TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

49’uncu Birleşim

20 Ocak 2022 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Muş Milletvekili Şevin Coşkun’un, Muş’un sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’ın, Azerbaycan’ın 20 Ocak 1990 Hüzün Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Zonguldak Milletvekili Hamdi Uçar’ın, Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi tarafından hayata geçirilen ilk ve yerli cep uydusunun uzaya gönderilmesine ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa Yunuseli Havaalanı’nın arazisine ilişkin açıklaması

2.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, yabancı bir akademisyenin Selçuk Bayraktar’la ilgili sözlerine ilişkin açıklaması

3.- Konya Milletvekili Esin Kara’nın, Azerbaycan Kara Yanvar katliamının 32’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

4.- Sivas Milletvekili Semiha Ekinci’nin, Sivas Divriği’deki Çiftay firmasının çalışanlarla anlaştığına ve iş durdurma eyleminin sona erdiğine ilişkin açıklaması

5.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü’nun, Kadirli-Ceyhan yol yapım çalışmalarına ilişkin açıklaması

6.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı’nın, servisçi esnafının sorunlarına ilişkin açıklaması

7.- Muğla Milletvekili Burak Erbay’ın, Muğla’nın aşırı yağışlardan olumsuz etkilendiğine ilişkin açıklaması

8.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, sağlık çalışanlarının ücretleriyle ilgili düzenleme yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

9.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, fındık politikasının acilen gözden geçirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

10.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

11.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, sağlık çalışanlarının sorunlarına ilişkin açıklaması

12.- Elâzığ Milletvekili Sermin Balık’ın, 24 Ocak Elâzığ depreminin 2’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

13.- Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ’ın, Azerbaycan Kara Yanvar katliamının 32’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

14.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, Öğretmenlik Meslek Kanunu çalışmalarının hayırlara vesile olmasını dilediğine ilişkin açıklaması

15.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’in, akaryakıt ve elektriğe gelen zamların çiftçileri bitirme noktasına getirdiğine ilişkin açıklaması

16.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, halkın hissettiği enflasyon rakamlarına ilişkin açıklaması

17.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, helallik isteyen kişinin önce tövbe etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

18.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, yarıyıl tatilinde tüm vatandaşları Mersin’e davet ettiğine ilişkin açıklaması

19.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, orman işçilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

20.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

21.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, Gaziantep’te soba kullanımının artmasıyla yaşanan sıkıntılara ilişkin açıklaması

22.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün, İran’ın Türkiye’ye gelen doğal gaz akışını durdurduğuna ilişkin açıklaması

23.- Adana Milletvekili İsmail Koncuk’un, Öğretmenlik Meslek Kanunu çalışmalarına ilişkin açıklaması

24.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, TÜİK’in 2021 yılı Aralık ayı Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi rakamlarına, TÜİK Başkanının enflasyon rakamlarıyla ilgili açıklamalarına, Para Politikası Kurulunun açıklamalarına, Osman Kavala davasına, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Kavala ve Demirtaş kararlarını uygulaması gerektiğine ve Boğaziçi Üniversitesinin atanmış Rektörü Naci İnci’nin uygulamalarına ilişkin açıklaması

25.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, TEMA Vakfı kurucusu Hayrettin Karaca’nın 2’nci ölüm yıl dönümüne, Osman Kavala davasına, RTÜK Başkanının uygulamalarını milletin değerlendirmesine sunduğuna, Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Naci İnci’nin bazı uygulamalarına ve AK PARTİ’nin Boğaziçi Üniversitesiyle ilgili utancı tarihi boyunca yaşayacağına ilişkin açıklaması

26.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Azerbaycan Kara Ocak katliamının 32’nci yıl dönümüne ve Türkiye’nin ilk ve yerli cep uydusu Grizu-263A’nın uzaya fırlatılmasının ülkemiz için bir başlangıç olduğuna ilişkin açıklaması

27.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Azerbaycan Kara Yanvar katliamının 32’nci yıl dönümüne, 20 Ocak 1989 tarihinde Samsunspor’un geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybedenlere rahmet dilediğine, Samsun Büyükşehir Belediye Meclisinin Samsunspor’la ilgili aldığı karara, zam yağmurlarının devam ettiğine, şeker pancarı üreticilerinin sorunlarına, kamu bankalarına sermaye desteği yapılacağıyla ilgili haberlere, Para Politikası Kurulunun faiz kararına ve TÜİK Başkanının enflasyon rakamlarıyla ilgili açıklamalarına ilişkin açıklaması

28.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Azerbaycan Kara Ocak katliamının 32’nci yıl dönümü ile Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun kabulünün 101’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

29.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, 20 Ocak 1990 tarihinde Azerbaycan’da hayatını kaybedenleri rahmetle andığına, muhtarlara yapılan maaş zammını tebrik ettiğine ve azalara da maaş bağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

30.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Aydınlı çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

34.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, İYİ Partinin akaryakıt fiyatlarıyla ilgili verdiği önergenin elektronik yapılmayan oylamada kabul edilmesine rağmen, elektronik oylamaya geçilmesiyle reddedilmiş hâle geldiğine ve Meclisin itibarına gölge düştüğüne ilişkin açıklaması

35.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, kar yağışı nedeniyle İdil-Midyat arasında yüzlerce aracın mahsur kaldığına ve iktidar grubundan Ulaştırma Bakanlığıyla temas kurarak bu konunun çözümü için adım atmalarını istediklerine ilişkin açıklaması

36.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Konya Milletvekili Orhan Erdem’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

37.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, muhtarlarla ilgili yapılan iyileştirmelere ilişkin açıklaması

38.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, “Dolar düştükten sonra fiyatlar düşecek.” denilmesine rağmen her şeye zam geldiğine ilişkin açıklaması

39.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, kar yağışı nedeniyle maddi kayıpları olan seracılar ile hayvan yetiştiricilerine devlet desteği verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

40.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Hükûmetin her alanda yönetme yetisini kaybettiğine ve seçime gidilmesinin şart olduğuna ilişkin açıklaması

41.- Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçer’in, Gaziantep’te meydana gelen yoğun kar yağışında ilk saatlerden itibaren devletin ve belediyelerin tüm imkânlarının seferber edildiğine ilişkin açıklaması

42.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Edirne’de sınıra yakın yerlerdeki tarlasına gitmek isteyen çiftçilere zorluk çıkarıldığına ilişkin açıklaması

43.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı’nın, elektrik fiyatlarındaki artışa ilişkin açıklaması

44.- Bursa Milletvekili Mustafa Esgin’in, Bursa’nın Osmangazi ilçesinin Demirtaş Mahallesi’ne yapılacak aile hekimliği merkezine ilişkin açıklaması

45.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, muhtarlarla ilgili yapılan iyileştirmelere ilişkin açıklaması

46.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, elektrik fiyatlarındaki artışa ilişkin açıklaması

47.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, zam şampiyonu AKP’nin yaptığı zamlara ilişkin açıklaması

48.- Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya’nın, Millî Eğitim Bakanlığının kapısındaki zincir ve kilidin durduğuna ilişkin açıklaması

49.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Düzce TOKİ Mehmet Akif Ersoy Ortaokulu Basketbol Takımı’nın ihtiyaçlarının giderilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

50.- Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs’ün, 2022 yılının Trabzon için yatırım açısından son yirmi yılın en fakir yılı olacağına ilişkin açıklaması

51.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün, Gülistan Doku’nun neden bulunmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

52.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, 2021 yılında gerçekleştirilen projelere ilişkin açıklaması

53.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Azerbaycan 20 Yanvar katliamının 32’nci yıl dönümüne ve Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfına teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

54.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Elektrik Tüketim Desteği Yardım Programı’na ilişkin açıklaması

55.- Ankara Milletvekili Servet Ünsal’ın, sağlıkta şiddet sorununa ilişkin açıklaması

56.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, akaryakıt, doğal gaz ve elektriğe yapılan zamlara ilişkin açıklaması

57.- Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs’ün, tarımsal girdilere yapılan zamlara ilişkin açıklaması

58.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa Milletvekili Mustafa Esgin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

 

59.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, 303 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne “hayır” oyu kullanacaklarına ilişkin açıklaması

60.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 303 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne “hayır” oyu kullanacaklarına ve Boğaziçi Üniversiteli yurt dışına çıkış yasağı bulunan öğrenciler ile uzaklaştırma kararı alan öğrencilerin arkasında olduklarına ilişkin açıklaması

61.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, 303 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne “ret” oyu vereceklerine ilişkin açıklaması

62.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki elektrik sayaçlarıyla ilgili uygulamanın adaletsiz olduğuna ilişkin açıklaması

63.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, canice katledilen Hemşire Ömür Erez’e Allah’tan rahmet, sağlık camiasına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

64.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin Anayasa’ya aykırılık tarafından değerlendirilmek üzere gündemden kaldırılarak ilgili komisyona iadesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması

65.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Anayasa’ya aykırılık iddialarıyla ilgili bir İç Tüzük tadilatına ihtiyaç olduğuna ilişkin açıklaması

66.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, 302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin Komisyon görüşmeleri sırasında teklifin Anayasa’nın metin ve ruhuna aykırı olup olmadığının tetkik edilmediğine ilişkin açıklaması

67.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, 302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin Komisyon görüşmeleri sırasında Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla ilgili verdikleri önerge üzerinde söz hakkı verilmediğine ilişkin açıklaması

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, 10/1/2022 tarihinde Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve arkadaşları tarafından, akaryakıt zamlarının Türk ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerinin önüne geçilmesi, vatandaşın ve esnafın akaryakıt zamlarından daha az zararla çıkabilmesine olanak sağlanması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Ocak 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, 20/1/2022 tarihinde Abdullah Koç ve arkadaşları tarafından, iş cinayetlerinde yaşanan artışların önlenmesi ve tüm iş kollarında yaşanan ölümlerin nedenlerinin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Ocak 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

 

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, mesleki ve teknik eğitime dair sorunların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/5364) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Ocak 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun daha önce haftalık çalışma günlerinin dışında çalışılmasına karar verilen 21 Ocak 2022 Cuma ve 22 Ocak 2022 Cumartesi ile 25, 26 ve 27 Ocak 2022 Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri toplanmamasına ilişkin önerisi

 

VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, İYİ Partinin akaryakıt fiyatlarıyla ilgili verdiği önergenin elektronik cihazla yapılan oylaması için bir dakika süre vermesi gerekirken gayriihtiyari üç dakika süre verdiğine ve her milletvekilinin haysiyetine, her grubun onuruna dikkat ederek Meclisi yönettiklerinden emin olunması gerektiğine ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, 302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlamadan önce Anayasa’ya aykırılık iddialarını görüşmenin İç Tüzük’e uygun olmadığını düşündüğüne, tutumunun bu yönde olduğuna ancak bu konuda bir usul görüşmesi açacağına ilişkin konuşması

 

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ile 42 Milletvekilinin Vergi Usul Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4092) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 303)

2.- Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 57 Milletvekilinin Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi (2/4056) ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 302)

3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2663) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 291)

4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2599) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 190)

5.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Altyapı Projeleri Alanında İş Birliği Konulu Anlaşma Ek-1’in Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2217) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 123)

 

 

IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- 302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlamadan önce Anayasa’ya aykırılık iddialarının görüşülmesinin İç Tüzük’e uygun olup olmadığı hakkında

 

X.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 303) Vergi Usul Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

2.- (S. Sayısı: 123) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Altyapı Projeleri Alanında İş Birliği Konulu Anlaşma Ek-1’in Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, akredite edilen medya kuruluşları ve basın mensuplarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/55820)

2.- İzmir Milletvekili Ednan Arslan’ın, Bakanlık ile İTÜ arasında yaz saati uygulamasıyla ilgili imzalanan protokole dayanılarak hazırlanan rapora ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in cevabı (7/56163)

3.- Adana Milletvekili İsmail Koncuk’un, Bakanlık tarafından yapılan öğretmenlik mülakatlarına,

- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, sözlü mülakatlarda elenen öğretmenlere,

- Muğla Milletvekili Suat Özcan’ın, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerinde görev yapan öğretmenlerin sorunlarına,

- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, Kahramanmaraş’ın Nurhak ilçesinde okulların ısınma problemine,

- Muğla Milletvekili Suat Özcan’ın, 4+4+4 eğitim sisteminin değiştirilmesi önerisine,

Okul öncesi eğitimine,

İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in cevabı (7/56197), (7/56202), (7/56346), (7/56359), (7/56365), (7/56366)

4.- Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya’nın, 20. Millî Eğitim Şurası’nda 4-6 yaş arası çocuklara din, ahlak ve değerler eğitimi verilmesi hususunda alınan tavsiye kararına,

- Muğla Milletvekili Suat Özcan’ın, okulların yönetim kademelerinde cinsiyet eşitliğinin gözetilip gözetilmediğine,

Yetişkin ve yaşlı nüfusun eğitim imkânlarına erişmesine yönelik politikalara,

Halk eğitim merkezlerine,

Sendikaların karar alma sürecine katılımlarının artırılmasına,

Öğrencilerin kültürel, sosyal, psikolojik ve fiziksel gelişimine,

Açık öğretim programlarının yalnızca yetişkinlere yönelik uygulanması önerisine,

İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in cevabı (7/56343), (7/56348), (7/56356), (7/56357), (7/56360), (7/56364), (7/56367)

5.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün, Kütahya ilinde 2021 öncesi gerçekleştirilen ve 2022’de planlanan yatırımlara,

Uşak ilinde 2021 öncesi gerçekleştirilen ve 2022’de planlanan yatırımlara,

Burdur ilinde 2021 öncesi gerçekleştirilen ve 2022’de planlanan yatırımlara,

Afyonkarahisar ilinde 2021 öncesi gerçekleştirilen ve 2022’de planlanan yatırımlara,

Denizli ilinde 2021 öncesi gerçekleştirilen ve 2022’de planlanan yatırımlara,

İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in cevabı (7/56372), (7/56373), (7/56374), (7/56375), (7/56376)

20 Ocak 2022 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.05

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49’uncu Birleşimini açıyorum.(x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Muş’un sorunları hakkında söz isteyen Muş Milletvekili Şevin Coşkun’a ait.

Buyurun.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Muş Milletvekili Şevin Coşkun’un, Muş’un sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

ŞEVİN COŞKUN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muş ilinin sorunlarına dair söz aldım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizi izleyen tüm halklarımızı selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Muş, yoksulluğun en derin olduğu ve fiyatların en yüksek olduğu illerdendir. Kentte sağlıktan eğitime, işsizliğe dair birçok sorun mevcuttur. Muş’ta tarım ve hayvancılık bitme noktasına geldi. Artan işsizlik nedeniyle kentten sürekli başka illere göç yaşanmaktadır. Özellikle son zamlarla birlikte halk iyice yoksullaştı. Bu kış şartlarında kentte bir ton kömürün fiyatı neredeyse 4 bin TL’dir. Yüksek elektrik faturaları almış başını gidiyor. Yurttaşlara gelen son faturalar 400’ün altında değildir. Benzin ve mazota da sürekli yapılan zamlarla yurttaşlar araçlarını kullanamaz hâle geldi.

Muş’ta sağlık alanında da büyük sıkıntılar yaşanmaktadır. Daha önce soru önergeleriyle gündeme taşıdığımız Malazgirt ve Bulanık ilçelerimizdeki devlet hastanelerinde özellikle kadın doğum doktorunun olmadığını dile getirmiştik. Hastanelerde kadın hastalıkları ve doğum uzmanı hizmeti hâlâ verilmemektedir. Sağlıkta başarıdan söz ediyorsunuz ama Muş’ta eğitim ve araştırma hastanesi hâlen yoktur. İlçeler ve kentteki hastalar tedavi için çevre kentlere gitmek, kilometrelerce yola katlanmak zorunda kalmaktadır. Bu durum hasta ve yakınlarının maddi, manevi mağduriyetine neden olmaktadır. Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca, Eylül 2020’de 500 yataklı eğitim ve araştırma hastanesi sözü vermişti ancak bu söz de seçim zamanlarında verilen sözler gibi unutulup gitti.

Değerli milletvekilleri, eğitim alanında da sorunlar diz boyudur. Kentte 1.275 öğretmen açığı bulunmaktadır. Ayrıca öğrencilerin bize ilettiği sorunlardan da söz edeceğiz. Alparslan Üniversitesindeki öğrenciler yemek, su ve ulaşım sorunu yaşamaktadır. Yurtlarına yaklaşık 1 kilometre mesafede inmek zorunda kalan öğrenciler geri kalan yolu bu kış koşullarında yürüyerek tamamlamak zorunda kalmaktadır. Toplu taşıma araçları da yeterli değildir. Öğrenciler yemek porsiyonlarının küçük, pahalı olduğunu ve aldıkları kredilerin yetmediğini belirtmektedir. Sultan Alparslan Kız Öğrenci Yurdu'nda da su şebekesi olmadığı için su sorunu yaşanmaktadır, yurdun su ihtiyacı taşıma suyla karşılanmaktadır. Kentte ulaşım alanında da sıkıntılar mevcuttur. Özellikle otobüs ve uçak biletlerindeki fiyat artışları yurttaşları daha da mağdur etmektedir. Muş'tan Ankara, İstanbul ve Bursa gibi kentlere sınırlı sayıda uçak seferleri yapılmaktadır. 2 ya da 3 sefer yapılan uçuşlar da yarıya indirildiği gibi bilet fiyatları da yurttaşın alım gücünün çok çok üzerindedir.

Değerli milletvekilleri, kentteki kadın istihdamına dair de rakamları paylaşmak istiyorum. İŞKUR verilerine göre 2021 yılında özel sektörde istihdam edilen 5.212 kişiden sadece 1.517’si kadındır. İktidar politikaları kadınları yoksul, işsiz ve güvencesiz bir hayata mahkûm etmektedir.

Değerli milletvekilleri, son olarak değinmek istediğim, tüm kamuoyunun bildiği Vartinis katliamı davasıyla ilgili hukuki süreçtir. 3 Ekim 1993’te yaşanan bu katliamda güvenlik güçleri tarafından Nasır Öğüt'ün kendisi, hamile eşi ve 7 çocuğu diri diri yakılarak katledildi. O an evde olmadığı için sağ kurtulan Aysel Öğüt güvenlik güçleri hakkında iki defa suç duyurusunda bulundu. 2003’te başlatılan soruşturma kapsamında on yıl sonra 2013’te dönemin Jandarma Komutanı Yüzbaşı Bülent Karaoğlu, Bölük Komutanı Hanifi Akyıldız, Başçavuş Turhan Nurdoğan ve Muş Emniyeti Özel Harekât Şube Müdürü Şerafettin Uz hakkında kasten ev yakmak suretiyle birden çok kişinin ölümüne sebebiyet vermek suçundan dava açıldı. Hakkında müebbet hapis cezası istenen 4 sanıktan 3’ü beraat ettirilirken 1’i hakkında tutuklama kararı verildi. Hakkında tutuklama kararı verilmesine rağmen dönemin komutanı Bülent Karaoğlu ise aylardır yakalanmadı; yakalanmıyor ya da yakalanmak istenmiyor. Başından beri failleri koruyan ve zaman aşımı için sürüncemeye bırakılan davada adaletin kırıntısından dahi söz edemiyoruz. Bugün yapılması gereken, faili meçhul cinayetleri işleyenler ve 7’si çocuk, 9 kişiyi yakarak katledenlerin adalet önünde hesap vermesinin sağlanmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ŞEVİN COŞKUN (Devamla) – Başkanım tamamlıyorum.

27 Ocakta Vartinis katliamının davası görülecek. Karakol Komutanı Bülent Karaoğlu ve diğer 3 rütbeli fail yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır. Vartinis katliamı başta olmak üzere tüm bu katliamlarla yüzleşilmeli, sorumlular açığa çıkarılıp gerçek adalet sağlanmalıdır.

Genel Kurulu selamlıyorum.

Teşekkürler Başkanım.

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Azerbaycan’ın 20 Ocak 1990 Hüzün Günü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’a ait.

Buyurun Sayın Ayrım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2.- İstanbul Milletvekili Şamil Ayrım’ın, Azerbaycan’ın 20 Ocak 1990 Hüzün Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

ŞAMİL AYRIM (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, Gazi Meclisimizin değerli üyeleri; 20 Ocak 1990 tarihinde Azerbaycan Bakü’deki kanlı, Azerbaycanlıların “20 Yanvar” dedikleri hadiselerle ilgili gündem dışı söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bundan otuz iki yıl önce 1990 tarihinde Sovyetler Birliği’nin o dönemdeki Cumhurbaşkanı Gorbaçov’un talimatıyla Azerbaycanlıların “20 Yanvar” dedikleri ocağın 19’unu 20’sine bağlayan gece Azerbaycan’da çok büyük bir katliam yaşandı. Eğer hafızalarımızı tazelersek o günlerde Sovyetler Birliği’nde Gorbaçov’un başa gelmesinden bu yana çalkantıların olduğunu biliyoruz ancak bu çalkantılarda Azerbaycan en fazla nasibini alan ülke oldu. O gece 137 kişi öldü, 700’den fazla Azerbaycanlı yaralandı, 800 kişi tutuklandı. O günü Azerbaycan’ın millî şairi Bahtiyar Vahapzade şöyle ifade ediyor: “19 Ocak 1990 tarihinde gece saat on iki de en modern silahlarla donatılmış Rus ordusu Bakü’ye girdi ve çıplak ellerle toprağımızı savunmak isteyen oğullarımızı ve kızlarımızı kana boyadı. İki yüz yıla yakın bir zamandan beri toprağımızdan emip götürdükleri -altınımızı- petrolle birlikte, kızıl kanımızı da akıttılar.” Yaşanan bu acı sadece Azerbaycan’ın acısı değil, bu acıyı sadece Azerbaycanlılar hissetmiyor, bu acıyı bizler de hissediyoruz hem de derin, içimizden bir hisle hissediyoruz. Silahsız, barışçıl insanlara karşı gerçekleştirilen bu katliamı, çoluk çocuk, genç-yaşlı, kadın-erkek silahsız sivillerin katledildiği 20 Ocak faciasının üzüntüsünü unutmak mümkün değil. Bu hüznü, acıyı her daim yüreğimizde taşıdık. Can Azerbaycanlı kardeşlerimizin dediği gibi “Kara Yanvar” bizim de kara günümüzdür.

20 Ocak, Azerbaycan’ın bağımsızlık ve istiklal yolunda dönüm noktalarından önemli bir tarihtir. Kara Ocak olayı, Azerbaycanlı kardeşlerimiz için güneş doğmadan önceki en karanlık an olmuştur. Bu haksız işgal Azerbaycan halkının bağımsızlık ruhunu asla yok etmemiştir. Nitekim bağımsızlık yolunda geri adım atmayacaklarını tüm dünyaya göstermişlerdir. Batı dünyası ne yapmıştır? Günümüzde olduğu gibi o zaman da insanlık ayıbına, insanlık açısından da kara bir gün olan 20 Yanvara Batı dünyası kayıtsız kalmıştır. Bakınız, Sovyetler Birliği’nin o dönemdeki Cumhurbaşkanı Mihail Gorbaçov’a daha sonraları Nobel Ödülü verilmiştir ve “Bu Sovyetler Birliği’nin iç işleridir.” denerek üstü kapatılmıştır.

Bu süreç, tabii, o günlerde Türkiye'de de çok büyük yankı bulmuş, Türk halkı gerek basında gerek sokaklarda, her tarafta Azerbaycan’la olan kardeşliğini bir kez daha göstermiştir. Bu sürecin sonunda 18 Ekim 1991 tarihinde Azerbaycan Parlamentosu bağımsızlık kararını almıştır. Tabii ki Türkiye de kardeşlerinin bağımsızlığını 9 Kasım 1991 tarihinde kabul eden ilk ülke olmuştur. Türkiye, Azerbaycan’ın bağımsızlığını kabul ederken diğer Türk Cumhuriyetleriyle birlikte Ermenistan’ın da bağımsızlığını kabul etmiştir.

Bugün geldiğimiz noktada, bakınız, Karabağ savaşlarına, Karabağ’ın işgaline otuz yıl kayıtsız kalan bu zihniyetin o günlerden gelen zihniyetten hiçbir farkı yoktu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Şamil Bey, buyurun.

ŞAMİL AYRIM (Devamla) – O bakımdan, ben bu coğrafyada barışın hâkim olmasını istiyorum. Ermenistan’la normalleşme sürecinde atılacak adımların olumlu gerçekleşmesini ve yine Azerbaycan’ımızı incitmeyecek şekilde, Azerbaycan’la birlikte Ermenistan’la olan ilişkilerimizin gelişmesini de tabii ki istiyoruz.

Ben bu günlere bir daha dönülmemesi, bu coğrafyada bu acıların bir daha olmaması için buradan bütün o coğrafyada bulunan 6 devlete de bir milletvekili olarak seslenmek istiyorum ve şehitlerimizi, Karabağ’daki şehitlerimizi, 20 Yanvardaki şehitlerimizi bir kez daha rahmetle anıyorum ve bunu bütün dünyanın unutmaması gerekir diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞAMİL AYRIM (Devamla) – Türkiye'nin gücü Azerbaycan’ın gücüdür, Azerbaycan’ın gücü de Türkiye'nin gücüdür. Yaşasın Azerbaycan diyorum, yaşasın Türkiye diyorum, yaşasın Azerbaycan-Türkiye kardeşliği diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ, MHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi tarafından hayata geçirilen ilk ve yerli cep uydusunun uzaya gönderilmesiyle ilgili söz isteyen Zonguldak Milletvekili Hamdi Uçar’a ait.

Buyurun Sayın Uçar. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

3.- Zonguldak Milletvekili Hamdi Uçar’ın, Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi tarafından hayata geçirilen ilk ve yerli cep uydusunun uzaya gönderilmesine ilişkin gündem dışı konuşması

HAMDİ UÇAR (Zonguldak) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekillerim; bugün sizlere Bülent Ecevit Üniversitesi öğrencilerimizin ve hocalarımızın başarı hikâyesinden bahsetmek istiyorum. Aslında bu başarı hikâyesi ülkemiz insanını gururlandıran, onurlandıran bir proje. Umut ediyorum, bütün gruplar, bütün ülke bu gençlerimizi ve hocalarımızı alkışlar.

Gözünü uzaya dikmiş gençlerimizin diyarı Zonguldak ve Türkiye’ye selam ve saygılarımızı sunuyoruz.

Bildiğiniz gibi, geçtiğimiz hafta Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Mühendislik Fakültesi öğrencilerimizin geliştirdiği ve Türkiye’nin ilk cep uydusu olan Grizu-263A, 13 Ocak 2022 tarihinde Amerika’dan uzaya fırlatıldı, yörüngeye oturdu ve sinyaller başarıyla alındı. Bu tarihî anlara şahitlik etmenin onur ve gururunu hep birlikte yaşadık.

Yaklaşık beş yıl boyunca dünya yörüngesindeki görevini sürdürecek olan yerli ve millî uydumuz, TEKNOFEST 2019’da “model uydu” alanında şampiyon olan takımımız tarafından geliştirilmiştir. Yeri gelmişken, burada, TEKNOFEST gibi bir dünya markasına kavuşmamıza öncülük eden T3 Vakfı ve Bayraktar ailesine de şükranlarımızı sunuyoruz. Ülkemizin 81 vilayetinden pek çok gencimiz TEKNOFEST’te beceri, kabiliyet ve enerjilerini yarıştırdılar ve nice özel yetenek sisteme kazandırıldı.

1992’de Kozlu grizu patlamasında yitirdiğimiz 263 maden şehidimizin anısını yaşatmak için takımın adı “Grizu-263 Uzay Takımı” olarak belirlenmiştir. Maden şehitlerimizin ruhu şad olsun. Yılların emeği, gözümüzün nuru olan Grizu-263’ün yolu açık olsun.

Takımımızın da dediği gibi, karanlık maden ocaklarından uzayın sonsuz derinliklerine uzanan bir Zonguldak hikâyesinin kahramanlarına buradan teşekkür ediyoruz.

Grizu Takımı’nın kuruluş tarihi olan 2016 yılında 8 öğrenciyle başlayan süreç, 2017 yılında 15 öğrenci, 2018 yılında 35 öğrenci sayısına ulaşmış ve hâlen 40 öğrenciyle faaliyetine devam etmektedir. Hayallerinin peşinde koşan ekibimiz, 2020 yılının Eylül ayında bu sefer TEKNOFEST kapsamında düzenlenen TÜRKSAT Model Uydu Yarışması’na katılmış ve burada da derece yapmıştır.

Takım Danışmanı ve Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Profesör Doktor Bülent Ekmekçi başta olmak üzere, Takım Kaptanları Muzaffer Duysal ve Çağla Aytaç Dursun ile ismini sayamadığım öğrencilerimiz başta olmak üzere, göz bebeğimiz gençlerimiz ülkemizi ve üniversitemizi en iyi şekilde temsil etmişlerdir. Karanlık maden ocaklarından uzayın sonsuz derinliklerine uzanan bir Zonguldak hikâyesine beş yıl önce başladılar ve başarı hikâyelerini sürdürdüler.

Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Grizu-263 Uzay Takımı, şehrimizin, üniversitemizin, ülkemizin göğsünü kabartacak yeni ve büyük başarılarla yoluna devam edecektir. Artık bir marka olan Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi hayallerinin peşinde koşan tüm gençlerimiz için iyi bir tercih olacaktır. Yazılmış ve yazılacak nice başarı hikâyeleri için gençlerimizi Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesine davet ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ana vatanı korumanın mavi vatanı korumaktan geçtiğinin bilinciyle çalışmaya devam ederken bu yolda gençlerimize her zaman güvenen ve destek veren Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a, Üniversite Rektörümüz Profesör Doktor Mustafa Çufalı’ya, ana sponsorumuz Erdemire ve tüm emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Birileri Z kuşağı mı arıyordu? Buyurun size en âlâsından Z kuşağı; elif gibi dimdik duran ve hayallerinin peşinden giden gençlerimiz, bu ülkenin pırıl pırıl gençleri ve onların arkasında duran Türkiye Cumhuriyeti devleti. Rabb’im güzele güzelle ermeyi, bu millete daha nice güzellikler görmeyi nasip eylesin. Ülkemizle, Zonguldak’ımızla ve gençlerimizle gurur duyuyoruz; biz güvendik, onlar başardılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAMDİ UÇAR (Devamla) - Toprağa neyin tohumu atılırsa onun meyvesi çıkar. Yerli ve millî uydumuzla göklere imza atmaya devam edeceğiz. Geleceğimiz güvenli ellerde. İşte lider, işte gençlik, işte Asım’ın nesli.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bu öğrencilerimize bir alkış istiyorum hepinizden. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Altaca Kayışoğlu…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa Yunuseli Havaalanı’nın arazisine ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bursa’nın merkezinde bulunan Yunuseli Havaalanı’nın 1.400 dönümlük arazisiyle ilgili kaç yıldır farklı açıklamalar, amaçlar, planlar havada uçuşup duruyor. Bursalılara “Ne olsun?” diye sormak ise “Ben bilirim”ci yöneticilerin aklına gelmiyor. “Uçuş okulu olabilir.” dendi, “Düşük yoğunluklu uydu kent yapacağız.” dendi, “Millet bahçesi olsun.” dendi, tepkiler üzerine “Orada konut olmaz.” dendi, “Çevre Bakanlığına devredildi.” derken son öğrendiğimiz bilgi orada bulunan uçuş okullarına yüzde 480 yani neredeyse yüzde 500 zam yapıldığı yönünde. Ne yapmaya çalıştığınızı bilmiyoruz ama bilin ki oraya Doğanbey TOKİ gibi ucube bir yapının daha dikilmesine izin vermeyeceğiz. Bursa’nın merkezinde kalmış olan bu boş alanı ranta kurban etmeyiz, çocuklarımıza sözümüz var. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kaya…

2.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, yabancı bir akademisyenin Selçuk Bayraktar’la ilgili sözlerine ilişkin açıklaması

İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kendini bilmez yabancı bir akademisyen Sayın Selçuk Bayraktar’a eğitim vermekten utanç duyduklarını ifade etmiş. Öncelikle şunu iyi bilmeliler: Sizin utanmanız gereken geçmişte yaptığınız soykırım ve katliamlardır. Türk SİHA ve İHA’larıyla birlikte Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı kullanarak “Katil robotlar gerçek oluyor.” başlığını atarak bu lobi çalışmalarına öncülük etmek ise çaresizliğinizin göstergesidir. Türkiye olarak kendi savaş gemisini tasarlayan, inşa eden ve idamesini gerçekleştirebilen 10 ülke arasında yer alıyoruz. İHA, SİHA ve TİHA üretimindeyse artık dünyanın ilk 3 ülkesi içindeyiz. Çok şükür bizim geçmişimiz tertemiz bir sayfadır ama sizlerin yapmış olduğu soykırım ve katliamlar tarihe kara bir leke olarak geçti diyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kara…

3.- Konya Milletvekili Esin Kara’nın, Azerbaycan Kara Yanvar katliamının 32’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ESİN KARA (Konya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

1990 yılının 19 Ocağı 20 Ocağa bağlayan gecesinde, dönemin Sovyetler Birliği Lideri Mihail Gorbaçov'un verdiği emirle, Bakü'ye giren Sovyet tankları tarihinde eşine az rastlanır bir katliama imza attılar. Bakü sokaklarında bağımsızlık taleplerini dile getirmek için yürüyüş yapan halkın üzerine acımasızca ateş edildi. Bu katliam sonucunda aralarında kadınların ve çocukların bulunduğu 137 soydaşımız yaşamını yitirirken, 700’den fazlası ise yaralandı.

Azerbaycan'ın bağımsızlığının sembolü olan Kara Yanvar'da hayatlarını kaybeden şehit soydaşlarımızı, şehadetlerinin 32’nci yıl dönümünde rahmetle anıyorum; ruhları şad, mekânları cennet olsun.

Kara Yanvar katliamını unutmadık, asla unutmayacağız. Azerbaycan'ın acısı acımızdır.

BAŞKAN – Sayın Ekinci…

4.- Sivas Milletvekili Semiha Ekinci’nin, Sivas Divriği’deki Çiftay firmasının çalışanlarla anlaştığına ve iş durdurma eyleminin sona erdiğine ilişkin açıklaması

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Teşekkür ediyorum Kıymetli Başkanım.

Sivas Divriği’de Çiftay firması tarafından işletilmekte olan yer altı demir maden işletmesinde çalışan 322 işçi 17 Ocak 2022 Pazartesi günü saat 08.00’de 2022 yılı için taban ücrete yapılan artış oranını kabul etmeyerek işi durdurmuşlardı. Çalışanlarla ve firmayla yapılan görüşmeler sonunda 19 Ocak 2022 Çarşamba günü saat 22.00’de iş durdurma eylemi sona ermiştir. Çiftay firması 2022 yılı için ücret ve yan haklarla birlikte, ortalama yüzde 60 ile yüzde 75 arasında değişen oranlarda zam yapmıştır. Bu artış ve yan haklarla birlikte en düşük ücret 6.950 TL, en yüksek ücret de 10.944 TL olmuştur. Çalışanlarımıza ve firmamıza hayırlı uğurlu olsun.

Dün, grup toplantısında İYİ Parti Genel Başkanının, Sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili her zamanki gibi atmış olduğu iftirayı kınıyoruz. Partisinde şehit ailesine küfreden insanların… (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ünlü…

5.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü’nun, Kadirli-Ceyhan yol yapım çalışmalarına ilişkin açıklaması

BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Seçim bölgem Osmaniye’nin Kadirli ilçesi ile Adana’nın Ceyhan ilçesi arasında ulaşımı sağlayan kara yolunda yıllardır duble yol yapım çalışmaları sürmektedir. Kadirli’den Adana’ya gidiş ve dönüş için kullanılan bu yol, hareketliliği fazla ve işlek bir yoldur fakat yol nitelik ve nicelik bakımından bölge halkının ihtiyaçlarını karşılamamaktadır. Yol yapım çalışmalarının yıllardır devam etmesi, gerek araç sürücülerini gerekse yolculuk yapanları olumsuz etkilemekte ve yol güzergâhında sıklıkla can ve mal kaybıyla sonuçlanan kazalara da sebebiyet vermektedir.

Bu sebeplerle, Kadirli-Ceyhan yol yapım çalışmaları en kısa zamanda tamamlanmalı ve yol hemşehrilerimin hizmetine sunulmalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Tığlı…

6.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı’nın, servisçi esnafının sorunlarına ilişkin açıklaması

NECATİ TIĞLI (Giresun) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Türkiye genelinde öğrenci taşıma işi yapan yüz binlerce servisçi esnafı zamlar nedeniyle büyük mağduriyet yaşamaktadır. Pandemi nedeniyle uzun süre kontak kapatan, çalışamayan, evine ekmek götüremeyen esnafımız bu kez akaryakıt zamları nedeniyle çalışamaz duruma gelmiştir. Taşıma ihalelerinin yapıldığı 2021 yılı Ağustos ayında esnaf akaryakıtın litresini 7,36 TL’den alırken bugün 14,37 TL’den almak zorundadır. Fiyatların sorumlusu iktidar, servis işi yapan esnafımızın fark ödemelerini bir an önce yapmalıdır. Esnafımızı iş bırakmak zorunda bırakmayın.

Teşekkürler Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Erbay…

7.- Muğla Milletvekili Burak Erbay’ın, Muğla’nın aşırı yağışlardan olumsuz etkilendiğine ilişkin açıklaması

BURAK ERBAY (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Muğla’mız bu sefer de son günlerde yaşanan aşırı yağışlardan olumsuz etkilendi. Başta bu yağmurlardan etkilenen Bodrum, Marmaris, Köyceğiz, Menteşe, Ula ilçeleri olmak üzere tüm hemşehrilerimize geçmiş olsun demek istiyorum.

Bu sellerden esnafımız etkilendi, tarım üreticimiz etkilendi. Limon üreticimiz, narenciye üreticimiz ve sera üreticimiz TARSİM'den gelecek yetkilileri bekliyor. Yetkililer gelse de maalesef çiftçinin lehine rapor vermiyorlar, “Seranın tamamının yıkılması gerek. Yirmi gün içinde domates dökülürse karşılarız.” diyorlar, bu şekilde tarım üreticisini var etmemiz mümkün değil. Portakalları döktük diye kızıyorsunuz, işte biz bu yüzden döküyoruz, esnafın, tarım üreticisinin sesi olmak için döküyoruz. Limon üreticisinin, narenciye üreticisinin, sera üreticisinin sesi olmaya devam edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

8.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, sağlık çalışanlarının ücretleriyle ilgili düzenleme yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkanım, pandemi süreci içerisinde sağlık çalışanlarımız hiçbir fark, ücret almadan canla başla çalışmışlardır. 2019 yılının Nisan ayında Danıştayın verdiği karara istinaden Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelerde mesai saati haricinde -laboratuvar gibi, acile de hizmet veren birimlerde- nöbet tutanlara yüzde 50’lik ek ücret verilmesi kararı alınmış ve 2019 yılından sonra da bu ücret ödenmiştir. Daha sonra Danıştay, yapılan itirazlar neticesinde bu kararı iptal etmiş ve sağlık çalışanlarının ek nöbet ücretlerinin yeniden tahsilini talep etmiştir. Bu pandemi süreci içerisinde canla başla çalışan sağlık çalışanlarından -hiçbir fark, ücret almamışlardır- geçmişte almış oldukları paranın yeniden istenmesi kabul edilemez. Bununla ilgili mutlaka bir düzenleme yapılmalı ve sağlık çalışanlarına bu fedakârlıklarının karşılığı ödenmelidir.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

9.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, fındık politikasının acilen gözden geçirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

2021 yılında 122 ülkeye 344.370 ton iç fındık ihraç edilerek cumhuriyet tarihimizin en fazla fındık ihracatı gerçekleştirilmiştir. Yapılan ihracat karşılığında Yapılan ihracat karşılığında 2021 yılında 2 milyar 260 milyon dolar gelir elde edilmiştir. Miktar bazında fındık ihracatında rekor kırılırken gelir bazında istediğimiz sonuç maalesef elde edilememiştir. Ülkemizin, yeni ekonomi politikası doğrultusunda fındık politikasını da acilen gözden geçirmesi gerekmektedir. Türk fındığının ham madde olarak ihraç edilmesinin önlenmesi için bir an önce gerekli hamleler yapılmalıdır. Özellikle Türk fındığının marka hâline getirilmesi gerekmektedir. Yerli ve çok uluslu firmaların son mamulü ülkemizde üretmesi için teşvikler verilmelidir. Geçmiş dönemde olduğu gibi sadece kırım fabrikalarına verilecek teşviklerle gelir artışı sağlanması mümkün görülmemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yılmazkaya…

10.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Pandemi sürecinde tarımın kıymeti bir kez daha ortaya çıktı. Çiftçilerimize, üreticimize ne kadar destek verirsek ülkeye ve millete o kadar geri dönüş olur. Ancak köylü, çiftçi, üretici, tohumda, gübrede, ilaçta, mazotta artan girdi maliyetleri yüzünden üretemez hâle geldi. Artan maliyetlerin düşürülmesi, mazot ve gübre desteğinin bir an önce artırılması gerek. Türkiye’de ve bölgemde çiftçiler bu yıl tüm zamanların en yüksek seviyesini gören tarımsal girdi maliyetleriyle mücadele ederek üretim yapmaya çalışacak. İklim değişikliği ve kuraklığın yanı sıra dövizdeki ani yükselişlerle birlikte artan maliyetlerin altında ezildiklerini söyleyen çiftçilerimiz her geçen gün daha fazla çiftçinin tarımsal üretimden vazgeçtiğinin altını çiziyor. Tarım desteklerinin özellikle böyle sıkıntılı dönemlerde daha fazla artırılması ve bu konuda üreticilerimizin lehine gerekli düzenlemelerin bir an önce hayata geçirilmesi gerek. Bölgedeki sulama ve destek sorunu çözülürse üreticilerimiz de gerçek anlamda rahat bir nefes alacak, rekolte de artacaktır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Barut…

11.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, sağlık çalışanlarının sorunlarına ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, sağlık emekçilerinin ekonomik haklarında kısmi düzeltme getiren yasa teklifi tüm partilerin oy birliğiyle kabul edilmesine rağmen iktidar tarafından geri çekilmiştir. Enflasyonun gerçek anlamda yüzde 50’nin üzerine çıktığı, yoksulluk sınırının 13.073 lira olduğu şartlarda sağlık emekçileri geçinemiyor; açlık ve yoksulluk dayatılan sağlık emekçileri çözüm bekliyor, siz ise anlamsız bir inat ve dayatmayla süreci yönetmeye çalışıyorsunuz.

Sağlıkta 39 branştan yüz binlerce gencimiz atama bekliyor ama yeterli sayıda atama gerçekleştirilmiyor. Sağlık ordusuna güç vermek için atama bekleyen gençlerimizin hayalleriyle oynamayın. Bunlar yetmezmiş gibi canını dişine takarak halk sağlığı için mücadele eden sağlık emekçilerimiz şiddete maruz kalıyor. Bu vahşetin son bulması için sağlıkta çok ivedilikle etkin bir biçimde yasal düzenleme yapılması gerekiyor. Sağlıkta yaşanan sorunlara göz yummayın, harekete geçin, çözüm üretin.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Balık…

12.- Elâzığ Milletvekili Sermin Balık’ın, 24 Ocak Elâzığ depreminin 2’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

SERMİN BALIK (Elâzığ) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Malumunuz olduğu üzere 24 Ocak Elâzığ depreminin üzerinden iki yıl geçti. 84 milyonun tek yürek olduğu gecede, devletimiz tüm imkânlarını seferber ederek, gönül birliğiyle yaraları çabucak sarma gayreti içerisinde bulunduk. Ben, Elâzığ ve Malatya’da hayatını kaybeden 41 vatandaşımıza Allah’tan rahmet, ailelerimize başsağlığı diliyorum.

Bugüne kadar Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatlarıyla devletimizin şefkat eli şehrimizin dört bir tarafına ulaşarak vatandaşlarımızın maddi ve manevi ihtiyaçlarını giderme gayreti içerisinde olduk. Ben Rabb’imden bir daha böyle felaketleri görmemeyi diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Karadağ…

13.- Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ’ın, Azerbaycan Kara Yanvar katliamının 32’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ocak ayı geldiğinde Kara Yanvar’ı, Kara Ocak’ı anmadan geçemiyoruz. 1990 yılında 20 Ocak sabahı ağır silahlarla donatılmış tanklarla desteklenen Kızıl Ordu Bakü’ye girdi. Amaç Azerbaycan Türklerinin bağımsızlık isteklerine gem vurmaktı. Sovyet ordusu o gün genç, yaşlı, kadın, çocuk, sivil demeden birkaç saat içerisinde 130’dan fazla Azerbaycan Türkünü şehit etmişti, yüzlerce soydaşımız da yaralanmıştı. Ancak ne tanklar ne de Kızıl Ordu Azerbaycan halkının bağımsızlık ateşini söndüremedi, Türk'ün karakterinde olan tam bağımsızlık isteğini sindiremedi. Karanfillerin ağladığı 20 Ocak katliamında ölen tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyoruz, ruhları şad olsun.

BAŞKAN – Sayın Çakır…

14.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, Öğretmenlik Meslek Kanunu çalışmalarının hayırlara vesile olmasını dilediğine ilişkin açıklaması

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) – Sayın Başkan, bir milletin ruh ve karakterini şekillendirecek, geleceğin büyükleri olacak çocuklarımızın maddi ve manevi olarak yetişmesini, yetiştirilmesini emanet ettiğimiz öğretmenlerimize her şeyden önce şükran borcumuz olduğunu ifade etmeliyim. Hazreti Ali, bir harf öğretene kırk yıl köle olmayı ifade ederken kıymet takdirini zirveye, Eflatun “Eğitim demek vücutta ve ruhtaki güzelliği ve mükemmelliği son mertebesine kadar geliştirmek demektir.” derken öğretmen için zirve hedefi göstermektedir.

Zamana ve zemine bağlı olmadan kendilerini öğrencilerine adamış öğretmenlerimiz için yapılacak her çalışma aslında ülkenin geleceğine yönelik yapılan bir çalışmadır. Öğretmenliği eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleği olarak tanımlayan Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi Meclisimizde görüşülmekte olup bu çalışmanın tüm öğretmenlerimiz ve ülkemiz için hayırlara vesile olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Tokdemir…

15.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’in, akaryakıt ve elektriğe gelen zamların çiftçileri bitirme noktasına getirdiğine ilişkin açıklaması

İSMET TOKDEMİR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Akaryakıta gelen zamlarla birlikte mazot ve benzinin litre fiyatı 14 lirayı geçti. Mazotta fiyat artışı çiftçimizi tamamen bitirme noktasına getirdi. Lüks yatlar ve teknelerde kullanılan mazotlardan özel tüketim vergisi alınmazken, çiftçinin mazotundan alınması ülkemizin belkemiği olan çiftçilerimize büyük haksızlık olmuyor mu? Çiftçinin ürettiği özel tüketim değil, zaruri ihtiyaçtır. Çiftçinin toprak içerisindeki traktörü yattan çok daha önemlidir.

Diğer taraftan, elektriğe yüzde 50 ila yüzde 127 zam geldi. Tarımsal sulamada elektrik kullanan çiftçilerimiz son gelen zamlarla başa çıkamıyor. Buradan iktidara sesleniyorum: Tarımsal faaliyetlerde kullanılan mazotun ÖTV’si acilen kaldırılmalı ve tarımsal sulamada kullanılan elektrikte indirime gidilmelidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Ceylan…

16.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, halkın hissettiği enflasyon rakamlarına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, TÜİK enflasyonu yüzde 36 olarak açıklasa da halkın hissettiği gerçek enflasyon yüzde 80’lerde seyrediyor. Elektrik zammı yüzde 127; 1 Ocaktan itibaren doğal gazda meskenlere yüzde 25, sanayi abonelerine yüzde 50 zam yapıldı; yetmedi, gün aşırı motorine, benzine zam yapılıyor. Son zamlardan sonra iğneden ipliğe her şeyin fiyatı artacak. Sayın Nebati “Dolardaki 1 TL’lik artışın getirdiği yükü herkes çekiyor.” diyordu. 18 liradan inen dolardaki düşüşten ise Türk halkı 1 kuruş dahi faydalanamıyor. 18 Aralıkta dolar 16,55, motorin 11,5 liraydı; 19 Ocakta dolar 13,5, motorin 14,30 oldu. Elektrik, doğal gaz, mazot, gübre, ilaç, tohum fiyatları zam yağmuru altında uçuyor; olan memlekette fakir fukaraya oluyor.

İşsiz gencine harçlık bırakamayan baba, tencerede pişirecek aş bulamayan ana bu yaşattıklarınızın hesabını ilk seçimde soracak.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

17.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, helallik isteyen kişinin önce tövbe etmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, üzerinde kul hakkı olduğunu düşünen kişi helallik ister, helallik istemeden önce de tövbe etmesi gerekir, yapacağı tövbede de aynı haksızlıkları, hak gasplarını ve inanç karşıtlığını bir daha yapmayacağına, iftira atmayacağına, yalan söylemeyeceğine, kendisine destek vermeyeni tehdit etmeyeceğine, halkı hakir görmeyeceğine, darbelerden ve dış güçlerden medet ummayacağına, şahsi hırsı için terör örgütlerine göz kırpmayacağına, ülkeye yapılan yatırımları engellemek için yabancı ülkelere yalvarmayacağına, üretim için, istihdam için yatırım yapacakları tehdit etmeyeceğine, millî olacağına, millî iradeye saygılı olacağına, bütün bu haksız ve hukuksuzlukları bir daha yapmayacağına, yaptıklarından dolayı özür dileyeceğine söz vermeli, tövbe etmeli, sonra da helallik istemelidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

18.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, yarıyıl tatilinde tüm vatandaşları Mersin’e davet ettiğine ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

2021-2022 eğitim öğretim yarıyıl tatili yarın başlayacak, 18 milyon öğrencimiz karne heyecanı yaşayacak. Öncelikle, tatili hak eden, başta sevgili öğrencilerimiz olmak üzere, öğretmenlerimiz, idarecilerimiz ve velilerimiz için yarıyıl tatilinin hayırlı olmasını diliyorum.

Buradan, karne heyecanını çocuklarıyla beraber yaşayan velilerimize seslenmek istiyorum: Karne, bir başarı ya da başarısızlık belgesi değil, eksik yanlarımızı görmemizi sağlayan bir araçtır. Başarısız öğrenci yoktur, her çocuğun çok iyi olduğu bir alan mutlaka vardır; eğitimin amacı, çocuğun bu yeteneğini keşfedip geliştirmektir.

Bu yarıyıl tatilinde tüm vatandaşlarımızı, her bir köşesinde ayrı bir tarih ve kültürü barındıran, denizi ve eşsiz doğasıyla âdeta açık hava müzesini andıran ve birçok lezzete sahip olan Mersin’imizi gezmeye, görmeye davet ediyorum. Tüm vatandaşlarımıza Mersin sizi çağırıyor diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Girgin…

19.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, orman işçilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Tarım ve Orman Bakanlığına “Yazın köz üstünde yirmi dört saat çalışıyoruz, kışın buz üstünde yalnız bırakılmayalım.” diyen Muğlalı orman işçisi kardeşim şunları söylüyor: “Havalar soğudu, yağmurlar yağdı; biz mevsimlik orman işçilerini unuttular. Kırk beş gün oldu, işten çıkarıldık, bir kuruş gelir yok. Onca yangın oldu, o zaman iş var; yangın söndü, kullan at, kendimizi ıslak mendil gibi hissediyoruz. Gelecek kaygısıyla yaşamak istemiyoruz. Birlikte işe başladığımız birçok arkadaşımla 45 yaşına geldik, çocukların üniversite zamanı geldi, hepimiz kara kara düşünüyoruz. Cep delik, cepken delik.”

Taşı yastık, toprağı döşek yapan orman işçilerinin sesine kulak verelim, orman işçilerimizi kadroya alalım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özer…

20.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

AYDIN ÖZER (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tarım sektörü bir türlü belini doğrultamıyor. Kuraklık, afetler, yasal oranın altında verilen ve hiçbir şeye yetmeyen sözde desteklemeler ve başta gübre olmak üzere girdi fiyatlarındaki artışlar çiftçileri tarımdan uzaklaştırıyor. Fiyat artışları yüzde 200’lere varan gübreyi alamayan ve tarlasına atamayan çiftçi, elektrik zammıyla sulama yapamayacak noktaya geldi. Yılbaşından bu yana motorine gelen toplam 2,75 kuruşluk zam ise tuz biber oldu. 14 lirayı geçen motorin yüzünden çiftçi artık tarlasını süremeyeceğini söylüyor. Maliyetleri karşılayamayan çiftçi ya ekim yapamayacağını ya da ekim alanlarını azaltacağını söylüyor. Belli ki 2022 yılı tarım sektöründe zorlu geçecek.

