TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

76’ncı Birleşim

6 Nisan 2022 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Bursa Milletvekili Refik Özen’in, Bursa’nın fethinin yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, Eskişehir’in sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, Kanser Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Aksaray Milletvekili Ramazan Kaşlı’nın, Aksaray ili Eskil ilçesindeki tarıma elverişli hazine ve mera arazilerine ilişkin açıklaması

2.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, ekonomik koşullar ve fiyat artışlarına ilişkin açıklaması

3.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Karayolları Genel Müdürlüğüne bağlı çalışan taşeron işçilerin kadro sorununa ilişkin açıklaması

4.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, engellilerin ÖTV indiriminden faydalandığı araçlardaki fiyat artışlarına ve memurların görevde yükselme sınavlarında yaşadıkları adaletsizliklere ilişkin açıklaması

5.- Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçay’ın, Kurumsal Çocuk Bakım Hizmetleri Yoluyla Kayıtlı Kadın İstihdamının Desteklenmesi Projesi’nin faydalarına ilişkin açıklaması

6.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Hatay’ın kara yolları sorununa ilişkin açıklaması

7.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Anadolu Ajansının 102’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

8.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Ankara-Kayseri Hızlı Tren Hattı’nın yapımındaki gecikmeye ilişkin açıklaması

9.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, enflasyona göre emekli ve asgari ücretlilerin maaşlarının yeniden düzenlenmesine ilişkin açıklaması

10.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Türk polis teşkilatının 177’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

11.- Tokat Milletvekili Yücel Bulut’un, göçün Tokat’ın Niksar ilçesindeki etkilerine ilişkin açıklaması

12.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Mersin Akdeniz Belediye Meclisinden parka verilecek isimle ilgili çıkan karara ilişkin açıklaması

13.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın, tarım girdi maliyetlerindeki artışa ilişkin açıklaması

14.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, Polis Haftası’na ilişkin açıklaması

15.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, artan enflasyonun sabit gelirlilere etkisine ilişkin açıklaması

16.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’nun, buzağı desteklemelerinde yaşanan mağduriyete ilişkin açıklaması

17.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, geniş tanımlı işsizlikteki artışa ilişkin açıklaması

18.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, Tekirdağ Şehir Hastanesine ulaşım sorununa ilişkin açıklaması

19.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un, Ankara-Niğde Otoyolu’nun eksikliklerine ilişkin açıklaması

20.- Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’ün, tıbbi tanıtım mümessilliği yapanların beklentilerine ilişkin açıklaması

21.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Anadolu Ajansının 102’nci kuruluş yıl dönümüne, sanayide kullanılan doğal gaz fiyatındaki artışa, Türkiye ekonomisinin geleceğine yönelik endişesine, asgari ücrete, emekli maaşları ve memur maaşlarının güncellenmesine, birden fazla yerden maaş alan bürokratlara ilişkin açıklaması

22.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Rusya-Ukrayna savaşına ve Türkiye’nin barışçı diplomasi girişimlerine, 6 Nisan Öldürülen Gazeteciler Günü’ne, Anadolu Ajansının 102’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

23.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, 6 Nisan Öldürülen Gazeteciler Günü’ne, Sayıştayın tespit ettiği kamu kurumlarının zararlarına, birden fazla yerden maaş alan bürokratlara, SES eski Genel Başkanı Gönül Erden’in tutuklu yargılandığı davaya, müzik yasaklarına, hasta tutsak Özge Özbek’in yaşam hakkına ve cezaevlerinde usule uygun davranılmasına ilişkin açıklaması

24.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Ağrı ili Eleşkirt ilçesinin doğal gaz sorununa, Anadolu Ajansının 102’nci kuruluş yıl dönümüne, doktorlar ve sağlık çalışanlarının sorunlarına, emeklilerin bayram ikramiyesinin ve asgari ücretin güncellenmesine ilişkin açıklaması

25.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can, bütün olumsuzluklara rağmen Türkiye’nin büyüdüğüne ve muhtar maaşındaki iyileştirmeye ilişkin açıklaması

26.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

27.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun, Makedonya’da yapılan nüfus sayımı sonuçlarına ilişkin açıklaması

28.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, fiyat artışlarına ilişkin açıklaması

29.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’in, tarım girdi fiyatlarına ilişkin açıklaması

30.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, “Evim” mağdurlarına ilişkin açıklaması

31.- Zonguldak Milletvekili Ahmet Çolakoğlu’nun, on yıl önce bugün Filyos Irmağı’nın taşması sonucu hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet, geride kalanlara sabır ve başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

 

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, 6/4/2022 tarihinde Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve arkadaşları tarafından, Kayseri’nin ekonomik durumu ile Kayserili çiftçilerin, besicilerin ve esnafların sorunlarının araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Nisan 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, 6/4/2022 tarihinde Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü ve arkadaşları tarafından, tarımsal sorunlar ve gıda krizi için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Nisan 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, 4/4/2022 tarihinde Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur ve arkadaşları tarafından, akaryakıttaki vergi politikasının tüm yönleriyle araştırılması, akaryakıt fiyatları nedeniyle zarar eden ve durma noktasına gelen sektörün sorunlarının belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Nisan 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

 

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 84 Milletvekili Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4336) ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 322)

6 Nisan 2022 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76’ncı Birleşimini açıyorum.(x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Bursa’nın fethinin yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Bursa Milletvekili Refik Özen’e aittir.

Buyurun Sayın Özen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Bursa Milletvekili Refik Özen’in, Bursa’nın fethinin yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

REFİK ÖZEN (Bursa) – “Yeşil türbesini gezdik dün akşam/Duyduk bir musiki gibi zamandan/Çinilere sinmiş Kur'an sesini/Fetih günlerinin saf neşesini/Aydınlanmış buldum tebessümünle…/Başındayım sanki bir mucizenin/Su sesi ve kanat şakırtısından/Billur bir avize Bursa'da zaman.” demiş Şair Ahmet Hamdi Tanpınar. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; medeniyetimizin kurucu şehri, tarihimizin ulu çınarı, Osmanlı İmparatorluğu’nun dibacesi, Ertuğrul Gazi’nin hayali ve rüyası, Osman Gazi’nin inancı ve vasiyeti, Orhan Gazi’nin fethi ve mirası Bursa’mızın fethinin 696’ncı yılı münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu ve Bursalı hemşehrilerimi ve aziz milletimizi en kalbî duygularımla selamlıyor; mübarek ramazan ayının tüm insanlığa sağlık, huzur ve barış getirmesini Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan altı yüz doksan altı yıl önce ecdadımızın Bursa’yı fethetmesi tarihin dönüm noktalarından biri olmuştur. Bir konunun altını özellikle çizmek gerekir ki ecdadımız, tarih boyunca hiçbir şehre talan etmek, yıkmak, yağmalamak için girmemiştir; aksine, girdiği her yeri ihya ve inşa ederek hayat vermiştir. Çünkü atalarımız biliyordu ki fetih, kapıları açmak, bir önemli amaç uğruna engelleri kaldırmaktı; fetih, gönüllere girmekti. Ecdadımızın Bursa’yı fethi, Bursa’dan dünyaya yayılan yeni bir medeniyet inşasının adıdır. İşte bu yüzden Bursa’nın fethi herhangi bir tarihî olay değildir. Bu topraklar sıradan bir maceranın sonucu değil, yüzyıllar içinde kökleşecek olan cihan devletinin ilk adımıydı. Osmanlı medeniyeti dünyaya Bursa’dan yayılmıştır. Bursa, sekiz bin beş yüz yıllık tarihî geçmişi olan kadim bir şehirdir. Nitekim, Bursa, farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış, her zaman ve devirde sosyal, kültürel, ticari anlamda bir merkez olarak öne çıkmıştır.

Osmanlı tarihinde çok önemli bir yere sahip olan Bursa, Cumhuriyet Dönemi’mize de damgasını vurmuştur. Fethedildiği tarihten itibaren sadece iki yıl iki ay iki gün karanlık işgal günlerini yaşayan Bursa’mızın 8 Temmuz 1920’de uğradığı Yunan işgali Türkiye Büyük Millet Meclisinde de büyük üzüntü yaratmıştı. 10 Temmuz günü Trabzon Mebusu Hamdi Bey ve 30 arkadaşı tarafından verilen önergeyle Bursa işgali ve oradaki Müslüman halkın uğradığı zulümlerin üzüntüsü Başkanlık kürsüsüne siyah bir örtü örtülmesiyle hafızalara işlenmiştir ve bu örtü 11 Eylül 1922 tarihine kadar orada kalacaktır. İstiklal Şairimiz Mehmet Akif de yazdığı Bülbül şiiriyle “Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil matem!” dizeleriyle bu işgale isyan edecekti.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Orhan Gazi tarafından fethedildiğinde ele geçirilen topraklarla birlikte zaferin en büyüklerinden birini gerçekleştiren ecdadımız, Bursa şehrini ilk başkent yapmakla kalmadı, aynı zamanda medeniyetin de başkenti yaptı. Bugün Bursa’nın neresine adım atarsak atalım kuruluş döneminin izlerine rastlarız. Malumlarınız üzere, Osmanlı ilk payitahtı olan Bursa’mız, başta Osman Gazi, Orhan Gazi olmak üzere, Emir Sultan, Üftade Hazretleri, İsmail Hakkı Bursevî gibi manevi şahsiyetleri de bağrında barındırmaktadır. Bu düşünceden hareketle bugün Osmanlı’nın manevi ruhuna saygı anlamı taşıyan ve köklü bir devlet geleneği olan Osman Gazi ve Orhan Gazi Türbelerinde sancak nöbeti tutulmaya devam edilmektedir. Bizler ecdadımıza vefamızı sadece sancak nöbetiyle değil, onlardan miras olarak aldığımız bu kadim şehri her alanda geleceğe taşımak için elimizden gelen tüm gayreti ortaya koyuyoruz.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın destekleriyle sağlıktan eğitime, çevre ve şehircilikten sanayi ve teknolojiye, ulaştırmadan kültür ve turizme, gençlik ve spordan tarım ve ormana, 2002 yılından bu yana Bursa’mıza yaklaşık 80 milyarlık yatırım gerçekleştirdik. 2021 yılında gerçekleştirdiği 15 milyar dolarlık ihracatıyla 3’üncü büyük ihracatçı şehir olan Bursa’mız ülke ekonomisine katkı sağlamaya devam edecektir. 2022 yılı Türk Dünyası Kültür Başkenti olan Bursa’mızın inşallah 2023 yılında yollarda olacak Türkiye’nin ilk millî, yerli otomobili TOGG’a da ev sahipliği yapıyor olması bizler için de ayrı bir gurur vesilesi olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

REFİK ÖZEN (Devamla) – Başkanım, toparlıyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın.

REFİK ÖZEN (Devamla) – Ayrıca, Osmangazi Belediyemiz tarafından yapılan, dünyanın en büyük tam panoramik müzesi olan ve 360 derecelik dairesel döngü içerisinde ziyaretçilerin ruhuna fetih gününü işleyen ve görsel bir şölen sunan Panorama 1326 Bursa Fetih Müzesini de ziyaret etmeyi tüm vatandaşlarımıza ve sizlere özellikle tavsiye ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu toprakları bizlere bırakmak için hayatını vakfeden, canını feda eden ecdadımızı rahmetle yâd ediyorum. Osman Gazi’den Gazi Mustafa Kemal’e kadar Bursa’mıza emeği geçenleri rahmet ve minnetle anıyor, Bursa’mızın fethinin 696’ncı yılının hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Eskişehir’in sorunları hakkında söz isteyen Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’e aittir.

Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, Eskişehir’in sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi ve bizleri izleyen değerli yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Bugün karşınızda olmamın tek sebebi var: Eskişehir’imiz başka hiçbir kentte görülmeyen hasmane bir tutumla, hatta bir zorbalıkla karşı karşıya. Anadolu Üniversitemizin şu andaki Büyükşehir Belediye Başkanımız Profesör Doktor Yılmaz Büyükerşen tarafından hizmete açılan ve otuz beş yıldır işleyen havaalanı var. Önce Anadolu Üniversitesi Havaalanı idi, sonra merhum Hasan Polatkan’ın ismi kondu. Eskişehirlilerin yoğun talebine karşın iktidar yıllardır Eskişehir’e tarifeli sefer koymuyor ama on yedi yıldır yurt dışındaki yurttaşlarımız Belçika’dan, Almanya’dan, Hollanda’dan, Fransa’dan charter seferleriyle Hasan Polatkan Havaalanı’mız üzerinden memleketlerine ulaşıyor; Eskişehir’e, Afyon’a, Bilecik’e, Konya’ya ve ilçelerine. Şimdi bu havaalanı kapatılmak isteniyor; çok açık, çok net. 2021 yılında 837 uçuş yapılmış; 100 bin yolcu gelmiş, gitmiş Eskişehir’den. 2.223 ton yük ve kargo taşınmış. Pandemi sonrası bu yılki hedef 150 bin yolcuya ulaşmak. Eskişehir ve bölge ekonomisine 100 milyonlarca liralık hareket ve bereket getiren bir trafik var. Eskişehir Teknik Üniversitemizin bütçesine de her yıl 10-15 milyon lira arasında katkı sağlıyor ama birileri Eskişehir’in, Afyon’un, Bilecik’in kazanmasından rahatsız olmuş. Ulaştırma Bakanlığı diyor ki havayolu şirketlerine: “Artık Eskişehir’e öyle serbest uçamazsınız. Peki, nasıl uçacaksınız? Bir şartla: Bizim anlaşmalı müteahhidin işlettiği Kütahya Zafer Havalimanı’na da uçuş koyarsanız olur.” Yani, Zafer’e uçmayana Eskişehir uçuş izni yok. 3 özel şirketten 2’si bu yüzden geçen hafta Eskişehir uçuşlarını durdurdu, 3’üncüsü haftada 4 uçuşun 2’sini Zafer’e kaydırmak zorunda kaldı. Nereden çıktı bu? Çünkü ortada kapatılacak, büyük bir ayıp var. Bu AK PARTİ iktidarı Zafer Havalimanı için her yıl 1 milyon 317 bin yolcu garantisi verdi müteahhide ama işte, 2021 yılında toplam 22 bin kişi Uçmuş. Son beş yılda uçmayan yolcular için 46 milyon euro ödenmiş, daha da yirmi iki yıl ödenecek yani yüzde 99 hesap hatası var ortada. Değerli arkadaşlarım, hesap hatasının böylesine “soygun” denir, “vurgun” denir. (CHP sıralarından alkışlar) Ortada büyük bir suç var aslında. Nitekim, suç duyurusunda da bulundu Zonguldak Milletvekilimiz Sayın Deniz Yavuzyılmaz.

Bakın, ocak ayında Zafer’e yurt dışından tek uçak, tek yolcu inmemiş; şubat hakeza öyle, 3 uçakta 9 yolcu ama yılın en durgun aylarında bile Eskişehir’imize ocakta 5 bin, şubatta 10 bin yolcu inmiş. Oldu mu şimdi? Ayıp küçüleceğine büyüyor. AK PARTİ iktidarının Ulaştırma Bakanlığında Sivil Havacılık Genel Müdürlüğündeki cin fikirli arkadaşlar çareyi bulmuş “Civardaki havaalanlarını kapatırız, yolcular Zafer’e iner; Uşak’ı böyle kapattık, şimdi de Eskişehir’i zorlarsak yüz binlerce yolcuyu hop Zafer’e devşiririz.” diye bu yazıyı göndermişler havayolu şirketlerine. Ne diyor? “Artık Zafer’e uçacaksınız.” diyor.

Değerli arkadaşlarım, durum ne? Havayolu şirketlerine baskı sonucu Avrupa’daki binlerce kardeşimiz büyük bir eziyetle karşı karşıya, ellerinde aylar önce satın aldıkları biletler Eskişehir’e; şimdi seferler iptal edilmiş, “Zafer’e uçun.” diyorlar. “Ben oraya uçamam, evime, işime uzak.” diyene Balıkesir Edremit’e -şaka değil- bilet kesiyorlar. Bu yapılan, eziyet değil de nedir? Soruyorum: Kim bunlar, kime yapıyorsunuz bu eziyeti? Biziz, biziz arkadaşlar; annesi, babası, kardeşi, halası, amcası hepimizin, yazık günah değil mi bu insanlara? Hem de ne uğruna? Yaptığınız vurgunun ayıbını örtmek uğruna. Örtemezsiniz kardeşim. (CHP sıralarından alkışlar) Ne yapsan ne etsen sen, o hesapsız kitapsız soygunun hesabını vereceksin. Bakın, neler duyuyoruz: Bakanlığın “Eskişehir’e uçuş yok.” zorbalığına karşı vatandaş Sabiha Gökçen’e uçuyor, Ankara’ya uçuyor yani 10 tane Eskişehir’i de kapatsan bu vatandaş senin suç ortağın olmak istemiyor, olmayacak. İşte dün yapılan anket elimde, Brüksel’de uçağa binen 360 kişiye sormuşlar “Nereye uçacaksınız, nereyi istiyorsunuz?” diye, 290 kişi “Eskişehir.” demiş. Yüzde 80’i, yüzde 90’ı Eskişehir üzerinden gitmek istiyor memleketine ama buradaki beyler “Hayır, uçurmam." diyor. Türkiye’nin hiçbir yerinde vatandaşa böyle baskı, böyle eziyet yok. Zafer’e uçmazsan Eskişehir’e uçuş yokmuş. Aynı zorbalığı Antalya’ya, İzmir’e, Bodrum’a, hatta Zafer Havaalanı’na uçan şirketlere de yapsanıza! Yapmazsınız, yapamazsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – Mesela, Zafer Havalimanı’na Türk Hava Yollarının tarifeli uçuşu var -uçsun, karşı değiliz- aynı baskıyı ona da yapsana o zaman. “Ey THY, Eskişehirliler yıllardır seni bekliyor. Şimdi sen Hasan Polatkan Havaalanı’na da tarifeli uçak başlatmazsan ben seni Kütahya’ya uçurmuyorum.” desene! Diyemezsin çünkü Eskişehir’de kamu-özel rantı yok, çete yok, soygun yok.

Değerli milletvekilleri, bu yapılan sadece bir şehre düşmanlık değil, kendi yurttaşımıza eziyet ve zulümden başka bir şey değildir. Peki, neyin uğruna? Zafer Havalimanı’ndaki büyük kamu zararının, büyük suçun üstünü örtmek uğruna. Ayıptır, günahtır, hem orada uçmayan yolcu başına verdiğiniz garanti günahtır hem öz kaynaklarımızla yapılan Uşak ve Eskişehir Havaalanlarımızı kapatmak yazıktır, günahtır; merhum Hasan Polatkan’ın adına da yapılan büyük saygısızlık, vefasızlıktır. Bu yaptığınız zorbalıkların, suçun bedelini inanıyorum ki Eskişehirli, Afyonlu, Bilecikli, Belçikalı, Almanyalı, Fransalı milyonlarca kardeşimiz size en kısa sürede ödetecektir.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ettim.

Gündem dışı üçüncü söz, Kanser Haftası münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’a aittir.

Buyurun Sayın Arkaz. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, Kanser Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

1-7 Nisan Kanser Haftası vesilesiyle gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu bereket olan ramazan ayının hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Değerli milletvekilleri, kanser, vücudun bir organ veya dokusunda beliren bazı hücrelerin kontrolsüz ve düzensiz bir şekilde çoğalması sonucu ortaya çıkan kronik bir hastalıktır. Çoğalan kanser hücreleri bir araya gelir ve tümörü oluştururlar, tedavi edilmezse vücudun bütün bölümlerine kan yoluyla yayılırlar. Hücre bozulmasına ve kanserli hücrelerin yayılmasına neden olan etkenlerin yüzde 10’u genetiktir, yüzde 90’ı ise çevresel faktörlerdir. Tütün kullanımı, alkol tüketimi, depresyon, hareketsizlik, hava ve su kirliliği, obezite ve sağlıksız beslenme gibi durumlar kansere sebep olan çevresel faktörlerdir.

Kanser, ülkemizde 1970’li yıllarda ölümcül hastalıklar listesinde 4’üncü sıradaydı, şu anda ise kalp ve damar hastalıklarından sonra 2’nci sıraya yükselmiştir çünkü kanser, teknoloji geliştikçe etkisi artan, nüfus çoğaldıkça yaygınlaşan kronik bir hastalıktır. Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre, dünyada yılda 18 milyon insan kansere yakalanıyor, maalesef 10 milyon insanı kaybediyoruz. Yurdumuzda ise, ülkemizde ise yılda 200 bin civarında insan kansere yakalanıyor, 130 bin vatandaşımızı kaybediyoruz -rahmet diliyorum buradan- yani bir günde yaklaşık 550 vatandaşımız kansere yakalanıyor, 350 vatandaşımızı kaybediyoruz. Ülkemizde her 5 erkekten 1’i ve 6 kadından 1’i kansere yakalanıyor.

Değerli milletvekilleri, kanserin başlıca tedavi yolları, ameliyat, radyoterapi ve kemoterapidir. Erken teşhiste cerrahi müdahaleyle metastaz yapmamış kanser kolaylıkla tedavi edilir. Aynı zamanda, radyoterapi hedefe yönelik ışınlanma yöntemiyle kanser hücrelerini yok eder. “Kemoterapi” ilaç tedavisi anlamına gelmektedir. Kemoterapiyle kanser hücreleri bölünme esnasında yok edilir. Tedavi esnasında hastanın morali ve motivasyonu çok önemlidir yani moral ve motivasyon çok önemli. En az yılda 1 kere kanser taraması yapılmalıdır. Tarama ve eğitim merkezleri, toplum sağlığı merkezleri, sağlıklı hayat merkezleri, aile sağlığı merkezleri ve mobil kanser tarama araçları muayene olmak isteyen vatandaşlarımıza hizmet vermektedir. Ülkemizde uluslararası standartlara göre uygulanan muayene ve tedavilere her vatandaşımız kolayca ve ücret ödemeden ulaşmaktadır.

Değerli milletvekilleri, kanserden korunmak için ilk tedbirleri öncelikle kendimiz almalıyız. Erken teşhisle birçok kanser türünün tedavisi mümkündür. Kanserde erken tanı tedavi şansını arttırır, tedaviyi kolaylaştırır, doku ve organ kaybını önler, en önemlisi hayat kurtarır. Kanserden korkmayalım, geç kalmaktan korkalım.

Bu vesileyle, kanserle ve bütün hastalıklarla mücadele eden hastalarımıza şifa diliyorum. Hekim meslektaşlarımıza ve sağlık çalışanlarımıza şükranlarımı sunuyorum.

Konuşmama son vermeden önce, vefatının 25’inci yıl dönümü vesilesiyle Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş Beyefendi’yi rahmet, minnet, hasret ve özlemle anıyorum. Ruhu şad, mekânı cennet olsun.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Kaşlı, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Aksaray Milletvekili Ramazan Kaşlı’nın, Aksaray ili Eskil ilçesindeki tarıma elverişli hazine ve mera arazilerine ilişkin açıklaması

RAMAZAN KAŞLI (Aksaray) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Öncelikli gelir kaynağı tarım ve hayvancılığa dayanan Aksaray’ımızın Eskil ilçesinde, tarıma elverişli binlerce dönüm hazine ve mera arazileri bulunmaktadır. Daha önce de gündeme getirdiğimiz toplulaştırma nedeniyle, vatandaşımızın ödemesini yaparak kiraladığı hazine arazilerinin mera vasfına geçirilmesi neticesinde ilimiz genelindeki tarımsal potansiyel ne yazık ki değerlendirilememektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın “Ülkemizde ekilmeyen bir karış toprak bile kalmamalı.” diyerek yaptığı çağrıya karşılık olarak toplulaştırmayla meraya çıkarılan tarımsal hazine arazilerinin ve mera vasfını kaybetmiş arazilerin çiftçilerimizin üretimine sunularak bu arazilerin tarlası az olan veya hiç olmayan çiftçilerimize kiralama yoluyla verilmesi hem ülkemizin ekonomisine katma değer kazandıracak hem de çiftçilerimizin şehir merkezlerine göçünü engelleyerek ekonomik çeşitliliğe imkân sağlayacaktır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yılmazkaya…

2.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, ekonomik koşullar ve fiyat artışlarına ilişkin açıklaması

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Son gelen zamlarla birlikte ekonomik anlamda büyük sıkıntılar yaşayan vatandaş, on bir ayın sultanı ramazan ayında kara kara düşünüyor. Yağ ve şeker başta olmak üzere, market raflarındaki temel gıda maddelerinin yanına bile yaklaşılamayan bir dönemdeyiz.

Ekonomik koşullar ve fiyat artışları Türkiye’de olduğu gibi Gaziantep’teki çarşı ve pazara da yansıdı. Diğer yıllarda ramazan alışverişi nedeniyle günler öncesinden Gaziantep’te hareketlilik yaşanırken bu yıl ramazan ayı öncesinde yaprak bile kıpırdamadı. Ramazanla birlikte satışa sunulan içinde çay, sıvı yağ, pirinç, makarna, şeker, salça, un, bulgur, kırmızı mercimek, zeytin, fasulye gibi temel gıdalardan oluşan ramazan kolisinin geçen yıla göre fiyatı 3 kat arttığı için birçok yardımsever vatandaşımız bu sene bu görevi ekonomik nedenlerden ötürü yerine getiremeyeceğini belirtiyor. Zaten vatandaş hiçbir şey alamıyordu artık yardım da alamıyor ama birileri hayal satmaya devam ediyor diyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

3.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Karayolları Genel Müdürlüğüne bağlı çalışan taşeron işçilerin kadro sorununa ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Karayolları Genel Müdürlüğüne bağlı 4 bin personel kara yolu müşaviri adı altında çalışmakta. 696 sayılı KHK’yle kadroya geçemeyen bu personel maalesef diğer kadrolu personelle aynı işi yapmasına rağmen hem özlük haklarında hem de maaşlarında ciddi sıkıntılar yaşıyorlar. Çoğu zaman maaşlarını üç dört ay alamıyorlar. Bu 4 bin personel şu anda sizin “Taşeronda işçi bırakmayacağız.” demenize rağmen hâlâ taşeron işçi statüsünde çalışıyorlar ve mağdur oluyorlar.

Buradan Bakanlığa ve Genel Müdürlüğe sesleniyoruz: Seçime giderken bu kadar insanı taşerona almışken bu vatandaşlarımızın da sesini duyun, bir an önce onları da kadroya alın ve o taşeron muamelesinden kurtarın diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Altaca Kayışoğlu…

4.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, engellilerin ÖTV indiriminden faydalandığı araçlardaki fiyat artışlarına ve memurların görevde yükselme sınavlarında yaşadıkları adaletsizliklere ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum.

Tek adam rejiminin ülkemizi içine sürüklediği ekonomik buhran neticesinde her gün gelen zamlar ve yüksek enflasyon sonucu engellilerin ÖTV indiriminden faydalandığı araçların da fiyatları arttı. Engelliler kendilerine uygun araçları almak için limitin artırılmasını bekliyorlar.

Diğer bir konu ise memurların görevde yükselme sınavlarında aldıkları yüksek puanlara rağmen mülakatlarda verilen düşük puanlarla elenmeleri -ki her gün bunun birçok örneği bize geliyor- ve bunun neticesinde yaratılan adaletsizlik, dava açılmasına rağmen, kazanılmasına rağmen yine de elenmeleri insanları mağdur ediyor. Bu adaletsizliklerin hesabını da millet sandıkta soracaktır.

