TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

78’inci Birleşim

12 Nisan 2022 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Özyavuz’un, Şanlıurfa’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İzmir Milletvekili Cemal Bekle’nin, Roman vatandaşlarımızın durumuna ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, vakıf yükseköğretim kurumları ve öğretim elemanlarının özlük haklarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, 14-20 Nisan Şehitler Haftası’na ilişkin açıklaması

2.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, yaşanan ekonomik krizin inşaat sektörüne etkisine ilişkin açıklaması

3.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Adana’nın Kozan ilçesinde yaşanan kazada şehit olan askerlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine ve ramazanışerifi tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

4.- Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı’nın, Hatay’ın kara yolu sorununa ilişkin açıklaması

5.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, büyük ve güçlü Türkiye’yi inşa etmek için çok çalışacaklarına ilişkin açıklaması

6.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, sığınmacıların ülke güvenliği için yaratacağı sorunlara ilişkin açıklaması

7.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 8 Nisan Romanlar Günü’ne ilişkin açıklaması

8.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen’in, Akhisar-Gördes Yolu’nun tamamlanmamasına ilişkin açıklaması

9.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, 7-13 Nisan Dünya Sağlık Haftası’na ilişkin açıklaması

10.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, emeklilerin bayram ikramiyelerinin asgari ücret tutarında olması gerektiğine ilişkin açıklaması

11.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, üreticilere yönelik desteklerin sürdürülmesi ve Mersin’in tarımsal potansiyelinin değerlendirilmesine ilişkin açıklaması

12.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesinin otobüs alımındaki kandırmacasına ilişkin açıklaması

13.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, demokratik taleplerini dile getiren öğrencilerin yaşadıkları sıkıntılara ilişkin açıklaması

14.- Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın, Cizre’deki HDP ilçe binasına yapılan polis baskınına ilişkin açıklaması

15.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir parti devleti olmadığına ilişkin açıklaması

16.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, TÜİK’in açıklamış olduğu enflasyon rakamına ilişkin açıklaması

17.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, EYT’liler ve öğrenim kredisi alan öğrencilere ilişkin açıklaması

18.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, 12-18 Nisan Kalp Sağlığı Haftası’na ilişkin açıklaması

19.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, yük ve yolcu taşımacılığı yapan işletmelerin yaşadıkları ekonomik sıkıntılara ilişkin açıklaması

20.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın, Kırklareli’de yaşanan sığınmacı sorununa ilişkin açıklaması

21.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, fiyat artışlarına ve ülkede yaşanan değerler erozyonuna ilişkin açıklaması

22.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, icra ve iflas dairelerine gelen dosya sayısındaki artışa ilişkin açıklaması

23.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Mareşal Fevzi Çakmak’ın vefatının 72’nci yıl dönümüne, Profesör Doktor Zekeriya Beyaz’ın vefatına, Cemal Kaşıkçı davasına, Cumhurbaşkanının söylem ve eylemlerinin birbiriyle çelişmesinin Türkiye’nin itibarını zedelediğine, İYİ Parti iktidarında yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının sağlanacağına ve emeklilere asgari ücretin altında aylık verilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

24.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Mareşal Fevzi Çakmak’ın vefatının seneidevriyesine, Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’i rahmet ve minnetle andığına; Türk polis teşkilatının 177’nci, Türk Tarih Kurumunun 91’inci kuruluş yıl dönümüne ve millî sporcularımızın uluslararası organizasyonlardaki başarılarına ilişkin açıklaması

25.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Cizre’deki HDP ilçe binasına yapılan polis baskınına, Kobani soruşturması kapsamında bugün yapılan gözaltı operasyonuna ve iktidarın öncelikle atadığı kayyumlardan hesap sorması gerektiğine ilişkin açıklaması

 

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Mareşal Fevzi Çakmak ile Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’i ölüm yıl dönümlerinde rahmet ve minnetle andığına, Meclis gündemiyle ilgili öncelikle muhalefetin bilgilendirilmesi gerektiğine, İzmir Milletvekili Özcan Purçu’nun kendisine atfedilen haksız eleştirileri ülkeye döndüğünde cevaplayacağına, CHP Grubunun verdiği emeklilerin bayram ikramiyesini düzenleyen kanun teklifine, İzmir depremi mağdurlarına iktidarca önerilen kentsel dönüşüm kredisine, Cemal Kaşıkçı davasına ve Vladikavkaz Sınır Kapısı’nda şoförlerimizin yaşadıkları sorunlara ilişkin açıklaması

27.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Şanlıurfa’nın 102’nci kurtuluş yıl dönümüne, Türk polis teşkilatının 177’nci kuruluş yıl dönümüne, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

28.-İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

29.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Tokat Milletvekili Yücel Bulut’un, 24-25 Ocakta Tokat’ta yaşanan kar afetinden etkilenen çiftçilere ilişkin açıklaması

33.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar Çevre Hizmetleri Birliğinin Avrupa’ya yaptığı geziye ilişkin açıklaması

34.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, marketlerdeki yüksek fiyatların sorumlusunun çiftçiler olmadığına ilişkin açıklaması

35.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun, Trakya Üniversitesi personeli Murat Derin’in seyahat özgürlüğünün Yunan makamlarınca kısıtlanmasına ilişkin açıklaması

36.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, AKP’nin ülkeyi getirdiği duruma ilişkin açıklaması

37.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Vladikavkaz Sınır Kapısı’nda şoförlerimizin yaşadıkları sorunlara ilişkin açıklaması

38.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa ili Eyyübiye ilçesindeki 1.600 öğretmenin ek ders ücretinin yatırılmasına ilişkin açıklaması

39.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, 11 Nisan Sağlık Teknikerleri ve Teknisyenleri Günü’ne ilişkin açıklaması

40.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü’nün, atanamayan öğretmenlere ve sözleşmeli, ücretli öğretmenlik uygulamalarına ilişkin açıklaması

41.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, 2021 yılında AK PARTİ Hükûmetinin gerçekleştirdiği yatırımlara ilişkin açıklaması

42.- Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün, Cizre’deki HDP ilçe binasına yapılan polis baskınına ilişkin açıklaması

43.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’in, enflasyonun kontrolden çıktığına ilişkin açıklaması

44.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in, Silivri 5 No.lu Cezaevinde yaşanan hak ihlallerine, kötü muamele ve işkenceye ilişkin açıklaması

45.- Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu’nun, kadın kooperatiflerinin geldiği noktaya ilişkin açıklaması

46.- Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin Elektrikli Otobüs Dönüşüm Projesi’ne ilişkin açıklaması

47.- Niğde Milletvekili Selim Gültekin’in, Niğde’ye yapılacak güneş enerjisi yatırımlarına ilişkin açıklaması

48.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu’nun, yeni anne olan Gazeteci Zeynep Irmak Öcal’ın çalışma hakkının gasbedilmesine ilişkin açıklaması

49.- Şanlıurfa Milletvekili Aziz Aydınlık’ın, Şanlıurfa’da sulama birliklerinin elektrik sorununa ilişkin açıklaması

 

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, tarım sektöründe girdi olarak kullanılan ürünlerin fiyatlarındaki artışın sebebinin tespit edilmesi ve bu artışa engel olacak önlemlerin belirlenmesi, temel gıda maddelerinin toplumun tüm kesimleri tarafından ulaşılabilir olmasını sağlayacak politikaların tespit edilmesi amacıyla 12/4/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Nisan 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu ve arkadaşları tarafından, yoksulluğun nedenlerinin araştırılması amacıyla 12/4/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Nisan 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak ve arkadaşları tarafından, ülkemizdeki konut kiralarında son yıllarda yaşanan artışların nedenlerinin araştırılması amacıyla 11/4/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Nisan 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Antalya Milletvekili Hasan Subaşı’nın, (2/3961) esas numaralı 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/165)

 

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik Alanında Eğitim ve Öğretime İlişkin İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1191) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:21)

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı ile Ekvator Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2026) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:184)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1898) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:186)

4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Zambiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2219) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:189)

5.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2599) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:190)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

12 Nisan 2022 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78’inci Birleşimini açıyorum.(x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Şanlıurfa’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Sayın İbrahim Özyavuz’a aittir.

Buyurun Sayın Özyavuz. (MHP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Özyavuz’un, Şanlıurfa’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

İBRAHİM ÖZYAVUZ (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Şanlıurfa’mızın düşman işgalinden kurtuluşunun 102’nci yıl dönümü münasebetiyle söz almış bulunmaktayım. Sizi ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Peygamberler şehri Şanlıurfa, bin yıllık kardeşliğin en yoğun yaşandığı şehirlerimizin başındadır. Şanlıurfa’nın kültürel yapısının çeşitliliği milletimizin birliğini temsil noktasında tarih boyunca örnek olmuştur. Şanlıurfa bölünmez bütünlüğümüzün teminatıdır. Şanlıurfa ve Urfalılar istiklale ve istikbale karşı kötü emellere asla geçit vermemiştir. Şanlıurfa, gönüllerin birleştiği, ülkülerin devleştiği, sevginin derinleştiği millî bütünlük havzasıdır. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

Şanlıurfa’nın gönlünde ve Şanlıurfalının gönlünde Türkiye’den başka bir sevda olmamıştır. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) Bin yıllık kardeşliğin bağları Şanlıurfa’da canlı bir şekilde yaşamaktadır. Şanlıurfa’nın geçmişinde ihtilaf, ikilik, ayrımcılık ve tefrika yoktur, hiç de olmamıştır. İngilizler Birinci Dünya Savaşı’nı sona erdiren Mondros Ateşkes Anlaşması’na dayanarak hukuksuz bir şekilde Anadolu’nun pek çok vilayeti gibi Şanlıurfa’yı da işgal ettiler. Urfa’daki İngiliz işgali, kısa süre sonra yerini Fransız işgaline bıraktı. Kahraman ecdadımız nice yokluklar içerisinde, Fransızlara karşı kadını, erkeği; yaşlısı, çocuğu ve aşiretleriyle millî birlik içerisinde savunma ve direnişlerini sürdürmüşlerdir. Şanlıurfalılar 11 Nisan 1920’de Ali Sait Bey komutasındaki Kuvayımilliye kuvvetleriyle birlikte Fransızlara karşı yiğitçe savaşarak Urfa’nın kurtuluşunu sağlamışlardır. Yiğit Urfalılar tüm dünyaya, Türk milletinin en zor şartlarda bile vatanını canı pahasına, bir an bile tereddüt etmeden müdafaa edeceğini göstermiştir. Urfa’nın işgalden kurtarılması, aynı zamanda, Millî Mücadele’ye büyük bir moral ve öz güven kazandırmıştır. Urfalıların Millî Mücadele’deki kahramanlığı şehrimize “şanlı” unvanını getirmiştir. Kurtuluştan sonra ilimizin isminin “Şanlıurfa” olarak tarihe geçmesinde emeği olan kurtuluş ve kuruluş kahramanlarını rahmet ve minnetle anıyorum. Şanlıurfa’ma düşman işgali sırasında kahramanca hizmet eden atalarımız gibi bugün Gazi Meclisimizde Türk milletine hizmet etmenin onur ve gururuyla kurtuluşumuzun 102’nci yıl dönümünü kutluyorum.

Ecdadımızdan ve tarihimizden aldığımız millî duruş ve manevi güçle, vatanımızı bölmeye, yok etmeye çalışanlara karşı aziz Türk milleti gereken dersi vermiştir. Bundan sonra da darbelerle, muhtıralarla ve bildirilerle milletimize ve ülkemize ihanet edenlere yüce Türk milleti gereken cevabı tereddütsüz vermeye devam edecektir. Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’nin de belirttiği gibi, konu vatandır, konu demokrasidir, konu millî iradedir; taviz veya gecikmenin bedeli, hiç kuşkusuz, ağır olacaktır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, Şanlıurfa’nın kahraman şehitlerini ve tüm Kurtuluş Savaşı şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum.

Ve “Kolumu salladım toplar oynadı/Kara taş içinde çete kaynadı/Yaşasın, Urfalılar teslim olmadı/Di yeri yeri kumandanlar yeri/Çetelerim gidiyor dönmüyor geri.” diyorum ve kıymetli hemşehrilerimi ve sizleri saygı, sevgiyle selamlıyorum. (MHP, AK PARTİ, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Roman vatandaşlarımızın durumu hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Cemal Bekle’ye aittir.

Buyurun Sayın Bekle. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- İzmir Milletvekili Cemal Bekle’nin, Roman vatandaşlarımızın durumuna ilişkin gündem dışı konuşması

CEMAL BEKLE (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz hafta 8 Nisan Dünya Romanlar Günü olarak kutlandı, bu vesileyle söz almış bulunuyorum.

1971 yılında Londra yakınlarında toplanan 1’inci Dünya Roman Kongresi onuruna alınan kararla 1990 yılından günümüze kadar 8 Nisan günü pek çok ülkede Dünya Romanlar Günü olarak kutlanmaktadır. Geçtiğimiz yıl Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla yayınlanan genelgeyle 8 Nisanın Türkiye’de de Dünya Romanlar Günü olarak kutlanmasına karar verilmiştir. Bu genelgeyle, Roman vatandaşlarımızın sorunlarının çözümüne hız verilmesi, her türlü ayrımcılık zemininin ortadan kaldırılmasına yönelik yapılan çalışmaların değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu vesileyle, bir kez daha Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a şahsım ve tüm Romanlar adına teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve bir şeyi hatırlatmak istiyorum: Romanların Cumhurbaşkanımıza olan sevgisi bu günden ibaret değildir, bizim muhabbetimiz dün Kotra’da, Kasımpaşa’da başlamış bir sevginin hikâyesidir. Sayın Cumhurbaşkanımız hiçbir zaman birileri gibi “Romanlardan nasıl oy alırız.” diye rakamsal hesapların peşinde olmamıştır; mahallelerimizde kapı kapı dolaşıp yüreğinde yüreğimizi hisseden lider olmuştur, gönül sofralarımıza oturmuştur. İşte, bu yüzden Romanlar, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın arkasında bugüne kadar dimdik durdu, bundan sonra da dimdik duracaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Nisanın kabulünün 1’inci yılında, devletimizin Romanlarla yan yana olduğunu göstermek için, Romanlar, 81 ilimizde, 936 ilçemizde valilerimiz ve kaymakamlarımızla iftar sofralarında buluştular; sıkıntılarını şehrin en üst idare amirlerine dile getirme fırsatı buldular.

Yerellik ilkesi gereğince yereldeki sorunların çözümlerine dair irade koyan İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu’ya da teşekkürlerimi iletiyorum. Bununla beraber, Gençlik ve Spor Bakanlığımız ile Roman gençlerimizi bir araya getirdik. Kültür Bakanlığımızla Romanlar Günü adına pek çok etkinlik gerçekleştirdik. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız ve Kalkınma Ajansı aracılığıyla Romanlar için muhtelif projeler gerçekleştirdik. Tarım Bakanlığımız aracılığıyla Roman kadınlarımızı tarım politikalarına dâhil ettik, Roman kadınları kendi işinin patronu olarak genç Roman kadınlarına eğitim verir hâle geldi. İki hafta önce, Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Jülide Hanım’la birlikte 20 ilden 100 Roman derneğinin katılımıyla yenilikçi politikalarımıza yön verecek bir toplantı gerçekleştirdik. Bizler, 2022 yılının, kadınlar, gençler ve çocuklar için gerçekleştireceğimiz yenilikçi politikalarımızın çarpıcı biçimde gözler önüne serileceği bir yıl olacağı inancındayız. Eğitimden sağlığa, barınmadan istihdama ve tarım politikalarına kadar Romanların sorunlarına etkin çözümler üretiyoruz. Bugüne kadar var olan ayrımcı ifadeleri ve çözüme ilişkin hukuki engelleri ortadan kaldırdık. Strateji belgesi, eylem raporu, SİROMA, SODAM ve ROMSİD gibi pek çok politikayı hayata geçirdik. Tüm bunları yaparken, Romanların toplumsal yaşama eşit olarak katılımının önündeki en büyük engelin toplumun ortak hafızasındaki ön yargılar ve bunun yol açtığı ayrımcılık olduğunun da farkındayız. Maalesef görüyoruz ki medya ve çeşitli yayın organlarında yer alan ayrımcı tutum bunu daha çok körüklemektedir. Bütün bu gerçekliği ve bu durumu bilerek buna yönelik politikalar hazırlıyor ve bunları tek tek hayata geçiriyoruz.

Bakınız, “AK PARTİ ne yaptı?” diyenlere: Roman dernekleriyle ilk toplandığımızda tüm başkanlarımızla ortak aldığımız karar şuydu: “Sorunların ortasında yer almanın sebebi karar mekanizmaları içerisinde yer almamamızdır.” Hamdolsun bugün, AK PARTİ’yle karar alma mekanizmalarının tam merkezindeyiz, söz sahibiyiz, irade sahibiyiz. Dün Romanlar için bu bir hayaldi; hamdolsun, AK PARTİ’yle bu da gerçek oldu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Biz sadece günübirlik politikalar değil, sürdürülebilir olan samimi icraatla sorunları çözüyoruz; sürdürülebilir, hak temelli politikalar üretiyoruz. Biz, birileri gibi yoksulluk ofisleri açarak insanlara yoksulluktan başka çareleri olmadığını anlatmadık; birileri gibi mahallemizde çürük elma ve portakal dağıtmayı sosyal politika olarak lanse etmedik; birileri gibi çocuklarla ilgili eylem raporları hazırlayıp çocuk işçiliğini öne çıkaracak ciddiyetsizlikte olmadık. Geçen hafta burada, muhalefetin yıkıcı politikalarla saldırmasını anlıyoruz çünkü yapılanlara karşı çaresizsiniz, çünkü kendi politikalarınızı anlatmaya gelince “Kuzuların Sessizliği”ni oynayan bir muhalefet algısı var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

CEMAL BEKLE (Devamla) – Avrupa Birliği tarafından uygulanan projeleri, toplumsal faydasını görmezden gelip, bizim devlet politikamız sanarak çaresizce saldırmanızın başka bir anlamı olabilir mi? Roman politikalarımızda eleştirilecek hiçbir şey bulamadığınız için, Avrupa Birliği tarafından denetlenen ve izlenen projelere saldırmanızın başka bir anlamı olabilir mi?

Bakın, ROMSİD yüzde 100 AB finansmanıyla gerçekleştirilen bir projedir ve bizim AK PARTİ olarak Romanlar adına yaptığımız yüzlerce projeden sadece bir tanesidir arkadaşlar. Geçen hafta verdiğiniz önergenin gerekçesinde aynen şu ifadeyi kullanıyorsunuz: “Bu soğukta onları böylesine çaresizce bırakmak vicdani mi?” Peki, sorarım size: Yazın ortasında getirdiğiniz Romanları kışın ortasında çadırdan atıp çadır mühürlemek vicdani mi? Anayasa’nın hangi ilkesinde var? AB ilerleme raporlarına bunu sokmak ne kadar insani? Sayılacak çok şey var ancak bir şeyi daha hatırlatmakta fayda görüyorum: Biz her zaman özgür birey, güçlü toplum algısıyla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bekle.

CEMAL BEKLE (Devamla) – Sayın Başkanım, son kez…

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

CEMAL BEKLE (Devamla) – Biz toplantılarla da yetinmedik arkadaşlar, mahallelerimizdeydik; Kadriye ablanın derdiyle dertlendik; Mehmet ağabeyimizin sağlığıyla ilgilendik, hâlini hatırını sormayı ihmal etmedik; Emrah kardeşimizin çatısının akıp akmadığını düşündük; Nebahat ablamızın çocuklarının eğitimine devam edip etmediğini… Gençlerimizin sorunlarını da onlarla birlikte konuşuyor, çözüm yollarını birlikte arıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Bekle, tamamlayalım lütfen.

CEMAL BEKLE (Devamla) – Sayın Başkanım, Romanlar adına bir mesaj vermemiz gerekiyor. Çok özür diliyorum.

BAŞKAN – Tamam, söyleyin, tutanaklara geçsin.

Buyurun.

CEMAL BEKLE (Devamla) – Gerekli tüm çalışmaları bakanlıklarımızla gerçekçi sosyal politikalar olarak gerçekleştirdik. Bugün hâlâ oturup “Romanlar daha iyi bir hayat hak ediyor.” diyenlere inat Romanlar şunu söylüyor: Romanlar daha iyi bir hayatı değil, hak ettikleri eşit bir hayatı istiyorlar.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gündem dışı üçüncü söz, vakıf yükseköğretim kurumları ve öğretim elemanlarının özlük haklarıyla ilgili söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Sibel Özdemir'e aittir.

Buyurun Sayın Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, vakıf yükseköğretim kurumları ve öğretim elemanlarının özlük haklarına ilişkin gündem dışı konuşması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, öncelikle iyi bir çalışma haftası diliyorum.

Evet, vakıf yükseköğretim kurumları ve öğretim elemanlarının özlük hakları konusunda ben de gündem dışı söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, ülkemizde 74 vakıf üniversitesi bulunmakta, toplam öğrenci sayıları da 503 bin; öğretim elemanları ise neredeyse, değerli milletvekilleri, yaklaşık 30 bindir. Bu tablo, vakıf üniversitelerinin yükseköğretim sistemimiz içinde önemli bir konuma ve büyüklüğe geldiğini de ortaya koymaktadır ancak bu büyüklüğe rağmen çok az sayıdaki vakıf üniversitesi gerçek anlamda kurumsallaşmasını tamamlayıp nitelikli eğitim verirken, öğretim elemanlarının çalışma ve özlük hakları koşullarını iyileştirirken çoğu üniversitenin maalesef öncelikleri bu olmamıştır. Kimi vakıf üniversitelerinin yetersiz fiziki ve akademik altyapıları, şeffaf olmayan sermaye ve mali yapıları, ilişkili oldukları sermaye lobileri, statüleri, yönetim yapıları, özerklikleri ama değerli milletvekilleri, en önemlisi, nitelikli eğitim başta olmak üzere çok temel sorunları bulunmaktadır bu üniversitelerin. Yasal mevzuata baktığımız zaman vakıf yükseköğretim kurumları kamu tüzel kişiliğine sahipler, bu statü ve ayrıcalıklarıyla kamuya ait taşınmazlardan, vergi muafiyetleri başta olmak üzere birçok kamu kaynağından ve avantajlarından yararlanmaktalar. Yine, Anayasa’mıza göre, Yükseköğretim Kanunu’na göre kesinlikle bu kurumlar kâr amacı güdemezler fakat uygulamaya baktığımızda çoğu vakıf üniversitesinin bu amacın ve maalesef Anayasa’nın dışına çıkarak âdeta vergisiz ticari faaliyet yapan kuruluş görünümünde olduğu dikkat çekmektedir. Bu durum YÖK'ün raporlarına da yansımakta ama ne bir denetim ne de bunun sonucunda bir yaptırım uygulanmaktadır bu kurumlara.

Bakın, raporlarda dikkat çeken, bu üniversitelerde ciddi düzeyde reklam ve tanıtım harcamaları yapıldığı, eğitim öğretim süreçlerine yönelik yatırımların yetersiz kaldığı, kütüphane alanı, öğrenci başına düşen kitap, yayın sayısının, yine AR-GE bütçesinin çok düşük olduğu ama öğretim görevlilerine yasal sınırın altında ücret ödedikleri gibi durumlar ortaya çıkmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bazı vakıf üniversitelerinde özellikle birer bilim insanı olarak yetişmesi gereken araştırma görevlileri, doktor öğretim üyeleri başta olmak üzere akademisyenler çok ciddi sorunlar ve mağduriyetler yaşamaktadır. Üniversite ortamıyla bağdaşmayan ağır çalışma koşulları, ders yükleri, iş tanımlarının belirsiz olması ve iş tanımları dışında işler yapmaları, alanları dışında derslere girmek zorunda bırakılmaları, güvencesiz çalışma koşulları, mobbinge maruz kalmaları yanında yasal düzenlemeye rağmen hak ettikleri ücretleri alamamaktadırlar. Bu nedenle de gerekli akademik çalışma ya da araştırma yapma imkânları tanınmamaktadır. İşte, son dönemde sizlerin de bildiği üzere, kamuoyuna yansıyan Nişantaşı Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi, Maltepe Üniversitesi bunların başında gelmektedir. Bakın, biz burada, Mecliste bir kanun maddesi çıkardık ve dedik ki: “Vakıf üniversitelerindeki öğretim elemanlarına devlet üniversitelerinde ödenen ücret, özlük haklarından daha az ücret verilemez.” Ancak bu üniversiteler bunların gereğini yapmamaktadır.

Değerli milletvekilleri, son zamanlarda kamuoyuna da yansıyan Nişantaşı Üniversitesinde araştırma görevlileri, doktor öğretim üyeleri, yasal haklarını almak, bunların ve ücretlerinin düzeltilmesi için üniversite yönetimine dilekçe veriyorlar ama bunun üzerine üniversite yönetimi 40’a yakın araştırma görevlisini, doktor öğretim üyesini kod 22, kod 29’u gerekçe göstererek tazminatsız olarak işten çıkarıyor. Hocaların kampüse girmeleri yasaklanıyor, ofislerinden kişisel eşyalarını almalarına dahi izin verilmiyor ve gerçekten bir üniversiteye yakışmayan hocaları itibarsızlaştırma süreciyle karşı karşıya kalıyor öğretim üyeleri. Baktığımız zaman Nişantaşı Üniversitesi veya diğer vakıf üniversitelerine ne tür sorunlar var? Az evvel söylediğim gibi, gerçekten bir iş tanımı yok ve ağır bir ders yükü var; çalışma koşulları gerçekten üniversite ortamına yakışmayacak şekilde, alanları olmayan derslere girmeye zorlanıyorlar; maalesef yemek, servis gibi sosyal hakları yok ama en önemlisi, yasal hakları olan ücretin altında ücretle çalıştırılıyorlar.

Bakın, Nişantaşı Üniversitesinde bir grup akademisyenle bir araya geldim. Pandemi döneminde üniversite yönetimi hocaları kısa çalışma statüsünde gösteriyor ama tam zamanlı çalıştırıp devletten vergi kaçırıyor. Şimdi, Maliye, YÖK nerede? Neden bu üniversitelere bir yaptırım uygulanmıyor? Brüt ve net ücretleriyle oynayıp hocaların maaşlarından kesintiler yapılıyor. Bu üniversitelerde çok hızlı bir akademisyen sirkülasyonu var, bir taraftan hocaları hukuksuzca işten çıkartırken bir taraftan da yeni akademik personel ilanları veriyorlar. Paravan şirketler kuruluyor bu üniversitelerde ve bu üniversitelerde ciddi vergi kaçırma iddiaları olduğu söyleniyor. Sorunlu istihdam politikaları, mütevelli heyetlerinin yapısı, oluşumu… Ama en önemlisi bu üniversitelerin arkalarında hangi güçler var? Değerli milletvekilleri, YÖK ve Meclis olarak bizler bu sürece engel olamazsak Nişantaşı Üniversitesinde yaşanan bu süreç maalesef emsal teşkil edecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) – İzninizle Sayın Başkanım. Teşekkür ederim.

Akademisyenlerin çalışma ve özlük hakları gibi ciddi sorunlarını ben bir tarafa bırakıyorum, gerçekten asli görevi olan bu üniversitelerin bilim üretmesi, nitelikli eğitim konusunda ciddi bir uzaklaşma olacak ve diğer vakıf üniversitelerini de etkileyecekler.

Şimdi, Millî Eğitim Komisyonuna bu üniversitelerle ilgili düzenlemeler geliyor değerli milletvekilleri. Geçen hafta da söyledim, sadece bu kurumlarda bu kadar sorun varken biz sadece bu üniversitelerin isimlerini değiştirmekle uğraşıyoruz; bunu tekrar dikkatlerinize sunuyorum. Ve gerçekten, bu sorunlu yapılara ciddi şekilde bir kanuni düzenlemeyle engel olmamız gerekiyor, ciddi bir çalışma yapmamız gerekiyor. Aksi hâlde, gerçekten, eğitim sistemi içerisinde büyük bir orana gelen bu vakıf üniversitelerinde ciddi bir nitelikli eğitim sorunu yaşanacak. Ama buradan ben YÖK’e çağrıda bulunmak istiyorum sizler aracılığıyla.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) – Nişantaşı Üniversitesinde işlerinden çıkartılan araştırma görevlileri ve doktor öğretim üyelerinin bir an evvel işlerine geri dönmesi noktasında YÖK’ün bir tutum alması gerekiyor.

Teşekkür ediyorum sabrınız için. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Biz teşekkür ediyoruz Sayın Özdemir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Çelebi…

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, 14-20 Nisan Şehitler Haftası’na ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

14-20 Nisan Şehitler Haftası’ndayız. Şehit aileleri, gazilerimiz için acil yapılması gerekli düzenlemeler şunlardır:

1) Şehit ailelerine kredi değil, TOKİ’den hibe ev verilmelidir.

2) Şehit aileleri arasındaki maaş, tazminat farklılıkları giderilmelidir.

3) Anne ve babaya şehit olan evlatları için -evlatları evli dahi olsa- sabit en az asgari ücret verilmelidir.

4) Şehit aileleri ve gazilerimiz sağlık kurumlarından hiçbir katkı payı alınmadan ve sınırlama olmadan yararlanmalıdır.

5) Malul sayılmayan gazilerimizin sorunu, gazilik beratı ve onuru verilip şeref aylığı bağlanarak çözülmelidir.

