TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                           56’ncı Birleşim

                                                                                        22 Şubat 2022 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Çorum Milletvekili Erol Kavuncu’nun, Çorum’a yapılan yatırımlar ve taleplere ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, 21 Şubat Dünya Ana Dili Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in, Ağrı’nın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, Gülistan Doku’nun bulunması gerektiğine ilişkin açıklaması

2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının bugün Konya’da topladığı İklim Şûrası’na ilişkin açıklaması

3.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, Yozgat ili Çayıralan ilçesi Evciler köyünün yol sorununa ilişkin açıklaması

4.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, çip üretimine ilişkin açıklaması

5.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, ziraat mühendislerinin atama sorununa ilişkin açıklaması

6.- Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın, hasta mahpuslara ilişkin açıklaması

7.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Afrika Kıtası’yla siyasi ve ekonomik ilişkilere ilişkin açıklaması

8.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, Karayolları 10. Bölge Müdürlüğünde taşeron olarak çalışan şoförlerin maaş sorununa ilişkin açıklaması

9.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, zorunlu temel ürünlerdeki KDV oranının düşürülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

10.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, BUSKİ’de çalışan şoförlerin taşeron kapsamından çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması

11.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, ülkücü şehit Fırat Yılmaz Çakıroğlu’nu rahmetle andığına, kadına yönelik şiddete ve yaralanan Akkuyu Nükleer Güç Santrali işçilerine geçmiş olsun dileklerini ilettiğine ilişkin açıklaması

12.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Kırşehir’in ulaşım sorununa ilişkin açıklaması

13.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, nakliye sektörünün sorunlarına ilişkin açıklaması

14.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, Kandıra’nın güzelliklerine ilişkin açıklaması

15.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, obeziteye ilişkin açıklaması

16.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, yaralanan Akkuyu Nükleer Güç Santrali işçilerine geçmiş olsun dileklerinde bulunduğuna ve santraldeki çalışmalara ilişkin açıklaması

17.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kayseri Akkışla’nın sorunlarına ilişkin açıklaması

18.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, emekli edilen uzman erbaşların mağduriyetine ilişkin açıklaması

19.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun, pandemiyle mücadeledeki başarısızlığa ilişkin açıklaması

20.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, Mersinli kadın girişimcilere verilen teşviklere ilişkin açıklaması

21.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, Gaziantepspor çalışanlarının mağduriyetine ilişkin açıklaması

22.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, uyuşturucu kullanımının yaygınlaşmasına ilişkin açıklaması

23.- Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı’nın, Hatay’ın Altınözü ilçesine ilişkin açıklaması

24.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca düzenlenen İklim Şûrası’na, Rusya ve Ukrayna arasındaki gerginliğe, Cumhurbaşkanının Afrika ziyaretine, toplum kesimlerini enflasyona ezdirmeyeceklerine ve Çanakkale Köprüsü’ne ilişkin açıklaması

25.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, solunum yetmezliği olan ve evinde konsantratör cihazları kullananlar için elektrik faturalarının yapılandırılması gerektiğine, elektrik zamlarına ve sağlık çalışanlarının haklı taleplerine ilişkin açıklaması

26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, millî para tekvandocularımızın ve okçularımızın başarılarına, Avrupa Birliği ülkelerindeki yabancı düşmanlığına, Vergi Haftası’na ve Gelir İdaresi Başkanlığı çalışanlarının özlük haklarına ilişkin açıklaması

27.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Doğu Avrupa’daki siyasi ve askerî gelişmelere, sağlıkta şiddete, yaralanan Akkuyu Nükleer Santrali işçilerine acil şifalar dilediğine ve SMA hastalarının yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

28.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Gülistan Doku’nun ailesinin Meclisten taleplerine, Ukrayna krizine, elektrik zamlarına ve Erdoğan’ın CHP Genel Başkanına yönelttiği tehdit içerikli sözlere ilişkin açıklaması

29.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İYİ Parti grup önerisinin oylama işlemine ilişkin açıklaması

30.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Konya Milletvekili Orhan Erdem’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- Konya Milletvekili Orhan Erdem’in, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında sehven sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin düzeltmede bulunmak istediğine ilişkin açıklaması

33.- Batman Milletvekili Necdet İpekyüz’ün, Konya Milletvekili Orhan Erdem’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Konya Milletvekili Orhan Erdem’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

35.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

36.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

37.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

38.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

39.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

40.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

41.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

42.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

43.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

44.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

45.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, gübredeki fiyat artışları nedeniyle çiftçilerin yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

46.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’nun, Süleyman Şah Türbesi’ne ilişkin açıklaması

47.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, çiftçilerin yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

48.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, tarım sektöründe istihdamı artırılması gereken meslek gruplarına ilişkin açıklaması

49.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, iktidarın çalışmalarına ilişkin açıklaması

50.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, TÜM EMEKLİ-SEN’in taleplerine ilişkin açıklaması

51.- Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs’ün, Rusya-Gürcistan sınır yolunda bekletilen nakliyecilerin yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

52.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, Kayseri’nin ilçelerinde nüfusun hızla azaldığına ilişkin açıklaması

53.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, çiftçilerin yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

54.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, insanların zaruri ihtiyaçlarına KDV istisnası getirilmesi ve çiftçilerin borçlarının yapılandırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

55.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın 194 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

56.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Akdeniz Üniversitesindeki ırkçı saldırıya ilişkin açıklaması

57.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Rıdvan Turan’ın 194 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması ile Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

58.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turan’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

59.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Rıdvan Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetinin 22-25 Şubat 2022 tarihleri arasında Bosna Hersek’e resmî bir ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin tezkeresi (3/1862)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonunun Avrupa Birliği Konseyi Fransa Dönem Başkanlığı tarafından 24-25 Şubat 2022 tarihlerinde Fransa’nın başkenti Paris’te düzenlenecek olan ortak dış ve güvenlik politikası ve ortak güvenlik ve savunma politikası konulu parlamentolar arası konferansa katılmasına ilişkin tezkeresi (3/1863)

 

B) Önergeler

1.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, (2/1486) esas numaralı Ergenekon Davası Kapsamındaki Dava Süreçlerinin Yol Açtığı Mağduriyetlerin Giderilmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/159)

 

 

 

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, hekimlerimizin istifalarının ve yurt dışında çalışmayı tercih etmelerinin nedenlerinin araştırılması ve bu konuda gerekli tedbirlerin alınması, sağlık sistemindeki aksaklıkların tespit edilmesi ve çözüme kavuşturulması, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla 22/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Şubat 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir ve arkadaşları tarafından, ana dilinde eğitimin önündeki engellerin araştırılması amacıyla 22/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Şubat 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz ve arkadaşları tarafından, PTT AŞ’nin altın alım satım işinin araştırılması amacıyla 22/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Şubat 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmındaki sıralama ile Genel Kurulun calışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ve Genel Kurulun 1, 2, 3, 8, 9, 10, 15, 16, 17, 22, 23, 24 29, 30 ve 31 Mart 2022 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ilişkin önerisi

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Konya Milletvekili Orhan Erdem’in yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Konya Milletvekili Orhan Erdem’in, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’ın, Kars Milletvekili Ahmet Arslan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2371) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 194)

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Fas Krallığı Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasını Tadil Eden Anlaşmanın Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3323) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 261)

 

3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un A400M Uçağı’nın İş Birliği İçinde Geliştirilmesi, Üretimi Evresi ve Başlangıç Desteğine İlişkin A400M Program Üst Kurulu Kararına Dair 1, 2 ve 3 Sayılı Değişiklik Metinlerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifi (2/2220) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 288)

4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un A400M Uçağı’nın İş Birliği İçinde Geliştirilmesi, Üretimi Evresi ve Başlangıç Desteğine İlişkin A400M Program Üst Kurulu Kararına Dair 4 Sayılı Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifi (2/3670) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 289)

5.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan Hükümeti Arasında Yolcu ve Eşyanın Karayolu ile Uluslararası Taşınmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2704) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 241)

6.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1947) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 187)

7.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2848) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 243)

 

IX.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 241) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan Hükümeti Arasında Yolcu ve Eşyanın Karayolu ile Uluslararası Taşınmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

2.- (S. Sayısı: 194) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

3.- (S. Sayısı: 261) Türkiye Cumhuriyeti ile Fas Krallığı Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasını Tadil Eden Anlaşmanın Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

4.- (S. Sayısı: 288) A400M Uçağı’nın İş Birliği İçinde Geliştirilmesi, Üretimi Evresi ve Başlangıç Desteğine İlişkin A400M Program Üst Kurulu Kararına Dair 1, 2 ve 3 Sayılı Değişiklik Metinlerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifi’nin oylaması

5.- (S. Sayısı: 289) A400M Uçağı’nın İş Birliği İçinde Geliştirilmesi, Üretimi Evresi ve Başlangıç Desteğine İlişkin A400M Program Üst Kurulu Kararına Dair 4 Sayılı Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifi’nin oylaması

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, TBMM Televizyonunun yenilenmesi çalışmalarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/57747)

2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, TBMM Başkan Danışmanı olarak görev yapan bir kişiye ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/57748)

3.- Mardin Milletvekili Pero Dundar’ın, kadın sanatçıların sorunlarına ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın cevabı (7/58060)

4.- Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’ın, Zonguldak Tapu ve Kadastro Müdürlüğünün hizmet binası yapım işinin akıbetine ilişkin sorusu ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un cevabı (7/58072)

5.- İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in, pandemi döneminde öğrencilere dağıtılan tablet sayısına ve internete erişimde yaşanan sorunlara,

- Mardin Milletvekili Tuma Çelik’in, Süryanicenin seçmeli ders olarak okutulması talebine,

- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, KYK yurt başvurusu yapmasına rağmen yerleşemeyen öğrenci sayısına,

Öğrenci yurdu kapasitesinin artırılması talebine,

İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in cevabı (7/58224), (7/58226), (7/58369), (7/58374)

6.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde bazı okulların ısınma problemine,

- İzmir Milletvekili Ahmet Tuncay Özkan’ın, Bakanlık tarafından düzenlenecek bilgi yarışmasının organizasyonunun bir vakıf tarafından yapılacağı iddiasına,

- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Bakanlığın periyodik yayın alımlarına ve haberleşme giderlerine,

- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, son 5 yılda özel öğrenci teşviki verilen öğrenci sayısına,

İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in cevabı (7/58366), (7/58367), (7/58368), (7/58379)

22 Şubat 2022 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)

-----0----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56’ncı Birleşimini açıyorum.(x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Çorum’a yapılan yatırımlar ve talepler hakkında söz isteyen Çorum Milletvekili Erol Kavuncu’ya aittir.

Buyurun Sayın Kavuncu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Çorum Milletvekili Erol Kavuncu’nun, Çorum’a yapılan yatırımlar ve taleplere ilişkin gündem dışı konuşması

EROL KAVUNCU (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgem Çorum ilimize yapılan yatırım ve hizmetlerle ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulumuzu, aziz milletimizi ve Çorumlu hemşehrilerimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, Türkiye'de gerek insan hakları, özgürlükler, demokratikleşme gerekse ekonomik kalkınma, siyasi ve uluslararası ilişkiler bağlamında son yirmi yılda yüz yıllık değişim ve dönüşümlere imza atmıştır; hamdolsun.

Diğer taraftan, 2018’de başlayan global ekonomik kriz zorlu Covid salgın süreciyle derinleşerek âdeta bütün dünyayı esir almıştır. Bunun sonucu olarak özellikle elektrik, doğal gaz, petrol, enerji fiyatları bugün itibarıyla dünyada 4 kat, 5 kat artmıştır. Bütün dünyayı etkisi altına alan özellikle enerji ve gıda fiyatlarındaki bu krizden vatandaşlarımızın en az etkilenmesi için Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatlarıyla halkımızın lehine her gün yeni tedbirler, kararlar alınmaktadır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin 81 ilinde olduğu gibi Çorum’umuzda da bu dönemde önemli yatırmalara imza atılmıştır. İlimiz Çorum’da, 2002-2022 yılları arasında, başta 1.702 derslikten oluşan tam donanımlı 133 yeni okul binası olmak üzere çok sayıda eğitim yatırımı yapılmıştır. Devam eden 32 okul ve diğer eğitim yatırımlarıyla birlikte ilimizde eğitim yatırımları tutarı bugünkü rakamlarla 5 milyar 674 milyon Türk lirasına ulaşmış durumdadır. İlimizde yapılan sağlık yatırımları olarak, son yirmi yılda, Erol Olçok Eğitim ve Araştırma Hastanemiz başta olmak üzere tam donanımlı 6 yeni hastane, 7 toplum sağlığı ve aile merkezi, 9 sağlıkevinin yanı sıra, daha birçok sağlık yatırımıyla bugünkü rakamlarla 4 milyar 792 milyon Türk lirası yatırım gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, yapımına başlanılan Onkoloji Tanı ve Tedavi Merkezimizin hizmete girmesiyle birlikte hem ilimiz hem de bölgemiz çok önemli, hayırlı bir hizmete de kavuşmuş olacaktır.

Ulaşımda, ilimizde, AK PARTİ öncesinde sadece 59 kilometre bölünmüş yol yapılmışken 2003 ve 2022 yılları arasında bu oranın yüzde 515 artışıyla ilimiz 361 kilometre bölünmüş yola kavuşmuştur. Yatırımları devam eden Çorum-İskilip-Çankırı, Çorum-Laçin-Osmancık, Çorum-Mecitözü-Amasya, Turhal-Zile-Alaca-Sungurlu dâhil 12 ulaşım projemiz tamamlandığında ilimizde ulaşım yatırımları 14 milyar Türk lirası, eski parayla 14 katrilyon 246 milyon Türk lirasına ulaşacaktır.

Yine Çorum ilimizde 2002 yılına kadar 13 sulama tesisiyle sadece 32 bin dekar arazi sulanabiliyorken AK PARTİ sonrası yapılan 21 baraj, sulama tesisi ve devam eden 12 adet sulama ve 4 adet baraj inşaatının tamamlanmasıyla da 11 kat artarak toplam 358 bin dekar arazide sulu tarım yapılabilecektir. Bu yatırım ve hizmetler için de 5 milyar 693 milyon Türk lirası harcama yapılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, yeniden büyük Türkiye, güçlü Türkiye hedeflerimize ilerlerken bu zorlu ve kutlu yarışta Çorum ilimiz 81 il arasında 13’üncü sıradaki ihracat şampiyonluğuyla yük alan bir il olarak, özellikle ve öncelikle projesi tamamlamak üzere olan Kırıkkale-Delice-Çorum-Samsun hızlı tren ve yük treni çift hatlı demir yolu projemizin hayata geçirilmesiyle birlikte Karadeniz Limanı ve bölgemiz demir yoluyla Akdeniz’e ve bütün Türkiye’ye bağlanacak, ülke ve bölge ekonomisine, özellikle ilimizin kalkınmasına büyük katkılar sağlayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

EROL KAVUNCU (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Diğer taraftan, Çorum ilimiz tarım, makine ve imalat sanayisindeki başarısının yanı sıra aynı zamanda sekiz bin yıllık kadim tarihî ve doğal güzellikleriyle bir turizm başkentidir. Bu vesileyle, sizleri, Anadolu’muzun orta yerinde, medeniyetlerin kesiştiği kavşak noktasında bulunan, yiğidin harman olduğu Çorum’a davet ediyoruz; bu davetimiz aynı zamanda tüm milletimizedir.

Kısıtlı zaman diliminde ancak çok az bir kısmını anlatabildiğimiz, AK PARTİ döneminde ilimiz Çorum’a kazandırılan yatırım ve hizmetlerden dolayı, başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere sayın bakanlarımıza, milletvekillerimize, teşkilatımıza ve emeği geçen herkese şükranlarımızı sunuyorum efendim.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, 21 Şubat Dünya Ana Dili Günü münasebetiyle söz isteyen Kayseri Milletvekili Çetin Arık’a aittir.

Buyurun Sayın Arık. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, 21 Şubat Dünya Ana Dili Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 21 Şubat Dünya Ana Dili Günü nedeniyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, dil, bir milleti ayakta tutan, onun varlığını ve devamlılığını sağlayan, millî şuuru besleyen, bir millete mensup olma hazzı veren en temel değerdir. Milletin varlığı dilin varlığıyla mümkündür. Dilin bu özelliğidir ki Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk halkına ‘Türk milleti’ denir. Türk milleti demek Türk dili demektir. Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Türk dili Türk milletinin kalbidir, zihnidir.” sözlerinde ifade bulmuştur.

Sayın milletvekilleri, bir milletin dili bozulursa kültürü de sanatı da ahlakı da bozulur. Onun için, bir milleti içten yıkma yöntemine önce dilden başlanır. Onun için, dil üzerinde oynanan oyunlara karşı her zaman uyanık olmak gerekir.

Sayın milletvekilleri, Türk dili yaklaşık 8.500 yaşındadır ve dünyada en çok konuşulan 5’inci dildir. Türkçe, 1277 yılında Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından resmî dil olarak ilan edilmiştir. Ne acıdır ki bu güzel ülke, bu iktidar döneminde, yirmi yılda pek çok alanda yedi yüz kırk beş yıl geriye gitmiştir. Türkçenin resmî dil ilan edilişinden tam yedi yüz kırk beş yıl sonra bir Millî Eğitim Bakan Yardımcısı çıkıp “Türkçe öldü.” diyebilmiştir; bu ayıp da sizlere yeter. TÜRGEV, Ensar, İlim Yayma Cemiyeti referanslarıyla Bakan Yardımcılığına getirilen bu şahıs “Öğrenciler, öğretmenleriyle ancak Arapça diyalog kuracaktır. Öğrenci, teneffüslerde öğretmeniyle ancak Arapça konuşabilir, ya konuşur ya da yanında tercüman getirir.” diyerek 952 okulda 675 bin öğrenciye Türkçeyi yasaklamaya kalkmıştır. Eseriyle övünen bu zat “Türkçe konuşmanın yasak olmasıyla öğrencilerim mecbur kaldıkları için ister istemez Arapça konuşmaya başladılar, rüyalarında dahi Arapça konuşanlar oldu.” diyor. Ey Bakan Yardımcısı, insanlar rüyalarını ana dillerinde görürler. “Türkçe öldü.” diyorsun ya, Türkçe ölürse Türkiye ölür. Türkçe sen misin ki ölsün; ölen senin millî ruhun. Burası Türkiye, dumanı tüten tek Yörük çadırı kalsa da biz Türkçe konuşacağız. Bu dil sekiz bin beş yüz yıl nasıl yaşadıysa sonsuza kadar da öyle yaşayacaktır. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Bakınız, sayın milletvekilleri, Türkiye genelinde şubeleri bulunan, “Evladı Resul İlim ve İrfan” isimli derneğin kurucusu olan zat, çocuklara Türkçe isim verilmesine karşı çıkıyor, çocukların tarikatlara teslim edilmesini istiyor. Sözde şeyh, bu yoz “Kaya, Yağmur gibi Türkçe ismi olanlar cehennemden en son çıkacaklar; çocuklarınıza Türkçe isim koymayın, çocuklarınızı tarikata teslim edin, arkasını aramayın.” diyor. Burası Türkiye, burada Arap milliyetçiliği, Baasçılık yapamazsınız. Ey yerli ve millî iktidar, Türkiye’ye, Türk ismine düşman olanlara karşı ne yaptınız, ne yapıyorsunuz? Ne yaptıklarını ben söyleyeyim: Çocuklarımıza “Türk’üm, doğruyum, çalışkanım.” demeyi yasaklıyorlar. “Ne mutlu Türk’üm diyene!” demek yasak ama yobazlığın her türlüsü serbest. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Şimdi, benim bir çift sözüm de “AKP Genel Başkanının evinin önünde Andımız’ı okutacağız.” diyenlere: “Türkçe öldü.” diyorlar, neredesiniz? “Türkçe öldü.” diyorlar, niçin sesiniz çıkmıyor? Bu teslimiyetinizin sebebi nedir sayın milletvekilleri? Anadolu’daki, daha da önemlisi, yeryüzündeki tüm ana diller kıymetlidir, değerlidir. Nelson Mandela “Bir adamla anladığı bir dilde konuşursanız bu onun aklına ulaşmanıza izin verir, onunla ana dilinde konuşursan bu onun kalbine kadar ulaşır.” diyor. Tevfik Esenç “Bir rüya gördüm, anlatsam da anlamazsınız.” diyor. Hiç kimsenin insanların rüyalarının çocukları ve torunları tarafından anlaşılmasını engellemeye hakkı yoktur çünkü insanlar ana dillerinde rüya görürler. Benim isyanım bu iktidarın Türkçeye olan düşmanlığına, Arap seviciliğine ama hiç kimse endişe etmesin, Türkçe hep yaşayacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÇETİN ARIK (Devamla) – Teşekkür ederim Başkan.

“Yürü bre Hızır Paşa,

Senin de çarkın kırılır.

Güvendiğin padişahın,

O da bir gün devrilir.” diyen Pir Sultan’ı;

“Belimizde kılıcımız Kirmani,

Taşı deler mızrağımın temreni,

Hakkımızda devlet etmiş fermanı,

Ferman padişahın, dağlar bizimdir.” diyen Dadaloğlu’nu yok etmeyi hiç kimse başaramamıştır çünkü Türkçe Yunus Emre’dir, Karacaoğlan’dır, Pir Sultan’dır, Dadaloğlu’dur çünkü Türkçe “Ülkesini, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır.” diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Türkçe dün vardı, bugün de var, yarın da var olacaktır.

Gazi Meclisi ve aziz milleti saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz Ağrı’nın sorunları hakkında söz isteyen Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’e aittir.

Buyurun Sayın Taşdemir. (HDP sıralarından alkışlar)

3.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in, Ağrı’nın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Teşekkür ederim Başkan.

Ağrı’da yaşanan sorunlara dair söz aldım, Genel Kurulu da saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, aslında Ağrı’nın sorunlarına ilişkin defaatle bunu kürsüde gündeme getirdik, onlarca defa önerge verdik ama maalesef kentimizde yaşanan sorunlara dair herhangi bir adım atılmadı, hatta yanlış politikalardan kaynaklı bu sorunlar gittikçe derinleşiyor yani kentin yaşam alanına dair nereye yüzünüzü çevirseniz çok ciddi sorunlarla karşılaşıyorsunuz. Eğitimden sağlığa, belediye hizmetlerine, iş yaşamına, nereye yüzünüzü çevirseniz ciddi bir kriz ve kaos yaşanıyor Ağrı’da. Yani özellikle son yirmi yılda birçok yetersizliğe rağmen kent kendine yetiyordu ama son yirmi yılda uygulanan politikalar kentteki bütün yaşam alanını krize çevirmiş durumda. Bakın, biz, tarım ve hayvancılıkta aslında kendimize yeten bir kenttik ama AKP’nin uyguladığı politikasızlıktan kaynaklı şu an kentimizde tarım yapılamıyor, çiftçiler borç batağında, insanlar “Bu sene acaba tarlamı ekeyim mi, ekmeyeyim mi?” diye düşünmek zorunda çünkü mazot fiyatları almış başını gidiyor.

Yine, kentimizin sanayisi olarak tarif ettiğimiz Hayvan Borsası durma noktasına geldi. Oysa, Hayvan Borsası sadece Ağrı’nın değil, birçok ilin de gelip gittiği, hayvanların alınıp satıldığı bir canlı merkezdi ama şu an gidin bakın insanlar düşünüyor; ne hayvan alabiliyor ne hayvan satabiliyor çünkü yem fiyatları, yayla yasakları, yine sizin bu yanlış politikalarınız gerçekten ekonomiyi bitme noktasına getirdi kentimizde.

Yine, değerli arkadaşlar, kentimizde derin bir yoksulluk yaşanıyor, gerçekten insanlar açlık sınırında. Bırakın asgari ücreti, bu asgari ücret bizim için artık lüks bir kavram. Ağrı’da 500 TL’nin bile girmediği binlerce hane var ama Ağrılılara elektrik faturası geliyor 1.000 TL, 1.500 TL. Bunu protesto etmek için Doğubeyazıt halkı sokağa indi, itirazını, demokratik hakkını kullandı; haklı bir biçimde buna isyan etti.

Yine, doğal gaz fiyatlarına bakın, arkadaşlar, bu kadar derin yoksulluğun yaşandığı bir kentte en iyi ihtimal 700-800 TL para geliyor. “Neden bu kadar?” diyeceksiniz çünkü bakın, insanlar, bu soğuk hava koşullarına, havanın bu kadar soğuk olmasına rağmen kombisini zaten yakmıyor; günde üç saat, dört saat yakıyor. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar hep hasta. Yani zaten hastane sorunu da ayrı bir kriz, orada bir hastaneden de söz etmek mümkün değil ama işte bu kadar derin sorunlarla boğuşuyor kentimiz.

Kentin sokakları köstebek yuvasına dönmüş, çöp yığınları almış başını gidiyor. 21’inci yüzyılda, insanlar Ağrı’da kar suyunu içiyor, su olmadığı için karı eritiyor, su olarak kullanıyor. Gençler bu tabloya itiraz ediyor, bu tablonun değişmesini talep ediyor. Bunun için ne yapıyor gençler? Kenti terk ediyor. Sadece bu yıl binlerce genç aslında bir bilinmeze yol aldı, yurt dışına gitmek zorunda kaldı; ailesini, sevdiklerini terk etmek zorunda kaldı. Neden? İnsanca bir yaşam için. Çünkü burada insanca muameleyi görmüyor gençlerimiz; elbette ki keyfî bir şekilde, kentlerini, yurtlarını terk etmiyorlar.

Bakın, gerçek bu iken biz ne izliyoruz televizyonlarda? AKP’li siyasetçiler, Belediye Başkanı bize hayalî bir Ağrı’dan söz ediyor, bizim bilmediğimiz bir gerçeklikten söz ediyor; halka yalan söylüyor, manipüle ediyor. Bakın, geçen gün Belediye Başkanınız bir televizyon programına çıkmış, orada diyor ki: “Ağrı’da 5 bine yakın iş gücüne ihtiyacımız var ama bu gençleri HDP bırakmıyor ki çalışsın.” Ya, gerçekten, pes, pes vallahi; bu kadar yalan, insanların gözünün içine baka baka… Bir kentin gerçekliği karşısında bu kadar yalanı nasıl rahat söylüyorsunuz, açıkçası biz artık utanır duruma geldik sizin yerinize.

Değerli arkadaşlar, bakın, gidin Ağrı’ya, İŞKUR binasının önünde siz göreceksiniz gençlerin nasıl kuyrukta olduğunu; o eksi 25 derecede gençler İŞKUR’un önünde geçici de olsa, kısa bir süreliğine de olsa bir iş bulabilme umuduyla o kuyruklarda bekliyor ama gençler iş bulamıyor; HDP engellediği için değil, sizin torpil anlayışınızdan kaynaklı olarak gençler iş bulamıyor. Bakın, bırakın HDP’li gençleri, AKP’li gençler de iş bulamıyor çünkü sizin yandaşlarınızdan, sizin akrabalarınızdan, sizin aşiretinizden Ağrı’ya, Ağrılılara, HDP’lilere, AKP’li gençlere bile sıra gelmiyor ki. Bakın, topluma öncülük edecek, doğruluğu, dürüstlüğü öğretecek imamlar için bile torpil istiyorsunuz, torpille imam atıyorsunuz. Bu anlayışta AKP’ye gerçekten ne derler artık bilemiyorum; bu size mi kaldı yoksa sizin politikalarınız mı artık bunu onaylar noktaya getirdi insan şaşırıyor açıkçası.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Taşdemir.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, kentte kurumlar işlemez duruma gelmiş. Neden? Yine bu ayrımcılık, bu kayırmacılık siyasetiniz yüzünden. Her kuruma sizin siyasetçilerinizden birileri “İllaki benim yandaşım o kurumda yer alacak. Bana yakın olan yer alacak.” diyerek kentteki bürokrasiyi, kentteki kurumları yazboz tahtasına çevirdiniz. Kent orada hizmet alamıyor, insanlar muhatapsız kalıyor bu kurumlar karşısında. Açıkçası, artık Ağrı’da yaşanan sorunlara, biriken sorunlara karşı Ağrı’nın AKP’den, AKP’li siyasetçilerden, AKP’nin politikalarından bir umudu yok. Kentimizin hafızası güçlüdür, bu yaşanan sorunlara karşı onurluca yaşam talebi var ve bu yaşam talebinin hesabını da sandıkta AKP’lilerden, AKP politikasından soracaktır, bunu da en yakın zamanda göreceğiz.

Yine, değerli arkadaşlar, kentte en çok duyduğumuz söz şu: “Biz artık bizim sorunumuzu çözmelerini istemiyoruz.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) – “Yeter ki televizyonlara çıkıp Ağrı hakkında, Ağrı’yla ilgili yalan söylemesinler; gölge etmesinler, biz başka bir şey istemiyoruz.” diyorlar.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren sayın milletvekillerine yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Çepni…

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, Gülistan Doku’nun bulunması gerektiğine ilişkin açıklaması

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkanım.

Gülistan Doku yedi yüz seksen gündür kayıp, yedi yüz seksen gündür ailesi, kadınlar ve demokratik kamuoyu “Gülistan Doku nerede?” diye soruyorlar. Dersim'de kameralar önünde kaybolan Doku’nun bulunması bir yana, deliller karartılmaya, şüpheliler korunmaya çalışılıyor. Annesi, babası ve ablası Aygül Doku bugün grubumuzu ziyaret ettiler, aile tüm Meclisten seslerinin duyulmasını talep ediyor. Meclis sorumluluk almalı, Gülistan Doku bulunmalıdır ve tekrar soruyoruz: Gülistan Doku nerede?

BAŞKAN – Sayın Altaca Kayışoğlu…

2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının bugün Konya’da topladığı İklim Şûrası’na ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Çevre Bakanlığı bugün Konya'da İklim Şûrası’nı topladı. Sayın Çevre Bakanı, küresel ısınmayı 1,5 derecede tutmamız gerektiğini, 2 derece ısınırsa dünyanın yok olacağını belirten açıklamalar yaptı; ilk İklim Şûrası’nı toplamakla övündü. Bu toplantıda planlar hazırlanacak, yine, kâğıt üstünde dönüşümden, vizyondan, hedeflerden bahsedilecek ama eyleme gelince Gemlik Körfezi'nde “MKS” adlı bir firmaya derin deniz deşarjı için onay verecek; deniz ısınacak, müsilaj olacak, iklim bozulacak.

Yine, Kütahya Örencik Eğrigöz Dağı’nda çıkarılacak altın nedeniyle Susurluk Havzası, Ulubat Gölü ve Kocasu’yla Marmara Denizi kirlenecek. Sayın Bakana buradan soruyorum: Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?

BAŞKAN –Sayın Keven…

3.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, Yozgat ili Çayıralan ilçesi Evciler köyünün yol sorununa ilişkin açıklaması

ALİ KEVEN (Yozgat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu fotoğraf Yozgat Çayıralan ilçemize bağlı Evciler köyüne ait. Aslında burası bir kasabaydı, maalesef, belediyelikten düşürüldü ve şu an yolları, işte gördüğünüz gibi, her taraf çamur deryası. İnsanlar komşudan komşuya zor gidiyorlar, şu kış günü çamur olmayan yolları yok maalesef. Neden biliyor musunuz? Evciler köyümüz Alevi Bektaşi köyü olduğu için ayrımcılığa maruz kalıyor. En küçük köye dahi kilitli parke dağıtılırken, sathi kaplama yapılırken Evciler köyü çamur içinde kaldı. Bu hangi vicdana sığar söyler misiniz? Soruyorum sizlere: Bu insanlar vergiyi vermiyorlar mı, bu insanlardan vergi almıyor musunuz, bu insanlar devlete karşı sorumluluklarını yerine getirmiyorlar mı? Yozgat’ta hangi Alevi köyüne giderseniz gidin kesin bir sorunu vardır. Çok mu zor bu köyleri çamurdan kurtarmak? Bu ayrımcılığı artık bırakın, toplumu ayrıştırmaktan, buradan size oy çıkmaz. En kısa zamanda Çayıralan Özel İdaresi ve Kaymakamlığını göreve, sorumluluğa davet ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yılmaz...

4.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, çip üretimine ilişkin açıklaması

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Akıllı telefonlardan otomotive, sağlık, iletişim, endüstriyel otomasyonlardan dijital altyapılara kadar dijital dünyanın temel taşı olan yarı iletken çipler, Covid-19 döneminde yaşanan üretim sıkıntısıyla tüm dünyanın gündemine oturmuştur. Dünyada çip üretebilen ve tüm dünyaya pazarlayan sınırlı sayıda ülke mevcuttur. Çip üretimi, pahalı ve teknik altyapı gerektiren üretim tesisleriyle mümkün olabilmektedir. Ülkemizin gelecek dijital dünyasında söz sahibi olabilmesi ve çip üretiminde ileri noktaya gelebilmesi için dost ve müttefik ülkelerle beraber üretmesi gerekmektedir. Bunun teknik altyapısının düzenlenen yasal düzenlemelerle yapılması gerekmektedir. Zira çip üretimi için 50-60 milyar dolar civarında yatırım yapılması gerekmektedir. AB yeni çip...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Barut...

5.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, ziraat mühendislerinin atama sorununa ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, Türkiye'de ziraat fakülteleri her yıl yaklaşık 5 bin mezun vermekte, 50 bini aşkın işsiz ziraat mühendisi bulunmaktadır. Hepimiz biliyoruz ki Tarım Bakanlığı, liyakatsiz yönetim kurumu, personel açığını kapatmak için çaba göstermiyor, adım atmıyor, göstermelik ve çok az sayıda alımlarla günü geçiştirmeye çalışıyorlar. Tarım Bakanlığında sadece binlerce ziraat mühendisi açığı var; gıda, su ürünleri, veteriner hekim, balıkçılık teknolojisi mühendisi, orman mühendisi, tekniker ve teknisyen eksiği de çok fazla. Bu işin eğitimini alan gençlerimizi işsizlik batağına saplamanın mantığı yoktur. Bakanlık atama yapmalı, istihdam artırıcı projelerle destek vermeli, bu soruna acil çözüm getirmelidir. Ülkemize yük değil, kazanç olmak isteyen gençlerimiz sizden haber bekliyor. Tarıma, çiftçimize ve ülkemize hizmet için bekleyen gençlerimizin sesini duyun, geçmiş dönemde verilen atama sözünü tutun.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaçmaz.

6.- Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın, hasta mahpuslara ilişkin açıklaması

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sekvan Becerikli, bedeninin yarısı felçli, ihtiyaçlarını tek başına karşılayamıyor; Fatma Tokmak, kalp hastası ve günlük iğne yapıyor; Sıddık Gürel, 70 yaş üstü ve çeşitli hastalıkları bulunuyor; Mevlüde Baştaş, 61 yaşında, yüzde 90 engelli; İdris Başaran, epilepsi, çölyak, kalp, kronik mide ve bağırsak hastası; Dicle Bozan, bağırsakları dışarıda ve bir bacağı protezli. Sadece son beş yılın kayıtlarına göre, 89 ağır hasta tutsak, hastalıkları nedeniyle yaşamını yitirdi. Kamuoyu vicdanını yaralayan bu sorunun çözümü için cezaevlerinde tutulan ağır hasta mahpusların tahliye edilip kalıcı tedavilerinin sağlanması hukuki, vicdani ve ahlaki olandır. Hapishane koşullarında tedavileri yapılamayan hasta mahpusların infazları acilen durdurulmalıdır. Bu zulme ve intikamcı yaklaşıma derhâl son verilsin. Hasta mahpuslara özgürlük!

Teşekkürler Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

7.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Afrika Kıtası’yla siyasi ve ekonomik ilişkilere ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Afrikalılarla siyasi ve ekonomik ilişkileri hızla geliştirmek için büyük gayret sarf ediyoruz. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde diplomatik ve insani temasların yanı sıra, ticaret, yatırımlar, kültürel çalışmalar, güvenlik ve askerî iş birliği ile kalkınma projeleri gibi birçok alanda önemli mesafeler katettik. Afrika Kıtası’yla toplam ticareti, 2003 yılında 5,4 milyar dolar seviyesinden 2021 sonu itibarıyla 34,5 milyar dolara yükselttik. Sahra Altı Afrika ülkeleriyle 2003 yılında 1,3 milyar dolar olan ticaret hacmi, 2021’de 11,7 milyar doları buldu. Afrika Kıtası’nın barış ve istikrarına, ekonomik ve sosyal kalkınmasına katkı sağlayacak çalışmalarımızı Afrikalı dostlarımızla birlikte yürüterek geleceği birlikte inşa edeceğimize inanıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kaya…

8.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, Karayolları 10. Bölge Müdürlüğünde taşeron olarak çalışan şoförlerin maaş sorununa ilişkin açıklaması

AHMET KAYA (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Karayolları 10. Bölge Müdürlüğünde taşeron olarak çalışan yaklaşık 160 şoför kardeşimize 2022 Ocak ve Şubat ayı maaşları ödenmemiştir. Sadece de Trabzon’da değil, birçok bölgede aynı sıkıntının yaşandığını biliyoruz. Taşeron şirkete gidiyorlar “Karayolları bize ödesin, biz de size ödeyeceğiz.” diyorlar. Karayollarına gidiyorlar “Hazineden para gelmedi, ödenek yok.” diyorlar. Kirasını, faturalarını, taksitlerini zamanında ödeyemeyen, biriken borçlarını kredi kartıyla kapatmaya çalışan perişan hâldeki işçi kardeşlerimiz çare arıyor. Ayrıca, bu sorun yeni değil, yıllardır böyle.

Buradan Ulaştırma Bakanlığı ve Karayolları yetkililerine sesleniyorum: Bu insanlarımıza bu sıkıntıyı yaşatmaya ne hakkınız var? İşçi kardeşlerimizin hak ettikleri maaşlarını bir an önce ödeyin, bundan sonra maaşlarında gecikme yaşanmaması için gerekli tedbirleri alın, en önemlisi de bu kardeşlerimize kadro vererek kamudaki taşeron adaletsizliğine artık bir son verin.

BAŞKAN – Sayın Yılmazkaya…

9.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, zorunlu temel ürünlerdeki KDV oranının düşürülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bebek bezi, yetişkin hasta bezi, yatak koruyucu, hijyenik ped ve ıslak havlu gibi zorunlu temel ürünlere lüks tüketim ürünleri gibi yüksek KDV oranlarının uygulanması yanlış bir vergi politikası olup bu uygulamanın bir an önce değişmesi gerekmektedir. Bu sebeple, bebeklerin ve hastaların temel ihtiyacı olan bu ürünlerdeki KDV oranlarının yüzde 18’den yüzde 1’e düşürülmesi gereklilik arz etmektedir. Özellikle geçinmekte zorlanan engelli yurttaşlarımızın aileleri ve çocuklu aileler için önemli bir destek olacaktır. Hasta alt bezi ile bebek bezinin lüks olmadığı gibi zorunlu bir ihtiyaç olduğunu kimse inkâr edemez ancak görünen o ki Sayın Cumhurbaşkanı evli çiftlerden 4-5 çocuk isterken bebek bezinin ne kadar pahalı olduğunun hatta bebek bezinden alınan yüzde 18 KDV’nin bile farkında değil galiba. Bu gidişle aylık 800 TL’ye ulaşan bir bebek bezi masrafı nedeniyle vatandaşımız bebeğini eski usullerde olduğu gibi taşa toprağa yatıracak gibi görünüyor. İşte ülkenin geldiği hâl diyorum, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

10.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, BUSKİ’de çalışan şoförlerin taşeron kapsamından çıkarılması gerektiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kamuda taşeron işçilerin sorunu maalesef hâlâ devam etmekte. Bizim defalarca dile getirmemizden sonra iktidar bu konuya kısmen çözüm üretti ancak Bursa’da Büyükşehir Belediyesine bağlı BUSKİ’deki şoförler bir türlü taşerondan alınıp şirkete geçemediler. Bütün Büyükşehrin şirketleri; BİNTED, BURULAŞ, Tarım AŞ geçmesine rağmen buradaki arkadaşların 22 Ocakta sözleşme süresi doldu ve bir aydır sonlarının ne olacağını merak ederek bir gelecek kaygısı yaşamaktadırlar.

Buradan sesleniyoruz: Daha önce de işçi sözleşmelerinde aynı süreç yaşandı ve Büyükşehirde çalışan bir çok aile mağdur oldu. BUSKİ’de çalışan şoförlerin bir an önce Büyükşehir şirketlerine alınarak taşeron kapsamından çıkarılmasını, eğer bu olmazsa da konuyu sonuna kadar takip edip işçilerimizin yanında olacağımı ifade ediyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

11.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, ülkücü şehit Fırat Yılmaz Çakıroğlu’nu rahmetle andığına, kadına yönelik şiddete ve yaralanan Akkuyu Nükleer Güç Santrali işçilerine geçmiş olsun dileklerini ilettiğine ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

20 Şubat 2015’te PKK’lı teröristler tarafından Ege Üniversitesinde öğretim hayatını devam ettirirken kahpece şehit edilen ülkücü şehidimiz Fırat Yılmaz Çakıroğlu kardeşimizi ve bütün şehitlerimizi rahmetle, özlemle anıyor; manevi huzurlarında saygıyla eğiliyorum.

Mersin’imizin Toroslar ilçesinde erkek arkadaşı tarafından canice katledilen işitme ve konuşma engelli Edanur Esendere kardeşimizi ve 16 yaşında nişanlısı tarafından hunharca öldürülen Sıla Şentürk’ü rahmetle anıyor, ailelerinin acısını yürekten paylaşıyorum. Kadına yönelik fiiller işleyen canilerin gün yüzü görmemesini, insanlıktan nasibini almamış bu yaratıkların en ağır şekilde cezalandırılmasını beklemekteyiz.

Mersin’imizin Silifke ilçesinde Akkuyu Nükleer Güç Santrali işçilerini taşıyan aracın devrilmesi sonucu yaralanan 40 işçimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İlhan…

12.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Kırşehir’in ulaşım sorununa ilişkin açıklaması

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Diğer birçok projede olduğu gibi, Ankara-Sivas Yüksek Hızlı Tren Hattı Projesi’ne de zaman ve maliyet açısından daha çok kârlılık sağlanacağı hâlde bağlantı yolu verilmeyerek Kırşehir anlamsız bir şekilde kapsam dışı bırakılmıştır. Ulaşımın toplumsal, sosyal ve ekonomik boyutlarının topyekûn olarak insan yaşamında çok önemli bir yer tuttuğu düşünüldüğünde Kırşehir’in kara, hava ve demir yolu ulaşımıyla ilgili ne yazık ki özellikle AKP iktidarında sürekli cezalandırıldığına tanık olmaktayız. Bu sebeple, Kırşehir de ulaşım ve lojistiğe bağlı sanayi ve endüstriyel tarımda ne yazık ki gelişememiştir. Yüzyıllar öncesinde bile Ahilik gibi ticaret ve toplum hayatı arasında kurumsal olarak bir bağ oluşturan, tarihsel bir yapıya sahip, onun beşiği olan Kırşehir, Ankara ile Kayseri arasına sıkışmış, kaderine terk edilecek sahipsiz bir şehir değildir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Güzelmansur…

13.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, nakliye sektörünün sorunlarına ilişkin açıklaması

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Nakliye sektörü durma noktasına geldi. Motorine son bir yılda yüzde 123 zam yapıldı. Üç ayda lastik fiyatları yüzde 150 arttı. Nakliyeci ancak kredi çekerek lastik alabiliyor. Garantili otoyol, köprüler, tünel ücretleri de ortada. Bu zamlara, bu hayat pahalılığına tırcılar, kamyoncular nasıl dayansın? Çoluğun çocuğun rızkı zamlara gidecekse kontağını nasıl çevirsin? Tüm bunlar yetmezmiş gibi, şehir giriş-çıkışlarındaki kantarlar da nakliyeciye ceza yazdırıyormuş. Allah’tan korkun. “Esnafa kredi verdik.” diye övünen iktidara soruyorum: Şoförler cemiyetinden esnaf siciline kadar 15 yere para ödenmezse o kredi alınamıyor. Böyle vicdansızlık olur mu? Böyle düzen mi olur? Olmaz elbet. İlk seçimde millet bu düzeni sona erdirecek.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Çakır…

14.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, Kandıra’nın güzelliklerine ilişkin açıklaması

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) – Sayın Başkan, Kocaeli’nin güzelliklerini anlatırken Kandıra’ya özel bir yer ayrılmalıdır. Zira bu güzelliği tarif ederken 50 bin nüfuslu ilçenin yaz sezonunda yaklaşık 1 milyon kişiyi ağırladığı gerçeğini ifade edersek ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır. Sahil bandı, akarsu, göl, deniz, mesire alanı, ada, mağara, kayalıklar gibi, hem merak uyandıran hem de bir cazibe merkezi olarak insanları kendine çeken yanıyla efsunlu bir ilçe.

Başta fındık olmak üzere nefis tarım ürünleri yanında, hindi ve manda yoğurdu özel lezzetlerdir. Gönlü geniş insanıyla özellikle İstanbul’un stresini atmak isteyenlere bir durak kadar yakın. Yeşil ile mavinin kucaklaşmasının somut bir örneği. Birbirinden güzel sahilleri, tertemiz deniziyle mükemmel bir coğrafyadan bahsediyorsak kelimelerle ne kadar anlatabiliriz?

“Kandıra sizi çağırıyor.” derken dikkat edilmesi gereken en önemli husus bağışıklık yapabileceği endişesidir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Arkaz…

15.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, obeziteye ilişkin açıklaması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Çağımızın vebası olarak nitelendirdiğimiz obezite son yıllarda giderek yaygınlaşıyor. Obezite; tansiyon, kalp ve akciğer hastalıkları, şeker, böbrek, safra kesesi, romatizma ve damar hastalıkları gibi birçok probleme neden oluyor. Bunların yanı sıra, psikolojik olarak da olumsuz etkiler bırakıyor. Küresel salgın sebebiyle zamanımızın çoğunu hareketsiz geçirmemiz de obeziteye başka bir davetiye çıkarıyor. Bu vesileyle insanlarımızı obeziteye karşı mücadele etmeye ve farkındalık yaratmaya davet ediyorum.

Daha önce belirttiğim gibi, her vatandaşımızın bir aile hekimi olduğu gibi bir de spor ve diyet uzmanı olmalıdır diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bravo! Helal olsun!

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

16.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, yaralanan Akkuyu Nükleer Güç Santrali işçilerine geçmiş olsun dileklerinde bulunduğuna ve santraldeki çalışmalara ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Seçim bölgem Mersin'in Gülnar ilçesinde Akkuyu Nükleer Güç Santralinde çalışan işçileri taşıyan otobüsün yoldan çıkarak şarampole devrilmesi sonucu yaralanan işçi kardeşlerimize geçmiş olsun dileklerinde bulunuyorum. Bu vesileyle, Mersin'de inşa edilen Türkiye'nin ilk nükleer santrali Akkuyu Nükleerde çalışmalar yoğun bir şekilde devam ediyor. Akkuyu Nükleer Güç Santrali tamamlandığında toplam elektrik ihtiyacımızın yüzde 10’unu tek başına karşılayacaktır. Burada çalışan, emek sarf eden tüm işçi ve mühendis kardeşlerimize teşekkür ediyorum.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın güçlü liderliğinde, AK PARTİ olarak enerji ihtiyacımızı millî enerji ve maden politikamız rehberliğinde yerli ve millî imkânlarla karşılamaya gayret ediyoruz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Arık…

17.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kayseri Akkışla’nın sorunlarına ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Akkışla, iktidar partisinin unuttuğu, gözden çıkardığı, yok saydığı; gilaburusu, yoğurdu ve mert insanlarıyla ünlü, küçük, şirin bir ilçemiz. Nüfusunun çoğunluğu tarım ve hayvancılıkla uğraşır. Yem fiyatlarının artması, elektrik fiyatlarındaki yükselme nedeniyle hayvancılığı da tükenme noktasına geldi. Zaten ilkbahar, koyunculuk yapanlar için çile ayıdır. AKP, her seçim döneminde Akkışlalı hemşehrilerimize bol kepçeden seçim vaadi verir ama seçim bitince verilen sözlerin hepsini unutur. Akkışlalı hemşehrilerimize devlet hastanesi sözü verildi, “Hayırlı olsun.” denildi, tarih açıklandı, Akkışla'nın her yerine boy boy hastane fotoğrafları asıldı, televizyon programları yapıldı ama gelinen noktada “Nüfus azaldı, kalan nüfus da zaten yaşlı, hastane sizin neyinize?” deniliyor. Devlet hastanesini bekleyen Akkışla, elindeki adliyeden de oldu; iyi mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

18.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, emekli edilen uzman erbaşların mağduriyetine ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

2016 yılı öncesinde 45 yaş sınırı nedeniyle zorunlu olarak devlet memurluğuna geçirilen ve emekli edilen uzman erbaşların mağduriyeti hâlen giderilmedi. TSK'den ilişiği kesilen ve resen emekli edilen 2.900 uzman erbaşın kademe derecelerinde sorun yaşandı, farklı emekli maaşlarıyla mağdur edildiler. Daha sonra çıkarılan 6000 sayılı Kanun’dan 1.200 personel yararlanırken 1.700’ü için bir düzenleme yapılmadı. SGK kurumuna durumlarını bildiren uzman erbaşlara “ret” yazısı geldi. Ayrıca, TSK'de aynı statüde görev yapan bazı rütbeliler 3600 ek göstergeden faydalanırken sadece uzman çavuşların gösterge dışı tutulması ve birçok personelle aynı işi yapmalarına rağmen aşırı ücret farkı büyük haksızlıktır. Bu haksızlığı bir an önce giderin.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Nuhoğlu…

19.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun, pandemiyle mücadeledeki başarısızlığa ilişkin açıklaması

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim.

İki yıldır hayat tarzımızı değiştiren pandemiyle yaşamaya devam ediyoruz. İlk başladığı günden beri alınması gereken tedbirleri ısrarla söyledik. Onlar, başarı hikâyeleri anlattılar ve bugünlere geldik. Günlük vaka sayıları 100 bine, vefat edenlerin sayıları 300’e dayanmış, rekor üstüne rekor kırılmaktadır ama Sağlık Bakanı “Endişe etmeyiniz, müsterih olunuz.” diyor. Tedavi için günde 16 hapı hastalara içirdikten sonra hiçbir işe yaramadığını kabul edenler “Hastalık normale döndü.” diyor, hikâye anlatmaya devam ediyorlar. Maske dağıtmayı beceremediler, yoğun bakımda bocaladılar, aşı konusunda çuvalladılar, vefat edenlerin sayısını gizlediler. Sağlık çalışanları perişan, doktorlar kaçıyor, onlar hâlâ konuşuyor. Yeter artık! Kimse başarı hikâyesi dinlemek istemiyor. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gül Yılmaz…

20.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, Mersinli kadın girişimcilere verilen teşviklere ilişkin açıklaması

ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) – Mersin ilimiz olarak özellikle kadın istihdamı ve kadınların üretime katılımları açısından oldukça verimli topraklara ve potansiyele sahibiz. Girişimci ruhuna sahip, hayalleri olan, fikirleri bulunan, cesaret ve yetenekleriyle ön plana çıkan Mersinli kadınlarımız birer birer başarı hikâyelerini hayata geçiriyor. Devletimiz kadın girişimciliğini teşvik etmek için kadınlarımıza pozitif ayrımcılık içeren mikro krediler ve hibeler veriyor. Mersin’imizde de kadın girişimcilerimize yönelik teşviklerin sınırları aştığı görülmektedir ki bu da bizi ziyadesiyle memnun ediyor.