Hükûmete soruyoruz: Neden önlem almıyor, olanı biteni seyrediyorsunuz? Neden yeterli destekleme yapmıyorsunuz? Neden motorin ve elektrikte çiftçi lehine düzenlemeye gitmiyorsunuz? Neden çiftçiyi umursamıyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İrfan Bey, buyurun.

21.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, Gaziantep’te soba kullanımının artmasıyla yaşanan sıkıntılara ilişkin açıklaması

İRFAN KAPLAN (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ülke genelinde ve seçim bölgem Gaziantep’te havaların soğuması ve kar yağışlarının başlamasıyla birlikte soba kullanımı artmıştır. Özellikle dar gelirli ailelerimiz kömür ve odun pahalılığından ne yazık ki ucuz kömür kullanmaktadır. Bu kömürlerin büyük bir kısmı da karbonmonoksit zehirlenmelerine yol açmakta ve can kayıplarına sebep olmaktadır. Konuyla ilgili gerek valilik gerekse belediyeler denetimlerini sıklaştırmalı ve dar gelirli ailelerimize kaliteli kömür yardımı yapmalıdır. Vatandaşlarımız da düzenli baca temizliği yaptırmalı, rüzgârlı havalarda soba yakmamalı, gece yatarken sobayı söndürmeli ve sobanın bulunduğu ortamı havalandırmalıdır. Ağaç ve direklerin devrilmesi, çatı uçması gibi olumsuzluklara karşı da vatandaşlarımız dikkatli olmalıdır.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Yasin Bey, buyurun.

22.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün, İran’ın Türkiye’ye gelen doğal gaz akışını durdurduğuna ilişkin açıklaması

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Teşekkürler Sayın Başkan.

İran teknik bir arıza bahanesiyle Türkiye'ye gaz akışını on gün süreyle durdurmuştur. Enerji Bakanlığı da bu durum üzerine kullanıcı birliklerine gönderdiği gizli ibareli bir yazıyla 21 Ocak 2022 tarihinden itibaren ikinci bir bildirime kadar doğal gaz tüketiminin yüzde 40 azaltılmasını emretmiştir; emretmiştir çünkü ilgili yazıda “Bu talimata uyulmaması hâlinde sözleşmeden kaynaklı müeyyidelerin uygulanması zarureti ortaya çıkacaktır.” denilmektedir.

İran özellikle doğal gaz kullanımının arttığı kış aylarında bu tecrübeyi ülkemize defalarca yaşatmıştır. Gelinen durum sürpriz değildir. 2021 yılı içinde ülkemizin uzun vadeli doğal gaz sözleşmelerinin bir bölümünün süresi bitmiş, anlaşmalar Karadeniz'de bulunan doğal gaz keşfine güvenilerek yenilenmemiş, Türkiye spot piyasadan pahalı gaz almak zorunda kalmıştır.

Siz sanayiciye, ihracatçıya kolaylık sağlayacaktınız ya, olmayan gazla sanayici nasıl üretim yapsın?

BAŞKAN - Sayın Koncuk, son sözü veriyorum.

23.- Adana Milletvekili İsmail Koncuk’un, Öğretmenlik Meslek Kanunu çalışmalarına ilişkin açıklaması

İSMAİL KONCUK (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Öğretmenlerimizin yıllardır beklediği Öğretmenlik Meslek Kanunu maalesef ölü doğdu. Öyle bir düzenleme ki kariyer basamaklarında dahi iktidar partisi 2004 yılında yapmış olduğu düzenlemenin çok gerisinde bir düzenlemeyle öğretmenlerimizin huzuruna çıktı; bunlar kabul edilemez. Küçük dokunuşlarla 1 milyon öğretmenimizi mutlu etmek mümkün. Düşünebiliyor musunuz, bir Öğretmenlik Meslek Kanunu çıkıyor, öğretmenin istihdamıyla ilgili tek bir madde yok; sözleşmeli öğretmenlik devam ediyor, ücretli öğretmenlik garabeti devam ediyor ve bununla ilgili sözleşmeli öğretmenlere eş durumundan tayin hakkı yani aile birliği sağlayabilme imkânını dahi kanun tanımıyor. Öyle bir düzenleme ki Millî Eğitim Bakanı Sayın Mahmut Özer Komisyona gelip…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Şimdi, söz talep eden Grup Başkan Vekillerine söz vereceğim.

Sayın Oluç, buyurun.

24.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, TÜİK’in 2021 yılı Aralık ayı Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi rakamlarına, TÜİK Başkanının enflasyon rakamlarıyla ilgili açıklamalarına, Para Politikası Kurulunun açıklamalarına, Osman Kavala davasına, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Kavala ve Demirtaş kararlarını uygulaması gerektiğine ve Boğaziçi Üniversitesinin atanmış Rektörü Naci İnci’nin uygulamalarına ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın vekiller; bugün Türkiye İstatistik Kurumu, 2021 yılı Aralık ayına ilişkin Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi verilerini açıkladı. Bu, Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi, ülke içerisinde üretimi gerçekleştirilip yurt dışına satışa konu olan ürünlerin üretici fiyatlarındaki değişiminin takip edildiği bir endeks bilindiği gibi. Buna göre, Yurt Dışı Üretici Fiyat Endeksi geçen yılın aralık ayında yani 2021 Aralık ayında bir önceki aya göre yüzde 25,92; bir önceki yılın aralık ayına göre ise yüzde 87,64 artmış; müthiş bir artış, bir yıl için yüzde 87,64. En çok artış madencilik ve taş ocakçılığında yüzde 84,76; imalatta yüzde 87,69 olarak gerçekleşmiş. Eskiden sadece Üretici Fiyatları Endeksi söz konusuydu ama TÜİK bu konuda bir ayrıma gitti ve üretici fiyatlarındaki dalgalanmaların artması endişesiyle yurt içi ve yurt dışı ÜFE ayrımını yarattı. Ama ne oldu? Görüyoruz ki yurt içindeki ÜFE’ye baktığımızda da yurt dışı ÜFE’ye de baktığımızda aynı sert yükseliş trendinin gerçekleştiğini çok açık ve net olarak görüyoruz yani bu tür ayrımlarla gerçeklerin üstü örtülemiyor. Çok açık bir şekilde, bu açıklanan veriyle de bu, bir kez daha görülmüş oldu. TÜİK bu hâlde. TÜİK bu hâlde de TÜİK’in atanmış Başkanı çıktı, dedi ki bugün: “84 milyona karşı sorumluluğum var.” Merak ettik, niye böyle bir şey söyledi TÜİK’in atanmış Başkanı? Yani zaten bilinen bir şey değil mi böyle bir sorumluluğu olduğu? Ne oldu? Vicdanı mı rahatsız acaba TÜİK Başkanının?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Neden “84 milyona karşı sorumluluğum var.” açıklaması yapma ihtiyacını duyuyor TÜİK Başkanı? Belli ki vicdanı sızlıyor. Çünkü neden o vicdan sızlıyor? Emirler alıyor ve o emirleri yerine getiriyor; bu emirlerin yerine getirilmesi sonucunda emekçilerin maaşından, cüzdanından, sofrasından, ekmeğinden aşından kesiliyor yani işçinin, emekçinin, kamu çalışanının, memurun, emeklinin maaşından kesiliyor. Onun için vicdanı sızlıyor belli ki TÜİK Başkanının. Yani “84 milyona karşı sorumluluğum var.” diyerek bu işten kurtulamaz; bunu bir kez daha söyleyelim.

Şimdi, bugün, bütün bunlar yaşanırken Para Politikası Kurulu toplandı ve çok ilginç bir açıklama yaptı. Faizlerde oynama yok, enflasyon patlamış, faiz enflasyonun üçte 1’inde tutuluyor, yüzde 14’te. Sonra enflasyonla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Diyor ki PPK açıklamasında: “Enflasyonla baz etkilerinin de ortadan kalkmasıyla, dezenflasyonist süreç başlayacak.” Allah Allah, bugünkü metindeki açıklama cümlesi bu. Hani faizi indirerek kuru yükseltecektik de ihracat artacak da cari açık düşecekti, sonra da enflasyon inecekti; hani model buydu? Ne oldu? Model mi değişti yine? Bu da belli değil ama belli ki ekonomi politikalarında el yordamıyla iş sürdürülmeye çalışılıyor ve bunun acısını Türkiye’deki emekçi, emekli, dar gelirli, çiftçi, orta sınıf yurttaş çekiyor ve bunun faturasını halk ödüyor. Bunu bir kez daha vurgulamış olalım.

Şimdi, biliyorsunuz, bin beş yüz kırk iki gündür tutuklu bir kişi var; Osman Kavala. Osman Kavala hakkında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye’den “AİHM kararını neden uygulamıyorsunuz?” diye görüş istemişti ve bu görüşün de 19 Ocakta bildirilmesi gerekiyordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bugün Adalet Bakanlığı görüş bildirdi, 2 Şubatta bu görüşle ilgili Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi görüşmesini yapacak ve bir karara varacak. İçeriğinde ne olduğunu bilmiyoruz tabii, henüz açıklanmadığı için ama tahmin yürütelim; Adalet Bakanlığı büyük ihtimalle demiştir ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine ve Bakanlar Komitesine: “Osman Kavala’nın konu olan davadan değil, başka bir davadan yargılaması sürüyor, o nedenle tutukluluğu devam ediyor. Hükûmet de yargıya müdahale edemiyor.” Biz çok iyi biliyoruz ki suç uyduruluyor; ortada ne bir suç var ne bir delil var ne de bir belge var. Doğru dürüst bir iddianame de yok ama Osman Kavala bin beş yüz kırk iki gündür tutuklu tutuluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç, toparlayalım lütfen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Toparlıyorum efendim.

Şimdi, zaman kazanmak için oyalama taktikleri bunlar, biliyoruz. Çünkü Adalet Bakanlığı da aslında ve Dışişleri Bakanlığı da çok iyi biliyor ki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararını Türkiye’nin uygulaması gerekiyor. Ama bunu yürütmenin başına açıkça ifade edemedikleri için, açıkça bu konudaki adımın atılması gerektiğini söyleyemedikleri için, siyasi cesaretten yoksun oldukları için, zaman kazanmak için oyalama yapıyorlar. Ama bunun sonunda Türkiye, maalesef, iktidarın bu uygun olmayan, uluslararası demokratik sözleşmeleri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni çiğneyen tutumundan dolayı ciddi sorunlarla karşı karşıya kalacak, bunu bir kez daha hatırlatalım. Kavala ve Demirtaş kararlarını er geç uygulamak zorunda kalacaksınız, bunu bir kez daha söyleyelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç, toparlayın.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Toparlıyorum.

Son olarak değinmek istediğim konu, yani bir iktidar nasıl olur da ülkesinin başarılı bir üniversitesini âdeta düşman üniversite ilan eder ve o üniversitenin akademik değerini düşürmek için her türlü adımı atar sorusunun cevabı Boğaziçi Üniversitesinde yaşanıyor.

Şimdi, daha önce –biliyorsunuz- bir Melih Bulu hadisesi yaşanmıştı, o bitti, bu sefer Naci İnci vakası başladı. Naci İnci, Boğaziçi Üniversitesinin bu atanmış Rektörü; Eğitim Fakültesi Dekanını, Fen Edebiyat Fakültesi Dekanını ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanını akşamüzeri bir yazıyla görevden aldığını ilan etti. Seçilerek göreve gelmiş olan dekanların görevden alınmasına dair doyurucu bir açıklama da yok.

Aslında, Boğaziçi Üniversitesini eğitim yapamaz hâle getiren bir iktidarın çabası devam ediyor. Gerçekten inanılmaz bir düşmanlık, sanki orada ders verenler düşman askerleri, sanki orada okuyan çocuklar düşman askerleri. Uluslararası çalışmalara imza atmış olan bir üniversiteyi nasıl niteliksiz hâle getiririz çabasını iktidar sürdürüyor; bunu da izliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Bakın, Melih Bulu tarihe geçti, Naci İnci de şimdi tarihe geçiyor ama en önemlisi onları atayanlar da bilime, akademik çalışmaya düşman olarak tarihe geçecekler; bunu da özellikle vurgulamış olalım.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Özgür Özel.

Buyurun Sayın Özel.

25.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, TEMA Vakfı kurucusu Hayrettin Karaca’nın 2’nci ölüm yıl dönümüne, Osman Kavala davasına, RTÜK Başkanının uygulamalarını milletin değerlendirmesine sunduğuna, Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Naci İnci’nin bazı uygulamalarına ve AK PARTİ’nin Boğaziçi Üniversitesiyle ilgili utancı tarihi boyunca yaşayacağına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün, TEMA Vakfı kurucusu “Toprak Dede” olarak bilinen çevre aktivisti Hayrettin Karaca’nın 2’nci ölüm yıl dönümü. Kendisini saygıyla, minnetle, rahmetle anıyoruz. İklim krizinin tam ortasındayken Hayrettin Karaca ve yol arkadaşlarının uğraşlarının ne kadar kıymetli ve değerli olduğunu bir kez daha anlıyoruz. Geçtiğimiz hafta içerisinde TEMA Vakfının Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Deniz Ataç, yönetim kurulu üyeleri, uzmanları randevu istediler, ziyaretimize geldiler. Türkiye coğrafyasının dört bir yanında başta maden ve enerji projelerinin çevreye, doğaya duyarsız bir şekilde nasıl zararlar yarattığını, yerel inisiyatiflerin, İçişleri Bakanlığının kanunsuz emirleriyle nasıl bastırıldığını, susturulmaya çalışıldığını anlattılar. TEMA Vakfının siyasi bir vakıf olmadığını biliyoruz, hepimizin geleceğini koruyan bir vakıf. Tüm siyasi parti gruplarını, bilhassa iktidar partisi grubunu TEMA Vakfının uyarılarına kulak vermeye davet ediyoruz.

Sayın Başkan, geçen hafta bu saatlerde Osman Kavala’nın yanındayım, bin beş yüz kırk iki gündür kendisi tutuklu ve kendisinin serbest kaldığı, daha doğrusu Gezi davasından beraat ettiği mahkemede de oradaydım. Hâkimler “Türk milleti adına karar veriyoruz.” dediler, herkes ayağa kalktı, karar okundu ve Gezi davasında iddia edilen, FETÖ’cülerin iddia ettiği tüm deliller çürüdü, savcılık makamı iddialarıyla birlikte yerle yeksan oldu ve 3 hâkim birden beraatlerine karar verdi. Sonra, hukuksuz bir şekilde, yedi buçuk saat, kapılar Osman Kavala’nın üstüne kapalı kaldı; yeni bir dava, aynı deliller, yeniden tutuklama.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Recep Tayyip Erdoğan, ertesi gün “Birileri o şahsı beraat ettirmeye kalktı.” dedi -ya, o birileri hepimiz adına karar veren yargı mercisi, 3 ağır ceza hâkimi- ve onu salmayacağını söyledi. Dün akşam Avrupa Konseyine yolladığımız savunmada şöyle söylüyor Türkiye Cumhuriyeti: “O dava ile bu dava bir değil. O davadan beraat etti zaten, biz onu saldık -hak ihlali verdiğiniz- bu başka bir dava diyor. Sağır sultan biliyor, hepimiz biliyoruz, çocuklar biliyor -kargalar gülüyor ki- Recep Tayyip Erdoğan, beraat kararına tepkiyle, yedi saat hukuksuz tutarak kendisini Silivri’de, o gün yeni bir tutuklama kararı çıkarttı. O dava bu dava; o deliller çöktü, Kavala’nın tutukluluğu hukuksuz. Türkiye’yi kurucusu olduğu Avrupa Konseyinde hem zor durumda bırakıyorlar hem de olası yaptırımlar hepimizi utandırır, zor durumda bırakır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu hukuksuzluğa hep birlikte karşı çıkmalıyız, itiraz etmeliyiz.

Sayın Başkan, RTÜK Başkanı, bir televizyon kanalı sunucusunun dün akşam ana haberleri sunarken ki tavrını ana muhalefet partisi liderine benzetmiş ve “Hakkında inceleme başlattık.” diye “tweet” atmış. Bakın, o kuruluşun bir yıl boyunca yaptığına bakın. Sayın Başkan, eğri oturalım doğru konuşalım, sizin adaletinize, bütün milletvekillerimizin vicdanına seslenelim: Türkiye'de iktidara müzahir medyanın bize söyledikleri ile Halk TV’nin, FOX TV’nin, Habertürk’ün iktidara söyledikleri arasında herhâlde Halk TV’nin aleyhine bir sertlik yoktur. Bakın, Ebubekir Bey’in skoru: Bir önceki yıl Halk TV, Tele1, KRT, FOX TV ve Habertürk’e 71 ceza…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – ...ama A Haber’e, Ülke TV’ye, Kanal 7’ye, CNN Türk’e sıfır ceza. İşte, iktidarın RTÜK’ünün adaleti bu. Her gün her birimizi hedef gösteren, şeytanlaştıran, küfreden, bütün gece şahsiyetle uğraşan kanalların bir ceza almadığı yerde iktidar partisine karşı bu kanallar 71 kere ceza almışlar. Bunu da milletimizin değerlendirmelerine sunuyoruz.

Sayın Başkan, son olarak Boğaziçi Üniversitesinde bir kayyum var. Önceki kayyum Melih Bulu geldi, direndi, geldiği gibi gitti. Şimdi, yerine Naci İnci geldi; ona en çok fizik bölümü öğrencileri kızıyor “Siz nasıl fizikçisiniz?” diye.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama Naci İnci, önce Senatodaki üstünlüğü ele geçirmek için, üniversitenin istemediği, yıllardır tartışıp açılmasında fayda görmediği 2 tane yeni bölümü açtı, 2 yandaş dekan üretmeye çalıştı. Şimdi Fen-Edebiyat, İktisadi ve İdari Bilimler ile Eğitim Fakülteleri dekanlarını görevden almış. Gerekçe: Kendisini protesto. Ne yapmış Yasemin Hoca, ne yapmış Özlem Hoca, ne yapmış Rıza Metin Hoca? Kayyumluk binasının önüne çıkmışlar, sırtlarını her gün oraya dönmüşler, “Kayyum rektör istemiyoruz.” diye sabit durmuşlar. Böyle bir haksızlık olmaz. Öğrencileri disipline veren, okuldan uzaklaştıran, içeriye polis davet eden, gözaltı yapan, tutukluluk yapan, öğretim görevlilerinin sözleşmelerini yenilemeyen ve yüz altmış yıllık bir geleneği, dünyanın sayılı üniversitelerinden biri olan Boğaziçini gitgide gerileten bu kayyum rektöre karşı oradaki onurlu direnişin arkasındayız, öğrencilerin arkasındayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aralarındaki duvara rağmen ezberden satranç oynayan fizik bölümü öğrencilerinin tecritte tutulduğu günlere biz yandık, aileleri yandı. Biri AK PARTİ’nin Sarıyer Kadın Kolları İlçe Başkanıydı, öbürü Recep Tayyip Erdoğan’ın otuz beş yıllık yol arkadaşıydı ama “İllallah.” dediler, istifa ettiler “Benim çocuğumdan terörist çıkaran bu iktidar anlayışı bizim çıktığımız yol değildir.” dediler. Kibirli bu güç zehirlenmesine onlar isyan ettiler. Onlarla birlikte, tüm Boğaziçi öğrencileri ve aileleriyle birlikte bu faşist yönetime direnmeye biz de devam edeceğiz. Gün gelecek Boğaziçi yine eski parlak günlerine kavuşacak, AK PARTİ de bu utancı tarihi boyunca yaşayacak. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ünal…

26.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Azerbaycan Kara Ocak katliamının 32’nci yıl dönümüne ve Türkiye’nin ilk ve yerli cep uydusu Grizu-263A’nın uzaya fırlatılmasının ülkemiz için bir başlangıç olduğuna ilişkin açıklaması

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, öncelikle, Sayın Grup Başkan Vekilinin son cümlesini olduğu gibi iade ediyorum “AK PARTİ de bu utancı ömür boyu yaşayacak.” cümlesini.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O utanç bizimse ben yaşarım.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Çünkü Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir, “kayyum” diye nitelendirdikleri rektör bu ülkenin yasal süreçlerinin, hakların dışında bir mekanizmayla mı atanmıştır? Burada, hukuki bir süreci bu şekilde nitelendirmek, öncelikli olarak, var olan yasal mekanizmaların varlığını inkâr olur ki bu da herhâlde, bir siyasetçiye yakışır bir tavır olmasa gerekir diye düşünüyorum.

20 Ocak Azerbaycanlı kardeşlerimiz için çok acı bir gün. Otuz iki yıl geçmesine rağmen, tüm Azerbaycanlı kardeşlerimiz bu acıyı hissediyorlar. Kanlı ocak katliamında hayatını kaybeden 147 şehidi buradan rahmetle yâd ediyorum.

Yine, Türkiye'nin ilk ve yerli cep uydusu Grizu-263A geçen perşembe uzaya fırlatıldı. Bu hayali gerçekleştirmek için yola çıkıp özveriyle çalışan öğrencileri ve danışman hocaları Profesör Doktor Bülent Ekmekçi’yi tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum. Ayrıca, bu ekibin Zonguldak’tan çıkmış olması da Türkiye’de, sadece belli başlı üniversitelerde değil, artık Türkiye'nin her yerinde icat çıkarmanın mümkün olduğunu göstermesi açısından da çok kıymetli buluyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ünal.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Böyle gelişmelerin yaşanması bizi gerçekten çok mutlu ediyor. Bunları ülkemiz için bir başlangıç niteliğinde görüyoruz, gelecekte bu neslin, TEKNOFEST neslinin daha nice işler başaracağını, geleceğe emin adımlarla gidebileceğimizi görüyoruz.

Bu duygularla Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Usta, buyurun.

27.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Azerbaycan Kara Yanvar katliamının 32’nci yıl dönümüne, 20 Ocak 1989 tarihinde Samsunspor’un geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybedenlere rahmet dilediğine, Samsun Büyükşehir Belediye Meclisinin Samsunspor’la ilgili aldığı karara, zam yağmurlarının devam ettiğine, şeker pancarı üreticilerinin sorunlarına, kamu bankalarına sermaye desteği yapılacağıyla ilgili haberlere, Para Politikası Kurulunun faiz kararına ve TÜİK Başkanının enflasyon rakamlarıyla ilgili açıklamalarına ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

20 Ocak 1990 “Kara Ocak” olarak anılıyor. Hepimizin bildiği gibi, Sovyet ordusu Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye saldırmış, katliam yapmış ve orada 147 soydaşımız hayatını kaybetmişti, şehit olmuştu, birçok soydaşımız da yaralanmıştı. Ben, tekrar bütün Türk milletinin ve Azerbaycan’ın başı sağ olsun diyorum.

Yine, 20 Ocak, Samsun ve Türk futbolu açısından da hüzünlü bir gündür Sayın Başkan. 20 Ocak 1989’da, Malatya deplasmanına giderken Samsunspor, biliyorsunuz, Havza yakınlarında bir kaza geçirmişti, bu kazada 5 kişi hayatını kaybetmişti. Teknik Direktör Nuri Asan, futbolcular Mete, Muzaffer ve Zoran ve şoför Asım Özkan hayatını kaybetmişti. Ayrıca, o gün engelli hâline gelen, tekerli sandalyede hayatını geçirmek zorunda olan Emin Kar da geçen yıl hayatını kaybetti. Ben, bu vesileyle bütün ölenlere rahmet diliyorum, Samsunspor’umuza, Samsunlu hemşehrilerimize de tekrar başsağlığı diliyorum.

Bu vesileyle Sayın Başkan, Samsunspor’la ilgili olarak Samsun Büyükşehir Belediye Meclisinde geçtiğimiz günlerde bir karar alındı, Millet bahçesi alanı Belediye Meclisinde belirlendi. Bu belirleme yapılırken bu alan içerisinde Samsunspor’un Nuri Asan Tesislerinin de –kazada hayatını kaybeden Nuri Asan’ın ismi verilmişti o tesislere- millet bahçesi içine alınması söz konusuydu. Bu konu toplantı esnasında kendisine, Başkana sorulduğunda yuvarlak bir cevap verip geçiştirdi, “Bakıyoruz.” şeklinde bir şey söylemişti. Tabii, bunun üzerine bütün Samsun camiası ayağa kalktı; sporseverler, sivil toplum örgütleri, biz siyasiler, herkes eleştirince Büyükşehir Belediye Başkanı bir miktar geri adım atmak durumunda kaldı, sözel olarak “Korunacak tesislerin yeri, plan notlarında var.” dedi fakat plan notlarına bakıldığında böyle bir korumanın olmadığı görülüyor. Dolayısıyla biz, burada, açık ve şeffaf olmaya davet ediyoruz Büyükşehir Belediye Başkanını.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) – Samsunspor için çok kıymetli olan bu tesislerin Samsunspor’un elinden alınması gibi bir şey asla düşünülemez, buna bütün Samsun direnecektir. Zaten bu, Büyükşehir Belediye Başkanının ilk vukuatı değil yani Samsun’a ve Samsunluya maalesef, düşman bir Büyükşehir Belediye Başkanı Büyükşehirde görevinin başındandır.

Zam yağmurları devam ediyor. Dün akşam benzine, önceki gün motorine zam geldi 52 kuruş, 46 kuruş; ilaca yüzde 136 zam geldi. Şimdi, baktığımızda, bir yılda benzine yüzde 88, mazota yüzde 115, LPG’ye yüzde 128 zam gelmiş; artık 1 doları aştı akaryakıt fiyatları. İlaca şubatta tekrar zam gelmesi bekleniyor. Yani şu an itibarıyla, geçen ocak ayında 7,30 olan benzin 14 lirayı geçti, 14,04; motorin 6,73’ten 14,28’e yükseldi, LPG 4,06’dan 9,35’e yükseldi. Bu konuyla ilgili, buna dikkatinizi çekmek için bugün grup önerisini de ayrıca sizlerle paylaşacağız.

Şimdi, şeker pancarı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) – Bu hafta içerisinde şeker üreticileri partimizi ve grubumuzu ziyaret ettiler, ciddi şikâyetleri var. Tabii, bütün çiftçilerin ciddi şikayetler var, girdi maliyetleri aşırı ölçüde arttı fakat ürünleri para etmiyor. Şimdi, şeker pancarında daha özel bir durum var; şeker pancarları teslim edilmiş fakat henüz paraları alınmamış. Bu esnada, biliyorsunuz, geçtiğimiz günlerde, hatta geçtiğimiz ay içerisinde şeker fiyatlarına ciddi oranda bir zam yapıldı yani 420 liradan alınan şeker pancarı, zamsız alınan şeker pancarı üzerinden üretilen şeker ürününe zam yapıldı, çiftçi de haklı olarak “Bize de buradan ton başına 150 lira bir fark verilmesi lazım çünkü bizim hayatımızı sürdürmemiz bu anlamda zor.” diyor çünkü daha henüz parasını almış değil, yani bu çiftçinin verdiği üründen, verdiği ham maddeden üretilen ürüne zam yapılıyorsa onun ürününün bedeli de daha zamlı bir fiyattan ödenmeli. Bunun dışında da bugünlerde, yeni yıldaki fiyatın da 800 lira civarında olacağına ilişkin açıklamalar geliyor; bu, hiçbir şekilde maliyetleri kurtaracak bir fiyat değil, bunun da 1.100 TL olması konusunda vatandaşımızın beklentisi var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün, medyada, kamu bankalarına 51 milyar lira sermaye desteği yapılacağına ilişkin açıklamalar var, beyanatlar var. Şimdi, tabii, son üç yılda 3 defa kamu bankalarına sermaye desteği yapılıyor. Sermaye desteği ne demek? Hazineden para verilmesi demek. Hazineye parayı kim veriyor? Vergi ödeyicileri veriyor. Bu kamu bankaları ne yapıyor? Demirören’e kredi veriyor, almıyor; yandaşları krediyle besleyen kamu bankalarının sırtındaki kambur vatandaşın üzerine yükleniyor Sayın Başkan. Üç yılda 3 defa, bakın, bu, 90’lı yılların karakteristiğidir; kamu bankalarına 2001 krizinde ciddi para verildi, kamu bankaları gayet kârlıydı fakat o kadar kötü yönetildi ki sürekli destekle ayakta kalan yanlış ekonomi politikalarının ve yandaşları koruyan kredilerin bedeli bu vatandaşa ödetiliyor, bunu hiçbir şekilde kabul etmek mümkün değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Şu anda, ayrıca, sermaye desteğinin dışında da Hazine yine 85 milyar lira da kâğıt verdi yani Hazine kâğıdı, nakit dışı tahvil verildi. Dolayısıyla kamu bankaları tam bir iflas içerisindedir. Kamu bankalarından siyaset elini çeksin, bu kamu bankaları da daha ehil ve daha liyakatli insanlar tarafından yönetilsin diyoruz.

Bugün, biliyorsunuz, Para Politikası Kurulu faiz kararını açıkladı, faiz yüzde 14’te sabit tutuldu. Tabii, insan, şimdi, Sayın Cumhurbaşkanına şu soruyu sormak istiyor: “Bu ten bu vücutta olduğu müddetçe faiz sebep, enflasyon sonuç.” diyordun -enflasyonumuz düşük falan değil, yüzde 50’lere varacak bir enflasyonu konuşuyoruz, açıklanan yüzde 36 ama önümüzdeki aylarda yüzde 50’ye varacak- niye faiz indirimine devam edilmiyor, bu politikadan vaz mı geçildi? Yoksa hani “Ortada nas var, ben nas bilirim başka bir şey bilmem...” Amenna yani nassa hiç kimsenin itiraz ettiği yok ancak o zaman böyle diyorsanız “Niye faiz indirimine devam etmiyorsunuz?” diye sormak bizim hakkımız. Bir politika değişikliği mi var? Ne yapılıyor? İnsanların millî ve manevi değerleriyle bu kadar çok oynanır mı? Tabii, şunu net bir şekilde görüyorlar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayalım.

ERHAN USTA (Samsun) – Her faiz indirimi sonrasında faizlerin arttığı görüldüğü için herhalde, bu sefer faiz indiriminden vazgeçildi ancak bu çelişkili durum, bu kuru inat ve bu kara cehalet millete çok ağır bir bedel ödetiyor. Bunu görmemiz lazım.

Şimdi, bugün TÜİK Başkanının Dünya gazetesinde bir röportajı var, orada diyor ki: “84 milyona karşı sorumluluğumuz var.” Yani durup dururken böyle bir beyanat hakikaten anlaşılabilir beyanat değil. Ne demek istiyor bununla? İnsanın aklına 2 şey geliyor. Bu son açıklanan enflasyon rakamlarından dolayı -biliyorsunuz aylık bazda yüzde 14 yaklaşık enflasyon geldi, yüzde 36 yıllık bazda tüketici enflasyonu, yüzde 80 üretici enflasyonu geldi- Cumhurbaşkanlığı tarafından kendisine bir baskı mı yapıldı? “Kardeşim bu ne biçim makyaj, şunu adam gibi makyajla.” denildi de ondan dolayı bir isyan mı yapıyor, kendisini Cumhurbaşkanına karşı medya önünde mi savunuyor; yoksa yaptıklarından dolayı vicdan azabı çekip şimdi vicdanını mı rahatlatıyor, bunu açıklamak durumundadır TÜİK Başkanı. TÜİK başkanlarının böyle bir beyanat vermesi doğru değildir. Bilineni söylemenin bir anlamı yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayalım.

ERHAN USTA (Samsun) – Toparlayacağım Sayın Başkanım.

Elbette ki özerk bir kurumun başkanı bütün vatandaşlara karşı sorumlu olmak durumundadır. Bunu niye söylüyor, bunun arkasında ne var? Bu Kuruma müdahale mi ediliyor veya bu Kurum, hakikaten, müdahale sonrasında bir kısım rakamları düşük açıklayıp, şimdi bir anlamda toplumdan özür dileyecek veya vicdanını rahatlatacak böyle günah çıkarmalarında mı bulunuyor? Bunu bilmek Türk milletinin hakkıdır diyorum, Genel Kurulu ve sizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bülbül, buyurun.

28.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Azerbaycan Kara Ocak katliamının 32’nci yıl dönümü ile Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun kabulünün 101’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 20 Ocak 1990 tarihinde, kardeş ülke can Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye giren Sovyet ordusu ve Ermeni çeteler, kadın, çocuk ve yaşlı demeden 147 canımızı katletmiş, yüzlercesini yaralamıştır. Bu olay, insanlık tarihine “Kara Ocak” olarak geçmiştir. Sovyetlerin esaret politikasına ve Ermenilerin işgal girişimlerine karşı millî bir uyanışın zeminini hazırlayan bu vahim olaydan sonra Azerbaycan’ın ilk Cumhurbaşkanı merhum Ebulfez Elçibey liderliğinde bir hürriyet mücadelesi verilmiştir. Merhum Elçibey “Bize hiç kimse azatlık vermedi, biz azatlığımızı şehitlerimizin kanıyla aldık.” sözleriyle tarihe bir not düşmüş ve nihayetinde, Azerbaycan, Sovyetler Birliği dağılmadan evvel hürriyetine kavuşmuştur. Bu vesileyle vatan ve hürriyet yolunda canlarını ve kanlarını veren aziz soydaşlarımızı şehadetlerinin 32’nci yıl dönümünde rahmet ve minnetle anıyor, “Bir kere yükselen bayrak bir daha inmez.” diyen merhum Mehmed Emin Resulzâde’nin tarihî haykırışıyla “İlelebet yaşasın bağımsız Azerbaycan, var olsun Azerbaycan Türklüğü!” diyoruz.

Sayın Başkan, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk anayasası olarak kabul edilen Teşkilât-ı Esasiye Kanunu 20 Ocak 1921 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilmiştir. 23 maddeden müteşekkil olan bu Anayasa, çerçeve bir anayasa olma özelliğini taşımakla birlikte, millet egemenliğini esas alması hasebiyle oldukça önemlidir. “Hâkimiyet, bilakayduşart milletindir.” maddesi Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel dinamiğini oluşturmuş, millet iradesinin üstünde başka bir iradeye yer verilmemesi kararlılıkla ifade edilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bu doğrultuda, demokrasi ve anayasa tarihimizde önemli bir yere sahip olan Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nun kabulünün 101’inci yıl dönümünde, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, millî iradeyi esas ve hâkim kılan dönemin mebuslarını rahmet ve minnetle anıyor, millî iradenin tecelligâhı Gazi Meclisimizi saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Enginyurt…

29.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, 20 Ocak 1990 tarihinde Azerbaycan’da hayatını kaybedenleri rahmetle andığına, muhtarlara yapılan maaş zammını tebrik ettiğine ve azalara da maaş bağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

20 Ocak 1990 tarihinde, Azerbaycan’da Rus işgalcileri tarafından hayatını kaybeden candaşlarımızı, kandaşlarımızı rahmetle, minnetle anıyorum, mekânları cennet olsun.

Dün, Sayın Cumhurbaşkanımız muhtarlara 4.250 lira asgari ücret oranında maaş bağladı. Güzel bir gelişme, tebrik ediyorum, teşekkür ediyorum. Bu muhtarların her birisinin 4 azası var. Muhtar seçilmiş olduğuna ve maaş bağlandığına göre, azalar da aynı görevi ifa ettiği için azalara da maaş bağlanmasının doğru olacağını umuyorum, dikkate alıyorum. İnşallah, Sayın Cumhurbaşkanım tek kelimeyle maaşlara zam yapıp istediği miktarı belirleyebiliyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – …bu 4 aza olan, bütün Türkiye'deki azalara da maaş bağlanmasını sizin aracılığınızla Sayın Cumhurbaşkanımıza iletiyorum.

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

30.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Mahir Ünal, rektör seçimini hukuki bir süreç olarak nitelendirip bunu eleştirmeyi bize yakıştıramadığını söyledi. Sayın Ünal’a şunu hatırlatalım: 1946’da o “Tek parti rejimi.” dediğiniz ve herkese bir kötülük dönemi olarak gösterdiğiniz dönemde, rektörler, ilk kez üniversitedeki profesörler arasından oylamayla seçilmeye başladı. Rektör seçimini Tayyip Erdoğan’dan önce kaldıran kişi darbeci Kenan Evren’dir, o dedi ki: “Ben atayacağım.” O günden sonra kendi atadı ama Türkiye, 1992’de yeniden rektör seçimiyle tanıştı; öğretim üyeleri, akademisyenler ilk 6’yı belirledi; doğru değildi ama YÖK 3’e indirdi; Cumhurbaşkanları o 3’ün içinden atadılar. O, 3’ün içinden en çok oy alanları atamayanlar da her dönemde eleştirildiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ancak var olan bir seçimi aynı Kenan Evren gibi kaldıran Recep Tayyip Erdoğan’dır ama o ilk deneme burada oldu. Ne zaman? 19 Ağustos 2016; darbenin üstünden bir ay geçmemişti, bir gece yarısı önergesi geldi. O önergeyle, rektör seçimi Cumhurbaşkanına bağlanıyordu, bırakılıyordu. Bu rektör seçiminin Cumhurbaşkanına bırakılması, CHP, MHP ve HDP’nin gösterdiği yüksek refleksle geri çekildi. O gün -19 Ağustos 2016- MHP Grup Başkan Vekili Erkan Akçay şöyle söylüyor: “Yapılan mini bir darbe girişimidir. 15 Temmuz darbe girişiminden hiç mi ders almadınız? Bu nasıl akıldır, mantıktır, muhakemedir? Neye göre seçeceksiniz? Bu, şimdi FETÖ’cünün yerine METÖ’cü rektör seçme anlayışıdır.” diyor, hep beraber alkışlıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın sözlerinizi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tayyip Erdoğan’ın “Rektörleri tek başına Cumhurbaşkanı seçsin.” diye grubundan talep ettiği 2 gece yarısı önergesi yüksek refleksimizle geri çekilirken darbeden bir ay on dört gün sonra Erkan Akçay “Mini darbe girişimi oldu, FETÖ’cü yerine METÖ’cü rektör atama girişimidir, bu nasıl akıldır?” demiştir, hepimiz de alkışlamışızdır. Şimdi, siz buna “Hukuki bir süreç.” diyorsunuz. Peki, o gece çekildi, nasıl oldu? OHAL kararnamesiyle rektör atamalarını Recep Tayyip Erdoğan kendi uhdesine aldı. Ne OHAL hukukidir ne OHAL KHK’leri hukukidir ne bir tek adamın koca koca üniversitelere rektör ataması hukukidir; tamamını kınıyoruz. Beğenmediğiniz İsmet Paşa’nın getirdiği seçimi geriye alan biri Kenan Evren’dir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …biri de onu yattığı yerden böyle görüp de “Boynuz kulağı nasıl geçti?” diye hayrete düşüren sizsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ünal, buyurun.

31.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, böyle bir tartışmayla Genel Kurulu meşgul ettiğimiz için öncelikle ben bu durumdan rahatsızlığımı ifade etmek istiyorum. Özgür Bey her şeye cevap vermek gerektiğini düşünüyor anladığım kadarıyla.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yok ama bir gerçek var.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Gerçek dediğiniz şey şu Özgür Bey: Recep Tayyip Erdoğan yüzde 52 oyla bu millet tarafından yetkilendirilmiş bir Cumhurbaşkanıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne yapacak, her şeyi o mu belirleyecek?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Recep Tayyip Erdoğan’ı…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O mu belirleyecek her şeyi?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ya, ben sizi dinlemedim mi? Sizleri dinlemedim mi ben saygıyla? Lütfen biraz saygılı olun ya!

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Onlar dinlemeyi bilmez, onlardan dinlemeyi beklemeyin.

BAŞKAN – Evet…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi, her birimizin milleti temsil ettiğimiz bir yerdir. Her birimizin davranışı, teamüllere, ritüellere ve İç Tüzük’e uygun davranması bu millete karşı bir sorumluluktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika… Buyurun Mahir Bey.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ben kendi adıma şunu söylüyorum: Sahiden, burada oturan her birimiz, bu Mecliste bir sorumluluk taşıyoruz. Mesela sık sık karşılaşıyorum, hakaret bir sataşma biçimi değildir. Mesela insan sataşmadan söz isteyebilir ama hakaretten söz istenmez çünkü hakaretin karşılığı hakaret değildir, hakaretin karşılığı İç Tüzük’tür. Ama ben burada bakıyorum, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altında hakarete hakaretle karşılık vermek gerekiyormuş gibi insanlar zor durumda, milletvekilleri zor durumda kalıyorlar. Şu kürsüde “yalancı” “namussuz” “utanmaz” havada uçuşuyor. Yahu burası sokak değil, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Konumuz o değil, nereden çıktı şimdi bu? Sen rektör meselesini anlat.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Geliyorum rektör meselesine.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Konu ne? Sana “namussuz” diyen mi var, “yalancı” diyen mi var? Sen şeyi bir söyle…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Beyefendi, az önce konuşmamı engellediğiniz için bir tırnak açtım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Engellemedik.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Siz, maşallah, bakın, on dakika, on iki dakika az önce konuştunuz, tek kelime ettim mi? Tam da saygıyı konuşuyoruz şu anda.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz de sizi dinledik.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Bakın, üçüncü kezdir kesiyorsunuz sözümü. Biz birbirimizi bile dinleyemiyoruz burada.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ünal.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Şimdi, en başından itibaren Cumhuriyet Halk Partisinin ısrarla söylediği Recep Tayyip Erdoğan ve tek adam ifadesi… Recep Tayyip Erdoğan’ı kıymetli yapan tek bir şey vardır; bu aziz millet tarafından yüzde 52 oyla seçilmiş olmasıdır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bunu eğer kabul etmezseniz hiçbir şeyi meşru olarak görmezsiniz. Eğer Türkiye Büyük Millet Meclisinde AK PARTİ’li milletvekilleri kendi siyasi liderleriyle, kendi Genel Başkanlarıyla, Cumhurbaşkanı olmuş Recep Tayyip Erdoğan’la…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ünal.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – …beraber, ortak bir akılla, ortak bir bakış açısıyla, ortak bir siyasetle hareket etmeyeceklerse ne yapacaklar? Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkmış her karar meşrudur ve Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkmış her kararın da meşru olarak görülmesi gerekir. Eğer biz bu ülkenin kurumlarını, bu ülkenin bürokratik organlarını, bu ülkede alınmış hukuki kararları kendi işimize gelmediği için darbe olarak, sivil darbe olarak nitelendirir ve bunları gayrimeşru olarak görürsek bu, bu devlete, bu topluma zarar verir. Altını çizmek istediğim budur.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Özgür Bey, buyurun.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Özgür Bey, ben size tekrar cevap vermeyeceğim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Vermeyin Başkanım, buyurun.

BAŞKAN – Özgür Bey, gündeme de geçmemiz lazım.

32.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Geçelim Başkanım, geçelim ama şunu yapmayalım: Rektör seçimini kaldırmışsınız, darbeci Kenan Evren gibi, 46’dan beri olan, 92’den beri olan…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Buna Meclis karar vermiş.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Buna OHAL KHK’siyle Cumhurbaşkanı karar vermiş, Anayasa Mahkemesi “OHAL KHK’sine bakmam.” demiş. Bugünkü ittifak ortağınız önergeyle getirdiğinizde “Mini darbe girişimidir, hiç mi akıllanmazsınız?” demiş. Bunu savunmak yerine, hamasetle, yok “Kürsüden hakaret ediliyor…” Hakaret eden yok, o laflar başka bir mecra.

Ben size şunu söyleyeyim: Yüzde 52’yle…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Tırnak içerisinde olduğunu söyledim sana.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yüzde 52’yle seçilen Cumhurbaşkanının, 51’le seçilen Cumhurbaşkanının rektör seçimini kaldırması haksa belediye başkan adaylarını da belediye başkanlarını da atayın, belediye meclis üyelerini de atayın.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Atıyorlar zaten.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Dönüp kayyum atadığınız gibi bütün büyükşehir belediye başkanlarını atayın. Muhtarları niye kutsuyorsunuz, mahalleli mi bilecek? 52’yle seçilmiş, tek adam onları da atasın, yüksek yargıyı da o atasın, muhalefet partilerinin liderlerini de o atasın. Bir kişiyi seç, gerisini o seçecek; bu mantık tek adamı şımartan, diktayı kutsayan, demokrasiyi reddeden mantıktır. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

NEVZAT ŞATIROĞLU (İstanbul) – Hadi oradan!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sözlerinizin tamamını reddediyoruz!

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) – Ayıp, ayıp ya! Gerçekten ayıp, yakışmıyor ya! Yani her cümlenizde demokrasiden bahsediyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yarın yüzde 51 alıp her şeyi biz atasak hoşunuza gidecek mi?

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) – Ayıptır, ayıp! Herkes kendine yakışanı yapar.

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır…

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Süleyman Bey, söz verecektim ama bundan sonra vereyim.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Buyurun okuyun.

(Kâtip Üye İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç tarafından İYİ Parti grup önerisinin okunmasına başlandı)

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, 10/1/2022 tarihinde Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve arkadaşları tarafından, akaryakıt zamlarının Türk ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerinin önüne geçilmesi, vatandaşın ve esnafın akaryakıt zamlarından daha az zararla çıkabilmesine olanak sağlanması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Ocak 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

“20/1/2022

“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 20/1/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                         Erhan Usta

                                                                                           Samsun

                                                                             Grup Başkan Vekili…”

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yüzde 51 alıp biz atasak hoşunuza gidecek mi? Bir yılınız kaldı, bir yıl. Bir yıl kaldı.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ya, Özgür, niye geriyorsun kardeşim ya? Derdin ne ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesine sizin gibi ben de gideceğim, eski milletvekili atayacağım, öyle mi? Hoşuna mı gidecek?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ya, sorun ne ya! Ya, şu gerilimini bir sakinleştir!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesine eski milletvekilini atayacağım. Hoşuna mı gidecek?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ya, bir susar mısın? Bak, orada metin okunuyor ya! Grup Başkan Vekilisin ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sizin yaptığınız bu!

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) – Yıllarca yaptınız be!

(Kâtip Üye İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç tarafından İYİ Parti grup önerisinin okunmasına devam edildi)

“…Öneri:

Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve 20 milletvekili tarafından akaryakıt zamlarının Türk ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerinin önüne geçilmesi, vatandaşın ve esnafın akaryakıt zamlarından daha az zararla çıkabilmesine olanak sağlanması amacıyla…”

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yapmadık biz, biz yapmadık, bu kadarını kimse yapmadı!

MUSTAFA ATAŞ (İstanbul) – Dönün kendi tarihinize bakın siz! Kendi tarihinize dönün bakın!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bak, İsmet Paşa çıkarmış rektör seçimini. Allah’tan korkun be! Allah’tan korkun, savunulacak tarafınız mı var? Savunulacak tarafınız mı var?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ya, sen bugün kavga mı çıkarmak istiyorsun!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yok be ağabeyciğim ya, ben başkasına diyorum, sana bir şey demiyorum!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ya, sen “dikta” dedin, “tek adam” dedin, “diktatör” dedin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Dikta! Tek adam!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Reddediyorum, böyle bir şey diyemezsin kardeşim!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Yüzde 52 aldık, her şeyi biz seçeceğiz.” Seçemezsin kardeşim! Yarın yüzde 51 alıp biz atayınca ne yapacaksınız?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ata kardeşim!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Atamayacağız!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ata!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Atamayacağız!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Tamam, atama!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Göreceksin atamayacağız, seçim getireceğiz biz.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ya, sen atama!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesine eski milletvekilimizi atasak hoşunuza mı gidecek?

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ben yaptığımın hesabını sandıkta veriyorum.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Anketler kötü herhâlde.

(Kâtip Üye İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç tarafından İYİ Parti grup önerisinin okunmasına devam edildi)

“…10/1/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 20/1/2022 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.”

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Grup Başkan Vekilleri; önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.

Ayhan Bey, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) – Değerli Grup Başkan Vekilleri…

BAŞKAN – Özgür Bey, Sayın Ünal, hatibi dinleyelim.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Özür diliyorum, kusura bakmayın.

AYHAN EREL (Devamla) – Başkanım, baştan alır mısınız.

BAŞKAN – Buyurun.

AYHAN EREL (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; akaryakıt zamlarının olumsuz etkilerinin önüne geçilmesi amacıyla vermiş olduğumuz araştırma önergesi üzerine partim İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 20 Ocak. 19 Ocak 1990’ı 20 Ocağa bağlayan tarihte kardeş Azerbaycan’ımızda yaşanan ve “Kara Ocak”, “Kara Cumartesi” olarak bilinen katliamın yıl dönümü. 20 Ocakta Sovyet ordusu Ermenileri korumak iddiasıyla girdiği Bakü’de 147 masum kardeşimizi vahşice katletmişti. Bu katliam tarihe kara bir leke olarak geçmiştir. İyi günde kötü günde her zaman tek millet, iki devlet olduğumuz kıymetli Azerbaycan Türkü kardeşlerimize buradan saygı ve sevgilerimi sunuyor, bu vesileyle tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, tüm gazilerimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde hem akaryakıttaki fiyat artışı hem de Türk lirasının döviz karşısında hızla değer kaybetmesi yüzünden akaryakıt fiyatları her geçen gün artmaktadır, hatta haberlere baktığımızda “Bugün 24.00’ten sonra akaryakıta zam.” haberini gördüğümüzde “Acaba bu, üç gün önceki haber mi?” diye araştırdığımızda, bakıyoruz ki üç gün önceki haber değil, yeni bir zam haberi. Akaryakıta bir yılda kırk dokuz kere zam gelmiş yani ayda akaryakıt fiyatlarına 4 defa zam gelmiş. Ocak 2021’de 6,78 TL olan dizel mazot, bugün 14,39 liraya yükselmiş.

Yine, geçen yıl 8 Ocakta 60 litrelik bir depo benzine 435 lira, motorine 396 lira, gaza 240 lira ödemek yeterken günümüzde bir depo benzine 850 lira, motorine 870 lira, gaza ise 570 lira ödemek durumundayız. Zamlara yetişemeyen otomobil sahipleri gayrı araçlarına binemez hâle gelmiş, bunun tek faydası da büyükşehirlerde trafiğin rahatlamasına sebep olmuştur. Zamlardan özellikle servisçi, dolmuşçu, otobüsçü, kamyoncu, taksici esnafı ile çiftçiler büyük zarar görmüştür. Akaryakıta gelen 5 kuruşluk zam raflara 15 kuruş olarak yansımıştır yani akaryakıta getirilen zam diğer sektörlerde 3 kat zam olarak karşımıza çıkmıştır.

Yine, akaryakıt ürünlerine yapılan her zam domino etkisiyle enflasyonu yükseltmiş, tüm sektörleri etkisi altına almıştır. Siz ne kadar inkâr ederseniz edin vatandaşın üzerine üzerine kurşun gibi lapa lapa zam yağmaktadır. Yağan kar vatandaşı üşütmemekte, sizin yaptığınız zamlar vatandaşı yakmaktadır. Vatandaşlarımızın alım gücü günden güne erirken akaryakıt ürünlerine yapılan zamlar bütün sektörlerde maliyeti artıracağı için iğneden ipliğe her şeye zam gelmesi kaçınılmazdır. Akaryakıtta gelinen bu seviye Türkiye'de tarımdan imalata, ulaşımdan perakendeye kadar her alanda zam olarak yağmaktadır.

Yine -taşımalı sistem var- kapatılan köy okullarındaki öğrencilerimizin bir kısmı büyük köylere, bir kısmı da lise ve ortaokul bulunan ilçe merkezlerine taşınmaktadır. Taşımalı sistemle öğrenci taşıyan minibüsçü esnafı zor durumda. Zira, onlar sözleşme yaptıkları tarihte akaryakıtın fiyatı yaklaşık 6,50 iken günümüzde 15’e dayanmıştır. Öğrencilerin okullarından mahrum olmaması adına büyük fedakârlık yapan bu esnafımız, devletin kendilerini duyması, bir çözüm üretmesi ve destek vermesini beklemektedirler. Bir pazarcı esnafı diyor ki “Ben 500 lira depoya koyduğumda 3 ilçeyi gezerek ticaret yapıyordum, şimdi 1.200 lira koyuyorum aynı ilçeleri gezmekte zorlanıyorum.” Otobüsçü esnafı zor durumda, “Artık öğrenciler sömestir tatillerinin dışında özledikleri, hasret kaldıkları analarına, babalarına, memleketlerine gelemiyorlar.” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Ayhan Bey.

AYHAN EREL (Devamla) – Dolayısıyla bu zamlar ve bu hasret önce sizi bitirecek, iyileri iktidar yapacak diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bülbül, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, Aydınlı çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

İktidarın ithalata dayalı tarım politikaları sonucunda tüm üreticiler gibi Aydınlı çiftçilerimiz de zor durumda. Gerek akaryakıt gerek gübre, ilaç, tohum, yem gibi girdilerdeki aşırı fiyat artışları, çiftçimizin hâlini harap duruma getirdi; üretemiyor ve borcunu ödeyemiyor duruma getirdi.

