TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

68’inci Birleşim

17 Mart 2022 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, Türkiye’de genç olmaya ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, 17 Mart millet iradesine darbeye ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Hatay’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

2.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

3.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

4.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, uzman jandarmaların taleplerine ilişkin açıklaması

5.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un, Adana Yüreğir’deki zirai don olayına ilişkin açıklaması

6.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in Adana’nın Pozantı ilçesinde yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması

7.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Berat Gecesi’ne ilişkin açıklaması

8.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Hatay-Ankara uçak seferlerine ilişkin açıklaması

9.- İstanbul Milletvekili Rümeysa Kadak’ın, Selçuk Bayraktar hakkında atılan “tweet”e ilişkin açıklaması

10.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, Berat Gecesi’ni kutladığına ve gübre fiyatlarındaki artışa ilişkin açıklaması

11.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, 2003 yılında Gazze’de vefat eden Rachel Corrie’yi rahmetle andığına ve Berat Kandili’ne ilişkin açıklaması

12.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Devlet Bahçeli’nin kendisiyle ilgili 20 Mart 2021 tarihli “tweet”ine ilişkin açıklaması

13.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Berat Kandili’ne ve ithal buğday fiyatlarındaki artışa ilişkin açıklaması

14.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, özel halk otobüsü işletmecilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

15.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, enflasyona ilişkin açıklaması

16.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, AK PARTİ iktidarının 2021 yılında gerçekleştirdiği hizmetlere ve Berat Kandili’ne ilişkin açıklaması

17.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, Berat Gecesi’ne ilişkin açıklaması

18.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Berat Kandili’ne ve Afyonkarahisarlıların ısınma sorununa ilişkin açıklaması

19.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, AK PARTİ’li Kocaeli Büyükşehir Belediyesi çınar ağaçlarını yaşatırken CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yok ettiğine ilişkin açıklaması

20.- Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ’ın, 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü’ne ve Berat Kandili’ne ilişkin açıklaması

21.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Berat Gecesi’ne ilişkin açıklaması

22.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü’ne ilişkin açıklaması

23.- Muğla Milletvekili Mürsel Alban’ın, Muğla ilinin Fethiye ilçesine bağlı Göcek’teki talana ilişkin açıklaması

24.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Berat Kandili’ne, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’nci yıl dönümüne, Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmesine ve Samsun Çatalarmut’taki 750 dönümlük nitelikli tarım arazisinin imara açılmak istenmesine ilişkin açıklaması

25.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Berat Kandili’ne, Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’nci yıl dönümüne, Çanakkale Köprüsü’nün açılışına, Gürbulak Sınır Kapısı’nda yakalanan uyuşturucu maddeye ve uyuşturucuyla mücadeledeki başarılarından ötürü İçişleri Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığı personelini kutladığına ilişkin açıklaması

26.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Berat Kandili’ne, Kocaeli Valisi Seddar Yavuz’un HDP’ye yönelik sözlerine, Mardin’in Kızıltepe ilçesi Tepebaşı Mahallesi’ndeki Mehmet Sincar Parkı’nın adının kayyum tarafından değiştirilmesine, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın asgari ücrete yönelik açıklamasına, Musa Anter ile Kemal Kurkut davasına ve bir yıldır hasta bakmayan Doktor Alim Çökük’ün neden yılın hekimi seçildiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

27.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Berat Gecesi’ne, toplumun büyük kesiminin ramazan pidesini sofralarında göremeyecek olmasının üzüntüsünü yaşadığına, 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü’ne, Çanakkale Köprüsü’nün açılışına ve kamu-özel iş birliği projelerindeki peşkeş anlayışına ilişkin açıklaması

28.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın, Berat Gecesi’ne, Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’nci yıl dönümüne ve Çanakkale Köprüsü’nün açılışına ilişkin açıklaması

29.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

30.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’nci yıl dönümüne ve Berat Kandili’ne ilişkin açıklaması

31.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Berat Kandili’ne ilişkin açıklaması

32.- İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu’nun, Giresun Milletvekili Cemal Öztürk’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nun, Tarım ve Orman Bakanının Afrika’da hayaller peşinde koşacağına GAP illerindeki ovaları suyla buluşturması gerektiğine ilişkin açıklaması

34.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, cezaevlerinde “nakil” adı altında uygulanan sürgün politikasına ilişkin açıklaması

35.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’nun, Berat Kandili’ne ilişkin açıklaması

36.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’nci yıl dönümüne ve Berat Kandili’ne ilişkin açıklaması

37.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybek’in, Samsun’da uzaktan eğitim gören öğrencilerin internet altyapısı olmaması sebebiyle yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

38.- Giresun Milletvekili Cemal Öztürk’ün, İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

39.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Zaynal Abakarov’u kimin koruduğunu öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

40.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Giresun Milletvekili Cemal Öztürk’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

 

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

6.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in yaptığı açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

7.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Denizli Milletvekili Nilgün Ök’ün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

8.- Elâzığ Milletvekili Zülfü Demirbağ’ın, Elâzığ Milletvekili Gürsel Erol’un 297 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

9.- Elâzığ Milletvekili Gürsel Erol’un, Elâzığ Milletvekili Zülfü Demirbağ’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, 16/2/2022 tarihinde Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve arkadaşları tarafından, yüksek enflasyon artışlarının toplum üzerinde oluşturmuş olduğu olumsuz ekonomik etkilerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Mart 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, 17/3/2022 tarihinde İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu ve arkadaşları tarafından, “5'li çete” olarak bilinen sermaye gruplarına verilen ihalelerin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Mart 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

 

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, son beş yılda artan yoksullaşmanın nedenlerinin araştırılarak yoksullukla mücadele için gerekli politikaların belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/5606) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Mart 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Manisa Milletvekili İsmail Bilen ve 29 Milletvekilinin Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4260) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 320)

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Eğitim Enstitüsü (EİTEE) Arasında EİTEE'nin Hak, Ayrıcalık ve Bağışıklıklarına Dair Ev Sahibi Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3168) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 270)

3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Katar Devleti Hükûmeti Arasında Katar Askeri Hava Aracı ve Destek Personelinin Türkiye Cumhuriyeti Topraklarında Geçici Konuşlanması Konusunda Teknik Düzenlemenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3669) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 297)

4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna-Hersek Bakanlar Konseyi Arasında Sürücü Belgelerinin Karşılıklı Olarak Tanınması ve Tebdil Edilmesi Konulu Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3705) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 308)

5.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ürdün Haşimi Krallığı Hükümeti Arasında Hava Hizmetleri Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3412) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 310)

6.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Mesleki Eğitim Alanında İş Birliğine Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3955) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 311)

7.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3539) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 312)

8.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Togo Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari ve Ekonomik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3883) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 318)

 

9.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gine Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kalkınma İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1539) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 119)

10.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Kombine Yük Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1773) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 72)

11.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1536) ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 147)

 

VIII.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 119) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gine Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kalkınma İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

2.- (S. Sayısı: 270) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Eğitim Enstitüsü (EİTEE) Arasında EİTEE’nin Hak, Ayrıcalık ve Bağışıklıklarına Dair Ev Sahibi Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

3.- (S. Sayısı: 297) Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Katar Devleti Hükûmeti Arasında Katar Askeri Hava Aracı ve Destek Personelinin Türkiye Cumhuriyeti Topraklarında Geçici Konuşlanması Konusunda Teknik Düzenlemenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

4.- (S. Sayısı: 308) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna-Hersek Bakanlar Konseyi Arasında Sürücü Belgelerinin Karşılıklı Olarak Tanınması ve Tebdil Edilmesi Konulu Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

5.- (S. Sayısı: 310) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ürdün Haşimi Krallığı Hükümeti Arasında Hava Hizmetleri Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

6.- (S. Sayısı: 311) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Mesleki Eğitim Alanında İş Birliğine Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

7.- (S. Sayısı: 312) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

8.- (S. Sayısı: 318) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Togo Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari ve Ekonomik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Manisa Milletvekili Özgür Özel'in, 2021 yılında Kamu Denetçiliği Kurumuna yapılan başvurulara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç'in cevabı (7/58974)

2.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel'in, Bakanlık bünyesinde TYP kapsamında görev yapan güvenlik ve temizlik görevlisi sayısına,

- Karabük Milletvekili Hüseyin Avni Aksoy'un, Fransızca öğretmeni atamalarına,

- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, 2020-2022 yılları arasında Bakanlığın yaptığı ihalelere,

- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal'ın, okul öncesi öğretmeni atamalarına,

- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi'nin, Amasya ilinde Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait binaların depreme karşı dayanıklılığına,

- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu'nun, özel okul öğretmenlerinin mali ve özlük haklarına,

İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in cevabı (7/59050), (7/59567), (7/59568), (7/59570), (7/59742), (7/59855)

3.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan'ın, 2021 yılında Türkiye'den göç eden kişilere dair çeşitli verilere ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun cevabı (7/59281)

4.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, bir ilkokulda yalnızca tek sınıfta tadilat yapıldığı iddiasına,

- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün, Türkiye genelinde ve Denizli özelinde mesleki ve teknik anadolu liselerinin kontenjanlarına,

- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi'nin, Çorum ilinde Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait binaların depreme karşı dayanıklılığına,

Antalya ilinde Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait binaların depreme karşı dayanıklılığına,

Çanakkale ilinde Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait binaların depreme karşı dayanıklılığına,

Kocaeli ilinde Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait binaların depreme karşı dayanıklılığına,

Balıkesir ilinde Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluşlara ait binaların depreme karşı dayanıklılığına,

İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in cevabı (7/59566), (7/59674), (7/59739), (7/59740), (7/59741), (7/59743), (7/59744)

5.- Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekin'in, Balıkesir'in Altıeylül ilçesinde öğrencilere yönelik davranışları sebebiyle disiplin cezası alan bir lise öğretmenine,

- İstanbul Milletvekili Oya Ersoy'un, İstanbul'da bir okulda mülteci çocukların konteynerde eğitim aldığı iddiasına,

İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in cevabı (7/59569), (7/59676)

17 Mart 2022 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

-----0----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68’inci Birleşimini açıyorum.(x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz “Türkiye’de genç olmak” konusunda söz isteyen Konya Milletvekili Sayın Abdulkadir Karaduman’a aittir.

Buyurun Sayın Karaduman.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, Türkiye’de genç olmaya ilişkin gündem dışı konuşması

ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle Berat Kandili’nizi tebrik ediyorum. Bu mübarek gecenin ülkemize, milletimize, İslam coğrafyasına ve bütün insanlığa hayır, barış, huzur ve adalet getirmesini Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, elbette ki bir ülkenin geleceği hakkında bir kehanette bulunmak istiyorsanız o ülkenin eğitim sistemine ve gençlere dair yatırımlarına ve gelecek planlamalarına bakmanız yeterli olacaktır. Bugün, yirmi yılın sonunda genç arkadaşlarımızın geleceğe dair ümitlerini yitirdiği, kaygılarla ve sorunlarla baş başa bırakıldıkları bir ülke manzarası görüyoruz maalesef. Biz, bu çerçevede, Saadet Partisi Gençlik Kolları olarak ülkemizin dört bir yanında genç arkadaşlarımızla bir araya geldiğimiz Memleket Meselesi programlarımızda genç arkadaşlarımızı dinliyoruz, yaşadıkları sorunları ve geleceklerine dair beklentilerini birlikte konuşuyoruz. Özellikle bu programla genç arkadaşlarımız feryat ediyorlar ve ifade ettikleri hususları ben de buradan sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bakınız, bugün gençlerin yüzde 82’si “Ülkemizde gelir dağılımında adaletsizlik var.” diyor. Bu sorunu çözmek için ne yapıyorsunuz? Gençlerin yüzde 72’si “İmkânım olsa başka bir ülkede yaşarım.” diyor. Gençlerin yüzde 88’i ülkemizde adalet sistemine ve mahkemelere güvenmiyor. Gençlerin yüzde 95’i bu ülkede bir şeyleri düzeltecek olan icra makamı siyaset mekanizmasına güvenmediğini söylüyor. İçişleri Bakanlığının raporunda, uyuşturucu tedavisi görenlerin yüzde 47’si zorunlu okul çağındaki ortaokul ve lise öğrencisi çocuklar. Geçtiğimiz günlerde, Bursa’yı da İnegöl ilçemizi de ziyaretimizde gençlerin uyuşturucu bataklığına nasıl sürüklendiğinin can alıcı neticelerine oralarda da maalesef şahitlik ettik. Süslü cümleler kurmak dışında, uyuşturucuyla mücadele etmek adına ne yapıyorsunuz?

Kıymetli milletvekilleri, bu ülkenin bütün gençleri üretmek, ülkesine faydalı olmak istiyor fakat şöyle bir bakıyorsunuz ki her 4 gençten 1’i işsiz, çalışan gençler ise kazandıkları maaşla asgari geçimini sağlayamıyor. “Gençler iş beğenmiyor.” diyorsunuz ama bir bakıyorsunuz ki üniversite mezunu gençlere üç harfli marketlerde çalışmak dışında hiçbir hayat hakkı tanınmıyor. Gençlerin hayatının en verimli çağı KPSS ve bilumum sınavlara hazırlanmakla geçiyor, sınavdan puan alıp dereceye girenler ise mülakat adaletsizliğine takılıyor. Liyakat yerine maalesef iktidar partisine sadakat şartı arandığı için ülkemizde emekleri zayi edilen yüz binlerce genç bulunmaktadır. Onların hukukunu korumak ve gençlerin geleceğini çalan bu sistemden gençleri kurtarmak hepimizin temel görevidir. Bunca yıllık iktidarın neticesinde neredeyse üniversitelerde ders olarak okutulacak, sosyologların önemli çalışmalarından birini oluşturacak yeni bir kavram türemiştir ki o da ev genci meselesidir. Peki, nedir bu ev genci? Üretim, istihdam ve eğitim süreçlerinin hiçbirinde yer almayan gence maalesef “ev genci” denilmektedir. Ülkemizde yaklaşık 4 milyon gencin ev genci olduğu tespit edilmiştir. Bu kadar gencin hayattan izole edilmiş olması elbette ki ülkemiz açısından en önemli beka sorunudur. Bu çerçevede de ev genci meselesiyle ilgili şu anda yoğun bir çalışma içerisindeyiz. Bunu da tamamladığımızda önümüzdeki günlerde bütün siyasi parti gruplarıyla paylaşacağız ve ev genci sorununun ülkenin gündeminden kalkması adına da yoğun bir çalışma ortaya koyacağız.

Kıymetli milletvekilleri, yine, bugün 5 milyondan fazla genç arkadaşımız KYK borçlusu; yaklaşık 300 bini KYK borcundan dolayı icralık olmuş vaziyettedir. Gençlerin işsiz olması yetmiyor, çoğu aynı zamanda borçlu vaziyettedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ABDULKADİR KARADUMAN (Devamla) – Bugün eğitimini tamamlamış, sınavdan puanını almış ve görevine atanmayı bekleyen sadece öğretmen adayı sayısı 700 binden fazladır. Bugün üniversite diplomaları âdeta birer işsizlik sertifikası hâline getirilmiştir. Masraflar artmış, her şey ateş pahası olmuşken gençler evlenemiyor, yuva kuramıyor ve maalesef geleceğe hazırlanamıyor. Yakından şahitlik ettiğimiz bu problemlerin çözümü için peki sizler ne yapıyorsunuz? Ancak görülen şu ki: Gençler bu sorunlarla uğraşırken sizler kürsülerden hamaset üretmekten başka hiçbir şey yapmıyorsunuz.

Kıymetli milletvekilleri -sözlerimi toparlarken- çalışmalarımız ve buradan yaptığımız ikazlar adil ve yaşanabilir bir Türkiye’yi inşa etmek içindir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDULKADİR KARADUMAN (Devamla) – Son bir dakikayla toparlıyorum.

BAŞKAN – Peki, çok konuşmuyorsunuz siz, onun için bir selamlama yapın lütfen.

ABDULKADİR KARADUMAN (Devamla) – Ülkemizin gençlerini tabiri caizse harcayan bu düzeni mutlaka ama mutlaka değiştireceğiz. Bu karanlık düzen artık miadını doldurmuştur. Biz Saadet Partisi olarak gençlerin üretim, istihdam ve eğitim süreçlerine aktif olarak dâhil olduğu, adaleti tesis etmek ve kalkınmayı sağlamak için büyük bir özveriyle çalıştığı bir Türkiye’yi inşa edeceğiz. Bütün genç arkadaşlarımı temin ederim ki tasalanmayın ve sakın ola ki ümitsizliğe kapılmayın, karanlığın yerine aydınlığı, batılın yerine de hakkı mutlaka inşa edeceğiz. Ne olursa olsun gelecekten hiçbir zaman umut kesilmeyecektir diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz “Millet iradesine darbe: 17 Mart” hakkında söz isteyen Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Gergerlioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

2.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, 17 Mart millet iradesine darbeye ilişkin gündem dışı konuşması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 17 Mart 2022, tam bir yıl önce bugün 17 Martta bu Mecliste vekilliğim düşürülmüştü ve hukuksuzca bu Meclisten çıkarılmıştım, 1’inci yıl dönümü.

Ben Genel Kurulda bu kürsüye her çıktığımda, AK PARTİ-MHP Cumhur İttifakı başta olmak üzere herkes hatırlasın ki Anayasa’yı, hukuku çiğnemiştiniz, kürsüdeki görüntüm size bunu hatırlatsın.

O gün ne olmuştu? Burada millî iradeye, demokrasiye darbeyle bir milletvekilinin vekilliği düşürülmüştü. Neden 17 Mart seçilmişti? Çünkü 18 Martta MHP’nin büyük kongresi vardı. Hem benim vekilliğim düşürülüyordu, hem de partimize yönelik bir kapatma davası açılıyordu; ikisi de boşa çıktı. İlk iddianameyi Anayasa Mahkemesi reddetti, ben milletvekili olarak buraya geri döndüm. İşte, siyasi bir kararın nasıl düşük yaptığını net bir şekilde gösterdi, aslında biz çok net söylüyorduk. Hâlen yayında olan bir haberi “retweet” ettiğim için, yayın organına ceza verilmeden, bana iki buçuk yıl ceza verilmiş ve vekilliğim düşürülmüştü; komik bir cezaydı, herkes biliyordu bunun hukuksuzluğunu. İktidar başta olmak üzere hiç kimse “Bu karar doğrudur.” diyemiyordu. Bütün bunlara rağmen büyük bir sessizlikle bu darbeye göz yumdunuz.

Bakın, bu darbeleri çok yaptınız. 1994 “Nevroz”undan önce de vekillerimiz buradan yaka paça götürüldü, akletmediniz. İktidarın kendisi de akletmiyor, kendi geçmişine de yapıldı bu. Merve Kavakcı’ya da burada “Kavakcı, dışarı, dışarı!” dendi, ne oldu, bir sonu geldi mi? Ve hatta vekillerimizi attınız, bir sonu geldi mi? Yahu, daha yakında, Sayın Enis Berberoğlu'nun kararı vardı, mürekkebi kurumamıştı. “Büyük bir hata yapıyorsunuz, Sayın Berberoğlu gibi aynı şekilde geri geleceğim, Anayasa Mahkemesini dinleyin.” dedik, yine dinlemediler çünkü siyasi bir karar vermişlerdi. Ben bu kürsüden o zamanlarda haykırmıştım: “Haklıyız, güçlüyüz, kazanacağız.” demiştim. 17 Mart günü buraya, bu dinleyici localarına gelen eski bir vekil vardı, AK PARTİ 22’nci dönem Bitlis Milletvekili Abdurrahim Aksoy. Kendisi de locadadır, hoş geldiniz diyorum Sayın Aksoy. O gün burada Sayın Aksoy sadece bireyin vicdanını değil, toplumun vicdanını temsil etmişti, o localardan haykırmıştı: “Kahrolsun otokrasi, yaşasın demokratik Türkiye, yaşasın özgürlükler.” demişti. Ve ben burada partimle beraber adalet nöbetine girmiştim ve ardından biz buradan nasıl çıktık? “Direnmek yaşamaktır.” “…”(x) dedim ve bu direnişimin, bu adalet talebimin sonucunda da yine milletvekili olarak buraya girerken yine zafer işaretimle “…”(x) “Direnmek yaşamaktır.” diye girmiştim ve böyle de yapmaya devam edeceğim. Bu Meclise geldiğim iki buçuk yıllık milletvekilliği hayatımda insan hakları ihlallerine karşı çıkmıştım, kaldığım yerden devam ettim, kaldığım yerden de yürüyorum.

Şimdi, bakın, o gün biz buradan çıkarılırken çok sahtekârca işler yapıldı. Bakın, şurada bir utanç belgesi var, herkes şunu görsün. Meclis Başkanı Mustafa Şentop o gün MHP lideri Devlet Bahçeli’nin talimatını dinledi. Cumartesi akşamı MHP lideri Devlet Bahçeli bir “tweet” atarak “Gergerlioğlu dışarı çıkarılsın." dedi, pazar sabahı ben sabah namazını kılamadan Meclisten yaka paça, terlik pijama çıkarıldım. Neden? Devlet Bahçeli emretmişti.

MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) – Doğru demiş. Sayın Bahçeli’yi karıştırma.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Yasama Başkanı Şentop bir parti liderinin sözünü dinlemişti ama bununla da kalmamıştı; bakın, ne yaptı biliyor musunuz? Vekillerin arabalarının bagajlarını arattırdı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Vekillerin arabaların bagajları, hepinizin bagajı arandı. Sanki o bagajda ben girecektim Meclise. Bakın, ben Sayın Şentop’a buradan hatırlatıyorum: Vekillerin bagajlarını aratacağına masandaki Anayasa kitapçığına baksaydın, o Anayasa kitapçığına. Ben kendime söz vermiştim, bu hukuksuzluk bitecek ve milletvekili olarak döneceğim Meclise, başka türlü bu Meclise girmeyeceğim diye kendime söz vermiştim, ne araba bagajı! Böyle komik işlere imza attın Sayın Şentop. Bakın, ona soruyorum: Kimin Başkanısın? Buradaki 600 milletvekilinin mi Başkanısın yoksa böyle sahte tutanaklar hazırlatarak beni Meclisten çıkarmaya çalışan, bu Meclisin tarihine kara bir leke süren bir Başkan mısın? Açıkça soruyorum Sayın Şentop’a, kaç defadır soruyorum ve cevap veremiyor, veremez. Utanç dolu bir tarih yazdı burada maalesef.

Biz diyoruz ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu, teşekkür ediyoruz.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Onu cevapladı, cevapladı onu. Cevapladığını sen de biliyorsun. Onu Plan ve Bütçede cevapladı.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Bunu cevaplayamaz, şunu cevaplayamaz! Sahte bir tutanak bu, resmî evrakta sahtecilik bu!

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz Hatay’ın sorunları hakkında söz isteyen Hatay Milletvekili Sayın Serkan Topal’a aittir.

Buyurun Sayın Topal. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Hatay’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Berat Kandili’miz mübarek olsun, tüm duaların kabul edilmesini diliyorum.

Değerli arkadaşlar, bir kent düşünün, emperyalizme karşı Dörtyol’da ilk kurşunu atarak Millî Mücadele’nin fitilini ateşlemiş olsun, bunun bedelini işgalle ödesin, Fransız işgaline karşı yirmi yıl boyun eğmesin, sömürgeye boyun eğmeyerek mücadelesine devam etsin, Atatürk’ün tüm arzularını emir telakki etsin. Bir kent düşünün, bu mücadelenin sonucu bağımsız devlet olsun ama bu bağımsızlığı ana vatandan ayrılık olarak görsün ve içine sindirmesin. Bir kent düşünün, dünyada birçok toplumun ütopyası olan bağımsız devlete sahip olma arzusunu ana vatana katılma hayaline dönüştürsün ve devletini tarihin derinliklerine altın bir sayfa olarak teslim ederek ana vatan Türkiye’ye katılsın. İşte, bu kentin adıdır Hatay çünkü Hatay Türkiye’dir, Misakımillî’nin son halkasıdır. Bu Hatay, Mustafa Kemal’in şahsi meselesi olan Hatay’dır. Tayfur Sökmen’in devlet anahtarını Ankara’ya teslim ettiği Hatay’dır. Bugün de her türlü provokasyona karşı birliğimizin simgesi olan bayrağımızı evlerinin camına asarak ülkeye bağlılığını her koşulda onurlu bir şekilde ilan eden de Hatay’dır.

Peki, bugün geldiğimiz noktada Hükûmetin, iktidarın Hatay'a bakış açısı nasıl, bir de onu görelim arkadaşlar. Sınır kapıları kapatılmış, turizmi yok edilmiş, esnafı kepenk kapatmış, ihracatı durmuş, ülkenin üçüncü tır filosuna sahip olmasına karşın millî servetimiz olan kamyonların, tırların ve diğer nakliye araçlarının çürümeye terk edildiği bir kenttir Hatay iktidar sayesinde. İşsizlerin her geçen gün arttığı, genç işsizlikte ülke genelinde ilk sıralara oturmuş, 3 gençten 1’inin işsiz olduğu bir Hatay, 600 bin Suriyelinin içinde barındığı bir Hatay ve işsizliğin arttığı bir Hatay ama gelin deyin ki “Hatay nasıl?” iktidar “Hatay çok iyi.” diyor. Esnaf kredilerini ödeyemiyor, SGK primlerini ödeyemiyor, kepenk kapatıyor, “Gelin, destek olun.” diyoruz ama Hatay’ı görmüyorlar. Hatay'da yıllık 13 milyar vergi alıyorlar ama Hatay'a gelince 400 milyonluk hizmet yapıyorlar. Yani 30 akça alıyorlar Hatay'dan, 1 akça hizmet veriyorlar; geri kalan 29 akçayı ne yapıyorlar? Hiç ediyorlar. Doğru değilse, gelsinler buradan konuşsunlar.

Arkadaşlar, 160 bin nüfuslu Defne'de hâlâ hastane yok, diyorlar ki “Antakya çok yakın.” Ya Antakya'daki hastaneye yetişinceye kadar benim Sinanlı’daki, Defne'deki hemşehrim vefat ediyor; vebali sizdedir arkadaşlar. Barajlara gelince “Biz baraj yaptık, Reyhanlı Barajı’nı bitirdik.” diyorlar ama benim Amik Ovası'ndaki çiftçim hâlâ tarlasını sulayamıyor; sulayamıyor. Bakın, Arsuz'da Gönen Çayı Barajı vardı, 2013’ten beri bir türlü bitirilemedi. Bırakın bitirilmeyi, ya ona ayrılan miktar ne kadar? Çok komik, bin lira; bin, bin. Büyük Karaçay Sulama Projesi... Bakın, yukarıda su var ama sulama projesi yok; benim Samandağlı çiftçim hâlâ tarlasını sulayamıyor arkadaşlar. Bu, nasıl bir hizmet anlayışı? Bakın, arkadaşlar, kültürün de inancın da denizin de turizmin de merkezi Hatay, dünyanın da merkezi Hatay.

Hatta, bakın, The New York Times’ın “2020’de Gezilmesi Gereken 52 Yer” listesinde Antakya 34’üncü sırada olmasına rağmen bugün maalesef turist gelemiyor. Neden biliyor musunuz? Suriye savaşı var ve maalesef şu anda güvenli bölge olarak ilan edilmemiş. Bunun müsebbibi yanlış bir Suriye politikası.

Arsuz’da maden ocağı açılıyor, oradaki halk “Hayır, yapmayın.” diyor; milyonlarca ağacı katlettikleri gibi orada da şu anda binlerce ağacı katlediyorlar.

Arkadaşlar, Amik Ovası’nda, çiftçilerimiz gübresini alamıyor, bakın, şu anda gübre atamadılar; mazot zaten hiç alamıyorlar artık, elektrik faturasını yatıramıyorlar. Hayvancılıkla uğraşan arkadaşlarımız da maalesef yem alamıyor. Ya, arkadaşlar, bakın, gelin, beraber Amik Ovası’nı bir gezelim; Kumlu’ya, Hassa’ya, Kırıkhan’a, Reyhanlı’ya bir gidelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Amik Ovası’na bir gidelim, vatandaşlarımızın sorunlarını bir dinleyelim, beraber çözelim arkadaşlar.

Bakın, yollarla ilgili trafik kazası istatistiklerinde, Hatay, maalesef şu anda 9’uncu sırada arkadaşlar; ölümlü kazaların bu kadar olduğu bir il hâline geldik. Antakya-Altınözü duble yolu, Antakya-Samandağı duble yolu, Antakya-Yayladağı-Suriye hududu duble yolu, Antakya-Reyhanlı-Cilvegözü sınır yolu bir türlü tamamlanamadı. Niye tamamlamıyorsunuz arkadaşlar, niye tamamlayamıyorsunuz?

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Para yok.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Bakın, Topboğazı-Kırıkhan merkeze kadar da orada Karayollarına ait olan yollar yine yapılmadı. Ne zaman yapacaksınız arkadaşlar?

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Tekirdağ’da da aynısı.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Biz Hatay'ın sorunlarını söylemeye devam edeceğiz.

Arkadaşlar, ecrimisil ödemekte zorlanıyor Hatay halkı, hazine arazileriyle ilgili bir türlü çözüm bulunamadı. Buradan 15 ilçemize söylüyorum: Siz rahat olun, Millet İttifakı iktidarında biz çözeceğiz Allah’ın izniyle.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkanım, söz alabilir miyim acaba?

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkanım, bir önce yapılan gündem dışı konuşmada HDP'li hatip, Sayın Genel Başkanımızın talimatıyla kendi milletvekilliğinin düşürüldüğünü ifade etmiş, iddia etmiş. Şimdi, tabii, Meclis açıldığı gibi böyle bir şeye bu bir gerginlik sebebi olsun istemeyiz ancak basın toplantılarında veya sosyal medyada insanlar atıp tutabilir, bir şeyler söyleyebilir, sonra bunlar gayet serbest mecralardır fakat burası Gazi Meclisimiz ve bu Gazi Meclisimizin Genel Kuruludur. Burada Milliyetçi Hareket Partisi bir grupla temsil edilmektedir. Şimdi, gözlerimizin içine bakarak veyahut da bizleri muhatap alarak bu şekilde bir iftirada bulunulmasını kabul etmemiz mümkün değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – “Talimat” denilen işlemin hukuken ne olduğunu herkes çok yakından bilmektedir. Talimatın da ispatı bu noktada belli birtakım delillerle olur. Şimdi, böyle bir talimat söz konusuysa ve MHP'ye kongre öncesinde bir hediyeyse yani bu noktada bu meseleler bizim kendimize düğün bayram havası içinde karşıladığımız şeyler değil ki. Hukuk önünde yapılan şeyler ne gerektiriyorsa onun gereği yapılmıştır. Dokunulmazlık, milletvekilliğinin düşürülmesi meselesi de İç Tüzük ve Anayasa çerçevesinde gelişen bir işlemdir. Dolayısıyla bizim herhangi bir dahlimiz olmadığı gibi, Milliyetçi Hareket Partisini ve Sayın Genel Başkanımızın adını ağzına alıp, bu noktada müfterilik yapıp bunu burada, Meclis kürsüsünde dile getirmek son derece yanlıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Ben bunu sadece kendisi için değil, bu noktada, söyleyip de bunu ispat edemeyen kim varsa alçaktır ve şerefsizdir, net. (MHP sıralarından alkışlar)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Gergerlioğlu... Hayır, oradan bir izah edin.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Efendim, ağır ithamlar oldu, iki dakika...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sataşma var Sayın Başkan.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Şimdi, önce bir yerinize geçin, önce bir yerinize geçin.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Efendim, biz ispata davet ettik, ispata davet ettik. “İspat edemezsen alçaksın, şerefsizsin.” dedik, kendisine değil.

MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) – Burada sataşma yok; cevaptır bu, sataşma değildir bu.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Bülbül, konunun muhatabı ilgili milletvekili arkadaş. Tabii, ondan birtakım açıklamalar, izahlar beklediniz.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Tabii, tabii, tabii.

BAŞKAN – Buyurun, kürsüden iki dakika söz veriyorum size. Yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim lütfen.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Böyle kafadan atıp tutmakla kimse bir yere varamaz, işte Devlet Bahçeli'nin “tweet”i burada.

MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) – Oku.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Oku, oku o “tweet”i.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Cumartesi akşamı ben buradan nasıl çıkarıldım; “Gergerlioğlu derhâl Meclisten çıkarılsın.” dediği “tweet”ler burada, herkes de Twitter’da bunu görebilir.

MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) – Oku.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bununla da kalmadı. Bütün bu Anayasa'yı çiğnemelerine rağmen ve ben bu hukuksuzlukla vekilliğim düşürülüp, cezaevine girip Anayasa Mahkemesi kararıyla çıktıktan sonra Meclise girdiğim günde yine niye Meclise kabul edildiğimle ilgili itiraz eden ve Anayasa Mahkemesinin kapatılmasına dair “tweet”ler attı; bir değil, iki defa attı.

MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) – Doğrudur, doğrudur!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Yani kalkıp “müfteri” diyorsunuz, utanın ya, utanın!

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sen utan! Sen utan!

MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) – Sen utan!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Siz eğer ki atılmadığını ispatlıyorsanız siz de alçak ve müfterisiniz; başka bir şey değil. Bilmeden konuşuyorsun, baltayı taşa vurdun Sayın Bülbül, başka bir şey değil.

MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) – Konuşma, utanmaz adam!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Bakın, biz Anayasa Mahkemesinin kapatılmasını isteyenlerle mücadele ediyoruz, evet. Ben Anayasa çiğnendiği için bu Meclisten çıkarıldım, evet. Anayasa Mahkemesi bu ülkede olacaktır. Böyle bir istemde bulunmak da mantık dışıdır, hukuk dışıdır, utanç vericidir, başka bir şey de değildir.

Ben burada konuşacağım. Bakın, yaptığınız iftiralar ve yalanlar, şahsıma yönelik, partime yönelik hakaretlerden sonra bir de utanmadan bunları reddediyorsunuz. İşte, “tweet”ler ortada, “Gergerlioğlu ve Devlet Bahçeli” yazsın herkes, ben hem buradan çıkarıldığım günden önceki cumartesi günü hem de bu Meclise girdiğim gün nasıl hakaret ve iftira dolu “tweet”ler attı o Devlet Bahçeli, herkes bunu görebilir.

MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) – Hak ettin sen, hak ettin!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Utanması gerekir insanların bu “tweet”i attığı için. Demokrasi adına, hukuk adına sizin parti vekillerinizin, hepinizin de utanması lazım.

MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) – Doğru konuş lan! Sen utan!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Şu görüntümün hepinizi utandırması lazım. Bunu da çok net bir şekilde bilin, tamam mı?

Bizim sözümüz bitmez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) – Ahlaksız adam, sen utan!

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sen utan!

MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) – FETÖ’cü! FETÖ’cü adam, sen utan, FETÖ’cü!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Sayın milletvekilleri…

Sayın milletvekilleri, sakin olun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ya lütfen… Hakaret etmeyin. (MHP sıralarından gürültüler)

MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) – Ne demek ya!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Sayın milletvekilleri…

MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) – Terbiyesiz adam! Sen FETÖ’nün vekilisin! Sen PKK’nın vekilisin! Utanmaz adam; sen kimsin lan, sen kimsin, savcılığa soyunuyorsun! Ahlaksız adam!

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) – Meral Hanım, adamına sahip çık, kin kusuyor her çıktığında, bizi karıştırmasın.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bakın, Sayın Bülbül’e kürsüden söz verdim, müsaade edin, Grup Başkan Vekiliniz açıklayacaktır.

Buyurun Sayın Bülbül.

2.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Şimdi, Sayın Başkanım, bu tür ifadeler Türkiye Büyük Millet Meclisinde kullanıldığı zaman bunun nasıl neticeler doğuracağı, nasıl tartışmalara yol açacağı konuşan kişi tarafından mutlaka bilinir, öngörülür. Dolayısıyla, biz bu noktada bir provokasyonun içerisinde olmak istemeyiz ama ben demin özellikle bu konuşmada delil olarak atıfta bulunacağı hususları tahmin ettiğim için “Talimatın hukuken nasıl olabileceğini, devlet hayatında nasıl olduğunu hepimiz çok iyi bilmekteyiz.” ifadesini kasıtla, özellikle kullandım. Dolayısıyla, “tweet” üzerinden hiçbir talimat verilmeyeceği gibi, Twitter üzerinden bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bütün siyasi partiler siyasi değerlendirmelerini, görüşlerini paylaşır.

Sayın Genel Başkanımız da dünden bugüne sebebi de -şimdi zaman alacağı için bunlara girmeye gerek yok- gayet meşru, gayet net birtakım nedenlerle bu değerlendirmeleri yapmıştır, bu şekilde olmasının uygun olacağını ifade etmiştir. Bu, hiçbir devlet makamına ve Türkiye Büyük Millet Meclisine talimat olarak addedilemez. Dolayısıyla, ben demin ifade ettiğim söze tekrar dönmek istiyorum, Twitter üzerinden talimat olmayacağına göre talimatı ispat edebilmiş de olamazsınız. Talimatı ispat edemediğiniz takdirde de benim demin ifade ettiğim durumla ve ifadelerle karşı karşıya kalırsınız. Bu bir iftiradır, bunun -“tweet”lerle değil- talimat olduğunu ispat edemeyen alçaktır, şerefsizdir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – “İspat edemeyen…” O kavramları kullanmayacağım tekrar, hakaret ve küfür içerikli bir şey söyledi, sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Beştaş, konuşmayı…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Efendim, şartlı söyledik biz bunu.