6) Muharip gazilerimize faizsiz konut kredisi verilmeli, şeref aylıkları ayrımsız hepsine tam yatmalıdır diyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Barut…

2.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, yaşanan ekonomik krizin inşaat sektörüne etkisine ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkemizde yaşanan ekonomik krizin herkese ve tüm sektörlere yansıyan olumsuz etkisi can yakıyor. Bunlardan biri de “ekonominin lokomotifi” denilen inşaat sektöründe görülüyor. TÜİK’in İnşaat Maliyet Endeksi Şubat 2022 Raporu’na göre inşaat maliyetleri geçen yıla göre yüzde 90,27 arttı, inşaat malzemeleri Şubat 2022’de geçen yıla göre yüzde 113,27 arttı, İşçilik Endeksi ise yıllık yüzde 41,38’e yükseldi. Sektörde hissedilen maliyet artışları ise çok daha fazla. Çimentonun torbası Ağustos 2020’de 12 lirayken yüzde 516’lık artışla 62 lira oldu. Betonun metreküpü 180 liradan yüzde 478 artışla 861 liraya çıktı. Demirden tuğlaya tüm maliyetler arttı. Kentleşme politikalarının değiştirilmesini, sorunlara çare bulunmasını isteyen sektör temsilcilerini duyun.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

3.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Adana’nın Kozan ilçesinde yaşanan kazada şehit olan askerlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine ve ramazanışerifi tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Geçtiğimiz cumartesi günü Adana'nın Kozan ilçesinde yaşanan elim kazada şehit düşen Düziçili kahraman hemşerimiz Jandarma Uzman Çavuş Yusuf Avan'a ve Jandarma Astsubay Çavuş Burak Şahin'e Allah'tan rahmet, ailelerine sabır, yaralanan askerlerimize de acil şifalar diliyorum. Bugün aynı ülkede, aynı coğrafyada kardeşçe yaşayabiliyorsak bunu bastığımız toprağın altında yatan binlerce kefensiz şehidimizin ve gazilerimizin gösterdiği şanlı mücadelelere borçluyuz. Vatan ve bayrak için bir an dahi tereddüt etmeden canlarını ortaya koyan aziz şehitlerimize olan borcumuzu ödemenin en güzel yolunun özellikle de ülkemizi Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın güçlü liderliğinde 2023 hedeflerine ulaştırmak, gençlerimize 2053 vizyonunu miras bırakmak olduğuna inanıyoruz. Bu duygularla ramazanışerifinizi tekrar tebrik ediyor, aziz şehitlerimizi rahmetle yâd ediyor, gazilerimize minnet ve şükranlarımı sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaşıkçı…

4.- Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı’nın, Hatay’ın kara yolu sorununa ilişkin açıklaması

LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) – Hatay, gelişen ekonomisi ve artan nüfusuyla bölgede günden güne önemini arttırmaktadır. Bu büyümeye paralel olarak Hatay'daki kara yolları ağında da yeni ihtiyaçlar gündeme gelmektedir. Özellikle Erzin-Antakya arasındaki kara yolu üzerinde trafiği sıkıntıya sokan yerlere köprülü kavşak yapılmalıdır; bu manada, kara yolunun Payas ilçe merkezinden geçen kısmına, İskenderun-Antakya ilçeleri arasındaki Topboğazı, Serinyol ve Karaali kavşaklarına, yine, Antakya Çevre Yolu üzerindeki Ekinci Kavşağı’na ve son olarak da Antakya-Samandağ ilçeleri arasındaki Tomruksuyu Kavşağı’na köprülü kavşak yapılması gerekmektedir. Yine, Hatay için son derece önemli olan Toprakkale-İskenderun Çevre Yolu’nun bakım çalışmalarının da bir an önce başlatılarak tamamlanması gerekmektedir.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

5.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, büyük ve güçlü Türkiye’yi inşa etmek için çok çalışacaklarına ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün, Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada itibarı yüksek, sözü dinlenen, müdahale ettiğinde netice alabilen bir konumda bulunmasını, demokrasi ve kalkınma programlarımızı, savunma sanayimizi güçlendirmiş olmamıza borçluyuz. Milletimize sözümüz var. Elbette hâlâ yapacak çok işimiz, tamamlamamamız gereken birçok projemiz var. Türkiye olarak, kritik aşamayı geride bıraktığımıza aziz milletimiz emin olsun. Tüm engellemelere rağmen, Türkiye’nin bu tarihî fırsatı kaçırmasına izin vermeyeceğiz. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde büyük ve güçlü Türkiye’yi inşa etmek için hep birlikte çok çalışacağız, çok mücadele edeceğiz ve Türkiye’yi dünyanın en büyük ekonomilerinden biri yapma kararımızdan asla geri adım atmayacağız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ok…

6.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, sığınmacıların ülke güvenliği için yaratacağı sorunlara ilişkin açıklaması

İSMAİL OK (Balıkesir) – Her gün yüzlerce sığınmacı planlı ve örgütlü bir şekilde kaçak olarak sınırlarımızdan giriş yapmaktadır. Oysaki sınır güvenliğini sağlamak ülkeyi yönetenlerin en önemli görevlerinden biridir. Muhalefet partilerinin sığınmacıların Türkiye’de kalmaları yönünde fikir değiştirmesiyse Türkiye’ye karşı oynanan tehlikeli oyunların en büyük göstergelerindendir. AB ve ABD’yle anlaşarak Türkiye’yi plansız programsız bir şekilde milyonlarca sığınmacıya açmak, hem millî güvenliğimiz hem de sosyal, kültürel ve ekonomik bakımdan çok büyük sorunlara yol açacaktır. Daha ne kadar “Suriyeli, Afgan sığınmacı” adı altında ülkeye milyonlarca insan kabul edilecektir? Sınır güvenliğimiz nerede? İktidar ve muhalefet partileri ABD'ye ve AB'ye hangi sözleri verdi? Bunları çıkıp kamuoyunun önünde açıklayınız. Bu ülkeye bundan daha büyük kötülük yapılamaz. Niyetiniz her neyse yanlış yoldan derhâl geri dönerek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

7.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 8 Nisan Romanlar Günü’ne ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Geçtiğimiz yıl Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla yayımlanan genelgeyle 8 Nisanın Türkiye'de de Dünya Romanlar Günü olarak kutlanmasına karar verildi. Bu genelgeyle Roman vatandaşların sorunlarının çözümüne hız verilmesine, her türlü ayrımcılık zemininin ortadan kaldırılmasına yönelik yapılan çalışmaların değerlendirilmesi amaçlandı.

8 Nisanın kabulünün 1’inci yılında devletimizin Romanlarla yan yana olduğunu göstermek için Romanlar 81 ilimiz, 936 ilçemizde, valilerimiz ve kaymakamlarımızla iftar sofralarında buluşarak sıkıntılarını şehrinin en üst idare amirine dile getirme fırsatı yakaladı.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız ile kalkınma ajansları aracılığıyla Romanlar için muhtelif projeler gerçekleştirmekteyiz. Kültür Bakanlığımız Romanlar Günü adına pek çok etkinlik gerçekleştiriyor. Gençlik ve Spor Bakanlığımızla Roman gençlerimizi bir araya getiriyoruz.

Bu vesileyle Romanlar Günü'nü kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Başevirgen…

8.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen’in, Akhisar-Gördes Yolu’nun tamamlanmamasına ilişkin açıklaması

BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Manisa'da yapımına 2015 yılında başlanan ve üç yılda bitirilmesi planlanan Akhisar-Gördes Yolu’nun yapımı bir türlü tamamlanmadı. Yolun yapım işini üstlenen firmanın iflas ettiği gerekçesiyle 2021 yılının Nisan ayı içerisinde yol yapım işi, Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü tarafından yeniden yapıldı. Yeni ihalenin üstünden yaklaşık bir yıl geçmesine rağmen yüklenici firma tarafından işe başlanmadı.

Gördes-Akhisar arasında hemen hemen her gün yaşanan trafik kazalarıyla sayısını bilmediğimiz canlarımızı maalesef yitirdik. Vatandaşların “ölüm yolu” adını verdikleri bu yolda son bir yılda 5 kaza meydana geldi. Geçen haftalarda 1 asit tankeri, bir hafta önce de 1 tır ve 1 yem kamyonu devrildi. Vatandaşlar her gün yeni bir kaza daha olacağı korkusuyla yaşamaktan bıktı. Daha fazla can ve mal kaybı yaşanmaması için bir an önce, yol konusunda karayollarının, denetimler konusunda da ilgili kurumların harekete geçmesini istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Çakır…

9.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, 7-13 Nisan Dünya Sağlık Haftası’na ilişkin açıklaması

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) – Sayın Başkan, 7-13 Nisan Dünya Sağlık Haftası olarak kutlanmaktadır. Koca Sultan Kanuni asırlar öncesinden “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.” derken sağlığı, sağlıklı olmanın kıymetini vurguluyordu. Sağlıklı hayat tarzının benimsendiği ve herkesin sağlık hakkına kolayca eriştiği Türkiye vizyonunu gerçekleştirme hedefi, insan merkezli yaklaşımla birey ve toplum sağlığını en üst düzeyde korumak, sağlık sorunlarına zamanında, uygun ve etkili çözümleri sunmak misyonu, insan ve sağlık veya sağlıklı yaşayan insan denklemini hayata geçirmede Bakanlığın önümüzdeki süreçte daha yoğun bir çalışma temposunu ve gayretini ortaya koymaya mecbur olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Özellikle dünya insanlığının içinden geçtiği salgın hastalık sürecinde, ülkece ortaya konan performansın takdir edilmesini ve tüm sağlık çalışanlarına şükran borcumuz olduğunu ifade etmek önemlidir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Sümer…

10.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, emeklilerin bayram ikramiyelerinin asgari ücret tutarında olması gerektiğine ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bugün yapılacak kabine toplantısında emeklilerin bayram ikramiyesinde yapılacak artışın açıklanması bekleniyor. Saray iktidarı çevrelerinden yapılan açıklamalarda 1.100 lira olan ikramiye tutarının 1.500 liraya yükseleceği belirtiliyor. Geçim sıkıntısı çeken emeklilerin yaşanan enflasyon artışı neticesinde aldıkları maaş zammı buharlaşmış durumdadır; maaşlarına ek zam beklentileri olmasına karşın bu zam yapılmadı. Aldığı emekli maaşı doğrultusunda alabildiği ürünler her geçen gün azalan ve ekonomik krizden en çok etkilenen emekli vatandaşlara bayramlarda verilen bayram ikramiyesi tutarının asgari ücrete denk gelen 4.253 TL’ye çıkarılması gerekmektedir. Ramazanı vatandaşa zehir eden saray iktidarı en azından bayramda milletini düşünmelidir.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz...

11.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, üreticilere yönelik desteklerin sürdürülmesi ve Mersin’in tarımsal potansiyelinin değerlendirilmesine ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Türkiye’miz ve göz bebeğimiz Mersin’imiz bulunduğu coğrafi konum itibarıyla çeşitli iklim değişikliklerinin görülmesi sebebiyle birçok tarımsal faaliyetin yapıldığı bir konumdadır. Bu kapsamda, atıl durumdaki hazine arazilerinin üreticilerimize tahsisi, üreticilerimize yönelik desteklerin sürdürülmesi, zirai don olaylarına yönelik tedbir alınıp tarımsal sigortanın kapsamının genişletilmesi yerinde olacaktır. Bununla birlikte, Mersinli üreticilerimizin üretimden ticarete, ihracattan pazar payına taleplerinin karşılanması ülkemiz adına olumlu olacaktır. Tarsus’tan Anamur’a, Çamlıyayla’dan Aydıncık ve Bozyazı’ya, Erdemli’den Gülnar’a, Silifke’den Mut’a Mersin’imizin tarımsal potansiyelinin değerlendirilmesi sadece gelecek yıllar için değil, gelecek yüzyıllar için oldukça önemlidir.

BAŞKAN – Sayın Öztunç…

12.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesinin otobüs alımındaki kandırmacasına ilişkin açıklaması

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, geçtiğimiz günlerde Kahramanmaraş’ta Kemal Sunal filmlerine taş çıkartacak bir olay yaşandı. Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi, gıcır gıcır 10 tane otobüsü yan yana dizmiş ve “Bunları yeni aldım. Bunlar hayırlı olsun.” diyor. Sayın Mahir Ünal başta olmak üzere bütün milletvekili arkadaşlarımız da kurdeleyi hep beraber kestiler. Sonra bir ortaya çıktı ki 10 otobüsün 5’i eski; Belediye Başkanı, mavi otobüsleri almış, kırmızıya boyamış “yeni” diye milleti kandırmış; sadece milleti değil, Mahir Bey'i, milletvekili arkadaşları, herkesi kandırmış.

“Yaparsa AK PARTİ yapar.” diyorlardı ya, böyle bir kandırmacayı yaparsa gerçekten AK PARTİ yaparmış Sayın Başkan.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Girgin…

13.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, demokratik taleplerini dile getiren öğrencilerin yaşadıkları sıkıntılara ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yağmur gibi sürekli gelen zamlarla artan gıda fiyatları, artan kiralar ve yetersiz yurtlar nedeniyle yaptıkları “Yurtsuzuz, barınamıyoruz, geçinemiyoruz.” eylemlerine katılan çok sayıda üniversite öğrencisinin bursu kesildi, haklarında soruşturma başlatıldı. Demokratik taleplerini dile getiren öğrenciler burslarının kesilmesiyle susturulmak isteniyor. Bu eylemler suç değil ve meşru; asıl sorun, öğrencilerimizin insanca barınabileceği sosyal devlete yakışır bir yurt sistemini kuramamak.

Bursu kesilen öğrenciler “Bizim için 800 lira büyük bir para, buna ihtiyacımız var.” diyor. Bursları, öğrencilere karşı sopa olarak kullanmaya son verin. Kalacak bir yurt bulamadığı için, geçim derdi yaşadığı için seslerini yükselten üniversite öğrencilerinin kesilen bursları ve kredileri iade edilsin, bütün öğrencilerimizin kredileri ve bursları insanca yaşayacak bir seviyeye çıkartılsın.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaçmaz…

14.- Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın, Cizre’deki HDP ilçe binasına yapılan polis baskınına ilişkin açıklaması

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Şu görüntüler, dün, dört ay içerisinde ikinci defa baskına uğrayan Cizre ilçe binamıza ait.

Buradan AKP iktidarına net bir şekilde söylüyorum: Bizleri siyasi bir rakip olarak görmüyorsunuz ama artık kolluk marifetiyle, kolluk gücüyle ilçe binalarımıza ve parti yöneticilerimize saldırmaktan vazgeçin.

Dört ay içerisinde bütün kapıları 2 defa kırılarak, pencereleri kırılarak ve hatta içerideki bütün kitaplar, dolaplar dağıtılarak Cizre ilçe binamız baskına maruz kaldı ve yine, ilçe yöneticilerimiz dört ay içerisinde ikinci defa göz altına alındı. Buradan iktidara soruyorum, bu, sürekli bize saldırttığınız kolluk güçleri, kendi pisliklerini duvarlara, kapılara sürecek kadar pervasızlaşmış bazı personeller, sizin talimatınızla mı bunu yapıyor? Siz bunu yaparak Kürt halkının, Cizre halkının bu iradesine sahip çıkmasına…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İlhan…

15.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir parti devleti olmadığına ilişkin açıklaması

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Kamu idarelerinde bulunan üst yöneticilerin, devletin diline, üslubuna yakışır şekilde bir sorumluluğa sahip olmaları, uygulama ve icraatlarda bu hususa çok dikkat etmeleri büyük önem arz etmektedir.

DSİ Genel Müdürü, Kırşehir ve diğer illerle ilgili kendi “web” sitesindeki haberlerinde bir siyasi partinin propagandasına benzer bir üslup kullanmakta ve ısrarla, yapılan faaliyetler on dokuz yılla sınırlandırılarak algı oluşturmaya çalışılmaktadır. Kırşehirli hemşehrilerimiz, kendilerinin uzun uzadıya devasa diye söz ettiği yatırımların devasa olmadığını da bilmektedirler. DSİ, öncelikle, Kırşehir sınırları içinde yer alan Hirfanlı Barajı’ndan neden büyük bir projeyle Konya’ya sulamada öncelik verildiğini yıllardır kuraklıkla mücadele eden Kırşehirli hemşehrilerimize izah etsin.

Son olarak şunu söylemek isterim, herkes iyi bilsin ki Türkiye Cumhuriyeti bir parti devleti değildir; o sebeple, üst düzey kamu görevlileri bu realiteye uygun davranmak zorundadır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

16.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, TÜİK’in açıklamış olduğu enflasyon rakamına ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Açıklanan TÜİK korumalı enflasyon ve işsizlik oranları “Kral çıplak!” diyenlerin haklılığının ispatıdır. Ne kadar saklamaya çalışsanız da gerçekler gizlenemeyecek kadar net. Yalan iktidarını ne kur koruması ne TÜİK koruması ne de yandaş medya kurtaramayacak. Vatandaş temel ihtiyaçlarını bile karşılayamıyor, her yer zam, her yer zulüm. Yalan dolanla, algı yönetimiyle gerçekler artık gizlenemiyor. Vatandaş pazara, bakkala gittiğinde acı gerçeği görüyor, yaşıyor. Biz yine “İki göz boyamayla seçim alırız.” diye hesap yapıyorsanız artık o iş bitti, yolcusunuz. Yüzde 61 olarak açıkladığınız enflasyon oranına siz bile inanmıyorsunuz. Yine de rekor olan bu oranlar Millet İttifakı’nın karşısında bir iflas ortaklığının olduğunu gösteriyor, Cumhur İttifakı artık iflas ittifakıdır. Tarımda, eğitimde, sağlıkta, ekonomide iflas; dış politikada dön baba dönelim ittifakı. Bu iflas ortaklığının saltanat düzenini ilk seçimde bitireceğiz.

BAŞKAN – Sayın Şevkin.

17.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, EYT’liler ve öğrenim kredisi alan öğrencilere ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Emeklilikte yaşa takılan 7 milyonun durumu hâlen netlik kazanmadı. Hükûmet pek çok kez bu konuda çalışmalar yapıldığını belirtse de kuzuların sessizliği modunu koruyor. EYT’li iş bulamıyor, evine ekmek götüremiyor; işveren “Yaşlısın.” diyor, işe almıyor; Hükûmet “Gençsin.” diyor emekli etmiyor. Yeter artık, işsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığı olabildiğince artmışken SGK’nin hâlihazırda tüm imkânları da oluşmuşken milyonlarca EYT’linin hakkı derhâl teslim edilmelidir.

Ayrıca, Kredi Yurtlar Kurumundan öğrenim kredisi alan ve borçlarını ödeyemeyen üniversite öğrenci sayısı da 6 milyona ulaştı, icralık olanların sayısı 500 bin. Üniversite öğrencilerinin ve mezunlarının yıllarca süren borç ödemeleri ve icra kâbusu son bulmalı, öğrencilerin borçları silinmelidir; sosyal devlet olma ilkesi bunu gerektirir.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Arkaz…

18.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, 12-18 Nisan Kalp Sağlığı Haftası’na ilişkin açıklaması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kalp ve damar hastalıkları hakkında toplumu bilgilendirmek, kalp sağlığı konusunda farkındalık oluşturmak ve vatandaşlara sağlıklı yaşam alışkanlıkları kazandırmak amacıyla 12-18 Nisan Kalp Sağlığı Haftası olarak kutlanmaktadır. Kalp ve damar hastalıkları dünyada en önde gelen ölüm nedenidir. Kalp ve damar hastalıklarına bağlı kayıplar tüm ölümlerin yaklaşık yüzde 30’unu oluşturmaktadır, ülkemizde ise bu oran yüzde 40’a ulaşmaktadır. Her yıl 300 bin vatandaşımız kalp krizi geçirmekte, yaklaşık 125 bini ise hayatını kaybetmektedir.

Kalp sağlığımızı korumak için düzenli doktor kontrolü yaptırmalı, sağlıklı ve dengeli beslenmeli, günlük egzersiz yapılmalı, sigaradan kesinlikle uzak durulmalıdır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ceylan…

19.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, yük ve yolcu taşımacılığı yapan işletmelerin yaşadıkları ekonomik sıkıntılara ilişkin açıklaması

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, Anayasa’mızın 23’üncü maddesiyle seyahat özgürlüğü anayasal güvenceye alınmıştır. Haziran ayında motorin ortalama 7,43 TL iken bugün itibarıyla 20,34’ten satılıyor, yüzde 173 artmış. Otoyol ve köprü geçiş ücretleri fahiş bir şekilde arttı. Şehirler arası otobüs terminallerinde sefer ve yolcu sayıları zorunlu olarak seyahat etmek durumunda olan vatandaşlarımız dışında neredeyse yok denecek seviyeye inmiştir. Sürece seyirci kalmanız durumunda birçok firma iflas edecek. İktidara sesleniyorum: Bu işletmelere nefes olmak, mazotta ve biletlerdeki KDV’yi düşürmek için neyi bekliyorsunuz? Köprü ve otoyol geçişleri için bir indirim yapmayı düşünüyor musunuz? Yük ve yolcu taşımacılığı yapan işletme sahipleri, kendi araçlarıyla çalışan şoför esnafı perişan durumda; bu insanların çığlığını ne zaman duyacaksınız?

BAŞKAN – Sayın Kayan…

20.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın, Kırklareli’de yaşanan sığınmacı sorununa ilişkin açıklaması

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Kırklareli’nin Kofçaz ilçesi Bulgaristan sınırında. Karaabalar, Ahmetler, Ahlatlı, Tatlıpınar, Malkoçlar, Çağlayık köyleri sınıra 100 kilometreden daha yakın. 16 köyün 15’i Kofçaz ile Bulgaristan arasında. Suriyeli sığınmacılar her gün gece yarısından sonra kamyonlarla getirilip bu köylerin yakınlarına bırakılıyorlar. Köylere gelip camları, kapıları çalıp ekmek, telefon vesaire istiyorlar; gece gündüz fark etmiyor. Tarlalarda çalışan insanlara gidip orada yine aynı şekilde isteklerini sıralıyorlar, halk tedirgin. Bulgaristan sınırını geçenler Bulgarlar tarafından darbedilip tekrar Türkiye’ye gönderiliyorlar. Onların kollarını, bacaklarını da kırıyorlar bir de onların tedavisiyle uğraşıyoruz. Jandarma her gün köylere gelip bu bölgelerden kamyonlar dolusu sığınmacıyı toplayıp tekrar Kırklareli’ne gönderiyor, orada tedavileri vesaire yapılıyor. Şimdi, bu bölgede insanlarımız oldukça tedirgin ve cinayete sebep olacak olaylardan korkuyorlar, endişeliler, Hükûmetten mutlaka ama mutlaka samimi çözüm bekliyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Filiz…

21.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, fiyat artışlarına ve ülkede yaşanan değerler erozyonuna ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

TÜİK verilerine göre yıllık enflasyon mart ayında yüzde 61,1’e yükseldi. Türkiye, enerji enflasyonunda yüzde 214,87 artışla Avrupa şampiyonu oldu. Sanayiciler bu fiyatlarla üretim yapamayacaklarını, maliyetlerinin artacağını, böyle giderse sanayi tesislerinin duracağını söylüyorlar. Yalnızca sanayiciler değil, toplumun tüm kesimleri bu fiyat artışlarıyla perişanlık yaşıyor. Savaşta olan Rusya’da enflasyon yıllık yüzde 9,2; ekonomik krizde olan Arjantin’de yüzde 52,3; bizi kıskanan Almanya’da ise yüzde 7,3. Nereden bakarsak bakalım, enflasyonda dünyadan koptuk.

Enflasyona ilave olarak ülkemizde bir de değerler erozyonu var. Ramazan ayında bile vatandaşlar Halk Ekmek kuyruğunda beklemeye mahkûm edilip her şey ateş pahasıyken üç beş maaş alanlar değerler erozyonunun en tipik örneğidir diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

22.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, icra ve iflas dairelerine gelen dosya sayısındaki artışa ilişkin açıklaması

İRFAN KAPLAN (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ulusal Yargı Ağı UYAP üzerinden alınan verilere göre bu yıl 1 Ocak-25 Mart günleri arasında icra ve iflas dairelerine toplam 2 milyon 508 bin yeni dosya geldi. Yeni gelen dosya sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 32,2 oranında artmıştır. İcra dairelerinde bulunan dosya sayısı son bir yılda 1 milyon 328 bin adet artarak 23 milyon 590 bine çıktı. Ülkenin artık nefes alması imkânsızlaşırken artan bu icra ve iflaslarla depresyonun artmasına şaşırmayacağız. Hâl böyleyken saray yabancı ülkelere yardım yapıyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN — Sayın milletvekilleri, şimdi Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İlk söz, İYİ Parti Grup Başkan Vekili Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu'na aittir.

Buyurun Sayın Dervişoğlu.

23.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Mareşal Fevzi Çakmak’ın vefatının 72’nci yıl dönümüne, Profesör Doktor Zekeriya Beyaz’ın vefatına, Cemal Kaşıkçı davasına, Cumhurbaşkanının söylem ve eylemlerinin birbiriyle çelişmesinin Türkiye’nin itibarını zedelediğine, İYİ Parti iktidarında yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının sağlanacağına ve emeklilere asgari ücretin altında aylık verilmemesi gerektiğine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, başarılı bir çalışma haftası temenni ediyorum

Bugün, 10 Nisan. 10 Nisan 1950 tarihinde hayatını kaybeden, Kurtuluş Savaşı'mızın büyük kahramanı, cumhuriyetimizin banisi Mustafa Kemal Atatürk'ün silah arkadaşı ve devlet hayatında omuz omuza verdiği, dönemin Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak'ın vefatının 72'nci yıl dönümü. Kendisini saygı, minnet ve rahmetle anıyorum; mekânı cennet, ruhu şad, kabri nur olsun.

Yine, samimi ve renkli kişiliğiyle tanıdığımız Profesör Doktor Zekeriya Beyaz'ın vefat haberini az önce üzüntüyle öğrendim. Merhum Zekeriya Beyaz'a Allah'tan rahmet, kederli ailesine ve sevenlerine başsağlığı temennilerimi iletiyorum.

Sayın milletvekilleri, Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğuna 2 Ekim 2018'de girdikten sonra bir daha kendisinden haber alınamayan ve daha sonra öldürüldüğü ortaya çıkan Gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın katledilmesine ilişkin 26 sanıklı davada mahkeme, Adalet Bakanlığının görüşü üzerine dosyanın Suudi Arabistan’a devrine karar vermiştir. Oysa bu dava görüşülürken Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olayın üzerine gidileceğine ilişkin kararlılığını ifade etmiş ve Suudi makamlara gerekli tepkiyi göstermişti. Sayın Erdoğan, Cemal Kaşıkçı davasına ilişkin İstanbul’da gerçekleştirilen Parlamentolar Arası Kudüs Platformu 2’nci Konferansı’nda Suudi Arabistan’a karşı şu ifadeleri kullanmıştı: “Suudi Arabistan bizden belgeleri almak istedi. Belgeleri dinletiriz ama vermeyiz. Bir de bunları mı yok edeceksiniz? Bunlar dünyayı enayi zannediyor, insanları enayi zannediyor. Bu millet enayi değil, hesabı sormasını bilir.” Bu ifadeleri kullanan Sayın Erdoğan, şimdi Kaşıkçı davasını kapatıp dosyayı Suudi Arabistan’a devretti. Daha önce de casuslukla suçladığı “Bu can bu bedende olduğu müddetçe alamazlar.” dediği Rahip Brunson ve Deniz Yücel de özel jetlerle kendi ülkelerine gönderilmişti. Sayın Cumhurbaşkanının söylem ve eylemlerinin birbiriyle çelişmesi uluslararası kamuoyunda Türkiye'nin itibarını zedelemeye devam ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin getirdiği tek adam algısı, siyasetin yargıya müdahalesi artık gizlenemez hâle geliyor. Aziz milletimize sözümüz odur ki İYİ Parti iktidarında sonradan mahcup olacağımız söylemler yerine yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanacaktır.

Sayın milletvekilleri, sayıları 10 milyondan fazla olan ve asgari ücret kadar bile aylık alamayan milyonlarca emekli vatandaşımız, açlık sınırının altında, geçinebilmek için mücadele vermektedir. Geçtiğimiz ay, TÜRK–İŞ’in açıkladığı verilere göre açlık sınırı 5 bin liranın üzerinde, yoksulluk sınırı ise 16 bin liraya dayanmıştır. Emeklilere asgari ücretin altında aylık verilmesini adil ve yerinde bulmuyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – En düşük emekli aylığı asgari ücret seviyesine çıkarılmalıdır. Bununla birlikte, aydan aya düşen alım gücü göz önünde bulundurularak üç ayda bir enflasyon oranında emekliye ve memura zam yapılmalıdır. Diler ve umarım ki bugün yapılması beklenen Kabine toplantısında boş işlerle uğraşmak yerine milletin beklentilerine cevap verecek kararlar alınır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Muhammed Levent Bülbül’de.

Buyurun Sayın Bülbül.

24.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Mareşal Fevzi Çakmak’ın vefatının seneidevriyesine, Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’i rahmet ve minnetle andığına; Türk polis teşkilatının 177’nci, Türk Tarih Kurumunun 91’inci kuruluş yıl dönümüne ve millî sporcularımızın uluslararası organizasyonlardaki başarılarına ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti devletinin 3 Nisan 1921 tarihinden 12 Ocak 1944 tarihine kadar, yirmi üç yıl boyunca Genelkurmay Başkanlığını yapmış olan, ilk Genelkurmay Başkanı ve ilk Millî Savunma Bakanımız, İstiklal Savaşı kahramanı, aynı zamanda partimizin siyasi temellerini de teşkil eden Millet Partisinin kurucusu Mareşal Fevzi Çakmak Paşa’yı vefatının seneidevriyesinde rahmet ve minnetle anıyoruz.

Sayın Başkan, Türk milletinin yetiştirdiği mümtaz şahsiyetlerden Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey, 10 Nisan 1919 tarihinde Ermenilerin iftiraları sonucunda kurulan, İstanbul'da kurulmuş olan düzmece mahkemelerde verilen idam kararı neticesinde, idam kararının infazıyla haksız bir şekilde şehit edilmiştir. 14 Ekim 1922 tarihinde Gazi Meclisimiz tarafından alınan kararla “millî şehit” olarak ilan edilen Kaymakam Kemal Bey'in şehadetinden sonra üzerinden çıkan mektupta “Türk milleti ebediyen yaşayacak, Müslümanlık asla zeval bulmayacaktır. Allah, millet ve memlekete zeval vermesin; fertler ölür, millet yaşar. İnşallah, Türk milleti ebediyete kadar yaşayacaktır.” ifadeleri yer almıştır. Millet ve vatan şuuruyla görevini ifa eden ve son nefesinde Türk milletinin yaşamasını niyaz ederek şehadete erişen millî şehit Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey'i rahmet ve minnetle anıyoruz; ruhu şad, mekânı cennet olsun.

Sayın Başkan, milletimizin huzur ve güvenliği için ülkemizin her yerinde fedakârlıkla görevini yerine getiren Türk polis teşkilatının 177’nci kuruluş yıl dönümünü kutluyor, Emniyet mensuplarımıza görevlerinde başarı ve kolaylıklar diliyoruz. Şehit polislerimizi rahmet ve minnetle anıyor, gazilerimize sağlıklı ve uzun ömürler diliyoruz.

Sayın Başkan, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün “Büyük devletler kuran ecdadımız büyük ve şümullü medeniyetlere de sahip olmuştur, bunu aramak, tetkik etmek, Türklüğe ve cihana bildirmek bizler için bir borçtur. Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.” ifadeleriyle önemini vurgulamış olduğu Türk tarihinin araştırılması ve sağlıklı bir şekilde nesillerimize aktarılması için kuruluşunda öncülük ettiği Türk Tarih Kurumunun kuruluşunun 91’inci yılını kutluyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Son olarak, Uluslararası Aerobik Cimnastik Turnuvası'nda bireysel erkekler kategorisinde altın madalya kazanan millî sporcumuz Emir Erışık’ı, Dünya Eskrim Şampiyonası’nda yıldız kadınlar kategorisinde altın madalya kazanan Aleyna Ertürk’ü ve Peru’da düzenlenen Down Sendromlular Futsal Dünya Şampiyonası’nda bronz madalya kazanan Down Sendromlu Futsal Millî Takımımızı gönülden kutluyor, başarılarının devamını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç.

