TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

77’nci Birleşim

7 Nisan 2022 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, Otizm Farkındalık Haftası’na ilişkin konuşması

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Osman Boyraz’ın, Türkiye’de ulaşım alanında yapılan çalışmalara ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Kocaeli’de tarımsal faaliyetler ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin çiftçiye verdiği desteklere ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı’nın, Mersin’in sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, güvenlik güçlerinin taleplerine ilişkin açıklaması

2.- Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’ün, çiftçilerin Tarım ve Orman Bakanından beklentilerine ilişkin açıklaması

3.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, Müslümanlara yapılan işkencelerdeki artışa ilişkin açıklaması

4.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, Türk polis teşkilatının 177’nci kuruluş yıl dönümüne ve Polis Haftası’na ilişkin açıklaması

5.- Şanlıurfa Milletvekili Aziz Aydınlık’ın, Şanlıurfa’da sulama birliklerinin elektriklerinin kesilmesine ilişkin açıklaması

6.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, 7-13 Nisan Dünya Sağlık Haftası’na, Polis Haftası’na, Türk polis teşkilatının 177’nci kuruluş yıl dönümüne ve Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa’yı vefatının yıl dönümünde rahmetle andığına ilişkin açıklaması

7.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, üniversite öğrencilerinin beslenme ve barınma sorunlarına ilişkin açıklaması

8.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Türk gençliğini sevindirecek Mersin’deki projelere ilişkin açıklaması

9.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Kütahya’ya vadedilen yatırımlara ilişkin açıklaması

10.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, 7 Nisan Dünya Sağlık Günü ve 7-13 Nisan Dünya Sağlık Haftası’na ilişkin açıklaması

11.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, Türk polis teşkilatının 177’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

12.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Türk polis teşkilatının 177’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

13.- Ankara Milletvekili Arife Polat Düzgün’ün, 7 Nisan Dünya Sağlık Günü’ne ilişkin açıklaması

14.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Adıyaman’ın Kömür beldesi Serintepe Mahallesi’nde açılacak olan mermer ocağına ilişkin açıklaması

15.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, emekli maaşlarına ilişkin açıklaması

16.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, AKP iktidarının uyguladığı yanlış tarım ve ekonomi politikalarına ilişkin açıklaması

17.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, işlenen insanlık suçlarına ilişkin açıklaması

18.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü’nün, servis hizmeti veren esnafın mazot fiyatındaki artış nedeniyle yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

19.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, cezaevinde çalışan emekçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

20.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, çiftçilere üretim girdileri desteği verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

21.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Merkez Bankasında yaşanan personel kıyımına, Otizm Farkındalık Haftası’na, 7 Nisan Dünya Sağlık Günü’ne, 7 Nisan Kimya Günü’ne ve Türk polis teşkilatının 177’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

22.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, hasta mahpusların cezaevinde yaşamlarını yitirdiğine, cezaevi gözlem kurullarının yargı mekanizması gibi çalıştığına, Siirt’in Botan Vadisi’nin durumuna, Rize’deki Çay Çarşısı’nın artan maliyetine, İstanbul Sözleşmesi’ni savunan 3 kadın öğretmenin sürgün edildiğine ve IŞİD’in Ankara’daki evlerine ilişkin açıklaması

23.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Polis Haftası’na, Türk polis teşkilatının 177’nci kuruluş yıl dönümüne, 10 Nisan Polis Günü’ne ve devlet parasız yatılı öğrencilerin yemek sorununa ilişkin açıklaması

24.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Türk polis teşkilatının 177’nci kuruluş yıl dönümüne ve Polis Haftası’na ilişkin açıklaması

25.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İzmir Milletvekili Özcan Purçu’nun CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelere ilişkin açıklaması

26.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İzmir Milletvekili Özcan Purçu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

27.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Diyarbakır Kayapınar Kaymakamı Ünal Koç’un görevden alınmasına ilişkin açıklaması

28.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Ercan Bircan’nın tutuklanmasına ilişkin açıklaması

29.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’yle ilgili oyunun rengini belirtmek üzere aleyhte yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, 25/3/2022 tarihinde İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu ve arkadaşları tarafından, öğrencilerin sınavlara hazırlık aşamasında yaşadıkları sorunların tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Nisan 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, 6/4/2022 tarihinde Iğdır Milletvekili Habip Eksik ve arkadaşları tarafından, kontrolsüz ithal edilen atık plastik ve çöplerin çevreye verdiği zararların araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Nisan 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Roman vatandaşlarımızın sorunlarının araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/3875) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Nisan 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONŞMALAR

1.- İzmir Milletvekili Özcan Purçu’nun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 84 Milletvekilinin Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4336) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 322)

 

IX.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 322) Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin oylaması

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Oya Ersoy'un, İstanbul Valiliğince 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde yapılacak gösteri ve yürüyüşlere izin verilmemesine ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/60990)

2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi'nin, Muğla ilinde Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait binaların depreme karşı dayanıklılığına,

2018-2022 yılları arasında Bakanlık bütçesi ya da AB programları çerçevesinde Mersin için hazırlanan projelere ve ile yapılan yatırımlara,

Mersin ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna,

Muğla ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna,

Mersin ilinde Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait binaların depreme karşı dayanıklılığına,

Şanlıurfa ilinde Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait binaların depreme karşı dayanıklılığına,

2018-2022 yılları arasında Bakanlık bütçesi ya da AB programları çerçevesinde Şanlıurfa için hazırlanan projelere ve ile yapılan yatırımlara,

2018-2022 yılları arasında Bakanlık bütçesi ya da AB programları çerçevesinde Muğla için hazırlanan projelere ve ile yapılan yatırımlara,

Şanlıurfa ilinde Bakanlığa bağlı kurumlarda engelli personel istihdamına ve kurum binalarının engelli kullanımına uygunluğuna,

İlişkin soruları ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/61219), (7/61220), (7/61221), (7/61222), (7/61223), (7/61224), (7/61225), (7/61226), (7/61227)

7 Nisan 2022 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşimini açıyorum.(x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, Otizm Farkındalık Haftası’na ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, malumunuz olduğu üzere, her sene nisan ayının ilk haftası, dünya genelinde, Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen Otizm Farkındalık Haftası olarak idrak edilmektedir. Bu münasebetle, geçtiğimiz haftadan beri bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de otizm konusunda farkındalık yaratmak ve otizmle ilgili sorunlara çözüm bulmak amacıyla çeşitli etkinlikler ve çalışmalar yapılıyor. Bu etkinlikler kapsamında Meclisimizi ziyaret eden otizmli kardeşlerimiz şu anda Genel Kurulda bizimle beraber. Genel Kurulumuzu teşrif eden yavrularımızın hepsine Meclisimiz adına teker teker “Hoş geldiniz.” diyorum. (Alkışlar)

Hatırlayacağınız gibi, biz de Meclis olarak geçen sene şubat ayında, Genel Kurulda Down Sendromu, Otizm ve Diğer Gelişim Bozukluklarının Yaygınlığının Tespiti ile İlgili Bireylerin ve Ailelerinin Sorunlarının Çözümü İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu’nu görüşmüştük. Büyük bir memnuniyetle ifade etmek isterim ki bu rapor, hiçbir muhalefet şerhi olmadan, tam bir uyum ve mutabakat içerisinde tamamlanmış; sonuç kısmında yer alan 324 öneriyle, Türkiye’nin otizm ve diğer gelişim bozukluklarıyla mücadelesinde dinamik ve ayrıntılı bir yol haritası olmuştur.

Özellikle son yıllarda otizm, Down sendromu ve diğer gelişimsel bozuklukların yaygınlığının gittikçe arttığı, bu durumun pek çok ailenin ve bireylerin yaşamlarını doğrudan ve olumsuz olarak etkilediği bilinmektedir. Bu sebeple, ülkemizde gelişim zorlukları olan bütün yurttaşlarımızın insan haklarına uygun kaliteli bir yaşam sürmesi, toplum içinde yerini alması; başta sağlık, eğitim, istihdam ve bakım olmak üzere tüm hayat şartlarının gelişmiş ülkelerdeki seviyelere çıkarılması için var gücümüzle çalışmalıyız.

Bu vesileyle, Otizm Farkındalık Haftası kapsamında yapılan çalışmaların toplumumuzda otizm konusunda gerekli farkındalığın artırılmasına dair vesile olmasını temenni ediyor; otizmli çocuklarımıza, yetişkinlere ve aile bireylerine sağlıklı bir yaşam diliyorum.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Türkiye'de ulaşım alanında yapılan çalışmalar hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Osman Boyraz’a aittir.

Buyurun Sayın Boyraz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Osman Boyraz’ın, Türkiye’de ulaşım alanında yapılan çalışmalara ilişkin gündem dışı konuşması

OSMAN BOYRAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'de ulaşım alanında yapılan hizmetler hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle sizleri ve ekranları başında bizleri seyreden aziz milletimizi en kalbî duygularımla, hasretle, muhabbetle selamlıyorum.

İslam dünyasının hasret ve özlemle beklediği, gelişiyle hanelerimizi bereketlendirdiği, şenlendirdiği, bizi sevince gark eyleyen on bir ayın sultanı, başı rahmet, ortası mağfiret, sonu günahlardan kurtulma ayı olan ramazan ayınızı tebrik ediyorum. Nice ramazanlara sağlık, sıhhat, afiyet içinde erişmeyi Rabb’im nasip etsin diyorum.

Değerli milletvekilleri, bulunduğu coğrafya nedeniyle stratejik bir öneme sahip olan Türkiye ulaşım sektöründe önemli bir yere sahiptir. Avrupa'yı Asya'ya bağlayan, Orta Doğu'nun kilit ülkesi, dünya ülkelerinin özellikle karadan ve denizden bağlantılarını sağlamaktadır. Dolayısıyla Türkiye'nin ulaştırmaya vermesi gereken önem bir kat daha artmaktadır.

AK PARTİ iktidarları, millet sevgisi, vatan sevgisi, bayrak sevgisi ve milletiyle kurduğu gönül birlikteliğiyle birlikte her alanda olduğu gibi ulaştırma alanında da destansı hizmetler yapmıştır, yapmaya da devam edecektir. Üstat Neşet Ertaş'ın ifade ettiği gibi “Kalpten kalbe bir yol vardır görülmez/Gönülden gönle gider/Yol gizli gizli.”

Gönlü ve yüreği güzel olan insanların kapısını çalmak için, gönül köşklerine misafir olmak için yaklaşık yirmi yıldır köyden köye, ilçeden ilçeye, şehirden şehre bütün samimiyetimizle yol olduk, köprü olduk. Bu milletin her ferdiyle kucaklaşmak için, bu vatanın her köşesini birbiriyle engelsiz buluşturmak için hiçbir engel tanımadık. Gün oldu dağları deldik geçtik, gün oldu denizi yardık geçtik; denizin üstünü de altını da yol edip geçtik, sevenleri buluşturduk, yolları böldük. Dolayısıyla “Vatan bütündür.” dedik, elhamdülillah, milletimizin her ferdiyle gönülden gönle görülmez yollar, görülmez şeyler inşa ettik.

Tabii, beş dakikalık süre içinde hem özelde İstanbul’da yapılan hem de Türkiye’de genelde yapılan hizmetleri anlatmam yetmez, mümkün değil; dilimin döndüğünce birtakım şeyleri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Özellikle yüzyıllardır hayal olan büyük projeleri Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü ve kararlı liderliğiyle tek tek hayata geçirdik. Hatırlarsınız belki -uzun zaman oldu ama hatırlatmakta da fayda var- 2007 yılında İnebolu Limanı yapıldı. 1882 yılında o dönemin Kastamonu Valisi Sinan Paşa girişimlerde bulunuyor ama maalesef 2007 yılına kadar yapılamıyor, tam yüz yirmi beş yıl sonra AK PARTİ’li hükûmetlere nasip olan bir hizmet. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Yine, İstanbul’da yapılan o destansı projeler hepinizin malumu, yapılanlar ortada; hangi birini sayayım, saymakla bitmiyor. Marmaray mı desem, Kuzey Marmara Otoyolu mu desem, üçüncü köprü mü desem, Avrasya mı desem, hangisini saysam; inanın ki inanılmaz hizmetler var. Bu hizmetleri milletimizin refahı için, milletimizin mutluluğu için, milletimizin geleceği için yapıyoruz ve en önemlisi de bölgesel alanlardaki farklılıkları gidermek, oradaki eşitsizlikleri gidermek, doğu ile batıyı, kuzey ile güneyi kucaklaştırmak, birbiriyle muhabbet köprüsü oluşturmak istiyoruz ve onun için bu hizmetler yapılıyor, yapılmaya da devam ediyor. Tabii, bu hizmetler yapılırken -yine İbni Haldun’un ifade ettiği gibi- gayrimemnunlar, her şeye karşı olanlar medeniyet inşa edemezler. Bakın, biz medeniyet inşa ediyoruz. Bu inşa ettiğimiz medeniyetten bu inşa...

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Milleti ve hazineyi soydurmasanız sorun yok ama bunları soyduruyorsunuz.

OSMAN BOYRAZ (Devamla) – Bakın, dinleyin beni, dinleyin; hatibi dinleyin, ondan sonra gelin kürsüde cevap verin.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Ya, Karadeniz yolu ne oldu, otoyolu? Çöktü yol, çöktü.

OSMAN BOYRAZ (Devamla) – Bakın, burada hazineden bahsediyorsunuz, ondan bahsediyorsunuz.

Değerli kardeşim, bakın, size ifade edeyim: İşte, burada her şey matematiksel formüllerle izah… Az buçuk matematik anlayan -matematik yankesiciliği demiyorum- burada bilir.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Tabii, aynen be, aynen be!

OSMAN BOYRAZ (Devamla) – Bakın, bu yap-işlet-devret projeleriyle birlikte yapıldığında, 2024’ten itibaren yıllık 2 milyar dolar gelir devletin hazinesine yani milletimize gelecek.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Nerede geliyor? Hazine ödüyor, sen diyorsun ya! Yanlış söylüyorsun ya!

OSMAN BOYRAZ (Devamla) – Sözlerimi uzatmayacağım, zaman da daraldı. Efendim, bunları göreceksiniz. Siz her şeye karşısınız, geçmişte de karşı oldunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Ne karşısı, alakası yok! Yapılan sözleşme yanlış!

OSMAN BOYRAZ (Devamla) – Çünkü neden karşısınız biliyor musunuz? Bu hizmetlerle siz ayrıcalıklarınızı… Bu ülkenin geri kalmışlığından beslendiğiniz için bu insanlara hizmet gitmesini istemiyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu millete hizmeti götüreceğiz.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Siz milleti geriye götürüp milletin hazinesini soyuyorsunuz!

OSMAN BOYRAZ (Devamla) – Bakın, ne yollar yapılmış, ne köprüler yapılmış; bu köprülerden insanlar geçiyor, sevenler buluşuyor. Eskiden yolunu gözleyen analar-babalar artık bir saat içinde buralardan gelip evladıyla kucaklaşıyor, hasret gideriyor. Bakın, bu köprülerle, bunlarla gurur duymanız lazım, bunlarla gurur duyun.

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Gurur duyuyoruz ama yapılan sözleşmeden dolayı da utanç duyuyoruz! Sözleşmeden dolayı da utanç… Siz sadece 5’li çeteyi besliyorsunuz.

OSMAN BOYRAZ (Devamla) – Bakın, muhteşem. Bak, şu güzelliğe bakar mısın; İstanbul… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Boyraz, teşekkür ediyorum.

İlave süre vermiyorum Sayın Boyraz.

OSMAN BOYRAZ (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika…

BAŞKAN – Sayın Boyraz, bugün çok yoğun bir gündemimiz var; bundan sonra hiçbir konuşmacımıza ek süre vermeyeceğim.

OSMAN BOYRAZ (Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakika…

BAŞKAN – Sayın Boyraz, hiçbir konuşmacıya bugün ek süre yok; kusura bakmayın. Yani sadece 20 milletvekilimize 60’a göre söz vereceğim, onun dışında da söz vermeyeceğim.

OSMAN BOYRAZ (Devamla) – Efendim, şunu ifade edeyim: İstanbul… Şair ne diyor?

“İstersen yârin olurum senin,

Boğaz elmas gerdanlık,

Çamlıca zümrüt taçtı,

Nice sultan sırrını hisarlara açtı,

Sevgilinin gönlünde dilarasın İstanbul.” (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Boyraz, lütfen…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – O hangi köprü bana söyler misin, hangi köprü! Ben köprüyü biliyorum, sen adını söyle köprünün! O köprünün adını söylesene bana! Sen o köprünün adını bile bilmiyorsun daha!

BAŞKAN – Sayın Yalım, müsaade edin.

Sayın Yalım, Sayın Yalım…

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Yollar çöktü, yollar!

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Sen o köprünün adını bile bilmiyorsun daha! Sen köprünün adına bile bilmiyorsun, hangisi olduğunu söylemiyorsun! Ama ben biliyorum onu, hadi! Yapılan sözleşmenin ne olduğunu bile bilmiyorsunuz.

OSMAN BOYRAZ (İstanbul) – Boş boş konuşuyorsun. Hatibi dinle, çık kürsüde cevap ver. Geç, hepsini biliyorum.

BAŞKAN – Özkan Bey, Sayın Yalım, nedir bu sinir ya?

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Gösterdiği köprünün ismini bile bilmiyor, hangisi olduğunu bilmiyor.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – İstanbul Milletvekili nasıl bilmiyor ya!

BAŞKAN – Bu kadar sinir nedir ya, bu sinir nedir bu kadar?

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Sayın Başkanım, ilk önce sayın vekil Kuzey Marmara Yolu’ndan geçsin, ödediği rakamı gördükten sonra kendi söylesin.

OSMAN BOYRAZ (İstanbul) – Geçtim, 90 lira ödedim.

BAŞKAN – Sayın Yalım, yerinize oturun lütfen.

Arkadaşlar, uzun bir güne başlıyoruz; Sayın Grup Başkan Vekillerimizin de söz sürelerini iki artı bir dakika yani toplam üç dakikayla sınırlayacağım.

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Hiç söz vermesiniz daha iyi.

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Kocaeli’de tarımsal faaliyetler ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin çiftçiye verdiği destekler hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’e aittir.

Buyurun Sayın Şeker. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Kocaeli’de tarımsal faaliyetler ve Kocaeli Büyükşehir Belediyesinin çiftçiye verdiği desteklere ilişkin gündem dışı konuşması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Saygıdeğer milletvekilleri, Kocaeli’de tarımsal faaliyetler ve Kocaeli Büyükşehir Belediyemizin çiftçimize vermiş olduğu destekler hakkında söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, tarım ihracatımız yılın ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 26,7 artarak 8,4 milyar dolarla cumhuriyet tarihinin rekorunu kırmış oldu. Tarım ihracatının genel ihracat içindeki payı da yüzde 13,9’lara yükseldi. 2022 yılında tarımsal desteklemeye bütçemizden 29 milyar TL ayrılırken Kocaeli’deki çiftçimize de 2021 yılında toplam 47,1 milyon TL tarımsal destekleme verildi. Kocaeli 235,8 milyon dolar tarımsal ihracatla Türkiye tarım ihracatının yüzde 1’ini karşılamaktadır. İlimizde 10 adet coğrafi işaretli ürün bulunmaktadır. Yüz ölçümü 353.478 hektar olan Kocaeli’nin yüzde 40’ı orman, yüzde 34’ü tarım, yüzde 2,1’i sanayi, yüzde 20,2’si de konut alanıdır. Kocaeli’de Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı çiftçi sayımız 11.184’tür. İlimizde, buğday, arpa, mısır, ayçiçeği, meyve, sebze, yulaf ve yonca olmak üzere toplam 617 bin ton örtü altı üretimi yapılmakta, 7,5 milyon adet süs bitkisi üretilmektedir. Ayrıca, 15 bin ton kırmızı et, 83 bin ton beyaz et, 108,8 bin ton süt, 800 ton bal ve 123 milyon adet de yumurta üretilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çiftçi dostu Kocaeli Büyükşehir Belediyemiz, 2010 yılından itibaren, ziraat mühendisi ve veterinerlerden oluşan bitkisel üretim ve geliştirme şefliği, hayvansal üretim ve geliştirme şefliği, tıbbi aromatik bitki şefliği, sulama ve göletler şefliği, destek hizmetleri şefliğiyle çiftçimize hizmet vermektedir.

Değerli milletvekilleri, Büyükşehir Belediyemiz her yıl çiftçilerimizin kullanacağı gübrenin yarısını, kullanacağı akaryakıtın da 150 litresini karşılamaktadır. Sadece gübre ve akaryakıtlarda 2021 yılında toplam 49 milyon TL destek verdi. Ayrıca, yem bitkisi tohumu için 19,7 milyon, sera yapımı için 4,9 milyon, meyve fidanı için 1,3 milyon, yumurta tavukçuluğu için 1 milyon, arıcılara 534 bin, alternatif ürün için 82 bin, sebze yetiştiriciliği için 75 bin, analizler için 50 bin ve çilek yetiştiriciliği için 40 bin TL olmak üzere toplam 91,1 milyon TL tarıma destek verdi.

Değerli milletvekilleri, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliğine verdiği 14,4 milyon TL’lik destek yanında tıbbi ve aromatik bitki çeşitliliğini korumak, üretimini artırmak, pazara sunmak için de Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Projesi yani kısaltılmış adıyla TABİP’i uygulamaya koydu. Bu projeyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde tıbbi ve aromatik bitki çeşitliliğinin korunması, üretimi ve pazarlanması amacıyla kurulan 159 sıra sayılı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu’nun sonuç bölümündeki yetiştiricilik, işletme, pazarlama, araştırma geliştirme ve eğitim ilişkilerine ilişkin çalışmaları da kapsayan çalışmaları Büyükşehir Belediyemiz yaptı. Bu anlamda, TÜBİTAK’la iş birliği yaparak 8 milyon TL’ye yüzde 100 yerli teknolojiyle, kapasitesi de 250 ton olan tıbbi aromatik bitki ekstraktı ve yağları üreten ekstraksiyon tesisini kurdu. Projeye TÜBİTAK AR-GE ve ÜR-GE’yle katkı sağlarken Gebze Teknik Üniversitesi de akademik çalışmalarla katkı sağladı.

Değerli milletvekilleri, diğer bir projeyse yapımı devam eden distilasyon tesisidir. Yatırım maliyeti yaklaşık 20 milyon TL olan bu tesis ilk etapta 18 ton/gün kapasiteyle çalışacak. Tesiste çiftçilerimize AR-GE ve ÜR-GE konularında eğitim verilecek.

Daha birçok projeye imza atarak tarım ve hayvancılığın gelişmesi için çiftçimizi sözde değil, icraatlarla destekleyen çiftçi dostu Kocaeli Büyükşehir Belediyemize teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekilleri, tekrar hatırlatayım, konuşmalarınızı ona göre göre hazırlayın; iki artı bir, üç dakikadır.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yetmiyor Başkan, mümkün değil Başkan.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, ne gereği var bunu söylemenin?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Zaten o var, anlaşma o; ona göre ayarlayın.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı üçüncü söz, Mersin’in sorunları hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı’ya aittir.

Buyurun Sayın Sıdalı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

3.- Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı’nın, Mersin’in sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mersin, güçlü bir tarım, sanayi, ticaret ve lojistik kentidir. Bunların herhangi birini diğerine tercih edemeyiz. Çok yönlü ekonomik hareket, gücümüzün ana kaynağıdır. Tüm potansiyeline rağmen, iktidar gündeminin hiçbir zaman Mersin olmayışı, ekonomik aktivitelerin geniş bir alana yayılmasını ve rekabet gücümüzü engelliyor. Tüm göz ardı edişlerinize rağmen Türk ve yabancı yatırımcıların listesinde üst sıralarda yer alan bir kentiz. Vatandaş gibi yatırımcılar da kamu yatırımının öneminin ve Mersin’e ulaşmayışının farkındalar. Bu yatırımlar sizin için siyasi dışlama tercihi olabilir ama Mersin için, Akdeniz için, ülkemiz için bir zorunluluktur. Ertelenen, sümen altı edilen her kamu yatırımı kaçırılan bir fırsat, kaybedilen millî gelir demektir. Biz çalışkan insanlarız; siz yatırımı yapın, biz katbekat fazlasını geri öderiz.

Akdeniz havzasının parlayan güneşi Mersin’in iktidarınız eliyle nasıl soluklaştırıldığını partimiz tarafından hazırlanan İYİ Parti kalkınma endeksinde net bir şekilde görüyoruz. Endeksimize baktığımızda, 2015’te kalkınmada 39’uncu sıradayken 2020’de 49’a; ekonomik istikrarda 24’ten 36’ya; iş ortamındaysa 14’ten 23’e gerilemesi sorunların apaçık bir göstergesi. Mersin en çok vergi veren 6’ncı, gayrisafi yurt içi hasılaya en fazla katkı sağlayan 4’üncü il ama konu kamu yatırımlarına gelince bu sıralama bir anda tersine dönüyor. Mersin dünyayı giydiriyor, doyuruyor, taşıyor ama hak ettiğini alamıyor. Biz hiçbir zaman fazlasını istemedik; yalnızca hakkımızı istiyoruz, onu bile çok görüyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, Genel Başkanım Sayın Meral Akşener 3 Ocak ve 20-21 Şubat tarihlerinde Mersin’imizi ziyaret etti; çiftçisinden işçisine, sanayicisinden esnafına hemşehrilerimizle bir araya gelerek sorunları yerinde dinledi; ürünü tarlada kalan çiftçinin, emekleri zayi olan üreticinin, önünü göremeyen sanayicinin, asgari ücretle ay ortasını getiremeyen işçinin, gelecek kaygısı yaşayan gencin dertlerine ortak oldu; plansızlığı programsızlığı, dışlanmışlığı, ezcümle, Mersin’in kaderine terk edilişini yerinde gördü; “Mersin sahipsiz değil, Mersin’in sorunlarını biz çözeriz.” dedi. Teşrifleri için kendilerine bir kez daha buradan teşekkür ediyorum.

Kıymetli milletvekilleri, kabul etseniz de etmeseniz de Mersin’in ahvali budur. Bu, sizin tercihiniz olabilir ama bizim kaderimiz olamaz. “Şimdiye kadar şunu yaptık, bunu yaptık, bu kadar para harcadık.” devri artık kapandı, her şey apaçık ortada. Yetseydi teşekkür ederdik, yetsin yine teşekkür ederiz ancak sorun çözülmemiş ki biz hâlâ bir dokunuyor bin ah işitiyoruz. Bağlantı yolu yok diye yatırımcı kaçırmayı; ulaşım sorunlarından dolayı turizm destinasyonları dışında kalmayı; hava kargo eksikliğinden dolayı tarımsal ihracatta dar bir alana, pazara sıkışmayı hak etmiyoruz. Tarım kentinde pazar arabasının yarısını bile dolduramadan eve dönmeyi, sanayi ve ticaret kentinde bu kadar yüksek işsizliği kabul etmiyoruz. Millet sofradan aç kalksa da bahanelerinize karnı tok. Bize bir türlü tamamlanmayan projeleri de anlatmayın. 2022 Yılı Yatırım Programı’nda Mersin’e ne kadar önem verdiğinizi gördük, onları bile tamamlamaya niyetiniz yok. Hoş, artık milletin de sizden bir beklentisi yok; tek beklentisi sandığın gelmesi ve iyi’lerin iktidarında Mersin’in hak ettiğini alması.

İktidarımızda “ulusal tarım master planı”mızda Mersinli çiftçilerimiz tohum ekip bolluk biçecek. Teknoloji yoğun ve dijital ağırlıklı üretim bölgeleriyle kente istihdam ve refah gelecek. Kentin sahibi olduğu lojistik potansiyelini en etkili şekilde kullanabilmek için yapacağımız ana konteyner limanı ve lojistik köyleri bize güç verecek. Ulaşım altyapısının güçlendirilmesi, enerji verimliliği sağlayan ve karbon salımını azaltan “multimodal” taşımacılığın kusursuz bir şekilde çalışmasıyla kent nefes alacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sıdalı.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – “Mersin” yalnızca Mersin değildir. Özetle Atatürk’ün vesayetine harfiyen uyulacak, Mersinliler olarak Mersin’e hep beraber sahip çıkacağız.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Çelebi…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, güvenlik güçlerinin taleplerine ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bir kez daha kahraman güvenlik güçlerimizin acil taleplerini özetliyorum.

Sözleşmeli erlerimiz: Yedi yıl sonunda memur olabilme, mesai sonu eve gidiş hakkı.

Uzman çavuşlarımız: 3600 ek gösterge, kadroya geçme.

Uzman jandarmalarımız: Okullarının hizmetten sayılması, 3600 ek gösterge, statü değişikliği.

Astsubaylarımız: Makam görev tazminatı, kademe derece sorunu, lisans düzeyinde eğitim.

Sözleşmeli subay ve astsubaylarımız: On senesi dolanın kadroya geçmesi, hizmet süresi oranında tazminat.

Binbaşılarımız: Makam görev tazminatı, emekli maaşı haksızlığı.

Bekçilerimiz: Yıpranma payı.

Polislerimiz: Fazla mesai, atama yönetmeliği, 3600, ücret adaletsizliği.

Korucularımız: Bekçilik benzeri statüye geçiş, gönüllü koruculara maaş ve sosyal haklar.

Özel güvenlikçilerimiz: Yıpranma payı, görev tanımı dışında çalıştırılmama, sendikal haklar.

Tüm bu hakların takipçisiyim diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Öztürk…

2.- Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’ün, çiftçilerin Tarım ve Orman Bakanından beklentilerine ilişkin açıklaması

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) - Sayın Başkan, Keskin, Sulakyurt, Çelebi, Delice, Karakeçili, Yahşihan, Bahşılı ve Balışeyh ilçelerimizde çiftçilerimiz her yıl olduğu gibi bu yıl da “Tohum benden bereket Allah’tan, ya bismillah!” diyerek tarlalarını ekmiştir. Çiftçilerimizin şimdi beklentisi hava şartlarının olumlu gitmesi ve ürünlerinin yüksek rekolte vermesidir. Çiftçilerimiz şu anda buğday, arpa için ödenen devlet desteklerinin nohut, mercimek, fasulye gibi yörede yetişen tüm mahsullere verilmesi yönünde talepleri bulunmaktadır. Yine, çiftçilerimizin mazot, gübre ve diğer girdi maliyetlerinde sübvanse edilmesi yönünde gösterilecek hassasiyet bayram öncesi yüzleri güldürecektir. Tarım Bakanlığımızın gerek bitkisel gerekse hayvansal üretim yapan tüm vatandaşlarımızın taleplerini dikkatle takip ettiğini bilmekteyiz.

Bu vesileyle biz Milliyetçi Hareket Partisinin ve Cumhur İttifakı'nın tüm çiftçilerimizin yanında olduğunu da ayrıca belirtmek isterim.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

BAŞKAN - Sayın Karaduman…

3.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, Müslümanlara yapılan işkencelerdeki artışa ilişkin açıklaması

ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) - Sayın Başkan, dünyanın dört bir yanında Müslümanlara yapılan işkenceler günden güne maalesef artıyor ve bütün dünya bu insanlık suçlarına karşı âdeta kör ve sağır kesiliyor. Nüfusları 200 milyona ulaşan Hindistan Müslümanları, Modi Hükûmetinin desteklediği radikal Hinduların işkencelerine maalesef maruz kalmaktadır. Ülkede Müslüman kız öğrenciler başörtüsü yasağı sebebiyle ağır baskılara maruz kalmaya devam ederken Müslümanlara yönelik şiddet eylemleri ramazan ayında da artarak devam etmektedir. Hindu teröristlerin Karnataka eyaletinde gerçekleştirdiği cami baskınında çok sayıda Müslüman yaralanmıştır. Bununla birlikte, Racastan eyaletinde radikal Hindular tarafından 40 kadar Müslüman’ın evi maalesef ki ateşe verilmiştir. Elbette ki bu akıl almaz zulümler karşısında Hükûmetin sessiz kalması kabul edilemez, acil adımların atılması gerektiğini...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yılmaz...

4.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, Türk polis teşkilatının 177’nci kuruluş yıl dönümüne ve Polis Haftası’na ilişkin açıklaması

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülkemizde huzurun ve güvenliğin teminatı polis teşkilatımızın kuruluşunun 177’nci yıl dönümü kutlu olsun. Türk polisi kadar ülkesinde güvenliği tesis etmek adına ağır bedeller ödemiş, binlerce şehit vermiş bir polis teşkilatı daha dünyada yoktur. Her gün evinden çıkıp görev yerine giderken çoluğu çocuğuyla helalleşen, vatan görevini iman ve inançla yerine getiren, görevi uğruna şehit olmaktan geri durmayan Emniyet mensuplarımızı işkenceci olmakla itham edenleri nefretle kınıyorum.

Emniyet mensuplarımızın mesleki ve özlük haklarıyla alakalı haklı taleplerini yakından takip ediyor ve başta 3600 ek gösterge çalışmasının Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız tarafından en kısa zamanda bitirilerek müjdesinin verileceğini umut ediyorum.

Polis Haftası’nda, şehit düşen tüm polislerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize acil şifalar, kederli ailelerine de Allah’tan sabırlar diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydınlık...

5.- Şanlıurfa Milletvekili Aziz Aydınlık’ın, Şanlıurfa’da sulama birliklerinin elektriklerinin kesilmesine ilişkin açıklaması

AZİZ AYDINLIK (Şanlıurfa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sudan’da, Nijer’de tarım yapmak için toprak kiralayan AKP Hükûmeti, tarımın başkenti Şanlıurfa’da çiftçiye yapılan zulme sessiz kalıyor. Şu anda Şanlıurfa Akçakale Haktanır, Sevimli ve Günışığı Sulama Birliklerinin elektriği kesilmiş durumda. Sulama sezonunda su verilmediği için ekinler kuruyacak, çiftçinin emeği ziyan olacak; bu nasıl bir vicdandır, bu nasıl bir politikadır? Kameralar önünde “Deliler gibi ekin; dağı, taşı ekin.” diyeceksiniz ama sulama birliklerinin, çiftçinin elektriğini kesenlere tek bir cümle söylemeyeceksiniz; tarım ülkesi Türkiye’yi başka ülkelerden toprak kiralama noktasına getireceksiniz. Yazıklar olsun!

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Arkaz…

6.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, 7-13 Nisan Dünya Sağlık Haftası’na, Polis Haftası’na, Türk polis teşkilatının 177’nci kuruluş yıl dönümüne ve Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa’yı vefatının yıl dönümünde rahmetle andığına ilişkin açıklaması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Dünya Sağlık Örgütünün Anayasası 7 Nisan 1948 tarihinde yürürlüğe girmiş ve her yıl 7-13 Nisan tarihleri arası Sağlık Haftası olarak kutlanmaya başlanmıştır. Değerli meslektaşlarımın ve sağlık çalışanlarının Dünya Sağlık Haftası’nı kutluyorum.

Polis Haftası vesilesiyle Türk polis teşkilatının kuruluşunun 177’nci yıl dönümünü kutluyorum. Şanlı Türk polisine görevlerinde başarılar, şehit polislerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Ayrıca Plevne Kahramanı, şanı büyük Gazi Osman Paşa’yı vefatının yıl dönümünde rahmetle anıyorum, ruhu şad olsun.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

7.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, üniversite öğrencilerinin beslenme ve barınma sorunlarına ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Özellikle üniversite öğrencileri hayat pahalılığından eğitimlerine odaklanamaz duruma geldi. Büyükşehirlerde öğrenim gören öğrenciler geçinebilmek için ya öğün atlıyor ya da çalışmak zorunda. Yurt imkânından faydalandırılamayan öğrenciler ise yarı aç dolaştıklarını söylüyorlar. Milyonlarca öğrenci bir yandan eğitim alma telaşındayken diğer yandan barınma ve beslenme için çalışıyor. Özellikle asgari ücretli ailelerin üniversite okuyan çocukları çok büyük sıkıntılar yaşıyor. Üniversite öğrencilerine burs ya da geri ödemeli olarak verilen aylık 850 lira ise hiçbir ihtiyacı karşılamaya yetmiyor. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik kriz ve enflasyon değerleri göz önüne alınarak üniversite öğrencilerine verilen bursların 1.500 lira, KYK kredilerinin 2.500 lira seviyesine yükselmesi gerekmektedir.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

8.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Türk gençliğini sevindirecek Mersin’deki projelere ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Mersin Valiliğimiz ve Mersin Gençlik ve Spor İl Müdürlüğümüz tarafından 2022-2023 yıllarında tamamlanması hedeflenen Akdeniz ilçemizde eski yurdun yenilenme çalışması, Huzurkent’e 250 kişilik spor salonu, Akdeniz Gençlik Merkezi, Silifke ilçemizde gençlik merkezi ve 1.000 kişilik spor salonu; Yenişehir ilçemizde 1.500 kişilik erkek, 1.000 kişilik kız yurdu yapımı; Mersin Gençlik Merkezi; Erdemli, Toroslar, Tarsus ve Gülnar ilçelerimizde gençlik merkezi olmak üzere 580 milyon TL'lik yatırımlar Türk gençliği adına oldukça önemli ve sevindirici projelerdir.

Bu projelerden dolayı başta Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Mehmet Kasapoğlu'na, Sayın Valimiz Ali İhsan Su'ya, Gençlik ve Spor İl Müdürümüz Sayın Ökkeş Demir’e teşekkürlerimi ve tebriklerimi sunuyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kasap…

9.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Kütahya’ya vadedilen yatırımlara ilişkin açıklaması

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kütahya’da doğal gaz dağıtım şirketi olan Çinigazın yaşattığı mağduriyet hâlâ devam ediyor. Şehir hastanesi altı yedi yıldır açılamadı. Yüksek hızlı tren hâlâ Kütahya'dan geçmiyor ve geçmeyecek de, planlama da yok. Otoyol yok. Söz verilen bor karbür fabrikasının yerinde dört yıldır yeller esiyor. Kütahya'da devlet hastanesi yok, Kütahya'da tıp fakültesi hastanesi yok ama tıp fakültesi var. Turizm adına yapılan hiçbir şey yok. İlde vadedilen stat hâlâ yok. Her seçim öncesi vadedilen şeylerin hiçbiri gerçekleştirilmedi. Zafer Havalimanı ekonomi bilenler tarafından imzalandı, zararı Rekorlar Kitabı'na geçti. İşsizlik en üst düzeyde, göç en üst düzeyde. Yirmi yıldır Kütahya'da satılmayan kamu iktisadi teşekkülü kalmadı. Bu, şunu gösteriyor ki Kütahya'ya onca yıldır vadedilen hiçbir şeyi yapmadınız ama ilk seçimde gidiyorsunuz, bu mağduriyetler yerine getirilecek.

Teşekkürler Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ersoy…

10.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, 7 Nisan Dünya Sağlık Günü ve 7-13 Nisan Dünya Sağlık Haftası’na ilişkin açıklaması

AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün, 7 Nisan Dünya Sağlık Günü ve 7-13 Nisan tarihleri arası da aynı zamanda Sağlık Haftası olarak kutlanıyor. Dünya Sağlık Günü’nün temel amacı, insan sağlığı başta olmak üzere canlıların sağlığı üzerine bir bilinç oluşturmaktır. Bu açıdan Dünya Sağlık Günü ve Haftası, küresel bir hedef taşır yani bu bilinci ve alınması gereken önlemleri tüm dünyaya yayma hedefindedir. Sağlık, en büyük hazinedir. Sağlığın, sağlık çalışanlarının hayatımızda ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu özellikle coronavirüs pandemisiyle birlikte gördük. Bu pandemiyle yükleri defalarca kat daha artan, gecesini gündüzüne katan ve kendilerine emanet edilen canları kendi canlarından üstün tutan sağlık çalışanlarımızın Dünya Sağlık Haftası’nı en içten dileklerimle kutlarım.

BAŞKAN – Sayın Ok…

11.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, Türk polis teşkilatının 177’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

İSMAİL OK (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ülkemizde huzur ve güvenliğin teminatı Türk polis teşkilatının 177’nci yıl dönümünü canıgönülden kutluyorum. Bu vesileyle, mesai mefhumu gözetmeksiniz bayram, tatil nedir bilmeyen ve 7/24 saat görev anlayışıyla çalışan ve bu esnada hain terör örgütlerinin saldırısına uğrayarak kamu düzenini sağlamak adına seve seve can vererek şehadet şerbetini içen polislerimiz başta olmak üzere Mehmetçiklerimizi minnet, rahmet ve şükranla yâd ediyorum. Maalesef, mal ve can güvenliğimizin teminatı olan polislerimizin maddi ve manevi birçok sorunları bulunmaktadır. Polislerimizin başta ucu açık, ne zaman biteceği belli olmayan fazla mesai ve 3600 ek gösterge ile tayin ve terfi gibi sorunları en kısa zamanda çözüme kavuşturulmalıdır. Çünkü polislerimizin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

12.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Türk polis teşkilatının 177’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Asli görevi olan asayişi temin yanında zehir tacirlerine göz açtırmayan, terör örgütlerine karşı amansız mücadele veren polis teşkilatımız, insan haklarına saygısı ve vatandaşlarımıza karşı hoşgörüsüyle milletimizin gönlünde ayrı bir yere sahiptir. Suçun çeşidinin ve miktarının giderek arttığı dünyamızda teknolojisini ve kapasitesini buna göre geliştiren Türk polis teşkilatı, suçla mücadele konusunda elde ettiği başarılarla dünya ölçeğinde ayrıcalıklı bir konuma sahiptir.

Bu duygu ve düşüncelerle ülkemizin huzur ve güvenliği, devletin bekası, kamu düzeninin tesisi, halkın can ve mal emniyetinin temini için fedakârca çalışan Türk polis teşkilatının 177’nci kuruluş yıl dönümünü kutluyor; aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet, kahraman gazilerimize şükranlarımı sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Düzgün…

13.- Ankara Milletvekili Arife Polat Düzgün’ün, 7 Nisan Dünya Sağlık Günü’ne ilişkin açıklaması

ARİFE POLAT DÜZGÜN (Ankara) – Bugün 7 Nisan Dünya Sağlık Günü nedeniyle söz almış bulunuyorum. AK PARTİ olarak 2002’den bu yana sağlık alanında yapmış olduğumuz hizmetler, Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere, özellikle pandemi sırasında vatandaşlarımız tarafından da takdir edilmiştir.

Özellikle sağlıktaki kalitenin önemli bir göstergesi olan ambulans başına düşen nüfus sayımız 107 binlerden şu an 14 binlere inmiştir. İlkini 2017’de Yozgat’ta açtığımız şehir hastanelerimizin sayısını 17’ye, toplam yatak kapasitesini ise 22.000’den 22.600’e yükselttik. Hâlen 9 şehir hastanemizin inşası, 3’ünün ihale süreci, 3’ünün de proje çalışmaları devam ediyor. Bunlar da tamamlandığında toplamda 43.158 yatak kapasitesiyle 32 şehir hastanesini ülkemize kazandırmış olacağız. Hekim sayımız 2002’de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tutdere…

14.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Adıyaman’ın Kömür beldesi Serintepe Mahallesi’nde açılacak olan mermer ocağına ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Sayın Başkan, Adıyaman merkeze sadece 26 kilometre mesafede olan Kömür beldemizde iki gündür halk tedirgin bir şekilde ayakta. Beldemizin Serintepe Mahallesi sınırları içerisinde ve yerleşim yerlerine çok yakın bir noktada mermer ocağı açılmasına ilişkin çalışmalara güvenlik güçleriyle birlikte başlanılmıştır. Kömür halkı bu bölgede mermer ocağının açılmasını istemiyor, halk doğasına ve merasına sahip çıkıyor. Buradan doğasına ve merasına sahip çıkan Kömür halkını selamlıyorum.

Çalışmalar nedeniyle ileride doğacak telafisi imkânsız zararların önlenmesi amacıyla Kömür’de merayı, doğayı tahrip edecek, Kömür’ün kadim çeşmesi olan çeşmeyi kurutacak çalışmaların derhâl durdurulması gerekiyor.

Buradan iktidara ve Adıyaman Valiliğine açıkça çağrıda bulunuyorum: İmar sınırları içerisinde bulunan, imar izni ve nazım imar izinleri bulunmayan bu çalışmaların derhâl durdurulmasını talep ediyoruz. Halkı fazla mağdur etmeyin diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Girgin…

15.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, emekli maaşlarına ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Emekliler insan onuruna yaraşır ücret istiyor, emekliler intibak istiyor. Bugün emeklilerin yüzde 80’i açlık sınırı altında maaş almaktadır. Geçinmek için otuz beş yıllık alyansını satan, yaşamak için 60 yaşından sonra ikinci bir işte çalışan, barınmak için ekmeğinden, ekmek için sağlığından vazgeçmek zorunda bırakılan emekliler “Emeklilikte insan onuruna yaraşır ücret hakkımızdır.” diye haykırıyor. İğneden ipliğe zam geldi, nasıl olacak, nasıl edecek, bu insanlar nasıl geçinecek? Emekli maaşı asgari ücretin altında olmamalıdır. Tüm emeklileri kapsayan bir intibak düzenlemesi acilen yapılmalıdır. Emekliler arasındaki ücret uçurumu giderilmelidir. Çalışılan dönemlerdeki sigorta mevzuat hükümleri esas alınarak karma sisteme göre hesaplanan emekli aylıkları arasında oluşan eşitsizliğin giderilmesi amacıyla prim kazançları ve prim ödeme gün sayıları aynı olanlara eşit aylık ödenmesi için intibak yapılmalıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

16.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, AKP iktidarının uyguladığı yanlış tarım ve ekonomi politikalarına ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Başkan.

Vatandaş çarşı, pazar, markette gramla alışveriş yapmakta ve filesini dolduramadan eve dönmektedir. AKP iktidarı, yanlış ekonomi ve tarım politikalarıyla enflasyon canavarını yaratmıştır, pansuman tedbirlerle günü kurtarmaya çalışmaktadır. Markette “tüketiciyi korumak” adına 20 ürünün fiyatının sabitlenmesi için çalışmalar yapıldığı kamuoyuna yansımaktadır. Vatandaşın uygun fiyatlı ürün alabilmesi için yararlı olsa da esas olan gıda üretim maliyetlerinin artışını durduracak önlemlerin alınmasıdır. Çiftçi, besici, süt inekçiliği yapanın acilen girdi giderleri yarı yarıya düşürülmelidir. Raftaki ürünün fiyatının düşmesi için gübre, tohum, ilaç, yem, mazot, nakliye ve elektrik giderlerinin yarısını devlet karşılamalıdır.
“Enflasyonu önleyeceğiz.” diye bir yıl çiğ süt fiyatı sabit tutulmuş, yem fiyatlarının artışı seyredilmiştir. Gelir gider dengesinin bozulması gebe hayvanların dahi kesimine neden olmuştur. Yanlış politikalar vatandaşa olumsuz yansımaktadır.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

17.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, işlenen insanlık suçlarına ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Rusya’nın 24 Şubatta başlattığı Ukrayna işgali devam ederken Bucha’dan gelen korkunç görüntüler “İnsanım.” diyen herkesin içini acıtıyor, yüreğini yakıyor. Masum sivillerin hedef alınması asla kabul edilemez bir insanlık suçudur. İşlenen bu insanlık suçları ilk de değildir. 1993’te Azerbaycan Karabağ’da Hocalı soykırımı, 1988 Halepçe katliamı, 1995’te Avrupa’nın göbeğinde yaşanan Srebrenitsa katliamı, Rusya ve Amerika’nın Suriye’de, Irak’ta masum insanların üzerine ölümü yağdırmaları ve daha niceleri. Bütün bu katliamlar dehşet verici ve insanlık adına üzücüdür.

İnsanlık adına utanç verici bu tür sahnelerin son bulması, sorumluların yargılanması, bir an önce barışın sağlanması için Türkiye'nin gösterdiği çabayı bütün dünyanın göstermesi lazım diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Ünlü...

18.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü’nün, servis hizmeti veren esnafın mazot fiyatındaki artış nedeniyle yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Köylerden yaklaşık 1,3 milyon öğrencinin eğitime erişimleri taşımalı sistemle yapılmaktadır. Taşımayı yapan servis arabaları için her dönem başında bir yıllık sözleşme şeklinde ihaleler yapılmakta ve dönem başında sözleşmede belirlenen ücret ve şartlar neyse yıl sonuna kadar aynıları geçerlidir. Ancak 2021-2022 eğitim öğretim yılı için taşıma ihalesinin yapıldığı ağustos ayında mazotun litresi 7 lira 33 kuruşken şu an fiyat 21 liranın üstündedir. Bu da servis hizmeti veren esnafın zarar etmesine sebep olmaktadır.

İlim Osmaniye Düziçi’nde görüştüğüm taşıma hizmeti veren servisçiler, üst üste gelen zamlardan dolayı mağdur olduklarını, zarar ettiklerini ve acilen sözleşmedeki fiyatların güncellenmesini ve fiyat farkı yapılmasını talep etmektedirler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Barut…

19.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, cezaevinde çalışan emekçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) - Sayın Başkan, cezaevlerinde çalışan emekçilerimizin uzun yıllardır çözüm bekleyen büyük sorunları var. Sağır sultanın bile duyduğu bu sorunlara ne yazık ki iktidar bir türlü çözüm bulmuyor. Cezaevlerinde infaz, güvenlik ve koruma memuru olarak çalışan emekçilerimizin, sözleşmeli personelin sorunlarına daha ne kadar kayıtsız kalacaksınız? Büyük zorluklar içerisinde görev yapan emekçilerimizin sesini duymak, sorunlarına çare bulmak zorundasınız. Yıllardır verilen sözlerin tutulmasını, dertlerine derman bulunmasını isteyen emekçilerin feryadına kulak kapatamazsınız. İnfaz koruma memurlarını büro personeli olarak göstermekten vazgeçin, bu arkadaşlarımızı Emniyet hizmet sınıfına geçirin. Cezaevlerindeki sözleşmeli, kadrolu personel ayrımına son verin. Döner sermayenin cezaevlerindeki tüm görevlilere adil dağıtımını sağlayın, yıpranma haklarını verin, maaşlarını ve özlük haklarını iyileştirin, çalışma koşullarını iyileştirin, hemen 3600 ek göstergeyi verin.

BAŞKAN – Sayın İlhan…

20.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, çiftçilere üretim girdileri desteği verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

TÜİK’in kimsenin itimat edemediği manipülasyonlu enflasyon rakamlarında bile rekor üstüne rekor kırılırken, çiftçimiz ürününü tüccara, özelleştirilen şeker fabrikalarına, komisyoncuya ederinin altında vermek zorunda kalırken ve dahası tarlasını bile ekemeyecek duruma gelmişken iktidar, sözde ekonomik istikrar sebebiyle parası olanın parasının değerini korumak için “kur koruması” adı altında üç aylık süreçte astronomik faizler verdi. Buradan soruyorum: Hangi işçinin, hangi çiftçinin, hangi memurun, hangi esnafın bankaya koyacak fazladan parası var? Bakınız, kur korumalı hesaplar için devletin kasasından çıkan ilk fark 20 milyar lirayı buldu. Çiftçimizin üretimden düşmemesi için bu para kendilerine destek olarak ödense önümüzdeki yıl daha yüksek rekolte ve bu arz fazlalığına bağlı olarak da gıda fiyatlarının dengelenmesi gerçekleşse kötü olur muydu? Buradan, Türk tarımını bitirme noktasına getiren iktidara sesleniyorum: Çiftçimize de kur korumalı üretim girdileri desteği verilsin, sadece parası olana değil.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Usta, buyurun.

21.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Merkez Bankasında yaşanan personel kıyımına, Otizm Farkındalık Haftası’na, 7 Nisan Dünya Sağlık Günü’ne, 7 Nisan Kimya Günü’ne ve Türk polis teşkilatının 177’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Merkez Bankasında bir kıyım yaşanıyor. Başkan, Başkan Yardımcısı ve Para Politikası Kurulu üyelerinin geçen yılın mart ayından itibaren görevden alınmalarını zaten kamuoyunda izlemiştik, Resmî Gazete’de yayımlanmıştı. Ama bunun dışında da o görevden almaların Türkiye’ye neye mal olduğunu anlamamış olmalı ki bir kısım yöneticiler -bunlar hem siyasiler hem de Merkez Başkanı- şimdi bu kıyımı daha alt düzeye, daha doğrusu daha teknik düzeye, genel müdür ve genel müdür yardımcısı düzeyine maalesef taşıyorlar.

Şimdi, kimler görevden alınıyor? “Merkez Bankası bağımsız olmalıdır.” diyenler, “Fiyat istikrarı bu ülkede önemlidir.” diyenler, “Ülkenin rezervleri satılmasın, heba edilmesin.” diyenler, yeni ekonomi modeli olarak ortaya konulan modelin bir model olmadığını, çalışmayacağını söyleyenler. Ki çok isabetli söylemişler, o model şu anda çöp oldu yani bunun çöp olacağını söyleyen bütün teknisyenlerin hepsi görevlerinden alınıyor ve bir bir şubelere sürülüyor. Bu, olmuş bir şey değil; bu, Merkez Bankasının tarihinde de görülmüş bir şey değil.

Bakın, Araştırma ve Para Politikası Genel Müdürü, Genel Müdür Yardımcısı, şimdi, Denizli Şubeye, Karaköy Şubeye gönderiliyor. Bu arkadaşlar enflasyon raporlarını hazırlayan, Para Politikası Kurulu önerilerini hazırlayan teknisyenler. Tabii, bir kısmı bu baskılar nedeniyle görevi kendisi bırakıyor, bir kısmı da görevden alınıyor -Piyasalar Genel Müdürü aynı şekilde- rezerv satışlarına karşı çıktıkları için bu arkadaşlar kendi istekleriyle görevlerini bırakıyorlar. Daha sonra, İletişim ve Dış İlişkiler Genel Müdüründe, Genel Müdür Yardımcısında aynı konu var yani bunlar kabul edilebilir bir şey değil.

Diğer taraftan da müfettişler konusu var. İç denetim ve tamamen iç kontrol mekanizmalarını yok etmeye yönelik bir gayret var Merkez Bankasında bugün. Bunun da nedenini biliyoruz, tabii “128 milyar dolara ne oldu?” konusu, biliyorsunuz, Merkez Bankasında da tartışılan, Merkez Bankası içerisinde de araştırılan bir konuydu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) - Naci Ağbal’ın bununla ilgili araştırma başlattığı da kamuoyuna yansımıştı. Bu çalışmalara engel olmak, bu çalışmaların içerisinde bulunan müfettişleri mağdur etmek anlamında bir adım da burada atılıyor.

Birinci adımda şimdi yapılan şey, müfettişlerin keyfî biçimde başka yerlerde görevlendirilmelerinin önü açılıyor. Hâlbuki müfettişlerin güvencesi vardı yani siz müfettişe “Ben sizi yarın bir gün, işte filan yerdeki şubeye sürerim.” dediğiniz zaman, o müfettişin işini çok dik bir şekilde yapmasının önünde engel olursunuz.

İkinci adımda da şimdi başdenetçilerin teşvikle emekli olmaları isteniyor, aksi takdirde bunların da müdür yardımcısı olarak şubelere gönderileceğini Başkan e-postayla iletiyor. Bunların hiçbiri kabul edilemez. Yani bugüne kadar yaptıkları hataların ülkeye verdiği zararı görmeleri gerekiyordu; Para Politikası Kuruluyla, Merkez Bankasıyla, Merkez Bankasının çalışanlarıyla uğraşmanın ne kadar büyük yanlış olduğunu görmüş olmaları gerekiyordu. Bunu göremeyenler şimdi bunu devam ettiriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son kez söz veriyorum, tamamlayın sözlerinizi lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) – Bunu devam ettirmeleri son derece üzücü ve bunun bu ülkeye çok ciddi bir maliyeti olacaktır. Bu konuda Merkez Bankasını uyarıyorum ve bu konunun da takipçisi olacağımızı ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, gündemimiz yoğun ama ona fırsatımız olmayacak herhâlde. Otizm Farkındalık Haftası’nı, 7 Nisan Dünya Sağlık Günü’nü, 7 Nisan Kimyagerler Günü’nü, hepsini kutluyorum. Aynı zamanda, 10 Nisan, Türk polis teşkilatının 177’nci kuruluş yıl dönümü; polislerimizin de bugününü, kuruluşunu kutluyorum. Biliyorsunuz, polislerimizin birtakım sıkıntıları vardı; geçen hafta Sayın Genel Başkanımız bunu grup toplantısında, bir milletvekilimiz de grup önerisi şeklinde Mecliste gündeme getirmişti. Bizim önerilerimizden sonra, bizim ikazlarımızdan sonra bununla ilgili iki tane olumlu adım atıldı. Bunu gayet yerinde buluyoruz ama 3600 ek gösterge ve çalışma barışına ilişkin diğer sorunların çözülmesini de Hükûmetten ve İçişleri Bakanlığından talep ediyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Akçay…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Konuşmuyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

22.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, hasta mahpusların cezaevinde yaşamlarını yitirdiğine, cezaevi gözlem kurullarının yargı mekanizması gibi çalıştığına, Siirt’in Botan Vadisi’nin durumuna, Rize’deki Çay Çarşısı’nın artan maliyetine, İstanbul Sözleşmesi’ni savunan 3 kadın öğretmenin sürgün edildiğine ve IŞİD’in Ankara’daki evlerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Mehmet Sevinç bugün cezaevinde öldü, acı bir haber daha aldık, ailesi bunu açıkladı. Manisa Akhisar Cezaevinde yirmi sekiz yıldır tutukluydu, çokça hikâyesi var, yaşam öyküsü var, onları anlatmayacağım ama kızı Berivan basına şunu söylemiş: “Babamı tek kişilik hücreye atıp orada öldürdüler, bize de hiçbir bilgi verilmedi. Neden öldüğünü, başına ne geldiğini bilmiyoruz. Ölüm haberlerini bile doktorlar değil, askerler verdi.” Hasta mahpuslar cezaevinde tek tek ölüyor, yaşamını yitiriyor. Bunun adı “ölüme sevk etmek”tir, “cinayet”tir; bu cinayetleri derhâl durdurun diye tekrar seslenmek istiyorum.

Erdal Tuncel, Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevinde tutuluyor, 16 Mart 2022’de tahliye olması gerekirken bırakılmadı. Gözlem kurulu şu gerekçelerle infazını yaktı ve erteledi, diyor ki: “Fazla su ve elektrik kullanıyorsun. Tekrar suç işleme olasılığın yüksek. Kurum personelinin çalışmasını kolaylaştırmıyorsun.” Cezaevinden sonra planının ne olduğunun anlaşılmadığı, kurslara katılmak istediği hâlde kurslara katılması engellenmiş ve kurslara katılmadığı… Böyle absürt gerekçelerle infazı yakmış, disiplin cezası yok. Gözlem kurulları hürriyeti tahdit suçu işliyor, yargı mekanizması gibi çalışıyor. Bu suçun derhâl soruşturulması ve bu uygulamanın durdurulması gerekiyor.

Vekili olduğum Siirt’teki Botan Vadisi kapkara vaziyette üç gündür. Doğrusu, Türkiye’den ve dünyadan yılda binlerce turist gidip geziyor ve hâlâ gerekçesi açıklanmadı. Çağrımız, net bir açıklama yapılması, suyun temizlenmesi ve vatandaşların bu konudaki kaygılarının, hepimizin kaygılarının giderilmesi. Bir an önce Botan Vadisi’ndeki durumun açıklığa kavuşturulmasını ve açıklama yapılmasını istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayıştay raporunda Kıyı Kanunu’na aykırı olduğu ortaya çıkan 29 metrelik çay bardağı şeklindeki Rize’deki Çay Çarşısı’nın maliyeti katlanarak büyüyor. Önce 23 milyon TL’ye ihalesi yapılmıştı, şimdi 47 milyon TL’ye çıktı. Şimdi, bu, bir mimari facia hakikaten, şehrin doğal yapısına da aykırı, daha da önemlisi böyle bir ekonomik kriz içinde niye böyle büyük bir para harcanıyor? Bunu da merak ediyoruz. Bu nasıl bir çay bardağıdır ki -gerçekten soruyoruz- böyle büyük bir parayla ülkeyi içine alacak bir çay bardağı yapılıyor? Çaya zam geldikçe Çay Çarşısı’nın maliyeti de mi artıyor? Bunu merak ediyoruz. Eskiden Melih Gökçek böyle şeyler yapıyordu, şimdi bir değil, onlarca Melih Gökçek var, öyle anlaşılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yarın öbür gün kalkıp “Çay bardağının altlığını da yapacağız.” derlerse 50 milyon TL de ona harcayacaklar. Sorun çay ve çay bardağı değil, direkt çıkar ve ranttır; açıkçası iktidarın gerçek yüzüdür, gerçek gündemidir, bunu herkes bilmelidir.

İstanbul Sözleşmesi'ni savunan 3 kadın öğretmen sürgün edildi ve disipline sevk edildi. İstanbul Sözleşmesi'ni açıkçası savunmak suç değildir ama kadınları cinayetlerle yüz yüze, şiddetle yüz yüze bırakan zihniyet suç işlemeye devam ediyor ve üstelik metinde, HDP’nin de katıldığı basın açıklamasına katılmaları da suç olarak nitelendirilmiş. Yani ismini sanırım söylemem de bir sakınca yok, birisi Belkıs Kahraman. Bu kararın derhâl geri alınmasını ve gereğinin yapılmasını istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Son olarak, IŞİD’lilerin kaçırdığı -Rojda isimli bir genç- Ezidi kız çocuğu Rojda 23 yaşında, Ankara’da Kazan’da altı yıldır tutuluyormuş, en son 8 bin dolar karşılığında ailesini aramışlar ve teslim edilmiş. Sağlık durumu çok kötü, serumlarla ayakta duruyor. Kız kardeşi de IŞİD tarafından kaçırılmıştı ve onun gibi, o da şu anda rehabilitasyonda, tedavi görüyor.

Tek sorun var: Ankara’daki bu evler neden tespit edilemiyor? IŞİD’liler neden Ankara’da cirit atıyor ve bu Ezidi kız çocuklarını rehin tutacak kadar, köle olarak kullanacak kadar, cinsel istismar yapacak kadar, satacak kadar rahat hareket edebiliyorlar? Bu konuda, derhâl İçişleri Bakanlığının açıklama yapmasını, Ankara Valiliğinin açıklama yapmasını talep ediyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Beştaş.