Çiğ süt fiyatları 3,20 TL’den 4,70’e yükseldi. 160 ile 190 TL arasında satılan yemin çuvalı 255 liraya çıktı. Mazot çiftçiye litresi 14 TL, otoban şirketine 2,85 TL’ye verilir oldu. Süt fiyatlarına gelen zam, yeme ve mazota gelen zammın yanında devede kulak kalıyor. Önceden 1 litre sütün parasıyla 1 kilo 700 gram yem alıyorduk şimdi ise 1 kilo 100 grama düştü. Bu pariteyle üreticinin üretimi sürdürmesi beklenemez.

Son dönemde hayvanını besleyemeyen Aydınlı çiftçi, hayvanlarını kesime gönderiyor. Aydın’da hayvan kesimi rekor seviyelere gelmiş durumda ama umut var, iktidarımız yakın, geliyor gelmekte olan.

Teşekkür ediyorum.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ Parti Grubunun, 10/1/2022 tarihinde Aksaray Milletvekili Ayhan Erel ve arkadaşları tarafından, akaryakıt zamlarının Türk ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerinin önüne geçilmesi, vatandaşın ve esnafın akaryakıt zamlarından daha az zararla çıkabilmesine olanak sağlanması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Ocak 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hüseyin Kaçmaz.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Ekmeğe zam, tuza zam; doğruyu söyleyene dam.” demiş Can Yücel.

Evet, demin konuşulanlar arasında da Demirtaş ve Kavala dosyası gibi artık tüm ülkenin, neredeyse tüm kamuoyunun bildiği hukuksuzluğun, adaletsizliğin geldiği bir boyutta bugün geleceğimiz nokta, tam da bugün, sarmalına girdiğimiz, zam sarmalına girdiğimiz bu durum olacaktı. Defalarca söyledik “Adaletin olmadığı yerde, hukuksuzluğun olduğu yerde lapa lapa sadece kar değil, lapa lapa zam da yağabilir.” diye.

AKP iktidarının yani AKP’izmin ekonomik doktrini nedir diye baktığımızda; yüksek kur, yüksek faiz, yüksek enflasyon, yüksek zam; düşük gelir, düşük alım gücü, düşük refah ve düşük beklenti. Sadece 60 litrelik bir depodaki somut veriye baktığımızda; sadece motorinde, 390 TL’ye geçen sene doldurulabilen bir depo şu aşamada 825 ile 850 lira arasında ancak doldurulabiliyor. Dün de söyledim, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları kombiyi kısmaktan artık Eskimo gibi yaşıyor. Yakında bu akaryakıt zamlarıyla birlikte köpekli kızaklar da görürsek şaşırmayacağız.

Taksi, dolmuş, minibüs ve özel halk otobüsüyle yolcu taşıyan şoför esnafı bağırıyor “Katlanamıyoruz, dayanamıyoruz, kontak kapatacağız.” diye ama her ne hikmetse AKP iktidarı teflon tava gibi, maşallah, zaten hiçbir hata, kusur ve yanlış üzerine yapışmıyor; bu zamlardan yine birilerini, dış güçleri sorumlu tutuyor, muhalefeti sorumlu tutuyor. Bugün, umudunu yitirmiş gençlerin, intihardan başka yol bulamayan insanların, yoksulluk sebebiyle çöpten yemek toplamaya çalışanların, toprağını ekemeyen çiftçinin, zehirlenen suyla yaşama şansı bulamayan balığın vebali iktidarın boynunda. Bunu değiştirmek için tabii ki bu önergeye biz de “evet” diyoruz.

İktidar ve yandaşları doyuyor olsaydı halk aslında aç kalmazdı. Ancak bugün, kontak kapatmakla karşı karşıya kalan… Taşımalı eğitimde -ki demin milletvekili arkadaşımız da söyledi- sözleşmeler haziran ayında yapılıyor. Önceki yıl haziran ayında motorinin ortalama fiyatı 7,43 TL iken şu aşamada 14,20 TL. Şoför esnafı bu akaryakıt zamları karşısında nasıl dayanabilir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Ancak, dediğimiz gibi, akaryakıt zamları sadece şoför esnafını vurmuyor; tam da bahsettiğimiz gibi, o zam sarmalı içerisinde pazarları da vuruyor, bugün aldığımız sebzeye, meyveye ve diğer bütün ürünlere de bire bir yansıyor. Halk bağırıyor: “Bıçak kemiğe dayandı.” Halkın dayanacak gücü kalmadı diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Güzelmansur.

Buyurun Sayın Güzelmansur. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; akaryakıt zamlarıyla ilgili verilen önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve tüm vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Kış aylarındayız, lapa lapa kar yağan bir aydayız. Lapa lapa kar yağıyor ama bunun yanında, yanlış ekonomi politikalarıyla, ucube bir sistemle, dünyada kabul görmeyen bir tuhaf faiz teorisiyle vatandaşın üstüne de lapa lapa zam yağıyor. Sadece evvelki gün motorine 52 kuruş, dün de benzine 46 kuruş zam geldi. “Faizi düşürdük.” diyorsunuz, “Doları düşürdük.” diyorsunuz, “Enflasyonu düşürüyoruz.” diyorsunuz ama gelin görün ki son bir yılda benzine yüzde 94, mazota yüzde 115 zam yaptınız. Bu mu düşürme anlayışınız? Şimdi halk soruyor: “Faizi, doları düşüren Hükûmet akaryakıta niye zam üstüne zam yapıyor?” Millet soruyor: “Doların 18 lira olduğu 20 Aralıkta motorin 11,6 liraydı, bugün ise dolar 13,5 lira, motorin fiyatı ise 14 lira 40 kuruş.” Dolar düştü ama akaryakıt fiyatları arttı. Aralıkta 1 litre motorindeki vergi oranı yüzde 14’tü, bugün vergi oranı yüzde 30’a çıktı. Tam da vatandaşın en çok ihtiyaç duyduğu anda eşelmobili iktidar neden devreden çıkardı? Bu ne vicdana sığar ne de adalete.

Değerli milletvekilleri, akaryakıt zamları ve enerjideki zamlar sadece vatandaşı değil, akaryakıt istasyonlarını da perişan ediyor. Ülkemizde yaklaşık 14 bin akaryakıt istasyonu var. Bu istasyonların yıllık cirosu 250-300 milyar civarında. 250 bin kişi de bu istasyonlarda istihdam ediliyor ancak maalesef ki bu istasyonlar zarar eder konuma geldi, şimdilerde istasyonların çoğunluğu kapanma riskiyle karşı karşıya. Bu istasyonların kapanması hâlinde 250 bin çalışan işsiz kalacak, bu durum da yaklaşık 1 milyon yurttaşımızı olumsuz etkileyecek.

Değerli milletvekilleri, akaryakıt sektörünün temel sorunu kâr marjıdır. 2005 yılında alınan bir kararla dağıtım şirketi ve akaryakıt istasyonunun toplam brüt kâr marjı 1 lira olarak sabit tutulmuştur. Bu rakam akaryakıta gelen zamlara rağmen hiçbir değişiklik göstermiyor, artmıyor. Dolayısıyla mazot 5 lirayken kâr marjı 1 lira; mazot şu an 14 lira, kâr marjı yine 1 lira.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla) – Akaryakıt bayilerinin yüzde 12 civarındaki brüt kârları, pandemi ve ekonomik kriz nedeniyle ortaya çıkan olumsuz gelişmeler sonucunda kademe kademe azalarak bugün ne yazık ki yüzde 4,5 seviyesine düşmüştür.

Değerli milletvekilleri, son gelişmelerle akaryakıt istasyonlarının personel giderleri yüzde 51, akaryakıt giderleri yüzde 133, işletme giderleri yüzde 99 artmıştır. Bu giderlerle akaryakıt istasyonlarının ayakta kalmasını bekleyemeyiz; öncelikli olarak sabit kâr marjı uygulamasına çözüm bulmalıyız. Burada, kâr marjını yüzde olarak belirleyecek ve bu oranın her yıl enflasyon oranında artırılmasını sağlayacak bir düzenleme getirebiliriz.

Değerli milletvekilleri, 14 bin iş yerine kepenk vurulmasını istemiyorsak, işsizler ordumuza 250 bin kişinin daha eklenmesi istemiyorsak bu sorunlara derhâl bir çözüm üretmemiz gerekiyor.

Genel Kurulu, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Sayın Ahmet Çolakoğlu.

Buyurun Sayın Çolakoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 2021 yılı son çeyreğinde küresel enerji fiyatları ve petrol fiyatlarındaki artışları hep beraber görmekteyiz. Değerli milletvekilleri, petroldeki bu artışla beraber özellikle 2020 yılında petrol varil fiyatının ortalama 42 dolardan, ortalama 70 dolara kadar çıktığını bilmekteyiz. Bununla beraber, 2018 yılından bugüne kadar da 80 dolara, 90 dolara kadar yükseldiğini de bilmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, Covid sürecinin, Covid salgınının ardından gelen ekonomik toparlanma sonunda oluşan güçlü talep de bu fiyat artışları da devam etmiştir. Ülkemizdeki petrol ürünlerinin tüketimi 42 milyar litre olup vergi hariç yaklaşık ciro büyüklüğü ise 31,5 milyar dolara tekabül etmektedir. Eşelmobil sistemi kapsamında, devletin akaryakıtta uyguladığı ÖTV indirimiyle beraber 2021 yılında yaklaşık 65 milyar TL vergi alacağından vazgeçilerek vatandaşlarımıza destek sağlanmıştı; inşallah, bu destek 2022 yılında da devam edecektir. 2021 yılında olduğu gibi, doğal gazda ve enerjide vatandaşa gösterdiğimiz destekler, inşallah, 2022 yılında da aynı sektörlerde devam edecek; akaryakıtta da bunu sağlamayı hedefliyoruz.

Evet, uluslararası serbest piyasa koşullarında belirlenen akaryakıt fiyatları bütün ülkelere eşit miktarda… Fakat ülkemizde devletimizin, Hükûmetimizin, Cumhur İttifakı’mızın destekleriyle şu tablolara dikkatle bakmamız gerekiyor: Değerli arkadaşlar, Avrupa’daki akaryakıt fiyatlarının ülkelere göre dağılımı burada, euro bazında ve Türkiye burada fiyat anlamında en düşük.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Siz maaşları euro bazında verin, öyle olsun.

AHMET ÇOLAKOĞLU (Devamla) – Şunu da özellikle unutmayalım; derler ki: “Avrupa’da alım gücü yüksek.” Biz satın alma paritesinde de 11’inci sıradayız. Motorinde ve akaryakıttaki çizelge burada, grafik burada değerli arkadaşlar.

Akaryakıta gelen zamların taşıma ücretlerine yansıması ve esnafımızın yaşadığı sıkıntıları elbette biliyoruz. Bu sebeple, şoför esnafımızın akaryakıta gelen zamlara karşı ayakta durabilmesi için gerekli destekleri sağlıyoruz ve sağlamaya devam edeceğiz.

Zamanım azalıyor, özellikle şunu da vurgulamak istiyorum: Bakın, ilimizden bir örnek verelim, Zonguldak ilinde tünel, otoyol ve şehirler arası bağlantı yolları yaptık. Bakın, otuz dakikalık yolu beş dakikaya düşürdük, işte esnafa destek burada.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Yol çöktü ama Sayın Çolakoğlu, yol çöktü!

AHMET ÇOLAKOĞLU (Devamla) – Otuz dakikalık yolculuk seyahatini -oradaki yakıtı- biz beş dakikalık bir yola düşürerek esnafımıza destekçi oluyoruz.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Açamadınız daha yolu!

AHMET ÇOLAKOĞLU (Devamla) – İYİ Partinin bu önergesini desteklemediğimizi söylüyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler…

(İYİ Parti ve CHP sıralarından “Kabul.” sesleri)

AYLİN CESUR (Isparta) – Saydık Başkanım içeriyi; saydık, kabul. Saydık, kabul Başkanım. Saydık Başkanım, saydık.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kabul…

BAŞKAN – Anlaşmazlık var, elektronik cihazla oylama yapacağım.

Üç dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – O zaman kapıyı kapatalım Başkanım.

ERHAN USTA (Samsun) – Kapıyı kapatalım. Başkanım, kapıyı kapatalım.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Öneri kabul edilmemiştir.

Devam ediyoruz.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır…

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan…

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Arkadaşlar, önergemiz kabul edilmişti ama yine bir şekilde reddedildi. Sizleri tebrik ediyorum, önerge sahibi başta olmak üzere.

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, madde 60’a göre bir söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Usta, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, İYİ Partinin akaryakıt fiyatlarıyla ilgili verdiği önergenin elektronik yapılmayan oylamada kabul edilmesine rağmen, elektronik oylamaya geçilmesiyle reddedilmiş hâle geldiğine ve Meclisin itibarına gölge düştüğüne ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, şimdi bir oylama yaptık ve bu oylama aslında çok da hoş olmadı. Şimdi, İYİ Partinin verdiği akaryakıt fiyatlarıyla ilgili önerge başlangıçta yani elektronik yapılmayan oylamada kabul edilmişti, daha doğrusu sayımız fazlaydı. Biz saydık, 46 “kabul” 39 “ret” vardı fakat elektronik oylamaya geçildikten sonra AK PARTİ’den arkadaşların yoğun bir şekilde girmesiyle önerge reddolunmuş duruma geldi. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

SALİH CORA (Trabzon) – Sizin arkadaşlarınız neredeydi Sayın Usta?

ERHAN USTA (Samsun) – Bakın, bu tutum Meclisin itibarını zayıflatır. Bu tutum Meclisin itibarını zayıflatır arkadaşlar. Konuşalım dediğimiz konu, milletin canının yandığı akaryakıt fiyatları konusu. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Sen bu söyleminle zayıflatıyorsun, bu söyleminle zayıflatıyorsun!

ERHAN USTA (Samsun) – “Konuşalım.” diyorsunuz; bakın, buna bile tahammül edemiyorsunuz.

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) – Hakaretlerinizi dinlemek zorunda mıyız sizin?

ERHAN USTA (Samsun) – Buna bile tahammül edemiyorsunuz. “Akaryakıt fiyatlarını konuşalım.” diyoruz, bunu reddediyorsunuz; hem de bu hiçbir şekilde centilmence reddolunmuyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Kâtipler arasında anlaşmazlık var, anlaşmazlık; öyle elektronik oylama yapıldı.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Usta.

ERHAN USTA (Samsun) – Yapılan oylamada “evet” oyları daha fazla olmasına rağmen elektronik oylamaya geçilmesiyle, kabul edilmiş bir önerge reddedilmiş hâle gelmiştir, Meclisin itibarına da gölge düşmüştür. Bunu da belirtmek isterim.

Teşekkür ederim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Bir kere, öncelikle…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, ara…

BAŞKAN – Özgür Bey, bir şey söyleyeyim ben size…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ara talep ediyoruz efendim.

BAŞKAN – Bir dakika, ara vereceğim.

VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, İYİ Partinin akaryakıt fiyatlarıyla ilgili verdiği önergenin elektronik cihazla yapılan oylaması için bir dakika süre vermesi gerekirken gayriihtiyari üç dakika süre verdiğine ve her milletvekilinin haysiyetine, her grubun onuruna dikkat ederek Meclisi yönettiklerinden emin olunması gerektiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Öncelikle, buradan bir arkadaş “52” diye hitap edince, benden kaynaklı… Çok da üzüldüm üç dakika verdiğime ayrıca, gayriihtiyari üç dakika verdim, bir dakika vermem gerekiyordu. Dolayısıyla burada herhangi bir yanlış anlaşılma olmasın. Emin olun, her milletvekilinin haysiyetine, her grubun onuruna dikkat ederek Meclisi yönetiyoruz.

Buradan bir arkadaş “52 kişi” diye bağırdı, o bakımdan bir dengesizlik oldu.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kâtip Üyeler arasında anlaşmazlık yoktu ama Sayın Başkan.

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.51

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.59

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Emine Sare AYDIN (İstanbul),

-----0----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 20/1/2022 tarihinde Abdullah Koç ve arkadaşları tarafından, iş cinayetlerinde yaşanan artışların önlenmesi ve tüm iş kollarında yaşanan ölümlerin nedenlerinin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Ocak 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

20/01/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 20/01/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                Hakkı Saruhan Oluç

                                                                                          İstanbul

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

20 Ocak 2022 tarihinde Ağrı Milletvekili Abdullah Koç ve arkadaşları tarafından (16413 grup numaralı) iş cinayetlerinde yaşanan artışların önlenmesi ve tüm iş kollarında yaşanan ölümlerin nedenlerinin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 20/1/2022 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli halkımız; iş cinayetlerinde yaşanan artışlar nedeniyle araştırma komisyonunun kurulması için söz almış bulunmaktayım.

İSİG Meclisinin iş cinayetlerine ilişkin raporuna göre, yüzde 65’ini basından, yüzde 35’ini ise işçilerin mesai arkadaşlarından, ailelerinden, iş güvenliği uzmanlarından, iş yeri hekimlerinden, sendikalardan ve yerel basından öğrendiğimiz bilgilere dayanarak tespit ettiğimiz kadarıyla 2021 yılında en az 2.170 işçi hayatını kaybetti. Yine İSİG’e göre her dört saatte 1 işçi ölümü gerçekleşiyor ne yazık ki, âdeta bir işçi kıyımıyla karşı karşıyayız.

İş cinayetlerinin aylara göre dağılımına baktığımızda, ocak ayında en az 203 işçi, şubat ayında 142 işçi, mart ayında 144 işçi, nisan ayında 258 işçi, mayıs ayında 239 işçi, haziran ayında en az 180 işçi, temmuz ayında en az 155 işçi, ağustos ayında en az 178 işçi, eylül ayında en az 189 işçi, ekim ayında en az 165 işçi, kasım ayında ise en az 164 işçi, aralık ayında en az 135 işçi hayatını kaybetti ne yazık ki.

2020 yılında en az 2.427 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. 2021 yılında ise en az 2.170 işçi iş cinayetlerinde ne yazık ki yaşamını yitirdi.

2021 yılında iş cinayetlerinin istihdam biçimlerine göre dağılımına baktığımız zaman 1.864 ücretli işçi ve memur ve kendi nam ve hesabına çalışan 306 çiftçi ve esnaf hayatını kaybetti ne yazık ki yani ölümlerin yüzde 86’sını ücretliler, yüzde 14’ünü ise kendi nam ve hesabında çalışan işçiler oluşturuyor.

2021 yılında iş cinayetlerinin iş kollarına göre dağılımıysa şu şekildedir: Ticaret, büro, eğitim, sinema iş kolunda 345 emekçi; tarım, orman iş kolunda 318 işçi; inşaat, yol iş kolunda 335 işçi; sağlık, sosyal hizmetler iş kolunda 229 işçi; taşımacılık iş kolunda 186 işçi; belediye, genel iş kolunda 113 işçi; metal iş kolunda 102 işçi; konaklama, eğlence iş kolunda 81 işçi; savunma, güvenlik iş kolunda 79 işçi; madencilik iş kolunda 70 işçi; enerji iş kolunda 44 işçi; gemi, tersane, deniz, liman iş kolunda 39 işçi; petrokimya, lastik iş kolunda 38 işçi; tekstil, deri iş kolunda 34 işçi; gıda, şeker iş kolunda 31 işçi; ağaç, kâğıt iş kolunda 25 işçi; çimento, toprak, cam iş kolunda 24 işçi; basın, gazetecilik iş kolunda 13 işçi; banka, finans, sigorta iş kolunda 7 işçi; iletişim iş kolunda 4 işçi elimizdeki veriler ışığında kaybettiklerimiz ve çalıştığı iş kolu belli olmayan 53 işçi yaşamını yitirdi değerli arkadaşlar. Bakın, saymakla bile insanın nefesi kesiliyor ne yazık ki.

2021 yılında iş cinayetlerinin nedenlerine göre bir dağılım yapıldığı zaman, Covid-19 nedeniyle 625 işçi; trafik, servis kazası nedeniyle 342 işçi; ezilme, göçük nedeniyle 296 işçi; yüksekten düşme nedeniyle 254 işçi; kalp krizi, beyin kanaması nedeniyle 156 işçi; intihar nedeniyle 98 işçi; zehirlenme, boğulma nedeniyle 77 işçi; elektrik çarpması nedeniyle 74 işçi; şiddet nedeniyle 72 işçi; patlama, yanma nedeniyle 56 işçi; nesne çarpması, düşme nedeniyle 23 işçi; kesilme, kopma nedeniyle 22 işçi; diğer, iş kolları belli olmayan alanlarda ise 75 işçi ne yazık ki yaşamını yitirdi değerli arkadaşlar. Bakın, saymakla bile insanın gerçekten nefesi kesiliyor ve çok dehşete düşüren bir manzarayla biz karşı karşıyayız.

Yine, yaşa göre baktığımız zaman, 14 yaş altı 21 çocuk işçi, 15-17 yaş arası 41 genç işçi, 18-27 yaş arası 222 işçi yaşamını yitirdi. Yani iktidarın hani “Z kuşağı” dediği alan var ya, yaşamını yitiren, iş cinayetlerine maruz kalan genç yaştaki ve çocuk yaştaki işçilerin sayısına baktığımız zaman da gerçekten insanı dehşete düşüren…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Değerli milletvekilleri, şimdi, iş cinayetleriyle ilgili diğer bir mesele ise, önemli olan bir husus ise cezasızlık politikasının hâkim olduğu bir alanla biz karşı karşıyayız. Ceza hukuku açısından taksirle insan öldürme suçuyla bu tür cinayetler ne yazık ki tanımlanıyor ve bu cinayetler ne yazık ki cezasız kalmakta ve kalmaya da devam ediyor. Bu nedenle, biz, bu Ceza Yasası’nda ve cezasızlık politikasının da ele alınması gerektiğini düşünüyoruz.

İş cinayetlerinde yaşanan artışların önlenmesi, tüm iş kollarında yaşanan ölümlerin nedenlerinin tespiti ve incelenmesi amacıyla bir araştırma komisyonunun kurulması gerektiğini ve bu konunun gerçekten elzem olduğunu belirtiyoruz. Bu nedenle, bütün siyasi partilerin ve mevcut olan bütün vekillerin bu komisyona destek vermesi gerektiğini belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın İbrahim Halil Oral’a söz veriyorum.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Halkların Demokratik Partisi Grubunun, iş kollarındaki ölümlerin sebeplerinin tespit edilmesi için vermiş olduğu grup önerisi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime, 1990 yılının 19 Ocağını 20 Ocağına bağlayan gece Sovyetler ordusunun Bakü’de başlattığı baskın ve katliam sebebiyle şehadet şerbetini içen Azerbaycan Türklerini rahmet ve minnetle anarak başlamak istiyorum. Şehitlerimizin ruhları şad olsun.

Saygıdeğer milletvekilleri, ülkemizde bütün kritik sorunların temelinde sorunların tespit edilememesi yatmaktadır. Bugün, muhalefet olarak, TÜİK’in ekonomik verileri çarptırdığını sürekli ifade etmekteyiz; aynı durum ülkemizdeki engelli politikaları için de geçerlidir. Ülkemizde kaç engellinin yaşadığı hâlen tam olarak bilinmemektedir; aynı durum işçi ölümleri, iş kazaları ve iş güvenliği için hiçe sayıldıkları uygulamalar için de geçerlidir. Sivil organizasyonların ve uluslararası araştırmaların sonuçları da ülkemizdeki resmî rakamlardan farklıdır ancak şu bir gerçektir: SGK verileri ile Avrupa Birliği verileri karşılaştırıldığında, Avrupa’da işçi ölümlerinin en yüksek olduğu ülke maalesef Türkiye’dir. Rakamlara boğulmaya gerek yoktur. İş güvenliğinin hiçe sayıldığı bir madende, fabrikada ya da ofiste ölen işçi bir istatistik değildir. Soma’da yitip giden canların davasıyla dertlenen madenciyi yerlerde tekmeleyen esfelisafiline diplomatik unvan verip avroyla maaş bağlamanın da hiçbir yenilir yutulur tarafı yoktur. Bu utanmazlıkların hesabı ilk seçimde milletimiz tarafından sorulacaktır.

Kıymetli milletvekilleri, uzun çalışma saatleri, Covid-19’un yarattığı riskler, kimyasal ürünlerin uzun vadeli etkileri ve iş sağlığı güvenliği uygulamalarının kâğıt üzerinde kalması işçi ölümlerini kaza olmaktan çıkarmaktadır. Asgari ücretteki artış sonrasında işverene sembolik düzeyde kalan destek ise sosyal güvencesiz çalışmayı teşvik etmektedir. Sosyal güvencesiz çalışma ise işçiyi savunmasız bırakmakta, olası kazalarda geri dönülmez sonuçlara sebebiyet vermektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Sayın Başkanım, bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oral.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – İktidar, 2022 yılında iş güvenliği noktasında, kayıtsız işçilik ve sığınmacıların durumunu da göz önünde tutarak radikal çözümler üretmelidir yoksa bu iktidar, tarih boyunca iş cinayetlerinin azmettiricisi ve suç ortağı olarak anılacaktır.

Bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Sayın Ünal Demirtaş.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde iş ve çalışma yaşamı sorunlarla dolu bir alandır. Bu alanda, yirmi yılda, AK PARTİ’nin çözüme kavuşturamadığı birçok sorun vardır. Bu sorunların en önemlilerinden biri de iş kazaları ve meslek hastalıklarıdır. Yirmi yılda birçok Çalışma Bakanı değişti, mevzuatta bazı değişiklikler yapıldı, elbette sorunun çözümüne yönelik bazı iyi niyetli adımlar atıldı ama iş kazaları ve meslek hastalıkları hâlâ önlenemedi. Tam tersine, iş kazaları ve meslek hastalıkları son yirmi yılda hızlanarak artmaya devam etti.

Değerli milletvekilleri, iş kazaları ülkemizin kanayan yaralarından biridir. Oysa bilimin ve teknolojinin geldiği seviye itibarıyla iş kazalarının yüzde 95’i öngörülebilir ve önlenebilir kazalardır.

Bugün ülkemiz iş kazalarında maalesef hâlâ Avrupa’da 1’inci, dünyada 3’üncü sıradadır. Ülkemizde her yıl ortalama 275 bin iş kazası olmakta ve bu kazalar neticesinde son yirmi yılda, ortalama her gün 6 işçimiz yaşamını yitirmekte, her yıl ise ortalama 1.800 işçimiz yaşamını yitirmektedir. Sadece 2021 yılında 2.170 işçimiz iş cinayetlerinde yaşamını yitirmiştir. Yirmi yılda iş kazalarında yaşamını yitiren işçi sayımız ise tam 28.750’dir. Son yıllarda iş kazası sonucu yaralanıp geçici iş göremezlik ödemesi alan işçi sayımız ise yıllık ortalama 75 bindir değerli arkadaşlar. Bakın, iç savaşta bile bu kadar çok insan yaşamını yitirmemekte, bu kadar kişi yaralanmamaktadır.

EUROSTAT istatistiklerine göre ise Avrupa ülkelerinde iş kazaları sonucu ortalama her 100 bin işçide 2 işçi yaşamını yitirirken ülkemizde her 100 bin işçide 8,2 işçi yaşamını yitirmektedir. Ülkemizdeki iş kazası, iş kazasına bağlı ölüm ve yaralanma sayıları, bu konudaki uluslararası istatistikler, AK PARTİ’nin bu alanda ne kadar başarısız olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. İşte, bu acı tablo, bu kara tablo, maalesef ülkemize de yakışmamaktadır.

Değerli milletvekilleri, iş kazalarının değişik sebepleri vardır, bunlardan en önemlileri: İşte, uzun çalışma süreleri, işçilere iş kazalarını önleyecek kişisel koruyucu iş güvenliği donanım malzemelerinin verilmemesi, ülkemizde iş sağlığı ve iş güvenliği kültürünün oluşmaması ve iş kazalarını önleyecek denetim ve teftişlerin yapılmaması bunlardan bazılarıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) – Efendim, ek süre…

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu anlamda, iş kazalarını önlemek için yeterli denetim ve teftişlerin yapılması son derece önemlidir. Almanya’da bir iş müfettişine düşen ücretli çalışan sayısı 10 bin iken İspanya’da 12 bin iken maalesef Türkiye’de bir iş müfettişine düşen işçi sayısı 31 bindir. 2018 ve 2019 yıllarına ait Avrupa Birliği Türkiye İlerleme Raporlarında bu konuda ülkemize maalesef ciddi eleştiriler getirilmiştir. 2019 yılının ilk on ayında önleyici denetim ve teftişler durdurulmuş, iş müfettişleri on ay boyunca görevlendirilmemiştir. İşte, iş cinayetlerine davetiye çıkaran bu tutum, Türkiye gibi çalışma hayatı sorunlarla dolu bir ülke açısından ölümcül sonuçlar doğurmuştur. Bunun yanında, yeterli iş müfettişi ataması da yapılmamaktadır. Siz devlet olarak iş yerlerini denetlemezseniz, bu iş yerlerinde çalışacak müfettişleri görevlendirmezseniz iş kazalarını nasıl önleyeceksiniz? İşte, bu kara tablo ülkemize yakışmamaktadır.

Önergenin kabulünü diliyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Orhan Yegin.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YEGİN (Ankara) – Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve onu temsil eden Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Kıymetli milletvekilleri, bazı konular vardır ki insan olan herkesin gerçekten içini yakmaktadır. Trafik kazalarında verdiğimiz kayıplar gibi, kadına şiddet olaylarında verdiğimiz kayıplar gibi ve yine bu önergeye konu olan iş kazalarında verdiğimiz kayıplar gibi insan olan herkesin içini yakan, gerçekten acıtan konular vardır.

Çalışma hayatında iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesi adına yapılan düzenlemelerle iş sağlığı ve güvenliğinin geliştirilmesi ve tüm toplumda güvenlik kültürünün yaygınlaştırılması amaçlanmıştır. Bu alanda yasal düzenlemeler hayata geçirilmiş, ihtiyaç duyulan revizyon çalışmaları da muhataplar, paydaşlar ve taraflarla istişareler yapılarak düzenlenmiş ve sürdürülmüştür. Ülkemizde iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’yla Avrupa Birliği müktesebatına uyumlu hâle getirilmiş ve kanunun uygulanmasına yönelik ikincil mevzuat çalışmaları da tamamlanmıştır. Kanunun temelini, önleyici yaklaşım oluşturmakta ve tüm iş yerlerinde risk değerlendirmesi yapılması zorunluluğu bulunmaktadır. Kanunda belirtilen yükümlülüklerini yerine getirmeyen işverenlere yaptırımlar bulunmakta, aykırılık tespiti durumunda çalışan sayısı ve tehlike sınıfına göre idari para cezaları yüzde 25 ila yüzde 200 oranında artırılarak uygulanmaktadır.

Sahada iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sunumunu gerçekleştirecek İSG profesyonelleri, bu profesyonellerin eğitimlerini gerçekleştiren eğitim kurumları ve iş yerinin iş sağlığı ve güvenliği hizmeti alabilecekleri ortak sağlık ve güvenlik birimleri yetkilendirilmiştir, eğitim kurumları ve ortak sağlık güvenlik birimlerinin mevzuata uygun hizmet sunmaları adına da denetim faaliyetleri ehemmiyetle sürdürülmektedir. Uygun olmayan kişisel koruyucu donanımların sahada kullanımlarının engellenmesi amacıyla denetimler ve uygun kişisel koruyucu donanımların kullanımını teşvik edici çalışmalar da sürdürülmektedir.

Uluslararası gelişmeler takip edilmekte, ilgili ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlarla, STK ve üniversitelerle iş birlikleri gerçekleştirilmektedir. İş sağlığı ve güvenliği farkındalığının artırılması adına iki yılda bir düzenlenen uluslararası iş sağlığı ve güvenliği konferansları ve İSG alanında bilimsel çalışmaların paylaşılması ve yeni araştırmalara zemin hazırlanması sağlanmaktadır. Yükümlü bulundukları hususlarda işverenlere yol göstermek amacıyla rehberler yayınlanmakta ve bu rehberler arasında sektör veya risk bazlı yayınlar bulunduğu gibi, sektörel risk değerlendirmesi kontrol listeleri de mevcut olmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ORHAN YEGİN (Devamla) - Okul öncesi, ilköğretim ve ortaöğretim öğrenci ve ailelerinde İSG bilincini oluşturmak amacıyla iş sağlığı ve güvenliğinin eğitim sistemine entegre edilme çalışmaları da geliştirilmekte, “Güven Usta” figürüyle bu alanda kapsayıcı faaliyetler sürdürülmektedir. Güvenli iskele, iskelede güvenlikle inşaatlarda kullanılan iskele standartlarının iyileştirilmesi amaçlanmış ve bu konuda sektör ciddi mesafeler almıştır. İş kazaları ve meslek hastalıklarının azaltılması için ön koşul olan iş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşturulması ve mevzuatın etkin uygulanmasının sağlanması amacıyla çalışmalar devam etmektedir.

Kıymetli milletvekilleri, hepimizin içini yakan bu alanda gerçekten çok mesafe aldık ama asla bunu yeterli görmemiz mümkün değil. Omuz omuza bu alanda kültürün, sorumluluk duygusunun gelişmesini sağlamak, ihmallere fırsat vermeyecek düzenlemeleri ve denetimleri gerçekleştirmek ve bu alanda hassasiyetin en üst düzeyde tüm alana yayıldığı bir süreci hep birlikte yönetmek ve bunun çabasını, gayretini ortaya koymak zorundayız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, oylamaya geçmeden önce yoklama yapılmasını talep ediyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Özel, Sayın Sümer, Sayın Şeker, Sayın Köksal, Sayın Hakverdi, Sayın Kaya, Sayın Adıgüzel, Sayın Zeybek, Sayın Girgin, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Hancıoğlu, Sayın Altaca Kayışoğlu, Sayın Kaya, Sayın Şahin, Sayın Demirtaş, Sayın Öztunç, Sayın Keven, Sayın Ünver, Sayın Serter, Sayın Özer.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.23

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.35

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Emine Sare AYDIN (İstanbul)

-----0----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grubu önerisinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulanamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 20/1/2022 tarihinde Abdullah Koç ve arkadaşları tarafından, iş cinayetlerinde yaşanan artışların önlenmesi ve tüm iş kollarında yaşanan ölümlerin nedenlerinin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Ocak 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, 60’a göre pek kısa bir söz…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, kar yağışı nedeniyle İdil-Midyat arasında yüzlerce aracın mahsur kaldığına ve iktidar grubundan Ulaştırma Bakanlığıyla temas kurarak bu konunun çözümü için adım atmalarını istediklerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Çok kısa bir bilgi ve çağrı yapacağım. Dünden bu yana çok sayıda telefon alıyoruz, kar yağışı nedeniyle ulaşım oldukça sıkıntılı ve bazı yerlerde sağlanamıyor. Bugün de İdil ve Midyat arasında yüzlerce aracın mahsur kaldığını öğleden bu yana arayan vatandaşlar söylediler ve hiçbir yetkilinin şu ana kadar gitmediğini ifade ettiler; sadece birkaç askerin gittiğini ve “Valiye durumu iletin.” şeklindeki beyanlarından sonra yolun da açılmadığını, bir destek de gitmediğini ifade ettiler. Hem yolculuk yapmak için yanlarında gerekli iaşeleri yok, açlar, susuzlar hem hava soğuk, yakıtları bitiyor. İktidar grubundan, özellikle Ulaştırma Bakanlığıyla temas kurarak bu konunun çözümü için adım atmalarını istiyoruz çünkü şu anda vatandaşlar oldukça zor bir durumdalar.

Teşekkürler.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, mesleki ve teknik eğitime dair sorunların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/5364) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Ocak 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

20/1/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 20/1/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                         Özgür Özel

                                                                                           Manisa

                                                                                 Grup Başkan Vekili

 

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, mesleki ve teknik eğitime dair sorunların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/5364) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin Genel Kurulun 20/1/2022 Perşembe günlü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Bedri Serter.

Buyurun Sayın Serter. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BEDRİ SERTER (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Partimizin grup önerisi üzerine söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyetin kurucularının attığı en sağlam adımlardan biri de mesleki eğitim adına atılan adımlardı. Büyük Atatürk ve yol arkadaşlarının 1923’te yaptıkları ilk işlerden biri, millî eğitimin geleceği olan meslek liselerini güçlendirmek ve hiçbir şeyi olmayan genç cumhuriyetin geleceği olan gençleri meslek sahibi insanlar olarak yetiştirmek olmuştur. Bunun sonucunda, o yıllarda tüm lise eğitim sistemi içinde meslek liselerine gidenlerin oranı yüzde 84,1 olmuştur. Sene 2022, üzerinden doksan dokuz yıl geçmiş, geldiğimiz noktada meslek liselerine gidenlerin oranı bugün yüzde 39 maalesef. O günlerde memleket meselesi olarak görünen mesleki eğitime verilen önem ve bugün gelinen nokta ortada. Bugün hâlâ yüzde 39 sayısını görebiliyorsak bunun nedeni eli taşın altında olan organize sanayi bölgelerimizin yönetici kadrolarıdır. Her şeye rağmen organize sanayi bölgelerinin geleceğini garanti etmek için mücadele edenlere buradan teşekkürlerimi iletiyor ve altını çiziyorum.

İktidarınızda çürüyen devlet anlayışı ve yirmi yıllık iktidarınızın 9 atama Millî Eğitim Bakanı tarafından yönetilen Millî Eğitim Bakanlığı, yüz yıl sonra sınıfta kalmıştır. Ülkeyi, OECD ülkeleri içinde eğitime en az payı ayıran son 4 ülkeden biri hâline getirdiniz. Millî Eğitim bütçesinin gayrisafi yatırıma oranını son sekiz yılda yüzde 3,19’dan yüzde 2,4’e indirdiniz. Bu oran, mesleki eğitim deyince akla ilk gelen ülke olan Almanya'da yüzde 6,4. Modern dünyada millet gider uzaya, siz gidiyorsunuz tersine. Durum buyken Cumhurbaşkanı geçtiğimiz günlerde OSB'lerde açılan mesleki eğitim merkezlerinin açılış töreninde konuştu ve geleceğimiz olan meslek liseleri üzerinde algı oluşturmaya çalıştı. Niyetiniz, bu eğitim kurumları üzerinden bile oy devşirmeye çalışmak. Sanayi sektörü “Ara eleman istiyoruz.” diye haykırmakta. OSB'ler “Mesleki eğitimin yönetimini bize verin.” diyorken siz bunları duymayıp hamasi siyasete devam ediyorsunuz.

Gelelim Millî Eğitim Bakanlığına, mesleki eğitime dair soru önergelerime gelen cevapların ortaya koyduğu gerçeklere. 27 Aralık 2021, Millî Eğitim Bakanlığından mesleki ve teknik eğitim liselerinin sayısına dair gelen cevap çok şaşırtıcı. 2021’de Bakanlıkça yayınlanan millî eğitim istatistiklerinde 4.423 olduğu söylenen mesleki ve teknik lise sayısı 3.837 olarak bana tevcih edildi. Bakanlığın resmî verisine göre 586 eğitim kurumunun dört aydan kısa bir sürede kapandığı görülmekte. Yine bu süreçte 178 bin öğrencinin bu okullardan ayrıldığını görmekteyiz; bunların cevabını bekliyorum.

Yine, Cumhurbaşkanının mesleki kurumlarla ilgili açıklama yaparken söylediği ve bana gelen verilerle çelişen bir bilgiyi de paylaşmak isterim. Cumhurbaşkanı, mesleki eğitime dair 25 Aralık 2021’de Resmî Gazete'de yayınlanan son düzenlemeler öncesinde, mesleki eğitim merkezlerindeki öğrenci sayısının 159 bin olduğunu söylemişti. Kanunun yayınlanması üzerinden geçen on altı gün sonra sayı 250 bine çıktı. Bana gelen cevap, mesleki ve teknik eğitim kurumlarında öğrenim gören öğrenci sayısının aralık sonu itibarıyla sadece 21.213 olduğunu göstermekte. Şimdi soruyorum, hangisi doğru? Sözü edilen değişikliği de hatırlatayım. Torba kanunlara sürekli yama maddeler getiren iktidar olarak, aralığın son haftasında, torba kanunun içerisine mesleki eğitime dair birkaç madde eklediniz. Mesleki eğitim kurumlarını tamamlamış çıraklara asgari ücretin yüzde 30’u, kalfalara ise yüzde 50’si kadar aylık maaş verilmesi kararını verdiniz. Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekillerimizin de teklifi çerçevesinde, biz, bu rakamların çıraklarda yüzde 60, kalfalarda ise yüzde 80 olması gerektiğini söyledik; reddettiniz. Meslek liseli gençler “Okulu değil, geçimi düşünüyoruz.” diyor. Siz, mesleki eğitim alanlarına asgari ücret bile ödemiyorsunuz, ona rağmen “her şey olumlu” gibi algı yönetimi yapmak istiyorsunuz. Buradan söyleyeyim; Cumhuriyet Halk Partisinin iktidarında, Türkiye'nin gerçek bir sanayi anlayışına kavuşması için elzem olan mesleki eğitime katılımını yüzde 70’lere çıkaracağız; tüm gençlerimize yeteneklerine göre iş imkânı sağlayacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDRİ SERTER (Devamla) – Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun.

BEDRİ SERTER (Devamla) – Hayatlarını huzurla ve güvenceli yaşayabilecekleri, geçim dertlerinin olmayacağı bir düzeni mesleki eğitimi özendirme yoluyla kuracağız. Dünya, sanal evreni, “metaverse”i tartışıyorken, teknolojik yeni kavramlarla tanışıyorken, gençlerimizin bu dünyada entegre olacağı ortamları yaratmak bizim en ulvi görevlerimizden biri olacaktır.

Bu bağlamda, mesleki eğitimi cumhuriyetin idealleri doğrultusunda geliştirmek, günümüz ihtiyaçlarına cevap veren eğitmenleri yetiştirmek için neler yapılabileceğini değerlendirmek için araştırma komisyonu kurulmasını elzem görüyoruz. Bütün partilerin bu konuda desteğini bekliyoruz.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs.

Buyurun Sayın Örs. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verilen grup önerisi hakkında İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, mesleki ve teknik eğitimin ülkemizin kalkınması ve gençlerimize istihdam imkânı sağlamasındaki rolü hepimizin malumudur. Evet, arkadaşlar, bugün, baktığımızda, Türkiye’de mesleki eğitimde sorunlar var. Mesleki eğitimde beceri uyuşmazlığı sorunu, arz talep dengesizliği sorunu ve daha birçok sorun iç içe geçmiş durumdadır.

Şimdi, bazı rakamlar vereceğim arkadaşlar: TÜİK’in 2020 yılına ait iş gücü verilerine göre, 15-24 yaş arası gençler arasında meslek lisesi mezunu olanların istihdam oranı yüzde 40 iken ilköğretim mezunu gençlerin istihdam oranı yüzde 50’dir. Bu arada şunu da belirteyim: Bu yüzde 40’lık oranda okudukları alanlarla ilgili istihdam oranı ise yüzde 6’nın da altındadır maalesef. Aynı verilere göre, meslek lisesi mezunu olan gençlerin işsizlik oranı ilköğretim mezunlarına kıyasla daha yüksektir. Meslek lisesi mezunlarının işsizlik oranı yüzde 25,2 iken ilköğretim mezunlarında bu oran yüzde 21,7 seviyelerindedir. Değerli arkadaşlar, 15-24 yaş arası gençler arasında yükseköğretim mezunu olanların işsizlik oranının yüzde 36 gibi oldukça yüksek bir oranda olması Türkiye’de genç iş gücü talebinin daha çok lise kademesi altındaki eğitim düzeylerinden karşılandığını bize göstermektedir. Değerli arkadaşlar, 2021 yılı OECD Raporu’na göre, 25-34 yaş arası nüfusumuzun yüzde 32’si ne eğitimde ne de istihdamdadır. Yine, TÜİK verilerine göre, 2021 yılının ilk çeyreğinde 15-24 yaş arasındaki nüfusta ne eğitimde ne de istihdamda olan gençlerin yüzde 30’u maalesef mesleki ve teknik lise mezunudur. Görüldüğü gibi, mesleki eğitim genç işsizliğini azaltmaya yardımcı olmadığı gibi, yükseköğretime geçişi de desteklememektedir.

Şimdi, size iki rakam daha vereceğim: YKS’ye başvuran mesleki ortaöğretim mezunu öğrencilerin yüzde 5,3’ü örgün lisans programlarına yerleşmektedir. Mesleki ortaöğretim mezunu öğrencilerin ön lisans programlarına yerleşme oranı ise yüzde 18,6’dır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Başkanım, müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Buyurun.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Arkadaşlar, mesleki ve teknik eğitim okullarına giden her 100 öğrenciden 60-65’i mezun olmakta, bu mezunlardan da yaklaşık 30’u yükseköğretime devam edebilmektedir.

Değerli arkadaşlar, biz genç bir nüfusa sahibiz ve bununla gurur duyuyoruz ama eğitemediğimiz, istihdam edemediğimiz bu genç nüfusun sorumluluğunun da devleti yönetenlerde olduğunu bilmek zorundayız. AK PARTİ’li arkadaşlara sesleniyorum: Artık gerçeklerle yüzleşin bu sorunları halının altına süpürme alışkanlığınızdan vazgeçin diyorum.

Verilen grup önerisini destekleyeceğimizi ifade ediyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul.

Buyurun Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhuriyet Halk Partisinin mesleki ve teknik liselerdeki eğitimle ilgili verdiği grup önerisi üzerine söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu, Genel Kurulun sevgili emekçilerini ve ekranları başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Yirmi yıllık AKP iktidarının en önemli sorun alanlarından bir tanesi hiç kuşkusuz ki eğitim alanıdır. 9 Bakan değişti, her gelen Bakan “Bu sistem sorun üretiyor, değiştiriyoruz.” diye başladı ve hâlâ sorunlar yumağı olarak eğitim sorunu karşımızda duruyor.

Değerli arkadaşlar, eğitim konusu, ilköğretim öncesi anaokulundan tutun da lisansüstü eğitime kadar her alanda sorunlu. Öğretmen, çeşitli meslek kollarında, branşlarda insan yetiştirir; onların bile meslek kanunu varken Türkiye'de öğretmenlerin meslek kanunu yok. Ama AKP 20’nci yılın sonunda “Bir meslek kanunu hazırlayacağız.” diye yola çıktı, gele gele içi boş bir teklif geldi; önümüzdeki günlerde konuşulacak. Bakın, değerli arkadaşlar, aslında öğretmenlik statüsüne ilişkin tavsiye kararı 5 Ekim 1966 yılında ILO ve UNESCO belgesi olarak çıktı, çok önemli bir belgeydi ve o gün dolayısıyla 5 Ekim “Dünya Öğretmenler Günü” olarak kabul edilir ama AKP’nin gelen taslağı sanki bu metne hiç bakmamış gibi.

Dediğim gibi her alan sorunlu ama mesleki eğitim alanı da sorunlu değerli arkadaşlar. Mesleki eğitim alanında, bakın -kim konuşacak bilmiyorum AKP Grubu adına- şu önergede verilen yani istatistiki olarak paylaşılan rakamlar ve Sayın Vekile ait önergedeki verilen cevaplar arasındaki çelişkiler bile giderilmemiş. Bu nasıl bir şey? Hangisi doğru? İstatistikler tutulmuyor mu? Eğer bürokrasi Bakanı bu şekilde yönlendiriyorsa vay başımıza; sandığımızdan da daha büyük eğitim sorunları var demektir.

Bakın, değerli arkadaşlar, mesleki liselerdeki eğitim oranı zaten yeterli düzeyde değil, olan da nitelik ve nicelik bakımından yeterli değil. Sanayi kenti Gaziantep, benim seçim bölgem. İş insanları sürekli “Kaliteli, yetişmiş, nitelikli personele ihtiyacımız var.” diyor ama maalesef, buna yönelik hiçbir çalışma yapılmıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Bakın, önergeye verilen cevaba göre, sadece OSB’lerdeki liselerde, teknik liselerde okuyan öğrenci sayısı 21.213. Eğer bu seviyedeyse iş insanlarının kalifiye eleman ihtiyacı bu rakamlarla karşılanamaz. Dolayısıyla, aslında sadece teknik eğitim, mesleki teknik eğitim alanının değil; bir bütün olarak eğitim meselesinin çok ciddi bir şekilde, tüm partilerin kuracağı bir komisyonda etraflıca tartışılması, 1966 Öğretmenlik Meslek Tavsiye Belgesi de göz önünde bulundurularak bir komisyonun çalışma yapması elzemdir, geciktirilmemelidir ve bir an önce çalışmaya başlamalıdır diyor; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Orhan Erdem.

Buyurun Sayın Erdem. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN ERDEM (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konu “sanayi ve diğer kesimlerde ara eleman probleminin kaynağı, mesleki ve teknik eğitim” olarak başlıyor. Önce, isterseniz, çok kısa bu problemin kaynağına bir dönelim. 28 Şubatta imam-hatipleri kapatmak uğruna, meslek liseleri de yanına kaynatılarak katsayı oyunlarıyla -meslek liseleri- altın bilezikle mezun olacak, meslekle mezun olacak çocuklarımız, bir nesil yok edildi. O günün YÖK Başkanı Kemal Gürüz, Çevik Bir’in yazısına istinaden bunları yaptı ve bu meslek liseleri katili YÖK Başkanı Cumhuriyet Halk Partisine de danışman oldu. Buradan başlayalım.

İkinci olarak, şimdi, önergede bahsedilen konuda Sayın Vekilimizin verdiği rakamlarda bir yanlışlık var. Kendisinin soru önergesinde organize sanayi bölgelerindeki meslek liselerinin öğrenci sayısı, 21 bin. Bizim burada -mesleki eğitim merkezinden bahsettiğimizde- çıkardığımız kanunla sayı 159 binden 256 bine yükseldi. Bunu bir kere ayırt etmek lazım, burada bir yanlışlık yok ve hedef de 1 milyon 2022-2023 yılında. Bunun için de daha aralık ayında bir kanun çıkardık. Mesleki eğitim merkezlerine ortaokul mezunu herkes gidebiliyor, liseden kaydırılabiliyor, lise mezunu gidebiliyor, hatta üniversite mezunu da isterse burada 140 alanda eğitim alabiliyor. Peki, bu eğitimleri alırken ne yapıyoruz? 9’uncu ve 10’uncu sınıfsa asgari ücretin yüzde 30’u olan 1.250 lira civarında bir rakam veriyoruz. Kanunla yaptığımız değişiklikle 11’inci ve 12’nci sınıfta da bu öğrencilere 2.200 liraya yakın para ödüyoruz ve özendirerek bu alandaki açıkları bir an önce gidermeye çalışıyoruz. Bu konuda, şu anda mesleki teknik eğitime giden ayrıca 1 milyon 635 bin öğrenci var. Daha önce Kemal Gürüz’ün sapladığı hançerle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ORHAN ERDEM (Devamla) – O zamanlar yüzde 50’lere yakın mesleki teknik eğitime giden sayısı, biz iktidar olduğumuzda yüzde 20’lerin altındaydı; bugün o oranların çok daha üzerine getirdik. Bir şansımız da üç yıl bu alana bakan Bakan Yardımcısı Mahmut Özer bu konuda bütün dünyayı inceledi, hatta 3 de kitap çıkardı. Şu anda da nasip oldu, Bakan; en önemli icraatı da bence bu alanda olacaktır, hiç merak etmeyin, her alanda olan gelişmeyi ve yaptığımız başarılı hizmetleri bu alanda da inşallah çok kısa zamanda göreceksiniz diyorum.

Hepinize saygı ve hürmetlerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

36.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Konya Milletvekili Orhan Erdem’in CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, sayın hatip diyor ki: “Meslek liselerinin katili 28 Şubat süreci.” O tarihten bugüne yirmi dört yıl geçmiş, yirmi yıldır iktidardasınız. Yirmi yıldır onaramadığınız nasıl bir meslek lisesi eğitimi olabilir? Örneğin, altı sene önce onarsanız bu sene aranan elemanı kazandırmış olurdunuz. Bu nasıl bir mantık?

İki, Kemal Gürüz Cumhuriyet Halk Partisinin neresine danışman olmuş? Hangi unvanla, ne zaman, nerede? Bana ispatlayın.

ORHAN ERDEM (Konya) – 2006 yılında.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – YÖK Başkanı, YÖK Yönetim Kurulu üyesi oldu 2006’da.

