TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

40’ıncı Birleşim

21 Aralık 2021 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Mersin’e yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, 25 Aralık Gaziantep’in düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Zeynel Özen’in, Maraş olaylarının yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, polislerin sorunlarına ilişkin açıklaması

2.- Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın, elektriği ve doğal gazı kesilen ailelerde yaşanan ölümlere ilişkin açıklaması

3.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, asgari ücret düzenlemesine, yükseköğrenim burs ve kredilerindeki artışa ve millî ekonomi modeline ilişkin açıklaması

4.- Muğla Milletvekili Suat Özcan’ın, inşaat mühendislerinin taleplerine ilişkin açıklaması

5.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, Muğla Ortaca’da yapılan Dalyan Kanalı Kıyı Şeridi I. Etap Altyapı ve Çevre Düzenlemesi Projesi’ne ilişkin açıklaması

6.- Tekirdağ Milletvekili Çiğdem Koncagül’ün, Namık Kemal’in doğumunun 181’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

7.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa’nın sorunlarına ilişkin açıklaması

8.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Merkez Bankası kararlarıyla halkın hızla yoksullaştığına ve birtakım bürokratların, siyasilerin ve iş adamlarının faiz indirimini önceden haber almasının suç olduğuna ilişkin açıklaması

9.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, son günlerde ülkemizde ölümlere sebep olan metil alkollü içecek yapılmasının önlenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

10.- Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün, Antalya’daki turizm ve tarım emekçilerinin içinde yaşadığı vahşi kapitalizm koşullarına ilişkin açıklaması

11.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, kamuda çalışan taşeron işçilere kadro verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

12.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, tarım BAĞKUR priminin on beş gün üzerinden hesaplanması ve çiftçilerin ödeyebileceği bir miktara düşürülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

13.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, yıkılan Atatürk Stadyumu’nun yerinde bulunan moloz yığınının oluşturduğu çirkin görüntüye ilişkin açıklaması

14.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, önceki gün açıklanan döviz artışı garantili Türk lirası mevduat kararıyla paradan para kazananların vatandaşın sırtından fonlanacağına ilişkin açıklaması

15.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Kırşehirli pancar üreticilerinin yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

16.- Karabük Milletvekili Hüseyin Avni Aksoy’un, memur ve emeklilere yapılması gereken ücret zammına ilişkin açıklaması

17.- Sivas Milletvekili Semiha Ekinci’nin, asgari ücretteki tarihî artışa ve Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin 2022 yılı bütçesinin hayırlı olmasını dilediğine ilişkin açıklaması

18.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Özyavuz’un, mevsimlik tarım işçilerinin yaşam mücadelesine ilişkin açıklaması

19.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, pazarcı esnafının ödemekte zorlandığı işgal harcına ilişkin yapılması gereken düzenlemelere ilişkin açıklaması

20.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, acil tıp teknisyenlerinin kadro sorununa ilişkin açıklaması

21.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, Şanlıurfa’nın sağlık alanındaki sorunlarına ilişkin açıklaması

22.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Gazeteci Muharrem Sarıkaya’nın İHA Muhabiri Ahmet Demir’e uyguladığı fiziksel şiddeti kınadığına ilişkin açıklaması

23.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, ülkemizde yaşananların artık akıl dışılık noktasına geldiğine, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı ekonomik paketten önceden haberdar olup bir gecede dolar cinsinden yüksek kazanç elde edenlerin kimler olduğunu öğrenmek istediğine ve dövize çevrilebilir mevduat sisteminin yarattığı adaletsizliğe ilişkin açıklaması

24.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, bütçe görüşmelerine emek veren ve katkı sunan tüm partilere ve milletvekillerine teşekkür ettiğine, Genel Kurul gündemine, dolar kurundaki dalgalanmanın algı yönetimine dayanan suni bir artış olduğunu Cumhurbaşkanının konuşması sonrasında dolarda yaşanan düşüşle görmüş olduklarına ve İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

25.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Namık Kemal’in doğumunun 181’inci yıl dönümüne, Dünya Kulüpler Şampiyonası’nda 4’üncü kez dünya şampiyonu olan Vakıfbank Kadın Voleybol Takımı’nı yürekten kutladığına, Merkez Bankası Başkanının mart ayında bir gece yarısı kararnamesiyle görevden alınmasıyla başlayan hatalar silsilesine, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Cumhurbaşkanının önceki akşam yaptığı açıklamayla Türkiye ekonomisinin tam dolarizasyona bağlandığına ve örtülü bir faiz artışı yapıldığına, dövize çevrilebilir mevduat sisteminin sakıncalarına ve kapsamlı bir enflasyonla mücadele programına ihtiyaç olduğuna ilişkin açıklaması

26.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Kıbrıs Türklüğünün soykırıma maruz bırakıldığı gelişmelerin miladı olan 21-25 Aralık Millî Mücadele ve Şehitler Haftası’na, 3’üncü Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi’ne, TÜRKSAT uydularına, Türk Devletler Teşkilatının Azerbaycan’da düzenlenen toplantısında uzay alanında güç birliği yapılması yönünde alınan kararları kıymetli bulduklarına, 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü’ne, Dünya Kulüpler Şampiyonası’nda 4’üncü kez dünya şampiyonu olan Vakıfbank Kadın Voleybol Takımı’nı kutladığına ilişkin açıklaması

27.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Cumhurbaşkanının önceki akşam yaptığı açıklamanın AKP-MHP ittifakının halkı gözden çıkardığının kanıtı olduğuna, döviz getiri garantisi vermenin halktan alınan vergilerin bir avuç döviz baronuna aktarılması anlamına geldiğine, açıklanan ekonomik paketin hazineye ve reel sektöre etkilerine, BES vurgununa, iktidarın Erdoğan konuşmaya başladığında 100 bin dolar ve üstü döviz satışı gerçekleştirenleri açıklaması gerektiğine, vatandaşın bankalara borcunun silinmesi gerektiğine, cezaevlerindeki ölümlere ve HDP Grubunun hasta mahpuslarla ilgili vereceği önergeye ilişkin açıklaması

28.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim Yurdunuseven’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal’ın İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer’in, Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal’ın İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

4.- Isparta Milletvekili Aylin Cesur’un, Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal’ın İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında İYİ Partiye sataşması nedeniyle konuşması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Hırvatistan Parlamentosu Avrupa İşleri Komisyonu Başkanı Domagoj Hajdukovic ve beraberindeki parlamento heyetinin ülkemizi ziyaret etmesi ve Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK) üyelerinden müteşekkil bir heyetin, Avrupa Parlamentosu üyeleriyle temaslarda bulunmak üzere Strazburg’a bir ziyaret gerçekleştirmelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 5/11/2021 tarih ve 64 sayılı Kararı’yla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1780)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi (KEİPA) Türk Grubunda Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’dan boşalan üyelik için Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkanlığınca bildirilen Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’ın üyeliğinin Başkanlık Divanında yapılan incelemede uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1781)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin Kuzey Makedonya Meclis Başkanı Talat Caferi, Sırbistan Ulusal Meclis Başkanı Ivica Daçiç ve Karadağ Meclis Başkanı Aleksa Beçiç’in vaki davetine icabetle 20-21 Aralık 2021 tarihleri arasında Kuzey Makedonya’ya, 21-22 Aralık 2021 tarihleri arasında Sırbistan’a ve 22-23 Aralık 2021 tarihleri arasında Karadağ’a ziyarette bulunmalarına ilişkin tezkeresi (3/1782)

 

B) Önergeler

1.- Başkanlığın, Tokat Milletvekili Yücel Bulut’un Adalet Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazısının 15/12/2021 tarihinde Başkanlığa ulaştığına ilişkin önerge yazısı (4/150)

2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, (2/3527) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/151)

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, 24/11/2021 tarihinde Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve arkadaşları tarafından, ülkemizde kadına yönelik şiddetin engellenmesi ve TBMM’nin, Hükûmetin yeterli olmadığı bu konuda daha aktif bir rol üstlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Aralık 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

2.- HDP Grubunun 21/12/2021 tarihinde Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, cezaevlerinde yaşanan hasta mahpus ölümlerinin artması sonucu ortaya çıkan yaşam hakkı ihlallerinin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Aralık 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun 17/12/2021 tarihinde Bursa Milletvekili Yüksel Özkan ve arkadaşları tarafından, tıbbi cihaz ve malzeme sektöründe yaşanan sorunların tespit edilmesi, sorunların giderilmesi ve çözümü konusunda sağlıklı ve kalıcı bir politika oluşturulabilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Aralık 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 256 ve 141 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin bu kısmın sırasıyla 2’nci ve 3’üncü sıralarına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine, Genel Kurulun 21, 22 ve 23 Aralık 2021 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ve Genel Kurulun çalışma saatlerine ilişkin önerisi

 

VIII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Adalet Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

 

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Komisyonlara Geri Çekilen Teklifleri

1.- İstanbul Milletvekili Osman Boyraz ve 40 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3950) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 287 ve 287’ ye 1’inci Ek)

B) Kanun Teklifleri

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında Teknik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3264) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 256)

3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasına İlişkin Olarak İmzalanan Mevcut Protokol I’in Yerini Alan Protokol I ile Anlaşmaya Eklenen Protokol III’ün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2275) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı 141)

 

 

 

 

X.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 287 ve 287’ ye 1’inci Ek) Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

2.- (S. Sayısı: 256) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında Teknik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

3.- (S. Sayısı: 141) Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasına İlişkin Olarak İmzalanan Mevcut Protokol I’in Yerini Alan Protokol I ile Anlaşmaya Eklenen Protokol III’ün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Bir gazetenin TBMM Kurumsal İntranet sayfasında yayımlanmamasına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/54491)

2.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Bir firmaya ait gıda ürünlerinin TBMM’de servis edilip edilmediğine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/54492)

3.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, TBMM’de erişim sağlanan ve erişimi engellenen internet sitelerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/54493)

4.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Mülga Başbakanlık envanterine kayıtlı bir uçağın TBMM Başkanlığına devredilip devredilmediğine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/54627)

5.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, TBMM’de bulunan kiralık makam ve hizmet araçlarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/54628)

6.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, TBMM Başkanlığının 27. TBMM Başkanı İsmail Kahraman’a tahsis ettiği araçlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/54629)

7.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, TBMM Başkanı’nın kullanımına tahsis edilen araçlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/54630)

8.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, TBMM Başkanlığının eski Meclis Başkanlarına tahsis ettiği araçlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/54631)

9.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, TBMM Başkanlığının eski Meclis Başkanlarına tahsis ettiği şoförlere ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/54632)

 

 

10.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, çalışma izninin geri verilmesi için yaptığı başvuruları reddedilen iki öğretmene,

Kamu görevinden ihraç edilen bir öğretmenin iddialarına,

- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar’da çok sayıdaki okul binasının depreme dayanıksız olduğu iddiasına,

- İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, Sultanahmet Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nin restore edilmesi kararına,

İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in cevabı (7/54955), (7/54956), (7/54957), (7/54958)

21 Aralık 2021 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40’ıncı Birleşimini açıyorum.(x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Mersin’e yapılan yatırımlar hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’a aittir.

Buyurun Sayın Taşkın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Mersin’e yapılan yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgem Mersin’de yapılan yatırımları anlatmak üzere -şahsım adına- gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu, ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi ve Mersinli hemşehrilerimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, öncelikle geçen hafta kabul edilen 2022 yılı bütçemizin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı ve bereketli olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum. Bütçenin hazırlanmasından itibaren emeği geçen, her aşamasında katkı veren Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere çalışmalara katılan herkese çok teşekkür ediyorum.

AK PARTİ olarak on dokuz yıldır ülkemize ve aziz milletimize eser ve hizmet kazandırma, büyük Türkiye'yi inşa etme yolunda Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde gece gündüz çalışıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Ülkemizin 81 vilayetinde olduğu gibi seçim bölgem Mersin de bu dönemde cumhuriyet tarihinde eşi benzeri görülmemiş eserlere ve hizmetlere kavuşmuştur.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Mesela?

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Devamla) – AK PARTİ olarak Türkiye'yi her alanda büyütürken Mersin de bu büyümeden nasibini aldı. On dokuz yıllık AK PARTİ iktidarımızda eğitimden sağlığa, adaletten emniyete, ulaştırmadan enerjiye, sosyal yardımlardan toplu konuta her alanda Mersin’e yapılan yatırım tutarı tam 38 milyar lirayı geçti.

Eğitimde 5.617 adet yeni derslik inşa ettik. Şehrimize ikinci devlet üniversitesi olarak Tarsus Üniversitesini kurduk. Yükseköğrenim öğrencileri için 4.726 kişi kapasiteli yurt binaları açtık. Toplam 61 spor tesisi inşa ettik.

Sağlıkta 15’i hastaneden oluşan toplam 47 sağlık tesisi yaptık. Türkiye’nin 1.300 yataklı ilk şehir hastanesini Mersin’imize kazandırdık. Hayırlı uğurlu olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Şehir hastanesi standardında 600 yataklı Tarsus Devlet Hastanesi tamamlandı, Allah’ın izniyle çok yakında hizmete açılacak.

Toplu konutta Mersin’de 3.890 konut sosyal donatısıyla birlikte tamamlanarak hemşehrilerimizin hizmetine sunuldu, 9.045 konutun yapımına devam ediliyor. Mersin Millet Bahçesi ve Muzaffer Yalçıntaş Millet Bahçemizin açılışını yaptık. Mezitli ve Aydıncık millet bahçelerimizde çalışmalarımızı hızlandırdık.

Ulaştırmada son on dokuz yılda 278 kilometre ilave bölünmüş yol, 50 adet köprü, 18 adet çift tüp tünel tamamlandı. Mersin-Antalya yolu yapım çalışmaları hızla devam ediyor. Çeşmeli-Taşucu Otoyolu’nun Çeşmeli-Kızkalesi kesimi ihalesi eylül ayında yapılmış olup değerlendirme süreci devam etmektedir. Çukurova Bölgesel Havalimanı bağlantı yolunu, Tarsus-Çamlıyayla yolunu, Silifke-Mut ayrımını, Gülnar-Aydıncık yolunu, Tarsus Turizm Merkezi yolunu ve Anamur-Kazancı-Ermenek yolunu seneye tamamlıyoruz. Adana-Mersin demir yolunu yeniledik, seyahat süresini eskiye göre yarı yarıya indirdik. Çukurova Bölgesel Havalimanı’nın inşaatı hızla ilerliyor. Mersin’e 2 yat limanı, Anamur’a 1 iskele kazandırdık. Erdemli balıkçı barınağının yapımı devam ediyor. Mersin’imiz için içme suyu ve sulama suyu bakımından hayati öneme sahip 8 baraj, 11 gölet inşa ettik; 13 baraj ve 8 gölet daha inşa ediyoruz.

Tarsuslu vatandaşlarımızın hasretle beklediği Pamukluk Barajı’nda su tutma işlemini başlattık, hayırlı uğurlu ve bereketli olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Mersinli çiftçilerimize toplam 2,5 milyar liralık tarımsal destek verdik. Sanayide Mersin’e 3 yeni organize sanayi bölgesi, 1 endüstri bölgesi, 2 teknopark, 11 araştırma, geliştirme merkezi ve 1 tasarım merkezi kurduk.

Enerjide Türkiye’nin ilk nükleer santrali olan, tamamlandığında elektrik ihtiyacının yüzde 10’unu tek başına karşılayacak Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nde çalışmalar hızla devam ediyor. İlk ünitesi inşallah 2023’te devreye alınacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Yenişehir, Akdeniz, Toroslar, Mezitli ve Tarsus ilçelerimize doğal gaz geldi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Taşkın, buyurun.

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Devamla) – Diğer ilçelerimize de doğal gaz getirmekle ilgili çalışmalarımız devam ediyor.

Değerli milletvekilleri, Mersin’e kazandırdığımız yatırımları çok kısa bir özet olarak sizlere anlatmaya çalıştım. İnşallah önümüzdeki dönemde de her alanda Mersin’e daha büyük yatırımlar yapmak, daha büyük projeler kazandırmak için durmadan çalışmaya devam edeceğiz. Bu yatırım ve hizmetlerin Mersin’imize kazandırılmasında emeği geçen başta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere bakanlarımıza, milletvekillerimize, valilerimize ve teşkilatlarımıza şükranlarımı sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, 25 Aralık Gaziantep'in düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan'a aittir.

Buyurun Sayın Kaplan. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, 25 Aralık Gaziantep’in düşman işgalinden kurtuluş yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

İRFAN KAPLAN (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Seçim bölgem Gaziantep'imizin 25 Aralık düşman işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yılı dönümünü onurla ve gururla kutlayacağız. Yüz yıl önce 25 Aralık'ta, Gaziantep'te bir özgürlük destanı yazılmıştır. Şehit Kâmiller, Şahin Beyler, Karayılanlar önderliğinde Gaziantep halkı inanç ve kararlılıkla, birlik ve beraberlikle bir kurtuluş mücadelesi vermiştir. Bir yandan açlık ve yoksullukla mücadele eden Gaziantep halkı, özgürlüğüne olan inancı ve Kuvayımilliye ruhuyla tam on bir ay süren bağımsızlık mücadelesinde 6.317 şehit vererek gazi unvanını kazanmıştır. Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, “Ben Anteplileri nasıl gözlerinden öpmem ki onlar Gaziantep'i kurtardıkları gibi Türkiye'yi de kurtarmışlardır.” sözleriyle, bu eşsiz savunmayı taçlandırmıştır. Bu zafer yalnız Gaziantep halkı için değil ülkemiz için de büyük öneme sahiptir. Özgürlüğünü büyük bir mücadele vererek kazanmış bir şehrin evladı olmaktan gurur duyduğumu ifade ederek gazi şehrimizin kurtuluşunun 100’üncü yılını kutluyor ve millî mücadele uğruna hayatını kaybeden şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.

Değerli milletvekilleri, tüm ülkede olduğu gibi seçim bölgem Gaziantep'te de ortalık yangın yeri. Mutfaklarda tencere kaynamıyor. Vatandaşlarımız ucuz ekmek almak için saatlerce kuyrukta bekliyor. Dolar, altın ve avro dakika başı oynuyor, bir düşüyor, bir yükseliyor. Her geçen gün alım gücü eriyor. Vatandaş kredilerle, kredi kartlarıyla, borçlarla ayakta durmaya çalışıyor. Hâl böyleyken saray iktidarı “Ekonomi şahlandı, her şey yolunda.” yalanlarını vatandaşlarımıza söylemekten vazgeçmiyor. Türk lirası bir ayda yüzde 50’nin üzerinde değer kaybetti. Benzin 12 liraya dayandı, ekmek 2,5 liraya çıktı. 5 litrelik ayçiçek yağı 200 lira oldu. Sütün kilosu 15 lirayı buldu. AK PARTİ hâlâ vatandaşı uyutma derdinde. Kiralar aldı başını gitti. İşsizlik zirvede, ekonomik kriz tüm ülkenin belini büktü. Vatandaşlarımız bayat ekmek alacak duruma geldi. Gaziantepli hemşehrilerimiz artık dayanamıyor, isyan ediyor. Gaziantepli sanayicimiz artık dayanamıyor, isyan ediyor. Gaziantepli emeklilerimiz, Gaziantep'te okuyan öğrencilerimiz, işsiz gençlerimiz, fabrikada çalışan işçilerimiz, Şehitkâmil'de, Şahinbey'de ve diğer tüm ilçelerde kepenk kapatmamak için direnen esnafımız artık dayanamıyor, isyan ediyor. Fıstığın kilosu 140 lira, baklavanın kilosu 180 lira, bir tas beyran içmek istesen 35 lira, nohut dürümü bile 12 lira olmuş. İlimize gelen turistler dışında gastronomi kenti olan Gaziantep'te yerli halk için beyran, baklava, fıstık yemek büyük bir lüks hâline geldi. İğneden ipliğe her şeye zam geldi. Artık tünelin ucu göründü. Yirmi yıllık AK PARTİ iktidarı bir soygun hikâyesi yazdı ve artık vatandaşlarımız bu kitabın sonuna geldi. Geçiş garantili köprüleriniz, otoyollarınız karın doyurmuyor; yalanlarınız, talanlarınız karın doyurmuyor; uçaklarınız, saraylarınız karın doyurmuyor. Millet İttifakı’mız iktidarında şirketler değil, vatandaşlarımız korunacak; müjdeleri yandaşa değil, vatandaşa vereceğiz. Yandaşların faizleri değil, esnafımızın, emeklimizin, çiftçilerimizin faizleri sıfırlanacak. Hak, hukuk ve adalet şiarımızla vatandaşlarımız hak ettikleri şekilde yönetilecek ve artık ülkemiz rahat bir nefes alacak.

Değerli arkadaşlar, mesleğim olan eczacılıkla ilgili bir sorunu buradan dile getirmek istiyorum. Ülkemizde birçok şeyin yokluğu gibi ilaç yokluğu da yaşamaktayız. bine yakın ve halk sağlığı için oldukça önemli ilaçlar piyasada bulunmamaktadır. Bin kalem ilacın büyük bir bölümünün muadili dahi yoktur. Hayati sorun olan ilaç meselesi bir an önce çözülmelidir. Eczacılarımız da ilaç yokluğu yüzünden vatandaşlarımızla karşı karşıya gelerek sorun yaşamaktadır. Yerli üretimin desteklenmesi, ilaç yokluğunun giderilmesi ve ilaç fiyat kararnamesinin güncellenmesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partimizin eczacı vekilleri olarak tüm bu sorunların araştırılması için Türkiye Büyük Millet Meclisine bir Meclis araştırması önergesi verdik. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu sorunların çözülmesi için konunun takipçisi olacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Kaplan.

İRFAN KAPLAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, artık geri dönüş yok. Vatandaşlarımızı da ülkemizi de kurtarmanın tek bir yolu var, o da erken seçim. Artık geliyor gelmekte olan diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Maraş olaylarının yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Zeynel Özen’e aittir.

Buyurun Sayın Özen. (HDP sıralarından alkışlar)

3.- İstanbul Milletvekili Zeynel Özen’in, Maraş olaylarının yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aralık ayı gerçekten de acıların, katliamların yaşandığı bir aydır. Başta cezaevinde katledilen devrimciler, Roboski’de katledilen canlarımız; aynı zamanda, Türkiye tarihinin en karanlık, en vahşice, en barbarca bir katliamı olan Maraş olaylarının 43’üncü yıl dönümü. Ben, tüm canları saygıyla anıyorum, devirleri daim olsun diyorum.

Değerli milletvekilleri, ben Maraşlıyım, Maraş’ta doğdum, büyüdüm, ailem daha orada. Ben vicdanınıza sesleniyorum: Ailenizin fertlerinin katledilmesi, mezar yerlerinin belli olmaması ve o Maraş’ta yaşama şansı bulamamaları; her biri Türkiye'nin içinde her yere, Avrupa’ya dağılan Alevilerden bahsediyorum değerli canlar ama bugün ne yaşanıyor Maraş’ta? Biz her yıl Maraş’a gidiyoruz o canları anmak için. Devletin, iktidarın ne yaptığını biliyor musunuz? Maraş’ı bir çerçeveye, bir çembere alıyorlar, oraya kendi canlarını, insanlarını anmaya, bir karanfil bırakmaya, bir dua okumaya gidenlere izin vermiyorlar.

Yine, bu yıl, Maraş Valiliğinin kararı burada -iktidara sesleniyorum- 15-28 Aralık arası Maraş Valiliği her türlü etkinliği yasaklamış. Arkadaşlar, biz cemevimizde, ibadethanemizde kaybettiğimiz canları anıyoruz, oraya gidiyoruz. Bu bir utançtır, bir ibadet merkezine insanlar gidip orada kaybettikleri için bir gülbank okuyamayacak, karanfil bırakamayacak.

Şimdi, orada doğup büyüyen biri olarak sizlerin bunu anlamasını bekliyorum, empati yapmanız gerekiyor. Şimdi, bize şu söyleniyor: “Ya, örtün üstünü, bu yarayı kaşımayın.” Biz, yara kaşımıyoruz arkadaşlar, yara kanıyor, bu yaranın tedavi edilmesi gerekiyor. Ancak yaranın kapanması, yüzleşmeyle olur, o insanların acılarını paylaşmakla olur. Şu anda birkaç kişi dışında hiçbir canımızın mezar yeri belli değil. Bu iktidar, o arşivleri açmalı, o mezar yerlerini göstermeli. Bu bir insanlık görevdir, bırak siyasi polemikleri, Aleviliği, Sünniliği, bu bir insanlık görevidir, maalesef yapılmıyor.

Şimdi, bu olaylarda hep şu söylenir, denir ki: “Dış güçlerin parmağı var, dış güçler yaptı.” Dış güçlerin parmağı var, arkadaşlar, doğrusunuz ama onun failleri, onu yapanların hepsi yerli ve millî. Yani şurada gerekçeli hüküm kararı var arkadaşlar, burada hepsinin ismi var, hiçbir yabancı isim yok. Onun için bu olayların tekrarlanmaması, bu olayların bir daha yaşanmaması, kardeşliğin tesis edilmesi için mutlaka bununla yüzleşilmeli ve o acılar paylaşılmalı, Alevi halkından özür dilenmelidir arkadaşlar.

Diğer taraftan, yeni yeni belgeler çıkıyor. Şurada bir belge var: Ergenekon davasında yeni çıktı. Veli Küçük, Maraşlı iş adamlarına mesaj gönderiyor, bilgi notu gönderiyor, diyor ki: “Bu hafta içinde büyük olaylar yaşanacak, orayı terk edin.” Yani hâlâ bu karanlık olayların failleri, yaşayanlar var, hiçbiri de cezasını çekmedi çünkü göstermelik cezalar verildi, Rahşan affıyla bunların hiçbiri cezasını çekmeden dışarı çıktı değerli canlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ZEYNEL ÖZEN (Devamla) – Şimdi, Maraş’ta katledilen canlarımız… Şunu, bir defa, görün arkadaşlar: Bizim Gıjık Dedemiz… Bu, 80 yaşında bir inanç önderi. Diğer taraftan, bak -çok vahşice resimler var, onları göstermeyeceğim- 11 yaşındaki Ali Traş, kolu bacağı kesilerek, kazanda kaynatılarak öldürülen birisi. Diğer taraftan, bir de şeyi anlamanız için… Burada “Allah için savaşa.” bu, o zaman çekilmiş bir şeydir arkadaşlar. Diğer taraftan, Mehmet Mengücek Kara Maraş’ı kurtaran, orada katliamı önleyen bir yoldaşımız, onu da saygıyla yâd ediyorum ben.

Değerli canlar, eğer biz bunlarla yüzleşmezsek bu olaylar tekrar yaşanabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özen, süreniz tamamlandı.

ZEYNEL ÖZEN (Devamla) – “Yürü bre Hızır Paşa/Senin de çarkın kırılır/Güvendiğin padişahın/O da bir gün devrilir.”

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Çelebi, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, polislerin sorunlarına ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Polislerimiz maalesef en çok intihar eden meslek grubu. Peki, sebepleri nedir:

1) Fazla mesai: Görünürde günde sekiz saat ama genelde 12/24 ya da 12/36 çalışma.

2) Ücret adaletsizliği: 3600 gösterge hâlâ yok, emekli olduklarında yüzde 40-60 arası kesinti yapılıyor; polisler ölmekten değil, emekli olmaktan korkar durumdalar.

3) Sık sık görev yeri ve birimi değişikliği: İl içi rotasyon, tayin ve özellikle zamansız ikinci şarkla aile düzenleri bozuluyor.

4) Meslekte adil yükselme imkânları yok.

5) “Haritadan yer beğen” egoları, ekonomik sıkıntılar, uzun mesai sonrası tükenmiş sabır, düşmüş vücut direnci, ilgi bekleyen ama bulamayan eş ve çocuklar, yiten hayatlar.

Polislerimiz için harekete geçelim diyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Kaçmaz…

2.- Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz’ın, elektriği ve doğal gazı kesilen ailelerde yaşanan ölümlere ilişkin açıklaması

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Teşekkürler Sayın Başkan.

DEDAŞ zulmü bitmiyor; Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde DEDAŞ tarafından borç gerekçesiyle elektriği kesilen ailenin 2 yaşındaki bebeği Yunus Emre Bilen soğuktan yaşamını yitirdi. Astım hastası olan Yunus Emre’nin cihaza bağlı yaşadığı, soğuğun tetiklemesiyle birlikte kalbinin durduğu ortaya çıktı. DEDAŞ bu ölümden sonra babayı çay içmeye davet etmiş ancak elektriğini tekrar kesmiş.

Geçen hafta da İstanbul Esenyurt’ta elektrikli ısıtıcının neden olduğu yangında 4 çocuk; yine, İstanbul Gaziosmanpaşa’da 2 çocuk yaşamını yitirdi. Esenyurt’taki 4 çocuğun yaşamını yitirdiği evin doğal gazı yine kesikti, Gaziosmanpaşa’daki gecekondunun doğal gazı yoktu. Bu devirde, bu çağda AKP iktidarı döneminde çocuklar hâlâ soğuktan hayatını kaybedebiliyor ve ölümle karşı karşıya kalabiliyor.

Teşekkürler Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

3.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, asgari ücret düzenlemesine, yükseköğrenim burs ve kredilerindeki artışa ve millî ekonomi modeline ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Cumhurbaşkanımızın açıklamış olduğu asgari ücret düzenlemesi, asgari ücretten vergi alınmaması kararı ile yükseköğrenim burs ve kredilerindeki artış, aziz milletimizi ve istikbalimizin teminatı gençlerimizi ziyadesiyle mutlu etmiştir.

Bununla birlikte, piyasalarda da denetimler artırılarak fiyat artışlarından milletimizin en az etkilenmesi sağlanmalıdır. Bununla birlikte, dolar yükselince ellerini ovuşturanlar, döviz kuru üzerinden huzursuzluk ve kargaşa ortamı yaratıp toplumsal kutuplaşmayı artıranlar, terör örgütü ve uzantılarıyla iş tutanlar; bizler dolara değil, yüce Türk vatanına ve Türk devletine güveniyoruz, bizler emperyalistlerden iktidar dileyenlere değil, necip Türk milletine yaslanıyoruz. Millî ekonomi modeliyle Türkiye’mizin şaha kalkacağına yürekten inanıyoruz.

Herkesi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özcan…

4.- Muğla Milletvekili Suat Özcan’ın, inşaat mühendislerinin taleplerine ilişkin açıklaması

SUAT ÖZCAN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kamu ve özel sektörde her türlü mühendislik, mimarlık ve şehir planlama hizmetlerini, planlama, projelendirme, uygulama, denetleme işlerine ait görev ve sorumluluk üstlenen inşaat mühendisleri olarak, ekonomik kriz koşullarından en çok etkilenen kesimler arasında yer alan Muğla ve ülkemizin her yerindeki meslek grubu temsilcilerinin talepleri olarak;

1) Diplomalı işsiz olmak istemiyoruz.