BAŞKAN – Müsaade edin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ha, o “şartlı” meselesini ispatlayacağım.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Bakın, ispat var efendim, ispat var.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Bülbül bir “tweet” atıldığını söylüyor zaten, siz de “tweet” üzerinden söylüyorsunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Tamam.

BAŞKAN – Bunun hukuki anlamda bir talimat olmadığını da söylüyor Sayın Bülbül. Burada…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Evet.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – “Alçak ve şerefsiz” kavramını kullanıyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yani, arkadaşlar…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yani bu sataşma değil de nedir o zaman?

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – O çıkan hatip bütün MHP vekillerine “Utanmaz!” derken hiçbir şey olmuyor, değil mi?

BAŞKAN – Şimdi, size bir…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Şimdi, bunu söylemek serbest de bize “Talimat verdi, beni düşürdü, şöyle şöyle… Utanın!” demek serbest de bunları bizim söylememiz mi ayıp oluyor?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, “alçak ve şerefsiz” sataşma olmayacaksa ne sataşma olacak, ne sataşma olabilir burada?

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bu nasıl bir perdesizliktir?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Nedir?

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan, bizim MHP vekillerine “Utanın!” demek suç olmuyor mu yani?

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Burada Milliyetçi Hareket Partisinin Grubu var.

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, şimdi sataşmaya devam ediyor.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkanım, burada Milliyetçi Hareket Partisi Grubu var. Bizim gözümüzün içine bakarak bu şekilde iftirada bulunamazsınız.

BAŞKAN – Sayın Bülbül, rica ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – “Terbiyesizlik.” dedi ya.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – “Perdesizliktir.” dedim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Nesizlik?

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – “Perdesizliktir.” dedim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş, iki dakika...

Yeni bir sataşmaya mahal vermeden, lütfen, rica ediyorum.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – İspat için uğraştıkça daha kötü duruma düşüyorsunuz.

3.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, ben Bülbül’ü dinledim. Bizim elimizde tabii ki “tweet”ler var, basına açıklamalar var. “Herkes biliyor ki” diyecektim ama vazgeçtim, AKP ve MHP bir ittifak, bir Cumhur İttifakı ve MHP’nin Cumhur İttifakı’ndaki rolü ve sözlerinin nasıl karşılık bulduğunu hepimiz gayet iyi biliyoruz. Bu nedenle, atılan “tweet”lerin sadece bir temenni olmadığını ve sonuçlarının da yaşama geçtiğini hayatın olağan akışı içinde deneyimliyoruz. Yani, bu, sadece öylesine herhangi bir vatandaşın attığı bir “tweet” değil, ortaklardan birinin attığı ve ikinci gün -altını çizerek söylüyorum- Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa Meclis binası polisler tarafından basılarak -tekrar çiziyorum- bir milletvekili gözaltına alındı. 94’te bile sevgili Orhan Doğan’ın gözaltına alınması için dışarı çıkması beklendi, o korkunç görüntü Meclisin kapısının önünde verildi ama bu dönem Ömer Faruk Gergerlioğlu Meclisin içinde, grup salonunda alındı. Şimdi, ben şunu söyleyeyim: “Bu bölücünün milletvekilliği düşürüldüğüne göre, Gazi Mecliste bulunma, yasama faaliyetlerine katılma hakkı artık söz konusu bile olamayacaktır. Mecliste yer yatağı serip sabahlamak ve bunu da nevi şahsına münhasır bir eylem olarak takdim etmek, yasa dışıdır ve gayrimeşrudur.” “Düşürülmüş.” “Uygulanmıştır.” “İlk günden itibaren TBMM’yi terk etmeyerek millî iradeye kafa tutmuştur.” falan. Bunu söyledi, ertesi gün gözaltına alındı, bu talimat mı değil mi; kamuoyunun takdirine sunuyoruz.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben sataşmadım.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, söz almak istiyorum.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Bülbül, bir özetleyelim. Burada bir sataşma yok şu anda.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Niye?

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Allah Allah…

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Genel Başkanımızın ismini kullanıyor, nasıl sataşma yok Başkan?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sataşmadım, okudum.

BAŞKAN – Şimdi, bakın, sizin, "tweet"lerin bir talimat olarak kabul edilmemesi gerektiğini hukuksal anlamda… (MHP sıralarından gürültüler)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bir dakika…

YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) – Tarafsız ol Başkan.

YAŞAR YILDIRIM (Ankara) - Başkan, tarafsız ol Başkan.

BAŞKAN – Arkadaşlar, bir müsaade edin.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bana müsaade edin.

BAŞKAN – Bir müsaade edin.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Otur yerine, bir müsaade et.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, ben söyleyeyim, siz takdir edin.

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, Devlet Bahçeli’nin, Milliyetçi Hareket Partisinin bu ortak olduğunu, sözlerinin ne şekilde talimat olarak algılandığını…

BAŞKAN – Algılandığı, evet.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – …ve söylediği andan itibaren bu işlemin gerçekleştiğini ifade etmekle bize gerçeğe aykırı bir ithamda bulunulmuştur ve bu bir sataşmadır. 69’uncu maddeye göre bu bir söz hakkı doğurmuyorsa Sayın Başkanım, bu noktada ben hiçbir şey demeyeceğim.

BAŞKAN – Bakın, Sayın Bülbül, Sayın Bahçeli’nin "tweet"…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Uzamasın istiyorsunuz ama bu noktada benim sorumluluğum var efendim.

BAŞKAN – Yok yok, hayır, bir şey anlatayım. Bir şey söyleyeyim, vereceğim, söz de veririm ama şöyle bakalım…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Benim sorumluluğum var.

BAŞKAN – Tamam, kabul ediyorum, sorumluluğunuz var.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hangi cümlemle sataştım ya? Sataşmadım.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Bahçeli’nin atmış olduğu “tweet”leri bir muhalefet partisi, sadece HDP olarak kastetmiyorum, belki diğer muhalefet partileri de bu şekilde algılıyor olabilir yani onların kendi bakışları. Siz de diyorsunuz ki…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Efendim, algılama değil.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Açıkça “Çıkarılmalıdır.” yazmış. İşte burada, açıkça burada yazmış.

BAŞKAN – Bakın, siz de şunu söylüyorsunuz, “‘Tweet’ler hukuksal bir ifade taşımaz.” diyorsunuz. Doğru mu? Doğru, değil mi? Siz hukuk adamısınız. “Bu bir talimat değildir.” diyorsunuz, o da doğru.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, ama ısrarla bu şekilde deniliyorsa benim buna cevap vermem lazım.

BAŞKAN – Buyurun.

Çok rica ediyorum, yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkanım, bu duruma getiren biz değiliz.

BAŞKAN – Tamam, buyurun.

4.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Milliyetçi Hareket Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Şimdi, mesele çok güzel bir noktaya geldi. Arkadaşlar “tweet”i eğer bir talimat olarak değerlendiriyorsak o zaman yakın siyasi tarihimize bir bakmamız lazım. Bu noktada Sayın Beştaş’ın ve bundan sonra HDP Grubunun “tweet”lerin bir talimat olarak ifade edildiği hususunda bunun “Hayır ‘tweet’ten talimat mı olur?” diye bir değerlendirmesini duyarsanız bunlara ne olur itibar etmeyin. Neyi kastediyorum ben? 6-8 Ekim hadiseleri yani Kobani hadiseleri olduğu zaman Türkiye’de -hatırlarsınız- Selahattin Demirtaş ve HDP atmış oldukları “tweet”lerle halkı direnmeye ve alan tutmaya, sahada bir isyan faaliyetine “tweet”lerle onların tabiriyle davet etmişlerdi ama bizim tabirimizle kendi tabanlarına talimat vermişlerdi. Şimdi, yargılama konusu olan bu meselede, yargılama mevzusu olan bu meselede bugün yargı önüne çıkıp “Bunlar sadece ‘tweet’tir, bir tepkidir.” diye ifade edip bu işten hukuken sorumsuz olduklarını ifade ediyorlar. Ama bugün ifade ettikleri şey, gerçekten “tweet” bir talimatsa o zaman Selahattin Demirtaş’ın da hükmü HDP tarafından şimdi, demin verilmiştir. Selahattin Demirtaş da bizim ifade ettiğimiz gibi suçludur, teröre bulaşmıştır ve halkı bu noktada birbirine kırdırmış bir kişidir.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Hâkim kararı var.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Devamla) – Bu noktanın altını özellikle çiziyor, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.

YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) – Bunlar örgütten talimat alıp verebilirler ama…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, “Selahattin Demirtaş suçludur, Kobani çağrısı suçtur.” dedi, sataşma var.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – “O zaman” dedim, “o zaman” dedim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Selahattin Demirtaş, bizim önceki dönem…

BAŞKAN – Buyurun.

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Sayın Beştaş, sizin değerlendirmeniz öyle.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şimdi cevap vereceğim, merak etmeyin.

MEHMET TAYTAK (Afyonkarahisar) – Verin hadi!

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Şov yapma gereği duyuyor, şova çevirdi.

5.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, Kobani davası bir kumpas davasıdır ve bu kumpas davası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesinden dönmüştür. Bir kere, bu tartışma konusu değil artık.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Şimdi anlatın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi -altını çizerek söylüyorum- şunu demiştir: “Kobani demokratik protesto etkinliklerine katılım yönündeki ‘tweet’ suç kabul edilemez çünkü orada IŞİD çetesinin vahşetine karşı sivil halkın korunmasına dair bir demokratik tepki çağrısı vardır.”

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – “Alan tutun.” “Alan tutun.”

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bir kere, bizim söylediğimiz ile sizin söylediğiniz arasında bir kıyas olamaz.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – “Alan tutun.” Neresi demokratik çağrı?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Mümtazer Türköne MHP Grubuna ne hatırlatıyor acaba ve Türkiye'ye sormak isterim. Devlet Bahçeli “tweet” attı “Mümtazer Türköne artık tutuklu kalmamalıdır.” dedi, nasıl olduysa serbest bırakıldı.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Hemen arkasından mı oldu?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Alaattin Çakıcı’yı ziyaret etti, bir süre sonra serbest bırakıldı, hem cezaevinde görüntü verdi hem odasında görüntü verdi. Ayrıca, MHP’nin mahiyetini özellikle söyledim, dedim ki: Cumhur İttifakı’nın ortağı, iktidarda. İktidardaki bir partinin yargı üzerindeki etkisini -sanırım- tartışmaya gerek yok yani bugün yargı, iktidarın iktidarını devam ettirmesi için tamamen bir araç hâline gelmiştir, bir enstrümandır; istediklerini tutuklayan, istediklerini serbest bırakan, istediklerini ömür boyu cezaevinde tutan bir yargıdan söz ediyoruz. Ve ben sözlerimi çok dikkatle kullandım, dedim ki: “‘tweet’ler elimizde.” Ve Gergerlioğlu’nun bir hafta sonra -süreyi tam hatırlamıyorum- o “tweet”ten sonra gözaltına alınmasını siz tesadüf olarak kabul ediyorsanız yani bu konuda hiçbir şey demeyeceğim, takdiri Türkiye halklarına sunuyorum.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Pazar sabahı alındım.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Gergerlioğlu muhatabımız bile değil.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, yerimden bir dakika, yeni bir sataşma değil.

BAŞKAN – Sayın Bülbül, çok dikkatli dinledim, bir sataşma yok, yerinizden…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Nasıl yok? “Alaattin Çakıcı’yı çıkardı…”

BAŞKAN – Bir saniye…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – “Alaattin Çakıcı’yı çıkardı, Mümtazer Türköne’yi çıkardı…”

BAŞKAN – Bir saniye…

Sözümü tamamlamama müsaade etmiyorsunuz ki.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Nasıl sataşma yok Başkanım?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Vallahi sataşmadım size.

BAŞKAN – Sözümü tamamlamama müsaade etmiyorsunuz ki.

Çok dikkatli dinledim. Evet, bunlara yerinizden söz de vereceğim, buna fırsat da vermiyorsunuz benim söylememe. Daha fazla uzatmadan, bir noktaya da geldik, birbirimizi bu konuda kürsüden ikna etmek durumunda da değiliz yani görüşlerimizi kabul ettirmek için bir çaba içerisinde olmamıza da gerek yok çünkü ikna etme olasılığı da yok böyle bir şeyi; onun için toparlayalım lütfen.

Son, size de bir söz veriyorum yerinizden 60’a göre bir dakika sadece, yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, biz, hem Genel Kurula hem de aziz milletimize sesleniyoruz burada, herhangi başka bir muhatabımız yok.

Şimdi, Alaattin Çakıcı meseleleri falan, bunlar tüketilmiş tartışmalar Türkiye’de. On yedi yıl cezaevinde yatmış birisi eğer bizim “Çık.” dememizle çıkacak olsa herhâlde on yedi yıl içerisinde bir dönem de gelirdi, biz de “Ya, çıksa iyi olur.” derdik ve olurdu; hukuk neyi gerektiriyorsa o olmuş.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Mümtazer Türköne?

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Kaldı ki Genel Başkanımızın ziyareti sonrasının çok sonrasında cezaevinden çıkmıştır ama cezasını yatıp da çıkmıştır.

Şimdi, diğer hususlarda da burada, Mecliste hukuka aykırı bir eylem var da hukuka aykırılığı ifade etmiş olmaktan dolayı sadece biz dediğimiz için mi yoksa hukukun gereği, teamüllerin gereği olarak bir şey yapıldığı için mi bu olay gerçekleşmiştir? Bunu birbirine karıştırmamak lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bunlar birbirine karıştığı zaman işin içerisinden çıkılamaz.

Şimdi, bir cinayet meselesi söz konusu olsa, bu cinayetle alakalı “Cani, sonuna kadar, en yüksek hadden bu cezayı almalıdır.” diye bir ifade kullansak ve arkasından bu ceza bu şekilde verilse ben bu noktada bir talimat mı vermiş oluyorum? Hayır, hukukun gereği yapılmış oluyor; ben sadece değerlendirme yapmış oluyorum. Bunu tekrar bilgilerinize, kamuoyunun ve yüce Meclisimizin bilgisine arz ediyorum. Bu noktada, ispatı olmadan, delili olmadan bu şekildeki konuşmalardan kaçınılması gerektiğini ifade ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, yerimden bir dakika söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Beştaş, sizden çok rica ediyorum…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, ben hiç sataşmadığım hâlde…

BAŞKAN – Sizden çok rica ediyorum… Bu konuşmada bir sataşma yok, bir itham da yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, ben hiç sataşmadığım hâlde siz 3 defa söz verdiniz.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Biz kendimizi anlattık.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kürsüden de sataşmadım.

BAŞKAN – Ya, şimdi, ben kaç defa verdim… Sözleri mi yarıştıracağız?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hayır, yerimden bir dakika söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun, bir dakika…

3.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, elma ile armudu karıştırmayalım bir kere. Ben, şimdi, bütün Türkiye yurttaşları MHP Genel Başkanının… Neredeyse her grup toplantısında “HDP kapatılsın -o da yetmedi- Anayasa Mahkemesi kapatılsın.” demedi mi? Sonra, HDP hakkında kapatma davası 18 Martta, MHP’nin büyük kongresinin olduğu gün açılmadı mı? Yargıtay başsavcısı, basının soruları üzerine “Vallahi elimizden geleni yaptık.” demedi mi? HDP dışında, saldırı ve itham dışında bir şey söyledi mi? Neyi ispatlayalım biz? Bunlar gizli değil ki, ispat aracına ihtiyacı yok ki. Yani bir parti işini gücünü bırakmış kendisinden büyük bir partinin kapatılmasını savunuyor. Bunu hangi akıl, hangi izan, hangi siyaset izah edebilir? Bunu Türkiye halkının takdirine sunuyorum. Bunu MHP’ye sormuyorum.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, şimdi bu ne? Şimdi, en başa döndürmedi mi işi?

BAŞKAN – Evet.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – E, ne yapayım, gerçek bu.

BAŞKAN – Evet, konuştuklarımızı tekrarlıyoruz.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Yani şimdi hiçbir şey olmamış, hiçbir şey ifade edilmemiş gibi…

BAŞKAN - Konuştuklarımızı tekrarlıyoruz, bu tekrarın da sonu yok maalesef.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bunlar ispata muhtaçtır, bunları kabul etmiyoruz.

BAŞKAN - Siz zaten atIlan “tweet”lerin olmadığını söylemiyorsunuz, böyle bir iddia da yok ortada.

Evet, onun için de devam ediyoruz gündeme.

Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Çelebi…

4.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, uzman jandarmaların taleplerine ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Uzman jandarmalarımızın üç isteğini unutmayalım:

1) 3600 ek gösterge. Polis memurlarımıza verilmesi düşünülen 3600 ek gösterge aynı Bakanlığa bağlı muvazzaf uzman jandarmalarımıza da verilmelidir.

2) Uzman jandarma okulunun fiilî hizmetten sayılması. Subay ve astsubayların okulda geçen eğitim ve öğretim süreleri fiilî hizmetten sayılırken, hatta askerliğini yapan her Türk vatandaşının askerlik borçlanması emekliliklerinden sayılırken, muvazzaf uzman jandarmaların da okulda geçen eğitim süreleri fiilî hizmetten sayılmalıdır.

3) Astsubay kadrolarına geçirilmeleri veya statü değişikliği.

Üç konuda da kanun teklifim komisyondadır, bu konularda düzenleme yapalım diyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Bulut…

5.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un, Adana Yüreğir’deki zirai don olayına ilişkin açıklaması

BURHANETTİN BULUT (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adana Yüreğir’de son günlerde gece saatlerinde hava sıcaklığı eksi 2 dereceye kadar düşmektedir. Bunun sonucunda kavun, karpuz, domates, turfanda patates tarlaları zarar gördü. Zirai don nedeniyle özellikle patateste yarı yarıya verim kaybı bekleniyor. Yüksek girdi maliyetleri altında üretim yapmaya çalışan çiftçilerimizin dönüm başı 10 bin TL maliyeti olan tarlalardan böyle olursa para kazanma ihtimali bir yana, üreticilerin maliyetini çıkarması bile mümkün olmayacaktır. Ayrıca, mayıs ayının başında yapılması beklenen hasat da patatesin yaprakları kuruduğu için ertelenmiş durumda, yaprakları yeniden filizlenmesi gerektiği için de haziran ayına kaldı. Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci’nin “Üreticileri destekleyeceğiz.” sözüne istinaden eken, üreten, katma değer yaratan Çukurova çiftçisi destek istiyor, mağduriyetlerinin giderilmesini, en azından zirai donun sigorta kapsamına alınmasını beklemektedir.

Sayın Sümer...

6.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in Adana’nın Pozantı ilçesinde yaşanan sorunlara ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Adana’nın Pozantı ilçemizin birçok köyünde vatandaşlarımız geçimlerini ormancılıkla sağlıyorlar. Ormanlarımızın kadastro çalışmaları tamamlanmadığı için sahibi, sınırları ve işletme amaçları tam olarak belirlenmediğinden sıkıntı yaşıyorlar. Ayrıca, artan akaryakıt fiyatlarına rağmen kesim, sürükleme ve temizleme işlerinin ücretinin sabit kalması maliyetlerini karşılamıyor.

Yine, Pozantı Yağlıtaş bölgesinde bulunan gölet 2014 yılında tamamlandı. Tarıma ve sulamaya katkı yapması planlanan gölette boru hatlarının hatalı ve yanlış döşenmesi sebebiyle sürekli patlamalar meydana geliyor. Muhtar birçok kere başvurmasına rağmen sulama yapılamıyor, tarımla uğraşan çiftçilerimiz yeterli verim alamıyor. İlgili bakanlıkların ve orman bölge müdürlüklerinin yaşanan sorunları göz önünde bulundurarak çözüm üretmesi geçimini tarım ve ormancılık sağlayan köylülerimiz için hayati önem taşımaktadır, bir an önce önlem alınması lazım.

BAŞKAN – Sayın Taşkın...

7.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Berat Gecesi’ne ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dinî geleneğimizde af, merhamet ve mağfiret vesilesi olarak kabul edilen mübarek Berat Gecesi’ni Cenab-ı Hakk’ın lütuf ve inayetiyle hep birlikte bugün idrak etmiş olacağız. Hiç şüphesiz ki beraatin en derin anlamı af ve bağışlanmadır. Hata ve günahlarımızdan nasuh bir tövbeyle uzaklaşırsak Allah’ın mağfireti bizleri kuşatır. Kalbimizden kin, nefret, haset, öfke ve düşmanlık duygularını atıp af yolunu tutarsak Yüce Rabb’imiz bizleri affına mazhar kılar.

Bu duygu ve düşüncelerle başta aziz milletimizin olmak üzere tüm İslam âleminin Beraat Gecesi’ni tebrik ediyorum. Bu mübarek gece vesilesiyle milletimizin her türlü dert ve sıkıntıdan beri olmasını diliyor, ramazan ayına günah yüklerimizden arınmış gönüllerle beraat etmiş olarak girebilmeyi Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Güzelmansur…

8.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, Hatay-Ankara uçak seferlerine ilişkin açıklaması

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hatay-Ankara arasında ulusal hava yolu şirketimiz Türk Hava Yollarının haftada sadece üç gün uçak seferi var. Ankara-Hatay gidiş dönüş uçuşları gecenin, sabahın kör vaktinde yapılıyor. Uçuş saatleri ne insani ne de mantıklı. Uçuş saatleri daha insani saatlere çekilmeli, ayrıca seferler artırılmalı. Özellikle, 1 Nisanda Hatay EXPO ziyaretçilerine kapılarını açacak. Sponsor olarak, indirim kampanyaları düzenleyerek EXPO 2016 Antalya’ya var gücüyle destek olan Türk Hava Yollarından EXPO Hatay için bunların hiçbirini görmedik. Şimdi, Türk Hava Yollarından en azından Ankara’dan ve diğer büyük şehirlerden Hatay’a uçak seferlerini artırarak, Hatay’a gidiş geliş alternatifini çoğaltarak EXPO’muza ufak da olsa bir destek olmasını bekliyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kadak…

9.- İstanbul Milletvekili Rümeysa Kadak’ın, Selçuk Bayraktar hakkında atılan “tweet”e ilişkin açıklaması

RÜMEYSA KADAK (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir milletvekilimizin talihsiz bir paylaşımına denk geldim Selçuk Bey ve Bayraktar’la ilgili, açıkçası inanılmaz üzüldüm. Hani başkası adına utanmak diye bir tabir vardır ya, ben bugün başkası adına özür dilemek istiyorum. Bu ülke için hayal kuran, gece gündüz çalışan genç arkadaşlarıma seslenmek istiyorum buradan: Siz tüm bu çalışmalara devam ederken size taş atanlar, telefonları, bilgisayarları başından nefret “tweet”leri atarken, kürsüde sadece eleştiri dile getirirken siz gece gündüz demeden ürettiniz, her birimiz buna şahittir. Her bir alın teriniz, uykusuz geceniz; bu ülke için, hepimiz için kurduğunuz hayalleriniz için ben buradan, Genel Kuruldan teşekkür etmek istedim. Umarım her yönüyle talihsiz bu sözler sadece ideolojik bir öfkenin ürünüdür, daha fazlası değildir.

Teşekkürler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

10.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, Berat Gecesi’ni kutladığına ve gübre fiyatlarındaki artışa ilişkin açıklaması

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tüm İslam âleminin Berat Gecesi’ni kutlar, dualarının kabul olmasını Yüce Allah'tan dilerim.

Gübre fiyatlarında tüm dünyada yaşanan artış ülkemizi de etkisi altına almış, fiyatlar geçen yıla nazaran yüzde 150’nin üzerinde yükselmiştir. Çiftçilerimizin en fazla gübre kullandığı dönem olan mart-nisan ayındaki bu yükseliş, geçen yıl hasat yapan çiftçimizin tarlaya gübre atmasını zorlaştırmaktadır. Çiftçimize verilen destekleme miktarı önemli bir rakam olsa da son dönemde yaşanan girdi maliyetlerinin oldukça altında kalmıştır. Ülkemizin tarımsal üretim miktarının düşmemesi ve bu yıl yaşanacak küresel gıda fiyatlarındaki artıştan vatandaşlarımızın en alt seviyede etkilenmesi için gübrede uygulanan sübvansiyon miktarı artırılmalı, bilhassa mart-nisan ayı gibi çiftçimizin yoğun gübre kullandığı bu aylarda fiyatlar geri çekilmelidir.

BAŞKAN – Sayın Kasap….

11.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, 2003 yılında Gazze’de vefat eden Rachel Corrie’yi rahmetle andığına ve Berat Kandili’ne ilişkin açıklaması

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

“One minute” “Siz öldürmeyi bilirsiniz.” “İsrail bir terör devletidir.” “20 milyon dolar tazminat” “alçak koltuk krizi” “on iki yıldır Gazze'ye gidemeyenler” bu cümleler aynı ağızdan çıktı “İsrail'in dostluğuna ihtiyacımız var.” aynı ağızdan çıktı. Türk askeri süvarinin eline İsrail bayrağı alındı. İsrail’in dostluğuna ihtiyacınız var mı? Aynı ağızdan bu sözler çıkabilir mi?

Bu vesileyle 2003 yılında Gazze’de vefat eden Rachel Corrie’yi rahmetle anıyorum.

Berat Kandili’nin tüm İslam âlemine hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum, dualarınız kabul olsun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu…

12.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Devlet Bahçeli’nin kendisiyle ilgili 20 Mart 2021 tarihli “tweet”ine ilişkin açıklaması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Az evvel bir polemik yaşandı. Ben kamuoyunu ve Meclisi şu “tweet”i dinlemeye davet ediyorum. Devlet Bahçeli, 20 Mart 2021 “tweet”i: “Meclisin Muhterem Başkanını bu vesileyle göreve davet ediyorum. Yer yatağı derhâl kaldırılmalı, milletvekilliği düşürülen kirli şahıs Gazi Meclisten behemehâl çıkarılmalıdır. Taviz, teslimiyeti getirir. Teslimiyet ise boyun eğmedir. Buna da hiç kimsenin hakkı yoktur.”

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkanım, bu nedir ya? Allah aşkına bu nedir ya? Yani daha ne söyleyeceğiz ya?

SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) – Kaşınıyor bu, başka bir şey yapmıyor.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkanım, Meclis otel mi ya? Ceza alan birisi gelip burada mı yatacak? Böyle bir şey olabilir mi? Meclis otel mi? Teröristlerin sığınacağı liman mı? Ceza alan birisi elbette dışarıya atılacak. Burada mı yatacak?

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – MHP sıralarına hatırlatıyorum, bağırıp çağırarak hakkı gizleyemezsiniz.

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Bağıran çağıran sensin be!

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Apaçık bir şekilde Meclis Başkanı Şentop’a talimat verildiğine dair “tweet”i okudum. O gece, cumartesi gecesi bu “tweet” atıldı, pazar sabahı ben bu Meclisten çıkarıldım. Herkes elini vicdanına koysun. Bu bir talimattır ve bu, demokrasiye yönelik en büyük hakarettir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gürer…

13.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Berat Kandili’ne ve ithal buğday fiyatlarındaki artışa ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Tüm halkımızın Berat Kandili mübarek olsun.

İthal buğday fiyatları artıyor. Fırıncılar uygun fiyatta un bulmakta zorlanıyor. Devlet destekli un 50 kilogramı 220 liradan, serbest piyasa unu 450 liradan satılıyor. TMO’nun sattığı unun, özü sorun olmasına rağmen, temininde sıkıntı var. 200 gram normal ekmek 3 lirayı aştı, bazı illerde fiyatlar daha da katladı, simit ise 3,5 lira. 2021 yılında 4 lira olan 300 gram sade ramazan pidesi 6 lira, 415 gram susamlı yumurtalı pide 9 lira, poğaçanın tanesi 4 lira 50 kuruş, kaşarlı simit 8 lira, tam tahıllı 400 gram ekmek 18 lira 50 kuruş. 5 kişilik aile 3 öğün simit yese ayda 2.500 lira gerekiyor. Ramazan geliyor, tüm ürünlerdeki artışlardan da vatandaş mağdur, sıkıntılı. Emekli nasıl geçinecek, yurttaş nasıl geçinecek? (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Aycan…

14.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, özel halk otobüsü işletmecilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, şehir içi ulaşımda toplu taşımayı teşvik etmeliyiz. Elbette raylı sistemler, metro, en uygun toplu taşıma aracıdır; ekonomiktir, hava kirliliğini önlemek için de en uygun yöntemdir. Şehir içi ulaşımda belediyelerin otobüsleri yanında özel halk otobüsleri de çalışmaktadır ve bunların da payı vardır. Özel halk otobüsleri önemli bir kamu hizmeti vermektedir; bugünkü şartlarda ihtiyaçtır, varlığı devam etmelidir.

Özel halk otobüsü işletmecilerinin 2 sorunu vardır, birincisi: Artan yakıt fiyatları otobüs işletmelerini ciddi bir şekilde sıkıntıya sokmaktadır. Yakıt konusunda destek vermekte yarar vardır, indirimli yakıt veya KDV indirimi istemektedirler.

İkinci sorun ise serbest kart uygulamasıdır. Çok kişinin serbest kartı vardır, yolcuların çoğu ücretsiz biniş hakkına sahiptir, bu da otobüs işletmelerini sıkıntıya sokmaktadır. Otobüsçülere yapılan destek 2018’den beri aynıdır. Otobüsçüler bu desteğin artırılmasını istemektedirler, aksi hâlde otobüs işletmecileri her gün açık vermektedirler.

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

15.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, enflasyona ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülmemiş zamlar vatandaşın belini büküyor. İktidarın aklama kurumu TÜİK, şubatta tüketici enflasyonunu yüzde 54,44 olarak açıkladı. Enflasyon araştırma grubu ENAG ise, şubat enflasyonunu yüzde 123,80 olarak duyurdu.

Sokağa çıkıp vatandaşın hâlini sorsanız gerçek enflasyon da zaten yüzde 100’ün üzerinde. Her adımında hesap yapmak zorunda kalan halkımız, elektrik, doğal gaz zamları altında yaşama mücadelesi veriyor. İnsanlar, işi gücü bıraktı arama motorlarından akaryakıt zamlarını, gıda, meyve, sebze, sıvı yağ fiyatlarını sorgulamaya başladı. Hükûmete seslenmek isterdim ama maalesef ortada öyle bir yönetim biçimi de yok. Her şeyin sorumlusu Cumhurbaşkanının yüzde 7’lik KDV indirimi de günü kurtarmaktan öteye geçmiyor. Artık iktidardan çözüm üretmesini beklemiyoruz. Hemen seçim, derhâl seçim, sandığı getirin diyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Karahocagil…

16.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, AK PARTİ iktidarının 2021 yılında gerçekleştirdiği hizmetlere ve Berat Kandili’ne ilişkin açıklaması

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Teşekkür ederim Başkanım.

2021 yılında gerçekleştirdiğimiz hizmetleri anlatmaya devam ediyorum. Türkiye'nin büyüklüğünü ve artan gücünü yansıtan New York’taki Türkevi’nin açılışı yapıldı. Paris İklim Anlaşması imzalandı. Maden ihracatımızı 6 milyar dolar seviyesine çıkardık. Türkiye'nin ilk yüzer sıvı doğal gaz depolama ve gazlaştırma gemisi Ertuğrul Gazi’yi devreye aldık. Enerji tedarik güvenliği yönünde attığımız stratejik bir adım olan Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin 3’üncü reaktörünün de temelini attık. Karadeniz’deki Sakarya gaz sahasında ilk kuyu akış testini başarıyla gerçekleştirdik. Kanuni sondaj gemimizi ilk görevi için Karadeniz’e uğurladık. Ne bir iç güç ne bir dış güç ne de bir şer güç, hiçbir kirli senaryo bizi bu hizmetleri yapmaktan geri koyamayacaktır. Kurulan tuzaklar, söylenen tüm yalanlar, oynanan tüm çirkin oyunlar Allah’ın yardımıyla geri tepecektir.

İslam âleminin kandilini tebrik ediyorum. Durmak yok, yola devam. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gül Yılmaz…

17.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, Berat Gecesi’ne ilişkin açıklaması

ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) – Nurlu gölgesi üzerimize düşmeye başlayan ramazanışerifin müjdecisi Berat Gecesi’ne ulaşmış olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Dinimizde af, merhamet ve mağfiret vesilesi olarak kabul edilen mübarek Berat Gecesi’ni Cenab-ı Hakk’ın lütuf ve inayetiyle hep birlikte bugün idrak edeceğiz. Cenab-ı Allah’ın kendisinden bağışlanma dileyenleri affedeceğini, içtenlikle yapılan duaların kabul edileceğini haber veren Berat Gecesi, ilahî affa ve rahmete ulaşmak için eşsiz bir fırsattır.

Bu duygu ve düşüncelerle Mersinli hemşehrilerimin ve tüm İslam âleminin Berat Kandili’ni tebrik ediyor, ramazanışerifin müjdecisi, Allah’ın rahmetinin yeri ve göğü kapladığı Berat Gecesi’nin milletimiz ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Köksal…

18.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Berat Kandili’ne ve Afyonkarahisarlıların ısınma sorununa ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, öncelikle herkesin Berat Kandili’ni kutluyor, kandilin ülkemize ve tüm dünyaya sağlık, huzur ve barış getirmesini diliyorum.

Seçim bölgem Afyonkarahisar merkezde, özellikle Derviş Paşa ve Dumlupınar Mahalleleri başta olmak üzere, AFJET’le ısınan aboneler günlerce sıkıntı yaşadılar. AFJET’te geçen yıllarda yaşanmayan ısınma sorunu bu yıl yaşandı. Afyonkarahisarlı hemşehrilerim soğuk havalarda âdeta dondu. AFJET’e yapılan zamlarla bir yandan yüksek faturalar ödeyen hemşehrilerim öte yandan ödedikleri paranın karşılığında doğru dürüst ısınamadılar, birçok abone ya battaniye altında oturdu ya da elektrik sobası veya katalitikle ısınmaya çalıştı. Buradan AFJET yetkililerine sesleniyorum: Yok “kara kış”, yok “Evlerin yalıtımı kötü.” gibi gerekçelerle bahane üretmeyin, iş yapın, sorunları çözün, milleti soğukta bırakıp hasta etmeyin. Öte yandan, kömürle ısınan vatandaşlar zamlarla 6.000-6.500 liraya dayanan kömür fiyatlarından muzdarip olmuş durumdalar, bir an önce çözüm istiyorlar, çözüm. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Şeker…

19.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, AK PARTİ’li Kocaeli Büyükşehir Belediyesi çınar ağaçlarını yaşatırken CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yok ettiğine ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Kocaeli Büyükşehir Belediyemiz İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesiyle protokol yaparak ecdat yadigârı 110 adet çınarın görsel muayene, akustik tomografi ve mikro delme yöntemleriyle yaptığı bilimsel incelemeler sonucu 78 adet çınar ağacının restorasyonunu yaparak yaşattı; tamamıyla çürüdüğü için restorasyonu yapılamayan 22 adet çınarı da alandan uzaklaştırarak yerlerine 5-6 yaşlarında genç çınar ağaçlarını dikti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi yaşama şansı vermeden 112 çınarı keserek ecdat yadigârını yok etti.

Evet, ikisi de büyükşehir belediyesi; birisi ecdat yadigârı çınarları bilimle, emekle yaşatmak için çalışırken, diğeri ecdat yadigârı çınarlara yaşama hakkı tanımayarak kesiyor. Aradaki fark; yaşatan AK PARTİ’li belediye, yok eden Cumhuriyet Halk Partili belediye.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Hep aynı şeyi yapıyorsunuz. Ayıptır ya!

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – Konuşmasına niye izin vermiyorsunuz?

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

İLKNUR İNCEÖZ (Aksaray) – Bağırma, bağırma dinle!

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Allah’tan korkun be!

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Allah’tan kork, Allah’tan!

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Yalan, yalan konuşuyorsun…

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Öğren de gel!

BAŞKAN – Sayın Karadağ…

20.- Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ’ın, 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü’ne ve Berat Kandili’ne ilişkin açıklaması

YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

“Şu boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?

En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.

Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya

Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.

Eski Dünya…”

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Hasta çınarlar ya! Niye yalan konuşuyorsunuz ya!

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Git, öğren de gel!

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Ya, Şeker, zeytinliklere bak, zeytinliklere sen!

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Allah’tan korkun! Allah soracak size!

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Git öğren de gel!

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Yalanlarınızı soracak Allah! Utanın ya!

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Sen utanacaksın!

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Yalanlarınızı soracak size.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Senin utanman lazım. Utanacak biri varsa o da sensin.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Mübarek günde yalan söyleme bari.

YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) – Başkanım, oldu mu şimdi?