ORHAN ERDEM (Konya) – 2006.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – YÖK Yönetim Kurulu üyesinin bir partiye aidiyeti olamaz. İspatlayın, çıkarın, Cumhuriyet Halk Partisi… Ben partinin yakın tarihini kendi kişisel tarihimden net hatırlarım, net bilirim. Kemal Gürüz’ün Cumhuriyet Halk Partisinin danışmanı olduğunu iddia ettiniz, onu tutanak altında ispata davet ederim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir de sizi biraz şaşırtayım. Biraz emek vererek siyaset yaptığımız için Çevik Bir’le konuştum. Çevik Bir’in mesela çok tartışılan bir mevzusu vardı, gözaltındayken seccade istemiş falan; ben hiç onlarla meşgul olmadım ama Çevik Bir’in emekli olunca ne yaptığını sordum. Çalık Holdingde Yönetim Kurulu danışmanlığı yapmış, Çalık Holdingde. Dikkatinizi çekti mi Sayın Vekil? Hani, Kemal Gürüz’e talimatı veren Çevik Bir. “Kemal Gürüz, CHP’de danışman.” diyorsunuz, doğru değil; YÖK üyeliğini biliyorsunuz tarihe göre. Ama o Çevik Bir’e ben emekli olunca ne yaptığını sordum, bana dedi ki: “Çalık Holdingde Yönetim Kurulu danışmanlığı.”

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Değişime uğramış.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, mesleki ve teknik eğitime dair sorunların araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/5364) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Ocak 2022 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ile 42 Milletvekilinin Vergi Usul Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ile 42 Milletvekilinin Vergi Usul Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4092) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 303) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde 303 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununa aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 14- (1) 14/1/1970 tarihli ve 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (I) numaralı bendinin (g) alt bendi hükmüne istinaden Türk lirası mevduat ve katılma hesaplarına dönüşümün desteklenmesi kapsamında dönüşüm kuru üzerinden Türk lirasına çevrilen hesaplar ile ilgili olarak; kurumların 31/12/2021 tarihli bilançolarında yer alan yabancı paralarını, dördüncü geçici vergi dönemine ilişkin beyannamenin verilme tarihine kadar Türk lirasına çevirmeleri ve bu suretle elde edilen Türk lirası varlığı, bu kapsamda açılan en az üç ay vadeli Türk lirası mevduat ve katılma hesaplarında değerlendirmeleri durumunda aşağıda belirtilen kazançlar kurumlar vergisinden müstesnadır:

a) Bu fıkra kapsamındaki yabancı paraların dönem sonu değerlemesinden kaynaklanan kur farkı kazançlarının 1/10/2021 ila 31/12/2021 tarihleri arasındaki döneme isabet eden kısmı,

b) 2021 yılı dördüncü geçici vergi dönemine ilişkin beyannamenin verilme tarihine kadar Türk lirasına çevrilen hesaplarla ilgili oluşan kur farkı kazançları ile söz konusu hesaplardan dönem sonu değerlemesinden kaynaklananlar da dâhil olmak üzere vade sonunda elde edilen faiz ve kâr payları ile diğer kazançlar.

(2) Birinci fıkra kapsamına girmemekle birlikte, kurumların 31/12/2021 tarihli bilançolarında yer alan yabancı paralarını 2022 yılı sonuna kadar Türk lirası mevduat ve katılma hesaplarına dönüşümün desteklenmesi kapsamında dönüşüm kuru üzerinden Türk lirasına çevirmeleri ve bu suretle elde edilen Türk Lirası varlığı en az üç ay vadeli Türk Lirası mevduat ve katılma hesaplarında değerlendirmeleri durumunda oluşan kur farkı kazançlarının, geçici vergi dönemi sonu değerlemesiyle Türk Lirasına çevrildiği tarih arasına isabet eden kısmı ile dönem sonu değerlemesinden kaynaklananlar da dâhil olmak üzere vade sonunda elde edilen faiz ve kar payları ile diğer kazançlar kurumlar vergisinden müstesnadır.

(3) Kurumların 31/12/2021 tarihli bilançolarında yer alan altın hesabı ile bu tarihten sonra açılacak işlenmiş ve hurda altın karşılığı altın hesabı bakiyelerini 2022 yılı sonuna kadar Türk Lirası mevduat ve katılma hesaplarına dönüşümün desteklenmesi kapsamında dönüşüm fiyatı üzerinden Türk Lirasına çevirmeleri ve bu suretle elde edilen Türk Lirası varlığı en az üç ay vadeli Türk Lirası mevduat ve katılma hesaplarında değerlendirmeleri durumunda Türk Lirasına çevrildiği tarihte oluşan kazançlar ile dönem sonu değerlemesinden kaynaklananlar da dâhil olmak üzere vade sonunda elde edilen faiz ve kar payları ile diğer kazançlar kurumlar vergisinden müstesnadır.

(4) Bu maddenin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında yer alan istisna hükümleri, aynı şartlarla geçerli olmak üzere bilanço esasına göre defter tutan gelir vergisi mükelleflerinin kazançları hakkında da uygulanır.

(5) Türk Lirası mevduat veya katılma hesabından vadeden önce çekim yapılması durumunda bu madde kapsamında istisna edilen tutarlar nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler, vergi ziyaı cezası kesilmek suretiyle gecikme faiziyle birlikte tahsil olunur.

BAŞKAN – Teklifin 2’nci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta.

Buyurun Sayın Usta. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 303 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde konuşacağım. İYİ Parti Grubu adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, dün tümünü konuşurken bu maddeyle ilgili olarak da düşüncelerimi bir miktar ifade etmiştim. Bu madde ne getiriyor? Bu madde, işletmelere, bunlar kurumlar vergisi mükellefi olabilir veya gelir vergisi mükellefi olabilir…

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – 2 kişi var sizde!

ERHAN USTA (Devamla) – Sana ne!

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Ne demek “Sana ne!” demin sen karışıyordun!

ERHAN USTA (Devamla) – Az önce siz neredeydiniz?

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Sen demin karışıyordun, 2 kişisiniz.

ERHAN USTA (Devamla) – Burada geçmiş önergeyi, bizim sahada kazandığımızı masada kaybettirdiniz; bir de sıkılmadan konuşuyorsun değil mi orada? Konuşuyorsun değil mi? Yazıklar olsun sana! Yazıklar olsun sana! (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Lütfen Genel Kurula hitap eder misiniz.

ERHAN USTA (Devamla) – Yazıklar olsun! Söyleyeyim... Yazıklar olsun!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Genel Kurula hitap eder misiniz.

ERHAN USTA (Devamla) – Şimdi, bu konunun konuşulmasını istemiyorsunuz tabii; kapitülasyon veriyorsunuz burada. Milletin parasını cayır cayır yaktınız -128 milyar doları- şimdi “Para gelsin de nereden gelirse gelsin.” diye milyarlarca liralık işletmelere kıyak yapacaksınız; bunun konuşulmasını istemiyorsunuz ama ben konuşacağım.

Şimdi, Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; burada yapılmaya çalışılan şey şu: İşletmelerin elindeki dövizleri… 31/12/2021 itibarıyla yani geçen yıl itibarıyla elinde döviz bulunduran işletmelere yapılıyor bir defa bu kıyak. Onlar bu dövizleri yıl içerisinde -bu 17 Şubata kadar olan vakti var, ondan sonraki vakitleri de çok problem değil aslında- kur korumalı mevduat denilen bu sisteme getirmeleri durumunda, dövizleri Merkez Bankasına o günkü kur üzerinden satmaları durumunda “Ben kambiyo kazancından kurumlar vergisi almayacağım.” diyor, normal şartlarda kambiyo kazancı var burada çünkü. “Buradan elde ettiğin faiz gelirinden vergi almayacağım.” diyor. “Yıl içerisinde kurun yukarı doğru gitmesi durumunda yine bir kur farkından dolayı gelir doğacak, ondan da almayacağım.” diyor. Bu kadar ciddi bir taviz veriliyor.

Şimdi, bu kiminle veriliyor? Tabii, nereden ödenecek bu para? Normal şartlarda elbette vergilerden karşılanacak bir şey veya vergiyi daha az alacağız yani dolayısıyla, ciddi bir gelir transferi var burada. Yani 84 milyondan, iğneden ipliğe herkesten para toplayacaksınız; ekmekten; sudan KDV alacaksınız, ondan sonra da hiç hak etmediği şekilde bir grup işletmeye bunları transfer edeceksiniz. Bir defa bunun vicdanla örtüşecek yanı olmadığı gibi bu tamamen ekonomi bilimine de kamu maliyesi yönetimine de aykırı bir şey.

Tabii, “Faiz indireceğiz.” “Faiz indireceğiz.” dediler, faiz indirmenin getirdiği sonuçla -faiz indirilmedi de, sadece politika faizi indirildi- ekonomide bir kısım yarattığı tahribatlar oldu, bütün faizler arttı, enflasyon arttı, dolar arttı; şimdi o sıkıntıları gidermek için çok ciddi bir taviz veriliyor.

Bakın, bir hesap yapıldı, bu hesabı mutlaka Gelir İdaresi de yapmıştır. Şimdi, bu kapsamda önce şöyle söyleyelim: 1 Ekim itibarıyla dolar kuru 8,88 arkadaşlar, 31 Aralıkta da 12,98 olmuş yani dolar kurunda bu dönemde artış 4 lira 10 kuruş. Normalde bir işletmenin 100 bin dolar parası varsa bu paradan dolayı, kambiyo kazancından dolayı bu yıl içerisinde 102.500 lira sadece kambiyo kârı olarak bir vergi vermesi gerekiyordu yani 100 bin dolarda 102.500 TL hemen hemen dolar ve TL bire bir yani dolayısıyla, buradan diyelim ki bir 10 milyar dolar döviz çözülmesi olursa sadece 10 milyar TL'nin üzerinde -ilk üç ay için olan kısım itibarıyla söylüyorum- bir kurumlar vergisinden vazgeçiliyor. Bunun potansiyeli ne? Yani bu yıl içerisinde 183 milyar TL kurumlar vergisi öngörülmüş, potansiyel olarak tabii, hepsinin gelmesi mümkün değil ama varsayalım ki hepsinin gelmesi durumunda bunun 90 milyar TL'si gelmeyecek yani öngördüğümüz kurumlar vergisinin yarısının gelmemesine kadar potansiyel olarak bir taviz var, bu sadece ilk kısmı için. Yine yıl içerisinde kambiyo kârı oluşursa yıl içerisinde bozdurdu, diyelim ki 17 Şubattan sonra bozdurdu, herhangi bir tarihte bozdurdu yine o tarihte kambiyo kârından vergi alınmayacak, faizinden vergi alınmayacak ve ondan sonra hem kurumlar vergisi alınmayacak hem de diğer kâr paylarının hiçbirinden vergi alınmayacak; böyle bir şey yok, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey görülmemiştir. Bu, yani örtülü faiz artışının filan dışında çok ciddi bir olaydır. Dolayısıyla, milletten yani böyle herkesten para toplayan bir ekonomi yönetiminin bu kadar büyük bir kıyak geçmesi hiçbir şekilde kabul edilemez.

Tabii, buraya nasıl gelindi? Bir defa aşama aşama gelindi. Önce gerçek kişilere, biliyorsunuz, bu kur korumalı mevduat çıktı; oradan, gerçek kişilerden buraya bir itibar eden olmadı; sonra, tüzel kişiler, şimdi bir de bu kanunla “tüzel kişiler” derken bir de gerçek kişilere gelir vergisi, tüzel kişilere de kurumlar vergisi istisnaları bu şekilde getiriliyor. Bundan sonraki aşamada muhtemelen -bunlar da yetmezse- sıcak paraya da bu verilecek yani yurt dışından gelen paraya da bu garanti verilecek. Bakın, bunu yaşayıp göreceğiz hep beraber.

Şimdi, bunun iktisaden de çok fazla bir mantığı yok biliyor musunuz? Çünkü bu para, sistemdeki para, bankacılık sisteminde bu para. Bu paranın zaten banka üzerine çökmüş de bir yerde, efendim, onun üzerine yatmış falan değil. Bu para sistemde dönüyor, bu para kullanılan bir para. Sadece bunun ne faydası var? Sayın Erdoğan’ın kürsülerden bağırırken “Bizim döviz rezervlerimiz şuradan şuraya çıktı.” demesine faydası var. Bunun için bu taviz veriliyor, biliyor musunuz? Yoksa bu para sistemde, bu para kullanılıyor zaten. Bu paranın hatta yüzde 25’lik kısmı munzam karşılık olarak zaten Merkez Bankasında park etmiş durumda. Yani, hani, yastık altındaki bir para değil bu. Sistemde mevduat olarak görülen bir paraya bu kadar yüksek taviz verilebilir mi ya? Böyle bir şey olabilir mi? Bu sadece Erdoğan’ın brüt rezervini -net rezerve de faydası yok çünkü neti getirdiğiniz zaman bunlar düşülüyor- göstermesi açısından, o havayı atabilmesi açısından yapılmış bir şeydir. Bu, son derece yanlış bir şeydir.

Şimdi, peki, nasıl olacak? Bu parayı tutanların muhtemelen yıl içerisinde ihtiyacı olacak, döviz likiditesine ihtiyacı olacak. Onu nasıl yapacak? Tabii, böyle büyük bir avantajı kaçırmak istemeyeceği için… Bakın, iktisadi sonuçları da beklenildiği gibi olmayacak. Buradan dövizini bozdurdu gözükecek, bir şekilde elde ettiği… Yani mutlaka zaten TL gelirleri var, TL gelirleri de gidecek, sistem dışından, yine piyasadan döviz talep edecek çünkü döviz ihtiyacını karşılamak durumunda, ithalat yapmak durumunda. Burada parasının hepsini bozdurduğu zaman ithalatı nasıl yapacak?

Şimdi, burada, tabii, ciddi haksızlıklar var arkadaşlar. Yani yük geliyor da firmalar açısından da haksızlık var. Şimdi, bir tane firma düşünün yani yılın sonunda aslında parası var ama gidip dolara yatırmamış herkes gibi. Ne yapmış? Türk lirasında durmuş “Türk lirası benim millî param, ben parama güveniyorum.” demiş veya “Hükûmete güveniyorum.” demiş. Hükûmete güvenen kalmadı da… En fazla AK PARTİ’liler gidiyor zaten döviz alıyor, onu da biliyoruz. Şimdi, ondan sonra, güvenmiş, TL'de durmuş. Bunların hiçbirisine böyle bir şey yok. Böyle bir avantaj vermiyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi ya? Bu, bir defa, ciddi bir haksızlıktır.

Şimdi, ikinci haksızlık nedir? Kambiyo zararı. Şimdi, kambiyo kârından vergi almıyorsun ama kambiyo zararı oluşursa yıl içerisinde bir şekilde yani -kurun düşmesi- diyelim ki kur 18 lirayken aldı, bugün 14 liraya düştü, bunu satacağı zaman “Aradaki 4 liradan dolayı bir zarar oluştu.” diyecek ve bunu matrahtan düşüyor. Şimdi böyle de bir adaletsizlik var. Mesela, arkadaşlar söyledi, firmalar aradı beni. “Ya, benim döviz alacağım var.” dedi. 31/12 itibarıyla bilançoma kaydedilmiş döviz alacağım var, bu para 31/12’den sonra geldi. Diyelim ki 1 Ocakta geldi, 2 Ocakta geldi benim dövizim. Bu hakkı bana niye vermiyorsun arkadaş? Ben de kullanmak istiyorum. Yani benim bilançomda kayıtlı bir döviz alacağım var, o geldi. Şimdi, ona o hakkı vermiyorsunuz, sadece belli bir tarih için veriyorsunuz. Tabii, bunlar burada getirilmiş ciddi adaletsizliklerdir. Dediğim gibi, yani vergiyle Merkez Bankası rezervini sübvanse eden bir anlayış. Böyle bir şeyin dünyada görüldüğünü filan biz hiç görmedik. Yani Türkiye'de yapılmış ama Türkiye'de kurumlar vergisi istisnası yoktu. Bu dövize çevrilebilir mevduat… Yani biz ondan şikâyet ederken yani bunun sadece kur farklarını devlet ödeyecek, hazineden bunlar çıkacak diye bundan şikâyet ederken şu anda getirilen bunun çok daha ötesinde başka bir şey. Ha, buradan bir rağbet olur mu? Olur. Aklı olan firma, kayıtlı parası varsa bu şartları taşıyan, mutlak surette buraya rağbet edecektir çünkü böyle bir avantajı bulması mümkün değildir. Döviz likidite ihtiyacını da sistemden tekrar girerek, döviz talep ederek piyasadan döviz toplayacaktır. Yani, dövize olan talebi de azaltmış olmayacaksınız ama tabii, bunları kime anlatacaksın, kim var bunları anlayabilecek karşımızda muhatap olarak, onu da bilmiyorum.

Şimdi, tabii, bir de bu konuda ne yaptılar, bu kur korumalıda? Yani bu faiz midir, değil midir? Arkadaşlar, bunun adı zaten faiz. Şimdi, geliyorum, kurumlar vergisi kısmında değil. Ne diyoruz? Burada yüzde 14 faiz işletilir diyoruz. Mevduat olarak ancak 3 puana kadar, bankalar 14’ün üzerine 3 puan verebilir; 17 puan olur diyoruz. Şimdi, bir defa, o 3 puanı da anlamak mümkün değil. Banka 5 puan vermek istiyorsa niye ona biz vermesin diyoruz? Versin ki eğer bir kur artışı olursa benim -hazinenin- kur farkı olarak vereceğim kısım azalsın. Bana kârı var onun, banka bırak versin çünkü banka normal mevduatı zaten yüzde 20’yle topluyor ama bunu yüzde 17’de bir defa sınırlandırıyor, burayı anlamak mümkün değil. Şimdi, adı faiz olan bir şeye, hocaları çıkartıyorlar, sarayın bir fetvacısı var, o zaten her şeye istenilen fetvayı veriyor “Faiz değildir.” diyor. Ya, Allah’tan korkun yani bu nasıl faiz değildir? Adı faiz olan bir şeye “Faiz değil.” demek gibi bir şey olabilir mi? Yani ben bunun burada hani ilmî kısmını, İslami kısmını tartışacak filan değilim ama arkadaşlar, bunu zaten faiz olarak alıyorsunuz. Bakın, ilk kısmı, 17’lik kısmını faizle alıyorsun; kur yüzde 17’den fazla artarsa üst kısmını da kur farkı olarak alıyorsun. Şimdi, burada “Faiz yoktur.” deyip… Bir de geçen Habertürk’te Cübbeli Ahmet Hocayı da çıkardılar. Ben Cübbeli Ahmet Hoca’nın şeylerinin doğru olduğunu düşünürdüm. Yani muhtemelen sistemi iyi anlatmadılar, o da oradan bas bas bağırdı “Burada faiz yoktur, bu hibedir.” şeklinde birtakım şeyler söyledi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERHAN USTA (Devamla) – Burada apaçık bir şekilde milleti de kandırma var, o da işin başka bir boyutu. Ben o kısmına karışmıyorum çok fazla ancak tekraren söylüyorum: Bu çok yanlış bir şeydir, bu çok ciddi bir tavizdir yani “Kur ve faiz lobisine boyun eğdi Hükûmet.” filan diyorduk, bu artık onun ötesinde bir şeydir, ciddi bir kurumlar vergisi kaybına neden olacak bir şeydir. Bunun yapılmasının doğru olduğunu düşünmüyorum. Maalesef, burada, tabii, AK PARTİ Grubunun bu anlamda bir irade gösteremeyeceğini hepimiz biliyoruz zaten.

Arkadaşlar, muhtemelen haklı olduğumu düşünenler de olabilir içlerinde ama buradan Hükûmete sesleniyorum, buradan Sayın Erdoğan’a sesleniyorum: Bu yanlıştan mutlak surette dönülmesi lazım, bu yanlıştan dönülmezse… Bakın, bir defa, bunun rezerv olarak bir faydası yoktur, sistemdeki paradır. Özetliyorum, ondan sonra yine para talep edecektir, dolara talebi çok fazla değiştirmeyecektir ama çok ciddi bir vergi kaybına neden olacaktır. Yani fakirin fukaranın vergisini bu tür yerlere transfer etmeye de kimsenin hakkı yoktur diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.

Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, 2 maddelik bir teklif, 2 tane de yürütmesi var. Normalde bu Parlamentoya böyle 2 maddelik teklifler pek gelmez ama giderek buna benzer uygulamalara alışıyoruz bu dönemde. Neden? Çünkü yasamanın giderek kalitesi düşüyor, bir keyfiyete dönüşüyor. Neden? Çünkü her seferinde biz Plan ve Bütçe Komisyonunda çalışırken “Niçin alt komisyonlar çalışmıyor, niçin etki analizi yapılmıyor, niçin demokratik kitle örgütleriyle buluşulmuyor, niçin sivil toplum örgütleriyle buluşulmuyor?” dediğimizde dikkate alınmıyor. Niçin alınmıyor? “Ben bilirim, benim dediklerim doğrudur.” Ama “Ben bilirim, benim dediklerim doğrudur.” dediklerinin büyük bir çoğunluğu yoksulluğa, büyük bir çoğunluğu işsizliğe, büyük bir çoğunluğu umutsuzluğa doğru sürüklüyor ve ülke gittikçe bir karanlığa doğru ilerliyor. Nedir? Otoriterleşme artıyor, baskı artıyor, korku artıyor.

Evet, 2 madde… Bu 2 madde Türkiye’deki büyük bir çoğunluğa kolaylık getirecek mi? Hayır. Peki, bunun öyküsü ne? Arkadaşlar, biliyorsunuz, yılın son günlerinde, son on gününe girmeden önce herkes telefonuna bakıyor, televizyona bakıyor “Döviz ne oldu, dolar ne oldu, altın ne oldu?” diye. Günübirlik işlemler yapılıyor. Bir güvensizlik gelişmiş.

Burada bizim Grup Başkan Vekillerimiz, kürsüye çıkan arkadaşlarımız, muhalefettekiler “Gelin konuşalım, ekonomi konuşalım.” “Hayır.” Ve ne oldu? Biz Plan ve Bütçe Komisyonundayken bir açıklama yapıldı. Dolar 18 liraydı ve peşinden dediler ki: “Kur garantili mevduatın Türk lirasına dönüşmesi için bir pozisyon yaratıldı.” Ve ne oldu? Dolar düşmüş oldu ve sonra tekrardan yükseldi. Peki, bu kadar olay olurken, bireylere açılmış bir olay olmuşken yaşanan neydi? Ya, arkadaşlar, her seferinde “Yastıkaltındaki dolarları çıkartın.” Bu memlekette ne kadar yastıkaltında dolar varmış, ne kadar altın varmış?

Asıl soru şu: Niçin insanlar Türk lirasına güvenmiyor, niçin insanlar bu ekonomiye güvenmiyor? Bu soruyu siz kendinize sormadığınız sürece; güvene değil, güvenliğe yöneldiğiniz sürece; demokrasiye değil, baskıya yöneldiğiniz sürece ekonomi de paralelinde daha kötüye gitmiş olur.

Peki, bu getirilen hazine garantili, dolara endeksli mevduat hesaplarını kim karşılıyor? Türkiye'de hazineye kim veriyor vergiyi? Ya, son dönemde bütün vergi yapılandırmalarını biz sermayeye yönelik yaptık. Hiçbir kez yoksula yönelik bir şey yapmadık, dezavantajlı kesime yönelik bir şey yapmadık. Pandemi dönemi boyunca biz esnafa, yurttaşa gelin bir düzenleme yapalım; elektrikte, doğal gazda… Hiçbir şeyde düzenleme yapılmadı. Ama ne yapıldı? Boyuna zam yapıldı. Şimdi ne deniyor? Bir para hesaplanmıştı, bu gelecekti; 163 milyar gelmiş bu mevduat hesabına. Yüzde 18’i dolarını bozup getirmiş, diğerleri bozmamış. Şimdi, Uğur Bey getirmiş diyor ki “Şirketler getirsin versin.” Şirketler güvenmiyor, şirketler güvenmediği için bir düzenleme getiriyorlar ve şirketlere aslında bir kâbus gibi de çökmeye çalışıyorlar. Ama şirketler ne diyor? Benim getirmem için bazı şartların olması lazım. Ne diyor? Şirketlere diyorlar ki: “Senin, kambiyo döneminde ekim ile aralık ayı boyunca kazandığın paradan bir kere biz vergi almayacağız, bunu hesaba katmayacağız. Bu parayı yatırdığında gelecek faizden de vergi almayacağız.” Peki, bu parayı kim veriyor? Hazine veriyor. Peki, hazine kimden alıyor? Emekçiden alıyor, memurdan alıyor, işçiden alıyor, küçük esnaftan alıyor. Çünkü neden? Vergi vermesi gerekenler vermiyor, vergi cennetlerine parayı götürüyorlar; bunu çok iyi biliyoruz. Ve ne deniyor? “İstediğin kadar parayı getir, hesap sormayacağım.” Bir taraftan da “İstediğin kadar parayı götür, hesap sormayacağım.”a dönüştü.

Sermayeye kolaylık. Şimdi, bazı arkadaşlar diyor ki: “Yanlış yapıyorsunuz.” Bu, yanlış değil, sizin tercihiniz. Tercihiniz çoğunluktan değil, yoksuldan değil, işsizden değil, çiftçiden değil, emekçiden değil, memur, işçiden değil, zenginden. Ne yapıyorsunuz? Yoksuldan alıp zengine vermeye çalışıyorsunuz, yoksuldan alıp zengine vermeye çalışıyorsunuz. Ve bu “kur korumalı” dediğiniz olaya baktığınızda da sadece Türkiye’den bakıyorsunuz.

Arkadaşlar, dünya bir pandemiyle beraber nereden nereye geldi. Bir virüs başladı, iki yıldır tüm dünyayı kasıp kavuruyor ve beraberinde şimdi iklim krizi konuşuluyor, kıtlık konuşuluyor, gıda krizi konuşuluyor ve beraberinde ekonomiyle ilgili düzenlemeler yapılıyor; A, B planı diye düzenlemeler yapılıyor. Türkiye, kendisi “Dolara garantili mevduatı artırayım.” derken FED diyor ki: “Ben faizi önümüzdeki dönemde 4 ile 7 arasında artıracağım.” Faizi 4 ile 7 arasında artırması ne demektir? İnsanların tekrar oraya gitmesi, tekrar doların yükselmesidir. Peki, dolar yükseldiğinde ne olacak? Hazine bu şirketlere, bu parayı yatıranlara para verecek. Peki, bu para verildiğinde ne olacak? Enflasyon yükselecek. Peki, ne olacak? Tekrar yeni vergiler gelecek veya vergiler yükseltilecek. Kim verecek? Yoksul verecek. Nedir? Yoksuldan al zengine… Siz böyle yaptığınız sürece hiçbir ilerlemeyi sağlayamazsınız.

Çözüm nedir? Biz buna bir şey söylediğimizde “Vatan hainliği, ihanet, dış mihraklar” gibi, bunlara benzer bir yığın söylem geliştiriyorsunuz ama en büyük vatan hainliği, en büyük ihanet, yoksulların giderek daha yoksullaşması, işi olanların işini kaybetmesi, Türkiye’deki nüfusun yarısından fazlasının açlığa, yoksulluğa mahkûm olmasıdır; en büyük ihanet budur, vatana en büyük ihanet budur. Yoksuldan alıp zengini daha zengin etmek bu döneme özgü bir şeydir. Herkes biliyor ki bu dönemde yoksullar daha yoksullaşıyor, zenginler daha zenginleşiyor. Her türlü vergi kolaylığını sağlıyorsunuz, her türlü yaptırımı yapıyorsunuz. Faiz düşecekmiş… Niye yoksulun borcunu düşürmüyorsunuz? Niye yoksulun faizini düşürmüyorsunuz? Bu dönemde insanların çocuklarının okul taksitini ödemek için, konutlarının taksitini ödemek için tekrar borç paraya ihtiyaçları var, kredi çekemiyorlar, faiz yüksek. Gelin o faizleri düşürün, yok. İnsanların ödeyemedikleri borçlarının faizini düşürün, yok. Elektriğe zam, doğal gaza zam, bütün vekillere son bir haftadır elektrik faturaları geliyor. Batman’da insanlar DEDAŞ’ın zulmünü… Az önce -Antalya Aksu’dan- gelen elektrik faturaları var. İnsanlar geçinemiyor, perişan; siz ne diyorsunuz? “Zengini daha zengin edeceğiz.” Yoksulları düşünmüyorsunuz ve hazinenin garantisini de tekrar yoksullar aracılığıyla oturtmuş oluyorsunuz.

Peki, bu ekonomik yapının özelliği ne? Arkadaşlar, Türkiye’de ithalata dayalı bir üretim var, ham madde yok, ithal ediliyor; ithal edildiği sürece de, siz ne yaparsanız yapın, kurla ilgili düzenleme yapamazsınız. Dolar yükseliyormuş… Dolar değil arkadaşlar, Türk lirası değer kaybediyor, Türk lirası artık sürünüyor. Bunu FED söylüyor ve bunu çok güvendiğiniz Putin diyor ki: “Türk lirası gibi olmayalım, Türk lirası durumuna düşmeyelim.” O düzeye geldiniz ve siz hâlâ bu durumdan vazgeçmiyorsunuz. Neymiş? Faize karşıymışsınız. İnanın bütün yoksullar, bütün yurttaşlar faiz veriyor ve söke söke faiz alıyorsunuz. Elektrik parası, doğal gaz diyoruz; ödemediği takdirde faizini alıyorsunuz. Gelin düzenleme yapın, gelin onunla ilgili düzenleme yapın ama ona yanaşmıyorsunuz ve şimdi bütün umut neye bağlanmış? Bütün umut turizme bağlanmış. Peki, pandemi hortlarsa ne olacak? Peki, bu ülkede yaşayan yoksullar ne yapacak? Oradaki Türk lirası değer kaybettiğinde insanlar gelecek, evet, gelsinler. Peki, buradaki yoksulluğa çözüm olacak mı, işsizliğe çözüm olacak mı? Hayır. Biz şunu söylüyoruz, diyoruz ki: “Sizin güveni kesinlikle öne almanız lazım, demokrasiyi kesinlikle öne almanız lazım.” Siz bunu yapmadığınız sürece, güvenliği aldığınız sürece bir yere varamazsınız.

Bir diğeri: “Ekonomiyi ben bilirim.” demekle olmuyor. Bilmiş olsaydınız 4 Merkez Bankası yöneticisini değiştiremezdiniz Cumhurbaşkanlığı sisteminde, 3 bakanı değiştiremezdiniz ve şu anda da yeniden değişimden söz ediliyor. Bu kadar kendinize güvenmiş olsaydınız, geliştirmiş olsaydınız, bunlar olmazdı ve “Ben bilirim.” dediğiniz bu son süreçte, 27’inci Dönemde, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde giderek insanlar daha da yoksullaştı, işsizleşti, enflasyon arttı. Şu andaki enflasyon… Dün, biz Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri olarak Maliye Bakanıyla beraberdik, diyor ki: “Yüzde 40’ları geçecek, yüzde 40’ları bulacak önümüzdeki yıl.” Demek ki önümüz daha da sıkıntılı günlere gebe.

Eğitimle ilgili, sağlıkla ilgili, araçla ilgili, konutla ilgili, barınmayla ilgili, geçinmeyle ilgili bir düzenleme yok, hiçbir düzenleme yok ama -burada dedikleri gibi- ne deniyor? “Gel paranı faize yatır, dolar garantili ve ben vergi almıyorum senin faizinden.” İşte, asıl faizcilik budur, asıl faizcilik faizden vergi almamaktır, o ranta kapı açmaktır. Bunu yaptığınız sürece siz tefecilikten kurtulamazsınız, faize muhtaçsınız.

Saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Abdüllatif Şener.

Buyurun Sayın Şener. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 2’nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde özünde neyi düzenliyor? Kısaca ifade edecek olursak şunu söyleyebiliriz: Kurumlar vergisi mükellefleri ile bilanço esasına göre defter tutan gelir vergisi mükelleflerinden, bunların döviz ve altınlarını en az üç ay vadeli Türk lirası mevduata dönüştürmeleri hâlinde kur farkı ve faiz gelirleri üzerinden vergi alınmayacağını düzenliyor. Yanlış duymadınız, bu madde “Kurumlar vergisi mükellefleri ve bilanço esasına göre defter tutan mükellefler, Türk lirası mevduatları üzerinden dövizlerini Türk lirasına çevirdikleri takdirde faiz elde edeceklerdir, kura dayalı olarak faiz elde edeceklerdir ama biz bundan vergi almıyoruz.” diyor. Yani “Faizle mücadele ediyoruz.” diye aylardır nutuk atan iktidar bu noktaya geldi değerli arkadaşlar, “Faiz gelirlerinden vergi almıyoruz.” noktasına geldi. Yani aklıma geliyor; vay sizi faizciler vay, sizi gidi faizciler sizi! (CHP sıralarından alkışlar) Hem de öyle pekiştirerek yazmışlar ki saydım, tam 4 kez “Faizden vergi almıyoruz.” diye yazmışlar; bir maddede de atıf var, 5 kez. 2 maddelik bu teklifin 5 yerinde “Faizden vergi almıyoruz.” diye tekrar ve tekrar vurgulamışlar. Hani faizle mücadele ediyordunuz? Ama “Biz faizle uğraşıyoruz.” vesaire derken bir baktık ki Hükûmet aslında bütün faizleri artırıyormuş. Başta hazinenin borçlanma faizleri olmak üzere, o günden bugüne piyasadaki bütün faizler arttı. Bakın, iki yıl vadeli devlet iç borçlanma tahvilinin faizi yüzde 17’den 24’e çıktı. Beş yıllık devlet iç borçlanma faizi yüzde 17’den 26’ya çıktı, on yıl vadeli olanlarda faiz 17’den 25’e çıktı. Beş yıl vadeli dolar cinsinden borçlanma faizi ise yüzde 5’ken yüzde 8’e çıktı. Ya, sizin bu kadar çok faiz sever olduğunuzu bilmiyorduk. Hani vaktiyle çok söylenirdi ya “Faiz sevici bir iktidarımız var, Hükûmetimiz var.”

Sadece devletin borçlanma faizleri değil, bir bakıyoruz, vatandaşın en doğal ihtiyacını karşılamak için aldığı kredilerdeki faizleri bile fırlattılar. Bakın, ihtiyaç kredisi faizi yüzde 23’ten 29’a çıktı. Kredili mevduat faizi yüzde 24’ten yüzde 26’ya çıktı yani bu Hükûmetin politikalarıyla çıktı. Taşıt kredisi yüzde 21’den 26’ya; konut kredisi yüzde 17’den 18’e; ticari kredi faizi yüzde 21’den 24’e; dolar cinsinden ticari kredi faizi yüzde 2,69’dan 5,12’ye çıktı yani 2’ye katlandı. Ya, bu kadar çok faizle uğraşırken “Faizle mücadele ediyoruz.” derken meğer gönlünde gizli bir faiz sevgisi varmış Hükûmetin. Faizleri fırlatmışlar, buraya da getirmişler bir madde, diyorlar ki: “Efendim, biz, şirketlerin bilançolarındaki dövizleri Türk lirasına çevirdikleri takdirde yüksek faiz vereceğiz ve bu yüksek faizden de vergi almayacağız.” Baştan sona faizle örülü bir hükûmet programına dönüşmüştür; onun için bir modelleri yok, gelecekle ilgili bir perspektifleri yok.

Hani, hatırlayın, üç ay önce ne diyorlardı? “Efendim, rekabetçi kur, kur ne kadar yüksek olursa o kadar iyidir. Kur yükselecek; ihracatımız artacak, ithalatımız azalacak, cari fazla vereceğiz, ekonomiyi dengeye ulaştıracağız.” diyorlardı. Bir baktık ki politika faizini indirdiler, kur yükseldi; ikinci kez indirdiler, kur yükseldi; üçüncü kez indirdiler yine kur yükseldi; dördüncü kez de politika faizini indireceklerken bütün iktisatçılar, ekonomi hocaları “Ya, yapmayın, etmeyin, tutmayın; eğer bunu yaparsanız kuru patlatacaksınız.” dediler. Yine indirdiler ve arkasından bir baktık ki dolar kuru 18’e çıkmış. Sonra, kuru düşürmek için mücadele etmeye başladılar; şimdi yüksek kurdan, rekabetçi kurdan hiç bahsetmiyorlar, “Bakın, gördünüz mü kuru 18’den 13’e, 14’e düşürdük.” diye övünç çıkarmaya çalışıyorlar. Yani, üç ay önce ne söylüyor idilerse bugün tersini söylüyorlar. “Faize karşıyız.” dediler, faizci olduklarını gösterdiler, “Yüksek kur iyidir.” dediler, şimdi kuru düşürmek için mücadele ettiklerini söylüyorlar. Böyle bir politika olmaz, çelişkilerle yoğrulu bir model olmaz; ortaya bir model koyduğunuz zaman bunun tutarlı bir tarafı olur. Hani izlediğiniz politika ihracatı artıracaktı, ithalatı azaltacaktı, cari fazla verecekti. Şu madde bile, üretim yapanı, yatırım yapanı ve ihracat yapanı cezalandıran bir maddedir değerli arkadaşlar. Nasıl mı? Bu maddeyle Hükûmet şirketlere diyor ki: “Dövizinizi ve altınınızı yatırıma bağlarsanız yani dövizinizle, altınınızla yatırım yaparsanız, üretim yaparsanız, ihracat yaparsanız kazancınızdan vergi alacağız. Ama bunu yatırıma dönüştürmez, üretime dönüştürmez, kasanızda tutarsanız, bir mevduatta tutarsanız sizin faiz gelirlerinizden vergi almıyoruz.” Hani siz üretimi, ihracatı teşvik etmeye çalışıyordunuz? Bu madde nedir arkadaşlar? Bu madde tam tersini söylüyor.

Ama zıtlıklar sadece burada değil; bakın, bir ton zıtlık var. Hani ihracatı artıracaktınız? İhracatçı ithalat yapabilmek için döviz bulamıyor piyasadan, döviz. EXIMBANK kredileri işlemiyor, kredi çekemiyor; bu yetmedi, ihracatçının yıllık maliyetini yüzde 88’e çıkardınız. Bu maliyetlerle nasıl iş yapacak? Başka? İhracatçının döviz gelirlerinin yüzde 25’ini Türk lirasına çevirmeyi zorunlu kıldınız. Hani siz ihracatı teşvik ediyordunuz, bu yaptıklarınız neyin nesi? Yani söyledikleriniz başka, yaptıklarınız başka. Ve bu madde de aynı şekilde, ihracatı, üretimi ve yatırımı caydıran; üretim, ihracat ve yatırım yapmamayı özendiren bir madde niteliğindedir. Nitekim, bu darmadağınık ve koyduğunuz hedeflere aykırı politikalar yüzünden bakıyoruz ki ihracatın birim değeri düşmüş, azalmış; 2014’te 1,59 dolarken Kasım 2001’de 1,26 dolara düşmüş. Böyle ihracat artışı olmaz değerli arkadaşlar. Veya ileri teknoloji ürünlerinin toplam ihracat içindeki payına bakıyoruz, yüzde 2-3. Nasıl bir ihracatı teşviktir bu? Bunu da kabul edebilmek, anlayabilmek mümkün değildir.

Ve sonra, hani dış ticaret fazlası veriyordunuz? En son kasım ayı rakamlarını ilan ettiniz, 2,7 milyar dolar cari açık verdi. Hani cari açığı kapatıyordunuz? Bir ay kapandı diye bayram yaptınız “Bakın, politikalarımız cari fazla vermeye başladı.” diye. Her kriz döneminde, doların her fırladığı dönemde, 2001 krizinde de 94 krizinde de zaten ekonomide cari fazla vardır. Siz bir ay, iki ay cari fazla verdik diye “Bak, politikalarımız isabetlidir.” demek istiyorsunuz. Ama şimdi, kasım cari açığı ilan edildi, bir ayda 2,6 milyar dolar cari açık verdiniz.

Demek ki politikalarınız işe yaramıyor, demek ki sizin politikanız yok, aklınıza geldikçe konuştuğunuz her şeyi politika zannediyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Sadece cari açığı artırmadınız, risk primini artırdınız. Bugün itibarıyla risk primi 543’tür değerli arkadaşlar. Bu ne demek biliyor musunuz? “Gidip de yurt dışında döviz cinsi borçlanacağınız zaman diğer dünya ülkelerine göre yüzde 5,5 daha fazla faiz ödeyeceğiz.” demek istiyorsunuz. Bunun neresi başarı, bunun neresi politika? Enflasyonu zaten fırlatmışsınız, her taraf yangın yerine dönmüş; akaryakıta her gün zam geliyor, her gün; benzin, mazot zammından, elektrik fiyatlarındaki artışlardan, mutfaktan, marketlerden, çarşıdan, pazardan vatandaş korkar olmuştur.

Dolayısıyla her pakette yeni bir madde getirerek bu işi çözemezsiniz. Derli toplu bir paket getirmenizi beklediğimizi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.

Teklifin 2’nci maddesinde şahsı adına ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Sibel Özdemir.

Buyurun Sayın Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar)

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kanun teklifinin 2’nci maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu ben de saygıyla selamlıyorum değerli milletvekilleri.

Nitelikli yasama yapma sürecinde bu dönem, özellikle de bu sistemle birlikte, çoğunlukla da Plan ve Bütçe Komisyonu gibi önemli bir Komisyona gelen kanun tekliflerinin dahi ne kadar hazırlıklı getirildiğine şahitlik ediyoruz(!)

Değerli milletvekilleri, Genel Kurulda bir kanun teklifi görüşülürken bu kanun teklifiyle ilgili 2 maddelik, işte yürürlük maddesiyle beraber 4 maddelik bir kanun teklifi aynı anda Komisyonda görüşülmeye başlandı. Benim üzerine söz aldığım 2’nci madde, daha dün Genel Kuruldan geçen, beraber oyladığımız 301 sayılı Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinde gerçek kişiler için getirilen kur garantili TL mevduat hesabı düzenlemesinin bir devamı. Biz bu düzenlemeyi bu maddeyle kurumlar, tüzel kişiler için de düzenleyeceğiz. O zaman neden bu madde detaylı olarak Komisyonda yeterince görüşülmedi?

Değerli milletvekilleri, evet, bu düzenlemeyle -benim üzerinde söz aldığım bu maddeyle- mevduat ve katılma hesaplarında bulunan yabancı paralarını ve altın hesabı bakiyelerini Türk lirasına çeviren tüzel kişilere, kurumlara kur farkından kaynaklı faiz, kâr payları gelirleri açısından kurumlar vergisi ödemelerinden bir istisna getirilmekte. Bu düzenlemeyle, Cumhurbaşkanı tarafından kamuoyuyla paylaşılan, yasası çıkmadan uygulamasına geçilen “kur korumalı Türk lirası mevduatı” dediğimiz finansal araçla ister gerçek kişiler olsun ister kurumlar olsun 84 milyon vatandaştan toplanan vergi gelirlerini sayısı çok az olan bir kesime transfer ediyoruz. Birçok dünya ülkesi vergi adaleti açısından üst gelir grubunu vergilendirirken değerli milletvekilleri, bu iktidar, bu yasal düzenlemeyle üst gelir grubuna avantaj sağlayan, vergisini ödeyen vatandaşlara karşı haksızlık yaratan ve Anayasa’ya da aykırı olan düzenlemeler getirmektedir. İşte, kur korumalı mevduat düzenlemesi de tam da böyle bir düzenlemedir.

Değerli milletvekilleri, Anayasa Komisyonu üyesi Değerli Hocamız Sayın İbrahim Kaboğlu, Komisyonda bu, Anayasa’ya aykırılıkları çok detaylı şekilde gündeme getirdi. Bakın, bu 2’nci maddeyle Anayasa’mızın şu maddelerine aykırı düzenlemeler görüyoruz: Örneğin, kur farkından doğan ödemenin, hepimizin vergileriyle oluşan hazine ve bütçeden yapılacak olması Anayasa’nın 73’üncü maddesine aykırılık içermektedir; mevduatı bulunan ile bulunmayanlar arasında bir ayrım yapılmakta, bankada mevduatı bulunmayan vergi yükümlülükleri mevduatı bulunanlara katkıda bulunacaklar; Anayasa madde 73’e yani kamu külfet ve nimetlerinden eşit paylaşım ilkesine aykırılık içermektedir. Yine madde 73, sosyal adalet ilkesi ve kamu harcamaları tanımına da aykırıdır.

Diğer taraftan şunu da belirtmek istiyorum değerli milletvekilleri: Madde 65, Anayasa’mızda çok önemli bir düzenleme içeriyor, diyor ki: “Sosyal devlet harcamaları sosyal devletin gerektirdiği önceliklere göre harcanır.”

Bakın, bugün, bu ağır kriz ortamında vatandaşın temel önceliği nedir, çözüm bekleyen önceliği nedir ve biz hangi düzenlemeleri yapıyoruz? Evet, tüm bu Anayasa’ya aykırılıkla birlikte kur farkı uygulaması aslında ikinci bir faiz uygulamasıdır; dolayısıyla, bir taraftan faize karşı çıkarken diğer taraftan yeni bir faiz aracı uygulamasıyla karşı karşıyayız; üstelik bu faizin yükünü de, bu faizi de bankaların yanında vatandaşlarımıza yüklüyoruz. İşte, görüldüğü gibi, son dönemde gündemimize gelen kanun teklifleri aslında bu iktidarın yanlış ekonomi politikaları sonucunda ortaya çıkan ve hızla artan, kontrol edilemeyen enflasyon, hayat pahalılığı, döviz krizi, Türk lirasındaki değer kaybı, hızla düşen kişi başına gelir, vatandaşlarımızın hızla düşen alım kriziyle karşı karşıya olduğumuzun aslında bir kabulüdür ve bu teklif tam da bunun bir örneğidir. Oysa Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu devlet krizi ve ekonomik krizin ortaya çıkışının doğrudan nedeni, işte, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi değil midir? (CHP sıralarından alkışlar) İşte, bu, tek kişilik hükûmet sisteminin öngörüsüz, belirsiz, güven vermeyen, hukukun üstünlüğünü hiçe sayan, bağımsız ve özerk kurumları tahrip eden; kişisel, keyfî kararları, söylemi; inat, ısrar ve uygulamaları değil midir? (CHP sıralarından alkışlar) Değerli milletvekilleri, tüm bunların maliyetine de 84 milyon vatandaşımız katlanmaktadır.

Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum: Bugün halkın bizden çözüm beklediği temel öncelik, enflasyonla mücadele, enflasyon karşısında ezilen esnafın, çiftçinin, kurumların o sabit girdi fiyatlarındaki… Bunları önlememizi ve bunlarla ilgili gerçekten etkili düzenlemeler yapmamızı beklemektedir ama gelen bu kanun tekliflerinin bu gündemle bir ilgisi yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Getirilen tekliflerin enflasyonla mücadeleye dönük bir gündemi yoktur. Bu teklif, döviz krizinin hâlen devam ettiğinin, kur krizini çözmede başarısız olunduğunun da bir beyanıdır açıkçası. Bu Hükûmetin ne uygulayacak bir ekonomi modeli ne de bir programı vardır ve bu Hükûmete güven gerçekten sıfırlanmıştır. Sorunların sebebi olan sistem ve devlet krizinden çıkmadıkça, bağımsız ve özerk kurumlara güveni artırmadıkça ve gerçekten öngörülebilir, istikrarlı politikalar ve daha da önemlisi liyakatli kadrolar ve kurumlar olmadığı sürece çok daha büyük bedeller ödeyecektir ülkemiz maalesef. Ve vatandaşlarımız için, esnaf için, çiftçi için, asgari ücretli için, emekliler için önümüzdeki günler, değerli milletvekilleri, çok daha zor ve yakıcı olacaktır. Biz Parlamento olarak vatandaşlarımızın çözüm bekleyen sorunlarına odaklanmalı ve bu yönde kanun tekliflerini Meclis gündemine getirmeliyiz diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına ikinci konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın Orhan Yegin.

Buyurun Sayın Yegin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ORHAN YEGİN (Ankara) – Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanunun 2’nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve onu temsil eden Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; bu maddenin, daha doğrusu kur korumalı mevduat enstrümanına neden geçtiğimizin, buna neden ihtiyaç duyduğumuzun kısaca bir özetini yapmak isterim sizlere.

Salgınla birlikte tüm dünya ekonomilerinde yaşanan sıkıntılara, Türkiye’ye karşı özellikle 2013 yılından sonra başlatılan siyasi ve ekonomik saldırılara bir de döviz cephesini eklemiştir. Ülkemizin siyasi ve ekonomik yönü sistemin sahipleri tarafından, kendilerinin siyasi uydusu, ham madde ve insan kaynağı, sıcak para ve askerî, ticari pazarı olarak tasarlanmıştır. Bu tasarımı yıllardır yaptığı hamlelerle kabullenmeyip kendi yolunda yürüme iradesini ayakta tutan ülkemizi, ekonomimizi bugün darboğaza sokmak istedikleri alan; evet, işte, yüksek faiz alanı olmuştur. Bu alanda Türkiye sıkışsın, imalat sanayisi küçülsün ithalatı artsın, insanımız işsiz, iş dünyamız kârsız, devletimiz de vergisiz kalsın istenmektedir. Yüksek faizle devletin borcu artsın, cari açık yükselsin, milletin ve devletin geliri yüksek faizle ve sıcak parayla dışarıya aksın, ondan sonra da ülkemizdeki tüm sosyal ve siyasal taraflar sonu gelmez, çare üretmez bir kısır döngünün içinde eli kolu bağlı debelenip dursun istenilmektedir.

Son dönemde, özellikle bölgemizde ve dünyada oluşturdukları istikrarsızlığa ve kaosa meydan okuyup, yaptığı müdahalelerle büyük devletlerin planlarını bozan ülkemizi yola getirmek isteyen çevrelerin amacı; Türkiye’yi sömürülecek bir pazar olarak konumlamak, tırnak içinde haddini bilen, onların hesabına göre bölgede ve dünyada pozisyon alan bir uydu devlet olmaya razı etmektir. Bu defa kullandıkları en belirgin araç ise kur ve yüksek faizdir.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; gelişmiş ülkeler, ellerindeki sıcak parayı ve biriken fonları yüksek faizle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere satmak için enflasyon-faiz-kur ilişkisini bilimsel dayanak kılıfıyla âdeta bir dayatmaya dönüştürmüşlerdir ve bu dayatmayı her zamanki çifte standartçı tutumlarıyla istedikleri ülkede istedikleri gibi dozunu değiştirip, genişletip, esnetmişlerdir.

Bunu neye bakarak söylüyoruz? Bunu yüzde 7’yi aşmış bir enflasyon varken faizin 0,3’te yani enflasyonun yaklaşık 25 kat altında tutulduğu Amerika’ya bakarak söylüyoruz. Bunu yüzde 6’yı aşmış bir enflasyon karşısında eksi faizin de uygulandığı Almanya’ya bakarak söylüyoruz. Bunu, yüzde 8’i aşmış bir enflasyon var iken yüzde 2,1 faiz uygulaması olan Macaristan’daki kur değişmemelerine, bunu yüzde 9’lara ulaşmış bir enflasyon varken faizin yüzde 1,3’te tutulmasına rağmen kurun köpürtülmediği bir başka örnek olan Polonya’ya bakarak söylüyoruz. Bunun benzer örneklerini çoğaltabileceğimiz, enflasyon oranlarının altında faiz oranlarının uygulandığı İtalya’ya, İngiltere’ye, Şili’ye, Çekya’ya, Fransa’ya ve daha nicelerine bakarak söylüyoruz. Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; ortada bu rakamlar varken peki neden bize “Enflasyon üzerinde faiz olacak kardeşim!” diye dayatılıyor? Bunu sormamız gerekmiyor mu?

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; işin özü, bu çifte standartçı ekonomi bilimine karşı aldığımız kararlı tavır ve tutum sonucu politika faizlerinin düşürülmesiyle dize getirme çabaları yoğunlaşmış ve ülkemizde kur üzerinden bir tansiyon oluşturulmuştur. Böylece, kurda suni bir yükseliş ortaya çıkmış, vatandaşımız da haklı olarak elindeki TL’nin eridiğini düşünerek dövize yönelmiştir, bu yönelim kurdaki köpüğün daha da artmasına sebep olmaya başlamıştır. Bunun önüne geçmek için Cumhurbaşkanımız, Hükûmetimiz, vatandaşın kur yükselmesi karşısında mağdur olmayacağı, millî parada kalarak risklerden korunacağı ve bu düzene karşı alınan tavra ortak olacağı bir alan oluşturmuş, kur korumalı mevduat ve katılım enstrümanını yeni bir araç olarak devreye almış ve böylece, kurda ortaya çıkan bu suni ve aşırı oynaklık önemli ölçüde gerilemiştir. Kapasite kullanım oranlarının maksimum düzeylere çıktığı, organize sanayilerde yer bulunamadığı için yeni organize sanayi alanlarının aranıldığı, ihracatta tüm zamanların rekorlarına ulaşan, istihdamını pandemi öncesine göre…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ORHAN YEGİN (Devamla) - …bugün 3 milyonun üzerinde artıran bir ülkede kurun bu derece oynaklığının, ekonomik gerekçelerle değil stratejik ve politik gerekçe ve amaçlarla köpürtülen oyunları bozan ülkemizi ve iktidarımızı âdeta bir terbiye etme yöntemi olduğu bu hamleyle artık resmen anlamını bulmuştur.