2) Kamuda mühendis, mimar ve şehir plancılarının istihdamı artırılmalı ve kadrolu güvence sağlanmalı, ücretleri ve özlük hakları iyileştirilmelidir.

3) SGK ile TMMOB arasında, ücretli çalışan meslektaşların asgari ücret denetim protokolü ivedilikle yürürlüğe konmalıdır.

4) KHK’yle kamu görevinden ihraç edilen meslektaşlar derhâl görevlerine iade edilmelidir.

5) Özelleştirme uygulamalarına son verilmelidir.

6) Kamusal ve mesleki denetimler, toplum güvenliğinin sağlanması açısından zorunludur, serbestleştirme uygulamalarına son verilmelidir.

7) Kredi ve kredi kartı borçlarının faizleri silinmelidir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Girgin…

5.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, Muğla Ortaca’da yapılan Dalyan Kanalı Kıyı Şeridi I. Etap Altyapı ve Çevre Düzenlemesi Projesi’ne ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına: Muğla ilimiz Ortaca ilçesi Dalyan Mahallesi’nde, kamuoyuna Bakanlığınız ile Ortaca Belediye Başkanlığı tarafından ortaklaşa yürütülen bir proje olarak yansıyan Dalyan Kanalı Kıyı Şeridi I Etap Altyapı ve Çevre Düzenlemesi işi için çalışmalara başlanmıştır. Bu proje için Muğla Büyükşehir Belediyesinden kurum görüşü alınmamıştır. Proje kapsamında kıyıda yapılan doldurma ve kurutma işleri neye dayanarak yapılmaktadır? Herhangi bir imar planı kararı bulunmadan kanalda teknelere ilişkin de bir düzenleme yapılıyor mu? Bu kapsamda bu tekneler için bağlama iskelesi yapılacak ise bu iskelenin işletme ihalesi yapılacak mı? Ne şekilde faaliyet gösterecek? Dalyan kanalında yapılacak düzenleme sonrasında mevcutta kanalda bağlı teknelerden kaynaklı atık yönetimi ne şekilde yapılacak? Trafik, bisiklet yolları, otoparklarla ilgili nasıl bir düzenleme yapılacaktır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Koncagül…

6.- Tekirdağ Milletvekili Çiğdem Koncagül’ün, Namık Kemal’in doğumunun 181’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ÇİĞDEM KONCAGÜL (Tekirdağ) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

“Kendini insan bilenler, halka hizmetten usanmaz/Mert olanlar, mazluma yardımdan el çekmez.” diyerek insana ve vatana olan sevgisini, günümüze ışık tutan felsefi konuları, kişilerin duygu ve dünyasını büyük bir ustalıkla kaleme alan, bu zamana kadar aktaran ve Tekirdağ’ımızın bereketli topraklarında doğan Namık Kemal, Tanzimat Dönemi’nin en önemli şair ve yazarlarındandır. Dönemin şartlarını ve millete olan inancını kaleme aldığı şiir ve yazılarla dile getiren Namık Kemal, aynı zamanda mümtaz bir siyaset ve devlet adamıdır. Aziz milletimize fikirleri ve kalemiyle hizmet eden vatan ve hürriyet şairimiz, mümtaz devlet ve siyaset adamı Namık Kemal’i doğumunun 181’inci yılında rahmet ve duayla anıyorum. Sanat ve fikir dünyamıza katkılarından dolayı şükranlarımı sunuyorum.

Tekirdağlı hemşehrilerime saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Tanal…

7.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Şanlıurfa’nın sorunlarına ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sizin vasıtanızla Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcısına soruyorum: Şanlıurfa’nın şehir hastanesi yapılmadı. Şehirde otopark ve ulaşım sıkıntısı var. Mevsimlik tarım işçilerinin sorunları var. Tarım işçilerinin çocuklarının eğitim sorunu var. Suriyeli sorunu var. Şehirde plansız yerleşim var. Şehirde tarım arazileri imara açılıyor. Şehirde, kentte hastane eksikliği var. Kentte sağlıkçı ve doktor eksiği var. Kentte okul ve öğretmen eksiği var, okullar aynı zamanda ısınmıyor. Suriyeli mültecilerin çocuklarının gelmesiyle kalabalıklaşan sınıfların kalabalıklığı var. Karakoyun Deresi kokuyor, ıslah edilmeli. TEDAŞ sorunu var. Şanlıurfa’da plansız yerleşimler ve depreme hazırlıksız evler var. Tamamlanamayan köprülü kavşaklar var. Arazi kavgaları yüzünden toprak reformu yapılmalı. Suriyeli kuma ve gelin sorunu var. Fabrika eksikliği sorunu var. İstihdam sorunu var.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu sorularımın cevaplarını bir an önce…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kasap…

8.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Merkez Bankası kararlarıyla halkın hızla yoksullaştığına ve birtakım bürokratların, siyasilerin ve iş adamlarının faiz indirimini önceden haber almasının suç olduğuna ilişkin açıklaması

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

İnsanlarımızı depresyona, ümitsizliğe düçar ettiniz. Halkın ekmeğinden bir gecede 400 milyon dolar çalındı. Kim çaldı? Niye çaldı? Nasıl çaldı? içeriden haber alan bürokratlar yani “insider”lar, siyasiler, iş insanları kimlerdir? Sayın Bakanın kardeşi -bir gün önce haber almış olarak- basına da verdiği şekliyle 1 puan indirileceğini nasıl haber alabildi ve bu, suç değil miydi? Savcıları da burada göreve davet ediyorum. Hırsızlık da yalan da nas değil miydi? Beş yerde geçen bir beyanatı var Bakanın bugün, beş yerde “faiz” ibaresi geçiyor. Nassı hülleyle deldiniz.

Teşekkürler Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Aycan…

9.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, son günlerde ülkemizde ölümlere sebep olan metil alkollü içecek yapılmasının önlenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, son günlerde ülkemizde alkol kullanmaya bağlı ölümler yaşıyoruz, 51 ölüm bildirilmiştir. Alkol, nasıl yapılırsa yapılsın insan sağlığına zararlıdır. Serbest satılması, sağlıklı olduğu anlamına gelmemektedir. Her alkol, sağlığa zarar verir, ölüme sebep olan sağlık sorunları oluşturur. Ölümlerin “ucuz alkol” denilen metil alkolden yapılan içeceklerle olduğu belirtilmektedir.

Metil alkol, insan için toksiktir, görme kayıplarına ve ani ölümlere sebep olabilmektedir. Metil alkol, aslında sanayide kullanılmaktadır, boya çözücüdür, antifrizlerde kullanılmaktadır, buz çözücüdür. Sanayide kullanılması gerekirken daha ucuz olması nedeniyle alkollü içecek yapımında kullanılması çok tehlikelidir. Bu durumu önlemek için metil alkolün sanayi dışında satışları yasaklanmalıdır. Ayrıca alkollü içki yapan ve satan yerler daha çok denetlenmelidir. Kesinlikle metil alkollü içecek yapılması önlenmelidir.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

10.- Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün, Antalya’daki turizm ve tarım emekçilerinin içinde yaşadığı vahşi kapitalizm koşullarına ilişkin açıklaması

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Antalya’da âdeta vahşi kapitalizm koşulları yaşanmakta. Özellikle turizm iş kolundaki rehber, tercüman, şoför, güvenlik görevlisi, garson, otel görevlisi gibi çalışanlar sendikal haktan yoksun bir şekilde, görevleri tanımsız, işinin karşılığı ve ücretleri son derece tanımsız koşullarda.

Yine, tarım emekçileri, tarım iş kolunda mevsimlik işçi, gündelikçi olarak çalışan, sera kiralayan emekçiler de aynı vahşi kapitalizm koşullarında yaşamaktadırlar. Antalya’yla ilgili liman satışı gündemdeyken bu konunun yeniden görüşülmesi ve bu görevlere tanım ve bu işin karşılığının da ücret olarak belirlenmesinde yarar var.

Saygılar.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

11.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, kamuda çalışan taşeron işçilere kadro verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yıl sonu geldi, kamuda taşeron firmalar ihale alamayınca işten çıkarmalar başladı. Karayollarında üç yıldır Niğde, Nevşehir, Kırşehir’de buzla mücadele ve rutin bakım, onarım ihalesi alan firma, hak ediş alamadığı gerekçesiyle 100 işçiyi işten çıkardı. Farklı bölgelerde de ihale alamayan kamuda taşeron firmalarda işten çıkarmalar sürüyor. Düşük ücret, düşük tazminat, güvencesiz çalışma ne yazık ki devam ediyor. Kışın ayazında işçiler işsiz kalıyor. İşçiler “Emeğimizin, ekmeğimizin peşindeyiz, Ulaştırma Bakanlığı bizlere sahip çıksın.” istiyorlar. İşçiler yokluk ve zorluk içindeler. Cumhurbaşkanı “Taşeronu bitirdik.” diyor, yalnız Karayollarında 14 bin taşeron işçi çalışmakta. Tüm taşeron firmada kalanlara mutlaka kadro verilmelidir. Ulaştırma Bakanlığında, Sağlık Bakanlığında, Tarımda başta olmak üzere tüm taşeronların kadro alması şarttır. PTT’de 17 bin kişi taşerondadır…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gökçel…

12.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, tarım BAĞKUR priminin on beş gün üzerinden hesaplanması ve çiftçilerin ödeyebileceği bir miktara düşürülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

2022 yılı tarım BAĞKUR primi 1.668 lira oldu. Çiftçilerimizin tamamına yakını SGK’ye borçlu. Bu yetmezmiş gibi bir de tarım BAĞKUR primleri 2022’de yüzde 44,8 oranında artıyor. Hani enflasyon yüzde 20’ydi? 1.151 lira olan prim borcunu ödeyemeyen çiftçi, 1.668 lira SGK primini nasıl ödeyecek? Gübre fiyatlarındaki artışa “stokçuluk” dediniz, zirai ilaç fiyatlarını dövizle bağdaştırdınız. BAĞKUR primlerine yapılan bu artışı nasıl açıklayacaksınız? Siz açıkça çiftçilerimize “Kayıt dışı çalışın; sosyal güvenlik, sizin hakkınız değil.” diyorsunuz. Bence siz Türk çiftçisinden nefret ediyorsunuz. Derhâl, tarım BAĞKUR’u eskiden olduğu gibi on beş gün üzerinden hesaplanmalı ve çiftçilerin ödeyebileceği bir miktara çekilmeli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Güzelmansur…

13.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, yıkılan Atatürk Stadyumu’nun yerinde bulunan moloz yığınının oluşturduğu çirkin görüntüye ilişkin açıklaması

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Antakya’nın merkezinde, elli yıllık Atatürk Stadyumu’nu yıktınız, yeni yaptığınız stadyuma da “Atatürk” adını koymaktan imtina ettiniz. Yerine güya millet bahçesi yapacaktınız ama şu an şehrin en çirkin görüntüsünü oluşturan moloz yığını yaptınız. Bu çirkin görüntü, medeniyetler ve EXPO kenti Antakya’ya hiç yakışmıyor. Gelen yabancı turistler şehrin girişinde bu çirkin görüntüyle karşılaşıyor. Buradan Çevre ve Şehircilik Bakanı ve yetkililere soruyorum: Bu görüntü çok mu hoşunuza gidiyor? Millet bahçesi yapacaksanız neden bir an önce yapmıyorsunuz? Zaten Hatay iktidardan hakkını almıyor ve üvey evlat muamelesi görmeye devam ediyor. Merak etmeyin, Hatay halkı ilk seçimlerde bunun hesabını sandıkta soracak.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Antmen…

14.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, önceki gün açıklanan döviz artışı garantili Türk lirası mevduat kararıyla paradan para kazananların vatandaşın sırtından fonlanacağına ilişkin açıklaması

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, dün açıklanan döviz artışı garantili Türk lirası mevduat kararından önce milyonlarca dolarını bozduran kişiler kimlerdir? Bunlar içinde bürokratlar, yandaş iş insanları ve siyasiler var mıdır? Yurt dışından döviz bozduranlar kimlerdir? Mesai dışında bu açıklama yapıldığı için vatandaşımız kendi döviz birikimlerini paraya çeviremedi, Türk lirasına çeviremedi, önlem alamadı ve battı; şimdi kara kara düşünüyor. Bakın, bu yeni sistemle vatandaşın, fakirin, garibanın parasını, vergilerimizi bankalara faiz ve kur garantileri olarak vereceksiniz. Yani bu paradan para kazananları vatandaşın sırtından fonlayacaksınız, döviz artış garantileri vereceksiniz. Bu ise açıkça bir soygundur.

BAŞKAN – Sayın İlhan…

15.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Kırşehirli pancar üreticilerinin yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Geçen hafta, Kırşehir’in Mucur ilçesinde geçimini çiftçilikle sağlayan köylülerin bir türlü bitmeyen pancar çilesine yerinde tanık oldum. Özelleştirilen Kırşehir Şeker Fabrikası, üreticinin yasal olan yüzde 17’lik küspe istihkakını 125 liradan ödeyip aynı küspeyi kendilerine tekrar, aradan iki ay geçmeden, 500 liraya satmaktadır. Fabrika süregelen ekonomik krizden kendini korumak için krizi fırsata çevirip tasarrufu çiftçinin alın terine göz dikerek yapmaya çalışmaktadır. Ancak çiftçi “Önümüzdeki yıl tarlalarımızı ekecek hâlimiz kalmadı.” diye feryat ederken ne bilançonun ne de kârlılığın hiçbir anlamı olmayacaktır.

Bakınız, şeker, ülkemiz için çok büyük öneme sahip stratejik bir üründür. Zaman kaybetmeden, IMF’nin başımıza bela ettiği şeker politikasının mağdur ettiği üreticilerimize, yasal mevzuatları bahane etmeyi bırakıp gerekli destekleri yapmalıyız. Pancarın posasının çiftçimize pancar fiyatından daha fazla satılmasına müsaade etmek ancak ve ancak “tutmazsa üzülürüm” şuursuzluğu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aksoy…

16.- Karabük Milletvekili Hüseyin Avni Aksoy’un, memur ve emeklilere yapılması gereken ücret zammına ilişkin açıklaması

HÜSEYİN AVNİ AKSOY (Karabük) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; asgari ücret yüzde 50,5 artışla 4.253 liraya yükseltilmiştir. Bu durumda, memurlarımız ve bütün emeklilerimiz asgari ücret zammına göre daha düşük ücret alacaktır. Paramızdaki değer kaybı ve enflasyonun artışına bakarsak, memurlarımız ve bütün emeklilerimiz mağdur olmaktadır. Günümüzde kendisini zor geçindiren emeklimiz, evlatlarının ve torunlarının da yükünü sırtlamış durumdadır. Gelin, devlet, babalığını yapsın; asgari ücret zammı oranında bir zam yaparak memurlarımızın ve emeklilerimizin de yüzünü güldürsün. Ekonomideki dalgalanmalar göz önüne alınarak bütün emekçi ve emeklilerin maaşları da düzenli olarak artırılsın, artık ülkede sosyal adalet sağlansın.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ekinci…

17.- Sivas Milletvekili Semiha Ekinci’nin, asgari ücretteki tarihî artışa ve Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesinin 2022 yılı bütçesinin hayırlı olmasını dilediğine ilişkin açıklaması

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Teşekkür ediyorum Kıymetli Başkanım.

2022 yılında asgari ücretin, en alt rakamın 4.253 TL olarak belirlenmesiyle asgari ücrette yaklaşık yüzde 50 oranında tarihî bir artış gerçekleştirilmiştir. Tüm çalışanların maaş ve ücretlerinin brüt asgari ücret kadar olan kısmı vergiden muaf tutulmuş, bu uygulamadan da 18,5 milyon çalışan faydalanmıştır. Her zaman işçinin yanında olan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür ediyor, işveren ve çalışanlarımıza hayırlı olmasını diliyorum.

Ayrıca, 2022 yılı bütçesinde Sivas Cumhuriyet Üniversitemizin bütçesi 824 milyon 84 bin TL olarak belirlenmiştir, Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitemizin 2022 yılı bütçesi de 63 milyon 269 bin TL olarak kabul edilmiştir. Sultan şehrimize ve üniversitelerimize hayırlı uğurlu olsun diyor ve Sayın Cumhurbaşkanımıza tekrar teşekkür ediyorum.

“Kalıyor kalmakta olan; durmak yok, yola devam.” diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özyavuz…

18.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Özyavuz’un, mevsimlik tarım işçilerinin yaşam mücadelesine ilişkin açıklaması

İBRAHİM ÖZYAVUZ (Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şanlıurfa başta olmak üzere bölgemizin çeşitli illerinden 1 milyona yakın insanımız, ülkemizin birçok iline mevsimlik tarım işçisi olarak çalışmaya gitmektedir. Bu insanlarımız ülke ekonomisine katkı sağlamak amacıyla her yıl ilkbahar aylarında yediden yetmişe yollara düşmektedirler. Bu yolculuklarda kimi zaman trafik kazalarında can verirken gittikleri yerlerde ise çok zor şartlarda yaşam mücadelesi veriyorlar. Eli nasırlı, vatan sevdalısı mevsimlik tarım işçilerimiz gittikleri yerlerde maalesef temel ihtiyaçlarını karşılayamıyorlar. Tarım işçilerimizin çalıştığı illerde ve ilçelerde elektrik, su ve banyo gibi temel ihtiyaçlarının valilikler ve belediyeler tarafından karşılanması ve ilgili bakanlıklarımızın bu konuda bütçelerinden il ve ilçelere destek vermeleri gerekiyor.

Genel Kurula saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Erel…

19.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, pazarcı esnafının ödemekte zorlandığı işgal harcına ilişkin yapılması gereken düzenlemelere ilişkin açıklaması

AYHAN EREL (Aksaray) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Uzun süredir devam eden pandemi şartları, market zincirlerinin semt pazarlarının kurulduğu gün marketin önünde tezgâh açarak sebze meyve satışı yapması ve ağırlaşan ekonomik koşullar nedeniyle kar kış demeden çoluğuna çocuğuna ekmek götürme çabası sarf eden, hem de kamu hizmeti veren pazarcı esnafımız, işgal harcını ödemekte zorluk çekmektedir. Pazarcı esnafımızın büyük bir kısmı belediyelere borçlanmış durumdadır. Bu kapsamda, işgal harcını düzenleyen 2464 sayılı Kanun’un ilgili maddelerinde düzenlemeye gidilmesi, pazarcı esnafının 1/1/2020 tarihinden itibaren üç yıl süreyle işgaliye harcından muaf tutulması ve geçmişe yönelik işgaliye harcı alacaklarından feragat edilmesi, bu kardeşlerimize nefes aldıracaktır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

20.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, acil tıp teknisyenlerinin kadro sorununa ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Acil tıp teknisyenleri 2020-2021, bu pandemi süresince gerçekten çok yoğun çalıştılar ve Sağlık Bakanlığında da çok fazla ihtiyaç var. Ancak 2020 yılında KPSS'de son anda yapılan değişiklikle, yüksek puan almalarına rağmen kullanamadılar. 2021 yılında da sadece 66 kadro açıldı ki bu, ihtiyacın neredeyse yüzde 10’u bile değil. Acil tıp teknisyenleri haklarını istiyorlar, mezun oldular, aileleri onları umutla okuttular ve şu anda Sağlık Bakanlığında o kadar ihtiyaç olmasına rağmen -buradan soruyoruz Sağlık Bakanına- neden acil tıp teknisyeni alımını artırmıyorsunuz? Bu çocukların ihtiyaçlarını karşılamıyorsunuz? Ve bu konunun takipçisi olacağımızı söylüyor, acil tıp teknisyenlerinin bir an önce hak ettikleri kadroya kavuşmasını talep ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Yılmazkaya.

21.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, Şanlıurfa’nın sağlık alanındaki sorunlarına ilişkin açıklaması

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Geçtiğimiz günlerde ziyaret ettiğimiz Şanlıurfa’da sağlık alanında çok ciddi sıkıntılar yaşanmakta. Aynı zamanda, Gaziantep’teki akrabaları olan Urfalı hemşehrilerim bu durumdan çok şikâyetçi. Aşılamada son sıralarda olan kent, anne ve bebek ölümlerinde başta gelmekte. En fazla çocuk ölümlerinin olduğu illerin başında Gaziantep ve Şanlıurfa gelmekte; Urfa’da bebek ölüm oranı yüz binde 16. Nüfusa oranla en fazla doğumun olduğu il. Çocuk ve kadın doğum sağlığı açısından çok eksik var, aile hekimi birimlerinin yaklaşık 100 tanesinde aile sağlık elemanı yok, aile hekimlikleri âdeta çalışamıyor. Asıl önemlisi, Kızılay kan merkezi kapalı ve dokuz yıldır açılması bekleniyor, kan diğer illerden geliyor. Acil, büyük ameliyatların yapıldığı bir şehir, koskoca büyükşehirde Kızılay kan merkezinin olmaması kabul edilebilir değil, gerekli acil kanı Gaziantep Kızılayından temin ediyorlar. Bir an önce kentte yaşanan sağlık sorunlarının çözümüne yönelik adımlar atılmalıdır. Sorunun çözümü için Sağlık Bakanını göreve davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Filiz, buyurun.

22.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Gazeteci Muharrem Sarıkaya’nın İHA Muhabiri Ahmet Demir’e uyguladığı fiziksel şiddeti kınadığına ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Birkaç gün önce Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Fatma Şahin’le röportaj gerçekleştiren Gazeteci Muharrem Sarıkaya’nın, İHA Muhabiri Ahmet Demir’e uyguladığı fiziksel şiddeti gösteren üzücü görüntülere tanık olduk. Adalet, insan hakları ve basın özgürlüğünün tartışıldığı bugünlerde böylesi talihsiz bir olayın memleketim Gaziantep’te görev yapan bir gazeteciye karşı, Büyükşehir Belediye Başkanımızın da gözü önünde gerçekleşmiş olması bütün vatandaşlarımızı derinden üzmüştür. Olay üzerine “Büyükşehir Belediye Başkanının tepki göstermesi gerekirdi.” diyen hemşerilerimi de derinden yaralamıştır.

Tarafsız medyanın üzerindeki baskı ve sansürlerin yanında, muhabirler ve kameramanlar başta olmak üzere, zor şartlar altında görevlerini yapmaya çalışan basın mensuplarının dayanışma içerisinde olmaları gereken bir dönemde yaşanan bu talihsiz ve çirkin saldırıyı kınıyorum, İHA Muhabiri Ahmet Demir’e geçmiş olsun diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İlk söz Sayın Engin Altay’ın.

Buyurun Sayın Altay.

23.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, ülkemizde yaşananların artık akıl dışılık noktasına geldiğine, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı ekonomik paketten önceden haberdar olup bir gecede dolar cinsinden yüksek kazanç elde edenlerin kimler olduğunu öğrenmek istediğine ve dövize çevrilebilir mevduat sisteminin yarattığı adaletsizliğe ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum efendim.

Sayın Başkan, ülkemizde yaşananlar artık akıl dışılık noktasına geldi. Bana ait bir söz vardır Sayın Başkan; ekonomi trafik gibidir, kurallarına uymazsanız duvara toslarsınız demişimdir hep ben. Bir de tıkır tıkır demokrasiniz varsa şıkır şıkır ekonominiz olur demiştim yıllardır. Şimdi, şöyle bir tablo görüyorum dünden beri: Bir araba düşünelim, freni patlamış, duvara toslamasına üç saniye kalmış; duvara toslamamak için şoför müthiş bir direksiyon kırma hareketi yapıyor fakat araba çok derin bir uçuruma düşüyor. Duvara toslasa ön takımlar ve kaput hasarıyla belki kurtulacakken üç saniye sonra duvara toslamamak için on iki saniye sonra bir uçurumun dibinde parçası bulunamayacak hâle gelir; dün, bugün yapılanları ben biraz buna benzettim.

Şimdi, biz çocukken tavşan kaç, tazı tut oyunu oynardık Sayın Başkan. Şimdi, bugünlerde yaşananları dolar-TL ilişkisi bakımından buna benzetiyorum da şunu kavrayamıyorum: Tazı dolar, TL tavşan mı; tazı TL, dolar tavşan mı? Çünkü bu da sürekli, sabah dolar tazı oluyor, akşam dolar tavşan oluyor, olan da millete oluyor.

İki soru sormak istiyorum. Şimdi, birinci soru şu: Erdoğan’ın bugün açıkladığı paketten haberdar olan ve dolar kuru 18 lira seviyesindeyken 1 milyon dolar bozduran birileri, kararın sabahında da 13 liralık dolar kurundan cebine 1 milyon 384 bin 615 dolar koydu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bir gecede dolar cinsinden kazanç yüzde 38,5. Dolar kuru 18 iken gece yüklü dolar satıp, sabahında dolarları toplayanlar kimlerdir Sayın Başkan? Sorum tabii ki Hükûmete ve bu, dünyanın her yerinde çok büyük bir suçtur.

Şimdi, Maliye Bakanı bugün bir açıklama yaptı: DÇM (dövize çevrilebilir mevduat) bunu Türkiye 76-77’de denedi ve Türkiye 70 sente muhtaç kalır hâle geldi. Şunun için söylüyorum bunu, burada bir de büyük bir adaletsizlik var, o da şu: Mevduat sahiplerine döviz farkı desteğinin, milyonlarca düşük gelirli vatandaşın bebek bezi, mama, temel gıda maddesi, eğitim gideri, barınma gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak için ödediği dolaylı vergilerden ödenmesi -Sayın Başkan, bu soruyu size soruyorum- vicdanınızı rahatsız etmiyor mu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Benim bebek bezi için, mama için, temel gıda için ödediğim vergi, 84 milyonun ödediği vergi, bankalarda yüklü mevduatı olan 360 bin vatandaşın döviz-TL farkına ödenecek. Yani “Yoksuldan alıp zengine verme.” diye bir kavram yok, “Zenginden alıp yoksula verme.” diye bir kavram var. Bu garip, bu ucube tabloyu nasıl, hangi mantıkla ortaya koydu Hükûmet; bunu da anlamak mümkün değil Sayın Başkan. 84 milyon insan, 360 bin kişinin bankalardaki döviz mevduatını TL’ye çevirme karşılığı, en temel harcamalar için ödedikleri vergiyle...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Fakirden alıp zenginin zenginleşmesini sürdürmek, zenginliği 360 bin kişi için sürdürebilir kılmak ucubeliktir, aymazlıktır, garabettir, hiçbir ekonomi normuyla da izah edilemez. Bu, ayrıca, nasta yeri olmayan bir durumdur. Bu, yerli dolar anlamına gelir. Bu, ayrıca, doları TL karşısında güçlü kılmanın ve kalıcı kılmanın -kalıcı güçlü kılmanın- bir yoludur. Bu, aynı zamanda örtülü faizdir. Yazıktır, günahtır. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Turan, buyurun.

24.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, bütçe görüşmelerine emek veren ve katkı sunan tüm partilere ve milletvekillerine teşekkür ettiğine, Genel Kurul gündemine, dolar kurundaki dalgalanmanın algı yönetimine dayanan suni bir artış olduğunu Cumhurbaşkanının konuşması sonrasında dolarda yaşanan düşüşle görmüş olduklarına ve İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, on iki gün aralıksız devam eden bütçe görüşmelerini geride bıraktık. Emek veren, katkı sunan tüm partilerimize, vekillerimize ben tekrar teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.

Bu hafta Genel Kurulda, elektrik enerjisi satışından alınan TRT payının kaldırılması, doğal gaz piyasasındaki tüketicilerin korunmasına yönelik adımlar, merkezî eğitimde kalfalık yeterliliklerine sahip öğrencilere ücret iyileştirilmesi gibi düzenlemeleri içeren teklifimizi bitirmeyi hedefliyoruz, yasalaştırmayı hedefliyoruz.

Ardından, Genel Kurulumuzun rızasıyla, oluruyla eğer gündeme devam edersek stokçuluğa karşı caydırıcılığın artırılması ve bazı düzenlemeleri içeren 9 maddelik üzerinde bir teklifimizi görüşmeyi planlıyoruz.

Yine, Genel Kurulun takvimi el verirse biliyorsunuz, 13 maddelik, kamuoyunun yakından takip ettiği, beklediği asgari ücretteki damga vergisi ve gelir vergisinin kaldırılmasını da içeren çok önemli bir teklifimizi görüşmeyi planlıyoruz. Ben, şimdiden bu görüşmelerin hayırlı olmasını ümit ediyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; “Doların düşmesi için faizin artırılması gerekir.” diyenlerin aksine Cumhurbaşkanımızın topluma somut öneriler sunan dünkü konuşmasıyla beraber dolarda çok büyük bir düşüş yaşandı. Son dönemde ülkemizde dolar kurundaki dalgalanmanın rasyonel bir sebebinin olmadığını, tamamen psikolojik ve algı yönetimine dayanan suni bir artış, operasyon olduğunu Cumhurbaşkanımızın yapmış olduğu konuşma sonrası dolarda yaşanan bu düşüşle bir kez daha görmüş olduk. İhracatı 220 milyar dolara yaklaşan, üçüncü çeyrekte 7,5 gibi büyük bir büyümeyi sağlayan Türkiye’miz, yeni ekonomi politikasıyla dünyanın en güçlü 10 ekonomisi içerisinde olma hedefini tekrar yüksek sesle haykırıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Değerli arkadaşlar, bunları uzun uzun görüşeceğiz ancak Grup Başkan Vekilimizin az önce doların düşmesinden yola çıkarak sitem etmesini, hatta üzülmesini ilginç bir tarzla karşıladım. Dolar yükseliyor, Engin Bey bize kızıyor; dolar düşüyor, Engin Bey yine bize kızıyor. Yani “Sen Ağlama” şarkısı vardı ya… Her hâlde ağlamanın ortaya konulduğu bir gerçekliği doğru bulmuyorum.

Milletin sevincine ortak olmak lazım Başkanım. Dün sokaklar bayram etti, pazarlar bayram etti. Bundan sonra, dolardaki düşüşün marketlere yansımasını bekliyoruz; aynı gün, arka arkaya, etiket üzerine etiket yapıştıran bazı stokçuların geri adım atmasını bekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Geçen hafta asgari ücret açıklandığında, hepimizin sevincine ortak olun dediğimizde çarparak, bölerek bu rakamı illa dolara endeksleyenlerin doğru yapmadığını ifade etmiştik. Bugün, o arkadaşlarımızın ses çıkarmamasını da o ücretin dolara endeksli ifade edilmemesini de ibretle izliyoruz. Biz isteriz ki ülkemizin büyümesinden herkes onur duysun, keyif alsın; biz isteriz ki yeni dönemde özellikle üretim merkezli, ihracat merkezli yaklaşımımıza herkes omuz versin. İktidara muhalif olmak başka bir şeydir; milletin büyümesine, devletine muhalif olmak başka bir şeydir Sayın Başkanım.

