TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                           25’inci Birleşim

                                                                                  1 Aralık 2021 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu Ban’ın, kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Aksaray Milletvekili Ramazan Kaşlı’nın, Aksaray’a yapılan yatırımlar ve “2023 Lider Ülke Türkiye” vizyonuna doğru yapılması planlanan çalışmalara ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, ekonomideki büyümeye ilişkin açıklaması

2.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, POMEM alımlarına ve öğrenci affı, ehliyet affı ve bedelli affı beklentilerine ilişkin açıklaması

3.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Avrupa ülkelerindeki Covid-19 hastalarını Türkiye’de tedavi edebileceklerine dair açıklamasına ilişkin açıklaması

4.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, engelli öğretmen adaylarının atanmayı beklediğine ilişkin açıklaması

5.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, taşerondan sürekli işçi kadrosuna geçirilen işçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

6.- Niğde Milletvekili Selim Gültekin’in, ekonomideki büyümeye ve Niğde’ye yapılan sanayi yatırımlarına ilişkin açıklaması

7.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, inanıp inanmamakta serbest bırakılan insanın başkasının inancı üzerine dünya kurgulamaya kalkışmasının jakoben saplantı olduğuna ilişkin açıklaması

8.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, helikopter kazasında şehit olan Azerbaycanlı askerlere Allah’tan rahmet dilediğine ve 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin açıklaması

9.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Kütahya’daki doğal gaz dağıtım şirketinin soyguna yol açtığına ve EPDK’nin “adil fatura” uygulamasında ciddi bir adaletsizlik olduğuna ilişkin açıklaması

10.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın, asgari ücretin açlık sınırının altında olduğuna ilişkin açıklaması

11.- İzmir Milletvekili Yaşar Kırkpınar’ın, İzmir’in Urla ilçesinde meydana gelen deprem nedeniyle vatandaşlara geçmiş olsun dileklerini ilettiğine ve 30 Ekim 2020 yılında İzmir’de meydana gelen depremle ilgili verdikleri sözleri tuttuklarına ilişkin açıklaması

12.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, 27 Mart 2016’da başlatılan ve bir inat uğruna sürdürülen yaz saati uygulamasından vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

13.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, vatandaşların aşıya ulaşmada yaşadığı zorluklara ve Kırşehir’deki uzman doktor açığının giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

14.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, “Recep Ablak” isimli vatandaşın Orman Genel Müdürlüğünde işe alınma vaadiyle kendisinden 100 bin TL rüşvet alındığı iddiasına ilişkin açıklaması

15.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen’in, Tarım Kredi Kooperatiflerinin yüzde 70’lere varan faizle çiftçinin boğazını sıktığına ilişkin açıklaması

16.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun, Kıbrıs’ta Rum basını tarafından gündeme getirilen, Türkiye’nin garantörlük rolünü pazarlık konusu hâline getiren plana ilişkin açıklaması

17.- Iğdır Milletvekili Habip Eksik’in, Patnos L Tipi Cezaevinde olan Mecit Baştaş’ın sağlık problemlerine ilişkin açıklaması

18.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, çiftçilere verilmesi gereken desteklere ilişkin açıklaması

19.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, Orman Kanunu yönetmeliğindeki yeni düzenlemenin insana ve doğaya açılan bir savaş olduğuna ilişkin açıklaması

20.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, tarımda dışa bağımlılıktan kurtulunması gerektiğine ilişkin açıklaması

21.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, vatandaşın pahalılık ve istikrarsızlıktan dolayı geleceğinden endişe duyduğuna ilişkin açıklaması

22.- Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu’nun, vefatının seneyidevriyesinde Seyit Onbaşı’yı ve tüm kahramanlarımızı saygı, minnet ve rahmetle andığına ilişkin açıklaması

23.- Sivas Milletvekili Semiha Ekinci’nin, trafik kazasında hayatını kaybeden İmranlı Belediye Başkanı Murat Açıl ve Tuğba Demir’e Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması

24.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin açıklaması

25.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, sağlık personelinin özlük haklarına ilişkin açıklaması

 

26.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Azerbaycan’da meydana gelen helikopter kazası sonucu şehit olan askerlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediklerine, Sakarya’nın il oluşunun 67’nci yıl dönümüne, Türkiye’nin enerji alanında yaptığı millî ve yerli yatırımlara, Ağrı ve Iğdır’da Eren Kış-9 Şehit Jandarma Uzman Çavuş Hüseyin Keleş Operasyonu’nun başlatıldığına, terörle mücadelede görev alan tüm personele Allah’tan kolaylık dilediğine ve Kunuri Çarpışmaları’nın 71’inci yıl dönümünde Kore Savaşı’nda şehit olan bütün askerlerimize Allah’tan rahmet, hayatta olan gazilerimize sağlık ve afiyet dilediğine ilişkin açıklaması

27.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, ekonomik buhrana, AKP Genel Başkanının her gün yaptığı açıklamalar sonrası döviz kurlarının yeniden rekor kırdığına, bu sözlü müdahalelerin takipçisi olup hesaplarını soracaklarına, Diyarbakır EĞİTİM SEN üyesi 21 eğitimcinin görevden ihracına, tüm ihraçların iadesini talep ettiklerine, Siirt kayyumunun ihalelerde yolsuzluk yapmaya devam ettiğine, Siirt Belediyesinin asfalt çalışmalarında kişiye özel ihale gerçekleştirdiğine ve asfaltın kontrolörlüğüne Siirt AKP Kadın Kolları Başkanının kardeşi Ahmet Ekinci’nin getirildiğine, Kadıköy’de bir gencin “Dur!” ihtarına uymadığı için polisler tarafından katledildiğine ve cezaevlerindeki işkence ve kötü muameleye derhâl son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

28.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Cumhurbaşkanı ne zaman konuşsa doların fırladığına, Cumhurbaşkanı konuşurken Merkez Bankasının dolara müdahale etmesinin kabile devleti mantığı olduğuna, Tayyip Erdoğan Türkiye’yi devraldığından beri Türk parasının dolar karşısında eridiğine,  Tayyip Erdoğan’ın tek başına sevk ve idare ettiği devlette liyakat, adalet ve ahlak kalmadığına, milletin her yerde sesini yükselteceğine ve Tayyip Erdoğan’ın muhalefete tahammül edeceğine ilişkin açıklaması

29.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, AK PARTİ iktidarı döneminde siyasette hem liyakat hem de ahlak olduğuna, insanları gayrihukuki yöntemlere teşvik etmenin bir siyasetçiye yakışan üslup ve tarz olmadığına, milleti eylem yapmaya teşvik etmenin muhalefet partilerinin acziyet içinde bulunduğunun en önemli göstergesi olduğuna, 1923 İzmir İktisat Kongresi’nde temelleri atılan ihracat odaklı büyümeyi 1983 yılında rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın tercih etmesiyle Türkiye’de yeni bir büyüme atmosferi ortaya çıktığına, Türkiye’nin pandemi sürecindeki ekonomik büyümesine, şu anda döviz kurlarının yeni sisteme adaptasyonuyla ilgili bir dalgalanma söz konusu olduğuna ve Genel Kurul gündemine ilişkin açıklaması

30.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Marmara, Ege ve İç Anadolu’yu kapsayan fırtına münasebetiyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine, fırtınada yaşanan can kayıplarının sorumluluğunun denetimsiz binalara oturma izni verenlerin sırtında olduğuna, Türk kadınının siyasal haklarını kazanmasının 86’ncı yıl dönümüne, iktidarın hiçbir ekonomistin anlamlandıramadığı “faiz sebep, enflasyon sonuç” ilişkisine dayanan yeni bir ekonomi modelini faaliyete geçirmeye hazırlandığına, hukuk, demokrasi ve adaletin gelişmediği yerde ekonomik gelişmenin de sağlanmayacağına ve ekonominin düzelmesinin tek yolunun seçim olduğuna ilişkin açıklaması

31.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, şehit ve gazi ailelerinin TBMM misafir locasında olduğuna ve şehitlerimizi rahmetle, minnetle ve iftiharla yâd ettiğine ilişkin açıklaması

 

 

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve arkadaşları tarafından, Türkiye nüfusunun yüzde 12’sine tekabül eden engelli bireylerin yaşadıkları istihdam, sağlık, eğitim, ekonomik, sosyal hakları ve engelli bireylere uygulanan ayrımcılığın engellenmesi ve erişilebilirlik bakımından her alanda yapılan yeni yasal düzenlemeler, Hükûmetin ve yerel yönetimlerin erişilebilirlik alanındaki eylem ve politikaları gibi tüm sorunların belirlenmesi ve çözüme kavuşturulabilmesi amacıyla 18/3/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Aralık 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, ekonomik istikrarsızlıkta dış güçlerin iddiasının araştırılması amacıyla 1/12/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Aralık 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Merkez Bankasının döviz rezervini neden satmaya zorlandığının, bu dövizin hangi kurdan kimlere satıldığının, son aylarda yaşanan kur krizlerini tetikleyen kararların araştırılması amacıyla 30/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Aralık 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- İstanbul Milletvekili Osman Boyraz ve 40 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3950) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı 287)

 

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Cibuti Ulusal Meclis Başkanı Muhammed Ali Houmed, Yemen Temsilciler Meclisi Başkanı Sultan Saeed el- Burkani ve beraberlerindeki heyete “Hoş geldiniz.” denilmesi

1 Aralık 2021 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşimini açıyorum.(x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, kadına yönelik şiddetle mücadele hakkında söz isteyen Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu Ban’a aittir

Buyurun Sayın Taşkesenlioğlu Ban. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Erzurum Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu Ban’ın, kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin gündem dışı konuşması

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Erzurum) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, öncelikle, bugüne kadar şiddet mağduriyeti sonucu hayatını kaybetmiş tüm kadınlarımıza Rabb’imden rahmet diliyorum. Şiddet sonucu hayatını kaybetmiş tüm kadınlarımıza Rabb'imden rahmet diliyorum. Şiddet sonucu hayatını kaybetmiş olan Zeynep Uçar, Başak Cengiz, Songül Sarı ve daha niceleri arkalarında yürekleri dağlanan annelerini, yaraları hiç kapanmayacak kardeşlerini ve nice dostlarını bıraktılar; giyilmemiş gelinliklerini, açılmamış çeyizlerini, yuvalarında kendilerini yüzyıllar boyunca belki de hasretle bekleyecek evlatlarını bıraktılar. Yine, şiddet sonucu vefat etmiş hiçbir kadınımızı unutmayacağımızı ve kadına karşı kalkan bütün elleri asla affetmeyeceğimizi de yinelemek isterim.

Kadına karşı şiddet, coğrafyalardan bağımsız bir konudur ve tüm ülkelerin ortak sorunudur. Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre her 3 kadından 1’i hayatında en az 1 sefer şiddete maruz kalmaktadır. Yine bir başka uluslararası çalışmaya göre, 15-49 yaş arasındaki kadınların yüzde 27’si bir yakını tarafından şiddetle karşı karşıya kalmaktadır. Köklü mazisi olan, birçok ilmin irfanın merkezi olan coğrafyamızda da ülkemizde de önemli ve güncel sorunlardan bir tanesidir. Bu çok yönlü sorunun çözümü toplumsal düzeyde ortak akıl, kararlı ve topyekûn bir mücadeleyi gerektirmektedir. Toplumun tüm kesimlerinin önleme, koruma, cezalandırma, politika oluşturma süreçlerinde ortak ve kararlı şekilde yer alması önemli bir husustur. Bu durumun bilincinde olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, tüm kurum ve kuruluşlarımızın destekleriyle, “şiddete karşı sıfır tolerans” ilkesiyle kadına karşı şiddetle mücadele ediyoruz. Bu ilkenin etkin bir şekilde uygulanması için her türlü tedbiri alıyoruz. Bu hususta hukuki altyapının oluşturulmasına, mağdurların güçlendirilmesine yönelik çalışmalarımızı hızlı bir şekilde devam ettiriyoruz. Kadına yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla şiddet mağduru kadınları koruyan ve onların beyanlarını esas alan 6284 sayılı Yasa 2012 yılında Parlamentoda kabul edildi ve uygulamaya geçtik. 2012 yılından beri şiddetin önlenmesi ile koruyucu ve önleyici tedbirlerin etkin olarak uygulanmasını sağlamak amacıyla Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezlerini kurduk ve hâlihazırda 81 şubesiyle faaliyetlerini sürdürmektedir. ŞÖNİM’ler vasıtasıyla 2021 yılı içerisinde 204.982’si kadın, 18.509’u erkek, 14.438’si çocuk olmak üzere toplam 237.929 kişi istifade etmektedir. Yine, 374 sosyal hizmet merkezinde şiddetle mücadelede irtibat noktalarını kurduk ve bu anlamda da şiddetle mücadele konusunda kapasite oluşumunu sağladık.

Değerli milletvekilleri, kadına karşı şiddetle mücadele konusunda gelişen teknolojilerin de imkânlarından yararlanmaya başladık. Bu kapsamda, ülkemizde ilk defa Ocak 2021 tarihinden itibaren Elektronik İzleme Birimini İçişleri Bakanlığımız bünyesinde kurarak elektronik kelepçe pilot uygulamasını başlattık: Hâlihazırda bu pilot uygulamayla 47 ilde 300 vaka aktif olarak takip edilmektedir ve bu izleme süreci sonucunda onlarca kadınımız şiddetle karşı karşıya kalmadan önleyici faaliyetlerimizle yaşamlarına devam etmektedirler.

Kadına karşı şiddetle mücadelede şiddet ihbarlarının daha hızlı bir şekilde yapılmasını sağlamak için İçişleri Bakanlığımız bünyesinde Kadın Destek Sistemi’ni kurduk. Sadece kadınların kullanımına açık olan uygulamaya T.C. kimlik numaralarıyla giriş yapılmaktadır. KADES uygulamasının sonucunda, bugüne kadar 2 milyon 707 bin 560 kadınımız bu uygulamayı indirmiş olup 132.400’ü asıllı ihbar olmak üzere 234.025 kişi uygulamayı aktif olarak kullanmaktadır.

Yine, İçişleri Bakanlığımız, Sağlık Bakanlığımız, Adalet Bakanlığımız, Jandarma Genel Komutanlığımız ve Emniyet Genel Müdürlüğümüz arasında veri entegrasyonu çalışmalarını başlatarak mağdura daha hızlı ulaşmak, takip ve izleme süreçlerini etkin bir şekilde kullanmak amacıyla çalışmaları başlatmış olduk. Bu vesileyle, özellikle yazılı ve görsel medya temsilcilerimizi, dizi ve film yapımcılarımızı, çalışmalarında kadına karşı şiddetle mücadele süreçlerine etkin olarak destek olmaları; şiddetin betimlenmesinde, şiddet sahnelerinin sebep olacağı kötü örnekleri ve bu örneklerin toplumda yaratacağı olumsuz etkileri göz önüne alarak daha dikkatli olmaları konusunda uyarıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ZEHRA TAŞKESENLİOĞLU BAN (Devamla) – Sayın milletvekilleri, son olarak, Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi, biz biliyoruz ki kadına karşı, kadına yönelik şiddet aynı zamanda annemizin, kardeşimizin, kızımızın hakkını korumak, hukukunu ve onurunu korumaktır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, çiftçilerin sorunları hakkında söz isteyen Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’e aittir.

Buyurun Sayın Gürer.(CHP sıralarından alkışlar)

2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, çiftçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarımda yaşanan olumsuzluklar baş döndürücü noktaya ermiştir. Tarım Kredi Kooperatifine borç yapılandırması dün sona erdi. Çiftçinin haczedilecek neyi varsa kısa sürede haciz işlemleri başlayacaktır. İktidar bir an önce bu konuda düzenleme yapmalı, çiftçiye haciz işlemlerinin önü kesilmelidir, kredi faiz borçları derhâl silinmelidir. Çiftçi, besici ve süt inekçiliği yapan da tüketici vatandaş da zor durumdadır. Aracılar, ithalatçılar kazançlarından taviz vermezken üreten darbe üstüne darbe yemektedir. Girdi maliyetlerindeki artış çiftçileri zorlamaktadır. Çiftçiler bu yıl da gübresiz ekim yapmış ya da yarı yarıya gübre oranını düşürmüştür. 2022 yılı hasat öncesi kullanılacak gübre fiyatları bu şekilde devam ederse, gübre atılamazsa çok büyük rekolte kayıpları yaşanması olasıdır. Üre gübre geçen yıl tonu 1.800 lira iken -bugün sabah bayi fiyatını sordum- 14.500 lirayı bulmuştur. Geçen yıl ton fiyatı 2.200 lira olan DAP gübrenin tonu 14.200 lira fiyatla satılmaktadır. Bilindiği gibi DAP gübre Eti Bakır tarafından da üretilmekte ve buradaki fiyatlar da ithal fiyatlarıyla yarışmaktadır. Sülfat gübre geçen yıl tonu 1.300 lira iken bugün 8.300 liraya ermiştir. 15.15 taban gübresi tonu 2.400 liradan bu yıl 8.500 lirayı bulmuştur. Dışa bağımlı gübre fiyatları döviz hızını da aşmış gitmektedir. İlaç, tohum, sulama suyunun elektrik faturalarıyla çiftçi ürettiğinden para kazanamaz durumdadır. Tarımda plansızlık birden çok üründe üreticinin zarar etmesine neden olmaktadır. Her yıl bir ürün çöpe gitmektedir, bu yıl da soğanın şansına düştü bu. 80 kuruşa ürettikleri soğanı 20 kuruşa satamıyorlar.

Değerli milletvekilleri, buğdayda yaşanan durum da ilginçtir. Ekmeğin ham maddesi buğdaya Toprak Mahsulleri Ofisi 2.250 liradan ekmeklik buğday taban fiyatı verdi, makarnalık buğday için 2.450 lira fiyat açıkladı. Kırsalda, borcu olan çiftçi bu fiyatlarla ürününü satmak zorunda kaldı. Buğday sanayici ve tüccar tarafından alındı. Şu anda Gaziantep Borsasında ekmeklik buğdayın tonu 4.950 lira, Konya Borsasında 5.400 lira. Toprak Mahsulleri Ofisi, yurt dışından buğday ithaline devam ediyor, 4.750 liradan buğday ithal etti, bunu da 2.650 liradan sanayiciye veriyor; çiftçiye vermediği desteği yurt dışındaki çiftçiye ve sanayiciye vermeye devam ediyor. Sanayici bu destekle üretim yapıyor ancak un fiyatı ise yerinde durmuyor. Fırıncı 50 kiloluk torbayı iki ay önce 220 liradan almıştı, bugün 340 liradan alıyor. Sanayici una zam yapmaktan vazgeçmiyor. Un sanayicisiyle görüşen bir fırıncıya un sanayicisi demiş ki: “TMO’nun istediği fiyattan sana verirsem ondan yaptığın ekmeği satamazsın.” Çünkü fırıncıların ekmek için alması gereken protein değeri yüksek buğday yerine düşük proteinli buğdayı Toprak Mahsulleri Ofisinin verdiği söyleniyor. Hatta öyle iddialar var ki hayvan yemi olarak ithal edilen buğdayın piyasaya sürüldüğü, bunun da un olarak ekmek yapılması olasılığı olmadığı için sıkıntının katlandığı belirtiliyor. Bu konuda Toprak Mahsulleri Ofisi bir açıklama yapmalı, ne kadar hayvan yemlik buğday getirdi, bunu ne yaptı? Toprak Mahsulleri Ofisi çiftçiden ne kadar buğday aldı? Yoksa şu anda bize hayvan yemi diye getirdiği buğdayı mı yediriyor? Simit olmuş 3,5 lira, ekmek olmuş 2 lira 25 kuruş. Bu gidiş, iyi gidiş değil.

Ayrıca, Ulusal Süt Konseyi dün sütle ilgili fiyat açıkladı. 4 lira 70 kuruşluk fiyat süt inekçiliği yapanı kurtaran bir fiyat değil. 1 litre süte 1,5 kilo yem hâlen alamıyor. Ancak bu da sanayiciler tarafından piyasada uygulanmıyor, en az 40 kuruş altında bir fiyatla süt alınıyor. Öyle olunca süt üreticisi kazanamıyor, süt ineğini kesime gönderiyor. Vatandaş da sütten mamul ürünleri daha pahalıya almak durumunda kalıyor. Bu dengesizliği iktidarın görmesi lazım. 4 lira 70 kuruş taban fiyat olmalı, bunun altında çiğ süt alımına izin verilmemeli ve çiftçi, besici korunmalı, süt inekçiliği yapan korunmalıdır. Ülkemizin içinde bulunduğu koşullarda üreticiler ürettiğinden para kazanamazken yurttaşlar da pahalı ürün almaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın Sayın Gürer.

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) – Plansızlık her sorunun baş kaynağıdır.

Ayrıca bölgem için de Halaç ve İmrahor’da gölet yapımları yarım kalmıştır. Sulama suyunda problem sürmekte, toplulaştırmayla ilgili şikâyetler almaya devam etmekteyiz. Bölgemde çok sayıda köyün bekleyen gölet talebi vardır. Güney, Darboğaz’daki gölet sorunu devam etmektedir. Kolsuz, Maden, Himmetli, Karanlıkdere, Bekçili, Gökbez, Havuzlu, Ovalıbağ, Şeyhler, Yakacık, Porsuk, Emirler’de gölet ihtiyaçtır. Sulama suyuyla ilgili sorunlar kuraklığın etkisiyle üretim rekoltesini düşürmekte, dışa bağımlılık artmaktadır. Adalet ve Kalkınma Partisinin yirmi yılda uyguladığı yanlış politikalar çiftçinin ve besicinin canına okumuştur. Kısa yoldan bu gidişten vazgeçilmeli; çiftçiye, besiciye doğru destek verilmeli, üretici korunduğu gibi, tüketicinin de korunması sağlanmalıdır.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Aksaray’a yapılan yatırımlar ve “2023 Lider Ülke Türkiye” vizyonuna doğru yapılması planlanan çalışmalar hakkında söz isteyen Aksaray Milletvekili Ramazan Kaşlı’ya aittir.

Buyurun Sayın Kaşlı. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Aksaray Milletvekili Ramazan Kaşlı’nın, Aksaray’a yapılan yatırımlar ve “2023 Lider Ülke Türkiye” vizyonuna doğru yapılması planlanan çalışmalara ilişkin gündem dışı konuşması

RAMAZAN KAŞLI (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kuzeyinde Ankara, güneyinde Adana, batısında Konya, doğusunda Nevşehir ve Kayseri illerimizin tam ortasında bulunan Aksaray’ımızda 1987 yılında kurulan Organize Sanayi Bölgesi’nde bugün itibarıyla 300’ün üzerinde fabrikada 15 bin kişi Aksaray’ımızın ve ülkemizin ekonomisine katkı sağlamak için gece gündüz çalışmaktadır.

Kalkınmada öncelikli iller arasında yer alan ve yakın zamanda da demir yolu taşımacılığına kavuşacak olan Aksaray’ımızda, 18 Kasım 2020 tarihinde bu kürsüden dile getirdiğim, Aksaray Sultanhanı 2’nci organize sanayi bölgesinin kurulacağı müjdesini almış bulunmaktayız. Bunun için başta Cumhurbaşkanımıza, ilgili Bakanımıza, Valimize, milletvekillerimize, Belediye Başkanımıza teşekkür ediyorum. 3’üncü ve 4’üncü organize sanayi bölgelerinin Ortaköy-Ağaçören-Sarıyahşi üçgeni ve Eşmekaya’da kurulması için çalışmalarımız ve görüşmelerimiz devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi, yıllar önce ortaya koyduğu “2023 Lider Ülke Türkiye” hedefiyle, liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Bey'in talimatıyla, “Adım Adım 2023; İl İl Anadolu” temalı programıyla her hafta sonu milletimizle kucaklaşıyor, dertleriyle dertleniyor, sorunlarıyla ilgileniyor, samimiyetle sohbetler ediyor. Vatandaşımız bizleri samimi ve sıcak misafirperverlikleriyle liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Bey’e selam ve muhabbetlerini ileterek uğurluyorlar. Bütün dünyada olduğu gibi, ülkemizin de içinde bulunduğu ekonomik krizden etkilenen hemşehrilerimizin bu konulardaki tenkitlerini dinliyor, partimizin millî konulardaki duruşuyla kazandığı takdirin haklı gururunu yaşıyoruz. Bu gururla faaliyet raporlarımızı genel merkezimize ve Meclis grubumuza iletiyor, hemşehrilerimize sahada verdiğimiz sözü yerine getirmek için sorunlarını ve taleplerini bu kürsüden dile getiriyoruz.

Bildiğiniz üzere pandemi nedeniyle tarım ürünleri girdi maliyetlerinde görülen yüksek artışlar, olumsuz iklim koşulları, afetler, uluslararası ölçekte gıda tedarik zincirinde yaşanan aksaklıklar gıda sektöründe küresel anlamda sorunlar yaşanmasına neden olmuştur. Buna karşılık, Türkiye, buna uygun stratejik öneme sahip birçok temel tarım ve gıda ürününün üretiminde dünyada ilk sıralarda yer almakta ve gücünü dünyaya göstermektedir. Ancak tarımsal üretim potansiyeli bakımından büyük zenginliğe sahip Türkiye’nin bu meydan okumasının mümkün olabilmesi için, çiftçilerimizin sesine kulak vermeli, doğru politikalarla bu zengin ve üretken topraklarda üreticimize yani çiftçimize gereken özeni ve değeri göstermeliyiz.

Milliyetçi Hareket Partisinin de desteğiyle 26 Ekim itibarıyla Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Vergi Usul Kanunu’yla çiftçilerimize yapılan destek ödemelerindeki vergi kaldırılmıştır. Tarım sektöründeki refah düzeyinin yükseltilmesi amaçlanarak yapılan bu düzenlemeyle stopajların ve kesintilerin kaldırılması, beş yıl geriye yönelik olarak çiftçiye tekrar ödenecek olması üreticimize önemli bir destek sağlamıştır. Ancak çiftçimizin en önemli sorunu yüksek elektrik ücreti, çiftçimizin üretim maliyetini artırmakta ve tarımda rekabet gücünü azaltmaktadır. Ayrıca gübre, tohum, zirai ilaç, mazot gibi tarımın temel girdilerinde meydana gelen yüksek artışların çiftçimizin üretim yapma şevkini kırmaması için de gerekli desteğin sağlanması, üretim maliyetlerinin aşağı yönde çekilmesi çiftçilerimizin haklı beklentileridir. Bizler, çiftçimizin mahsulünün değerini bulması, toplumsal refah ve çağdaş hayat şartlarından hak ettikleri payı almaları için gereken desteği temin etmeliyiz. Türk çiftçisi mutlaka hak ettiği refah seviyesine ulaştırılmalıdır.

Milliyetçi Hareket Partisi dün olduğu gibi bugün de yarın da çiftçimizin yanındadır. Cumhur İttifakı çiftçimizin dostudur. Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’nin ifadesiyle, Cumhur İttifakı, geçmişle gelecek arasındaki köprüdür; Cumhur İttifakı millet ne diyorsa ona kulak veren, millet ne diyorsa onu önceliğine alan, milletin ruh köküne tamamıyla siyaset yapan millî ve demokratik bir hüviyete sahiptir.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Kaşlı.

Buyurun.

RAMAZAN KAŞLI (Devamla) – Dolayısıyla, bu ittifakla sağlanan destekle Türkiye; kendisine güvenen, kendi gücüyle ayakta duran, tarımda sanayileşmiş ve tarım ürünleri ihraç eden, gelecekte söz sahibi, başı dik ve özgür bireylerin yaşadığı onurlu bir toplum olarak yükselişine devam edecektir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Taşkın…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, ekonomideki büyümeye ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde Türkiye ekonomisi yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 7,4’lük büyümeyle göz doldurdu. Türkiye, bu rakamla son on yılın en büyük büyümesine imza attı. Sanayiyle bağlantılı ihracat ve hizmetler, büyümenin ana dinamiğini oluşturdu. Net ihracatın büyümeye katkısı 6,8 puan oldu. Büyümemizin yüzde 92’si ihracat katkısıyla gerçekleşti. İhracat, büyümemizin itici gücü olmaya devam edecek.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde Türkiye; üretim, istihdam ve ihracat temelli yeni ekonomi modelinde kaliteli büyümeye devam edecektir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

2.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, POMEM alımlarına ve öğrenci affı, ehliyet affı ve bedelli affı beklentilerine ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Jandarma Genel Komutanlığı subay alımlarında, yüksek lisans mezunları için 32 yaş şartı uygulanırken Emniyet Genel Müdürlüğü POMEM alımlarında da yüksek lisans mezunu ve mezun durumunda olanlar, aldıkları eğitim süreleri de göz önünde bulundurularak aynı şartın uygulanmasını beklemektedir. Bunun yanı sıra, terör faaliyetlerine karışmayan, bir mecburiyet sonucu eğitim hayatlarını sonlandırmak zorunda kalan gençlerimize yönelik öğrenci affı beklenmektedir. Ölümlü bir kazaya karışmamış, mesleği şoförlük olan insanlarımıza yönelik ehliyet affı beklentiler arasındadır. Yoklama kaçağı ve bakaya durumuna düşerek bedelli askerlik hakkını kaybeden gençlerimiz, ısrarla bedelli affı beklemektedirler.

Teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

3.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Avrupa ülkelerindeki Covid-19 hastalarını Türkiye’de tedavi edebileceklerine dair açıklamasına ilişkin açıklaması

YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Geçtiğimiz hafta, Avrupa ülkelerindeki Covid-19 hastalarını Türkiye’de tedavi edebileceklerini söyleyen Sağlık Bakanı Sayın Koca’ya Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Direktörü Doktor Hans Kluge, sosyal medyadan teşekkür etmiştir.

Avrupa ülkeleri son günlerde, yeni Omicron varyantı nedeniyle alarm durumundayken bu ülkelerden gelecek Covid-19 hastalarını kabul etmek, birkaç milyon dolar gelir nedeniyle halkının sağlığını hiçe sayarak dış politikada kaybettiğiniz itibarı tekrar kazanmak, Covid-19’la ilgili yeni bir algı, bir siyasi başarı yazmak mı istiyorsunuz? Pandemi döneminde sağlık çalışanları, iş yükü altında ezilirken ülkemizi Covid-19 varyantları merkezi hâline mi getirmek istiyorsunuz? Sağlık turizmi anlayışınız bu mudur? Bu karar siyasi midir? Bilim Kurulunun kararı bu yönde midir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Karaduman…

4.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, engelli öğretmen adaylarının atanmayı beklediğine ilişkin açıklaması

ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) – Sayın Başkanım, çeşitli zorluklara rağmen sınavdan yüksek puan alan engelli öğretmen adayları görevlerine atanmayı bekliyor. Yapılan 1.800 kişilik ön başvuruda 1.050 kişi açıkta kaldı, sadece 750 kişilik engelli öğretmen alımı yapılması planlanmaktadır. Okullarda mesleklerini icra etmek isteyen engelli öğretmen adaylarının önündeki engeller mutlaka kaldırılmalıdır. Sosyal devlet, engelleri ortadan kaldırır, insanların yaşamını kolaylaştırır. Ancak maalesef, bırakın engellerin ortadan kaldırılmasını, hak sahibine hakkını teslim etmeyerek yeni engellerin oluşturulduğunu maalesef görüyoruz. Beylik cümlelerle kuru hamaseti değil, engelli bireylerin gerçekten yalnız bırakılmadığını görmek istiyoruz. Sosyal devlet olmanın gereği olarak, engel olan değil, engeli ortadan kaldıran bir yönetim anlayışı görmek istiyoruz. Bir avuç kalan engelli öğretmenlerin tamamının görevlerine ataması ivedilikle yapılmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Kaya…

5.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, taşerondan sürekli işçi kadrosuna geçirilen işçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

AHMET KAYA (Trabzon) – Sayın Başkan, 2018 yılında 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle taşerondan sürekli işçi kadrosuna geçirilen işçilerimiz, tam “Kadroya geçtik, sıkıntılarımız bitti.” diye düşünürken şimdi de zorunlu emeklilik, tayin, nakil ve terfi haklarının olmaması, düşük zam oranları gibi uygulamalar nedeniyle büyük mağduriyetler yaşamaktadırlar. Bu işçilerimizden asgari prim gününü tamamlayanlar, zorunlu olarak emekli edilmektedir. Açlık sınırının 3.093 lira olduğu bir ortamda, asgari prim günü üzerinden 1.500-1.600 lira tutarlarında emekli aylığı verilen bu insanlarımız âdeta açlığa mahkûm edilmektedir. Aynı işi yapan diğer kamu işçileri 65 yaşına kadar çalışabiliyorken taşerondan kadroya geçirilen bu işçilerimizin 47-48 yaşlarında zorunlu olarak emekli edilmeleri ve düşük emekli aylığı almaları büyük bir haksızlıktır ve Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır. İktidara çağrımızdır, elinizi vicdanınıza koyun ve bu haksız uygulamadan bir an önce vazgeçin.

BAŞKAN – Sayın Gültekin…

6.- Niğde Milletvekili Selim Gültekin’in, ekonomideki büyümeye ve Niğde’ye yapılan sanayi yatırımlarına ilişkin açıklaması

SELİM GÜLTEKİN (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Türkiye, ürettikçe büyümeye devam ediyor. Ekonomimiz, üçüncü çeyrekte yüzde 7,4 büyümeyle G20 ülkeleri arasında 1’inci sırada yer aldı. 2021 yılının ilk ayında 181,8 milyar dolarla en yüksek yıllık ihracat rakamımız gerçekleşti. Ekonomik kurtuluş savaşı verdiğimiz bu dönemde yüksek faiz-düşük kur kısır döngüsü yerine yatırım, üretim, istihdam, ihracat, büyüme odaklı ekonomik politikalarımızla ülkemiz ve milletimiz için en doğru olanı yaparak daha güçlü ve büyük Türkiye hedefimize ulaşacağız.

Niğde’mizde de organize sanayi bölgelerimizde üretmeye, istihdam oluşturmaya devam ediyoruz. Ankara-Niğde Otoyolu’muzun açılmasıyla birlikte sanayicilerin gözdesi olan Niğde’mizde bugün 100’e yakın fabrikamızın inşaatı devam ediyor. Yine, yeni kurduğumuz Niğde Konaklı ikinci organize sanayi bölgemizle de yeni fabrikaları ilimize kazandırmaya devam edeceğiz. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde atılan adımlar ve yatırımlarla Niğde, Türkiye'nin, Türkiye de dünyanın parlayan yıldızı olacaktır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Çakır…

7.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, inanıp inanmamakta serbest bırakılan insanın başkasının inancı üzerine dünya kurgulamaya kalkışmasının jakoben saplantı olduğuna ilişkin açıklaması

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) – Sayın Başkan, insan ilişkilerini olumlu yönde etkileyen ana hususlardan biri, kendini karşısındakinin yerine koyma yani empati olarak kabul edilmektedir. Elbette, her türlü tartışmanın konuşma kültürüne katkısı inkâr edilemez. Usul ve esasın genişçe tartışıldığı metinler ve fikirler üzerinde ve her zeminde tartışmanın kendi bağlamında doğruya ulaşmada muhakkak bir katkısının olduğu kabul edilir. Ancak, üslubu bozuk tartışmaların insan hak ve hürriyetiyle, düşünce, inanç ve dünya görüşüne saldırının, şiddetin siyaset veya düşünce özgürlüğü olarak izahı, sadece maskelenmiş bir yüzün gölge olmaktan çıkıp habis düşünceleri ortaya dökülmesidir. İnanıp inanmamakta serbest bırakılan insanın başkasının inancı üzerine dünya kurgulamaya kalkışması izah edilemez; en basitiyle jakoben saplantıdır. Hele yıllarca toplumu şekillendirme çalışmalarının tokadını yemiş anlayışların, ortadan kalktığını sandığımız tutum ve davranışların tekrar hortlatılmasına karşı çıkmak insani bir gerekliliktir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Özkan…

8.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, helikopter kazasında şehit olan Azerbaycanlı askerlere Allah’tan rahmet dilediğine ve 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Azerbaycan'da helikopter kazasında şehit olan Azerbaycanlı kardeşlerimize Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar, Azerbaycan halkına da başsağlığı diliyorum.

1992 yılından bu yana, 3 Aralık, Dünya Engelliler Günü olarak kutlanmaktadır. Amaç, elbette ki toplumda farkındalık oluşturmak ve engelli kardeşlerimizin sorunlarına dikkat çekmektir. Sadece bir gün değil, hayatımızın her anında engellilerimizle birlikte olmak, onların sorunlarına ve ihtiyaçlarına çözüm üretmek hepimizin görevidir. Son yıllarda engelli vatandaşlarımızın hayatını kolaylaştırmaya dönük, başta evde bakım hizmetleri olmak üzere, Hükûmetimiz tarafından çok önemli çalışmalar hayata geçirilmiş olup çıkarılan kanunlarla kamu ve özel sektörde istihdamları sağlanmıştır. Bu vesileyle 3 Aralık Dünya Engelliler Günü'nü kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Kasap…

9.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Kütahya’daki doğal gaz dağıtım şirketinin soyguna yol açtığına ve EPDK’nin “adil fatura” uygulamasında ciddi bir adaletsizlik olduğuna ilişkin açıklaması

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Kütahya'da faaliyet gösteren doğal gaz dağıtım şirketi, maalesef büyük bir soyguna yol açmak zorunda kalıyor. Sebebi de şu: Enerji Bakanlığının, EPDK'nin çıkarmış olduğu -2018 yılında çıkan- bir yönetmelik gereği sizin önceden peşin olarak ödediğiniz ve yüklediğiniz doğal gaza bir hafta, iki hafta, bir ay sonra gelen zamlar otomatik olarak yansıtılıyor; faturalı olanlardan farklı. Bunu “adil fatura” diye çıkarmışlar Enerji Bakanlığı, EPDK ama burada çok ciddi bir adaletsizlik, çok ciddi bir rant var, trilyonlarca TL'lik bir rant var. Ayrıca, bu şirket, kiosk kurma, ücretsiz hat yükleme gibi yükümlülüklerini de yerine getirmiyor. Yetkilileri ve Enerji Bakanlığını buradan tekrar uyarıyorum: Bu soyguna “Dur!” deyin. Bu soyguna “Dur!” deyin. Bu soyguna “Dur!” deyin.

Teşekkürler Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Aydoğan…

10.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın, asgari ücretin açlık sınırının altında olduğuna ilişkin açıklaması

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Asgari ücret, açlık sınırının çok çok altında şu anda. Çalışan her 2 kişiden 1’i de asgari ücret geliri elde eder durumda. Ben, kapıdan girerken Genel Kurula asgari ücret 210 dolar civarındaydı, umarım, onun da altına düşmemiştir bu kısa süre içerisinde. Yedi yıldır millî gelirinde gerileme gösterebilecek yetenek sizin iktidarınıza ait. Bunun faturasını da bu düşük gelirle çalışan ailelere, insanlara keser durumdasınız. Asgari ücret, kişinin ve ailesinin insan onuruna yaraşır şekilde alması gereken ücret olarak tanımlanıyor hem Anayasa’mızda hem ILO kurallarında hem çalışma hayatında. Bugün, bu konuyla ilgili yönetiminiz ile işçi örgütleri bir araya gelecekler. Umuyorum ve diliyorum ki giderayak, işçi örgütlerinin anlaşmış olduğu insan onuruna yaraşır ücreti takdir etme yeteneğini gösterirsiniz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kırkpınar…

11.- İzmir Milletvekili Yaşar Kırkpınar’ın, İzmir’in Urla ilçesinde meydana gelen deprem nedeniyle vatandaşlara geçmiş olsun dileklerini ilettiğine ve 30 Ekim 2020 yılında İzmir’de meydana gelen depremle ilgili verdikleri sözleri tuttuklarına ilişkin açıklaması

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

İzmir’in Urla ilçesinde meydana gelen 5,1 büyüklüğündeki deprem nedeniyle tüm vatandaşlarımıza, hemşehrilerimize bir kere daha geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Ayrıca 30 Ekim 2020 yılında İzmir’de meydana gelen depremle ilgili verdiğimiz sözleri şükürler olsun ki tuttuk. Bir yıl içerisinde yeni konut ve iş yerlerini depremzedelere Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın teşrifleriyle teslim etmeye başladık. Sayın Cumhurbaşkanımızın İzmir’i teşriflerinden dolayı kendisini en kalbî şükranlarımla burada bir kere daha anıyorum. İzmirli hemşehrilerimize de Sayın Cumhurbaşkanımıza göstermiş oldukları yoğun ilgi ve alakadan dolayı teşekkür ediyorum.

Yaparsa AK PARTİ yapar diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ceylan...

12.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, 27 Mart 2016’da başlatılan ve bir inat uğruna sürdürülen yaz saati uygulamasından vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, 27 Mart 2016’da başlatılan yaz saati uygulamasını bir inat uğruna hâlâ sürdürüyorsunuz. Uzmanlar, hava karanlıkken dışarıda olma mecburiyetinin özellikle kadın ve çocuklar için endişe kaynağı olabileceğini söylüyor. Gecenin kör karanlığında çocuklarımız okula gitmek için kaldırılıyor, kadınlarımız işe gitmek için yola çıkıyor. Sabit yaz saati uygulamasının elektrik tüketimi üzerinde bir tasarruf etkisi olduğunu söyleyenlerin, buna ilişkin varsa bilimsel bir raporu kamuoyuyla paylaşması gerekiyor oysa aksi yönde raporlar mevcut. Faiz-kur sarmalındaki tutumuyla Türk lirasını pula çeviren saray rejimi, yaz saati uygulaması ısrarıyla da çocuklarımızı ve ailelerini mutsuz etmektedir. Hâl böyleyken gelin vazgeçin bu kör inadınızdan, yaşama sevincimizi çalmayın; bırakın, güneşi görsün çocuklar.

BAŞKAN - Sayın İlhan...

13.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, vatandaşların aşıya ulaşmada yaşadığı zorluklara ve Kırşehir’deki uzman doktor açığının giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Başkanım.

Vaka yoğunlukları, yeni varyantlar, yoğun bakımların dolu olması ve bir türlü azalmayan can kayıpları, aşı yaptırmanın ve aşıya ulaşmanın kolay olması bakımından çok önemlidir. Ancak hatırlatma dozu için e-devletten randevu almanın zor olması, vatandaşlarımızın aşıya ulaşmasında sorun oluşturmaktadır, bu sorunun ivedilikle çözülmesi gerekmektedir.

Bir diğer konu ise buradan ısrarla belirtmeme rağmen Kırşehir’deki doktor ihtiyacının bir türlü giderilememesidir. Kırşehir Devlet Hastanesinde, doktor arkadaşlarımız büyük fedakârlıklar sergilemekteler ancak başta çocuk, kadın doğum, kardiyoloji, göğüs cerrahisi, psikiyatri ve endokrinoloji olmak üzere birçok branşta çok ama çok acil olarak uzman doktorlara ihtiyaç vardır. Kırşehirli hemşehrilerimiz başka illere gitmek zorunda kalmaktan kurtulmalıdır.

Buradan Sağlık Bakanlığına tekrar seslenmek istiyorum: “Ama”sız, “fakat”sız, hiçbir gerekçe üretmeden, zaman kaybetmeden Kırşehir’deki uzman doktor açığının giderilmesi için gerekli işlemleri lütfen başlatınız.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özer…

14.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, “Recep Ablak” isimli vatandaşın Orman Genel Müdürlüğünde işe alınma vaadiyle kendisinden 100 bin TL rüşvet alındığı iddiasına ilişkin açıklaması

AYDIN ÖZER (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

“Recep Ablak” isimli vatandaşın Orman Genel Müdürlüğünde işe alınma vaadiyle kendisinden 100 bin TL rüşvet alındığı iddiasına ilişkin 3 Kasımda verdiğimiz soru önergesine on beş günlük yanıt süresinde herhangi bir yazılı açıklama gelmemiştir. Orman Genel Müdürlüğü, çıkan haberlere yönelik basın kuruluşlarına yazılı bir açıklama göndermiş, “Dolandırıldım.” diyen vatandaşın sahtecilik yaptığını söyleyen OGM, savcılığa da başvurmuş. Konunun yargıda çözülmesi önemli, umarız sonuçlanması da uzun sürmez.

Ancak, yine de buradan sormalıyız: 5/6/2018 tarihli, 653/42 sayılı, üzerinde Bakanlığın ismi ve logosunun yer aldığı, Adapazarı Orman Bölge Müdürlüğü tarafından dönemin bölge müdürünün, yardımcısının ve personel şube müdürünün imzalarının olduğu ve Körfez İşletme Şefliğine gönderildiği görülen, işe giriş emir yazısının yer aldığı belge, gerçek değil midir? Belgenin vatandaş tarafından üretildiğine dair bir kanıt var mıdır? Belgenin Orman Genel Müdürlüğü tarafından üretilmediğine dair bir kanıt var mıdır?

BAŞKAN – Sayın Başevirgen…

15.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen’in, Tarım Kredi Kooperatiflerinin yüzde 70’lere varan faizle çiftçinin boğazını sıktığına ilişkin açıklaması

BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Çiftçilere Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarını ödemeleri için verilen bir aylık ek süre dün doldu, borcunu ödeyemeyen çiftçilere artık haciz işlemi uygulanacak. Çiftçi, borcunun yüzde 30’unu Kasım 2021’de ödemek zorundaydı ancak peşinatı dahi ödeyemedi. Üstüne üstlük temel girdiler olan ilaç, gübre ve mazot her güne yeni zamlarla başladı. Gübre son bir ayda 6 kere zamlandı; DAP gübre 14 bine, üre gübre 15 bine, mazot neredeyse 10 liraya kadar çıktı.

Tarım Kredi Kooperatifleri, yüzde 70’lere varan faizle çiftçinin boğazını sıkmaya devam ediyor. “Faizi düşürdük.” diyorsunuz ama çiftçiden tefeci gibi faiz almaya devam ediyorsunuz. Tarım Bakanının “Kayırıyoruz.” dediği çiftçiler, artık borçları yüzünden bir bir hapse atılıyor. Biz Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında bu faizleri silecek, yapılandırmayı da çiftçinin ödeyebileceği şekilde yapacağız; çiftçi ve üretici bizim iktidarımızda rahat bir nefes alacak.

BAŞKAN – Sayın Nuhoğlu…

16.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun, Kıbrıs’ta Rum basını tarafından gündeme getirilen, Türkiye’nin garantörlük rolünü pazarlık konusu hâline getiren plana ilişkin açıklaması

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Bugünlerde Kıbrıs’ta Annan Planı’na benzer bir plan, Rum basını tarafından gündeme getirilmiştir. İsviçre’de yapılan görüşmelerin gizli tutanaklarına göre tıpkı Annan Planı’nda olduğu gibi Türkiye'nin, garantörlük rolünü pazarlık konusu hâline getirdiği gösterilmektedir. Açıklanan bilgilere göre Türkiye, diğer şartlar sağlandığı takdirde 650 asker dışındaki tüm askerî varlığını geri çekmeyi kabul etmiştir. Garanti Antlaşması’nda yer alan tek yanlı müdahale hakkının iptal edilebileceği de kabul edilmiştir. On beş yıl sorunsuz bir dönemden sonra, kalan 650 askerin bile geri çekileceğinin görüşülebileceği de tutanakta yer almıştır. Bu plan, Annan Planı’nı bile aratacak kadar tehlikelidir. Biz buna inanmak istemiyoruz, Türk milleti adına Dışişleri Bakanlığından net bir açıklama bekliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Eksik…

17.- Iğdır Milletvekili Habip Eksik’in, Patnos L Tipi Cezaevinde olan Mecit Baştaş’ın sağlık problemlerine ilişkin açıklaması

HABİP EKSİK (Iğdır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

63 yaşında, ağır hasta olan ve 2010 yılından beri Patnos L Tipi Cezaevinde olan Mecit Baştaş’ın yakınları, avukatları bana ulaştılar. Mecit Baştaş’ın sağlık sorunlarının giderek ağırlaştığı ve sağlık hizmetine ulaşmasının pandemi süreciyle daha da ağırlaştığını bana ilettiler ve maalesef, Mecit Baştaş’ın durumu her geçen gün daha da ağırlaşıyor. 63 yaşında olan Mecit Baştaş’ın başta kanser olmak üzere birçok hastalığının olduğu ve bu gidişle ciddi anlamda yaşamının, sağlığının tehlikede olacağını öngörmekteyiz. Bu açıdan, Adalet Bakanlığının derhâl Patnos L Tipindeki koşulları düzeltmesi noktasında adım atması ve Mecit Baştaş’ın hem sağlık hizmetine erişmesi hem de var olan ağır hastalıklarından dolayı dışarıda tedavisinin devam etmesini talep ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

18.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, çiftçilere verilmesi gereken desteklere ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, süt fiyatları yüzde 47 artırılarak çiğ süt 4 lira 70 kuruş olarak belirlenmiştir. Aynı oranda et fiyatlarına da bir artış yapılmasını, yemde bir indirim yapılmasını… Gerçekten hayvancılarımız çok zor günler geçiriyorlar, mutlaka üreten insanların desteklenmesi, tabii, tüketicilerin de aynı oranda zam yapılarak bunların da maaşlarında artış yapılması… Yine, şu anda ekim mevsimi ama çiftçilerimiz gerçekten gübre almakta zorlanıyorlar, mutlaka gübre desteği ve mazot desteği verilmeli. Bununla ilgili ayrıca verilen tarımsal destekler, bu yıla mahsus olmak üzere hepsi toplu bir şekilde, bir defada verilmeli ve çiftçilerimizin ekim yapmaları sağlanmalıdır. Yoksa önümüzdeki yıl üretimde ciddi sıkıntılar yaşanacak ve çiftçimize vermediğimiz parayı dışarıdan ithal edeceğimiz ürünlere vermek zorunda kalacağız. Onun için, kendi çiftçimizi destekleyelim, kendi çiftçimizin mazot, gübre ve tarımsal desteklerini bu yıl, hepsini bir defada toplu olarak verelim diyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Çepni…

19.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, Orman Kanunu yönetmeliğindeki yeni düzenlemenin insana ve doğaya açılan bir savaş olduğuna ilişkin açıklaması

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkanım.

Orman Kanunu yönetmeliğinde yeni düzenlemeyle zaruret ve kamu yararı hâlinde -ki bunu kimin, nasıl belirleyeceği de belli değil- ormanlık alanlarda havalimanından petrol boru hatlarına, yer altı patlayıcı madde depolarından ibadethanelere, spor tesislerinden cezaevlerine kadar izin verilmeyen neredeyse tek şey yok. Böylesi stratejik bir düzenleme sarayın odalarında hallediliyor, Meclisten kaçırılıyor. Ormanların yok edilmesinin yanında yer altı patlayıcı madde depolarıyla ülke, resmen, nükleer çöplüğe dönüştürülecek. Bu yönetmelik, devlet resmiyetinde insana ve doğaya açılan bir savaştır. Çağrımız, bu yönetmeliğin derhâl iptal edilmesidir.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

20.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, tarımda dışa bağımlılıktan kurtulunması gerektiğine ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çiğ süt fiyatlarındaki artış, sevindirici ama yeme, anında zam geldi. Yıllardır söylüyoruz, yem ham maddelerini ithal edersek ne süt üreticisini koruyabiliriz ne de hayvancılıkta yol alabiliriz. Çiftçimiz, hayvanlarını kesime gönderiyor. Son bir yılda 1 milyonun üzerinde süt hayvanı kesildi.

Şimdi çiğ süt alım fiyatlarına zam yapıldı ama hem geç yapıldı hem de içinde bulunduğumuz şartlarda işe yaramayacak. Yemde dışa bağımlıyız; dolarla, avroyla artıyor. Maşallah, AKP Genel Başkanı, her ağzını açtığında dolar uçarak gidiyor. Sonuçta hem üretici hem tüketici zarar üstüne zarar ediyor. Yapılan artış, çiftçimizin cebine girmeden uçtu; vatandaşımızın cebinden alınacak paralar da yabancılara, ithalat lobilerine gidiyor.

Yapılması gereken, tarımda AKP’yle getirildiğimiz dışa bağımlılıktan kurtulmaktır, üretebileceğimiz her ürünü çiftçimize destek vererek ülkemizde üretmektir. 5’li çeteye verdiğiniz desteğin yarısını Türk çiftçisine verin, ne çiftçimiz mağdur olsun ne vatandaşımız.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

21.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, vatandaşın pahalılık ve istikrarsızlıktan dolayı geleceğinden endişe duyduğuna ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Toplumun içinde bulunduğu ekonomik ve ahlaki kriz, adaletsiz uygulamalar, geçim sıkıntıları, fiyatların olağanüstü artışı; buna karşılık bazı AK PARTİ milletvekillerinin “Bizden önce dağlarda yaşayan aç insanlar vardı.” “Soğan ekmek de yeriz.” “Eti gramla, sebzeyi taneyle alın.” gibi tavsiyelerde bulunarak fakirlik edebiyatı yapmaları, herkeste metal yorgunluğu yaratıyor. Gaziantep’te dün bir torba un 326 TL demiştim, bugün 346 TL olmuş. Her şeye her yıl zam gelirse vatandaşın psikolojisi bozulmaz mı? Vatandaş sadece pahalılıktan değil, istikrarsızlıktan dolayı geleceğinden endişe duyuyor. Metal yorgunluğu fiziksel sistemlerde ani kırılmaya, toplumlarda ise manevi boşluğa ve çöküşe sebep olur. Bunun da en önemli göstergesi toplumun heyecanını kaybetmesidir; esnaf, köylü, çiftçi, gençler, emekliler heyecanlarını kaybettiler. Toplumun güveni, istikrarı ve refahı sağlayacak iyi yönetime ihtiyacı vardır diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın İskenderoğlu…

22.- Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu’nun, vefatının seneyidevriyesinde Seyit Onbaşı’yı ve tüm kahramanlarımızı saygı, minnet ve rahmetle andığına ilişkin açıklaması

JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Çanakkale) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Anadolu halkına verdiği umut ve kararlılıkla Kurtuluş Savaşı’nın meşalesini ateşleyen Çanakkale Zaferi, bir milletin topyekûn yazdığı eşsiz bir destandır. Birçok kahramanlık anısını barındıran bu destanın en önde gelen isimlerinden birisi Seyit Onbaşı’dır. 215 kiloluk top mermisini sırtlayıp namluya süren Seyit Onbaşı, isabetli atışıyla âdeta savaşın seyrini değiştirmiştir. Vefatının seneidevriyesinde, 215 kiloluk mermiyi değil de âdeta bir milletin kaderini sırtlayan Seyit Onbaşı’yı ve tarihe altın harflerle “Çanakkale geçilmez.” yazdıran tüm kahramanlarımızı saygı, minnet ve rahmetle anıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ekinci…

23.- Sivas Milletvekili Semiha Ekinci’nin, trafik kazasında hayatını kaybeden İmranlı Belediye Başkanı Murat Açıl ve Tuğba Demir’e Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine ilişkin açıklaması

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Teşekkür ediyorum Kıymetli Başkanım.

29 Kasım Pazartesi günü Sivas ili İmranlı ilçesi Kılıçköy mevkisinde meydana gelen trafik kazasında hayatını kaybeden İmranlı Belediye Başkanımız Murat Açıl’a Allah’tan rahmet, yakınlarına, İmranlılı ve Sivaslı hemşehrilerimize ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna başsağlığı diliyorum. Aynı kazadan hayatını kaybeden Tuğba Demir kardeşimize de Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır ve yaralılara da acil şifalar diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ersoy…

24.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, Dünya Engelliler Günü’ne ilişkin açıklaması

AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Doğuştan veya sonradan meydana gelebilen zihinsel ya da bedensel işlevsellikleri yerine getirememe olarak değerlendirilen engellilik, tüm insanların hayatları boyunca karşılaşabileceği bir durumdur. Engelli vatandaşlarımızın yaşamın olağan akışında karşılaştığı kısıtlamaları belirleyerek çözüme ulaştırmak sağlıklı ve verimli bir toplum yapısına kavuşmamızı sağlayacaktır. Yalıtılmış eğitimden ulaşılamaz binalara, zorlu ulaşım sistemlerinden iş olanaklarının kısıtlılığına kadar sosyal ve ekonomik birçok alanda zorluk yaşayan engelli bireylerin sesi olmak ve onların yaşam koşullarını iyileştirmek bizlerin sorumluluğundadır.