Buyurun Sayın Oluç.

25.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Cizre’deki HDP ilçe binasına yapılan polis baskınına, Kobani soruşturması kapsamında bugün yapılan gözaltı operasyonuna ve iktidarın öncelikle atadığı kayyumlardan hesap sorması gerektiğine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın vekiller; şimdi, size 2 tane fotoğraf göstereceğim: Şu, bir tane fotoğraf, kapı kırılmış; şu da bir başka fotoğraf, bu da binanın içinde, gösterebileceğim böyle çok fotoğraf var. Bunlar Ukrayna’dan değil, Cizre’den; Vandallığın ve barbarlığın fotoğrafları. Kolluk kuvvetleri, Cizre ilçe binamızın kapısını bu şekilde kırarak, içeriyi böyle dağıtarak aklınca arama yapıyorlar. Açıkça söylüyorum, barbarlığın, Vandallığın fotoğrafları, başka hiçbir şey değil. Ya, bu iktidar, çeteye, mafyaya, İŞİD hücrelerine böyle operasyon yapmıyor, HDP’ye yapıyor, neden? Çünkü Kürt’e düşmansınız siz. Neden Kürt’e düşmansınız Cizre’de, nedir sizin tahammül edemediğiniz Cizre’de? Ne biliyor musunuz? Aha şu fotoğraf, şu fotoğraf: “Nevroz”da bütün baskılara rağmen Cizre halkının meydana çıktığını gösteren fotoğraf, bu fotoğraf. İşte, buna tahammül edemediğiniz için, on binlerce insan HDP’nin çağrısı üzerine meydanlara çıkıp “Nevroz”u kutladığı için intikam alıyorsunuz, ilçe binasının kapısını kırıyorsunuz. Böyle bir anlayışta işte bu iktidar. Hani “Kürt’e düşmanlık nedir?” diye soruyorsunuz ya; işte bu, işte budur tahammülsüzlük. Şimdi, şunu çok açık söyleyelim: Cizre halkı sadece “Nevroz”da sokağa çıkmadı, biz, her seçimde, Cizre’de yüzde 80 ile 90 arasında oy alan bir partiyiz ve bundan sonra da böyle olmaya devam edecek, bunu göreceksiniz. Bu baskılarınıza Cizre halkı asla boyun eğmedi bugüne kadar, bundan sonra da boyun eğmeyecek, diz çökmeyecek; bunu bu iktidar bilsin. Cizre halkı buna, sizin bu baskılarınıza asla yol vermeyecek. Bunu bir kez daha söyleyelim: İktidarın karanlığına asla teslim olmayacak bir Cizre halkından söz ediyorum. Bu tür baskılarla bizi yıldırabileceğinizi düşünmeyin.

Şimdi, ama bitmiyor tabii, iktidarın baskısı, hukuksuzluğu, haydutluğu -kusura bakmayın bu lafları kullandığım için- bitmiyor. Bakın, bugün, sabah bir operasyonla uyandık. Sözde Kobani soruşturması kapsamında gözaltı operasyonu… 91 kişi hakkında gözaltı kararı verilmiş, 46’sı gözaltına alındı şimdiye kadar, 13 ayrı ilde yapılan bir operasyon. Gizli tanık beyanları -ben hep “Sanal ortamda yaratılan yaratıkların beyanları.” diyorum ya- ve HTS kayıtlarından yola çıkarak gözaltı kararı çıkarılmış Kobani soruşturmasıyla ilgili.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – “Ya, neymiş acaba?” diye bakıyoruz savcının açıklamasına, Kobani olaylarının mali yapılanmasında yer almışlar bunlar, sözde. Ya, şaka gibi. Kobani 2014, 6-8 Ekim; aradan geçmiş sekiz sene, savcının aklına gelmiş operasyon yapmak; cadı avı başlatmış, kirli bir operasyon. Ama neden, onu biliyoruz, neden olduğunu biliyoruz, onu da söyleyeyim ben, size de iktidara da halka da bunu bir kez daha açıklayalım. Neden oluyor bu biliyor musunuz? Çünkü Kobani davası diye açtığınız o dava var ya -Sincan’da sürmekte olan- o dava çöktü, çöktü. Bizim “kumpas davası” dediğimiz Kobani kumpas davası çöktü. Nasıl çöktü? Ya, açık tanıklar vardı 2 kişi, geçtiğimiz hafta dinlediler açık tanıkları.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - 2 açık tanık da yapılmış olan kurguya aykırı ifade verdiler; çöktü, sizin iktidarınızın getirdiği açık tanıklar, birincisi, onlar çöktü ama o yetmedi, müştekiler… O davaya “müşteki” diye getirdiğiniz bir sürü insanı çıkartıyorsunuz “Bunlardan şikâyetçi misiniz?” diye soruyor hâkim, “Hayır, şikâyetçi değiliz.” diyor hepsi. “Şikâyetçi değiliz.” diyenlerin içinde polis memurları bile var ya, polis memurları var. Hani, öyle bir kumpas davası kurmuşsunuz, yarın burada Genel Kurulda kürsüden de anlatacağım bunu detaylarıyla ama şimdi söyleyeyim: Şimdi, müştekiler bile şikâyetçi değil, dava çöktü. “Ne yaparız da bu çökmüş olan davaya yeniden bir kulp takarak onu canlandırabiliriz acaba?” diye düşündü sizin savcılarınız. Ne yaptılar? “Yeni gözaltı yapalım.” Bakın, şimdi, gözaltına alınanlardan bir tanesi Halkların Demokratik Partisinin eski dönem saymanı Zeki Çelik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Toparlıyorum efendim.

Ya, adam yargılandı, beraat etti. Sonra, şu anda, Kobani kumpas davasında yargılanıyor tutuksuz olarak, önce tutukluydu, Sincan’da, içeride yattı, sonra tutuksuz yargılanmaya devam etti, şimdi bugün gözaltına alınmış aynı adam. Bari bir kumpas yapıyorsunuz, FETÖ’cü abilerinizden öğrendiniz bu kumpasları ama kumpas kuracak zekâya sahip olsun ya sizin savcılarınız, o zekâya bile sahip değiller. Sekiz sene sonra belediye eş başkanlarına, belediye meclis üyelerine, belediye başkan yardımcılarına kumpas operasyonu. Neymiş? Mali yardım yapılmış. Öyle mi? Bakın, ben şimdi, bir iki tane mali yardımdan bahsedeceğim bu iktidara. Ya hiç utanmanız, sıkılmanız da yok, vallahi billahi yok hiç utanmanız sıkılmanız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Senin utanman yok ya!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ya, lütfen dikkat et. “Utanmaz”, “sıkılmaz” gibi ifadeler kullanma, rica ediyorum. Bunlar hoş ifadeler değil.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Evet, öyle. Bakın, neden olduğunu söyleyeceğim.

BAŞKAN – Sayın Oluç, tamamlayalım lütfen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Onun neden olduğunu söyleyeceğim, siz şimdi cevap verin ona.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Meseleyi kişiselleştirmeyin, meseleyi zemininde konuşun. Siz muhataplarınıza “Utanmaz, sıkılmaz.” diyemezsiniz.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Ben size kişisel bir şey söylemedim Sayın Ünal, iktidara dedim ben, iktidara dedim, size demedim.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Hayır, öyle değil.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – “Sizin utanmanız yok.” diyorsun, senin utanman yok, senin utanman yok.

BAŞKAN – Sayın Oluç, devam edin.

Sayın Ünal…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Müsaade edin anlatayım o zaman, anlatayım.

Şimdi, sizin atamış olduğunuz 20 kayyum var, bu iktidarın atamış olduğu 20 kayyumu –bakın “20” diyorum- değiştirdiniz. Neden değiştirdiniz kendi atadığınız kayyumları? Hırsızlık, yolsuzluk, usulsüz harcama; bunlardan değiştirdiniz. Bazılarını 3 kez değiştirdiniz Sayın Ünal; ben, bilerek bir şeyi söylüyorum, öyle laf sokuşturmak için değil.

Şimdi, hırsızları kayyum yapmışsınız ya. Kendiniz atadığınız kayyumları, kendiniz görevden aldınız, değiştirdiniz ve haklarında soruşturma açmak zorunda kaldınız; Mardin’de, Diyarbakır’da, birçok ilçede durum bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın Oluç, lütfen tamamlayalım.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Atadığınız kayyumlar, hırsız çıktı, talancı çıktı, rüşvetçi çıktı, çete oluşturmuşlar; istiyorsanız bunları tek tek tartışalım.

Şimdi, niye bunu söylüyorum? Ya, siz önce kendi atadığınız kayyumlardan hesap sorun. Bizim bütün belediyelerimize geçmişte müfettiş gönderdiniz, hiçbir tanesinde usulsüz harcama, yersiz harcama, yolsuzluk, hırsızlık bulamadınız. Hepsinde müfettişleriniz, İçişleri müfettişleriniz aylarca çalıştı, bir tane öyle dava yoktur, bir tane iddianame yoktur ama sizin kayyumlarınız için var, Sayıştay raporlarında da var. Niye bunu söylüyorum? Ölmüş, bitmiş olan Kobani davasını canlandırmak için yaptığınız bu operasyon da çökecektir; net ve açık söylüyorum. İktidar artık bu saldırılarına son versin, son, bizimle uğraşmasın; siyasi olarak uğraşıyorsanız uğraşın, hukuk yoluyla değil.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Oluç.

Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Özgür Özel.

Buyurun Sayın Özel.

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Mareşal Fevzi Çakmak ile Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey’i ölüm yıl dönümlerinde rahmet ve minnetle andığına, Meclis gündemiyle ilgili öncelikle muhalefetin bilgilendirilmesi gerektiğine, İzmir Milletvekili Özcan Purçu’nun kendisine atfedilen haksız eleştirileri ülkeye döndüğünde cevaplayacağına, CHP Grubunun verdiği emeklilerin bayram ikramiyesini düzenleyen kanun teklifine, İzmir depremi mağdurlarına iktidarca önerilen kentsel dönüşüm kredisine, Cemal Kaşıkçı davasına ve Vladikavkaz Sınır Kapısı’nda şoförlerimizin yaşadıkları sorunlara ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tüm Meclise iyi, kaliteli bir yasama haftası dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.

Öncelikle, Gazi Mustafa Kemal Atatürk‘ün silah arkadaşı, Genelkurmay Başkanımız, Millî Savunma Bakanımız Mareşal Fevzi Çakmak’ı ölümünün yıl dönümünde bir kez daha rahmetle ve minnetle anıyoruz.

1919’da Boğazlıyan Kaymakamı uğradığı bir iftira sonucunda yargılanarak idam edilmişti. Gazi Meclisin kurulduktan sonra yaptığı bir iadeiitibarla millî şehit sayılan Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey’i bir kez daha rahmetle anıyorum.

Sayın Başkanım, malum, Meclis, iktidarıyla muhalefetiyle herkesin İç Tüzük’ten aldığı hakları, Anayasa’nın verdiği görevleri yerine getireceği bir yasama organı. Bu Meclisin gündemi konusunda kamuoyu açısından da muhalefet partileri açısından da bir şüphe olmadan mutlaka kamuoyunun bilgilendirilmesi gerekiyor. Uzun süredir Anadolu Ajansına Adalet ve Kalkınma Partisi kaynaklı, parti grubu kaynaklı, Genel Merkez kaynaklı pazar günü öğlen saatlerinde Meclis gündemiyle ilgili bir bilgi notu servis ediliyor ve biz buna itirazımızı burada defalarca söyledik. Elbette Anadolu Ajansına böyle bir bilgilendirme yapılabilir ama muhalefet partileri Meclisin gündemini gazeteden okumaz, muhatapları, mevkidaşları tarafından bilgilendirilir. Biz hepimiz, kendi merkez yönetim kurulu toplantılarımızda, partimizin yetkili organlarında Meclis gündemiyle ilgili bilgi vermek, sunum yapmak durumundayız. Bu konudaki hassasiyetimiz AK PARTİ’deki mevkidaşlarımızca, özellikle Bülent Turan tarafından, o gün bu yakarışta bulunduğumuz ve kendisinin hak verdiği günden beri hassasiyetle yerine getiriliyor ancak bunu yerine getirmeyen mevkidaşlarımız var. Yine, bu hafta da Anadolu Ajansı, pazar günü, abonelerine Meclis gündemiyle ilgili bir haber geçti. Biz buna itiraz ediyoruz, bu konudaki hassasiyetimizi bir kez daha vurguluyoruz. Ya, bizi pazartesi günü arayacaksanız -ki pazartesi günü bazen gün boyunca aranmıyoruz- Anadolu Ajansından önce yapın bu işi; Anadolu Ajansına pazar günü bilgi notu geçiyorsanız, cumartesi günü grupları önümüzdeki haftaki gündem beklentiniz, talebiniz yönünde bilgilendiriniz lütfen.

Sayın Başkanım, İzmir Milletvekilimiz Sayın Özcan Purçu biraz önce bir milletvekilimiz tarafından, Cemal Bey tarafından hedef alınan bir konuşmaya konu oldu. Kendisini aradım, Hırvatistan’da Uluslararası Roman Toplantısı’nda, Roman toplumunun sorunlarına uluslararası çözüm arama gayreti içinde olduğu için cevap hakkını burada kullanamayacak ancak kendisine tutanakları ulaştırıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Türkiye’ye döndüğünde yokluğunda kendisine atfedilmiş haksız eleştirileri kendisi etraflıca cevaplayacak efendim, bunu ifade etmek isteriz.

Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi, 7 Haziran 2015 Seçimlerine giderken “Emeklilere birer maaş ikramiye” söyleminde bulunmuştu; bu, iktidar partisi sözcülerince eleştirildi. 7 Haziranda çoğunluğu kaybettiler, 1 Kasıma giderken “Biz de vereceğiz.” dediler. Üç sene gecikmeli olarak Mayıs 2018’de emekliye bayram ikramiyesini 1.000 TL olarak belirlediler, o gün 3 çeyrek altın alıyordu. Yıllarca bu sabit kaldı ve itirazlarımızla geçtiğimiz yıl 1.100 TL’ye çıktı. Oysaki sadece enflasyon uyarlaması 1.600 TL’yi gerekli görürdü. Oysa üstüne yaşanan bu hiperenflasyon döneminde artık emeklilerin bu bayram ikramiyesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kendilerine emekli Kemal’den armağan, yapıcı muhalefetten, etkin muhalefetin gücünden armağan bu ikramiyeyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bir kanun teklifi verdik ve diyoruz ki: Birer net asgari ücret olsun ve bu ikramiyeden banka emeklileri dâhil istisnasız bütün emekliler istifade etsin. Bu konuda parti gruplarına, özellikle AK PARTİ'yi Plan ve Bütçe Komisyonunu çalıştırmaya, bu bayram öncesi, bu yüksek enflasyon, bu yaşanan darboğaz, ekonomik sıkıntılar sırasında her emeklimize bir net asgari ücret düzeyinde ikramiyenin düzenlenmesi ve kimsenin bu ikramiyenin dışında bırakılmamasına ilişkin teklifimizle burada siyasi partilere çağrıda bulunuyoruz

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, İzmir'de yaşanan depremden sonra 80 bin aile mağdur oldu. Bunların 5 binine çare bulundu, ağır hasarlı yerleri olanlara yeni konutlar yapıldı, teslim edildi. Ancak 75 bin aile orta ve az hasarlıların evleri yıkıldı ya da yıkılmak zorunda, orada oturamıyorlar. Bu konuda, İzmir Büyükşehir Belediyesinden emsal artışı talebi vardı. Bu da yerine getirildi ama şimdi bu ailelerin 600 bin lira, 800 bin lira bir paraya ihtiyaçları var. İktidar onlara şu yolu gösteriyor: Kentsel dönüşüm kredisi. Bu, on yılda, geri ödemeli ve ihtiyaca karşılık aylık ödemesi 8 bin TL'ye denk geliyor. Geçen hafta bütün grupları ziyaret etmek istediler, biz randevu verdik, dinledik. Buradan sonra iki yılı geri ödemesiz, on sekiz yirmi yıl faizsiz ya da düşük faizli, çok düşük faizli bir kredi verilmezse oradaki ailelerin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - …ev sahibi olmaları mümkün olmayacak. Bu konuda, Meclisi göreve davet ediyoruz.

Bugün Genel Başkanımız Suudi Arabistanlı Gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetine dikkat çekti. Sözü uzatmadan, yarın, bir uluslararası anlaşmada, maalesef anayasal olarak elimizden alınmış bir yetki var ancak bunu bir fiilî gensoruya dönüştürerek bu konuda Hükûmetin sorumluluklarını, diplomatik sorunları, yargısal sorunları ve vicdani sorunları tartışacağız. Buradan tüm siyasi partilere çağrıda bulunuyoruz, yarın Cemal Kaşıkçı olayıyla ilgili, elimizden alınmış anayasal gensoru yetkisini bir uluslararası anlaşmada fiilî gensoruya dönüştürerek ülke gündemine getirmeyi ve tartışmayı düşünüyoruz. Bu konuda şimdiden, diğer siyasi parti gruplarının konuya ilgilerini, alakalarını, zaten muhalefet yeterince gösteriyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son sözünüzü alayım Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitiriyorum efendim.

Son sözüm de şu Sayın Başkan: Rusya’dan Gürcistan’a bir sınır kapısı var, Vladikavkaz. Vladikavkaz Sınır Kapısı’nda bin Türk aracı, bin şoförümüz bekliyor; su yok, ekmek yok, duş ve tuvalet gibi insani ihtiyaçlardan mahrumlar, kendi ifadeleriyle “açlık ve sefalet” içindeler, seslerini duyuramıyorlar. Buradan Dışişleri Bakanlığını, buradan Ulaştırma Bakanlığı yetkililerini Vladikavkaz Sınır Kapısı’nda şoförlerimizin yaşadığı insanlık dramına duyarlılık göstermeye davet ediyoruz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Mahir Ünal’da.

Buyurun Sayın Ünal.

27.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Şanlıurfa’nın 102’nci kurtuluş yıl dönümüne, Türk polis teşkilatının 177’nci kuruluş yıl dönümüne, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle, Şanlıurfa’nın kurtuluşunun 102’nci yıl dönümünü yürekten kutluyorum. Kahramanmaraş’ın, Gaziantep’in, Şanlıurfa’nın verdiği bu büyük mücadelede, bağımsızlık uğruna şehit düşen bütün şehitlerimizi de buradan rahmet ve minnetle yâd ediyorum.

Yine, Türk Polis teşkilatımızın 177’nci yılını da, kuruluş yıl dönümünü de kutluyorum. Güvenliğimiz ve huzurumuz için çalışmalarına devam eden Türk Polis teşkilatının kuruluş yıl dönümü kutlu olsun.

Sayın Başkan, HDP Grup Başkan Vekilinin söylediği bazı ifadeleri burada kabul etmediğimi kayıtlara geçmesi açısından da söylemek isterim. Öncelikle, devlet intikam almaz, hukukun gereği neyse onu yerine getirir.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Hangi hukuk?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Eğer Kürt’e düşman aranıyorsa düşman olarak PKK yeterlidir. Teröriste “terörist” diyeceksiniz, Hükûmete “haydut” demeyeceksiniz. PKK'ya “Katil” diyemeyip sokaklarda “Katil polis” diye bu ülkede slogan atılamaz.

Dolayısıyla, savcılarımızla ilgili de… Onlar AK PARTİ'nin savcıları değil -altını çizerek söylüyorum- onlar Türkiye Cumhuriyeti devletinin onurlu, haysiyetli savcılarıdır ve hukuk temelinde, Anayasa temelinde görevlerini yerine getirirler. Burası aşiret devleti değil, Türkiye Cumhuriyeti devleti… (HDP sıralarından gürültüler)

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) – Bahtiyar Çolak neden gözaltına alındı?

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Hani paralel yapı vardı?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ben sizi dinledim sükûnetle.

Kayyum atanmışsa bunun anayasal, hukuki bir zemini vardır, atanan kayyumla ilgili işlem yapılmışsa bunun da hukuki bir zemini vardır; kayyumla ilgili işlem yapılmasından şikâyetçi olmalarını da anlamıyorum, dolayısıyla hukukun gereği yerine getirilmiştir.

Sayın Başkan, şimdi, Meclis gündemiyle ilgili, partilerde devamlılık esastır yani bizim Grup Başkan Vekillerimizle ilişkilerimizde, bir Grup Başkan Vekilinin yaptığı anlaşma diğer hepimiz için bağlayıcıdır. Perşembe günü Sayın Mustafa Elitaş, Sayın Erhan Usta, Sayın Meral Danış Beştaş, Sayın Engin Altay bir mutabakat oluşturmuşlar ve önümüzdeki hafta yani bu haftanın Meclis gündemini kendi aralarında konuşmuş ve bir sonuca bağlamışlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Dolayısıyla, bu, doğrudan, zaten Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun bilgilendirilmesi anlamına gelir. Kaldı ki bugüne kadar… Ben 2011-2015 arasında da Grup Başkan Vekilliği görevimi yerine getirdim. O günden bugüne, benim gördüğüm, pazartesi günleri, ilgili iktidar Grup Başkan Vekili, diğer Grup Başkan Vekili arkadaşlarını arayarak yani diğer siyasi partilerdeki Grup Başkan Vekillerini arayarak bilgilendirir. Bu Meclis gündeminin Anadolu Ajansı tarafından yayınlanması bizim tarafımızdan servis edilmiş bir şey değil; muhtemelen, anladığım kadarıyla siyasi partiler kendi aralarında Meclis gündemiyle ilgili anlaştıkları için haber yapılmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ben eksik bıraktım, tabii ki Milliyetçi Hareket Partisinden Erkan Akçay Bey de görüşmedeydi.

Son olarak, az önce Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Ali Öztunç Beyefendi, benim de katıldığım bir törenle ilgili bir açıklamada bulundu. Şimdi, Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanlığı teslim aldığı otobüslerle ilgili yaptığı törende -evet, ben de oradaydım- Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Hayrettin Güngör zaten 2021 yılı içerisinde 5 otobüs alındığını ve şimdi de 5 yeni otobüs daha alındığını ve toplam 10 otobüsün de tek bir renk olarak planlandığını ifade etti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Yani daha önceden alınan otobüslerin yeni gibi boyanıp sunulması değil, tam tersine, 2021 yılının 6’ncı ayında alınan 5 tane otobüsle beraber şimdi alınan 5 otobüs Kahramanmaraş’ımızın hizmetine sunulmuştur. Bu bilgilendirmeyi de yapma gereği duydum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum Sayın Başkan.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç, niye söz istediniz?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Mahir Ünal konuşmasında kayyumlarla ilgili işlem yapılmasından şikâyetçi olduğumu iddia etti. Doğru değil, ben böyle bir şey söylemedim. Doğrudan bir çarpıtma var, onun için söz istedim.

BAŞKAN – Peki, 60’a göre yerinizden bir dakika vereyim.

Buyurun.

28.-İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, Sayın Ünal, siz diyorsunuz ki: “Kayyumlarla ilgili işlem yapılmasından şikâyetçisiniz, rahatsızlık duyuyorsunuz.” Alakası yok. Ben diyorum ki ya, siz halkın iradesini gasbettiniz, sandık hukukunu, seçim hukukunu çiğnediniz, orada çıkan sonuçları tanımayıp seçilmişleri görevden alıp kayyum atadınız. Fakat o atadığınız kayyumlardan 20’sini bir daha değiştirmek zorunda kaldınız çünkü o sizin atadığınız kayyumlar, yani sizin İçişleri Bakanınızın atadığı kayyumlar hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, irtikap, her türlü şeyi yaptı; ya, çete kurmuşlar, şebekeler oluşturmuşlar. Mardin’e bakın, Diyarbakır’a bakın; davalar açılmış bunlar hakkında, müdürler hakkında davalar açılmış, birçok dava var ve sürüyor bu soruşturmalar da hâlâ. Ben bunu söylüyorum. Yani sizin atadığınız kayyumlar talan ediyor orayı, ben bunu anlatıyorum. Niye onlara yapılmış olan işlemden şikâyetçi olayım?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Onlara işlem yapılmasından şikâyetçi değilim. Ben, sizin hırsız, yolsuz insanları kayyum olarak atamanızı eleştiriyorum. Esas söylediğim mesele budur. Kim atadı bunu? İçişleri Bakanı atadı, başka kimse değil.

Bir de efendim, bakın, ben devlet haydut maydut diye öyle bir şey demedim, siz onu başka kişiye anlatın. Ben dedim ki: Bir partinin ilçe binasının kapısının şu şekilde kırılması haydutluktur. Bunu söylüyorum, evet. Böyle bir görüntü olur mu ya? Kapıyı çalın, arayın ilçe eş başkanlarını “İçeri gelip arama yapacağız.” deyin, açsınlar, girin, ne araması yapıyorsanız yapsın kolluk kuvveti. Kapıyı böyle kırmak, etrafı böyle dağıtmak, bunlar nedir ya? Ben bunlardan bahsediyorum Sayın Ünal. Bunu niye savunuyorsunuz siz bir partinin ilçe binasına bu şekilde girilmesini?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Ünal…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Ünal’dan önce…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Özür diliyorum. Ben, doğrudan… Bir müsaaden olursa…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O konuyla ilgili mi? Tamam, hani ikisine bir cevap verirdiniz diyecektim.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ünal.

29.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, görevden alınan kayyumların tamamıyla ilgili hırsızlık ve yolsuzluk suçlaması çok çirkin. Çünkü bu kayyumların bir kısmı görev süresi sona erdiği için zaten görevinden ayrılmış, eğer haklarında herhangi bir yani devlet işlerinde hukuki olarak denetim varsa, sorgulama varsa, soruşturma varsa zaten hukuk devleti çalışıyor demektir. Dolayısıyla, bu 20 kayyumun tamamını hırsızlıkla, yolsuzlukla suçlamak son derece yanlıştır. Haklarında soruşturma açılması da, tam da söylediğim odur, hukuk devletinin bir gereğidir.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Rantı paylaşmadınız, rantı. Yok, yok, hukuk değil, birbirini ihbar ettiler.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Bunu bir siyasi partiye, devlet işleri ile bir siyasi partinin iş ve işlemlerini bir araya getirip zikretmek her şeyden önce hakikati eğmek ve bükmektir. Yani sonuçta İçişleri Bakanlığı tabii ki sorumluluğunu yerine getirecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım, buyurun.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Söylemek istediğim budur Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel…

30.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, geriye dönük değil ileriye dönük bir şey söylüyorum ama geriye dönük bir örnekle söylüyorum, o da şu: Geçtiğimiz perşembe günü buradan ayrılırken spor kanunu gelebilir ama böyle de bir ihtimal var diye ayrılınmış, kesin bir bilgi ve kararlılık yok, velev ki olsa bile bütün hafta sonu birçok basın-yayın organı spor kanunundan bahsedince ilgilileri ve o Komisyondaki arkadaşlarımız arıyorlar “Bu hafta o kanun mu gelecek?” Bir başka beklenti oluyor Sağlık Komisyonundaki arıyor, Türk Tabipleri Birliği arıyor. Şu kadar basit bir şey bu: Biz Anadolu Ajansından önce bilgilendirilirsek bu nazik bir şey olur. Bunu yanınızda oturan Bülent Bey yapıyor, geçen hafta mikrofondan sadece teşekkür ettim kendisine bu konuda. Siz böyle bir ihtiyacı tatmin etmek üzere, nöbetçi hangimiz olursa olsun, cumartesi günü bir yarım dakikanızı ayırırsanız bu nazik bir davranış olur, takdir sizin.

Teşekkür ediyorum.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Öztunç, söz vereceğim.

Sayın Oluç…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Ben kayıtlara geçmesi için bir cümle söylemek istiyorum.

BAŞKAN – Peki, sadece bir dakika, kayıtlara geçsin diye, artık tekrarlayacak bir şey kalmadı, aynı şeyleri tekrarlıyoruz.

Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bakın, Sayın Ünal, Mecliste konuşulmuş ve tutanaklara geçmiş bir şey aktaracağım size: Sayıştay Başkanı Seyit Ahmet Baş, belediyelere atanan kayyumlarla ilgili, 2017-2019 tarihleri arasında 31 suç duyurusu müzekkeresi düzenlendiğini söyledi. Burada, Mecliste, Komisyonda, geldi, tutanaklarda var, isterseniz bakın. Dolayısıyla, uydurmuyoruz, uydurmuyoruz ve açılmış olan soruşturmalar elimizde…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Yani 20 kayyumun tamamı da yolsuzluk mu yaptı?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – İsterseniz şunu yapabiliriz Sayın Mahir Ünal: Bakın, isterseniz bir araştırma önergesi indirelim önümüzdeki hafta, araştıralım, hangi kayyumlar hakkında soruşturma açılmış, hangi konularda soruşturmalar açılmış ve şunu hangi aşamada diye araştıralım birlikte, ortaya çıkartalım, biz iddialıyız; yanılıyorsak çıkar öz eleştirimizi yaparız.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Hayır, bu konuda bilgi isteyelim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – İddialıyız.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Önce bilgi isteyelim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – İddialıyız, yok yok. O soruşturmaları sizden alıyoruz zaten.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – İçişleri Bakanlığından bu konuda bilgi isteyelim önce.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – İçişleri Bakanlığının açtığı soruşturmalardan biz bunları alıyoruz da söylüyoruz size.

BAŞKAN – Evet, Sayın Oluç, teşekkür ediyoruz.

Sayın Öztunç, buyurun, siz niye söz istediniz?

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Mahir Ünal direkt adımı geçirerek bilgilendirme yaptı, ben de bilgilendirme yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Peki, 60’a göre yerinizden bir dakika söz veriyorum.

Buyurun.

31.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Efendim, tekrar bilgilendireyim: Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi “10 tane yeni otobüsü filomuza katıyoruz.” diyor. Orada da 9 tane var, 1’i boyahanede, yetişmemiş, Antep’ten gelmemiş, 9 tane otobüs dizilmiş, gıcır gıcır hepsi, kıpkırmızı. “5’i daha önce alındı, altı ay sonra filoya katıldı.” Altı ay önce gene tören düzenlenmişti. “Maviydi, kırmızıya boyandı.” Kardeşim, mavi otobüsü niye kırmızıya boyuyorsun? Yeni otobüsü, altı ay önce alınmış otobüsü niye kırmızıya boyarsın? Sayın Mahir Ünal’ın bir kabahati yok burada; o da benim gibi, Kahramanmaraşlılar gibi, kendisi de öyle, kandırılmış durumda.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Ali Bey, Mersin de aynısını yapıyor, Mersin de boyuyor, onlara da söyleyin.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Bak, Mersin Belediyesi de aynı şeyi yapmış.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Efendim, Mersin Büyükşehir Belediyesi yapmışsa buyurursunuz, getirir söylersiniz, konuşuruz.