Saygıyla selamlıyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sataşmadan dolayı daha sonra mı efendim?

BAŞKAN – Sataşmadan dolayı daha sonra söz vereyim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Çok tatlı sataştım Başkanım.

BAŞKAN – E “Ağlıyor.” dediniz yani.

Sayın Usta, buyurun.

25.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Namık Kemal’in doğumunun 181’inci yıl dönümüne, Dünya Kulüpler Şampiyonası’nda 4’üncü kez dünya şampiyonu olan Vakıfbank Kadın Voleybol Takımı’nı yürekten kutladığına, Merkez Bankası Başkanının mart ayında bir gece yarısı kararnamesiyle görevden alınmasıyla başlayan hatalar silsilesine, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine, Cumhurbaşkanının önceki akşam yaptığı açıklamayla Türkiye ekonomisinin tam dolarizasyona bağlandığına ve örtülü bir faiz artışı yapıldığına, dövize çevrilebilir mevduat sisteminin sakıncalarına ve kapsamlı bir enflasyonla mücadele programına ihtiyaç olduğuna ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hayırlı bir hafta dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.

Vatan şairi Namık Kemal’i doğum yıl dönümünde rahmetle anıyorum.

Dünya Kulüpler Şampiyonası’nda 4’üncü kez dünya şampiyonu olan Vakıfbank Kadın Voleybol Takımı’mızı da yürekten kutluyorum, başarılarının devamını diliyorum.

Sayın Başkan, ekonomide olağanüstü günlerden geçiyoruz. Merkez Bankası Başkanının mart ayında bir gece yarısı kararnamesiyle görevden alınmasıyla başlayan bir hatalar silsilesi sonucunda Türkiye’de dolar kuru, işte, dün akşam itibarıyla 18 TL’lere kadar geldi. Tabii, şimdi, rakamlar çok hızlı değiştiği için, arkadaşlar bazen şu anda doların geldiği bu seviyenin sevinilmesi gereken bir rakam olduğunu düşünüyorlar herhâlde. Hatırlatmakta fayda var; mart ayında dolar 6,88’e kadar düşmüştü arkadaşlar, enflasyon yüzde 16,2’ydi, hazinenin borçlanma faizi 16,5‘ti. Bu tarihi niye söylüyorum? Hatalar silsilesinin başlamasından önceki tarihteki verileri söylüyorum. Şimdi geldiğimiz noktada, evet, dolar 18’lerden 13’lere kadar geldi ancak hazinenin borçlanma faizleri yüzde 16,5’tan yüzde 24’e geldi, ticari kredi faizleri şu anda yüzde 30’larda, enflasyonda da yüzde 30’ların üzerinde bir noktayı bu ayın sonu itibarıyla maalesef göreceğiz.

Peki, bu mart ayından itibaren başlayan hatalar silsilesi yapılmamış olsaydı bugün nasıl bir makroekonomik çerçeve olurdu diye baktığımızda, muhtemelen bugün 7,50’lik bir doları konuşurduk, 8 lira asla olmazdı; enflasyon yüzde 17’lerde olurdu; politika faizi yüzde 19’dan en az 2-3 puan çekilir, yüzde 16’lara gerilerdi; borçlanma faizleri de enflasyonun bu seviyesine yakın bir duruma gelirdi. Tabii, Türkiye'de niye mart ayından sonra o hatalar bu kadar ardı ardına geldi? Hele en son dönemde de iktidara yakın bir kısım akademisyenlerin, gazetecilerin, bir kısım çevrelerin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – …“ekonomik OHAL” gibi sözleri veya diğer sorumsuz konuşmaları sonrasında piyasa iyice gerildi ve doların yukarı doğru gitmesinin temel sebebi oldu.

Şimdi, bununla mücadele etmek için dün akşam ne açıklamış oldu? Değerli arkadaşlar, biz dolarizasyondan şikâyet ediyorduk, Türkiye ekonomisi “full” dolarizasyona bağlandı yani şu anda tam bir dolarizasyon var, yüzde yüz dolarizasyon var. TL Amerikan dolarına bağlanmış oldu, TL’den kaçış olmasın diye Türk lirası ortadan kaldırıldı. Hazine çok ciddi bir kur riski altına girdi. Zaten üzerimizde kamu-özel iş birliği projelerinden dolayı, yurt içinde dövizle borçlanmalardan dolayı ciddi bir kur riski vardı, şimdi yeni bir kur riski üstlenildi; bütün TL mevduata, hatta yurt dışından gelecek sıcak paraya kur garantisi verildi arkadaşlar. Bunlar olacak iş değil, Türkiye tarihinde hiç görülmemiş bir şeydir bu. Örtülü bir faiz artışı yapıldı, bir yandan “Nassa karşıyım.” derken şu anda “Mevduat faizi yetmezse üzerine kur artışını da faiz olarak vereceğim.” diyen bir anlayış geldi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Rantiyeye teslim olmuş bir yönetimi görüyoruz.

Tabii, DÇM’lerden az önce de bahsedildi yani 1970’li yıllarda terk ettiği enstrümanlara Türkiye tekrar geri döndü. DÇM’leri lütfen inceleyin, Türkiye, ondan kurtulmak için yirmi yılını harcadı. En son, 1989 yılında Özal’ın son ödemeyi yapmasıyla bunlardan kurtulduk. “İnşallah, Türkiye bu hatayı bir daha yapmaz.” dedi, belli ki Özal’ın o duası kabul olmamış.

Şimdi, enflasyonla mücadele programına ihtiyaç var; bu yapılanların etkisinin geçici olmaması için, kalıcı bir mücadele olabilmesi için kapsamlı bir enflasyonla mücadele programına ihtiyaç var. Kaybettirdiğiniz güveni yani uygulamalarınızla kaybettirdiğiniz güveni, garanti vererek ve çok pahalı bir yöntemle tesis etmeye çalışan bir iktidar var; bunu anlamak mümkün değil. TCMB -Merkez Bankası- boşaltılmıştı, şimdi bundan sonra gelecek atraksiyon…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ERHAN USTA (Samsun) – Bitiriyorum Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Şimdi, bundan sonra olacak olan da hazinenin boşaltılmasıdır arkadaşlar. Bu kur garantisine dayanmak mümkün değil. Bakın, kur aşağıya gelirse dolar bazında birilerine çok ciddi bir faiz vermiş olacağız, kur garantisi ve gelir vereceğiz; kur yukarıya doğru giderse ki gitmesi muhtemeldir, o yüzden diyorum ki öneri olarak kapsamlı bir enflasyonla mücadele programıyla bu desteklenmeli, eğer o yapılmazsa milyarlarca liralık kur garantisinden dolayı hazine borç altına girecek, sıkıntı altına girecek. Dolayısıyla buralarda daha tutarlı politikaların uygulanması lazım. Bu politikalardan bu anlamda sonuç almak çok fazla mümkün değildi; geldiğimiz noktada, ölüm gösterilip sıtmaya razı edildi. 13 lira dolar kuru yılbaşına göre veya mart ayına göre hâlâ yüzde 90 bir kur artışıdır arkadaşlar. Hiçbir ekonomi bu kadar yüksek kur artışını kaldıramaz.

Ben Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bülbül, buyurun.

26.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Kıbrıs Türklüğünün soykırıma maruz bırakıldığı gelişmelerin miladı olan 21-25 Aralık Millî Mücadele ve Şehitler Haftası’na, 3’üncü Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi’ne, TÜRKSAT uydularına, Türk Devletler Teşkilatının Azerbaycan’da düzenlenen toplantısında uzay alanında güç birliği yapılması yönünde alınan kararları kıymetli bulduklarına, 21 Aralık Dünya Kooperatifçilik Günü’ne, Dünya Kulüpler Şampiyonası’nda 4’üncü kez dünya şampiyonu olan Vakıfbank Kadın Voleybol Takımı’nı kutladığına ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 21 Aralık 1963 tarihinde Rum EOKA terör örgütünün Kıbrıs Türklerine yönelik başlattığı ve tarihe “Kanlı Noel” olarak geçen katliamların üzerinden elli sekiz yıl geçmiştir. Çocuk, yaşlı, kadın demeden yüzlerce sivilin katledildiği ve Türk köylerinin basıldığı bu saldırılarda 364 insanımız şehit olmuş, 103 Türk köyü boşaltılmıştır. Kıbrıs Türklüğünün âdeta soykırıma maruz bırakıldığı gelişmelerin miladı olan 21-25 Aralık haftası, yavru vatan Kıbrıs’ta Millî Mücadele ve Şehitler Haftası olarak anılmaktadır. Bu vesileyle, dün olduğu gibi bugün ve yarın da cesaret ve kararlılıkla Kıbrıs Türklüğünün hak ve menfaatlerinin savunucusu olacağımızı buradan bir defa daha beyan ediyor, şehit olan tüm insanlarımızı rahmet ve minnetle anıyor, gazilerimize de sağlıklı ömürler diliyoruz.

Sayın Başkan, geçtiğimiz hafta sonu İstanbul’da toplanan ve 41 Afrika ülkesinin katıldığı III. Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi’nde alınan insani, ticari, güvenlik ve kalkınmaya dayalı iş birliğini geliştirme kararlarını oldukça yerinde buluyoruz. Son yıllardaki gayretlerle Afrika’daki elçilik sayımızın 43 seviyesine çıkmış olması diplomatik ilişkilerimizi daha fazla güçlendirmiş, karşılıklı ticaret hacmi büyük bir ivme kazanmış, imar ve inşa noktasında Afrika halkına büyük desteklerde bulunulmuştur. Yıllarca küresel emperyalizmin sömürdüğü topraklara köklü medeniyet ve tarihinden aldığı ilhamla, insan sevgisi temelinde bir yaklaşımla barış, adalet ve huzur getirmek için çabalayan devletimize tüm faaliyetlerinde muvaffakiyetler diliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Yine, TÜRKSAT 3A, 4A, 4B ve 2021 yılının başında TÜRKSAT 5A uydusunun uzaya fırlatılmasının ardından geçtiğimiz günlerde TÜRKSAT 5B uydusu da uzaya fırlatılmıştır. Böylece gözlem ve haberleşme noktasındaki toplam uydu sayımız 8’e ulaşmıştır; bilgi ve uzay çağında özellikle internet kapasitesinin gelişimine katkıda bulunacak olan TÜRKSAT 5A uydusunun 2 parçasının tamamen Türk mühendislerce üretilmesi de ayrıca memnuniyet vericidir.

Yine, Türk Devletleri Teşkilatının Azerbaycan’da düzenlenen toplantısında, uzay alanında güç birliği yapılması noktasında birlikte adım atılması şeklinde alınan kararları da kıymetli buluyoruz. Bu konuda, ilgili kurumlarımızca yapılan çalışmaları destekliyor, yapacakları çalışmalarda da başarılar diliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bülbül, son kez açayım, tamamlayın lütfen, buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bitiriyorum.

Sayın Başkan, 21 Aralık tüm dünyada Kooperatifçilik Günü olarak kutlanmaktadır. Tarihimizde ilk defa Memleket Sandıkları olarak 1863 yılında kurulan kooperatif sistemi, birlik ve beraberliği güçlendirmeye ve dayanışmayı arttırmaya yarayan sosyal bir müessese olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyal adaletin gerçekleşmesi ve ekonomik kalkınmanın meydana gelmesi yönünde önem arz eden kooperatifler hususunda Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Memleketimizin kurtuluş çarelerinden biri de kooperatif şirketleri kurmaktır.” sözünün önemli olduğunu tekrar ifade ediyor; tarım, esnaf ve ticaret kooperatiflerinin desteklenmesi gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Bu vesileyle kooperatif faaliyetinde bulunan bütün vatandaşlarımıza kolaylıklar diliyoruz.

Son olarak Kadınlar Dünya Şampiyonası’nda şampiyon olan ve 4’üncü kez bu başarıya erişen Vakıfbank Kadın Voleybol Takımı’mızı da kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Beştaş, buyurun.

27.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Cumhurbaşkanının önceki akşam yaptığı açıklamanın AKP-MHP ittifakının halkı gözden çıkardığının kanıtı olduğuna, döviz getiri garantisi vermenin halktan alınan vergilerin bir avuç döviz baronuna aktarılması anlamına geldiğine, açıklanan ekonomik paketin hazineye ve reel sektöre etkilerine, BES vurgununa, iktidarın Erdoğan konuşmaya başladığında 100 bin dolar ve üstü döviz satışı gerçekleştirenleri açıklaması gerektiğine, vatandaşın bankalara borcunun silinmesi gerektiğine, cezaevlerindeki ölümlere ve HDP Grubunun hasta mahpuslarla ilgili vereceği önergeye ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Evet, dün Cumhurbaşkanının açıklaması tabii ki Türkiye’de bomba gibi düştü ortalığa ve sonuçlarını hepimiz birlikte görüyoruz, yaşıyoruz. Ne dedi? “Tasarruflarını değerlendirirken kurdaki yükselişten kaynaklanan kaygıları gidermek isteyen vatandaşlarımıza yeni bir finansal alternatif sunuyoruz.” diyerek aslında bu girişle yeni adımları açıkladı ve bu adımlar arasında, bankadaki TL mevduat hesaplarının getirisinin döviz getirisi altında kalması durumunda aradaki farkın vatandaşlara ödenecek olması ve ihracatçılara Merkez Bankası tarafından ileri kur rakamı verilmesi de vardı. AKP-MHP ittifakı bu adımlarla aslında halkı gözden çıkardığını bir kez daha kanıtladı. Emekçinin, emeklinin, esnafın vergisini döviz baronlarına aktarma planı kurulmuştur. Bu plan açıkçası halka aynı zamanda pusu kurmak anlamına geliyor. Bu ittifak, fırtınaya yakalanmış Türkiye ekonomisini dün gece itibarıyla alabora etmiştir. Kendisine “yerli ve millî” diyen AKP-MHP ittifakında Türk lirası solunum cihazına bağlandı artık ve bu cihazın adı da “ABD doları”dır. Döviz getiri garantisi vermek, halktan alınan vergilerin bir avuç döviz baronuna aktarılmasıdır ve bu, Anayasa’ya da aykırıdır; aynı zamanda, alın teriyle çalışan emekçinin, memurun, işsizin vergilerini Banker Kastellilere dağıtmak anlamına geliyor. Yine bu ittifakın dolar-TL bazında simsarlık mesleğine atıldığını da söylersek abartmış olmayız. Bu adımlar halka daha fazla yük getirecek. Daha yirmi dört saat geçmeden emlak vergisinde yüzde 18,1; motorlu taşıtlar vergisinde yüzde 25, özel iletişim vergisinde yüzde 36,20 oranında zam yapıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - AKP iktidarı döneminde Türkiye, hazine garantili projelerle gerçekleşen soygundan sonra yeni bir soygunla da tanıştı. Türkiye, şimdi de bu iktidarla birlikte hazine garantili döviz soygununa geçiş yaptı. Projelere ve dövize garantiler veren hazinenin dün itibarıyla ölüm fermanı AKP-MHP ittifakı tarafından imzalanmıştır. Kurdaki her artış hazineye ek maliyet çıkaracaktır. Yakın bir zamanda devletin hazinesi bu ittifak yüzünden sıfırlanacak.

Evet, reel sektöre etkisinin olmayacağını, sıfır etkisi olacağını da ifade etmek isterim. Türkiye halkları dün atılan adımlarla daha fazla risk üstlenmiştir. Yüksek enflasyonun hiperenflasyona dönüşmesine davet çıkarılmıştır diğer yandan.

Tabii ki bireysel emeklilik sisteminde de sistemin talanı da gündeme gelmiştir ve bundan sonra tarihe BES vurgunu olarak da geçecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bir vurgun da dün -Erdoğan'ın- “prompter” konulunca yapıldı. Bu iktidarın kesinlikle -Erdoğan konuşmaya başladığında- 100 bin dolar ve üstü döviz satışı gerçekleştirenleri açıklaması gerekiyor. Bundan kaçmamalarını buradan salık vermek isteriz ve vatandaşlar ve esnaflar 2018’den beri derinleşen krizde, pandemi dönemiyle birlikte kredilerle hayatta kalmaya çalıştı. Şimdi bu borçları silme zamanıdır. Ekim ayı itibarıyla bankalar ve banka dışı finansal kuruluşlar tarafından kullandırılan bireysel krediler yüzde 17 artarak 995 milyar TL olmuştur. 35 milyon insan bankalara borçludur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İktidara döviz baronlarını zengin edeceğine, borç batağındaki esnafı ve vatandaşı bu bataktan çıkarma çağrısını da yinelemek istiyoruz.

Sayın Başkan, hasta mahpusları her gün söylüyoruz, cezaevlerini her gün söylüyoruz ve söylemeye devam edeceğiz. Maalesef hafta sonu bir cenaze daha çıktı, Vedat Erkmen’in cenazesi Tekirdağ Cezaevinden çıktı, ona da “intihar” dendi ve maalesef naaşı camiye alınmadı, selası okunmadı, çadır verilmedi. Düşman hukukunda bile olmayan uygulamalar var. Üstelik devletin denetiminde ve kontrolünde olan cezaevindeki tek kişilik hücrede yine yaşamını yitirdi ya da öldürüldü. Bu konudaki soruşturmayı henüz okuyamadık çünkü gizlilik kararı var ve otopsiye, yine avukatların girişine izin verilmedi. Bugün hasta mahpuslarla ilgili önergemiz var, zaten orada tartışacağız ve hakikaten iktidar grubuna “Cezaevlerinde insanları öldürmeyi bırakın." demek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son kez ek süre veriyorum, tamamlayın sözlerinizi; buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İnsanların cezaevinde kaldığı süre içinde yakınlarının tek bir amacı, umudu var: Çocuğuna, babasına, kardeşine kavuşmak ve bu cenazelerin çıkması aynı zamanda toplumda büyük bir vicdani kırılma da yaratıyor ve bu kırılmanın hesabını hiç kimse ödeyemez demek istiyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Altay...

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Turan konuşmasında, benim doların düşmesine üzüldüğümü belirtmek suretiyle sataşmada bulunmuştur.

BAŞKAN – Sataşmada bulundu.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Zaman aşımına uğradı ama Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Yok, oturumu kapatmadım.

Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, değerli arkadaşlar, mesele şu: Millet aç, açık, perişan. Şurada hazır şey de var, buradan gösterivereyim iki dakikada. Bu millet, bu da 360 bin kişi. Siz bu kararınızla şunu yapacaksınız: Millet çalışacak, çabalayacak, devlete ödeyecek, hazineyi dolduracak; siz, bankalarda yüksek dolar mevduatı olan 360 bin kişiye milletin hazinesinden böyle aktaracaksınız, buna hakkınız yok. (CHP sıralarından alkışlar) Siz şunu diyorsunuz, şunu diyorsunuz: “Ey 360 bin kişi, bankadaki dolarını TL’ye çevir, korkma. Ben sana dolar neyse onu vereceğim.” Bülent Bey, nereden vereceksin? Cebinden vereceksen eyvallah, Allah razı olsun. Hazineden vereceksin. Bu hazine nereden doluyor? Demin söyledim, bebek bezi alırken, yemek alırken, deterjan alırken, temel gıda alırken millet sana vergi veriyor, millet burayı dolduruyor; sen, bu 84 milyonun doldurduğunu alıp 360 bin kişiye ekliyorsun; yazıktır, günahtır! Ben doların…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – TL mevduatına, dolara değil Engin Bey.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Ya, dolar çıkınca bize “Ne var bunda?” diyordunuz. Düşünce… Yani siz düşürdünüz bilerek, bir gecede birilerini zengin ederek. Şimdi niye seviniyorsunuz? Çıkmasına üzülme gerekmeyen bir şeyin inmesine niye sevinilir kardeşim? Milletin aklıyla daha fazla alay etmeyin, milletin canı burnunda. Tekrar söylüyorum: Türkiye Cumhuriyeti bankalarındaki bütün mevduatın yüzde 66,5’i dolar, euro. Hani millîlik, nerede millîlik, neresi millîlik bunun? Çıkın, bunlara, millete bir cevap verin.

Dün gece, 1 milyon doları olan bir kişi -isterse ki çok var böyle- 385 bin dolar kazandı ya, hiç şöyle elini alnına götürmeden bir gecede 385 bin dolar kazandı. Allah’tan korkmak, kuldan utanmak lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (Devamla) – Onun için, demin söyledim: Tavşana kaç, tazıya tut… Dolar tavşan mı, tazı mı kardeşim? Önce buna bir karar vereceksiniz, sonra bu ucube yöntemleri bırakacaksınız.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Başkanım, gündeme geçelim ama dolar kurundaki artışın ve inişin, dün, psikolojik bir algı olduğunu da görmüş olduk. Türkiye buna ilişkin tedbirini almış oldu.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Tabii! Siz yaratıyorsunuz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yeni atılan adım da Türk parasının teşviki anlamına gelmektedir. Dediği gibi değildir Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Kayıtlara geçmiştir.

Teşekkür ediyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının 2 tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup bilgilerinize sunacağım.

İlk tezkereyi okutuyorum:

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Hırvatistan Parlamentosu Avrupa İşleri Komisyonu Başkanı Domagoj Hajdukovic ve beraberindeki parlamento heyetinin ülkemizi ziyaret etmesi ve Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK) üyelerinden müteşekkil bir heyetin, Avrupa Parlamentosu üyeleriyle temaslarda bulunmak üzere Strazburg’a bir ziyaret gerçekleştirmelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 5/11/2021 tarih ve 64 sayılı Kararı’yla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1780)

3/12/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Hırvatistan Parlamentosu Avrupa İşleri Komisyonu Başkanı Sayın Domagoj Hajdukovic ve beraberindeki Parlamento heyetinin ülkemizi ziyaret etmesi ve Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK) üyelerinden müteşekkil bir heyetin, Avrupa Parlamentosu üyeleriyle temaslarda bulunmak üzere Strazburg'a bir ziyaret gerçekleştirmeleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının 5/11/2021 tarih ve 64 sayılı Kararı’yla uygun bulunmuştur.

Hırvatistan Parlamentosu Avrupa İşleri Komisyonu heyetinin ülkemizi ziyareti, 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 7’nci maddesi gereğince Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu (KPK) üyelerinin Avrupa Parlamentosunu ziyareti, 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 10’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                      Mustafa Şentop

                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                           Başkanı

BAŞKAN – Diğer tezkereyi okutuyorum:

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi (KEİPA) Türk Grubunda Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’dan boşalan üyelik için Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkanlığınca bildirilen Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz’ın üyeliğinin Başkanlık Divanında yapılan incelemede uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/1781)

16/12/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi (KEİPA) Türk Grubunda Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'dan boşalan üyelik için, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2'nci maddesine göre Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkanlığınca bildirilen Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz'ın üyeliği Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                      Mustafa Şentop

                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                           Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

B) Önergeler

1.- Başkanlığın, Tokat Milletvekili Yücel Bulut’un Adalet Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazısının 15/12/2021 tarihinde Başkanlığa ulaştığına ilişkin önerge yazısı (4/150)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Tokat Milletvekili Sayın Yücel Bulut’un Adalet Komisyonu üyeliğinden istifasına ilişkin yazısı 15 Aralık 2021 tarihinde Başkanlığımıza ulaşmıştır.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

A) Tezkereler (Devam)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin Kuzey Makedonya Meclis Başkanı Talat Caferi, Sırbistan Ulusal Meclis Başkanı Ivica Daçiç ve Karadağ Meclis Başkanı Aleksa Beçiç’in vaki davetine icabetle 20-21 Aralık 2021 tarihleri arasında Kuzey Makedonya’ya, 21-22 Aralık 2021 tarihleri arasında Sırbistan’a ve 22-23 Aralık 2021 tarihleri arasında Karadağ’a ziyarette bulunmalarına ilişkin tezkeresi (3/1782)

16/12/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Prof. Dr. Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin Kuzey Makedonya Meclis Başkanı Talat Caferi, Sırbistan Ulusal Meclis Başkanı Ivica Daçiç ve Karadağ Meclis Başkanı Aleksa Beçiç'in vaki davetine icabet etmek üzere 20-21 Aralık 2021 tarihleri arasında Kuzey Makedonya'ya, 21-22 Aralık 2021 tarihleri arasında Sırbistan'a ve 22-23 Aralık 2021 tarihleri arasında Karadağ'a resmî ziyaretlerde bulunması hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                      Mustafa Şentop

                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                           Başkanı

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkanım, hukuk arkadan gider mi? Bugün ayın 21’i. Başkanım, hukuk arkadan gider mi?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Duyamıyoruz Sayın Tanal, öne gelin, duyamıyoruz.

BAŞKAN – Oylarınıza sunulmuştur: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, 24/11/2021 tarihinde Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve arkadaşları tarafından, ülkemizde kadına yönelik şiddetin engellenmesi ve TBMM’nin, Hükûmetin yeterli olmadığı bu konuda daha aktif bir rol üstlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Aralık 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 21/12/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             Erhan Usta

                                                                                                                 Samsun

                                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve 19 milletvekili tarafından, ülkemizde kadına yönelik şiddetin engellenmesi ve TBMM’nin, Hükûmetin yeterli olmadığı bu konuda daha aktif bir rol üstlenmesi amacıyla 24/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 21/12/2021 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Sayın Aylin Cesur.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN CESUR (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

“Eseri olmayanın yerinde yeller eser.” diyordu atalarımız, ne kadar güzel bir söz. Sizin de eserleriniz var, yirmi yıldır bakıyoruz gelinen noktaya ama çözümsüzlüklerle dolu ve bir sürü enkazla dolu bir Türkiye eser. İşte, deminden beri konuşuluyor, ekonomik enkaz bunlardan en önemlisi bugün. Ama yıllardır ilmek ilmek örülmüş bir başka eser var orta yerde; işte bu, her gün zalimce cinayete kurban giden kadınlarımız. Defalarca “Komisyon kuralım, gelin araştıralım.” dedik, çıktık bu kürsüye, reddettiniz ve kadına karşı şiddetle mücadele edemeyen basiretsiz bir ülke hâline geldi Türkiye.

Bir dönüp bakalım, neler olmuş: 2008-2020 boyunca 3.656 kadınımız cinayete kurban gitmiş. 2008’de 80 olan kadın cinayeti, 2020’de 471’e çıkmış ve kasım ayına gelindiğinde, bu kasım ayında 441 kadın cinayete kurban gitmiş. İşte, burada önergelerimize ret verenlerin, bunda payı olduğunu artık reddedemeyeceği bir vahim durumdur bu. Ve 2020’nin ilk altı ayında 117.192 aile içi ve kadına yönelik şiddet meydana gelmiş ama sonrasında açıklamadılar, ne olduğunu bilen yok bunun. 2015-2020 yılları arasında 16-17 yaşlarında 133.750 kız çocuğumuz evlendirilmiş. Niye biliyor musunuz? Çünkü çocuklara göz dikenlerin sırtları sıvazlandı, hukuk alet edilerek böylesine bir kötülüğe göz yumuldu da ondan. İşte bugün, burada, önergemizi reddedecek olanların bunda payı olduğu artık reddedilemeyecek bir durum. “Cinayetin kadını olur mu hiç, cinayet cinayettir.” diyenlere susulmasının ve onlara tepki vermemenin sonucu olan bir durum. Şiddete uğrayan kadınlarımıza karşı “Üstünde ne varmış, o saatte orada ne işi varmış, hak etmiş.” diyerek caniliği meşrulaştırmaya çalışanlara susulmasının getirdiği bir durum ve bunda payı olacakların artık reddedemeyeceği vahim bir durum bugün burada önergemizi reddedecek olanlar. En az bir kere şiddete uğramış kadın oranı yüzde 38, psikolojik şiddete uğrayanlar yüzde 45, aile içi ekonomik şiddete uğrayanlar yüzde 30 ve buradaki kadınlarımıza soruyorum ben: Bu dilimlere girmediyseniz eğer kendinizi şanslı hissediyor musunuz? “Bugün de şiddete uğramadık.” deyip uğrayanlara ah vah ettikten sonra yatağınıza gidip, sıcak yatağınızda başınızı yastığa vicdanınız rahat bir şekilde koyabiliyor musunuz? Vicdanlarınıza soruyorum, biraz sonra önergemizi sizler oylayacaksınız değerli kadınlarımız.

Ülkemizde sayıları artan ve kadın hakları konusunda sicili bizden daha kötü ülkelerden gelmiş sığınmacılar ve artan ekonomik güçlüklerle, cinnetle artan saldırılar, senelerdir beslenen şiddet diliyle göz yumulan şiddet olayları ve gelinen sonuç. Bunların besi yeri hâline gelmiş, yazık edilmiş bir Türkiye Cumhuriyeti ve onun içerisindeki yazık edilmiş kızlarımız ve kadınlarımız. Kadınlarımızın başlarına gelmeyen ama korktukları bir ülke aynı zamanda Türkiye. Tehdit edilmeler, korkutmalar, takipler, sözlü tacizler, bağırmalar; bunların da besi yeri hâline gelmiş. İşte, bugün, burada bu önergeyi reddedecek olanların bunda payı olduğunu artık reddedemeyeceği vahim bir durum bu.

2021’in unutulmayacak bir eseri var, bunu hatırlatmak lazım: İstanbul Sözleşmesi’nden çıktınız; bu, en vahim eserlerinizden bir tanesi. “Ankara sözleşmesi” fısıltıları vardı, böyle mırıl mırıl, işte ağızda “Ankara sözleşmesi yapılacak.” filan… Bir ses yok, seda yok. O ne oldu mesela, onu sormak istiyorum. Ne sözde ne yasal bir ilerleme var. Ne oldu? Hikâye mi oldu? Ne oldu, biliyor musunuz bu arada? 6284’ü zaten zar zor uygulatırken sözleşmeden çıkılmasıyla kadınlarımızın güvenliği iyice tehlikeye düştü; cinayetler arttı, “İhbar ve şikâyetlerle biz artık ilgilenmiyoruz.” diyenler arttı ve “Aranızda çözün siz bunu.” denilmeye başlandı. İyi hâl indirimleri, uzaklaştırma kararlarının verilmemesi, beraatler… Bıktık bunlardan, biz bıktık değerli arkadaşlar, kadınlarımız bıktı; söylemekten bıktık, buraya getirmekten bıktık. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Ve bizim amacımız kesinlikle sizleri rencide etmek değil, bunu lütfen doğru anlayın; bizim bu durumu gerçekten vicdanlarımız kabul etmiyor ve sizin vicdanlarınıza sunacağım biraz sonra.