Dünya Engelliler Günü vesilesiyle toplumsal farkındalığın artmasını temenni ediyor, tüm engelli vatandaşlarımıza sevdikleriyle birlikte mutlu, huzurlu ve sağlıklı bir ömür diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Aycan…

25.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, sağlık personelinin özlük haklarına ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, sağlık personeli daima özveriyle çalışmaktadır. yedi gün yirmi dört saat esasıyla çalışmak yıpratıcı bir süreçtir. Sağlık personelinin, sanılanın aksine, ekonomik durumu, özlük hakları iyi değildir. Sağlık personelinin çalıştığı kuruluşa ve branşa göre döner sermayeden aldığı ek ödemede farklılıklar vardır. Sağlık kuruluşlarının her türlü harcamasının döner sermayeden yapılması da döner sermayelerin yükünü artırmaktadır; bu nedenle nöbet, icapçılık, aylık ve onarım harcamalarının döner sermayeden yapılmamasını öneriyoruz. Ayrıca, tüm sağlık personeline sabit döner sermaye ödemelerinin standart hâle getirilerek her sağlık personeline genel bütçeden uygun ödeme yapılmasını ve bunun emekliliğe yansımasının sağlanmasını çok önemsiyoruz. Sağlık personelinin bu isteğini uygun buluyor ve destekliyoruz.

Saygılarımla.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum

Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Bugün Sayın Bülbül’den başlıyoruz.

Sayın Bülbül, buyurun.

26.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Azerbaycan’da meydana gelen helikopter kazası sonucu şehit olan askerlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediklerine, Sakarya’nın il oluşunun 67’nci yıl dönümüne, Türkiye’nin enerji alanında yaptığı millî ve yerli yatırımlara, Ağrı ve Iğdır’da Eren Kış-9 Şehit Jandarma Uzman Çavuş Hüseyin Keleş Operasyonu’nun başlatıldığına, terörle mücadelede görev alan tüm personele Allah’tan kolaylık dilediğine ve Kunuri Çarpışmaları’nın 71’inci yıl dönümünde Kore Savaşı’nda şehit olan bütün askerlerimize Allah’tan rahmet, hayatta olan gazilerimize sağlık ve afiyet dilediğine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dost ve kardeş ülke can Azerbaycan’da dün meydana gelen helikopter kazası hepimizi derinden üzmüştür. Bu kaza neticesinde şehit olan 14 Azerbaycan askerimize Allah’tan rahmet diliyoruz, yaralı olan askerlerimize de acil şifalar diliyoruz; Azerbaycan’ın başı sağ olsun, hepimizin başı sağ olsun diyoruz.

Sayın Başkan, Anadolu coğrafyasının müstesna bir yerinde bulunan Karasu sahili, Sapanca Gölü, Doğançay Şelalesi, tarihî Beşköprü, Taraklı Gölü, Soğucak ve Dikmen Yaylaları, Acarlar Longozu, Süleymaniye Ormanları ve şairlere, şiirlere ilham olan Sakarya Nehri gibi doğal güzellikleriyle bizleri büyüleyen, 1 milyonu aşan nüfusu ve ülkemiz ekonomisine özellikle tarım ve sanayide önemli katkılarda bulunan güzide şehrimiz Sakarya’nın il oluşunun 67’nci yıl dönümünü kutluyorum.

Türkiye'nin özellikle son yıllarda enerji alanında yaptığı millî ve yerli yatırımlarını artırması ve enerji çeşitliliği alanında yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmesi temiz enerjinin elde edilmesi noktasında çevreye ve ülkemiz ekonomisine büyük katkılar sağlamaktadır. Türkiye Elektrik İletim AŞ verilerine göre, geçtiğimiz pazar günü Türkiye’de günlük bazda 791 bin 794 megavatsaat elektrik üretildiği, tüketimin 788 bin 969 megavatsaat olduğu belirtilmiştir. Açıklanan verilere göre, enerji üretiminde ilk kez yüzde 22,6 payla rüzgâr enerjisi santralleri 1’inci sırada yer almıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Ülkemizin enerji alanındaki bu atılımlarını ve özellikle enerji ithalini azaltacak bu girişimleri destekliyor, enerji alanında ülkemizin daha iyi ve daha doğru adımları gelecekte atacağına inanıyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada Ağrı ve Iğdır’da Eren Kış-9 Şehit Jandarma Uzman Çavuş Hüseyin Keleş Operasyonu’nun başlatıldığını öğrenmiş bulunmaktayız. Öte yandan, Millî Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, kasım ayında 17’si büyük, 44’ü orta çapta olmak üzere 61 operasyon icra edildiği, 169 teröristin etkisiz hâle getirildiği bildirilmiştir. Ülkemizin huzur ve güvenliğini tesis etmek için terörün bitirilmesi noktasında yapılan bu kararlı mücadelede görev alan tüm personellerimize Allah’tan kolaylık diliyor, Allah ayaklarına taş değdirmesin diyor, kendilerine başarılar diliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, 1950 yılında Kuzey Kore ve Güney Kore arasında yaşanan gerginlik ve sınır ihlalleri sonrasında patlak veren Kore Harbi’nde Türk ordusu da tugay seviyesinde katılım sağlamıştır. 17 Ekim 1950’de Pusan Limanı’na inen Tuğgeneral Tahsin Yazıcı komutasındaki Türk tugayı, 26-29 Kasım tarihleri arasında gerçekleşen Kunuri Çarpışmaları’nda en yüksek zayiatını vermiştir. Çin Halk Kurtuluş Ordusunun ilerleyişine karşı geri çekilme kararı alan Birleşmiş Milletlere bağlı güçler, Türk askerinin kahramanca mücadelesiyle çekilmek için zaman kazanmış ve imha olmaktan kurtulmuştur. Türk askerinin kahramanlığının bir defa daha gösterilmiş olduğu Kunuri Çarpışmaları’nda 218 askerimiz şehit olmuş, 94 kaybımızla birlikte 455 askerimiz de yaralanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Çarpışmaların 71’inci yıl dönümünde Kore Savaşı’nda şehit olan bütün askerlerimize Allah’tan rahmet ve kendilerine minnet duygularımızı tekrar ediyoruz. Hayatta olan gazilerimize sağlık ve afiyet diliyor, rahmete kavuşanlarını da saygıyla anıyoruz.

Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

27.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, ekonomik buhrana, AKP Genel Başkanının her gün yaptığı açıklamalar sonrası döviz kurlarının yeniden rekor kırdığına, bu sözlü müdahalelerin takipçisi olup hesaplarını soracaklarına, Diyarbakır EĞİTİM SEN üyesi 21 eğitimcinin görevden ihracına, tüm ihraçların iadesini talep ettiklerine, Siirt kayyumunun ihalelerde yolsuzluk yapmaya devam ettiğine, Siirt Belediyesinin asfalt çalışmalarında kişiye özel ihale gerçekleştirdiğine ve asfaltın kontrolörlüğüne Siirt AKP Kadın Kolları Başkanının kardeşi Ahmet Ekinci’nin getirildiğine, Kadıköy’de bir gencin “Dur!” ihtarına uymadığı için polisler tarafından katledildiğine ve cezaevlerindeki işkence ve kötü muameleye derhâl son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Evet, ilk gündemimiz tabii ki ekonomik buhran. Bir haftadır her gün aralıksız AKP Genel Başkanı “Faizi düşüreceğiz; faiz sebep, enflasyon sonuç. Faize halkımızı ezdirmeyeceğiz.” şeklinde, aynı yere seslenen açıklamalar yapıyor. Her gün bu açıklamalar sonrası döviz kurları yeniden yeniden rekor kırıyor. Son olarak, dün gece yine aynı açıklamalarla dolar yeni rekorunu kırdı. Merkez Bankası ise bugün dövize müdahale ettiğini duyurdu. Çok net olarak ifade etmek isteriz ki Merkez Bankasının piyasaya müdahale etmesine aracı olan milyar dolarlar Erdoğan’ın diline pelesenk olmuş cümlelere hibe edilmektedir. Türkiye'nin ekonomisini nasıl bir sirke çevirdiğinizi her gün ısrarla anlatmanızın sebebi nedir? Kimlere mesaj veriyorsunuz?

Bir gecede bir cümleyle yüzde 20’yi aşkın yükseliş yaşanıyor. Bu artışın Türkiye'ye maliyeti yaklaşık 200 milyar TL’dir. Sonra, artışa müdahale etmek için harcanan milyar liralar var, 128 milyar doların üzerine kaç milyar dolar daha harcadınız? Sussanız; her işi ehline, liyakatlisine, kurumların özerkliğine ve en önemlisi derhâl seçim kararı alınarak sandığa bıraksanız aslında hiçbir sorun kalmayacak. Biz söyleyelim, 2021 yılını hiçbir şekilde unutmayacağız ve bu sözlü müdahalelerin takipçisi olup hesaplarını soracağız.

Sayın Başkan, mevcut KHK’lerle ihraçların iadesini talep ederken maalesef yeni kanun hükmünde kararnamelerle ihraçlar devam ediyor. Diyarbakır EĞİTİM SEN üyesi 21 eğitimci ihraç edildi. Hem de nasıl? Bir yıl önce, 6 Kasım 2020’de gözaltına alınmışlardı ve 1’i hakkında beraat kararı, diğerleri hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmişti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yani mahkeme kararları beraat ve takipsizlik kararı fakat KHK’yle görevlerinden ihraç ediyorlar, medeni ölüme terk ediliyorlar. Peki, faaliyetler ne? Tamamen sendikal faaliyetler. Açıkçası, kanun hükmünde kararnamelerle ihraçlara devam, iktidarın faşizmde ısrarıdır, zulümde ısrarıdır; haksızlıkta, hukuksuzlukta ısrarıdır. Sendikacılık suç olmadığı gibi, tüm uluslararası sözleşmelerde de garanti altına alınmıştır, güvencededir; iç hukuk da bunun güvencelerinden bir tanesidir. Bu nedenle tüm ihraçların iadesini talep ediyoruz. Kanun hükmünde kararnameyi çıkaran irade kanunları tanımıyor, mahkemeleri tanımıyor, yargıyı tanımıyor; bunu da not etmek isteriz.

Siirt’te ihale yolsuzluğu devam ediyor, kayyum bütün ihalelerinde yolsuzluk yapıyor. Daha önce de defalarca söyledik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Geçtiğimiz hafta Siirt kayyumu, Fen İşleri Müdürlüğü kapsamında (21/b) usulü ihale yaptı yine. Herkesin bildiği üzere, (21/b) mücbir sebep hâllerinde kullanılabiliyor fakat kayyumlar bunu bir rutine dönüştürmüş durumda; bekaları için, orada oturabilmeleri için yandaşlarına rant sağlamaları gerekiyor. İhale konusu, asfalt çalışmaları. 6 milyon TL’ye kişiye özel ihale gerçekleştirildi ve ihale, göstermelik bir şekilde, Diyarbakır firmasına verildi. Diğer önemli ayrıntı ise asfalt dökülecek yer belediyenin sınırlarının dışında. Söz konusu asfalt, belediye sınırları dışında olan organize sanayi bölgesine döküldü. Bu alan, il özel idaresinin yetki alanında ve asfaltın kontrolörlüğüne de kayyum döneminde sözleşmeli olarak işe alınan, Siirt AKP Kadın Kolları Başkanının kardeşi Ahmet Ekinci getirildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – “Kayyum gasptır.” demeye devam ediyoruz.

Dün Kadıköy’de bir genç öldürüldü, katledildi. “Dur!” ihtarına uymadığı için polislerin vurduğu haberlerde geçti fakat, maalesef, hiç de önemli bir haber gibi yansımadı ve yaşamını yitirdi. Neymiş: Polisler görevlerinden uzaklaştırılmış. Bu kaçıncı cinayet, bu kaçıncı “Dur!” ihtarına uymama iddiası, bu kaçıncı yargısız infaz? Kolluğa verilmeyen ceza ve cezasızlık politikası yeni ölümlere maalesef davetiye çıkarıyor; çocuklar, gençler, insanlar, yurttaşlar ölmeye devam ediyor. Buna “Dur!” denilmesini istiyorum.

Sayın Başkan -affınıza sığınarak- cezaevleriyle ilgili 2 mektup var, birinde; telefonla görüşürken elini cebine koyduğu için disiplin cezası almış. Evet, İlyas Arat…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın, son kez buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – “Ailesiyle görüştüğü sırada elleri niye cebinde?” denilerek telefon kesilmiş ve sonra da disiplin cezası verilmiş. Diğeri; bizim MYK üyemiz Bülent Parmaksız, Alp Altınörs ve İsmail arkadaşımız… Ya, sözde normalleşme oldu mektupları, faksları geldi… Artık gece yarısı aramalar yapılıyor. Eskiden 2 defa olan sayım 3’e çıkarılmış ve aramalarda tacize varan uygulamalar var. Bu aramalar haksız, usulde olmayan bir yöntemle yapılıyor ve içeride 3 kişi olmasına rağmen, sayım sırasında gidip bütün üst katı, alt katı bilerek dolaşarak bir baskı yöntemine dönüştürmüşler. Cezaevlerinde olan uygulamaların, işkencenin, kötü muamelenin haddi hesabı yok. Bu keyfiyete derhâl son verilmesi gerekiyor diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Altay…

28.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Cumhurbaşkanı ne zaman konuşsa doların fırladığına, Cumhurbaşkanı konuşurken Merkez Bankasının dolara müdahale etmesinin kabile devleti mantığı olduğuna, Tayyip Erdoğan Türkiye’yi devraldığından beri Türk parasının dolar karşısında eridiğine, Tayyip Erdoğan’ın tek başına sevk ve idare ettiği devlette liyakat, adalet ve ahlak kalmadığına, milletin her yerde sesini yükselteceğine ve Tayyip Erdoğan’ın muhalefete tahammül edeceğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, Parlamento milletin dertlerinin çözüleceği yerdir, milletin derdiyle dertlenilen yerdir, millete umut olma, millete ışık olma yeridir, bir çare müessesesidir ve millî egemenliğin tecelligâhıdır.

Şimdi, böyle olunca, tabii, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik gidişat vahim bir şekilde seyrediyor. Sayın Cumhurbaşkanı, tabii, bugün de grup konuşmasında makro göstergelerle -vesair- bir pembe tablo çizmeye çalışıyor ama kendi sebep olduğu bütün olumsuzlukları da neticede muhalefete mal etmek için çabalıyor. Bunu ben çok yadırgamıyorum. Yadırgadığım şu tabii: Dün akşam TRT’de konuşurken dolar 1 lira falan arttı, 13,80’leri buldu. Efendim, sabah 13,80’le başladık, Merkez Bankası Tayyip Bey kürsüye çıkmadan önce bir karar aldı, “Müdahale edeceğiz.” kararı aldı. Ben, niye müdahale ediyor etmiyor; buna karışmıyorum, yanlış buluyor diye de söylemiyorum bunu. Yanlış olan şu bence: Tayyip Bey ne zaman konuşsa dolar fırladığı için… Çünkü bir gece önce TRT'de 1 liraya yakın bir maliyet oldu, dünyanın en pahalı televizyon programı oldu Türkiye için. Şu garip ve ucubedir: AK PARTİ Genel Başkanı konuşacak, her konuştuğunda da döviz fırlıyor, Türk parası değer kaybediyor, biz müdahale edelim, aman Tayyip Bey konuşurken döviz fırlamasın ya da Türk parası daha çok yerle yeksan olmasın mantığını ucube bir mantık olarak görüyorum; ciddi devletlerde böyle işler olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Nitekim, Tayyip Bey'in konuşmasından yarım saat önce başlayan müdahaleyle -tebrik ediyorum, tebrik ediyorum- Tayyip Bey'in konuşmasının ortalarında dolar 12,48’e kadar indi. Ben dedim ki: İyi, herhâlde iniyor. Sonra tekrar fırladı; 13,10; 13,20’leri gördü, sonra -bizim iktisatçılarımızın bize söylediğine göre- Merkezin 2’nci bir müdahalesi oldu. Bu kabile devleti politikasıdır Sayın Başkan. Yani kabile açlıktan geberiyordur, kabile reisinin çocuğu olunca herkese et dağıtılır, bir şey yapılır, zenginlik gösterisi yapılır; bunun gibi bir şey. Bu külüstür devlet mantığıdır. Devlet hepimizindir, devlet yücedir, kutsaldır. Devleti bu kadar ayaklar altına almaya gerek yok. Ben hep söylüyorum yani ekonominin kuralları bellidir. Bugün itibarıyla dolar 13,5 diyelim...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben 11 Kasımda basın toplantısı yaparken para göstermişim 9,70; yirmi günde 13,70 olmuş, sadece yirmi günde 4 lira… Tayyip Bey Türkiye'yi devraldığından beri 4,80’den 13’e; Türk parası 9 lira dolar karşısında erimiş. Kendi ucube teorisini hayata geçireceğim diye Millî Güvenlik Kurulunu devreye sokarak, Devlet Denetleme Kurulunu devreye sokarak bu ucube ekonomik doktrinini, kehanetini hayata geçiremeyecek. Şuna üzülüyorum: Olan millete oluyor.

Sayın Başkan, bir insanın ayakta kalması için 3 şeye ihtiyacı vardır; hava, su, güneş. Bu üçü olmazsa insan ayakta kalamaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Devletin ayakta kalması için de hava gibi, su gibi, güneş gibi üç şeye ihtiyacı vardır, bunlar: Liyakattir, adalettir, ahlaktır. Maalesef, şu anda, Sayın Erdoğan'ın tek başına sevk ve idare ettiği devlette ne liyakat ne adalet ne de ahlak kalmamıştır. Bu, devletimizin bekası için Parlamentoyu oluşturan bütün grupları derin endişeye sevk etmesi gereken bir durumdur. Ve hâl böyleyken, konuşan, karşı çıkan, eleştiren, müşteki olan herkesi “terörist” “mandacı” “vesayetçi” diye yaftalamak devlet ciddiyetiyle bağdaşmaz. Tayyip Bey'in şunu da bilmesi lazım: Sokakta, meydanda, ekranda, sosyal medyada, köyde, kasabada, tarlada, fabrikada, her yerde millet sesini yükseltecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Milletin sesini yükseltmesi, “Açım.” demesi, “Geçinemiyorum.” demesi, “İşsizim.” demesi, “Borçluyum.” demesi, “Hacizliyim.” demesi teröristlik falan değildir; vatandaşlık hakkının kullanılmasıdır ve millet, parti ayrımı yapmaksızın sesini yükseltemeye, ses vermeye, konuşmaya devam edecektir, Tayyip Erdoğan muhalefete de tahammül edecektir.

Sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Elitaş…

29.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, AK PARTİ iktidarı döneminde siyasette hem liyakat hem de ahlak olduğuna, insanları gayrihukuki yöntemlere teşvik etmenin bir siyasetçiye yakışan üslup ve tarz olmadığına, milleti eylem yapmaya teşvik etmenin muhalefet partilerinin acziyet içinde bulunduğunun en önemli göstergesi olduğuna, 1923 İzmir İktisat Kongresi’nde temelleri atılan ihracat odaklı büyümeyi 1983 yılında rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın tercih etmesiyle Türkiye’de yeni bir büyüme atmosferi ortaya çıktığına, Türkiye’nin pandemi sürecindeki ekonomik büyümesine, şu anda döviz kurlarının yeni sisteme adaptasyonuyla ilgili bir dalgalanma söz konusu olduğuna ve Genel Kurul gündemine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel Kurulu selamlıyorum.

Şu gerçeği altını çizerek ifade ediyorum ki: On dokuz yıldır idare ettiğimiz AK PARTİ iktidarı döneminde, siyasette hem liyakat vardır hem de ahlak vardır. Bunu, muhalefet anlamayabilir, görmeyebilir ama yüce milletimiz bu değerlerin olduğu konusunda hemfikir. Nitekim, bugüne kadar yapılan bütün ibralaşmalardan sandıklarda bu gerçek ortaya çıkmıştır.

Herkesin derdi olabilir, bu dertleri farklı şekilde dile getirebilir ama bunu sokaklara dökülerek sokak ağzıyla ifade etmek şeklinde değil. İnsanları nümayişe, insanları hukuki olmayan, gayrihukuki yöntemlere teşvik etmek, o söylemlerle ifade etmek bir siyasetçiye yakışan üslup ve tarz değildir. Milletvekili milletin vekilidir; milletin dert ve isteklerini, onların dilek ve temennilerini Türkiye Büyük Millet Meclisinde dile getirmek, çözüm yollarını bulmak milletvekillerinin esas görevleridir. Eğer milletin vekillerinin görevini yapamadığı ve bunu yapamadığından kaynaklı olarak millete “Hadi yürüyün, hadi nümayiş yapın, hadi farklı farklı eylemlerde bulunun.” demesi maalesef, muhalefet partilerinin acziyet içinde bulunduğunun en önemli göstergesidir.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ooo!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bugün, Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya attığı, ihracat odaklı büyüme, istihdam ve yatırım amaçlı bir ekonomi politikası sadece bugün bulunmuş bir mesele değildir; 1923 İzmir İktisat Kongresi’nden başlayan ve o günden bu tarafa, özellikle de 1983 yılında, rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ihracat odaklı büyümeyi tercih etmesiyle Türkiye'nin yeni bir büyüme atmosferi ortaya çıkmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bugün de pandemi sürecinde kapanan bir dünyanın… 2020 yılında tüm dünyadaki ekonomilerin ya sıfır ya da negatif büyümeyle karşılaştığı bir dönemde Türkiye, 1,8’lik bir büyümeyle 2020 pandemi sürecini atlatma ve 2021 yılı ekonomik büyümesini de çift haneli rakamlara çıkarma başarısını göstermiştir.

Şu anda, döviz kurlarının yeni sisteme adaptasyonuyla ilgili bir dalgalanma söz konusu. Umuyoruz, diliyoruz, en yakın bir gelecekte bu istikrarı sağlayacak ve su, yolunda mecrasını bulacak, inşallah, hedefine ulaşacaktır.

Bugün, Türkiye, pandemi sürecinde ortaya çıkan iklimden pozitif bir katkı sağlayabildiği takdirde, bu, Türkiye'nin hem gayrisafi millî hasılasında hem de “orta gelir tuzağı” dediğimiz sistemden çıkmasının en önemli yollarından biri olacak diye inanıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bugün görüşeceğimiz kanun teklifi 39 madde. 39 madde içerisinde, siyasi parti gruplarıyla yaptığımız görüşmeler sonucunda -muhtemelen teklifleri de metinleri de verdik, o arkadaşlarımız da ilgili arkadaşlarıyla değerlendiriyorlar önerge tekliflerini- sağlık çalışanlarının hem maaşlarına hem de emekliliklerine bir katkı sağlayan 7 kanun maddesi ihdasıyla ilgili önergelerimiz var. O arkadaşlarımız da yetkilileriyle, ilgilileriyle inceliyorlar. Umuyorum, diliyorum ki birlikte, bu kanun teklifi içerisine 7 madde ihdas ederek sağlık çalışanlarımızın pandemi sürecinde gösterdikleri performanslara, gösterdikleri fedakârca gayretlere Türkiye Büyük Millet Meclisi tüm siyasi partilerle birlikte bir katkı sağlar diye düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Şimdiden katkı sağlayacak değerli siyasi parti gruplarımıza, milletvekillerimize teşekkür ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Dervişoğlu, sizi unuttum ben, öbür taraftan başlayınca.

Sayın Dervişoğlu, buyurun lütfen.

30.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Marmara, Ege ve İç Anadolu’yu kapsayan fırtına münasebetiyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilediğine, fırtınada yaşanan can kayıplarının sorumluluğunun denetimsiz binalara oturma izni verenlerin sırtında olduğuna, Türk kadınının siyasal haklarını kazanmasının 86’ncı yıl dönümüne, iktidarın hiçbir ekonomistin anlamlandıramadığı “faiz sebep, enflasyon sonuç” ilişkisine dayanan yeni bir ekonomi modelini faaliyete geçirmeye hazırlandığına, hukuk, demokrasi ve adaletin gelişmediği yerde ekonomik gelişmenin de sağlanmayacağına ve ekonominin düzelmesinin tek yolunun seçim olduğuna ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Evet, çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sık görüştüğümüz için herhâlde beni konuşmuş varsaydınız.

Zatıalinizi ve Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Marmara, Ege ve İç Anadolu’yu kapsayan lodos ve kum fırtınası münasebetiyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum, yaralanan vatandaşlarımıza da acil şifalar temenni ediyorum.

Fırtınayla birlikte binaların dışındaki duvarlar ve yüzlerce çatı maalesef kâğıt gibi savruldu. Savrulan çatıların vatandaşların üzerine düşmesi münasebetiyle de kayıplar yaşadık. Yolda yürürken başınıza çatı düştüğü için ölmek, bizim tarafımızdan bir doğal afet sonucu olarak görülmez, ortada ciddi bir denetimsizlik problemi vardır demektir çünkü bu kasırga ya da tayfun değil. Kaderine terk edilmiş binalar, sonradan oturtulmuş çatılar ve üstünkörü yapılmış bina kaplamaları yaşanan can kayıplarının asıl sebebidir. Sorumluluk, binaları denetlemeyen, denetimsiz binalara oturma izni verenlerin sırtındadır. Hükûmetin bu konuda denetimlerini artırması ve yaşanacak felaketlere karşı şimdiden tedbir almasını buradan ifade etmek istiyorum.

Bugün, 1 Aralık 1935’te Türk kadınının siyasal haklarını kazanmasının 86’ncı yıl dönümü. Başta Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener olmak üzere Meclisteki kadın milletvekillerimizin nezdinde tüm kadınlarımızın gününü kutluyorum. Kadınların toplumun her alanında olduğu gibi siyasette de daha fazla yer almasını ve faaliyetlerde bulunmasını temenni ediyor, önemsiyor ve destekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun lütfen.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Bu vesileyle dünyanın birçok gelişmiş ülkesinden daha önce Türk kadınına bu hakkı tanıyan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü bir kez daha saygı, rahmet ve minnetle yâd ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanı dün katıldığı televizyon programında “Yeni ekonomi modeliyle birlikte düşük faizle üretimi ve ihracatı destekleyeceğiz.” diyerek tıpkı Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi gibi ne olduğu belli olmayan yeni bir ekonomik model ihdasında ziyadesiyle ısrarlı görünüyor. Dünyanın hiçbir yerinde örneği görülmemiş bir Türk tipi başkanlık sistemini milletimizin sırtına külfet olarak yükleyenler şimdi de hiçbir ekonomistin anlamlandıramadığı “Faiz sebep, enflasyon sonuç.” ilişkisine dayanan yeni bir ekonomi modelini faaliyete geçirmeye hazırlanıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Getirilen başkanlık sisteminden millet ne hayır gördü ki şimdi getirmeyi planladığınız ekonomik sistemle umutlansın. Faizi düşürüyorsun, dolar yükseliyor; faizi sabit tutuyorsun, dolar yine yükseliyor; faizi yükseltiyorsun, dolar yine ve yeniden yükselmeye devam ediyor. Ben, bu konuyla alakalı ekonomik başarılarınızı mikrofonun arkasına geçip vatandaşlarımızla paylaşmanızı doğrusunu isterseniz yadırgamıyorum, sizi millete havale ediyorum. Siz, eğer bu şartlarda dahi ekonominin yerli yerinde yürüdüğü, dinamiklerinin ayakta kaldığı iddiasında bulunuyorsanız tenceresini kaynatamayan vatandaştan almanız gereken cevabı zamanı gelince alacaksınız.