BAŞKAN – Sayın Taşlıçay…

5.- Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçay’ın, Kurumsal Çocuk Bakım Hizmetleri Yoluyla Kayıtlı Kadın İstihdamının Desteklenmesi Projesi’nin faydalarına ilişkin açıklaması

NEVİN TAŞLIÇAY (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kurumsal çocuk bakım hizmetleri yoluyla kayıtlı kadın istihdamının desteklenmesi projesi iki yıllık bir süreci kapsayacak şekilde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yürütülmüştür, 7 ilimizde yürütülen proje başarılı çıktılarından ötürü beş ay uzatılmıştır. Bu durumdan duyduğumuz memnuniyetle oluşturulacak politika vergisiyle sınırlı süre ve sınırlı bir çevreyi kapsayan bu çalışmaların ülkemiz genelinde yaygınlaştırılması temennimizdir.

Kadınların çalışma hayatına katılımlarını artırma, iş yaşam dengesini kurmalarına destek olma ve çocukları kurumsal bakım hizmetleriyle tanıştırarak erken çocukluk dönemi eğitimlerine katkı sağlama önümüzdeki yıllarda toplumsal kalkınmamızın ana damarını oluşturacaktır. Bu sebeple ilgili bakanlıkların konuya gereken hassasiyeti göstereceğine inanıyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Güzelmansur…

6.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Hatay’ın kara yolları sorununa ilişkin açıklaması

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hatay, kara yolları bakımından ihmal edilen illerin başında geliyor. 600 bin Suriyeliye ve nüfus artışına rağmen yeni yollar yapılmıyor, var olan yollar da çok yetersiz kalıyor. En çok trafik sıkışıklığı yaşanan Antakya çevre yolu sürücülere âdeta eziyet çektiriyor. Akşamları Kuzeytepe girişinden otogara olan 4 kilometrelik yol yarım saatte gidilemiyor, sabahları da tam tersi Kuzeytepe kavşağına kadar giden yol yarım saatte geçilemiyor.

Buradan Ulaştırma Bakanlığına sesleniyorum: Üvey evlat muamelesi gören Hatay’a artık biraz bakın, çevre yolunu genişletin veya alternatif yollar yapın. Antakya halkını sabah akşam yaşadığı bu eziyetten kurtarın.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

7.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Anadolu Ajansının 102’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Yedi düvele karşı kahramanlık destanı yazan, Anadolu’nun azim, irade ve bağımsızlık ruhunu tüm dünyaya duyurmak için kurulan, Millî Mücadele’nin sesi Anadolu Ajansının 102’nci yaşı kutlu olsun.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla kurulan Anadolu Ajansı, bir asrı aşan tecrübesiyle kamuoyuna doğru haberi ulaştırmak için çalışmalarını sürdürüyor. Anadolu Ajansı geçmişte olduğu gibi bugün de yaygın haber ağıyla Türk basınının en önemli bilgi kaynağı olma vazifesini devam ettirmekte, yurt içinde ve dışında oluşturduğu geniş haber ağıyla Türkiye'nin sesini dünyaya duyurmaktadır. İlkeli, tarafsız ve sorumlu habercilik anlayışıyla hizmet eden millî haber ajansımız Anadolu Ajansı, bundan sonra da halkımızın haber alma ihtiyacını en iyi şekilde sağlamaya devam edecektir.

Kuruluş yıl dönümü vesilesiyle Anadolu Ajansının başta Genel Müdürü olmak üzere tüm çalışanlarını tebrik ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Arık…

8.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Ankara-Kayseri Hızlı Tren Hattı’nın yapımındaki gecikmeye ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kayseri, on sekiz yıldır AKP’nin yazıp oynadığı yılan hikâyesine dönen “hızlı tren yalan hikâyesi” filmini izliyor. Bu fotoğrafa iyi bakın, filmin oynama tarihi Ocak 2018, “Ankara-Kayseri arası bir buçuk saat olacak, müjde!” diyor. Aradan dört yıl geçti, bu beyler tekrar kamera karşısına geçti. “Müjde! İhale yapıldı, kredi bulundu, 2026’da trene bineceğiz.” dedi. Bakana “Kredi bulundu mu?” diye sordum, dün gelen yanıt “İhalesi yapıldı ama kredi bulunamadı, çalışmalara kredi bulununca başlayacağız.” oldu. Üç beş oy fazla alacağız diye Kayseri’nin aklıyla dalga geçmeye utanmıyor musunuz? Merak etmeyin, ilk seçimde Kayseri size “yolcudur Abbas, bağlasan durmaz” filmini izletecek.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

9.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, enflasyona göre emekli ve asgari ücretlilerin maaşlarının yeniden düzenlenmesine ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Türkiye İstatistik Kurumunun talimatla açıkladığı makyajlı mart ayı enflasyonu rakamı yüzde 61’le yirmi yıllık rekoru kırmıştır. Tüketici Fiyat Endeksi, 1995 yılının Mart ayından bugüne en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Bu şartlar altında hiper enflasyonun yaşanması kaçınılmaz görülmektedir. Vatandaşın günlük hayatta satın almak zorunda olduğu her ürüne en az 9-10 kat zam gelirken, asgari ücretin aynı seviyelerde kalması kabul edilemez. 10 milyonun üzerinde asgari ücretle çalışan vatandaşlarımız sürekli artan fiyatlar ve döviz kuru karşısında TL’nin değer kaybetmesiyle âdeta yaşam savaşı veriyor. Saray iktidarı, bir an önce yaşadıkları lüks hayatın herkes için geçerli olmadığını anlayıp emekliler ve asgari ücretli çalışanlarımızın maaşlarında enflasyon altında ezilmeyecek yeni bir düzenleme yapmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

10.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Türk polis teşkilatının 177’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Büyük Türk milletinin göz bebeği olan; nice şehidi ve gaziyi bağrından çıkaran; vatanımızın ve milletimizin huzur ve güvenliği adına kahramanca görev yapan; teröre ve teröriste karşı eşsiz ve abideleşmiş mücadeleleriyle kahramanlık destanları yazan; vatanımızın, milletimizin ve bayrağımızın teminatı olan; sevgi timsalleri olan; onurumuz, gururumuz ve şeref abidelerimiz Türk polis teşkilatının 177’nci kuruluş yıl dönümünü canıgönülden kutluyorum.

Gece gündüz demeden, her şart ve koşul altında fedakârca mücadele eden, bayrağımızın şan ve şerefle dalgalanması için görevini yiğitlikle ifa eden polislerimizi saygıyla sevgiyle, en derin muhabbetlerimle selamlıyorum; şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Bulut…

11.- Tokat Milletvekili Yücel Bulut’un, göçün Tokat’ın Niksar ilçesindeki etkilerine ilişkin açıklaması

YÜCEL BULUT (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Merhum kurucu liderimiz Alparslan Türkeş Bey'in imzasıyla 16 Aralık 1993 tarihinde Niksar ilçesi merkez kabul edilerek “Niksar” ismiyle yeni bir il kurulması hakkında kanun teklifi verilmişti. Otuz yıl önce il olmaya namzet olarak kabul edilen Danişmendoğulları'na başkentlik yapmasıyla kazandığı tarihî kökleriyle ve manevi zenginliğiyle bölgenin parlayan yıldızı olan Niksar, bugün nüfusunun önemli bir kısmını göç nedeniyle kaybetmesi sonrasında işsizliğin temel sorun hâlini aldığı bir yerleşim birimi olmuştur. Hükûmetimizin yoğun gayretlerine rağmen Niksar hâlen yeterli gelişmişlik düzeyini yakalayamamakta, nüfus ve ekonomik göstergeler açısından gerilemeye devam etmektedir. Hemşehrilerimizin temel beklentisi, bir an evvel tarihî birikimine uygun bir merkez hâline tekrar dönmesi için gerekli yatırımların teşvik edilmesi, turizm potansiyelinin ortaya çıkarılarak bir cazibe merkezi hâline getirilmesi ve kara yolu ağında süren çalışmaların derhâl tamamlanmasıdır.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

12.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Mersin Akdeniz Belediye Meclisinden parka verilecek isimle ilgili çıkan karara ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Önceki gün Mersin Akdeniz Belediye Meclisimizde yaşanan hadise, bizleri ve şehit yakınlarımızı, gazilerimizi, vatanını, milletini seven tüm vatandaşlarımızı derinden üzmüştür. Akdeniz Belediyemiz tarafından yapımı tamamlanan bir parka mahalle halkının ve muhtarlığın talebi üzerine “İyi ki Varsın Eren Bülbül Parkı” isminin verilmesi talebi, Akdeniz Belediye Meclisinde CHP, HDP, EMEP ve bağımsız Meclis üyelerinin oylarıyla reddedilmiştir. Şehidimizin isminin bir parka verilmesine açıkça engel olunmuştur. Şehitlerimizin aziz hatıralarını yaşatmak amacıyla isimlerinin verilmesine engel olan CHP, HDP, EMEP ve bağımsız Meclis üyelerini kınıyorum.

Bu ülkede siyaset yapan hiçbir siyasetçi bu ülkenin değerlerini hiçe sayan, aziz şehitlerimizi inciten, onların hatıralarını rencide eden bir karara destek olamaz. Aziz milletimiz böyle bir hadsizliğe asla müsaade etmez diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Kayan…

13.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın, tarım girdi maliyetlerindeki artışa ilişkin açıklaması

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Baharla birlikte yıllık yazlık mahsul dediğimiz ayçiçeği, mısır, pancar, pamuk ekimi için tarlalar ekime hazırlanmalı, gübreleme yapılmalı, tohum ekilmeli. Bunun için tohum lazım, motorin lazım, gübre lazım; ilaçlama için ilaç lazım. Bu masraflar için para lazım, çiftçide ise para yok. Yakıt fiyatları el yakıyor, gübrenin yanına yaklaşılmıyor, ayçiçeği tohumunun 1 kilosu 170 lira. Hükûmetten destek yok. Doğrudan gelir desteği verilirken fazladan vergi kesintisini daha sonra ödeyeceğini vaat eden Hükûmet bunun için liste de hazırlamıştı fakat bu konuda hâlâ 1 kuruş ödenmedi. Şimdi ben Tarım Bakanına sesleniyorum: Çiftçiye destek verelim ki döviz harcayarak yurt dışından ithalat yapılmasın, ülkemizde üretilsin, çiftçi kazansın, Türkiye kazansın diyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaya…

14.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, Polis Haftası’na ilişkin açıklaması

İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Bu hafta, Fethi Sekinlerin, Serkan Yılmazların, Uğur Kutkuların, Demet Sezenlerin, Zafer Koyuncuların ve vatanımız uğruna canını vererek isimleri bayraklaşan şehit polislerimiz ile her biri şehit namzeti olan kahraman polislerimizin haftası. Zalimin karşısında Yavuz, mazlumun karşısında Yunus olan ve yüksek görev bilinciyle milletimize hizmet eden değerli polislerimize şükranlarımızı sunuyoruz.

Polislerimizin daha güvenli ve daha etkili görev yapabilmesi için AK PARTİ hükûmetlerimiz olarak Emniyet teşkilatımızı SİHA, ATAK helikopterler, zırhlı araçlarla donatıp diğer branşlarda gerekli tüm desteği polislerimize sağladık ve sağlamaya devam edeceğiz.

177’nci kuruluş yılında milletimizin huzuru ve güvenliği için fedakârca görev yapan tüm polislerimizin ve değerli ailelerinin Polis Haftası’nı kutluyor, şehit polislerimizi rahmetle, gazilerimizi de şükranla yâd ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın OK…

15.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, artan enflasyonun sabit gelirlilere etkisine ilişkin açıklaması

İSMAİL OK (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Artan enflasyon yangını, asgari ücretli, emekli, memur ve işçi maaşlarının hızla eriyerek alım gücünün düşmesine ve sabit gelirlilerin yoksullaşmasına neden olmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu mart ayı tüketici enflasyonu aylık yüzde 5,5’i; yıllık ise yüzde 61’i bulmuştur. Emekli, memur, işçi ve asgari ücretlinin yılbaşı zamları maalesef çoktan yok olmuştur. Halkımızı enflasyona karşı korumalıyız, bunun için de ücretlere ek zam yapılmasının yanında, eşelmobil sisteminin yeniden uygulanması gerekmektedir. Halkımızın enflasyon karşısında alım gücünü artıracak tedbirler zaman geçirilmeden hemen alınmalı ve bayram öncesi halkımızın beklentileri karşılanmalıdır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Karasu...

16.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’nun, buzağı desteklemelerinde yaşanan mağduriyete ilişkin açıklaması

ULAŞ KARASU (Sivas) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Buzağı desteklemelerinde yapılan değişiklik yetiştiricilerimizi mağdur ediyor. Düzenlemeye göre, doğan bir buzağının destekleme kapsamında olabilmesi için iki doğum arasının en fazla dört yüz elli gün olması gerekiyor. Ayrıca, ilk doğum yapacak düvenin sekiz yüz on günlük olması şartı da bulunuyor. Ancak söz konusu iki düzenlemede de yetiştiricilerimizin takip edecekleri bir sistem bulunmuyor. Daha önceden hiçbir şart olmadan buzağı desteklemelerini alan yetiştiricilerimize şimdi destekleme ödememek için türlü sıkıntılar çıkarılıyor. Çiftçimizin talebi net: Buzağı desteklemeleri herhangi bir şarta bağlanmadan verilmeli. Çiftçimiz, artan girdi maliyetleriyle, yem, ilaç fiyatlarıyla artık mücadele edemiyor. Hâlihazırda 470 TL olan buzağı desteklemeleri de bir an önce artırılmalıdır.

BAŞKAN - Sayın Gürer...

17.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, geniş tanımlı işsizlikteki artışa ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Teşekkürler Başkan.

Ülkemizde resmî rakamlarla dahi on yılda kayıtlı iş başvurusu yapan sayısı 72 kat artmış durumdadır. İŞKUR Şubat 2022 verilerine göre, iş başvurusu yapmış olanların sayısı 3 milyon 188 bin 263 kişidir. İş başvurusu yapanlardan satış danışmanlarının sayısı 98.720’yle ilk sırada bulunmaktadır; 57.166 garson da iş arayanlar arasındadır. 12.992 market elemanı, 13.026 dokuma konfeksiyon işçisi İŞKUR’dan iş beklemektedir. 76 kişinin işe alınacağı Niğde Hastanesi için de başvuran 9.630 kişi olmuştur. Atama bekleyen öğretmen, sağlıkçı, mühendislerle birlikte 5 milyona yakın kişi iş beklemektedir. 10 milyonu bulan geniş tanımlı işsiz sayısı giderek artmakta ve bu yönde de insanlar ekonomik krizin de etkisiyle mağdur duruma…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yüceer…

18.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, Tekirdağ Şehir Hastanesine ulaşım sorununa ilişkin açıklaması

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – AKP iktidarında krizler, kuyruklar ülkesi hâline gelen Türkiye’de tam bir sağlık krizi yaşanıyor; acillerde, polikliniklerde, ameliyathanelerde, görüntülemede, her yerde kuyruklar var, hastalar randevu dahi alamıyor. Seçim bölgem Tekirdağ’da şehrin dışına, çevre yolu üzerine yapılan şehir hastanesi, şehre bağlayan köprü bağlantı yolları yapılmadan, Tekirdağ’ın kurtuluş günü olan 13 Kasım 2020’de apar topar, eksiklerine rağmen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıldı. Hastalar randevu alamıyor, alanlar ise hâlâ bağlantı yolları yapılmayan hastaneye zaten ulaşamıyor. Birçok ilde Sağlık Bakanlığı ve Karayolları arasındaki protokollerle bu yollar yapılmasına rağmen neden Tekirdağ’da bu yollar yapılmıyor? Neden Tekirdağ’a üvey evlat muamelesi yapıyorsunuz? Bu aymazlığınız yüzünden can yakıyorsunuz, can alıyorsunuz. Bir an önce şehir hastanesinin köprü bağlantılarını yapın ve hastalarımızın, hemşehrilerimizin sağlık hizmetine hızlı bir şekilde ulaşmasını sağlayın.

BAŞKAN – Sayın Bulut…

19.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un, Ankara-Niğde Otoyolu’nun eksikliklerine ilişkin açıklaması

BURHANETTİN BULUT (Adana) – Sayın Başkan, yap-işlet-devret modeliyle yapılan, toplam 3,2 milyar avro olduğu söylenen Ankara-Niğde Otoyolu’nun eksikleri iki yıldır bitirilememiştir. 351 kilometre uzunluğundaki, geçiş garantili bu yolda akaryakıt istasyonu dışında, sadece bir tesis yapılmıştır, o tesis de Ankara sınırları içerisinde bulunan Emirler’dedir. Firma tarafından, diğer tesisler için “Yapım aşamasında.” denilmesine rağmen herhangi bir inşaat çalışması görünmemektedir. Otoyolu kullanan yurttaşlar temel ihtiyaçlarını giderebilmek için yüzlerce kilometre beklemek zorunda kalmaktadır. 156 TL geçiş ücretiyle, pahalı olduğu için birçok vatandaşın kullanmadığı, kullanan vatandaşların da eksiklikler yüzünden şikâyet ettiği, bu gidişle çoğunluk bedelinin de hazinece karşılanacağı bu yoldaki eksikliklerin bir an önce giderilmesini talep ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun.

20.- Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’ün, tıbbi tanıtım mümessilliği yapanların beklentilerine ilişkin açıklaması

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Tıbbi tanıtım mümessili olarak çalışan arkadaşlarımız, Sağlık Bakanlığımızın, ürün tanıtım temsilcisi kartı olmadan bu sektörde çalışılamayacağına dair uyarısı üzerine, geçtiğimiz yıllarda Yıldırım Beyazıt Üniversitesinin düzenlediği eğitim programına katılarak ücret karşılığı sınava girip ürün tanıtım temsilcisi kartı almaya hak kazanmışlardır. Bakanlık tarafından, hâlen sınavsız ve kartsız mümessillik yapanlar ya sınava tabi tutulmalı ya da bu görevi yapmaları engellenmelidir. Ayrıca, bu sektörde çalışanların, birçok üniversitede ön lisans seviyesinde tıbbi tanıtım bölümü olmasına rağmen bu iş kolunun bir meslek grubu olarak resmî bir tanımının olmaması yönündeki beklentilerini de giderebilmeliyiz. Tıbbi tanıtım mümessilliği yapanların mevcut beklentilerinin Sağlık Bakanlığımız ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız tarafından giderilmesini talep ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Usta, buyurun.

21.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Anadolu Ajansının 102’nci kuruluş yıl dönümüne, sanayide kullanılan doğal gaz fiyatındaki artışa, Türkiye ekonomisinin geleceğine yönelik endişesine, asgari ücrete, emekli maaşları ve memur maaşlarının güncellenmesine, birden fazla yerden maaş alan bürokratlara ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Anadolu Ajansının kuruluşunun 102’nci yıl dönümünü kutluyorum. Milletin iradesini hâkim kılmak için ve Millî Mücadele’de milletin, mücadelenin sesini daha gür duyurmak için Atatürk tarafından kurulmuştu Anadolu Ajansı. Bu vesileyle, kuruluşunda emeği geçen Halide Edip ve Yunus Nadi’yi de rahmetle anmak istiyorum. Tabii, bugün Anadolu Ajansının geldiği nokta, geldiği durum maalesef içler acısıdır yani Millî Mücadele’de kurulmuş, vatandaşın sesinin daha gür duyurulması için kurulmuş Anadolu Ajansı, bugün saray iktidarının propaganda makinası hâline gelmiştir maalesef.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, biliyorsunuz işte fiyat artışları devam ediyor. Geçen hafta doğal gaza yine zam geldi; konutlara yüzde 35, sanayiye yüzde 50, elektrik santrallerine yüzde 44 zam gelmiş oldu. Dolayısıyla geçen yılın başından bu yana gelen zam miktarı sanayide yüzde 710 oldu, elektrik santrallerinde de yüzde 668. Şimdi, bunlar çok yüksek zamlardır, çok fahiş zamlardır, bu zamların bugün hiçbir şekilde de açıklanması mümkün değildir. Dolayısıyla aslında baktığımızda bu sanayide ve elektrik santrallerinde hiçbir şekilde sübvansiyon da yok yani yüzde 710 artış yapılmış, şu anda yüzde 11 kârla satılıyor. BOTAŞ, bu sanayiye doğal gazı kârlı veriyor. Tabii, sanayide bu kadar zammı yaparsanız… Hani “Sanayiden bize ne, vatandaşı ilgilendirmiyor.” diyemeyiz, nihayetinde bunların ürettiği ürünleri ya tüketiyoruz, içeride vatandaş kullanıyor pahalı olarak ya da ihraç etmek durumundayız, ihracatımız bundan olumsuz etkileniyor. Dolayısıyla buralara bir çeki düzen verilme ihtiyacı vardır. Tamam, uluslararası fiyatları değiştirme imkânımız yok ancak sanayici şunu söylüyor: “Ya, hiç olmazsa sanayiye verdiğiniz doğal gazda katma değer vergisini düşürün.” Yani üstelik buradan bir de kâr ediyoruz, hem kâr ediyoruz hem de vergi topluyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) – Bunların kabul edilmesi mümkün değildir.

Diğer taraftan, sanayi doğal gazında çok daha enteresan bir şey var. Üretim miktarı arttıkça yani kullandığınız doğal gaz miktarı arttıkça, sanki bu tüketim malıymış gibi, doğal gazın fiyatı da artıyor; böyle de bir mekanizması var, bu kabul edilebilir bir şey değildir. Hükûmeti bu konuda tedbir almaya davet ediyoruz çünkü üretim olmalı ki istihdam olsun, üretim olmalı ki gelir olsun, üretim olmalı ki ihracat olsun diyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Lübnan Başbakan Yardımcısı dün Lübnan devletinin ve Merkez Bankasının iflas ettiğini açıkladı. Lübnan’ın göstergelerine -tabii, Allah hiç kimsenin sonunu benzetmesin ama- baktığımızda, 1 milyon Suriyeliyi barındırıyor Lübnan; döviz rezervlerini eritmiş, enflasyonu yüzde 215. Ben hep diyordum ya “Lübnan ligine çevirdiniz; Türkiye, artık Lübnan, Venezuela, Zimbabve liginde enflasyonda.” diye yani enflasyonlarımız da çok yaklaştı. Fahiş akaryakıt fiyat artışları, elektrik ve doğal gaz fiyat artışları var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Vatandaşın açlık sınırı yüzde 80’de -Türkiye de çok yüksekte- cari açığı da katlanarak devam ediyor.

Ekonomi sorumlu davranmayı gerektirir. Bakan Nebati’nin konuşma tarzı, Sayın Cumhurbaşkanının meselelere bakış tarzı insana hiç güven vermiyor, dolayısıyla Türkiye ekonomisinin geleceğine ilişkin olarak ciddi şekilde insanı endişelendiriyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, asgari ücret, emekli maaşları ve memur maaşlarında bir güncelleme ihtiyacı olanca hızıyla devam ediyor. Şimdi, bakın, 2.500 liraya yükseltildi en düşük emekli maaşı ama yılın başından beri enflasyon oranları ortada. Üstelik bir de 2.500’e yükseltildi, bu 2.500 lira da… Yani 2.500 liraya gelinceye kadar kendi maaşlarında bir artış olmayacak. Bunlar kabul edilebilir bir şey değil. Enflasyonun yüzde 70’e vardığı bir durumda enflasyon kadar dönemin sonunda artış verilmiş olsa bile refah kaybı yüzde 30 oluyor Sayın Başkanım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ERHAN USTA (Samsun) – Tamamlayacağım.

Yüzde 30 refah kaybı oluyor, bunu görmesi lazım iktidarın. Dolayısıyla, bizim burada önerimiz, hem asgari ücrette hem emekli maaşlarında hem de memur maaşlarında temmuzu beklemeden -asgari ücrette zaten hiçbir şekilde yıl sonunu beklemememiz lazım- üç ayda bir bu güncellemenin yapılmasıdır. İktisadi açıdan da doğru olanı budur, milletimiz açısından da doğru olanı budur; 1 Nisan tarihi geçmiştir ama Hükûmetin hemen, bir an evvel toplanıp burada güncelleme yapması lazımdır. Enflasyon farkının verilmiş olması bile esas itibarıyla refah kaybını engellemiyor çünkü enflasyon farkını gecikmeli veriyorsunuz -üç ay sonra, altı ay sonra veya bir yıl sonra, her ne zaman veriyorsanız, farklı farklı- ama bu, zaten refah kaybına neden oluyor. Dolayısıyla, enflasyonun üzerinde bir artış yapılma ihtiyacı vardır ama iktidarın bunu yapma durumu yok; hiç olmazsa, altı ayı, temmuzu beklemeden veya asgari ücrette yıl sonunu beklemeden mutlak suretle bir güncelleme yapılmalıdır.

Şimdi, dün dikkatimi çekti benim; saray eşrafına bakıyoruz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan, bitireceğim hemen.

Külliye’de görevli devlet memurlarının da Borsa İstanbul Yönetim Kurulunda yer aldığına ilişkin dokümanı -zaten halka açık olduğu için- arkadaşlar getirdiler bana. Bakın, yani bunlar 2’nci maaşını alıyor, isimlerini vermeye gerek yok, bunların isimlerini herkes bulabilir ama biri önemli, Fahrettin Altun ismini söyleyeyim. Şimdi asıl maaşını alıyor, başka nereden ne alıyor şu ana kadar onu tespit etmiş değilim ama bu arkadaşlar sadece Borsa İstanbuldaki Yönetim Kurulu üyeliğinden 28.800 lira alıyorlar, başka bürokratlar da var, bunlar kabul edilebilir şeyler değil. Yani 1’inci maaşının bile, tek maaşının bile Türkiye standartlarında 28 bin lira olması bir bürokrat için bugün çoksa ki çoktur, dolayısıyla bunun 2’nci maaş olarak verilmesi -bu yönetim kurulu üyeliklerinin nasıl olduğunu biliyoruz, toplantısına dahi gitmiyorsunuz, zaten toplantısına gidiyorsanız da “Her türlü her şeyi de karşılıyoruz.” diyorlar- kabul edilebilir bir şey değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Çok özür dilerim, kusura bakmayın, bir türlü kendimi ayarlayamadım.

Millet açlıkla, sefaletle boğuşurken bu şekilde yüksek 2’nci maaşların, 3’üncü maaşların verilmesi hiçbir şekilde kabul edilebilir değildir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, size de çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.