BAŞKAN – Siz devam edin Sayın Karadağ.

YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) – 18 Mart ve Şehitleri Anma Günü Çanakkale Denizi Zaferi’nin 107’nci yıl dönümünde askerine taarruzu değil, ölmeyi emreden cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları başta olmak üzere kurtuluş mücadelemizin tüm kahramanlarını rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.

Bu gece idrak edeceğimiz Berat Kandili’nin Türk İslam âlemine hayırlara vesile olmasını diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

21.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Berat Gecesi’ne ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ramazanışerifin müjdelendiği, Allah’ın rahmetinin yeri ve göğü kaplayarak tüm kâinatı kurtuluşa ulaştıracağı Berat Gecesi’nin milletimiz, İslam âlemi ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını niyaz ediyorum.

İlahî rahmetin yeryüzüne indiği on bir ayın sultanı ramazanın müjdecisi Berat Gecesi, manevi duygularımızın doruğa ulaştığı, her birimiz için tefekkür ve bir yenilenme gecesidir. Af ve mağfiretimizin vesilesi Berat Gecesi insanlık için tertemiz ve yeni bir sayfadır. Bu önemli gece, Kur'an-ı Kerim’le buluşma, Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed'in o muhteşem öğütlerine kulak verme, sünnetiyle hayat bulma fırsatıdır. Rahmet ve bereketin sağanak bir şekilde üzerimize yağacağı bu geceyi her yönüyle değerlendirebilmeliyiz.

Sözlerime son verirken bu anlamlı gecenin aramızdaki gönül bağlarını, birlik ve beraberliğimizi güçlendirmesini diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Çakır...

22.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü’ne ilişkin açıklaması

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) – Sayın Başkan, Çanakkale savaşlarını ve şehitlerini en güzel Mehmet Akif şiirleştirmiştir.

“Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...

Seni ancak ebediyyetler eder istîâb.

‘Bu, taşındır’ diyerek Kâ’be'yi diksem başına;

Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;

Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ nâmıyle,

Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;

Ebri nisan-ı açık türbene çatsam da tavan,

Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;

Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,

Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,

Türbedârın gibi tâ haşre kadar bekletsem;

Gündüzün fecr ile âvîzeni lebrîz etsem;

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...

Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.”

Tüm şehitlerimizi, rahmetle, minnetle, Fatihalarla anıyor; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Alban...

23.- Muğla Milletvekili Mürsel Alban’ın, Muğla ilinin Fethiye ilçesine bağlı Göcek’teki talana ilişkin açıklaması

MÜRSEL ALBAN (Muğla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Halkın yoksulluk içinde geçim mücadelesi verdiği, ağır şartlar altında ayakta durmaya çalıştığı günlerde, AKP iktidarı, ekonomik sorunlara çözüm üreteceğine, yandaşlarına yeni rant kapıları açmakla meşgul oluyor. Dünyanın en güzel turizm noktaları arasında gösterilen cennet koylara sahip Fethiye Göcek talan ve yağma ediliyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından Fethiye Göcek'te halkın ve denizcilerin ücretsiz olarak kullandığı Boynuzbükü, Osmanağa, Günlüklü ve İnceburun koylarında mapa, tonoz ve şamandıralama sistemi ve bunların işletmesi için ihale açıldı. Devletin hüküm ve tasarrufunda bulunan, Anayasa’yla güvence altına alınan, halkın kıyı ve denizlerden yararlanma hakkını ihlal eden bu ihale hukuksuzdur, kanunsuzdur, yargı önünde hesap sorulacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Çok özür dilerim efendim.

Biraz önce İç Tüzük 60’a göre yerinden söz alan Sayın İlyas Şeker Cumhuriyet Halk Partili İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ağaç katliamı yaptığını iddia etmek suretiyle kurumsal olarak partimize de bir sataşmada bulunmuştur efendim, söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Süreniz iki dakika.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

6.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in yaptığı açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Keşke Sayın Şeker bu çevre ve doğa hassasiyetini madencilere peşkeş çekilen zeytinliklerle ilgili de gösterebileydi, önce onu söyleyeyim. (CHP sıralarından alkışlar)

Ben bunu daha önce söyledim, olay şudur: 2007’den 2013’e kadar -yani İBB sizdeyken- çok doğal olarak, kanser hastalığından dolayı 56 ağaç kesilmiş, çınar ağacı kesilmiş kurul kararıyla, kurulun 5 ayrı kararıyla. Daha sonra, 2013-2018, malum, çevre ve doğa hassasiyetinin Türkiye genelinde çok yüksek olduğu bir dönemde yine İBB sizdeyken bu konuda başka bir işlem yapılmamış Sayın Şeker. Sonra ne olmuş? 2018’in dokuzuncu ayında Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu 73 ağaçla ilgili onay verdi -bir vaka, bir hastalık var- ve çınar popülasyonunu korumak için İBB… Kocaeli Belediyesi nasıl bir iş yaptı bilmiyorum ama işi bilenler diyor ki: Hasta çınarı söktükten sonra yerine yeni çınar dikme kardeşim, 2 metre derinliğinde 2 metre genişliğinde bir kuyu aç, altı ay o kuyu havalansın, o mikrop orada ölsün, dikeceksen de ondan sonra dik. İnşallah, Kocaeli Belediyemiz de bunu yapmıştır yoksa boşuna dikmiş çınarları, bir de onu söyleyeyim.

Değerli arkadaşlar, Fransa’da aynı hastalıktan dolayı 42 bin hastalıklı ağaç tayin ve tespit edilmiş, 30 bini kesilmiş. Elbette, İBB kestiği ağaçların yerine fazlasını dikiyor, Hükûmet de dikiyor ama buradan İBB’ye bula bula bu bulunduysa buradan bir ekmek çıkmaz. 2017’den beri de mevsimsel budama bile yapılmamış çünkü bu da sakıncalı hastalığın yayılması bakımından. Ne yapılmış? Kuruyan dallar var, iri dallar. O bölgeyi bilenler bilir, Ortaköy’de arabayla geçerken Allah esirgesin tepemize koca dal -dal dediğim de bu kalınlıkta- düşebilir, yayanın başına düşebilir. Mevsimsel budama bile yapılmamış, kuru dal kesimi yapılmıştır. Durum bundan ibarettir.

Genel Kurulun bilgisine arz ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Altay.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Orman fakültesiyle bir çalışma yapmış mı acaba? Orman fakültesiyle yapmış mı çalışma?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – İlyas Bey, Tabiat Varlıkları Koruma Kurulunun onayıyla.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Tabiat Varlıklarının görevinde değil ki, orası sit alanı, Anıtlar Kurulundan alması lazım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yüzlerce akademisyenden alınmış görüş var.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Anıtlar Kurulundan alması lazım o kararı, Tabiat Varlıkları Müdürlüğünün alanına girmiyor orası.

BAŞKAN – Sayın Altay… Sayın Şeker… İzin verirseniz gündeme devam etmek istiyoruz.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Vallaha, katletmişsiniz çınarları, yazık yani. Ecdat yadigârı.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Aynen size iade ediyoruz, aynen size iade ediyoruz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sen katletmişsin ya. Siz katlettiğiniz zeytinliklerin hesabını verin. Sen zeytinlerin hesabını ver.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Gelsinler Kocaeli’ye… Gelsinler Kocaeli’de kaliteli…

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Doğa katliamcısı sizsiniz. Cerattepe’ye, Kaz Dağları’nı ne yaptınız?

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – Bu zamana kadar, hasta olana kadar niye bakmadınız?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hasta çınarı kesmezsen sağlamları da ölür, bu, çok bilinen bir orman, bitki kanunu ya.

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Gelsinler Kocaeli’ye nasıl yaşatıldığını öğretelim kendilerine.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, çok rica ediyorum…

Herkesi ülkemizi ağaçlandırmaya, ağaç dikmeye de davet ediyorum. Birbirimizi böyle teknik olarak nedenlerini bilmeden suçlamanın da doğru olduğunu düşünmüyorum.

Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İlk söz, İYİ Parti Grup Başkan Vekili Sayın Erhan Usta’da.

Buyurun Sayın Usta.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

24.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Berat Kandili’ne, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’nci yıl dönümüne, Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nun Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmesine ve Samsun Çatalarmut’taki 750 dönümlük nitelikli tarım arazisinin imara açılmak istenmesine ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle ramazan ayının müjdeleyicisi olan Berat Kandili’ni tebrik ediyorum, bütün milletimizin, Meclisimizin değerli milletvekillerinin Berat Kandilini de kutluyorum; memleketimize, milletimize, İslam âlemine bolluk, bereket, huzur ve refah getirsin diye de temenni ediyorum.

Sayın Başkan, 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’nci yıl dönümünü şanla, şerefle ve gururla kutluyorum. Çanakkale Zaferi, Türk askerinin içinde bulunduğu tüm imkânsızlıklara rağmen bağımsızlık ve hürriyet uğruna, vatan müdafaası için Türk milletinin neler yapabileceğini ve fedakârlığını dünyaya ispatlayan şanlı bir destandır. Çanakkale'de yaşanan büyük mücadele ruhu, bugün,, hâlâ Türk milletinin kanında aynı azim ve kararlılıkla devam etmektedir. Türk tarihinin dönüm noktalarından biri olarak kabul edilen Çanakkale Savaşı'ndaki birlik, beraberlik anlayışı bizi millî mücadeleye taşımış ve neticesinde, Türkiye Cumhuriyeti devletinin temeli atılmıştır. Çanakkale ruhuyla ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine çıkarma ve milletimizin birlik bütünlüğünü sağlama hedefi, bugün, İYİ Parti olarak bizim bayraklaştırdığımız ülkümüzdür.

Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, büyük kahramanlık gösteren ve isimleri ölümsüzleşen yüz binlerce şehit ve gazimizi bir kez daha minnetle anıyor, Allah'tan rahmet diliyorum; ruhları şad, mekânları cennet olsun.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; dün de Sayın Genel Başkanımızın gündeme getirdiği bir konu vardı. Ömrünü Kırım Türklüğü davasına adamış, Kırım'da Türk varlığının korunması için mücadele etmiş ve bu uğurda zindanlarda çile çekmiş, Türk dünyasının ve Kırım Türklüğünün sembol ismi olan Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu Polonya Parlamentosu tarafından Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterilmiştir, Polonya Parlamentosunun aldığı kararı tebrik ediyor, İYİ Parti olarak memnuniyetle karşılıyoruz. Biz de Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak benzer bir karar alıp Sayın Kırımoğlu'nu Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterelim istiyoruz. İYİ Parti olarak bu konuda ilk adımımızı attık, Gazi Meclisimiz çatısı altında bulunan tüm siyasi partilerden de bu konuda destek bekliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, ben Grup Başkan Vekili olarak seçim bölgeme ilişkin çok yöresel konuları esas itibarıyla burada çok fazla gündeme getirmiyorum ancak Samsun’da yaşanan bir olay var ki ulusal bir mesele hâline gelmiştir, bu da şudur: Bizde Kalkanca bölgesi var, burada Çatalarmut’ta 750 dönümlük bir tarım arazisi var, birinci sınıf tarım arazisi olarak, nitelikli tarım arazisi olarak geçiyor. Buranın bir sahibi var, bu sahibi öldükten sonra bu arazinin 326 dönümlük kısmını bir iş insanı satın alıyor -bu kişinin de ismini vermeyeyim, sonra dava açıyorlar bize ama zaten basında, yerel basında var- AK PARTİ’de il yöneticisi olan bir arkadaş bu arkadaş.

Şimdi, tarla fiyatı üzerinden bu yer satın alınıyor, satın alınır alınmaz bir ay sonra Samsun Büyükşehir Belediye Meclisi bu tarım arazisinin imara açılması için Meclise bir karar getiriyor. Burada Millet İttifakı Meclis üyelerinin bu karara itiraz etmesiyle, “Bu nedir?” demesiyle… Daha doğrusu, ne olduğu da belli değil, oldubittiye getirilmeye çalışılıyor, “Nedir?” diye itiraz edilince bu karar geçirilemiyor ama bu kararı daha sonra geçireceklerini söylüyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Haram olsun!

ERHAN USTA (Samsun) - Şimdi, hiçbir şekilde bir kurum raporu yok yani belli kurumlardan rapor alınarak, onay alınarak Meclise getirilmesi lazım, zaten hukuk tanımadığı için AK PARTİ yönetimleri, AK PARTİ belediyeleri de aynı şekilde hiçbir kurumdan görüş alınmadan, onların izni alınmadan dere yatağı bölgesini, heyelan bölgesini konuta açmaya çalışan bir şey var.

Bakın, tarla olarak alıyorsunuz, bir anda 44 milyon liraya satın alınan yerin bugün, işte, imarın geçmesi durumunda 450-500 milyona - yani eski parayla söylediğimizde 500 trilyona- geleceği ifade ediliyor. Dolayısıyla bu kararın durdurulması lazım. Buradan, ben Samsun Büyükşehir Belediyesini davet ediyorum, sakın böyle bir hataya düşülmesin ve buradan bütün Türkiye’nin de bu konuda hassasiyet göstermesi lazım. Hani arkadaşlar “Ağaç” falan diyorlar ya burada da eğer bu karar durdurulmazsa, bu imar olursa 2.500 tane ağaç kesilecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Burada da Samsun'da da bir anlamda, iki yüz elli yıllık, arazide bulunan 2.500 ağaç sökülerek Samsun’un simgesi hâline gelen ve yıllık 250 ton üretim yapılan deveci armudu üretimine de büyük bir balta vurulacaktır. Tarım arazilerini korumamız gerekiyor, nitelikli bir tarım arazisi milyonlarca yılda oluşuyor. Kaldı ki burada bir kamu yararı da yok yani meslek örgütleri de bunu söylüyor çünkü konuta açılabilecek başka daha uygun alanlar var, bu tarım arazisinin korunması lazım. Samsun Büyükşehrin de böyle bir hataya düşmemesini temenni ederek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Bülbül.

Buyurun.

25.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Berat Kandili’ne, Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’nci yıl dönümüne, Çanakkale Köprüsü’nün açılışına, Gürbulak Sınır Kapısı’nda yakalanan uyuşturucu maddeye ve uyuşturucuyla mücadeledeki başarılarından ötürü İçişleri Bakanlığı ile Ticaret Bakanlığı personelini kutladığına ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu gece idrak edeceğimiz ramazan ayının habercisi olan Berat Kandili’nin milletimize, İslam âlemine ve tüm insanlığa hayır getirmesini Yüce Allah'tan niyaz ediyor, tüm İslam âleminin Berat Kandili’ni kutluyorum.

Sayın Başkan, 18 Mart 1915 tarihi, merhum şair Necmettin Halil Onan’ın “Dur Yolcu! Bilmeden gelip bastığın/Bu toprak, bir devrin battığı yerdir/Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın/Bir vatan kalbinin attığı yerdir.” dizeleriyle betimlediği Çanakkale Destanı’nın yazıldığı tarihtir. 18 Mart 1915’te iman imkâna galip gelmiş, yedi düvel Türk’ün iman gücü karşısında yenilmiş ve Çanakkale ruhu düşmana teslim olmamıştır. Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’nci yıl dönümünde Ezineli Yahya Çavuş’u, Seyit Onbaşı’yı, Tophaneli Yüzbaşı Hakkı’yı, Cevat Paşa’yı, Mustafa Kemal Paşa’yı, 57’nci Alayı ve nice isimsiz kahramanımızı ve aziz şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyor; bizlere bıraktıkları kutsal vatan emanetini canımız pahasına koruyacağımızı Gazi Meclisimizden beyan ediyoruz.

Sayın Başkan, bu tarihe denk gelmek üzere -yarın 18 Mart- 1915 Çanakkale Köprüsü’nün de açılışı yapılacaktır. Kendi sınıfında dünyanın en uzun, en büyük köprüsü olan bu köprünün yapımında, başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, bunun bu kadar kısa süre içerisinde yapılmasında emeği geçen bütün çalışanları kutladığımızı, tebrik ettiğimizi ifade ediyor; Çanakkale’de, Çanakkale Boğazı’nda böyle anlamlı bir sembolün varlığından gurur duyduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, geçtiğimiz günlerde Ticaret Bakanlığı Gümrük Muhafaza ekiplerince Gürbulak Sınır Kapısı’nda 1 ton 18 kilo metamfetamin cinsi uyuşturucu madde yakalanmış ve bu operasyonla şimdiye kadar en yüksek miktarlı uyuşturucu madde ele geçirilmiştir. 2021 yılı sonunda Gümrük Muhafaza ekiplerince 10 tonun üzerinde uyuşturucu madde ve 45 ton civarında ise uyuşturucu yapımında kullanılan kimyasal madde ele geçirilmiştir. Diğer taraftan, İçişleri Bakanlığımız tarafından da narkoterör operasyonları kesintisiz sürdürülmektedir. Bu doğrultuda, 2021 yılı içinde 31.675 operasyon düzenlenmiş, Avrupa'da yakalanan uyuşturucu madde miktarının yaklaşık 2 katı ele geçirilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Gençliğimizi ve geleceğimizi zehirlemek isteyen başta narkoterör örgütü PKK'ya ve diğer terör örgütlerine karşı aralıksız operasyonlarını sürdüren İçişleri Bakanlığı personelimizi ve sınırlarımızdan uyuşturucu madde geçişine izin vermeyen Ticaret Bakanlığı personelimizi kutluyor ve kararlı mücadelelerinde kendilerine muvaffakiyetler diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Söz sırası, Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Meral Danış Beştaş'ta.

Buyurun Sayın Beştaş.

26.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Berat Kandili’ne, Kocaeli Valisi Seddar Yavuz’un HDP’ye yönelik sözlerine, Mardin’in Kızıltepe ilçesi Tepebaşı Mahallesi’ndeki Mehmet Sincar Parkı’nın adının kayyum tarafından değiştirilmesine, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın asgari ücrete yönelik açıklamasına, Musa Anter ile Kemal Kurkut davasına ve bir yıldır hasta bakmayan Doktor Alim Çökük’ün neden yılın hekimi seçildiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bu gece Berat Kandili. Tüm halklarımızın Berat Kandili’ni kutluyor ve kandilin barışa, adalete ve özgürlüğe vesile olmasını temenni ediyorum.

Sayın Başkan, Kocaeli Valisi Seddar Yavuz, dün, ileri geri konuşmuş. Onun sözlerini bir daha söyleyerek meşrulaştırmayacağım ama haddi olmayan, göreviyle hiçbir şekilde bağdaşmayan, partimize dil uzatan sözlerini neresinden tutalım bilmiyoruz. Devletin bir memuru Türkiye'nin 3’üncü büyük partisine kendince had bildirmeye çalışıyor. Sanırım, İçişleri Bakanı Soylu gidici, bunun da onun yerinde gözü var, öyle anlaşılıyor ya da gelecek seçimlere hazırlanıyor çünkü bu dönemde AKP adaylığı, sanırım, HDP düşmanlığıyla ölçülüyor. Açıkçası… Ya da koltuğu sallantıdadır, hangisidir bilemedim. İşte, “parti devlet anlayışı” dediğimiz mesele tam da burada ortaya çıkıyor. Kocaeli'nin dünya kadar sorunu dururken kendisi Türkiye siyasetine dair söz kuruyor. Sanayi atıklarıyla ilgili ya da Kocaeli’nin sorunlarıyla ilgili bir sözünü duymadık ama partimize dil uzatmayı biliyor. Kendisini buradan muhatap almadan söylüyorum: Bir memurun, bir valinin bize karşı söz söyleme haddi de yoktur, hakkı da yoktur; biz meşruiyetimizi halktan alırız. Bunu da böyle bilsin.

Diğer bir mesele, kayyum. Yine, Mehmet Sincar’ın adının verildiği parkın adını değiştirdi -ve ne yapmış adını bulacağım- Tepebaşı Mahallesi’nde bulunuyor, Tepebaşı Parkı olarak değiştirmiş. Ya, Mehmet Sincar bu ülkede Parlamentoda bulunan bir milletvekiliydi. JİTEM ve Hizbullah tarafından faili meçhul bir cinayetle öldürüldü, katledildi ve bu Parlamentonun en büyük ayıplarından, utançlarından biri, hâlâ Mehmet Sincar’ın katillerinin tamamı bulunmadı ve yargılamada bir sonuç çıkmadı. Bu yapılmadığı hâlde, Mehmet Sincar’ın faillerini aramayan, bu işin üstünü örten devlet ve iktidardaki partiler, o dönemden bugüne, şimdi atadıkları kayyumlarla o ilin milletvekilinin adını parklardan kaldırıyor. İşte “Kürt düşmanlığı” dediğimiz tam da budur. Ama Mehmet Sincar bu halkın vekili olarak katledildi, o bizim vekilimiz olarak kalacak ve yüreklerdeki yerini, kalplerdeki yerini hiç kimse silemeyecek.

Dün, Cahit Özkan yine konuşmuş “Asgari ücrete tekrar zam yapılabilir.” falan demiş, açıkçası “Ezdirmeyeceğiz.” demiş de eziliyor vatandaş vallaha. Kendisi herhâlde bilmiyor. Pencereden de mi dışarı bakmıyor? Arabadan arada bir dışarı baksa iyi olacak aslında, kendisine öneriyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Toprakta yetişen marulun bile 9 lira olduğunu bilmiyor herhâlde, “Ezdirmeyeceğiz.” diyor. Biz, Halkların Demokratik Partisi olarak bu konuda kanun teklifi de verdik. Üç ayda bir asgari ücret tekrar değerlendirilmeli ve günün koşullarına uyarlanmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa, asgari ücret, belirlendikten iki ay sonra açlık sınırının altına düştü. “Ezdirmeyeceğiz.” hamasetini bırakarak bir an önce teklifimizi gündeme alın ve asgari ücreti bir daha belirleyelim.

Musa Anter davası devam ediyor Ankara’da ve zaman aşımına altı ay kaldı. Kürt halkının bilge isimlerinden olan Ape Musa’nın davası da cezasızlıkla sonuçlandırılmak üzere. İşte, yargıyı aparat olarak kullanan iktidar, geçmiş partilerin, iktidarların döneminde yaşanan cinayetleri de işkenceleri de cezasızlıkla sonuçlandırarak aslında, bu konudaki sorumluluğu da üstüne alıyor ve iradesini de ortaya koyuyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Cezasızlık politikalarındaki ısrar, işte, Kemal Kurkut gibi, gözler önünde, kameralar önünde “Nevroz”da katledilen bir gencin davasında “Ceza verilemez.” kararı çıkarabiliyor. Bu vesileyle, ben sevgili Kemal Kurkut’u da sevgiyle, acıyla anmak istiyorum. Evet “Nevroz”da, her “Nevroz”da “Kemal Kurkut” adı asla unutulmayacak, anılacak ve bu yargı asla bunun hesabını ileride veremeyecek diyorum.

Son olarak, Erdoğan’ın ödül verdiği yılın hekimi Doktor Alim Çökük’e ulaşılamıyor. Kayıp, gerçekten kayıp -onlar doktorları dışarıya davet ededursun- yılın hekimi seçilmişti ve Erdoğan ona vermişti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Cumhurbaşkanı ödülünü vermişti.

En zor koşullarda çalışan hekimler her gün hakaretle tehditle bu ülkeden kovulurken, sağlık sistemini ayakta tutmaya çalışırken Çökük’ün bir yıldır hasta bakmadığı tespit edilmiş ve diğer sağlık çalışanlarının iş yükü artıyor ve Covid-19 servisinde hasta bakması gerekirken görevini hiç yerine getirmediği anlaşılıyor. Evet, hakikaten niye yılın hekimi seçildi? Bunu soruyoruz ve nereden cesaret alıyor, bunu da kamuoyunun takdirine sunuyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Engin Altay’da.

Buyurun Sayın Altay.

27.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Berat Gecesi’ne, toplumun büyük kesiminin ramazan pidesini sofralarında göremeyecek olmasının üzüntüsünü yaşadığına, 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü’ne, Çanakkale Köprüsü’nün açılışına ve kamu-özel iş birliği projelerindeki peşkeş anlayışına ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Zatıalinizin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bulunan, bulunmayan bütün milletvekillerimizin, aziz milletimizin, İslam âleminin Berat Gecesi'ni tebrik ediyorum. Bu mübarek gecede ve sonrasında yapılan duaların, ibadetlerin Cenab-ı Allah tarafından kabul edilmesini diliyorum. İnşallah, bu mübarek af gecesinde, tabii, kul hakkı hariç, bütün insanların bütün günahlarının affedilmesini de ben de diliyorum.

Sayın Başkan, Berat demek, ramazan geldi geliyor demek. Mübarek ramazan ayına da çok yaklaştık. “Nerede o eski ramazanlar!” diyoruz gene, bir dönem öyleydi, şimdi gene öyle; nerede o eski ramazanlar noktasına geldik. Bundan da büyük üzüntü duyuyorum. Ritüellerimizi kaybediyoruz. Biz, Halk Ekmekte ucuz ekmek, bayat ekmek kuyruklarını yadırgıyoruz, milletimizin bunu hak etmediğini düşünüyoruz ama mübarek ramazan ayında iftara yarım saat kala, bir saat kala mis gibi kokan ramazan pideleri için girdiğimiz gönüllü kuyrukları da sanıyorum, bu ramazan göremeyeceğiz. İftar soframızda artık hurma yok, artık pastırma yok, artık güllaç yok; sanıyorum, maalesef, bu ramazan sade bir ramazan pidesi, sıcak bir ramazan pidesini de iftar sofralarımızda göremeyeceğiz, toplumun büyük kesimi göremeyecek. Bunun üzüntüsünü yaşadığımı da belirtmek istiyorum.

Yüz yedi yıl önceydi Sayın Başkan, milletçe bir tarih yazdık, milletçe özgürlük ve bağımsızlığın nasıl sahiplenilip nasıl savunulduğunu dost düşman herkese gösterdik. Bunu yaparken, Çanakkale’de Türk ile Kürt, Alevi ile Sünni yan yana çarpıştı, omuz omuza, koyun koyuna çarpıştı; şimdi de koyun koyuna yatıyorlar. Onların bize yurt yaptığı bu güzel vatanda şimdi, bu tür ayrışmaların yüz yedi yıl sonra hâlen olduğunu görmek ve bunun siyasetin bir malzemesi olarak kullanılması şahsen benim içimi acıtıyor; Çanakkale şehitlerimize de bir vefasızlık yapıldığını düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – “Çanakkale geçilmez!” ifadesini dünya literatürüne yazdıranlara, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere -isim sayarsam çok isim sayarım, saymak lazım ama hepsini de sayamayacağımız için hepsinin Başkomutanı Gazi Mustafa Kemal olmak üzere- Çanakkale’de yaşamını yitiren aziz şehitlerimizi saygı, rahmet, hürmet ve minnetle anmayı da bir borç biliyorum. Çanakkale Savaşı Türkiye Cumhuriyeti’nin ön sözüdür. Bunu böyle görmek, böyle okumak lazım. Bu vesileyle, hemen değinmek isterim ki Çanakkale Köprüsü'nün de sanıyorum yarın açılışı yapılacak. Bakıldığı zaman, ne güzel, milletçe hepimizin gururunu okşayacak bir köprü görüyoruz. Üzüntümüz şudur: Biz, hizmetlere, projelere asla ve asla karşı değiliz. Biz, Türk milletinin her şeyin en iyisini hak ettiğini düşünenlerden ve bilenlerdeniz ancak belirtmek lazım ki bu projelerde yap–işlet–devret, kamu–özel iş birliği projelerinde bir izansızlık, bir hesapsızlık kitapsızlık, öngörüsüzlük, bir peşkeş anlayışını görmenin üzüntüsünü ve isyanını da yaşıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Cumhurbaşkanı “Bunlar yap–işlet–devret, kamu–özel iş birliğini bilmez, milletin cebinden 5 kuruş çıkmadan yapılıyor.” diyor. Keşke… Sayın milletvekilleri, aralık ayının son haftalarında Meclisten bir bütçe geçirdik. Bakın, bu bütçe rakamlarından okuyorum. 2017–2021 arasında bu KÖİ’ler için bütçeden 68 milyar para çıkmış. Bütçeden çıkan para Tayyip Bey'in cebinden çıkıyorsa bir diyeceğim yok ama bütçeden çıkan para milletin cebinden çıkıyor. Peki, aynı aralık ayının son haftasında yaptığımız bütçede ne demiş Meclis, Türkiye Büyük Millet Meclisi ne demiş? Şöyle demiş: 2022–2024 arasında kamu–özel iş birliği ve yap–işlet–devret projeleri için 143 milyar lira bütçede ödenek var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hani milletin cebinden 5 kuruş çıkmıyordu Sayın Erdoğan? Çanakkale Köprüsü'nün geçiş maliyeti 260 lira. Kınalı'dan Çanakkale'ye, Savaştepe'ye gitmek için -sanıyorum- bir insan, bir araç 700-800 lira para ödeyecek gibi duruyor, tıpkı İstanbul'dan İzmir'e giderken 750-800 lira ödendiği gibi. Geçen de geçmeyen de; geçene bir eziyet, geçmeyene bin eziyet; geçene bir haksızlık, geçmeyene bin haksızlık. Bunları doğru bulmuyoruz. Devletimiz büyüktür, güçlüdür. İsraf olmazsa, şeffaflık olursa Çanakkale Köprüsü'nü de devletimiz kendi imkânlarıyla yapabilir; Sağlık Bakanının söylediği gibi, şehir hastanelerini de kendi imkânlarıyla yapabilir ve “saray oligarkları” diye bir kavramın Türkiye'de konuşulmasına gerek bile kalmaz.

Çok uzatmak istemiyorum Meclis mesaisi gereği.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım, buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben, bu vesileyle, mübarek kandilimizi tebrik ediyorum, Allah bütün iyi Müslümanları affetsin diyorum; Allah, kul hakkı yemeyen, üstünde kul hakkı olmayan bütün Müslümanları cennetiyle mükâfatlandırsın diyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Ramazan Can.

Buyurun Sayın Can.

28.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın, Berat Gecesi’ne, Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’nci yıl dönümüne ve Çanakkale Köprüsü’nün açılışına ilişkin açıklaması

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün Berat Gecesi. Berat Gecesi'ni tebrik ediyorum. Bütün İslam âleminin bu gecenin idraki içerisinde yaşamasını ve Yüce Yaradan’dan da hepimizin beraatine nail olmasını niyaz ediyorum.

Yarın 18 Mart. 1915 yılının üzerinden yüz yedi yıl geçmiş. Çanakkale Zaferi, dünyada “devlerin savaşı” diye bilinen ve yedi düvele karşı mücadele edilen, Balkan Savaşı'nda dağılan bir ordudan, küllerinden doğan -demin Sayın Altay'ın da dediği gibi- Kurtuluş Savaşı’nın özeti, ön sözü olan bir savaş. Savaşta 250 bine yakın şehidimiz var, şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Her birini ayrı ayrı rahmetle anıyoruz. Evet, “Çanakkale geçilemez.” diyerek tarihe not düşmüştük ancak Çanakkale tabii ki geçilecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Çanakkale’yi de geçerse Türkler geçer düsturundan hareketle dünyanın en güzel köprülerinden, en güzel eserlerinden birine hep beraber imza attık. 2,5 milyar avroya mal olan köprü hiçbir vatandaşımızın cebinden para çıkmadan yapılmıştır. Evet, bu bir tarihî eserdir, devletin cebinden hiçbir para çıkmamıştır.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Çıkacak!

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Bundan sonra çıkacak ama.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Yanlış hatırlamıyorsam sekiz yıl ya da on yıl süre geçtikten sonra da aziz milletimize iade edilecektir.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – 2050’de.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Tabii ki bu eser önemli bir eserdir, dünya çapında emsallerinin en önde gelenidir. Hep beraber bu esere imza attık, hep beraber bu eseri de kullanacağız.

Hayırlı uğurlu olsun, Rabb’im daha güzel eserlere imza atmayı hepimize nasip etsin diyor, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

Grup Başkan Vekillerinin söz talepleri karşılanmıştır.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.29

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.46

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, 16/2/2022 tarihinde Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve arkadaşları tarafından, yüksek enflasyon artışlarının toplum üzerinde oluşturmuş olduğu olumsuz ekonomik etkilerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Mart 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

17/3/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 17/3/2022 Perşembe günü (Bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                         Erhan Usta

                                                                                           Samsun

                                                                                 Grup Başkan Vekili

 

Öneri:

Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ile 22 milletvekili tarafından yüksek enflasyon artışlarının toplum üzerinde oluşturmuş olduğu olumsuz ekonomik etkilerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 16/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 17/3/2022 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden Samsun Milletvekili Sayın Bedri Yaşar.

Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, milletimizin ve İslam âleminin Berat Kandili’ni tebrik ediyorum, hayırlara vesile olmasını Yüce Mevla’dan niyaz ediyorum.

Yüksek enflasyon artışlarının toplum üzerinde oluşturmuş olduğu olumsuz ekonomik etkilerin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla vermiş olduğumuz bu önerge hakkında grubumuz adına söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde yüksek enflasyon nedeniyle çarşı pazar yangın yerine dönmüştür. Eski Maliye Bakanımız “Şubat ocaktan daha iyi, mart da şubattan daha iyi, nisan marttan çok daha iyi olacak.” dedi, maalesef vatandaşlarımız bir iyileşme görmeyince de bu Bakanımızın affını istemek zorunda kalmıştı. Yerine gelen Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati önce enflasyonu yıl sonuna kadar tek haneye düşüreceklerini açıkladı, ardından daha yeni “Enflasyonu yıl sonu itibarıyla belirli seviyeye getirip 2023 Haziran seçimlerinde tek haneye indirme konusundaki kararlılığımız devam ediyor, gerekeni yapacağız.” diyor. Yine Sayın Cumhurbaşkanımız “Faizi indireceğiz ve indiriyoruz, bilin ki enflasyon da inecek, daha da düşecek.” dedi. Bugün Merkez Bankası 2’nci kez yüzde 14’lük politika faizini sabit tutma ve düşürmeme kararını almıştır. Ama düşmedi, düşecek gibi de görünmüyor. Açıklanan yüksek ocak ve şubat enflasyonları ortadadır. TÜİK’in ocak ayı enflasyonu TÜFE yüzde 48,69, Üretici Fiyat Endeksi yüzde 93,53, ENAG’a göre ise yüzde 114,87 olarak açıklanmıştır. Şubat ayı yine TÜFE 54,44, ÜFE 105,05, ENAG da 123,80 olarak açıklandı. Bizdeki yüksek enflasyon kısa adı OECD olan Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü ülkelerini de etkilemiş; OECD ülkelerine de son otuz yılın rekorunu kırdırdık. Hâlbuki 1 puanlık Türkiye etkisi olmasa OECD ülkelerinde enflasyon yüzde 6,6 yerine yüzde 5,6 olarak gerçekleşmiş olacaktı.

Değerli milletvekilleri, vatandaşlarımız tarafından hissedilen enflasyon bu rakamların da çok üstündedir. Artık Türkiye'de söylenen başka, yaşanan başka bir hâle dönüşmüştür. Her konuda bugün başka, yarın başka açıklamalar yapılmaya başlanmıştır. Piyasalarda güven ve istikrar maalesef kalmamıştır. Yabancı yatırımcı zaten gelmiyor, yabancı yatırımlar maalesef Türkiye'yi terk etmiştir. Akaryakıt ve doğal gaza, elektrik tarifelerine gelen yüksek zamlar maalesef hayatı çekilmez hâle getirmiştir. Bu yüksek zamların karşısında hem vatandaşlarımız hem de esnafımız faturalarını ödeyemez hâle gelmiştir. Esnaflarımızın elektrik faturaları kira parasını geçmiştir. Yüksek enflasyon nedeniyle hayat her geçen gün pahalılanmakta ve piyasada iğneden ipliğe her türlü ürüne sürekli zam yapılmaktadır. Memur, emekli ve asgari ücretli kesime aralık ayında yapılan zamlar maalesef erimiştir. Buradan bizim bir önerimiz var, diyoruz ki: Geçtiğimiz yıllarda yılda 2 kez fiyat ayarlaması yapılıyordu. Bu dönemde yani bu enflasyonist ortamda hiç olmazsa önümüzdeki haziran sonu, temmuz başı itibarıyla çalışanların yeni enflasyona göre ücretlerinin artırılmasını buradan öneriyoruz.

Yine, yalnızca asgari ücret değil, yüksek enflasyonlu rakamlar karşısında memur ve emeklilere yapılan zamlar da eridi. SGK ve BAĞ-KUR emeklilerinin maaşlarına yapılan 636 TL'lik zam oranı da ocak ayı enflasyonu karşısında ortalama 348 TL erimiştir. Market raflarının ve manav tezgâhlarının ateşi bir türlü söndürülememiştir. Şubat ayı içinde bir önceki aya göre karnabaharın fiyatı yüzde 88, kabağın fiyatı yüzde 79, domatesin fiyatı yüzde 53,51 artmıştır. Ramazan ayı yaklaşıyor. Ramazan pidesinin fiyatı yüzde 66 artışla 6 TL olmuştur; bu da birçok dar gelirlinin ramazan ayında pide alamayacağını göstermektedir, en yüksek gıda artışı Türkiye’de yaşanmıştır. Türkiye’de gıda enflasyonu aralık ayında yüzde 43, ocak ayında yüzde 55 oranında gerçekleşirken en yüksek gıda enflasyonu Türkiye’nin ardından yüzde 17,2’yle Kolombiya’da gerçekleşmiştir.