Artan döviz kurunun ve buna bağlı olarak vatandaşlarımızın azalan alım gücünün yarattığı sıkıntının önüne geçemiyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Ne idiği belirsiz bir başkanlık sistemi ve yeni, yeniden getirmeyi planladığınız ve açıkladığınız sözde ekonomi modeliyle de bu ekonomik felakete doğru sürüklenmenin önünü kesemeyeceksiniz, milleti de sıkıntıdan kurtaramayacaksınız çünkü ekonomi güven ister, başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere AK PARTİ Hükûmeti, artık piyasalara ve aziz milletimize güven vermiyor. Ekonomi hukukun, demokrasinin ve adaletin olduğu yerde gelişir ve yükselir fakat sizin Hükûmetiniz hem hukuk hem demokrasi hem de adalet noktasında önemli sabıkalardan muzdarip bir yönetim kadrosudur. Bu kavramları geliştirmeden ekonomik gelişme de sağlanmaz. Sizler o koltuklarda yani iktidarda oturmaya devam ettikçe ekonomimiz her geçen gün güvensizlikten ötürü yara almaya, milletimiz de her gün fakirleşmeye devam edecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Ekonominin düzelmesi, vatandaşlarımızın refah seviyesinin yükselmesi için bir tek yol var, o da seçimdir. Sandığı getirin ve ekonomi nasıl rayına oturtulur, sadece izleyin yeter.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Altay, söz talebiniz mi var?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Var, var Başkanım, 60’a göre efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

31.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi, Sayın Elitaş… Ben “Halk meydanlarda, sokaklarda konuşacak.” deyince Sayın Elitaş diyor ki: “Bu, siyasetin acziyetini gösterir.” Sayın Elitaş’a şunu hatırlatmak isterim: Bu ülke…

BAŞKAN – “Siyasetin…” demedi, “muhalefetin…” dedi.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – O minvalde bir şey söyledi.

Bu ülke, 15 Temmuz darbesini püskürttüyse bunu sadece Erdoğan ya da AK PARTİ’li vekillere borçlu değiliz; hep birlikte oldu, sokaklar ve meydanlarla oldu. Bir iktidar sokaktan ve meydandan korkuyorsa onun sonu gelmiştir. Bunun örneğini gördük; 4 Aralıkta biz Mersin’in en büyük meydanını istedik. Vali Bey 4 Aralıkta Mersin’in en büyük meydanını bize vermedi. Niye vermedi? Vali Bey’in buna bir cevap vermesi lazım. Tayyip Bey’e verdiği meydanı Kemal Kılıçdaroğlu’na niye vermedi? Tayyip Bey Mersin’in en büyük meydanını dolduramadı. Şimdi, ayın 4’ünde göreceğiz; Valinin verdiği meydan taşacak, Mersin’in caddeleri, sokakları miting alanına dönecek inşallah.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – E, şimdi, bu, vandallık değil, saldırı yok, şiddet yok Sayın Elitaş, meydandan, sokaktan korkma. Bugün, burada oturuyorsan sokağın, meydanın sayesinde oturuyorsun. Meydandan niye korkuyorsunuz ya! (CHP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Demokratik bir hak ya.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Elitaş, buyurun.

32.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Burada hepimizin oturma sebebi… Milletimizin yüce oylarıyla hepimiz burada oturuyoruz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet, demokrasi işte.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Mersin Meydanı 2014 yılından beri hiçbir siyasi partinin toplantısına, mitingine verilmemiş.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Verildi, verildi, Tayyip Bey konuştu.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bile bile bunu ısrarla temcit pilavı gibi gündeme getirmek haksızlıktır.

BAŞKAN – Kayıtlara geçmiştir.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Temcide laf etme, sahura laf etme!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 2014 yılından itibaren verilmediği için bunu…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sahura laf etme. Sahurdan niye rahatsız oluyorsun!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 2014 yılından beri hangi partinin… Sayın Cumhurbaşkanı mitinglere gittiğinde de siyasi mitinglere gittiğinde de aynı şekilde o meydan verilmemiş, Valilik tarafından belirlenen meydanda mitingler düzenlenmektedir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – 2018’de verilmişti, yanlış bu. 2018’de AK PARTİ’ye verilmişti meydan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yüce Meclisin, yüce milletin bilgilerine arz ediyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim, 2018 yılında AK PARTİ Genel Başkanına verildi o meydan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Grup Başkan Vekillerinin söz talepleri tamamlandı.

Sayın Kılavuz, buyurun.

33.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, şehit ve gazi ailelerinin TBMM misafir locasında olduğuna ve şehitlerimizi rahmetle, minnetle ve iftiharla yâd ettiğine ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Büyük Türk milletinin namus ve şerefi uğruna anadan, yârdan ve serden geçerek şehadet şerbeti içen Gara şehidimiz Burak Coşkun’un, şehidimiz Musa Özalkan’ın, şehitlerimiz Faruk Eraslanoğlu’nun, Hakan Altunyurt’un, Selçuk Paker’in, Muhammet Yılmaz’ın anne ve babaları, şehitlerimiz Kazım Şahan’ın, Adem Yassıkaya’nın ve Mustafa Eser’in muhterem eşleri, gazilerimiz Alparslan Fırat, Şakir Gülmez, Lütfü Arslan, Halil İbrahim Doğansoy, Beşir Kaya ve Muhammet Kaplan kahramanlarımızın muhterem aileleri TBMM’de misafir locasında aramızdalar; hoş geldiler, şeref verdiler. Şehitlerimizin anaları anamız, bacıları bacımız, babaları babamız, evlatları namusumuzdur. (MHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Şehitlerimizi rahmetle, minnetle, iftiharla yâd ediyor, manevi huzurlarında saygıyla eğiliyorum.

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve arkadaşları tarafından, Türkiye nüfusunun yüzde 12’sine tekabül eden engelli bireylerin yaşadıkları istihdam, sağlık, eğitim, ekonomik, sosyal hakları ve engelli bireylere uygulanan ayrımcılığın engellenmesi ve erişilebilirlik bakımından her alanda yapılan yeni yasal düzenlemeler, Hükûmetin ve yerel yönetimlerin erişilebilirlik alanındaki eylem ve politikaları gibi tüm sorunların belirlenmesi ve çözüme kavuşturulabilmesi amacıyla 18/3/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Aralık 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

1/12/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 1/12/2021 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                      Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                            İzmir

                                                                                Grup Başkan Vekili

Öneri:

Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu ve 19 milletvekili tarafından, Türkiye nüfusunun yüzde 12’sine tekabül eden engelli bireylerin yaşadıkları istihdam, sağlık, eğitim, ekonomik, sosyal hakları ve engelli bireylere uygulanan ayrımcılığın engellenmesi ve erişilebilirlik bakımından her alanda yapılan yeni yasal düzenlemeler, Hükûmetin ve yerel yönetimlerin erişilebilirlik alanındaki eylem ve politikaları gibi tüm sorunların belirlenmesi ve çözüme kavuşturulabilmesi amacıyla 18/3/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 1/12/2021 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Sayın Arslan Kabukcuoğlu.

Buyurun lütfen. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubumuzca verilmiş olan, engelli bireylerin tüm alanlarda yaşadığı sorunların araştırılması ve bunların gereğinin yerine getirilmesi için verdiğimiz Meclis araştırması önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Türkiye’de engellilerle ilgili en önemli yasa 1 Temmuz 2005’te “Engelliler Hakkında Kanun” adı altında yürürlüğe girmiştir. Bu kanundaki “On yıl içerisinde engelli bireyler toplumun diğer bireylerine eşitlendirilecektir.” hükmüne rağmen, günümüzde yapılanlar son derece yetersiz kalmıştır.

Fiziksel çevrenin çeşitli işlevlerine sahip yapılara ait mimari çözümlerin yetersiz olması, toplu ulaşım sistemlerinin uygun olmayışı engellilerin eğitim, istihdam, sosyal hayata katılım, iletişim ve bilgilendirme, sosyal destek ve sağlık hizmetlerinden faydalanamamasına neden olmaktadır.

Türkiye'de Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verilerine göre 2,6 milyon, engelli derneklerine göre de 8,5 milyon engelli birey bulunmaktadır. Engellilerin sorunları insani boyutu, sosyal boyutu ve iktisadi boyutuyla toplumların öncelikli ve önemli sorunları arasında yer almaktadır. Engellilere yönelik çabaların önemli bir kısmı özel eğitim ve rehabilitasyon hizmetleri üzerinde yoğunlaşmaktadır. Esasen, bu hizmetlerle engelli bireylerin temel becerileri en üst seviyeye çıkarılarak psikososyal ve mesleki açıdan bağımsızlaşmaları ve toplumsal uyumlarının sağlanması hedeflenmektedir. Engeli olan çocuklar dünyanın en marjinal ve savunmasız insanları arasında yer alırlar. Millî Eğitim Bakanlığındaki mevcut eğitim programları öğrencilerin eğitim gereksinimini karşılamakta yetersiz kalmakta ve programların öğrenci merkezli bir anlayışla hazırlanmadığı gözlenmektedir. Özel eğitimin gelişmesi için üniversitelerin engelli eğitimi veren bölümleri araştırma ve uygulamalarla desteklenmeli, engellilerle ilgili uygulama, araştırma merkezleri kurulması teşvik edilmelidir. Özel eğitimin yapılabilmesi için engel grupları hakkındaki istatistiki veriler doğrultusunda engelli bireylerin eğitim hizmetlerinden yararlanması gerekmektedir.

Engelliler, toplumsal hayata katılma konusunda çeşitli problemlerle karşılaşmaktadır. Son yıllarda engellilerin toplumsal hayattan dışlanmalarının önlenmesine yönelik çeşitli politikalar geliştirilmekle birlikte yetersizdir. Hükûmet, yaptığı cüzi maddi yardımlarla engellileri susturmaya çalışmaktadır. Ülkemizdeki engelli vatandaşlarımızın çözüm bekleyen birçok sorununa ilgisiz kalınması, engellilerin toplumsal hayata adapte olmalarına engel olmaktadır. Bu sorunların çözümü sadece engelliliği ortadan kaldıracak tedbirler alınmasıyla, özellikle maddi desteklerle mümkündür. Engelli bireyler için birinci öncelik onların istihdamının sağlanmasıdır. İstihdamı sağlanmış olan engelli birey, daha özgür, kendine güvenli ve daha mutlu birey olacaktır.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca yüzde 40 engellilere ayda 661 Türk lirası, yüzde 70 ve üzeri engellilere de ayda 991 Türk lirası maaş ödenmektedir. Bu, sadece adı olan ancak kişinin ihtiyaçlarını karşılamaktan son derece uzak bir bedeldir. Bu destek açlık sınırının yüzde 30’u, yoksulluk sınırının yüzde 10’una tekabül eder yani engelli vatandaşlarımız açlık sınırının bile çok altında bir destekle hayata tutunmaya mecbur bırakılmıştır. Bu rakamlar göz önüne alındığında, engelli vatandaşlarımız için 2022 yılı bütçe teklifinde ayrılan meblağ çok yetersiz görülmüş ve İYİ Partiyi temsil eden 2 üye tarafından Plan ve Bütçe Komisyonuna sunulan -bu ayrılan ödeneğe ilave- 20 milyarlık bir devlet ödeneği talebi iktidar partilerince reddedilmiştir, engellilerin ihtiyaçlarına kulak tıkanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ARSLAN KABUKCOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum.

İYİ Parti iktidarında engelli vatandaşlara hak ettikleri önem verilecek, onların daha mutlu birey olmaları sağlanacaktır.

Yüce kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Muazzez Orhan Işık konuşacak.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Çok önemli bir konu olan engellilerin ertelenen hakları hakkında konuşuyoruz. Yaşamları yok sayılan engellilerin haklarının tanınması, korunması ve hayata geçirilmesi için yapmamız gereken çok iş var. Sadece Meclis değil, kamu kurum ve kuruluşları, belediyeler engelli yurttaşların hakları için yıllardır bir arpa boyu yol almış değil. Ne rehabilitasyon merkezleri ne okullar ne de hiçbir kamu kurumu bunun gereğini tam olarak yerine getirmiş değildir.

Değerli milletvekilleri, engellilik, sanıldığı gibi sadece doğuştan olmuyor; iş kazaları, trafik kazaları, yetersiz beslenme, aile içi şiddet, savaş ve çatışmalar da engellilik doğuruyor. İnsanlara önleyici sağlık hizmetlerini eriştiremiyorsanız, gebelik sürecinde tıbbi destek vermiyorsanız, doğum anında doktor sağlamıyorsanız doğal olarak engellilik yaratırsınız. Gerekli tedbirler alınmadığı için çalınmış yaşamlardır bunlar. Sadece engelliler değil kronik hastalığı olanlar, yaşlılar, nöroçeşitli insanlar ve bu kişilerin aileleri de ülkede yeterli düzeyde sosyal devlet ilkesi esas alınmadığı için hak kaybına, ayrımcılığa, ötekileştirilmeye maruz kalıyor.

Erişilebilirlik meselesinin on yıllarca ertelenmesinin izahı olamaz. Son yirmi yıldır bütün şehirleri altüst eden iktidar, yol, alt geçit, asansör, otopark, bina girişi, park ve diğer mekânları herkes için erişilebilir hâle getirememişse burada bir zihniyet sorunu vardır. AKP, engellilerin yoksunluğunu, muhtaç bırakılmışlığını istismar eden bir siyasette ısrar etmektedir. Engellilerin haklarını önceleyen bir iktidar, erişilebilir yaşam alanlarının inşasını erteleyemez.

Öte yandan, kamuda bile zorunlu olduğu hâlde engelli istihdam kotaları dolu değildir. KPSS’ye 200 bin insan girmekte ancak 10 bin kişi bile atanmamaktadır. “Engelliler, bu ülkede nüfusun yüzde 12’sini oluşturuyor.” diyorsunuz ama bütçede yüzde 2 pay ayırıyorsunuz. Kamuda istihdam edilen işaret dili tercümanı sayısı sembolik düzeydedir. Mesela, nüfusu 1,5 milyon olan Van’da kadrolu tek bir işaret dili tercümanı yoktur. Sebep olduğunuz ekonomik kriz ve kur şokları nedeniyle tedavi her geçen gün daha da pahalılaşıyor. Engelliler, hastalar ve yaşlılar ihtiyaç duyulan ilaçlara, medikal tıbbi cihazlara, tedavi merkezlerine erişemiyor. Tedavileri karşılanmadığı için her gün bir SMA’lı, SSPE’li çocuk için aileleri kampanya ve yardım talebiyle bizlere ulaşıyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının sitesi bile erişilebilir değildir.

Değerli milletvekilleri, gelin, hep birlikte bu gidişe “Dur!” diyelim, engelli hakları için verilen önergelere destek verelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Devamla) – Son cümlem Başkanım.

Birleşmiş Milletler Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşme’nin gereğinin yerine getirilmesi ve engellilerin yaşama dâhil olmasının önündeki tüm engelleri kaldıralım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Ali Fazıl Kasap.

Buyurun Sayın Kasap. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

(Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın işaret diliyle konuşması)

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – Bunu geçen sene 3 Aralık civarında da yapmıştım. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak aslında üzerimize düşen bir şey var. Şu anda işitme engelli vatandaşlarımız maalesef bizim bu yüce Mecliste söylediklerimizi anlayamıyorlar, öğrenme imkânları da yok, tezat orada. Ayrıca, Türkiye'de engellilerin karşısındaki en büyük engel bence Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve onun zihniyeti. Şöyle söyleyeyim değerli arkadaşlar: 420 bin hak etmeyen kişiye maaş bağlayan bir Bakanlığımız var. Gerçekten, engellilikle zerre miktar alakası yok, kayıtlarını bulamıyorlar, kendileri hastanelerden istemişler, bulamıyorlar ve o 420 bin kişiye maaş bağlanmış, yersiz ödeme yapılmış; kendileri de kabul ediyorlar ve kamu zararı var.

Öte yandan, bu Bakanlığın engellilere verdiği maaş… Bakın, şu anda 2022 yılı için yüzde 40-69 oranında engeli olan şahsa verilen maaş 657 Türk lirası yani 50 dolar -biraz önce değişmiş olabilir belki, bilmiyorum- yüzde 70 ve üzeri olanlara da verilen maaş 60 dolar sadece; tam bağımlı engelli bakım aylığı alan birine verilen maaş da 125 dolar karşılığı 1.800 küsur lira.

İstihdama yönelik bir şeyler yapabiliyor musunuz? Yapamıyoruz. Şöyle bir yapılanma var orada da: 50 kişiye 3 istihdam; bunun benzeri ülkelerde 15 kişiye 1 istihdam. Kamuda şöyle: Uluslararası örnekleri genelde 15 kişiye 1 istihdam şeklinde olması gerekiyor. İşverenler genelde 40 civarında, 40-50 arasında bir blokaj koyuyor, orada engelleme yapıyor ve 3 kişiyi istihdam ediyor; kamu aynı şekilde. Küçük kaymakamlıklar var, küçük idareler var; buralarda da 50 kişilik personeli olmadığı için yine engelli istihdamının önüne geçiyoruz. Burada sıkıntı var.

Demin de söyledim, işitme engelliler… Mesela, burada milletvekili arkadaşlarımız var, hiçbir milletvekilimiz şu anda bir engelliyle iletişim kuramaz. Ben, hastanelerde, kamu binalarında, her yerde işitme engellilere, görme engellilere bu konuda gereken şeylerin yapılmadığı kanaatindeyim ve yapılabilecek şeyler var. Düşünebiliyor musunuz, bir ortopedik engelli uçakta lavaboya nasıl gidebilir, otobüste nasıl oturabilir? Amerika’da ve Avrupa’da arkadaki 2 koltuk boşaltılmış, uçaklar için gerekenler yapılmış ama Türkiye’de bunların hiçbiri yok, hiçbiri yok.

Yüzde 20 ile 40 arasındaki engeli olan arkadaşlar için, engelliler için bir şey yapılmış mı? Hayır, yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız sözlerinizi.

ALİ FAZIL KASAP (Devamla) – Ben bir hekim olarak şöyle söyleyeyim: Rapor almadaki sıkıntılarının çok büyük olanlarından bir tanesi şu: Engellilere genelde şöyle bir rapor veriliyor; tam bağımlı, kısmi bağımlı. Ya, arkadaşlar bir şahıs kendi temel ihtiyaçlarını gideremiyorsa “tam bağımlıdır” denir ve Amerika’da bununla ilgili tekrar rapor alma ihtiyacı duymuyorsunuz; sosyal çalışmacılar, ailesiyle birlikte izlediğinde, incelediğinde bu rapor veriliyor. Bütün bu engellerin kaldırılması için önce zihniyetin değişmesi gerekiyor. Engelli bir Aile Bakanlığı olmaması gerekiyor, engelli düşmanı bir Aile Bakanı olmaması gerekiyor. Gerçekten engellilere hak ettiğini vermeyen bu ülke… Bakın, yüzde 36,2’lik bir yeniden değerlendirme yaptınız, peki bu 657 liraya niye yapmıyorsunuz? Geliriniz var, ben size şöyle söyleyeyim: Sosyal Dayanışma Fonu’nun gelirlerinden bir tanesi trafik cezaları, yüzde 36,2 artırdınız ama burada 657 lirayı yani 50-60 doları artırmıyorsunuz. Bu engellerin ortadan kaldırılması için bu önergeye “evet” vermenizi istiyoruz.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Hacı Ahmet Özdemir.

Buyurun Sayın Özdemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HACI AHMET ÖZDEMİR (Konya) – Değerli Başkan, kıymetli milletvekilleri ve bizleri ekranları başında izleyen halkımız; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Son konuşmacı arkadaşımızın özelikle üzerinde durduğu birkaç hususun altını bendeniz de çizmek istiyorum. Divanda Başkan Vekilimiz oturuyor, yanında Kâtip Üyelerimiz var, Grup Başkan Vekillerimiz buralarda hizmet ediyorlar, milletvekillerimiz var. Evet, Meclisimizi erişilebilirlik açısından, işitme engelli, konuşma engelli milletvekillerimizin de dinleyebilmesi için bir işaret dili tercümanıyla takviye etmek çok gerekli, lüzumlu. Bu hususu değerlendirmeyi özellikle ben altını çizerek sizlere bir kez daha vurgulamak istiyorum.

Şimdi, genellikle, engellilerle ilgili verilen rakamlar farklı kaynaklardan alınıyor. Bu rakamlarla alakalı en yetkili kurum TÜİK. TÜİK, Türkiye'de ilk defa, engellilerle ilgili 1923’ten beri bir istatistiki çalışma yaptı, 2011 yılında ve bunu detaylarıyla beraber yayınladı. TÜİK'in istatistikleri kendi "web" sayfalarında var, Aile Bakanlığı üzerinden de ulaşmak mümkün. Buraya bakarsak, bunun Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilk olduğu ve ilk kez AK PARTİ tarafından yapıldığı da ortaya çıkar.

Yine, erişilebilirlik açısından eksiklikler vardır ama ilk kez yapılan bir hususa ben özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. İlk defa, 2015 yılında AK PARTİ iktidarı tarafından uygulamaya konulan seyahat desteğinde 96 milyon 772 bin liralık katkı sağlanmışken bu, 2020 yılında -tam rakam elimizde olduğu için 2020 yılını ben arz ediyorum- 218 milyon 275 bin liraya çıkartılmıştır.

Okullaşma oranlarıyla alakalı da bilgilerinize sunmak isterim. Okullaşma oranlarında da biz engellilerin okullaşmasında gerek özel eğitim, rehabilitasyon merkezleri gerekse kaynaştırma eğitimi, taşımalı eğitim vasıtasıyla bugün yüzde 89’luk hakikaten muazzam, muhteşem bir rakama ulaşmış bulunmaktayız.

Engelli istihdamıyla alakalı da biz engellilerin engelli maaşı alan bireyler değil, edilgen bireyler değil, etkin bireyler olması noktasında memur sayısını artırmışız 10 kattan fazla.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Bugün işçi olarak çalışanlarla beraber bu rakam cumhuriyet tarihinin rekorudur, 414 bin engelli çalışana bugün ulaşmış bulunmaktayız.

Ayrıca, 50 artı 1 işçi çalıştıran yerlere, eğer bu yükümlülüklerini yerine getirmezlerse kesilen cezalardan alınan miktarlar ayrıca engellilere KOSGEB ve İŞKUR üzerinden kredi olarak verilmiştir. Bugün, 250’ye yakın engellinin kendi iş yerlerini açtıkları ve çalıştırmakta oldukları, hatta daha başka insanlara istihdam sağladıkları da bilinen bir husustur.

Şüphesiz, iktidarın görevi icraat, muhalefetin görevi tenkittir. Tenkitlerin bizim yolumuzu aydınlattığını, bizim yolumuza ışık tuttuğunu, eksikleri görmemize vesile olduğunu biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Fakat, yapılanları da görmezden gelen acımasız tenkitleri de bir kenara koymanın yine insanlık ve siyaset gereği olduğunu burada ifade ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Karar yeter sayısı istiyoruz Başkanım.

HACI AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Hürmet ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunacağım…

MEHMET GÖKER (Burdur) – Yoklama talebimiz var efendim.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı istendi efendim, geç kaldınız, yapmayın.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – E, zaten yok, fark etmiyor.

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.34

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.56

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

İYİ Parti grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, sürekli olarak her on-on beş dakikada bir oylamamız var…

Teşekkür ediyorum.

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, ekonomik istikrarsızlıkta dış güçlerin iddiasının araştırılması amacıyla 1/12/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Aralık 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

1/12/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 1/12/2021 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                Meral Danış Beştaş

                                                                                             Siirt

                                                                                Grup Başkan Vekili

Öneri:

1 Aralık 2021 tarihinde Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, ekonomik istikrarsızlıkta dış güçler iddiasının araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan (15533) grup numaralı Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 1/12/2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Hakkı Saruhan Oluç.

Buyurun Sayın Oluç. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın vekiller; saygıyla selamlıyorum.

Bugün yeni bir durumla karşı karşıya kaldık. Adalet ve Kalkınma Partisinin grup toplantısı sırasında Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan konuşurken Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası dolar yükselmesin diye, doları bastırmak için müdahale etti. Bu müdahaleyi de açıkladı, yeni bir durum. Şimdi, neden yaptı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bu müdahaleyi? Çünkü biliyor, sizler de bildiğiniz gibi Merkez Bankası da biliyor ki sizin Genel Başkanınız konuştuğu zaman döviz kurları yukarı doğru çıkıyor. Yani Merkez Bankasının hedefi neydi, kaça indirecekti, doları nereden buldu, bankaların emanetini mi satıyor; bu soruları bir kenara bırakalım. Peki, ne oldu bu müdahale sırasında? Merkez Bankası müdahaleye başladığında dolar 13,85’ti; 12,47’ye kadar indi, konuşma sırasında tekrar 13,36’ya çıktı; buyurun, ne oldu şimdi? Ya, Merkez Bankası bu koşulları yarattı; şimdi, Türk lirasından kaçışı Merkez Bankası yarattı. Merkez Bankasının doğrudan müdahaleyle bu durumu değiştirmesi mümkün değildi, bunu da gördük. Yani sizin Genel Başkanınız Tayyip Erdoğan “Kur dediğin nedir; bugün artar, yarın düşer.” dedi ama konuşmasının başında düştü, konuşmasının sonunda yine arttı; bugüne, yarına kalmadı. Ülkede bir ekonomik yangın yarattı Adalet ve Kalkınma Partisi ve Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve her gün yaptığı konuşmalarla bu yangının üzerine benzin dökmeye devam ediyor. Yanan kim? Yanan bu ülkenin halkları, bu toplum; işçisi, emekçisi, esnafı, köylüsü, çiftçisi, kadını, genci, emeklisi, engellisi, dar gelirlisi, yoksulu, açı. İşte bunlar yanıyor, cayır cayır yanıyor ve siz bu yangını seyrediyorsunuz, seyretmekten de öte, büyütüyorsunuz.

Kasım ayında Türk lirası yüzde 40 değer kaybetmiş ya, değersiz pula çevirdiniz Türk lirasını, yüzde 40, Kasım ayında. Böyle bir şey daha önce ne zaman görülmüş biliyor musunuz sayın vekiller? 2001 krizinde ve 1994 krizinde bu kadar büyük değer kaybı. O zaman “devalüasyon” deniyordu, şimdi değer kaybından bahsediyoruz.

Şimdi, bakın, öyle bir durumla karşı karşıyayız ki faizlerin 4 puan indirildiği eylül ortasından bugüne kadar 150 milyar Türk lirası kredi kullanılmış. Peki, ne olmuş bu 150 milyar Türk lirası kredi? Yani eylül ortasından bugüne kadar Türk lirası krediyi almışlar, dolara kaçmışlar; ortalama 10 Türk lirasından bu krediyi aldılarsa o günlerde 12,5-13’ten sattıkları zaman en az yüzde 25 kâr ediyor bunu yapanlar. Siz bunu yarattınız ya, bunu yarattınız resmen. Şimdi böyle bir durumla karşı karşıyayız.

Bakın, bugün Genel Başkanınız diyor ki: “Asgari ücrette görülmemiş bir artış yapacağız.” Neymiş yapacağınız artış? Asgari ücret yılbaşında… Bu yılın başında 385 dolardı asgari ücretin karşılığı, 385 dolar. Bugün ne? 210 dolara indi ya asgari ücretin karşılığı on bir ayda. Siz şimdi ne yapacaksınız asgari ücrete? “Fevkinde görülmemiş bir artış yapacağız.” diyorsunuz. Yahu, asgari ücreti 385 dolara yani bu yılın başındaki rakama çıkarmaya kalkışsanız en az 5.200 Türk lirası yapmanız lazım asgari ücreti. Yapacak mısınız göreceğiz bakalım fevkinde görülmemiş yükselişi.

Şimdi, niye bunları anlatıyoruz? Bakın, döviz mevduatı çok uzun zaman sonra ilk kez genel mevduatın içinde yüzde 61,5’a çıktı, rekor. Bu ne zaman vardı daha önce? 2001’de vardı, o zamanki krizde vardı, şimdi yine çıktı. İşte böyle bir durumla karşı karşıyayız ve böyle bir durumda siz yangına benzin dökerken Başkanınız dedi ki Devlet Denetleme Kuruluna: “Bir araştırın bakalım, bu döviz niye böyle oluyor? Dış güçler, dış mihraklar niye bizi bu hâle getiriyor bir araştırın.” Devlet Denetleme Kurulu çalışmaya başlarsa ilk gideceği yer saraydır, Cumhurbaşkanlığı ofisidir çünkü oradan kaynaklanıyor bu artışın hepsi, oradan kaynaklanıyor. Ne zaman konuşsa döviz yükseliyor. Peki, Devlet Denetleme Kurulu bunu araştıracak da Meclis ne yapacak ya, Meclis bunu araştırmayacak mı; döviz neden bu hâle geldi, ekonomi neden bu hâle geldi diye araştırmayacak mı? Araştırmayacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Siz bugün oylarınızla yine bu araştırma önergesini reddedeceksiniz. Onun için, hikâye anlatmayın bu halka, dış güçler, dış mihraklar filan yok; siz varsınız, bu iktidar dövizi bu hâle getirdi, doları bu hâle getirdi ve ülkeyi şimdi ucuz emek cenneti, ucuz şirket cenneti, ucuz üretilen mal cenneti hâline getirip -yerli ve millî iktidar olduğu iddia edilen bu iktidar- yabancılara bu ucuzluğu satacak. Ülkenin bütün kaynakları, bütün değerleri, bütün emek gücü ucuza satılacak. Siz bu hâle getirdiniz bu ülkeyi ve bunu bir kez daha vurgulayalım. Şimdi, şunu da unutmayın: Bu politikanızla bu ülkenin halklarını, bu ülkenin toplumunu yoksullaştırıyorsunuz, yoksulluğu yaygınlaştırıyorsunuz ve sizin politikalarınıza ne Türkiye’de ne uluslararası alanda güven kalmadı; bu güvensizlikle bu iktidarı götüremeyeceksiniz, onu da bilin. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Sayın Ümit Beyaz.