22.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Rusya-Ukrayna savaşına ve Türkiye’nin barışçı diplomasi girişimlerine, 6 Nisan Öldürülen Gazeteciler Günü’ne, Anadolu Ajansının 102’nci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kırk iki gündür devam eden Rusya-Ukrayna savaşı dünyanın ve Türkiye'nin önemli gündemi olmaya devam etmektedir. Savaş geçen kırk bir günde kronik bir hâl almış, kazananın olmadığı sıfır toplamlı oyun hâlini almıştır. Ukrayna’nın, Irpin ve Bucha dâhil, çeşitli bölgelerinden basına yansıyan görüntüler dehşet vericidir. Masum sivillerin hedef alınmasını kabul etmek mümkün değildir. Gelinen noktada en önemli husus kalıcı ateşkesin en kısa zamanda sağlanması ve sivillerin savaş bölgesinden güvenli bir şekilde tahliyesidir. Türkiye, insanlık adına üzüntü verici bu tür sahnelerin son bulması ve bir an önce barışın sağlanması için büyük bir gayret göstermiş, aktif ara bulucu misyon üstlenmiş, savaşan tarafların bir araya getirilmesi için somut adımlar atmış ve atmaya devam etmektedir. Hatırlanacağı üzere, Rusya-Ukrayna heyetleri Türkiye'nin öncülüğünde 29 Martta İstanbul’da bir araya gelmişlerdi. 29 Mart tarihli görüşmeler iki ülke arasında 28 Şubattan itibaren devam eden müzakere görüşmeleri içinde kalıcı ateşkesin sağlanması hususunda en önemli basamaklardan olmuştur. İki ülkenin devlet başkanlarının müzakere amacıyla bir araya gelmesi ve Rusya-Ukrayna arasında tesis edilecek kalıcı ateşkesin en önemli aşamasını teşkil etmektedir. Bu konuda devlet başkanları nezdinde gerçekleştirilmesi planlanan müzakere sürecinin Türkiye’nin öncülüğünde yapılması kuvvetle muhtemeldir. Savaşan taraflar ve uluslararası kamuoyu Türkiye’nin samimi, sağduyulu ve barışçı diplomasi girişimlerini takdirle karşıladıklarını defalarca ifade etmektedirler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu doğrultuda Türkiye savaşın yoğun ve yıkıcı bir şekilde seyrettiği Ukrayna’nın Mariupol kentinden yaralıların ve hayatını kaybedenlerin tahliye edilmesi için girişimlerde bulunmaktadır. Türkiye'nin bu girişimi neticesinde hem insani yardımlar savaş bölgesine ulaştırılacak hem de siviller güvenli bir şekilde deniz yoluyla tahliye edilecektir. Türkiye, küresel ve bölgesel dengelerin yeniden şekillendiği bu dönemde yalnızlaştırma politikalarını diplomasinin incelikli sanatını kullanarak bertaraf etmiştir. Emperyalist ülkeler küresel düzeni istismar ederken Türkiye bu kaos ortamında aldığı akılcı, sağduyulu ve barışçı inisiyatifle adını tarihin altın sayfalarına yazdıracaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, bugün 6 Nisan Öldürülen Gazeteciler Günü. 6 Nisan 1909 tarihinde gazeteci Hasan Fehmi İstanbul’da Galata Köprüsü’nde öldürüldü ve bu gün de Öldürülen Gazeteciler Günü olarak kabul edilmektedir.

Gazeteciler, temel haklardan olan haber alma hakkının, demokrasinin, özgür düşüncenin, toplumsal kaynaşmanın teminatı olan bir mesleğin mensuplarıdır. Gazetecilik toplumların siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel hayatının önemli unsurlarındandır. Bir gazetecinin öldürülmesi bütün bu değerlere sıkılmış bir kurşundur. Bunun içindir ki öldürülen gazeteciler için acıda seçicilik yapamayız, yapmamalıyız ama maalesef bu yapılıyor.

19 Şubat 1979’da eşiyle birlikte evine dönerken çapraz ateşle öldürülen Hürses gazetesinin sahibi Erdoğan Hançerlioğlu’nu unutmamalıyız.

19 Kasım 1979’da Toprak dergisinden çıkışında öldürülen Orta Doğu gazetesi yazarı İlhan Egemen Darendelioğlu’nu unutmamalıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – 3 Aralık 1979’da pazar dönüşü sırtından vurularak öldürülen Bizim Anadolu ve Hergün gazetelerinde gazetecilik yapan Kemal Fedai Coşkuner’i unutmamalıyız.

4 Nisan 1980’de evinin önünde, oğlunun gözlerinin önünde öldürülen Gazeteci İsmail Gerçeksöz’ü unutmamamız gerekir ve 26 Ocak 2014 tarihinde partimizin İstanbul Esenyurt’taki seçim bürosuna yönelik saldırıda öldürülen Gazeteci-Muhabir Cengiz Akyıldız’ı unutmamalıyız.

Bütün bu saydığım isimlerle birlikte Uğur Mumcu, Abdi İpekçi ve Çetin Emeç gibi düşüncelerini kaleme döken, mesleğini iyi şekilde icra etmeye çalışan ve mesleğinin kurbanı olan gazetecileri rahmetle anıyorum.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlıyorum Başkanım.

Sayın Başkan, Anadolu Ajansı, Millî Mücadele hakkındaki haberleri duyurmak amacıyla Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla Halide Edip Adıvar ve Yunus Nadi tarafından 6 Nisan 1920’de, Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmadan on yedi gün önce Ankara’da kurulmuştur; ilk haberlerini 12 Nisan 1920’de servis etmeye başlamıştır. Anadolu Ajansı hem Türkiye'nin dış politikasının dünyaya anlatılmasında hem de dünyadaki gelişmelerin bize yansıtılmasında önemli bir rol üstlenmektedir. Yurt içinde ve yurt dışındaki yaygın haber ağıyla Türk basınının en önemli bilgi kaynağı olan Anadolu Ajansı, pek çok dilde yayın yapan dünyanın önde gelen ajanslarından biridir. Ülkemizle ilgili tüm gelişmeleri hızlı ve güvenilir temel kaynak olarak dünyaya ulaştıran millî haber ajansımız Anadolu Ajansının 102’nci kuruluş yıl dönümünü kutluyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Millî Mücadele kahramanlarımızı rahmet ve minnetle anıyoruz.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

23.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, 6 Nisan Öldürülen Gazeteciler Günü’ne, Sayıştayın tespit ettiği kamu kurumlarının zararlarına, birden fazla yerden maaş alan bürokratlara, SES eski Genel Başkanı Gönül Erden’in tutuklu yargılandığı davaya, müzik yasaklarına, hasta tutsak Özge Özbek’in yaşam hakkına ve cezaevlerinde usule uygun davranılmasına ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Evet, bugün Öldürülen Gazeteciler Günü, 1996 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından ilan edildi. Ben de Ermenilerden Hasan Fehmi’ye, Hasan Fehmi’den Musa Anter’e, Metin Göktepe’ye, Gurbetelli Ersöz’den Abdi İpekçi’ye, Kutlu Adalı’dan Hrant Dink’e, katledilen bütün gazetecileri saygı, sevgi ve minnetle anıyorum; anıları önünde saygıyla eğiliyorum.

Sayın Başkan, ekonomi gündemi birinci sırada yakıcılığını devam ettiriyor; Türkiye ekonomisi büyük bir kriz yaşıyor ve 30 milyon insan açlık sınırındayken kamuda da zararlar artmaya devam ediyor. Sayıştay kamu kurumlarını geçenlerde denetledi ve bu denetime göre Sayıştay, 575 yargılamaya esas dosya için kamu zararı tespit etti. Sayıştay 410 milyon 706 bin 87 TL, 2 milyon 177 bin 745 dolar ve 16 milyon 918 bin 141 avro için tazmin kararı verdi. Sayıştay, denetimlerinde suç oluşturan fiillere ilişkin gereği yapılmak üzere 11 konuyu da ilgili kurumlara iletti. Sayıştay, geçen bütçe görüşmelerinde, kayyum yolsuzluklarının tespit edildiğini de bizzat sorumuz üzerine ifade etmişti. Peki, bu kamu zararları nedir? Açıkçası, AKP, bürokrasinin her kademesine kendi yandaşlarını atadığı için bu zararlar tabii ki soruşturulmuyor ve üstü örtülüyor, maliyet tamamen halka çıkarılıyor, milyarca liralık usulsüzlükler yapılıyor ve yandaş bürokratlar cezasızlık zırhına dayanarak daha fazla haksızlık, hukuksuzluk yapıyor. Halk domatesi, biberi taneyle alırken bürokratlar üçer dörder maaşa doyamıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bakan Nebati’nin 4 yardımcısı da çift maaş alıyor. TÜRK TELEKOM yönetimine yandaş Yiğit Bulut atanıp bir maaş daha kazanıyor, adına da “huzur hakkı” diyorlar. Halkta huzur yok, geçim derdi var; yandaşların boğazı ise “huzur hakkı” adı altında kul hakkıyla dolduruluyor.

Sayın Başkan, bugün önemli bir dava var. Sağlık Emekçileri Sendikasından Gönül Erden’in, Eş Genel Başkanın tutuklu olduğu dava şu anda adliyede devam ediyor. Birçok uluslararası sendika bu davayı izliyor ve biz hakikaten bu davada sağlık hakkı mücadelesinin, sendikal hak ve kadın hakları mücadelesinin yargılanmaya çalışıldığını iddianameden biliyoruz. Kobani kumpas davasına konu edilen “Ulaş” ve açık tanık Kerem Gökalp’in beyanları burada da var. Bir kumpas davasının üzerinden yan deliller üretilerek tüm kurumların, STK’lerin içi boşaltılmaya çalışılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Açıkçası, biz bu kumpas davalarının çökeceğini ve hukukun tecelli edeceğini biliyoruz. Hukuku ayaklar altına alanların yargılanacakları günlerin yakın olduğunu da söylemek isterim.

Sayın Başkan, diğer bir mesele, müzik yasakları çok ciddi bir zarar veriyor. İki yılı aşkın bir süredir gece on ikiden sonra müzik yasağı var. Maske, HES kodu gibi pandeminin birçok yasakları kalkmasına rağmen hâlâ gece on ikiden sonra müzik yapılması yasak ve şöyle bir tablo var: İki yıldır durma, hatta çökme noktasına gelen bir müzik sektörüyle karşı karşıyayız. Yüz binlerce müzisyenin yanı sıra ses, ışık sistemleri, performans salonları, canlı müzik mekânları, ikram şirketleri, güvenlik firmaları başta olmak üzere yüz binlerce çalışan evine ekmek götürme derdiyle uğraşıyor. Pandemiyle ilgili yasaklar kalktı, özellikle turizm sezonuyla birlikte müzik sezonunu birlikte düşünmek lazım ve bu yasakların bir an önce kaldırılmasını istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Başkan, hasta tutsak Özge Özbek -cezaevleriyle ilgili gündemimiz hiç bitmiyor- kendisi beyin tümörü hastası. Daha önce infaz ertelemesi verildi fakat bu erteleme dolunca hâlâ hastalığı devam etmesine rağmen açık beyin ameliyatı olduğu hâlde yine cezaevine alındı ve beyin tümörü tedavisi devam ediyor. Yakında tekrar ameliyat geçirmesi gerekiyor ve açıkçası 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a göre infazın ertelenmesi ertelenemez bir durumdur çünkü telafisi imkânsız sonuçlar doğuracak ve yaşam hakkına mal olabilir. Özge Özbek’in bu nedenle derhâl tahliyesini istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bitiriyorum zaten.

Sayın Başkan, size bir elbise göstereceğim, ihlal etmeden. Bu elbise, bilmiyorum kimseyi rahatsız etti mi? Bence etmemiştir. Üstümdeki bu elbiseyi Elâzığ Cezaevi içeri almadı. Bu, önceki dönem vekilimiz -vekilliği düşürülen- sevgili Leyla Güven’e kızı tarafından diktirilip gönderilen bir elbise ve demişler ki: “Bu renklerle biz bu elbiseyi içeri alamayız.” İnfaz ve koruma memurlarının kıyafetleriyle aynı renkte değil, yönetmeliğe göre cezaevine, içeri girişi engellenen bir vasıfta da değil ve cezaevlerindeki fiilî uygulamaları, keyfiyeti anlatırken bu şekilde göstermek zorunda kalıyoruz. Buradan sevgili Leyla Güven’e, bütün kadın siyasi mahpuslara ve kadınlara selam gönderiyorum. Bu elbisede 3 renk var; yeşil, kırmızı, sarı. Yani yeşil, kırmızı, sarı yasak mı? Renklere yasak olabilir mi? Bir ülkede renk yasaklanabilir mi? Yasaklanamaz diyorum ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – …bu elbisenin alınmaması cezaevindeki kötü muamelenin, keyfiyetin ve hukuksuzluğun vardığı noktayı gösterdiği için bir an önce usule uygun davranmaya davet ediyorum. Ve Leyla Güven’e elbisesini bana gönderdiği için ayrıca teşekkürlerimi iletiyorum ve sevgilerimi iletiyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Altay…

24.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Ağrı ili Eleşkirt ilçesinin doğal gaz sorununa, Anadolu Ajansının 102’nci kuruluş yıl dönümüne, doktorlar ve sağlık çalışanlarının sorunlarına, emeklilerin bayram ikramiyesinin ve asgari ücretin güncellenmesine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Zatıalinizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, “Varlık içinde darlık çekmek.” denilir ya, memleketimizin güzel vilayeti Ağrı’nın şirin ilçesi Eleşkirt’te de böyle bir tablo var. Eleşkirt ilçe mülki hudutları içerisinden bir doğal gaz hattı geçiyor ama Eleşkirtliler doğal gazdan yararlanamıyor. Kömürün fiyatı falan düşünüldüğünde bu Eleşkirt halkını altlarından geçen doğal gazdan yararlandırmamak ucubeliktir, gariptir. Ben biliyorum, Eleşkirt’in nüfusundan daha düşük nüfusa sahip ilçelere kilometrelerce hat döşenerek doğal gaz getiriliyor -ki getirilsin, bir itirazımız olamaz- ama Eleşkirt’in dibinden, altından doğal gaz geçerken Eleşkirtlilerin doğal gazdan yararlanmamalarına Meclisimizin ve yürütmenin dikkatini çekmeyi bir görev saydım. Bu vesileyle Eleşkirt’imizin de bir an önce doğal gaza kavuşacağına olan -her ilçeden önce hak ettiği- inancımı ve umudumu buradan tekrarlamak isterim.

Sayın Başkan, Büyük Atatürk tarafından Millî Mücadele yıllarında en doğru haberlerle iç ve dış kamuoyunun aydınlatılması amacıyla kurulan Anadolu Ajansı bugün 102 yaşında. Anadolu Ajansını kuranlar seçimlerde oy oranlarını manipülasyon yapan bir Anadolu Ajansını hayal etmedi. Anadolu Ajansını kuranlar seçim akşamları sandıklar açılmadan kazananı ilan eden bir Anadolu Ajansı da hayal etmedi. Bu Ajansı kuranlar siyasi parti yandaşlarının yönetiminde bir Ajans düşünmedi. Ukrayna’dan ayçiçeği yağı geldi diye…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - …neredeyse tören programı yapan bir Anadolu Ajansı da hayal etmedi. Muhalefet partilerini eleştirmek ve karalamak üzere programlar dizayn eden bir Anadolu Ajansı hayal edilmedi. Hesabı kitabı belli olmayan maaşlar, ödenekler, temsilcilikler, tabir yerindeyse bir dukalık kurulacağı ise hiç düşünülmedi. Anadolu Ajansının bir an önce kuruluş felsefe ve gerekçesine uygun bir yapıya dönüşmesini diliyor ve tavsiye ediyoruz, değilse, zamanı geldiğinde biz onu kuruluş felsefe ve gerekçesine uygun bir formata dönüştürürüz.

Sayın Başkan, bir torba kanun görüşüyoruz. Muhtarlarımızın ödeneklerini nihayet -dilimizde tüy bitti üç aydır söylemekten- asgari ücret normuna getiriyoruz. Muhtarlarımıza şimdiden hayırlı olsun, bizce bu bile yeterli değildir. Bunu yapıyoruz, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunu destekliyoruz her vesileyle bunu beyan ettik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ancak Sayın Başkan, muhtarlarımıza küçük de olsa bir iyileştirme yapıyoruz çok güzel ama sağlık çalışanları ve doktorlar hâlâ bekliyor. Son üç ayda Sayın Başkan, 567 uzman doktor yurt dışına çıkış için, yurt dışında çalışmak üzere ayrılmak için talep açmış. Doktorlarımızın ve sağlık çalışanlarımızın feryadına da Meclisimiz kulak vermeli.

Ramazan ayını idrak ediyoruz, bayram yakın. Emeklilerimizin bayram ikramiyesinin, artık, bu fiyatlardan sonra çok komik bir hâle geldiği bir gerçek. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak emeklilere 2 bayramda verilen ikramiyenin de 4.250 lira olması konusunda yüce Meclise bir çağrıda ve davette bulunuyoruz. Ve ayrıca asgari ücretin de temmuz ayında en düşük emekli maaşı alanlarla birlikte yeniden değerlendirilmesi kaçınılmaz olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Erdoğan Brüksel dönüşü yolda bu konu kendisine sorulduğunda “Temmuzda bakarız.” dedi, biz de umutlandık; iyi, asgari ücretli bir nefes alacak dedik. Zira asgari ücret şu anda açlık sınırının 600 lira altında. Bu, şu demek: Türkiye’de 30 milyon insan açlık sınırının altındaki bir parayla yaşamak zorunda fakat ne garip aynı Erdoğan Brüksel dönüşünde “Temmuzda bakarız.” dedi, Özbekistan dönüşünde de “Bu işin konuşulacağı zaman aralık." dedi, hayda; sık karşılaştığımız bir durum da hangi Erdoğan’a inanacağımızı da anlayamadık. Ben asgari ücretin temmuz ayında mutlaka ama mutlaka yeniden değerlendirilmesini talep ediyorum. Bayram ikramiyelerinin de emeklilerimiz için 4.250 lira olarak bir an önce düzenlenmesini talep ediyor ve yüce Genel Kurulu emeklilerimize olan vefa, şükran, gönül borcumuzu ödemeye davet ediyorum.

Sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Can, buyurun.

25.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can, bütün olumsuzluklara rağmen Türkiye’nin büyüdüğüne ve muhtar maaşındaki iyileştirmeye ilişkin açıklaması

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Salgına, kuraklığa ve Ukrayna-Rusya savaşına rağmen Türkiye büyümeye devam ediyor. Evet, mart ayı ihracatı yaklaşık yüzde 20 civarında artarak 22,7 milyar dolar oldu.

ERHAN USTA (Samsun) – İthalat ne kadar? İthalat ne kadar?

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Son ocak ayı, şubat ve mart yani ilk çeyrekte rekor kırdık, tüm zamanların ihracat rekoru kırıldı. İnşallah, bu gidişle 250 milyar dolar yıllık hedefimize ulaşacağız.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – İthalat var mı, ithalat?

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Diğer yandan, savunma sanayisinde de gelişmeler devam ediyor. Yerli ve millî savunma sanayisi güçlenerek büyümesine devam ediyor. Türk Silahlı Kuvvetlerinin yerlilik anlamında ihtiyacını tedarik anlamında karşılama oranı yüzde 20’lerden yüzde 80’lere geldi, hamdolsun. Filipinler’e ATAK helikopteri ihraç ettik, 6 adet helikopter dün teslim edildi. Ukrayna Rusya savaşında Ukrayna’nın başına gelenler yerli ve millî anlamda kendi silahımızı, ihtiyaçlarımızı karşılamanın ne derece önemli olduğunu ortaya koymaktadır.

Evet, diğer taraftan, muhtarlarımızla ilgili ocak ayından itibaren geçerli olmak üzere asgari ücret ödemesine devam edilecek. Bu kanun teklifi içerisinde bu konu vardır. İnşallah, bu hafta itibarıyla yasalaştırırız ve muhtarlarımızın bu problemini de bir nebze olsun çözmüş oluruz.

Bu duygular içerisinde başarılı bir çalışma diliyor, tekrar hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Aydın Özer…

26.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

AYDIN ÖZER (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yine, çiftçilerimizin selamını getirdim. Başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere, Bakana, iktidar partisi ve ortağının mensuplarına çok çok selamlarını ilettiler. Tarım ve hayvancılık sektörü hazine garantili üretim yapmak istiyor. Geçenin de geçmeyenin de parasını ödediği şu köprüler ve yolları yapanlar gibi devletten garanti istiyorlar. Tarımsal girdilerin dövize endeksli olmasından, Ziraat Bankası borçlarından, Tarım Kredi Kooperatifinin âdeta tefecilik usulüyle kredi tahsilinden, hep borç denizinde yüzmekten, afetler sonrası TARSİM’in enflasyon yokmuş gibi altı ay önceki fiyat bazında ödeme yapmasından ve ithalatta gümrük vergisi sıfırlamalarıyla kendi ürününü yok pahasına elden çıkarmaktan bıkmış ve usanmış olan ülkemiz çiftçisi “‘Tarımsal destekleme’ adı altında sadaka değil, 5’li çeteye verilen gibi devlet garantisi istiyoruz.” diyorlar.

Elçiye zeval olmaz; bildirir, saygılarımı sunarım.

BAŞKAN – Sayın Nuhoğlu…

27.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun, Makedonya’da yapılan nüfus sayımı sonuçlarına ilişkin açıklaması

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Makedonya’da yapılan nüfus sayımı sonuçları açıklandı ve Türk toplumu arasında tepkilere yol açtı. Türk sivil toplum kuruluşları, Türk siyasi partileri, Türk milletine mensup akademisyenler ve kanaat önderlerinin oluşturduğu Makedonya Türkleri Millî Sayım Koordinasyon Kurulu yayınladıkları bildiriyle sonuçları tanımadıklarını açıkladılar. Ülkelerinin kalkınması için çaba gösteren Türk toplumu her zaman birlik ve beraberlikten ve devletin bağımsızlığından yana olmuştur. Yayınlanan sonuçlar analiz edildiğinde sahadaki gerçek veriler ile yayınlanan veriler arasında ciddi farklar görülmektedir. Evlerinde Türkçe konuşanların sayısının 200 bine yakın olduğu bilinirken açıklanan sonuçlarda 83 bin kişi vardır, 132 bin vatandaşın millî kimliği belirlenememiştir. Türk toplumunun hak ve çıkarları korunmalıdır. Soydaşlarımızı destekliyor, sonuçların düzeltilmesini bekliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Aygun…

28.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, fiyat artışlarına ilişkin açıklaması

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Gerek Tarım Bakanı gerek Maliye Bakanı gerekse Cumhurbaşkanı Türkiye’ye La Fontaine’den masallar anlatıyor, her şey güllük gülistanlık. Cumhurbaşkanı diyor ki: “Sebze ve meyve üretiminde dünya 1’incisiyiz.” Her şey bu kadar iyi ise marul 20 lira, düne kadar tanesi 1 liraya satılan maydanoz, roka 6-8 lira, sivri biber ise 48,90 lira, çeri domatesin kilosu 32,90 lira, kuşbaşı etin fiyatı 135 lira ve artmaya devam edecek. Vatandaşımız Cumhurbaşkanı gibi ne manda yoğurdu yiyebiliyor ne et yiyebiliyor, çocuklarımız da aç. Yeni bir bilimsel araştırma yayımlandı, sonuç ülkemiz adına korkunç; yetersiz beslenme başladı çocuklarımızda, çocuk kansızlığı oranında Avrupa'nın en yüksek değerine ulaşıyoruz. Türk aile hekimleri 1.049 çocuk üzerinde araştırma yaptı, 6-19 yaş arası her 4 çocuktan 1’i düşük kilolu ve potansiyel kalp hastası. Kız çocuklarının yüzde 85’inin oğlan çocukların ise yüzde 68’inin kansızlıkla mücadele ettiğini görüyoruz, Avrupa'da bu oranın yalnızca yüzde 18 olduğu belirtiliyor; sonuçları ortada, tablo acı. Peki, fiyatlar böyle artarken vatandaş nasıl yiyecek alsın, besin alsın?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tokdemir…

29.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’in, tarım girdi fiyatlarına ilişkin açıklaması

İSMET TOKDEMİR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çiftçilerimizin tarımsal sulama amaçlı kullandığı elektriğin borcu sorun olmaya devam ediyor. Borcunu ödeyemeyen çiftçilerimiz, elektriklerinin tamamen kesilmesi ve enerji nakil hat direklerinin kaldırılmasıyla cezalandırılıyor. Seçim bölgem olan Hatay ili Kırıkhan ilçesi Kazkeli köyünde de bugün itibarıyla Enerjisa tarafından tarımsal sulama amaçlı kullanılan enerji nakil hat direkleri kaldırılmıştır. Elektrik borcunu ödeyemeyen çiftçilerimiz için bulduğunuz çözüm yolu bu mudur?

Diğer taraftan iktidar, çiftçilerimize “Ekin, deliler gibi ekin, dağı taşı ekin.” diyor. Söylemesi kolay, çiftçi, bu girdi fiyatlarında nasıl ekecek? Haberiniz var mı, neredeyse günaşırı girdilere zam yapıyorsunuz, çiftçilerimiz bu zamlarla dağı taşı ekmeyi bırakın, evinin önündeki bir karış toprağı bile ekemiyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Aycan…

30.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, “Evim” mağdurlarına ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, ev ve araç alımı için vatandaşın başvurduğu “Evim” şirketleri olarak bilinen şirketlerin bazıları, taahhütlerini yerine getirmemiş ve bu şirketlerin 2 Temmuz 2021 tarihinden itibaren tasfiye olmasıyla organizasyona dâhil olan 47.367 kişi mağdur duruma düşmüştür. Bu kişiler, taahhüt edilen ev ve araçlarını alamamışlardır ve paraları da tasfiye edilen şirketlerde kalmıştır; şimdi destek istemektedirler. Mağdur kişiler, şirketleri devralan şirketlerden vadedilen ev veya araçları vermelerini beklemektedirler. Bu mümkün değilse ödedikleri organizasyon bedellerini, peşinat ve taksit ödemelerini toplam yasal faiziyle en kısa zamanda kendilerine geri ödenmesini beklemektedirler.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Çolakoğlu…

31.- Zonguldak Milletvekili Ahmet Çolakoğlu’nun, on yıl önce bugün Filyos Irmağı’nın taşması sonucu hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet, geride kalanlara sabır ve başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Zonguldak’ın Çaycuma ilçesinde on yıl önce bugün, 6 Nisan 2012 tarihinde aşırı yağış sonucu Filyos Irmağı’nın taşmasıyla ilçenin geçiş köprüsü çökmüş ve köprü üzerinden geçen 15 vatandaşımız düşerek Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur. Üzerinden on yıl geçti, bu olayda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, geride kalanlara başsağlığı ve sabır diliyorum.

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, 6/4/2022 tarihinde Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve arkadaşları tarafından, Kayseri’nin ekonomik durumu ile Kayserili çiftçilerin, besicilerin ve esnafların sorunlarının araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Nisan 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

6/4/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 6/4/2022 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                         Erhan Usta

                                                                                           Samsun

                                                                                 Grup Başkan Vekili

 

Öneri:

Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve 20 milletvekili tarafından, Kayseri’nin ekonomik durumu ile Kayserili çiftçilerin, besicilerin ve esnafların sorunlarının araştırılması amacıyla 6/4/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 6/4/2022 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Sayın Dursun Ataş.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti olarak vermiş olduğumuz Kayseri’nin ekonomik durumu ile sorunlarının araştırılması konulu Meclis araştırması önergemiz hakkında söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener Hanımefendi 20 Ocak 2020 tarihinden itibaren ülkemizi il il, ilçe ilçe gezerek esnaf ve vatandaşlarımızın sorunlarını dinlemektedir. Genel Başkanımız bu programlar kapsamında tüm Türkiye’yi gezmiş, ikinci tura ise Kayseri’den başlamıştır. 23-24 Mart tarihlerinde gerçekleşen programın ilk gününde Kayseri’nin sanayici ve iş insanlarıyla gayet verimli bir toplantı gerçekleştirmiş, Kayserili iş insanlarının ve sanayicilerinin sorunlarını dinlemiştir. Gelişmiş sanayi altyapısı ve konumuna rağmen hak ettiği yere gelemeyen şehrimizin iş insanlarının birtakım istek ve beklentileri bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, öncelikle, Kayseri Anadolu’nun ortasındaki konumuna rağmen ulaşılması zor bir şehir hâline dönüşmüştür. Şehirlerden limanlara ulaşımın zorluğu ve maliyetlerin yüksek olması, söz verilmesine rağmen yirmi yıldır gelmeyen hızlı tren, yine, söz verilip tutulmayan lojistik merkezi, havaalanının küçük ve uçuş sayısının yetersiz olması, doğuyu batıya bağlayan bir otobanının bulunmaması Kayseri’yi Türkiye'nin ortasında ulaşılmayan bir şehre dönüştürmüştür. Ulaşımdaki bu sıkıntı maliyetleri de artırmış ve ayrıca başka şehirlere verilen sanayi desteklerinin Kayseri’ye verilmemesi dolayısıyla Kayseri yabancı yatırımcı çekemediği gibi mevcut yatırımcıları da ya teşvik bölgelerine gitmeye ya da işlerini küçültmeye sevk etmektedir. Bu durum da Kayseri’de istihdamın azalmasına, işsizliğin artmasına, üretimin gerçek kapasiteye ulaşmamasına sebep olmaktadır. İktidarın “Bu Kayserili işini bilir.” mantığıyla şehrimizi kaderine terk etmesinin cezasını Kayserili hemşehrilerim ödemektedir. Öyle ki tüm Türkiye’yi karış karış gezen Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener ilk defa bir berberde veresiye defteriyle Kayseri’de karşılaşmıştır.

