TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

75’inci Birleşim

5 Nisan 2022 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi’nin, Ağrı’daki sağlık yatırımlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, şeker ve çay fiyatlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Ankara’da toplantı, gösteri hakkı ve idari iletişime ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Konya Milletvekili Esin Kara’nın, Başbuğ Alparslan Türkeş’in vefatının 25’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

2.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, 30 Ekim 2020 İzmir depreminde evleri kullanılamaz hâle gelen 80 bin insanın mağduriyetine ilişkin açıklaması

3.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, 5 Nisan Avukatlar Günü’ne ve ramazan ayına ilişkin açıklaması

4.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, uygulanan yanlış para ve faiz politikalarının ülkeyi getirdiği duruma ilişkin açıklaması

5.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, kampüste ve yurtta kalan üniversite öğrencilerinin yemek sorununa ilişkin açıklaması

6.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, banka kârlarına ilişkin açıklaması

7.- Tokat Milletvekili Yücel Bulut’un, 5 Nisan Avukatlar Günü’ne ilişkin açıklaması

8.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, Mersin’de Huzurkent Bahşiş Mahallesi’nde yapılan parka ilişkin açıklaması

9.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, 5 Nisan Avukatlar Günü’ne ilişkin açıklaması

10.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Başbuğ Alparslan Türkeş’in vefatının 25’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

11.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa’da bitmeyen projelere ilişkin açıklaması

12.- Muğla Milletvekili Burak Erbay’ın, 5 Nisan Avukatlar Günü’ne ilişkin açıklaması

13.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, toplumun kutuplaştırılmasına ilişkin açıklaması

14.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, ülkede yaşanan enflasyona ilişkin açıklaması

15.- Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı’nın, Başbuğ Alparslan Türkeş’in vefatının 25’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

16.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, Başbuğ Alparslan Türkeş’in vefatının 25’inci yıl dönümüne ve dün açıklanan enflasyon rakamlarına ilişkin açıklaması

17.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, Tarım ve Orman Bakanlığının orman yangınlarıyla mücadeledeki zafiyetine ilişkin açıklaması

18.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, Nevşehir’in Ürgüp ilçesi Temenni Mahallesi’ndeki iş merkezi projesine ve Mazı köyünde yapılacak maden ocağına ilişkin açıklaması

19.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, gelişme çağındaki çocukların yeterince beslenemediğine ilişkin açıklaması

20.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, 5 Nisan Avukatlar Günü’ne ilişkin açıklaması

21.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Başbuğ Alparslan Türkeş’in vefatının 25’inci yıl dönümüne ve 5 Nisan Avukatlar Günü’ne ilişkin açıklaması

22.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, ülke yönetimindeki keyfîliğe ilişkin açıklaması

23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Başbuğ Alparslan Türkeş’in vefatının 25’inci yıl dönümüne, 4 Nisan Deniz Şehitlerini Anma Günü’ne ve millî sporcularımızın uluslararası organizasyonlardaki başarılarına ilişkin açıklaması

24.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Kırım Tatar Türk halkının millî lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmesini İYİ Parti olarak önerdiklerine, Alparslan Türkeş’in vefatının 25’inci yıl dönümüne, 4 Nisan Deniz Şehitlerini Anma Günü’ne, Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa’nın vefatının 122’nci yıl dönümüne, 4 Nisan Sokak Hayvanları Günü’ne, 5 Nisan Avukatlar Günü’ne, Kahramanmaraş’a İstiklal Madalyası verilişinin yıl dönümüne, Doğu Türkistan’ın Barın kasabasında gerçekleştirilen katliamın 32’nci yıl dönümüne ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Libyalı çocuklarla ilgili geçen hafta yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması

25.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, 5 Nisan Avukatlar Günü’ne, İdris Baluken’in “Sincan’dan Edirne’ye Hasbıhal-Name” adlı yeni çıkan kitabına, Yüksekova Belediyesinin kapalı ihaleyle satışa çıkardığı taşınmazlara ve cezaevlerinde mahkûmlara gelen elektrik faturalarına ilişkin açıklaması

26.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, 5 Nisan Avukatlar Günü’ne, mahkemede iddia makamı ve savunma makamının aynı zeminde görev yapması gerektiğine, çoklu baro uygulamasına ve CHP Grubunun avukatlık mesleğinin sorunları konulu Meclis araştırması önergesine ilişkin açıklaması

27.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, tüm İslam âleminin ramazan ayını tebrik ettiğine, Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölüm yıl dönümüne, Alparslan Türkeş’in vefatının 25’inci yıl dönümüne, 5 Nisan Avukatlar Günü’ne ve Genel Kurul gündemine ilişkin açıklaması

28.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Batman ili Kozluk ilçesi Gümüşörgü (Timok) köyüne Valilik kararınca giriş çıkışların yasaklanmasına ve bu köyde yaşayan Yahya Karabaş’ın gözaltı süresince yaşadığı işkencelere ilişkin açıklaması

 

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili Erhan Usta tarafından, ülkemizde son zamanlarda avukatlar arasında arttığı gözlenen intihar vakalarının, maruz kaldıkları şiddet olaylarının ve avukatlarımızın içinde bulunduğu ekonomik, psikolojik ve sosyal sıkıntıların sebeplerinin araştırılarak gerekli önlemlerin alınması amacıyla 5/4/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Nisan 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Oya Ersoy ve arkadaşları tarafından, avukatlara yönelik şiddetin önlenmesi ve yaşadıkları sorunların belirlenmesi amacıyla 5/4/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Nisan 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Alpay Antmen ve arkadaşları tarafından, avukatlara yönelik şiddet vakalarının, avukatların intiharlarının ve avukatların son dönemde yaşadığı sosyal ve ekonomik zorlukların nedenlerinin ve çözüm yollarının araştırılması amacıyla 4/4/2022 tarihindeTürkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Nisan 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine, Genel Kurulun çalışma saatlerine ve 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, (2/3786) esas numaralı Çay Kanunu Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/164)

 

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 84 Milletvekilinin Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4336) ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 322) (x)

 

 

 

VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İzmir Milletvekili Murat Bakan'ın, idari teşkilatta görevli temizlik işçisi kadrosundaki personele ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç'in cevabı (7/60370)

2.- Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü'nün, Ukrayna'da bulunan Türk öğrencilerin akıbetine ve bölgedeki Türklerin tahliyesine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/60380)

3.- Diyarbakır Milletvekili Remziye Tosun'un, Türk Hava Yollarının Diyarbakır'a düzenlediği uçuşlarda karekod uygulamasının kullanılmamasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/60558)

4.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman'ın, Bingöl'ün Tavz bölgesindeki ulaşım ve altyapı sorunlarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/60691)

5.- Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz'ın, Silopi'de bulunan tır parkına giriş yapan araç sürücülerinden bağış adı altında para toplandığı iddiasına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/60698)

6.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere'nin, 2018-2022 yılları arasında Bakanlık tarafından hazırlatılan kamu spotu sayısına ve bunlar için yapılan ihalelerin bedeline,

2018-2022 yılları arasında Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından kiralanan ya da satın alınan taşınmaz verilerine,

- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine akaryakıt ve ulaşım desteği verilmesi önerisine,

- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan'ın, Kocaeli'nin Darıca ilçesine bağlı Nenehatun Mahallesi'nin ilkokul ihtiyacına,

İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in cevabı (7/60790), (7/60791), (7/60793), (7/60794)

7.- Muğla Milletvekili Metin Ergun'un, Kahramanmaraş'ın Onikişubat ilçesindeki taşımalı eğitim sorununa,

- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, okulların güvenlik sorunlarına ve alınacak önlemlere,

- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu'nun, 2021-2022 eğitim-öğretim yılı için ayrılan eğitim bütçesine ve öğrenci başına harcamalara,

- Uşak Milletvekili Özkan Yalım'ın, eğitim sektörüne servis hizmeti veren firmalara akaryakıt desteği verilmesine,

İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in cevabı (7/60795), (7/60796), (7/60930), (7/60935)

8.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere'nin, sarmalık kıyılmış tütün mamulü ticareti amacıyla gerekli belgeleri alan kooperatif ve şirketlere ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci'nin cevabı (7/60820)

9.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir'in, ülkemizin tarım politikasına ve çiftçilerin desteklenmelerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci'nin cevabı (7/60822)

10.- Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı'nın, TMO taşıma ihalelerini alan nakliye firmalarının akaryakıt fiyat farklarının ödenmesi önerisine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci'nin cevabı (7/60828)

11.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, mevsimlik tarım işçisi kadınların primlerinin devlet tarafından ödenmesi ve eğitimlerinin devam ettirilmesi için yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci'nin cevabı (7/60832)

12.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybek'in, gübre desteğinin arttırılması talebine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci'nin cevabı (7/60834)

13.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere'nin, Narince-Gerger il yolu projesinin akıbetine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/60840)

14.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, bir öğrencinin okul nakliyle ilgili sorununa,

- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun'un, eğitim sektörüne servis hizmeti veren firmaların desteklenmesi talebine,

İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in cevabı (7/60933), (7/60934)

15.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker'in, şeker fabrikalarının özelleştirilmesinin şeker üretimine etkilerine ilişkin sorusu ve Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci'nin cevabı (7/60957)

16.- İstanbul Milletvekili Arzu Erdem'in, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine yönelik çeşitli düzenlemelere,

- Bursa Milletvekili Lale Karabıyık'ın, Muş'un Bulanık ilçesinde yapıldığı iddia edilen yolsuzluklara,

- Muğla Milletvekili Suat Özcan'ın, servis ücretlerinin artırılması önerisine,

İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in cevabı (7/61016), (7/61018), (7/61019)

 

 

 

 

 

 

 

5 Nisan 2022 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75’inci Birleşimini açıyorum.(x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Ağrı’daki sağlık yatırımları hakkında söz isteyen Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi’ye aittir.

Buyurun Sayın Çelebi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Ağrı Milletvekili Ekrem Çelebi’nin, Ağrı’daki sağlık yatırımlarına ilişkin gündem dışı konuşması

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisinde şahsım adına gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, ekranları başında bizi izleyen Ağrılı hemşehrilerimi, aziz milletimizi ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sözlerime başlamadan önce, tüm İslam âleminin ramazanışeriflerini tebrik ediyorum.

Yine, biliyorsunuz, bugün, özellikle ülkemizde olduğu gibi, bütün dünyada adaletin yerine getirilmesinde önemli bir görev üstlenen tüm avukatlarımızın, hukukçularımızın Avukatlar Günü’nü kutluyorum.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde Türkiye'de gerek insan hakları gerek demokratikleşme gerekse ekonomik kalkınma, siyasi ve uluslararası ilişkiler bağlamında son yirmi yılda yüz yıllık değişim ve dönüşümlere imza atan bir liderle imza atmıştır. Bunun son örneğini özellikle Rusya ve Ukrayna savaşında görmekteyiz. Yaklaşık olarak 25 devlet adamı, ülke devlet başkanı özellikle ülkemizi ziyaret etmişlerdir. Bu da Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir vatandaşı olarak, bir parlamenter olarak gerçekten gurur duyduğum, çok önemli hususlardan bir tanesidir.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Helal olsun!

EKREM ÇELEBİ (Devamla) - Saygıdeğer milletvekilleri, AK PARTİ iktidarları döneminde özellikle eğitimden sağlığa, ulaşımdan altyapıya, tarım ve hayvancılıktan KÖYDES projesine, enerjiden sanayiye, kültürden spora kadar Ağrı’mız için her şeyi yaptık, yapmaya ve takip etmeye devam ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Son yıllarda, ülkemizde, özellikle sağlık hizmetlerinde çok büyük ivme kazandık. Hele hele pandemiyle birlikte -her ne kadar muhalefet partileri bizi özellikle Plan ve Bütçede veya Türkiye Büyük Millet Meclisinde eleştirse bile- şehir hastanelerinde nereden nereye geldiğimizi, çok önemli bir merhale aldığımızı burada söylemek istiyorum.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Millet randevu alamıyor Sayın Vekil, randevu alamıyor.

ERKAN AYDIN (Bursa) - Şimdi aradılar hastaneden “Randevu alamıyoruz.” diye.

EKREM ÇELEBİ (Devamla) - Bizler, bu yatırımlardan ilimizde en iyi şekilde faydalanabilmek için gerçekten elimizden geleni yaptık. Burada, özellikle Ağrı’mızla ilgili olarak da yüce Meclisi, sizi hem biraz bilgilendirmek… Bu anlamda da eğer ilimizi teşrif ederseniz sağlık hizmetlerinde neler yapıldığını da orada kendi gözlerinizle görmüş olursunuz.

2018 yılında 450 yataklı Ağrı Devlet Hastanesini hizmete açtık. Hamdolsun, hastanemizi özellikle bütün birimleriyle -inanın, diyaliz ünitesi, anjiyo, tomografi, MR- özellikle nitelikli yatak kapasitemizi yüzde 90’lara yakın artırdık ve artırmaya da devam ediyoruz. Sağlık Bakanlığımıza ben burada da teşekkür ediyorum; özellikle, burada imzalanan afiliasyonla birlikte ilimizdeki Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi ile Ağrı Devlet Hastanemizin afiliasyonunu gerçekleştirdik ve bundan sonraki süreçte de özellikle akademisyen konusunda ki bizim bütün halkımızın serzenişi o konudaydı: “Ya, hiç akademisyenimiz yok.” Afiliasyondan sonra 14 akademisyen kadrosu ihdas ettik; bunlardan 4’ü profesör, geri kalanı doçent ve diğer akademisyen kadrolarımız geldi; şu anda 4 profesörümüz ilimizde görev yapmaktadır.

Değerli milletvekilleri, yine, 2019 yılında anjiyo ünitemizi hastanemize kazandırdık. Şimdiye kadar yaklaşık olarak iki yıl içerisinde ilimizde 3 binin üzerinde anjiyo işlemini gerçekleştirdik. Yine burada ilk kez açık kalp ameliyatını Ağrı Devlet Hastanemizde gerçekleştirdik. Ben özellikle burada, başta -İstanbul’da- hemşehrim Başhekimimiz Sayın Koçyiğit ve Sağlık Bakanımız olmak üzere teşekkür ediyorum.

Yine aynı şekilde, akciğer ameliyatını, rezektif cerrahiyi -burada İsmail Hocam da var, o da şey yapıyor- başarılı bir şekilde gerçekleştirdik.

Yine, hastanemizde yoğun bakım yatak sayımızı 18’den 74’e çıkardık. Hani, bazıları der ya “Özellikle Ağrı Devlet Hastanesinde veya Ağrı’da hekim yok.” diye; ilimizde özellikle, an itibarıyla, şu anda 548 hekimimiz görev yapmaktadır. Bununla birlikte, 103’üncü Dönem Devlet Hizmeti Yükümlülüğü atamasıyla da 66 hekimimizin ataması yapılmıştır; inşallah onlar da en kısa süreçte gelip görevlerine başlarlar.

Değerli milletvekillerimiz, bunun yanında, Ağrı ilimizde özellikle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Çelebi.

EKREM ÇELEBİ (Devamla) – Burada, huzurlarınızda da Sayın Cumhurbaşkanımıza bir kez daha teşekkür ediyorum. 2021 yılında Ağrı Tıp Fakültemizin temelini attık. Şu anda 106 öğrencimiz, Erzurum’da Atatürk Üniversitesinde, hizmet binamız bitinceye kadar öğrenimlerine devam ediyor. Biz geçen sene temelimizi attık, inşallah bu sene bitirmeyi hedefliyoruz. Bundan sonraki süreçte bizim öğrencilerimiz de ilimize gelip orada öğrenimlerine devam edecekler. Yani, bu bitti mi? Bitmedi; sağlık hizmetlerinde özellikle söylemek istiyorum.

Bakın, önümüzdeki ay, 6 Mayıs 2022 tarihinde, Allah bir sıkıntı vermezse, 200 yataklı kadın doğum ve çocuk hastanemizin temelini atıyoruz. Buradaki temel hedefimiz yerinde hizmet.

Radyoterapi yerleşkesinin aynı tarihte yine ihalesi yapılacak. Bundan sonraki süreçte de bu yatırımlar hızlı bir şekilde devam edecek. Ve yine, aynı şekilde, radyoterapi bölümüne piyasa değeri eski parayla yaklaşık olarak 50 trilyon lira paramız çıktı; LINAC radyoterapi cihazımız alınacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çelebi, teşekkür ediyorum.

EKREM ÇELEBİ (Devamla) – Ben, bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Herkese tekrar hayırlı ramazanlar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, şeker ve çay fiyatlarındaki sorunlar hakkında söz isteyen Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’e aittir.

Buyurun Sayın Gürer. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, şeker ve çay fiyatlarına ilişkin gündem dışı konuşması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarımda yaşanan sorunların somut bir örneği de şekerde bugün geldiğimiz noktadır.

Şeker pancarı, stratejik bir üründü. Şeker pancarı fabrikalarının satılmaması için Cumhuriyet Halk Partisi olarak gerek fabrika önlerinde gerekse yaptığımız mitingle tepkimizi dile getirdik. Şeker pancarı, sözleşmeli yapılan bir tarımdır ve çiftçi gider, fabrikayla üreteceği şeker için kota anlaşması yapar; daha sonra ürününü götürüp eylül ayında fabrikaya teslim eder ve bilahare de üründen gelirini sağlar. Şeker pancarı geçtiğimiz yıl çiftçiden 420 liradan alındı ancak çiftçi, tonunu 420 liradan teslim ettiği şekerin posasını, küspesini 600 liradan özel fabrikalardan almak durumunda kaldı. Şeker pancarından alkol elde edilir, melas elde edilir, küspe elde edilir ve bu 4 ana unsur içinde en önemli faktör de şekerdir.

Geçtiğimiz yıl şeker pancarı eylül ayında alındı, işlendi, aralığa kadar da depoya kondu. O arada kasımda şeker fiyatlarına yüzde 25 de bir zam geldi. Bu yıl ise şekerde karaborsacılığın başladığını gördük. Bunun nedeni, özelleştirilen şeker fabrikalarıdır çünkü ülkemizde 21 üründe arz açığımız var ama şekerde arz açığımız yok. Geçen yıl 19,5 milyon ton şeker pancarı yetiştirilmiş, 2 milyon 700 bin ton da şeker elde edilmiş; bir önceki yıl 3 milyon ton elde edildiği için bir kısmı da ihraç edilmiş. Buradaki olay, özel şeker fabrikalarının kamu fabrikalarını zorlayarak şekerin fiyatını bu önümüzdeki dönem alacakları ürünün fiyatına bugünden taşımak. Burada yapılan özelleştirme sürecinde Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekili Mustafa Bey burada diyordu ki: “Şeker fabrikaları özelleştirildiğinde rekabet artacak, fabrikalardan işçi çıkarılmayacak, bunun yansıması olarak şeker ucuzlayacak.” Ama öyle olmadığını gördük. Çünkü şeker fabrikalarının konum olarak diğer fabrikalardan farklı yönü şu: Bulunduğu bölgeye göre üretim maliyeti farklılaşır, üretim maliyetinin farklılaşması yanında kendine göre şartlar da oluşturur.

Bakınız, şu anda devletin kotası yüzde 10 iken, özel sektör fabrikaları kotayı yüzde 5’e çekti. Bu nedenle çiftçiye kota cezaları yazıldı. Onun yanı sıra özel sektör “Şeker pancarını ben istediğim zaman söküp getireceksin.” diyor. Öyle olunca çiftçi, tarlada ürünün firesinin en yüksek olduğu dönemde pancarı sökmek durumunda kaldığı için kayba uğruyor. Kamunun elinde şeker fabrikaları olması gerekirdi. Ortaya çıkan sonuç, tamamen yanlış bir politikanın ürünüdür. Onun için de bugün, TÜRKŞEKER’in kilosunu 10 liraya çektiği şeker, özel sektör fabrikalarında daha yüksek fiyatla satılmaktadır. Bir yıl öncesi 50 kiloluk torbası 225 lira olan şeker, TÜRKŞEKER’de 570 liraya, özel sektörde ise 700-800 liraya gelmiş durumdadır.

İşte iş bilmezliğin yarattığı sonuçlardan biri de budur. Stratejik bir ürün olan şeker pancarıyla ilgili yanlış planlama, öngörü; şekeri de karaborsaya düşürmüştür, olan vatandaşa olmaktadır, tüketici bu konuda mağduriyet yaşamaktadır. Şekerin yanında çayın satışı, şu anda ÇAYKUR eliyle gerçekleşiyor ama bir yıldır ÇAYKUR, fiyatlarını devlet desteğiyle yükseltmiyor, yüzde 6’lık bir zam yaptı ama şeker gibi, vatandaşı mağdur edecek bir artışı getirmedi. Yani bir yerde, şeker pancarı fabrikaları devlette olsaydı sübvanse edilecek, fiyatlar bu kadar artmayacaktı. Nasıl ki yurt dışından buğdayın tonu 6.700 liradan alınıp kendi sanayicimize 3.250’den veriliyorsa şeker pancarında da bu destek sağlanacaktı ve şekerde karaborsa noktasında satışlar olmayacaktı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) – Şu an şeker pancarından elde edilen şekerin fiyatının artışı, şekerden mamul tüm ürünlerin fiyatının artışı demektir. 84 milyon insanı doğrudan ilgilendiren şeker pancarının üretiminden elde edilen ürünlerin bugün için geldiği fiyatlar, yarın için kaygı vericidir. Söylendiği gibi ne şekerin fiyatı ucuzlamış ne rekabet şartları oluşmuş ne de orada çalışanların işten çıkarılması engellenmiştir. Ayrıca, şeker fabrikalarındaki geçici ve mevsimlik işçiler de hâlen kadro alamamış, mağduriyetleri devam etmektedir. Tarımdaki yanlış politikalar ne yazık ki tüm hepimize yani tüketici olan her yurttaşa yansımaktadır.

Şekerde geriye dönüş sağlanabilir, özelleşen fabrikalar kamulaştırılsın. En azından şekerin stratejik bir ürün olarak geleceğe taşınması sağlansın diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Ankara’da toplantı, gösteri hakkı ve idari iletişim sorunları hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

3.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Ankara’da toplantı, gösteri hakkı ve idari iletişime ilişkin gündem dışı konuşması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sevgili halkımız; genel olarak mart ayının Dünya Kadınlar Günü, Tıp Bayramı, “Nevroz” Bayramı ve anmalarla dolu oldukça yoğun bir gündemi vardır. Türkiye’nin birçok şehrinde olduğu gibi Ankara’da da meydanlarda kutlama, anma ya da protesto yapmak, yurttaşlarımızın en doğal anayasal hakkı. “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” Anayasa madde 34 gayet açık ancak Ankara’da Emniyeti, Valisi bir olup yurttaşların anayasal haklarını engellemek üzere elinden geleni ardına koymuyor. 8 Mart mitingi için duyuru yapmak isteyen kadınlar gözaltına alınıyor. Miting yapılacak alan için bir yıl “Tandoğan olmaz, Anıt Park’ta yapın.” deniliyor, ertesi yıl Anıt Park’ta yapmaya kalkınca bu sefer onun için zorluk çıkarılıyor. Hafta içi düzenlenen mitingleri iş çıkış saatini gözeterek yapmak istediğimizde “Hayır.” deniliyor, saat üç ile beş arasında güvenliği sağlayan kolluk, ne hikmetse beş ile yedi arasında güvenliği sağlayamaz oluyor. Ülkenin dört bir yanında yakılan “Nevroz” ateşi, Ankara'da sakıncalı bulunuyor. Şimdi, “Nevroz” kutlaması konusunda konuşmak için aradığım Validen tam dört gün boyunca yanıt alamıyorum. Evet, bir il vekilinin valiyle konuşamaması, gerçekten bu Meclisin itibarını zedeler aslında ve bu nedenle Meclis Başkanının bu duruma müdahale etmesi gerekir.

Öte yandan, bu kadar yüksek güvenlikli olduğu iddia edilen bir kentte aslında kimin güvenliği sağlanıyor diye de sormak gerekir. Tıpkı Mecliste olduğu gibi, her yeri bariyerlerle çevirerek sadece Cumhurbaşkanı ve şürekâsının güvenliği mi sağlanıyor Ankara'da? Örneğin, gazeteci bir kadın, iki gece önce karakolu arayıp kendisini taciz eden iki aracı şikâyet ettiğinde “Yazılı başvurun, biz bir şey yapamayız.” cevabını alıyor plakalarını alıp bildirdiği hâlde. Kadınların güvenliğini sağlamayan, yurttaşların en doğal gösteri hakkını korumayan bir kentte güvenlikten filan söz edilemez.

Ankara'nın sorunları sadece güvenlik, toplantı, gösteri hakkının engellenmesi değil tabii ki. Kendi kendine yetebilecek tarımsal üretim kapasitesine sahip bu kenti betona çevirdiniz. Yaşanabilir bir kentte, nefes alınabilir topraklarda yaşamak tüm Ankaralıların hakkıdır. Tarihî Saraçoğlu Mahallesi olsun, ODTÜ ormanını parçalayan rant yolu olsun, bu şehir için mücadele eden Mimarlar Odasının Ankara Şubesini hedef almak, aslında bu kente sahip çıkanları ve hepimizi hedef almaktır.

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz günlerde Danıştay, Atatürk Orman Çiftliği'ne yapılan sarayın hukuksuzluğunu yani kaçak olduğunu bir kez daha kanıtladı. Kültür Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulu, 16 Ocak 2014’te yayımladığı ilke kararıyla tarihî sit alanlarına kamu binası yapılmasının önünü açmıştı. Ancak Danıştay, Atatürk Orman Çiftliği arazisi üzerinde inşa edilen Cumhurbaşkanlığı sarayının yapımına dayanak olan bu kararı iptal etmişti. Tabii, bunun üzerine Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu boş durmadı, arkadan dolandı ve “kamu hizmet yapıları” ibaresi yerine “resmî kurum yapıları” ibaresini kullandı. Sayın Levent Gök bu kararı -bu değişikliği daha doğrusu- yargıya taşıdı ve Danıştay savcısı, üç gün önce Atatürk Orman Çiftliği’ne inşa edilen sarayın yapımına temel oluşturan ve sözde kültür varlıklarını koruma görevi olan Kurulun kararına olumsuz görüş verdi. Savcı, tarihî sit alanlarında resmî yapıların inşa edilmesinin yasalara aykırı olduğunu vurguladı.

Ben, bütün savcıları ve hâkimleri artık korkusuzca ve her alanda hukuku uygulamaya davet ediyorum. Yoksa, elimizde bir ülke kalmayacak. Tahrip edilen ormanlar, zeytinlikler ve kent dokusunun yerine asla yenisi konulamıyor.

TÜİK’in bile yüzde 61 olarak açıkladığı enflasyon ve zamlar, herkes gibi Ankaralıları da olağanüstü etkiliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Tamamlıyorum.

Pazar yerleri boş, üretici de tüketici de çok zor durumda, mazot fiyatları, doğal gaz, elektrik faturalarının herkesi yoksullaştırdığı bir kentle karşı karşıyayız. Evet, Ankara; Türkiye’nin başkenti, sorunlar büyük ve sorunların da başkenti ama çözümlerin de başkenti olabilir. Öncelikle üretim ekonomisine geçmeliyiz; işçilik değil, üretim maliyetlerindeki artışın enflasyonun temel nedeni olduğunu kabul etmeliyiz. Gübre, akaryakıt gibi girdi fiyatlarını düşürmeliyiz ki çiftçi üretim yapabilsin. İktidarın tüm halkı tüketen; üretim değil, tüketim politikalarına karşı çıkış yollarımız var çünkü HDP var, biz varız.

Sevgili Ankaralılar, hepinizi 10 Nisanda Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde gerçekleştireceğimiz Ankara il kongremize davet ediyoruz; birlikte değiştireceğiz bu kenti de Türkiye’yi de.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Kara…

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Konya Milletvekili Esin Kara’nın, Başbuğ Alparslan Türkeş’in vefatının 25’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ESİN KARA (Konya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

“Daima hedefiniz olsun ve hedefiniz Turan olsun. Başarı için sebebiniz olsun ve sebebiniz Allah rızası olsun.” Başbuğ Alparslan Türkeş.

Ülküdaşları, evlatları olarak dünyada iken gölgesini yalnız bırakmadığımız Başbuğ Alparslan Türkeş’in vefatından sonra da davasının emanetçisiyiz. Allah’a, Kur’an’a, vatana, bayrağa ve silaha yemin eden ülküdaşları vazgeçmedi, vazgeçmeyecek. Şehitlerimiz, gazilerimiz ve Başbuğ’umuz emin olsun; bizler, emanet ve vasiyeti olan davası Turan, partisi Milliyetçi Hareket Partisi ve ocağı Ülkü Ocaklarını son nefer, son nefes, son damla kanımıza kadar koruyacak, mücadelesinden kıyamete kadar vazgeçmeyeceğiz.

Aramızdan ayrılışının 25’inci yıl dönümünde Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş’i rahmet, minnet ve dualarla yâd ediyorum; ruhu şad, mekânı cennet olsun.

BAŞKAN– Sayın Çepni…

2.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, 30 Ekim 2020 İzmir depreminde evleri kullanılamaz hâle gelen 80 bin insanın mağduriyetine ilişkin açıklaması

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – 117 insanın hayatını kaybettiği 30 Ekim 2020 İzmir depreminde evleri kullanılamaz hâle gelen 80 bin insanın mağduriyetleri sürüyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Kurum, 200 bin TL kredi limitini 400 bin TL’ye çıkardığını açıklamıştı ancak depremzedeler, 15 bin TL maaş bordrosu isteyen bankalardan eli boş döndü, 400 bin TL’nin aylık ödemesi de 8 bin TL. 80 bin mağdur insan için 5 bin konut yapıldı, 75 bin konut ise kentsel dönüşüm kredisinden yararlanmayı bekliyor. Bu şartlarda depremzedelerin kredi alması, ödemesi mümkün değildir. Seslerini duyurmak için Ankara’ya gelen depremzedelerin talebiyse iki yıl ötelemeli, on sekiz yıllık düşük faizli kredidir. İktidar şovu bırakmalı ve talepleri gerçekleştirmelidir.

BAŞKAN – Sayın Kaya.

3.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, 5 Nisan Avukatlar Günü’ne ve ramazan ayına ilişkin açıklaması

İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Birey ve toplumları hakları konusunda bilgilendiren, yönlendiren, haklarının korunmasında ve kullanılmasında onlara yardımcı olan avukatlarımız, meslek etiğine ve kanunlara bağlı, adaletin sağlanması hususunda kararlı tavırlarıyla da toplumumuzca takdir edilmektedir. Hukukun üstünlüğünün sağlanması ve kamu vicdanının razı olacağı şekilde adaletin tecelli etmesi yönünde gayret gösteren, başta Osmaniye Barosu avukatları olmak üzere tüm avukatlarımızın 5 Nisan Avukatlar Günü’nü kutluyor ve meslek hayatlarında başarılar diliyorum.

Tüm İslam âlemine ve çok değerli hemşehrilerime hayırlı ramazanlar dileyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

4.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, uygulanan yanlış para ve faiz politikalarının ülkeyi getirdiği duruma ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Başkan.

Dün, Bursa’da Pazarcılar Odasını ziyaret ettim. Milletin hâli perişan. Tek bir domatesin fiyatı 3 lira 47 kuruş, tek bir patlıcanın fiyatı 4 lira 8 kuruş, tek bir sivri biberin fiyatıysa 1 lira 72 kuruş. Sadece geçen yıl aynı fiyata bunlardan 1 kilogram alabiliyordunuz. Şu anda halkımız pazarlarda adetle sebze meyve alıyor. Geçen yıl asgari ücretle 760 kilogram domates alırken bu yıl 126 kilogram ancak alabiliyorsunuz. Ülkenin geldiği durum gerçekten perişan. Ancak TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranına baktığınızda yüzde 61; çarşıya, pazara, hane halkına baktığınızda ise minimum yüzde 120.