Buyurun Sayın Beyaz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT BEYAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Artan kur artışı ve ortaya çıkan hayat pahalılığı nedeniyle Türkiye son dönemde en zor günlerini yaşamaya başlamıştır. Şahlanma açıklamaları çok kısa sürmüştür. Türkiye ekonomisi, ekonomik kurtuluş savaşı başlatacak kadar kötü duruma düşmüştür. Art arda yapılan zamlar takip edilemez hâle gelmiştir. Ekonomide kötü gidişatın suçu dış güçlere atılmıştır. Artış ve yapılan zamlara müdahale etmek yerine, yine suçu dış güçlere atmışlardır. Bu “dış güçler” kimdir? Mutlaka bunun açıklanması gerekmektedir. Gerçekten iktidarın söylediği gibi bir dış güç var ise bununla hepimiz mücadele etmeye hazırız. “Dış güçler” açıklamasına hiç kimse inanmıyor. Dış güçler değil, ekonomiyi planlayan da uygulayan da Hükûmet. Hepinizin de bildiği gibi, ülkemizde ekonomik politikaları planlayan da uygulayan da yalnızca Hükûmetin kendisidir. Bugün gelinen noktanın tek sorumlusu Hükûmettir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kur artışları, girdi maliyetlerinde artış, enflasyon, yüksek faiz, finansmana ulaşım, TL'deki artış ve değer kaybı ve hayat pahalılığı Türkiye ekonomisinin en önemli sorunları hâline gelmiştir. Kur artışı ve girdi maliyetlerindeki artış, yüksek faiz ve TL'nin aşırı değer kaybı işletme sermayesine olan ihtiyacı artırmıştır. Türkiye'nin dış borcu kur artışına bağlı sürekli artarak 446 milyar dolara ulaşmıştır; dış borç kur artışıyla birlikte maalesef sürekli artmaktadır. Özel sektörün dış borcu 240 milyar dolar, kamunun dış borcu 180 milyar dolar, Merkez Bankasının borcu ise 26 milyar dolardır. Dolar kurundaki her 1 TL'lik artış dış borcu 446 milyar dolar artırmaktadır. Döviz kurlarındaki artış, dalgalanma ihracatı durduracak boyuta ulaşmıştır. İhracatçılar fiyat veremez, mal alamaz duruma gelmiştir. Üretim ve ihracat durmak üzeredir. Türk ekonomisinde ham madde, enerji, lojistik başta olmak üzere pek çok girdi dövize endeksli durumdadır. Döviz bir günde yüzde 10-15 aralığında dalgalanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, piyasada her şeyin fiyatı artarken Samsun'daki üreticinin elindeki fındığın ve çeltiğin fiyatı artmıyor, Rize'deki çay üreticisinin elindeki çayın fiyatı artmıyor, buna rağmen marketteki raflar âdeta yangın yerine dönmüştür.

Acil önlem alınmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sağ olun Başkanım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Turan Aydoğan.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TURAN AYDOĞAN (İstanbul) - Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bizde bir âdet var: Ülkede başımıza bir iş geldiğinde hemen dış güçler deriz, şu deriz, bu deriz, onlara bazı isimler buluruz ve bunlar sebebiyle ayağa kalkamıyoruz, kalkınamıyoruz, birliğimiz beraberliğimiz bozuluyor falan filan… Ben buna katılmıyorum. Niye katılmıyorum? Eğer sizin bünyeniz sağlamsa bünyedeki virüs bünyeyi alt edemez. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu, siz bu sözlere katılıyor musunuz?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Biraz sonra cevap vereceğiz.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Ben söyleyeyim: Sayın Cumhurbaşkanının henüz büyük reis olmadan önce söylemiş olduğu sözler bunlar. Belki o tarihte belediye reisi olabilir, şu anda çok detaylarını bilmiyorum ama işte, hikâye bu, hikâye bu. İşinize geldiğinde faşizmin jargonuyla kılıf arıyorsunuz. Niye faşizmin jargonuyla diyorum? Goebbels’in kitabını alıp okursanız, orada, teknik olarak iktidarın ayakta kalması için önce “iç düşman” sonra “dış düşman” gibi kavramlarla beraber hareket ettiğini görürsünüz. Dış mihraklarla sizin yerli edebiyatımıza uygun uydurduğunuz gulyabaniniz… E, yemiyor kimse be kardeşim, yemiyor, yemiyor! Milletin karnı aç. Millet taş mı yiyecek ya, sizin gulyabaninizi yerken bir de taş mı yiyecek?

Ben size başka yollar göstereyim, orada arayın isterseniz dış mihrakı, iç mihrakı. Adaletsizliği bu ülkede dış mihraklar mı yaratıyor? Hukuksuzluğu, demokrasi yoksunluğunu dış mihraklar mı yaratıyor? Bunlar olmayınca böyle 3 kuruşa muhtaç hâle gelebiliyorsunuz. “Londra bankerlerinden, gidin, 6 kat faizle para alın.” diye size dış mihraklar mı söyledi? Niye normal yollardan borçlanamadınız da 6 kat faizle Londra bankerlerine borçlandınız? “Dövize endeksli sözleşmeler yapın, bu milletin kuruşu kuruşuna parasını peşkeş çekin.” diye dış mihraklar mı söyledi? Onlar mı yapıyor, kim yapıyor bu işleri? “128 milyar doları iç edin, piyasaya sürün, buharlaştırın, hukuksuz yöntemlerle beraber oradan, dövizden rant kazanacak alanlara verin.” diye dış mihraklar mı söyledi, kendiniz mi yaptınız? Bugünün kuruyla hazineye 750 milyar lirayı dış mihraklar mı yükledi? Yoksa bu ara dövizle alım satım yaparken bu arkadaşlar mı aynı alım satımları yapıyor? Üç günde bir Merkez Bankası Başkanını dış mihraklar mı değiştiriyor? Öyle ya, ekonomistsiniz ya, ekonomiyi biliyorsunuz ya(!) Nepotizmin nedeni, kayırmacılığın nedeni dış mihraklar mı? Kafanıza göre insanlarla çalışıp diğerlerini dışlıyorsunuz. İçte ve dışta gerilmiş bir Türkiye’nin temel nedeni dış mihraklar mı? 5’li çeteyi dış mihraklar mı yarattı? Öyle ya, yarattıysa bir nedeni olmalı!

Bir de ben bir şey soracağım sizin bu hikâyenizle ilgili ya: Dış mihraklar, dış mihraklar… Kim bu dış mihraklar? Öyle ya, somut olarak önümüze koyun. Bir gün birinin kapısında, bir gün diğerinin kapısında beklediğiniz devletler mi dış mihraklar, başkanıyla görüşmek için takla attığınız devlet mi, kapısında sizi sıraya dizdikleri devlet mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Kimdir bu dış mihraklar ya, kimdir bu dış mihraklar? Kabadayılığı beraber yapalım, adlarını açıklayın da beraber yapalım. Ya, insanda biraz öz güven olur, biraz yüz olur, biraz utanma olur. Yirmi yıldır devlet yönetiyorsunuz, sorumluluk alamayacak kadar aciz hâlindesiniz. Çıkın, insan gibi deyin ki: “Kardeşim, kötü yönettik, yanlış yönettik; sorumlu biziz.” Ben size söyleyeyim ama: Hukuka dayalı, demokratik, üreten, sosyal adaleti yüksek, nepotizmden uzak, sürdürülebilir bir devlet yapısı size rağmen gelecek. Vallahi de billahi de tallahi de geliyor gelmekte olan, haberiniz olsun!

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Uğur Aydemir.

Buyurun Sayın Aydemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA UĞUR AYDEMİR (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Covid-19 salgını bütün dünyayı kasıp kavuruyor. Hangi alanda? Her alanda, başta sağlık alanında. Sağlık alanında -sözüm ona- büyük ülkelerin her birinin bu Covid-19 salgınında sınıfta kaldığına şahidiz ama ülkemize dönüp baktığımızda, bizim sağlık altyapımız sayesinde bütün vatandaşlarımızın sağlığa ulaşımında, sağlığa erişiminde sıkıntı yaşamadığını çok net bir şekilde görüyoruz. Kaldı ki yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız da bu imkânlardan faydalandılar. Yani Türkiye pozitif bir ayrışım sağlamış oldu sağlık alanında.

Başka hangi alanlarda kriz yaşandı Covid-19 salgını nedeniyle? Ekonomik kriz değerli arkadaşlar. Bütün ülkelere baktığımızda -daha doğrusu- küresel ekonomi büyük bir kriz yaşadı. Dünya ekonomileri küçülürken Türkiye’nin 2020 yılında 1,8 olarak büyüdüğünü hep birlikte görüyoruz, Çin’den sonra 2’nci sırada büyüdük biz ve 2021 yılına baktığımızda yine dünyayla ayrıştığımızı görüyoruz, pozitif olarak ayrışıyoruz; ilk çeyrekte 7,2; ikinci çeyrekte 21,7; üçüncü çeyrekte 7,4 büyüme oranıyla âdeta rekor kırıyoruz.

Evet, değerli arkadaşlar, bu pandemi enerji fiyatlarında aşırı bir yükselmeye neden oldu. Bundan bütün dünya etkilendi, biz de etkilendik. Evet, petrol fiyatları, doğal gaz fiyatları, elektrik fiyatları hepsi yükseldi.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Ama Tayyip öyle demiyor “Zam yok.” diyor.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) - Ama biz bu fiyatları vatandaşımıza bugüne kadar yansıtmadık. Doğal gaz fiyatları Avrupa’da 5 kat yükselmesine rağmen biz sadece ve sadece yüzde 25 olarak vatandaşlarımıza yansıttık. Değerli arkadaşlar, bu da arz yönlü enflasyon oranını yükseltti. Bu ne demek? Bütün dünya artık enflasyonla tanışmış oldu. “Enflasyon nedir?” diye bilmeyenler, Amerika’sından Avrupa’sına kadar bütün ülkeler enflasyonla tanıştılar.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Hangi devlet sonuncu? Onu söyle Sayın Aydemir.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakınız, biz “Düşük faiz politikasını uygulayacağız." dedik. Sayın Cumhurbaşkanımız bunu her defasında söylüyor; ne zaman ekranlar başına çıksa, ne zaman mikrofonu eline alsa, hangi toplantıya girerse girsin, düşük faiz politikasından yana olduğunu dün de söyledi, bugün de söylüyor, yarın da söyleyecek, biz de buna inanıyoruz. Düşük faiz sayesinde ne olacak arkadaşlar? Yatırımlar artacak. Yatırım artınca ne olacak arkadaşlar? İstihdam artacak. İstihdam artınca ne olacak arkadaşlar? Üretim artacak. Üretim artınca ne olacak arkadaşlar? İhracat artacak.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Uyan, kendine gel, uyan!

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Bakınız, Türkiye 84 milyon nüfusa sahip, genç bir nüfusumuz var arkadaşlar. Ben size şunu söyleyeyim: Paradan para kazanma dönemi bitmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

Buyurun.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bakınız, eğer yüksek faiz olursa bizim yatırımcımız, bizim iş adamımız, bizim esnafımız kredi kullanarak nasıl yatırım yapabilir, nasıl üretim yapabilir? Yüzde 50 enflasyon olan bir ortamda bir esnaf -ben serbest piyasadan geliyorum- kullandığı kredinin yüzde 50’sini kredi aldığı yere, kurumlara ödeyebilir mi? Nasıl kâr yapacak, nasıl istihdam oluşturacak?

BEDRİ SERTER (İzmir) – Yüzde 25 faizi biz mi verdik?

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Krediyi veren kurumlar zerre kadar riske girmeden verdiği krediyi ne yapar? İş adamı iflas ederse eğer kredisini en güzel şekilde geri alır, eğer iflas etmezse de yüzde 50’sini faiz olarak, kâr olarak alır. Biz bu düzene “Dur!” diyoruz, bu sömürge düzenine “Dur!” diyoruz, “Dur!” demeye de devam edeceğiz Allah’ın izniyle, inşallah. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, inşallah, Türkiye’de bundan sonra, düşük faizle, yatırımlar artacak, ihracat artacak, cari açığımız da azalacak. (CHP sıralarından gürültüler)

Evet, buradan sizlerin desteğini bekliyoruz arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum…

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Düşük faizin neyine karşı geliyorsunuz?

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Yirmi yıldır neredeydiniz?

BAŞKAN – Sayın Aydemir…

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Düşük faize destek olmanızı bekliyoruz ve önergenin aleyhinde olduğumuzu ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Merkez Bankasının döviz rezervini neden satmaya zorlandığı, bu dövizin hangi kurdan kimlere satıldığı, son aylarda yaşanan kur krizlerini tetikleyen kararların araştırılması amacıyla 30/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Aralık 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

1/12/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 1/12/2021 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Engin Altay

                                                                                          İstanbul

                                                                                Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Grup Başkan Vekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Özkoç tarafından, Merkez Bankasının döviz rezervini neden satmaya zorlandığının, bu dövizin hangi kurdan kimlere satıldığının, son aylarda yaşanan kur krizlerini tetikleyen kararların araştırılması amacıyla 30/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (2962 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 1/12/2021 Çarşamba günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Murat Emir, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

On dokuz yıllık iktidarınız sonucunda ekonomiyi duvara dayadınız, bütün parametreler çöküyor, dövizi ancak seyredebiliyorsunuz, yapacağınız hiçbir şey kalmadı; milletimiz açlık, yoksulluk, işsizlikle baş başa, yarın çocuğuna süt alabilecek mi, alamayacak mı, bunu düşünüyor ama siz bu sorunları çözmek yerine âdeta bir sebep arayıp “Buradan nasıl sıyrılırız?”ın peşindesiniz.

Bakın, hâlinizi görünce divan edebiyatı aklıma geliyor. “Hüsnütalil” diye bir yöntem vardır, edebî bir tarz vardır. Onda sebep yakıştırma yapar şair yani olağan bir olayı romantik bir olaya bağlar. Mesela, sonbaharda dökülen yaprakların nedeni olarak sevgilinin göz yaşlarını söyler. Aynı şekilde, bunun halkçası da şudur: Nasrettin Hoca eşekten düşer “Zaten inecektim.” der.

Değerli arkadaşlar, bakın, sizin, öyle, faize bir savaş açtığınız falan yok; siz faizcisiniz, siz cumhuriyet hükûmetleri içerisinde en çok faiz ödeyen bir Hükûmetsiniz ama yapacağınız bir şey kalmadı. Niye? Çünkü 128 milyar doları arka kapıdan sattınız. (CHP sıralarından alkışlar) Biz neredeyse bir yıldır soruyoruz “128 milyar doları kime, hangi usullerle sattınız?” diyoruz, çıt yok sizden. Eğer Cumhurbaşkanı doğruysa yani şimdiye kadar ekonomiyi Cumhurbaşkanı yönetmediyse yani birileri Cumhurbaşkanını kandırdıysa yani Cumhurbaşkanının iradesi dışında on dokuz yıldır Türkiye yönetiliyorsa o hâlde bu 128 milyar dolar da olasıdır ki onun bilgisi ve dahli olmadan yapılmıştır. O zaman, gelin, araştıralım, bulalım o hainleri; kim satmış 128 milyar doları, bulalım; kim oradan para kazanmış, bulalım. Niye bundan korkuyorsunuz? Ama yapamazsınız. Niye biliyor musunuz? Çünkü bu araştırmayı yaparsak altından Cumhurbaşkanı ve damadı çıkar. Bunu siz de biliyorsunuz, o yüzden buna cesaret edemezsiniz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Belki ederler!

MURAT EMİR (Devamla) – Bakın, Cumhurbaşkanı diyor ki: “Tarihimizde ilk kez kendi ihtiyaçlarımıza, önceliklerimize ve gerçekliğimize uygun bir ekonomi politikası izlemeye başladık.” Arkadaş, siz on dokuz yıldır neredeydiniz? Sizi dinleyen, yeni seçilmiş bir hükûmet zanneder ama baktığınız zaman, ekonominin bütün çarkları donmuş durumda, çökmüş durumda ve siz her zaman, bildiğimiz o “teflon tava siyaseti”ne devam ediyorsunuz. Hiçbir sorumluluğunuz yok, hiçbir dahliniz yok; birileri gelmiş Türkiye ekonomisini duvara toslattırmış, birileri gelmiş bütçeyi talan etmiş ve siz de işin içinden sıyrılmaya çalışıyorsunuz. Öyle yağma yok, artık gazel okumanın zamanı geçti; sorumlu sizsiniz, sorumluluk alacaksınız.

Bakın, değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanı konuştukça dolar artıyor; neden? Çünkü biz ekonomiyi bir kişinin saplantılarıyla birlikte yönetmeye çalışıyoruz, o kişinin tatmin olmasını bekliyoruz ve o kişi gerçeği anlayana kadar da maalesef bu yanlış oyuna devam edeceğiz ve 84 milyon hep birlikte fakirleşmeye, yoksullaşmaya devam edeceğiz.

Değerli arkadaşlar, bu, yeni bir ekonomik model değildir; bu, Türkiye’yi fakirleştirmektir. Her şeyi azaltırsınız, bütün fiyatları artırırsınız, Türkiye’yi yoksullaştırırsınız ve onun üzerinden bir “ekonomik model” derseniz bunun adı aslında Pakistanlaşmadır, Afganistanlaşmadır. Bakın, “İhracat artacak.” diyorsunuz, nasıl artacak ihracat? Devalüasyon olduğu zaman, dolar değerlendiği zaman -zaten sizin ihracatınız ithalata bağlı yüzde 70 oranında- her şeyiniz pahalanacak, bir tek ne ucuzlayacak? Emek ucuzlayacak. Yani diyorsunuz ki: “Türk insanı çalışacak -o hani ‘dış güçler’ diyorsunuz ya- o dış güçlere ihracat yapacak.” Ve onun üzerinden de siz “Bakın, ne güzel, ekonomiyi büyüttük.” diyeceksiniz. Değerli arkadaşlar, artık, bundan sonra bu milletin karnı bunlara tok, ağır bir ekonomik krizden geçiyoruz ve gerçekten bu sorunları çözecek aklı başında, bilimsel ve piyasayla uyumlu bir yönetime ihtiyaç var ve sizin bunu yapma olanağınız yok. Sizin yapabileceğiniz tek şey bundan sonra ekonomiyi makyajlamaktır, ekonomide sanki sizin sorumluluğunuz yokmuş gibi yapmaktır. Cumhurbaşkanı konuşurken dolar artmasın diye Merkez Bankasına müdahale ettiriyorsunuz. Cumhurbaşkanı çıkıyor, o her şeyin altında dış güçler arayan Cumhurbaşkanı, bu sefer Devlet Denetleme Kurulunu göreve çağırıyor. Ya, Devlet Denetleme Kurulu sizin yetkinizde. Şimdiye kadar bir sürü yolsuzluk oldu, bir sürü iddialar oldu, 128 milyar dolar kapı arkasında satıldı, Devlet Denetleme Kurulunu niye göreve çağırmadınız? Peki, Devlet Denetleme Kurulu bu işi layıkıyla yapabilir mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MURAT EMİR (Devamla) - Yapamaz çünkü zaten asıl sorumlu sensin. Senin amacın, senin sorumluluğunu ortadan kaldırmaya çalışmak ve dış güçlere bağlayarak sanki senin hiçbir dahlin yokmuş gibi yapmak. O yüzden, bu Meclisin görevi bu duruma el koymaktır ve Türkiye’de, başta 128 milyar doların satışı olmak üzere, kim kara para üzerinden para kazanıyorsa, kim dolar manipülasyonu yapıyorsa, kim doların böylesine yükselmesine seyirci kalıyorsa ve kim tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyorsa onun sorumlusunu bulmaktır, ortaya çıkarmaktır. Tarihî bir görevimiz var, Meclisi bu görevi yapmaya davet ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Sayın Muhammet Naci Cinisli.

Buyurun Sayın Cinisli. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.

Gelecek hafta görüşeceğimiz bütçe teklifi, orta vadeli programın çizdiği makroekonomik çerçeve üzerinde şekilleniyor ama o günün şartları ile bugünün şartları tamamen birbirinden farklı.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, mikrofonun sesini biraz yükseltebilir misiniz?

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Bütçe teklifi makroekonomik tanımını yitirmiştir. Çok net bir şekilde görülüyor ki…

BAŞKAN – Sessizce dinlerseniz duyuluyor, sorun yok.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Biraz ciddiyet rica edebilir miyim arkadaşlar?

Süremi baştan başlatabilir misiniz rica etsem; hakikaten tamamen konsantrasyonumu kaybettim.

Biraz ciddiyet lütfen.

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Gelecek hafta görüşeceğimiz bütçe teklifi, orta vadeli programın çizdiği makroekonomik çerçeve üzerinde şekilleniyor ama o günün şartları ile bugünün şartları tamamen birbirinden farklı. Bütçe teklifi makroekonomik tanımını yitirmiştir. Çok net bir şekilde görülüyor ki önümüzdeki birkaç ay içerisinde sipariş TÜİK enflasyon oranı bile yüzde 30’ların üzerinde olacak. Yaşanan ekonomik krizle birlikte milletimiz hızla fakirleşiyor. Bizler gibi, AK PARTİ milletvekillerinin de milletimizin tasarruflarının korunmasını arzu ettiklerini düşünmek isterim. Aynı hassasiyeti, milletimizin emaneti Merkez Bankasının 128 milyar dolar rezervinin sorumsuzca eritilmesine karşı da göstermelerini beklerim. Bugün, 128 milyarı fazlasıyla arıyoruz. Kasada para olmadığı gibi maalesef itibar da yok, bugünkü tabloya şaşmamalı. Merkez Bankasının milletin emaneti döviz rezervlerini neden satmaya zorlandığı, hangi fiyatlarla kimlere satıldığı soruları yanıtlanmalı. 28 Şubat darbe girişiminin tetiklediği 2001 krizi sonrasındaki para hareketleri nasıl Mecliste araştırıldıysa 128 milyar dolar da yine araştırılmalı, kamuoyu dürüstçe aydınlatılmalı, Merkez Bankasının döviz rezervinin eritilmesindeki sır ortaya çıkarılmalıdır.

Artık çok net görülüyor ki devlet yönetilemiyor, bir devlet krizi yaşıyoruz. Doymak bilmeyen ak elitist kadro uğruna ülkemiz maalesef feda ediliyor. Sorumsuz sözde siyaset için alınan kararlar yüzünden ekonomik bir deprem yaşıyoruz. Bunun sosyal bir depreme dönmemesini dilerim, ülke hepimizin.

Son haftalarda döviz piyasalarında yaşanan aşırı dalgalanmaların ak elitistlere sağladığı avantajlar var mıdır, araştırılmalı. İYİ Parti olarak en büyük endişemiz, döviz kurundaki artışla büyük bir borç altına itilen devletimizin, dört bir yanının çevrelenmekte olduğu bir dönemde, uluslararası rekabet şartlarının çok ağırlaşacağı belli olan bir zamanda siyasi tavizlere zorlanma ihtimalidir; bu, tam da hakiki bir millî güvenlik sorunudur. Bu ortamı hazırlayan temel sebep, kurumlar arası iletişimi kesen, devlet hafızasını yok eden, devlet dışı aktörlerin devlet işlerine bulaşmasına ortam sağlayan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemidir. Bu sistem ve AK PARTİ kontrolü kaybetmiştir, sistemin ciddi kurumsal şeması yoktur. Milletimizin refahı, güvenliği, devletimizin bekası, ciddi, sürdürülebilir devlet mekanizmasını işletebilmek için parlamenter demokratik sisteme acilen ihtiyaç duyuyoruz.

Aslında bütün bu gayriciddiliklerden arınmak ve milletimizin aziz sağduyusuna başvurmak için derhâl seçime gidilmesinin zamanı geldiğini ifade eder, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit.

Buyurun Sayın Koçyiğit. (HDP sıralarından alkışlar)

(Uğultular)

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, AKP sıralarını uyarın.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Kürsüde bir milletvekili var ya!

HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Sayın Başkan, sayın vekiller ve ekranları başında bizleri dinleyen değerli halklarımız; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Şimdi CHP grup önerisi üzerine söz aldım. Aslında grup önerisi şöyle diyor: “Son aylarda döviz piyasalarında yaşanan aşırı dalgalanmaların nedenleri, sorumluları, bu krizlerden kimlerin vurgun yaptığı; Merkez Bankasının 128 milyar dolarlık döviz rezervinin kimlere, hangi kurdan ve hangi yöntemlere satıldığının açıklanması.”

(Uğultular)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Çok uğultu var.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Sayın Başkan, çok uğultu var.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, rica ediyorum, lütfen yerlerimize oturalım.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Şimdi, aslında biz bu araştırma önergesinin sorularının açık ve net olduğunu düşünüyoruz. Kurdaki bu dalgalanmanın sorumlusu tek adam rejimidir, onun başındaki Tayyip Erdoğan’dır, AKP Genel Başkanıdır; Merkez Bankası dâhil bütün kurumları etkisi altına alan ve bir sözüyle yöneten mevcut rejimin kendisidir.

Şimdi, demin bizim grup önerimizde de vardı -Sayın Grup Başkan Vekilimiz de ifade etti- sadece kasım ayında dolar yüzde 40 artmış ya da tersinden söylersek TL yani Türk lirası yüzde 40 değer kaybetmiş. Son eylül ayından beri toplamda yüzde 55’lik bir kayıp var değerli arkadaşlar. Hani, hep söylüyoruz ya “Paramız pul oldu.” diye, gerçekten paramız pul olmuş durumda ve bu paranın pul olması meselesi bütün ülkeyi yoksullaştırıyor, dar gelirliyi resmen içinden çıkılmaz bir yoksulluğa sürüklüyor ve sizler her zamanki yaptığınız gibi şükür edebiyatıyla halkımızın karnının doymasını bekliyorsunuz ama söyleyelim: Halkımız aç, halkımız işsiz, halkımız yoksul ve artık yoksulluk öyle bir boyut almış ki insanlar geçmişte pazara gittikleri arabalarıyla gece saatinde mahalleye çıkıyorlar ve “Artık yemek var mı? Toplarım.” diye bağırmak zorunda kalıyorlar. Sanırım, AKP iktidarı bu utancı hiç duymuyor ya da bunun sorumluluğunu da hiç hissetmiyor.

Şimdi, biz dolara dair ve diğer ekonomik göstergelere dair çok şey söylüyoruz ama görüyoruz ki karşımızda duymayan, anlamayan ve gerçekten yüreğine hiçbir şekilde dokunmayan bir iktidar var. Biz yoksulluk diyoruz; bakıyorsunuz. Biz işsizlik diyoruz; bakıyorsunuz. Biz dar gelirliler diyoruz; bakıyorsunuz. Biz asgari ücret açlık sınırının altında diyoruz; bakıyorsunuz. Yani hiçbir çözümünüz yok, sürekli gelip burada “Biz öyle büyüdük, böyle büyüdük.” edebiyatı yapıyorsunuz.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Büyümedik mi?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Doğru, büyüdünüz. Nasıl büyüdünüz? 5 tane müteahhit şirketiniz büyüdü, yandaş şirketleriniz büyüdü, vergi rekortmenleriniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Vergilerini ödemesi gerekenlerin en büyük vergi borçlarını silerek onları daha da büyüttünüz ama bizler yani toplumun yüzde 70’inden fazlası, yüzde 90’ı küçüldü, ekmekleri küçüldü. Dün alabildiği ekmeği bugün alamayan, dün bakkala gidip aldığı ekmeği bugün Halk Ekmek kuyruklarında soğuğa rağmen, kara rağmen, kışa rağmen bekleyerek almaya çalışan bir toplumsal yapı var, bir gerçeklik var ama ne yazık ki siz bu gerçekliği görmüyorsunuz ve bu gerçekliği pas geçerek işlerinize devam etmeye çalışıyorsunuz.