Değerli milletvekilleri, Kayserili sanayicimizin diğer bir önemli sorunu da ara eleman sıkıntısıdır. Şehrimizdeki meslek liselerinden mezun olan öğrencilerin yüzde 82’si kendi iş kolu dışında çalışmaktadır, bu da sanayide teknik işlerin aksamasına sebep olmaktadır. Diğer yandan, hem ham madde ithalatında hem de ürün ihracatında ciddi sıkıntılar mevcuttur. Özellikle, konteyner bulunmaması bulunduğunda da çok pahalı olması sorunu hâlâ devam etmektedir. Bu soruna çözüm bulunamadığı takdirde Kayseri’de üretim sektöründe yaşanan sıkıntı gün geçtikçe daha da büyüyecektir. Diğer yandan, enerjide yaşanan sıkıntı da şehrimizin ekonomisini derinden etkilemiştir. Kayseri’de yer alan organize sanayi bölgelerinde dönüşümlü olarak elektrik kesintilerinin yaşanması üretimi durdurmuş, sanayimizi zor durumda bırakmıştır. Kayseri’deki organize sanayi bölgelerinde üretimin durmasının ülkemize günlük maliyeti tahmini 500 milyon civarındadır. İktidarın sebep olduğu bu krizin bedelini yine sanayicilerimiz ve Kayserili ödemek zorunda kalmıştır. Sanayicimiz bu sorunlara çözüm beklemektedir, Kayserili haber beklemektedir.

Değerli milletvekilleri, Kayseri programının ikinci günündeyse Genel Başkanımız şehir merkezi ile Tomarza ve Bünyan ilçelerini ziyaret ederek vatandaşlarımızın sorunlarını dinlemiştir. Kayseri, diğer alanlarda olduğu gibi tarım ve hayvancılıkta da hak ettiği teşvik ve destekleri alamamış, ilçelerimizde tarım ve hayvancılık giderek azalmış, kırsaldan göç hızlanmıştır. Kayseri’nin çevresindeki birçok il, yine batıda Kayseri’yle aynı gelişmişlik düzeyindeki iller IPARD gibi önemli kırsal kalkınma projeleri kapsamına alınırken Kayseri kapsam dışı bırakılmıştır.

Yine, şehrimizdeki Yamula, Develi 2. Merhale ve Bahçelik Barajlarının sulama projeleri yirmi yıldır bitirilemediği için tarım arazilerinin önemli bir kısmı sulanamamaktadır. Tarımsal sulamada Kayserili çiftçiler zaten zor durumdayken şimdi de Develi, Pınarbaşı, Yahyalı ve Tomarza ilçelerindeki çiftçilerin yıllardır kendi imkânlarıyla Zamantı Irmağı’ndan tarımsal amaçlı ücretsiz kullandıkları su, DSİ tarafından önce fahiş fiyatlarla faturalandırılmış, şimdi de tamamen yasaklanmıştır. Bu haksız uygulamadan bir an önce vazgeçilmeli, sulama projeleri bir an önce bitirilmelidir.

Son olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

DURSUN ATAŞ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Şehrimizde çiftçi ve sanayicilerimiz, kamu bankalarından krediye çok zor ve masraflı şekilde ulaşmaktadır. Üstelik, kredi karşılığı verilen teminatlarda teminat gösterilen şeyin rayiç değeri esas alınmamakta, gerçek değerinin çok altında ekspertiz değeri kabul edilerek çiftçi ve sanayiciler zor durumda bırakılmaktadır. Kredi Garanti Fonu’ndan verilen uygun kredilere ise sadece siyasi gücü olan ulaşabilmektedir yani üretime destek olması beklenen Hükûmet, üretime köstek olmaktadır.

Tüm bu nedenlerden dolayı önergemize destek istiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Kayseri ayakta Dursun, Kayseri ayakta; hiçbirini kabul etmiyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, 6/4/2022 tarihinde Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü ve arkadaşları tarafından, tarımsal sorunlar ve gıda krizi için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Nisan 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

6/4/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 6/4/2022 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                 Meral Danış Beştaş

                                                                                             Siirt

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

6 Nisan 2022 tarihinde, Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü ve arkadaşları tarafından (17864 grup numaralı) tarımsal sorunlar ve gıda krizi için alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 6/4/2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Rıdvan Turan.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Önceki, devrik Tarım Bakanı hep söylüyordu -hatırlıyorsunuz- diyordu ki: “Türkiye, tarımsal gayrisafi millî hasılada Avrupa'da 1’inci, dünyada da 10’uncu sırada.” O zaman da sormuştuk, şimdi yeni gelene tekrar sormak istiyoruz: Madem öyle, Türkiye'de bir salatalığın tanesi niye 5 lira, kabağın tanesi niye 6 lira ve insanlar neden bunlara ulaşamıyor? Bütçe döneminde devrik Bakana sormuştum, demiştim ki: Ya, o zaman buğdayın tonu 2.250 liradan yerli üreticiden toplanmıştı. Peki, bir öngörünüz var mı? Yani önümüzdeki dönemlerde muhtemelen kuraklığın da etkisiyle birtakım jeostratejik risklerin de görülmeye başlanmasıyla birlikte ithalat silahını çekeceksiniz ve çok yüksek fiyatlardan -ki şu anda tonu 500 dolara yaklaşmış durumda- ithalat yapacaksınız. Buna ilişkin bir planınız, bir programınız var mı? Devrik Bakan dedi ki: “Hele bir olsun, bakarız.” Bakamadan gitti, ondan sonra gelenin de bakabileceğini çok fazla tahmin etmiyoruz.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de son on yılda 16 defa tarımsal ürünlerin fiyatını düşürmek için iktidar birtakım girişimlerde bulundu fakat iktidarın sorunları çözme yaklaşımını artık biliyoruz; sorun burnunun dibine kadar gelir, patladığında da sorunu kökünden çözmeye dönük değil, palyatif tedbirlerle meseleyi çözüyormuş gibi yapar.

Neler yapılmadı bu on sene içerisinde? İthalatçılık hâlâ sürüyor sanki ithalatçılık bu fiyat artışlarının sebebi değilmiş gibi, hal yasasıyla oynandı, dijital tarım pazarları kuruldu, hafiyelik teşkilatı kuruldu, zabıtaların bu konuda görevlendirilmesine ilişkin birtakım tedbirler alındı, Gıda Komitesi, Fiyat İstikrarı Komitesi kuruldu, tanzim satış mağazaları açıldı, depo baskınları yapıldı, Rekabet Kurumu göreve çağrıldı, ihracat engellendi, Tarım Kredi Kooperatif marketleri oluşturuldu yani 16 girişim var ve sonuçta, Türkiye hâlâ tarımsal üretimde dünyanın en pahalı ürünlerini kullanıyor.

Niye böyle oluyor? Bunun olmasının çok açık bir sebebi var çünkü üretimi temel alan, üretimi artırmayı hedefleyen bir tarım perspektifine sahip değil yönetenler. Ne yapıyorlar? Mesela, şu anda yine yapılmaya başlandı; üretimin olduğu dönemlerde ithalat silahını çekiyorlar. Ya, ithalat demek yani üretimi artırmayıp da dışarıdan bir malı alıyor olmak, esasen, fiyatların artışını kısa süreyle ertelemek, bir süre sonra fiyatların çok daha fazla artmasına sebep olmak demektir; bunu herkes bilir. Neticesinde, gelinen noktada, çiftçinin, tarım sektörünün çoklu sorunları ortada dururken bu problemlerle ilgilenmek yerine sorunu çözüyormuş gibi, böyle kanseri yara bandıyla tedavi etmeye benzer önlemler alınmaya devam ediliyor.

Oysa, bu bir politikasızlık falan değil, bazı arkadaşlar bunun AKP’nin bir politikasızlığı olduğunu söylüyorlar; bu bir politika ama bu politika, tam anlamıyla, uluslararası tarım tekellerinin, çok uluslu şirketlerin, para babalarının çıkarları doğrultusunda bir politika. 1980’de bu politikayı IMF başta olmak üzere, daha sonra Dünya Ticaret Örgütü onun takipçisi olmak üzere, bütün ülkelere dayattılar ve Afrika’daki açlığın çok önemli sebeplerinden bir tanesi işte bu politikaydı, şu anda AKP’nin uygulamakta olduğu politikaydı. Neticesinde, tarımsal alanın önemli ölçüde tasfiye edildiği, kırsalın tasfiye olduğu, çiftçi yaşının 60’lara merdiven dayadığı, önemli sayıda çiftçinin üretim alanından uzaklaştığı bir süreçle karşı karşıya kaldık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız sözlerinizi.

RIDVAN TURAN (Devamla) – Tabii ki dövize endeksli girdi fiyatlarının sürekli artıyor olması… AKP’nin ve Erdoğan’ın yanlış ekonomi politikaları sonucunda tarımsal alan önemli ölçüde etkisi kaybetti, tasfiye olmakla karşı karşıya kaldı.

Şimdi, öyle bir noktadayız ki “yerli ve millî”yi kendisine düstur edinen, “tek bayrak, tek vatan, tek millet”i dilinden düşürmeyen iktidar, en sonunda, vatandaşı tek salatalık, tek patlıcan ve tek domatese muhtaç etti. Bu akılla da bu gidişat, bu şekilde devam edecek. Meclisin bu meseleyi araştırmasını ve ivedi olarak tedbir alınmasını öneriyoruz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, 4/4/2022 tarihinde Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur ve arkadaşları tarafından, akaryakıttaki vergi politikasının tüm yönleriyle araştırılması, akaryakıt fiyatları nedeniyle zarar eden ve durma noktasına gelen sektörün sorunlarının belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 6 Nisan 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

6/4/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 6/4/2022 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Engin Altay

                                                                                          İstanbul

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur ve arkadaşları tarafından, akaryakıttaki vergi politikasının tüm yönleriyle araştırılması, akaryakıt fiyatları nedeniyle zarar eden ve durma noktasına gelen sektörün sorunlarının belirlenmesi amacıyla 4/4/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (3340 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 6/4/2022 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Güzelmansur.

Buyurun Sayın Güzelmansur. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi, tarım, sanayi, nakliye ve ulaşım başta olmak üzere, üretim ve hizmet sektörünün tüm alanlarında akaryakıt önemli girdi maliyetlerinden birini oluşturur. Akaryakıt fiyatlarındaki her bir artış artçı zamlar da yaratıyor. Üreticinin, nakliyecinin ve tüketicinin maliyetlerine hem doğrudan hem de dolaylı olarak katılıyor yani akaryakıttaki fiyat artışları, akaryakıtla sınırlı kalmıyor iğneden ipliğe, dalga dalga zam yaratıyor, hayat pahalılığını, enflasyonu tetikliyor.

Bakın, pazartesi günü enflasyon rakamları açıklandı. TÜİK'in açıkladığı rakamlara göre, tüketici enflasyonu yüzde 61, ENAG’ın açıkladığı yıllık enflasyon ise yüzde 142. Vatandaş “Benim yaşadığım TÜİK’in enflasyonu değil, ENAG’ın enflasyonu.” diyor. TÜİK'in verilerine göre bile aylık bazda da yıllık bazda da en fazla ulaşımda artış olmuştur. Ulaştırmada, TÜİK'in verilerine göre yıllık enflasyon yüzde 99. Sebebi nedir? En önemli etkilerinden biri akaryakıt fiyatlarındaki artıştır. Akaryakıt fiyat artışlarının, enflasyona etkisi bu kadar net, bu kadar ortada. Bu nedenle, dünya genelinde enflasyonla mücadele etmek isteyen ülkeler akaryakıtta vergi indirimleri uygulamak suretiyle çözüm arayışına gidiyorlar. Biliyorlar ki akaryakıt fiyatlarının yükselmesi enflasyonu da körüklüyor o yüzden hemen tedbir alıyorlar. Enflasyonla mücadele etmeye akaryakıtta vergi indirimleriyle başlıyorlar Almanya, İtalya, İspanya, Fransa ve Polonya bu ülkelerden sadece birkaçı. Peki, bizim Hükûmet ne yapıyor? Onlar da tam tersini yapıyorlar. Önce, ısrarla faiz indirimleri yaparak doları tırmandırdı, sadece bu yanlış akaryakıt fiyatlarının yüzde 80 artmasına sebep oldu. Ardından da akaryakıttaki ÖTV yükünü azaltan eşelmobil sistemini uygulamadan kaldırdı. Yetmedi, üstüne de akaryakıttan alınan ÖTV’ye yüklü zamlar yaptı. Bir yıl öncesine göre, vatandaş 1 litre motorine yüzde 166 daha fazla vergi ödemek zorunda kaldı. Buna bir de ham petrol fiyatlarının artması eklendi, akaryakıt iyice el yakar oldu. Çiftçi tarlasını sürmek için traktörüne, taksici taksisine, tır şoförü nakliye yapabilmek için tırına, servis şoförleri araçlarına, vatandaş otomobiline akaryakıt alamaz oldu. Alsa, kontağı çevirse, zararına o kontağı çevirmiş oluyor. Herkes isyan ediyor ama iktidar sağıra yatmaya devam ediyor. Yolcu gemilerine, feribotlara, ticari yatlara, jetlere verilen ÖTV’siz akaryakıt çiftçiden, nakliyeciden neden esirgeniyor? Böyle adalet mi olur?

Bakın, değerli milletvekilleri, size sadece motorinden örnek vereceğim: Motorin bir yılda 23 kez zamlandı; bir yıl önce nisan başında motorinin 1 litresi 6 lira 51 kuruştu, bugün ise 21 lira 42 kuruş, yani bir yılda motorinin fiyatındaki artış oranı yüzde 229. Bugün motorinin rafineri çıkış fiyatı 14,61 lira. Peki, vatandaş neden litresini 21,42 liraya alıyor? Çünkü Sayın Hükûmet sadece motorinin 1 litresinden 5 lira 32 kuruş vergi alıyor. Motorinin satış fiyatının yaklaşık yüzde 25’i vergi; 1 litre benzinin satış fiyatındaki vergi yükü ise yüzde 28’in üzerinde. Buna can mı dayanır? Dayanmıyor da zaten. Bir çözüm üretilmezse üretim, nakliye, ulaşım durma noktasına gelecek. O hâlde, elde üçüncü ve tek seçenek kalıyor o da akaryakıtın vergileridir. Burada tüm ipler iktidarın elindedir ancak iktidar akaryakıt zamlarıyla vergi gelirlerini arttırdığı için buna yanaşmıyor yani iş bizlere ve Meclise düşüyor. Gelin, akaryakıttaki vergi politikasını halkın lehine tekrar gözden geçirmek için bir araştırma komisyonu kuralım, enflasyonu tetikleyen en önemli etkenlerden biri olan akaryakıttaki vergileri indirelim, bunun etkilerini tüm yönleriyle inceleyelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

Buyurun.

MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla) – Akaryakıt fiyatları nedeniyle zarar eden, durma noktasına gelen sektörlerin sorunlarını belirleyelim, çözümler üretelim; halkın sırtındaki yükü nereye kadar, ne kadar hafifletebiliriz onu araştıralım.

Önergeye “evet” oyu vermenizi bekliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 84 Milletvekilinin Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Plan Bütçe Komisyonu Rapor’unun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 84 Milletvekili Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4336) ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 322) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü Birleşimde İç Tüzük'ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 322 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi grupları adına konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi, söz sırası, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Necdet İpekyüz’ün.

Sayın İpekyüz, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün de arkadaşlarımız aslında, artık torba yasalara yeter dediğimizi, artık, torba yasalarla bu Meclisin yönetilemeyeceğini özetledi, açıkladı. Yurttaşlar, bir an önce, kendi yaşamlarıyla ilgili, en çok açlık ve yoksullukla ilgili, barış ve demokrasiyle ilgili, insan haklarıyla ilgili söylemleri beklerken Mecliste daha çok vergiyle ilgili bir düzenleme ortaya getiriliyor ve ismi daha da güzelleştirmek için torba yasa içeresinde sanki yurttaşın yararına olacakmış gibi düşünülüyor. Ama baktığımızda, aslında yurttaşların yararına değil, daha çok tercih sermayeden yana ve 2002’den sonra Türkiye’deki, Parlamentodaki çalışmaya baktığımızda ne zaman vergiyle ilgili bir düzenleme varsa iki nedeni vardır: Ya seçimler yaklaşmıştır, oy kaygısı vardır -bir düzenleme yapılsın- ya da hazine boşalmıştır ve -şu anda hazine bomboş- gelecek de giderek boşalacaktır. Hazinenin parası yok, para bulması lazım ve en iyi formül ne? Torba yasayı getirelim, torba yasayla beraber bir kısım işleri düzeltelim, yurttaşı da memnun etmek için birkaç tane hamaset söylem çıkartalım, algı yaratalım. Ama yurttaş ayçiçeği yağını alamıyor, yurttaş et alamıyor, yurttaş süt alamıyor, peynir alamıyor, geçinemiyor ve bu yurttaş bu hâldeyken -şimdi birinci bölümde konuşacağız burada- yurttaşlığı satıyoruz, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak için 250 bin dolar para vereceksin. Neymiş? Bir yıl yetmiyormuş, üç yıla çıkartılacakmış. Ya, Türkiye’de kendini öteki hisseden, kendini aidiyet açısından yoksun hisseden, demokrasiye, barışa özlemi olan birçok kesimi görmeyip yurt dışından gelene parayla yurttaşlık verilmeye çalışılıyor. İşte, hazine bu duruma düşmüş. Peki, bu gelen para nereye gidiyor, tekrar yurttaşa mı dönüyor? Hayır. Asgari ücret düzenlemesine mi dönüyor? Hayır. Çiftçiye mi dönüyor? Hayır. Kadına mı dönüyor? Hayır. Öğrenciye mi dönüyor? Hayır. Ne? Hazine boşalmış, tekrar sermaye kesimine dönüyor.

Ve yeni kavram nedir? Nedense, dün, ben Kobani kumpas davasındaydım, orada Sevgili Demirtaş’ı da dinledik, Oradaki mahkeme başkanı çete reisi çıktı, yargılama dokuz ay boyunca öyle devam etti, devam ediyor. Son dönemde mahkemelerde en çok yararlanılan şey nedir? Etkin pişmanlık. Şimdi de vergide etkin pişmanlık. Ya davadan vazgeçeceksin ya kendi dosyanı geri çekeceksin ya soruşturma aşamasında ödeyeceksin, yararlanacaksın. Ya, iyi de bu devlet vergi almasını bilmiyor mu? Niçin tercih etmiyor? Niçin bile bile vergi kaçıranlara ikide bir düzenleme yapıyor? Ve -hemen ikinci bölümde arkadaşlar tartışacaklar- bir taraftan da: Vergiyi sevdirelim, televizyonlarda vergi eğitimi verelim. Ya, siz nasıl sevdireceksiniz? En çok ücretliler vergi verirken açlığı en çok çeken yine ücretliler. Emekçiler bu işin mücadelesini sürdürürken yargılanıyorlar. Getirdiğiniz aşamada her şeyi yoksun bırakıyorsunuz.

Torba yasaların bir diğer özelliği... Sağlıkla ilgili 2’nci maddeyi koymuşlar. Sağlıkta dönüşümle beraber bizim bu kürsüde defalarca söylediğimiz: Siz, sağlık kurumlarını işletmeye dönüştürdünüz, gelen yurttaşları müşteriye dönüştürdünüz ve bu müşterilerle beraber çalışanları, özellikle başta hekimleri işçiye dönüştürdünüz. Müşteri ilişkisinde sağlık kurumlarını giderek “ticarethane” diye tanımladınız. Şimdi de ne yapıyorsunuz? Bu dönüşümle beraber şirketler önce dediler ki: “Hekimler gelsin bizde çalışsın, istedikleri ücreti veriyoruz.” Nitekim, Cumhurbaşkanı diyordu ya: “Gideceklerse gitsinler.” Özeldeyse, kamudaysa... Sonra düzenleme getirdiler ama şunu biliyoruz: Hekimlere “İşçi olun.” dediler. Bir taraftan bordro gösterdiler, sonra dediler ki: “Taşeron olun, fatura kesin.” Hekim, hem işçi hem bordro kesiyor. Sonra SGK denetim yaptı, vergi müfettişleri denetim yaptı. “Ya, siz ne yapıyorsunuz?” Özel sağlık kurumlarına ceza falan kesildi. Bu ceza ödenecek mi? Hayır, sermaye hiçbir zaman ceza ödemez ki ama bir işçi olsa, bir memur olsa yakasına yapışılır ama, burada ne yapıldı? Bir kılıf bulunmaya çalışıldı. Yöneticiler buraya geldiler “Bize af çıkarın.” Tantana çıkacaktı ya. Af çıkmadı. Ne yapalım, bunu zamana yayalım.

Şimdi, herkes biliyor ki hekimler sabah dokuzda giriyor, akşam altıda çıkıyor; işçi gibi çalışıyor ama aynı hastanede fatura kesiyor. Peki, yine vergi denetimleri yaptılar “Ya, bu nasıl oluyor?” diye. Ne oldu biliyor musunuz? “BAĞ-KUR’luya dönsün, özel bir statü sağlayalım.” Siz, zaten bir taraftan hekimliği yok ettiniz; hem Diyarbakır’da çalış hem Batman’da çalış, hem Avcılar’da çalış hem Kartal’da çalış. Bütün mesleği zaten yerin dibine getirdiniz, sağlığı bitirdiniz; her gün şikâyetler geliyor. Sonunda ne oldu? Hekimler taşeronluğu kabul etmediler ve bir nevi çalışma haklarını istediler. Ama neydi? Torba yasalarda olduğu gibi, özel hastanelerle ilgili dernek Komisyondaydı, Türk Tabipleri Birliği yoktu. Türk Tabipleri Birliğini istediğiniz zaman eleştirin, istediğiniz zaman laf söyleyin; gerektiğinde diyebilirsiniz ki: “Türk Tabipleri Birliği bütün hekimleri temsil etmiyor, sadece özelde çalışanları temsil ediyor.” İyi, eyvallah. Niye yok? Yine yok çünkü orada itiraz edecek. Siz itirazı istemiyorsunuz, bir taraftan da işvereni koruyorsunuz. O kesilen cezaların hiçbiri alınmadı, hiçbir işlem yapılmadı ve tümüyle yerinde kaldı. Şimdi getirilen düzenlemeyle beraber bir mevzuat değişikliği gösterilip aslında bir hülle yapılıyor, bir maskeleme yapılıyor; vergi oranı düşüyor, özel sağlık kurumlarına kolaylık sağlanıyor, tek bu ve Türkiye’de sağlığı giderek tümüyle özele atamış oluyorsunuz.

Vatandaşlık konusunda söylediğim gibi, gerek Kürtler gerek Aleviler gerek diğer yurttaşlar Türkiye’de barışın, demokrasinin gelmesi için yurttaşlık haklarından olan birçok şeyi talep etmekteler, her talep kamufle edilmekte. Biz defalarca bu kürsüde şunu söyledik: Bir ülkede demokrasi yoksa, barış yoksa, adalet yoksa, hukuk yoksa, özgürlükler kısıtlanıyorsa ekonomi kötüye gider. Ekonomide, birilerinin parasını almak için “Gelin, şu kadar para verin, şunu alın.” diye hazine doldurulamaz, dolsa bile sermayeye giden paralarla bu yerine getirilemez.

Bir diğer konu bu maddede arkadaşlar, taşıma sistemi. Taşıma sistemiyle ilgili, öğrencilerin taşıma sistemiyle ilgili ve yemekleriyle ilgili bir düzenleme getirilmiş. Şimdi, arkadaşlar, taşımayla ilgili Batman’dan size örnek vereyim: Batman Sason’da geçen mart ayında araç uçurumdan 300 metre yuvarlandı, 24 kişi yaralandı, 2 öğrenci yaşamını yitirdi. Hâlâ soruşturma sürüyor taşıma sistemiyle ilgili. Minibüste 14 kişi olması lazım, 24 artı 2 -2 kişi yaşamını yitiriyor- 26 kişi aynı minibüste. Peki, bunu denetleyen mi var? Yok. Şimdi diyorsunuz ki: “Taşıma sistemindeki fiyatları düzenleyelim.” Ya, fiyatları düzenleyelim, yakıt fiyatları artmış, bir mağduriyet var; peki, siz burada bile bile ölüme gidenlerle ilgili bir düzenleme düşünüyor musunuz? Hayır.

“Yemek bedelleri” diyorsunuz, Türkiye'de çok yoksul öğrenciler var, yatılı okuyorlar, pansiyonlarda okuyorlar; yatılı ve pansiyonlarda okuyanlara sabah, öğlen, akşam yemek veriliyor. Batman Gercüş’ten bir veli beni aradı “Çocuğum yatılı okuyor. sabah, öğlen, akşam ve artı ara öğün için 16 Türk lirası para veriliyor. Hiç kimse ihaleye girmiyor.” Arkadaşlar, 16 Türk lirasına bir öğrenci sabah, öğlen, akşam, ara öğün beslenir mi? Hayır. Biz şimdi hangi tarihteyiz? Nisanın ortasında. Ocak ile haziran eğitim süreci için fiyat belirliyoruz. Peki, bugüne kadar bunlar nasıl beslendi? Hiçbir çalışma yok.

Ya, şu anda üniversitelerin kantinlerinde öğrenciler yemek alamıyor. Kredi ve Yurtlar Kurumundaki birçok yurtta elektrikli “kettle”lar toplanıyor. “Kahve ve çay içmeyin.” Siz öğrenciye böyle mi yanaşacaksınız; gençlere -kendi haklı mücadeleleri için buraya kadar yürüdüler- “Barınamıyoruz.” diyenlere böyle mi yaklaşacaksınız, böyle mi bir ortam yaratacaksınız? “Yurtlarımız var, sahip çıkıyoruz, burs veriyoruz.” diyorsunuz, hiçbir düzenleme yapmıyorsunuz, giderek yoksulluğa mahkûm ediyorsunuz ve getirdiğiniz birçok şeyde de aslında yaptığınız, hazineyi doldururken tümüyle sermayeye peşkeş çekmek.

Bütün bunlarla beraber, yaptığınız bu düzenlemelerin içinde en çok dikkat çekenlerden biri ise süreyi uzatma, süreyi uzatma. Siz bir yasa çıkarırken planlama yapmazsanız, demokratik kitle örgütlerini katmazsanız, muhalefeti dinlemezseniz sürekli süre uzatmaya çalışırsınız. Bu süre uzatmalar iktidarı uzatmayacağı gibi Türkiye’deki büyük çoğunluğu daha da mahkûm ediyorsunuz, mağduriyete itmiş oluyorsunuz. Buradan bir an önce çıkmamız lazım. Bunu yapmadığımız sürece ülkede bütün herkes mutsuz oluyor.