Ben ispatlı, örnekli söylüyorum, işin özeti efendim, Sayın Büyükşehir Belediye Başkanı “10 tane otobüsü yeni filoya kattım.” diyor, 5’i eski. 5 eski maviyi almış, kırmızıya boyamış. Fıkra gibi; Aziz Nesin bunu düşünemez, Kemal Sunal bu filmi çeviremez. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aslında kırmızıya boyanmasından memnun olmanız lazım, siz büyükşehir belediye başkan adayıydınız.

Sayın Bulut…

32.- Tokat Milletvekili Yücel Bulut’un, 24-25 Ocakta Tokat’ta yaşanan kar afetinden etkilenen çiftçilere ilişkin açıklaması

YÜCEL BULUT (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

24 ve 25 Ocak tarihlerinde ilimiz genelinde yoğun kar yağışı neticesinde kar afetine maruz kalan 12 yerleşim biriminde ÇKS’ye kayıtlı 61 çiftçimizin seralarında yıkılma ve hem sera içerisinde hem de 6 çiftçimizin ahır çatısında yıkılma meydana gelmişti. İlçe hasar tespit komisyonları olarak hazırlanan raporlarda toplamda 56 milyon 610 bin TL’lik hasar tespiti hesaplanmış, TARSİM sigortası yaptıranlar haricinde 28 milyon 486 bin TL’lik zararı gösteren rapor Tarım Bakanlığına derhâl gönderilmiştir.

Komşu ilimiz Amasya’da yirmi gün önce yapılan destek ödemeleri gerçekleşmiş olup, bu ödemelerden dolayı Cumhurbaşkanımıza şükranlarımızı sunarken Erbaa, Niksar ilçeleri ile Gümenek mevkisindeki mağdur çiftçilerimizin tespit edilen zararlarına ilişkin ödemelerin de en kısa zamanda gerçekleşeceğine ve yaraların sarılacağına inanıyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Köksal…

33.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar Çevre Hizmetleri Birliğinin Avrupa’ya yaptığı geziye ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisar’da Afyonkarahisar Belediye Başkanı Mehmet Zeybek’in Başkanlık yaptığı Çevre Hizmetleri Birliği Avrupa’ya 1 milyonluk bir gezi programı yaptı. Programda Çek ateş dansından tutun, Macar birasına, Çigan eğlencesine, Prag’da canlı müziğe, yöresel yemeklere kadar yok yok. Millet ucuz yağ kuyruğunda 1 tane yağ alabilmek için saatlerce beklerken, pazar artıklarından sebze ve meyve toplayıp yemek yapmaya çalışırken, ramazanda her gün onlarca kişi bizi “Yardım edin.” diye ararken, belediyede çalışan işçilere 2022 yılında sıfır zam teklif edilirken, grev yapmasınlar diye işten atılma tehdidiyle baskı altında tutulurken, kadrolu işçilerin ikramiyeleri günü geçtiği hâlde ödenmemişken bu geziyi vicdanınıza nasıl sığdırıyorsunuz? Allah’tan da mı korkunuz yok sizin? Millet, Avrupa’da tur atın diye mi seçti sizi? İşçinin, emekçinin hakkına göz dikmeyin, Afyonlu hemşehrilerimin paralarını bu şekilde çarçur etmeyin! (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gökçel…

34.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, marketlerdeki yüksek fiyatların sorumlusunun çiftçiler olmadığına ilişkin açıklaması

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tarımsal ve hayvansal üretimde maliyetler çok yüksek; buna bu yıl bir de soğuk hava şartları eklendi. Özellikle örtü altında, serada üretim yapan çiftçilerimiz rekoltenin az olması sebebiyle zarar ediyor ve üretimden çekiliyor. Havaların ısınmasıyla rekolte artıyor ancak çiftçilerimiz alıcıların azalmasıyla yine hüsran yaşıyor. Buna rağmen, AKP ve bazı medya kuruluşları marketlerdeki yüksek fiyatların sebebi çiftçilermiş gibi gösteriyor. Daha önce patates, soğan üreticisini terörist ilan eden AKP bugün yine suçu çiftçiye atıyor. Marketteki yüksek fiyatların sorumlusu çiftçiler değil, AKP iktidarı ve Erdoğan’ın akıl dışı tarım politikalarıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, tarım sektöründe girdi olarak kullanılan ürünlerin fiyatlarındaki artışın sebebinin tespit edilmesi ve bu artışa engel olacak önlemlerin belirlenmesi, temel gıda maddelerinin toplumun tüm kesimleri tarafından ulaşılabilir olmasını sağlayacak politikaların tespit edilmesi amacıyla 12/4/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Nisan 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

12/4/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 12/4/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                      Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                            İzmir

                                                                                 Grup Başkan Vekili

 

Öneri:

İzmir Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, tarım sektöründe girdi olarak kullanılan ürünlerin fiyatlarındaki artışın sebebinin tespit edilmesi ve bu artışa engel olacak önlemlerin belirlenmesi, temel gıda maddelerinin toplumun tüm kesimleri tarafından ulaşılabilir olmasını sağlayacak politikaların tespit edilmesi amacıyla 12/4/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 12/4/2022 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden Mersin Milletvekili Sayın Zeki Hakan Sıdalı.

Buyurun Sayın Sıdalı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarımsal potansiyeli en yüksek ülkelerden biri olmamıza rağmen, yanlış politikalar, daha doğrusu politikasızlıklar neticesinde bugün tarımda varlık içinde yokluk yaşıyoruz. Doyuyoruz ama beslenemiyoruz, üretiyoruz ama kazanamıyoruz ve buna daha fazla da tahammülümüz kalmadı. Artık tarım ve gıdada yeni bir dünya düzeninin içindeyiz. Pandemi süreci, tarım ve gıdanın stratejik önemini çok net bir şekilde ortaya koydu. Bu dönemin mottosu “kendine yeterlilik” “korumacılık” ve “gıda milliyetçiliği”dir. Tarımsal verimliliği yüksek, biyoçeşitliliği zengin ve üretimi teknolojiyle birleştirebilen ülkeler yeni dönemin yıldızları olacaklar yani petrol zengini ülkeler yok, gıda zengini ülkeler var. Bugün markette 1 kilo limon eşittir 1 litre mazot. Çiftçi kaça satıyor? Bedava. Erdemli’de limonlar ağaçta kaldı. Tüm garabet de işte tam burada. Yeni dönemde anahtar sözcük “üretim”, sizinki “ithalat”. Yıllardır ithalata dayalı tarım politikasıyla üretici fiyatları dipte. Kazanamayan çiftçi üretimden çekilince mahsul azalıyor ve fiyatlar da yükseliyor. Fiyatı artan her ürün de ithal edilerek, sözde, bu fiyat artışı önlenmeye çalışılıyor. Bunun adı, bile isteye teslimiyet. TMO’da 2021 Mayısında ekmeklik buğdayın fiyatı ton başına 2.250 TL’ydi, bu martta 6.700 TL’den ithal ettiniz; tam 3 katı. Mercimek, nohut, hububat; hepsi aynı. Çiftçi “Bana gelince 3 kuruş, elin çiftçisine katbekat fazla ödüyorlar. Elin çiftçisi zengin oluyor, biz bitiyoruz.” diyor. Sloganı “çiftçinin kara gün dostu” olan TMO’yu ithal ofisine çevirip çiftçiyi kaderine terk ettiniz. Bu da yetmedi, bütçedeki tarımsal destek payını da esirgediniz. İthal fiyatlara Türk çiftçisinden alsanız maliyetlerini karşılar, borcunu öder, yeni sezon hazırlığını da yapardı; yapmadınız. Eski Tarım Bakanının düştüğü tuzağa düşmeyin. Bu iş ithalatla olmaz, taşıma suyla değirmen dönmez; artık anlayın.

Kıymetli milletvekilleri, tarımsal üretimde kullanılan girdi fiyatları son dönemde inanılmaz arttı. Çiftçinin üretim sermayesi kalmadı, önünü göremez hâle geldi. Gübre yüzde 200, mazot yüzde 105, elektrik fiyatı ise yüzde 107 arttı. Tarımda küresel oyuncu olabilecekken biz yüzde 100’leri aşan gıda enflasyonunu, yüksek girdi maliyetlerini, çiftçi borçlarını ve azalan üretici sayısını, 60’ına merdiven dayayan çiftçiyi konuşuyoruz. Yüksek gıda enflasyonu, vatandaşlarımızın sağlıklı yaşamları için gerekli olan gıda güvencesini bile ortadan kaldırdı. Siz, dünyanın en verimli topraklarında yaşayan bir halkı düzgün beslenmekten bile yoksun bıraktınız.

Bakanlar geliyor gidiyor ancak sorunlar bırakın çözülmeyi katlanarak artıyor. Neden mi? Çünkü tarıma olan bakış açınız değişmiyor. Biz tarımı stratejik sektör, millî güvenlik meselesi olarak görüyoruz. Köylerde üretim bitti, yaşam durdu. Köyleri yeniden bir yaşam ve üretim merkezi hâline getirecek Atatürk Orman Çiftliği Tarım Bilimleri Akademisi Projemiz de tam da bunun için. Hep beraber, sorunların çözümüne yönelik bütüncül yaklaşım ortaya koymak zorundayız; bunun birinci adımı ise elbette ki planlama.

Bugüne kadar üretim planlamasını proje hazırlamaya indirgediğiniz için ülke tarımsal proje çöplüğüne döndü. Başarısız projeler arasında başarılı olabilecekler de maalesef yok olup gitti. Üretim planlaması ülke ihtiyaçlarını; tüketici, sanayici, ihracatçı taleplerini göz önünde bulundurur; en önemli öge ise veridir ancak tarım konusunda veriye ulaşmak neredeyse imkânsız. İYİ Parti olarak önerdiğimiz Türkiye tarım büyük veri sistemi planlamanın ilk adımı olacaktır. Bu veri sayesinde, etkisiz ve işlevsiz destekleme modellerinin yerini etkin destekleme alacak. Yıllardır konuşulan ancak tam manasıyla uygulanamayan havza bazlı üretimle etkin planlama, ürün deseni belirlenmesi, verimlilik artışı, biyoçeşitlilik ve su kaynaklarının korunması gibi faydalar esas alınacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Bir de meşhur yüzde 1 destek fiyaskosu var. Çiftçiye -şimdiye kadarki borçlarını bırakıp sadece 2022 yılına bakalım- her yıl, tarımsal destekleme için bütçeden ayrılacak kaynak gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 1’i olmak zorunda. Ayrılması gereken kaynak en az 72 milyar, verilense 29 milyar; hayaller yüzde 1’i, gerçekler ise binde 4’ü. Yeter artık, verin çiftçiye hakkını.

Kıymetli milletvekilleri, tarımın, kronikleşen sorunlarının yanında iklim krizi ve gıda güvenliği gibi güncel sorunlarına yönelik önlemlerin tespiti için de Meclis araştırması elzemdir.

Gördüğünüz gibi tarımı konuşmaya beş dakika yetmiyor. Eğer politikalarınıza güveniyorsanız, kuralım komisyonu ak koyun kara koyun belli olsun; yok, güvenmiyorsanız, kuralım komisyonu, hep beraber elimizi taşın altına koyalım, çözelim tarımdaki sorunu diyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden Bingöl Milletvekili Sayın Erdal Aydemir.

Buyurun Sayın Aydemir. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ERDAL AYDEMİR (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle son dönemlerde AKP Hükûmetinin Türkiye siyasetine katmış olduğu, Recep Tayyip Erdoğan’ın “bakan” sıfatıyla atamış olduğu bazı bakanlar, Türkiye’de mizah dergilerinin, komedi filmlerinin, komedi yazarı olan senaristlerin gerçekten çok zorluk çekmelerine âdeta merhem oldular. Bunların birincisi Soylu’ydu, ikincisi Nebati’yle devam etti, üçüncüsü de yine, Tarım Bakanı olarak atanmış olan Kirişci bu ihtiyacı giderdi. Asıl işi, uzmanlık alanı olan tarım alanında özellikle çiftçilerin üretimde girmiş oldukları kaosu, zorlukları çözmek olan bu Bakanın, bakın, daha iki gün önce yapmış olduğu bir belirlemesi var: “Türkiye’de aç ve açıkta kimse yok.” diyen Tarım Bakanı Kirişci “Ülkede aç ve açıkta kimse yok. Türkiye’de hiç kimsenin geçim derdi yok.” ifadelerini kullandı. Buradan söylüyoruz: Kirişci acaba neyin kafasını yaşıyor? Hangi ülkede yaşıyor, nerede yaşıyor? Eğer Türkiye’de tarımsal anlamda bir sorun, sıkıntı yoksa… Buğday ithalatının yüzde 100’üne yakınını şu anda Rusya ve Ukrayna’dan, savaş hâlinde olan bu 2 ülkeden ithal etmek zorunda bırakılan bir tarım ve çiftçi gerçeğiyle karşı karşıyayız.

Yine, Kirişci’ye cevap olsun babında şunu söylüyorum: Arkadaşlar, ülkemizde muazzam atasözleri var, özellikle, AKP’nin aç ve açlıkla ilgili yapmış olduğu siyaseti çok iyi bir şekilde ifade eden “Eğer imam gülerse cemaat kahkaha atarmış.” atasözü var; bunun daha değişik versiyonları da var, onu sizin takdirlerinize sunuyorum. Bakın, eğer imam saraydan ejder meyveli “smoothie” tarifi, yine, eğer imam saraydan manda yoğurduna katılan Medine hurması ve kestane balı tarifi verirse cemaat bundan asla ve kata uzakta durmaz. O cemaat de imamına nazire yapar şekilde, işte, Ağrı Gençlik Kollarının gece saat iki buçuk üçte vermiş olduğu bu sahurla cevabını vermiş olur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – Ne varmış orada, ne var orada?

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Bakın, burada ne var?

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – Ne var orada? Gençler toplanmış sahur yapıyor.

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Arkadaşlar, burada ne var? Bakın, burada geçinemediği için, evine ekmek götüremediği için…

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – Hayatınız demagoji ya!

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Ekonomik kriz nedeniyle Manisa Turgutlu’da evine ekmek götüremediği için kendisini yakan vatandaş var; onun çocuğunun hakkı var, hakkı!

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – Çocukların hakkını siz çok iyi biliyorsunuz(!) Çok korursunuz(!)

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Anladınız mı? Bu vatandaşın hakkı var; beyinlerinize, bilinçaltınıza, bedeninize yazın.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – Tabii, tabii… Dağa kaçırdığınız çocukların hakkını…

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Bu halkı yanma pozisyonuna AKP Hükûmeti zorladı. Niye? Çünkü evine ekmek götüremiyor. Neden götüremiyor? Recep Tayyip Erdoğan tarımdan gerekli nemalanmayı götüremediği, 5’li çeteye yol açamadığı için, yol açamadığı için...

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – O gençleri Kandil’de istiyorsunuz, onlar sahur sofrasında; çatlayın!

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Bu insanlar aç, bu insanlar ekmeğe muhtaç. Bunun hesabını bu halk mutlak suretle soracaktır. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi adına söz talep eden Antalya Milletvekili Sayın Aydın Özer.

Buyurun Sayın Özer. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AYDIN ÖZER (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İYİ Partinin gıda fiyatlarındaki artışla ilgili grup önerisi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Ben, otuz yıldır Antalya’nın Kumluca ilçesinde tarım yapıyorum, örtü altı üretimle uğraşıyorum. Yıllarca bu işe emek verdim ve hâlâ bu işten ekmek kazanıyorum, ekmek yemeye çalışıyorum. Ben, bir üretici olarak yirmi yıldır Adalet ve Kalkınma Partisinin tarımdaki politikasını bir türlü anlayabilmiş değilim. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Yok ki politikası.

AYDIN ÖZER (Devamla) – Yani anlayabilmiş değilim, ne yaptıklarını çözebilmiş değilim. Bunca bakan geldi geçti, benim otuz yıllık üretimimin içerisinde yirmi yıl AK PARTİ iktidarında geçti. Nasıl bir anlayıştır, nasıl bir tarıma bakış açısıdır, nasıl hayvancılığa bakış açısıdır ben anlamış değilim, biz çözemedik bir türlü. Domates fiyatları 25 lira, 30 lira olmuş; biber fiyatları 40 lirayı bulmuş, patlıcan şu fiyatı bulmuş ama son on beş yılda 2 Trakya büyüklüğündeki arazi ekim dışı kalmış, bunu soran yok. Son on beş yılda 800 bin çiftçi ÇKS kaydını sildirmiş, “Ben çiftçiliği bıraktım, tarımdan uzaklaşıyorum.” demiş, AK PARTİ Hükûmetinin iktidarından tık yok. Etiketlerle mücadele etmeyi kendinize şiar edinmişsiniz. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Etiketlere bakıyorsunuz. Marketlere gidiyorsunuz, domates kaç para, et kaç para buna bakıyorsunuz ama yirmi yıldır dönüp de bir kere şuna bakmadınız: Ya, bu fiyatın sebebi ne? Bundan kim para kazanıyor? Bu nakliyeyle kim nereden nereye taşıyor, bunu hiç ölçmediniz. Benim bir arkadaşım söylüyor: “Antalya'nın Konyaaltı Sahili’nden 1 tane taş al, taşı İstanbul'da rafa gönder, fiyatı rafta 15 lira.” Allah’ın taşı, alıyorsunuz taşı 15 lira.

Siz, çiftçiye verdiğiniz sözleri yerine getirmezseniz, 2006 yılında çıkardığınız Tarım Yasası’dan beri 211 milyar lira çiftçiye taktıysanız, çiftçiyi desteklemediyseniz, hâlâ daha oradaki, marketteki fiyatlara bakarak bu işi çözeceğinizi zannediyorsanız, bir yirmi sene daha iktidar olsanız hiçbir şey yapamazsınız, Türkiye'de açlığı bitiremezsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Olamayacaklar ki.

AYDIN ÖZER (Devamla) – Türkiye'de hayvancılığı bitirdiniz, insanlar sağmal ineklerini kesime gönderiyor Türkiye'de. Türkiye'de et fiyatları bir türlü düşmüyor. Bir zaman Tarım Bakanı geldi geçti. Tarıma bakıyordu sadece, tarımdan bihaberdi, hiç alakası yoktu. “Yeni bir Tarım Bakanı atandı, iyi, güzel; bu, Adana'dan geliyor, Çukurova Üniversitesinden geliyor, tarımı biliyor.” dedik. O da dedi ki: “Türkiye'de aç yok. Türkiye’de her şey güzel yürüyor”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

AYDIN ÖZER (Devamla) – Yani şunu söylemeye çalışıyorum: Siz bir iktidar partisi olarak, kangren olmuş bir ayağı hâlâ daha pomatla tedavi etmeye çalışırsanız, o kangrenin sebeplerini araştırmazsanız bu millet aç kalmaya devam eder.

Ha, size şunu da söylüyorum: Bu sizi götürecek arkadaşlar, bu sizi götürüyor. Bakın, sahadayım, herkesle konuşuyorum, çiftçiyle konuşuyorum, vatandaşla konuşuyorum; gidiyorsunuz, hepinize güle güle, görüşmek üzere. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen Malatya Milletvekili Sayın Ahmet Çakır.

Buyurun Sayın Çakır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ÇAKIR (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Partinin Meclis araştırması açılması teklifi aleyhinde AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Aziz milletimizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tabii, dünyada yaşanan bir gıda krizi, bozulan bir tedarik zinciri ve bu sebeple gıda fiyatlarındaki artışlar... Bu sebeplerin de çok iyi bir şekilde analiz edilmesi gerekiyor. Yaptığımız işleri de kısa sürem içerisinde birkaç cümleyle anlatmak istiyorum.

Tabii, dünya geçtiğimiz üç yıllık süre içerisinde Covid-19 pandemisinin gölgesinde kalmıştır. Pandeminin dünyada ekonomiden güvenliğe, sosyal hayattan sanayi ve üretime kadar her alanda etkisini gösterdiğini, birçok sektörü de durma noktasına getirmiş olduğunu görmekteyiz. Pandeminin yanında yine etkili olan alanlardan bir tanesi de Rusya-Ukrayna savaşı. Buğday ve yağ üretimi gibi birçok tarım ürünü üretiminin merkezi olan bölgede çıkan bu krizin de ciddi manada gıdayı etkilediğini belirtmek istiyorum. Yine aynı şekilde doğal gaz, petrol, enerji ve ham madde fiyatlarının yükselmesi, spekülatif söylentiler dünyada gıda fiyatlarının yükselmesine, arz talep dengesinin bozulmasına sebebiyet vermiştir. Tabii ki bu olumsuzluklardan ülkemiz de etkilenmektedir. Ancak Türkiye, aldığı hızlı ve kararlı tedbirler sayesinde bu zorlu süreci dünyada en başarılı şekilde yürüten ve atlatan ülkelerdendir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) küresel gıda fiyatlarının 2021 yılında yüzde 28 artarak son on yılın en yüksek seviyelerine çıktığını belirtmektedir.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ hükûmetleri yirmi senede yaklaşık 470 milyar TL tarımsal destek ödemesi gerçekleştirmiştir. Dünyada yaşanan gıda krizine rağmen 2021 yılında tarımsal ihracatımız 2020 yılına kıyasla yüzde 21 artmış, dış ticaret fazlamız ise yüzde 31 yükselişle 7,2 milyar dolara yükselmiştir.

Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla 2022 yılında 25,8 milyar TL olarak planlanan tarımsal destek 29 milyara çıkarılmıştır. Yine gübrede KDV’nin kaldırılması gibi, yine sertifikalı tohum ve fidanda KDV’nin yüzde 8’den yüzde 1’e indirilmesi gibi, yine gıdadaki KDV oranlarının düşürülmesi gibi birçok tedbir anında alınmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

AHMET ÇAKIR (Devamla) – Ayrıca, ülkemiz için stratejik öneme sahip buğday, arpa, çavdar ve yulaf gibi hububat üretimi yapan çiftçilerimize mevcut desteklere ilave ödeme yapılmaktadır. Üreticilerimize 2022 yılında mazot, gübre, sertifikalı tohum ve ek girdi desteği olarak dekara toplamda 116 lira ödenek sağlanmıştır, bu da 2022 yılına göre yüzde 127’lik bir artıştır.

Aziz vatandaşlarımızın dünya genelinde yaşanan bu sorunlardan olabildiğince az etkilenmesi için her türlü tedbir alınmaktadır. Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi, çalışacağız, üreteceğiz. Kısacası, yaşanan sorunlar geçici, devletimizin aldığı önlemler güçlü, geleceğimiz adına atılan adımlar bilinçli ve sağlamdır. AK PARTİ hükûmetleri olarak gelişmenin, kalkınmanın ve refahın yolunun üretimden geçtiğini biliyoruz, gıda güvenliğini millî güvenlikten ayırmıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET ÇAKIR (Devamla) – Çiftçimize omuz vermeye devam edeceğiz. Üretimi desteklemede kararlı olduğumuzu belirtmek istiyorum.

Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın Yalım…

Sayın Nuhoğlu…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun, Trakya Üniversitesi personeli Murat Derin’in seyahat özgürlüğünün Yunan makamlarınca kısıtlanmasına ilişkin açıklaması

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Batı Trakya Türklerinin merhum lideri Doktor Sadık Ahmet, Yunanistan Dostluk, Eşitlik ve Barış Partisi ve Batı Trakya Türkleri üzerine araştırmalar yapan Murat Derin, Trakya Üniversitesi personeli ve uluslararası ilişkiler doktora öğrencisidir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, değerli bir akademisyen olan Derin, bilimsel ve akademik araştırmalar amacıyla çok kez Batı Trakya’da bulunmuştur. 9 Nisanda Yunan makamları tarafından, hiçbir gerekçe gösterilmeden seyahat özgürlüğü kısıtlanmış ve ülkeye girişi engellenmiştir. İnsan haklarına aykırı bu tutum sebebiyle Yunanistan yönetimini şiddetle kınıyoruz. Gerekli diplomatik ve hukuki işlemlerin yapılarak Murat Derin’in mağduriyetinin acilen giderilmesi için Dışişleri Bakanlığının bu konu üzerinde hassasiyetle durmasını ve engellemenin sona ermesini bekliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Gündoğdu…

36.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, AKP’nin ülkeyi getirdiği duruma ilişkin açıklaması

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yirmi yılın sonunda ülkemizi mülteci kampına çeviren AKP; derelerimizi, ırmaklarımızı, ormanlarımızı yok eden AKP; sefaleti, yoksulluğu büyütüp enflasyonu uçuran AKP; esnafı, çiftçiyi perişan eden, gençlerin umutlarını yok eden AKP; dünyanın en verimli topraklarında patlıcan, biber, domatesi taneyle alınır hâle getiren yine AKP. Savaşın sürdüğü Rusya’da enflasyon yüzde 16, Ukrayna’da yüzde 13, Avrupa ülkelerinde enflasyon yüzde 5 ile 9 arasındayken Türkiye’de enflasyonu yüzde 100’lere çıkaran yine AKP. Tam 4,5 milyon abonenin elektrik ve doğal gazı kesilirken milleti karanlıkta, soğukta bırakıp sırça köşklerden izleyen yine AKP. Millet de artık bıktı, millet de diyor ki: “Bu saatten sonra sana güle güle AKP.”

BAŞKAN – Sayın Yalım…

37.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Vladikavkaz Sınır Kapısı’nda şoförlerimizin yaşadıkları sorunlara ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, biraz önce Grup Başkan Vekilimiz Sayın Özgür Özel de gündeme getirdi ancak özellikle arkadaşlarımızın talebini ben biraz daha gündeme taşımak üzere söz aldım. Rusya’dan Vladikavkaz’da yani Gürcistan’a giriş kapısında -binin üzerindeki araç- şoförlerimiz gerçekten insani şartlardan çok uzak bir şekilde orada günlerdir beklemektedir. Buradan Dışişleri Bakanını, özellikle de Ulaştırma Bakanını tekrar göreve davet ediyoruz çünkü seslerini duyan hiç kimse yok, gerçekten vahim şartlar altındalar. Şu anda hepsinin yiyeceği bitmek üzere, herhangi bir içecek, herhangi bir duş, tuvalet gibi, herhangi bir ihtiyacı karşılayacak durumları kalmadı. Buradan tekrar tekrar AK PARTİ Grup Başkan Vekilinin de özellikle dikkatini çekiyorum. Vatandaşlarımızın ve de şoförlerimizin sorunlarına ciddi anlamda kulak vermenizi rica ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.47

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu ve arkadaşları tarafından, yoksulluğun nedenlerinin araştırılması amacıyla 12/4/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Nisan 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

12/4/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 12/4/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                Hakkı Saruhan Oluç

                                                                                          İstanbul

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

12 Nisan 2022 tarihinde İstanbul Milletvekili Sayın Erol Katırcıoğlu ve arkadaşları tarafından, yoksulluğun nedenlerinin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan (18006 grup numaralı) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 12/4/2022 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Erol Katırcıoğlu.

Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, herhâlde şaşırmamışsınızdır; yoksulluğun nedenleri üzerine bir araştırma ihtiyacı, muhalefet olarak bizce önemli çünkü gerçekten de her ne kadar iktidar bu konulara girmek istemese de bu konular gerçekten Türkiye halkının şu anda en önemli konuları arasında. Diyeceksiniz ki: “Nereden çıkarıyorsunuz?” Yani “Niye, Türkiye halkı yoksul mu sahiden?” diyenleriniz olabilir. Ben şimdi birkaç tane veri de kullanarak size yoksulluğun düzeyiyle ilgili olarak birkaç şey söylemiş olmak istiyorum.

Şimdi, tabii ki kaçınılmaz olarak Türkiye İstatistik Kurumuna yani TÜİK’e başvurmak zorundayız ve TÜİK’in son yaptığı araştırmaya göre, mesela -benim aldığım rakamlar olarak söyleyeyim- gelir dağılımı içinde baktığımızda en düşük yüzde 20 alan yüzde 6,2’den 5,9’a düşmüş yani yoksullar daha yoksullaşmış; en yüksek yüzde 20 ise 46,3’ten 47,5’e çıkmış. Değerli arkadaşlar, şunu söyleyeyim: Ben zaman zaman yaptığım konuşmalarda burada söylüyorum, Türkiye henüz bunu yeteri kadar görmüyor olabilir ama son zamanlarda, son alınan iktisat önlemlerinin sonucunda açıkçası Türkiye’de gelir dağılımı çok ciddi bir şekilde bozulmuştur. Bunun çok çeşitli kanıtları vardır ama TÜİK açıkça bunu söylüyor zaten yani diyor ki: “Gelir dağılımı bozulmuştur; fakirler daha fakirleşmiştir, zenginler de daha fazla zenginleşmiştir.” Bu bir.

İkincisi: Biliyorsunuz, “Gini katsayısı” diye bir katsayı hesabı var, bu da yine İstatistik Kurumunun hesapladığı bir sayı ve bu sayı sıfır ile 1 arasında bir değer alıyor. Bu sayı itibarıyla baktığımızda da 2020’de yüzde 39 olan bu rakam bugün 41 olarak hesaplanmış durumda ki bence bu rakam zaten -hani, demin söylediğim gibi- gelir dağılımında bozukluğa işaret ediyor. Fakat bu rakamın ben çok düşük hesaplandığı kanaatindeyim; dolayısıyla, daha da büyük bir gelir dağılımı farkı olduğu kanaatindeyim.

Şimdi, gelir dağılımının, tabii, bir başka özelliği daha var değerli arkadaşlar; o da bölgesel farklılıklar. Bölgesel farklılıklar cinsinden baktığımızda gerçekten çok açık bir tablo çıkıyor. Zaman zaman arkadaşlarım bu konuyu burada gündeme getirdi, hepiniz biliyorsunuz ama özellikle Van, Muş, Bitlis, Hakkâri gibi daha çok Kürt halkının yaşadığı yerlerde gelir dağılımı daha bozuk ve gelirler çok daha düşük, dolayısıyla da bu şehirlerimiz ile veya bu bölgelerimiz ile daha gelişmiş olan bölgeler arasındaki fark ekonomik olarak da alınması gereken tedbirleri anlamsız kılacak kadar önemli hâle gelmiş durumda.