Kıymetli milletvekilleri, teklifimizin 2’nci maddesiyle, daha önce bireylere getirilen bir imkânı, kur korumalı mevduat ve katılım hesabı imkânını kurumlar, şirketler açısından da mümkün hâle getiriyoruz. Bu yeni ekonomik model, iktidar-muhalefet, özel-tüzel, birey-kurum, hepimiz için, geleceğimiz için bir modeldir. Ülkesinin, milletinin çıkarını düşünen herkes artık bu saatten sonra bu politikaya gerçekten sahip çıkmalıdır. Bu yeni modelle yatırımın, istihdamın, üretimin, ihracatın ve refahın artacağı, çok daha müreffeh bir Türkiye'nin başarısına omuz vermeli ve bu başarıya atılan imzaya hep beraber ortak olunmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Soru-cevap işlemi yok.

İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre söz vereceğim.

Sayın Özkan…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

37.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, muhtarlarla ilgili yapılan iyileştirmelere ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Demokrasi zincirinin ilk halkasını oluşturan muhtarlarımız için -son yirmi yılda- merkezî kurumsal yapıya tam anlamıyla dâhil edilmeleri, özlük haklarının, SGK primlerinin devlet tarafından ödenmesi, maaşlarının artırılması, silah ruhsatı harcı muafiyeti başta olmak üzere pek çok önemli iyileştirmeler yaptık. 2002 yılında 97 lira olan maaşlarını bugün 4.250 liraya yükselttik. Yeni muhtarlık hizmet binasıyla ilgili proje çalışmalarını tamamladık, inşasına yakında başlanacak. Muhtarlarımızın Ankara’ya geldikleri zaman oturacağı, buluşacağı, kalacağı muhtar konukevini de inşallah 19 Ekim Muhtarlar Günü’nde hizmete açıyoruz.

Her zaman muhtarlarımızın yanında olan ve destekleriyle onlara güç veren Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a şükranlarımı sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Köksal…

38.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, “Dolar düştükten sonra fiyatlar düşecek.” denilmesine rağmen her şeye zam geldiğine ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkürler Sayın Başkan.

AKP iktidarında âdeta lapa lapa zam yağıyor. “Dolar düştükten sonra fiyatlar düşecek.” diyordunuz, dolar düştükten sonra doğal gazdan elektriğe, kömürden benzine hemen hemen her şeye zam geldi. Son olarak, motorine 52 kuruş, benzine 46 kuruş daha zam geldi. Bir yılda benzine yüzde 94, mazota yüzde 115, LPG’ye yüzde 128 zam yaptınız. Emekliye yüzde 25 zammı reva görenler, daha yılbaşı gecesi doğal gaza yüzde 50 zam yaptılar. Vatandaşın poşeti markette dolmuyor, filesi pazarda yetmiyor. Maaşın çoğu faturalara gidiyor. Kendi halkı açlık sınırının altında her gün bir zam haberiyle uyanırken Afganistan’a 700 tonluk iyilik treni yollayanlar bu ülkeyi yönetemiyorlar. Onun için hemen seçim, derhâl seçim, erken seçim.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Hemen Burcu’nun gelmesi lazım.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Evet, gelmemiz lazım sizin beceremediğinizi becermek için, bu ülkeyi iyi yönetmek için.

BAŞKAN – Sayın Aycan…

39.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, kar yağışı nedeniyle maddi kayıpları olan seracılar ile hayvan yetiştiricilerine devlet desteği verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, bu hafta yaşanan yoğun kar yağışı tüm yurtta ulaşımda ve diğer alanlarda sıkıntılara sebep olmuştur. Özellikle şehrim Kahramanmaraş ve Gaziantep kar yağışından en çok etkilenen iller olmuştur. Şehir içi ve şehirler arası ulaşım kar yağışından çok etkilenmiştir. Kahramanmaraş’ta kar yağışından olumsuz etkilenen bir kesim de seracılar olmuştur. Mevcut seraların yüzde 80’i hasar görmüş ve kar yağışından dolayı seralar çökmüştür, bin dönüm sera alanı yıkılmıştır, seracıların ciddi maddi kayıpları vardır. Seracılara devletin destek vermesi acil ihtiyaç hâline gelmiştir.

Diğer taraftan, kar yağışı -hayvan yetiştirenlerde- özellikle kırsal kesimdeki vatandaşlarda da sıkıntılara sebep olmuştur. Bu kesimde en önemli ihtiyaç yemdir. Yem konusunda da destek verilmesi faydalı olacaktır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

40.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Hükûmetin her alanda yönetme yetisini kaybettiğine ve seçime gidilmesinin şart olduğuna ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Garibanın üzerine kara kışta bir yandan zam yağarken, öte yandan TAG Otoyolu ve Bolu Dağı’nda yağan karda insanlar aç susuz onlarca saat mahsur kaldı, donma tehlikesi geçirdi. İlgililerin yirmi dört saat boyunca seyirci kalmasıyla kahrolduk. Maraş ve Antep’te şehir merkezlerinde bile yeterli kar çalışması yapılmadı. Yarım saat önce aldığımız telefona göre Adıyaman’da da mahsur kalan insanlar olduğu bildirildi. Deprem, sel, heyelan, orman yangını, çığ gibi doğal olaylar için mühendislik önlemi almıyorsunuz. Afet anlayışınız, önceden tedbir almak, bilimsel normlardan yaralanmak değil sadece yara sarmak üzerine kurulu. Keşke o yaraları da yeterince sarabilseydiniz. Hükûmet, her alanda yönetme yetisini kaybetmiştir. Daha fazla zaman kaybetmeden seçim sandığının hemen gelmesi şarttır.

BAŞKAN – Sayın Koçer…

41.- Gaziantep Milletvekili Abdullah Nejat Koçer’in, Gaziantep’te meydana gelen yoğun kar yağışında ilk saatlerden itibaren devletin ve belediyelerin tüm imkânlarının seferber edildiğine ilişkin açıklaması

ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Gaziantep’te meydana gelen yoğun kar yağışından etkilenen vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum, karla mücadelede emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum. Bu tür zamanlar birlik ve dayanışma zamanıdır. İlk saatlerden itibaren devletimizin ve belediyelerimizin tüm imkânları seferber edilmiş, vatandaşlarımızın kardan zarar görmemesi için her türlü çaba gösterilmiştir. Destek veren tüm kurumlarımıza teşekkür ediyorum. Allah ülkemizi ve milletimizi her türlü afetten korusun.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

42.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Edirne’de sınıra yakın yerlerdeki tarlasına gitmek isteyen çiftçilere zorluk çıkarıldığına ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Fotoğraf, nüfus cüzdan fotokopisi, nüfus kayıt örneği, yerleşim yeri belgesi, adli sicil kaydı, Jandarma GBT’si, tabura dilekçe, ÇKS belgesi ve ilmühaber. Bunlar ne mi? Edirne’de sınıra yakın bir yerde tarlası olan çiftçimizin tarlasına gidebilmesi için istenen belgeler; tam 10 tane. Çoğunluğu Suriyeli milyonlarca yabancıya hiç sormadan sınırlarını açan AKP kafası tarlasına gitmek isteyen çiftçiye binbir zorluk çıkarıyor. Bu kadar belge nedir? Türkiye Cumhuriyeti’nde Türk vatandaşı olarak kendi tarlasına gitmek, tarlayı ekmek, tarlaya bakmak, ürününü toplamak ne zamandan beri olası suç kabul ediliyor? İlgili bakanlıklar abuk sabuk işleri bir tarafa bırakarak sınırda tarlaları olan çiftçilerimize binbir güçlük çıkarmak yerine tarlalarına gitmeleri için çalışmalarını kolaylaştıracak önlemleri almalıdır. Her gelen yabancıya sınırları açarken neredesiniz? Sizin gücünüz sadece kendi vatandaşlarımıza, kendi çiftçilerimize mi yetiyor?

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ile 42 Milletvekilinin Vergi Usul Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4092) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 303) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, önerge işlemlerine geçiyoruz.

2’nci madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım, okutacağım.

İlk 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergelerle birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 303 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Ayşe Sürücü                     Mahmut Toğrul Serpil Kemalbay Pekgözegü

              Şanlıurfa                          Gaziantep                                İzmir

            Murat Çepni                      Erdal Aydemir                  Necdet İpekyüz

                İzmir                               Bingöl                                 Batman

           Abdullah Koç                                                               Nuran İmir

                 Ağrı                                                                          Şırnak

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

    Mehmet Metanet Çulhaoğlu            Dursun Ataş                        Ümit Beyaz

                  Adana                            Kayseri                                İstanbul

          Yavuz Ağıralioğlu                  Bedri Yaşar

                İstanbul                           Samsun

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında ilk konuşmacı Şırnak Milletvekili Sayın Nuran İmir.

Buyurun Sayın İmir. (HDP sıralarından alkışlar)

NURAN İMİR (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün halkımızı selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Öncelikle, bu teklife HDP olarak, toplumun çoğunun yararını gözetmediği, sadece belli kişi ve şirketlere imtiyazlar sağladığı için “hayır” oyu veriyoruz. Bu ülkenin ekonomisi, deyim yerindeyse, son beş yıldır can çekişiyor. İktidar, ekonomik kriz derinleştikçe faturasını emekçiye, yoksula, esnafa kesiyor. Özellikle salgınla birlikte iktidar sürekli ekonomik krizi fırsata dönüştürmeye çalışmaktadır. Yapılan bütün ekonomik hamleler, bakan afları “Yastıkaltı dövizleri, altınları bozdurun.” çağrıları boşa çıkınca da bu sefer, yasal düzenlemelerle halkın dövizini, altınını kur garantili TL mevduat hesaplarında toplamaya çalışmaktadırlar. Bunu yaparken de aradaki açığı yine halkın vergileriyle hazineden ödemek istemektedirler. İşin özeti, bu iktidar kendisine fayda sağlamayan hiçbir yasayı bu Meclisten geçirmiyor.

Değerli arkadaşlar, benzini 6 TL’den 14 TL’ye, gübreyi 110 TL’den 700 TL’ye çıkaran, elektriğe yüzde 125 zam yapan iktidar “Çarşıda, pazarda esnafa hesap soracağım.” diyor. Bu neyin aklıdır, bu neyin hesabıdır? Hesap soracak olan halkın kendisidir, siz bu halka hesap vermek durumundasınız. Her gün kentteyiz, halkla temas içindeyiz, iç içeyiz; bir dokunuyoruz bin ah işitiyoruz, bin dert işitiyoruz. İktidar, halkın indirimli ekmek için sıraya girdiğini, market alışverişini yapamaz hâle geldiğini, her gece “iyi geceler” mesajı gibi benzine, mazota zam geldiğini, elektrik ve doğal gaz faturalarını ödeyemediğini görmüyor mu?

Mesela, Şırnak’ta kentin yüzde 80’inde doğal gaz yok; soba yakmak için odun yok, kömür yok; DEDAŞ’ın zulmünden kaynaklı da elektrik sobasını açabilecek imkânı yok. Bakın, şu iki günde kar yağışı sebebiyle insanların yaşamı felç oldu ama bugün sosyal medyada kar yerine lapa lapa zamlarınızın gündem olduğunu görebiliyoruz. Ülkede var olan demokrasi sorunu, adaletsizlik ve beraberinde derinleşen ekonomik krizle Türkiye’yi insanların terk etmek zorunda kaldığı bir ülkeye dönüştürdünüz ne yazık ki. Bütün ülkeyi saran ekonomik krizin yanında bir de -bölgesel eşitsizlikten kaynaklı- Şırnak’ta işsizlik oranı Türkiye ortalamasının çok çok üstündedir, kayıt dışı istihdam oranı ise yüzde 40’lara dayanmaktadır. 2013 ve 2015 yılları arasında Türkiye'nin Irak’la ticaret hacmi yıllık 13 milyar dolar iken bu rakam 2021 yılında 7 milyar dolara kadar düşmüştür. Habur Sınır Kapısı’ndan giriş çıkış yapan yurttaşlarımızın her iki tarafta verdiği vergiler elde ettikleri kazançtan daha yüksek bir rakama ulaşmaktadır ne yazık ki. Halkın çoğunun geçimini sağladığı sınır ticareti fiilen de engellenmiş oluyor. Şırnak’ta orman kesimleri ve yayla yasaklarıyla halkın önemli bir geçim kaynağı olan hayvancılık ve yayla kültürü de yok ediliyor. Daha bu yılın başında bir yıllık yayla yasakları tekrar devreye konuldu. Şırnak’ta ve birçok kentte ne yazık ki durum aynı. Yasak konulan alanların hepsi halkın hayvanlarını besleme alanlarıdır. Bu yasaklar hayvancılığın gelişmesini de engellemektir.

2013-2015 yılları arasında çözüm sürecinde yaşanan toplumsal ve ekonomik gelişmeler bugün yerini ranta, yandaş ekonomisine ve yasaklar zihniyetine bırakmıştır. Ülke nasıl tek elden yönetiliyorsa yerel de kayyum politikalarıyla tekelleştirilmiştir ve bütün kaynaklar aynı yöne akmaya devam etmektedir. Herkes şunu çok iyi biliyor: Ekonomik krizin sebebi yastıkaltındaki dövizler değil, iktidarınızın yönetim politikasıdır. İçeride ve dışarıda uyguladığınız çözümsüzlük politikaları ülkeyi her geçen gün çoklu krizin batağına sürüklemekte ve içinden çıkılamaz bir kaosa dönüştürmektedir. Yıllardır bu kürsüden ve alanlardan her gün dile getirdik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

NURAN İMİR (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bu ülkenin bütün sorunlarının kaynağı Kürt sorununun çözümsüzlüğüdür. Demokratik bir zemin yaratılmadıkça, güvenlik adı altında savaş politikalarıyla bir çözüme ulaşmanız mümkün olmayacaktır. Bu yüzden, bu torba yasalarınızla hiçbir şeyi çözemeyeceğinizi bir kez daha bu kürsüden ifade etmek istiyoruz.

Bütün halkımızı ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında ikinci konuşmacı Samsun Milletvekili Sayın Bedri Yaşar.

Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 303 sıra sayılı Vergi Usul Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerine söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, yaklaşık sekiz aydır, son altı aydır bu kürsüde daha çok ekonomiyle ilgili, vergiyle ilgili konuları konuşuyoruz. İşte, adına “Yeni Ekonomi Programı” diyorsunuz, “orta vadeli program” diyorsunuz; yine iktidar temsilcileri “Merak etmeyin, temmuzdan sonra düzeliriz.” diyor, “Kasımdan sonra düzeliriz.” diyor. En son Bakan değişikliğiyle beraber yeni bir model geliştirdiniz. Biraz önce hatip kürsüden konuştu ama ben bu modelin ne olduğunu da doğrusu çok fazla anlayamadım. Bana göre, yeni model “Gözlerimin içine bak, ona göre pozisyon al.” modeli.

Şimdi, şöyle bir baktığınız zaman, özellikle son dönemde dolardı, faizdi, kurdu; sanki bu ülkenin para birimi TL değil de, dolar aldı, dolar sattı, vadeli mevduata bağladı; bireysel hesaplardaysa verginin dışında, şirket hesaplarındaysa şimdi onu da vergi mevzuatının dışına getiriyorsunuz. Yani dünyanın hiçbir yerinde dolar mal olarak alınıp satılmaz, ticari bir emtia değildir ama maalesef, bugün, bizim TL mevduatlarımız dâhil, bu son çıkardığınız kanunlarla beraber onlar da kur korumalı dolar tevdiat hesaplarına döndü. Yani “Faiz fazlaysa oradan alırsınız, kur fazlaysa buradan alırsınız…” Bakın, bu yöntemle -hani, “Faize karşıyız.” diyorsunuz ya- tümüyle insanları scoreboard gibi… Levhayı orta yere koydunuz, insanların sanki başka işi gücü yok, “Dolar ne oldu, sterlin ne oldu? Aradaki fark nedir? Faiz yüksektir, dolar mı yüksektir?” Bunun ekonomiye zerre kadar faydası yoktur, üretime de faydası yoktur ama bence, siz, farkında olmadan ya da bilerek, bilmeyerek insanları, toto oynar gibi, scoreboard üzerinden rakamlarla meşgul ediyorsunuz. Gerçek manada üretime yönlendirmek için tümüyle bu faiz maiz işinden vazgeçmeniz lazım.

Şimdi, buradaki arkadaşımız da biraz önce diyor ki: “Eksilere düştük.” E, çok güzel. Yani Avrupa’da euro bölgesindeki ülkeler eksiye düşerken bizdeki gibi yüzde 26’yla mı borçlanıyor? Yani bugün Türkiye’deki politika faizi yüzde 14’ken devletin borçlandığı rakam yüzde 26. Peki, bu, eksi faize sahip olan ülkeler bu rakamlarla mı borçlanıyorlar? Onun için, rakamlar arasında ilişki kurarken işte “Enflasyon buradan geldi, oraya gitti…” Gerçeklerle yüzleşmediğiniz sürece, problemleri halının altına süpürdüğünüz sürece bu işlere çözüm bulmanız mümkün değil.

Peki, Sayın Cumhurbaşkanımız ne diyor? “Para, tıpkı bayrak gibi, tıpkı millî marş gibi, bir ülkenin gücünü, itibarını, bağımsızlığını simgeler; paranın itibarı milletin itibarıdır.” Ben buradaki herkese soruyorum: Bugün TL’nin itibarından bahsetmek mümkün mü? TL mevduatları bile dövize endekslediniz. Onun için ben tekrar diyorum ki: Titreyin ve kendinize gelin. Yani, bu yol çıkmaz bir yoldur; bu yolun girişi de kapalı, çıkışı da kapalı. Bugün piyasada ekonomi dönmüyor. Gelmeden önce sordum “Bankalarda durum ne?” diye. Bakın, bugün özel bankalar, gayet rahat, kendine göre bir faiz oranı oluşturmuş, müşterinin durumuna göre 27 ile 35 arasında faizlerle istediğiniz parayı veriyor. “Nerede kullanabilirseniz kullanın.” diyor ama bu işin lokomotifi olan devlet bankaları diyor ki: “Dur bakalım! Tamam, 17’yle faizi kullanabilirsiniz.” İşte ona yeni de bir şey uydurdular, yüzde 2 de komisyonu var. Bugün görüştüğümüz kişi ne diyor biliyor musunuz? Diyor ki: “Ben devlet bankasından KDV taksitini ödemek için bile krediyi kullanmakta zorlanıyorum.” Bakın, KDV taksitini ödeyecek, devletten aldığı parayla KDV borcunu ödeyecek. Siz bu parayı nerede kullanacaksınız? Eğer o bankadan çek yazdıysan kullanabilirsin, o bankada işte BCH’den kaynaklanan taksitin varsa kullanabilirsin ama bu çektiğin parayla döviz hesabı açamazsın, bir başka bankada mevduata yatıramazsın. Arkadaşlar, bunun adı serbest piyasa ekonomisi mi sizce? Hâlbuki biz hepimiz serbest piyasa ekonomisinden yana tavır koymuyor muyuz? Serbest piyasa ekonomisinde piyasaya müdahale olmaz ama siz her taraftan müdahale ediyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Siz şimdi her taraftan müdahale ediyorsunuz. Ne yaparsanız yapın üretim rakamlarımız artmıyor. Yani, tamam, ihracatta güzel rakamlar var ama asıl olan birim miktarlarda yükseliş sağlamak. Yani, 10 bin ton mal satıyorsak, 12 bin tona yükseltmişsek biz buna rakamlar yükseldi diyoruz yani rakamların yükselmesiyle, 10 liralık malın 15 lira olmasıyla elde edilen cirodan kaynaklanan yükseklik, yükseklik değildir. Onun için ümit ediyoruz ki bu iş bir sonuç versin de artık üretime endekslenelim. Yani bugün 8 milyon kişinin işsiz olduğu bir ülkeden bahsediyoruz, sabahtan akşama kadar da para konuşuyoruz, ne istihdam ne üretim ne yatırım… Herkesin dilinde var ama uygulamalarda böyle bir sonuç yok.

Şimdi, kuru aşağı çektiniz, faizler füze gibi. Bak, daha dün benzine zam geldi, ondan önceki gün mazota zam geldi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika süre verdik.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Ama vermiyoruz kimseye, Grup Başkan Vekillerine vermedik.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Yine de kanunun ülkemize, milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/4092) esas numaralı Vergi Usul Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesiyle 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’na eklenen geçici 14’üncü maddenin (1)’inci fıkrasının (b) bendinde yer alan “dahil” ibaresinin “içinde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                       Orhan Sümer

                                                                                            Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Adana Milletvekili Sayın Orhan Sümer, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Vergi Usul Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanunu’nda değişiklik içeren teklifin 2’nci maddesi üzerinde söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teklifin 2’nci maddesiyle özellikle kurumların gelirlerini Türk lirası mevduat ve katılım hesaplarında en az üç ay değerlendirmeleri böylelikle bir kaynak yaratımı sağlanması amaçlanıyor. Kur korumalı mevduat sistemleri de bunun için cazip hâle getirilmeye çalışılıyor. Peki, “Ekonomi çok iyi.” diyen iktidar neden böyle bir değişiklik ihtiyacı duydu? Çünkü kasa tam takır, ekonomi çökmüş durumda. Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisi saray iktidarının elinde kanser olmuş, siz çıkıp “Aspirin yazdık, iyi gelecek.” diyorsunuz. 128 milyar doları yok ettiniz, şimdi vatandaşın olmayan parasına göz dikiyorsunuz.

Ekonomi öyle bir hâle geldi ki vatandaş zamları takip edemiyor. Her geçen gün zam haberleriyle uyandığımız ürünlerden bir tanesi de akaryakıt fiyatları. Akaryakıt istasyonlarında tabelalarda fiyatları yazacak -maalesef- yer kalmadı. Değerli milletvekilleri, AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılında vatandaş benzinin litre fiyatına 1 lira 48 kuruş öderken 2021 yılının aralık ayında 12 lira 38 kuruş ödemeye başladı. Bu hafta 13 lira 58 kuruştan işlem görüyordu; dün motorine 52 kuruş, benzine 46 kuruşluk bir zam daha geldi. 2021 yılında akaryakıt fiyatlarına tam 46 defa zam yapılmış. Vatandaş akaryakıt fiyatının ne olduğunu öğrenmek için, maalesef, internet üzerinden 27 milyondan fazla arama gerçekleştirmiş. “Döviz kurunun yükselmesinin ekonomiyle ilgisi yok.” deniliyordu, kur ne zaman yükselse akaryakıta, elektriğe, doğal gaza zam geliyor. Kur düştü diye halay çekildi, “Ben ekonomistim.” diyenler “Gördün mü, bak, her şey yoluna giriyor.” dedi ancak akaryakıt fiyatları düşmedi, elektrik ve doğal gaz faturaları da can yakmaya devam etti. Fiyatlar düşmediği gibi, her geçen gün de artmaya devam ediyor. Millet benzinliklerde kuyruklara girince iktidar yetkilileri vatandaşın aklıyla dalga geçer gibi “Bunlar zenginlik kuyrukları.” açıklamasında bulundu. Hatta iktidardan bazı milletvekili arkadaşlarımız domatesi taneyle, bir diğer arkadaşımız da 100 gram et alamayan vatandaşlarımıza kuzu almayı önerdi. Değerli milletvekilleri, Türkiye'de akaryakıt fiyatları pahalılığı, gelen zamlar her dönem tartışma konusu olurdu ancak cumhuriyet tarihinden bugüne dört gün içinde 3 kez zam geleceğini kim söylese inanmazdı. Slogan gerçekleşti gerçi: “Herkes konuştu, AK PARTİ zam yaptı; hayaldi, gerçek oldu.” (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün sokakta, okulda, tarlada, iş yerinde yaşlısı genci doların kaç lira olduğunu, akaryakıta gelen zamları, elektrik ve doğal gaz faturalarını, temel gıda ürünlerinin pahalı oluşunu konuşuyor. Hatta ilkokul çocuklarımız bile maalesef ekonomist oldu. Yani iktidarın pembe tablolarıyla vatandaşın dertleri örtüşmüyor. Saray sevdalıları lüks makam araçlarına kendi ceplerinden para vererek benzin almadıkları için hissetmiyor olabilir ancak vatandaş artık, 50 liralığı bırak, 20-30 liralık bile benzin alamıyor. Hatta vatandaş borcunu ödemek için -birçoğu- arabasını satışa çıkartmış durumda. Böyle giderse otobüsçü, nakliyeci, dolmuşçu, taksici esnaf kontak kapatmak zorunda kalacak. Çaydan simide, ekmekten peynire, doğal gazdan elektriğe her gelen zammın sebebi saray iktidarının yanlış ekonomi politikasıdır. Faturayı ödemesi, istifa etmesi gereken iktidar, hesabı maalesef vatandaşımıza ödetiyor.

Değerli milletvekilleri, kimileri aksini iddia edebilir, memleketin güllük gülistanlık olduğunu söyleyebilir ancak gerçek şudur ki millet fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş durumdadır. (CHP sıralarından alkışlar) Bir ülkede yarım simit satılmaya başlanmışsa, akaryakıta bir senede 46 kez zam geliyorsa, bebek mamalarına alarm takılıyorsa, kiloluk sıvı yağlara zincir vuruluyorsa, halk ekmeği kuyruklarında kilometrelerce kuyruk oluşuyorsa orada iktidar maalesef iflas etmiştir. “Türk parası bayrak gibidir, değerini korumamız ve artırmamız gerekir.” diyenler bir sene içerisinde paramızı dünyanın en çok değer kaybeden parası hâline getirdiler. Cumhuriyet tarihimizin en pahalı yakıtını, doğal gazını ve elektriğini kullandırmaya başladılar. Belirli bir zümrenin lüks sevdasının faturasını 84 milyon vatandaşımız ödüyor. Krizin sebebi iktidar, çözümü sandıktır. AKP iktidarı yerli ve millî olduğunu iddia ediyorsa, yapması gereken, bir an önce vatandaşın tercihine gitmeli. Türkiye kaynaklarını doğru kullandığında, 5’li çete tarafından yağmalanmadığında dünyanın en güçlü devletleri arasında yer alacak, 84 milyon insanımız da refaha kavuşacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ORHAN SÜMER (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Bu refah Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında mutlaka milletimize sunulacak diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 303 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 2’nci maddesiyle 5520 sayılı Kanun’a eklenen geçici 14’üncü maddenin 3’üncü fıkrasından sonra gelmek üzere maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve diğer fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

“(4) Bu maddede öngörülen süre ve şekilde dönüşüm kuru/fiyatı üzerinden Türk Lirası mevduat ve katılma hesaplarına çevrilen yabancı paralar ile altın hesaplarına ilişkin olarak bu istisnayla sınırlı olmak üzere Kanunun 5 inci maddesinin üçüncü fıkrası hükmü uygulanamaz.”

         Mahir Ünal                     Mehmet Doğan Kubat                   İlyas Şeker

      Kahramanmaraş                           İstanbul                                Kocaeli

          Şahin Tin                      Hacı Bayram Türkoğlu

            Denizli                                  Hatay

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen? Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, finansal istikrarın desteklenmesi amacıyla yabancı paralarını ve altın hesaplarını Türk lirasına çevirecek kurumlar vergisi mükelleflerinin dönüşüm esnasında oluşabilecek kambiyo zararları nedeniyle olumsuz etkilenmeleri önlemekte ve gerek yabancı paraların gerekse altın hesaplarının Türk lirasına dönüşümü esnasında yabancı paraların veya altın hesabının değerlemesinden bir zarar oluşması hâlinde bu zararın kurum kazancının tespitinde dikkate alınabilmesine olanak verilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3 – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Teklifin 3’üncü maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Zeki Hakan Sıdalı.

Buyurun Sayın Sıdalı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanunla kurumlar vergisi mükellefleri TL hesaplarını dövize endeksli mevduat hesaplarına aktarabilecek, hem faize hem de kur gelirine bir kuruş da vergi ödemeyecekler. Bu kanun “Aman döviz almayın, dile benden ne dilersen.” kanunu. Bu düzenleme, Anayasa’mızın eşitlik ve vergide adalet ilkesine de genel kabul gören ekonomi ilkelerine de aykırı. “Yüksek faizler yatırım yapmaya, istihdam yaratmaya engeldir.” deyip bulduğunuz dâhiyane çözüm de maalesef bu oldu. Faize, kur korumasına devam, istihdama stop. Hani, yeni model ranta karşı istihdam ve kalkınma modeliydi?

Yeni düzenlemeyle, borçlanarak iş yapanların vergi matrahı azalırken öz sermayesiyle iş yapanların matrahı da suni olarak artmış olacak. Yani öz sermayesiyle iş yapanlar bir anlamda cezalandırılacak. “Paranla iş yapma, faizle yap.” deniyor. “Yoksa enflasyona ezilirsin.” Şimdi, nas bunun neresinde? Bu, aynı zamanda, faizle borçlanan şirketlerin riskinin daha da artması demek; yakında para babalarına yem olacaklar. Garip kararlarınızla sadece servet transferi olmayacak, aynı zamanda kuşakların emeği üç kuruşa el değiştirecek; Anadolu kaplanları Çin, Arap sırtlanlarına yem olacak. İstemezsiniz herhâlde ama bir taraftan insan “yoksa” demeden de edemiyor.

Kıymetli milletvekilleri, Merkez Bankasının politika faizini indirmesiyle bütün faizlerin de düşeceğini zanneden bir ekonomik akıl tutulması sonucunda düşen, yalnızca politika faizi ve ülkenin itibarı oldu. İhtiyaç kredisi faizleri yüzde 23’ten yüzde 30’a, tüketici kredisi faizleri yüzde 22’den yüzde 26’ya, ticari kredi faizleri yüzde 20’den yüzde 40’lara çıktı; o da veren bankayı bulabilirseniz. Kredi faizlerindeki bu artış ve kurdaki aşırı dalgalanmalar sebebiyle KOBİ’ler başta olmak üzere kimse kredi, borç bulamıyor ve tüm bunlar nakit ihtiyacının 4 kat arttığı bir dönemde gerçekleşiyor. Geçmişte işletmeler yatırım için finansmana ihtiyaç duyarlardı, artık ticarette kalabilmek için finansman arıyorlar. Bu yüksek faiz oranlarında da 10 lazımken bulabiliyorlarsa ancak 1 bulabiliyorlar. Firmalar ham madde, kredi, yatırım ve ödemeler ihtiyacını belirli maliyetler karşılığında bir araya getirerek üretmeye çabalıyorlar.

Sorun da çözüm de aslında basit; öngörülebilirlik. Eğer öngörülebilirlik olmazsa üreticiler belirsizlik altında doğru karar alamaz, üretim kapasitesini yönetemez, yatırım yapamaz. Nitekim, günübirlik ve tutarsız yönetiminiz sonucunda üreticilerimiz artık bırakın yatırımı, fiyat bile veremiyor, sipariş bile alamıyor. Ekonomiyi de üretimi de maalesef tıkadınız.

“İhracat patlaması yaşayacağız, ülkemiz şaha kalkacak.” diye çıktığınız yolun her virajında başka bir tekeri patlatarak gidiyorsunuz. Gözlerinizin ışıltısına odaklanmaktan sektör temsilcilerinin kulakları yırtan çığlıklarını duymuyorsunuz ama bir kere de buradan biz söyleyelim: Sanayiciler “Politika faizi yüzde 14 ama özel bankalar yüzde 30-40 civarında faiz uyguluyor. Kredi limitlerimiz yetmiyor. Borçlanma maliyetleri artıyor. Faiz indirimi finansal koşullara yansımıyor.” diyor. “Kamu bankalarında oranlar düşük, oradan alsınlar.” diyebilirsiniz. Elbette oraya da gidiyorlar, ayakta kalabilmek için gitmedik yer, çalmadık kapı bırakmıyorlar ama sonuç aynı. Kamu bankaları kredi için bin dereden su getiriyor, verseler bile gıdım gıdım veriyorlar, derde de derman olamıyorlar. Üreticilerimiz geçtiğimiz yıl yüzde 7,5’la borçlanıyorlardı, sadece 7,5. Nereden nereye değil mi? Söyleyeyim bakın; faizde 7,5’tan 40’a, enflasyonda 10’dan 80’e, kurda 4’ten 14’e.

Değerli milletvekilleri, sanayicilerimiz KGF destekli mekanizmaların acilen devreye girmesini, EXIMBANK desteğinin de artmasını istiyor. Üretim ekonomisini kilitleme noktasına getiren bu hazin tablo sizin ve sözde çözüm diye sunduğunuz heterodoks ekonomi politikasızlığınızın sonucu; söylemesi bile ne kadar zor. Siz, tüm tuşlara basıp bölüm geçmeye çalışıyorsunuz; olan sanayicimize, üreticimize, milletimize oluyor. Peki, siz ne yapıyorsunuz? Enflasyonla mücadele ediyor musunuz? Hayır, TÜİK bile pes etti. Kurla mücadele ediyor musunuz? Hayır, kur 14-15’lerde. Faizle mücadele ediyor musunuz? Hayır, yüzde 40 oldu. İşsizlikle mücadele ediyor musunuz? Hayır, tarihin en büyük işsizliğini yaşıyoruz. Fakirlikle mücadele ediyor musunuz? Hayır, derin yoksulluk yaşıyoruz. Peki, o zaman ekonomi politikalarınız neyle mücadele ediyor? Ekmek derdinde olan vatandaşla ve üreticiyle. Her şey seçim kazanmak için piyasaları canlandırmak değildir; bu yönetimle piyasalar da canlanmaz, seçim de kazanılmaz, söyleyeyim ama arada vatandaş yerle bir oldu, haberiniz olsun.

Kıymetli milletvekilleri, iktidara ve ekonomi politikalarına artık ne içeride ne dışarıda kimsenin güveni kalmadı; bunu biz değil, TÜİK söylüyor. Aralıkta Ekonomik, Tüketici, Reel Kesim, Hizmet, İnşaat, Perakende, Ticaret Güven Endeksleri; hepsi birden geriledi. Siz, kredi risk priminin 620’lerden 550’lere düşmesiyle övünüyor olabilirsiniz aynen doları 7 liradan 18 liraya çıkartıp sonrasında 13,5’lara inmesiyle övündüğünüz gibi. Hatırlatırım “Faiz sebep, enflasyon sonuç.” tezini 2014’te ilk ortaya attığınızda dolar 2 lira, enflasyon tek haneli, faizler de yüzde 6’ydı; şimdi tüm kötülüklerin kaynağı faiz. Faizi 6’dan 19’a çıkartıp yüzde 14’e indirdiniz de ne oldu? Dolar 13,70’e fırladı, aslında 18’e fırladı, 13,70’e indi, enflasyon son on dokuz yılın zirvesini görerek TÜİK’e göre yüzde 36, çarşıya pazara göreyse yüzde 83 oldu. Hani faizler düşünce enflasyon düşecekti; ne enflasyon düştü ne fiyatlar düştü ne de yoksulluk azaldı. Nasıl oluyorsa ÜFE yüzde 80 ama TÜFE yüzde 36. Bakın, tutmuyor beyler, tutmuyor. TÜİK’teki hesap, Hükûmetteki hesap, evdeki hesabı da, çarşıdaki hesabı da tutmuyor.

Değerli milletvekilleri, TÜRK-İŞ’e göre yoksulluk sınırı 13 bin lirayı geçmiş yani 3 asgari ücretle bile yoksulluk sınırını aşamayacak kadar derin bir yoksulluk yaşıyoruz. Geçen ay Kalkınma Kongremizde anlattık, ülkemizde 54 milyondan fazla vatandaşımız yoksulluk sınırının altında yaşamaya çalışırken 10,7 milyon kişi resmen yatağa aç giriyor. Siz ise en düşük emekli aylığını 2.500 liraya getirmekle övünüyorsunuz; emekli aç mı, tok mu asıl onu söylesenize. Siz, yoksullukla mücadele etmiyor, yoksulluğu yönetiyor, bundan siyaset devşirmeye çalışıyorsunuz. Bugün genç, yetişkin, yaşlı fark etmeksizin herkes yoksulluk döngüsünün bir mağduru. Dünya Ekonomik Forumu’na göre iktidarınız çocuklara anne-babalarının sahip olduğundan daha kötü fırsatlar sunuyor yani bugün ülkemizde 18 yaşındaki bir genç, ebeveynlerinin 18 yaşındaki hâline göre çok daha kötü şartlarda yaşıyor. Bunlar sadece bizim değil kongremize katılan ekonomistlerin de tespitleri. Ülkemizi içine düşürdüğünüz yoksulluk tuzağında gençler hayal kurmayı bıraktılar, sadece bu kâbustan kurtulmak istiyorlar; kurtulacaklar da ve hayallerindeki müreffeh ve umut dolu Türkiye'yi onlarla beraber biz inşa edeceğiz.

Kıymetli milletvekilleri, asgari ücretliye yaptığınız artış eline dahi geçmeden enflasyon karşısında eridi gitti. Adı asgari ücret ama aslında ortalama ücret. Asgari ücretli, biraz üstüyle geçinmeye çalışanlar neredeyse 4 kişiden 3’ü. Daha önce yine bu kürsüden “Yüksek enflasyon dönemlerinde asgari ücrete üç ayda bir güncelleme yapılması iyi olur.” demiştim, artık şart oldu ancak bu şekilde çalışanın alın terini hep beraber koruyabiliriz. Biliyoruz ki birçok önerimiz gibi bunu da yapmayacaksınız ya da iş işten geçtikten sonra yapacaksınız.

Hükûmetin bir planının, programının olmadığı belli; her hafta bir şey deniyorsunuz, her hafta yeni bir politika. Hükûmetin kafa karışıklığına AK PARTİ milletvekilleri yetişemiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Tamamlayayım.

BAŞKAN – Buyurun tabii.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Vallahi milletvekillerine üzülüyorum; her hafta aynı konuda yeni bir kanun, yeni bir madde getiriyorsunuz Meclise. Madde “Cumhurbaşkanı yürütür.” diyor ama anlaşılan o ki ne yürütebiliyor ne de yönetebiliyorsunuz.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle uçacaktık kaçacaktık; uçuyoruz ama yokuş aşağı, kaçıyoruz ama refahtan, gelişmişlikten, medeniyetten kaçıyoruz. Sorunların tek sebebi sizin politikalarınız, yanlış politikalarınız değilmiş gibi bir de bizim sloganımızı beğenmişsiniz, “Biz çözeriz.” diyorsunuz ama sorunun sebebi maalesef çözümü olamaz. Biz çözeriz hem de kökünden çözeriz. Bir ara gelin İYİ Parti’ye, size de anlatalım.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Tığlı, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

43.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı’nın, elektrik fiyatlarındaki artışa ilişkin açıklaması

NECATİ TIĞLI (Giresun) – Teşekkür ederim Başkanım.

Sayın Cumhurbaşkanı dün elektrik fiyatlarındaki artışın olabilecek en düşük seviyede tutulduğunu söyledi. Kararın dar gelirliyi korumadığını, devletin vatandaş adına ürettiği elektriği sattığı dağıtım şirketlerinin devletten aldığının tam 6 katına vatandaşa fatura etmesiyle artışın ifade edildiği gibi en düşük seviyede olmadığını da yalnızca bir seferde yüzde 130 zam yapılmasıyla görüyoruz. Bu kadar fahiş kazanç elde edilen başka bir sektör var mıdır? Bunun yanında, Giresun düşük kaçak tüketimiyle örnek bir şehirken dağıtım hizmetine gelince 750 mahalle ve köyümde şikâyeti olmayana rastlamadım. AKP’ye oy veren vatandaştan AKP’li siyasetçiye kadar onlar da yıllardır dert yanıyor. Özellikle yaz aylarında artan nüfus, teknoloji kullanımında yaygınlaşmayla birlikte trafo kapasitesi, elektrik hattının yeterli hâle getirilmesiyle birçok köyde otuz kırk yıl öncesinin 30-40 haneye göre planmış elektrik altyapısı şimdi 150-200 haneye, yaz aylarında ise 10 katından fazla artan nüfusa verimli enerji sağlayamıyor. (CHP sıralarından alkışlar)

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ile 42 Milletvekilinin Vergi Usul Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4092) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 303) (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Serpil Kemalbay.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Genel Kurulu, değerli halklarımızı saygıyla selamlıyorum.

Türkiye ekonomik kriz içerisinde ve Erdoğan “Tüm sıkıntıları biz çözeriz.” diyor. Evet, biraz kabul ediyor ama halkın sıkıntısı yok, halk büyük bir açlık ve sefaletle karşı karşıya. Dolayısıyla, tespit yanlış, tespit yanlış olunca da çözüm de mümkün değil. Ne Covid sebebiyle bunları yaşıyoruz ne de dış güçler bu ekonomik krizin sebebidir. Aslında tek adam rejimi sebep, enflasyon ve sefalet de sonuç oluyor.

Kanuna baktığımızda bu kanundaki tercihlerden de rahatlıkla karar verebiliriz. Bu kanun teklifiyle tekelci sermaye daha da semirtecek, vergi indirimleri, imtiyazlar, teşvikler, ballı ihaleler yetmezmiş gibi yeni muafiyetlerle zengin daha zengin, yoksul daha yoksul olacak. Bu yasa teklifiyle, direkt yoksullardan alıp yandaşa aktarmak için hazineye hortum bağlanacak. Emekçiden, emeklilerden, kadından, çiftçiden, küçük esnaftan ağır vergiler toplanıyor ve 5’li çeteye, dolar-TL mevduat sahiplerine aktarılacak. Bu kanun teklifiyle, Türkiye'de var olan iktisadi ve sosyal eşitsizlikler daha da derinleşecek. Diyorsunuz ki: “Şirketler istediği için bu yasayı getirdik.” Kurumlar vergisi ödemeyen şirketlere bakıyoruz kârlarına kâr katmışlar, yüzde 600’leri geçen kârlar açıklamışlar ama vergiden muaf tutuluyorlar. Erdemir yüzde 627 kâr etmiş, Telekom yüzde 472 kâr etmiş, çok şirket var, sayabiliriz. Bu şirketler vergi vermiyor ama enflasyon altında inim inim inleyen vatandaş su alırken, ekmek alırken vergi ödüyor. Halktan direkt maaşlardan kesilerek ya da dolaylı vergilerle toplanan paralar sermayeye aktarılıyor, bu kabul edilemez.

Sayın vekiller, sermaye sahiplerinden, bankalardan, şirketlerden, mevduat sahiplerinden gelen her teşvik talebi, her vergi indirimi talebi iktidar partisi tarafından şefkatle karşılık bulurken, işçilerin, emekçilerin, kadınların ekonomik talepleri karşısında iktidarın despotlaştığını görüyoruz. Küçük bir basın açıklaması dahi, küçük bir direniş dahi polis terörüyle kriminalize ediliyor, hukuksuz müdahaleler yapılıyor.

Sayın vekiller, kadın işsizliği, güvencesizliği aşılması gereken çok önemli bir sorundur. Kadınların yoksul, erkekten daha da yoksul olduğu bir realitedir; çözüm bulunması gereken en önemli sorunların başında geliyor. Kadınlar cinsiyetçi iktisadi politikalar nedeniyle 2 kat yoksulluk yaşamaktadırlar. Bugün bir işe ve bir gelire erişemeyen milyonlarca kadın var. Gelin bu konular için kanun teklifleri getirelim. Ev emekçisi kadınlara sosyal güvence ve sigorta emeklilik hakkı için verdiğimiz kanun teklifi hâlâ getirilmedi. Ev emekçisi kadınlara emeklilik haktır. Sizin kadınlara reva gördüğünüz yaşam kocaya, babaya bağımlı kalmaktır. Biz bunu kabul etmiyoruz, kadınlar kendi ayakları üzerinde durabilmelidirler. Bunun için sosyal devlet ilkesi gereği bir hak olarak desteklenmelidirler ama siz değil kadınların ekonomisini güçlendirmek, kadınların hak aramasına dahi tahammül edemiyorsunuz.

Bu hafta Meclis önüne gelen “Kampüs Cadıları” adlı kadın örgütü üyelerinin yaka paça gözaltına alınması kadın düşmanı politikalarınızın bir tezahürü olmuştur. Patronların ekonomik sorunu var da bu genç kadınların ekonomik sorunu yok mu sizce? Bankalarda istifledikleri dolarları, mevduatları yok diye; şirketleri, hanları, hamamları yok diye mi onları dinleme gereği bile duymuyorsunuz? Üniversiteli genç kadınların ped yoksulluğunu gündeme getirmeleri “Hijyenik ped ürünlerinden KDV kaldırılsın ve gelire sahip olmayan kadınlara hijyenik ped ürünleri ücretsiz sağlansın.” talepleri haklı taleplerdir, toplumun yarısını oluşturan kadınlar adına bu taleplerin yanındayız.

Hükûmetiniz faiz lobisi olmuş, para babalarının kasalarının dolması, mevduat hesaplarının dövize endekslenmesi derdindedir. Kusura bakmayın, bizim derdimiz ise halkın faturaları nasıl ödeyeceği, halkın ihtiyaçlarının nasıl karşılanacağıdır; sarayın iktidarına karşı halkımızın sesi olmaya devam edeceğiz.

Sayın iktidar partisi vekilleri, pazartesi günü İzmir Gıda Toptancıları Çarşısı’ndaydım, fiyat istikrarsızlığının küçük esnafı bitirme noktasına geldiğini gördüm. Bu yetmezmiş gibi bir de devletin imkânları yandaşlara aktarılıyor, haksız rekabete maruz kalıyorlar. Diyorlar ki: “Devlete ait şeker fabrikalarından paramızla şeker alamıyoruz, bütün şekeri 3 harfli market zincirleri kapatıyor; paramızı yatırdığımız hâlde bize şeker vermiyorlar.” Toptancı esnafı şekeri yüzde 60 daha fazla fiyat koyarak özel fabrikalardan alıyor. Bu doğru mudur, bunun için bir şey yapacak mısınız? Kamuya ait kuruluşların kamunun faydasına hizmet etmeleri gerekirken, küçük esnafı desteklemeleri gerekirken kamu neden tekelleri destekliyor, bize cevap verin.

Bir de sesleri olmak istediğim Öğrenci Dayanışmasından gençler var. 9 Ocakta Cengiz Holding, Kolin Holding ve TÜSİAD önünde yaptıkları protestonun ardından Cengiz Holding patronu Mehmet Cengiz gençleri şikâyet etmiş. Öğrencilerin hakkında soruşturma başlatılmış, öğrenciler ifadeye çağrılmışlar. Şikâyetin gerekçesi ise tehdit ve hakaret. Ya Cengiz, ben şimdi sana ne diyeyim! Sen ballı ihalelerle bu halkın hayatını her gün tehdit etmiyor musun? Topyekûn bütün halkın annesine sen alçakça küfürler savurmadın mı? Cengiz, sen çocuklarımızdan şikâyetçi olamazsın; asıl bu halk senden şikâyetçidir, bunu bilesin.

Gençler bu halkın umududur, geleceğidir. İnsanlar en temel yaşamsal ihtiyaçlarına erişemezken, geleceği karartılan Enes Karalar yaşamlarından vazgeçerken büyüttükleri servetleriyle yüzyıllarını lüks içinde yaşamayı garanti altına alan holdinglerin kapısına dayanmak bir haktır. 5’li çeteye “Çalıyorsunuz, bizden çalınanları alacağız.” demek suç değil, gurur kaynağıdır. Hayatlarına, haklarına sahip çıkan gençleri tebrik ediyorum. İyi ki gençler var, iyi ki öğrenci dayanışması var. Yaşamımızı, geleceğimizi, toprağı, dereyi, ağacı, hayvanı, tüm canlıları doymak bilmeyen sermayenin saldırılarına karşı savunmak için holdinglerin kapısında protestolarını yükselten bu halkın onurlu çocukları var. Ne söyledilerse ben de noktasına, virgülüne kadar savunuyorum. “Ne söylediysek az bile söylemişizdir.” diyen Öğrenci Dayanışmasının yanındayım. “Ne söylediysek az bile söylemişiz.” diyen Öğrenci Dayanışmasını tebrik ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Kırk beş saniyem var. Buradan herkesi, barıştan, emekten, demokrasiden yana olanları Deniz Poyraz duruşmasına davet etmek istiyorum. 24 Ocakta İzmir Adliyesinde Deniz Poyraz yoldaşımızın ikinci duruşması olacak. Biliyoruz ki bu ülkede böyle karanlık siyasi cinayetler çok olmuştur. Hrant Dink cinayeti -yakın tarihte yıl dönümündeydik- on beş yıldır aydınlatılamadı. Dedeoğulları cinayeti, aynı şekilde aydınlatılmak istenmiyor. Bu cinayetlerle, siyasi cinayetlerle hesaplaşmak için, hesap sormak için herkesi duruşmaya davet ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Aykut Erdoğdu.

Buyurun Sayın Erdoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 303 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz aldım. Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

2 maddelik bir kanun teklifi var. Kanunun gerekçesinde, işte, ekonomik kötü gidişi durdurmak amacıyla çıkarılmış bir kanun olduğu söyleniyor ama emin olun ekonomideki kötü gidişi durdurmaya yönelik hiçbir katkısı olmayacağı gibi artırmaya yönelik etkileri olabilir. Bir taraftan, şirketlere enflasyon muhasebesiyle destek sağlayıp bir gelir kaybı -ki enflasyon, artık resmen kabul edilmiş- ertelemesi söz konusu, diğer taraftan da “kur garantili TL mevduatı” adı verilen enstrümanla hazinemiz korkunç bir zararın eşiğine getirilmiş durumda.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bulunduğumuz yeri hep birlikte tespit edelim ki Türkiye’nin gideceği yeri, siyasal olarak, sosyal olarak gideceği yeri beraberce anlayalım. Şimdi, yönetimdeki Adalet ve Kalkınma Partisi, üretimi artırmak istiyor, geliri artırmak istiyor, istihdamı artırmak istiyor, bu sayede de bir seçime giderek seçimi kazanmak istiyorlar; çok güzel. Tabii, bunu yaparken de 3 şeyi de düşürmek istiyor: Faizi düşürmek istiyor, kuru düşürmek istiyor ve enflasyonu düşürmek istiyor.

Şimdi, bakalım bunları yapabilir mi? Şimdi, üretimi artırabilir mi Adalet ve Kalkınma Partisi? Üretimi artırmanın ön koşulu nedir arkadaşlar? Kendinizi bir yatırımcı düşünün, önce hukuk güvenliği ararsınız. E, şimdi, yeni anayasal düzenle kuvvetler ayrılığı ilkesi bile kalkmış, bütün kuvvetler tek güçte toplanmış. Böyle bir ülkede yatırım yapar mısınız? Veya yargı bağımsızlığı ortadan kalkmış… Siz “Yargı bağımsızlığı var.” diyorsunuz ama emin olun, herkes ortadan kalktığı konusunda hemfikir. Yargı bağımsızlığı yoksa biri güvenip yatırım yapar mı, kanun önünde eşitlik yoksa yapar mı? Yapmıyor değerli arkadaşlar. İkincisi, siz bunu yapabilir misiniz? Sizin yargıyı bağımsız yapma şansınız yok, bu yüzden bu ülkeyi kurtarma şansınız yok çünkü bağımsız yargı olursa hesap verme korkunuz var, bu da net olarak görülüyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Bir diğer mesele, bir ülkede yatırım olması için şeffaflık gerekiyor. Peki, siz şeffaflık getirebilir misiniz? Mümkün değil, bizim soru önergelerimize bile cevap vermiyorsunuz çünkü çok suçlu olduğunuzu düşünüyorsunuz; şeffaflık olursa, saydamlık olursa bütün suçların görüneceği korkusuyla şeffaflık getirmeniz de mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, sizin üretimi artırabilmeniz için katma değeri yüksek bir eğitim lazım; katma değeri yüksek bir ekonomi için katma değer yaratabilecek eğitim lazım ama sizin bütün okulları imam-hatip yaparak partizan bir kadro yetiştirme derdiniz olduğu için eğitimde de yapacağınız bir şey yok.

Gelelim, dış politikanız… Biz dışa açık bir ekonomiyiz, ihracatımız var, ithalatımız var; pahalıya satmak, ucuza almak, ülkemizi geliştirmek istiyoruz; maşallah, herkesle kavgalısınız, dış politikadan da size bir fayda yok.

Toplumsal barış… Vallahi, ben üç güne bir kendi adıma “terörist” ilan ediliyorum temsil edildiğim kitleyle. Ülke huzursuzluk dolu, herkesi bastırmaya çalışıyorsunuz, mümkün değil yani sizin yapısal bir reform yapma şansınız yok, ülkeyi götürme şansınız yok.