Yönetemiyorsunuz; bir an önce şu yanlış para politikanızı, faiz politikanızı değiştirin, yoksa bu millet size sandıkta gereken dersi verecek diyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmazkaya…

5.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, kampüste ve yurtta kalan üniversite öğrencilerinin yemek sorununa ilişkin açıklaması

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Üniversitelerin açılmasıyla birlikte öğrencilerin barınma sorununa ek olarak yemek sorunu da yaşanmakta. Öğrenciler yemekhanelerdeki zamlara, kalite ve porsiyon düşüklüğüne haklı olarak isyan ediyor. Gaziantep Üniversitesi ve ülke genelinde eğitim gören çok sayıda öğrencinin üniversite yemekhanesinde yemeğin erken bitmesinden dolayı iftarda aç kalması, evlatlarını devlete emanet eden vatandaşlarımız ve bizleri derinden üzmüştür. Kampüste ve yurtlarda kalan öğrencilere verilen yemekleri göstermek istiyorum. Bu görüntüleri öğrenci kardeşlerimiz çekmiş ve soruyorum sizlere: Vicdanınız hiç sızlamıyor mu? Öğrenciler “Bize akşamdan kalan bayat ekmekler veriliyor, porsiyonlar çok küçük, doymuyoruz.” diye veryansın ediyor. Kalitesiz ve küçük porsiyonlar nedeniyle birçok üniversite öğrencisi yemekleri yemek istemiyor. Yapılan zamlar karşısında yemeklerin üç öğün nitelikli olmasını isteyen öğrenciler ekonomik koşullar nedeniyle yemekhaneyi kullanıyor. Yemeklerde kullanılan malzemenin kalitesindeki düşüklük, doğal olarak öğrencinin aldığı verimi yani öğrencinin eğitim hayatını ve yaşam kalitesini etkiliyor. Bari, en azından bu mübarek ramazan ayında gençlerimizin beslenmesine özen gösterelim diyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Karaduman…

6.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, banka kârlarına ilişkin açıklaması

ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) – Sayın Başkan, mazota ve gübreye her gün zam geliyor; çiftçi perişan. Elektriğe, doğal gaza, suya her gün zam geliyor; esnaf perişan. Pazarda, markette neredeyse bütün ürünler her gün zamlanıyor; insanlarımız, vatandaşlarımız perişan. Ulaşıma her gün zam geliyor; insanımız bayramda memlekete nasıl gideceğini kara kara düşünüyor. Ancak, ülkede ne olursa olsun her yıl kâr rekorları kıran bankalar kazanmaya devam ediyor. Ülkede vatandaş âdeta can çekişirken, bu yılın sadece ilk iki ayında bankalar 39 milyar lira kâr elde etmiştir. Bu soygun düzeni vatandaşın sofrasından çalarak bankalara yani tefecilere aktarıyor ancak unutulmamalıdır ki böyle gelmiş, böyle gitmeyecektir; rantı değil, milleti önceleyen adil bir düzeni mutlaka kuracağız.

BAŞKAN – Sayın Bulut…

7.- Tokat Milletvekili Yücel Bulut’un, 5 Nisan Avukatlar Günü’ne ilişkin açıklaması

YÜCEL BULUT (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adaletin tecellisi için kutsal bir görev ifa eden tüm avukat meslektaşlarımın Avukatlar Günü’nü kutluyor, mesleğin sorunlarının öncelikli gündem hâline getirilerek, bir an önce bu sorunlara çözüm üretecek çağa uygun bir avukatlık kanununun yasalaşmasını diliyorum.

Sayıları her geçen gün artan ve nitelikli eğitim vermekten bütünüyle uzaklaşmış, ticari bir mantıkla yönetilen sözde hukuk fakültelerinin sayısının derhâl sınırlandırılarak, mesleki eğitimin ve mezun niteliğinin korunması amacıyla gerekli tedbirlerin alınmasının bütün meslektaşlarımızın beklentisi olduğunu ifade etmek istiyorum.

Birçok meslektaşımızın asgari gelir düzeyinde ve çok zor şartlarda mesleğini ifa etmeye çalıştığı bu iklimde, avukatlık mesleğinin kendisinden beklenen toplumsal faydayı sağlamaktan her geçen gün uzaklaştığı bilinmeli, avukatlık mesleğinin yeniden saygınlığını tesis edecek tedbirler ivedilikle alınmalıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Gül Yılmaz, buyurun.

8.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, Mersin’de Huzurkent Bahşiş Mahallesi’nde yapılan parka ilişkin açıklaması

ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) - Seçim bölgem Mersin'de, Akdeniz Belediye Meclisinde, Huzurkent Bahşiş Mahallesi'nde yapımı tamamlanan ve henüz ismi olmayan bir parka, mahalle halkının ve muhtarın talebi üzerine “İyi ki varsın Eren-Eren Bülbül” isminin verilmesiyle ilgili önerge CHP, HDP ve Emek Partisi oylarıyla reddedildi. CHP’li grup sözcüsü Muhittin Ertaş “Önerge paldır küldür geldi, istişare yapılmadı. Bu ismin verilmesi noktasında dayatma hoş bir şey değil, durup dururken bu şehidin isminin verilmek istenmesi hoş değil.” diyerek reddi savundu. Bu skandal savunmayı kınıyorum.

Şehitlerimizin mekânı cennet, ruhu şad olsun.

İyi ki varsın Eren; Eren Bülbül!

BAŞKAN - Sayın Şahin…

9.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, 5 Nisan Avukatlar Günü’ne ilişkin açıklaması

SUZAN ŞAHİN (Hatay) - İnsan onurunun güçlüler karşısında korunmasının tarihi avukatlarla başlar. Yapılan düzenlemelerle itibarsızlaştırılmak, susturulmak istenen avukatlar, yargının kurucu unsurudur ve bağımsız savunmayı temsil eder. Avukatlık cübbesi, hem barınak hem çatı hem kalkan hem de kararlılığın bayrağıdır. Kimsesizin kimsesi olan, öldürülmek istenen, baskılara uğrayan, dövülen, işkenceye maruz bırakılan, hak ve özgürlüğe saldırıya itiraz eden tüm meslektaşlarımın 5 Nisan Avukatlar Günü kutlu olsun.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün “Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet hâlinde varlığı kabul olunmaz.” sözünün daha da önem kazandığı günümüzde, inancımız, azmimiz ve kararlılığımız adalet mücadelesinde galip gelmeye yetecektir. Bu ülkeye hak, hukuk, adalet ve liyakati biz geri getireceğiz.

Saygılarımla.

BAŞKAN - Sayın Kılavuz…

10.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Başbuğ Alparslan Türkeş’in vefatının 25’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Altaylardan Tuna’ya, Kerkük’ten Kırım’a Türklüğün gür sesi, Türk İslam ülküsünün ve büyük Türk milletinin fikir meşalesi Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş Beyefendi’yi vefatının 25’inci yılında rahmetle, minnetle ve hasretle yâd ediyor, manevi huzurunda saygıyla eğiliyorum.

Başbuğ’umuz tabutluklara, zindanlara ve idam sehpalarına baş eğmemiş, dava aşkını yüreklerimize ilmek ilmek işlemiştir. Başbuğ’umuz yıldırımlardan, kasırgalardan, ufuklardan doğan güneş gibi Türk’ün önüne düşen, Ergenekon’dan Kızılelma’ya ve Turan’a bozkurtça yürüyen, vatanını, milletini, bayrağını ve devletini canından aziz bilen, ihanete geçit vermeyen Türk’ün ulu Başbuğ’uydu. Başbuğ’umuzun emanet ettiği eserler, liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Bey’in önderliğinde şanla, şerefle dalgalanmaktadır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Altaca Kayışoğlu…

11.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa’da bitmeyen projelere ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – AKP, Bursa’yı proje çöplüğüne çevirdi. Bursalılar soruyor: “2016’da bitecek.” dediğiniz Bursa-Ankara Yüksek Hızlı Tren Projesi bitti mi? Yenişehir’e yapacağınız otomotiv test merkezi bitti mi? Adı var, kendi yok Yenişehir Havaalanı ne işe yarıyor?

Bursa’da, cuma günü, bitmeyen tren hattında yürüdük, güzergâh boyunca akıp giden Nilüfer Çayı yıllardır olduğu gibi zehir akıyor ve yıllardır bunu söylüyoruz. Müsilaj tehlikesi gözümüzün önünde iken Nilüfer Çayı’nı ıslah etmek için ne yaptınız? Kent Meydanı-Terminal Tramvay Hattı ne zaman tamamlanıp faaliyete geçecek? Bursalılar adına soruyoruz: Bursalılara hak ettiklerini ne zaman vereceksiniz?

BAŞKAN – Sayın Erbay…

12.- Muğla Milletvekili Burak Erbay’ın, 5 Nisan Avukatlar Günü’ne ilişkin açıklaması

BURAK ERBAY (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Hukukun yok edildiği, adalete güvenin sarsıldığı, yargının siyasi iktidarın bir aracı hâline geldiği şartlarda dahi hukukun üstünlüğüne ve adalete olan inancını kaybetmeden savunmanın onuruna yakışır bir duruş ortaya koyan, adalet ilkesinden sapmayan tüm avukat meslektaşlarımın Avukatlar Günü'nü kutluyorum. Adalet uğruna mücadele ederken hayatını kaybeden meslektaşlarımı saygıyla anıyorum.

Bugün yargının üstünde kapkara bulutlar dolaşıyor olabilir, adalet yerine güce biat edenler olabilir ancak mutlaka bu karanlık günler son bulacaktır. Yargının bağımsız ve tarafsız olduğu, hukukun üstünlüğünün yeniden tesis edildiği, avukat meslektaşlarımın hiçbir baskı altında kalmadan daha iyi şartlarda görevlerini yapabildiği bir Türkiye’yi yeniden inşa edeceğiz.

BAŞKAN - Sayın Çelebi...

13.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, toplumun kutuplaştırılmasına ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Birileri sürekli barış teranesiyle topluma kutuplaşma dayatarak kendisine siyasi alan açmak derdinde. Vatandaşlarımız sorunsuz, saygılı biçimde bir arada yaşıyor, hiç meraklanmayın. Eksiklerimiz var elbette, düzeltiriz. Bunun için ağaç dikme, tiyatroya gitme, kahvaltı yapma şirinliklerine ihtiyaç yoktur. 80 milyon vatandaşımız ayrımsız kardeştir, bunu kimse bozamayacaktır. Burada sorun, Türk milletini emperyalistlerin, bölücülerin istek ve amaçlarına muhatap kılmaktır. Barışalım ama bölünelim, barışalım ama Atatürk demeyelim, barışalım ama Anayasa ilk 4 maddeyi değiştirelim, barışalım ama kurucu değerlerden taviz verelim; işte, biz, buna razı değiliz, buna destek olmayız. “O gitsin, bu gelsin.” basitliğiyle devlet yönetilmez diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Özkan...

14.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, ülkede yaşanan enflasyona ilişkin açıklaması

YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Faiz sebep, enflasyon sonuç.” diyerek ekonominin kitabını yazdığını iddia eden Sayın Cumhurbaşkanı, ülkeyi dünya enflasyon şampiyonlar ligine taşımıştır. TÜİK verilerine göre bile yıllık tüketici fiyatları yüzde 61, üretici fiyatları ise yüzde 115 artmıştır. Gerçek enflasyon üç hanelere ulaşmış olup mutfaklarda yangın artarak devam ediyor. Zimbabve'den sonra, dünya enflasyon sıralamasında 6’ncı ülke olduk. Ramazan ayında iftar sofrasına et, süt, peynir götüremeyen milyonlarca aile var. Türkiye Aile Hekimliği Dergisi’nde yer alan bir çalışmaya göre, her 4 çocuktan 1’inin kilosu çok düşük ve potansiyel kalp hastası. Kız çocuklarının yüzde 85’i, erkek çocuklarının ise yüzde 81’i kansızlıkla mücadele ediyor ve gelişim sorunları yaşıyor. Yeter artık, çekin elinizi halkın cebinden.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaşıkçı…

15.- Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı’nın, Başbuğ Alparslan Türkeş’in vefatının 25’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) – Partimizin kurucusu, fikir ve siyaset insanı Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş’i vefatının 25’inci yıl dönümünde rahmetle ve özlemle anıyorum. Bu vesileyle, Başbuğ’umuzun Hatay’daki yol arkadaşları olan ülkücü şehitlerimiz Mehmet Azın’a, Yavuz Çalışkan’a, Tuncay Terzi’ye, Nebi Soylu’ya, Yılmaz Kaymakçı’ya, Ahmet Hamdi İlker’e, Ali Bakır’a, Sulhi Aksoy’a, Nurettin Çetin’e, İsa Ortak’a, Ali Bereket’e, Subay Çiftçi’ye, Mehmet Buldu’ya, Mustafa Eker’e, Mustafa Şahin’e, Nadir Ünal’a, Ahmet Bayraktar’a, Ahmet Güleç’e, Ali Tatar’a, Mehmet Gökçe’ye, Hüseyin Bozdoğan’a, Cihan Kurt’a, Ahmet Topal’a, Ahmet Sarpkaya’ya, Hidayet Sert’e, Hüseyin Çelik’e, Hasan Tarcan’a ve Mehmet Başak’a da Allah’tan rahmet diliyorum, ruhları şad olsun.

BAŞKAN – Sayın Ok…

16.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, Başbuğ Alparslan Türkeş’in vefatının 25’inci yıl dönümüne ve dün açıklanan enflasyon rakamlarına ilişkin açıklaması

İSMAİL OK (Balıkesir) – Türk dünyasının Başbuğ’u merhum Alparslan Türkeş’i Hakk’a yürüyüşünün 25’inci yılında rahmet, minnet ve duayla yâd ediyorum.

Dün açıklanan enflasyon, hayat pahalılığını ve vatandaşlarımızın çektiği ekonomik sıkıntıları gözler önüne sermektedir. Kuşkusuz, bu durum, küresel boyutta yaşanan sıkıntıların yanında, uygulanan yanlış tarım politikalarının da bir sonucudur. Tarımsal üretimde girdi maliyetleri çok yüksek olduğu için tarımda üretim durma noktasına gelmiştir. Ne yazık ki süt inekleri bile kesime gönderilerek elden çıkarılmaktadır. Öte yandan tarımsal üretimde nüfus yüzde 7’lere düşmüş ve neredeyse 55 yaş altında üretici kalmamıştır. Bu durum Türkiye için bir beka meselesidir. Çok değil, yaz sonundan itibaren vatandaşlarımızın gıda ürünlerine ulaşması çok daha zorlaşacak ve millî güvenliğimizi tehdit etme noktasına gelecektir. Buradan yetkililere bir kez daha sesleniyorum: Derhâl, zaman geçirilmeden gerekli…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Girgin…

17.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, Tarım ve Orman Bakanlığının orman yangınlarıyla mücadeledeki zafiyetine ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Tarım ve Orman Bakanlığına: Muğla’nın Marmaris ve Köyceğiz Orman İşletme Müdürlükleri hizmet alımıyla orman yangını söndürme ihalesi açtı. Orman yangınlarıyla mücadelenin özel şirketler eliyle yapılması daha önce denendi ama olmadı. Yangınla mücadelede en önemli konu, yerinde ve zamanında müdahaledir, bunu da ancak orman köylüleri yapar, hem orman köylüsü desteklenir hem de ormanı iyi tanıdığı için yangına daha hızlı müdahale sağlanır. Ayrıca, yangına müdahale uzmanlık işidir, yangın işçisi kurum emrinde, güvenceli ve yangın eğitimi almış kişilerden olmalıdır; yangın işçisi geçici de taşeron da olmaz, olmamalı. Yangın sezonu yaklaşıyor ancak havada uçak yok, karada işçi yok. Bir kez daha soruyoruz: Yangın söndürme uçağı ve helikopteri alımı yapıldı mı, uçak filosu kuruldu mu?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Sarıaslan…

18.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, Nevşehir’in Ürgüp ilçesi Temenni Mahallesi’ndeki iş merkezi projesine ve Mazı köyünde yapılacak maden ocağına ilişkin açıklaması

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Teşekkürler Başkanım.

Ürgüp ilçemizde kentsel sit alanı olarak ilan edilmiş Temenni Mahallesi’nde yapılacak olan iş merkezi, bölge turizmine, kültürüne ve maneviyatına vurulan, geri dönüşü olmayan bir darbedir. Ürgüp Belediyesi imar kurallarını yok sayıp taşınmazın niteliğinin arsa olmasından faydalanmış, bu durumu art niyetli olarak kullanmıştır. Bu proje kamu vicdanını rahatsız etmiştir, halkın tepkisine rağmen yapılıyor olması doğru değildir, yapılmakta olan inşaat acilen durdurulmalıdır.

Yine, Ürgüp ilçemizin Mazı köyünde hemşehrilerim maden ocağı istemiyor “Hayvanlarımız maden yemez; arazi ister, ot ister, su ister.” diyor, birkaç kişi zengin olacak diye tarım arazilerinin talan edilmesini istemiyor. Mazı köyü hemşehrilerimin sesini duyun, onları mağdur etmeyin diyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

19.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, gelişme çağındaki çocukların yeterince beslenemediğine ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKP, halkımızı yoksullaştırdıkça açlık orduları büyüyor, aileler yetersiz besleniyor, gelişme çağındaki çocuklarımız, gençlerimiz gerektiği gibi beslenemiyor. Yoksulluğa mahkûm edilen milyonların çocukları artık beslenme çantalarına süt koyamaz hâle geldi. Okul Sütü uygulamasına hemen tekrar başlanmalıdır. Devlet, okullarda sadece sabah kahvaltısı değil, öğle yemeği de vermelidir, hem de öyle sözde değil, adam gibi çocuk ve gençlerimizi sağlıklı besleyecek yemekler vermelidir. Yarınımız olan çocuklarımız aç okula gidiyor, hazine garantili yandaşlarınıza milyarlarca doları bu çocukların hakkını çalarak veriyorsunuz. Bu çocukların hakkı, vebali boynunuzdadır. Gidin, okula giden çocukların beslenme çantalarına bir bakın, ondan sonra geçiş garantili köprüleri, uçuş garantili kuş uçmaz, kervan geçmez havaalanlarını savunun. Bugün milyonların yoksullaşmasıyla zenginleştiğini sananları yarın dımdızlak bırakacağız, çalınan her şeyi sahiplerine, bu ülkenin yoksul bırakılan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Tutdere, buyurun.

20.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, 5 Nisan Avukatlar Günü’ne ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Sayın Başkan, bugün 5 Nisan Avukatlar Günü; buradan bütün meslektaşlarımın Avukatlar Günü’nü kutluyorum. İktidarın hukuku, demokrasiyi ortadan kaldıran uygulamaları, yargıda liyakatin ortadan kaldırılmış olması, hayatı ve mesleği avukatlar için çekilmez bir hâle getirmiştir. Uygulamadaki antidemokratik uygulamalar, mesleğini icra eden avukatları görevini yapamaz hâle getirmiştir. Ekonomik zorluklar, avukat sayısının hızla artmış olması, enflasyon karşısında CMK ve adli yardım ücretlerinin erimiş olmasına rağmen, bağımsız savunmanın temsilcileri olan avukatlar, ülkemizin her yanında, hak, demokrasi ve hukuk mücadelesini şartlar ne kadar ağır olursa olsun, bütün zorluklara rağmen yerine getireceklerdir.

Buradan iktidara açıkça çağrı yapıyorum. Bağımsız ve serbest çalışan avukatların mesleklerinin önündeki engellerin kaldırılması için gerekli çalışmaları yapın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkanım, pek kısa bir söz buradan, 60’a göre mümkün mü acaba?

BAŞKAN – Mümkün değil Sayın Tanal, çok arkadaşımızın o talebi var ama bugün mümkün değil.

Sayın İmam Hüseyin Filiz, buyurun.

21.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Başbuğ Alparslan Türkeş’in vefatının 25’inci yıl dönümüne ve 5 Nisan Avukatlar Günü’ne ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

“İnsanlar yoksulluğa, açlığa, susuzluğa tahammül ederler fakat adaletsizliğe, hor görülmeye, aşağılanmaya asla müsaade ve müsamaha göstermezler.” diyen Başbuğ Alparslan Türkeş’i vefatının 25’inci yılında rahmetle anıyorum; ruhu şad, mekânı cennet olsun.

Bugün Dünya Avukatlar Günü. Cübbelerinde düğme olmayan ve hukuk devletinin güvencelerinden biri olan avukatların gününü kutluyorum.

Son yirmi yılda hukuk fakültelerimizin sayısı 24’ten 89’a, avukatlarımızın sayısı ise 50 binden 170 bine kadar çıkmıştır. Mesleğin saygınlığının korunması ve gençlerimizin gelecek kaygısı olmaması için fakülteler ve kontenjanlar gözden geçirilmelidir. Bugün gelinen noktada, avukatlarımız, insan haklarının işlerliği ve hukukun üstünlüğünün savunucuları olmalarına rağmen müvekkiliyle özdeşleştirilip öldürülmekte, bürosunun kirasını ödeyememekte, asgari ücret altında çalıştırılmaktadır.

Bu sorunlar çözülmelidir diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

22.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, ülke yönetimindeki keyfîliğe ilişkin açıklaması

İRFAN KAPLAN (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Saray, keyfine göre ülkeyi yönetiyor. Bir gecede sırf işlerine geliyor diye seçim yasasını değiştirenler yıllardır KYK mağdurlarını görmüyor, bu ülkenin emeklilikte yaşa takılanlarını görmüyor, işsizlerimizi görmüyor, emeklilerimizi görmüyor, atanamayan binlerce öğretmen adayımızı, sağlıkçımızı görmüyor, sağlıkta şiddet bu kadar artmışken sağlık çalışanlarımızı görmüyor, intiharların çaresizlikten ne kadar arttığını görmüyor, kadın cinayetlerini, çocuk istismarlarını ve tacizlerini görmüyor; 5’li çeteler, yandaşlar, akrabalar, yakınlar şatafat içinde yaşarken vatandaşlarımız inim inim inliyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ettim.

Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Akçay, buyurun.

23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Başbuğ Alparslan Türkeş’in vefatının 25’inci yıl dönümüne, 4 Nisan Deniz Şehitlerini Anma Günü’ne ve millî sporcularımızın uluslararası organizasyonlardaki başarılarına ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

4 Nisan 2022, partimizin Kurucu Genel Başkanı, asker, siyaset ve devlet adamı, Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş’in vefatının 25’inci yıl dönümüydü.

Başbuğ Alparslan Türkeş, ileri görüşlü, isabetli tespitleri, fikir ve dava adamı vasfıyla milyonlarca gencin yetişmesine vesile olmuş, bizlere Türk milliyetçiliği, ülkücülük ve Milliyetçi Hareket Partisi gibi büyük bir miras bırakmıştır.

Türk milliyetçiliği, Ziya Gökalp’ın fikirleriyle sistemleşmiş, Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi yapılmış ve Başbuğ Alpraslan Türkeş’in liderliğiyle doktrine dayalı siyasi bir hareket olarak Türk milletiyle buluşmuştur.

Başbuğ Türkeş, devletin ve milletin her alanda kalkınması ve güçlü olması için erken yaşlarda fikir pusulasını oluşturmuş, Dokuz Işık Doktrini’yle milletimize bir düşünce sistemi ve kalkınma modeli armağan etmiştir. Başbuğ Türkeş’in fikir sisteminin en önemli yönü Türk dünyasının dilde, fikirde, işte birliğidir. 1992’de temelleri atılan, 12 Kasım 2021’de ilan edilen Türk Devletleri Teşkilatı Başbuğ Alparslan Türkeş'in çağdaş ve akılcı Türk birliği fikriyatının somut bir iz düşümüdür. Başbuğ Türkeş, hayatı boyunca gençlere özel bir önem göstermiş, onların millî bir eğitim müfredatı dâhilinde öğrenim görmelerini arzu etmiştir. Koşullar ne olursa olsun, eğitim meselesini diğer meselelerin yanında öncelikli tutmuş, ülkücü teşkilatlar aracılığıyla da başlattığı eğitim seferberliğiyle de Türk milliyetçisi bir gençlik yetiştirmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Merhum Türkeş, Türk milliyetçiliğinin siyasi ve toplumsal alana getirilmesine önayak olmuş ve bu kapsamda bir çığır açmıştır. İtidalli ve ihtiyatlı siyasetiyle sağduyulu ve uzlaşmanın iradeli ismi olarak da simgeleşmiştir. Devlet ve millet hayatındaki karmaşık meseleler karşısında görüşü ve düşüncesi her zaman merak edilen, hatta isabetli tavsiyelerine riayet edilen bir lider olarak ortaya çıkmıştır. Bugün bizler Başbuğ Alparslan Türkeş'in açtığı yolda kararlı bir şekilde yürüyoruz. “Evlatlarım” dediği bizler yaktığı meşaleyi daima taşıyacağız, bıraktığı mirası nesiller boyunca yaşatacağız.

Bu duygu ve düşüncelerle, ebediyete irtihalinin 25’inci yıl dönümünde Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş'i, dava büyüklerini ve tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son sözlerinizi alayım lütfen.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Sayın Başkan, 4 Nisan Deniz Şehitlerini Anma Günü’dür. 4 Nisan 1953’te, Çanakkale Boğazı'nda Dumlupınar denizaltımızın İsveç bandıralı gemiyle çarpışması sonucunda 81 denizcimiz şehit olmuştu. Türkiye mavi vatanda yürüttüğü stratejik denizcilik faaliyetleri ve başta Millî Gemi Projesi (MİLGEM) olmak üzere bu doğrultuda oluşturulan yerli ve millî projelerle şehitlerimizin emanetine sahip çıkmaktadır. Bu vesileyle Dumlupınar şehitlerimiz başta olmak üzere tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.

Sayın Başkan, millî sporcularımız farklı branşlarda çeşitli uluslararası organizasyonlarda önemli başarılara imza atmaya devam etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akçay, son cümlelerinizi alayım lütfen.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - 28 Mart-3 Nisanda Macaristan’da düzenlenen Avrupa Güreş Şampiyonası’nda millî güreşçilerimiz 7 altın, 3 gümüş ve 7 bronz olmak üzere toplam 17 madalya kazanarak tarihî bir başarıya imza atmışlardır. Millî güreşçilerimizden Rıza Kayaalp 11, Taha Akgül 9, Yasemin Adar Yiğit 5’inci Avrupa şampiyonluğunu elde etmiştir. Tekvando Millî Takımı’mız İspanya'da düzenlenen ve 4 Nisan 2022’de tamamlanan Açık Tekvando Turnuvası’nda 7 altın, 1 gümüş, 6 bronz olmak üzere toplam 14 madalya kazanmıştır. Diğer taraftan, millî yüzücümüz Sümeyye Boyacı, 2 Nisan 2022’de Berlin’de gerçekleştirilen Paralimpik Dünya Şampiyonası kota mücadelesinde 50 metre sırtüstü yüzmede 41.41 saniyeyle Avrupa rekoru kırmıştır.

Bütün sporcularımızı tebrik ediyoruz ve başarılarının devamını diliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Usta…

24.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Kırım Tatar Türk halkının millî lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmesini İYİ Parti olarak önerdiklerine, Alparslan Türkeş’in vefatının 25’inci yıl dönümüne, 4 Nisan Deniz Şehitlerini Anma Günü’ne, Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa’nın vefatının 122’nci yıl dönümüne, 4 Nisan Sokak Hayvanları Günü’ne, 5 Nisan Avukatlar Günü’ne, Kahramanmaraş’a İstiklal Madalyası verilişinin yıl dönümüne, Doğu Türkistan’ın Barın kasabasında gerçekleştirilen katliamın 32’nci yıl dönümüne ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Libyalı çocuklarla ilgili geçen hafta yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dünya Türklüğünün önemli ismi ve Kırım Tatar Türk halkının millî lideri Sayın Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ömrünü insan hakları mücadelesinde adamıştır. İYİ Parti Grubu olarak, ömrünü barışı sağlamaya adamış olan Sayın Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmesini öneriyoruz. Bu öneri işgale karşı barışçıl yollarla mücadele veren tüm Kırım Tatar Türklerine umut olacaktır. Buna yönelik dilekçemizi hem resmî yollardan verdik hem de az önce Grup Başkanımız ve diğer Grup Başkan Vekili arkadaşımızla birlikte Meclis Başkanına takdim ettik.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün, 4 Nisan 1997 yılında kaybettiğimiz, Türk siyasetine damga vuran, büyük dava ve fikir adamı merhum Alparslan Türkeş’in vefatının 25’inci yıl dönümüydü. Türk-İslam davasına ömrünü adayan ve bu uğurda çetin mücadeleler göğüsleyerek ağır bedeller ödeyen Başbuğ’umuzu vefatının seneidevriyesinde rahmetle, minnetle anıyorum; mekânı cennet, ruhu şad olsun.

Türk denizcilik tarihinin en trajik kazalarından birinin yaşandığı 4 Nisan 1953 tarihinde Çanakkale Boğazı’nda şehit olan 81 Türk denizcisini de saygıyla anıyorum. Deniz Şehitlerini Anma Günü olarak kabul edilen bugünde, başta Deniz Kuvvetleri Komutanlığımız olmak üzere mavi vatan için can veren tüm şehitlerimize bir kez daha rahmet diliyorum.

Yine, bu vesileyle, Plevne Kahramanı Gazi Osman Paşa’yı vefatının 122’inci yıl dönümünde rahmetle anıyorum.

4 Nisan Sokak Hayvanları Günü’ydü. İYİ Parti olarak, dünyayı ve sokakları sadece insanlar için değil tüm canlılar için de yaşanabilir bir hak olarak görüyoruz. Sokak hayvanları görüldüğü yerde vurularak öldürülen değil yaşanabilir barınaklarda kısırlaştırılarak bakılacak canlılardır. Bu hassasiyetle davranılması gerektiğine inanıyor, hayvana şiddet cezalarında caydırıcılığın artırılmasını talep ediyoruz.

Bugün 5 Nisan Avukatlar Günü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Hukuk ve adaletin herkes için ihtiyaç olduğuna inanarak adil yargılama hakkını öncü tutan, adalet terazisinden şaşmayan, birey hak ve özgürlüklerinin savunulmasını şiar edinen ve üstünlerin hukuku değil hukukun üstünlüğünün var olması için çaba gösteren tüm avukatların Avukatlar Günü’nü kutluyorum. Bu vesileyle, bugün, İYİ Parti Grubu olarak, avukatların durumunun araştırılmasına, sıkıntılarının araştırılmasına ilişkin de bir grup önerimiz olacaktır; bunu da bu vesileyle paylaşmak istiyorum.

Doksan yedi yıl önce bugün, 5 Nisan 1925, Millî Mücadele döneminde gösterdiği üstün gayret ve sergilediği kahramanlıkla istiklal uğruna destan yazarak Anadolu direnişine cesaret veren Kahramanmaraş’a Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından İstiklal Madalyası verildiği gündür. Böylesi anlamlı günde Kahramanmaraş halkını en içten dileklerimle selamlıyor, düşman işgaline karşı direnen şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.