Sayın Altay…

23.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Polis Haftası’na, Türk polis teşkilatının 177’nci kuruluş yıl dönümüne, 10 Nisan Polis Günü’ne ve devlet parasız yatılı öğrencilerin yemek sorununa ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Zatıalinizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

10 Nisan günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu olmayacağı için -Polis Haftamız da başladı- ben bu vesileyle, kahraman polis teşkilatımızın Polis Haftası’nı ve 177’nci kuruluş yıl dönümünü ve 10 Nisan Polis Günü’nü tebrik ediyorum, kutluyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisinden bütün kahraman polislerimize sevgilerimizi ve saygılarımızı gönderiyoruz. Gene, bu vesileyle, şehit polislerimize Allah’tan rahmet dilerken şehit polislerimizin kıymetli ailelerine sevgi, saygı ve hürmetlerimizi göndermeyi de bir görev sayıyoruz.

Sayın Başkanım, polisimizle her vesileyle iftihar ediyoruz. Başımızı yastığa koyup rahat içinde uyurken biliyoruz ki polis teşkilatımız bizim güvenliğimizi; can, mal, namus güvenliğimizi temin ve tesis etmektedir. Fakat Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, kahraman Türk polisimizi ekonomik olarak, özlük hakları bakımından, mesleki sorunlar bakımından yeterince desteklemediğimizi de üzülerek ifade etmek istiyorum.

Çalışma saatlerindeki düzensizlikler ve insaniyet dışı uygulamaların artık son bulması gerekir. Genel Müdürlükte bu konuda bir çalışma olduğunu biliyorum, bundan memnuniyet duyuyorum ama bir an önce Türk polisimizin çalışma saatlerinin insani koşullara göre ayarlanmasını beklediğimi ifade ediyorum.

Gene, atama ve yer değiştirme yönetmeliği çok tartışıldı, Bakanlığın bu konuda bir çalışma içinde olduğunu biliyorum. Bu, çok hukuk dışı, insani çalışma şartlarını çok olumsuz etkileyen ve polis ailelerini ve çocuklarını çok olumsuz etkileyecek atama ve yer değiştirme yönetmeliği inadından da bir an önce vazgeçilmesini Hükûmete tavsiye ve telkin ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Aynı şekilde Sayın Başkan, Türk polisinin 3600 ek göstergesinin daha fazla bekletilmeye hakkı yoktur, bir an önce hayata geçirilmesini de bekliyoruz. Hep söylediğimi, bu Mecliste belki on defa söylemişimdir, bir kere daha söylemek isterim ki kahraman Türk polisi şehit olmaktan korkmuyor, emekli olmaktan korkuyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu anlayışı dikkate almasını ve polisimizin sorunlarının bir an önce çözülmesini talep ediyoruz.

Sayın Başkan, pek kısa bir şeyi daha müsaadenizle söyleyeceğim: Türkiye’mizde 320.219 yavrumuz devlet parasız yatılı okullarında okumaktadır. Bu çocuklar öğretmen, memur, çiftçi, işçi, küçük esnaf çocuklarıdır, yaşları 11 ile 18 arasındadır. Sayın Başkanım, mübarek ramazan ayındayız. Bu çocuklarımız için devletimizin bir günlük yani üç öğün için tahsis ettiği para 16 lira.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Altay, buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, bir çocuk düşünün, kahvaltısı, öğle yemeği, akşam yemeği 16 lirayla sınırlı. Okul müdürleri “Sadece makarna yedirsek, üç öğün makarna yedirsek çocukları besleyemeyiz.” diyor. Buna, Türkiye Büyük Millet Meclisinin seyirci kalmamasını arz ve talep ediyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Turan, buyurun.

24.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Türk polis teşkilatının 177’nci kuruluş yıl dönümüne ve Polis Haftası’na ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Polis Haftası’ndayız. Polisimiz, kahraman polisimiz, milletimiz için, devletimiz için hukuka bağlı olarak, insan hakları merkezli olarak çok büyük ve çok yoğun bir gayret sarf ediyor.

Polis teşkilatımızın 177’nci yılını canı gönülden kutluyoruz ve tüm polis kardeşlerimize selamlarımızı iletiyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işlem alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, 25/3/2022 tarihinde İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu ve arkadaşları tarafından, öğrencilerin sınavlara hazırlık aşamasında yaşadıkları sorunların tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Nisan 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

7/4/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 7/4/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                    Erhan Usta

                                                                                                      Samsun

                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu ve 19 milletvekili tarafından öğrencilerin sınavlara hazırlık aşamasında yaşadıkları sorunların tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 25/3/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 7/4/2022 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Sayın Hayrettin Nuhoğlu, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; lise ve üniversite giriş sınavlarına hazırlanan öğrencilerin kitap sorunları hakkında verdiğimiz araştırma önergesi üzerine söz aldım, selamlarımı sunarım.

Bu konuyu Türkiye Büyük Millet Meclisinde gündeme getirmemize sebep olan, sosyal medya paylaşımları ile gezilerimiz sırasında karşılaştığımız öğrencilerin ve velilerin talepleridir. Bize gönderilen bir “tweet”i olduğu gibi okumak istiyorum: “Merhaba, 17 yaşındayım. Bu sene YKS sınavım var ama ailemin durumundan dolayı iki aydır test kitabı veya kaynak edinemiyorum. Sosyal medya üzerinden çalışmak elimde kaynak yokken çok zor. Lütfen yardım edin, sadece test kitabına ihtiyacım var, para asla istemiyorum, lütfen.”

Değerli milletvekilleri, Anayasa’nın sosyal devlet ilkesi ve “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.” hükmüne rağmen ne yazık ki ülkemizde eğitim çağındaki çocuklarımız büyük sıkıntı yaşamaktadır. Ekonomik sebeplerle okuyamayanlar ve eğitimini yarıda bırakanlar son yıllarda hızla artmaktadır.

Ana sınıfından üniversitelerdeki lisans, lisansüstü ve doktora öğrenimine kadar her düzeyde kargaşa içindeki eğitim öğretim sistemimiz tam bir soruna dönüşmüştür. Burada o detaylara girmeyeceğim; sadece 8’inci ve 12’nci sınıf öğrencilerinin lise ve üniversite giriş sınavlarında karşılaştıkları sorunlara değineceğim. Ortaöğrenim seviyesindeki 8’inci sınıf öğrencisi lise öğrenimine geçebilmek için LGS sınavına girmek zorundadır. Proje okullarında, Anadolu liselerinde, fen liselerinde okumak isteyenler, özel okullarda daha iyi imkânlarla okuyanlarla yarışabilmek için haftada ortalama bin soru çözmeli ve bir de deneme sınavına girmelidir. Devlet okullarının destekleme ve yetiştirme kurslarında görülen yetersizlik öğrencileri özel ders almaya ve kurslara itmektedir. Uygulamadaki farklı fiyatların ortalaması esas alındığında soru ve test kitaplarının fiyatı aylık 1.200 liradan fazladır, kursların ücreti de yıllık ortalama olarak 18 bin lira; ayrıca, özel dersler için de yılda 20 bin lira gerekmektedir. Özel okullarda bu imkânlar vardır fakat öğrenci başına fiyatlar o kadar yüksektir ki ancak az sayıda aile çocuğunu özel okula gönderebilmektedir.

Lise 12’nci sınıflardan üniversitelere geçiş için Temel Yeterlilik Testi ve Alan Yeterlilik Testi sınavlarına girecek olan öğrenciler ise haftada ortalama 1.500 soru çözmek zorundadır. Bu sorular ve test kitapları için ayda ortalama 1.800 lira gerekmektedir, özel dersler veya kurslara da ayrı ayrı 30 biner lira ödenmesi gerekiyor. Bu imkânların özel okullarda karşılandığı ama orada yıllık ücretin 80 bin lira civarında olduğu 8’nci sınıflar için ifade edildiği gibi, çok az sayıda ailenin bu durumda imkânlara sahip olduğu bilinmektedir.

Değerli milletvekilleri, bütün bu sınavlarda yakın geçmişte yaşanan sahtekârlıklardan dolayı bir güvensizlik olduğu da söz konusudur. Diğer taraftan, genç işsizliği ertelemekten başka hiçbir işe yaramayan çok sayıda üniversitenin açılmış olması eğitim seviyesini çok düşürmüştür. Mezun olanların iş bulamadığı, sayılarının 1,5 milyona ulaştığı ortamda gençlerin hayalleri yıkılmaktadır. Ülkemizde artık okumak değil, okumamak yaygınlaşmaktadır.

Gençlerimizin önünde üç seçenek kalmıştır; birincisi, okulu bırakmak; ikincisi, imkân bulunabiliyorsa yurt dışında okuyup orada kalmak; üçüncüsü ise üniversiteyi bitirip yurt dışına çıkıp ne iş olursa olsun çalışmak. Bu, sürdürülebilir bir durum değildir. Türk milletinin geleceği tehdit altındadır. Bir tarafta beyin göçü hızlandırılırken diğer taraftan yönetilmesinin daha kolay olduğuna inanılan cahil kesimlerin çoğalmasını arzu eden yönetim anlayışı, 21’inci yüzyılın kaybedilmesine yol açmaktadır.

Artık her konuda tıkandığı anlaşılan partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin değişmesiyle, devletin bütün kurumsal yapılarında olduğu gibi eğitim sisteminde de yapılan tahribatın giderileceğine, kaybolan yılların kısa zamanda telafi edileceğine olan inancımız tamdır.

Sınavlara hazırlanan öğrencilerimizin sorunlarına çözüm bulmak için önergemize destek verilmesini bekliyor, saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Kemal Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sevgili Başkan, siz bu kadar monoton değildiniz ya. Biraz tekdüze gidiyor çalışmalar.

Evet, öğrencilerimizin sınavlara hazırlık aşamasında kullandığı kaynak kitaplar ve benzeri nedeniyle ortaya çıkan durum için bir araştırma önergesi verilmiş. Doğru bir önerge, yalnız, buraya gelmeden şunu özellikle belirtmek lazım: Anayasa’da “Eğitim ve öğretim, devlet okullarında parasız, kamusal bir haktır.” vurgusu varken eğitimde özelleştirmenin yapılmış olması ve buna da ısrarla devam ediliyor olması bir insan hakları ihlalidir, çocuk hakları ihlalidir ve burada, bakın, kaliteli eğitim yoktur, kaliteli okul yoktur. Bahçesi olmayan okullar vardır; düşünebiliyor musunuz, oyun alanı olmayan okullar var. Kaliteli kitap yoktur. Öğrencilere “kitap okuma” dendiğinde test kitabı anlaşılıyor. Öykü kitabı, roman, benzeri şeyler, çocuğun ufkunu açacak, çocuğun akademik, entelektüel gelişimini sağlayacak ortamlar yok ve “kitap okuma” dendiğinde ha bire test çözme, test çözme, test çözme; bu anlaşılıyor. Bunun çocuğa hiçbir faydası yoktur. Bir eğitimci olarak söylüyorum: Bu, çocuğun üzerinde uygulanan bir zorbalıktır, bir insan hakları ihlalidir. Ve bu testlerin, ölçme değerlendirme kriterlerine göre, sınavlarda kullanılan testler de dâhil olmak üzere, objektiflik, güvenilirlik, ölçülebilirlik ve geçerliliği yoktur bakın. Bunlar ölçme değerlendirmede akademik, bilimsel kriterlerdir; bu testlerde bu kriterler ne yazık ki yoktur.

Ne yapılmalı? Devlet okullarında eğitim parasız olmalı, “kaynak kitap” diye bir şey devlet tarafından sağlanmalı. Bakınız, ders kitaplarını ücretsiz verdiğini söyleyen Hükûmet -sanki babasının cebinden veriyor, sanki devlet imkânından vermiyor- ders kitabını ücretsiz veriyor ama kaynak kitap için yandaş yayınevi oluşturuyor. O yandaş yayınevleri ha bire kitap üretiyor ve bu kitaplar çocuklara zorla dayatılıyor. Böyle bir eğitim öğretim ortamı olamaz; bu bir dayatmadır, bu bir hak ihlalidir; ailelerin ekonomik olarak bunun altından kalkması mümkün değildir. Dolayısıyla bu konuda yapılacak araştırma, eğitim öğretimin daha nitelikli olmasını, kitapların daha nitelikli olmasını, kitabın sadece test için değil, öğrencinin akademik, entelektüel gelişimini sağlayacak bir eğlence, bir bilgi kaynağı olmasını gerektirmektedir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Suat Özcan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SUAT ÖZCAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti grup önerisi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Ülkemizde yapboz tahtasına dönen, sürekli bozulup dağıtılan, sonra da yama projelerle toparlanmaya çalışılan en önemli sosyal politika alanı eğitimdir. Bırakın en iyisini, iyi değil, kötüsüyle karşı karşıyayız. Eğitim sistemimiz tamamen sınav merkezli anlayış ve uygulamalara sahip; hâl böyleyken LGS, YKS ve tüm sınavlara 15 milyona yakın öğrenci giriyor, üniversite sınavlarına da 3 milyona yakın. Peki, ne kadarı seviniyor, ne kadarı hayaline kavuşuyor? Anayasa’ya göre herkesin eğitim hakkı ortadayken… Eğitim süreci evde başlıyor. Evde durum nasıl? Bugün 10 milyon kişinin asgari ücretle, 3 milyon 400 bin kişinin asgari ücretin altında bir ücretle çalıştığı, 1 milyon 700 bin kişinin 1.500 liradan az ücretle geçindiği bir ortamda nitelikli eğitim koşullarını nasıl sağlayabilir anne ve babalar?

Eğitim sürecinin ikinci önemli ayağı okullar. Bir yanda yıllık eğitim ücreti 100 bin liraya yaklaşan kolejlerde eğitim alanlar, özel okullarda okuyanlar; diğer yanda devlet okullarında okuyanlar, ders kitapları, yardımcı ders kitaplarıyla sınavlara hazırlanan çocuklarımız. Eşitsizlik, devlet okullarında okuyan öğrencilerimiz aleyhine sürekli değişiyor yani ekonomik gücü olmayanlara kapıların kapandığı bir eğitim. Devlet okullarında ders kitapları, kaynak kitaplar ile yardımcı ders kitapları, test kitapları, yaprak testlerle sınavlara hazırlanılıyor.

Eğitim sürecinin üçüncü ayağı öğretmenler; kadrolu, sözleşmeli, ücretli, uzman, başöğretmen statülerinde kendilerine sağlanan koşullarla çocuklarımızı hem hayata hem de sınavlara hazırlamaya çalışıyorlar.

Velilere gelince, onların durumu daha vahim. Çocuklarının geleceği için dişinden tırnağından ayırdıkları her kuruşu onlar için harcıyorlar, yeter ki çocukları iyi bir eğitim alsın. Akademik beceri tüm okul sinerjisinin lise ya da üniversite sınavlarını merkeze alarak harcanması, çoktan seçmeli 4 ya da 5 seçenek arasından doğru olanı bulma becerisi olmamalı. Modern eğitimin felsefesinde test çözmek değil düşünmek vardır. Sorun alanlarını keşfetmek, çözüm önerisi sunmak, duygularını ifade etmek olmalıdır, akla ve bilime dayanmalıdır. Bu kapsamda, sınavlara hazırlık süreci öğrenciyi, öğretmeni ve velileri çok olumsuz etkilemekte, derin yaralar oluşturmaktadır.

Başarı başta olmak üzere, sosyal, psikolojik etkilerin yansımalarının saptanarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla İYİ Parti Grubunun araştırma komisyonu kurulması önerisini destekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SUAT ÖZCAN (Devamla) – Tabii, şimdi, iktidar partisi ve destekleyen milletvekilleri her muhalefet önerisinde olduğu gibi “hayır” diyecekler ancak unutulmamalıdır ki yapılacak ilk seçimde milletimiz de size “hayır” diyecektir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özcan.

İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, 6/4/2022 tarihinde Iğdır Milletvekili Habip Eksik ve arkadaşları tarafından, kontrolsüz ithal edilen atık plastik ve çöplerin çevreye verdiği zararların araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Nisan 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

7/4/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 7/4/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                              Meral Danış Beştaş

                                                                                                        Siirt

                                                                                               Grup Başkan Vekili

Öneri:

6 Nisan 2022 tarihinde Iğdır Milletvekili Habip Eksik ve arkadaşları tarafından (17876 grup numaralı) kontrolsüz ithal edilen atık plastik ve çöplerin çevreye verdiği zararların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 7/4/2022 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Habip Eksik. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA HABİP EKSİK (Iğdır) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce size birkaç fotoğraf göstermek istiyorum. Bakın, 9/7/2020; yani “Covid” dediğimiz hastalığa sebep olan coronavirüsün test kitlerinin görüntüsü var burada. 2020’de Temmuz ayının 9’unda olan bir çöp. Sık sık duyduğumuz, Adana'da ve başka illerde plastik fabrikalarında çıkan yangın; onun görüntüsü. Yılda 79-80 yangın bildiriliyor, çoğunun sebebi bilinmiyor. Bunlar da -basına da yansıdı- özellikle Adana ve çevresinde, hatta İstanbul Sultangazi'de, hatta Iğdır'da bile başka ülkelerin marketlerinin markasını taşıyan poşet atıklar yani plastik atıklar; doğada çok kişi tarafından görüntülenmiş. Bakın, bu atıklar, tarım arazilerinin, sulama yapılan yerlerin hemen dibinde birçok gazeteci tarafından, birçok çevreci tarafından görüntülendi. Hatta bunlarla ilgili, Greenpeace ve çevreciler tarafından bir rapor da hazırlandı; toprağa, çevreye zarar verecek düzeyde, çok ciddi sayıda plastik atığın atıldığı tespit edildi Türkiye'de.

Çin, 2013 yılında plastik atık ithalatını yasakladı. Sonrasında, Türkiye bu pazarı kapmak için teşvik verdi ve yüzlerce firma bu teşvikten yararlanarak plastik atık dönüşüm merkezlerini kurdu ve Türkiye'yi -çok değil- 2016’dan 2020’ye kadar resmen plastik atık çöplüğüne dönüştürdüler. Yılda yaklaşık 700-800 bin ton plastik çöp Türkiye'ye ithal ediliyor. Nereden ithal ediliyor? 1’inci sırada Amerika, 2’nci sırada İngiltere, 3’üncü sırada Almanya, Hollanda, Belçika. Yani gelişmiş ülkeler ülkemize çöplerini gönderiyorlar.

Çöpü bertaraf etmek çok pahalı bir şey. Çöpün bertarafından kurtulmak için, bu ülkeler, işte, bizim gibi gelişmemiş ülkelere çöplerini göndererek toprağının, suyunun, havasının kirletilmesine âdeta sebep oluyorlar. Maalesef, bizim ülkemizde de mevcut iktidar bunun önünü açtıkça açtı. 2021’in Mayıs ayında bir yasa çıkardı, iki ay sonra yasayı Ticaret Bakanlığı resmen baypas etti, “Polietilen ham maddesi getirilebilir.” dedi.

Bakın, bu gördüğünüz görüntü çöptür arkadaşlar. Herkes çok iyi biliyor ki mevcut yasalar bu çöpün gelmesini engelleyemiyor ve Türkiye'nin toprağı, havası, suyu kirletiliyor. Bu plastiklerden ortaya atılan, doğaya saçılan zehirler anne karnındaki fetüsten tutun da hepimize kadar zarar veriyor. Birçok hastalığa sebep oluyor; bağışıklık sistemini çökertiyor, kanser hastalıklarına sebep oluyor, hormonal hastalıklara sebep oluyor. Kısacası, millî olduğunu iddia edenler, millîlikle ilgili sürekli söz kuranlar maalesef gelişmiş ülkelerin çöpüne Türkiye'yi muhtaç ettiler. İşte, bu çöp ciddi anlamda zarar vermiştir. Gelin, bir araştırma komisyonu kuralım ve bu çöpün verdiği zararları araştıralım, bunun önlenmesi için tedbirleri alalım. Birlikte, ülkemizin, coğrafyamızın, toprağımızın kirletilmesine, havamızın, suyumuzun kirletilmesine son verelim; bunu detaylı bir şekilde araştıralım.

Her fırsatta “emperyalizmin iş birlikçileri” diye bizlere söz söyleyenler, bugün sıra sizde; gelin, oy verin, emperyalizmin çöpüne “hayır” deyin, onun için de araştırma önergemize “evet” deyin.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Sayın Zeki Hakan Sıdalı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen on yılda Çin ve bölge ülkeler tarafından plastik ithalatına yasak getirilmesiyle geri dönüştürülemeyen çöplerin rotası ülkemize döndü. Her defasında “Yok öyle bir şey.” deseniz de uluslararası raporlar, saha çalışmaları, son olarak da İngiltere’de GPS takılarak atılan bir plastiğin Adana’da sinyal vermesi, öyle bir şeyin olduğunun en büyük kanıtı. Yirmi yıllık iktidarınızda doğada ve çevrede yarattığınız tahribat yetmemiş gibi, bir de artık tahribat ithal eder duruma geldiniz. EUROSTAT verilerine göre, Avrupa’nın plastik çöpünü en çok alan ülkeyiz; 2014’ten bugüne kadar plastik ithalatımız yüzde 200 arttı. Mülteciler konusunda Avrupa’nın baraj ülkesi olduğumuz yetmedi, sayenizde şimdi, bir de Avrupa’nın çöp bertaraf tesisi hâline geldik. Yapılan raporlamalar, ülkemizde atık depolama tesislerinde düzenli olarak şüpheli yangınlar çıktığını gösteriyor. Bu yangınların sebebini çok iyi biliyoruz ancak siz de bilin istiyoruz. Bu olay, öyle kısa bir yalanlamayla kapatılacak kadar basit bir konu hiç değil. Adana’daki 5 farklı çöp döküm sahasından alınan numunelerin yüksek kanserojen seviyesine sahip olduğu anlaşıldı. Adana’da tespit edilen dioksin ve furan miktarı temiz bir topraktakinden -burasını dikkatle dinleyin- 400 bin kat fazla; dile kolay, 400 bin kat. Bu, ülkemizde rapor edilen en yüksek toksik düzey. Toprağa, suya, havaya ve besin zincirine karışan bu toksik maddeler, hem doğa hem insan sağlığı için, geleceğimiz için, bedeli herhangi bir ticari kazançla kıyaslanamaz ve telafi edilemez zararlar içeriyor. Sorumsuzluğunuz ve umursamazlığınız yüzünden, ülkemizin en verimli toprağı olan Çukurova’ya tohum yerine zehir saçılıyor. Vatandaşlar ciğerlerine baharın kokusunu çekmek yerine zehirli kanserojen soluyor. Bir yandan “Yeşil kalkınma devrimi başlattık.” diyorsunuz, diğer yandan yeşile boyanmış plastiğin yasa dışı yollarla ülkemize sokulmasına göz yumuyorsunuz. Hep söyledim, yine söylüyorum: İklim kriziyle mücadelenin ve doğayı korumanın ilk ve en önemli adımı samimiyet ve farkındalıktır, söylenenler ile yapılanların uyumlu olmasıdır. Bu sebeple, sizleri samimi adımlar atmaya, yasa dışı atık yönetimiyle caydırıcılığı sağlayacak etkin mücadeleye davet ediyorum. Elbette ki inkâr edip üzerini kapatmaya çalışmak da bir seçenek -en azından sizin için- ancak gelin, bunun vebaline ortak olmayın. Geleceğe yaşanabilir ve sürdürülebilir bir dünya bırakacak şekilde adımları hep beraber atalım.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Gamze Taşcıer, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye’den 3.200 kilometre uzaklıkta, Londra’da yaşayan Michael süpermarkete gidiyor. Tabii, parası kıymetli, hesap kitap yapmadan kilolarca etini alıyor, peynirini, yoğurdunu, sütünü alıyor, çocuğuna çikolata alıyor, eve geliyor. Paketleri boşaltıyor, bir kısmını atığa, bir kısmını çöpe koyuyor. İşte peynir kabını atıyor, çocuğunun yediği çikolatanın kabını atıyor ve belediye akşam geliyor, çöpü topluyor; yolculuk da buradan sonra başlıyor. Michael’ın çöpleri 3.200 kilometre uzaklıktaki Adana’da ortaya çıkıyor. Oysa Türkiye, Michael’ı turist olarak ağırlaması gerekirken çöplerini misafir ediyor. Her seferinde “Şöyle yerliyiz, böyle yerliyiz.” diyorsunuz ancak Avrupa'nın yediği ve çöpe attığını -çöpleri- ithal ediyorsunuz. Tabii, sözde, bunların atık olması gerekiyor ama Adana Milletvekilimiz Burhanettin Bulut bizzat yerinde gidip inceledi, bunların neredeyse hepsi çer çöp yani atık bile değil, çöp ithal etmişsiniz. Bakan çıkmış diyor ki: “Yok öyle bir şey.” Ama arkadaşımız gittiğinde bakıyor ki Türkiye'de olmayan binlerce markanın poşetleri bu çöplerin içerisinde Adana'dan çıkıyor.

Değerli milletvekilleri, bu nasıl bir acziyet politikasıdır? Türkiye'yi para için Avrupalının çöpünü alacak konuma getirdiniz. Bu ülkenin bir itibarı vardı, yerle bir ettiniz. Bugün Avrupalı, Türkiye'yi hem mülteci deposu olarak görüyor hem de maalesef bir çöplük olarak görüyor; çok yazık. “Para verin, mültecileri sınırdan çıkarmayalım. Para verin, çöpünüzü alalım.” İşte, yirmi yılda Türkiye'yi düşürdüğünüz nokta bu. Tabii, bu çöpler geliyor, dönüştürülmüyor da ve bunlar yakılıyor. Çöplerin toplandığı alanlarda şüpheli yangın haberleri tüm dünyanın basınında yer alıyor. Yani dönüştürülsün diye para aldığınız ve Türkiye'ye getirilen çöpler, plastikten zehirler çıka çıka yakılıyor. Tabii, sizin için önemli değil Türkiye'de yaşayan insanların sağlığı bozulmuş bozulmamış, hatta işinize bile geliyor olabilir. O hasta garantisi verdiğiniz şehir hastanelerine müşteri kazandırmış oluyorsunuz, sizin tabirinizle.

MELİHA AKYOL (Yalova) – Hiç hasta garantisi yok, yalan konuşma.

GAMZE TAŞCIER (Devamla) – Özetle değerli milletvekilleri, yirmi yılda bu ülkeyi itibarsızlaştırdınız ama hiç merak etmeyin, ilk seçimde bu ülke hak ettiği itibara yeniden kavuşacak çünkü Millet İttifakı yönetime geliyor.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Roman vatandaşlarımızın sorunlarının araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/3875) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Nisan 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 7/4/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                   Engin Altay

                                                                                                      İstanbul

                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan Roman vatandaşlarımızın sorunlarının araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/3875) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin, Genel Kurulun 7/4/2022 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Özcan Purçu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÖZCAN PURÇU (İzmir) – Sayın Başkanım, kıymetli milletvekilleri; hepinize sevgiler saygılar sunuyorum.

Yarın, 8 Nisan Dünya Romanlar Günü. Dünyadaki, Türkiye’deki tüm Roman vatandaşlarımızın Dünya Romanlar Günü kutlu olsun. (CHP sıralarından alkışlar) İnşallah, böyle kötü günler görmeyiz bir daha.

Hükûmete şimdi sesleniyorum: Romanlarla ilgili SİROMA Projesi yaptı, ROMACTED yaptı, ROMSID Projesi yaptı, Avrupa Birliğinden milyonlarca euro para geldi Türkiye’ye Romanlar için. Romanları ne kadar tanıyorsunuz, hangi saha araştırmasını yaptınız, Romanların sorunlarını nasıl tespit ettiniz de bu projeleri yaptınız? Bu, birinci soru. Roman mahallesine üniversiteden bir tane akademisyen gitti mi? Hükûmetin, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının uzmanları gitti mi? Bu araştırmaları yapıp da bu projeleri yaptınız mı? Cevabını vereyim: Bizim mahallemize kimse gelmedi, hiçbir araştırma da yapılmadı. Kendi kafalarına göre projeleri yaptılar, masalarda yaptılar, sahaya inmediler, Roman mahallelerine bir çivi dahi çakmadılar, bunu herkes biliyor.

Yalnız, bilmedikleri başka bir şey daha var insanların. Bu paralar nerede? Milyon euroları kime peşkeş çektiniz? Bir tane İngiliz şirketi buldular -söyleyeyim- Romanların paralarını o İngiliz şirketine verdiler “Alın bu Roman projesini yürütün." dediler. Haram zıkkım olsun! (CHP sıralarından alkışlar) ROMSİD Projesi’ne paralar geldi, SİROMA’ya paralar geldi, milyonlarca euro para yok. En son, 1 milyon 825 bin euro civarında bir para geldi. Para nerede? İngiliz şirketinin hesabına yattı. Ya, İngiliz şirketiyle Türkiye'deki Romanların ne alakası var? Ya, bu kadar mı göz diktiniz bu paralara? Bu kadar paragöz olunur mu ya! Garibanın, yoksulun parasını dahi İngiliz şirketine verdi. Yalansa Hükûmetin bir milletvekili gelsin burada beni yalanlasın “İngiliz şirketine bu paralar verilmedi.” desin. Biz olmasak, Cumhuriyet Halk Partisi olmasa vallahi kimse bunları bilmeyecek. Türkiye'nin en yoksul kesiminin hakkı bu kadar yenir mi ya, nasıl Müslümansınız siz ya! Mübarek ramazan ayında nasıl Müslümansınız ya! Bu kadar açlıktan, yoksulluktan bitmiş bir toplum; barınma sorunu var, eğitim sorunu var, hizmetlere erişemiyoruz, sosyal devletin “s"sini görmüyor Roman mahalleleri. Erken evlilik var, uyuşturucu madde bağımlılığı had safhaya ulaşmış. Bakın, bir şey daha söyleyeyim, Sağlık Bakanlığı nerede ya! Türkiye'de 2 milyon madde bağımlısı var, zombi gibi geziyor sokaklarda. Nerede? Romanların mahallelerine niye girmiyor Sağlık Bakanlığı? AMATEM kurulmuyor.

Başka bir şey daha söyleyeyim: Bu uyuşturucu madde satıcıları var ya, o mafyalar artık kimlerse, o baronlar; onları tutukluyorlar ön kapıdan hâkimler, arka kapıdan salıyorlar. Tekrar mahallelerimizi zehirlemeye devam ediyorlar. Hâl böyle arkadaşlar.

AKP Hükûmeti, yirmi yılda Romanlar yoksuldu, şimdi bizi yoksulluktan bir alt sınıf açlığa mahkûm etti. Artık, Roman mahallelerinde yoksulluk yok; açık söyleyeyim, açlık var, açlık! (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Ama Aile Bakanlığı bizim Roman Strateji Eylem Planı’ndan sorumluymuş! Nerede Aile Bakanlığı? Mahallelerimize girdikleri yok. Bizi artık kandıramazsınız. “Romanların, garibanın oyunu 1 kilo fasulyeye, 2 kutu salçaya alırız.” diye düşünmeyin, “Bunlar çantada keklik.” diye düşünmeyin. Mahallemize giremezsiniz. Bakın, bu kadar açık konuşuyorum. Hadi bakalım, Roman mahallelerine girin girebiliyorsanız bu saatten sonra. Vallahi mahvederler sizi. Neden biliyor musunuz? Kandırdınız, Romanlara gelen Avrupa Birliği hibe paraları İngiliz şirketleri hesaplarına yattı. Kimin o İngiliz şirketi? Hadi söyleyin, gelin buraya, gelin ya, buraya söyleyin ya! O garibanın, okula gidemeyen o Roman çocuklarının, o kadınların, okuma yazma bilmeyen kadınların hakkını nasıl İngiliz şirketine yatırırsınız ya!

ROMSİD Projesi’ymiş de İngiliz şirketi… Ya, siz bizi tanımıyorsunuz, İngiliz şirketi bizi nereden tanısın ya! Cumhuriyet Halk Partisi geliyor, Millet İttifakı iktidara geliyor. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Göreceksiniz, halka hizmet nasıl oluyormuş; sosyal devlet nasıl oluyormuş, göreceksiniz. Eğer Müslümansak eğer Allah'a inancımız varsa hiçbir kulun hakkını yemeyeceksiniz, fakirin, gurebanın hakkını koruyacaksınız. Hani nerede ya, nerede? Nerede Allah aşkınıza, bizi soran var mı ya? Roman mahallelerine, yoksul, dezavantajlı mahallelere, doğudan batıya kadar gelip de bu insanlar bu zamlarda ne hâldeler, gelip sorabiliyor musunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZCAN PURÇU (Devamla) – Başkanım, bir iki dakika daha alabilir miyim?

BAŞKAN – Yok, teşekkür ediyorum.

ÖZCAN PURÇU (Devamla) – Bu kadar zam yaptınız “Bu gariban ne yiyor, ne içiyor?” diye gelip soruyor musunuz, sokağa inebiliyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Purçu, süreniz tamamlandı.

Teşekkür ettim.

ÖZCAN PURÇU (Devamla) – Pazara gelebiliyor musunuz? Pazarlara bir girin bakalım… Pazarlara bir girin bakalım, giremezsiniz.

Cemal Bekle nerede Allah aşkınıza ya?

BAŞKAN – Özcan Bey…

ÖZCAN PURÇU (Devamla) – Hükûmetin, iktidarın milletvekili ama hikâye, hikâye yani, kendisine milletvekili o.

Saygılar, sevgiler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Yani niye şimdi sataştınız?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

25.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İzmir Milletvekili Özcan Purçu’nun CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelere ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kürsüdeki konuşmada bilmiyorum kime hitap etti ama…

AHMET KAYA (Trabzon) – İktidara.

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kürsüde konuşma yapan kişi, kime hitap etti, bilmiyorum, “Mübarek ramazanda dürüst olmalısınız, namuslu olmalısınız, Müslüman mısınız?” diye söyledi. Elhamdülillah, hepimiz Müslüman’ız, içimizde Müslüman olmayan olduğunu da tahmin etmiyorum veya bir inanç sahibi olmayan olduğunu da tahmin etmiyorum.

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Var, var.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Demek ki Müslümanları hariç tutuyor o zaman öyleyse o arkadaşlarımız, diğer başka dine inananları hariç tutarak bizi burada itham altında bırakan bir şey yapmış oluyor.

Bu milletvekili arkadaş, daha önce “Kayseri'ye gittim, Kayseri'de Romanlara eziyet ediliyor, onların evleri şöyle yıkılıyor.” diye ifade etti, o zamanki büyükşehir belediye başkanı, oradan aldığı bilgileri bize getirdi dedi ki: “Böyle söylenenlerin hepsi yanlıştır, hatta yalandır.” Ve davulla zurnayla kentsel dönüşüm yapılıp oradaki insanların evleri birlikte yıktırılarak yeni konutlar inşa ettirildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bu arkadaşımız, bir kanun teklifini ısrarla destekledi ama arkasından Roman kardeşlerimizin çoğunlukta olduğu, genç yaşta evliliklerinden dolayı 3 bin insanı hapishaneden kurtarmayla ilgili bir kanun teklifini imzaladı, arkasından da vazgeçti, geri döndü; Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir hafta kaçtı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Hepsinin vebali üzerinizde.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Allah aşkına, SİROMA projesiyle ilgili bir konuda sen AK PARTİ iktidarı döneminde yapılanları unutacaksın, göz ardı edeceksin; biz sizinle ilgili, senin soydaşlarınla ilgili bir konuda kanun teklifi verdiğimizde imzanı geri çekecek, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir ay süreyle kaçacaksın ve buraya gelip kürsüde iftira edeceksin; bu, bir milletvekiline yakışan bir iş değildir.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Elitaş, biraz önce kürsüde Dünya Romanlar Günü özelinde konuşan milletvekilimiz Özcan Purçu’yu Kayseri’deki bir olayla ilgili yalan söylemekle itham etti ve Türkiye Büyük Millet Meclisinden kaçmakla itham etti. Çok açık bir sataşma var.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Açıkça sataştım, doğru.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ta ki efendim…

BAŞKAN – İmzasını çektiğinden dolayı “kaçtığını” söyledi ama Sayın Purçu da Sayın Bekle’ye çok hakaret etti yalnız.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hayır efendim, dolayısı falan ama “Yalan söylediğini de” söyledi yani.

BAŞKAN – Tamam.

Buyurun Sayın Purçu.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – İmzayı çekti mi çekmedi mi? Bir onu da açıklasın.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – E, çeker, siz ne imzalar çektiniz.

BAŞKAN – Sayın Purçu, kimseye hakaret etmeden bu konuşmayı yapabilirsiniz.

Buyurun.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONŞMALAR

1.- İzmir Milletvekili Özcan Purçu’nun, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ÖZCAN PURÇU (İzmir) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, benim imzam varsa buyurun, getirin, görelim; hangimiz yalan söylüyor, bakalım. Getirin, imzam varsa herkes burada şahit olsun; buyurun. Ben imza attıysam, buyurun.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – İstemiyor musun?

ÖZCAN PURÇU (Devamla) – Hangimiz yalan söylüyor, buyurun gelin. (CHP sıralarından alkışlar) Yani ben gerçekten size yakıştıramadım bunu: “Yalan söylüyor, imzası var.” Ben hem Türkiye Büyük Millet Meclisinden niye kaçayım?

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – İstemediğini söyle.

ÖZCAN PURÇU (Devamla) – Milletin iradesinin tecelli ettiği bir yer, bu bir.

İkincisi şu: Kayseri’ye buyurun beraber gidelim, o Roman mahallesine gelin, beraber bir gidelim isterseniz. Ne yaptınız? Kayseri’nin en merkezindeki, rantı en yüksek Roman mahallesini yıktınız, milyon dolarlar yapıyor o dairenin bir tanesi, aldınız Romanları ta Kayseri’nin çıkışına, çukurun içine teptiniz, ondan sonra onları orada… Araba yok, bak orada. Geçen, bir ay önce bir daha gittim -hemen söyleyeyim size- araba servisi yok, yaşlılar hastaneye gidemiyor, ben size söyleyeyim. Şehrin içine gidip Romanlar çiçeğini satamıyor, onlar orada ticaret yapamıyor. Ben daha yeni geldim, her hafta da görüşüyorum, daha geçen haftalarda Kaymakamı, Valiyi gene aradım. Hadi, buyurun, gidelim bakalım Kayseri’ye siz mi doğru söylüyorsunuz, ben mi doğru söylüyorum? Hadi, buyurun, yürüyün bakalım, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Hodri meydan.

ÖZCAN PURÇU (İzmir) – Hodri meydan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Elitaş, sataşmada bulunmadı ama…

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Hiçbir şey yapmadı ki.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, şöyle: “Yakıştıramadım size.” dedi.

BAŞKAN – Peki, yerinizden bir dakika… Yani “Yakıştıramadım.” demek, hakaret olmuyor artık.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, şöyle: “İmzam yok.” dedi.

BAŞKAN – Ha, “İmzam yok.” dedi.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

26.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İzmir Milletvekili Özcan Purçu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “İmzam yok.” dedi.

Sayın Başkanım, elhamdülillah, hafızam iyidir, kuvvetlidir. Özcan Purçu, bu kanun teklifi görüşülürken Divan Üyesiydi, Kâtip Üyeydi. Şeyhmus Bey’in oturduğu yerde de oturuyordu. Bununla ilgili Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımız yoklama istediler ve bu konu gündeme geldiğinde, ısrarla “Şu kanunu çıkaralım Başkanım, şu kanunu çıkaralım Başkanım.” dedi. İmzası olması önemli değil, arkasında durabilmek önemli. (CHP sıralarından “Ooo!” sesleri) Arkasında durabilmek önemli.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Dönüyor.

BAŞKAN – Arkadaşlar ya, bir dakika müsaade edin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bakın, şu Parlamentoda neyi söylediğimi, şu “Ooo!” diyenler var ya bu Parlamentoda hangi kanunu söylediğimi hiçbiri bilmiyor, sadece Özcan Purçu biliyor hangi kanunu söylediğimi. Ne kanun maddesi söyledim ne olay dedim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Bırak şimdi. “İmza” dedin Başkan, imza.

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama Özcan Purçu biliyor. Şuradaki “Ooo!” diyenlerin hiçbiri hiçbir şeyden haberdar değil.

BAŞKAN – Özcan Bey, biliyor musun?

ÖZCAN PURÇU (İzmir) – Ben dinliyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Özcan Bey, bildiğini söyledi zaten, sıkıntı yok.

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – “Dinliyorum.” dedi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Söz imzadır, söz. Burada bana geldi, ısrarla “Bu çıksın.” dedi. Bakın, şurada…

BAŞKAN – Sayın Elitaş, “Sözünü geri aldı.” demediniz, “İmzasını çekti.” dediniz siz de.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Unuttu o, unuttu; ramazandan unuttu.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Evet doğru, Başkanım.

Teşekkür ediyorum. [CHP sıralarından alkışlar(!)]

BAŞKAN – Teşekkür ettim.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Roman vatandaşlarımızın sorunlarının araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/3875) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 7 Nisan 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - İYİ Parti Grubu adına Sayın Orhan Çakırlar konuşacak.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ORHAN ÇAKIRLAR (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yarın 8 Nisan, Roman vatandaşlarımızın günü ve kutluyorum.

Roman vatandaşlarımız, ülkemizde ve birçok yerde farklı isimlerle anılmalarına rağmen bizde “Roman” olarak kabul edilmiş ama eski kayıtlara baktığımızda “Kıpti” diye yazar nüfus kâğıtlarında. Türkiye’de böyle denirken bazı yerlerde “Sigani” veya benzeri, “Çigan” gibi isimlerle adlandırılırlar ama bizde “Roman” kabul edilmiş ve bu insanlarımıza özellikle mübadelede bir miktar Balkanlardan gelenlere toprak verilip çiftçilik yapmaları sağlanmıştır.

Bu süreç geçtikten sonra, özellikle Jivkov döneminde Bulgaristan’daki Roman vatandaşlarımız büyük bir sıkıntıya düşürülerek Türkiye’ye göç etmeye zorlanmışlardır. Bunların en önemlilerinden biri de müzik alanında -kabul ettiğimiz- “Ciguli” diye bir sanatçı; Allah rahmet eylesin, Bulgaristan’dan geldi ve Türkiye’de de çok önemli mesafeler katetti sanatında.

Bir de dünyadaki Romanların çektikleri zulümlere bakalım: Yahudilerin İkinci Dünya Savaşı sırasında Hitler tarafından katledildikleri bütün dünya âlem tarafından bilinmesine rağmen Almanya veya Polonya’daki Romanların ne kadar katledildiği konusunda dünyadaki ve ülkemizdeki insanların çok bilgisi olduğunu düşünenlerden değilim. Burada “Porajmos katliamı” olarak geçen katliam gibi -Hitler döneminde ciddi oranda- çok büyük katliamlara uğramıştır Romanlar. Bu süreçten sonra şunu görmeliyiz ki bugün insanlık çok değişmiş midir? Hayır, değişmemiştir. Daha dün Bucha’da yapılan katliam, Srebrenitsa’dan daha farklı mıdır? O günden bugüne insanlık bir arpa boyu mesafe katedememiştir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Şimdi gelelim işsizliklerine. Hakikaten öyledir, niye böyledir? Türkiye’de her alanda, her grupta işsizlik varken Romanlar arasında çok daha fazla. Bunu nereden biliyoruz? Birtakım meslekler artık yapılacak hâlde değildir; kalaycılık gibi, sepetçilik gibi. Özellikle, hayvancılık dibe vurduğu için, tarım dibe vurduğu için ne tarım alanında ne hayvancılık alanında iş bulabilmektedirler. Hatırlar mısınız bilmem, eskiden celeplik ederlerdi yani köylerden hayvanları alırlar şehirdeki kasaplara teslim ederlerdi, böyle bir meslekleri vardı. Demircilik vardı, sepetçilik vardı, kalaycılık vardı. Sosyolojik olarak bunlar araştırılmadan, bu insanların sıkıntılarını çözmeden bu Parlamento doğru iş yapmaz kanaatindeyim. Sosyolojik olarak Romanların sıkıntılarını gözden geçirmek lazım.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben de yarın dünyada kutlanacak olan 8 Nisan Dünya Romanlar Günü’nü kutlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Tarihin en büyük trajedilerinden biri -deminki hatibin de söylediği gibi- aslında herkes Yahudilere yönelik soykırımı biliyor ama ne yazık ki İkinci Dünya Savaşı’nda Romanlara ama aynı zamanda Çingenelere yönelik yapılan soykırımın dünyanın gözünden kaçtığını, bu konuda gerçek anlamda bir tartışmanın, bir özrün dilenmediğini ve soykırım kıskacında olan bir topluluk olarak da ilan edilmediklerinin özel olarak altını çizmemiz gerekiyor.

Şimdi, Romanlara ilişkin çok şey söyleyebiliriz ama en temelde şunu söyleyelim: Ayrımcılığa uğrayan bir halktır; çok açık ve net. Türkiye Cumhuriyeti devletinin Anayasası’nda sosyal devlet ilkesi vardır, eşitlik ilkesi vardır ama Romanlar istisnadır bundan. Neden? Çünkü genelde kentlerin en yoksul semtlerinde yaşarlar, ne yazık ki çok düşük ücretli gündelikli işlerde çalışırlar, genelde çiçek satmak, simit satmak, fal bakmak ya da benzeri gibi işler yaparlar; çoğu sigortasızdır, güvencesizdir ve bu anlamıyla da aslında çok kırılgan bir sosyal topluluk olduğunu, bir halk olduğunu ifade etmemiz gerekiyor.

Bütün bunlar ortada dururken, eğitim sorunları almış başını gidiyorken, Roman çocuklar gittikleri okullarda dışlanırken, özellikle özel eğitime tabi tutulan sınıflara alınırken ve onların sağlık sorunları ayyuka çıkmışken ne yazık ki Hükûmet bu konuda sadece “Roman açılımı yapıyoruz.” diyerek söz kurmuştur ama hakikatte yaptığı, Romanların kentin en değerli yerlerindeki konutlarına, yaşam alanlarına el koymaktır. Örnek mi? İşte, İstanbul Sulukule’de “kentsel dönüşüm” adı altında rantsal dönüşüm yapılmıştır ve Sulukule sakinleri; İstanbul’un en gözde, en nadide yerinden sürülerek kentin varoşlarına itilmiştir ve oralar ranta açılmıştır; benzeri, diğer kentlerde de yapılıyor.

Ben, İzmir Tepecik Mahallesi’nde stajımı yaptım ve bire bir Roman halkıyla temas etme imkânı buldum; yine Menemen’de çalıştım, Ahıhıdır Mahallesi vardır, Ahıhıdır Mahallesi’nde de yoğunlukla yine Roman yurttaşlarımız yaşarlar. İzmir Alsancak’ta tren yolunun altı ve tren yolunun üstü vardır; tren yolunun altı ile üstü arasındaysa farklı toplumsal kesimler yaşar. Bir tarafta Romanlar yaşar, genelde iki gözlü, derme çatma konutlarda ve çok kötü koşullarda yaşamlarını sürdürürler ama diğer tarafa geçtiğiniz zaman, çoğu zaman ev sahiplerine ulaşamazsınız, evdeki yardımcılar size kapıyı açarlar. Nereden biliyorum? ETF yaptığımız zamanlardan, ev ziyareti yaptığımız zamanlardan biliyorum.

Onun için, gerçek anlamda bir eşitlik ilkesinin ortaya konulması ve Roman halkının bütün sorunlarını giderecek bir temel yaklaşımın ortaya konulması gerekiyor. Güvenceli iş, güvenceli gelecek, eğitim, sağlık, barınma, sosyal konut…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Örneğin, söyleyin, Romanlara kaç tane sosyal konut yaptınız? Diğer hususlar ortada dururken sadece laf üretiyorsunuz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan, kabul edenlerin sayısı daha fazla.

BAŞKAN – Alınan karar gereğince, denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 84 Milletvekilinin Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 84 Milletvekilinin Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4336) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 322) (X)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan 4’üncü maddesi kabul edilmişti.

5’inci madde üzerinde 2’si aynı mahiyette olmak üzere 3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Fahrettin Yokuş Mehmet Metanet Çulhaoğlu Yasin Öztürk                                                       Konya                                   Adana                                     Denizli                             Hayrettin Nuhoğlu                      Hasan Subaşı                       Arslan Kabukcuoğlu                           İstanbul                                 Antalya                                  Eskişehir

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

Süleyman Girgin Abdüllatif Şener               Cavit Arı

                    Muğla                                   Konya                                    Antalya               Rafet Zeybek                    İlhami Özcan Aygun                   Okan Gaytancıoğlu

                   Antalya                                Tekirdağ                                   Edirne

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Evet, aynı mahiyetteki önergeler üzerindeki ilk söz talebi Sayın Hasan Subaşı’nın.

Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HASAN SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Nihayet, Vergi Usul Kanunu 359’uncu maddede bir düzenleme olduğu için memnuniyetle karşılıyoruz ama çok gecikmiş olmasını da doğrusu eleştirmeden geçemiyorum. Bundan bir buçuk yıl önce bir kanun teklifi vermiştim. Vergi Usul Kanunu 359’uncu maddenin çok orantısız cezalara neden olduğunu ortaya koymuştum ve Türk Ceza Kanunu'ndaki zincirleme suç kapsamında sayılması gerektiğini ifade etmiştim.

Vergi Usul Kanunu’nun 359’uncu maddesinin (c) ve (ç) fıkralarına baktığımız zaman iki yıldan başlayan cezalar söz konusudur. Hukuka uygun olmayan, usulsüz ya da hile teşkil eden bir fatura düzenlemesi ya da bir belge düzenlemesi nedeniyle (c) fıkrasına göre iki yıldan başlayan, (ç) fıkrasına göre de üç yıldan başlayan cezalar verilmekteydi. Böyle bir belgeyi düzenleyen ve aynı zamanda kullandığı zaman üç artı üç, altı yıl iki ceza alabilmekteydi; beş vergi döneminde kullandığında da otuz yıla çıkmaktaydı. Bunun Türk Ceza Kanunu'ndaki zincirleme suç kapsamında sayılmasını izah etmiştik ve bir buçuk yıl önce Mecliste Sayın Elitaş vardı ve diğer Grup Başkan Vekillerini de ikna etmek suretiyle bu kanunun düzenlenmesi gerektiğine karar verilmişti, ikna olmuşlardı fakat o zaman Bakanlık temsilcisi, hukukçu arkadaşımız “Kanuni düzenlemeye gerek yok, İnsan Hakları Eylem Planı’nda bunun önümüzdeki zaman diliminde düzeltilmesi söz konusu olacak.” dediği için, o gün Mecliste bu düzenleme yapılmamıştı. Aradan geçen bir buçuk yıl zaman zarfında bunu sık sık dile getirdik, komisyonlarda dile getirdik. Ayrıca, bunun Adalet Komisyonuna gelmesi gerektiğini ve bunun Plan ve Bütçe Komisyonundan ziyade hukukçuların meselesi olduğunu ifade etmemize rağmen, bir buçuk yıldır bir türlü gelmedi ama çok şükür ki -yine de emek çeken arkadaşlara ve Bütçe Komisyonu üyelerine teşekkür ediyoruz- nihayet yasal düzenleme yapılmış oldu.

Yalnız, gelen yasal düzenlemede dikkat çeken şu: Tabii ki bu kanuni düzenlemede, kanun teklifinde 4’üncü, 5’inci ve 6’ncı maddelerin 3’ü de bu 359’un düzenlemesine ayrılmış maddeler ve zincirleme suç kapsamında sayılmış olmakla önemli bir sorun çözülmüş oluyor. “Zincirleme suç” dediğimiz zaman, bu nedir? Şöyle ifade edeyim, bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda bir cezaya hükmedilir. Yani bizim Türk Ceza Kanunu’nda, bu şekilde, aynı kararın cümlesinden olmak kaydıyla mükerreren yapılan suçlar bir ceza sayılır. “Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır.”a hükmetmiştir.

Nihayet bu düzenlemeyle bu ortaya çıkmıştır ama burada eleştirdiğim konu şudur: Böylesine önemli bir hukuki konunun Plan ve Bütçe Komisyonunda, etkin pişmanlıktan para tahsil edebilmek amacıyla, yıllardır bu kanunun çıkmamış olması nedeniyle binlerce esnafımız gereksiz yere cezaevlerinde mahkûmiyete muhatap olmuşlardır ve birçok kişi de yine bu ceza karşılığında yirmi yıl, otuz yıl gibi, hukuk dışı ve haksız birtakım cezalara mahkûm olma tehlikesiyle yaşamışlardır. Böylesine konuların gerçek komisyonlarında görüşülmesi, düzenlenmesi hâlinde bu sorunlar yaşanmayacaktır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Rafet Zeybek’in.

Sayın Zeybek, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

RAFET ZEYBEK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifinde birbiriyle hiçbir bağlantısı olmayan 18 kanun ve 1 tane de kanun hükmünde kararname getiriliyor. Şimdi, değerli arkadaşlarım, birçok farklı komisyonda görüşülmesi gereken bu 18 maddelik ve 1 kanun hükmünde kararnamelik değişiklik önerisini sadece Plan ve Bütçe Komisyonuna getirerek, maalesef, torba kanunun ilkelerini de aşıp artık bu bir çorba kanundur, bu açıkça bir çorba kanundur, bu kanun artık torbayı da geçti. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, bakınız, Türkiye Büyük Millet Meclisine yeterince zarar veriyorsunuz, zafiyete uğratıyorsunuz; bari bunu yapmayın, bu milletin iradesiyle bu kadar oynamayın lütfen.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun teklifinin amacı acil kaynak yaratmaya yöneliktir. Türkiye, bugün çok ağır bir ekonomik kriz altındadır, gerçekten bu ekonomik kriz milleti perişan etmiştir. Bunun üstesinden gelmek çok zor değil ama bu krizi yaratanların bu krizin üstesinden gelmesi mümkün değildir.

Değerli arkadaşlarım, bakın, çok yanlış ekonomik politikalar sonucunda bu noktaya geldik. Bu milletin fabrikasını satarak betona yatırım yaptınız, dışarıdan borç aldınız, içeriden borç aldınız, yandaşlara peşkeş çektiniz; ekonomi bu nedenle bu noktalara geldi. Tarımı ve ekonomiyi desteklemek yerine ithalatı tercih ettiniz ve bugün tarım ve çiftçilik Türkiye’nin bir beka sorunu hâline gelmiştir. Çiftçiler perişandır, üretim durmuştur, değerli arkadaşlarım, yazıktır. Yine, bakın, bu çok ağır ekonomik krizin yanında, bu ülkede çok ağır demokrasi sorunu vardır, çok ağır hukuk sorunu vardır.

Değerli arkadaşlarım, kuvvetler ayrılığını bitirdiniz. Yasama ve yargıyı, yürütmenin kontrolü altına soktunuz. Bu şartlarda bu ekonomiyi asla ayağa kaldıramazsınız. Bakın, gelin, bir seçim kararı alalım ve bu milleti kurtaralım. Yoksa sadece borç almakla, borç aramakla bu ekonomi kurtulmaz değerli arkadaşlar, kurtulmaz; bunu yapmayın. Gelin, bakın, bu ekonomik krizin yanında Türkiye’de devlet krizi vardır, devlet. Devletin bürokrasisi çökmüştür.

Değerli arkadaşlarım, liyakati yok ettiniz, liyakati yok ettiniz. Bu memleketi, bakın, bu memleketi liyakatli, çalışkan, işini yapabilen insanlara değil, yandaşlara teslim ettiniz. Devlet yandaşlarla yönetilmez; devlet bilimle yönetilir, akılla yönetilir, dayanışmayla yönetilir, liyakatle yönetilir. (CHP sıralarından alkışlar) Siz bunu yapmadınız değerli arkadaşlarım, yapmayın!

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Bağırma ya! Bu kadar bağırmayı çekmek zorunda değiliz.

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Vatandaş bağırıyor da ben de vatandaşın sesi oluyorum burada, sesi! Siz gidin vatandaşa bir bakın bakalım, ne diyor? O vatandaşlar ne diyor, bir bakın bakalım? “Açız!” diye bağıran vatandaş gördüm ben. Ben buraya bağırmaya geldim.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Bağıramazsın!

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Bağıracağım! (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, bu memleketin sorunlarını bu kürsüde bağır, bağır, bağır, bağıracağım. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Ya, devleti çökerttiniz, devleti çökerttiniz. Daha “Ne bağırıyorsun?” diyorsunuz ya! Vatandaş bağırmıyor mu? Gidin vatandaşın içine.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, mikrofonu kapat, zaten çok bağırıyor, mikrofonu kapat, kulaklarımız patlıyor.

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Yapmayın ya! Elbette bağıracağız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Burası bağırma yeri değil.

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın, neyse bir de maddeyle ilgili, 5’inci maddeyle ilgili bir görüşümü de belirteyim. Şimdi değerli arkadaşlarım, bakın, 5’inci maddenin açıkçası özellikle muhasebeci ve mali müşavir arkadaşlarımızı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Zeybek, süreniz tamamlandı.

Teşekkür ediyorum.

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Başkanım, veriyor musunuz?

BAŞKAN – Vermiyorum.

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Bağırdım diye mi vermiyorsunuz?

BAŞKAN – Yok canım, bağırsan da vermiyorum, konuşsan da vermiyorum yani vermiyorum.

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Kanun teklifinde verdin dün Başkanım.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Ya, bu kadar da keyfî olmayın Başkanım ya! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinde yer alan “gelmek üzere” ibaresinin “gelecek şekilde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                 Hüda Kaya                           Kemal Peköz                              Oya Ersoy

                  İstanbul                                  Adana                                    İstanbul

Serpil Kemalbay Pekgözegü Zeynel Özen Mahmut Celadet Gaydalı

                    İzmir                                  İstanbul                                    Bitlis

(Uğultular)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, genel olarak bağırmayalım; rica ediyorum, lütfen.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi bir veriyle başlamak istiyorum değerli arkadaşlar. 5 Nisan tarihinde Yüksek Seçim Kurulu illerin vekil sayılarına dönük açıklama yaptı. Milletvekili olduğum, temsil ettiğim Muş ilimiz 4 milletvekilinden 3’e indi. Neden? Çünkü ilimizin nüfusu düşüyor. 2020 yılında 411.117 kişiyken 2021 yılında 405.228 kişiye düşmüş ilimizin nüfusu.

Peki, neden Muş’un nüfusu düşüyor? Genel olarak sadece Muş’un da değil aslında, bölgenin, bölge illerinin nüfusu neden düşüyor? Çünkü işsizlik almış başını gidiyor, çünkü yoksulluk almış başını gidiyor ve buna yönelik AKP’nin geliştirdiği hiçbir proje yok.

Bu insanlar nereye gidiyorlar değerli arkadaşlar? Bu insanlar canlarını hiçe sayacak şekilde sınırları aşıyorlar, insan kaçakçılarına dünya kadar para veriyorlar ve başka bir ülkeye giderek kendilerine bir hayat, bir yaşam kurmaya çalışıyorlar.

Bunlardan birisi Varto ilçesinin Karameşe köyünde olan Naim Öztürk’tü. Evet, Naim Öztürk de bu umut yolculuğuna çıktı, kasım ayında İstanbul’dan Saraybosna’ya, oradan Sırbistan’a geçti ama insan kaçakçıları tarafından paraları ödenmediği gerekçesiyle, parayı ödemediği gerekçesiyle katledildi. Naim Öztürk’ün ailesi 21-22 kasımda hem Varto Cumhuriyet Savcılığına hem de INTERPOL’le arama yapılması için ilgili kurumlara başvuru yaptı ama bu aramalardan hiçbir şekilde sonuç alınmadı ve en son bir görgü tanığının Almanya’ya gittikten sonra verdiği ifade sonucunda, aslında, Sırbistan’da elleri ve ayakları bağlanarak, ağzı kapatılarak, bantlanarak suya, bir nehre atıldığı ortaya çıkmış oldu.

Burada kime sorumluluk düşüyor değerli arkadaşlar? Suçlu kimdir? İnsan kaçakçıları mı sadece? Bütün yaşamını hiçe sayarak sınırı geçmeye çalışan Naim Öztürk’ün kabahati nedir? Siz ona gerçekten yaşayacağı bir ülke, çalışabileceği bir iş, mutlu olabileceği bir gelecek vadetmediyseniz o zaman burada suçu kime ifade edeceğiz, biz kimi eleştireceğiz? Şimdi, biz buradan konuşunca AKP’den milletvekilleri “Hayır, öyle değil.” diyor; evet, öyle.

Düşünün, bir röportaj dinledim bugün, şöyle diyor: “Ben, eskiden, 2002 yılında bir günlük yevmiyemle 2 teneke yağ alıyordum, bugün bir günlük yevmiyem 100 lira.” Sizin vicdanınıza bırakıyorum değerli arkadaşlar. Bugün bir günlük yevmiyeyle ne alınıyor, biliyor musunuz? 20 demet maydanoz. 5 tanesi yan yana geliyor 1 demet oluyor ve 5,25’ten satışa çıkıyor. Demin Komisyonda söyledim, biz artık kendisine halk olarak “maydanoz” demiyoruz, “sayın maydanoz” diyoruz, “sayın marul” diyoruz çünkü o kadar saygıdeğerler. Yani o kadar ücretli ve pahalı hâle getirdiniz ki ulaşılmaz, erişilmez bir hâlde ama bunlar sizin umrunuzda mı? Hayır, bunların hiçbiri sizin umrunuzda değil.

Diğer bir mesele, cezaevlerine yönelik sistematik ihlalleriniz. Bakın, Muş ilinde geçen haftalarda 20’ye yakın sürgün yaptınız. Bu sürgünlerin içerisinde yaşı 70’i aşmış Mülazım amca vardı, Mülazım Korkmaz. Ben kendisini cezaevinde de ziyaret ettim, baypas ameliyatı olmuş, böbrek hastalığı olan bir hastaydı ama siz, onun Muş’ta, eşinin gelip onu görebileceği bir mesafede kalmasına bile izin vermediniz; aldınız onu, Erzurum’a sürgün ettiniz. Ne oldu? Başınız göğe erdi mi? Şimdi, Muş Cezaevinde değil de Erzurum Cezaevindeki hücrede Mülazım amca yatınca ülke daha mı iyi oluyor, daha mı güvenlikli oluyor, yoksa siz daha zalim ve daha despotik bir iktidar hâline mi geliyorsunuz, bunu da size sormak istiyorum.