Ruhundaki ışığı, zihin sandıklarındaki mücevheri ortaya çıkarmak için engel tanımayan bütün kadınlarımızı kutluyorum. Kadınlarımızın ruhundaki enerjiyi ve heyecanı üretime dönüştürmek için destek olan Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere tüm kişi ve kurumlara teşekkürlerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

21.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, Gaziantepspor çalışanlarının mağduriyetine ilişkin açıklaması

İRFAN KAPLAN (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Seçim bölgem Gaziantep’in köklü spor kulüplerinden biri olan Gaziantepspor Futbol Kulübü Derneği geçirmiş olduğu kötü bir sürecin ardından 2019-2020 sezonunda borç batağına saplanmış ve kapısına kilit vurularak kapatılmıştır. Kapatılma sonucunda, yıllardır kulübe hizmet etmiş 42 emekçi çalışan mağduriyet yaşamıştır; kulüp çalışanları birikmiş alacaklarını ve kıdem tazminatlarını alamamıştır. Hukuki süreç sonuçlanmış, mahkeme kararıyla ödeme emri çıkarılmıştır ancak icra yoluyla satılan taşınmazların gelirlerinin önceliği vergi ve SGK borçlarına gitmiş, kulübün emektarları eli boş bir şekilde kalakalmıştır.

Kulüp çalışanlarının mağduriyetlerinin bir an önce giderilebilmesi için tüm yetkilileri göreve davet ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

22.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, uyuşturucu kullanımının yaygınlaşmasına ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ekonominin iyi yönetilmemesinden kaynaklanan ekonomik kriz sonucu elektriğe, doğal gaza, akaryakıta, gübreye, ilaca, temel gıda maddelerine, iğneden ipliğe yapılan zamlarla, çiftçi, köylü, esnaf, memur, emekli ve gençlerimiz geleceğe dair umutlarını yitirip, toplumda gerginlik her geçen gün tırmanırken uyuşturucu kullanımının yaygınlaşması gibi bir felaketle daha karşı karşıyayız.

Yoksulluğun aşırı arttığı ortamların, gençlerimizi uyuşturucu batağına sürüklediğini seçim bölgem Gaziantep’te ziyaret ettiğim muhtarlardan da duymak üzüntü vericidir. Bu konu, siyasetin üstünde bir konu olup aynı zamanda ülke güvenliği sorunudur. Emniyetin gerçekleştirdiği uyuşturucu operasyonları, asayişi temin etmek açısından oldukça önemlidir ama tek başına yeterli olmamaktadır.

Toplumda, uyuşturucuya karşı bir bilinç yaratmanın yanında eğitim sisteminde değerlerimizin öğretilmesi ve refahın artırılması çok önemlidir diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaşıkçı…

23.- Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı’nın, Hatay’ın Altınözü ilçesine ilişkin açıklaması

LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) – Başkanım, teşekkür ediyorum.

Bu hafta sonu, Altınözü ilçemize bağlı Kozkalesi, Akdarı, Yunushanı ve Seferli Mahallelerimizde vatandaşlarımızla bir araya geldik.

Altınözü ilçesi, ziyaretçilerinin keşfetmesini bekleyen çok sayıda tarihî mirasa ev sahipliği yapmakta. Binlerce yıllık tarih ve kültür birikimine sahip ilçemiz, doğal güzellikleri, kültürel dokusu ve tarihî değerleriyle turizm konusunda son derece iddialı. Özellikle, Yunushanı Mahallesi’ndeki Roma dönemine ait olan kaya mezarları ile Kozkalesi Mahallesi’ndeki Kürşat Kalesi’nin restorasyonu için Turizm Bakanlığından ek bir bütçeye ihtiyaç duyulmaktadır. Yunushanı ve Kozkalesi Mahallelerimizdeki bu tarihî mirasların ilçemizin tanıtımına ve ekonomisine son derece büyük katkısı olacağını düşünmekteyiz.

Altınözü, lezzetli yemekleri ve misafirperver insanlarıyla sizi çağırıyor.

BAŞKAN – Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Muhammet Emin Akbaşoğlu.

Buyurunuz Sayın Akbaşoğlu.

24.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca düzenlenen İklim Şûrası’na, Rusya ve Ukrayna arasındaki gerginliğe, Cumhurbaşkanının Afrika ziyaretine, toplum kesimlerini enflasyona ezdirmeyeceklerine ve Çanakkale Köprüsü’ne ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; baharın müjdecisi cemrelerden ilki düştü, bereket getirsin inşallah diyorum. Toprağın hayat bulması, doğanın yeniden yeşermesiyle birlikte yaşadığımız pandemi sürecinin de sona ermesini ve umutlarımızın da tazelenmesini Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyor, aziz milletimize hayırlı bir yıl diliyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca düzenlenen İklim Şûra’sı Konya’da başladı, 25 Şubata kadar devam edecek. Dünya çok kritik bir eşikte, Türkiye olarak iklim değişikliğinin önüne geçmek ve etkilerini ortadan kaldırmak adına âdeta seferberlik ilan etmiş durumdayız. O sebeple “yeşil dönüşüm” anlayışıyla organize edilen bu Şûra’yı gerçekten çok önemli buluyoruz. Türkiye’nin “yeşil kalkınma” ve “sıfır atık” çalışmalarına büyük katkı sağlayacağına inandığımız bu Şûra’nın nice güzelliklere, hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; pandemi kaynaklı krizlerin ardından Rusya ve Ukrayna arasında yaşananlar sebebiyle de küresel bir gerginlikle karşı karşıyayız. Bu süreçte Türkiye olarak, diplomasinin hâkim olması, gerginliğin ortadan kalkması adına büyük bir gayret içerisinde olduğumuza bütün dünya şahittir. En kötü barış, savaştan daha iyidir. Bu sebeple savaşın, can kayıplarının ve yeni göçlerin önüne geçmek adına tüm ülkeleri itidalli davranmaya davet ediyoruz. Türkiye bu gerginliğin ortadan kalması adına her zaman ara buluculuğa ev sahipliği yapmaya, sorumluluk üstlenmeye hazır olduğunu Sayın Cumhurbaşkanımızın dilinden bütün muhataplarına ve dünyaya ilan etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; malumunuz olduğu üzere Sayın Cumhurbaşkanımız bir dizi ikili görüşme için Afrika’da bulunmaktadırlar. Burada karşılıklı yatırımlar, anlaşmalar ve dış ticaret anlaşmalarıyla gerçekten önemli, stratejik bir çaba ortaya konmaktadır. İnşallah, Türkiye ve Afrika Kıtası’yla ilgili karşılıklı güven ve iş birliği içerisinde atılan adımlarla Afrika’yla olan bağlarımızı çok daha güçlendirmeye ve ileri götürmeye kararlıyız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yirmi yıldır AK PARTİ hükûmetleri döneminde gerçekten hiçbir zaman toplum kesimlerini enflasyona ezdirmedik, ezdirmeyeceğiz. Bu konuda mutlaka toplumun bütün kesimlerinin alım gücünü artırmaya devam edeceğiz ve inşallah, nice güzellikleri hep beraber yaşayacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Bu vesileyle bir büyük eseri daha aziz milletimizin hizmetine sunmanın bahtiyarlığı içerisindeyiz. İnşallah, Çanakkale Zaferi’mizin yıl dönümü olan 18 Martta Çanakkale Köprümüzü milletimizin hizmetine sunacağız, şimdiden hayırlı olsun diyoruz.

Hayırlı bir yasama haftası diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grup Başkan Vekili Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu.

Buyurunuz Sayın Dervişoğlu.

25.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, solunum yetmezliği olan ve evinde konsantratör cihazları kullananlar için elektrik faturalarının yapılandırılması gerektiğine, elektrik zamlarına ve sağlık çalışanlarının haklı taleplerine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Yüce meclisi saygılarımla selamlıyor, başarılı bir çalışma haftası diliyorum.

Bir hususa Türkiye Büyük Millet Meclisinin dikkatini çekmek arzusundayım. Evde uzun süreli oksijen makineleri kullanmakta olan hastalarımızın yaşadıkları önemli bir mağduriyet var. Kronik solunum yetmezliği olan binlerce KOAH hastası, kalp yetmezliği, astım ve akciğer kanseri hastaları oksijen tedavisi için, elektrikle çalışan “konsantratör” adlı bir cihaz kullanmaktadırlar. Bu hastalar, yaşamları için gerekli olan, elektrikle çalışan solunum cihazlarını günde en az on beş saat çalıştırmak mecburiyetinde. Bu zamanı dikkate alırsak, 1 hastanın 1 cihazının aylık tüketimi 210 kilovatı aşmaktadır. Üstelik bazı hastalar 2 cihaz birden kullanmak durumunda kalıyorlar; bu durumda da fatura katlanarak artıyor. Solunum yetmezliği olan ve evinde konsantratör cihazları kullananlar için elektrik faturaları yapılandırılmalı, yaşama tutunmak için nefes almaya çalışan hastalar mağdur edilmemelidir.

Ayrıca, 1 Ocak 2022 tarihinden itibaren, mesken aboneleri için elektriğe konutlarda 150 kilovatın altında kalan tüketim için yüzde 52, üzerindeki tüketim içinse yüzde 127 zam yapılmıştır. Elektrik faturalarına gelen yüzde 127’lik zam geçim sıkıntısı çeken milletimizin belini bükmüş, enflasyon altında ezilen vatandaşımızın tencere kaynatmasını zor hâle getirmiş ve bunun üstüne bir de vatandaşlarımız evlerinde karanlıkta oturmak zorunda kalmıştır. Konutlardaki 150 kilovat sınırı, gelen tepkiler üzerine 210 kilovata çıkarılmış ama bu da yeterli olmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Özellikle pandemi sürecinde esnaf büyük bir borç yüküyle karşı karşıya kalmıştır. Bir de bunların üzerine zamlarla birlikte gelen elektrik faturasıyla esnaflarımız kepenk kapatma noktasına getirilmiştir. 2021 Ocak ayından itibaren bugüne kadar yapılan elektrik zammına baktığımızda ise zam oranı yüzde 162’ye çıkmıştır. İşçiye, memura, emekliye yüzde 25 ile yüzde 30 arasında yapılan zamlar, son bir yıl içerisinde elektriğe yapılan yüzde 162 zammın oldukça altında kalmıştır.

Elektrik temel bir insani ihtiyaçtır, elektrik dağıtımı ise millî bir politika olup devlet eliyle yapılmalıdır. Hükûmeti artık sarayın çevresinde biriktirdiği müteahhitlere değil, milletimize hizmet etmeye davet ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Başkanım.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; müsaade ederseniz bir hususa daha işaret edeceğim. 1 Aralık 2021 Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen teklifle uzman doktor, pratisyen hekim ve diş hekimlerinin maaşlarında 2.500 ile 5.000 lira arasında bir iyileştirme yapılmasının planlanmasının ardından sağlık teşkilatlarındaki çalışanlar arasında yapılan bu ayrımcılığa tepkiler yükselince geri çekilen ve bugüne kadar da neticelenmeyen iyileştirme çalışması vardır; bu unutulmamalıdır. Sağlık sektörü bir bütündür ve sağlık çalışanlarına kendi içlerinde ayrımcılık yaşatılmamalıdır. Aralık ayında uzman ve pratisyen hekimlere yapılması planlanan iyileştirme ve zamların hemşireler, sağlık memurları, ambulans ve acil bakım teknikerleri, acil tıp teknisyenleri, veteriner hekimler, fizyoterapistler, radyoterapistler, ortopedi ve tıbbi laboratuvar teknikerleri gibi çeşitli sağlık çalışanlarına da yapılması artık bir zaruret olarak karşımızda durmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bitiriyorum.

Sağlık sektörüne bir bütün olarak bakmak lazım. Bununla birlikte, görevi başında vefat eden sağlık çalışanlarımızın ailelerine ölüm aylığı bağlanabilmesi, sağlık çalışanlarına uygulanan şiddette cezaların artırılması, 3600 ek göstergenin verilmesi gibi sağlık çalışanlarının haklı talepleri de bir an önce yapılacak çalışmayla karşılanmalıdır. Bu beklentilerinin karşılıksız kalmaması icap etmektedir. Hükûmeti sorumluluğu yerine getirmeye davet ediyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum efendim.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Erkan Akçay.

Buyurunuz Sayın Akçay.

26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, millî para tekvandocularımızın ve okçularımızın başarılarına, Avrupa Birliği ülkelerindeki yabancı düşmanlığına, Vergi Haftası’na ve Gelir İdaresi Başkanlığı çalışanlarının özlük haklarına ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Millî para tekvandocularımız 19 Şubat 2022’de Arnavutluk’un Durres kentinde düzenlenen Dünya Tekvando Başkanlık Kupası’nda 6 altın, 1 gümüş, 2 bronz olmak üzere toplam 9 madalya kazanmışlardır. Millî sporcularımız 20-21 Şubat 2022’deki müsabakalarda da 3 altın, 4 bronz madalya kazanmıştır. 22 Şubat 2022’de millî okçularımız Öznur Cüre, Sevgi Yorulmaz, Dubai’de devam eden Para Okçuluk Dünya Şampiyonası’nda Makaralı Yay Kadın Çiftler kategorisinde sıralama atışları sonunda 1.344 puanla dünya rekoru kırmıştır. Ülkemizi gururlandıran bütün millî sporcularımızı, teknik ve yönetim ekibini tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.

Sayın Başkan, 19 Şubat 2020’de Almanya’nın Hanau kentinde gerçekleştirilen ırkçı saldırıda 4'ü Türk vatandaşı olmak üzere 9 kişi hayatını kaybetmişti. Vefatlarının 2’nci yıl dönümünde menfur saldırıda hayatını kaybedenleri bir kez daha rahmetle anıyorum. Almanya’da yaşayan vatandaşlarımıza yönelik sistematik saldırıların ilki 22 Kasım 1982’de gerçekleştirilmiş, 2000 yılından itibaren Neonazi terör örgütlerinin faaliyetleriyle saldırılar hız kazanmıştır.

Son yıllarda yaşanan göç hareketliliğiyle, Almanya, Fransa ve Yunanistan başta olmak üzere, Avrupa Birliği ülkelerinde göçmen karşıtlığı ve yabancı düşmanlığı tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Bazı Avrupa Birliği ülkelerinin ve sivil toplum kuruluşlarının Avrupa'da meydana gelen göçmen karşıtlığı ve yabancı düşmanlığına çanak tutmaları vahim bir tablodur. Yunanistan'ın göçmenlere yönelik insanlık dışı sistematik saldırıları için herhangi bir uluslararası hukuk mekanizması maalesef henüz devreye konulmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Avrupa Birliği ülkeleri yabancı düşmanlığıyla ilgili olarak gereken önlemleri almak durumundadır.

Sayın Başkan, bu yıl 21-27 Şubat tarihleri Vergi Haftası olarak kutlanmaktadır. Vergi, devlet olmanın en temel unsurlarındandır. Devlet, vergilendirme yetkisiyle hukuki ve fiilî egemenliğini kullanmaktadır. Vergi, aynı zamanda bir vatandaşlık görevidir ve devlet-vatandaş ilişkilerinin uyumlu, düzenli, saydam ve gönüllü olması bakımından da büyük önem arz etmektedir. Verginin toplumun tüm kesimlerince benimsenmesi, vergi bilincinin geliştirilerek gönüllü ödeme alışkanlığının artırılması, vergi adaletinin sağlanması, dolaylı vergilerden doğrudan vergilere geçilmesi de her geçen gün daha da önemli hâle gelmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Türkiye salgınla mücadelede ekonomi ve maliye politikalarıyla eş güdümlü vergi politikalarını uygulamaya koymuştur. Gıda sektörü başta olmak üzere, fahiş fiyat artışlarından kaynaklanan olumsuz etkileri azaltmak maksadıyla belirli hizmet sektörlerine yönelik KDV indirimleri enflasyonu azaltıcı rol oynamıştır ve oynayacaktır. Eşel Mobil Sistemi uygulaması, tütün mamullerinde uygulanan ÖTV nispi vergi oranının yüzde 67’den yüzde 63’e indirilmesi, motorlu araçlarda ÖTV matrah eşiklerinin güncellenmesi salgınla ve enflasyonla mücadelede de bir etkiye sahiptir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, Gelir İdaresi Başkanlığında gelir uzmanı, müdür, vergi dairesi müdürü, avukat, memur olmak üzere taşra ve merkez teşkilatlarında toplam 38.468 personel çalışmaktadır; diğer taraftan, 8 binden fazla vergi müfettişi de görev yapmaktadır. Ayrıca, 122 bin -serbest muhasebeci, mali müşavir ve yeminli mali müşavir olmak üzere- serbest meslek sahibi bulunmaktadır. Vergi Haftası vasıtasıyla Gelir İdaresi Başkanlığında görev yapan memur, şef, gelir uzmanı, müdür yardımcısı ve müdürlerin özlük haklarının “eşit işe eşit ücret” kapsamında yeniden değerlendirilmesi gerektiğini bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bu vesileyle vergi mükelleflerinin, Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi çalışanlarının, serbest muhasebeci ve mali müşavirlerin Vergi Haftası’nı tebrik ediyorum.

Teşekkür ederim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Meral Danış Beştaş.

Buyurunuz Sayın Danış Beştaş.

27.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Doğu Avrupa’daki siyasi ve askerî gelişmelere, sağlıkta şiddete, yaralanan Akkuyu Nükleer Santrali işçilerine acil şifalar dilediğine ve SMA hastalarının yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Evet, Ukrayna meselesi dünyanın gündeminde. Doğu Avrupa’daki siyasi ve askerî gelişmelerden çok büyük bir kaygı duyuyoruz. Ukrayna ve diğer Doğu Avrupa ülkeleri, NATO ve Rusya arasındaki iktidar mücadelesinin ve askerî yayılmacı politikanın zemini olmamalıdır. Doğu Avrupa halkları bu çatışmalı durumdan en fazla zarar görecek kesimi oluşturuyor. Çalınan savaş tamtamlarına karşı her türlü barışçıl siyaset ve diplomatik çabayı desteklediğimizi paylaşmak istiyorum. Hem NATO hem de Rusya, gerilimi düşürmek için pozisyonlarını tekrar gözden geçirmelidir. Başta bölgedeki sivil halk olmak üzere milyonlarca insanın hayatını tehlikeye sokacak bu tırmanış, küresel bir felaketin kapısını da aralayabilir. Tüm tarafları müzakere ve diplomasiyle meseleleri çözecek bir tutum geliştirmeye çağırıyoruz. Ayrıca, Putin’in, Rusya’nın asker göndermesi meseleyi daha da ağırlaştıracaktır. Son yansıyan bilgilere göre askerler de gönderildi. Her türlü askerî müdahaleye karşı olduğumuzu da paylaşmak istiyorum.

Sayın Başkan, bu durumda Ukrayna gerilimindeki her denklem, Türkiye’yi jeopolitik ve ekonomik olarak doğrudan etkileyecek durumda. Ukrayna’da yaşananlarla ilgili karar süreçleri sadece sarayın insafına bırakılmayacak kadar tüm Türkiye halkını yakından ilgilendirmektedir. Türkiye halkının yüzde 90’nını temsil eden bir Parlamentodayız şu anda. Hem Dışişleri Bakanının Meclise gelip bilgilendirme yapması ve tüm grupların mevcut durumu analiz etmesi hem de karar alma sürecinde önerilerini sunması gerektiğini düşünüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu kapsamda Parlamentomuzun, Bakanın bilgilendirmesi ve grupların görüşlerini açıklaması şeklinde çalışmasını ivedilikle öneriyoruz.

Sağlıkta şiddet, diğer bir başlık. Evet, hiçbir şekilde bitmiyor. Şırnak’taki bir doktora uygulanan şiddeti -tüm Türkiye’de yayınlandı- duymuşsunuzdur ve TTB dün açıklama yaptı. Savcı olduğunu belirten bir hasta yakını Şırnak’ta bir hekimin hastasına uyguladığı tedaviyi beğenmediğini belirterek şiddet uygulamıştır. Şiddetin faili, bizzat sağlıkta şiddet davalarına bakması muhtemel bir yargı mensubu. Bir savcının bir hekime şiddet uyguladığı bir coğrafyada sağlık emekçilerini şiddetten koruyamayacağımız çok açık. Bu olayı ve tüm bu bilgiyi yargının ve tabii ki kamuoyunun bilgisine sunuyorum ama şu bilgiyi de unutmayalım…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Daha önce, halı saha maçında kendileri oynasın diye öğretmenleri gözaltına aldıran savcıyı da unutmadık ve bu şekilde, aslında yasayı uygulaması gereken… Burada tüm grupların birlikte çıkardığı Sağlıkta Şiddet Yasası zaten eksik, bunun uygulanmamasını da asla kabul edilebilir bulmadığımızı ifade etmek istiyorum.

Diğer bir konu, Akkuyu Nükleer Santrali’nde işçi servisleri yine kaza yaptı. Kötü çalışma, barınma ve beslenme koşullarının artarak devam ettiği santral inşaatında, Sipahili Kampı’nda işçileri taşıyan 2 servisin kaza yapması sonucu onlarca işçi yaralandı ve Akkuyu Santrali zarar vermekten başka hiçbir işe yaramıyor hakikaten. Yaralananlara acil şifalar diliyorum. İşçilerin yaşam koşullarının çok ağır olduğunu, birçok iş cinayeti yaşandığını da biliyorum; umarım, bu konuda sözlerimiz duyulur ve gerekli önlemler alınır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, bu SMA meselesi çok önemli bir gündem ve eminim, bütün milletvekillerine de aileler ulaşıyordur. İlaç giderlerine ilişkin bir tebliğ yayınlandı Resmî Gazete’de ve öyle bir yayınlandı ki sanki “Artık bu kampanyalara ihtiyaç olmayacak, SGK bunların giderlerini karşılayacak.” diye büyük bir yanıltma yapıldı. Oysa sadece kullanılan ilacın, önceden de kullanılan bir ilacın kullanılma yöntemi değiştirildi. Bu ilacın adını da şimdi paylaşacağım: “Zolgensma” adlı ilacın uygulanma şartları değiştirildi ve aileler sıklıkla bizi arıyorlar, “Bu konuda kampanyalarımız aksadı.” diyorlar çünkü kamuoyuna yanlış bir bilgilendirme yapıldığını söylüyorlar. Zolgensma’yla ilgili herhangi bir gelişme yok, tedavi onunla yapılabiliyor ve 1, 2, 3 tip SMA hastalarının Nusinersen almaya devam edebilmeleriyle ilgili kriterler kaldırılmış oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kararda ayrıca mekanik solunum desteği ihtiyacı olmayan hastalarda tedaviye başlanacağı belirtildi. Yani SMA hastalığı tedavisi için bir kısım kriterler sağlandı ama asla bu bir çözüm değil. Özgecan isminde bir çocuğumuzun ailesi bana ulaştı; yüzlerce bebeğin, birçok bebeğin yakını ulaşıyor. 2,5 trilyonluk bir ilaca ulaşmak ve çocuklarını yaşatmak için kampanya yapan ailelere kulaklarımızı tıkamayalım ve tabii ki Sağlık Bakanlığının da bir an önce bu konuda yeni bir adım atması ve bu ilaç bedellerini karşılaması gerektiğini söylemek istiyorum. SMA hastası çocukların ölümünü hep birlikte bu aşamada dayanışmayla engelleyebiliriz ama asıl talebimiz, tabii ki Sağlık Bakanlığının karşılaması yönünde.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edecek misiniz?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yok, etmeyeceğim.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Engin Altay.

Buyurunuz Sayın Başkan.

28.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Gülistan Doku’nun ailesinin Meclisten taleplerine, Ukrayna krizine, elektrik zamlarına ve Erdoğan’ın CHP Genel Başkanına yönelttiği tehdit içerikli sözlere ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Zatıalinizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim.

Sayın Başkan, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir acılı anne babanın feryadını sanıyorum bütün gruplar işitti, bu anne baba bütün grupları ziyaret etti. Kızları, evlatları Gülistan Doku iki yıldır, 5 Ocak 2020’den beri kayıp. Kayıp olayının yaşandığı andan itibaren bu konunun üzerine eksik ve yanlış gidildiğine dair ciddi iddiaları var. Meclisten talepleri var. Türkiye Büyük Millet Meclisi çare müessesesidir ve bu talebe, bu feryada, bu çığlığa seyirci kalamaz. Yürütme organına Türkiye Büyük Millet Meclisinden sesleniyorum: Gülistan Doku’nun akıbetinin ne olduğunun, nerede olduğunun ortaya çıkarılması konusunda azami gayreti göstermeye çağırıyorum. Bu acılı anne babanın feryadına hem Meclisimizin hem aziz vatandaşlarımızın ve yürütme organının dikkatini çekiyorum.

Sayın Başkan, Türkiye’nin kuzeyinde, Karadeniz’in karşı sularında sıkıntılı bir durum yaşanmaktadır ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna’nın doğusundaki ayrılıkçı Donetsk ve Lugansk bölgelerinin bağımsızlığını tanıdığını belirterek bir açıklama yapmıştır. Ukrayna’nın bağımsızlığını, egemenliğini ve toprak bütünlüğünü hiçe sayan ve uluslararası hukukun açık bir ihlali olan bu kararı asla kabul etmiyor ve kınıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi “Yurtta barış, dünyada barış.” diskuruyla hareket eden, bu anlayışa sahip bir partidir. Uluslararası ilişkilerde emrivakilere ve uluslararası hukuku ihlal eden her türlü gelişmeye karşı çıkan, Birleşmiş Milletler Şartı’nda ifadesini bulan devletlerin toprak bütünlüğü ve sınırların dokunulmazlığı ilkelerine saygı gösteren bir anlayışa sahibiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Karadeniz'in güvenliğini önemsiyoruz, Ukrayna krizinin Türkiye'ye çok olumsuz etkilerinin olmaması, olası etkilerin bertaraf edilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisini ve yürütme organını şimdiden yapıcı ve samimi bir şekilde uyarmayı da bir görev addediyoruz Sayın Başkan.

Sayın Başkan, öte yandan, Sayın Cumhurbaşkanı Afrika'dan müjde peşinde, yüzde 127’lik elektrik zamlarıyla ilgili yeni adımlar olacağını ve 1 Martta başlayacağını söylüyor. Yüzde 127’lik zammı bir gecede yaptılar ama iki aydır indirim yapmayı beceremiyorlar. “İndirim yapacağız.” diyorlar ama iki aydır nasıl bir indirim yapılacağını merak ediyoruz. Şimdi, esnafa yüzde 25 indirimden söz ediliyor, yüzde 127’nin 25’ini indirirsen geriye 102 kalır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Esnaf bunu nasıl ödeyecek, Hükûmetten buna bir çare, buna bir çözüm yok. Tekrar altını çiziyorum, aziz milletimizin dikkatini çekiyorum. Bir gecede yüzde 127 zam yapanların iki aydır bunu nasıl indireceklerini düşünmelerini ve böyle beceriksiz bir tablo ortaya koymalarını da milletimizin takdirine bırakıyorum.

Sayın Başkan, Beyefendi “Milletin sesine kulak veriyoruz.” diyor, milletin sesine kulak veriyorsa millet şöyle diyor: “Göstermelik indirim değil, zamları geri al.” İktidar, bir gecede yapılan bu yüzde 127’lik zammı ve diğer zamları -akaryakıt, doğal gaz- derhâl geri çekmek durumundadır eğer milletin sesine kulak veriyorsa.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Erdoğan, muhalefeti kriminalize ederek, terörize ederek, ötekileştirerek, kutuplaştırarak ve tehdit dili kullanarak ekonomideki ayıplarını, ekonomideki kusurlarını örtemez.

Bir tehditte de bulunmuş Beyefendi. Tam şöyle diyor Sayın Genel Başkanımıza: “Ankara’dan İstanbul’a bir daha kolay kolay yürüyemezsin.” Sayın Erdoğan’a önce şunu söyleyeyim: Bu tehdit dili ona yaramadı, bundan bir an önce vazgeçmesini tavsiye ederim ama Sayın Kemal Kılıçdaroğlu gereğinde, gerekli görüldüğünde, değil Ankara’dan İstanbul’a, Edirne’den Kars’a kadar yürür, yürüyecektir, Erdoğan’ın bunu engellemesi de mümkün olmayacaktır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının,Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetinin 22-25 Şubat 2022 tarihleri arasında Bosna Hersek’e resmî bir ziyaret gerçekleştirmesine ilişkin tezkeresi (3/1862)

18/2/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Heyetinin 22-25 Şubat 2022 tarihleri arasında Bosna Hersek’e resmî bir ziyaret gerçekleştirmesi öngörülmektedir.

Anılan ziyarete Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Heyetinin katılım sağlaması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                                                                                                                                     Mustafa Şentop

                                                                                                                                                                                                           Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                                                                                                          Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğerini okutuyorum:

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonunun Avrupa Birliği Konseyi Fransa Dönem Başkanlığı tarafından 24-25 Şubat 2022 tarihlerinde Fransa’nın başkenti Paris’te düzenlenecek olan ortak dış ve güvenlik politikası ve ortak güvenlik ve savunma politikası konulu parlamentolar arası konferansa katılmasına ilişkin tezkeresi (3/1863)

18/2/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonunun Avrupa Birliği Konseyi Fransa Dönem Başkanlığı tarafından 24-25 Şubat 2022 tarihlerinde Fransa'nın başkenti Paris'te düzenlenecek olan "Ortak Dış ve Güvenlik Politikası ve Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası” konulu parlamentolar arası konferansa katılması öngörülmektedir.

Anılan ziyarete, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu Heyetinin katılım sağlaması hususu, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 9'uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                                                                                                                                     Mustafa Şentop

                                                                                                                                                                                                           Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                                                                                                          Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, hekimlerimizin istifalarının ve yurt dışında çalışmayı tercih etmelerinin nedenlerinin araştırılması ve bu konuda gerekli tedbirlerin alınması, sağlık sistemindeki aksaklıkların tespit edilmesi ve çözüme kavuşturulması, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla 22/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Şubat 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

22/2/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 22/2/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                                                                                             Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                                                                                                                                                            İzmir

                                                                                                                                                                                                                  Grup Başkan Vekili

Öneri:

İzmir Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından hekimlerimizin istifalarının ve yurt dışında çalışmayı tercih etmelerinin nedenlerinin araştırılması ve bu konuda gerekli tedbirlerin alınması, sağlık sistemindeki aksaklıkların tespit edilmesi ve çözüme kavuşturulması, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla 22/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 22/2/2022 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu.

Buyurunuz Sayın Çulhaoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubumuzun hekimlerimizin istifalarının ve yurt dışında çalışmayı tercih etmelerinin nedenlerinin araştırılması ve bu konuda gerekli tedbirlerin alınması, sağlık sistemindeki aksaklıkların tespit edilmesi ve çözüme kavuşturulması, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin önlenmesi için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla verdiği Meclis araştırması önergemiz üzerine söz aldım; heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ iktidarı sağlık alanında yaşanan sorunları çözeceğine dağ gibi biriktirdi, pandemi sürecinde de doktorlarımızı koruyamadı. Türk Tabipleri Birliği verilerine göre, pandeminin başlangıcından 20 Ekim 2021 tarihine kadar 7.428 sağlık çalışanı enfekte oldu, 216 sağlık çalışanımız, 146 hekim meslektaşımız vefat etti. Hayatını kaybeden tüm meslektaşlarıma ve sağlık çalışanlarımıza buradan bir kez daha Allah'tan rahmet, ailelerine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.

Bugün maalesef doktorlarımız ağır iş yükü altında kötü çalışma koşullarına mecbur edilmektedir. Covid-19 salgınıyla doktorlarımızın üzerindeki yük daha da artmıştır. Doktorlarımız canlarını ortaya koyarak salgınla mücadele ederken, bir yandan da sağlık çalışanlarına yönelik şiddete maruz kalmaktadır. 2021 yılında sağlık çalışanlarına yönelik saldırılar bir önceki yıla göre yüzde 62 artış göstermiş, ne yazık ki 316 sağlık çalışanımız şiddete maruz kalmıştır.

Bakın, değerli arkadaşlarım, hekim emeğini değersizleştirirseniz, emeğinin karşılığını vermezseniz, ağır çalışma koşulları ve karşılaştıkları şiddet olaylarını çözmezseniz doktorlarımızın yurt dışına gitmesine de engel olamazsınız. 2012 yılında 59 doktorumuz yurt dışına çıkarken özellikle Cumhurbaşkanlığı hükûmet etme sisteminin yürürlüğe girdiği 2018 yılından itibaren bu sayılar katlanarak artmıştır. 2018 yılında 877 tabip istifa etmişken bu sayı 2021 yılında 2.514’e yükselmiştir. 2021 yılında istifa eden tabip sayısı üç yıl önceki sayılarla karşılaştırıldığında artışın yüzde 186 olduğu görülmektedir. Son iki yılda istifa eden hekim sayısı 9 bini aşmıştır. Aynı şekilde, Türk Dişhekimleri Birliği verilerine göre 2021 yılında istifa eden diş hekimi sayısı 2019 yılına göre 2 kat artmıştır. Hekim istifalarıyla sağlık sisteminde ciddi aksaklıklar yaşanmaktadır. Merkezi Hekim Randevu Sistemi’nde bazı branşlarda hekim bulunamamakta ve randevu alınamamaktadır. Kamu hastanelerinde ameliyatların aksadığı da iddia edilmektedir. Yaşanılan aksaklıklar vatandaşlarımızın hayatlarına mal olabilecek derecede önemli sorunlardır, bu sebeple ivedilikle çözüme kavuşturulması gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partili Cumhurbaşkanlığı sistemiyle her yıl yurt dışına giden beyin göçünü tersine çevirerek ülkemizde görev yapmalarını sağlamak için acil çalışmalar yapılması gerekmektedir. 5 Ocak 2022 tarihli grup toplantımızda Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener Hanımefendi bu hususta açıklama yaparak pandemi döneminde Covid-19 sebebiyle vefat eden sağlık çalışanlarımızın şehit sayılmasını, sağlık çalışanlarına uygulanan şiddet için gerekli önlemlerin alınmasını, ek ödemelerin verilmesini, sağlık çalışanlarına saatlik nöbet ücreti olarak ödenen 16 lira gibi komik ödemenin acilen artırılmasını, adaletsiz döner sermaye sistemi yerine emekliliğe yansıyan adil maaşlar verilmesini, taşeron ve sözleşmeli hizmete son verilerek, sağlık hizmetlerinde farklı istihdam modelleri kaldırılarak sağlık çalışanlarımızın güvenceli ve kadrolu olacak şekilde tek çatı altında toplanması gerektiğini söylemiştir. Eğer doktorlarımıza ve tüm sağlık çalışanlarımıza hak ettikleri itibarı, güveni ve şartları AK PARTİ iktidarı sağlayamazsa bizler iktidar olduğumuzda tek tek yapacak, sağlık çalışanlarımızın hak ettikleri koşullara kavuşmalarını sağlayacağız.

İYİ Parti iktidarında hastalar müşteri, sağlık çalışanlarımız köle olmayacaklar diyor, araştırma önergemize desteklerinizi bekliyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili Sayın Sait Dede.

Buyurunuz Sayın Dede. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA SAİT DEDE (Hakkâri) – Teşekkürler Başkanım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ekonomik krizin en görünür, can yakıcı bir biçimde yansıdığı alanlardan biri de sağlık alanıdır. Bakın, aylarca sağlık emekçileri sağlık alanında yaşanan sorunları Bakanlıkla görüşebilmek ve bu sorunlara çözüm bulabilmek için çeşitli eylem ve etkinlikler düzenlediler. Ancak, ne yazık ki görüşme talepleri kabul görmediği gibi, sağlık emekçileri hakkında gözaltı işlemi de dâhil olmak üzere birçok baskı ve uygulamalarla karşı karşıya bırakıldılar.

Bakın, son güncel verilere göre, Türkiye'deki çalışma koşullarından, ezici iş yükünden, mesailerinin getirisinin azalmasından, son dönemde mesleklerine yönelik ciddi bir saygı kaybından, özlük ve emeklilik haklarında yaşadıkları kayıplardan ve sağlıkta şiddetin artmasından dolayı yurt dışına gitmek zorunda kalan hekimlerin başvurularında yoğun bir artış gözlemlenmektedir. Bunun sebebi de elbette AKP’nin 2000’li yılların başında uygulamaya koyduğu bir Dünya Bankası projesi olan Sağlıkta Dönüşüm Programı'dır. Basına yansıyan verilere göre, 2012 yılında 59 hekim yurt dışında hekimlik yapabilmek için başvururken, bu sayı 2013 yılında 90’a, 2014’te 118’e, 2015 yılında ise 150’ye yükseldi. Son kertede 3 bini aşkın hekim başka ülkelerde çalışmak için Türkiye'den ayrılmak zorunda kaldı.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; son zamanlarda, başta sosyal medya olmak üzere çeşitli platformlara baktığımızda birçok hekimin yurt dışına gidebilmenin yollarını aradığını görüyoruz. Hekimler başta Almanya olmak üzere Avrupa'nın çeşitli ülkelerine gidebilmenin yollarını arıyorlar, şu an 8 bin hekim de yurt dışına gidebilmek için arayıştadır. Kötüleşen ekonomi ve yüksek enflasyon yüzünden maaşları asgari ücret seviyesine düşen doktorlar tükenme noktasına gelmişlerdir. Bu durum, artan sayıda yeni mezun ve uzman doktoru yurt dışında daha iyi fırsatlar aramaya itmektedir.

Sayın milletvekilleri, Türk Tabipleri Birliği Başkanı Doktor Şebnem Korur Fincancı, son on yılda toplam 4.891 genç doktorun Türkiye’den yurt dışına gittiğini, geçen yılın ilk dokuz ayında gidecekleri ülkelere vermek üzere iyi hâl belgesi alan doktor sayısının 967 olduğunu açıklamıştır. Sağlık Bakanı ise sağlıkla ilgili sorunları sağlık emekçilerinin, hekimlerin temsilcileriyle konuşmaktan sürekli kaçmakta, sağlık emekçilerinin karşısına polis bariyerlerini yerleştirmektedir. Sağlıkla ilgili sorunlar yalnızca “tweet” atarak, sayılarla oynanarak çözülmez. Artık halkların karnı avcı hikâyelerine doymuş bulunmaktadır. Bir kez daha uyarıyoruz, bugün sağlık sistemindeki bu kötü gidiş nedeniyle kaybettiğimiz her canın sorumlusu bu iktidardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAİT DEDE (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Vekilim.

SAİT DEDE (Devamla) – Bu kaygı verici gidişatı durdurmak için sağlık emekçilerinin sesine kulak verilmesi, özlük haklarındaki beklentilerinin bir an önce karşılanması, çalışma koşullarının düzeltilmesi, sağlıkta şiddeti bitirecek uygulamaların bir an önce yürürlüğe konulması gerekmektedir. HDP olarak her şart ve mercide, her koşulda sağlık emekçilerinin haklı mücadelesinin yanında olduk, olmaya da devam edeceğiz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Nazır Cihangir İslam.

Buyurunuz Sayın İslam. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlarım, İYİ Partinin grup önerisi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, son iki yılda 9 bin hekim görevlerinden istifa etti ama daha önemli bir hadise, yurt dışı için Türk Tabipleri Birliğinden belge alan hekimler… Bu rakam yılda ortalama 50 kadardı yani 50 hekimimiz yurt dışına gidiyordu, 2021 yılında bu rakam 1.800’e çıktı yani 36 kat bir artış gösterdi.

Değerli arkadaşlarım, sağlık çalışanlarının yaklaşık üçte 2’si meslek hayatında en az bir kez şiddete maruz kalıyor. 2021 yılı için bu rakam 316’dır yani 316 sağlık çalışanımız darbedilmiştir, artışsa bir önceki yıla göre yüzde 62’dir.

Değerli arkadaşlar, belki de bu olaylardan daha acı olan, bu olayların faillerinin üçte 1’i hakkında hiç işlem yapılmaması, yaklaşık üçte 1’inin sadece göstermelik bir şekilde gözaltına alınıp salınması, kalan üçte 1’inin de caydırıcı olmayan cezalarla iyi hâlden bu durumdan kurtulmasıdır yani para cezaları gibi. Bir ülke düşünün ki “tweet” atmak, sağlık çalışanını darbetmekten daha riskli bir hâldedir.

Değerli arkadaşlarım, Merkezî Hekim Randevu Sistemi’ni getirdiniz ama birçok uzmanlık alanında randevu yok. Hasta muayenesini aşağı yukarı beş dakikaya indirdiniz. Aslında bu, sizin, SSK hastanelerini kapatmanızın ve bu sisteme geçmenizin en önemli gerekçelerinden bir tanesiydi. Fakat ne oluyor? Bu kadar kısa bir zamanda hasta bakılınca çok büyük ve fahiş hatalar yapılabiliyor ve hekimler tazminatla baş başa kalabiliyor. Bizi Suriye şartlarında çalıştırıp Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri hukukuyla -ceza hukukuyla, tazminat hukukuyla- bize muamele ediyorsunuz; en önemli sorunlardan bir tanesi bu. Büyük ve önemli ameliyatlar artık kamuda yapılmıyor, para karşılığı özel hastanelerde yapılıyor. Bakınız, Hollanda’da 2012 yılında hekimler 6 bin ila 10 bin euro alırken Türkiye’de 4 bin euro kadar alıyordu; bugün ise 500 ila 600 euroya hekim çalıştırıyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, bu, yüzde 7 bir düşüş değil, yedide 1’ine bir düşüştür 500-600 euroya hekim istihdam etmek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Yine, hekimler ve sağlık personelinin işlerine yabancılaştığını, işte bu politikalar sonunda yabancılaştığını, araştırma ruhunun hemen hemen yok olduğunu görüyoruz ve sağlık çalışanlarının yüzde 84’ünün sürekli olarak endişe içinde, korku içinde ve âdeta tetikte çalıştıklarını müşahede ediyoruz. İşte bu yüzden gurbette çalışmayı tercih ediyorlar.

Çözüm basittir değerli arkadaşlarım, bakın, daha önce şu dendi: “Bu doktorlar yerdeki bayrağı kaldırmak için para ister.” Bir kişi daha çıktı, dedi ki: “Bu doktorlar iğne yaparsa hastalar felç olur.” Ben bunların, bu saçmalıkların analizine girmeyeceğim ama burada düşmanca bakış, halkı hekimlere karşı kışkırtmak ve şiddet dilinin sansürsüz ifadesini görüyoruz; işte öncelikle bu dile son verin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Değerli arkadaşlar, sağlık çalışanlarını korumuyorsanız niyetiniz tartışılır, koruyamıyorsanız basiretiniz tartışılır; bunların ikisi de kötü ve problemlidir.

Önergeyi kabul ediyoruz.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Mustafa Esgin.

Buyurunuz Sayın Esgin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ESGİN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca elbette sağlık alanında önemli adımlar atılmıştır. Bununla birlikte, 2000’li yılların başında sağlık, Türkiye’nin en önemli sorunları arasındaydı. O günleri hatırlıyorum, vatandaşlarımızın öncelikli 3 sorunundan biri sağlık sorunuydu; sağlıkta memnuniyet son derece düşüktü, özellikle hastanelerde verilen ikinci basamak hizmetlerde önemli sorunlar yaşanmaktaydı, bunun en yoğun yaşandığı hastanelerin başında da SSK hastaneleri gelmekteydi. O günlere ait yapmış olduğumuz değerlendirmelerden rahatsızlık duyduğunuzu biliyorum ama o tarihlerde Türkiye’nin gerçekleri bunlardı.

Değerli arkadaşlar, ilk günden bu yana AK PARTİ iktidarlarının en önemli gündem maddelerinden biri sağlık olmuştur. “Sağlıkta Dönüşüm” adını verdiğimiz bir dizi önemli düzenlemeyi hayata geçirdik. Öncelikle birinci basamak sağlık hizmetlerini yeniden ele aldık ve aile hekimliği sistemine geçtik. İkinci basamak sağlık hizmetlerini tek çatı altında toplayarak sağlıkta eş güdümü sağladık. Sosyal güvenlik reformuyla sağlığın hizmet sunumu ile finansmanını birbirinden ayırdık. Aslında SSK’nin temel problemi de buydu; bunu düzenlemek, ortadan kaldırmak bize nasip oldu. Genel sağlık sigortasıyla toplumun tamamını sosyal güvenlik şemsiyesi altına aldık. Etkili, verimli, kolay erişilebilir, mali açıdan sürdürülebilir, çağdaş bir sistemi ortaya koyduk.

Değerli arkadaşlar, bütün bunların sonunda sağlık göstergelerinde önemli iyileşmeler oldu. Anne-bebek ölüm hızlarında 5 kat azalmalar söz konusu oldu. Hastanelerimizi modernize ettik, şehir hastanelerini kurduk, sağlık çalışanı sayısını 300 binlerden 1 milyon 200 binlerin üzerine çıkardık, sağlıkta insan kaynağımızı ülke genelinde adil ve dengeli bir şekilde dağıttık, bütün bunların sonunda sağlıkta memnuniyet oranımızı önemli oranda artırdık, vatandaşımızı ve ülke kaynaklarını finansal açıdan koruduk, sağlıkta erişim oranını kat kat artırdık yani sağlıkta önemli bir başarı hikâyesini ortaya koyduk; bunu milletimiz yakından görüyor.

Değerli arkadaşlar, bütün bunlarla birlikte tüm dünyada önemli bir küresel salgını yaşamaya devam ediyoruz. Sağlık sistemimiz ve sağlık çalışanlarımız iki yıldır önemli bir mücadele ortaya koyuyor. Hepimiz çok bunaldık; hekimlerimiz, sağlık çalışanlarımız hepimizden fazla bunaldı. Bu noktada, hekim maaşları, döner sermaye dağılımı ve emekliliklerine yansıyacak maaşla ilgili bazı sorunlarımız olduğunu biliyoruz. Maaş, ek ödeme, özlük hakları ve emekliliklerini kapsayacak şekilde yapmakta olduğumuz düzenlenmeye tüm partilerin katılımıyla örnek bir destek ortaya konuldu. Hekimlerimizin yanı sıra diğer sağlık çalışanlarımızla ilgili bir çalışmayı sürdürdüğümüzü ve en kısa zamanda olumlu bir gelişmeyi ortaya koyacağımızı burada belirtmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

MUSTAFA ESGİN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Evet, kutsal saydığımız bu hizmeti yaparken amacı insanlara hizmet olan fedakâr sağlık çalışanlarımıza yönelik şiddet, sadece sağlıkçılara yönelik olarak değil, bütün insanlar için hiçbir vicdanın kabul edemeyeceği ve sonuna kadar mücadele edilmesi gereken bir sorundur. Bunun için, evet, sadece yasalarla sağlıkçılarımızı korumamız mümkün değil, toplum olarak şiddete karşı bir tutum geliştirmek zorundayız. En son 17 Nisan 2020 tarihinde önemli bir düzenlemeyi yine hayata geçirmiştik. Evet, bu yasaları uygulayan adalet mensuplarımızın konuya hassas yaklaşmalarını arzu ediyoruz, basınımızın rating kaygısıyla şiddet haberlerini ekrana yansıtırken daha hassas hareket etmesini umut ediyoruz, meslek örgütümüzün siyasallaşmak yerine sağlığı ve hekimleri önceleyen bir yaklaşım içinde bulunmasını diliyoruz.

Sözlerime son verirken Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Biz fazlayız Başkanım.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Başkanım, geçti.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Başkan, biz fazlayız, biz.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir ve arkadaşları tarafından, ana dilinde eğitimin önündeki engellerin araştırılması amacıyla 22/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Şubat 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

22/2/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 22/2/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                                                                                                  Meral Danış Beştaş

                                                                                                                                                                                                                            Siirt

                                                                                                                                                                                                                  Grup Başkan Vekili

Öneri:

22 Şubat 2022 tarihinde Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir ve arkadaşları tarafından verilen 17012 grup numaralı ana dilinde eğitimin önündeki engellerin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 22/2/2022 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Altay…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

29.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, İYİ Parti grup önerisinin oylama işlemine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Biraz önce İYİ Parti grup önerisinin işari yöntemle yapılan oylamasında kabul oylarının zannımızca ret oylarından fazla olduğu kanaati hem bizim grubumuz hem İYİ Parti Grubunda hasıl oldu ancak siz reddedildiğini açıkladınız; bu konuyu bir açıklığa kavuştursak iyi olur aslında.

BAŞKAN – Kalkmış elleri saydık efendim, daha dikkatli olacağız.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Peki efendim, sağ olun Başkanım.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir ve arkadaşları tarafından, ana dilinde eğitimin önündeki engellerin araştırılması amacıyla 22/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Şubat 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.

Buyurunuz Sayın İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, Birleşmiş Milletler, dünyada birçok yerde ana dillerin yok olmasıyla karşı karşıya olduğumuz için UNESCO tarafından 21 Şubat Ana Dili Günü olarak ilan edildi. Peki, ne oluyor? Niçin ana diller yok oluyor? Ya birileri asimilasyona uğrattığı için ya birileri inkâr ettiği için ya da yok gördüğü için. Peki, dünya, zenginlik, bu zenginliği var edenler ne yapıyor? Dillerini yaşatmak için ellerinden gelen olanağı sağlıyorlar.

Birleşmiş Milletler bu günü ilan ederken ne diyor taraf ülkelere? Diyor ki: “Sizin -sadece bu günü kutlamak için değil- bugün inkâr edilen, gasbedilen, yerleri işgal edilen, ana dillerinin gelişimi için olanak tanınmayan yerlerde eğitim alanında, kültür alanında her türlü kolaylığı sağlamanız lazım.” Peki, yapılıyor mu? Yapılıyor. Peki, yapılmayan yerler var mı? Var. Yapılmayan yerlerde ne oluyor? İşte, kutuplaşma, ayrımcılık, nefret ve kin. Bir de ne var? Göstermelik -hani o tırnak içinde “sözde” çok kullanılıyor ya- sözde yapılanlar var. Ben şimdi bu kürsüde Kürtçe konuştuğumda stenograflar (x) diye yazacak. Desem ki “…”(x) bu “Ana Dili Günü kutlu olsun.” desem (x) diye geçecek.

