Buradan bir kez daha söylüyorum: O politik mahkûmlar asla sizin dayattığınız bu düşüncelerin esiri olmayacaklar, direnmeye devam edecekler, onurlarıyla oraya girdiler ve onurlarıyla çıkacaklar diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mehmet Metanet Çulhaoğlu                 Behiç Çelik                 Ayhan Erel

                     Adana                                  Mersin                        Aksaray

                 Dursun Ataş                       Zeki Hakan Sıdalı

                    Kayseri                                 Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞAHİN TİN (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı.

Buyurun Sayın Sıdalı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin gerekçesinde ihracatçıları destekleme vurgusu var ama ihracatçıların kronikleşen ham madde, girdi ve navlun maliyetlerinin çözümü yok, yeni pazarlara açılmasını teşvik edecek bir düzenleme yok. Bu yapısal sorunlara yönelik adımlar atılmadan destek de teşvik de bir işe yaramıyor ve biz bunu anlatamıyoruz. İthalata bağımlı ihracatımız olduğu gerçeğine gözlerinizi kapayarak “Türk lirasının değeri düşünce ihracatımız artacak.” hayaliyle bir yola çıktınız; ilk dört ayda motor su kaynattı, kenara çektiniz. Ocak-nisan toplam ihracatımız 83 milyar dolarken ithalatımız 116 milyara ulaştı yani dış ticaret açığımız 32,5 milyar dolar oldu. Geçen yılın ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 82 iken bu sene yüzde 70. “İhracat patlaması yaşayacağız.” diye çıktığınız yolda sonuç maalesef bu.

İhracatçılarımız öngörülebilir bir ticaret iklimi istiyorlar, haklılar, ancak ekonomi bilimiyle kavgalı, plansız, öngörüsüz politikaların kurbanı oluyorlar maalesef. Mesela, Hazine Bakanı, mağrur bir şekilde çıkıp “Türk lirası en zayıf durumda, gideceği bir yer yok, vatandaşlar rahat olsun.” dediğinde dolar 14 lira 80 kuruştu, bugün 16 lira 40 kuruş. Yani “Gideceği bir yer yok.” dediğiniz Türk lirası maalesef o tarihten bu yana yüzde 10,13 değer kaybetti. Hadi gel, ihracatçı ol, maliyetleme yap; yapamazsın.

Kurdaki bu istikrarsızlık şirketleri uzun vadeli sözleşmeler yapmaktan menediyor, sipariş alamaz hâle getiriyor. Böyle mi destek olacaksınız ihracatçıya?

İhracattaki bir diğer önemli sorunsa meşhur ihracat bedelinin yüzde 40’ının Merkez Bankasına satılması zorunluluğu. İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 70’e düşmüş. Siz, ocakta “Yüzde 25.” dediğiniz zorunluluğu bir anda, nisanda yüzde 40’a çıkarıyorsunuz. İhracatçıların “Ya, bunu hemen yapmayın, en azından sekiz hafta verin.” çağrısını bile dikkate almıyorsunuz. Peki, ihracatçı ödemelerini nasıl yapacak? Bu sizi hiç ilgilendirmiyor.

İhracatçı, önce getirip dövizini satıyor, sonra sattığını dönüp tekrar alıyor ki ödeme yapabilsin. Aradaki fark, işlem ücreti, hepsini de hanesine eksi olarak yazıyor. Bozdurduğu ve aldığı fiyat farkını ödemeyecekseniz ihracatçıyı bile isteye zarar ettiriyorsunuz demektir. Bu da yetmiyor, ihracatını bu uygulamanın yürürlüğe giriş tarihinden önce yapanları dahi bu regülasyona dâhil ediyorsunuz. İhracatını genelgeden daha önce yapıp bunun için kabul belgesi düzenlemek isteyenler bile bankalardan “İhracat bedellerinin yüzde 40’ını satın, yoksa belge alamazsınız.” cevabı alıyorlar. Geçmişe yürüyen kanun olur mu? Olmaz ama oluyor çünkü birileri öyle istiyor. Bu bedelin yüzde 40’ta kalacağının bir garantisi de yok. Yarın çıkıp “Yüzde 60 yaptık.” da diyebilirsiniz. Siz önünüzü göremediğiniz için ihracatçının da gözünü bağlıyorsunuz. Tabii, soran olursa “İhracatçıyı destekliyoruz.” dersiniz. Böyle ihracatçı desteklenmez, böyle dış ticaret açığı kapatılmaz, böyle cari fazla hiç verilemez.

Kıymetli milletvekilleri, başarısız ekonomi yönetimi yüzünden dilim varmıyor ama ülkemiz bir ödemeler dengesi krizine doğru koşar adım gidiyor. İlk çeyrekte 18 milyar dolar cari açık verdik. Cari açığın artması ülkedeki döviz açığının artması anlamına geliyor. Bu açık artarken bile siz rezervlerimizi çarçur etmeye devam ediyorsunuz. Sadece cari açığın finansmanı için yılın ilk çeyreğinde 7,7 milyar dolar rezerv harcadınız. Rezervleri harcamak da ihracatta başarı hikâyeleri anlatmak da cari açık sorununu çözmüyor. Peki, bu rekorları kıran ihracat tabana yayılıyor mu? Maalesef yayılmıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Toparlıyorum.

81 ilimiz var ama ilk çeyrekteki ihracatımızın yüzde 63’ü yalnızca İstanbul ve Marmara Bölgesi’nden yapılmış. Hep söylüyoruz, sizin büyüme hikâyenizin bölgesel kalkınma perspektifi eksik. Bölgeler arası gelir eşitsizliğini gidermeye yönelik bir adım dahi atamıyorsunuz. Geçtiğimiz hafta söylemiştim, yine söylüyorum: Sizin bu perspektif eksikliğiniz yüzünden güçlü bir tarım ve sanayi potansiyeline sahip olan, Mersin ve Adana’yı kapsayan TR62 bölgesi göreli yoksulluğun en çok arttığı bölge oluyor. İnsan gerçekten hayret ediyor, bereket timsali Çukurova’yı nasıl bu hâle getirdiniz? İktidara gelir gelmez üretimi, sanayiyi, kalkınmayı ülke sathına yayacağız. Biz sadece bu şekilde bölgeler arası gelir eşitsizliğini azaltacağımızı biliyoruz. Ne diyelim, çoğu gitti, azı kaldı; az kaldı.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.57

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.58

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 96’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

335 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un İslam İşbirliği Teşkilatı Polis İşbirliği ve Koordinasyon Merkezi Tüzüğünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2034) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 127)

BAŞKAN - 2’nci sırada yer alan 127 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlıyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Savunma Sanayinde Gizlilik Dereceli Bilgilerin Karşılıklı Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/4161) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 313)

BAŞKAN – 3’üncü sırada yer alan 313 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlıyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonların bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 1 Haziran 2022 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 20.59



(x) 335 S. Sayılı Basmayazı 26/5/2022 tarihli 95’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.