Kadına yönelik şiddetteki artışı tolere edebilmiş bir Bakanla yol yürüyoruz. Sayın Bakan geldi buraya bütçede, bunu açıklamaya, izah etmeye filan çalıştı ama “Ben bunu demedim.” diyemedi. Şimdi siz bunu kabul edebiliyor musunuz? Sonuçta ne oldu biliyor musunuz, ne damgası yapıştı üzerinize? Kadına karşı şiddetle mücadele eden değil, tolere eden bir iktidar var artık. Bu damgayı üzerinizden atın, lütfen önergemizi kabul edin ve gelin araştıralım, bulalım neymiş ve çıkaralım sonuçlarını bunların ve bitirelim şiddeti. Şiddet dilinden gençlerimiz de bıktı, herkes de bıktı.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Komisyon var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYLİN CESUR (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

AYLİN CESUR (Devamla) – Teşekkür ederim.

Şiddet dilinden bıktı ülkede herkes, en çok gençler bıktı ve bu ülkede eğitimden sağlığa, ekonomiden hak ve özgürlüklere, her konuda sürekli bir gününü gösterme, had bildirme, ders verme, asarız keserizler, bir savaş dili… Ya, ne oldu arkadaşlar? Bizim ülkemiz böyle bir ülke değildi, ne oldu da bu hâle geldik? Gelin, önergemizi kabul edin ve yırtın zincirlerinizi. Bakın, bu ülkenin kadınlarına vicdanen borcunuz olur, her şiddete uğrayan, her cinayete kurban giden kadına borcunuz olur; her erken yaşta evlendirilen kız çocuğuna borcunuz olur. Biz ne yapacağız biliyor musunuz? Gelin, siz bunu kabul edin bugün ama etmezseniz biz ne yapacağız? Biz sizi uğurlayacağız ve geldiğimiz zaman şiddet ortamını kadınlarımızla beraber sonlandıracağız.

Genel Başkanı kadın olan bir kadın milletvekili olarak huzurunuzda söz veriyorum: Her kadınımızın özgür ve mutlu olduğu, güçlü ve huzurlu olduğu, emin ve güvende hissettiği, Türk kadınının hak ettiği bir Türkiye'yi biz kadınlarımızla beraber başaracağız. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Gelin, bugün bunun içerisinde olun, sizi iş birliğine davet ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYLİN CESUR (Devamla) – Gelin, reddetmeyin ve önergemizle beraber kadınlarımızın yüzü gülsün artık.

BAŞKAN – Sayın Cesur…

AYLİN CESUR (Devamla) – Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Araştırma komisyonumuz var, biliyorsunuzdur diye tahmin ediyorum.

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Şu anda Kadına Şiddeti Araştırma Komisyonu var, keşke katılıp da katkı sağlasaydınız.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Komisyonumuz var, şu an rapor yazıyor yalnız; bilmiyorsanız öğrenin arkadaşlar. Rapor çıkınca yollayacağız size.

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Katkı sağlasalardı iyi olurdu.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Tulay Hatımoğulları Oruç.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu an, gerçekten, Türkiye'de yaşayan kadınlar açısından çok önemli bir önergeyi konuşuyoruz. Meclis sıraları boş ama yine de bu önergeye “evet” denmesi gerektiğini vurgulayarak sözlerime başlamak isterim.

Diyanet’in hazırlamış olduğu erkeklerin şiddetiyle ölen kadınların oranına baktığımızda, bakın, sadece üç yüz yirmi altı günde, son üç yüz yirmi altı günde 285 kadın erkekler tarafından katledilmiş. En az 193 kadının ölümü basına şüpheli olarak yansıtılmış yani gizlenmeye çalışılmış. En az 711 kadın, erkek şiddetine uğramış. Faillerin yüzde 60’ı, bu kadınların eşleri, sevgilileri, babaları yani onlar, en çok sevdiği erkekler tarafından katledilmiş kadınlar. Bu kadınların yüzde 61’i evlerinde katledilmiş yani yaşamevi olan evler, aslında kadınlar için ölüm evine dönüşmüş ve bu rakamlar bu şekilde uzar gider.

Kadına yönelik şiddetin binlerce yıllık tarihi olduğunu hepimiz biliyoruz. Fakat şunu da gayet iyi biliyoruz ki bir ülkede otoriter rejim hâkim olduğunda, kadına yönelik şiddet; kadının bedeni üzerindeki, kimliği üzerindeki ve ekonomik anlamda yaşadığı şiddet katlanarak artar. İşte şu anda, AKP iktidarı döneminde kadına yönelik şiddet yüzde 1.400 arttıysa bunun otoriterleşen yönetim anlayışıyla, rejimle doğrudan alakası olduğunu vurgulamak isterim.

Bakın, bugün, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un bu ülkede uygulanmadığını çok iyi biliyoruz. Bunun uygulanmasıyla ilgili, neden uygulanmadığına dair bir önerge gelmiş; bununla ilgili, mutlaka bunun kabul edilmesi ve araştırılması gerek “Biz bunu niye uygulamıyoruz?” diye Ama bir tek bu mudur? Hayır. Bakın, yine Türkiye, uluslararası sözleşmelere taraf bir ülke olarak Türkiye, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ni hiçbir şekilde hayata geçirmedi. Yine, İstanbul Sözleşmesi, Türkiye'de en önemli gündemlerden biri hâline gelmiş -adını İstanbul'dan alıyor- çünkü Türkiye'de bütün siyasi partilerin ve kadınların ortak olarak desteklemiş olduğu İstanbul Sözleşmesi'nden bir gece ansızın Erdoğan ve şürekâsı çıkmaya karar veriyor ve İstanbul Sözleşmesi'nden çıkılıyor. Biz kadınlar olarak bir kez daha diyoruz ki: 6284 sayılı Kanun’un, İstanbul Sözleşmesinin ve kadına karşı şiddetle mücadele eden bütün uluslararası sözleşmelerin hayata geçirilmesi için hep birlikte bizlerin mücadele etmesi şarttır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Bu Meclisten, bu işe başlamak zorundayız. Bugün Türkiye’de kadın hareketi İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkarken bir siyasi parti ayrımını ya da “başı açık, başı örtük” diye kadınlar arasında bir ayrımı geride bırakarak bütün kadınlar “İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılmayalım.” dedi. Bakın, bugün Türkiye'nin aslında özlediği manzara budur. Türkiye’de, başta kadınlar olmak üzere, başta bu Mecliste bizler kadınlar olarak, yaşanan bütün sorunlara karşı, siyasi, ideolojik farklılıkları bir kenara bırakarak yan yana durmayı becerebilmeliyiz. Bu kürsüden bu çağrıları çok yaptık. İktidarda bulunan partilerin mensubu kadınlar, gelin bu önergeye hep beraber “evet” diyelim, gelin İstanbul Sözleşmesi için hep birlikte mücadele edelim. Bu Meclise yakışacak olan budur, bir defa olsun yakışanı yapmaya çalışalım.

Teşekkür ederim. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Gamze Taşcıer.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında bu Meclis çatısı altında, bu ülkenin kanayan bir yarası hâline gelen kadına yönelik şiddetin araştırılmasıyla ilgili defalarca teklifte bulunduk ancak her seferinde, iktidar partisi ve onun ortağı tarafından, sayısal çoklukları nedeniyle bu tekliflerimiz reddedildi. Dedik ki: Bu önemli bir sorun, siz bu teklifi getirin, biz destek olalım ve gerçekten de teklifi Meclise getirdiğinizde bu Komisyonun açılması için destek olduk.

Az önce İYİ Partili hatip konuşurken, AKP sıralarından bir milletvekilimiz “Keşke Komisyona katılsaydınız.” dedi. Katıldık Değerli Milletvekili. Biz, Komisyona “Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için ne yapılabilir?” diye katkı sunmak için katıldık ama neyle karşılaştık biliyor musunuz? “Mağduriyet” adı altında çocuk yaşta evlenmeyi savunanların çağrıldığı bir komisyonla karşılaştık. İstanbul Sözleşmesi’nin de ötesine gidip, çocukların haklarını savunan Lanzarote Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmasını isteyenlerinin katıldığı bir komisyonla karşılaştık. Yetmedi, temel insan haklarının tartışmaya açıldığı bir komisyonla karşılaştık ve o da yetmedi, 6284 sayılı Kanun’un kaldırılması konusunda talepleri iletenlerin hürmetle karşılandığını üzülerek gözlemledik.

Biz kadına yönelik şiddeti nasıl engelleriz diye fikir alışverişinde bulunalım diye düşünürken, kendimizi evrensel insan haklarını savunur boyutta, kadının ikinci sınıf vatandaş olmadığını, 15 yaşından küçük çocukların evlenmesinin yanlış olduğunu ifade ederken bulduk ve böyle bir ortamda elbette ki kadına yönelik şiddete çözüm değil, şiddetin artmasına neden olacak sözler söylendi. Dolayısıyla biz de çekildik.

Zaten, açıkçası benim AKP’den, bu sorunun çözülmesiyle ilgili hiçbir beklentim yok çünkü “Kadınların iş aradığı ortamda işsizlik artıyor.” diyenlerin Maliye Bakanı olduğu, “Kadınlar için tek kariyer annelik.” diyenin Sağlık Bakanı olduğu, “İş istiyoruz Sayın Bakanım.” diyenlere “Evdeki işler yetmiyor mu?” diyenin Orman Bakanı olduğu, kadınları sembolik olarak görenin Genel Başkan olduğu bir ortamda, bir partide, kadınların sizden tek bir beklentisi var, o da iktidarı bırakmanız. Seçim yaklaşıyor, değişim geliyor ve gelmekte olan da geliyor, hiç şüpheniz olmasın.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Allah Allah! Rüyanızda mı gördünüz?

GAMZE TAŞCIER (Devamla) – Ama herkes emin olsun, iktidara geldiğimizde, ilk seçimde, bir haftada İstanbul Sözleşmesi’ni hayata geçireceğiz ve kadınların ikinci sınıf vatandaş görülmediği bir Türkiye yaratacağız.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Yirmi yıldır gelememiş, bundan sonra mı gelecek iktidara?

GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Gerçekleri duymak hoşunuza gitmiyor ama…

İFFET POLAT (İstanbul) – Hepiniz o Komisyonda sonuna kadar kalacaktınız, kadınları düşünseniz o Komisyonda kalırdınız.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Aman Tanrı’m! Siz mi düşünüyorsunuz kadınları?

İFFET POLAT (İstanbul) – Biz düşünüyoruz.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Gölge etmeyin, başka bir şey istemiyoruz sizden.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Tuba Vural Çokal.

Buyurun Sayın Çokal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA TUBA VURAL ÇOKAL (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Genel olarak şiddet, özeldeyse kadına yönelik şiddet dünyamızın ortak problemidir. Bütün dünyanın inceleme altına aldığı, çözüm arayışında olduğu bu soruna ülkemizde de çözüm arayışları devam etmekle birlikte gelişme de kaydedilmektedir. Ancak bu gelişmeleri görebilmek için taraftar ruhu bir yana bırakıp aklıselim olarak konuya bakmak, samimi ve ciddi bir şekilde sorumluluk almak gereklidir. Türkiye de kadına yönelik şiddete ciddiyetle yaklaşmakta, kurumlar arası iş birliğini tesis ederek çalışmaktadır. Türk milletinin kültürel kodları kadına yönelik şiddeti âcizlik, zayıflık alameti görmüş ve bu eylemi gerçekleştirenlerin adamlığı Türk kültürü mensupları tarafından hep sorgulanmıştır. Biz kültür ve medeniyetimizin izindeyiz. Kültürümüzün kadın anlayışı, kadına seçme ve seçilme hakkını dünyada ilk teslim eden anlayıştır. Kadına yönelik şiddete bu bilinçle yaklaşıyoruz.

Kadına yönelik şiddete karşı ilk ciddi adım, herkesin malumu olduğu üzere, AK PARTİ Hükûmeti döneminde atılmıştır. Kadınlarımızın ekonomik bağımsızlığında etkili olan eğitim ve çalışma haklarını, kılık kıyafete, inanca bakılmaksızın kazandığı dönemdir bu dönem.

6284 sayılı Kanun olarak bilinen Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun 8 Mart 2012’de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilmiştir. AK PARTİ Hükûmeti döneminde hazırlanan kanun metni, fiziksel şiddetin yanında, cinsel, psikolojik, ekonomik şiddet türlerini de kapsamaktadır. Yine bu kapsamda, tüm bakanlıklarımız ve üniversitelerimiz soruna yönelik çalışmalarını bu doğrultuda devam ettirmektedir; şiddet mağduru kadın ve çocukların daha fazla yıpranmalarını engellemek için, hem kendi alanlarında çalışmalarına devam etmekte hem de aralarında yaptıkları çeşitli protokollerle ve bütün paydaşlarla şiddetle mücadele etmektedirler.

Keşke muhalefet vekilleri hâlihazırda devam eden Türkiye Büyük Millet Meclisi Kadına Yönelik Şiddetin Araştırılması Komisyonundan çekilmeseydi de kurumlarımızın ilgili sunumlarının tamamını o zaman dinleyerek Mecliste zamanı doğru kullanmamıza katkı sağlasalardı.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Keşke İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeseydi de Türkiye…

TUBA VURAL ÇOKAL (Devamla) – Keşke Komisyonda “İstanbul Sözleşmesi dışında bütün arayışlar beyhude.” deyip çalışmaları kilitlemeye, Araştırma Komisyonunu çözümsüzlüğe sürüklemeselerdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Çocuk yaşta evliliği savunanlar geldi, yazıklar olsun!

TUBA VURAL ÇOKAL (Devamla) – Kadına yönelik şiddet bütün dünya gibi bizim de mücadele ettiğimiz bir sorundur.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Çocuk anneler sorun var bu ülkede, çocuk anneler sorunu var.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Çocuk yaşta evliliği savunanlar gidip geliyor o toplantılara.

TUBA VURAL ÇOKAL (Devamla) – Ve değişen dünya koşullarında sorunun nasıl şekillendiği, Hükûmetimizin kararlı tavrıyla, kurumlarımız tarafından takip edilmekte…

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Çocuk anneliği savunuldu. Çocuk anneleri savundular, çocuk anneleri…

TUBA VURAL ÇOKAL (Devamla) – …ortaya çıkan yeni koşullara yönelik çözüm önerileri sunulmakta ve varsa tespit edilen eksiklikleri giderme yönünde çalışmalar yapılmaktadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız sözlerinizi Sayın Çokal.

TUBA VURAL ÇOKAL (Devamla) – Bu noktada aklıselim davranmak, sorunun tespitine ve çözümüne katkı sağlamak için, kolaya kaçmadan, samimiyetle ve ciddi bir şekilde sorumluluk almak gereklidir. Sorunun tespitine ve çözümüne yönelik daha önce oluşturulmuş Araştırma Komisyonundan popülist bir söylemle çekilen muhalefetin aynı konuyla ilgili araştırma komisyonu kurulmasını arz etmesi, art niyet değilse bile, konuşmuş olmak için konuşma ciddiyetsizliğidir. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Sağlıklı toplumun temelleri sağlıklı nesillerle atılır bilinciyle, kadının değerinin, sorunun ciddiyetinin farkındayız ve konuyla ilgili hem Hükûmetimiz hem de Araştırma Komisyonumuz ciddiyetle çalışıyor. Bu noktada muhalefete şunu söylemek istiyorum: “İstanbul Sözleşmesi yoksa, çözümümüz yok.” demek bir az gelişmişlik kompleksidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Türkiye Cumhuriyeti devleti sorunlarını tespit edip çözüm üretecek kadar büyük bir devlettir deyip Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Dönen dönsün, biz dönmeyiz sözümüzden.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, kayıtlara geçmesi için mi söz istiyorsunuz?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hayır, bütün muhalefeti kastederek söyledi, biz de muhalefetiz.

BAŞKAN – Ama sizin ne isminizi verdi…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, cümle şuydu: Muhalefete “…az gelişmişlik kompleksidir.” dedi.

BAŞKAN - Yerinizden bir dakika söz veririm.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bütün muhalefete söyledi.

BAŞKAN – Ama sizi kastetmedi canım, niye üzerinize alınıyorsunuz?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bütün muhalefete söyledi.

BAŞKAN - Alındınız mı?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Alındık tabii.

BAŞKAN – Buyurun o zaman. (HDP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – İncinmiş Başkanım.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Sayın Başkan, biz de itiraz ediyoruz.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Bir dakika Sayın Başkan, ne oldu? İç Tüzük 69’un ihlali mi söz konusu, bilelim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sataştı.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Hangi cümleyi kurmuş? Hangi cümleyi kurmuş Tüzük gereği?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – “Az gelişmişlik…”

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Alınmış, alınmış.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Konuşma yaparken oraya doğru bak.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Hatibimiz hangi cümleyi kurmuş?

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Sekizinci ve dokuzuncu cümleler(!)

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – “Abdullah Güler az gelişmiştir.” dedi (!)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Muhalefete “İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması…”

BAŞKAN – Sayın Beştaş, Genel Kurula… Karıştırdınız.

Buyurun Sayın Beştaş.

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal’ın İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu İstanbul Sözleşmesi tartışması bitmeyecek çünkü İstanbul Sözleşmesi bize göre yürürlükte, sadece Cumhurbaşkanının “Ben çekiyorum.” demesiyle bu sözleşme yürürlükten kaldırılamaz. Buna dair, Türkiye'nin her tarafından kadın kurumları, örgütleri, barolar, insan hakları savunucuları -ve ben de onlardan biri olarak- kesinlikle bu sözleşmeye sahip çıktığımızı, uygulanması gerektiğini defaaten ifade ediyoruz.

Vallahi, az gelişmişlik kompleksi değil Sayın Vekilim, tam tersine, İstanbul Sözleşmesi'nden imzayı çekmek demek, Türkiye'yi farklı farklı geriliklere, -kadına yönelik şiddette- az gelişmiş liglere indirmek anlamına geliyor. Bunun hesabını dünyaya da veremezsiniz, Türkiye'ye de veremezsiniz. Şu ana kadar uluslararası alanda kadınlara yönelik en ayrıntılı hükümleri içeren, kadınlara uygulanan şiddetle mücadele eden, aile içinde olsun, aile dışında olsun her anlamda tedbir geliştiren ulusal üstü bir sözleşmenin, kadın hakları alanındaki en ileri sözleşmenin çekilmesi Türkiye açısından telafisi imkânsız sonuçlar doğurur.

Bir kadın milletvekilinin bunu söylemesinden de ayrıca büyük bir üzüntü duyduğumu ifade etmek diyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü burada, hangi partiden olursa olsun, kadınlık, kadın hakları savunuculuğu bizim ortak paydamız olmalıdır. Çünkü kadınlar sokakta, evde, iş yerinde, cezaevlerinde ölmeye, şiddet görmeye, tacize uğramaya, tecavüze uğramaya maalesef devam ediyor ve cezasızlık politikası bunu yapanlara güç veriyor. Bu nedenle, İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmiyoruz, İstanbul Sözleşmesi yaşatır diyoruz. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Beştaş.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Sayın Başkan…

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan…

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ Parti Grubunun, 24/11/2021 tarihinde Isparta Milletvekili Aylin Cesur ve arkadaşları tarafından, ülkemizde kadına yönelik şiddetin engellenmesi ve TBMM’nin, Hükûmetin yeterli olmadığı bu konuda daha aktif bir rol üstlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Aralık 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Sayın Başkan, biz de söz hakkı talep ettik ama hiç bakmadan oylamaya geçtiniz, görmemezlikten geldiniz.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Görmezlikten geliyorsunuz Sayın Başkan.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Söz hakkı talep ettik, görmezlikten geliyorsunuz ısrarla.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Aynı şekilde biz de sataşmadan söz hakkı talep ediyoruz.

BAŞKAN – Zaten muhalefet adına cevap verdi Sayın Beştaş.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Hayır efendim, kendi partileri adına talep ettiler.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sataşma da olmadı Başkanım ya.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) - Ben Cumhuriyet Halk Partisi adına talep ediyorum.

BAŞKAN - Siz de buyurun Sayın Taşcıer.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Ortaksınız, ne fark eder!

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Oylamayı sonra yapmanız gerekiyordu.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Sayın Başkanım, İç Tüzük 69’a göre ne söylemişiz? Nasıl sataşılmış?

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – “Az gelişmişlik” dedi.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – “Az gelişmişlik kompleksi” dedi.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Başkana görevini mi öğreteceksiniz?

ALİ ŞEKER (İstanbul) – İncitici ve çok üzücü cümleler.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – İç Tüzük 69 çok açık. Hangi cümleden dolayı siz alındınız Hanımefendi? Allah Allah ya!

GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Başkan olur verdi ve izin verdi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ya, “kompleks” ne demek ya?

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Allah Allah!

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer’in, Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal’ın İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, az önce sayın hatip kompleksten bahsederken acaba İstanbul Sözleşmesi'ni savunduğu dönemlerde hangi kompleks içinde olduğunu çok merak ediyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Tabii, sizin içinde bulunduğunuz siyasi parti hiçbir ortak akla danışmadan bir karar aldığı için, uzun sürenin deneyimlemeleri sonucu birçok kadın örgütünün verdiği tavsiyeler sonucunda oluşturulan altın niteliğindeki İstanbul Sözleşmesi'nin değerini anlayamamanız gayet normal, zaten böyle bir beklentimiz yok.

AYLİN CESUR (Isparta) – Sayın Başkan…

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Aylin Hanım da söz istiyor.

AYLİN CESUR (Isparta) – Sayın Başkan, ben de söz istiyorum.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Başkanım, Aylin Hanım da söz istiyor.

GAMZE TAŞCIER (Devamla) - Ama benim anlayamadığım başka bir nokta var. Bu sözleşmenin geçmesi için canhıraş bir şekilde Parlamentoda savunan sizlerdiniz, “Bu sözleşmenin hazırlanmasını biz sağladık.” diyen sizlerdiniz, Genel Kurulda alkışlar eşliğinde bu sözleşmenin kabul edilmesini isteyenlerden biri sizlerdiniz.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – İstismar edilince kaldırdık.

GAMZE TAŞCIER (Devamla) - Parantez açayım, doğru da bir şey yaptınız ve bizim de olumlu gördüğümüz bir şeydi. Ama bugün bu olayı az gelişmişlik olarak görmeniz bence en çok kendi milletvekillerinize ve Genel Başkanınıza hakarettir çünkü bu sözleşmeyi en çok sizin Genel Başkanınız savundu. (CHP sıralarından alkışlar)

Tabii, AKP Genel Başkanı duymasın kendisine “az gelişmiş” dendiğini çünkü biliyorsunuz, ondan önce, sizden önce kadın yoktu. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hayır.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Ya, yanlış anlıyorsunuz hep ya!

GAMZE TAŞCIER (Devamla) - Ama şunu söyleyeyim: Gerçekten işiniz çok zor.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Hangi cümleyi düzeltelim Başkanım?

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade edin, “Az gelişmişlik kompleksi” dedi Sayın Çokal, herkes sataşmadan söz isteyebilir.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Böyle bir şey söylemedi, böyle bir şey söylemedi!

GAMZE TAŞCIER (Devamla) – Yani dün savunduğunuz bir şeye bugün itiraz ettiniz. Dün “şerefsiz” dediklerinizi bugün kırmızı halıyla karşılamanız sizin için en büyük utanç zaten.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Kırmızı halı yok, kırmızı halı yok.

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Oylamayı tekrar etmeniz lazım Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Cesur, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Başkanım, orada “gelişmemiş” demedi ki “az gelişmiş” dedi.

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade edin.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Başkanım, burada hangi İç Tüzük ihlali oldu? Öğrenmek istiyorum ben.

BAŞKAN – Efendim, Sayın Güler, size söylemediler, Sayın Çokal size söylemedi.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Ben anlamadım ya!

4.- Isparta Milletvekili Aylin Cesur’un, Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal’ın İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında İYİ Partiye sataşması nedeniyle konuşması

AYLİN CESUR (Isparta) – Arkadaşlar “Hangi İç Tüzük ihlali var?” diyor, hemen söyleyelim, değerli hatip bizi az gelişmişlikle suçladı. Nedir bizim söylediğimiz ve savunduğumuz, bir hatırlayalım; eğer anlaşılmadıysa tekrar etmekte fayda var, belki heyecanına gelmiştir. Biz diyoruz ki İYİ Parti olarak ve aslında, biraz önceki değerli konuşmacılar dediler ki kendi partileri adına: “Biz kadınların cinayete kurban gitmelerinden şikâyetçiyiz.” Var mı buna itirazınız? Soruyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Biz kızlarımızın erken yaşta evlendirilmelerinden şikâyetçiyiz. Var mı itirazınız? Soruyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Yok!

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Yok ki buna…

AYLİN CESUR (Devamla) – Biz kızlarımızın, kadınlarımızın sokakta özgürce, rahatça, kendi yaşama haklarını kullanarak yaşayamamalarından, nefes alamamalarından, bütün bunları korkuyla yapmalarından rahatsızız. Siz korkan kadınlardan memnun musunuz? Biz bunu soruyoruz size.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Hayır, değiliz.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Yok ki öyle bir şey, öyle bir şey yok. Olmayan bir şeyden yola çıkıyorsunuz.

AYLİN CESUR (Devamla) – Değil. O zaman eğer bütün bunlar, bizim bu rahatsız olduklarımız ve yirmi yılda, işte, daha doğrusu, yirmi yıl bile değil, son on iki yılda, on üç yılda 3.600 kadınımızın cinayete kurban gitmesinden bizim rahatsızlığımız az gelişmişlik göstergesiyse ben burada bunu diyenleri kınıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Bir kadın olarak kınıyorum, İYİ Partili bir milletvekili olarak kınıyorum, Genel Başkanı kadın olan bir partinin kadın milletvekili olarak kınıyorum ve kınıyorum; bunu söyleyen eğer benim partimde milletvekilliği yapmış ve o sıralara gidinceye kadar kadın haklarını benimle aynı şekilde savunmuş…

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Ama bu olmadı işte.

AYLİN CESUR (Devamla) – …bu sıralarda bu kürsülerde savunmuş bir arkadaşım, yer değiştirince birdenbire kadına şiddeti ve kadına şiddeti eleştirenleri eleştirmeye başlamışsa kınıyorum.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Doğru anla ya!

AYLİN CESUR (Devamla) – Ne oluyor da tolere edebilir hâle getiriyor sizi sistem? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bir kadına bunları söylememelisiniz.

TUBA VURAL ÇOKAL (Antalya) – Kütahya’da İYİ Parti İlçe Başkanı bir kadını darbederken…

AYLİN CESUR (Devamla) - Ne oluyor da mücadele ederken bir anda tolere edebilir hâle geldiniz? (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Bunu bilmiyorum ama bilmek de istemiyorum.

TUBA VURAL ÇOKAL (Antalya) – Kütahya’da İlçe Başkanına ne yaptınız? Onun bir kadını darbetmesine cevap verin.

AYLİN CESUR (Devamla) - Çünkü Türk kadınlarına karşı biz sorumluyuz ve onları, size rağmen, sizlere rağmen, bu yozlaşmaya rağmen hak ettikleri yaşam koşullarına getireceğiz. İşte, bu az gelişmişlikse biz az gelişmişiz kardeşim, var mı itirazınız buna! (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Kütahya’da ne olmuş, Kütahya’da?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Kütahya’da İlçe Başkanına ne oldu?

TUBA VURAL ÇOKAL (Antalya) – Kütahya’da İlçe Başkanına ne yaptınız?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Sayın Cesur, yani şiddet dille de oluyor.

AYLİN CESUR (Devamla) – “Az gelişmişlik” şiddet olmuyor mu Sayın Başkan?

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Kütahya’da ne olmuş o zaman, Kütahya’da?

BAŞKAN – Yani milletvekillerinin düşüncelerini, bir siyasi partiden farklı bir partide milletvekili olarak devam etmeleriyle ilişkilendirmeyi doğru bulmuyorum.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.39

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 40’ıncı Birleşiminin İkinci açıyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun 21/12/2021 tarihinde Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, cezaevlerinde yaşanan hasta mahpus ölümlerinin artması sonucu ortaya çıkan yaşam hakkı ihlallerinin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Aralık 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

21/12/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 21/12/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                 Meral Danış Beştaş

                                                                                             Siirt

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

21 Aralık 2021 tarihinde Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, cezaevlerinde yaşanan hasta mahpus ölümlerinin artması sonucu ortaya çıkan yaşam hakkı ihlallerinin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan (15862 grup numaralı) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 21/12/2021 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Mahmut Toğrul.

Buyurun Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Grubumuzca cezaevleriyle ilgili verilen öneri üzerine söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu, Genel Kurulun sevgili emekçilerini ve ekranları başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, cezaevleri âdeta toplama kamplarına dönüştürülmüş; cezaevi değil, ölüm evi. Yani birer tabutluk olmuş cezaevleri; işkence, hak ihlalleri almış başını gidiyor, her gün cenazeler çıkıyor, hasta tutsakların tedavileri engelleniyor. Bütün bunların kaynağı; halktan desteği azaldıkça zulmü, talanı, baskıyı pervasızca büyüten bu iktidar, bu ölümlerin sorumlusu. Tutsaklara düşmanlık, gerçekten, artık, sürekli, ölümlerin cezaevinde devam etmesiyle sonuçlanıyor.

Sayın vekiller, İHD’nin 14 Aralık tarihinde yaptığı açıklamaya göre, son bir yılda, 7’si infaz ertelemelerinden hemen bir süre sonra olmak üzere, toplamda en az 59 mahpus yaşamını yitirmiş. Sadece son bir ay içerisinde 7 mahpus yaşamını yitirdi. Cezaevlerinden neredeyse her gün bir ölüm haberi geliyor.

Bakın, Garibe Gezer cinsel işkence ve şiddete maruz kaldığını ifade etti, sesini duyurmak istedi, intihar girişiminde bulundu ama bu Meclis harekete geçmedi, Adalet Bakanlığı hiçbir girişimde bulunmadı; maalesef tek kişilik bir odaya alındı ve Garibe Gezer yaşamına son verdi.

Değerli arkadaşlar, yine, İlyas Demir cezaevinde öldü. Ölüm nedeni bilinmiyor.

İzmir Aliağa Şakran T Tipi Cezaevindeki 56 yaşındaki Abdülrezzak Şuyur’a üç ay önce kanser tanısı konulmuştu. Maalesef Şuyur’un tedavisi sağlanamadı ve Şuyur ağır hasta olmasına rağmen cezaevinde yaşamını yitirdi.