5 Nisan 1990 tarihinde Doğu Türkistan’ın Barın kasabasında Çinli silahlı güçler tarafından gerçekleştirilen katliamın 32’nci yıl dönümünde, şehit olan Uygur Türkü soydaşlarımızı rahmetle anıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ERHAN USTA (Samsun) – Yaşanan katliamları hatırlatarak Doğu Türkistan davamıza sahip çıkıyor, Uygur Türklerinin kendi topraklarında şiddete maruz kalmadan insanca yaşaması için yanan meşalede alev oluyoruz; maruz bırakıldığı zulme sessiz kalmayacak, görmezden gelmeyeceğiz. Çin’in Doğu Türkistan’da gerçekleştirdiği insan hakları ihlalleri ve soykırım fiillerini kınıyor, Uygur Türklerinin acılarının son bulması için başta Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti olmak üzere, Birleşmiş Milletleri bir an önce harekete geçmeye davet ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri Bakanı Süleyman Soylu geçen hafta yaptığı bir konuşmada “Libya tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşıyor, Libya’da çocuklarımızın mama ve süt ihtiyacını karşılayacağız.” demiştir. Bunu biz aslında memnuniyetle karşılıyoruz; elbette, dünyada hiçbir çocuğun yatağa aç girmemesinden yanayız. Ancak tabii, burada, Türkiye'de olupbitenleri, Türkiye'de mama ihtiyacını karşılayamayan çocukları görmezden gelerek bir başka ülkeye yardım yapmanın da bu anlamda çok da doğru bir yaklaşım olmadığını düşünüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son cümlelerinizi alayım.

ERHAN USTA (Samsun) – Bitiriyorum Başkanım.

Bakın, 2019 araştırması var yani daha 2020 pandemi şartları, şu anda yaşadığımız bu ekonomik sıkıntılar olmadan, 2019’da, nispeten daha iyi olduğumuz bir yılda yapılan, bebekli ailelerin yüzde 74’ünün bez ve mama ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandığına, yüzde 21’inin ise bunu hiç temin edemediğine ilişkin çalışmalar var. Dolayısıyla, önce bunu görmezden gelmemek lazım yani ülkemizdeki çocuklarımızın, bebeklerimizin bu ihtiyaçlarının karşılanması lazım. Bugün, bakın, marketlerden en fazla çalınan ürünler çocuk mamaları yani bu gerçeği görmek gerekiyor. Dolayısıyla bu anlamda zorlanan yoksul ailelerimize, bebekli ailelerimize mutlak surette yardım yapmamız lazım. Bunları yaptıktan sonra tabii ki komşu ülkelerdeki veya diğer ülkelerdeki çocukların da aç kalmaması için gayret göstermenin büyük devletlere yakışacağını düşünüyorum. Ancak önce kendi çocuklarımıza bir bakmamız gerekir diyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Beştaş, buyurun.

25.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, 5 Nisan Avukatlar Günü’ne, İdris Baluken’in “Sincan’dan Edirne’ye Hasbıhal-Name” adlı yeni çıkan kitabına, Yüksekova Belediyesinin kapalı ihaleyle satışa çıkardığı taşınmazlara ve cezaevlerinde mahkûmlara gelen elektrik faturalarına ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün Avukatlar Günü. Evet, tarafsız ve bağımsız yargının mayası tabii ki adalettir. Bu kapsamda, savunmaya yönelik artan, sürekli devam eden saldırılar adaleti de aslında yok etme amaçlıdır. Adaleti yerine getirme görevini icra eden son kale avukatlar olarak kalmıştır ve son kale savunmadır. Hukukun bugünlerde yok sayıldığını sürekli ifade ediyoruz ve şimdi, adalet hakkında, hukuk konusunda savunmasız bırakılmak istenen bir tabloyla da karşı karşıyayız. Fakat bilinmelidir ki savunma makamını teşkil eden avukatlar hiç kimsenin, hiçbir gücün önünde boyun eğmez, teslim olmaz. Avukatlara yönelik hiçbir yöntem amacına ulaşmaya muktedir değildir. Mücadelemiz gerçek adalet ve eşitlik içindir. Savunma makamı bu mücadelenin en temel direğidir ve iktidarların ne denli uğraşırlarsa uğraşsınlar teslim alamayacakları tek kale savunma kalesidir. Her türlü zor şartta adaletin tecellisi için dimdik ayakta kalmaya devam eden tüm meslektaşlarımın, hak savunucularının gününü kutluyorum ve kaybettiğimiz tüm avukatlar adına sevgili Tahir Elçi’yi de anmak istiyorum.

Sayın Başkan, İdris Baluken bu Meclisin çok yakından tanıdığı bir isim, daha önce grup başkan vekilimizdi; yeni bir kitabı çıktı, onunla ilgili birkaç söz söylemek isterim. Evet, iktidar yargı süreçlerini maskeli balolara dönüştürmek istese de aradan geçen beş buçuk yılda arkadaşlarımız kör kapı, demir parmaklıklar ardında büyük irade savaşıyla üretmeye devam ediyor. Gültan Kışanak, Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, İdris Baluken arkadaşlarımız hem duruşma salonlarında hukuksuz sistemi yargıladı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – …hem de edebiyatı sözün ve direnişin adresi hâline getirdi. Bu sıralarda duruşuyla ve sözüyle Türkiye halklarının barış ve demokrasi sözcülerinden olan İdris Baluken, sevgili İdris Baluken “Sincan’dan Edirne’ye Hasbıhal-Name” adlı bir eser yayınladı; kısa süre içinde baskıları arttı ve büyük bir sahiplenme yaşıyor. Baluken, her bir satırında edebiyat ile yoldaşlığın bir aradaki ruhunu yansıtıyor, Sincan’dan Edirne’ye kâğıtlara nakşedilmiş dostluğun sözünü iletiyor. Dava sevdasını kâğıda mürekkeple akıtan, nezaket ile siyaseti hiç olmadığı kadar yüreğinde hisseden bir yazarın, yoldaşımız İdris Baluken’in eseri esasında, haksızlık ve hukuksuzluğa karşı da bir mesaj veriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Eğer 4 Kasımdan beri temel amacınız sözü engellemekse, sözümüzün çoğaldığına, edebiyatla yoğrulduğuna, büyüyerek her yere ulaştığına emin olabilirsiniz. Ne yaparsanız yapın söz yürüyecek ve yürüyor. Evet, herkesi de bu kitabı okumaya davet ediyorum tabii ki.

Yüksekova Belediyesi yaptığı bir duyuruyla ilçenin Yeni Mahalle, Güngör ve Cumhuriyet Mahallelerinde bulunan 3 ayrı taşınmazı kapalı ihaleyle satışa çıkardığını duyurdu; tabii ki kayyum. Yüksekova Belediyesi borcunun 1 milyon 200 bin TL’ye vardığı tahmin ediliyor. Bu da yetmezmiş gibi, belediyeye ait 3 arsanın da peşkeş çekilmesi için ihale duyurusuna çıkılmıştır. Bizim yönetimimizdeyken belediye, bırakın bu borçları, korkunç rakamları, belediye kasasında nakdî para mevcuttu ve bu her türlü kayıtta mevcuttur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi, son cümlelerinizi alayım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kayyumların halktan çaldıklarının hesabı elbet verilecektir. İktidarın kayyum sisteminde neden ısrar ettiğinin açık göstergesidir bu tablo. Halkın olanı halktan çalmak için, çaldıklarının üzerini kapatmak için kayyum sistemi icat edilmiştir.

Sayın Başkan, cezaevlerinde elektrik faturaları hakikaten bir onur kırma durumuna dönüşüyor artık. Büyük bir haksızlık. Sadece aydınlatma giderleri idare tarafından veriliyor ama diğer ihtiyaçlar için, mesela TV, buzdolabı, semaver ve “kettle” kullanımı hâlinde elektrik faturaları tutuklu ve hükümlülere ödettiriliyor. Örneğin, çay yapamıyorlar, buzdolabı kullanamıyorlar. O kadar yüksek elektrik faturaları geliyor ki aileler de ödeyecek durumda değiller. İçeridekilerin ne bir geliri var ne de bu faturaları ödeyebilecek durumdalar. Bu, açıkçası “cezaların şahsiliği” ilkesi başta olmak üzere birçok hukuk kuralına da aykırıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Toparlıyorum.

BAŞKAN – Son cümlelerinizi alayım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Mahpuslar, ayrıca, hapishanede her türlü ihtiyaçlarını, kişisel ihtiyaçlarını, aynı zamanda gıdaları hapishane kantininden ücretle alabiliyorlar ve ücretlerin çok yüksek olduğunu da ifade edeyim bu arada. Mektup yollamak için pul alıyorlar, elektrik faturası ödüyorlar. Hem tutuklular hem ailelerine yük olmaya devam ediyorlar hem de ekonomik sömürü içeride de devam ediyor; özgürlüklerinin kısıtlanması yetmiyormuş gibi bir de bu ekstra bir ezaya dönüşüyor. En kötü ihtimalle, bir limit belirlenmeli ve bu limitin bütün giderleri kapsadığı kabul edilmelidir. Onurlu bir yaşam için temel ihtiyaçların karşılanması zorunludur diyorum Sayın Başkan.

Doğrusu, ekonomi gündemine ilişkin sözlerim var ama söze devam edebilir miyim, emin değilim. Bunu bilahare ifade edeceğim, zamanım tükendi.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Altay...

26.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, 5 Nisan Avukatlar Günü’ne, mahkemede iddia makamı ve savunma makamının aynı zeminde görev yapması gerektiğine, çoklu baro uygulamasına ve CHP Grubunun avukatlık mesleğinin sorunları konulu Meclis araştırması önergesine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın başkan.

Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Kutsal haklar vardır Sayın Başkan, savunma hakkı da bu kutsal haklar arasındadır. 5 Nisan Avukatlar Günü’nde savunma mesleğinin emekçilerinin gününü kutluyorum. Bu günü kutlarken, 12 Eylül faşizminde bile bu kadar kitlesel bir şekilde avukatlara yönelik tutuklama, gözaltı süreçlerinin yaşanmadığının altını çizmek isterim.

Sayın Başkan, toplumun ahengi, esenliği için, birliği, dirliği için yargı bağımsızlığı esastır. Yargı vesayeti de yargıya vesayet de kabul edilemez. Türkiye’de bugün yargının içinde bulunduğu hâl: Hem toplum kesimlerine yönelik olarak bir yargı vesayetiyle, âdeta bir jüristokrasiyle, aynı zamanda siyasi iktidar tarafından yargıya bir vesayetle, fiilî bir durumla karşı karşıyayız. Yargı üzerinde basınç kuran bir yürütme var, yürütmeye şirin görünmek için çaba sarf eden bir yargı var. Yani “Et koktu, tuz var; tuz kokarsa, ne var” noktasındayız. Aynı şekilde, savunma makamı ile iddia makamı aynı zeminde görev yapmadıkça buradaki yargılamanın adaletinden ve adilliğinden de her zaman bir kuşku ve şüphe olacaktır. Savunma aşağıda, iddia yukarıda; böyle yargı olmaz. Mahkemede iddia makamı ve savunma makamı aynı zeminde görevlerini yapmalıdır, yapabilmelidir; bunun da altını çizmek istiyorum.

Çoklu baro uygulaması, siyasi iktidarın yargıya bir fitne sokma çabasıdır. Çoklu baro sistemiyle avukatlık meslek örgütlerinin bölünmesi amaçlanmıştır. Burada murat nedir, bunu çok merak ediyorum. Nitekim çoklu baro, iktidarın istediği kadar da ilgi görmemiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Türkiye'nin 130 bin avukatının kahir ekseriyeti avukatlık meslek örgütlerinin bölünmesine rıza göstermemişlerdir.

Sayın Başkan, eskiden asma kilitli adliyeler vardı, içinde adalet vardı; şimdi devasa adalet sarayları var, içinde adalet yok. Bir yerde mahkemenin olması orada adaletin olduğu anlamına da gelmez.

Hep söylediğim bir sözle tamamlamak istiyorum. Mahkeme kararlarının meşruiyeti kamu vicdanındaki karşılığıyla doğru orantılıdır. Bu vesileyle, başta, avukatlık mesleğini şu an yapamayan avukat milletvekillerimiz olmak üzere, Türkiye’nin bütün avukatlarının bugününü kutluyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Grubu adına kendilerine saygılarımızı sunuyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Son cümlem efendim.

Biraz sonra, grup önerisi olarak da Mersin Milletvekili ve eski Mersin Baro Başkanı Alpay Antmen arkadaşımız avukatlık mesleğinin sorunlarıyla ilgili bir Meclis araştırması önergesini Genel Kurulun gündemine ve takdirine sunacaktır.

Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Elitaş…

27.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, tüm İslam âleminin ramazan ayını tebrik ettiğine, Muhsin Yazıcıoğlu’nun ölüm yıl dönümüne, Alparslan Türkeş’in vefatının 25’inci yıl dönümüne, 5 Nisan Avukatlar Günü’ne ve Genel Kurul gündemine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bugün Nisan ayının 5’i, ramazan ayının 4’üncü günü; tüm İslam âleminin mübarek ramazanlarını tebrik ediyorum. Cenab-ı Hak bu ramazan ayına yetişmeyi nasip etti, inşallah, 2 Mayıs tarihinde idrak edeceğimiz Ramazan Bayramı’na yetişmeyi de nasip eder; bayramı hak eden kullardan olmayı da nasip etmesini niyaz ediyorum.

25 Mart tarihinde Sayın Muhsin Yazıcıoğlu’nu bir helikopter kazasında kaybettik. Büyük Birlik Partisi Genel Başkanım Sayın Muhsin Yazıcıoğlu’na Allah’tan rahmet diliyorum.

4 Nisan 1997 tarihinde Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanım rahmetli Alparslan Türkeş’in ölüm yıl dönümüydü. Rahmetli Alparslan Türkeş’i de rahmetle anarken yakınlarına, tüm sevenlerine tekrar başsağlığı dileklerimizi de iletiyoruz.

Bugün, 5 Nisan Avukatlar Günü. Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekilimizin Avukatlar Günü’yle ilgili söyledikleri söz, temenniler güzel ama yargıyla ve yargı mensuplarıyla, avukatlarla ilgili söyledikleri söze katılmak mümkün değildir. Aralarında farklı olanlar vardır ama değerli avukat arkadaşım Ramazan Can çok önemli bir şey hatırlattı bana. Moliere’in avukatlarla ilgili bir sözünü kamuoyuyla ve değerli avukatlarımızla paylaşmak istiyorum: “Avukatlar köle kullanmadılar fakat hiçbir zaman efendileri de olmadı.” Bugün, yargı mensubu arkadaşlarımız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu sözü biz kullanıyoruz Sayın Elitaş. Onu çok sık kullanıyoruz, güzel bir söz.

BAŞKAN - Devam edin, buyurun Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Güzel bir söz olduğunu bildiğim için söylüyorum, mensuplarınızı da hor görmemeniz için bunu söylüyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz mi hor görüyoruz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Altay mensubunuz olmadığı için o rahat rahat söylüyor da ben hukuka, yargıya, demokrasiye ve avukatların yargının en önemli unsuru olduğuna inanlardan biri olduğumu ifade ediyorum.

Haftanın hayırlı geçmesini temenni ediyorum. Gündemimizde bulunan, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçen hafta geçen ve bazı kanunlarda değişiklik yapan kanun teklifinin görüşmelerini inşallah bu hafta tamamlamayı planlıyoruz.

Genel Kurulun sakin, huzurlu ve hayırlı bir şekilde geçmesini temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili Erhan Usta tarafından, ülkemizde son zamanlarda avukatlar arasında arttığı gözlenen intihar vakalarının, maruz kaldıkları şiddet olaylarının ve avukatlarımızın içinde bulunduğu ekonomik, psikolojik ve sosyal sıkıntıların sebeplerinin araştırılarak gerekli önlemlerin alınması amacıyla 5/4/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Nisan 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

5/4/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu, 5/4/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                     Erhan Usta

                                                                                                                                        Samsun

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

Samsun Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Erhan USTA tarafından, ülkemizde son zamanlarda avukatlar arasında arttığı gözlenen intihar vakalarının, maruz kaldıkları şiddet olaylarının ve avukatlarımızın içinde bulunduğu ekonomik, psikolojik ve sosyal sıkıntıların sebeplerinin araştırılarak gerekli önlemlerin alınması amacıyla 5/4/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 5/4/2022 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Sayın Ayhan Erel. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, zaman darlığından dolayı bugün bir dakika ilave süreleri vermeyeceğim; bütün milletvekillerimizin bilgisine.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Aa, tüh! Ne zamanımız var!

BAŞKAN – Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; İYİ Parti olarak, avukatlarımızın yaşadıkları sorunların önüne geçilmesi amacıyla vermiş olduğumuz araştırma önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün her türlü zor şartlara rağmen yargının kurucu unsuru olarak, adaletin gerçekleşmesini sağlamak için gecesini gündüzüne katarak çalışan, mal, can ve özgürlüklerin emanetçisi ve koruyucusu olarak yargının itibarını yüceltmek ve yargıya güvenin tesisi için insanüstü gayretle çalışan kıymetli meslektaşlarıma selam olsun.

Hakkın, haklının ve ezilenin yanında dimdik ayakta duran ve tüm gücünü kullanan, hukuku üstün kılmak için savaşan, hak ve hukuktan, adaletten yana olan, gerçeğin gücünü kovalayan tüm meslektaşlarıma selam olsun, Avukatlar Günü’müz kutlu olsun.

Savunma hakkının temsilcisi olarak yargının üç sacayağından biri olan avukatlığın bugün diğer meslek gruplarında olduğu gibi birçok sorunu vardır. Şimdi, söze geldiğimizde, lafa geldiğimizde yargının üç sacayağından bahsedilmektedir. Bunlardan bir tanesi karar yani hâkim, diğer bir tanesi iddia yani savcı, diğer bir tanesi de savunma yani avukat. Şimdi, bu üç sacayağına baktığımızda bunun ayakta durmasını sağlayan en önemli unsur üçünün aynı, eşit silahlara sahip olması, aynı güce ve aynı kuvvete sahip olması ama bir kere adliyelere baktığımızda konum olarak, fiziksel olarak bile hâkim ve savcı avukattan üstte; tıpkı Meclis Başkan Vekilinin olduğu yerde hâkim ve savcılar var, onun hemen altında da benim gibi avukatlar var, oysa en sağlıklı, en iyi iletişim göz göze yapılan temastır. Bir kere yukarıdan hâkim, savcı, avukata bir memuru, bir mübaşiri gibi bakmakta ve ona göre davranmaktadır. Dolayısıyla bu sacayağından bir tanesi yani avukatlar, savcılarla, hâkimlerle beraber aynı hakka, aynı yetkiye, aynı kuvvete, aynı güce sahip olmadığı için adalet bugün yerlerde sürünüyor. Yani, adalete olan güvenin sağlanması, adaletin yerlerde sürünmesinin engellenmesi ve Türk milletinin, Türk toplumunun hâkimlere ve savcılara, Türk adaletine güveninin tesis edilebilmesi için bu sacayağının üçüncü unsuru olan avukatların da hâkim ve savcılarla aynı hakka, hukuka ve yetkiye –“yetki” derken meslekleri açısından- sahip olması kaçınılmaz bir durumdur yoksa adalete olan güvenin yerlerde sürünmesinin, adalete olan güvenin her geçen gün azalmasının önüne geçmek mümkün değil.

Ben, Grup Başkanım bu konuyu bana verdiğinde Aksaray’da kırk iki yıldır avukatlık yapan Baro Başkanımız İbrahim Baykan’dan görüş aldım, mesleğe yeni başlayan arkadaşlarımdan görüş aldım; onların burada notları var ama böyle bir durum olunca da… Avukatların yaşadığı sıkıntılar bir kere hukuk fakültesinde başlıyor, 84 tane hukuk fakültesi var; stajda staj yapacak yer bulamıyorlar oysa hâkim ve savcılar Adalet Akademilerinde istedikleri şekilde stajlarını yapıyorlar ama aynı haklar avukatlarda yok.

Yine, kamuda çalışıp da hukuku bitiren ve AK PARTİ’li yetkililerin “müjde” diye sundukları ama bugüne kadar gerçekleştirmedikleri kamuda hukuk mezunu çalışanların staj problemi var.

Yine, baktığımızda, yeni büro açmakta olan avukatların bir kere bırakın büro açacak, büroyu donatacak malzemeleri almayı baroya ödeyecek aidat paraları bile yok. Bir an önce bu sorunların da çözülmesi gerekiyor.

Yine, asgari ücretle avukatların yanında çalışan meslektaşlarımız var, bu işveren avukatların maalesef, duyduğumuz, gördüğümüz, bırakın avukatlığa insan onuruna yakışmayan şekilde, yanında çalışan avukatlara eziyet ettikleri de günümüzün bir gerçeği. Bu kadar üniversite açmaya, bu kadar hukuk fakültesi açmaya gerek yok, açtıklarımızdan mezun ettiklerimize şerefiyle onuruyla mesleklerini icra edebilecekleri bir ortamı sağlamak Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve Adalet Bakanlığının görevidir diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYHAN EREL (Devamla) – Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Filiz Kerestecioğlu, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Avukatlar Günü’nde süre mi verilmez Başkan?

BAŞKAN – Sizin sözünüzü kesmek için yaptım bu hamleyi.

Buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Evet, yoksulluk ve kriz avukatları vurmaz mı? Öyle bir vurur, öyle bir etkiler ki özellikle de genç meslektaşlarımızı, idealleriyle bir hayat kurma yoluna çıkmış arkadaşlarımızı vurur en çok yoksulluk. Başkalarının dertlerine derman olmaya çalışırken bazen kendi ceplerinden masrafları ödeyen, her türlü baskıya, itibarsızlaştırma gayretlerine karşı mücadele eden meslektaşlarımı vurur en çok yoksulluk ve vicdansızlık. Bu mücadele içinde şiddete de maruz kalır, çıkış bulamadıkları için maalesef intihara da yönelebilirler. Buna razı değiliz ve mesleki dayanışmayı, baroların katkısını azami düzeye çıkarmamız gereken bir dönemdeyiz çünkü bu iktidarın avukatları, hak savunucularını korumak kollamak gibi bir derdi olmadığını hatta mümkünse var olmayalımı istediklerini çok iyi biliyoruz. O yüzden zaman hem dayanışma hem de mücadeleyi yükseltme zamanıdır.

Kadına yönelik şiddeti önlemek için iktidardan çok daha fazla çaba gösteren, davaların karanlık dehlizlerde kaybolmasını önleyen, emekçilerin haklarını canla başla savunan, hakikate ulaşmak için büyük bedeller ödeyen tüm meslektaşlarımı sevgiyle selamlıyorum. Ve diyorum ki başta Aysel Tuğluk, Selahattin Demirtaş ve Selçuk Kozağaçlı olmak üzere tüm meslektaşlarımızı serbest bırakın; gerisi lafügüzaf, süslü laflar, janjanlar, kutlamalar. Bizim buna ihtiyacımız yok. Özgürlükçü, yenilikçi bir baroyu ve avukatlık zamanını yaşadığımız zaman zaten kendimiz çok güzel kutlama da yapıyor, coşuyoruz; bunu gayet iyi biliyoruz. Bu ülke faşizmden kurtulduğu zaman yine yapacağız, yine coşacağız. Bunu da başaracak olan tabii ki bizleriz.

Avukatlar, barolar her zaman değişimin öncülerinden oldular. Şimdi de bunun zamanıdır. Avukatların yoksullaşmasına karşı, haksızlıklara ve biat etmiş yargının baskılarına karşı mücadeleyi ve dayanışmayı yükseltme zamanıdır. En dönüştürücü ve yaratıcı dönemlerin efsane başkan ve avukatları sevgili Orhan Apaydın'ı, sevgili Halit Çelenk’i, Gülçin Çaylıgil'i, Tahir Elçi'yi, Yücel Sayman'ı ve tüm kaybettiğimiz meslektaşlarımızı bir kez daha sevgiyle ve saygıyla anıyorum. Tüm arkadaşlarıma da aynı şekilde mücadelelerinde ve mesleklerinde kolaylıklar, başarılar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu.

Sayın Tanrıkulu, süreniz üç dakika, ek süre vermiyorum.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bütün avukatların da aslında Avukatlar Günü’nü kutluyorum yani gerçi kutlanacak bir avukatlar günü yok. Avukatlar baskı altındalar, avukatlar yoksullaştılar, avukatların emekleri sömürülüyor, mobbinge uğruyorlar, yargıda büyük basınç ve baskı altındalar ama buna rağmen avukatlar ve barolar Türkiye’de insan hakları mücadelesinin, demokrasi mücadelesinin, adalet mücadelesinin öncüsü olmaya devam ediyorlar.

Değerli milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi son yirmi yıldır iktidarda. 80 darbesinden sonrasını canlı yaşamış biri olarak söylüyorum: Avukatlık ve savunma mesleği bu kadar çok aşağılanmamıştı, bu kadar baskı görmemişti. 90’lı yıllarda faili meçhul cinayetler vardı, avukatlar öldürüldüler. Faik Candan, Yusuf Ekinci, Medet Serhat, Şevket Epözdemir, Kazım Ekinci, hepsi vuruldular, öldürüldüler, hâlen failleri ortada değil. Diyarbakır Barosunun mensupları ağır işkence gördüler. Açın, bakın, Tahir Elçi ve Diğerleri/Türkiye davasına; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin avukatlık mesleği bakımından verdiği en önemli karardır 33 avukatın gözaltına alındığı ve işkence gördüğü dava; birisi de karşımda, sevgili meslektaşım Meral Danış Beştaş, o davanın mağdurlarından birisidir, ağır işkence görmüştü o zamanlarda, bizler de savunmuştuk.

Evet, o zamandan bu zamana söylüyorum; hepsini karşılaştırma imkânım var. Şimdi çok ağır bir dönem yaşanıyor, darbe dönemlerinden çok daha ağır bir dönem yaşanıyor adliyelerde. “Neden?” diyeceksiniz, neden? Biraz önce Sincan Adliyesinden geldim. On bir yıldır milletvekiliyim, adliyeyle olan ilişkimi kesmedim ama sizin bu döneminiz kadar yargıda avukatlara ve savunma mesleğine baskı olan bir dönem görmedim sıkıyönetim mahkemeleri dâhil olmak üzere. Şimdi, Sincan’dan geliyorum, tutuklu yargılanan meslektaşlarım var o davada. Sevgili Selahattin Demirtaş var, sevgili Ayla Akat var, aynı baronun mensuplarıyız, Nazmi Gür var, Ankara Barosu üyesi. Onlara buradan sevgilerimi, selamlarımı iletiyorum. Selçuk Kozağaçlı’ya, Çağdaş Avukatlar Derneği mensuplarına ve tutuklu olan 500 avukata sevgilerimi iletiyorum, saygılarımı iletiyorum hepsine, baskı gören tüm avukatlara sevgilerimi ve saygılarımı iletiyorum bu kürsüden, bu milletin kürsüsünden. Benim bulunduğum ortamda bugün, 5 Nisan Avukatlar Günü’nde Mahkeme Başkanı Çağdaş Avukatlar Derneği eski Başkanı meslektaşımız, üstadımız Kazım Bayraktar’a şu lafı -elini masaya böyle vurarak- söylüyor: “Sus, sus!” Bakın, bunu siz sağladınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ettim Sayın Tanrıkulu.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Bakın, arkadaşlar, bunu siz sağladınız. Şu fotoğrafı da buraya bırakıyorum, sizin avukatlık mesleğini getirdiğiniz nokta budur. Bu da Cumhurbaşkanı korumalarının Dolmabahçe’de saldırdığı avukatın fotoğrafıdır. Üç yıldır dava yoktur. Bu göz, bu morluk Adalet ve Kalkınma Partisini unutmayacak, hep takip edecek. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın İshak Gazel.

Süreniz üç dakikadır, ek süre yok.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İSHAK GAZEL (Kütahya) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

5 Nisan Avukatlar Günü’nün bütün meslektaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum.

Ayrıca ramazan ayının ilk günlerindeyiz. Ramazan ayının da hem ülkemize hem İslam âlemine hayırlar getirmesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.

Değerli arkadaşlar, İYİ Parti Grubunun avukatlara yönelik şiddet olaylarının ve avukatların içinde bulunmuş olduğu ekonomik, psikolojik ve sosyal sıkıntıların sebeplerinin araştırılması için bir grup önerisi talep ettiğini görüyoruz. Öncelikle, şu hususu dile getirmem lazım: Planlı, programlı, avukatlara dönük artan bir şiddet olayının varlığını asla ve asla kabul etmiyoruz. Ben bununla alakalı bir iki örnek aldım kendime, bunu biraz izah etmek istiyorum. Gebze ilçemizde 2021 yılının Mart ayında meydana gelen bir olayda, bir avukat meslektaşımız, bu olayda, bir haciz esnasında önce ağır yaralandı, daha sonra da maalesef yaşamını kaybetti. Bunun üzerine gözaltına alınan Yavuz Yazıcı tutuklandı, daha sonra yapılan yargılama sürecinde -ki bu yargılama çok kısa bir süre içerisinde de bitti- ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası sanığa verildi. Bu sanığa verilen cezada takdiri indirim sebepleri de uygulanmadı. Burada yargının avukatlara yönelik bir saldırıya göstermiş olduğu refleksi de çok net bir şekilde görebiliyoruz. Savunma mesleğini yerine getiren bir meslektaşımıza, yargının, bu kadar kısa bir süre içerisinde, gerçekten, bu refleksini de bu anlamda görebiliyoruz.

Bir de yine, İzmir'de yaşanan bir olay vardı. İzmir'de de yine bir haciz esnasında bir meslektaşımız hacze gidiyor ve burada, borçlu tarafından, icra memurlarıyla birlikte yine rehin alınıyor ve bu eylem neticesinde çok kısa bir süre içerisinde yargılamadan sonra sanık iki suçtan ceza alıyor ve zincirleme yaptığı için, bunu diğer icra memurlarına yaptığı için de burada bu cezaları şey yapıyor ve çok kısa bir süre içerisinde yargı bu olayla alakalı da refleks gösteriyor.

Değerli milletvekilleri, tabii, vaktimiz de kısıtlı, Sayın Başkanımız da ek süre vermeyeceğini ifade ettiler, ben hemen bir hususu da söyleyeceğim. Bugün vereceğimiz bir kanun teklifiyle de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

İSHAK GAZEL (Devamla) – Çok sağ olun Başkanım. O zaman benden sonraki arkadaşlarımız da bu müjdeyi inşallah verirler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Oya Ersoy ve arkadaşları tarafından, avukatlara yönelik şiddetin önlenmesi ve yaşadıkları sorunların belirlenmesi amacıyla 5/4/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Nisan 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

5/4/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 5/4/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                              Hakkı Saruhan Oluç

                                                                                                                                        İstanbul

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

5 Nisan 2022 tarihinde, İstanbul Milletvekili Sayın Oya Ersoy ve arkadaşları tarafından (17832 grup numaralı) avukatlara yönelik şiddetin önlenmesi ve yaşadıkları sorunların belirlenmesi amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 5/4/2022 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; avukatların yaşadıkları sorunların araştırılmasını istiyoruz, bu kadar basit bir şey, bunun için bir araştırma komisyonu kurulsun istiyoruz. Bu hususta Adalet ve Kalkınma Partisi de böyle bir önerge verebilir, ortak bir önergeyle de böyle bir araştırma komisyonu kurulabilir.