Son olarak şunu ifade edeyim: Bu gördüğünüz yeşil renk değerli arkadaşlar, bu gördüğünüz masum kırmızımız -görüyorsunuz, tek tek hiçbir sorunları yok- bu gördüğünüz de sarı renk. Bunları trafik lambalarında da görürsünüz, her gün gündelik hayatta kullanıyoruz. Ben şal bulamadığım için böyle getirdim ama bilmiyorum, oradan nasıl görünüyor? Bu üçü yan yana gelince terörist bir faaliyetin parçası hâline geliyor. Tek tek çok makbuller ama maazallah, üçü yan yana gelince terör ve terörizmin kapsamı konusuna giriyorlar; bölücü renkler diye siz bunları alıp iddianameye koyuyorsunuz. Yetmiyor, “Nevroz” alanlarında elinde sarı, kırmızı, yeşil mendil var diye, eşarp var diye insanları gözaltına alıyorsunuz. Ya, gerçekten, biraz utanmak, birazcık akıl, birazcık izan, birazcık vicdan, birazcık düşünmek gerekmez mi ya? Bu renklerin suçu ne?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Sırf Kürtler seviyor diye siz sarı, kırmızı, yeşili yasaklayacağınızı, engelleyeceğinizi mi sanıyorsunuz?

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Koçyiğit.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Etmeyenlerden kimse el kaldırmıyor Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Ya, edenler de kaldırmıyor, sıkıntı orada zaten.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Biz kaldırdık Sayın Başkanım.

BAŞKAN - 5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı madde üzerinde 2’si aynı mahiyette olmak üzere 3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Fahrettin Yokuş              Mehmet Metanet Çulhaoğlu              Hayrettin Nuhoğlu

                    Konya                                   Adana                                    İstanbul

               Yasin Öztürk                     Arslan Kabukcuoğlu                        Ayhan Erel

                   Denizli                                Eskişehir                                  Aksaray

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

             Süleyman Girgin                     Abdüllatif Şener                            Cavit Arı

                    Muğla                                   Konya                                    Antalya

              Özgür Karabat                    Okan Gaytancıoğlu                   İlhami Özcan Aygun

                  İstanbul                                 Edirne                                   Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz talebi Sayın Ayhan Erel’in.

Sayın Erel, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz 6’ncı madde, 4’üncü madde ve 5’inci maddenin normalde Adalet Komisyonunda görüşülmesi gerekirken Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülerek eksikleriyle birlikte Genel Kurula gelmesinden dolayı, emeği geçen Komisyon üyelerine ve diğer bürokratlara 359 mağdurları adına teşekkür ediyorum.

Bu torba kanun teklifinin en işe yarar maddelerinden bir tanesi 6’ncı madde ancak çok geç kalınmış, geç kalınmakla birlikte de eksik hazırlanmış bir madde. Şöyle ki: Düzenlemenin yapılması için Antalya Milletvekilimiz Sayın Hasan Subaşı bundan yaklaşık iki yıl önce bir kanun teklifi vermişti, AK PARTİ’li arkadaşlar da bunu makul bulmuşlardı, gereğinin yapılması hususunda kamuoyuna beyanda bulunmuşlardı fakat iki yıla yakın bir süredir bu teklif ancak bugün Genel Kurula geldi. Bu süre zarfında cezaevi korkusu ve kaygısı yaşayan vatandaşlarımız iş yerlerini kapattı, hakkında hüküm verilenler ise dükkanlarını kapatarak işinden, aşından oldu ve kaçak duruma düştü. Dolayısıyla onlar diyorlar ki: “Madem ki böyle bir düzenleme yapılacaktı, iki yıldır bizi niye mağdur ettiniz, işimizden gücümüzden ettiniz? Niye bu kadar beklediniz?”

Yine, bu gelişmeler üzerine bazı mahkemeler, dava konusu “359” olan dosyaları da “Kanun çıkacak.” gerekçesiyle sürüncemede bıraktılar ve bu dosya nedeniyle dosyanın failleri gece gözlerine uyku giremez bir hâle geldi.

Yine, hazırlanan kanun teklifinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması yerinde olmakla birlikte, metinde, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde ödeme yapılacağı hususunda bir eksiklik, bir yanlışlık var gibi. Bir yıl içinde tamamen mi ödeyecek, yapılandırma mı yapılacak, parayı ödediğinde mi etkin pişmanlık...

Arkadaşlar, Komisyon üyelerine bir şey demeye çalışıyorum.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Ben dinliyorum Ayhan Ağabey, ben dinliyorum, sen devam et.

AYHAN EREL (Devamla) – Bu para yattığında mı etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanacak, para yatırılmadığı takdirde paranın yatırılmasını mı bekleyecek; bu konuda bir açıklık yok. En azından, bu yapılandırma yapıldığında, etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanılacağı yönünde bir hüküm getirilirse vatandaş rahatlamış olacak.

Yine, bize gelen taleplerde, Vergi Usul Kanunu madde 359 kapsamında cezaya maruz kalan firmalara verginin 3 katı ceza kesilmekte, yine, faiz uygulanmakta. Vatandaşların “Biz zaten bundan dolayı mağdur olduk, dükkânımızı, iş yerimizi kapattık, bir kısmımız cezaevine düştük, para kazanamadık. Dolayısıyla bir yıl içerisinde bu parayı ödememiz mümkün değil. Eğer devletin amacı gerçekten üzüm yemekse, bağcıyı dövmek değilse, bunu iki aya yayarak bir düzenleme yaparsa biz daha rahat öderiz.” şeklinde beyanları var. Biz buradan, bu kanuni düzenlemeyi yapan arkadaşlarımıza bu arkadaşlarımız adına iletiyoruz. Gerçi, Türkiye’de vergide adaletsizlik başını almış gidiyor, gelir dağılımındaki adaletsizlik başını almış gidiyor. Mesela, Sayın Genel Başkanımızın geçenki grup toplantısında yapmış olduğu konuşmada, yumurtalı, susamlı ramazan pidesinin tanesi 7,5 lira, sade pidenin fiyatı 6 lira; 4 kişilik bir aile sahurda ve iftarda toplam 3 tane pide yese sadece ramazan ayında pidenin maliyeti 540 lira. Pidenin yanında yiyeceği zeytini, peyniri, reçeli saymıyoruz. Diyanet İşleri Başkanlığı bu yıl fıtır sadakasını 40 lira olarak belirledi, 40 liranın altındaki sadakayı kabul etmiyor. Fitre, bir kişinin günlük normal gıda ihtiyacı; 4 kişilik ailenin aylık gıda ihtiyacı 4.800 lira, günümüzde asgari ücret 4.258 lira yani Diyanetin belirlediği asgari ücret devletin belirlediği asgari ücretle örtüşmüyor, vatandaşımız zor şartlar altında.

Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz Sayın Özgür Karabat’ın.

Buyurun Sayın Karabat. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan teklifin 6’ncı maddesi üzerinde söz aldım. Peki, bu teklif maddesi ve teklifin bütünü bizim vergi sorunlarımızı, temel sorunlarımızı halleden bir madde midir? Elbette hayır. Peki, bu kanun teklifi Türkiye’deki ekonomik hayata ilişkin problemleri çözen bir teklif midir? Elbette ki hayır. Hepimizin bildiği gibi, genellikle AKP’nin yaptığı gibi yine bir kaynak arayışı yasa teklifiyle karşı karşıyayız. Vergi adaletinden daha çok kaynak arayan bir teklif maddesi üzerinde görüşüyoruz ve biliyoruz ki değerli arkadaşlar, vergi kaçakçılığı ve onun bir yansıması olan sahte fatura kullanımıyla ilgili cezaları artırıyoruz. Peki, cezaları artırdığımız andan itibaren, hukuki bir düzenlemeden bahsediyorsak, teklifin bu maddesi alt komisyonda, hukuk komisyonunda görüşüldü mü? Elbette hayır, yine bir AKP yasa yapış tarzıyla karşı karşıyayız.

Yine, bu kanunda, suçu bilerek işleyen ile sehven işleyen arasındaki farkı ve cezalandırma yöntemini de ne yazık ki ortaya koymuş değiliz; suçlu ve kabahatli arasındaki farkı ne yazık ki ortaya koymuş değiliz. Ceza artırımıyla bir caydırıcılık beklerken diğer taraftan tahsilatı amaçlamakla ortaya derin bir çelişki koymuş oluyoruz.

Değerli arkadaşlar, bakın, bir tablo var; bu tabloya göre, eğer bir kişi düzenleyense ve 20 milyonluk bir faturayı düzenlemişse bu kanuna göre 507 bin lirayla kurtuluyor ama kullanan bir esnafsa o kullanan esnaf 21 milyon 500 bin lirayla kurtuluyor. Şimdi, burada bir adaletten bahsedebilir miyiz? Burada müteselsil sorumluluk olması gerekmez miydi; bunu sizlerin takdirine bırakıyorum. Düzenleyenin daha az ceza aldığı yani şirketler kurup fatura işini organize edenin daha az ceza aldığı bir düzenlemeyle karşı karşıyayız, ne yazık ki böyle bir tabloyla karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlar, eğer balık baştan kokmuşsa yani vergi sisteminiz adaletsizse, vergi sisteminiz istikrarsızsa bu maddelerle daha çok karşı karşıya kalırız. Şunu söylemek isterim ki bir kayıt dışı ekonomi varsa orada zaten sahte ve muhteviyatı yanıltıcı fatura olur, sahte belge olur. Eğer kayıt dışı ekonomiyle mücadeleyi önünüze koymazsanız bu kanun maddelerinin hepsi kadük ve uygulanamaz hâle gelir, tekrar tekrar buraya gelirsiniz. Aynen yirmi yılda 10 kez vergi affını getirdiğiniz gibi tekrardan bu kanunları düzenlemek zorunda kalırsınız. Kayıt dışı ekonomiyle, kaçak bahisle mücadele etmeden bu kanunları yapmamızın bir anlamı yoktur.

Diğer taraftan şu soruyu soralım: Vergi sistemimiz adaletli mi? Değerli arkadaşlar, bunun cevabı çok net. Dolaylı vergilerin yüzde 64,5 olduğu bir vergi sisteminde adaletten bahsedemezsiniz; OECD ülkelerinde tam tersidir, dolaylı vergilerin yükü yüzde 34’lerdedir. Biz de ise vergiyi kim ödüyor biliyor musunuz? Emekçiler ödüyor. Vergi, emekten alınıyor; vergi, ne yazık ki, sermayeden alınmıyor.

Değerli arkadaşlar, siz eğer vergiyi pırlantadan almaz, siz vergiyi ekmekten alırsanız; siz eğer vergiyi pırlantadan almaz, siz vergiyi kitaptan alırsanız işte o zaman bu yasaları defalarca buraya getirmek zorunda kalırsınız. Siz eğer vergiyi yattan almaz, yat sahibi olandan almaz, siz eğer vergiyi çiftçiden alırsanız bu yasaları buraya getirmek zorunda kalırsınız.

Tabii, kaynak arıyorsanız eğer ben size bir kaynaktan bahsetmek isterim. Değerli arkadaşlar, vergi cennetleri listesini neden yayınlamıyorsunuz? Neden vergi cennetlerinden vergi tahsil etmeyi düşünmüyorsunuz, bundan niçin kaçınıyorsunuz? Değerli arkadaşlar, şunu söylemek isterim ki: Ne yazık ki fakirin çocuğuna cephede şehit olup cennete gitmeyi vadederken kendi çocuklarınıza vergi cennetlerini vadediyorsunuz. Bu vergi yasasıyla, bu vergi sistemiyle ne adaletten ne de kalkınmadan bahsedebiliriz. Adınız “adalet” olabilir ama milletin durumu çok net bir biçimde harap bitap içinde, millet fakruzaruret içinde; ne adaletten ne de kalkınmadan bahsedecek bir hâlimizin kaldığını bildirmek isterim.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...

Kâtip Üyeler arasında anlaşmazlık var.

Elektronik oya başvuracağım.

Oylama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Evet, önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “dahil edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                 Hüda Kaya                   Ömer Faruk Gergerlioğlu                    Kemal Peköz

                  İstanbul                                 Kocaeli                                    Adana

                Zeynel Özen                  Mahmut Celadet Gaydalı                    Abdullah Koç

                  İstanbul                                  Bitlis                                       Ağrı

     Serpil Kemalbay Pekgözegü

                     İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Abdullah Koç’un.

Sayın Koç, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli halkımız ve cezaevlerinde bizi izleyen değerli yoldaşlarımız; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Manisa Akhisar Cezaevinde yirmi sekiz yıldır tutuklu bulunan Mehmet Sevinç 3 Nisan gecesi beyin kanaması geçirdiği iddiasıyla hastaneye kaldırılmış ve yaşamını yitirmiştir. Daha ölüm haberini almadan önce bu sabah Adalet Bakanlığına bir soru önergesiyle durumunu sormuştuk.

Son bir ayda cezaevlerinde 4 şüpheli ölüm yaşanmıştır. Cezaevleri ölüm evlerine dönüşmüştür. Adalet Bakanlığının derhâl açıklama yapması ve bu şüpheli ölümlerin aydınlatılması gerektiğini belirtiyoruz. Aynı zamanda, hasta mahpusların derhâl serbest bırakılmasını talep ediyoruz.

Sayın Başkan, ben, bugünkü konuşmamı bu kanun teklifi içerisinde yer alan muhtarlarla ilgili olan madde üzerinde yapmak istiyorum.

Değerli halkımız, şimdi, Türkiye’deki mevcut sorunların çözümü, başta temel sorunların çözümünün adresi yerel demokrasinin güçlendirilmesinden geçmektedir. Kürt sorununun çözülmesi, iktisadi sorunun çözülmesi, demokrasi sorununun çözülmesi ve aynı zamanda adaletin sağlanması açısından yerel demokrasinin çok önemli bir aşama olduğunu belirtmek isteriz. Anlayışımız, temsilî demokrasiyi aşan, doğrudan doğruya demokrasi temsiliyetini dile getiren bir anlayıştır. Yerel yönetimi ilgilendiren mahalle ve köy yönetimiyle de toplumsal, iktisadi ve sosyal sorunların güçlendirilmesi ve aynı zamanda merkezî yönetimin antidemokratik uygulamalarından kurtarılması açısından yerel demokrasinin desteklenmesi çok önemli bir aşamadır. Bakın, AKP Hükûmetinin muhtarları kendi yerel teşkilatı olarak gördüğü bir aşamadan geçiyoruz. Bu 2019 yılındaki seçimlerin hemen arkasından onlarca muhtar görevden alınmış ve bu muhtarların yerine kayyumlar getirilmiştir. Dolayısıyla bu antidemokratik uygulamalar daha seçimin başından itibaren uygulamaya girmiştir. Halkın tüm sorunlarıyla ilgilenen ve aynı zamanda birinci elden sorunları gören muhtarların doğrudan demokrasiyi ilgilendiren demokratik bir yapı olması nedeniyle, bakın, yeni bir düzenlemenin yapılması gerektiğini ve bu düzenlemelerle, muhtarların belediyelerle, muhtarların merkezî yönetim birimleriyle yani kaymakamlar ve valilerle olan ilişkilerinde aynı zamanda sivil toplum kuruluşlarının da dikkate alınması gerektiğini ve daha rahat bir çalışma ortamının sergilenmesi gerektiğini biz buradan belirtmek istiyoruz. Çünkü bu çok çeşitli eksikleri gören muhtarlık makamından, aynı zamanda, kendi mahallelerinde veya köylerinde olan dar gelirlilerin tespiti ve o tespitlerden tutun öğrencilerin ihtiyaçlarına kadar, aynı zamanda, kendi bölgelerindeki afet olayına kadar, çevre düzenlemesine kadar birçok olayla birinci derecede ilgilenen ve bu sorunları kamuoyu oluşturmak kaydıyla gündeme getiren ve çözüm üretilmesini isteyen bir makamdan ve anayasal bir makamdan bahsediyoruz. Dolayısıyla her anlamda desteklenmesi ve aynı zamanda, demokratik olarak güçlendirilmesi gerektiğini biz buradan belirtmek istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, şimdi, tabii, bu teklifle birlikte, muhtarlara aynı zamanda asgari ücret düzeyinde bir gelirin bağlanmasına ilişkin bir teklif söz konusu. Biz bu teklifi kabul ediyoruz, destekliyoruz fakat yeterli olmadığını belirtmek istiyoruz. Bakın, enflasyonun TÜİK verilerine göre yıllık yüzde 61, ENAG’a göre yüzde 142 ve aynı zamanda Türkiye'deki açlık sınırının 4.500 lira olduğu bir ortamda asgari ücretin 4.250 lira olması karşısında, verilen bu rakamın doğru olmadığını ve eksik olduğunu belirtmek istiyoruz. Türkiye'de alım gücü yüzde 82 oranında azaldı. Bu nedenle, öncelikle asgari ücretin yükseltilmesi ve buna bağlı olarak da muhtarların ücretlerinin de yükseltilmesi gerektiğini belirtiyoruz.

Bizim genel olarak tüm muhtarları yerel demokrasi ve doğrudan demokrasi açısından desteklediğimizi ama yerelde de Ağrı’daki bütün muhtarları desteklediğimizi ve kendi haklarını bu kürsüde savunduğumuzu belirtir, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde 2’si aynı mahiyette 3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hazineye Ait Taşınmaz Malların DeğerIendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Fahrettin Yokuş              Mehmet Metanet Çulhaoğlu                  Yasin Öztürk

                    Konya                                   Adana                                     Denizli

                Ümit Beyaz                           Bedri Yaşar                         Hayrettin Nuhoğlu

                  İstanbul                                 Samsun                                   İstanbul

           Arslan Kabukcuoğlu

                  Eskişehir

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

             Süleyman Girgin                     Abdüllatif Şener                            Cavit Arı

                    Muğla                                   Konya                                    Antalya

           Okan Gaytancıoğlu                 İlhami Özcan Aygun                  Çetin Osman Budak

                    Edirne                                 Tekirdağ                                   Antalya

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde ilk söz talebi Sayın Bedri Yaşar’ın.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.

Getirilen bu maddeyle görüyoruz ki seyahat acentelerinin aidatları konusunda bile Sayın Cumhurbaşkanına yetki veriyoruz. Biz diyoruz ki: Değerli arkadaşlar, hiç olmazsa Sayın Cumhurbaşkanının yükünü daha fazla artırmayalım. Yani her konuda Sayın Cumhurbaşkanına yetki verdiğimiz zaman devletin tek elden yürümesi ki… Bu da hakikaten Sayın Cumhurbaşkanının hem işini zorlaştırıyor hem de iş yükünü artırıyor. Dolayısıyla biz bu maddenin içeriğine “evet” demekle beraber Cumhurbaşkanına bu yetkinin verilmesine de bu manada karşıyız.

Yine, torba yasayla beraber imar affı süresinin uzatılması ki biliyorsunuz, daha önce zaten bir imar affı çıkarmıştık, 24 milyar da oradan para toplamıştınız. “Türkiye, bir deprem kuşağında.” demiştik ama bu paraları toplarken, bu istisnalardan istifade edilirken bunun deprem riski var mı yok mu, deprem bölgesinde mi değil mi diye bu müracaatları hiçbir incelemeye tabi tutmadan kabul ettiniz. Bugün de aynı şekilde hiç bununla ilgili araştırma yapmadan, sadece ve sadece gelir elde etmek için, para toplamak için bu yasayı çıkarıyorsunuz, bunun mahzurlarını gelecekte yine göreceğiz hâlbuki bununla ilgili ciddi bir inceleme yapılması lazım.

Yine, bugün vergi yasalarıyla ilgili değişiklik yapıyorsunuz; işte, kurumlar vergisini yüzde 25’e çıkarıyorsunuz hâlbuki bundan daha dört ay önce oranı indirmek üzere buraya kanun teklifi getirdiniz. Vergi oranlarıyla oynamanın bu ülkede hiç kimseye bir faydası yok. Bugün mali müşavirlerin bile ay sonunda beyanda bulunurken artık kafaları karışmaya başladı; ne nerede, kim nerede? Yani şu Google da olmasa muhasebecilerin bile işi zor. Bunlarla bu işin yürümesi mümkün değil.

Bizden önce de hatibin belirttiği gibi, bugün toplanan vergilerin yaklaşık yüzde 65’i dolaylı vergiler, yüzde 35’i normal vergiler; dolayısıyla, bu kadar karışıklığın içinde vergi adaletini oluşturmadan, adil vergi sistemini getirmeden bu işin oturması mümkün değil.

Faizden bahsediyorsunuz; işte, bugün özellikle devlet faiz oranına yüzde 14 derken bankalarda yüzde 20’nin altında faiz oranları yok; devletin borçlandığı rakamlar da aşağı yukarı yüzde 28’ler civarı. Kur korumalı sistem… Zaten bugün TL’de dâhil bireysel hesapların çoğu kur korumalı sisteme geçiyor; onların geçtiğimiz üç aylık dönemde aldığı faiz oranları da yaklaşık yüzde 28 yani Türkiye’de doları neredeyse para birimi hâline getirdiniz hâlbuki Sayın Cumhurbaşkanı “Bir ülkenin kıymeti, değeri, o ülkenin parasının kıymeti ve değeriyle ölçülür.” diyordu, bugün maalesef TL yerlerde sürünüyor.

Bazen hatipler buraya çıkıyor, diyor ki: “Enleri yaşıyoruz; Türkiye ihracat şampiyonluğu yaşıyor, bunun paralelinde ithalat şampiyonluğu yaşıyor, havaalanlarında birinciyiz, yollarda birinciyiz.” ama işin öbür tarafı, bugün enflasyon rakamlarında da ülkenin uluslararası standartlarına baktığınız zaman bu rakamlarda da hep sonuncu olduğunu görüyoruz. Hâlbuki bunları konuşmak yerine bugün -aziz, mübarek Ramazan günü- ülkenin gündemi; ekonomi, vatandaşın geçimi, vatandaşın alım gücü. Yani bu kanunların yanı sıra, Parlamentonun acilen görüşmesi lazım gelen konu, bugünkü ekonomik problemler ama maalesef o bir türlü gündeme gelmiyor. İşte, ne zaman “Nüfusun yüzde 50’den fazlası artık açlık sınırının altında, asgari ücret neredeyse bu ülkede normal ücret sınırlarını zorluyor.” diyoruz, buradan çıkıyor bir arkadaşımız “Uçuyoruz, kaçıyoruz. Dünyada şurada 1’inciyiz…” Bu rakamları ifade ediyoruz hâlbuki bugün gündem: Maalesef enflasyon şampiyonuyuz, faiz şampiyonuyuz, maalesef ülke yatırım yapmaktan çok uzak. Artık bu gidişle bu işlerin çözümünün olmayacağını da yirmi yılda ortaya koyduğunuz; adını, sayısını unuttuğumuz yeni projelerin, yeni ekonomik modellerin, bu yenilerin bir türlü bize çare olmadığını da görüyoruz. Bunun bir tane çözümü var: Milletin hakemliğine gitmek.

Milletin iradesine başvurmaktan başka çare yok diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Çetin Osman Budak’ın.

Sayın Budak, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifinin 7’nci maddesi üzerine söz aldım.

7’nci madde, seyahat acentelerinin Seyahat Acentaları Birliğine ödedikleri aidatın üzerinden indirim öngörüyor; bu indirim de yüzde 36 olan yeniden değerleme oranının yarısı kadar. Şaka gibi, komedi.

Seyahat acenteleri 2020 yılında, pandemide hiç iş yapamadılar. 2021’de çok az iş yapmışlardı. Türkiye’de 12 bin seyahat acentesi var; 12 bin seyahat acentesinin birçoğu batık şu an, ciddi bir bölümü batık. Ha, bunu TÜRSAB istemiş olabilir, yani bu seyahat acentelerinin durumunu bildiği için “En azından bir nefes olur.” diye iyi niyetle istemiş ama bu torba kanun teklifinin içine bunu getirmek yani anlaşılır bir şey değil. Kaldırın bunu, o zaman bir işe yarar çünkü 5 bin lira gibi bir rakam, bu yıl ödenecek 5.088 lira, yaptığınız indirim de 600 lira yani bunu yapmasanız da olur. Kaldırın, hiç olmazsa bir işe yarasın. Seyahat acenteleri de desin ki: “Devletimiz bize sahip çıktı, efendim, işte, bu kadar zor durumda olduğumuzu biliyor, onun için de biz bunu ödemiyoruz.”

Değerli arkadaşlar, şimdi, aşağı yukarı savaş, daha doğrusu Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının üzerinden kırk gün geçti ve Türkiye’nin çok önemli pazarlarından ikisi; ilk 3 sırada, 1’inci Rusya, 2’nci Almanya, 3’üncü Ukrayna’ydı. Türkiye’nin toplam turistinin 2021 yılında yüzde 27’si bu iki ülkeden geldi yani 4 kişiden 1’i bu iki ülkeden geldi; yüzde 44’ü de Rusya'dan gelen yani bu yüzde 27’nin yüzde 44’ü. Şimdi, bunların gelmeme ihtimali var. Peki, Türkiye’de sahillerimizde, İstanbul’da, Kapadokya’da 120 milyar dolarlık yatırımlar var. Bu insanlar şunu soruyor: “Devlet burada bize destek verecek mi?” Meçhul. Bir Turizm Bakanı var, kendisi otel sahibi, otelleriyle ilgileniyor herhâlde şu anda, sektörle değil kendi işiyle ilgileniyor. Bir tek açıklama yok. Ha, saraydan da bir açıklama yok. Ben niye bunları dile getiriyorum? Bakın, mevsimlik çalışan 1 milyon 400 bin emekçi var. Bu insanlar şu anda, daha henüz çalıştıkları otellere çağırılmadı, çalıştıkları otellere çağrılmadı; 1 Nisanda sezon açılırdı, bugün nisanın ilk haftasını bitirdik. Şimdi bu insanlar aç ve açıkta. Geçen dönemlerde kısa çalışma ödeneğiyle bir kısmına çare bulundu fakat şu anda bu insanların kaderleri de meçhul. Bu kadar otel sahibinin, hepsinin gelecekle ilgili endişeleri çok büyük, sebebi de şu arkadaşlar: Eğer otellerini açamazlarsa... Zaten pandemide darbe aldılar, 2016 uçak krizinde darbe aldılar, hepsi boğazlarına kadar borçlu.

Bir de çok önemli olan -ülkemiz turizminin- bu bölgelerden gelen turistin yüzde 80’ini getiren Türk sermayesi tur operatörleri vardı ama tur operatörlerinin şu anda nereye doğru evrilecekleri belli değil. Burada da bir örnek vermek istiyorum çok kısa, zaten bir dakikam kaldı, beş dakikada anlatılacak bir şey değil. Hızla destek verilmesi lazım çünkü daha önce Avusturya’dan Türkiye’ye turist getiren bir şirket battı, Avusturya’dan turist sayısı çok azalmıştı; Almanya’dan, hepiniz biliyorsunuz yine bir Türk firması batmıştı, Almanya’dan gelen turist sayısı çok azaldı; bir de Nordik ülkeleri; İsveç, Norveç, Danimarka’dan turist getiren bir Türk firması batmıştı, oralardan da turisti kaybettik, şimdi Arap turiste mahkûmuz. Bu tarafta da savaş var, ne olacağı belli değil. Bakın, haraç mezat bu otellerimiz yabancıların eline geçebilir, böyle bir tehdit var. Acilen turizm garanti fonu oluşturulup buraların desteklenmesi lazım -çalışan 1 milyon 400 bin- bu yatırımlarımızın karşılığını almak için.

Hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Arkadaşlar, hakikaten oylamalarda zor durumda kalıyorum. Lütfen, bir zahmet ellerinizi kaldırın, rica ediyorum artık.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinde yer alan “aşağıdaki” ibaresinin “aşağıda bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                 Hüda Kaya                 Serpil Kemalbay Pekgözegü                  Kemal Peköz

                  İstanbul                                  İzmir                                      Adana

        Gülüstan Kılıç Koçyiğit                   Zeynel Özen                    Mahmut Celadet Gaydalı

                     Muş                                   İstanbul                                    Bitlis

      Tulay Hatımoğulları Oruç

                    Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Tulay Hatımoğulları Oruç’un.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz kanun teklifi yıpranmış bir kumaşa yama yapmaya benziyor. Yama tutmaz çünkü bu kumaş fazlasıyla yıprandı. Yıpranan kumaşın adı da AKP-MHP ittifakıdır.

Şimdi 7’nci maddeyi görüşüyoruz ve seyahat acenteleri için Cumhurbaşkanına bir yetki verilecek ki işte, yıllık aidatlarında bir indirim yapılsın. O yüzden “yama” diyoruz. Bakın, siz bugün ne kadar yamalı bohça işi varsa getirip bu torba kanunun içine attınız, oysa bunlar ülkenin içinde bulunduğu ekonomik krize, artan işsizliğe ve yoksulluğa asla çare değil, olmayacak. Ve ben değerli yurttaşlarımızın dikkatini şu noktada çekmek istiyorum. Bakın, bu ülkeyi yirmi yıldır yöneten bu iktidardır, AKP iktidarıdır. AKP iktidarı, şimdi, muhalefetteymiş gibi ülkenin içinde bulunduğu pozisyondan ülkeyi çıkarmak için ha bire peş peşe paketler açıkladı. İnsanlara gerçekten ölümü gösterdikten sonra -Cumhurbaşkanına yetkiler veriliyor bu maddelerde- işte, şurada minicik bir indirim, şurada minicik bir teferruatla bir kahraman AKP, bir kahraman Cumhurbaşkanı edası yaratılarak yaklaşan seçimler için bir algı oluşturulmak isteniyor; atılan bütün adımların özeti gerçekten budur.

İnsanlar açlıktan, yoksulluktan harap ve bitap düşmüş; bunun doğrudan müsebbibi bu iktidardır, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemidir ve Cumhurbaşkanının bizatihi kendisidir, yaşanan ekonomik krizin etkilerinin vatandaş üzerinde bu kadar hissedilmesinde doğrudan kendilerinin payı vardır. Kendilerini bir seçim arifesinde aklamaya kalkışmasınlar, Cumhurbaşkanını kahraman olarak ilan etmeye de hele hiç kalkışmasınlar.

Bakın, dün, Cumhurbaşkanı milletvekillerine hitap ederken şunları söyledi: “Biz çok yol yaptık; gidin, vatandaşa yaptığımız yolları anlatın. Yatırım, üretim, istihdamla aşacağız biz bu yaşananları.” Bir ekonomik krizin varlığını; insanların açlıktan, yoksulluktan kırıldığını en azından dünkü konuşmasında itiraf etmiş oldu. Biz de diyoruz ki: “Mutlaka anlatın; şeker fabrikası başta olmak üzere, Türkiye'de bu yirmi sene içerisinde -“üretim” diyorsunuz ya- bütün üretim yerlerini nasıl özelleştirip sattığınızı mutlaka anlatın, tarımı nasıl bitirdiğinizi mutlaka anlatın. Yine Cumhurbaşkanı dünkü konuşmasında diyor ki: “Gıda krizinin sebebi Ukrayna-Rusya savaşı.” Savaş çıkalı kırk üç gün oldu, oysa biz milletvekili seçildiğimiz günden beri -ki bizden önceki arkadaşlarımız da bunu ifade etmiş- bu ülkede ve dünyada bir gıda krizi var. Türkiye'nin dünyadaki gıda kriziyle mücadele etme olasılığı yüksektir çünkü Türkiye, bir tarım ülkesidir. Ama siz eğer Türkiye’yi tarımı bitirerek, tarımı uyguladığınız politikalarla bitirerek muhtaç bir ülke hâline getirdiyseniz bunun sorumlusu AKP olarak, MHP olarak sizlersiniz -bunu anlatırken aynı zamanda hesap vermek üzere anlatmanız gerektiğini de hatırlatmak isterim- oysa Türkiye’de doğru düzgün bir tarım politikası uygulansaydı küresel ölçekte yaşanan gıda kriziyle ülke olarak en azından kendi kendimize yetecek üretimi yapabilir ve hatta ihraç edebilir bir pozisyona gelebilirdik. Böyle bir ülke olduğumuz hâlde bizi bu hâle sizlerin getirdiğini tek tek sokakları dolaşırken seçmeninize de anlatın çünkü Cumhurbaşkanının size şimdi bir talimatı var: “Sokaklara çıkın, anlatın.” diyor. Anlatmanız gereken ve hesap vermeniz gereken konu başlıklarımızdan birkaçı bunlardır.

Bakın, yine, muhalefet eden kişi… Cumhurbaşkanının dünkü konuşmasını dikkatle dinledim, Cumhurbaşkanı şu anda muhalefet partilerinden birinin lideri, herhangi bir muhalefet partisinin lideri gibi konuşuyor. Artık, bir Cumhurbaşkanı gibi konuşabilecek… Bu yaşanan ekonomik krizden sonra, insanların bu açlık ve yoksulluğunun her seferinde artık herkesin yüzüne vurulmasından sonra konuşamaz hâle gelmiş durumdadır. İşte, milletvekilleri sokaklarda çalışacaksa ya da AKP’nin yerel organları çalışma yürütecekse artık bunu anlatın. Bugün muhalefet eden bir kişinin pozisyonunda konuşacak şekilde bir düşme varsa şunu bilelim ki halka gittiğiniz zaman halk sizden en ağır şekilde hesap soracak ve en kısa zamanda, hep beraber buna tanıklık edeceğiz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

8’inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinde yer alan “cümle” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve maddeye aşağıdaki fıkralar” ibaresinin ve aşağıdaki fıkraların eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“Köy ve mahalle muhtarının yıllık otuz gün izin hakkı vardır. Muhtar izin ve hastalık sebebiyle görev başında bulunmadığı hallerde, kendisine vekâlet etmek üzere azalar arasından birini görevlendirir.

Muhtar vekiline görev yaptığı süre kadar birinci fıkrada belirlenen ödenek ödenir.

Muhtarın izne ayrılışı ve vekâlet edecek meclis üyesinin ismi önceden mahallin en büyük mülki amirine bildirilir.

Muhtarın görevli, izinli veya hastalandığı süre boyunca muhtar ödeneği kesilmez.

Kadın muhtara doğumdan sekiz hafta önce ve doğumdan sonra sekiz hafta sayılmak suretiyle, toplam on altı hafta boyunca verilecek analık izninde ödeneği kesilmez. Bu sürenin bitiminin ardından, kadın muhtarın başvurusu halinde, analık izni altı aya kadar ücretsiz uzatılabilir.”

             Süleyman Girgin                    Abdüllatif Şener                            Cavit Arı

                    Muğla                                   Konya                                    Antalya

           Okan Gaytancıoğlu                 İlhami Özcan Aygun                    Burhanettin Bulut

                    Edirne                                 Tekirdağ                                    Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Burhanettin Bulut’un.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

BURHANETTİN BULUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu madde “yerel demokrasinin ana unsuru” diye tabir ettiğimiz, bizler için yani milletvekilleri için ve özellikle de belediye başkanları için sıkça ziyaret ettiğimiz ve o bölgenin, mahallenin bilgilerini aldığımız muhtarlarla ilgili bir madde. Bu maddede muhtarlarımızın ödenekleri asgari ücrete çıkarılıyor. Bu yeterli mi? Elbette yeterli değil. Önemli bir gelişme, bu gelişmeden yana hiçbir şekilde itirazımız yok hatta bunun geliştirilmesi gerektiğini söylüyoruz çünkü sebebi şu: Muhtarlarımız kendi bölgelerinde hemen hemen her sorunla ilgilenirken hatta siyasi iktidar –günümüzün iktidarı açısından söylüyorum- her fırsatta muhtarlarımızı saraya davet ederken, onlarla toplantı yaparken, sabah kahvaltısı yaparken hiçbir zaman şunu sormadı: “Ey muhtarlarımız, sizler ne içersiniz, neler yaparsınız, var mı sıkıntılarınız?” diye tek kelime etmedi. Çünkü muhtarlarımızın çok önemli sorunları var; seçim düzenlemelerinde, özlük haklarında, yetkilerinde, gelir kaynaklarına kadar bir yığın sorunları var. Ne zaman ki bizim Genel Başkanımız, özlük ve mali hakları hakkında gündem etmeye, muhtarlarımızın sorunlarını konuşmaya başladı o anda iktidar bu maddeleri gündeme getirdi.

Bu madde sadece ücretleri düzenliyor ancak muhtarlarımızın sorunlarını maddeleştirdiğimizde 84 maddeye yakın sorunu var, bizde bunu 9 Aralık 2021 tarihinde Meclise sunduk. Bu maddeleri, yasa teklifini sunarken de sizler gibi kendi aramızda değerlendirmedik, muhtarlarımıza ne sorun yaşıyorsunuz diye sorduk, tek tek görüşlerini aldık. Ancak bu yasa teklifi 9 Aralık 2021 tarihinde tek bir tartışma dahi olmadan yürütme tarafından reddedildi. Peki, biz bu kanun teklifinde ne önermiştik, iktidar da neyi reddetmişti? Bunları ben size tek tek sayayım.

Birincisi: Muhtarlarımızın bir bütçesi olsun dedik ancak iktidar bunu reddetti. Muhtarlarımız yetkisiz seçilmişler dedik. Biraz önce tarif ettiğim gibi, sorunlarını sadece milletvekillerine ve belediye başkanlarına iletiyorlar, sorumlu ama yetkili değiller; o anlamda, belediyelerde, il genel meclislerinde mutlaka oy haklarının olması gerektiğini söyledik.

Ayrıca, muhtarlık seçimlerinde adaylık usulü getirilmeli dedik, muhtarlarımız için oy kullanılırken yanında bir fotoğrafları olsun istedik, oy pusulalarında böyle bir şeyin olmasının çok kıymetli olduğunu söyledik, yine iktidar tarafından reddedildi.

Sosyal yardımların muhtarlık tarafından verilmesi gerektiğini söyledik. Biz gidiyoruz, nerede fakir var, nerede sorun yaşan insanlar var diye soruyoruz ancak o yardımlarda muhtarların hiçbir yetkisi yok. Bunun mutlaka verilmesi gerektiğini söyledik.

Yine bizler muhtarları ziyaret ettiğimizde, dolapları posta kutusu gibi, icra dosyalarıyla dolu, neredeyse bir posta memuru hüviyetini almış durumdalar. Bizler de bu posta memurluğu yapılacaksa bunun en azından bir ücret mukabilinde yapılması gerektiğini ifade ettik ancak bunu da reddettiniz.

Son olarak da -bugünkü önerdiğimiz maddede olduğu gibi- yıllık otuz gün izin hakkı olması gerektiğini ifade ettik; bu, en insani bir istektir.

Ayrıca, kadın muhtarlarımız için de on haftalık analık izni verilmesi gerektiğini ifade ettik, bunların hiçbirini kabul etmediniz, hepsine tek tek karşı çıktınız. Ancak, şunun da altını çizeyim: Bu karşı çıktığınız maddelerin bir kısmını Sayın Genel Başkanınız 8 Martta şu konuşmasında ifade etti: “Kadın muhtarlarımızın izin, doğum ve hastalık gibi sebeplerle görevlerinin başında bulunmadığı dönemlerde ödeneklerinin kesilmemesini temin ederim.” dedi; devam etti “Ayni yardımların dağıtılmasında muhtarlarımız olsun.” dedi. Şayet bugünkü verdiğimiz önergeye siz ret verirseniz sadece muhtarlarımızın hakkına ret vermiş olmayacaksınız, Genel Başkanınızın da önerdiği, kürsüden söylediği, halka ilettiği bu maddelere de siz karşı çıkmış olacaksınız.

Ve son olarak, üç ay önce asgari ücrete…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bulut.

BURHANETTİN BULUT (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinde yer alan “vergi ve” ibaresinin “vergi veya” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Serpil Kemalbay Pekgözegü                 Hüda Kaya                              Kemal Peköz

                    İzmir                                  İstanbul                                    Adana

                Zeynel Özen                  Mahmut Celadet Gaydalı            Ömer Faruk Gergerlioğlu

                  İstanbul                                  Bitlis                                     Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun.

Buyurun Sayın Gergerlioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ramazan ayındayız; fedakârlığın, sabrın kuvvetlendirilmeye çalışıldığı bir aydayız. Müslümanlar için son derece önemli bir ay. On bir ayın sultanı bir ay. Bu ay da umarım ki tüm Müslümanlar için, tüm insanlar için kardeşliğin, dostluğun, sevginin, saygının geliştiği bir ay olur; umarım oruç tutanın da tutmayanın da birbirine saygı duyduğu bir ay olur.

Bakın, size bir fotoğraf göstereceğim. Kadıköy'de bir Rum Ortodoks kilisesi “Hayırlı Ramazanlar” dileğiyle Müslümanların orucunu tebrik etmiş. Güzel bir görüntü, bir kardeşlik görüntüsü ama şu da olması lazım: Paskalya Bayramı'nda, Noel Bayramı'nda da camilerden “Hayırlı Paskalyalar” “Hayırlı Noeller” denmesi gerekir. Karşılıklı sevgi ve saygı ancak böyle neşet eder. Bunlara da dikkat etmek lazım. Sadece azınlıklardan saygıyı beklemek doğru değil. Belki de kilise, korkusundan bunu yapmıştır çünkü maalesef ki günümüzde kiliselere yönelik saldırılar da çok yaşandı, yaşanıyor. Amaç, sevginin, saygının gelişmesini sağlamaya çalışmaktır.

Günümüz Müslümanlığı, maalesef İslam'ın ilk neşet ettiği zamanki Müslümanlıktan uzaklaşmış durumda. Bunu bir anekdotla anlatayım. Hazreti Ömer (RA) Kudüs fethedildiğinde Hristiyanların kilisesini ziyaret eder; güzel bir ziyarettir. Rahip “Efendim, vakit geçiyor, namazınızın vakti geçecek, namazınızı burada kılın.” der. Hazreti Ömer de “Teşekkür ederim ama ben kılmayayım çünkü burada namaz kılarsam yarın öbür gün Müslümanlar burayı camiye çevirebilir. Sizin din özgürlüğünüz var. Ben size saygı duyuyorum, sen de bana saygı duyuyorsun ve böylece yaşayalım.” der. İlk dönem Müslümanlığının sevgi ve saygı ortamının maalesef kalmadığı zamanları yaşıyoruz, kutuplaşmanın azdırıldığı zamanları yaşıyoruz, dinî, etnik, mezhebî, siyasi kutuplaşmaların azdırıldığı ve iktidarın bundan rant elde ettiği zamanları yaşıyoruz.

Değerli arkadaşlar, yasa teklifinde Evim mağdurlarıyla ilgili bir çözüm var. Ben bu konuyu, Mecliste, komisyonlarda aylardır defalarca gündeme getirdim. 2 Temmuzdan beri bu mağduriyet sürüyor, aileler perişan, bir çözüm bulunmadı ve en sonunda, nisan ayına geldik, bir çözüm bulunduğu söyleniyor fakat bu da çözüm değil. Evim mağdurlarıyla görüşüyorum. “Lütfen, aylarca bizi beklettikten sonra doğru bir çözüm bulsunlar. Anaparamız zaten pul oldu ve katılma payımız, hizmet payımız geri ödenmiyor; böyle şey mi olur?” diyorlar. Mesela, katılma payı vermiş, 1-2 taksit ödemiş, yasa teklifinde “Senin 1-2 taksitini öderiz.” deniliyor. E, o büyük meblağdaki katılma payı ne olacak? İnsanlar bundan dolayı son derece büyük mağduriyetler yaşadı, evlere ateş düştü, ailelerde boşanma oranları arttı, intiharlar oldu ve sosyal facialar yaşandı. Bunun çözümü böyle olamaz, doğru bir çözüm olması gerekiyor.

Yine, yasa teklifinde muhtarların ücretinin asgari ücret seviyesine getirilmesi isteniyor. Muhtarlar için, evet, bir adım, muhtarlarımız mahallelerimizi temsil eden seçilmiş insanlardır ve mahalleyi bilirler. Ama bakın, ben Kocaeli’de muhtarları ziyaret ediyorum, burada hiç gündeme gelmeyen çok önemli bir şey var aslında muhtarlıklarda, ekonomik felaketten dolayı muhtarlar ücretlerinin artırılmasından çok kendilerine gelen icra, haciz, tebligat zarflarından şikâyetçi. Evlerde insanlar bulunamıyor, muhtarlara tebligat zarfları bırakılıyor, dağ gibi tebligat zarfları yığılmış durumda muhtarlarda. İktidarın oluşturduğu ekonomik felaketin son durumu bu. Biz bununla ilgili bir yasa teklifi de verdik ve e-devlet yoluyla, SMS yoluyla bildirilmesi gerektiğini söyledik.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gergerlioğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) - Etmeyen yok Başkanım, kabul edilmiştir.

ORHAN SÜMER (Adana) – Başkanım, yok kimse.

BAŞKAN – Önergeyi tekrar oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Fahrettin Yokuş              Mehmet Metanet Çulhaoğlu              Hayrettin Nuhoğlu

                    Konya                                   Adana                                    İstanbul

               Yasin Öztürk                        Ayhan Altıntaş                      Arslan Kabukcuoğlu

                   Denizli                                  Ankara                                   Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Sayın Ayhan Altıntaş, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu maddeyle muhtar ödeneğinin net asgari ücret tutarının altında olmayacağı düzenlemektedir; biz bunu olumlu buluyoruz ama geç kalınmış ve bugünkü ekonomik koşullarda yetersiz bir çözüm olarak görüyoruz. Biliyoruz ki muhtarlar halkın devletle ilk buluşma noktasıdır. Dolayısıyla muhtarlarımızın sorunlarının araştırılması ve onlara çözüm bulunması devlet-millet birlikteliğinin iyi bir göstergesi olacaktır.

Değerli arkadaşlar, ben burada biraz üniversitelerimizin durumundan bahsetmek istiyorum. İktidar partisi maalesef üniversite mantığını pek kavrayamamıştır. Üniversiteler şubeleşen, dershane gibi bir oluşum mantığına oturtulamayan müesseselerdir; bunun aksini Sağlık Bilimleri Üniversitesinde görüyoruz. Rektörlüğü İstanbul’da bulunan Sağlık Bilimleri Üniversitesinin Adana’da, Bursa’da, Erzurum’da, Ankara’da, İzmir’de, Kayseri’de, Trabzon’da tıp fakülteleri var. Kanun teklifinin 9’uncu maddesinde de ihdas edilen yeni kadroların aslan payını bu üniversitemiz alıyor. YÖK, Sağlık Bilimleri Üniversitesine bu imtiyazları neden veriyor? Sadece yurt içinde de değil, yurt dışında Özbekistan ve Suriye’de tıp fakülteleri, Somali’de Sağlık Bilimleri Fakültesi, Sudan’da Sağlık Bilimleri Enstitüsü var. Buralardan mezun olanlara da diploma verilecek yani Sağlık Bilimleri Üniversitesi diploması verilecek yani diploma denkliği otomatik verilmiş olacak. Türkiye’den ayrılan doktorlara “Varsın, gidiyorlarsa gitsinler.” derken Özbekistan, Suriye ve Sudan’da bizim vergilerimizle doktor yetiştirip ülkemizde istihdam etmeyi planlıyorsunuz anlaşılan; arkadaşlar, bu vahim bir hatadır. YÖK, Türkiye’deki eğitimi doğru dürüst denetleyip değerlendiremezken Sudan’daki, Somali’deki eğitimi nasıl denetleyecek?

Değerli milletvekilleri, bu milletin parasıyla “Yurt dışında üniversite açtık.” diye reklam yapmaya, fizibilitesiz projelere rant aktarmaya devam etmenin sonuçlarını görüyoruz. Vatandaş yağ için, gaz için kuyrukta; marulu, domatesi, biberi alacak para bulamıyor, faturaları nasıl ödeyeceğini kara kara düşünüyor. Elimizdeki iyi üniversiteler bile nitelik kaybına uğramış durumda. Bunlar sizin hatalı politikalarınızın neticesi. Üniversitelerde niteliği niceliğin önüne koymak birinci hedefimiz olmalıdır. Üniversitelere doğal olarak kadro gereklidir ancak kadro demek, nitelikli üniversite demek değildir. Öyle olsaydı, kadro sorunu olmayan, dünyadaki önde gelen üniversitelerin yöneticileri çok rahat olurlardı, hâlbuki “Ben bu üniversiteyi daha iyi yapmak için neler yapabilirim? Dünya nereye gidiyor? Bilimsel araştırmalarda hangi konulara ağırlık vermeliyim?” diye düşünmekteler; nitekim, üniversiteler böyle gelişir. Bizdeki problemlerin başında sorunu yanlış teşhis etmek var; esas sorun, planlama hususundadır. “Hocalarda atıl kapasitemiz var mı?” “Bazı bölümlerde yetişen öğrenciler iş bulamıyor, ne yapılabilir?” “Hocaları ve öğrencileri daha iyi nasıl motive ederiz?” gibi sorulara yanıt aranmalıdır. Ayrıca “YÖK, mezunlarının işsiz kaldığı bölümlere yeni öğrenci alımına neden izin veriyor? Ülkemizin üniversite mezunlarını absorbe etme kapasitesi nedir? Hangi branşta, ne kadar eleman yetiştirilmelidir?” diye sorulmalı, bölümlere mezunlar üzerinden bir projeksiyonla bakılmalıdır. Üniversitelerde “Ben yaptım, oldu.” mantığına yer olmamalıdır, kurullar, komisyonlar olmalıdır. Gelişmiş ülkelerde bu böyledir, hatta rektör seçimi dahi komisyona bırakılır. Bizde ne oldu? Boğaziçine hakkında intihal iddiası olan, siyasi çevresi olan bir akademisyen Cumhurbaşkanınca rektör olarak atandı. Bu atamanın nedeni de geri bildirim almamaktı. Eskiden bu sürece YÖK dâhildi, şimdi o da devre dışı kaldı. Boğaziçi Üniversitesi dünyada saygınlığı olan bir üniversitemizdir ancak istişaresiz rektör atama yüzünden üniversiteye her geçen gün bu saygınlığını kaybettiriyoruz. Umarım ki Boğaziçi Üniversitesinde ihdas ettiğiniz yeni kadrolar, son iki yıldır yaşananlar Boğaziçini ele geçirmek iddiasında olanları yanıltır. Yaşananların bir kadrolaşma hamlesi olmadığını ispat etmek ve güzide üniversitemize dönülmez zararların verilmesini önlemek boynunuzun borcudur diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, yerimden kısa bir söz alabilir miyim?

BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

27.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Diyarbakır Kayapınar Kaymakamı Ünal Koç’un görevden alınmasına ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Diyarbakır Kayapınar Belediyesi Kaymakamı görevden alındı. Sizin acelenize biz de uyduk böyle acele etmeye çalışıyoruz.

BAŞKAN – Benim acelem falan yok, ben buradayım sabaha kadar.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Diyarbakır Kayapınar Kaymakamı Ünal Koç bugün görevden alındı, Kaymakam aynı zamanda Kayapınar Belediyesinin kayyumu niteliğinde ve bilindiği üzere Diyarbakır Kayapınar’da bizim belediye başkanlarımızın mazbataları verilmemişti KHK’li oldukları gerekçesiyle. Baştan sona bir hukuksuzluk var. Biz yüzde 66 almıştık, Adalet ve Kalkınma Partisi yüzde 26.

Şimdi, Kayapınar, tam anlamıyla, yeni bir yerleşim alanı ve bir rant bölgesi. Bu şekilde, bir iktidarın kayyumu görevden alması normal bir olay değil yani kayyum yerine yeni kayyumlar atanıyor. Ve açıkçası, bu kaymakamın adı da kayyumun adı da birçok yolsuzlukla birlikte anılıyordu Diyarbakır’da.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kültür merkezi, çocuk kreşi, eğitim merkezi ve sağlık merkezlerini başka kurumlara devretmişti ve Diyarbakır’da herkes biliyor ki MHP tarafından da korunmayan, AKP tarafından da benimsenmeyen bir şahsiyetti, zattı kendisi. Yani burada, içeride bir kavga olduğunu, bir rant savaşı olduğunu çok net bir şekilde ifade edebilirim. Kayyumun “gasp” olduğunu, halk iradesinin gasbedildiğini bir kez daha söyleyeyim ve yüzde 66 oy alan belediye eş başkanlarımıza yapılan haksızlığın, şimdi kendi kayyumlarını görevden alarak nasıl bir sürece evrildiğini de kamuoyunun bilgisine sunuyorum.

Teşekkür ediyorum.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 84 Milletvekilinin Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4336) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 322) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Serpil Kemalbay Pekgözegü                 Hüda Kaya                    Filiz Kerestecioğlu Demir

                    İzmir                                  İstanbul                                   Ankara

               Kemal Peköz                  Mahmut Celadet Gaydalı                    Zeynel Özen

                    Adana                                   Bitlis                                    İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul)- Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Filiz Kerestecioğlu’nun.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz teklif, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu’na eklenecek ek madde 207’yle, içinde Boğaziçi Üniversitesinin de bulunduğu 31 üniversitede 5 binin üzerinde kadro ihdasını ilgilendiriyor. Teklif kabul edilirse sadece Boğaziçi Üniversitesinde 120 kadro açılacak. Bu değişiklik arzusu yeni değil, daha önceden Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle bazı üniversitelerde kadro açma isteği Anayasa Mahkemesi tarafından 27 Temmuz 2020 tarihinde iptal edildi çünkü Anayasa Mahkemesi üniversitelerdeki kadro ihdası konusuyla Cumhurbaşkanının ilgilenmesini konu bakımından, yetki yönünden Anayasa’ya aykırı buldu.

Evet, üniversitelerde kadro açmak, üniversitelerin ihtiyaçlarını belirlemek siyasetçilerin işi değil. Üniversiteler kendi ihtiyaçlarını kendileri belirlemeli. Kadrolar, kişiye özel atamalarla değil, nitelik ölçen bilimsel sınavlarla oluşturulmalı. Aslında olması gereken, YÖK’ün kapatılması, üniversitelerin ise tamamen özerk kurumlar olması.

Şimdi, Erdoğan 2010’da rektörlerle yaptığı toplantısında bakın ne demiş: “Biz istiyoruz ki artık üniversitelerimiz Türkiye'nin kronik sorunlarına yoğunlaşsınlar. Yasakları yasaklasınlar.” Vay, vay, vay! “Statüko bekçiliği yapmasınlar, özgürlüğü desteklesinler. Üniversiteler her alanda Türkiye’ye ışık tutsunlar istiyoruz.” Hey gidi günler, hey diyoruz; bir yanar bir söner ampul misali! Başbakanlık zamanında bunları söyleyen Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı döneminde ise bilimsel ve tarafsız eğitimi savunan, çoğulcu bir demokrasiyle yönetilmeyi isteyen, barışın toplumsallaşmasını ve herkes için adil bir yaşamı savunan, kısacası, sorgulayan, eleştiren, ifade eden akademisyenler görevlerinden ihraç edildi, öğrencilerin eğitim hakkı engellendi. Sandınız ki ellerinden unvanları alınınca bu insanlar bilimsel üretimden vazgeçecek. Öyle olmadı, siz kampüs alanlarını zapt etmeye çalıştınız, kayyumlar atadınız ama akademisyenler bütün kamusal alanları kampüs yapıp ders verdiler. Atanmış Rektör Naci İnci, Öğretim Görevlisi Can Candan'ın görevine son verip kampüse girişini engelledi. Ne oldu? Can Candan mahkeme kararıyla okuluna da öğrencilerine de geri döndü; öğrenciler onu davul, zurna, halaylarla karşıladı. Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri de öğrencileri de özerk, özgür ve demokratik üniversiteyi savunmak için dört yüz elli altı gündür nöbetteler ve asla vazgeçmeyecekler. Buradan bir kez daha onları selamlıyoruz. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

Toplumda nerede bir muhalif duruş varsa ayrımcılığa ve şiddete uğruyor. Bu, üniversite öğrencileri için de kampüs alanları için de böyle. “Barınamıyoruz.” diyen üniversite öğrencileri toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkını kullanırken polis şiddetine uğruyor, gözaltına alınıyor. Yine kampüs alanlarında eylem yapmak, kutlama yapmak isteyen öğrenciler faşist grupların saldırısına uğradığında ne üniversite yönetiminden ses çıkıyor ne polis ya da özel güvenlik saldırıya uğrayan öğrencileri koruyor. Yine, mesela 31 Martta Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi yurdunda halay çeken Kürt öğrenciler gecenin ikisinde polisler tarafından alındılar, ifadeye götürüldüler. Daha sonra da bu öğrenciler bir grup tarafından depoya kapatılıp zincirle bağlandılar. Aradık üniversiteyi, üniversitenin haberi yoktu. Bunun takipçisi olduğumuzu da buradan ifade etmek istiyorum.

Bir öğrenci diyor ki: “Yaklaşık bir yıldır yemekhanede süren personel eksikliğine ‘Personel alacak para yok.’ diye ağlayan ODTÜ, 4 güvenlik görevlisi ilanı açmış. Ekmek yoksa dayak yiyeceksiniz arkadaşlar, okulumuz böyle münasip görmüş.” Cebeci Kız Yurdu’nda yoğurt, ayran, süt bahar döneminin başından beri yalnızca haftada bir kere veriliyor ve son günü yaklaşmış olan ürünler veriliyor, baharatlar bile ücretli yapılmış. Bunları ifade ediyor öğrenciler. Yani diyoruz ki: Gerçek sorunlarla ilgilenmeli ve çözüm üretmeliyiz ve bütün üniversitelerin kendi özerk yapılarına kavuşmalarını sağlamalıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Teessüf ediyorum.

BAŞKAN - Pardon Filiz Hanım?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Yani gerçekten teessüf ediyorum, yarış mı yapıyoruz yani böyle motor gibi konuşmak zorunda kalıyoruz. Bir selamlamayı bile yapamıyoruz, niye böyle yapıyorsunuz?

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Katılıyorum, strese sokuyorsunuz Başkanım.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) - Yapmayın böyle.

BAŞKAN – Peki, bunu önümüzdeki hafta değerlendirelim ben kürsüdeyken.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Önümüzdeki hafta değil, siz yapıyorsunuz ya.

BAŞKAN – Birleşime yirmi beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.03

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

9’uncu madde üzerinde önerge işleminde kalmıştık.

Evet, 2’nci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesiyle 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu’na eklenen ek 207’nci maddeye bağlı cetvellerin Boğaziçi Üniversitesine ilişkin kısmının (1) sayılı listeden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             Fahrettin Yokuş              Mehmet Metanet Çulhaoğlu                  Yasin Öztürk

                    Konya                                   Adana                                     Denizli

           İmam Hüseyin Filiz                      Şenol Sunat                         Hayrettin Nuhoğlu

                 Gaziantep                                Ankara                                   İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Şenol Sunat’ın.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ŞENOL SUNAT (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 9’uncu maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Evet, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bugün, milletimizin dertlerine çözüm üretmek yerine Cumhur İttifakı’nın günübirlik, geçici ve özensiz kanun tekliflerine ev sahipliği yapıyor. Yine, müzakereden, muhakemeden, istişareden yoksun, her şeyden bahseden, birbiriyle konu açısından hiç alakası olmayan düzenlemeleri ve değişiklikleri içeren bir torba kanunla karşı karşıyayız.

Sayın milletvekilleri, ilgili madde, 9’uncu madde bazı yükseköğretim kurumlarına kadro ihdas edilmesini düzenlemekte. Evet, doğru, üniversitelerimizde, özellikle Anadolu üniversitelerinde öğretim üyesi ihtiyacı giderek artıyor. Bu düzenlemeyle 31 devlet üniversitesinde 4.570 kadronun ihdas edileceği öngörülüyor. Evet, Anadolu’daki birçok üniversitenin kadro eksikliğinden bahsettik, hepimizin de bilmesi gereken bir durum ama bu eksikliklerin liyakatli atamalarla giderilmesiyle akademiye olumlu yansımalar da mutlaka olacaktır.

Biraz önce, Ankara Milletvekilimiz Profesör Doktor Ayhan Altıntaş Beyefendi size uzun uzun kadroların nasıl olması gerektiğinden, planlamanın nasıl yapılması gerektiğinden bahsetti ama Sayın Hocam, sadece kayıtlara geçti, sayın vekiller dinlemiyor.

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Hâlâ da dinlemiyorlar.

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Çünkü alakaları yok, ilgileri yok. Neyse biz söylemeye devam edeceğiz inşallah. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Bu kanun teklifiyle birlikte içinde bulunduğumuz sistemin ne kadar çarpık, ne kadar anlamsız olduğu ve tek adam rejiminin kanun, kural tanımazlığı net bir şekilde ortaya çıkmıştır sayın milletvekilleri. Bu ucube sistem öyle bir hâle geldi ki tüm yetkilerin toplandığı bir kişi, istediği üniversiteye istediği kadroyu bir gecede bir kanun hükmünde kararnameyle ihdas etmeye çalıştı ama Anayasa Mahkemesi iptal etti, şimdi torba yasa teklifi içinde kanunlaştırmaya çalışıyoruz.

Şimdi, evet, üniversitelerin ihtiyacı var dedim ama o kadar güveni yitirdiniz ki size asla… Bu, ihtiyaca binaen yapılmış bir çalışma olarak maalesef karşımızda durmuyor yani bu kadroların nepotizmle, partizan yaklaşımla, ideolojik sebeplerle, liyakatsiz atamalarla doldurulma ihtimali tecrübeyle sabit sayın milletvekilleri. Yahu, Boğaziçine 120 kadro ihdas etmişsiniz; bu kadro ihtiyaçtan mı, yoksa Boğaziçi Üniversitesini ele geçirmek için mi? E, tabii ki ele geçirmek için; ne yapmak istediğinizi biliyoruz.

Şimdi, sayın milletvekilleri, bir konu daha var -inşallah vaktim yetecek- yaklaşık dört ay önce ülkemizde bulunan geçici koruma altındaki Suriyelilerle alakalı İçişleri Bakanı Sayın Soylu’ya yazılı önerge vermiştim. Sorduğum sorular da ülkemizde bulunan geçici koruma altındaki kayıtlı ve kayıtsız Suriyelilerin sayıları, yaş grupları ve cinsiyetlerine göre dağılımlarını sormuştum, 2011 yılından günümüze kaç Suriyelinin Türk vatandaşlığı alma hakkı kazandığı yönündeki soruları da içermekteydi. 23/3/2022 tarihinde Sayın Soylu tarafından benim tarafıma bir cevap iletildi, evlere şenlik.

(Uğultular)

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Sayın milletvekilleri, sizlere anlatıyorum, sizlerin İçişleri Bakanı bunları yapan. İlginizi çekmiyor mu?