Tekirdağ Cezaevindeki Vedat Erkmen bu hafta sonu ailesiyle yaptığı son görüşmede şunu söylüyor: “Kötü muamele nedeniyle cezaevi idaresi hakkında işlemde bulunun.” diye ailesine çağrı yapıyor, bu telefon görüşmeleri dinleniyor ama buna rağmen herhangi bir soruşturma açılmıyor ve Vedat Erkmen yaşamını kaybediyor. Vedat Erkmen yaşamını kaybettikten sonra cenazesi camiye alınmıyor, dinî vecibelerin yerine getirilmesi sağlanmıyor. “Dindarız, inançlıyız.” diyorsunuz ama bir cenazenin dinî vecibelerinin yerine getirilmesini engelliyorsunuz. Tek yapılan şey, aileden kaçırmak. Otopsisi avukatlar olmadan yapılıyor ve Tekirdağ Belediyesi cenaze aracı dahi vermiyor, ailesine Sakarya'da teslim ediliyor.

Yine, bakın, Halil Güneş’in ağır hastalığına rağmen, birçok hastalığı olmasına rağmen -Diyarbakır Cezaevinde- tedavisi maalesef engelleniyor. Bakın, Halil Güneş'in kemik kanseri hastalığı var, ileri derecede KOAH, uyku apnesi, iki gözde glokom var, böbrek taşı hastalığı var ama buna rağmen, Adli Tıp Kurumu, maalesef “cezaevinde kalabilir” raporu veriyor ve cezaevinden cenazesi çıkıyor.

Değerli arkadaşlar, Aysel Tuğluk, bakın, bu Mecliste görev yaptı. Aysel Tuğluk'a yaşattığınız acı, yeryüzünde hiç kimsenin yaşamadığı bir acıdır. Aysel Tuğluk'un annesi İncek'te defnedilirken bir güruhu maalesef oraya saldırttınız ve Aysel Tuğluk'un defnedilmiş annesinin cenazesini gözlerinin önünde çıkarmak zorunda bıraktınız; Aysel Tuğluk hafızasını silmek istiyor ve Aysel Tuğluk ağır hasta ama Kocaeli ATK “Aysel Tuğluk tek başına yaşayamaz.” derken İstanbul ATK cezaevinde kalmasını istiyor ve Aysel Tuğluk geçenlerde tedavi için götürülüyor. Şu anda tek başına hücrede tutuluyor Aysel Tuğluk. Ya, ne zaman bu kadar acımasız oldunuz? Ne zaman bu kadar duyarsız oldunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Bir kadın yaşamını yitiriyor ve siz maalesef, hâlâ yerine getirmiyorsunuz. Maalesef, ATK doğru kararlar vermiyor ve bugün bu ölümlerin bir sebebi de ATK.

Bakın, Mehmet Emin Özkan… Birçok hastalığı olmasına rağmen, Mehmet Emin Özkan'ı bu hâlde hastane hastane dolaştırıyorsunuz. ATK'nin kararı var ama buna rağmen, idare ve gözlem kurulları raporuna dayanarak salıvermiyorsunuz. Bakın, Mehmet Emin Özkan Lice'de Bahtiyar Aydın olayından sorumlu tutuluyor. Artık herkes biliyor ki Mehmet Emin Özkan o olayın faili değil ama o olayı aydınlatmak istemediğiniz için tek fail Mehmet Emin Özkan'ı ölüme bırakıyorsunuz. Mehmet Emin Özkan ölmesin diye yüzlerce kez biz burada dile getirdik. Artık cezaevleri tabutluk olmuş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Maalesef AKP, tutukluları, tutsakları düşman olarak görüyor. Bu düşmanlık politikası cezaevlerini yaşanmaz hâle getirmiş.

BAŞKAN – Sayın Toğrul, teşekkür ediyorum.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Biraz insaf, biraz insanlık, biraz vicdan diyor; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Tekin Bingöl.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

En büyük hak ihlali, halkın iradesini hiçe sayıp seçilmişleri tutsak hâline dönüştürmek; en büyük hak ihlali, sağlıksız yargılanmalar sonucunda insanları suçsuz yere uzun yıllar cezaevinde tutmak; en büyük hak ihlali, uzun tutukluluk. Bunların her biri bir hak ihlali değil, başlı başına insanlık suçu. Cezaevlerinde -Türkiye’nin hangi cezaevinde olursa olsun- çok ciddi ihlaller söz konusu ve maalesef, bu ihlaller artarak devam ediyor.

Dünyanın hiçbir ülkesinde Türkiye’deki kadar cezaevi yok ve çok ilginçtir, 2020’de 22 cezaevi yapılmış, 2024’ün sonuna kadar tam 108 cezaevi yapılacak. İktidar bu kadar cezaevine niçin ihtiyaç duyuyor? Şunun için, ihtiyaç şuradan kaynaklanıyor: İktidar ülkeyi yönetemiyor; çürümüş, çökmüş, dağılmış bir iktidar olduğu için hayatın her alanında sorunlar var, problemler var ve bu problemler dağ gibi.

Bakın, cezaevlerinde o kadar büyük ihmaller, o kadar büyük usulsüzlükler var ki bu cezaevlerini düzeltmenin de şansı yok çünkü bir anlayış farkı var. Eğer bir ülkede demokrasi yoksa o ülkede insan haklarını aramak son derece iyi niyetli bir bakış açısı olur. Peki, cezaevlerinde ne var? Cezaevlerinde ölüm var, cezaevlerinde işkence var, cezaevlerinde çıplak arama var, cezaevlerinde her türlü hukuksuzluk var ama bütün bunları ortadan kaldıracak hiçbir girişim yok. Peki, ne olacak? Olacak olan şu… Az önce arkadaşımız da bahsetti, şu son dönemde 7’ye yakın tutuklu ve hükümlü, her şeye rağmen hiçbir girişimde bulunulmadığı için hayatlarını kaybettiler.

83 yaşında bir tutuklu, Mehmet Emin Özkan… Ya, rapor var, rapor. Rapor şunu diyor: “Kronik hastalığı var ve ölüme her geçen gün yaklaşıyor.” Ama hiç kimse bu yaşlı tutukluya -raporu olmasına rağmen- dönüp bakmıyor.

Şu bir gerçek: Cezaevleri artık ölümün kol gezdiği yerlere dönüşmüş ve eğer ölümün kol gezdiği cezaevleri bu hâliyle devam ederse şunu unutmayın ki siz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Bu araştırma önergesinde iki yolunuz var: Olumlu oy verirseniz, bütün bu olumsuzlukların sorumlusu olmazsınız ama dönüp de bu araştırma önergesine olumsuz oy verirseniz, bütün bu yaşanmışlıkların, bu olumsuzlukların, ölümün kol gezdiği cezaevlerindeki bu insanlık suçunun ortağı olursunuz, sorumlusu olursunuz ve gün geldiğinde, halkın iktidarında halkın eli sizin yakanızda olur.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın İbrahim Yurdunuseven.

Buyurun Sayın Yurdunuseven. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerine parti grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizleri seyretmekte olan aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Hükümlü ve tutukluların tedavileri sırasında gerekli görülen her türlü muayene, ilaç, tetkik, tahlil ve tıbbi malzemeler Bakanlığımız tarafından karşılanmaktadır. Ayrıca, hükümlü ve tutuklulardan maddi imkânı yetersiz olanların hijyen malzemeleri de Bakanlığımız tarafından karşılanmaktadır.

5275 sayılı Kanun’un 2’nci ve 3’üncü maddelerinde yer alan amir hükümler çerçevesinde ceza infaz kurumlarında hiçbir hükümlüye ayrımcılık, kötü muamele ve keyfî bir uygulama yapılması söz konusu değildir. Görevli personel ile hükümlü ve tutuklu arasındaki ilişkinin kanun, tüzük ve yönetmelik hükümleri çerçevesinde gerçekleştiği, bu hususta şikâyeti olan hükümlü ve tutukluların şikâyetlerinin derhâl ilgili mercilere iletildiği ve ilgili personel hakkında da adli ve idari soruşturma yapıldığı da bir gerçektir. Bu amaçla, Avrupa Birliği standartlarına uygun cezaevleri inşa edilmiş olup infaz rejimine uygun olmayan, yeterli eğitim ve iyileştirme çalışması yapılamayan, çok eski olması ve bazılarının da taş bina olması nedeniyle fiziki kapasitesi yetersiz olan 372 adet infaz kurumu da kapatılmıştır. Burada, eğer 2002 yılı öncesi cezaevlerini görmek istiyorsanız Ulucanlar Cezaevi Müzesini ve deli dalgaların vurduğu Sinop Cezaevi Müzesini gezmenizi tavsiye ediyorum.

Bakanlığımızca hükümlü ve tutukluların gerek psikolojik gerekse fiziki tüm rahatsızlıkları Sağlık Bakanlığına bağlı hizmet sunucularında yedi gün yirmi dört saat üzerinden tedavi ettirilmektedir. Bir hükümlü veya tutuklunun ağır hasta kabul edilebilmesi için Adli Tıp tarafından “ceza tehiri gerekir” raporu alınmalıdır. Bununla ilgili şu anda işlemleri devam eden hükümlü ve tutuklular bulunmakta olup bu rapordan ancak müebbet ve toplum güvenliği açısından sakıncalı kişiler faydalanamamaktadır.

Önergelerde ismi geçen Garibe Gezer terör örgütüne üye olma suçundan hükümlü olup Kocaeli 1 No.lu F Tipi Cezaevinde intihar etmiştir. Kendisine, bizim de içinde imzamız bulunan Minnesota Otopsi Protokolü gereğince otopsi yapılmıştır.

Yine, kan gütme saikiyle adam öldürme suçundan hükümlü İlyas Demir, Bolu T Tipi Cezaevinde hayatını kaybetmiştir.

Yine, terör örgütü üyesi olma suçundan hükümlü Abdülrezzak Şuyur’a astım, kronik farenjit, akut bronşit, kulak ve işitme rahatsızlıkları için tedavi uygulanmış ve adı geçenin İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine yatışı sağlanarak tedavisi devam ettirilmiştir ve en son, vefat ettiği 12’nci aya kadar yani yatışının yapıldığı 7’nci aydan 12’nci ayın sonuna kadar tedavisi titizlikle yerine getirilmiş ve gerekli takipler de yapılmıştır.

Yine, terör örgütü üyeliğinden hükümlü Halil Güneş’in kanser hastalığı mevcut olup hastalığına ilişkin tedavi işlemleri sürekli devam ettirilmiş, takip edilmiş, ancak bu sırada ceza infazının ertelenmesi işlemleri esnasında vefat ettiği için de tahliyesi gerçekleştirilememiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Devamla) – Buradaki yukarıda saydığım vefat olaylarıyla ilgili her türlü iddia, adli ve idari soruşturma çerçevesinden soruşturulmaktadır.

Yine, Aysel Tuğluk’un demans rahatsızlığı bulunmakta, hastalığa ilişkin tedavi sürecine devam etmekte olup Adli Tıp Kurumunca yapılan değerlendirmelerde infazı ertelemeye gerek olmadığı görülmüştür.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Şu anda Aysel Tuğluk’u tek başına tutuyorsunuz.

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Devamla) – Yine, Mehmet Emin Özkan’ın kronik akciğer hastalığı, böbrek rahatsızlığı, guatr, kalp yetmezliği bulunduğu, tedavisinin devam ettiği bildirilmiş, ancak yine Adli Tıp Kurumunca ceza ertelenmesine gerek olmadığı bildirilmiştir.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Cezaevinde yapılamıyor tedavileri; onu söylüyoruz. Cezaevlerinde tedavileri yapılamıyor, yapılamıyor.

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Devamla) – Başkanı bulunduğum ve içerisinde tüm partilerden milletvekillerimizin bulunduğu Hükümlü ve Tutuklu Haklarını İnceleme Alt Komisyonumuzla yaptığımız tüm ziyaretlerde gördüğümüz, terör örgütü mahkûmlarının aynı konuda adi mahkûmlarla yüzde 100 farklı beyanlarda bulunarak dezenformasyona yönelik beyanlarını da bizzat tespit ettik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ya, 7 kişi ölmüş, daha ne diyorsunuz ya! Her gün 1 kişi ölüyor ya!

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Devamla) – Hükûmetimiz “Yaratılanı severiz Yaradan’dan ötürü.” diyen Yunus Emre gibi, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” diyen Şeyh Edebali gibi düşünerek cezaevlerindeki tüm mahkûmlara birer emanet şiarıyla hareket etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Kendi ihtiyacını göremeyen insanı tek başına hücrede tutuyorsunuz.

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Devamla) – Bugüne kadar yapılan, cezaevlerinin bu iyileştirme yatırımlarından dolayı başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm bakanlarımıza ve cezaevi personeline çok teşekkür ediyoruz.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Tek başına ihtiyaçlarını göremiyorlar, hücrede tutuyorsunuz. Nasıl olacak böyle?

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Devamla) – Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yurdunuseven.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – 60’a göre bir söz talebiniz var galiba.

Buyurun yerinizden Sayın Beştaş.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

28.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Afyonkarahisar Milletvekili İbrahim Yurdunuseven’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, aynı zamanda Cezaevi Komisyon Başkanını üzülerek dinledim. Garip bir şekilde Minnesota Protokolü’nü, Ceza İnfaz Kanunu’nu ve böyle kendince bir hikâye anlattı. Bu hikâyede on gün içinde 6 tutuklunun öldüğünü söylemedi, cezaevinden cenazelerinin çıktığını söylemedi. İlyas Demir, kan gütmesi saikiyle cinayet işlemiş, diğerleri terör örgütü üyeleriymiş; size ne ya ne üyesi, onlar mahpus. Siz orada ölen birinin arkasından suçlayacağınıza Cezaevi Komisyonu Başkanı olarak 6 cenazenin hesabını verin.

“Soruşturmalar yapılıyor.” diyorsunuz, hangi soruşturma yapıldı? Garibe Gezer’in cenazesi tek kişilik hücreden çıktı, Vedat’ın yine Tekirdağ’dan tek kişilik hücreden çıktı. O insanların intihar edip etmediği belli değil henüz, ailelerinin iddiası bunun bir cinayet olduğu yönünde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ya, ortada cinayet iddiası var, siz böyle büyük bir duyarsızlıkla, lütfeder gibi konuşuyorsunuz, bunu kesinlikle kabul etmiyoruz; sorumlusu sizsiniz.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Hadi oradan.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun 21/12/2021 tarihinde Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, cezaevlerinde yaşanan hasta mahpus ölümlerinin artması sonucu ortaya çıkan yaşam hakkı ihlallerinin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Aralık 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun 17/12/2021 tarihinde Bursa Milletvekili Yüksel Özkan ve arkadaşları tarafından, tıbbi cihaz ve malzeme sektöründe yaşanan sorunların tespit edilmesi, sorunların giderilmesi ve çözümü konusunda sağlıklı ve kalıcı bir politika oluşturulabilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 21 Aralık 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

21/12/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 21/12/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Engin Altay

                                                                                          İstanbul

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Bursa Milletvekili Yüksel Özkan ve arkadaşları tarafından, tıbbi cihaz ve malzeme sektöründe yaşanan sorunların tespit edilmesi, sorunların giderilmesi ve çözümü konusunda sağlıklı ve kalıcı bir politika oluşturulabilmesi amacıyla 17/12/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (3000 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 21/12/2021 Salı günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde önerinin gerekçesini açıklamak üzere Sayın Yüksel Özkan.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde tıbbi malzeme tedarik firmaları birikmiş olan tahsilatlarını alamamış, bir de dengesiz döviz kurları eklenmiş, bu durum sektöre ağır darbe vurmuş ve hastanelerde büyük sıkıntılar oluşmuştur. Türk Tabipleri Birliği, tıbbi malzeme gerektiren beyin cerrahisi ve ortopedi ameliyatlarının durma noktasına geldiği, tedavi hizmetlerinin aksamaması için konunun acilen çözülmesi çağrısında bulunmuştur. Tıbbi malzeme tedarikçileri vergisini ve KDV’sini peşin ödedikleri tıbbi malzemelerin paralarını üniversite hastanelerinden otuz altı aydır, devlet hastanelerinden ise on sekiz aydır alamamaktadırlar. Üstelik alacaklarından yüzde 25 ile yüzde 40 feragat etmeleri istenmektedir. Sağlık Uygulama Tebliği yani SUT fiyatları 2010 yılından beri güncellenmemiş olup dolar kuru o dönemde 1,5 olarak sabitlenmiştir. 2010 yılı SUT fiyatlarından yani on bir yıl önceki fiyatlardan tedarik firmalarından malzeme talep edilmektedir.

Sayın arkadaşlar, vereceğim birkaç çarpıcı örneği dikkatinize sunmak istiyorum: Beyin pili SUT fiyatı 60.957 iken firma satış fiyatı 85.339; yine, kalp pili SUT fiyatı 15.301 TL iken firma satış fiyatı ise 30.040 TL’dir. Kalça protezi SUT fiyatı 5.600 TL iken firma satış fiyatı 11 bin TL’dir. Hastalar ne yazık ki bu aradaki farkları ödemek zorunda bırakılmaktadırlar.

Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliği Derneği yani TOTBİD yetkililerinden aldığım bilgilere göre ülkemizde tüm artroplasti yani eklem protezi ameliyatları malzeme eksikliği nedeniyle durdurulmuştur. Yukarıda örnek verdiğim diğer branşlarda da ne yazık ki ameliyatlar yapılamamaktadır, hasta ile hekim karşı karşıya bırakılmıştır. Krizi fırsat bilip merdiven altı standart dışı üretim yapan bazı firmalar sözde ucuz ürün pazarlamakta, hastaneler de Sağlık Bakanlığı tarafından gönderilen talimatlar ve genelgeler doğrultusunda bu ürünleri almaktadırlar. Hekimler de bu tıbbi malzemeleri kullanmak zorunda bırakılmaktadırlar. Kullanmak zorunda kaldıkları bu malzemelerden doğan komplikasyonlardan dolayı ne yazık ki hekimlerimiz sorumlu tutulmaktadır.

Sağlıksız bir sağlık sistemi içinde hedef olan sağlık çalışanlarının emekleri bazı gruplar tarafından kazanç kapısı olarak görülmekte, birçok hekim bu nedenle yıllarca süren milyonluk malpraktis davalarıyla uğraşmakta ve bu psikoloji içinde hasta tedavi etmektedir. Birçok uzmanlık alanında hizmet veren hekimlerin mesleki sigortaları sigorta şirketleri tarafından riskli gruplar diye yapılmamaktadır. Hekimler birçok sebep ve ayrıca beş dakikada bir muayene zorunluluğu gibi nedenlerle artık pasif hekimlik yapmak zorunda kalmışlardır. Yurt dışında çalışmak için Türk Tabipleri Birliğinden bugüne kadar 5 bin hekim belge almıştır ve tükenmişlik sendromu içinde her ay 100 hekim ülkemizi terk etmektedir.

Balkonlardan alkışladığınız ve çalışma barışını bozduğunuz sağlık çalışanlarıyla ilgili özlük haklarının düzenlemesi kanun teklifini yılbaşından önce Genel Kurula hep beraber getirelim dedik ancak Katar aşkınızdan dolayı, önceliğiniz mavi vatanımızın bir parçası olan limanlarımızı pazarlamak olduğu için sağlık çalışanlarının sorununun çözümü başka bir bahara kalmıştır.

Değerli arkadaşlar, sarf malzeme ve tıbbi cihaz sektörü sağlık sisteminin en önemli çarklarından biridir. Ülkemizde yaklaşık 42.750 tıbbi malzeme medikal firması bulunmaktadır. Sektör temsilcileri birçok bankayla ipoteklidir; bir kısmı iflas etmiş, bir kısmıysa maalesef canına kıymıştır. Sektör temsilcilerinin bu sorunlarının çözümü… Bu firmalar sevkiyatlarını durdurduktan sonra şöyle bir çarpıcı açıklamada bulunmuşlardır: “Bundan sonra halk sağlığı sorunuyla ilgili oluşacak problemlerden bizler sorumlu değiliz.”

Sayın milletvekilleri, daha önce Sayın Sağlık Bakanına sorduğum bir soru üzerine, tıbbi sarf malzeme ve cihazda dışa bağımlılığımızın yüzde 82 olduğu cevabını almıştım. Sorunlar çözülmediği takdirde yakın bir tarihte tıbbi cihaz sektörü ve sağlık sektörü geri dönülmez bir yola girecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

YÜKSEL ÖZKAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sorunların bir an önce araştırılması, yerli üretimin desteklenmesi, dışa bağımlılığın azaltılması için sunduğumuz bu araştırma önergemize tüm milletvekillerimizin siyasi bir kaygıdan uzak, sağduyu içinde “evet” diyeceği temennisiyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Mehmet Metanet Çulhaoğlu.

Buyurun Sayın Çulhaoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu Meclis araştırması açılması istemine dair söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Adana ilimizde ve diğer illerdeki ilaç ve tıbbi cihaz sektöründeki olumsuzlukların giderilmesi, vatandaşlarımızın sağlığı için İYİ Parti Grubumuz adına 1 Aralık 2021 tarihinde, Meclis araştırması açılması için önerge vermiştim; konu hakkında konuşmak bugüne nasip oldu.

Değerli arkadaşlar, ilaç ve tıbbi cihaz sektöründe faaliyet gösteren yerli üreticilerimizin iç pazarda hacim yakalaması, yeni teknolojileri getiremeyen global yatırımcılarımızın, devlet hastanelerinden alacaklarını tahsil edemeyen binlerce yerel firmanın, çalışanların ve hastalarımızın sorunlarına gerekli önlemlerin alınması mutlaka sağlanmalıdır.

Adana’da ve daha birçok ilimizde, devlet hastanelerinde, tıbbi cihaz ve ilaç temininde sorunlar başlamış, hastanelere müracaat eden hastaların birçoğu özel hastanelere yönlendirildikleri için maddi olarak ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. AK PARTİ iktidarının Onuncu ve On Birinci Kalkınma Planlarında ilaç ve tıbbi cihaz sektörü öncelikli ve stratejik sektörler arasında bulunmasına rağmen bu sadece sözde kalmış, sektördeki firmalar, kamu hastanelerindeki milyarlık alacaklarını ne yazık ki on beş aydır, üniversite hastanelerinden de yirmi iki aydır tahsil edememektedir.

Medikal firmalar, 2010 yılından bu yana Sağlık Uygulama Tebliği hükümlerince belirlenmiş fiyatlar ve Sağlık Bakanlığının tüm hastaneler için belirlemiş olduğu Malzeme Kaynakları Yönetim Sistemi’ndeki fiyatlar üzerinden satış yapmaktadır. Tıbbi cihaz firmaları sözleşmeden doğan yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirmiş, üstelik bir haftalık teslimat gecikmelerinde bile kendilerine kesilen gecikme cezalarını çekmiş fakat buna karşılık, Sağlık Bakanlığına bağlı bulunan hastaneler sözleşmelerin gereğini yapmamış ve ödemeler son üç yıldır her dönemde aksatılmıştır. Buna rağmen, sektör temsilcileri “Bu devlet bizim devletimiz.” düşüncesiyle hiçbir tepki göstermemiş, ürün ve hizmet vermeye devam etmişlerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) – Tüm bu fedakârlıklara karşın, biriken ödemeleri alabilmeleri için iktidar, firmalardan fatura tutarının yüzde 25’inden feragat etmelerini istemiş, böylece, son dönemlerde hızla artan döviz kurları ve bağlayıcı sözleşmeler nedeniyle birçok firma mağdur edilmiştir. Artan döviz fiyatları, gümrük vergisi ve navlun maliyetleri sebebiyle aynı hacimde üretim, ithalat ve ticaret yapmak imkânsız hâle gelmiştir. Bunun sonucu olarak da kamu üniversitesi hastanelerinde implant, çivi, plak ve protez gibi malzeme kullanılan branşlarda ameliyatlar yapılamamakta, dolayısıyla hastaların mağduriyetine yol açılmaktadır. Ayrıca, tahsil edilecek alacaklar, döviz ve enflasyonla birlikte eridiğinden aynı ürünler, ham maddeler tahsil edilen meblağlarla yerine konulamamaktadır. Bu sebeplerle başta KOBİ’ler olmak üzere, yerli üretici ve ithalatçılar küçülmüş, yerlileşme süreci büyük bir sekteye uğramıştır.

Değerli arkadaşlar, sektörün ve çalışanların haklı taleplerinin yerine getirilmesiyle, sektördeki ilaç ve tıbbi cihaz malzemelerinin temininde yaşanan sıkıntı sebebiyle mağdur olan hastalarımızı da rahatlatacak bu önergeye desteklerinizi bekliyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Çulhaoğlu, teşekkür ediyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Necdet İpekyüz.

Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında sağlıkla ilgili her konuşmamızda ilk önce söylememiz gereken şu: “Sağlıkta dönüşüm” diyordunuz, neye dönmüş olduk? Tek yaptığınız neydi? Sağlıkta dönüşümden ilk söz ettiğinizde dediniz ki: “Sağlık kurumları bir işletme, buraya gelen hastalar müşteri.” Eğer siz bir kurumu işletmeye dönüştürürseniz, siz gelen hastaları müşteriye dönüştürürseniz sadece tedavi edici hizmetlere bakarsınız, birinci basamağı unutursunuz, koruyucu sağlığı unutursunuz ve insanlar hasta olacak ortamla baş başa kalır.

Dönüşümle beraber otelcilik hizmetinden söz ettiniz, kuyruklardan söz ettiniz. Şu anda birçok kurumda ameliyatlar için üç ay sonraya gün veriliyor, altı ay sonraya gün veriliyor ve bazı ameliyatlar için “Malzeme yok.” deniliyor ve deniyor ki: “Git özele.” Hani yüzde 200 fark alınacaktı? Yüzde 200 değil, yüzde 1.000 fark alınıyor, yüzde 500 fark alınıyor ve insanları kamudan özele teşvik ediyorsunuz; nasıl ki Bakan orada oturuyorsa.

Geldiğimiz aşamada ne oldu? Bir işletme varsa, bir tüketici varsa arada tedarikçiler de var ve siz, tedarikçileri de perişan ettiniz. Nasıl? Dediniz ki: “Gelin, hastanelere malzeme satın.” Sözleşmeyi hazırladınız, işinize gelenlere sözleşmenin içeriğinde her türlü kolaylığı sağladınız. Bazıları da bu kadar çetrefilli bir hâlde, ihaleyi aldıkları hâlde, otuz altı ay geçtiği hâlde paralarını alamıyorlar üniversite hastanelerinden, otuz altı ay. Sadece yirmi dört saatteki döviz kurunun etkisini gördük dün ve yılın başındaki döviz kuruna sabitlenmiş, sonra şubata sabitlenmiş, bir yıl boyunca o fiyat üzerinden verileceği dile getirilmiş, bir yıl boyunca; kamu hastanelerinde de on sekiz ay.

Peki, ne oluyor firmalar vermeyince, paralarını alamayınca? Bir daha tedarik edemiyor. Firma ne yapıyor? “Bundan sonra ben alamıyorsam icraya vereceğim, işlem başlatacağım.” diyor. Peki, buna ne yapılıyor? Tehdit. “Siz bunu yaparsanız dosyalarınızı incelemeye alacağız, defterlerinizi inceleyeceğiz.” deniyor. Nedir peki? “Yüzde 25, yüzde 40 feragat edeceksiniz.” Bunu söyleyen kimdi? Yeni Bakan, daha önceki Bakan Yardımcısı Nebati Bey. Peki, feragat etmezsen ne olur? Ya, bu iş belli olmaz, kayyuma kadar gider. Siz artık seçilmişlerin dışında yapılan işlere de kayyum koyabilecek bir iradeye dönüşmüşsünüz. Ve geldiğiniz bir aşamada, firmalar bunu vermeyince, ikna olmayınca gerçekten defterleri inceletiyorsunuz, cezalar kesmeye başlıyorsunuz.

Peki ne oldu? Firmalar dediler ki: “Biz ürün vermeyeceğiz.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) - Ürün vermemekle beraber; Bakan alelacele toparladı, “3 milyar liralık bir nefes vereyim.” dedi sadece birkaç firmaya verdi, diğerleri durdu. Az önce arkadaşımız, hocam da söyledi, bugün stent takmada gittiğinizde diyorlar ki: “İlaçsız stent.” Ortopediyle ilgili bir ameliyata gittiğinizde diyorlar ki: “Şu malzeme yok, gidip cepten alabilirsiniz.” Nasıl? “Biz ihalesini yapsak üç ay sonra malzeme gelecek.” Parayı zaten firma vermiyor. Beyin cerrahisi yine öyle; bütün ameliyatlar durmuş, bütün elektif ameliyatlar durmuş, aciller yapılıyor. Tanık mı olmak istiyorsunuz? Gelin Diyarbakır'a gidelim, gelin Batman'a gidelim, gelin Siirt'e gidelim, Ankara merkezde de soralım: Siz bu hâle dönüştürdünüz; bir taraftan hastalar mağdur, bir taraftan firmalar mağdur, bir taraftan, atadığınız o yöneticiler de mağdur. Ve telefon açıp “Bu işi halledin.” demekle olmuyor. Neden? Bir, sağlıkta dönüşüm başarısızdır, neoliberal politikalar çökmüştür. İki, ekonomik krizle beraber, yılın başında belirlediğiniz fiyatlar geçersizdir.

Saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İpekyüz.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Recep Şeker.

Buyurun Sayın Şeker. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA RECEP ŞEKER (Karaman) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi önerisi üzerinde grubum adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sağlık Bakanlığı ve Maliye Bakanlığının himayelerinde, Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğüyle beraber bir protokol imzalandı. Bu protokolle beraber Sağlık Market uygulaması yürürlüğe girdi. Bu uygulamanın amacı; ürün tedarikini teşvik etmek, ilaç ve tıbbi sarf malzemelerine erişim kolaylığı sağlamak, DMO aracılığıyla rekabet şartlarının sağlanacağı alımları gerçekleştirmek, talep edilen ilaç ve tıbbi malzemelerin bedelinin DMO tarafından düzenlenen faturaya ödenmesinin sağlanması idi.

2020 yılı itibarıyla protokol kapsamı genişletilerek tüm ilaç ve tıbbi cihazlar kapsama alınmıştır. Tedarikçiler, temel ilaç listemizde yer alan ürünlerde yüzde 95 oranında, sarf malzemelerinde yüzde 62 oranında Sağlık Markete başvuru yaparak çevre anlaşmalar imzalanmıştır. Sağlık Bakanlığı, 2021 yılındaki tüm ilaç alımlarının yüzde 65’ini ve tıbbi sarf malzemelerinin yüzde 35’ini Sağlık Market üzerinden tedarik etmiştir.