Öncelikle, adalet için girdiği ölüm orucunda yitirdiğimiz sevgili Ebru Timtik’i saygıyla anarak sözlerime başlamak isterim. Yine, sağlığı her gün kötüye gittiği hâlde, sağlık raporlarına rağmen serbest bırakılmayan, hâlâ tutuklu olarak yargılanan ve cezaevinde tutulan Aysel Tuğluk’a en içten sevgilerimi saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar) Yine, Genel Başkanımız Avukat Selahattin Demirtaş’a, tutsak vekillerimiz Ayla Akat Ata’ya ve Nazmi Gür’e, ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı’ya, Avukat Halil İbrahim Vargün’e ve 5 Nisan Avukatlar Günü’nde hâlâ cezaevlerinde tutsak tutulan 500 avukata saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Evet, bugün, 5 Nisan Avukatlar Günü. Avukatlar her gün çok büyük sorunlarla mücadele ediyor. Avukat dernekleri, bugün için açıklamalar yayınladılar. Bakın, ne diyor avukatlar: “Meslektaşlarımızın faili meçhul cinayetlerle katledildiği, siyasal gerekçelerle tutuklandığı…”

(Uğultular)

BAŞKAN – Arkadaşlar, çok uğultu var, biraz yavaş lütfen, biraz yavaş.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – “…adliye koridorlarında işkenceyle gözaltına alınarak itibarsızlaştırıldığı, yoksulluğa ve güvencesizliğe terk edildiği koşullarda 5 Nisan Avukatlar Günü’nü kutlayamıyoruz, kutlamıyoruz.” Evet, avukatlar, Avukatlar Günü’nü kutlamıyor.

Bakın, dün Türkiye Barolar Birliği, Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi partilerin tamamını ziyaret etti ve bir talepte bulundular, dediler ki: “Avukatların sorunlarının araştırılması için bir araştırma komisyonu kurulsun istiyoruz.” Adalet ve Kalkınma Partisine de gittiler, Cumhuriyet Halk Partisine de gittiler, bize de geldiler, Milliyetçi Hareket Partisine de gittiler, İYİ Partiye de gittiler. Hiç kimse aslında “Araştırılmasın.” demedi ama şu anda araştırma komisyonu kurulmasıyla ilgili 2’nci önergeyi görüşüyoruz ve muhtemelen siz bir daha reddedeceksiniz, avukatların sorunlarının araştırılmasını istemiyorsunuz. Diyor ki barolar: “Avukatlara yönelik şiddet olayları arttı, son üç ay içerisinde 19 tane ciddi şiddet vakası var, en az 3 avukat katledildi, çok sayıda ciddi yaralanan avukat var. Bu süre içerisinde en az 3 avukat yaşamına son verdi ve bunlardan en az 2’si ekonomik nedenlerle yaşamına son verdi.”

Peki, avukatların yaşadığı bu soruna rağmen sizler neler yapıyorsunuz, ben onu söyleyeyim. Hukuk fakültesi açıyorsunuz, yeni hukuk fakültesi. 2020 yılında 84 tane hukuk fakültesi vardı Türkiye’de; 11’i Kıbrıs’ta, 33-34 tanesi kamu üniversitesinde, en az 31 tanesi de vakıf üniversitesinde. Geçen yıl 1’i Boğaziçinde olmak üzere 4 fakülte daha eklediniz ve şu anda Türkiye’de 88 tane hukuk fakültesi var. Her yıl kaç avukat mezun oluyor biliyor musunuz arkadaşlar? 20 bin civarında avukat mezun oluyor. Hukuk fakültelerinden avukatlık ve avukatlık mesleğine başlayabilecek 20 bin kişi mezun oluyor ve bunlar göreve başladıklarında asgari ücretle bile iş bulamıyorlar. Siz, bunların sorunlarını çözmek yerine, avukatların sorunlarını çözmek yerine yeni hukuk fakülteleri açarak asgari ücrete talim edecek avukatlar yetiştirerek sorunu çözebileceğinizi düşünüyorsunuz. Bakın, iktidarın yargı üzerindeki baskısı o kadar çok arttı ki her hafta bir adliye önünde barolar ve avukatlar tarafından adalet nöbeti tutuluyor. Geçen hafta sanırım 104’üncü nöbetti Çağlayan Adliyesi önünde ve avukatlar her hafta, yaşadıkları sorunu kamuoyuna anlatmak için mahkeme önlerinde nöbet tutuyorlar. Dünya hukuk camiası her yıl “Uluslararası Tehlike Altındaki Avukatlar Günü” diye –bir günü kutluyor demeyelim de- bir günde avukatların sorunlarını gündeme getirmeye çalışıyor ve her yıl bu gün bir ülkeye ithaf ediliyor, en çok sorun yaşayan ülke hangisiyse. Türkiye’de hukuk o kadar çok ayak altına alındı ki 2012 yılından bu yana on yıl içerisinde bu gün 2 kez Türkiye’deki avukatlara ithaf edildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) - 2012 yılında ve 2019 yılında dünya hukuk camiası “tehlike altındaki avukatlar” deyince Türkiye’yi hatırlıyor.

Siz Türkiye’ye bunu reva görüyorsunuz diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tiryaki.

İYİ Parti Grubu adına Sayın Hasan Subaşı konuşacak.

Sayın Subaşı, süreniz üç dakikadır, ek süre vermiyorum.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN SUBAŞI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli meslektaşlarımın 5 Nisan Avukatlar Günü’nü kutluyorum. Bu avukatlık mesleğinde onurlu mücadeleleri için her zaman yanlarında olduğumuzu belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bireylerin hak, hukuk ve özgürlük alanlarındaki haklarını güvenceye almak için insanlık tarihi yüzlerce yıldır anayasalar yapmıştır ve hukuk nizamını kurmuştur, tesis etmiştir. Ancak bizim gibi iradesini otoriter rejimlere devretmeyi tercih eden toplumlar bir süre sonra yargı güvencesini kaybetmeye başlarlar ki Türkiye’de de bugün yaşanmakta olan odur. Yargının iddia makamına baktığımız zaman binlerce savcının başsavcılara bağlanmak suretiyle neredeyse işlevlerini yitirdiğini görüyoruz. Yine, hâkim atamalarında belirli, liyakati ortadan kaldıran sistemle atamalar yüzünden yargının akamete uğradığını, faaliyetini sürdüremediğini görüyoruz. Ama bu yargı faaliyeti içinde, insanların ve toplumun güvencesi olan yargı nizamı içinde ayakta kalan, baskıya boyun eğmeyen tek kurum savunma makamıdır ve avukat meslektaşlarımızdır. Onların da çeşitli sorunları olduğunu biliyoruz ama bütün sorunlarına rağmen ve çektikleri bütün geçim sıkıntılarına ve şiddete rağmen bu meslektaşlarımız, hiçbir baskıya boyun eğmeden bireyin hak ve hukukunu, özgürlüklerini koruma mücadelesini canı pahasına vermektedir.

Bakın, zamanım yetmediği için Barolar Birliğinin bugün yayınladığı bültenin son paragrafını okuyarak sonlandırıyorum sözlerimi: “Çoklu baro kanunuyla meslek örgütlerimiz bölündü. Barolarımızı birleştireceğiz. Hiçbir avukatı yalnız, hiçbir vatandaşı savunmasız bırakmayacağız. 5 Nisan Avukatlar Günü’nü birlikte kutlayacağız.” şeklinde son cümleleriyle bu metni bugün yayınlamışlardır.

Ben canını kaybeden, intihar eden, geçim sıkıntısı çeken bütün meslektaşlarımı huzurunuzda rahmetle anıyorum.

Saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Subaşı.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Süleyman Bülbül. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

5 Nisan Avukatlar Günü’nü, tüm meslektaşlarımızın gününü kutluyorum.

Savunma mesleği o ülkenin demokrasi ortamının, o ülkenin hukuk devleti ortamının dışında bir olay değil. Bir memlekette hukuk devleti varsa, bir memlekette demokrasi bütün koşullarıyla uygulanıyorsa, anayasal hak ve özgürlükler artık vatandaşın uygulama olanağında, sürecinde devam ediyorsa o memlekette savunma mesleğine yönelik engeller yok olarak kabul edilir.

Şimdi, baktığımızda, ülkemizde savunma üzerinde engeller var mı? Evet, var. Türkiye'de savunma mesleğinin icrasını yapan avukatlar, kendileri hakkında her zaman bir adliye tehdidi altında kalmışlar. Verdikleri dilekçelerde savunma mesleğini icra ettikleri hâlde mahkeme tehdidi altında bulunan birçok meslektaşımız var. Savunma üzerindeki baskı ve engellemeler, aslında vatandaşın hak arama hürriyetine ve adil yargılanma hakkına yönelik engellemeler.

Savunmanın sorunları hukuk devletinin sorunları dışında sorunlar değil. Eğer siz savunmanın sorunlarını çözemezseniz, o memlekette hukuk devletinin sorunlarını da çözemezsiniz yani savunma üzerindeki sorunları çözmek iktidarın görevi. Bu görevi yerine getirirken demokrasinin olmazsa olmaz kurallarını yerine getirmesi gerekiyor. Bakıyoruz, Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde ülkemiz 139 ülke arasında 107’nci sırada; Demokrasi Ligi’nde ise Demokrasi Ligi’nde olmayan ülkeler içerisinde. Bu çerçevede, demokrasinin olmadığı, hukuk devletinin yaşanmadığı bir ülkede savunma özgürlüğünden bahsetmek mümkün değil.

Avukatlarla ilgili birçok sorun var. Bu sorunların çözümüyle ilgili birçok öneri getirdiğimiz hâlde yerine getirilmiyor. İYİ Parti avukatlarla ilgili önerge getirdi, reddedildi; şimdi HDP getirdi, reddedilme ihtimali yüksek; biz getireceğiz, reddedilme ihtimali yüksek.

Nelerden bahsetmek lazım? Avukatların birçok sorunu içerisinde asgari ücret tarifesinin dahi altında düzenlenen CMK ücretleri var; avukatların ücret tarifelerinin ekonomik ve sosyal anlamda aşağıda olduğuna ilişkin, emeklerine yönelik birçok engeller var. İşçi avukatlar var, bağlı çalışan avukatların sorunları var. Düşünebiliyor musunuz arkadaşlar, Türkiye’de 160 bin avukat içerisinde 50 bin avukat bağlı çalışan işçi avukat. Bu avukatların emek sorunları çözülmemiş durumda, aldıkları ücretler yoksulluk sınırının altında; yüzde 60’ı yoksulluk sınırının altında çalışıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bülbül.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) – Bu sorunun çözümü çok basit. Bu sorun demokrasinin, hukuk devletinin işlediği, demokratik denge ve denetlemenin olduğu parlamenter sistemle çözülecek.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Orhan Kırcalı, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz üç dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN KIRCALI (Samsun) – Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Başkan, Gazi Meclisimizin değerli üyeleri, ekranları başında bizleri izleyen çok aziz milletimiz; hepinizi saygıyla hürmetle selamlıyorum.

Tüm meslektaşlarımın 5 Nisan Avukatlar Günü’nü tebrik ediyorum.

Avukatlar insanlarımızın hak ve hürriyetlerinin korunmasında veya savunulmasında Anayasa ve hukuk çerçevesinde önemli bir görev ifa etmektedir. Adaletin tecellisinde büyük katkıları bulunan yargının kurucu unsurlarından avukatlar, bağımsız yargının ve çağdaş hukuk sisteminin ayrılmaz unsurlarıdır. Avukatlarımız toplumsal ilişkilerin yürütülmesi açısından da önemli bir görevi yerine getirmektedir. Avukatlarımız üstlendikleri bu önemli görevlerle vatandaşların devlete olan güvenlerini pekiştirmekte ve devlet-vatandaş ilişkilerinin düzenlenmesine değerli katkılarda bulunmaktadır. Kuşkusuz savunma yargının kurucu unsuru, avukatlık da adalet hizmetleri içinde yadsınamaz bir meslektir. Bu sebeple avukatların mesleki sorunlarına çözüm bulmayı, savunmanın imkânlarını güçlendirmeyi güven veren ve erişilebilir adalet hedefimizin tabi bir parçası olarak görmeye devam ediyoruz.

Bu noktadan hareketle, hukuk politikalarımızda yol haritamızı oluşturan Yargı Reformu Strateji Belgesi, avukatların ve baroların görüş ve önerileri dikkate alınarak hazırlanmıştır. Avukat meslektaşlarımızın büyük bir ilgiyle karşıladığı ara buluculuk, e-tebligat, hususi damgalı pasaport hakkı beklentileri hayata geçirilmiştir. Savunmanın yargılamalara etkin katılımını sağlamak amacıyla da soruşturma dosyasındaki bilgi ve belgelere avukatların erişimlerine ilişkin UYAP güncellemesi hayata geçirilmiştir. Hukuk sistemimizde, kamu hizmetinin avukatların katılımıyla yürütülmesinde barolara birçok görev verilmiştir. Barolar, mesleki dayanışmayı, iş birliğini, mesleki disiplini ve meslek ahlakını korumayı ve geliştirmeyi hedeflemektedir. Baro hizmetlerinin daha sağlıklı bir şekilde yürütülmesi, işlemlerin yürütülmesinde yaşanan gecikmelerin ortadan kaldırılması amacıyla da yasal düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Bu düzenlemelerle, barolar tarafından verilen hizmetlerin etkili ve verimli bir şekilde sağlanması, avukatların bir araya gelerek mesleki faaliyetlerini daha iyi bir şekilde yürütebilmeleri, daha nitelikli bir hâle getirilmesi amaçlanmış ve mesleğin başlangıcında ve devamında avukatlara verilmiş olan eğitimler daha nitelikli bir hâle kavuşturulmuştur. Bugüne kadar yaptığımız ve bundan sonra da yapacağımız yeniliklerin temelinde her renkten ve her desenden farklılıklarımızı bir zenginlik olarak görüp…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kırcalı, teşekkür ediyorum.

ORHAN KIRCALI (Devamla) – …84 milyon insanımızın hakkını, hukuku korumayı esas aldık.

Bu vesileyle, tüm avukatlarımızın 5 Nisan Avukatlar Günü’nü tebrik ediyorum.

Hepinizi hürmetle tekrar selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesinde göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

3.- CHP Grubunun, Mersin Milletvekili Alpay Antmen ve arkadaşları tarafından, avukatlara yönelik şiddet vakalarının, avukatların intiharlarının ve avukatların son dönemde yaşadığı sosyal ve ekonomik zorlukların nedenlerinin ve çözüm yollarının araştırılması amacıyla 4/4/2022 tarihindeTürkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 5 Nisan 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

5/4/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 5/04/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                     Engin Altay

                                                                                                                                        İstanbul

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

Mersin Milletvekili Alpay Antmen ve arkadaşları tarafından avukatlara yönelik şiddet vakalarının, avukatların intiharlarının ve avukatların son dönemde yaşadığı sosyal ve ekonomik zorlukların nedenlerinin ve çözüm yollarının araştırılması amacıyla 4/4/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (3341 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 5/4/2022 Salı günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Alpay Antmen, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALPAY ANTMEN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, burada sizlere beş dakikalık güzel bir konuşma yapmayı hayal ederek ve sizlerin de avukatlık mesleğine, avukatlara, adalete sahip çıkacağınız hayal ve hevesiyle söz almış bulunmaktaydım. Ama biraz önce İYİ Partinin ve HDP’nin araştırma önergelerini, avukatlık mesleğinin sorunlarıyla ilgili araştırma önergelerini AKP ve MHP’li üyeler reddetti.

Bugün 5 Nisan Avukatlar Günü. Mesleğini onuruyla yapan bütün meslektaşlarımızın Avukatlar Günü’nü kutluyorum. Fakat biraz önce kim avukatın yanında, kim avukatın yanında değil gördük; bunu barolar da gördü, avukat meslektaşlarımız da gördü.

Değerli milletvekilleri, bakın, Türkiye Barolar Birliği ve Barolar Birliğine mensup numarasız baroların tamamı bugün bir bildiri yayınladılar. “Avukatlar Günü’nü kutlayamıyoruz.” dediler, “Kutlayamıyoruz çünkü mesleğimiz tehdit altında.” Evet, adalet tehdit altında, yargı bağımsızlığı tehdit altında, avukatlar tehdit altında ama siz ne yapıyorsunuz? Buradaki bir araştırma önergesini bile reddediyorsunuz. Size diyoruz ki: Avukatların yaşadığı sorunları, avukata karşı şiddeti ve bunların çözüm önerilerini gelin, hep birlikte araştıralım. Allah aşkına, Meclisin görevi nedir? Avukatlar kimin kendine sahip çıktığını şimdi burada bugün gördüler.

Biraz önce Mersin Barosundan bir SMS geldi bana -Mersin Barosu üyesiyim, onur duyuyorum, gurur duyuyorum- Sayın Adalet Bakanınız ne yapmış Mersin Adliye otoparkı ve diğer otoparklarda? Hâkim ve savcılardan alınmayan otopark ücretlerinin avukatlardan alınması için -SMS’le bize bildiriyorlar- genelge göndermiş, genelge; yazıklar olsun o Adalet Bakanına, yazıklar olsun Avukatlar Günü’nde bunu yapmasına! (CHP sıralarından alkışlar)

Ve şunu da söylüyorum: Ey, Bekir Bozdağ, sen Avukatlar Günü'nü kutlama!

Bunun dışında, bu yetmiyor, daha neler yapıyorsunuz, biliyor musunuz?

NEVZAT ŞATIROĞLU (İstanbul) – Ramazanda sakin ol.

ALPAY ANTMEN (Devamla) – Evet, sayın milletvekili “Ramazanda sakin ol.” diyor; avukatlara karşı, avukatlık mesleğine yapılanlara karşı mümkün değil sakin olamam çünkü adalet, savunma hava gibi, su gibi, ekmek gibi bir ihtiyaç; olmadığı zaman anlarsınız yokluğunu, nefes alamadığınız zaman havanın değerini anlarsınız, avukat olmadığı zaman Orta Çağ’da yaşanan engizisyon gibi bir yargılamayı görürsünüz. Bir ülkenin temeli adalettir, adaleti çökertiyorsunuz.

Biz diyoruz ki: Gelin, avukatların sorunlarını araştıralım. Avukatlar çağlar boyunca hak savunuculuğu yaptılar. Bugün burada Türkiye Barolar Birliği ve avukatlar milletvekillerinden, partilerden bir şey istediler: “Sorunlarımızı araştırın.” Avukata karşı şiddet var, üç ayda 19 avukat şiddete uğradı, 3 avukat öldürüldü, birkaç avukat intihar etti; neden? Bunun pek çok sosyal ve ekonomik nedeni var ama siz bunları araştırmıyorsunuz. Bir çoklu baro çıkarttınız, baroları bölmeye çalıştınız ama Ankara'da gördük ki bunu da başaramadınız, avukatlar bunun birleştirilmesini istiyor; avukatlar yargı bağımsızlığı istiyor, avukatlar adil yargılanma istiyor, avukatlar kendilerine karşı şiddet uygulanmamasını istiyor. CMK ücretleri var, bunu neden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne endekslemiyorsunuz? “Çok güzel birçok şey yaptık.” diyorsunuz. Biraz önce de bir kanun teklifi verdiniz kamuda çalışan stajyer avukatların staj yapmasıyla ilgili. Kime sordunuz? Barolar Birliğine sordunuz mu, barolara sordunuz mu?

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Sorduk, bir sürü avukata sorduk.

ALPAY ANTMEN (Devamla) – Sormazsınız. Hiçbir şey bilmiyorsunuz, bilmediğinizi de bilmiyorsunuz, getiriyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Çoklu baro gibi yine birçok sorun açacaksınız.

Bakın, adaletin üç ayağı vardır, bunların en önemlisi avukatlıktır. Siz, adaletin üç ayağından biri olan avukatlığı yani savunma makamını yok sayıyorsunuz; Adalet Bakanınız da bunu gösteriyor.

Son üç ayda 3 avukat intihar etti, 19 avukat şiddete uğradı. Bu sizin için ne ifade ediyor? Neden bir şeyler yapmayı düşünmüyorsunuz? Avukatlara şiddet artıyor, kadın avukatlara şiddet artıyor ve bunların pek çok sebebi var. Bunların en büyük sebebi de ne biliyor musunuz? Sizin kendi yargınızı oluşturmak için Türkiye'de adil, tarafsız ve bağımsız yargıyı yok etme hevesiniz, hayaliniz ve çabalarınız. Gelin, bari şu son araştırma önergesini kabul edin; avukatlar da kim yanlarında, kim yanlarında değil görsünler. Avukatların sorunlarını araştıralım ve birlikte çözelim.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Sayın Feridun Bahşi, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, şimdi, avukatların çoğu asgari ücret altında çalışıyor, pazarda limon satıyor. Yani bu kadar şey olmaz ki Başkanım! Bu konuya lütfen…

Mecliste şu anda 100 kişi yok, biraz sonra oylama yapacaksınız “Reddedildi.” denilecek, olacak şey mi? Bari bu işte toplantı yeter sayısı isteyin Başkanım, olacak şey mi ya?

BAŞKAN – Bakın hatip kürsüde Sayın Tanal, üslup bu değil, hatip kürsüde rica ediyorum.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Mahmut Bey…

BAŞKAN – Evet, Sayın Bahşi, buyurun.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Pazarda limon satıyor, asgari ücretin altında çalışıyor ya avukatlar, şoförlük yapan avukatlar var.

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün 5 Nisan Avukatlar Günü. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözüyle söze başlamak istiyorum: “Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet hâlinde varlığı kabul olunamaz.” Bireysel hak ve özgürlüklerin savunulmasında, hukukun üstünlüğünün var olmasında yılmadan çaba gösteren değerli meslektaşlarımın Avukatlar Günü’nü kutluyorum.

Değerli milletvekilleri, her 5 Nisanda mesleklerini icra etmeleri giderek daha da zorlaşan, birçok sorunla mücadele etmek zorunda kalan meslektaşlarım için herkes kutlama mesajları yayınlar. Yeşil pasaport verecek, gösterişli adliyeler yaparak sorunları çözdüğünü zannedenler göz boyamaktan öte gidememişlerdir. Adaletle öyle bir oynandı ki ucube mülakat sistemiyle alınan kifayetsiz ve yandaş hâkimler yüzünden gelen müvekkil, avukata ilk olarak “Tanıdığın hâkim, savcı var mı?” diye soruyor. Çoklu baro sistemi getirerek sorun çözdüğünü zannedenler, yandaş baro yaratma gayretiyle hareket etmiş ve sistem, avukatların sorunlarının çözümü konusunda hiçbir katkı sağlamamıştır. Yine son dönemde, avukatlara yönelik şiddet bir hayli artmıştır. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Avukatlık mesleğinin icrası sırasında şiddete maruz kalan, hatta hayatını kaybeden meslektaşlarımız bulunmaktadır. Avukatların uğradığı bu saldırılara karşı gereken hassasiyetin gösterilmemesi, meslektaşlarımın yaşam hakkı için açık ve yüksek bir tehdittir. Bu baskı ve tehdit, sadece avukatlara yönelik değil bizzat savunma ve adil yargılanma hakkına yöneliktir. Avukatlara yönelik şiddetin durdurulması için her türlü önlem alınmalıdır; ekonomik, sosyal ve psikolojik şiddet karşısında yalnız bırakılmamalıdır.

Değerli milletvekilleri, bir diğer sorun ise kamu avukatlarının özlük haklarıdır. Defalarca yargı paketi çıkarıldı ancak düzenlemelerde kamu avukatlarına bir türlü sıra gelmedi. 1’inci derecedeki kamu avukatının ek göstergesi hâlâ 3000. Kamu avukatlığı, zaman içinde ek göstergelerde artış yapılmayan ender mesleklerden bir tanesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – Sürem bitti.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Abdullah Koç. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli halkımız; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, avukatların sorunlarını araştırmak istiyoruz, maalesef iktidar partisi buna karşı koyuyor. Sizin içinizde de avukatlar var, avukatlar da sizleri savunuyor ve adaletin gerçekleştirilmesi için de avukatların olması gerektiğini hepiniz biliyorsunuz ama sorunlarına gelince araştırmaya ilişkin taleplere “ret” oyu kullanıyorsunuz. Bakın, ben bununla ilgili…

Değerli milletvekilleri, 5 Nisan, Avukatlar Günü. Bugünde anmadan geçemeyeceğim tarihî şahsiyetler var. Öncelikle, hayatı boyunca insanlık adına hak mücadelesi veren, ırkçılığa ve sömürgeciliğe karşı pasif direnişiyle tarih yazan bir şahsiyeti, Gandi’yi saygıyla anmak istiyorum huzurlarınızda. Yine, yaşamı boyunca adalet ve barış mücadelesi veren ve bu topraklarda, Türkiye'de on yıl cezaevinde kalan Orhan Doğan’ı saygıyla anmak istiyorum. Barış elçisi Tahir Elçi’yi, Faik Candan’ı ve nice faili meçhullerle yaşamını yitiren sevgili meslektaşlarımızı saygıyla anmak istiyorum. Bakın, Özgürlük İçin Hukukçular Derneğinin Avukatlar Günü’yle ilgili bir tespiti var: “Siyasal iktidarın antidemokratik rejimi meşrulaştırmak adına yürüttüğü politikalar kapsamında, hukukun üstünlüğü ilkesi ve insan haklarının korunması bağlamında en önemli rolü oynayan avukatlar da payını almakta, her gün baskı ve sindirme soruşturmalarıyla yargı tacizine maruz kalmaktadır.” diyor avukatlar, “Bu nedenle biz Avukatlar Günü’nü kutlamayacağız ve mücadeleye devam edeceğiz.” diyorlar.

Değerli milletvekilleri, bakın, demokrasi ve hukuk mücadelesi için onlarca meslektaşımız gözaltına alınıyor, yürütmüş oldukları meslekleri nedeniyle gözaltına alınıyorlar ve davalar açılıyor ve onlarca, yüzlerce meslektaşımız şu anda cezaevinde. Bu nedenle, cezaevinde olan ve aynı zamanda sağlık sorunu yaşayan Aysel Tuğluk, Selahattin Demirtaş, Ayla Akat Ata, Nazmi Gür, Selçuk Kozağaçlı ve İbrahim Vargün’ü burada saygıyla selamlamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, TÜRK-İŞ’in verilerine göre açlık sınırı 4.552 lira. Bakın, yirmi dokuz yıl çalışmış ve emekli olan bir avukatın almış olduğu maaş ne kadar biliyor musunuz? 3.530 lira. Otuz yıl çalışmış ve emekliye ayrılmış bir avukatın almış olduğu maaş ne kadar? 3.440 lira. Yeni emekli olan bir avukatın almış olduğu maaş ne kadar? 3 bin lira civarında bir maaş. Yani şu demek: Yirmi yıllık iktidarınızda herkesi yoksullaştırdınız, açlığa mahkûm ettiniz ve bunların içerisinde de maalesef avukatlar da payını aldı.

Bu nedenle araştırma önergesine “evet” oyu vereceğimizi belirtir, saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Metin Çelik, buyurun (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA METİN ÇELİK (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri ve aziz milletimizi saygıyla hürmetle selamlıyorum.

Hukukun üstünlüğünün sağlanmasında ve adaletin tecellisi adına verdiği hizmetlerle toplumda hukukun üstünlüğünün artmasına yardımcı olan, bu vazifeyi üstlenen değerli meslektaşlarımın 5 Nisan Avukatlar Günü’nü gönülden kutluyorum.

Yargı Reformu Strateji Belgesi’yle birlikte gerçekten yargı alanında çok ciddi düzenlemelere imza attık. Bunlardan, avukatlarla ilgili, bence en önemli düzenleme Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı’nın getirilmiş olmasıdır. 2020-2021 eğitim öğretim döneminden itibaren hukuk fakültelerine giren öğrenciler mezun olduklarında hâkim, savcı, avukat ve noter olmak istediklerinde öncelikle bu sınava tabi tutulacaklar ve 100 üzerinden en az 70 puan alma zorunluluğu getirildi. Bu sınav zorunluluğunun getirilmiş olması, inşallah, önümüzdeki süreçte mesleğin gelişimine olumlu manada katkı sağlayacaktır diye düşünüyorum.

Bir diğer önemli gelişme hukuk fakültelerine girişte başarı sıralamasının düşürülmüş olmasıdır, daha doğrusu yükseltilmiş olmasıdır. 2019’da 190 bin olan bu sınır, 2020 ve 2021 yıllarında 125 bine yükseltilmişti, bu yıldan itibaren de başarı sıralaması 100 bine yükseltiliyor. Dolayısıyla, meslekte kalite ve gelişmenin sağlanması adına bu kararın da önemli olduğunu ifade etmek istiyorum.

Yargı reformu paketlerimizde mesleğin gelişimi adına önemli düzenlemelere imza attık. Hukuk muhakemeleri usulü, idari yargılama usulü, ceza muhakemeleri usulü ve icra, iflas alanlarında yaptığımız değişikliklerle hem yargılamanın daha etkin ve verimli şekilde yapılmasını temin etme anlamında hem de avukat meslektaşlarımızın mesleklerini ifa ederken karşılaştıkları sıkıntılara çözüm üretme adına birçok düzenlemeye imza attık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çelik, teşekkür ediyorum.

METİN ÇELİK (Devamla) – İnşallah bundan sonraki süreçte de bu düzenlemelere devam edeceğiz.

Ben tekrar Avukatlar Günü’nü ve tüm meslektaşlarımı kutluyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkanım, şimdi burada toplantı yeter sayısı, 150 kişi var mı? Burada şimdi 150 kişi var mı Başkanım?

Avukatlar pazarda limon satıyor limon, şoförlük yapıyor, asgari ücret altında çalışıyor.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Yahu, ayıp bir şey Mahmut Bey! Mahmut Bey, ayıp, yalan söylüyorsun ya!

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Üstadım, vallahi disiplin suçu işliyorsunuz. Avukatların karşısına nasıl çıkacaksınız böyle ya?

BAŞKAN – Sayın Tanal, o 60’a göre bir dakika sözü vermeyeceğim, ne yaparsanız yapın.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yani asgari ücret altında çalıştırılır mı bir insan? Ne yapsın? Aç kalıyor insan.

BAŞKAN – Öneriyi okutuyorum:

4.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci sırasına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine, Genel Kurulun çalışma saatlerine ve 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

5/4/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 5/4/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                                                   Mustafa Elitaş

                                                                                                                                        Kayseri

                                                                                                                                     AK PARTİ

                                                                                                                             Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Bastırılarak dağıtılan 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1'inci sırasına alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun;

5 Nisan 2022 Salı günkü (bugün) birleşiminde 322 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamalarının tamamlanmasına kadar,

6 Nisan 2022 Çarşamba günkü birleşiminde 322 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

6 Nisan 2022 Çarşamba günkü birleşiminde 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde 7 Nisan 2022 Perşembe günkü birleşiminde 322 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

7 Nisan 2022 Perşembe günkü birleşiminde 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde haftalık çalışma günlerinin dışında 8 Nisan 2022 Cuma günü saat 14.00'te toplanması ve bu birleşiminde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve aynı birleşimde 322 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar

çalışmalarını sürdürmesi,

322 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin İç Tüzük’ün 91’nci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması;

önerilmiştir.

 

322 sıra sayılı Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve

84 Milletvekilinin Hazineye Ait Taşınmaz Malların DeğerIendirilmesi ve Katma Değer Vergisi

Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4336)

Bölümler

Bölüm

Maddeleri

Bölümdeki

Madde Sayısı

1.   Bölüm

1 ila 21’inci

Maddeler

21

2.   BÖLÜM

22 ila 38’inci

Maddeler (Geçici

Madde 1 ve Geçici Madde 2 dâhil)

19

Toplam Madde Sayısı

40

BAŞKAN – Öneri üzerinde ilk söz talebi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Meral Danış Beştaş’ın.

Sayın Beştaş, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, sevgili halkımız; şunu söyleyeyim: Ayrımcılık yasağı ve eşitliği konuşacağım ama bunu böyle genel, soyut kanunlara göre konuşmayacağım. Dünyanın en eski düzenlemelerinden biridir eşitlik, kanun önünde eşitlik, her konuda mutlaka ayrımcılık yasağı vardır. Ta, 1948 -daha öncesine gitmeyeyim- İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin maddelerinden 2’nci madde ayrımcılık yasağını düzenler. Ama bugün Türkiye’de eşitlik yoktur; ayrımcılık yasağına rağmen, iç hukuka rağmen, uluslararası hukuka rağmen tam anlamıyla bir keyfiyet rejimi hâkimdir. Ne anlatıyorum size? Evet, uygulamalar, 3 konuda uygulama örneği vereceğim size.