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Anlamaz onlar, anlamaz. Onlar başka işe bakıyor.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Ne yapıyorsak iyisini yapıyoruzdur; merak etme. Rahat ol, arkana yaslan, otur, rahat ol.

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Çok, çok, çok…

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Cevap vermek mecburiyeti yok ki.

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Bakın, sorularımıza cevap vermek mecburiyeti var. Siz Türkiye Büyük Millet Meclisinin denetleme hakkını gasbedemezsiniz, gasbedemezsiniz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Yani size zaten sözlü soru soramıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Sayın Vekilim, rahat olun, sinirlenmeyin, mübarek ramazanda, sinirlenmeyin.

BAŞKAN – Evet, Sayın Sunat, süreniz doldu, teşekkür ediyorum.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Ramazan ayındayız, mübarek ramazanda oruçluyuz.

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Yazılı soru önergelerimize cevap vermek mecburiyetiniz var. Bunların hesabını vereceksiniz.

BAŞKAN – Sayın Sunat, teşekkür ediyorum, süreniz doldu.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Sayın Vekilim, rahat olun, rahat olun; bizi izlemeye devam edin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sataşma.

İYİ Parti, isteyin bir karar yeter sayısı ya.

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Ayıptır, Meclisin denetleme hakkını gasbedemezsiniz.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Rahat olun, stres yapmayın ramazanda. Ramazanda stres yapmayın, size yazık olur, yazık.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ya, bir kadın milletvekiline…

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Size yazık, size yazık.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Üzülmeyin, ben sizin adınıza üzülüyorum. Sizi düşündüğüm için söylüyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunacağım, sunmadan önce de karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.35

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.46

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

9’uncu madde üzerinde Ankara Milletvekili Şenol Sunat ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Arkadaşlar, Kâtip Üyelerin itirazı var.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Doğru…

BAŞKAN – Oylamayı elektronik cihazla yapacağım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, karar verdiniz ama “Vardır.” diye.

BAŞKAN – Evet, oylamayı…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Karar yeter sayısı vardır.” diye karar verdiniz.

BAŞKAN – Ben “Var.” dedim fakat Kâtip Üyelerin itirazı var.

İtiraz olduğu için de oylamayı elektronik cihazla yapacağım.

Üç dakika süre veriyorum, oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

9’uncu madde üzerindeki son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 9- 28/3/1983 tarihli ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“EK MADDE 207 - Ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek kadro ve pozisyonlara eki cetvellerin ilgili yükseköğretim kurumlarına ait bölümlerine eklenmiştir.”

             Süleyman Girgin                     Abdüllatif Şener                            Cavit Arı

                    Muğla                                   Konya                                    Antalya

        İbrahim Özden Kaboğlu              Okan Gaytancıoğlu                   İlhami Özcan Aygun

                  İstanbul                                 Edirne                                   Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz sahibi Sayın İbrahim Özden Kaboğlu.

Buyurun İbrahim Bey. (CHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Divan, değerli vekiller; 9’uncu maddeye ilişkin sorunlara, birincisi yasa tekniği açısından, ikincisi normlar hiyerarşisi bakımından çünkü Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin iptali üzerine yapılan bir düzenleme, üçüncüsü kadro ihdası ve kullanımı açısından, dördüncüsü ise madde ve gerekçe arasındaki ilişki bakımından değineceğim.

Bu maddede, 9’uncu maddede “Ekli (1) sayılı listede yer alan kadrolar ihdas edilerek kadro ve pozisyonlara ilişkin mevzuatın eki cetvellerin ilgili yükseköğretim kurumlarına ait bölümlerine eklenmiştir.” deniyor ama hangi mevzuat, ilişkin mevzuat nedir, bu belirtilmemektedir; mevzuatın belirtilmesi gerekir çünkü Anayasa mevzuattır, yasa mevzuattır, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi mevzuattır, yönetmelik mevzuattır. Yasada bu şekilde genel bir kavram yer almaz, bu açıdan sorunludur bu fıkra.

İkinci olarak, ikinci fıkrada “ilişkin mevzuat” yine aynı şekilde yinelenmekte, bu da yasa tekniği açısından bir yasada yer almaması gereken düzenlemedir.

Belirttiğim üzere, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi iptal ediliyor ve Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin iptali üzerine, Anayasa Mahkemesi kararına uygun bir düzenleme yapılmak isteniyor. Peki, Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin konusu nedir? Üniversitelere kadro ihdasıdır. Anayasa Mahkemesi kadro ihdasının CBK’yle yapılamayacağını öngörmektedir. Buna karşılık, teklifle bu getirilen maddenin gerekçesinde “Bu şekilde ihdas edilen kadrolar 2 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesine eklenecek, anılan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ve diğer ilgili mevzuat hükümlerine göre kullanılacaktır.” deniyor. Yani gerekçede “Cumhurbaşkanlığı kararnamesi” deniliyor, maddede ise “ilişkin mevzuat” deniliyor. Şimdi bir kez bu çelişkiyi gidermek gerekir ama tabii ki bu çelişki giderilse de maddeye acaba CBK konulabilir mi? Çünkü Anayasa madde 137’ye göre CBK yasanın altında bir metindir, yasayla yarışan bir metin değildir. Bu açıdan, bakanlıklar dışında yükseköğretim kurumlarına kadro ihdasının Anayasa'nın 130’uncu maddesi gereğince kanunla düzenlenmesi gereken bir alan olduğuna hükmeden Anayasa Mahkemesi, kadroların ihdasının kanunla belirlenmesinin gerektiğini; özlük, yükümlülük, atama, terfi gibi bütün hususların da yine kanunla belirlenmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Şimdi Anayasa Mahkemesinin bu kararı karşısında bu maddenin yazım şekli düzeltilmelidir. Maddede yer alan “ilişkin mevzuat” nedir, hangisidir; bu belirtilmediği sürece Anayasa Mahkemesi kararı dolanılmış olmaktadır, Anayasa Mahkemesi kararına karşı bir hile söz konusudur. Madde ile gerekçe arasında uyum şarttır. Şimdi bu maddeye baktığımız zaman, Anayasa Mahkemesinin aradığı bir yasada, bir yasa maddesinde saydamlık, öngörülebilirlik, anlaşılabilirlik ve nesnellik ilkesi yoktur çünkü “ilişkin mevzuat”tan ne anlaşıldığı belli değildir. Bunun düzeltilmesi gerekmektedir, düzeltilmediği sürece anayasal açıdan sorun giderilmiş olmayacaktır çünkü madde 153’e göre Anayasa Mahkemesi kararının gereklerinin yerine getirilmesi söz konusudur. “Kararının gereğini yerine getirdik.” diye Anayasa’da yer almayan bir kavramın madde metnine konması mümkün değildir. Tabii ki geç düzenleme söz konusu olduğu için bu, geçmişe yürütebilir mi, bu konuya girmiyorum ama esasen burada değinmem gereken bir husus, ihdas ile kullanım arasındaki ilişkidir. Burada “Yasayla ihdas ediyoruz.” diyorsunuz ama kullanımının CBK’yle olacağını maddede belirtmeksizin sadece gerekçede belirtiyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaboğlu.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Sorun var ama sorunun kendisi bir anayasal sorundur.

Dikkatinize arz ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde 2’si aynı mahiyette 3 önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 10’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “üç” ibaresinin “beş” şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.

        Muhammet Naci Cinisli                  Yasin Öztürk                       Arslan Kabukçuoğlu

                  Erzurum                                 Denizli                                  Eskişehir

           Hayrettin Nuhoğlu            Mehmet Metanet Çulhaoğlu                Fahrettin Yokuş

                  İstanbul                                  Adana                                     Konya

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

             Süleyman Girgin                     Abdüllatif Şener                            Cavit Arı

                    Muğla                                   Konya                                    Antalya

          İlhami Özcan Aygun                Okan Gaytancıoğlu                       Ünal Demirtaş

                  Tekirdağ                                 Edirne                                  Zonguldak

                                                            Çetin Arık

                                                              Kayseri

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın Muhammet Naci Cinisli’nin.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.

Üzerinde söz aldığım maddeyle yabancılara konut satışında uygulanan KDV istisnası düzenleniyor. Teklifte satılan konutun bir yıl yerine üç yıl elde bulundurulması şartıyla istisnanın uygulanması öngörülüyor. Bu düzenlemeyi olumlu olarak değerlendirmek isterdik, sorunları olduğunu belirtmeliyim.

İktidarın, vatandaşlık vermeyle ilgili politikalarının acil bir şekilde değiştirilmesinin gerekli olduğunu düşünüyoruz. İYİ Parti olarak vatandaşlık verilmesine karşı değiliz fakat vatandaşlığımızın bugünkü gibi kelepir fiyatlara satılmasına razı olamayız. Vatandaşlık bir ülkenin geçmişine ve geleceğine ortak olmaktır. AK PARTİ iktidarı tarafından ülkemiz vatandaşlığını alma hakkının kısa sürede ve düşük bedeller karşılığında verilmesi, aslında ülkemizin ucuz vatandaşlık pazarına dönüşmesine neden olmuştur. AK PARTİ her şeyin seviyesini düşürdüğü gibi en büyük gurur kaynağımız olan Türk pasaportumuzun kıymetini, ecdadın bize en büyük mirası Türk vatandaşı kimliğimizin değerini de ucuzlatmıştır. Milletimizin manevi şahsiyeti vatandaşlığımızı vererek, geçmişimize ve geleceğimize ortak edeceğimiz kişilere 250 bin dolarlık ev yanında âdeta eşantiyon olarak vatandaşlık hakkının verildiği bir politika kabul edilemez. İktidarın bu politikaları sonucunda ülkemiz vatandaşlığının uluslararası camiada düşürüldüğü durum millî onurumuzu zedeleyici bir hâl aldı. Eğer ki şanlı kimliğimize sahip olmak isteniyorsa bunun bedelinin de aynı ağırlıkta olması gerekiyor. Ayrıca, vatandaş olmak isteyen kişinin de süreç içinde vatandaşlığımızı hak etmesi lazım yani vatandaşlık yalnızca bir kimlik kartı olarak görülmemeli.

Diğer yandan, simsarlar tarafından çok daha ucuz fiyatlar karşılığında 250 bin dolara ev satılır gibi gösterilip vatandaşlık hakkının bu şekilde sağlandığı da bir sır değil. Bu nedenle, vatandaşlık alma süreci hukuka uygun, ruhuna yaraşır bir şekilde işletilmeli; şebekelerin elinde sahtekârlık malzemesi olmamalı, denetlenmeli, konut satışından sonra vatandaşlığın kazanılmasında belli bir geçiş süreci olmalı. Süreçle birlikte gerekli değerlendirmeler neticesinde vatandaşlığımızın hak edildiğinden emin olunduktan sonra vatandaş olunabilmeli. Bütün medeni ve gelişmiş ülkeler vatandaşlık verme gibi önemli bir konuda kriterlerini üst düzeyde belirlemiş durumdalar; çok yüksek rakamlara önce oturum ve çalışma izni veriliyor, kıymetli gördüğü vatandaşlığının hak edildiğinden emin olduktan sonra vatandaşlık hakları ancak veriliyor. AK PARTİ yönetimi gibi günü kurtarmak, kendine siyasi çıkar sağlamak için değil, kalıcı yatırım çekmek için yabancı ülkeler tarafından vatandaşlık veriliyor. Bu çerçevede, gayrimenkulü elde tutma süresinin en az beş yıl olarak belirlenmesini, 250 bin dolarlık alt sınırın da en az 500 bin dolar seviyesine yükseltilmesini Komisyon görüşmeleri sırasında İYİ Parti olarak teklif ettik. Teklifimiz maalesef reddedildi. Buradan teklifimizi yineliyoruz, elde tutma süresi en az beş yıl olmalı ve konut alımı alt sınırı da en az 500 bin dolara yükseltilmeli.

Değerli milletvekilleri, başlangıçta Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı alma hakkı için 1 milyon dolardan az olmamak koşuluyla yatırım yapılması gerekirken 19 Eylül 2018 tarihinde yapılan yasal değişiklikle 250 bin dolar tutarında konut alınması yeterli oldu. Yabancı ülkelerin kitle iletişim araçlarında ülkemizde yapılan ucuz vatandaşlık satışları sıklıkla yayınlanmaya başlandı. Birçok yabancı uyruklu kişi çok hızlı şekilde ucuz vatandaşlık aldı. Bu yolla Türk vatandaşı olanlar arasında ülkemiz vatandaşlığına geçerek kendi ülkesine yaptırım uygulayan ülkelerin ambargosunu delmeye çalışanların veya kendi ülkesindeki sıkı vergi politikalarından kaçanların her geçen gün arttığını da belirtmeliyim.

Ayrıca ülkemizde özellikle enerji ve madencilik alanlarında yabancı ülkeler adına faaliyet gösteren paravan şirketlerin araştırılması gerektiğini ve önlem alınmazsa ileride büyük sürprizlerle karşılaşma ihtimalimizin olduğunu daha önce bu kürsüden ifade etmiştim, tekrar ediyorum. Merkez Bankasının kasten heba edilen, eritilen döviz rezervlerine kaynak bulmak, ekonominin gerçekleri dışındaki akıl dışı icraatlarla çökertilen hazineye para girişi sağlamak için ülkemiz vatandaşlığının uluslararası camiada düşürüldüğü durumun millî onurumuzu oldukça zedelediğini belirtir, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz Sayın Çetin Arık’ın.

Sayın Arık, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 10’uncu maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, söz konusu madde, yabancılara konut veya iş yeri satışında KDV istisnası için aranan bir yıl elde tutma şartının üç yıla çıkarılmasını düzenliyor. Bakınız sayın milletvekilleri, benim bu memleketin bir evladı olarak itirazım var. İtirazım KDV istisnası için aranan şartların düzenlenmesine değil; itirazım, her santimetrekaresi şehit kanlarıyla sulanmış bu vatanın yabancılara peşkeş çekilmesine. Bakınız şair “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır/Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.” diyor. İtirazım “Toprak eğer doların yeşili varsa vatandır.” diyen bu iktidara, onurlu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını parayla satanlara.

Bakınız sayın milletvekilleri, 250 bin dolarlık konut inşaatlarının önünde pasaportumuzun fotoğrafıyla “Vatandaşlık için elverişli.” diye reklamlar yapılıyor. İşte, bir alışveriş merkezinde kullanılan reklam afişi, “250 bin dolarlık konut alana Türkiye Cumhuriyeti pasaportu bedava.” diyor.

İşte itirazım, Türkiye Cumhuriyeti'nin onurlu pasaportunu promosyon malzemesi yapanlara. Ben gerçekten merak ediyorum; yerli ve millî iktidar, bu afişleri görünce siz ne hissediyorsunuz? Yani içinizden bir şeyler erimiyor mu? Cumhur İttifakı'nın sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı parayla satılırken sizin hiç itirazınız yok mu? Şantiye önlerinde ay yıldızlı pasaportumuzun promosyon malzemesi yapılmasına bir çift sözünüz yok mu? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmanın bedeli 250 bin dolar mı? Sayın milletvekilleri, vatandaşlık öyle 250 bin dolarlık konutlarla, 500 bin doların bankaya yatırılmasıyla olmuyor. Bu topraklar öyle sıradan topraklar değil. Bakınız, millî şairimiz diyor ya: “Bastığın yerleri ‘toprak’ diyerek geçme, tanı,/Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.” İşte, siz bu topraklar altında binlerce kefensiz yatanı düşünmediniz, Mehmet Akif'i mezarında ters yatırdınız. (CHP sıralarından alkışlar) Maalesef, öyle bir iktidar var ki bu cennet vatanı kendi milleti için cehenneme döndürdü, yabancılar için ise cennete. Bakınız, yirmi yıllık iktidarınız döneminde babalar gibi sattınız, hayırsız evlat gibi harcadınız. Şimdi satacak bir şey kalmadı, onurlu Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlığını satıyorsunuz, bu ayıp da size yeter; yazıklar olsun!

Bakınız sayın milletvekilleri, bu ülkenin İçişleri Bakanı “Libya, tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşıyor. Çocuklar mama ve süt içemiyorlar, bu çocukların mama ve süt ihtiyacını karşılayacağız.” diyor. Evet, mazlum ülkelere yardım edelim, eyvallah ama sizin ayranınız yok içmeye. Tamam, yani karşıla da önce bir ülkene bak, ülkenin çocuklarına bir bak; mama yiyebiliyorlar mı, süt içebiliyorlar mı? Benim güzel ülkemde bebek maması kilit altına alınmış, haberiniz var mı? Bakınız, çocuk bezinin paketi, bir paketi 306 lira olmuş. Anneler bugün çocuklarına bez bağlayamıyor, altlarına poşet bağlıyor. Sen de kalkıyorsun, “Libyalı çocukların mama ve süt ihtiyaçlarını karşılayacağım.” diyorsun. Milletin derdine derman olması gereken benim Meclisim de yabancılar konut aldığında KDV muafiyetinin nasıl olacağını görüşüyor.

Sayın milletvekilleri, ben samimiyetle, gerçekten merak ediyorum yani bu iktidar, bu milletin kürsüsünde ne zaman milletin derdini konuşacak, gerçekten merak ediyorum. Çiftçinin traktörüne koyduğu mazotun KDV’sini ne zaman konuşacaksınız? Çocuk bezinin, bebek mamasının KDV’sini ne zaman konuşacaksınız? Biliyorum, konuşmayacaksınız yine “bir lokma bir hırka” edebiyatı yapacaksınız. Yine lokmanın ballısı, hırkanın allısı peşinde koşmaya devam edeceksiniz ama kimse de umutsuzluğa kapılmasın, bütün bu sorunları biz çözeceğiz. Geliyor gelmekte olan, gidiyor gitmekte olan.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinde yer alan “yer alan” ibaresinin “bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Serpil Kemalbay Pekgözegü                 Hüda Kaya                              Zeynel Özen

                    İzmir                                  İstanbul                                   İstanbul

               Kemal Peköz                  Mahmut Celadet Gaydalı

                    Adana                                    Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Zeynel Özen’in.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10’uncu maddeyle ilgili HDP adına huzurunuzdayım. Ekranları başında bizi izleyen halklarımızı saygıyla selamlıyorum.

Bu maddeyle yabancılara istisna kapsamında teslim edilen konut ve iş yerlerinin bir yıl değil de üç yıl elde tutulması şartı getiriyor. Yani tapuya da üç yıllık bir şerh konuyor, üç yıl içinde satamıyor.

250 bin Amerikan dolarıyla yabancılar burada konut veya iş yeri alıyor. Bu da özellikle 2021 yılında Türk lirasının yüzde 75 değer kaybetmesiyle yabancılar için çok cazip bir imkân yaratıyor. 2020’den 2021’e geçerken yabancılara konut ve iş yeri satışında yüzde 44’lük bir artış olmuş. 2021 yılında 59 bin iş yeri ve konut satılmış, bu yıl da 70 bin olarak tahmin ediliyor çünkü her gün daha da artıyor, döviz artıyor, daha cazip hâle geliyor. Dünyadaki örneklerinden çok farklı olarak Türkiye'de başka ülke vatandaşlarının gayrimenkul alarak doğrudan vatandaşlık hakkına sahip olabilmeleri, AKP iktidarının Türkiye'yi içerisine soktuğu büyük ekonomik krizin bir göstergesidir arkadaşlar. Yani şimdi siz, günlük çözümlerle günü kurtarmak için bu yasayı çıkarıyorsunuz.

Diğer taraftan, bu, birçok ülkede, üçüncü dünya ülkelerinde televizyonlarda reklam veriliyor “Türk vatandaşlığı bu kadar ucuz, beleş.” diye. Şimdi, bir de simsarlar çıkmış, neredeyse tezgâhları üzerinde satacaklar. Değerli milletvekilleri, vatandaşlık hakkı öyle basit bir hak değil. Vatandaşlık hakkını siz hem haraç mezat satacaksınız, kürsülere de çıkacaksınız, milliyetçilik hamaseti yapacaksınız, “Vatan millet Sakarya!” diyeceksiniz; ondan sonra… Vatandaşlık, bir aidiyet meselesidir, bir duygu meselesidir, bir hissiyat meselesidir. Siz bunu satıyorsunuz arkadaşlar, bu aidiyeti satıyorsunuz. Siz onu satacağınıza kendi asli vatandaşlarınız olan Kürtler, Aleviler… Kürtlerin ana dilini kabul etmiyorsunuz, Kürtlerin seçtiği belediye başkanı, belediye meclis üyelerini kabul etmiyorsunuz, Alevilerin inançlarını kabul etmiyorsunuz. Bu aidiyetin zayıfladığını, bu duyguların zayıfladığını hiç düşünmüyor musunuz?

Diğer taraftan, ben otuz bir yıl yurt dışında kalan biriyim. Hiçbir demokratik ülkede vatandaşlık satılmaz ancak gelen bir göçmene oturma ve çalışma izni verilir ve ondan sonra bazı ülkelerde üç yıl, bazı ülkelerde beş yıl şartı vardır. Bu beş yıl içinde uyum programları uygulanır onlara ve beş yıl içinde eğer kriminal bir suç işlememişse, dilini öğrenmişse -bazı ülkelerde hatta imtihan bile var, dil imtihanı var- ondan sonra vatandaşlık verilir. Bir de “250 bin dolar getir de nereden getirirsen getir.” Türkiye daha yeni gri listeye girdi arkadaşlar, niye girdi? Kara para aklamadan girdi. Siz, bu paranın nereden geldiğini, menşesini sormuyorsunuz, aynı şeye devam ediyorsunuz. Avrupa Birliğine girmekte de sözde ısrar ediyorsunuz, Avrupalılar bunu görmüyor mu? Yani bu yıl 70 bin kişi bu şekilde vatandaş olacak, kimi aldatabilirsiniz?

Diğer taraftan, arkadaşlar, şimdi, gelen göçmenler için hangi çalışmayı yaptınız? Uyum için ancak Suriyelileri ve Afganları ucuz iş gücü olarak gördünüz, bu bir insanlık suçudur. İstiyorsunuz ki Avrupa size para göndersin, siz onların bekçiliği yapacaksınız, sınırdan öbür tarafa geçirmeyeceksiniz ama bu insanlar da bu ülkeye gelmiş, bunlar da burada bir hayat kuracak, onun için programlar yapılmalı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özen, süreniz tamamlandı.

ZEYNEL ÖZEN (Devamla) – Bir dakika Başkanım...

BAŞKAN – İlave sürem yok Sayın Özen.

Teşekkür ediyorum.

ZEYNEL ÖZEN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

11’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 11- 3065 sayılı Kanunun geçici 37 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 37- İmalat sanayi ile turizme yönelik yatırım teşvik belgesi sahibi mükelleflere belge kapsamındaki inşaat işlerine ilişkin mal teslimleri ve hizmet ifaları 31/12/2025 tarihine kadar katma değer vergisinden müstesnadır.

Teşvik belgesine konu yatırımın tamamlanmaması halinde, zamanında alınmayan vergiler, vergi ziyaı cezası uygulanarak gecikme faizi ile birlikte yatırım teşvik belgesi sahibi alıcıdan tahsil edilir. Bu vergiler ve cezalarda zamanaşımı, verginin tarhını veya cezanın kesilmesini gerektiren durumun meydana geldiği tarihi takip eden takvim yılı başından başlar.

Bu kapsamda yapılan mal teslimleri ve hizmet ifaları nedeniyle yüklenilen vergiler, vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan vergiden indirilir. İndirim yoluyla telafi edilemeyen vergiler, bu Kanunun 32 nci maddesi hükmü uyarınca istisna kapsamında işlem yapan mükellefin talebi üzerine iade edilir.

Cumhurbaşkanı, Hazine ve Maliye Bakanlığının önerisi ile birinci fıkrada yer alan süreyi üç yıla kadar uzatmaya; Hazine ve Maliye Bakanlığı, bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemeye yetkilidir.”

             Süleyman Girgin                     Abdüllatif Şener                            Cavit Arı

                    Muğla                                   Konya                                    Antalya

           Okan Gaytancıoğlu                      Ahmet Kaya                        İlhami Özcan Aygun

                    Edirne                                 Trabzon                                  Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ahmet Kaya’nın.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET KAYA (Trabzon) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, bugün kamu-özel iş birliğiyle yapılan yap-işlet-devret projelerini konuşacağım; yolcu garantili havalimanları, araç garantili köprüler, otoyollar, hasta garantili hastaneler.

Tabii, AKP iktidarı ve saray rejimi bu konuların konuşulmasını istemiyor çünkü milletimizin gerçekleri öğrenmesinden korkuyorlar. O nedenle Sayın Genel Başkanımız son grup konuşmalarında bu konuda konuştuktan sonra “İhtiyatlı konuşmalısın.” diye bir karar çıkarıldı ama şunu bilin ki susmayacağız; sağır sultan bu meseleyi duyana kadar, 84 milyon insan gerçekleri öğreninceye kadar bu soygunları milletimize anlatmaya devam edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın değerli arkadaşlar, bu projelerden bazılarını dikkatinize sunmaya çalışacağım. Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün yapım maliyeti 3 milyar dolar, garanti verilen ödeme toplamı 9 milyar dolar. Şimdi 3 milyar dolara yapılan bir işe 9 milyar dolar ödeme garantisinin verildiği yerde yapan müteahhitlere yüzde 300’lük bir kâr sağlanmış oluyor. Diğer taraftan, Osmangazi Köprüsü’nün yapım maliyeti 1 milyar 200 milyon dolar, garanti verilen ödeme miktarı 15 milyar dolar değerli arkadaşlar. Yapan arkadaşlara, yapan o firmalara yüzde 1.150 oranında bir kâr kalıyor. Zafer Havalimanı arkadaşlar, 50 milyon avroya yapılmış, 208 milyon avro garanti verilen toplam ödeme miktarı; yüzde 400’lük bir kârdan bahsediyoruz. Piyasada müteahhitlik yapan arkadaşlar vardır, içimizde de vardır. Müteahhitlerin iş yapma esaslarına baktığımız zaman maliyet artı makul kârla iş yaparlar. Değerli arkadaşlar, böyle bir kâr oranını gören, bilen varsa çıksın, desin ki: “Ben gördüm, duydum, işittim.” Böyle bir şey olamaz arkadaşlar, böyle bir iş yapma biçimi olamaz. Burada resmen devletin, milletin imkânları çarçur edilmiştir, talan edilmiştir.

Bakın, değerli arkadaşlar, piyasada sadece bu müteahhit arkadaşlar kamu ihalelerini almıyorlar, bunların yanında yine kamuya iş yapan 40 bin müteahhit adına geçenlerde Kamu Müteahhitleri Platformu sözcüsü çıktı, bir açıklama yaptı, söyledikleri burada. “Bakın, bu zamlara dayanmamız mümkün değil, batıyoruz. Kamuya yol, konut, bina, köprü yapan bu 40 bin müteahhit yüzde 500’e varan olağanüstü zamlar nedeniyle batma noktasına geldik, iflas etme noktasına geldik.” diye feryat ediyorlar ve inşaattaki sıkıntının sadece müteahhitleri değil, zincirleme olarak 250’den fazla sektörü etkileyeceğini; 2,5 milyona yakın inşaat işçisini zora sokacağını söylüyorlar. Peki, bu feryatları duyan var mı? Buna karşı bir tedbir alan var mı? Maalesef yok arkadaşlar. Varsa yoksa o 5 müteahhit -Sayın Genel Başkanımızın da dediği gibi- o 5’li çete, tek düşünülen bunlar; bunların çıkarlarını, menfaatlerini korumak; başka kaygısı yok maalesef iktidarın. Değerli arkadaşlar, yine, Türkiye Müteahhitler Birliğinin bu konuda bir açıklaması var, onlar da feryatlara ses vermişler, kamuya iş yapan müteahhitlere sahip çıkılması gerektiğini ifade etmişler fakat bu sesler maalesef duyulmuyor.

Bakın, değerli arkadaşlar, şimdi, bu projeleri dikkatle incelediğimiz zaman yani yapım maliyetlerini ve verilen garantileri incelediğimiz zaman gerçekten bunların proje değil, hazine garantili garabetler ve hazine garantili soygunlar olduğu gerçeğini görüyoruz; ülkemizin geleceğini, çocuklarımızın geleceğini ipotek altına alan projeler olduğunu görüyoruz. Bunlar, AKP iktidarının âdeta kapitülasyonlarıdır değerli arkadaşlar. Ekonomimizin bu hâlde olmasının, milletimizin fakruzaruret içinde sıkıntı çekiyor olmasının temel sebebi de bu ve bu gibi uygulamalardır. Bakın, 5 müteahhitten bahsettik az önce, bu 5 müteahhit ihya olurken 40 bin müteahhit iflas ediyor ama bunu gören, duyan yok maalesef.

Değerli arkadaşlar, ben, yapım gereği hizmeti eleştirmeyi çok sevmem; hizmeti takdir etmeyi, hizmet edenlere teşekkür etmeyi vazife bilirim ama burada “hizmet” adı altında resmen bir soygun var, bunun altını çizmeden de geçemeyeceğim.

Değerli arkadaşlar, bizler milletin vekilleriyiz, temel görevimiz memleketimizin ve milletimizin yüksek çıkarlarını korumaktır, milletin verdiği vergilerin her bir kuruşunun haksız ve hoyratça kullanılmasına izin vermemektir. Bizler, arabalarımıza çakar takmak için, yan gelip yatmak için, haksızlıklar karşısında susmak için milletvekili olmadık; milletin hakkını, hukukunu korumak için milletvekili olduk diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "değiştirilmiştir” ibaresinin "yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Fahrettin Yokuş                    Hayrettin Nuhoğlu                   Arslan Kabukcuoğlu

                    Konya                                 İstanbul                                  Eskişehir

               Yasin Öztürk                                                              Mehmet Metanet Çulhaoğlu

                   Denizli                                                                                Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun.

Buyurun Sayın Çulhaoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına görüşlerimi ifade etmek üzere söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; etki analizlerini okudunuz mu arkadaşlar? “Hesaplanamamakta”, “tahmin edilmekte”, “etkisi bulunmakta ama hesaplanamamakta” gibi ifadeler yer alıyor. Kısacası, etki analizi bomboş; yine dersinize çalışmamışsınız arkadaşlar.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz bu 11’inci maddeyle Katma Değer Vergisi Kanunu’nun geçici 37’nci maddesi değiştiriliyor. Ne yapılıyor? İmalat sanayisine yönelik teşvik belgesine, turizme yönelik yatırım teşvik belgesi sahibi mükellefler de dâhil ediliyor. KDV iadesi uygulaması 31 Aralık 2025 tarihine kadar uzatılıyor. 17 Ocak 2019 tarihinde 7161 sayılı Kanun’un 20’nci maddesiyle Cumhurbaşkanına, birinci fıkrada yer alan süreyi üç yıla kadar uzatma yetkisi veriliyor. Biz defalarca bu kürsüden “Turizm yatırımcılarına kafanıza her estiğinde Deli Dumrul gibi vergi koymayın. Böyle yaparsanız bu ülkenin turizmine kimse yatırım yapmaz.” dedik. Bizleri dinlemiş olsaydınız aynı kanunları tekrar tekrar değiştirmek zorunda kalmadınız.

Değerli arkadaşlar, Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Nebati “Turizmciye, sanayiciye, esnafa enflasyonun altında kredi veriyoruz; kredi faizlerini düşürdük.” diyor. Sanayici, turizmci, esnaf, yüzde 15-16’yla kredi alırken şimdi yüzde 30’la kredi kullanabildiklerini söylüyor. Sayın Bakan, “faiz sebep, enflasyon sonuç” uygulamasının neticesinde getirdiğiniz noktada TÜİK verisiyle enflasyon yüzde 61,1 olunca yüzde 30’luk kredi faizini enflasyonun altında vermekle övünüyorsunuz. Yazıktır, günahtır; ülkemiz de milletimiz de bunu hak etmiyor.

Merkez Bankası rezervleri ekside ve sermaye girişi de yok ama AK PARTİ’nin kurmayları ve yandaş medya “Uçtuk.” diyorlar, “Büyüyoruz.” diyorlar; doğrusu, ekmek kuyrukları, et kuyrukları iktidarınızda gerçekten büyüyor. Elektriğe zam, doğal gaza zam, akaryakıta zam; her gün zam haberiyle uyanan vatandaşlarımız canından bezdi artık. Söz verdiğiniz kamu kurum ve kuruluşlarında, belediyelerde taşeron firmalarda çalışanlar kadro sözünüzü tutmanızı bekliyor. 3600 ek gösterge ve EYT’lilere verdiğiniz söz hâlâ askıda bulunuyor. Vatandaşlarımıza verdiğiniz sözleri tutun artık.

Bakın, Adanalı sanayiciler ne diyor? “Üretimin olmadığı yerde mutluluk olmuyor, huzur da olmuyor, bereket de olmuyor; önce üretmek lazım ama üretim yok. Üretimde Adana geriye gidiyor. Çalışan sayımızla, gelişmişlik düzeyimizle Adana ilimiz sanayideki payını kaybediyor. Adana’da üretimin bir hamleyle bir yere gelmesi lazım, biz bunun için mücadele veriyoruz. Hükûmetlerin, devletlerin sanayiye destek vererek ilimizdeki yatırımları artırması gerekiyor, ihracatı artırmamız gerekiyor.” diyorlar.

Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in söylediği gibi, bugün çiftçi perişan, esnaf perişan, sanayici perişan, çalışan perişan, çalışmayan, iş bulamayan milyonlar perişan. Zengini iyice zenginleştirdiniz, fakiri iyice fakirleştirdiniz. Dünya Bankası verilerine göre, imalat sanayisi ihracatımızın maalesef sadece yüzde 3’ü yüksek teknolojiye sahip, bu oran dünya genelinde ise yüzde 21. Üstelik AK PARTİ’nin vasata razı gelme politikası nedeniyle 2020’de ülkemizde kurulan girişimlerimizin yüzde 61,2’si maalesef düşük teknoloji seviyesindeki alanlarda faaliyet gösteriyor.

İşte bunun için, biz İYİ Parti olarak ihracatımızın teknoloji kompozisyonunu artırmak için küresel dinamikleri dikkate alan bir beceri dönüşüm süreci başlatacağız. Özellikle dil becerilerinin ve dijital okuryazarlığın geliştirilmesi ihracata yönelik önceliklerimiz arasında yer alacak. İYİ Parti iktidarında -artık çok az kaldı, iktidar ufukta göründü, asıl mücadelemiz şimdi başlıyor- her gün bir önceki günden daha çok çalışacak, daha çok yorulacağız; milletimize verdiğimiz sözü asla unutmayacak, el ele kol kola hep beraber mutlaka başaracağız diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çulhaoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinde yer alan “aşağıdaki” ibaresinin “aşağıda bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Serpil Kemalbay Pekgözegü                 Hüda Kaya                              Kemal Peköz

                    İzmir                                  İstanbul                                    Adana

                Zeynel Özen                  Mahmut Celadet Gaydalı                    Rıdvan Turan

                  İstanbul                                  Bitlis                                     Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Rıdvan Turan’ın.

Buyurun Sayın Turan. (HDP sıralarından alkışlar)

RIDVAN TURAN (Mersin) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

11’inci madde daha evvel olan bir düzenlemenin istisna hâline çevrilip süresinin uzatılmasıyla ilgili bir madde. Bu yanıyla önemsiz bir madde ve halkın refahıyla da ilgisiz bir madde. Gerçi yasanın tümü öyle ama size ben halkın refahıyla ilgili bir şeyden bahsedeyim. Malatya ve Adıyaman'da tütün üreticileri perişan vaziyetteler. Geçen yıl yetki belgesi şartı getirilmesinden bu yana, tütün üretiyorlar ama satışları yasak. Bu, özellikle AKP'nin tütünü uluslararası finans kuruluşlarına ve çok uluslu şirketlere peşkeş çekmesinin sonucunda ortaya çıkan bir durum ve bölgedeki tütün üreticilerinin bazı talepleri var. Şöyle söylüyorlar: “Bölgede yetişen kıymalık tütün tescilli ürün olmalıdır. Geçtiğimiz ocak ayında AKP’li ve MHP'li milletvekilleri ve yerel kamu idarecilerinden oluşan heyet ile tütün üreticileri arasında gerçekleştirilen toplantıda tütün üreticilerine verilen sözler yerine getirilmelidir. Ve nihayetinde tütün konusunda mevcut yasal düzenlemelerin çiftçiler üzerinden olumsuz etkisini dikkate alarak, yerli tütün üreticilerini destekleyen kapsamlı yeni bir yasal düzenlemenin yapılması gerekmektedir.” diyorlar Tarım Bakanlığının ve ilgililerin dikkatine.

Yasa maddesi için, önemsiz ve halkın refahıyla ilgisiz dedim. Nedir halkın refahıyla ilgili olan değerli arkadaşlar? Mesela, stagflasyona doğru koşar adım giden bir ekonominin durumudur; sebzelerin taneyle satılması, yoksulluğun diz boyu hâle gelmesidir; sermayeye milyarlarca dolar vergi istisnası tanınırken, banka kârları bir yılda yüzde 320’den fazla artmışken yoksulluğun giderek boyutlanmasıdır; beş yıldızlı otellerde iftar ederken birileri, iftarlarını açmak için bir lokma kuru ekmeği bulamayanların arasındaki çelişkidir halkın gerçek gündemi.

Dedim ya, bu yasa, başından sonuna kadar, AKP’nin tipik sorun çözememe yöntemiyle malul. Önce sorunu yaratan, ardından sorunun toplumsal bir muhteva kazanmasını ve burnunun dibine kadar gelmesini bekleyen ve sonuçta da palyatif bazı önlemlerle sorunun çözüleceği iddiasında olan bir iktidarın aynı mantaliteyle yapmış olduğu bir yasa.

Mesela, bu yasanın içerisinde çiftçi borçlarıyla ilgili bir şey var. Yani çiftçilerin borçlarını rahat ödeyebilmeleri, kolay ödeyebilmeleri için güya bir madde ihdas edilmiş. İyi de bunun mesela 200 milyar lirayı aşmakta olan çiftçi borçlarına hiçbir faydası yok ki. Yani çiftçi borçları artık o hâle gelmiş durumda ki bunu “Siz daha kolay ödeyin.” başlığıyla çıkaracağınız maddelerle, bu niyetle çözebilmek artık mümkün olmaktan çıkmış durumda.

Buna benzer, tek tek iyileştirmeymiş gibi görülen ama özünde radikal olmaktan uzak ve sorun çözmekle uzak yakın alakası olmayan bir mimariye sahip bu yasa. Ya, bunu yazmışsınız yazmasına da, bakın, ben geçen sene, 2021 yılında bununla ilgili -çiftçi borçlarıyla ilgili- bir yasa teklifi hazırladım. Bir defa, bir yasa eşitsizliklere uygulanmaya çalışılırsa eşitsizlik içerisindeki eşitsizlikleri daha da artırır. Pozitif ayrımcılık denen şey budur. Bu sebeple, çiftçi borçlarına ilişkin bir şey yapıyorsanız, mesela yapılması gereken, çiftçileri “küçük, orta ve büyük çiftçiler” olarak standardize etmek, ayırmak ve küçük ve orta işletmelerin ya da küçük ve orta ölçekli çiftçilerin, ev tipi üretim yapanların borçlarını kamu borcu hâline getirmektir. Sermayeye milyarlarca lira vergi istisnası tanıyanların bunu yapmaktan imtina etmesi, gerçekten, ne kadar katı bir sınıfsal tutum içerisinde olduklarının açık göstergesidir; bunu tekrar ilginize sunuyoruz.

Çiftçi borçları… Küçük ve orta ölçekli çiftçi borçları kamu borcu olmalıdır ve kamu tarafından bir defalığına mahsus olmak üzere ödenmelidir. Üretim, bu maddede olduğu, iddia edildiği biçimiyle artmaz; ancak ve ancak, çiftçiyi borçtan kurtarırsanız, girdi fiyatlarını sübvanse edecek yeni kitleri açar, yeni mekanizmalar kurarsanız, işte o zaman tarımsal üretim bu memlekette artar. Onun haricinde, gerçekten, bu yasaları getirmeyin; konuşmak mesela benim için zül. Bunlar, laf ola beri gele nevinden yasal düzenlemeler ve hiçbir karşılığı, anlamı yoktur. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12’nci madde üzerinde 2 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesiyle düzenlenmekte olan 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’na eklenen geçici madde 42’nin birinci fıkrasında yer alan “31/12/2023” ibaresinin “31/12/2030” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Fahrettin Yokuş              Mehmet Metanet Çulhaoğlu              Hayrettin Nuhoğlu

                    Konya                                   Adana                                    İstanbul

          Arslan Kabukcuoğlu                     Yasin Öztürk

                  Eskişehir                                Denizli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi Sayın Yasin Öztürk’ün.

Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 12’nci maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifinin 11’inci ve 12’nci maddeleri Katma Değer Vergisi Kanunu’nda geçici maddelerle düzenlemeleri içermektedir. 11’inci maddede, imalat sanayisi ve turizme yönelik yatırım teşvik belgesi sahibi mükelleflerin belge kapsamındaki inşaat işlerine ilişkin mal teslimleri ve hizmet ifaları 31 Aralık 2025 tarihine kadar katma değer vergisinden muaf tutulmuştur ve bu maddede Cumhurbaşkanına üç yıl uzatma yetkisi verilmiştir. 12’nci maddede ise elektrik motorlu otomotiv üretimi için gerçekleştirilecek AR-GE faaliyetlerine yönelik mühendislik hizmetleri 31 Aralık 2023 tarihine kadar KDV’den istisna edilmektedir. Teşvik belgesine konu yatırımların tamamlanmaması hâlinde, zamanında alınmayan verginin alıcıdan, vergi zıyası cezası uygulanarak, gecikme faiziyle birlikte tahsil edileceği hükme bağlanıyor; bu maddede Cumhurbaşkanına süreyi uzatma yetkisi ise verilmiyor.

18 Ocak 2022 tarihinde Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ yayımlandı. Tebliğe göre, Millî Savunma Bakanlığı veya Savunma Sanayii Başkanlığınca yürütülen savunma sanayisi projelerine ilişkin olarak, bu kurumlarla ilgili projeler kapsamında yapılan teslim ve hizmetler ile bu projeler kapsamındaki teslim ve hizmetleri gerçekleştirenlere yapılacak olan, miktarı ve nitelikleri bu kurumlarca onaylanan teslim ve hizmetler 25 Aralık 2021 tarihinden itibaren KDV’den istisna tutulmuştur. İşin ilginci, bu istisna 25 Aralık 2021 tarihinden önce başlayan ve devam etmekte olan sanayi projeleri için de uygulanacaktır. Tebliğin 4’üncü maddesinde ise bu sürenin 2022, 2023 ve 2024 yıllarında da uygulanacağı bildirilmişti. 2’si kanun teklifinin içinde, 1’i de tebliğle uzatılmış ve süreleri birbirinden farklı, 3 farklı KDV istisnası.

Ülkelerin ekonomilerinde yüksek katma değerli ürün üretimi büyük önem teşkil etmektedir. Bu kapsamda, özellikle elektrik motorlu otomotiv üretimi ülkemiz için yeni bir alan ve yatırım maliyetleri çok yüksek. İktidarın yalnızca bir buçuk yıl için öngördüğü KDV istisnası bu anlamda yeterli bir süre değil. Eğer bu süre gerçekten sektörün desteklenmesi için yapılacaksa bu sürenin de 11’inci maddede olduğu gibi en az 2025 yılına kadar uzatılmasını ya da savunma sanayisi desteğinde olduğu gibi her yıl uzatılmasını beklerdik. Ancak 12’nci madde içinde geçen bir ifade burada verilen kısıtlı süreye ilişkin nihai hedefi içerisinde tehdit olarak da barındırıyor. Şimdi tekrar okuyorum: “Teşvik belgesine konu yatırımın tamamlanmaması halinde, zamanında alınmayan vergi alıcıdan, vergi ziyaı cezası uygulanarak gecikme faizi ile birlikte tahsil edilir.”

Hepimizin bildiği üzere, ülkemizde elektrik motorlu otomotiv üretimi içeren, yürütülen bir çalışma var; TOGG. TOGG’un ülkemizde üretilecek elektrikli otomobil olması dışında en önemli vasfı ne? Cumhurbaşkanının 2023 hedefleri içerisinde stratejik önem taşıyan bir proje olması. Kısacası, seçim yatırımı. Cumhurbaşkanının hedefi, seçimlerden önce, 2022 sonunda ilk seri üretim aracın banttan indirilmesi ve 2023 yılında pazara çıkması. Çıkmazsa ne olur? Cumhurbaşkanı “Millî ve yerli otomobil ürettik.” propagandasından mahrum olur. 2023’e kadar konu yatırımı tamamlayamayandan, zamanında alınmayan vergi, gecikme faiziyle birlikte tahsil edilir. Görüldüğü üzere, iktidarın seçim kaybetme korkusu artık kanun tekliflerinin içine tehdit olarak yerleştirilmeye başlandı. Sanki bu reklam, yılların usulsüzlüğünü, yılların yolsuzluğunu, vatandaşa yoksulluğunu unutturacak.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde EPDK tarafından Şarj Hizmeti Yönetmeliği yayınlandı. Sanayi Bakanı Sayın Varank 81 ilin tamamında 1.500’den fazla yüksek hızlı şarj istasyonu kurulmasına yönelik toplamda 300 milyon liralık desteği açıkladı. Buraya kadar rutin bir haber olarak görebiliriz ama bu şartlar bize tanıdık geldi; bakalım AK PARTİ’si kırk dokuz yıllığına vereceği ve hiçbir surette devredilmeyecek lisansları kimlere dağıtacak? Yancılarınıza yeni rant kapısı icat etmekte üstünüze yok.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinde yer alan “aşağıdaki” ibaresinin “aşağıda bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Serpil Kemalbay Pekgözegü                 Hüda Kaya                             Kemal Bülbül

                    İzmir                                  İstanbul                                   Antalya

               Kemal Peköz                          Zeynel Özen                    Mahmut Celadet Gaydalı

                    Adana                                  İstanbul                                    Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Kemal Bülbül’ün.

Buyurun Sayın Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) - Teşekkür ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, yarın kutlanacak olan Dünya Romanlar Günü nedeniyle musahip halkımız sevgili Romanların gününü kutluyor, Romanlara karşı geliştirilen asimilasyon, göçürtme ve başkalaştırma politikalarına bir an önce son verilmesini, Romanların inançlarına ve diline özen gösterilmesini, Romanca eğitim programı hazırlanması gerektiğini ifade ediyorum.

Bugün Adıyaman'ın Kömür beldesi Serintepe Mahallesi’nde MEDOS Madencilik tarafından ne yazık ki doğa tahribatı başladı. Adıyaman'da Kömür’de halk buna karşı mücadele ediyor. Onların mücadelesini selamlıyor, bu doğa tahribatının bir an önce durdurulması gerektiğini ifade ediyoruz.

Değerli Genel Kurul, her dönemde olduğu gibi bir torba yasa, neyin ne olduğu, neyin neyi amaçladığı, neyin neyle alakalı olduğu pek belli olmayan bir torba yasa, her şeyin karmakarışık olduğu bir torba yasa üzerine… Bu torba yasa, âdet olmuş ve bu şekilde gidiyor ve tartışmayı da neyin üzerine yaptığımız çok belli olmuyor, arada sesimizi duyurmaya çalışıyoruz.

Ben, özellikle 12’nci maddede sözü edilen elektrikli motor üzerine konuşmak istiyorum. Bakınız, 1760 yılında buharlı motor, 1876 yılında benzinli motor, 1896’da dizel motor, 1835’te elektrikli motor üretilmiş ve bunların tamamı tedavülden kalkmak üzere, fosil yakıtları bırakıp tamamen hidrojenle çalışan motor üretilmek üzere. Buharlı motora ulaşamayan, benzinli motora, dizel motora ulaşamayan akıl, şimdi elektrikli motora ulaşmaya çalışırken elektrikli motor da tedavülden kalkmak üzere, böyle bir garabet var. Güya 2023’te elektrikli motor üretilecek, bununla ilgili yoğun bir çaba sarf ediliyor ve bu motoru üretecek olanlara KDV’de çeşitli haklar tanınıyor, çeşitli muafiyetler tanınıyor; bunlar kimdir, motoru nerede üretiyorlar, motor kaç liraya mal oluyor; bunların hiçbir bilgisi yoktur ve yine dönüp dolaşıp şuraya gelecek: 1970’li yıllarda Türkiye’de başlayan teneke burjuvazi… Bunu özellikle söylüyorum. Avrupa’da üretilen motora Türkiye’de kaporta yaparak bir burjuva sınıfı gelişti, ben buna “türedi burjuvazi, teneke burjuvazi” diyorum. Fiat motora kaporta yapan teneke burjuvazi yine devreye girecek ve bu teneke burjuvazi, TOGG gibi bir araç üretmeye çalışıyor; bunun ne olduğu, nasıl üretileceği… Bakın, 1970’li yıllarda üretilen Anadol, Murat 124 vesaire düşünüldüğünde aslında bugünkünden daha ileri bir durum söz konusuydu; bu anlamda, bunun dikkatle takip edilmesi lazım.

Tabii, her şeyin birbirine karıştığı, yoksulluğun, pahalılığın, açlığın, işsizliğin ayyuka çıktığı, fiyat hesaplamanın artık mümkün olmadığı bir yerde Kastamonu’nun ünlü türküsü “Manda yuva yapmış söğüt dalına”yı AKP şöyle revize etti: Manda yuva yapmış hurma dalına, yulafına banmış, balına banmış yemiş, geriye kalan tiridi de fukara halk kuru ekmeği bandırarak yemeğe çalışıyor. Halka tirit kaldı, tirit, kuru ekmek; o tirit de yağlı tirit değil. Yani sade suya “tirit” derler Anadolu’da; halka sade suya tirit kalmış. Siz, mandanın yuva yaptığı hurma dalından hurmaları toplayıp, efendim, manda yoğurduna katıp, kestane balıyla, yulafla karıştırıp yemenin -ne diyelim- hazzı, yemenin isteği, talebi içerisindesiniz. Bu, bir hazdır, bakın; bu, bir şehvettir. Bu kadar yoksullukta, bu kadar açlıkta, bu kadar işsizlikte, bu kadar pahalılıkta böyle hazları ortaya sürmek halkla alay etmektir. Lütfen söylemlerinize, ifadelerinize, tarzınıza dikkat edin; halkı rencide ediyorsunuz, halkı aşağılıyorsunuz. Buna karşı müthiş bir tepki gelişiyor; doğuda, batıda, Trakya’da, Akdeniz’de, Hatay’da, kürdistanda, her yerde müthiş bir tepki gelişiyor ve bu tepki sizi çığ gibi süpürüp götürecek, iktidar miktidar sizin için hayal olacak.

Kolay gelsin, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

13’üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 13- 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanununun geçici 16 ncı maddesinin yedinci fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan "31/12/2019” ibaresi "31/12/2022” şeklinde değiştirilmiş, fıkraya ikinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümleler eklenmiş, fıkranın mevcut üçüncü cümlesinde yer alan "Bu durumda elde edilen gelirler” ibaresi "Kalanı ise” şeklinde değiştirilmiştir.

"Satış bedelinin tamamının peşin ödenmesi hâlinde yüzde yirmi, en az yarısının ödenmesi hâlinde yüzde on indirim uygulanır. Taksitli satışlarda satış bedelinin en az yüzde onu peşin ödenir, kalan bedel ise beş yıla kadar taksitlendirilir. Taksit tutarlarına kanunî faiz oranının yarısı uygulanır. Elde edilen gelirlerden ilgili belediyeye yüzde 30, varsa büyükşehir belediyesine yüzde 10, Bakanlığın dönüşüm projeleri özel hesabına gelir olarak yüzde 25 oranında pay verilir.”

             Süleyman Girgin                     Abdüllatif Şener                            Cavit Arı

                    Muğla                                   Konya                                    Antalya

           Okan Gaytancıoğlu                 İlhami Özcan Aygun                      Gökan Zeybek

                    Edirne                                 Tekirdağ                                  İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Gökan Zeybek’in.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

31/12/2017 tarihinden önce ruhsatsız ya da ruhsat ve eklerine aykırı yapılmış yapılarla ilgili getirilmiş olan imar barışıyla ilgili, hazine arazisi üzerindeki mülkiyet sahipleriyle ilgili 2018’in 31 Aralığına kadar başvuru süresi verildi ve 31/12/2019 tarihine kadar da bu bedellerin yatırılması istendi. Tabii, bu bedelleri müracaat eden vatandaşlar, 2018 yılından başlayan büyük ekonomik çöküntüyle birlikte yatıramadılar. Şimdi, bu uzatılıyor.

Peki, ne getirdi bu imar barışı? Şimdi, baktığımızda ne getirdi imar barışı? Kaçak yapılaşmayı artırdı. Tarım arazilerinin içine 250 metrekarelik konut yapılarak “hobi bahçesi” adı altında Türkiye tarım topraklarının milyonlarca metrekare azalmasına yol açtı. Başka ne getirdi? Meralara ve yaylalara kaçak inşaatların yapılmasını. Çanakkale’den Mersin’e kadar bütün sahil boyunda, köylerde, özellikle de köy bölgelerindeki kaçak yapılaşmaların, inşaatların sayısının artmasına yol açtı. Başka ne getirdi? Sağlıklı ve nitelikli bina yapmak yerine kurallara uygun olmayan inşaatların çöplüğüne dönen bir ülkeye dönüştürdünüz. Ya, okullardan mimar, mühendis mezun ediyorsunuz, bir yandan da kaçak inşaatları sürekli olarak teşvik eden düzenlemeler getiriyorsunuz. O zaman bu kadar mimar, mühendis niye var? O zaman deprem riski taşıyan bölgelerde risk taşıyan binaların yapılmamasıyla ilgili endişelerimizi nasıl gidereceğiz?

Şimdi, millet yokluk içinde; millet kıtlık içinde; tam da bu dönemde getiriyorsunuz, diyorsunuz ki: “Bütçeye para lazım, müteahhitlere para lazım, para yatıranlara, dövizini TL’ye çevirip bankaya yatıranlara kur korumalı mevduat için para lazım. Nereden bulacağız? Hadi hazine arazilerini yeniden satalım.”

Peki, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bütün bunlar olurken ne yapıyor? Değerli arkadaşlar, bu hafta Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı inanılmaz çalışıyor, inanılmaz. Hem de nerede? İstanbul’da. İstanbul’un Planlarını yapma yetkisi Büyükşehir Belediyesinde; Bahçelievler Belediyesinde olan E5 üzerinde 14 bin metrekarenin üzerindeki bir parsele Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı plan tadilatı yapıyor. Bakın, bütün Bahçelievler’de 1,5 emsal, 5 kat yükseklikken Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bir mobilya şirketi tarafından toplanan 14 bin metrekarenin üzerindeki bu arsaya 2’nin üzerinde bir emsal, 5 katın yerine de 7 kat imar veriyor. Niye veriyor? Çünkü hak ve adalet duygusunu bu mübarek ramazan gününde yüreğinde hissetmeyenler Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının koridorlarını doldurmuşlar.

Tam da dün bu Meclis kürsülerinde çokça konuştuğumuz bir büyük yolsuzluk dosyası... İstanbul Kemerburgaz’daki Kemer Yapı Kooperatifinin Kemerburgaz’daki arazileri, golf sahaları, spor sahaları teminat gösterilerek Demirören Grubuna verilen, 750 milyon dolar karşılığında kamunun eline geçen, Ziraat Bankasının eline geçen, muhtelif tarihlerde yapılan imar planları da Danıştay tarafından iptal edilen arazilerle ilgili dün KAP’a bir bildirim yapılıyor. Emlak Konut ile Ziraat Bankası arasında bir anlaşma yapılıyor, bu anlaşmaya göre de golf sahasındaki 15 delik bulunan 325 bin metrekarelik araziye Demirören’in Ziraat Bankasına kazığını çıkarmak için imar planı yapıyorsunuz.

Bakın, 1.100 konutun bulunduğu arazinin içindeki 325 bin metrekarelik alanla ilgili bilgi veriyorum size; 93 bin metrekare orta yoğunlukta gelişme alanı diye konut alanı açıyorsunuz, 135 bin metrekare düşük yoğunlukta konut alanı açıyorsunuz, 12 bin metrekare ticaret alanı, 4 bin metrekarenin üzerinde de ticaret artı konut alanı açıyorsunuz. Metrekare satış fiyatı 3 bin doların üzerinde olan bir bölgede yaklaşık 250 bin metrekareyi yeni inşaat sahası olarak İstanbul’un göbeğindeki ormanları, tarım topraklarını, spor alanlarını, yeşil alanları sırf Demirören’e verdiğiniz batık krediyi kurtarmak için imara açıyorsunuz.

Bakın, değerli arkadaşlar, Türkiye'nin 1960’lardan itibaren çok başarılı bir tarım politikası vardı. Tarımsal topraklarımıza musallat olan süne zararlısıyla mücadele etmek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en önemli, başarılı görevlerinden biriydi. Şimdi, bize düşen görev ne biliyor musunuz? Yeşil alanlara, spor alanlarına, tarım alanlarına musallat olan bu iktidarı süne zararlısıyla mücadele ettiğimiz gibi bir mücadeleyle ortadan kaldırmak. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Fahrettin Yokuş              Mehmet Metanet Çulhaoğlu             Arslan Kabukcuoğlu

                    Konya                                   Adana                                   Eskişehir

               Yasin Öztürk                      Hayrettin Nuhoğlu

                   Denizli                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Hayrettin Nuhoğlu’nun.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan torba kanun teklifinin 13’üncü maddesi üzerine İYİ Parti adına söz aldım. Selamlarımı sunarım.

“İmar barışı” olarak bilinen ve 2018’de yürürlüğe giren 3194 sayılı İmar Kanunu'ndaki değişiklikle, ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı yapılar kayıt altına alınmıştı. Bu kapsamda, hazineye ait araziler üzerinde inşa edilmiş olan kaçak yapıların başvuru yapan hak sahiplerine satışı 31/12/2019’da sona ermişti. Şimdi yapılmak istenen, 31/12/2022’ye kadar yeniden başvuru hakkı tanımaktır. Sürenin uzatılmasıyla başvuruda bulunacak hak sahiplerine bulundukları yerlerin satılabilmesi ihalesiz şekilde sağlanmış olacaktır. 13’üncü maddeye ve gerekçesine bakıldığında, vatandaşlarımıza yeniden başvuru imkânının getirilmesi, peşinata göre indirim uygulanması ve faizlerin yarı yarıya düşürülmesi ve ödeme konusunda sağlanan kolaylıklarla hazine taşınmazlarının hızlı bir şekilde ekonomiye kazandırılmasının amaçlandığı görülmektedir. Bu suretle, satışlardan elde edilecek gelirin de yüzde 25’inin kentsel dönüşüme ayrılacağı belirtilmiştir.

Değerli milletvekilleri, bir kanun teklifine, ihtiyaç duyulan hangi konuda olursa olsun iyi çalışılmalı, kanun teklifi geniş bir mutabakat sağlanarak hazırlanmalı ki ihtiyaca cevap versin. Kısa süre sonra aynı konuda yeniden bir ihtiyaç hasıl olmasın. 26’ncı Dönemde 3194 sayılı Kanun'da yapılan değişikliğin üzerinden bir sene geçmeden 27’nci Dönemde aynı Kanun’un aynı maddesi değiştirildi. Şimdi, aynı madde üzerinde bir kez daha değişiklik söz konusudur. Öyle anlaşılıyor ki iktidarın acil kaynak ihtiyacı oluştu, bir bakıma yeni bir “imar affı” anlamına geldiği için kişisel bazı beklentiler de karşılanmak istenmektedir. Bu sebeple bazı şüpheler uyandırmaktadır. Üzerinde konuştuğumuz 13’üncü madde Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda da tartışılmalıydı. Aceleye getirilince ve ilgili komisyonlardan kaçırılınca teklif, eksikliklerle çıkmış oluyor. Dolayısıyla, verimli, nitelikli ve etkin bir sonuç alınamıyor.

Biz, vatandaşlara getirilen kolaylıklara karşı değiliz; biz, her zaman olduğu gibi bazı yandaş kişilere menfaat sağlanmasına karşıyız. Buradan beklenen gelirin ne kadar olduğundan ziyade, söylemek istediğimiz; bu gelirden ayrılacak olan yüzde 25’lik payın, Bakanlığın Dönüşüm Projeleri Hesabı’na değil, belediyelere aktarılmasıdır.

Değerli milletvekilleri, “kentsel dönüşüme pay ayrılması” ifadesi kulağa hoş gelse de iktidarın bu konuda paraları yerinde kullanmadığı ve hiçbir başarı göstermediği açıktır. Kentsel dönüşüm, ülkemizin deprem kuşağı üzerinde yer alması, kaçak yapıların çoğalması, hatalı malzeme kullanılması ve mühendis eli değmemiş olması sebebiyle ve de çoğunlukla ekonomik ömürlerini tüketmiş olması dolayısıyla risk altındaki bütün yapıların güvenli yapılara dönüştürülmesi işidir. Ne yazık ki bu anlamda olumlu adımlar atılamamıştır. En küçük depremlerde bile telaşa düşen Türk halkı artık sürekli oyalanmaktan bıkmıştır.

Çevre ve Şehircilik Bakanı dönüşüm sağlanması gereken konut sayısını İstanbul’da 300 bin, Türkiye genelinde 1,5 milyon olarak açıklamaktadır. Gerçek sayı bunun çok üzerinde olmasına rağmen, dönüştürülen konut sayısı çok düşüktür. Geçen yirmi yılda 1 milyona yakın konut ürettiklerini övünerek söylerken yılda sadece 50 bin civarında konut üretildiği apaçık ortada değil mi? Aynı hızla gidildiği takdirde, kendi ifade ettikleri sayıları bile ancak otuz yılda dönüştürebilirler ama deprem her an olabilir.

Küçük örneklerle övünerek vakit geçirenler, hiçbir şekilde kentsel dönüşümü gerçekleştiremezler. Bu oyalama ve beceriksizlik kabul edilemez ve Türk milleti deprem tehlikesiyle sürekli yaşayamaz. Bu yüzden Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının en başarısız olduğu konuların başında kentsel dönüşüm ve deprem gelmektedir çünkü onlar, bu konuya sadece rant açısından bakmayı tercih etmektedirler.