Hayat pahalılığına baktığımızda, tek övündüğünüz şey: “Büyüyoruz, büyüyoruz.” en büyük şeyleri… En son, dün bir tablo açıklandı: Türkiye dünyada 2’nci ve bu rakamlar TÜİK’in rakamları, TÜİK’in rakamlarına göre en yüksek enflasyonda 2’nci.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu, aynı zamanda hayat pahalılığı -buna itiraz ediyoruz- ve zamlarla ilgili bir düzenleme. İnsanlar et alamıyorsa, insanlar süt alamıyorsa, yumurta alamıyorsa, çiftçi tarlasını süremiyorsa; gençler yurtlarda kalamıyorsa, beslenemiyorsa, öğrenciler mutsuzsa, kadınlar mutsuzsa, bu hayat pahalılığında giderek alım gücü düşürülüyorsa; bununla ilgili bir düzenleme düşünülmüyorsa vay hâlimize! Asgari ücretle ilgili bir şey söylüyorsunuz, öteliyorsunuz; emeklilerle ilgili bir şey söylüyorsunuz, öteliyorsunuz; EYT’yle ilgili bir şey söylüyorsunuz, öteliyorsunuz. Hiç ötelemeyin, artık sizin gidecek yeriniz yok. Halkların Demokratik Partisi olarak demokrasi, barış ve özgürlükten, adaletten yana daha iyi bir ekonomik yaşam için mücadelemizi sürdürüyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Sayın Muhammet Naci Cinisli.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.

Belirsiz bir gerekçeye sahip yeni bir torba kanun teklifini görüşüyoruz. Demokratik tüm ülkeler daha iyi bir yasama faaliyeti yapmak için yöntemler geliştirirken AK PARTİ, yasama süreçlerindeki ön hazırlık aşamalarını bile uygulamıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama faaliyetlerini kalitesizleştiren torba kanun teklifleri ilgili ihtisas komisyonlarında tartışılmıyor. Torba kanun teklifinde yer alan maddeler zorunlu olarak tek bir komisyona gönderiliyor ve diğer ihtisas komisyonlarının uzmanlığından yararlanılmıyor. Kanun teklifleri âdeta kaçırılarak Genel Kurula getiriliyor. Bu anlayışa İYİ Parti olarak itiraz ediyoruz. Gerek komisyon görüşmelerinde gerekse Genel Kurulda İYİ Parti olarak kanun tekliflerine objektif katkılarımızı sunuyor, elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. AK PARTİ iktidarı müzakere ve uzlaşıdan uzak bir davranış içinde olsa bile beklentimiz ifade ettiğimiz görüşlerimizin dikkate alınmasıdır. Aksi takdirde, milletimizin dertlerine çözüm üretmenin merkezi olması gereken Meclisimiz, iktidar partisinin ve çevresinin çıkarları doğrultusunda hareket ettirilen bir yapı olmaktan öteye gidemez. Ruhunu tam olarak yansıtamayan Türkiye Büyük Millet Meclisinin kanun makinesi olarak görülüyor olmasından rahatsızlık duyuyoruz.

Değerli milletvekilleri, cumhuriyet tarihimizin en derin ekonomik krizini yaşıyoruz. Verimli kanunlara, yapısal sorunları çözecek düzenlemelere ve güven veren bir iktidara acil ihtiyaç var. Hem memleketim Erzurum’da hem de geçtiğimiz haftalarda tüm İYİ Parti milletvekillerimizle ziyaretlerde bulunduğumuz İstanbul’un ilçelerinde esnaflar, gençler, emekliler, çiftçiler, işçiler çok büyük sorunlarla karşı karşıyalar. Bu sorunlara çözüm bulmak yerine günü kurtarmaya yönelik torba kanun tekliflerini görüşmek aziz milletimizin dertlerini yok farz etmektir. Özellikle, Anadolu'da ve İstanbul'un varoşlarında nesiller önce yaşanmış ve unutulmaya yüz tutmuş fukaralık günleri tekrar yaşanıyor. Milletimizin günlük hayatına olumlu yansımayacak, sorunlarını çözmeyecek bu tip kanunlardan ziyade, yapısal ve sorunlara köklü çözümler bulacak kanunlara ihtiyaç duyuluyor. Üstelik içinde bulunduğumuz krizi, krizi çıkaran, cumhuriyet tarihimizin en yetersiz siyasi kadrosuyla aşmaya çalışıyoruz. Düşünün ki ekonomimizin başında bulunan Sayın Bakan yabancı yatırımcılara yatırım yapacakları ülkede devletin olmadığını ispatlamaya çalışıyor. Türk lirasının ne kadar dibe vurduğunu, daha fazla batamayacağını açık açık söyleyebilen, bundan gurur duyan bir Hazine ve Maliye Bakanına sahibiz, maalesef. Ticaret Bakanımız “Gayrimenkul fiyatları arttığı için enflasyon artıyor.” diyerek cehalette sınır tanımıyor. Bir başka ak devletli “Çanakkale Köprüsü ücreti 200 yerine 195 lira olsa…” aziz milletimizi kandırabileceklerini söylemekten ar duymuyor. Ekonomiyi direkt etkileyen Tarım Bakanı göreve gelir gelmez Türk tarımını bırakmış, Sudan tarımını merceğine alıyor. Ben bir Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşı olarak bu beyanlardan utanıyorum; inşallah, kendileri de bu utançtan biraz pay alırlar.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifine makro açıdan baktığımızda teklifin bir planın parçası olmadığını görüyoruz. “Bir soruna çözüm bulayım.” derken farklı yerleri bozan uygulamalarla karşı karşıyayız. Teklifin geneline bakınca, hazinenin çok acil para arayışına girdiği anlaşılıyor. Hazinenin geçtiğimiz hafta 2 milyar dolarlık dış borcu neredeyse yarısını faiz ödeyerek aldığını da hatırlatmadan geçemeyeceğim. Kanun teklifinde “Ne var ne yok satalım.” anlayışı hâkim. Hem batık hem iş bilmez iktidarın ülkemizi daha büyük bir felakete götürdüğünü lütfen görelim. Bu çağrımı AK PARTİ içinde olduğunu bildiğim ülkesini seven, sorumlu AK PARTİ milletvekillerine de yapıyorum.

Dolara endeksli, ucu açık faizli kur korumalı mevduat hesaplarıyla ilgili Sayın Hazine ve Maliye Bakanına sorduğum “Bunun bir mevduat üst limiti olacak mı?” soruma hâlâ bir cevap alamadım. 600 milyar liraya yakın hesaplar açıldığını görüyoruz; hazineye, dolayısıyla milletimizin omuzlarına çok büyük yükler biniyor. Bu soruma yanıt beklediğimi tekrar ifade etmek isterim. İş bilmez yönetimden dolayı hazinenin çok acil paraya ihtiyacı olduğu biliniyor ama bu durumun devlete yakışan anlayışla ele alınmasını ve devlet aklı, devlet üslubuyla çözülmesini dilerdik; AK PARTİ anlayışı, hele ki Nebati Bey üslubu bu büyük dert için çok çok yetersiz.

AK PARTİ, kendi malum şirketlerinden milyar milyar vergileri hukuksuzca silerken 1’inci maddeyle yapılan düzenleme, şirketlere daha fazla vergi ödeyerek cezalandırmayı tercih ediyor. Temsilci atamayan sosyal ağ sağlayıcılarına karşı caydırıcılığın bu maddeyle gerçekleşeceğini düşünmüyoruz. Yasaklı sosyal ağ sağlayıcılarının kimler olduğunun kamuoyuyla paylaşılması gerekiyor; aksi takdirde, reklam veren vergi mükellefleri mağdur olurlar. Sağlık kuruluşlarıyla sözleşme karşılığı çalışan hekimlerin serbest meslek erbabı olarak vergilendirilmeleri hem hekimlik meslek ruhuna aykırı hem de özel hastane sahiplerinin çıkarlarını dikkate alan bir düzenleme olup vergi kaybına da yol açacaktır. Bazı özel durumlar için düzenlemeyi anlamakla birlikte genellemenin yanlış olduğunu düşünüyoruz.

İktidarın asıl odaklanması ve çözüm üretmesi gereken sorun, hekimlerimizin ülkemizde mesleklerini icra etmekte zorlanmaları ve artık ülkemizden uzaklaşmayı tercih etmeleridir. İstifa eden doktorların önemli bir kısmı ülkemizden ayrılarak çalışmaya yurt dışında devam etmeyi neden tercih ederler? İktidar, yetişmiş vatandaşlarımızı ülkeden kovmak yerine, sağlık sistemimizdeki yapısal sorunlara odaklanmalı. Bu insanlar kolay mı yetişiyor?

Teklifin 4, 5 ve 6’ncı maddeleriyle, sahte fatura kullanarak vergi kaçıranlara verilen cezaların üst sınırları düzenleniyor; ayrıca, adli yargıda uygulanmakta olan etkin pişmanlık müessesesinin vergi alanında da uygulanması sağlanıyor. “Zincirleme suç” kavramını onaylamakla birlikte mesafeli yaklaştığımız birkaç husus bulunuyor; bunlardan ilki, böylesine önemli hukuki düzenlemeleri içeren maddelerin tali komisyon görüşü olmadan Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmüş olması. Vergi kaçıranların alacakları cezaların hukuk sistemimiz içerisinde değerlendirilmesi gerekirdi. Bir başka husus ise suçu bilerek işleyen ile sehven işleyen arasındaki farkın netleştirilmemesi. Suçlu ile suçsuzu ayırt edebilecek denetim sistemi yerine moral değerlere bakılmaksızın salt para tahsilatına yönelik düzenlemelere teklifte yer veriliyor. Bu maddeyle, suç şebekelerine gözdağı verilmiyor, yol veriliyor.

Teklifin 7’nci maddesi Komisyonda görüşülürken, yeniden değerleme oranının yüzde 50’sine kadar indirilmesine Sayın Cumhurbaşkanının karar vermesi öngörülüyordu. Komisyon görüşmeleri sırasında İYİ Parti olarak hazırladığımız önergeyle, Sayın Cumhurbaşkanına yetki verilmesinin yerinde olmadığını dile getirmiştik. Gerekçemizde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kanun yapma yetkisinin yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanına ait bir sorumluluk olmadığını, uygulanacak yeniden değerleme oranında Cumhurbaşkanı tarafından yapılabilecek indirimin geçici maddeyle düzenlenmesini savunduk. Önergemiz Cumhur İttifakı oylarıyla reddedilmiş olsa bile aynı mahiyette önerge hazırlayan AK PARTİ Grubu, kendi önerge teklifinin kabulüyle, maddeyi İYİ Partinin talep ettiği hâle getirdi; kendilerine teşekkür ederiz, mutluyuz; istişareden kaçan yasama faaliyetini benimsemiş olsa da İYİ Parti olarak yapıcı muhalefet anlayışımızla millet iradesi nezdinde katkı sunmaya devam edeceğiz.

Teklifin 14, 15, 16 ve 18’inci maddeleriyle hazine taşınmazlarının satılması ve hızlı tahsilatı amaçlanıyor. Maddelerin yazımında devlet dili ve birikimine uymayan bir üslubun tercih edildiğini yine üzülerek ifade etmeliyim. İmar uygulamaları ve parselasyon çalışmalarıyla birtakım kişilere önce hazine taşınmazları kullandırılmakta, sonra bu kişilere belirlenen değerler üzerinden ihalesiz satışlar yapılması öngörülüyor. Anayasa'ya birçok madde üzerinden aykırılık oluşturan imtiyazlı satış uygulaması bu maddelerde yer alıyor. Belli kişi ve zümrelere rant sağlayacak bu işlemlerin ekonomimize ve sosyal huzurumuza faydadan çok zararı olur. Ak çevreleri kollamaktansa ülke ekonomisine katkı sağlayacak düzenlemeleri hazırlamak önceliğimiz olmalı. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle başlayan ve son bir yılda iyice derinleşen ekonomik krizin neticesinde kamuya ait varlıkların satışlarıyla hazineye geçici kaynak oluşturulması milletin derin fukaralık sorununu çözmez, iktidarın derin israfına günlük pansuman olur. İsrafa kaynak sağlamak amacıyla kamu malları satılmamalı, devletin parası milletin parasıdır; idare o parayı, vergileri helal ettirmelidir. Şatafatı, israfı geçtik, “kur korumalı mevduat” gibi akıl dışı, hesapsız icatlara yüzde 108 faizi tüm milletin sırtına yüklemek vicdansızlıktır, haramdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Tamamlayın, buyurun.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Devlet yönetimindeki keyfiyet sonlandırılmadan yeni kaynakların da boşa harcanacağını, ayrıca ekonominin gerçekleri dışındaki akıl dışı icatların ülkemize fayda sağlamayacağını ifade eder, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gruplar adına son söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Emine Gülizar Emecan’ın.

Buyurun Sayın Emecan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çok değerli milletvekilleri, 38 maddelik yeni bir torba kanun getirdiniz, Komisyonda uzun uzun tartıştık. Ben de kanun teklifinin birinci bölümü üzerinde söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, bölümün detaylarına geçmeden önce torba kanun mantığına ilişkin yine birkaç cümle söylemek istiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama fonksiyonunu işlevsizleştiren, birbiriyle alakasız maddelerle yasa tekliflerinin hazırlanma ve ilgili komisyonlarda yeteri kadar tartışılmadan sadece Plan ve Bütçe Komisyonundan geçirilen torba yasalarla bütüncül olmayan yasa yapma alışkanlığı tüm garabetiyle devam ediyor.

Yine, bir garabet durum, getirilen düzenlemeler ilgili tarafların, odaların, STK’lerin görüşleri alınmadan “Ben bilirim.” anlayışıyla hazırlanmaya devam ediliyor. Mesela, teklifin 2’nci maddesi, diş hekimleri dâhil, hekimler ve uzman doktorların gelirlerinin ücret olarak mı yoksa serbest kazanç olarak mı vergilendirileceği hususunda düzenleme yapıyor ama ne hikmetse Türk Tabipleri Birliği Komisyona davet edilmiyor. Diğer bir garabet durum da -yine her zaman olduğu gibi- gelen teklifin ülke gündeminden kopuk, içinde vatandaşın işine yarayacak az sayıda düzenleme içeriyor olması.

Söz konusu teklifin ilk bölümüne genel olarak bakıldığında, hazine taşınmazlarının satışına dair kolaylıklar, vergi cezalarıyla ilgili düzenlemeler içerdiğini görüyoruz. Dolayısıyla, maddelere girmeden genel bir değerlendirme yapıldığında, tüm bu düzenlemelerin doğrudan ülkenin tepetaklak olmuş ekonomisiyle ilgili olduğunu söylemem de yanlış olmaz. Bu torba kanun, sorunları çözecek düzenlemeler için getirilmemiş, hazinede oluşturduğunuz kara deliği “Ne satarak kapatabiliriz?” gibi korkunç bir mantık üzerine oturtulmuştur. El birliğiyle bir gecede hazineyi kur korumalı mevduat fonu gibi ağır bir yükün altına sokan iktidar, yani siz şimdi hazinenin mallarının satışını kolaylaştırmaya çalışmaktadır. Detaylara girmeden önce içinden geçtiğimiz ekonomik garabete bakmak yine yerinde olacaktır diye düşünüyorum yani yine bol garabetli bir kanun teklifini görüşüyoruz.

Hepimizin bildiği gibi hazinenin açığı gün geçtikçe artıyor. Üç aylık sürece baktığımızda, hazinenin kur korumalı mevduat dolayısıyla 445 milyar liralık bir yükün altına gireceği de görülüyor. Bu nedenle, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kurun yükselmesini önlemek için döviz satışı da yapmaya devam etti ve sonuç olarak swaplar hariç net rezervlerimiz eksi 46 milyar dolara kadar indi.

Şimdi, getirilen teklifin gerekçesinde tüm bu işlemlerin hazine taşınmazlarının hızlı bir şekilde ekonomiye kazandırılması amacıyla yapıldığı belirtildi. Kelimeleri dolandırınca ülkedeki gerçekliği örtmüş olamıyorsunuz maalesef. Bugün Türkiye'de açlık sınırı 5 bin lirayı aştı, yoksulluk sınırı 16 bin lirayı aştı, şölenlerle kutladığınız asgari ücret açlık sınırının altında kaldı, vatandaşların ensesinde enflasyon bir kara bulut gibi dolaşıyor, tarihin en kötü pahalılığını yaşıyoruz ve bunlarla mücadele etmek yerine, yangından mal kaçırır gibi satacak kaynak arıyorsunuz.

Sosyal medyada çok kullanılan bir söz var “Bir marul 20 lira, savaşta mıyız?” diye soruyor vatandaşlar. Aslında ben de buradan sormak istiyorum “Yoksa acaba Rusya-Ukrayna değil de biz mi savaştayız?” diye. Şimdi, ülke yangın yeri olmuş, fiyat artışları füze hızında, tencereler kaynamıyor arkadaşlar. Şeker yüzde 120, ayçiçeği yağı yüzde 210 zamlandı. Ekmeğe, süte, sebzeye, her şeye zam geliyor her gün. Enerji zamları dur durak bilmiyor.

Şimdi “Dünyada enerji krizi var.” diyorsunuz ama bakalım gerçekten Türkiye'deki durum öyle mi? Örneğin, Brent petrol fiyatı bir yılda dünyada yüzde 69 artmışken bizde sanayi doğal gazı yüzde 549, ticarethanelerde yüzde 157 artmış. Kurşunsuz benzine baktığımızda yüzde 179, motorin ise yüzde 228 artmış. Gelelim kalorifer yakıtına, yüzde 222 artmış. Yüzde 69 nerede, bu rakamlar nerede? Sadece enerjideki artışlarla bile, dünyadaki bu artışlarla orantısız olan bu artışlarla ülkeyi yönetemediğiniz açıkça ortaya çıkıyor.

Şimdi teklifin maddelerine şöyle bir bakacak olursak; teklifin 4 ve 6‘ncı maddeleri vergi kaçakçılığı suçuna ilişkin cezaların üst limitini arttırıyor ve vergi kaçakçılığı suçlarının birden fazla takvim yılı veya vergilendirme dönemi içinde işlenmesi hâlinde Türk Ceza Kanunu’nun zincirleme suçu düzenleyen 43’üncü maddesinin uygulanmasını sağlıyor. Bu düzenlemeyle, geçmiş tarihlerde Cumhuriyet Halk Partisi olarak verdiğimiz önergeler kabul edilmemişti. Her şeye rağmen, yani komisyonlarda yeterli tartışılmamış olmasına rağmen, Komisyonda yeterli tartışılmamış olmasına rağmen yine de bu kadar büyük ekonomik sıkıntının olduğu içinde bulunduğumuz durumda bu düzenlemenin getirilmesinin bir ihtiyaçtan oluştuğunu da söylemek gerekir.

Vergiyle ilgili genel olarak birkaç söz söyleyecek olursak; elbette ki vergi bir ülkenin en önemli gelir kaynaklarındandır. Yalnız, devletin de vergi toplarken adil olması gerekmekte; az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alması lazım. Şimdi, Türkiye'deki vergi sistemine baktığımız zaman, “Devlet acaba sistemde bu adaleti sağlıyor mu?” diye sorduğumuzda, bu konuda adaletin terazisinin bozuk olduğunu görüyoruz. Her vatandaş, alış yaptığı her türlü alışverişten tıkır tıkır vergisini dolaylı vergiler yoluyla zaten ödüyor ama büyük şirketlerin vergi borçları da tıkır tıkır affediliyor. Herhâlde 12-13 tane vergi affını bu ülke yirmi yılda gördü. O nedenle aslolan, adaleti sağlayacak bir vergi reformu yapılmasıdır. İşte böyle bir reform yapıldığı zaman bu tür düzenlemelere de daha az ihtiyaç duyulur.

8’inci maddeye gelecek olursak; muhtarların maaşlarıyla ilgili bir düzenleme getiriliyor, muhtarların maaşı asgari ücret seviyesine getiriliyor. Şimdi, değerli arkadaşlar, birincisi, bu karar doğru ama gecikmiş bir doğrudur çünkü Cumhuriyet Halk Partisi olarak muhtarlarımızla ilgili çok mücadele ettik, daha başka birçok önerilerimiz de var bu konuda. Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu da her grup toplantısında bu sorunu dile getirdi. Grup olarak kanun teklifi verdik bu konuda ama o da reddedildi, şimdi getirilmiş olması bizim için de uygundur.

Teklifin 10’uncu maddesinde yabancılara konut satışı düzenleniyor. Yabancılara konut veya iş yeri satışında sağlanan KDV istisnası için aranan bir yıl elde tutma şartı üç yıla çıkarılıyor. Yabancılara mülk satışında katma değer vergisi muafiyetinin getirilmesine ilişkin düzenleme, 2017 yılında yine bir torbayla apar topar getirilmişti. İşte, apar topar getirildiği için de şimdi yine apar topar yeni bir düzenleme yapıyorsunuz. Bu durum neye yol açmıştı? Hem Türkiye’de konut sektörünü bir çıkmaza sürüklemiş hem de vatandaşlık edinmeyi bir finansman aracına dönüştürmüştü. Şimdi bu konuda getirdiğiniz bu düzenlemeyle demek ki diyoruz, eleştirilerimizin, uyarılarımızın bir faydası olmuş.

Gelelim teklifin 13’üncü maddesine. Bu maddede, imar affında 2019 yılı sonunda biten hazineye ait taşınmazları satın alma süresi 2022 yılı sonuna kadar uzatılıyor. Beş yıla kadar taksitle ödeme olanağının ve peşin ödemelerde yüzde 20’ye varan indirimin getirildiğini görüyoruz. İmar affı süresinin uzatılması ve satışlarda peşin ödemeye özel indirim uygulanması ve taksitlendirme uygulamaları yine iktidarın acil kaynak ihtiyacında olduğunu gösteren düzenlemelerden biri. Ayrıca, bu maddede elde edilecek gelirlerin bir bölümünün büyükşehir ve il belediyelerine aktarılması yönünde yaptığımız teklif de kabul edilmedi.

Yine önemli bir madde teklifin 14’üncü maddesi, hazine taşınmazlarının satışına kolaylık getiren düzenlemeleri içeriyor. Ticari faaliyetlerde kullanılmak üzere kiraya verilen hazine taşınmazlarının da satılabilmesini ve en az üç yıl süreyle bu taşınmazları sözleşmeye dayalı olarak kullanan kiracıların öncelikli alım hakkına sahip olmasının sağlanmasını düzenliyor.

Komisyonda da sorduk, şimdi burada da soruyorum: Bu ülkenin değerlerini sadece üç yıl kullanmış olmak, bir araziye, bir taşınmaza öncelikli olarak sahip olma hakkını vermeli mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) – Teşekkür ederim Başkan.

Satışa sunulan yerler hazineye ait alanlar yani bu ülkenin değerleri, sanki kendi mülkünüzü satıyorsunuz, onlar bile bu kadar kolay satılamaz, satamazsınız ama ülkenin yirmi yıldır satılmadık arazisini, satılmadık fabrikasını bırakmadınız ve yönetemedikçe de satmaya devam ediyorsunuz.

Bir de kimdir bu ticari faaliyette bulunanlar? Komisyonda liste istedik ama yok tabii öyle bir liste. Yine birilerine bir imtiyaz mı sağlanıyor diye sorduk ve bu da bizim hakkımız. Örneğin, TÜRGEV’in, TÜGVA’nın ya da başka yandaş vakıfların da kullandığı taşınmazlar var mı? Yoğurdunuz ekşi değilse cevabını verirsiniz.

Teklifin 17’nci maddesinde, ecrimisil ödemek suretiyle kullanılan tarım arazilerinin ecrimisil tutarının yarısı bedelle sözleşmeye bağlı olarak kullanımına olanak verilmekte. Burada orman köylülerine arazilerin bedelsiz verilmesini öneriyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Emecan.

Son cümlenizi alayım.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) – Son cümlem… Çok teşekkür ederim Başkanım.

Sonuç olarak; bu torba kanun teklifi de diğer çoğu torbada olduğu gibi kamu varlıklarının bütçe açığını kapatmaya yönelik getirilmiştir. Aslolan, yapısal reformlar yapmaktır ama yirmi yıllık iktidarınıza baktığımızda bunu yapamayacağınızı görüyoruz. O yüzden, tüm bu yapısal reformlar ve çözümler için bir iktidar ve bir zihniyet değişimi şarttır. Geliyor gelmekte olan diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gruplar adına söz talepleri karşılandı.

Şimdi, şahıslar adına ilk söz Sayın İsmail Güneş’in.

Sayın Güneş, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Mübarek ramazan ayının milletimize ve tüm İslam âlemine hayırlar getirmesini diliyorum.

Değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan önderliğindeki AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde, muhtarların seçilme yaşının 18’e indirilmesi, özlük haklarının iyileştirilmesi, SGK primlerinin devlet tarafından ödenmesi, silah ruhsat harcı muafiyeti gibi pek çok düzenleme hayata geçirilerek muhtarlarımızın taleplerinin önemli bir kısmı gerçekleştirilmiştir. Bu kanun teklifiyle muhtarlarımızın maaşlarını 4.250 liraya yükseltiyoruz, tüm muhtarlarımıza hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ iktidarlarında sağlıkta devrim niteliğinde değişimler yapılmış, özel sağlık kurumları ile SGK arasında anlaşma sağlanarak vatandaşlarımızın özel sağlık kuruluşlarından hizmet almasının önü açılmıştır. Bunun neticesinde özel sağlık kuruluşlarımızda 40 binden fazla hekim hizmet vermektedir. Burada çalışan hekimlerimizin ücret karşılığı mı, yoksa kendi namına çalışan serbest meslek erbabı mı olduğu konusunda kurumlar arasında çeşitli ihtilaflar yaşanmaktaydı. Bu anlaşmazlıklardan hem hekim hem de özel sağlık kuruluşları zarar görmekteydi. Bu kanuni düzenlemeyle, hekimler ister ücretli olarak isterse serbest meslek erbabı olarak sözleşme yapabilecekler; sözleşme esas alınacak, birden fazla özel sağlık kuruluşunda da hizmet verme imkânına sahip olacaklardır. Özel sektörde çalışan hekimlerimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifiyle, vatandaşlarımız tarafından kullanılan kamu arazilerinin kullanıcılarına satılmasıyla ilgili önemli düzenlemeler yapmaktayız. Hazineye ait taşınmaz üzerinde 31/12/2017 tarihi öncesi yapılmış ve yapı ruhsatı alınmış… Satın almak için son başvuru tarihi olan 31/12/2019 başvuru tarihini kaçırmış olan vatandaşlarımızın hazine arazilerini alabilmeleri için başvuru süresini 31/12/2022 tarihine kadar uzatıyoruz. Bu alımlarda da peşin alımlarda da yüzde 20, yarısı peşin alımlarda da yüzde 10 indirim gerçekleştiriyoruz.

Yine, kırk dokuz yıllığına üst kullanım hakkı olan yatırımcıların hazine arazisini satın alma hakları vardır. Bunlara peşin satın alım yaptıkları zaman yüzde 20 indirim gerçekleştiriyoruz. Yine hazineyle hisseli arazilerin ve yine tapu fazlalıklarının vatandaşa peşin satılmasında yüzde 20 indirim getiriyoruz. Kiracı olanlara satın alma hakkı veriyoruz ve peşin alımlarda yüzde indirimi yapıyoruz. Burada üç yıl kullanma süresi var. Fakat bu arazileri ihaleyle satıyoruz, en yüksek fiyatı bu kullanan verirse ona veriyoruz; diğer konuşmacının dediği gibi değil, sadece kullananlara satmıyoruz.

Diğer taraftan, üst kullanım hakkı kullananlardan yüzde 1 hasılat payı ve yıllık kira bedeli alınmaktadır. Bunu kanuni düzenlemeyle yasal hâle getiriyoruz.