Yine, imalatta yüzde 90,29, elektrik, gaz üretimi ve dağıtımında da yüzde 138,48 olarak zamlar gerçekleşmiştir. Ara mallarında yüzde 106,40, tüketim mallarında yüzde 58 enflasyonla mücadele ve etiket için kurulan özel ekiple ülkeyi maalesef, ekonomik…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

Yani bugün iğneden ipliğe zam gelmeyen hiçbir şey yok. Baştan beri “Enflasyon canavarına ezdirmeyeceğiz.” dediniz, 2002’de iktidara geldiğiniz zaman üretici ve tüketici fiyat endeksleri neredeyse birbirine yakın, yüzde 30’du. Koyduğunuz hedeflerin hiçbir tanesi tutmadı, bugün 3 haneli rakamlardan bahsediyoruz.

Demek ki sizin bu saatten sonra yapabileceğiniz hiçbir şey yok, yapacak tek bir şey var: Millete gitmek, sandığı milletin önüne getirmek diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden Batman Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.

Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, yüksek enflasyon… Aslında belki de halkın anlayacağı dilde “hayat pahalılığı” dememiz lazım. 19 Haziran 2018’de Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan “Siz ekonomiyi bana teslim edin, her şey düze çıkacak, faiz neymiş göreceksiniz, hayat pahalılığı neymiş göreceksiniz." dedi ve görüyoruz kırk dört ayda. Hele kırk dört ayın bu son haftasına baktığımızda, yakıt fiyatları sekiz günde nereden nereye geldi. Hayat pahalılığı dediğimiz şey… Birçok rakam açıklanabilir, birçok şey söylenebilir; sokağa gittiğinizde insanlar pazardan alışveriş yapamıyorsa, temel gıdaya erişemiyorsa o zaman ciddi bir kriz söz konusu. Neydi? Türkiye'de kıyafetlerle ilgili siz alışveriş merkezinden çıktığınızda cihazlar ötüyordu; neredeyse temel besinlerle ilgili çıktığınızda marketler de ötecek düzeye geldi. Burada muhalefetten birçok arkadaş şunu söylüyordu: “Bebek mamaları kutulara yerleştirilmiş, anahtar takılmış” Peynire geldi, başka temel gıdalara geldi. Bu düzeydeyken hâlâ ekonomiyle ilgili bir düzenleme yapamıyorsunuz. Neydi? “Faizi düşüreceğim, düşüreceğim.” Ama yurttaş borçlu olduğunda faizi takır takır çalıştırıyordu. Nitekim az önce açıklandı, yine teğet geçti, durdu. Eğer siz yaşayan insanlarla ilgili bir düzenleme yapmıyorsanız o zaman geleceği de kurgulayamazsınız. Peki, “hayat pahalı” dediğimizde nelere bakmamız lazım? En çok gıdaya bakmamız lazım. Daha iki gün önce 14 Martta şu açıklama yapıldı sağlığın tanımı yapılırken “Sadece fiziksel, ruhsal değil, sosyal açıdan da tam iyilik hâlidir.” Eğer temel besinlere insanlar ulaşamıyorsa ciddi bir krizle karşı karşıyayız. Bir hafta sonra ramazandan söz edilecek, televizyonlar reklamlarda boyuna gıdaları gösterecek, yurttaş zeytin alamayacak, süt alamayacak, ekmek alamayacak, peynir alamayacak, yoğurt alamayacak, yumurta alamayacak ve burada defalarca söyledik, yakıta yaptığınız zamlarla beraber hayat pahalılığı -elektrik faturası, doğal gaz faturası…- her şeye yansımış olacak çünkü her şey yakıtla, nakliyeyle ulaşıyor. İnsanları tekçi zihniyetinizle tekçi bir yaşama dönüştürdünüz. Neydi? Üşüyorsan tek odada kal, soğuksa tek odayı ısıt, yemek yiyeceksen tek tencere kullan, gerekiyorsa da tek başına yaşa. Siz bu anlayışla gerçekten hayat pahalılığıyla beraber insanları ezmiş oluyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu rakamlara, açıklanan rakamlara -bu TÜİK Başkanları hep değişiyordu ya- bu TÜİK rakamlarına rağmen yüzde 54,44 diye açıklandı şubat ayında ama Enflasyon Araştırma Grubu yüzde 123,80 olarak açıkladı, 3 haneli bir rakam açıkladı, 3 haneli bir rakam. Hani teke düşürecektiniz? Tekten 3 haneliye geldiniz. 3 haneliye gelmek artık hayatın bittiği anlamına geliyor. Çiftçi mutsuz, emekli mutsuz, çalışan mutsuz, memur mutsuz, işçi mutsuz, öğrenci mutsuz, kadınlar mutsuz, gençler mutsuz; hayat pahalılığında kıvranıyorlar, birileri buna seyirci kalıyor ve bununla ilgili düzenleme yapmıyor. Bir an önce bunun araştırılması lazım. Her seferinde söylediğimiz de: Buradan uzaklaşmamak lazım, insanlarla buluşup insanları dinlemek lazım çünkü sokak titriyor.

Sağ olun, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talep eden Amasya Milletvekili Sayın Mustafa Tuncer.

Buyurun Sayın Tuncer. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA TUNCER (Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizlerin ve halkımızın Berat Kandili'ni tebrik ediyorum. İYİ Parti grup önerisi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Öneriyi destekliyoruz ve “evet” oyu vereceğiz.

TÜİK verilerine göre, yıllık enflasyon kasım ayında yüzde 21,31; aralık ayında yüzde 36,08’e yükselmiş, 2022 yılının gelmesiyle yükseliş hızını artıran enflasyon ocak ayında 48,69’a, şubat ayında yüzde 54,44’e yükselmiştir. Bağımsız bir kuruluş olan ENAG’a göre ise durum daha da vahim olup yıllık enflasyon ocak ayında yüzde 114,87 olmuştur. Grup önerisinde enflasyonun toplum üzerindeki olumsuz etkilerinin araştırılması istense de aslında araştırılması gereken, yüksek enflasyon nedeniyle halkımızın ekonomik ve psikolojik çöküşü olmalıdır. Çünkü TÜİK'in açıkladığı enflasyon oranlarıyla sebze, meyve ve gıda fiyatlarındaki ısınma ve elektrik ile akaryakıt fiyatlarındaki enflasyon fiyatları arasında uçurumlar vardır. Örneğin, en büyük banknotumuz olan 200 lira Ocak 2009’da tedavüle çıktı. İlk çıktığında bu 200 lirayla 40 litre ayçiçeği yağı alınabiliyordu, şimdi, 6 litre bile alınamıyor; 90 paket makarna alınabiliyordu, şimdi, ancak 20 paket alınabiliyor; 12 kilo dana eti alınabiliyordu, şimdi, 2 kilo bile alınamıyor; mutfağa 5 tane 12 kiloluk tüp gaz alınabilirken şimdi, 1 tane bile alınamıyor.

Ağustos ayından beri dünyada petrol fiyatı yüzde 63 artıyor, aynı dönemde Türkiye'de mazotun fiyatı yüzde 214 artıyor. Bir minibüs şoförü konuyu çok güzel özetliyor: “Geçen ay bir yolcu parasıyla 2 litre mazot alıyordum, şimdi ise 3 yolcu parasıyla 1 litre mazot alamıyorum.”

Esnafımız kan ağlıyor, “Sattığımızı aynı fiyatla yerine koyamıyoruz. Elektrik ve doğal gaz faturaları ile BAĞ-KUR primlerimize yetişemiyoruz. İş yerini kapatsak yapacak başkaca bir iş bilmiyoruz.” diyorlar. Yüzde 74 oy aldığınız Suluova’da anahtarcılık yapan, AK PARTİ’ye oy veren Nihat ağabeyimiz “Yeminle söylüyorum, siftahsız açıp kapattığımız günler çoğaldı. Bir aylık kazancım asgari ücret kadar yok, asgari ücreti kazanabilsem şükredeceğim. Verdiğim oyları onlara helal etmiyorum.” diyor. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Değerli iktidar vekilleri, ülkeyi, yönetimi devraldığınız 2002 yılından çok daha geriye götürdünüz. Kiminle konuşsak “Daha önce böyle bir kriz hiç yaşamamıştık.” diyor. “Bir türlü bitmek de bilmiyor.” diyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MUSTAFA TUNCER (Devamla) – Bir an önce erken seçime gidin, hem kendinizi hem de halkımızı bu sefaletten kurtarın. Sefalet demişken, bir ölçü var, adı “Sefalet Endeksi” enflasyon ve işsizlik oranlarının toplamından oluşuyor. 2021 Aralık ayı itibarıyla Türkiye sefalet sıralamasında Avrupa’da 1’inci, dünyada 156 ülke arasında 21’inci sırada. Sudan, Libya ve Zimbabve hariç Afrika’nın en sefil ülkeleri bile Türkiye'den daha iyi.

Türkiye'de 2001 krizinde 40 puan olan Sefalet Endeksi, şu anda 60 puana çıkmış. Türkiye'de 2020 yılında devletten yardım alan yurttaşlarımızın sayısı 4 milyon 470 bin iken 2021 yılında devletten yardım alanların sayısı 11 milyon 370 bin kişiye çıkıyor. Bir yılda 3 kata yakın artmış. Bırakın refahı; sefaleti yaşıyoruz, sefaleti.

Çok teşekkür ederim. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talep eden Manisa Milletvekili Sayın Uğur Aydemir.

Buyurun Sayın Aydemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin hemen başında, öncelikle, çok kıymetli milletvekili arkadaşlarımın ve ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizin, tüm milletimizin ve tüm İslam âleminin Berat Gecesi’ni tebrik ediyor, hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.

Evet, İYİ Parti grup önerisinde enflasyon sorununa vurgu yapılarak enflasyonun vatandaşlarımızda oluşturduğu etkilerin ve alınması gereken önlemlerin araştırılmasıyla ilgili bir önerge sunmuşlar.

Evet, değerli arkadaşlar, dünya iki yıldan beri Covid-19’la mücadele ediyor. Bu Covid-19’un gerek sağlık alanında gerekse küresel ekonomide birçok olumsuz etkileri oldu ve değerli arkadaşlar, küresel ekonomi -son iki yılda- 2020 yılında yüzde 3,4 daralırken Türkiye ekonomik olarak yüzde 1,8 büyüdü.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Millet aç, aç. Kuru ekmek bulamıyor millet, çöpten topluyor.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – 2021 yılında da Türkiye yüzde 11 olarak büyüdü.

ERHAN USTA (Samsun) – Yandaşlar büyüdü, yandaşlar. Ücretli küçüldü, ücretler küçüldü; yandaş büyüdü.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Evet, değerli arkadaşlar, tabii, küresel ekonomide daralma olunca sonucunda ne oldu? Ham maddeye erişim zorlaşıyor; enerji fiyatları arttı, enerji fiyatlarının artması sonucunda tedarik zincirlerinde aksamalar meydana geldi, emtia fiyatları arttı, gıda fiyatları arttı yani dünyada arz yönlü bir enflasyon oluştu. Dünyada bazı ülkeler belki enflasyonu tanımazken bugün itibarıyla baktığımızda, Amerika’da yüzde 7,9 oranında enflasyon oluşmuş durumda ve enflasyon 2 haneliye doğru yükselme eğiliminde. Yani dünyanın gerçeği bu enflasyon artık değerli arkadaşlar, Türkiye'nin değil, bütün dünya enflasyonla mücadele ediyor. Ama bizim, bu mücadeleyi ederken, enflasyonu düşürmek isterken ne yapmamız lazım?

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Ayçiçeği yağı gemileri gelsin(!)

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Çift kanatlı kuş gibi düşünün bunu; bir yandan enflasyonu düşüreceksiniz, bir yandan da milletimizi enflasyona ezdirmememiz lazım, yenik düşürmememiz lazım, önlemler almamız lazım.

ERHAN USTA (Samsun) – Asgari ücret eridi, asgari ücret eridi.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Ülke olarak biz bunlara ne yaptık? Evet, mesela “asgari ücret” dedi arkadaşımızın biri.

ERHAN USTA (Samsun) – Eridi, eridi.

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Eridi gitti, eridi gitti.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Asgari ücret mi kaldı, asgari ücret mi kaldı?

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Bütçe bile kalmadı ki?

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Asgari ücrete tarihindeki en yüksek zamlardan birini, yüzde 50 zam yaptık, tarihin en yüksek zamlarından bir tanesini yaptık.

ERHAN USTA (Samsun) – Tarihin en yüksek enflasyonunu yaşatıyorsun! Tarihin en yüksek enflasyonunu yaşatıyorsun!

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Enflasyon kaç, enflasyon? Enflasyon kaç? Çiftçiden 2.250 liraya aldığın buğday 6.400 lira şimdi.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Başka ne yaptık? Yüce heyetinizin, milletvekili arkadaşlarımızın dahi hayal edemediği, asgari ücretten vergiyi kaldırmanın yanı sıra –bir de ne yaptık değerli arkadaşlar- diğer ücretlerden de asgari ücret geliri kadar olan kısmı vergiden istisna tuttuk. Bunu hiçbiriniz hayal dahi edemiyordu ama AK PARTİ’nin farkı bu, hayal edilemeyenleri gerçekleştirmek.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Anlat, anlat; heyecanlı oluyor(!)

ERHAN USTA (Samsun) – Uğur Bey, hesap bilirsiniz siz, yüzde 54 enflasyon verdiğiniz o taahhütleri eritmez mi? Hesap bilirsiniz siz.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Yaptığı bütçe patladı zaten Sayın Usta, yaptığı bütçe patladı.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Başka ne yaptık arkadaşlar? Bakınız, basit usulde vergiyi kaldırdık.

ERHAN USTA (Samsun) – Bırak şimdi onları, geç!

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Basit usulde gelir vergisi mükelleflerini vergiden istisna tuttuk.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) – Geç oraları!

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen Sayın Aydemir.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Başka ne yaptık değerli arkadaşlar?

ERHAN USTA (Samsun) – Yüzde 54 enflasyonu açıkla sen, yüzde 54 enflasyonu açıkla! Yüzde 105 üretici enflasyonunu açıkla!

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Bütçe ne oldu, bütçe? Bütçe ne oldu?

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Yani AK PARTİ’nin yaptıklarını sıralamaya kalksak hakikaten burada ne vaktimiz yeter ne de zamanımız.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Aynen, aynen (!)

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Mesela, yaşlılık aylığı vardı, 24 lira yaşlılık aylığı alıyordu bazı vatandaşlarımız, 65 yaşın üstündekiler. 24 liraydı 2002 yılında. Bugün kaç para alıyor değerli arkadaşlar?

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Çiftçinin borcu 2,4 milyardı, şimdi 178 milyar. Sayın Aydemir, çiftçinin borcu 178 milyar olmuş. Uyuma!

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – 1.300 liraya yakın maaş alıyorlar. Evet, gerek memurlara yapmış olduğumuz zamlarla gerekse emeklilerimize yapmış olduğumuz zamlarla milletimizi bugüne kadar ezdirmedik enflasyona, bundan sonra da ezdirmeyeceğimizi ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bakınız, Rusya-Ukrayna savaşı da dünyanın gündeminde ve şu an savaş yapılıyor.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Millet ekmek bulamıyor, ekmek!

UĞUR AYDEMİR (Devamla) - İkisi de bizim komşumuz. Bakınız, dünyada bir olumsuzluk varken bu olumsuzluk sadece Türkiye’de varmış gibi…

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Ya, sen bırak şimdi dünyayı, kendine bak kendine!

ERHAN USTA (Samsun) – Enflasyon bu yüzden mi arttı? Savaştan yeni çıktı (!)

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Konutlarda 1.000 liralık doğal gaz fiyatının sadece ve sadece 200 lirasını vatandaşımıza yansıtıyoruz, 800 lirasını devlet sübvanse ediyor. Bunları söyleyin burada arkadaşlar, niye söylemiyorsunuz bunları? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Neyini söyleyeceğiz?

ERHAN USTA (Samsun) – Sizin başarısızlıklarınız ya. Sözleşmeyi yenilemezsen, pahalı doğal gaz alırsan elbette yapmak zorunda kalacaksın; sizin başarısızlığınız!

UĞUR AYDEMİR (Devamla) - 800 lirasını devlet sübvanse ediyor. Biz bunlarla mücadele ederken yatırımlarımızda da…

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aydemir.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Millet aç, aç!

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Bir davet edeceğim, davetim var arkadaşlara.

BAŞKAN – Peki, buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – BOTAŞ battı, BOTAŞ’a 100 milyar lira destek vermek zorunda kaldınız, ayıp ya!

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Yeter Başkan, yeter, onu mu dinleyeceğiz burada.

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Niye tahammül edemiyorsunuz dinlemeye?

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, biz enflasyonla mücadele ederken, vatandaşların alım gücünü artırırken aynı zamanda da evet, tüm dünyanın gözü önünde, tüm dünyanın göz bebeği sayılacak Çanakkale Köprüsü’nü yarın açıyoruz.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Aç kaldık.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Bütün milletvekillerimizi Çanakkale’nin incisinin açılışına davet ediyorum. Buyurun, hep birlikte gelin, bu tarihî esere birlikte şahitlik edelim diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın Erel…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

29.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

AYHAN EREL (Aksaray) – Teşekkürler Başkanım.

Türk tarihinin dönüm noktalarından, Türk milletinin onurunu, gururunu, namusunu korumak amacıyla verdiği en çetin mücadelelerden biri olan Çanakkale Deniz Zaferi’nin yıl dönümünü gururla, onurla kutlamaktayız. Dönemin hasımları sahillerimize inmiş, vatan topraklarına yönelik emellerini hayata geçirme cüretinde bulunmuş; çok şükür ki Çanakkale önünde imana çarpmış, ecdadın bağımsızlığa olan inancı karşısında diz çökmüş, sefil olmuş, yok olmuştur. Türk milleti, Anadolu’nun yıkılmaz, geçilmez, sarsılmaz olduğunu tarih boyunca birçok kez ispat etmiştir. Tarih durdukça bu zaferler unutulmayacak, bu zaferlere yeni zaferler eklenecektir. Çanakkale Zaferi’mizin yıl dönümünde, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere kahraman şehitlerimizi rahmetle, minnetle yâd ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Aygun…

30.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’nci yıl dönümüne ve Berat Kandili’ne ilişkin açıklaması

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Kurtuluş Savaşı’nın âdeta öncüsü olan Çanakkale Savaşı, milletimizin tarihe altın harflerle yazdığı büyük kahramanlık destanıdır. Birinci Dünya Savaşı’nın en çetin ve kanlı muharebesi olan Çanakkale Savaşı’nda Türk askeri bedensel sınırı aşan bir mücadele vermiştir. Askerî stratejik zekâsını Çanakkale’de gösteren Mustafa Kemal Atatürk, “Anafartalar kahramanı” unvanıyla Kurtuluş Savaşı’nda göstereceği başarısının işaretlerini vermiştir. Bu yüzden, Mustafa Kemal Atatürksüz Çanakkale Savaşı tarihi yazılamaz. Atatürk bu büyük zaferin önemini şu sözlerle anlatmıştır: “Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.” Çanakkale Zaferi’nin 107’nci yıl dönümünde, Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere Seyit Onbaşı, Mehmet Çavuş, Yüzbaşı Faik, Asteğmen Muharrem, Yarbay Hüseyin Avni ve rütbeli, rütbesiz tüm kahraman şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyorum.

Tüm İslam âleminin Berat Kandili’ni tebrik ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

31.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Berat Kandili’ne ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Berat, Yüce Yaradan’ın affına erebilmek için yaratılanı affetme, rahmet ve mağfirete mazhar olma günüdür. İnsanlar için hesaplaşma durakları olan bu rahmet geceleri varlığımızı yeniden gözden geçirme, muhasebe ve tefekkür etme imkânları kazandıran birer fırsat olarak değerlendirilebilir. Bu konuda kendimizi yenilemeli, kendimize, eşimize, çocuklarımıza ve komşularımıza, bütün insanlığa ve bütün mahlukata karşı affedici olmalıyız. Berat, kırılan kalpleri onarma, dargınlık duvarlarını yıkma, kin, nefret ve intikam duygularını aşma zamanıdır. Berat Kandili’ni fırsat bilerek iç dünyamıza doğru bir yolculuk yapalım.

Ramazanışerifin habercisi olan Berat Kandili’mizi tebrik ediyor, tüm insanlığa sağlık, huzur ve bereket getirmesini Yüce Rabb’imden temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 17/3/2022 tarihinde İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu ve arkadaşları tarafından, “5'li çete” olarak bilinen sermaye gruplarına verilen ihalelerin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Mart 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

17/3/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 17/3/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                 Meral Danış Beştaş

                                                                                             Siirt

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

17 Mart 2022 tarihinde İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu ve arkadaşları tarafından, (17457) grup numaralı, “5’li çete” olarak bilinen sermaye gruplarına verilen ihalelerin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 17/3/2022 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Erol Katırcıoğlu.

Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün bir vesileyle yani kamu-özel iş birliği projeleri bağlamında verilen bir önerge üzerine konuştuk, bugün de biz bu önergeyi getirdik. Bu önerge, esas itibarıyla, Türkiye’nin son zamanlardaki ekonomik krizinin de kaynaklarına işaret eden bir önerge. Yani kısaca niçin böyle düşündüğümüzü anlatmaya çalışayım.

Bir kere, bu “5’li çete” lafı gazetecilerin bulduğu bir laf ya da siyasetçinin; bilmiyorum ben nasıl yerleşti ama kastedilen şey kamu-özel ilişkileri yani kamunun özellikle ihalelerde özel sektörle kurduğu bağlantı ve bu bağlantının yarattığı çarpıklıklar bir bakıma konu ediliyor. “Nasıl çarpıklıklar?” diye bakarsanız, 5 tane inşaat şirketi olarak başlayan grup var, zaman içinde bunların hemen hemen hepsi holding oldu ve sadece inşaat sektörü değil, başka sektörlere de yayıldılar; Adalet ve Kalkınma Partisi kendi sermaye gruplarını böylelikle yaratmış oldu. Diyebilirsiniz ki “Kendini bir şekilde kurucu gören iktidarlar kendilerinin yaslanacağı bir sermaye grubu oluştururlar, bu da çok anormal değil.” Fakat değerli arkadaşlar, gerçekten bu -yani nasıl söyleyeyim- 5’li holdingin çok ötesine geçen bir durum. Bir anlamda, ekonominin bütün dengelerine büyük ölçüde etki eden bir gelişmeye tanıklık ediyoruz bu çerçevede. Fakat asıl söylemek istediğim, bu ihalelerle, Hükûmetin verdiği ve daha birçoğu davet usulüyle verilen ihalelerle oluşmuş olan bu sermaye grupları gerçekten de iktidarın ayakta durmasını sağlayan kaynakları teşkil ediyor. Bununla ilgili bir örnek vereceğim, bu örnek üzerine birkaç şey söyleyeceğim ama altını çizmek istiyorum ki bu ülkede -hemen hemen bu coğrafyada diyelim- servet biriktirme aracı devlettir; her zaman böyle olmuştur. Dolayısıyla da kamunun özel kesimle olan ilişkileri hep şaibeli olmuştur. Dün ifade etmeye çalıştığım KİT sistemi -ki o zamanlar KİT sistemi birçok kesim tarafından savunulurdu ben özellikle 80’li yıllar öncesini söylüyorum ama 80’li yılların sonrasında da bu devam etti- KİT'ler esas itibarıyla özel kesime kaynak aktaran mekanizmalar olarak çalıştırıldılar. Kim tarafından? Siyasetçiler tarafından yapıldı, bu mekanizma kuruldu. Nasıl oluyordu bu? Çok açık söyleyeyim; özel sektörün girdilerini üretiyorlardı kamu iktisadi teşebbüsleri, ürettikleri malların fiyatları Bakanlar Kurulu tarafından maliyetinin altına fiyatlanıyordu ve dolayısıyla da özel kesimin maliyetlerini düşürüyorlardı. Niçin yapıyorlardı bunu? Özel kesimin maliyetleri düşünce ne olacaktı, beklenti neydi? Fiyatların düşmesiydi ama fiyatlar düşmedi değerli arkadaşlar çünkü çok az sayıda firma vardı. Dolayısıyla da fiyatların üzerinde bir baskı oluşmadı. Ne oldu peki? Özel kesimin bu kaynak aktarımıyla kâr marjları ve dolayısıyla da sermaye birikimi kârları artmış oldu. Bu mekanizma herkesin gözü önünde oldu. Biz, o zamanlar -90’lı yıllardan söz ediyorum- buna itiraz ettik, daha sonraki yıllarda bunun anlamı değerlendirilir.

Şimdi, bakın, size bir örnek vererek geri kalan zamanımı kullanayım. Şimdi, “5’li çete” denilen grubun bir holdingi, Kalyon grubu, bakın, şu ihaleleri almış: Mecidiyeköy-Mahmutbey Metro Hattı, İstanbul-Şile-Ağva Yolu, Üçüncü Havalimanı, İnegöl Doğal Gaz Dağıtım Hattı, Başakşehir Stadyumu, Çayırhan Termik Santrali, Melen İsale Hattı, Kıbrıs Su Temin Projesi Boru Hattı, Çanakkale-Ezine-Ayvacık Yolu; bu daha devam ediyor değerli arkadaşlar. Bir sürü ihaleyi almış bu şirket, iyi yapmış, peki fakat bu şirket aynı zamanda “Zirve Holding” denilen bir holdingi oluşturuyor. Zirve Holding, duyanlarınız var mı, bilmiyorum. Zirve Holding esas itibarıyla Çalık Holdingden Turkuvaz Grubunu satın aldı. Turkuvaz Grubu ne?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.

Turkuaz Grubu şu arkadaşlar: ATV, A Haber, Takvim, Sabah, Fotomaç, Yeni Asır gibi birçok medya kuruluşu ki ben şöyle bir toplama yaptım; 9 tane radyo istasyonu, 16 tane dergi, 12 tane televizyon, 5 tane gazete Turkuvaz Grubunun sahip olduğu medya şirketleri; bu medya şirketi Kalyon grubuna ait. Şimdi, tuhaflığı görüyor musunuz? Bu medya grubu nedir? “Yandaş medya” dediğimiz bir medya grubudur. Yani, yatıp kalkıp “Yaşasın iktidar!” diye bağıran bir medya kuruluşu ve bu medya kuruluşu iktidardan, devletten inanılmaz sayıda ihale almış ve bu ihalelerin çoğu da bir yarışma sonucunda değil, tamamen davet usulüyle veya pazarlık usulüyle alınmış.

Değerli arkadaşlar, bu yapı işte bugün içinde bulunduğumuz krizin de ana sebebidir. Fiyatların düşmüyor olmasının sebebi budur, yoksa stokçular falan değildir. Bu holding yapısını değiştirmeden, bu kartel yapısını değiştirmeden Türkiye’de hiçbir şey olmaz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına söz talep eden Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürk.

Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamuoyunda “5’li çete” olarak adlandırılan şirketlerin kamudan aldığı ihalelerin araştırılmasına ilişkin önerge üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bir iktidarın sözleri ve tercihleri ile icraatı arasındaki uyum ya da uyumsuzluk o iktidarın hem karnesi hem de karakteridir. Eğer bir parti iktidara gelmeden önce yoksullukla mücadele etme sözü verip, yoksul ve yoksun vatandaş sayısını artırıp tercihini ayrıcalıklı bir grubu zenginleştirmekten yana kullanıyorsa bunun adı en açık şekilde vatandaşı kandırmak, vatandaşa yalan söylemektir. Eğer bir parti iktidara gelmeden önce yolsuzlukla mücadele etme sözü verip ayrıcalıklı bir gruba kendine emanet edilmiş kamu kaynaklarını usulsüz, kanunsuz işlemlerle dağıtıyorsa, devlet hazinesini bu gruplara aktarıyorsa bunun adı uluslararası kabule göre “yolsuzluk” demektir.

Ülkemizde, ne yazık ki son dönemlerde, hem kendine emanet edilen kamu gücünü kullananların hem de kamu gücünü kullananlara yakın olduğunu iddia ederek menfaat sağlamaya çalışanların sayısında artış görülmektedir. AK PARTİ’si iktidarı döneminde kamu adına yapılan prestijli projeler Kamu İhale Kanunu ruhuna uygun olmayan bir şekilde davetiye usulüyle dağıtılmaktadır. AK PARTİ’si iktidarı döneminde, bitmeyen işler için ek ödeme ve ek süreler ikame ihalesi paravanıyla yapılmaktadır. AK PARTİ’si iktidarı döneminde, ihaleler -mevzuatın izin vermediği durumda- kanun 200 defa değiştirilerek kılıfına uydurulmaktadır. AK PARTİ’si iktidarı döneminde, hazine, aynı firmalar eliyle yürütülen yap-işlet-devret ve kamu-özel iş birliği projelerine verilen yüksek garantiler nedeniyle boşaltılmaktadır. Bakın, bu firmalar dünyada bile tescilli hâle geldi, bu şirketlerin aldığı ihalelerin toplamı 2021 yılına kadar 150 milyar doları geçmiş durumda; bu, ihale kısmı. Bir de “garanti” adı altında havadan kazanç kısmı var; sadece 2022 yılı için bütçeden aktarılacak garanti ödemesi 42,5 milyar -ki bu rakam 9 bakanlığın bütçesine bedel- beş yılda yapılan ödeme ise 130 milyar. Ayrıca, aldıkları ihaleler için verilen teşvikler, vergi indirimleri bu hesaba dâhil bile değil. Bu müteahhitler sıkıntıya düştü mü 27’nci Yasama Döneminde çıkarılan ne kadar kanun varsa 5’li çeteye özel, lehlerine düzenlemeler yapılmıştır. Dedik ya, iktidarın karakteri tercihiyle doğru orantılıdır. Vatandaş kırılırken, cebi boşalırken var mı vergi indirimi? Yok; varsa yoksa bindirim. Geçen hafta dedik ki: “Bebek bezinde, hasta bezinde, kadın pedinde KDV oranını yüzde 18’den yüzde 1’e düşürelim.” “Olmaz.” Hop, eller havaya “Hayır, istemezük.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Bir kere de vatandaş lehine ellerinizi kaldırdığınızı görsek keşke. 5 firmaya verdiğiniz ihaleleri, teşvikleri, garanti ödemelerini geçtik; bunlara yaptığınız vergi indirimi bile bu hanelerin sadece bebek bezinden kaynaklanan yükünü azaltmaya yeter de artar bile. Vatandaş, elektrik, doğal gaz faturasını ödeyemiyor, soğukta, karanlıkta yaşıyor. Bir yıl önceki rakam; 2020 yılında, vatandaşlar, doğal gaz faturası için toplam 34 milyar 496 milyon lira ödemiş. Size “Bu vatandaşın doğal gaz faturasını ödeyin.” demiyoruz ama tercihinizi vatandaştan yana kullansanız bu garanti tutarıyla tüm ülkenin doğal gaz faturaları bile ödenebilirdi.

Siz, tercihinizi, ayrıcalıklı zenginden yana yaptınız. Vatandaşın bunu görmediğini sanıyorsunuz ama merak etmeyin, vatandaş ilk seçimde tercihini yapacak, görüyor mu görmüyor mu hep birlikte göreceğiz; az kaldı. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talep eden Burdur Milletvekilimiz, Meclis İdare Amirimiz Sayın Mehmet Göker.

Buyurun Sayın Göker. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET GÖKER (Burdur) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlar; bu gece idrak edecek olduğumuz Berat Kandili’mizin tüm İslam âlemine ve ülkemize iyilikler getirmesi temennisiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Yarın ise 18 Mart, Çanakkale Zaferi’nin 107’nci yıl dönümü; bu vesileyle de kurucumuz Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun şahsında tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Verilmiş olan önerge, sermaye gruplarının almış olduğu ihaleler... Aslında, burada çok da göz ardı edilecek bir durum yok, neredeyse kamudaki tüm ballı ihaleler bizim “5’li çete” dediğimiz kişilere gitmekte ve bunlarda toplanmakta. Bunun mantıklı bir yolunu ya da yöntemini izah etmek inanın imkânsız. Bakın, yarın Çanakkale Köprüsü’nü açacaksınız, Çanakkale Köprüsü onların, Marmaray onlarda, havalimanı onlarda, Rize onlarda; toprak onların, para onların; neredeyse hepimiz onlara çalışıyoruz. Tıpkı Rusya-Ukrayna Savaşı’nın gündeme getirdiği “oligark” söyleminde olduğu gibi, Türkiye’de de bu 5’li çete aslında bir “oligark” hâlini almış ve Tayyip’in ya da AKP’nin “oligark”ları oluşmuş.

Kamudan ihale alan bu kesimin, yapılan ihalede… 55 adet ihale yapılmış, 52’si rekabet dışında yani ihale usulüyle yapılmış, kişiler davet edilmiş, bu firmalara verilmiş. Niye, neyi örtüyoruz ki böyle bir yöntem kullanıyoruz? Açıklanmayan ihalelerin 2020 yılındaki toplam maliyeti 40,5 milyar, açıklananlar ise 1,5 milyar. Bu kadar devasa bir farkı mantıkla, helalle, doğru ihaleyle açıklamak mümkün değil. (CHP sıralarından alkışlar)

Peki, verdiğiniz ihalelerle yetinmiş miyiz? Hayır. Bakın, Cengiz İnşaat için 30 kere, Kolin İnşaat için 36 kere, Makyol İnşaat için 24 kere, Kalyon İnşaat için 19 kere, Limak İnşaat için yine 19 kere olmak üzere 128 kere vergi indirimi yapmışsınız. Neden? Vatandaş elektriğini ödemediği zaman gidip kesiyorsunuz, açma bedeli 25 lira, 30 lira alınıyor. Bu adamların vergisini keserek onlardan tahsil ettiğiniz sistemi tam da bu “oligark” dediğimiz 5’li çeteye gönderiyoruz. Çiftçi perişan, esnaf perişan, memur perişan, insanlar borçlarını ödeyemiyor, evine ekmek götüremiyor ama siz tercihinizi bu 5’li çetenin cebini doldurmaktan yana kullanıyorsunuz. Genel Başkanımızın dediği gibi, tamamen bir tercih meselesi.

Tabii, burada şunu da belirtmek istiyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MEHMET GÖKER (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında, ahlaksız kazanç elde edildiği tespit edilen bu ihalelerin hepsi kamulaştırılacak. Kimse kendisini güvende ve “Arkam sağlam.” diye düşünmesin. (CHP sıralarından alkışlar)

Sözlerime Sayın Genel Başkanımızın bir sözüyle son vermek istiyorum: “O paraları ait olduğu topraklara geri kazandıracağız. Sizin gözünüzün yaşına bakan namerttir.”

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talep eden Giresun Milletvekili Sayın Cemal Öztürk.

Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grubunca verilen önerge üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Bu gece idrak edeceğimiz Berat Gecesi’nin de sizlere ve bütün Müslümanlara mübarek olmasını diliyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye müteahhitlik hizmetlerinde dünya çapında bir üne sahip. 2021 yılında yayınlanan verilere göre, müteahhitlik hizmetlerimiz, Çin’den sonra, 250 firma arasında yer alan 41 firmayla 2’nci sırada; bu aslında hepimizin övünmesi gereken bir sonuçtur. Önergede adı geçen 5 firma da bu 41 firma içinde yer alıyor.

Değerli milletvekilleri, elimde Türkiye Müteahhitler Birliğinin yaptığı yazılı bir açıklamadan size aktaracağım bilgiler var. Uluslararası inşaat sektörü dergisi ENR yani “Engineering News-Record” isimli müteahhitlik dergisinin verilerine göre, Türkiye 41 firmayla Çin’den sonra 2’nci sırada ve sadece yurt dışından 2020 yılı müteahhitlik hizmetlerinden elde ettiği gelir 18,3 milyar dolar. Bunun aslında hepiniz için bir övünç kaynağı olması lazım.

“5’li çete” ifadesi son derece yakışıksız bir ifadedir çünkü bu firmalar Türkiye'nin zenginliğidir. Arkadaşlarımız dile getirdi, Çanakkale savaşının, Çanakkale savaşının, Çanakkale Zaferi’nin yarın inşallah, 107’nci yıl dönümünü kutlayacağız.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Türkiye’nin zenginliği değil, siz zengin yaptınız, sizden önce zengin değillerdi, siz onları bu kadar zengin yaptınız.

CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) – Bakın, hep birlikte de yarın inşallah, Çanakkale Köprüsü’nün açılışını yapacağız.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Halkı da yoksullaştırdınız.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Niye Türkiye’nin zenginliği olsun ya?

CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) – Biraz önce arkadaşımız dedi ki: “Bu firmalarındır bu köprü.”