Yapılacak kentsel dönüşüm; bilimsel yaklaşımla, gerçekçi, sosyal anlayışa uygun, açık, dürüst ve vatandaşların aldatılmadıklarından emin olacakları bir şekilde gerçekleştirilmelidir diyor, saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinde yer alan “gelmek üzere” ibaresinin “gelecek şekilde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Serpil Kemalbay Pekgözegü                 Hüda Kaya                              Kemal Peköz

                    İzmir                                  İstanbul                                    Adana

                Habip Eksik                  Mahmut Celadet Gaydalı                    Zeynel Özen

                     Iğdır                                    Bitlis                                    İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Habip Eksik’in, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HABİP EKSİK (Iğdır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun teklifindeki değişiklik önergesi şunu gösteriyor: Gerçekten AKP iktidarı yönetemiyor ve büyük bir ekonomik buhrana sebep oldu, bu ekonomik buhrandan da -krizin çıkış yolu- fakir fukaranın sırtından gelir elde ederek çıkmaya çalışıyor. O açıdan, bunun çok da verimli olmadığını, doğru olmadığını daha önceki örneklerinden zaten gördük.

Sosyal devletin asıl görevi şudur: Yurttaşlara nitelikli, gerçekten depreme dayanıklı konutlar sağlamaktır. O açıdan da aslında -burada en önemli konu- sosyal devlet olmanın gereği olarak, yurttaşlarımıza depreme dayanıklı, sağlıklı konutların yapılması gerekiyordu.

Değerli milletvekilleri, Türkiye cezaevleri çok büyük sıkıntılara sebep olmaktadır. Hemen hemen her gün, her hafta, bir cezaevinden bir cenazenin çıktığına tanık oluyoruz. Çok yakın tarihte seçim bölgem Iğdır’da da iki ay içerisinde 2 ölüm gerçekleşti, ki en son ölen, Sinan Kaya genç birisiydi, 28 yaşındaydı. Çok ciddi sorunlar var. Edirne Cezaevinden Ehettin Kaynar 77 yaşında, Ferzende Elbi 80 yaşında olmalarına rağmen bu dönemde sürgün edildiler; Ehettin Kaynar Karabük’e, Ferzende Elbi de Eskişehir’e, Kerim Boran’ın da nereye gönderildiği hâlâ belli değil.

Yine, insanlar cezaevlerindeki yakınlarına para yatırdıkları için onlar hakkında hukuksuz bir şekilde davalar açılıyor ve gözaltılar yapılıyor. Bolu’da 25 aileye çocuklarına para yatırdıkları için hukuksuz bir şekilde gözaltı yapıldı, dava açıldı. O açıdan, derhâl iktidar bu hukuksuz uygulamalarına son vermelidir diyorum.

Değerli milletvekilleri, geçen hafta Ankara Yenimahalle Demetevler’de bir pazar alanını, sebze meyve pazarı olan bir alanı ziyaret ettim, hem oradaki esnafımızla hem de pazara çıkmış olan halkımızla sohbet ettim. Gerçekten durum içler acısı, bir dram yaşanıyor Türkiye'nin hemen hemen tüm şehirlerinde. Bakın, insanlar pazarlardan boş dönüyor, sadece tezgâhlara bakarak gidiyor, aynı zamanda o tezgâhları kuran pazarcılar da satış yapamadıkları için evlerine ekmek götüremiyorlar. Fiyatlar çok çok yükselmiş, domatesin fiyatı 30-40 lira, patatesin bile fiyatı 8 lira olmuş, bir demet soğan 10 lira olmuş ve gerçekten çok ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Bir amca benim önümü kesti, dedi ki: “Oğlum, ben sana bir şey anlatayım, bunu Mecliste de anlat.” Ben de söz verdim, anlatacağım dedim. Dedi ki: “Ben bal yiyemiyorum, hastayım. Ben et yiyemiyorum, hastayım. Ben domates yiyemiyorum, hastayım. Ben patlıcan yiyemiyorum, hastayım.” Ben şaşırdım. Benim doktor olduğumu da arkadaşlar söylemişti. Amca, senin hastalığın ne dedim. Bu kadar şeyi yiyememek, hakikaten sen hiçbir şey yiyemiyorsun demektir. “Oğlum, benim hastalığımın ismi ‘enflasyon, enflasyon, zam, zam, bu iktidarın getirdiği zam.’” dedi. O açıdan, siz gerçekten halkı perişan etmişsiniz. Derhâl bununla ilgili, yönetemediğiniz ve çözüm aranması için ciddi anlamda bir arayışa girmeniz lazım ve halkın önüne sandığı koymanız gerekir diye düşünüyorum.

Bir teyze çıkıp şunu söyledi, dedi ki: “Kurtarın bizi bu iktidardan. Bu fiyatları düşürün, geçinemiyoruz. Biz bu iktidara oy verdik ama elimiz kırılsaydı da o oyları o sandıklara atmasaydık.” ve gerçekten çok büyük bir şekilde veryansın etti, feryat etti. Halk biliyor; bütün zamların sebebi elektrik, doğal gaz, akaryakıt, tohum, gübreyle alakalı ve bunların hepsinin sebebinin de AKP iktidarı olduğunu biliyor. O açıdan, halkın aklıyla da oynamaya hakkınız yok diyoruz, hemen sandığı kurun diyoruz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

14’üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sıralarına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Serpil Kemalbay Pekgözegü                 Hüda Kaya                              Kemal Peköz

                    İzmir                                  İstanbul                                    Adana

                Zeynel Özen                  Mahmut Celadet Gaydalı

                  İstanbul                                  Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Serpil Kemalbay’ın.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Öncelikle, Roman halkımız başta olmak üzere halklarımızı selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın vekiller; 14’üncü madde ve bundan sonraki maddeler, hazine taşınmazlarının haraç mezat nasıl satılabileceğine ilişkin yani iktidarın iflasının açıklandığına ilişkin maddeler. Bu maddelerin hiçbirine katılmadığımızı burada söylemek istiyorum.

İzmir’de Çiğli Belediyesi işçileri toplu iş sözleşmesinde ortaklaşamadıkları için greve çıktılar. İzmir Çiğli Belediyesi işçilerinin grevini destekliyorum ve buradan selamlıyorum. Zafer direnen emekçinin olacaktır.

Yine, işçilerle ilgili Enerjisa’da bir işten atılma var. Sendikalaşan işçileri Enerjisa işten attı. Biliyorsunuz, sendika anayasal bir haktır, buradan Enerjisa işçileri yalnız değildir demek istiyorum. Patronlar işçiler sendikalı olsun istemiyorlar ama devlet de bunun için her türlü çabayı sarf ediyor yani patron ile devlet el ele vererek işçileri sendikasız bırakmak istiyor. Burada da Çalışma Bakanını göreve davet ediyorum yani bir kere olsun Anayasa’yı uygulayın, sendika anayasal haktır, bir kez olsun şu Anayasa’yı uygulayın demek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, sizin şuraya bir bakmanızı istiyorum. Burada, en az buradaki milletvekilleri kadar çok değerli bir kadının fotoğrafını göstermek istiyorum. İsmi Münire İnal, saygıdeğer bir insan, bütün ev işçileri gibi Münire İnal da çok saygıdeğer bir insan, ev işçisi. Yani çoğunuzun evinde çalışan, ev hizmetlerinde çalışan işçiler vardır. Münire İnal iki yıl çalıştığı evde camdan düşerek çok ağır bir şekilde yaralandı; 3’üncü kattan düştü, cam silerken 3’üncü kattan düşerek ölümden döndü diyebiliriz. Münire İnal iki yıl yatarak tedavi gördü, hâlâ omurgasında platinler var ve yaşamını sürdürmekte zorlanıyor.

Hukuki süreç başlattı, hizmet tespit davası açtı, çalıştığını ispat edemiyor. Şimdi, siz biliyorsunuz, ev işçileri bazılarınızın evine haftada iki gün gelir, bazılarınızın evine haftada bir gün gelir ama otuz gün çalışırlar, bir ay boyunca çalışırlar ama burada öyle bir yasa yapım süreci var ki işçileri işçi olduklarını ispatlamaya zorluyor ve o ispatı da gerçekleştirmek mümkün değil. Münire İnal on yılı aşkın bir süre ev işçiliği yaptı ama ev işçisi olduğunu ispatlayamıyor. Neden? Çünkü ev hizmetlerinde çalışanlar İş Yasası kapsamına alınmamış ve yasal süreçler, hukuki süreçler, AKP döneminde 2015’te çıkan bir yasayla ev işçilerinin aleyhine bir şekilde daha da geliştirildi. On günden az çalışan ev işçileri sigorta hakkına da sahip değil, on günden fazla çalışırsa ancak işçi sayılıyor.

Şimdi, 2009 yılında cam silerken camdan düşerek yaralanan Münire İnal, hizmet tespit davasını yaptıramıyor çünkü 2015’te yaptığınız yasa geriye doğru işletiliyor ve on günden az çalıştığı gerekçesiyle işçi sayılmıyor. Bu nasıl bir adalettir diye size sormak istiyorum. Hepimiz biliyoruz ki ev işi iştir, ev işçisi de işçidir. Herkes biliyor ki ev hizmetinde çalışan işçiler gündelikçi, aylıkçı, yatılı olarak çalışıyorlar ve işçidirler ama haklarını alabilmeleri mümkün olmuyor.

Ben, buradan, size, ev hizmetlerinde çalışan kadın işçilerin mağduriyetini tekrar hatırlatmak istiyorum. Aslında, bu, cinsiyet ayrımcılığından kaynaklı bir durumdur. Ev hizmetleri ev işlerinin bir uzantısı olarak görüldüğü için değersiz kabul ediliyor. Münire İnal eğer bir inşaat işçisi olsaydı, bir gün bile çalışsaydı işçi sayılacaktı; on yıl çalışmış, o kaza geçirdiği yerde iki yıl çalışmış ama hizmet tespiti yapılamıyor. Burada, Anayasa Mahkemesini, yasaları, Parlamento başta olmak üzere bu konudaki bütün herkesi, sorumluları göreve davet ediyorum.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 14 – 29/6/2001 tarihli ve 4706 sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasına birinci cümleden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"(b), (c) ve (g) bentleri kapsamında rayiç bedel üzerinden yapılan satışlarda, satış bedelinin peşin ödenmesi halinde satış bedeline yüzde yirmi indirim uygulanır.”

"Ticari faaliyetlerde kullanılmak üzere kiraya verilen taşınmazlar 2886 sayılı Devlet İhale Kanununda yer alan hükümler çerçevesinde ihale yoluyla satışa konu edilebilir. İhalenin yapıldığı tarihte en az beş yıl süreyle taşınmazları sözleşmeye dayalı olarak kullanan kiracılar, öncelikli olarak satın alma hakkına sahiptir. Öncelikli satın alma hakkının kullanılmasında dokuzuncu fıkra hükümleri kıyasen uygulanır.”

             Süleyman Girgin                     Abdüllatif Şener                            Cavit Arı

                    Muğla                                   Konya                                    Antalya

               Orhan Sümer                      Okan Gaytancıoğlu                   İlhami Özcan Aygun

                    Adana                                   Edirne                                   Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Orhan Sümer’in.

Buyurun. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, birbirinden farklı yasaları ilgilendiren, ekonomi alanında düzenleme sağlaması planlanan teklifin 14’üncü maddesi hazineye ait taşınmazların satışına ilave kolaylıklar getiriyor. Kiracı olarak bulunanlara alım kolaylığı, peşin alımlarda yüzde 20 indirim, arazi üzerinde bulunan yatırımcıysa satışta öncelik gibi konuları düzenliyor. Teklifin 14’üncü maddesi aslında bizlere, iktidarın açıkça kaynak arayışında olduğunu, yine, göz bebeği kamu arazilerinin, büyük şehirlerdeki devlet lojmanlarının, memleketim Adana’nın Kozan, Sarıçam, Çukurova ilçelerindeki paha biçilmez arsaların birilerine el altından pazarlanacağını gösteriyor. Bu satışların nasıl ihale edildiğini de artık tüm Türkiye biliyor.

Muhtar maaşlarına zam yapılacak olmasını, faizsiz konut şirketlerinin tasfiyesinden dolayı alacaklı olanlara kolaylık sağlanmasını zaten ilk dile getiren Sayın Genel Başkanımız ve Cumhuriyet Halk Partisiydi. Ancak iktidarın asıl amacı bu değildi; iktidar “5’li çete” denilmesinden, kamuoyunda bu algının 84 milyon tarafından kabul edilmesinden rahatsız oluyordu, teklifin asıl amacı oydu. Öyle ya, kim ortaklarına “çete” denilmesinden, “Kul hakkı yiyorlar.” denilmesinden rahatsız olmaz.

Değerli milletvekilleri, bu şirketler, dünyada en fazla devlet ihalesi alan 10 şirket arasına girmiş durumda. Kamu kaynaklarını devlet garantili işlerle yandaş müteahhitlere vereceksiniz, bu müteahhitlerden havuzlar oluşturacaksınız, sonra da “çete” denilmesine kızacaksınız. 5’li çete, saray iktidarı, rant üzerine kurulu düzende halkın sermayesini talan ederken vatandaş taneyle sebze almaya başladı. Enflasyon üç haneli rakamları zorluyor, sadece geçen sene 101 bin esnaf kepenk kapattı, 23 milyon icra dosyası birikti, 84 milyon vatandaşın 11 milyonu devlet desteğine muhtaç hâle getirildi.

Değerli milletvekilleri, öyle bir Türkiye tablosu var ki bir avuç sermayedar hariç yediden yetmişe herkes geçinemediğini söylüyor, iğneden ipliğe her ürün 12-13 kat artmış, saray sözcüleri “Ekonomimiz çok iyi.” diye açıklama yapıyor. Çeyrek lahana, yarım simit, bardakta ayçiçeği yağı, boş baklava, kaşarsız tost, içi boş dürüm söylemleri artık Türkiye'nin gerçeği hâline gelmiş durumda. Millet iftarlarını yaparken taze pide alacak parayı denkleştiremezken birileri çıkıp manda yoğurdundan, Medine hurmasından bahsediyor. Bugün asgari ücretli bir aile sadece 2 pide, 100 gram peynir, 100 gram zeytin alsa ay sonuna maaşı yetmiyor, sonra birileri çıkıp “Aynı gemideyiz.” diyor. Bu mübarek ramazan ayında vatandaş dualarında ayı geçirebilmeyi, kirasını ödeyebilmeyi, çocuğuna okul harçlığı verebilmeyi dilerken, saray iktidarı örtülü ödenekten hiç hesap vermeden bir senede 2 milyar 714 TL milyon harcama yapıyor. Ayrıca, bu rakamlardan hariç aynı sarayın günlük masrafı tam 11 milyon TL.

Değerli milletvekilleri, benzine yüzde 250, motorine yüzde 260, elektriğe yüzde 170, ete yüzde 130, ekmeğe yüzde 140 zam gelmiş; ekonomi düzenleme paketi getiriliyor. Yirmi yıldır acaba iktidarda kim var? AKP iktidarı artık çözüm üretemez. Ekonomiyi düzelteceğinize inanıyorsanız ve bir şey getirecekseniz o da seçim sandığıdır; getirin seçim sandığını milletin önüne, millet gerekli dersi verecektir.

Çocukların yatağa aç girdiği, yandaşların her gün daha zengin olduğu, milyonlarca genç atama beklerken saray memurlarının 5 maaş birden aldığı, vatandaşa yağmur gibi haciz gelirken saray beslemelerine vergi affının geldiği, evlerdeki içi boş buzdolabının lüks sayıldığı bu talan düzenini mutlaka değiştireceğiz. Buğdayın, etin, elektriğin, çamaşır mandalının, Avrupalının binlerce kilometre ötedeki çöp poşetinin bile ithal edilmesine, çiftçiye verilmesi gereken desteğin çarpık düzen sevdalılarına heba edilmesine vatandaşlarımız artık isyan ediyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Vatandaş kuru ekmek yiyorsa aç değildir.” diyenleri, yoksulluk kuyruklarına “Para var ki bekliyorlar.” anlayışıyla yaklaşanları, ekonominin kitabını tersten yazdıranları, tüm mal varlığına bir yüzükle başlayıp dünyanın en zengin liderleri arasına girenleri, milleti çayına atacak şeker bulamaz hâle getirenleri, saray sevdalılarını, Lale Devri özentisi olanları ilk seçimde iktidardan indireceğimizin sözünü veriyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Birleşime altmış dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.15

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.17

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

14’üncü madde üzerindeki 3’üncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "eklenmiştir” ibaresinin "ilave edilmiştir” ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Fahrettin Yokuş              Mehmet Metanet Çulhaoğlu              Hayrettin Nuhoğlu

                    Konya                                   Adana                                    İstanbul

               Yasin Öztürk                      İbrahim Halil Oral                   Arslan Kabukcuoğlu

                   Denizli                                  Ankara                                   Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın İbrahim Halil Oral’ın.

Buyurun Sayın Oral. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri, 322 sıra sayılı Kanun Teklifinin 14’üncü maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, Genel Kuruldan önce, siz Isparta’dan demokrasi geleneğinden gelen bir milletvekilisiniz.

BAŞKAN – Peki, ben sizi dört dakikayla başlatayım, bir dakika uzatma vereyim.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Demokrasi geleneğinize sığınarak, yüce Meclisin her milletvekili Mecliste millet adına konuşuyor. Millet adına bir dakika vermediniz ama yirmi beş dakika artı on dakika, Meclise sitem ettiğinizden dolayı ara verdiniz. O yirmi beş dakika ve on dakikada 35 milletvekilimize birer dakika selamlama verebilirdiniz. (İYİ Parti ve CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de “Kul hakkıyla önüme gelmeyiniz.” diye buyuruyor. Onun için, yüce Meclisteki milletvekilleri adına, bundan sonraki uygulamalarınızda birer dakikayı vermeyi lütfen alışkanlık hâline getiriniz diyor, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Oral, sürenizi ben başlatacağım ama müsaade ederseniz…

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Ben İç Tüzük’ü uygulamaya çalışıyorum. İç Tüzük “En fazla beş dakika süre verilsin.” diyor ve ben de beş dakikayı uyguluyorum. Ama “Siz İç Tüzük’ü uygulamayın, İç Tüzük’ü yerine getirmeyin.” diyorsanız onu da Danışma Kurulunda bir değerlendirelim hep beraber Grup Başkan Vekili arkadaşlarımızla.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Yani ben aslında beni İç Tüzük’ü uygulamaya davet etmenizi beklerdim, siz İç Tüzük’ü uygulamamaya davet ediyorsunuz beni.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Ama bugün vermeyince milletvekillerimiz de şaşırıyorlar, kendilerini dünkü uygulamanızın üzerine ayarlıyorlar, onu da belirtmek istiyorum Başkanım.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

İşte, biliyorsunuz, o da konjonktür.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Çok teşekkür ederim.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Süre gitti ama.

BAŞKAN – Süreyi baştan başlatalım tekrar.

Buyurun.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Seçim Kanunu üzerine görüşülürken, Cumhur İttifakı kanunu değiştirerek seçim çalışmalarına başladı demiştim. Teklifte “Başbakan” ibaresini çıkarıp “Cumhurbaşkanı” ibaresini eklemediğiniz maddeyle seçim çalışmaları için finansınızın da yolunu açtınız yani tüyü bitmemiş yetimin hakkı AK PARTİ Genel Başkanına seçim finansı olacaktır. Anlaşılıyor ki şimdi de hazine arazilerinin satışını kolaylaştıracak, esnaf gibi iskonto yapacak bir düzenlemeyle seçim çalışmalarınızı finanse etmek istiyorsunuz çünkü hazine tamtakırdır; uçup giden 128 milyar doların yerinde yeller esiyor. Hazine arazisi satışlarında hız sınırını aşmış durumdasınız, âdeta freni patlamış kamyon gibisiniz; mirasyedi hayırsız evlat gibi taşı toprağı satma derdindesiniz. Daha birkaç gün önce 28 ilde hazineye ait 472 parça taşınmazı satılığa çıkardınız. KDV’den muaf, taksitli, kelepir hazinesi, batan geminin malları âdeta; oh, ne âlâ.

Sahillerimize yakın yerlerden yarın bir gün bir otelin yükselebileceği araziler artık satılıyor. Bu arazileri kimler alıyor? Yabancılara dolaylı yollardan satılıyor da kullanıma açılıyor mu, öğrenmek istiyoruz. Toprakları satıyorsunuz, lojmanları satıyorsunuz, kurumları satıyorsunuz, şimdi de mübarek topraklarımızı satıyorsunuz. Bütün bunları geçtik, Türkiye’ye hiç ayak basmamış insanlara vekâletnameyle vatandaşlık satıyorsunuz. Elin yabancıları da bizim pasaportlarımızla sosyal medya hesaplarından dalga geçen paylaşımlar yapıyor. Sizin için Türkiye Cumhuriyeti’nin hiçbir şeyinin değeri yok mu Allah aşkına? Millet enflasyonun altında ezilirken siz hazine arazisi satmak derdindesiniz. Bu satılan yerlerin millete bir faydası var mı? Biz görmedik; gören, duyan varsa bize anlatsın lütfen. Şu sattığınız arazilerin yerine, yolcu garantili havaalanlarına, geçiş garantili köprülere fahiş harcamaları kesseniz çok daha fazla tasarruf edeceksiniz ama derdiniz tasarruf değil, sadece ve sadece rant hesabıdır.

Kıymetli milletvekilleri, teklifte hazine arazilerinin satışıyla alakalı kullanım ve kira süresi olarak belirlediğiniz üç yılın hikmetini de bir türlü anlayamadık. Üç yıl önce kullanıma ve kiraya verilmiş bazı arazilere özel bir kanun mu çıkarıyorsunuz, merak ediyoruz. Yoksa önce bu torbaya koyup sonra çıkartacağınız 5’li çeteyi koruma kanununu bu sebeple mi istiyorsunuz? Milletin arazilerinin ekonomiye dâhil edilmesi, tarıma açılması gibi uygulamaları objektif şartlarda milletin yararına olduğu için destekleyebiliriz ancak sizin karneniz bu konuda da zayıftır. Şunu unutmayın: Türkiye Cumhuriyeti devletinin hazinesi, arazileri, taşınmazları akşam pazarı mantığıyla iskontoyla satılacak mal değildir.

Saygıdeğer milletvekilleri “taşerona kadro” diye çıktığınız yolda pek çok kesimi mağdur ettiniz. 696 sayılı KHK’yle sürekli işçi kadrosuna alınan kardeşlerimizin pek çok mağduriyetleri vardır. Özellikle KHK’yle işçilerin özlük hakları düzenlenemediği için kurum içi yer değiştirme ve tayin işlemleri yapılamaz hâle geldi. Aile birliği bozulmakta, evlenme niyetinde olan insanlar evlenmekten de vazgeçmektedirler. Bu ekonomik şartlarda başka şehirde iş bulmak ne kadar zordur, bunu biliyor musunuz?

Bu konuda iktidara çağrıda bulunuyorum: Gelin, KHK'yle özlük haklarına yönelik bir düzenleme yapalım, siz getirin, biz destekleyelim. Kanunda, aynı işi yapan ama farklı unvanlarda, farklı statülerde, farklı maaş seviyelerinde olan personelin eşitlenmesi için de kapsamlı bir çalışmayı hep birlikte yapalım. Ayrıca, kadrodan yararlanmayan işçilerimizi de aynı kapsama alalım. Bu mübarek ramazan günlerinde umutla Gazi Meclisimizi takip eden işçi kardeşlerimize bir bayram hediyesi sunalım.

Bu düşüncelerle Genel Kurulu saygılarla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15’inci madde üzerine 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Filiz Kerestecioğlu Demir                Abdullah Koç                    Gülüstan Kılıç Koçyiğit

                   Ankara                                    Ağrı                                        Muş

                Habip Eksik                  Ömer Faruk Gergerlioğlu

                     Iğdır                                   Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; pazar fiyatları el yakıyor, vatandaşın gündeminde domates, salatalık, patlıcan fiyatları var. Bakın, şu görüntüye bakın, domatesin, patlıcanın, salatalığın tanesi 4-5 lira arası; AK PARTİ sıraları daha dikkatli baksın, tanesini 4-5 liraya getirttiniz, artık böyle bir dönemi millete yaşattınız.

Bakın, MHP Kayseri Milletvekili Sayın Baki Ersoy ne demiş? “Açıklanan rakamların üzerinde enflasyon oranları var, zamlar bu milletin belini büküyor. Bunlar gerçek, bunları görmemezlikten gelemeyiz, bunları konuşmamız gerekiyor, bunları yok sayamayız. Bir şeyi yok saydığınızda problem ortadan kalkmıyor ve bu, tepkiyi getiriyor.” demiş. Vallahi, MHP milletvekili doğru söylemiş, elhak doğru. Sağ olsun, sonunda, enflasyonun çığırından çıktığını MHP milletvekilimiz de gördü, sağ olsun ama bunun karşısında, MHP Genel Merkezi milletvekilini disipline sevk etmiş. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar ve bilemiyorum, sonuç ne olacak.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sana ne? Git işine ya! Bırak, işine git!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Apaçık gerçekler var ve maalesef, bakıyorsunuz, Cumhur İttifakı’nı devam ettirebilmek için insanlar deve kuşu gibi kafasını kuma gömüyor.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Çözerse Cumhur İttifakı çözer.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – “Kral çıplak.” diyor birisi, “Hadi, yürü bakalım disipline.” deniliyor. Memleketin hâli bu arkadaşlar.

Bakın…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sana ne?

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Sana ne ya, sana ne? Sen işine bak, parti içi meselelerden sana ne?

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Vallahi, ben işime de bakarım, doğruyu söyleyen MHP’li milletvekili de olsa onu da tebrik ederim; size rağmen!

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – MHP’li milletvekilleri hep doğruyu söyler, sen söylediklerine bak!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi ülkücülerinin bir açıklamasını gösteriyorum size. Bu üniversitedeki Kürt öğrenciler Kürtçe halay çektikleri ve Kürtçe şarkı söyledikleri için bu ülkücü grup tarafından saldırıya uğradılar, darbedildiler ve onlar da şöyle yazmış: “Vatana ihanet edenlerin kalem tutamayacağı üniversiteye hoş geldiniz.” Şimdi, bu üniversitedeki öğrenciler maalesef üniversiteden ayrılmak zorunda kaldılar, vatan haini ilan edildiler, darbedildiler ve memleketlerine döndüler. Ben memleketine dönen Diyarbakırlı bir Kürt öğrenciyle dün görüştüm. Neden döndün dedim. “Vekilim, ben artık Karaman’a gidemem. Bakın, bize zorla, tehditle özür dileten Instagram mesajları paylaştırdı bu ülkücü grup. Ben artık o Karaman’a gidemem.” Şimdi, lafa gelince “Ülkede Kürt sorunu bitirdik.” diyorlar.

HALİL ÖZŞAVLI (Şanlıurfa) – Kürt sorunu yok, terör sorunu var, terör.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - Ama bakın, çok net, ortada, Kürtçe şarkıyla halay çektiği için bir delikanlı kazandığı üniversitesini bırakarak Diyarbakır’a geri dönüyor, bunu ben biliyorum.

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Gergerlioğlu, doğruyu söylemiyorsunuz, doğruyu söylemiyorsunuz.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bakın, çok net, bu ülkede Kürt sorunu çözülmüş müdür, mümkün müdür?

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bu, apaçık bir şekilde bu meselenin çözülmediğini gösteriyor.

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – O da çözülüyor, gözün aydın, çözülüyor.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Senin gibi teröristlerin sorununu çözdük.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) - Bakın, size bir başka örnek daha göstereceğim. Bu çocuk kim? Bakın, bir delikanlı, 28 yaşında, Iğdır S Tipi Cezaevinde. Karaciğer nakilli, ağır hasta, sol tarafında felç ve konuşma bozukluğu olan hasta bir mahpus. Buna rağmen sekiz aydır Iğdır S Tipi Cezaevindeydi. Organ nakli tedavisi için sadece Erzurum’da tedavi olabilirdi ama oraya sekiz ayda sadece 1 kez götürülebildi ve ben bununla ilgili bir açıklama yaptım, Adalet Bakanlığı karşı açıklama yaptı “12 kez hastaneye götürüldü.” dedi. Ben dosyayı bir hekim vekil olarak araştırdığımda bir skandalı gördüm çünkü organ nakli tedavisinin olduğu Erzurum’a sekiz ayda 1 kez götürülmüştü ve bu, götürülürken ırkçı, ayrımcı muamelelere maruz kalmıştı, darbedilmişti. Sonunda bu delikanlı sekiz ayda 9-10 kez intihar teşebbüsünde bulundu, gereken yapılmadı, ilaçlarını almadı ve 17-18 Mart günlerinde de 2 kez intihara teşebbüs etti. Sağlık hakkı ayaklar altındaydı, hastaneye gitti “Derhâl psikiyatri servisine sevk edilmesi gerekir, çok kötü durumda bu mahpus.” denildi. Götürülmedi ve 19 Mart günü intihar etti. Bunun adı intihar değil arkadaşlar, bunun adı cinayet. Başka bir şey değil. Adalet Bakanlığı yetkilileri “12 kez gönderdik.” diyerek kimseyi kandırmasın.

Bakın, burada Ahmet Dizlek var, Kocaeli Üniversitesinde ben takip ettim “83 kez götürüldü.” denildi, mide kanseri ameliyatını iki yıl boyunca olmamıştı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – …ben devreye girdim, yaptırdım ve bu insan ancak iki yıl sonra ameliyat olan bir insan.

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu, süreniz doldu.

Teşekkür ederim.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tutanaklara girmesi için söylüyorum.

Bu konuşmacının bütün sözlerini reddediyoruz ve söyledikleri de kesinlikle doğru değildir. Bu kürsüye çıkıp genellikle böyle kışkırtıcı, provokatif sözleri söylemeyi alışkanlık hâline getirmiş; işine baksın.

Teşekkür ederim.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Vekilinizin sözünü söyledim sadece, vekilinizin medyadaki kayıtlı sözleri bunlar.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sen kendi işine bak be! Provokatör, bir de sırıtıyorsun!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Vekilinizin sözlerini okudum sadece.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sana ne kardeşim, sana ne?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Seninle hesaplaşacağız yarın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ama “Hesaplaşacağız.” ne demek Erkan Bey?

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Kişisel olarak.

BAŞKAN – Evet, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 15- 4706 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin başlığında bulunan “Taksitle ödeme” ibaresi “Satış bedelinin ödenmesi” şeklinde, birinci fıkrasının birinci cümlesinde bulunan “taksitle de ödenebilir” ibaresi “peşin veya taksitle ödenebilir” şeklinde değiştirilmiş, fıkraya birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle, altıncı fıkrasının beşinci cümlesine “yapılacak satışlarda” ibaresinden sonra gelmek üzere “satış bedelinin tamamının peşin ödenmesi hâlinde yüzde yirmi, en az yarısının ödenmesi hâlinde yüzde on indirim uygulanır ve” ifadesi ve fıkraya aşağıdaki cümle eklenmiştir.

“4 üncü madde kapsamında yapılan satışlar hariç olmak üzere 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ve 16/5/2012 tarihli ve 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanuna göre yapılan satışlarda, satış bedelinin peşin olarak ödenmesi halinde satış bedeline yüzde yirmi indirim uygulanır.”

“Bu kapsamda 6306 sayılı Kanuna göre yapılan satışlarda da bu fıkra hükümleri uygulanır.”

             Süleyman Girgin                     Abdüllatif Şener                            Cavit Arı

                    Muğla                                   Konya                                    Antalya

          İlhami Özcan Aygun                 Okan Gaytancıoğlu

                  Tekirdağ                                 Edirne

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Okan Gaytancıoğlu’nun.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; anlıyoruz ki hazinede para yok. “Artık taksitle ödeyelim, peşin öderseniz indirim yapalım.” gibi ifadeler bu 14’üncü, 15’inci, 16’ncı ve 17’nci maddelerde var. Yani hazine arazilerine gözünüzü diktiniz, lojmanlara gözünüzü diktiniz “Bunları satalım.” diyorsunuz. Niye bunların içerisinde “Kullananlara kolaylık sağlayalım ya da çiftçilere bedelsiz devredelim.” diye maddeler yok? Yok çünkü sizin öyle bir derdiniz yok. Hazine arazileri fazla, siz daha da fazlalaştırdınız. Bilmiyorum, bundan dört sene önce, bizim de karşı çıktığımız, Devlet Su İşlerine teslim edilen bir toplulaştırma yasası da geçti. Yapamaz dedik, tarım reformu bölge müdürlükleri toplulaştırmayı yapar dedik. Siz personelini de aldınız Devlet Su İşlerine verdiniz ama yapamıyorlar. Devlet Su İşleri de gitti, ihale açtı. Şimdi, köylere 2 genç çocuk geliyor, laptopu açıyor, haritalar çıkartıyor, ona buna arazileri veriyor. Vatandaş itiraz ediyor, 3 tane itiraz etme hakkı var. “Toprak toplulaştırması” adı altında vatandaştan araziler kesiyorsunuz. Bu araziler sayesinde ne oluyor biliyor musunuz? Her köyde en az 500 dekar, 1.000 dekar hazineye arazi katıyorsunuz. Yani siz toplulaştırma yapmıyorsunuz, aslında kamulaştırma yapıyorsunuz. Yani bu da bir şekilde gasp. Hazine arazisi yaratıyorsunuz. Sonra ne yapacaksınız? Tabii ki yandaşlarınıza satacaksınız. Kim alacak bunları? Ya biz diyoruz ki: Ekenler biçenler alsın. Bakın, hâlâ ekilmeyen 35 milyon dönüm arazi var. Ucube projeler geliştiriyorsunuz, diyorsunuz ki: “Boş olan arazileri vatandaş eksin, biz ona yüzde 75 tohum desteği verelim.” Ya arkadaşlar, böyle bir proje yapıyorsunuz ama vatandaşta ne traktör var… Hadi traktör olsa da traktörüne alabilecek mazot var mı? Mazot kaç para? Hadi mazotu buldu, gübre atabilecek mi? Gübre kaç para? Siz bunları hiç bilmiyorsunuz. Türkiye bir gıda krizine gidiyor.

Bakın, daha önceden de çok defa uyardık; her hafta bir ürünü konuşuyor medya. Neyi konuşuyor? Geçen hafta şekeri konuştu, ondan önce eti konuştu, ekmeği konuşuyor, meyve sebzeyi konuşuyor. Yani neden konuşuyor? Tamamen plansızlıktan, tamamen üretimi ve üreticiyi desteklememekten.

Madem ki buraya bir torba yasa getirdiniz, hazine arazilerini de kapsıyor. Hazine arazisini işleyenlerin başına bir şey geldiği zaman… Ne geldi? Doğal bir afet geldi, dolu yağdı örneğin; sigorta kapsamında mı? Hayır. Vatandaşın arazisi var, onun yanında da bir hazine arazisi var, vatandaş ikisini de işliyor, birini sigortalatabiliyor, diğerini sigortalatamıyor. Madem öyle, bu torba yasanın içerisine böyle bir madde koysaydınız, o zaman biz de destek verseydik. Deseydik ki: “Evet, hazine arazisini işleyen vatandaşın tarlasına dolu yağdı, yangın oldu ya da başka bir sel oldu; bu da sigorta kapsamına alınsın, TARSİM kapsamına alınsın.” Bunu yapmıyorsunuz. Neden yapmıyorsunuz? Ben de bilmiyorum; bu son derece yanlış.

Bakın, Türkiye’nin en büyük sorunu üretimsizlik, üretimi planlayamama. Siz hiçbir şekilde geleceği öngörmüyorsunuz, ucube projelerle günü kurtarmaya çalışıyorsunuz. Yaptığınız, bildiğiniz bir tek şey var: “Gümrük vergilerini sıfırlayalım.” Ya, sıfırlaya sıfırlaya ne hâle geldik? 150 dolarlık buğday 450 dolar oldu, 350 dolarlık ayçiçeği 900 dolar oldu. Siz bunları neden öngöremiyorsunuz? Biz söylüyoruz. Ne yapmak lazım? Çözüm tek; sadece çiftçiyi desteklemek lazım. Destekleme bütçesini artırın diyoruz ki, siz “Yok.” diyorsunuz ama ondan sonra Genel Başkanınız çıkıyor, diyor ki “Müjde! Destekleme bütçesine 3,2 milyar koyduk.” Bize de diyor ki: “Ey Ce-Ha-Pe, haberiniz var mı?” Var kardeşim, biliyoruz ama bu destekleme bütçesini çiftçi ne zaman kullanacak? 2022 bütçesi biliyorsunuz, seneye kullanılacak yani 3,2 milyar destek yapıyorsunuz ama çiftçinin cebine girmiyor. Yani destekleri zamanında ödemiyorsunuz, her şeyiniz, bütün her şeyiniz kesinlikle plansız, günübirlik politikalarla insanları yönetiyorsunuz. Artık Türkiye'nin gündeminde açlık var, açlık! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Fahrettin Yokuş              Mehmet Metanet Çulhaoğlu              Hayrettin Nuhoğlu

                    Konya                                   Adana                                    İstanbul

               Yasin Öztürk                         Feridun Bahşi                       İmam Hüseyin Filiz

                   Denizli                                 Antalya                                  Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Feridun Bahşi’nin.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Doğu Türkistan davasının yolbaşçısı, Cumhurbaşkanı Vekili Hızırbek Gayretullah vefat etmiştir; ruhu şad, mekânı cennet olsun.

Bunun dışında, biraz önce yine bizim İYİ Partili hatip kürsüde konuşurken soru önergelerinin on beş günde cevaplanıp cevaplanmayacağı hususunda Anayasa hükmü olmadığı söylendi. Anayasa’nın 98’inci maddesinin beşinci fıkrasına bakarsanız milletvekillerinin yazılı soru önergeleri Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanlar tarafından on beş günde cevaplanır hükmü vardır; bilmeyenlerin dikkatine sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, yine bir torba kanun, yeni bir torba kanun. 12 Eylül darbesi sonrası kurulan hükûmetler torba kanunu yol ettiler ancak AK PARTİ hükûmetleri artık işin suyunu çıkardı. Eskiden hiç olmazsa birbirleriyle ilintili maddeler bir torbaya doldurulurdu, şimdi artık hiçbiriyle hiç ilgisi olmayan konular aynı torbaya doldurulup “yasa teklifi” diye önümüze getiriliyor ve parmak çoğunluğuyla kabul ediliyor. Roma hukukunda milattan önce 98 yılında yani bundan tam iki bin yüz yirmi yıl önce torba yasa çıkarmak, aynı kanun tasarısında birbirleriyle yakın ilişkisi olmayan konuların yer alması yasak edilmiştir yani bir şekilde halkın kabul edeceğine inanılan teklifler tek başına oylanırsa reddedileceği kesin olan tekliflerle beraber aynı kanun tasarısına konulmaktadır; bu yasaklanmıştır hükmü getirilmiş. Yasa çıkmadan önce de bu ilkeye “konunun tekliği ilkesi” denilmiş.

Değerli milletvekilleri, maddeyle hazine taşınmazlarının satılması ve hızlı bir şekilde ekonomiye kazandırılmasının amaçlandığı, bu sebeple peşin satışlarda yüzde 20’ye varan indirim yapılacağı belirtilmektedir. Bugüne kadar imar uygulamaları, parselasyon ve kadastro çalışmalarıyla yandaşlar önce, hazine taşınmazlarına ortak edilmekte yani taşınmazlar hisseli hâle getirilmekte, sonra da yandaş hissedarlara ihalesiz olarak belirlenen fiyatlardan satılmaktadır; aynı usul, kiraya verilen taşınmazlar için de geçerlidir. Bu tür satışlar rekabet ortamını ortadan kaldırdığı gibi Anayasa’ya da aykırıdır. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle başlayan ve son bir yılda iyice derinleşen ekonomik krizin neticesinde kamuya ait varlıkların hızla satışının gerçekleşmesi için devamlı bir düzenlemeler zinciri getirilmektedir. Torba kanunlar içine yerleştirilen ve mühendislik çalışmalarıyla yandaşa rant sağlayan maddelerle kamu kaynakları israf edilmektedir. Yandaş müteahhitlerden Cengiz Holding yani Mehmet Cengiz'in AK PARTİ iktidarı döneminde aldığı gayrimenkul sayısı 195’tir, bu konuda başka bir şey söylemeye gerek var mı arkadaşlar?

Değerli vekiller, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, daha önce elektrik faturasını ödeyemeyen konut sayısının 1 milyon 600 bin olduğunu açıklamıştı, sonraki süreçte 2 milyon 100 bin, en son olarak da 16 Şubatta, 4 milyonun üzerinde olduğunu açıkladı. Ülkenin her alanda yangın yerine çevrildiği yetmiyormuş gibi yapılan her yanlış bağıra çağıra manipüle edilmeye devam ediliyor, hem beceriksizliğin faturası bu necip millete ödetiliyor hem de üstüne üstlük bir de “Çözerse AK PARTİ çözer.” deniliyor.

Değerli milletvekilleri; inşaat ve hizmet sektöründe Türkiye ekonomisi yandaşların servetine servet katarken vatandaşlarımızın kaybı gittikçe artmaktadır. Aile Bakanlığının 2020 Faaliyet Raporu’na göre 4 milyon 415 bin kişiye yardımda bulunulmuş, 2021’de 2,5 katına çıkmış, bu yılı tahmin bile edemiyorum. Son bir ayda gübre fiyatları yeniden yüzde 65 ila yüzde 106 oranında artmıştır. Çiftçi tarlasına gübre atamaz oldu. Bu da her türlü tarımsal üretimde çok büyük kayıplara sebep oluyor.

Değerli milletvekilleri, kısaca ülkede ağır bir ekonomik kriz var, yoksulluk ve işsizlik had safhada ama AK PARTİ batan geminin malları düsturuyla bu yasa teklifiyle ülkenin varlıklarını yine mezata çıkarıyor.

Takdiri yüce Türk milletine bırakıyor, Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… madde kabul edilmiştir.

16’ncı madde üzerinde 2 adet önerge vardır, önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Filiz Kerestecioğlu Demir                Abdullah Koç                    Gülüstan Kılıç Koçyiğit

                   Ankara                                    Ağrı                                        Muş

       Ömer Faruk Gergerlioğlu                  Habip Eksik                            Rıdvan Turan

                   Kocaeli                                   Iğdır                                      Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Rıdvan Turan’ın.

Sayın Turan, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

RIDVAN TURAN (Mersin) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, hazine taşınmazlarında tarımsal üretim için bir şeyler yapılmaya çalışılmış fakat yanlış yapılmış yani niyet ile sonuç arasında inanılmaz bir açı farkı var. Geçen sene bu konuda bir kanun teklifi yazdık, az önceki konuşmamda da bir kanun teklifi göstermiştim. Bunu niye gösteriyorum biliyor musunuz? Diyor ya birileri: “Ya, bu muhalefet ha bire eleştiriyor kardeşim, sizin alternatifiniz nedir?” Hayatımız alternatif yazmakla geçti, işte, size bir alternatif daha.

Şimdi, hazine taşınmazlarında tarımsal faaliyeti sürdüren üreticiler meselesi memleketin çok temel meselelerinden bir tanesi. Kendi seçim bölgemde, 1950’lerde gelmiş, hazine arazisine yerleşmiş, o çölleri, kıraç bozkırları böyle bir dünya cenneti hâline getirmiş insanların yüzlerce dönümlük arazileri üzerinde organize sanayi bölgesi yapılmaya çalışıldı, ben de halkımızla görüşerek bir kanun teklifi kaleme aldım. Şimdi burada bir kanun teklifi var ya, Komisyonun kanun teklifi var ya, bu kanun teklifi zerreyimiskal kadar derde derman olabilecek bir kanun teklifi değil. Doğrusu şudur; yani yanlışı odur, doğrusu budur: Bir defa, bir hazine alanında beş yılı aşkın tarımsal faaliyet sürdüren insanların ecrimisil ödemesi kaydıyla mutlak suretle o alandaki kullanım hakkı -bak, değişim demiyorum- onlara ait olmak zorundadır. Kullanım amaçlı olarak bu alanların oradaki yoksul köylülere tanzim edilmesi, tescil edilmesi zorunluluktur. Ayrıca, kamunun elinde bulunan ve kullanılmayan ancak yoksul köylülerin de, topraksız köylülerin de bir tarafta olduğu gerçeği dikkate alınırsa bu toprakların o insanlara bedelsiz ama değişim üzerinden değil, kullanım değeri üzerinden devredilmesi devletin anayasal zorunluluğudur. Bakın, bu Anayasa’da yazıyor ha, ben uydurmuyorum bunu, Anayasa’da yazıyor. Dolayısıyla böyle birtakım ucube -az önce ifade ettiğim gibi- palyatif tedbirlerle bu işlerin yapılabilmesi mümkün değildir.

Bakın, değerli arkadaşlar, bir meseleyi çözmek istiyorsanız çıkın, cesaretle o meseleyi çözecek hamlelerde bulunun yoksa böyle arada derede, yoksulların derdine derman olmayan ama sermayenin daha da fazla semirmesini sağlayan şeyler sizin ancak ve ancak vebal hanenize kaydedilen şeylerdir.

Şimdi, iktidarın son dönemlerde söylediği bir şey var, ben bunu açıkça “yalan” olarak ifade ediyorum, o da şu: “Ya, evet, bu memlekette tarım ürünlerinin fiyatı artıyor ama bu, dış kaynaklı söz konusu oluyor.” Oysa bu, kuyruklu bir yalan. Küresel olarak enerji, emtia ve gıda fiyatlarında bir artışın olduğu muhakkak ancak Türkiye’deki artışın sebebi bu değil. Eğer şöyle bir hesap yapılırsa -Uğur Gürses iktisatçı, bu konuda bir hesap yapmış- bunlardan arındırırsanız şu andaki enflasyonu durum bütün açıklığıyla ortaya çıkıyor. O nedir, ben size söyleyeyim: Bunlar diyorlar ya “Bu memleketteki pahalılığın esas sebebi işte, Ukrayna’da savaş var, dünyada gıda fiyatları artıyor.” falan filan diye, ne diyorum biliyor musunuz? “Kuyruklu bir yalan.” Ukrayna savaşının arkasına saklanarak buradaki durumu idare etmeye çalışmanın hiçbir anlamı yok. Şimdi, bu sözünü ettiğimiz enflasyon kalemlerinden arındırarak enflasyon hesabı yapalım. Bakın, bu hesaba göre Avrupa’da “Yüzde 7,5.” dedikleri enflasyonun bu sözünü ettiğim riskler arındırıldığında karşılığı yüzde 3’tür -yüzde 3 üzerinden tepiniliyor- Türkiye’de ise yüzde 48,4’tür. Dolayısıyla burada uluslararası alandaki artışlara paralel olarak bir artış falan söz konusu değildir; bu, bu iktidarın ve Erdoğan’ın beceriksizliği sonucunda ortaya çıkmış. Kendi yandaşlarını daha fazla semirtmeye dönük, yoksullarıysa daha fazla yoksul etmeye dönük, bir lokma ekmeği şu iftar saatlerinde vatandaşına fazla gören bir siyasi anlayışın tekabül ettiği yer işte budur. O nedenle, az önce de söyledim, şimdi de söylüyorum: Bu yasanın ve bu anlayışın memlekete hiçbir faydası olmayacaktır. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan "eklenmiştir” ibaresinin "ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Fahrettin Yokuş                    Hayrettin Nuhoğlu                   Arslan Kabukcuoğlu

                    Konya                                 İstanbul                                  Eskişehir

           İmam Hüseyin Filiz                                                         Mehmet Metanet Çulhaoğlu

                 Gaziantep                                                                               Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Fahrettin Yokuş’un.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

2017 yılında tarımsal arazilerin amacı dışında kullanılmasının önüne geçilmesi amacıyla bir düzenleme getirilmiş, hobi bahçeleri de bu düzenlemenin içinde yer almıştı. Kanun kapsamına giren ve başvuruda bulunulan yapılar için yapı kayıt belgesi verilmişti. 2018 yılından önce yapılmış kooperatif hisseli olan hobi bahçeleri de imar barışından faydalanmıştı. Diğer izinsiz olan tüm yapıların yıkımı ve cezai işlemleri de bu düzenlemeyle hayata geçmişti. Toplum Bahçeleri Derneğinin araştırmasına göre Türkiye genelindeki hobi bahçesi sayısı bugün 175 bine ulaşmıştır. Mevcut hobi bahçelerinin yıkılması hâlinde bu alanların tarıma yeniden kazandırılması mümkün olmayacaktır, zamanla bu alanlar atıl hâle gelerek birçok meyve ve ağaçtan yoksun hâle gelecektir.

Değerli milletvekilleri, yine, bu konuda Toplum Bahçeleri ve Hobi Bahçeleri Derneğinin bazı talepleri var. Bilindiği gibi, 2018 yılından 2021 yılı sonuna kadar 175 bin civarında hobi bahçesi tekrar yapılmış. Maalesef belediyeler bunlara müdahale etmemiş, Bakanlık etmemiş ve şimdi diyoruz ki “Bunları yıkalım.” Yıkalım da bunların maliyetini hiç düşündük mü? Bunların yapılmasına kim izin verdi? Belediyeler niye görevlerini tam yapmaz? Çevre Bakanlığı görevlerini niye yapmaz? Çare bunları yıkmakta değil; çare, çözüm, buna yeni bir düzenleme getirmek, yeni bir af getirmek ancak bu affı getirirken de artık belediyeleri daha yükümlü hâle getirmek… Bundan böyle yeni çıkarılacak düzenlemeyle de hiçbir kimsenin tarım arazilerine ya da ekilebilir arazilere konut yapmasının önüne geçmek gerekiyor. Bunun için buradan AK PARTİ iktidarına acilen bir çağrımız var: 2018 ile 2021 yılları arasında hobi bahçesi ve benzeri yapılaşmalara yıkım yerine yeni bir yasal düzenleme yapılmalıdır. Yasa dışı yapılaşmalar artık ülkemizin gündeminden çıkarılmalıdır. Yasa dışı yapılaşmada birinci derecede sorumluluk, ilgili bakanlık ile yerel yöneticilere verilmelidir. Ülkemizin kanayan yarası hâline gelen hobi bahçeleri sorunu sorun olmaktan çıkarılmalıdır çünkü Konya’mızda yıkımlar başladı ama Türkiye’nin dört bir yanında yıkım olmuyor. Anlaşılıyor ki şikâyetler olursa yıkılıyor, o bakımdan buna acil bir çözüm bulalım.

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, dün, Sayın Cumhurbaşkanımız AK PARTİ Grubunu topladı, kendileriyle konuştu. Gazetelere yansıyan haber aynen şöyle: “Sayın Cumhurbaşkanımız diyor ki -gördüğünüz gibi- ‘Vatandaşımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz.’” Vallahi hayretler içinde kaldım yani saraydan herhâlde böyle görünüyor. Ya, kardeşim, biz çarşıda, pazarda geziyoruz, yangın yeri; iğneden ipliğe her gün zam geliyor, vatandaşlar feryat figan içinde bağırıyor, halk ucuz ekmek kuyruklarına girmiş durumda. Yani vatandaşlar enflasyon altında ezim ezim ezilirken bu ne oluyor şimdi Allah aşkına ya, ne oluyor? Anlaşılan sizlerin tuzu kuru, bunlardan haberiniz yok ve diyorsunuz ki: “Vatandaşı enflasyona ezdirmeyeceğiz.” Ya, nasıl ezdirmeyeceksiniz?

Bakın, dünya rekoru kırdık, 2’nci sıraya çıktık yani son altı aydaki enflasyonumuz yüzde 42, son üç aydaki enflasyonumuz yüzde 22,8. Daha bundan büyük rakam nerede arıyorsunuz? Bu da TÜİK’in takla attırdığı rakamlar, doğru da değil. Yıllık 61,1 enflasyon var ve bir yıldır millet enflasyon altında inim inim inliyor, siz diyorsunuz ki: “Halkımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz.” Vallaha, adam bizimle kafa buluyor anlaşılan, kafa buluyor bu milletle! Ama değerli dostlar, dost acı söyler. Bakın, son üç ayda yüksek enflasyon 2.500 lira emekli maaşı alan kişilerin 467 lirasını eritmiş, 4.116 lira alan memurun 764 lirasını, 4.252 lira alan asgari ücretlinin 790 lirasını; yine, son üç ayda memur 1.100 lira, öğretmen 1.237 lira, hemşire 1.386 lira, polis 1.691 lira kaybetmiş, maaşı erimiş. Allah aşkına bunlara tedbir getirelim diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

17’nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

MADDE 17- 4706 sayılı Kanunun ek 6 ncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde ve üçüncü fıkrasında yer alan "Maliye Bakanlığı” ifadesi "Bakanlık” şeklinde değiştirilmiştir.

“İmar planı bulunmayan veya imar planında tarımsal amaca ayrılan Hazineye ait tarım arazileri; 31/12/2019 tarihinden önce en az üç yıldan beri tarımsal amaçla kullanan ve kullanımlarının hâlen devam ettiği Bakanlıkça belirlenen kullanıcılarına, cari yıl ecrimisil bedelinin yarısı üzerinden on yıla kadar doğrudan kiralanabilir.”

             Süleyman Girgin                     Abdüllatif Şener                            Cavit Arı

                    Muğla                                   Konya                                    Antalya

                Ayhan Barut                     İlhami Özcan Aygun                   Okan Gaytancıoğlu

                    Adana                                 Tekirdağ                                   Edirne

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ayhan Barut’un.

Buyurun Sayın Barut. (CHP sıralarından alkışlar)

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

AKP eliyle ne yazık ki ülkemizde bir kriz yaratıldı; bu kriz de tarımdan sanayiye, istihdamdan ekonomiye her alanda giderek derinleşiyor. Oluşan bu krizin odağında ise tek adam dayatmaları ve sadece “Ben bilirim, kafama estiğimi yaparım.” gibi bir anlayış var. Bir AKP klasiği daha yaşıyoruz, Meclise önemli bir kanun geliyor, bu yasa teklifiyle bir kez daha görüyoruz ki tarımın paydaşlarını ve ilgili meslek örgütlerini yakından ilgilendiren bu teklif maalesef Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda ele bile alınmadı. Bir Tarım Komisyonu üyesi olarak sorarım sizlere: Bu doğru mu? Bu ayıp değil mi? Peki, Tarım Komisyonu üyesi olarak soruyorum: Bu Tarım Komisyonu neden kuruldu, ne için var?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz tarımında çok ciddi sorunlar var. Çiftçilerin dertleri de sorunları da çok çok büyük. Sorunların başında üretim maliyetlerindeki fahiş artışlar var. Her gün televizyonlara bir AKP yetkilisi çıkıyor, çiftçiye akıl veriyor, diyor ki: “Dağa taşa ekin, sürümden kazanın.” Bırakın bu akıl vermeleri, bu beylik lafları aslında akıl vereceğinize çiftçiye destek verin. Çiftçinin kullandığı mazot son bir yılda yüzde 300 civarında artmış, üre gübrenin fiyatı ise bir ayda yüzde 55 artmış, son bir yılda ise yüzde 345 artmış. Ayrıca, besi yemi yüzde 129, süt yemi ise yüzde 131 artmış. Bu durumun çarşı pazara yansıması ise daha da korkutucu; biber 45 liradan, patlıcan 30 liradan, domates 25 liradan, marul 20 liradan gidiyor ama sanmayın ki bu yüksek fiyatlardan sadece tüketici mağdur oluyor; biraz önce de saydığımız sebeplerden ötürü çiftçilerimiz de mağdur oluyor. Yani kısaca, hem üreten hem de tüketen mağdur. Ülkemizde zam numaratörü durmuyor, âdeta bir fırıldak gibi dönüyor. Şimdi, soruyorum size: Bu şartlarda çiftçi neyi eksin, nasıl eksin, nasıl yetiştirsin; vatandaş nasıl alsın, nasıl yesin?

Değerli arkadaşlar, unutmayın ki çiftçi üretmezse, ürettiğinden de kazanamazsa kimse ne yiyecek gıda bulur ne de ucuza bir şey alır. Enflasyonla mücadelenin yolu üretime zam yapmak değil, destek vermekten geçer. Size kısmi bir çözüm öneriyorum: Çiftçimizin kullandığı mazottan hiç vergi almayın. Mazottan elektriğe, tohumdan gübreye tüm zamları geri alın. Çiftçiyi sübvanse edin, üzerindeki vergi yükünü kaldırın. Krizin önünü kesmek için de üretim seferberliği ilan edin; üretirsek büyürüz, gelişiriz.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; burada hazine arazilerini konuşuyoruz ama 17’nci maddede ecrimisil yatırılarak tarımsal desteklerden yararlanması sağlanırken bu torba kanun eksik ve yetersizdir. Örneğin, hazine arazilerini isteyen bir çiftçi sigorta yaptıramıyor, TARSİM sigorta bedeli alamıyor; doğal afet olsa -ki son zamanlarda bölgemizde aşırı don oldu- bu zararları sigorta karşılamıyor. Satılacak arazileri, soruyorum, kimler alacak? Atadan, dededen, babadan kalan bu arazileri işleyen çiftçilerimiz yıllardır zilyetlik hakkı kazanmışlardır ve ecrimisil bedellerini ödeyerek işlemeye devam ediyorlar ya da Millî Emlaktan kiralıyorlar. Satışta öncelik bu çiftçilere verilmelidir; satarken de avantajlı fiyatlar, taksitli fiyatlar uygulanmalı, çiftçinin alabileceği şartlar oluşturulmalıdır. Aksi hâlde, oraların gerçek sahipleri olan çiftçilerin dışında kurumlar, şirketler gelir, yabancılar gelir, burayı satın alır; çiftçimiz almazsa köyden kente göçler doğar, kentlerde yığılmalar yaşanır. Bunun neticesinde işsizlik, toplumsal olaylar gibi sorunlar da çığ gibi büyür. Gelin, çiftçiyi destekleyin. Günübirlik çözümler değil; bütüncül, kalıcı çözümler bulmak zorundasınız. Ortak akla uygun hâle getirip yarınlarımızı korumak için bu kanun teklifini yeniden düzenleyelim. Gelin, hep birlikte adım atalım.

Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: kabul Edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 17’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Fahrettin Yokuş              Mehmet Metanet Çulhaoğlu              Hayrettin Nuhoğlu

                    Konya                                   Adana                                    İstanbul

           İmam Hüseyin Filiz                      Dursun Ataş

                 Gaziantep                                Kayseri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Dursun Ataş’ın.

Buyurun Sayın Ataş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 322 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 17’nci maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, kanun teklifinin görüşülen maddesinde hazineden kiralanmış olan arazilerin tarım amaçlı kullanılmasına rağmen çiftçilerin faydalanamadığı tarımsal desteklerden yararlanması amacıyla düzenleme yapılmaktadır. Söz konusu düzenleme olumludur ancak benzer durumda olan, atalarından miras kalan ve mirasçıları arasında bölünemediği için tarım yapılmasına rağmen desteklerden faydalanamayan kişiler için de bir düzenleme yapılmalıdır. Diğer taraftan, tarım ve hayvancılığın dağ gibi biriken sorunları düşünüldüğünde çok daha kapsamlı ve radikal düzenlemelere ihtiyaç olduğu ortadadır. AKP’nin hatalı tarım politikaları yüzünden Türkiye’de tarım ve hayvancılık bitme noktasına gelmiştir. Tarım ve hayvancılıkta girdi fiyatları artarken ürün fiyatlarının destek ve teşviklerine çok cüzi artışlar yapılmaktadır. Çiftçilerin geçen yıl 3.500 lira olduğu için pahalı diye tarlasına atamadığı üre gübresi bugün 14 bin lira olmuştur. Dün pahalı diye atamadığı gübre bugün 4 kat artmışken çiftçi nasıl gübre atacaktır? Sadece bir yılda gelen zamlarla mazot 3 kat artmış, süt yeminin ton fiyatı bir yılda yaklaşık 4 kat artmış, 1.560 liradan 6 bin liraya çıkmıştır. Bugün 1 kilo sütle 1 kilo yem alınamamaktadır, yem alamayan süt üreticisi hayvanlarını kesime göndermektedir. Bununla birlikte, veteriner maliyetleri ve tarımsal ilaç fiyatları bir yılda 2-3 katına çıkmıştır. Tarımsal sulamada kullanılan elektrik fiyatları ise başını alıp gitmiş, çiftçiler faturalarını ödeyemediği için icra takibine düşmüştür. Tüm bunlar yetmemiş, çiftçi sanki çok para kazanıyormuş gibi çiftçi BAĞ-KUR pirimi 1.000 liradan 1.800 liraya çıkarılmıştır. Hâl böyleyken çiftçilerin çoğu tarımı bırakmış, tarlasını terk etmiş, şehirlere göç etmiştir. Daha önce defalarca uyardık, eğer o zaman dinlenip önlem alınsaydı şimdi tarım ve hayvancılık bu noktada olmazdı. Şimdi tekrar uyarıyoruz çünkü bu duruma önlem alınmadığı takdirde Türkiye’de tarım ve hayvancılık tamamen bitecek, gıda enflasyonu daha da artacak, köylerde kimse kalmayacak, tarımsal istihdam azalacak, işsizlik artarak devam edecek, ekonomik kriz daha da derinleşecektir.