Sağlık Bakanlığı kamu hastanelerindeki A, B, C grubu ameliyat sayısı 2020 yılında 1 milyon 613 bin 795; 2021 yılının ilk on ayında 1 milyon 757 bin 752 olarak gerçekleşmiştir. Pandemi döneminde bile, sağlık çalışanlarımızın fedakârlığıyla bir önceki yılın ameliyat sayılarından daha fazla ameliyat bu yılın ilk on ayında gerçekleştirilmiştir. Bu ameliyatlar tıbbi malzeme tedarikiyle gerçekleştirilebilecek vakalar olup pandemi nedeniyle tıbbi malzemelerde küresel olarak arz sıkıntısı olmasına rağmen hastalarımızın tedavilerinde herhangi bir aksama oluşmamıştır. Ortopedi ve travmatoloji ile beyin cerrahisi branşlarında hasta başı siparişlerde kullanılmak üzere, 2021 yılında 1,5 milyar TL tutarında tıbbi sarf malzeme tedarik edilmiş ve sağlık hizmeti sunumunda kesinti yaşanmamıştır. 2021 yılı ortopedi ve travmatoloji ile beyin cerrahisi branşlarında ise A, B, C grubu ameliyat sayılarında Ekim ayında 86.622, Kasım ayında 97.392 vaka gerçekleşerek yüzde 12,4 oranında artmıştır. Aralık ayının ilk on beş gününde 44.029 ameliyat gerçekleşmiş olup tedarikçi firmaların kur artışı gerekçesiyle teklif ettikleri yüksek bedeller değerlendirilerek, hastanın sağlık ihtiyacının öncelik durumu da dikkate alınarak makul bir şekilde tedarik süreci yönetilmekte ve sağlık hizmetinin sunumunun sürekliliği sağlanarak hasta ve tedarikçi açısından mağduriyetin oluşmasını önleyici tedbirler alınmaktadır. Bu kapsamda, son bir hafta içerisinde tedarikçilere 3 milyar TL’lik bir ödeme yapılmıştır. Aynı zamanda, şu anda hastanelerimizde iki aylık stokumuz da mevcuttur. Kurdaki sanal yükselmeye de Sayın Cumhurbaşkanımızın dün akşamki müdahalesiyle artık kur da belli bir düzeye gelmiştir ve tedarikçilerin malla ilgili, kurla ilgili sıkıntıları da ortadan giderilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

RECEP ŞEKER (Devamla) – Merdiven altı üretimle ilgili… TİTCK kurumumuz, Tıbbi Cihaz Yönetmeliği’ne ait gerekçeler, sebepler, malzemelerin kullanış şekli, yeri, üretimine dayalı her türlü yürütme esasları neyse o onay verdiği malzemeler tedarik edilerek yapılmaktadır yani merdiven altı bir üretim söz konusu değildir.

Aynı zamanda, Sağlık Bakanlığımız, Hazine ve Maliye Bakanlığımız, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız koordineli bir şekilde ödemelerin bir takvime bağlanmasıyla ilgili bir çalışma yapmakta, tabii, bu, DMO dışından alımlarla ilişkilidir. Aynı zamanda, yine, Sağlık Bakanlığı ve Çalışma Bakanlığımız da SUT’la ilgili bir güncelleme çalışmasını yapmaktadır.

Tüm milletvekillerimize, inşallah, hayırlı, başarılı bir çalışma diliyorum; sağlık çalışanlarımıza teşekkür ediyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

4.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 256 ve 141 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin bu kısmın sırasıyla 2’nci ve 3’üncü sıralarına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine, Genel Kurulun 21, 22 ve 23 Aralık 2021 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ve Genel Kurulun çalışma saatlerine ilişkin önerisi

21/12/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 21/12/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                       Bülent Turan

                                                                                         Çanakkale

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 256 ve 141 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin bu kısmın sırasıyla 2’nci ve 3’üncü sıralarına alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun;

21, 22 ve 23 Aralık 2021 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,

21 Aralık 2021 Salı günkü (bugün) birleşiminde 141 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

Çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz talebi yok.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler (Devam)

2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, (2/3527) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/151)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/3527) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’min İç Tüzük’ün 37’nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ve talep ederim.

Saygılarımla.

                                                                                   Ömer Fethi Gürer

                                                                                            Niğde

BAŞKAN – Önerge üzerinde teklif sahibi olarak Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer konuşacaktır.

Buyurun Sayın Gürer. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vermiş olduğum kanun teklifiyle, emeklilerin en düşük maaşlarının asgari ücretin net tutarı kadar olmasını talep ediyorum.

Ülkemizde ekonomik buhran nedeniyle her kesim sorunlar yaşıyor; işçi, çiftçi, engelli, esnaf ve bunların yanında emekliler de büyük bir geçim sıkıntısı içindeler. Şu anda, emekliler 1.500 lira civarında bir ücret alıyorlar; genelde tüm emekliler yoksulluk sınırının altında maaş alırken açlık sınırı altında emekli maaşı alanların sayısı da her dönem artıyor.

Bildiğiniz gibi, 2006 yılında çıkarılan aylık bağlama oranı, katsayı düzenlemesiyle, emekli maaşları daha önce yüzde 70 katsayıyla hesaplanırken bu katsayının yüzde 30’a kadar düşmesi emekli maaşlarında ciddi bir kayba neden oldu. 2000 öncesi, 2000-2008 arası, 2008’den sonra maaş alanlar arasında büyük bir farklılık var; intibak düzenlemesiyle bunun giderilmesi gerekiyor.

Günümüzdeyse ekonomik sıkıntılar emekliler için çok çok arttı. Emekli, ısınma, kira, aydınlanma giderlerini dahi karşılayamayacak duruma düştü. Bugün 5 kişilik bir aile üç öğün yarım simit tüketse bir de çay içse yanında, ne yazık ki emeklinin maaşı buna yetmiyor. İçinde bulunduğumuz süreçte, emeklilerin yaşadığı mağduriyetin ortadan kaldırılması için mutlak surette bir düzenleme ihtiyaç. Bunun kalıcı olabilmesi için de asgari ücretin net tutarında emekli maaşı sabitlenmeli yani asgari ücret neyse en düşük emekli aylığı da o olmalı çünkü emekliler yaşamlarının önemli bölümünde çalışarak devlete primlerini ödemişler, emeklilikle ilgili kuralları yerine getirip yaşamlarının son bölümünde iyi yaşamayı hak ediyorlar; onların daha sağlıklı beslenebilmesi, torunlarıyla güzel bir yaşam geçirilebilmesi, kültürel etkinliklerde olabilmesi ve yaşamlarının kalan süresini daha mutlu yaşayabilmeleri için gelirlerinin de ona endeksli olması lazım.

Ne yazık ki ülkemizde, emekli, emekli olduktan sonra ek iş yapmak zorunda kalıyor. Pandemi sürecinde çoğu emekli ek iş yapabilme durumunda da olmadı, geçimlerini çok zor koşullarda gerçekleştiriyorlar. Daha önce pazara geç saatlerde gidip pazarda ucuzlayan fiyatlardan ürün almaya çalışan emekliler, ne yazık ki günümüz koşullarında pazara dahi gidemez duruma geldiler. Nasıl gitsinler? Bakliyatın, tavuğun, yumurtanın, ekmeğin fiyat artışları emeklinin yaşamını doğrudan etkiledi. Ekmek kuyruklarına girenlere gidin, bakın, çoğunluğu emeklilerden oluşuyor.

Emeklilerimizin durumunu Meclisimizin değerlendirmesi ve vermiş olduğumuz kanun teklifiyle en düşük emekli aylığının asgari ücret düzeyine getirilmesi önemli bir ihtiyaçtır.

Emeklilerin sayısı 10 milyona yaklaşmış durumda. Aileleriyle birlikte yaşamlarını iyi bir şekilde sürdürebilmeleri, yetersiz de olsa bir asgari ücretin net tutarındaki maaşla en azından günü yaşayabilecek boyutta sürekliliği sağlar. Bu anlamda, emeklilerimiz için getirmiş olduğum kanun teklifinin Meclisimizin tüm milletvekilleri tarafından desteklenmesinin faydalı ve yararlı olacağını düşünüyorum çünkü toplumsal sorunların ortadan kalkabilmesinin çözüm yerinin Meclis olduğuna işaret etmek gerekir. Meclis, eğer ülkede yaşayan tüm kesimlerin sorunlarına çözüm üretebilirse bu sorunların ortadan kalkması ülkede yaşayan herkesin daha mutlu yaşamasına yol açar.

“Emekli” deyince aklımıza hemen emeklilikte yaşa takılanlar da geliyor. Emeklilikte yaşa takılanların mağduriyeti de ortadan kaldırılmalı. Bugün, işsiz kalan, 50 yaşını aşmış aynı aileden karı koca eğer 58 yaşını beklemek durumunda olursa ne yazık ki Sosyal Güvenlik Kurumundan dahi yararlanamıyor. İnsanlar ekonomik gelirleri olmadığı için açlığa mahkûm oluyorlar. Emekli olmak dert, emekli olduktan sonra yaşamak dert.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) – Bu dertleri ortadan kaldırmak için, emeklilerimize getirmiş olduğum kanun teklifi doğrultusunda destek verilmesini talep ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

ERKAN AYDIN (Bursa) – Destek veriyoruz, evet.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

VIII.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- Adalet Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Adalet Komisyonunda boş bulunan ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan İstanbul Milletvekili Osman Boyraz ve 40 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Komisyonlara Geri Çekilen Teklifler

1.- İstanbul Milletvekili Osman Boyraz ve 40 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3950) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 287 ve 287’ ye 1’inci Ek) (x) (xx)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Sayın milletvekilleri, bildiğiniz üzere, 11 Aralık 2021 tarihli 33’üncü birleşimde İç Tüzük’ün 88’inci maddesi uyarınca, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun talebi üzerine 287 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne yeni ihdas edilen 2, 3, 4, 5, 6 ve 7’nci maddeler Komisyona geri verilmişti. Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunun Raporu, sıra sayısı 287’ye 1’inci Ek olarak 14 Aralık 2021 tarihinde Başkanlıkça bastırılıp dağıtılmıştır. Komisyon Raporu’na göre, 287 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne yeni ihdas edilen 2, 3, 4, 5, 6 ve 7’nci maddeler metinden çıkarılmıştır.

Bilgilerinize sunulur.

Şimdi teklifin görüşmelerine devam edeceğiz.

2 Aralık 2021 tarihli 26’ncı Birleşimde temel kanun olarak görüşülen Kanun Teklifi’nin ikinci bölümünde yer alan 36’ncı maddesi kabul edilmişti.

37’nci madde üzerinde 2 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 37’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                    Çetin Osman Budak            Müzeyyen Şevkin

            Kocaeli                                Antalya                                 Adana

       Ünal Demirtaş                 Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu             Tacettin Bayır

          Zonguldak                               Manisa                                  İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ünal Demirtaş’ın.

Buyurun Sayın Demirtaş. (CHP sıralarından alkışlar)

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin 37’nci maddesinin gerekçesine bakıldığında, proje bazlı nitelikteki yatırımlar için kullanılacak yatırım kredilerinde karşılaşılan teminat sorunlarının giderilmesi ve söz konusu yatırımların hızlandırılmasının amaçlandığı ifade edilmiştir. Bu şekilde, yatırımcı şirketlerden irtifak hakkına konu olan taşınmazları ipotek göstererek bankalardan kredi çekebilmelerinin önü açılmak istenmektedir. Amaç gayet güzel, biz de elbette ülkemize yapılan katma değeri yüksek yatırımların artmasını, istihdamın artmasını ve yatırımın hızlanmasını istiyoruz, bundan memnun oluruz ancak yatırımları hızlandıralım derken kamu kaynaklarının peşkeş çekilmesini, birilerinin zenginleşme aracı olarak kullanılmasını da istemeyiz, bunu doğru bulmayız, bunu yanlış buluruz. Bu sebeple de bu maddede bazı önemli çekincelerimiz vardır.

Değerli milletvekilleri, 6745 sayılı Yatırımların Proje Bazında Desteklenmesi Kanunu’nun 80’inci maddesinin (ç) bendiyle, Cumhurbaşkanı hazineye ait taşınmazlar üzerinde kırk dokuz yıl süreyle bedelsiz irtifak hakkı yani kullanım hakkı verebilmektedir. Bu maddede ise Cumhurbaşkanı, bazı proje bazlı yatırımlara tahsis edilecek kamu taşınmazları için bağımsız ve sürekli nitelikte irtifak hakkı da verebilmektedir.

Bir taşınmaz sahibinin, sahip olduğu hakları sınırlayarak taşınmazını bir başkasının kullanmasına ya da yararlanmasına izin verdiği hakka “irtifak hakkı” denilmektedir. İrtifak hakkının bağımsız ve sürekli olması ise kullanım hakkının doğrudan ve süre sınırı olmaksızın kullanılması anlamına gelmektedir. Bu sebeple, bağımsız ve sürekli irtifak hakkı mülkiyet hakkına en yakın haktır. En az otuz yıl süreyle tesis edilen bağımsız ve sürekli nitelikteki irtifak hakları başkalarına devredilebilir, üzerinde ipotek tesis edilebilir ve mirasçılara dahi geçebilir. Ayrıca, irtifak haklarına konu olan taşınmaz üzerindeki yatırımın tamamlanması hâlinde ise taşınmazın hak lehtarına doğrudan satışı da mümkündür. Bu sebeple, bu düzenlemenin adı her ne kadar irtifak düzenlemesi olsa da aslında, bu irtifak hakkı bu düzenlemeyle fiilen mülkiyet hakkına dönüştürülmektedir.

Değerli milletvekilleri, mülkiyet hakkı, Anayasa’nın 35’inci maddesinde koruma altına alınan temel haklardan biridir. Bu düzenlemeyle, Cumhurbaşkanı, hazineye ait olan taşınmazları “Yatırım yapacağım.” diyen yandaş şirketlere neredeyse mülkiyetini verir gibi tahsis edebilecektir. Bugüne kadar genelde vatandaşların mülkiyet hakkı devlet tarafından ihlal edilmekteyken bu düzenleme geçerse tersi olmakta yani yandaş şirketler devletin mülkiyet hakkını ihlal edebilme durumuna gelecektir. Elbette bizim de bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Ayrıca, bu durum Anayasa’nın 35’inci maddesine de açıkça aykırıdır.

Değerli milletvekilleri, peki, bu düzenlemeden kimler yararlanabilecektir? İşte, Cumhurbaşkanı kararlarıyla süper teşviklerden yararlanan yandaş şirket yararlanacaktır. İşte, bu düzenlemeyle, 43 yandaş şirket ultrasüper teşvike kavuşacaktır. Kimler vardır bu şirketlerin içerisinde? Elbette 5’li çete vardır ve yandaşlar vardır. Örneğin, bakın, 1506 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’yla Rönesans Holding vardır; 1507 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’yla Kalyon Holding vardır. İHA’ları, SİHA’ları elbette destekliyoruz, bunlara itirazımız yok ama 1504 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’yla damadın sahibi olduğu Baykar Holding vardır. (CHP sıralarından alkışlar) Ve yine 11814 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı’yla teşvik alan BMC Otomotiv yani -eskiden Ethem Sancak’ın sahip olduğu, sonra devredilen, Tosyalı Holdinge devredilen- Tosyalı Holding vardır, onun kararnamesi burada. Evet, Tank Palet Fabrikasını yirmi beş yıllığına 1 kuruş almadan bedelsiz verdiniz; yirmi beş yıl boyunca bu hakkın yandaşlarınızca tepe tepe kullanılması da yetmediği gibi, şimdi getirdiğiniz bu değişiklikle, bu hakları yandaşlarınızın çocukları, torunları ve hatta yedi sülalesi kullansın istiyorsunuz. AK PARTİ önümüzdeki seçimde gidecek ama giderayak yandaşlarını sonsuza kadar güvence altına alma derdine düşmüştür. Getirdiğiniz bu düzenlemeyle Tosyalıyı, Kalyonu, Rönensansı, Baykarı ve 39 yandaş şirketi ihya ediyorsunuz, biz bunu biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) – Tamamlıyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) – Ama soru şu: Acaba bu düzenleme yasalaştıktan sonra başka hangi şirketleri ihya edeceksiniz? Bunu da açıklamanız gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu düzenlemede çekincemizin olduğu bir başka konu ise bu tahsisler sonucunda çok büyük kamu zararlarının doğma riski vardır. Bu yatırımı yapacak şirketler projeler için bankadan kredi kullanacaklardır; banka, kullandırdığı kredi karşılığında hazineye ait olan taşınmaz üzerindeki haklarına ipotek tesis edebilecektir, kredi ödenmediğinde ise haciz uygulayıp alacağını tahsil edebilecektir. Peki, burada oluşabilecek kamu zararının hesabını kim verecektir? Bu sebeple, bu maddenin geri çekilmesini talep ediyoruz.

Yine, bu düzenlemenin içerisinden çıkardığınız, limanların özelleştirme sürelerini ihalesiz, pazarlıksız, kırk dokuz yıl uzattığınız bir madde vardı; bunu geri çekmiştiniz, şimdi bunu tekrar geri getirme gibi bir durumunuz ortaya çıkmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) – Bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Bu sebeple... (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, çok uğultu var, biraz sessiz olmanızı rica edeceğim.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 37’nci maddesindeki “yer alan” ibaresinin “bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mahmut Toğrul                       Hasan Özgüneş                     Kemal Peköz

          Gaziantep                                Şırnak                                  Adana

      Hüseyin Kaçmaz                       Kemal Bülbül                      Zeynel Özen

            Şırnak                                 Antalya                                İstanbul

      Necdet İpekyüz

            Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Necdet İpekyüz’ün.

Sayın İpekyüz, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce burada konuşurken sağlıkta dönüşümden tekrar söz ettik ve giderek dönüşmediğini, her şeyi altüst ettiğini dile getirdik, giderek Parlamentoyu, Meclisi de işlevsiz bir hâle getiriyorlar. Sarayda, birileri “Bir şeyleri ben bilirim, benim dışımda kim ne yapıyorsa tanımam.” diyor.

Türkiye’de sağlık emekçileri uzun bir süredir ciddi sıkıntılarla karşı karşıyalar. Nasıl ki kurumlar işletmeye dönüştüyse sağlık emekçileri de pandemi süreciyle beraber tükendiler, bittiler. Neden? Çünkü tümüyle işletmeye dönüştürüldü, tümüyle sadece para düşünüldü. Peki, para düşünenler ne yaptı? Çalışanları köle gibi çalıştırmayı düşündüler. Bir, sürekli yönetici değiştirmeye çalıştılar. İki, Sağlık Bakanlığı bütçesinden karşılanması gereken parayı döner sermayeden vermeye başladılar. Uzun bir süredir “Hekimler, hemşireler, ebeler, sağlık memurları iyi para alıyor, döner sermaye alıyor.” deniliyordu, hiçbirisi emekliliğe yansımıyordu. Ve her konuşmada, muhalefetteki arkadaşlarımız, sağlık çalışanları, sağlıkta çalışan emek örgütleri, meslek örgütleri “Bununla ilgili bir düzenleme yapın.” diyordu, her Plan ve Bütçe Komisyonunda, her Çalışma Bakanlığıyla ilgili düzenlemelerde bunlar dile getiriliyordu; hiçbir şey yapılmadı. Neydi? Pandemiyle karşı karşıya kaldığımızda “Alkışlayalım.” Alkışlayalım ve geceleyin alkışlayalım.

Ya, bu Meclis, meslek hastalığını çıkarmadı. Meslek hastalığını çıkarmadı. Dünyanın birçok yerinde çıktığı hâlde burası çıkarmadı. Ve Sağlık Bakanı “Çıkması gerekiyor.” dedi. “Ben hekim olarak çıkması gerekiyor diyorum.” dedi. Ve ne oldu? Bu düzenlemelerle ilgili, Plan ve Bütçe Komisyonunda Sağlık Bakanı dedi ki: “Hekim ve sağlık çalışanlarıyla ilgili bir düzenleme yapacağız. Maaşlarıyla ilgili bir düzenleme yapacağız. Maaştan daha çok emekliliğine yansıyacak bir düzenleme yapacağız.” Ve ne oldu? Buraya geldiğinde Meclis bu konuda konuşmaya başladı. Bizler o dönemde karşı çıktık: Siz, sağlık hizmetini, ekip hizmetini bölmeye çalışmayın, bölücülük yapmayın. Siz sadece hekimleri öncelikli olarak düşünürseniz çalışma ortamını bozarsınız. Türkiye'de bütün çalışanlarla ilgili düzenleme yapılması lazım. Türkiye'de herkesi kapsaması lazım. Nasıl ki asgari ücretteki muhalefetimizle dün gelip düzeltmeye çalıştılarsa… Fakat dikkate alınmadı. Ne oldu? Oy birliğiyle geçti. Dikkate alınmadığı gibi, ikinci gün bütün vekillere, bütün partilere tepkiler gelmeye başladı “Niçin bunu yapıyorsunuz?” diye. Emek örgütleri, sendikalar fakslar çekmeye başladı, mailler atmaya başladı ve dediler ki: “Biz yürüyoruz, Ankara’ya yürüyoruz.” Niçin yürüyorlardı? Sadece kendi özlük haklarıyla ilgili değil, koruyucu sağlıkla ilgili yürüyorlardı, meslek hastalığıyla ilgili yürüyorlardı, bütün usulsüzlüklerle ilgili yürüyorlardı, şiddet için yürüyorlardı; hiç birisi dikkate alınmadı.

Peki, yasayı hazırlayanlar, yasayı düzenleyenler, Bakanlığın kendisi, başta Türk Tabipleri Birliği olmak üzere, SES olmak üzere demokratik kitle örgütleriyle görüşüyor muydu? Hayır, görüşmüyordu, yine görüşmedi. Meclisin bu kararına rağmen Komisyon kendi keyfiyle geri çekti, Meclisin İç Tüzük’üne de aykırı; oylanmış, bitmiş, bu tamamlanabilir, ek düzenlemeler yapılabilir, o da yapılmadı; geri çekildi. Geri çekildikten sonra ne oldu? Şimdi tekrar konuşulmaya çalışılıyor. Sorsak, bunun adil olmadığını, daha iyi bir düzenleme yapılacağını söyleyecekler. İyi de bu Parlamento yapboz mudur, getir-kaçır mıdır? Getiriyorsunuz, kaçırıyorsunuz; getiriyorsunuz “Yanlış yaptık.” diyorsunuz. Bu deneme yanılma mıdır? Olması gereken demokratik kitle örgütleriyle buluşmak, siyasi partilerle buluşmak, komisyonları aktif çalıştırmak; oradaki her şeyi dinleyip, getirip burada kurula sunmak lazım. Hiç kimseden görüş almayıp “Ben bildim.” olmadı “Hadi geri çekelim.” olmadı “Bakana fırça atalım.” olmadı “Bakanı azarlayalım.” Bu şekilde siz hiçbir düzenlemeyi yapamazsınız. Ve algı ne? “Çok verdik, çok istiyorlar; diğerlerini mağdur etmeyelim.” İyi de biz bunu ilk gün söyledik, ilk gün söylediğimizde niye dikkate almadınız? Almıyorsunuz çünkü hesabınıza gelmiyor. Burada, bir de sağlıkta çalışma ortamında kimi birinci basamakta kimi hastanede kimi iş yeri hekimliğinde, hepsinin arasında bir bölünmeye neden oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Hemşire, sağlık memuru, acil tıp teknisyeni, ebe arasında bir bölünmeye neden oldunuz, kent ile kır arasında bir bölünmeye neden oldunuz. Sizlerin yapması gereken: Gerçekten sağlık meslek örgütleriyle yan yana gelip bu yasanın adil bir şekilde hazırlanması lazım, çalışma ortamını bozmadan, sağlıkta çalışanların gerek özlük hakları gerek emeklilikteki standartlarıyla ilgili reel koşullara göre bir düzenlemenin yapılması lazım. Buradan çağrımız: Türk Tabipleri Birliği başta olmak üzere, sağlık sektöründe çalışanların sendikaları başta olmak üzere, hepsiyle Bakanlığın ve Meclisteki bütün grupların görüşmesi, onların istemleri doğrultusunda bir düzenleme yapılması gerekiyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

37’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Öncelikle, yeni madde ihdasına ilişkin bir önerge vardır. Önergeyi okutup Komisyona soracağım, Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 14 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 38: 375 Sayılı KHK’nın ek 9. maddesinin 1. fıkrasına ekli I sayılı ek ödeme oranları cetvelinde hizmet sınıfları itibari ile yer verilen oranlar Sağlık Bakanlığı “Kadroları Sağlık Hizmetleri ve Yardımcı Sağlık Hizmetleri sınıfında yer alan” personel için 150 puan artırılmıştır.

    Meral Danış Beştaş                      Habip Eksik         Dirayet Dilan Taşdemir

              Siirt                                    Iğdır                                    Ağrı

Gülüstan Kılıç Koçyiğit                 Remziye Tosun                     Ömer Öcalan

              Muş                                 Diyarbakır                            Şanlıurfa

    Muazzez Orhan Işık                     Kemal Bülbül                 Hüseyin Kaçmaz

              Van                                   Antalya                                 Şırnak

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Sayın Başkanım, salt çoğunluğumuz yoktur, katılamıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum.

38’inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 38’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

“MADDE 38-Bu Kanunun;

a) 3 üncü maddesi 26/10/2021 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

b) 4 üncü ilâ 11 inci maddeleri 1/1/2022 tarihinde,

c) 14 üncü maddesi 6/9/2021 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

d)Diğer maddeleri yayımı tarihinden on gün sonra,

yürürlüğe girer.”

    Mehmet Metanet Çulhaoğlu                 Orhan Çakırlar               Aylin Cesur

                  Adana                                    Edirne                           Isparta

               Erhan Usta                         Hayrettin Nuhoğlu        Fahrettin Yokuş

                 Samsun                                  İstanbul                          Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Fahrettin Yokuş’un.

Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hepimizin bildiği gibi, iki hafta önce sağlık çalışanlarıyla ilgili burada bir düzenleme yapmaya gayret ettik. Önce doktorlarımızla ilgili alelacele bir düzenleme yaptık, sonra “Bunda yanlışlık oldu, ertesi gün tekrar toplanalım, sağlık çalışanlarını da içine dâhil edelim.” dedik ama maalesef buradan çıkaramadık. Neden acaba? Yani on dokuz yıllık bir iktidar var, acemiliğiniz yok. Nasıl oldu da böyle oldu? Çünkü torbacı kanun anlayışınızın ya da keyfekeder devlet yönetimi anlayışınızın bir tezahürünü burada yaşadık. Aradan on beş, yirmi gün geçti, ne doktorlar ne sağlık çalışanları… “Bizleri düşünen bir Meclisimiz vardır.” kanaatini çok şükür kaybettiler sayenizde ve sokaklara döküldüler, eylem üzerine eylem yaptılar, haklı taleplerini dile getirdiler ama duymadınız, hissetmediniz, 1 milyon sağlık çalışanını yok farz ettiniz. Ama lafa gelince ne güzel onları alkışladık, onları övdük. İşte, Sağlık Bakanımız burada “Başarıdan başarıya koştuk.” dedi. “Sağlık sistemimiz uçuyor, kaçıyor.” Yahu, sağlık sisteminiz uçuyor, kaçıyorsa bunu siz nasıl yapıyorsunuz? Yani bir Bakanlık, bir kurum… Memurları, sağlık çalışanlarını Sağlık Bakanlığından çıkarın, geriye ne kalır? Duvarlar ve kurallar kalır. Sağlık sisteminde sağlık çalışanı olmazsa hiçbirimizin sağlığı olmaz, geleceği olmaz. Bu kadar önemli bir hizmet veren insanlarımıza ne yaptık? Haklı taleplerini görmezden geldik ve öteledik. Ne istiyor sağlık çalışanları? Sadece şunu diyorlar: “Ya, insanca yaşamak istiyoruz, adalet istiyoruz.” Ebesi, hemşiresi, doktoru, hasta bakıcısı, hizmetlisi tespih taneleri gibi hizmet veriyor 83 milyon insanımıza. Diyorlar ki: “Ya, biz, bu sağlıkta çalışırken, ölüm tehlikesi içinde yaşarken, birçoğumuz bedel öderken, saldırılara uğrarken, çoluğumuzu çocuğumuzu perişan ederken ‘Bir insanı kurtarmak bir dünyayı kurtarmaktır.’ anlayışı içinde sağlık hizmeti verirken siz bize ne yaptınız?” Döner sermaye çıkardınız, adaletli uygulamadınız; hastaneler arasında ayrım yaptınız, doktorlar arasında ayrım yaptınız, çalışanlar arasında ayrım yaptınız; liyakati ayaklar altına aldınız; hastanelerin yönetimini oluşturdunuz, sözleşmeli yandaşlarınıza 10-15 bin lira maaşlar verdiniz ama doktora, hemşireye, hasta bakıcıya, teknisyene velhasıl diğer sağlık çalışanlarına gelince onları hep unuttunuz.

Hatırlatmak için burada söylüyoruz: Sağlık çalışanları çok bir şey istemiyor aslında; ek ödemelerinin, döner sermayelerinin adil olmasını, emekliliğe esas olmasını; emekli olunca bari birazcık insanca yaşamak arzusundalar. “Çalışırken ekonomik sıkıntı, sosyal sıkıntı yaşamayalım.” diyorlar. Allah aşkına, çok şey mi istiyorlar? Aslında çok şey istemiyorlar ama onların isteklerini görmeyen bir iktidar anlayışımız almış başını gidiyor.

Şimdi, yarın her birimiz her an hasta olabiliriz. Devlet hastanesine gittiğimiz zaman milletin vekilleri olarak orada size sorsa ebe, hemşire, doktor “Ya, sayın vekilim, hani yirmi, yirmi beş gün önce bize bir düzenleme yapıyordunuz, ne oldu? Bizi ne zaman düşüneceksiniz? Yani bizim hakkımızı ne zaman vereceksiniz?” diye, içinizde acaba yüzü kızarmayacak bir milletvekili var mı? Olabileceğini düşünmüyorum. Sorunlarını burada tek tek saymıyorum, aslında hepsini defalarca burada saydık. Onun için, diyorum ki: Sağlık çalışanları sokaklarda hak arıyorsa, doktorlar sokaklarda hak arıyorsa, kamu çalışanları sokaklarda hak arıyorsa Mecliste hakları verilmediğindendir; bunun suçlusu, sorumlusu da AK PARTİ iktidarıdır, Cumhur İttifakı’dır.

Saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 38’inci maddesinde geçen “yayımı tarihinde” ibaresinin “yayımlandığı tarihte” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

    Meral Danış Beştaş                    Hasan Özgüneş            Dilşat Canbaz Kaya

              Siirt                                   Şırnak                                 İstanbul

       Ali Kenanoğlu                         Kemal Peköz                     Kemal Bülbül

           İstanbul                                 Adana                                 Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Meral Danış Beştaş’ın.

Buyurun Sayın Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce size 19 yaşında bisiklet kullanırken sürücüsü alkollü olan bir aracın çarpması sonucu yaşamını yitiren Umut Gündüz’den bahsetmek istiyorum.

Çağdaş Şenyüz alkollü araç kullanarak Umut Gündüz’ün ölümüne sebebiyet verdi ve sadece dört ay tutuklu kaldı. Annesi babası o tarihten bu yana, yıllardır Türkiye’nin her tarafında adalet çığlığını yükseltiyorlar ve hakikaten tek kabahati bisiklete binmekti; zehir gibi zekâsı olan üniversite öğrencisi bir çocuk ve maalesef trafik canavarlarına, şehir eşkıyalarına, uyuşturucu tacirlerine, tecavüzcülere uygulanan cezasızlık politikaları bu meselede de uygulandı. Anne babalarıyla bugün görüştüm, daha önce de yakından takip ettiğim bir davaydı. Ben de Umut Gündüz ve daha birçok gencin bu şekilde, kazaen, özellikle bisiklet kullanırken ölümlerine dair daha çok düşünmeli ve adaletin tecellisini talep etmeliyiz diye düşünüyorum. Sadece bir rakam: Son iki yılda 300’e yakın bisikletli yurttaş öldü bu şekilde. 27 Aralıkta duruşması var, karar duruşması; bizler olacağız, bizi izleyen herkesi de duruşmaya “Adalet!” demeye çağırıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün iki davada beraat kararı verildi, biri “JİTEM davası” olarak biliniyor biri de “İyi Çocuklar”ın davası. İyi çocuklar kimler? Ali Kaya, Özcan İldeniz, Veysel Ateş. Veysel Ateş itirafçı, Ali Kaya ve Özcan Deniz astsubaydı tutuklandıklarında. Umut Kitabevini bombalamaktan tutuklandılar ve o tarihte ben de Diyarbakır Barosunda Baro Başkan Yardımcısı olarak bu davayı takip etmiştim yıllarca, tutukluydular o zaman. Suçüstü yakalanmışlardı, vatandaş suçüstü yakaladı onları. Araçlarında birçok suç unsuru ele geçti ve mahkeme ilk yargılama sonucunda -o duruşmayı da hatırlıyorum- otuz dokuz yıl on ay yirmi yedi gün hapis cezası verdi. İddianameyi hazırlayan Savcı Ferhat Sarıkaya görevden alındı o zaman -herkes hatırlar, eski bir karar, 2005 yılına ait yanılmıyorsam- ve şimdi, aradan geçen süre sonunda bu sanıklar beraat etti. Suçüstü, her türlü delil var, 2 cinayet var -Ali Yılmaz ve Mehmet Zahir Korkmaz- ve vatandaş bunları elleriyle polise teslim etti. Araçlarında 105 kişinin adı görüldü, isim listesi tespit edildi ve daha birçok suç aleti ve maalesef, maalesef beraat ettiler. Yani cezasızlık politikası tam gaz devam ediyor. Bu kadar tutukluluk ve bu kadar delilden sonra beraat etmeleri kanayan yaraları daha da arttırdı diyebilirim.

Diğeri, JİTEM'in davasıydı. Cemal Temizöz vardı, eskiden Kayseri Jandarma Alay Komutanıydı, bir dönem de Cizre Jandarma Komutanıydı. Kendisi 8 kişiyle yargılandı, yıllarca tutuklu kaldı. Bazı verilerde 21 ama 23 kişinin ölümünden sorumluydular, 23 insanın gözaltında öldürülmesinden sorumluydular. Olaylar vahşet düzeyinde yani asit kuyuları mı dersiniz, bağlama mı dersiniz, her türlü hukuk dışı ve canice yöntem kullanılmıştı. Albay Kamil Atak ve diğerleri uzunca bir süre tutuklu kaldılar. Sevgili Tahir Elçi de bu davayı yakından takip ediyordu, avukatlarından birisiydi. Ben de bir iki defa sadece izlemeye gitmiştim ve aradan geçen süre zarfında -2009’daki bir dava- maalesef, dün Yargıtayın kararıyla beraatle sonuçlandı. İşte, bizim cezasızlık politikası dediğimiz mesele tam da budur, çok ağır bir yaradır. Belki size, ben başka bir ülkeden anlatıyorum, belki başka bir evrendeyim gibi geliyor ama bunlar, bu topraklarda yaşanan acılar, Kürt halkının yaşadığı acılar. Cizre'de, Diyarbakır'da, Mardin'de, Muş’ta, Urfa’da, bu cinayetlerin hepsinde, şu anda, aileleri bu faillerin cezalandırılmasını beklerken bunlar beraat etti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – AKP iktidara geldiğinde “Geçmişle yüzleşme... Adaleti tesis edeceğim.” diyordu ama şimdi geçmişte işlenen suçları da aklıyor artık. Kendi döneminde olmayan, 90’lı yıllarda işlenen bütün canice, vahşice, insanlığa karşı suçları da yargı eliyle, kurduğu yargı düzeniyle beraat ettiriyor. Bunlar tabii ki öbür dünyaya kalmayacak. Bunlar bu ülkenin yurttaşları ve bu mücadeleye devam edecekler. Bizler de bununla mücadele edeceğiz. Bu yüzleşme olmadan, hakikatler ortaya çıkarılmadan ve hak ettikleri cezalandırma olmadan asla bu ülkede adalet hüküm süremeyecek. Özellikle, Cizrelilerin o davayı sahiplenişini bugün gibi hatırlıyorum. Onlar da bizi affetmesin bence çünkü sağlayamadık. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 38’inci maddesine (c) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bendin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“ç) 21 ve 29 uncu maddeleri 12/10/2021 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,”

             Bülent Turan                          Tamer Dağlı         Jülide İskenderoğlu

               Çanakkale                               Adana                        Çanakkale

       Semra Kaplan Kıvırcık              Mücahit Durmuşoğlu

          Manisa Osmaniye

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, teklifin 21 ve 29’uncu maddesiyle yapılan değişikliklerin 12/10/2021 tarihinden itibaren geçerli olması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 38’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

39’uncu madde üzerinde 1 adet önerge vardır, önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 39’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 39 – Bu kanun hükümleri Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür.

           Ali Kenanoğlu                         Kemal Peköz                  Kemal Bülbül

               İstanbul                                 Adana                              Antalya

          Hasan Özgüneş                    Dilşat Canbaz Kaya

                Şırnak                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ali Kenanoğlu’nun.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın vekiller; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tabii, hangi kanunu görüştüğümüzü arkadaşlar soruyorlar, eminim birçoğu da hangi kanunu görüştüğümüzü bilmiyor, herkes birbirine soruyor “Ya, bu hangi kanundu?” diye. Bütçeden önce gelen, yarıda kalan, hani, bu elektrikteki TRT payının kaldırılması kanunu vardı ya, işte, onu görüşüyoruz şu anda. İsimsiz bir kanun. İsimsiz olduğu için de hangi kanun olduğunu bilmiyoruz yani bilmiyor arkadaşlar. Benim olduğum Komisyonda olduğu için biz de konuya biraz vâkıfız. Arkadaşlar da gülüyorlar haklı olarak! Evet, aynen böyle.

Şimdi, öyle komik ki kanun geldi, kanun görüşülüyor burada, bitmedi, araya bütçe falan girdi. Doktorlar için bir iyileştirme, daha doğrusu, haklarını teslim etme maddesi vardı, o çekildi. Tepkiler vardı, tepkiler üzerine, limanların kırk dokuz yıllığına kiraya verilmesi maddesi vardı, o çekildi. Sonra ne oldu? Daha kanun tamamlanmadan, kanun bitmeden yeniden Komisyonu toplantıya çağırdılar ve limanların kiraya verilmesiyle ilgili olarak yani kırk dokuz yıllığına ihalesiz bir şekilde kiraya verilmesiyle ilgili yeniden bir kanun geldi. O kanunu görüştük, bugün onu bekliyorduk, bir de duyduk ki o kanun bugün de gelmeyecekmiş falan. Yani artık, komedi ötesi bir şey oldu Meclis. Meclisin bütün saygınlığını, itibarını yerle bir eden bir uygulama bu, yani bu, tek adam düzeninin getirdiği sonuç. Hani, bunu getirirken denildi ya: “Meclisin itibarı yükselecek. Kanunlar yapılacak, şöyle olacak, böyle olacak.” Biz de heveslendik, milletvekili olarak kendimizi bir yere koyduk, dedik: “Önemli işler yapacağız falan herhâlde.” Yani gelinen noktaya baktığımız zaman, hakikaten, komedi bir şey yani ilginç bir durumla karşı karşıyayız; hangi kanun görüşülecek, ne olacak hiçbiri belli değil. Kanunun biri çekiliyor, daha bitmeden kanun tekrar komisyona geliyor. Bilmiyoruz, bakalım, şimdi, limanların kiraya verilmesiyle ilgili Komisyondan geçen kanun teklifinin de ertelendiği ve ayın 5’inde geleceği söyleniyor, onları da bekliyoruz.

Şimdi, tabii, aralık ayı son derece acıların yaşandığı bir ay. Aralık ayında Maraş katliamı var, 19-22 Aralık cezaevi katliamları var, Roboski katliamı var; bütün bu süreçlerin yaşandığı bir dönem yaşıyoruz.

Şimdi, bu -arkadaşlarımız da dile getirdi- Maraş katliamıyla ilgili bugünlerde ilginç bir konu konuşuluyor, ilginç bir belge yayınlandı. Ergenekon iddianamesine eklenmiş 400 klasörden 57 numaralısında Veli Küçük’ün evinde çıkan belgeler bulunuyor ve bunlardan biri Veli Küçük’ün 1970’lerde Hatay İl Jandarma Alay Komutanıyken tuttuğu ajanda. Yani bir istihbaratçının günlüğü gibi bu ajanda. Hatay’da Kıyı Oteli’ne Maraş’taki bu katliamdan önce zengin ve fabrikatörlerin geldiğini ve bunların buraya MİT tarafından getirilip yerleştirildiğini söylüyor. Niye? Bu, Ergenekon iddianamelerinde çıkan dosya arkadaşlar, dedikodu filan değil. Diyor ki: “MİT, Maraş’ta o katliamın yaşandığı günün öncesinde geliyor, Maraş’taki iş insanlarına, zenginlere, fabrikatörlere bilmem ne, ‘Burası karışacak, o nedenle sizin buradan gitmeniz lazım.’ diyor. Haydi, topluyorlar Hatay’a; bunlar Hatay’da olayın durulmasını, geçmesini bekliyorlar.”

Şimdi, bu bize şunu gösteriyor: Yani burada MİT bütçesini de görüştük, arkadaşlarımız sordu “MİT ne iş yapar?” diye, işte demek ki MİT bu işi yapıyor. Yani Maraş katliamının olacağını biliyor, bunu en iyi ihtimalle biliyor; hani hazırlayıcısı mıydı, işte katkısı var mıydı, bununla ilgili de belgeler var. Yani örneğin dönemin Başbakanı Bülent Ecevit öldükten sonra çekmecesinden çıkan belgeler de var. Orada MİT’in bizzat işin içerisinde olduğu, bu katliamın hazırlanmasında sahaya sürülenlerin işin içerisinde olduğu, evlerin işaretlenmesinde, bütün bu süreç içerisinde MİT’in işin içinde olduğunu açıklayan, ortaya koyan bir belgeydi o da. Belge ortaya çıktı ama sümen altı edildi. Ama bu olay yani Ergenekon iddianamesindeki Veli Küçük’ün ajandasından çıkan mesele, hiçbir şey yoksa bile, MİT’in bu katliamın yaşanacağını bilip kendince koruması gereken kişiler için tedbir aldığının ama halkın katledilmesine, oradaki insanların katledilmesine göz yumduğunun bir belgesidir arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

Şimdi, tabii, 19-22 Aralık cezaevi katliamları da başka bir süreç, “Hayata Dönüş Operasyonu” adı altında insanların katledildiği bir dönem o da. Aslında cezaevi katliamları bitmedi yani sadece 19-22 Aralık 2000’de oldu bitti filan yok, bugün de yani bir ay içerisinde 7 tane cenaze çıkıyorsa cezaevinden, cezaevi katliamları devam ediyor. Orada tankıyla topuyla bir anda girdiler, insanları yaktılar, yıktılar, katlettiler; şimdi görmezlikten gelerek, sanki bir idam cezası hükmünü uygular gibi insanları ölüme terk ederek… Neymiş? Adli Tıp Kurumu “cezaevinde kalabilir” raporu veriyormuş. Adli Tıp Kurumu, hakikaten tıp kurumu mu? Yani tıbbın hangi ilkelerine göre hareket ediyor? Tamamen siyasi bir kurum, tamamen alınan kararları uygulama kurumundan başka bir şey değil. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kenanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

39’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklifin ikinci bölümünde yer alan maddelerinin oylamaları tamamlanmıştır.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Tümünün oylamasına geçilmesinden önce pek kısa bir söz talebim var.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

287 sıra sayılı 39 maddelik Kanun Teklifi’nin içinde çok sayıda olumlu maddeler olmakla birlikte bizce Cumhuriyet Halk Partisince olumsuz görülen maddeler de var. Ancak, elektrik faturalarından TRT payının kaldırılması meselesi bizim de yıllardır söylediğimiz bir husustu. Tabii, biz bunu yeterli bulmuyoruz, bandrol paralarının da alınmamasını talep ettik ancak Genel Kurul bunu uygun görmedi. Yunus Emre, Kızılay, Maarif Vakfı, Yeşilay gibi kurumlarımızda çalışanların çift maaş almasını çok makul göremediğimizi de belirtmek istiyorum. Teklifin, irtifak hakkıyla ilgili maddesini de çok olumlu bulmamakla birlikte kanun teklifinin tümü açık oylamaya tabi olduğu için kanun teklifinin tümüne bu olumsuzluklara şerh düşerek Cumhuriyet Halk Partisi adına “kabul” oyu vereceğimizi beyan ediyorum. Bunun için söz aldım.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Usta, buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bizim de bu 287 sıra sayılı Kanun Teklifi’nde benimsediğimiz birçok madde var, bunlara görüşürken destek verdik; özellikle TRT payının kaldırılması, elektrikte tarifeli kademeye geçilmesi gibi hususlar. Ancak bunun yanı sıra, bir kısım vakıf yöneticilerine çift maaş verilmesiyle ilgili hususlarda da itirazlarımız oldu.

Dolayısıyla bizim, bu anlamda, bu kanuna “çekimser” oy kullanacağımızı ifade etmek isterim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığına ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bir oylamamız daha olacak, sonra kırk dakika konuşmalar, sonra bir elektronik oylama daha olacak.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Osman Boyraz ve 40 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı   : 317

Kabul                                          : 294

Ret                                             : 1

Çekimser                                      : 21

Geçersiz                                      : 1(x)

 

                    Kâtip Üye                                           Kâtip Üye

                   İshak Gazel                                  Abdurrahman Tutdere

                     Kütahya                                           Adıyaman”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

2’nci sıraya alınan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Japonya Hükûmeti arasında Teknik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

B) Kanun Teklifleri

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında Teknik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3264) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 256) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon raporu 256 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz talebi? Yok.

Görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE JAPONYA HÜKÜMETİ ARASINDA TEKNİK İŞ BİRLİĞİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 13 Ekim 2020 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında Teknik İş Birliği Anlaşması”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu oylamadan kırk dakika sonra son bir elektronik oylamamız daha var, bilgilerinize sunuyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Japonya Hükümeti Arasında Teknik İş Birliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

 

“Kullanılan oy sayısı

:

320

 

 

Kabul

:

307

 

 

Çekimser

 

13

(x)

 

                    Kâtip Üye                                           Kâtip Üye

                   İshak Gazel                                  Abdurrahman Tutdere

                     Kütahya                                           Adıyaman”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

3’üncü sıraya alınan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasına İlişkin Olarak İmzalanan Mevcut Protokol I’in Yerini Alan Protokol I ile Anlaşmaya Eklenen Protokol III’ün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2275) ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasına İlişkin Olarak İmzalanan Mevcut Protokol I’in Yerini Alan Protokol I ile Anlaşmaya Eklenen Protokol III’ün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2275) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı 141) (xx)

 

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon raporu 141 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz talebi? Yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLE KARADAĞ ARASINDA SERBEST TİCARET ANLAŞMASINA İLİŞKİN OLARAK İMZALANAN MEVCUT PROTOKOL I’İN YERİNİ ALAN PROTOKOL I İLE ANLAŞMAYA EKLENEN PROTOKOL III’ÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

 

MADDE 1- (1) Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasına ilişkin olarak 17 Temmuz 2019 tarihinde Ankara’da imzalanan ve mevcut Protokol I’in yerini alan “Protokol I” ile Anlaşmaya eklenen “Protokol III’’ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına ilk söz talebi İYİ Parti Grubu adına Sayın Aydın Adnan Sezgin’in.

Buyurun Sayın Sezgin. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karadağ’la gerçekleştirmiş olduğumuz ve 2010 yılında yürürlüğe girmiş olan Serbest Ticaret Anlaşması’nda yapılan değişikliklerin onaylanmasını düzenleyen bu kanun teklifini destekliyoruz.

Karadağ nüfusunun yüzde 17’sini oluşturan akraba topluluklarının ve çeşitli tarihlerde Karadağ’dan ülkemize göç eden vatandaşlarımızın varlığı iki ülke arasındaki dayanışmayı artıran unsurlardır. Bu ülkede yatırımlarımız bulunmaktadır, yatırımlarımızın ve ticaretimizin hızla artmasını ve gelişmesini ümit ediyoruz.

Ülkemiz, Karadağ’ın Avrupa ve Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşme çabalarına tam destek vermektedir. Muhtemelen Karadağ, Türkiye’den önce Avrupa Birliğine tam üye olacaktır. Karadağ’ın üye olması hâlinde Türkiye’yle ticareti, Türkiye-AB ortaklık ilişkisi çerçevesinde sürdürülecektir. Bu dost ülkeyle Serbest Ticaret Anlaşması’nın güncellenmesi bu açıdan da önemlidir

Bölgenin kilit ülkelerinden olan ve tarihî, kültürel bağlarımızın çok sıkı olduğu Bosna Hersek’te son günlerde vahim gelişmeler yaşanmaktadır. Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyinin Sırp üyesi ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın yakın zamanda ağırladığı dostu Dodik başkanlığında toplanan Sırp Entite Meclisi kabul edilemez kararlar almıştır. Sırp Cumhuriyeti Hükûmetine, Bosna-Hersek Silahlı Kuvvetleri, vergi idaresi ve adli sistem kurumları gibi ortak kurumlardan altı ay içerisinde çekilmesi için yetki verilmesi teklifi Sırp Meclisinde -bölge meclisinde- kabul edilmiştir. Bosna Hersek’te Rusya’nın da teşvikiyle yaşanan bu gelişmeler karşısında iktidar nasıl bir tutum takınacaktır? Bu hassas dengeleri, mevcut iktidar, uluslararası ilişkilere yanlış bakışı ve sürekli savrulmalarıyla nasıl yönetecektir? Balkanlar gerçekten çok kritik bir dönemden geçmektedir. Türkiye'nin bu coğrafyada istikrar sağlayıcı bir rol oynama potansiyeli vardır. Bu, kendi istikrarı bakımından da önemlidir ancak iktidarın bugün itibarıyla böyle bir beceriyi ortaya koyması zor gözükmektedir, umarım yanılan biz oluruz.

Değerli arkadaşlar, gerçekleştirilen son Batı Balkanlar Zirvesi’nde Avrupa Birliğinin Balkan ülkeleriyle ilişkileri her düzeyde hızlandırmak istediği vurgulanmıştır. Merkel de giderayak Batı Balkan ülkelerinin AB’ye gireceğini tekrar etmiştir. Oysa bizim AB’yle ilişkilerimiz her zamankinden daha donuk bir noktadadır. Geçtiğimiz haftalarda yayınlanan AB raporunda geçen yıldan çok daha ağır eleştiriler yer almaktadır. Avrupa Birliğinin Türkiye’ye karşı birçok hata yaptığını biliyoruz ama mevcut iktidarın da taahhütleri yerine getirmediği, özellikle hukuk, insan hakları, demokrasi alanında çok geriye gittiğimiz de malum. Türkiye’nin AB üyeliği yönünde bir hedefi kaldıysa o rotada yapılması gerekenleri süratle yerine getirmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, al-ver ilişkisine dayanan, sadece göç, vize muafiyeti ve gümrük birliğinin yenilenmesi gibi iş birliklerinin bizi Avrupa Birliğine yakınlaştırmaktan ziyade “müzakere eden ülke” statümüzü aşındıracağı açıktır. Ancak gümrük birliği konusuna da dikkatli yaklaşmamız gerekiyor. Gümrük birliği Türkiye-AB ilişkileri açısından vazgeçilmez ve yeri kolay doldurulamaz bir ilişkidir. Türkiye-AB ilişkilerinin onarılması ve yeniden dinamik bir gündem oluşturulması için gümrük birliğinin güncellenmesi son derece önemlidir. Bu, ülkemizin ekonomisine yeniden güç verecek, ulusal çıkarlarımıza katkı sağlayacak bir gelişme olacaktır; ancak bunun için de mevcut siyasi engellerin aşılması ve asgari bir güven ortamının oluşturulabilmesi gerekmektedir. Türkiye ve AB arasında 2015 yılında varılan uzlaşıya rağmen gümrük birliğinin güncellenmesi için müzakereler henüz başlatılamamıştır. Bu müzakerelerin başlaması ve tamamlanması, bir anlaşma ortaya çıkması durumunda anlaşmanın bütün üye ülkelerin parlamentolarında ve Avrupa Birliği Parlamentosunda onaylanması gerekecektir. Sırf bu süreç fevkalade zorluklarla doludur.

AB'nin 2015 yılında ilan edilen “AB’nin Ticaret ve Yatırım Politikası İçin Yeni Vizyonu” başlıklı strateji belgesinde AB'nin akdedeceği ticari anlaşmalarda insan hakları ve değerlerin ön planda tutulacağı kayda geçirilmiştir. AB'nin, kurucu üyesi olduğumuz Avrupa Konseyiyle ilişkileri gittikçe gerginleşen Türkiye'yle ekonomik içerikli olsa da bir anlaşmayı nihayetlendirmesi fevkalade güçtür. Temel hak ve özgürlükler, hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı gibi konularda ülkemizin bulunduğu noktada gümrük birliğini güncelleyecek olan anlaşmanın ülke parlamentolarında ve Avrupa Parlamentosunda onaylanması ve yürürlüğe girmesi bugünkü koşullarda mümkün değildir. Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerinin bir an önce canlandırılması gerekmektedir, bunun yolu ve yöntemi bellidir. Siyasi kriterler alanındaki eksiklikler giderildikten sonra Türkiye'nin üyelik müzakerelerinde üstesinden gelemeyeceği bir şey yoktur. Bunu da ancak önümüzdeki seçimlerden sonra Türkiye'yi iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme taşıyacak yeni iktidar gerçekleştirecektir. Müzakere süreci askıya alınmıştır, evet, ancak bu siyasi bir karardır. Müzakere Çerçeve Belgesi’nin 5’inci maddesi aday ülkelerle müzakerelerin nasıl yürütüleceğine dair yöntemi ortaya koymaktadır, Türkiye’yle yapılan müzakerelerde bu yöntem izlenmemiştir. Bakanlar Konseyinde Türkiye'nin temel hak ve özgürlüklerde geriye gidişi ve otoriterleşme nedeniyle AB kurumlarından giderek uzaklaşılması gerekçe gösterilerek siyasi bir karar alınmıştır. Dolayısıyla, Türkiye'nin demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi alanlarda gerekli adımları atması durumunda ilişkilerin normale dönmesi ve müzakerelerin yeniden başlaması mümkün olabilecektir yeter ki biz kendimizi zihnen farklı alanlarda konumlandırmayalım, iç siyasette ve uluslararası ilişkilerde oradan buraya savrulmayalım.

Avrupa Birliği, Türkiye'nin iki yüz yıllık demokratikleşme ve modernleşme serüveninin önemli bir halkasıdır. Bugün farklı konuşuyor olsa da geçtiğimiz kasım ayında Sayın Cumhurbaşkanı “Kendimizi Avrupa'da görüyor, geleceğimizi Avrupa’yla birlikte tasavvur ediyoruz.” ifadelerini kullanmıştı. Bu hedef, Avrupa Birliğiyle kurumsal ilişkilerimizin tesis edildiği 1963 ortaklık anlaşmasından bu yana somut bir şekilde ortadadır. AB üyelik hedefi, sadece ekonomi ve ticareti değil, AB’nin bütün norm ve standartlarını kapsamaktadır. Dolayısıyla, ne yapmamız gerektiğini çok iyi biliyoruz. Üyelik için karşılanması gereken Kopenhag Siyasi Kriterlerine göre; demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını ve temel özgürlüklerin korumasını, işleyen bir piyasa ekonomisinin varlığını ve birlik içinde piyasa güçleri ve rekabetçi baskıyla baş edebilme kapasitesini garanti eden kurumların istikrarını sağlamış olması gerekmektedir ülkemizin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Türkiye’nin bütün bunları gerçekleştirme gücü, potansiyeli, kabiliyeti vardır. Türkiye, bunlara bir an önce öncelik verip yeniden Avrupa Birliği üyelik sürecine, daha da önemlisi demokratikleşme rotasına dönmelidir. Türkiye, üyelik müzakereleri yürüten ülke statüsünü kolay elde etmemiştir ve asla terk etmemelidir; iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter demokrasi bu hedefi de yakınlaştıracaktır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın İsmail Özdemir.

Buyurun Sayın Özdemir. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasına İlişkin Olarak İmzalanan Mevcut Protokol I’in Yerini Alan Protokol I ile Anlaşmaya Eklenen Protokol III’ün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Karadağ, Balkanların coğrafya olarak küçük ancak bölgenin stratejik değere sahip ve bizim de hem tarihî hem de kültürel bağlarımızın olduğu, köken ve ilişkilerimiz itibarıyla, bugünkü gündem sebebiyle de önemli bir ülkedir. 2011 yılında Dünya Ticaret Örgütüne üye olan Karadağ, 625 bin nüfusu, 13.812 kilometrekarelik yüz ölçümüne paralel olarak küçük fakat açık bir ekonomik modele sahiptir. Karadağ’ın 2018 yılındaki gayrisafi yurt içi hasılası da 5,4 milyar dolar civarındadır. Ülkemiz, Karadağ’ı 12 Haziran 2006 tarihinde tanımış 7’nci ülke olup, yine 3 Temmuz 2006 tarihinde ise ilk diplomatik ilişkilerimizin tesisi başlamıştır.

Türkiye, Balkanların barış ve istikrarına önem vermekte ve bu çerçevede bölgenin barış ve istikrarına katkı sağlayan ülkelerden olan Karadağ’ı dost bir ülke olarak görmektedir. Ülkemiz ile Karadağ arasındaki ilişkilerin diğer bir önemli unsuru da Karadağ nüfusunun yüzde 17’sini oluşturan Karadağlı Müslümanların varlığıdır. İki ülke arasında imzalan Serbest Ticaret Anlaşması, Ekonomik İşbirliği Anlaşması, Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması gibi önemli düzenlemeler bu zamana kadar ilişkilerimizin ahdî temelini oluşturmaktadır.

İkili ekonomik ve ticari ilişkilerde son yıllara baktığımızda önemli ilerlemelerin kaydedildiğini de görmekteyiz. 2017 yılında Karadağ’a olan ihracatımız 2016 yılına göre yüzde 16,4 oranında artış göstermiş, ithalatımız ise önceki seneye kıyasla yine yüzde 3,1 artışla 24,1 milyon dolar olarak kaydedilmiştir. Böylece, toplam ticaret hacmimiz 84,4 milyon dolar seviyesine çıkmış, bu rakam ülkelerimiz arasında bugüne kadar kaydedilen en yüksek ticaret hacmi olarak tespit edilmiştir.