Peki, makroekonomide bunları yapamıyorsunuz, gelelim, bari makroekonominin maliye politikasıyla, para politikasıyla siz bir şey yapabilir misiniz? Şimdi, şunu murat ediyorsunuz: Faizler düşsün, faizler düştüğü için de insanlar kredi alsın, yatırım yapsın, ülke çok güzel olsun, anlıyorum.

Peki, değerli arkadaşlar, faizi yüzde 14’e düşürdünüz, piyasada faiz ne? Yüzde 30 ve üzeri. Üstelik bizim Merkez Bankamızdan devletimizin yüzde 14’le parasını banka alıyor, aynı devletin hazinesiyle yüzde 26’yla veriyor, ya arada üç gün yok; böylesine kötü bir durum. Peki, siz faizi niye düşüremiyorsunuz? Faizi düşürdüğünüzde başka bir şey de oluyor bu arada: Siz faizi düşürdüğünüzde kur artıyor ve siz diyorsunuz ki: “Dış güçler kuru artırdı.” Arkadaşlar, dış güçler falan artırmadı. Şimdi, benim 100 liram var, sizin enflasyonunuz yüzde 50 yani gelecek sene benim param yarıya inecek. Ya, faize koyayım diyorum, yüzde 14; 65 lira olacak, benim 100 liram 65 liraya inecek. Ya, beni ne korur? Bu kadar alın terim var, bu kadar emeğim var. “Ben ne yapacağım?” diye düşünüyor insanlar, koşuyor döviz alıyor, siz onlara “Dış güçler.” diyorsunuz. O insanlar da öfkeyle “Ya, rüşvetini bile dövizle alan, ben döviz alınca bana kızıyor.” diyor ki, çok mantıklı, çok haklılar.

Şimdi, peki, bu ülkede kur niye artıyor? Birincisi, kur artmasın diye yaptıklarınıza bakalım: “TL’yi kimseye vermeyelim. Ya, bunlar Türk lirası alırlarsa koşar, gider, döviz alırlar.” diyorsunuz, TL arzını sıkıntıya düşürüyorsunuz; ya, piyasada para yok, ticaret dönmüyor. İkinci yaptığınız “kur korumalı TL mevduatı” yani adı kadar kötü bir iş yani o kadar konuşuldu ki hani bunun kötülüğünü anlatmaya gerek yok. Bir de banka ve şirketlere böyle mafyavari telefonlar açıyorsunuz “Sakın döviz alma ha, izliyorum seni, sakın; döviz alırsan sopa geliyor.” falan. Ya, arkadaşlar, böyle şey olmaz, böyle ekonomi yönetilmez. Peki, bunları yaptığınızda kur düşmüyor, başka bir şey: Madem insanların dövize talebi var, “Şak, 10 milyar dolar…” Hani öyle, soyadı galiba “Batmaz” olan bunların bir akıl hocası… Özür dilerim, AK PARTİ’nin akıl hocası bir arkadaş “Şak, 10 milyar dolar…” Arkadaş, geldiniz, nereden satıyorsunuz bunu? Rezervlerden. Peki, döviz rezervi sizin mi? Hayır, size emanet edilen paralar. Bugün bizim net döviz rezervimiz eksi 57 milyar dolar yani gidip piyasadan 57 milyar dolar alacağız ki sıfır rezervimiz olsun. Ya, arkadaş, zaten dolar 13 lira; gitsen, 1 milyar dolar alsan 14 olacak, 2 milyar dolar alsan 15 olacak ama buna rağmen siz hâlâ size ait olmayan rezervleri çatır çutur satıyorsunuz; nereye kadar götüreceksiniz? Rezerv kalmayınca da gidiyorlar Birleşik Arap Emirlikleri’ne… Ya, çok incitici değil mi, hani darbeyi finanse etmişti? Ya, biz burada bombalandık, onlar darbeyi finanse etti; 5 milyar dolar için gidilir mi arkadaşlar ya? Yani 128 milyar dolarla idare edemediniz de Birleşik Arap Emirlikleri’nden gelecek 5 milyar dolarla mı idare edeceğiz? Çok incitici, çok kırıcı.

Peki, sizin derdiniz ne? Sizin derdiniz ne, biliyor musunuz? Eğer para politikaları, maliye politikaları… Sizin derdiniz enflasyon. Sizin enflasyonla mücadele etmeniz gerekiyor ama siz enflasyonla mücadele etmek istemiyorsunuz çünkü enflasyonla mücadele ederseniz seçimi kaybedeceksiniz. 3 tane enflasyon var: Arz enflasyonu, talep enflasyonu, maliyet enflasyonu. Ya, arzı artıramıyorsunuz, aynı malları fazla parayla almaya çalıştığımız zaman fiyatlar artıyor, enflasyon oluyor. Ya, arkadaş, talebi artık kısacak bir şeyiniz yok, vatandaş açlıktan ölmüş yani artık neyini kısacaksınız? Çünkü gelir dağılımı çok bozuk; yarattığınız zengin kitle her fiyattan her şeyi alırken geniş halk yığınları, yoksullar hiçbir fiyattan hiçbir şey alamaz hâle geldiler. Böyle bir uygulama şansınız da kalmadı, her gün kuru artırdığınız için de enflasyon artıyor; günün sonunda, baktığınızda, artık bir çıkışınız kalmamış. Siz ne yapmaya çalışıyorsunuz? Siz süreci uzatmaya çalışıyorsunuz yani “Biz 2023 yılının Haziran ayına götürebilir miyiz…” Arkadaşlar, ekonomik olarak götürmeniz mümkün değil, sosyolojik olarak götürmeniz mümkün değil ama yirmi yıllık bir tek adam yönetiminiz var. “Taşıyacağız.” derseniz ne olacak, biliyor musunuz? Bir kere, enflasyon roketleyecek; üç haneli enflasyon rakamlarına hazır olun. Ve sizi en çok kandıran, en çok hata yapmanızın sebebi, TÜİK’e yalan söyletenler. Şöyle düşünün: Bir doktor düşünün, hastaya tedavi uygulayacak; hastanın tansiyonu 21, tansiyon cihazı diyor ki: “14.” TÜİK size bunu yapıyor. Enflasyon yüzde 36 falan değil, kimse yemiyor bunu; enflasyon şu an yüzde 80 ve üç haneye doğru gidiyor. Şimdi, bakın, kur farkı yansıdı, enflasyon bu hâle geldi. Yaptığınız zamlar yansıyacak; bu sefer, işçiye verdiğiniz eriyecek, işçiye bir daha vermek zorunda kalacaksınız; işçi isyan edince, gelirler tekrar artınca bu sefer yeni zamlar gelecek; buna “sarmal” diyoruz. Siz döndükçe sizinle birlikte de ülke batıyor.

Size şunu söyleyeyim arkadaşlar: Gerçekten, sosyolojik olarak, siyasal olarak, aldığınız pozisyon olarak ülkeye artık hiçbir şey yapma şansınız yok ama bizlerin bir şey yapma şansı var çünkü bizim omzumuzda bir yumurta küfesi yok. Yargı bağımsızlığı mı? Zaten istiyoruz, hemen yaparız ve yaptığımız an döviz düşer. Dış politikada bu gereksiz, yani yöneticilerin serveti üzerinden kavgaların hiçbirine tutuşmamıza gerek yok; ne Ortadoğu’da ne de Rusya’yla, Çin’le, Amerika’yla kavga etmemize gerek yok; bunlarla sizin bir kininiz, özel çıkarlarınız, özel ilişkileriniz var, bizim için bunu gidermek çok kolay.

Eğitim politikasına gelince, biz hiç kimsenin dinine, imanına karışacak değiliz ama çağdaş, bilimsel, kaliteli, yüksek katma değer üretim yapan çocukların okuyacağı okulu ancak biz yapabiliriz çünkü bizim seçmen yetiştirme gibi bir projemiz de yok.

Ve gelelim iç barışa. Siz istediğiniz kadar bizi kavga ettirmeye çalışın, istediğiniz kadar muhafazakâr-laik, Kürt-Türk, Alevi-Sünni… Yapmayacağız arkadaş, zaten ittifakımızda da gördüğünüz üzere ne kadar çaba gösterirseniz gösteriniz ittifaktakiler birbirlerine daha fazla sarılıyor. Birbirimizden çok farklıyız, birbirimizle aynı düşünmüyoruz ama en azından şunu biliyoruz: Hepimiz bu ülkeyi seviyoruz ve asgari müştereklerimiz var; mesela yargı bağımsızlığı, mesela yolsuzlukla mücadele, mesela şeffaflık. Sizin için imkânsız olan bizim için çok kolay ve bu ülkeyi sizden kurtaracağımızı düşünüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.

Mustafa Bey, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

44.- Bursa Milletvekili Mustafa Esgin’in, Bursa’nın Osmangazi ilçesinin Demirtaş Mahallesi’ne yapılacak aile hekimliği merkezine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ESGİN (Bursa) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Bursa ana muhalefet milletvekili arkadaşlarımızın, her hafta, Demirtaş bölgesinde yapılacak bir aile hekimliği merkezi üzerinden siyaset yapma gayreti içinde olduklarını görmekteyiz. Demirtaş, Osmangazi ilçesinde 4 mahalleden oluşan, nüfusu on yılda 20 binden 80 bine çıkan yani 4 kat büyüyen bir bölgemiz. Demirtaş’ta AK PARTİ’li Bursa Büyükşehir ve Osmangazi Belediyelerimiz alt ve üstyapı yatırımlarının tamamını gerçekleştirmiştir. 123 bin ton asfalt, 186 bin metrekare tretuvar, pazar alanları, hizmet binası, otoparklar, çocuk parkları, kapalı yüzme havuzu, meydan, kültür merkezi, bisiklet yolları, Avdancık Köprüsü ve daha niceleri… 3 aile hekimliği merkezinde, yaklaşık 20 hekimle hizmet verilmektedir. Bölgede 4 tane 112 istasyonu bulunmaktadır. Bir aile hekimliği merkezi yapımı daha yatırım programındadır. Yani, uzun lafın kısası, biz Osmangazi’deyiz, Demirtaş’tayız, sizi de bekleriz.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ile 42 Milletvekilinin Vergi Usul Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4092) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 303) (Devam)

BAŞKAN – Teklifin 3’üncü maddesi üzerinde şahsı adına ilk konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün maddeler ve ekonomi, yoksulluk üzerine epey konuştum, bugün farklı bir konuda konuşmak istiyorum.

Devlet, iktidarlar, yurt dışına tuzak kurmaz diyeceğim ama maalesef, ülkemize baktığım zaman bunu diyemiyorum. Çünkü bakıyorum, çözüm sürecinde HDP’den kolaylaştırıcı olmalarını istemişler. Gazetecilere, yakınları olan insanlara ziyaret için Habur’un, Kandil’in yolları açılmış, oraya mahkemeler kurulmuş, ondan sonra sadece kendilerinin yargılanmayacağı bir düzen kurmuşlar ve kendileri dışında herkesi yargılamaya kalkmışlar. Bugün yaşadığımız şey aslında bu kumpas ve bu tuzak. Bugün Karma Komisyonda Semra Güzel Vekilimizle ilgili gelen fezlekeler de aslında yine bununla ilgili. Çekmeceye koymuşlar; bakmışlar, yoksulluk örtülebilir bir şey değil; bakmışlar, seçim; evet, başka çare yok, buna yaklaşıyoruz; o zaman ne yapalım, HDP varken de kazanamayacağımız için çekmeceden 2013-2014’te olanlar, ne varsa, onları çıkartalım ve bunları suçmuş gibi ortaya koyalım.

Evet, devlet yurttaşına tuzak kurmaz ama maalesef her dönemde bütün iktidarlar hemen hemen bunu yaptılar. Bugün, evet, ocak ayındayız ve mesela 28 Ocakta Mustafa Suphi, Maria Suphi, onları kaybettik, Maria Suphi’yi daha sonra ve onun hikâyesi ayrı bir hikâye gerçekten, daha vahim ve daha derin. Bu, bir gün Ermeniler oluyor, bir bakıyorsunuz -6-7 Eylül- Rumlar, Yahudiler olabiliyor ve bakıyorsunuz, hep ama hep Kürtler oluyor.

Hanginiz bu çatı altında Nazım Hikmet’in şiirini okumadınız, merak ediyorum? Hepiniz Nazım Hikmet’ten pek güzel şiirler okuyorsunuz. E, Nazım Hikmet vatan haini değil miydi? Sabahattin Ali vatan haini değil miydi? “Kürk Mantolu Madonna”yı hâlâ Türkiye’de en çok okunan kitaplar arasında sayıyoruz. Bütün bu insanlara, ne yapıldı bunlara karşı? Onlara da tuzak kuruldu. İşte, hiçbir ülke bu tuzaklarla zenginleşmez. Bugün de aynı şekilde oluyor. Ben açıkçası vicdani reddi savunan bir kişiyim. Bireysel silahsızlanmadan yanayım ve bunun için de burada kanun teklifleri de verdim, önergeler de verdim ama biliyorum birçok vekil silah almaktan, ruhsat almaktan yana, hatta bununla ilgili her partiden tartıştıklarım da oldu. Kendim asla bunu yapmayacağım, bunu çok iyi biliyorum.

Peki, Semra Güzel benden farklı mıydı? Hayır, Semra Güzel de farklı değil. Ben onunla Şiddete Karşı Komisyonda birlikte çalıştım, ne kadar çalışkan, disiplinli bir arkadaşımız olduğunu biliyorum ama başta söylediğim o tuzak anlayışıyla işte 2014’te sevdiği bir insanı orada görmeye gidiyor, gazeteciler gidiyor, birçok insan gidiyor ziyarete, fotoğraflar çekiliyor, servis ediliyor bu fotoğraflar ve deniyor ki: “Bakın, işte çözüm süreci.” Ve bu bizim hâlâ savunduğumuz bir şey. Çözüm süreci niye olur arkadaşlar? Silahlar sussun diye. Evet, silahlı bir fotoğraf var ama işte o silahlar sussun diye zaten çözüm süreci oldu ve olması gereken de buydu. Aslında yaşamasını istemediğimiz bu ülkenin buydu işte ve hâlâ da biz bunu istiyoruz. Diyarbakır Vekilimiz Sibel Yiğitalp farklı mıydı, Van Vekilimiz Bedia Özgökçe Ertan farklı mıydı, Burcu Çelik Özkan farklı mıydı? Hanginize İdris Baluken dediğim zaman yüzüme böyle direkt hiç başınızı eğmeden bakabiliyorsunuz? Ne yapmıştı İdris Baluken? Herkes burada demokratik siyaset yapmak istedi ve buna izin vermediğiniz zaman, aynı karanlıkları tekrar tekrar bu ülkeye yaşattığınız zaman bu ülke zenginleşmez, bu ülke aydınlığa çıkmaz. Bizim yapmamız gereken bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Ben son olarak şunu söylemek isterim size: Evet, eğer bunlar olmasaydı, Türkiye şu anda dünyanın en demokratik ve en zengin ülkelerinden biri olurdu.

Benim için niye siyasi yasak isteniyor, biliyor musunuz? Bugün geldi kapatma davasının mütalaası. HDP kapanır, daha önce de kapandı, başka partiler de kapandı. Ne oldu? İnsanları kapatamazsınız ki… Ne oldu? Düşünceleri kapatamazsınız ki… Ne yaparsanız yapın buna ulaşamazsınız. Neden siyasi yasak isteniyor? Savaşa karşı çıkmak haktır, protesto haktır, barışı savunmak haktır. Ne yaparsanız yapın haykıracağız, “Savaşa hayır.” dediğim için… Demeye devam edeceğim ama esef duyuyorum.

Evet, beni yasaklayın, beni yasaklayın ama demokratik siyaset yapmak isteyen genç Kürt kadınlarının artık yakasından düşün ve onların siyaset yapmasına izin verin.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına ikinci konuşmacı İzmir Milletvekili Sayın Yaşar Kırkpınar.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 303 sıra sayılı Kanun Teklifi’mizin 3’üncü maddesi üzerine şahsım adına söz aldım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri takip eden vatandaşlarımızı saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, son yıllarda pandemi ve iklim krizinin meydana getirdiği ekonomik kriz ve buhranlarla dünya karşı karşıya. Buna bağlı olarak talep dengesizlikleri, arz yetersizlikleri, ayrıca gıda fiyatları, enerji ve emtia maliyetlerinin artmış olması dünya genelinde farklı çetinliklerin ve zorlukların ortaya çıkmasına neden oluyor. Netice itibarıyla, yine üretim zincirlerinin bozulmuş olması, sektörlerin çökmüş olması, makro düzeydeki gelişmeler nedeniyle ister istemez geleneksel olarak jeopolitik, jeostratejik bakış ve düşüncelerin, makroiktisadi düşüncelerin de buna göre yeniden yorumlandığını görüyoruz. Mesela, euro bölgesine baktığımızda, diğer bölgelere bakıldığında, özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere de bakıldığında bu durumunu vahameti biraz daha ortaya çıkıyor.

Yine, enflasyon verilerine baktığımızda, gerek euro bölgesinde gerekse dünyanın çeşitli bölgelerinde gelişmiş ekonomilerde enflasyonun yüzde 40’ların üzerine çıktığını ve son kırk yılın en yüksek enflasyonlarını hep birlikte görüyor ve yaşıyoruz. Özellikle ülkemizde pandeminin çok iyi yönetilmiş olması, yine Türkiye'nin ekonomisinin, altyapısının çok güçlü olmuş olması da Türkiye'nin karşılaştığı zorlukların biraz daha hafiflemiş olmasını bize gösteriyor. Bazı dünya ülkeleri yeni fırsatlar yakalarken bazıları da pazar kaybediyorlar. Dolayısıyla, değişim ve dönüşümün kaçınılmaz hâle geldiği bir zaman diliminden de geçiyoruz.

Çok önemli bir dünya ülkesi olan Türkiye'nin bu durumun dışında kalması elbette düşünülemez. Hem ülkemizin uluslararası düzeyde yakaladığı fırsatları değerlendirmek hem de içeride meydana gelen bu iktisadi değişimin sonucu olarak ihtiyaçların karşılanmasına yönelik birtakım iyileştirmeler ve kanuni düzenlemeler yapıyoruz.

Mükelleflerimizden ve meslek kuruluşlarımızdan gelen talepler neticesinde 2 önemli düzenlemeyi Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine sunduk. Bunlardan ilki enflasyon düzeltmesi uygulaması; 31/12/2023 tarihine kadar bunun ertelenmesini öneriyoruz. Hepimizin de malumu olduğu üzere enflasyon muhasebesi uygulaması en son 2003 ve 2004 yıllarında uygulanmıştı, 2004 yılından beri de şartlar oluşmadığı için enflasyon düzenlemesi uygulanmamıştı. Enflasyon düzenlemesinin on altı seneden beri uygulanmamış olmasından dolayı uygulamada yaşanabilecek sorunları da göz önünde bulundurduğumuzda, yine, hâlihazırda devam eden yeniden değerleme uygulaması nedeniyle mükellefler ve meslek mensuplarımızın enflasyon muhasebe sürecinin ertelenmesi talebi tarafımıza iletildi, biz de bunun olumlu olduğunu beyan ettik. Tabii, enflasyon muhasebesi uygulanmasının şirketlerin mali yapılarına, özellikle pandemi sürecinde bir yük getireceğini düşündüğümüzden dolayı bu yükü kaldırmak adına 2023’ün sonuna kadar ertelenmesini buradan hazırlayarak teklif ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Yine, ikinci bir düzenlememiz, ikinci olarak kur korumalı mevduat hesaplarına ilişkin kur farkı, faiz ve kâr paylarının, kurumlar vergisinin çeşitli kurumlar tarafından da aynı şekilde düzeltilmesini ve onlardan istisna tutulmasını öngören bir madde düzenliyoruz. Yabancı paralarını Türk lirasına çeviren kurumlar vergisi mükelleflerinin dönüşüm esnasında oluşan kur farkı kazançları da dâhil olmak üzere bu kapsamda açılan vadeli Türk lirası mevduat ve katılım hesaplarından elde edecekleri faiz ve kâr paylarının vergiden istisna tutulması da bu şekilde amaçlanmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) – Ayrıca, kurumların altın hesabıyla ilgili de yine bu tarihten sonra açılacak ve işlenmiş ve hurda altın karşılığı altının Türk lirasına çevrildiği tarihte oluşan kazançlar ile dönem sonu değerlendirmesinden kaynaklananları buna dâhil ettiğimizde yine, altın hesapları için de aynı uygulamayı getiriyoruz. Vade sonunda elde edilen faiz ve kâr payları ile diğer kazançlar kurumlar vergisinden istisna tutulmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifinin hazırlanmasında emeği geçen Manisa Milletvekilimiz Uğur Aydemir’e, Komisyon Başkanımıza ve Plan ve Bütçe Komisyonu üyelerimize, yine, Genel Kurul aşamasında bu kanun teklifine destek veren çok değerli milletvekillerimize saygılarımı sunuyor, Genel Kurulu saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.

Soru ve cevap işlemi yok.

İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre söz talep eden bazı milletvekillerimize söz vereceğim.

Sayın Taşkın…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

45.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, muhtarlarla ilgili yapılan iyileştirmelere ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan salgın dolayısıyla ara verdiği muhtarlar toplantılarını 51’inci buluşmayla yeniden başlattı. Gerek coronavirüs salgınına gerekse sel ve yangın felaketlerine karşı verilen mücadelede ilk saflarda yer alan muhtarlarımıza teşekkür eden Cumhurbaşkanımız müjdeler de verdi. Muhtar maaşları asgari ücret seviyesine yani 4.250 liraya yükseltildi. AK PARTİ olarak muhtarlarımızı daima destekledik, muhtarlarımızın taleplerini takip etmek üzere vali yardımcısı, genel sekreter yardımcısı düzeyinde muhataplar verilmesini temin ettik, Muhtarlık Bilgi Sistemi’ni kurduk, 19 Ekim tarihini “Muhtarlar Günü” olarak belirledik, muhtarların özlük haklarında SGK primlerinin devlet tarafından ödenmesi, maaşlarının artırılması başta olmak üzere pek çok önemli iyileştirmek yaptık diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Köksal…

46.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, elektrik fiyatlarındaki artışa ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkürler Sayın Başkan.

1 Ocak 2022’de elektriğe yüzde 52 ile yüzde 130 arasında zam geldi ancak bu zamların birçok yerde aralık ayı faturasına da yansıtıldığını görüyoruz. Bakın, mesela, seçim bölgem Afyonkarahisar’da bir hemşehrimiz 2.283 lira gelen faturasının 450 liralık bölümünde fazla hesaplama yapıldığını tespit etmiş, tüketici hakem heyetine başvurmuş. Bunun gibi binlerce mağdur var. Her tüketici kullandığı ayın tarifesine göre elektrik faturası öder. Buna göre, elektrikte aralık ayı tüketiminin eski tarifeye göre düzenlenmesi gerekiyor. Buna uymayan, elektrik faturalarında aralık ayı tüketimini ocaktaki zamlı tarifeden hesaplayan elektrik şirketlerine ağır bedeller ödetecek misiniz? Yoksa haksız bir şekilde vatandaşın parasına göz diken bu yandaş şirketleri kayırıp sessiz mi kalacaksınız?(CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

47.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, zam şampiyonu AKP’nin yaptığı zamlara ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Zam şampiyonu AKP, elektrik, doğal gaz ve kömüre yaptığı zamlarla vatandaşı soğuğa ve karanlığa mahkûm ediyor ama haksızlık da etmeyelim, vatandaşımızın sağlığı için AKP özellikle son dört beş ayda çok büyük bir adım attı. Benzine, motorine, LPG’ye yapılan yüzde 100’ü aşan zamlarla 84 milyon vatandaşımıza “Mümkün oldukça yürüyün.” diyor. Yürürken dikkat edilecek tek şey iktidar aleyhinde düşünmemek. Olur ya iktidar aleyhinde düşünürseniz yürümek yerine sürünmek dayatılıyor, düşünmek iktidarda alerji yaratıyor. Vatandaş sizin zamlarınızdan sonra sizden de bıktı; zam yapmıyorsunuz, zamları kış gününde lapa lapa yağdırıyorsunuz. Kimsenin dayanacak gücü kalmadı. Elektrik, doğal gaz, ısınma lüks değil, yaşamsal zorunluluktur. Bu çağda insanların araç sahibi olması doğaldır. Siz bunu hak olarak görmüyor, vatandaşın eşekle seyahat etmesini istiyor olabilirsiniz ama hayvan yemlerine yaptığınız zamlardan sonra bu da mümkün görünmüyor. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kaya…

48.- Ankara Milletvekili Yıldırım Kaya’nın, Millî Eğitim Bakanlığının kapısındaki zincir ve kilidin durduğuna ilişkin açıklaması

YILDIRIM KAYA (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Tarih 30 Aralık 2021, yer Millî Eğitim Bakanlığı önü. Mülakat mağdurlarının sorunlarını dile getirmek için Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Millî Eğitim Bakanlığı önüne gider. Orada kapı kilitlidir, zincirle kilitlenmiştir. Abdulkadir Selvi bir yazı yazar, “Bu kilidi Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının korumaları talimatıyla, Mahmut Özer vurmuştur.” der. Ama bugün, Mahmut Özer’e karnesini vermek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir basın toplantısı düzenledim, karneyi almaya gelmedi; ben de Bakanlığa gideyim, karnesini teslim edeyim dedim. Aradan tam yirmi bir gün geçti, aynı kapıda zincir ve kilit duruyor.

Korkma Mahmut Özer, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu oradan ayrılalı tam yirmi bir gün oldu ama mülakat mağdurlarının… (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tanal…

49.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Düzce TOKİ Mehmet Akif Ersoy Ortaokulu Basketbol Takımı’nın ihtiyaçlarının giderilmesini talep ettiğine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Düzce TOKİ Mehmet Akif Ersoy Ortaokulunun çok başarılı bir basketbol takımı var, okul maçlarında Düzce il 1’incisi oldular. Yerel lig için 8-12 Şubatta Kırklareli’ne, okul maçları için 21-25 Şubatta da Bartın’a gitmeleri gerekiyor. Öğrencilerin ulaşım, konaklama ve yemek giderleri için İl Gençlik Müdürlüğü 62 TL para ayırmaktadır ve veliler de kendi aralarında para topladılar, bu paralar da yetmiyor. Geleceğimizin teminatı olan bu yavrularımızın, çocuklarımızın hayallerini yıkmayın, gençlerimize sahip çıkın. Gençlik ve Spor Bakanından, Millî Eğitim Bakanından çocuklarımızın ihtiyaçlarını gidermesini talep ediyorum, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Örs…

50.- Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs’ün, 2022 yılının Trabzon için yatırım açısından son yirmi yılın en fakir yılı olacağına ilişkin açıklaması

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, 2022 yılı Trabzon için yatırım açısından son yirmi yılın en fakir yılı olarak tarihe geçecek. Trabzon’a yıllardır vadedilen projeler bu yılki yatırım programında maalesef yok. Ne mi yok? Trabzon’un olmazsa olmazı Güney Çevre Yolu yok. Ne mi yok? Binlerce gencimize istihdam sağlayacak yatırım adası yok. Ne mi yok? Trabzon’u dünyaya bağlayacak Erzincan-Trabzon demir yolu yok. Yoklardan sadece 3 tanesi saydım. Trabzonlu hemşehrilerim diyor ki: “AK PARTİ vadeder, yapmaz.” Buradan soruyorum: Kabinede 4 Trabzonlu Bakan varken, bu dönemde, bu projeler yapılmayacakta ne zaman yapılacak?

Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Pekgözegü…

51.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün, Gülistan Doku’nun neden bulunmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Gülistan Doku’nun ablası Aygül Doku’ya beş ay hapis, 2.250 lira para cezası verildi. Aygül Doku, kardeşlerinin bulunması için annesiyle beraber yirmi gündür kar kış demeden Dersim’de nöbet tutuyor. Bu ülkede adalet nerede? Başşüpheli dahi gözaltına alınmazken, bu kardeş neden cezalandırılıyor? Gülistan Doku neden bulunmuyor? Neden faillerden, şüphelilerden hesap sorulmuyor?

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ile 42 Milletvekilinin Vergi Usul Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4092) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 303) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi önerge işlemine geçiyoruz.

3’üncü madde üzerinde 2 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/4092) esas numaralı Vergi Usul Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 3- Bu Kanun 17.2.2022 tarihinde yürürlüğe girer.”

          Ali Şeker                            Orhan Sümer

           İstanbul                                 Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Ali Şeker.

Buyurun Sayın Şeker. (CHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Ali, kep taksan daha iyiydi.

BAŞKAN – Sayın Şeker, yakışmış, onu da söyleyeyim.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Şöyle, ben buraya beyaz önlükle gelmek isterdim ama sağlıkta şiddeti ve sağlıkta cinayetleri protesto etmek adına beyaz kask eylemi yapıyor sağlıkçılar; onlara destek olmak için beyaz kaskla geldim.

Sayın Başkan, bugün ne yazık ki bir kadını, bir sağlıkçıyı daha erkek şiddetine kurban verdik. Daha üç gün önce hamile hemşire yerlerde tekmelendi, saldıranlar serbest kaldılar ancak kamuoyu baskısıyla tutuklandılar. Bugün İstanbul Kartal’da Hemşire Ömür Erez görevi başında silahlı saldırıya uğrayarak hayatını kaybetti. Aile sağlığı merkezinde bir hemşire başından vurularak öldürüldü. Bu olay haberleştirilirken de TRT, maalesef, Ömür Erez’in hayatını kaybetmesine ısrarla “sosyal medyadan tanıştığı kişi” diyerek âdeta suçu Ömür Erez’e attı. Oysa, suçlu, Ömür Erez değil, suç makinesine dönüşen ve 20 sabıka kaydı bulunan katilin sokaklarda serbestçe gezmesine izin veren adalet sistemi; böylesi bir suç makinesinin ateşli silahlara bu denli kolay erişebilmesine olanak tanıyan, görevini yapmayan İçişleri Bakanlığı ve yetkilileri; İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı kararnamesiyle çıkanlardır. Halkın vergisiyle görev yapan, daha önce sağlıkta şiddeti teşvik eden çizgi filmler üreten TRT, utanmazlığına, arsızlığına, rezil tutumuna maalesef devam ediyor.

Ömür Erez’e rahmet, yakınlarına sabır diliyor; kadın cinayetlerinin, sağlıkta şiddetin son bulması için yetkilileri ve Meclisi gerçekçi tedbirler almaya davet ediyorum.

Etkili bir sağlıkta şiddet yasası acil ihtiyaç. Daha önce bir yasa teklifi getirdiğimde o teklifi kabul etmediniz, çok daha gerisinde bir teklifle şu anda, Türkiye, bunu, sağlıkta şiddeti önlemeyi bırakın, resmen teşvik ediyor. Oysa, İçişleri Bakanı şöyle diyor: “En güvenli ülkeyiz.” “En güvenli ülke.” dediği ülkede her gün kadınlar öldürülmeye devam edebiliyor, bir kişi şehirler arası yolculuk yapıp silahla görev yerindeki bir hemşireyi öldürebiliyor.

Değerli milletvekilleri, faturalar bir bir gelmeye başladı vatandaşlara. Ücretlere üç kuruş zam yaptınız, onu da elektrik faturasıyla, doğal gaz zammıyla, kazıklı köprü ve kazıklı otoyol zamlarıyla yine 5’li çeteye, yandaşlarınıza oluk oluk akıtıyorsunuz. Ambulanslar ve itfaiye araçları bile o paralı yollardan ücret ödemeden geçemiyor. İstanbul’da kimi sitelerde aidatlar asgari ücrete yaklaşmış durumda, siz ise “Emekli maaşını 2.500 lira yaptık, yetmez mi?” diyorsunuz. AKP sayesinde vatandaşın ev bark sahibi olması zaten hayaldi ama geçmiş dönemlerde ev sahibi olabilenleri bile kendi evinde ödedikleri elektrik, doğal gaz, internet, telefon ve aidat paralarıyla kiracı; kendi yurdunda yabancı hâline getirdiniz. Bir de diyorsunuz ki: “Gençler evlensin, en az 3 çocuk yapsın.” Çünkü size açlık sınırının altında çalışacak ucuz iş gücü lazım.

Parsel parsel satılıyor vatan bir yandan, vatandaşlık da satılıyor. Şimdi de hurda altına göz diktiniz bu getirdiğiniz kanun teklifiyle birlikte. Daha iki gün önce Resmî Gazete’de bir şey yayınlandı. 600 metrekarelik arsalar Özelleştirme İdaresi tarafından parsel parsel satılıyor. AKP’nin yarattığı karanlık, gençleri öyle bir umutsuzluk girdabına soktu ki gençler evlenip mutlu bir yuva kurmanın hayalini dahi kuramıyor. Toplam doğurganlık hızı 2001 yılında 2,38 iken 2020 yılında 1,76 çocuğa düştü. Bu oran yenilenme düzeyi olan 2,10’un çok çok altında. En kıymetli kaynağımız olan yetişmiş nitelikli genç nüfus yurt dışına giderken artık tarımda da sanayide de hastanede de üniversitede de fabrikada da çalışacak genç bulamayacağız.

Değerli milletvekilleri, hekim bir milletvekili olarak üzülerek uyarmalıyım ki yaşanan bu enflasyonlu süreç, gıda fiyatlarındaki bu aşırı artış, önü alınamayan korkutan yokluklar gebelerde, bebeklerde ve çocuklarda protein eksikliğine, malnütrisyona yani beslenme yetersizliğine yol açıyor. Gelecek nesillerimizin sağlıklı, gürbüz, zeki birer vatandaş olarak yetişmesini arzu ediyorsak bir an önce bu gidişata dur demeliyiz. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Şeker.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Esnaf süt, yoğurt, dondurma dolaplarını artan elektrik faturaları yüzünden iade etmeye başladı. Artık her yerden süt, her yerden süt ürünleri alamayacağız.

Gençler başta olmak üzere toplumu ilgilendiren bir diğer konu da kâğıt zamları. Gençler üniversite sınavına girerken okulda ek ders olarak, ek kitap olarak sunulan kitapları artık alamıyor bu fahiş zamlardan dolayı, SEKA’yı kapatmanızdan dolayı. Artık bizim gençlerin önünü açmamız gerekiyor, onun için de gençlere özgür bir Türkiye’yi birlikte yaratmamız gerekiyor. Bunun için de bir an önce seçime gitmemiz gerekiyor. Artık yeter, erken seçim, hemen seçim diyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 303 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinde yer alan “yayımı” ibaresinin “yayını” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Mahmut Toğrul                  Ayşe Sürücü                     Abdullah Koç

                 Gaziantep                       Şanlıurfa                                  Ağrı               Murat Çepni                  Erdal Aydemir                    Şevin Coşkun

                    İzmir                            Bingöl                                   Muş

     Serpil Kemalbay Pekgözegü

                    İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NİLGÜN ÖK (Denizli) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Muş Milletvekili Sayın Şevin Coşkun. (HDP sıralarından alkışlar)

ŞEVİN COŞKUN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu ve halklarımızı selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, iktidar var olan ekonomik krizin üstünü örtmek için her türlü yöntemi denemeye çalışsa da var olan gerçeklik değişmiyor. İktidarın her hamlesi krizleri daha da derinleştirmekle birlikte sosyal ve siyasal yeni krizlere neden olmaktadır, yaratılan her krizin faturası da yurttaşa kesilmektedir. Yurttaşın, emekçinin ödediği vergileri kendilerine ve yandaşlarına aktarmaktadırlar. Bankalarda parası olmayan yurttaşlar bu düzenlemeden hiçbir yarar elde edemeyecektir.

Değerli milletvekilleri, yükselen dövizin önüne geçmek için gerçekçi ve üretime dayalı çözümler gerekir, iktidar ise aksi yönde hareket etmekte, üreticiyi hedefine koymuş durumdadır. Tarım, hayvancılık ve ülkenin diğer tüm kaynakları bitme noktasına getirildi. Girdilerin pahalılığı nedeniyle üreticiler üretimden kopma noktasına getirilerek yoksullaştırıldı. Halk büyük bir yoksulluk içinde, alım gücü her geçen gün daha da düşmekte, insanlar evine ekmek götürememektedir. İktidar yurttaşların cebindeki ekmek parasına dahi göz koymuş durumdadır. Üstüne üstlük her yeni bir güne zamlarla uyanıyoruz. Gıda, elektrik ve doğal gaz bunların başında geliyor. Yurttaşlar, 2-3 katına çıkan elektrik ve doğal gaz faturalarını ödeyemez durumdadır.

Değerli milletvekilleri, bu Meclis sadece ülkenin yasama faaliyetlerinin yapıldığı bir yer değil, aynı zamanda Türkiye’nin vicdanının sesi olmalıdır. Kadınlar, gençler, engelliler yani her kesimin çıkarları gözetilmelidir. Bu nedenle adil ve vicdani olmayan uygulamalara karşı güçlü bir şekilde karşı çıkmalıyız.

Değerli milletvekilleri, iktidar bir yandan da kendi yanlışlarına kılıf buluyor. Yürütülen yanlış politikalar nedeniyle derinleşen yoksulluğun üstü örtülmek isteniyor yani toplum manipüle ediliyor, bunu da yandaş medya eliyle yapıyor. İktidara karşı yükselen her itiraz; baskı, linç, şiddet, gözaltı ve tutuklamayla sindirilmeye çalışılıyor. Bu baskı ve şiddete en çok maruz kalan kesimlerden biri de halka gerçek haber aktarmak için mücadele eden gazetecilerdir. Çünkü gazetecilerin gerçeği yazması iktidarın işine gelmiyor. Basına yönelik hak ihlallerine değinmeden önce 1993’te faili meçhul bir şekilde katledilen özgür basın çalışanı Orhan Karaağar’ı ve geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden, Musa Anter’in öğrencilerinden Yılmaz Yakut yani halkın söyleşiyle Kalo’yu saygıyla anıyorum.

Değerli milletvekilleri, basına yönelik hak ihlalleri her geçen gün artarak devam etmektedir. Dicle Fırat Gazeteciler Derneğinin 2021 Yılı Gazetecilere Yönelik Hak İhlalleri Raporu’na göre 1.460 habere erişim engeli getirildi, 55 gazeteci saldırıya uğradı; 51’i hakkında dava açıldı, 47 gazeteciye toplam yüz otuz üç yıl ceza verildi, 64 gazeteci tutuklandı, 23 gazeteci işkence ve kötü muameleye maruz kaldı, 103 gazeteci haber takibi sırasında engellendi, 75 gazetecinin işine son verildi. Buradan bir kez daha söylüyoruz: Hakikatin izinden giden gazeteciler ve özgür basın asla ve asla susturulamaz.

Değerli milletvekilleri, iktidarın baskı ve sindirme politikaları sadece basınla da sınırlı değildir, aydın ve sanatçılar da bu saldırıların hedefindedir. Bunun en son örneği geçtiğimiz günlerde yaşandı. Sezen Aksu dört yıl önceki bir şarkısı üzerinden hedef gösterilerek lince maruz kaldı. Buradan bir kez daha söylüyoruz: Bu toplumun büyük bir değeri olan Sezen Aksu yalnız değildir. Sanatçıların istediği bir dilde ve kültürde sanatlarını özgürce icra etmeleri için bu tekçi zihniyet bir an önce terk edilmelidir.

Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4- Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – Teklifin 4’üncü maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Yavuz Ağıralioğlu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Ağıralioğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YAVUZ AĞIRALİOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yürürlük maddesi üzerinde konuşuyorum.

Genel olarak enflasyon dâhil, Hükûmetin, son dönem memleketi içine düşürmüş olduğu iktisadi girdaba dair muhalefetin eleştirilerine kullandığı bir cevap verme algoritması var. Bu cevap verme algoritmasını duyuyoruz ama sizin şöyle bir zorluğunuz var: Muhalefet uzun iktidarlarda iktidarın denemeye çalıştığı her alternatif çözümü tenkit eder, sonuçlarını görme imkânıyla bir dahaki sefere daha kuvvetli tenkide imkân kazanır. Siz şöyle bir talihsizlikle memleket yönetmek mecburiyetinde kaldınız: Siyasi talihiniz başta çok iyiydi, sizin talihiniz memleketin talihi olabilirdi. Size duyulan güven, size verilen oy, size duyulan itimat memleket için zenginliğe, bolluğa dönüştürülebilirdi ama ne hikmetse daha önce de iktidarlar darbe gördü, daha önce de iktisadi ablukalar gördü, daha önce de Türkiye komplolar, çatışmalar gördü, daha önce de uluslararası organizasyonların Türk milletinin, Türk devletinin güçlü yarınlarını engelleme teşebbüslerini gördü bu topraklar, daha önce de ambargolara şahit oldu, daha önce de kamplaşmaların beraberinde getirdiği siyasi kırılmaların Türkiye'deki istikrarsızlığa sebep olduğu zamanları gördü. Bütün bunlar size bir iktidar imkânını ümitle teslim edecek bir süreci doğurdu. 2002’de AK PARTİ enflasyonla bir memleket teslim aldı, işsizlikle aldı, faizle aldı, demokrasi standartları bozulmuş bir ülke aldı, yoksullukla aldı, yasaklarla aldı, kalkınma problemleriyle aldı, üretim problemleriyle aldı ülkeyi, eğitimin kalitesizliğiyle aldı ülkeyi, üretimde rekabet gücümüzün azlığıyla aldı ülkeyi, iş gücümüzün niteliksizliğiyle aldı ülkeyi, cari açıkla aldı ülkeyi, borçla aldı ülkeyi, hazinesi zayıf aldı ülkeyi, bankaları kuvvetsiz aldı ülkeyi ve “Bütün bunların üzerinden ben gelirim.” kararlılığıyla teslim aldı ülkeyi. 2002’de iktidara geldiğinizde ülkemizde var olanların kısmi başlıklarını arz ediyorum size. Bugün 20’nci yılınızı idrak ettiğiniz iktidarınızın bize yaşattığı problemleri sayıyorum: 2002’de de enflasyon vardı, şimdi de var…

ERHAN USTA (Samsun) – Daha yüksek var.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – …2002’de olandan daha fazla var. 2002’de de işsizlik vardı, şimdi de var; olandan daha fazla var. 2002’de de borcumuz vardı, şimdi daha fazla var; olanın 4 katı var. 2002’de de memlekette demokrasinin sıkıntıları vardı, hâlen var. 2002’de de hukukun sıkıntıları vardı, hâlen var. 2002’de de üretim problemleri vardı, hâlen var. 2002’de de rekabetin bizim lehimize olabilmesi için katma değeri yüksek ürünler üretme problemimiz vardı, hâlen var. Ben yürürlük maddesi üzerine konuşuyorum yani “Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür.” maddesi üzerine konuşuyorum. Cumhurbaşkanının yürütmenin başında olarak yürütemediği problemler adına konuşmak için kürsüye geliyorum yani aslında memlekette yürütmenin bihakkın vazifesini yapamamışlığından kaynaklanan sorunlar için konuşuyorum, iktidarın çözemediği problemleri çözemediğini size söylemek için, aslında iktidara neyi çözemediğini hatırlatmak için konuşuyorum.

Şimdi, bu yokken bugün tecrübe ettiğimiz kur korumalı mevduatın bir buçuk ay önce dilinizde şöyle savunmasını görüyorduk: “Efendim, cariyi fazla vermeye karar verdik, ‘rekabetçi kur’ diye bir şey ihdas ettik, biz cari fazla verme kararlılığımızı ‘Çin modeli’ diye bir stratejiye dönüştürdük, bunu biz planlayarak yapıyoruz.” İman hattından küfür hattına saldırır gibi, yahut o gün savunduğunuzu bir kurtuluş savaşını yapıyormuşsunuz edasıyla bu cümlelerle birleştiriyordunuz, diyordunuz ki bize: “Bu dövizdeki yükseliş bizim stratejik olarak planladığımız bir şeydir. Rekabetçi kur bunu gerektirir.” Peşinden, doların o zaman 10 lira olacağını söyleyenlere dava açtınız “Manipülasyon yapıyorsunuz.” diye. Sonra, dolar sizin stratejinizle, olağanüstü dehanızla 18 liraya çıkınca rekabetçi kur modelinden bir anda ricat ettiniz, bir Osmanlı tokadıyla doları 18 liradan 10 liraya düşürdünüz diye kurtuluş savaşı yapıyorsunuz alkışlamalarınızı yapmamızı istediniz. Sonra, 14 liraya çıktı, doların stabil hâle geldiğini söyleyerek bizim sizin başarılı olduğunuzu kabul etmemizi istediniz. Sonra, “2023 hedefi” diye ortaya koyduğunuz vizyonunuzu gerçekleştirmek için bize 73’lerde uygulanmış bir modeli ilk defa keşfediyormuşsunuz gibi takdim ettiniz. Sonra, bunun arkasından, geliştirdiğiniz stratejilere “Niçin itiraz ediyoruz?” diye bizi milletin, devletin başarısını istemeyenler olarak itham ettiniz. Sürecin içerisinde enflasyonu başka ülkelerle mukayese ederken tenezzül ettiğiniz istatistik oyunları sizin artık iktidarı taşıyamayacağının göstergesidir. Yani ben ekranlarda AK PARTİ'yi savunan arkadaşların söylediklerini sadece onların zihnî savrulması zannediyordum, en son, Sayın Cumhurbaşkanını dünya ile Türkiye'yi mukayese ederken “Emtia fiyatlarındaki artış, enflasyondaki yükseliş oranlarına bakınca Türkiye hamdolsun çok iyi.” derken gördüm. Bizim liginde olduğumuz ülkelerin enflasyonlarını toplasanız bizdeki müdahale edilmiş enflasyon oranına ulaşamıyorsunuz. Bizim şu andaki enflasyon oranımız, müdahale edilmiş enflasyon oranımız, içinde olduğumuz liglerin enflasyonlarını toplasanız bile ulaşamayacağımız oranlarda. Bunu, bir yıl boyunca aynı listeyle alışveriş yaptığımız mutfak alışverişlerinde yüzde 51’i bulduğumuz enflasyona gelmeden söylüyorum -bağımsız akademisyenlerin- ilave doğal gaz, benzin, elektrik zamlarının da fiyat farklarının yansıyacağı bu ayı katmadan söylüyorum. Nereye geldi mevzu? Aslında, siz oku atıyorsunuz, okun düştüğü yere daire çizip üstüne “12” yazıyorsunuz, “isabet” diye bize sunmaya çalıştığınız motivasyonunuzun bütün kurgusu bundan ibaret.

Ben size şunu hatırlatmayı borç bilirim: Sahada para bolken bu yalancı baharın biteceğini söylediğimiz zamanlarda, sizin lehinize bize kızan milletimizi şimdi “Bizi kurtarın.” çığlıklarıyla görüyoruz biz sahada, sizin seçmenleriniz. Daha önce sahada bu kadar rahat propaganda imkânı bulamıyorduk. Şimdi bu yalancı bahar bitecek diye samimi ikazlarımızı, bizi duyabilecek milletimize söylediğimiz her yerde “Biz hâlimizden memnunuz.” diyenleri “Bizi ne zaman kurtaracaksınız.” derken görüyoruz. O yüzden size sahadan haber vereyim. Memleketinizin, milletinizin problemlerini çözmek zorunda olduğunuz hâlde çözemediğiniz problemleri muhalefete ciro ederek kurtulma dönemleriniz bitmiştir. Millet artık sizin uygulamaya çalıştığınız politikalardan değil, yaşadıklarından bir mukayese imkânına kavuşabilmiştir. Millet zenginlik istiyor, millet vaat istemiyor. 2023 vizyonu sizi yirmi yıl taşıdı, 2053 vizyonunu sizi taşıyamaz. “Bugün değilse ne zaman?” hissiyatı milletin ortak şuuru hâline gelmiştir. Nedir sorumluluğunuz? Bunca yoksulluğun sebebi -başka bir konuşmanın bahsi olacak inşallah- Külliye ve saray arasında sıkışmış ithamların arasında sizin keyfîliğinizi kastederek “Harcamalarınız saray keyfîliği ihsas ettiriyor.” sözlerimize, sadece, “O dediğiniz yerin adı saray değil -sanki biz yerin adından bahsediyormuşuz gibi- o dediğiniz yerin adı Külliye.” diye mukabele ediyorsunuz. Hâlbuki biz, sizin işlerinizin muhtevasının külliye olmasını isteyenleriz. Yani keşke sözünüz değil, iradeniz; keşke vaatleriniz değil, icraatlarınız külliye müktesebatında olsaydı. O yüzden keyfîliğinizi kastederek söylüyorum: Keyfîlik kastıyla söylediğim şey de denetlenemez harcamalar, borç yükü olarak, karşımıza enflasyon olarak çıkan yanlış iktisadi politikalardır; onları kastederek söylüyorum. Siz devletseniz Ömer nerede; siz Ömer’seniz adalet nerede; siz adaletliyseniz bunca yoksulluğun, yolsuzluğun, fakirliğin hesabı nerede?

Bunların hesabını vermek zorunda olan iktidarın 20’nci yılında çözemediği problemleri, 2023 olmazsa… “Birazcık sapma oldu.” Bir de mütevazılığınıza da hayranım yani 25 bin doları kastederek söylediğiniz hedefe 20 bin dolar gibi bir seviyede yaklaşmış olsanız biraz sapmayı kabul edebilirim. Mütevazılığınıza da hayranım: “Birazcık sapma oldu hedeflerden.” “Hedeflerden birazcık sapma” dediğiniz; 2 trilyon dolar gayrisafi millî hasıla, 500 milyar dolar ihracat, 25 bin dolar millî gelir, kalkınmış müreffeh bir ülke; birazcık saptı, yüzde 60-70 enflasyon, 7 bin dolar millî gelir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Son bir dakikamı alabilir miyim Başkanım?

BAŞKAN – Buyurun.

YAVUZ AĞIRALİOĞLU (Devamla) – Teşekkürlerimle.

Ne zaman bu durum düzelir arkadaşlar? Ne zaman olur efendim, bu bize vadettiğiniz ülkeyi ne zaman elimize geçirebiliriz? Evelallah, 2023 olmazsa Allah’ın günü mü yok, 2053; 2053 tutmazsa Allah kerimdir, 2071. Yani Türk’ün tarihinde, böyle 500’lerle, 100’lerle, çarpan etkisiyle düşeceği kahramanlığın günü mü yok evelallah, o olmazsa ondan sonra başka bir tarih…

“Bugün değilse ne zaman?” sorumluluğudur iktidarınızın borcu. Allah size lütfundan yirmi yıl milletinize hizmet etme imkânı verdi, 20’nci yılında milletinize Sisifos Kayası sendromu yaşatıyorsunuz; yaşadığımız şey budur. Mecburen, 2023 yılında, işsizliği, fakirliği, yoksulluğu, yolsuzluğu, israfı, şatafatı, bütçe açıklarını, faiz altında, kur altında ezilen ekonomiyi, kalitesiz eğitimi, kalitesiz demokrasiyi, berbat bir yönetimi konuşuyoruz. Sebebi ne olursa olsun; yüzyıl oldu cumhuriyetimizi kuralı, yüzyıldır halletmek zorunda olduğumuz problemler için en fazla imkân sizdeydi, başarılamadı.

Hürmetler efendim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.37

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.10

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Emine Sare AYDIN (İstanbul)

-----0----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

303 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Teklifin 4’üncü maddesi üzerinde gruplar adına yapılan konuşmalarda kalmıştık.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul konuşacak.

Buyurun Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genel Kurulu ve Genel Kurulun emekçilerini, ekranları başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımızı öncelikle saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın vekiller; mevcut iktidar, ekonomik krizin derinleştiği özellikle 2018 döviz krizinden bu yana bir dizi “reform paketi serisi” diye adlandırılan ekonomi programlarını Genel Kurulun gündemine getirmeye devam ediyor. Bütün bu paket ya da programların hepsi ekonominin temel yapısal sorunlarını çözmekten uzaktır. Getirilen ekonomik paketler ancak bir vaat olarak kalıyor, ortada hiçbir şey yok; sürekli programlar açıklanıyor, tahminlerin hiçbiri tutmuyor, daha gün geçmeden hedeflerden sapılıyor. Genelgeçer beylik ifadeler kullanılıyor: “Enflasyonu düşüreceğiz, mali disiplini sağlayacağız, ihracatı artıracağız, işsizliği azaltacağız.” diyorlar ama bunlara nasıl erişileceğine ilişkin somut hiçbir şey ortada yok. Dolayısıyla “ekonomi reformu” sözü inandırıcı değil; bu hâliyle, kerhen söylenen bir cümle olarak kalıyor.

Sayın Başkan, sayın vekiller; “müjde ekonomi paketi” iddiasıyla getirdiğiniz her düzenleme emeğiyle geçinen yurttaşların çıkarları için hazırlanmıyor, maalesef, sermayenin ve zenginlerin yani bir avuç ayrıcalıklı kesimin çıkarları için hazırlanıyor çünkü AKP-MHP koalisyonu ekonomiye sermayenin gözüyle bakıyor; toplumun değil, belirli dar grupların isteklerini karşılamayı temel öncelik olarak belirliyor. Tek bir derdiniz var o da sermayenin ve yandaşın yararıdır. Kısacası, sizin mini ekonomi paketleriniz de koca ekonomi paketleriniz de bu halkın derdine deva olmuyor.