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Onlar zengin olunca ben zengin oluyor muyum, vatandaş zengin oluyor mu? Onlar zengin oluyor. Nasıl Türkiye’nin zenginliği olur bunlar?

CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) – Hayır, bu köprü aziz Türk milletinindir, hepimizindir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERHAN USTA (Samsun) – Bedelini biz ödüyoruz, bedelini Türk milleti ödüyor; gelirini 5’li çete alıyor.

CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) – Bu 41 tane firma da yurt dışındaki müteahhitlik hizmetlerinde Türkiye’yi 2’nci sıraya getiren firmalar da hepimizindir; adı geçen 5 tane firma da bunların içindedir.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – En fazla kamu ihalesi alan firmalar dünyada.

CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) – Bakın, sadece Avrupa’da yüklendikleri projelerin toplam tutarı 8,5 milyar doların üzerindedir. Dolayısıyla, bu firmaları kurmak, büyütmek öyle kolay işler değil ama bir anda karalamak kolaydır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) – Dolayısıyla ben bu önergenin son derece hedef saptırdığını ve yanlış hedeflere götürmek istendiğini, dolayısıyla iyi niyetli olmadığını düşünüyor ve önerge aleyhinde olduğumuzu, önergeye “ret” oyu vereceğimizi ifade ederek…

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Çok çaba sarf ettiniz büyütmek için o firmaları.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Zaten lehinde olamazsınız mübarek günde bile be!

CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) – …Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Cemal Bey, aynılar aynı yerde; ayrılar ayrı yerde.

OYA ERSOY (İstanbul) – Soygunun suçlusu 5’li çete.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – 5’li çeteyi büyüttüğünüzü itiraf ettiniz; ne güzel(!) Aferin size, aferin(!)

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz Sayın Beştaş’a.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Öztürk beyanında çok yakışıksız olduğunu, ayrıca iyi niyetli olmadığını… Yani biz parti olarak önerge indirmek hakkına sahibiz. Sataşmada bulundu, söz istiyoruz.

BAŞKAN – Yerinizden bir söz vereyim.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – 5’li çeteye karşı iyi niyetli değilsiniz ya!

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – 5’li çetenin avukatları var yeterince, maşallah(!) 5’li çetenin avukatları var maşallah(!)

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Biz Türk milletinin avukatıyız, evet, Türk milletinin ama siz kimin avukatısınız?

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Biz milletin avukatıyız.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Türk milletinin avukatı biziz.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Siz çetelerin avukatısınız, yirmi yıldır çetelerle yönetiyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

İyi niyetli olmadığını söylemiş sizin önergenizin. İyi niyetli mi, kötü niyetli mi; bir açıklarsanız memnun olurum.

Sayın Katırcıoğlu, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu’nun, Giresun Milletvekili Cemal Öztürk’ün HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cemal Bey’in, doğrusu, hiç beklemediğim bir ifadesi oldu benim önergemle ilgili olarak; üzüldüm çünkü Cemal Bey’le birçok konuda çok benzer fikirlere sahip olduğumuzu düşünüyordum. Hele hele bu önergenin art niyetli olduğu iddiası da doğrusunu isterseniz kabul edilebilecek bir iddia değil.

Bakın, ben size çok basit bir şey söylüyorum -ki konuşmamda söyledim size- yani bu “5’li çete” lafını ben kullanmadım ama böyle bir kavram kullanılıyor. Ben Adalet ve Kalkınma Partisinin yarattığı bir sermaye grubundan söz ediyorum.

Şimdi, ben somut bir şey söyledim, Kalyon İnşaat bilmem kaç tane ihale almış, nasıl aldığını biliyorsunuz ve bunlar Turkuvazın sahibi, dolayısıyla medyayı etkiliyorlar. Yani, şimdi, bu ilişki sizi hiç rahatsız etmiyor mu Allah aşkınıza ya? Nasıl etmiyor?

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – İşlerine geliyor.

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Ben size şunu söyleyeyim: Bakın, eğer Rekabet Kurumu bağımsız bir kurum olabilseydi bu kesinlikle bir dava konusuydu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, ben de madde 60’a göre söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Grup Başkan Vekilleri; böyle bir usul yok, birbirinizi fikirlerinizle ikna edeceğiniz bir durum da yok. Kimse kimseye de sataşmadı burada, hiçbir sataşma yok.

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan…

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 17/3/2022 tarihinde İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu ve arkadaşları tarafından, “5'li çete” olarak bilinen sermaye gruplarına verilen ihalelerin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Mart 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkanım, tutanaklara geçirilmesi açısından şunu söylemem lazım çünkü bu “5’li çete” ifadesini biz kullanıyoruz. Bizim kullandığımız ifadeye karşı böyle bir şey kullanamaz.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Aslında sataşan onlar Başkanım. “5’li çete” diyerek bize sataşıyorlar aslında.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Ortak mısınız 5’li çeteyle, niye alınıyorsunuz?

ERHAN USTA (Samsun) - Bir de ortada delili var, Dünya Bankasının çalışması var. Ne diyor Dünya Bankası? “Kamudan ihale alan dünya çapında 10 tane firma var, 5 tanesi Türkiye’de.” “5’li çete” diye ondan bahsediyoruz.

BAŞKAN – Evet, siz bunun yanlış olduğunu söylüyorsunuz, onlar da “Bu işten gurur duyuyoruz.” diyorlar. Ne diyeyim ben size?

ERHAN USTA (Samsun) – Hayır, işte, doğru söylüyor. Cemal Bey şunu söyledi: “Bunları büyütmek kolay olmadı.” Dolayısıyla, bizim kullandığımız bir ifade için “yakışıksız ifade” denilmesini kabul etmiyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Usta, tutanaklara geçmiştir.

Sayın Tutdere…

NİLGÜN ÖK (Denizli) – İyi de sanki o Limak sadece AK PARTİ zamanında mı vardı? Ta 1990’lı yıllardan beri Limak vardı bu ülkede.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – 5’li çeteye ortaksınız, itiraf ettiniz; kayıtlara geçsin efendim.

BAŞKAN – Sayın Vekilim…

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – 5’li çeteye ortaksınız, itiraf ettiniz.

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz Sayın Vekilim.

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Başkanım, adım geçti.

BAŞKAN – Sayın Tutdere, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nun, Tarım ve Orman Bakanının Afrika’da hayaller peşinde koşacağına GAP illerindeki ovaları suyla buluşturması gerektiğine ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Sayın Başkan, yeni atanan Tarım Bakanının açıklamalarına baktığımızda rotayı Afrika’ya çevirdiğini görmekteyiz. Yerli tarımı ve çiftçiyi bitiren iktidarın yanlış politikaları sayesinde, 2002 yılında 26,1 milyon hektar olan ekim alanı 2021 yılında 23,1 milyon hektara gerilemiştir, tarımdaki istihdam yüzde 17,1’e gerilemiştir, çiftçi sayısı on iki yılda yüzde 48 azalmıştır.

Buradan iktidara ve Tarım Bakanına açıkça çağrı yapıyoruz: Sayın Bakan, Afrika’da hayaller peşinde koşacağınıza, GAP illerinde bulunan ovaları, tarım alanlarını suyla buluşturun; GAP’ta tam 1 milyon 629 bin hektar arazi su bekliyor, bu toprakları suyla buluşturun; Türkiye Afrika’yı da beslesin, dünyayı da beslesin.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Toğrul…

34.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, cezaevlerinde “nakil” adı altında uygulanan sürgün politikasına ilişkin açıklaması

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkürler Başkanım.

Sayın Başkan, son dönemde cezaevlerinde “nakil” adı altında bir sürgün politikası hayata geçirilmektedir. Bunun son örneği, seçim bölgem Gaziantep’te H Tipi Cezaevinde yaşanmıştır, onlarca mahpus Türkiye’nin farklı cezaevlerine sürgün edilmiştir. Aileleri tarafından tarafımıza iletilen bilgilere göre, tutuklulardan Murat Yıldırım Yozgat 2 No.lu T Tipine, Selim Acar Yozgat 1 No.lu T Tipine, Vedat Bakır Sungurlu Cezaevine, Abdullah Çelik ve Şevket Şeker Aksaray T Tipine, Yakup Burukanlı Konya Ereğli T Tipine sürgün edilmiştir. Bu tutukluların uzun tutukluluktan kaynaklı ciddi sağlık sorunları mevcuttur ve bazılarının, örneğin Şevket Şeker ve Vedat Bakır'ın tahliyelerine iki üç ay gibi kısa süreler kaldığı hâlde sürgün edilmesi, ailelerinde infazlarının yakılacağı endişesini yaratmaktadır. Adalet Bakanlığını bu sürgün politikasından derhâl vazgeçmeye çağırıyor, bu durumu kamuoyunun takdirine sunuyoruz.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, son beş yılda artan yoksullaşmanın nedenlerinin araştırılarak yoksullukla mücadele için gerekli politikaların belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/5606) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Mart 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

17/3/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 17/3/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Engin Altay

                                                                                          İstanbul

                                                                                 Grup Başkan Vekili

 

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, son beş yılda artan yoksullaşmanın nedenlerinin araştırılarak yoksullukla mücadele için gerekli politikaların belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/5606) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi'nin görüşmesinin Genel Kurulun 17/3/2022 Perşembe günlü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden Ankara Milletvekili Sayın Tekin Bingöl.

Buyurun Sayın Bingöl. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Yirmi yıla yakın AKP iktidarı döneminde yaşanan olumsuzluklar, yoksulluk, açlık sınırının çok ötesinde derin bir açmaza soktu Türkiye'yi ve bu süreçte, beraberinde gelen işsizlik, halkın büyük bir kesimini yaşamdan âdeta kopardı. Bütün bunların sonucunda toplumsal refah düzeyi ve yaşam kalitesi cumhuriyet tarihi boyunca bu kadar büyük bir düşüşe sahne olmadı. Biz, Türkiye’de derin bir yoksulluğun ötesinde, müthiş bir açlığın olduğunu söylüyoruz ama gelin görün ki Adalet ve Kalkınma Partisi yetkilileri Türkiye’de yoksulluk sorununun olmadığını büyük bir pişkinlikle söyleyebiliyorlar. Bu, eskilerin deyimiyle, halkın kahir ekseriyetinin fakruzaruret içinde olduğunun somut bir göstergesidir. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, biz niçin bu önergeyi verdik? Biz, 4.250 liraya yükseltilen asgari ücretin arkasından, büyük bir coşkuyla bunu açıkladığınızda, bugün dönüp baktığımızda, 4.552 lira olan açlık sınırı söz konusu olduğunda bu asgari ücretin açlık sınırının 300 lira altına düştüğünü gördük. Yani 4.250 liraya mahkûm ettiğiniz asgari ücretlilerin tamamı açlığa mahkûm edilmiş durumda. Ömrünü bu ülkeye hizmete adamış olan emekli büyüklerimizin maaşı yıllar sonra 2.500 liraya çıkarıldığında, işte, o milyonlarca emekli kardeşimiz, büyüklerimiz tam anlamıyla 4.552 lira olan açlık sınırına mahkûm edilmiş durumda. Milyonlarca genç, aldıkları krediyi ödeyemedikleri için icrayla boğuşurken ceplerinde 1 ekmek parası olmayan o gençlerimizin sorunlarını çözmek adına, konuşmak adına bu önergeyi verdik.

Şimdi, bütün bunları bir araya getirdiğimizde görüyoruz ki artık Türkiye’de yoksulluk konuşulmuyor; Türkiye’de açlık konuşuluyor, açlık. Yani pazar günleri pazarın son saatini bekleyip, köşelerden çıkıp pazar yerinde pazarın artıklarını toplayanların o görüntüleri bizim yüreğimizi acıtıyor. Bayat ekmek kuyruğuna giren o yaşlı büyüklerimizi görürken içimiz kan ağlıyor ama neylersiniz ki bütün bunlar söz konusuyken AKP’liler büyük bir rahatlıkla “Türkiye’de yoksulluk sorunu yok.” diyor. Bunu niçin diyorlar biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Çünkü AKP, yoksulluğu bir parti politikası hâline dönüştürdü yani AKP yoksulluktan besleniyor; yoksulluğu derinleştirerek, onlara yaptıkları devletin sosyal yardımlarını siyaseten kendilerine mal edip buradan nemalanıyorlar.

Bakın, size bazı rakamlardan bahsedeceğim. Yıl 2002, AKP iktidara geldi, o zaman yüzde 20 yoksullara Türkiye gelirinden ayrılan pay yüzde 5,5. Peki, o dönemde yüzde 20 zenginlerin Türkiye gelirinden elde ettiği pay yüzde 50’nin üzerinde. Ne değişti? Yirmi yıl önce “Yoksullukla mücadele edeceğiz.” diye iktidara gelen AKP’liler bu tabloyu asla değiştirmediler, aksine daha da derinleştirdiler. Bugün Türkiye’de yüzde 10 yoksul ile yüzde 10 zengin arasındaki makas tam 17 kat, 17. Bu rakamlar, sizin kontrol altına aldığınız TÜİK ve benzeri kurumların açıkladığı rakamlar. Böyle derin bir uçurum var zengin ile yoksul arasında.

Peki, şimdi ne var? Bir grup mutlu azınlık var. Bu mutlu azınlık kim? Biz, namusuyla alın teri dökerek, ailesinden aldığı o şirketleri, o tesisleri büyüterek onurlu bir şekilde ticaret yapan sanayici ve iş adamlarımıza sonsuz saygı duyuyoruz çünkü onlar o tesisleri siyaseten kurmadılar, alın teriyle, üreterek kurdular. (CHP sıralarından alkışlar) Peki, ya AKP’liler? AKP’lilerin yarattığı mutlu azınlıklar kimler? Haksız ve hukuksuz yere, hak etmeden, Kamu İhale Kurumunun yasalarını tam 87 kez değiştirerek kendi yandaş müteahhitlerine o işleri peşkeş çektiler, mutlu azınlık onlar. Başka? Kendi bürokratlarına birden fazla maaş vererek mutlu azınlık yarattılar, mutlu azınlık işte onlar. Mutlu azınlık kim? Adalet ve Kalkınma Partisinin kanatları altında büyüyen şanslı Adalet ve Kalkınma Partililer.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Şimdi, biz bu araştırma önergesini şunun için verdik: İşte, sizin o koruyup kolladığınız o yandaşlar var ya, şanslı AKP’liler var ya, onlar ile yoksulun, çaresizin, işsizin, fukaranın hakkını ortaya koymak adına verdik. Siz bunu reddedeceksiniz, Cumhur İttifakı reddedecek ama bu, kayıtlara giriyor ve bir gün gelecek, bu yoksullukla mücadele için verdiğimiz grup önerisini niçin reddettiğinizi; sizin çoluk çocuğunuz, torunlarınız Türkiye’nin o günkü koşullarını görüp utanacaklar.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Kayırmacılığı siz iyi bilirsiniz, kayırmacılığı.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Çocuklarınızı ve torunlarınızı utandırmak istemiyorsanız gelin bu araştırma önergesine olumlu oy verin.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Kayırmacılığı siz daha iyi bilirsiniz.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – İlk kez araştırma önergesine olumlu oy verin, araştıralım. Eğer “Yoksulluk yok.” diyorsanız siz haklısınız, bu kürsüden gelir sizden özür dileriz, ama yok biz haklıysak o zaman bunun gereğini yapmadığınız için tarih önünde de yargılanacaksınız, çoluk çocuğunuzun önünde de yargılanacaksınız diyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Kayırmacılığı siz daha iyi biliyorsunuz.

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına söz talep eden Erzurum Milletvekili Sayın Muhammet Naci Cinisli.

Buyurun Sayın Cinisli. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlarım.

Aziz milletimizin mübarek kandillerini kutlarım. Refah içinde, sağlıklı, huzurlu daha nice kandiller dilerim.

İstatistiki veriler nüfusumuzun çok önemli bir kesimi için yoksulluğun kronikleştiğini ve artarak devam ettiğini gösteriyor. Tüketici Hakları Derneğinin, TÜİK ve TÜRK-İŞ verilerini kullanarak hazırladığı rapora göre ülkemizde 16 milyon kişi açlık, 50 milyon kişi ise yoksulluk sınırında. MEMUR-SEN tarafından yapılan “açlık-yoksulluk” araştırmasında da asgari ücretin 4.253 lira olduğu ülkemizde 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 3.526 lira, yoksulluk sınırı ise 10.120 lira olarak hesaplandı. AK PARTİ 2002 yılında iktidara geldiğinde yüzde 29 oranında ve aşağı yönlü trend içeren yıllık enflasyon, kasta varan hatalı politikalarıyla yukarı yönlü bir trendle yüzde 50’lere geldi. Gıda enflasyonu ise yüzde 55’in üzerinde. Bağımsız kurumların yaptıkları araştırmalara göre enflasyon yüzde 100’ün üzerinde.

Diğer yandan, AK PARTİ, iktidarında geçen yirmi yıllık süre boyunca ülkemizdeki gelir dağılımında büyük tahribatlara yol açtı. Gelir dağılımında çok büyük adaletsizlik yaşanıyor. En zengin yüzde 10 ile en yoksul yüzde 10’un arasındaki fark 17 kata ulaşmış durumda. Adaletsiz gelir dağılımı, ulusal gelirin paylaşımındaki dengesizlik, başarısız ekonomik ve sosyal politikalar nedeniyle derin yoksulluk ülkemizin en büyük sorunu hâlini aldı. Anadolu, unutmaya yüz tuttuğu nesiller öncesinin fukaralık günlerine geri döndü. AK PARTİ iktidarı ise artan fukaralığa karşı önlemler almak, milletimizi hak ettiği refah içinde yaşatmak yerine yoksulluğu ve daha da ötesi, muhtaçlığı yöneten bir politikayı benimsiyor. Siparişle veri hazırlayan TÜİK’in raporlarında bile 2020 yılına ait sosyal koruma harcamaları yüzde 20’lik bir artış göstererek 656 milyar liraya ulaşmış bulunuyor. 15 milyona yakın vatandaşımız sosyal koruma kapsamında maaş alıyor. Sosyal yardım tabii ki anayasal bir görevdir fakat idarecilerin görevi sosyal yardıma muhtaç insan sayısını artırmak değil, aksine, sosyal yardıma ihtiyaç duymadan insanların refah seviyesini yükseltmek, muhtaç insan sayısını aşağı çekmektir. Muhtaç insan sayısının arttığını açıklamak övünülecek bir durum değildir, ayıptır.

Son zamanlarda yoksullukla başa çıkamayan, çözüm yollarını kaybeden birçok vatandaşımız yaşama ümitlerini de kaybediyor. Cumhuriyet tarihimizin en derin ekonomik krizini yaşarken korkarım ki yine en derin sosyal krizini de yaşıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – AK PARTİ tarafından büyük haksızlığa uğrayan, başta gençlerimiz olmak üzere, toplumun pek çok farklı kesimindeki insanımız psikolojik sorunlarla boğuşuyor ve maalesef çareyi, olmaması gerekmesine rağmen, intiharda buluyor. Memleketim Erzurum’da 15, 16, 17 yaşındaki gençler intihar ediyorlar. Bu yaşa kadar düşmüş intihar oranının vebali AK PARTİ’nin sorumsuz, liyakatsiz, soygun düzenli, devlet tanımaz ekonomi politikalarının ve sorumsuz yönetim anlayışının üzerinedir.

Ülkemizde yapılmak istenen, Orta Asya modeli hesap vermeyen yönetim, Orta Doğu modeli hesap sormayan halk sistemidir. İYİ Parti olarak ülkemizin böylesine bir uçuruma sürüklenmesine izin vermeyeceğimizi, ilk seçimlerden sonra dünyayla rekabet eden bir Türkiye için iyileştirilmiş, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçeceğimizi belirtir; Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul.

Buyurun Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genel Kurulu, Genel Kurulun sevgili emekçilerini ve ekranları başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Evet, yoksulluk… Cumhuriyet tarihinin görülmemiş, belki en büyük ekonomik krizini yaşıyoruz değerli arkadaşlar. İnsanoğlu, yurttaşlarımız giyinemiyor, barınamıyor, ısınamıyor, aydınlanamıyor, temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor ama burada AKP sözcülerini dinlediğimizde tozpembe bir tablo çiziliyor. Eğer iyi bir gelişme varsa bunu yapan mutlaka AKP’dir ama olumsuz tüm gelişmeler AKP’yle ilgili değildir, dış güçler yapıyor, dış güçler mutlaka bundan sorumlu. Örneğin, akaryakıt fiyatları artar, bunu AKP yapmıyor ama diyelim ki uluslararası piyasada Brent petrol biraz düşer ve fiyatlar indirilir, bunu AKP indiriyor.

Bakın, gerçekten, yurttaşlarımız büyük bir umutsuzluk ve çaresizlik içinde, evine ekmek götüremeyen yurttaşlar var. Bakın, bugün, bu ülkede ülkenin yüzde 50’si açlık sınırının altında bir yaşam sürdürmek zorunda. Yaklaşık 12,5 milyon işçi asgari ücretin altında ücret alıyor. Çalışanların yüzde 50’sinden fazlası açlık sınırının altında yaşıyor. Vatandaşların bankalara borcu 1 trilyon 34 milyar TL'ye ulaşmış durumda. Vatandaşa gelince “Para yok.” diyorsunuz, 5’li çeteye gelince bakın, 128 kez vergi affı uyguluyorsunuz. Sizin tavrınız ve tarafınız belli. Siz zengin yüzde 1’den yanasınız, biz yüzde 99 yoksulun yoksulluğunun kaldırılmasından yanayız. Siz sürdürülebilir bir yoksulluk istiyorsunuz, biz yoksulluğun kalkmasını istiyoruz; aramızdaki fark bu.

Değerli arkadaşlar, bugün geldiğimiz noktada gençlerimiz yarına umutsuz bakıyor, bugün geldiğimiz noktada kimse geleceğinden emin değil. Bu ülkenin gencecik çocukları bu ülkede yaşama hayalleri dahi kuramıyor, yurt dışına çıkma hayalleri kuruyor. Bunların hepsi AKP'nin sayesinde oldu. Yüzde 1’lik kesimin aldığı pay, en yoksul yüzde 20’lik kesimin aldığı paydan çok daha yüksek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Dolayısıyla “AKP” denince, o 5’li çete, AKP'nin yanında kıyısında yetişmiş zenginler, 3-5 maaş alan bürokratlar ve şatafat akla geliyor ama ülkede yaşanan gerçek, yoksulun açlığı, sefaleti, umutsuzluğu ve yarına dair hayalsizliğidir.

Bunların mutlaka araştırılması gerekiyor, bunların mutlaka masaya yatırılması gerekiyor. Algı yaratarak yokmuş gibi davranmaktan vazgeçin, gelin bu ülkede yaşanan somut durumu hep birlikte masaya yatıralım diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talep eden Denizli Milletvekili Nilgün Ök.

Buyurun Sayın Ök. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NİLGÜN ÖK (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP’nin grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle sözlerimin başında aziz milletimizin ve İslam âleminin Beraat Gecesi’ni tebrik ediyorum, hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.

AK PARTİ olarak göreve geldiğimiz gün, milletimizi dara düşüren, milletimizin refahına kasteden tüm olumsuzluklarla mücadele edeceğimizi belirtmiştik, yirmi yıldır da bununla mücadele ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Biz, çalışmalarımızın merkezine insan odaklı, sosyal refahı ve sosyal adaleti sağlayan, bireyi, aileyi ve toplumu güçlendiren, çoğulcu, bütünleştirici, sürdürülebilir kalkınmayı önceleyen politikaları koyduk.

2002 yılında sadece 1,3 milyar TL olan sosyal yardım harcamalarını 2022 yılında 104,2 milyar TL’ye çıkardık. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Sosyal yardım program sayısı bugün 40’ın üzerinde -ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza sürekli olarak çözüm sunuyoruz- göreve geldiğimizde bu sayı 4’tü. Sizler “Bunu yoksulluk ve enflasyon arttığı için artırdınız.” diyorsunuz ama biz sosyal devletin gereği olarak yardımlarımızın kapsamını, koruyucu şemsiyesini genişlettik. Tematik yardımların artmasını ve çeşitlenmesini yoksullaşmanın derinleştiği üzerinden düşünmemeliyiz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Helal olsun! Mahmut Hocam, dinle.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Dinliyorum, dinliyorum ama gerçeği ben biliyorum. Burada hayallerle konuşulmaz.

NİLGÜN ÖK (Devamla) – Eğitimden sağlığa, aile yardımından barınma yardımına kadar birçok yardım kalemini hayata geçirdik ve geçiriyoruz. Yaşlı aylığını 35, engelli aylığını 41 kat artırdık. Sosyal güvenlik sisteminden, göreve geldiğimizde vatandaşlarımızın sadece yüzde 46’sı yararlanıyordu, bugün yüzde 99’u yararlanıyor. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Çünkü biz diyoruz ki: İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.

Şimdi, tüm dünyanın içerisinde olduğu pandemi süreciyle birlikte etrafımızın yangın yeri olduğu, dünyada tedarik zincirlerinde sıkıntıların yaşandığı, krizlerin yaşandığı, enerji krizlerinin had safhaya çıktığı bu dönemde, sanki sadece Türkiye'de olağanüstü bir süreç yaşanıyormuş gibi algı yapmayı, sanki bizim hiçbir şey yapmadığımızı buradan dillendirmeyi doğru bulmuyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Biz zaten ne diyeceğinizi bildiğimiz için şaşırmıyoruz bu konuşmalarınıza.

NİLGÜN ÖK (Devamla) – Özellikle son dönemlerde, fiyatlanması küresel düzeyde yapılan petrol, doğal gaz gibi gıda sektörünün de kullandığı her türlü malzeme ürünlerindeki fiyat artışlarının vatandaşlarımıza en az düzeyde yansıtılması için her türlü gayreti gösteriyoruz.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Ya, gıda sektöründekini sen üretmezsen artacak tabii. Üretmiyorsun ki hep ithal ediyorsun.

NİLGÜN ÖK (Devamla) – Fiyat artışları karşısında her bir vatandaşımızı korumak için bugüne kadar maaş artışlarından sosyal desteklere, elektrik, doğal gaz faturası desteğinden, sübvansiyonlarından vergi indirimlerine kadar birçok tedbiri hayata geçirdik. Asgari ücrette yüzde 50, memur maaşında yüzde 30, en düşük emekli aylığında yüzde 67 artış sağladık; yine sağlarız, gerekiyorsa sağlarız. Bugüne kadar asla vatandaşımızı AK PARTİ olarak ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – İnsanlar intiharın eşiğinde, intihar ediyor, intihar. Ekmek bulamadığı için, çocuğunu ısıtamadığı için intihar edenler var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NİLGÜN ÖK (Devamla) – Başkanım, bitiriyorum.

BAŞKAN – Tamamlayalım, buyurun.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Vatandaştan haberin yok.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Milleti borçlandıra borçlandıra bir hâl oldunuz be! Borç, borç, borç… AKP demek borçlandırma demek.

NİLGÜN ÖK (Devamla) – Tüm dünyanın şalterleri indirdiği, üretimin durduğu pandemi döneminde dahi, bakın, dünyadaki istihdamda düşüş olmasına rağmen, sağladığımız istihdam destekleriyle istihdam 2,7 milyon kişi arttı. Sadece pandemi döneminde yaşanan krizde, ülke olarak 1 trilyon TL’ye yakın bir büyüklükten -mücadele ettik- vazgeçtik.

Şimdi şunu sormak istiyorum: Bir, grup önerisi içerisinde diyorsunuz ki… “Türkiye'nin yatırım ortamına sunduğu fırsatları keşfedin.” diyen Yatırım Ofisinin yabancı yatırımcıyı ülkemize çağırmasından bile rahatsızlık duyuyorsunuz. Yabancı yatırımcıdan niye rahatsızlık duyuyorsunuz?

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Sen rahatsızsın, sen.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – İşçimizin köle gibi gösterilmesine karşı çıkıyoruz, işçinin. İşçi köle gibi gösteriliyor orada.

NİLGÜN ÖK (Devamla) – Yatırım demek istihdam demek, kalkınma demek. Ama bunu sizin lideriniz o 2018’de yaşanan krizde de yaptı; ülke ülke, kapı kapı gezerek “Gelmeyin.” dedi. Gezi’de de yaptı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sizin hiçbir şekilde bu ülkenin kalkınmasıyla, ileriye gitmesiyle ilgili bir düşünceniz yok, tamamen felaket tellallığı yapıyorsunuz ama aziz milletimiz bunu görecek.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Aynen öyle, vallahi öyle.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Yahu, herkes görüyor ne olduğunu, herkes görüyor.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Görüyor, görüyor.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Mübarek kandil gününde söylemeyin bari bu yalanları!

NİLGÜN ÖK (Devamla) – Ben sözlerime burada son verirken, sizi de cumhuriyet tarihinin en önemli köprülerinden olan 1915 Çanakkale Köprüsü’nün yarınki açılışına davet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Golden Gate’e imrenerek bakıyorduk, şimdi dünya bizden bahsediyor ve bahsetmeye devam edecek. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Mahmut Hocam, dinle bak, dinle.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Çok iyi biliyorum ben, alandayım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın milletvekilimiz konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna dönerek yabancı yatırımcıdan ve yatırımdan rahatsızlık duyduğumuzu ifade etti, bir. İkincisi, felaket tellallığı yapmakla itham etti. Bu bir sataşmadır Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

7.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Denizli Milletvekili Nilgün Ök’ün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan, sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Şimdi, şöyle, keşke yabancı yatırımcı Türkiye’ye gelse, daha çok gelse, daha çok gelse. Fakat Sayın Nebati bu yabancı yatırımcının Türkiye’den çekilmesini aslında Fransa’da çok güzel özetledi. Sayın Nebati diyor ki orada: “Kamu yatırımcılarına zorluk çıkaran, mevzuat ya da bürokrasidir; biz bu bürokrasiyi, zorluğu aşarız. Cumhurbaşkanımız var; rahat olun, bürokrasinin ve mevzuatın bir önemi yok.” Şimdi, bu, mealen şu demektir: “Türkiye’de 1 kişi var, her şeye o karar verir, siz bizim mevzuatımızı düşünmeyin.” Bu, Türkiye’deki demokrasiyi de bir parça aşağılamaktır. Şunun için: “Kurumları, kuralları, hukuk normlarını hiçe sayarız biz, yeter ki gelin.” diyorlar. Yani buna rağmen, velev ki bakalım nereye düşmüşüz. Sayın milletvekilim elbette iyi niyetle Türkiye’nin büyümesini istediğini belirten bir konuşma yaptı, “Yoksulluk da yoktur.” dedi, ne güzel.

NİLGÜN ÖK (Denizli) – “Yoksul yok.” demedim, mücadelemizi anlattım.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Keşke, sayın milletvekilimin burada söyledikleri doğru olsa ama Sayın Milletvekilim, size şu kadar söyleyeceğim: 2018’de Türkiye’ye 120 milyar dolar -hisse senedi, tahvil, mevduat anlamında- yabancı para gelmiş, sermaye gelmiş. Şimdi, aradan geçen üç yıl sonra 120 milyar dolar 48 milyar dolara düşmüş; artmıyor, artmıyor. Tek adamların yönettiği ülkeye ne yaparsanız yapın, turkuaz halı da serseniz, kırmızı halı da serseniz yabancı yatırımcı gelmez; keşke gelse. Yabancı yatırımcı gideceği ülkede önce demokrasi arar, insan hakları arar, hukuk arar.

Çok teşekkür ederim.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, son beş yılda artan yoksullaşmanın nedenlerinin araştırılarak yoksullukla mücadele için gerekli politikaların belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/5606) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 17 Mart 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın Kabukcuoğlu…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’nun, Berat Kandili’ne ilişkin açıklaması

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Berat Kandili, Allah’ın rahmet ve lütfuyla bağışlanma kapılarının ardına kadar aralandığı, müminlerin yaptıkları ibadetlerinin kat kat mükâfatlandırıldığı, günahların affedilip Allah’ın rızası ve sevgisine mazhar olunduğu bir gecedir. Bu gecenin Türk İslam âlemine, tüm insanlığa huzur, barış, kardeşlik getirmesini diliyor; insanlığın daha yaşanabilir, affedilebilir, bağışlanabilir nice Berat Kandillerine ulaşmasını Allah’tan niyaz ediyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Sayın Güneş, buyurun.

36.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’nci yıl dönümüne ve Berat Kandili’ne ilişkin açıklaması

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ramazan ayının müjdecisi, af ve bağışlama gecesi olan Berat Kandili’nin ülkemize, milletimize ve tüm İslam âlemine barış, huzur ve hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Çanakkale Zaferi, tarih boyunca bağımsızlık ve vatan sevgisi uğruna savaşmaktan çekinmeyen bu milletin sarsılmaz inancı, azmi ve kararlılığının en güçlü işareti, tarihten silinmek istenen bir milletin bütün imkânsızlıklara rağmen vatanını korumak için yazdığı kahramanlık dolu destanlardan biridir. Türk milleti ve onun bağrından çıkan kahraman askerlerimiz dün nasıl ki Çanakkale’de ülkesine, milletine ve vatan topraklarına karşı yönelen tehditleri bertaraf ettiyse şükürler olsun ki bugün de aynı şekilde ve aynı tür tehlikeyi yok edebilecek güç ve kararlılıktadır. 18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Günü’nün 107’nci yıl dönümünde başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu vatan uğruna canlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle, gazilerimizi şükranla anıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Zeybek…

37.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybek’in, Samsun’da uzaktan eğitim gören öğrencilerin internet altyapısı olmaması sebebiyle yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Samsun merkezde, diğer 14 ilçede ve köylerinde yaşayan, pandemi sürecinde uzaktan eğitim alan öğrencilerimiz, TELEKOM internet altyapısı, fiber kablo hatları ve uydu alıcıları olmadığından mağduriyetler yaşamıştır ve mağduriyetleri hâlen devam etmektedir. Özellikle Ladik ve Havza ilçelerinin Budakdere, Çamlıköy, Akyar, Sarıgazel, Kirazpınar, Oymapınar, Meşepınarı, Karga, Küflek, Köseoğlu, Kayacık, Mürsel, Kuyucak, Kıroğlu, Ağcakaya, Eynekaraca, Söğütlü, Derinöz, Uluçal köylerinde internet altyapısı olmadığından uzaktan eğitim gören öğrencilerimizin mağduriyetleri hâlen devam etmektedir. TELEKOM yetkililerine buradan sesleniyorum: Çocuklarımızın mağduriyetlerini giderin ve internet altyapılarını en erken zamanda yapın, onların internetten faydalanmasını sağlayınız. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Öztürk…

38.- Giresun Milletvekili Cemal Öztürk’ün, İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Sayın Başkan, kamu ihalelerinin nasıl yapılacağına dair usuller ve uygulamalar Kamu İhale Kanunu’nda tespit edilmiştir. Türkiye’de yüzlerce firma kamuya iş yapmaktadır. Yapılan ihalelerin hukuka aykırı olduğuna dair bir belge ve bulgu var ise bu hususta itirazların da nasıl yapılacağı yine Kamu İhale Kanunu’nda tespit edilmiştir. Herhangi bir usulsüzlük, kanuna aykırılık varsa Türkiye bir hukuk devletidir ve yargı yolu açıktır. Yüzlerce firma kamudan iş alıp taahhüt işi yaparken sadece 5 firmanın adının kullanılması, kişi ve kurumları karalama ve töhmet altında bırakma niyetinden başka bir şey değildir; ben bunu ifade etmek istemiştim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, kısa bir söz… Bir gelişme var da.

BAŞKAN – Açalım Sayın Beştaş’ın mikrofonunu, kısa bir cümle kuracak.

39.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Zaynal Abakarov’u kimin koruduğunu öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, Genel Kurulda, Gülistan Doku’nun kaybolmasıyla ilgili önergeleri çokça konuştuk ve kaybolmasında baş şüpheli Zaynal Abakarov’un hiç yakalanmadığını da söyledik. Bugün, bir iki saat önce Zaynal Abakarov’un gözaltına alındığı haberini duyduk. Doğrusu, söylemedim burada, sevindim, hani, bir gelişmeleri izleyelim diye fakat şimdi serbest bırakıldığını öğrendik. Açıkçası, göstermelik bir gözaltı ve kesinlikle esasa girilmeden… 5 Ocak 2020 tarihinde kaybolan genç bir kadının failleri bilerek ve isteyerek bulunmuyor, cenazesi -eğer yaşamını yitirmişse- bulunmuyor. Ve aile defalarca şiddete uğradı, defalarca gözaltına alındı, haklarında cezalar verildi; aile hakkında -tepki olarak itiraz ettikleri için, eylem yaptıkları için- cezalar verildi. Şimdi Zaynal Abakarov’un yine bırakılması korunduğunu tekrar ortaya sermiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz bu ilişkileri soruyoruz: Zaynal Abakarov’u kim koruyor? İçişleri Bakanı mı koruyor, Adalet Bakanı mı koruyor, yargı mı koruyor, iktidar mı koruyor? Bu Zaynal Abakarov’la ne ilişki var? Bunu gerçekten soruyoruz çünkü aile, hakikaten, bunu yıllardır dile getiriyor ve yargı, işine geldiğinde, tabii ki “tweet” atanı tutukluyor ama kaybolan bir genç kadının baş şüphelisini iki saat sonra paşa paşa geri gönderiyor; bu da çifte standardın bir örneğidir.