Değerli milletvekilleri, hayvancılık konusunda önemli bir sorun da meralarda yaşanmaktadır. Meralar, yem fiyatlarının çok yükseldiği bugünlerde hayvancılığın geleceğidir. Her hayvan günlük olarak canlı ağırlığının yüzde 10’u kadar kaba yeme ihtiyaç duyar. Hayvanların ihtiyaç duyduğu bu kaba yem miktarının en kolay ve en ucuz temin edilebileceği yerler meralardır. Ancak hayvancılık yapanların yüzyıllardır kullandıkları meraların bir kısmı ranta kurban edilmiş, bir kısmı ise köylülerin kullanımından alınıp başka yerlere kiralanmaya başlanmıştır. AKP iktidarının doymak bilmeyen rant hırsı, ülkemizin en değerli doğal yem kaynaklarından olan meraların turizm, madencilik, kentsel dönüşüm gibi farklı amaçlarla tahsis amacı dışına çıkarılmasına neden olmuştur. Bunun doğal sonucu olarak da 2022 Ocak ayında toplanan inek sütü miktarı 836.959 tonla geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 5,7 azalmıştır. Yine, büyükbaş hayvan sayısı geçen yıl 18 milyonun üzerindeyken bugün 17 milyonlara düşmüştür. Mera hayvancılığı bitme noktasına gelmişken besi çiftlikleri ise ortalama yüzde 25-30 kapasiteyle çalışmaktadır. Bu nedenle, tarım ve hayvancılıkta destekler artırılmalı, çiftçilerimizin sorunları acilen çözülmelidir. Ayrıca, kullanılmayan mera ve yaylaklar hayvancılığa açılmalı, mera hayvancılığı desteklenmeli, meralardan alınan ücretler ıslah çalışmalarına harcanmalı ve otlatma kapasitesi güçlendirilmelidir. Tarımsal amaçlı kullanılan arazilerin bu amacının dışında kullanılmasının önüne geçilmelidir. Çiftçilerin tarımsal amaçla kullandığı mazotların ÖTV ve KDV’si kaldırılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, AKP Hükûmeti “Çiftçi çok çalışır, az kazanır.” anlayışını bir seviye daha ileri taşıyarak “Çiftçi çok çalışır, hiç kazanmaz.” noktasına getirmiştir. Ancak, bu düzen böyle devam etmeyecek, ilk seçimde kurulacak İYİ Parti iktidarında çiftçi emeğinin karşılığını alacaktır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinde yer alan “aşağıdaki” ibaresinin “aşağıda bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Filiz Kerestecioğlu Demir                Abdullah Koç                    Gülüstan Kılıç Koçyiğit

                   Ankara                                    Ağrı                                        Muş

       Ömer Faruk Gergerlioğlu                  Habip Eksik

                   Kocaeli                                   Iğdır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Abdullah Koç’un.

Sayın Koç, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, AKP iktidarının yirmi yıllık sonucu, maalesef otoriterleşen bir sistem. Peki, bu otoriter hâle gelen sistemin görüntüsü nedir? Adalet sisteminde bozukluk var, ülke kaynaklarının bölüşümünde sorun var, STK’lere yani sivil toplum örgütlerine bakış açısında sorun var ve en önemli mesele, cezaevlerinde oluşan ve on yıllardır biriken sorunlar var. Avrupa Konseyi, 49 ülkeye dair tutuklu ve hükümlü istatistiklerini yayınladı. Kişi başına düşen tutuklu ve hükümlü sayısında ilk iki ülke olarak Rusya ve Türkiye yer almaktadır. Rusya'da her 100 bin kişiye 328 tutuklu ve hükümlü düşerken Türkiye'de her 100 bin kişiye 325 kişi düşmektedir. Aynı şekilde, bu ligde yer alan diğer ülkelerde ise Gürcistan'da 232, Azerbaycan'da 216 kişi. Yani cezaevlerinde Türkiye'nin yer aldığı lige bakar mısınız değerli arkadaşlar? Avrupa ortalamasında her 100 bin kişiye 102 kişi düşerken Türkiye'de her 100 bin kişiye 325 kişi düşüyor yani 3 katı fazla bir ülkeden bahsediyoruz. Bu verilere göre Türkiye'de cezaevlerindeki kişilerin sayısında çok büyük artış söz konusudur. Cezaevlerini kapasitenin üzerinde doldurma alanında Türkiye, Avrupa'da ilk sırada yer almaktadır. Peki, kaynaklarda ve cezaevlerine ilişkin mevcut olan harcamalarda Türkiye nerede yer alıyor? Türkiye Avrupa'nın en son sırasında yer alıyor. Yani 314.500 hükümlü ve tutuklu statüsünde kişinin yer aldığı bir ülke, Türkiye harcama konusunda Avrupa'nın en son sırasında yer alıyor. Türkiye'deki verilere göre, şu an itibarıyla, cezaevlerinde 315 bin tutuklu ve hükümlü statüsünde insan bulunmaktadır. Peki, başka ne var? Denetimli serbestlik sisteminden yani herkesin sabıkalı olduğu, herkesin bu rejimde sabıkalı hâle getirildiği -yüz binlerce kişinin sabıkalı hâle getirildiği- denetimli serbestlik sistemine tabi tutulduğu bir ülkeden bahsediyoruz. Bu, neyi gösteriyor değerli arkadaşlar? Rejimin suçlu ürettiğini, rejimde hukukun olmadığını, demokrasinin olmadığını gösteren verilerdir bunlar ne yazık ki. Bu iktidarla hukuk ayaklar altına alınmış durumda. Yürütmenin yargı üzerindeki etkisini gösteren ve yargının işlemez hâlde olduğunu gösteren verilerdir bunlar. Ülkede demokrasi yoksa, hukuk yoksa, hukuki güvenlik ilkesi yoksa otoriterleşme vardır; otoriterleşmenin en iyi örneği de maalesef AKP Hükûmetidir. Bu hukuksuzluk, toplumsal barışı zedeler niteliktedir ve toplumsal barış zedelenmiş durumdadır; ekonomik çöküntüyü getiren bir sistemdir ve Türkiye’de maalesef şu anda ekonomik çöküntü yaşanmaktadır. Ekonomik çöküş olunca demokrasi olamıyor maalesef; demokrasi olmayınca adalet olmuyor; adalet olmazsa cezaevlerini topluma dayatan bir sistem hâline geliyor maalesef bu şekilde.

İnsanlar artık gündelik yaşamını sürdüremez hâldedir ne yazık ki. Toplumun yüzde 82’si alım gücünden yoksun durumdadır; 60 milyona yakın kişinin alım gücü şu anda zayıf durumdadır; 30 milyona yakın insan şu anda yardım almadan, devlet yardımı almadan gündelik yaşamını sürdüremez hâldedir. Bakın, en temel gıda maddesi olan patates ve soğan, halk tarafından ulaşılamaz hâldedir. İktidar partisi bunun stokçuluktan kaynaklandığını dile getiriyor ne yazık ki. Bakın, beş yıl önce niye stokçuluk yoktu, iki yıl önce niye stokçuluk yoktu? Peki, stokçuluk şu anda varsa elinizi tutan mı var, niye buna karşı bir önlem almıyorsunuz? Değerli arkadaşlar, bu AKP Hükûmeti maalesef toplumu yoksulluğa, maalesef toplumu açlığa sevk etmiş durumda. Bunun tek çözüm noktası seçim sandığıdır, seçimin geldiği noktada da bunları hep beraber göndereceğiz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

18’nci madde üzerinde 2’si aynı mahiyette olmak üzere 3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Fahrettin Yokuş Mehmet Metanet Çulhaoğlu Hayrettin Nuhoğlu

                    Konya                                   Adana                                    İstanbul

           İmam Hüseyin Filiz                Arslan Kabukcuoğlu

                 Gaziantep                              Eskişehir

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

             Süleyman Girgin                     Abdüllatif Şener                            Cavit Arı

                    Muğla                                   Konya                                    Antalya

           Okan Gaytancıoğlu                İlhami Özcan Aygun                        Ulaş Karasu

                    Edirne                                 Tekirdağ                                    Sivas

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz talebi Sayın Hayrettin Nuhoğlu’nun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan torba kanun teklifinin 18’inci maddesi üzerine İYİ Parti adına söz aldım. Selamlarımı sunarım.

Bu maddeyle, 4706 sayılı Kanun’a bir geçici madde eklenmek suretiyle, 4’üncü madde kapsamında 2022 ve 2023 yıllarında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca ihalesi yapılacak olan kamu konutlarının satışından elde edilecek gelirlerin genel bütçeye kaydedilmesi düzenlenmektedir. Öyle anlaşılıyor ki 2022 ve 2023 yıllarında oluşacak bütçe açığının azaltılması hesapları yapılmaktadır. Genel ve özel bütçeli idareler, yüksek eğitim kurumları ve düzenleyici ve denetleyici kurumlara tahsisli konutların satılmasıyla bütçe açığına katkı sağlanacaktır. 2022 yılında Şubat ayı sonu itibarıyla 13 bin konutun satış ihalesinin yapılmış ve 3 milyar liraya yakın gelir elde edilmiş olduğunu öğrendik. Bu hesaba göre, satılması planlanan 210 bin civarındaki konutun satış ihalesinden de 50 milyar lira civarında gelir elde edileceği anlaşılmaktadır. Bu yolla bütçe açığının kapatılmasına gayret gösterilirken diğer taraftan başta Külliye olmak üzere kamudaki gösterişe dayalı israf uygulamaları hız kesmeden devam etmektedir. Diğer taraftan, faiz giderleri, kur korumalı mevduat hesaplarındaki kur farkı ve kamu-özel iş birliğiyle yapılan yatırımlara garanti ödemelerinin miktarı göz önüne alındığında elde edilecek gelirin açığı kapatmaktan uzak olduğu görülmektedir. Bundan sonra nelerin satılmasının planları yapıldığını satışlar ortaya çıktıkça göreceğiz.

Değerli milletvekilleri, kimse “Nasıl olsa sata sata bitmiyor.” diye düşünmesin, bu anlayış değişmedikçe satarak oluşturulacak kaynaklar boşa harcanmaya devam edecek ve ülkemize bir fayda sağlamayacaktır. Yirmi yıldır devam eden tüketime dayalı ekonomi modelinden vazgeçmeyen, kendilerinden önceki birikimlerimizi satarak tüketmek üzere olan iktidar uyduruk modellerle yarattıkları algılar sonucu milletimizi kandırmaya devam edemeyecektir. Bu vesileyle bir kez daha vurgulamak isterim ki partili Cumhurbaşkanlığı sistemi artık tıkanmıştır ve devam edemeyecektir. Yapılacak ilk seçimde güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçilecek, hiçbir kurala bağlı olmayan yozlaşmış ve çökmüş ekonomik sistem sona erecektir. Üretim ekonomisi modeline geçilerek yapılan tahribat kısa sürede giderilecektir. İşte tam dört yıl öncesinden bugünleri öngörerek hazırlık yapan İYİ Parti beklentilere cevap üretecek siyaseti oluşturmuştur. Toplumun şaşkın, umutsuz ve çaresiz kalmasına kayıtsız kalınmamış, geleceğe umut ışıklarını sunmaya başlanmıştır, projelerimiz birer birer açıklanmaktadır. Projeleri gerçekleştirebilecek kadroların ve başında Meral Akşener gibi güven veren bir liderin olması başarılacağının en büyük kanıtıdır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, konuşmamın bu kısmında bir üzüntümü dile getirmek istiyorum. Doğu Türkistan sürgün Hükûmeti Cumhurbaşkanı Vekili, Türkistan davasının yılmaz savunucusu Hızırbek Gayretullah dün aramızdan ayrıldı, bugün İstanbul’da yapılan törenle toprağa verildi. Kendisine rahmet, ailesine sabır, yakınlarına, dava arkadaşlarına ve Türk milletine başsağlığı dilerim. 1970’lerin başında kendisini Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin son Genel Sekreteri merhum İsa Yusuf Alptekin’in yanında tanımıştım. Merhum Alparslan Türkeş’in de devamlı yanında bulundu. Yakın zamana kadar aksamadan devam görüşmelerimizde hatıralarını dinledik, başta Doğu Türkistan olmak üzere Türk dünyasıyla ilgili her konuda çok önemli değerlendirmelerde bulunduk. 1949 yılında, çocuk yaşında, babaannesiyle birlikte at üzerinde Taklamakan Çölü’nü geçerek hürriyetine kavuşan Hızırbek Gayretullah, Türklük için yaptığı çalışmalarla Türk milletinin gönlünde haklı ve kalıcı olarak yer almıştır. Mekânı cennet olsun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Ulaş Karasu’nun.

Sayın Karasu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ULAŞ KARASU (Sivas) – Sayın Başkan, görüşülmekte olan kanun teklifinin 18’inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teklifin 18’inci maddesiyle, kamu konutlarının satışlarından elde edilen gelirin genel bütçeye aktarılması öngörülüyor. Genel bütçeye aktarılan bu gelir nereye gidecek? 5 milyon konut dönüşüm beklerken, deprem tehlikesi her gün kapıdayken, milyonlar can derdindeyken hepimiz biliyoruz ki bu kaynak 5’li çetenin cebine gidecek.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, tarihinin en derin ekonomik krizini yaşıyor. Tüm sektörlerde krizin etkisi son damlasına kadar hissediliyor. Bu krizden en fazla etkilenen kesimlerden biri de kamuya iş yapan yükleniciler. Ocak ayında bir torba kanun kabul edildi. Kim faydalandı bu düzenlemeden? Neredeyse hiç kimse. Peki, kanunun kabul edildiği günden bu yana inşaat girdi maliyetlerine ne oldu, ona bir bakalım. Ocaktan bugüne sadece 2 kalemden örnek vermek istiyorum: Hazır beton 600 TL’den 1.050 TL’ye çıktı, demir 11.300 TL’den 17 bin TL’ye çıktı. Sadece üç ayda biri yüzde 75, diğeri yüzde 50 arttı. Bu artışlarla geçmiş döneme ait verilen fiyat farkları pul olmuş durumda. Defalarca gündeme getirdiğimiz gibi, sektördeki sorunu çözmek için attığınız adımlar ne yazık ki yetersiz kaldı. Yaptığımız girişimler sonucunda sektörün talepleri belli bir noktaya geldi. Olması gereken, belli bir oranın altında olan işlerde tasfiye hakkının getirilmesi, fark ödemelerinin üretici fiyat endeksi ile reel piyasa fiyatları eşitlenene kadar devam ettirilmesi, sektörün tüm bileşenleriyle birlikte kanunun revize edilmesi gerekiyor. 2 milyon kişilik bir istihdam alanını etkileyen sektör krizden ancak bu şekilde çıkabilir; aksi hâlde, sektördeki binlerce müteahhit, çalışan, tedarikçi geri dönülmez bir krizin içine sürüklenmiş olacak.

Değerli milletvekilleri, seçim bölgem Sivas'ta yaşananlara değinmeden geçmek istemiyorum. Sivas Nuri Demirağ Organize Sanayi Bölgesi cazibe merkezi ilan edildi. Peki, cazibe merkezi ilan edilen organize sanayi bölgesine 2022 yılında ne yapılacak? Cumhurbaşkanlığı Yatırım Programı’na göre, Nuri Demirağ iltisak hattı için 2022 yılında sadece bin TL ödenek ayrılmış durumda. Yanlış duymadınız, bin TL. Böyle mi cazibe merkezi kuruluyor? Sürekli gündeme getirdim bu karar Sivas'ta ayrımcılığa zemin hazırlar; Birinci Organize Sanayi Bölgesi’ne, tüm şehre haksızlık yapılıyor diye ama bazı arkadaşlar yaşadıkları şehrin aleyhine de olsa ısrarla her kararı alkışlamaya devam ediyorlar. Bir tarafta Sivas'ın üretimde, istihdamda yıllarca yükünü çeken firmalar haksızlığa uğruyor; diğer tarafta işçinin emeğine çökenler, devleti dolandıranlar Sivas'ta ödüllendiriliyor.

Sivas Demir Çelikte bir gasp hikâyesi yaşanıyor; eski adıyla SİDEMİR, iflas masasına devredildi, “SİDER” adında başka bir şirkete kiralandı. SİDEMİR ve SİDER aynı kişilerin şirketi yani burada bir hülle yapıldı. Peki, bu hülle nasıl yapıldı? Maliyeye borç, SGK'ye borç, işçilere borç, tedarikçiye borç; bu şirketin devlete zararı 3 milyar TL, hepsi bir anda sıfırlandı. Demirin başkentinde demirin düştüğü hâl işte bu: Soygun düzenine meze olmak. İktidara geldiğimizde ilk işimiz, hiç vakit kaybetmeden bu soygun düzenine son vermek ve Sivas'ın tamamını cazibe merkezi ilan etmek olacaktır. (CHP sıralarından alkışlar) Buradan tüm hemşehrilerime bunun sözünü veriyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün Türkiye Cumhuriyeti'nde devlet ve millet ne yazık ki ayrışmıştır; bir tarafta evine ekmek götürme derdinde olan milyonlar, diğer tarafta lüksün, şatafatın meftunu olmuş bir saray rejimi var. Rabiayı dilinden düşürmeyenlerin yeni rabiası zamdır, torpildir, peşkeştir, israftır. Bugün yaşanan sancının sebebi budur. Bu topraklarda 1919’dan bu yana yaşanmayan bir felaket yaşanıyor şu anda. Asgari ücretli ekmek kavgasında, emekli fatura telaşında, esnaf borç batağında, KOBİ faiz sarmalında, çiftçi haciz korkusunda ama Cumhur İttifakı saray sevdasında, israf tutkusunda, Lale Devri kafasında, gaflet uykusundadır. Sakın unutmayın, devleti yönetenler millete sırtını dönmüş, kendi ikballeri için ülkeyi yangın yerine çevirmişlerse günün sonunda mutlaka milletten tokadı yerler.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “dahil edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Filiz Kerestecioğlu Demir                Abdullah Koç                    Gülüstan Kılıç Koçyiğit

                   Ankara                                    Ağrı                                        Muş

       Ömer Faruk Gergerlioğlu                  Habip Eksik

                   Kocaeli                                   Iğdır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Habip Eksik’in.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HABİP EKSİK (Iğdır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şöyle bir söz vardır: Müsrif çocuk varı yoğu satar, evi tamamıyla batırır; AKP iktidarının geldiği nokta bu çünkü Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bu değişiklikle 2022 ve 2023 yıllarında ihalesi yapılacak kamu konutlarının satışlarından elde edilecek gelirleri genel bütçeye dâhil edecek. Her şey bitti, her şeyi sattı, bir bunlar kalmıştı, bunları satıp o şekilde genel bütçeye kaydederek bir kurtuluş yolu aranıyor ama bu politikalarla imkansız çünkü her gün emekçilerin emeği sömürülüyor; çocuklar, gençler geleceksizlikle karşı karşıya bırakılıyor. Böyle bir ortamda zaten bu krizden de çıkılması imkânsız.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de 100 bin civarında öğretmen açığı var, öğretmen ataması yapılması gerekiyor ama Millî Eğitim Bakanlığı “ücretli öğretmenlik” dediğimiz, “resmen emek sömürüsü sistemi” dediğimiz bir sistemle yaklaşık 100 bine yakın öğretmenin emeğini sömürüyor. Bu insanları tam zamanlı çalıştırmasına rağmen saatlik ücret veriyor ve aynı zamanda sigortalarının sadece yarısını yatırıyor. İşsizlik Fonu’ndan yararlandırmıyor, emekliliklerinin büyük bir kısmını çalıyor, hatta birçok özlük hakkından mahrum bırakıyor yani kaçak işçi çalıştırıyor Türkiye Millî Eğitim Bakanlığı.

Aynı durum bazı taşeron firmalarında da var. Mesela, Iğdır Havalimanı’nda “Çelebi” firması diye bir firma var. Ben uçağa binmeden önce orada çalışan gençlerle görüştüm, konuştum; meğerse firmaları tam zamanlı çalıştırmasına rağmen bu çocukların sigortalarını yarı zamanlı olarak yatırıyormuş; aynı zamanda, bu insanların maaşını da part-time çalışıyormuş gibi yatırıyormuş. Kısacası, devletin Bakanlığının yaptığı emek hırsızlığını aynı şekilde AKP’nin taşeron firmaları da yapıyor, orada insanların emeğini çalıyor.

Bakın, Türkiye’de ataması yapılmayan yüz binlerce öğretmen var ama Millî Eğitim Bakanlığı atamalarını yapacağına ücretli öğretmenlik sistemiyle kaçak işçi çalıştırıyor, emek sömürüsü yapıyor, insanları âdeta sefaletle karşı karşıya bırakıyor. Bir öğretmen ücretli öğretmenlikte haftalık otuz saat çalıştığı zaman -otuz gün çalıştığı zaman- ne kadar ücret elde ediyormuş biliyor musunuz? 3.800 lira. Yani asgari ücretin altında, yani açlık sınırının çok çok altında bir ücretle karşı karşıya bırakılıyor.

Görüyorum, AKP sıralarında oturan milletvekilleri de Grup Başkan Vekilleri de bunları dinlemiyor çünkü öğretmenlerin sorunları…

Sayın Alpay Özalan, sen de dinlemiyorsun.

FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) – Bir kulağım sende.

HABİP EKSİK (Devamla) – Ama şunu söyleyeyim: Çünkü sizin gündeminizde emekçilerin hakları, hukukları yok; sizin gündeminizde öğretmenlerin, eğitimini başarıyla tamamlanmış gençlerin emekleri yok; sizin gündeminizde varsa yoksa AKP’nin geleceği, AKP’nin bekası var. Emin olun, emeği sömürülen bu gençler, emeği sömürülen bu insanlar, emeği sömürülen bu işçiler büyük tokat vuracaktır; haberiniz olsun, ben size söyleyeyim.

İkinci bir durum; bu sıralarda otururken, bu koltuklarda otururken bir kanun teklifi getirildi, doktorlara bir maaş düzenlemesi yapıldı, sonra AKP iktidarı bunu geri çekti “Tüm sağlık çalışanlarını kapsayacak şekilde biz düzenlemeyi yeniden yapacağız.” dedi, söz verdi ama hâlâ sözünü tutmamış, tutmuyor.

EYT’liler var 5 milyona yakın; ama maalesef bu insanların emeği sömürüldü, çalındı ve hâlâ o EYT’lilerin hakları verilmiyor.

Türkiye'de garsonlar ya da kafeteryada çalışan insanlar on beş saat çalışıyor, bu Meclisin işçileri, emekçileri de öyle; maalesef hiç kimse bu konuda bu hukuksuzluğa “Dur!” demiyor.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

19’uncu madde üzerinde 2’si aynı mahiyette 4 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hazineye Ait Taşınmaz Malların DeğerIendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan "eklenmiştir” ibaresinin "ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Fahrettin Yokuş                        Mehmet Metanet Çulhaoğlu                      Hayrettin Nuhoğlu

                       Konya                                               Adana                                               İstanbul

            Arslan Kabukcuoğlu                           İmam Hüseyin Filiz

                     Eskişehir                                           Gaziantep

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

             Süleyman Girgin                     Abdüllatif Şener                            Cavit Arı

                    Muğla                                   Konya                                    Antalya

          İlhami Özcan Aygun                    Yıldırım Kaya                       Okan Gaytancıoğlu

                  Tekirdağ                                 Ankara                                     Edirne

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz talebi Sayın İmam Hüseyin Filiz’in.

Sayın Filiz, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesiyle ilgili olarak İYİ Parti Grubumuzun verdiği önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle, 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’na göre imzalanan öğrenci taşıma ve öğle yemeği hizmet alımlarına ilişkin sözleşmelerin 1 Ocak 2022 ile 30 Haziran 2022 tarihleri arasında gerçekleştirilen kısımları için sözleşmede fiyat farkı hesaplanmasına ilişkin hüküm bulunmaması kaydıyla ek fiyat farkı verilmesi düzenlenmektedir.

Değerli milletvekilleri, ihalelerin yapıldığı Ağustos 2021 tarihinden bu yana akaryakıt fiyatları yüzde 300, sebze, kuru gıda, et, yağ fiyatları aynı şekilde yüzde 200 ile 300 arasında artmış durumda. Bu nedenle, taşımalı eğitimde öğrencileri taşıyan servisler ve yemek firmaları olağanüstü mağduriyet yaşamaktalar. Pandemide altı ay süreyle hiç çalışmayan, yine de araçlarının trafik sigortasını ve muayenesini yaptırmak zorunda kalan servisçiler salgın döneminin zorluğunu en çok yaşayan sektörlerin başında gelmektedir. O sıkıntılara ilaveten, bir de Ağustos 2021’den bu yana yüksek enflasyonla karşılaşmış olmaları işleri bırakma ve iflas noktasına getirmiştir. Onun için bir fiyat farkı verilmesi servisçilere ve yemek şirketlerine bir nefes olacaktır; bu düzenlemeyi destekliyoruz.

Değerli milletvekilleri, konuya ilişkin olarak taşımalı eğitim sisteminin sorunlarından bahsetmek istiyorum. Taşımalı eğitim, öğrencilerin eğitim aldıkları okula kadar getirilmesi, okuldaki yemek ve benzeri ihtiyaçlarının ücretsiz olarak karşılanması ve akran ilişkilerinin artması açılarından cazip görünüyor olsa da taşımalı eğitim, pek çok eğitimci tarafından verimsiz ve aynı zamanda külfeti bol bir eğitim sistemi olarak değerlendirilmektedir. Yapılan bilimsel araştırmalarda öğrencilerin sabahları çok erken yola çıktıkları için düzenli kahvaltı yapamadıkları ve aç karnına derse girdikleri, uzak yerleşim birimlerinden gelen çocukların yorgun oldukları, taşıma merkezli olan okulların birçoğunda yemekhanenin olmadığı tespiti yapılmıştır. Ayrıca, sınıfların kalabalıklaşması, öğrencilerin ders dışı sosyal, kültürel ve eğitsel etkinliklere ve kurslara evlerine ulaşma sorunları nedeniyle katılamamaları yanında, öğrencilerde psikolojik ve fiziki bazı rahatsızlıklar olduğu, okuldaki veli toplantılarına veli katılımının çok düşük olduğu belirtilmektedir. Öğrenci servisi denetimlerinin eksik oluşu ve çeşitli aksaklıklar sebebiyle meydana gelen trafik kazaları yüzünden mağduriyetlerin yaşanması ayrı bir problem olarak durmaktadır ama en önemlisi, taşımalı sistemin yaygınlaştırılması sonucunda köy okullarının birer birer kapatılmasıdır. AK PARTİ iktidarı döneminde 20 bin köy okulu kapatılmıştır. Okulsuz ve öğretmensiz kalan köylerdeki aileler ise çocuklarının bu zorluğu yaşamaması için çareyi büyükşehirlere göç etmekte aradı hem köyler boşaldı hem de kentlerde kontrol edilemeyen nüfus yoğunluğu oluştu. Köyde insan kalmayınca tarım ve hayvancılık da büyük darbe gördü.

Okulların kapatılarak köylerin öğretmensiz kalması yanlış olmuştur çünkü güncel sosyal olayları takip edebilen, kırsala dair her konuda köylülerimize yol gösteren öğretmenlerden yani rol modelden mahrum kalınmıştır. Onun için diyoruz ki: Bir an önce köy okulları açılmalı ve var olan köy okulları elden geçirilerek eğitim öğretim faaliyetleri başlatılmalıdır. Atanamamış yüz binlerce öğretmen var, atama yapıldığı takdirde köy okullarında seve seve çalışacaklardır. Bu durum, köyden kente göçün tersine çevrilmesinde de önemli bir etken olacaktır.

Değerli milletvekilleri, biz İYİ Parti olarak, İyileştirilmiş Eğitim Sistemi projemizle ve başlatacağımız tarım reformuyla kırsal bölgeleri cazip hâle getirecek ve köy okullarını yeniden açarak taşımalı eğitime son vereceğiz. Öğrencilerimizin dengeli ve yeterli beslenebilmeleri için Rüzgârgülü Projemizle tüm devlet okullarında okul öncesinden lise son sınıfa kadar öğrencilere kahvaltı ve öğle yemeğini ücretsiz olarak vereceğiz. Değerler eğitimine önem verip şeffaf yönetimle ülkemizi huzura, mutluluğa ve refaha ulaştıracağız.

Biz hazırız diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Yıldırım Kaya'nın.

Sayın Kaya, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

YILDIRIM KAYA (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, bu torba kanun teklifinde muhtarlarla ilgili yıllardır söylediğimiz bir durum gerçekleşiyor. Bu açıdan, muhtarlar adına, bu konuda çalışma yapan herkese teşekkür ederim. 50.290 muhtar şunu unutmasın ki Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu bugüne kadar muhtarla ilgili ne söylemişse yapılmak durumunda kalındı; eksik bırakılanlar da bizim iktidarımızda -birleşik oy pusulası da dâhil olmak üzere- yapılacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)

2021-2022 eğitim öğretim yılında 1 milyon 248 bin öğrencimiz taşımalı eğitim kapsamında. Yani öğretmeni öğrencinin ayağına götürmek yerine öğrencileri öğretmenin ayağına götüren bir sistemi Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı hayata geçirdi. 2022 yılında, bütçede taşıma ve yemek yardım programı için 6,3 milyar kaynak ayrıldı ama 2021 Temmuz ayında yapılan ihalede 10 kilometrelik asfalt yol için öğrenci başına ortalama 147,83 lira para ayrıldı, 18 Ocak 2022’de ise aynı mesafenin fiyatı 259,31 liraya çıkarıldı. Temmuz ayına göre artış oranı yüzde 75,41 olarak gerçekleşti. Pansiyon, barınma, beslenme ücretleri 17 Ekim tarihinde bütçe kanun teklifinde belirlenmişti. Öğrenci başına sabah kahvaltısı, öğle yemeği, ara yemek ve akşam yemeği için 16 lira para ayrılmış. Yanlış duymadınız; sabah kahvaltısı, öğle yemeği, ara yemek ve akşam yemeği için öğrenci başına toplam 16 lira para ayrılmış. 17 Ekimden günümüze dolar yüzde 59 artmış; TÜİK’in rakamlarına göre, gerçek olmayan rakamlara göre enflasyonda yüzde 61 oranında bir artış gerçekleşmiş ama hayatın gerçeği olan enflasyon ise yüzde 140 oranında gerçekleşmiş; bunun karşısında öğrencilere verilen rakam ortada. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan Tokat’ta bir tarif verdi, dedi ki: “Her akşam ben manda yoğurduna kestane balı, Medine hurması, yulaf katarak yiyorum.” Ben bugün bir markete gittim, bunların fiyatlarını araştırdım, bu tarifin en ucuzu 30 lira, 4 kişilik bir aileye 120 liraya mal oluyor.

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Ya, başka bir şey bulun, bundan size ekmek çıkmaz! Bundan size oy gelmez, başka bir şey bulun.

YILDIRIM KAYA (Devamla) – Bir çocuğun sabah, öğle, ara yemeğine ve akşam yemeğine 16 lira ama sarayda yaşayanların yatarken sadece keyif için yediği lokmaya en ucuz fiyat 30 lira; bu, Allah’tan reva mı, olabilecek bir iş mi? (CHP sıralarından alkışlar)

Bugün sarayda bir iftar sofrası kuruldu. Öğretmenlerin, Millî Eğitim camiasının oruçlarını en güzel yerde açmalarına benim itirazım yok ama siz Türkiye'nin dört bir yanından ilçe Millî Eğitim müdürlerini, il Millî Eğitim müdürlerini Ankara’ya sofraya davet ederken çocukların 16 liralık yiyeceğini artırmamayı nasıl kabul edebiliyorsunuz? Bunların kabul edilmesi mümkün değil.

Müyesser Yıldız bir yazı yazdı, yazdığı yazıda Ankara metrosunda ve Ankaray’da açlıktan bayılan gençleri anlattı. Ankara Büyükşehir Belediyesi iftar saatinde kumanya dağıtıyor, Çankaya Belediyesi de her öğlen ya da iftar saatinde öğrencilere ücretsiz yemek veriyor. Sosyal devletin yapması gerekeni belediyeler yapıyor; nereye kadar?

Servisçiler kan ağlıyor, verdiğiniz, yapılan ihaleler bugünü karşılamaktan uzak; ne araçlarına binebiliyorlar ne araçlarının yakıtlarını karşılayabiliyorlar. Bundan dolayı ihaleden çekilen, iflas eden onlarca servis sahibi var. Bunların derdine derman olmak zorundayız. Öğrencileri taşımadıkları için öğrenciler yurtlarda, pansiyonlarda kalmak durumunda kaldılar. Bu duruma hep beraber çözüm üretmek zorundayız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Hocam, olmadı!

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinde yer alan “aşağıdaki” ibaresinin “aşağıda bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Filiz Kerestecioğlu Demir                Abdullah Koç                    Gülüstan Kılıç Koçyiğit

                   Ankara                                    Ağrı                                        Muş

       Ömer Faruk Gergerlioğlu                  Habip Eksik                           Necdet İpekyüz

                   Kocaeli                                   Iğdır                                     Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Necdet İpekyüz’ün.

Sayın İpekyüz, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tekrar, öğrencilerle ilgili, taşımayla ilgili ve yemek hizmetleriyle ilgili fiyatın güncellenmesini konuşacağız. Peki, Türkiye’de öğrencilere baktığımızda -tanımlarsak- işte, çocuklar ve gençler. Şimdi, iki hafta sonra 23 Nisan olacak; Büyük Millet Meclisinde, valiliklerde, kaymakamlıklarda, birçok yerde çocuklar oturacak ve haklarıyla ilgili konuşacak. Peki, biz burada çocuklara soruyor muyuz taşımalı sistemden memnunlar mı, nasıl taşınıyorlar, nasıl yemek yiyorlar, neler yaşıyorlar; hiç sormuyoruz.

Bu torba yasa teklifleriyle beraber önümüze getirilenler hep ne ise… Eğitimi ve sağlığı ücretli bir hâle dönüştürdünüz. Var olan sistemde taşeronları… Bu iktidarda, taşeron –tırnak içinde- eşittir yandaşlar. Gelin, Türkiye’de bir araştırma yapalım veya benim vekili olduğum ilde bir çalışma yapalım, Batman’da taşıma ve yemek hizmetleri verenler kimlerdir, hangi partinin yöneticileridir; gelin, bir çalışma yapalım. Hep araştırma önergelerimizi reddediyorsunuz. Yapan şirketler hep Adalet ve Kalkınma Partisinin ya yöneticileri ya akrabaları.

Sason’da imam-hatip lisesi öğrencilerini taşıyan minibüs 14 kişi taşıması gerekirken 26 kişi taşıdı geçen yıl, 4 araçla taşınması gereken tek araçla taşındı ve içinde tekstil işçileri vardı; 2 öğrenci, 2 imam-hatip öğrencisi, 2 kardeş yaşamını yitirdi; bir yıldır soruşturması bitmemiş. Şimdi fiyatları yükseltmeyi konuşuyoruz, yükseltelim, yakıt fiyatları yükselmiş ama asıl yapılması gereken taşeron değil, öğrencileri biz taşıyalım; birilerine rant alanı açmayalım.

Yemek… Her gün gazeteleri açın veya haberleri açın “Şu üniversitede, şu okulda öğrenciler zehirlendi, hastaneye taşındı.” Peki, denetliyor muyuz? Biz biliyoruz ki bir öğrenci 13 liraya, 16 liraya 3 öğün beslenemez. “Fiyatlar artsın.” Peki, bu fiyatları denetliyor muyuz? Hayır, denetlemiyoruz. Geçenlerde de söyledim; 16 liraya Gercüş’te sabah kahvaltı yapacaksın, öğlen yemek yiyeceksin, ara öğün yiyeceksin, akşam yemek yiyeceksin ve sağlıklı bir genç, sağlıklı bir çocuk olacaksın ve bu eşit olacak.

“Eğitim” dediniz, “Kitaplar ücretsiz olacak.” dediniz; hay hay, ücretsiz oldu ama okullar ücretli oldu, her okul ücretli oldu. “Kayıtlar ücretsiz.” diyorsunuz; veliler okulla gittiği gibi kayıt parası, aidat, bağış… “İhbar edin.” diyorsunuz. “Ya, temizlik malzemesi alamıyoruz.” diyorlar. Diyorlar ki: “Bir poşete tuvalet kâğıdı, deterjan, temizlik malzemeleri koyun, getirin.” veya “Biz, okulda temizlik yapanın parasını veremiyoruz.” Okul idaresi diyor ki: “Para verin.” Şimdi, bunları görmeyeceğiz, yemek ücretlerini artıracağız. Bizim, eğitimde kitapları ücretsiz vereceğimize en çok yoksulların, açlığın olduğu yerde, dezavantajlı yerlerde eğitimi özendirmemiz lazım, daha iyi beslememiz lazım.

Bu “taşımalı” dediğimiz şey… 36 bin okul kapalı şu anda, Türkiye’de 36 bin tane okul kapalı. Bir düşünelim ya; 36 bin okul kapalı, bu köylerle ilgili ne yapabiliriz? Bu köyler en dezavantajlı, en çok ihtiyacı olan yerler ve biz diyoruz ki: Taşımalı da taşıyanın nasıl taşıdığı belli değil. Ama kent merkezinde siz kalkıp bakıyorsunuz bir yangın söndürücüsü var mı yok mu diye. Ya, biz HDP olarak -çalışmalarımızda- bir yere gittiğimizde… Yangın söndürücüsünün son kullanma tarihine bakıyorlar ama 5 kişi taşıması gerekirken, 10 kişi taşıması gerekirken, 20 öğrenci taşıması gerekirken 30 kişi taşıyana bir denetleme yok ve parayı veriyorsunuz, parayı artırmaya çalışıyorsunuz.

Ya, geçen hafta da söyledim, Kredi Yurtlar Kurumunda elektrikli cihazlar, “kettle”lar toplanıyor. Daha iki gün önce Batman’da öğrenciler “Biz beslenemiyoruz, pahalı; geçinemiyoruz.” dediler, jandarma yurda çağırıldı, jandarma yurda çağırıldı öğrencilerin protestosu için. Öğrenciler niçin protesto ediyor? Diyorlar ki: “Biz yazılı başvurduğumuz hâlde yurt yönetimiyle konuşamıyoruz.”

Arkadaşlar, bu iş taşeronlaşmayla olmaz, bu iş birilerine rant kapısı açarak olmaz. Sonra iki de bir burada “Fiyatları güncelleyelim, fiyatları güncelleyelim.” Asıl olması gereken ücretsiz, nitelikli, eşit, erişilebilir ana dilinde sağlık, ana dilinde eğitim hizmeti verilmesidir. Taşıma olayını tartışalım, düşünelim. Nereden nereye geldik; eğitimciler memnun değil, sendikalar memnun değil, veliler memnun değil, öğrenciler memnun değil. Siz burada birileri adına karar verip sadece fiyatı yükseltmeye çalışırsanız gerçek sorunlardan uzaklaşmış olursunuz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 19’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 19- 5/1/2002 tarihli ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“Ek fiyat farkı veya sözleşmelerin feshi

GEÇİCİ MADDE 6- (1) 1/4/2022 tarihinden önce 4734 sayılı Kamu İhale Kanununa göre ihale edilen mal ve hizmet alımları ile yapım işlerine ilişkin Türk lirası üzerinden yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla devam eden (kabulü/geçici kabulü onaylanmamış olan) sözleşmelerde;

a)        1/1/2022 tarihinden sonra (bu tarih dâhil) gerçekleştirilen kısımlar için; ihale dokümanında fiyat farkı hesaplanmasına ilişkin hüküm bulunanlarda, sözleşmesine göre hesaplanan fiyat farkı tutarı oransal olarak artırılabilir, ihale dokümanında fiyat farkı hesaplanmasına ilişkin hüküm bulunmayanlar ile hüküm bulunmakla birlikte sadece girdilerin bir kısmı için fiyat farkı hesaplananlarda hesaplanmayan kısımlar için de fiyat farkı verilebilir.

b)        1/1/2022 ile 31/3/2022 tarihleri arasında (bu tarihler dâhil) gerçekleştirilen kısımlar için, ihale dokümanında fiyat farkı hesaplanmasına ilişkin hüküm bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, 1/7/2021 ile 31/3/2022 tarihleri arasında (bu tarihler dâhil) ihalesi yapılan işlerde ihale tarihinin (son teklif verme tarihi) içinde bulunduğu aya ait endeks, 1/7/2021 tarihinden önce ihale edilen işlerde ise 2021 yılı Haziran ayına ait endeks temel endeks olarak kabul edilerek ve sözleşme fiyatları kullanılarak yüklenicinin başvurusu üzerine sözleşmesine göre hesaplanan fiyat farkına ilave olarak ek fiyat farkı verilebilir.

(2)       1/4/2022 tarihinden önce 4734 sayılı Kanuna göre ihale edilen (3 üncü maddesindeki istisnalar dâhil) yapım işlerine ilişkin Türk Lirası üzerinden imzalanan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla devam eden (geçici kabulü onaylanmamış olan) sözleşmelerde, 1/1/2022 ile 31/3/2022 tarihleri arasında (bu tarihler dâhil) iş programına göre gerçekleştirilemeyen iş miktarı için süre uzatımı verilebilir.

(3)       1/1/2022 tarihinden önce 4734 sayılı Kanuna göre ihale edilen mal ve hizmet alımları ile yapım işlerine ilişkin Türk lirası üzerinden yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla devam eden sözleşmelerden, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla gerçekleşme oranı ilk sözleşme bedelinin yüzde 15'ine kadar olanlar (bu oran dâhil) yüklenicinin başvurusu üzerine feshedilip tasfiye edilir. Geçici 5 inci maddeye göre devredilen sözleşmeler için bu fıkra kapsamında fesih başvurusunda bulunulamaz. Feshedilen sözleşmelerde birinci fıkranın (a) ve (b) bendindeki hükümler uygulanmaz. Sözleşmenin feshi halinde yüklenici hakkında fesihten kaynaklanan kısıtlama ve yaptırımlar uygulanmaz ve yüklenicinin teminatı iade edilir. Bu durumda, fesih tarihine kadar gerçekleştirilen imalatlar dışında idareden herhangi bir mali hak talebinde bulunulamaz ve 4734 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin (j) fıkrasının (1) numaralı bendi uyarınca tahsil edilen bedel iade edilmez. Yüklenici tarafından can ve mal güvenliği ile yapı güvenliğine yönelik idarece uygun görülecek tedbirlerin alınması şarttır. Bu kapsamda düzenlenecek fesihnamelerden damga vergisi alınmaz. Bu fıkra kapsamında feshedilen sözleşmelere konu edilen mal ve hizmet alımları ile yapım işleri, Hazine ve Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine yeniden ihale edilebilir.

(4)       Geçici 5 inci maddenin altıncı ve yedinci fıkraları kapsamındaki sözleşmeler için birinci, ikinci, üçüncü ve beşinci fıkralara uygun olarak ilgili mevzuatında düzenleme yapılabilir.

(5)       Birinci fıkranın (a) ve (b) bentleri kapsamına girecek alım türleri, ürün ve girdiler ile bu bentlere ilişkin hesaplama yöntemlerini; (a) bendinde belirtilen oranları ve uygulama dönemini; başvuru ve onay süreleri ile fiyat farkı, ek fiyat farkı, süre uzatımı ve sözleşmenin feshine dair diğer hususlar dâhil yukarıdaki fıkraların uygulanmasına ilişkin esas ve usulleri tespite Cumhurbaşkanı yetkilidir.

(6)       Taşıma yoluyla eğitime erişim kapsamında bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce, 4734 sayılı Kanuna göre ihale edilen veya aynı Kanunun 22 nci maddesine göre imzalanan öğrenci taşıma ve öğle yemeği hizmet alımlarına ilişkin sözleşmeler ile aynı Kanunun 3 üncü maddesinin (e) bendine göre imzalanan öğle yemeği hizmet alımlarına ilişkin sözleşmelerin/protokollerin (bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce fesih veya tasfiye edilenler ile kabulü yapılanlar hariç), 1/1/2022 ile 30/6/2022 tarihleri arasında (bu tarihler dâhil) gerçekleştirilen kısımları için, sözleşmede/protokolde fiyat farkı hesaplanmasına ilişkin hüküm bulunmayanlar ile hüküm bulunmakla birlikte sadece girdilerin bir kısmı için fiyat farkı hesaplananlarda hesaplanmayan kısımlar için ek fiyat farkı verilebilir. Bu fıkra kapsamındaki sözleşmelerde/protokollerde bu maddenin diğer fıkraları uygulanmaz. Bu fıkra kapsamında ek fiyat farkı hesaplanmasına ilişkin esas ve usuller Kamu İhale Kurumunun görüşü üzerine Millî Eğitim Bakanlığınca belirlenir.”

              Mustafa Elitaş                         Erkan Akçay                            Ramazan Can

                   Kayseri                                 Manisa                                   Kırıkkale

              Semiha Ekinci                         İsmail Tamer                              Atay Uslu

                    Sivas                                  Kayseri                                   Antalya

        Semra Kaplan Kıvırcık                 Ahmet Özdemir                         Abdullah Güler

                   Manisa                            Kahramanmaraş                              İstanbul

                                                      Ceyda Çetin Erenler

                                                              Kütahya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Uluslararası ölçekte 2022 yılında ortaya çıkan gelişmelere bağlı olarak enerji fiyatları başta olmak üzere girdi fiyatlarında öngörülmeyen artışlar meydana gelmiştir. Bu çerçevede;

1/4/2022 tarihinden önce 4734 sayılı Kanun’a göre ihalesi yapılarak Türk lirası üzerinden imzalanan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla devam eden sözleşmelerin (kabulü/geçici kabulü onaylanmamış olan) 1/1/2022 tarihinden itibaren gerçekleştirilen kısımları için ilave fiyat farkı verilebilmesi imkânı getirilmektedir.

1/1/2022 tarihinden önce 4734 sayılı Kanun’a göre ihale edilen mal ve hizmet alımları ile yapım işlerine ilişkin Türk lirası üzerinden yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla devam eden sözleşmelerden bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla gerçekleşme oranı ilk sözleşme bedelinin yüzde 15'ine kadar olan sözleşmelerin yüklenicinin başvurusu üzerine feshedilip tasfiye edileceği düzenlenmektedir.

1/4/2022 tarihinden önce 4734 sayılı Kanun’a göre ihale edilen (3’üncü maddesindeki istisnalar dâhil) yapım işlerine ilişkin Türk lirası üzerinden imzalanan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla devam eden (geçici kabulü onaylanmamış olan) sözleşmelerde, 1/1/2022 ile 31/3/2022 tarihleri arasında iş programına göre gerçekleştirilemeyen iş miktarı için süre uzatımı verilmesi de mümkün olacaktır.

Fiyat farkı, ek fiyat farkı, sözleşmenin feshi ve süre uzatımının sınırları gibi temel hususlar maddede düzenlenmekle birlikte, uygulamaya ilişkin ayrıntı ve teknik detaylar hakkında düzenleme yapmak üzere Cumhurbaşkanına yetki verilmektedir.

BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

20’nci madde üzerinde aynı mahiyette 2 önerge vardır, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

        Gülüstan Kılıç Koçyiğit                  Abdullah Koç                            Habip Eksik

                     Muş                                      Ağrı                                       Iğdır

      Filiz Kerestecioğlu Demir         Ömer Faruk Gergerlioğlu

                   Ankara                                  Kocaeli

 

Aynı mahiyetteki önergenin diğer imza sahipleri:

            Zeki Hakan Sıdalı                    Fahrettin Yokuş                Mehmet Metanet Çulhaoğlu

                   Mersin                                  Konya                                     Adana           Hayrettin Nuhoğlu                      Yasin Öztürk                       İmam Hüseyin Filiz

                  İstanbul                                 Denizli                                  Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz talebi Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi size, aslında, bir kadının, bir Ezidi kadının kısa bir hikâyesini anlatacağım, daha doğrusu trajedisini anlatacağım. 23 yaşındaki Rojda, Ankara’nın Kazan ilçesinde Suriyeli bir IŞİD’li tarafından zorla alıkonuluyordu ve Rojda, aslında 2014 yılında annesi ve 2 kız kardeşiyle beraber kaçırılmıştı. O günden beri de Musul’da, Rakka’da, Deyrizor’da, İdlib’de, birçok farklı yerde farklı insanlara satıldı, birçok defa tecavüze maruz kaldı, darbedildi. Kendisini yaşamına son vermek için araçtan attı ama buna rağmen yaralı bir şekilde kurtuldu ve bütün bu süreçlerin sonucunda Suriyeli bir IŞİD’li onu Ankara Kazan’da, üç yıl boyunca Türkiye Cumhuriyeti devletinin başkentinde alıkoydu. Kişi hasta olduğu için, Rojda hasta olduğu için, artık o Suriyeli aileye, o adama verecek bir şeyi olmadığı için, sürekli kustuğu ve kanaması olduğu için adam bu sefer de Rojda’yı kendi ailesine satmak istedi ve Kanada’daki uzak akrabalarına ulaştı, görüntülü bir şekilde Rojda’yı onlarla görüştürdü ve geçtiğimiz günlerde aile, Avrupa’daki bir kuruluş aracılığıyla 8 bin TL’yi getirip burada verip Rojda’yı aldılar; sağlık durumu çok kötü olduğu için bir gün tedavi ettirdiler, -serum tedavisi ve destek tedavisi- ve daha sonra IŞİD’ten kurtarılan diğer kız kardeşinin yanına, Avrupa’da bir kente götürüldü. Bu, Ankara Kazan’ın Saray Mahallesi’nde oldu yani şurada, yanı başımızda. Bu Suriyeli kişi Gaziantep’te sınır kapısından geçti, eşini, 3 çocuğunu ve Rojda’nın geçici bir şekilde belgesini yaptı ama kimse sormadı “Neden yanında 2 kadın var?” diye ya da kimse Rojda’yı çevirip demedi “Senin bu adamla olan hukukun ne, ilişkin ne?” diye ve yanı başımızda üç yıl boyunca istismara maruz kaldı.

Bir Ankara hikâyesi daha. Şimdi, IŞİD’liler yanı başımızda…

(Uğultular)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Arkadaşlar…

Sayın Başkan, müdahale eder misiniz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Gerçekten çok gürültü var Başkan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ya, burası Meclis ya!

BAŞKAN – Arkadaşlar, biraz sessiz lütfen.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Yanı başımızda, Ankara Kazan’da bunlar olurken bir başka şey daha oluyor: Kobani’de IŞİD barbarlarına karşı insanlar savaştılar ve bugün bu toprakların bir kısmı da IŞİD’in elinde değilse o kahramanlar sayesinde, o insanlar sayesinde ama bugün bizim arkadaşlarımız; Sayın Demirtaş, Sayın Yüksekdağ, Sayın Kışanak bu dava nedeniyle, Kobani süreci nedeniyle yargılanıyorlar. Suçları ne biliyor musunuz? Asıl suçları, aslında IŞİD’e karşı verdikleri mücadele, tıpkı Kobani halkının verdiği mücadele gibi. Onlar taraf oldular; insanlıktan yana, eşitlikten yana, özgürlükten yana, barıştan, sevgiden, güzellikten yana terörizmin karşında, barbarların karşısında taraf oldular ve şimdi, Ankara Kazan’da Rojda’nın istismarına göz yumanlar, bizi Ankara Sincan mahkemelerinde yargılamaya kalkıyorlar; arka kapılardan IŞİD’lileri serbest bırakanlar, kalkmışlar bize mahkemeler aracılığıyla IŞİD hezimetinin hesabını sormaya çalışıyorlar. Biz de buradan söyleyelim: Siz daha bu hezimetlerin çok acısını çekeceksiniz ama bu arada olan ülkemize olacak, halkımıza olacak.

Diğer bir hukuk garabeti -biliyorsunuz çok yazıldı, çok çizildi- Cemal Kaşıkçı davası. Neydi? Bu Suudi Prensin direkt talimatıyla katledilmişti. Türkiye topraklarında, Suudi Arabistan Başkonsolosluğunda katledildi, bütün PR’ını AKP yaptı değil mi? Dünyaya, bütün basına, uluslararası kurumlara demeçler verdiniz ve direkt Tayyip Erdoğan’ın sözleri var, ne diyor: “Biz bunu bırakamayız, eğer bırakırsak nasıl bir ülkede yaşayacağız?” Direkt onun sözleriyle alıntılayayım: “Kaşıkçı alçakça şehit edildi. Bu cinayetin aydınlatılıp aydınlatılmaması nasıl bir dünyada yaşanacağını belirleyecektir.” Peki, şimdi soruyoruz: Ne oldu da Kaşıkçı davasını Suudilere devrediyorsunuz? Yani para için bütün hukuksal haklarınızı, ulusal ve uluslararası hukuktan doğan bütün hakları götürüp Suudi Arabistan’a devrediyorsunuz. İlkeler, insanlık, hukuk, vicdan, merhamet ne varsa her şeyi de ayaklar altına alıyorsunuz. Ama siz yerli, millî oluyorsunuz, siz vatansever oluyorsunuz bütün bu yaptıklarınıza rağmen; bizlerse başka bir şekilde tanımlanıyoruz, bizlerse bu ülkeyi bölmeye çalışanlar oluyoruz.

Son olarak şunu söyleyeyim: Bugün ramazan; hepiniz, bu ülkede birçok insan orucunu açtı. Emine Şenyaşar, Urfa Adliyesinin önünde günlerdir orucunu açıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Bu ülkede adalet yoksa herkes kendisini sorgulamalıdır diyor, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Zeki Hakan Sıdalı’nın.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vergi ve ekonomi paketi adıyla kamuoyuna sunulan bir kanun değişikliği üzerine konuşuyoruz. Böyle havalı bir ismi olunca herkeste “Ekonomik sorunları çözecekler.” beklentisi oluşuyor fakat maddelere baktığımızda yine ses var, görüntü yok. Biz ne konuşuyoruz? Cumhurbaşkanlığı ofislerinin Kimlik Paylaşım Sistemi’nden bilgi alırken katılım payı ödememesini. Ne kadar? 3 kuruş. Teklifle özel bütçeli, idari ve mali özerkliğe sahip ofisler kamu idareleriyle aynı kategoriye alınıyor ve ödemelerden muaf tutuluyor. Anlıyoruz ki sizin için 3 kuruş önemli sorun. Peki, aslında bizim neyi konuşmamız lazımdı? Her gün daha fazla hissedilen hayat pahalılığını, fiyat artışlarını, elektriğe, doğal gaza gelen zamları, işsizliği, kuşa dönen maaşları ve artık freni patlamış kamyon gibi ilerleyen enflasyonu. Ancak Cumhurbaşkanlığı ofislerinin 3 kuruşluk faydasının peşine düşmekten olsa gerek bir türlü bu konuları konuşmamıza sıra gelmiyor maalesef ancak biz konuşacağız. Milletimizin bize verdiği sorumluluğa ve milletvekili yeminimize sadık kalarak konuşacak ve çözümlerimizi sıralayacağız.

Kıymetli milletvekilleri, bu hafta başında enflasyon rakamları açıklandı. TÜİK bile yıllık enflasyonu yüzde 61, ilk üç aylık enflasyonu yüzde 22,80 olarak açıklamak zorunda kaldı. Merkez Bankası 2022 yılı enflasyon tahminini yüzde 23,2 olarak açıklamıştı tüm yıl için. Bu hedefe sadece üç ayda ulaşıldı. Bir yıllık hedefe üç ayda ulaşan bu üstün öngörüyü tebrik etmek lazım. Yıl sonuna kadar bu hesapla enflasyon sıfır olacak. Kim inanır? Ülkeyi şirket gibi yönetecektiniz. Sizin şirkette muhasebeci pazarlamada çalışıyor. Enflasyonla Merkez Bankası değil TÜİK mücadele etmeye çalışınca ortaya da böyle komik sonuçlar çıkıyor hâliyle. Yetkisiz sorumluluk ve sorumsuz yetkinin hâkim olduğu bir ortamda hedef de şaşıyor, tahmin de. Bu zamana kadar ilan ettiğiniz 2023 hedeflerinin hiçbirine ulaşamadığınız yetmedi, şimdi de “2023’ten sonra Türkiye'yi bambaşka bir döneme girmiş olarak göreceksiniz.” diyorsunuz. Az yetki verdik herhâlde, daha fazla yetki verirsek kesin uçarız değil mi? Farkındayız, siz başka âlemdesiniz sanki Metaverse’te kendinize sanal bir evren kurmuşsunuz. Resmen siz başka, biz başka gerçeklerle yaşıyoruz. Sizi buraya getiremeyeceğimiz anlaşıldı, bari vatandaşa şu VR gözlüklerinden verin de biz oraya gelelim çünkü burada hayat gerçekten çok pahalı.

Sizin tezinize göre, liramız değer kaybedince dış ticaret açığı azalacak, ülkede dövizden bol bir şey olmayacaktı. Peki, oldu mu? Olmadı. Faiz düşünce enflasyon düşecekti, düştü mü? Düşmedi. Peki, ne oldu? Son bir yılda doğal gaz fiyatları evlerde yüzde 101, sanayide yüzde 700 arttı; elektrik fiyatları ise yüzde 97 oranında zamlandı. İktidar bu soruna çare üretmek yerine “Biz sübvanse etmesek asgari ücretle ancak faturaları ödeyebilirsiniz, hâlinize şükredin.” diyor. Ne büyük lütuf(!)

Diyanet bu sene fitre miktarını 40 lira olarak açıkladı ve bunun altına düşülmemesini öğütledi. Bu miktar -bugün buradan çok söylendi- 4 kişilik bir aile için 4.800 lira ediyor yani asgari ücretin bugün için 550 lira üstünde, yarın ne olacağını hiçbirimiz bilmiyoruz. Bakın, bunun içinde kira yok, fatura yok, ulaşım yok, yalnızca yiyecek. İşte, sizin gerçeklikten kopuşunuzun bir diğer örneği. Bize inanmıyorsunuz, bari Diyanete inanın. “Olağanüstü şartlar olursa asgari ücrete zammı düşünürüz.” diye kestirip atıyorsunuz. Ya, bu olağanüstü şartlar nedir, anlatsanıza halka bir kere. Asgari ücret 2020’deki düzeyinin de gerisine düşmüşken, çarşı pazar enflasyonu yüzde 150’lere dayanmışken, millet açlık sınırının altında yaşamaya çalışırken oluşmayan olağanüstü şartlar, soruyorum size ne zaman oluşacak?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sıdalı.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Vatandaşlar “İnsan artık daha ne kadar fakirleşebilir?” diye soruyor. Ne diyelim, Cumhurbaşkanlığı ofislerinin 3 kuruşluk tasarrufları hayırlı olsun.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

21’inci madde üzerinde aynı mahiyette 2 adet önerge vardır, okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Filiz Kerestecioğlu Demir                      Abdullah Koç                    Gülüstan Kılıç Koçyiğit

                   Ankara                                    Ağrı                                        Muş

                Habip Eksik                  Ömer Faruk Gergerlioğlu                    Murat Çepni

                     Iğdır                                   Kocaeli                                     İzmir

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

             Fahrettin Yokuş              Mehmet Metanet Çulhaoğlu              Hayrettin Nuhoğlu

                    Konya                                   Adana                                    İstanbul

               Yasin Öztürk                         Hasan Subaşı                       İmam Hüseyin Filiz

                   Denizli                                 Antalya                                  Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın Murat Çepni’nin.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Genel Kurul ve değerli halkımız; evet, bir ülke düşünün, bir ürünün tüketiminde dünya birincisi ve bu ürünün üretiminde de kendi kendisine yeten bir ülke fakat gelin görün ki bu ülke bu üründen zarar ediyor. Burası neresi olabilir? Elbette olsa olsa Türkiye olabilir. Evet, ÇAYKUR yani çay Karadeniz Bölgesi’nin en temel üretim maddesi ve Karadenizliler çay ve fındıktan geçiniyorlar. Karadeniz’de neredeyse başka bir geçim kaynağı yok ama AKP Karadeniz’i bir vahşi turizme kurban etmiş durumda ve Karadenizliler hızla göç ediyorlar.

Şimdi, ÇAYKUR 2017’ye kadar kâr eden bir sektör, bir kurum fakat her ne oluyorsa 2017’den sonra bu kurum zarar etmeye başlıyor. Peki, niye zarar etmeye başlıyor? Çünkü 2017’de Varlık Fonuna devredildiği için zarar ediyor. Peki, zararının sebebi ne? Yani yatırım mı yapmış, fabrika mı almış, çay tarlalarını mı yenilemiş, üreticilere mi vermiş? Hayır, hiçbirini yapmamış. Yaptığı tek şey, bakın, dünyada en çok çay tüketen Türkiye'de bu işin başındaki kurum ÇAYKUR, çay satmak için reklam yapma ihtiyacı duymuş. Yani reklama hiç ihtiyacı olmayan ülkede, ne hikmetse reklama sadece 2019 senesinde 36 milyon TL para vermiş. Aynı ÇAYKUR, yine, fuar ve festivaller için bir yıl içerisinde 896 milyon TL para harcamış. Yani Varlık Fonu bir hortum, AKP hortumu; halkın olanı saraya hortumlama mekanizmaları bunlar. Yani sağlıkta ne yaşanıyorsa, eğitimde ne yaşanıyorsa, turizmde, ekolojik alanda ne yaşanıyorsa aynı şeyler burada da yaşanıyor.

Şimdi, bakın arkadaşlar, çay üreticilerinin en temel sorunlarından bir tanesi en son artan fiyatlar yani girdi fiyatları, işte, gübre fiyatları, mazot fiyatları ve elektrik fiyatları. Şimdi, Rizeli çiftçi, üretici “Ben hiç gübre atmayayım, zaten ÇAYKUR malımın yarısını alıyor; yarısını üreteyim, en azından onu ÇAYKUR’a satayım.” diye düşünüyor çünkü şu anda ÇAYKUR üretilen çayın ortalama yarısını alıyor; diğer yarısını da özele veriyor, vermek zorunda kalıyor üretici. Peki, bunu yaparken ne oluyor? Örneğin, diyelim geçen sene 4 TL taban fiyat açıklanmışken… ÇAYKUR kota ve kontenjan uygulayarak tamamını almadığı için üretici bunun birçoğunu mecburen özele vermek zorunda kalıyor. Özelde 4 lira taban fiyat açıklanmışken bunu 2,8 TL’ye alma fırsatçılığını gerçekleştiriyor. Yani başından sonuna son derece sistematik bir vurgun ve yıkımla karşı karşıya Karadeniz'de çay üreticileri. Çay üreticilerinin, bu insanların talepleri şunlar, diyorlar ki: “Biz, gübre fiyatları yüzde 300 artmışken desteklerin artırılmasını bekliyoruz.” Şu anda 7.500 TL gübre fiyatları. “Kota ve kontenjan kaldırılsın.” diyor çiftçiler. “Özel şirketler, belirlenmiş kotanın, taban fiyatının altında çay alamasınlar, bu yasaklansın.” diye talepleri var çiftçilerin.

Yine, bu sene en az 12 TL olarak taban fiyatının açıklanmasını istiyor çiftçiler ve bu konuda hâlâ iktidarın kararını bekliyorlar, açıklanmış değil. Aynı zamanda, burada ÇAYKUR'un çay alımındaki payının artırılmasını, çiftçinin özel şirketlere mecbur bırakılmasının da engellenmesini istiyor çiftçiler ve bu anlamda çay bahçelerinin yenilenmesi gerekiyor; bu çay bahçelerinin yenilenmesi için de devletin desteği şart, devlet desteği olmadan bu çay bahçelerinin yenilenmesi mümkün değil.