Bu iktidar tarafından “reform” sözcüğünün içeriği tamamen boşaltılmıştır maalesef. Ekonomide reformlar aksayan sorunların çözümüne yönelik bir tedbirler manzumesi olarak görülmesi gerekirken bu pakette bunları görmüyoruz. 2 maddelik bu teklifin alelacele Genel Kurul gündemine böyle üstenci bir mantıkla getirilmesi siz iktidar milletvekillerinin de iradesine saygısızlık değil midir? Yasama sürecinin böyle keyfîlikle yürütülmek istenmesi aslında halk iradesine de saygısızlıktır.

Sayın Başkan, sayın vekiller; iktidarın yirmi yıllık ekonomi karnesinin özetinin özeti şudur: Sürdürülebilir ekonomi politikası hiçbir zaman olmadı. “Şahlanacak” denilen ekonomi uçurumdan aşağıya yuvarlanmaktadır, AKP’nin ekonomideki hayalleri gerçeklerden çok uzaktır. AKP Türkiye’yi torunlarımızın torunlarına kadar borçlandırdı. Borcu borçla çevirerek iktidarını sürdürüyor. Türkiye küçüldü, kişi başına millî gelir her geçen gün düşüyor, alım gücü gittikçe düşüyor, enflasyon ve işsizlik oranlarının toplamıyla hesaplanan Sefalet Endeksi son yirmi yılın zirvesine çıktı. TÜİK’in açıkladığı rakamlara göre işsizlik oranı yüzde 11,2, enflasyon ise yüzde 36,8. İşsizlik sorunu çözülmedi tam tersine artarak devam ediyor.

Döviz kuru her geçen gün artıyor, yıllardır bir istikrar sağlanamıyor. Son yıllara TL’deki değer kaybı damga vurmuş durumda. Öyle ki yıl başından bu yana dolar karşısında dünyanın en fazla değer kaybına uğrayan para birimi TL; yüzde 30’luk bir oranla TL en fazla değer kaybetmiş durumda.

Enflasyon aldı başını gidiyor. TÜİK’in açıkladığı rakamlar inandırıcılığını yitirmiş. Türkiye'de artık bırakın yoksulluk sınırını, açlık sınırının altında yaşayan milyonlar var. Zengin-fakir makası açıldı; zengin daha zenginleşti, yoksul daha yoksullaştı, orta sınıf yok oldu, Özal’ın meşhur deyimiyle, orta direk çöktü. En üstteki yüzde 20’nin ekonomiden aldığı pay ile en alttaki yüzde 20’nin ekonomiden aldığı pay arasında makas açıldıkça açıldı ve orta sınıf, biraz önce söylediğim gibi, çöktü. Yabancı yatırımcının çıkışı devam ediyor. Merkez Bankasının net rezervinin sıfır olması için 56,7 milyar dolara ihtiyaç var yani net rezerv eksi 56,7 milyar dolar.

Sayın Başkan, sayın vekiller; icra dairelerinde derdest bulanan dosya sayısı yılın ilk iki haftasında 76 bin artarak 14 Ocak itibarıyla 22 milyon 647 bin adet oldu. İcra dosyaları artarken Sefalet Endeksi son yirmi yılın zirvesine çıktı.

Merkez Bankasının faizlerde yaptığı indirim vatandaşların kullandığı ihtiyaç kredilerine yansımıyor. Kredi faizleri, iktidarın 20 Aralıkta yaptığı örtülü faiz artırımının da etkisiyle artmaya devam ediyor. Tüketici kredilerinin faizi 2,14 puan daha artarak yüzde 31,69’a yükseldiği haftada ticari kredi faizleri ise 1,4 puan artarak yüzde 25,77’ye çıktı. Ekonomide makyaj dökülüyor, AKP’nin pembe tablosunun arkasında bu gerçekler var. Dolayısıyla mevcut teklifi desteklemek ne yazık ki mümkün değil. Halkın cebinden alıp yandaşın ve sermayenin cebini doldurmaktan artık vazgeçin. İlla da bir düzenleme getirmek istiyorsanız, zengine değil halka, sermayeye değil emekçiye kaynak ayıracak düzenlemeler eğer Genel Kurulun gündemine getirilirse tabii ki biz de seve seve destek veririz.

Sayın Başkan, son olarak, seçim bölgem Gaziantep’te iki gün önce yağan kar felaketiyle ilgili konuşmak istiyorum. Antep’te ve bölgede çok ciddi bir kuraklık vardı, kar yağacağı haberleri meteorolojiden verildiğinde herkeste bir sevinç oluştu çünkü kar, kuraklığın önünde en büyük engel olurdu ve herkes sevinçle karı bekliyordu. Gaziantep’teki belediyeler de AKP’li belediyeler de “Müjde, kar geliyor, karla mücadeleye hazırız, sevinçle karı bekliyoruz.” dediler. Saat üçte kar yağmaya başladı, saat üç buçukta Gaziantep’teki tüm ana arterlerde ve yokuşlarda trafik tamamen durdu. O dakikaya kadar belediyenin tek bir müdahalesi yoktu, öyle bir hızla gelişti ki o saatten sonra belediyenin müdahale etme şansı da maalesef kalmadı. Tek damla tuz dökülmedi ve insanlar yollarda araçlarında mahsur kaldılar. Nizip-Antep yolunda saatlerce -on üç, on dört saat- insanlar mahsur kaldı. Antep-Adana Otobanı’nda yirmi saati aşkın süre insanlar aç, susuz arabalarında bekledi. Araçlarındaki yakıtlar tükenmek üzere ama maalesef kurumlar dökülüyor, hiçbir destek o halka ulaştırılmıyor. Antep’te insanlar olduğu yerde arabalarını bıraktılar, o soğukta saatlerce yürüyerek evlerine ulaşmaya çalıştılar. İnsanlar bizi her yerden arıyor -yakınlarına ulaşamayanlar, şarjları tükendiği için yakınlarına ulaşamayanlar- bizlere bir şekilde aileler ulaşıyor, yakının nerede olduğunu soruyor ve maalesef hâlâ sorun çözülebilmiş değil.

Bakın, biraz önce sosyal medyada, Gaziantep Valiliği, Belediyesi ve benim de etiketlendiğim bir “tweet”te “Gaziantep’ten Araban’a cenaze götürüyoruz -yağışın üzerinden iki gün geçmiş- Yavuzeli-Karadağ bölgesinde yol kapalıdır diye cenazemiz yolda bekliyor.” diyorlar. Hâlâ maalesef yurttaşın yarası, yaşadığı felaket sarılmış değil. İşte organizasyonsuzluk budur, kurumlar tel tel dökülüyor, kurumlar organize olamıyor ve böyle normal, iyi gelmesi gereken, kuraklığa bir çare olması düşünülen; insanların, çocukların bahçede karla eğlenecekleri bir durum felakete dönüşüyor. Belediyelerimiz ne yapıyor? Müjdeli haberler veriyor. Bir de bu yetmiyor arkadaşlar, vatandaş sorun yaşıyor, vatandaş perperişan, AKP'nin belediye bürokratları halkı suçluyor. Neymiş efendim, kar lastiğiyle yola çıkmamış; neymiş efendim, karın geldiğini biliyormuş, işten niye erken ayrılmamış gibi akla ziyan “tweet”ler atıyorlar yani deyim yerindeyse, halkla dalga geçiyorlar. Bu, kabul edilebilir bir şey değil; gerçekten bu durumu yaşatan bir belediyenin, bir bürokratın derhâl istifa etmesi gerekiyor. Bu halkın bunları hak etmediğini göstermemiz gerekiyor, aksi takdirde bu basiretsizliğin arkasında durursanız yarın bu sorunlar tekrar tekrar halkın karşısına çıkar.

Değerli arkadaşlar, Gaziantep'e 20 santim kar yağmış, bunlar yaşanıyor. Yani saatlerce kar yağsaydı ne yapacaktınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Sakin, sakin.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Halk orada eziyet çekerken siz bizim burada sakinliğimizi tartışmayın, kendi sakinliğinizi tartışın diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Süleyman Girgin.

Buyurun Sayın Girgin. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, geçen hafta Muğla’da bir köye gittim ve köyde bir tütün ocağında, fide ekilen bir tütün ocağında çiftçileri ziyaret ettim. Tabii, iktidar tarımı bitirince bizim oralarda da ancak tek tük tütün ekebilen aile kaldı. Mazotu sordum çiftçiye, dedim ki: “Nasıl baş ediyorsun?” Mazot fiyatının artışına karşı kendince bir çözüm bulmuş, bana “Tarlayı 3 kez süreceğime ancak 1 kez sürüyorum.” dedi. Dolar kurunu sordum, dolar kuru için de “Bizim mevduatımız da dolarımız da yemdir, mazottur, gübredir; biz bunları biliriz, alırsak, tarlaya atarsak ekeriz biçeriz. Paramız yok ki dolara yatıralım.” dedi.

Serasında sebze üreten ve bunun bir kısmını toptan, geri kalanını da pazarda satan bir üreticiyle de görüştüm. Ona da sordum “Nasıl durumlar?” diye. “Geçen yıl 130 bağ maydanoz sattığımda 1 çuval gübre alabiliyordum, şimdi 650 bağ maydanoz sattığımda 1 çuval gübre alıyorum. Geçen yıl 18 bağ maydanozla 1 kilo sera naylonu alıyordum, bu yıl 60 bağ maydanoz satıp 1 kilo sera naylonu alabiliyorum.” dedi.

Şimdi, buradan soruyorum iktidara: Parasını TL’ye çeviren zenginin parasının faizini bu çiftçinin cebinden almaya utanmıyor musunuz? Motorinin litresine 52 kuruş daha zam geldi; bu yaz traktörün deposu 650 liraya doluyordu, şimdi 1.350 liraya doluyor. Mazot pahalı, gübre pahalı, zirai ilaç pahalı, tohum pahalı, BAĞ-KUR primi yüksek; çiftçinin ürünü ucuz. Üstüne, bir de ithalatı seven AKP var. İthalatı sevdiğiniz kadar keşke çiftçimizi sevseydiniz, doları olan şirketleri sevdiğiniz kadar keşke çiftçimizi sevseydiniz. Tarım ülkesinde tarımı bitirdiniz, çiftçiyi perişan ettiniz ancak şunu unutmayın: Kısa çöp uzun çöpten hakkını alacak, sizi de çiftçi bitirecek haberiniz olsun.

Değerli milletvekilleri, öncelikle şunları sormamız gerekiyor: Meclisi kimin ihtiyaçları için işletiyoruz? Bu yasaları kimin ihtiyaçları için yapıyoruz? Toplumun yoksul, geçinemeyen insanlarının mı, yoksa parasına para katmak isteyenlerin mi; faiz baronlarının mı, kepenk indiren esnafın mı? Sadece bu teklifle değil, yirmi yıllık iktidar pratiğiyle AKP bu sorulara cevaplarını aslında açıkça verdi, kimleri tercih ettiğini açıkça gösterdi. Ülkenin kaynaklarını sanayileşmeye, tarıma, istihdama, sosyal politikalara değil; inşaata, KÖİ gibi yandaş sermayeye, kaynak aktarım mekanizmalarına gömdü. Buralarda palazlanan sermaye kesiminin talepleri doğrultusunda yağmalanmamış bir doğa parçası, özelleşmemiş bir kamu işletmesi kalmadı. Kısacası, iktidar “ihtiyaçlar” deyince sermayenin ihtiyaçlarını, rantı ve faizi anlıyor ancak kimse umutsuzluğa kapılmasın “Geliyor gelmekte olan.” dediğimiz, sizin sesini kıstığınız, bastırdığınız, görmezden geldiğiniz, emeğiyle bu ülkeyi var eden bütün kesimlerin siyasetin merkezinde olmasıdır.

Değerli milletvekilleri, ilk maddede iktidar ülkeyi enflasyon girdabına soktuğunu, enflasyonla mücadele stratejisinin çöktüğünü açıkça itiraf etmiştir. (CHP sıralarından alkışlar) Aynı anda 2’nci maddeyle de kur krizini çözmede başarısız olduğunu itiraf etmiştir. 2’nci maddedeki düzenleme ikinci 128 milyar dolar vakası, hazine garantili kamu-özel iş birliğiyle yapılan soygunun katmerlenmesidir. Daha doğrusu, 128 milyar dolar kimlere peşkeş çekildiyse, hazine garantileriyle yoksulun kursağından alınan lokma kimlere verildiyse bu düzenleme onlara yapılan ikinci bir kıyaktır. Hepimiz artık biliyoruz ki iktidar, doları 6,80 civarında sabit tutmak için arka kapıdan Merkez Bankasının 128 milyar dolarını birilerine sattı. Doların fırlamasından köşe olanlar oldu mu? Oldu. Şimdi bunu bir tarafa bırakalım. Her ne kadar Bakan Karaismailoğlu alelacele telefona bağlanıp “KÖİ’yle devletin kasasından bir kuruş çıkmadı.” dese de biliyoruz ki KÖİ şirketleriyle yapılana “peşkeş” sözcüğü bile hafif kalır. “Abartma.” diyenlere saymak istiyorum: İktidar, KÖİ şirketlerine, gelirlerine ABD enflasyonuyla döviz garantisi veriyor mu? Veriyor. Kredilerine hazine kefil oluyor mu? Oluyor. Vergi borçlarına erteleme, silme yapıyor mu? Yapıyor. TL mevduatına geçince döviz garantisi veriyor mu? Veriyor. KÖİ şirketlerini de bir tarafa koyalım.

Değerli arkadaşlar, bu getirdiğiniz teklifle dolar vurguncularına, hazine yağmalayıcı ihale baronlarına diyorsunuz ki: Elinizdeki dolarları TL mevduatına geçirirken dolardan elde edeceğiniz kazancı hazineden yani bu halkın cebinden garanti etmem yetmedi, bir de bu kazancınızı vergiden muaf tutacağım.” Dediğiniz bu.

Bu getirilen düzenleme, zengin daha çok zengin olsun, maliyeti 85 milyona yüklensin demektir. Bu nedir arkadaş? Bütün kaynaklar zenginlere mi akıtılacak? 85 milyonun bütçesi bu şirketlere kaynak aktarmak için mi var? Para gelsin, nereden gelirse gelsin, ceremeyi vatandaş çeksin. Bu ülkenin işçisi, çiftçisi, emeklisi yok hükmünde mi?

Değerli milletvekilleri, yok hükmünde sayılan EYT'lileri ele alalım örneğin. Ateş olsa donardı, su olsa yanardı, dağ olsa yarılırdı EYT'linin yerinde olsa. “Nereden türedi bunlar?” dediğiniz insanlar, helal yoldan çalışıp emekliliğini hak ettiği hâlde emekliliği engellenen bu ülkenin vatandaşları. EYT'liler lütuf değil kazanılmış haklarını istiyorlar. Sosyal devlete yakışan, ülkenin en büyük sosyal yaralarından birini sarmaktır. EYT'li, emekli olunca gidip de İsviçre bankalarına para yatırmayacak; kirasını, faturasını, kredi kartı borcunu ödeyecek, evine erzak alacak. İş bulamayan hem de emekli olamayan EYT'liler evine ekmek götürebilmek için kazanılmış haklarının iade edilmesini istiyor, sadaka istemiyorlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, halkımız elektrik zamlarıyla zaten perişan olmuştu, üstüne bir de kademeli tarife belası çıktı. Bu zamlardan en çok etkilenen bir kesimden bahsetmek istiyorum. Türk Toraks Derneğine göre, evde elektrikli cihazlarla tedavi gören 4,5 milyon hasta var. Muğla'da elektrikli cihazlarla yaşama tutunan ALS hastası 4,5 yaşındaki bir evladımızı ve ailesini ziyaret ettik geçen hafta, oradan da seslendik. Elektrik, bu aileler için bir nefes demek. Aileler “Kendimiz mum ışığında idare edelim, yeter ki bu cihazlar çalışsın.” diye nice fedakârlıklara katlanıyorlar ancak yine de kabaran elektrik faturalarını karşılamakta zorlanıyorlar. Ayrıca, elektrikte kademeli tarife modeline geçilmesiyle bu hastalarımızın mağduriyeti katmerlenmiştir. Deyim yerindeyse, kademeli tarife bu aileler için ölüme dönüşmüştür. Bu bir sosyal yaradır. Faturayı ödeyemeyecek durumda olan hastalar hayati tehlikeyle karşı karşıya kalmışlardır.

Buradan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanına seslenmek istiyorum: Hayatı elektriğin ucunda olan bu insanlara destek olmak sosyal devletin görevidir. Bu hastaların yaşadığı meskenler elektrik faturalarından muaf tutulmalıdır.

Değerli milletvekilleri, bu kürsüden can dostlarımız için bir çağrıda bulunmak istiyorum. Bu dünyada yalnız yaşamıyoruz, kedi ve köpekler en az bizim kadar bu dünyanın sahibi. Temel bir ihtiyaç olan ekmek ve bakliyat ürünlerinde KDV yüzde 1, bugün kedi ve köpek mamalarında maalesef yüzde 18 KDV alınmaktadır; oysa mama lüks değil, ihtiyaçtır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) – Pırlantadan alınmayan verginin hayvan mamalarından alınması hayvanların yaşam haklarının ihlalidir. Kedi ve köpeklere, bütün hayvanlara sahip çıkmak için partilerüstü irade koyabiliriz. Kedi ve köpek mamalarında KDV'nin yüzde 1 olması için kanun tekliflerimiz var; hep beraber değerlendirip Türkiye Büyük Millet Meclisinin hayvanların yaşam hakkına saygılı olduğunu ortaya koyalım, bu hepimizin boynunun borcudur.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.

Teklifin 4’üncü maddesi üzerinde şahsı adına Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürk.

Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifi üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Kurumların stratejik hedeflerini, itibarını ve imajını tehdit eden birkaç unsurun ortaya çıkardığı duruma “kriz” diyoruz. Krizlere Covid benzeri beklenmeyen bir durum da sebep olabilir; siyasi, ekonomik, diplomatik hatta teknolojik nedenlerle de kriz çıkabilir ancak krizlerin ortaya çıktığı noktada dikkat edilmesi gereken en önemli husus, yönetilemeyen her krizin felakete dönebilme ihtimalidir. İşte, ülkemiz, AK PARTİ’si tarafından yönetilemeyen krizler nedeniyle felaketi yaşamaya başlamıştır. Krizin adı “artan fiyatlar” felaketin adı “yoksunluk ve yoksulluktur.”

İran, kendince, mücbir sebepler nedeniyle Türkiye'ye gaz arzının on gün süreyle yapılamayacağını açıklamıştır. Yılbaşında yapılan elektrik ve doğal gaz zamlarımızın ardından vatandaşlarımız zaten elektrik ve doğal gaz kullanımından neredeyse vazgeçti, karanlıkta ve soğukta oturuyor ancak sanayicimizin, üreticimizin, iş yerlerimizin böyle bir kısıtlamaya gitme imkânı yok çünkü makinelerin çalışması, üretimin devam etmesi için enerji kalemlerine ihtiyacı olduğu açık. Hâl böyle iken Enerji Bakanlığı, BOTAŞ vasıtasıyla mevsimsel koşulları bahane ederek arz ve talep dengesini sağlamak için kullanıcı birliklerine yani OSB’lere gizli bir yazı yazarak 21 Ocak 2022 tarihinden itibaren ikinci bir bildirime kadar günlük gaz miktarının yüzde 60’ına tekabül eden miktarla sınırlandırmıştır; başka bir deyişle, sanayicilere doğal gaz tüketimini yüzde 40 azaltması talimatını vermiştir. Emir gibi yazıda, talimatlara uymayanlara sözleşmeden kaynaklı müeyyide uygulanacağı tehdidi açıkça yer almıştır. Üretim için en gerekli kalemi enerji olan sanayicilere “Sizin doğal gaz kullanmanızı kısıtlıyoruz, ne yaparsanız yapın.” demenizden sonra sanayicinin sizin hakkınızda düşündüklerini hayal gücünüze bırakıyorum.

Bu duruma neden geldik biliyor musunuz? 2021 yılı içinde uzun vadeli doğal gaz sözleşmelerinin bir bölümünün süresi bitti. “Karadeniz’de doğal gaz keşfettik.” hikâyesinin arkasına sığınılarak sanki yarın doğal gaz dağıtım hattına verecekmişsiniz gibi sözleşmelerinin tamamı yenilenmemiş, eksik kısmı spot piyasadan pahalı gaz olarak alınmıştır. Bu alım sadece BOTAŞ’ın değil, ülkede üreten, tüketen her kesimin zararını katbekat artırmıştır.

Değerli milletvekilleri, enerjiden sorumlu bir Bakanlığın ve ilgili kuruluşun en önemli görevi nedir? Memleketin her türlü enerji ihtiyacını karşılamak için gerekli planlamaları yapmak; enerji kaynaklarının ve enerjinin plan ve programlara uygun miktar ve evsafta üretilmesi, nakli ve dağıtımı için gerekli tedbirleri almak ve aldırtmak.

Sadece son talimatnameyle ispatlandığı üzere ne Enerji Bakanlığı ne de BOTAŞ, görevinin gereğini layıkıyla yerine getirememiştir. Şimdi de ilgili ama etkisiz kuruluşlar, beceriksizliklerinin acısını, faturasını ödeyemeyen vatandaştan sonra sanayiciden, imalatçıdan, üreticiden çıkarmaya çalışmaktadır. Aslına bakılırsa bu ülkenin üreticisi, sanayicisi elektrik ve doğal gaza yapılan zamlar nedeniyle uzun süredir böyle kötü yönetilen bir ekonomide üretim yapabildiği için ödüllendirilmesi gerekirken, aksine, cezalandırılmaktadır. Sanayi aboneleri 2020 yılı Ekim ayında doğal gazın birim fiyatına 1.393 lira ödüyordu; 2022 yılı Ocak ayı itibarıyla bu rakam, yıllık tüketimi 300 bin metreküpün üzerinde olan sanayi abonelerinin tarifelerinde bin metreküp için 6.300 liraya çıkmıştır. Bu, sadece ocak ayı fiyatıdır; aylık zamlarla birlikte sanayici gelecek ay sürpriz faturalarla da karşılaşabilir. Ayrıca, yine, sanayi kuruluşlarında ilave tarifeli bir artış sistemi getirilmiş, önceki ocak ayının yüzde 60’ı kadarına metreküp başı 6,3 lira tarife uygulanırken aşan kısmına 9,45 lira tarife uygulanmaya başlanmıştır. Zorunlu ihtiyaç kalemindeki bu denli artışa rağmen sanayici bugüne kadar “Eyvallah.” demiştir ama son talimatlarınızdan sonra “Eyvah!” demiştir. Hani övünüyordunuz ya “Şu kadar OSB açtık. Sanayide hamle yaptık. İhracata dayalı üretim modeli geliştiriyoruz.” diye, bu nasıl bir model? Sanayici, döviz dalgalanmasıyla zaten bir yıldır maliyet hesabı yapamıyordu; firmalar ürettiği ürünü kaça satacağını, iş görüşmelerinde hangi fiyatı vereceğini tahmine dayalı hesaplarla yapmaya çalışıyordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Başkanım, tamamlayayım.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Zam üstüne zam. Şimdi bir de “Doğal gazı az kullanın.” talimatı. İhracatçıyı, sanayiciyi bu şekilde mi teşvik edeceksiniz? İhracatçı, aldığı iş için en az altı ay önceden sözleşiyor; maliyet hesabını doğru yapacak ki önünü görebilsin, ona göre sipariş alsın, üretime başlasın. Aldığı işi zamanında teslim edemeyeceğinden yiyeceği reklamasyon cezasına mı yansın, bir sonraki seneye müşteriyi kaybetme riskine mi yansın? Zamanı gelen sipariş taahhütlerini, siz doğal gazı kısıtladığınızda, nasıl yerine getirebilsin? Şimdi ne yapacak sanayici, ihracatçı? Doğal gazı kesince fabrikalar suyla mı çalışacak? Olmayan doğal gazla nasıl üretim yapacak? Ekonomi modeli yıllardır yara almıştı ama şimdi kangren hâline geldi. Bu mu sizin ihracatçıya, üreticiye gösterdiğiniz kolaylık?

Beceremiyorsunuz, yönetemiyorsunuz, artık gitme vaktiniz geldi; Abbas yolcu… (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.

Soru ve cevap işlemi yok.

İç Tüzük’ün 60’ıncı maddesine göre söz talep eden bazı milletvekillerine söz vereceğim.

Sayın Karahocagil…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

52.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, 2021 yılında gerçekleştirilen projelere ilişkin açıklaması

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

2021 yılında AK PARTİ Hükûmeti lideri Recep Tayyip Erdoğan ile bir yılda gerçekleştirdiği projeleri anlatmaya devam ediyorum. 2021 yılında Jandarma ve Emniyete ait İHA’lar 43.857 saat uçuş yaptı, 181 terör eylemi engellendi, 1.542 mağara ve sığınak imha edildi. Yurt içindeki terörist sayısı 156’nın altına düşürüldü, 2.700’den fazla eşkıya etkisiz hâle getirildi. Savunma sanayisinde yerlilik, millîlik oranı yüzde 80’e ulaştı; Akıncı TİHA, AKSUNGUR SİHA envantere dâhil edildi, HİSAR A+ ve HİSAR O+ hava savunma sistemleri devreye alındı, ATMACA gemisavar füzeleri kullanıma hazır hâle getirildi, ilk İ sınıfı fırkateyn TCG İstanbul denize indirildi. Silahlı insansız deniz aracı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

53.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Azerbaycan 20 Yanvar katliamının 32’nci yıl dönümüne ve Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfına teşekkür ettiğine ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Can Azerbaycan’ımızın bağımsızlığı uğruna gerçekleştirilen protestolarda 20 Ocak 1990’da 25 bin kişilik Kızıl Ordunun Azerbaycan’a girmesiyle tarihe “Kara Ocak” olarak geçen 20 Yanvar katliamında şehit edilen aziz gardaşlarımızı, Azerbaycanlı soydaşlarımızı rahmetle, minnetle anıyor, manevi huzurlarında saygıyla eğiliyorum.

İstikbalimizin teminatı olan evlatlarımıza, derslerinde ve sınavlarında daha başarılı olmaları adına 50 bin adet Odak 2023 hızlı okuma ve anlama programını karne hediyesi olarak veren Türk milletinin gençlik aşısı Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfımıza teşekkürlerimi ve tebriklerimi sunuyor, karnelerini alan göz bebeğimiz evlatlarımıza başarılar diliyorum. Yaşasın Ülkü Ocakları!

BAŞKAN – Sayın Özkan…

54.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Elektrik Tüketim Desteği Yardım Programı’na ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiye’yi hedeflerine ulaştırmak, sorunlara çözümler üretmek, yeni projeler geliştirmek için var gücümüzle çalışıyoruz. Elektrik Tüketim Desteği Programı kapsamında ülkemizde son üç senede yıllık ortalama 2,1 milyon haneye toplamda 6,4 milyar lira kaynak tahsis edilmiştir. Elektrik Tüketim Desteği Programı kapsamını maddi imkânı yetersiz vatandaşlarımızın elektriğe erişiminde sıkıntıyı giderecek şekliyle genişletiyoruz. 50,4 milyon liralık ilave kaynakla 20 bin aileyi daha elektrik desteği kapsamına alıyoruz. Kömür yardımı alan hanelerden, isteyenlerin bunu doğal gaz olarak da kullanabileceklerini sağlayacak düzenlemeyle yaklaşık 4 milyon hane bundan yararlanacak.

Aziz milletimize hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ünsal…

55.- Ankara Milletvekili Servet Ünsal’ın, sağlıkta şiddet sorununa ilişkin açıklaması

SERVET ÜNSAL (Ankara) – Teşekkür ediyorum sevgili Başkan.

Sağlıkta mücadelede ön safta savaşan doktorları ve sağlık personelimizi buradan saygıyla selamlıyorum.

Buradan her gün sağlık çalışanlarının sorunlarını dile getirmeye devam edeceğim. “Ne zamana kadar?” derseniz, sağlıkta şiddet yasasını yani tutuklama, ceza alt sınırının üstünde bir yasa çıkarana kadar, sizler ve saray kulaklarınızı tıkasanız bile bu sorunları dile getireceğim.

Bugüne kadar 537 sağlık çalışanı hayatını kaybetti. Biraz önce bir hemşire kardeşimiz silahla katledildi. Sabıkalı bir hain kızımızı görevi başında öldürdü. İktidar, şiddet yasasını çıkarmaya çalıştı, içi boş. Tutuklama, ceza alt sınırının üstünde olmalı diye defalarca söyledik. Sizler ne yaptınız? Ne yaptığınız ortada. Bu ayıp size yeter AKP ve saray!

BAŞKAN – Sayın Ataş…

56.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, akaryakıt, doğal gaz ve elektriğe yapılan zamlara ilişkin açıklaması

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Akaryakıta her gün zam geliyor, elektrik ve doğal gaz faturaları artık el yakıyor. İktidar, elektrikteki 2 liralık TRT payını büyük bir indirim müjdesi verir gibi kaldırdı, peşinden de yüzde 130 zam yaptı. Marketlere baskın yaparak zamlarla mücadele ettiği algısı yaratan iktidar akaryakıt, doğal gaz ve elektrik faturalarındaki artışla ilgili ne yapacak? Yoksa akaryakıt istasyonlarına baskın yapıp pompacıları, elektrik ve doğal gazda sayaç okuyucularını hain mi ilan edecek?

AKP’nin şapkasını önüne koyup düşünme zamanı çoktan geçti. AKP, bir an önce ekonomide sorun yok algısından vazgeçmelidir ama yapmayacaklar, yine bildiklerini okuyacaklar çünkü millete sırtını dönenler, sarayda sefa sürenler vatandaşın sorunlarına çözüm üretemez. Ama milletimiz müsterih olsun, İYİ Parti kadroları ve projeleriyle hazır; biz geleceğiz, sorunları biz çözeceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Örs…

57.- Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs’ün, tarımsal girdilere yapılan zamlara ilişkin açıklaması

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, tarımsal girdilere, özellikle gübre ve tarımsal ilaçlara gelen zamlar üreticimizi perişan etmiştir. Üretici isyandadır, bir an önce tarımsal destekler artırılmalıdır. Bölgemizde fındığa verilen alan bazlı dekar başına 170 lira destek ile çay üreticimize verilen kilo başına 13 kuruş destek devede kulak bile değildir.

AK PARTİ’ye sesleniyorum: Çoğu gitti azı kaldı, sandık geliyor. Öyle “Ceketimi koysam seçilirim.” dönemi geçti; havalı, cakalı “Benim dediğim dedik, çaldığım düdük.” devri kapandı. Çiftçinin, üreticinin sesine kulak verin. Benden söylemesi.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Altaca Kayışoğlu, buyurun.

58.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa Milletvekili Mustafa Esgin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Biraz önce Bursa Milletvekili Sayın Esgin, 90 bin nüfuslu Demirtaş’ın aile sağlığı merkezi eksikliğini dile getirdik diye bize cevap vermiş. Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nu takip edip emekliye ikramiye, asgari ücretliye zam, taşerona kadro, TRT payının elektrik faturalarından kaldırılması, öğretmene 3600 ek gösterge getirmesi gibi Sayın Bursa Milletvekili de bizi takip etmeye devam etsin, böylelikle Bursa’nın sorunlarından haberdar olur diyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Ayrıca, ben Demirtaş’a çok gittim kendisi de bir kez olsun Kirazlıyayla’ya gitsin. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ile 42 Milletvekilinin Vergi Usul Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4092) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 303) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi önerge işlemine geçiyoruz.

4’üncü madde üzerinde aynı mahiyette olmak üzere 2 önerge vardır, önergeleri birlikte işleme alacağım.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 303 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinde yer alan “hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür” ibaresinin “hükümleri Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Ayşe Sürücü                Serpil Kemalbay Pekgözegü           Erdal Aydemir

          Şanlıurfa                                 İzmir                                   Bingöl

         Murat Çepni                         Abdullah Koç       Mahmut Celadet Gaydalı

             İzmir                                    Ağrı                                    Bitlis

       Mahmut Toğrul

          Gaziantep

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

       Utku Çakırözer                        Orhan Sümer

          Eskişehir                                Adana

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SALİH CORA (Trabzon) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Bitlis Milletvekili Sayın Mahmut Celadet Gaydalı.

Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 303 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde partim ve grubum adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin son maddesini görüşüyoruz. AKP ve küçük ortağının oylarıyla, Anayasa’ya aykırı olmasına rağmen meşru bir zemine oturtulacak. Düşünün ki Anayasa’yı korumakla yükümlü iktidar Anayasa’yı yok sayarak kendi kanunlarını koyuyor, hukuk devleti yerine hukuksuzluk yaratıyor. Peki, bugün üzerinde konuştuğumuz ve birazdan çoğunluk oylarıyla kabul edilecek bu teklif fakiri fukarayı, yoksulu, ihtiyaç sahibi kişileri mi koruyacak? Tabii ki hayır. Sadece bu Meclisten çıkan yasaları şöyle bir göz önüne aldığımızda, hangi yasa ya da kanun teklifi gerçekten toplumun temel ihtiyaç ve beklentilerini giderebilecek ölçüdeydi? Özellikle kapitalizme altın çağını yaşatan bu iktidar, toplumu her zaman yok saymayı, sermayeye ise her türlü yasaüstü, kanunüstü hak ve imtiyazları tanımayı gelenek hâline getirmiştir. Baskı aracı olarak Demokles’in kılıcı gibi şimdi de tüzel kişilere yönelmiş durumdasınız. Anayasa ihlali bir durum mevcuttur. Bu durum vergi ödevini düzenleyen 73’üncü maddeye tamamen aykırıdır. 1982 Anayasası’nın 10’uncu maddesi “Herkes, kanun karşısında eşittir.” der; hiçbir sınıfa, zümreye imtiyaz tanınmayacağı güvence altına alınmıştır. Bu “kur korumalı TL mevduat” adlı finans ürünü bir zümreye imtiyaz tanıyan bir düzenlemedir, özellikle pandemide kârına kâr katan tekelci sermaye kesimlerini kollamaktır. 1982 Anayasası’nın 73’üncü maddesi ise “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.” der; yurttaşın ödedikleri vergilerin kamu yararı için harcanan kamusal giderlere ayrılacağı belirtilmektedir. Ancak, bu kur korumalı TL mevduat hesaplarını kompanse etmek için kullanılacaktır. Bu da yoksuldan alıp zengine vermekle eş anlamlıdır. Yani zenginlerin biraz daha semirmesi ve sömürmesi anlamına gelir. Bu sistem sadece sermayeye kaynak aktarmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Hazineye büyük yük getirecek bu sistem tekrar 84 milyon halkımıza ödetilecektir. Peki, asgari ücrete, memur maaşına, emekli maaşına, çiftçi ürününe niçin kur garantisi vermiyorsunuz? Üretim ve teknolojide bir atılım yapılmadığı sürece, bu patinaj yapan sınama-yanılma metotlarıyla, el yordamıyla yol almaya çalışmak imkânsızdır. Eğitime ve bilime önem vermediğiniz sürece bunu yakalayamazsınız. Bu döviz-faiz-kur sarmalı ekonomiyi derin bir karanlık sarmala sürüklemektedir. Bırakın dünya ülkeleriyle rekabet etme şansını ekonomide üçüncü lige sürüklenmek üzereyiz.

Belli kişi ve şirketlere imtiyaz sağlamayı hedefleyen bir teklife asla onay vermiyoruz. Bakınız, sadece yandaş şirketlerinize tanıdığınız vergi istisnaları ve aflarıyla bugün kamu-özel iş birliğini ya da övüne övüne bitiremediğiniz birçok projeyi bu ülkenin geleceğini ipotek altına aldırtmadan yaptırabilirdiniz. Yandaşlıkla ve yalakalıkla zenginleşmiş şirketlerinizden, haksız ihalelerle büyük vurgunlar yaptırdığınız patronlardan; döviz korumalı köprülerle, otoyollarla, havalimanlarıyla toplumun geleceğinin sömürülmesine izin verdiğiniz sermaye gruplarından almanız gerekeni almış olsaydınız milyonlarca SSK borcu bulunan vatandaşın borcunu ödeyebilirdiniz, milyonlarca öğrencinin KYK borcunu ödeyebilirdiniz, barınamayan öğrencilere yeteri kadar yurt yaptırabilirdiniz, emekliye hak ettiği insanca maaşını ödeyebilirdiniz, emeklilikte yaşa takılanların taleplerini yerine getirebilirdiniz, çiftçinin mazot, gübre; yoksulun elektrik, su, doğal gaz; esnafın pandemide arşa çıkmış borcunu kapatabilirdiniz. Ama şu unutulmamalı ki her sıkıştığınızda yastıkaltından bir şeylerini çıkarmasını beklediğiniz bu halkın elinde artık yastığı dahi kalmadı.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Eskişehir Milletvekili Sayın Utku Çakırözer.

Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP sıralarından alkışlar)

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Memleketim Eskişehir’den az önce geldim, bugün gözlerimizle gördük ki bu Meclisten Paris Anlaşması’nı geçirmekle, Bakanlığın ismine “iklim” eklemekle çevre korunmuyormuş; sarayın ve AKP’nin kömür sevdası, halkı zehirleme inadı bitmiyormuş. AK PARTİ iktidarı bereketli Alpu Ovamızda, Odunpazarı sınırları içinde devasa bir kömür ocağı açmaya kalkıştı. Sevinç köyüne bu sabah halkı bilgilendirme toplantısı koymuşlar. Hava eksi 10 derece, pandemi pik noktasında ama kömür aşkı gözleri kör etmiş. Köylüyü iknaya gelmişler, kendi başlarına da değil yüzlerce jandarma eşliğinde. Ama Sevinç, Yassıhöyük, Gökdere, Çavlum, Ağapınar ve Kireç köylerinde yaşayan yüzlerce çiftçi korkmadan karşılarına dikildi; kent konseylerimiz, çevre derneklerimiz, belediye başkanlarımız, muhtarlarımız karşılarına dikildi. Bu buz gibi havada, jandarma korkutmasına aldırmadan “Biz buraya hayvancılığı bitirecek, tarımı bitirecek; meraları, suyu, havayı zehirleyecek kömür ocağı istemiyoruz.” diye haykıran yürekli hemşehrilerimize buradan selam olsun, onlarla gurur duyuyoruz.

Saray iktidarına da bir çift sözümüz var: Artık Eskişehir’i zehirleme sevdanızdan vazgeçin; verimli topraklarımızı, temiz havamızı, berrak suyumuzu yok etmenize Eskişehirliler olarak izin vermeyeceğiz.

Değerli milletvekilleri, maalesef, Eskişehir’in bir başka gündemi ise intiharlar. Geçen hafta bir kahveci kardeşimiz, bu hafta ise art arda 2 yetişkin polisimiz canına kıydı. Ne oluyor Allah aşkına? İçişleri Bakanına, Bakanlığına çağrıda bulunuyorum: Polis intiharlarını görmezden gelemezsiniz, güvenliğimizi emanet ettiğimiz polislerimiz birbiri ardına neden hayatına kıyıyor? Çalışma koşulları mı, yoğun nöbetler mi, hayat pahalılığı mı, iş yerindeki baskılar ve mobbing mi? Gerekçe her neyse mutlaka ama mutlaka bunun üzerine gitmeli, Türkiye'yi bu polis intiharları ayıbından kurtarmalıyız.

Değerli milletvekilleri, bir yanda çevre katliamı, diğer yanda hukuk katliamı. İşte, bugün, RTÜK Başkanı “tweet” atmış, FOX TV'de haber sunucusunun videosunu koymuş, tarafsızlık ilkesi çiğneniyormuş, inceleme başlatmışlar, ceza kesecekler. Söz konusu videoyu izledim, sizler de izleyin. Sunucunun sözlerinde ne terör övgüsü ne şiddet ne nefret ne küfür ne de hakaret var, sadece eleştiri var. Ekonomideki beceriksizliğin neticesinde ülkenin içine düştüğü durumu eleştiriyor ama tek adam ve kraldan çok kralcıların buna bile tahammülü yok. Gazeteci görevini yapıyor diye kanalı kapat ya da para cezası ver. Basın özgürlüğüne yapılan bu müdahaleyi buradan şiddetle kınıyorum. RTÜK ve Basın İlan Kurumu artık iktidarın bekçiliğini yapmaktan vazgeçmelidir. Bu ülkede basın özgürlüğü baskı altında oldukça dünyadan ülkemize güven duyulmuyor.

Değerli milletvekilleri, ülkemize güveni artıracak bir diğer unsur ise akılcı bir dış politika ve ulusal çıkarların korunmasıdır ama Dışişleri Bakanı, işte, gelip bu kürsüde yılda doksan gezi yapmakla övünüyor. Peki, sonuç: Bakın, daha dün Birleşik Arap Emirlikleri’yle swap anlaşması yapıldı. Hani millî onur, hani ulusal çıkar, hani darbeciydi bunlar, hani 15 Temmuzun arkasındaydı bunlar? 251 şehidimizin anısından, yüzlerce gazimizden hiç mi utanmıyorsunuz, merak ediyorum.

Diğer tarafta, Katar’a katar katar verilen millî varlıklarımız... Peki, ama aynı Katar, Rumlarla Kıbrıs Türkünü hançerleyen, Akdeniz’de hakkımızı hukukumuzu yok sayan anlaşma imzalıyor; iktidardan çıt yok.

ABD Başkanı soykırımla suçladı haksız hukuksuz yere hepimizi, hesabını sorabildiniz mi? Hayır. Ağzınızı dahi açamıyorsunuz. Ermenistan’la tabii ki normalleşelim, hepimiz istiyoruz ama 2009 yılındaki anlaşmada bir “tarihçiler komisyonu” kurulması vardı. Nerede şimdi o madde? Yok. Neden yok? Bundan daha büyük bir taviz olabilir mi?

Değerli arkadaşlarım, bir başka örnek: “Afrika açılımı” diye övünüyorsunuz, “Şu kadar büyükelçilik açtık, şöyle zirveler yaptık; Afrika’da şöyle söz sahibiyiz.” diye. Peki, ne oldu? İşte, Afrika Birliğinin merkezi olan Etiyopya’daki Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliğini kapatmak zorunda kaldınız, tek kelimeyle bir skandal.

Dışişleri Bakanlığı tarihinin en kötü, en başarısız döneminden geçiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – Dış politikayı kimin yönettiği dahi belli değil; Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu mu yönetiyor, sarayın danışmanı mı yönetiyor yoksa İletişim Başkanı mı yönetiyor, Millî Savunma Bakanı mı yönetiyor; belli değil. Dışişleri Bakanlığı Türkiye’de dış politikayı yönetmekten tamamen dışlanmış durumda.

Değerli milletvekilleri, buradan ne kanun çıkarırsak çıkaralım hukuk devletine, demokrasiye dönmeden, ulusal çıkara dayalı, akılcı bir dış politikaya dönmeden asla başarılı olamayız.

Bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 4’üncü madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümünün oylamasına geçmeden önce, Sayın Usta, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

59.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, 303 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne “hayır” oyu kullanacaklarına ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Biz, bu kanuna tabii ki “hayır” oyu kullanacağız, çok kısa bir şekilde oradaki gerekçemi anlatmak istiyorum, o nedenle söz aldım.

Burada iki vahim hata yapılıyor: Birincisi, enflasyon muhasebesi erteleniyor; ikincisi de şirketlere kur korumalı döviz tevdiat hesapları açmaları durumunda çok ciddi bir kurumlar vergisi istisnası getiriliyor. Siz böyle yaparak mütedeyyin insanları, mütedeyyin firmaları, üretim yapan firmaları, öz sermayesiyle çalışan firmaları cezalandırıyorsunuz; bunun karşılığında borçlanarak finansmana giden firmaları teşvik ediyorsunuz. Ayrıca, diğer ikinci yaptığınız düzenlemeyle de doları olan firmalara ödül veriyorsunuz ama Türk lirasına güvenmiş, aktifinde Türk lirası tutan firmaları da bu şekilde cezalandırmış oluyorsunuz. Bunları bilmemeniz mümkün değil, bizim boğazlarımız patladı, bunları size anlatıyoruz. Burada, en son geldiğimiz noktada, siyasi bir tercih olduğunu düşünüyorum artık ben. Bir, ne olabilir? Yandaşlara kıyak yapmaya yönelik bir şey olabilir; mutlaka size bastıran, bunu sizden hep isteyen büyük firmalar var; onlar için bunlar yapılıyor olabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – İkincisi, tabii, bunu yaparak binlerce KOBİ’yi cezalandırıyorsunuz, bunu görmek lazım veya diğer bir husus, küçük kamu işletmeleri var; bunları belki satmayı planlıyorsunuz, bunların bilançoları düzelmesin diye daha ucuza kapatabilmek için böyle bir şey yapılıyor olabilir.

Tabii, bunların seçime yönelik olduğu da anlaşılıyor çünkü 2023 sonuna erteleniyor ama ne yaparsanız yapın seçimi de kaybedeceksiniz. “Faize karşıyız.” dediniz, “nas” dediniz, mütedeyyin insanların oyunu aldınız, faiz geliri elde edenlerden alınan vergiyi sıfırladınız, sınırsız faiz artışına gittiniz; bu yapılan şeyler iyi niyetle bağdaşmaz.

Ekonominin nasıl olduğunu ifade etmek için iki küçük şey paylaşmak istiyorum Sayın Başkan. Bir tanesi, Erkan Öztürk diye birisi bir "tweet" atmış, diyor ki: “On beş yıllık sünnetçiyim, bugün ilk kez taksitle sünnet yaptım.” Şimdi, gelen yorumlar üzerine şunu söylemiş: “Yanlış anlaşılmasın, ücreti taksitle aldım, sünnet yine tek seferde oldu.”

İkincisi de bu akşam vakti Vezirköprü’nün bir ilçesinden, bir köyden Hacı Mehmet Amca var, o aradı beni…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – …dedi ki: “Ya, evladım, ışık parası -elektrik faturası da demedi- 300 lira geldi. Bizim evde sadece iki göz odada ışık yanıyor. Bu para nasıl geldi, biz bunu anlamadık; bunu Mecliste dile getir.” Ben de onun temsilcisi olarak bunu Mecliste dile getiriyorum ve bu anlamda da bu kanuna “hayır” oyu vereceğimizi tekrar ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

60.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 303 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne “hayır” oyu kullanacaklarına ve Boğaziçi Üniversiteli yurt dışına çıkış yasağı bulunan öğrenciler ile uzaklaştırma kararı alan öğrencilerin arkasında olduklarına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, hatiplerimizin kürsüde ifade ettiği haklı gerekçelerle “hayır” oyu kullanacağız. Ayrıca, daha önce defalarca ifade ettiğimiz, Boğaziçinde iki dalga hâlinde tutuklu olan öğrencilerin tamamı serbest kalmıştı. Ancak Boğaziçi Üniversitesi fizik bölümünde ve matematik bölümünde çift ana dal yapan ve 2021 Haziranda mezun olup 2020’den itibaren Münih Ludwig Maximilian Üniversitesinden fizik masteri için kabul alan dâhi öğrencimiz Kaan Bozgül ve yargılama sırasında okulu bitirip CERN’den kabul alan Mehmet Velat İnci hâlen yurt dışına çıkış yasaklarından dolayı bu programlara katılamıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hâkim, dosya üzerinden, evrak tercümesinden sonra yurt dışına çıkış yasaklarıyla ilgili karar verecekti ancak şu ana kadar herhangi bir karar verilmedi.

Ayrıca, Rektör Naci İnci’yi protesto ettiği için Beliz bir dönem uzaklaştırma almıştı; avukatları yargı yoluna gidiyor. Yarın Boğaziçi Üniversitesinde Beliz arkadaşlarıyla birlikte bir eylem yapacak, direniş yapacak; hem Beliz’in arkasında olduğumuzu hem -Mehmet Velat İnci ve Kaan Bozgül- 2 dâhi öğrencimizin yurt dışındaki eğitimlerinin tamamlanması için mahkemenin bir an önce kararını vermesini beklediğimizi söylüyorum.

Bir kez daha, “hayır” oyu vereceğimizi ifade ediyor, teşekkür ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

61.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, 303 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne “ret” oyu vereceklerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ya, teklifin hem geneli hem maddeleri üzerinde milletvekillerimiz konuşmalar yaptılar; orada, ret gerekçelerimizi, neden kabul etmeyeceğimize dair gerekçeleri ayrıntılarıyla ifade ettiler. Açıkçası, şu anda toplumun tamamına yakınının, ezici çoğunluğunun sorunlarına çözüm üretmek yerine, iktidar, şirketleri, sermayedarları, işverenleri rahatlatmak ve onlara tekrar yeni alanlar açmak üzerinden birçok teklif getiriyor ve maalesef, emekçilerin, emeklilerin, memurların cebi boş ve bu gidişle boş olmaya devam ediyor.

Ortaya çıkarılan kur korumalı mevduatın basiretsizliği her gün yeni bir yamayla örtülmeye çalışılıyor. Bu kanun teklifi de bu yamalardan biridir. Bu nedenle, biz, bu teklife “ret” oyu vereceğiz.

Teşekkür ediyorum.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Manisa Milletvekili Uğur Aydemir ile 42 Milletvekilinin Vergi Usul Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4092) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 303) (Devam)

BAŞKAN – Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, 60’a göre pek kısa bir söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkanım…

BAŞKAN - Oylama için üç dakika süre vereceğim, bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

(AK PARTİ sıralarından “Kabul” sesleri)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, böyle bir usul var mı? Böyle yüksek sesle Genel Kurulla dalga mı geçiyorlar? Milletvekili sorumluluğu yok mu?

Şimdi, Sayın Başkanım, size ses gelmiyor mu bilmiyorum ama arkadaşlar yüksek sesle “Kabul” “Kabul” diye bağırıyorlar. Herhâlde milletvekilleri bu kanun teklifine muttali olmadıkları için mi uyarıyorlar? Yani, hakikaten böyle bir şey yapılması çok büyük bir kepazelik. Böyle şey mi olur? Yüksek sesle “Kabul” “Kabul” demenin anlamı yok ki. Hayır, milletvekili bilmez mi yani?

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN - Açık oylama tutanağı gelmiştir, okutuyorum:

“Kullanılan oy sayısı   : 292

Kabul                                           : 241

Ret                                              : 51(x)

 

                  Kâtip Üye                                    Kâtip Üye

           Abdurrahman Tutdere                       Emine Sare Aydın

                   Adıyaman                                     İstanbul”

BAŞKAN – Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Sayın Tanal…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

62.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki elektrik sayaçlarıyla ilgili uygulamanın adaletsiz olduğuna ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Değerli Başkanım.

Şanlıurfa, Diyarbakır, Mardin, Batman, Siirt ve Şırnak’ta vatandaşların elektrik sayaçları kurum tarafından ya kapalı bir kasaya alınmakta veya elektrik direklerinin en üstüne takılmaktadır. Gelen elektrik faturalarını vatandaşlarımız kontrol edememektedir, okuyamamaktadır hatta Mecliste, kürsüde, elektrik faturalarının -pırasa gibi- hayali elektrik faturalarının nasıl kesildiğini gördük. Bu sebepten dolayı, Türkiye 7 bölge olduğu hâlde Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki bu uygulama eşitsizdir, bu uygulama adaletsizdir, bu uygulama keyfîdir, bu uygulama hukuki değildir. Yani Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de, Manisa’da olmayan bir uygulama Urfa’da neden uygulanıyor? Buradaki uygulamayı kabul etmiyoruz. Yani Yozgat’ta uygulama neyse, Çankırı’da uygulama neyse aynı uygulamayı istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Eşit uygulama istiyoruz, eşitlik istiyoruz, adalet istiyoruz vallahi ya! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Arık…

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim…

BAŞKAN – Tanal, işi götürdün bak.

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan…

BAŞKAN – Tanal, Tanal, bir dakika, bir dakika…

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Sayın Başkanım, siz Ağrılısınız, olacak şey mi şimdi bu? Yozgat’ta, İzmir’de, Çankırı’da olmayan bir uygulamayı Urfa’da niye uyguluyorsunuz? (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Tanal, seninle ilgili bir şey söyleyeceğim, bir dakika…

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Urfa milletvekilleri burada Başkanım, çıksınlar, konuşsunlar. Oy zamanı gidiyorlar, vatandaşla kavurma yiyorlar. Ya, vatandaşın hakkını niye savunmuyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar) Urfa milletvekillerine sesleniyorum; kavurmaya geliyorlar ama vatandaşın hakkını savunmaya gelmiyorlar. (CHP sıralarından alkışlar) Vallahi de öyle billahi de öyle, çıksınlar söylesinler, kavurma yemiyorlar mı?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Ya, bugün seni mi dinleyeceğiz ya?