Hani, Çin'den sonra büyümüşsünüz ya, o zaman, gelin, bir anket yapalım, sokaklara çıkalım, hep beraber çıkalım, soralım bakalım, Çin'den sonra gerçekten Türkiye'nin büyüdüğünü bu halk düşünüyor mu, yoksullar düşünüyor mu, işçiler düşünüyor mu, kadınlar düşünüyor mu, 10 yaşındaki çıraklar düşünüyor mu, bunu hep beraber soralım diyorum.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Yaşar Kırkpınar.

Buyurun Sayın Kırkpınar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri takip eden kıymetli hemşehrilerimi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Aslında Merkez Bankası rezervlerinin ne zaman 128 milyar dolar olduğunu, bu rakamı kimin, nereden aldığını bilmiyorum ama şu an, Merkez Bankası rezervlerimiz zirve yaparak 123 milyar dolara ulaşmış durumda. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, anayasal ve göz bebeği bir kurumumuzdur; dövizle ilgili tasarruf yetkilerini nasıl kullanmışsa, yasal çerçeve içerisinde alım satım ya da yasal olan başka bir şekilde geçmişte nasıl tasarruf etmişse bugün de aynı şekilde tasarruf ediyor, bu tasarrufunu yarın da sürdürecektir. Bu işlemleri merak edenler Merkez Bankasının bilgi ve belgelerine, yaptığı iş ve işlemlere çok rahatlıkla ulaşabilirler, bu kayıtlar ilgili herkese açıktır. Bu soruya yine Cumhuriyet Halk Partili bir ekonomistin vermiş olduğu cevap da bu minvaldedir.

Burada bir kez daha altını çizmek isterim ki Türkiye, ekonomisi döviz kurlarına bağlı olarak büyüyen bir ülke değildir. Döviz kurları ekonominin göstergelerinden sadece bir tanesidir. Ayrıca, bu, ekonomi için, bizim ekonomimiz için ontolojik bir rakam da değildir. Burada önemli olan makroekonomik verilerdir, istihdam rakamlarıdır, büyüme ve ihracat rakamlarıdır. Ayrıca, burada sadece Türkiye yönünden değil, bu anlamda dünyaya da bakmak lazım. Yani mesela, Avrupa’da durum nedir; Fransa’da, İtalya’da, Almanya’da durum nedir; ABD’de durum nedir, buradaki şartlara baktığımız zaman, yine sağlıkta da gördüğümüz gibi, Türkiye’nin durumu bunların fevkindedir.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, inşallah, Türkiye’yi daha güçlü bir geleceğe kavuşturma adına var gücümüzle mücadele ediyoruz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – İnşallah(!)

YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) – Türkiye için kurguladıkları karanlık senaryolara bizler AK PARTİ hükûmetleri olarak ve Cumhur İttifakı olarak asla müsaade etmeyeceğiz ve izin de vermeyeceğiz.

Ben, bu vesileyle, sizleri ve ekranları başında bizleri takip eden kıymetli vatandaşlarımızı saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Herkesin müsterih olmasını buradan bir kere daha ifade ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, oylamaya geçmeden önce yoklama yapılmasını talep ediyoruz.

BAŞKAN – Bir yoklama talebi vardır, önce onu yerine getireceğim.

Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Altay, Sayın Tarhan, Sayın Emir, Sayın Hancıoğlu, Sayın Şahin, Sayın Adıgüzel, Sayın Şevkin, Sayın Bakırlıoğlu, Sayın Tanal, Sayın Kaya, Sayın Aydoğan, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Girgin, Sayın Gürer, Sayın Sarıaslan, Sayın Keven, Sayın Tüzün, Sayın Ünver, Sayın Gündoğdu, Sayın Köse.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Pusula veren sayın milletvekilleri lütfen Genel Kuruldan ayrılmasınlar, karşılaştırma yapacağım.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:16.39

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.57

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı ve yoklamalarla yaklaşık kırk-kırk beş dakika vakit kaybettik. Lütfen, o hassasiyette davranalım.

Pusula veren arkadaşlar da lütfen, Genel Kuruldan ayrılmasınlar.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Merkez Bankasının döviz rezervini neden satmaya zorlandığı, bu dövizin hangi kurdan kimlere satıldığı, son aylarda yaşanan kur krizlerini tetikleyen kararların araştırılması amacıyla 30/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Aralık 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Osman Boyraz ve 40 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- İstanbul Milletvekili Osman Boyraz ve 40 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3950) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı 287) (X)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 287 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan 1’inci maddenin önerge işleminde kalınmıştı.

1’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin (a) bendinde yer alan “ile veya” ibaresinin “ya da” olarak değiştirilmesini, (b) bendinde yer alan “ve” ibaresinden sonra gelmek üzere “/veya” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                    Çetin Osman Budak           Müzeyyen Şevkin

            Kocaeli                                Antalya                                 Adana

       Tacettin Bayır                                                Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu

             İzmir                                                                             Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi Sayın Tacettin Bayır’ın.

Sayın Bayır, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

TACETTİN BAYIR (İzmir) - Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

1’inci madde teknolojik önlemleri etkisiz kılmaya yönelik fiilleri işleyenlere verilecek hapis cezasını düzenlemekte olup cezai müeyyide vasıtasıyla Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamındaki haklara daha geniş bir koruma alanı sağlamaktadır. Her ne kadar gerekçede Avrupa Birliği direktifiyle uyum sağlandığı ifade edilse de bilgi toplumunda telif hakları ve bağlantılı hakların belirli yönlerinin uyumlaştırılması hakkında 22 Mayıs 2001 tarihli ve 2001/29 sayılı Avrupa Parlamentosu ve Konsey Direktifi’yle ilgili daha kapsamlı düzenlemeler yapmayı gerektirmektedir.

Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 1’inci maddeye genel olarak bir itirazımız bulunmamakla birlikte, yapılan düzenleme de 30’uncu maddeyle ilgili olduğundan kanun teklifinin özellikle 16’ncı maddesi hakkında görüşlerimi beyan etmek istiyorum: 16’ncı madde, limanların işletme sürelerinin kırk dokuz yıllığına uzatılmasını ele almaktadır. İhaleye girmeyen şirketlerin davet edilmesi yapılacak bir uygulamadır; eşitlik ilkesiyle bağdaşmamaktadır, Anayasa’ya aykırılık taşımaktadır. Hiçbir siyasi erkin, stratejik açıdan önem taşıyan, kamu malı olan limanları Katarlılara veya 5’li yapıya babasının malı gibi vermeye hakkı yoktur; onlar size dedelerinizden miras kalmadı, onlar halkın malıdır. Ayrıca, limanların ülke savunmasındaki önemini, ticaretin ana unsurlarından biri olduğu gerçeğini de hiç kimse unutmamalı. Buradan hareketle, limanların uyuşturucu trafiğine açılmasına da göz yummamızı bizden asla beklemeyin.

Şimdi, düşünebiliyor musunuz, 2027’de süresi dolacak olan Hopa Limanı Katarlılara verilerek, 2028’e uzatılan Antalya Limanı, daha süresi devam eden yani süresi bitmemiş olan Çeşme, Mersin, İskenderun, Marmaris gibi limanlarımız birilerine peşkeş çekiliyor ve kırk dokuz yıllığına kullanım hakkı veriliyor. Liman özelleştirmeleri yapılırken bu firmalar bu limanları ihaleyle aldılar. Bu limanları alırlarken -çok doğal ki- kârını, zararını, yatırım süresini, sözleşmenin de ne zaman biteceğini biliyorlardı. Peki, şimdi ne oldu da bitimine yıllar var iken ekstra bir süre veriyorsunuz bunlara? Neden? Burada ülkemizin hangi çıkarı var? İhalesiz bir biçimde aynı firmalara eşitlikten yoksun olarak veriyorsunuz limanları, amacınız nedir? Yok, yatırım yapacaklarmış; yapsınlar, ellerinden tutan mı var? Yatırımlarına engel olan kimse yok, daha önlerinde dünya kadar da zaman var. Yoksa, acaba diyorum, ilk seçimlerde kaybedeceğinizi destek aldığınız sermaye bile görerek “Sonra bizi muhalefet partisiyle uğraştırmayın, şunu, bu ihaleleri kırk dokuz yıllığına uzatıverin, giderayak bize böyle bir güzellik yapın.” şeklinde talepleri olduğu için mi ısrarcısınız bu maddede? Size bir teklif: Erken seçim diyoruz, yanaşmıyorsunuz; iddianız o ki “Oylarımız düşmedi, tam tersine yükseliyor, yüzde 80 oy alacağız.” diyorsunuz. Peki, o zaman, buyurun, çıkartalım bu maddeyi tekliften, seçimlerden sonra tekrar getirelim Komisyona; madem bu kadar iddialısınız, görelim sizleri. Bakalım, halkımız bunu onaylayacak mı, ret mi edecek?

Sevgili Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; maddede soru işareti olan bir yer daha var ki “…davalardan vazgeçilmesi halinde sözleşmelerinin süresinin kırk dokuz yıla kadar uzatılması amaçlanmaktadır.” denilmektedir. Sorum şu: Dava eden biz miyiz, kaç limanda dava var, hangi taraf dava açtı, bu cümle niçin buraya iliştirildi? Bunları merak ediyorum, bunu Komisyonda da yöneltmiştim. Bu sorularımın cevaplanmasıyla birlikte, bu maddeye Cumhuriyet Halk Partisi olarak ret oyu kullanacağımızı belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. Halkın limanlarının 5 adama verilmesine izin vermeyeceğiz. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinde yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Fahrettin Yokuş             Dursun Müsavat Dervişoğlu            Dursun Ataş

            Konya                                   İzmir                                  Kayseri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Dursun Ataş’ın.

Buyurun Sayın Ataş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 287 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, kanun teklifinin genel gerekçeleri arasında, iş yaşamının doğrudan içinde olan kalfa ve çıraklara yönelik bazı düzenlemeler yapılmaktadır. Kanun teklifiyle, mesleki ve teknik öğretimin daha fazla tercih edilmesini sağlamak amaçlanmaktadır. Yapılan kısmi iyileştirmeler olumlu olmakla birlikte, hem piyasanın hem de öğrencilerin sorunlarını çözebilecek nitelikte değildir. Ülkemizde mesleki ve teknik eğitim içinde 1,5 milyon, mesleki eğitim merkezlerinde ise 115 bin öğrenci, çırak ve kalfa bulunmaktadır. Bu öğrenciler stajyer, daha çok, ucuz işçi gibi kullanılmaktadır. Ayrıca, bu çıraklık ve staj süreleri emeklilik prim ve gün sayılarının hesabında ve sigorta sürelerinin başlangıcında kabul edilmemektedir. Kanun teklifinde bu hususlara ilişkin bir düzenlemenin getirilmemesini eksiklik olarak görmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, AKP iktidarının on dokuz yılının sonunda, ülkede her alanda sorunlar çığ gibi büyümektedir; bunların başında da eğitim ve sanayi gelmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı “Bizden önce 76 üniversite vardı, 207 üniversiteye çıkardık. Şu anda üniversitemizin olmadığı il yok.” dese de sanayi sektöründe teknik ara eleman sıkıntısı her geçen gün büyümektedir. Eğitimi bile sayılardan ibaret gören bu zihniyetin, bu kanun teklifiyle de sadece sayılarda değişiklikler getirmesi bizleri şaşırtmamıştır.

İşsizliğin rekorlar kırdığı bir dönemde sanayicilerin ara eleman, kalifiye personel bulamaması son derece düşündürücüdür. Ancak, bu başarısızlığın üstünü örtmeye çalışan AKP “Millet iş beğenmiyor.” diye algı yaratmaya çalışmaktadır. Ancak asıl olan, mesleki eğitimin yetersiz olduğu, eğitim sisteminin kalifiye ara eleman yetiştirememesidir. Bu durum, AKP’nin eğitimi vakıflara, cemaatlere taşere ederek eğitim sistemini getirdiği durumun sonucudur. Bugün, Türkiye’deki hiçbir devlet üniversitesi dünyanın en iyi 500 üniversitesi sıralamasına bile girememektedir. “Üniversite sayımızı 207’ye çıkardık.” diye hava atan başekonomist, başka bir konuşmasında da “Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir şey yok.” diyor. İşte, size AKP’nin devlet ciddiyeti ve planlama anlayışı. Bunun sonucu olarak gelinen noktada, ara eleman sıkıntısı yüzünden bazı sektörlerde işler yürümemektedir, sanayimiz ağır darbe almaktadır. Kalifiye eleman bulunmadığı için pek çok sanayici işini büyütmekten korkmaktadır, kapasite artıramamaktadır. Birileri çıkıp pişkin pişkin “Bazı şehirlerde sanayiyi Suriyeliler ayakta tutuyorlar.” diyerek Suriyeli güzellemesi yapacağına bu sorunların çözümü için uğraşmalıdır.

Değerli milletvekilleri, kimsenin güveninin kalmadığı TÜİK’in masabaşında hazırladığı gerçeğin çok altındaki rakamlar dahi gençlerin nasıl bir işsizlik bunalımı yaşadığını göstermektedir. 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusun işsizlik oranı yüzde 21,5’tur. Yine, resmî rakamlara göre, gençlerin yaklaşık yüzde 60’ı iş gücüne katılamamaktadır. AKP’nin yeni Türkiye’si diplomalı işsizler ordusuna dönüşmüştür. Gelinen noktada, memlekette kasiyerlik yapan mühendis gençlerimiz var; inşaatta çalışan öğretmen gençlerimiz var; çiftçilik yapan bankacı gençlerimiz var; otelde çalışan gazetecilik mezunu gençlerimiz var; mevsimlik işçi olarak çalışan felsefe mezunu gençlerimiz var. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün cumhuriyeti emanet ettiği Türk gençliği “Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir şey yok.” anlayışıyla değil “Herkes en iyi, kaliteli eğitim almalı, kimse işsiz kalmamalı.” düsturuyla yönetilen bir Türkiye’de yaşamayı hak etmektedir.

Değerli milletvekilleri, tek adam yönetiminin ülkemizi taşıdığı noktada açlık, yoksulluk, işsizlik ve sefalet bulunmaktadır. Ekonomist olduğunu iddia eden Sayın Cumhurbaşkanının ülkemizde yaptığı ekonomik deneyler yüzünden döviz kurlarında yaşanan üst üste artışlar vatandaşın hayatına zam, yüksek enflasyon, gelirlerde düşüş ve işsizlik olarak yansımaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

DURSUN ATAŞ (Devamla) – Sağ olun Başkanım.

Bu ülke sizin deney tahtanız değildir. Getirin sandığı, düşün bu milletin yakasından. Esnafın dükkânında yeniden bereket olsun, mutfaktaki tencere yeniden yine kaynasın, gencin umutsuzluğu umuda dönüşsün diyor; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinde geçen “şekilde” ibaresinin “biçimde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Dirayet Dilan Taşdemir                Hüseyin Kaçmaz                  Ali Kenanoğlu

              Ağrı                                   Şırnak                                İstanbul

Serpil Kemalbay Pekgözegü                                                Nusrettin Maçin

             İzmir                                                                          Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Hüseyin Kaçmaz’ın.

Buyurun Sayın Kaçmaz. (HDP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; torba yasada gerek bölüm üzerinde gerek bütünü üzerine gerekse de muhalefet şerhinde aslında birçok defa, defaatle dile getirdiğimiz söz konusu elektrik faturalarındaki TRT payının kaldırılmasının, sadece limanların kırk dokuz yıllığına ihalesiz bir şekilde yandaşlara peşkeş çekilmesini perdeleme gayesiyle yapıldığını defaatle dile getirdik. Bu konu niye önemli? Çünkü son dönemlerde limanlar uyuşturucu kaçakçılığıyla sürekli gündeme geliyordu ve bu sebeple bu konuya ilişkin muhalefet ettiğimizi tekrar belirtmek isterim.

Yine, bir diğer konu, AKP iktidarları dönemindeki cezaevleri uygulamalarına baktığımızda AKP’nin içine 12 Eylül ruhunun kaçtığını görüyoruz. Keyfî rejim, işkence rejimine dönüşmüş durumda, hukuksuzluk ve keyfîyet kanıksatılmaya çalışılıyor cezaevlerinde. Cezaevlerinde yaşanan kötü muamele, işkence ve hak ihlalleri ciddi boyutlara ulaşmış ve neredeyse tüm cezaevlerinde benzer ihlaller rutin hâle gelmeye başlamıştır. Zorla sürgünler, sürgünler sırasında kötü muamele, ağır hasta tutukluların tahliye edilmemesi, çıplak aramanın dayatılması, koğuş araması adı altında tutsakların eşyalarının dağıtılması, keyfî iletişim cezaları, kitap, dergi, günlük gazetelerin verilmemesi gibi uygulamalar tüm cezaevlerinde benzer şekilde açığa çıktığı gibi özellikle pandemi sürecinde hasta tutukluların sağlık durumu da gün geçtikçe daha ağır bir hâl almaktadır. İHD verilerine göre, 590’ı ağır olmak üzere 1.564 hasta tutuklu bulunmaktadır. Bu hasta mahpusların birçoğunun “Cezaevinde kalamaz.” raporu olmasına rağmen tahliye edilmemektedirler ve infazları ertelenmemekte. Cezaevlerinde tutulan ve ağır hasta olan tutuklulardan biri, tahliyesine iki yıl kaldığı hâlde on yıl önceki disiplin cezaları sebebiyle tahliyesi altı yıl ertelenmiş olan Menderes Leyla’dır. Kemik erimesi, titreme, KOAH gibi birçok hastalığı bulunan Menderes Leyla’nın infazının ertelenmesine 2005, 2006, 2007 yıllarında cezaevi idaresi tarafından verilen hücre cezaları gerekçe gösterilmiştir. Yine diğer bir ihlal, yine diğer bir keyfî uygulama, yine diğer bir hukuksuzluk örneği olarak Diyarbakır İnfaz Hâkimliğinin Cezaevi Gözlem Kurulu kararına ilişkin vermiş olduğu ret kararı.

Değerli milletvekilleri, ceza yargılamasının temel ilkelerinden olan “Nemo Tenetur” isimli bir ilke vardır. Söz konusu ilke, Anayasa’nın 38’inci maddesinin beşinci fıkrasında da işlenmiş. Söz konusu ilke nedir, Anayasa’da nasıl işlenmiş? Hiç kimsenin kendisini veya kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya ve bu yönde delil göstermeye zorlanamayacağı hükme bağlanmış. Anayasa’da da bu işlenmiş ve ceza yargılamasının temel ilkelerinden biridir ve yüzlerce yıldır var olan bir ilke ancak söz konusu cezaevlerinde kurulan cezaevi gözlem kurullarının kararlarının neredeyse tümünde söz konusu hukuksuzluklarla birlikte infaz hâkimliğinin de aslında buna iştirak ettiğini görüyoruz. Söz konusu kararda “Hükümlü Mehmet Hakkı Yıldız hakkında dosya üzerinde yapılan değerlendirmede adı geçen hükümlünün tekrar değerlendirme sürecinde herhangi bir disiplin cezası almadığı, haklarını iyi niyetli kullandığı değerlendirilmiş olsa da hükümlünün kendisine İdare ve Gözlem Kurulu tarafından sorulan PKK’nin terör örgütü olup olmadığı konusuna ısrarla cevap vermeyerek ‘kendisinin herhangi bir örgüte karşı ideolojisinin olmadığı’ şeklindeki beyanlarının mevcut olduğu, dolayısıyla Kurul tarafından yapılan değerlendirme neticesinde…” devam ediyor ve sonrasında “koşullu salıvermesinin reddine” diyor yani hâkimlik eliyle, Cezaevi Gözlem Kurulu eliyle Anayasa ihlal ediliyor. Yine dediğimiz gibi, ceza yargılamasının temel ilkeleri de ayaklar altına alınıyor.

Yine, cezaevlerinden tabutlar çıkmaya devam ediyor. AKP iktidarları döneminde, yüzlerce mahpusun ailesiyle, çoluğu çocuğuyla vedalaşmasına bile müsaade edilmeden, veda hakkı tanınmadan cezaevlerinde ölümüne müsaade edildi. İskenderun T Tipi Cezaevinde Rojavalı Bangin Muhammed Türkiye'de suç işlemediği hâlde örgüt üyesi olduğu iddiasıyla ceza aldı, söz konusu mahpusun midesinin yarısı ve bağırsaklarının yarısı alınmıştı, bütün vücudunda yer yer şişlikler vardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Sayın Başkan, müsaadenizle.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Oturduğu yerden üstünün ıslandığını fark etmeden idrarının aktığı söylenmişti. Bacaklarını kullanamıyordu, kişisel hiçbir ihtiyacını karşılayamadığı hâlde yanındaki hasta mahpusla geçici koğuştaydı ancak o koğuştan alındı ve yine tek başına bir koğuşta tek başına hayatını kaybetti. Bu ölümden de iktidar ve cezaevi yönetimi sorumludur.

Değerli milletvekilleri, her ne kadar iktidar “Ekonomimiz, demokrasimiz uçuyor." dese de bizim oralarda anlatılan bir hikâye vardır: “Kartal koyunu kapmış, yemek için yuvasına götürüyorken koyun bağırmış ‘Görüyor musunuz, uçuyorum.’” diye. Evet, uçuyorsunuz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ama öncesinde bir karar yeter sayısı talebi vardır.

Önergeyi kabul edenler… Etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.21

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.36

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

1’inci madde üzerinde Hüseyin Kaçmaz ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

287 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Cibuti Ulusal Meclis Başkanı Muhammed Ali Houmed, Yemen Temsilciler Meclisi Başkanı Sultan Saeed el- Burkani ve beraberlerindeki heyete “Hoş geldiniz.” denilmesi

BAŞKAN – Parlamenterler Arası Kudüs Platformu’nun 4’üncü Konferansı vesilesiyle ülkemizde bulunan Cibuti Ulusal Meclis Başkanı Muhammed Ali Houmed, Yemen Temsilciler Meclisi Başkanı Sayın Sultan Saeed el-Burkani ve 45 ülkeden 100 milletvekilinden oluşan parlamenterler Genel Kurulumuzu teşrif etmişlerdir. Kendilerine Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu adına “Hoş geldiniz.” diyorum. (Alkışlar)

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Osman Boyraz ve 40 Milletvekilinin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3950) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı 287) (Devam)

BAŞKAN – Sayın Milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair 6 önerge vardır. Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan teklife konu kanunun Komisyon metninde bulunmayan ancak teklifle çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve Komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür.

Yeni madde ihdasına dair Divana ulaşan önergeler Komisyon metninde bulunmayan bir konuda değişiklik öngörmektedir. Ayrıca, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi ve Meclis uygulamaları çerçevesinde bir bölümde en fazla 2 tane yeni madde ihdası önergesi kabul edilebilmektedir. Dolayısıyla İç Tüzük gereğince bu önergeleri işleme almamız olanaklı değildir ancak grupların uzlaşısı nedeniyle, emsal teşkil etmemek üzere, önergeleri işleme alacağım. Önergeleri okutup Komisyona soracağım, Komisyon önergelere salt çoğunlukla katılırsa önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım, Komisyonun salt çoğunlukla katılamaması hâlinde ise önergeleri işlemden kaldıracağım.

Önerge işlemlerine geçmeden önce yerlerinden ikişer dakika Grup Başkan Vekillerimize söz vereceğim.

Sayın Dervişoğlu, buyurun lütfen.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

İhdas edilen maddeleri yetkili kurullarımızda da inceledik, dolayısıyla yerinde buluyoruz. Yalnız bazı eksiklikler de var, o eksikliklerin ikmal edilmesi noktasında Türkiye Büyük Millet Meclisinin dikkatini çekmek istiyorum. Bu düzenleme BAĞ-KUR ve SGK emeklilerini kapsamıyor. Anadolu’nun birçok yerinde hem diş hekimi hem de hekim BAĞ-KUR emeklisi durumunda. O sebeple bu konunun da göz önüne alınması temennisini tekrarlıyorum. İYİ Parti olarak bu düzenlemeye “evet” oyu vereceğimizi ve katıldığımızı ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bülbül, buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Genel Kurulda görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin içerisine madde ihdası yoluyla eklenmesi planlanan bu 8 maddelik teklifin bizler de isabetli olduğu kanaatiyle birlikte kanunu imzalayan ve teklif edenler arasında yer almaktayız. Milliyetçi Hareket Partisi olarak özellikle emekli adi malullük veya vazife malullüğü aylığı bağlanmış olup da aylıklarıyla birlikte makam tazminatı ödenmesine hak kazanamamış olan tabip ve diş tabiplerinin ilgili mevzuatına göre uzman olanlara emekli maaşında iyileştirme öngören bu kanun teklifini, yine, aynı şekilde tabip, diş tabibi sınıfı personel için döner sermaye bütçesinden yapılan sabit ek ödemenin merkezî yönetim bütçesinden karşılanmasına yönelik teklifi ve bununla birlikte, söz konusu olan teknik düzenlemeleri isabetli buluyor, inşallah doktorlarımıza, hekimlerimize, diş tabiplerimize hayırlı olması kanaatimizi dile getiriyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Özellikle bu pandemiyle mücadele döneminde fedakârlıkları tartışmasız olan tabiplerimize ve diş hekimlerimize yapmış olduğumuz bu iyileştirme inşallah kendileri için faydalı olur temennisiyle yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Evet, bu görüştüğümüz kanuna dair ihdas edilen maddelere ilişkin biz de olumlu bir yaklaşım içindeyiz yani özellikle doktorların koşullarında -hem pratisyenlerin hem uzmanların- tam talep edildiği kadar olmasa da bir iyileştirme sağlıyor ancak meslek odalarının ve ilgili meslek örgütlerinin taleplerini tam karşıladığını söyleyemeyiz, bu talepleri karşılamaktan uzak, ciddi eksiklikler var. Özellikle sağlık emekçileri için de aslında aynı yönlü düzenlemelerin yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Örneğin, hemşirelerin, hemşirlerin, ebelerin, teknikerlerin, diyetisyenlerin, psikologların, sağlık memurlarının da aslında bu kapsamda değerlendirilmeleri gerekiyor. Çünkü doktorlarla aynı ortamda çalışan diğer sağlık personelinin bu şekilde ayrımcı bir yaklaşıma, farklı yaklaşımlara tabi olmasını adil bulmadığımızı ifade etmek istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – TTB’nin, SES’in bu konuda çok sayıda çalışması var, taleplerini zaten kamuoyuyla da paylaşıyorlar.

Son olarak şunu da söyleyeyim: Maddelerde özellikle “Cumhurbaşkanının kararıyla artırılabilir, eksiltilebilir…” gibi buna benzer, birçok kanunda olan durum maalesef burada da var, bu da subjektif bir sonuca sebep olabilir.

Totalde, bu eksiklikleri ifade ederek bu ihdas edilen maddelere olumlu oy vereceğimizi ve destekleyeceğimizi de ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Altay…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Covid-19’la mücadelenin ikinci yılı tamamlanmak üzere. Sağlık çalışanlarımızı –tabii başta doktorlarımızı- alkışlamakla yetindik, onların feryatlarına kulak asmadık, onların içinde bulundukları çalışma ortamları konusunda biraz duyarsız kaldık. Biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bütün sağlık çalışanlarından önce ve peşinen bir özür diliyoruz. Keşke şu teklifi, ek maddeleri çok daha önce yapabilseydik; bunu da arz ediyorum.