Çiftçilerimizin kullandıkları arazilerde çiftçilerimiz tarımsal destekten yararlanamıyorlardı ve sigorta yaptıramıyorlardı; bu kanuni düzenlemeyle on yıllık kiralama hakkı gerçekleştirilerek çiftçilerimizin bu problemini de çözüyoruz.

Önemli bir düzenleme de orman vasfını yitirmiş ve üzerinde yerleşim yeri olmuş fakat 2/B kapsamına alınmamış ve 2018 yılında düzenlenen Orman Kanunu’nun ek 16’ncı maddesi kapsamına alınmış yerlerin satışının sağlanması yapılarak önemli sayıda vatandaşımızın problemini çözüyoruz.

Sanal mecrada hizmet veren ve kanunlara uymadığı için reklam yasağı cezası uygulanan şirketler Resmî Gazete’de yayımlanmaktadır. Eğer bu reklam yasağı uygulanan firmaya bir kurum veya şahıs reklam verirse bunu gider olarak göstermeyecek olup böylece şirketlere uygulanan yaptırımlardan vatandaşlarımızın da desteğini almış oluyoruz.

Yine, yabancılara yapılan konut satışlarında bir yıl elde tutma şartıyla KDV’den istisna şartı vardı; bu süreyi bir yıldan üç yıla çıkartıyoruz.

Yine, üniversitelerimizdeki kadrolarımızı artırarak eğitim gücümüzü artırıyoruz. Türkiye’de gerçekleştirilen, AR-GE faaliyetleri kapsamında üretilen elektrikli motor taşıtlarının geliştirilmesinde alınan mühendislik hizmetlerini KDV’den istisna hâline getirerek bu alandaki gelişmelerin önünü açıyoruz.

Diğer taraftan, Covid salgını nedeniyle yeterince hizmet veremeyen seyahat acentalarının Seyahat Acentaları Birliğine ödeyecekleri 2022 yılı aidatlarına yeniden değerlendirme oranlarında yüzde 50 indirim yapılarak Covid salgınından zarar görmüş seyahat acentalarına destekte bulunuyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) l

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

İSMAİL GÜNEŞ (Devamla) – Vergi dairesinde yapılan işlemlerin vergi dairesine gitmeden dijital platform üzerinden yapılabilmesi imkânı vererek hayatı kolaylaştırıyoruz. Vergi kaçakçılığında ceza üst sınırlarını artırırken, diğer taraftan etkin pişmanlık gösteren vatandaşlarımıza da kolaylık sağlamaktayız. Tarh edilen vergi cezası ve faizlerinde, eğer soruşturma aşamasında ödenirse verilecek cezada yüzde 50 indirim yapıyoruz, kovuşturma evresinden hüküm verilinceye kadar ödenmesi hâlinde de cezalarda 1/3 oranında indirim yapma imkânını sağlıyoruz.

Değerli milletvekilleri, gördüğünüz gibi, bu kanun teklifiyle vatandaşlarımızın işlerini kolaylaştıracak, verimliliği ve üretimi artıracak düzenlemeler yapıyoruz.

Bu kanun teklifimizin vatanımıza, milletimize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahsı adına ikinci söz, Sayın Kadıgil Sütlü’nün.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

AKP, her zamanki gibi bir torba yasayla yine karşımızda. 18 kanunda değişiklik yapan ama yine halktan ziyade patronların yarasına derman olacak bir düzenlemeyle karşımızdasınız. Sarayı ve tüm vekillerini tebrik etmek istiyorum, tek tek tebrik etmek istiyorum, şaka değil, gerçekten tebrik ediyorum; temsil vazifelerinin hakkını sonuna kadar veriyorlar, kimi temsil ediyorlarsa onlara pek güzel çalışıyorlar. Misal, bu torbada temsil ettikleri birçok kesim yine unutulmamış; turizm patronları, vergi kaçakçıları, kayyumlar, saray eşrafı, arsız müteahhitler, maşallah hiçbirini unutmamışsınız. Araya da “Dostlar alışverişte görsün.” diye birkaç çiftçi derdi, bir de “Seçime yatırım olsun.” diye muhtarları sıkıştırmışsınız. Öfkemiz baki elbet, lakin artık zerre şaşırmıyoruz. Zira kendilerine yakışanı yapıyorlar, kimin sayesinde bu koltuklarda oturuyorlarsa, kimlerle el ele kazanıyorlarsa mesailerini de onlar için harcıyorlar.

Bakalım, neler var sarayın heybesinde? Misal, vergi kaçakçısına “Pişmanım.” derse yüzde 50 ceza indirimi var. Elinizden geleni yapıyorsunuz zaten vergi kaçırılsın diye; vergi vereni verdiğine bin pişman etmiş durumdasınız. Şimdi, kaçıran kazara yakalanırsa da “’Ay, dur, pişmanım!’ dersen yarısını silelim.” diyorsunuz. Bari ek madde koyun, aklıma geldi, bir önerge verin. Mesela “Tövbe ettim.” derse tamamını silin. Yazıktır, günahtır bu vergi kaçakçılarına, elinizi korkak alıştırmayın diye düşünüyoruz.

Başka ne var mesela? Hazine arazilerini peşkeş çekmek var. Zaten Resmî Gazete, maşallah, emlak bültenine döndü sayenizde. Enerji şirketlerini sattınız; maden işletmelerini sattınız; şeker, kâğıt, gübre fabrikalarını sattınız. Bitti değil mi deniz? Bitti. Satacak neyimiz kaldı? Bir yanarken seyrettiğiniz ormanlar, bir de hazine arazileri kaldı. Hazine arazilerini peşkeş çekmeye eliniz gidiyor, mesela topraksız köylüye bilabedel toprak tahsis etmeye eliniz hiç gitmiyor. Turizm patronlarına devletin kasasından teşvik vermeye eliniz gidiyor, üç beş ay çalıştırıp sonra kapının önüne koydukları turizm emekçileri için, tatilin hayalini bile kuramayan milyonlarca insan için bir düzenleme yapmaya eliniz gitmiyor. Taşıma şirketleri batmasın diye servislere ara zam yapmaya eliniz gidiyor, taşımalı sistemi ortadan kaldırmaya, çocuklar servislere mecbur kalmasın diye her mahallede, her köyde laik, nitelikli, parasız eğitim verecek okullar açmaya, atama bekleyen yüz binlerce öğretmene bir sınıf vermeye eliniz gitmiyor. Boğaziçi kayyumu makamında yalnızlık çekmesin diye güzel güzel kadro tesis etmeye eliniz gidiyor ama parasızlıktan okulu bırakmak zorunda kalan, harıl harıl yurt dışına kaçmaya çalışan gençlerle ilgili tek bir çözüm üretmeye eliniz gitmiyor. Şirketlerin vergi borcunu 1 değil, 10 değil 100 kez silmeye eliniz gidiyor, gençlerin KYK borçlarına gelince ne hikmetse bir türlü eliniz gitmiyor. Sarayı sair giderlerden muaf tutmaya eliniz gidiyor, asgari ücretliyi vergiden muaf tutmaya hiç eliniz gitmiyor. Daha üç ay evvel çıkardığınız bütçe kanununun harcırahlarına tam yüzde 80 zam yapmaya eliniz gidiyor çünkü biliyorsunuz enflasyonun ne olduğunu ama açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm bırakılan asgari ücretliye ara zam yapmaya eliniz gitmiyor. Vergi kaçakçılarına pişmanlık affı düzenlemeye eliniz gidiyor, “vergi” adı altında haraç kestiğiniz, nalıncı keseri gibi hep zengine yontan şu rezil sistemi düzeltmeye eliniz bir türlü gitmiyor. Nedeni basit arkadaşlar çünkü sizin eliniz patronlardan başkasının eline değmiyor. Dedim ya, tebrik ederim iktidar vekillerini işlerinin hakkını veriyorlar diye çünkü işleri bu, çünkü bu iktidar halkın değil sermayenin iktidarı, çalışanların değil patronların iktidarı, yoksulların değil zenginlerin iktidarı, “tek bayrak, tek devlet, tek millet” mavralarıyla uyuttukları halkı yirmi yılın sonunda tek domatese, tek salatalığa, tek hıyara muhtaç edenlerin iktidarı.

Varsa yüreğiniz, bir istirhamım olacak bütün iktidar vekillerinden; gelin, bu saçma sapan torba yasalarınıza değil de bakın, elimde bir rapor var, şuna çalışalım istiyorum ben çünkü aile hekimleri yazmış, hani, düşman ilan ettiğiniz hekimler. Ne diyor, biliyor musunuz bu raporda? Bu rapordaki araştırmaya konu olan çocukların kız çocuklarından yüzde 85’inin, erkek çocuklarından yüzde 65’inin bu ülkede doğru düzgün beslenemedikleri için türlü hastalıklarla mücadele ettiğini yazıyor bu rapor; besinsizlikten, besinsizlikten.

AHMET SALİH DAL (Kilis) – Kimin raporu o?

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla) – Aile hekimlerinin raporu efendim, takdim ederim dilerseniz.

AHMET SALİH DAL (Kilis) – Hangi aile hekiminin yani?

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla) – Bu ülkede bilin ki sizin iktidarınız yüzünden artık yoksul halk çocukları dengesiz beslenmekten, bakın, obez bile olamıyorlar; obez bile olamıyorlar, Afrika ülkelerindeki gibi doğrudan açlıkla baş başalar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET SALİH DAL (Kilis) – Yani siz obez olmalarını mı istiyorsunuz?

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla) – Tamamlayabilir miyim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

AHMET SALİH DAL (Kilis) – Başkanım, obez olmalarını istiyor, olmaz ki.

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (Devamla) – İşte, sizin bu çalışmaları yapan hekimlerden haraç kesmeye eliniz gidiyor bu yasa teklifinde ama yek ekmeğe muhtaç ettiğiniz milyonlarca insan için tek bir çare düşünmeye çalışmaya eliniz gitmiyor. Varsın gitmesin sevgili arkadaşlar ama şunu sakın unutmayın: Satıp savdığınız her bir karış vatan toprağının, aç bıraktığınız her bir çocuğun, memleketinden umudunu kesmek zorunda bıraktığınız her bir gencin hesabını tek tek vereceksiniz. Yok öyle “Aldatıldık, Allah affetsin.” falan, kapatamayacaksınız bu hesabı, unutturamayacaksınız, arada kaynayamayacaksınız. Halk düşmanı yasaların altına attığınız her bir imzanın, kaldırdığınız her bir parmağın, bu halktan çaldığınız her 1 kuruşun hesabını bu halka vereceksiniz diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Soru-cevap işlemi yok.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci madde üzerinde 2’si aynı mahiyette olmak üzere 3 adet önerge vardır.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             Hüda Kaya                     Serpil Kemalbay Pekgözegü      Kemal Peköz

               İstanbul                                     İzmir                            Adana

    Mahmut Celadet Gaydalı                      Zeynel Özen

                Bitlis                                     İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Serpil Kemalbay’ın.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sayın vekiller; bu getirdiğiniz torba yasa teklifi halkımızın hangi mağduriyetini gideriyor? Şu an yaşanmakta olan en önemli, en büyük mağduriyet hayat pahalılığı. Bırakın yakın tarihimizi, şu anda dünyada görülmemiş seviyeye çıkan bir enflasyon var Türkiye’de. Peki, bunun sorumlusu kim?

Bakın, size bir grafik göstereceğim; şöyle: Bu, OECD ülkeleri arasında yapılmış bir enflasyon grafiği. Burada, belki göremiyorsunuz ama Türkiye’yi bulmanız çok zor olmayacak çünkü işte, bu, gördüğünüz, Türkiye’yi ifade ediyor. Bu tabloyu yaratan kim? Bu grafiği yaratan kim? Aynaya bakmanız gerekiyor çünkü bunu yaratan sizlersiniz.

Emeğiyle geçinen, alın teri akıtarak geçinen herkes şu anda büyük bir çaresizlik ve sefalet yaşıyor. Asgari ücret artışı yapıldı, evet ama zamlar hepsini çoktan geri aldı. Şu anda ücretler hiçbir şeye yetmiyor, açlık sınırı 5 bin liraya dayanmış durumda. Gelin, asgari ücreti, her üç ayda bir artan enflasyona göre yeniden düzenleyelim diyoruz; reddediyorsunuz. Emekli maaşları tam bir sefalet ücreti konumunda, emekli maaşlarını asgari ücret seviyesine çıkaralım diyoruz; reddediyorsunuz. Ücretler kira, elektrik, su faturalarına yetmiyor. İşsizler iş bulamıyor; çalışanların ücretleri kiraya, faturaya yetmiyor. Gelin, elektrik, su, ısınma, barınma gibi temel ihtiyaçları her yurttaş için hak olarak verelim diyoruz; kabul etmiyorsunuz. Yapamaz mıydık? Yapabilirdik ama siz, halka vermek yerine Cengizgillere, Limaklara, yandaş oligarklara kazanç sağlamayı, onların vergilerini silmeyi tercih ediyorsunuz. “Gelin, herkese ya iş ya da gelir güvencesi sağlayalım.” dedik, “Zamlar yağmasın, zamları geri alın.” dedik, “Bir mermi kaç para biliyor musunuz?” dediniz; savaşa, silaha, SİHA’ya, İHA’ya kaynak akıttınız. Tekrar soruyoruz sizlere: Bu torbada halkın geçim sorununa bir çözüm var mı? Halkımız geçinemiyor; marketlerde bebek mamalarına tek kilit değil, 2 kilit vuruluyor artık; anneler bebeklerini makarna suyuyla besliyorlar, daha doğrusu doyuruyorlar; tuvalet kağıdı, bebek bezi, kadın pedi lüks tüketim maddeleri hâline gelmiş, satın alınamıyor. Bu yasa teklifiniz buna bir çözüm üretebiliyor mu? Hayır. “Vatandaşın mağduriyeti için getirdik.” dediğiniz bu yasa teklifi aslında artan enerji maliyetlerine çözüm getirebilecek bir paket olarak gelebilirdi ama bunu yapmadınız. Bu ay itibarıyla yüzde 75’i aşan gıda enflasyonuna, katlanan tarımsal maliyetlere ve tarımsal faaliyetlerdeki gerilemeye çözüm getirebilirdik ama getirmediniz. Bu yasa teklifi kadın işsizliğine, güvencesizliğine bir çözüm getiriyor mu? Getirmiyor. “Gelin, bütçeden bakım ekonomisi için pay ayıralım.” dedik ama ona da “Hayır.” dediniz. “Her mahalleye, her iş yerine kreş açalım, bakım merkezleri açalım; kadın istihdamını büyütelim.” dedik, buna da “Hayır.” dediniz. “Tarım işçilerine, ev işçilerine, ev eksenli çalışan kadın emekçilere sosyal güvence verelim; ev kadınlarını, ev emekçisi kadınları emekli yapalım.” dedik, ona da “Hayır.” dediniz.

Bir kez daha söylüyoruz: Bu boş torbaları bırakın, gelin, bahsettiğimiz bu gerçek çözümlere odaklanalım; gelin, gıda krizine çözüm üretmek için kanun yapalım; gelin, güvenceli tarım emeği yasası çıkaralım, boş kalan bütün tarım arazilerinin ekilmesi için çaba harcayalım, hem işsizliği hem de gıda enflasyonunu ortadan kaldıracak çözümler üretelim; gıda krizi kapıda, buna çözüm üretelim; tarım emekçilerini, kırsal faaliyeti güçlendirelim, satın alma garantili tarımsal üretim modelleri üzerine çalışalım. Tabii, bu çözüm önerilerine en büyük engel sizlersiniz, o yüzden sizlerle bu konuları tartışamıyoruz, bunu halkımız da görüyor. Yaşanacak bir ülkeyi bizler kuracağız diyoruz.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Evet, şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olduğundan birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Fahrettin Yokuş                  Mehmet Metanet Çulhaoğlu    Ayhan Altıntaş

                Konya                                     Adana                           Ankara

        Hayrettin Nuhoğlu                         Yasin Öztürk       İmam Hüseyin Filiz

               İstanbul                                    Denizli                       Gaziantep

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

         Süleyman Girgin                        Abdüllatif Şener                  Cavit Arı

                Muğla                                      Konya                          Antalya

            Erkan Aydın                         Okan Gaytancıoğlu İlhami Özcan Aygun

                Bursa                                      Edirne                         Tekirdağ

BAŞKAN - Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz talebi Sayın Ayhan Altıntaş'ın.

Sayın Altıntaş, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 322 sıra sayılı Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair torba Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İktidar kontrol altına alamadığı her şeyi kötüleme yoluna gidiyor Anayasa Mahkemesi işine gelmeyen bir karar aldı mı hemen başlıyor kötülemeye. Zamanında başörtüsüyle ilgili kararını yere göğe sığdıramadığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi şimdi kötü oldu. Bağımsız olması yasal zorunluluk olan Merkez Bankası bile faiz yükseltirse hemen kötü oluyor. Kısaca, iktidarın bu tavrı, yetişemediği üzüme koruk demek gibi. Şimdi de gençlerin çok rağbet ettiği sosyal medyayı kötülemek peşinde. Neden? Çünkü kontrol edemiyor. Radyo, televizyon ve basın hemen hemen tam kontrol altında ama sosyal medya amorf bir yapıda olduğu için kontrol edilmesi çok zor. İktidar bu konuda yalnız değil, Rusya ve Çin gibi ülkeler de aynı durumda. Sosyal medyayı kontrol edebilmek için kendi kontrollerine alabildikleri yazılımları geliştiriyorlar.

Tabii, en tercih edileni, sosyal medya firmalarını kendilerine tabi kılmak, bunu da yüksek para cezaları ve erişim engelleriyle tehdit ederek yapmaya çalışıyorlar ama asıl amaçları sosyal medyada istemedikleri bilgilerin yayılmaması, sadece ve sadece istedikleri bilgilerin yayılması, velev ki yanlış olsa bile. Bunları yaparken de kısmen haklı gerekçelerle işe başlıyorlar; kişisel verilerin kullanılması, ailenin korunması, çocuk istismarının önlenmesi, kişilik haklarına tecavüz gibi. Sosyal medya firmaları da tamamen masum değil, kendi değer yargılarıyla karar veriyorlar. Trump’ın “tweet”lerini yanıltıcı diye sildikleri gibi, şimdi de Ukrayna savaşı yüzünden Rusların paylaşımlarını engelliyorlar ama bu gibi istisnai durumlara bakarak vatandaşın iletişim özgürlüğünü engellemek ne kadar doğru?

Konuştuğumuz madde 5651 sayılı Yasa’daki yasakların yaptırım gücünü artırmak için konulmuş görünüyor. Sosyal medya şirketlerinin temsilcilik açmasını ve T.C. yasalarına uymasını istemek çok normal ama bununla kalmayıp yüksek cezalarla tehdit ederken Anayasa’nın 22’nci maddesinin vatandaşlara verdiği haberleşme hürriyeti hakkını da gözetmek gerekmiyor mu? Konuştuğumuz 1’inci madde ne diyor? “Eğer temsilcilik açmayan bir sosyal medya firmasına reklam verirsen bu reklam giderini vergi beyanında indirim olarak gösteremezsin.” diyor. Arkadaşlar, iki ayrı konuyu birbirine karıştıran bir madde olmuş; reklam vermek ticari bir iş, temsilcilik açma konusu ise tamamen idari bir tasarruf. Bu ikisini karıştırıp ticari amaçlarla reklam vermenin koşullarını reklamı alan sosyal medya şirketinin Türkiye'de temsilcilik açıp açmamasına bağlıyor. Tahmin ediyoruz ki iktidar partisi 5651 sayılı Kanun’daki düzenlemelerin yaptırım gücünü yeterli görmemiş ki tüm şirketler üzerinden sosyal medyada reklam konusunda baskı kurmak istemektedir. Eğer öyleyse, bu yaklaşımı serbest piyasa ekonomisinin temel fikrine aykırı bulduğumu belirtmek istiyorum. Kanun teklifinin Komisyon görüşmelerinde hazır bulunan Gelir İdaresi Başkan Yardımcısı, temsilcilik açması gereken sosyal ağlardan hepsinin temsilcilik açtığını belirtmiştir. Madem hâlihazırda hepsi bu şartı sağlıyor, reklam yasağı alan herhangi bir sosyal ağ yok, o zaman neden böyle bir düzenleme yapılıyor diye merak ediyoruz.

Değerli arkadaşlar, biz bu tür kanun tekliflerinin altındaki gerçek nedeni arıyoruz çünkü net değilsiniz, açık değilsiniz; neyi neden yaptığınızı anlayamıyoruz, tahmin yürütmemiz gerekiyor. Bu nedenle, sosyal medya mecralarını baskılamak maksatlı girişimler olmaması, sansür uygulaması hâline gelmemesi için 1’inci maddeye karşı olduğumuzu belirtiyor, şirketlerin ödeyeceği vergileri siyasi emellerinize ulaşmakta bir araç olarak kullanmamanızı diliyor; Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Erkan Aydın’ın.

Sayın Aydın, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun teklifinin genel gerekçesinde bir giriş yapmışsınız, “Yurttaşların yaşadığı sıkıntıları kolaylaştırmak, ödeme kolaylığı sağlamak, kamu kurum ve kuruluşlarının da ihtiyacı olduğu düzenlemeleri yapmak için bu kanun teklifini getirdik.” demişsiniz. Baktığımızda, içinde bizim de gerçekten desteklediğimiz maddeler var. Örneğin, muhtar maaşlarının en az asgari ücret düzeyine getirilmesi. Yeter mi? Yetmez. 2015 Seçim Beyannamemizden beri bunu her yerde söylüyoruz; parti programımızda var, Genel Başkanımız söylüyor, bizler söylüyoruz. Muhtarlarımız bu ekonomik şartlar altında asgari ücretten çok daha fazlasını hak ediyorlar ama biz şunu biliyoruz ki Cumhuriyet Halk Partisi iktidar olmadan vaatleri hayata geçen dünyadaki tek parti. Sağ olun, biz söylüyoruz, siz yapıyorsunuz. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Yine, tarımla uğraşan çiftçilerin borçlarının yapılandırılması faizlerin silinmesiyle ilgili. Yeter mi? Yetmez. Biz ne diyoruz? Alacakları var 200 milyarın üzerinde, bu borcun hepsini kaldıracağız diyoruz. Çünkü ekip biçen, çiftçilik yapabilen çiftçimiz siz devam ederseniz neredeyse kalmayacak. Bunu da yetersiz ama olması gereken bir kanun olarak görüyoruz.

Enflasyon dün açıklandı, yüzde 61; ENAG’a göre yüzde 142, sokağa çıktığınızda ise daha felaket. Ancak, durum böyleyken, Dünya Sefalet Endeksi’nde Arjantin’i geçerek -ki bir utanç tablosudur- 1’inci sıraya yerleşen Türkiye; maalesef bu tablo hepimizin boynunu büküyor ama Cumhurbaşkanı ne diyor: “Türkiye ekonomide tarihinin en güçlü dönemini yaşıyor.” Şimdi, sayın iktidar milletvekillerine söylüyorum -sanırım bugün saraya gideceksiniz- Sayın Cumhurbaşkanını bir çarşıya pazara götürün; gerçekten ekonomide en iyi dönemi mi yaşıyoruz yoksa millet kuru soğana mı muhtaç, kendi gözleriyle görsün. Anladığım kadarıyla, etrafı yanlış bilgi veriyor. Bakın, şöyle göstereyim; boş dürüm. Boş dürüm ve ayran 10 lira; sokakta bunlar. Yine, boş tost satılıyor, boş, eskiden hani sucuklu, kaşarlı karışık olurdu ya… Boş tost, ekmek; bunlar satılıyor, vatandaşı buna muhtaç ettiniz.

Yine, bakalım şimdi, gerçekten Türkiye'de ekonomi en güzel dönemini mi yaşıyor yoksa ne olduğu belli olmayan ekonomi politikalarıyla, liyakatten inanılmaz yoksun kadrolarıyla; hiçbir dayanışma, istişare mekanizması çalışmayan sisteminizle ülke nereye gitmiş. Barış Manço'nun “Domates, biber, patlıcan.” diye çok güzel bir şarkısı vardı. Şimdi alalım buradan, bakalım. Şu, domates, bakın, elimde gösteriyorum, sizler de bakın. Biraz önce Meclisin hemen bahçesinden satın aldık, tek bir domates. Kaç para? Fişi burada, hemen okuyayım ben size. Salkım domates, tanesi 4 lira 76 kuruş. Geçen yıl aynı parayla 1 kilo alıyordunuz, AKP'den önce 20 kilo alıyordunuz aynı parayla. Ekonomide uçuyormuşuz(!)

Gelelim -domates, biber, patlıcan dedik- bibere, tek bir biber, kıl biber, arkadaşlar, kilosu 80 lira; altınla yarışıyor, 80 lira, 80. Peki, tanesi kaç para? Hemen bakalım.

POLAT TÜRKMEN (Zonguldak) – İlk defa duyuyorum.

ERKAN AYDIN (Devamla) – Bak, ilk defa duyuyor. Sayın Vekil, sizi şöyle bir çarşıya pazara davet ediyoruz, ilk defa duymayın; halkı bir gezin, görün. Tanesi 3 lira 22 kuruş, işte, kıl biber.

ŞAHİN TİN (Denizli) – Kıl biberi diyoruz.

ERKAN AYDIN (Devamla) – Ben bırakacağım size.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Onlar anlamaz, anlamaz.

ERKAN AYDIN (Devamla) – Bakın, sokaktan ve pazardan uzaksınız. Ne kadarmış?

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade edin.

ERKAN AYDIN (Devamla) – Kilosu 80 lira, tanesi 3 lira 22 kuruş. Gelelim patlıcana -Barış Manço’ya Allah rahmet eylesin, o şarkılarla büyüdük biz- bakın, tek patlıcan, hemen bakıyoruz, kaç para? 5 lira 74 kuruş, tanesi!

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Tanesi, tanesi!

ERKAN AYDIN (Devamla) – Arkadaşlar, geçen yıl kilosunu alıyordunuz, AKP’den önceyse aynı paraya 20 kilo patlıcan alıyordunuz, 20! Az utanın, azıcık utanın be! (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – 1 kasa patlıcan alınıyordu, 1 kasa, 1 kasa patlıcan.

ERKAN AYDIN (Devamla) – Evet, turpun büyüğü heybede, marul. Bakın, şu gördüğünüz marul, tek bir adet marul 23 lira, 23!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AYDIN (Devamla) – Efendim, toparlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydın, yani uzatma vereceğim de “Bunu Meclisten aldım.” dediniz, nereden aldınız?

ERKAN AYDIN (Devamla) – Meclisin kapısında hemen, karşıda, Güvenlik Caddesi’nden.

BAŞKAN – Ha, karşıdan, çıkıştan; tamam.

Buyurun.

ERKAN AYDIN (Devamla) – Bakın, şu gördüğünüz marulun -aklımızda 10 kuruş, 50 kuruş kalmış- tanesi 23 lira, beyefendiler!

AHMET SALİH DAL (Kilis) – Yani siz gelseniz ne yapacaksınız?

BÜLENT TÜFENKCİ (Malatya) – Doğru, para ediyor işte.

ERKAN AYDIN (Devamla) – Biz gelirsek bunu 1 lira yapacağız tekrar, 1 lira yapacağız.

AHMET SALİH DAL (Kilis) – Sen ne yapacaksın? Nasıl yapacaksın, de bana onu.

ERKAN AYDIN (Devamla) – İşte, onun formülü bizde, formül bizde.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Onlar anlamaz, anlamaz onlar.

ERKAN AYDIN (Devamla) – Siz oradan çıkmışsınız, “Türkiye, ekonomi tarihinin en güzel dönemini yaşıyor.” diyorsunuz.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Çarşıya çıkmıyorlar, çarşıya.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Mars’ta yaşıyor, Mars’ta!