Bir taraftan tercihli dil serbest ama ana dille eğitimle ilgili, özellikle Kürtçeyle ilgili talepler “nefret” “terör” “ihanet” diye tanımlanıyor ama ne oluyor? Cumhurbaşkanı daha on gün önce bir açıklama yaptı, ne dedi? “Terör, insanların sadece canına, malına, özgürlüğüne kastetmekle olmaz, milletlerin varlığının ve devamlılığının teminatı olan dilini, edebiyatını, kültürünü bozmak da bir çeşit terördür.” Ve devam etti, dedi ki: “Bütün hak dinlerde ana dilini kullanmak, eğitimini vermek haktır.” Peki, Türkiye’de nasıl? Siz ana dille ilgili ikircikli politikalar oynarsanız, kayyumlar, kaymakamlar, valiler oturdukları gibi Kürtçeye yönelik baskılar geliştirirler. Aslında ne yapılması lazım? Biz barışı getirmek istiyorsak, Birleşmiş Milletler de bunu söylüyor, ana dillerin kullanılması lazım, desteklenmesi lazım, geliştirilmesi lazım ama Türkiye’de böyle bir yaklaşım yok, tam tersine Anayasa buna engel olmakta. Bakın, size bir örnek vereyim: Plan ve Bütçe Komisyonunda biz Halkların Demokratik Partisi olarak çok dilli eğitimin verilmesi için Millî Eğitim Bakanlığının bütçesinin 10 milyon lira artırılmasını talep ettik, reddedildi. Ne için? Çok dilliliğe karşı çıkıldığı için. Ana dille ilgili her söylem aslında bir yaraya, bir travmaya dönüşüyor.

Hepimizin bildiği bir olay var. 11 Şubatta bir anneyi kaybettik, burada onu saygıyla analım, İpek ana. İpek ana Kamber Ateş’in annesiydi, Sivas’ta yaşayan bir anne, tek kelime Türkçe bilmiyordu, oğluyla görüşmeye gidemiyordu. Kızıyla beraber görüşmeye gittiğinde oğlunun gözlerinin içine baktı; durdu, durdu tek dediği şuydu: “Kamber Ateş, nasılsın?” Biraz geçti: “Kamber Ateş, nasılsın?” 3 kez tekrarladı. Ve Kürtçeyle ilgili ilk konuştuğunuzda ne denildi? “Anneler ağlamasın.” Ama şimdi siz “Anneler ağlamasın.” değil... Anneler konuşamıyor ve tek verdiğiniz örnek: “Cezaevinde Kürtçe serbest.” Ama cezaevinde Kürtçe radyo dinlemek yasak, cezaevine Kürtçe yayın sokmak yasak. Ape Musa ıslık çaldığı için yasaktı, Leyla Güven ve arkadaşları orada Kürtçe halay çektikleri için hücre cezasına çarptırılıyor. Bu, işte, ikirciklidir. Bu, işte, Kültür Bakanlığının izniyle daha önce oynanmış oyunun, Fatih Belediyesince yasaklanan oyunun, “Beru” Yüzsüz oyununun bir yansımasıdır. Dilde ikiyüzlülük olmaz; desteklemek lazım, geliştirmek lazım.

Biz, sadece Kürtçeyle ilgili değil, bütün dillerle ilgili, yok olacak dillerle ilgili ne diyoruz? Gelin, araştıralım; gelin, hangi yasaklar var, hangi engeller var, kaldıralım. Ülkede barışı istiyorsak en başta Kürtçeyle ilgili düzenlemeyi yapalım. Çünkü şunu söylüyoruz: Kürtçeye gösterilen saygı Kürt’e gösterilen saygıdır. Bu konuda adım atarsak bütün dillerle ilgili adım atmış oluruz ama bunu görmezsek, inkâr edersek, görmezlikten gelirsek hiçbir ilerleme sağlayamayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - İnişli çıkışlı olmaz, en başta, burada adım atmamız lazım çünkü biz şunu söylüyoruz: Ana dilli eğitimler, ana dille ilgili yapılan düzenlemeler ülkelere demokrasiyi getirmiştir, ülkelere barışı getirmiştir; ülkelerde kutuplaşmayı, ayrımcılığı, nefreti önlemiştir. Herkes ana dilinde eğitim hakkına sahip olmalıdır. Bütün diller dünya varlığının zenginliğidir. Dünya varlığının zenginliğini Türkiye’de bir mezarlığa, çöle dönüştürmeye kimsenin hakkı yoktur. Bunun mücadelesini sürdüreceğiz ve bu mücadeleyi de onurlu bir şekilde sürdüreceğiz. Bugüne kadar da bütün dillerle ilgili ve Kürtçe’yle ilgili yapılan çalışmaları biz desteklediğimiz gibi bunun araştırılıp Türkiye’deki bütün engellerin kaldırılmasını istiyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu.

Buyurunuz Sayın Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Değerli arkadaşlar, ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yani Türkçe ortak ve resmî dilimiz ama sonuçta bu kadim topraklarda Türkçenin dışında yurttaşlarımızın konuştuğu birçok ana dili var ve bu ana diliyle ilgili sorunlar da Adalet ve Kalkınma Partisinin icat ettiği sorunlar değil ama Adalet ve Kalkınma Partisinin çözmediği, devam ettirdiği sorunlar, böyle bilinmesi lazım. Ana dili yasaklanamaz, ana dili horlanamaz, ana dili aşağılanamaz; aksine, yurttaşlarımızın ana dilini geliştirmeleri ve ana dili ortamlarında yaşamlarını yürütmeleri için, hizmet almaları için, ana dilinde eğitimini almaları için devletin, kamunun hizmet sunması lazım ama böyle mi? Tabii ki değil değerli arkadaşlar.

Şimdi, biraz önce konuşuldu, birçok örnek verebilirim, birçok örnek. Yani siz biraz sonra çıkacaksınız “Ana diliyle ilgili olarak biz şunları, şunları yaptık.” diyeceksiniz, ben çok yakın örnekler verebilirim, kendimden örnekler verebilirim. 12 Eylül darbesinden sonra 2932 sayılı Yasa çıkarıldı, özel çıkarıldı. Yasanın nasıl çıkarıldığını Kenan Evren, darbeci Kenan Evren açıklıyor: “1983’te bir köyü ziyaret ediyoruz.” Köyde 9 yaşındaki bir çocuğu görüyor ve Türkçe konuşmadığını görüyor, sadece Kürtçe konuşuyor. “Ankara’ya döndükten sonra böyle bir yasa çıkarma gereğini duyduk ve çok aşırıya kaçtık.” diyor. Ama o yasa tam on iki yıl ayakta kaldı, on iki yıl ve Kürtçeyle ilgili herhangi bir özel ortamda bile konuşmak mümkün değildi. Ben sıkıyönetim mahkemesinde avukatlık yaptım. Mehdi Zana bu yasaya tepki için mahkemede kendisini Kürtçe tanıtmak istedi. Mahkeme başkanı duruşma zaptında “Sesler çıkarıyor.” dedi, dilini yazmamak için “Sesler çıkarıyor.” dedi ve kendisi dayakla salondan atıldı; sene 1987. Şimdi aynı şey bu Mecliste de yapılıyor, Kürtçenin adı geçmiyor, “x” “x” “x” geçiyor. Aradan geçen bunca zaman var, bu Mecliste de bu yapılıyor aynı zamanda, dilin adı yazılmıyor.

Değerli arkadaşlar, yine söyleyeyim, kendimizden örnek verelim. Diyarbakır Barosu Başkanlığı yaptım, aynı dönemde beraber çalıştığımız Grup Başkan Vekili var, Halkların Demokratik Partisinden Meral Danış Beştaş; beraber yargılandık. Neden yargılandık biliyor musunuz? Aynen bu yasaya muhalefetten. Sizin iktidarınız döneminde, sizin Adalet Bakanınız izin verdi. Bir ajanda ya; avukatlara dağıttığımız ajandada günleri, haftaları ve ayları Kürtçe yazdık, Türkçe’nin yanında. Bundan dolayı hakkımızda soruşturma açıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Adalet Bakanı izin verdi, ağır ceza mahkemesinde yargılandık, bundan dolayı yargılandık.

Daha dün, bakın, daha dün, İstanbul’da bir duruşma izledim, DİAYDER davası, din alimlerinin davası, birçok milletvekili de izledi; Kürt mele ve seydalar. Arkadaşlar, bakın, sizin iktidarınızda Kürtçe suç dili olarak görülmeye devam ediyor, suç dili. İddianamede ne var? Bakın, okuyacağım. Sayın Başkanım, çok özür dilerim ama... Bakın ne var? Kürtçe bilen arkadaşlarımız var bu sıralarda: “...”(x) Heja “...”(x) Armanç “...”(xx) Taybet “...”(x) Bunlar, iddianamede yazılmış. Ne deniliyor biliyor musunuz bu iddianamede?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) – Deniliyor ki: “Bunlar Kürtçede gündelik hayatta kullanılan kelimeler değil. Bu mele ve seydalar, hutbelerinde bu kelimeleri kullanarak örgüt propagandası yapıyorlar.” Ya, vicdanınız kurusun gerçekten ya!

Ben size söyleyeceğim. Heja bu sıralarda milletvekilliği yapmış, bakanlık yapmış Şerafettin Elçi’nin oğlunun adıdır. Kaç yaşında biliyor musunuz? 60 küsur yaşında. Armanç kimin adıdır biliyor musunuz? Yusuf Ekinci’nin oğlunun adıdır. Kaç yaşında biliyor musunuz? Yusuf Ekinci faili meçhul, öldürülen avukat; 50 yaşındadır. Taybet kimdir biliyor musunuz? Silopi’de cenazesi yerde kalan anamızın adıdır. Bakın, sizin savcılarınız bu kelimelere “suç dili” diyor ve bunları “suç” diye, bu şekilde iddianameye yazıyor. Neyi savunuyorsunuz, neyi? Neyi savunuyorsunuz? Şimdi çıkacaksınız, diyeceksiniz ki: “Biz Kürtçeyle ilgili bunları yaptık.” Bu iddianameyi yazan savcıdan hesap soracak mısınız, sormayacak mısınız? (CHP ve HDP sıralarından alkışlar) Bu yurttaşların ana diline saygı göstermeyen o savcıdan hesap soracak mısınız, sormayacak mısınız? Çıkın, bunu söyleyin; önümüzü ilikleyelim.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Orhan Erdem.

Buyurunuz Sayın Erdem. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – TRT Şeş, başka bir şey yok. TRT Şeş…

AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN ERDEM (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Halkların Demokratik Partisinin önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Ana dil konusu, Kürtçenin özgürce konuşulması ve eğitimdeki sorunlarına yönelik verilen bir önerge var. Tabii, bu önergeyi veren arkadaşlar 2002’ye kadarki Türkiye'nin durumunu hatırlamıyorlar veya hatırlamak istemiyorlar.

Malum 2002’de bu milletin teveccühüyle iktidara gelen AK PARTİ bugüne kadar askerî vesayetle yürütülen, Kürt politikasına, Kürt bölgelerindeki sıkıntılara ve doğu illerimizdeki probleme ilk el atan ve doğduklarında normal hayatı bilmeyen çocuklara OHAL'i kaldırarak normal bir dünyayı gösteren… Arkasından -Engin Bey burada, biz o dönem ikimiz de İnsan Haklarını İnceleme Komisyonundaydık- ilk defa Kürtçe kursları o dönemde açtık ve gittik Diyarbakır'da bu kursları gezdik. Bugün 12 kurs var, 6’sı öğrenci olmadığından kapanmış ama o gün açtık. O günün valisi de Efkan Ala’ydı. Biz bu serbestliği çıkardığımızda Vali Bey aynen şunu söyledi: “Gündemde tuttukları bu konuya siz yasal imkânı getirdiğinizde kimse takip etmedi. Valilik olarak ben bir görevli verdim ve kursun açılabilme imkânını hazırladım. Siz de bugün geldiniz.” Bu işlere hep politik bakıldı.

Yine, AK PARTİ döneminde Kürtçe kurslardan sonra -biraz önce laf atıyorlar ama bunlar hep bir devrim- TRT Şeş’in açılması, yayın yasağının bu şekilde değişmesi ve daha sonra başta Artuklu Üniversitemizde, sonra da diğer 3 üniversitemizde Kürt enstitülerinin açılması -şu anda 3 ilde Kürtçe edebiyat fakülteleri var- millî eğitimde getirdiğimiz yasayla 5’inci, 6’ncı, 7’nci, 8’inci sınıflarda Kürtçenin Zazaca ve Kurmanci olarak seçmeli derslere alınması; bunların hepsi AK PARTİ döneminde...

ZİVER ÖZDEMİR (Batman) – CHP karşı çıkıyordu...

ORHAN ERDEM (Devamla) – Evet.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Öğretmen, öğretmen atamıyorsunuz.

ORHAN ERDEM (Devamla) – Yine, yargıda, yargılamada dil olarak sıkıntıların çözülmesi... Bugün siyasi propaganda yasağını kaldıran AK PARTİ’dir. Bütün bunların yanında, Kürtçe isim konulamıyordu bu ülkede, 2003’te bunun yasağını kaldıran AK PARTİ’dir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ORHAN ERDEM (Devamla) – Yine, şehirlerin isimleri değişmişti, bunun üstündeki engelleri kaldıran AK PARTİ’dir. Kısacası, Kürtlerin partisi AK PARTİ’dir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu milletin, kardeşliğin partisi AK PARTİ’dir. Onun için 15 seçimde yüzde 50’yi, 51’leri, 52’leri görmüş; son döneminde ittifakıyla birlikte milletin teveccühünü alan AK PARTİ’dir.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Ya “Dersim” diyoruz, zıplıyorsunuz oradan hâlâ!

ORHAN ERDEM (Devamla) – Sorun varsa yine çözecek AK PARTİ’dir. Milletin umudu AK PARTİ’dedir.

Hepinize saygılar sunuyor, hürmetlerimi iletiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Beştaş...

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Konya Milletvekili Orhan Erdem’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Hatibi dinledim. Galiba devrim yapılmış ama bizim haberimiz yok, bu devrimi nerede yaptılar, hakikaten bilmiyoruz; bu ülkede yaşıyoruz.

Yaşım 2002’den önceyi hatırlıyor Sayın Vekilim. Ben, 2002’den önceki dönemi de yaşadım, 2002’den sonraki dönemi de yaşadım ve o aradaki farkı da tezadı da Kürt diline, Kürtlere yönelik uygulamaları da çok iyi biliyorum. Yani demin Sezgin Bey’in söylediği, sadece baronun kitapçığında Kürtçe yazdığı için yargılandım, İnsan Hakları Derneğinin davetiyesinde “w” yazdığı için yargılandım. Bugün cezaevine gittiğimde insanlar diyorlar ki: “Kürtçe mektup yazamıyorum. Ben Kürtçe konuşamıyorum. Kürtçe kitap yasak.” Yani şunu söylüyorum: Bir devrim falan yok, göstermelik…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – …işte, “Kürtlerin partisi AK PARTİ’dir(!)” AK PARTİ Kürtlerin partisi olamaz. En son olacak parti bu koşullarda siz olabilirsiniz. Siz, Ahmed-i Hani’den Celadet Ali Bedirhan’a kadar kütüphane kaldırmış, tabela kaldırmış bir partisiniz. Siz, kayyumlarınızla şehir girişlerindeki Hoş geldiniz “…”(x) cümlelerini kaldıran, kayyumlarınıza talimat veren bir partisiniz. Siz, Taksim’de Kürtçe müzik yaptı diye gençleri gözaltına aldıran, biz protesto ettikten sonra -vekil gidip orada- “Vallahi, burada Kürtçe söylemek serbest.” diyen bir partisiniz; bunları saymakla bitiremem. Ama tabii ki bizim mücadelemiz sizin de kabul etmenizdir, bütün partilerin bu dili kabul etmesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bitireceğim Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yani biz bunun aksine bir şeyi savunmuyoruz, burada olumlu konuşmanızdan rahatsızlık duyduğumdan değil, gerçekleri bilelim ki buna çözüm üretelim derdindeyiz. Yani biz hâlâ burada ana dilimizde konuşma yapamıyoruz. Daha düne kadar burada Kürtçe üç cümle söyledim diye kıyametler koptu; şimdi yine kurarım, yine birileri zıplar yerinden. Bu dile de bu kimliğe de tahammül yok, düşmanlık yüz yıldan beridir devam ediyor; AKP buna tüy dikiyor şu anda.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

ORHAN ERDEM (Konya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Erdem…

ORHAN ERDEM (Konya) – Yerimden söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Erdem.

31.- Konya Milletvekili Orhan Erdem’in, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ORHAN ERDEM (Konya) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

“Kürtçe kitap yok.” diyor, Millî Eğitimin müfredatında bu dediğim sınıfların hepsine yönelik yazılmış, devletin Kürtçe kitapları var. Ben fakülteler açıldığını söylüyorum, enstitüler açıldığını söylüyorum; bunu bu kadar yanıltmak ve…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – PKK yayını istiyorlar.

ORHAN ERDEM (Konya) – Biz diyoruz ki: “AK PARTİ Kürtlerin partisidir; kardeşliğin, Türkiye'nin partisidir.” Gerçekten de öyledir.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Tabelaları niye sildiniz? Kitap bastınız, tabela sildiniz.

ORHAN ERDEM (Konya) – Bu yapılan bütün gelişmelerle, doğudaki insanlara askerî vesayet altında zulmedilmesine son veren AK PARTİ’dir ve o zaman da sadece AK PARTİ ve CHP vardır Mecliste. Onların olmadığı bir dönemde bunlar… Çünkü HADEP, bugün bu işleri siyasallaştırarak yaptığı için çözümden çok çözümsüzlük getiriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – “HDP” demek istedi galiba.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Kaç öğretmen atadınız, onu da söyler misiniz? 3, sadece 3.

BAŞKAN – Buyurun.

ORHAN ERDEM (Konya) – HDP’nin bu tutumuyla -Mecliste de görüyoruz- çözüm değil gerginlik yaratılıyor. Bizim derdimiz PKK’dır, kendilerinin bir türlü diyemediği “terör örgütü”yle mücadeledir. Kürtlerin bütün hakları…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Bravo, bravo(!)

ORHAN ERDEM (Konya) – Ben Konyalı bir Kürt’üm, bu Mecliste birçok arkadaş birbirini tanımaz, kökenlerini bilmez.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Ezbenlenmiş klişeye geldiniz.

ORHAN ERDEM (Konya) – Kürt, Türk, hepimiz biriz ve bunun kardeşliğinin bu ülkenin geleceği için mayasını atmaya çalışıyoruz, terörün de sonuna kadar karşısında durup bir terörist kalmayana kadar gideceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, aslında sataştı, takdir sizin. Siyasallaştırarak…

BAŞKAN – Buyurun.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Konya Milletvekili Orhan Erdem’in yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, değerli halkımız, değerli Kürtler; “…”(x)

Değerli milletvekilleri, bu meseleyi siyasallaştıran biz değil, iktidar partisidir. Siz seçmeli ders koydunuz, biz “ana dilde eğitim” diyoruz. Seçmeli derslere girecek öğretmen atamıyorsunuz. Siz “TRT Şeş” diyorsunuz, TRT Şeş’te gece gündüz Türklük propagandası yapılıyor, Kürtçe Türklük propagandası yapılıyor. Siz daha Kürt halkı “Kürt” demeden “Ben Kürt’üm.” dediniz, “doğudaki insanlar” dediniz. Doğudaki insanlar dediğiniz, Kürtlerin yaşadığı bölgelerdir, kürdistan coğrafyasıdır; daha bunu söylerken imtina ediyorsunuz. Ya, Dario Fo’nun oyununu yasaklayan bir iktidarın başındasınız yani biz Kürtçenin yasaklandığını size ispatlamak zorunda değiliz, biz bunu yaşıyoruz. Doğrudur, iktidar partisi AK PARTİ, Kürtleri AKP’lileştirmek istedi, Kürtleri tamamen kendi kimliklerinden sıyırarak AKP’lileştirmek istedi. Bunu başaramadığı için bir savaş politikasının altına imza attı ve bugüne kadar yürüyor.

“Ayrımcılık yok.” diyorsanız gelin hangi ili istiyorsanız oraya gidelim, ayrımcılığın nasıl olduğunu tane tane size gösterelim.

“Kürtçe kitap” dediğimizde size açık soruyorum: Bugün cezaevlerine Kürtçe kitap giremiyor, Xwebun dergisini yasaklıyorsunuz. Diyanet İşleri Başkanı Kürtçe ezanı(x) yasaklıyor ya, Kürtçe fetva verilemiyor yani; Arapça ve Türkçe veriliyor, Kürtçe verilemiyor. Daha düşmanlığın nesini söyleyeyim yani? (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Başkanım…

BAŞKAN – Bir saniye efendim.

Sayın milletvekilleri…

Sayın Beştaş, “Kürtçe ezan” dediniz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ha, “fetva” demek istedim.

BAŞKAN – Onu bir düzeltir misiniz, “vaaz” demek istediniz herhâlde.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – “Vaaz” demek istedim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında sehven sarf ettiği bazı ifadelerine ilişkin düzeltmede bulunmak istediğine ilişkin açıklaması (x)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – “Kürtçe hutbe ve vaaz” demek istedim; yanlış ifade ettim, sehven oldu.

NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, 60’a göre…

BAŞKAN – Yerinizden efendim, yerinizden.

Buyurunuz Sayın İpekyüz.

33.- Batman Milletvekili Necdet İpekyüz’ün, Konya Milletvekili Orhan Erdem’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Tabii, şimdi, bizi dinlediklerinde iktidar tarafından sürekli bu konuda yapılan adımlar söyleniyor. Aslında, bizim de sormamız lazım: 27’nci Dönem boyunca, “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi” denilen sistem boyunca yayınladıkları kaç tane Kürtçe kitap var?

Bakın, hep Diyanetten söz ediyoruz, az önce de söylendi, 18 Şubatta “mele” diye -melelerle ilgili düzenleme yapılmıştı- onların verdikleri vaazlar, onların taziyelerde okudukları dualar veya hadisler Kürtçe olduğu için haklarında tahkikat yapıldı. Mele Ekrem şu anda cezaevinde. Mele Ekrem İstanbul’da herkesin takdir ettiği…

Peki, Diyanet 6 dilde yayın yapıyor, niçin Kürtçe yok? İşine gelince yapar, işine gelmeyince yapmaz. Cumhurbaşkanlığı kendi yayınlarında… İletişim Başkanlığının 6 dilde yayını var, bir tane Kürtçe var mı? Bir tane broşür yok. Kültür Bakanlığının bir tane var mı? Yok. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın İpekyüz.

ORHAN ERDEM (Konya) – Başkanım, cevap hakkı…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Böyle giderse bitmez.

BAŞKAN – Size ilaveten süre verdim, tekrara düşmeyelim efendim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Vermediniz, hayır, verilmedi efendim.

BAŞKAN – Ben birleştirdim Sayın Erdem’inkini. İki dakika süre verdim efendim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Biraz evvel Sayın Meral Beştaş kürsüye sataşmadan çıktı.

BAŞKAN – Buyurunuz, yerinizden efendim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sataşmadan dolayı yeni bir söz istiyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sataşmadan alsın; evet, evet.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Erdem.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Ne söyledi Sayın Akbaşoğlu, ne söyledi de sataştı?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Açık yani…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Hayır, ne söyledi yani ne söyledi?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Neler söylediğini gördük burada yani.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yok, sataştım, sataşmadım demiyorum.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Açık ve net… Açık ve net… Başkan, büyük sataşma(!)

BAŞKAN – Yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim Sayın Erdem.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Konya Milletvekili Orhan Erdem’in, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

ORHAN ERDEM (Konya) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sataşma gibi bir derdim yok. Konuşmalarımızdan çıkan lafları değiştiriyorlar.

Biz doğu illeri dediğimizde, bugün biliyoruz ki en çok Kürt nüfus İstanbul’da, bunların farklı anlaşılmasına gerek yok. Burası üniter bir devlet. Göçler olmuş, bir kısmı Konya’ya gelmiş, Kırşehir’e gelmiş, Yozgat’a gelmiş, İstanbul’a… Biz burada Kürtlerin eğitimiyle ilgili verilen bir önergenin görüşmelerini yapıyoruz. Yöre insanları var, Batman’dan, Adıyaman’dan, Hakkâri’den, Van’dan arkadaşlar burada. Herkes, doğuda bilhassa, Kürt partisi olarak çıkarak, insanların ne kadar zulüm yaptığını, Kürt’ü Kürt’e, Kürt’ü Türk’e böldürdüğünü biliyor. Biz şunu diyoruz: Bu işi yapacaksak önce deyin ki: “PKK terör örgütüdür.” (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Dâhiyane bir buluş(!)

ORHAN ERDEM (Devamla) – Bunu dediğinizde çok önemli yol alırsınız; bunu dediğinizde varsa eksikler, bunları gideririz.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Biz demeyince Kürtlerin Kürtçe hakkı yok, değil mi? Kürtlerin Kürtçe konuşabilmesi koşula bağlı; ayıp ayıp!

ORHAN ERDEM (Devamla) – Bu bakımdan, bu kardeş ülkeyi Türkiye’ye dönük bir kötü işlemde… Sözde Ermeni soykırımı olur, sizin taraf bunu kabul eder; Azerbaycan Karabağ’daki savaşa Türkiye bildiri yayınlar, sizin taraftan “ret” gelir. Türkiye’nin her türlü olumlu ve dünyada ses getirecek eyleminde Türkiye’nin içindeki bir parti bu milletin vicdanlarına rahatsızlık verecek adımlar atar; biz buna üzülüyoruz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Sizi rahatsız etmek onurdur, onur; sizin politikalarınıza karşı çıkmak şereftir.

ORHAN ERDEM (Devamla) – İnşallah, bu tutumunuzu değiştirirsiniz, daha güzel bir iklimde siyaset yaparız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Konya Milletvekili Orhan Erdem’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yani hakikaten “terörö” lafını ne zaman kullanacaklar diye merakla bekliyordum. Biz, Türkiye’de yaşayan on milyonlarca Kürt’ün haklarını savunurken, dilini savunurken yine getirdiler, “terörö”ye bağladılar çünkü bir cevapları yok; verebilecekleri bir argüman, bir temel yok; işte Adalet ve Kalkınma Partisinin siyaseti tam da burası gibi.

Şimdi, aynen Sayın Akbaşoğlu’nun -şey yapmak istemem ama- matematik hesabı gibi oldu. Ben diyorum ki: Ana dilde eğitim istiyoruz, bu dilin önündeki engeller nelerdir, bunları bir tartışalım; yasal olarak, fiilî olarak bu nedir diye araştıralım diyorum, gelmiş, “terörö” edebiyatı yapıyor. Bu, onların verebileceği bir cevap olmadığını gösteriyor.

Şimdi, soruyorum: Turistlere Kürtçe rehberlik veriliyor mu? KADES uygulamasında neden Kürtçe yok? Kadınlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Somut soruyorum, turistlere neden Kürtçe rehberlik verilmiyor? Uçağa ben binince neden Kürtçe anons yapılmıyor? Benim yaşam hakkım yok mu? Diyarbakır’dan, Mardin’den, Hakkâri’den kalkan uçakta İngilizce anons yapılıyor ama Kürtçe anons yok. Kürt kadını şiddete uğramıyor mu, şiddete maruz kalmıyor mu? KADES uygulamasında Kürtçe uygulama yok. Kamu hizmetlerinin ana dilinde verilmesi için defalarca kanun teklifi ve önerge verdik; hepsini reddettiler. Gördüğünüz gibi verebilecekleri bir cevap yok, bunu anlıyorum tabii, bari desinler ki: “Vallahi biz kimliğimizi inkâr ederek AK PARTİ’de kalabiliyoruz.” Biz de bunu anlayalım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu, sataşma var efendim.

Buyurun, kürsüye buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Buradan, yerimden cevap vereceğim.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Bence bir sataşma yok.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Hesap makinesi var mı?

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Hesabı bir düzeltin.

BAŞKAN – Peki, buyurun yerinizden efendim.

35.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Biraz evvel gerçekten Sayın Orhan Erdem Bey gerekli bütün her şeyi ifade etti. Bizi de zikrederek bu olaya müdahil olmamız noktasındaki çağrıya biz de uyduk, bu davet çerçevesinde kanaatimi ifade etmek istiyorum.

Sonuç itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir, bir üniter devlettir, 786 bin kilometrekaresiyle 85 milyon insanıyla kardeştir, birdir, beraberdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ve sonuç itibarıyla asla ve kata hiçbir etnik kökeni reddeden bir yaklaşım içerisinde değildir. Sonuçta, bütün vatandaşlarımız doğusuyla batısıyla, kuzeyiyle güneyiyle, 81 vilayetinde yaşayanıyla bizim kardeşimizdir, birbirimizin kardeşiyiz; tek bir yüreğiz, tek bir bileğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bizi birbirimizden ayırmak isteyenlere de asla geçit vermedik, vermeyiz.

Sonuçta, hep zikrediliyor, bir hukuki hususu hatırlatmak istiyorum. Meclis İçtüzüğü açık, sonuç itibarıyla, resmî dil Türkçedir, güzel Türkçemizle hep beraber anlaşarak konuşuyoruz, birbirimizi anlıyoruz. Bir arkadaş çıkıp İngilizce, Fransızca, Almanca burada konuşursa, Arapça konuşursa, hangi dilden konuşursa konuşsun o konuda da oraya bir “x” konuluyor ve tutanağın altına farklı bir dille konuşulduğuna ilişkin not düşülüyor. Dolayısıyla bunu, bu genel uygulamayı “Sadece Kürtçeye yapılıyor.” diye kamuoyuna açıklamak açıkça bu konuyu istismar etmek, doğru bilgi vermemek demektir. Bunu da kamuoyunun takdirine sunuyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ayrıca, ifade etmek isterim ki biz 85 milyon insanımızla, Türkü’yle Kürt’üyle, Alevi’siyle Sünni’siyle biriz, beraberiz ve kardeşiz. Bu kardeşliği bozmaya çalışan, PKK terör örgütü başta olmak üzere, emperyalist ve siyonistlerin maşalığına soyunan DAEŞ’inden PKK’sına, DHKP-C’sinden PYD/YPG’sine kadar bütün terör örgütlerinin kafasını ezeceğimizi de buradan ilan ediyorum.

Hürmetlerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir ve arkadaşları tarafından, ana dilinde eğitimin önündeki engellerin araştırılması amacıyla 22/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Şubat 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir efendim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz ve arkadaşları tarafından, PTT AŞ’nin altın alım satım işinin araştırılması amacıyla 22/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Şubat 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

22/2/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 22/2/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                                                                                                       Engin Altay

                                                                                                                                                                                                                          İstanbul

                                                                                                                                                                                                                  Grup Başkan Vekili

Öneri:

Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz ve arkadaşları tarafından, PTT AŞ’nin altın alım satım işinin araştırılması amacıyla, 22/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (3210 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 22/2/2022 Salı günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Sayın Deniz Yavuzyılmaz.

Buyurunuz Sayın Yavuzyılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ, ileri teknoloji hamlelerine devam ediyor, şimdi de altını buharlaştırmayı başardılar. Nasıl mı? Bu elimde gördüğünüz rapor, PTT’nin Teftiş Kurulu raporu. Ne diyor? PTT’deki kayıp altın vurgununu anlatıyor.

Değerli milletvekilleri, PTT’nin kaynağından altın alım satım işi için özel bir şirkete aktardığı 2 milyon doların buharlaştırıldığını tespit ettik, paralar ve altınlar kayıp. Bu vurgun nasıl yapıldı? Teftiş Kurulu tane tane anlatıyor. 2018 yılında dönemin PTT Genel Müdürü ve Genel Müdür Yardımcısı usulsüz olarak kaynağından altın alım satım işi için özel bir şirketle üç yıllık kâr ortaklığı protokolü imzalıyor, şirketin yönetimine PTT’den de bir daire başkanı giriyor süreci takip etsin diye. Protokol imzalandıktan sonra hemen ertesi gün -aslında otuz gün süre olmasına rağmen- hiç teminat alınmadan, riskler ortadan kaldırılmadan şirkete 2 milyon dolar aktarılıyor. Şirketin Ziraat Katılım Bankası ortak hesabındaki para, aynı bankada hesapları bulunan bir kısım şirket yöneticileri tarafından amacı dışında kendi cari işlemlerinde kullanılıyor. Kim söylüyor bunları? Teftiş Kurulu raporu söylüyor. Paranın yani aktarılan 2 milyon doların 1,5 milyon dolarlık kısmı şirket kasasına nakit çekiliyor, sonraki banka hesap hareketlerinde paranın izine bir daha rastlanmıyor. Kim söylüyor bunu? Teftiş Kurulu raporu söylüyor. 500 bin dolarlık kısmının ise Dubai'den altın alımı için teminat verildiği söyleniyor ancak bu altın alımının da izine rastlanmıyor. Bu süreçler içinde PTT’ye aktarılan herhangi bir kâr payı da yok. Şirket teknik iflas açıklıyor ve PTT’ye de “Sadece kâra ortak olman yetmez, zarara da ortaksın kardeşim.” diyor ve neticede, kamu kaynağı olan 2 milyon dolar buharlaşıp gidiyor. Evet, durum bu kadar vahim. Bunu söyleyen Teftiş Kurulu paranın tahsil edilmesini istiyor ancak ne mümkün? Sadece bununla mı bitiyor PTT’deki bu para buharlaştırma, altın buharlaştırma işlemleri? Bakın, burada yine hukuk müşavirliğinin bir belgesi var, bu da PTT’nin iştiraki olan Anadolum AŞ’ye ait -yani, filo araç kiralayan şirketi- bakın ne diyor: “Filo araçlarına alınmış araç takip sistemlerine harcanan tutarlar ve alım sürecini soruşturduk, neticesinde şirketin uğradığı KDV hariç zarar 4 milyon 301 bin 160 lira.” ve bu süreçlerin içinde yer alan yetkililerin isimlerini yazmış, diyor ki: “Bu PTT’nin AK PARTİ’li bürokratları üzerlerine düşen bağlılık, özen, güven, kontrol ve dürüstlük yükümlülüklerine aykırı hareket etmiştir.”

Ve bunca yolsuzluğun, usulsüzlüğün olduğu PTT’nin yönetimine de çok garip bir şekilde, 26 Nisan 2021 tarihinde, hiç de uzmanlık alanıyla ilgili olmayan kimi atadınız? Kimi atamış olabilirsiniz, PTT’yle en ilgisi olmayan hangi yetkili olabilir? Emniyet Genel Müdürünü atadınız ve bunca dolandırıcılığın olduğu, yapıldığı PTT’de maalesef, hiç hak etmediği hâlde, Emniyet Genel Müdürünü de muhatap olur duruma getirdiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) – Bir an önce bu yanlıştan dönmeniz gerekiyor.

Benim ve birçok Cumhuriyet Halk Partili milletvekilinin yaptığı suç duyuruları var. Bakın, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma, ihalenin edimine fesat karıştırma, nitelikli dolandırıcılık; bu suçlamalarla Emniyet teşkilatının en tepesinde yer alan kişiyi muhatap hâle getirmemeniz gerekiyor. Bu yanlıştan dönün diyorum.

Ve şu sözlerle konuşmamı tamamlamak istiyorum: Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati vatandaşın yastık altındaki altınlarına göz dikeceğine, önce, PTT’deki AK PARTİ’li bürokratların buharlaştırdığı altınlara baksın diyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Rıdvan Turan.

Buyurunuz Sayın Turan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli Genel Kurul; “Organize İşler” diye bir film vardı, orada meşhur bir diyalog var -hatırlayacaksınız- arabayı müşteriye satmaya kalkan Superman ile Yılmaz Erdoğan yani Asım arasında, diyor ki: “Anlaştık biz parada.” “Araba nerede?” “Müşteride.” “Para nerede?” “Yarın verecek.” Şimdi, ne araba var ne para var ortada yani açık bir dolandırıcılık var. Biz de PTT’ye soralım: Ya, para nerede? “Altın alınacak.” E, altın nerede? Altın da yok. Eğer bu araştırma komisyonu kurulup bu en açık detayına kadar incelenmezse, Meclis bu meselenin üstüne gitmezse bizim açımızdan bu işin organize bir çete faaliyeti olduğu kanıtlanmış olacak çünkü bir defa, PTT’nin görev tanımı içerisinde olmayan bir altın ticareti, ne olduğu bilinmeyen ve ihale mantığının, ihale kurallarının tamamen dışında cereyan eden bir iş birliği biçimi, derhâl ödenen 2 milyon dolar gibi ciddi bir kamu kaynağı; bunun sonucunda da ortada ne altının olması ne paranın olması. Ya, böyle şeyleri çok gördük de tabii, insanın biraz kanına dokunuyor. Yani bu memlekette yoksulluk bu kadar boyutlanmış, almış başını gidiyorken, domatesin kilosu 20 liraya çıkmışken, memleketin, kamunun kaynağını, 2 milyon lirasını ne idiği belirsiz birilerine vermek, bunun peşine düşmemek -Ziraat Bankasının daha önce Demirörenle kurduğu ilişki gibi- bunlar çok ahlaksızca şeyler gerçekten. Kim yapıyorsa ona diyorum, sorumlusu kimse ona söylüyorum: Bu, ahlaksızlık.

Yıllarca mütevazı bir biçimde bu sisteme karşı mücadele eden bir sosyalistim, kapitalizmden nefret ettim hâlâ da nefret ediyorum. Ya, sayenizde, kapitalizmin kendi kuralları içerisinde işleyen biçimini bile arar olduk, biliyor musunuz? Ahbap çavuş ilişkileri, kayırmacılık, akraba ilişkileri, patrimonyalizm almış başını gidiyor. Yani bir sistemin olağan hâl ve biçiminde, rekabete dayalı… Hani anlatılır ya; işte Adam Smith’in kitaplarından bu zamana kadar herkes yazdı çizdi bunları, hepsinin palavra olduğuna adımın Rıdvan olduğu kadar eminim de ama o bile bir kuraldı biliyor musunuz yani o bile bir kuraldı, şimdi kuralsızlığın dibine vurulmuş durumda. Bu sebeple, bunun bir iktidar meselesi olduğunun bilincindeyim, soruşturulmayacağının da bilincindeyim. Nasıl Demirören Ziraat Bankasından 750 milyon doları cebine atıp gittiyse bunun da böyle olacağından adım kadar eminim çünkü bu konuda bir umudumuz kalmamış durumda ama biz bunun yine de kamuoyuna mal olmasından ve bunun anlatılmasından yanayız. O nedenle, önergeyi destekliyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Hayrettin Nuhoğlu.

Buyurunuz Sayın Nuhoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine İYİ Parti adına söz aldım. Selamlarımı sunarım.

Konuya girmeden önce bir hususu dile getirmek istiyorum. Bu kürsüden konuşmak veya Başkanlığa önerge vermek üzere bana iletilen konuların doğruluğunu araştırmadan hiçbir zaman hareket etmedim ama aradığım bazı yetkililer devlet memuru olduğunu unutup AKP ilçe başkanı gibi davranmaktadır. Bugün, böyle bir durumla karşılaştım. Seçim bölgemdeki Üsküdar İlçe Millî Eğitim Müdürünü aradım, sekreteri görüşmesi olduğunu söyledi. Bir süre bekledikten sonra cep telefonundan aradığımda küstahça cevap verdi. Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı saygılı olması gerektiğini hatırlatınca da Genel Müdürü beklediğini, onun daha önemli olduğunu söyledi. Sert konuşması üzerine davranışını Genel Kurulda dile getireceğimi söyleyince daha da küstahlaşarak “Ne yaparsan yap.” dedi.

AHMET KAYA (Trabzon) – Yazıklar olsun!

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Şimdi, buradan Millî Eğitim Bakanına sesleniyorum: Millî Eğitim Müdürüne devlet memuru olduğunun hatırlatılmasını, devlet geleneğinde böyle bir davranışın olamayacağı konusunda ikaz edilmesini bekliyor ve konuya geçmek istiyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

Önergeye konu edilen, PTT’de yapılan çok sayıda hatalı işlemlerden biridir, 2018’de özel bir şirket vasıtasıyla 2 milyon doların hiç edilmesi meselesidir. PTT ana sözleşmesinde hüküm olmamasına rağmen, Sermaye Piyasası Kanunu ve Bankacılık Kanunu hükümlerine de uygun olmadığı hâlde, sermayesi yetersiz özel bir şirketle altın konusunda yurt dışından tedariki ve yurt içinde, yurt dışında piyasalarda satılması anlaşması yapılmıştır. Bu, makul bir işlem değildir. Bu işlem yapılırken konusunda uzmanlaşmış başka hiçbir firmayla iletişim kurulmamış, ihale yapılmamış, gizlilik içinde sözleşme imzalanmıştır; burada, iyi niyet görmek mümkün değildir. Sözleşme imzalandığı gün, hem de otuz gün süre olmasına rağmen, hiçbir teminat alınmadan 2 milyon doların şirkete aktarılması da normal bir davranış değildir. Bu paranın aynı gün cari hesaplara aktarıldığı, hiçbir zaman altın ticareti yapılmadığı, PTT’ye herhangi bir kâr payı da ödenmediği rapordan anlaşılmaktadır. Netice itibarıyla, 2 milyon doların akıbetinin tespit edilemediği, âdeta buharlaştığı raporda yer almaktadır. Yıllardan beridir, ülkemizin başta yap-işlet-devret ve kamu-özel iş birliğine ait garantili yatırımlar ile limanlardan fabrikalara kadar satışlar olmak üzere soyulduğu, vurgunun boyutlarının çok büyük olduğu raporda yer alan 2 milyon doların bunların yanında gerçekten küçük kaldığı kamuoyu tarafından bilinmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Ne yazık ki iktidarın bu konudaki duyarsızlığı da bilinmektedir.

Değerli milletvekilleri, yaşanmakta olan ekonomik krizin bu ölçüde derin olmasının sebeplerinden biri, hiç şüphe yok ki yapılan büyük soygundur. Bu çarpık yönetim anlayışının hiçbir şekilde kötü gidişatı durduramayacağı, tek çarenin, yaklaşmakta olan seçimle partili Cumhurbaşkanlığı sisteminden kurtulmak ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmek olduğu anlaşılmıştır; bu çözüm, artık Türk milleti tarafından da desteklenmektedir. Küçük olsa da bu yolsuzluğun araştırılarak gerçeğin ortaya çıkarılması, seçimden sonra, yapılan bütün yolsuzlukların hesabının sorulacağı anlamına geldiği için önergeye destek vereceğimizi bildirir, Genel Kurula saygılar sunarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kars Milletvekili Sayın Ahmet Arslan.

Buyurunuz Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ARSLAN (Kars) - Saygıdeğer Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Verilen önergeyle ilgili bir iki tespiti yapıp ondan sonra dilimin döndüğünce cevaplar vermek isterim.

Değerli arkadaşlar, sene 2003, PTT sadece postacılık hizmeti yapıyor ve bilişim sektörünün gelişmesiyle birlikte bu sektördeki ciro gittikçe düşüyor. Dolayısıyla PTT, yeni bir hizmet anlayışıyla sadece posta değil, lojistik ve kargo hizmeti de yapabilmek adına anonim şirket hâline geliyor. Anonim şirket hâline geldiğiniz zaman, Turkcell gibi olursunuz, Yurtiçi Kargo gibi olursunuz, Aras Kargo gibi olursunuz, Türk Hava Yolları gibi olursunuz; her ne kadar sermayenizin tamamı devlete ait de olsa anonim şirket olarak ticaretinizi yaparsınız. İşte böyle olduğu için, PTT, 2018 yılında Türk Ticaret Kanunu’na bağlı olarak bir sözleşme yapmış, bu sözleşme çerçevesinde de dünyadaki birçok posta kurumunun yaptığı gibi özel sektörle iş birliği yapıp altınla ilgili fonlama yapıp ithalatı, ihracatı, satışı, takibi ve lojistiği konusunda iş birliği yapmış. Bu iş birliğinde 2 milyon dolar para aktararak bu işlemleri yapıp günün sonunda, üç yılın sonunda da bu paranın iadesi ve gelişen marka değeri lojistikle birlikte de bu işi daha çok yapabilir hâle gelmek adına bir yola çıkmışlar. “Para kayboldu.” deniliyor ama 2019 yılının sonunda benzer bir ifade olunca gidip hesaplar inceleniyor. Bu hesaplarda bu paranın olduğu tespitli ve müfettiş raporunda da var.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Hangi müfettiş raporunda?

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Hani, nerede rapor? Nerede rapor? Rapor nerede?

AHMET ARSLAN (Devamla) – Ancak daha sonra altın ithalatıyla ilgili bir karar değişikliğine gidip rejim değişikliğine gidilince firma işlem yapamaz veya daha az işlem yapabilir hâle geliyor. Böyle olunca da PTT “2 milyon doları iade et.” diye başvuruyor ancak ticaret yapıyorsunuz, iki tarafsınız, iki tarafın da hak ve menfaatleri var, hak ve menfaatler çatışınca da tahkime gidiyor. Dolayısıyla işlem tahkimin sonucuna göre tekâmül edecektir. O yüzden, kaybolan, yok olan, efendim, iç edilen herhangi bir şeyin olmadığını özellikle vurgulamak istiyorum. Yine “Niye böyle bir firmayla?” deniliyor. İstanbul’daki Kuyumcukenti herkes bilir, birçok kuyumcunun orada iş yaptığını ve onların bir birliğinin olduğunu bilir. O birlik içerisinde yer alan birçok kuyumcunun oluşturduğu bir firmayla bu tip bir ticari ilişkiye girilmiştir ve firma altın ticareti yapmış, yapmaya da devam etmiştir; bundan hiç şüpheniz olmasın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Tüyü bitmemiş yetimin hakkı yenmiştir.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Usulsüz işlem, Sermaye Piyasası Kanunu madde 35…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bakan.

AHMET ARSLAN (Devamla) – Sadece iki şeyi söyleyeceğim. Efendim, herkes her şeyi söyleyebilir, herkes iftira da atabilir, dolandırıcı da diyebilir, şunu da diyebilir, bunu da diyebilir ancak bir şeye özellikle dikkatinizi çekmek isterim: Değerli arkadaşlar, bu konu nasıl ortaya çıkmış? Herhangi bir muhalefet mi ortaya çıkarmış? Hayır. Bu konu, bu tip bir polemik konusu olup tahkime gidince Devlet Denetleme Kurulu devreye girmiş, Sayıştay devreye girmiş, Genel Müdürlüğün Teftiş Kurulu devreye girmiş, Bakanlığın teftişi devreye girmiş; günün sonunda bu raporlar KİT Komisyonuna geliyor, Meclis adına da zaten KİT Komisyonu gereğini yapacaktır.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Çünkü doğru.

AHMET ARSLAN (Devamla) – Hiç şüpheniz olmasın ki “Burada bir yanlışlık var mıdır, yok mudur?”u ortaya çıkaran zaten Bakanlığın ilgili birimleridir. Bu anlamda, varsa yapılması gereken bir şey yapılacaktır; bundan hiç ama hiç şüpheniz olmasın deyip saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Yani kabul ediyorsunuz.

ATİLA SERTEL (İzmir) – KİT Komisyonunda da oylayıp aklıyorsunuz ya! KİT Komisyonunda çoğunlukla aklıyorsunuz, hiçbir şeyi sorgulayamıyoruz ki! KİT Komisyonunda ne görüşeceğiz, ne konuşacağız?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın hatip kendisinden önce konuşan konuşmacımızın söylediklerini bağlamından koparmıştır ve -dolandırıcılık, rüşvet, zimmet- öyle bir ifade kullandı ki arkadaşımızın bütün PTT camiasını dolandırıcılıkla suçladığı algısına yol açtı; söz talep ediyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yavuzyılmaz.(CHP sıralarından alkışlar)

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’ın, Kars Milletvekili Ahmet Arslan’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, hamaset yaparak bu kaybolan 2 milyon doların akıbetini gizlemeye çalışmak maalesef çok acı bir tablo ortaya koyuyor. Bakın, ben, belgeden okuyorum, bakalım yapılan bu işlem, bu usulsüz atılan imzalar kanuna uygun mu değil mi?

Bakın, 1/10/2021 tarihindeki -yani 1 Ekim 2021- üç ay, dört ay önceki Teftiş Kurulu raporu ne diyor, hemen okuyalım. Diyor ki: “İşbirliği adı altında yapılan fonlamanın, fonlama yapılan şirketin borsada kaydı olmasına karşın, halka açık olmaması, sermayenin paylara bölünmemiş olması ve bir ortaklığı bulunmadığından, fonlamanın bir işbirliği ve belirli bir kâr karşılığında belirli süreli borç verme fonu özelliği taşıması nedenleriyle, yapılan fonlamanın Sermaye Piyasası Kanunu’nun 35’inci maddesi hükümlerine uygun olmadığı gibi -şimdi, bu kanun dışı değil mi; kesin, bunu ispatladık- kredi verme yönüyle PTT AŞ’nin bankacılık yapma yetkisinin bulunmadığı dikkate alınırsa açılan kredi, verilen borç işleminin Bankacılık Kanunu’nun hükümlerine de uygun olmadığı tespit edilmiştir.” Neyi gizliyorsunuz, neyi saklıyorsunuz? Teftiş Kurulu bunu tespit etmiş, konu savcılıkta, suç duyurusunda bulunulmuş; neyi savunuyorsunuz? Siz bu kadar iddialı savunursanız, kürsüye çıkıp yargı konusu olan bir konuya bu şekilde etki etmeye çalışırsanız o zaman size de bazı sorular sorarlar. Ne siz muhatap olun ne yanlışı yapanın arkasında durun diyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET ARSLAN (Kars) – Başkanım, yerimden, tutanaklara geçsin diye bir ifadede bulunmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Arslan.

AHMET ARSLAN (Kars) – Değerli Başkanım, teşekkür ediyorum.

Özellikle kayıtlara geçmesi adına istirhamım o ki bunu zaten ortaya çıkaran, böyle bir şey var mıdır yok mudur, bununla ilgili teftiş isteyen, bununla ilgili savunma isteyen, bununla ilgili yargılama izni veren zaten Bakanlıktır. Hiç şüpheniz olmasın ki varsa bir yanlışlık Bakanlık da, ilgili kurumlar da bunun gereğini yapacaktır, bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın; zaten aksi olursa yargıya müdahale, teftişe müdahale olur.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz ve arkadaşları tarafından, PTT AŞ’nin altın alım satım işinin araştırılması amacıyla 22/2/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Şubat 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Sayın milletvekilleri, Divan üyeleri arasında bir anlaşmazlık söz konusu.

Elektronik cihazla oylama yapacağız.