Son on yılda toplam 4.891 genç doktor Türkiye'den yurt dışına çıktı Sayın Başkan. Yine, Türk Tabipleri Birliği 2012’de sadece 59 doktora “iyi hâl belgesi” vermişken bu sayı bu yılın ilk dokuz ayında 967 oldu. Bu sayılar büyük sayılar, yurt dışına doktorlarımız kaçıyor. On sekiz ayda istifa eden doktor sayımız 8 bini buldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Dolayısıyla, bu iyileştirme çok geç kalmış bir iyileştirme ama her şeye rağmen Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu eksik bulduğumuz iyileştirmeye “ama”sız “fakat”sız, kayıtsız şartsız tam destek veriyoruz. Lakin bununla beraber hemşirelerimize 3600 sözümüzü bir an önce vermemiz lazım. Ebelerimiz, hemşirelerimiz, acil tıp teknisyenleri, yoğun bakım çalışanları, röntgen teknisyenleri, laboratuvar teknisyenleri, hasta bakıcılar, odyometristler, psikologlar bu iyileştirmeden yararlanamıyor. Buradan çoğunluk partisine sesleniyorum: Mümkünse bu iyileştirmeyi tüm sağlık çalışanları için yapalım. Sağlık ordusunu bir bütün düşünelim. Bu, aynı zamanda, sağlık çalışanları bakımından iş barışının bozulmasına da yol açabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Doktorlarımız yapılan bu düzenlemeyi, bu iyileştirmeyi fazlasıyla hak ediyorlar. Ancak diğer sağlık çalışanlarını ihmal etmemiz de bir anne babanın evlatları arasında ayrımcılık yapması gibi olacaktır. Bu konudaki takdiri önce AK PARTİ Grubuna, sonra Sayın Sağlık Bakanının dikkatine sunuyorum.

Sağlık çalışanlarımıza bu iyileştirmeyle gönül, vefa ve şükran borcumuzu bir nebze de olsa ödemiş olacağız. Bu vesileyle başta doktorlarımız olmak üzere, tüm sağlık çalışanlarına Türkiye Büyük Millet Meclisinden saygılarımızı, hürmetlerimizi, sevgilerimizi sunuyoruz efendim.

Hayırlı olsun.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Elitaş, buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle, tüm siyasi parti Grup Başkan Vekillerine buradan teşekkürlerimi iletiyorum.

Arkadaşlarla yaptığımız istişare sonucunda, sağlık çalışanlarının, özellikle doktorların yıllardır içinde bulunduğu mağduriyeti ve çözülmesi için yapılan gayretleri inşallah bugün nihayete getirmiş oluyoruz. Yapılan artışlar muhakkak ki tatminkâr olmayabilir. Gönül ister ki daha yüksek imkânları sağlayabilmek ama bildiğiniz gibi, hem toplumsal barışı sağlayabilmek hem de bütçe dengelerini gözetebilmek için bu işleri yapıyoruz.

Özellikle doktor arkadaşlarımızın aldıkları ücretler ile emekli maaşları arasındaki ortaya çıkan bir uyumsuzluk sonucunda yüksek ücret alıp düşük emekli maaşı almasının uyumsuzluğunu kısmen burada gidermiş oluyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bir de döner sermayeden paylaşılan kısımların her tarafta aynı olmaması dolayısıyla, bu dönemde, 2022 yılı içinde genel bütçeye aktararak döner sermayeden aldıkları payı eşit bir şekilde dağıtma imkânı verdiğimizden dolayı önemli bir düzenlemedir diye düşünüyorum.

Hemşirelerle ilgili, diğer sağlık çalışanlarıyla ilgili yapılan toplu sözleşmede zaten ücret artışları gerçekleştirilmiştir. Bu performansla ilgili kısım daha sonraki konularda değerlendirilecek.

Ben tekrar tüm siyasi parti Grup Başkan Vekillerine ve konuyla ilgili hassasiyet gösteren tüm siyasi parti gruplarından milletvekili arkadaşlarımıza, doktor arkadaşlarımıza, doktor olmasa da onların bu hassasiyetine, iki yıllık pandemi sürecinde canla başla çalışan sağlık ekibine yaptıkları katkılardan dolayı çok çok teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Biz de Başkanlık Divanı olarak Meclisin iradesine sunacağımız bu önergelerin sağlık çalışanlarımız ve doktorlarımız için hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Yeni madde ihdasına ilişkin ilk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 2 – 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun ek 84 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “(17.000)” ibaresi “(40.000)” şeklinde, “(13.000)” ibaresi “(33.000)” şeklinde değiştirilmiş ve maddenin beşinci fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

       Mustafa Elitaş                Muhammed Levent Bülbül        Leyla Şahin Usta

           Kayseri                                Sakarya                                 Konya

        İsmail Güneş                         Recep Şeker                   Selim Gültekin

             Uşak                                 Karaman                                 Niğde      Abdullah Ağralı                     Ahmet Demircan                Gülay Samancı

            Konya                                 Samsun                                 Konya        İsmail Tamer                     Zeynep Gül Yılmaz                Semiha Ekinci

           Kayseri                                 Mersin                                  Sivas     Çiğdem Koncagül                     Mustafa Esgin      Sabahat Özgürsoy Çelik

           Tekirdağ                                 Bursa                                   Hatay

     Tuba Vural Çokal              Fatma Betül Sayan Kaya         Şenel Yediyıldız

           Antalya                                İstanbul                                  Ordu

    Lütfiye Selva Çam                Mihrimah Belma Satır             Mustafa Demir

            Ankara                                İstanbul                               İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Değerli Başkanım, salt çoğunluğumuz vardır, önergeye katılıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Yeni maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Yeni madde kabul edilmiş ve teklife yeni bir madde eklenmiştir.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – “Oy birliği” diye tutanaklara geçsin efendim, oy birliğiyle kabul edildi.

BAŞKAN – Yeni madde ihdasına ilişkin diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

"MADDE 3 – 4/1/1961 tarihli ve 209 sayılı Sağlık Bakanlığına Bağlı Sağlık Kurumları ile Esenlendirme (Rehabilitasyon) Tesislerine Verilecek Döner Sermaye Hakkında Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiş, fıkranın mevcut ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, ikinci fıkrasında yer alan "Bakanlık merkez teşkilatı ile Türkiye Halk Sağlığı Kurumu (laboratuvarlar hariç) ve Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunun merkez teşkilatında” ibaresi "Bakanlık merkez teşkilatında (laboratuvarlar hariç)” şeklinde, "Maliye Bakanlığının” ibaresi "Hazine ve Maliye Bakanlığının” şeklinde değiştirilmiş, fıkrada yer alan "idarî sağlık müdür yardımcısı, idarî halk sağlığı müdür yardımcısı,” ibaresi ile "başhemşirelerde yüzde 200'ünü,” ibaresi madde metninden çıkarılmış, fıkranın altıncı cümlesi ile maddenin üçüncü, dördüncü ve beşinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve altıncı fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

"Her bir sağlık tesisinde ek ödemeye esas işlemleri denetlemek üzere inceleme heyetleri oluşturulur.”

"Sağlık kurum ve kuruluşlarında Bakanlıkça belirlenen hizmet sunum şartları ve kriterleri, personelin unvanı, görevi, çalışma şartları ve süresi, hizmete katkısı, performansı, tetkik, eğitim-öğretim ve araştırma faaliyetleri ile muayene, ameliyat, anestezi, girişimsel işlemler ve özellik arz eden riskli bölümlerde çalışma gibi unsurlar dikkate alınmak suretiyle ek ödemenin oranı, usul ve esasları ile inceleme heyetlerinin yapısı, çalışma usul ve esasları Hazine ve Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. ”

"Bu fıkra uyarınca personele her ay yapılacak ek ödeme net tutarı, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 9 uncu maddesi uyarınca kadro ve görev unvanı veya pozisyon unvanı itibarıyla belirlenmiş olan ek ödeme net tutarından az olamaz ve bu kapsamda söz konusu ek 9 uncu maddeye göre belirlenen ödeme tutarları bu fıkra uyarınca döner sermaye gelirlerinden yapılacak ek ödemeden mahsup edilmek üzere merkezi yönetim bütçesinden karşılanır. "

"Bakanlık bağış, faiz ve kira gelirleri dışındaki döner sermaye gelirleri ile nakit kaynaklarını personele ek ödeme dağıtımında kullanabilir. Bu maddenin ikinci fıkrasının altıncı cümlesi ile ek 3 üncü madde kapsamında yapılacak ödemeler dışında dağıtılacak ek ödemenin yıllık toplamı, döner sermaye gelirlerinin yüzde kırkını aşamaz. Bu oran, doğal afet, salgın hastalık ve benzeri olağandışı durumlarda Cumhurbaşkanı kararı ile yüzde 50’sine kadar artırılabilir.”

Bakanlık döner sermaye işletmeleri, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi, kaliteli ve verimli hizmet sunumunun teşvik edilmesi, sağlık kurum ve kuruluşlarının kendi imkânlarıyla karşılayamadıkları ihtiyaçların giderilmesi, eğitim, araştırma ve geliştirme faaliyetlerinin desteklenmesi, Bakanlık taşra teşkilatının desteklenmesi amacıyla yapılacak giderlere iştirak etmek için aylık gayrisafi hasılattan aylık tahsil edilen tutarın yüzde 6'sını geçmemek üzere Bakanlıkça belirlenecek oranı Bakanlık Döner Sermaye Merkez Saymanlığı hesabına aktarırlar.

"Bu hesaplarda toplanacak tutarların dağılım ve harcanmasına ilişkin kriterler Hazine ve Maliye Bakanlığının uygun görüşü üzerine Sağlık Bakanlığınca belirlenir.””

       Mustafa Elitaş                     Leyla Şahin Usta                Ramazan Can

           Kayseri                                 Konya                               Kırıkkale

        İsmail Güneş                       Abdullah Ağralı                    Recep Şeker

             Uşak                                   Konya                                Karaman

       Selim Gültekin                    Lütfiye Selva Çam          Zeynep Gül Yılmaz

             Niğde                                 Ankara                                Mersin

       Mustafa Esgin                  Mihrimah Belma Satır                  Arzu Aydın

             Bursa                                 İstanbul                                  Bolu

      Ahmet Demircan                    Tuba Vural Çokal Muhammed Levent Bülbül

           Samsun                                Antalya                               Sakarya

Fatma Betül Sayan Kaya                Semiha Ekinci      Sabahat Özgürsoy Çelik

           İstanbul                                 Sivas                                   Hatay

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Önergeye salt çoğunlukla katılıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Yeni maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Yeni madde kabul edilmiş ve teklife yeni bir madde eklenmiştir.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Oy birliğiyle Başkanım.

BAŞKAN – Yeni madde ihdasına ilişkin diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 4- 209 sayılı Kanunun ek 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “410’u” ibaresi “770’i” şeklinde, “335’i” ibaresi “695’i” şeklinde “180’i” ibaresi “450’si” şeklinde ve “döner sermaye gelirlerinden ek ödeme yapılır” ibaresi “merkezi yönetim bütçesinden ek ödeme yapılır” şeklinde değiştirilmiştir.”

       Mustafa Elitaş                Muhammed Levent Bülbül        Leyla Şahin Usta

           Kayseri                                Sakarya                                 Konya

       Ramazan Can                         İsmail Güneş      Fatma Betül Sayan Kaya

           Kırıkkale                                 Uşak                                 İstanbul

        Recep Şeker                        Abdullah Ağralı                  Selim Gültekin

           Karaman                                Konya                                  Niğde

      Ahmet Demircan                   Zeynep Gül Yılmaz                Semiha Ekinci

           Samsun                                 Mersin                                  Sivas

Sabahat Özgürsoy Çelik                 Mustafa Esgin               Tuba Vural Çokal

             Hatay                                   Bursa                                 Antalya

       Mustafa Demir                    Lütfiye Selva Çam      Mihrimah Belma Satır

           İstanbul                                Ankara                                İstanbul

                                               Çiğdem Koncagül

                                                     Tekirdağ

BAŞKAN – Sayın Komisyon, salt çoğunlukla önergeye katılıyor musunuz?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Salt çoğunlukla önergeye katılıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Yeni maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Oy birliğiyle...

BAŞKAN – Yeni madde kabul edilmiş ve teklife yeni bir madde eklenmiştir.

Yeni madde ihdasına ilişkin diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Madde 5 – 209 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

‘GEÇİCİ MADDE 9- Bu maddeyi ihdas eden Kanunla bu Kanunun 5 inci ve ek 3 üncü maddeleri ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 9 uncu maddesinde yapılan değişiklik çerçevesinde gerçekleştirilen ödenek aktarma işlemleri, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 21 inci maddesi ve yılı merkezi yönetim bütçe kanununda düzenlenen ödenek aktarmalarına ilişkin sınırlamalara tabi değildir.’”

       Mustafa Elitaş                Muhammed Levent Bülbül        Leyla Şahin Usta

           Kayseri                                Sakarya                                 Konya

       Ramazan Can                         İsmail Güneş      Fatma Betül Sayan Kaya

           Kırıkkale                                 Uşak                                 İstanbul

        Recep Şeker                        Abdullah Ağralı                  Selim Gültekin

           Karaman                                Konya                                  Niğde

      Ahmet Demircan                   Zeynep Gül Yılmaz                Semiha Ekinci

           Samsun                                 Mersin                                  Sivas

Sabahat Özgürsoy Çelik                 Mustafa Esgin               Tuba Vural Çokal

             Hatay                                   Bursa                                 Antalya

       Mustafa Demir                    Lütfiye Selva Çam              Şenel Yediyıldız

           İstanbul                                Ankara                                  Ordu

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Salt çoğunlukla önergeye katılıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Yeni maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Yeni madde kabul edilmiş ve teklife yeni bir madde eklenmiştir.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Oy birliğiyle Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Yeni madde ihdasına ilişkin diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 6- 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 58 inci maddesinin (b) fıkrasının birinci paragrafında yer alan “tıp ve diş hekimliği fakülteleri sağlık uygulama ve araştırma merkezleri ile” ibaresi “tıp ve diş hekimliği fakülteleri sağlık uygulama ve araştırma merkezleri için asgari yüzde 45’i,” şeklinde değiştirilmiş ve maddenin (i) fıkrasının üçüncü paragrafının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

‘Üniversitelerin (c) ve (f) fıkraları kapsamındaki personeline bu madde uyarınca her ay yapılacak ek ödemenin net tutarı, 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 9 uncu maddesi uyarınca kadro ve görev unvanı veya pozisyon unvanı itibarıyla belirlenmiş olan ek ödemenin net tutarından az olamaz ve bu kapsamda söz konusu ek 9 uncu maddeye göre belirlenen ödeme tutarı bu fıkralar uyarınca döner sermaye gelirlerinden yapılacak ek ödemeden mahsup edilmek üzere merkezi yönetim bütçesinden karşılanır.’’’

       Mustafa Elitaş                     Leyla Şahin Usta                  Ramazan Can

           Kayseri                                 Konya                               Kırıkkale

        İsmail Güneş                 Muhammed Levent Bülbül        Ahmet Demircan

             Uşak                                  Sakarya                                Samsun

      Şenel Yediyıldız                 Mihrimah Belma Satır        Lütfiye Selva Çam

             Ordu                                  İstanbul                                Ankara

Fatma Betül Sayan Kaya             Zeynep Gül Yılmaz                Semiha Ekinci

           İstanbul                                 Mersin                                  Sivas

Sabahat Özgürsoy Çelik               Çiğdem Koncagül                 Mustafa Esgin

             Hatay                                 Tekirdağ                                 Bursa

       Mustafa Demir                       Selim Gültekin Müşerref Pervin Tuba Durgut

           İstanbul                                 Niğde                                 İstanbul

                                                    Arzu Aydın

                                                        Bolu

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Önergeye salt çoğunlukla katılıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Yeni maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Yeni madde kabul edilmiş ve teklife yeni bir madde eklenmiştir.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Oy birliğiyle kabul edilmiştir Başkanım.

BAŞKAN – Yeni madde ihdasına ilişkin diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 7 – 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ek 9 uncu maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan “Kültür ve Turizm Bakanlığının, Sağlık Bakanlığının, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunun ve Meteoroloji Genel Müdürlüğünün merkez teşkilatı personeli ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu,” ibaresi “Kültür ve Turizm Bakanlığının ve Meteoroloji Genel Müdürlüğünün merkez teşkilatı personeli ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı,” şeklinde değiştirilmiştir.”

       Mustafa Elitaş                Muhammed Levent Bülbül            Ramazan Can

           Kayseri                                Sakarya                              Kırıkkale

        İsmail Güneş                         Recep Şeker                  Abdullah Ağralı

             Uşak                                 Karaman                                Konya

Fatma Betül Sayan Kaya               Leyla Şahin Usta           Lütfiye Selva Çam

           İstanbul                                 Konya                                  Ankara

      Ahmet Demircan                   Zeynep Gül Yılmaz                Semiha Ekinci

           Samsun                                 Mersin                                  Sivas

Sabahat Özgürsoy Çelik                 Mustafa Esgin                  Mustafa Demir

             Hatay                                   Bursa                                 İstanbul

     Tuba Vural Çokal                                                         Şenel Yediyıldız

           Antalya                                                                            Ordu

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Önergeye salt çoğunlukla katılıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Yeni maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Yeni madde kabul edilmiş ve teklife yeni bir madde eklenmiştir.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Oy birliğiyle kabul edilmiştir Sayın Başkan.

BAŞKAN – Herhangi bir karışıklığa mahal vermemek için bundan sonra maddeler üzerindeki önerge işlemlerine mevcut sıra sayısı metnindeki madde numaraları üzerinden devam edilecek, kanunun yazımı sırasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.

Evet, 2’nci madde üzerinde 2’si aynı mahiyette olmak üzere, 3 önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Hüseyin Kaçmaz                            Murat Çepni                Ali Kenanoğlu

            Şırnak                                        İzmir                            İstanbul

Dirayet Dilan Taşdemir             Serpil Kemalbay Pekgözegü       Kemal Peköz

              Ağrı                                         İzmir                               Adana

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

         Fahrettin Yokuş            Dursun Müsavat Dervişoğlu

                Konya                         İzmir Milletvekili

BAŞKAN – Evet, komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ali Kenanoğlu’nun.

Sayın Kenanoğlu, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bu madde, ormanlık alanlarla ilgili düzenleme getiriyor. İşte, tesis kurma meselesi var işin içerisinde. Esasında dün yayımlanan bir yönetmelik vardı, buradan da ifade etmiştim, kürsüden, dünkü yayımlanan yönetmeliğe baktığımız zaman yani Meclisin düzenlemiş olduğu bu madde, oldukça masumane kalıyor çünkü esas sorun, oradaki yönetmeliğin kendisinde. Bu madde yani kanunun bu hâli, Anayasa Mahkemesinden dönmüş ancak şu anda çıkartılan yönetmeliğe baktığınız zaman bu kanunun çok daha ötesinde, çok daha fecaat bir durum ortaya çıkmış çünkü yönetmelikte ormanlık alanlara her türlü tesis kurma hakkı “kamu zorunluluğu” ya da “kamu yararı gözetilmesi” adı altında ortaya konuyor. Daha ilginci, cezaevi yani hapishane yapabiliyorsunuz, ormanlık alanlara patlayıcı madde deposu yapabiliyorsunuz.

Bir de esasında, içerisine gizlenmiş yer altı depolama tesisleri ve bu nükleer atıklarla ilgili çok ciddi bir endişe var çünkü şu anda İzmir Gaziemir'de on dört yıldır bir fabrikada duran nükleer atıklar var, fabrika kullanılmıyor; o atıklar da o fabrikaya ait değil; nereden gelmiş, nasıl gelmiş, oraya kim getirmiş? Yani Türkiye'nin bir çöplük olduğunu biliyoruz yani çöp ithal ettiğini, nükleer atıklar getirildiğini, buralarda çeşitli topraklara gömülmüş sahillerden fışkırdığını filan biliyoruz, Karadeniz'de bunu çok yaşadık. Şimdi burada acaba bunlara bir kılıf mı oluşturuluyor? Bu nükleer atıkları saklayacak, depolayacak, çöplük olarak kullanacak ormanlık alanlar mı ortaya çıkartılıyor? Bütün bunların hepsi endişe verici gelişmeler.

Yine, Sinop Nükleer Santrali’yle ilgili burada çeşitli düzenlemeler yapıldı ama bu nükleer atıkların nereye götürüleceği, nerelere atılacağı konusu belli değil. Nükleer santrallerin kendisi bir felaket, atıkları da başka bir felaket doğuruyor. Maddenin tümü üzerindeki eleştirilerimizi yapmıştık.

Şimdi ben başka bir konudan bahsetmek istiyorum bu kalan süremde. Şimdi burada Alevilerin meselesini çok konuştuk, herkes de hemen “Biz kardeşlerimizi çok seviyoruz, hepimiz iyi niyetliyiz, hepimiz iyi bakıyoruz.” falan diyerek konuşuyorlar. Şimdi, size Almanya’dan bir örnek vereceğim: En son, Almanya Kiel kentinde imzalanan anlaşmayla Almanya’da şu ana kadar 5 eyalette hak eşitliğine kavuştu Aleviler. Şimdi, bu hak eşitliği mevzusu nedir? Şimdi, hak eşitliği mevzusu: Bu anlaşmayla birlikte Aleviler, diğer inanç gruplarının sahip olduğu tüm haklara sahip oldular Almanya’da; 5 eyalette bu geçerli, diğer eyaletler de çalışmalar yürütüyor. Nedir bu, Aleviler açısından ne sağlıyor?

1) Alevilerin inanç özgürlüğüne yasal güvence tanıyor.

2) Alevilerin kendilerini tanımlama hakkı güvence altına alınıyor yani “Bir başkası gidip Aleviler adına ahkâm kesemez, ‘Siz aslında şusunuz, siz böylesiniz.’ diyemez, kendileri karar verebilir.” diyor.

3) Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu, inanç kurumu statüsünde kabul ediliyor.

4) Alevilerin dinî etkinliklerini yapma temel hakkı yasal güvenceye kavuşturuluyor.

5) Perşembe günü, Alevilerin dinî dinlenme günü olarak kabul ediliyor.

6) Alevi bayram günleri ve bu günlerde Almanya Alevi Birlikleri Federasyonunun üyelerine izin hakkı tanınıyor.

7) Alevi gençlerin kişiliklerini özgürce geliştirme hakkı, gençlik çalışmalarını geliştirme, gençlik yardım kuruluşları kurma ve alıştırma hakkı tanınıyor.

Diğer taraftan, Aleviler, okul öncesinden yüksekokul eğitimine, eğitim veren kurumları açma hakkına sahip oluyorlar. Ve ayrıca, Alevilik derslerinin Alevi öğretisine uygun verilecek düzenli müfredat dersi olduğu kabul ediliyor ve bu konuda Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu tek yetkili kurum olarak kabul ediliyor, müfredatı düzenleme hakkına sahip oluyorlar.

Şimdi, bu kazanımı elde eden Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu yöneticilerini buradan kutluyoruz. Diğer taraftan, Kiel Alevi toplumuna da hayırlı uğurlu olsun diyoruz; oradaki yönetici arkadaşlara, Kiel Alevi toplumuna, Alevi kurumuna da hayırlı olsun diyoruz.

Gelelim Türkiye’ye. Peki, Türkiye’de ne oluyor? Türkiye’de şöyle bir şey oluyor: Şimdi, İçişleri Bakanı bununla ilgili çok yakın, yeni, iki gün önce bir konuşmasında şöyle diyor: “İşte, biz şu kadar cemevi dolaştırdık. Danışmanıma söyledim, 1.600’e yakın cemevi gezdi, onların ihtiyaçlarını sordu soruşturdu.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) - Teşekkürler Başkan.

“Bize orada bir kısmı dedi ki: ‘Ya, cemevinin ibadethane statüsünde kabul edilmesini istiyoruz.’” diyor yani cemevlerinden gelen talebi dile getiriyor İçişleri Bakanı ve cevap veriyor, diyor ki televizyon programında: “Bu, benim boyumu da bilgimi de aşan bir mesele. Buradan başlarsak hiçbir adım atamayız.” Yani cemevlerinin yasal olarak “ibadethane” statüsüne kavuşması, Süleyman Soylu’nun boyunu aşıyormuş. Yani onun boyunu çok şeyin aştığını biliyoruz; onun boyunun nelere yettiği ortalığa döküldü zaten, onların hepsi belli. (HDP sıralarından alkışlar)

Şimdi, burada şöyle bir şey var: Ya, bu, Hükûmetin bir Bakanı. Yani bugün Alevilerle ilgili herhangi bir düzenleme yapılacaksa, bir hak düzenlemesi yapılacaksa bunu Hükûmet yapacak. Yani senin boyunu aşan bir meselede acaba ne olacak, kim yapacak bunu? Yani Almanya Hükûmeti mi gelecek, burada düzenleme yapacak, Türkiye’de? Yani, bu, Türkiye’de… Ondan sonra Avrupa’ya, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidince de “İç meselemizi dışarıya götürüyorsunuz.” oluyor. Yani, bu kardeşlik edebiyatı, böyle lafla olmuyor arkadaşlar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önerge üzerinde Sayın Fahrettin Yokuş, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 287 sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Orman içi su kaynaklarını kullanarak balık üretim ve yetiştirme tesisleri kurulmasına izin verilmesi, ülke balıkçılığının geliştirilmesi açısından olumlu bir gelişme olarak nitelendirilebilir. Ancak bu amaçla verilecek izinler sonucunda balık üretme ve yetiştirme tesisleri inşaatı ile ihtiyaç duyulacak olan depo, bekçievi, arıtma tesisi gibi yapılaşmalar olacaktır. Bu tesislere ulaşımı sağlamak amacıyla yollar yapılacak ve altyapı çalışmalarının da ormanlarımıza zarar vereceği aşikârdır.

Yine komisyon metninde balık, midye ve istiridye üretim yerleri kurulmasına yer verilmesi düşüncesi yazılmış, ifade edilmiş ve görüldüğü gibi balık üretim ve yetiştirme tesislerinin kurulabilmesi için mutlaka orman içi akarsu kaynaklarına ve orman içi açıklıklara ihtiyaç duyulmaktadır. Balık üretme ve yetiştirme tesislerinin orman içi açıklık alanda yer alması gerekmektedir. Böyle olunca da midye ve istiridye üretimi ve yetiştiriciliği için ihtiyaç duyulan tesislerin veya gerekli düzenlemelerin mutlak surette orman içinde değil, denizde olması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, balıkçılığın geliştirilmesi ve yerli gen kaynaklarının, biyolojik çeşitliliğinin korunması son derece önemlidir. Bununla birlikte, orman ve iç su ekosistemlerinin de korunarak sürdürülebilir kullanımı da önemlidir. Bu nedenle, orman içinde kurulacak her türlü tesis ve işletme için bu kriterlerin gözetilmesi gerekir. Denetim mekanizmalarının yetersizliğini de düşündüğümüzde bu konuda ciddi tedbir alınması gerektiği de ortadadır ve bu nedenle de karşı çıkmaktayız.

Bilindiği gibi, 30 Kasım 2021 tarihli Resmî Gazete’de Orman Kanunu kapsamındaki ormanlık alanlarda yapılaşmaya yönelik yönetmelik değişikliği yayımlandı. Yapılan bu değişiklikle birlikte, ormanlık alanlarda kamu yararı ve zaruret varsa yapılaşmaya izin çıktı. 2003 yılından 2021 yılına kadar yani on dokuz yılda 6831 sayılı Orman Kanunu’nda tam 29 kez değişikliğe gidilmiştir. Bu değişiklikler 4 kez kanun hükmünde kararnameyle, 3 kez de Anayasa Mahkemesinin iptaliyle gerçekleşmiş, toplam 29 kez kanun değişmiştir. Yapılan bu değişikliklerin hiçbiri ormanların korunması ve geliştirilmesi amacıyla olmamıştır, tam tersine ormanların daraltılması ve içinin boşaltılmasına hizmet etmiştir. On dokuz yıllık iktidarınızda yani on dokuz yıllık AK PARTİ iktidarında 29 kez Orman Kanunu’nda değişiklik yapılmış ve bu kanun değişiklikleriyle birlikte, maalesef, ormanlarımız talan edilmiştir maden kazıları, enerji kazıları, enerji direkleri ve HES’lerle.