Değerli arkadaşlar, başka bir veri setini TÜRK-İŞ sağlıyor bize. TÜRK-İŞ’in yaptığı çalışmalar var; nitekim, benim hemen aldığım değerlere göre, TÜRK-İŞ’in son yaptığı çalışmalara, 2022 Martında yaptığı çalışmaya göre açlık sınırı 4.928 lira; arkadaşlar, bakın, 4.928 lira. Daha iki ay önce, aşağı yukarı iki üç ay önce asgari ücrette bir artış yaptınız, çok sevindiniz ve bunu çok konuştunuz ama bu asgari ücret düzeyi 4.253 lira idi. Bugün itibarıyla yani iki ay sonra diyebilirim ki açlık sınırında 675 liralık bir artış söz konusu olmuş. Dolayısıyla, buradan da şunu söylemek mümkündür: TÜRK-İŞ'in rakamları da esasında Türkiye’de, özellikle, yoksulların daha yoksullaştığına dair işaretleri taşıyor.

Daha ilginç bir veri seti; bu da Metropoll’un “Türkiye'nin Nabzı” çalışmasında ortaya çıkmış. Değerli arkadaşlar, bu, hakikaten çok vahim. Bakın, şöyle: “Yemek öğünlerimi azalttım.” diyen yüzde 50,3. Değerli arkadaşlar, insanların yarısı, toplumun yarısı yemek öğünlerini azaltmışlar. “Zaman zaman aç kalıyorum.” diyen yüzde 32.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) - Teşekkür ederim.

“Et tüketmeyi bıraktım.” diyen yüzde 62. “Kalın giyinip evi ısıtıyorum.” diyen yüzde 54. “Daha az çamaşır yıkıyorum.” diyen yüzde 58. “Özel araç kullanımını bıraktım.” diyen yüzde 63. Bunlar neyi söylüyor değerli arkadaşlar? Belki… Özellikle, iktidar grubunun katılımını görüyoruz, her zaman böyle son derece düşük çünkü hiç önemsemiyorlar arkadaşlar bu konuları; önemsememeye devam edebilirler ama Türkiye halkının en önemli meselesi gerçekten yoksulluktur ve dolayısıyla da böyle bir konuda bir araştırma önergesi gündeme getiriyoruz. Eğer vicdanınız varsa bu araştırma önergesini desteklersiniz ve bu konuda gerçekten Türkiye’de açlık sınırında yaşayan insanlarımızın, yoksullaşan insanlarımızın ne düzeyde yoksullaştıklarını da öğrenmiş oluruz diye düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına söz talep eden Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs.

Buyurun Sayın Örs. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yoksulluğun nedenlerinin araştırılarak çözüm önerilerinin geliştirilmesi maksadıyla verilen araştırma önergesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz, enflasyonun, işsizliğin, zamların, geçim sıkıntısının yaşandığı; vatandaşlarımızın ucuz akaryakıt, ucuz ekmek, ucuz patates, ucuz soğan, ucuz yağ kuyruklarında beklediği ağır bir ekonomik buhrandan geçiyor. Yoksulluk, fakirlik ve fukaralık toplumun büyük bir kesimini esir almış vaziyette. Ekonomiyi yönetemeyen AK PARTİ’nin akıldan, bilimden ve öngörüden uzak politikaları sonucunda bugün ülkenin içine düştüğü durum ortadadır. Ramazan ayını idrak ettiğimiz bugünlerde vatandaşlarımız temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamaz hâle gelmiştir. Faturalardan canı yanan vatandaşlarımız bugün “Mutfaktaki tencereyi nasıl kaynatırım?” derdindedir.

Değerli milletvekilleri, meyve, sebze, temel gıda ve ihtiyaç maddesi fiyatları almış başını gidiyor. Vatandaş çarşıya, pazara çıkamaz hâle gelmiş. AK PARTİ “Bugün ‘evine ekmek götüremeyen’ diye bir şey var mı, inanıyor musunuz buna Allah aşkına?” diye hamasi nutuklar atsa da “Gözlerimdeki ışıltıyla enflasyonu alaşağı edeceğiz.” diye masallar anlatsa da gerçekler açık ve net bir şekilde ortadadır.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ iktidarı “Yoksullukla mücadele edeceğiz.” diyerek iktidara geldi ancak yoksullukla mücadele etmeyi değil, yokluğu ve yoksulluğu yönetmeyi tercih etti. İktidar mensupları ve yandaşları zevküsefa içindeyken milletimiz açlık, işsizlik ve yoksulluğa terk edilmiştir. İhalelerde yandaş müteahhitleri, elektrik ve doğal gazda özel şirketleri koruyup kollayan AK PARTİ iktidarı vatandaşın sorunlarına kulak tıkamıştır. “Kimsesizlerin kimsesi olacağız, mağdurların sesi olacağız, yoksulluğu sona erdireceğiz.” diye iktidar olan AK PARTİ, bugün, holding iktidarı olmuştur. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Konuşmamı Victor Hugo’nun meşhur sözünü hatırlatarak bitirmek istiyorum: “Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, biz ise ortadan kaldırılmış yoksulluk istiyoruz.” Kimse merak etmesin, bu eğri düzen böyle gitmeyecek; sandık gelecek, devran değişecek ve siz gideceksiniz. İYİ Parti iktidarında yoksulluk milletimizin kaderi olmaktan çıkarılacak; bolluk, bereket ve refah gelecektir diyorum.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talep eden Ankara Milletvekili Sayın Tekin Bingöl.

Buyurun Sayın Bingöl. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, sizleri selamlıyorum saygıyla.

Bu araştırma önergesinin adı “yoksulluğun nedenleri” ama ben yoksulluktan çok, Türkiye'de açlığın nedenlerinin araştırılmasının daha uygun olacağını düşünüyorum çünkü Türkiye'de giderek artan, derinleşen korkunç bir açlık söz konusu. Aslında, yoksulluk ve açlık Adalet ve Kalkınma Partisinin bir parti politikası hâline dönüşmüştür. Yoksulluğu siyaseten kullanan bir siyasi iktidar karşımızda var. Niçin “açlık” dedim? Çünkü 4.253 lira olan asgari ücrete karşılık açlık sınırı 4.928 lira yani asgari ücret açlık sınırının 675 lira altında yani bir asgari ücretlinin açlık sınırına erişmesi için 675 liralık bir ek gelir daha elde etmesi gerekiyor. Yoksulluk daha da derin, 16.052 lira.

Bakın, değerli milletvekilleri, açlık diz boyu. Peki, niçin açlık diz boyu olmasın ki! 10 milyona varan asgari ücretli açlık sınırının altında yaşadığı için açlıkla mücadele ediyor, 2.500 lira emekli maaşı alan emekli büyüklerimiz açlıkla mücadele ediyor, cebinde otobüse verecek bir ücreti olmadığı için üniversitesine yürüyerek giden milyonlarca gencimiz açlıkla mücadele ediyor. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün.

Bakın, bir kendinden menkul TÜİK var. TÜİK geçen gün işsizlik rakamlarını açıklıyor. TÜİK'e göre işsizlik 178 bin kişi düşmüş, güzel; 90 bin kişiye istihdam olanağı tanınmış. İyi de değerli milletvekilleri, o aradaki 90 bin kişiye ne oldu; hepsi öldü mü, kayıplarda mı, yurt dışına mı çıktı açıklamıyor TÜİK. Açıklamadığı birçok şey var; TÜİK artık Adalet ve Kalkınma Partisinin militan bir kurumu hâline dönüşmüş, asla, hiçbir şekilde Türkiye’nin gerçekleriyle açıklama yapmıyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, geçmişte Türkiye'de aileler kışlık zahire oluştururlardı, pazara gidenler fileyle alışveriş yaparlardı, kasalarla alışveriş yaparlardı, yine, kış dönemlerinde çuvallarla bulgur, patates, soğan alırlardı. Şimdi, kasaların ve çuvalların yerini sizin iktidarınız sayesinde gram ve adet aldı, artık alışverişi yurttaşlarımız gramla ve adetle yapıyorlar. (CHP sıralarından alkışlar) Açlık çok derinlikli bir hâle geldi ama Adalet ve Kalkınma Partisinin umurunda değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Teşekkürler.

Bakın, değerli milletvekilleri, doğal felaketler var ama Adalet ve Kalkınma Partisi bu ülkenin siyasi felaketidir ve Adalet ve Kalkınma Partisi iktidardan gitmediği sürece, bu felaket Türkiye'nin üzerine bir karabasan gibi çökecek ve maalesef, açlık daha da derinleşecek. Bunun bir tek çözümü var, bir tek çözümü; ortağıyla birlikte bu iktidarın sonlanması hâlinde, inanın, bu siyasi felaket yeniden mutluluğa ve refaha kavuşacak diyorum.

Sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talep eden Konya Milletvekili Sayın Hacı Ahmet Özdemir.

Buyurun Sayın Özdemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) – Sayın Başkan, değerli Meclis, Genel Kurul ve bizleri ekranları başında izleyen kıymetli vatandaşlarımız; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Şüphesiz, pandeminin getirdiği iki yıllık zorlu sürecin sonuçlarıyla şu anda bütün dünya gibi Türkiye’nin de cebelleşmekte olduğunu, mücadele ettiğini, birtakım sorunların üstesinden gelmeye çalıştığını burada bizim özellikle ifade etmemiz lazım. “Yoksulluk” “açlık” “yoksulluk sınırı” gibi kavramların da belki yeniden tanımlanması, belki üzerinde yeniden hassasiyetle durulması gibi bir pozisyonla karşı karşıya olduğumuzu da özellikle belirtmemiz gerekiyor.

Tabii, muhalefet burada yoksullukla alakalı, yetersizlikle alakalı, maddi imkânsızlıklarla alakalı birtakım rakamları dile getirdi, ben de birtakım rakamlarla sizlere bazı bilgileri aktarmak istiyorum.

Bugün, Türkiye, sosyal yardımlar konusunda özellikle dünyada örnek ülkelerden biri hâline gelmiştir. 2002 yılında sadece 1,3 milyar olan sosyal yardım harcamalarının 2021 yılında 97,8 milyar TL’ye çıkarıldığını ve son on dokuz yılda ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza belediyeler de dâhil olmak üzere, tüm kamu kurumları aracılığıyla yaklaşık 506 milyar lira tutarında sosyal yardım yapıldığını burada özellikle belirtmek istiyorum.

Sosyal devlet anlayışı, sadece yoksulluğun önlenmesinde gelişmekte olan ülkelerde dile getirilen ve sisteme dâhil edilen bir argüman olmaktan öte, bir uygulama olmaktan öte gelişmiş ülkelerde de sıkça başvurulan bir uygulamadır. Dolayısıyla sosyal yardımların merkezî yönetim bütçesi içindeki payının yaklaşık 5 katına çıktığını ve bu oranın bir hayli yükseldiğini özellikle söylemek istiyorum. Muhalefet tarafından Gini endeksi üzerinde özellikle duruldu. Gini endeksinde de Türkiye’yi 2002 yılında aldığımız orandan geriye götürmediğimizi, bu noktada gelir adaletini sağlama açısından büyük bir iyileştirme yaptığımızı özellikle belirtmek istiyorum.

Sosyal yardımlar yoksulluğu artırmaz, aksine refahı artırır. 2002’den bu yana büyüyen, gelişen Türkiye'nin paylaşılan refahı sosyal yardımlardır. Sosyal yardım miktarı artınca faydalanıcı sayısının artmayacağına dair bir tez de ayrıca öne sürülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Burada, sosyal yardımlarla alakalı muhalefetin özellikle dile getirdiği bir hususa ben dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Muhalefet, sosyal yardımların artmasının Türkiye’de yoksulluğu artırdığı şeklinde bir iddiada bulunmaktadır. Hâlbuki yoksulluğun artması söz konusu değildir; burada önemli olan –son cümle olarak söylüyorum- yardıma ihtiyacı olanların belirlenmesinde daha özenli, daha titiz, daha hassas hareket edildiği için kaderine terk edilmişlerin sayısı azaltılmış ve bunlar sosyal yardımlar kapsamına dâhil edilmiştir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın Tanal…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

38.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa ili Eyyübiye ilçesindeki 1.600 öğretmenin ek ders ücretinin yatırılmasına ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Şanlıurfa ilimizde toplam 35.800 öğretmen var. Ay sonunda yatırılması gereken ek ders ücreti bazı ilçelerimizde yatırılmamaktadır. Eyyübiye ilçemizde 1.600 öğretmen olduğu hâlde, bugüne kadar ek ders ücreti yatırılmamıştır. Bu sebepten dolayı öğretmen arkadaşlarımız mağdur durumdadır. Hatta bir iddiaya göre, bu ek ders ücretlerinin repoya yatırıldığı söyleniyor. Öğretmenlerin bu mağduriyetinin giderilmesi açısından faiziyle birlikte ek ders ücretinin ödenmesini talep ediyorum.

Saygılarımı sunuyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Aycan…

39.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, 11 Nisan Sağlık Teknikerleri ve Teknisyenleri Günü’ne ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, 11 Nisan Sağlık Teknikerleri ve Sağlık Teknisyenleri Günü’dür. Hepsini kutluyor, sağlıklı ve başarılı çalışmalar diliyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak verdikleri hizmetler için teşekkür ediyoruz.

Sağlık hizmetleri ekip işidir, sağlık ekibi çok geniştir; 39 farklı meslek sağlık hizmeti sunumunda görev almaktadır. Sağlık tekniker ve teknisyenleri de çok geniş ve çok branşlı bir meslek grubudur, genellikle sağlık hizmetine özgü araçları kullanmaya ehliyetli, diplomalı kişilerdir. Artık, her alanda, diplomalı teknisyen ve teknikerlerimiz vardır. İhtiyaçtan fazla sayıda teknisyen ve teknikerimiz vardır. Bundan sonra daha nitelikli ve daha az teknisyen ve tekniker yetiştirebiliriz. Kamu ve özel sağlık kuruluşlarında yeteri kadar kadro açılmalı ve atamaları yapılmalıdır. Ayrıca, sağlık meslekleri kanununda gerekli düzenlemeler yapılmalı, olmayan branşlar kanuna alınmalı ve branşlar arasındaki görev tanımları karmaşasına son verilmelidir.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Ünlü…

40.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü’nün, atanamayan öğretmenlere ve sözleşmeli, ücretli öğretmenlik uygulamalarına ilişkin açıklaması

BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Öğretmenlik, geleceğimiz çocuklarımızı ailesine, çevresine ve milletine yararlı, iyi bir insan ve iyi bir vatandaş olarak yetiştiren meslektir. Ülkemizde yaklaşık 500 bin eğitim fakültesi mezunu atanamayan öğretmenimiz varken, iktidarın yılda 15-20 bin öğretmen ataması yapması gençlerimizi mağdur etmektedir. Bu sebeplerle, KPSS 2021 puanıyla 2022 yılında en az 50 bin öğretmen ataması yapılmalı ve binlerce gencimiz hayallerine kavuşturulmalıdır. Sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik gibi her türlü güvencesiz istihdam uygulamalarına son verilmeli ve sözleşmeli öğretmenler kadroya geçirilmelidir. Her seçim öncesi verilen sözler tutulmalı, tüm eğitim ve bilim emekçilerinin ek göstergeleri 3600’e çıkarılmalıdır diyor, teşekkür ediyorum.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak ve arkadaşları tarafından, ülkemizdeki konut kiralarında son yıllarda yaşanan artışların nedenlerinin araştırılması amacıyla 11/4/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 12 Nisan 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

12/4/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 12/4/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                         Özgür Özel

                                                                                           Manisa

                                                                                 Grup Başkan Vekili

 

Öneri:

Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak ve arkadaşları tarafından, ülkemizdeki konut kiralarında son yıllarda yaşanan artışların nedenlerinin araştırılması amacıyla 11/4/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan 3362 sıra no.lu Meclis Araştırması Önergesi’nin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 12/4/2022 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden Antalya Milletvekili Sayın Çetin Osman Budak.

Buyurun Sayın Budak. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu, bugünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemi ve bu araştırma önergeleriyle, grup önerileriyle ilgili 3 önerinin 3’ü de aslında yoksullukla alakalı. 1’incisi İYİ Partinin grup önerisi, gıda fiyatlarındaki artışla alakalı. 2’ncisi HDP'nin grup önerisi, yoksulluğun nedenleriyle alakalı. 3’üncüsü de bizim önerimiz, konut kiralarındaki artışın nedenleriyle alakalı.

Bakın, Türkiye yanıyor. Yoksulluktan bahsediyoruz, AK PARTİ milletvekili diyor ki: “Türkiye'de yoksulluk yok.” Bu ilk 2’si, ilk 2 önergenin 2’si de AK PARTİ’nin oylarıyla reddediliyor. Şimdi inşallah bu reddedilmez ama biliyorum reddedeceksiniz. Kirayla ilgili sadece bizi değil, sizleri de sanıyorum her gün 3 kişi, 5 kişi, 10 kişi arıyor. Türkiye'deki enflasyonu da artık saklamanızın imkânı yok ne yaparsanız yapın. İnsanlar markete gidiyor alışveriş yapmak için, bir evde oturuyor ki… Arkadaşlar, Türkiye'nin toplam nüfusunun yüzde 42’si kirada oturuyor, yüzde 58’i ev sahibi ve bundan üç beş sene önce bu oran, ev sahibi oranı yüzde 61-62’ydi. Ev sahibi olabilmek de artık imkânsız. E, dolayısıyla kiraların bu kadar yüksek seyretmesi, üstelik de bir koruma kalkanının olmaması… Örnek vermek gerekirse, TÜİK’in rakamlarıyla artışın söz konusu olduğunu varsayalım, bu da yüzde 30. Yani yüzde 30 artış diye bir şey söz konusu değil. Yani eğer bir vatandaşın nisan ayında kira kontratı bitiyorsa yüzde 30 artış mümkün mü? Değil. İçinizde birçok kiracı var ve kiracı olan arkadaşlar zaten bunları yaşıyor. Geçen sene 3 bin lira kira veren, bu sene 5 bin lirayla oturmak durumunda, kışın ortasında herhâlde evsiz kalacak değil.

Şimdi, arkadaşlar, EUROSTAT’ın Türkiye’deki konut fiyatlarıyla, bu ev sahipliğiyle alakalı bir verisi var. EUROSTAT, biliyorsunuz, Avrupa İstatistik Ofisi. Burada, Avrupa Birliğine üye olmuş ya da üye olmaya aday ülkelerin listesi var. Bu listede, Türkiye 1’inciliği hiç kimseye kaptırmamış, konut fiyat artışlarında Türkiye yüzde 59,8’le 1’inci sırada, diğer ülkelerde ortalama yüzde 10 civarında.

Bir de şunu söylemek zorundayım: Bu fotoğrafı hepiniz hatırlıyorsunuz; bu, Kenya’da kulelerin üzerine Türk Bayrağı’yla birlikte asılmış. Türkiye’de 250 bin dolara konut alırsanız, size -pasaport da koymuşlar, burada, bakın, görüyorsunuz- Türk pasaportunu veriyorlar. Sadece bu mu? Hayır. Bir de yatırım getirisi yıllık yüzde 7 garanti veriyor. Bu bir ajansın Kenya’da kulelere astığı bir reklam. Bu içinize siniyor mu arkadaşlar? Türk vatandaşlığı bu kadar ucuz mu? (CHP sıralarından alkışlar) Türk vatandaşlarının konut alma ihtimali bu şartlarda mümkün mü? Değil.

Ayrıca, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yaptığı bir araştırma da İstanbul’daki fiyat artışlarının son iki yılda yüzde 785 arttığını göstermiştir. Burada yine bir örnek vereyim, medyaya düştü: Miami, bildiğiniz -“dünyanın rivierası” diye kabul edilir- Miami’de 3 katlı bir villanın fiyatı 400 bin dolar arkadaşlar. İstanbul Sarıyer Maslak’ta 2+1 dairenin fiyatı 400 bin dolar. Bu vatandaş 4.250 lira asgari ücretle nasıl konut sahibi olsun? Mümkün mü? Böyle bir şey de mümkün değil.

Şimdi, kiralarda, bakın, bu tabloları hep görüyorsunuz, şu tabloları hepiniz görüyorsunuz; Türkiye, şu sondaki lacivert; Türkiye, her zaman ok gibi buralarda bir yerlere gidiyor yani 1’inciliği hiç kimseye kaptırmıyor. OECD, dünyadaki kira artışlarıyla ilgili bir araştırma yapıyor, Türkiye 1’inci. Yine, burada kira artışları inanılmaz seviyede ve bakın, bu alttaki grafikler de aslında kirası yüksek olanlar, dünyada kirası yüksek olanlar; 30 tane ülke var, en yüksek olan 30 ülkenin içinde yine en yüksek Türkiye.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Şimdi bir şey daha söyleyeceğim, bir dakikaya sığdırmaya çalışacağım: Reddimiras, arkadaşlar, reddimiras, duymuşsunuzdur yani aileler, babalarının ya da analarının miraslarını reddederler. Bu oran neymiş biliyor musunuz? 2013 yılında yüzde 30’muş, şimdiki oran arkadaşlar yüzde 85. Yani ülkede mahkemelere başvuranların yüzde 85’i “reddimiras” diyor; bu çok acı bir tablo, çok acıklı bir tablo. Gelin, araştıralım, bu kira artışlarıyla, asgari ücret alanın ya da yoksulluk sınırı olan 16 bin lira maaş alanın o kiraları ödeyip, aynı zamanda çocuklarını okula gönderip onların masrafını, mutfak masrafını, elektrik masrafını, su masraflarını koyduğunuz zaman herkes bankada…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Bankaya gidebilen de bir avuç insanı geçmiyor. Gelin, şunu bir araştıralım, hep beraber bu memlekete hayırlı bir iş yapmış oluruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına söz talep eden Adana Milletvekili Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu.

Buyurun Sayın Çulhaoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu Meclis araştırması önergesi üzerine İYİ Parti Grubumuzun görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener geçtiğimiz eylül ayında sosyal medya hesabından bir açıklama yapmış ve “Bizim milletimiz iyi yaşamayı hak ediyor.” diyerek, kira sorununun nedenlerini ve kiralara yönelik eleştirilerini dile getirerek göçmen krizi ve iktidara değinmiştir. “Başarısız dış politika sonucu savaştan kaçan diğer ülke vatandaşları hiçbir kontrol, planlama olmadan ülkemize giriş yapıyor ve nüfus artıyor, bu da kira krizini derinleştiriyor. Biz başkalarına yardım etmeye değil, milletimizin düşünülmemesine karşıyız. Plansız şekilde yapılan kentsel dönüşüm projeleri nedeniyle vatandaş evlerinden çıktı, 10 tane kiralık ev olan mahallede 100 ev yıkıldı, başlarını sokacak ev arayanlar talebi, talep de fiyatları artırdı. Arz talep dengesi yerine rant gözeten adımların faturasını, maalesef, milletimiz ödüyor. Biz kentsel dönüşüme değil, rant uğruna yapılan plansızlığa karşıyız. Adaletsizlik, liyakatsizlik ve inşaat ekonomisine dayalı üretimsizlik nedeniyle dolar ve euro yükseliyor, vatandaşın alım gücü düşerken kira fiyatları ters orantılı artıyor. Biz yabancı yatırıma değil, her önüne gelenin kolayca konut ve vatandaşlık sahibi olmasına karşıyız.” sözleriyle âdeta bugünleri önceden görmüştür.

Değerli arkadaşlar, 2020’nin Haziran ayında kira artış oranları yüzde 12,10 iken 2022’nin Nisan ayı itibarıyla bu oran yüzde 29,88 olmuştur. AK PARTİ iktidarının yaptığı yanlışlar yüzünden ev sahipleri mağdur olmamak için kiracılarından yüksek kira artışları istemekte, kiracılar ise perişan bir vaziyette, bunları nasıl karşılayacaklarını bilemez bir duruma gelmişlerdir. İktidarın yanlış ekonomi politikaları sonucu işinden ayrılmak zorunda bırakılmış, aç, sefil duruma düşmüş insanlarımızın bu kira artışlarını nasıl karşılayacakları iktidarın umurunda bile değil. İktidarın yarattığı hayat pahalılığı hem ev sahiplerini hem de kiracıları perişan etti arkadaşlar. Büyük şehirlerde kira artış oranları an itibarıyla yüzde 240’lara varmış durumdadır. Bugün mahkemeler, kiracılar ile ev sahiplerinin dosyalarıyla dolup taşmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Buradan AK PARTİ iktidarını uyarıyorum: Giderayak bu millete bir iyilik yapın ve vatandaşlarımıza ucuz konut yapmak için kurulmuş olan Toplu Konut İdaresini bir an evvel devreye sokun ve yabancıları öncelemekten ziyade vatandaşlarımızın hemen erişebilecekleri, maaşları oranında ödeyebilecekleri konut inşaatlarına başlayın, kiracı olan devlet memurlarıyla tüm emeklilerin ve çalışanların maaşlarına kira yardımı düzenlemesiyle ilave yapın.

Araştırma önergesini desteklediğimizi belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden Muş Milletvekili Sayın Şevin Coşkun.

Buyurun Sayın Coşkun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ŞEVİN COŞKUN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin önerisi üzerine söz aldım. Genel Kurulu selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, iktidar, halkın yararına olan önerileri gözü kapalı bir şekilde, elini kaldırıp indirerek reddediyor; buna, bu Mecliste defalarca tanıklık ettik. Bu nedenle, halkların kendi yararına dair iktidardan bir beklentisi yoktur çünkü önerinin kapsamı yoksulluk ve işsizliktir. Halkları yoksulluğa, işsizliğe mahkûm edenler de iktidarın ta kendisidir.

Ülkede yaşanan yoksulluk ve işsizlik her geçen gün daha da derinleşmektedir, artan enflasyon ve yapılan zamlar nedeniyle insanlar gerekli gıdaya dahi erişememektedir, hatta evine günlük ekmek götüremediği için insanlar intihar etmektedir. Yaşanan ekonomik krizin bedelini yurttaşlar sömürülen emekleriyle, ödeyemediği faturaları nedeniyle icralık olma durumuyla, gübre ve tohum alamadığı için tarlasını boş bırakmasıyla, hatta bazen de canıyla ödemektedir.

Değerli milletvekilleri, sabit ücretlilerin maaşları başta olmak üzere, yurttaşların gelirleri enflasyon oranında artmadı; aksine, artan enflasyon karşısında yurttaşların alım gücü her geçen gün daha da düştü. İşsize, yoksula, emekçiye ev almak hayal; ev kiralarını dahi ödeyemez durumdalar. Artan fiyatlar nedeniyle oturduğu evin kirasını ödeyemediği için kiracının evden atıldığına dair basına haberler yansıdı. Hayat pahalılığı nedeniyle faturasını ödeyemediği için milyonlarca abonenin elektrik ve doğal gazı kesildi, kesiliyor. En temel ihtiyaçlar olan ekmeğe, yağa, şekere neredeyse her geçen gün yeni zamlar yapılırken bir yıl içinde konuta yapılan kira artışı yüzde 250 dolayındadır. TÜİK’in yüzde 29 kira artışı hesaplaması gerçeklikten tamamen uzaktır.

Teknoloji Odaklı Gayrimenkul Değerleme Platformunun Eylül 2021 araştırmasına göre, Muş, Batman ve Nevşehir’de en fazla kira artışının olduğu tespit edilmiştir. Türkiye’de yüzde 42 kiracı olduğu bilinmektedir. Bu durumun halkları ne derecede olumsuz etkilediğini varsın iktidar hesaplasın.

Değerli milletvekilleri, ülkede 1 milyondan fazla boş konut, 1 milyondan fazla da ev sahibi olmayan yurttaş bulunmaktadır. Bu durum aslında, gelir dağılımındaki adaletsizliğin sadece bir örneğidir. İktidar işsizlere ve yoksullara karşı ticari ve kâr odaklı bir yaklaşımdan vazgeçmeli, herkese konut sahibi olma hakkını sağlayabilmelidir; elektrik, doğal gaz, su faturası desteğinde bulunabilmelidir. Bunlar yapılabilir desteklerdir. Yeter ki bir an olsun iktidar, yurttaşların yararına düşünsün ve öyle karar versin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız lütfen.

ŞEVİN COŞKUN (Devamla) – Çünkü Türkiye’de insanlar az ürettikleri için aç değil; birileri onların emeği üzerinden saltanatlar kurduğu için evsizler, yoksullar ve işsizler. Bir avuç zenginin yararına değil; halkların, yoksulların, emekçilerin yararına bir sistem kurduğumuzda hep birlikte kazanacağız.

Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Atilla Ödünç.

Buyurun Sayın Ödünç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygı ve muhabbetle selamlıyorum. İçinde bulunduğumuz ramazanışerif ayının hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, Türk polis teşkilatımızın 177’nci kuruluş yıl dönümünü de kutluyorum. CHP Grubunun konut kiralarıyla ilgili grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım.

Pandemi sonrası dünyada belirsiz bir süreçle karşı karşıyayız. Gıda fiyatlarındaki yükseliş, konut fiyatlarındaki artış tüm dünyada ortak sorun hâline gelmeye başlamıştır. Enerji maliyetlerinin ve ham madde giderlerinin artması, tedarik zincirinin bozulması, lojistik, ulaşım maliyetleri, bu ve buna benzer sorunların devreye girmesiyle birlikte inşaat sektöründe de maliyetler hızla artmaya başlamıştır. Altını çizerek vurgulamak istiyorum ki Türk Borçlar Kanunu’nun 344’üncü maddesi konut ve iş yeri kiraları için bu konuda bir sınırlama getirmiştir; buna göre “Tarafların yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira bedeline ilişkin anlaşmaları, bir önceki kira yılında tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara göre değişim oranını geçmemek koşuluyla geçerlidir. Bu kural, bir yıldan daha uzun süreli kira sözleşmelerinde de uygulanır.” Buna göre, tarafların sözleşmede belirtmiş oldukları artış oranı Tüketici Fiyat Endeksi’yle (TÜFE) açıklanan on iki aylık ortalamalara göre değişim oranından düşük ise geçerli, fazla ise geçersiz kabul edilecektir; kiracının hakkı bu şekilde korunmuş olmaktadır. Bunun göz önünde bulundurulması elzem bir noktadır.

Maliyetlerin yükselmesi konut üreten firmaların üretimini de derinden etkilemektedir. Yeni bina maliyetleri yüksek olduğu için bunların piyasaya arzı da yüksek olmaktadır. Bunu gören ikinci el konut sahiplerinin aylık kira bedellerini fahiş oranlarda yükseltmesi ise kabul edilebilir bir durum değildir. Bu ve benzer yaşanan olumsuzluklar piyasa koşulları açısından çalkantılı bir seyrin izlenmesine sebebiyet vermektedir. Bunu kullanarak fiyat artışlarına girişen kim olursa olsun bu kontrol edilmektedir. Aziz milletimizin rahatını bozanlara, piyasayı manipüle etmeye çalışanlara fırsat verilmemektedir. Vatandaşlarımız da böylesine kritik süreçlerde, belirsizliğin olduğu durumlarda bu konuda gereken çalışmaların yapıldığının farkındadır.