Evet, son olarak Karadeniz çiftçisi, Karadeniz'in emekçileri AKP'nin rant politikalarına kurban ediliyor. Karadeniz aynı zamanda insansızlaştırılıyor bu politikalarla ve Karadeniz üreticilerinin talepleri karşılanmalı, taban fiyatı derhâl en az 12 TL olmak üzere açıklanmalıdır. Buradan, çay üreticilerinin bu konudaki mücadelelerini desteklediğimizi ve yanlarında olacağımızı bir kez daha belirtiyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Hasan Subaşı’nın.

Sayın Subaşı, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HASAN SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu görüşmekte olduğumuz 322 sayılı Yasa Teklifi’nin kapsamına baktığımız zaman konutlar ve lojmanlar satışa çıkıyor, hazine arazileri yine satışa çıkıyor ve inanıyorum ki bütün bu yasa kapsamında toplanabilecek, hazinede toplanabilecek para miktarı 10 milyarı geçmez diye iddia ediyorum. Hâlbuki kur korumalı mevduatın ilk bölümü için, ilk üç ayın içinde hazineye yüklenen faiz miktarı 13,5 milyardır ve faizle neredeyse yüzde 100’e ulaşmıştır. Buna nereden geldik ve niye hesap sorulmaz, niye sorgulanmaz, niye yandaş camia hep müdafaaya kalkışır? Çünkü otoriter rejimler, maalesef sorgulanamaz, eleştirilemez. Hatta şu günlerde -birkaç milletvekilini izledim- bir arkadaşımız, AK PARTİ milletvekili diyordu ki: “Soğan, patatesteki pahalılık stoktan kaynaklanıyor.” Hâlbuki bunu yıllardır biliyoruz, girdi fiyatları 2-3 kat arttığı gibi artık çiftçi tarlasını ekmez oldu ve yaşadığımız don ve mahsulün de eksik olması nedeniyle son günlerdeki belli bir pahalılığı gözlemliyoruz, o da girdi fiyatlarının yüksekliğinden. Ama arkadaşların şunu öğrenmesi lazım: Çiftçinin malını depolayabilmesi için bugün Ziraat Bankası hem ardiyeler hem de soğuk depolar için teşvik verir, destek olur. Yani patates, soğan üreticileri zaten malını depoya koyar, hepsini birden çıkarmaz; hepsini birden çıkardığı zaman zayi olur, bir süre sonra piyasada hiç soğan, patates bulunmaz; bunu öncelikle belirtmek gerekir.

Yine, medya organları, yandaş medya diyor ki: “Kriz her yerde, enflasyon her yerde, pahalılık dünyanın her yerinde var.” Oysa Sayın Cumhurbaşkanı geçen gün -hatta dün- grup toplantısında Macaristan ile Türkiye’yi kıyaslıyordu, kendileriyle çelişmiş oldular çünkü pahalılığın… Ben buradan şunu ifade etmek istiyorum: Kıyas hiç doğru değil çünkü Dünya Bankası verilerine göre Macaristan’da enflasyonun yüzde 5,4 olduğunu görüyoruz. Yine, Macaristan’da işsizlik yüzde 4,35; asgari ücret 500-600 dolar; kişi başına gelir seviyesi 15 bin dolar ve göçmen kabul etmedi, sıfır göçmen. Türkiye’yle kıyaslamak mümkün mü? Ve “Dünyanın her yerinde pahalılık ve enflasyon var.” derken demek ki Macaristan’da bunların hiçbiri olmamış. Onun için, sadece “Orada da 6 muhalefet partisi var.” diye Türkiye’yle aynen kıyaslamanın hiç anlamı bulunmamaktadır.

Yine, AK PARTİ mensubu arkadaşlar ve medya günlerdir “Muhalefet ‘Cumhurbaşkanı gitsin de kim gelirse gelsin.’ hesabında.” demektedir. Bu algıyı yaratmak için de basbayağı mücadele vermekte. Oysa bir faniyle muhalefetin, kimsenin uğraştığı yok ama o faninin temsil ettiği bir otoriter rejim var, savrulan bir rejim var; bütün hukukun, anayasal kurumların tahrip edildiğini, sisteme karşı olunduğunu buradan ifade etmek istiyorum. Bütün muhalefet, kurumlarımızı tahrip eden, hukuku yok sayan, Anayasa’yı yok sayan ve yıllardır savrulan bu sisteme karşı mücadeleyi sürdürmektedir ve bunu sürdürmekte de sonuç almakta da kararlıdır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, geçici madde 1, geçici madde 2 dâhil, 22 ila 38’inci maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Süleyman Girgin’in.

Sayın Girgin, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti bir asrı devirirken bugün, bir asırdır eşi benzeri görülmemiş bir ekonomik ve toplumsal kriz döneminin içinde bulunuyoruz. Bu krizin sorumluları, yerin üstü ve yerin altıyla, gölgesini satamadığı ağaçla mücadele edenlerdir. Bu krizin sorumluları, rant, yağma ve talan politikalarını temel ekonomi politikalarına dönüştürenlerdir. Bu krizin sorumluları, enerjiden madene, limanlardan şekere kadar kamusal nitelik taşıyan ne varsa onu özelleştirenlerdir. İşte bugün, bu krizin sorumluları kendi yarattıkları krizi yönetmeye çalışıyorlar.

Her geçen gün derinleşen, derinleştikçe yıkıcı bir hâl alan, toplumun her kesiminin yaşam standartlarını düşüren bu krizin en yakıcı sonuçlarını ise kuşkusuz işçiler ve emekçiler yaşıyor. İşçiler ve emekçiler yaşıyor, çünkü, iktidar için krizi yönetmek demek, ekonomik istikrar paketlerini sermayeye kalkan yapmak, emek gelirlerini kısmak demek. İktidar için krizi yönetmek demek, dış borçlara aktarılan kaynakları işçilerin, emekçilerin cebinden kuruş kuruş çıkarmak demek. İktidar için krizi yönetmek demek, işçileri sendikasızlaştırmak, fabrikaları özelleştirmek, daha fazla taşeronlaştırma, daha fazla güvencesizlik demek. İktidar için krizi yönetmek demek, emekçinin ve ailesinin sofrasından bir dilim ekmek daha eksiltmek demek. En nihayet, iktidar için krizi yönetmek demek, milletimizi işçisiyle, emekçisiyle, emeklisiyle, genciyle açlığa, yoksulluğa, işsizliğe mahkûm etmek demek. Ülkemizin hiçbir zaman böylesi bir ekonomik kriz döneminden geçmemiş olduğu; uygulanan ekonomik politikaların bir deney, halkınsa kobay olarak görüldüğü bir iktidar tarafından böylesine yoksullaştırıldığı açıkken ekonomik krizi, açlığı, yoksulluğu, işsizliği ve daha nicesini görmezden gelmeye devam ediyorsunuz. Halktan aldıklarınızı bir avuç yandaşlarınıza verdiniz; ülkeyi yandaşlarınız için rant pazarı, vatandaş için can pazarına çevirdiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, gelin, iktidarın yarattığı krizi nasıl yönettiğine daha yakından bakalım. Bugün, tarafsızlığını çoktan yitirmiş olan TÜİK tarafından açıklanan yıllık resmî enflasyon yüzde 60’ları, yıllık gıda enflasyonuysa yüzde 70’leri aşmıştır. TÜİK’in bilimsellikten uzak, dört işleme takla attırarak açıkladığı enflasyon verileriyle dahi yılın ilk üç ayında hiçbir hükmü kalmayan asgari ücret, yüzde 140’lara tırmanan gerçek enflasyon karşısında artık bir açlık ve sefalet ücretine dönüşmüş durumdadır. Yılbaşında asgari ücrete zam müjdesiyle, bayramda emekliye ikramiye müjdesiyle, o müjdeyle, bu müjdeyle kamera karşısına geçen bu iktidar, kaşıkla verip kepçeyle almak deyiminin vücut bulmuş hâlidir. Saraydan gençlere yurt dışı seyahati tavsiyesi verenler, milletin aklıyla alay edercesine manda yoğurdu ve kestane ballı karışımlar önerenler, işçinin, emekçinin maaşına daha cebine girmeden el koyanlardır.

Her geçen gün ekmeğin pahalılaştığı, emeğinse ucuzladığı ülkemizde mart ayı itibarıyla açlık sınırı 4.930 lirayla asgari ücretin 675 lira üzerine çıkmıştır. Bunun anlamı açıktır; Türkiye’de her 10 işçiden 4’ü açlık sınırının altında kalan ücretleriyle yaşam savaşı vermektedir. Bu iktidar, dün bir simitle karnını doyurmak zorunda bıraktığı işçiye bugün “O simidi ikiye böl.” demektedir. Bu iktidar, her geçen gün yeni zamlarla uyanan, her sabahı ve o gün çocuğunun karnını nasıl doyuracağını düşünerek akşamı eden bir halk yaratmıştır. Bu iktidar, cebindeki üç kuruş parayı elektrik faturasına yatırsa kirasını denkleştiremeyen, kirasını verse ya çocuğunun bezinden ya sofrasındaki ekmekten kısmak zorunda kalan bir halk yaratmıştır. Bu iktidar, krizin yaratıcısıdır.

Soruyorum: Açlık sınırının 16 bin liranın üstünde olduğu bir kriz döneminde 4.250 lira asgari ücretle bir işçi bir ay boyunca nerede barınabilir, ne yiyebilir, hangi doktora görünebilir, hangi faturasını ödeyebilir? Soruyorum: Çift maaşlı bakanlar, üç beş yerden aldıkları huzur haklarına onar onar zam yapanlar sadece bir ay bir emekli aylığıyla geçinebilir mi? (CHP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bravo.

SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) – Ey “İşçileri enflasyona ezdirmedik.” diyenler, ey “Her şey bitti.” diyenler, korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler, bilin ki bu halk, daha cebine girmeden eriyen sefalet ücretleri karşısında, maruz bıraktığınız insanlık dışı yaşam koşulları karşısında yılgınlığa kapılmayacak; sarayın faturasını da, krizin faturasını da halka ödetemeyeceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Şairin dediği gibi: “Ama bu dünya böyle gitmez/Zulümle yapılan çabuk yıkılır.” Yönetemiyorsunuz, zulmediyorsunuz, gideceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, yılbaşından bu yana esnaf ve sanatkârın en büyük maliyet kalemi elektrik oldu. Bir gecede yapılan yüzde 127 oranındaki zam, esnaf ve sanatkârın, kiradan ve yanlarında çalışan çırak ve kalfanın maaşından daha çok parayı elektrik faturalarına ödemesine neden oldu. Elektrik faturalarında üç ayrı tarife var; sanayi, konut ve ticaret. Bu tarifelerin fiyatlandırması, sırasıyla, konut, sanayi ve ticaret şeklinde. Esnaf ve sanatkâr hangi tarifeden elektrik faturası ödüyor? Ticaret tarifesinden yani en pahalı olan tarifeden. Peki, Anayasa’mızın 173’üncü maddesinde ne yazıyor? “Devlet, esnaf ve sanatkârı koruyucu ve destekleyici tedbirleri alır.” Devlet, esnaf ve sanatkârı kime karşı koruyacak ve destekleyecek? Büyük sermayeye karşı koruyacak, büyük sermayenin küçük işletmeleri ezmesine devlet müsaade etmeyecek. Peki, mevcut durum ne? “Esnaftan alıp büyük sermayeye ver.” mantığıyla fiyat belirleniyor. Dolaplar çalışmaz oldu. Gelin bu politikaya bir son verelim, elektrikte üçlü tarifeyi dörde çıkarın; sanayi, konut ve ticaretin yanında bir de esnaf tarifesi belirleyin, esnaf ve sanatkârdan daha düşük elektrik parası alın. Esnafı, sanatkârı zengin tüccarla aynı kefeye koymaktan vazgeçin.

Değerli milletvekilleri, 27 ve 28’inci maddelerle kesin aciz vesikası alan çiftçiler için yani artık yolun sonuna gelmiş olan çiftçiler için geç kalınmış da olsa faizsiz bir ödeme planı sunuluyor. Şimdi, buradan iktidara soruyoruz: Çiftçilerimiz kesin aciz vesikası alacak hâle nasıl düştü? AKP ve tek adam rejimi, çiftçiyi ve üreticiyi koruyacağı yerde tercihini uluslararası gıda tekellerinden yana kullandığı için, çiftçinin 2007 yılından beri 270 milyar lira alacağı var. Çiftçiye bütçeden ödenmesi gereken millî gelirin en az yüzde 1’i oranındaki desteği ödemediğiniz için, destek denilince aklınıza parası bol mevduat sahibi ile yandaş 5’li çete geldiği için hakkı verilse dünyayı doyuracak olan çiftçimizi borcu yüzünden kesin aciz vesikası alır hâle getirdiniz. “Kuyruklar azalsın diye zam yaptık.” diyen zihniyetin bize dayattığı sonuç budur. Çiftçinin tüm finansman kuruluşlarına ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının faizinin tamamı silinmeli, anapara uzun vadeli taksitlendirilmelidir. Rafta yağ yok, ahırda yem yok, depoda şeker yok, traktörde mazot yok, ekmek için buğday yok; ilk seçimde de size oy yok.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

28.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Ercan Bircan’nın tutuklanmasına ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Ercan Bircan bugün tutuklandı. İddia, şantaj yapmak. Evet, daha önce Halkların Demokratik Partisi, iktidar -yani tırnak içinde iktidar, biz iktidar demiyoruz- yönetimi alınca, kazanınca, bunu usulsüzlük ve yolsuzluk sebebiyle görevden uzaklaştırmıştı. Kayyum tekrar atanınca tekrar görevine alındı. Yolsuzluk, şantaj, tehdit -ne derseniz- kayyum yönetimlerinde var. Bizim belediye başkanlarımızı cezaevine gönderip, oraya soyguncuları, talancıları yerleştiren iktidar bununla artık yüzleşsin. Hakikaten, kayyum yolsuzluğu artık arşı aştı. Bunu da söylemek istiyorum.

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.31

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.42

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 77’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 84 Milletvekilinin Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4336) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 322) (Devam)

BAŞKAN – 322 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

İkinci bölüm üzerinde gruplar adına konuşmalarda kalmıştık.

Şimdi İYİ Parti Grubu adına Sayın Muhammet Naci Cinisli, buyurun…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkanım, Meclis 15 kişiyle devam ediyor ya. Başkanım, Mecliste toplam 15 kişi varız yani görülebilir bu. Görüşülebilir bir kanun…

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlarım.

İYİ Parti olarak bizler, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda ve komisyonlarında yürütülen yasama çalışmalarını ciddiye alıyoruz. Belirttiğimiz görüşlerimizin, ifadelerimizin gelecek senelerde de takip edileceği bilinciyle hareket ediyoruz.

Görüştüğümüz torba kanun teklifinde ise yasama yapma ciddiyeti bir yana, maddenin yazılışı başka, amaçlananın ise bambaşka olduğunu üzülerek görüyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin kanun yapma pratiğinde bulunmayan bu yazılış şekli, muhtemelen sarayın ofisleri ile kurullarındaki Meclis ve devlet usulünü bilmeyen kişilerin lisanı olmalı. Türkiye Büyük Millet Meclisi Kanunlar ve Kararlar Başkanlığında iyi niyetle çalışanlarla takviye edilerek saraydan gelen bu kanunların ciddiyetle gözden geçirilmeleri şarttır.

Ayrıca, kanun tekliflerinin arka planlarında herkesin akıllarında maalesef, düşündüğü başka bir konu daha var. Bu kanun tekliflerindeki maddeler acaba kimlere, hangi ak elitistlere yarıyor? AK PARTİ iktidarı uzun zamandır aziz milletimiz için çalışmaktansa belli çevrelerin çıkarlarını gözetiyor. Doyamayan ak çevrelerin artan maliyetleri, milletimizin sırtına her geçen gün daha fazla yükleniyor. Ne milletimiz ne de siyaset kurumu artık AK PARTİ’ye güvenmiyor. Ak elitistler için adrese teslim kanun çıkarmanın kamuflajı olarak torba kanun teklifleri özellikle kullanılıyor. Her kanun teklifinde, milletimize açılmış bir veya birden fazla tuzak bulmak hiç de zor değil. Bir milletvekili olarak, devleti yöneten idareye karşı şüphe duyma duygusu -samimiyetle söylüyorum- bizleri fazlasıyla rahatsız ediyor, üzüyor. Böyle bir şüpheyle kanun tekliflerini değerlendirmek istemem ama maalesef, biz bu şüpheye kapılmış durumdayız çünkü AK PARTİ’nin sicili sıkıntılı. Bugünlere bu sorumsuzluklar yaşanarak gelindi, AK PARTİ bu anlayıştan artık sıyrılmalı. İktidarın hem bizlere hem de dünyaya güven telkin etmesi lazım. Genel Kurulumuzda Hazine ve Maliye Bakanlığını ilgilendiren maddeler görüşülürken yabancı yatırımcılar da takip ediyorlar. Meclisimize gelen kanun maddeleri güven vermeli, sorun çözmeli.

İYİ Parti olarak, biz ekonomiyi yalnızca bugün eleştirmiyoruz; ekonomiyi pandemiden de önce, Rusya-Ukrayna krizinden de önce eleştiriyorduk. Yaşadığımız ekonomik krizin göz göre göre geleceğini uyardık. Tarımın içler acısı durumunu ve 128 milyar dolar meselesini siyasi çıkar sağlamak için gündem yapmadık “128 milyar dolar neden buhar oldu?” diye sorduk. Bugün 128 milyar dolar Merkez Bankasında olsa kötü mü olurdu? Neden satıldı, kimlere satıldı? Türk tarımı, ithalat lobisine neden teslim edildi? Bunları sormak, bizlerin asli sorumluluğudur. Bunu gizlemek ve cevap vermemek ise büyük gaflettir.

Değerli milletvekilleri, teklifin 25 ve 26’ncı maddeleriyle, bankacılık ve finans sektörü için kurumlar vergisi yüzde 20’den yüzde 25’e çıkarılıyor. Ayrıca, bu oranın 2022 kazançları için de geçerli olması öngörülüyor. Düzenleme, iktidarın kurumsal bakıştan yoksun, keyfî bir yasama faaliyeti gerçekleştirdiğini gösteriyor.

2020 yılı Ekim ayında Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen bir kanun teklifinde kurumlar vergisinin yüzde 20’den 15’e düşürülmesi, Cumhur İttifakı milletvekillerinin oylarıyla kabul edildi. Kanun teklifinin Genel Kurulda görüşülmesi sırasında ise itirazlarımız sonucunda kurumlar vergisi oranının düşürülmesiyle ilgili madde tekliften çıkarıldı. Aradan yaklaşık beş ay geçtikten sonra, 2021 yılı Nisan ayında bu kez kurumlar vergisi oranının artırılması teklif edildi. Teklife göre, kurumlar vergisinin 2021 yılında yüzde 25, 2022 yılında yüzde 23 olarak uygulanması öngörüldü. Birbiriyle taban tabana zıt tekliflerin bu kadar kısa süre içinde AK PARTİ iktidarı tarafından uygun bulunması, üzerinde düşünülmesi gereken bir durumdur. Bunun yanı sıra, çelişkili tekliflerin Cumhur İttifakı milletvekilleri tarafından hiç sorgulanmadan kabul edilmesi ise endişe vericidir. Bu çelişkili durum, iktidarın ne yapacağını bilmediğinin en somut göstergesi. İşte bu yüzden ısrarla söylüyoruz, Türkiye yönetilemiyor; biz buna devlet krizi diyoruz.

Şimdi de bu fazla kâr eden kuruluşlardan vergi artırımı gündemimizde. 2021 yılında yaptığımız teklifle prensipte doğru bulduğumuz kararın usulü çok yanlış. Kurumlar vergisine tabi bankalar, finans kuruluşları; geçtiğimiz yıl ortalama yüzde 323 gibi inanılmaz kâr artışları yaşadılar. Bu artış, Merkez Bankasının bankalara yüzde 14’le para satıp onların da hazineye yüzde 27’yle, vatandaşa da yüzde 35’le satmasına göz yumulmasıyla yaşandı; devlet resmen soyuldu. Bu kârı elde etmede bankaların hiçbir kabahati yok, sorumluluk direkt iktidarındır. Yanlış temel politikalarla soygun düzeninde ekonomik dengeler tamamen şaştı. Bu emrivaki vergi artırımıyla iktidarın her kâr eden sektörün cebine sanki el atıyormuş gibi bir intiba uyandıran yönetim anlayışı, Orta Asya modeli devlet etme şeklidir. Hâlbuki devlet etmede istikrar olur. Yerli, yabancı yatırımcılara güven telkin etmek için istikrarın hissettirilmesi şarttır. “Faize karşıyız.” deyip yüzde 108 faizi, kur korumalı mevduat hesabı gibi icatlar üzerinden milletin tamamen üzerine yüklemek günahtır. Bir yandan manevi duygularımızı suistimal edecek söylemlerde bulunup bir yandan da tam tersini yapmak bir AK PARTİ klasiği ama Türkiye Cumhuriyeti devleti idarecilerine yakışmaz.

Değerli milletvekilleri, çiftçilerimiz borçlarını ödeyemiyorlar. Tarımsal üretim alanında verilen desteklemeler, girdi maliyetlerinde yaşanan artışı karşılayamıyor. Türk tarımını tekrar ayağa kaldırabilmek için, borçlu çiftçilerimizin faiz ödemeleri muhakkak silinmeli. Düzenlemede teklif edilen “çiftçilerin borç faizlerinin kesin aciz vesikasına bağlanması” şartı olumludur ama Türk tarımının ve çiftçilerimizin büyük dertlerine çare değildir. Aciz vesikasına sahip çiftçi sayısı, milyonlarca çiftçi içinde yalnızca 25 bin. Bu nedenle görüştüğümüz kanun teklifine geçici madde eklenmesi talebinde bulunduk. Çiftçimizin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının yapılandırılmasını, yapılandırmada faiz uygulanmamasını ve beş yıllık yapılandırmanın 2023 yılı Ekim ayında başlatılmasını önerdik. AK PARTİ tarafından millî güvenlik sorunu hâline getirilmiş olan Türk tarımının bugünkü durumuna çare bulmalıyız.

Kuraklık, salgın, savaş gibi sebeplere bağlı olarak gıdaya erişim ve tarımsal üretimin stratejik önemde olduğunu artık tüm dünya kabul ediyor. Bu nedenle, hazine taşınmazlarının çiftçilere indirimli satışı yerine, ücretsiz tahsis edilmesi sağlanmalı, tarımsal üretimi artırmak ana amaç olmalı. Ak elitistlerin vergileri milyar milyar silinirken 29’uncu maddeyle teklif edilen vergi bilincinin oluşturulması amacıyla kamu spotu yayınlanmasını tebessümle karşıladık. Vergi bilinci ilkokul 1’inci sınıftan itibaren başlatılmalı ve devleti yönetenlere de sirayet etmeli. Vergi tahsilatı yüzde 80’lere düşmüşken başta ülkemizi idare edenlerin ve göz önündeki zenginlerin örnek olmaları gerekirdi, olamıyorlar.

32’nci, 33’üncü ve 34’üncü maddeler; finansal kiralama, factoring ve tasarruf finansman şirketleriyle ilgili düzenlemeleri içeriyor. Finansal şirketler tabii ki dijital ortamda faaliyet gösterebilirler ancak factoring kurumları içinde kurumsallaşmış firmalarıyla birlikte kurum kimliğine bürünmüş tefecilerin de olduğu unutulmamalı. Onlara dijital ortamda reklamlarını verme, şubelerini açma imkânı tanınmamalı.

Tasarruf finansman şirketleri gibi ismi kulağa hoş gelen ama insanımızın manevi ve dinî hassasiyetlerini suistimal eden firmalar seneler önce de yurt dışındaki kardeşlerimizi dolandırıp paralarını batırmışlardı, şimdi yine bazı şehirlerimizde çok büyük paralarla vatandaşlarımızı dolandırdılar. Aynı önceki yöntemlerle duygu ve inanç istismarı yapan dolandırıcı şirketlerin kontrolsüzce büyümesine AK PARTİ'nin yine göz yumması anlaşılır gibi değil. Anlaşılıyor ki bu, bir gelenek. Dün de göz yumuldu, bugün de göz yumuluyor. Yarın yumulmayacağını kim garanti edebilir? Bu konuda ayrıntılı bir kod kanun düzenlenmeli. Madde teklifi, mağduriyeti tam olarak çözmüyor. Tasarruf finansman şirketleriyle ilgili yapılan düzenlemelerde organizasyon bedeli olarak tahsil edilen paralar, ödenmiş KDV'ler, enflasyon farkı mağdurlara ödenmiyor. Ayrıca, bizler bu şirketlerin sahiplerini merak ediyoruz. Bunlarla ilgili hangi işlemler yapılıyor?

Diğer bir maddeyle düzenlenen devletin denetim elemanlarının konaklama ve yolluk bedelleri, artan enflasyonla birlikte çok düşük kalmış durumda. Geçici madde 2’yle onların mağduriyetleri giderilmiyor; yapılan artışı hiç yeterli bulmadık; bu madde mutlaka gözden geçirilmelidir.

İYİ Parti olarak ülkenin her meselesinde yapıcı eleştiri ve önerilerimizle makulü temsil etmeye devam edeceğimizi belirtir, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Mevlüt Karakaya, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, idrak etmekte olduğumuz ramazan ayının Türk-İslam âlemi için, insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum.

322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Malum olduğu üzere teklif iki bölümden oluşmakta; yürürlük, yürütme ve geçici 2 maddeyle birlikte toplam 40 maddeden oluşmakta. Teklifi bir bütün olarak ele aldığımızda çiftçilerden üniversite hocalarına, doktorlardan muhtarlara, şirketlerden finans kurumlarına, kamu kurumlarına çok farklı toplum kesimlerinin sorunlarıyla alakalı ve sağlık, turizm, vergi, üretim, finansman, kamu düzeni gibi çok çeşitli konularda önemli düzenlemeleri ihtiva etmekte. Bu düzenlemelerin önemli bir kısmı, bahse konu toplum kesimlerinin bir kısım güncel sorunlarını çözüme kavuşturmayı hedeflemektedir. İlave olarak, Kamu İhale Kanunu’na göre ilave edilen mal ve hizmet alımları ile yapım işlerine ilişkin fiyat farkı verilmesi yönünde bir düzenlemenin de kanun teklifine ekleneceği görünüyor. Bu şekilde, birçok toplum kesimiyle birlikte kamuya iş yapan vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi için de bir adım atılmış olacaktır; böylece, girdi maliyetlerinde küresel kaynaklı öngörülemeyen girdi fiyat artışlarının kısmen de olsa karşılanması sağlanacaktır.

Değerli milletvekilleri, yine bu teklifle gelen düzenlemelerin önemli bir kısmı “ekonomik tedbirler” kapsamında öngörülen birçok konuda katkı sunmayı hedeflemektedir. Teklif, geniş katılımlı, çok sayıda ilgili kesimin görüşleri alınarak şekillenmiştir; 11 bakanlık, 6 kamu kurum ve kuruluşu, 9 sivil toplum örgütünün çatı kuruluşlarının yetkilileri ve onların kendi alanlarıyla ilgili görüşleri, bu teklifin şekillenmesinde katkı vermiştir. Ben, bu vesileyle, katkı veren tüm kesimlere teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, ikinci bölüm, 22’nci maddeden başlamakta ve devamı maddeleri içermektedir. 22’nci maddede, ikinci bölümün ilk maddesinde yatırım fonlarına sağlanan kurumlar vergisi istisnası genişletilmektedir. Tabii, yatırım fonları, malumunuz olduğu üzere sermaye piyasası, finansal piyasalar açısından önemli kurumlar. Dolayısıyla sermaye piyasasının asli işlevi olan küçük tasarrufların değerlendirilmesi, küçük tasarruf sahiplerinin korunması ve sermayenin tabana yayılması işlevlerine ciddi katkıda bulunan kurumlardır. Bu anlamda baktığımızda, yine bildiğiniz gibi bu kurumlar, sermaye piyasası araçları, kıymetli madenlerden oluşan portföyleri ve bu portföylere, katılımcılara getiri sağlayan ama asıl arka plandaki işlevi de sermaye piyasasının gelişmesini sağlamaktır. Bu anlamda bakıldığında daha önce kısmen getirilmiş olan kurumlar vergisi istisnasının katılım payının iadesi konusunda da getirilmesi -yine biraz önce ifade ettiğim- sermaye piyasası işlevleri açısından katkı sunacak bir düzenlemedir. Onun için biz bu düzenlemenin doğru olduğunu ifade etmek durumundayız.

Değerli arkadaşlar, yine, önemli bir düzenleme, Türk Ticaret Kanunu 376’da yer alan bilanço yapısı bozulmuş işletmelerle, şirketlerle alakalı. Yine, bildiğiniz gibi, sermayesinin üçte 2’sini, kanuni yedekler dâhil olmak üzere, kaybetmiş olan, karşılığı yok olan işletmeler teknik anlamda iflas durumuna düşmüş oluyorlar ve bunların bu iflas durumuyla ilgili önlerindeki seçeneklerden biri iflasın kabul edilip devamının sağlanması, diğeri ise bu iflas durumuyla ilgili sermayenin azaltılması, bir başka yol da bu sermayenin tamamlanması hususudur ki burada sermayenin tamamlanmasıyla birlikte Kurumlar Vergisi Kanunu bu ilave sermaye katılımını işletmeye eklenen bir değer olarak görmemekte yani bilanço yaklaşımına göre kazancın belirlenmesinde bunu bir kazanç olarak ifade etmekte ve bu da doğal olarak bilançoda sermayenin tamamlanması yolunda ciddi bir engel oluşturmaktadır. Bu açıdan baktığımızda düzenlemenin son derece yerinde olduğunu yine ifade etmek istiyorum.

Tarımsal üreticilerin aciz vesikasına bağlanan borçlarının Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerince yürütülen faizlerinin durdurulması, faizin yürütülmemesi hususundaki düzenleme az da olsa bu kesimle ilgili sıkıntıların giderilmesi açısından önemli bir düzenleme. Dolayısıyla, hepimiz şunu pandemi döneminde gördük ki, tüm dünya buna şahit oldu ki ortaya çıkan ekonomik krizlerin -ki başta pandemi olmak üzere- sosyal sağlık alanındaki sorunların, diğer küresel sorunların etkilerinin kısa sürede gıda sektörüne, gıda fiyatlarına ve buradan da tarım ürünleriyle ilgili konulara yansıdığını görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu krizle birlikte, aslında dün tarım karşıtı olan birçok kesim tarım dostu olmaya başladı, çiftçi dostu olmaya başladı. Aslında, bu ülkede bunu görmek gerçekten sevindirici bir durum ama umuyoruz ki bu sadece konjonktürel olmamalı, tarımın gerçekten stratejik bir sektör olduğu ve desteklenmesi gerektiği her zaman ifade edilmelidir.

Değerli arkadaşlar, tabii, ben şunu ifade etmek istiyorum: Bundan yıllar öncesinde, on yıl, yirmi yıl öncesinde, bu ülkede tarım karşıtı lobiler “Türkiye üretmesin, dışarıdan satın almak her zaman daha ucuz.” çalışmalarını, söylemlerini hep ifade etmişlerdir. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak iktidarda olduğumuz ve Tarım Bakanlığının sorumluluğunu aldığımız dönemde -bunu o dönemin bir bürokratı olarak da çok yakından yaşadım- buğday, dünya piyasalarında 100 dolar/ton iken Türkiye'de biz buğdaya 257 dolar fiyat verdiğimizde ciddi eleştirilere maruz kalmıştık ki bugün gelinen noktada buğdayın ton fiyatı 500 doların üzerine çıkmıştır.

Değerli arkadaşlar, bugün küresel kaynaklı olarak gördüğümüz fiyat artışlarının arkasında hiç konuşulmayan önemli hususlardan biri, dünyanın bu krize stoksuz yakalanmış olmasıdır. Hatırlayacaksınız “just in time” stok yönetim sistemleriyle, stoksuz üretim yaklaşımlarıyla, dünya üretim üzerinde, özetle, stoklu üretimin dışına çıkmıştı ve bugün onun sıkıntılarını hep birlikte dünya olarak yaşıyoruz.

Bu konuya dikkatlerinizi çekerek yüce heyetinizi, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Erol Katırcıoğlu konuşacak.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinize iyi akşamlar.

Efendim, bu yasa esas itibarıyla herkesin altını çizdiği gibi bir torba yasa ve bu torba yasa sonuç olarak ikiye bölünmüş, iki bölümü var. Şimdi ben ikinci bölüm üzerine konuşacağım ama bir torbanın ikinci bölümü ne demek olur acaba, bir düşünürseniz; torba torbadır yani içinde homojen bir topluluk yok, dolayısıyla da çok çeşitli maddeler var, dolayısıyla da bu çeşitli maddeleri bir biçimde değerlendirmeye çalışacağım.

Bir kere, öncelikli olarak şunu söyleyeyim: Bu kanun teklifinin içindeki maddelerin önemli bir kısmı finans sektörüyle ilgili, tasarruf şirketleriyle ilgili olması itibarıyla ilginç. Yani, yanılmıyorsam 17-20 civarında kanunda ufak tefek değişiklikler yapılıyor, düzenlemeler yapılıyor ve bunların önemli bir kısmı katma değer vergisi almamak, kurumlar vergisinden istisna tutulmak vesaire gibi, bir anlamda iş dünyasını bir şekilde rahatlatan ya da rahatlatacağı umulan bazı tedbirleri içeriyor.

Değerli arkadaşlar, bu beni şaşırtmıyor, niye şaşırtmıyor? Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi, bence dünyaya da Türkiye'ye de ters bakıyor, yanlış bakıyor. Çünkü bugün itibarıyla sorun arz sorunu değil yani üretim sorunu değil, Türkiye'nin sorunu sadece üretim sorunu değil ama üretim sorunuymuş gibi, iş dünyasının bu krizi aşmada yardımcı olacağını düşünerek iş dünyasını rahatlatmaya yönelik olmak üzere maddeler içeren kanunlar geliyor buraya. Fakat, öte yandan, hemen size söyleyeyim -ölçülmedi henüz ama çok ciddi olarak bu söyleyeceğimi gözlüyorsunuzdur, ben eminim- Türkiye, özellikle 2019 pandemi krizinden sonra inanılmaz bir şekilde gelir dağılımı bozukluğuyla karşı karşıya. Yani Türkiye, bugün, dünden çok daha fazla zengini zengin, fakiri fakir olan bir ülke hâline gelmiş durumda.

Değerli arkadaşlar, çok açıktır ki böyle bir ülkenin yani gelir dağılımının bu kadar bozuk olduğu bir ülkenin ekonomisinin de düzgün işlemesi pek mümkün değildir. Nitekim, gördüğünüz gibi ekonomimiz de çok düzgün işlemiyor. E, gönül istiyor ki… Yani burada bir ortak akıl üretilecek ve bu ortak akılla birlikte, efendim, bu işlemeyen veya sorunlu ekonomi politikaların giderilmesine yönelik aklıselimin yardımıyla kararlar alalım diye düşünüyor insan ama gerçekten bu da olmuyor; bu da yine bizim Meclisimizin bir gerçeği, efendim, aynı zamanda sanıyorum bizim yasama sürecinin bir gerçeği veya belki toplumumuzun bir gerçeği. Yani insanlar, uzlaşma ve konuşma ve sorunlarını böylelikle aşma biçimindeki bir anlayışı benimsemektense kendi fikrini diğerine dayatmak üzerinden bir tavır içinde. Bu her yerde yansıyor ve gördüğünüz gibi aramızda farklılıklar olsa bile ama sonuç olarak Meclisin çalışması itibarıyla baktığımızda, maalesef, Meclisimizde bir uzlaşma üretilemiyor.

Şimdi, “uzlaşma” dedim de bugün biraz üzülerek ve şaşırarak… Birazdan konuşmamda biraz daha ayrıntılı da duracağım ama geçen hafta Plan ve Bütçe Komisyonuna bu kanun teklifi gelmişti, o kanun teklifi tartışılırken “Evim mağdurları” adıyla anılan mağdur insanlarla ilgili şaşırarak gördüğüm bir uzlaşma üretildi. Uzlaşma, özelikle “Evim mağdurları” diye anılan insanların mağdur olmalarının sebebi olarak, yine hatırlayacaksınız, geçen sene aldığınız bir kararla, efendim, BDDK’nin önerdiği bir kararla, bu ev sahipliği vesaire gibi konularda faizsiz sistem uygulayan 21 tane şirketi kapattık ve TMSF’ye verdik. TMSF’ye verdik ama TMSF de tabii ki bunları bir şekilde değerlendirecek ve tasfiye edecek. Fakat ortada olan bir gerçek vardı, o da tasfiye edildiği takdirde elde edilecek olan gelir ile bu mağdurların ödedikleri arasında büyük fark olacaktı, dolayısıyla da bu farkın giderilmesi gerekiyordu ve soru şuydu: Kim tarafından? Biz dedik ki: Ya, burada BDDK görevini yapmamış, Hükûmet görevini yapmamış yani para toplama yetkisi verdiğimiz şirketler para toplamışlar ama topladıkları paraları bir şekilde yemişler. Efendim, BDDK bunu fark edince, yeni bir düzenleme dayatınca bu düzenlemeye uymayacak, uyamayacak olan 21 tane şirket iflasını istedi ve bu sürece girmiş oldu.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu Plan ve Bütçe Komisyonu veya herhangi bir komisyonun varlık sebebi olan da budur yani daha teknik konularda uzmanların katkısıyla, konunun tarafı olabilecek olan insanların da fikirlerinin alınmasıyla bir uzlaşma üretmek ya da -başka biçimde söyleyecek olursak- bir sorunu çözmek. Fakat, değerli arkadaşlar, bu böyle oldu -hani belki internete girip de bakabilirsiniz- Plan ve Bütçe Komisyonundan bu maddeler geçtiği zaman, basında, bir uzlaşma üretildiği “Evim mağdurlarının sorunları çözülüyor…” Ayrıntısı da verdikleri paraların enflasyon farkıyla geri ödeneceğine dair bir uzlaşma. Gerçekten de o gün -hatırlıyorum, burada arkadaşlarımız da var- biz o konuyu konuşurken, ya burada kamunun, devletin bir suçu var ya da bir ihmali var -öyle diyelim isterseniz- ama bu ihmal sonucunda birtakım insanımız mağdur olmuş ise bu mağduriyeti de devletin yani kamunun karşılaması lazımdır dedik ve Adalet ve Kalkınma Partisinden arkadaşlar da büyük ölçüde buna ikna oldular ve bir uzlaşma ürettik ve bu gerçekten de benim şahsen gördüğüm kadarıyla -bu mağdur insanların bir kısmı zaten gelip gidiyorlardı Meclise, bu insanların sevinçlerini gördük- önemli bir iş yapıldığı kanaatindeydik. Fakat bugün öğrendik ki bu böyle olmayacak yani ödenmiş olan paraları geri almak isteyenlere dokuz-on aylık bir enflasyon farkıyla bu paralar geri verilmeyecek çünkü bu konunun ilgilileri, Adalet ve Kalkınma Partisindeki ilgilileri bize “Eğer biz böyle bir şey yaparsak, şu anda mevcut 300 bine yakın aynı şirketlere ya da benzer şirketlere para yatırmış olan insanların da yatırdıkları değerlerin enflasyonla değerlendirilmesi gerekir, dolayısıyla da bir sorunu çözerken başka sorunlara neden oluruz.” diyorlar ve bundan kaçındıklarını ifade ettiler. Bilmiyorum başka bir uzlaşma olur mu kanun teklifi geçene kadar ama benim anladığım kadarıyla bu.

Değerli arkadaşlar -iki dakikam kalmış- çok uzatmayayım, dediğim gibi, bu kanun teklifiyle ilgili olarak birtakım böyle ilginç maddeler de var, ben bu ilginç maddeleri size takdim etmek istiyorum. Mesela, bir tane madde -biliyorsunuz geçen sene çıkarmıştık- şu: Dijital platformların temsilci bulundurma zorunluluğu. Bunu yapmazlarsa eğer reklam cezası verileceğine dair bir yasa maddesiydi ve bu geçmişti geçen sene. Şimdi, bu kanun teklifinin bir maddesine “reklam vermeye devam eden kurumlar vergisi mükelleflerinin bu harcamalarının vergi matrahının hesaplanmasında gider olarak kabul edilmemesi” gibi bir hüküm koymuşlar. Değerli arkadaşlar, böyle bir durum yok yani böyle bir olay yok. Yani bütün dijital platformlar temsilci bulunduruyorlar, dolayısıyla bir vergi cezasına sahip yani vergi cezasıyla muhatap olmuyorlar ama arkadaşlarımızın önerdiği madde böyle bir madde ve ben bunu çok tuhaf karşılıyorum; onu söyleyeyim.

Tabii, burada, bu maddeler içinde bizim de memnun olabileceğimiz bir madde olarak şunu söyleyeyim: Mesela, özellikle bankacılık ve benzer faaliyetler gösteren şirketlerde kurumlar vergisi yüzde 20’den yüzde 25’e çıkarılıyor; güzel yani makul bir istek. Fakat, arkadaşlar, bizim arkadaşlarımız hesapladılar, bir sene zarfında bankacılık sektörümüz yüzde 57,4 kâr elde etmiş yani kârları yüzde 57,4 artmış, toplamda da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Katırcıoğlu, bugün ilave süre hiç kimseye vermedim.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Vermediniz mi? Peki, sizi mi kıracağım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Böyle tamamlayın, tutanaklara geçsin.

BAŞKAN – Söyleyecekleriniz tutanaklara geçsin, söyleyin.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Yani şunu söylemek istiyorum: Bankacılık gibi konularla uğraşan şirketlerimizin geçen sene elde ettikleri kârları çok yüksek yani yüzde 57 rakamı hesaplanmış. Bu, bence daha düşük bir rakam aslında, ben bunun özel bankalarda yüzde 90 civarında olduğunu tahmin ediyorum. E, dolayısıyla da burada kurumlar vergisinin yüzde 20’den yüzde 25’e çıkarılmış olmasının bence hiçbir kıymetiharbiyesi yok.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Bülent Tüfenkci.

Sayın Tüfenkci, şahsı adına da konuşmanız vardı, birleştiriyorum.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekillerimiz; özellikle hazineye ait taşınmazların değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanunu’nda değişiklik yapılması hususunda benim de imza sahibi olduğum, 84 arkadaşımızın imza koyduğu yasa teklifini huzurlarınıza getirmiş olduk ve görüşüyoruz.

Esasında, baktığımız zaman, bu torba kanunumuz, vatandaşlarımızın bazı konulara ilişkin yaşayabilecekleri hak mahrumiyetinin önüne geçilmesi, ödeme kolaylığının sağlanması, kamu kurum ve kuruluşlarımızın muhtelif konulara ilişkin olarak ihtiyaç duyduğu kanuni ve teknik düzenlemeleri içermektedir.

Şimdiye kadar muhalefetteki konuşan arkadaşlarımıza baktığımızda, maddeler ve tümü üzerinde konuşurken gerçekten maddelerin özünden çok kendi söylemlerini dile getirdiler, hatta bazı arkadaşlar çok daha ileri giderek bu torba yasanın birilerini korumak için getirildiğini söylediler, bazı arkadaşlar sosyal medyayı yasaklayacağımızı iddia ettiler, kimileri hazine arazilerini talan ettiğimizi söylediler. Oysa, biz “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” düsturu içerisinde insanı önceleyen maddeleri getirdik. Hazine arazilerini gündeme getirirken orayı kullanan çiftçilerimizin tarımsal faaliyetlerde destek görmesini arzuladık, ticari faaliyetlerinin kesintiye uğramamasını istedik. Yine, bizim bu yasaları getirirken halkımızı ve milletimizi korumak dışında bir amacımız olamaz. Milletin iradesi dışında da bir iradeden bugüne kadar emir almadık. Örneğin, tasarruf finansman şirketlerinin halkı mağdur etmemeleri yönündeki düzenlememiz, gerekli kriterleri sağlamayan şirketlerdeki tasarruf sahiplerinin mağduriyetini gidermelerine yönelik düzenlemeler içeriyor. Yine, finans sektörünün kurumlar vergisini yüzde 25’e çıkarıyoruz. Katma değer vergisinde yapılan değişikliklerle, özellikle yabancılara satılan konutlardaki istisnada bir yılı üç yıla çıkarıyoruz. Yine, etkin pişmanlık hükümlerini getirerek özellikle bu alanda birtakım iyileştirmeler getiriyoruz ve etkin pişmanlık müessesini vergi suçlarında da getiriyoruz. Yine, zincirleme suç kapsamında vergi cezalarını da gündeme getiriyoruz.

Değerli arkadaşlar, yine, özellikle doğrudan temine yönelik Millî Eğitimde yapılan taşıma ihalelerinde ve yemek ihalelerinde, özellikle müteahhitleri bu anlamda ihale alan firmaların mağduriyetlerini gidermelerine yönelik düzenlemeler yapıyoruz ama bazı arkadaşlarımız bunu da “yandaş” diye nitelendiriyor, gerçekten üzülüyoruz ve milletin takdirine bırakıyoruz.

Yine, 2/B taşınmazlarının ve hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin başvuru ve ödeme süresinin uzatılması yönünde düzenleme getiriyoruz. Böylelikle, vatandaşta oluşan mağduriyetlerin giderilmesini sağlıyoruz. Burada da özellikle, 2/B arazilerinden faydalanacak olan da dezavantajlı gruptaki vatandaşlarımızdır -tamamen vatandaşlarımız- yoksa burada hazinenin çok büyük kazançlarının da olmayacağı aşikârdır.

Muhtarlara, özellikle, net asgari ücret altında ödenek verilmemesi noktasında düzenleme getiriyoruz ve muhtarlarımızın görevlerini rahat yapmalarını sağlamış oluyoruz.

Yine, kamu personelimizin geçici görevlendirilmelerine ilişkin konaklama bedellerindeki artışlarının karşılanabilmesine olanak getirmiş oluyoruz. Bu ve buna benzer, vatandaşın lehine birçok düzenlemenin olduğu bu torba yasa teklifinin, özellikle, milletimize hayırlı uğurlu olmasını Cenab-ı Allah’tan diliyorum.

Ramazanınız mübarek olsun, hayırlı ramazanlar diliyorum, hayırlı sahurlar diliyorum Başkanım, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Bakanım, muhtarlara “ödenek” yerine niye “maaş” demiyorsunuz?

BAŞKAN – Şahsı adına ikinci söz Sayın Esin Kara’nın.

Sayın Kara, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ESİN KARA (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifiyle, vatandaşlarımızın, kamu kurum ve kuruluşlarının muhtelif konularına ilişkin olarak ihtiyaç duyduğu kanuni düzenlemelerinin yapılması hedeflenmektedir. Teklifte toplam 40 madde bulunmaktadır. Kanun teklifinin ikinci bölümünde, yatırım fonlarının katılma paylarının fona iade edilmesiyle oluşan kazançlar ve değer artışı kazançları da kurumlar vergisi istisnası kapsamına alınmaktadır. Yatırım fonlarının katılma paylarının iki yıldan uzun süre elde tutulması hâlinde satıştan doğan kazançların yüzde 75’i oranında istisnaya tabi tutulması düzenlenmiştir.

Ülkemizde vergi kayıp ve kaçakları konusunda sıkıntı yaşanmaktadır.

Mükelleflerin yeterli vergi bilincine erişememiş olması bu kayıpların yaşanmasındaki en büyük etkeni oluşturmaktadır. Ayda en az doksan dakika süreyle yapılan uyarıcı ve eğitici mahiyetteki yayınlar arasında, ekonomideki kayıt dışılığın önlenmesine ve farkındalığın artırılmasına yönelik kamu spotu yayınının yapılması hakkında düzenleme yapılmaktadır. On Birinci Kalkınma Planı’nda da yer alan, vatandaşlarımızın vergi konusunda uyum sağlamasını kolaylaştıracak, üretimi ve yatırımı destekleyecek, tabana yayılan bir vergi sistemi oluşturulmasını parti olarak destekliyor, hayata geçirilmesi konusunda adımların ivedi olarak atılmasını bekliyoruz.

Teklifte, 2/B orman arazilerinin hak sahiplerine satışı konusunda düzenlemeler de bulunmaktadır. 2018 yılı seçim beyannamemizde hazineyle olan arazi uyuşmazlıklarının giderilmesi, 2/B sorununun adil ve hakkaniyete uygun şekilde çözüme kavuşturulması maddesi de yer almaktaydı. Bu sebeple, biz yapılan düzenlemeyi olumlu bulmaktayız.

Kanun teklifiyle, tarımsal üreticilerin aciz vesikasına bağlanan borçlarının, Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerince, kesin aciz vesikasına bağlanan tutar üzerinden faiz yürütülmeksizin takip edilmesi ve çiftçinin ekstra borç yüküyle karşı karşıya kalmaması için bir düzenleme yapılmaktadır. Ekonomik anlamda ülkenin güçlenmesi için tarımsal üretim hayati önem taşımaktadır. Tarımsal ekonomi anlamında güçlü olan ülke aynı zamanda, hem kendi gıda ihtiyacına çözüm bulacak hem de ihracat geliri sağlayacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, seçim beyannamemizde yer alan, üretici refahını artıran, girdi maliyetlerini azaltan, üretim maliyeti ve ürün fiyatı dengesini gözeten tüm girişimleri destekliyoruz. Yine, seçim beyannamemizde olan, çiftçilerimizin kullandığı mazot, gübre, yem üzerindeki vergilerin kaldırılması; sulamada ve tarım işletmelerinde kullanılan elektrikten katma değer vergisinin alınmaması; tohum, fide ve ilaç gibi girdilerde vergi yükünün düşürülmesi tarımsal üretimin artmasına katkı da sağlayacaktır.

Bir düzenleme de kamuoyunda “Evim mağdurları” olarak bilinen ve tasarruf finansman şirketlerine para yatıranlar hakkında yapılmaktadır. Kısıtlı imkânlar çerçevesinde, ailesinin ihtiyaçlarından kısarak bir ev ya da otomobil alma hayali kuran vatandaşlar, maalesef, bu şirketlerin bazılarının iflasını açıklaması nedeniyle varlıklarını kaybetmişlerdir. Düzenlemeyle, tasfiye edilen şirketlerin müşterileriyle imzaladığı sözleşmelerin faaliyetlerine izin verilen şirketlere devredilmesi, devredilen sözleşmelerle müşterilere iade edilecek tasarruf tutarlarının TMSF aracılığıyla şirketlere nakit olarak ödenmesi öngörülmektedir. Böylece, mağdurlara, sözleşmelerinin fesih talebi olduğu günden itibaren bir ay içerisinde ödenebilme imkânı tanımış olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama son verirken ramazan ayının Türk ve İslam âlemine huzur ve hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Büyük Türk milletini ve onun büyük Meclisini saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler de tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

23’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların DeğerIendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 23- 5520 sayılı Kanunun 6 ncı maddesine aşağıdaki fıkra ilave edilmiştir.

"(3) 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 376 ncı maddesi uyarınca sermayenin tamamlanmasına karar verilen şirketin ortakları tarafından zarar sebebiyle karşılıksız kalan kısmı kapatacak miktarda aktarılan tutarlar kurum kazancının tespitinde dikkate alınmaz.”

                  Cavit Arı                          Süleyman Girgin                      Okan Gaytancıoğlu

                   Antalya                                  Muğla                                     Edirne

         Emine Gülizar Emecan                   Fikret Şahin                       İlhami Özcan Aygun

                  İstanbul                                Balıkesir                                 Tekirdağ

                                                     Abdurrahman Tutdere

                                                             Adıyaman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Abdurrahman Tutdere’nin.

Buyurun Sayın Tutdere. (CHP sıralarından alkışlar)

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 23’üncü maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, teklifin 23’üncü maddesinde özellikle, zarar eden şirketlerin kurtarılması için ortakların zarar eden şirketi kurtarmak adına vereceği ilave sermayenin şirket gelirlerinden sayılmaması hedefleniyor. Bu, aslında görüntü olarak olumlu bir düzenleme ancak bu, nihayetinde belli bir gelirin vergiden kaçırılması sonucunu da doğuracaktır, dolayısıyla devletin burada bir vergi kaybı da söz konusu olacaktır. Ayrıca, bu madde özellikle Türk Ticaret Kanunu'nun 376’ncı maddesinin uygulamada gerçekten hayat bulmasına da sebebiyet verecektir çünkü yıllardır bu maddeyi ne muhasebeciler ne de diğer meslek erbapları uygulayabiliyordu. Bu maddenin yürürlüğe girmesiyle beraber, kanunlaşmasıyla beraber buna yol açacağı ve Ticaret Kanunu’nun bu hükmünün uygulanmasına sebebiyet vereceği için de olumlu buluyoruz.

Ancak, yine, Komisyondaki arkadaşlar da dinlesinler, burada bir eksiklik de var çünkü aslında, bu kanundaki bu madde düzenlenirken özellikle ilave sermayenin nasıl muhasebeleştirileceği ve nasıl bilançolaştırılacağı konusunda da eğer Ticaret Kanunu’nda bir düzenleme yapılmış olsaydı belki bu eksiklik tamamen ortadan kaldırılmış olacaktı.

Değerli milletvekilleri, tabii, bu düzenleme özellikle ekonomik kriz nedeniyle şu anda can çekişen ve iflas aşamasına gelmiş, tasfiye aşamasına gelmiş şirketleri kurtarmak adına yapılıyor. Ancak, şundan emin olun: Bu düzenleme Türkiye'de şu anda kapanma aşamasına gelen şirketleri kurtarmaya yetmeyecektir çünkü bu tür pansuman tedbirlerle artık ticari hayatın normale dönmesi, şirketlerin geleceğini görerek hareket etmesi imkânsız hâle gelmiş durumda. Şu anda Türkiye'deki şirketlerin bu aşamaya gelmesinin sebebi AK PARTİ iktidarının uygulamış olduğu yanlış politikalardır, sizin bu ülkenin başına bela ettiğiniz bu ne olduğu belirsiz ucube sistemdir. Dolayısıyla Türk Ticaret Kanunu’nda veya birtakım kanunlarda bu torba kanun teklifleriyle düzenlemeler yapmakla ticari hayatı ve ticari şirketleri kurtarmak mümkün olmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, bakınız, bu kapanan şirketlerle ilgili istatistiklere baktığımızda, 2021 yılında, özellikle on iki aylık sürece baktığımızda, kapanan şirket sayısı 16.222, gerçek kişi ticari işletme sayısı 21.171 ve tasfiye olan şirket sayısı da 17.516. 2022 yılının da ocak ve şubat ortalamasına baktığımızda, kapanan şirket sayısı 1.799, gerçek kişi ticari işletme sayısı 4.600, tasfiye olan şirket sayısı da 3.852. Bu rakamlara baktığımızda, sizin uyguladığınız yanlış ekonomik politikalar nedeniyle, sizin ülkeye yaşattığınız bu antidemokratik uygulamalar nedeniyle Türkiye'nin aslında batık şirketler mezarlığına döndüğünü üzülerek görmekteyiz. Dolayısıyla buradan iktidara şu çağrıyı her zaman yapıyoruz: Artık bu bozuk düzenin mutlaka değişmesi lazım. Sizin bu ülkenin başına getirdiğiniz özellikle tek adam rejimi, ülkeyi ve şirketleri, insanları, 84 milyonu nefes alamaz hâle getirmiştir. Dolayısıyla bu pansuman tedbirlerden vazgeçin, artık bu milletin yakasından düşme vaktiniz gelmiştir diyoruz.

Değerli arkadaşlar, zor bir süreçten geçiyoruz; vatandaşlarımız mağdur, ticaret erbabı mağdur, tüm işletmeler mağdur. Gezdiğimiz bütün kentlerde, saha çalışmalarında vatandaşlarımız aynen şunu diyorlar: “Artık, AK PARTİ iktidarı için yeter olmuştur, gün günden beter olmuştur, bıçak kemiğe dayanmıştır, düşün yakamızdan.”

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

24’üncü madde üzerinde 1 adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

     Serpil Kemalbay Pekgözegü        Gülüstan Kılıç Koçyiğit            Filiz Kerestecioğlu Demir

                    İzmir                                     Muş                                      Ankara

             Erol Katırcıoğlu                       Kemal Bülbül

                  İstanbul                                 Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Gecenin ilerleyen saatleri ve hepimiz de yorulduk gerçekten.

Şimdi, ben, kısaca, aslında, ayın 6’sında Habip Vekilimizle beraber takip ettiğimiz bir davayı size anlatmak istiyorum. Nedir bu dava? Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasının iki önceki Eş Genel Başkanı Bedriye Yorgun, bir önceki dönem Eş Genel Başkanı Gönül Erden ve şu andaki Eş Genel Başkanı Selma Atabey’in de olduğu; yine, Ankara’daki yöneticilerinin ve MYK üyelerinin içerisinde olduğu 8 arkadaşımız yargılanıyorlar. Niçin yargılanıyorlar? Çok açık ve net söyleyelim: Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası, kurulduğu yıldan bugüne kadar, sizin yapmaya çalıştığınız bütün yıkıcı sağlık politikalarının karşısında durduğu için, sağlıkta dönüşüm yasasına en esastan itirazını ilk günden ortaya koyduğu için ve sizin yönetemediğiniz, halkın sağlığa, sağlık hizmetine erişimini engellediğiniz bugünkü sağlık sistemini eleştirdiği için hedef hâline getirdiniz ve bugün hem SES’i hem de TTB’yi hedefleştirerek aslında onların etki gücünü kırmaya ve halkın en temelde sağlık hizmeti almasının da önüne geçmeye çalışıyorsunuz.

Şimdi, bu dava neye dayanıyordu? Her zamanki gibi, meşhur gizli tanık ifadelerine dayanıyordu. Bir gizli tanık çıkmış ve kendine göre uyduruk ifadeler vermiş ve bunun üzerinden de önceki dönem Eş Genel Başkan Gönül Erden tutuklu.

Gönül Erden kim? Bir hemşire, yıllarca kamuda çalışmış bir hemşire ve 2014 yılından 2020 yılına kadar Eş Genel Başkanlık yapmış, sendikayı ileriye taşıyan bir hemşire, bir sendikacı, bir aktivist, bir kadın aktivist, bir kadın özgürlük mücadelesi aktivisti. Ama bununla da yetinmemiş, görevine dönmüş, hastalarına bakmaya, hizmet etmeye devam etmiş. Ama bu dönemde Covid-19’u kapmış, eve getirmiş ve bu süreç birlikte yaşadığı annesinin de yaşamına mal olmuş. Gönül Erden bu yas sürecini yaşarken, kendisini annesinin kaybından dolayı suçlu hissederken, bunun ızdırabını yaşarken siz Gönül Erden’i aldınız ve cezaevine koydunuz, üstelik, dediğim gibi, uyduruk gerekçelerle.

Örneğin, iddianamede ne var, biliyor musunuz? Yurt dışı giriş-çıkışları var. Düşünün ki bir sendikanın eş genel başkanı yurt dışına gidiyor ve siz bunu alıp iddianameye koyuyorsunuz. Bir de yetmiyor, Atatürk Havalimanı’ndan çıkmış, onu yazmışsınız ama savcı sanki Habur’da, böyle, bir şey var gibi “Habur”u büyük puntolarla yazmış, Habur çıkış kapısını. Habur’un Kapıkule’den farkı ne, anlayamadık. Erbil’in Brüksel’den farkı ne, bir farkı var mı? Sanırım sizin açınızdan ya da iddia makamı açısından bir farkı var ki oraya koymuşlar.

Bakın değerli arkadaşlar; Covid-19 pandemisinde 520 sağlık çalışanı, sağlık emekçisi yaşamını yitirdi. İnsanlar çocuklarını görmeme pahasına, ailelerine, evlerine gitmeme pahasına mücadele ettiler ve eğer bugün hâlâ yaşıyorsak, hâlâ sağlıklıysak en temelde biz bunu sağlık emekçilerine borçluyuz ve -çok açık ve net söyleyeyim- bugün bunun için mücadele eden sendikalara borçluyuz. Ama sizler bu sendikaları, özellikle de SES’i yıllardır kriminalize etmeye çalışıyorsunuz ve bunun üzerinden de sesini kısmaya, kendi piyasacı sağlık anlayışınızın karşısında dikensiz bir gül bahçesi yaratmaya çalışıyorsunuz.

Şimdi, normalde, bu mahkemede beklediğimiz tahliyeydi ama mahkeme heyetiniz tahliye etmedi. Niye? Çünkü Gönül Erden’in çok sakıncalı suçları vardı. Örneğin, bir fotoğraf var, mahkeme başkanı özel olarak soruyor, diyor ki: “Bir düğüne gitmişsiniz ve elinizde sarı, kırmızı, yeşil var.” Hani, demin de söyledim ya, o, terörist faaliyetin 3 rengi. “Bu geleneksel bir şeydir.” diyor. “Ama sadece sizin elinizde var.” diyor. Düşünün, bir düğünde sarı, kırmızı, yeşil mendil sallamak, halay çekmek bir suç unsuru olarak bu dava dosyasına girmiş arkadaşlar; bunu iyi düşünmeniz gerekiyor.

Diğer bir şey: Bugünkü Eş Genel Başkan Sayın Selma Atabey’e de il dışına çıkış yasağı verdiniz. Bu kişi Eş Genel Başkan, bir sendikanın Eş Genel Başkanı ve bu ülkede 81 ilde bakanlığın il, ilçe teşkilatı var ve 81 ilde de SES’in üyeleri var. Şimdi, bu kişi nasıl örgütlenme faaliyeti yürütecek; üyelerine nasıl gidecek; sizin sağlıktaki bu yıkım projelerinizin karşısında nasıl mücadele yürütecek?

Zaten tek derdinizin aslında muhalefetsiz bir ortam, hem sendikada hem siyasette hem de toplumsal alanda aslında muhalefetsiz bir alan yaratmak istediğinizi ve bütün muhalifleri de yargı eliyle terbiye etmeye çalıştığınızı çok iyi biliyoruz. Ama şunu söyleyelim: Ne SES ne TTB ne HDP ne de bu ülkedeki hiçbir muhalif örgüt size diz çökmez, boyun bükmez. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

27’nci madde üzerinde 1 adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 27’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 27 - 15/5/2007 tarihli ve 5661 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketi ve Tarım Kredi Kooperatifleri Tarafından Kullandırılan Toplu Köy İkrazatı/Grup Kredilerinden Doğan Kefaletin Sona Erdirilmesi Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin beşinci fıkrasına "Hazine adına Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketince/Tarım Kredi Kooperatiflerince” ibaresinden sonra gelmek üzere "kesin aciz vesikasına bağlanan tutar üzerinden faiz yürütülmeksizin” ibaresi ve yedinci fıkrasına, "Hazine adına Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketi ve Tarım Kredi Kooperatiflerince” ibaresinden sonra gelmek üzere "kesin aciz vesikasına bağlanan tutar üzerinden faiz yürütülmeksizin” ibaresi ilave edilmiştir.