ZİVER ÖZDEMİR (Batman) – Kimin orada kavurma yediği belli oluyor.

BAŞKAN – Sayın Arık…

63.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, canice katledilen Hemşire Ömür Erez’e Allah’tan rahmet, sağlık camiasına başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İstanbul Kartal’da Aile Sağlığı Merkezinde görevli Hemşire Ömür Erez bir cani tarafından hunharca katledildi.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum) – Sayın Tanal, onlar kavurma yerken sen onlara mı baktın, sen de onlara eşlik mi ettin?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Anlamadım.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum) – Onlar kavurma yerken onlarla ortak mı…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yani kavurma mı yerken…

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum) – Beraber mi yedin?

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Sayın Başkanım, süremi tekrar başlatır mısınız?

BAŞKAN – Sayın Tanal…

Sayın Arık, sürenizi yeniden başlatıyorum.

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Hemşire arkadaşımıza Allah’tan rahmet, ailesine ve sağlık camiasına başsağlığı diliyorum.

Sağlıkta şiddet cumhuriyet tarihinin en yüksek noktasına erişti. Evinde oturan bir vatandaş neredeyse “Gideyim de bir sağlıkçı döveyim, rahatlayayım.” noktasına geldi. Kimse şiddete uğramasın, kimse öldürülmesin ama siz hiç “Doğal gaza, elektriğe, gübreye, yeme niçin bu kadar zam yaptınız?” diye dövülen bir siyasetçi gördünüz mü? Görmemişsinizdir. Ya da siz hiç “Benim davam aylardır, yıllardır niçin sonuçlanmadı?” diye dövülen bir hâkim gördünüz mü? Görmemişsinizdir. Peki, sağlık çalışanlarına niçin bu kadar şiddet uygulanıyor? Onların suçu gece gündüz yirmi dört saat çalışmak mı? Yoksa coronada herkes birbirinden kaçarken onlar coronalı hastanın ateşini ölçtü…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 57 Milletvekilinin Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi (2/4056) ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 302) (X)

BAŞKAN – 2’nci sırada yer alan, Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 57 milletvekilinin Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi (2/4056) ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

Komisyon? Yerinde.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – İtirazınıza geleceğim ben.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tabii.

BAŞKAN – Komisyon Raporu 302 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu teklif İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Buyurun Sayın Özel.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

64.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, 302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin Anayasa’ya aykırılık tarafından değerlendirilmek üzere gündemden kaldırılarak ilgili komisyona iadesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, Genel Kurula yapmış olduğunuz sunuş konuşmasından 302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlanacağı anlaşılıyor. Komisyon aşamasında Anayasa’ya aykırılıkla ilgili iddiamız dile getirildiğinde, diğer komisyonlarda yapılan yaygın uygulamanın aksine, Komisyon Başkanı tarafından bu konu müzakereye açılmamış, anayasa hukuku konusunda hem ülkemizin hem dünyanın tanıdığı ve hakkını teslim ettiği İstanbul Milletvekilimiz Sayın Kaboğlu’na Komisyon Sözcüsü, Komisyon Başkanı tarafından söz verilmemiş, aykırılık iddiasına ilişkin görüşlerimiz dinlenmemiştir.

EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Yalan söylüyorsunuz, verildi. Her şey konuşuldu.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum) – Öyle bir şey yok ya! Lütfen ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu bağlamda, Anayasa’nın 128’inci maddesi gereğince “yasayla düzenleme” ilkesi, Anayasa’nın 7’nci maddesi “yasama yetkisinin devredilemezliği” ilkesi, “hukuk devleti” ilkesi Anayasa 2, “eşitlik ilkesi” Anayasa 10, “liyakat” ilkesi Anayasa 70, “ölçülülük” ilkesi Anayasa madde 13, “Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı” Anayasa 153 ve “Anayasa’nın bağlayıcılığı ve üstünlüğü” Anayasa’nın 11’inci maddelerine açıkça aykırı olan bu teklifin görüşülmeksizin Anayasa’ya aykırılık tarafından değerlendirilmek üzere gündemden kaldırılarak ilgili komisyona iadesini Riyaset makamından arz ve talep ediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, 302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlamadan önce Anayasa’ya aykırılık iddialarını görüşmenin İç Tüzük’e uygun olmadığını düşündüğüne, tutumunun bu yönde olduğuna ancak bu konuda bir usul görüşmesi açacağına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Teklifin Anayasa’ya aykırılığı itirazlarına ilişkin Başkanlığımızın görüşünü kısaca açıklamak isterim.

Bilindiği üzere, İç Tüzük’ün 38’inci maddesine göre komisyonlar kendilerine havale edilen tekliflerin ilk önce Anayasa’nın metin ve ruhuna aykırı olup olmadığını tetkik etmekle yükümlüdürler. Komisyon Anayasa’ya aykırı gördüğü teklif maddelerine geçmeden reddetmek zorundadır. Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu, teklifi Anayasa’ya aykırı görmeyerek raporunu Başkanlığımıza intikal ettirmiş ve teklif gündemimizdeki yerini almıştır. Genel Kurulda teklifin tümü üzerindeki görüşmeler sırasında Anayasa’ya aykırılık iddialarının dile getirilmesi mümkündür. Genel Kurulun bu görüşmelerden sonra Anayasa’ya aykırılık iddialarını ciddi görerek maddelere geçilmesini reddetme yetkisi bulunmamaktadır. Yine, İç Tüzük’ün 84’üncü maddesine göre, teklifin belli bir maddesinin Genel Kurulda görüşülmesi sırasında, Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle reddi istenilen önergeler diğer önergelerden önce oylanır.

Görüldüğü gibi, bir teklifin Anayasa’ya aykırı görülmesi hâlinde gerek komisyonda gerekse Genel Kurulda reddedilmesine olanak tanıyan çok sayıda kural bulunmaktadır. Bu nedenlerle teklifin görüşmelerine başlamadan önce Anayasa’ya aykırılık iddialarını görüşmenin İç Tüzük’e uygun olmadığını düşünmekteyim. Tutumum bu yöndedir ancak usul tartışması açacağım.

IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- 302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlamadan önce Anayasa’ya aykırılık iddialarının görüşülmesinin İç Tüzük’e uygun olup olmadığı hakkında

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Lehte…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Lehinde…

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Aleyhte…

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Aleyhte…

BAŞKAN – Lehte Mehmet Doğan Kubat ve Ramazan Can; aleyhte İbrahim Özden Kaboğlu, Mehmet Ruştu Tiryaki.

İlk olarak Sayın Kubat.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; açılan usul görüşmesinde, Başkanlık makamının, 302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin Anayasa ve İç Tüzük’e uygun olduğunu ve Başkanlık makamının bu konuda yapacak bir işlemi bulunmadığına dair açıklamış olduğu tutumunun lehinde görüşlerimi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, daha önce de benzer çok tartışma yaptık. Biliyorsunuz, Anayasa’ya aykırılık noktasında teklifler yasama aşamasında üç aşamada, bir de nihayetinde yargı aşamasında yargısal denetime tabi tutulurlar. İç Tüzük’ümüzün 67’nci maddesine göre, Başkanlık makamına gelen bütün teklifler genel çerçevesi itibarıyla Anayasa’ya aykırılık yönü de dâhil olmak üzere bir incelemeden geçer. Daha sonra, 38’inci madde kapsamında, komisyon kendisine gelen bir teklifin öncelikle Anayasa’nın özüne ve sözüne açık veya örtülü biçimde aykırı olup olmadığı yönlerinden bir değerlendirme yapar, Anayasa’ya aykırılık iddiasını ciddi görürse ikinci fıkra gereği maddelere geçilmesini reddeder. 302 sıra sayılı Rapor’un 14’üncü sayfasında bu konuda değerli muhalefetin vermiş olduğu önerge tartışılmış ve Komisyon bu iddiayı reddetmiştir. Daha sonra, şu anda sıra sayısı Başkanlık makamına gelmiştir. Bu aşamada, yine, muhalefet partilerinin elbette ki 87’nci madde çerçevesinde ve 91’inci madde çerçevesinde -temel kanun olduğu için- Anayasa’ya aykırılık önergeleri vermeleri… Zaten bunlar usul gereği öncelikle görüşülecektir.

Şimdi, 87’nci madde ne der? “Aksine hüküm yoksa Tüzükte başkaca, bir teklifin tamamının komisyona iadesine ilişkin önergeler...” der. Bu aksine hüküm nerede var? 88’inci maddede var. On beş gün önce burada bir maddeyi komisyon geri çekti, hatırlarsınız. Şu anda, anayasal açıdan teklifin tümünün komisyona gönderilmesini isteme yetkisi sadece esas komisyondadır. Genel Kurul aşamasında tümü görüşülürken, bu görüşler ifade edildikten sonra maddelere geçilmesi noktasında yapılan oylama sırasında yüce Genel Kurul Anayasa'ya aykırılık iddialarını zaten ciddi bulursa komisyonda olduğu gibi maddelere geçilmesini reddetmek suretiyle de bu itirazı karşılamış olacaktır. Dolayısıyla, şu anda bu sıra sayısının gerek Anayasa gerek İç Tüzük bakımından Genel Kurulda görüşülmesinde herhangi bir hukuki engel bulunmadığından dolayı Başkanlık makamının tutumunun lehinde olduğumu tekrar ifade ediyor, yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Lehte, Sayın İbrahim Özden Kaboğlu.

Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Divan, değerli üyeler; buradaki ana sorun… Anayasa madde 11 “Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.” diyor. Bunun İç Tüzük'teki karşılığı madde 38, “Komisyon ilk görev olarak kendisine gelen teklifi Anayasa'ya uygunluk yönünden inceler. Bu münhasır bir yetkidir, komisyona ait bir yetkidir, bunu gerekçeye bağlar; inceler, tetkik eder hem metin olarak hem de içerik olarak.” diyor. Komisyon bu görevi yerine getirmemiştir. Bu görevin daha önce yerine getirildiği söylenmiş olsa da bu konuda başka yetkili bir organ bulunmamaktadır ve münhasır bir komisyon yetkisidir. Esasen Anayasa tartışması açılmış fakat Anayasa tartışması bitmeden, lehe ve aleyhe görüşler alınmadan oylamaya geçilmiştir, bir anda oylanmıştır. Bu nedenle, 38’inci maddenin gerekleri yerine getirilmediğinden, 84’üncü maddeyi tikel olarak değil, bir bütün olarak teklifin bütününe uygulamamız gerekir ve bu teklifi iade etmemiz gerekir. Aksi hâlde, madde 11’in “Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.” biçimindeki hükmüne aykırılık teşkil etmektedir.

Şimdi, esasen metnin içeriğine baktığımız zaman, esas madde 128 olmak üzere, memurların atanması konusu yasayla düzenlenir ve 70’inci maddeye göre liyakat ilkesi geçerlidir. Yasayla düzenleme söz konusu olduğu zaman bu yetki Meclisindir ama Meclisin yetkisi -öğretmenlerin atanması konusu- yönetmelikle düzenlenmektedir ve hâliyle, Anayasa’nın birçok maddesine ve en başta da 2’nci maddesine aykırılık oluşturmaktadır.

Bunlar içerisinde esasen liyakat ilkesi bakımından çok ciddi bir sorun adaylık değerlendirme komisyonudur. Adaylık değerlendirme komisyonu da oluşumu yönetmeliğe bırakılmış bir husustur. On dört yıl sonra, Anayasa Mahkemesi kararından on dört yıl sonra, Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda düzenlenmesi öngörüldüğü hâlde, Anayasa Mahkemesi kararında belirtilen ilkelere riayet edilmeden, yasallık ilkesi yönetmeliğe bırakılmıştır. Hâliyle, böyle olunca -Anayasa madde 70- liyakat ilkesi de ihlal edilmektedir. Bu açıdan -tabii ki öğretmenlerin yetiştirmek durumunda olduğu gençlik- Anayasa madde 42 gereği çağdaş, bilimsel, çoğulcu bir eğitimin koşullarının temel yapısının oluşması bu çerçevede mümkün olmayacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu itibarla, esasen hem yasa dili bakımından -Anayasa madde 3- ciddi sorunlar içermektedir. Yasa tekniği bakımından, öğretmenlik mesleğiyle bağdaşmayacak, onuruyla bağdaşmayacak bir yasayla karşı karşıya bulunuyoruz; gerekçesiz bir yasa söz konusu. Anayasa Mahkemesi kararının gereği yerine getirilmediği için de 153’ün son fıkrasına aykırıdır. Aday öğretmenlikten adaylığa geçişe ilişkin objektif ölçütlerin bulunmaması ve belirsizlikler Anayasa madde 2’ye aykırı olduğu gibi, hâliyle 70’inci maddeye de aykırı bulunmaktadır. Bu düzenlemenin en önemli hükmü olan mali haklara ilişkin hüküm, bu da bir yıl geriye bırakılmaktadır. Tabii ki tek olumlu hüküm olarak kabul edilebilir bir durum değildir.

Bu vesileyle, Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun, anayasal mirasımızın 101’inci yılını kutlar ve demokratik…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hocam, bir dakika alabilirsiniz, bir dakika verecek Başkan.

BAŞKAN – Hocam, söyleyeceğiniz varsa buyurun, toparlayın.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bu vesileyle, bugün 20 Ocak 2022, 1921 Anayasası’nın 101’inci yılı. 1921 Anayasası’nın anlamı “Devlet, anayasayla doğar.” kuralının… Türkiye Cumhuriyeti 1921 Anayasası’yla doğmuştur ve tabii ki yapacağımız demokratik hukuk devleti anayasasıyla -2017’de askıya alınmış olan demokratik hukuk devleti anayasası- 2023 yılında cumhuriyetin anayasayla yaşayacağını gösterebileceğimizi umut ediyor ve bu anayasal ideal, hedef gerçekleşinceye kadar andımız gereği yürürlükteki Anayasa’ya saygı göstermemiz gerektiğini bir kez daha belirtiyor ve saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Lehte, Ramazan Can.

Buyurun.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Meclis Başkan Vekilimizin tutumunun lehinde olduğumu beyan ediyorum.

Bir kanun teklifinin Anayasa’ya aykırı olup olmadığını ileri sürmek, bu beyanda bulunmak bir iddiadan ibarettir; evet, bir iddiadan ibarettir. Biz de Anayasa’ya uygun olduğunu söylüyoruz, bu da bir iddiadır. Dolayısıyla, iki iddianın yarışması muhtacımuhakemedir. Muhtacımuhakemeye yani Anayasa Mahkemesine gitmeden önce de denetim yolları vardır. Bunlardan biri nedir? Teklif Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edildiğinde Kanunlar ve Kararlar Anayasa’ya aykırı olup olmadığını inceler, inceledikten sonra komisyona havale eder; komisyon, 38’e göre, Anayasa’nın ruhuna, lafzına uygun olup olmadığını değerlendirir; orada tartışmalar yapılır ve karara bağlanır, o karar rapor hâline getirilir, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur. Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmuş mu? Sunulmuş. Bu arada AK PARTİ Grubu devreye girmiş; İç Tüzük 19’a göre, Danışma Kurulunda oy birliğiyle çıkmadığı için grup önerisi getirmiş ve grup önerisiyle teklifi gündemin 2’nci sırasına almıştır. Dolayısıyla, gündemin 2’nci sırasına girdiği için, bana göre, Anayasa’ya aykırılık itirazının orada yapılması lazım. Gündemin 2’nci sırasında, Meclis Başkan Vekili ne yapacak? “Bunu görüşme.” mi diyecek? “Bunu komisyona havale edeyim.” mi diyecek? (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Yaptık. Anayasa’ya aykırılık için konuşturmadınız ki!

RAMAZAN CAN (Devamla) - Diğer taraftan, tabii ki amacımız mükemmel bir kanun çıkarmak. Anayasa’nın lafzına, ruhuna…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Anayasa’ya aykırılık iddiasını konuşturmadınız ki Komisyonda. Bir tek Yıldırım Hoca konuştu, Başkan bizi konuşturmadı Anayasa’ya aykırılık iddiasında.

RAMAZAN CAN (Devamla) - Ama bunların her biri bir iddiadan varittir. Diğer tarafta, Komisyonda geçtik, oldu ya, Anayasa’ya aykırılık iddiaları daha devam ediyor.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Tabii, Anayasa’ya aykırılık iddiamız vardı, itirazımız vardı, konuşturmadı ki.

RAMAZAN CAN (Devamla) - Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna da bir yetki verilmiş, burada da aynı şekilde 84’üncü madde diyor ki: “Anayasa’ya aykırılık önergeleri diğer önergelerden önce konuşulur ve değerlendirilir.”

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – İşte, konuşturmadınız! Bizler konuşmak istedik, yazılı verdik, konuşturmadınız! Sadece Yıldırım Hoca konuştu, bizi konuşturmadınız.

RAMAZAN CAN (Devamla) - Millî irade Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, burada, tecelligâhında sübut bulur. “Anayasa’ya aykırı.” diyorsunuz, biz de uygun diyoruz. Netice itibarıyla, Anayasa Mahkemesinin kuruluş gerekçesi de budur. Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütün bu yolları geçtikten sonra hâlâ yeterli sayıda, çoğunlukta milletvekili ya da grup, yetkiyi haiz grup “Anayasa’ya aykırı.” diye devam ediyorsa hakkını aramaya -evet, muhtacımuhakeme orada devreye girer- Anayasa Mahkemesine gider, Anayasa Mahkemesi de yargılama yapar ve muhtacımuhakemeyi yerine getirir. Anayasa’ya aykırılık iddialarının son mahalli de orasıdır.

YILDIRIM KAYA (Ankara) – Benzerini Anayasa Mahkemesi iptal etti, dört yıl sonra iptal etti.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – 2008’de iptal etti. Ramazan Can, sana göndereyim ben tutanakları, iptal etti Anayasa Mahkemesi 2008’de.

RAMAZAN CAN (Devamla) - Buradan şuraya gelmek istiyorum: Diğer taraftan, Türkiye Büyük Millet Meclisinde her şey tartışılmalı ve tartışılıyor. Usul tartışması da iyi bir şey. Burada bütün siyasi partiler de İç Tüzük açısından not düşüyor tarihe ancak şunu da özellikle söylememiz lazım ki demin hocamızın Anayasa’ya aykırı olduğunu iddia ettiği maddelerle ilgili söylemi beyandan ibarettir; aksi beyanda da biz bulunuyoruz, karar mercisi Anayasa Mahkemesidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Ramazan Bey, buyurun.

RAMAZAN CAN (Devamla) - Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu ise Anayasa Mahkemesinden önceki en büyük iradedir.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ya, Anayasa’ya aykırılığını bile bile niye gönderiyorsunuz Anayasa Mahkemesine? Ya, böyle bir mantık olur mu ya? Anayasa’ya aykırılığını bile bile “Anayasa Mahkemesine gönderelim.” diyor.

RAMAZAN CAN (Devamla) - Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Dördüncü söz Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki Bey’in.

Buyurun Sayın Tiryaki. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi sorun şu: Biz Millî Eğitim Komisyonunda Anayasa’ya aykırılık tartışması yürütemedik; bu kadar net.

EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Yaptık, yaptık.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Şimdi, Sayın Başkan, bir önerge sunuldu, Anayasa’ya aykırılık önergesi. Siz de bu Anayasa’ya aykırılık önergesini bir değişiklik önergesiymiş gibi değerlendirip o önerge üzerine sadece bir konuşma yaptırdınız, onun dışında Anayasa’ya aykırılıkla ilgili hiçbir konuşturma yaptırmadınız; arkasından oylattınız “Kabul edenler… Etmeyenler…” dediniz ve “Bu yasa Anayasa’ya aykırı değil.” dediniz. Ondan sonra yürütülen tartışmalar, bugün burada, şu anda yürüttüğümüz tartışmalar da dâhil olmak üzere, aslında Anayasa’ya aykırılık tartışması değil.

Hiç şu kısımdan bahsetmiyorum: Ben ayrıca Anayasa’ya aykırılığın sadece el kaldırıp indirilerek verilecek bir karar olduğunu da düşünmüyorum.

EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Nasıl yapacağız?

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Gerçekten Anayasa’ya aykırılık tartışması yürütmek gerekiyor.

Bakın, bu konuda, bu getirdiğiniz teklifle ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin verdiği çok ayrıntılı bir karar var. Adalet ve Kalkınma Partisi 2004 yılında öğretmenlik mesleğini kariyer basamaklarına ayırdı, kariyer basamaklarına ayrılmasını o dönem milletvekilleri Anayasa Mahkemesine başvurarak iptal ettirmek istedi. Ne yazık ki Anayasa Mahkemesi bundan dört yıl sonra, 2008 yılında bir karar verdi; 2008 yılında karar verdiğinde de üç temel başlıkta çok ayrıntılı karar verdi, dedi ki: “Bir: Hizmet içi eğitime puan vermeniz Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır çünkü isteyen herkes hizmet içi eğitime katılamıyor. Millî Eğitim Bakanlığı, valilikler kimi isterse onu hizmet içi eğitime alıyor.” bu, birinci iptal nedeniydi.

İkinci iptal nedeni neydi? Anayasa Mahkemesi şunu söyledi, dedi ki: “Uzman öğretmenlik ve başöğretmenliğin kontenjanla sınırlanması kabul edilemez.” Bu ne demek? Bakın, uzman öğretmenlik sınavına, başöğretmenlik sınavına giren bir öğretmen, bütün soruları doğru yapsa, 100 üzerinden 100 puan alsa dahi o getirdiğiniz kanunla uzman öğretmen olmayabilirdi, başöğretmen olmayabilirdi. Dolayısıyla “Bu da Anayasa’ya aykırıdır.” dedi.

Üçüncü iptal nedeni neydi? Getirdiğiniz kariyer basamakları değişikliğiyle ilgili olarak şunu söyledi, dedi ki: “Anayasa uyarınca memurların ve diğer kamu görevlilerinin şu, şu, şu, şu hakları yasayla düzenlenir. Siz, yasayla düzenlenmesi gereken konuları yönetmeliğe havale edemezsiniz yani yönetmeliğe havale ederseniz eğer, Anayasa’ya aykırı bir iş yapmış olursunuz.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan, müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Getirdiğiniz teklif işte bu nedenle Anayasa’ya aykırı çünkü öğretmenliği kariyer basamaklarına ayırıyorsunuz ama bununla ilgili pek çok düzenlemeyi yönetmeliğe havale ediyorsunuz.

Bakın, burada, hiçbir tane grup “Neden öğretmenlik meslek kanunu çıkarıyorsunuz?” demedi. Sadece “Öğretmenler bundan daha iyi bir meslek kanununu hak ediyorlar. Anayasa’ya aykırı bir düzenleme yapmayın. Zaten mali hakları 2023 yılı Ocak ayında yapacaksınız. Gelin, bunu Anayasa’ya uygunluk açısından, öğretmenlerin ihtiyacı açısından bir alt komisyonda tartışalım.” dedi. Tartıştırmadınız, Anayasa’ya aykırı iş yaptınız ve şimdi de devam ediyorsunuz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Özgür Bey…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yok, önce kararı… Ben başka bir şey söyleyeceğim efendim.

BAŞKAN – Söz mü istiyorsunuz?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yok, siz bu tartışmayı sonlandırın efendim, kararınızı bildirin, sonra başka bir şey söyleyeceğim.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

Tutumumda bir değişiklik yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, bu aşamada yani…

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

65.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Anayasa’ya aykırılık iddialarıyla ilgili bir İç Tüzük tadilatına ihtiyaç olduğuna ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, tutumunuzu açıklamadan önce bir şey söylesem İç Tüzük’ü ihlal etmiş oluruz. Tutumunuzdan önce değil ama sonra…

Şöyle bir ihtiyacın, İç Tüzük tadilatı ihtiyacının olduğu açık: Adalet ve Kalkınma Partisi, bir önce görüştüğümüz kanun istisna olmak üzere, bu yasama döneminde hemen hemen bütün kanunları, 81’inci maddeye göre değil, 91’inci maddeye göre temel kanun olarak görüştürüyor. Anayasa’ya aykırılık iddialarında da diyor ki: “Bu aşamada yapacak bir şey yok -ki Riyaset makamının da istikrarlı kararları bu yönde oluyor- ve siz Anayasa’ya aykırılıkları maddeler geldikçe iddia edersiniz, önergenizi verirsiniz, İç Tüzük’e göre öncelikle görüşülür.” Şimdi, 81’e göre görüşsek mümkün, 7 önerge hakkı var; burada 2 önerge hakkı var, grupların önerge hakkı saklı yani her gruba 1 önerge düşüyor. Yani bizi şuna itiyorlar: 11 maddelik kanun, yürütme ile yürürlük hariç, 9 maddenin 9’unu da biz -giriş dâhil- Anayasa’ya aykırı görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biz bu Anayasa’ya aykırılık iddialarıyla ilgili önerge verirsek şuna denk geliyor: Anayasa’ya aykırılık iddia ediyorsan içeriğe yönelik konuşamazsın, içeriğe yönelik konuşacaksan Anayasa’ya aykırılık iddia edemezsin. Mademki böyle bir sorunla karşı karşıyayız, o zaman hiç değilse, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine “2 tane önerge verilebilir, grupların önerge hakkı saklıdır ancak Anayasa’ya aykırılık önergeleri bu sıraya dâhil değildir.” diye bir madde eklemek lazım. Yani bize “Anayasa’ya aykırılığı maddede tartış.” deyip o zaman da içeriğe yönelik önerge verme hakkını ortadan kaldırmak ya anayasal denetimden ya da yasama pratiğine katkıdan sarfınazar etmek, vazgeçmek, o hakkı kullanmamak, bu görevi yerine getirmemek noktasına geliyor. Hiç değilse bunu tutanağa geçirmek ve sizin tarafınızdan Meclis Başkanlığının ve bütün grupların dikkatine sunmak istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Hayhay.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 57 Milletvekilinin Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi (2/4056) ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 302) (Devam)

BAŞKAN – Teklifin tümü üzerinde Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Emrullah İşler konuşacaktır.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA EMRULLAH İŞLER (Ankara) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 302 sıra sayılı Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi, ekranları başında bizleri takip eden aziz milletimizi, tüm öğretmenlerimizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.

Konuşmamın başında, ülkemizin dört bir köşesinde gelecek nesillerimize ilim, irfan öğreten, her türlü fedakârlığa göğüs gererek bu yolda şehadet şerbeti içen başta Aybüke ve Necmettin Öğretmen olmak üzere tüm şehit öğretmenlerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum.

Az önce ifade edilen Komisyon aşamasındaki konuyla ilgili de bir cümle söyleyerek konuşmamı yapacağım. Komisyonumuzda yapmış olduğumuz toplantı -milletimizin ve sizlerin takdirine sunuyorum- on üç saat, otuz altı dakika sürdü; 459 sayfa tutanak var.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Niye, çok mu? Bu kadar önemli bir kanun için günlerce konuşabilirdik.

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Ben Anayasa’ya aykırılık önergesini işleme aldım. İmza sahibi Sayın Yıldırım Kaya tam yirmi dakika bütün argümanlarını sundu.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Biz de konuşmak istedik Anayasa’ya aykırılık iddiasında ne İbrahim Hoca’ya ne bize söz vermediniz. Anayasa’ya aykırılık iddiasında sadece Yıldırım Kaya konuşabildi.

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Sonra Komisyon üyelerinin takdirine sunduk, oylamayı yaptık…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Hâlbuki Anayasa’ya aykırılık iddiasında, iddiada bulunan herkes konuşabilir.

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – …ve ayrıca az önce burada ifade eden, konuşan Sayın Kaboğlu’na da en az 10 kere söz vermişimdir, saatlerce de konuşmuşlardır.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Aykırılık önergesinde söz vermediniz, aykırılık önergesinde sadece Yıldırım Kaya’ya söz verdiniz.

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerek eğitim tarihi açısından bakıldığında gerekse geldiği nokta itibarıyla öğretmenlik, eğitim sistemimizin temel bileşenidir.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Aykırılık önergesinde bize söz verilmedi, biz normal içerikte konuştuk, aykırılık önergesinde sadece Yıldırım Hoca konuştu. Benimle İbrahim Hoca’ya söz hakkı verilmedi aykırılık önergesinde.

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Türk toplumu, millî hasletlerini öğretmene yüklemekte ve öğretmene saygıyı ön planda tutmaktadır. Devlet büyüklerine öğretmenlik unvanının verilmesi de bunun en önemli göstergesidir.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Yok, aykırılık önergesinde bize söz vermediniz, bize içerikte söz verdiniz Sayın Başkan. Aykırılık önergesinde söz vermediniz.

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmenlerimizin mesleklerini icra ederken ihtiyaç duyacakları alanlarda gelişmelerini temin etmek ve bu gelişmelerini desteklemek amacıyla oluşturulmuştur. Bu amaçla, adaylıktan başlayan, öğretmenlik ve uzman öğretmenlik aşamalarından sonra başöğretmen unvanıyla taçlandırılan bir mesleki tasarım düzenlenmiştir.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Başöğretmenlik Mustafa Kemal Atatürk’e aittir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Atatürk’ün

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Sayın Köksal, artık bir susun, lütfen.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Niye?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Neden o, siz mi yöneteceksiniz?

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Kariyer basamakları olarak da…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Komisyon mu burası, Komisyon mu burası? Başkan karar verir ona.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Komisyonda değilsiniz, Başkan karar verir.

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Lütfen, ben burada konuşuyorum, ben burada konuşuyorum Sayın Özgür Özel. Siz burada konuşurken birileri laf attığı zaman aynısını söylemiyor musunuz?

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Siz atıyorsunuz, siz atıyorsunuz biz kürsüdeyken siz laf atıyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Komisyon mu burası? Başkan karar verir.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Konuşacağın bir şey varsa kürsüye çıkar konuşursunuz, dinleyemiyorum sizden.

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Kariyer basamakları olarak da adlandırdığımız bu aşamaların tamamı öğretmenlerin meslekteki gelişimlerine göre planlanmıştır. Millî Eğitim Bakanlığının öğretmenlerimizin gelişimi konusunda oluşturduğu imkânların oldukça etkili bir şekilde kullanıldığı görülmektedir.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ya, Komisyonda sustun, burada konuşma, öğretmenlerin hayatını etkiliyor ya!

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Bakanlık son beş ayda 700 bine yakın öğretmene hizmet içi eğitim vermiştir.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Yüz binlerce öğretmeni etkileyecek bu kanun ile on üç saati çok görüyor, günlerce konuşmalıydık bunu Komisyonda, günlerce konuşmalıydık.

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Öğretmenlerin bu gelişimlerinin tanınması ve desteklenmesi bu kanunun temel amacıdır.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sendika başkanlarına zar zor söz verdiniz.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Ya, çık kürsüden konuş, kürsüden konuş o zaman.

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Son yirmi yılda, başta okullaşma oranları ve teknolojik yatırımlar olmak üzere, eğitimin birçok alanında önemli mesafeler katedilmiş ve bu konuda bizden ileri ülkelerle aramızda fark kalmamıştır.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sendika başkanlarına zar zor söz verdiniz Komisyonda, Anayasa’ya aykırılık iddialarımızı konuşturmadınız.

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Sayın Başkanım, bir müdahale eder misiniz.

BAŞKAN – Devam edin; sizi dinliyor vatandaşımız ya, devam edin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, ettiğini buluyorsun!

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Günümüzde toplumlar…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Komisyonda konuşturmadın ya, ettiğini buluyorsun.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Komisyonda yaptığınızı buluyorsunuz!

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Ya, Sayın Burcu Hanım’ın kaç saat konuştuğunu çıkarırım tutanaklardan!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, Anayasa’ya aykırılıkta konuşturmamışsın!

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Sayın Özel, sen orada mıydın?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Konuşturmamışsın!

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Konuşacağım tabii; biz, yüz binlerce öğretmenin hayatını etkileyen bir kanunda konuşacağız!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Konuşturmamışsın!

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – On üç saat otuz altı dakika konuşma yapıldı diyorum ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Konuşturmamışsın!

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Konuşacağız!

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Konuşturmadınız!

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Konuşacağız!

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Hepiniz geldiniz, defaatle konuştunuz; Allah’tan korkun!

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Millet bunun için buraya gönderdi bizi!

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – 459 sayfa tutanak var ya! Kim konuştu?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ettiğini buluyorsun!

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Yüz binlerce öğretmenin hayatını etkileyen bir kanunda konuşacağız; bunun için oy aldık biz!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, lütfen uyarır mısınız.

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Sayın Başkanım, biraz sükûneti sağlayalım.

BAŞKAN – Siz devam edin.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Biz “parmak indir, kaldır” vekilleri değiliz!

BAŞKAN – Devam edin.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Biz halkın vekilleriyiz!

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Aynen Komisyonda da bu tutumu sergilediler Sayın Başkan.

BAŞKAN – Burcu Hanım… Sayın Köksal…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Komisyonda sürekli susturdunuz, müdahil oldunuz!

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Sayın milletvekilleri, günümüzde toplumlar hızla gelişmekte…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sizin grubunuz bize sataştı, hiçbir şey demediniz!

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Sayın Köksal, milletimiz bizi izliyor! Milletimiz bizi izliyor, tamam mı?

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Komisyonda grubunuz, Zehra Hanım, sürekli bize sataştı; hiçbir şey demediniz!

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Biraz saygı olsun, biraz nezaket olsun lütfen.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Hiçbir şey demediniz ama bizi sürekli uyardınız!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu ettiğini buluyor, bu!

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Ben İç Tüzük’e göre Komisyonu yürüttüm ve toplantıyı tamamladım.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Bizi sürekli uyardınız; Zehra Hanım bize sürekli sataştı, AKP’liler sataştı, hiçbir şey demediniz ama bizi sürekli susturdunuz!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, lütfen uyarır mısınız.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu Komisyona illallah dedirtmişsin, ettiğini buluyorsun!

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzde toplumlar hızla gelişmekte, bilgi ve teknoloji çağa damgasını vurmaktadır. Çağımız “bilgi çağı” “iletişim çağı” gibi isimlerle adlandırılmaktadır. Diğer yandan, pek çok ülke değerler meselesini ele almakta ancak genç nesillere bu değerlerin aktarımında zorluklar yaşanmaktadır. Ülkemizin bir yandan gelişmiş ülkelerle rekabet edebilecek konuma gelmesi, diğer yandan da millî ve manevi değerlerimizin yeni kuşaklara aktarılması öğretmenlerin temel görev alanıdır.

Bilindiği üzere, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nda öğretmenlik mesleğinin özel ihtisas mesleği olduğu düzenlenmiştir ancak buna rağmen mevzuatımızda öğretmenlik mesleğine dair özel bir meslek kanunu bulunmamaktadır. Diğer taraftan, 30/6/2004 tarihli ve 5204 sayılı Kanun ile 1739 sayılı Kanun’a ekleme yapılarak öğretmenlik kariyer basamakları oluşturulmuş ise de Anayasa Mahkemesince bu kanunun bazı hükümlerinin iptal edilmesi nedeniyle kariyer basamakları sistemi uygulanamamıştır. Bu düzenlemeyle kesintiye uğrayan kariyer sistemi yeniden kurulmakta ve öğretmenlere yeni haklar sağlanmaktadır.

Öğretmenlerin özlük hakları bu kanun çerçevesinde 2 önemli bileşenden oluşmaktadır. Bunlardan ilki, 1’inci derecedeki her öğretmenimiz için 3600 ek göstergenin getirilmesidir. 3600 ek göstergeyle hem kıdem yılına bağlı olarak öğretmenlerimizin gelirleri artmakta hem de emeklilik ikramiyesi ile emekli maaşlarında önemli bir artış sağlanmaktadır. Özlük haklarının ikinci bileşeni ise uzman öğretmen ve başöğretmen aşamalarında yapılan fazladan tazminat ödemeleridir. Görüleceği üzere, bu düzenlemeyle öğretmenlerin hem çalışma yılı hem de bilgi ve becerileri bakımından gelişmeleri desteklenmektedir.

Bu kanun tecrübe ile mesleki gelişim arasında bir ayrım ya da seçim yapmamakta, her iki alanı da eşit görmektedir. Öğretmenlerimiz tecrübeleri arttıkça bilgi ve becerilerini de geliştirerek uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik unvanlarını alacaklardır. Bu unvanlara kontenjan belirlenmemesinin sebebi ise tüm öğretmenlerimizi uzman öğretmen ve başöğretmen olmaları yönünde teşvik etmek ve buna bağlı olarak ülkemizdeki eğitim ve öğretim kalitesini yükseltmektir. Yapacağı öğretmen geliştirme programlarıyla Bakanlığımızın tüm öğretmenlerimizi bu süreçte başarılı kılacağına inancımız tamdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yapılan her yasal düzenlemede Parlamentomuzda temsil edilen farklı siyasi partilere mensup milletvekillerinin ve düzenlemeden etkilenecek toplumsal kesimlerin açıklanmasına ihtiyaç duyduğu, daha fazla bilgi sahibi olmak istediği hususlar olur. Yapmakta olduğumuz müzakereler de bunun için var. Şimdi ben Komisyonda yaptığımız görüşmelerde dile getirilen bazı itiraz ve kaygılardan yola çıkarak konunun açıklığa kavuşturulmasına fayda sağlayacağına inandığım birkaç hususta bilgi vermek istiyorum.

Öğretmenlik mesleğinin kariyer basamaklarına ayrılmasının Anayasa’ya aykırı olduğu iddia edilmiştir.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Aykırı zaten. 2004’teki yasayı... Ya bakmamışsınız, FETÖ projesi ya. Anayasa Mahkemesi iptal etti. FETÖ projesi ya.

(AK PARTİ sıralarından “Dinle!” sesleri, gürültüler)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Konuşacağımı size mi soracağım, size mi soracağım, sizden mi izin alacağım?

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Düzenlemenin öğretmenler arasında nitelik farkı olduğu düşüncesine yol açacağı, eğitim hakkından herkesin eşit bir biçimde yararlandırılmasını sakatlayacak bir sonuç doğuracağı, bunun da Anayasa’nın başlangıç bölümüne ve 2’nci maddesinde yer alan ilkelere aykırı olacağı iddia edilmiştir.

Ayrıca teklifin, Anayasa’nın ücrette adalet sağlanmasını düzenleyen 55’inci maddesine aykırı olduğu dile getirilmiştir.

Milli Eğitim Temel Kanunu’nda 2004 yılında yapılan değişiklikle öğretmenlik mesleğinin kariyer basamakları oluşturulmuş, uzman öğretmenlik ve başöğretmenlikle ilgili yasal düzenleme yapılmıştır.

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Siz saraydan izin alıyorsunuz, ben sizden izin almam.

CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (İzmir) – Ne diyorsun?

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ne diyorsun sen?

CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (İzmir) – Sen ne diyorsun?

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ne diyorsun ya, sen ne diyorsun?

CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (İzmir) – Terbiyesizleşme!

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Geçen sefer de yaptın sen bunu. Konuşma!

CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (İzmir) – Terbiyesizleşme!

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Geçen sefer de hakaret ettin. Geçen sefer bana “Satılık vekilsin.” dedin.

CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (İzmir) – Terbiyesizleşme!

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Kes sesini, kes!

CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (İzmir) – Terbiyesizleşme!

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Gücün yetiyorsa gel buraya, gücün yetiyorsa gel.

CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (İzmir) – Hadi...

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Kes sesini, kes sesini!

BAŞKAN – Siz devam edin.

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Ne var ki Anayasa Mahkemesi tarafından düzenlemedeki bazı hükümler iptal edilmiştir. Ancak öğretmenlik mesleğinin uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik şeklinde kariyer basamaklarına ayrılmasına, eğitim ve öğretim tazminatlarına artış getirilmesine ilişkin hükümler iptal edilmemiştir. Dolayısıyla belirli kurallarla öğretmenlere uzman öğretmen ve başöğretmen unvanı verilmesi ve bu unvanlar için ayrıca ücret ödenmesinin Anayasa’ya aykırılığından söz edilmesi mümkün değildir.

Teklifle ilgili bir diğer husus ise, öğretmenler mezun oldukları andan itibaren öğretmenlik mesleğinin yeterliliğini kazanmış olduklarından memuriyet için aday öğretmenliğin olmaması görüşüdür.

(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin birbirlerinin üzerine yürümeleri ve gürültüler)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sen geçen sefer hakaret ettin, unutmadım bunu. Sen hakaret ettin, bana “Satılık vekil.” dedin. Unutmadım, unutmadım, unutmam, ben satılık değilim.

CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (İzmir) – Ne diyorsun sen...

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Gücün yetiyorsa gel.

CEYDA BÖLÜNMEZ ÇANKIRI (İzmir) – Gel...

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Gücün yetiyorsa gel dedim, gücün yetiyorsa gel. Gücün yetiyorsa gel, öyle ortadan konuşmayla olmaz, hakaret etmeyle olmaz. Bana “Satılık vekil.” diyemezsin, diyemezsin, diyemezsin. Anladın mı?

BAŞKAN – Devam, devam.

EMRULLAH İŞLER (Devamla) – Ayrıca, öğretmen seçimine ilişkin kriterlerin açıkça belirtilmediği ve düzenlemenin hukuk devletinin belirlilik ilkesine uymadığı da iddia edilmiştir. Bilindiği gibi, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda devlet memurluğu, adaylık dönemiyle başlamaktadır. Adaylık dönemini başarıyla tamamlayanlar asıl memurluğa atanmaktadır. Kaldı ki hâlen yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre de öğretmenler, aday öğretmen olarak atanmakta, adaylık sürecini başarıyla tamamlamaları hâlinde öğretmen olarak atanmaktadır. Kanun teklifindeki düzenleme genel mevzuata uyumludur.

Bir başka eleştiri adaylık döneminde kademe ilerlemesinin durdurulması veya aylıktan kesme cezası alanların görevlerine son verilerek üç yıl süreyle öğretmenlik mesleğine alınamayacaklarına ilişkin düzenlemeye yöneltilmiştir. Oysa, bu hüküm 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun adaylık süresi sonunda başarısızlığı düzenleyen 57’nci maddesi dikkate alınarak diğer tüm memurlar için geçerli olan uygulamaya uyumlu olacak şekilde düzenlenmiştir.

Teklifin, öğretmenlik mesleğiyle ilgili tüm hususları içermesi gerektiği yönünde görüşler de belirtilmiştir. Bu noktada, teklifin, mesleğin gelişimine yönelik öne çıkan ihtiyaçlar temelinde düzenlemeleri içerdiğini vurgulamak ve eğitim öğretim ve öğretmenliğe ilişkin başta 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu olmak üzere önemli bir mevzuat çerçevesinin bulunduğunu hatırlatmak isterim.

Teklife ilişkin, uzman öğretmenlik ve başöğretmenlik eğitim programının belirsiz olduğu, bu unvanlar için yapılan yazılı sınavın kim tarafından yapılacağının belirtilmediği, düzenleme kamu çalışanlarıyla ilgili olduğundan kanunla belirlenmesi gereken bir durumun yürütme organına bırakıldığı gibi eleştiriler de olmuştur.

Kanun teklifinde, aday öğretmen, yetiştirme programı ve adaylık değerlendirme komisyonunun oluşumu ile aday öğretmenlik sürecine ilişkin diğer usul ve esaslar ile öğretmenlik mesleği kariyer basamaklarında ilerlemeye ilişkin usul ve esasların yönetmelikle düzenleneceği belirtilmiştir. Kanun teklifinde kanunun uygulanmasına ilişkin çıkarılacak yönetmeliklerin çerçeveleri belirlenmiş olup hukuki belirlilik ilkesine aykırılık teşkil eden bir husus bulunmamaktadır. Biz kanun koyucu olarak temel çerçeveyi çizer, ilkeleri ve koşulları belirleriz. Bunun uygulamasındaki detayları düzenlemek de kanuni çerçeve içerisinde kalmak üzere yürütmenin görevidir.

Son olarak, sözleşmeli öğretmenlerle ilgili olarak, ülkemizin ihtiyaçları ve sahanın gerçekleri bakımından bir hususa değinmek istiyorum. Sayın milletvekilleri, sözleşmeli öğretmenlerin yer değişikliğinin can güvenliği ve sağlık mazeretiyle sınırlı tutulması bazı bölgelerdeki öğretmen ihtiyacının karşılanmasında yaşanan zorluklardan kaynaklanmaktadır. Kamu hizmetine başlayan öğretmenlerimiz görevlerini üç yıl süreyle ilgili hizmet yerinde ifa etmelerinin ardından eş durumu tayin hakkını elde etmektedir. Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasından önce kadrolu öğretmenler, atandıkları doğu ve güneydoğu illerinde ortalama bir-bir buçuk yıl görev yaptıktan sonra aile birliği mazeretine bağlı yer değişikliği talebinde bulunuyorlardı. Bu yer değişiklikleri özellikle doğu ve güneydoğu illerinde öğretmen açığının oluşmasına neden olmaktaydı. Esasen, sözleşmeli öğretmenlik uygulaması bu açığı kapatmak için yürürlüğe konulmuştur. Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının en güçlü yanı eğitimde fırsat eşitliği bağlamında öğretmen dağılımının dengeli olmasını ve öğretmen temini zor olan bölgelerde eğitimin akamete uğramamasını sağlamasıdır. Özellikle ilkokul döneminde öğretmen değişikliği çoğu çocuğu olumsuz yönde etkilemektedir. Sözleşmeli öğretmenlerin atandıkları illerde dört yıl süreyle görev yapmaları bilhassa kırsal bölgelerde zor şartlarda eğitimine devam eden ve ilkokullarda okula yeni başlayan öğrencilerin okula ve öğretmenine adaptasyonunun sağlanması bakımından oldukça önemlidir. İlkokul 1’inci sınıftan 4’üncü sınıfa kadar eğitime aynı öğretmenle devam edilmesi öğrencilerin daha az adaptasyon sorunu yaşamasını ve bütüncül gelişimlerinin tek bir öğretmen tarafından takip edilmesi olanağını sağlamaktadır.

Ayrıca, şu da unutulmamalıdır ki ülkemizde kamu hizmetinin tüm coğrafyalarda eşit sunulabilmesi adına pek çok bakanlık ve kurumda görevli kamu personelimiz çeşitli bölgelerde görev yapmaktadır. Bu konuda imkânlar ve ihtiyaçlar birlikte değerlendirilerek ayakları yere basan ve popülizmden uzak uygulamalar yapmaya gayret ediyoruz. Zira, eğitimde fırsat eşitliğinde ihmalkâr davranmak gelecek kuşaklarımızda telafisi mümkün olmayan kayıplara yol açabilir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifle mevzuatımıza öğretmenlere münhasır bir meslek kanununun kazandırılması tarihî niteliktedir. Eğitim sistemimizin temel direği olan öğretmenlerimiz için büyük önem taşıyan bu teklif öğretmenlik mesleğinin statüsünü yükseltecektir. Teklifle getirilen kariyer sistemi ve öğretmenlere sağlanacak mali katkı, öğretmenlerin gelişimini destekleyeceği gibi performanslarının artırılmasını da teşvik edecektir.

Teklifle yapılacak bu düzenlemelerin ve çalışmalarımızın ülkemiz ve öğretmenlerimiz için hayırlı olmasını temenni ediyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Kaboğlu…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

66.- İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu’nun, 302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin Komisyon görüşmeleri sırasında teklifin Anayasa’nın metin ve ruhuna aykırı olup olmadığının tetkik edilmediğine ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) - Teşekkürler Sayın Başkan.

İç Tüzük madde 38 çok açık: “Komisyonlar, kendilerine havale edilen tekliflerin ilk önce Anayasa’nın metin ve ruhuna aykırı olup olmadığını tetkik etmekle yükümlüdürler.” Bu yükümlülük yerine getirilmemiştir. Bizim Komisyon Sözcümüz bu metnin Anayasa Komisyonuna havale edilmesi yönünde bir öneri sunmuş olsa da edilmediği gibi, esasen bu Komisyonun, Millî Eğitim Komisyonunun Anayasa’ya uygunluk tetkiki incelemesi yapılmamıştır. Sadece Komisyon Sözcümüz görüşünü beyan etmiş, ondan sonra tartışma açılmamış, Anayasa’ya aykırılık görüşleri öne sürülememiş, Anayasa’ya uygunluk görüşleri belirtilememiş; dolayısıyla, hemen oylama yapılarak “evet” “hayır” biçiminde bir oylama…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Burcu Hanım, söz istiyor musunuz?

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Evet, evet.

BAŞKAN – Peki, hadi size de söz vereyim.

Buyurun.

67.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, 302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin Komisyon görüşmeleri sırasında Anayasa’ya aykırılık iddiasıyla ilgili verdikleri önerge üzerinde söz hakkı verilmediğine ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, biz, milletvekili olarak her şeyden önce Anayasa’ya sadakatle bağlılık için yemin ettik, ben bunu AKP Grubuna bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Bizim bağlı olduğumuz Anayasa…

(AK PARTİ sıralarından laf atmalar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Size bir şey diyen yok ya, ona söylüyor. Sizinle ilgili bir şey dediği yok.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Bakın, işte konuşturmamak için her şeyi yapıyorlar.

Başkanım, Komisyonda, Anayasa’ya aykırılık iddiası için verdiğimiz önergede konuşmak istedim, bize söz hakkı verilmedi bu konuda. Yüz binlerce öğretmenin kaderini değiştirecek bir yasayı konuşuyoruz, Komisyon Başkanı diyor ki kürsüde: “On üç saat konuştuk, tamam efendim, yeterli.” Hayır, gerekirse günlerce konuşacağız. Yüz binlerce öğretmenin kaderini etkileyecek bir yasa söz konusu ve bu yasanın en az 9 maddesinde Anayasa’ya aykırılık iddiamız var ve Anayasa’nın birçok hükmüne birden aykırılık iddiamız var. Böyle bir durumda Anayasa’ya sadakatle bağlı olan milletvekillerinin en önemli görevi budur. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.51

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.59

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Emine Sare AYDIN (İstanbul)

-----0----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 49’uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Öneriyi okutuyorum:

VI.- ÖNERİLER (Devam)

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun daha önce haftalık çalışma günlerinin dışında çalışılmasına karar verilen 21 Ocak 2022 Cuma ve 22 Ocak 2022 Cumartesi ile 25, 26 ve 27 Ocak 2022 Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri toplanmamasına ilişkin önerisi

 

No:72                                                                                    20/1/2022

Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 20/1/2022 Perşembe günü yaptığı toplantıda, Genel Kurulun daha önce haftalık çalışma günlerinin dışında çalışılmasına karar verilen 21 Ocak 2022 Cuma ve 22 Ocak 2022 Cumartesi ile 25, 26 ve 27 Ocak 2022 Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri toplanmaması önerilmiştir.

                                                                                         Celal Adan

                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                      Başkanı Vekili

 

             Mahir Ünal                                             Özgür Özel

  Adalet ve Kalkınma Partisi                     Cumhuriyet Halk Partisi Grubu

           Başkan Vekili                                    Grubu Başkan Vekili

       Meral Danış Beştaş                              Muhammed Levent Bülbül

Halkların Demokratik Partisi                        Milliyetçi Hareket Partisi

      Grubu Başkan Vekili                                Grubu Başkan Vekili

             Erhan Usta

              İYİ Parti

      Grubu Başkan Vekili

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Konya Milletvekili Orhan Erdem ve 57 Milletvekilinin Öğretmenlik Meslek Kanunu Teklifi (2/4056) ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 302) (Devam)

BAŞKAN – 302 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, 291 sıra sayılı Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükûmeti Arasında Askerî Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2663) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 291)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan, 190 sıra sayılı Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2599) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 190)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada yer alan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Altyapı Projeleri Alanında İş Birliği Konulu Anlaşma Ek-1’in Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Altyapı Projeleri Alanında İş Birliği Konulu Anlaşma Ek-1’in Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2217) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 123) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 123 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE SIRBİSTAN CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA ALTYAPI PROJELERİ ALANINDA İŞ BİRLİĞİ KONULU ANLAŞMA EK-1’İN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Altyapı Projeleri Alanında İş Birliği Konulu Anlaşma Ek-1”in onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN - 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim, bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sırbistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Altyapı Projeleri Alanında İş Birliği Konulu Anlaşma Ek-1’in Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

 

“Kullanılan oy sayısı                :                                              264

Kabul                                       :                                              237

Ret                                           :                                              27 (x)

 

Kâtip Üye

Abdurrahman Tutdere

Adıyaman

 

Kâtip Üye

Emine Sare Aydın

İstanbul”

 

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince, Küresel İklim Değişikliğinin Etkilerinin En Aza İndirilmesi, Kuraklıkla Mücadele ve Su Kaynaklarının Verimli Kullanılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki genel görüşmeyi yapmak, denetim konuları ve kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 1 Şubat 2022 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 22.07



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı         üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

(x) 303 S. Sayılı Basmayazı 19/1/2022 tarihli 48’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(X) 302 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 123 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.