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Kapının önüne çıkın bir!

ERKAN AYDIN (Devamla) – Arkadaşlar, gidin biraz sokak gezin, çarşı pazar gezin, halkın arasına karışın da görün; saray iftarları kurtarmaz sizi! Sarayda iftarlara gitmeyin.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Onlar Mars’ta yaşıyor, Mars’ta!

AHMET SALİH DAL (Kilis) – Her gün çarşı pazardayız, sen rahat ol.

ERKAN AYDIN (Devamla) – Gelin, belediyelerin iftarı için iki saat önce sokakta sıraya giren vatandaşların hâlini görün, bedava çorba içebilmek için iki saat önceden sıraya giren vatandaşı dinleyin, sarayı dinlemeyin. Diyoruz ki: Her şeyin bir sonu var, bu zulmün de bu pahalılığın da bu liyakatsiz yönetimin de sonu geliyor.

Geliyor gelmekte olan, gidiyor gitmekte olan diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Arkadaşlar, lütfen, ellerinizi oylamalarda zoraki kaldırmayın, saymakta zorlanıyorum. “Lütfen...

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Sanırım AKP’ye söylüyorsunuz Başkanım.

BAŞKAN – Evet, 2’nci madde üzerinde 2’si aynı mahiyette olmak üzere 3 önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 2’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Aylin Cesur                             Yasin Öztürk       İmam Hüseyin Filiz

               Isparta                                    Denizli                       Gaziantep

        Hayrettin Nuhoğlu                Mehmet Metanet Çulhaoğlu  Fahrettin Yokuş

               İstanbul                                    Adana                            Konya

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

       İlhami Özcan Aygun                          Cavit Arı          Okan Gaytancıoğlu

              Tekirdağ                                   Antalya                          Edirne

             Murat Emir                            Süleyman Girgin        Abdüllatif Şener

               Ankara                                     Muğla                            Konya

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın Aylin Cesur’un.

Sayın Cesur, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYLİN CESUR (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Son torbada 2’nci maddeden hekimler çıktı yine. Sözleşmeli hekimlerin gelirlerinin serbest meslek geliri olarak vergilendirilmesini teklif ediyorsunuz, özel hastanelerin menfaatini koruyan bir düzeni kanuni güvence altına alıyorsunuz aslında. Sağlık Bakanımız özel hastane işletmecisi, ya, olabilir, diyebilir ki: “İşte, bunu yapacağım.” Çıkıp da bunu hekimler üzerinden, hekimlere bir iyilik yapıyormuş gibi göstermenizi anlamıyoruz değerli arkadaşlar. Yani çıkın, “Özel hastane sahipleri de vatan evladı onlar için bir düzenleme yapıyoruz.” deyin; doğrusu bu. Özel hastanelere vergide indirim, hekimlere de yeni bir bindirim demek aslında bu. Hadi kısaca bunun özeti bu. Hekimlerin asıl sorunları duruyor; siz, elbise yok, düğme seçmeye başlamışsınız, düğme dikiyorsunuz.

Sağlık çalışanlarının tümünü geçim derdine düşürdünüz, ülkeden kaçıyorlar. Birinci en önemli nokta bu hekimlerle alakalı.

Geçim derdi demişken vatandaşın derdi geçim, sizinki seçim. Geçen hafta bir kanun geçirdiniz. Bu, aslında cumhuriyet tarihimiz boyunca “demokrasi” adı altında demokrasiye vurulan neşterler serisinde en önde yer alacak yasalardan bir tanesidir. Şöyle oluyor: Siz bedeniniz küçüldükçe kendinize uygun hâle getiriyorsunuz kanunları ama terziler çok iyi bilir; yamalı kumaş dikiş tutmaz değerli arkadaşlar. Ve güvenin söküğü dikiş tutmaz değerli arkadaşlar. Nereden mi biliyorum? Şimdi, geçen hafta Ümraniye'deydik, koca bir ana cadde, cumartesi günü çalışıyoruz, esnaf gezdik. Terk edilmiş gibiydi; in yok, cin yok sokaklarda, dükkânların ışıkları kapatılmış, ampuller söndürülmüş, ısıtıcılar kapatılmış, esnaf karanlıkta oturuyor ve elektriğe, doğal gaza, mazota, gıdaya, suya -ne varsa- gelen zamlarla beli bükülmüş, tükenmiş artık âdeta esnaf; umutsuz, yüzler asık, in yok, cin yok sokaklarda ve dükkânlarda. Bir dükkana girdik; 2 çocuklu bir kadın esnaf; üst üste, kat kat giymişler, paltolar üstlerinde, ışıklar kapalı. Dedim ki: “Ne yapıyorsunuz?” “Vallahi, çocuklar üşümesin diye -2 de çocuğu var- sürekli raflardan malzeme götürttürüp getirttiriyorum ki ısınsınlar.” dedi. Çok kötü.

Ve bir esnafa girdik. Tabelayı sökmüş, dedi ki: “1 liram yok ki bu tabelaya vergi ödeyecek. Borç batak.” Değerli arkadaşlar, Ümraniye'de oluyor bu. Çok güçlü oy aldığınız bir semtten bahsediyorum. Ve sanki yanmış yıkılmış savaş sonrası gibiydi ortam, öyle bir sessizlik ve yüzler de asık çünkü akşam olmuş, bir kuruş girmemiş esnafın cebine. Dağ olmuş dertler, dinledik, dinledik; geliyorum da oradan biliyorum. Ne diyordu 3 dükkândan 2 tanesi biliyor musunuz? Ben hiç sormadığım hâlde kime oy vereceksiniz diye, oy konuşmadığım hâlde “İktidara oy verdim ama bize yalan söylemişler Vekilim.” diyordu ve Hükûmet, yalan hükûmeti olmuş değerli arkadaşlar; bunun altını çiziyorum.

Bir başka örnek: Geçtiğimiz günlerde Şarkikaraağaç’ımızın Kıyakdede köyündeydim, kadınlarımızla bir evde oturduk, kadınlar çok dertli. Günlük yevmiyeden, sezonda çilekten para kazanıyorlar, ceplerine ayda ortalama 700-800 lira falan kalıyor. Eşleri eğer bulurlarsa Beyşehir’de saz kesmeye gidiyorlar ancak “O da pek yok.” diyorlar. Alsa da oradan ne olacak? O da o kadar alsa 1.000-1.500 geçecek eline, geçinmek imkânsız hâle gelmiş. Ama dediler ki: “Bizi boş ver! Sen şunlara yardım et.” “Kim onlar?” dedim. Bir kadın, kardeşim, genç bir kadın, gözümün içine bakıyordu, hiç konuşmadan, sessiz sessiz. “Benim evi görmeniz lazım, burada anlatamam Vekilim.” dedi, kalktık evine gittik ve bir merdivenin altına -çamurlar içerisinde, gidene kadar dizlerimize kadar çamura bulanarak gittik- 2 oda çıkarmışlar; içeride sular, çamurlar, rutubetin içerisinde son derece sağlıksız şartlarda. Bir tarafını mutfak yapmış, buzdolabı var, ocak var ama tamtakır her şey ve orada yaşamaya çalışıyor bir çocuğuyla. Bana dedi ki: “Siz çare bulursunuz belki, devlet yok mu artık?” Bir tek ağzından bu çıkabildi. Kocası da dedi ki: “Çamurlandı üstün başın Vekilim ama biz buraya getirdik seni, dolan oldu bizim hâlimiz.” dedi. “Dolan” nedir biliyor musunuz değerli arkadaşlar? “Dolan” asılsız, uydurma demek. Yani bu Hükûmet artık bir dolan hükûmetidir değerli arkadaşlar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Son olarak, cumartesi günü Milas’taydık. Zeytinlik alanlarda maden aramanın önünü açan Maden Yönetmeliği değişikliğinin ardından Akbelen Ormanı’nda zeytin ağaçları söküldü biliyorsunuz, onlara desteğe gitmiştik. İki yüz elli yıllık zeytin ağaçları sökülmüş, sonra geri dikilmiş ama cızcıpıldak, öyle işte, lalettayin duruyor ama zeytin kadar güçlü kadınlarımız vardı orada; aileleriyle gelmişler, 90 yaşında nineleriyle gelmişler zeytinleri korumaya. Biz de onlara desteğe gittik İYİ Parti olarak. Ranta kurban ettirmemek için kutsal saydığımız ve gelir kaynakları olan zeytinden aldıkları güçle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

AYLİN CESUR (Devamla) – …bekliyorlar dimdik orada zeytinlerini ve orada İkizköylüler diyorlar ki: “Geçmişimizi, geleceğimizi, zeytinlerimizi söktürmeyeceğiz ve ranta kurban ettirmeyeceğiz. Zeytinimizi de topraklarımızı da talan ettirmeyeceğiz.” Evet, bu Hükûmet artık bir talan hükûmetidir değerli arkadaşlar, “cek” “cak” hükûmeti olmaktan çıkmış, hükûmet görülüyor ki artık yalan dolan ve talan hükûmeti olmuş.

Size 3 ayrı yerden tablo verdim, 3’ü de birbirinden çok farklı değil. Barış da huzur da mutluluk da bu milletin hakkı değerli arkadaşlar.

O zaman bizim son sözümüz de zeytinle olsun.

“Tümünü seviyorum ağaçların ama en çok zeytini.

Dalıyla barışı, yağı ile huzuru ve rengi ile mutluluğu anımsattığı için.”

Ve milletimize sesleniyorum: Mutlu olmak sizin hakkınız, yarınlar aydınlık ve güneşli, kararıp kalmayın öyle, silkelenme zamanı baharla beraber. Ne zeytinler sökülecek ne elektrikler sönecek ne ağaçlar kesilecek ne de anneler ve evlatları bir lokma dahi yemeden yatmayacak ülkemizde.

BAŞKAN – Sayın Cesur, teşekkür ediyorum.

AYLİN CESUR (Devamla) – Az kaldı diyorum. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Murat Emir’in.

Sayın Emir… (CHP sıralarından alkışlar)

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teklifin 2’nci maddesi hekimlerle ilgili, özel hastanede çalışan hekimlerle ilgili. Bir yenilik getiriyormuş gibi görünmekle birlikte aslında durumu tespit ediyor, herhangi bir yenilik getirmiyor ve hekimlerin içerisinde bulunduğu kaosu da görmezden geliyor ve buradaki bu hukuki kargaşayı çözmeye dönük hiçbir yenilik ve hiçbir uygulama söz konusu değil.

Değerli arkadaşlar, buna muvazaa desek aslında muvazaa değil çünkü muvazaa kanunun arkasından dolanmaktır. Siz diyorsunuz ki hekimlere ve özel hastane sahiplerine: “Siz bizim kanunlarımızın arkasından dolanın.” Bakın, hekimler özel hastanelerde… Hani “Giderlerse gitsinler.” diye aşağıladığınız ve özel hastaneye mahkûm ettiğiniz, açlık sınırının altında yaşamaya mecbur ettiğiniz hekimler, bir şekilde özel sektörde çalışmak için, ekmeklerini kazanmak için çalıştıklarında binbir türlü güçlükle karşılaşıyorlar. Bir defa diyorsunuz ki: “Muayenehane kolunda iş yeri açacaksın.” Buna bir yenilik getirmiyor ve hekimler -şaşıracaksınız eğer dinlerseniz- evlerini muayenehane gibi göstermek zorundalar. Çünkü bu yasa diyor ki size: “Serbest meslek erbabı sayılır.” diyor. Nasıl sayılacak, soruyorum. Bir hekim serbest meslek erbabı sayılacaksa nasıl açacak iş yerini, nerede açacak? Hem de “Muayenehanesi olmayacak.” diyorsunuz yani saçmalığa bakar mısınız? Hekim gidecek, evini muayenehaneymiş gibi gösterecek, oradan bir makbuz kesme yetkisi alacak ve serbest meslek makbuzu kesecek ve biz de buna kanun diyeceğiz, uygulama diyeceğiz, usul diyeceğiz; son derece yanlış.

Bakın, bu getirilen model hekimleri esnaf-işçi arası bir modele sürüklemektir ve hekimlerin özlük haklarını işverenler lehine yani özel hastane lehine azaltmaktır, onları sömürmektir. Ve bunu da aslında özel hastaneler zinciri sahibi olan bir Sağlık Bakanının yapmasından şaşırmıyoruz ama sizlerin buna bu denli kayıtsız kalmanızı doğrusu yadırgıyoruz. Burada vergi kaybı var, kamunun SGK priminden kaynaklanan kayıpları var, hekimlerin özlük haklarında olmaksızın çalıştırılması var.

Bakın, normalde işin tanımı yapılır. Hekim olsun, bir başkası olsun, diş hekimi olsun, bir mühendis veya bir başka beyaz yakalı olsun, özel sektörde iş sözleşmesi gereğince çalışır ve İş Kanunu hükümlerine göre de hakları olur. Peki, hekimler niye serbest meslek erbabı gibi çalışacaklar? Bunun bir gerekçesi olması lazım. Niye? Çünkü siz özel hastane sahibinin sorumluluğunu azaltmak istiyorsunuz, özel hastane sahibi vergi versin istemiyorsunuz, vergi mükellefi olsun istemiyorsunuz. Özel hastane sahibi -Türkiye'deki yaygın uygulama budur- diyor ki arkadaşlar: “Ben seni çalıştırırım ama senin hiçbir sorumluluğuna katılmam. Seni işveren gibi çalıştırmam, sen serbest meslek erbabı gibi çalışırsın. Vergi dairesine kendini gider kendin anlatırsın, kendi makbuzunu kendin çıkartırsın ve mesela iş kazası olduğunda hiçbir hakkın olmaz çünkü ben seni çalıştıran görünmüyorum.”

Bu kanunu niye yapıyoruz, niye yapıyoruz? Özel hastane sahiplerini sorumluluktan kurtarmak için yapıyoruz. Mesela bir malpraktis davası düşünün, hastanede bir tıbbi işlemden sonra sorun çıkmış olsun. Peki, buradaki sorumluluk kime ait? Bakın, buradaki sorumluluk da bir şekliyle, direkt demiyorum, bir şekliyle yine hekimin sırtına yüklenmiş oluyor. Şimdi, bizim yapmamız gereken ne? Bu saçmalığa son vermek. Yani bir hekim şirket kurup vergilendirilebilir, serbest meslek makbuzu alıp vergisini ödeyebilir veya iş sözleşmesi yapıp vergisini verebilir ama gerçek ne? Aslında, burada, hekimler işçiler, iş hukukuna tabi olmalılar, iş hukukunun getirdiği güvencelere sahip olmalılar. Dolayısıyla burada yapılması gereken budur. Şimdi, il sağlık müdürlüğü “İş sözleşmesi yaptın.” diyor, Maliye Bakanlığı “Bana makbuz getir.” diyor, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı “Sen işçi değilsin.” diyor. Yani böyle bir saçmalığın, böyle bir kargaşanın içerisinde hekimler çalışmak zorunda. Bunu düzeltmek yerine, bunu bir şekilde halletmek yerine, bunu en geniş şekilde, hem hekimleri rahatlatacak ama vergiyi de son kuruşuna kadar alacak şekilde, SGK primlerini son kuruşuna kadar alacak şekilde düzenlemek yerine “Biz kafamızı kuma gömdük, siz de buna artık bundan sonra itiraz etmeyin.” yasasıdır bu ve bu yönüyle de son derece sakıncalı, son derece yanlış ve mevcut, karmakarışık, hekimlerin de hastaların da haklarını ihlal eden, hekimlerin, hastaların haklarını özel hastane sahiplerine peşkeş çeken uygulamanın yasallaştırılmaya çalışılmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MURAT EMİR (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Ama bu bir yasa da değildir çünkü yasanın da ne dediği çok açık ortada değil. Bu yönüyle, değerli arkadaşlar, bu konuya mutlaka el atılması lazım. Çalışan hekimlerin İş Kanunu’ndan kaynaklanan -çünkü iş yapıyorlar, iş sözleşmesi üzerinden çalışıyorlar- haklarının da sağlanacağı bir yasal düzenlemeye ihtiyaçları var.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinde yer alan “aşağıdaki” ibaresinin “aşağıda bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Serpil Kemalbay Pekgözegü              Hüda Kaya                 Kemal Peköz

                       İzmir                              İstanbul                          Adana

           Mahmut Celadet Gaydalı               Murat Çepni                Zeynel Özen

                       Bitlis                                İzmir                           İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Murat Çepni’nin.

Sayın Çepni, buyurun.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Genel Kurul ve değerli halkımız; evet, beton çöplüğüne dönüştürülen kentler, köyler, kasabalar, yok edilen tarım alanları doğa, bizzat devlet eliyle bilinçli şekilde açlıkla imtihana sokulan milyonlar ve milyonların açlığıyla süper zenginleşen bir avuç saray çevresi, bankalar ve şirketler. Evet, üzerinde konuşma yaptığımız tablo, Türkiye gerçeği, böyle bir gerçek.

AKP bu anlamda tek değil, dünyada durum buna benzer, Türkiye'de de uygulamalar dünyadaki uygulamalarının benzeri. Türkiye'ye özgü olan ise bazı şeyler var, o da şu: Saray koalisyonunun tüm bunları yerellik, millîlik, milliyetçilik ve Müslümanlık örtüsü altında yapması bunlara özgüdür. Evet, bu da hiç şaşırtıcı değil ve bizler, her fırsatta, kim size sabah akşam vatan, millet, bayrak, din, iman edebiyatı yapıyorsa hemen elinizi cebinize atın, cebinizi kontrol edin demeye devam edeceğiz.

Evet, pandemi sürecinde görüldü ki muazzam teknolojik gelişmelere, sermaye birikimine rağmen milyonlarca insan hayatını kaybetti ve dünyada milyonlarca insan ölürken zenginlerin sayısı arttı, aşı üreticileri dünyada zenginlik sıralamasına girdiler ve kârlarına kâr katan şirketler geriye kaldı.

Evet, AKP bu süreçte yürüttüğü bütün ekonomi politikalarıyla birbirine bağlantılı bir talan, rant ve soygun sistemi uyguluyor. Sağlık sistemi de bunlarla doğrudan bağlantılı. AKP son dönemde şehir hastaneleri efsanesiyle oyalıyor halkı. “Artık sıralar ortadan kalkacak ve sağlıklı koşullarda insanlar tedavi olacaklar.” Oysa gerçekler tümüyle farklı.

2022 bütçesinin yüzde 19’u şehir hastanelerine ayrıldı. Bu hastanelerin 2024’e kadar şirketlere ödenecek kira bedeliyle 59 tane benzer hastane yapılabiliyor. Talanın ve rantın boyutuna bakın arkadaşlar. Yatak kapasitesinin artırıldığı söylemi de son derece tartışmalıdır. Eğer tüm ülkede yaygın bir biçimde bu şehir hastanelerinde sözü geçen yatak kapasitesi artırılamadığında ve bazı kentlerde buna odaklanıldığında yine ortadaki eşitsizlik ortadan kalkmayacak. Dolayısıyla bu kapasite artırımı meselesi de son derece tartışmalıdır.

Sağlık emekçilerinin iş yükü arttı, güvencesiz, taşeron çalışma arttı; AVM görünümlü hastaneyle halkın gözü boyanmaya çalışıldı tıpkı köprülerde, tünellerde, havalimanlarında olduğu gibi. Kent merkezlerinde acilen ulaşılabilecek hastaneler kapatıldı. Şehir dışında ulaşımının başlı başlına bir zaman ve maliyet kaybı olduğu, içinde kilometrelerce yol yürüyerek ancak tedavi olunabilen sağlık kompleksleri, AVM görünümlü sağlık kompleksleri açıldı. Peki, neden? Çünkü sadece ve sadece sarayın saltanat ekonomisinin inşa etmesi amacıyla, paravan şirketler vasıtasıyla sarayın kasalarının doldurulması amacıyla. Kim bu şirketler? Herkes tanıyor. Bunlar “5’li çete” dediğimiz Rönesans Holding, CCN Holding, Akfen Holding, Kıyı İnşaat gibi şirketler, sadece bunlar. Tüm sağlık emekçileri bu kâr odaklı sistemin kurbanı hâline getirildiler, özlük hakları eridi, maaşları eridi; yetmedi, sistematik olarak şiddete maruz bırakıldılar. Hekimlik mesleğinin tüm itibarı yerle bir edildi. Buna bir de iktidarın sağlık emekçilerini hedef alan açıklamaları ve uygulamaları eklenince hastaneler şiddetin merkezi hâline getirilmiş oldu.

Peki, başta TTB olmak üzere sağlık emekçileri, sendikaları hedef alındı. Bu, çok klasik elbette bildiğimiz üzere. Boyun eğmeyen, sarayın halkla ilişkiler bürosu gibi davranmayan, çalışmayan kim varsa hedef hâline getirildi. “Savaş, halk sağlığı meselesidir.” diyen doktorlar yargılandı bu coğrafyada. Erdoğan, önce “Giderlerse gitsinler.” dedi, sonra geri vites yaptı fakat yine en son yaptığı düzenlemelerle verdiği sözleri yerine getirmemiş oldular.

Peki, bu yasal düzenlemeyle ne yapılmaya çalışılıyor? Hekimler böylece bir esnafa dönüştürülüyorlar, hastaneler ticarethane hâline getirildi, sağlık emekçileri de bunun aracı zaten yapılmıştı. Şimdi ise bir anlamda hastane sahipleri aradan çıkıyor, hekimleri taşeron olarak hastayla karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. Ne kadar para, o kadar hizmet.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MURAT ÇEPNİ (Devamla) – Hekimler İş Kanunu'na göre kamu çalışanı statüsündeyken bu düzenlemeyle fatura kesen esnaf pozisyonuna sokuluyorlar. Evet, TTB eylemler yaptı, sağlık emekçileri eylemler yaptı. Biz, buradan, direnen sağlık emekçilerini selamlıyoruz. Yapacaklarımız çok net, halk için, sağlık için, doğa sağlığı için politikalar üreteceğiz. Sağlığı da ekonomiyi de eğitimi de halkçı ve doğadan yana düzenleyeceğiz. TTB’nin yaptığı eylemler bu anlamda yol açıcıdır, boyun eğmiyorlar, “Buradayız, siz gidin, sizi göndereceğiz.” diyorlar.

Peki, değerli arkadaşlar ve değerli halkımız, devamında şunları yapacağız: 8 Mart meydanlarını doldurduğumuz gibi, “Nevroz” meydanlarını doldurduğumuz gibi, 1 Mayıs meydanlarını dolduracağımız gibi doğadan, halktan, emekten yana, halklarımızın özgürlüğünden yana bir ülkeyi mutlaka kuracağız. Bunun için yan yana geleceğiz, gücümüzü birleştireceğiz; bu zulüm, rant ve talan iktidarını mutlaka yıkacağız.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 3- 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 4 üncü maddesinin ikinci fıkrasına “usul ve esasları belirlemeye” ifadesinden sonra gelmek üzere “, vergi dairesince bu Kanun ile diğer Kanunlar kapsamında yapılan işlemlerde elektronik imza, mühür veya onay kullandırmaya, vergi daireleri tarafından düzenlenen ve vergi dairesince imzalanması gereken belgelerin Gelir İdaresi Başkanlığınca elektronik ortamda imzalanmasına, mühürlenmesine veya onaylanmasına izin vermeye, elektronik imza, mühür veya onayın kullanım usul ve esaslarını düzenlemeye” ibaresi ile fıkraya aşağıdaki cümle ilave edilmiştir.

"Vergi daireleri tarafından düzenlenen ve imzalanması gereken belgelerin, Gelir İdaresi Başkanlığınca elektronik ortamda imzalanması, mühürlenmesi veya onaylanması durumunda belgeler vergi dairesi tarafından imzalanmış, mühürlenmiş veya onaylanmış sayılır."

              Cavit Arı                           Okan Gaytancıoğlu           Özgür Ceylan

               Antalya                                    Edirne                       Çanakkale

         Süleyman Girgin                      İlhami Özcan Aygun      Abdüllatif Şener

                Muğla                                    Tekirdağ                          Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Özgür Ceylan’ın.

Sayın Ceylan, buyurun. (CHP sıralarından “Bravo sesleri, alkışlar)

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Söz aldığım 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi, aslında biraz da geç kalınan bir düzenlemeyi içermekte. Her şeyin dijitalleştiği günümüzde vergi dairelerinde yapılan kurum içi yazışmaların dijital ortamda gerçekleştirilebilmesi için Hazine ve Maliye Bakanlığına yetki verilmektedir. Vergi mükelleflerinin de şifreyle değil de elektronik imzayla dilekçe gönderebilmesi maddeye eklenebilirdi. Ayrıca, vergi sistemimizin yükünü çeken serbest muhasebeci ve mali müşavir meslektaşlarıma ara buluculuk hakkının tanınması ve talepleri olan muhasebe ücretlerindeki KDV’nin yüzde 1’e indirilmesi, düşürülmesi de bu kanun teklifiyle karşılanabilirdi ama genel anlamda maddeyle ilgili bir çekincemiz bulunmamaktadır. Ancak ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum konusunda çok ciddi çekincelerimiz bulunmaktadır.

Çok da eskiye gitmeye gerek yok, son iki yılda yaşadıklarımıza bakalım. AKP’nin yıllardır uyguladığı yanlış politikalar neticesinde üretemeyen, yüksek faiz ödeyen, dışa bağımlı, bütün önemli varlıkları satılmış bir ülke durumuna gelmiş Türkiye. 2019 yerel seçimlerinde başarısız olan iktidar panik içerisinde. Ucube tek adam sistemi doğru kararların alınmasını, yanlışların dile getirilmesini engelledikçe sorunlar daha da büyümekte. Enflasyonun yükselmesi bir türlü engellenememekte. İşsizlik almış başını gitmiş, yoksulluk her yerde kendini hissettirmekte. Ekonomist Cumhurbaşkanı bakanları bir bir affediyor ama nafile, bir türlü dikiş tutmuyor çünkü aslında sorun kendinde. (CHP sıralarından alkışlar) Muhafazakâr seçmene şirin gözükmek için faiz artırımına karşı çıkıyor Cumhurbaşkanı görüntüde ama bir yandan da Türkiye’nin tarihinin en yüksek faiz ödemelerini yapıyor gerçekte. (CHP sıralarından alkışlar)

Sıkışıklık arttıkça aklına müthiş bir şey geliyor Cumhurbaşkanının “Neden ben de kendime göre bir ekonomi modeli oluşturmayayım?” diye. “‘Böyle mucize bir planın vardı da yirmi yıldır neden uygulamadın?’ diye nasıl olsa kimse soramaz.” diye düşünüyor. Tarih 30 Kasım 2021, katıldığı bir televizyon programında iktisatçıları şaşırtan tarihî tespitini yapıyor “Faiz sebep, enflasyon neticedir. Faizi şu anda düşürüyoruz, enflasyonun da düştüğünü inşallah hep beraber göreceğiz.” diye. TL dolar karşısında yüzde 7 değer kaybediyor ve tarihî açıklamayla dolar rekor üstüne rekor kırıyor. Zaman geçiyor, hiçbir şey değişmiyor, hatta ekonomi daha da kötüye gidiyor. Düşünüyor Cumhurbaşkanı, “Ortaya bir şey attık, bunun içini de doldurmak lazım.” diyor. Tarih 8 Aralık 2021, iki buçuk saat süren Kabine toplantısının ardından basının karşısına çıkıyor ve yeni ekonomik modeli anlatıyor “İhracatla büyüme, yatırım, istihdam üretim modelimizin temeli.” diye. Muhalefete çatıyor “Ekonomide yaşanan değişimi sinsilikle mecrasından çarpıtmaya çalışıyorlar. Bu zihniyet, yüksek faizle ekonomiyi soğutmak, küçültmek ve dolayısıyla istihdamı azaltmak istiyor.” diyor. İyi ki muhalefet var; sanki yirmi yıldır ülkeyi muhalefet yönetiyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Yeni ekonomik model yandaşlar arasında büyük bir coşkuyla karşılanıyor ama halk bir türlü kavrayamıyor. Bu mucize ekonomik modele, dış güçlerin her türlü oyununu bozan iktidara rağmen enflasyon neden düşmüyor? Bakın, mucize ekonomik modelin açıklandığı kasımda yıllık enflasyon yüzde 21 iken martta yüzde 61’e yükseldi TÜİK’e rağmen. İşsizlik oranları kasımda yüzde 11,2 iken şubatta yüzde 13,4’e, düşmesi gereken cari açık kasımda 2,68 milyar dolar iken şubatta 8 milyar dolara yükselmiştir. Yani sözün kısası, yeni ekonomik model çökmüştür.