İki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Öneri kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

4.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmındaki sıralama ile Genel Kurulun calışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ve Genel Kurulun 1, 2, 3, 8, 9, 10, 15, 16, 17, 22, 23, 24 29, 30 ve 31 Mart 2022 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ilişkin önerisi

22/2/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 22/2/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                                                                                                                                            Muhammet Emin Akbaşoğlu

                                                                                                                                                                                                                          Çankırı

                                                                                                                                                                                                         AK PARTİ Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 261, 288, 289, 241, 187, 243, 25, 55, 31, 178, 169, 119, 290 ve 47 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin bu kısmın sırasıyla 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 25 ve 26’ncı sıralarına alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;

Genel Kurulun 1, 2, 3, 8, 9, 10, 15, 16, 17, 22, 23, 24, 29, 30 ve 31 Mart 2022 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve bu birleşimlerde saat 24.00’e kadar çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Feridun Bahşi…

Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ grup önerisi üzerine söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Antalya Türkiye’nin en önemli tarım bölgesidir ve tarımda çeşitlilik bakımından eşsiz bir şehirdir. Antalya'daki tarım hareketi Türkiye’deki enflasyonu direkt etkileyebilecek büyüklüktedir. Bu kadar önemli bir sektörün sorunları hep tartışıldığı hâlde neden kalıcı bir çözüme kavuşturulmadığını bir türlü anlayamıyoruz. Çiftçilerimiz gerçekten çok zor durumda, seslerini bir türlü duyuramıyorlar. Biz de çiftçilerimizin sesi olmak için bu kürsüden seçim bölgem olan Antalyalı üreticilerimizden gelen şikâyet ve istekleri aktarmak istiyorum: Antalya'da yaşanan fırtına, hortum ve soğuktan zarar gören çiftçiler perişan durumdadır. Bu konuda defalarca kanun teklifi verdik ama hiçbiri gündeme alınmadı. Fırtına ve hortumdan birçok çiftçimizin serası zarar görmüştür. Zarar gören seraların normal şartlar altında yirmi dört saat gibi bir sürede tekrar naylonlarının örtülmesi gerekir. Yoksa fidesi 9 lira olan domates ve biberi bu fiyata alıp tekrar dikecek çiftçi maalesef, kalmamıştır. Ayrıca yeni sera kurmaya kalksa naylonun ve demirin fiyatları almış başını gitmiştir. Sera demiri, naylon girdileri fiyatı altı ayda 3 kat artmıştır. Bin metrekare projeli bir sera fiyatı 140 bin lirayı bulmuş durumdadır. Bundan sonra sera yapacak çiftçi bulmak zordur. Acilen sera yapan çiftçiye faizsiz kredi verilmeli ve demir, naylon, plastik girdilerine destek olunmalıdır.

Bu yıl portakal, limon, greyfurt dalında kaldı. Çiftçiler bahçelerine gübre atamaz hâle geldiler çünkü geçen yıl örneğin; 4.500 lira olan gübre bu yıl 18 bin liraya çıktı. Aynı şekilde buğday eken çiftçi de ekinine gübre veremiyor. Ekine gübre verilse dönümünden 600 kilo, verilemediği takdirde 150 kilo buğday alıyor. Bu gidişle buğday üretimi neredeyse yok olacak durumda. Çiftçilerimiz tarımda vahşi sulama tekniğini bıraktı ve olması gereken modern sulamaya; damlama ve fıskiye sulama sistemine geçti fakat modern sulama elektrikle yapılıyor. Cumhurbaşkanı konuşuyor, açıklama üstüne açıklama yapıyor ama tarımsal sulamada kullanılan elektrikten hiç bahsetmiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – Her çiftçi sulamada kullandığı elektrik ücretiyle kazancının yarısını elektrik şirketlerine veriyor. Bu yüzden, acilen tarımsal sulamada kullanılan elektrik kilovatsaatlerinin ücreti düşürülmelidir. Yine, tedarik zincirindeki kamyoncu esnafımızın kullandığı mazot, vergisiz, maliyetine verilmeli ve otoyol, köprü geçiş ücretleri makul seviyelere çekilmelidir. Tarladan 2 liraya çıkarılan salatalık, ikinci komisyoncunun ve bir tüccarın elinden geçtikten sonra markete 16-18 liraya, market de kendi kârını ve vergisini koyduktan sonra 25-30 liraya satılmaktadır. Bundan dolayı, bir an önce hal yasası çıkmalı ve meyve sebze fiyatlarındaki fırsatçılığın önüne geçilmelidir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de çiftçi sayısı son on yılda yüzde 48 azalmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – Tarımsal girdilerin yüksekliği ve ürünün para etmemesi sebebiyle çiftçi üretimden çekilmektedir. Tarım alanları da yine AK PARTİ döneminde yüzde 12 azalmıştır. Bir taraftan ülke nüfusumuz artarken diğer taraftan ekilebilir tarım alanlarının daralmasıyla gıda temininde alarm noktasına gelinmiştir. Tarıma ve tarım politikalarına bakışın mutlaka değişmesi gerekir. Bu vesileyle Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş.

Buyurun Sayın Danış Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; size çok büyük bir sorunu, cezaevleriyle ilgili bir sorunu üç dört dakikada anlatacağım: Tutuklanan mahpusların uzak cezaevlerine gönderilmesi; kendi memleketlerinden, tutuklandıkları ilden binlerce kilometre ötedeki hapishanelerde tutulmaları.

Elimde bir mektup var -biliyorsunuz- Kandıra Cezaevinden maalesef cenazesi çıkan Garibe Gezer’in ağabeyinin. Mektubun hepsini okumaya zamanım yok ama özeti şu: “4 çocuğum var, üç buçuk yıldır hücredeyim, üyelikten ceza aldığım için beni hücreye kapattılar -kesinlikle CİK’e aykırı- çocuklarım beni görmek için okulu bırakmak istiyor.” diyor çünkü Elâzığ Cezaevinde ve 350 kilometreyi bile gidemeyecek durumdalar ve diyor ki: “Bu soruna bir çözüm bulun ve tabii ki, Garibe Gezer’in cinayetini ya da intiharını, ölüm sebebini ortaya çıkarın.”

Başka bir başvuru var, bunların hepsi son bir saatte geldi. Dersim eski İl Eş Başkanımız Songül Erden Şahin Elâzığ Cezaevinde şu anda, altı yıl üç ay ceza almış; 2,5 yaşında bir kızı var ve ailesi aradı “Kayseri’ye götürülecek, lütfen bir çözüm bulun.” dedi. Bu ikisini örnek olarak veriyorum. Türkiye’nin her yerindeki cezaevlerine bölgeden, Kürt illerinden tutuklu gönderilir, hükümlü gönderilir. Örnek mi: Bekir Kaya, Van Büyükşehir Belediye Başkanı, altı yılı aşkın bir süredir Silivri Cezaevinde. Figen Yüksekdağ Kandıra Cezaevinde. Gültan Kışanak, evi Diyarbakır’da, Kandıra Cezaevinde. Sebahat Tuncel’in ailesi Malatya’da kendisi Kandıra’da. Ben Siirt’in Vekiliyim, tutuklu yakınlarını ziyaret ettiğimde birisi “Oğlum -ya da kızım- Rize Kalkandere’de.” diyor, birisi “Eşim -bilmem- Bolu F Tipinde.” diyor, birisi “Tekirdağ” diyor. Yani ailelerin kendi yakınlarını görmemeleri için mi bu uygulama? Bu ceza içinde bir ceza uygulamasıdır. Şimdi siz her yere cezaevi inşa ediyorsunuz, Adalet Bakanı her gün müjdeler veriyor “Şuraya cezaevi yapacağız, şuraya cezaevi yapacağız.” Peki, insanlar tutuklandıkları ikametgâhlarında neden tutulmuyorlar? Bugün Selahattin Demirtaş neden Edirne’de? Her hafta eşi ve 2 kızı neden bir uçağa binip bir de arabayla bir gününü yola veriyor? Bu ayrıca bir eziyettir, bu kötü muameledir, bu işkencedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Ha, diyeceksiniz ki yasada var mı? Yasayı didik didik ettim; Ceza İnfaz Kanunu’nu, ceza usulünü, hapishanelerle ilgili yönetmelikleri, böyle bir hüküm yok. Bu tamamen keyfî bir uygulama. Kötülük ya! Saf kötülüksünüz gerçekten. Yani bir insanı ailesi görmesin diye neden Siirt’ten Rize’ye gönderirsiniz, Diyarbakır’dan neden Edirne’ye gönderirsiniz, Van’dan neden Silivri’ye gönderirsiniz, Mardin’den neden Kandıra’ya gönderirsiniz? Size listeleri getirsek bunun tamamen bir işkence yöntemi olduğunu ve ailelerin… Ben geçen hafta bir aileyi ziyaret ettim, anne yatakta “On yıldır oğlumu göremedim. Sadece bir kere göreyim ölmeye razıyım.” diyor. Ya, bu konuda Adalet ve Kalkınma Partisine açık çağrı yapıyorum: Bu safi kötülük ve işkence değilse bu uygulamadan vazgeçin diyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

36.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Biraz evvel kürsüden konuşan hatip, Sayın Grup Başkan Vekili dedi ki -hakikaten hiçbir şekilde kabul edilemeyecek şekilde- “Saf, safi kötülüksünüz.” Bunu reddettiğimizi ancak kendisiyle ilgili bir değerlendirme yapmış olabileceğini ifade etmek isterim.

Teşekkür ederim.

37.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben Sayın Grup Başkan Vekilini bunun kötülük dışında bir izahı varsa yapmaya davet ediyorum. Bana yasa göstersin, yönetmelik göstersin, Anayasa hükmü göstersin, herhangi bir yasal dayanak göstersin ben kabul edeyim. Bir insanı tutuklandıktan sonra 1.500 kilometre ötede bir cezaevine göndermenin adı nedir? En yalın hâliyle kötülük dedim. Yani “kötülük”ü de kabul etmiyorsanız onu bilemiyorum.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

4.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmındaki sıralama ile Genel Kurulun calışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ve Genel Kurulun 1, 2, 3, 8, 9, 10, 15, 16, 17, 22, 23, 24 29, 30 ve 31 Mart 2022 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi.

Buyurunuz Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

AK PARTİ grup önerisi bugünden itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun çalışma programını düzenliyor, bu çerçevede birtakım tekliflerin görüşülmesini öne alıyor. Baktım, daha çok uluslararası anlaşmaların öne alınması söz konusu. Buradan hem AK PARTİ Grubuna hem de Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’a bir soru sormak istiyorum. Yani Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın yapmış olduğu açıklamalar, iktidarın yapmış olduğu, açıklamış olduğu programlar, projeler acaba AK PARTİ Grubunun gündeminde yok mu? Baktım, Sayın Cumhurbaşkanı 19 Ocak 2022 tarihinde “Muhtarların maaşlarını asgari ücret seviyesine çıkaracağız.” açıklamasını yapmış. Tarih 19 Ocak. Şubat bitiyor arkadaşlar, marta gireceğiz, AK PARTİ grup önerisinde ben muhtarların maaşlarının arttırılmasıyla ilgili bir kanun teklifinin gündeme alındığını görmüyorum.

Geçen hafta Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun muhtarlık kanun teklifi buraya İç Tüzük’ün 37’nci maddesi vasıtasıyla getirildi. Muhtarlık kurumunu -köy ve mahalle muhtarlıkları dâhil- yeni baştan düzenleyen, doksan sekiz yıllık 442 sayılı Köy Kanunu’nun yerine gelmek üzere buraya getirildi. Burada muhtar maaşları da vardı, muhtar maaşlarının orada gösterge rakamı 22000’e çıkarılmak suretiyle 5.179 liraya çıkarılması öngörülüyordu. İktidar partisinin oylarıyla bu teklif reddedildi. Bu defa Grup Başkan Vekillerimiz, madem o teklifi reddettiniz, hiç değilse Cumhurbaşkanının vermiş olduğu sözün gereğini yerine getirmek üzere bir kanun teklifi verdiler. Muhtarlık maaşları asgari ücretten az olamaz. 2108 sayılı Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Yasası’nda değişiklik öngörülüyor.

Sevgili arkadaşlar, değerli milletvekilleri; bakın, ilgili yasa, bu, 2108 sayılı Yasa der ki: “14750 gösterge rakamı memur maaş katsayısıyla çarpılmak suretiyle muhtar maaşı hesaplanır.” Ocak ayında muhtarların maaş hesabına yatan rakam 3.446 lira. E, Sayın Cumhurbaşkanı ne demişti? 4.253 liraya yükselteceğiz. Nerede bu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Şubat geliyor, şubat bitiyor.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Tam 50 bin muhtar bu düzenlemeyi bekliyor.

Mesele sadece maaş meselesi değil, muhtarlık kurumuna itibar kazandırmamız lazım arkadaşlar. Muhtarlık kurumu ne kadar itibarlı olursa, ne kadar güçlü olursa demokrasimiz de o kadar güçlü olur; demokrasi muhtarlıklardan başlıyor.

Bir şey söylemek istiyorum. Değerli milletvekilleri, geçen sene mayıs ayında Sayın Erdoğan reform programı açıkladı, tam 157 eylem planı var orada; saydım, 87 tanesinin gereğini yerine getirmemişsiniz. Bir tanesi, bunlardan bir tanesi neydi biliyor musunuz? Artık hiçbir kamu görevlisi birden fazla ek görev yapamayacak, birden fazla ballı maaşı alamayacak yani bir ballı maaşı yine alacak da diğerlerini alamayacak; onu getirmiyorsunuz, “O ballı maaşlara devam.” diyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Ama muhtardan asgari ücreti esirgiyorsunuz.

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Akbaşoğlu, buyurunuz efendim.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

38.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin AK PARTİ grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Biraz evvel sayın hatibin sorduğu soruya cevaben ifade etmek isterim ki gündemimize hâkimiz ve kesinlikle Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından, AK PARTİ tarafından ifade edilen bütün hususların bu konuda takipçisi olduğumuzu ve bunu Meclise getirdiğimizi ve getireceğimizi ifade etmek isterim.

Aynı zamanda, Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı çerçevesinde de biliyorsunuz 5 tane yargı paketini yasalaştırdık ve devamında çalışmaları milletvekili arkadaşlarımız yürütüyorlar. Her bir paketi de Meclisin gündemine getireceğimizden bilgilendirmek isterim.

Ayrıca, muhtarlık kurumunu hakikaten çok saygın bir kurum olarak görüyor ve o noktada gerekli değeri, önemi her zaman verdiğimiz gibi, vermeye devam ediyoruz. O konuda en ufak bir sıkıntının olmadığını ve olmayacağını ifade etmek isterim.

Teşekkür ederim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, ben de 60’ıncı maddeye göre bir söz talep edebilir miyim efendim?

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

39.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Akbaşoğlu'na açıklaması için teşekkür ediyorum ancak benim biraz önce kürsüde yapmış olduğum eleştirinin ve sormuş olduğum soruların cevabını kendisinden alabilmiş değilim. Sayın Erdoğan 19 Ocakta “Muhtar maaşlarını asgari ücret seviyesine çıkaracağız, gönlüm buna razı değil.” dedi; asgari ücretten daha az maaş almalarına razı değil.

Sayın Akbaşoğlu, ben size soruyorum: Ne zaman getireceksiniz? Önümüzdeki hafta mı, yarın mı, öbür gün mü? Lütfen, daha net bir cevap verirseniz memnun olurum.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Gelmez ayın son çarşambası!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, cevabı sonra da verebilirsiniz efendim.

Buyurunuz efendim.

40.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Şunu ifade ettim: Gündemimize hâkim olduğumuzu, bütün sözlerimizi de yerine getirdiğimizi ve getireceğimizi.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – 3600, EYT, hangi söz yerine geldi?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bunun da tanığının muhtarlarımız başta olmak üzere, bütün kamuoyu olduğunu da ifade ediyorum.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Ne zaman, ne zaman? Tarih ver Akbaşoğlu, tarih!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bu kadar açık ve net ifade ettiğimi tekrarlamak durumunda kaldım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

4.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmındaki sıralama ile Genel Kurulun calışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine ve Genel Kurulun 1, 2, 3, 8, 9, 10, 15, 16, 17, 22, 23, 24 29, 30 ve 31 Mart 2022 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler

1.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, (2/1486) esas numaralı Ergenekon Davası Kapsamındaki Dava Süreçlerinin Yol Açtığı Mağduriyetlerin Giderilmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/159)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/1486) esas numaralı Kanun Teklifi’min İç Tüzük’ün 37’nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınmasını arz ederim.

                                                                                                                                                                                                                    Ali Mahir Başarır

                                                                                                                                                                                                                           Mersin

BAŞKAN – Önerge üzerinde teklif sahibi olarak Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır konuşacaktır.

Süreniz beş dakikadır.

Buyurun Sayın Başarır. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ergenekon Davası Kapsamındaki Dava Süreçlerinin Yol Açtığı Mağduriyetlerin Giderilmesine İlişkin Kanun Teklifi üzerine söz almış bulunmaktayım.

Sözlerime başlarken başta Ali Tatar, Kuddusi Okkır, Kaşif Kozinoğlu ve bu karanlık süreçte yaşamına son veren, yaşamını yitiren birçok kahraman, aydın, asker, siyasetçiyi rahmetle, saygıyla anıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Arkadaşlar, Ümraniye’de 2007’de başlayan bir oyun 12 Eylül 2010 referandumundan sonra zirveye ulaştı çünkü o referandumda yargıyı FETÖ’ye teslim etmiştiniz. O referandum bir FETÖ projesiydi çünkü onun bir amacı vardı; bu ülkedeki kahraman subayları, siyasetçileri, aydınları, milletvekillerini, üniversite hocalarını mağdur etmek istiyorlardı, tutuklamak istiyorlardı, tasfiye etmek istiyorlardı ve maalesef ki plan önce medyada başladı, önce medya linç etti, sonra siyaset kurumu, en son da yargı devreye girdi. Bakın, biz, o dönem Cumhuriyet Halk Partisi Grubu ve Genel Başkanımız “Bu bir kumpas.” dedik, “Bu bir kirli oyun.” dedik, Silivri’de bir mücadele verdik ama siz bize “darbeci” dediniz ama kim darbeciymiş, kim vatansevermiş tarih gösterdi. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, arkadaşlar, Fetullah Gülen çetesiyle birlikte dönemin Başbakanı, dönemin bakanları, dönemin kirli yazarları bir oyun ortaya koydu ve tertemiz insanları mağdur ettiler. Avukatlar Silivri’deki karanlık mahkemelerde savunmalarını yapamadılar.

Ben neye üzülüyorum biliyor musunuz? Zekeriya Öz’e makam arabasını verenler, ordunun kalbi kozmik odayı FETÖ’ye teslim edenler ya da “Devletin bağırsağı temizleniyor.” diyenler bugün hâlâ görevde ve yüzleri kızarmıyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Merak ediyorum; o tertemiz, yürekli subay Ali Tatar’ın hesabını verebilecek misiniz? Ömrünü öğrencilere, bilime, insanlığa vermiş Türkan Saylan’ın hesabını verebilecek misiniz? Bu ülkenin Genelkurmay Başkanını “terörist” sıfatıyla yargıladınız. Değerli arkadaşlar, kimdi gizli tanık? Bir terör örgütü yöneticisi. Şurada aramızda olan Tuncay Özkan -idam cezasını savunuyorsunuz ya- idam cezası olsaydı asılmıştı, asılmıştı, birçok asker, birçok sanatçı, birçok siyasetçi idam edilmişti. Evet, İlker Başbuğ’un hesabını veremezsiniz. Ne dediniz? “Ergenekon’un kasası Kuddusi Okkır.” Cebinden 5 lira çıkmadı, Silivri Belediyesi cenazesini kaldırdı. Peki, neden bunu yaptınız, niçin bunu yaptınız? Çünkü FETÖ bunu istiyordu, bir Amerikan projesiydi; ordunun güçlü olması, ordunun vatansever olması birilerini rahatsız ediyordu. Buna ortak olduğunuz için üzülüyorum ben. Bakın, düşmanın silahla, topla, tüfekle, tankla yapamadığını orduya FETÖ’yle yaptınız. Orada ölen insanların kanları var ellerinizde ama ne yaptınız? “FETÖ kirli.” dediniz, “FETÖ kirlenmiş.” dediniz, çekildiniz. Sonra o kirli ellerinizi FETÖ sabunuyla yıkadınız. Olmaz arkadaşlar, olmaz. Bakın, gelinen süreçte -devlet hata yapabilir ama mağdurların hakkını teslim eder- bir özür dilemediniz; görülen tazminat davaları yıllar yıllar geçmiş hâlâ Yargıtayda, insanlar daha tutuklu kaldığı günlerin tazminatlarını alamadılar ve maalesef ki bu durumdan yüzü kızarmayan bir iktidar var.

Değerli arkadaşlar, hiç kimse o karanlık dönemi unutmamalı. Tam bu sözleri söylerken değerli bir arkadaşınızı görüyorum, Sayın Ramazan Can’ı görüyorum. Ne demişti?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – “O zaman FETÖ’cülük bir trenddi.” demişti, “O zaman FETÖ’cü olanlar bir yere geliyordu.” demişti, daha yakın bir zamanda demişti. Oysa biz cumhuriyette de 1960’ta da 1980’de de bugün de FETÖ ve onun gibileri bir trend olarak değil bir hain olarak gördük. (CHP sıralarından alkışlar) Siz onlara maalesef ki bu güzel devleti teslim ettiniz; bu yargıyı, istihbaratı, orduyu teslim ettiniz.

Bakın, Bilgin Balanlı’yı tutukladınız, yerine kim geldi; Akın Öztürk geldi; bu Meclisi bombalayan adam şu anda cezaevinde. İlker Başbuğ’u tutukladınız, Hava Kuvvetlerinde asker bırakmadınız ve onlar ne yaptı? Boğaziçi’ni kesti, insanları öldürdü, Meclisi bombaladı. Sorumlusunuz, gereğini yapmak zorundasınız, özür dilemek zorundasınız. O insanlara bir özür borcunuz var çünkü onların kanları ellerinizde. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

41.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın doğrudan gündeme alınma önergesi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel ortaya konan iddiaların tümünü reddettiğimizi kayıtlara geçiriyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

VELİ AĞBABA (Malatya) – İddia değil, gerçek.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Gerçek, gerçek!

VELİ AĞBABA (Malatya) – Kitabın ortasından konuştu Ali Mahir Başarır.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – “Yargıyı FETÖ’ye teslim ettiniz.” denildi.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Yalan mı? Yalan mı?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Yargıyı FETÖ’ye teslim edenler 12 Eylül 2010 tarihinde referandumda kabul edilen Anayasa’da yer alan HSYK’nin yapısının iptali için… (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Hadi oradan!

VELİ AĞBABA (Malatya) – Siz teslim ettiniz, siz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …Anayasa Mahkemesine başvuran Cumhuriyet Halk Partisinin başvurusu neticesinde o dizayn iptal edildi, maalesef… (CHP sıralarından gürültüler)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Siz teslim ettiniz, siz.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – “Mezarda olanlara bile oy kullandıracağız.” diyen adamın yanına gittiniz. Yazık!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …HSYK’nin FETÖ tarafından ele geçirilmesinin önü böyle açıldı. Bu açık ve net, sarih bir hukuki düzenlemedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – CHP’nin Anayasa Mahkemesine… (CHP sıralarından gürültüler)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Ortaktınız!

ALPAY ANTMEN (Mersin) – 17-25 Aralık neydi?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – CHP’nin Anayasa Mahkemesine… (CHP sıralarından gürültüler)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Hadi oradan!

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Milletten özür dileyen kim?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – HSYK’nin yapısını düzenleyen kanunla ilgili iptal davası açılması sonucunda FETÖ, HSYK’ye hâkim olmuştur.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Aferin be!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bunun da müsebbibi açık ve seçik hatibin partisidir dolayısıyla anlattıkları kendisine ancak söylenmesi gereken hususlardır.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Yalan, bu kadar olur yalan!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bu hususu kamuoyunun ve Meclisin bilgisine sunuyor yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Bu da enflasyon hesabına benzedi, enflasyon hesabına!

AYDIN ÖZER (Antalya) – Ne istedi de vermediniz, ne istedi de?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Enflasyon hesabına döndü, enflasyon hesabına!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hatibimizin konuşmalarını bağlamından çıkararak, Anayasa Mahkemesine yapılan bir başvuruyu da dayanak göstererek FETÖ terör örgütüyle hatibimizi ve konuşmasını ilişkilendirdi; sataşmadan söz istiyoruz efendim.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Yalan bu kadar olur mu Sayın Başkan?

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Matematiği bilmezse olur!

VELİ AĞBABA (Malatya) – Yalanın da bir ölçüsü olur!

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başarır.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – E, maalesef bazı yalanları yakalayacak doğru, dünyada icat edilmedi. AK PARTİ’nin yalanları da onlardan bir tanesi.

Şimdi, Sayın Başkan, bakın, ben birçok iddia ortaya koydum. Siz, Sayın Başbakanın Zekeriya Öz’e zırhlı aracını vermesini açıklayabilir misiniz? Siz, İlker Başbuğ’un yargılandığı davadaki durumu açıklayabilir misiniz? Biz 2010 referandumuna köy köy, mahalle mahalle gezip karşı çıkarken, Amerika’daki alçak “Mezardan çıkın, oy kullanın.” derken neredeydiniz? (CHP sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Ortaklardı, ortak!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Amerika’daki alçak “Herkes oy kullanacak.” derken, okyanus ötesinden dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’la mitingler yaparken neredeydiniz?

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Türkçe Olimpiyatları…

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Niye Anayasa Mahkemesine başvurmayacağız? Biz sizin çıkardığınız her abuk subuk yasayla ilgili başvuruyoruz, suçlusu biz mi olduk?

EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Biraz da FETÖ’nün CHP yapılanmasını anlat ya! Ne olduğunu da anlat, oraya gelmeyecek misin?

ALPAY ANTMEN (Mersin) – FETÖ’nün ortağı kimdi?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Şimdi, siz sorularımıza cevap verin.

EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Deniz Baykal’a ne yaptığınızı anlat!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Eğer sen Ali Tatar’ın intiharını yüreğine sığdırabiliyorsan bir sözüm yok.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Kaset ne oldu?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Kuddusi Okkır’ın cebinden 5 lira çıkmadan, bu düzmece iddianameyle kanserden cezaevinde ölümünü yüreğine sığdırabiliyorsan hiçbir sözüm yok. Ama bunun hesabını verin, çıkın, özür dileyin. Ali Tatar’ın evladından, ağabeyinden, Ali Tatar’ın eşinden özür dileyin. Kuddusi Okkır’ın ailesinden özür dileyin. Gidin, İlker Başbuğ’dan bir değil, bin kez özür dileyin. Tuncay Özkan’dan özür dileyin; bugün idam cezası olsaydı -bir kez daha söylüyorum- adamı asacaktınız, asacaktınız siz.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Deniz Baykal’dan da özür dileyin! Kurduğunuz kara kumpas…

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Evet, Sayın Deniz Baykal da ne dedi? “Sen bunun savcısıysan ben bunun avukatıyım." dedi, haksız mı çıktı? (CHP sıralarından alkışlar)

EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Onu harcadınız ama onu niye demiyorsun?

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – CHP'nin içindeki FETÖ yapılanmasına bak!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Oylayalım mı efendim?

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Neyi savunuyorsunuz? Bırakın ya!

VELİ AĞBABA (Malatya) – Savcı Recep Tayyip Erdoğan, hâkim Fetullah Gülen! Bunlar ortak, ortak!

ALPAY ANTMEN (Mersin) – FETÖ’yü savunma!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, bir açıklama yapacağım.

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Bari FETÖ’yü savunmayın!

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Bağırsaklarınız temizleniyor, bağırsaklarınız!

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Akbaşoğlu.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

42.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, benim söylediğim hususa hiç temas edilmeden iş geçiştirildi. (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Ettim, ettim!

VELİ AĞBABA (Malatya) – Ortaktınız, ortak! Yakında onunla da helalleşirsiniz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Olayın özü şudur: 12 Eylül 2010’daki referandumdaki Anayasa değişikliğinde HSYK’nin yapısı bütün hâkimler ve savcılarla ilgili doğru bir temsiliyete dair bir çerçeve çizilmişti. (CHP sıralarından alkışlar) Bununla beraber, buna dair hâkim ve savcıların oy kullanma usulünün iptaliyle ilgili Anayasa Mahkemesi kararı sonucunda maalesef HSYK’nin yapısı FETÖ’ye teslim edildi.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Siz Türkçe Olimpiyatları’nda gözyaşı dökerken biz Silivri duvarlarını yıkıyorduk Beyefendi!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bu kanuni düzenlemenin kendi mehabetini bozan ve CHP’nin başvurusu sonucunda ortaya çıkan bir hadisedir.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – 3.400 hâkim, savcı neredeydi? Siz atamadınız mı? Yazık!

VELİ AĞBABA (Malatya) – Siz maklubeye kaşık sallarken biz Silivri’deydik. Maklubeciler, maklubeciler!

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – “Milletimden af diliyorum." diyen kimdi?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ergenekon davasıyla ilgili şunu ifade etmek isterim: Partimizin bütün davalarla ilgili tutum ve davranışı şudur…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Adalet mülkün temelidir.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Fransa’dan akrabaların gelmiş. Kapının önüne çık.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Maklubeciler!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Haklı ve haksız birbirinden ayrılmalıdır, suçlu ve suçsuz birbirinden ayrılmalıdır. Bir davada kim suçluysa ona kanuni müeyyide uygulanmalı, kim suçsuzsa o da ayrıştırılmalıdır. Dolayısıyla, Sayın Cumhurbaşkanımızın o zaman söylediği de bundan başka bir şey değildir ve olamaz. Sonuç itibarıyla AK PARTİ olarak da bağımsız ve tarafsız yargının…

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Hangi yargı? Nerede bağımsız, tarafsız yargı, nerede?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …yaklaşımlarına bakış açımızın da bu olduğunu ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Efendim, 60’a göre pek kısa bir söz talebim var.

BAŞKAN – İnşallah efendim. Buyurunuz.

43.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Peki, sizi üzmeyeceğim Başkanım.

BAŞKAN – Estağfurullah. Hayır efendim, biz üzülmeyiz, sadece istifade ederiz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – 12 Eylül 2010 Anayasa değişikliğinde HSYK seçimlerinde taşra teşkilatında oy kullanma usulüyle ilgili Anayasa Mahkemesine gitmek FETÖ’nün yolunu açmış. Buna gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Çünkü seçime katılacak FETÖ’cülerin yargıya yerleştirilen, büyük oranda da AK PARTİ döneminde yerleştirilen hâkim, savcı sayısı zaten oylama şekli her ne olursa olsun HSYK seçimlerini kazanacak sayısal çoğunluktaydı ki 15 Temmuz’dan sonra 3 binin üzerinde hâkim ve savcıyı FETÖ’cü olmaktan dolayı arkadaşlar camiadan çekti aldı, görevlerine son verdiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – 3.500 FETÖ’cü hâkim, savcıyı oraya yerleştirenlerin pişkin pişkin “Siz Anayasa Mahkemesine gitmeseydiniz böyle olmazdı.” iddiasına gülüp geçeriz sadece.

Bir şeyi daha merak ediyoruz. Bildiğim kadarıyla Şamil Tayyar hâlâ AK PARTİ’nin üyesidir, MKYK’dedir. Şamil Tayyar'ın bir iddiası var, “AK PARTİ'de FETÖ borsası var.” diye, bu borsadan kimlerin nemalandığını da çok merak ediyoruz.

Ergenekon, Balyoz sürecini bir hukuk süreci olarak nitelemesinden dolayı da, bir hukuki süreç olarak, bağımsız yargı süreci olarak nitelemesinden dolayı da Sayın Akbaşoğlu'na söyleyecek söz bulamıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben kısa kestim, uzatırsak çok uzatırız.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bir dakika…

BAŞKAN – Buyurun.

44.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şunu ifade edeyim: Biraz evvel isimler zikrettiler “Ergenekon savcıları” diye, hiçbirisi AK PARTİ döneminde hâkim ve savcılık mesleğine girmemiştir, ondan önce mesleğe girenlerdir. Sonuç itibarıyla, o 3.500 hâkimin çoğu AK PARTİ'den önce sisteme giren FETÖ'cü kişilerdir. Dolayısıyla bu konudaki suçlamaların temelsiz olduğunu da kamuoyunun bilgisine sunuyorum.

Teşekkür ediyorum.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler (Devam)

1.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, (2/1486) esas numaralı Ergenekon Davası Kapsamındaki Dava Süreçlerinin Yol Açtığı Mağduriyetlerin Giderilmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/159) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:18.02

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.20

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Necati TIĞLI (Giresun)

-----0----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – 60’a göre söz talebim var.

BAŞKAN - Sayın Gürer, buyurunuz efendim.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

45.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, gübredeki fiyat artışları nedeniyle çiftçilerin yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Geçtiğimiz yıl gübreye gelen fiyat artışları nedeniyle çiftçiler ciddi bir mağduriyet yaşadılar. Bakanın verdiği yanıta göre gübreye bir yılda yüzde 342 zam gelmiş. Tarım Kredi Kooperatifleri yüzde 30’luk bir indirim yaptı. Bazı çiftçilerimiz Tarım Kredi Kooperatiflerine başvurup sipariş vermişlerdi. Şu anda geçmiş fiyattan o siparişler işlem gördüğü için çiftçiler mağduriyet yaşıyor. Bir an önce Tarım Kredi Kooperatiflerinin almış olduğu siparişleri mevcut yüzde 30’luk indirim üzerine çekmesi gerekiyor çünkü çiftçi hâlihazırda mağdur, bir de bu yüzden sıkıntı yaşamasın. Yetkililere sesleniyorum: Tarım Kredi Kooperatiflerinden sipariş verip ürününü almayan çiftçiye mevcut fiyat üzerinden fiyatlandırma yapılsın ve mağduriyetleri giderilsin. Çünkü çoğu çiftçimiz bu yıl gübre atamadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kabukcuoğlu…

46.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’nun, Süleyman Şah Türbesi’ne ilişkin açıklaması

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Süleyman Şah, Osmanlı Devleti’nin kurucusu, Osman Bey’in dedesidir. İlk Süleyman Şah Türbesi, sınırlarımızın 100 kilometre güneyinde Caber Kalesi’ndeyken 1975 yılında sınırımızın 30 kilometre uzağına taşınmıştır. Türbemiz, bundan tam yedi yıl önceyse DEAŞ tehdidiyle sınırımızın 300 metre yakınına getirilmiştir. Lozan Anlaşması’yla uluslararası güvenceye sahip, sınırlarımız dışındaki yegâne vatan toprağı korunamamış, maalesef tehdide boyun eğilmiştir. Toprağını koruyamayan ülkenin saygınlığı olmaz, şehitlerimizin kemikleri sızlıyor. İYİ Parti iktidarında türbemiz yerine taşınacak, Türkiye’nin saygınlığına sahip çıkılacaktır.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

47.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, çiftçilerin yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ekonominin kötü yönetilmesi esnafı, emekliyi, çalışanı, işçiyi yoksullaştırdığı gibi çiftçileri de üretimden uzaklaştırmıştır. Mazota, yeme, gübreye, zirai ilaçlara ve tarımsal sulamada kullanılan elektriğe yapılan fahiş zamlar çiftçiyi borç batağına sokmuştur. Tarımsal amaçlı üretim yapan hayvancılık işletmelerini mazot, yem gibi girdi maliyetlerinin artması zaten zor duruma sokmuşken elektrik ücretlerinin de fahiş şekilde zamlanması, ticarethane kategorisinde değerlendirilen ve en yüksek birim fiyattan elektrik faturası ödeyen bu yerleri kapanma noktasına getirmiştir. Tarımsal amaçlı üretim yapan büyük hayvancılık işletmelerinin talebi, elektrik aboneliğinde tarımsal olarak bir kategori açılması ya da daha uygun birim fiyatından ödeme yapılması için düzenleme getirilmesidir. Tarımsal sulama için elektrik kullanan ama fahiş faturalarıyla boğuşan çiftçinin çığlığı duyulmalıdır, elektriğe yapılan zamlar geri alınmalıdır.

Geliyor gelmekte olan.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Aycan…

48.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, tarım sektöründe istihdamı artırılması gereken meslek gruplarına ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, insanın dengeli ve yeterli beslenmeye ihtiyacı hayati bir konudur. Beslenme, insanın sağlık düzeyini etkileyen temel faktörlerdendir. Bu nedenle, artan nüfusla birlikte gıda üretimini, tarımsal üretimi artırmalıyız. Tarımsal üretimi artırmak için kaynakları doğru kullanmalı ve bilimsel yaklaşımlardan yararlanmalıyız; bilimsel danışmanlık, değerlendirme, denetim de tarımsal üretim için önemli konulardır. Bu nedenlerle tarım sektöründe hem kamuda hem de özel sektörde ziraat mühendisi, gıda mühendisi, su ürünleri mühendisi ve veteriner hekim istihdamını artırmalıyız. 150 bin ziraat mühendisi atama beklemektedir. Kamuda yapılacak atama; zirai analiz ve değerlendirme, özellikle toprak analizi, uygun ürün belirlenmesi ve doğru zirai ilaç kullanımı açısından önemli fayda sağlayacaktır.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Karahocagil…

49.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, iktidarın çalışmalarına ilişkin açıklaması

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Sayın Başkanım, ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. 2021 yılında denizlerimizi 11 bin metreküp müsilajdan temizledik, Marmara Denizi’mizi özel çevre koruma bölgesi ilan ettik ve 22 maddelik eylem planı hazırladık. Denizlerimizden 38.300 ton çöp topladık, ayrıca, denizlerimizin kirlilik ve kalite durumunu 423 istasyonda takibe başladık.

Doğa harikalarımızdan Salda Gölü’nde korunan alan miktarını 7 kat artırdık, ayrıca Salda Gölü’nün UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınması için çalışmalara başladık.

43 millet bahçesini tamamlayarak halkımızın hizmetine sunduk, yapımı süren 293 bahçemizi de hızla tamamlayacağız.

2021 yılında, basit usulde vergilendirilen 835 bin esnafın kazancı vergiden muaf tutuldu. Tarımsal destekleme ödemelerinde gelir vergisi kaldırıldı. Vatandaşlarımızın küresel enerji krizinden en az şekilde etkilenmesini temin için gereken her adımı attık. Doğal gaz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kenanoğlu…

50.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, TÜM EMEKLİ-SEN’in taleplerine ilişkin açıklaması

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, TÜM EMEKLİ-SEN bugün bizleri ziyaret etti ve şu talepleri dile getirdiler: “Yaşanan ekonomik krizin yükü bugün emeklilerin üzerindedir. TÜİK’in açıkladığı yüzde 36 enflasyonun bile altında yapılan maaş zamları emeklileri daha da yoksulluk içerisine itmiştir. Temel ihtiyaç maddelerine dövizdeki yükseliş gerekçe gösterilerek yapılan fahiş zamlar döviz düşmüş olmasına rağmen geri alınmamış, aksine her gün yeni zamlar yapılmaktadır. Hükûmet ise kendi yaptığı zamları görmezden gelerek esnafa zamları indirmesini söylemektedir, oysa doğal gaz, elektrik, benzin, mazot, LPG, tekel ve temel tüketim maddelerine yapılan zamların sebebi bu ihtiyaç maddelerinden alınan yüksek oranlı vergiler ve özelleştirmelerdir. Siyasi iktidarın emeklilerin taleplerini dikkate alarak temel ihtiyaç maddelerine yapılan zamları geri almasını, en düşük emekli aylıklarının da 5.200 lira olmasını istiyor ve bekliyoruz.” diyor Tüm Emekliler Sendikası.

BAŞKAN – Sayın Örs…

51.- Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs’ün, Rusya-Gürcistan sınır yolunda bekletilen nakliyecilerin yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Türkiye’nin ihracatını Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine ve Rusya’ya taşıyan nakliyecilerimiz ülkemize dönme sıkıntısı yaşıyor. Ülkemize dönüş güzergâhındaki Rusya-Gürcistan sınır yolunda Türk plakalı araçlar on beş gündür çok zor şartlarda bekletiliyor. Rus yetkililerin Ermeni, Gürcü, Rus nakliyecilere geçişte öncelik verdiği, Türk plakalı araçları beklettiği yönünde çok sayıda şikâyet tarafıma iletilmiştir. Nakliyeci kardeşlerimizin bu mağduriyetinin bir an önce giderilmesi için ülkemizin yetkili makamları devreye girmeli, Rus makamları nezdinde gerekli girişimleri yapmalı ve bu mağduriyetler ivedi olarak giderilmelidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi aziz milletimizin sıkıntılarını giderme, derdine çare olma yeridir diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ataş…

52.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, Kayseri’nin ilçelerinde nüfusun hızla azaldığına ilişkin açıklaması

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kayseri nüfusu 2021 yılında 12.900 kişi artarak 1 milyon 434 bin olmuştur ancak Özvatan, Felâhiye, Pınarbaşı, Akkışla, Sarıoğlan, Bünyan, Yeşilhisar, Tomarza, Sarız ve Yahyalı ilçelerimizde nüfus hızla azalmaya devam etmektedir. Eğitim ve sağlık hizmetleri dahi karşılanamayan bu ilçelerimiz günden güne boşalmaktadır. Tarımsal üretimin öneminin daha da arttığı, ekonomik krizin derinleştiği, işsizliğin sürekli yükseldiği bu dönemde kırsaldan göçün önüne geçmek son derece önemlidir. İktidar, kırsal ilçelerimizde tarım ve hayvancılığa daha çok destek vermeli, yeni istihdam alanları oluşturmalı, işsizlik kaygısını gidermelidir. Eğitim ve sağlık hizmetlerinde öğretmen ve mezun, uzman doktor açığı kapatılmalıdır.

İlçelerimiz tamamen boşalmadan gerek merkezî bütçeden gerekse belediyeler aracılığıyla göçü önleyecek tedbirler bir an önce alınmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Erel…

53.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, çiftçilerin yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

AYHAN EREL (Aksaray) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Çiftçimiz çok zor durumda; gübre fiyatları, mazot fiyatları, elektrik fiyatları üst üste bindi, çiftçinin beli büküldü. Çiftçimiz “Canımızdan bezdik, kimse sesimizi duymuyor.” diye feryat ediyor. Tarım Kredi Kooperatifleri gübre fiyatlarında yüzde 30 indirime gitti fakat bu kesinlikle yeterli değildir. Açıklamaya göre üre gübrenin tonu 9.200 liraya çekilmiş, bu müjde diye veriliyor fakat hiç kimse geçtiğimiz yıl üre gübrenin fiyatının 2 bin lira olduğundan bahsetmiyor. Çiftçimiz diyor ki: “Bize ölümü gösterip sıtmaya razı etmeye çalışıyorlar. Bu zamlar bizi yaktı; bu şartlar altında toprağımızı ekemeyiz, mazot atamayız, elektrik kullanamayız. İlk seçimde de bizi yakanları biz yakacağız.”

Çiftçimizin feryadına duyarsız kalmayalım diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop'un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine başlayacağız.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2371) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 194) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon raporu 194 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen İYİ Parti Grubu Adına Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürk.

Buyurunuz Sayın Öztürk. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükûmeti arasında yapılan anlaşmanın onaylanmasının uygun bulunmasına ilişkin kanun teklifi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

AK PARTİ'sinin sürekli hâle getirdiği bir alışkanlık var, Meclisi oyalama; sayelerinde Meclis nasıl oyalanır onun da tecrübesini yaşatıyorlar bizlere, sağ olsunlar. Ülke yangın yerine dönünce, tansiyon yükselince, vatandaş sesini yükseltmeye başlayınca AK PARTİ’si sanki bunlar başka ülkenin sorunlarıymış gibi kulaklarını, gözlerini ülkeye kapatır, Mecliste hiç kalmamış gibi ya alakasız bir kanun teklifi Genel Kurulun gündemine getirilir ya da yıllardır komisyonda bekleyen uluslararası anlaşmalar sandıktan gün yüzüne çıkarılır, yeni bir şey yapılıyormuş gibi milletvekillerinin önüne sunulur. Bir diğer taktik de Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile bazı Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinde değişiklik yapılan Cumhurbaşkanlığı kararnameleri Genel Kurulda onaylatılır, tasdik makamı çalıştırılır. Şimdi, anlaşılan, ellerinde tekrar tekrar değiştirilmesi gereken Cumhurbaşkanlığı kararnamesi kalmamış ki geçmişte yapılan uluslararası anlaşmada değişiklik yapılmasına dair anlaşmalar önümüze getiriliyor. İşte, şimdi de Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükûmetiyle 2016’da imzalanan iki ülke arasında yatırımların karşılıklı teşviki ve korunmasına ilişkin yapılan anlaşma ve anlaşma notalarındaki değişikliği bu ahvalde görüşüyoruz.

Sayın Cumhurbaşkanı için Fildişi Sahilleri çok önemli çünkü Sayın Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti’ni temsilen Cumhurbaşkanları seviyesinde bu ülkeye giden ilk Cumhurbaşkanı. Daha öncesine kadar ilk kademede böyle bir ziyaret gerçekleşmemiş. Vardır bir bildiği diyeceğiz ama pandemi öncesine kadar Cumhurbaşkanlığı filosu “Hazır uçak havadayken oraya da uğrayalım, buraya da uğrayalım.” diye Afrika'da gezmedik ülke bırakmamıştı. Fildişi Sahili ziyareti de Gana, Nijerya ve Gine’ye yapılan beş günlük program kapsamında gerçekleşmişti; daha öncesinde de Doğu Afrika ziyaretleri.

Dikkatinizi bir noktaya çekmek istiyorum, iki ülke arasında anlaşma 2016’da imzalanmış ama anlaşmanın uygun görülmesine ilişkin kanun teklifi 2019’da Meclis Başkanlığına sunulmuş. Yine, 2019’da kanun teklifi Dışişleri Komisyonunda görüşülmüş ve bugüne kadar bekletilmiş. Türkiye'nin yatırımcısı kendi ülkesinde bile yatırım yapamaz hâle gelmişken Fildişi Sahili Hükûmetiyle imzalanan ama bugüne kadar bekletilen anlaşma neden şimdi Genel Kurulun gündemine getirilmiş? Çünkü 2019 yılında 60 iş insanımız bu ülkeye giderek yatırımlar hakkında bilgi almış, olur da yatırım yaparlarsa sorunla karşılaşmasınlar diye anlaşmanın onaylanması için 2022 yılı beklenmiş. Çok merak ediyorum, 2019 yılında bu ülkeye giden 60 iş insanımızın 2022 yılı Türkiyesinde bile yatırım yapabilecek hâli kaldı mı? Geçtiğimiz yılın son aylarına damga vuran dolarizasyon krizini bir tarafa bırakalım, daha geçen haftalarda yaşanan elektrik ve doğal gaz kesintilerinden kaynaklanan kriz nedeniyle fabrikalarımız çalışamaz hâle geldi, ihracatçı verdiği sözü tutamadı. Bu işadamları “Artık Türkiye'de yatırım yapacak imkân kalmadı, bari Fildişi Sahili'nde yatırım yapalım.” diye iktidara baskı uyguladılarsa bilemem ama niyet başka; niyet, ülke gündeminden uzaklaşma.

Bu arada Fildişi Sahili Hükûmetiyle imzalanan tek anlaşma da bu değil. Ticaret anlaşması, ekonomik ve teknik iş birliği anlaşması, çifte vergilendirmeyi önleme anlaşması, askerî alanda eğitim, teknik ve bilimsel iş birliği gibi anlaşmalarımız da var. Muhtemelen ileriki dönemlerde iktidar sıkışınca, iş kalmayınca, bunlarda da değişiklik içeren bir kanun teklifini önümüze getirir; alıştık artık.

Değerli milletvekilleri, tabii ki Meclis uluslararası anlaşmaları onaylamak zorunda ama zamanlama çok önemli. Şu an dünyanın gündemi, Rusya ve Ukrayna arasında süren gerilim. Silahların patlamasına ramak kalmışken derdimiz Fildişi Sahili’ndeki yatırımlar mı olmalı, Meclis iki haftadır benzer ülkelerle yıllar önce yapılan anlaşmaları mı onaylamalı? Tek bir kıvılcımın Türkiye'yi derinden etkileyeceği belli olan bu krizde diplomatik kanallarımızın devrede olduğundan endişemiz yok ama böyle bir dönemde Afrika gezisine çıkan Sayın Cumhurbaşkanına sözümüz var: Ülkenin içinde ekonomik savaş, sınırında tehlike var. Suriye meselesinden hiçbir ülke bizim kadar etkilenmedi. Ekonomimize yansıyan bir tarafa, bir de asıl sosyolojik boyutu var ki bu sorun Türkiye'yi yıllarca etkileyecek. Rusya-Ukrayna krizinden en çok etkilenecek ülkelerin başında da yine Türkiye geliyor. Rusya’nın elinde Türkiye’ye karşı kullanabileceği o kadar çok yaptırım gücü var; ticaret, turizm, enerji yaptırımları ve en önemlisi askerî yaptırımlar.

Rusya yıllardır Esad’ın arkasında ve rejime bağlı güçler Rusya’nın desteğiyle bölgede yeniden konuşlanıyor. Suriye, Rusya’nın Ukrayna hamlesine ilk desteği vererek bağlılığını gösterdi. Rusya’nın geçmiş hedefleri doğrultusunda Suriye üzerinden Türkiye üzerinde bir cephe açmayacağının garantisi yok. Türk devletinin diplomasi geleneğinde “dostum” diye dış politik anlayış olamaz. Esad’a “dostum” dediniz, sonuç ortada; Putin’e de “dostum” demiştiniz, ülke adına diliyorum sonuç Suriye’yle yaşananlara benzemez. Meclisin bu dönemde yapması gereken, uluslararası anlaşmaları görüşmek yerine, bilgi sahibi olması, bu ülkenin geleceği için muhalefetin de görüşlerine başvurmasıdır.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ’sinin uyguladığı yanlış politikaların sonucunu hem içeride hem dışarıda yaşamaya başladık. Türkiye, uluslararası kamuoyunda demokrasisi gerileyen, ekonomisi krize sürüklenen ve dış politikada zikzaklar çizen bir ülke görüntüsü sergiliyor. Dış dünyada yalnızlaşan Türkiye, geçmiş dönemlerde liderler seviyesinde gerçekleştirdiği görüşmelerde muhatap bulamaz duruma geldi.