BAŞKAN – Sayın Altay…

40.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Giresun Milletvekili Cemal Öztürk’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Biraz önce konuşan sayın vekilimizin konuşmasına istinaden bir açıklama gereği doğdu.

Biz İhale Kanunu’nun açık ihale olmasından şikâyetçiydik, olmuyordu, 21/B oluyordu, 21/B’den müştekiydik; şimdi 21/B’yi arar olduk Sayın Başkan.

Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanının imzasıyla… Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki mesela: “Kınalı-Malkara kesiminin Tekirdağ-Savaştepe Otoyolu’nu yapan firmaya -bak, şöyle diyor- Karayolları Genel Müdürlüğünün mevcut maliyet artış tavanının artırılması, ilave işletme süresi ve trafik garantisi verilmesi ve diğer ilgili hususların, görevli şirketle müzakere edilerek, mutabakat sağlanarak… Sözleşme imzalayın.” Biz 21/B’den şikâyetçiydik, artık o da kalktı. Tayyip Bey diyor ki: “Şu firmayla, otur, müzakere et, mutabık kal, sözleşme imzala.” Bu dediğim iş 10 milyarlık iş. Dünyanın hangi ülkesinde 10 milyarlık iş emirle bir firmaya verildi ya? Bunu söylemeyelim mi burada Sayın Başkan?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Tamam, bitti, bu kadar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.

Alınan karar gereğince, denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Manisa Milletvekili İsmail Bilen ve 29 Milletvekilinin Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Manisa Milletvekili İsmail Bilen ve 29 Milletvekilinin Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4260) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 320)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.05

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.17

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 68’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

2’nci sırada yer alan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Eğitim Enstitüsü (EİTEE) Arasında EİTEE’nin Hak, Ayrıcalık ve Bağışıklıklarına Dair Ev Sahibi Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Eğitim Enstitüsü (EİTEE) Arasında EİTEE'nin Hak, Ayrıcalık ve Bağışıklıklarına Dair Ev Sahibi Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3168) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 270) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 270 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE EKONOMİK İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI EĞİTİM ENSTİTÜSÜ (EİTEE) ARASINDA EİTEE’NİN HAK, AYRICALIK VE BAĞIŞIKLIKLARINA DAİR EV SAHİBİ ÜLKE ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 23 Temmuz 2020 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Eğitim Enstitüsü (EİTEE) Arasında EİTEE’nin Hak, Ayrıcalık ve Bağışıklıklarına Dair Ev Sahibi Ülke Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi bulunmuyor.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

İç Tüzük’ün 145’inci maddesinin ikinci fıkrası “Başkanın gerekli görmesi halinde açık oylama oturumun sonuna veya haftanın belli bir gününe bırakılabilir.” hükmünü havidir. Bu hüküm uyarınca teklifin açık oylamasını oturumun sonuna bırakıyorum.

3’üncü sırada yer alan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Katar Devleti Hükûmeti Arasında Katar Askeri Hava Aracı ve Destek Personelinin Türkiye Cumhuriyeti Topraklarında Geçici Konuşlanması Konusunda Teknik Düzenlemenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Katar Devleti Hükûmeti Arasında Katar Askeri Hava Aracı ve Destek Personelinin Türkiye Cumhuriyeti Topraklarında Geçici Konuşlanması Konusunda Teknik Düzenlemenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3669) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 297) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 297 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen, İYİ Parti Grubu adına Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan.

Buyurun Sayın Erozan. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, izin verirseniz, konuya girmeden evvel yarının Şehitler Günü olması vesilesiyle tüm şehitlerimizi yâd etmek isterim ama burada, özellikle kendi geçmişimden kalan bir görevin gereğini de yerine getirmek istiyorum. Son elli sene içinde Dışişleri Bakanlığı 41 şehit vermiştir. Türkiye Cumhuriyeti'nin haklarını başka topraklarda korumak için bu kardeşlerimiz, büyüklerimiz, küçüklerimiz, maalesef, terörist saldırıların kurbanı oldular. Ben onları bugün, yarınki kutlamalar vesilesiyle, anmalar vesilesiyle de bir kere daha anmak isterim.

Katar’la ilgili önümüze gelen “teknik düzenleme” adlı bu belge konusunda birtakım istifhamlarımız var kafamızda ve bu soru işaretlerinden dolayı da bizim, bu yasa teklifine yani bu teknik düzenlemenin uygulanmasına yönelik yasa teklifine de olumlu oy vermemiz, maalesef, mümkün değil. Birincisi, bu Katar’la olan ilişkilerimizin niteliğinden kaynaklanan sebepler de var, içeriğine ilişkin mülahazalar da var. Bir defa, bizim Katar’la ilişkilerimiz başka birkaç ülkeyle de bu şekilde cereyan ediyor. Yani, kişisel ilişkiler devletler arası ilişkilerin önüne geçmiş vaziyette. Yani bu Katar Emiriyle olan ilişkilerin, özellikle bu bizim ucube “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi” dediğimiz yapı içinde daha da garip uygulamalar olduğunu gözledik. Buna benzer kişisellik üzerinden yürüyen ilişkilerimizin Putin’le ilişkiler, Biden’la ilişkiler, Macron’la ilişkiler, geçmişte Merkel’le ilişkiler, şimdi önümüzdeki dönemde Scholz’la ilişkiler olarak da devam edip etmeyeceğini çok merak ediyoruz. Bu “teknik düzenleme” dediğimiz metin, aslında, sonunda bir yabancı ülkenin güçlerinin geçici olarak -tırnak içinde söylüyorum, o “geçici” kelimesine de döneceğim biraz sonra- ülkede konuşlandırılmasını gerektiriyor. Hâlbuki, Anayasa’mızın 92’nci maddesi, yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına izin verme yetkisini Türkiye Büyük Millet Meclisine veriyor yani bir tezkere meselesi olarak telakki ediyor. Yani, bunun genel gerekçesinde dahi bu unsura atıfta bulunulmadığı için bu, garip bir metin olarak önümüze gelmiş; aslında, içeriği itibarıyla bir tezkere olması gerekirdi bunun.

Bu konu Komisyonda konuşulurken iktidar cephesinden bunun bir operasyonel işlev olmadığından söz edildi. Yani bu uçaklar buraya geliyorlar; teçhizatları yok, donanımları yok, cephaneleri yok ve Türkiye’de kendi ülkelerinde yapamadıkları birtakım tatbikatları yapacaklar, anladım. Bu şekilde… Başka türlü bunun izahı da yok. Ha, şimdi, bunun şöyle bir sıkıntı yaratacağı kanısındayız biz; aynı sıkıntıyı biz Katar’da bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri mevcudiyeti açısından da hissediyoruz. Biraz evvel sözünü ettiğim o kişisel ilişkilerden dolayı bizim Türk Silahlı Kuvvetlerinin oradaki işlevinin zaman zaman hatta Katar Emirinin muhafız alayı düzeyine geldiğini de hissediyoruz. Nitekim, geçmişte Katar Emirine yönelik bir darbe teşebbüsünün Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından engellendiği bugün bir devlet sırrı olmaktan çıkmıştır artık.

Ha, şimdi, “Katar” dediğimiz şey nasıl bir ülke? “Katar” dediğimiz 11.500 kilometrekarelik bir ülke, 11.500 kilometrekare yani İzmir’den küçük bir yer. İzmir’den küçük bir yer ve öyle bir yer ki buradan kalkan bir uçak hele bir savaş uçağıysa otuz saniye sonra ülkenin hava sahasını terk ediyor; ülkenin hava sahasını terk ettiği gibi, başka bir hava sahasını da ihlal eder duruma giriyor. Yani bu ülkenin kendi savaş uçaklarını kendi coğrafyasında, kendi ülkesinde kullanma yeteneği yok. Dolayısıyla bu uçakların, hem tatbikat yapabilmek hem de cephaneli bir tatbikat yapabilmek için kendi topraklarını kullanma yeteneği yok.

Ha, bu bize neyi anımsatıyor biliyor musunuz? Buna benzer bir anlaşma 1996 senesinde İsrail’le yapılmıştı. İsrail de yine boyutları itibarıyla küçük bir ülke olduğu için, onun da uçaklarını uçuracak -kendine özgü- kendi kontrolündeki coğrafya sınırlı olduğu için, Türkiye’yle 23 Şubat 1996 tarihinde imzalanan bir anlaşmayla, Askerî Eğitim ve İşbirliği Anlaşması’yla onlar da Konya’ya geldiler. Büyük ihtimalle bu Katar uçakları da Konya’ya gelecektir. Konya’da bir atış alanı vardır, Konya’daki o atış alanı üzerinde tatbikatlarını yapacak, bombalarını atacaklardır, sonuçlarına da kimler katlanacak hep birlikte göreceğiz.

Ama ben yine devam edeyim: “Hava aracı” kelimesi geçiyor anlaşmanın içinde, nasıl bir şeyden, ne gibi bir uçaktan söz edildiğini bilmiyoruz. Şimdi, “36 uçak gelecek.” deniliyor, şimdi eğer bunlar savaş uçağıysa Katar’ın 47 tane uçağı var zaten. 47 tane uçağın 36 tanesini buraya getirirseniz abuk bir durum ortaya çıkacaktır. Yok, bu eğitim uçağıysa 43 tane uçağı var, yine yarısından fazlasını getireceksiniz demektir. Helikopterse 65 tane var, yine yarısından fazlasını getireceksiniz demektir. Nakliye uçağı 12 tane. Bunların hangisi geliyor, hangisi bizde tatbikat yapıyor, neye yarıyorlar ayrı bir mesele. İşin garip tarafı, bu ülkenin uçakları hiçbir zaman kendi millî savunması için kullanılmamıştır. Nerede kullanılmıştır Katar’a ait uçaklar? Körfez Savaşı’nda, Suriye iç savaşında, Libya iç savaşında, Yemen iç savaşında, yani başka ülkelerin iç işlerine karışmak için kullanılmıştır. Şimdi, bu uçaklar buraya gelecekler, biz, bu uçakların eğitim imkânlarını sağlayacağız ama bizim destek vermemiz suretiyle bunların yetenekleri arttıktan sonra bu uçakların Türkiye'nin çıkarlarıyla ne ölçüde bağdaşacak bir coğrafyada kullanılacakları konusu bizi hiç ilgilendirmiyor herhâlde.

Şimdi, bunun ne gibi sonuçları olacağını bilmiyorum ama geleceği varsayılan bu uçaklardan bazıları çok modern uçaklar. Bunlardan bir tanesi Rafale, Fransızların şu anda kullandıkları en çağdaş uçaktır. Biliyorsunuz, bizim coğrafyamızda S-400 diye bir şey var, nerede olduklarını ben şu anda bilmiyorum ama var olduklarını biliyoruz en azından. Amerikalılar da bize dediler ki: ”Bu S-400’leri bu ülkeden çıkaracaksınız siz çünkü S-400’ler F-35’lerle aynı coğrafyada kullanılmaz, bizim F-35’lerimiz için bir risk taşır.” Şimdi, ben çok merak ediyorum, Rafale’ler açısından bu bir risk taşıyor mu? Yani Rafale’ler S-400’lerin olduğu coğrafyada uçabilecek uçaklar mıdır, Katarlılar bunu düşünmüşler midir, Fransızlar buna izin vermişler midir? Bunları bilmiyorum ama büyük ihtimal iktidar şunu diyecek: “Hiçbir sorun çıkarmaz.” Niye çıkarmaz? “Çünkü S-400’ler aktif değil, S-400’ler depoda, fişi çekilmiş vaziyette, sorun yok.” Bu soruyu sormuyorum ben Komisyona, onlar da bunun cevabını bilmezler.

Biraz evvel bombalardan bahsettim, ne tip bombalar olduğunu bilmiyoruz ama bu teknik düzenlemenin içinde “çevresel koruma” diye bir paragraf var yani “Verdiği zararları telafi edecektir.” diyor. O zararların ne olacağını ben bilmiyorum, askerî bir geçmişim yok ama burada konulacak mühimmatların -Konyalı milletvekilleri varsa onların asıl bence buna itiraz etmiş olmaları gerekirdi- oradaki tarım alanlarına veya yakın coğrafyaya zararlarının nasıl telafi edileceği konusunu ben yine sizlerin takdirine sunuyorum.

Bu anlaşmada yine teknik başka sorunlar var. Bu anlaşma daha evvelce yapılmış yani 27 Mayıs 2007 tarihinde yapılmış Türkiye Cumhuriyeti ile Katar Devleti Hükûmeti Arasında Askerî Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Anlaşması’na dayanıyor. Ha, şimdi, o anlaşmada 2 ülkenin biri tabii ki gönderen devlet -“devlet” kelimesinin altını çiziyorum- Katar, kabul eden devlet Türkiye. Bu anlaşmada “devlet” lafı yok, ikisi de çıkmış, buraya bir “ülke” lafı girmiş. Niye “devlet”ten “ülke”ye geçildiğine de ben anlam veremiyorum. Madem bu devletler arası bir anlaşma dolayısıyla bunun da bu şekilde birbiriyle ilintili 2 anlaşma olması nedeniyle en azından kelime uyumunun da sağlanmış olması gerektiğini düşünüyorum. Bütün bu soru işaretlerinden dolayı, bu muğlak hususlardan ötürü İYİ Parti olarak bu anlaşmanın lehinde olumlu oy kullanamayacağımızı da belirtmek istiyorum.

Ama söz almışken biri maalesef kanlı canlı, biri biraz daha gölgede kalmış iki konuya da değinme ihtiyacını duyuyorum, bu anlaşmayla ilgili değil tabii. Biri “kanlı canlı” dediğim -üzülerek bu sıfatı kullanıyorum- Ukrayna ve Rusya Federasyonu arasındaki çatışmalar. Yani bunun geçmişini biraz geriye getirerek incelememiz gerekir, her ne kadar bu çatışma 24 Şubat tarihinde başlamış gibi gözüküyorsa da buna gelen adımlar ancak yıllar geriye gidilerek izlenebilir.

Biliyorsunuz 1991 senesinde Sovyetler Birliği dağıldı. Bu, o coğrafya için büyük bir travma oldu. Evet, yeni cumhuriyetler çıktı -Ukrayna yeni bir cumhuriyet- 1 tanesi Rusya Federasyonu olmak üzere 15 yeni cumhuriyet. O çöküş, Rusya Federasyonu dâhil bütün ülkeleri ağır şekilde etkiledi ve ekonomileri çöktü, siyasi olarak çöküş yaşadılar. Gorbaçov zamanını hatırlarsanız “Glasnost ve Perestroyka” diye bir yeniden yapılanma arayışına girdiler ama bu zaman aldı. 2000 yılında Putin’in iktidara gelmesiyle birlikte işlerin rengi ve Rusya’nın yakın çevresini ve yakın çevresinin ötesinde o eski dönemin Sovyetler Birliği’nin süper güç ve küresel güç olma arayışlarına yönelik birtakım beklentileri veya hedefleri olduğu anlaşılmaya başlandı. Şimdi, bu hedefler çerçevesinde Sovyet ordusu güçlenmeye başladı. Sovyet ordusu derken bu Sovyet ordusunun ardılı olan Rusya Federasyonu ordusu güçlenmeye başladı, ekonomisi göreceli olarak güçlenmeye başladı ve bir noktada da bu Varşova Paktından ayrılan ülkelerin Batı âlemi içinde yer aramaları, buna da Batı’nın olumlu yankı vermesi sonucu Batı âleminde “NATO’nun genişlemesi” diye bir kavram gündeme geldi. Şimdi, bu kavram çerçevesinde daha Gorbaçov zamanında, 1990 senesinde Amerikalılarla yapılan müzakerelerin bir tanesinde o zamanın Amerikan Dışişleri Bakanı James Baker ile Gorbaçov arasında bir görüşme yapılıyor ve Almanya birleşecek -daha birleşmemiş- ama Almanya’nın birleşmesiyle birlikte NATO kaçınılmaz olarak Doğu Almanya’ya kadar genişleyecek, doğu istikametinde genişleyecek. Ve bu müzakere yapılırken Amerikalılar, NATO’nun Doğu Almanya’nın ötesinde -kelime şu- 1 inç dahi genişlemeyeceği sözünü veriyorlar, 1 inç. Yıl 1990, bugünkü haritaya bakarsanız, 1 inç değil, 800 kilometre genişlemiş vaziyette. Ve Gorbaçov o verilen sözü, söz olarak kabul ediyor. Bu konu, o zaman bir yazılı metne bağlanmıyor, yazılı metne bağlanmadığı için de günler, yıllar birbirinin üstüne ekleniyor, iki Almanya’nın 3 Ekim 1990’da birleşmesiyle bir adım genişliyor, sonra 12 Mart 1999’da Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya’yla genişliyor. 29 Mart 2004’te Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya ve Slovenya’yla genişliyor. 2009’da Arnavutluk, Hırvatistan’la genişliyor. 2017’de Karadağ’la genişliyor. 2020’de Kuzey Makedonya’yla genişliyor ve gidiyor bu dalga dalga.

Bunun yarattığı birtakım sancılar var çünkü bu sancıların bir tanesi, biliyorsunuz, geçmişte, 2008’de Abhazya krizi olarak çıktı, Osetya krizi olarak devam etti 2008’de; Kırım ilhak edildi 2014’te ve 2022’ye geldik, Ukrayna meselesi.

Şimdi, pek çok kişi -ben biraz farklı düşündüğüm için onu sizlerle paylaşmak isterim- bütün bu genişlemeleri askerî faktörler üzerinden değerlendiriyor, hâlbuki ben başka bir açıdan bakılması gerektiği kanısındayım. O da şudur: Çünkü NATO’nun anlaşması bildiğiniz gibi bir savunma anlaşmasıdır ve her ne kadar savunma anlaşmasının 4’üncü ve 5’inci maddeleri çerçevesinde NATO’nun savunma refleksiyle “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için.” anlayışıyla silahlı kuvvetlere müracaat edileceği yazıyor olsa da bu, savunma amaçlı bir saldırıya uğranılması hâlinde geçerli olacak bir husustur. Ama NATO’nun geçmişte -burada da söylediğime inanıyorum- başka bir işlevi vardır, o işlevi de maddelerinde değil, NATO Antlaşması’nın girizgâhında yazar. Girizgâhta ne yazdığını da okuyayım ben size: “NATO ülkeleri, demokrasi, bireysel özgürlük ve hukukun üstünlüğü ilkeleri temelinde bütün halkların özgürlüklerini, ortak miraslarını ve uygarlıklarını korumakta kararlıdır.” yazar. Benim anlayışıma göre, NATO açısından Rusya’nın tehdit algılaması askerîden çok, bu temel ilkeler, değerler manzumesinin Doğu’ya doğru kaymasıdır. Yani otoriter bir rejimseniz siz, sizi demokrasi ürkütür, hukuk düzeni ürkütür, halkların özgürlükleri ürkütür, uygarlıkların korunması ürkütür ve bundan ürkecek tek ülke de maalesef bizim coğrafyamızda Rusya’dan ibaret değildir.

Ha, şimdi, bu Ukrayna çatışmasının maalesef iktidara göre olumlu yansımaları var, tabii ki bize göre olumsuz yansımaları var. Olumsuz yansımaları sokakta da hissediyorsunuz her biriniz. Yani doğal gaz fiyatının ne olacağı, petrol fiyatının ne olacağı, enerji bağımlılığımızın genelde ne gibi sonuçlar doğuracağı büyük bir soru işareti olarak duruyor, ayçiçeği meselesi hepimizin derdi. Yani insanlar, akşamleyin eve giderken süpermarkete veya benzinciye uğrayarak eve gidiyorlar. Meyve, sebze ihracatımızın bundan nasıl zarar göreceği ayrı bir konu, taşımacılık sektörümüzün başına gelecekler ayrı bir konu, Akkuyu Nükleer Santrali'nin takvimine göre gidip gitmeyeceği ayrı bir konu. Turizm sektörümüz, en kritik olan o yani geçen sene 5 milyonun üzerinde gelen turistin bu sene 5 milyonun üzerinde gelemeyeceği... Maalesef böyle bir çatışma ortamında, insanların kendi can derdine düştükleri bir ortamda tatilleri düşünecek hâlleri kalmamıştır.

Başka bir sorun var, yine, yakın zamanda Sayın Çavuşoğlu “15 bin vatandaşımızı tahliye ettik.” dedi; güzel. Bunların içinde kaç öğrenci var, onun bir analizi lazım. Yani bu öğrenciler oradan çıktılar, geldiler, kurtardılar canlarını, okullar ne oldu? Kolay kolay dönemeyecekler bunlar geriye. O öğrencilerin Türkiye’deki üniversitelere yatay geçişleri konusunda acaba Millî Eğitim Bakanlığı veya YÖK ne gibi bir hazırlık içindedir, bunu da sormak durumundayım ben, yoksa çocuklar canlarını kurtardılar, o ayrı mesele.

Dolayısıyla, geçmişte, biliyorsunuz, biz bir dönem Arap Baharı’yla yattık kalktık, şimdi Donbas kışıyla yatıp kalkacağız bir müddet ve bu Donbas kışının ayazından da en çok zarar görecek ülke maalesef Türkiye olacak. Ha, faydaları var mıdır? Fırsatçılık olarak bakarsanız konuya faydaları olacağını da maalesef gözlüyoruz. “Maalesef” diyorum, hayırlı olsun demem lazım; Türk Hava Yolları herhâlde bu sene bu durumdan dolayı kâra geçecek bir firma riskini taşıyor. Riskini taşıyor da, onu bilmiyorum ama ben resmin geneline baktığımda, bu konuda, maalesef, bu işin bu noktaya gelmesi konusunda herkesin -Türkiye dâhil- günahkâr olduğu kanısındayım. Şimdi başkaları günah çıkarmaya başladılar. İngiltere Başbakanı Boris Johnson, Avrupa Birliği ve güvenlikten sorumlu yardımcı Josep Borrell, her ikisi de daha bu hafta, sorunun bu hâle gelmesindeki günahlarını itiraf etmek durumunda kaldılar. Ama Amerika da bir süper güç olduğu için, o süper gücün her zaman hata yapmaya hakkı vardır.

Buradan başka bir sonuç da çıkmıştır, ben size bir benzetmeyle bunu anlatacağım, bir metaforla. Çocukların eğitiminde anlatılan bir hikâye vardır, 5 yaşındaki bir evladını baba masaya çıkarır, şöyle 2 metre çekilir, oğluna der ki: “Atla, ben seni tutacağım.” Çocuk bir tereddüt eder, 2 tereddüt eder, atlar; baba çekilir, oğlan yere düşer. Oğlanı yerden kaldırır baba “Babana dahi inanmayacaksın.” der. Şimdi, Zelenski’nin başına gelen budur yani Zelenski’ye neler vadedildiğini açık veya kapalı ortamda bilmiyoruz ama adamın onlara inanarak, NATO üyeliği konusu bugün hâlâ devam ediyor, “Hava sahamızı kapatın, Rusların bu uçaklarını engelleyin.” diye… NATO'nun bunu yapacak yeteneği yok ama geçmişteki vaatler adamı bugün çaresiz, ortada bırakmış vaziyette. Gelinen ortamda maalesef komşumuzdaki yangın bir şekilde askerî olarak bize sirayet etmez ama mevcut durumda iktidarın denge politikasının yarattığı birtakım sancılarla karşı karşıya geleceğiz yani bana sorarsanız iki arada bir derede kalmış vaziyetteyiz, “Yukarıya tükürsek bıyık, aşağıya tükürsek sakal.” durumundayız veyahut -daha da avam bir tabirle kullanayım- “Çok kocalı Hürmüz.” vaziyetindeyiz.

Şimdi, önümüzdeki dönemde bu sorunların aşılabilmesi açısından tabii ki bir çözüm arayışları var ama sonunda şuraya geleceğiz büyük ihtimalle -yine özür dileyerek söylüyorum- “Biz bu haltları niye yedik?” diyeceğiz çünkü sonunda varılacak anlaşma büyük ihtimalle bundan iki ay evvelki anlaşma profilinde çıkacaktır, arada binlerce insan ölmüş olacak. Bir insanlık dramıyla karşı karşıyayız biz bugün, 3 milyondan fazla insan bugün Ukrayna’yı terk etmiş vaziyette, bunların bir kısmı bize de geliyor. Şimdi, bizim, çok şükür, misafirperverliğimiz içerisinde bunlara kucak açmamız bir ölçüde mümkün ama başka ülkelere yani Polonya'ya gidenlerin sayısı bugün… Bunların hemen hemen yarısı Polonya'ya gitti yani dolayısıyla önümüzdeki dönemde bunun sancılarını biz yaşamaya devam edeceğiz.

Daha önümde çok şey var anlatacağım ama ben, o ikinci gölgede kalan konuya da değinerek sözlerimi bitireyim, bu Libya meselesi. Şimdi, yakında bize bir Libya tezkeresi getirmeye çalışabilir iktidar. Biliyorsunuz, iktidar geçmişte tezkereyi getirirken o dönemde bir Ulusal Mutabakat Hükûmeti vardı, Ulusal Mutabakat Hükûmetinin ve haklı olarak o tarihte Birleşmiş Milletler tarafından tanınmış Hükûmetin talebi üzerine o tezkereyi bize getirdiler. Şimdi o Hükûmet yok, o yardım talebi de yok, o Hükûmetin yani iktidar açısından oyuncusu olan Fethi Başağa -ki o zaman İçişleri Bakanıydı- bugün başka bir yerde, cephe değiştirmiş vaziyette, iktidarın “terörist” dediği Hafter’le yani ülkenin doğusundaki Hafter’le kol kola geziyor ve iktidarın yeni kankası dediğimiz Dibeybe’ye karşıda âdeta bir silahlı çatışma ortamına girmiş durumda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) - Böyle bir ortamda biz iktidarı yine uyarmak durumundayız. Dolayısıyla, ortada Birleşmiş Milletler tarafından da tanınmış bir Hükûmet olmadığına göre, mevcut Hükûmetin ne olacağı da bilinmediğine göre, kimsenin de Türk Silahlı Kuvvetlerinin Libya'da bulunmasına ilişkin bir talebi bulunmadığına göre bizim sizlerden ricamız, bizi burada yeni bir tezkereyle hiç meşgul etmeyin.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grubu adına Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.

Buyurun Sayın Tiryaki. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

297 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Katar Devleti Hükûmeti Arasında Katar Askeri Hava Aracı ve Destek Personelinin Türkiye Cumhuriyeti Topraklarında Geçici Konuşlanması Konusunda Teknik Düzenlemenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’ni görüşüyoruz. Öncelikle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, en sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim: Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına sunulan 297 sıra sayılı Teklif’in aleyhine oy kullanacağız çünkü bu anlaşma Akdeniz’de yaşanan, yaşanacak gerginlikleri artıracak niteliktedir. Anlaşma yürürlüğe girerse Katar’a ait 36 savaş uçağı ve 250 askerî personel Türkiye’de konuşlanacak. Peki, bu durum Akdeniz’i nasıl etkileyecek? Şöyle etkileyecek: Anımsanırsa Akdeniz’de yaşanan gerginlikler sonrasında Yunanistan’la da bir dizi gerginlik yaşanmış ve Yunanistan Fransa’yla bir anlaşma yaparak Rafale tipi savaş uçağı satın almıştı; bunun için sözleşmeler imzalanmıştı. Böylece Türkiye’ye karşı bir hamlede bulunmuştu Yunanistan Hükûmeti.

AKP Hükûmeti bu gerilimi azaltmak yerine, diplomatik yollardan bu sorunu çözmek yerine buna Katar’la bir anlaşma yaparak cevap verme yolunu seçmiş gibi gözüküyor çünkü Katar’ın elindeki askerî uçaklar da yani Türkiye’de konuşlandırılacak 36 tane savaş uçağı da aynı tip, Fransız Rafale tipi savaş uçakları dolayısıyla bu, gerginliği azaltmak yerine gerginliği artıracak bir sözleşme olacak. Daha önce de söyledim, Adalet ve Kalkınma Partisi savaş neredeyse âdeta orada, Rusya’yla bu durumda rekabet hâlinde; kıta, ülke, bölge hiçbir şekilde fark etmiyor; Libya, Suriye, Irak, Ermenistan, Ukrayna; şimdi de bu teklifle tehlikeli adımlar atılıyor, “Katar’la iş birliği yapıyoruz.” denilerek Yunanistan’la savaşı kışkırtacak adımların atılması doğru değil, bundan kaçınılması gerekir, bu sorunların diplomatik yollarla çözülmesi gerekir. Elbette Yunanistan’ın da savaş uçağı filosunu zenginleştirmesini doğru bulmadığımı özellikle söylemek isterim.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri uzunca bir süredir Katar Emiriyle, Katar Emirliği’yle çok güçlü ilişkiler kuruyor. Katar hükûmeti diyemiyorum çünkü Katar'da bir hükümet yok, mutlak monarşiyle yönetiliyor. Ülkenin başında bir Emir var ve herhangi bir hükûmet de söz konusu değil, aslında 2021 Ekim ayına kadar bir parlamentosu, bir yasama organı da yoktu. Bundan birkaç ay önce ilk kez Emir tarafından yayınlanan bir kararnameyle Katar'da sözde bir yasama organı oluşturuldu, 45 kişilik bir yasama organı olacak bu. Bunun 30’u halk tarafından seçilecek, 15’i de yine Emir tarafından atanacak kişilerden oluşacak. Katar'ın yönetimi böyle bir yönetim. Bunu niye söylüyorum? Birazdan tekrar anımsatacağım. Türkiye ile Katar Emirliği arasındaki ilişkiler 1979 yılına kadar dayanıyor, o zaman karşılıklı olarak Türkiye'de ve Katar'da büyükelçilikler açılıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı dönemine kadar aslında Katar’la öyle uzun uzadıya, güçlü ilişkiler söz konusu değil, zaman zaman ekonomik, ticari anlaşmalar, sözleşmeler yapılıyor. Sayın Erdoğan 2013 yılında Doha’daki büyükelçilik binasının açılışına bizzat katılıyor. Ardından 2014 yılında Cumhurbaşkanı seçildikten sonra da ilk resmî yurt dışı ziyaretini Katar'a yapıyor. Aynı yıl, Aralık 2014’te iki ülke arasında Ortak Stratejik Komite kurulması için bir anlaşma imzalanıyor. 2021 yılına kadar da Doha’da, Trabzon'da, İstanbul'da, Ankara'da bir dizi toplantılar yapılıyor, bu arada onlarca anlaşma imzalanıyor. Evet, yirmi yıllık iktidar böyle. Hükûmetin, neredeyse bir bütün olarak Batı dünyası, Arap ülkeleri ve komşu ülkelerle ilişkileri bozulurken, garip bir şekilde, Katar’la olan ilişkisi güçleniyor. Peki, bunun Türkiye’ye olumlu bir katkısı mı oluyor, Türkiye’nin demokrasisine olumlu bir katkısı mı oluyor? Elbette, hiçbir şekilde Türkiye’nin demokrasisine olumlu bir katkısı yok. Bütün dünyayla; Batı’yla, Arap ülkeleriyle, İslam coğrafyasıyla, Orta Doğu ülkeleriyle ilişkiler bozulurken bunu “değerli yalnızlık” olarak anlatan siyasi iktidar, Katar’la olan ilişkilerini sürekli geliştiriyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, bugüne değin Katar’la imzalanan 11 tane anlaşmayı onaylayarak kanunlaştırmış. Bunların tamamı Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetleri döneminde yapılan anlaşmalar ve Adalet ve Kalkınma Partisinin Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduğu anlaşmalar. Ayrıca, yasalaşmamış, sanırım, 50’ye yakın anlaşma daha var. Anlaşmaların seyri ve konuları da ilginç, bunları Türkiye Büyük Millet Meclisinin sayfasından aldım; sizlere anımsatmak isterim: İlki, Mayıs 2006’da, gelir vergisi üzerinden alınan vergilerde çifte vergilendirmeyi önlemek için bir anlaşma yapılıyor. Nisan 2007’de yatırımların karşılıklı korunması ve teşviklere ilişkin bir anlaşma yapılıyor. Nisan 2008’de askerî alanda eğitim, teknik ve bilimsel iş birliği anlaşması yapılıyor ve ardından askerî anlaşmalar geliyor. Mart 2015’te askerî eğitim, savunma sanayi ile Katar topraklarında Türk Silahlı Kuvvetlerinin konuşlandırılması anlaşması imzalanıyor. Haziran 2017’de jandarma eğitim ve öğretimine ilişkin iş birliği protokolü onaylanıyor. Aynı gün, Katar topraklarında Türk kuvvetlerinin konuşlandırılmasına dair anlaşma yasalaşıyor. Ekim 2017’de gemi adamlarının belgelerinin karşılıklı tanınması, 2018 Nisan ayında deniz taşımacılığı anlaşması, 2018’de yine gelir vergisi üzerine bir anlaşma yapılıyor ve son olarak Kasım 2021’de büyük çaplı organizasyonların yerine getirilmesine dair bir iş birliği anlaşması yapılıyor. Bunun ismi de bir iş birliği anlaşması olsa da aslında yine güvenliğe dair bir anlaşma çünkü 2022 yılında yapılacak Dünya Kupası’nın, Katar'da gerçekleştirilecek Dünya Kupası’nın güvenlik hizmetleri bu anlaşmayla Türkiye’ye ihale edilmiş oluyor. Bugün, görüşülmekte olan bu anlaşmayla 12 anlaşma onaylanmış olacak ve bunların 6’sı askerî alanla ilgili olacak. Gerçekten, Adalet ve Kalkınma Partisi ile Katar Emirliği arasındaki ilişki ve yakınlık incelenmeye değer. Halklar arasında ortak bir tarih yok, ortak bir geçmiş yok, ortak bir kültür de yok aslında. Evet, iki ülke de çoğunlukla Müslüman ama çoğunluğun Müslüman olması iyi ilişkiler anlamına gelmiyor Adalet ve Kalkınma Partisi için; örneğin Suriye, örneğin Mısır. Sınır komşusu deseniz, Katar'la sınır komşuluğu da yok. Kuşkusuz Türkiye'nin her ülke gibi Katar'la saygın bir ilişki kurmasına karşı çıkmayız ama bütün dünyayla kavga ederken Katar'la, bu saydığım farklara rağmen, ilişkilerin bu kadar gelişmesi ve yakınlaşması sadece bize mi garip geliyor? Peki, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Katar Emirliği’nin ortak noktaları yok mu? Elbette var. Bir de onlara bakalım: Örneğin, İhvancılara bakışı aynı, AKP iktidarı ile Katar Emirliği'nin İhvancılara bakışı aynı. Pek çok Arap ülkesi İhvancılara yasak koyarken, hatta Mısır İhvancılara terör örgütü derken Katar ve Türkiye resmî olarak onları destekliyor, kolluyor, kucak açıyor. Yine, Katar, Taliban ve El Kaide gibi örgütleri, El Kaide’ye yakın örgütleri; Ahrar el-Şam gibi, El Nusra gibi örgütleri desteklemekle suçlanıyor. Adalet ve Kalkınma Partisinin de bu örgütlere yakınlığını bütün dünya biliyor, hatta İdlib’de Türkiye’nin, AKP Hükûmetinin bu örgütlere hamilik yaptığı söyleniyor. Hatta en son, Adalet ve Kalkınma Partisi ile Katar Emirliği Taliban’la anlaşarak Afganistan Kâbil’deki havaalanının işletmesini üstlendiler.

Şimdi, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Mısır Haziran 2017’de, terör gruplarını desteklediği suçlamasıyla Katar’la bütün diplomatik ilişkilerini kesiyor, Katar’a ekonomik ambargo uyguluyor. Bu ülkelerin ekonomik ambargoyu kaldırmak için ileri sürdüğü koşullardan bir tanesi de Türkiye’nin Katar’daki üslerinin kapatılması. Türkiye bu ambargolara ve diplomatik ilişkilerinin kesilmesine Katar’la askerî ve ekonomik iş birliğini artırarak yanıt verdi. İran’la iş birliği mi yapılacak? Katar ve Türkiye birlikte yapıyor. İran’la ilişkiler mi gevşetilecek? Katar ile Türkiye birlikte yapıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi kadrolarının çokça söylediği bir söz var; Azerbaycan’dan bahsederken “iki devlet tek millet” diyorlar, bence Katar’a da “iki millet tek devlet” derlerse yanlış bir söz kurmuş olmayacaklar.

O kadar yakın bir ilişki var ki Katar ile AKP Hükûmeti arasında, say say bitmez. Bakın, Tank Palet Fabrikası gibi stratejik bir fabrika Katar’a satılıyor. Katarlı QTerminals’in işlettiği Antalya Limanı’yla olan sözleşme 2028 yılında sona erecekti, Adalet ve Kalkınma Partisinin getirdiği teklifle ihalesiz biçimde işletme hakkı 2047’ye kadar uzatıldı; değerinin neredeyse 500 milyon dolar olduğu söylenen bir limandan bahsediyoruz.