Biliyorsunuz, milletvekilleri -tırnak içinde söylüyorum, “ayrıcalık” demek istemiyorum- iş yoğunlukları gereği vesaire VIP kullanırlar değil mi? Hepimiz yetişmek için VIP kullanıyoruz. 4 Kasım 2016 darbesinden bu yana tutuklu olan, olmayan, sürgünde olan milletvekillerimizin ailelerinin VIP geçişine izin verilmiyor. Neden mi dersiniz? Takdir sizin, bunun yasada bir karşılığı yok. Büyükşehir belediye başkanlarına, başkanlarının eşine, çocuğuna bu hizmet verilmiyor ama VIP’lerde Adalet ve Kalkınma Partisinin ilçe yöneticilerinden kadın kollarına, gençlik üyelerine kadar geçişler serbest. Diyarbakır VIP’e bir gelin bakın, dillere destan, oturacak yer bulamıyoruz; çeteler cirit atıyor, orada pazarlıklar yapıyorlar ama o ilin Büyükşehir Belediye Başkanının eşi orayı kullanamıyor. Bizim derdimiz VIP değil tabii ki. Biz halkla birlikte tabii ki gideriz. Burada sorun çeteciliktir, çete mantığıdır. Devleti çeteden ayıran nedir? Hukuka bağlılıktır. Devletin içinden hukuku çıkarırsan çete kalır, çete. Şu anda bir çetecilik faaliyeti yapılıyor. Milletvekillerimize, sürgündeki milletvekillerimize maaş bağlanmıyor biliyor musunuz. Neden? Diyorlar ki “Sağ olduğunu ispat et.” Ya, siz çetelere maaş veriyorsunuz, çeteler maaşa bağlanmış, herkes iki üç tane maaş alıyor; on yıl vekillik yapmış, beş yıl, “Gel ki sağ olduğunu ispat et.” Ya görüyorsun sağ olduğunu.

Diğeri, milletvekillerine -isim bilerek vermiyorum- yurt dışına çıkış yasağını idari olarak veriyorlar; bakın, mahkeme kararı yok. Ya atanmışlar vekillere diyor ki “Sen yurt dışına gidemezsin.” Bu sadece üç örnek. İşte çetecilik dediğimiz budur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Size tarihten bir örnek vereceğim. Saint Augustine’in bir anekdotu var: Büyük İskender yakalanan bir korsana niçin denizleri kötü niyetle istila ettiğini sorar. Korsan da “Ya sen niçin bütün dünyayı ele geçiriyorsun? Ben bu işi küçük bir gemiyle yaptığım için bana ‘haydut’ ‘korsan’ deniyor, sen aynı işi büyük bir filoyla yapınca ‘imparator’ olarak anılıyorsun.” der. Türkiye Cumhuriyeti devletinde bugün yürütme organı hukuku çıkarmış ve çetecilik faaliyeti yapıyor. Bu VIP’de, yurt dışına çıkış yasağında, yine, maaşların ödenmemesinde ayrımcılık yasağı çok nahif kalıyor, eşitlik çok nahif kalıyor. Ya, resmen düşmanlık güdülüyor, intikam alınıyor. Ya, siz mi vekil yaptınız, siz mi seçtiniz bunları? Dediğim gibi, bütün vekiller bilir, VIP’de her gün tanık oluyoruz; vallahi çeteler geçiyor ama milletvekili yakınları geçemiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bunu da halka anlatıyorum, size değil.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Eğer vicdanınız varsa lütfen buna itiraz edin. Hukuksuzluk döner döner, gelir sizi de vurur. 3 yaşındaki, 5 yaşındaki, 7 yaşındaki çocukların orada onurlarının incinmesini kabul etmeyin diyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Beştaş, teşekkür ediyorum.

Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Mahmut Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla hürmetle selamlıyorum.

Tabii, burada avukatların sorunlarının araştırılması… Burada sorun, temel hak ve özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılması amacına yöneliktir. Yani, buradaki olay, vatandaşın tamamen temel hak ve özgürlükleriyle, hak arama arayışıyla yakından ilgilidir. Eğer, avukatların sorunlarının araştırılmasıyla ilgili AK PARTİ’li milletvekili arkadaşlarımız, AK PARTİ’li avukat milletvekili arkadaşlarımız karşı çıkıyorsa aslında bu....

Avukat, Avukatlık Kanunu’nun 34’üncü maddesi uyarınca hayatının, yaşamının her alanında doğru dürüst hareket etmek zorundadır; aksi takdirde bu bir disiplin suçudur. Değerli arkadaşlar, avukatlar bugün geçimini sağlamak için pazarda limon satıyor, limon! Şu anda avukat arkadaşlarımız geçimini sağlamak için şoförlük yapıyorlar. Avukat arkadaşlarımız geçimini sağlamak için asgari ücretin altında bir ücretle, emekle çalışıyorlar. Yani, Türkiye’de avukattan daha düşük bir ücretle çalışan bir meslek mensubu yok değerli arkadaşlar. Eğer, biz burada avukata gereken önemi, özeni göstermezsek vatandaşın temel hak ve özgürlüklere kavuşması kadar zor bir iş olamaz.

Mesela, adliyelerde, hâkim ve savcılar adliyeye girerken aranıyor mu? Aranmıyor. Niye aranmıyor? “Ya, hâkim suç işler mi?” Ülkemizde hâkimlerinin 1/3’ü terörden dolayı ihraç edildi. Avukatlardan, 1/3’ü ihraç edilen bir meslek grubu olmadı değerli arkadaşlar. Yani, siz kalkıp adliyede avukatı arıyorsanız, mesela, bir terörist muamelesi gösteriyorsanız, x-ray cihazından geçiriyorsanız, çantasını aratıyorsanız hâkiminizi de savcınızı da arayacaksınız.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bravo!

AHMET KAYA (Trabzon) – Bravo!

MAHMUT TANAL (Devamla) – Yani, bu açıdan baktığımız zaman, avukatların temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesi, vatandaşın temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesidir. Burada savunmaya önem verilmemesi hukuk devletine önem verilmemesidir, demokrasiye önem verilmemesidir. Avukatlar hukukun güvencesidir, demokrasinin güvencesidir, kadın-erkek fırsat eşitliğinin güvencesidir, çocuk haklarının güvencesidir. Burada biz eğer gerçekten ülkemizde adaleti, hukukun üstünlüğünü, demokrasiyi egemen kılmak istiyorsak avukatların sorunlarıyla ilgilenmek zorundayız. Bir rejimin adını eğer koymak istiyorsanız o ülkede avukata verilen önem ve değerle ölçeceksiniz. Eğer o ülkede avukatın bir değeri, önemi yok ise o ülkenin adı totaliter bir rejimdir, o ülkenin adı demokrasi olmaz. Bu, temel hak ve özgürlükleriyle yakından ilgilidir.

Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tanal.

Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisinden, buradan bu cuma günkü çalışma kararı çıkarılmıştır.

Cuma günkü çalışma kararı çıkarılmış şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İç Tüzük'ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Yalnız okutmadan önce Sayın Bekaroğlu Genel Kurul Salonu’nda mı? Burada.

Okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, (2/3786) esas numaralı Çay Kanunu Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/164)

17/3/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

25/8/2021 tarih ve (2/3786) esas numaralı Kanun Teklifi’min İç Tüzük'ün 37’nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederim.

                                                                                                                               Mehmet Bekaroğlu

                                                                                                                                        İstanbul

BAŞKAN – Önerge üzerinde teklif sahibi olarak İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu konuşacaktır.

Süreniz beş dakikadır.

Sayın Bekaroğlu, süre uzatımı vermiyorum, ek süre yok.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çay bölgesi milletvekili arkadaşlarımızla -Uğur Bayraktutan, Ahmet Kaya ve Necati Tığlı’yla- birlikte hazırladığımız çay kanunu teklifinin İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre erkenden ve sıra beklemeden gündeme alınmasını talep etmek üzere karşınızdayız.

Değerli arkadaşlarım, çay, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde 200 binin üstünde ailenin yaptığı bir tarım; 1,5-2 milyon insanın da doğrudan ve dolaylı bir şekilde geçimini sağladığı bir ürün. Çayla ilgili gerçekten bölgeye 5-6 milyar TL civarında para giriyor ve Türkiye ekonomisine de -tam hesaplayamıyoruz ama- 2 milyar dolar civarında katkısı olan bir ürün. Ancak bu ürün artık gerçekten bu tarımla uğraşan insanları doyurmuyor, ciddi problemler var. Bu problemlerin temelinde de çayla ilgili yürütülen politikalar var. Yirmi seneden beri iktidarda bulunan Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti, daha önceki hükûmetler gibi yanlışlar yaparak çay üreticisini ciddi bir şekilde mağdur etmiştir.

Değerli arkadaşlarım, bölgede üretilen 1,5 milyon ton civarında yaş çayın yarısını özel sektör, yarısını da devlet, ÇAYKUR işletmektedir; yuvarlak rakamlarla söylüyorum. 1984 yılında çayda tekel kalkmış ve çaya özel sektör girmiştir. Çıkarılan kanunda “Gerçek ve tüzel kişiler çay satın alabilir, işleyebilir ve ticaretini yapabilir.” deniliyor ama bunun dışında hiçbir kural getirmemiş, o günden bugüne kuralsızlıklarla idare ediliyor. ÇAYKUR da yatırım yapmadığından dolayı çay işletme kapasitesi çok düşüktür değerli arkadaşlarım. ÇAYKUR hem kendi kapasitesini kullanmıyor hem de kapasitesini artırmıyor, bu sebepten dolayı üretici özel sektöre mecbur ediliyor. Özel sektör de geçen sene 4 lira civarında olan çayı 2,70’e, 2,80’e almıştır. Dolayısıyla sadece geçen sene özel sektörün cebine 1 milyar TL vatandaştan alınarak haksız bir şekilde girmiştir. Sayın Osman Bey, bu, siz bu kanunu daha evvel çıkarmadığınızdan dolayı oldu.

Şimdi, biz bir çay kanun teklifi hazırladık değerli arkadaşlarım. Çay tarımının başlangıcından çayın işlenmesini ve ticaretini kurallara bağlıyoruz. En temel problem de çay fiyatlarıdır değerli arkadaşlarım. Çayda taban fiyatı uygulanmadan bu iş çözülemez. Bizim hazırladığımız kanun teklifinde taban fiyatı getiriyoruz ve bu fiyatın altında çayın alınmasını yasaklıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, her üründe destekleme fiyatları var ve her sene artıyor, nedense neredeyse yedi seneden beri çay destekleme fiyatları artmıyor, destekleme ücretleri artmıyor; 13 kuruş değerli arkadaşlarım.

Şimdi, kanunen diyoruz ki: Çaya verilen ücretin yüzde 10’u olacak destekleme fiyatları da, yüzde 10’u olacak; devletin vereceği destek de yüzde 10 olacak değerli arkadaşlarım. Bunun dışında da hemen bir sonraki ayda ücretler ödenecek diyoruz. Kapasiteyi artırmak için de bir şey söylüyoruz, aslında kapasite mevcut. ÇAYKUR’un günde 9 bin ton, özel sektörün ise -tam bilinmemekle beraber- günde 15 bin ton çay işleme kapasitesi mevcut ama bu kapasitesinin sadece 6-7 bin tonu kullanılıyor.

Şimdi, biz standartları koyarak, özel sektöre, ÇAYKUR’a çay işletme yetkisi veriyoruz; çayı standartlara uygun bir şekilde özel sektörün kapasitesini kullanarak işleyecek. Yaş çayı da isterse vatandaştan taban fiyatla alacaklar ya da istemezlerse ÇAYKUR’dan bu fiyatla çayı alacaklar.

Değerli arkadaşlarım, bunu yapmadığınız müddetçe, bu bölgede kotayla, kontenjanla milleti perişan edersiniz. Kota, kontenjan demek yıllık çay verme, günlük çay verme demek. Değerli arkadaşlarım, bu, çay dediğimiz ürün öyle alınıp depoda falan saklanmıyor, kestiniz mi hemen ÇAYKUR’a ya da çay fabrikasına götürüp işleyeceksiniz. Bunu bu şekilde işlemezseniz bozulur. Gerçekten insanlar perişan, işçisi de perişan, yarıcısı da perişan, mal sahibi de perişan.

Bir de ÇAYKUR’un, çayın Varlık Fonunda ne işi var? Biz bu kanunla Varlık Fonundan da çıkarılmasını talep ediyoruz. Bu kanunu destekleyin. Adalet ve Kalkınma Partisi yıllarca çay kanunu çıkaracağı vaadinde bulunuyor ve çıkarmıyor; bir de Varlık Fonuna almış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bekaroğlu, süreniz tamamlandı.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Herkes biliyor ki Varlık Fonuna almak özelleştirmek demektir.

Saygılarımla.

Desteğinizi bekliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayalım Başkanım.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sayalım arkadaşlar.

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Osman Bey çay kanununu reddetti Sayın Başkanım, kayıtlara geçin.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Biz hazırladık zaten, sıkıntı yok.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Osman Aşkın Bak çay kanun teklifini reddediyor.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Biz hazırlığımızı yaptık, merak etme.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Reddettiniz, hiçbir hazırlığınız falan yok.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Biz çaya verdiğimiz desteği…

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Yapma, yirmi seneden beri milleti sömürmekten başka bir şey yapmadınız.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Çaya destek veriyoruz biz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Yok öyle bir destek, yok öyle bir destek. Hiçbir şekilde destek veren yok.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Çaya biz destek veriyoruz; kanununu da hazır, her şey hazır.

BAŞKAN – Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1’inci sıraya alınan, Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 84 Milletvekilinin Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 84 Milletvekilinin Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4336) ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 322) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon raporu 322 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Hadi çıkarın kanunu.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Yakında, merak etmeyin.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Niye getirmediniz buraya?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Geliyor, getireceğiz.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Yirmi senedir niye beklediniz?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Geliyor, geliyor.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Elinizi ben tuttum! Hadi bakalım.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu teklif, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklifin tümü üzerindeki görüşmelerin tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Teklifin tümü üzerinde gruplar adına ilk söz, İYİ Parti Grubu adına Sayın Erhan Usta’nın.

Gruplar adına söz talepleri yirmi dakikadır, ek süre vermiyorum.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 322 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine konuşacağım, İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Evet, aslında yine bir torba kanun. Torba kanunun getirilmeyeceğine ilişkin iktidar sürekli söz vermesine rağmen…

Sayın Osman Aşkın Bak, oturur musunuz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Pardon… Pardon…

ERHAN USTA (Devamla) – Hem çay kanununa olumsuz, ret verdin ağabey hem de gürültü yapma lütfen ya.

AHMET KAYA (Trabzon) – Aynen öyle, aynen öyle ya.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hayır, alakası yok, bizim çalışmamız var.

ERHAN USTA (Devamla) – Yani burada Rizeliler de duysun, çaycıların hakkını savunmadı. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Biz kanunu çıkarırız, merak etmeyeceksin, o bizim işimiz.

ERHAN USTA (Devamla) – İşte, keşke çıkarsaydınız, hazır gelmiş kanun teklifine olumlu oy kullanabilirdiniz.

AHMET KAYA (Trabzon) – Ağabey, yirmi yıl oldu, niye çıkarmıyorsun? Ne zaman çıkaracaksınız?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen kendi işine bak, biz kendi işimizi yaparız.

AHMET KAYA (Trabzon) – Yirmi yıl, yirmi yıl Osman ağabey…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Biz kendi işimizi yaparız, merak etmeyin.

ERHAN USTA (Devamla) – Sizin işiniz değil, herkesin işi, Parlamentonun işi. Bakın, kendi işiniz olarak görmeyin.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Yaparız, yaparız.

AHMET KAYA (Trabzon) – Hâlâ “Yaparız.” diyorsun, yirmi yıl olmuş.

ERHAN USTA (Devamla) – Kanun çıkarmak Parlamentonun işidir. Birazdan açıklayacağız şimdi.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Biz teklifimizi yaparız, merak etmeyin.

ERHAN USTA (Devamla) – Sizin şu kanun teklifinde getirdiğiniz olumlu maddelere biz olumlu oy kullanacağız, “Senin işin, benim işim.” diye bir şey yok ki Parlamentonun işi.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Tamam, güzel.

ERHAN USTA (Devamla) – Artık, biliyorsunuz, Hükûmetten kanun teklifleri de gelmiyor.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Tabii, tabii.

ERHAN USTA (Devamla) – Niye vatandaşın, Rizeli çay üreticisinin lehine olan bir kanunda olumsuz oy kullanıyorsun kardeşim?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ne alakası var canım?

ERHAN USTA (Devamla) – Neyse, o ayrı bir konu.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Biz çay üreticisinin her zaman yanındayız, merak etmeyin.

ERHAN USTA (Devamla) – Ama en azından gürültü yapmayın da lütfen konuşayım.

Müsaade eder misiniz… Sayın Başkanım, bir şey yapar mısınız?

BAŞKAN – İyi de efendim siz attınız ilk lafı.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Siz sataştınız efendim ya.

ERHAN USTA (Devamla) – Hayır, olur mu… Ama gürültü yapıyor yani. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Siz sataştınız.

BAŞKAN – Yani sataşma sizden geldi Sayın Usta.

ERHAN USTA (Devamla) – Sürekli gürültü yapıyorsunuz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Biz 2 Rizeli konuşuyoruz.

ERHAN USTA (Devamla) – Sürekli gürültü yapıyorsunuz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bak, 2 Rizeli konuşurken araya girme bence.

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Arkadaş, sus da dinleyelim ya, Allah Allah! Senden başka laf atan yok ya!

ERHAN USTA (Devamla) – Sürekli gürültü yapıyorsunuz.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – 2 Rizeli konuşurken araya girme.

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Böyle bir saygısızlık olur mu? Ayıp ya!

ERHAN USTA (Devamla) – Şimdi, yine bir torba kanunla karşı karşıyayız. Bunun üzerinde çok fazla durmayacağım, AK PARTİ bu anlamda dediği şeyleri artık tutmuyor.

Şimdi, desteklediğimiz maddeler var dedim bu kanun teklifi içerisinde. Yaklaşık 40 tane madde var, 38+2=40 madde var. Muhtarların maaşlarının asgari ücrete çıkarılmasına ilişkin maddeye elbette biz de destek vereceğiz, veriyoruz, Komisyonda verdik zaten.

Hazineden kiralanmış olan 2/B arazileri var. Bunları vatandaş kullanıyor, ekiyor, biçiyor; bunlar, tarımsal desteklerden faydalanamıyordu. Bunları biz daha önce önermiştik, buna ilişkin Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyken İYİ Parti Grubu adına önerge de vermiştik, o zaman bizim önergelerimizi reddetmiştiniz ama şimdi, belli ki buna ilişkin de bir düzenleme yapıyorsunuz yani desteklerden faydalanmaları doğru olacaktır. Bu düzenlemeyi de bu anlamda desteklediğimizi ifade etmek istiyorum.

Tabii, işte, burada bir miktar böyle yangından mal kaçırırcasına -artık, bütçe kötü, ödemeler dengesi kötü- hazine taşınmazlarının bir kısmının hızlı bir şekilde elden çıkarılmasına ilişkin maddeler var. Buralarda daha dikkatli olunması gerekiyor yani “Ne olursa olsun, bir yerlerden para gelsin.” anlamındaki maddelere, tabii, bu anlamda olumlu bakmıyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, ben burada esas itibarıyla yani bir vergi politikası açısından bu kanun teklifini değerlendirmek istiyorum. Hükûmetin bir vergi politikası var mı? Bırakın vergiyi, onun daha üstüne gidelim, bir temel makroekonomik vizyonu var mı, yok mu? Bu anlamda bu kanun teklifini değerlendirmemiz lazım. Vergiler niye çıkar? Vergi nedir? Maliye politikasının en önemli araçlarından bir tanesidir. Dolayısıyla, ekonomiyi düzenlemeye yönelik olarak Hükûmetin elindeki en büyük silah da elbette vergi politikasıdır. Fakat baktığımızda, şimdi, son dönemde yapılan vergi düzenlemeleri olsun, burada yapılan -bir kısım örnekler söyleyeceğim- vergi düzenlemeleri olsun Hükûmetin ortaya koyduğu bir makroekonomik vizyon eğer varsa bununla uyumlu mu veya vergi politikalarında bir sistematik var mı diye bir bakmak, bir değerlendirmek gerekiyor. Buna baktığımızda esas itibarıyla -hemen baştan söyleyeyim- maalesef böyle bir şey göremiyoruz yani hiçbir sistematik yaklaşım yok yani hiçbir makroekonomik vizyon veya amaç ortaya konulmuş değil de hadi kafalarında olduğunu düşünelim, bunlarla uyumlu adımlar da atılmıyor.

Şimdi, mesela son dönemde ücretlerin vergilendirilmesiyle ilgili bir düzenleme yaptık hatırlarsanız; asgari ücret vergi dışı bırakıldı, bunu biz de destekledik ama burada bizim o zaman karşı çıktığımız bir şey oldu: Asgari geçim indirimi (AGİ) dediğimiz sistem de kaldırıldı. Hâlbuki şu anda -hele hele pandemiyle mücadelede- yoksulluğun bu kadar çok arttığı bir dönemde, bizim normal şartlarda bekâr olanlar ile evli ve çocuk sahibi olanlar arasında vergisel ayrımı kaldırmamamız gerekiyordu. Bütün dünyada da böyledir, bizim sistemimizde de AGİ üzerinden, asgari geçim indirimi üzerinden bir vergisel ayrıştırma vardı yani evli ve çocukluları devlet biraz daha destekliyordu. Şimdi, burada asgari ücreti vergi dışı bırakırken çok temel bir hata yapıldı ve aslında Hükûmetin hiçbir şekilde temel makroekonomik amaçlarıyla -yoksullukla mücadele amacı varsa eğer bu Hükûmetin- bununla uyumlu olmayan bir iş yapıldı, bir yanlış uygulama yapıldı.

Şimdi, bunun dışında başka nasıl yanlış uygulamalar yapıldı? Mesela, bu dönemde faiz gelirleri vergi dışı bırakıldı. Özellikle pandemi döneminde, bütün dünyanın üst gelir gruplarını daha fazla vergilendirdiği bir dönemde Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinden gelen bu kanun teklifleriyle tam tersi bir şey yapıldı, üst gelir grupları ödüllendirildi. Şimdi bu böyleydi, bu biraz daha genişletildi. En son, biliyorsunuz, kur korumalı mevduat sisteminde verilen avantajlarla bu iyice genişletildi ve yani işte, biliyorsunuz, bu birinci, ilk üç aylık şeyde, yıllık bileşikte yüzde 100’ün üzerinde faiz geliri elde eden bir kesimden 1 kuruş vergi almadı bu iktidar değerli arkadaşlar. Dolayısıyla, bu da bir çelişki, olmaması gereken; hele hele böyle bir zamanda, yoksulluğun arttığı bir dönemde daha fazla vergilendirilmesi gereken bir kesime vergi avantajı sağlayan anlayışı anlamak tabii ki mümkün değil.

Yine, alınan yanlış kararlardan diğer bir tanesi: Kur korumalı mevduata faiz üzerinden vergi avantajı sağlandı, artı, kurumlar vergisi istisnası getirildi; bir yandan da şimdi kurumlar vergisini artırıyoruz. Bakın, yani çok enteresan bir şey; böyle bir şeyi anlamak mümkün değil yani hiç olmayacak bir şey; dünyada olmayan bir vergi avantajı sağlıyorsunuz bir yandan, öbür taraftan, şimdi de başka bir kanun teklifiyle başka bir şey getiriyorsunuz yani çelişkilerle dolu birtakım vergi uygulamaları var. Bunun temelinde ne var? Bir vergi perspektifi yok bu Hükûmetin; ne yaptığını bilmeyen, işte, günlük, günübirlik, gelen tekliflere göre veya -ne bileyim ben- piyasadan gelen tepkilere göre hareket eden bir iktidar anlayışı var.

Değerli arkadaşlar, mesela, geçenlerde vergiye ilişkin -vergiyi konuşuyoruz- Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıktı. Ne yapıldı burada? Konutlarda katma değer vergisine ilişkin bir uygulama yapıldı. Biliyorsunuz, 150 metrekarenin altındaki konutlarda katma değer vergisi oranı yüzde 1, 150 metrekarenin üzerinde olanlarda da yüzde 18. Şimdi, yüzde 1 olan daha sosyal konutlardaki, belki garibanın alacağı konutlardaki vergi oranı yüzde 8’e yükseltildi; tam tersine, 150 metrekarenin üzerinde olan veya işte, belki de çok pahalı konutlar… 150 metrekare olanın hepsinin pahalı olması da gerekmiyor ama mesela işte -ne bileyim ben- yalıların bile katma değer vergisi oranı, 150 metrekareye kadar olan kısmı yüzde 18’den yüzde 8’e çekildi, yine 150 metrekarenin üzerindeki yüzde 18 olarak tutuldu. Şunu söylemeye çalışıyorum: Yoksulluğun arttığı bir dönemde yoksulların vergi yükü artırıldı, daha zengin kesimin vergi yükü hafifletildi; yani, böyle anlamsız birtakım işler yapılıyor. Veya Sayın Cumhurbaşkanı geçen yıl bir eylem planı açıklamıştı, hatırlarsanız; Lütfi Elvan da onun detaylarını açıklamıştı daha sonra. Ne denildi? “Vergilerde, biz, muafiyet ve istisnaları azaltacağız.” denildi. Ya, şimdi, şu kanun teklifiyle dünya kadar muafiyet ve istisna getiriliyor. Kardeşim, bir söylediğiniz bir söylediğinizi tutsun yani, bir yandan “Muafiyetleri, istisnaları azaltacağız.” diyorsunuz, diğer taraftan da mesela 11’inci maddede, imalat sanayisindeki inşaat işlerinde KDV indirimi ve iadesi KDV istisnasına dönüştürülüyor. Bu, sınırlı bir süre için olan bir şey; sürekli hâle getiriliyor. Artı “İstisnaları kaldıracağım.” diyen Hükûmet, inşaat işlerindeki bu istisnayı turizm sektörüne de teşmil ediyor, oraya da yaygınlaştırıyor. Yani, konuştuğunuz politika ile yaptığınız işin arasında hiçbir alaka yok maalesef. Tabii, inşaat üzerinden ekonomiyi teşvik etme anlayışının burada yine, bir kez daha karşımıza çıktığını görüyoruz.

Şimdi, sanki kayıt dışıyla ilgili -birazdan bu sahte faturalarla ilgili konuları da konuşacağız- bir mücadele varmış gibi -ondan sonra- şimdi kamu spotu uygulamasına ilişkin bir madde getiriliyor. Tamam, doğru, getirilsin ancak bu madde ne zaman çalışır, kamu spotu? Yani, siz iktidar olarak kayıt dışının üzerine gitme konusunda bir irade ortaya koyarsınız, vatandaş “Ha, benim Hükûmetim, benim devletim kayıt dışının üzerine gidiyor.” der ve bu kamu spotunun da bir kısım faydası olur ama iktidarın uygulamalarının kayıt dışılığı teşvik edici mahiyette olduğu bir dönemde, kamu spotuna ilişkin, kanun teklifinde bir ibare getirmek sadece -kusura bakmayın ama- komik olmanın ötesine geçmez.

Şimdi, tabii, yine çelişkilere devam ediyoruz. Katma değer vergisi indirimleri var son zamanlarda. Tabii, yoksulluk arttı; fiyatlar aşırı bir şekilde, hızlanarak artıyor, çok yüksek fiyat artışları var. İşte, en son enflasyon tüketici bazında yüzde 61 geldi, ENAG bunu yüzde 143 olarak hesap etti, Üretici Fiyat Endeksi yüzde 115 geldi. Yani bu rakamlar son çeyrek yüzyılda görmediğimiz rakamlar, önceki çeyrek yüzyılın rakamlarına Türkiye yeniden döndü. Şimdi bunlarla, enflasyonla mücadele etmesi gereken iktidar ne yapıyor? Katma değer vergisi oranı indirimine gidiyor. Tamam, gıdada gittiniz, bir şey demiyoruz, biz de buna karşı çıkmıyoruz ama şunu bilin ki bunun size hiçbir faydası olmayacak, daha doğrusu “size” derken yani fiyatların indirilmesi anlamında hiçbir faydası yok. Bizim gibi “fiyatlara vergi dâhildir.” sistemleri içerisinde, bakın, bu vergi indirimlerinin hiçbiri uygulanmadı, hiçbiri fiyatlara yansıtılmadı değerli arkadaşlar. E, devlet vergi kaybına uğruyor; şimdi, ondan sonra da, bir taraftan da geleceksiniz, milletin üzerine tekrar vergi bindireceksiniz. Yani bu “vergi indirimi” dediğiniz şeyler hakikaten ne kadar etkili oluyor, ona bakmak lazım.

Biliyorsunuz, katma değer vergisinin özellikle indirimli oran uygulaması çok olunca diğer taraftan da vergi alacağı doğuyor. Şu anda zaten bekleyen, sanayicilerin ve büyük ticaret erbabının -daha doğrusu, büyük olması da gerekmiyor- özellikle imalatçıların beklediği ciddi bir KDV alacağı sorunu var. Ciddi bir finansman sıkıntısı çekiliyor orada, bu da üretimi şu anda olumsuz etkiliyor ama yapılan bu uygulamalarla bu sorun biraz daha büyütülüyor. Düşünün, yüzde 18’den girdi kullanacak bir üretici, bir KOBİ, yüzde 1’den çıktı olacak; devletten sürekli bir KDV alacağı var. KDV alacağını alabiliyor mu? Zamanında alamıyor; bu da işletmelerde ciddi bir finansman sıkıntısına neden oluyor. Yine, bunların hepsini büyütecek bir uygulama. Yani şunu söylemeye çalışıyorum: Emin olun, yapılan işlerin hiçbir mantığı yok ya, hiçbir mantığı yok. Vergiye ilişkin atılan adımlarda bir amaç koyarsınız; amacınız yanlış olur doğru olur, onu yargılamıyorum ama bir amaca yönelik olur. Bu, ne amaca yönelik ne konjonktüre yönelik yani konjonktüre de uymayan, amaca da uymayan... Fakirin, yoksulun daha fazla desteklenmesi gereken bir ortamda zengin kesimi destekliyorsunuz, makroekonomik amacınızın yoksullukla mücadele olması gerekirken onunla alakası yok veya “Muafiyeti ile istisnayı kaldıracağım; vergi sistemini sadeleştireceğim." Diyorsunuz, şu kanun teklifinde vergilerde en az 10 tane istisna ve muafiyet getiriliyor; bunları anlamak mümkün değil.

Şimdi, mesela, akaryakıttaki eşelmobili… Yani bunu anlamak mümkün değil. Akaryakıt, mazot fiyatları 6-7 lirayken Sayın Bakanım, eşelmobil sistemi uygulandı; şu anda 23 lira oldu, eşelmobil sistemi uygulanmıyor. Bunun mantığını bana birisi Allah rızası için anlatsın, böyle bir şey olabilir mi?

Şimdi, daha büyük skandala gelelim -çok belirgin olduğu için- kurumlar vergisi meselesine. Şimdi, bu Hükûmet, kurumlar vergisiyle ilgili düzenleme getirmeye bayılıyor; yönünün hiç önemi yok, ister düşürelim ister çıkaralım ama illa her kanun teklifinde bir tane, kurumlar vergisine ilişkin düzenleme olması gerekiyor sanki; sanki böyle bir nas varmış gibi.