2002 yılından beri, AK PARTİ olarak, bu aziz milletin refahı, huzuru, güveni, kalkınması için çalışıyoruz. Dünyada yaşanan bu kritik süreci devlet olarak aşacak gücümüz, kuvvetimiz, kudretimiz, hamdolsun, vardır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Sayın Karahocagil…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

41.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, 2021 yılında AK PARTİ Hükûmetinin gerçekleştirdiği yatırımlara ilişkin açıklaması

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) - Teşekkür ediyorum Başkanım.

2021 yılı içerisinde AK PARTİ Hükûmetinin, lideri Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde gerçekleştirdiği yatırımları anlatmaya devam ediyorum: Biyoçeşitliliğin korunması ve geleceğe aktarılması için korunan alan sayımızı 621’e, büyüklüğü ise 3,3 milyon hektara çıkardık. E-Devlet Kapısı’nda 3 milyarın üzerinde işlem yapıldı. TÜRKSAT 5A ve TÜRKSAT 5B uyduları uzaya fırlatıldı. Çamlıca TV-Radyo Kulesi hizmete açıldı. 146 adet köprü hizmete açıldı. 23 adet tünel yapımı tamamlandı. Duble yolumuz 28.473 kilometreye ulaştı. Filyos Limanı hizmete alındı. “Geleceğe Nefes” kampanyasıyla her vatandaşımız için 3 adet olmak üzere toplam 252 milyon fidanı toprakla buluşturduk.

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

42.- Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün, Cizre’deki HDP ilçe binasına yapılan polis baskınına ilişkin açıklaması

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün Cizre ilçemize yapılan saldırıyla… Hükûmetin “Yargı bağımsızdır. Güvenlik güçleri kendi iradesiyle hareket etmektedir.” diyerek ne yazık ki partimize, yöneticilerimize, siyasal düşüncemize ve demokratik mücadelemize saldırıyı bir âdet, bir yöntem, bir düşmanlaştırma hâline getirdiği kesindir. Bu, suçtur; hakkın, hakikatin, adaletin önünde bunun hesabı sorulacaktır.

BAŞKAN – Sayın Tokdemir…

43.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’in, enflasyonun kontrolden çıktığına ilişkin açıklaması

İSMET TOKDEMİR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

TÜİK’e göre martta yıllık enflasyon yüzde 61,14; gıdada yüzde 70,33 oldu. 4 Ağustos 2021 tarihinde enflasyon yüzde 18,95 iken Cumhurbaşkanı “Bundan böyle enflasyonun daha yukarı çıkması mümkün değil, zira faiz oranlarında düşüşe geçiyoruz.” dedi. 4 Nisan 2022 tarihinde enflasyon yüzde 61,14 oldu. “Yukarı çıkması mümkün değil.” ne demek? Enflasyon kontrolden çıkmış, uçmuş, uçmuş. Sayın Cumhurbaşkanının “Ben ekonomistim.” dediği ülkenin hâli bu. Bir de “Vatandaşı enflasyona ezdirmedik.” demiyorlar mı? Sizin vatandaşa reva gördüğünüz ne mi? Sabah Halk Ekmekte ucuz ekmek kuyruğu, öğlen TMO satış noktalarında ucuz ayçiçeği yağı kuyruğu, akşam ucuz sebze kuyruğu ve tabii bir de kuyruklu yalanlarınız. Bu kontrolden çıkmış olan enflasyonu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Antalya Milletvekili Hasan Subaşı’nın, (2/3961) esas numaralı 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/165)

16/2/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/3961) esas numaralı 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’min doğrudan Genel Kurul gündemine alınması için İç Tüzük’ün 37’nci maddesi uyarınca işlem yapılmasını arz ederim.

                                                                                       Hasan Subaşı

                                                                                           Antalya

 

BAŞKAN – Önerge üzerinde teklif sahibi olarak Antalya Milletvekili Hasan Subaşı konuşacaktır.

Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

HASAN SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu açıklamaya çalışacağım konu kanun tekliflerinin ne kadar özenli yapılması gerektiğini bir kere daha bize hatırlatıyor. 2005 tarihli, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu 2014 yılında bir değişikliğe uğruyor. Bu değişiklikle, iyi niyetle, Meclisçe 8/İ maddesine ikinci fıkra ekleniyor. 2014 yılında yapılan bu değişikliğe göre, kırsalda, arazilerin sınırdaşlarına arazinin satımı hâlinde, ortak mülkiyette olduğu gibi, şufa hakkı, ön alım hakkı tanınıyor. Bunun üzerine ortaya çıkan sakıncalar nedeniyle… Çünkü kırsalda bundan kimsenin haberi olmaz. Böyle bir kanun teklifi hazırlanırken muhtarların, yerel yönetimlerin ve halkın hazırlığı yoksa kırsalda kimsenin arazisini satarken komşusunun şufa hakkı olduğunu bilebilmesine hiç imkân yoktur. Tabii, bir süre sonra, büyük sakıncalar ortaya çıktıktan sonra bu değişiklik 2020 yılında yine Meclisçe iptal edilmiştir ve gerekçesinde de çok ciddi sakıncalara neden olması… Birtakım kişilerin ucuz fiyatla köylünün, çiftçinin arazilerini kapatmak adına bunu art niyetle kullandıkları ortaya çıkmıştır. Bunun zaten böyle olacağı da orta yerdedir. Hâl böyle olunca, 2020 yılında Meclis, hatasından dönmüş ve bu değişiklik teklifini iptal etmek zorunda kalmıştır ama gelin görün ki o tarihler arasında derdest olan davalar vardır. Bu sınırdaş komşular, bir arazi satılacağında pey verebilir, uyarabilir, teklif verebilir fakat beklemeyi tercih ederek birçok arazinin el değiştirmesine neden olmuştur. Ve kırsaldaki birçok araziye, neredeyse bedava denilebilecek seviyede araziye bu komşuda bekleyenler tarafından el konulduğu görülmüştür. Bu derdest davalar kanunda düşünülmediği için ben bu kanun teklifini verdim. Çünkü derdest davalarda bu mülga kanunun iptal edilen 8/İ ikinci bendinin bunlara da uygulanması ve davaların düşürülmesi gerekmektedir. Birçok mağduriyete neden olmuştur, hatta köylerde imece kültürü yerine, birbiriyle yardımlaşan köylüler yerine düşmanlaşan komşular oluşmuştur. Türkiye’nin her yerinde neredeyse kan davası gibi, arazisini elinden kaybetme riskiyle köylüler, vatandaşlarımız birbiriyle düşman hâle gelmişlerdir. Kanun teklifindeki bir düzenlemeyle bu değişikliğin geçmişe yürütülmesi ve bu derdest olan davaların mülga kanun nedeniyle düşürülmesi gerekmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi gerçekten çok sakıncalı bir yasa değişikliği yapmış ve geçmişi düzenlemediği, düzeltmediği için de -bu böyle devam ettiği ölçüde- Türkiye’nin her yanında büyük kavgalara ve düşmanlıklara neden olmuştur. Basit bir düzenlemeyle, teklifimizin kabulüyle, bugün derdest olan davalara da uygulanmak koşuluyla bu sorun kökünden çözülebilecektir. Kanun teklifimiz asli komisyon olan, Tarım Komisyonunda ve tali Adalet Komisyonunda aylardır beklemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

HASAN SUBAŞI (Devamla) – Ya gündeme alınması ya da Mecliste bugün doğrudan gündeme aldırdığımız bu kanun teklifine destek verilmek suretiyle bu büyük yanlışı düzeltebiliriz. Bunu bilgilerinize arz ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın Taşdemir…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

44.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in, Silivri 5 No.lu Cezaevinde yaşanan hak ihlallerine, kötü muamele ve işkenceye ilişkin açıklaması

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Teşekkür ederim Başkan.

Silivri 5 No.lu Cezaevinde mahpusların yaşadıkları baskıdan dolayı topluca intihara kalktığı bilgisi kamuoyuna yansıdı. Yine aile ve avukatların aktardığına göre içerisinde Cezaevi Müdürünün de bulunduğu 60’a yakın gardiyanın koğuşu bastığı, mahpuslara hakaret ettiği, yine koğuş içerisinden 6 mahpusu aldığı ve darbettiği ifade edildi. Bu darp ve işkence sonucundaysa 6 mahpusun intihara kalkıştığı ve bunlardan Serhat Yılmaz'ın da hayatını kaybettiği ifade edildi. Ya cezaevlerinde yaşanan bu hak ihlalleri, kötü muamele ve işkence karşısında insanlar artık topluca intihara kalkışıyor. Aileler ve avukatlar hâlâ Cezaevinden sağlıklı bir bilgi alamadı maalesef. Adalet Bakanlığının bir an önce Silivri 5 No.lu Cezaevinde neler yaşandığını, mahpusların durumunu, yaşamını yitirenlerle ilgili net bir bilgi paylaşması gerektiğini ifade ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın İskenderoğlu...

45.- Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu’nun, kadın kooperatiflerinin geldiği noktaya ilişkin açıklaması

JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Çanakkale) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Tarihin her döneminde emeği, özverisi ve çalışkanlığıyla bilinen kadınlarımız, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın himayelerinde düzenlenen programlarla ekonomiye ve iş gücüne katılım noktasında daha kuvvetli hâle geldi. Çanakkale’mizde de her yöremizde kadınlarımızın emeğinin değerlendirilmesine katkıda bulunmak için yeni projeler yapıyoruz. Bunların en önemlisi, kadın kooperatiflerimiz. Geçtiğimiz haftalarda Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe Komisyonu Başkanımız ve üyelerimizle yerinde incelemelerle çalışmaları ziyaret ettik. Kadın kooperatiflerimizin geldiği nokta, kadınlarımızın bu konuda ne kadar üretken, arzulu ve istekli olduğunun kanıtıdır. Büyük ve güçlü Türkiye yolunda, ekonomik kalkınma hamlesinde en büyük destek kadınlarımızdan gelecek; birlikte üretmeye, kazanmaya ve kalkınmaya devam edeceğiz.

BAŞKAN – Sayın Taşcıer…

46.- Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer’in, Ankara Büyükşehir Belediyesinin Elektrikli Otobüs Dönüşüm Projesi’ne ilişkin açıklaması

GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ankara Büyükşehir Belediyemizin Elektrikli Otobüs Dönüşüm Projesi hem Türkiye’den hem de dünyadaki birçok yerel yönetim tarafından ilgiyle takip ediliyor. Geçtiğimiz yıl, Türkiye’de ve dünyada ilk defa bir dizel otobüsün yüzde 100 elektrikli otobüse dönüştürülmesi sağlandı. Patenti de alınan dönüşüm sistemiyle bu yıl içinde 22 otobüs elektrikli hâle gelecek. Bugün de “112 hattı”nda elektrikli otobüsler seferlere başladı. Dünyanın yaşadığı iklim krizine karşı çok değerli bir adım olduğu kadar ülkemizde AKP iktidarının eseri ekonomik kriz neticesinde artan akaryakıt fiyatlarına karşı tüm yerel yönetimlere örnek bir proje. Başta Belediye Başkanımız Mansur Yavaş olmak üzere emeği geçen herkesi kutluyorum.

BAŞKAN – Sayın Gültekin…

47.- Niğde Milletvekili Selim Gültekin’in, Niğde’ye yapılacak güneş enerjisi yatırımlarına ilişkin açıklaması

SELİM GÜLTEKİN (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ülkemizin geleceğine ışık olacak, Niğde’mizin istihdamına, sanayisine ve ekonomisine katkı sağlayacak projelerimizi tek tek hayata geçirmeye devam ediyoruz. Niğde’miz ülkemizin elektrik üretiminde önemli rol alacak devasa güneş tarlalarına ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Güneş enerjisi, kullanımı son derece kolay, çevre dostu ve temiz enerji olması sebebiyle geleceğin gözde enerji kaynakları arasında yer almaktadır. Bu kapsamda, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımızca düzenlenen Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları Güneş Enerjisi Santralleri Yarışması’nda Bor ilçemizdeki YEKA GES projeleri için 3 ayrı şirkete 300 megavat kapasite tahsis edildi.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın millîleşme hedefleri doğrultusunda 2023’e adım adım ilerlerken hem ülkemizin enerjide dışa bağımlılığını azaltacak hem de küresel ısınmanın önüne geçecek Yeşil Enerji Güneş Enerjisi Santrali Projemizin Niğde’mize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Hancıoğlu…

48.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu’nun, yeni anne olan Gazeteci Zeynep Irmak Öcal’ın çalışma hakkının gasbedilmesine ilişkin açıklaması

NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kadın olmak, anne olmak suç mu? Ne yazık ki bugünün Türkiyesinde, maalesef evet. Samsun’da, yeni anne olan gazeteci kardeşimiz Zeynep Irmak Öcal’ın çalıştığı haber ajansı, hem annelik görevini yerine getirip hem de mesleğini yapamayacağı bahanesiyle işine geri dönmesine müsaade etmedi. Bu ayıp o haber ajansının, o ajansı yöneten idarecilerin utanç madalyası olacaktır.

Sevgili Zeynep kardeşim, sen müsterih ol; bu zihniyete asla teslim olmayacağız. Kadını eve hapsetmeye, çalışma özgürlüğünü, toplumsal yaşama katılma hakkını gasbetmeye yeltenen zihniyeti yok edinceye kadar durmayacağız, susmayacağız ve bu mücadele biz kazanana dek sürecektir.

Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik Alanında Eğitim ve Öğretime İlişkin İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik Alanında Eğitim ve Öğretime İlişkin İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1191) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:21) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 21 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen İYİ Parti Grubu adına Aydın milletvekili Aydın Adnan Sezgin.

Buyurun Sayın Sezgin. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kürsüden çok defa dile getirdim, Türkiye'nin bir dış politikası kalmamıştır. Dış politikadan bahsedebilmek için dış âlemle ilişkilerinizde belirli bir şekilde yapılandırılmış bir vizyonunuzun, esnek ama aynı zamanda tutarlı bir bakış açınızın, eklemlenmiş adımlarınızın, diplomasinin normlarına uygun bir davranış kalıbınızın olması gerekir. Hezeyanlardan, heyecandan, yarım yamalak ideolojilerden beslenen, diplomasinin referanslarından uzak ve savruk tavırlara dış politika demek mümkün değildir, dolayısıyla dış politika yerine “uluslararası ilişkiler” kavramını kullanmayı tercih ediyorum.

(Uğultular)

AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) – Sayın Başkan, epey uğultu var galiba.

BAŞKAN – Evet, haklısınız.

Arkadaşlar, sayın milletvekilleri, salonda gerçekten bir uğultu var ve konuşmacının sözleri anlaşılmıyor. Sohbet etmek isteyen arkadaşlar, yirmi dakikalık bir süre var, hatta daha uzun süre var, dışarıda sohbet edebilirler.

Buyurun Sayın Sezgin.

AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Son yıllarda, uluslararası ilişkilerimiz cumhuriyet tarihimizde hiç görülmemiş şekilde iğdiş edilmiş ve ülkemizin uluslararası camiadaki itibarı ve güvenilirliği yıpratılmıştır. Millî güvenliğimiz hiçbir dönemde son yıllardaki kadar tehdit ve risk altına sokulmamıştır. İktidar, uluslararası ilişkilerde “değerli yalnızlık” üretmeyi bile becerememiş, ortaya çıka çıka sarsıcı bir itibarsızlık kalmıştır.

Sayın Çavuşoğlu bugün bir gazetede yayınlanan söyleşisinde Mısır, İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan gibi ülkelere diplomatik atak yapılacağından söz etmektedir. Diplomasinin temel görevi en zor koşullar altında dahi ilişkilerin bozulmamasını sağlamak, olumlu bir denge temin etmektir. Oysa iktidar, önce diplomatik akıldan koparak ilişkileri bozmakta ve ülkeye bu bozulan ilişkilerin maliyetini yaşattıktan sonra itfaiyeci olarak diplomasiyi devreye sokmaktadır, ekonominin karşılaştığı felaketin seyrine göre de iktidarın diplomasi esnekliği artmaktadır. Tabii, böyle durumlarda diplomasinin tek başına yeterli olmadığını da görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, iktidar birçok konuda ülkeye boyun eğdirmektedir. İktidarın Batı’yla ilişkilerinde, NATO ve Avrupa Birliği ilişkilerinde, Rusya’yla ilişkilerinde, Körfez ülkeleriyle ilişkilerinde, kendi bölgemizle ilişkilerinde ve tabii ki Çin’le ilişkilerinde, velhasıl tüm uluslararası politikalarında bir tutarsızlık, hatta şuursuzluk göze çarpmaktadır. Yıllardır yapıcı eleştirilerimize, iyi niyetli uyarılarımıza rağmen Suudi Arabistan ve BAE’yle ilişkilerde yanlış bir tutum izlenmiştir. Mısır’la yok yere, ideolojik kaygılara dayanan ve hata olduğu artık AK PARTİ çevrelerinde bile açıkça dile getirilen bir husumet çerçevesi tercih edilmiştir.

Şimdi gelinen noktada, iktidar, tüm uluslararası muhataplarımızla berbat ettikleri ilişkileri onarmaya çalışmaktadır. Biz BAE, Suudi Arabistan, Mısır ve İsrail’le ilişkilerimizdeki yanlış pozisyonu yıllardır her zeminde vurguladık. Bugün, iktidar, bu ülkelerle ilişkileri onarmaya çalışmaktadır; bunu yaparken de hiçbir şey olmamış gibi, millî güvenliğimiz ve ulusal çıkarlarımız bu süreçte hiçbir zarar görmemiş gibi davranmaktadır; sanki, ulusal çıkarlarımıza aykırı bu hoyratlıkların ülkemize hiçbir maliyeti olmamıştır. Hoyratlık mukavemet veya dik duruş değil, düpedüz aymazlıktır.

Muhataplarımızla ilişkilerimizdeki tutarsızlıklar ve yalpalamalar, ulusal çıkarlarımız ve millî güvenliğimiz açısından önemli risk ve maliyetler yaratmıştır. Bu iktidar ağır maliyetler yaratan ama hesap vermeyen bir iktidardır. Demokrasi, hesap verebilirliğin, şeffaflığın yönetimi demektir. Özgürlükçü demokrasinin erdemi de budur. Beceriksizliklerinizin, hatalarınızın hesabını vermediğiniz sürece demokrasiden söz etmek mümkün olabilir mi? Şu soruyu daha önce de sordum, bir türlü yanıt alamadım; 15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki en önemli aktörlerden olduğu söylenen Birleşik Arap Emirlikleri’yle bugünkü yakınlaşmayı hangi gelişme tetiklemiştir? BAE’nin 15 Temmuzun arkasında olmadığı mı ortaya çıkmıştır? Yoksa, BAE bunun için özür mü dilemiştir? 15 Temmuzun müsebbipleriyle ilgili olarak milletimiz bugüne kadar iktidar tarafından yanıltılmış mıdır? İktidar BAE’yle ilişkilerin hangi döneminde hata yapmıştır, hangi döneminde milletimizi yanlış bilgilendirmiştir? Tabii, benzer soruları Mısır, İsrail ve Suudi Arabistan'la yeniden yakınlaşma çabaları bağlamında da sorabiliriz. Bu ülkelerle ilişkilerimizin normalleşmesine karşı olduğumuz sakın ha sanılmasın, öyle bir şey söz konusu değil, diplomasi elbette işletilmelidir. Hezeyanlarla, hayal ve heyecanlarla, mazi hasreti artıklarıyla, risk ve tehditlerle dolu bir dış politikayı aklı başında hiç kimsenin tercih etmeyeceği aşikârdır. Yıllardan beri “ulusal çıkar” kavramını esas alın diyen bizleriz. İktidarın da bu anlamda aklını başına almasından ve uluslararası ilişkilerimizin onarılmasından sadece ve sadece memnuniyet duyarız. Ancak bunları yaparken iktidarın sorumsuz şekilde işin içinden sıyrılmasına müsaade etmeyeceğimizi de hesap ve sual sormayı sürdüreceğimizi de bilmenizi isteriz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, son günlerde merhum Cemal Kaşıkçı meselesinde de vatandaşımızı, insanımızı utandıran, itibarımızı aşındıran gelişmeler yaşanmaktadır. BAE gibi Suudi Arabistan’la olan ilişkilerde de iktidar tarafından izah edilemeyen bir manevra gerçekleştirilmiştir. Kaşıkçı cinayetinin yargılamasını sürdüren mahkeme Adalet Bakanlığının olumlu görüşü üzerine yargılamayı durdurup dosyayı Suudi Arabistan’a devretmiştir. İktidar, delilleri ortaya koyarak cinayetin sorumlusunun Suudi Arabistan olduğunu bütün dünyaya avazı çıktığı kadar bağırdıktan sonra dava cinayeti işleyen devlete yani faile devredilmiştir. Olan, ekonomimize, ihracatımıza olmuştur. Sayın Erdoğan geçmişte konuyla ilgili olarak Suudi Arabistan’a ve yöneticilerine yönelik en sert sözleri kullanmış, “Suçun işlendiği yer İstanbul olduğu için bunu İstanbul mahkemelerinin uluslararası hukuka göre yargılaması gerekir.” demişti. Şimdi ise Sayın Cumhurbaşkanı devletin en önemli egemenlik haklarından, işlevlerinden biri olan yargıyı altüst edip dava dosyasını adaletin hiçbir şekilde işletilmediği fail ülkeye yollamaya karar vermiştir. Suudi Arabistan’la ilişkilerimizi anormalleştirmiştiniz, şimdi onu normalleştirmek için hukuku anormalleştiriyorsunuz. Adaleti ve hukukun üstünlüğü anlayışını bir defa daha çiğniyorsunuz. Hâlbuki Sayın Cumhurbaşkanı, Suudi Arabistan yöneticilerine hitaben “Bunlar dünyayı enayi zannediyor, insanları enayi zannediyor; bu millet enayi değil, hesabı sormasını bilir.” demişti. Madem hukuku ve bu milletin onurunu savunmaya devam edemeyecektiniz neden Suudi Arabistan ve yöneticilerinin üzerine bu denli fütursuz şekilde gittiniz? Madem husumet yaratmayı tercih ettiniz, ihracatçılarımız ve müteahhitlerimiz başta olmak üzere ülkemize ekonomik boykot uygulanmasına neden oldunuz, şimdi neden davayı Suudilere devrediyorsunuz? Neden uluslararası gözlemcilerin nezdinde, tırnak içinde söylüyorum “Türkiye’yi daha cesur sanıyorduk.” kanaati yaratılmasına, itibarımızın aşındırılmasına müsaade ediyorsunuz? Bunların hesabını ve izahını vermeyecek misiniz? Suudi Arabistan bu davayı sözünü ettiğiniz uluslararası hukuka, evrensel adalete göre sonuçlandırmayacaktır; bu bellidir. O noktada Türkiye’nin dosyayı geri isteme hakkı doğar, böyle bir talepte bulunmaya cesaret edebilecek misiniz? Hiç sanmıyorum.

İktidar, Ukrayna meselesinin başlangıcında da bazı hatalar yapmıştır. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısından önce gerginlik hat safhadayken “Ara bulucu oluruz.” diye ortaya çıkmıştı, sonra Sayın Cumhurbaşkanının ifadesiyle “kolaylaştırıcı” rolüyle yetinmiştir. Biz “ara bulucu” lafını ısrarla kullanmanıza karşı müteaddit defalar tepkimizi ortaya koyduk, hatta bu “ara bulucu” lafını kullanmadan önce Dışişleri Bakanlığıyla istişare ettiniz mi diye eleştirdik, Sayın Bakana da sorduk, yanıt alamamıştık. Ben ara buluculuk iddialarının savrulduğu o günlerde, bu tür tekliflerin ancak stajyer devlet adamları tarafından yapılabilecek nitelikte egzersizler olduğunu belirtmiştim. Hiçbir hesap yapmadan böyle bir açıklamada bulunulmuş olmasını hâlâ eleştiriyorum ama bu demek değildir ki Türkiye sorunların çözümüne katkıda bulunamaz. Antalya ve İstanbul görüşmelerini takdir ediyoruz, bu imkânı sağlayarak iyi yaptınız. Türkiye'nin kendi çıkarlarını koruyacak şekilde, adım adım hazırlanmış bir plan dâhilinde, istikrar üreten bir ülke kimliğiyle, bölgedeki huzura ve gerilimin düşmesine katkıda bulunmasına kim itiraz edebilir? Denge politikasını, suçlu ile mağduru birbirinden iyice ayırarak sürdürün, biz de sizi destekleyelim ama sakın yeniden savrulmayın, bir hataya düşmeyin. Geçmişte yaptığınız yanlışlar, sorumsuzca kullandığınız sözler, sonradan başımıza ciddi risk ve tehditlerin gelmesine neden olmuştur Montrö’yle ilgili hoyrat eleştirileriniz bunun bir örneğidir. Eleştirdiğiniz Montrö Antlaşması’nın ve sözcülerinize aşağılattırdığınız NATO’nun önemi Ukrayna savaşıyla birlikte bir defa daha ortaya çıkmıştır. Neden aklınız başınıza sonradan geliyor? Neden bu yarattığınız maliyetlere katlanmak zorundayız?

Evet, biraz önce belirttiğim gibi, Ukrayna ile Rusya arasında anlamlı müzakereler yapılmasına, bu tür diplomatik buluşmalara seviniriz. Bunların ülkemizde ve katkımızla gerçekleştirilmesi bizi daha da memnun eder ama lütfen, çabalarınızı müzakere turizmi promosyoncusu noktasına taşımayın; bu konuda ölçüyü kaçırmamak gerekir. Savaşın vahametine uygun, vakur bir tutum benimseyelim ve bundan şaşmayalım. Ayrıca kötü niyetli, saldırgan tarafların diplomatik süreçleri karşı tarafı suistimal etmek ve/veya zaman kazanmak için kullandığını, bunun tarih boyunca birçok örneği olduğunu da hatırda tutalım.

Başka bir ikazda daha bulunmak istiyorum. Rusya’ya karşı uygulanan ambargodan Rıza Zarrab türü bir olayla doğrudan veya dolaylı yollardan istifade etmek isteyenler çıkacaktır. Rusya’ya uygulanan yaptırımlardan arsızca rant elde edilmesine göz yummayalım. Bunlar bize fayda sağlamaz, aksine zarar verir, çok ters teper.

Değerli arkadaşlar, Putin yönetimi Ukrayna’yı işgale yeltenerek çok büyük bir yanlış yapmıştır, suç işlemiştir. Hele ki Bucha başta olmak üzere, yaşanan sivil ölümleri, işlenen suçlar tarihe kara bir leke olarak geçecektir. Rusya’nın savaş suçu, insani hukuk suçu işlediğine dair iddialar çok kuvvetli gözükmektedir. Başkan Putin takıntı hâlinde kendi çarpık söylemine mahkûm olmuş durumdadır. Önümüzdeki dönemde daha da vahim suçlar işlemesi hâlinde tutumumuzun ne olacağını şimdiden belirlemek durumundayız. İktidarı böyle bir elzem hazırlık gereği içinde maalesef görmüyoruz; onun için şimdiden uyarıyoruz. Sözcülerinizin medyada, kamuoyunda dile getirdiği “ABD Rusya’yı tuzağı düşürdü.” “NATO üzerinden Rusya’yı kışkırtarak Ukrayna’ya girmesini sağladı.” gibi sözler gerçeği yansıtmamanın ötesinde gerçekliği çarpıtarak doğru tavır alınmasını da önlemektedir. Rusya gibi büyük bir ülkeden, uzun geleneği olan bir devletten bahsediyoruz. Böyle bir ülke tuzağa düşerse ancak kendi yöneticilerinin hatasıyla ve tercihleriyle düşer, başka bir ülkenin düşürmesi mümkün değildir. Dış politika bazılarının sandığı gibi bir kukla oyunu değildir. Rusya’nın bir kukla gibi yönlendirilmesi, ABD’nin onu kandırıp Ukrayna’ya saldırtması gibi bir senaryo olası değildir. Karar alma sürecinde hata yapmamak için bu meseleyi rasyonel bir çerçevede değerlendirmek gerekir. Türkiye’nin mevcut durumda izlemesi gereken politika da aklın ve uzun vadeli ulusal çıkarlarımızın rehberliğinden şaşmamalıdır. Türkiye’nin tercihi her hâlükârda demokrasi coğrafyası olmalıdır.

Evet, iktidar Batı’yla yeni bir yakınlaşma arayışına girmiştir. Ukrayna savaşıyla birlikte yakınlaşma çabaları hızlanmıştır. Hatalarınızı onarmak için Batı’yla ilişkilerimizi düzeltmeye çalışıyorsunuz. “Rusya'nın, Ukrayna'ya saldırısıyla bu iş daha kolay gerçekleşir.” diye düşünmek yanlış olacaktır. “Jeostratejik konumumuzun önemi unutulmuştu, şimdi daha iyi idrak ediliyor. Bize mahkûmlar, ne istesek alırız.” düşüncesi hataya sürükler. Demokrasi ve insan hakları alanında gerekli gelişmeleri kaydetmeden, Türkiye'nin Batı’yla ilişkilerinin kalitesini ülkemizin büyüklüğüne yaraşır bir şekilde onarmak mümkün değildir. Uluslararası alanda yapılan hataları, bizim yıllardan beri söylediklerimizi yeni uygulamaya başlayarak düzeltmeniz tek başına yeterli olmaz. Mutlaka ve mutlaka Türkiye'nin, demokrasisinin ve hukuk devleti kalitesinin de onarılıp yükseltilmesi gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, Fransa'da geçtiğimiz hafta sonu seçimler oldu, öngörüler ikinci turda Macron'un kazanması istikametindedir. Umuyorum ki seçimlerden Türkiye-Fransa ilişkilerinin, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin daha da zorlaşmasına katkıda bulunacak bir sonuç çıkmaz, karşılıklı olarak başlatılan yumuşama süreci iyi bir şekilde sonuçlanır. Fransa da Türkiye de gereksiz gerginlikler yaratmamaya özen göstermelidir. Bu meyanda, SAMP/T füzelerini üreten EUROSAM’la iş birliğine geri dönülecek olması sevindirici bir haberdir. Hem savunma sanayimizin teknolojik kapasitesinin gelişmesi ufku bağlamında hem de S-400 belasından şu veya bu şekilde kati olarak kurtulmamıza vesile olabilmesi için SAMP/T füzeleriyle ilgili olarak İtalya ve Fransa’yla, EUROSAM’la müzakerelerin yıllardan sonra yeniden başlatılmış olması olumludur. Türkiye, orta ve uzun vadede bu projenin eşit ağırlıklı, sahici bir ortağı hâline gelebilecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) – Teşekkürler.