Diğer yandan, 2007 yılında kurulan TİKA’nın Karadağ Ofisi bugün de bölgede faaliyetlerini sürdürmekte olup şimdiye kadar 6 milyon avroyu aşan proje katkısını sağlamıştır. Karadağ ile ülkemiz arasındaki eğitim ve kültür alanlarında ilişkiler çok büyük öneme sahiptir. Hükûmet bursu ve Büyük Öğrenci Projesi kapsamında Karadağlı öğrencilere verilen burslar bugün de devam etmektedir. Soydaşlarımızın ve dindaşlarımızın ileriye yönelik nitelikli din görevlisi ihtiyaçlarının karşılanmasını teminen Türkiye Diyanet Vakfı tarafından da yine her yıl burs sağlandığı biliniyor. Karadağ’la kültürel ilişkilerimizde tarihî eserlerin restorasyonundan eğitimde kapasite gelişmesine uzanan geniş bir yelpazedeki çok büyük projelere imza atmış olan TİKA Karadağ Ofisinin yine ilişkilerimiz anlamında büyük yere sahip olduğu açıktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz ile Karadağ arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması 26 Kasım 2008 tarihinde İstanbul’da imzalanmış ve 1 Mart 2010 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Söz konusu anlaşmayla ihracatçılarımıza Karadağ pazarında Avrupa Birliği ihracatçılarıyla eşit rekabet imkânı sağlanmış, sanayi mallarında Karadağ-Avrupa Birliği İstikrar ve Ortaklık Anlaşması’nda düzenlenen tercihli rejim Türkiye ile Karadağ arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması’na aynen yansıtılmıştır. Bu çerçevede, hâlihazırda tüm sanayi ürünlerinde karşılıklı olarak gümrük vergileri sıfıra indirilmiştir. Serbest Ticaret Anlaşması’nın tarım ürünlerine ilişkin bölümünde ise çok kısıtlı sayıda üründe karşılıklı taviz hakkı tanınmıştır. Ticaret anlaşmasının tarım tavizlerini iyileştirmesi maksadıyla hazırlanan ve mevcut Protokol 1’in yerini alacak olan Protokol 3, 17 Temmuz 2019 tarihinde Ankara’da imzalanmıştır. Serbest Ticaret Anlaşması’nın tarım tavizlerini düzenleyen 1 sayılı Protokol’ünün değiştirilmesi kapsamında Karadağ tarafınca ihracatçılarımız için önemli olan peynir, kabak, kuru-taze incir, üzüm, greyfurt, elma, portakal, şekerleme, çikolata, unlu mamuller, bisküvi, makarna ve gazlı içeceklerde taviz taleplerimiz karşılanmıştır. Buna karşılık tarafımızca da et, buğday unu, mantar, çalı meyveleri, ada çayı, şeftali gibi bazı kalemlerde tarife kontenjanı dâhilinde, uçucu yağlarda ise kota olmaksızın tercihli muamele elde edilmiştir. Serbest Ticaret Anlaşması’na ilave edilecek hizmet ticaretine ilişkin Protokol 3’le iki ülkenin hizmet ticareti sunucularına diğer ülkede hizmet sunumlarında daha öngörülebilir bir ortam sağlanması ve yine iki ülke arasındaki hizmet ticaretinin kolaylaştırılması ve artırılması hedeflenmektedir. Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizlerin, ülkemiz ile Karadağ arasındaki Serbest Ticaret Anlaşması’na müspet baktığımızı ve olumlu yönde oy vereceğimizi belirtmek isterim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hiç kuşku yok ki dış politikamız anlamında da ülkemizin bilhassa hem bölgesel hem de küresel anlamda son dönemlerde yoğun bir diplomasi faaliyetleri içerisinde bulunduğu açıktır. Bu kapsamda Türk Devletleri Teşkilatının İstanbul’da gerçekleştirdiği zirve ve bu zirvede ilan edilen Türk Devletleri Teşkilatı 2040 Vizyonu’nun hemen arkasından Afrika ülkeleriyle birlikte yine ülkemizde 3’üncü Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi’nin gerçekleştirilmiş olması büyük öneme sahiptir. Bu perspektifle bakıldığında ülkemiz aynı anda ve aynı zaman diliminde gerek Asya bölgesiyle gerekse Afrika bölgesiyle ilişkilerini geliştirmekte ve hatta mevcut sistemin yanı sıra kendi bakış açımızla dünyayı kendi yorum ve değerlendirmemizle, okumalarımızla birlikte yeni bölgesel ortaklıklara da imza atmış olduğumuz karşımızda bulunuyor. Bu durum bizim açımızdan da memnuniyet vericidir. Bilhassa Afrika ülkeleriyle olan ilişkilerde ortaklık zirvesi anlamında 2008’de gerçekleştirilen çalışmadan bu yana 2021 yılında mevcut zirveye 16 devlet ve hükûmet başkanının katılması ve yine, zirvede önemli kararların alınması bizim açımızdan ülkemizin Afrika Kıtası’ndaki faaliyetlerini arttırdığını işaret ediyor. Tabii, sadece bu anlamdaki ortak kalkınmaya yönelik, beraber ortak çıkarlar paralelinde hareket etme değil ama aynı zamanda diğer bölgelerle ilişkiler anlamında da ülkemizin öncü bir rol oynaması da memnuniyet verici olan diğer konu başlıkları arasında yerini alıyor. Bu anlamda da Dışişleri Bakanlığımız tarafından ilan edildiği üzere Türk Devletleri Teşkilatının da Afrika ülkelerine 2,5 milyon doz ilave aşıyı ulaştıracak olması bölgesel iş birliklerinin tesisi anlamında Türkiye'nin sahip olduğu önemli rolü gözler önüne sermiştir. Ve yine, toplamda da bilhassa böylesi bir pandemi döneminde, Covid-19 sürecinde ülkemizin, kendi geliştirdiğimiz aşı olan 15 milyon doz Turkovac aşısını da Afrika ülkeleriyle paylaşmasını önemli bulduğumuzu ifade etmek isterim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütün bunlar olurken pek tabii, bilhassa Balkanlar coğrafyasında yoğun bazı gündemlerin yaşandığı gerçeği de karşımızda bulunuyor. NATO'nun Karadeniz'de artan faaliyetlerine paralel olarak Amerika Birleşik Devletleri'nin Yunanistan, Bulgaristan ve Romanya düzlemi üzerinden Karadeniz'e kendince yeni bir saha ve alan açması, erişim güzergâhı oluşturmasına paralel olarak Yunanistan'ın da bilhassa son birkaç yıldır bölgede -hem Ege Denizi'nde hem Balkanlar coğrafyasında- tansiyonu arttıran gelişmelere kapı araladığını hatta bizzat bu anlamda kendisinin faaliyet yürüttüğünü söylememiz mümkündür. Geride bıraktığımız günlerde Yunanistan Dışişleri Bakanının Bulgaristan'ı ziyareti sırasında burada yapmış olduğu bir açıklama dikkatlerimizden kaçmamıştır. Yunanistan Başbakanı Miçotakis Bulgaristan’daki ziyaretinde Türkiye’nin Ege Denizi’ndeki kıta sahanlığı alanının Yunanistan tarafından 12 mile çıkarılması kararını savaş sebebi olarak Meclisimizce 1995 yılında alınan kararının geri çekilmesi çağrısında bulunması bizce hadsiz bir çağrı olmuştur. Yunanistan bilhassa son dönemlerde İyon Denizi’nde benzer bir karar aldı. Bununla birlikte bu faaliyetlerini Lozan Anlaşması’na aykırı olarak ve diğer uluslararası hukuka aykırı olarak silahsızlandırılması gereken Ege Denizi’ndeki adalar ve diğer sorumluluklarını bir kenara bırakarak şimdi, yeniden karasularını 12 mile çıkarmasıyla alakalı bir gündemi işletmesi ne ikili ilişkilere katkı sağlayacak ne Adalar Denizi’ndeki barışa katkı sağlayacak ne de bu anlamda var olan meselelerin aşılması konusunda pozitif bir gündemi doğuracaktır. Dolayısıyla, Yunanistan, aklında şayet böylesi bir gündem varsa bundan bir an evvel vazgeçmelidir. Adalar Denizi’ndeki kıta sahanlığı sınırının 12 mile çıkarılması konusunun dün olduğu gibi, bugün de Türkiye açısından bir millî güvenlik meselesi olduğu gerçeğini tarafların unutmaması lazımdır diyor, Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Tulay Hatımoğulları Oruç.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karadağ’la yapılacak bir anlaşmayı şu an görüşüyoruz ve birçok uluslararası anlaşmada olduğu gibi yine bu anlaşmanın 3’üncü maddesinde şahsım devleti anlayışı oldukça hâkim. Mesela bu anlaşmanın 3’üncü maddesinde şunu söylüyor: “Bu kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.” Bizim bu anlaşmalara karşı çıktığımız ortak maddelerden biri budur. Neden Cumhurbaşkanına bağlanıyor uluslararası bir anlaşma? İşte bu tek adam rejiminin uluslararası siyasetteki yansımalarıdır yani sadece iç siyasette değil, dış siyasette de tek adam rejiminin varlığını her alanda hissettirmeye çalışmasının sonucudur.

Peki, burada Dışişleri Bakanına ve Bakanlığına sormak istiyorum: Sizin göreviniz ne olacak? Cumhurbaşkanı kendi Bakanına güvenmiyorsa her şeyi kendine bağlamaya çalışıyorsa bu Bakandan ya da Bakanlıktan Türkiye Cumhuriyeti devleti ne bekleyecek? Bu bizim açımızdan gerçekten önemli bir sorun. Bunu tabii ki sadece burada görmüyoruz, bakın, iç siyasette bugün Millî Eğitim Bakanlığının planlamasına dahi, bugün Sağlık Bakanlığının planlamasına dahi hatta coronavirüs günlerinin yaşandığı dönemde Bilim Kurulunun dahi nasıl toplanacağına ve ne karar vereceğine Cumhurbaşkanı kendisi karar vermek istiyor. O yüzden de bugün Türkiye her manada tepetaklak bir hâle gelmiş durumdadır.

Şimdi dış ilişkilere gelelim. Burada uluslararası sözleşmede az önce bahsettiğim 3’üncü madde yani Cumhurbaşkanının bütün yetkileri elinde bulundurmasını bir kere biz reddediyoruz, o yüzden de bu anlaşmaya şerhimiz var. Mesela Filistin’den hurma alımıyla ilgili bir anlaşma imzalanacaktı ve elbette ki biz mazlum Filistin halkının her zaman yanındayız ve mazlum Filistin halkıyla dayanışma içinde olacak hangi anlaşma varsa onun yanında seve seve olmayı isteyen bir partiyiz. Fakat gelin görün ki yine, az önce okuduğum 3’üncü madde gibi bir madde çıkıyor karşımıza ve biz bu sebeple buna şerh düşmek durumunda kalıyoruz.

Karadağ’la yapılmak istenen anlaşma da ithal edilecek kimi ürünler üzerinden konuşuluyor. En çok gözetilen ulus kapsamında tercihli gümrük vergisi indirimi uygulanarak ithalat yapılacak, bu indirim yüzde 100’dür yani hiçbir şekilde burada bir vergi alınmayacak, yani sıfır gümrük vergisi. Şimdi, Türkiye'deki uygulamalara baktığımızda, her şeyden vergi alan bu iktidar Karadağ’la yapılan anlaşmada vergiden vazgeçiyor. Tabii ki uluslararası ilişkilerde bu tür küçük jestler yapılmaz değil, yapılabilir, bunları anlayışla karşılayabiliriz. Bunlar iki ülke arasındaki ilişkiyi de geliştirebilecek şeylerdir fakat bizim ısrarla altını çizdiğimiz nokta, bakın, burada ne ithal edilecek Karadağ’dan? 2.850 ton farklı et ürünleri, 300 ton şeftali, 5 bin ton buğday unu veya mahlut unu, 50 ton makarna. Şimdi, bunların hepsi Türkiye'de üretilebilir olan şeyler. Dünden beri Türkiye'nin gündeminde dövizin sert inişi ve üstü örtük faiz konuşuluyor yani ülkenin ekonomik krizi konuşuluyor. Yani insanlar aylardır, yıllardır açlıkla pençeleşiyor. Hele son zamanlarda bu kadar ciddi bir ekonomik kriz ortadayken tarımı desteklemekten vazgeçip tamamen tarım politikasını ithalata bağlamış olan bu iktidarın politikalarına net bir şekilde “hayır” diyoruz. Bugün, Türkiye buğday cennetidir, Konya buğday cennetidir, Anadolu un cennetidir, siz kalkıp Karadağ’dan un vesaire ve onun ürünlerini almaya çalışıyorsunuz. Bunu, bununla ilgili gümrük vergisini sıfırlandırarak yapmaya çalışıyorsunuz. Buna biz nasıl “evet” diyelim?

Bugün tarımı bitiren, üreticiye sıfır destek sağlayarak hatta üreticinin yüküne yük ekleyerek, çeşitli kotalar getirerek, başta pamuğa, buğdaya, tütüne kota getirerek tarımı bu ülkede bitirmiş olan bu iktidarın yaptığı politikaları net bir şekilde reddediyoruz.

Bakın, bunları neden yapıyor, biliyor musunuz? Bir yandan dışarıya uluslararası ilişkilerimizi geliştirelim vesaire diye anlatıyorlar ama Karadağ’la yapılan bu anlaşma gibi irili ufaklı çok sayıda anlaşma geliyor Dışişleri Komisyonuna. Bunun nedeni nedir, biliyor musunuz? Bunun nedeni aynı zamanda irili ufaklı, çeşitli şirketler kurdurarak bu ithalatı aynı zamanda kendi yandaş şirketlerine de yaptırıyorlar. Yani her bakımdan bu ülkenin varlıklarını, her bakımdan bu ülkenin geleceğini hançerleyen bir iktidar anlayışı var. Yine burada da yandaşa peşkeş çekme hâli var.

Bir de helal akreditasyondan bahsediyorlar. Ben bu kürsüde çok dile getirdim, çok önemli bir konu. Mesela, angusları Türkiye’ye getirirken o hayvanlara işkence edilerek anguslar Türkiye’ye getiriliyor. Yine, Türkiye'nin ihtiyacı yok, Türkiye yeterince hayvancılık yapabilecek bir ülke olduğu hâlde… Mesela, İskenderun Limanı’nda, limana yakın evlerde halk, inanın, bir dönem, ölmüş olan o hayvanlardan çıkan kokudan oturamıyordu. Bunu da halk çıktı ve protesto etti ama duyan kim, bakan kim? Bir kere yerli ürün her şekilde desteklenmelidir. Tarım bu ülkenin elindeki altın bileziktir. Bu ülkenin elindeki altın bileziği söküp atan bu iktidar, her şeyde olduğu gibi şimdi ülkeyi bir çuval una, bir paket makarnaya muhtaç etmiş bir hâle getirmiş durumdadır.

Evet, değerli halkımız, burada, dünden beri ortada kaynayan bir durum var. Dün, Cumhurbaşkanının kabine toplantısından çıktığı zaman yaptığı konuşmada sanki nastan daha önce bahseden kendisi değilmiş gibi, sanki “Faiz haramdır, asla bize faizi yükselttiremeyeceksiniz.” diyen kendisi değilmiş gibi üstü örtük bir faiz artırımına gittiler ve kendi meşreplerince bir denge yaratabileceklerini zannediyorlar. Bakın, Merkez Bankasını aile dükkânı hâline getirdiler, şimdi hazineyi yağmalamayı önlerine hedef olarak koydular. Yani, dün alınan karar tam anlamıyla hazineyi yağmalama kararıdır, tam anlamıyla ülkeyi artık TL yerine -burada doların geçmesi- dolara bağlama anlamı taşımaktadır. İşte, siz, Karadağ gibi, başka ülkeler gibi ülkeyi ithalata mecbur eder bir hâle getirirseniz ülkenin başına gelecek olan tam da dünkü icraatlarınızın sonucudur ve ben buradan soruyorum: Bu pansuman neye yarayacak? Bu pansuman marketlerin, dükkânların, bakkalların raflarındaki malzemelerin, temel gıdanın, ürünlerin fiyatını düşürecek midir? Kesinlikle hayır. Yani, yine bu pansumanla hiçbir sonuç alamayacağınız ortadadır.

Değerli yurttaşlarımız, bu iktidar, miadını çoktan doldurmuştur. Ülkeyi batırdılar, vatandaşı suçlu ilan ediyorlar. Bu iktidar dün aldıkları kararları bile -insanda bir utanma olur, çıkıp burada savunamaz ama- çıkıp bu kürsülerden ballandıra ballandıra savunabiliyorlar. Bu ülkenin yurttaşları olarak biz bu iktidarın günahlarına ortak değiliz. Bu iktidar günahkâr bir iktidardır, bu iktidar ülkenin bütün varlıklarını, bu iktidar ülkenin bütün geleceğini artık dolara bağlamış ve karanlık bir dehlizin dibine sürüklemiş durumdadır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bizler umudumuzu kırmayacağız, bu iktidar ve bu rejim değişene kadar da mücadelemiz devam edecektir. Bizler şunu kesin ve net olarak ifade ediyoruz ki ülkenin bu çıkmazın içinden, bu karanlık içinden, bu ekonomik kriz içinden çıkması için yapılması gereken, acil olan şeylerden biri tarım politikalarında köklü bir değişimdir; ithalattan tez elden vazgeçip taşı, toprağı, iklimi, suyu elverişli olan bir ülke olarak Türkiye'de tarıma önemli ölçüde sahip çıkmak ve yatırım yapmaktır. Bakın, ağır sanayiyle ilgili ithalata bir şey demiyorum çünkü araştırma geliştirmeye bu ülke hiçbir şekilde bugüne kadar yeterince yatırım yapmadı, yapmadığı için ağır sanayide ithalata mahkûm bir ülkedir ama biz Karadağ’dan buğday, un almaya mahkûm bir ülke değiliz. Bunun tez elden değişmesi gerekiyor ve bunun için çabalayacağız.

Bakın, yine dün Erdoğan yaptığı konuşmada dedi ki: “Bizi kimse yolumuzdan çeviremez.” Sanki ortada bir savaş varmış algısı yaratmaya çalışıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Şunu da söyleyeyim iktidar partilerine: Artık halk sizin bu anlattıklarınıza hiçbir şekilde inanmıyor, eminim, siz de bunun farkındasınız ve şunu diyor: “Bizi hiç kimse yolumuzdan çeviremez.” Ben soruyorum Erdoğan’a, hangi yoldan bahsediyorsun?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bağımsızlık yolu.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Yolunuz iflas yolu, yolunuz yüksek enflasyon altında vatandaşı ezme yolu, yolunuz zam yolu, zulüm yolu, yolunuz yalan dolan; yandaş, akraba kayırma yolu.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bağımsızlık yolu.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Sizi bu yoldan çevirecek olan emin olun ki bu ülkenin işçisi, çiftçisi, esnafı, emekçisi, açları, yoksulları, barınamayanları, geçinemeyenleridir. Bu böyle biline. (HDP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Başkanım…

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Bülent Bey, yeterince oradan cevap verdiniz, olmadı mı?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Konuşmacı, konuşmasında “Bu iktidar günahkâr bir yolda.” gibi şeyler söyledi.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Yerinizden birileri konuştu, dikkatim dağılmasın diye size bakmadım.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Süreniz bitti.

Başkanım, bu iktidar milletin iktidarıdır. Yirmi yıldan beri milletimizle omuz omuza yürümekten büyük onur duyuyoruz. Aynı şekilde, milletimiz yetki verdiği müddetçe hizmete devam edeceğiz.

Dediği tüm ithamları reddediyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gruplar adına son söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Yunus Emre’nin.

Buyurun Sayın Emre. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA YUNUS EMRE (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Biz tabii, Cumhuriyet Halk Partisi olarak Karadağ’la olsun, bölgemizdeki diğer ülkelerle olsun Türkiye’nin ekonomik ve siyasi ilişkilerinin derinleşmesini destekleriz. Ancak bu anlaşmada, bu protokolde itiraz ettiğimiz kimi hususlar var. Öncelikle bunları Genel Kurulun dikkatine sunmak istiyorum.

İthal edilecek bazı ürünlere, yüzde 100 oranında, en çok gözetilen ulus tercihli gümrük vergisi indirimi uygulanacak malumunuz bu anlaşmayla ve bu kapsamda 2.850 ton farklı et ürünleri, 300 ton şeftali, 5 bin ton buğday unu veya mahlut unu ve 500 ton makarna da yer almakta ilgili listelerde.

Değerli arkadaşlarım, tabii, biz Karadağ’la ilişkilerimizi derinleştirelim ama bunun bedelini hayvancılarımıza, bunun bedelini çiftçilerimize ödetmeyelim; ilk olarak bunu söylemek isterim. Türkiye olarak üreticilerimizi koruyalım, iç pazarımızı ithalata bağımlı kılmayalım. Türkiye’nin üretim altyapısı tahrip oluyor ve kurun arttığı bir ortamda Türkiye’nin nasıl bir gıda kriziyle karşı karşıya kaldığını da görüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu sebeplerle, bizim bu protokole muhalif olduğumuzu belirtmek istiyorum.

Bunun yanında, tabii, şeytanın “gör” dediği, protokol metnine baktığımızda, 13’üncü sayfada bir şey görüyoruz: Karadağ adına Ekonomi Bakanı Sekulic‘in anlaşmayı imzaladığını, Türkiye adına da -tanıdık bir imza var değerli arkadaşlarım- Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın imzası var burada, bu anlaşmanın altında, 2019 Kasımında imzalanan bu protokolün altında dönemin Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın imzası var.

Hatırlayacaksınız, Genel Başkan Yardımcımız Ali Öztunç, bu yıl nisan ayında, Ruhsar Pekcan’ın kendi şirketinden, ailesinin şirketinden kamu ihale mevzuatına aykırı şekilde dezenfektan alımı yaptığını kamuoyuna açıklamıştı, birkaç gün sonra da Bakanlık bu alımın gerçek olduğunu kabul etmek durumunda kalmıştı.

Şimdi, tabii, bu konuşmalardan sonra değerli AK PARTİ’li arkadaşlarımız sataşma nedeniyle söz alıp açıklamalarda bulunuyorlar; Ruhsar Pekcan’ın niye Yüce Divana verilmediğiyle ilgili, bu dezenfektan alımıyla ilgili -kanunlarımıza aykırı dezenfektan alımının- niye bir siyasi işlem yapılmadığıyla ilgili bir açıklama yaparsanız çok memnun olurum. Şunu hatırlatmak istiyorum: Ruhsar Pekcan buraya geldi, bu kürsüye çıktı, bu kürsüde yemin etti arkadaşlar ve sizler çılgınlar gibi Ruhsar Pekcan’ı alkışladınız. Şimdi sormak istiyorum: Bu Mecliste yemin eden bir kişinin bu Meclise hesap vermesini, bu Mecliste bir soruşturma komisyonu kurulmasını niye engellediniz arkadaşlar? Buna verecek bir cevabınız var mı merak ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Niye bu Mecliste bir soruşturma yapılmasını engellediniz? Kendi arkadaşınızı, kendi şirketine ihale veren arkadaşınızı, kendi şirketinden ihalesiz alım yapan arkadaşınızı niye Yüce Divana göndermediniz? Bunu sormak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, yine bunun yanında hatırlatmam lazım: “Ruhsar Pekcan” dendiğinde, “AK PARTİ'nin dostları” dendiğinde, “AK PARTİ'nin içinden çıkan ve Türkiye'ye bu türden kötülükleri yapan insanlar” dendiğinde aklımıza gelen birisi daha var, hatırlatmam gerekiyor. Ona da bir dönem alkışlar sunuyordunuz, onu da bir dönem bayrağımızın önüne koyup ekranlarda millete seyran ediyordunuz; yeni adıyla Aaron Goldsmith. Duydunuz mu hiç? Yeni adıyla Aaron Goldsmith.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Altıncı, altıncı! Kankaları! Eski işverenleri, eski işverenleri, hoca!

YUNUS EMRE (Devamla) – Namıdiğer -siz daha iyi tanıyacaksınız- Rıza Sarraf ya da Reza Zarrab. Şimdi, 8 Aralık günü Sözcü gazetesinde bir haber gördüm, değerli arkadaşlarım, Rıza Sarraf’la ilgili Aaron Goldsmith’le ilgili; ABD’de 3,6 milyonluk bir evde oturuyormuş Rıza Sarraf, 32 büyük ahırdan oluşan at çiftliği almış.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Hocam, Rıza Sarraf eski eş başbakan, dikkatini çekerim. Bakanların yarısının maaşını Rıza Sarraf verdi, biliyorsun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Kürsüdeki hatip de kendi partisinden Başkanım, laf atmasın.

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, konuşmacının insicamını bozmayın lütfen.

YUNUS EMRE (Devamla) – 32 büyük ahırdan oluşan at çiftliği satın almış.

Sayın Bülent Turan, umarım ekleyecekleriniz vardır yani bir sataşma vesilesi olsun. Gerek Ruhsar Pekcan konusuyla gerek Aaron Goldsmith konusuyla ilgili açıklamanızı gerçekten merak ediyorum, duymak isterim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ayda bir gelenlere cevap vermiyoruz Yunus Emre Bey.

YUNUS EMRE (Devamla) – Bunun yanında, 300 bin dolar ödeyerek bir gösteri atı satın aldığı da Sözcü gazetesinde bahsettiğim haberde kayıt altına alınıyor. Gerçekten, gerek Ruhsar Pekcan olayı gerek Aaron Goldsmith olayı açıklanmaya muhtaç. Sizlerin umarım bir açıklaması vardır bununla ilgili çünkü bu bahsettiğimiz paralar, değerli arkadaşlar, dolar, euro cinsinden bahsettiğimiz bu paralar sizin, bizim, milletimizin paraları. Bakın, çok ağır, cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizini yaşadığımız bir ortamda, insanlarımızın ekmeğe muhtaç olduğu bir ortamda, en önemli şehirlerimizde ekmek kuyruklarının olduğu bir ortamda bu milletin parasıyla 300 bin dolara gösteri atı alan, 3,6 milyonluk evlerde oturan insanlardan bahsediyoruz, buralardan, Türkiye’den çaldıkları paralarla. (CHP sıralarından alkışlar) Umarım buna bir açıklamanız vardır.

Değerli arkadaşlarım, tabii, bu uluslararası sözleşmeler üzerine yaptığımız görüşmeler, iktidarın dış politika yaklaşımı hakkında da belli teşhisler yapmak için bize bir fırsat sunuyor. Şu anda ekonomik kriz nedeniyle iktidar tarafı ne yazık ki türlü tavizler veriyor ve Türkiye’de bir dönem estirdiği havanın çok aksine işlere imza atıyor.

Şimdi, bir defa, geçtiğimiz haftalarda Birleşik Arap Emirlikleri olayı yaşadık. Şimdi, Birleşik Arap Emirlikleri, sizlerin bu kürsüde söylediklerinize göre 15 Temmuz hain darbe girişiminin arkasındaki güçtü. Bunu sizler söylediniz. Yetmedi, bu konularda televizyon dizileri çektirdiniz devletin kanalında. Değerli arkadaşlarım, bu da yetmedi, Ankara’da Emirlikler’in Büyükelçiliğinin bulunduğu sokağın adını değiştirdiniz; siz yaptınız, Medine Müdafii Fahrettin Paşa Caddesi yaptınız Emirlikler’in Elçiliğinin bulunduğu caddenin adını.

Şimdi, sormak istiyorum size: Ne değişti arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar) Türkiye bakımından karşı karşıya bulunduğumuz bu ekonomik sorunlar dışında ne değişti? İsrail’le ilgili, Mısır’la ilgili Sayın Cumhurbaşkanının açıklamaları var. Biz tabii ki daha önce de söyledik, “Siyasi diyaloğun geliştirilmesi gerekir, büyükelçi atanması gerekir.” dedik. Biz bunu söylediğimizde bizi “darbe sevici” olmakla suçluyordunuz. Ne değişti arkadaşlar? Bugün ne değişti?

Yine hatırlatmak istiyorum: Libya’da çok daha yapıcı bir konuma geldiniz. Doğu Akdeniz’de çok daha farklı bir politika izliyorsunuz. Araştırma gemileri nerede arkadaşlar?

Değerli arkadaşlarım, çok örnek var. ABD, CAATSA yaptırımlarını devreye aldı. Niye sesiniz çıkmıyor? Nerede o itirazlar? F-35 programından Türkiye çıkarıldı. Niye sesiniz çıkmıyor arkadaşlar? Bu konularla ilgili niye bir şeyler söylemiyorsunuz? Acaba, Halk Bankasıyla ilgili ya da Sezgin Baran Korkmaz’la ilgili ya da ABD Kongresinde kabul edilen bir karar tasarısına göre Sayın Cumhurbaşkanının mal varlığının araştırılması görevinin Kongre tarafından yönetime verilmesiyle ilgili söylemek istemediğiniz şeyler mi var arkadaşlar? Bu yüzden mi bunlara yanıt vermiyorsunuz?

Değerli arkadaşlarım, üzülerek belirtmek istiyorum: Türkiye’nin dış politikasında kapsamlı bir değişim yaşanıyor ama bu, Türkiye'nin menfaatlerini gerektirdiği için yaşanmıyor ne yazık ki. Tek adam rejiminin, Türkiye'de kurulan tek adam rejiminin ciddi kısıtlarla karşı karşıya kaldığı görülüyor, ciddi ekonomik sorunlarla karşı karşıya kaldığı görülüyor ve bu kapsamda, yeni bir politika izlenmeye başlanıyor ve dikkat edin, önceki politika da tamamen iç politikayla ilgiliydi, içeride partinizin, Sayın Cumhurbaşkanının menfaatleriyle ilgiliydi; bugün de aynısı oluyor, bugün Türkiye'nin menfaatleri değil, Cumhurbaşkanının menfaatleri bu adımları gerektirdiği için bunları atıyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, bu kapsamda, yine hatırlatmak istiyorum: ABD'ye Büyükelçi olarak atadığınız eski bir arkadaşınız, partinizden eski bir milletvekili Murat Mercan’ın ABD basınında 17 Ekim 2021 tarihinde çıkan bir yazısı var: “ABD ile Türkiye arasında yakınlaşmanın tam da zamanıdır.” başlıklı bir yazı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YUNUS EMRE (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

YUNUS EMRE (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu yazıda ortaya konulan görüşleri ileriye süren bir Büyükelçi atadınız ancak partinizin uzun süredir izlediği ABD politikası tam olarak bunun 180 derece karşısındaydı. Ben çok merak ediyorum, yani böyle bir politika izleyecek arkadaşlar olarak, bir parti olarak niye böyle bir yazıyı sizin Büyükelçiniz yazıyor?

Ve -sözlerimin başında da belirttim- son olarak şunu hatırlatmak istiyorum: Bu protokolü imzalayan Ruhsar Pekcan nerede arkadaşlar? Ruhsar Pekcan nerede? (CHP sıralarından alkışlar) Ruhsar Pekcan’la ilgili neden işlem yapmadınız? Ruhsar Pekcan’la ilgili iddialara verecek bir yanıtınız var mı? Biz bu yanıtı bekliyoruz. Defaatle sorduk, burada araştırma önergeleri verdik, hiçbirine yanıt vermediniz. Hepinize sataşıyorum arkadaşlar, hepinize sataşıyorum, lütfen biriniz çıkınız ve Ruhsar Pekcan’ın nerede olduğunu bu kürsüde yanıtlayınız.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bu konuyu çok tartıştık. Bir de Yunus Emre Bey gibi ayda bir gelip şov yapıp gidenlere cevabımız yok Sayın Başkanım.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, çok ağır sataştı Yunus Hoca.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerindeki konuşmalar, görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İkinci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Üçüncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için beş dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Sayın milletvekilleri, lütfen Genel Kurul salonundan ayrılmayalım. Eğer yeter sayı çıkmazsa birleşime ara verip tekrar oylama yapacağım. Lütfen Genel Kuruldan ayrılmayalım.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasına İlişkin Olarak İmzalanan Mevcut Protokol I’in Yerini Alan Protokol I ile Anlaşmaya Eklenen Protokol III’ün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi oylama sonucu:

 

“Kullanılan oy sayısı

:

330

 

 

Kabul

:

269

 

 

Ret

:

61

(x)

 

                    Kâtip Üye                                           Kâtip Üye

                   İshak Gazel                                  Abdurrahman Tutdere

                     Kütahya                                           Adıyaman”

 

Teklif, kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Gündemimizdeki konular tamamlanmıştır.

Alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 22 Aralık 2021 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.33



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

(x) 287 S. Sayılı Basmayazı 30/11/2021 tarihli 24’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(xx) 287’ye 1’inci Ek S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir

(x) 256 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 141 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.