Dış politikada Rusya kadar en kritik konu başlıklarımızdan biri de Amerika’yla ilişkiler. Amerika’yla ilişkilerimiz tarihin en kötü dönemlerinden birini geçiriyor ve Biden’ın iş başına gelmesinin ardından ilişki düşük bir profilde ilerlemeye başladı. Geçtiğimiz yıl ocak ayında başkanlık görevini üstlenen Biden, Erdoğan’la ilk telefon görüşmesini ancak üç ay sonra Ermeni soykırımını tanıyacağını bildirmek üzere gerçekleştirdi. Dış politika önceliklerinden birinin demokratik ülkelerin ittifakı olarak belirleyen Biden, aralık ayı başında düzenlediği Demokrasi Zirvesi’ne Erdoğan’ı davet etmedi. Dünya üzerindeki müdahalelerine bakınca, Amerika gibi bir ülkenin Türkiye’yi demokrasiyle idare edilen ülkeler liginden dışlamasını eleştirebiliriz. Elin ağzına laf vermemek gerekiyor ama ülke gerçeklerimiz de ortada. İktidarın antidemokratik uygulamaları nedeniyle cezaevlerimizin doluluk oranı her geçen gün artıyor. Bu uygulamalara son vermek için birilerinin ülkemize sopa göstermesine gerek yok ama iktidar, her geçen gün, eleştiri yapmak ve görüşünü açıklamak suretiyle fikir beyan edenlere, gazetecilere Silivri yolunu göstermekteki istikrarlı tavrına devam ediyor. Kaldı ki bu uyarı sadece Amerika’yla sınırlı da değil. Türkiye, ihracatının önemli bir bölümünü Avrupa Birliği ülkeleriyle yapıyor. Ülke olarak hedefimiz de Avrupa ülkelerinden daha fazla yatırım çekmek ve ticareti daha iyi noktalara taşımak ancak Avrupa Birliği de Türkiye’ye, imza attığı hukuki süreçlere, sözleşmelere uygun davranması gerektiğini sıkça hatırlatıyor.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere, ülkelerin dış ilişkilerinde mutlak dostluk veya mutlak düşmanlık yoktur, sadece ülke menfaatleri söz konusudur. Ancak bu ilişkilerde keskin U dönüşleri de güvenilirlik ve ilişkilerin devamlılığı açısından bir test niteliğindedir. Türkiye, uzun bir süredir Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail’le ilişkilerinde sorun yaşıyor. 2021 yılından itibaren bu ülkelerle bir normalleşme sürecine girildi, İsrail’le bir kademeli yakınlaşma öngörülürken Birleşik Arap Emirlikleri’yle kademeler atlanarak görünür bir yakınlaşma sağlandı. İktidarın yeni arayışlara girmesinin sebebini ülke çıkarlarına, güvenlik ve bölgedeki istikrar arayışlarına bağlamayı çok isterdik ama neden belli; hazinede para kalmadı. Araplar Türkiye’ye gelince yatırım konusunda 10 mutabakat yaptık, ziyaretlerine gidince sayıyı 13’e çıkardık. Demedi mi Araplar: “Türkiye'de yatırım yapmak için en iyi dönem.” Bu biten ekonomi, iktidarın bitişine de sebep olacak ama şunu da ülke olarak ne yazık ki çok gördük: AK PARTİ’si, seçmen desteği ne zaman azalsa dış politikadaki gerilimi tırmandıracak bir argümana her zaman sığınmıştır; Suriye’yle yaşanan macera ne yazık ki bu politikanın ürünüdür, İsrail’e parmak sallama bu politikanın ürünüdür. Yine, ne yazık ki iktidarın iç politikadaki seçmenlerini konsolide etmek için dış politikadaki gerilimi tırmandırması da ihtimal dâhilindedir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye dünyada millî gelirine oranla en fazla insani yardım yapan ülkedir. Bu yardımlar TİKA, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Yunus Emre Enstitüsü ve Maarif Vakfı aracılığıyla yapılmaktadır. 2002 yılında ülkemizin kalkınma yardımları 85 milyon dolar iken, bu rakam 2017 yılında 8 milyar 120 milyon dolara yükselmiştir. Rakamın bu kadar yükselmesinde kurum bütçelerinin örtülü ödenekle desteklenmesinin büyük payı var. Tabii ki dünyada en fazla insani yardım yapan bir ülke olmamız ülkemiz adına gurur veren bir gelişmedir, ancak yardımsever olmanın da belirli şartları vardır. Öncelikle kendi ülkenizde yardıma muhtaç kimse kalmadıysa, güçlü bir ekonomiye sahipseniz, istihdam sorununu çözmüşseniz tabii ki diğer ülkelerin de yardımına koşabilirsiniz ama ülkemiz açısından işler değişik.

Öncelikle TİKA’dan başlayalım. TİKA 1992 yılında kuruluyor. Kuruluş felsefesinin temelinde doğrudan Türk dünyası ve akraba topluluklarının kalkınması, sosyal ve kültürel alanlarda desteklenmesi ve Türkçenin yaygınlaştırılması yatıyor. Tabii, hedef bu olunca kurumun yönetim yapısı da buna göre şekilleniyor. 2002’ye kadar kurumun yönetiminde büyükelçiler görev yaparken AK PARTİ’si iktidarının göreve gelmesiyle birlikte ülkedeki bütün kurumlardaki liyakat-sadakat sistemi TİKA’da da işlemeye başlıyor. 2003 yılından beri yönetimde kimler yok ki! Başbakanın kimya mühendisi olan özel kalem müdürü, özel kalem müdürünün antropolog olan özel kalem müdürü, özel kalem müdürü yardımcısı… Yönetim böyle şekillenince daire başkanlıkları ve temsilcilikler de liyakat-sadakat çemberinde şekilleniyor. Üst düzey bir kuruluşun tepe noktasındaki bir ismin sağlıkçı yeğeni, TÜGVA konferansçıları, eski milletvekilleri, milletvekili adayları, belediye başkan adayları, bildiği tek yabancı dil Osmanlıca olan rabia işareti fenomeni; ne ararsanız var.

İşin ilginç bir yanı daha var; TİKA elemanlarının birçoğu hakkında internet kaynaklarından bilgi silinmiş durumda ama bilinen gerçeklerden biri, TİKA’da görevlendirilen birçok kadın personelin Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi’yle irtibatlı olması. Öncelikle söyleyelim: TİKA hem Sayıştay denetimine tabi değil hem de İhale Kanunu hükümlerinden muaf bir kuruluş yani neredeyse denetimsiz satın alma hakkına sahip. 2017 yılında ülke kaynaklarından 8 milyar 120 milyon dolarlık bir yardım bütçesi ayrılınca, tabii bu hizmetler de merak uyandırıyor. TİKA’nın dikkat çeken hizmetlerinin bazılarına bakalım: Şili’deki Filistin asıllıların kurduğu futbol kulübüne yardımda bulunmuş, antrenmanlarını da daha iyi yapabilmesi için 2 çim saha inşa etmiş; Gine’de meyve ve sebze üretiminin ve çeşitliliğinin artırılması amacıyla üç yıllık bir program başlatılmış, 100 hektarlık arazi iş makineleriyle temizlenmiş, traktör hibe edilmiş ve sulama sistemi kurulmuş; ramazan ayında “Erenler Sofrası” kapsamında 82 ülkede 1 milyon kişiye gıda ve hijyen paketi dağıtılmış, sıcak yemek dağıtılmış; 15 Afrika ülkesinin meteoroloji uzmanlarına havacılık ve uydu meteorolojisi dersi verilmiş; Venezuela’da nüfus hareketlerinden etkilenen 12 kadına kendi işlerini kurmak için tekstil ekipmanı, Kolombiya’da pazar yerlerinde faaliyetlerini sürdüren 46 aileye et, balık, tavuk ürünü satsınlar diye tezgâh temin etmiş; hatıra ormanlarına fidan dikmiş; dikiş, nakış ve savaş muhabirliği eğitimi vermiştir.

TİKA 1992 yılında neden kurulmuştur? Afrika ya da Güney Amerika’daki geri kalmış ülkelere dikiş, nakış eğitimi versin, çim saha yapsın, balık tezgâhı dağıtsın diye değil elbette; yıllarca Rus egemenliğinde yaşamış soydaşlarımızla kültür ve dil birliğimizi yeniden kurmak ve geliştirmek amacıyla. Ne yazık ki AK PARTİ’si iktidarında hedeften adım adım uzaklaşıldı; Türk coğrafyası, devletin kurumsal güvencesinden çıkarak önce kriminal hâle gelmiş cemaate, sonra atama yapılırken liyakati sadakatle ölçülen ehliyetsiz kişilerin yönetimine terk edilmiştir.

Yine aynı geleneksel atama ve misyona sahip bir başka kuruluş, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı. Başkanlık 2010 yılında kurulmuştur. Kültür Bakanlığı bünyesinde görev yapan bu kuruluşun görevi de yurt dışındaki vatandaşlarımız, kardeş topluluklarımız ile Türkiye’de öğrenim gören uluslararası burslu öğrencilere yönelik çalışmaları koordine etmektir ama ne yazık ki bu kuruluşumuz da asli görevinden uzaklaşarak arpalığa dönüşmüş bir kuruluş hâline gelmiştir. Kurumun adındaki “Akraba Topluluklar Başkanlığı” yanlış anlaşılmış, ne kadar eş dost, akraba varsa yönetime dâhil edilmiştir. Başkan, Kabinede yer alan bir bakanın kuzen kadrosundan Akraba Topluluklarına atanırken başkan yardımcılıklarına İlim Yayma Cemiyeti üyeliği de “yeter şart” olarak kabul edilmiştir.

Bu kapsamda, yurt dışında hizmet veren, hizmetinin karşılığını da bütçeden fazlasıyla alan bir kuruluş daha var: Maarif Vakfı. Bu Vakıf, Millî Eğitim Bakanlığı dışında yurt dışında doğrudan eğitim kurumu açma yetkisine sahip tek kuruluşumuz. Vakıf ne tesadüf ki 17 Haziran 2016’da, malum darbe girişiminden sadece bir ay önce kuruluyor ve o tarihe kadar kriminal cemaatin yayılmasına göz yumulan ülkelerde yapılan temizliğin ardından eğitim faaliyeti görevini yerine getiriyor. İcraat mantığı doğru mu? Doğru. Ama bu amaca hizmet eden ve resmî hâle getirilen bir kuruluş, yine, siyasi hırs, misyon ve atama kurallarına göre hareket ediyorsa icraat da eleştirilir, amaç da eleştirilir, vakıf da eleştirilir. Vakfın bütçesi 2017’de 163 milyon lira iken bugün 1 milyar 389 milyon liralık bir rakama ulaşmış durumda ki gerektiğinde Sayın Cumhurbaşkanı tek bir imzayla bütçede aktarma yapabiliyor ve bu bütçe, AK PARTİ’si mülakatından geçmiş, yurt dışında dolarla çalışan personel yanında iktidarın çifter maaşlı bürokratlarını da besliyor. Başta yeni Millî Eğitim Bakanımız olmak üzere, eski-yeni bakan yardımcıları da Vakfın mütevelli heyetinin üst sıralarında isimlerde bulunuyorlar.

Vaziyet bu olmasına rağmen, iktidar partisine mensup milletvekilleri bizi eleştireceklerdir: “Yurt dışında faaliyet göstermemize karşı mı çıkıyorsunuz?” Bugüne kadar, ne usulüne uygun olarak gelmiş, halkın yararına olan kanun tekliflerine sırf muhalefet olsun diye muhalefet ettim ne de vatandaş aleyhine yaptığınız icraatı eleştirmekten kaçındım. Bu ülke hepimizin ülkesi, bu bütçe milletimizin bütçesi. Bu milletin hak ettiği her kuruş göstermelik “yardım” diye dağıtılıyorsa yardımınızı da sorgularım, sizi de sorgularım. Ne diyelim, az kaldı; bugünler de “geççek, geççek.” Dayan milletim, dayan; az kaldı, ilk seçimde “gitçek, gitçek.”

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına, Adana Milletvekili Sayın Tulay Hatımoğulları Oruç.

Buyurunuz Sayın Hatımoğulları Oruç. (HDP sıralarından alkışlar)

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP iktidara geldiğinde -hepinizin hatırlayacağı üzere- “sıfır sorun” politikasını hayata geçirmek üzere ciddi adımlar da atmıştı ama çok kısa bir zaman zarfında “sıfır sorun” “sıfır barış”a dönüştü ne yazık ki ve şimdi, bütün komşularıyla; doğusuyla, batısıyla, kuzeyiyle, güneyiyle, herkesle kavgalı olan AKP normalleşmeden bahsediyor. İlişkileri anormal hâle getiren kim? AKP iktidarı. “Normalleşme” diyen kim? Yine AKP iktidarı. Suç senden, suçlu senden; onun için, çare senden olamaz. Zamların sorumlusu kendileri değilmiş gibi… Hep böyle denemeler yaptılar ya bu yöntemle, bir yansıtma; sanki her şeyin sorumlusu muhalefetmiş gibi, başkalarıymış gibi, bu ülkeyi başkaları yönetiyormuş gibi davrandılar ya hep, hatta bu ülkedeki yaşanan ağır ekonomik krizi de bunun üzerinden yansıtmaya çalışıyorlar ya başkalarına, aynı şeyi dış siyasette de yapıyorlar. Yalan dolan yöntemi dış siyasette de “normalleşme” kılıfıyla karşımıza çıkarılıyor.

Şimdi, şunu belirtmemiz lazım ki: Bu normalleşmenin altında ne sıfır sorun politikası yani bölgesel bir barışı sağlamak var ne sahici bir kardeşlik var -Afrika’daki kardeşlerine “Kardeşleşme politikası götürüyoruz.” diyerek- ne de yaptıkları ticari anlaşmalarla Türkiye’deki yoksullukla mücadele etme var; yine AKP iktidarını kurtarma girişimi var. Havuz medya günlerdir Birleşik Arap Emirlikleri’yle yapılan görüşmeleri ve 13 sözleşmeyi yazıp çiziyor. Burada, normalleşme sadece Birleşik Arap Emirlikleri’yle değil; İsrail, Suudi Arabistan, Mısır ve Libya’yla kapılar aralanmaya çalışılıyor. Peki, bunun nedeni ne? Ülkede artan bir açlık, yoksulluk ve derinleşen bir ekonomik kriz var. Bu yoksulluğun, bu hayat pahalılığının sembolü, ödenemeyen elektrik faturaları oldu. Döviz, TL karşısında büyük bir değer kazandı, TL değer kaybetti. Bu da Körfez ülkeleri başta olmak üzere, dış sermayenin iştahını ciddi bir biçimde kabartmış durumdadır. Körfez ülkeleriyle de kurulan ilişki ülkeye geçici bir şekilde sıcak para akışını sağlamak içindir. Bunlar, yoksulun yoksulluğunu gidermek için değil; sadece, AKP’nin seçim sathına girilmiş olan bir süreçte sıcak para akıtarak piyasayı kendi meşrebince rahatlatmak için yapılan girişimleridir diye belirtmek isteriz.

Evet, bu normalleşmeden karşımıza bazı farklı anormal ilişkiler ortaya çıkıyor. Nedir bunlar? Mesela, ABD, Türkiye'nin Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail’le normalleşmesini çok iyi buluyor çünkü İran’a karşı bir güç oluşuyor. Bu sefer İran’la ve İran’ın yanında duran ülkelerle ilişkiler anormalleşecek ve derken, gelecek baharda Birleşik Arap Emirlikleri’yle de düşmanlaşılacak. Bütün bunların altını neden özellikle çiziyoruz? Tutarsız, ciddiyetsiz, ben merkezci bir siyasetin ürünüdür ondan; böyle bir dış siyaset yürütülemez. Ben buradan sormak istiyorum: Türkiye’deki milyonlarca Kürt’le ilişkileri normalleştirmeyi düşünüyor musunuz? Suriye’yle ilişkileri normalleştirmeyi düşünüyor musunuz? Suriye’deki Kürtlerle ilişkileri normalleştirmeyi düşünüyor musunuz? Tabii ki hayır.

Evet, değerli halkımız, ekranı başında bizi izleyen değerli halklarımız; dünden beri en fazla konuşulan gündemlerden biri Ukrayna krizi. Ve Putin, ulusa sesleniş konuşmasında Rusya’nın, özellikle Donetsk ve Luhansk’ı tanıdığını ifade etmiş oldu. Uzun zamandır devam eden Ukrayna krizinin önemli evrelerinden biri yaşanıyor şu anda ve bize âdeta şunu söyletiyor: Savaş kapıda mı? Evet, bu kriz salt bir Ukrayna krizi değildir; bu kriz Libya ve Suriye’de yaşanan emperyalist güçlerin savaşıdır ve dünya savaşının bölgesel ölçekte zuhur eden biçimidir. Libya ve Suriye’de yaşadığımız örneğin benzerini şimdi Ukrayna’da yaşıyoruz, yaşayacağız. Ne yazık ki Ukrayna, NATO güçleri ile Rusya-Çin merkezli güçlerin çatışma alanı olmuştur. Çin liderliğinde devam eden (Kuşak-Yol) Modern İpek Yolu Projesi, bu sürecin önemli belirleyeni oldu, olacak; önümüzdeki süreçte en çok konuşulacak konulardan biri bu olacaktır.

4 Şubat 2022’de Çin ve Rusya arasında yeni bir dünya düzeni manası taşıyan bir bildiri imza altına alındı ve bu bildirideki özellikle birkaç başlığın altını çizmek istiyorum. Büyük Avrasya Ortaklığı mahiyetinde Rusya-Çin ittifakı, Çin-Rusya-Hindistan ortaklığı hedefi var bu bildiride; NATO’nun genişlemesine itiraz var, ABD’nin füze planına itiraz var ve yaptırımlara karşı önlem alma var, aynı zamanda turuncu darbelere karşı iş birliği var. İşte, bütün bunlarla -yakın bir zamanda- Çin ve Rusya bir ortak bildiride bu konuyla ilgili takınılacak tavırları belirlemiş durumda. Ukrayna’daki gelişmeler konusunda Rusya bu bildiriyle aynı zamanda Çin’i de yanına almış durumdadır.

Peki, Türkiye açısından süreç nasıl işleyecek? Bu süreçte en çok etkilenebilecek ülkelerden biri Türkiye’dir. AKP iktidarının önünde çok zor sorular var. Neden “AKP iktidarı” diyoruz? Çünkü bu ülkenin dış politikasını yirmi senedir belirleyen AKP iktidarıdır. Bugün, Türkiye’yi bu zor sorularla karşı karşıya bırakan AKP’nin izlemiş olduğu yalan, yanlış, dolan ve sarkaç niteliğindeki dış siyasetinin şu an sonuçlarını yaşıyoruz. HDP olarak bizler bu konuda çok uyardık, muhalefet de uyardı. “NATO’nun talebiyle Montrö Sözleşmesi delinecek mi?” diye şu an AKP’ye soruyoruz. Dışişleri, dün, Putin’in Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne halel getirdiğine dair bir açıklama yapmış oldu. Bunun elbette Türkiye açısından bazı sonuçları olacaktır. Nedir bu sonuçlar? Suriye, Libya, Doğu Akdeniz ve Karadeniz havzasında siyasal iklimi belirleyecek olan yepyeni bir sürece girdiğimizin özellikle altını çizmek isterim. Aynı zamanda, Türkiye’de turizm ve tarım sektörünün de önümüzdeki süreçte Rusya’yla yaşanan ilişkilerden ağır bir şekilde etkileneceğinin özellikle altını çiziyorum. Daha önceki konuşmamda ifade ettim, buğday cenneti olan Türkiye’de buğday üretiminin önüne geçen bu iktidar bizi buğday konusunda Rusya’ya ağır bir şekilde bağımlı hâle getirmiştir; ekmeksiz kalabiliriz.

Evet, bu sürecin barış, diyalog ve diplomasi yoluyla çözülmesi Batı’nın ve Doğu’nun lehinedir yani bütün dünyanın lehinedir. Hangi güç olursa olsun -ister NATO, ister Büyük Avrasya Ortaklığı- askerî yayılmacılığı bir an önce durdurmak zorundadır çünkü dünya bir felakete sürükleniyor. Yeni teknolojilerle bezenmiş nükleer silahların gelişmesi savaşları geleneksel konvansiyonel savaşların ötesine taşır, çok daha tehlikelidir. Bu nedenle Rusya ve NATO ülkeleri Ukrayna’nın sınırına silah yığmaktan acil olarak vazgeçmelidir. Bağımsızlık yanlısı bölgelerde yaşayan halkların görüşü sorulmalıdır. Bunun için hem Birleşmiş Milletler hem AGİT’in gözetiminde, baskılara maruz kalmadan bir referandum gerçekleştirilmelidir. Bunun için de uluslararası düzeyde sorumluluk üstlenmelidir bahsettiğimiz kurumlar. Minsk Protokolü hatırlanmalı ve bütün taraflar buna uygun davranabilmelidir. Bakın, 18-20 Şubatta Münih Güvenlik Konferansı toplandı ve oradan bir çözüm çıkmadı; hatta Rusya bu konferansa katılmadı bile, böylece de bir tavır sergilemiş oldu. O nedenle şunun altını özellikle çizmek isterim ki: Birleşmiş Milletler bu süreçle ilgili çok acil toplanmalı ve gerilimin nasıl düşürülebileceğine dair acil bir şekilde önlemler almalıdır. Sivil barış gücü heyeti Donbass’ta fiilen bulunarak bir savaşın olmasının önüne geçmelidir, bunu engellemelidir.

Evet, değerli halklarımız, Cahit Berkay’ın şarkı sözlerini burada sizlerle paylaşmak istiyorum. Cahit Berkay diyor ki: “Dostlar, sizlere bir çift sözüm var/Sevmek, paylaşmak varken/Bu kavga, bu talan neden?/Asık suratlı, eli silahlı/Böyle bir dünya/Olmasın reva çocuklarımıza/Bu dünya bizim, yok etmeyelim, birbirimize zehretmeyelim”

Evet, sevgili çocuklar, size sözümüz olsun ki bu dünyayı sermayenin adaletsizliğine, yaşamları silahların namlularına asla terk etmeyeceğiz; adaletli, eşit, özgür; barış, kardeşlik dolu bir dünyada mutlulukla oyun oynayacaksınız; bunun sözünü hep beraber veriyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE FİLDİŞİ SAHİLİ CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA YATIRIMLARIN KARŞILIKLI TEŞVİKİ VE KORUNMASINA İLİŞKİN ANLAŞMA VE ANLAŞMADA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR NOTALARIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

Madde 1- (1) 29 Şubat 2016 tarihinde Abidjan’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma” ve Anlaşmada değişiklik yapılmasına dair “Notalar”ın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde söz isteyen, İYİ Parti Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Ahmet Kamil Erozan.

Buyurunuz Sayın Erozan. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben 1’inci maddeye gelmeden evvel iki hususun altını çizmek isterim. Bir tanesi: Oturumun başında Bosna Hersek'e gidecek bir heyete ilişkin bir oylama yapıldı. Şu gündem üzerinden söylüyorum, burada “Bosna Hersek” yazıyor ama arasında tiresi yok. Niye tiresi yok keyfiyeti üzerinde duruyorum. O tire bir imla kuralı değildir, o tire siyasi bir tiredir. O siyasi tireyi koymazsanız Bosna Hersek'in bütünlüğünü sorgulatır hâle gelirsiniz. Ben bunu -Komisyondaki arkadaşlarım bilirler- birkaç defa gündeme getirdim ve üzülerek görüyorum ki hâlâ Bosna Hersek “Bosna” ve “Hersek” olarak, iki kelime olarak geliyor. Bunu inşallah bir daha görmem.

İkincisi: “Cumhurbaşkanımız nerede?” diye birkaç gündür aranıyoruz biliyorsunuz, Ukrayna'da bir şeyler oluyor ya. Sonunda Afrika'da olduğunun izini bulduk, dönmek üzere olduğunu da anlıyoruz ve bu Afrika ziyaretinin böyle karışık bir ortamda yapılıyor olmasını da iktidar bir anlamda Afrika'ya yönelik politikalarımızın veya önceliklerimizin altını çizmek üzere yaptı diye anlıyoruz.

Şimdi, biraz evvel gündeme gelen bu Fildişi’yle ilgili anlaşma da herhâlde Afrika'yla ilişkilerimizin önemli bir unsuru olarak bizim huzurumuza geldi ama ben şu soruyu sormak istiyorum: Bu anlaşma Komisyondan 27 Şubat 2020’de geçti, iki sene evvel yani 300 metrelik mesafeyi epey zaman alarak geldi, kaplumbağa hızıyla geldi. Ben bunu, bu Afrika öncelikli dış politikamız açısından büyük bir çelişki olarak görüyorum.

Buradan asıl meseleye geçeyim, Ukrayna’ya. Tabii, bütün ülkeler açısından olduğu gibi, bizim de herhâlde dış politikamızın önceliği bölgemizdeki ülkelerle bir barış, istikrar ve iş birliği coğrafyası yaratmak olmalıdır. Biz, bunun için çalışacağız zamanı geldiğinde -iktidar- ama bunu yaparken şunu da hep akılda tutmamız gerekir: Etrafımızda hep dostlar, ortaklar, kardeşler yok, rakipler de var. Dolayısıyla bu coğrafyada bir başarı elde etmek istiyorsak dış politikada, karşıdaki rakiplerimizin veya hatta hasımlarımızın arayışlarının ne olduğunu, önceliklerinin ne olduğunu, ne arayışla ne iş yapmaya çalıştıklarını görmek gerektiği kadar kendi yeteneklerimizin de doğru değerlendirilmesi gerekir. Bizim gözlemimiz; iktidar burada maalesef büyük bir özürlü durumunda. “Özürlü” derken şunu söylemek istiyorum: Zaten iktidarın dış politikası ideolojik tercihler temelinde geliştiği gibi, bir de Sayın Cumhurbaşkanının dünya lideri olarak tanımlanmasından kaynaklanan sebeplerle bir büyüklük kompleksi içinde biz bu politikayı yürütüyoruz. Maalesef bu sebepten dolayı ayrıca kurumsallıktan da uzaklaştık yani mevcut ucube sistemde dış politikanın Beştepe’deki birtakım dehalara emanet edildiğinin de farkındayız. Bu ister istemez dış politikanın aynı zamanda aş ve iş olması gerekirken bunlardan uzak bir şekilde… Biz herhâlde bir dert yumağı devralacağımız kanaatine varmaya başladık.

Ukrayna deyince tabii Donbass’a geçmeden Kırım’dan başlayarak geçmem lazım. Yani Kırım meselesi sadece bir ilhak meselesi değildir İYİ Parti açısından. Geçmişi asırların derinliklerine giden, ortak sosyokültürel değerlerle pekişen, kardeşlik temelinde gelişen bir ilişki manzumesidir bizim için Kırım. Oradaki kardeşlerimizin millî kimliklerini korumaları, toplumsal ve kültürel geleneklerini yaşamaları ve de sürdürmelerini gözetmek ve korunmasına destek olmak şimdi olduğu gibi gelecekte de bizim önceliğimiz olacaktır.

Ukrayna krizine gelecek olursam… Bu sorunu da iktidar maalesef gerçekçi ve sağlıklı bir şekilde değerlendiremedi; elmalarla armutları karıştırdı, zaman zaman bir NATO üyesi olduğumuzu unuttu, iki arada bir derede kaldı ve sonunda da Sayın Cumhurbaşkanı -biraz evvel ifade ettiğim gibi- Afrika’da, sağ salim döner inşallah. Ama bu Ukrayna meselesi üzerinden bugüne kadar iktidarın sergilediği tavrı bir yandan belki bir denge arayışı olarak görmek mümkündür çünkü bir yanda Rusya, öbür tarafta Ukrayna; bu kolay bir iş değildir ama bizim gördüğümüz, iktidarın arayışları dengeyi geçti, cambazlığa dönüştü. Dolayısıyla içine düştüğümüz bu açmazdan nasıl çıkacağız? Herhâlde, inşallah, az bir zararla çıkarız diye umuyoruz.

Tabii, benim için en büyük üzüntü kaynağı hem Ukrayna’nın başına gelen hem Zelenski’nin başına gelendir yani adam bir müddettir haykırıyor Batı’ya: “Savaş çığırtkanlığını bırakın.” diyor, “Durun artık.” diyor, “Yaptırım uygulayacaksınız şimdi uygulayın, işgale uğradıktan sonra değil.” diyor, “Büyükelçiliklerinizi kapatıp gitmeyin.” diyor; diyor, diyor, bunların hepsini dedi, dinleyen olmadı ama olan oldu dün akşam. Şimdi bu olan olduktan sonra bizim önümüzde bir yeni bölgesel sorun var yani geçmişte “donmuş krizler” dediklerimize bir yenisi eklenmeye aday şu anda. Niye? Çünkü bu Donbass bölgesindeki hem Donetsk hem Lugansk Halk Cumhuriyetleri denilen birimler bize istesek de istemesek de bir anlamda Gürcistan’da olup bitenleri veya Kırım’da olan bitenleri hatırlatıyor. Ve dikkatinizi çekmek isterim, Rusya orada da durmadı yani “işgal” kelimesini onlar kendilerine göre adapte ettiler, bir “barış gücü” adı altında bu işlevi yerine getirdiklerini söylüyorlar. Ama üzüntü veren kısmı şu: Uluslararası toplumun sürecin ve krizin bu noktaya gelmesinde önemli kusurları olduğu kanısındayız biz. Bunu NATO açısından söylemek mümkün, Avrupa Birliği açısından da söylemek mümkün; Birleşmiş Milletlere hiç girmiyorum yani bu konu Birleşmiş Milletlere gitse ne olacağı belli, Rusya’nın veto hakkı olduğu için bu vetoya çarpar ve geri döner.

Şimdi, önümüzdeki dönemdeki sorunlara bakarsak tabii ki birtakım yaptırımlar geleceği anlaşılıyor. Ama bu yaptırımların Rusya açısından iki sene evveline nazaran… Ki arada Rusya’nın ekonomisinde önemli artılar var, artı petrol, gaz fiyatlarının artmasından kaynaklanan artılar var, adamların döviz rezervleri artmış vaziyette, Avrupa’nın doğal gazının yüzde 46’sı Rusya’dan geliyor. Dolayısıyla, Rusya’nın bu yaptırımlar karşısında eli biraz güçlü geçmişe nazaran. Ama şunun altını biz İYİ Parti olarak çizmek istiyoruz: Biz Rusya Federasyonu’nun Ukrayna’nın Donetsk ve Lugansk bölgelerinde ihdas olunan ve ülkenin toprak bütünlüğünü tehdit eden siyasi oluşumları tanıma kararını bölgesel barış ve istikrarı haleldar eden bir adım olarak görmekteyiz. Soğuk savaşın zihinlerimizde hâlen de canlı olan karelerini anımsatan bu gelişmelerin yakın coğrafyamıza ve özellikle ülkemize olabilecek yansımalarından da kaygı duymaktayız. Niye bunu söylüyorum? Bu krizin kontrol edilememesi, daha da tırmanması hâlinde ne olacağını ben sıralayayım size. Doların bugün dahi 13.86’ya kadar geldiğini fark etmişsinizdir, daha da yukarı gitme riski var. Altın fiyatlarının daha yukarı gitme riski var. 98 dolara gelmiş olan petrol fiyatının yukarı gitme riski var, ona bağlı olarak doğal gaz fiyatlarının yukarı gitme riski var. Emtia fiyatlarının yukarı gitme riski var. Zaten kırılgan ekonomimiz üzerinde bunların yansımaları var. Turistlerin gelip gelmeyeceği sorusu var. Meyve ve sebze satıp satamayacağımız sorusu var. Buğday kıtlığına düşüp düşemeyeceğimiz sorusu var. Burada bir konuya daha değineyim; bu meyve sebze elde kalacak diyorum ya, bunun belki iç piyasaya bir faydası olur, fiyatlar düşer. İktidar bundan da medet umuyorsa bilmiyorum ama şu var ortada: Biliyorsunuz “Arap Baharı” “Arap Baharı” diye konuşulur, maalesef, biz, şimdi, şu anda bir Donbas kışıyla karşı karşıyayız ve bu Donbas kışının ayazından en çok zarar görebilecek olan ülke Türkiye’dir. İktidar, inşallah, hassasiyetle bu konuyu takip eder.

Bölgemizin çatışmalara değil huzur ve iş birliğine en çok ihtiyaç duyduğu bir ortamda Rusya Federasyonu’nun almış olduğu son kararlar bölge ülkeleriyle olan ilişkilerimizi ancak olumsuz yönde etkileme riskini taşımaktadır. Ümidimiz, bu sorunun kalıcı olmaması ve aklıselimin yeniden duruma hâkim olmasıdır.

Sürem sınırlı kaldı, ben izin verirseniz bu İsrail meselesine döneyim; iki konum daha vardı ama onları pas geçiyorum. Böyle, İsrail Cumhurbaşkanının ülkemizi ziyaret ediyor olmasından bir memnuniyet duyulduğunu anlıyorum. Biz de duyuyoruz, ilişkilerimizin normalleşmesini biz de isteriz ama bunun bedeli olarak sizden ne isteyeceklerinin farkında mısınız? Yani bu adam eli boş dönmez buradan, buraya geldiğinde sizden isteyeceği ilk ve en önemli husus “Hamas’ın buradaki ofisini kapatacaksınız.” olacaktır, “Hamas’ın faaliyetlerini önleyeceksiniz.” olacaktır. Hazır mısınız? Adam bunları isteyecek sizden. Aynı Mısır’ın yaptığı gibi. Mısır da size ne dedi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) – Mısır ne istedi sizden? “İstanbul’daki Müslüman Kardeşler’in faaliyetlerini durdurun.” dedi. Durdurdunuz veya sınırlandırdınız. Şimdi aynı sorunu başka şekilde İsrail ve Hamas üzerinden yaşayacaksınız. Bunun da tedbirini almış olduğunuzu varsayıyorum.

Birleşik Arap Emirlikleri’yle bitireyim. “13 tane anlaşma” diye övünüyor iktidar. Bunlardan bir tanesinin ismi “anlaşma” ise bana haber verin. Hiçbirinin ismi anlaşma değil, ya mutabakat muhtırası ya mutabakat zaptı ya niyet mektubu ya şu ya bu ve bunun ucunda da hiç para yok, sıfır. Dolayısıyla iktidar yine bir algı operasyonu peşinde ve her şeyi yoluna koyduğu kanısında. Kaldı ki geçmişte Birleşik Arap Emirlikleri’ne hangi ithamları yönelttiğinizi de herkes hatırlasın. Sayın Cumhurbaşkanımız… “Sayın Cumhurbaşkanımız” dedim, “Sayın Başbakanımız” demem lazım ileriye yönelik olarak. Sayın Genel Başkanımız şöyle bir cümle sarf etti bu Birleşik Arap Emirlikleri konusunda: “Allah kimseyi söylediklerinin aksini yapar duruma düşürmesin.” dedi.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Tamer Osmanağaoğlu.

Buyurunuz Sayın Osmanağaoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, 194 ve 261 sıra sayılı Kanun Teklifleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Türk milletini ve Gazi Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Küreselleşmeyle birlikte ortaya çıkan ve siyasetin hâkim biçimi olma konusunda bir hayli mesafe kateden küresel siyaset anlayışı, şüphesiz uluslararası ilişkilerin de belirleyici unsurları arasına girmiştir. Sadece ulusal çıkarların gözetildiği bir siyaset anlayışıyla Afrika başta olmak üzere yeni dünyanın birçok noktasında varlığını hissettiren küresel siyasetin etkin aktörlerinin sömürgeci anlayışından en çok etkilenen kıta ise hiç şüphe yok ki Afrika Kıtası olmuştur.

Tarihî ve kültürel bağlarımız asırlar öncesine dayanan, ekonomik ve siyasi ilişkilerimiz sağlam temeller üzerine bina edilen birçok ülkenin bulunduğu Afrika Kıtası ile Türkiye arasında ilişkilerin güçlendirilmesi hiç şüphe yok ki gerekliliğin ötesinde tarihî bir sorumluluk olarak da karşımıza çıkmaktadır.

21’inci yüzyılın ikinci yarısından itibaren uluslararası sistem içerisinde daha etkin rol oynamaya başlayan Afrika ile ülkemiz arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesindeki tarihî sorumluluğumuzu ortaya çıkaran “gönül coğrafyası” kavramımızın bir gereği olduğu da muhakkaktır.

Hâlihazırda devletimizin Türk milletinin tecrübelerini de ortaya koyan toplumsal, siyasi, kültürel birikimlerle, sahip olduğu imkân ve kaynakları, Afrika ülkelerinin boğuştuğu sorunları çözmek için kullanması, karşılıklı fayda temelinde şekillenen Türkiye-Afrika ilişkilerine büyük merhale katettirmiştir. İkili ilişkilerle başlayan münasebetler zamanla bölgesel bir hâl almış, kıtasal ve küresel boyutlarıyla da güçlü bir ilişki ağının örülmesi için çalışmaların devam ettiği bilinmektedir. Tarihsel temeli oldukça sağlam olan Afrika’yla ilişkilerde en büyük referansımız hiç şüphe yok ki aziz ecdadın bölgeye vurduğu Türk mührüdür. Tarihleri boyunca kapılarını açtıkları her millet tarafından sömürülen, insani olarak hor görülen, her türlü psikolojik harekât ve savaş taktiklerinin uygulama sahası hâline getirilen, uluslararası hırsların mücadele arenası olan bu yaşlı kıtanın bizi kucaklaması, yaşlı kıtada Türk’ün her zaman beklenen olması da bu yüzdendir. Diğer ülkelerin aksine, kıtaya ayak basan Türk devletleri her zaman adaletiyle nam salmış, yükselttiği refah düzeyiyle takdir edilmiş, sağladığı güvenle de imzasını hiç silinmemek üzere gönüllere nakşetmiştir. Zaman zaman bu imzanın üstü konjonktürel çalışmalar, gelişmeler sebebiyle tozlanmış olsa da son yıllarda bu tozun ortadan kaldırıldığını görmek elbette sevindiricidir.

Kıymetli büyükelçiliklerimizin samimiyet ve muhabbetle çalışmalarının yanında TİKA, AFAD, Yunus Emre Enstitüsü, Maarif Vakfı, Diyanet Vakfı, Anadolu Ajansı, Türk Hava Yolları gibi kurumlarımızın bölgedeki varlıkları da bağların kuvvetlendirilmesinde büyük katkılar sunmaktadır. Hele hele, uluslararası sistemin yeni denge arayışları içerisinde olduğu bir dönemde, jeopolitik önemi daha da artan ve kollarını açmış bir şekilde bizleri bekleyen Afrika ülkelerinin çağrısına cevap vermenin millî bir görev olduğu inkâr edilemeyecektir. Geçmişte emperyalist iştahların mağduru olan Afrika’nın bugün çok daha büyük bir tehdit altında olduğu da göz önünde bulundurulmalıdır. Geçmişte emperyalist, ırkçı, sömürgeci bazı devletlerin psikolojik harekâtlarına, propagandalarına ve katliamlarına maruz bırakılan bu ülkeler bugün ise devlet dışı birçok aktörün de bu minvalde girişimlerine muhatap kalabilmektedir. Bu sebeple, Afrika Kıtası’yla güçlendirilen ilişkilerin önemi sadece siyasi değil aynı zamanda da insani bir görev olarak karşımıza çıkmaktadır. Şüphesiz, tesis edilecek sağlam ilişkiler, kaybolan uluslararası düzenin tesis edilmesine de katkı sunacaktır. Salt güçle kendi çıkarları doğrultusunda dayatmalarda bulunanlara karşı Türkiye'nin kurduğu ilişkilerde ahlaki veri olarak kullanması dünya kamuoyunun gözünden ve dikkatinden kaçmamaktadır.

Kurulan ve kurulacak olan siyasi ilişkilerin yanı sıra, oluşturulacak ticaret köprülerinin hacminin genişletilmesi de büyük önem arz etmektedir. Şüphesiz, son yıllarda Afrika Kıtası’yla gerçekleştirilen toplam ticaretin 10 milyar doların üzerinde seyretmesi, Türk müteahhitlik firmalarının üstlendiği proje hacminin 71,1 milyar dolar düzeylerinde seyretmesi çok önemli bir başarıdır; elbette yeterli değildir. Salgın etkisinin yavaş yavaş ortadan kalktığı da göz önünde bulundurulursa kıtayla olan ticari ilişkilerimizin çok daha iyi yerlere taşınacağından hiç şüphemiz bulunmamaktadır. Son yıllarda izlenen kararlı ve Ankara merkezli dış politika sayesinde, Afrika’yla aramızda bir engel gibi görünen Akdeniz’in, Afrika’yla aramızdaki kopmaz hukukun bir nişanesi hâline geldiği görmezden gelinemeyecektir. Özellikle, Afrika Kıtası’nın Akdeniz’e, oradan da tüm dünyaya açılan kapısı olan Libya’da sağlanan istikrarın başkahramanı olan ülkemizin, Kuzey Afrika’da da aynı tecrübelerini paylaşmak için hazır olduğu bilinmelidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğer bugün hâlâ bir Afrika ülkesine gidildiğinde duvarda ecdadın simgesi tuğralar asılı duruyorsa, bugün hâlen bir Afrika ülkesine gidildiğinde yabancı devlet ricali Türkiye'nin inşa ettiği mimari yapıların altında karşılanıyorsa Türk’e olan muhabbet bitmemiş, Türk’e olan hasret eksilmemiş demektir. Mevlâna’nın dediği gibi “Aradığın seni arayandır.” Gönül coğrafyamızda yaşayan dost ve kardeş ülkelerle aradığımız muhabbet şüphesiz onların da beklediği muhabbettir.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygı ve muhabbetlerimle selamlıyor, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi” ile “Türkiye Cumhuriyeti ile Fas Krallığı Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasını Tadil Eden Anlaşmanın Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi”nin hayırlı olmasını diliyorum. Bu kanun teklifinin Afrika, Akdeniz ve İslam âleminin önemli bir üyesi olarak gördüğümüz, hâlihazırda 160 Türk firmasının faaliyet gösterdiği, tarihin seyrini değiştiren, stratejilerimizin merkezi olan Fas’la ilişkilerimizi güçlendirmesini de ayrıca umut ediyorum.

Tekrar selam, saygı ve muhabbetlerimi iletiyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Garo Paylan.

Buyurunuz Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu Meclis ne için var? Yurttaşlarımız bizi ne için seçti? Dertlerine derman olalım diye, öyle değil mi? Peki, Meclisin gündemi ne olmalı arkadaşlar? Vatandaşın derdi olmalı yani Meclisin gündemi halkın gündemi olmalı.

Şimdi, çarşıya pazara çıkıyorsunuz arkadaşlar, gerçi AKP’liler çıkamıyor ama biz çıkıyoruz; halkın gündemi ne arkadaşlar? Halk “Geçinemiyorum.” diyor, “Mutfakta tenceremi kaynatamıyorum.” diyor, “Faturalarımı ödeyemiyorum.” diyor, “Açım, açıktayım.” diyor, Mecliste ne konuşacağız arkadaşlar şimdi? Fildişi Sahili’yle yapılan bir ekonomik anlaşmayı konuşacağız. Halkın gündemi ne, Meclisin gündemi ne! Şuraya bakıyorum, sahneye, 280 AKP vekilinden yalnızca 4’ü burada. Neymiş? Saraydan ferman gelmedi, ne yapacağız? Fildişi Sahili’yle yapılan bir anlaşmayı görüşeceğiz.

Değerli arkadaşlar, ben bu durumdan dolayı utanç duyuyorum, tüm milletvekilleri de utanç duymalı. Bakın, çarşıda, pazarda yangın varsa, mutfakta yangın varsa, halkın gündemi Meclisin gündemi de olabilmelidir.

Bakın, arkadaşlar, ben evimin alışverişini kendi yapan bir insanım. Halk pazarına gidiyorum, 20 liranın altında sebze yok, 10 liranın altında meyve yok. Mahalle marketine gittiğimde 5 litrelik yağın 120 lira, 150 lira olduğunu görüyorum. Yurttaşlarımız bunları alamıyorlar, tencerelerinde kaynatamıyorlar. Biz ne yapmalıyız? Sosyal bir devletiz değil mi? Bu noktada kamu devreye geçmeli. Peki iktidar ne yapıyor bu durumda arkadaşlar? Bakın, bu fotoğraftaki durumu yapıyor. Ne yapıyor iktidar? Marketlere zabıta gönderiyor “Fiyatları yükseltmeyin.” diyor, halka yanlış hedef gösteriyor.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Ne yapsın, göndermesin mi marketlere? Denetlemesin mi yani, onu mu istiyorsunuz?

GARO PAYLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, çiftçi ekemezse yani yeterli hıyar olmazsa hıyarın fiyatı nasıl düşer arkadaşlar? Çiftçi ekemezse, yeterli kabak yoksa, patlıcan yoksa bunun fiyatı nasıl düşer? Gübre fiyatları yüzde 300 artmışsa, siz markete gidip “Ya, bu fiyatı düşür.” derseniz marketçi de şunu söyler: “Arkadaş, benim maliyetlerim arttı, ben bundan dolayı zam yapıyorum.” Ya, polisiye tedbirlerle fiyatların düştüğü dünyanın neresinde görülmüş arkadaşlar? Mal yeterliliği varsa, yeterli kabak varsa, patlıcan varsa fiyatı düşer; arz-talep meselesi. Ama üretim yoksa, çiftçi üretimden kopmuşsa, üretemiyorsa, tarlasına gübre atamıyorsa, yem alamıyorsa hayvanına yeterli üretim olmaz. İşte, bu noktada iktidar yine yanlış hedef gösteriyor. Üç yıl önce soğan üreticisine “terörist” demişti, öyle değil mi? Soğan depoları basılmıştı. Ne oldu? Fiyatlar düştü mü? Düşmedi. Sonra halcileri hedef gösterdi, halcilere “terörist” dedi hatta, öyle değil mi? “Aracılar fiyatı yükseltiyor.” dedi. Ne oldu, hallere baskın yaptınız, fiyatlar düştü mü? Düşmedi. Geçtiğimiz yıl zincir marketleri hedef gösterdiniz, cezalar yazdınız, fiyatlar düştü mü? Düşmedi arkadaşlar. Şimdi yeniden marketlere zabıta gönderiyor, efendim, marketleri hedef gösteriyor. Millet hedefin kim olduğunu çok iyi biliyor değerli arkadaşlar. Sizin yanlış ekonomi politikalarınız yüzünden şu anda yurttaşlarımız açlıkla, sefaletle karşı karşıya.

Şimdi, bu noktada ne yapmalı bir Meclis? Halkın alım gücünü korumalı, öyle değil mi? Gerek çiftçinin üretim yapabilmesi için şartları korumalı gerekse enflasyon canavarının altında inim inim inleyen vatandaşın alım gücünü korumalı.

Bak, biz bir yasa teklifi verdik, asgari ücretin üç ayda bir belirlenmesi için yasa teklifi verdik. Ey AKP Grubu, ey MHP Grubu; neden bunu gündeme almıyoruz, neden bunu gündeme almıyoruz?

Bak, asgari ücreti 4.250 lira yaptınız. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez –ilk kez, bakın, iddiayla söylüyorum- asgari ücret daha işçinin cebine girmeden açlık sınırının altına düştü, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez oldu. Geçtiğimiz yıl asgari ücret 2.825 lira yapıldığında 7’nci aya kadar açlık sınırının altına düşmemişti, yedi ay dayanmıştı ama artık bunların “maşallah” dediği kırk gün dayanmıyor. Kırk gün önce “müjde” diye belirttiğiniz 4.250 lira asgari ücret daha işçinin cebine girmeden açlık sınırının altına düştü arkadaşlar. İşte, bu açıdan Meclisin gündemi asgari ücretin 3 ayda bir belirlenmesi olmalı değerli arkadaşlar.

Başka ne olmalı Meclisin gündemi? Meclisin gündemi Fildişi Sahili’yle ilgili anlaşma mı olmalı? Fas Krallığı’yla ilgili anlaşma mı olmalı? Ne olmalı arkadaşlar? Emeklilikte yaşa takılanlar olmalı. Niye bekletiyorsunuz emeklilikte yaşa takılanları? Bak, yıllardır umut veriyorsunuz “Getirdik, getireceğiz.” diye. Seçim ağzına bırakıyorsunuz değil mi EYT’lileri? Gelin, şimdi görüşelim, emeklilikte yaşa takılanları emekli edelim. Yapamıyorsunuz, neden? Çünkü tercihlerinizden vazgeçmiyorsunuz. Yandaşlarınıza para aktarmaya devam ettiğiniz sürece, 5’li çeteye para aktarmaya devam ettiğiniz sürece emeklilikte yaşa takılanları emekli edemiyorsunuz. Bak, öğretmenler atama bekliyor. Meclisin gündemi ne olmalı? Atanamayan, atanmayan öğretmenler olmalı değil mi? Gelin, “200 bin öğretmeni derhâl, her yıl da 100 bin öğretmen atayalım.” diyoruz. Bak, “600-700 bin öğretmen atama bekliyor, derhâl bunları atayalım, kanuni düzenleme yapalım.” diyoruz. “Yapamayız.” diyorsunuz. Neden? Aşırı güvenlikçi savaş politikalarından vazgeçmediğiniz için. Bütçeden 250-300 milyar lira savaş politikalarına gidiyor. Gelin, “Barışçıl politikalara dönelim. Emeklilikte yaşa takılanları emekli edelim. Atanamayan öğretmenleri atayalım, bunun yasal görüşmelerini de yapalım.” diyoruz. Siz ne diyorsunuz? “Saraydan ferman gelmedi.” Sayın Cumhurbaşkanı Afrika’da ve oraya ekonomik programı anlatmaya gitti; e, “Ferman gelmedi, biz bir şey görüşemeyiz.” diyorsunuz yani Meclisin iradesi yok diyorsunuz değerli arkadaşlar.

Bakın, 3600 ek gösterge bekliyor. Ya, bir yıl önce söz verdiniz, ta seçim zamanı sözü vermiştiniz, bir yıl önce de “Çalışıyoruz.” dediniz; neden Meclisin gündemine gelmiyor 3600 ek gösterge? Bak, bütün siyasi partilerin önergesi var, yasa tekliflerimiz var; hadi gündeme alalım, var mısınız? Yoksunuz. Neden gündeme alamıyoruz ey AK PARTİ, neden? Çünkü saraydan ferman gelmedi. Bir sebebi daha var, tercihlerinizi değiştirmiyorsunuz; hâlâ lüks arabalarla geziyorsunuz saraylarda, binlerce lüks araba saltanatından vazgeçmediniz, saraylarda yaşıyorsunuz, yandaşlarınıza üçer, beşer maaş veriyorsunuz. Bunları değiştirmediğiniz için 3600 ek gösterge yasası bu Mecliste görüşülemiyor.

“En düşük emekli maaşını 2.500 lira yaptık.” dediniz değil mi? Emekliler de kısmen sevindi, 1.500 liradan 2.500 lira yaptınız. Ya, kaşıkla verdiğinizi kepçeyle daha bir ayda geri aldınız. 2.500 lira nedir bugün arkadaşlar ya? Eridi, gitti. Bir emekli faturalarını ödemeye kalksa 1.500 lira tutuyor, 1.500-2000 lira kira vermeye çalışıyor. E, taş mı yiyecek bu emekliler arkadaşlar? Bunu düşünmeyecek mi bu Meclis? En düşük emekli maaşını en azından asgari ücret seviyesine yükseltmek için yasa teklifi verdik biz, hadi buyurun görüşelim; niye Fildişi Sahili’ni görüşüyoruz? Neden Fas Krallığı’yla yapılan anlaşmayı görüşüyor bu Meclis arkadaşlar? Halk aç, aç; uyanın değerli vekiller. Bak, AKP’liler halkın karşısına çıkamıyor, “Çarşıda, pazarda yok.” diyor yurttaşlarımız. Niye? Gitmeye yüzünüz yok. Bak, yurttaşlarımıza elektrik faturaları gönderiyorsunuz. Yurttaşlarımız diyor ki: “Ben faturaları ödeyemiyorum.” Ve ne diyor biliyor musunuz ey AKP’liler? “En büyük faturayı biz sandıkta AKP’ye keseceğiz.” diyorlar.