Bugüne kadar S-400’leri müteaddit defalar gündeme getirdim hem komisyonlarda ilgili bakanlar nezdinde hem de Genel Kurulda. Bugün S-400’ler ülkemiz için büyük bir sorun teşkil etmektedir. Bunun teknik ve siyasi açıdan ne denli yanlış bir tercih olduğunu defaatle vurguladık. Bu yanlış boyutlarına ek olarak bugün Ukrayna savaşıyla hava sahamızı Rus malzemesi ve teknolojisiyle korumaya kalkışmanın sakıncaları çok daha net şekilde ortaya çıkmıştır.

Hükûmet etmek tercih yapmak demektir; bazı tercihler hatalı olabilir, hükûmetler yanlışlar yapabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) – 2 cümlem kaldı, bitiriyorum.

BAŞKAN – Tamam, bitirin siz cümlenizi, tutanaklara geçsin.

AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) – Peki.

Biz yanlışların sistematik hâle getirilmesine, yanlış varsayımlarla hareket edip her defasında yanlış sonuçlar yaratılmasına ve bu sistematik hata şablonunun maliyetinin millete ve itibarımıza yüklenmesine itiraz ediyoruz.

İktidarın yeni bir savrulmasıyla, uluslararası ilişkilerdeki normalleşme çabalarının akamate uğramamasını temenni ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Sezgin, 1 cümle değil, en az 20 cümle oldu, sağ olun.

AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) – İktidara aman dikkatli, özenli olun, biraz olsun milleti düşünün diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkana da teşekkür ediyorum müsamahası için.

BAŞKAN – Teklifin tümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz talep eden Erzurum Milletvekili Sayın Kamil Aydın.

Buyurun Sayın Aydın. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA KAMİL AYDIN (Erzurum) – Saygıdeğer Başkan, kıymetli milletvekili arkadaşlar; 21 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik Alanında Eğitim ve Öğretime İlişkin İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, söz konusu anlaşmalara dair düşüncelerimizi ifade etmeden önce ders alınmayan tarihin mütemadiyen tekerrür edeceği gerçeği ışığında bundan tam yüz üç yıl önce bir 10 Nisan günü haksız ve hukuksuz yere idama mahkûm edilen millî şehidimiz Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey'le ilgili birkaç şeyi ifade etmek istiyorum. Tarihî belleğimizden asla silinmediği şekliyle Birinci Dünya Savaşı esnasında ülkenin farklı bölgelerinde işgalci güçlerle iş birliği içerisinde Türk ordusuna ve Türk halkına yönelik hunharca saldırılar gerçekleştiren Hınçak ve Taşnak çetelerinin faaliyetleri tahammül sınırlarını aşan boyutlara ulaştığında 14 Mayıs 1915 tarihinde çıkarılan Tehcir Kanunu çerçevesinde yüksek sorumlulukla görevini yerine getiren Kemal Bey, İtilaf Devletlerine şirin görünme adına, dönemin kifayetsiz iktidarınca ödenmesi gereken bir diyet mahiyetinde haksız ve hukuksuz bir yargılama sonucu idama mahkûm edilmiştir. 10 Nisan günü Beyazıt Meydanı’nda kurulan idam sehpasına çıktığında Kemal Bey halka dönerek şöyle seslenir: “Sevgili vatandaşlarım, ben bir Türk memuruyum, aldığım emri yerine getirdim, vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki ben masumum. Son sözüm bugün de budur yarın da budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa kahrolsun adalet!” ve devamında şöyle der: “Benim sevgili kardeşlerim, asil Türk milletine çocuklarımı emanet ediyorum. Bu kahraman millet elbette onlara bakacaktır. Vatan uğrunda cephede ölen bir insan gibi şehit gidiyorum. Allah vatana ve millete zeval vermesin. Âmin.”

Saygıdeğer milletvekilleri, yüce Türk milletinin maşerî vicdanında kabul görmeyen bu olay, aynı zamanda, Mustafa Kemal’in önderliğinde Millî Mücadele’nin işaret fişeği olmuştur. Kazanılan bağımsızlık mücadelesi sonrası ise Atatürk’ün yakinen takip ve alakasıyla 14 Ekim 1922’de Türkiye Büyük Millet Meclisinde çıkarılan özel bir kanunla Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey şehit olarak kabul edilmiştir. 2008 yılında kaybettiğimiz, şehidimizin kızı Müşerref Hanım Atatürk ile dedesinin Konya’da aralarında geçen diyaloğu şöyle aktarır: “Gazi Paşa’nın ‘Gel bakalım devlet babası.’ diye seslendiği Arif Bey: ‘Aman Paşa’m, devletin babası sizsiniz.” der. Atatürk ise bu vakur davranışa şöyle cevap verir: ‘Sen öyle bir evlat yetiştirdin ki oğlun bu meşaleyi tutmasaydı biz ateşi yakamazdık, ışık tutan oğlundur senin.’”

Millî şehidimiz Kemal Bey’in darağacına gitmeden önce hazırladığı vasiyeti yine asalet ve kahramanlık belgesi niteliğindedir. Bu vasiyetin içeriğine kısa bir göz atmak gerekirse aynen şu cümlelerle karşılaşırız: “Kabir taşım hamiyetli Türk ve Müslüman kardeşlerim tarafından dikilmeli ve üstüne şöyle yazılmalıdır: ‘Millet ve memleket uğrunda şehit olan Boğazlıyan Kaymakamı Kemal’in ruhuna Fatiha.’ Perişan zevcem Hatice'ye, yavrularım Müzehher ve Müşerref’e muavenet edilmesini, yavrularımın tahsil ve terbiyesine ihtimam buyurulmasını vatandaşlarımdan beklerim. Türk Milleti ebediyen yaşayacak, Müslümanlık asla zeval bulmayacaktır. Allah millete ve memlekete zeval vermesin. Fertler ölür, millet yaşar. İnşallah Türk milleti ebediyete kadar yaşayacaktır.” diye bitirir sözlerini.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu vesileyle 23 Nisanda Millî Mücadele’nin komuta merkezi Gazi Meclisin açılışına ilgisiz kalıp 24 Nisanda sözde soykırım iftirasında bulunanlara 10 ve 11 Nisanı hatırlatıp millî şehidimizin şahsında tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Yine bu vesileyle hatırlatmak isterim ki son zamanlarda tarihle yüzleşmeyi siyasi gündemine alanlar unutmasınlar ki bu tür bir tarihî hesaplaşmadan Boğazlıyan Kaymakamı Mehmet Kemal Bey’in özelinde olduğu gibi her zaman alacaklı çıkacak olan, gadre ve ihanete uğrayan aziz Türk milletidir.

Sayın milletvekilleri, ünlü bir siyaset bilimcinin “Siyaset bilimi olmadan tarih meyve vermez, tarih olmadan siyaset bilimi köksüz kalır.” prensibinden hareketle, siyasi bir kıssadan hisse olması hasebiyle sözlerime tarihî, trajik bir olayla başladım.

Siyasi tarihin kısa bir özetini sunmak gerekirse insanlık tarihi boyunca en ilkel toplumsal yapılardan en sistematik devlet yapılarına kadar, aynen bireysel ilişkilerde olduğu gibi uluslararası ilişkilerde de farklı biçim ve yöntemlerle kısaca iyi-kötü veya batıl-hak mücadelesine tanıklık etmekteyiz. Daha teknik tanımlamayla, her zaman ve zeminde evrensel iyiliğin karşısında evrensel kötülüğün ve bencilliğin dogmaları bulunmaktadır. Her iki kutbun siyasi teorisyenlerinin söylemlerini irdelemeye tabi tuttuğunuzda, örneğin Niccolo Machiavelli insanın genelde nankör, ikiyüzlü, tehlike anında korkak ve kazanım söz konusu olduğunda açgözlü ve bencil olduğunu ifade ederken Thomas Hobbes bu konuda bir adım daha ileri giderek “Her insanın her insanla savaşı devam eder.” diyerek bir bakıma “İnsan, insanın kurdudur.” ifadesini yinelemiş olur.

Mücadelenin öteki tarafında ise “Komşunu kendini sever gibi sev.” ya da “Kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma.” altın kuralından hareketle “Bir insanın ölümüyle eksilirim ben çünkü insanlığın bir parçasıyım.” diyen yaratılanı sevme insani düşüncesiyle her zaman huzur ve barışın öncelenmesi söz konusudur.

Saygıdeğer milletvekilleri, bin yılları aşan tarihî geçmişimizden bugüne, yurtta da dünyada da barışı, huzuru ve güveni kendine şiar edinen Türk milletinin bugün de ihtiyaç duyup aman dileyen herkese hiçbir şartı ve durumu öngörmeden elinden geleni sunması, bilinen ve kabul edilen yüce bir gerçektir. Uluslararası boyutta yaşanan tüm olayları ve gelişmeleri Ankara merkezli düşünüp Türkçe okuyup yorumlama kabiliyetiyle Türkiye ve Türk milletinin yüksek menfaatlerini merkeze koyan, aynı zamanda fikrisabitlik arz eden ebedi dostluk ve müttefiklik retoriğinden uzak, kalıcı huzur, güven ve barışı önceleyen köklü diplomasi geleneğinin bugün de başarılı bir biçimde sürdürüldüğüne tanıklık etmekteyiz. Bu anlamda, en üst düzeyde gerçekleştirilen yoğun diplomasi trafiği sonucu, ülkemizin sadece bölgesinde değil aynı zamanda küresel ölçekte de vazgeçilmez bir aktör ve denge unsuru olduğu açıkça görülmektedir. Pandemiyle birlikte görülen ekonomi, enerji ve gıda tedarik zincirindeki küresel krizlerin yanı sıra bölgemizde yaşanan savaş ve sıcak çatışmalar karşısında büyük bir soğukkanlılıkla çözüm üretme girişimlerimiz ve tükenme noktasındaki uluslararası ilişkilerin yeniden canlandırılması hamlelerimiz takdire şayan, yerinde girişimlerdir.

Genel hatlarıyla ifade etmeye çalıştığımız, içeride ve dışarıda güçlü bir millî ve yerli siyaset yeknesaklığının yansıması niteliğindeki hamleleri birkaç alt başlıkta ele almak, meramımızı daha anlaşılır ve daha anlamlı kılmaktadır.

Sayın milletvekilleri, 12 Kasım 2021 tarihinde İstanbul’daki Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda gerçekleştirilen 8’inci Türk Devletleri Teşkilatı Toplantısı’nda ve akabinde, 9-11 Şubat 2022 tarihlerinde, yine, İstanbul’da toplanan Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallılar Konseyi toplantılarında alınan kararların düzenli ve uyumlu bir biçimde uygulamaya konulması gayet mutluluk vericidir. Bunun en somut yansımasını Özbekistan’a gerçekleştirilen en üst düzey ziyaret ve bu ziyarette imzalanan çok boyutlu ve çok amaçlı ikili anlaşmalarda görmekteyiz.

Öte yandan, Karabağ’ın işgalden azat edilmesinin ardından, bölgede yeni bir istikrarın habercisi barışın hâkim kılınması girişimlerinin artık eyleme dönüştüğünün dikkatlerden kaçmadığını gözlemlemekteyiz. Dahası, geçtiğimiz günlerde, Avrupa Birliği aracılığıyla bir araya gelen ve akabinde telefon görüşmelerinde bulunan Azerbaycan Devlet Başkanı ile Ermenistan Başbakanının başlangıç niteliğindeki 5 maddede sorun görmemeleri yine, aynı zamanda, geleceğe umut verici olarak görülmektedir.

Yine, benzer irade yansımasının bir göstergesi olarak Türkiye-Ermenistan özel temsilcilerinin ikili görüşmelere başlaması da sadece ilgili ülkelere değil tüm Güney Kafkasya’ya huzur ve refahı kazandıracak nitelik arz etmektedir ve bu görüşmelerin yavaş yavaş somuta dönüştürülüp bazı maddeleri üzerinde anlaşma izlenimlerine yansıdıklarını çok açık ve net bir şekilde görmekteyiz.

Orta Doğu ve Akdeniz’de bugüne kadar özellikle Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın mesnetsiz ve tutarsız suçlama ve tehditleriyle kopma noktasına gelen bölgesel ilişkilerin normalleşmeye yönelik uyumlu bir mecraya girdiğine de tanıklık etmekteyiz. Özellikle kopma noktasına gelen Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır, İsrail ilişkilerinde başlatılan iş birliği girişimleri olumlu sinyaller vermektedir. Bu bağlamda, özellikle ABD’nin, Türkiye’yi bölgede yalnızlaştırmayı hedefleyen, yüksek maliyetli bir enerji boru hattı olan EastMed projesinden desteğini çekmesi, ilişkiler dengesine Türkiye lehine yeni bir boyut kazandırmıştır çünkü bu proje gerçekten Türkiye’yi baypas eden ve Türkiye’yi yok sayan bir boru hattı projesiydi ama uygulanabilirliği açısından sakıncalı bulunup buradaki desteğini çeken Amerika Birleşik Devletleri’nin bu tavrı, bir bakıma Türkiye’nin bölgedeki jeostratejik öneminin de tescilidir aynı zamanda.

Türkiye’nin uluslararası ilişkilerdeki yapıcı ve yerinde diplomatik hamlelerinin her an patlamaya hazır, etnik çalışmalara gebe Balkanlarda da barışın ve siyasi istikrarın teminine olumlu katkılarda bulunduğunu gözlemlemekteyiz.

Öte yandan, Rusya-Ukrayna krizinde ortaya konan samimi, barışçıl tarafsızlık tavrının dünyada büyük bir memnuniyetle karşılanması sonucu Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi ülkeleriyle de hız kazanan görüşmeler trafiği olumlu sinyaller vermeye başlamıştır. Bunun somut yansımalarını yapılan 2’li Türkiye-Almanya, Türkiye-Hollanda, Türkiye-Fransa, Türkiye-İtalya ve Türkiye-İngiltere üst düzey görüşmelerinde açık ve net bir şekilde görmekteyiz.

Saygıdeğer milletvekilleri, özellikle S-400 kriziyle kopma noktasına gelen Türkiye-ABD ilişkilerinde yeniden müzakere kapılarının aralanması gözlerden ve dikkatlerden kaçmamaktadır. Her iki tarafın da öncelediği ve anlaşmazlık nedeni olan madde ve meselelerin geçici bir dondurulmaya tabi tutulup geliştirilmesinin mümkün görüldüğü konu başlıklarına odaklanmanın taraflarca öngörülüp bu bağlamda görüşme süreçlerinin başlatılması hiç yoktan iyi bir adım niteliğindedir. Bunu özele indirgediğimizde, F-35 programından çıkarılan Türkiye’nin F-16 uçaklarıyla ilgili taleplerinin Kongre tarafından reddedilmesi önerisine Biden Hükûmeti Dışişlerinin verdiği Türkiye lehine olumlu cevap ve Bakan Yardımcısı Wendy Sherman’ın ve akabinde ABD Dışişleri Müsteşarı Victoria Nuland’ın yaptığı ziyaretler ve açıklamalarla desteklenmesi, buna mukabil mayıs ayı içerisinde Dışişleri Bakanlığının yüz yüze görüşme randevuları, ayrıca kabul edilebilir, iyi niyetli hamlelerdir; bunu da gözden kaçırmamak lazım.

Saygıdeğer milletvekilleri, Sayın Genel Başkanımızın sıklıkla ifade ettiği üzere, Türkiye, tarihî ve kültürel müktesebatı yüksek, güçlü bir iradenin temsilcisi olarak bölgesel ve küresel jeopolitik şartları da dikkate alarak Doğu-Batı ekseninde çift başlı Selçuklu kartalı simgesinde ifade bulduğu şekliyle, hem Doğu’ya hem de Batı’ya bakıp geleceğine yön vermeyi ilkeleştiren bir uluslararası tavır sergilemektedir. Bunu, gerçekten açık ve net bir şekilde Türk hariciyesinin her türlü faaliyetlerinde açıkça görmekteyiz. Bu ilişkiler muvacehesinde aslolan ve vazgeçilmez yegâne kırmızı çizgimiz, karakter edindiğimiz bağımsızlığımız ve istikbalimizin ebet müddet varlığıdır.

Bu yüksek karakterle, duygu ve düşüncelerle dünyanın 253 noktasında büyük bir özveriyle ülkemizi temsil eden, şeref abidesi hariciyecilerimize şükranlarımı sunuyor, yapılan bu anlaşmaların ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teklifin tümü üzerinde gruplar adına söz talepleri karşılanmıştır.

Şahıslar adına ilk söz, Elâzığ Milletvekili Sayın Gürsel Erol’a aittir.

Buyurun Sayın Erol. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜRSEL EROL (Elâzığ) – Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ben, bugün burada, AK PARTİ'nin Türkiye siyasi hayatına katıldığı günden -2002- bugüne kadar Elâzığ'ın bir değerlendirmesini yapmak istiyorum. Her zaman olduğu gibi yine AK PARTİ milletvekilleri arasında yalnızca Zülfü Demirbağ aramızda, kendisine de buradan saygılarımı sunuyorum.

Elâzığ siyasi hayatı, AK PARTİ’nin Türkiye siyasi hayatına girmesiyle birlikte bir değişim yaşıyor. 2002 yılında yapılan seçimlerde ilin milletvekili sayısı 5; 4 milletvekilini AK PARTİ alıyor, 1 milletvekili bağımsız seçiliyor. Bağımsız seçilen milletvekili de şu anda AK PARTİ milletvekilimiz olan Sayın Tolga Ağar’ın babası Mehmet Ağar. 2007 seçimlerinde 5 milletvekilinin 5’ini de AK PARTİ alıyor. 2011 seçimlerinde 5 milletvekilinin 4’ünü AK PARTİ, 1’ini de MHP alıyor. 2015 seçimlerinde ilin milletvekili sayısı 4’e düşüyor, 4 milletvekilini de AK PARTİ alıyor. 2018 seçimlerinde ilin milletvekili sayısı yine 5’e çıkıyor; 4 milletvekilini AK PARTİ alıyor, 1 milletvekili de Millet İttifak’ından Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili olarak ben seçiliyorum.

Diğer taraftan, ilimizin toplam 20 belediyesi var, bunlardan 10 tanesi ilçe belediyesi. 10 ilçe belediyesinin 7 tanesi AK PARTİ, 3 tanesi Milliyetçi Hareket Partisi; 9 belde var, 9 beldenin 6’sı yine AK PARTİ’nin. Yani toplamda 20 belde ve ilçe belediyesinin 16’sı AK PARTİ’nin, 3’ü MHP’nin. Bizim bu 20 belediyede bir tek belediye meclis üyemiz de yoktu, ilk defa bu seçimde merkezden 2 belediye meclis üyemiz oldu. Yani CHP olarak bırakın belediye başkanlığını, belediye meclisi üyesi düzeyinde bile hiçbir ilçede belediye meclisi üyemiz yoktu. Şimdi, böyle bir ilde siyaset yapıyoruz. Bu il, AK PARTİ’nin kurulduğu günden bugüne kadar AK PARTİ’ye inanılmaz destek verdi, Sayın Cumhurbaşkanına inanılmaz destek verdi; sonuçlar da onu gösteriyor. Ama dönelim, AK PARTİ Elâzığ için ne yaptı; esas sorun burada, yatırımlardan bahsetmiyorum. Yalnızca, siyaseten o ile verilen değerin yansıması bir ili siyaseten temsil eden bakandır veya o ilden birinin bakan yapılmasıdır. Şimdi, çevre illerimizi değerlendirelim yani AK PARTİ’ye bu kadar destek veren bir ile AK PARTİ ne yaptı? Çevre illerle ilgili değerlendiriyorum: Malatya’dan AK PARTİ’li bakanımız vardı, Erzincan’dan vardı, Sivas’tan vardı, Diyarbakır’dan vardı, Bingöl’den vardı yani çevre illerimizin hepsinden, komşu illerimizin hepsinden AK PARTİ’li bakanlar vardı. 1980 sonrası kurulan hükûmetlerde Elâzığ’dan bakan olmayan tek iktidar dönemi AK PARTİ dönemi. Mesela, Anavatan Partisi iktidar, Anavatan Partisinden bakan var; değil mi Zülfü Bey? Refah Partisi iktidar, Refah Partisinden Ahmet Cemil Tunç Bey bakan. Hayır, doğru bunlar yani bunlar iddia değil, doğru olan şeyler. Mehmet Ağar Elâzığ’dan bakanlık yaptı, Ahmet Cemil Tunç Bey bakanlık yaptı. Bakanlık verilmeyen dönemler Elâzığ’da AK PARTİ’nin en güçlü olduğu dönemlerdir ve AK PARTİ dönemleridir. Şimdi, buradan nereye gelmek istiyorum? Elâzığ, AK PARTİ’ye siyaseten her zaman inanılmaz bir destek verdi. Peki, ne aldık? Siyaseten bir şey alamadık.

Elâzığ tarihinde dönüm noktaları ve kırılma noktaları vardır. Mesela, bunlardan birisi -tarihî bir fırsatı kaçırmışız- Elâzığ’da Keban Barajı’nın yapılması. Rahmetli Süleyman Demirel’in Başbakanlığı döneminde, Elâzığ’da Keban Barajı yapılırken verimli topraklarımız su altında kalmış ama ülke ekonomisine bir enerji kaynağının sağlanmasıyla ilgili dünyada örnek gösterilecek bir proje hayata geçirilmiş. Bu proje, rahmetli Süleyman Demirel’in Genel Müdürlüğü döneminde projelendirilmiş, Başbakanlığı döneminde hizmete sunulmuş.

KADİM DURMAZ (Tokat) – Millî kaynaklarla ama!

GÜRSEL EROL (Devamla) – Millî kaynaklarla...

Ama biz o dönemi doğru değerlendirememişiz, kaynaklarımızı doğru değerlendirememişiz, kamulaştırmaları doğru değerlendirememişiz, kente bir değer katamamışız; şu anda o yatırımın Elâzığ’a hiçbir getirisi yok.

İkinci tarihî fırsatı ne zaman kaçırdık? Allah Elâzığ’ın yüzüne baktı, 2020 yılındaki depremde Elâzığ inanılmaz hasar gördü ama can kaybımız az oldu; 3 bina yıkıldı, 40’a yakın can kaybımız oldu ama Çevre ve Şehircilik Bakanlığı şehirde 25 bin konut yaptı. Devlet gerçekten, Elâzığ’a müthiş bir kaynak aktardı. Şimdi kalkıp buradan dersek ki “Devlet Elâzığ’ı mağdur etti, para aktarmadı.” vicdansızlık ederiz. Para geldi mi? Geldi. Kaynak aktarıldı mı? Aktarıldı. Peki, bu gelen paralar ve kaynaklar doğru kullanıldı mı? Kullanılmadı. Deprem alanları yalnızca barınma alanları olarak planlandı, bir yaşam alanına dönüştürülmedi; kent yeniden bir çekim merkezi, bir cazibe merkezi yapılmadı; şehre yeni bir değer, yeni bir vizyon katılmadı; yalnızca konutlar yapıldı, müteahhitlik sektörü. Hâlbuki bu kadar kaynak -müthiş kaynak geldi- doğru kullanılsaydı Elâzığ, geçmişte anıldığı gibi yeniden “doğunun Paris’i” olarak anılırdı.

Şimdi gelelim esas meseleye yani bu konuşmayı nereden getirdim, nereye bağlayacağım. 3’üncü fırsat önümüzde, Elâzığ için bu 3’üncü fırsatı eğer değerlendirebilirsek Elâzığ geçmiş yıllarına geri dönebilir. Eğer bu fırsatı da kaçırırsak... Bu da yine bir Allah vergisidir, bu kürsüde, bu konuyla ilgili buradan defalarca konuştum. Nedir konu? Sayın milletvekilleri, ben size de hayret ediyorum. Yani grup ayrımı yapmadan hakikaten hayret ediyorum. Bakıyorum, Türkiye ekonomisini çok ilgilendirmeyen bir ihaleyle ilgili, bir konuyla ilgili çoğu zaman burada tartışmalar, kavgalar çıkıyor ama 30 milyar dolarlık -en az; bakın, en az- bir alanın, maden alanının ihalesiyle ilgili süreci anlatıyoruz, anlatıyoruz, anlatıyoruz; buradan giriyor, buradan çıkıyor; hakikaten hayret ediyorum. Yani bu bir yol değil, bir köprü inşaatı değil; en az 30 milyar dolarlık bir rezerv alanı, en az. Buradaki konuşmalarımız sonucunda, ilimizin milletvekillerinin, ayrım yapmadan tüm parti milletvekillerimizin -AK PARTİ milletvekillerimizin de- tüm belediye başkanlarımızın, siyasi parti il başkanlarımızın, hepimizin, herkesin emeği ve katkısı var; ihale 2 defa iptal edildi, daha doğrusu ertelendi. Ertelenme gerekçesi ne? Şartnamenin revize edileceği, katılımın daha yüksek olması, ihalenin daha şeffaf olmasına yönelik. En son yine ertelendi, şartnameler değişiyor, eski tas eski hamam; değişen bir şey yok. 30 milyar dolarlık bir ihale süreci, Elâzığ bu süreci doğru yönetirse, redevans sistemiyle bu ihale yapılırsa Elâzığ’ın yararınadır, yoksa bu da Elâzığ için… Keban Barajı’nı, deprem sürecini nasıl doğru yönetmediysek bu süreçte Elâzığ’ın lehine dönen hiçbir süreç olmayacak; ayrıca, kamu yararı da yok, yani kamu yararı da yok. Bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin, tarihimizin en büyük maden rezerv alanının tespit edildiği ve cumhuriyet tarihimizin en büyük ihalesi, en büyük ihalesi.

Ben 2 dosya hazırlamıştım, bir dosyayı AK PARTİ Grup Başkan Vekiline verdim, bir dosyayı Özgür Özel Bey’e, kendi partimin Grup Başkan Vekiline verdim ve bu kürsüden dedim ki: İhaleden sonra bu dosyayı açın, bu ihaleyi kimin alacağına dair iddialarla ilgili söylemler bu dosyada var. Şimdi, ayın 21’inde ihale var. Bakacağız, bu ihaleye kaç kişi katılacak, katılabilecek olan, cesaret eden var mı ve ihaleyi kim alacak? Öyle değil mi Zülfü Bey? Haksız mıyım? Elâzığ’ın gerçeği bu, Elâzığ’ın… Gerçi sizi zor duruma sokmak için söylemiyorum.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Alakası yok.

GÜRSEL EROL (Devamla) – Bak, Elâzığ’ın gerçeği bu.

Şimdi, gelelim önümüzdeki sürece. Sizin aslında Elâzığ’la ilgili “Ya, biz hizmet etsek de etmesek de, o kentle ilgilensek de ilgilenmesek de, bakan versek de vermesek de zaten bize oy verdiler; kime verecekler?” Vallahi bugüne kadar doğru; bak, bu tespit doğruydu. Bugüne kadar Elâzığ halkı sandığa gittiği zaman hizmet edilsin edilmesin hiçbir şeye bakmadan şartsız ve koşulsuz AK PARTİ’ye oy verdi. Ama önümüzde yapılacak -Elâzığ’la ilgili- ilk seçim sonuçlarını ben bu kürsüden açıklarım, açıklamak isterim. Bakın, ilimizin 5 milletvekili var, siz bizi böyle boşa alın, Elâzığ’ı adam yerine koymayın, “Bildiğimizi yaparız.” deyin, bakın Elâzığ ne yapacak. Ben yapacağını bugünden söylüyorum, iddiaya giren herkesle de iddiaya girerim: 1 milletvekili İYİ Partinin, 1 milletvekili MHP’nin, 1 milletvekili CHP’nin, 1 milletvekili AKP’nin, 5’inci milletvekiline de yarışacağız. Bunu da bırakmayacağız, aramızda 5’inci milletvekili için yarışacağız, bunu da yarışacağız.

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Yanlışın var, 1 de HDP’nin…

GÜRSEL EROL (Devamla) – Şimdi, mesele, siyaseten gerçekten Elâzığ yok edilmemeli ve yok görülmemeli. Bu kentin değerleri var, iddiaya giren herkesle girerim, İYİ Partinin 1 milletvekili, MHP’nin 1 milletvekili, CHP’nin 1 milletvekili, 1 milletvekili de AK PARTİ’nin; 4 milletvekili 1’e düşer, 2’nci milletvekili için de yarışacağız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Ben o gün bu kürsüde olacağım, yeni dönemde bu kürsüde yine seçileceğim, geleceğim ama bana laf atanların bu kürsüde, burada olup olmayacağını göreceğim. (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Garantiye aldı.

GÜRSEL EROL (Devamla) – Ben burada olacağım ama sizin burada olup olmayacağınızı bizzat göreceğim. Yazın, yazın, yazın!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Hayırlı olsun, hayırlı.

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

GÜRSEL EROL (Devamla) – Bu düşüncelerle saygılar sunuyorum, hayırlı iftarlar diliyorum, hayırlı ramazanlar diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Millet iradesine ipotek mi koydunuz, ne yaptınız bilemiyoruz. Gürsel Bey, millet iradesine ipotek şerhiniz de duruyor, koydunuz o şerhi.

BAŞKAN – Sayın Aydınlık…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

49.- Şanlıurfa Milletvekili Aziz Aydınlık’ın, Şanlıurfa’da sulama birliklerinin elektrik sorununa ilişkin açıklaması

AZİZ AYDINLIK (Şanlıurfa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şanlıurfa’da DEDAŞ âdeta terör estiriyor, sulama birliklerinin borcu nedeniyle elektrik verilmiyor. “Günşığı Cullap Sulama Birliğinin 9 milyon borcu var ama borç faizle birlikte 18 milyon olmuştur.” diyorlar. DEDAŞ “18 milyon+ yatırmazsanız suyu bırakmayacağız.” Haktanır Sulama Birliği aynı durumda. “Dağı taşı ekin.” diyen iktidar, 500 bin dönüm tarlada buğday, mısır, arpa, mercimek kuruyor ama kimse bunu bilmiyor. Urfa tabiriyle çiftçi, millet, esnaf “…”(x) diyor ama iktidar bunu görmüyor.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik Alanında Eğitim ve Öğretime İlişkin İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1191) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:21) (Devam)

BAŞKAN – Teklifin tümü üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ÖZBEKİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GÜVENLİK ALANINDA EĞİTİM VE ÖĞRETİME İLİŞKİN İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 30 Nisan 2018 tarihinde Taşkent’te imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik Alanında Eğitim ve Öğretime İlişkin İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde söz talep eden Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Murat Çepni.