                  Cavit Arı                          Süleyman Girgin                          Fikret Şahin

                   Antalya                                  Muğla                                   Balıkesir

         Emine Gülizar Emecan                  Mahmut Tanal                       Okan Gaytancıoğlu

                  İstanbul                                İstanbul                                    Edirne

          İlhami Özcan Aygun

                  Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Mahmut Tanal’ın.

Sayın Tanal, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla hürmetle selamlıyorum.

Şimdi, 27’nci maddede AK PARTİ adına söz alan arkadaşlarımız dediler ki: “Efendim, aciz vesikasından sonra biz çiftçilerimizin borçlarına faiz işlememesi hususunda iyi bir fayda sağlayacak bir hüküm getiriyoruz.” Bu, tamamen algı yaratmaya yönelik. Burada sadece ve sadece Ziraat Bankasına ve Tarım Kredi Kooperatiflerine yönelik getirilen aciz vesikasıyla birlikte faiz durur. Ancak burada bir incelik, şeytanlık şurada yatıyor; şeytanlık şu: Takdir edersiniz, aciz vesikasının verilmesinin koşulları -hukukçu arkadaşlarımız bilirler- İcra ve İflas Kanunu’nun 105’inci maddesi uyarınca, vatandaşın herhangi bir hacze kabîl mal varlığı kalmamışsa yani hiçbir şeysi yoksa onun hakkında aciz vesikası verilir. O aciz vesikası verilen tarihe kadar faizler işleniliyor, vatandaşın tüm malı satılmış oluyor, hiçbir şeysi kalmamış oluyor, o tarihe kadarki faizi işliyor, ondan sonrasındakini işletmiyor. Ya, arkadaşlar, bu şeytanlıktır, bu şeytanlıktan vazgeçin. Gerçekten çiftçinin hakkını, hukukunu kollamak, korumak istiyorsanız; bir, icraya konulduğu andan itibaren faizi durdurun yani aciz vesikasının verildiği tarihe kadar değil Sayın Bakan Yardımcım; bu, bir.

İkincisi, sadece Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerinden verilen kredileri değil, çiftçinin olan tüm borçlarını -hangi banka olursa olsun, hangi kooperatif olursa olsun, hangi şahıs olursa olsun- eğer biz çiftçinin yararını istiyorsak tüm çiftçilerin tüm borçlarını kapsayacak şekilde olmalı. Bu, tamamen algı yapmaya yönelik; çiftçi köylümüzü, vatandaşımızı kandırıyorsunuz. Değerli hukukçu arkadaşlarımız AK PARTİ’de var yani İcra İflas Kanunu’nun 105’inci maddesinde aciz vesikasının koşulları belli. Yahu Allah rızası için bunlar sizlere danışmaz mı? Fatih Bey, sizinle karşılıklı davalara girdik; siz Sayın Cumhurbaşkanı o dönem Başbakanken vekiliydiniz, ben de karşı tarafın avukatıydım yani bunu bilebilecek durumdasınız. Siz grup içerisinde birbirinizle mi anlaşmıyorsunuz? Bu birinci konu arkadaşlar.

Gelelim 31’inci maddeye. 31’inci maddede söz hakkı vardı ancak anlaştığınız için yapamadım, konuşamadım. 31’inci madde de şu: Akif Hamzaçebi, İstanbul Milletvekilimizin emeğine, yüreğine sağlık; 2016 tarihinde bir: Orman Yasası’nın içerisinde bulunan yerler; iki, 2/B kapsamında bulunan yerlerle ilgili -bunlar gayet rahat- kanun teklifi verildi. O kanun teklifinde denildi ki… Sultanbeyli’de mesela bir sokağa giriyorsunuz o sokağın bir tarafı 2/B, bir tarafı orman. 2/B’de olanlar tapuyu aldı, orman alanında olanlar alamadı, alamayınca da vatandaş mağdur. Geliyoruz Beykoz’a, aynı şekilde Tokatköy’ü var, bir tarafı orman, bir tarafı 2/B; 2/B olan tapuyu aldı, orman olanı tapuyu alamadı. 2016 yılında Akif Hamzaçebi’nin verdiği kanun teklifinde bir: “Orman alanındaki yerlerden dışarıya çıkarın, orman sınırının dışına çıkarın ve bunun 2/B’deki hükümler gibi parasal değerini koyun, satın şunu.” dedi. 2016’daki kanun teklifini, bunu AK PARTİ 2018’de getirdi. 2018’de getirdi ama değerini koymadığı için vatandaşlar orada mağdur oldu. Yıl şimdi 2022 Sayın Bakan Yardımcım, Akif Hamzaçebi’nin o dönem vermiş olduğu 2016’daki kanun teklifini, 2018’de yineledik kanun teklifini; ya, Allah rızası için bizi dinleseydiniz, kabul etseydiniz, kanun tekliflerimizi okusaydınız bu vatandaş altı yıl mağdur olmazdı. Altı yıl önce verilen kanun teklifimizi siz bugün getirip kanunlaştırıyorsunuz, iyileştirme yapıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Bunun faturası kime çıkıyor? Vatandaşa çıkıyor, halka çıkıyor. Sonra “Özür diledik, pişman olduk.” diyorsunuz. Ya, Allah rızası için şu muhalefetin, muhalefetteki diğer 4 partinin söylediklerine bir kulaklarınızı açın, bir dinleyin, bir okuyun. Yani biz memleket yararına söylüyoruz. Siz diyorsunuz ya: “Birbirimize benzemiyoruz.” Vallahi, her şeyimizle birbirimize benziyoruz. Sayın Zülfü kardeş, seninle örf âdetim birbirine benziyor mu? Seninle giyim kuşamımız birbirine benziyor mu? Seninle yapımız birbirine benziyor mu? Seninle bayrağımız aynı değil mi? Vatanımız aynı değil mi? Dinimiz aynı değil mi? Dilimiz aynı değil mi? Neden benzemiyoruz ya arkadaş! Yani AK PARTİ diyor ki: “Siz İYİ Partiye benzemiyorsunuz, MHP’ye benzemiyorsunuz, HDP’ye benzemiyorsunuz, Saadetle benzemiyorsunuz.” Ya, sizinle de benzeşiyoruz, diğerleriyle de benzeşiyoruz. Siz halkı Amerika’nın yaptığı politika uyarınca “Böl, parçala, yut.”… Partileri parçalamayın, ülkeyi parçalamayın. Hepimiz biriz ya arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Benzemeyen taraflarımız var Mahmut Bey, benzemeyen taraflarımız da var.

BAŞKAN – Teşekkür ettim Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Peki, ben de teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

28’inci madde üzerinde 1 adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 28 – 5661 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde ilave edilmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 2 – (1) Alacakların aciz vesikasına bağlandığı tarihten bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası Anonim Şirketi ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından aciz vesikasına bağlanan tutar dışında tahsil edilmeyen faizlerle ilgili olarak Hazineye ödeme yükümlülüğü bulunmaz. Bu düzenleme tahsilatı yapılan borçlarla ilgili olarak iade isteme hakkı doğurmaz.”

                  Cavit Arı                          Süleyman Girgin                          Fikret Şahin

                   Antalya                                  Muğla                                   Balıkesir

           Okan Gaytancıoğlu               Emine Gülizar Emecan                İlhami Özcan Aygun

                    Edirne                                 İstanbul                                  Tekirdağ

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın İlhami Özcan Aygun’un.

Buyurun Sayın Aygun. (CHP sıralarından alkışlar)

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 28’inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye’de tarım sektörü çökerken, çiftçiler borç denizinde boğulurken, yediden yetmişe herkes patlayan gıda fiyatları sebebiyle karnını doyuramaz hâlde, devletin tepesinde ise La Fontaine’den masallar anlatılmaktadır. Yeterli besi hayvanı olmayan ülkemizde manda yoğurdundan bahsedilmekte, gençlere “Yurt dışına gidin.” tavsiyesinde bulunulmaktadır. Bugün gençlerimiz bırakın, yurt dışını yurt içinde dahi gezemez hâle gelmiştir. Gençlerimiz işsiz olduğu için KYK borçlarını ödeyememektedir.

Sayın Başkan, değerli vekiller; Cumhurbaşkanı diyor ki: “Sebze ve meyve üretiminde dünyada 1’inci sıradayız.” Her şey bu kadar iyiyse neden marulun tanesi 20 lira? Daha düne kadar tanesi 1 lira olan roka ve maydanozun tanesi şu anda 6 lira, 8 lira olmuş. Sivri biberin kilosu 60 lira, çeri domatesin kilosu 32 lira 90 kuruş; kuşbaşı etin fiyatı ise 135 lirayı aşmış gidiyor. Bırakın eti sebze yiyemez hâle gelen vatandaşımız geçinmek için bayat ekmek yiyor, sebze meyvenin çürümüşünü alıyor. Kendi ilim Tekirdağ Sinanpaşa’da bir markette çürümüş olan meyveler 3 liradan satışa sunulmuş. İşte tablo bu, maalesef, ülkeyi getirdiğiniz durum bu. çocuklarımız aç.

Yeni bir bilimsel araştırma yayımlandı, sonuçlar ülkemiz açısından maalesef utanç verici çünkü görülüyor ki yetersiz beslenme sonucu çocuklarımızda hastalıklar başladı. Çocuk kansızlığı oranında Avrupa’da zirveye çıktık. Sadece enflasyonda değil, hastalıklarda da artık zirveyi zorluyoruz. Türk aile hekimleri 1.049 çocuk üzerinde araştırma yaptı, -bunun üzerinde hepimiz düşünmeliyiz- 6-19 yaşında her 4 çocuktan 1’i düşük kilolu ve potansiyel kalp hastası. Kız çocuklarımızın yüzde 85’i, oğlan çocuklarımızın da yüzde 68’i kansızlıkla mücadele ediyor; Avrupa’da bu oran ise yüzde 18. Yani geldiğimiz noktada gıda fiyatları almış başını gidiyor ama maalesef bunu görmeyen bir iktidar var.

Gelin size bir de resmî rakamlarla bir rapordan bilgiler vereyim: Tarım Bakanlığının 2021 İdari Faaliyet Raporu diyor ki: “2003-2021 yılları arasında yani on sekiz yılda çiftçilerimizin Ziraat Bankası ve Tarım Krediden kullanmış olduğu kredi 479,7 milyar lira.” Ama gelin geçen yıl kullanmış olduğu rakama baktığınız zaman ise tam 97,3 milyar lira çiftçimiz kredi kullanmış yani borçlanmış. Kısacası, 2021 yılında on sekiz yıllık borcun tam tamına beşte 1’ini geçen yıl borçlanmış. Bu da gösteriyor ki işte AK PARTİ iktidarının çiftçiyi getirmiş olduğu durum ve borç krizine soktunuz, çiftçiyi borç içerisinde yüzer hâle getirdiniz.

Şimdi, diyorlar ki: “2021 yılında tahsilat yüzde 99,02 Ziraat Bankasında. Tarım Kredide ise bu oran yüzde 93,30.” Ama geçin bunları sevgili vekiller çünkü gerçek şu: Çiftçi gidip diğer bankalardan, özel bankalardan borç alıp Tarım Kredi ve Ziraat Bankasına olan borcunu kapatıyor yani birbirimizi uyutuyoruz aslında.

Şimdi, geldiğimiz noktada çocuklarımızı aç bıraktınız, aileleri yok ettiniz, çiftçimizi borç batağına batırdınız. Gelin yol yakınken çiftçimizin ihtiyaçlarını giderecek sübvansiyonu yapalım, destekleyelim ve çiftçimizi küsmüş olduğu toprakla tekrar barıştıralım.

Değerli vekiller, Tarım Kredi Kooperatiflerinin 2021 Faaliyet Raporu’na baktığımızda, aciz vesikasına bağlanan 21 bin 333 ortak yani çiftçi var; bu da 267 milyon 534 bin 983 liraya tekabül ediyor yani bu alacak hazineden tahsil edilmiştir. Bu anlamda şu çıkarılan 28’inci madde aslında çok geç kalınmış bir maddedir. Aciz belgesi, borçlunun tüm mallarının satılmış olmasına rağmen satılan mallardan elde edilen miktarın borçlarını ödeyememe durumunda ortaya çıkan bir tablodur. Çiftçimiz bu kadar acziyet içerisinde olup çiftçimiz borç içerisinde yüzmektedir. Sizin yapmanız gereken, çiftçiyi hacizlik durumdan bir an evvel çıkarmaktır. Onun için size sesleniyorum: Gelin, yol yakınken çiftçilerimizin Tarım Krediye, Ziraat Bankasına ve özel bankalara olan borçlarının faizlerini silelim, anaparayı da 5 eşit takside bölerek çiftçimizin nefes almasını sağlayalım yoksa geride ne çiftçi kalacak ne de tarımı konuşacağız.

Bakınız değerli milletvekilleri, çiftçimizin gübresinin, mazotunun ve tohumunun sübvansiyonunu karşılarsak tekrar toprakla barıştırırız diyorum.

Yine, bakınız, ülkemiz çevresel bir terörle karşı karşıya. 2019’da poşetle ilgili bir kanun çıkardık, poşeti ücretlendirdik. Bakınız, Londra’dan bir poşet çöp geliyor, Adana’da çiple ortaya çıkıyor. Ben Türkiye Büyük Millet Meclisi Müsilaj Komisyonundayım ve geldiğimiz noktada Tekirdağ ili maalesef 7 milyon 465 bin 71 kilo plastikle şu anda çöp torbası hâline gelmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Buna bir an evvel “Dur!” diyelim diyoruz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

29’uncu madde üzerinde 1 adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 29- 15/2/2011 tarihli ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanunun 14 üncü maddesinin beşinci fıkrasına "iş sağlığı ve güvenliği,” ibaresinden sonra gelmek üzere "ekonomide ve" ibaresi ile "işçi ve işveren ilişkileri,” ibaresinden sonra gelmek üzere "vergiye gönüllü uyumun sağlanması ve vergi bilincinin artırılması,” ibaresi ilave edilmiştir.

                  Cavit Arı                          Süleyman Girgin                          Fikret Şahin

                   Antalya                                  Muğla                                   Balıkesir         Emine Gülizar Emecan                 Utku Çakırözer                       Okan Gaytancıoğlu

                  İstanbul                               Eskişehir                                   Edirne

          İlhami Özcan Aygun                            

                  Tekirdağ                                    

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Utku Çakırözer’in.

Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP sıralarından alkışlar)

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum .

Bu 29’uncu maddeyle radyo, televizyonlara vergi bilinci yaratmak için kamu spotu zorunluluğu getiriliyor. İyi, tamam, olsun hatta önerelim Anadolu basınımıza buradan can suyu olsun. Çünkü Anadolu'da kanallarımız TÜRKSAT yayın bedellerini, RTÜK'e ücretlerini ödeyemez hâlde. Son bir yılda maliyetler nedeniyle 138 televizyon kanalı, 54 gazete yayın hayatına son vermek zorunda kaldı. Uydu ortamında yayın yapan televizyon kanalı sayısı son beş yılda 1.100’den 340’a düştü, radyoların yarıya yakını yayınlarına son verdi. O zaman bu spotlar belki bir çıkış yapabilir kanallara; TÜRKSAT uydu bedellerini bu spotlardan yayınlayarak ödeme imkânı getirilebilir.

Değerli arkadaşlarım, iyi, tamam, olsun diyoruz, olsun da devlet kendisi yolsuzluğa bulaşmışsa, kendisi kara parayı kolluyor, koruyorsa o zaman bu kamu spotu neyi çözecek? “Vatandaşa vergini ver.” diyeceksiniz, sonra o vergilerle AK PARTİ’li milletvekillerine Cumhurbaşkanlığında yemek vereceksiniz; o vergilerle vatandaşın uçmadığı hava limanının, geçmediği yolun, köprünün müteahhitlerini ballı kaymaklı besleyeceksiniz; o vergilerle kur korumalı mevduat sahibi zenginlere, rantiyelere milyarlarca lira faiz ve kur farkı ödeyeceksiniz. “Vergini öde.” diyeceksiniz, o vergiyle işleyen devlet kanalarında o vatandaşın gönül verdiği siyasi partiye hiç yer vermeyeceksiniz ya da tamamen hakaret, küfrettireceksiniz. Vatandaşa “Vergini öde.” diyeceksiniz, o vergilerle dağıttığınız kamu ilanlarında onun okuduğu Sözcü’yü, Cumhuriyet’i, BirGün’ü, Karar’ı, Millî Gazeteyi; onun izlediği Halk TV’yi, Tele1’i, KRT’yi, FOX’u, TV5’İ yok sayacaksınız, üstüne bir de ambargo uygulayacaksınız. Vatandaşa vergini öde filmi gösterip ertesi gün yandaşların borcunu silecek, vergi affı getireceksiniz.

Değerli milletvekilleri, siz bu adaletsiz zihniyeti değiştirmeden değil on dakika, yirmi dört saat kamu spotu yayınlasanız hiçbir şey değişmez.

Yeri gelmişken, iktidar sopasına dönüşen RTÜK’e de değinmek isterim. Bu Kurum, işi gücü bırakmış, yedi gün yirmi dört saat 5 kanalı izliyor -Halk TV, FOX TV, Tele1, KRT, TV5- acaba nasıl yaparız da en ağır cezaları yapıştırır, bu kanalları sindirir, sustururuz diye. Son dört yılda yayın durdurma kararlarının yüzde 73’ü, para cezalarının da yüzde 69’u sadece bu beş kanala kesilmiş. 2021 yılında tam 71 ceza verilmiş; hepsi haksız, hepsi hukuksuz. İşte, dün yine 3’üne ceza kesti RTÜK. Gerekçesi: Erzurum’da Kur’an kursunda çocukların istismarına ilişkin haberleri ekrana taşımış Halk TV, KRT ve Tele1. Diyanet İşleri Başkanlığı pek incinmiş, pek rahatsız olmuş. Değerli arkadaşlarım, bu meselede yüksek kamu yararı nerededir; incinen Diyanette mi yoksa asıl beden ve ruh bütünlüğü incinmiş olan çocuklarımızda mı? Ama Diyanete, RTÜK’e kalırsa çocuklara tecavüzü, tacizi “Aman, kimse duymasın.” Kılıf da hazır: “Yargı yayın yasağı koydu.” Değerli arkadaşlarım, buradan soruyorum: Ortada bağımsız ve tarafsız bir yargı var mı? Çıksın biri söylesin, “Evet, var; bağımsız yargı, tarafsız yargı var.” desin. Peki, o zaman Cemal Kaşıkçı davasının kapatılması rezaletini nereye koyacaksınız? Kendi ülkemizde, İstanbul’un ortasında, Suudi Arabistan Konsolosluğunda bir gazeteci vahşice katlediliyor, üç yıldır “Sonuna kadar gideceğiz, adalet tecelli edecek.” diye mangalda kül bırakmayan saray iktidarı, şimdi birkaç yüz milyon dolarlık swap uğruna kendi ülkemizde açılmış bu davayı kapattırıyor. Ne uğruna? Suudi Arabistan’la ekonomi gelişsin uğruna. Bu utanç verici karar değerli arkadaşlarım, sadece vicdanlara, insan haklarına, basın özgürlüğüne ve merhum Cemal Kaşıkçı’nın aziz hatırasına büyük bir ihanet değildir; bu utanç verici karar aynı zamanda Türkiye’de adalete, yargıya, yargı bağımsızlığına, yargının tarafsızlığına vurulan yeni bir darbedir.

Buradan bu kararı, bu davanın kapatılmasını bir gazeteci olarak kınıyorum. Bugüne kadar “Bu dava için sonuna kadar gideceğiz, Suudi Arabistan devletinin en üst makamlarına kadar uzansa da sonuna kadar gideceğiz.” diyenlerin şimdi kırmızı halıda bir karşılama, 100 milyon dolarlık bir swap uğruna bu vicdanları sızlatan kapatma kararı almasını da bir kez daha kınıyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

30’uncu madde üzerinde 1 adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların DeğerIendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 30 – 17/2/2011 tarihli ve 6114 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında bulunan “31/12/2021” ifadesi “31/12/2024” şeklinde değiştirilmiştir.

                  Cavit Arı                          Süleyman Girgin                   Emine Gülizar Emecan

                   Antalya                                  Muğla                                    İstanbul

           Okan Gaytancıoğlu                      Fikret Şahin                       İlhami Özcan Aygun

                    Edirne                                 Balıkesir                                 Tekirdağ

                                                          Sibel Özdemir

                                                              İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Sibel Özdemir’in.

Buyurun Sayın Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar)

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de 30’uncu madde üzerine söz aldım. Çok geç oldu, biliyorum, sabrınıza sığınarak görüşlerimi paylaşacağım.

Şöyle ki: Benim üzerine söz aldığım 30’uncu maddede ÖSYM Başkanlığına soru hazırlamak üzere görevlendirilen öğretim elemanları ve Millî Eğitim Bakanlığında görevli öğretmenlere yapılmakta olan ve süresi 31 Aralık 2021 tarihinde sona erecek olan ek ödemelerin 31 Aralık 2024 tarihine kadar uzatılması düzenlemesi yapılmaktadır.

ÖSYM’ye getirilen bu düzenlemeye elbette bizim de karşı olduğumuz bir durum yok, sadece vermiş olduğumuz önergeyle bu maddenin daha anlaşılır hâle gelmesini önerdik. Ancak ÖSYM’nin yapmış olduğu sınavlardaki tartışmalar tabii ki çok ciddi sorunlara neden olmuştu ama bugünse ÖSYM’nin yapmış olduğu sınavlardaki sınav ücretlerinin, öğrencileri ve ailelerini çok zor durumda bıraktığını dile getirmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, baktığımız zaman, ÖSYM 2019 ve 2020 yıllarında merkezî sınav başvurularından yaklaşık 1 milyar 400 milyon lira gelir elde etmiş. Pek çok merkezî sınavda son üç yılda ortalama yüzde 45 oranında da sınav ücretlerine zam yapmış; bu, gerçekten ciddi bir oran. Sınav giriş ücretlerine çok yüksek zam yapan ÖSYM, en yüksek zammı da yüzde 50 oranında geç başvuru ücretlerine yapmış. Ülkemizin ve halkımızın içinde olduğu bu ekonomik darboğazı da dikkate aldığımızda, bu geç başvuru ücretlerindeki yüzde 50 oranın çok fazla olduğunu dile getirmek istiyorum ve bu oranın gerçekten geri alınması noktasında da bir düzenlemeye ihtiyaç var.

Değerli milletvekilleri, üniversite sınavlarına girecek olan öğrencilerin ya da mezunların, anayasal hakkı olan bu sınavlara giriş sürecinde aslında bir sınav ücreti alınmaması gerektiğini biz ısrarla öneriyoruz ve sürekli dile getiriyoruz. Sosyal devlet anlayışının da bir gereği olarak üniversiteye giriş sınavlarının ücretsiz olması konusunda bir düzenleme yapmamız gerektiğini ben tekrar dile getirmek istiyorum. Özellikle de karşı karşıya olduğumuz bu ekonomik süreçte böyle bir düzenlemeye ihtiyaç var.

Değerli milletvekilleri, saat geç oldu, ben birkaç konuyu dikkatinize sunmak istiyorum: Son zamanlarda sizlerin de dikkatini çekiyor, ben de bir akademisyenim, özellikle vakıf yükseköğretim kurumlarında son dönemlerde yaşanan, bu üniversitelerde görev yapan özellikle akademisyenlerin, öğretim üyelerinin, öğretim elemanlarının, gerçekten yetişmesi gereken araştırma görevlilerinin, doktor öğretim üyelerinin karşı karşıya kaldığı bir durum var. Özellikle güvencesiz… İşte, biz kanunla bir düzenleme yaptık ve bu üniversitedeki öğretim elemanlarının gerçekten özlük haklarında bir düzenlemeye gittik, bir kanun çıkarttık burada oy birliğiyle. Neydi bu kanun? Nisan 2020 yılında biz bu düzenlemeyi yaptık Millî Eğitim Komisyonunda, bir ek madde ekledik kanuna: “Vakıf yükseköğretim kurumlarında çalışan öğretim elemanlarına, unvanlarına göre Devlet yükseköğretim kurumlarında ödenen ücret tutarından az ücret verilemez.” Ciddi bir düzenlemeydi bu, ancak şimdi, baktığımız zaman, bizim bu çıkarttığımız kanunu bazı vakıf yükseköğretim kurumları uygulamıyor. İşte siz de takip ediyorsunuz; İstanbul Nişantaşı Üniversitesi, Bilgi Üniversitesindeki akademisyenler; Maltepe Üniversitesi gibi bazı vakıf üniversitelerindeki üniversite yönetimleri bu kuralı uygulamıyor ve akademisyenlerin açıkçası karşı karşıya kalmış oldukları bir tablo var, bir muamele var ve işten çıkarmalar var. Bu konuda, tabii ki, bu karşı karşıya kalınan muameleyi biz kabul etmiyoruz ve bu noktada da akademisyenlerin özlük hakları, çalışma koşullarıyla ilgili kanunen hak ettikleri düzenlemenin üniversite yönetimleri tarafından yerine getirilmesi gerektiğini özellikle ben buradan tekrar vurgulamak istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Yükseköğretim Kurulunun da bu noktada bir denetim yetkisini kullanması gerektiğini düşünüyorum. Ama asıl bizim tartışmamız gereken -ben geçen de Mecliste dile getirdim- burada kanun yaptık, biz bu vakıf üniversitelerinin ismini değiştirdik; şimdi, bizim bu isim değişikliğinin ötesine geçmemiz lazım. Bunlar gerçekten vakıf mı, özel kurumlar mı, oluşumları nasıl, sermaye yapıları nasıl, hangi sermaye grupları var arkalarında, mali yapıları şeffaf mı, lobileri ne, statüleri ne, en önemlisi de eğitim nitelikleri ne değerli milletvekilleri? Buradaki akademisyenlerin çalışma koşulları, özlük hakları… Bence biz isim değişikliğinin ötesine geçmeliyiz ve bu üniversitelerde ciddi bir düzenlemeyi hep birlikte yapmalıyız diye öneriyorum.

Kadroyla ilgili bir 9’uncu madde var burada, bu da çok sıkıntılı. Biz bu kadroları veriyoruz ama bu kadrolara atama süreçleri nasıl oluyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) – Gerçekten liyakate dayalı, objektif kriterlere göre mi atamalar yapılıyor? Bunu da Meclisin dikkatle takip etmesi gerektiğini düşünüyorum.

Sabrınız için teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

30’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

34’üncü madde üzerinde 1 adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 34’üncü maddesiyle 6361 sayılı Kanun’a eklenen geçici 9’uncu maddenin ikinci fıkrasına “birinci fıkrası” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve beşinci fıkrası” ibaresinin, üçüncü fıkrasına “birinci fıkra” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve beşinci fıkra” ibaresinin, beşinci fıkrasında yer alan “tasarruf tutarı” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve bu sözleşmeye ilişkin müşterinin ödediği organizasyon bedelinin %20’si” ibaresinin eklenmesini, on birinci fıkrasında yer alan “organizasyon bedeli” ibaresinin “organizasyon bedelinin %80’i” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Mustafa Elitaş                         Erkan Akçay                           Osman Boyraz

                   Kayseri                                 Manisa                                   İstanbul

        Semra Kaplan Kıvırcık                   Ramazan Can                       Fehmi Alpay Özalan

                   Manisa                                Kırıkkale                                    İzmir

          Ceyda Çetin Erenler                 Süleyman Karaman                      Abdullah Güler

                  Kütahya                                Erzincan                                  İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Önergeyi Genel Kurulun takdirine arz ediyoruz.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Önergeyle devre konu tasarruf finansman sözleşmelerine ilişkin olarak yeni sözleşme imzalamayan müşterilerin organizasyon ücretinin yüzde 20’sinin ödenmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

36’ncı madde üzerinde 1 adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı olan Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 36’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 36- 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici madde ilave edilmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 39- Geçici 12 nci madde hükümlerinden yararlanmakta iken kanunla veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle aynı kurumda ekli (III) sayılı Cetvel kapsamında bulunan kadrolara atananlar veya atanmış sayılanlar hakkında anılan madde hükümlerinin uygulanmasına devam edilir.

Geçici 12 nci maddenin yürürlüğe girdiği tarihte ekli (III) sayılı Cetvel kapsamında görev yapmakta oldukları kadrolarının bulunduğu kurumlarda; aynı kadroların (yardımcı veya stajyerlikten uzman, müfettiş, denetçi, kontrolör, stenograf ve aktüer unvanlı kadrolara atananlar ile bu mesleklere mensup olup geçici 12 nci maddenin yürürlüğe girdiği tarihte idari görevlerde bulunanlardan eski kadrolarına yeniden atananlar dâhil) birinci derecesine yükselenler ile bu kadrolarda görev yapmaktayken geçici 12 nci maddenin yürürlüğe girdiği tarihten sonra idari görevlere atanmış olanlardan eski kadrolarına yeniden atanıp birinci dereceye yükselenler hakkında geçici 12 nci madde hükümlerinin uygulanmasına devam edilir.

Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce bu kapsamda ödeme yapılmayanlara geçmişe yönelik herhangi bir ödeme yapılmaz, ödeme yapılanlar hakkında borç çıkarılmaz, çıkarılmış olan borçların takibinden vazgeçilir.”

                  Cavit Arı                          Süleyman Girgin                    İlhami Özcan Aygun

                   Antalya                                  Muğla                                    Tekirdağ

                Fikret Şahin                   Emine Gülizar Emecan                 Okan Gaytancıoğlu

                  Balıkesir                               İstanbul                                    Edirne

              Bülent Kuşoğlu

                   Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Bülent Kuşoğlu'nun.

Sayın Kuşoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gecenin bu vaktinde sabırla, torba kanunu çıkarmaya çalışıyoruz. 36’ncı madde kapsamında aslında birbirinden farklı 3 madde var. Bu torbanın torbası bir madde oldu, geçici 3 maddeyle. Bu şekilde bir düzenleme yapılması doğru değil. Yani torba kanunun içerisinde bir maddeyle geçici 3 madde düzenlenmiş, bu doğru değil; ayrı ayrı yapılması, daha düzenli olması gerekirdi. Bu, tedvin tarzına daha uygun olurdu ama maalesef bu şekilde düzenleme yapıldı. Deveye demişler “Neden boynun eğri?” “Nerem doğru ki!” demiş. (CHP sıralarından alkışlar)

Ben 36’ncı maddenin geçici 2’nci maddesi üzerinde durmak istiyorum, bu konuda konuşmak istiyorum. Bu madde, 1 ve 4’üncü derece kamu çalışanları ile denetim elemanları konusunda düzenlenmiş, bunların harcırahlarının artırılmasını gerektiriyor. Doğru bir madde, desteklenmesi gerekir. Özellikle denetim elemanları çok önemli görevler yapıyorlar. 4 milyon kamu çalışanının içerisinde 20 bin müfettiş var, bunlarla ilgili bir düzenleme yapılıyor.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu yıl Maliye Bakanlığının tahakkuk/tahsilat oranı çok düştü, yüzde 80’e düştü. Yıllardan beri ilk defa yüzde 80’e düştü, 2002 yılında bile yüzde 91’ken, bu sene yüzde 80’e düştü. Bunda denetim elemanlarının ihmal edilmesinin, denetimin ihmal edilmesinin çok büyük bir payı var. Onun haricinde, yolsuzluklarda büyük sorunlar, sıkıntılar var biliyorsunuz. Vergi kaçakçılığında önemli artışlar var. Bunların hepsi, devlette mevcut sorunlardaki, sıkıntılardaki artışlar. Tümüyle ilgili olarak denetimin, denetim elemanlarının ihmal edilmesinin önemli rolü var. Dolayısıyla, öncelikle devlette eğitim gerekiyor, ondan sonra da denetimin önemsenmesi gerekiyor.

Şimdi, bununla ilgili şöyle bir konu var. Sayın Başkan, size de sesleniyorum, değerli milletvekillerine de sesleniyorum; bunun yapılması gerekiyor. Dediğim gibi, destekliyoruz ancak burada yaptığımız düzenleme şöyle: 36’ncı maddenin geçici 2’nci maddesine bakarsanız, biz 2022 yılı bütçe kanununda değişiklik yapıyoruz. 2022 yılı bütçe kanununu teklif eden kimdir? Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanından geliyor; bu maddeyi teklif eden bir milletvekili arkadaşımız ya da milletvekili arkadaşlarımız. Bütçe kanunu özeldir, yıllıktır, dönemseldir; Bütçe kanunu, muhakkak özel bir kanundur ve Cumhurbaşkanlığından gelir. Bütçe kanununda değişiklik yapıyoruz, bu kanuna göre, yaptığımız değişiklikle bütçeye en az 300 milyon liralık bir yük geliyor. Bir önerge olduğunu biliyorum, eğer o kabul edilirse 400-500 milyonluk bir yük geliyor demektir. Bütçe kanununda değişiklik yapılıyorsa Anayasa'nın 161’inci maddesi var, Anayasa'nın 161’inci maddesinde şöyle bir paragraf var: “Carî yıl bütçesindeki ödenek artışını öngören değişiklik teklifleri ile carî ve izleyen yılların bütçelerine malî yük getiren tekliflerde, öngörülen giderleri karşılayabilecek malî kaynak gösterilmesi zorunludur.” Yani, biz, bu 300-400 milyon liranın karşılığında ne gelir gösteriyoruz, teklif edilen bir gelir var mı? Yok çünkü ek bütçe yapılması lazımdı, ek bütçe kanunu gelmesi gerekirdi; böyle bir düzenleme yanlıştır, Anayasa’ya aykırıdır. Sayın Başkan, bunun dikkate alınması gerekir, değerli Grup Başkan Vekillerimiz de bu konuyu çok iyi bilirler. Bunun, bu şekilde bir kanuni düzenlemeyle değil de bir ek bütçeyle gelmesi ve bu harcamanın karşılığında bütçede bir gelir gösterilmesi gerekirdi. Doğrusu budur, miktar ne olursa olsun yapılması gereken bu ama “Ya, gerek yok, biz bunu böyle yapıyoruz.” diyorsunuz, bu şekilde çıkacak ama doğru iş yapmıyoruz, yanlış yapıyoruz, Anayasa'ya aykırı bir iş yapıyoruz değerli arkadaşlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kuşoğlu.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Bir dakika daha verin ya! Son konuşmacı ya!

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Selamlama yapabilir miyim Başkanım?

BAŞKAN – Bugün şu ana kadar hiç söz vermedik Sayın Kuşoğlu.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkan, son konuşmacı; lütfen, rica ediyoruz ya!

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Peki, sizi zorlamıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum, sağ olun.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

36’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair 2 önerge vardır. Divana ulaşan önergeler Komisyon metninde bulunmayan bir konuda değişiklik öngörmektedir. Dolayısıyla İç Tüzük gereğince bu önergeleri işleme almamız olanaklı değildir ancak grupların uzlaşısı nedeniyle, emsal teşkil etmemek üzere, önergeleri işleme alacağım. Önergeleri sırasıyla okutup Komisyona soracağım, Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi ilk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne, 36’ncı maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 37- 11/10/2011 tarihli ve 663 sayılı Sağlık Alanında Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 56 ncı maddesinin birinci fıkrasının üçüncü, dördüncü, beşinci ve altıncı cümleleri ile ikinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.”

              Mustafa Elitaş                         Erkan Akçay                           Mehmet Taytak                               Kayseri                                 Manisa                               Afyonkarahisar

               Ramazan Can                         Lütfi Kaşıkçı                       Arife Polat Düzgün

                  Kırıkkale                                 Hatay                                     Ankara

                                                           İsmail Tamer

                                                              Kayseri

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Sayın Başkanım, salt çoğunluğumuz vardır, Komisyon olarak yeni madde ihdasına ilişkin teklif edilen önergeye katılıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Söz isteyen yok.

Yeni maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir ve böylece teklife yeni bir madde eklenmiştir.

Herhangi bir karışıklığa mahal vermemek için maddeler üzerindeki önerge işlemlerine mevcut sıra sayısı metnindeki madde numaraları üzerinden devam edilecek, kanun yazımı esnasında madde numaraları Başkanlıkça teselsül ettirilecektir. Bu açıklama diğer önergenin kabul edilmesi hâlinde de geçerlidir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne 36’ncı maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 38- 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 16- (1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce bu maddeyi ihdas eden Kanunla 56 ncı maddenin yürürlükten kaldırılan hükümleri kapsamında uzmanlık eğitimi devam edenlerin Bakanlığa hizmet yükümlülüğü sona erer ve bunlara eğitimleri süresince yapılan ödemeler için borç çıkarılmaz.

(2) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan en son uzmanlık eğitimi giriş sınavına giren adaylardan 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre görevden çekilen veya çekilmiş sayılanlar 56 ncı madde kapsamında bir eğitim programına yerleştirilmeleri halinde bir defaya mahsus olmak üzere 657 sayılı Kanunun 97 nci maddesinin (A) ve (B) fıkralarında belirlenmiş sürelerin dolması beklenmeksizin uzmanlık eğitimine başlayabilir.””

              Mustafa Elitaş                         Erkan Akçay                          Mevlüt Karakaya

                   Kayseri                                 Manisa                                    Ankara

               Ramazan Can                        Mehmet Taytak                      Arife Polat Düzgün

                  Kırıkkale                          Afyonkarahisar                              Ankara

               İsmail Tamer

                   Kayseri

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Sayın Başkanım, salt çoğunluğumuz vardır, yeni madde ihdasına ilişkin teklif edilen önergeye salt çoğunluğumuzla katılıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Söz isteyen yok.

Yeni maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici madde 2 üzerinde 1 adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geçici 2’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“GEÇİCİ MADDE 2- (1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih ile 31/12/2022 tarihleri arasında, 17/12/2021 tarihli ve 7344 sayılı 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanununa ekli (H) işaretli cetvelin “I- Yurt İçinde Verilecek Gündelikler (Madde:33)” başlıklı bölümünün dipnot kısmında yer alan “%50 artırımlı miktarı” ibareleri “%180 artırımlı miktarı” şeklinde, “%50’si” ibaresi “%95’i” şeklinde, “%40’ı” ibaresi “%75’i” şeklinde uygulanır.”

              Mustafa Elitaş                    Ceyda Çetin Erenler                       Erkan Akçay

                   Kayseri                                 Kütahya                                   Manisa

               İsmail Tamer                         Ramazan Can                           Semiha Ekinci

                   Kayseri                                Kırıkkale                                   Sivas

              Abdullah Güler                  Semra Kaplan Kıvırcık

                  İstanbul                                 Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle Harcırah Kanunu’na tabi olarak görev yapan kamu görevlilerinin geçici görevlendirilmelerinde ödenecek konaklama bedelinde artış yapılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

37’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

38’inci madde üzerinde 1 adet önerge vardır, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 38’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 38 - Bu Kanun hükümleri Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür.”

     Mehmet Metanet Çulhaoğlu                Dursun Ataş                              Erhan Usta

                    Adana                                  Kayseri                                   Samsun

        Muhammet Naci Cinisli                   Behiç Çelik                         Zeki Hakan Sıdalı

                  Erzurum                                 Mersin                                    Mersin

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi Sayın Erhan Usta'nın.

Sayın Usta, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’ni görüşüyoruz, son maddesindeyiz. Nihai bir değerlendirme yapmak ve oyumuzun rengini ifade etmek amacıyla söz aldım. Gece yarısını da geçti vakit, onun da farkındayım.

Tabii, bir torba kanun olmasını, baştan itibaren, bir çekincemiz olarak ifade etmiştik. Şunu söylememiz lazım: Biz burada yapıcı muhalefet anlayışıyla hareket ediyoruz, toptan kabul veya toptan ret şeklinde bir anlayışımız yok. Kimi maddelerde destek verdik, kimi maddelerde endişelerimizi veya önerilerimizi sıraladık. Şimdi, bu çerçevede, bazı meseleleri yine burada ifade etmek istiyorum. Bir defa şunu söylememiz lazım: Diğerlerinde olduğu gibi, burada da aslında kalıcı bir tedbir yok; meselelere günübirlik, böyle, anlık bakılarak birtakım sorunların çözümü amaçlanmış durumdadır.

Vergiyle ilgili -önemli bir kısmı vergi olduğu için bu kanun teklifinin- bir defa, AK PARTİ'nin tutarlı bir vergi politikası yok. Meselelere işte böyle, günübirlik bakılıyor. Tümü üzerindeki konuşmamda, özellikle kurumlar vergisi oranı açısından bu değerlendirmeleri yapmıştım yani kimi zaman böyle, indirme, kimi zaman bindirme şeklinde sürekli bir şey getiriliyor.

Olumlu gördüğümüz yanları var, aslında şimdi onların bir kısmını ifade edeceğim. Yani şu anlamda da AK PARTİ’nin demokrasi anlayışını bir eleştirmek istiyorum. Olumlu gördüğümüz yanlarına ilişkin kanun önerilerimiz oldu, tekliflerimiz var veya değişik vesilelerle bunları gündeme getirmişiz. Biz önergeler vermişiz, onların her biri de olumsuz karşılanmış, kanun tekliflerimiz gündeme alınmamış ancak daha sonradan bakıyoruz, bunların bir kısmı burada getirilmiş ama biz meseleye biz getirdik veya getirmedik diye bakmıyoruz, doğru olanı bu anlamda destekliyoruz.

Mesela, işte, muhtar maaşlarının artırılmasını, net asgari ücrete yükseltilmesini olumlu karşılıyoruz. Hazine arazilerini ekip biçen çiftçilerin tarımsal destekten faydalanmalarını biz de olumlu görüyoruz. Bankaların kurumlar vergisi oranının yüzde 25’e çıkarılmasını olumlu görüyoruz; bununla ilgili ta Nisan 2021’de önergemiz olmuştu, bunu reddetmiştiniz ama bugün gecikmeli de olsa getiriyorsunuz. Tabii, burada olup biten ne oluyor? Türkiye enerji ve zaman kaybediyor. Keşke bunları biz getirdiğimizde, bunlara o zaman olumlu oy kullanmış olsaydınız siz de. Türkiye bu enerji kaybını da yaşamayacaktı veya geç de kalmayacaktı.

Evim mağdurlarıyla ilgili çözüm önerisi Komisyonda geliştirildi, biz de burada katkı verdik, destek verdik; hatta bunun çözümü için uğraştık, çabaladık, en sonunda belli bir noktaya geldi. Çok yeterli olmayabilir ama yine de yapılan işi bu anlamda olumlu karşılıyoruz.

Taşımalı eğitimde ve küçük müteahhitlik işlerinde fiyat artışlarından dolayı ek fiyat farkı verilmesini veya sözleşmeleri fesih imkânının getirilmesini de aslında bu anlamda biz olumlu karşılıyoruz. Bunlarla ilgili, defalarca bunları gündeme getirdik, gecikmeli olarak getirilmesi yine de sevindirici.

“Zincirleme suç” kavramıyla birlikte, aynı suçtan birden fazla işlenmesi durumunda cezanın katlanarak artırılması engellenmektedir; bu da yine bizim daha önce ifade ettiğimiz bir husustu, bunu da olumlu karşılıyoruz, ancak şunu da söylememiz lazım: Kayıt dışılıkla mücadelede tutarlı bir mücadele politikanız yok yani bunlarla da bu işin çözülmesi mümkün değil ama işte, orada küçük bir mağduriyet vardı -veya küçük değil ya, bir mağduriyet vardı- bir miktar mağduriyet vardı, onun giderilmesi anlamında bunu olumlu karşılıyoruz.

Yeni bir madde ihdası yapıldı, buraya bizim de İYİ Parti Grubu olarak onayımız oldu. Bu doktor ve diş hekimlerinde uzmanlık ve yarı uzmanlıklarda YÖK ve Sağlık Bakanlığına bağlı olanlar ile diğer kamu kuruluşlarındakiler arasında bir adaletsizlik vardı, bir mağduriyet vardı; onun giderilmesine de olumlu oy kullandık ve bu nedenle de olumlu karşılıyoruz ama buna karşılık, mesela yükseköğretim kurumlarında kadro tahsisleri yapıldı, kadrolar artırıldı. Özellikle, burada, bazı üniversitelerde ciddi bir partizanlık ve kadrolaşma amaçlı olduğunu düşünüyoruz; buna ilişkin eleştirilerimizi sizlerle paylaştık.

Cumhurbaşkanlığı ofislerinin Kimlik Paylaşımı Sistemi’nden katkı paylarını ödemeden yararlanması devlet sistemi açısından doğru bir şey değil; bir kamu kuruluşu para ödüyorsa Cumhurbaşkanlığının da buna para ödemesi gerekir.

Yine, vatandaşlık verilmesi şartları burada bir miktar zorlaştırılıyor ama ne olursa olsun bunu biz yetersiz buluyoruz; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı bu kadar ucuz olmamalı değerli arkadaşlar. Burada önerilerimiz oldu “Bunun daha da zorlaştırılması lazım.” diye, onlar yapılmadı ama bu yapılan şey de hiç olmazsa eskiye göre daha iyi olabilir.

Denetim görevlilerinin yolluk ücretlerinde de iyileştirme yapıldı; bunu biz destekledik, bu konuda çaba gösterdik; belli bir noktaya geldi, yeni önerge verildi, bu önergeyi de o anlamda olumlu karşıladık ancak hazine arazilerinin ihalesiz satışlarını doğru bulmuyoruz. Vergi istisna ve muafiyetlerinin de bu şekilde genişletilmesini hiçbir şekilde doğru bulmuyoruz ancak doğru olan yönlerinden dolayı bizim bu kanun teklifine kabul oyu kullanacağımızı ifade etmek istiyorum. Yalnız bu, şu anlama gelmesin yani burada söylenen her şeyi kabul ettiğimiz anlamında değildir. Hangi açıdan buna olumlu oy kullanacağımızı da ifade ettim.

Tabii, bu kanun teklifinin ülkemiz, milletimiz için hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

38’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Komisyonun bir redaksiyon talebi vardır.

Buyurun.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET YILMAZ (Bingöl) -

Sayın Başkanım, Genel Kurulda kabul edilen madde ihdasları neticesinde kanun teklifinin başlığında bir redaksiyon ihtiyacı hasıl olmuştur. Teklif başlığının “Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” şeklinde redaksiyona tabi tutulmasını takdirlerinize arz ediyorum.

BAŞKAN - Komisyonun redaksiyon talebi kayıtlara geçmiştir. Görüşülen teklifin kabul edilmesi hâlinde Başkanlıkça redaksiyon işlemi gerçekleştirilecektir.

Sayın Beştaş, bir söz talebiniz vardı, buyurun lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Evet, kanun görüşmelerinin sonuna gelmiş bulunmaktayız. Bir torba kanun teklifi daha böyle farklı bir şekilde, aslında halkın ihtiyaçlarını, taleplerini hiçbir şekilde görmeyen bir yerden birazdan yasallaşmak üzere.

Bu torbada, toplumun acil ve gerçekten karşılanması gereken asıl ihtiyaçlarına bir cevap kesinlikle yok. Vatandaşların mağduriyetini çok iyi biliyoruz; pahalılıkla, açlıkla, yoksullukla boğuşuyor fakat iktidar sermayedarlara teşvik ve vergi indirimleri getirmenin ve haksız kazançlara yol açma derdindedir.

(Uğultular)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Başkan, içeride öyle bir uğultu var ki kendi sesimi duymuyorum hakikaten.

BAŞKAN – Arkadaşlar, biraz sessiz…

Ben sizi net olarak duyuyorum, buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Yani burada, bugün bu Meclisin asıl yapması gereken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, arkadaşlar; çok uğultu var, lütfen...

Buyurun lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Türkiye Büyük Millet Meclisinin bugün temel gündemi yoksulluk ve buna dair önlemleri görüşmek olmalıydı fakat bu torbadan da halk için bir şey çıkmıyor. İşverenin, patronun, 5’li çetenin dilek ve istek kutusu hâline gelmiştir Plan ve Bütçe Komisyonu. Halkın gündemi açlık, “Faturaları nasıl ödeyeceğim?” ve daha birçok telaşken iktidarın gündemi vergi kaçakçılarına af, vatandaşlık simsarlığı, tek adama daha çok yetki oldu. Ramazan ayının ilk günlerinde bu talihsiz gündemle toplanmayı açıkçası doğru bulmuyoruz. İktidarın nakit arayışı, suç aklayıcı maddelerinden oluşan bu kanun teklifini kabul etmek mümkün değil.

Tabii, kanun yapım şekline dair de birkaç şey söylemek isterim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hakikaten, iktidar “Ben oyunun kurallarını koyarım. Bir oyun sahası çiziyorum, bunun içinde benim istediğim gibi oynayacaksınız." diyor. “Birkaç tane iyi düzenleme koyacağım, daha önce talep ettikleriniz de dâhil, diğerlerinin hepsine kendi istediğimi koyacağım, taleplerinizi karşılamayacağım ve siz buna ‘evet’ demek zorunda kalacaksınız.” anlayışıdır. Biz bu anlayışı reddediyoruz.

Şimdi, Evim mağdurları çok tartışıldı yani iletişim de kurmaya çalıştık. Sayın Başkan, Evim mağdurları, sizin de bildiğiniz üzere -faiz haramdır- dinî hassasiyetler gereği ve bazıları da katılımcılık gereği otomobil ve ev almak için şirketlere para yatırmışlar ve bunlar başarısız olmuş şirketler. Üstelik geçen yıl BDDK, bu tür şirketler çok hızlı arttığı için bir tehlike gördü ve yeni bir düzenleme getirdi. Bu düzenlemeye göre, bu şirketlerin 100 milyon TL sermaye sağlamalarını istedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bunun üzerine, bu 21 tane Evim şirketi bu koşulları yerine getiremeyeceği için iflas etti ve varlıkları TMSF’ye devredildi. Şimdi, şirketlerin iflas etmeleri sonucunda, para yatıranlar çok büyük bir mağduriyet yaşıyor. Bütün varlıklarını bu şirketlere yatıran insanlardan söz ediyoruz ve daha da önemlisi, Sayın Başkan, bu Evim şirketleri mağdurları haftalardır Mecliste herkesle görüşüyorlar ve Plan ve Bütçe Komisyonunda teklif sahipleri bu konuda söz verdiler. Bizim Komisyon üyelerimizin gözleri önünde “Enflasyon oranında sizin taleplerinizi karşılayacağız yani kaybınızı karşılayacağız.” diye söz verdiler, Komisyon üyeleri burada. Sonuçta, bizim Komisyon üyelerimizin bize aktarımları ve tutanaklarda da yazılıdır. Fakat bugün, maalesef, işte farklı bir rakamla bunu düzenlemeye çalıştılar ve son hâli de verildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son kez söz veriyorum.

Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yani özcesi şunu demeye çalışıyorum: Doğrudur, bu teklifte olumlu şeyler var; mesela, muhtarlarla ilgili düzenlemeyi biz de olumlu buluyoruz, buna benzer başka maddeler de söyleyebilirim ama esas itibarıyla sermayedarlara vergi aflarıyla ve daha birçok düzenlemeyle bu kanun totalde halkın kanunu değildir, halkın gündemi değildir. Bu nedenle, olumlu yönde oy kullanmamız söz konusu olmayacak.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

İç Tüzük’ün 86’ncı maddesine göre oyunun rengini belli etmek üzere lehte ve aleyhte olmak üzere birer milletvekiline beşer dakika söz vereceğim.

İlk söz Kocaeli Milletvekili Sayın İlyas Şeker’in.

Buyurun Sayın Şeker. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 322 sıra sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin lehinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve bizleri izleyen vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifiyle, vatandaşlarımızın yaşayabileceği hak mağduriyetlerinin önüne geçilmesi, ödeme kolaylığı sağlanması, ihtiyaç duyulan kanuni düzenlemelerin hayata geçirilmesi hedeflenmektedir. Bu çerçevede, 3194 sayılı Kanun’un geçici 16’ncı maddesine göre yapı kayıt belgesi almış olup da binanın olduğu yerin satın alması için süreyi kaçıranlara ilave bir süre tanınıyor ki bu da 2022’nin sonuna kadar yani 31/12/2022 tarihine kadar. Yine, bu yerlerin satışıyla ilgili indirimli satışlar getiriliyor ve ayrıca, burada elde edilen gelirin yüzde 25’i de kentsel dönüşüme aktarılıyor.

Hazine taşınmazlarının 2886 ve 6306 sayılı Kanunlara göre yapılan satışlarında satış bedelini peşin ödeyenlere yüzde 20 indirim yapılıyor, en az yarısını ödeyenlere yüzde 10 indirim yapılıyor. 31/12/2019 tarihinden önce üç yıl süreyle hazine taşınmazlarını kullanan vatandaşlarımızın madde kapsamından yararlanabilmeleri için vatandaşlarımıza yeniden başvuru yapma imkânı sağlanıyor.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bu daha önceki kanunda vardı zaten, sadece süre uzatılıyor, yeni bir şey değil ki.

İLYAS ŞEKER (Devamla) – Hazineye ait tarım arazilerinin kullanıcılara kiraya verilmesine ilişkin başvuru süresi uzatılıyor. Böylece, vatandaşlarımızın tarım arazilerini sözleşmeye bağlı olarak kullanmaları, tarımsal desteklemelerden yararlanabilmeleri sağlanıyor, tarımsal üretim de desteklenmiş oluyor.

Yine, vatandaşlarımızın mağduriyetlerini gidermek için 2/B arazilerinin satışına ilişkin başvuru ve ödeme süreleri de uzatılıyor. Kendilerine yapılan tebligatta belirtilen bedeli süresi içerisinde ödemeyenlere, taksitli satışlarda sözleşmesinde belirtilen taksitlerden 2’den fazlasını vadesinde ödemeyenlere, 2/B nedeniyle tapusu iptal edilen vatandaşların tapularını tekrar geri almaları için 31/12/2022 tarihine kadar ilave süre verilmiş oluyor.

Yine, 6831 sayılı Orman Kanunu'na ek 16’ncı maddesi kapsamında hazine adına tescil edilecek taşınmazların satışıyla ve kadastrolarının yapılmasıyla ilgili bir düzenleme yapılıyor. Burada kadastro çalışmaları yapılacak, hak sahipleri belirlenecek, ilana çıkarılacak, kesinleştikten sonra da 2/B kapsamındaki arazilerin satışındaki sistem burada kıyaslanarak bu yerlerin satışı gerçekleştirilmiş olacak.

Yine, burada önemli maddelerden bir tanesi, taşıma yoluyla eğitim hizmetlerinin aksamadan yürütülmesini temin etmek için ihale veya doğrudan temin usulüyle karşılanan öğrenci taşıma ve öğle yemeği hizmetleri ile Millî Eğitim Bakanlığına bağlı üretim yapan okullar ve merkezlerden temin edilen öğle yemeği hizmetlerinin 1 Ocak 2022 ile 30 Haziran 2022 tarihleri arasındaki kısımlarına ek fiyat verilmesi sağlanıyor.

Ayrıca, teklifte muhtarlarımızın maaşları artırılıyor ve muhtar maaşları net asgari ücrete bağlanmış oluyor.

Yine, bir başka maddede de AR-GE faaliyetleri sonucunda geliştirilen elektrik motorlu taşıt araçlarını Türkiye'de imal eden, geliştiren mükelleflere verilen yatırım teşvik belgesi kapsamında yer alan mühendislik hizmetlerine dair katma değer vergisi 31/12/2023 tarihine kadar muaf tutuluyor.

Evet, bütün bu içerikleri kapsayan bu kanunun hayırlı olmasını diliyorum. Bu görüşmelere, gerek Komisyonda gerekse Genel Kuruldaki yapılan görüşmelere katkı veren tüm arkadaşlara teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, aleyhte olmak üzere İstanbul Milletvekili Sayın Engin Altay, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bir AK PARTİ klasiğini hep beraber bu akşam yaşadık; iyi var, kötüye kullanılmaya çok müsait var, “mış gibi” var, ölümü gösterip sıtmaya razı etmek var ve ehvenişer var. Şamil Ağabey, bakma, aynen bunlar var yani.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Hangisini beğenirsen alırsın.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Tabii, bu kanun, bu torba, sanıyorum Türkiye’de 300-400 bin insanımızın beklentilerini şu veya bu oranda karşılayacak ama gönül isterdi ki biz gecenin bu saatinde mesela EYT’yi halletseydik, mesela emeklilerin ramazandaki bayram ikramiyelerini 4 bin lira yapıverseydik, en az emekli maaşı olan 2.500 liraları artırıverseydik, asgari ücret şimdiden 1.400 lira eksildi, bunu yapsaydık yani saymakla bitiremeyiz.

SALİH CORA (Trabzon) – Onların da sırası gelecek, o da olacak.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Şunu demek istiyorum: 300-400 bin vatandaşımızın, çiftçimizin, namuslu müteahhidin -sizin 5’linin değil de namuslu müteahhidin- çiftçilerin, Evim mağdurlarının sorununu çözemiyoruz, beklentilerini karşılayamıyoruz ama taşımalı eğitim yapan okul araçlarının ve okullara emek veren firmaların sorunlarını çözüyoruz.

Beni en çok sevindirenlerden biri de bizim göz bebeğimiz olan muhtarlarımızın 1 Ocak itibarıyla ödeneklerinin asgari ücrete yükseltilmesidir; bu, onların analarının ak sütü gibi haktır, helaldir, muhtarlarımız daha fazla bir ücrete de layıktır. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, böyle bakıldığı zaman, hiç şüphesiz, tarım arazilerini ecrimisil ödeyerek kullanan vatandaşlara sağlanan kiralama işleminin iyileştirilmesi, bankaların ve finans şirketlerinin ödediği kurumlar vergisinin de 23’ten 25’e çıkması iyidir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 20’den 25.

ENGİN ALTAY (Devamla) - 20’den 25… Zaten 23 uygulanıyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bu sene 23.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Evet, o kadar biliyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 2021’de 23.

ENGİN ALTAY (Devamla) – O kadar biliyorum, uğraşma.

Bu da iyidir çünkü kur garantili mevduat hesabından devletin ettiği zararın bir kısmını bankalara hakikaten yükleyin çünkü Türkiye’de son üç aydır sadece ve sadece bankalar kâr ediyor ve büyük kârlar ediyor. Niye ediyor? Politika faizi yüzde 14. Ama Türkiye’de bana bir banka bulun, koşa koşa gidip yarın kredi çekeceğim. Yüzde 28’den aşağı faizle kredi veren bir banka bul bana -gülme, bul- yarın gidip kredi çekeceğim; bulamazsın. Dolayısıyla, bankalar vatandaşı faizle hortumluyor, siz bir avuç zengine kur garantili mevduat üzerinden, benzinliklerden tahsil edip, fakirden tahsil edip zengine dağıtıyorsunuz; doğal gaz faturasından, elektrik faturasından, gübre zammından dağıtıyorsunuz, olmuyor.

Evet, bu kanuna her hâl ve şartta, başta bu çiftçilerimiz, taşımalı eğitim yapan şoförlerimiz, okullara emek veren firmalarımız için ve sevgili muhtarlarımız için “evet” diyeceğiz, “evet” oyu vereceğiz. İYİ Partinin beyanını biz de buradan yinelemiş olalım ama bu vesileyle bir şeyi söylememiz lazım.

Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri; 40 maddelik bir kanunu iki günde, üç günde tamamladık. Demek ki makul gelirseniz bize, muhalefete makul gelirseniz burada hem 84 milyonun Meclise olan güvenini, ilgisini, saygınlığını yükseltiriz hem de hep beraber güzel şeyler yaparız ama emir komutayla, dayatmayla gelirseniz… Evet, şimdi, bu kanun teklifinde olumsuz madde yok mu? Var. Kötüye kullanılacak madde yok mu? Var. Yapmayın bunu ne olur. Bakın, şimdi, mesela, bir şey yaptık, ek madde ekledik. Ne için? Sağlıkla ilgili “Sağlık Bakanlığımızın uzman doktor ihtiyacında sıkıntı var.” dedi Sayın Bakan, arkadaşlarıma sordum -bizim Ali Şeker’e, doktor arkadaşlara- “Makul.” dediler, bütün partiler de “evet” dedi.

Sayın Elitaş, bu size ders olsun, yol olsun; Meclise makul gelin, bir avuç azınlık için gelmeyin, 84 milyon için Meclise gelin. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Ve biz de yapıcı muhalefet anlayışımızı her vesileyle sergileyelim diyorum, gecenin bu saatinde sizlere hayırlı geceler diliyorum.

Başta sevgili muhtarlarımız olmak üzere kanunun hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Elitaş, söz talebiniz var galiba.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben de 60’a göre söz istiyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, bir cümle efendim, bir cümle.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bir kere de en son biz konuşalım ya.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Teşekkür edecek sana ya, teşekkür edecek.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

29.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’yle ilgili oyunun rengini belirtmek üzere aleyhte yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, Sayın Altay az önce…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bir daha torbayla gelme bana, seni burada süründürürüm.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - AK PARTİ Grubu olarak, bütün siyasi parti gruplarının bugün, bu hafta makul bir anlayış çerçevesi içerisinde gösterdikleri ilgiye teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Başkanlık Divanını da unutmayın bu arada tabii.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Başkanlık Divanımıza teşekkür ediyorum.

Mübarek ramazanda arkadaşlarımız bazı meseleleri olgunlukla karşıladı, bizim grubumuz da olgunlukla karşıladı. Hakikaten güzel bir hafta geçirdik, bundan sonraki haftaların da bu şekilde olmasını muhalefet partilerine tavsiye ediyor ve katkılarından dolayı da herkese teşekkür ediyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sen muhtarlara dua et.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 84 Milletvekilinin Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4336) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 322) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 322 sıra sayılı Kanun Teklifi açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                     : 314

 Kabul                                          : 300

 Ret                                             : 12

Çekimser                                     : 2(x)

 

                          Kâtip Üye                                 Kâtip Üye

                      Şeyhmus Dinçel                          Enez Kaplan

                             Mardin                                   Tekirdağ”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı uğurlu olsun.

Gündemimizdeki işler tamamlanmıştır.

Alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 12 Nisan 2022 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 00.43



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

(X) 322 S. Sayılı Basmayazı 5/4/2022 tarihli 75’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.