Değerli arkadaşlar, bak, yasa teklifi verdik, “Tüm yurttaşlarımıza ihtiyaç sınırına kadar elektriği, doğal gazı, suyu, interneti ücretsiz verelim.” dedik. Neden bu Meclisin gündemi bu olmuyor arkadaşlar? Bak, 100 milyar liraya çözebiliyoruz bunu. Tüm yurttaşlarımızı faturalardan kurtarabiliriz ama yok, siz “Yandaşlara para aktarmaktan vazgeçemiyoruz.” diyorsunuz değerli arkadaşlar. Bak, Kredi ve Yurtlar Kurumuna 6 milyon gencimiz borçlu, hayata borçlu başlıyorlar. Yasa teklifi verdik, “Gelin, Kredi ve Yurtlar Kurumunun borçlarını silelim.” dedik, yok “Kaynak yok.” diyorsunuz. Ya arkadaşlar, kaynak var. Bu ülke dünyanın en zengin ülkelerinden birisi olabilir ama ortada bir yolsuzluk çarkı varsa orada kaynak olmaz, hırsız evin içindeyse orada kaynak olmaz. Gelin, Kredi ve Yurtlar Kurumuna borçlu gençlerimizin borçlarını silelim. Bunu yapabiliriz, bunu gündemimize alabiliriz.

Değerli arkadaşlar, Sayın Nebati kırk gün önce Türkiye ekonomi modelini açıkladı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

GARO PAYLAN (Devamla) – Bunların “maşallah” dediği kırk gün yaşamıyor. Sayın Nebati de “Gözlerimdeki ışıklara bakın.” demişti, gözlerinin feri söndü. Aynı zamanda 84 milyon yurttaşımızın da gözünün feri söndü Sayın Nebati’yle birlikte. AKP zaten büyük bir zulüm düzeni kurmuştu, yurttaşlarımız ekonomik olarak sıkıntılar yaşıyordu ama “Türkiye ekonomi modeli” denen ucube sistem Türkiye’yi daha da batırdı.

Değerli arkadaşlar, üç yılda 3 bakan eskittiniz tek adam rejimiyle. 4 Merkez Bankası Başkanı gitti, 5 TÜİK Başkanı gitti. Bak, ekonomi dikiş tutmuyor. Bu açıdan behemehâl bu modelden vazgeçmeliyiz ve saraydaki zalim düzene karşı Meclisin mutlaka irade almasını sağlamamız lazım değerli arkadaşlar.

Hepinize saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.32

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.05

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)

-----0----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

194 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Sayın Aygun…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

54.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, insanların zaruri ihtiyaçlarına KDV istisnası getirilmesi ve çiftçilerin borçlarının yapılandırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Başkanım.

Cumhurbaşkanı Erdoğan “3 çocuk yapın, nüfus planlaması yapın.” diyor ama çocuk doğumunu teşvik edecek politika uygulamıyor. Kedi, köpek mamasından yüzde 18, bebek mamasından yüzde 18, çocuk bezinden, hasta bezinden yüzde 18 KDV alınması haksızlıktır çünkü pırlantaya KDV istisnası uygulanmaktadır. Haziran 2020’den bu yana bezlere, çocuk mamalarına astronomik zamlar uygulanmıştır, zam oranı yüzde 200’lere yakındır. Mamalara, çocuk bezlerine marketler kilit takar duruma geldiler. Kuş yemine KDV hiç uygulanmazken kedi, köpek mamasına uygulanması ayrı bir haksızlıktır. İnsanların zaruri ihtiyaçlarına KDV istisnası getirin. Meclise getirmiş olduğumuz ve onaydan geçen kanun teklifimiz şu anda Plan Bütçede bekliyor, Genel Kurula indirin, kanunlaştıralım. Ayrıca gıda güvenliğinin teminatı olan çiftçilerimize de Tarım Kredi ve Ziraat Bankası borçlarını yapılandıralım, faizlerini silelim, ana parayı 5 eşit taksite bölerek gıda güvenliğimizi sağlayalım.

Teşekkür ederim Başkanım.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2371) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 194) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi 1’inci madde üzerinde söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ahmet Ünal Çeviköz’e aittir.

İstanbul Milletvekili Sayın Çeviköz, buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan uluslararası anlaşmaların uygun bulunması konusunda yapılan görüşmelerde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri; sözlerime gündemin sıcak konusu olan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in dün gece yapmış olduğu açıklamalarla başlamak istiyorum, zira bu gelişme hepimizi ilgilendiriyor. Gerginliğin sıcak bir çatışmaya evrilmesi Karadeniz havzasında hiç istenmeyen bir durumun ortaya çıkmasına ve bir savaş ortamının belirmesine yol açabilir. Bu da elbette en çok ülkemizi, Türkiye’yi etkileyecektir.

Değerli milletvekilleri, uluslararası hukuk uluslararası ilişkilerin sürdürülmesinde dikkatle uyulması gereken bir kavramdır. Sorunlar ne kadar karmaşık olursa olsun çözümü için daima uluslararası hukuk çerçevesinde davranılarak hareket edilmesi gerekir. Mevcut uluslararası hukuk kavramları, uygulanagelen kurallar, mevcut uluslararası örgütler yetersiz olabilir ancak bunun tek taraflı ve dayatmacı davranışlara bir gerekçe, bir mazeret olarak kullanılması bu eksikliği gidermez. Şunu kabul etmemiz gerekir: Evet, Birleşmiş Milletler günümüzde birçok uluslararası sorunun çözümünde yetersiz kalmaktadır. Bunun düzeltilmesi için Birleşmiş Milletlerin daha etkin bir kuruluş hâline getirilmesi maksadıyla çalışılmalıdır, reformu için gayret sarf edilmelidir. Bu çabalara elbette Türkiye'nin de katılması ve elinden gelen katkıyı yapması gerekir ancak bugünün şartları yetersiz ve sorunların çözümünde mevcut kurum ve kuruluşlar yetersiz kalıyor diye Birleşmiş Milletleri devre dışı bırakmak, tek taraflı davranışlarla çözüm aramak veya bu tür davranışları savunmak kabul edilemez, edilmemelidir. Kimi zaman bu tür tek taraflı davranış ve müdahaleler insan haklarını korumak iddiasıyla da yapılabilmektedir ancak tek taraflı davranışların aslında insan haklarının temel güvencesi olan uluslararası hukuku ihlal ettiğini de görmezden gelemeyiz. Bu tür davranışlar, uluslararası hukuku daha da zayıflatır. Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi olarak dış politikada uluslararası hukuk ilkelerinden yana tavır alınmasını bizler temel bir davranış kodu olarak kabul ederiz.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna'nın doğusundaki ayrılıkçı Donetsk ve Lugansk bölgelerinin bağımsızlıklarını tanıma kararını imzaladı, Rusya ordusu da Donbass’a Türkiye saatiyle bu sabah 00.45’te girmeye başladı. Putin, tanıma kararının ardından Rusya ordusuna Doğu Ukrayna'daki ayrılıkçı bölgelerde barışı koruma görevi de verdi.

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, Ukrayna’nın bağımsızlığını, egemenliğini, toprak bütünlüğünü hiçe sayan, başta Minsk Anlaşmalarının ve uluslararası hukukun açık bir ihlali olan, Birleşmiş Milletler şartında ifadesini bulan “devletlerin toprak bütünlüğüne saygı” ve “sınırların zor kullanılarak değişmezliği” ilkelerini açıklıkla ihlal anlamına gelen bu eylemi asla kabul etmediğimizi ve kınadığımızı açıkladık; benzer bir durum Kırım’da da mevcuttur, onu da biliyoruz ve Kırım’ın ilhakını da aynı şekilde tanımıyoruz. Dün geceki bu gelişme, Ukrayna ve çevresinde yükselen gerilimin diplomatik yollardan ve diyalogla çözülmesi için gösterilen çabalara ve girişimlere ciddi biçimde zarar vermiştir. Bizler savaşın ne kadar zarar verdiğini bilen ve savaş meydanlarındaki tecrübelerinden en güçlü barış mesajlarını çıkarmayı bilen bir lider olan Atatürk’ün partisi olarak uluslararası ilişkilerde emrivakilere ve uluslararası hukuku ihlal eden her türlü gelişmeye karşıyız. Söz konusu tanıma kararı Karadeniz güvenliğini ciddi biçimde tehlikeye sokmuştur. Bu kararın yaratabileceği sakıncaların önlenmesi için ilgili tarafların ivedilikle yapıcı ve barışı önceleyen bir diyalog içine girmelerini gerekli görüyoruz. Bu nedenle, gerilimin bir savaşa doğru evrilmemesi için farklı düzeyde yürütülen diplomatik temasları desteklediğimizi bir kez daha vurgulamak isterim.

Değerli milletvekilleri, Karadeniz’in öneminin bir kere daha arttığı bu süreçte, kimi çevreler tarafından Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin sağladığı statünün tartışılmaya açılmak istenmesindeki tehlike de artık iyice gün yüzüne çıkmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini oluşturan en önemli belgelerden biri Lozan Anlaşması ise, diğeri de Montrö Boğazlar Sözleşmesi’dir. Türkiye Cumhuriyeti’nin bekasıyla ilgili olan bu 2 anlaşma âdeta Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu belgeleri gibi addedilen uluslararası hukuk araçlarıdır. Ne mutlu ve ne gurur verici bir durumdur ki bu anlaşmalar zamanında imzalanmış ve ülkemizin uluslararası hukuka dayalı şekilde çıkarları gözetilmiş, garanti ve güvence altına alınmıştır. Bugün, Montrö Sözleşmesi olmasa bağımsızlık ve egemenliğimize yönelecek olan tehditleri düşünebiliyor musunuz? İşte bu nedenle, uluslararası hukuku, onun araçları olan belgeleri, anlaşmaları ve uluslararası hukuku oluşturan diğer temel dayanakları savunmaya devam edeceğimizi bu vesileyle tekrar vurguluyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün gündemimizde 5 anlaşma var. Bunlara da kısaca değinmek isterim.

Bunlardan bir tanesi, biliyorsunuz, 194 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma. Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma’nın 13’üncü maddesinde, notayla yapılan değişiklik uyarınca, uyuşmazlıklara ilişkin bildirimlerin ve diğer belgelerin, Cumhurbaşkanlığı Hukuk Mevzuat Genel Müdürlüğü, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Beştepe, Ankara, Türkiye adresine teslim edilmesi isteniyor. Türkiye'nin imzaladığı uluslararası anlaşmalarla ilgili irtibat noktasının Dışişleri Bakanlığı olmasının daha doğru olacağını düşünüyoruz. Bu konuda, Filistin Devleti Hükûmetiyle imzalanan benzer nitelikli bir anlaşmada da tutumumuzu bir muhalefet şerhiyle ortaya koymuştuk. Bu gerekçeyle, biz bu anlaşmada da bu teklife muhalifiz.

Ülkemizin ve bütün dünyanın çoklu küresel sorunlarla karşılaştığı bir süreçte, iktidarın, Dışişleri Bakanlığı yerine Beştepe’yi ikame etme çabaları kabul edilemez. Mikro örneklerde dahi görmüş olduğumuz üzere, izlenen bu tavır aslında iktidarın dış politikayı, uluslar ve devletler arası bir konu olarak görmediğini, âdeta hükûmetler arası bir dış ilişkiler manzumesi olarak anladığını göstermektedir. Yine, bu iktidar, Cumhurbaşkanı Başkanlığında Beştepe'de Avrupa Birliği büyükelçileriyle iki senedir yapılan toplantılara Adalet ve Kalkınma Partisi Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısını da çağırmaktadır. Bu toplantılar partinin toplantısı mıdır, devletin toplantısı mıdır? İşte, uyguladığınız sistem dünyada eşi emsali görülmemiş bir yönetim sistemi olursa, devlet ile iktidar partisi arasında bir fark kalmazsa olacağı budur; bunu, özellikle bu vesileyle bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Zira, iktidar değiştiğinde uygulamaya sokacağımız güçlendirilmiş parlamenter sistemle birlikte bu acayiplikler de düzelecek ve devletin işleyişi normale dönecektir.

Diğer anlaşmalara baktığımda, Fas Krallığı’yla yapılan Serbest Ticaret Anlaşması… Herhangi bir çekincemiz bulunmuyor, anlaşmanın ekonomik olarak zor günlerden geçen ülkemize bir nebze de olsun ekonomik bakımdan katkı sunmasını arzu ediyoruz. 2 tane A400M uçağının durumuyla ilgili anlaşma var; biri, iş birliği içinde geliştirilmesi, üretim evresi ve başlangıç desteğine ilişkin; diğeri de onu tamamlayıcı nitelikte, yine üretim evresi ve başlangıç desteğine ilişkin 2 anlaşma. Bu 2 anlaşma önemli, şu açıdan önemli: Bizim herhangi bir çekincemiz yok ama hazır bu A400M uçağından bahsedilirken şunu da vurgulamak isterim: A400M uçağı büyük bir nakliye uçağıdır, Türkiye bu uçağın yapımında katkıda bulunan, parça üreten böylelikle sanayisini geliştiren, savunma sanayisi alanında da teknolojik birikim sağlayarak kapasitesini artıran bir ülke hâline gelmiştir. Gönül isterdi ki benzer bir fırsatı F-35 uçaklarının üretiminde de yakalamışken elimizden kaçırmasaydık ve bugün dünyanın en güçlü savaş uçaklarından biri olarak addedilen F-35’in üretimine katkı sağlayarak 900’ün üzerinde parçasını üreterek edindiğimiz deneyim ve birikimi savunma sanayimizin daha da ileri gitmesinde önemli bir girdi olarak kullanmayı sürdürebilseydik ama bildiğiniz gibi başka bir 400 sayısı üzerinden, Rusya’dan alınan S-400’ler yüzünden böyle bir imkânı kaybettik. İşte, bu durum da uluslararası ilişkilerin sadece tek boyutlu bir bakış açısıyla yürütülemeyeceğini, çok disiplinli, çok taraflı, enine boyuna düşünerek ve ince eleyip sık dokuyarak karar almadıkça kârdan çok zararla biten sonuçlarla da karşılaşılabileceğini bir kez daha hazin bir şekilde göstermiştir.

Değerli milletvekilleri, son olarak, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan Hükûmeti Arasında Yolcu ve Eşyanın Kara Yolu ile Uluslararası Taşınmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi de gündemimizde var. Bu anlaşma üzerinde de bir çekincemiz yoktur. Onunla ilgili de olumlu tutumumuzu burada bu vesileyle belirtmek isterim.

Çok teşekkür ederim. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına Trabzon Milletvekili Sayın Ahmet Kaya konuşacak.

Buyurunuz Sayın Kaya. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET KAYA (Trabzon) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’ye en büyük döviz girdisi sağlayan sektörlerden biri de nakliyecilik sektörüdür. Türkiye'nin ihracatını yapan, Türkiye'nin ihracatını Rusya’ya ve Türki Cumhuriyetlerine yapan nakliyecilerimiz şu anda çok ciddi bir sıkıntı içindeler. Artan yakıt maliyetlerinin yanında şu anda Rusya’nın Vladikavkaz ve Nalçik bölgesinde yüzlerce Türk tırı ve Türk şoförü mahsur kalmış durumdalar. Bu sorun bir günlük, iki günlük bir sorun değil; bu sorun yaklaşık on üç, on dört gündür süregelen bir sorun. Şoför arkadaşlarımız orada çok ilkel şartlarda, çok büyük bir sıkıntı içinde hayat mücadelesi veriyorlar. Bulundukları “açık cezaevi” olarak konumlandırdıkları o yerde ne tuvaletleri var, ne lokantaları var, ne de yiyecekleri, içecekleri var; hiçbir şeyleri yok. Orada büyük bir sıkıntı içinde kendilerine uzanacak bir yardım eli bekliyorlar. Bu arkadaşlarımız bizlere ulaştılar ama sanıyorum iktidar partisine ulaşamadılar. Buradan özellikle Sayın Grup Başkan Vekili Akbaşoğlu’ndan bu konuya ivedi olarak el atmasını rica ediyorum. Moskova Büyükelçimiz marifetiyle bu konunun ele alınmasını ve bir çözüm üretilmesini rica ediyorum. O insanlar günlerdir orada, çok ilkel şartlarda, bu soğukta büyük sıkıntı içinde yaşam mücadelesi veriyorlar. Gerçekten içmeye dahi suları yok. Beni aradılar, sosyal medyada da videoları var, birçok video paylaştılar, oradan yardım feryatlarını herkes duydu ama sanıyorum size o ses ulaşmadı. Rica ediyorum bu soruna hep birlikte el atalım ve o şoförlerimizi oradaki o mağduriyetten, o sıkıntıdan kurtaralım. Çünkü kendileri şu an onlara uzanacak bir yardım elini bekliyorlar, bunu ifade ediyorlar; bundan kendilerini yoksun bırakmayalım.

Bakın, oradan Ermenistan plakalı tırlar, Gürcistan plakalı tırlar, Rus plakalı tırlar rahatlıkla geçebilirken Türk tırları ıssız bir alanda, hiçbir imkânın olmadığı bir alanda depolanıyor ve günlerce bekletiliyor. Gerçekten büyük bir mağduriyetleri var. Bu konuda lütfen siz de gerekli girişimleri yapın ve bu sıkıntıyı hep birlikte çözelim istiyoruz.

Değerli arkadaşlar, günlerdir Türkiye’deki enerji sıkıntısını konuşuyoruz, artan elektrik faturalarını konuşuyoruz, artış gerekçelerini konuşuyoruz, yaşanan mağduriyetleri konuşuyoruz. Bu konuyla ilgili birçok şeyi konuştuk ama bir şeyi konuşmadık: Biz ne yapacağız? Yirmi yıldır bu ülkenin başında bir iktidar var, biz enerjide böyle bir sıkıntı yaşıyorsak ne yapacağımızı da konuşmamız lazım. Bütün dünya ülkeleri artan enerji maliyetleri ve enerji sıkıntısına karşı birtakım politikalar geliştirdi, geliştiriyor, ağırlıklı olarak yenilenebilir enerji kaynaklarına yöneliyorlar ama ülke olarak biz hiçbir alternatif üretmiş değiliz. Bu meseleyi bir akıl süzgecinden geçirmemiz gerektiğini ve enerji politikalarımızı yeniden ele almamız gerektiğini düşünüyorum. Akıl demişken bu ülkenin kurtarıcısı ve kurucusu Büyük Önder’imiz Mustafa Kemal Atatürk “Benim manevi mirasım akıl ve bilimdir.” demişti. Bilim ne diyor? Eğer siz ülke olarak enerjide dışa bağımlıysanız -ki öyle, yüzde 69 nispetinde enerjide dışa bağımlı bir ülkeyiz- kendi imkânlarınızla çözüm üretin diyor.

Şimdi, bu ülkenin sınırsız güneş olanakları var, rakamlara baktım. Bu ülke, yılın yüz on dört günü kesintisiz güneş alıyor ve yüksek verimlilikte bir güneşimiz var, günlük yedi buçuk saat. Neden güneş enerjisinden elektrik üretimine yönelmiyoruz mesela? “Yenilenebilir enerji kaynakları” dediğimiz deniz dalgasına neden yönelmiyoruz? Ya da rüzgâr konusunda… Elbette yapılan yatırımlar var, o alanda yapılan faaliyetler var fakat önünde çok büyük engeller var arkadaşlar, bu yatırımları kolaylaştırmamız lazım. “Dışa bağımlıyız.” diyoruz, enerjiyi petrolden üretiyoruz, enerjiyi doğal gazdan üretiyoruz, enerjiyi kömürden üretiyoruz, hepsinde dışa bağımlıyız. Evet, dışa bağımlıyız ama bu ülke, kendi yağıyla kavrulabilecek tedbirleri, yöntemleri artık tartışmalı ve hayata geçirmeli.

Geçen, bir organize sanayi bölgesi ziyareti yaptım, bu yenilenebilir enerji kaynaklarına ulaşma konusunda prosedürlerin çok ağır olduğundan bahsettiler. Bunu neden kolaylaştırmıyoruz? Mutlaka bu konuda adım atmamız lazım. Biz hep bahane üreterek bu soruna çözüm bulamayız diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın milletvekilimizin talebi üzerine Dışişleri Bakanlığına meseleyi ilettiğimizi…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

55.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın 194 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Biraz evvel değerli vekilimizin ifade ettiği hususla ilgili hemen Dışişleri Bakan Yardımcımızla irtibata geçmek suretiyle bu konuyu intikal ettirdiğimizi ve daha sonra da Meclisi bilgilendireceğimizi ifade etmek isterim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Başkan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, yerimden kısa bir söz alabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Beştaş.

56.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Akdeniz Üniversitesindeki ırkçı saldırıya ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Önemli bir gelişme için söz aldım.

Antalya Milletvekilimiz Kemal Bülbül aradı. Akdeniz Üniversitesi kampüsünde kafede oturan öğrencilere ırkçı bir saldırı gerçekleşmiş. Hatice Tonğ, Feyzi Akan ve Botan Artuç yaralılar ve şu anda Tıp Fakültesi Hastanesinde tedavi altına alınmışlar, vekilimiz de yanlarında. En son görüştüğümde aldığım bilgi, hayati bir tehlike, çok şükür ki yok ve saldıran ırkçı grup şunu söylemiş: “Sizin gibileri buralarda barındırmayacağız, ekmeğimizi yiyorsunuz.” Yaralanan 3 öğrenci de Kürt öğrenciler. Açıkçası, bu tip olaylar olduğunda biz her zaman burada, özellikle iktidar partisine bunlara mahal verilmemesini, gerekli önlemlerin alınmasını ve bu saldırı ortamına, linç ortamına sebebiyet veren açıklamalardan, kutuplaştırıcı söylemlerden vazgeçilmesini özellikle ifade ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Saldıranlar şu ana kadar gözaltına alınmadılar ve üniversite kampüsü içinde saldırmışlar, bir an önce yetkilileri göreve davet ediyoruz. Yani bu ırkçı saldırıların bu ülkede Kürt-Türk ayrımı üzerinden yapılması açıkçası “Kürt düşmanlığı” derken neyi kastettiğimizi bir kez daha ortaya koyuyor. Öğrencilere öncelikle geçmiş olsun diyorum ve acil şifalar diliyorum. Yetkilileri acilen göreve davet ediyor, saldırganların derhâl gözaltına alınmasını talep ediyoruz.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2371) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 194) (Devam)

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2 – (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde söz isteyen Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Hakkâri Milletvekili Sayın Sait Dede.

Buyurun Sayın Dede. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA SAİT DEDE (Hakkâri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmama cezaevlerinde yaşanan insanlık onurunu rencide eden ve hukuk dışı uygulamalarla başlamak istiyorum.

Türkiye cezaevlerinde artarak devam eden işkence ve kötü muamele uygulamalarının yanı sıra, son zamanlarda yaşanan intihar ve kuşkulu ölüm olaylarıyla beraber cezaevleri şiddetin, baskının, tacizin, kötü muamelelerin, çocuk istismarlarının ve cinayetlerin sembolü hâline gelmiştir.

Cezaevlerinin başta yaşam hakkı ihlalleri olmak üzere her türlü insanlık dışı ve onur kırıcı muamelelerin uygulandığı birer işkence mekânı hâline gelmesinde en büyük pay tabii ki AKP iktidarınındır. Mecliste verilen araştırma önergelerine, soru önergelerine, baroların ve sivil toplum örgütlerinin raporlarına rağmen, cezaevlerindeki bu insanlık dışı durum değişmemiştir. Bu da bize yaşanan ölümlerin, sürgünlerin, işkencelerin, tecrit ve izolasyonların “disiplin cezası” adı altında mahpuslara açıkça işkence edilmesinin bir program dâhilinde olduğunu düşündürmektedir; eğer öyle olmasaydı cezaevlerinde yaşanan kötü muamele, işkence ve yaşam hakkı ihlallerine yönelik iddialara karşı etkin adli ve idari soruşturmalar başlatılmış olurdu.

Ailelere yaşatılan eziyet de cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerinin diğer bir boyutudur. Mahpusların ailelerinden kilometrelerce uzak hapishanelerde tutulması hem kendilerine hem de ailelerine yönelik bir dizi hak ihlalini beraberinde getirmektedir. Aile ve yakınlarının mahpusları ziyaret etmek için çoğu zaman binlerce kilometre yol gitmek zorunda olması, onları ziyaretlerini asgariye indirmek zorunda bırakmaktadır. Mahpusların sevk talepleri reddedildiği gibi birçok sevk başvurusu işleme dahi alınmıyor.

Yine, doluluk kapasitesinin çok üstünde olan cezaevlerinde hasta mahpus sayısı artmış ve hasta mahpusların sağlık durumu ağırlaşmıştır. Bakın, daha geçtiğimiz hafta 84 yaşındaki Nusret Muğla Manisa T Tipi Cezaevinde ve 82 yaşındaki Yusuf Bekmezci İzmir 1 Nolu F Tipinde hayatlarını kaybettiler.

Cezaevlerini ölüm evlerine çevirdiniz, artık insanları sadece orada ölüme terk etmekle kalmıyorsunuz aynı zamanda, yaşamlarını ellerinden almak için el birliğiyle çalışıyor, hayatlarına kastediyorsunuz. Bakın, Milletvekilimiz Sayın Aysel Tuğluk'a yapılan tam da bu oldu, burada da organize kötülüğü görüyoruz; tüm kurumlar el birliği içinde. Adli Tıp Kurumu, tıp bilimine aykırı olarak, Sayın Tuğluk için hazırladığı raporda demans hastalığını inkâr etti.

Değerli milletvekilleri, uluslararası standartlar, sözleşmeler ve protokoller gereği sağlık hizmeti sunumunun toplumun her kesimine olduğu gibi, özgürlüğü kısıtlanmış bireylere de eşit bir şekilde uygulanması gerekmektedir. Kronik, ağır, terminal dönem hasta mahpuslar için erken tanı, tedavi süreçlerinin sürekliliği düzenli olarak izlenme yönünden gerekli sağlık tedbiri ve olanakları bir an önce sağlanmalıdır. Mahpusların tedavileri düzenli bir şekilde uygun koşullarda yapılmalı, tedavisi yapılmayan hasta mahpusların hekime ve sağlık birimlerine ulaşmada hızlı ve etkin bir şekilde hareket edeceği kurumsal mekanizmalar oluşturulmalıdır.

Kontrolsüz, şeffaflıktan uzak, denetimden tamamen izole edilen cezaevinde gerçekleşen her ölümün faili devlettir. Bakın, ne diyordu eski Adalet Bakanınız: “Cezaevlerindeki tüm vatandaşlarımız devletimize emanettir, cezaevlerimiz Meclisimiz dâhil olmak üzere uluslararası kurumlara açıktır, her türlü şeffaf denetime açıktır.” O zaman soruyoruz size: Bangin Muhammed, Garibe Gezer, Abdülrezzak Şuyur, Halil Güneş, Salih Toğrul, İlyas Demir, Vedat Erkmen, Ramazan Turan ve daha nice can sizin denetim ve gözetiminiz altında nasıl öldü, ölmesine göz yumuldu ya da öldürüldü?

Mahpusların yaşam hakkını her şartta, koşulda sağlamak zorundasınız. Sizin tabirinizle, emanete özen göstermiyor ve onun yaşam hakkını koruyamıyorsanız onun özgürlüğünü de kısıtlayamaz, onu cezaevinde de alıkoyamazsınız. Şimdi, Türkiye'de, cezaevlerinde yakını bulunan herkes endişeli. Öyle bir kötülük hâliyle karşı karşıyayız ki eskiden “Ancak tabutla cezaevinden çıkar.” uygulamanıza artık bir yenisi daha eklendi. Cezaevlerinde yaşamını yitiren mahpuslara artık tabut bile vermiyorsunuz. Bunun en son örneğini Van Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda gördük, insanlara bu acıyı da yaşattınız. 70 yaşındaki Ramazan Turan, 21/1/2022 tarihinde, tek kişilik karantina hücresinde şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Yirmi iki gün boyunca kaldığı hücrede geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdiği söylendi. Van Adli Tıp Kurumundaki otopsi işlemleri avukatları olmadan yapıldı, aile cenazeyi Hakkâri'ye götürebilmek için Van Büyükşehir Belediyesi yani kayyum belediyesinden talep ettiği cenaze aracı ve tabut bile verilmedi. Bunun üzerine aile kendi imkânlarıyla marangozda tabut yaptırmak zorunda kaldı. Tabii, bununla da kalınmadı, cenaze konvoyu Hakkâri'ye ulaşıncaya kadar birçok noktada durdurularak konvoyda bulunan herkese eziyet edildi. Hakkâri'ye ulaşan Turan'ın cenazesi bu kez Hakkâri Devlet Hastanesinde yıkatılmak istendi, buna da izin verilmemesi üzerine aile yaşadıkları eve cenazeyi getirerek yıkatmak zorunda kaldı. Bununla da yetinilmedi tabii. Cenaze yıkama işlemi sırasında mahalle imamı da dinî vecibelerin yerine getirilmesi için çağrılmasına rağmen, Diyanet İşleri Hakkâri İl Müdürlüğünden talimat almadığını kaydederek cenazeye gitmedi. Bir cinnet hâlindesiniz. Neyin intikamını alıyorsunuz Ramazan Turan'dan? 70 yaşında; tabut vermediniz, cenaze aracı vermediniz, yol boyunca yakınlarına eziyet ettiniz, imam cenazeye gitmedi, hastanede yıkanmasına dahi izin verilmedi. Sonra da “Neyin düşmanlığı?” diyorsunuz. Kürt düşmanlığının açık örneği budur.

AKP iktidarı hayatın her alanında yurttaşlara eziyet etmeyi amaç edinmiş durumda. Cezaevindekiler, sokaktakiler, köydekiler, kenttekiler AKP’nin ayrı ayrı insanlık dışı uygulamalarına maruz kalmaktadırlar. Son zamanlarda, özellikle seçim bölgemde, elektrik dağıtım şirketlerinin jandarma eşliğinde enerji kaybının önüne geçmek bahanesiyle yaptıkları baskınları eminim sizler de basından görmüşsünüzdür. Hakkâri’de ordu, sermaye el ele, hukuku çiğneyerek, bir dizi baskınlar yaparak halk arasında korku ve dehşet yaymaya devam ediyorlar. Bakın, Vangölü Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi personeli ve jandarma, Yüksekova’ya bağlı Dilekli -Kampa şukeyan- köyüne ve Ovaiçi -Basan- köyüne sayaç kontrolü adı altında baskın yapıyorlar. Sabahın erken saatlerinde önce köyler ablukaya alınıyor, sonra Hollywood filmlerine taş çıkaran operasyonlar, “drone” destekli hem de. Operasyonun amacı ne? Sözde elektrik sayaçlarını kontrol. Tabii, bu manzarayla karşılaşan yurttaşlar bu baskının sebebini öğrenmeye çalıştıklarında da gözaltına alınıyorlar. Bu korkunç, bu, yurttaşı düşman gören uygulamaların çok acı bir sonucunu 2019 yılında yaşadık. Geçen hafta “drone”larla baskın yaptığınız Dilekli köyünde yaşamıştık bunu. 5 Aralık 2019 sabah 05.30’da yine böyle bir operasyon gerçekleştirilmiş, kar maskeli güvenlik güçlerini birden karşısında gören 45 yaşındaki anne Fahriye Gürbüz kalp krizi geçirerek olay yerinde yaşamını yitirmişti. Kar maskeli şahısları görünce belki çocukları için endişelendi, belki de vurulacağını sandı. Böyle düşünmesi de hayatın olağan akışına hiç aykırı değildi. Yıllardır Kürt halkına reva görülen katliamlardan, faili meçhullerden, köy boşaltmalarından, yakıp yıkmalardan o anne de kendi payına düşeni ne yazık ki almıştı ve o korku onu aramızdan aldı.

Winston Churchill’in demokrasiyle ilgili güzel bir cümlesi vardı, belki hepiniz biliyorsunuz; ne diyordu Churchill? “Demokrasi, sabah kapınız çalındığında gelenin sütçü olduğuna emin olmaktır.”

Sayın milletvekilleri, Türkiye’de yaşanan güncel ve tarihsel sorunların tamamının kaynağında Kürt sorunundan kaynaklı bir demokrasi sorunu yatmaktadır. Çözümsüzlüğe bırakılmak istenen ve bu çözümsüzlükten nemalanan, beslenen derin bir yapıyla karşı karşıyayız. Aslında, çözümünün çok basit olduğu bir sorun yıllardır tekçi, inkârcı yaklaşımlar ve savaş politikalarıyla derinleştirilmekte. Az önce dediğim gibi, yapısal ve güncel sorunların temelinde de Kürt sorunu yatmaktadır. Neden? Çünkü bu yaşadığımız antidemokratik sistemin kodlarında Kürt’ü inkâr, Kürt’ü imha mevcuttur. Öyle olmasaydı şirketler köylere “drone”larla, kar maskeleriyle, orduyla beraber baskın yapabilir miydi? Bu düşmanca tutumu, bu akıl almaz hezeyanı kimler, nasıl açıklayabilir?

Sayın Başkan, şimdi, bazıları çıkıp “Kaçak elektrik baskını.” diyecek. Diyelim ki kaçak tespiti yapılıyor, bunun yol ve yöntemi bu mudur? İstanbul’un veya Sakarya’nın bir köyünü de ablukaya alıp bir sabah ansızın kar maskeli, elinde ağır silahlar olan özel kuvvetlerle ve panzerlerle basabilir misiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAİT DEDE (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

SAİT DEDE (Devamla) – Enerjinin temel bir hak ve ihtiyaç olduğu bir yüzyılda, bu yapılan, insanlık dışı bir uygulama değil de nedir?

Kayıp kaçak konusuna gelecek olursak, bakın, holdinglere bölge bölge bir enerji tekeli yaratıldı. Bunların kimler olduğu herkesçe malumdur. Isparta’da halka reva görülen uygulamaları da gördük. Şirketlerin hâlen eski hatlar üzerinden dağıtım yapması, tek bir iyileştirme yapmaması ve altyapı eksiliğinden koca bir kentte yüz binlerce insan karanlıkta kaldı. Diğer taraftan bu tekelci şirketlerin dağıtımından kaynaklı hak kayıplarının dahi yurttaşlara “kayıp kaçak” adı altında yüklendiğini görüyoruz yani tek bir kalem dahi zarar etmiyor dağıtım şirketleri. Hatların bakımının yapılmamasından, kullanılan iletkenin cinsinden dolayı yaşanan enerji kayıplarını da ya halkın cebinden ya devletten sübvanse ediyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAİT DEDE (Devamla) – Kimse enerji şirketleriyle bir olup halkları hırsızlıkla suçlayamaz. Kimlerin hırsız olduğunu, kimlerin nasıl çalıp çırptığını herkes görüyor.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Bedri Yaşar.

Buyurunuz Sayın Yaşar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Yaklaşık üç haftadır Türkiye'nin en önemli meselelerini maalesef biz Parlamentoda konuşmuyoruz. Yani bugün elektrik faturasından tutun gıda maddelerine yapılan zamlar, KDV’nin yüzde 8’den 1’e düşmesi, piyasada ne oluyor ne bitiyor aslında Parlamentonun bu geçtiğimiz günlerde bir an önce buna çözüm bulması lazım gelirken maalesef işte komisyonlardan gelen, yaklaşık üç dört senedir Parlamentoya inmeyen anlaşmaları burada teker teker görüşmeye çalışıyoruz. Tabii bunlar önemlidir ama Türkiye'nin gerçekleri bundan daha önemlidir, bundan daha acil sorunlarımız var, bu acil sorunları çözmeden bunların bir anlamı yok, bir karşılığı da yok. Her seferinde biz şu an Cumhurbaşkanının gözünün içine bakıyoruz; işte, elektrikte kullanılan kilovatsaati 210’dan 250’ye mi çıkarır, faturalarda ne oranda indirim yapar; yapar mı, yapmaz mı? Mesela, özellikle inşaat sektörü: Biz yılbaşından hemen sonra fiyat farkı kararnamesini çıkarmıştık ve hangi rakamın ne olacağına dair hiçbir uygulama yok. Bu sektörde uygulamayla ilgili hâlâ ciddi beklentiler var; eğer bu beklentiler karşılık bulmazsa -belki dikkate almayacaksınız ama- eğer doğru düzgün bir kararname çıkmazsa bugün, istihdamın yaklaşık yüzde 6’sını, 7’sini sağlayan bu sektörün tamamı iflasın eşiğinde. E, piyasalarda zaten elektrik, doğal gaz, su faturaları kiralardan daha önemli hâle geldi, bunlardan daha yüksek rakamlara tekabül ediyor. Peki, bütün bunların konuşulması lazım gelen Parlamentoda -başta iktidar olmak üzere- üç haftadır biz neyi konuşuyoruz? İşte, Fildişi Sahili’yle, Gine’yle, Papua Yeni Gine’yle arada yapılan anlaşmalar muhakkak görüşülmeli, önemlidir; zaten Parlamentonun da ittifakla geçirdiği kanun teklifleridir ama bundan daha önemlisi, bugün içinde bulunduğumuz şartlara bir an önce çözüm bulunması.

Aynı şekilde, bugün, uluslararası ilişkilere baktığımız zaman -tabii, Sayın Cumhurbaşkanımız Afrika’ya gitsin, hiçbir itirazımız yok, dünyanın her yerine gitsin; dünya bugün, küçük bir köy statüsünde ama- bugün özellikle Karadeniz’de olan olayları görüyoruz, Türkiye bunun neresinde, ne kadar aktör? Yani bugün -basından takip ediyoruz- Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Almanya Cumhurbaşkanı şu görüşmede, bu görüşmede, ona müdahale ediyor… Hâlbuki bu olaylar, bütün bu ülkelerin dışında, her yönüyle -başta enerji arz güvenliği, gıda güvenliği olmak üzere- Türkiye’yi derinden etkileyen meseleler ama bizim neyin ne olduğu konusunda hâlâ bir fikrimiz maalesef yok çünkü bizim dış politikamızda dün kötü dediklerimiz bugün iyi, bugün iyi dediklerimiz yarın kötü; hâlbuki devlette süreklilik esastır. O gün Birleşik Arap Emirlikleri’ne “FETÖ’nün finansörü.” derken o gün Cumhurbaşkanını izliyoruz, kardeşim bilmem kim… Hakikaten, bir milletvekili olarak, bu hitapların bizi derinden üzdüğünü burada ifade etmek istiyorum. Yine aynı şekilde, Mısır’la ilgili aynı meseleleri gördük. Dolayısıyla değerli arkadaşlar, uluslararası arenada ülkenin bir saygınlığı vardır, bir kimliği vardır; ya “dost” deyin ya “düşman” deyin, bir karar verin de en azından bu ülkedeki 84 milyon da sizin dış politikanız konusunda, olmayan dış politikanız konusunda bir karara varsın.

Tabii, bunların yanı sıra özellikle bizim dış ticaretimizle ilgili dünyanın yaklaşık 150 ülkesinde iş adamlarımız bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Doğal olarak bu ülkede de devletini yanında görmek istiyor; ticaret ataşesini, büyükelçisini, o ülkeyle ilgili neler olup neler bittiğini bilfiil yerinde izlemek istiyor. Bizim bugün özellikle ihracatımıza baktığınız zaman, toplam ihracatımızın dünya ticaretindeki karşılığı yaklaşık yüzde 1, teknolojik ürünler açısından baktığınız zaman da ihracatımızın yaklaşık yüzde 3,6’sı teknolojik ürünler, geri kalanı bildiğiniz gibi. Hâlbuki bugün sadece Almanya’nın teknolojik ürün ihracat rakamı yaklaşık 200 milyar dolar civarında. Bunun yanı sıra, doğal olarak pazarlara şöyle bir baktığımız zaman, özellikle aralık ayı rakamlarına göre en fazla ihracatı Almanya’ya yapmışız, onun arkasından ABD, Birleşik Krallık, İtalya, Irak yani bu 5 ülkeye ihracatımızın yaklaşık yüzde 40’ını yapıyoruz. Dolayısıyla Türkiye’nin gerek bu bölgelerle gerekse diğer bölgelerle ilgili ciddi adımlar atması gerekiyor.

Tabii, ihracat derken ihracatı destekleyen kurum ve kuruluşlara da şöyle bir bakmak lazım; bunların başında ne geliyor? EXIMBANK geliyor. Peki, EXIMBANK’a baktığımız zaman, bizim ihracatçı kuruluş sayımız yaklaşık 94 bin, 13 bin civarındaki EXIMBANK’la çalışıyor, gerisinin EXIMBANK’la irtibatı bile yok yani EXIMBANK’ın da bu kredileri oluştururken istediklerini ben şöyle bir sayarsam… Bakın, EXIMBANK ihracatçıyı desteklemek için hangi belgeleri istiyor? Kredi başvuru evrakı, genel muvafakatname, kredi talep formu, transfer talimatı, muvafakatname, niyet mektubu, teminat mektubu, kefalet mektubu. Şimdi, Anadolu’nun herhangi bir yerindeki bir ihracatçının zaten banka nezdinde bu itibarı olsa yani teminat alacak gücü olsa, kredi alacak gücü olsa EXIMBANK’a neden gitsin? Dolayısıyla, EXIMBANK’ın bu ülkeler bazında oluşturduğu kredileri de alan firmalara şöyle baktığınız zaman daha çok bilinen firmaların dışında herhangi bir şey yok yani Türkiye’nin müteahhitlik hizmetleri de yurt dışında yaptığı faaliyetler de Türkiye’dekinin üç aşağı beş yukarı benzeri. Sanki koskoca Türkiye Cumhuriyeti bu mahşerin 5 atlısına hizmet etmek için kurulmuş gibi yani bugün “Azerbaycan’da işler açılıyor.” diyoruz, “Afrika’da işler açılıyor.” diyoruz, “Asya’da işler açılıyor.” diyoruz; sanki Sayın Cumhurbaşkanımızın bu 5 firmadan başka Türkiye’de sektör yokmuş gibi sürekli onları ön planda tutması doğal olarak ülkenin diğer güçlerini de rahatsız etmekte. Dolayısıyla, asıl olan, dış ticaret ataşeliklerimiz dâhil bunların güçlendirilmesi lazım. Dış ticaret ataşeliklerimizde görev yapan arkadaşlarımızın dil konusunda bir sorununun olmaması lazım. Aynı şekilde, o ülkenin ticaret hukuku nedir, nasıldır, bu işler nasıl olur, o ülkenin hukuki şartları nedir, bunlarla ilgili donanımlı bilgiye sahip olması lazım. Aynı şekilde, o ülkenin muhasebe düzeni nedir, vergi düzeni nedir, bununla ilgili de bilgi, birikim ve donanıma sahip olması lazım. Sadece ve sadece aldığı ücretlerin yüksek olması dolayısıyla veyahut da yandaşların, bir makam ve mevki sahibi olmak üzere yurt dışı elçiliklerde görevlendirdiğiniz insanların bu ülkenin ticaretine önemli bir katkısının olmayacağını buradan ifade edebiliriz.

Yine, bunun yanı sıra, tabii yurt dışında iş yapan firmalarımız da var, müteahhitlerimiz de var veya ticaret yapan arkadaşlarımız da var. Zaman zaman bu ülkelerle ilgili alacakları oluyor, bu alacakların tahsilatı konusunda da çok ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Yine, devletimizin bu konuyla ilgili muhakkak bir adım atması lazım. Neticede onlar bu ülke için bir şeyler yapmaya çalışıyor, bu ülke için üretmeye çalışıyor, bu ülke için bulunduğu coğrafyada faaliyetlerini yürütüyor, doğal olarak devletini de yanında görmek istiyor.

Zaman zaman bu kürsüden müteaddit defalarda söylemişimdir: Bugün, özellikle ihracat şampiyonu olan ülkelerin önemli bir kısmını şöyle incelediğiniz zaman, ticaret ataşeliklerinin -çalışan eleman sayısının kesinlikle- neredeyse büyükelçiliklerde çalışan eleman sayısı kadar eleman istihdam ettiklerini de biz görüyoruz. Yani hiçbir şey tesadüf değildir, hepsi bir çalışmanın ürünüdür. Buradaki arkadaşlarımızın da bu ülkede görev yapan arkadaşlarımızın da iş adamlarının randevuları dâhil, iş programları dâhil, mevzuatları dâhil her türlü kılavuzluğu yapma mecburiyetleri var. Bunu buradan biz bir kez daha hatırlatıyoruz. Yani özellikle Afrika olsun Asya olsun -bugün Asya’da da ciddi faaliyetler var ama- maalesef oralardaki arkadaşlarımız bu destekleri ciddi oranda alamadıklarını ifade ediyorlar. Tabii, özellikle teknolojik ürünleri biz daha çok ihraç edelim diyoruz ama bugün maalesef bizde bu rakam 3,8’den 3,6’a düşmüş. Bizim patent sayımızı, buluş sayımızı uluslararası arenayla şöyle bir mukayese ettiğiniz zaman çok gerilerde olduğunu görüyoruz. Bugünkü ekonomik şartlarda nasıl desteklersiniz bilemem ama -TUBİTAK da dâhil- özellikle bu tür teknolojik ürünlerin üretilmesine yönelik faaliyetleri devletin net olarak desteklemesi lazım. Bu üreticilerimiz devleti net olarak yanında görmek istiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Tabii, ülkenin uluslararası riski de doğal olarak özel sektörün de piyasada kredi bulması açısından ciddi sorunlar yaşamasına sebep oluyor. Bugün dünyada en yüksek enflasyonu yaşayan 8 ülkeden biriyiz. Yine, uluslararası arenada, finans çevresinde en yüksek faiz oranlarıyla borçlanan ülkelerden biriyiz. Bu rakamlarla bugün, bu ülkede bir şeyler yapmak oldukça zor. Yine, bugün, işte “Kredi faizlerini 14’e indirdik.” diyorsunuz, serbest piyasadaki faizler 24, 25. Yani özel bankalardaki yüzde 24, yüzde 25 faizlerle bugün bu ülkede yatırım yapmak, ihracat yapmak gerçekten çok zor. Bu şartlarda hizmet eden bütün arkadaşlarımızı, üreticilerimizi ben şahsen buradan takdir ediyorum, tebrik ediyorum. Ülkeye bütün bu zorluklara rağmen istihdam sağlıyorlar, vergilerini ödüyorlar, hepsine buradan ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.

Tabii, doğal olarak bu tür anlaşmalar ortak anlaşmalar; bunu da desteklediğimizi buradan ifade ediyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına, Ankara Milletvekili Sayın Murat Emir.

Buyurunuz Sayın Emir. (CHP sıralarından alkışlar)

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sizlere basit ama cevap vermekte zorlanacağınız bir soruyla başlamak istiyorum. Türkiye, Avrupa Birliği tam üyelik hedefine bağlı mıdır? Çünkü en son 2016’da imzalanan mutabakata göre 6 maddenin daha uyum kapsamında düzeltilmesi ve gerekenlerin yapılması gerekiyordu -ve Sayın Cumhurbaşkanı çelişik açıklamalarda bulunuyor- ama sizden bir ilerleme göremiyoruz. Zorlanıyorsunuz çünkü orada zor maddeler var. Mesela “terör” ve “terörist” tanımını yapmanızı bekliyor Avrupa Birliği; oysa siz bu tanımı açık bir biçimde yaparsanız ülkenin yarısını, canınız istediğinde “terörist” deyip yaftalama hakkından mahrum kalacaksınız, yapamıyorsunuz. Aynı şekilde “Siyasi etik yasası çıkarın.” diyor Avrupa Birliği; çıkaramıyorsunuz, çıkaramazsınız ama şunu bilin: Millet sizi gönderecek, biz geldiğimizde ilk çıkaracağımız kanun siyasi etik yasası olacak. (CHP sıralarından alkışlar) Öyle, tek bir yüzükle başlayıp sonunda, böyle, dünyaları var edecek kadar zenginleşme olamayacak ve şu anda kazandığınız haram paranın hepsinin de hesabını teker teker vereceksiniz.

Değerli arkadaşlar, yine, Avrupa Birliği “Kişisel Verileri Koruma Kurulunu bağımsızlaştırın.” diyor. Niye? Çünkü kişisel verilerin korunması son derece değerli. Bakın, daha geçenlerde Kahramanmaraş Milletvekilimiz Ali Öztunç ortaya çıkardı, Kahramanmaraş Belediyesi çalışanların mezheplerini ve cinsel yaşamlarını merak ediyormuş. Peki, bu Belediye Başkanına ne yapılıyor? Bir şey yapılamıyor. Niye? Çünkü Kurul size bağlı, bunları değiştiremediğiniz için de Avrupa Birliği yolunda yürüyemiyorsunuz.

Peki, değerli arkadaşlar, sadece bu mu? Bakın, Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 126 ülkeden 109’uncuyuz. Bu utanılacak bir sıralamadır. Gerçi siz hukukun üstünlüğü meselesini bir entelektüel mesele, bizim aramızdaki bir tartışma gibi görüyorsunuz ama aslına bakarsanız hukukun üstünlüğü demek iş demektir, aş demektir ve ülkenin esenliği demektir ve bağımsız, şahsiyetli dış politika demektir.

Sayın Akbaşoğlu, benimle ilgilenmediğinizin farkındayım, matematikle de ilginizin iyi olmadığını fark ettik ama 126 ülke içerisinde 109’uncu olmamızın hesabını gelip burada vermenizi bekliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bakın, Osman Kavala dün yine serbest bırakılmadı, tam bin beş yüz yetmiş beş gündür hapiste, bin beş yüz yetmiş beş gündür demir parmaklıklar arasında. Niye? Selahattin Demirtaş niye tutuklu? Bakın, her iki dava birbirine çok benziyor. Tam tahliye olacağı sırada yeni bir suç uyduruyorsunuz. Osman Kavala’ya önce “Gezi davası” dediniz, beraat etti; bu sefer “15 Temmuz darbe girişiminde bulundu.” dediniz, tam beraat etti, tahliye olacağı sırada yeni bir iddianame yetiştirdiniz ve “Sen casussun.” dediniz ve bu sayede dört yıla yakın bir süredir hapiste tutuyorsunuz, buna da “Bağımsız yargı.” diyorsunuz. Oysa Cumhurbaşkanı kendisi ifade etmişti: “Daha dün tahliye etmeye kalktılar, biz engelledik.” demişti. Türkiye böyle bir ülke ve Cumhurbaşkanı şu bilinsin istiyor: O istemeden kimse tahliye olamaz, onun istemediği herkes de hapse her an girebilir, asla bir hukuki güvenlik söz konusu değildir. Ve bunun üzerinden değerli arkadaşlar, Türkiye maalesef savruluyor. Bakın, buna değer mi? Yani Sayın Cumhurbaşkanının bu 2 kişiye ve onların temsil ettiklerine kişisel husumeti, kişisel kini var diye Türkiye bu bedelleri ödemek zorunda mı? Bakın, eğer Osman Kavala davası da istemediğimiz şekilde gelişirse Türkiye Avrupa Konseyinden dışlanmak üzere, bunu görüyor musunuz? Ve muhtemelen Abdulhamit Gül bu tehlikeyi gördüğü için Adalet Bakanlığından azledilmiştir. Baktığınız zaman Bakanlar Komitesi, Büyük Dairenin kararına uyup “Evet, Türkiye Cumhuriyeti, maalesef, 18’inci madde uyarınca tutukluluğu bir siyasi enstrüman olarak kullanıyor, muhataplarını susturmak, sindirmek için kullanıyor, sözleşmeyi kötüye kullanıyor.” derse Türkiye bir Orta Doğu ülkesi olma tehlikesiyle karşı karşıya ve biz bundan çok kaygılıyız. Bakın, şimdi çıkacaksınız buraya, diyeceksiniz ki: “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de neymiş, bizim mahkemelerimizden üstün mü?” Ama şunu bilin: Sayın Cumhurbaşkanı da daha önce 3 defa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurdu. Birinde on ay mahkûmiyet aldığında başvurdu, birinde adli sicil kaydı silinmediğinde başvurdu, diğerinde de milletvekili olamayınca Yüksek Seçim Kurulu kararına karşı çıkmak için “Hakkım ihlal edildi.” diye başvurdu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MURAT EMİR (Devamla) – Ve şunu da fark edin: Siz gittiğinizde biz iktidar olduğumuzda, siz de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kapısına gideceksiniz ve “Haklarım ihlal edildi.” diyeceksiniz. Bugün her gün çiğnediğiniz Anayasa, bugün asla takmadığınız Türkiye’deki hukuk sistemi, bugün Türkiye’deki evrensel hukuk değerleri, ciddiye almadığınız evrensel hukuk ilkeleri yarın size de gerekecek ve bu kantar size de lazım olacak. Bu yoldan dönün ve Türkiye eğer şahsiyetli bir dış politika sürdürecekse, savrulmayacaksa, bütün iddialarından teker teker geri adım atmayacaksa ancak güçlü olarak bunu yapabilir -bunun birinci yolu da- hukukun üstünlüğünün olduğu, demokratik ve hukuka saygılı bir devlet olarak bunu başarabilir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım...