Şimdi, Kasım 2017’de bir düzenleme yapılmış yani Kasım 2017’de kanun çıkıyor, kanunda deniliyor ki: “20 olan kurumlar vergisi 22 puan olarak uygulanır.” Hangi yıllarda? 2018, 2019, 2020’de 22 olarak uygulanıyor. Daha 2020 bitmeden -bu, yanlış hatırlamıyorsam Berat Bey dönemindeydi- yeni bir kanun teklifi geliyor. Burada, bakın, 2020’de 20 olan kanuni oran 22 olarak uygulanırken sanki 2021’e geldiğimizde Türkiye’nin bütçe sorunları çözülmüş gibi veya sanki bütçenin paraya ihtiyacı yokmuş gibi, bir anda, kurumlar vergisinin 5 puan düşürülmesine ilişkin kanun teklifi geldi. Ya, biz dedik ki… Bakın -bir muhalefet partisi temsilcisi olarak, mesela, ben bunu söyledim Plan ve Bütçe Komisyonunda- bizim, vergi oranını düşürülmesine, normalde, popülist olarak baktığımızda karşı olmamamız lazım; nereden baksanız 900 bin tane kurumlar vergisi mükellefi var. Ama arkadaş “Kurumlar vergisinin paraya bu kadar ihtiyaç olan bir dönemde 5 puan düşürülmesinin nasıl bir mantığı var, şunu bize izah edin.” dedik ve karşı çıktık. Karşı çıkmamıza rağmen -tabii, talimat gelince Mecliste milletvekilinin bir iradesi olmadığı için- Plan ve Bütçe Komisyonunda AK PARTİ’li arkadaşların, Cumhur İttifakı’ndan arkadaşların oylarıyla bu 5 puan indirim geçti. Artık buraya geldik, konuyu tekrar tekrar gündeme getirdik, en sonunda kurumlar vergisinin 5 puan indirilmesinden vazgeçtiler arkadaşlar, “Doğru.” dedik.

Şimdi, aradan dört ay geçmedi, kurumlar vergisinin bu sefer 5 puan yükseltilmesine ilişkin kanun teklifi geldi. Aynı milletvekilleri getiriyor, Plan ve Bütçe Komisyonunda aynı milletvekilleri hem düşürülmesine hem yükseltilmesine oy veriyor. Hani şunu anlayabilirim: Ya konjonktür değişir, “Önceden düşürme vardı, şimdi yükseltmeye gidiyorum…” Arkadaşlar, düşürmenin getirildiği dönemde -2020 yılının Ekim ayı- daha orta vadeli program yeni çıkmış. 2020’ye ilişkin de çok ciddi bir bütçe açığı olacağı öngörüsünün olduğu bir dönemde getirildi üstelik bu; sonradan bütçe açığı o kadar gerçekleşmedi son aylarda alınan tedbirlerle ama yani bu kanun teklifi getirildiğinde bütçe açığının çok daha yüksek olması bekleniyordu. Bütçe açığının umulandan daha düşük geldiği bir dönemde de kurumlar vergisi oranı artırımı getirildi. Ya, bunun mantığını Allah rızası için biri bize söylesin.

Dolayısıyla, sonra ne yapıldı? Ocak 2022’ye geldik -artırım gelmişti- bu sefer, şimdi ihracatçı firmalarda ve imalat sanayisindeki firmalarda 1’er puan düşüş geldi; “Tamam, güzel.” dedik buna. Şimdi, bakıyorsunuz… Ben burada şunu söyleyeyim: Ocak 2021’de, daha doğrusu, 15 Nisan 2021 tarihinde kurumlar vergisinin yükseltilmesine ilişkin kanun teklifi geldiğinde, biz onu her şeye rağmen yine desteklediğimizi söyledik ancak orada şöyle bir şey yapın dedik: “Bütün kurumların vergisini niye artırıyorsunuz? 900 bin tane kurum var ama bunların içerisinde çok küçük KOBİ'ler var ve biz bunların desteklenmesini istiyoruz, bunların vergisindeki yüksek artışa karşıyız.” O zaman biz bir önerge verdik Plan ve Bütçe Komisyonuna. Bakın, önerge şu; burada “Erhan Usta” imzalı bir önerge, İYİ Parti Grubu adına verdik, dedik ki: “Bankacılık Kanunu’na tabi olarak şey yapan firmalar, daha doğrusu mevduat bankaları ve katılım bankaları için kurumlar vergisi sürekli olarak -geçici olarak da değil- yüzde 25 olsun.” AK PARTİ’li ve MHP'li arkadaşlar Plan ve Bütçe Komisyonunda bu önergemizi reddetti arkadaşlar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Şimdi, bugün aynısını getiriyorlar. Sayın Elitaş, Allah rızası için şunu bize birisi izah etsin yani o gün bizim bu önergemizi niye reddettiniz? Bugün, özellikle, hele hele vergileme dönemi başladıktan sonra, şimdi vergi artışı getiriyorsunuz. Ya, azıcık öngörülü olmak lazım olan biten konusunda. Yani hiç olmazsa… Tamam, bunu kendiniz düşünemiyor olabilirsiniz; biz düşünmüşüz, çalışmışız, izah etmişiz, orada bununla ilgili on-on beş dakika da konuşma yapmışız, bunun arttırılmasının doğru olacağı konusunda “Bankacılık ve finans sektörü için kurumlar vergisini sürekli arttıralım.” demişiz. Orada karşı çıkan arkadaşlar, eminim, bugün, birazdan, bu verginin burada artırılmasına bu sefer karşı çıkmayacaklar, olumlu oy kullanacaklar. Dolayısıyla bunlar hakikaten büyük, ciddi tutarsızlıklardır. Bu tutarsızlıklardan arınmak lazım yani ne doğruysa onun yapılması lazım ama bugün, maalesef, bu konuda, AK PARTİ Grubunda böyle bir şeyi görme imkânımız yok.

Şimdi, diğer birkaç tane -sürem azaldı- hususta daha, vergiye ilişkin hususlarda yine görüşlerimizi paylaşmak istiyorum. Diğer hususlarda, bölümlerde arkadaşlar konuları değerlendirecekler veya maddeler geldikçe, yeri geldikçe konuşacağız.

Şimdi, en önemli sorunlardan bir tanesi değerli arkadaşlar, sahte fatura meselesi. Sahte fatura gerek akaryakıt özelinde gerekse işin tamamında şu anda vergi sisteminin en önemli sorunu hâline gelmiştir. Ciddi vergi kaybı vardır burada, bir yanda devlet otoritesi yani devlet gelir kaybına uğramaktadır, diğer taraftan da dürüst mükellefler sahte fatura soruşturmaları kapsamında ciddi sıkıntı çekmektedir. Zaten dürüst olmayanın, paravan bir şirket kurmuş olanın hiçbir sorunu yok; o, şirketi kapatıyor, çaycısının üzerine yapmış, kapatıyor gidiyor. Ama dürüst firmalar var, ahlaklı firmalar var. Yani biliyorsunuz, bir naylon faturada, silsileyle ta öbür uca kadar gidiyor. Ben nereden bilebilirim? Ben bir tane harcama yapmışım, onunla ilgili bir fatura almışım, benim fatura aldığım firmanın fatura aldığı yerde birisinin naylon fatura kullanıp kullanmadığını ben nasıl bilebilirim? Şimdi, bundan dolayı ciddi sıkıntı çeken firmalarımız var. Şimdi, bu sistemin çözülmesi lazım. Bugüne kadar bununla ilgili hiçbir adım atılmadı. Defalarca bu konu konuşuldu edildi fakat özellikle… Yani akaryakıt kısmıyla ilgili bir kısım düzenlemeler yapıldı ama EPDK’yle konuşuyoruz, hiçbir anlamı yok. “Şu anda sahte fatura işi özellikle akaryakıtta olanca hızıyla devam ediyor.” diye arkadaşlar bize ifade ediyorlar. Bu konunun çözülmesi lazım değerli arkadaşlar. Burada şu anda ne yapılıyor? Vergide kaçakçılık suçunu işleyenlere verilen hapis cezaları artırılıyor. Tamam, eğer doğru tespit edeceksek artırılsın. Vergi ve cezalarını öderlerse ceza indirimi getiriliyor, orada bir seçenek sunuluyor ama güzel bir şey yapılıyor; aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda da zincirleme suç sayılıyor yani bir dönem içerisinde 2-3 tane sahte faturayı bilmeden kullanması durumunda her birinden ayrı ayrı ceza almayacağı söyleniyor. Ancak burada eğer siz -bunu AK PARTİ’ye söylüyorum değerli arkadaşlar- her yıl “matrah artırımı” diye bir af getirirseniz, yani “Matrahını artır, hiçbir soruşturmaya tabi değilsin.” diye bir şey getirirseniz bu sahte fatura işinin önüne geçemezsiniz. Bu ancak dürüst mükellefleri cezalandıran bir şey olmaktan öteye gitmez. Çünkü biliyorsunuz, matrah artırımında ne var? İşte, vergini yüzde 20 artırdığın anda, sahte fatura kullanmışsın kullanmamışsın, hiçbir şeyi denetlememe garantisi veren bir vergi idaresi var. Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil, bunlardan vazgeçilmesi lazım. Sahte fatura işini büyük organizasyonlar yapıyor, çeteler yapıyor, bunlar da biliniyor. Eğer iradesi varsa bu iktidarın, o çetelerin üzerine gidip sahte fatura meselesini orada çözmesi lazım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Yoksa yani gariban mükellefle uğraşmanın hiçbir anlamı yok. Siyasi iradenin burada tecelli etmesini istiyoruz; hem kayıt dışılıkla mücadele de hem de daha özelde sahte faturayla ilgili olarak üzerine gidilmesi lazım. Ama şu anlaşılıyor ki Hükûmetin buradaki bakışı da “Kısa vadede biraz fazla tahsilat yapabilirsem yapayım, vergi sistemi ne kadar bozulursa bozulsun.” anlayışıyla hareket eden bir iktidar var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Usta.

ERHAN USTA (Devamla) - Bu şekilde Türkiye’nin meselelerini çözmek mümkün değildir diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Mustafa Kalaycı.

Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geneli üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle sizleri ve aziz milletimizi hürmetle selamlıyorum.

Yüce Rabb’imize şükürler olsun ki mübarek ramazan ayına kavuşmanın sevincini ve gönül huzurunu yaşıyoruz. Ramazan ayınızı kutluyor; affımıza vesile olmasını ve ülkemiz, milletimiz ve insanlık âlemi için hayırlar getirmesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifi 36 çerçeve madde ve 2 geçici madde ile yürütme ve yürürlük maddeleri dâhil 40 maddeden oluşmaktadır. Teklifte yer alan 15 madde vergiyle ilgili düzenlemelere ilişkindir. Buna göre, teklifin 1 ve 24’üncü maddelerinde, İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun uyarınca hakkında reklam yasağı getirilenlere verilen reklamlara dair harcamaların gelir veya kurumlar vergisi matrahının hesaplanmasında gider olarak kabul edilmemesi düzenlenmektedir.

2’nci maddede, özel sağlık kuruluşuyla sözleşme düzenleyerek faaliyetini yürüten hekimlerin kazançlarının serbest meslek kazancı olarak vergilendirilmesi, böylelikle vergilemede yaşanan ihtilafın çözüme kavuşturulması amaçlanmaktadır.

3’üncü maddede, vergi dairesince yapılan işlemlerde elektronik imza, mühür veya onay kullanılmasına ilişkin yetki verilmektedir.

4, 5 ve 6’ncı maddelerde, Vergi Usul Kanunu’nun hileli işlem, sahte belge ve muhteviyatı yanıltıcı belge gibi hususları düzenleyen 359’uncu maddesindeki hapis cezalarının üst sınırı yükseltilmekte, etkin pişmanlık uygulamasına benzer bir düzenleme getirilmekte ve zincirleme suçlarda suç ve ceza arasında denge sağlanması amaçlanmaktadır. Buna göre, Vergi Usul Kanunu’nun 359’uncu maddesinde yazılı fiillerle verginin zıyaya uğratıldığının tespit edilmesine bağlı olarak tarh edilen verginin gecikme faizi ve gecikme zammının tamamı ile cezaların yarısı ve buna isabet eden gecikme zammının, soruşturma evresinde ödenmesi hâlinde fail hakkında verilecek cezada yarı oranında, kovuşturma evresinde hüküm verilinceye kadar ödenmesi hâlinde ise üçte 1 oranında indirim yapılacaktır.

359’uncu maddede yazılı suçlar hakkında görülmekte olan dava sırasında, iddianamede yer alan fiilin, hakkında soruşturma veya kovuşturma yürütülen kişinin dışında başka bir kişi tarafından işlendiğinin veya başka bir kişiyle birlikte gerçekleştirildiğinin ortaya çıkması durumunda bu kişi açısından kamu davası açılması için rapor düzenlenmesi ve mütalaa verilmesi şartının aranmaması sağlanmakta, böylelikle kovuşturma sürecinin etkinleştirilmesi amaçlanmaktadır.

Diğer taraftan, 359’uncu maddede sayılan suçların birden fazla takvim yılı veya vergilendirme dönemi içinde tekrar işlenmesi hâlinde Türk Ceza Kanunu’nun zincirleme suç hükümleri kapsamında bir cezaya hükmolunacak ancak ceza dörtte 1’inden dörtte 3’üne kadar artırılacaktır. Bu kapsamda, yargı aşamasında 80 bine yakın dosya olduğu açıklanmış olup bu kişilerin düzenlemelerden yararlanması beklenmektedir.

10’uncu maddede, altı aydan daha fazla yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları ile yabancılara KDV istisnası kapsamında satılan konut veya iş yerinin bir yıl içerisinde elden çıkarılması hâlinde istisnadan faydalanılamayacağına ilişkin düzenlemede değişiklik yapılarak elde tutma süresi üç yıla çıkarılmaktadır.

11’inci maddede, imalat sanayisinde teşvik belgeli yatırımlara ilişkin inşaat işlerinde yapılan KDV iadesi uygulaması istisna uygulamasına çevrilmekte ve süresi 2025 yılı sonuna kadar uzatılmakta, ayrıca turizme yönelik teşvik belgeli yatırımlara dair inşaat işleri de kapsama alınmaktadır.

12’nci maddede, Türkiye’de gerçekleştirilen AR-GE faaliyetleri kapsamında üretilen elektrik motorlu taşıt araçlarının geliştirilmesi için alınan mühendislik hizmetlerine 2023 yılı sonuna kadar katma değer vergisi istisnası tanınmaktadır. Milletimizin gururu, yerli ve millî otomobilimiz TOGG, bu istisnadan yararlanacaktır.

22’nci maddede yatırım fonlarının katılma paylarının fona iadesiyle oluşan kazançlar ile değer artış kazançları da kurumlar vergisi istisnası kapsamına alınmakta, gayrimenkullerle ilgili portföy işletmeciliği olmayan gayrimenkul yatırım ortaklıklarının istisna kapsamında olmadığı hususuna açıklık getirilmekte, yatırım fonlarının katılma paylarının iki yıldan uzun süreyle elde tutulması hâlinde satışından doğan kazançların da yüzde 75 oranında istisnaya tabi olması düzenlenmektedir.

23’üncü maddede teknik iflas durumunun giderilmesi için şirket ortaklarınca şirkete aktarılan sermaye tamamlama fonlarının kurumlar vergisine tabi tutulmaması düzenlenmektedir.

25 ve 26’ncı maddelerde finans sektöründe faaliyette bulunan şirketler için kurumlar vergisi oranının kalıcı olarak yüzde 25’e çıkarılması öngörülmektedir.

29’uncu maddede ekonomideki kayıt dışılığın azaltılması ve önlenmesi, mükelleflerin vergiye gönüllü uyumunun sağlanması ve vergi bilincinin oluşturulması, geliştirilmesi, yerleştirilmesi, farkındalığın artırılması ve toplumun tüm kesimlerine benimsetilmesi gibi konularda radyo ve televizyonlarda kamu spotu yayınlanması suretiyle bu kapsamdaki mücadelenin eğitim ve bilinçlendirme yoluyla güçlendirilmesi amaçlanmaktadır.

Esasen, On Birinci Kalkınma Planı’nda da hedeflendiği üzere, vergi tabanını genişleten, vergiye uyumu kolaylaştıran, öngörülebilirliği artıran, yatırım ve üretimi destekleyen hakkaniyetli bir vergi reformu bir an önce hayata geçirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, teklifte yer alan 8 madde, hazine taşınmazlarının satışı ve kiralanması ile 2/B orman arazilerinin hak sahiplerine satışı konularına ilişkindir.

Teklifin 13’üncü maddesinde, hazine taşınmazları üzerindeki yapılara ilişkin yapı kayıt belgesi alan vatandaşların bu taşınmazları satın almalarına dair başvuru süresi 31 Aralık 2022 tarihine uzatılmakta, satış bedellerinin tamamen ödenmesi hâlinde yüzde 20, yarısının ödenmesi hâlinde satış bedeline yüzde 10 indirim uygulanması suretiyle vatandaşlara ödeme kolaylığı sağlanması, ayrıca bu satışlardan elde edilen gelirlerin yüzde 25’inin kentsel dönüşümün desteklenmesi amacıyla özel hesaba aktarılması düzenlenmektedir. Madde kapsamına 15 bin kişi girmekte olup ilk etapta 29 ilde 5 bin hazine taşınmazının satışının yapılması beklenmektedir.

14’üncü maddede, üzerinde sınırlı ayni hak tesis edilen hazine taşınmazlarının yatırımcılara satışı konusunda satış bedelinin peşin olarak ödenmesi hâlinde yüzde 20 indirim yapılması ve ticari faaliyet için hazine taşınmazında kiracı olanlara doğrudan satın alma hakkı verilmesi öngörülmektedir. Düzenleme 28.900 kişiyi kapsamaktadır.

15’inci maddede, Devlet İhale Kanunu’na ve Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun’a göre yapılan satışlarda satış bedelinin peşin olarak ödenmesi hâlinde yüzde 20 indirim uygulanmak suretiyle peşin ödemenin cazip hâle getirilmesi öngörülmektedir. Düzenleme ilk etapta 8 bin kişiyi kapsamaktadır.

16’ncı maddede, hazine taşınmazlarında irtifak hakkı veya kullanma izni bedellerine ilaveten alınan yüzde 1 hasılat payının hesabında, hasılatın gelir tablosunda yer alan net satışlar, temettü gelirleri hariç diğer faaliyetlerden olağan gelir ve kârlar ile olağandışı gelir ve kârların toplamı üzerinden tespit edilmesi düzenlenmektedir.

17’nci maddede, hazineye ait tarım arazilerini en az üç yıldan beri tarımsal amaçla kullanan çiftçimize, bu arazileri, cari yıl ecrimisil bedelinin yarısı üzerinden on yıla kadar kiralanabilmesi hususunda başvuru imkânı getirilmektedir. Yaklaşık 150 bin çiftçimizi kapsayan bu düzenlemeden yararlanacak çiftçilerimiz, ayrıca, tarımsal desteklerden de yararlanacaktır.

18’inci maddede, mahallî idarelere ve sosyal güvenlik kurumlarına ait konutların satışından elde edilen gelirler hariç olmak üzere, 2022 ve 2023 yıllarında yapılan kamu konutlarının satışından elde edilen gelirlerin genel bütçeye gelir kaydedilmesi öngörülmektedir. 2022 yılında, genel ve özel bütçeli idareler ile KİT'lere ait yaklaşık 2.500 kamu konutunun satılması hedeflenmektedir.

31’inci maddede, üzerinde yerleşim yeri bulunduğu gerekçesiyle, orman sınırları dışına çıkartılarak tapuda hazine adına tescil edilen taşınmazların kadastrolarının yeniden yapılarak 2/B alanlarında kalan taşınmazların satışına ilişkin hükümleri kıyasen uygulanmak suretiyle hak sahiplerine doğrudan satışı öngörülmektedir. Düzenlemeyle, yaklaşık 10 bin hak sahibi aileye satış yapılması beklenmektedir.

Geçici 1’inci maddede, 2/B kapsamındaki taşınmazlar ile hazineye ait tarım arazilerinin hak sahiplerine satışına ilişkin başvuru ve ödeme sürelerini geçirenlere 31 Aralık 2022 tarihine kadar süre uzatımı yapılmaktadır. Ayrıca, yapılacak hesaplamalarda TÜFE aylık değişim oranları toplamının yıllık kanuni faiz oranının 2 katını geçmesi hâlinde, geçen kısım dikkate alınmayacaktır. Toplam 313.700 vatandaşımızın bu düzenlemeden yararlanması beklenmektedir.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin diğer maddeleri ise muhtarlar, çiftçiler, taşımalı eğitim, seyahat acenteleri ve tasarruf finansman şirketleri ile kamu idareleri ve kamu çalışanlarına yönelik çeşitli düzenlemeleri içermektedir.

Teklifin 7’nci maddesinde, her yıl yeniden değerleme oranında artırılan üye aidatlarının 2022 yılında yeniden değerleme oranının yüzde 50’si düzeyinde artırılması suretiyle seyahat acentelerinin aidat yükünün hafifletilmesi amaçlanmaktadır.

8’inci maddede, muhtarlarımıza net asgari ücret tutarında ödenek verilmesi düzenlenmektedir. Bu kapsamda 50.294 muhtarımız bulunmaktadır. Madde, 15 Ocak 2022 tarihinden geçerli olarak yürürlüğe gireceğinden muhtarlarımıza üç aylık fark ödemesi de yapılacaktır.

9’uncu maddede, 31 kamu üniversitesine toplam 4.570 akademik kadro ihdas edilmektedir.

19’uncu maddede, taşıma yoluyla eğitime erişim kapsamında Millî Eğitim Bakanlığı tarafından alınan öğrenci taşıma ve öğle yemeği hizmetlerine ilişkin sözleşmelerde fiyat farkına ilişkin hüküm bulunmaması kaydıyla 2022 yılının ilk altı aylık dönemi için ek fiyat farkı verilebilmesi öngörülmektedir. Böylelikle, öğrenci taşıma ve öğle yemeği hizmetleri yüklenicilerinin başta akaryakıt olmak üzere girdi maliyetlerindeki yüksek artış nedeniyle yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi sağlanmaktadır.

20’nci ve 21’inci maddelerde Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü Kimlik Paylaşım Sistemi katılma payının Cumhurbaşkanlığı ofislerinden de alınmaması düzenlenmektedir.

27’nci ve 28’inci maddelerde tarımsal üreticilerin aciz vesikasına bağlanan borçlarının Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerince kesin aciz vesikasına bağlanan tutar üzerinden faiz yürütülmeksizin takip edilmesi, böylelikle üreticilerin ilave borç yükünden kurtarılması sağlanmaktadır.

Milliyetçi Hareket Partisi, tarım sektörünü Türkiye’nin varoluş mücadelesinin kemer taşı olarak değerlendirmektedir. Bu nedenle ekilebilir tarım arazilerini genişletmek ve çiftçilerimizi desteklemek zorundayız. Anadolu coğrafyası, binlerce yıldır bereketin diyarıdır. Konya, ülkemizin tahıl ambarıdır. Daha fazla üretmesi için çiftçimizin daha fazla desteklenmesi; mazot, gübre, elektrik, yem gibi girdilerini uygun fiyatla alabilmesi mutlaka sağlanmalıdır. Çiftçilerimize yönelik devlet desteği; ürünün arz ve talebini dikkate alan, üreticinin yoksulluğunu ortadan kaldıran, refah artışı sağlayan, girdi maliyetlerini azaltan, üretim maliyeti ve ürün fiyatı dengesini gözeten, afetlere karşı koruyan bir anlayışla yapılandırılmalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak çiftçimiz için yapılacak her girişime desteğimiz tamdır.

Teklifin 31’inci maddesinde ÖSYM Başkanlığında soru hazırlamak için görevlendirilen öğretim elemanları ile öğretmenlere yapılan ek ödeme uygulamasının 2024 yılı sonuna kadar devam ettirilmesi öngörülmektedir.

32’nci ve 33’üncü maddelerde finansal kiralama, factoring, finansman ve tasarruf finans şirketlerinin, bilgi sistemleri vasıtasıyla gerçekleştireceği işlemlerin şube açma, teşkilatlanma ve acentelik verme yasağı kapsamına girmemesi, ayrıca “katılım” ibaresini kullanma yasağının kaldırılması düzenlenmektedir.

34’üncü maddede, kamuoyunda “Evim mağdurları” olarak bilinen, ev veya otomobil almak için tasarruf finansman şirketlerine para yatıranların mağduriyetlerini gidermeye yönelik düzenleme yapılmaktadır. Komisyonda verilen bilgilere göre 47.389 mağdur bulunmaktadır. 9 bini finansman döneminde evini, arabasını teslim almışlar. Bunların masadan alacakları 776 milyon Türk lirasıdır. Düzenlemede, tasfiye edilen şirketlerin müşterileriyle imzaladığı sözleşmelerin faaliyetine izin verilen şirketlere devredilmesi, devredilen sözleşmelerle birlikte, müşterilere iade edilecek tasarruf tutarlarının TMSF aracılığıyla şirketlere nakden ödenmesi öngörülmektedir. Mağdurlara paralarını sözleşme fesih talebini müteakip bir ay içerisinde alabilme imkânı tanınmıştır. Organizasyon bedeli ya da ücret talepleri ise yapılacak ödemelerde dördüncü sırada olacaktır. Komisyonda dinlenen mağdurların temsilcisinin sözleşmelerinin aynen devam etmesi talebine karşı, BDDK ve TMSF yetkililerince bunun sistemin genel hastalığını aynen devam ettirmek anlamına geleceği ifade edilmiştir.

35’inci maddede, OHAL sürecinde kapatılan veya hazineye devredilen kurum ve kuruluşların her türlü taşınır ve taşınmazlarıyla ilgili olarak tasfiye sürecinin tamamlanması, alacaklar yönünden oluşan belirsiz sürecin sona erdirilmesi amaçlanmaktadır.

36’ncı maddede, 2011 yılında 666 sayılı KHK’yle bazı yönetici ve kariyer meslek grubundaki personel için öngörülen yeni maaş sistemi dolayısıyla o tarihteki mali hakları daha yüksek olanların hak kaybı yaşamaması amacıyla getirilen koruma uygulamasının, bu personelin teşkilat değişikliği, kadro unvanında değişiklik ya da derece yükselmesi hâlleri sonrasında da devam etmesi, böylelikle yaşanan mağduriyetlerin giderilmesi amaçlanmaktadır.

Geçici 2’nci maddede, kadro derecesi 1 ila 4 olan memurlar ile teftiş, denetim, inceleme veya soruşturma göreviyle görevlendirilen denetim elemanlarına ödenen konaklama bedelinin artırılması öngörülmektedir. Denetim, yönetimin sağlıklı bir biçimde işlemesi için olmazsa olmaz faaliyetlerden biridir. Denetim elemanları, görevin verdiği sorumluluk, ailesinden ayrı başka şehirlerde, otel odalarında yaşamanın verdiği sıkıntıların yanında aldıkları gündelik ve konaklama bedelinin yaptıkları harcamaları karşılamaya yetmemesi nedeniyle zorluklar yaşamaktadır. Denetim elemanlarına 156 TL olarak ödenen konaklama bedeli, kamu misafirhanelerinin yetersiz olması ve kalınabilecek makul otel fiyatlarının konaklama için ödenen bedelden daha yüksek olması dikkate alınarak bu maddeyle 239,20 Türk lirasına yükseltilmektedir. Böylelikle, önemli bir artış sağlanmakla birlikte bu tutar, fiilî konaklama harcamalarını karşılamada yine yetersiz kalacaktır. Ayrıca 104 TL gündelik tutarının da günlük harcamalarını karşılaması mümkün değildir. Bu itibarla, gündelik ve konaklama bedelinin makul bir düzeye yükseltilmesi daha uygun olacaktır.

Değerli milletvekilleri, görüldüğü üzere kanun teklifi, vatandaşlarımızın bazı konularda yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesini, bazı ödemelerine kolaylık getirilmesini, mali yüklerinin azaltılmasını, bazı talep ve beklentilerinin karşılanmasını sağlamaya yöneliktir. Kanun teklifinden yüz binlerce vatandaşımız yararlanacaktır. Milliyetçi Hareket Partisi bu düzenlemelere elbette destek vermektedir.

Tüm dünyayı sarsan salgının yaraları, henüz tam sarılmamışken Rusya ile Ukrayna savaşının küresel enerji ve emtia fiyatlarını artırmasıyla tırmanan hayat pahalılığına karşı Hükûmetimiz, başta çalışanlar, emekliler, esnaf ve çiftçimize yönelik olmak üzere önlemler almakta ve almaya devam etmektedir. Emeklilerimize ve kamu çalışanlarına temmuz ayında enflasyon farkı olarak önemli oranda maaş zammı verilecektir. Milyonlarca kamu çalışanı ve emeklisini yakından ilgilendiren ek gösterge çalışmasında sona gelindiği açıklanmıştır.

Anonim bir söz vardır: “İşi bilen yapar, az bilen akıl verir, bilmeyen eleştirir, yapamayan çamur atar.” Hiç kuşku yoktur ki yaparsa Cumhur İttifakı yapar ve de yapmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Kanun teklifinin hayırlar getirmesini diliyor, ramazan ayımızı tebrik ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Garo Paylan, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum ve tüm Müslüman yurttaşlarımızın ramazanışeriflerini kutluyorum, hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Değerli arkadaşlar, nasıl Türkiye'nin durumu? Yurttaşlarımızın durumu nasıl? Vallahi, AKP’li milletvekilleri, halkın arasına çıkmıyor, çıkamıyor. Ne dediler? “Tebdilikıyafetle geziyoruz, halkın arasına çıkamıyoruz.” dediler. Çünkü halkın yüzüne bakacak yüzleri yok maalesef. Bakın, size anlatayım; emekliler ay sonunu getiremiyor, işçiler “Tenceremiz kaynamıyor.” diyor, gençler “Geçinemiyoruz.” diyorlar, çiftçiler “Tarlamıza gübre atamıyoruz.” diyorlar. Evet, bu şartlarda saray, millete kulaklarını kapatmış durumda ama bu şartlarda olan bir ülkenin Meclisi ne yapar değerli arkadaşlar? Milletin derdine tercüman olmaya çalışır, öyle değil mi?

Değerli arkadaşlar, bu torbada ne var? Bir torba yasa getirmişler, neler var? Evet, bir iki olumlu düzenleme var; muhtarların maaşları asgari ücret seviyesine çıkıyor, onun gibi bir iki düzenleme var ama size söyleyeyim ne olduğunu: Her torba yasada olduğu gibi sermayenin çıkarlarına maddeler var. Mesela bir örnek vereyim arkadaşlar; turizm. Şimdi turizmci, para kazanıyor; evet Rusya-Ukrayna krizi var ama yine de oteller dolu şu anda. İyi hâlli bir otelde bir gece kalmanın maliyeti nedir biliyor musunuz? 250-300 euro, 500 euro. 250 euro kaç para yapar? 4 bin 250 lira, yani bir turizm patronunun bir odasında bir gece yatmanın maliyeti ne? O da, Hans, George yatıyor ha; Ahmet, Mehmet, Ayşe, Agop yatamıyor. Hans, George yatacak diye aldığı parayla bir ay boyunca Ahmet’i, Mehmet’i, Ayşe’yi, Agop’u çalıştırıyor. Turizm patronu kazanıyor ama iktidar diyor ki: “Yetmez. Bizim turizmci bir Turizm Bakanımız var, onun talepleri var, ne yapacağız? Turizm yatırımcısına teşvik vereceğiz.” İşte böyle bir torba yasa düzenlemesiyle karşı karşıyayız.