Türkiye’nin sorunları, evlere şenlik Maliye Bakanının gözlerine bakmakla, sıkıştıkça yeni ekonomik modeller uydurmakla çözülmüyor değerli arkadaşlar. Asgari ücretin 4.250 lira olduğu ülkemizde açlık sınırı 4.928 liraya, yoksulluk sınırı 16.562 liraya yükselmişken sizler bu milletin hafızasında, batmamaya çalışan esnafı stokçulukla suçlayan, gübreye yüzde 300 zam yaparak çiftçiyi bitiren, mazot kuyruklarını, Halk Ekmek kuyruklarını ve ucuz et kuyruklarını yaşatan ve kuyruklar bitsin diye zam yaptığını itiraf eden bir iktidar olarak yer alacaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR CEYLAN (Devamla) – Bir dakika daha müsaade eder misiniz?

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ÖZGÜR CEYLAN (Devamla) – Artık, bu ülkeye yapacağınız en büyük iyilik, yeni ekonomik modeller uydurmak değil bir an önce milletimizin önüne sandığı getirmektir.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan "eklenmiştir” ibaresinin "ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Mehmet Metanet Çulhaoğlu           Fahrettin Yokuş              Dursun Ataş

                       Adana                               Konya                           Kayseri

               Hayrettin Nuhoğlu                                         Arslan Kabukcuoğlu

                     İstanbul                                                              Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Dursun Ataş’ın.

Buyurun Sayın Ataş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bu ucube Cumhurbaşkanlığı sisteminde artık olağan hâle gelen bir torba yasayla daha karşı karşıyayız. Teklif, tam 17 farklı kanun ve 1 kanun hükmünde kararnamede değişiklik öngörmesine rağmen tam olarak tartışılmadan, muhalefetin görüşleri hiç dikkate alınmadan Genel Kurula getirilmiştir. AKP, bu yasama kurnazlığıyla Gazi Meclisimizin itibarını zedelemekte, millet iradesini hiçe saymaktadır.

Kanun teklifinin görüşülen maddesi, vergi daireleri tarafından düzenlenen ve vergi dairelerince imzalanması gereken belgelerin bu daireler adına Gelir İdaresi Başkanlığınca elektronik ortamda imzalanması, mühürlenmesi veya onaylanmasını düzenlemektedir. Söz konusu kanun teklifi, AKP’nin Türkiye'nin mevcut ekonomik durumundan ne kadar kopmuş olduğunu göstermektedir. Vatandaş yaşanan derin ekonomik krizin altında ezilirken AKP ise vatandaşın acil ve asıl sorunlarına çözüm bulmak yerine “Nasıl yeni vergiler ekleriz ve bu vergileri nasıl daha kolay tahsil ederiz? Vatandaşın cebinden aldığımızı nasıl yandaşa aktarırız?” derdindedir. Bugün, emeğiyle geçimini sağlamaya çalışan her vatandaş Cumhur İttifakı koalisyonunun yarattığı enflasyon canavarıyla mücadele etmektedir.

Değerli milletvekilleri, TÜİK geçtiğimiz günlerde mart ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. TÜİK’in ayarladığı enflasyon bile son yirmi yılın zirvesine çıkarak mart ayında yüzde 5,46 artışla yüzde 61,14’e ulaşmıştır. Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG)’a göre ise enflasyon mart ayında yüzde 11,93 artışla yüzde 142,63’e yükselmiştir yani ülkemiz aslında kırk yıldır görmediği bir enflasyonla karşı karşıyadır. Bu enflasyonu yaratanlar saray yaşamını sürerken bedelini vatandaş ödemektedir.

İktidarın ülkemizi göz göre göre sürüklediği ekonomik kriz toplumsal bunalıma da neden olmaktadır. Bugün, iktidarın yandaşları hariç, ülkemizde her evde hayat pahalılığı konuşulmakta, ay sonunu nasıl getireceğinin hesabı yapılmakta, işsiz çocuğunun geleceği düşünülmektedir. Bu tablonun sorumluları şatafatlı ve lüks yaşamlarına devam ederken temel ihtiyaçlarını dahi karşılamakta güçlük çeken vatandaş, bu ihtiyaçlarını bankalardan yüksek faizli kredi çekerek veya kredi kartıyla karşılamaya çalışmaktadır.

Bankalararası Kart Merkezinin verilerine göre, ocak ayında kredi kartı sayısı bir önceki yıla göre yüzde 13 oranında artmıştır, kullanımda olan kredi kartı sayısı ocak ayı itibarıyla 86 milyon 209 bine ulaşmıştır. Son bir yılda bireysel kredi kullanan kişi sayısı 1,3 milyon kişi artarak 35,6 milyon kişi olmuştur. Türkiye’deki bireysel kredi borcu olanların ortalama borcu 30 bin liraya çıkmıştır. Bu verilere göre, son on yılda vatandaşın bankalara borcu tam yüzde 361 oranında artmıştır.

Değerli milletvekilleri, Ulusal Yargı Ağı üzerinden alınan verilere göre, yılbaşından bu yana yani sadece üç ayda icra ve iflas dairelerine toplam 2 milyon 657 bin yeni dosya gelmiştir. Yeni gelen dosyaların sayısı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 28,4 oranında artmıştır. Sadece vatandaşlar değil, iş insanları da zor durumdadır. KOBİ’lerin kredi borçları, şubatta, bir önceki aya göre 32 milyar lira artarak 1 trilyon 174 milyar liraya yükselmiştir. 287 bin KOBİ, kredi borcunu zamanında ödeyemediği için takibe düşmüştür.

Sonuç olarak, ülkemiz tarihte görülmemiş bir ekonomik felakete hızla sürüklenirken borcunu borçla kapatmaya, geçimini kredilerle sağlamaya çalışan vatandaş bireysel iflas dalgasıyla karşı karşıya gelmiştir. İktidar böyle kanun teklifleriyle krizin üstünü kapatmak istese de acil önlemler alınmazsa ülkeyi ve vatandaşı çok daha kötü günler beklemektedir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinde yer alan “aşağıdaki” ibaresinin “aşağıda bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Hüda Kaya                               Zeynel Özen Mahmut Celadet Gaydalı                                                            İstanbul                         İstanbul                Bitlis                        Serpil Kemalbay Pekgözegü      Kemal Peköz

                İzmir                                      Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Hüda Kaya’nın.

Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından alkışlar)

HÜDA KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Genel Kurul; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bizleri izleyen değerli tüm halkımızı ve cezaevlerinde özgürlük ve adalet direnişçisi tüm dostlarımızı da sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 3’üncü maddesi hakkında söz aldım, bunu özellikle belirtiyorum. AKP ilk iktidar döneminde sadece 2 torba yasa getirmişti. Her iktidar döneminde baktı ki işlerine geliyor bu durum, torba yasalar artarak devam etti; 2007-2011 yılları arasında 11, 2011-2015 yılları arasında 21 torba yasa tasarısı getirildi ve 2015-2018 ve sonrasında ise torba kanunlar rekor kırmaya devam etti. Ülkemizi torba yasalarla yönetmeye çalışıyorsunuz; aslında bu bir dil alışkanlığı, yönetme gibi bir derdiniz yok. Her şeyi torbaya koyup yağma ediyorsunuz, etmeye devam ediyorsunuz; ülkemizi de torbaya doldurup talan ettiniz, etmeye de devam ediyorsunuz.

“Hazineye ait taşınmaz malların değerlendirilmesi” demişsiniz yasanın adına. Bunu dinleyen, duyan da 83 milyonun hakkı olan hazineye ait malların halkın yararına üretilmesi, üretime katılması, değerlendirici projeler oluşturulması sanacak. Aynı neye benziyor? Zamların adını “fiyat ayarlaması”na dönüştürdüğünüz gibi, bir algı oyunu yaptığınız gibi, hazineye ait tüm taşınmazları torbalara doldurup kaçırmanın adını da “düzenleme” olarak ifade ediyorsunuz hazineye ait varlıkların tamamını, artık elde ne kaldıysa hepsini torbaya doldurup onları da yağma etmenin adına “hazine mallarını değerlendirme” diyorsunuz.

Soyulmayan, yağma ve talan edilmeyen kurum kalmadı; bunu sizler de biliyorsunuz, biz de biliyoruz. Yurdumuzun yer altı ve yer üstü zenginlikleri namına madenler, tarihî eserler, defineler, halkımızın gelmişinden, geçmişinden, geleceğine ne varlığı, zenginliği varsa her şeyi torbaya doldurup götürüyorsunuz. Bu yasa da yeni bir yağma ve talan yasasıdır. Bu yağma yasalarıyla ülkemizin her bir karışını delik deşik ettiniz, etmeye devam ediyorsunuz; bütün Türkiye halkının, hepimizin tarihini, zenginliklerini, geleceğimizi talan etmeye devam ediyorsunuz.

Yasanın kısmi bir adı da “vergi kanununda değişiklik”i içeriyor. Saraya bağlı ve iş birlikçi patronlara, firmalara bol keseden vergi affı getiriyorsunuz, borçlarını sıfırlıyorsunuz; bir AKP ve saray geleneği oluşturdunuz. Ama yoksullara, halkımıza sıra gelince icralar, yoksulluk, çaresizlik… Ve ellerinde kalan son ekmek kırıntılarını da onların elinden kapmanın, torbalara doldurup götürmenin telaşı içerisindesiniz. 300’ün üstünde vergi çeşidiyle insanlarımız haraca bağlandı. Yetmiyor, devletin görevlileriyle halkımıza yollarda tuzaklar, pusular kuruyorsunuz ve cezalar kesiyorsunuz. O kesilen cezalarla, akşam evlerine götürecekleri 2 dilim ekmek parasını da kendi havuzunuza dolduruyorsunuz.

Geçen hafta Nurtepe Pazarı’na gittim yani gayet yoksulların, normal halkımızın oturduğu bir mahallenin pazarı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HÜDA KAYA (Devamla) – Üç beş saptan ibaret olan tere, maydanoz demetleri 5 lira, 6 liraydı; biraz önce arkadaşımız zaten gösterdi bazı fiyat örneklerini. Halkımız 1 demet maydanoz alamıyor, AKP Genel Başkanı ramazan arifesinde çıkmış, halkın aklıyla, boğazıyla, geçimiyle, yoksulluğuyla dalga geçer gibi manda yoğurdu tarifi veriyor, Medine hurması tarifi veriyor, Kastamonu kestane balı tarifi veriyor. Bu halk, bu yoksul halk Medine hurmasını nereden bulacak?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Her yerde var ya.

HÜDA KAYA (Devamla) – Medine dilencisinden beter ettiniz halkı. Halkımız şu ramazan gününde Medine dilencisinden daha kötü durumda ama siz kalkıyorsunuz, insanlara manda yoğurdu tarifi veriyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜDA KAYA (Devamla) – İnsanlar evine, bebeğine süt alamıyor, 1 kilo süt alamıyor. (HDP sıralarından alkışlar)

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Oğlun nerde çalışıyor, oğlun? Oğlundan bahset.

HÜDA KAYA (İstanbul) – Terbiyesizlik yapma! Hırsızlar!

EROL KAVUNCU (Çorum) – Terbiyesiz sensin! Hırsız senin babandır!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ne biçim konuşuyorsunuz ya!

EROL KAVUNCU (Çorum) – Terbiyesiz!

HÜDA KAYA (İstanbul) – Hepiniz hırsızsınız!

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde ikisi aynı mahiyette 3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 4’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz

          Fahrettin Yokuş                  Mehmet Metanet Çulhaoğlu        Behiç Çelik

                Konya                                     Adana                           Mersin

        Hayrettin Nuhoğlu                     Arslan Kabukcuoğlu

               İstanbul                                  Eskişehir

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

         Ali Mahir Başarır                       Süleyman Girgin                  Cavit Arı

                Mersin                                     Muğla                           Antalya                   

        Okan Gaytancıoğlu                    İlhami Özcan Aygun      Abdüllatif Şener

                Edirne                                    Tekirdağ                          Konya

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz talebi Sayın Behiç Çelik'in.

Buyurun Sayın Çelik. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 322 sıra sayılı torba Kanun Teklifi'nin 4’üncü maddesi üzerinde söz aldım. Bu madde, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 359’uncu maddesinde birtakım değişiklikler getiriyor. Vergi, aynen askerlik hizmeti gibi bir yükümlülüktür arkadaşlar. Anayasa’nın 73’üncü maddesinde “Vergi ödevi” başlığıyla düzenleme yapılmıştır. Madde diyor ki: “Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.” Değerli arkadaşlar, bir halkın ulus hâline gelmesinin ölçütü, mali yükümlülüklerini bilinçli olarak yerine getirmesidir. Tarihte, biliyoruz ki biz Türkler diğer milletlere nazaran bu konuda da oldukça mesafe katetmiş bulunuyoruz. Yalnız, ilkel, püriten toplum yapılarından farkımız burada kendini gösteriyor. Bildiğiniz gibi, 1853 Kırım Harbi’nden sonra aşırı borçlanan Osmanlı Devleti, Batı’dan ve Galata bankerlerinden borç alınca giderek büyük bir batağa saplanmıştır. Borcunu ödeyemeyince 1881 Muharrem Kararnamesi’yle Düyun-ı Umumiye İdaresini kurarak bu idareleri alacaklı devletlerin yetkililerine devretmiştir. Yani arkadaşlar, devlet içinde ayrı bir mali devlet oluşumu görüyoruz. Düyun-ı Umumiye demek, genel borç yönetimi demektir. Daha sonra ne olmuş? Cumhuriyetle birlikte Düyun-ı Umumiye İdaresi tasfiye edilmiş, Reji’nin yetkileri de lağvedilmiştir. Tüm yabancı imtiyazlar bir bir millîleştirilmiştir. Böylece, vergi koyma ve toplama yetkisi Maliye Bakanlığının uhdesinde Gelir İdaresine bırakılmıştır yani Gelirler Genel Müdürlüğüne. AKP ne yaptı arkadaşlar? Gelirler Genel Müdürlüğünü kaldırdı ve Gelir İdaresi Başkanlığını kurdu, bu da yetmedi Maliye Bakanlığı bünyesinde Borçlanma Genel Müdürlüğü kuruldu. Değerli arkadaşlar, teşkilatlanmanın bizi düşünceye sevk eden isimlerine bakar mısınız, âdeta Düyun-ı Umumiye’yi çağrıştırıyor. AKP’nin doksan yıl sonra vergi teşkilatlanmasında Türkiye’yi getirdiği nokta Düyun-ı Umumiye olmuştur diyebiliriz.

Değerli arkadaşlar, bu da yetmiyor, Anayasa hükmüne aykırı bir şekilde vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı asla gözetilmiyor. Zengine, yandaş büyük mükelleflere “yürü ya kulum”, geniş halk kitlelerine “canın çıksın” uygulamasından başka bir şey değil. Böylece insanlar evine ekmek götüremez hâle düşüp büyük geçim zorlukları içerisinde kıvranırken bir kararnameyle yandaş mükelleflerin yüzlerce milyon TL tutan vergi borçları siliniyor arkadaşlar. Bu; adalete, vicdana, ahlaka asla sığmaz.

Değerli arkadaşlar, devletin bütün organlarını, milleti birbirine bağlayan bütün bağları bir bir tahrip etme misyonu olabilir mi? Azıcık akıl etseniz inanıyorum ki bunu yapmazsınız. Hiç mi akıl etmiyorsunuz? Size tavsiyem, vergi yoluyla millete zulmetmekten vazgeçin. Biz Artagan Projesi’yle, Rüzgârgülü Projesi’yle, İYİ Yaşam Gelir Modeli’yle; Eşitlenen, İstikrarlı, Kalkınan Türkiye Çalıştaylarıyla ve yeni vergi politikalarımızla, halkımızın omuzlarına binen yükü asgariye indirecek her türlü etkinliğin içerisindeyiz. Kısacası, değerli arkadaşlarım, iktidara hazırlanıyoruz.

Evet, teklifin 4’üncü maddesine bakınca, bu maddeyle vergi kaçakçılığı cezalarının üst sınırlarında artışlar yapılmaktadır. Ayrıca “zincirleme suç” kavramının vergi uygulamalarına eklendiğini görüyoruz. Bunlar bir çelişkidir değerli arkadaşlarım. Gerçi vergi aflarıyla tarihe kaydolmuş bir iktidardan başka hiçbir şey beklenemez.

Teşekkür ediyorum, önergemizin kabulünü diliyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Ali Mahir Başarır’ın.

Sayın Başarır, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün Genel Kurula gelen torba kanunun adı “Hazineye Ait Taşınmazların Değerlendirilmesi…” Bakalım bu taşınmazlar ne kadar hakkaniyetli değerlendiriliyor; kamu için, halk için ne kadar değerlendiriliyor. Bu taşınmazlar, bakalım, kimlere veriliyor. Mesela, Bodrum Gölköy’deki Cennet Koyu’ndan başlayalım; bakın, buradan başlayalım. Burası 2013’te Cengiz İnşaata satılıyor. Danıştay bu satış işlemini iptal ediyor. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı buna rağmen satışın devamına karar veriyor. 2020’de Danıştay bir kez daha iptal ediyor. Devreye kim giriyor? Cumhurbaşkanı ve Çevre Bakanlığı giriyor, diyor ki: “Burayı Cengiz İnşaata vereceğiz.” Burayı doğal sit alanından çıkartıyor, buraya konut ve otel yapılmasına izin veriliyor. Bodrum Belediyesi bir kez daha dava açıyor ve bir kez daha iptal ettiriyor. Bakın, 3 tane mahkeme kararına rağmen bugün Cengiz İnşaat otel yapmaya başlıyor. Dünyadaki ünlü otel şirketlerinden biriyle isim hakkında anlaşıyor. Şimdi, bu yasanın ne anlamı var?

Biz bu şirketlere “5’li çete” dediğimiz zaman kızıyorsunuz, beyefendi dava açıyor. Ne diyeceğiz bunlara? Değerli arkadaşlar, bakın, Cengiz İnşaat 2002’den bugüne kadar Türkiye'nin değişik yerlerinde 195 tane arazi almış; Samsun’da almış, İstanbul’da almış, Muğla’da almış, almış, almış, almış. Böyle ayrıcalıklı bir şirket daha var mı merak ediyorum ama biz “5’li çete” dediğimiz zaman kızıyorsunuz. Bence kızmakta da haklısınız çünkü bu 5 şirket, Cengiz İnşaat sarayın silüeti, iz düşümü, sarayın şubesi durumunda. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bir şeyi daha merak ediyorum: Bu 5 şirket bize dava açmıyor, bu 5 şirket bize bir şey söylemiyor; beyefendiye ne oluyor? Beyefendiye ne oluyor, merak ediyorum. Neden 1 milyon liralık tazminat davası açıyor? Bu 5 şirketin bugüne kadar bize açtığı tek kuruşluk dava yok, şirket avukatlarının bir ihtarnamesi yok; saraya ne oluyor, saray neden dava açıyor, sarayın bu 5 şirketle nasıl bir ilişkisi var, merak ediyorum, merak ediyorum.

Diğer bir durum, bakın, bu şirketler Türkiye'nin her yerinde taşınmazlarımızı alıyor, madenlerimizi alıyor, enerji şirketlerimizi alıyor, elektrik ihalesini alıyor, köprü ihalesini alıyor, otoyol ihalesini alıyor; dünyada en fazla ihale alan şirketler, bu 5 şirket. Neden? Bununla da yetinmiyorsunuz, bunlara vergi ve sigorta istisnasını veriyorsunuz. Bununla da yetinmiyorsunuz, bu şirketler adına finans şirketlerinden milyarlarca dolarlık krediler çekiyorsunuz. Ya, bu utanç verici bir manzara benim ülkem için ve bunu konuştuğumuz zaman da en çok siz kızıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bakın, yargı kararlarını tanımıyorsunuz, insanlardan korkmuyorsunuz. Bugün biz bu hazine arazilerinin değerlendirilmesinin neyini konuşuyoruz? Çünkü ihaleye bu adamlar için çıkılıyor. Bakın, değerli arkadaşlar, TOKİ’nin Ankara’daki ihale listesine her gün bakın; Türkiye’nin topraklarını, kamunun topraklarını, hazinenin topraklarını bu şirketlere, yandaşlara veriyorsunuz. Neden? Neden? Başka şirket yok mu?

Diğer bir durum: Siz bu şirketlere yolcu garantisi veriyorsunuz, uçuş garantisi veriyorsunuz, siz bu şirketlere araç garantisi veriyorsunuz ama bir ramazan ayındayız, bu halka refah garantisi, ekmek garantisi vermiyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Siz bu halka maalesef ki adalet garantisi vermiyorsunuz, bu 5 şirkete İngiliz mahkemelerinde dava yetkisi veriyorsunuz, İngiliz mahkemelerini yetkili kılıyorsunuz; bu utanç verici bir durum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, artık herkes aklını başına almak zorunda. Türkiye, 84 milyon bu şirketlere verilen imtiyazları, bu şirketlere verilen garantileri kaldıramıyor. 84 milyon çalışıyor, yarattığınız bir avuç zengin bu paraları tüketiyor. İnsanlara bakın lütfen, insanların hâline bakın lütfen, daha bugün yine paylaştık; insanlar çöpten sebze topluyor, insanlar bayat ekmek kuyruğunda, insanlar yağ kuyruğunda, insanlar benzin kuyruğunda, her 2 aileden 1’i işsiz, her 2 aileden 1’i icrada. Bu, utanç verici bir manzara. Artık bırakın bunları, sizin bu 5 şirketten başka bir kıbleniz yok mu? Halkın yüzüne, halka doğru yüzünüzü dönün. Bir parça edep diyorum, ne kadar fayda eder bilmiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “dahil edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mahmut Celadet Gaydalı        Serpil Kemalbay Pekgözegü        Hüda Kaya

                    Bitlis                                   İzmir                           İstanbul

               Kemal Peköz                                                          Zeynel Özen

                   Adana                                                                    İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Mahmut Celadet Gaydalı’nın.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde partim ve grubum adına söz almış bulunmaktayım, sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, söz konusu 4’üncü maddeyle 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda bir düzenleme yapılarak hapis cezasını öngören cezaların üst sınırı artırılmaktadır. Yine, bu maddede etkin pişmanlık hususuna da yer verilmiş durumdadır. Maddede yazılı fiillerle verginin ziyaa uğratıldığının tespit edilmesine bağlı olarak tarh edilen verginin, gecikme faizi ve gecikme zammının tamamı ile kesilen cezaların yarısı ve gecikme zammı, soruşturma evresinde ödenirse verilecek cezaya yarı oranda, kovuşturma aşamasında ödenirse üçte 1 oranında indirim yapılacağı düzenlenmektedir. Bu maddelerin Plan ve Bütçe Komisyonunda değil de Adalet Komisyonunda tartışılması daha anlamlı olacaktı fakat torba yasa tekniği, nitelikli yasa yapma faaliyetlerinin önünde bir engel olarak kalmaya devam ediyor. Bu usulü yanlış ve sakat bulduğumuzu ifade etmek isterim.

Vergi Usul Kanunu’nun 359’uncu maddesinde yer alan cezaların alt sınırları 16/6/2009 tarihinde değiştirilerek bir yıllık süre on sekiz aya yükseltilmişti. Yine, Komisyonda, Sayın Abdullah Güler bu madde kapsamında 70-80 bin dosyanın olduğunu dile getirdi. 2009 yılında yapılan düzenlemeyle alt sınırı yükseltmeniz acaba evrakta sahtecilik suçunun engellenmesinde ne kadar etkili oldu? Elinizde bununla ilgili bir çalışma ya da analiz var mıdır? Yine, üst sınırın beş veya sekiz yıla çıkarılması bu tarz suçların işlenmesinde caydırıcı olabilecek midir? Komisyonda bu maddeyle ilgili olarak üç yıl olan cezanın beş yıla, beş yıl olan cezanın ise sekiz yıla çıkartılmasıyla ilgili olarak faturaya göre ceza verileceği yani fatura düşükse alt sınırdan, yüksekse üst sınırdan ceza verileceği yönünde bir açıklama da yapılmıştır. Bu düşünce yapısının pratikte başarılı olabileceğini zannetmiyorum çünkü adalet mekanizması büyük sorunlar içerisinde çalışmaktadır, o da adalet mekanizmasında adaletin bulunmaması durumudur. Neden mi? Bu ülkede, baklava çalarsan ister çocuk ol ister yetişkin, üst sınırdan ceza alırsın fakat hazineyi soyarsan “vatan sevdalısı” ilan edilirsin. Acaba, beşibiryerde müteahhitlere benzeri suçlardan ceza verebilecek bir hâkim var mıdır? Bırakın hâkimi, soruşturma ya da kovuşturma yapabilecek bir savcı yok. “Adalet” kavramı hakkın teslimiyetini değil, yargının siyasi saikliğini ifade ediyor. Güçlüyü koruyan, güçsüzü ezen bir yargı sistemi AKP’nin bu ülkeye en büyük armağanıdır. Suçu ya da evrakta sahteciliği olağanlaştırmak gibi bir gayem tabii ki söz konusu değil ama 5 bin lira vergi ödemekten imtina eden ile 500 milyon vergi borcu olan bir şirketin aynı sıklette olması mümkün mü?

İşte soruyorum, eğer elinizde veriler varsa bizleri lütfen aydınlatın: Bu suça tabi olan 70-80 bin dosyaya konu vergi toplamı ne kadardır? 5’li müteahhittin Hükûmetiniz tarafından affedilen vergi borcu toplamı ne kadardır? Ortaya çıkardığınız durumlar vergi kaybının önüne geçecek de bu sermaye şirketlerine tanıdığınız imtiyaz vergi kaybına yol açmıyor mu? Bitmek bilmeyen ihaleler, sonu gelmeyen garantili ödemeler, yurt dışından alacakları kredilerde dahi devletin bakanlığının garantör ilan edilmesi, vergi ayrıcalığı imtiyazları ve buna benzer birçok usulle ülkeyi soygun yerine çevirmiş bu şirketler asıl suçlulardır.

Değerli milletvekilleri, öncelikle vergi adaletinin sağlanması gerekmektedir. Vergi adaleti söz konusu değilse, tüm halklara eşit ve adil yaklaşılmıyorsa adil bir yönetimden söz etmek mümkün değildir. İktidarın adaletli olmadığı bir yerde insanların hukuka uymasını beklemek de hayalciliktir. Pırlanta alıcısından değil de kitap satın alandan vergi alıyorsanız pırlanta alıcısını seviyor, kitap okuyucusunu sevmiyor ve ondan korkuyorsunuz demektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.36

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.37

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 76’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir konu bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 7 Nisan 2022 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 17.38



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

(x) 322 S. Sayılı Basmayazı 5/4/2022 tarihli 75’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.