Buyurun Sayın Çepni. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Genel Kurul ve değerli halkımız; öncelikle, Kobani kumpas davası diye bir dava sürüyor. Partimizi, halklarımızı cezalandırmak açısından, sarayın kendi bekasını takip edebilmesi açısından sürdürülen bir dava. Bu davaya halklarımız, işçiler, emekçiler “Nevroz” meydanlarından, 8 Mart meydanlarından en güçlü yanıtı verdiler. Milyonlarca insan “HDP halktır, halk burada.” dediler ve demeye devam ediyorlar.

Bugün başından sonuna çöken bu kumpas için, yeni gerekçeler yaratmak için saray ve çeteleri yeni bir operasyon başlattılar. Bu operasyonu bugün Kadıköy meydanında protesto etmek isteyen partililerimize yine sarayın güvenlik güçleri saldırdılar ve Milletvekilimiz, yoldaşımız Musa Piroğlu tekerlekli sandalyesinden yere düşürüldü. Buradan bir kez daha şunu söylüyoruz: Faşizme karşı mücadelemiz her yerde sürecek. Faşizme karşı mücadele eden halkları, örgütlü güçleri hiçbir kuvvet yenemez. Faşizm yenilecek, halklarımız kazanacak, bundan kimsenin bir şüphesi olmasın. Musa Piroğlu yoldaşımız da düştüğü yerden her zaman kalkar ve faşizmin gözünün içine baka baka faşizme karşı mücadeleyi yükseltir, bundan da kimsenin şüphesi olmasın.

Evet, yine bir AKP klasiğiyle karşı karşıyayız. Şimdi sizlere bu çete düzeninin, bu rant düzeninin, bu hırsızlık ve soygun düzeninin bir projesini daha anlatacağım; İzmir Çeşme Turizm Projesi. Öncelikle size bir kronoloji vereceğim. Çeşme Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi Cumhurbaşkanı kararıyla Resmî Gazete'de yayınlandı 13 Eylül 2019’da. 13 Şubat 2020’de TMMOB, İzmir Barosu, İzmir Tabip Odası, EGEÇEP ve 107 yurttaş iptal davası açtı. 11 Nisan 2020’de acele kamulaştırma kararı yürürlükten kaldırıldı. 23 Kasım 2021’de de Resmî Gazete’de ilan edilen kararla bölgenin koruma statüsü düşürüldü, sürdürülebilir koruma ve kullanma alanına dönüştürüldü. 27 Ekim 2021’de de bilirkişi incelemesi yapıldı. 28 Mart 2022 tarihinde bilirkişi, raporunu yayımladı. Yani bu kronoloji şunu söylüyor: Bütün bakanlıklar el birliğinde bir talan projesini hayata geçiriyorlar. Cumhurbaşkanı talep ediyor, şirketler talep ediyor, Cumhurbaşkanlığı karar çıkarıyor, bakanlıklar çıkan bu kararı bir şirket aparatı gibi hayata geçirmeye çalışıyorlar; bir taraftan da halkın örgütlü güçlerine saldırı yürütüyor suç işleri bakanlığı bakanı.

Evet, proje ne diyor? Çeşme Turizm Projesi, Urla ilçesine bağlı Zeytineli köyünden Çeşme ilçesine bağlı Alaçatı ve Ildır’a uzanan 16 bin hektarlık bir alanı kapsıyor. 16 bin hektarın da yüzde 98’i hazine arazisi. Proje alanı da ağırlıklı orman alanı, tarım arazisi, çayır, mera alanı ve doğal sit alanı; birinci derecede arkeolojik alan. Bunu söyleyen aynı zamanda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı. Yani Çevre ve Şehircilik Bakanlığı burasının birinci derecede arkeolojik alan olduğunu, sit alanı olduğunu söylemiş. Ne zaman? 2015’te söylemiş bunu. 20 adet golf sahası, spor tesisleri, kongre, fuar ve etkinlik merkezleri, yat limanı, bireysel yat bağlama alanları, motor sporları pisti… Daha da neler olduğunu tam olarak bilmiyoruz yani bilinmez bir proje, nereye varacağı, ne tür projelere ekleneceği de bilinmiyor bu projenin, tümüyle bir kara delik yani İstanbul’un rant projesi gibi İzmir’in de Çeşme Projesi, ikisi birbiriyle aynı.

Evet, 2017 öncesinde bölgenin yarısı, birinci derecede sit alanıyken yani bu 8 bin hektara denk geliyor, Bakanlık burayı ikinci ve üçüncü dereceye düşürüveriyor. Doğal sit alanı koruma statüsü, nitelikli doğal koruma alanı olan alan, sürdürülebilir koruma ve kontrollü alana dönüştürülüyor. Ve burada bilirkişi raporu açıklandı, bilirkişi raporunda da şunlar söyleniyor, 25 Mart 2022’de bu açıklanmış, diyor ki: “Burası kamu yararı içermiyor. Bilimsel araştırma yok, ilgili kurumlardan görüş alınmamış, kapalı kapılar ardında sürdürülmüş. Aynı zamanda bir nüfus artışı söz konusu. Burada en az 100 bin kişilik bir kent kuruluyor. Yine, yer altı ve yer üstü suları büyük bir risk altında.” Yani sadece golf sahalarının bile ihtiyaç duyduğu su miktarı son derece büyük bir risk barındırıyor. Proje alanı, bölgenin aynı zamanda 2 tane su kaynağını da içine alıyor; Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı ve Ildır yer altı su kaynakları; bütün bunları içine alan bir proje. Proje alanında 2 adet ikinci derece, 1 adet birinci derece, 5 adet üçüncü derece olmak üzere, 20 adet arkeolojik sit alanı bulunuyor yani açılmayanlar da düşünüldüğünde burası başlı başlına bir arkeolojik alan niteliği taşıyor.

Evet, sonuç olarak yarımada da halka kapatılacak yani 16 bin hektarlık alan tümüyle İzmirlilere kapatılmış olacak. Kime açılmış olacak? Özel şirketlere ve zenginlere açılmış olacak. İzmir, Kanal İstanbul Projesi’ne dönüştürülecek, bitmeyen projelerle bu böyle olacak.

Yine, tarım alanları ortadan kalkacak. Yani AKP’nin, tarım alanlarını koruma, ormanlık alanları koruma derdi, ormanlık alanları koruma becerisi böyle tezahür ediyor. Bütün alanları betonlaştırarak bu sorunu da ortadan fiilen kaldırdığını düşünüyor herhâlde AKP. Evet, bu anlamda, İzmir’de TMMOB İKK, İzmir TTB, İzmir Barosu çağrısıyla onlarca kurum 16 Nisan 2022’de saat 13.00’te kuş gözlem alanında buluşuyorlar. Buradan biz bu çağrıyı yineliyoruz: 16 Nisanda, bu talan projesine karşı, Çeşme Alaçatı’da kuş gözlem noktasında buluşalım; AKP’nin rant projelerine, talan projelerine “Hayır.” demek için hep birlikte yan yana gelelim.

AKP bir şirketler koalisyonudur, AKP bir rant ittifakıdır, bir saadet zinciridir. Bakın, bu coğrafyada milyonlarca insan yarınını düşünemez hâlde. Ekonomik kriz, ekolojik kriz her biçimde yan yana gelmiş durumda; birleşik bir biçimde, canını kurtarmaya çalışıyor milyonlarca insan ama işi tıkırında olan yüzde 1’lik bir AKP saadet zinciri kitlesinin olduğunu net olarak söyleyebiliriz. İnsanlar, emekçi köylüler her gün direnerek; polise, jandarmaya karşı mücadele ederek ormanlarını, tarım alanlarını korumaya çalışıyor. Normalde devletin bunu yapması gerekirken bugün halk ormanları, tarım alanlarını, suları devletten korumaya çalışıyor. Ve bakıyorsunuz, mahkemesiyle, siyasetçisiyle, hukukçusuyla, bakanlıklarıyla son derece koordineli bir biçimde bu talan projeleri sürdürülüyor. Hukuk yok, adalet yok. “Ben yaptım oldu.” dışında, fiilî durum dışında hiçbir hukukun olmadığı bir düzenle karşı karşıyayız.

AKP doymuyor; dereler, taşlar, yaylalar, ovalar, ormanlar talan edilmiş durumda fakat AKP ve AKP’nin şirketleri, 5’li, 10’lu, 20’li çeteler doymuyorlar ve gelecek karartılırken, yok edilirken, kendi kasalarını doldururken başka hiçbir dertlerinin olmadığını tüm emekçi halkımız çok net olarak görüyor. Buradan çağrımız şudur: Demokrasi, özgürlük için nasıl mücadele etmemiz gerekiyorsa ekolojik yıkım için de aynı ciddiyette mücadele etmek durumundayız. Bugün, bütün bu mücadele alanları birleşmiş durumdadır, yan yana gelmiş durumdadır, ekoloji siyasetüstü falan değildir. Ormanları, tarlaları, suları kurtarmak için AKP’de, sarayda somutlaşmış olan bu rant ittifakına, bu zulüm düzenine karşı, bu faşizme karşı mücadele etmek zorundayız, başka bir yolumuz yoktur. Ormanları korumak, suları korumak, özgürlüğümüzü elde etmek de işçilerin sendika hakkı da ancak bu mücadeleden geçer, başka bir yolumuz yoktur.

Buradan, bir kez daha İzmir Çeşme Turizm Projesi’nden derhâl vazgeçin diyoruz. Bakanlıklara buradan sesleniyoruz: Siz, şirketlerin temsilcisisiniz bunu biliyoruz ama bunu engelleyeceğiz. Siz, bir avuç çıkar grubunun rantçısısınız ve bunu hep birlikte birleşik mücadeleyle engelleyeceğiz.

Tekrar çağrımız cesaretle, kararlılıkla ayağa kalkmak, mücadeleyi yükseltmektir diyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talep eden Kırklareli Milletvekili Sayın Türabi Kayan.

Buyurun Sayın Kayan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bugün, burada, ayçiçeği üretimi ve ayçiçeği yağı üzerine konuşmak için söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, hepimizin bildiği gibi, insan sağlığına en elverişli yağ ayçiçeği yağı. Hayvansal yağları bir tarafa atarsak, zeytinyağını bir tarafa çıkarırsak, insan sağlığına en yararlı yağ ve en çok üretebildiğimiz yağ ayçiçeği yağı. Değerli arkadaşlar, ayçiçeği yağını üretmek için çiftçimiz şu anda tarlasını hazırlama durumunda ve ekimine başlayacak.

Değerli arkadaşlar, bakın, ayçiçeği nasıl üretiliyor? Ayçiçeğinin tohumunu dışarıdan alıyoruz. 1 kilo ayçiçeği tohumu 170 lira, 1 kilo ayçiçeği 12 lira. Şimdi, bunu biz kendimiz üretemez miyiz? Üretiriz. Romanya üretiyor, Fransa üretiyor, Rusya üretiyor ama biz üretmiyoruz. Dışarıya bağımlı olmaya alıştık ya, dışarıya bağımlılığımız iyice hastalık hâline geldi ya, onu da dışarıdan alalım. Nasıl olsa “Dövizimiz bol.” nasıl olsa “Dövizimiz var ki alıyoruz.” teraneleriyle Türkiye, bugüne kadar gelmiş dayanmıştır değerli arkadaşlar.

Şimdi, toprak işlemek için önce mazot lazım, motorin lazım. Değerli arkadaşlar, çiftçiye motorinin litresi 19 lira ama bot gibi, yat gibi araçlara motorininin KDV’si yok ve özel tüketim vergisi (ÖTV) de yok. Şimdi, bu arkadaşlar üretim için mi motorin harcıyorlar? Hayır. Ama çiftçi üretim için harcıyor. Siz üretime bu kadar ÖTV ve KDV yüklerseniz çiftçinin ürettiği malın maliyeti otomatik olarak artacaktır, bu şekilde de halkımızın yiyecek olarak kullandığı ayçiçeği yağı fiyatı da otomatik olarak artacaktır. Şimdi, soframızdaki ayçiçeği yağının litre fiyatı ne kadar? Değerli arkadaşlar, 1 litresi 50 lira, 2 litresi 80 lira, 5 litresi 180 lira, 18 litresi 638 lira. Şimdi, değerli arkadaşlar, size bir enteresanlık daha söylemek istiyorum: Türkiye'de 5 litrelik yağ 187 lira, yurt dışında aynı yağ ve aynı marka -bizim yerli markamız- 56 lira değerli arkadaşlar. Niye böyle? Niye böyle? Çünkü dışarısı sübvanse yapmasını biliyor. Bizde sübvanse yok, bizde çiftçiye sürekli olarak yüklenme var ve bu yüklenme de sürekli olarak sonunda sofraya geliyor değerli arkadaşlar.

Şimdi, ayçiçeği üretimi olan Türkiye'de 7,3 milyon dekar, yıllık üretim 1 milyon 900 bin ton, ithalat 1,1 milyon ton. Değerli arkadaşlar, bu vaziyette yaklaşık olarak üçte 1’ini ithal etmek zorunda kalıyoruz. Şimdi, bu, aşağı yukarı dekarında 250 kilogram ayçiçeğine tekabül eder. Biz bu 7,3 milyon dekarı 10 milyon dekara çıkarırsak ve üretimi de bir şekilde destekleyerek dekarını 300 kiloya getirirsek 3 milyon ton ayçiçeği yağını biz kendimiz üretiriz değerli arkadaşlar ve dışarıya da muhtaç olmayız. Bu nasıl olur? Bu, tarımsal alanlara fabrika kurmakla olmaz değerli arkadaşlar. Bu, fabrikaları kırsal alana çekerek ve bizim tarımsal alanlarımızı sürekli olarak arttırmakla olur. Biz ne yapıyoruz? Sürekli olarak Trakya gibi en mümbit toprağın olduğu yere getiriyoruz, fabrika kuruyoruz. Hem de ne fabrikalarını kuruyoruz? Tekstil fabrikalarını kuruyoruz. Tekstil fabrikaları sadece işgal ettikleri yeri yok etmiyor değerli arkadaşlar, aynı zamanda bunların ürettikleri kimyasal atıklar da bizim tarımsal alanlarımızı sürekli olarak azaltıyor ve verimlerini de sürekli olarak düşürüyor.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de yaklaşık olarak ekim alanı 28 milyon hektar. Bunun yaklaşık olarak 4,5-5 milyon hektarına ayçiçeği ekiliyor. Değerli arkadaşlar, şimdi, ayçiçeği, özellikle sıcak bölgelerde yetişen bir bitki, soğuk bölgede ekmeniz mümkün değil ve yazlık bir bitki. Yazlık bir bitki olduğu için hâliyle suya ihtiyaç var. Peki, su sorunumuzu çözdük mü? Ayçiçeğinin bir kısmı da Konya Ovası’nda yetişiyor. Konya Ovası’na biz suyu götürdük mü? Yirmi yıldan beri sürekli olarak kalkındığıyla, sürekli olarak doğru yatırımlar yaptığıyla övünen AKP, Konya Ovası'na su götürememiştir bugüne kadar.

Değerli arkadaşlar, aynı şekilde, şeker konusu da buna benzer. Bizim şeker fabrikalarımızda ürettiğimiz şeker, önceden, Türkiye'nin ihtiyacından katbekat fazlaydı ama bu fazlalığı bir şekilde dışarıdan bir emir gelerek… “Nereden geldi bu emir?” derseniz, hepiniz biliyorsunuz, Amerika Birleşik Devletleri'nden. Cargill’in baskısıyla Amerika Birleşik Devletleri Türk Hükûmetine baskı yapıyor ve Türkiye'de şeker fabrikaları bir hafta içinde satışa çıkıyor değerli arkadaşlar. Şu anda, Türkiye'de üretilen şeker Türkiye'nin ihtiyacı olan şekeri karşılamıyor değerli arkadaşlar. Değerli arkadaşlar, bu şekilde üretimle biz yarın dışarıdan şeker ithal etmek zorunda kalacağız. Şeker ithal etmeye mecbur kaldığımız zaman da -şunu bilin ki- karaborsaya düşecektir. Gemilerini getirdikleri zaman, karaborsada şeker yükselsin diye kapaklarını açmayacaklar ve şeker tavan yaptıktan sonra kapaklar açılınca Türk halkını müthiş bir şekilde kazıklayarak Amerikan şirketine kazandıracaksınız.

Türkiye'de tarım üretimi çiftçinin elinden yavaş yavaş alınıyor. Değerli arkadaşlar, şimdi, Türkiye'de tarımsal alanın, tarımsal arazinin 300 dekara kadar yabancılara satılma hakkı getirildi. Bu, Bakanlar Kurulu kararıyla 600 dekara kadar çıkarılıyor. Peki, 1 kişi 600 dekar alıyorsa 20 kişi bir araya gelip beraber bir iş yapmaya kalktığı zaman 12 bin dekar yapar. 12 bin dekar bir köyün işleyebileceği arazidir değerli arkadaşlar. Bunun gibi 1.000 tane, 10 bin tane işletme kurulursa düşünebiliyor musunuz, Türkiye’de köy kalmayacak, Türkiye’de üretmek için çiftçi bulamayacağız değerli arkadaşlar.

Bugün, benim bölgemde, Kırklareli bölgesinde Alpullu Şeker Fabrikasını alan şahıslar, bizim Trakya’da pancar üretimi yaptıramıyorlar değerli arkadaşlar. O kadar uğraştıkları hâlde -Pancarköy, Alpullu Şeker Fabrikasının olduğu yere 3 kilometre mesafededir- ismini pancardan alan Pancarköy’de bugün 1 dekar pancar ekilmiyor değerli arkadaşlar. İnsanlarımızı pancar ekiminden kopardınız, insanlarımızı yağ mahsulü olan ayçiçeği üretiminden koparacaksınız ve aynı şekilde zeytin ağaçlarını sökerek, zeytin yerlerine turistik bölgeler, fabrikalar kurarak insanlarımızı zeytin üretiminden de koparacaksınız. Ondan sonra bu topraklar bizim elimizde olmayacak, yabancıların elinde olacak; yabancıların tarlasında Türk çiftçisini, Türk insanını köle gibi çalıştıracaksınız. Bundan haberiniz var mı? AKP’liler size sesleniyorum, ses yok; MHP’li arkadaşlarım, milliyetçi arkadaşlarım size sesleniyorum.

Bizim bölgemizde, Osmanlı zamanında toprakların tamamını Almanlar işliyordu, aynı şekle çevirmeye çalışıyorsunuz, yabancılara bu toprakları peşkeş çekmek istiyorsunuz; Türk insanını da onların çiftliklerine, onların fabrikalarına köle yapmak istiyorsunuz. Bunu dünya tarihinde gördük, bizden başkası da gördü, Afrika da gördü. Siz bunu yeniden yaşayarak mı görmek istiyorsunuz? Hiç mi vicdanınız yok, hiç mi aklınız yok, hiç mi hesap kitap bilmiyorsunuz?

Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ben teşekkür ediyorum.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Saat gelmiş yediye “Akıl mı yok?” diye soruyorsun ya!

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Bunların hepsi gelecek başınıza! Bu kafayla giderseniz…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – “Akıl mı yok?” diye… Akşam saatlerinde böyle konuşma, terbiyeli konuş, terbiyeli konuş!

BAŞKAN – 1’inci maddede söz talepleri karşılanmıştır.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Dilşat Canbaz Kaya.

Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA DİLŞAT CANBAZ KAYA (İstanbul) – Ekranları başında bizleri izleyen değerli halkımız, benim de bu konuşmam 2’nci madde üzerine. Bugün coğrafyamızda kronik sorun hâline gelen gıda krizi, yoksulluk, ekonomik kriz hakkında konuşacağım, teşekkür ediyorum.

Hepimiz gelinen noktanın farkındayız. AKP iktidarı ve iktidarın Maliye Bakanı ne söylerse söylesin, pazara, markete gittiğimizde halkı kira ve faturalarını denkleştirmeye, çocuklarının eğitim ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırken görüyoruz. Görüyoruz ki artık halkımız ay sonunu dahi getiremiyor; temel gıda ihtiyaçları dahi lüks hâline geldi. Özellikle ithalata dayalı tarım uygulamaları sebebiyle gıda enflasyonu katlanarak arttı ve artmaya devam ediyor.

Değerli halkımız; gıda enflasyonu sıralamasında dünyada 5’inci ülkeyiz. Bu mudur yükselen ekonomi? Gıda krizini önlemenin tek yolu ise tarımsal üretimi artırmak. Bakınız, gıda güvencesi tedbirleri kapsamında gelişmiş ülkelerin aldığı önlemler, FAO’nun yaptığı açıklamalar gelecek yıllarda küresel gıda krizlerinin yaşanma ihtimalini güçlendiriyor. Küresel iklim değişikliğiyle birlikte coğrafyamız kuraklıktan etkilenmeye başladı. Yapılan araştırmalar gelecek yıllarda iklim değişikliğine bağlı krizlerin artacağını gösteriyor. Tarımın sürdürülebilir olması hayati derecede önemli ancak çiftçinin her geçen gün borçları artıyor ve sektör sürdürülebilir bir yapı olmaktan çıkarılıyor. İktidar ise gübre, mazot, tohum, zirai ilaç masrafının üzerine, elektriğe de zam yaparak tarımsal üretim yapan çiftçiyi de hayvancılık yapan çiftçiyi de bitirdi. Pahalılık, üretim yapmanın önünde en büyük engel. Köylüler, üreticiler yükselen maliyetler karşısında tutunamıyorlar; çiftçinin, üreticinin direnecek gücü kalmadı. Gıda zamları tüketicinin elini yakıyor ama üreticiye yansımıyor. Et fiyatları yükseliyor ama bundan köylü bir şey kazanmıyor. Bakın, Mersin’de bir emekçi zarar ederek hayvancılığı bıraktığını söylüyor, çiftçiler tarlasını ekemez hâle geldi. Soruyorum sizlere: Bu coğrafyada çiftçi ekemezse, zarar eden emekçiler hayvancılığı bırakırsa gıda enflasyonu nasıl düşebilir? Üretmeden tüketmek mümkün müdür? Halkın sağlıklı ve ucuz gıdaya erişim hakkını sağlamanın yegâne yolu üretime ve üreticiye destek vermekten geçmez mi?

Değerli halkımız, yoksulluk çok boyutlu, evet ama gıda krizi ve yoksulluktan en çok çocuklar etkileniyor; çocuk yoksulluğu, çocuk işçiliği, çocuk evlilikleri gibi ağır krizleri beraberinde getiriyor. Hanelerin yüzde 38’inde her gün öğün atlanıyor. Türkiye’de Çocuk Yoksulluğu Raporu’na göre derin yoksulluk yaşayan ailelerin yüzde 74’ü bebek maması almakta zorlanırken yüzde 21’i ise mamaya ve beze hiçbir şekilde erişemiyor. Gıda krizi bir yandan, enflasyon bir yandan artarken emekçiler artan zamlarla baş edemiyor. Ulaşıma son bir yıl içerisinde yapılan zamlar dahi yoksulluğu derinleştirdi, çift vesaitle işe gitmek zorunda olan işçi kara kara düşünür hâle geldi. Yol parası neredeyse asgari ücretin dörtte 1’i hâline getirildi. Konutlarda kullanılan doğal gaz ve elektriğe gelen zamlar asgari ücreti çoktan eritmiş durumda. Ülkenin birçok yerinde işçi direnişleri var, hepimiz de görüyoruz, gözlemliyoruz; Trendyoldan motorlu kuryelere, çorap işçilerinden Kayı İnşaat işçilerine, enerji işçilerinden fabrika işçilerine… İşçiler ve emekçiler direniyor, direnmeye devam ediyor bu zamlara, ekonomik krize, yoksulluğa ve yoksunluğa karşı. Gençler nitelikli eğitim ve barınma hakkı için mücadele ediyor, krizin yükü emekçilere yükleniliyor.

Ekranları başında bizleri izleyen değerli halkımız, AKP-MHP iktidar ortaklığının gerek savaş politikalarındaki ısrarı gerek hukuku yok sayan uygulamaları gerekse ekonomi politikaları halka yoksulluktan başka bir şey getirmedi. Hepimiz biliyoruz ki enflasyonun da -en iyimser oranda- yüzde 62’yi bulmasıyla beraber yoksulluk had safhaya ulaşmış durumda. Coğrafyamız emekçileri, kadınları, çocukları ve gençleri gelinen noktada âdeta yaşamak için mücadele veriyor. Yoksulluk sınırı 16 bin TL'yi buldu, en iyimser tanımla bile 10 kişiden 1’i yoksul. Kadınlar iş gücünden uzaklaştırılıyor. Ekonomik krizden en çok etkilenen çocuklar beslenme, ısınma, giyim gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamıyorlar, öğrenciler barınamıyorlar, emekçiler ise eriyen asgari ücretleriyle artan kiralarını mı, faturalarını mı yoksa asgari ücretle ulaşılmaz fiyatlara erişen temel gıda ihtiyaçlarını mı karşılayacaklarını bilemiyorlar. Yani borcu borçla kapatıyorlar. İşsizlik dağ gibi büyüyor. Emekliler ise 2.500 TL’yle ay sonunu getiremiyor.

İşte, tam bu yüzden, insanca yaşayabilmek için, talepleri için harekete geçmiş durumda emekliler. Emekli Sendikaları Konfederasyonu 15 ve 16 Nisanda beş koldan Ankara’ya yürüyecekler. Yürüyüşün sonunda ise emekliler, 16 Nisanda, Altınpark’ta bir mitingde buluşacaklar.

Bu ülkede 10 milyona yakın emekli var. Yıllarca çalışan, primini ödeyen emekliler, emekli olduktan sonra rahata ereceklerine, bugün gelinen süreçte görüyoruz ki bırakın rahat etmeyi, rahat yaşamayı hatta çalışmaya devam ediyorlar hem de ağır koşullarda; inşaatlarda, marketlerde çalışmaya devam ediyorlar.

Emekli maaşlarına yüzde 60 oranında zam yapılması, emekli ikramiyelerinin yılda 4 defa birer maaş tutarında verilmesi, sağlıkta katkı payının kaldırılması, temel tüketim mallarına yapılan zamların geri çekilmesi gibi talepleri var emeklilerin. İşte, 16 Nisandaki taleplerinde de bunları söyleyecekler. Emekli sendikalarının örgütlenmesinin önündeki engellerin kaldırılmasını yani örgütlenmek istiyor emekliler.

Değerli arkadaşlar, emekli maaşları yeni düzenlemelerle 2.500 TL tutarına çekilirken AKP-MHP iktidar ortakları gerek asgari ücret gerekse emekli maaşlarına yapılan zam oranlarını öve öve bitiremediler. Oysa emekliye yapılan maaş artışı elektrik ve doğal gaz zammına dahi yetmiyor. Sizlere sormak istiyorum. Bugün açlık sınırının bile 4.928 TL olduğu bu dönemde emekliler 2.500 TL’yle nasıl geçinecekler? Tabii ki geçinemiyorlar. İşte bu yüzden, son beş yılda, emekli olduğu hâlde çalışanların sayısı 2 kat artmış durumda. 3 milyon 500 bin kişi sosyal yardımlaşma fonlarından, 3 milyonu aşkın kişi ise belediyelerden aldığı yardımla hayatta kalmaya çalışıyor. Mutfakta enflasyon yüzde 76’yı buldu. Tüm bunlar yaşanırken halka “Sabredin.” diye seslenen iktidar ne yapıyor? Yandaşlara ihale, yandaşlara vergi affından, 5’li çetenin vergi borçlarını silmekten, halkını bütçesini savaşa ve ranta harcamaktan başka ne yapıyor?

Değerli arkadaşlar, halkı sermaye tekellerine karşı korumayı bir yana bırakalım hepimiz biliyoruz ki on beş yirmi yıldır bütçe sermayeye akıyor; gelirde, vergide adaletsizlik var. AKP Hükûmetinin politikaları iki kesim arasındaki sınırı uçuruma dönüştürdü; yoksulluk derinleşti, esnaf borcunu ödeyemez hâle geldi, halk geçinemez hâle geldi.

Değerli halkımız, sizleri sabretmeye çağıran bu iktidarın oyunlarına artık karnımız tok. Halkın bütçesinin yandaş şirketlere, savaşa, ranta değil, halka harcanmasını istiyoruz. Bizler bu coğrafyanın emekçileri, kadınları, gençleri olarak insanca yaşamak için mücadele edeceğiz.

Sözlerimi, hakları için harekete geçen ve 15 Nisanda beş koldan yürüyüşe başlayacak emeklilerin mücadelesini büyütme çağrısıyla bitirmek istiyorum. Emeklilerin ve yaşlıların sorunu sadece emeklilerin ve yaşlıların sorunu değil, toplumun sorunudur; bu toplumun sorunu da politik bir sorundur ve çözümü tüm toplumu ilgilendirmektedir. Bu sebeple, tüm halkımızı 15 Nisanda başlayacak olan bu yürüyüşe omuz vermeye çağırıyoruz.

Hepimiz biliyoruz ki ürütenler, işçiler, emekçiler, çiftçiler, emekliler, yoksullar bu ülkenin çoğunluğuyuz; biz birleşirsek güçleniriz, güçlenirsek değiştirebiliriz diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

Madde 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde söz talebi bulunmuyor.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

İç Tüzük’ün 145’nci maddesinin ikinci fıkrası “Başkanın gerekli görmesi halinde açık oylama oturumun sonuna veya haftanın belli bir gününe bırakılabilir.” hükmünü havidir. Bu hüküm uyarınca, teklifin açık oylamasını 14 Nisan 2022 Perşembe gününe bırakıyorum. Belirtilen gündeki birleşimde gündemin “Oylaması Yapılacak İşler” kısmında teklifin tümünün açık oylaması yapılacaktır.

2’nci sırada yer alan Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un, Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı ile Ekvator Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı ile Ekvator Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2026) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:184) (X)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 184 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İÇİŞLERİ BAKANLIĞI İLE EKVATOR CUMHURİYETİ İÇİŞLERİ BAKANLIĞI ARASINDA GÜVENLİK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

Madde 1- (1) 4 Şubat 2016 tarihinde Kito’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı ile Ekvator Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde söz talebi bulunmuyor.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

Madde 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamayı İç Tüzük'ün 145’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 14 Nisan 2022 Perşembe gününe bırakıyorum.

3’üncü sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1898) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:186) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 186 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz talebi bulunmuyor.

Teklifin tümü üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BOLİVARCI VENEZUELA CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GÜVENLİK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 6 Ekim 2017 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamayı İç Tüzük'ün 145’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca 14 Nisan 2022 Perşembe gününe bırakıyorum.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.21

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.22

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), İshak GAZEL (Kütahya)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

4’üncü sırada yer alan 189 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlıyoruz.

4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Zambiya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2219) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:189)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada yer alan 190 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlıyoruz.

5.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2599) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı:190)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonların bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 13 Nisan 2022 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.23



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

(x) 21 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(X) 184 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 186 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.