Arkadaşlar, burada desteklenmesi gereken birkaç turizm patronu mudur, birkaç bin turizm emekçisi midir, sorarım size? Vicdanlı bir Meclis ne yapar? Emekçiden yana olur, öyle değil mi? Yok, AKP-MHP çoğunluğu “Patronlar kazanıyor, biz onlara daha fazla teşvik vereceğiz.” diyor. Değerli arkadaşlar, bu kabul edilebilir mi? Edilemez. Bakın, size bir afiş göstereyim: Geçinemiyoruz hareketi ne diyor, biliyor musunuz? “Mutfakta yangın var, yangın!” diyor. Arkadaşlar, 1 domates 5 lira, 1 patlıcan 4 lira olmuş, 1 sivri biber 2 lira; bir türlü yapmanın maliyeti 50 lirayı geçmiş durumda. “Mutfakta yangın var!” diyor geçinemiyoruz hareketi. Peki, bu durumda milletin Meclisi ne yapıyor, milletin dertlerine mi bakıyor, patronların derdine, sermayedarların derdine mi bakıyor? Maalesef AKP-MHP iktidarı, yalnızca patronlara yaranmaya çalışıyor, yandaşlara yaranmaya çalışıyor.

Peki, size söyleyeyim, iki Türkiye gerçekliği var dedik ya arkadaşlar, Sayın Nebati'nin gözlerindeki bu ışıklar kimi aydınlatıyor, gelin ona bakalım; işçiyi, memuru, emekliyi mi aydınlatıyor ışıklar, yoksa patronları mı aydınlatıyor? Sayın Nebati ne dedi? “İşler iyi, piyasalar tıkır tıkır çalışıyor.” dedi. E, şimdi piyasalar tıkır tıkır çalışıyor da niye yurttaşlarımız, böbreklerini satmak için Google'da en çok aranan şey olarak “böbrek satış” araması yapıyor. Bakın Sayın Nebati'nin modeli kime çalışıyor biliyor musunuz? Ne dedi? “Efendim, faizi düşüreceğiz, vatandaş kazanacak.” dedi. Kim kazandı? Nebati, 14’e düşürdü faizi, bankalar 25’le, 30’la para satıyorlar. Size sonucunu açıklıyorum: 2021 yılının ilk iki ayında bankalar 9 milyar para kazanmıştı, 2022 yılının ilk iki ayında 39 milyar para kazandı. Kim kazandı? Bankalar. Kim kaybetti? Vatandaş kaybetti.

Bakın, size bir rakam daha açıklayayım, kime çalışıyor Sayın Nebati, gözündeki ışık kimi aydınlatıyor, size söyleyeyim: Şirketlerin kârları patladı, şirketlerin kârları patladı, arkadaşlar. Niye, biliyor musunuz? Şirketler yanında çalıştırdığı işçiyi 250 euroya çalıştırıyor. Üretilen malı kim tüketiyor? Ahmet, Mehmet mi tüketiyor? Hayır, Avrupa’da 3 bin euro, 4 bin euro gelirli işçi tüketiyor ve şirketler kârlarına kâr katıyorlar; emek sömürüsüne, doğa sömürüsüne dayalı bir sistem var. Sayın Nebati ne diyor biliyor musunuz arkadaşlar: “Evet, enflasyon sorun ama biz şirketlere ucuz kredi kullandırıyoruz.” diyor, ucuz kredi.

Arkadaşlar, size söyleyeyim, enflasyon yüzde 61’se, halkın enflasyonu yüzde 150’yse, siz şirketlere yüzde 20’yle kredi veriyorsanız, bu nedir, biliyor musunuz? Bir servet transferidir, servet. Şirket ne yapıyor? Bankadan milyarlarca kredi alıyor. Neye yatırıyor? Mala yatırıyor. Mal enflasyonu ne? Üretici enflasyonu yüzde 115, o da TÜİK rakamı. Krediyi al yüzde 20’yle, mala yatır, mal yüzde 100, yüzde 200 artsın; yanında çalıştırdığın işçiyi üç kuruşa sömür, ürettiğin malı da Ahmet, Mehmet tüketmesin; Hans, George tüketsin. Kim kazanıyor? Şirketler kazanıyor. Kim kaybediyor? Benim Ahmet'im, Mehmet'im, Ayşe’m, Fatma’m, Agop'um kaybediyor. Sayın Nebati, sizin gözünüzdeki ışıklar kimi aydınlatıyor? Milletimiz duysun, milletimiz görsün, değerli arkadaşlar.

Bakın, Sayın Erdoğan ne diyor, biliyor musunuz: “Milletimizden sabır bekliyorum.” Ya, Sayın Erdoğan, üç yıldır, dört yıldır “Sabır bekliyorum.” diyorsun; milletin sabır taşı çatladı Sayın Erdoğan. Diyor ki Sayın Erdoğan: “Ya, OECD ülkelerinde de enflasyon var.” Aha, OECD ülkelerin enflasyonu burada arkadaşlar; 34 tane ülke var, ortalaması yüzde 6,7. 34 ülke içinde Kolombiya’sı var, Şili’si var, Portekiz'i var; 34 OECD ülkesinin ortalaması yüzde 6,7. Türkiye'de kaç? TÜİK'e göre yüzde 61, halkımıza göre yüzde 161 enflasyon var.

Peki, arkadaşlar, enflasyon kime çalışır? Enflasyon, alınabilecek en adaletsiz vergidir, biliyor musunuz? En adaletsiz vergidir, niye? Dar gelirli Türk lirasıyla çalışıyor arkadaşlar, Türk lirası eriyor.

Bak, Sayın Erdoğan, iki ay önce çıktın âlâyıvala törenle “Yüzde 50 zam yapıyorum.” dedin. Ne oldu sonucunda, ne oldu arkadaşlar? Bak, kaşıkla verdiğini iki ayda geri aldın. Sayın Erdoğan'ın zaten “maşallah” dediği son zamanlarda kırk gün yaşamıyor, asgari ücret de kırk gün bile dayanmadı arkadaşlar. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez asgari ücret şubat ayında, daha şubat ayında açlık sınırının altına düştü. “Açlık sınırı” diyorum ha, yoksulluk sınırı değil, yoksulluk sınırı 16 bin lira, açlık sınırı 5 bin lira. Daha şubat ayında açlık sınırının altına düştü, mart ayında çok daha altına düştü. Ne yapması lazım vicdanlı milletin vekillerinin? Bak, biz yasa teklifi verdik, ne dedik? “Asgari ücret üç ayda bir belirlensin.” dedik. Neden? Bugün Sayın Meral Akşener de aynısını söyledi, Cumhuriyet Halk Partisi de savunuyor. Niye bunu önerdik arkadaşlar, niye? Ya, asgari ücretlinin alım gücü olmazsa, Türkiye'de, arkadaşlar, tüketim olmaz. Ekonomimiz Hans’a, George’a çalışır; Ahmet, Mehmet aç kalır, açıkta kalır. Niye söylüyoruz “Üç ayda bir belirlensin.” diye? Yurttaşımızın, halkımızın yanında olduğumuz için söylüyoruz. Çünkü enflasyon en adaletsiz vergi ve halkın alım gücü bitmiş durumda.

Sayın Erdoğan ne dedi önce? Herhâlde boş bulundu, “Temmuzda bakarız.” dedi, “Temmuzda düzenleyebiliriz.” dedi, öyle değil mi? İşçi de bir miktar sevinmiştir, “Temmuza kadar sabrederiz.” demiştir Sayın Erdoğan’ın tabiriyle. Ama sonra ne oldu? Herhâlde yandaşlar bastırdı, “Ya, işçiyi daha fazla sömürmemiz lazım.” dedi yandaşları herhâlde. Ne dedi? “Aralıktır zamanı, aralıktır.” dedi. Ben buradan AKP’li arkadaşlara soruyorum, MHP’li arkadaşlara soruyorum: Sizin seçmenlerinizin, bizim seçmenlerimizin aralığa kadar dayanacak zamanı var mı? Hani, meşhur bir laf vardır: Göle su gelinceye kadar kurbağanın gözü patlar. Arkadaşlar, siz sabır taşının çatladığının farkında değilsiniz, siz halkın arasına çıkmıyorsunuz, çıkamıyorsunuz ama biz gidiyoruz; halk isyan noktasında, zam yağdırıyorsunuz, zam.

Ulaştırma Bakanlığı ne demiş? “Efendim, bu kamu yararı olmayan zamlara biz karşıyız.” demiş İstanbul Büyükşehir Belediyesi zam yapmaya kalkınca. Ya, arkadaş, daha yılın ilk dakikasında elektriğe yüzde 127 zammı sen yapmadın mı, doğal gaza zam yağdırmadın mı? Benzine, mazota gelen yüzde 200 zamları “Ce-Ha-Pe” mi yaptı arkadaşlar, HDP mi yaptı, İYİ Parti mi yaptı? Siz yaptınız, siz yaptınız. Şimdi diyorsunuz ki: “İBB zam yapmasın.” Bunun için vicdanlı bir Meclisin ne yapması lazım? Demesi lazım ki: “Evet, İstanbul Büyükşehir Belediyesi zam yapmasın.” Ama bunun için de Meclisin kamu kaynaklarından belediyelere destek vermesi lazım.

Biz neyi savunuyoruz, ne yasası verdik biliyor musunuz? Şehir içi ulaşım ücretsiz olsun. Hafta sonu İskandinav ülkelerindeydim, programlarımız vardı. Metroya biniyorsunuz, beleş; otobüse biniyorsunuz, beleş; bütün toplu taşıma araçları beleş. Niye İskandinav ülkelerin vatandaşları bunlara beleş biniyor da benim Ahmet’im, Mehmet’im, Ayşe’m, Agop’um 8 liraya, 10 liraya binsin? Bir ailenin ulaşım masrafı 2 bin liraya çıkmış be, nasıl ödeyecek bunu? Evet, belediyeler keyfinden zam yapmıyor ama vicdanlı bir ülkenin Meclisi ne yapar? “Ben savaşlara, yandaşlara, saraylara aktarılan paraları kesiyorum ve şehir içi toplu ulaşımı ücretsiz yapıyorum.” der, öyle değil mi arkadaşlar? Vicdanlı bir Meclisin üyeleri ne yapar? “Emeklilikte yaşa takılanlar emeklilik bekliyor, onlarla ilgili yasayı çıkarırım.” der. Vicdanlı bir ülkenin Meclisi, Kredi ve Yurtlar Kurumuna borçlu milyonlarca gencimizin borcunu siler. Vicdanlı bir ülkenin Meclisi, tarlasına gübre atamayan çiftçinin borçlarını siler, onlara gübre desteği verir arkadaşlar. Ama, maalesef, biz bu noktalardan uzaktayız. Niye? Sarayda ayrı bir Türkiye gerçekliği var, maalesef, sokakta ayrı bir Türkiye gerçekliği var.

Sayın Erdoğan çıktı, utanmadan, sıkılmadan dedi ki: “Ben her akşam manda yoğurdu yerim.” Yeter mi? Yetmez. Manda yoğurdu nerede var, bulabilen var mı arkadaşlar? Normal yoğurdun kilosu 60, 70, 80 lira olmuş; manda yoğurdu dünya para. Değerli arkadaşlar, peki, size sorarım: Yeter mi bu manda yoğurdu? Yetmez. Ne yapıyor Sayın Erdoğan? “İçine 6 tane hurma da koyarım.” diyor. Hurmanın tanesi kaç para? 5 lira tanesi, 6 tane hurma 30 lira. Yeter mi? Yetmez. “Kestane balı da koyarım.” diyor. Ya, Sayın Erdoğan’a söylüyorum, Allah şifa versin, herkese nasip olsun bu yemekler ama seni izleyen yurttaşların bunları yiyemiyor Sayın Erdoğan, yiyemiyor; bari söyleme ya, bari söyleme! Bu nasıl bir vicdansızlıktır değerli arkadaşlar çünkü bunları dinleyen arkadaşlar, yurttaşlarımız ucuz ekmek kuyruğunda bekliyor. Bak, şu dakikalarda ucuz pide kuyruğunda yurttaşlarımız, ucuz pide kuyruğunda. 6 lira, 7 lira olmuş pide, ucuz pide 3 lira. Ucuz pide kuyrukları yüzlerce metre gidiyor arkadaşlar, farkında mısınız? Sayın Erdoğan, farkında mısınız? Manda yoğurtlu, kestane ballı, hurma… Ne güzel! Yurttaşlarımız ucuz et kuyruğunda, yurttaşlarımız ucuz yağ kuyruğunda arkadaşlar. Bu açıdan bunlara bakmalıyız arkadaşlar. Sizleri vicdana davet ediyorum ve bu yasaları bir kenara bırakıp yurttaşlarımızı güvenceye alacak, onların geçim dertlerini çözecek yasa maddelerini de devreye sokmalıyız.

Bak, bu yasa maddelerinin arasında bir madde daha var, Evim mağdurları, Evim, duydunuz mu? Ya, 2016, 2017’de, herkesin şehrinde olmuştur; Diyarbakır'da da böyle oldu, İstanbul'da da Konya'da da şehrin ana caddelerinde bir anda köşe başlarını Evim şirketleri tuttu. Ne diyorlar bunlar? “3 kuruşa sizi ev sahibi yapacağız.” Tamamen ekonomik gerçeklikten kopuk vaatlerde bulundular. Kurayla, altın günü gibi “Ver 5 bin lira, 10 bin lira, 20 bin lira, sana altı ay sonra 100 bin lira, 150 lira çıkarırım.” dediler. Yurttaşlarımızı kandırdılar. Peki, sorarım iktidara, sorarım AKP'ye, MHP'ye: Siz ne yaptınız o sırada? İzlediniz. Biz soru önergeleri verdik, Meclis gündemine taşıdık “Bunlar nasıl bu vaatleri veriyor?” dedik, dinlemediniz. Ne oldu sonucunda? Şirketler battı. Öyle değil mi? 50 bin mağdur var, 50 bin mağdur var, potansiyel olarak da 300 bin mağdur daha var. Evet, yasal düzenleme çıktı. Ne diyor şimdi gelen yasal düzenleme? 750 milyon lira alacağı var bu Evim mağdurlarının, şirketlerin de 750 milyon lirası var “Ben 5 kuruş vermem.” diyor ama Evim mağdurları 750 milyon lira yatırmadı; 1,5 milyar lira yatırdı. “750 milyon lirayı katılım bedeli olarak yakarım.” diyor. Peki, bu 750 milyon lirayı ne zaman yatırdı? İki sene, üç sene, dört sene önce. Değerli arkadaşlar, üç sene önceki 750 milyon lira ile bugünkü bir mi? 4 kat değer kaybetti. O günlerde bu sisteme 200 bin lira yatıran belki bir ev alabiliyordu, bugün 200 bin liraya evin balkonu alınamıyor.

Bu yasa teklifi ne diyor? “Ben yalnızca anaparayı veririm, katılma parasını vermem.” diyor. E? “Yurttaşımızın 100 bin lirasına karşı 100 bin lira vereceğim, ne yaparsa yapsın.” diyor. Parası erimiş; beşte 1’e düşmüş, altıda 1’e düşmüş. Ev fiyatları 5 katına çıkmış. Sorumlu bir devlet, vicdanlı bir devlet ne yapar? “Burada benim sorumluluğum var.” der, öyle değil mi? Başta iktidar ve bürokratlar “Benim sorumluluğum var.” der. Ne yapar? Halkın mağduriyetini bir miktar azaltır ama bu vicdansızlar “Yok, biz anaparayı vereceğiz, ne yaparlarsa yapsınlar.” diyor. Değerli arkadaşlar, hak mıdır bu, adalet midir? Bence değildir. Bu açıdan, mutlaka bu mağduriyeti giderecek düzenlemeyi burada yapmalıyız, aksi takdirde Evim mağdurları da EYT’liler gibi size sandıkta hesabını soracaktır.

Değerli arkadaşlar, hafta sonu -dediğim gibi- yurt dışındaydım, orada yabancılara ev satış meselesine baktım. Hani, siz, Arap coğrafyalarında billboardlarda “250 bin dolara vatandaşlık” diye ilan verdiriyorsunuz ya, bizi utandırıyorsunuz ya… “250 bin doları bastır, hiçbir şeye bakmadan ben sana vatandaşlık veriyorum.” diyor, değil mi billboardlarda ilanlar? Hatta ne diyor, biliyor musunuz: “Gelmenize bile gerek yok; vekâletnameyi gönderin, ben size 250 bin dolara vatandaşlığı veririm.” Ben size söyleyeyim, 250 bin dolara bile olmuyor bu iş; simsarları çıktı simsarları! 20 bin dolara iş bitiyor. 20 doları ver simsara, bir evi satmış gibi gösteriyor, karşılığında senedini alıyor, bir yıl elinde tutuyor; bir yıl sonra başka bir yabancıya satıyor. 10 bin dolara, 20 bin dolara vatandaşlığın satıldığı ve bu paranın da simsarlara gittiği bir ülke var mı Türkiye’den başka? Maalesef yok.

Bakın, yurt dışında ne oldu, biliyor musunuz? Bunun sonucunda fiyatlar şişti. Orada da 600 bin, 700 bin, 1 milyon euronun altında vatandaşlık verilmiyordu. Ne yaptılar, biliyor musunuz? Dediler ki: “1 milyon euronun altında evlerin yabancılara satışı yasak.” Niye? Sosyal konut. Sosyal konutların fiyatının şişmemesi lazım. Git Antalya’ya, altı ay önce 750 bin lira olan konut 1,5 milyon lira. Gel İstanbul’a, altı ay önce 1 milyon lira olan ev 2 milyon lira. Niye? Ahmet, Mehmet ev alamasın, Hans’lar, George’lar, Katar’dan gelen Abdülmelik’ler ev alsın diye değerli arkadaşlar.

Bakın, yabancılar ne yapıyor? Belli bir değerin altındaki konutların yabancılara satışını yasakladı. Başka ne yaptı, biliyor musunuz? “İlk evini alan yurttaşlarımıza yüzde sıfır vergi.” dedi. “İkinci evini alan yurttaşlara yüzde 4 vergi.” dedi. Niye? İkinci ev alınmasın diye, ilk ev alınabilsin diye. Başka ne yaptı? “Yabancılara yüzde 8 alım satım vergisi.” dedi yani caydırmaya çalışıyorlar, yabancılar piyasayı şişirmesin diye uğraşıyorlar. Siz ne yapıyorsunuz? “250 bin dolara vatandaşlık.” diyorsunuz değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, işte, bu anlamda, bu yasaları gözden geçirmeliyiz, yabancılara konut satışı meselesini derinden gözden geçirmeliyiz. Siz “Yerliyiz.” diyorsunuz, siz “Millîyiz.” diyorsunuz, 250 bin dolara vatandaşlık satıyorsunuz. Bu kabul edilemez değerli arkadaşlar. Bir yılı üç yıla çıkarmak da çözüm değildir. Biz bunu önerdik, “Üç yıl değil, beş yıl yapın.” dedik ama dinlemediniz değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlarım, bakın, bu teklifte sermayenin ihtiyaçları var, halkın sorunları yok. Mesela çiftçilere “aciz vesikası” diyorsunuz değil mi? Bakın, adı bile ne kadar utanç verici. Bir ülke düşünün, domates 5 lira olmuş, tanesi, kilosu demiyorum, kilosu 25 lira; bir tane patlıcan 4 lira olmuş, kilosu 25 lira. O ülkede çiftçiler aciz vesikası düzenlemesi yasasıyla karşı karşıyalar. Bak, bu ülkede bir beka meselesinden bahsediyorsunuz ya, size bir beka meselesi söyleyeyim. Çiftçilerimizin yaş ortalaması 58 ve hiçbir çiftçinin çocuğu çiftçi olmak istemiyor. Bu ne demektir, biliyor musunuz? On yıl sonra çiftçimiz yok demektir, on yıl sonra dışa daha fazla bağımlı olacağız demektir. Buna karşı vicdanlı Meclisin üyeleri ne yapar? Çiftçilerle ilgili büyük bir reform yapar, çiftçinin bütün borçlarını siler, çiftçiye destek verir. Ama sizin yasalarınızda ne var? Çiftçilere aciz vesikası düzenlemek var, çiftçinin borcuna borç katlamak var ama patron turizm şirketinin arkadaşlarına, Turizm Bakanının arkadaşlarına turizm teşviki vermek var arkadaşlar. Bakın, vicdanlı Meclis, zenginden alıp yoksula verir; bu vicdansız iktidar, yoksuldan alıp zengine verir. İşte, bunu değiştirecek bir düzen değişikliğine ihtiyaç var, o açıdan hepinizi bu ramazan gününde bir kez daha vicdana davet ediyorum.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Abdüllatif Şener, buyurun. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Rahmet ve bereket ayı olan ramazanın ülkemize güzellikler getirmesini niyaz ediyorum.

Değerli arkadaşlar, bu görüşmekte olduğumuz kanun teklifi 38 maddeden oluşmaktadır; alışkanlık olduğu üzere bir torba yasadır, her maddesinde ayrı bir konu düzenlenmektedir ve darmadağınık konular belli bir torbanın içerisine doldurulmuş görünmektedir. “İçinde ne var?” derseniz, şairin ifadesiyle “Ne ararsan bulunur derde devadan gayrı.” Yani köklü bir çözüm yok, ülkenin ana sorunlarına ana çözüm önerileri getirecek hiçbir husus yok; palyatif küçük düzenlemeler var. Elbette, bu maddeler içerisinde oy vereceklerimiz var, bunlarda doğru bulmadıklarımız var ama daha çok da sorunu çözme niteliği olmayan ama kamuoyunu meşgul etmek için yerleştirilmiş maddeler var. O bakımdan, gerçekten ana konuyu, ülkenin içinde bulunduğu temel sorunu ele almayan, böylesine, 40 maddeye yakın bir teklifin buraya gelmiş olması zaman israfından da öte, iktidarın ülkenin temel sorunlarına çözüm üretme kabiliyetinin olmadığını gösteren bir tabloyu sergilemektedir.

Nedir ülkenin en temel sorunları? Bakın, ülkenin hangi köşesine giderseniz gidin -isterseniz şarka, isterseniz garba gidin- gördüğünüz tablo açıktır; memleket cayır cayır yanmaktadır, mutfaklarda yangın vardır ve şu fiyat artışlarına çare olabilecek bu 40 maddenin içerisinde hiçbir şey yoktur. Enflasyon yok, sanki Hükûmet enflasyonu unutmuş vaziyettedir. Hâlbuki mart ayı enflasyon rakamı açıklandı bildiğiniz gibi, TÜFE; TÜİK'in rakamlarına göre yüzde 61, ENAG’a göre ise yüzde 143. Arada korkunç fark var ama biri piyasayı yansıtıyor, biri de devletin kendini, iktidarı düzeltmek için kullandığı rakamlara benziyor. ÜFE'de ise TÜİK'in rakamlarına göre dahi yüzde 115’lik bir enflasyon var değerli arkadaşlar, yüzde 115 enflasyon üretici fiyatlarında. Bu korkunç bir tablodur, Türkiye'nin tarihindeki en yüksek enflasyonlardan biridir. Bunun anlamı, bu ülkede üreticiden tüketiciye varıncaya kadar herkesin perişan olduğunun resmidir bu ama en önemlisi de ÜFE ile TÜFE arasında, toptan fiyatlarla tüketici fiyatları arasında farkın yüzde 59 düzeyine çıkmış olmasıdır. Bu kadar büyük fark, esnafın bu enflasyon kıskacı altında ne kadar zor duruma düştüğünü de ifade etmektedir. Normalde enflasyon dediğimizde mutfaklardaki yangını, bu ülkede yaşayan insanların sıkıntısını anlatırız ama ÜFE ile TÜFE arasındaki fark açıkça göstermektedir ki bu, esnafı da zor durumda bırakan, sattığı malları sattığı fiyata rafına tekrar koyamayan bir esnaf ortaya çıkardığını gösterir. O bakımdan, nereden bakarsanız bakın, memlekette bu enflasyon yangını var olduğu sürece hiçbir şey iyi değil demektir. Son aylara bakıyoruz özellikle; TÜİK'e göre bile son dört ayda enflasyon 3’e katlanmıştır değerli arkadaşlar. Kasım 2021, yüzde 21’lik enflasyon; Aralık 2021, yüzde 36’lık enflasyon; Ocak 2022, yüzde 48; şubatta yüzde 54, martta 61 olmuştur. Yani Hükûmetin âlâyıvalayla “Türkiye'de ekonomiye çağ atlatacağız.” diye nutuklar attığı o dönemden bugüne kadar enflasyon 3 kat artmıştır. Bundan daha beceriksiz bir politika olabilir mi? “Aman efendim, dış koşullar, iç koşullar…” gibi sürekli birtakım bahanelere sığınmaya çalışan Hükûmet, maalesef, kendi sorumluluğunu da asla kabul etmemektedir. Hâlbuki, bu ülkede ekonomi bozuksa ki bozuktur, ekonomi politikaları yanlışsa ki yanlıştır, bunun bir numaralı sorumlusu vardır, o da bu politikaları uygulayan Hükûmettir. Hükûmetin başka bir sorumlu araması boşuna çabadır ve anlamsızdır ama bakıyorsunuz, Cumhurbaşkanı, ağustos ayında, geçen ağustosta enflasyon yüzde 19 iken açık ve seçik bir şekilde demiştir ki: “Enflasyon artık daha yukarı gitmeyecek, artamayacak çünkü biz faiz oranlarını düşürüyoruz, bundan sonra enflasyon düşecek.” Hazine ve Maliye Bakanı ise ekonominin üç beş ay içerisinde düzeleceğini ifade etmiştir. Ama Merkez Bankası ise daha aralık ayında 2022 yıl sonu enflasyonunun yüzde 23 olacağını ilan etmiştir.

Değerli arkadaşlar, Merkez Bankası on iki ay sonraki enflasyonu yüzde 23 gösteriyor ama bugün, mart ayı enflasyonu itibarıyla baktığımızda üç aylık enflasyon yüzde 23’e çıkmıştır. O hâlde, bakıyorsunuz, Hükûmetin başı ülkenin nasıl idare edileceğini iyi göremiyor, seçemiyor, söylediği sözlerde tutarsızlık var; bakıyorsunuz, Hazine ve Maliye Bakanı tutarsız laflar söylüyor, söyledikleri gerçekleşmiyor ama en felaket olanı da Merkez Bankası öngörülerinin bu kadar şaşmış olmasıdır. Demek ki ortada Merkez Bankası diye bir şey kalmamış. Neden? Bütün bu tabloları ortaya çıkaran Hükûmettir, iktidardır; bir hatırlayalım, Hükûmet dedi ki: “Politika faizini düşüreceğim. Türkiye'deki bütün ekonomik sorunlar çözülecek. Kur biraz yükselecek, cari açık kapanacak, cari fazla vereceğiz ve ılımlı bir dönem sonrasında da enflasyon, işsizlik gibi göstergeler düşecek.” Türkiye’deki bütün iktisatçılar, akademisyenler feveran ettiler. “Ya, zaten ekonomiyi batırdınız, zaten enflasyon ortamında ekonomi, Merkez Bankasının yedek akçelerini, kefen parasını harcadınız, Merkez Bankasının 128 milyar dolarını harcadınız, Merkez Bankasında para bırakmadınız, rezervler eksiye düştü; eksi 50 veya 40 milyar dolar arasında dolaşıyor. Bu koşullarda politika faizini düşürmeniz ekonomiyi tahrip eder, vatandaşı perişan eder, ülkeyi yangın yerine çevirir; bu işten vazgeçin.” denildiği hâlde politika faizini 100 baz puan düşürdü Hükûmet; enflasyon, kur fırladı. Arkasından bir süre geçti, yine iktisatçılar, akademisyenler feryat ederken “Aman, yapmayın.” diye, bir 100 baz puan tekrar düşürdü bu Hükûmet; yine, kur yükseldi, enflasyon yükseldi. Aradan bir süre daha geçti, Hükûmet “Yine düşüreceğiz.” dedi ve politika faizini 200 baz puan düşürdü; yine kur ve enflasyon patladı. Arkasından tekrar, 4’üncü kez, politika faizini düşüreceğini ilan edince tüm Türkiye feryat etti; iktisatçılar, akademisyenler, vatandaşlar, siyasetçiler paylaşımlarıyla, sözleriyle Hükûmete “Bu gidişiniz yanlıştır, yaptığınız işin sonuçları gözüküyor. Aman, bu sefer bunu yapmayın.” dediği hâlde Hükûmet politika faizini 100 baz puan daha düşürdü ve kur korkunç bir şekilde fırladı. “Vay efendim, siz ‘Bu politika faizini düşürme.’ dediniz, kur ondan dolayı yükseldi.” diye Türkiye’deki pek çok ekonomiste, akademisyene, vatandaşa suç duyurusunda bulundu Hükûmet. Böyle bir mantık olur mu? Şimdi geldiğimiz nokta ne? Geldiğimiz nokta maalesef bir felaket, her şey yangın yerine dönmüş, fiyatlar korkunç, hiçbir şey alınamıyor, el sürülemiyor. Mesela bazı mallara gelen, ürünlere gelen fiyat artışlarını, zamları şöyle hızlıca gözden geçirecek olursak ne görüyoruz? Şeker yüzde 320, motorin yüzde 260, benzin yüzde 250, otogaz yüzde 230, ayçiçeği yağı yüzde 210 zamlanmış değerli arkadaşlar. Elektriğe yüzde 70, mutfak tüpüne yüzde 150, ekmeğe, una yüzde 140, ete, süte yüzde 130, ulaşıma yüzde 110 zam gelmiş değerli arkadaşlar. Biber -nisandan nisana- 16 lirayken 40 liraya çıkmış, yüzde 150 zam; patlıcan 8 lirayken 25 liraya çıkmış, yüzde 213 zam; domates 5 lirayken 25 lira olmuş, yüzde 500 zam; patates 4 lirayken 12 lira olmuş, yüzde 200 zam; kabak 5 lirayken 15 lira olmuş, yüzde 200 zam; portakal yüzde 100 zam; brokoli yüzde 240 zam; salatalık 5 lirayken 25 lira olmuş, yüzde 500 zam. Allah aşkına bu zamlar dünyanın neresinde var? Hiçbir yerinde yok değerli arkadaşlar. Bakın, euro bölgesi ile Türkiye'yi karşılaştırın; TÜFE euro bölgesinde yüzde 7,5, Türkiye'de yüzde 61. “Efendim, dışarıda da enflasyon var, dışarıda da fiyatlar zamlı, dışarıdaki zamları niye görmüyorsunuz? Onların durumu bizden daha kötü.” diyen iktidar mensupları doğrudan doğruya vatandaşı kandırmaya çalışmaktadırlar, doğrudan doğruya. Yüzde 7,5 enflasyon ile yüzde 61’lik enflasyon aynı olabilir mi? Avrupa'daki enflasyon yüzde 7,5. Türkiye'de fiyatlar, özellikle gıda fiyatları ikiye katlanıyor sürekli olarak. Bakın, dünyada enflasyonun en yüksek olduğu 7 ülkeden 1’i Türkiye, tüm dünyada. Siz, bu durumdayken hâlâ “Bizim durumumuz iyi, Avrupa'nın, Amerika'nın durumu kötü.” diye vatandaşı yanıltan yayınlar yapıyorsunuz, demeçler veriyorsunuz. Başka bir rakam vereyim: Akaryakıt fiyat artışında Türkiye Avrupa'da 1’inci, elektrik fiyat artışında da Türkiye Avrupa'da 2’nci sırada. Hani onların durumu bizden kötüydü?