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, iddiaların tümünü reddettiğimizi kayıtlara geçiriyorum, teşekkür ediyorum.

MURAT EMİR (Ankara) – Ayrıntılı reddedin.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3 - (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde söz isteyen İYİ Parti Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.

Buyurunuz Sayın Yokuş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma üzerinde söz almış bulunuyorum.

Uluslararası anlaşmalar ülkemiz ve diğer katılımcı ülkeler açısından son derece önemlidir. Ülkemizin dış ülkelere açılması, yabancı yatırımların ülkemize getirilmesi ekonomik açıdan oldukça faydalıdır. Bu nedenle, uluslararası anlaşmaları olumlu bulmaktayız ve destekliyoruz.

Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, burada sağlık çalışanlarıyla ilgili bir düzenleme yapmaya gayret ettik. AK PARTİ Hükûmeti olarak önce doktorlarımızla ilgili alelacele bir düzenleme getirdiniz, sonra “Bunda yanlışlık oldu. Ertesi gün tekrar toplanalım, sağlık çalışanlarını da içine dâhil edelim.” dediniz ama maalesef sözünüzü tutmadınız her zaman olduğu gibi. Böylece keyfekeder devlet yönetim anlayışınızın tezahürünü burada bir kez daha gördük, Türk milleti bir kez daha şahit oldu. Aradan geçen iki aylık sürede ne doktorlar ne sağlık çalışanları için yeni bir düzenleme getirmediniz. Sağlık çalışanları ülkenin dört bir yanında “Mesleğimizi yapamıyoruz.” “Nefes alamıyoruz.” “Geçinemiyoruz.” diye feryat ediyor “Saldırılara uğruyoruz, can güvenliğimiz yok.” diyorlar ama bu feryatları duymuyorsunuz, 1 milyonu aşkın sağlık çalışanını yok sayıyorsunuz. Aradan geçen onca zaman sonra tekrar soruyorum: Sağlık çalışanlarının haklı taleplerini ne zaman bu çatı altına getireceksiniz, hastanelerde doktor kalmadığı zaman mı getireceksiniz?

Değerli milletvekilleri, hekimlerimiz ülke dışına göç ediyor. İktidarınızın vurdumduymazlığı sayesinde yaklaşık iki yılda kamudan 8 bini aşkın doktor istifa etti, emekli oldu, ayrıldı gitti. Hekimlerimiz neden istifa ediyor? Çünkü kendilerine ülkemizde bir gelecek göremiyorlar. Eğer bu ülkede hekimler bile kendileri için bir gelecek göremiyorlarsa bunun utancı AK PARTİ iktidarına yeter de artar bile.

Hekimleri ve sağlık çalışanlarını istifa ve emekliliğe sürükleyen nedenler arasında neler var diye baktığınız zaman, iş yükü, yetersiz ücret, sağlıkta şiddet, liyakatsizlik ve hekimlik yapma şartlarının sağlanamaması…

81 ilde 6.178 hekimle yapılan bir ankette doktorlarımızın yüzde 45’i “Gelirim yetmiyor, geçinemiyorum.” diyor; yüzde 76’sı “Pandemi ek ödeme ücretlerini alamıyoruz pandemi sürecinde.” diyor; yüzde 90’ı performansa dayalı ek ödeme sisteminin adaletsiz uygulandığını söylüyor; yüzde 92’si sağlıkta şiddetle ilgili yasal düzenlemenin etkili olmadığını söylüyor; yüzde 84’ü daha önce hasta veya hasta yakını tarafından sözel ve fiziksel şiddete uğradığını söylüyor; yüzde 68’i ise çalışma şartlarının yoğunluğu nedeniyle hastalarıyla yeterli ve uygun şekilde ilgilenemediğini söylüyor; yüzde 72’si çalışma ortamının pandemi koşullarına uygun olmadığını söylüyor. Yani bütün bunları AK PARTİ’liler duymuyor, görmüyor, âdeta sağır ve görmeze yatıyor.

Ülkemizde hekimler ne yazık ki kendilerini yalnız ve sahipsiz hissediyorlar, gerçekten de öyle. Bu yüzden de her geçen gün istifalar artarak devam ediyor. Neden hâlâ hekimlerimizi göçe zorlayan şartları iyileştirmiyorsunuz diye bir kere daha soruyorum, belki mahcubiyetinizden bir dahaki hafta bunu getirirsiniz diye ümit ediyorum ama çok zor.

Değerli milletvekilleri, BAĞ-KUR ve SSK emeklisi binlerce doktor ve diş hekimi asgari ücret seviyesinde emekli maaşı almaktadır. Bu adaletsizlik binlerce emekli doktor ve diş hekimini mağdur etmektedir. BAĞ-KUR ve SSK emeklisi doktorların maaş eşitsizliğini gidermek için düzenleme yapılması elzemdir. Kısacası, hekimler hangi sosyal güvenlik statüsünde emekli olursa olsun -yani SGK, BAĞ-KUR, Emekli Sandığı- insanca yaşam şartlarına yükseltilen emekli aylıklarını hak ediyorlar siz vermeseniz de. Toplumun sağlığının sağlık emekçilerinin sağlığıyla mümkün olduğunu artık size tekrar tekrar buradan söylüyoruz.

Sağlık çalışanları ne istiyor? Diyorlar ki: Tüm sağlık emekçilerine insanca yaşamaya imkân veren, emekliliğe yansıyan, yoksulluk sınırı üzerinde temel ücretin verilmesi. Eğitim durumu, hizmet yılı, mesleki risk gibi faktörler ile ücret skalasının belirlenmesi. Ek göstergelerin kademeli olarak yükseltilmesi. Sağlıktaki personel sayısının kadrolu, güvenceli istihdamla OECD ortalaması oranında artırılması. Sağlığa bütçeden daha fazla pay ayrılması. Emeklilere verilecek olan ilave ödeme hangi kurumdan veya hangi sosyal güvenlik kurumuna bağlı olarak emekli olduğuna bakılmadan, tümüne eşitlik ve adalet ölçüsünde, insanca yaşamaya yetecek emekli maaşı bağlanması. Covid-19 başta olmak üzere, meslek kaynaklı hastalıklara karşı bütüncül bir meslek hastalıkları yasası çıkarılması. Etkili ve caydırıcı yeni bir sağlıkta şiddeti önleme yasası çıkarılmalı, güvenli iş yerleri oluşturulmalı. Kanunlara göre, sağlık alanında görev yaptıkları hâlde sağlık çalışanı olarak görmezden gelinen veteriner hekimler de tüm sağlık çalışanlarına yapılacak yasal düzenleme ve maaş iyileştirmelerinden faydalanmalıdır. Veteriner hekimler neden bu ülkede hekim olarak görülmez, gerçekten anlamakta güçlük çekiyoruz.

Koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelendiği birinci basamak sağlık hizmetlerinin oluşturulması, aile hekimliği ceza yönetmeliğinin iptal edilmesi talep ediliyor. Asistan hekimler başta olmak üzere, uzun süreli ve angarya çalışmanın kaldırılması, nöbet ertesi izinlerin ekonomik kayba neden olmadan kullandırılması, sağlık hizmetlerinde “katkı” “katılım payı” “reçete ücreti” gibi adlarda alınan ücretlerin iptal edilmesi, liyakatsiz atamalar, soruşturmalar, mobbing, güvenlik soruşturmaları, KHK’lerle dayatılan antidemokratik uygulamaların derhâl bitirilmesi talep ediliyor. Özel sağlık kuruluşlarında ciro baskısına, taşeronlaştırmaya, güvencesiz çalışmaya son verilmesini istiyorlar. Sağlık hizmetlerinin planlanmasında ve sunulmasında sağlıktaki emek ve meslek örgütlerinin karar alma mekanizmalarında yer almasının sağlanmasını talep ediyorlar. Aslında çok şey istemiyorlar amma bunlar insanca yaşamak için talepler.

Sağlık çalışanları bir bütündür. Doktorundan hemşiresine, hasta bakıcısından hizmetlisine kadar tüm sağlık çalışanlarının insanca yaşayacak bir ücrete kavuşturulması şarttır. Yıllarca övündüğünüz sağlık hizmetleri maalesef bugün çökme noktasına gelmiştir. Sağlık çalışanlarına şaşı bakışınızın bedelini bugün sadece sağlık çalışanları ödemiyor, halkımız yani 85 milyon da ödüyor. Artık hastanelerimizde yeterince doktor ve çalışan olmadığı için vatandaşlarımız zamanında randevu alamamaktadır, randevu tarihleri altı aydan iki yıla kadar uzamaktadır. Acilen sağlık çalışanlarıyla ilgili bir düzenleme yapılmalıdır diyorum.

Değerli milletvekilleri, malumunuz milyonlarca dar ve sabit gelirli vatandaşımız 2022 yılında mutsuz ve umutsuz bir şekilde yaşamaya mahkûm edildi. Siyasi iktidarın yanlış ekonomik ve sosyal politikaları sonucu enflasyon yüzde 50’leri aştı, işsizlik rekor kırdı, hayat pahalılığı ise dayanılmaz boyutlara ulaştı. 2022 yılı Ocak ayında siyasi iktidarın elektriğe, doğal gaza, akaryakıta, kömüre yaptığı fahiş zamlar halkımızı perişan etmiştir. Başta emeklilerimiz olmak üzere, memurlarımız, asgari ücretli çalışanlarımız, küçük esnafımız, çiftçilerimiz feryat figan ediyor ancak feryadı figanı duyan bir iktidar yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, hepiniz biliyorsunuz, memur ve memur emeklilerine ocak ayında yüzde 7,5 zam yapıldı, ocak ayı enflasyonu 11,1 çıktı. Memur ve memur emeklisi 6 milyon insan şu anda enflasyon altında eziliyor, altı ay bu maaşla böyle gidecek, altı ay enflasyonda ezilecek.

Yine, BAĞ-KUR ve SSK emeklileri hiç zam alamadılar çünkü onlar enflasyon farkı aldılar, sadece 1.500 lira maaşı olanlar 2.500’e çıktı, onlar da perişan. Buradan diyorum ki gelin, eşelmobil sistemine geçelim, memurlarımıza, emeklilerimize her ay bir önceki ayın enflasyon oranı kadar artış yapalım, zaten şu anda alacaklılar, hiç olmazsa, kısmen de olsa enflasyon altında ezilmelerini önleyelim diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Rıdvan Turan.

Buyurunuz Sayın Turan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan, kıymetli vekiller; benim bir hipotezim var. Bu on dakikalık konuşmanın sonunda bu hipotezi bir teorem hâline getireceğim, ispatlayacağım yani şu anki iddiam kesinleşmiş olacak. O hipotezim de şu: Erdoğan sebep, enflasyon sonuçtur. Şimdi, diyor ki: “Gıdada fahiş fiyat uygulayanların canını yakacağız.” Peki, Sayın Erdoğan, bu fahiş fiyatın sebebi sensen ne olacak? Bizim sana ne söylememizi ya da ne yapmamız istersin? Bir bakalım, yani bu yıllar içerisinde neler yapılmış, fiyatlar nasıl düşürülmeye çalışılmış, buna bir bakalım. Bir defa tabii, şurada ironik bir taraf var. Bir de Bakan çıkıp da işte “Biz, Avrupa’da tarımsal gayrisafi millî hasılada 1’inciyiz kardeşim.” dediğinde biz şunu tam anlayamıyoruz: Ya, madem öyleyse, madem biz 1’inciysek; bu patlıcanın tanesi niye 6 lira, domatesin tanesini niye 5 liradan alıyoruz, tarımsal üretimde enflasyon niye bu kadar yüksek?

(Uğultular)

RIDVAN TURAN (Devamla) – Bu karşılıklı diyalog çok insicam bozucu bir şey Sayın Başkanım.

On yılda neler yaptılar, bunlara bir bakalım. Bir defa, ne oldu? Fiyatlarını düşürmek için ithalat kapıları sonuna kadar açıldı. Herkes bilir ki ithalatı artırırsanız, fiyatları düşürmezsiniz, üretimi düşürürsünüz; üretimin düşmesiyle beraber kronik fiyatlar yüksek kalır, bunun sonucunda da günün sonunda fiyatları düşürmüş olmazsınız. Fiyatlar böylece zaten düşmedi. Sonra “Hal yasasıyla fiyat düşecek.” denildi, birtakım girişimler oldu, 2012’de yürürlüğe giren bir hal yasası vardı, o zaman Hayati Yazıcı Ticaret Bakanıydı ve “Hal yasasıyla sebzede meyvede fiyatı yüzde 25 düşüreceğiz kardeşim.” dedi, olmadı. Sonra, Albayrak 2019’da “Yeni hal yasasıyla bu komisyonculuğu ortadan kaldıracağız, bu komisyoncuları da perişan edeceğiz, fiyatlar düşecek.” dedi, fiyatlar düşmedi. Sonra ne mi oldu? Gıda Komitesi ve Fiyat İstikrar Komitesi kuruldu. Bunlar hafiye gibi bu işleri takip ettiler, toplantılar yaptılar, izleme komiteleri kuruldu, falan falan, bunların yapıları değişti. Sonuçta ne oldu biliyor musunuz? Fiyatlar düşmedi. Ama acar iktidarımız fiyatları düşürme mücadelesinden geri adım atmadı. Ne mi yaptı? Bir erken uyarı sistemi kurdu, bu erken uyarı sistemi gıda fiyatlarını düşürmek için sürekli ithalatın önünü açacak adımlar attı; yine fiyatlar düşmedi. Ardından, tanzim satışlar kuruldu, biliyorsunuz, bir yerel seçim öncesinde, düşük fiyatlı, uygun fiyata sebze meyve satmak için insanlar yüzlerce metre kuyruğa girdi, seçim bitti, AKP seçimi kaybetti, tanzim satışlar sona erdi ve fiyatlar düşmedi. Sonra dediler ki “Ya, bu terörist patatesçiler ve soğancılar var ya, biz bunların depolarını basar, onları da piyasaya sürersek fiyatlar düşecek.” Bunu yaptılar, bu kesimleri terörist ilan ettiler. Ne oldu? Fiyatlar düşmedi. Sonra Rekabet Kurumu devreye girdi, zincir marketlere -ne bileyim işte- piliç eti üreten 19 firmaya, et sanayicilerine, şuna buna milyonlarca lira ceza kesti “Fiyatları düşürün.” diye. Ne oldu biliyor musunuz? Fiyatlar düşmedi. Sonra ihracat engellendi; önce limonda, ardından portakalda, şimdi hâlâ nohutta, şekerde, buğdayda ihracat yasağı var içeride mal bol olsun, fiyatlar düşsün diye. Tahmin ettiğiniz doğru; fiyatlar yine düşmedi. Tarım Kredi Kooperatifleri marketlerinde Erdoğan poz verdi “Ya, fiyatlar çok da güzel, herkes gelsin, buradan alışveriş yapsın.” dedi, bin tane açılacağı söylendi, unutuldu. Sonra ne oldu? Fiyatlar düşmedi. Ardından teknolojik seralar kuruldu ki örtü altı üretim artsın diye; fiyatlar düşmedi. Sütte, kırmızı ette fiyatlar sabit tutuldu. Süt fiyatları on üç ay sabit tutuldu, millet süt ineğini kesmek zorunda kaldı; bunlarda da fiyatlar düşmedi. Sözleşmeli üretim yapıldı; fiyatlar düşmedi. Dijital tarım pazarı kuruldu, on-line, oradan alınırsa fiyatlar düşer diye; yine olmadı. Şimdi, “enflasyon timleri kurmak” diye böyle bir Zihni Sinir proje var, özellikle Nureddin Nebati’nin projesi bu, inzibati yöntemlerle bu işi yapacaklar. Mobil uygulamayla ucuz ürün alınacak, bakılacak nerede daha ucuzsa vatandaş koştur koştur… İşte, Ruhsar Pekcan’ın fikriydi, Nureddin Nebati bunu hayata geçirmeye çalıştı. Ne oldu? Fiyatlar düşmedi. Şimdi KDV indirimi, yüzde 8’lik KDV indirimi söz konusu, bununla fiyatların düşeceği zannediliyor. Arkadaşlar, 20 liralık domateste ne olur; yüzde 8 desek 1,6 lira, doğru mu? Yani 20 liralık domateste 1,6 liralık bir indirim olacak KDV’nin indirilmesiyle beraber. Bu da fiyatları düşürmeyecek ve enflasyona etkisi -hesaplanmış- 0,71 puan, bu ay içerisinde yapacağı etki. Neden? Çünkü iktisatta yeni bir ekol var, bu ekole “Erdoğan etkisi” diyoruz, Erdoğan sebep, enflasyon sonuçtur.

Şimdi ispatlıyorum size bunun niye böyle olduğunu. Bakın, geçen yıl eylül ayında petrolün varil fiyatı 70 ila 75 dolardı. İyi mi? Cepte dursun. Kur 8,5 liraydı arkadaşlar. Biz o zaman 1 varil petrole -yani aşağı yukarı 160 litre yanlış hatırlamıyorsam- 595 lira veriyorduk. Şimdi AKP’liler diyorlar ki: “Ya, bizden değil bu, dünyada bir fiyat artışı var.” Şimdi, bakalım; evet, dünyada bir fiyat artışı oldu, 95 dolar bugün, Brent ham petrolün varili 95 dolardı bugün fakat kur ne oldu biliyor musunuz? Bugün 13,76’ydı. Şimdi, dünyadaki değişimi engelleyemeyebilirsiniz, peki, bu 8,5 liradan 13,76 liraya kuru çıkaran kimdir? Kimdir biliyor musunuz? Bu fahiş fiyatın sebebi olan, enflasyonun sebebi olan Erdoğan’ın ta kendisidir. Nasıl yaptı bunu? Demokrasiyi rafa kaldırarak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Demirtaş, Kavala kararları gibi kararları için “Bizim için yok hükmündedir.” diyerek ve “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur.” diye bir zırvayı, iktisadi bir zırvayı -bu, tarih kitaplarına yazılacak, emin olun- bir teorem diye bize yutturmaya çalışarak yaptı yani para politikası araçlarıyla kuru düşürmeye dönük adım atmadı, faizi düşürdükçe, düşürdükçe, düşürdükçe geldi mi kardeşim bu 13,76’ya. Şimdi, biz, eylül ayında 595 liraya aldığımız petrolün varilini 1.307 liraya alıyoruz, aradaki 710 lira fark Erdoğan farkıdır yani demek ki böyle “Dış mihraktır.” “O, oradan indi, bu, buradan çıktı.” “Herkes de bizim perişan olmamızı istiyor.” falan bunlar işin palavrası. Erdoğan’ın iktisat bilmezliğinin siyasi ve iktisadi sonucunu yaşıyoruz. Bunun sonucunda ne oldu? Bir varilde yüzde 100’den fazla fiyatın artmasının tek bir sebebi var bu ülkede arkadaşlar, tek bir sebebi, o sebebin adı: Recep Tayyip Erdoğan’dır, onun iktisat bilmezliğidir. Bu, kaçınılmaz bir biçimde üretici fiyatlarına yansıdı. E, ne yapacak şimdi? Petrol böyle artınca mazot artacak, ilaç artacak, tarım zehirleri artacak, gübre artacak, doğru mu? Ne oldu? Arttı. Erdoğan’ın sayesinde üretici fiyatları on bir yılın zirvesini gördü. Böylece üretici fiyat enflasyonu yüzde 52’yle on bir yılın zirvesine geldi, oturdu. Sebebi ne? Erdoğan’ın “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur.” teoremi. Gübreye bir yılda yüzde 320 zam geldi, Erdoğan sonra dedi ki: “Ya, kardeşim, biz çiftçimize güzellik olsun diye yüzde 30 indireceğiz.” Anladım da yüzde 320’ye niye getirdin o zaman? Bir güzellik yapacaksan yüzde 320 zam getirmişsin sen, zam koymuşsun sadece gübreye ya, sadece gübreye bu kadar zam koymuşsun; yüzde 30 indirsen ne indirmesen ne, al senin olsun, ihtiyaç yok. Zannediliyor ki yüzde 30 indirince -çiftçinin derdi yüzde 30 da sanki- millet koşa koşa gübre alacak. Arkadaşlar, hububat ithalatına 3 milyar 679 milyon doları geçen sene ödedik. Bunun bugünkü kurdan karşılığı ne biliyor musunuz? 50 milyar 600 milyon Türk lirası.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

RIDVAN TURAN (Devamla) – Peki, iktidarın çiftçiye verdiği destek ne? 23 milyar Türk lirası. E kardeşim, sen bu tahıl için Rusya'ya vereceğin, Ukrayna'ya vereceğin parayı kendi çiftçine ver de 9,5 milyon hektardan 7,5 milyon hektara düşürdüğün buğday üretim alanlarını tekrar çoğalt da işçiyi yeniden mutlu kıl da bu üretim burada olsun. Yani o kadar çok şey söylenebilir ki ama mesele şudur: Kardeşim, bu sebzenin, meyvenin fiyatı düşmeyecek; bakın daha da artacak, nisanda daha da fazla artacak çünkü bu kafa devam ediyor, bu kafa devam ettiği sürece bu fiyatların düşmesi imkân ve ihtimal dâhilinde değil. Tarıma bu kadar kötü davranırsan, çiftçiye bu kadar kötü davranırsan, tarım alanlarını azaltırsan, ithalatçılık yaparsan -sürem çok azaldı, anlatacak çok şey var bu konuda- bunun sonucunda bir tarım ülkesinde ancak ve ancak insanları daha pahalıya doyurabilirsiniz; hatta belki doyuramayabilirsiniz, hatta belki bir gıda kriziyle karşı karşıya bırakabilirsiniz. İnşallah bunlar olmaz.

Ama baştaki hipotezi şu anda doğrulamış olduk; Erdoğan sebep, hayat pahalılığı sonuçtur. (HDP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

57.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Rıdvan Turan’ın 194 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşması ile Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir bilgi vermek için ben söz almıştım, Sayın Beştaş'ın dile getirdiği konuyla ilgili bir bilgiyi paylaşacaktım: Öncelikli olarak, tabii, şunu da ifade etmek isterim ki bu enflasyon ve faizle ilgili meseleye dair, kamuoyuna yansıyan bir bilgiyi Meclisin takdirine sunuyorum, kamuoyunun takdirine sunuyorum. Covid-19 salgını kaynaklı enflasyon rekorlarla tüm dünyanın sorunu. Avrupa Birliği genelinde de yüksek seyreden enflasyon rakamları Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde’a soruldu. “Neden faiz oranlarını yükselterek enflasyonla savaşmıyorsunuz?” önerisine Lagarde, “‘Faiz artırmak enflasyonu aşağı düşürmez, sadece ekonomiye zarar verir.’ cevabını verdi.” diyor, bunu bilgilerinize sunuyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – “Ve devamında Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde ‘Faizi artırsaydık pandeminin ve ekonomik krizin üstüne bir de finansal bir kriz gelirdi.’ dedi.” diye bütün dünya kamuoyunda paylaşılan bir bilgiyi takdirlerinize sunuyorum.

Aynı zamanda, Sayın Beştaş'ın dile getirmiş olduğu, Akdeniz Üniversitesinde, saat 17.00 sularında bugün bir kafenin önünde cereyan eden kavgayla ilgili İçişleri Bakanlığımızdan bilgi talep etmiştik, onu paylaşmak için ben asıl söz aldım. Bu konuyla ilgili tahkikatın başlatıldığı ve tespit çalışmalarının devam ettiği yönünde bilgi bizimle paylaşıldı, bunu da yüce Meclisin bilgisine sunuyorum.

Teşekkür ediyorum.

RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İç Tüzük 60’a göre kısa bir söz talebimiz var.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.

58.- Mersin Milletvekili Rıdvan Turan’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Akbaşoğlu’nun benim argümanlarıma karşı Christine Lagarde’ı -ne diyelim- delil göstermesi, örnek göstermesi gerçekten ibretlik. Çok somut şeylerden bahsediyorum hem de ne Fransa’daki yakınlarıma sorarak bunu yapıyorum ne yüzde 7’yi “çarpı 7” olarak alıyorum. Çok açık bir şey var yani bu kurun artmasının sebebi tek bir kişidir. Buna siz ne diyorsunuz? Yani buna ilişkin bir aydınlatıcı bilgi verirseniz biz de müstefit oluruz belki.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, ben de -yerimden- bir söz talebinde bulunmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Akbaşoğlu, buyurunuz efendim.

59.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Mersin Milletvekili Rıdvan Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ben ne söylediğimin anlaşılması noktasında da bir açıklama yaptım, orada da ifade ettim.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – O zaman da anlamadık!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Çok açık bir şekilde diyorum ki: Biraz evvel sizin de bahsettiğiniz, 2020 yılında brent petrolün varil fiyatı 25-26 dolardı, bugün, işte biraz evvel ifade ettiler 95-96 dolarlara geldi yani yaklaşık 4 kat, 4 misli artmış. Bu başka bir şey.

Bir de diyorum ki Fransa’da da Amerika’da da yüzde 5, 6, 7 oranında kırk elli yılın en büyük enflasyonuyla karşılaşılmış. Ve başka bir yere geçerken böyle bir husus söz konusu.

Bunu da bu vesileyle kayıtlara geçirmeme vesile olduğu için Sayın Milletvekiline teşekkür ediyorum.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Fransa’da, Almanya’da asgari ücret ne? Asgari ücret kaç euro?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bir kez daha şunu ifade etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bakın, değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanımız diyor ki: “Enflasyon faizin sonucudur.” Efendim, Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde da aynı şeyi tekrarlıyor, bu kadar basit. Tayyip Erdoğan’a karşı çıkıyorsunuz, Avrupa Merkez Bankasına ne diyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2371) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 194) (Devam)

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. İç Tüzük'ün 145'inci maddesinin ikinci fıkrası “Başkanın gerekli görmesi hâlinde açık oylama oturumun sonuna veya haftanın belli bir gününe bırakılabilir." hükmünü havidir. Bu hüküm uyarınca, teklifin açık oylamasını oturumun sonuna bırakıyorum.

2’nci sıraya alınan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Fas Krallığı Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasını Tadil Eden Anlaşmanın Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Fas Krallığı Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasını Tadil Eden Anlaşmanın Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3323) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 261) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 261 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum.

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE FAS KRALLIĞI ARASINDAKİ SERBEST TİCARET ANLAŞMASINI TADİL EDEN ANLAŞMANIN NOTALARLA BİRLİKTE ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 24 Ağustos 2020 tarihinde Rabat’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti ile Fas Krallığı Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasını Tadil Eden Anlaşma”nın “Notalar”la birlikte onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde söz isteyen, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kenanoğlu.

Buyurunuz Sayın Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın vekiller; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tabii, uluslararası sözleşmelerle ilgili, hatiplerimiz, bu konudaki görüşlerimizi ifade ettiler. Biz de bu vesileyle ülkenin çeşitli gündemlerine ilişkin görüşlerimizi ifade etmek istiyoruz.

Bu geçtiğimiz günlerde İstanbul'da DİAYDER davası vardı. DİAYDER, Din Alimleri Yardımlaşma Derneği. Bu derneğin… Diyarbakır'da dernek olarak faaliyet yürüten bir dernek var, bir de İstanbul'da. Tabii, ben, İstanbul Milletvekili olmam hasebiyle DİAYDER’in İstanbul'daki davasını takip ettim. Tabii, esasında bütün dava da İstanbul üzerinden yürüyor çünkü orada bir kuyruk acısı var. Kuyruk acısı nedir? İstanbul Büyükşehir Belediyesinin iktidar tarafından yani merkezî iktidar tarafından kaybedilmesi ve bu kayıpla birlikte İstanbul Belediyesine yönelik yapılan çeşitli söylemler, iftiralar, yalanlar. Bunun üzerine kurulu ve bunu yaparken de genel olarak Kürtler üzerinden yapılan, HDP üzerinden yapılan bir karalama kampanyası var. Bizi ilgilendiren kısmı da bir taraftan bu, bir taraftan da hakikaten vekili olduğumuz ilin büyükşehir belediyesine yönelik haksız tutumlara karşı eleştirilerimiz var.

Şimdi, İstanbul Belediyesinde ne oluyor yani İstanbul Büyükşehir Belediyesinin suçlandığı mevzu nedir? Burada teröristlerin işe alındığı ve çalıştığı yönünde bir söylem geliştiriliyor. Bu söylem zaten seçimlerden önce yapılıyor, “İstanbul’u Ekrem İmamoğlu alırsa bunlar teröristleri işe alacaklar, sayaç okumalarında, şuralarda buralarda, bir sürü alanda bu teröristleri çalıştıracaklar.” diye zaten bir kara propaganda yürütülüyor. Şimdi, akabinde seçimler bitiyor, tabii, seçimleri büyük bir hezimetle iktidar, AKP kaybediyor, Cumhur İttifakı kaybediyor ve arkasından da bu savlarını nasıl destekleyecekleri üzerine çalışmalara, araştırmalara giriyorlar ve buradan DİAYDER, Din Alimleri Yardımlaşma Derneğinden İstanbul Büyükşehir Belediyesine yani bu derneğin üyelerinden alınan kişiler üzerinden bir açık yakaladıklarını düşünüyorlar yani “Buradan bir kapı araladık, hadi biz buradan ilerleyelim.” diye düşünüyorlar. Peki, bunun öncesinde ne imiş? Şimdi, Din Alimleri Yardımlaşma Derneği, Şafii din insanlarının, Şafii inancına mensup Müslümanların inançsal hizmetlerini yerine getirmek için kurulmuş bir dernek, daha doğrusu, Şafii din insanları tarafından oluşturulmuş bir dernek.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Mezhep, mezhep…

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Şafii mezhebi… Yanlış mı söyledim?

Yani İslam inancının, Müslümanlık inancının Şafii mezhebiyle ilgili inançsal hizmetler yürüten insanların bir araya gelerek oluşturdukları bir dernek ve bu derneğin bir özelliği de tabii bir taraftan Şafii inancına ait insanlara hizmet verirken bir taraftan da Kürtçe ibadet hizmeti de yürütüyorlar. Şimdi, daha önce İstanbul Belediyesinde yaklaşık 180 civarında din insanı çalışıyor yani bu şekilde inançsal hizmet veren insan çalışıyor ve bunların tamamı Hanefilerden oluşuyor. Yani İstanbul’da sanki Hanefilik dışında başka bir inanç yokmuş gibi tümüyle Hanefilerden oluşan -zaman zaman bu sayı artıyor, zaman zaman düşüyor ama- ortalama 180 kişi çalışıyor.

Şimdi, 24 Haziran seçimlerinden sonra, Belediye değişiklikten sonra Belediye şunu söylüyor, diyor ki: Ya, İstanbul’da sadece Hanefiler yaşamıyor, İstanbul’da Aleviler de var, Şafii mezhebine sahip insanlar da var, Hristiyanlar da var; bunlara ait insanların da bu hizmetleri vermesi gerekiyor belediye bünyesinde ve bunlar genelde “gassal hizmeti” dediğimiz cenaze hizmetlerinde istihdam ediliyorlar. Bu çerçevede, bunları işe alırken de şu kriter uygulanıyor: Yani mahallelerde, ilçelerde, bölgelerde inanç kurumları üzerinden gidiliyor. Yani böyle, herhangi bir derneğin, kurumun yani onların ifade ettikleri gibi bir terör örgütünün, hani kendi söylemlerine göre ifade ettikleri gibi bir örgütün ve benzeri şeylerin referansıyla olan işler değil. 39 ilçede hangi mahallelerde hangi inanç kurumları var? Cemevleri, camiler, Caferi inancına mensup insanların oluşturduğu camiler, Şafii inancına mensup insanların, mezhebine mensup insanların oluşturduğu mescitler, camiler üzerinden belediyeye alım yapılıyor ve bunlar sınavla filan oluyor yani. Alevi dedeleri de işe alınıyor, Şafii inancına mensup insanlar da iş alınıyor, Caferi mensubu insanlar da işe alınıyor ve ilk defa İstanbul’un çok inançlı yapısı da Belediyede temsil edilmiş oluyor aslında, iyi bir şey oluyor yani yapılamayan bir şey yapılıyor aslında. Bu, desteklenmesi gereken bir durum ama bunun üzerinden “Vay efendim, siz bu Şafii Kürtleri işe aldınız.” diye İstanbul Büyükşehir Belediyesine teröristleri işe aldığı üzerinden bir muamele yapıyor ve geçtiğimiz bütçe konuşmasında burada İçişleri Bakanı bir sayı da vererek 250 küsur teröristten bahsetti ve zaten bu kapsamda DİAYDER’e bir soruşturma başlatılmıştı, bir gözaltı işlemi de yapılmıştı; 23 kişi yargılanıyor, 8 kişi tutuklu yargılanıyordu ve geçtiğimiz cuma ve pazartesi günleri bunların duruşması vardı. Ben duruşmaya da katıldım, bir Alevi olarak Şafii mezhebine sahip inanç insanlarının yargılandığı duruşmaya katıldım ve onlara destek olmak için oradaydım çünkü İstanbul Belediyesinin uygulaması doğru bir uygulamadır ve Türkiye genelinde yapılması gereken bir uygulamadır ve Diyanet İşleri Başkanlığı ya da Türkiye’nin inançsal sistemi içerisinde de yapılması gereken bir uygulamadır. Diyaneti eleştirimiz ayrı bir konu, tabii, o başka bir mesele.

Ancak şunu gördüm: Biz hani istiklal mahkemelerini çok konuşuruz ya, bir an kendimi istiklal mahkemelerinde hissettim yani orada 80-90 yaşındaki insanların yargılanmalarını, Türkçe bilmeyen insanların heceleyerek Türkçe savunma yapmaya çalışmalarını… Çünkü bir taraftan “Ya, ben Kürtçe savunma yaparsam muhtemelen bana ‘terörist’ diyecekler. O nedenle benim Türkçe savunma yapmam gerekiyor.” düşüncesine kapılıyorlar bu insanlar. Yani evlerine gitmek istiyorlar çünkü hastalar, yaşlılar ve hapishanede vakit geçirebilecek insanlar değiller, dolayısıyla Türkçe savunma yapmak zorunda hissettiler kendilerini ve öyle bir Türkçe konuşmak zorunda kaldılar ki hece hece okumak zorunda kaldılar savunmalarını. Yani kendimi hakikaten… Hani -günümüzde onu çok yaşıyoruz- o istiklal mahkemelerinde şöyle bir söz vardır ya: “Sanıkların idamına, tanıkların bilahare dinlenmesine...” Şimdi, bu cümle istiklal mahkemelerini özetleyen bir ifadedir. Şimdi, burada, şu anda, aynı o mahkemede de işte Kobani kumpas davasında da benzer davalarda da aynı şeyi görüyoruz yani karar verilmiş sanıkların idamına, cezalarının belirlenmesine, tanıkları daha sonra dinleriz, delillere bakarız daha sonra; mesele bu. Şimdi, burada öyle bir yargılama var ki öyle bir yargılama var ki bütünüyle İstanbul Belediyesiyle olan hesaplaşmayı, oradaki kuyruk acısını çıkarmak için Kürtlere ve Kürt inanç insanlarına, Kürtçeye açılmış bir savaş var ve cezalandırma yöntemi uygulanıyor. “Melle, seyda” diyorlar inanç insanlarına tabirleriyle. Şimdi bunlar savunma yapıyorlar, diyor ki bir tanesi: “Ya, ben Binali Yıldırım'ın referansıyla işe girdim.” yani “Benim işe girmem daha önceydi, ben o dönemde alınmadım.” diyor. Bir tanesi “Ya, belgelere bakın, kayıtlara bakın, ben DİAYDER’in üyesi dahi değilim.” diyor ama niye? Şafii ve Kürtçe konuşuyor, Kürtçe hutbe vermiş, dolayısıyla o da o torbanın içine konulmuş. Tümüyle hukuktan uzak, vicdandan uzak, ahlaktan uzak, inanç özgürlüğünden uzak, İslam'ın kendi değerlerinden uzak bir yargılama var; niye var? Süleyman Soylu buraya çıktı “Şu kadar terörist çalışıyor.” dedi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi de –bir hata yaptı, yanlış yaptı, onu da buradan eleştiriyorum– çıktı, sanki bu ülkede bağımsız bir yargı varmış gibi, sanki işleyen bir devlet aklı varmış gibi “Hadi gel, kimse al bakayım!” dedi. Ya, bu ülkede sanki bağımsız yargı var ya. Yani bir kumpasla, bir gizli tanıkla herkesi içeri atabiliyorlar yani bu kadar basit bir yargılama sisteminde çalışıyoruz. Sen neyine meydan okuyorsun böyle koşullarda? Söylemen gereken şu: “Tümüyle iftira atıyorsunuz. Zaten kumpas da kuruyorsun, istediğin kumpası kurup istediğini suçlu ilan edebilirsin.” denilmesi gerekirken “Hodri meydan!” denildi ve gelinen sonuçta 80 yaşındaki, 90 yaşındaki insanlar haksız, hukuksuz, vicdansız ve ahlaksız bir şekilde orada yargılanıyorlar.

Şimdi, burada Kürtçe kelimeler –ben Kürtçe bilmiyorum tabii, ana dilim Kürtçe değil, ben bir Türkmen’im– sayıldı önceki konuşmalarda. Ya, insan isimleri dahi günlük kelime olarak konuşuluyor diye suç kabul ediliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kenanoğlu.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, süremiz doldu, tabii, söyleyecek çok şey var ancak hani, imkân olsa da bu davalar canlı yayınlarda gösterilse, bu davaları herkes görebilse. Şimdi, Kürtçe hutbeyi, Kürtçe ana dilde ibadeti yasaklayan iktidar yani şöyle; Kürtçe Kur’an-ı Kerim’i alıp miting meydanlarında sallayabiliyor. Yani iş -kendisine oy gelsin- kendi siyaseti olduğu zaman miting meydanlarında dahi Kur’an-ı Kerim’i, Kürtçe Kur’an-ı Kerim’i o meydanlarda sallayabilen bir iktidarla karşı karşıyayız.

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) – O başka, bu başka!

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Ama işine gelmediği zaman da Kürtçeyi bir suç unsuru olarak sunan, Kürtçe ibadet eden insanları da suçlu ilan eden bir iktidarla karşı karşıyayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Bu iktidardan hep birlikte kurtulmak için birlikte mücadele edeceğiz ve mutlaka bu ülkeye demokrasiyi biz getireceğiz. (HDP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, iddiaları reddettiğimizi kayıtlara geçirmek istiyorum.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – İstediğin kadar reddet; gerçekler ortada duruyor, mahkeme tutanaklarında duruyor.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Yahu, reddedince ret oluyor sanki.

BAŞKAN – Şahısları adına Bursa Milletvekili Sayın Erkan Aydın.

Buyurunuz Sayın Aydın.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası anlaşmalarla ilgili söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Fas’la ilgili bir uluslararası anlaşma geldi, iki haftadır da Mecliste uluslararası anlaşmalar görüşüyoruz. Milletin, halkımızın yakıcı sorunları var; zamlar altında, enflasyon altında, işsizlik altında eziliyor ve milletin kayıtsız şartsız egemenliğinin tecelli edildiği yerde, biz, bu sorunlara çözüm üretmek yerine, bunlarla ilgili kanun üretmek yerine iki haftadır uluslararası anlaşmalar… Bunlar da olsun, itirazımız yok ancak halkımız cayır cayır yanıyor. Örnek, işçiler, maden işçileri, tersane, liman işçileri, metal işçileri, market çalışanları, kuryeler, hekimler, sağlık çalışanları, çay işçileri, enerji işçileri, kâğıt işçileri sokaklarda hak arıyor. Bakın, sadece 2021 yılında 1.600’e yakın hak arama eylemi yapmışlar, ortalama dört günde bir sokağa çıkmışlar. Niye çıkıyorlar? İşte, geçtiğimiz günlerde “Kızım hasta olsa ilaç alacak, hastaneye götürecek param yok.” diyen Gülabi Aksu’nun günde saatlik 4 TL artış için bir şahsın evinin önünde eylem yaptı diye elleri kelepçelenerek ağlayan görüntülerini maalesef hep birlikte, içimiz sızlayarak izledik. Bunlara çözüm üretmemiz gerekiyor ancak bunlara gelince hep kulaklar duymuyor, herkes kayıtsız kalıyor.

Bakın, iktidarın bütün bu sorunlara ürettiği çözüm çok basit, 2 tane yol var; Genel Başkanından Grup Başkan Vekiline, milletvekilinden yöneticisine; birincisi dış mihraklar, ikincisi de muhalefet. Ne oluyorsa dış güçlerden, dış mihraklardan, o tutmuyorsa muhalefetten. İktidar partisinin Grup Başkan Vekili dedi ki: “Amerika'da enflasyon yüzde 7, hiper enflasyon var.” Bu arada hiper enflasyon yüzde 200’lere denir, yüzde 7’ye denmez. Evet, enflasyon arttı. Bir diğer Grup Başkan Vekili dedi ki: “Fransa'da yüzde 7 var, fiyatlar 4-5 kat arttı.” Bakın, bunları -tabii ki daha sonra düzeltme yapıldı- halkımız da gerçekten sanki bir komedi filmi izler gibi izliyor. Arkadaşlar, oralarda fiyatlar arttı ama bakın, şurada, sadece son bir yıl içerisinde benzine, mazota gelen zam var. Bizi kıskanan Almanya'da ne kadar artmış? Yüzde 9,5, Amerika'da yüzde 31, Türkiye'de yüzde 110 artmış. (CHP sıralarından alkışlar)

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) – Bravo!

ERKAN AYDIN (Devamla) – Bizim bunlarla iştigal etmemiz lazım, bunların çözümüne uğraşmamız gerekiyor ama çözüm basit, hemen bir paket açıklayalım. Eylülde 22’nci paketi açıkladı Hükûmet, dedi ki: “Cari açığı düşüreceğiz.” Kasımda 2,6 milyar dolar cari açık, aralıkta 3,5 milyar dolar cari açık, 22’nci paket dışarıda. Hemen aralıkta, meşhur şu 20 Aralıkta kur korumalı mevduat 23’üncü paket, orada âdeta doların yükselişi düşürüldü, aşağıya indirildi, “Millet TL'ye geçsin.” denildi, iki ay geçti toplam mevduatın, döviz mevduatının sadece 5,8’i TL’ye döndü. Yani 23’üncü paket de çöp. Yetmedi, gözlerinden ışıltı parlayan Bakanımız geçen hafta 24’üncü paketi açıkladı. Ne yaptı? Dedi ki: “Şu milletin yastığının altındaki, evlerdeki altınlara da bir göz koyalım, onları da alalım.” Niye? Çünkü kötü yönetmenin faturasını beş ayda 3 tane ekonomik paket açıklayarak halka yüklemek istiyorlar ama sorunun kaynağına gelince, paketleri çözüm olarak gösteren Hükûmet, sorunun kaynağını ya dış güçler ya da muhalefet görüyor, diğer taraftan da sorunu kabul edip ha bire paket açıklıyor. Bu çelişkiyi de buradan halkımızın takdirlerine sunuyoruz. Eğer gerçekten sizde böyle bir sorun yoksa, ekonomi gayet güzel gidiyorsa, enflasyon düşüyorsa… Ki yüzde 50 açıkladı TÜİK, orada bile yüzde 50. Ancak biz ne konuşuyoruz burada? Fildişi Sahili’ni, Fas’ı, Macaristan’ı konuşuyoruz.

Son olarak şunu söyleyeyim: Son paketi halk açıklayacak, sandıkta iktidarı paketleyecek ve o paketlemeyle de artık bu algı operasyonlarından…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AYDIN (Devamla) – Toparlıyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz.

ERKAN AYDIN (Devamla) - Yirmi yıldır ne iyi yapıldıysa iktidar yapıyor; sütte leke var, iktidarda leke yok; ne kötü yapıldıysa da dış mihraklar, dış güçler, karanlık odaklar; o tutmazsa muhalefet. Bu, halkımızın artık burasına kadar geldi; bardak doldu, taşıyor; bıçak kemiği deldi. Siz bu gündemlerle milleti oyalamayı bırakın, halkın gerçek gündemini buraya getirin ama şunu da söyleyeyim son olarak: Ne yaparsanız yapın, halkın sandıkta getireceği paketle iktidarınız son bulacak, Millet İttifakı da iktidara gelip bütün bu yakıcı sorunlara çözüm üretecek diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2 - (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde söz isteyen, Kırklareli Milletvekili Sayın Vecdi Gündoğdu.

Buyurunuz Sayın Gündoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; beceriksiz, liyakatsiz yöneticilerin elinde ülke de ekonomi de âdeta yangın yerine döndü. Cumhuriyet tarihinin en büyük elektrik zammını bir buçuk ay önce hayata geçiren iktidar, sanki bu zamları yapan başkasıymış gibi davranmaya devam ediyor. Elektrik faturalarıyla millete elektrikli işkence yapıyorlar âdeta. Esnaf, dükkânında ampul yakamaz hâle gelmiş, karanlıkta oturmaya başlamış, elektrik parası da kirasını şu anda geçmiş. Köylerde içme suyu, su pompa elektrik ücretlerini muhtarlar artık ödeyemez hâle gelmiş ve sürekli, her gün telefon ederek “Lütfen bu elektrik faturaları biraz olsun düşsün.” diye yalvarıyorlar.

Bu acımasız, fahiş zamların sorumlusu kim? Şu anki iktidar, AKP. Fahiş zamlar vatandaşı perişan edince “Nasıl, ne yaparız?” diye milleti oyalıyorsunuz, Cumhurbaşkanı “Düzenleme yapıyoruz.” diyor, bakan “Çalışıyoruz.” diyor, bürokratlar “Hesap yapıyoruz.” diyor; vazgeçin milleti oyalamaktan da bir gecede yaptığınız zammı bu gece geri alın ve netice itibarıyla fiyatlar bir anda eski hâline dönsün. Yani bırakın şu tarifeymiş, yok kademeymiş, yok şirketmiş, yok EPDK’ymiş; milletin önüne sonuçla gelin, sonuçla. O sonuç, haneye gelen ucuz faturadır. Seçim zamanı kapı kapı dolaşıp oy isterken millet size faturaları gösterecek, daha sonra da emin olun ki hesabınızı kesecek. Her bir elektrik faturası, doğal gaz faturası sandıkta size inanın kırmızı kart olarak geri dönecek.

Değerli milletvekilleri, AKP, milletin cebini ve cüzdanını boşalttı, mutfaktaki tenceresini boşalttı, milletin tostunun, baklavasının içini boşalttı; ekmeğinin ya, gramajını düşürerek ekmeğinin içini boşalttı. Dolar çıktı, akaryakıta zam; dolar indi, yine akaryakıta zam. Bu nasıl bir ekonomi yönetimi, var mı bunun dünyada bir örneği, inanın bilmiyorum ama ne yazık ki milletle dalga geçen, milleti küçük gören bir iktidarla da karşı karşıyayız.

Cumhuriyet tarihinde ilk kez öğrenci yoksulluğu yaşıyoruz değerli milletvekilleri. Geleceğimiz olan gençler ekonomik sıkıntılar nedeniyle okulunu donduruyor. Öğrenci evlerinde kiralar ödenemiyor ve evler boşaltılıyor. Gençler “Nerede, hangi belediyede ücretsiz yemek yerim?” diye düşünüyor. Ulaşıma para yetişemiyor artık yürümeye başladılar. Anadan babadan harçlık isteyemez, istese de ana babada artık harçlık verecek takat kalmamış.

EYT’liler yıllardır çözüm bekliyor, yok. Atanamayan öğretmenler çözüm bekliyor, yok. Hemşire, imam, polis memurları 3600 ek göstergeyi bekliyor, çözüm yine yok.

40 milyon yurttaşımız yoksulluk sınırının altında yaşıyor, yirmi yıllık Hükûmet hâlâ sanki muhalefet partisiymiş gibi “Yapacağız, çözeceğiz.” diyerek masal anlatıyor. Millete masal anlatırken bir yandan da fakirin sırtından zengini ihya ediyorsunuz. Türk lirası mevduata, dolar görünümlü faiz elbisesi giydirip varlıklı mevduat sahiplerine verdiğiniz faize milletin hazinesini de kefil ediyorsunuz. Fakir fukaranın sırtından zengini ihya ediyorsunuz, işte size “AKP adaleti” dediğimiz olay da bu. Şimdi de neymiş, sanki nimetler eşit ve adil paylaşılmış gibi “Külfeti beraberce sırtlayacağız.” diyorlar. Ya, insafınız kurusun, ülkenin tüm nimetlerini yandaşlarla beraber yiyeceksiniz, ballı ihaleler, duble maaşlar alacaksınız milletin sırtından, sonra da millete “Acı reçeteyi gelin, beraber içelim.” diyeceksiniz. Bu mu adaletiniz sizin, bu mu vicdan? Ben size bunu soruyorum: Hiç Allah’tan korkmaz mısınız ya? Hiç kimse kusura bakmasın, öyle hesabı paylaşmak falan da yok. Yirmi yıldır yediniz, içtiniz; millet yiyecek kuru ekmek bulamazken siz saraylarda gününüzü gün ettiniz gün; yandaşlarınıza dolarla, avroyla bol bol ihale dağıttınız. Sizler geminin lortlar kamarasında dümencilik yaparken millet o gemide kürek mahkûmu oldu, farkında mısınız? Sonra da “Aynı gemideyiz.” diyorsunuz, millete bir avutma daha veriyorsunuz. Kusura bakmayın, milletin feryadına kulak tıkadınız, şimdi hesap ödeme sırası da size geldi, sandıkta o millet de o hesabı çatır çatır sizden soracak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

VECDİ GÜNDOĞDU (Devamla) – Buradan milletimize sesleniyorum: Umutsuzluk yok; elektrik faturası yüksek geldi diye evindeki ampulleri söndürme, seni karanlıkta bırakan o ampulü söndür. O ampul söndü mü karanlık ve zengini koruyan düzen de son bulacak. Haktan yana olanın, yoksulun düzeni kurulacak, aydınlık yarınlar da milletimizle birlikte olacak.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde söz isteyen yok.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamayı İç Tüzük’ün 145’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna bırakıyorum.