Katar bankaları Türkiye’den 2 tane bankayı satın aldı; Finansbankı ve Alternatif Bankı. Dijital TV platformu var Digitürk, ihalesiz biçimde Katarlı bir medya grubuna âdeta peşkeş çekildi. Borsa İstanbul’un yüzde 10’u Katarlı sermaye şirketlerine satılmış durumda. Bazı su kaynakları ve nehirlerin bile Katar’a satıldığı söyleniyor. Bunun karşılığı mıdır, bilmiyoruz ama en son değeri 400 milyon dolar olan Boeing 747-8 tipi uçan saray Cumhurbaşkanlığı filosuna katıldı, hediye edildiği söylendi. Gerçi daha sonra, satıldığına ilişkin belgeler ortaya çıktı ama olsun, “Biz bunu hediye ettik.” dediler.

Özetle, Adalet ve Kalkınma Partisi hükûmetlerinin Katar Emirliği’yle kurduğu ilişkinin sağlıklı, saygın ve evrensel değerlere uygun bir ilişki olmadığı kanısındayız. Türkiye, Adalet ve Kalkınma Partisi eliyle uzunca bir süredir demokratik değerlerden uzaklaşıyor. Türkiye, Adalet ve Kalkınma Partisi eliyle, görece demokratik değerleri gelişmiş ülkelerle değil, Katar gibi ülkelerle stratejik ortaklık kuruyor. Stratejik ortağınız Katar olunca dünyaya şöyle bakıyorsunuz: Elbette partileri kapatmak için dava açıyorsunuz; elbette siyasi partilerin genel başkanlarını, milletvekillerini, belediye başkanlarını, yöneticilerini yargılamak için kumpas davaları açıyorsunuz; elbette demokratik protesto hakkını valinin, kaymakamın, İçişleri Bakanının iznine bağlıyorsunuz; elbette cezaevlerini işkencehaneye çeviriyorsunuz; elbette ülkeyi kalıcı hâle getirdiğiniz OHAL kanun hükmünde kararnameleriyle yönetiyorsunuz; elbette OHAL kanun hükmünde kararnameleriyle haksız ve hukuka aykırı biçimde on binlerce kamu görevlisini ihraç ediyorsunuz ve elbette kara parayla mücadele etmediğiniz için, uyuşturucunun finansmanıyla mücadele etmediğiniz için, bütün dünyanın “terör örgütü” dediği sözde cihatçı örgütlerin finansmanıyla mücadele etmediğiniz için FATF sizi gri listeye alıyor.

Bir bakalım, son yıllarda Adalet ve Kalkınma Partisinin Katar'la kurduğu ilişkilerin, sağlıksız ilişkilerin bir sonucudur demiyorum ama bu bir dünyaya bakışı yansıtıyor. Eğer demokratik değerlerden uzaklaşırsanız, görece demokratik değerleri savunan ülkelerle iş birliğini geliştirmek yerine, Katar Emirliği gibi ülkelerle ilişkilerinizi geliştirirseniz dünyaya bakışınızı da olumsuz etkiliyor, demokratik değerlerden uzaklaşıyorsunuz ve antidemokratik değerler iktidarınız için yaşam biçimi hâline geliyor.

Bakın, son yıllarda Adalet ve Kalkınma Partisi ne tür düzenlemeler getirmiş? Bir değişiklik, Dernekler Kanunu’nu değiştirdi Adalet ve Kalkınma Partisi. Sadece yöneticilerinden bir tanesi hakkında soruşturma açılsa, ceza davası açılsa derneğin yönetimine kayyum atanmasının önünü açan bir düzenlemeydi. İnfaz Yasası’nda bir değişiklik yaptınız; tacizciyi, uyuşturucu tüccarını, rüşvetçiyi, yolsuzlukla, kalpazanlıkla suçlanan herkesi, yüz kızartıcı suçlar olarak tanımlanan bu suçlardan yargılanan neredeyse herkesi serbest bıraktınız. Nasıl yaptınız bunu? İnfaz süresini kısalttınız, şartlı tahliye süresini arttırdınız, denetimli serbestliğin yolunu açtınız ve yüz kızartıcı suçtan mahkûm olmuş on binlerce kişiyi bu yasa değişikliğiyle serbest bıraktınız. Sadece, size yakınlaştığı için Türkiye Barolar Birliği Başkanını yeniden Başkan yapmak için Barolar Birliğinin seçim sistemini değiştirdiniz, bir ilde birden fazla baronun açılmasının önünü açtınız, bu yasa değişikliğini yaptınız; antidemokratik uygulamalarınızdan bir örnekti. Milletvekillerinin vekilliğini düşürdünüz; sevgili Musa Farisoğulları’nın, Leyla Güven’in ve Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun. Ömer Faruk Gergerlioğlu daha sonra açtığı dava üzerine Anayasa Mahkemesi kararıyla geri döndü. Ayrıca, bu süre içerisinde Semra Güzel’in dokunulmazlığını kaldırdınız. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilip kanunlaşan İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı olarak çekildiniz. Bütün memurlara -yalnız asker ve polise değil- arşiv araştırması ve güvenlik soruşturması getirdiniz. En son, geçenlerde, nükleer kanun hükmünde kararname olmadı, onu bir kanunla geçirelim dediniz. Getirdiğiniz ekonomik düzenlemelerin tamamı halkı, yoksulları, emekçileri koruyan düzenlemeler değil, 5’li çetenin ve sermaye gruplarının menfaatine olan düzenlemeler.

Bu arada, şu anda hazırlandığınız, Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmeyi düşündüğünüz teklifler ne? Sosyal medyanın sınırlanması henüz Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmadı fakat buna ilişkin hazırlık yapıyorsunuz. Bir diğeri de seçim sisteminde bir değişiklik yapıp sandıkta kazanamayacağınız seçimleri -yasaları değiştirerek- kazanmak için düzenleme yapıyorsunuz.

Son olarak konuşmamı bir konuyla bitireceğim. Bugün 17 Mart, bundan tam bir yıl önce MHP'nin başını çektiği bir kampanyayla partimiz hakkında bir kapatma davası açılmıştı; bir yıl önce. Mahkeme, çalakalem hazırlanan bu iddianameyi geri verdi. Bunu çokça söyledim ama yıl dönümü olduğu için tekrar hatırlatmak isterim, mahkeme şunu söylemişti âdeta: “Evet, bir iddianameyle dava açtınız ama HDP’yi neyle suçladığınızı bu iddianamede söylememişsiniz.” Çünkü iddianame şunun üzerine kuruluydu: 643 milletvekili, belediye başkanı, parti yöneticisi hakkındaki ceza soruşturmalarını ve ceza davalarını sadece sıralayarak, esas numaralarını vererek, büyük bir bölümünün içeriğinden bile bahsetmeyerek HDP hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından bir dava açılmıştı. Çünkü 17 Marta yetiştirilmesi gerekiyordu, bir sonraki gün 18 Marttı; iktidarın küçük ortağı olan ve partimiz hakkındaki kapatma davası kampanyasını yürüten partinin kongresine hediye olması için 17 Martta bu dava açılmıştı ama öyle çalakalemdi ki Anayasa Mahkemesi bunu reddetti ve bir kez daha söylüyorum, HDP’ye yönelik herhangi bir suçlama yoktu; sadece partinin üyeleri, yöneticileri, belediye başkanları ve milletvekilleri hakkındaki davalar sıralanmıştı. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı 7 Haziran tarihinde yani Adalet ve Kalkınma Partisinin tek başına iktidar olma şansını kaybettiği 7 Haziran seçimlerinin yıl dönümünde tekrar bir dava açtı ve bu davada aslında ilk davadan farksızdı. Yine, HDP’nin milletvekilleri, yöneticileri, belediye başkanları hakkındaki davalar arka arkaya sıralanarak bir kapatma davası açılmıştı. İsteyen herkes bu iddianameyi inceleyebilir, benim söylediğim dışında bir şey varsa bu kürsüde gelip yalanlayabilir. İddianamenin yüzde 85’i bundan oluşuyor arkadaşlar, yüzde 85’i yani siyasi yasak istenen 451 kişi ile siyasi yasak istenmeyip daha önce partide yöneticilik yapmadan, üyesi olmadan önce hakkında açılmış ceza davalarının, mahkeme kararlarının sıralandığı bir iddianame. Bugün 1’inci yıl dönümü; biz, ön savunmamızı hazırladık, Anayasa Mahkemesine sunduk, nisan ayı içerisinde esas savunmamızı da vereceğiz. Sadece şunu söylemek isterim: Sene 2022, Türkiye'de, siyasi iktidar, siyasi rekabet yerine hâlâ Türkiye'nin 3’üncü büyük partisinin bu kapatma davalarıyla, kumpas davalarıyla kapatılarak rekabet edebileceğini düşünüyorsa büyük bir yanılgı içerisinde, bu yolla başarılı olamaz çünkü HDP bir nehir, bir fikriyat ve emin olun, bu nehir, bu fikriyat akacak yatağını bulacaktır, bir başka adla olabilir, bir başka partiyle olabilir ama kapatmakla HDP fikriyatını susturamazsınız. Bu, bir bent olamaz, hiçbir bent bugüne kadar hiçbir suyun önünü kesememiştir.

Ama bu dava, aynı zamanda, bu ülke için bir fırsat olabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan, müsaade edersiniz.

BAŞKAN – Tamamlayalım.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – 2008 yılında, Türkiye'de tek başına iktidar olan bir siyasi parti hakkında kapatma davası açılmıştı. Bu, bir siyasi akımın; bu, bir siyasi düşüncenin mahkûm edilmesi amacı taşıyordu ve Anayasa Mahkemesi, o zaman, 2008 yılında bu davayı reddederek, açılmış bu davayı reddederek Türkiye demokrasisine önemli bir katkı sunmuştu. Şimdi, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yollarla çözülmesini savunan siyasi partilerden biri olarak HDP’nin kapatılmak istenmesi de yine bir siyasi bakışın mahkûm edilmek istenmesi anlamına geliyor. Umarım Anayasa Mahkemesi bu davayı reddeder ve Türkiye'nin demokrasisine, ülkemizin geleceğine olumlu bir katkı sunar diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Tümü üzerinde söz talepleri karşılanmıştır.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÛMETİ İLE KATAR DEVLETİ HÜKÛMETİ ARASINDA KATAR ASKERİ HAVA ARACI VE DESTEK PERSONELİNİN TÜRKİYE CUMHURİYETİ TOPRAKLARINDA GEÇİCİ KONUŞLANMASI KONUSUNDA TEKNİK DÜZENLEMENİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

Madde 1: MADDE I- (l) 2 Mart 2021 tarihinde Doha'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Katar Devleti Hükûmeti Arasında Katar Askeri Hava Aracı ve Destek Personelinin Türkiye Cumhuriyeti Topraklarında Geçici Konuşlanması Konusunda Teknik Düzenleme”nin onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talep eden Eskişehir Milletvekili Sayın Utku Çakırözer.

Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mübarek Berat Kandili'mizin yurttaşlarımıza ve tüm dünyaya barış, sağlık ve huzur getirmesi dileğimle yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'mizin yıl dönümünü kutluyorum. Bu zaferin muzaffer komutanı Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve Çanakkale'de, İnönü'de, Sakarya'da, Kore'de, Kıbrıs'ta, sınırlarımızda şehit düşen aziz kahramanlarımızı saygı ve minnetle anıyorum. Onların bize emaneti olan şehit ailelerimiz ve kahraman gazilerimizin huzur ve refah içinde yaşayabilmesi için gerekli tüm adımların atılması Gazi Meclisimizin birinci öncelikli görevi olmalıdır.

Sayın milletvekilleri, Katar’dan 36 savaş uçağı ve 250 askerin Türkiye’de geçici konuşlanmasına ilişkin düzenlemenin onaylanmasını görüşüyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz, ülkemizin her ülke gibi Katar’la da iyi ilişkiler içinde olmasından yanayız. Peki, biz neye karşıyız? Açıkça söyleyeyim: Biz, Katar ya da başka ülkelerle kurulan ilişkinin Türkiye'nin ulusal çıkarlarına değil de sadece sarayın ve saraydan beslenen bir çetenin çıkarlarına hizmet eder hâle gelmesinden rahatsızız, kaygılıyız.

Örnek vereyim: Savunma Sanayisi deneyimi dahi olmayan Katar, bizzat Cumhurbaşkanının aracılığıyla Ethem Sancak’a ortak edildi. Millî varlığımız Arifiye Tank Palet Fabrikasını bir kuruş dahi almadan ihalesiz, bedelsiz, BMC üzerinden peşkeş çektiniz. BMC’nin patronu Ethem Sancak hissesini devredip 100 milyonlarca doları cebine koydu, ellerini yıkayıp işin içinden çıktı. Peki, geride ne kaldı? Koca bir hiç. Fabrika Katar’ın ama ortada tek bir bitmiş tank yok.

Bir başka anlaşma: Digitürk ihalesiz Katarlılara satıldı. Naklen yayın ihalesi Katarlı BeIN Sports’a 500 milyon dolara verildi ama BeIN kulüplere 100 milyonlarca borç taktı, onun yerine bizim vergilerimizden ödeme yapıldı. Biz, işte bu ayıplı ilişkilere karşıyız. “Bu ilişkide şeffaflık yok.” diyoruz. Hangi demokraside görülmüş bir lider bir başka lidere 500 milyon dolarlık uçak hediye etsin? Hesap verebilir yönetimlerde bir kravatın, vazonun bile faturasına bakarak hediye kabul ediyor siyasetçiler, bizde ise Cumhurbaşkanı hâlâ çıkıp uçan sarayı nasıl kabul ettiğinin hesabını verebilmiş değil.

Sonra, daha ortada Kanal İstanbul diye bir proje dahi yokken Katar Emirinin ailesi oradan arsa kapatıyor. Şimdi, biz sormayacak mıyız bu nasıl bir iş diye? “Bu ilişki ulusal çıkarlarımızı korumuyor.” diyoruz. Bakın, Katar devlet petrol şirketi gözlerimizin içine baka baka Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’yle 1 değil 2 anlaşma imzaladı, Kıbrıs Türkünün de Türkiye Cumhuriyeti’nin de hakkını, hukukunu yok saydı, gıkınız çıktı mı? Hayır. Ya, ne yaptınız? Katar Emirini, bakanlarını, kırmızı halılarla karşıladınız, üstüne bir de Katar’a verilen limanların işletme hakkını ihalesiz biçimde kırk dokuz yıla uzattınız.

Bu anlaşmaya gelince, komşumuz Suriye ve bölgenin önemli ülkesi Mısır’da ve diğer ülkelerde rejim değiştirme arayışlarının en büyük finansal ve askerî destekçisi Katar’dır, bu ülkeler tarafından teröre destek vermekle suçlanmakta Katar. Ayrıca, yeniden terör örgütlerinin bahçesi hâline gelen Afganistan’da mevcut Taliban yönetiminin hamisi konumunda da yine Katar var. Dolayısıyla böylesine güvenlik riski taşıyan bir ülkenin, savaş uçaklarının ucu açık bir biçimde Türkiye’de konuşlanmasının, pilotlarının eğitilmesinin Türkiye açısından büyük güvenlik riski oluşturabileceği kaygısı duyuyoruz, siz de duymalısınız. Bu yüzden de bu anlaşmaya karşı oy kullanacağız.

Değerli milletvekilleri, konuşmamın bu bölümünde Ukrayna konusuna değinmek isterim. Rusya’nın uluslararası hukuku yok sayan işgal girişimi kabul edilemez. Bu savaşta hayatını kaybeden binlerce sivil var, yerinden yurdundan göç etmek zorunda kalan 3 milyon Ukraynalı var. Bu mübarek kandil gününde kalbimiz, vicdanımız onlarla beraberdir. Bu savaş bir an önce bitmeli. Bu vesileyle, birçok ülkenin yanı sıra ülkemizin de kalıcı ateşkes için yürüttüğü diplomatik çabaların başarıya ulaşmasını samimiyetle diliyoruz.

Yine, günlerdir Mariupol’de bir camiye sığınmış durumdaki 150 vatandaşımız ve tahliye bekleyen Ukrayna’daki binlerce vatandaşımız da aklımızdan, kalbimizden bir an olsun gitmiyor. Bu mübarek kandil gününde onların bir an önce sağ salim tahliye edilerek ülkemize getirilmesi ortak dileğimizdir. Bölgede temaslarda bulunan Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu ve diğer tüm kurum ve yetkililerimizin çabalarının başarıyla sonuçlanmasını içtenlikle diliyoruz. Bugünün meselesi değil ama vatandaşlarımız sağ salim oradan getirildikten sonra, bu iktidarın tahliyeler konusundaki öngörüsüzlüğünün de burada açıkça tartışılması ve milletimize hesap vermesi gerektiğine inanıyorum.

Haftalardır orada bombalar altında bekleyen yurttaşlarımız ve onları yüreği ağzında bekleyen aileleri adına şu sorular hâlâ yanıtlanmış değildir: Tüm ülkeler vatandaşlarına derhâl ülkeden çıkma çağrısı yaparken Türkiye neden sadece ülkenin doğu bölgelerinden ayrılma tavsiyesiyle yetinmiştir? Diyanet İşleri Başkanı bile özel jetle uçarken, Cumhurbaşkanının 13 makam uçağı varken neden vatandaşlarımız üç haftadır orada tahliye beklemektedir? Tahliye imkânı varken çıkmak isteyen yurttaşlarımızın Türk Hava Yollarının fahiş bilet ücreti istemesi nedeniyle savaş bölgesinde bırakılması rezaletinin hesabı sorulmayacak mıdır? Ülkemizi yöneten kadro Rusya’yla da Ukrayna’yla da konuşabilmekle, onları buluşturabilmekle övünüyor; iyi, güzel, tebrikler. Peki ama sonuç nerede? Bırakın barışı, ateşkesi kendi vatandaşlarımızın tahliyesi için dahi bir insani koridor açılmasını henüz sağlayabilmiş değiliz. Tüm bunların hesabının 84 milyona verilmesi gerekir.

Değerli milletvekilleri, Rusya'nın Ukrayna’ya saldırısı sonrasında soğuk savaş dönemine benzeyen yeni bir dünya düzeni kurulmakta; bir yanda asker-sivil ayrımı gözetmeksizin hastaneleri, okulları, tiyatroları bombalayan Putin ve destekçisi otoriter rejimler, diğer yanda demokrasi ve hukuk değerlerinden, özgürlüklerden yana Batı dünyası. Bu düzende, uzun süredir birbirinden uzaklaşmış olan Türkiye ile Batı kurumlarının yeniden iyi ve güçlü ilişkiler içine girmesinin önü açılabilir.

Rusya’ya enerji bağımlılığından süratle kurtulmak isteyen Avrupalılar için Türkiye’nin jeopolitik konumu artık eskisinden daha kritik öneme sahiptir. Batı ile Türkiye arasındaki ilişkilerin rayına oturtulması için iki taraf da bu yeni düzenin getirdiği fırsatı iyi okumalıdır. Burada, Türkiye olarak bize düşen ödevler de var. Bugün siz iktidarsınız, yarın biz oluruz, başkası olur; Batı dünyasının gitmekte olduğu yönü doğru okumalı, bir an önce insan hakları, özgürlükler, demokrasi gibi sıkıntılı alanlarda sorunlarımızı aşmalıyız. Avrupa’da insan haklarının korunması için kurulmuş Avrupa Konseyinde yaptırım süreci başlatılmış bir ülke ayıbından derhâl çıkmalıyız. Hukuk devleti ve demokrasi yönünde eksiklerimizi tamamlamalıyız ama bunu tek adam yönetiminin güçler ayrılığını, bağımsız yargıyı, denge denetlemeyi yok eden hukuksuzluklarında ısrar ederek yapamayız, hele hele Maliye Bakanı Sayın Nebati’nin dediği gibi, “Arkamızda Cumhurbaşkanı var, rahat olun, gerekirse bürokrasiyi alaşağı ederiz, mevzuatı değiştiririz.” diye tek adam yönetimini överek hiç yapamayız. Yasayı, Anayasa’yı, yargıyı, bürokrasiyi bir kenara bırakırsanız Batı’nın gitmekte olduğu yöne değil yaklaşmak, kenarından dahi geçemezsiniz.

Değerli milletvekilleri, Batı kurumlarıyla sağlıklı ilişkileri konuşurken bir konuya dikkatinizi çekmek isterim. Tabii ki Türkiye’nin bu savaşın tarafı olmasını istemiyoruz, dengeli bir politika izlenmesi konusunda hemfikiriz ancak dengeli politikayı ambargo fırsatçılığıyla karıştırmamalıyız. Avrupa Birliği ve diğer uluslararası örgütlerin, pek çok ülkenin Rusya lideri Putin ve yakın çevresindeki yönetici ve oligarklara uyguladığı yaptırımları delen ve dolayısıyla ortadaki insanlık dramının sorumluluğuna ortak bir ülke algısı yaratmaktan kesinlikle kaçınmalıyız. Yaptırım uygulanan isimlerin son günlerde Türkiye’de görülmelerine, uçaklarının hava limanlarımızı rahatlıkla kullanabiliyor olmasına dikkatinizi çekmek isterim. Zaten kara paranın aklanması konusunda sicili olan bir iktidarsınız, siz kara para aklama ve terörün finansmanı konusunda gerekli tedbirleri tüm uyarılarımıza rağmen ısrarla almadığınız için OECD’nin gri listesindeyiz maalesef; Yemen, Güney Sudan, Zimbabve ve Uganda’yla aynı sıradayız. Şimdi diyoruz ki: Aman dikkat, ambargo fırsatçılığı yapacaksınız diye gri listelerden kara listelere düşürmeyin ülkemizi.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de bazı iktidar temsilcilerinin de aralarında olduğu kimi çevreler her fırsatta cumhuriyeti kuran kadrolara dil uzatmaktan, onların bıraktığı onurlu mirası kötülemekten geri durmazlar. Ukrayna savaşı iki yönüyle umuyoruz ki bu art niyetli çevrelere gereken dersi vermiştir. Bakın, beğenmediğiniz Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne, Atatürk’ün mirasına art arda açıklamalar yaparak bugün, sıkı sıkıya sarılıyorsunuz. Kötü mü? Hayır, doğrusu bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – Ayrıca, yine bu krizde izlemek istediğiniz dış politika hedefleriniz -becerirsiniz beceremezsiniz onu tarih gösterecek- o beğenmediğiniz İsmet Paşa’nın İkinci Dünya Savaşı’ndaki tarafsızlık politikasından farksız. İnönü Savaşlarının muzaffer komutanı, bağımsızlık senedimiz Lozan’ın mimarı 2’nci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü'yü bu millet birçok yönüyle hayırla hatırlayacak ama burada bulunan bizler onu belki de en çok İkinci Dünya Savaşı’na ülkemizi sokmadığı için, babalarımızın, dedelerimizin savaşta ölmesine izin vermediği için hayırla, şükranla sonsuza dek anacağız. Yirmi yılın sonunda ülkemizin kurucu kadrolarının politikalarına dönüyor olmanız memnuniyet verici ama yetmez. Hukuk devleti ilkelerini, demokrasiyi yok sayarak, tek adam sisteminin arkasına sığınarak bu iş olmaz.

Bu duygularla sizleri saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz talep eden Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir.

Şahıs olarak da söz talebiniz olmuş, ikisini birleştiriyoruz, toplam süreniz on beş dakika.

Buyurun Sayın Özdemir. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemimizde bulunan uluslararası anlaşmalar hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve ekranları başında çalışmalarımızı takip eden aziz milletimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Sözlerimin hemen başında, siz saygıdeğer milletvekillerinin, aziz milletimizin ve tüm Türk-İslam âleminin Berat Gecesi'ni tebrik ediyor, hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah'tan niyaz ediyorum. Ayrıca, 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi münasebetiyle Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve tüm şehitlerimizi de rahmet ve minnetle anıyorum.

Değerli milletvekilleri, yirmi günü aşkın süredir Ukrayna ve Rusya arasında devam etmekte olan savaş, giderek şiddetlenmekte ve aslında her iki taraf için de ağır bilançolara yol açmaktadır. 24 Şubat 2022’de başlayan Rusya-Ukrayna savaşında ne yazık ki sivil can kayıpları artmakta, ülkesini terk etmek zorunda kalan insanlar vicdanları sızlatmaktadır. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin açıkladığı son verilere göre 24 Şubat ile 15 Mart 2022 tarihleri arasında yarıdan fazlası Polonya’ya olmak üzere 3.063.095 mültecinin Ukrayna’dan komşu ülkelere geçtiği kaydedilmektedir. Öyle görünüyor ki ülkelerini terk etmek durumunda kalan Ukraynalı sayısı tarafların herhangi bir anlaşmaya ulaşamamaları hâlinde günden güne artabilecektir. Bu sebeple, taraflar arasında acil bir ateşkesin tesis edilmesi ve kalıcı barışın sağlanması için uluslararası toplum sorumlu ve hassasiyetle hareket eden bir tutum takınmalıdır. Bu bağlamda, ülkemizin tutumu ise açıktır. Türkiye, barış ve diyalogdan yana olan duruşunu devam ettirmekte kararlıdır; bu yönde attığı adımlar doğru, tutarlı ve yerinde olduğu gibi her çevrenin takdirini kazanmıştır.

Ne var ki dikkatlerimizden kaçmayan diğer bir mesele ise barışın tesisinin bir an evvel sağlanmasına odaklanmak yerine, bazı ülkelerin krizin derinleşmesini arzular yönde tutum benimsemeleridir. Rusya aylar öncesinde Ukrayna sınırına askerî yığınak yapmaya başlamışken Ukrayna’nın NATO üyeliği konusunda ümitvar açıklamalar yapan ülkeler, bugün, Ukrayna’nın NATO’ya üye olamayacağına söylemektedir, hatta, Ukrayna’nın talep ettiği, uçuşa yasak bölgelerin ilan edilerek sivillerin tahliyesi başta olmak üzere, en azından ülkede bazı yerlerde güvenli alanların oluşturulması girişimleri de karşılıksız bırakılmıştır. Her yönden yalnız bırakılan Ukrayna Rusya’yla anlaşmaya yönelik diplomatik çabalarda bulunmaya başladığında ise aynı ülkeler, bu kez savaşı uzatmak istediklerini gösterircesine Ukrayna’ya daha fazla silah yardımı yapmaya koyulmaktadır. Görünüşe göre arzu edilen, Rusya’nın Ukrayna’da ağır kayıplarla karşılaşması, krizin derinleşmesi ve yine Rusya’nın bu bölgede saplanıp kalmasıdır.

Kendi bünyesinde sözüm ona tutarlı görünen bu anlayışın hakiki yüzünde bulunan gerçeklikse Ukrayna'nın karanlık emellere kurban edildiği, masum sivillerin hayatının önemsenmediğidir. Kırım işgal edildiğinde ses çıkarmayanlar, Ukrayna ilave tehdit ve tehlikelerle yüzleşmek durumunda kalınca içi boş vaatlerle samimiyetten uzak bir politika izlemektedir. Dolayısıyla Ukrayna ve Rusya arasında var olan anlaşmazlığın tarafların sadece kendi çıkar ve beklentileri ölçüsünde değerlendirilerek nihai bir barışın tesisi, bölgesel ve küresel istikrar açısından öneme sahiptir. Hem Ukrayna hem Rusya siyasi, ticari ve ekonomik ilişkilerimizin bulunduğu komşu ülkelerimizdir, bu sebeple birini diğerine tercih etmek gibi bir niyetimiz ve tavrımız olamayacaktır. Elbette, taraflar arasında yaşanan krizin bölgesel ve küresel yansımalarını hissetmekteyiz. Ukrayna ve Rusya, özellikle buğday ihracatında yüksek paya sahip iki ülkedir. Ukrayna'daki işgal ilerledikçe küresel seviyede buğdaya olan talep artacaktır, bu da yine küresel gıda güvenliği endişelerini beraberinde getirebilecektir. Dolayısıyla Ukrayna ve Rusya arasında yaşanan çatışmaların yoğunlaşmasına sebep olacak söylem ve eylemlerle savaşı uzun bir sürece yaymak, gerçekte küresel seviyede amaçları kirli olan bir planın devrede olduğu şüphesini uyandırmaktadır. Yalnızca cephe hattında olduğu değerlendirilen Doğu Avrupa ve Baltık ülkeleri değil, gelişmekte olan ekonomilerin tamamı bu karanlık oyunun hedefindedir. Bunun yanı sıra, Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan savaş sebebiyle Rusya ağır siyasi ve ekonomik yaptırımlara maruz kalmaya devam etmektedir. Avrupa'nın yılda ortalama 155 milyar metreküp tükettiği Rus gazına yaptırım hamlesi ve Rusya'nın Avrupa'ya gaz akışını kesme ihtimali ise gaz arzına yönelik endişeleri beslemektedir. Rusya'nın Avrupa'ya giden doğal gazı kesmesi veya Avrupa'nın enerji konusunda Rusya'ya uygulayacağı yaptırım krizin boyutunu elbette ki artıracaktır. Yaşanması muhtemel olan böylesi bir senaryoda ise ülkemiz, enerji krizinin çözümü noktasında da kritik bir role sahip olacaktır. Ülkemiz, Azerbaycan ve Rusya kaynaklarından Avrupa'ya gaz tedariki sağlamaktadır. Rusya'nın tedariki durdurması durumundaysa Hazar kaynaklarına erişimin sürdürülmesinin kritik olduğu sıklıkla dile getirilmektedir. Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi yani TANAP, Güney Kafkasya Boru Hattı ve Trans Adriyatik Boru Hattı yani TAP’la birlikte güney gaz koridorunun en önemli halkasını oluşturmaktadır. Trans Adriyatik Doğal Gaz Boru Hattı, hâlihazırda Avrupa'ya 7 milyar metreküplük doğal gaz akışını gerçekleştirmektedir. Avrupa açısından oluşabilecek bir enerji krizinde, TAP’ın genişletilerek, bu miktarın 20 milyar metreküpe çıkarılmasının çözümün bir parçası olabileceği de ifade edilmektedir. Bunun yanı sıra, Doğu Akdeniz'den çıkarılacak doğal gazın Avrupa'ya, ülkemiz üzerinden ulaştırılması hususunda atılacak olan adımlar da taraflar için büyük önem taşımaktadır. Her iki koşulda da Türkiye'nin stratejik önem ve değeri daha fazla kendisini gösterebilecek yeni gündemleri şimdiden işaret etmektedir.

Muhterem milletvekilleri, 21’nci yüzyılın bundan sonraki her dönemi, şayet yeni bir küresel düzen ve denge tesis edilemezse her an başkaca çatışma ve krizlerin yaşanmasına ne yazık ki müsait bir hâldedir. Bugünkü duruma bakıldığında, açıkça ifade edilmesi gereken gerçeklik, bahse konu olan yeni küresel nizamın tesisinin kısa zamanda gerçekleşebilmesinin mümkün görülmediğidir. Zira, yakın zamana kadar gerginlik yaşayan taraflardan bahsederken artık bu tanım “çatışmanın tarafları” tabirine daha uygun hâle gelmiştir. İnşallah olmaz ancak Ukrayna'da yaşanan savaş dışında, dünyanın diğer herhangi bir bölgesinde yeni bir kriz daha vuku bulursa bu sefer “savaşan taraflar” söylemi durumun tarifi için sıklıkla kullanılacak bir ifade olacaktır. İnşallah bu sınıra hiçbir zaman gelinmez ancak elde var olan veriler ve yaşanan gelişmelere bakıldığında savaş riskinin küresel seviyede giderek yükselebileceğine dair karamsar bir ihtimal günden güne artmaktadır. Bu bilinç ve sorumlulukla hareket etmek, ülkemizin millî güvenliğini öncelemek, barışın hâkim olduğu küresel atmosfer için gayret etmek elbette hepimiz açısından esaslı bir meseledir. Dolayısıyla, bölgesel ve küresel krizlerin her an yenilerinin vasat bulabileceği bir ortamda Türkiye’nin çıkarları her konunun üzerinde gelir. Aynı ölçüyle taraf tutma gibi basit bir yaklaşımın gerçekçi ve tutarlı olamayacağını da belirtmek lazım. Türkiye gibi iddia sahibi, bölgesel ve küresel açıdan en kırılgan coğrafyalara komşu olan ve dahası iki dünya savaşı tecrübesini de yakinen yaşamış bir ülkenin takınacağı tutum devlet aklımızın, millî tecrübemizin kendisinde fazlasıyla mevcuttur. Başka başkentlerde oluşturulan senaryolar ve beklentilerle değil, Ankara’dan bakıp gelişmelerin Türkiye açısından en sağlıklı biçimde nasıl değerlendirilmesi gerektiği konusu önceliğimiz olmalıdır. Acıma duygusu kaybolmuş, ahlaki ve vicdani ölçülerin neredeyse tamamı geri plana atılmış bir zaman diliminde ülkemizin insanı merkeze alan bir yaklaşımla başkalarının değil, kendi tarafının ve kutbunun oluşmasını sağlaması insanlığın geleceği için ümit vadeden bir iklimi hedeflemelidir. Aksi hâlde terörizmden sonra ekonomik savaşların yaşandığı, şimdiyse aktif savaş koşullarına geçildiği ve küresel güvenlik mimarisinin çöktüğü bir dönem ve sonrasında iddia sahibi olarak kalabilmek mümkün olmayacaktır. Bununla beraber diplomasiyi yok sayarak, var olan gerginlikleri kendisine yontup kutuplaşmanın yine kendisine yarayacağından çıkışla hareket eden ülkelerin arzu ettiklerine erişmelerinin mümkün olamayacağını belirtmek lazım. Ukrayna ve Rusya arasında yaşanan savaşla birlikte bilhassa Rusya’ya karşı diğer bazı ülkelerin geliştirdikleri tedbirler bütününe bakıldığında karşımıza yalın bir gerçeklik daha çıkmaktadır. Mevcut durumda yaşanan saflaşma ve savaşın bir tarafında silah diğer tarafındaysa para vardır. Yani bir bakıma, silaha karşı paranın yahut paraya karşı silahın egemen olmak istediği şimdiki durumun yalın gerçekliğidir. İşte meseleyi daha vahim hâle getiren durum da tam olarak budur. Zira silahla yapılmak istenen, ölüm üzerinden bir başka tarafı terbiye etmek; parayla yapılmak istenense yaptırımlar üzerinden yokluk ve kıtlıkla sonuç almaya çalışmaktır. Dikkat buyurunuz, iki koşulda da yaratılışımızdan gelen ve Yüce Yaradan’ın bize bahşettiği insanlığın yüksek değeri yok sayılmakta, ayaklar altına alınmaktadır.

İşte, bu şartlar altında, Türkiye olarak insanı merkeze alan bir yaklaşıma sahip olduğumuz ve bizim nazarımızda öncelikli şartın da insanı yaşatmak olduğu gerçeğini dünyanın bilmesi gerekir. Zira para ve silaha karşı galip gelebilecek olan, insanlığın bizatihi kendisidir. Gerek son haftalarda ülkemizi ziyaret eden üst düzey isimlerin gerekse başarılı bir şekilde gerçekleştirilen Antalya Diplomasi Forumu’nun ardından Türkiye’nin ulaştığı yüksek potansiyeli görünce insani dış politikamızın ne derecede büyük bir kazanım yarattığını hep birlikte müşahede etmiş bulunuyoruz. Temennimiz, “Bundan sonraki dönemde yeni bir dünya kurulur ve orada yerimizi alırız.” diyerek başka dengelerde yer edinebilme uğraşı yerine yeni bir dünyayı kurmanın kararlılık ve iradesini gösterip bunda da hep birlikte başarılı olabilmemizdir.