Evet, değerli arkadaşlar, maalesef, Türkiye'de, bu yangından dolayı, sosyal yardım alan 27 milyon insan perişandır, 13 milyon emekli perişandır, 5 milyon memur perişandır, 17,5 milyon öğrenci Hükûmetin, iktidarın bu zam politikalarından dolayı perişandır, mahvolmuş durumdadır ve maalesef, milyonlarca çiftçi, besici, esnaf bu Hükûmetin mağduru durumuna düşmüştür.

Evet, ekonomiyle ilgili ciddi, ana sorunlarla ilgili ciddi bir çözüm yolu aramayan bu Hükûmet, bu kanun teklifindeki maddelerle de köklü, radikal çözüm isteyen konuları ihmal etmiştir ama bazı maddelerde küçük oynamalar yapmak suretiyle kamuoyunu da meşgul etmekle meşguldür.

Evim mağdurlarıyla ilgili 34’üncü maddeyi örnek olarak alabiliriz. Bakın, 1 Temmuz 2021 günü BDDK, toplam 21 tasarruf, finansman şirketinin tasfiyesine karar vermiştir. Bu tasfiyeyle birlikte “Evim mağdurları” diye isimlendirilen bir grup vatandaşımız -Komisyonda ilgili bürokratlar bunların sayısının 47 bin olduğunu ifade etmiştir- mağdur olmuştur, perişan olmuştur. Ev, araba sahibi olabilmek için ceplerindeki son kuruşları bile bu şirketlere yatıran vatandaşlarımızın ev ve araba sahibi olma umutları yıkılmıştır. BDDK'nin bu tasfiye kararından sonra, dokuz ay gibi bir süre geçtikten sonra bu kanun teklifi Mecliste bu konuyu düzenleme ve vatandaşların paralarını ödeme niyetini izhar ediyor. Ancak hiçbir sorunu çözmüyor bu paket, bu teklif hiçbir sorunu çözmüyor. Evim mağdurlarının sorunları daha da derinleşiyor, üstelik de yasaya, kanuna bağlanmış hâle geliyor. Onun için bu meselenin tekrar gözden geçirilmesi lazım değerli arkadaşlar, bu maddeye gelinceye kadar, 34’üncü maddeye gelinceye kadar partiler arası bir geçici iş birliği kurup maddenin tekrar düzenlenmesinde fayda vardır. Yoksa bu hâliyle, maalesef, hak kayıpları, Evim mağdurlarının hak kayıpları derinleşmiş olarak devam edecek demektir.

Plan ve Bütçe Komisyonunda yoğun tartışmalar yaşandı bu, Evim mağdurlarıyla ilgili madde nedeniyle. Bu tartışmalar sonrasında iktidar partilerinin de kabulüyle iki düzenleme yapıldı, iki küçük düzenleme yapıldı. Bu olumlu bir adımdır ama sorunu ve hak kayıplarını ortadan kaldıracak nitelikte değildir. Bu paralarını ne zaman alacakları belli değildi mağdurların, bir ay içerisinde ödemelerin yapılacağıyla ilgili bir ifade yerleştirildi. İkincisi de Komisyondaki metinde, söz konusu şirketlerin itibarını sarsan haberler ve paylaşımları yapanlara bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülüyordu. Gerçekten çok mantıksız ve teklifin de ruhuna aykırı bir ifadeydi, bir maddeydi, bu madde çıkarılmıştır Komisyonda. Olumlu iki adım atılmıştır ama bu asla yeterli değildir değerli arkadaşlar.

Vatandaşların ödediği paralar iki kısımdan meydana geliyor. Birincisi, “organizasyon bedelleri” veya “hizmet” veya “katılım bedeli” deniliyor. İkincisi ise vatandaşların yapmış oldukları tasarruf ödemeleridir. Bu 34’üncü madde ne diyor? Diyor ki: “Tasarruf ödemelerinizi ödediğiniz miktar kadar size iade edeceğiz ama organizasyon bedelleri iade edilmeyecektir.” Burada büyük bir haksızlık vardır, çok büyük bir haksızlık vardır. Bakın, ben araştırdım, öyle mağdurlar vardır ki tasarruf olarak ödediği para 7 bin lira olduğu hâlde 63 bin liralık organizasyon bedeli ödemiştir. Siz şimdi bu vatandaşa diyorsunuz ki: “Senin ödediğin 63 bin liralık organizasyon bedelini vermeyeceğim, bu kanuna göre sana 7 bin lira verip göndereceğim, sen de susacaksın, hakkını almış sayacaksın kendini.” Böyle bir durum düzeltme olmaz değerli arkadaşlar. Üstelik de yasal olarak siliyorsun hakkını.

İkincisi, müşterilere tahsisat yapılabilmesi için...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şener, teşekkür ediyorum, süreniz doldu.

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Uzatmayı kullandım mı?

BAŞKAN – Uzatma vermiyoruz bugün.

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Peki. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, gruplar adına söz talepleri karşılandı.

Şahıslar adına ilk söz Sayın Cavit Arı’nın.

Cavit Bey, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CAVİT ARI (Antalya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Yine bir torba yasa düzenlemesiyle karşı karşıya kalmış bulunmaktayız. Bu teklif içerisinde gerçekten bizim ısrarla takip ettiğimiz ve desteklediğimiz düzenlemeler de var ancak çekince koyduğumuz hususlar da var.

Şimdi, muhtarlarımızla ilgili, muhtarlarımızın sorunlarının çözülmesiyle ilgili olarak Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu her fırsatta fikirlerini açıklamakta, illere yaptığı toplantılarda ilk toplantılarını muhtarlarla yapmakta. Bunu bütün muhtarlarımız yakinen bilirler. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizler muhtarlık kanunu teklifinde bulunduk ve bu teklifimizle birlikte, muhtarlarımızın genel anlamda bütün sorunlarının çözümüne dair önerilerimiz oldu ve bu teklif bu Mecliste oylandı, maalesef, iktidar tarafından reddedildi. Bu süreci de muhtarlarımız gayet iyi bir şekilde bilmekteler. Ancak bugün, bakın, muhtarların maaşlarıyla ilgili bir düzenleme söz konusu. Biz bu düzenlemeyi Cumhuriyet Halk Partisi olarak sonuna kadar destekliyoruz, muhtarlarımıza hak ettikleri ücretin ödenmesini, en az asgari ücret seviyesinde bir ücret ödenmesini sonuna kadar savunuyoruz. Ancak bu düzenleme yeterli mi? Tabii ki yeterli değil. Biz ne önermiştik? Bakın, öncelikle, muhtarlar seçime girerken birleşik oy pusulası kullanılsın demiştik. Yine, muhtarlarımıza bir personel hakkı verilsin demiştik. Yine, muhtarlarımıza izin hakkı verilsin demiştik. Yine, kadın muhtarlarımıza doğum izni verilmesini önermiştik.

Bakın, muhtarlarımızı gerçek anlamda meşgul eden konulardan bir tanesi adli tebligatlar konusu değerli arkadaşlar. Şimdi, Tebligat Kanunu hükümleri gereğince, adresinde bulunamayanların tebligatları muhtara teslim edilmekte. Daha önce, bir kamu hizmeti gibi, güvenilir kişi olması nedeniyle tebligatlar muhtarlara teslim edilirken ancak süreçte artık bir angarya vaziyetine dönüştürülmüş durumda. Bugün şehir merkezlerinde muhtarlarımıza günde 30-40 tane tebligat teslim edilir vaziyette. Ben postaneye, PTT Genel Müdürlüğüne şunu söylemiştim: Bakın, muhtarlar sizin angaryacınız değildir demiştim. İşte, biz, bu teklifimizle tebligatla ilgili olarak muhtarlara da bir ücret verilmesi gerektiğini ifade ettik, maalesef o da reddedilmişti.

Yine önemli sorunlardan bir tanesi elektrikle ilgiliydi. Muhtarlarımızın ofisleri hâlâ ticarethane olarak tarifelendirilmekte, muhtarlarımızın ofislerinin mesken tarifesi üzerinden ücretlendirilmesi gerektiğini bir kez daha ifade ederek muhtarlıkla ilgili sorunların tümden çözülmesi için muhtarlık kanununa destek verilmesi gerektiğini ifade ediyoruz, ücretiyle ilgili konuyu da sonuna kadar desteklediğimizi ifade etmek istiyoruz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, iktidar, önce, iktidara geldiği dönemlerde fabrikaları, cumhuriyet tarihinden günümüze kadar yapılmış tüm fabrikaları sata sata neredeyse bitme noktasına getirmişti, son dönemlerde de kamu arazilerini yine son sürat satmaya devam etmekte. 2022 yılında Millî Emlak ve TOKİ tarafından satılacak olan, tespiti yapılmış, satış listesine konulmuş taşınmaz sayısı 5.542. Şimdi, bu taşınmazlar bir taraftan satılacakken getirilmekte olan bir düzenlemeyle bakın, ticari faaliyetlerde kullanılmak üzere kiralanan taşınmazların yani hazine arazilerinin satışıyla ilgili bir düzenleme daha var ve burada deniliyor ki: “Üç yıl süreyle bu taşınmazda kiracı bulunan bir şahsa bu hazine arazisini öncelikli alım hakkı getirilmekte.” Şimdi, bu teklifi yapan değerli arkadaşlara ben soruyorum: Siz kendi taşınmazınıza bırakın üç yılı, on üç yıl süreyle kiracı olan bir kişiye bu taşınmazı satar mısınız? Şimdi burada hazineye ait taşınmazda üç yıl süreyle kiracı bulunan kişiye öncelikli alım hakkı getirilmekte. Yani neredeyse ülkede ne varsa satmaya devam ediyorsunuz. Bakın, satışla birlikte yüzde 10’lara, yüzde 20’lere kadar giden indirimlerle kamuya gerçek anlamda bir zarar vermeyle karşı karşıyasınız değerli arkadaşlar. Şimdi, bu yetmezmiş gibi Komisyonda bir rakam ifade edildi, 224 bin kamu lojmanından bahsedildi. Bu 224 bin kamu lojmanının satışı süreciyle karşı karşıyayız değerli arkadaşlar. Neymiş? 2022 yılında bunun sadece yüzde 1-2 oranında olan kısmı satılacakmış ve buradan elde edilecek olan gelir de bu düzenlemeyle genel bütçeye aktarılacakmış.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, ben size soruyorum: Siz bu süreçte 224 bin kamu lojmanından kaç tanesini yapabildiniz? Belki de hiçbirini yapmadınız ama bugün ülkenin kamu kaynaklarını, arazilerini, lojmanlarını peynir ekmek gibi satar vaziyettesiniz.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu ülkede ne varsa ne yoksa satmaya devam ediyorsunuz. Sözde kaynak yaratmayla meşgulsünüz ancak yarattığınız kaynaklar boşa gitmekte, yarattığınız kaynaklar kamu-özel iş birliği garantilerine gitmekte, sözde yarattığınız kaynaklar döviz korumalı mevduata gitmekte. Yani kısacası, ülkenin bu değerlerini bir taraftan satarken bir taraftan da bu paralar boşa harcanılmakta.

Değerli arkadaşlar, bakın, yine sizlerin eliyle yaratılan bir mağdur kitlesi daha var ülkemizde. Bu kitle de “Evim mağduru” olarak geçen ve yaklaşık 54 bin kişiyi ilgilendiren bir grup. Şimdi, buradan bir kanun çıkarılmıştı daha önce. Önce şunu söyleyeyim, bakın: Bu Evim mağdurlarıyla ilgili 22 Aralık 2020 yılında bir soru önergesi vermiş ve bir Meclis araştırması talebinde bulunmuştum, demiştim ki: Bakın, bu Evim süreci ileride sıkıntı yaratacak ve sizlerin dikkatinizi çekmeye çalıştık, bu sisteme gerçek anlamda bir müdahale edilmesi ve düzenlenmesi gerektiğini ifade ettik ve sonrasında da bir kanun çıktı. Ancak bu kanunu yine sizler yanlış bir şekilde uyguladınız ve verilen altı aylık süreden önce üç aylık süre içerisinde 21 şirkete TMSF tarafından el konulması nedeniyle 54 bin Evim mağduru yarattınız. Şimdi, sizin haksız ve yanlış uygulamanız nedeniyle 54 bin Evim mağduru yaratılmış durumda. Şimdi getirilen düzenlemeyle bu mağduriyet daha da artacaktır.

İşte bu kişilerin, bu şahısların bu mağduriyetini gidermek adına yeni önerilerimizi biz Komisyonda da sunmuştuk. Eğer bizim önerilerimiz Komisyonda kabul edilmiş olsaydı “Evim mağduru” olarak geçen vatandaşlarımızın hiçbir sıkıntısı kalmayacaktı. Ancak sizler bizim oradaki mağduriyetle ilgili önerilerimizi kabul etmediniz ve mağdur olan vatandaşlarımızın mağduriyetini daha da artırmaya yol açacak düzenlemelere “evet” dediniz.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu “Evim mağduru” olarak geçen vatandaşlarımızın sonuna kadar yanlarında olduğumuzu biz ifade ettik ve bu anlamda da yol yakınken bakın, bu maddenin görüşülmesine kadar zaman varken Evim mağduru vatandaşlarımızın taleplerine uygun, önerilerine uygun düzenleme burada kabul edilmeli ve onların sorunlarına çözüm bulmalıyız; aksi hâlde, bakın, zaten mağdurlar ve daha da mağdur olmaya devam ettireceksiniz. Bu arkadaşlarımız eğer mağdursa sizin yanlış uygulamalarınızdan dolayı mağdur durumdalar. Onların mağduriyetini önlemek adına önergemize destek vermenizi diliyorum.

Hepinize saygı ve sevgiler sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, geneli üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Soru-cevap işlemi yok.

Böylece, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Evet, şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 21’inci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde ilk söz Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Cemal Öztürk’ün.

Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (2/4336) esas numaralı ve 322 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz aldım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bütün vatandaşlarımızın ve sizlerin ramazanınızı tebrik ediyorum.

Değerli milletvekilleri, yürürlük ve yürütme maddeleriyle birlikte 38 esas ve 2 geçici maddeden müteşekkil teklif çok sayıda kanun ve kanun hükmünde kararnamede değişiklik ile bazı yeni düzenlemeler içermektedir. Gerekçede de ifade edildiği gibi, vatandaşlarımızın bazı konulara ilişkin yaşayabileceği hak mağduriyetlerinin önüne geçilmesi, ödeme kolaylığı sağlanması ve kamu kurum ve kuruluşlarının ihtiyaç duyduğu kanuni düzenlemeleri içermekte olan kanun teklifiyle Gelir, Kurumlar, Vergi Usul, Katma Değer Kanunları başta olmak üzere çok sayıda kanun ve kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılmaktadır. Nitekim, grupların hemen hemen tamamına yakını bunların birçoğuna da iştirak ettiklerini hem Komisyon aşamasında hem de buradaki konuşmalarında ifade etmişlerdir.

Teklifle 213 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılan değişikliklerle 359’uncu maddede öngörülen hapis cezalarının üst sınırı belirlenmekte, ayrıca, Türk Ceza Kanunu uygulamasında bulunan etkin pişmanlık müessesine benzer uygulama ve düzenlemenin vergi kaçakçılığı suçlarına yönelik olarak da uygulanması, kaçakçılık suçlarına ilişkin hükmedilecek hapis cezaları için Türk Ceza Kanunu’nun 43’üncü maddesinde yer alan zincirleme suç hükümlerinin uygulanması ve kaçakçılık suçlarına ilişkin yargılama sürecinin etkinleştirilmesi sağlanarak cezanın kişiselleştirilmesi, suç ve ceza dengesinin sağlanmasıyla adil yargılanma hakkının daha da güçlendirilmesi amaçlanmaktadır.

Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılan değişiklikle, serbest meslek mükellefiyeti bulunan ve ayrı bir muayenehanesi ve organizasyonu bulunmaksızın faaliyetlerini özel sözleşmelere istinaden özel sağlık kuruluşları ile vakıf üniversitelerine ait sağlık kurum ve kuruluşlarında yürüten diş hekimleri dâhil hekimler ile tıpta uzmanlık mevzuatına göre uzman olan kişilerin gelirlerinin ücret olarak mı yoksa serbest meslek kazancı olarak mı vergilendirileceği hususunda yaşanan tereddütlerin giderilmesi, bir veya birden fazla özel sağlık kuruluşuyla sözleşme düzenleyerek hekimlik faaliyetini yürüten hekimlerin serbest meslek erbabı olarak kabul edilmesi ve kazançlarının serbest meslek kazancı hükümlerine göre vergilendirilmesi sağlanmaktadır.

Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanunu’nda yapılan bir diğer değişiklikle 5651 sayılı Kanun’un ek 4’üncü maddesi uyarınca hakkında reklam yasağı kararı verilmiş olmasına rağmen reklam yasağı getirilenlere reklam vermeye devam eden gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin bu harcamalarının vergi matrahının hesaplanmasında gider olarak kabul edilmemesi sağlanmaktadır.

Kurumlar Vergisi Kanunu’nda yapılan değişikliklerle gayrimenkul yatırım ortaklıklarına tanınan kazanç istisnasının “gayrimenkul yatırım ortaklığı” unvanını kullanan ancak esas faaliyet konusu gayrimenkullerle ilgili portföy işletmeciliği olmayan mükellefleri kapsamadığı hususu netleştirilmekte, yatırım fonlarından elde edilen kâr payları ile katılma paylarının fona iadesi suretiyle elde edilen kazançlar ve bu payların dönem sonu değerlendirmesinden kazanç oluşması hâlinde ise bu kazançlar da istisna kapsamına alınmaktadır, yine, finans sektörünün kurum kazançlarının vergilendirilmesinde kurumlar vergisi oranı yüzde 25’e çıkarılmaktadır.

Katma Değer Vergisi Kanunu’nda yapılan değişikliklerle yabancılara istisna kapsamında teslim edilen konut veya iş yerinin bir yıl içerisinde elden çıkarılması hâlinde istisnadan faydalanılamayacağına ilişkin düzenlemede değişiklik yapılarak elde tutma süresi üç yıla çıkarılmaktadır.

Türkiye’de gerçekleştirilen AR-GE faaliyetleri sonucunda geliştirdikleri elektrikli motor taşıtlarını Türkiye’de imal eden mükelleflere bu araçların geliştirilmesine yönelik verilen ve yatırım teşvik bölgesi kapsamında yer alan mühendislik hizmetleri 31/12/2023 tarihine kadar katma değer vergisinden istisna tutulmaktadır.

Teklifle, hazine taşınmazlarına ilişkin olarak yapı kayıt belgesi alınan yapıların bulunduğu hazine taşınmazlarının satışına ilişkin başvuru süresinin uzatılması, ödeme kolaylığı sağlanması ve kentsel dönüşüme pay aktarılması suretiyle vatandaşlarımıza yeniden başvuru yapma imkânı getirilmesi, vatandaşların tapularına kavuşmalarının sağlanması, hukuki ihtilafların giderilmesi, ayrıca kentsel dönüşümün desteklenerek ülkemizin muhtemel depremlere hazırlıklı olmasının sağlanması amaçlanmıştır.

Ticari faaliyetlerde kullanılmak üzere kiraya verilen hazine taşınmazlarının satışında kiracılara öncelikli alım hakkı tanınmak suretiyle kiracıların bu taşınmazları satın almalarında kolaylık sağlanması ve ticari faaliyetlerin geliştirilmesine yardımcı olunması amaçlanmaktadır.

Yine, hazineye ait tarım arazilerinin kullanıcılarına kiraya verilmesine ilişkin başvuru süresinin uzatılması suretiyle daha fazla vatandaşımızın madde kapsamından yararlanabilmeleri sağlanarak tarımsal üretimin desteklenmesi, vatandaşlarımızın tarım arazilerini sözleşmeye bağlı olarak kullanmaları ve tarımsal desteklemelerden yararlanabilmelerinin temini amaçlanmaktadır.

Yine, ayrıca Orman Kanunu’nun ek 16’ncı maddesi kapsamında üzerinde yerleşim yeri bulunduğu gerekçesiyle orman sınırları dışına çıkarılma işlemi tamamlanan ve tapuda hazine adına tescil edilen taşınmazların satışına ilişkin düzenleme yapılması suretiyle mülkiyet ihtilaflarının giderilmesi amaçlanmaktadır.

Ayrıca, 2/B taşınmazları ve hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin başvuru ve ödeme süresinin uzatılması suretiyle vatandaşlarımızın mağduriyetinin giderilmesi de amaçlanmaktadır.

Yine, hepinizin bildiği gibi, teklifte muhtarlarımıza net asgari ücret tutarının altında ödenek verilmemesi ve muhtarlarımızın maaşının en az asgari ücret seviyesine yükseltilmesi de amaçlanmıştır.

Bir başka maddeyle, tasfiye edilen tasarruf finansman şirketlerinin tasarruf dönemi müşterilerinin mağduriyetlerinin de giderilmesi amaçlanıyor.

Yine, teklifle 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu’na ek madde ilave edilerek bazı yükseköğretim kurumlarına yeniden kadro ihdas edilmektedir.

Kamu personelinin geçici görevlendirmelerine ilişkin konaklama bedelinin artışları da teklifin içindedir.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin yasalaşması hâlinde vatandaşlarımızın bazı konularda yaşayabileceği hak mahrumiyetlerinin önüne geçileceğine, ödeme kolaylıkları sağlanabileceğine, kamu kurum ve kuruluşlarının ihtiyaç duyduğu bazı kanuni eksikliklerin giderileceğine inanıyor ve bu inançla teklife “kabul” oyu vereceğimizi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın İsmail Faruk Aksu.

Buyurun Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 322 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Gazi Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyor, mübarek ramazan ayının Türk-İslam âlemi için hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle vergi kaçakçılığının caydırılması ve vergi bilincinin geliştirilmesi, finans sektörü kurumlar vergisinin artırılması, bazı stratejik AR-GE yatırımlarına KDV istisnası getirilmesi, muhtar ödeneklerinin artırılması, 2/B arazilerinin ve hazine taşınmazlarının vatandaşa satışına ilişkin süre ve ödeme kolaylıklarının getirilmesi gibi önemli hususlar düzenlenmektedir. Teklif, ekonomik tedbirler kapsamında öngörülen amaçların ve süreç içinde ihtiyaç duyulan hususların gerçekleştirilmesine, aynı zamanda vatandaşlarımızın hayat kalitesinin artırılmasına yönelik önemli muhtevaya sahiptir. Düzenlemeler Türkiye’nin her yerinden ve toplumun birçok kesiminden vatandaşımızı yakından ilgilendirmekte, bazı mağduriyetleri gidermektedir.

Değerli milletvekilleri, teklifin 1’inci ve 24’üncü maddeleriyle, Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılan değişikle, hakkında reklam yasağı kararı verilmiş olmasına rağmen bunlara reklam vermeye devam eden gelir vergisi mükelleflerinin bu harcamalarının vergi matrahının hesaplanmasında gider olarak kabul edilmesi uygulaması kaldırılmaktadır.

Teklifin 2’nci maddesiyle, özel sağlık kuruluşuyla sözleşme düzenleyerek hekimlik faaliyetini yürüten hekimlerin kazançlarının serbest meslek kazancı olarak vergilendirilmesi sağlanmaktadır.

3’üncü maddede, vergi dairesince yapılan işlemlerde elektronik imza, mühür veya onay kullanılmasına ilişkin Hazine ve Maliye Bakanlığına yetki verilmektedir.

Kanun teklifinin 4’üncü, 5’inci ve 6’ncı maddelerinde, vergi kaçakçılığı suçlarında cezanın artırılması, etkin pişmanlık uygulaması, zincirleme suç düzenlemesi, kaçakçılık suçlarına ilişkin kovuşturma sürecinin etkinleştirilmesi ve vergi kaybının önlenmesi hususlarında düzenlemeler öngörülmektedir.

Teklifin 7’nci maddesinde yapılan düzenlemeyle seyahat acentelerinin Türkiye Seyahat Acenteleri Birliğine ödeyecekleri yıllık aidat miktarının belirlenmesinde, aidat tutarına uygulanacak 2022 yılı yeniden değerleme oranının yüzde 50’sinin dikkate alınması amaçlanmaktadır.

Teklif kapsamındaki bir diğer önemli düzenleme ise, muhtar ödeneklerinin net asgari ücret tutarına yükseltilmesine ilişkin 8’inci maddedir. Bize göre muhtarlar demokrasinin beşiğidir, devletin ilk kapısıdır; muhtarlık, idari teşkilatımızın ayrılmaz parçasıdır. Bilindiği gibi, muhtarlara, 14750 gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla çarpımı sonucu bulunacak miktarda aylık ödenek verilmekte, maddeyle ise asgari ücretin altında kalan muhtar ödeneklerinin net asgari ücret tutarına tamamlanması amaçlanmaktadır. 50.294 köy ve mahalle muhtarımızın yararlanacağı bu düzenlemeyi muhtarlarımıza yönelik duyarlılığın ve önemin bir sonucu olarak görüyoruz.

Teklifin 9’uncu maddesiyle Anayasa Mahkemesinin iptal kararına bağlı olarak bazı yükseköğretim kurumlarına tekrar kadro ihdas edilmektedir.

10’uncu maddeyle yabancılara istisna kapsamında teslim edilen konut ve iş yerlerinin elden çıkarma yasağı ve millî güvenlik ihtiyaçları için bu görevlerle yetkilendirilmiş birimlerin yararlandığı bazı mal ve hizmet alımlarına ilişkin KDV istisnası getirilmesi öngörülmektedir.

11’inci maddede yapılan değişiklikle imalat sanayisine yönelik yatırım teşvik belgesi kapsamında yapılan yatırımlara ilişkin KDV istisnası süresinin uzatılması ve kapsama turizm inşaatlarının da dâhil edilmesi suretiyle turizm sektörünün desteklenmesi hedeflenmektedir.

12’nci maddeyle Türkiye'de gerçekleştirilen AR-GE faaliyetleri kapsamında üretilen elektrikli motorlu taşıt araçlarının geliştirilmesi için alınan mühendislik hizmetlerine KDV istisnası getirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, yapılan önemli düzenlemelerden biri de yapı kayıt belgesi alınan yapıların üzerinde bulunduğu hazine taşınmazlarının satışına ilişkin başvuru süresinin uzatılması ve peşin ödemelerde indirim yapılmasıdır. Düzenlemeyle, 31 Ekim 2018 tarihine kadar imar barışı kapsamında yapı kayıt belgesi alınan yapıların bulunduğu hazine taşınmazlarının satışına ilişkin 31 Aralık 2019’da sona eren başvuru süresi 31 Aralık 2022 tarihine kadar uzatılmaktadır. Ayrıca, satış bedellerinin tamamen ödenmesi hâlinde yüzde 20, yarısının peşin olarak ödenmesi hâlinde yüzde 10 indirim uygulanması suretiyle vatandaşa ödeme konusunda kolaylık sağlanmaktadır. Bu kapsamda yapılan satışlardan elde edilen gelirlerin yüzde 25’inin Bakanlığın dönüşüm projeleri özel hesabına aktarılması suretiyle de kentsel dönüşümün desteklenmesi amaçlanmaktadır.

Teklifin 14 ve 17’nci maddeleri arasındaki maddeler hazine taşınmazlarının satış ve kiralanmasına, satışta sağlanan avantajlara ilişkin düzenlemeleri içermektedir. 14’üncü maddeyle, üzerinde sınırlı ayni hak tesis edilen hazine taşınmazlarının yatırımcılara satışında, kadastro ve imar uygulamaları sonucu vatandaşların mülkiyetinde bulunan taşınmazlar ile hisseli hâle gelmiş olan hazine taşınmazlarının hissedarlarına satışında ve tapu kayıtlarında yer alan tapu fazlalıklarının tapu maliklerine satışında satış bedelinin peşin olarak ödenmesi hâlinde yüzde 20 indirim yapılması, ayrıca ticari faaliyet için hazine taşınmazında kiracı olanlara doğrudan satın alma hakkı verilmesi düzenlenmektedir. 15’inci maddeyle hazine taşınmazlarının peşin veya taksitle satışına imkân sağlanırken peşin ödemede yüzde 20 indirim uygulanmak suretiyle peşin ödemenin cazip hâle getirilmesi amaçlanmaktadır. 16’ncı maddede, üst hakkı ve kullanma izni verilen hazine taşınmazlarında işletmecinin başka kiracıya yer tahsisi durumunda hasılat payı hesabının nasıl yapılacağına dair düzenlemeler yapılmakta, uygulamada karşılaşılan ve tereddüde düşülen sorunlar giderilmektedir.

Teklifin 17’nci maddesi hazineye ait tarım arazilerinin kullanıcılarına kiralanabilmesine ve kiracıların da tarımsal desteklerden yararlanabilmesine ilişkindir ve düzenlemeden yaklaşık 150 bin çiftçimizin yararlanması beklenmektedir.

Değerli milletvekilleri, özetle, bu kanun teklifiyle farklı alanlarda vatandaşlarımızın mağduriyetini giderecek ve uygulamadaki birçok ihtilaflı konuya çözüm getirecek düzenlemeler yapılmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak yapılan düzenlemelerin milletimizin refahının yükseltilmesine, üretim ve istihdamın artırılmasına, vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesine ve uygulama birliği sağlanmasına katkı yapacağını değerlendiriyoruz.

Bu düşüncelerle kanun teklifinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını temenni ediyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, bir söz talebiniz vardı.

Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

28.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Batman ili Kozluk ilçesi Gümüşörgü (Timok) köyüne Valilik kararınca giriş çıkışların yasaklanmasına ve bu köyde yaşayan Yahya Karabaş’ın gözaltı süresince yaşadığı işkencelere ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Doğrusu, acil bir mesele olduğu için söz aldım. Batman Milletvekilimiz Ayşe Acar Başaran aradı. Kozluk ilçesi, Gümüşörgü (Timok) köyüne bugün gitmeye çalıştılar ve gittikleri haber alındığı için 5 Nisan tarihi itibarıyla Batman Valiliği yedi gün boyunca köye giriş çıkışları yasaklamış, bunu ilan etmiş. Vekilimizin de içinde olduğu belediye eş başkanları, il eş başkanları köye alınmadı. Bundan önce Yahya Karabaş dört gün gözaltında kaldı ve çok ağır işkenceler gördü bu köyde, fotoğrafı yetişirse size de göstereceğim. İnsan Hakları Derneği ve Batman Barosu açıklama yaptı. Yahya Karabaş’ın beyanları çok korkunç, başına çuval geçirilmiş, gözleri kan çanağına dönmüş, kafasına silah dayanmış, ormanlık bir alana götürülmüş ve tetik çekilerek işte “Öldüreceğiz.” şeklinde çok ağır işkenceler yapılmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şunu anlatıyor -ifadesi uzun, geçiyorum- en korkunç bölümlerden biri, saatlerce araçla gezdirilmiş, kafası suya batırılmış ve çamur bataklıkta gezdirilmiş. Evet, şu anda da görüntüsü bu, gözleri bir hafta geçtiği hâlde hâlâ kan çanağı.

Biz bu konuda, Meclis Başkan Vekilliği olarak sizden de talep ediyoruz, yani İçişlerinden bilgi alınmasını. Bu köye giriş çıkışlar neden yasak, vatandaşa neden işkence yapılıyor, bir vekilin kendi bulunduğu ildeki köye girişi hangi sebeplerle engelleniyor? Ve bu işkenceyi durdurun demek istiyorum. Hakikaten çok vahim bir mesele.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Birleşime bir dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.06

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.07

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 75’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 84 Milletvekilinin Hazineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4336) ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 322) (Devam)

BAŞKAN – 322 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir konu bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 6 Nisan 2022 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.08



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

(x) 322 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.]