3’üncü sıraya alınan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un A400M Uçağının İş Birliği İçinde Geliştirilmesi, Üretimi Evresi ve Başlangıç Desteğine İlişkin A400M Program Üst Kurulu Kararına Dair 1, 2 ve 3 Sayılı Değişiklik Metinlerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un A400M Uçağı’nın İş Birliği İçinde Geliştirilmesi, Üretimi Evresi ve Başlangıç Desteğine İlişkin A400M Program Üst Kurulu Kararına Dair 1, 2 ve 3 Sayılı Değişiklik Metinlerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifi (2/2220) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 288) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 288 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen yok.

Teklifin maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

A400M UÇAĞININ İŞ BİRLİĞİ İÇİNDE GELİŞTİRİLMESİ, ÜRETİMİ EVRESİ VE BAŞLANGIÇ DESTEĞİNE İLİŞKİN A400M PROGRAM ÜST KURULU KARARINA DAİR 1, 2 VE 3 SAYILI DEĞİŞİKLİK METİNLERİNİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) A400M Uçağının İş Birliği İçinde Geliştirilmesi, Üretimi Evresi ve Başlangıç Desteğine İlişkin A400M Program Üst Kurulu Kararına dair “1 Sayılı Değişiklik” metninin 7 Ocak 2011 tarihinden, “2 Sayılı Değişiklik” metninin 27 Mart 2015 tarihinden ve “3 Sayılı Değişiklik” metninin 20 Şubat 2018 tarihinden geçerli olmak üzere onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu.

Buyurunuz Sayın Vahapoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 288 sıra sayılı Kanun Teklifi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Dünyanın kargaşaya, kavgaya en yatkın bölgeleri olan Balkanlar, Orta Doğu ve Kafkasların merkezinde yer almaktayız. Hristiyanlık ile İslam'ın, Ortodoksluk ile Katoliklik ve Protestanlığın, Doğu ile Batı kültürünün kesiştiği yerdeyiz. Karşılıklı olarak doğunun batıyla, kuzeyin güneyle kesiştiği, dünya hâkimiyet teorilerinde mutlaka kontrol edilmesi gereken bölge olarak zikredilen bölgenin merkezindeyiz. Dünya tarihinin asli ögeleri olan koca bir Türk dünyası ve koca bir İslam dünyası mevcut. Bizim geçmişimizde imparatorluklar, cihan devletleri, Asya’nın steplerinden Roma’nın kapısına, Viyana'ya, Baltık sahillerine kadar uzanmış bir geçmişimiz ve bu dünyaya liderlik etme potansiyelimiz mevcut. Bunun bugün de yapılabilmesi için “soft power” yani yumuşak gücün yanında, bilinen millî güç ve imkânlarla birlikte sert güç “hard power” olarak bilinen caydırıcılığı yüksek silahlı gücümüzün de olması gerekmektedir. Oyunun kuralları da aslında bunu gerektiriyor. Hangi ekonomik güce sahip olursanız olun, caydırıcı bir askerî gücünüz yoksa maalesef küresel asıl oyuncu olamamaktasınız. Buna en güçlü örnek Almanya ve Japonya'nın durumudur. Her iki ülke de küresel anlamda bilim, teknoloji, sanayi, ekonomi vesaire vesaireye sahip olmalarına rağmen güçlü bir askerî yapıya sahip olamadıkları için istedikleri kadar etkili olamamakta, birilerinin hep arkalarında kalmakta, onların dümeninde gitme zorunluluğu hissetmektedirler. Tabii, bu gerçeğe karşı hayalperest barış güvercinlerinin çıkıp “barış, kardeşlik, insan hakları, halkların kardeşliği, demokrasi” gibi süslü laflar etmeleri, bunu insanlığa karşı “silahlanma” olarak “Kabul edilemez.” diye sunmaları da mümkündür. Küresel oyun kurucuların dönemsel uşaklığına soyunmuş olanların telkin ve tavsiyelerine Türkiye'nin artık karnı toktur. Türkiye büyüyecekse, bölgesinde ve dünya genelinde saygınlığını sürdürecekse sert güce yani caydırıcı bir askerî güce de sahip olma zorunluluğu vardır. Ülkelerin hak ve menfaatlerini korumalarında, karşısındakinden beklediği saygıyı görmesinde, bugününden olduğu kadar yarınından da emin olmasında sadece diplomasinin yetmediğine hep şahit olmaktayız; bu nedenle, her alanda güçlü olabilmemiz için gereken neyse yapılması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, çoğunlukla Kara Kuvvetlerimizin nakliye uçağı olarak kullandığı C-130 ve C-160 uçaklarımız vardır, askerliğinizi yaptığınız sırada bu uçaklara da binmiş olabilirsiniz. Bu çilekeş uçaklar uzun yıllardır Türk Silahlı Kuvvetlerinin envanterinde bulunmaktadır ve önemli bölümünün kullanım süresi dolmak üzeredir. C-160 uçaklarının yakın gelecekte kullanım dışı kalmaları söz konusudur. Türkiye, bu nedenle 2003 yılında A400M Yeni Nesil Nakliye Uçağı Tedarik Projesi’ne katılmıştır. Bu proje Almanya, Fransa, İspanya, İngiltere, Belçika ve Lüksemburg'un üyesi olduğu Ortak Silahlanma İşbirliği Örgütü bünyesinde yürütülmektedir. Ülkemiz bu örgütün üyesi değildir.

Projenin bir gereği olan uçak gövdesi, sürat, fren sistemleri gibi ana parçaları ülkemizde üretilmektedir. Proje tasarım ve üretimde TUSAŞ'ın, motor üretiminde TEI’nin görev üstlendiği Türk Havacılık Uzay Sanayii ve Selex Komunikasyon gibi firmalarımızın yer aldığı, Kayseri'deki 2’nci Hava Bakım Fabrikamızın önemli rol üstlendiği bir projedir yani biz projenin içindeyiz. Ülkemiz, bu uçaklardan 10 adet sipariş vermiş ve bunun 9’unu teslim almış olup bu uçaklar hâlen kullanılmaktadır, 10’uncu uçağımızda Mart 2022’de Silahlı Kuvvetlerimizin envanterine girecektir.

A400M uçakları ağır ve hacimli yük taşıma kapasitesine sahip, yüksek süratli ve uzun menzil uçabilen uçaklardır. Bu uçaklar hava indirme harekâtları, birlik intikali, havadan havaya yakıt ikmali, elektronik gözetleme gibi faaliyetlerde kullanılmaktadır. Bunun yanında doğal afetlerde -mesela Elâzığ'da meydana gelen depremde- hava ikmal köprüsünün oluşturulmasında, salgın hastalıklarda hasta ve ilaç naklinde kullanılır. Çin'den, Wuhan'dan Covid aşılarının ilk getirildiği uçaklar bu uçaklardır. Afganistan'dan ülkemize askerlerimizin ve sivil şahısların getirilmesi konularında yararlanılmıştır. “Uçan kale” ya da “Koca Yusuf” gibi isimlerle adlandırılan uçaklar, bu uçaklardır. Bu projenin yürütülmesi ve geliştirilmesinde Ortak Silahlanma İşbirliği Örgütü üyesi ülkelerden Fransa, mali katkı taahhüdünü artırmış ve bununla ilişkili 1 ve 2 Sayılı Değişiklikler 2011 ve 2014 yıllarında; Belçika’nın mali katkı taahhüdünü artırma kararına ilişkin 3 Sayılı Değişiklik 2018 yılında; Almanya’nın ve Belçika’nın tekrar, mali taahhüt karşılıklarını artırma kararı da 4 Sayılı Değişiklik olarak 2020 yılında imzalanmıştır. Bu değişiklik metinlerinin onaylanmasının ülkemize yüklediği herhangi bir ilave yük bulunmamaktadır. Bunun yanında, Türkiye’nin diğer ülkelerden farklı olan yönü projeyle ilgili 2003 Tarihli Mutabakat Muhtırası ve Program Üst Kurul Kararı kanunla uygun görüldüğü için bu metinlerde yapılan değişikliklerin onaylanmasının da Türkiye Büyük Millet Meclisi takdirine bırakılmış olmasıdır.

Değerli milletvekilleri, günümüzde gündem sürekli değişmektedir. Rusya’nın attığı her adımın Türkiye’nin hak ve menfaatlerine tehdit oluşturduğunun farkında olmak zorundayız. Rusya, eski ve tarihî hâkimiyet bölgelerini yeniden hâkimiyeti altına alma arayışındadır. Nitekim, Ukrayna’yı parça parça yutan bir Rusya bulunmaktadır. Kırım’dan sonra bu defa Ukrayna topraklarını, Donetsk ve Luhansk’da kurdurduğu kukla hükûmetleri tanıyarak ilhak yoluna giden ilk adımı atmıştır. Osetya, Kırım ve Donetsk ile Luhansk’tan sonra Batı’nın ne diyeceği fazla önemli değildir. Zira, ABD’nin başını çektiği Batı Bloku laf üretmenin hatta Rusya’yı kışkırtmanın ötesinde bir şey yapmamış ve yapmayacağını da göstermiştir. Bugün, Putin’in atacağı adımları öngörmek zor değildir. Çarlık Rusyası’nın hedefleri, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin hak ve menfaat bölgeleri, komünizmin genişleme ve hedef ülkeleri içten ele geçirme teknikleri, Rus millî hafızası ve Rus milliyetçiliğinin hedefleri ile Putin gibi bir Rus milliyetçisinin hedeflerini eğer önünüze koyarsanız, ileride atacağı adımları şimdiden kestirmeniz mümkündür. Buna karşılık olarak, bugün Biden’ın yayınlamış olduğu mesajda şu deniliyor: “Rusya’nın uluslararası hukuku bariz ihlallerinden çıkar elde etme şansını reddetmek için bir yürütme emri imzaladım. Sonraki adımlar konusunda da Ukrayna da dâhil olmak üzere müttefikler ve ortaklarla yakın istişarelerde bulunmaya devam ediyoruz.” Yani laf, laf, laf.

Rusya’nın bundan sonraki adımının Baltık ülkeleri değil, Suriye olma ihtimali göz ardı edilmemelidir. Suriye’nin Rusya’yla birleşme kararı tüm dengeleri bozacaktır ki Suriye, hatırlayacaksınız, Mısır’la da birleşme kararı almış idi. Şu anda Esad fevkalade sıkışmış durumdadır, buradan kurtulmak için böyle bir yol izlerse stratejik olarak Rusya bütün dünya ülkelerinin önüne geçecektir. Suriye’nin böyle bir karar almasının önündeki en büyük engel, bu ittifakla birlikte oluşacak arazinin üzerinde İsrail’in hak iddia ediyor olmasıdır.

Milliyetçi Hareket Partisi lideri ve Genel Başkanım Sayın Devlet Bahçeli’nin bugün MHP grup toplantısında dikkat çektikleri üzere, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Rusya ve Ukrayna arasındaki muhtemel savaşı kesinlikle doğru bulmuyor, bu cinayet teşebbüsüne hiç kimsenin ortak olmamasını temenni ediyoruz; barış, huzur ve istikrarın kökleşmesi için diplomasi ve diyaloğun tek çıkar yol olduğuna inanıyoruz; savaş yanlıştır, insanlığın kaybetmesidir diyoruz. Ayrıca, savaş çığırtkanlığı yapan “Savaş çıktı çıkıyor.” yaygarası koparan ülkelerin asla iyi niyetli olmadığı kanaatindeyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Devamla) – Cümlemi tamamlayayım müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Devamla) – Milliyetçi Hareket Partisi olarak söz konusu kanun teklifini uygun gördüğümüzü ve desteklediğimizi yüce Meclisin bilgilerine sunuyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına Ankara Milletvekili Sayın Nihat Yeşil.

Buyurunuz Sayın Yeşil. (CHP sıralarından alkışlar)

NİHAT YEŞİL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye içte ve dışta çok zor bir dönemden geçiyor. Türkiye yönetilmiyor, âdeta savruluyor. Enerji politikalarında dışa bağımlılığın bedelini bugün en ağır şekilde toplumumuz ödüyor. Doğal gaz faturaları ödenmediği için battaniye altında soğukta üşüyen yavrularımız var. Evine ekmek götürmekte zorlanan, en temel gıda ürünlerini dahi alamayan, pazarda etiketlere bakıp yutkunan, çocuğu meyve istediğinde alamayan çaresiz annelerimiz var. Kış günü ekmek ve yağ kuyruklarında saatlerce bekleyen vatandaşlarımız var. Kirasından fazla gelen elektrik faturalarını ödeyemeyen, dükkânlarını açamayan esnaflarımız var.

2020 yılında Türkiye genelinde doğal gazı kesilen 779 bin abone varken icra takibi başlatılan 53 bin abone vardı. 2021 yılının sadece ilk sekiz ayında doğal gazı kesilen 914 bin abone varken icra takibi başlatılan 48 bin abonemiz var. Ankara’mıza gelindiğinde ise, 2020 yılında doğal gazı kesilen 87 bin abonemiz var. 2021 yılının sadece ilk sekiz ayında Ankara’da doğal gazı kesilen 107 bin abonemiz var. Bu insanların üzerinde hepinizin ahı vardır. Bu yetmezmiş gibi milyonlarca işsiz gencimiz var. KYK borcundan dolayı evine icra gelen 400 bin öğrencimiz var. Atama bekleyen binlerce öğretmenimiz var. Ülkesine faydalı bir evlat olarak okulunu bitirip çalışmak isterken işsizlikten çıkar yol bulamayan, yarından ümidi kesilen, kesmek zorunda bırakılan, çaresiz, intihar eden gençlerimiz var. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, davul zurnayla duyurduğunuz asgari ücret de yüzde 50 artışla 4.250 lira oldu. TÜİK’e göre enflasyon yüzde 49, ENAG’a göre enflasyon yüzde 115. Elektrik faturalarının en düşüğü yüzde 52, en yükseği de yüzde 120 arttı, doğal gaz faturaları yüzde 25 arttı. TÜİK’in gıda enflasyonu dahi yüzde 44 oldu. Kiralar yüzde 50 arttı. İğneden ipliğe her şeye zam gelirken arttırdığınız asgari ücretin yüzde 50’si nerede? Nasrettin Hoca’nın sorduğu gibi: Kedi buysa ciğer nerede, ciğer buysa kedi nerede? (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Değerli arkadaşlar, her alanda olduğu gibi, sağlık sistemi de alarm veriyor. Sağlık emekçilerimiz sesini duyuramıyor. Türk Tabipleri Birliği Meclis önünde “beyaz nöbet” eyleminde. “Eylem yapamazsınız.” gerekçesiyle doktorlarımız itilip kakılıyor. Hekimlerimiz -özlük hakları nedeniyle- yıllardır hakkı olan iyileştirmeyi talep ediyor. Hastanelerimizde doktor eksikliği nedeniyle mevcut doktorlarımız muayenelere yetişemiyor. Ameliyathaneler yoğun bakım servisine dönüşüyor. Acil ameliyatlar dışında rutin ameliyatlar yapılamıyor. Döviz kurundaki artış nedeniyle ithal tıbbi malzemelere ulaşılamıyor. Kullanımı zorunlu ilaçlar ödeme listelerine alınamıyor. Hastalarımız hastanelere ulaşamıyor, sistemden randevu alamıyor. Bu da sizin sağlık karneniz.

Bu “şehir efsanesi” dediğiniz şehir hastaneleri tam bir kara deliğe dönüştü. Son beş yılda 21 milyar ödeme yapılmasına rağmen Sağlık Bakanlığı buralara para yetiştiremiyor, buna rağmen hizmette verim alınamıyor. Ankara Bilkent Şehir Hastanesi açılınca Ankara merkezindeki tarihî hastanelerimiz kapatıldı. Ankara Numune Hastanesi, Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi, Dışkapı Çocuk Hastanesi, Ankara Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi, Ulus Devlet Hastanesi tüm uyarılarımıza rağmen, halkın karşı çıkmasına rağmen teker teker kapatıldı.

Ayrıca yine Ankara’da temeli 2013 yılında atılan Etlik Şehir Hastanesi aradan dokuz yıl geçmesine rağmen açılamadı. Ankara Şehir Hastanesi açıldığı zaman Ankara’da tam 6 tane hastanemiz daha kapatılacak. Doktor Sami Ulus Hastanesi, Yenimahalle Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Etlik Zübeyde Hanım Araştırma Hastanesi, Ankara Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesi, Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesiyle Ankara’da toplam 12 hastanemizin kapısına kilit vurulmuş olacak. Girilen onca külfetin, yapılan onca yatırımın, verilen yirmi beş yıllık kira garantilerinin hastaya faydası olmadı, doktora faydası olmadı, eczacıya faydası olmadı, medikalciye faydası olmadı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

NİHAT YEŞİL (Devamla) - …hastane çevresine, esnafa faydası olmadı, toplu taşıma faydası olmadı, kamu bütçesine faydası olmadı yani bu milletin hiçbir ferdine faydası olmadı. Ya bu gerçekleri kabul edeceksiniz ya da iş işten geçince yine “Kandırıldık.” diyeceksiniz.

Değerli arkadaşlar, çözüm belli; yapılan bu haksız zamlar geri alınsın, özelleştirmeler iptal edilsin, emekçinin sesi kesilmesin, kamuya atamalarda sadakat değil liyakat gözetilsin, yargıya müdahale edilmesin, hâkimlere baskı yapılmasın, sağlık emekçisine şiddet engellensin, kadına şiddet son bulsun, rantçıya değil, esnafa destek verilsin, yancıya değil, çiftçiye teşvik verilsin, 5’li çeteye değil, Türkiye’ye kaynak sağlansın.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde söz isteyen Balıkesir Milletvekili Sayın Fikret Şahin.

Buyurunuz Sayın Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizde ilk Covid tanısı 11 Mart 2020 tarihinde konuldu ve yaklaşık olarak iki yıldır da pandemi süreciyle mücadele ediyoruz. Her ne kadar Sayın Sağlık Bakanı “Hastalık azaldı.” demiş olsa da bugünkü yayınlanan tabloda 271 vatandaşımızın hayatını kaybetmiş olduğunu, 86 binden fazla da yeni tanı konulduğunu görmüş oluyoruz.

Peki, bu iki yıllık pandemi sürecinde Meclisimizin ihtisas komisyonu yani Sağlık Komisyonu ne yapmıştır? Bunu ifade etmek istiyorum size: Sağlık Komisyonu iki yıllık pandemi sürecinde sadece 2 defa toplanmıştır; ilk toplantısını 21 Temmuz 2020 tarihinde, 2’nci ve son toplantısını da 19 Kasım 2020 tarihinde yapmıştır yani 19 Kasım 2020 tarihinden itibaren tam dört yüz altmış gün geçmiştir ve Sağlık Komisyonu bu tarihten sonra bir kez dahi toplanmamıştır. Sağlık Komisyonu 2021 tarihinde, pandeminin en yoğun izlediğimiz bu sürecinde bir kez dahi toplanmamıştır. Sağlık Komisyonunun 2021 yılında internet sitesindeki tablosuna bakacak olursanız hiçbir kaydın olmadığını göreceksiniz.

Ve yine, bu dört yüz altmış günlük süreçte bakınız nelerle karşılaştı ülkemiz ve Sağlık Komisyonu bunlarda nasıl davrandı, onu ifade etmek istiyorum: Bu dört yüz altmış günlük süreçte 13 milyonu aşkın vaka tanısı koyduk, 80 bini aşkın Covid nedeniyle vefat yaşadık. Sağlıkta Dönüşüm Programı denilen program sağlıkta çöküş programı hâline geldi, sağlık sistemi hızla sorunlarla boğuşur hâle geldi ve vatandaşlarımız hastanelerde muayene dahi olamaz hâle geldiler. Muayene olabilenler tetkiklerini yaptıramadılar, tıbbi malzeme eksikliği nedeniyle ameliyatlar yapılamadı, ilaçlar bulunamadı, tedaviler gecikti. Sağlık hizmetleri tamamen paraya endeksli hâle geldi, parası olmayan vatandaşlarımız hizmet alamaz hâle geldi. Yine, Sağlık Komisyonunun dört yüz altmış günlük toplantı yapmadığı süreçte 207’si hekim olmak üzere en az 543 sağlık çalışanı Covid nedeniyle hayatını kaybetti. Yine, bu pandemi sürecinde 9 bini aşkın hekim istifa etti, en azından 3 bin hekim yurt dışına gitti ve her geçen gün hekimlerin yurt dışına gidişleri arttı. Son on yılda yurt dışına giden hekim sayısı tam 24 kat arttı. Sadece 2021 yılında, geçtiğimiz yıl Türk Tabipleri Birliği kayıtlarına göre en az 1.405 hekim yurt dışına gitti. Ve sağlık çalışanlarının özlük haklarıyla ilgili yasal düzenleme dahi yapılamadı. Aralık ayının içinde buraya hekimlerle ilgili bir düzenleme geldi ve iki gün sonra bu düzenleme tekrar çekildi. Bu düzenleme dahi, hekimlerle ilgili, sağlık çalışanlarıyla ilgili bu düzenleme dahi Sağlık Komisyonu üzerinden değil Sanayi Komisyonu üzerinden geldi ve Sağlık Komisyonu kendi görev alanına dahi sahip çıkamadı. Yine, sağlık çalışanları, Sağlık Komisyonunun çalışmadığı bu dört yüz altmış günlük süreçte pek çok greve imza attılar, önümüzde de 14 Mart Tıp Bayramı var ve büyük bir iş bırakma eylemine de hazırlanıyorlar. Yine, aşılama hızı neredeyse durmak noktası geldi. Uzun yıllar sonra üretilen yerli aşı Turkovac’la ilgili birtakım şüpheler giderilemedi, aşı karşıtlarına karşı yeterince mücadele yapılamadı bu dört yüz altmış günlük süre boyunca. Ve yine, Sağlık Komisyonu bu dört yüz altmış günlük süreçte herhangi bir çalışmaya gerek duymadı ve toplantı yapmadı. Ama bizler, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu sorunlara duyarlıyız. Bakın, 31 Ocak tarihinde Sağlık Komisyonunun Cumhuriyet Halk Partisi üyesi 6 milletvekili olarak Komisyona dilekçeyle başvurduk ve Sağlık Komisyonu Başkanı Sayın Recep Akdağ’dan yetkisini kullanarak Komisyonu toplantıya çağırmasını, Komisyonun bir an önce bu sorunlarla ilgili toplantı yapmasını talep ettik. Kendisi geçtiğimiz hafta toplantı yapacağımızı belirtti ama yapılamadı, bu hafta yapılabileceğini söyledi ama bu hafta da toplantıyla ilgili herhangi bir gündem maalesef önümüzde yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİKRET ŞAHİN (Devamla) – Bitmek üzere Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

FİKRET ŞAHİN (Devamla) – Bakınız, Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin bir handikabı da, Meclisteki ihtisas komisyonları yeteri kadar sorumluluk alamamakta, sorunları çözememektedir. Yüz yılda bir yaşadığımız pandemi sürecinde dahi Sağlık Komisyonu dört yüz altmış gündür çalışmıyor, geçen yıl hiçbir toplantı dahi yapmamıştır. Tabii, buradan AKP Grubuna sormak istiyorum: Sağlık Komisyonu bu süreçte çalışmayacak da ne zaman çalışacak?

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamayı İç Tüzük’ün 145’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna bırakıyorum.

4’üncü sıraya alınan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un A400M Uçağı’nın İş Birliği İçinde Geliştirilmesi, Üretimi Evresi ve Başlangıç Desteğine İlişkin A400M Program Üst Kurulu Kararına Dair 4 Sayılı Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un A400M Uçağı’nın İş Birliği İçinde Geliştirilmesi, Üretimi Evresi ve Başlangıç Desteğine İlişkin A400M Program Üst Kurulu Kararına Dair 4 Sayılı Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifi (2/3670) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 289) (x)

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 289 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

A400M UÇAĞI’NIN İŞ BİRLİĞİ İÇİNDE GELİŞTİRİLMESİ, ÜRETİMİ EVRESİ VE BAŞLANGIÇ DESTEĞİNE İLİŞKİN A400M PROGRAM ÜST KURULU KARARINA DAİR 4 SAYILI DEĞİŞİKLİK METNİNİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) A400M Uçağı’nın İş Birliği İçinde Geliştirilmesi, Üretimi Evresi ve Başlangıç Desteğine İlişkin A400M Program Üst Kurulu Kararına dair “4 Sayılı Değişiklik” metninin 17 Aralık 2020 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde söz isteyen Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya.

Buyurunuz Sayın Yılmazkaya. (CHP sıralarından alkışlar)

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanının dediği gibi, ülkemiz nereden nereye geldi? Ben size hangi konularda nereden nereye geldiğinizi anlatmak istiyorum, bu kısa zaman içinde bir kısmını saymaya çalışacağım. Hepsi birbirinden önemli ama en başta adalet ve hukuk sistemimiz nereden nereye geldi. Basit olarak, adalette terazi bırakmadınız, can çekişir hâle geldi. Özgürlükler ve yaşam şartları, insan hakları, düşünce ve basın özgürlüğü, güvenlik nereden nereye geldi. Mesleklere verdiğiniz değer ve devletteki liyakat, özellikle öğretmenlik ve sağlıkçıların durumu nereden nereye geldi arkadaşlar. Döviz kurları, özellikle 1,5 liradan aldığınız dolar nereden nereye geldi. Enflasyon nereden nereye geldi. Tarlasına ve hayvanına sahip çıkan çiftçimizin ve köylümüzün sayısı, ekilen tarım arazilerinin miktarı, alın teri döken işçimiz, esnafımız, emekçimiz, memurumuz, emeklimiz nereden nereye geldi. Elektrik ve doğal gazın fiyatı, yapılan zamlar, kömürün ve gübrenin ton başına fiyatı, akaryakıt ve su, ulaşım masrafları, kiralar, ev fiyatları, hastane, okul, eğitim masrafları, mevsimsel ihtiyaçlar, gıda ve mutfak masrafları ve daha sayamadığım birçok unsur sizin iktidarınızda, değerli arkadaşlar, nereden nereye geldi. İntihar eden vatandaş sayısında ve kadına şiddet sayısında nereden nereye geldik. Aslında sokağa çıkacak hâliniz kalmamış ama bir çıksanız da görseniz, gerçekten, memleketi nereden nereye getirdiniz. Daha size ülkenin dış politikadan nereden nereye geldiğini de söylemiyorum, Suriyelilerden de bahsetmiyorum.

Basit olarak söylenmek istenirse, siz ülkeyi devraldığınızdaki ülkenin durumunu gelin tartışalım ancak kesin olan bir şey var ki siz ülkeyi perperişan hâle getirdiniz değerli arkadaşlar. İnsanlarımızın tüm bu şartlara, pahalılığa rağmen bu kadar zorda kaldığı ülkemizde tek şansınız nedir biliyor musunuz değerli arkadaşlar? O kadar uğraşmanıza rağmen yok edemediğiniz dayanışma ve paylaşma kültürümüz, aile törelerimiz sayesinde ülkemiz hâlen ayakta kalabilmekte, biliyor musunuz? Ömrünün belki on on beş yılını rahatlıkla yaşayabilme planı yapan babalarımız, dedelerimiz veya büyüklerimiz çocuklarına, torunlarına veya konu komşu birbirlerine sahip çıkabildiği için insanlarımız aç da olsa hayatta kalabilmektedirler. İşsiz oğluna, işsiz kızına, aç kalacak torununa sahip çıkan büyüklerimiz sayesinde ülke hâlen ayakta durabilmektedir, biliyor musunuz? Ancak hayat pahalılığını öyle bir hâle getirdiniz ki artık 13,5 milyona varan emeklilerimiz de büyük sıkıntı içine girdiler, onlar da artık kendilerine dahi zor bakar hâle geldiler maalesef, nereden nereye.

Ülkeyi getirmiş olduğunuz perişan hâlden utanmayıp bir de neler söylediğinizi biliyor musunuz? Ben size söyleyeyim: Halktan kopuk bir şekilde sarayında yaşayan Fransa kraliçesi gibi -hani o kuru ekmeği bile bulamamaktan yakınan halka hitaben “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler.” demişti ya- şimdi halktan kopuk bir şekilde sarayında yaşayanlar geçinemeyen vatandaşlara “Porsiyonlarını küçültün.” diyor, Enerji Bakanı soğuktan donan ve gaz alamayan vatandaşa “Kombileri kısın.” diyor vicdanı sızlamadan; bakanlarda da nereden nereye geldik arkadaşlar.

Halk yoksullaştıkça siz zenginleşiyorsunuz, yandaşlarınız zenginleşiyor, çoluk çocuğunuz zenginleşiyor; daha arabada kokain içenleri de söylemiyorum. İşçiye, memura, emekliye, çiftçiye “Para yoktur.” deniliyor, yandaşların milyarlarca liralık vergi borcu bir gecede siliniyor fakat nereden nereye geldik!

Neyse arkadaşlar, burada bir diğer önemli konuya, sağlıkta şiddet konusuna değinmek istiyorum. Kime olursa olsun, kime yapılırsa yapılsın fiziki ya da sözlü şiddetin her türlüsüne karşıyız ve şiddete “Hayır.” diyoruz. Son dönemlerde Türkiye’nin hemen hemen her yerinde sağlık emekçilerimize yapılan saldırılar, sağlıkta şiddet olaylarında gelinen noktanın vahametini gözler önüne sermektedir. Sağlık emekçilerimize yönelik “Sen kim oluyorsun lan.”, “Seni mermi manyağı yaparım.”, “Seni döve döve öldürürüm.”, “Senin ağzını burnunu kırarım.”, “Senin gibi doktorun...”, “Bana ne zaman bakacaksın lan?”, “Bunun hesabını size soracağım.”, “Benim sıram ne zaman gelecek?”, “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” gibi sözlü ve fiziki saldırılar devamlı yapılmaktadır. Şimdi, değerli arkadaşlar, bu sözlü ve fiziki saldırıları bir hâkime, bir savcıya, bir Emniyet mensubuna, bir subaya yapamayan vatandaş, sağlık çalışanlarını istediği gibi tehdit edebilmekte, onlara sözlü veya fiziki şiddet uygulayabilmektedir ve bununla da övünebilmektedir. Bakın, nereden nereye!

Öncelikle, bu saldırı eylemlerinde bulunanları kınıyor, yargı mensuplarına karşı işlenen suçlarda olduğu gibi sağlıkçılara karşı yapılan saldırılarda da iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasının uygulanması adına Hükûmetin bu yönde gerekli düzenlemeleri yapmasını bekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

BAYRAM YILMAZKAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bütün bu sağlıkta şiddet, beş dakikada bir hasta bakma zorunluğu, verilmeyen özlük hakları, söz verildiği hâlde yapılmayan maaş zamları, kötü çalışma koşulları nedeniyle insanlarımız ve hekimlerimiz bu meslekten soğudu. Bu nedenledir ki artık bu meslek hem tercih edilmiyor hem de var olan hekimlerimiz daha rahat mesleğini icra etmek ve insanca yaşamak için yurt dışına gitmenin yollarını arıyorlar.

Değerli arkadaşlar, hoca seviyesinde doktor kalmadı. Yakında kamuda asistan hekimleri eğitecek kimse de kalmayacak, hatta sıradan ameliyatları yapacak doktor bile bulamayacaksınız. Sağlığı da nereden nereye getirdiniz diyor ama her şeye rağmen dostlarımızla birlikte, perperişan ettiğiniz bu ülkeyi tekrar ayağa kaldırmanın sözünü veriyoruz. Sandık gelecek, gitti gidiyor iktidar ve geliyor gelmekte olan diyorum.

Teşekkür ediyorum arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamayı İç Tüzük'ün 145'inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna bırakıyorum.

5'inci sıraya alınan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan Hükümeti Arasında Yolcu ve Eşyanın Karayolu ile Uluslararası Taşınmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan Hükümeti Arasında Yolcu ve Eşyanın Karayolu ile Uluslararası Taşınmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2704) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 241) (x)

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 241 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1'inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE MACARİSTAN HÜKÜMETİ ARASINDA YOLCU VE EŞYANIN KARAYOLU İLE ULUSLARARASI TAŞINMASINA İLİŞKİN ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 7 Kasım 2019 tarihinde Budapeşte’de imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan Hükümeti Arasında Yolcu ve Eşyanın Karayolu ile Uluslararası Taşınmasına İlişkin Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde söz isteyen Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Arzu Erdem.

Buyurun Sayın Erdem. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ARZU ERDEM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan Hükümeti Arasında Yolcu ve Eşyanın Karayolu ile Uluslararası Taşınmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz Türk milletimizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ekonomik kalkınma, bir ülkenin ekonomik, siyasi ve sosyal refahının geliştiği bir süreçtir. Bir ülkenin ekonomik kalkınması nüfusun yaşam düzeyi, ekonomik rekabet yeteneği, ülkenin gayrisafi yurt içi hasılası, kişi başına düşen millî geliri ve ekonomik bağımsızlığının olumlu yönde değişmesiyle tanımlanan bir süreçtir. Ekonominin gelişmesinin temel dinamiği insan sermayesi ve yarattığı yeniliklerdir. İnsanın sermayesi insanların eğitimi, sağlığı, bilim, çalışma koşullarının ve yaşam kalitesinin artırılmasından oluşmaktadır. İşte, tam burada uluslararası anlaşmaların ülkelerin kalkınmasındaki önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Uluslararası anlaşmaların her iki muhatap ülkesi, bu anlaşmaların ekonomik faydalarını ülkelerin lehine çevirmek için gayret sarf etmektedir. Ekonomik, siyasi, teknolojik, çevresel ve kültürel etkenlerle oluşan küreselleşme sürecinde dünyanın şekillenmesinde derin değişiklikler oluşmaktadır. İşte cennet vatanımız Türkiye’miz bu küreselleşme sürecinde etkin rol oynamaktadır ve oynayacaktır. Diğer birçok ülkeyle kıyasladığımızda Türkiye'nin küreselleşme sürecindeki etkisi, kapasitesi çok daha yüksek. Bunun temelinde Türkiye'nin sahip olduğu siyasi, askerî ve ekonomik güç yatmaktadır. Bu çok yönlü güç sayesinde, Türkiye, gerek bölgesel gerek küresel anlamda etkin politikalar yürütebilme imkânı bulmaktadır. Uluslararası anlaşmalar da bu politikaların en önemli parçalarından bir tanesidir, hatta -şöyle diyebilirim- lokomotif parçalarından biridir.

Bugün görüşmekte olduğumuz uluslararası anlaşmalar, özellikle son yıllarda ekonomik potansiyelin farkına varılmasıyla doğabilecek fırsatların değerlendirilmesi bakımından çok büyük önem arz etmektedir. Uluslararası anlaşmalar, taraf ülkeler arasında 21’inci yüzyılın getirdiği yeni fırsatlarla birlikte, karşılıklı güven ve “kazan-kazan” anlayışıyla çözüm üretebilecek büyük bir potansiyel ortaya çıkarmaktadır. Bu açıdan Milliyetçi Hareket Partisi olarak uluslararası sözleşmeleri desteklediğimizi belirtmek isterim.

Değerli milletvekilleri, ulaştırma, günlük hayatın devamında temel işlevleri olan bir hizmet türüdür. Eşya ve yolcunun bir yerden başka bir yere taşınması olayı insanoğlunun ortaya çıktığı tarihten bugüne kadar uzanmaktadır, bundan sonra da her daim devam edecektir. Ekonomilerin desteği ve itici gücü olan ulaştırma sektörü, son dönemde bütün dünyada gerek hacim gerek yapı itibarıyla muazzam gelişmeler göstermektedir. Bir yandan sanayinin yaygınlaşması ve dünya ticaretinin genişlemesi, diğer yandan başta iç ve dış turizm olmak üzere çeşitli nedenlerle insanların daha çok seyahat etmeleri ve kitle taşımacılığının ivme kazanması, daha emin, ucuz ve hızlı ulaştırma araçları yapma ve kullanma teknolojisinin gelişmesine yol açmaktadır. Sanayileşme hareketlerine paralel olarak ulaştırma faaliyetlerinin önemi her gün daha da artmaktadır. Diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de sabit sermaye yatırımları gerçekleştirme yüzdeleri itibarıyla ulaştırma sektörü hatırı sayılır bir yer işgal etmektedir.

Günümüzde kara yolu ulaşımı ülkelerin taşıma sistemleri için en önemli yeri işgal etmektedir. Özellikle İkinci Dünya Savaşı ve sonrasında motorlu kara taşıtlarındaki gelişmeler kara yolu taşımacılığını güvenli ve ucuz hâle getirmiş ve yaygınlaştırmıştır. Hâlen ileri ülkeler dâhil diğer taşıma sistemlerinin -hem hava hem deniz- çok gelişmiş olmasına rağmen eşyada kara yolu taşımacılığının toplam taşıma içindeki payı yüzde 50 ila yüzde 75 arasında değişmektedir, yolcuda ise yüzde 70 ila yüzde 95 arasında değişmektedir. Bu da neyi gösteriyor aslında? Kapasite tamamen dolmuş değil, bizim için de fırsatlar var, dünyadaki diğer ülkeler için de fırsatlar var. Bu oranlar Türkiye'de sırasıyla yüzde 76 ve yüzde 94’tür. Söz konusu oranların önümüzdeki yıllarda korunacağı düşülmektedir, hatta artırılması gerektiği de görülmektedir.

Kara yolu taşımacılığının bu kadar benimsenmesinin diğer önemli bir nedeni ise bu ulaştırma sisteminin coğrafi bakımdan gösterdiği esnekliktir. Başka bir deyişle, diğer ulaştırma sistemlerinin katkısına ihtiyaç duyulmaksızın taşıma kapıdan kapıya yapılabilmektedir. Ulaştırma sektörü içerisinde büyük bir yeri olan uluslararası kara yolu taşımacılığımız hızlı bir gelişme ve büyüme göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin uluslararası taşımacılık faaliyetlerinde kara yolu taşımacılığı geniş bir paya sahiptir. Türkiye, tarih boyunca doğu ve batıyı birbirine bağlayan en kısa yol olması nedeniyle köprü işlevi görmüştür. Son yıllarda ekonomik ve sosyal şartlarda meydana gelen hızlı değişim ve transit ticaretteki genişleme sonucu kara yolu taşımacılığının önemi artmıştır, artmaya da devam edecektir. Ülkemizde teşvik tedbirleriyle uluslararası kara yolu yük ve yolcu taşımacılığında hızlı bir gelişme sağlanmış olup bugün diğer ülkelerle rekabet edebilecek güçlü bir filoya sahip hâle gelinmiştir.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle, Türkiye ile Macaristan arasındaki kara yolu taşımacılık faaliyetleri, 14 Eylül 1968 tarihinde imzalanan Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Macaristan Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Karayolu Nakliyatına Mütedair Anlaşma ve bu anlaşmanın değiştirilmesini teminen 21 Haziran 1976 tarihinde imzalanan Uluslararası Karayolu Nakliyatına İlişkin Anlaşmayı Tadil Anlaşması çerçevesinde yürütülmektedir.

Türkiye-Macaristan ilişkileri 2013 yılından itibaren yüksek düzeyli stratejik iş birliği düzeyinde yürütülmüştür. Macaristan, başta Avrupa Birliği olmak üzere, Avrupa ve diğer uluslararası platformlarda ülkemizle her zaman yakın dayanışma içerisinde olmuştur, ticari ve ekonomik ilişkilerimizin her geçen gün arttığı, salgın döneminde karşılıklı olarak maske ve ilaç ham maddelerinin tedarik edildiği bilinmektedir. Macaristan, ülkemiz ve Batı Avrupa ülkeleri arasında geçiş yolları üzerinde yer almaktadır ve kara ulaştırması açısından oldukça önemli bir ülkedir. Söz konusu anlaşmayla, 1968 ve 1976 tarihli anlaşmaların yenilenerek günümüz koşullarına uygun ve standart bir metin hâline getirilmesi amaçlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, bizler Milliyetçi Hareket Partisi olarak ülkeler arasında her türlü ilişkiyi her alanda geliştirme noktasında katkı vereceğimizi ifade ediyoruz; bugüne kadar ettik, etmeye de devam edeceğiz.

Türkiye, ülkeler arasındaki ilişkilere çok sayıdaki karmaşık sorunlar merceğinden değil, karşılıklı menfaat ilkesine dayalı, iş birliğini ve dostlukları geliştirici fırsatlar ve gelişmeler penceresinden bakmalıdır. Sonuç olarak, Türkiye dış siyasetini, Türkiye Cumhuriyeti’mizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi “Yurtta sulh, cihanda sulh.” ilkesi temeline dayalı, millî çıkarları karşılıklı olarak önceleyen bir vizyonla ve sahip olduğu tüm imkânları azami suretle seferber ederek hayata geçirmelidir. İşte, tam bu çerçevede baktığımızda uluslararası sözleşmelerin ve diğer ülkelerle geliştirilen ilişkilerin tamamının ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Güçlü Türkiye hedefine ulaşmak için bir ve birlikte olmamız gerektiğini, bu açıdan el ele vermemiz gerektiğini, uluslararası sözleşmelerin hiçbirine bir itirazın yapılmaması gerektiğini, yapılan itirazların siyasi saikle yapıldığını, nasıl ki Yunanistan ve diğer ülkeler, özellikle ülkemizi eleştirmek için birtakım siyasi saiklerle kararlar veriyorsa burada muhalefetin de eleştirilerine tamamıyla siyasi gözle baktığını belirtmek isterim.

Genel Kurulu ve değerli milletvekillerimizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına Mersin Milletvekili Sayın Alpay Antmen.

Buyurunuz Sayın Antmen. (CHP sıralarından alkışlar)

ALPAY ANTMEN (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uluslararası anlaşmaları görüşüyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bugüne kadar Türkiye’nin çıkarına ve yararına olan bütün anlaşmaları sonuna kadar destekledik, bugünden sonra da desteklemeye devam edeceğiz; bunu tartışmayız, tartıştırmayız bile. Ama ben bugün size ülkemizin başına açılan ve açılması muhtemel olan diğer uluslararası rezilliklerden bahsetmek istiyorum.

Öncelikle, Mersin Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekanı Profesör Erdal Baykan, bu vatandaş 2015 yılında AKP Adana milletvekili aday adayı olmuş, milletvekili adayı gösterilmemiş, daha sonra gelmiş Mersin Üniversitesinde dekan yapılmış ve çıkmış, birkaç gün önce ne diyor biliyor musunuz? Dikkatli dinleyin sayın milletvekilleri, Mersin'de Suriyeli öğrenciler için düzenlenen bir törende konuşuyor: “Suriyeli kardeşlerimizin Hafızlık İcazet Törenine katıldık -iyi, güzel- Halep'in, Şam’ın yurdumuz olduğunu, Mersin’imizin Halep'in nahiyesi olduğunu, bugün burada misafir değil ev sahibi olduklarını söyledik.” Bunun neresi millî, neresi yerli, bunu söyleyin. (CHP sıralarından alkışlar) Bir de utanmadan diyor ki: “Her şey aslına döner." Orada duracaksın arkadaş, Mersin, ne zamandan beri Suriye’nin bir vilayeti oldu, nahiyesi oldu, ne zamandan beri Halep’in nahiyesi? Mersin'in aslı neymiş, neye dönecekmiş, hesap vereceksin. (CHP sıralarından alkışlar) Bir de diyor ki: “Suriyeliler misafir değil, ev sahibi.” Bu kafaya bakar mısınız, demek ki biz misafirmişiz. İleride bu adam kalkacak diyecek ki: Ey Mersinliler, misafirsiniz, hadi bakalım, yallah!

Bakın arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir şehri olan Mersin’i Suriye’ye aitmiş gibi gösteren ve sığınmacıları da Türkiye’nin sahibiymiş gibi lanse eden bu dekanı neden görevden almıyorsunuz? Neden sesiniz çıkmıyor? Neden AKP’nin ve milliyetçi olduğunu söyleyen ortağının bu konuda bir yorumu yok, bir sesi çıkmıyor? Yoksa siz de aynı görüşte misiniz, lütfen açıklayın.

Bakın, sığınmacı konusu Türkiye’nin artık en önemli sorunlarından biridir. Büyükşehirlerde milyonlarca sığınmacı var. Bunlar misafir, misafir de misafirliklerini bilmiyorlar. Denetim yok, kim nerede, ne yapıyor bilen yok. Geldiği yerde sabıkalı mıydı, suç işledi mi, hiç kimse bilmiyor. Canı isteyen istediği şehre gidiyor, istediği şehirde oturuyor, vergi vermeden dükkân açıyor. Dünyanın neresinde böyle bir manzara var arkadaşlar? Afrika’nın kabile devletleri bile sınırlarını daha iyi korur. Süleyman Soylu, Sayın Bakan, belediye başkanlarımızı röntgenleyeceğine sınırları izle. Sana muhalif yazarları avlayacağına belinde kemer şeklinde kılıçlarla gezen sığınmacıları yakala, sınır dışı et.

Değerli milletvekilleri, sizlere bazı sorularım var: Şu an Türkiye’de kayıtlı, kayıtsız kaç tane sığınmacı var? Bunlar hangi kentlerde? Bunlardan AFAD’ın rakamları dışında kaydı olmayanlar kimler biliyor musunuz? Suriyeliler mi, Afganlar mı, İranlılar mı? Hayır, hiç kimse bilmiyor. Bu konuda elimizde gerçekçi veriler yok; AKP de bilmiyor, saray da bilmiyor, bilen yok. Peki, en önemli sorum: Yüz binlerce insan akın akın Türkiye’ye geldi, gelmeye devam ediyor. Bu insanlar arasında terörist var mı, biliyor musunuz? Hayır. Çocuk tecavüzcüsü var mı, biliyor musunuz? Hayır. Suç işleyenler var mı, suça bulaşanlar var mı, biliyor musunuz? Hayır, bilmiyorsunuz, umurunuzda da değil. Allah aşkına, devlet böyle mi yönetilir? Peki, dün bazı gazetelerde yayınlandı “Çocuklara tecavüz eden Afgan mafya lideri, çeteci Türkiye’ye geldi.” diye. Bu nedir ya! Bir çocuk tecavüzcüsünü Türkiye'nin sınırları içine nasıl alıyorsunuz? Yazıktır, günahtır! (CHP sıralarından alkışlar) Anneler babalar çocuklarını gözlerinden bile sakınıyor, siz elin tecavüzcülerini Türkiye’ye getiriyorsunuz.

Bakın, sayın milletvekilleri, defalarca önerge verdim, ben soruyorum: Türkiye’de şirket kurarak kaç kişi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oldu? Şirketleri birbirine devrediyorlar, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını alıyorlar veya sözde, 250 bin dolar veriyorlar ya da vermiyorlar, bir ev alıyorlar, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı oluyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ALPAY ANTMEN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir kere, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı bu kadar ucuz değil; bu ülke kanla, savaşla elde edildi, hiç kimseye Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını peşkeş çekemezsiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Soruyorum, defalarca sordum: Hangi şirket sahipleri Türk vatandaşı oldu? Hangi gayrimenkulleri alıp Türk vatandaşı oldular ve bu Türk vatandaşı olanların içinde suça bulaşanlar var mı, mafya liderleri var mı, yabancı teröristler var mı? Tek bir cevap geliyor, maşallah, Sayın Süleyman Soylu’nun imzasıyla tek bir cevap: “Mevcut kanun ve yönetmeliklere göre işlem yaptık.” Daha sonra mahkemeler önünde de tarih önünde de bu cevabı verirsiniz, hesabını size bu millet soracak diyorum, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın ve bugün yapılacak diğer açık oylamaların elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Bu açıklama bugün yapılacak diğer açık oylamalar için de geçerlidir.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 241 sıra sayılı Kanun Teklifi açık oylama soncu:

“Kullanılan oy sayısı                          :              292

Kabul                                                  :              280

Ret                                                      :                12  (x)

                      Kâtip Üye                                     Kâtip Üye

                 Şeyhmus Dinçel                           Sevda Erdan Kılıç

                        Mardin                                           İzmir”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Şimdi, İç Tüzük’ün 145’inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca oturumun sonuna bıraktığımız açık oylamaları yapacağız.

194 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylamasına başlıyoruz.

1.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Fildişi Sahili Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşma ve Anlaşmada Değişiklik Yapılmasına Dair Notaların Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2371) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 194) (Devam)

BAŞKAN – Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 194 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                          :              287

Kabul                                                  :              245

Ret                                                      :                42  (x)

                      Kâtip Üye                                     Kâtip Üye

                 Şeyhmus Dinçel                           Sevda Erdan Kılıç

                        Mardin                                           İzmir”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

261 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylamasına başlıyoruz.

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Fas Krallığı Arasındaki Serbest Ticaret Anlaşmasını Tadil Eden Anlaşmanın Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3323) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 261) (Devam)

BAŞKAN Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 261 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                          :              287

Kabul                                                  :              287  (x)

                      Kâtip Üye                                     Kâtip Üye

                 Şeyhmus Dinçel                           Sevda Erdan Kılıç

                        Mardin                                           İzmir”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

288 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylamasına başlıyoruz.

3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un A400M Uçağı’nın İş Birliği İçinde Geliştirilmesi, Üretimi Evresi ve Başlangıç Desteğine İlişkin A400M Program Üst Kurulu Kararına Dair 1, 2 ve 3 Sayılı Değişiklik Metinlerinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifi (2/2220) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 288) (Devam)

BAŞKAN – Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 288 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                          :              287

Kabul                                                  :              276

Ret                                                      :                11  (x)

                      Kâtip Üye                                     Kâtip Üye

                 Şeyhmus Dinçel                           Sevda Erdan Kılıç

                        Mardin                                           İzmir”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

289 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylamasına başlıyoruz.

4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un A400M Uçağı’nın İş Birliği İçinde Geliştirilmesi, Üretimi Evresi ve Başlangıç Desteğine İlişkin A400M Program Üst Kurulu Kararına Dair 4 Sayılı Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna İlişkin Kanun Teklifi (2/3670) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 289) (Devam)

BAŞKAN – Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 289 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı                          :              291

Kabul                                                  :              280

Ret                                                      :                11  (x)

                      Kâtip Üye                                     Kâtip Üye

                 Şeyhmus Dinçel                           Sevda Erdan Kılıç

                        Mardin                                           İzmir”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sayın milletvekilleri, 6’ncı sıraya alınan 187 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlıyoruz.

6.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1947) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 187)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

7’nci sıraya alınan 243 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlıyoruz.

7.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ruanda Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2848) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 243)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da Komisyonun bulunamayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 23 Şubat 2022 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 22.53



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

 

(xx) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelime ifade edildi.

 

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Bu ifadeye ilişkin düzeltme bu Birleşim Tutanak Dergisi’nin 73’üncü sayfasında yer almaktadır.

(x) Bu düzeltmeye ilişkin ifade bu Birleşim Tutanak Dergisi’nin 72’nci sayfasında yer almaktadır.

(x) 194 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 261 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 288 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 289 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 241 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.