Sayın milletvekilleri, Ukrayna’da yaşanan ve tüm dünyanın gündeminde bulunan kriz devam ederken 11-13 Mart 2022 tarihleri arasında birçok devlet başkanı, dışişleri bakanı ve üst düzey yetkiliyi bir araya getiren Antalya Diplomasi Forumu’nun bu yıl 2’ncisi gerçekleştirilmiştir. Forum kapsamında küresel ve bölgesel sorunların etraflıca ele alınma imkânı doğmuştur. Uluslararası kamuoyunda büyük bir yankı uyandıran Antalya Diplomasi Forumu, krizlerin çözümü kapsamında ülkemizin yapıcı ve diyalogdan yana olan duruşunu ise bir kez daha tescillemiştir. Rusya ve Ukrayna krizinin çözümü için Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun yaptığı davet üzerine Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmytro Kuleba arasında 10 Martta Antalya’da üçlü bir zirve yapılmıştır. Savaşın son bulması ve kalıcı ateşkesin tesisi için Antalya’daki buluşma önemli bir başlangıç olduğu kadar, ülkemizin diplomatik kabiliyet ve başarısını gözler önüne sermiştir. Türkiye, yükselen bir değer olduğu gibi, anlaşmazlıkların çözümünde hakem olabilecek potansiyele sahip olduğunu tescillemiştir. Antalya Diplomasi Forumu kapsamında Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan da çok sayıda devlet başkanıyla görüşme gerçekleştirmiş ve görüşmelerde ikili ilişkilerin yanı sıra, bölgesel sorunların ele alınması imkânı doğmuştur. Bu gelişmeler ülkemizin küresel bir güç konumuna doğru ilerlediğini açıkça işaret etmektedir. Ayrıca, Antalya’dan ülkemiz adına verilen mesajlarsa dünyanın daha adil bir nizama kavuşması için Türkiye'nin üstlendiği sorumluluğun ne derece haklı olduğuna dikkat çekmiştir. Türkiye, krizlerin çözümü noktasında diplomasi, barış ve istikrardan yana olan örnek ve öncü bir vasıfta olduğunu göstermiştir. Yapıcı tavrımız uluslararası kamuoyunun dikkatini ve takdirini toplamıştır. Diğer yandan, Antalya’da gerçekleştirilen zirve göstermiştir ki barışın, istikrarın ve güvenin bir anahtarı da dünya üzerinde bugün Türkiye’nin elindedir. Bu kapsamda, mevcut durumda sorunlara çözüm getirmeyi başaramayan küresel sistem yerine daha adil bir nizamın tesisinin nasıl olabileceğine dair resmî görüşlerimiz, uluslararası camiada giderek daha fazla kesimi etrafında toplamaya ve sonuç almaya aday durumdadır. Antalya Diplomasi Forumu bu gerçekliğin görülmesine vesile olmuş, önümüzdeki yıllarda daha başarılı geçeceği şimdiden anlaşılan yeni kapıları da aralamıştır. Bizler bütün bu gayretlerinden ötürü Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun şahsında tüm dışişleri camiamızı tebrik ediyor, teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Bu vesileyle sözlerime son verirken Milliyetçi Hareket Partisi olarak ilgili anlaşmalara olumlu yönde oy vereceğimizi belirtiyor, Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde başka söz talebi yoktur.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talep eden Elâzığ Milletvekili Gürsel Erol.

Buyurun Sayın Erol. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA GÜRSEL EROL (Elâzığ) – Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün aslında söz aldığım kanun teklifinin maddesiyle ilgili değil, daha önce de bu Meclis kürsüsünden birkaç defa gündeme getirdiğim, Elâzığ kamuoyunu çok ilgilendiren, Elâzığ sermayesini, iş adamlarını çok ilgilendiren ama aynı zamanda Türkiye’mizin bütçesine de kaynak sunabilecek Elâzığ’daki bir maden yatağının, maden bölgesinin ihale süreciyle ilgili tekrar kamuoyunu bilgilendirmek üzere, Meclisimizi bilgilendirmek üzere söz almış bulunmaktayım.

Elâzığ milletvekillerimizden, her zaman olduğu gibi aramızda yine Zülfü Bey var. Zülfü Bey’le her ne kadar siyaset dilimiz, üslubumuz örtüşmese de Zülfü Bey gerçekten namuslu ve dürüst bir adamdır, burada söyleyeceklerimle ilgili de sanıyorum ki bana hak verecektir, itiraz ettiği bir şey de varsa yerinden müdahale etmesini kendisinden rica ederim. Niye? Elâzığ’da Maden ilçemizde 2019 yılında başlayan bir sondaj çalışmasıyla bakır madeninin, altın, gümüş, kobalt gibi çeşitli madenlerin bulunduğu bir alanda yapılan sondaj çalışmaları neticesinde zengin maden yataklarına rastlandığına dair veriler elde edildi, alanın yüzde 30’unda sondaj çalışmaları yapıldı. Yüzde 30’unda yapılan sondaj çalışmalarında çıkarılacak madenin parasal değerinin 15 milyar dolar civarında bir bedel olduğu ifade edilmekte. Yüzde 30’unda yani yüzde 100’ünde sondaj çalışması daha bitmiş değil. Bununla ilgili bir şartname hazırlandı, ilgili genel müdürlük bu şartnameyle ilana çıktı, bu şartnamedeki şartlardan dolayı… Ben daha önce de buradaki konuşmalarda teşekkür etmiştim, AK PARTİ Elâzığ milletvekillerimiz, siyasi partilerimizin il başkanları, ayrım yapmaksınız, kentteki sivil toplum örgütleri, ticaret ve sanayi odası, belediye başkanları, herkes ortak bir noktada buluştu. Ne dediler? “Bu şartnameyle bu ihalenin yapılması doğru değildir.” Şaibe yaratır endişesiyle girişimlerde bulundular ve ihale tarihi ertelendi. Doğru mudur Zülfü Bey? İhale tarihi ertelendikten sonra şartnamenin değişeceği konusunda bir algı yaratıldı; daha katılımcı ve “kamu yararının olması” “devlet yararının olması” adı altında daha şeffaf bir şartname beklenirken yeni hazırlanan şartnamede yalnızca ve yalnızca bir madde değişti, denildi ki: “Maden sahasında flotasyon tesisi kurulacak.” Bu, çok önemli bir tesis değil ama bizim önerimiz şu oldu -buradaki konuşmalarımızda da gündeme getirmiştik- dedik ki: “Burayı bir bedel üzerinden ihaleye çıkarmayın, burayı redevans sistemiyle ihale edin. Ne kadar kaynak elde edilirse, burada ne kadar maden bulunursa, buradan ne kadar para kazanılırsa devlet belli bir oranda bundan pay alsın, ihaleye girenler de bir bedel ödemek yerine devlete ödeyecekleri bedel üzerinden artırım yapsınlar ve burada bir kamu zararı olmasın, devlet yararı olsun.” Ama ne yazık ki bunların hiçbiri yapılmadı.

İhale şartnamesinde teknik rapor yok, ayrıca, ihaleye çıkan alanın yüzde 100’ünde yapılan bir sondaj çalışması da yok, yalnızca yüzde 30’unda var yani bu ne demek? “Teknik çalışmalar daha bitirilmemiş.” demek. Aynı zamanda, ihale şartnamesinin ekinde teknik rapor da yok yani aslında şartname gereği ihalenin yapılması şu anda uygun değil. İhale alacak kişiler, ihaleye girecek kişiler, gerçekten alıcı olmayanların dışında ihaleye katılacak olanlar ihaleye hangi şartlarda gireceklerini bilmeden, tesadüfen girecekler veya kimse girmeyecek. Şimdi, bu ihale, şartname yayınlandığında Elâzığ'da bazı sivil toplum örgütleri bununla ilgili davalar açtı hukuka aykırılık, Maden Yasası'na aykırılıktan dolayı. Ve bununla ilgili, bu ihaleyi kimin alacağı da o dava dilekçesinde yazdı. Elâzığ'daki hukukçular gazetelere açıklamalar yaptılar, siyasetçiler açıklamalar yaptılar. Ben buradan firma ismi söylemeyi doğru bulmam ama Zülfü Bey de bilir ki bu ihaleyi kimin alacağı konusunda Elâzığ'da genel bir kanaat var. Genel bir kanaat oluştu; söylendi ve konuşuldu. Televizyonlarda konuşuldu, yerel basında konuşuldu, siyasetçiler gündeme getirdi. Biz, bu madenlerin ihaleye açılmasına karşı değiliz. Bunlar tabii ki ülkemizin millî serveti, ülkemiz bunlardan yararlansın. Çevre duyarlılığıyla, oradaki insanların duyarlılığı da göz önünde bulundurularak tabii ki ülke ekonomisine kazandırılsın. Biz, servet düşmanı da değiliz. Tabii ki burayı bir iş adamı alacak, sermaye yatıracak, para yatıracak, yatırım getirecek, para da kazanacak. Ama yalnızca bu ihaleyi birileri alsın diye şartnameyi ona göre yaparsanız o zaman bu doğru olmaz.

Bakın, ihale ertelenmediği tarihlerde, aynı tarihlerde, 1 Martta, aynı şartnameyle aynı bakanlık 4 tane ihale çıkarmış. Bu 4 ihalenin 4’üne de 1 firma katılmış. Ve bu 4 ihalenin 3’ünü yalnızca 1 firma almış. Tek katılmış, 1 firma almış. Niye? Çünkü bu şartlarla ihaleye girmek elinizi ateşe sokmak... Niye elinizi ateşe sokmak? İhalenin teminat mektubu tutarı 150 milyon dolar, teminat mektubu tutarı. Diyor ki: “Eğer, siz gerekli izinleri almazsanız, gerekli ruhsatları almazsanız bu 150 milyon doları irat kaydederim.” Şimdi, izni veren kim? Devlet. İhaleyi çıkaran kim? Yine devlet. Sen, eğer izin vermeyeceğin riski varsa niye ihaleye çıkarıyorsun? 150 milyon dolarlık teminatı niye irat kaydetmekle ilgili bir madde koyuyorsun? Bu ne demek? Benim inisiyatifim dışında kim girerse yakarım; bu, o demek, başka bir şey demek değil. Ve göreceksiniz bu işe firmalar katılamayacaklar, korkudan katılamayacaklar. “Alırsak, ruhsat alamazsak 150 milyon dolarımız irat kaydedilir.” diye katılamayacaklar. Yazık, günah değil mi? Bakın, şu anda ülkemiz ekonomik kriz içerisinde ve ekonomik krizi çözmek için sürekli arayış içerisindeyiz. Bu ülkenin Sayın Cumhurbaşkanı, ilgili bakanları ülke ülke gezip kaynak bulmaya çalışıyorlar. Denilen odur ki: Bu alanın tümündeki maden değeri yaklaşık 30 milyar dolar. Ya, bu, Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük maden kaynağı, en büyük ihalesi. Yani buna herkes girsin, kimin şartları uyuyorsa, kim fazla teklifi verirse alsın, biz de ilin milletvekilleri olarak destek olalım, yardımcı olalım, önlerini açalım; biz buna karşı değiliz. Ama bizim, ihalenin şeffaf yapılmayacağı konusunda tereddütlerimiz var. Ve ilin milletvekilleri buna tepki de verdiler, sonradan sustular; niye sustular bilmem ama ben konuşmaya devam edeceğim, bu konuyu gündeme getirmeye devam edeceğim. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü ben devletin zarar görmesini istemem, ben kamunun zarar görmesini istemem; tam tersine, devlet bu işten faydalanabildiği kadar faydalanmalı. Ne demek 30 milyar dolarlık bir rezerv alanı; ya, bu müthiş bir kaynak. Yani bu, Karadeniz’de bulduğumuz doğal gazdan daha fazla bir kaynak, maliyeti daha düşük ve uluslararası piyasada direkt pazarlayabileceğiniz, satabileceğiz ve talebin olduğu bir yer altı zenginliği.

Şimdi buradan şunu da son olarak ifade etmek isterim: “Elâzığ Girişim Grubu” adı altında Elâzığlı iş adamlarımız da bu ihaleye katılmak için ilin tüm iş dünyasının desteğini alarak bir girişimde bulundular. Tabii, ihale şeffaf olursa bu arkadaşlarımız da tekliflerini verecekler, belli firmalarla ortaklıklar kuracaklardır. Doğrusu, bizim talebimiz bu işten Elâzığ’ın da yararlanması ve Elâzığ’ın da faydalanması ama bu iş gene şaibelerle başlayıp ihale şaibelerle sonuçlanırsa orayı kim alırsa alsın, yapılacak seçimden sonra Millet İttifakı’nın hükûmeti ve bakanı o ihaleyi iptal edecektir. (CHP sıralarından alkışlar) Ve o ihaleyi şeffaf bir şekilde, kamu yararı, devlet yararı gözeterek yeniden ihale edecektir. Bu konuda Meclisi bilgilendirmek isterim.

Hepinize saygılarımı sunarım, teşekkür ederim. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Demirbağ.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Demin Gürsel Bey konuşurken bir ifade kullandı, onu düzeltmek isterim müsaadeniz olursa.

BAŞKAN – Yani size sataştı mı yoksa 60’a göre mi söz talep ediyorsunuz? Aslında sataştı size.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – “İlin milletvekilleri” diyerek...

BAŞKAN – Evet, “sustular” dedi size, sataştı.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – İstirham edeyim ben.

BAŞKAN – Kürsüden söz vereyim ben size iki dakika.

Buyurun.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

8.- Elâzığ Milletvekili Zülfü Demirbağ’ın, Elâzığ Milletvekili Gürsel Erol’un 297 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demin CHP adına Gürsel Erol Bey’in bir konuşması oldu, ben teşekkür ediyorum ancak orada öncesinde aylardır MTA’yla, daha önceki Genel Müdür, şu andaki Genel Müdürle görüşmelerimiz oldu ihaleye çıkmadan önce. İhaleye çıktıktan sonra da yine Genel Müdürle ve milletvekili arkadaşlarımızla birlikte Enerji Bakanıyla görüşmemiz oldu. Peki…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Görüşmenin nedenini açıklar mısın?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) – Ya, görüşmede gizli bir şeyler yok, özel bir şeyler yok ki açıklayalım Mahmut Bey ya. Sana sonra…

BAŞKAN – Sayın Demirbağ, Genel Kurula hitap edin.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) – Kuliste ben sana açıklarım daha sonra.

BAŞKAN – Bravo.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) – Şimdi, müsait değilim, kuliste sana açıklarım.

Şimdi netice itibarıyla, görüştük. Burada 2 milyar ihale bedeli koyulmuş bu ihaleye giren firmalar tarafından. Belki de 6’ya, 8’e, 10 milyara çıkacak; bu, ihaleye giriş bedeli.

Ayrıca, flotasyon tesisi kurulacak, bu mecburiyet var. Yine izabe tesisi, yerinde kurma veya bunu geliştirme şartı koyulmuş.

GÜRSEL EROL (Elâzığ) – İzabe yok, yok; flotasyon var, izabe yok.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) – Burada izabe var.

Ayrıca, sadece bu koyulan ihale bedeli değil, onun içerisinde kobaltı var, demiri var, gümüşü var, altını var; madenin cinsine göre yüzde 3, 5, 13’e kadar çıkan bir devlet payı var. Ayrıca çıkardığı…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bana niye kuliste açıklıyorsun? Bunları ben ne yapayım? Yani burada açıklanamayacak ne var? Burada açıkla.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) – Neyse, ben daha sonra seninle görüşürüm.

Çıkardığı madenin cinsine göre ayrıca devlet payını da verecek.

GÜRSEL EROL (Elâzığ) – O devlet payı yasal…

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) – Sadece 2 milyar vermeyecek.

GÜRSEL EROL (Elâzığ) – O ayrı bir şey, ihale gerekçesi değil o.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) – Devlet payı var içerisinde.

GÜRSEL EROL (Elâzığ) – Devlet payı ayrıdır.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) – Devlet payını verecek yani…

GÜRSEL EROL (Elâzığ) – Hayır, devlet payıyla ihale yapılmaz, devlet payı ayrı.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) – …redevans dediğimiz…

GÜRSEL EROL (Elâzığ) – Redevans ayrı, devlet payı ayrıdır.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) – Devlet payını verecek.

GÜRSEL EROL (Elâzığ) – Zülfü Bey, bilgilendirmek için söylüyorum: Redevans ayrıdır, devlet payı ayrıdır.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) – Tamam.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜRSEL EROL (Elâzığ) – Sizin ihale sisteminiz ne olursa olsun devlet payını devlet alır, o ayrı, o ayrı. Parasal olarak da çıksanız, redevans olarak da çıksanız, devlet o devlet payını alıyor, o ayrı bir şey.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sen uzat Başkan…

BAŞKAN – Sayın Erol, Zülfü Bey’in…

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) – Tamam, şimdi orada ben sadece şunu düzeltmek istedim: Yani 2 milyarla tamamen sınırlı değil, nihayetinde vadenin cinsine göre ayrıca yüzde 3, 5, 8, 13’e varan…

BAŞKAN – Sayın Demirbağ…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim, bir beş dakika daha verin.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Demirbağ, Gürsel Bey’in almış olduğu süreyi kullanın.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) – …bir pay devlete ödeyecek, ayrıca ödeyecek.

BAŞKAN – Bitirdiniz mi?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) – Tamam, bitirdim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Ya, mikrofonu açmama fırsat vermediniz Sayın Demirbağ.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Devamla) – Ben bitti zannettim, onun için sizi müşkül durumda bırakmak istemedim.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Mahmut Tanal’a da ben kuliste izah edeyim.

BAŞKAN – Evet, 2’nci madde üzerinde şahıslar adına…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, benim bu ihaleyle ilgili herhangi bir dahiliyetim yok yani ben onun tarafı değilim. Bu, kamuoyunu ilgilendiriyor yani benim şahsıma özgü açıklayacak neyi var? Burada kamuoyuna açıklamayacak da gizli, saklı, şaibeli ne var ki kuliste açıklıyor? Burada açıklasın.

BAŞKAN – Mahmut Bey, kentin 2 milletvekili şu anda ciddi bir konuyu da görüşüyorlar, onun için…

GÜRSEL EROL (Elâzığ) – Bir açıklama yapabilir miyim?

BAŞKAN – Yerinizden…

GÜRSEL EROL (Elâzığ) – Kürsüde olursa memnun olurum.

BAŞKAN – Peki, madem aynı konuda anlaşıyorsunuz, tatlı tatlı bitirelim biz de konuyu.

9.- Elâzığ Milletvekili Gürsel Erol’un, Elâzığ Milletvekili Zülfü Demirbağ’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

GÜRSEL EROL (Elâzığ) – Evet, aslında Zülfü Bey benim söylediğimden farklı bir şey söylemedi, konuşmama başlarken de Zülfü Bey’le ilgili yaptığım yorumda siyaset dilimiz, tarzımız uyuşmasa da Zülfü Bey namuslu ve dürüst bir adamdır, ondan yana da hiçbir şüphem yoktur. Kendisine bu tavrından dolayı da teşekkür ederim ama verdiği bilgi eksik bir bilgidir, ben onu düzeltmek için geldim. Devletin tabii ki bütün madenlerden aldığı bir pay vardır, o ayrı bir şey; ihaleden dolayı alınan bir pay da değildir o.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Değil.

GÜRSEL EROL (Devamla) – O ayrı bir pay, onu alacak. Onu parasal olarak da ihale etseniz, redevans sistemiyle de ihale etseniz devlet onu alıyor ama bu ihalelerde iki sistem var: Bir, bedel üzerinden çıkarsınız; ihaleye katılan, bedel üzerinden bir yükseltme yaparak teklif verir yani 2 milyarsa “3 milyar, 4 milyar, 5 milyar...” diyebilir.

Bir de redevans sistem var. Redevans sistem nedir? Çıkan madenin parasal değerleri üzerinden belli bir orandır. Yani, devlet diyebilir ki: “Ben, çıkan madenin parasal değerinin yüzde 10’uyla ihaleyi açıyorum.” Firma der ki: “Ben, yüzde 10’unu veriyorum, 15’ini veriyorum.” Redevans bu demektir; doğru olan da budur. Niye? Siz oraya 100 milyon dolarlık bir yatırım yaparsınız, dersiniz ki: “Burada 500 milyon dolarlık bir maden var.” 500 milyon dolara göre bir bedel verirsiniz. Ama şimdi, 30 milyar dolar çıktığı zaman, redevans sistemine göre ihale ettiğiniz zaman ve yüzde 10’dan başlarsa ne olacak? Yani bir yerde 500 milyon alacağına, diğer tarafta devlete 3 milyar dolar kazandıracaksın; bu, yatırımcıyı da koruyor. Niye? Yatırımcı da aslında risk almıyor. Yatırımcı, eğer maden istenilen oranda düşmüyorsa çıkan maden kadar az bedel öder, yüksek çıkarsa yüksek bedel öder; bizim söylediğimiz bu. Ayrıca, redevans sistem çıktığı zaman, mücavir saha içerisinde, binde 2’sini de o ilin belediyesine verir yani diğer şekilde vermiyor ama redevansla çıktığı zaman belediyeye de katkı verecek ve il de faydalanacak.

Sayın milletvekillerim, bakın, ikiniz de buradasınız; Metin Bey, Zülfü Bey, ikinizin bu konudaki iyi niyetini de biliyorum. Hepimiz de biliyoruz ki Elâzığ madencilik konusunda Türkiye’de en zengin yataklara sahip il.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyoruz.

GÜRSEL EROL (Devamla) – Efendim, bir dakika daha... Bunu toparlamamız lazım.

BAŞKAN – Bunu uzatmıyoruz ama.

GÜRSEL EROL (Devamla) – Ama bir dakika, lütfen, rica ediyorum.

BAŞKAN – Peki, buyurun.

GÜRSEL EROL (Devamla) – Şimdi, ferrokrom Elâzığ’da özelleştirildi, değil mi? Peki, ferrokromla ilgili Elâzığ’ın bütçesine giren herhangi bir kaynak var mı? Sıfır, öyle değil mi? Ama işte burası redevans sistemiyle yapılırsa Elâzığ İl Özel İdaresine ve Maden Belediyesine binde 2 oranında para yatacak. Maden Bakır İşletmesi, özelleştirildiğinden dolayı, mücavir saha içerisinde olduğu için Elâzığ Maden Belediyesine 7 milyon para ödemesi gerekirken ödemedi ve şu anda Maden Belediyesi, Maden Bakır İşletmesine dava açtı yani burada söylediğim parasal değer üzerinden değil, kamu yararı açısından redevans sistemiyle yapılması devletin yararı ve kamunun yararıdır diyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Katar Devleti Hükûmeti Arasında Katar Askeri Hava Aracı ve Destek Personelinin Türkiye Cumhuriyeti Topraklarında Geçici Konuşlanması Konusunda Teknik Düzenlemenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3669) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 297) (Devam)

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde şahıslar adına söz talep eden Kütahya Milletvekili Sayın Ali Fazıl Kasap.

Buyurun Sayın Kasap. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlarım.

(Hatibin cep telefonundan bir ses kaydı dinletmesi)

BAŞKAN – Sayın Fazıl, Genel Kurula hitap edelim.

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – Pardon, açık kalmış Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Genel Kurula hitap edelim.

Buyurun.

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, biz şehir hastanelerine karşı değiliz, sağlıktaki yatırımlara karşı değiliz ama şehir efsanesine karşıyız.

Bakın, sizin gizli söylediğiniz… Hepiniz elleriniz patlayıncaya kadar alkışlamışsınız, bu kürsüyü Sayın Bakan yıkıyordu neredeyse ve alkışladınız. Bakan dedi ki: “Garanti yok.” “Garanti yok.” demişti. Garanti nerede var biliyor musunuz? ICBC, bir Çin bankasının, Elâzığ Şehir Hastanesine kredi veren Çin bankasının “web” sayfasında var. Ne var? Bakın, birinci olarak garantör olan Sağlık Bakanlığıdır; ikinci, ödemeler yapılmadığında döner sermaye; üçüncü de Hazine, Hazine Müsteşarlığı. Garantörlük var mı? Var. Ne kadar süreyle var? Üç yıl yapım aşaması, arkasından yirmi beş yıl garantiniz var. Peki “Hasta garantisi yok.” diyor “Bakanlığın hiçbir teminatı, hiçbir garantisi yok.” diyor. Diyor ki: “Ministry of Health” Sağlık Bakanlığı birincil olarak sorumludur ve imza atan Sağlık Bakanlığının sorumluluğundadır. Doğru mu? Doğru. Peki, bu Sağlık Bakanlığı neye göre garanti vermiş? “Hasta garantisi yok.” diyor Sayın Bakan. Doğru, hasta garantisi yoktur ama ne var? Çünkü hastaya bakan “primary” olarak doktordur, poliklinikte karşılar ama o hastayı bir yere göndermesi gerekiyor; röntgendir, MR’dır, tomografidir, laboratuvar testleridir… Hepiniz alkışladınız arkadaşlar burada, hepiniz alkışladınız. Mübarek günde… Diyor ki: “Aldatan bizden değildir.” ve siz de aldanmış mısınız?

Hastanelerde ne garantisi var değerli arkadaşlar? Bakın, nelerde garanti verilmiş. Yüzde 70 doluluk garantisi, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası, yüzde 70 doluluk garantisi… Bakanın açıkladığı şey, yüzde 48 doluluk garantisi var şu anda hastanelerimizde. Yüzde 70 garanti vermişsiniz. Ne kadar süre? Yirmi beş yıl. Peki, yüzde 70 garantinin ötesinde nelerde garanti verilmiş? Bir tanesi, görüntüleme hizmetlerinde yani MR ve tomografide.

Burası çok ilginç değerli arkadaşlar, şu andaki kamu hastanelerinde bir MR’ın maliyeti -taşeron firmaya yaptırılır- 40 lira, 50 lira, 60 lira bandında değişiyor. Peki, bugün itibarıyla Sağlık Uygulama Tebliği gereği, SGK’ya ödenen bedel ne kadar biliyor musunuz? 169 lira. Aradaki fark nereye gidiyor? Müteahhide. Bir kan tahlilinin paçal değeri kaç liradır? 1 liradır -taşerona yaptırılır- fatura bedeli 4-5 lira. Aradaki bedel nereye gidiyor? Döner sermayeye değil, bu müteahhide gidiyor. Siz bunu alkışladınız değerli arkadaşlar.

RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Yok, yanlış biliyorsun.

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – Lütfen… Hayır, yanlış bilmiyorum Sayın Bakanım. Burada, burada…

RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Hiç alakası yok.

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – Hayır, ICBC… Japon bankası diyor ki Sayın Bakanım…

BAŞKAN – Sayın Fazıl, lütfen Genel Kurula hitap edin.

RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Ya, bilmiyorsun…

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – Hayır, biliyorum. Aydın… Biliyorsanız açıklayın sözleşmeleri Sayın Bakanım, sizin zamanınızda yapıldı, peşkeş çektiniz memleketi. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kasap, Genel Kurula hitap edin.

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – İtiraz ediyorsanız açıklayın, açıklamıyorsunuz, belge bu belge. “Hayır” diyemiyorsunuz ve sonunda bakın kim teşekkür ediyor size.

RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Belge değil onlar.

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – Hayır, belge bunlar Sayın Bakanım.

BAŞKAN – Sayın Bakan, lütfen müdahale etmeyin konuşmacıya.

Sayın Kasap, siz de Genel Kurula hitap edin.

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – Kredi veren banka, Avrupa Kalkınma Bankası, bakın, diyor ki: “Laboratuvar hizmetlerinde yüzde 70, sterilizasyonda yüzde 70, rehabilitasyonda yüzde 70, atık yönetiminde yüzde 70, verilmeyen yemeğin yüzde 70 doluluk garantisi var.” Catering hizmetlerinde, bin yataklı hastanede yemediği yemeği garanti ediyorsunuz ya, yenmeyen yemeğin parasını veriyorsunuz, çekilmeyen filmin parasını veriyorsunuz.

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Hepsi yalan!

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – Yatmayan hastanın parasını veriyorsunuz, uçmayan uçağa verdiğiniz gibi. (CHP sıralarından alkışlar)

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Hepsi yalan!

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – Veriyorsunuz, bunu açıklayın, sözleşmeyi kamuya açıklayın Sayın Bakan; kamuya açıklayamıyorsunuz. Neden? Ticari hissediyorsunuz. Adamlar anonim şirket olduğu için Çin Bankası…

Bakın, Sayın Bakan, sayın milletvekilleri; alkışladınız, garanti var, inkâr edemezsiniz; bir.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Ya, bunun en iyi bileni söylüyor kardeşim öğrenmeye çalış, bak bu işin uzmanı, bileni.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Sayın Aydemir, dinle, dinle bu mübarek gecede…

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – İkincisi; lütfen, gelin açıklayın, Sayın Bakan da dâhil sözleşmeleri açıklayamadınız, “ticari sır” dediniz.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Ya, gerçeklerin elbet bir gün ortaya çıkma gibi bir huyu vardır.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen Sayın Kasap.

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – Ben size çok ilgincini söyleyeyim. Ya, “Şehir hastanelerine karşı değilim.” diyorsunuz.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – 1 Genel Başkanınızın beyanatları var, çelişiyorsunuz, kendi içinizle çelişiyorsunuz.

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – Aydın Şehir Hastanesine garanti veren, kredi veren Japon bankasının 300 sayfalık raporunda şöyle bir cümle var: “Japonya’da biz bu şekilde yapmıyoruz.” diyor, Türkiye’de…

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Bilgi veriyor. Onu da konuşturmuyorsunuz. Doğru mu, yanlış mı…

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – Peki, bakın, bu mevzuatı değiştiremiyorsunuz, yirmi beş yıl değiştiremiyorsunuz, kanun ve yönetmelik değişikliği garantisi vermişsiniz. Tahkime gitmek zorundasınız, tahkime niye gitmediniz, neden mücbir sebep uygulamadınız? Bu memleketi aynı yollarda, aynı Zafer Havalimanı’ndaki gibi şehir hastaneleri vasıtasıyla yoluyorsunuz. Bir tane yatak artışı yok. Hastaneleri kapattınız, şehir hastanesine topladınız ama yolunuyoruz ama soyuluyoruz. Buradan kürsüyü kırarak bağırdı Sayın Bakan, “Garanti yok.” dedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kasap.

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – Garanti her aşamada var, yenmeyen yemeğe kadar garanti var ve başınızı öne eğmiyorsunuz, aynı şeylere devam ediyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Kasap, teşekkür ediyoruz.

NECİP NASIR (İzmir) – Hiç samimi değilsin!

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Arkadaşlar, gerçekler elbet bir gün ortaya çıkıyor işte böyle.

NECİP NASIR (İzmir) – Boş boş konuşuyorsun!

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – “Şehir hastanelerine karşı değiliz.” diyorsunuz, Genel Başkanınızın oradaki beyanatları var ya! Hepsi çelişiyor, çelişiyorsunuz, çelişiyorsunuz!

NECİP NASIR (İzmir) – Boş konuşuyor!

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Bakalım o bilgileri alınca…

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde başka söz talebi bulunmuyor.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2’nci madde kabul edilmiştir.

(Uğultular)

BAŞKAN – Evet, arkadaşlar, artık finale geldik. Özellikle burada olmayan arkadaşlar, gelip de gürültü yapan, görüşmelere engel olmaya çalışan arkadaşlar biraz daha sakin olurlarsa memnun olurum.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Var mı öyle biri?

BAŞKAN – 3’üncü maddede söz talebi bulunmuyor.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3'üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3'üncü madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamayı İç Tüzük'ün 145'inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna bırakıyorum.

4’üncü sırada yer alan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna-Hersek Bakanlar Konseyi Arasında Sürücü Belgelerinin Karşılıklı Olarak Tanınması ve Tebdil Edilmesi Konulu Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna-Hersek Bakanlar Konseyi Arasında Sürücü Belgelerinin Karşılıklı Olarak Tanınması ve Tebdil Edilmesi Konulu Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3705) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 308) (X)

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 308 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen bulunmuyor.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BOSNA-HERSEK BAKANLAR KONSEYİ ARASINDA SÜRÜCÜ BELGELERİNİN KARŞILIKLI OLARAK TANINMASI VE TEBDİL EDİLMESİ KONULU ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

 

MADDE 1- (1) 16 Mart 2021 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna-Hersek Bakanlar Konseyi Arasında Sürücü Belgelerinin Karşılıklı Olarak Tanınması ve Tebdil Edilmesi Konulu Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamayı İç Tüzük’ün 145’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna bırakıyorum.

5’inci sırada yer alan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ürdün Haşimi Krallığı Hükümeti Arasında Hava Hizmetleri Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ürdün Haşimi Krallığı Hükümeti Arasında Hava Hizmetleri Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3412) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 310) (X)

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 310 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE ÜRDÜN HAŞİMİ KRALLIĞI HÜKÜMETİ ARASINDA HAVA HİZMETLERİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

 

MADDE 1- (1) 27 Mart 2016 tarihinde Amman’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ürdün Haşimi Krallığı Hükümeti Arasında Hava Hizmetleri Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylama İç Tüzük’ün 145’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna bırakıyorum.

6’ncı sırada yer alan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Mesleki Eğitim Alanında İş Birliğine Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

6.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Mesleki Eğitim Alanında İş Birliğine Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3955) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 311) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon raporu 311 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen bulunmuyor.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelere geçilmesini oylara sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE AZERBAYCAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA MESLEKİ EĞİTİM ALANINDA İŞ BİRLİĞİNE DAİR PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 19 Şubat 2021 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Mesleki Eğitim Alanında İş Birliğine Dair Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamayı İç Tüzük’ün 145’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna bırakıyorum.

7’nci sırada yer alan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Irak Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

7.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3539) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 312) (x)

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

Komisyon raporu 312 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE IRAK CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA GELİR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLERDE ÇİFTE VERGİLENDİRMEYİ ÖNLEME VE VERGİ KAÇAKÇILIĞINA ENGEL OLMA ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 17 Aralık 2020 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamayı İç Tüzük’ün 145’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna bırakıyorum.

8’inci sırada yer alan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Togo Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari ve Ekonomik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

8.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Togo Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari ve Ekonomik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3883) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 318) (x)

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

Komisyon raporu 318 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE TOGO CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA TİCARİ VE EKONOMİK İŞ BİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 2 Haziran 2021 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Togo Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari ve Ekonomik İş Birliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamayı İç Tüzük’ün 145’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna bırakıyorum.

9’uncu sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gine Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kalkınma İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

9.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gine Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kalkınma İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1539) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 119) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 119 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE GİNE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA KALKINMA İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 30 Ocak 2017 tarihinde Konakri’de imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Gine Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kalkınma İşbirliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın ve bugün yapılacak diğer açık oylamaların elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Bu açıklama, bugün yapılacak diğer açık oylamalar için de geçerlidir.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 119 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı   : 259

Kabul                       : 259(x)

 

                 Kâtip Üye                                 Kâtip Üye

                İshak Gazel                            Bayram Özçelik

                  Kütahya                                   Burdur”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Şimdi, İç Tüzük’ün 145’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna bıraktığımız açık oylamaları yapacağız.

270 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylamasına başlıyoruz.

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Eğitim Enstitüsü (EİTEE) Arasında EİTEE'nin Hak, Ayrıcalık ve Bağışıklıklarına Dair Ev Sahibi Ülke Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3168) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 270) (Devam)

BAŞKAN - Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 270 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı   : 252

Kabul                                           : 247

Ret                                              : 5 (x)

 

                 Kâtip Üye                                 Kâtip Üye

                İshak Gazel                            Bayram Özçelik

                  Kütahya                                   Burdur”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

297 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylamasına başlıyoruz.

3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Katar Devleti Hükûmeti Arasında Katar Askeri Hava Aracı ve Destek Personelinin Türkiye Cumhuriyeti Topraklarında Geçici Konuşlanması Konusunda Teknik Düzenlemenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3669) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 297) (Devam)

BAŞKAN – Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 297 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı   : 250

Kabul                                           : 215

Ret                                              : 35 (x)

 

 

                 Kâtip Üye                                 Kâtip Üye

                İshak Gazel                            Bayram Özçelik

                  Kütahya                                   Burdur”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

308 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylamasına başlıyoruz.

4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bosna-Hersek Bakanlar Konseyi Arasında Sürücü Belgelerinin Karşılıklı Olarak Tanınması ve Tebdil Edilmesi Konulu Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3705) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 308) (Devam)

BAŞKAN – Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 308 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı   : 252

Kabul                                           : 252 (x)

 

                 Kâtip Üye                                 Kâtip Üye

                İshak Gazel                            Bayram Özçelik

                  Kütahya                                   Burdur”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

310 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylamasına başlıyoruz.

5.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Ürdün Haşimi Krallığı Hükümeti Arasında Hava Hizmetleri Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3412) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 310) (Devam)

BAŞKAN – Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 310 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı   : 253

Kabul                                           : 253 (x)

 

                 Kâtip Üye                                 Kâtip Üye

                İshak Gazel                            Bayram Özçelik

                  Kütahya                                   Burdur”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

311 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylamasına başlıyoruz.

6.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Mesleki Eğitim Alanında İş Birliğine Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3955) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 311) (Devam)

BAŞKAN – Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 311 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı   : 236

Kabul                       : 236(x)

                      

                 Kâtip Üye                                 Kâtip Üye

                İshak Gazel                            Bayram Özçelik

                  Kütahya                                   Burdur”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

312 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylamasına başlıyoruz.

7.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Irak Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3539) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 312) (Devam)

BAŞKAN – Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 312 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı   : 261

Kabul                       : 261 (x)

 

                 Kâtip Üye                                 Kâtip Üye

                İshak Gazel                            Bayram Özçelik

                  Kütahya                                   Burdur”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

318 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylamasına başlıyoruz.

8.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Togo Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticari ve Ekonomik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3883) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 318) (Devam)

BAŞKAN – Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 318 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı   : 257

Kabul                                           : 257(x)

 

                 Kâtip Üye                                 Kâtip Üye

                İshak Gazel                            Bayram Özçelik

                  Kütahya                                   Burdur”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

10’uncu sırada yer alan 72 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlıyoruz.

10.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Kombine Yük Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1773) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 72)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

11’inci sırada yer alan 147 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlıyoruz.

11.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Güney Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Ticaret ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1536) ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 147)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da Komisyonun bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 22 Mart 2022 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.21



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

 

(x) 270 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 297 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(X) 308 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(X) 310 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 311 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 312 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 318 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 119 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.