Değerli milletvekilleri, 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 16, 17 ve 18’inci maddelerinde izne konu kamu yararına ilişkin sınırlı sayıda yer alan konular istisna olmaktan çıkarılmış, yasanın ruhuna aykırı olarak izin verilemeyecek konular da izin kapsamına dâhil edilmiştir. Orman alanlarını daraltmak ve içini boşaltmak artık iç içe geçmiş uygulamalar olmuştur. Son yıllarda, 6292 ve 7139 sayılı Yasalarla yapılan düzenlemeler ve “İmar Barışı”yla anılan imar affı, orman alanlarımızın talanına ve işgaline açıkça davetiye çıkarmıştır. Anayasa’da yer alan “Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen…” şeklindeki yanlış bir ifadeden yola çıkarak 2/B uygulamasıyla 1973’ten günümüze kadar 626 bin hektar ormanlık alanımızı kaybetmiş bulunmaktayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, ormanlarda ormancılık dışı uygulamalara verilen izinler önemli ölçüde artmış durumdadır. Ormanlarda verilen izinler 748 bin hektara ulaşmıştır, bunun 343 bin hektarı 2012 yılından sonra olmuştur. Farkında değiliz belki ama orman yoksa su yok, tarım yok, hayat yok. Artık ormanlarda verilen izinlere ve aşırı odun üretimine “Dur!” dememiz gerekmektedir.

Başka bir şeye daha değinmek isterim: Hani, yanan orman alanlarına üzülüyoruz ya, yanan orman alanlarından çok daha fazlasını, yaklaşık olarak 3-4 katını ormancılık dışı uygulamalarla ne yazık ki kaybetmiş bulunmaktayız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinde yer alan “orman içi su kaynakları kullanılarak balık üretim yerleri kurulmasına” ibaresinin “kıyı şeridinde bulunan ve orman içi su kaynakları kullanılarak karada yapılması mecburi olan tesislerle sınırlı olmak üzere balık üretim yerleri kurulmasına” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                    Çetin Osman Budak           Müzeyyen Şevkin

            Kocaeli                                Antalya                                 Adana

       Tacettin Bayır                                                Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu

             İzmir                                                                             Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Müzeyyen Şevkin’in.

Buyurun Sayın Şevkin. (CHP sıralarından alkışlar)

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum.

Değerli arkadaşlar, tali komisyonlarda görüşülmeme âdeta bir gelenek hâline geldi maalesef. Bu düzenlemeye ilişkin teknik uzmanlık konusu, normalde, Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda olmasına rağmen şeklen dahi olsa teklif, Komisyona havale edilmeden bizim Enerji Komisyonuna gelmiştir. Altını yeniden çizmemiz gerekiyor ki yasaların ulaşılabilir, öngörülebilir ve anlaşılabilir olma özelliklerini bu yasa teklifi modeli zedelemektedir.

Teklifin 2’nci maddesiyle 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 18’inci maddesi değiştirilerek orman içi su kaynakları kullanılarak balık üretim yerleri kurulmasına Orman Genel Müdürlüğünce bedeli alınarak yirmi dokuz yıla kadar izin verilebileceği öngörülmüştür.

Evet, madde gerekçesinde teklif konusu değişiklikle, Anayasa Mahkemesinin 16 Temmuz 2020 tarihli iptal kararının dikkate alındığı ifade edilmiş olmasına rağmen, Anayasa Mahkemesi, anılan kararında “Balık üretmek üzere tesis kurulduğunda bu olay Anayasa’nın 169’uncu maddesine aykırılık teşkil etmekte, ormanların orman olarak işletilmeleri esas olup kısmen de olsa farklı amaçlarla işletilmelerine, bu bağlamda öncelik taşıyan kamu hizmetlerine ilişkin bina ve tesislerin devlet ormanları üzerinde bulunmasına veya yapılmasına izin verilmesi ancak kamu yararı ve zorunluluk hâllerine bağlıdır.” denmektedir. Bu, çerçevede bu, kamu yararının zorunlu kıldığı hâllerin dışında bulunduğundan dolayı Anayasa’ya aykırılık teşkil etmektedir.

Arkadaşlar, zaten kıt olan su kaynaklarımızı neden bu şekilde tüketme yoluna gidiyoruz? Bakın, bizim kişi başına yıllık 1.340 metreküp su rezervimiz var, bunun 1.000 metreküpe düşmesi su stresi oluşturacak, daha da düşerse su kıtlığıyla karşı karşıya olacağız; 25 havzamızın birçoğunda zaten su kıtlığıyla karşı karşıyayız. Bir de Marmara’da meydana gelen müsilaj gibi biyolojik afetle de karşı karşıya olduğumuzu göz önünde bulundurmak durumundayız çünkü Marmara’yı da âdeta çöp gibi kullandık.

Balık üretim yerleri, orman içi su kaynaklarının kullanımından, orman alanları dışında kullanılabileceğinden, anılan faaliyet açısından kamu yararı ve zorunluluk ölçütü gerçekleşmemiştir. Allah aşkınıza, soruyorum: Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde midye ve istiridye yetiştirmek için orman içi sulardan başka yer bulamadınız mı arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar) Bu ülkenin yüzde 75’inin ormanlarla kaplı olması gerekirken maalesef sadece yüzde 26,9’u orman vasfı niteliğinde arkadaşlar.

Orman Bakanlığının dün yayınlamış olduğu içler acısı bir yönetmelik var ne yazık ki. Burada yine âdeta ormanların talan edilmesine bir yol açılmakta. Ne yapılıyor? Yönetmeliğe göre, sözüm ona, kanuni zorunluluk baz alınarak burada havaalanı, ormanlık alanlara otel, futbol sahası, cezaevi yapılabilecek arkadaşlar.

Ya, 28 Temmuzda yaşadığımız yangın felaketlerini unuttunuz mu arkadaşlar? Orman varlığımız 1990 yılında 4 milyar 128 milyon hektarken maalesef her yıl 6,5 milyon hektar kayıpla bu orman varlığımız her geçen gün azalmakta. Maden işletmeleri, ağaç kesimi, enerji işletmeleri, endüstriyel kullanım, imara açma ve benzeri gibi bir sürü nedenle orman kaybı yaşanırken neden bu Anayasa’ya aykırı hâli hâlâ geçirmeye çalışıyorsunuz? Bu, hakikaten anlaşılabilir değil.

Evet, değerli milletvekilleri, maalesef bu kara kışta bizim vermiş olduğumuz önergelere ret cevabı verdiniz, reddettiniz ne yazık ki. Biz dedik ki: “TRT’deki pay kaldırılsın.” Gayet iyi, doğru bir yöntem ama doğal gaz ve mutfak tüpündeki ÖTV ve KDV’yi de gelin kaldıralım, düşük gelirliler bu kara kışı biraz rahat geçirsinler; reddettiniz. Tabii, elektriğe 1 kuruşluk zam 2,3 milyar liranın halktan alınmasının önünü açıyor arkadaşlar.

Evet, birçok milletvekiliniz Türkiye’deki benzin kuyrukları için dedi ki: “Arabalar çoğaldı da ondan oldu.” Peki, ekmek kuyruklarını neyle açıklıyorsunuz değerli arkadaşlar? Türkiye’yi uzaya gitme hayaliyle kandırırken bir taraftan da kuru soğana mahkûm ettiniz, bu dar alana sıkıştırdınız Türkiye’yi maalesef.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) – Büyüme masalları anlatıyorsunuz ekonomide yüzde 7,4. Tamam da kardeşim, bunu anlatırken bebek mamasına maalesef alarm taktınız, yağa zincir taktınız. Bu ülkede ekmeği 50 kuruş ucuza alabilmek için yağmurun altında kilometrelerce kuyruk oluşuyor. Eti alınmış tavuk kemiğinin satın alınmasının önünü açtınız bu ülkede. Allah aşkına, yıllık enflasyonu TÜİK yüzde 19,89 gösterirken vergilere ve harçlara yüzde 36,20... Hangi iyileşmeden, hangi büyümeden bahsediyorsunuz arkadaşlar? Sürekli zamlar… İktidarın siyasetinde neden sadece patronlar var, neden halk ve doğa yok? Bu ülkeyi hem sattınız hem de batırdınız. Çekin ellerinizi halkın üzerinden, bırakın yönetecek insanlar gelsin. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler.. Kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin tekliften çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Hüseyin Kaçmaz                       Murat Çepni        Dirayet Dilan Taşdemir

            Şırnak                                   İzmir                                    Ağrı

Serpil Kemalbay Pekgözegü             Rıdvan Turan                    Ali Kenanoğlu

             İzmir                                  Mersin                                İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Rıdvan Turan’ın.

Sayın Turan, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli vekiller ve ekran karşısında bizleri izleyen kıymetli halkımız; Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir yasama kalitesizliği sorunu var, bu Parlamentodan bir türlü kaliteli yasa çıkamıyor. Niye diye bakıldığında; bunun en önemli sebeplerinden bir tanesinin, dünyada ne kadar mesele varsa, memlekette ne kadar mesele varsa bunların hepsini bir çuvala doldurup buradan bir yasa oluşturma çabasının olduğunu görüyoruz. Bu torba yasalar yasama kalitesini son derece düşüren bir mesele. Fakat mesele, yalnızca torba yasalar değil; aynı zamanda, öngörüye sahip olamamak da -iktidar partisi açısından söylüyorum, AKP açısından söylüyorum- yasama kalitesinin düşmesinin önemli sebeplerinden bir tanesi. Ne anlatmaya çalışıyorum? Geçen ay -daha bir ay oldu mu, olmadı mı, tam bilmiyorum ama- 1163 sayılı Kooperatifler Yasası’nın 72’nci maddesinde bir değişiklik yapıldı. Biz dedik ki: Ya, bu değişiklik uygun değildir. Fakat o zaman da yine bir torbaya bu 72’nci madde konuldu, böyle tombala torbası gibi bir çevrildi, oradan yasa çıkarıldı ve yasalaştı. Söylenen şey şuydu: “Kooperatifler kooperatif birliklerine, kooperatif birlikleri de merkez birliklerine eğer üye olmazlarsa kamu kaynaklarından sağlanan kredinin desteklenmesinde ve diğer türlü desteklerde aracılık yapamazlar.” anlamına geliyor. O zaman, ben, burada yine çıktım, konuştum, dedim ki: Ya, aslında evet, bir sorun var. Kooperatiflerin kooperatif birliklerine, kooperatif birliklerinin merkez birliğine, merkez birliklerinin ise -bizim yasamızdaki hâliyle- Türkiye birliğine üye olmasının zemini oluşturulmalıdır; bu, kooperatifçiliği ileriye götürecek bir şeydir amma velakin bu mesele inzibati tedbirlerle, cezalandırmayla yapılmamalıdır. Şimdi getirilen yasa diyor ki: Ya, biz bunu çıkarttık ama vallahi şimdi bu kooperatiflerin kooperatif birliklerine, kooperatif birliklerinin de merkez birliğine üye olması genel kurul kararı gerektirdiğinden ve genel kurul kararı için de zaman müsait, uygun olmadığından biz bunu bir 2024’e kadar erteleyelim.” Yahu, arkadaşlar, bunu ben söyledim size. Yani sizin partinizden olmadığımızdan dolayı mı önerilerimizin hiçbir tanesinin en ufak bir kıymeti olmuyor? Bunu söyledik, dedik ki: Ya, bu böyle olursa bir cezalandırma esasına dayalı bir şey olur; bu birincisi. İkincisi; bu pratik olarak gerçekleştirilebilir bir şey değildir. Şimdi, bu yasayı yapanlar demiş ki: “Ya, zaman uygun olmadığından dolayı şimdi biz tutup da bunu yaparsak bu kooperatifler zor durumda kalacaklar.” E, günaydın; ne diyelim, günaydın. Dedim ya “öngörüsüzlük” diye. Yani satrançta oynadığınız taşın nelere sebebiyet vereceğini, karşıdakinin hamlesini ne türden kolaylaştıracağını ya da açmaza alacağını önceden tahmin etmek iyi satranç oyuncusu olmanın gereğidir; siyasette de biraz böyledir yani yasa “laf ola beri gele” diye çıkarılmaz, çıkarttığınız yasanın pek çok açıdan toplumsal ve siyasal sonuçları olacaktır. E, bunu görmeden yasa çıkartılabilir mi? Şimdi, deniyor ki: “Biz onu görmemişiz, o sebeple bu desteklerden yararlanamama hâlini biz biraz uzatalım, 2024’e kadar çıkartalım da bu mesele çözülsün.” Yani yasama kalitesinin olmamasından falan bahsettim de, kuşkusuz, kooperatiflere yönelik olarak -bir kez daha tekrarlamış olayım, geçen ayrıntısıyla anlatmıştım- temel mesele bu değil. Kooperatiflerin devletin hegemonyasından, siyasi iktidarın sultasından kurtulmasına ilişkin, demokratik ve halkçı kooperatif modelinin alanda örgütlenmesine ilişkin, çiftçilerin örgütlenmelerinin önündeki engellerin kaldırılmasına ilişkin, kooperatiflerin özellikle engelliler, kadınlar tarafından kurulmuş olanlarının desteklenmesine ilişkin pek çok öneri sunmuştuk. Yine, HDP olarak yazmış olduğumuz kooperatifler kanununda bir kooperatifler bankasının, bir kooperatifler bakanlığının olmazsa olmaz babından olduğuna değinmiştik. Şimdi, bunları tekrardan ifade etmek istiyorum. Mesele, makyaj yapmak meselesi değildir yani esasen zarf meselesi değildir, mazruf meselesidir esas olan şey.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

RIDVAN TURAN (Devamla) - Bu konuda eksik bakış açısına, hatalı bakış açısına sahip olan yasanın altında imzası olanlar bu eksikliği bize bir kez daha göstermiş olmalı.

Bizim, kooperatifler konusunda başta olmak üzere, yeni tarım politikasına falan ihtiyacımız yok kıymetli vekiller. Bizim yepyeni bir tarım felsefesine ihtiyacımız var; demokratik, örgütlenmenin önünü açan, halkçı bir tarım felsefesine, endüstriyel olmayan, küçük ölçekli tarıma dayanan, az girdi kullanımına dayanan, ekolojiyle uyum içerisinde olan yeni bir agroekolojik tarım felsefesine, perspektifine ihtiyacımız var. Girdi fiyatlarının artmış olması, mazota, gübreye, şuna buna zamlar, hepimizin bildiği şeyler. Evet, bunlar iktidarın yanlış politikalarının doğal sonuçlarıdır ama mesele yalnızca bu değildir, aynı zamanda yeni, halkçı bir tarım paradigmasıyla bu meseleleri çözmek mümkün olacaktır. Bu iktidar sayesinde de, bu iktidarın iktidar olduğu dönemde de bu mümkün gözükmemektedir. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinde yer alan “hakkında” ibaresinin “için” olarak değiştirilmesi arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                     Müzeyyen Şevkin          Çetin Osman Budak

            Kocaeli                                 Adana                                 Antalya

       Tacettin Bayır                    Okan Gaytancıoğlu   Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu

             İzmir                                   Edirne                                 Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Okan Gaytancıoğlu’nun.

Buyurun Sayın Gaytancıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3’üncü madde tarımsal kooperatiflerle ilgili. Hâlbuki bu maddeyi bir ay önce görüşmüştük, unuttuğunuz bir şey olmuş -Nasıl iktidarsınız? Hem beş sene çalıştınız hem de bir şeyi unutuyorsunuz- şimdi, yeniden onun süresini uzatıyoruz 2024’e. Ama kooperatiflerle ilgili olunca inanın, ben de burada, gerçekten, tarımsal kooperatiflerle ilgili bir iyileştirme beklerdim. Örneğin, biliyorsunuz tarım satış kooperatiflerinin bazıları ham madde alıyor, mamul madde olarak tüketicilere sunuyor. Burada KDV başta olmak üzere birtakım kolaylıkların sağlanmasını isterdim. Amaç, üreticiden tüketiciye satış ve burada ortakların yani kooperatifin ortaklarının kâr etmesi, gelir kazanması olmalıydı, böyle bir şey bu yasa teklifinin içerisinde yok. Yani siz zaten şirketlere çalıştığınız için kooperatif işletmeler, özellikle tarımsal kooperatifler sizin gözünüzde yok. Ama 30 bin insanın beklediği bir şey de bu yasada yok. 30 bin insan ne bekliyor? Haftaya görürsünüz, bütçe görüşmelerinde geçen sene görmüştük; hani, traktörler, inekler kamyonlara, kamyonetlere bindirilip haciz memurları, icra memurları aracılığıyla müzayede salonlarına, yediemin parklarına çekilmişti ya, aynı görüntüler yeniden gelecek, başladı. Hani Tarım Kredi Kooperatiflerinin ortaklarının borcunun yeniden yapılandırılması? Bakın, çiftçilerden gelen mesajlardan -yüzlerce mesaj geldi- bir iki tanesini okumak istiyorum: “Bir haber var mı? Çok bunaldım artık. Kefiller kapıma dayandı, komşulara rezil oldum. Bu işin çözümü benim için intihar. Bu işten kim sorumluysa…” devamını yazıyor “Ben bittim.” diyor. Başka bir tane okumak istiyorum: “Dün yapılandırmanın son günüydü, ödeyemedim, intiharı düşünüyorum. Biz bu ülkede vatan haini olmadık, sadece üretmeyi düşündük. Ödeyemiyorum, en son çare, Tarım Kredi Kooperatiflerinin önünde ya intihar edeceğim ya da kendimi ateşe vereceğim.” Evet, vatandaş bu durumda, siz farkında mısınız? Buraya bir torba yasa getiriyorsunuz, neden içerisine bunu koymuyorsunuz? Neden üreticilerimiz zor durumdayken bunu anlamak istemiyorsunuz?

Üreticilerimizin yüzde 80’i gübre kullanmadan ekim yapıyor. Neden? Gübre çok pahalı. Geçen iki hafta önce incelemiştim dekara yaklaşık 600 lira gübre maliyeti var. Ondan sonra daha çok zam geldi, şu an dekara neredeyse bin lira gübre maliyeti var. Ya, tarla zaten bin lira arkadaşlar. Siz ne yapıyorsunuz? Neyin hesabını yapıyorsunuz? Hiç mi hesap kitap bilmiyorsunuz? Bu dönem üreticiden öç alma zamanı değil ya da üreticiyi görmeme zamanı değil, tam tersine kenetlenme zamanı. Başka ülkeden üretici mi getireceksiniz? O nedenle, üreticimizi korumak zorundayız; onun, gübresini tarlaya kullanmasını sağlamak zorundayız. Ne yaparsanız yapın, nereden borç bulacaksanız bulun, ne edecekseniz edin çiftçinin tarlaya gübre kullanmasını sağlayın. Yine, ne yapacaksınız yapın, o 30 bin üreticinin, tarlasına tekrar sahip çıkmasını, traktörünü yeniden güvenli bir şekilde kullanmasını, ahıra yeniden gülerek girmesini sağlayın; üreticiye destek verin, Tarım Kredi Kooperatifleri mağdurlarının sorunlarını çözün. Biz, size istediğiniz kadar destek verelim. Siz, inanın, gübrenin kaç para olduğunu bilmiyorsunuz. Ya, tarlada gübre kullanamadan üretim yapılırsa ne olur? Türkiye’de buğday verim ortalaması 300 kilogram, seneye 150 kilogram buğday alırız; bakın, görürsünüz üretim birdenbire 10 milyon tona düşer, o zaman işte gerçek kıtlık meydana gelir. Siz de nasıl olsa alışmışsınız ithalat yapmaya ama ithal edecek ülke bulamazsınız. Neden? Kimse size ürün vermez çünkü siz başka ülkelere alışmışınız ama o ülkeler de yasaklamalar koyuyorlar, ihracata yasaklar getiriyorlar, ürünleri satmıyorlar ya da satarlarsa diyorlar ki: “Geçen sene 150 dolardı arkadaş, şimdi getir 350 doları.” “Şimdi 350 dolar.” diyen, seneye “500 dolar.” der.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Ya, siz, mayıs ayında kuraklık oldu, kuraklıkta buradan yasa geçirdiniz “Kuraklıktan etkilenen çiftçilere dekarına 100’er lira vereceğim.” dediniz, hâlâ bir şey vermediniz. Nasıl bir şey bu ya?

İpsala’ya dolu yağdı, Meriç’e dolu yağdı; TARSİM’den sigortalananların borcu ödenecek, tamam, ona bir şey demiyoruz ama sigortasız olan çiftçilere “Geçmiş olsun, devlet zararları kapatacak.” dediniz. Ben soru önergesi verdim, gelen cevapta “Çiftçi üzerine bir bardak su içsin.” gibilerinden bir şey yazıyor. Yani siz hiç mi üreticiyi düşünmüyorsunuz, üretimi düşünmüyorsunuz? Bu ülke nasıl kalkınacak, kime muhtaç olacak? Kendi çiftçimiz varken neden başka ülkelerden biz ithalat yapalım?

Bunları çok ciddi bir şekilde düşünün. Bakın, daha yasa teklifi devam ediyor, az önce yaptığımız gibi yeniden bir madde ihdas edelim ve şu Tarım Kredileri mağdurlarının sorununu çözelim.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

      Ahmet Kamil Erozan         Dursun Müsavat Dervişoğlu

                Bursa                                 İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ahmet Kamil Erozan’ın.

Buyurun Sayın Erozan. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu maddeyi, maalesef, bazılarımızca “torba”, bazılarımızca “çuval kanun” diye tarif ettiğimiz yasa tekliflerinden birinin “yazboz maddesi” olarak telakki ediyorum. Bunu hazırlayanlar milletvekilleriyse vebali milletvekillerine; yok, milletvekilleri bunu Beştepe’den gelen metinler olarak buraya sunuyorlarsa vebali Beştepe’ye.

Ben izin verirseniz, bundan sonra masalla devam edeceğim. Masalla devam edeceğim derken, biliyorsunuz, çocukluğunuzdaki masallarda beyaz atlı prensler vardı. Şimdi o beyaz atlı prenslerin atları kalmadı, onun yerine beyaz uçaklar çıktı ve prenslerin de niteliği değişti. Eksiden böyle şövalye gibi gezerlerken bugün daha çok fistanlı olarak geziyorlar, bunlardan biri de geçen hafta buraya geldi. O, sadece gelmekle kalmadı, âdeta başlık parası gibi masaya 10 milyar dolar koyarak geldi. Bu da yetmedi, Merkez Bankasının brüt rezervlerinin şişirilmesine yönelik olarak bir de 5 milyar dolarlık swap anlaşmasıyla ortada dolaştı. 10 tane iş birliği anlaşması yapıldı, bunların hepsi ekonomik içerikli, bunların yararı varsa tabii ki destekleriz ileride ama hiç siyasetten bahsedilmediğini anladık; bahsedilmedi değil, bahsedilemediğini anladık çünkü bahsedilseydi geçmişte mutlaka hepimizin hatırlamak durumunda olduğu bazı cümleler gündeme gelirdi. Ben izin verirseniz o bazı cümlelerden birkaç örnek sayacağım; bir tanesi İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu’nun ifadeleri, okuyorum: “17-25 Aralık, 6-8 Ekim, 15 Temmuz, en son amiraller bildirisi. Simetrik ve asimetrik birçok saldırıyla karşı karşıyayız. 15 Temmuzun faili bugün nerede? Bugün Cumhurbaşkanımıza “Antisemitist.” diye saldıranlar 15 Temmuzun failini kendi ülkelerinde tutuyorlar -buraya kadar her şeyi biliyoruz, bundan sonrası enteresan- ortakları da Birleşik Arap Emirlikleri.” Yani o beyaz fistanlı... “15 Temmuzu biz yapmadık, onların talimatıyla oldu.” demiş Sayın Soylu.

Yine, başka bir ifade... Biliyorsunuz, bu “İbrahim Anlaşmaları” diye İsrail’le ilişkilerin normalizasyonu konusunda bir seri anlaşma imzalandı. Bununla ilgili olarak Sayın Cumhurbaşkanımız ne demiş: “Filistin’e yönelik adım yenilir yutulur bir adım değil. Filistin, Büyükelçiliğini galiba kapatıyor ya da geri çekiyor. Şu anda, aynı durum bizim için de geçerli, ben de Dışişleri Bakanıma talimat verdim, dedim ki ‘Abu Dabi -yani beyaz fistanlı- yönetimiyle özellikle diplomatik ilişkileri askıya almak veya bizim de Büyükelçiyi geri çekmek için bir adım atmamız gerekir çünkü biz Filistin halkının yanındayız.’”

Bir müddet sonra Sayın Dışişleri Bakanımız ne demiş: “Kendi dar çıkarları uğruna Filistin davasına ihanet ederek bunu âdeta Filistin için yapılan bir özveri gibi takdim etmeye çalışan Birleşik Arap Emirlikleri -aynı prensten bahsediyor- bu riyakâr davranışıyla tarihte ve bölge halklarının vicdanı önünde hesap verecektir, bunu kimse affetmeyecektir.”

Devam ediyorum, yine iktidardan bir başka ses, Sayın Numan Kurtulmuş: “Birleşik Arap Emirlikleri’nin İsrail’le yapmakta olduğu anlaşma, Filistin davasının Birleşik Arap Emirlikleri tarafından açıkça satılmasıdır. Protesto ediyor ve telin ediyoruz. Ne yaparlarsa yapsınlar eninde sonunda Filistin davası zaferle sonuçlanacaktır.”

Bitmedi, İbrahim Kalın: “Filistin halkına ve davasına ihanet edenlerin hüsranını tarih elbette yazacaktır.”

Bitmedi, Hulusi Akar: “Bunların ister Suriye’de ister Irak’ta olsun, terörist grupları; PKK’yı, DAEŞ’i, YPG’yi desteklemelerinin hiçbir kıymetiharbiyesi yok. Bu Abu Dabi’nin, hepsinin kayıtları tutuluyor -bu Abu Dabi dediği o prens- yeri ve zamanı geldiğinde bunların hepsinin hesabı görülür.” Şimdi “Bunların hepsinin hesabını göreceğiz.” demiş olmakla birlikte maalesef şu unutulmuş gibi geliyor bana, onu da bir özlü söz olarak hatırlatmak gereğini duyuyorum: Söz ağızdayken senin esirindir, ağızdan çıkınca sen onun esirisin. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Dolayısıyla sizler, maalesef, bu telaffuz ettiğiniz cümlenin altından kolay kolay kalkamayacaksınız.

Bu da burada bitmiyor -yine, bir iki dakikam kaldı- biraz da Sayın Çavuşoğlu’na atıfta bulunmak gereğini duyuyorum. Ortada, piyasada 6 Temmuz 2017 tarihinde Crans-Montana şehrinde Kıbrıs meselesi konusunda yapılan görüşmelere ilişkin tutanaklar dolaşıyor ve bu tutanaklara göre, Türkiye Cumhuriyeti adına Sayın Çavuşoğlu, Kıbrıs Adası’ndaki garantörlük statümüzden vazgeçmemizi ve askerlerin çekilmesini önermiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) – Şimdi, bunu bütün gazeteler sağda solda yazıyor ama Dışişleri Bakanlığımızdan gelen açıklamada metnin içeriğine ilişkin herhangi bir şey söylenmiyor, sadece şu söyleniyor: “Bunlar gizliydi, yayınlanması ayıp oldu.” Bunu demekten öteye gidemiyorsunuz. Dolayısıyla maalesef, ortadaki, gündemdeki bütün sorunlar karşısındaki davranışlarınız olsa olsa iktidarın bu sorunların çözümü konusunda ne kadar aciz olduğunu ortaya koyuyor. Bunların çözülmesi için de biz sizden maalesef ümitvar değiliz; ümit sandıkta, onu da en yakın zamanda hep birlikte kucaklayacağız inşallah.

Hepinizi saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 4 – 4/12/1984 tarihli ve 3093 sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununun 1 inci maddesinde yer alan “,radyo, televizyon, video ve birleşik cihazlar ile görsel ve/veya işitsel yayınları alabilen her türlü cihazlardan alınacak ücretler, elektrik enerjisi hasılatından ayrılacak paylar ile” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.”

        Murat Çepni                       Hüseyin Kaçmaz      Dirayet Dilan Taşdemir

             İzmir                                   Şırnak                                   Ağrı

Serpil Kemalbay Pekgözegü                                                   Ali Kenanoğlu

             İzmir                                                                            İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Murat Çepni’nin.

Buyurun Sayın Çepni. (HDP sıralarından alkışlar)

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Genel Kurul ve değerli halkımız, içinde bulunduğumuz süreç, çokça tartışıldığı üzere, krizli bir süreç ama bu süreci tartışırken elbette zorlanıyoruz çünkü kavramların altı boşaltılıyor, ters yüz ediliyor, gerçek olan tam tersi olarak açığa çıkarılmaya çalışılıyor ve benzeri...

Altın suyuna batırılmış mekânlarda AKP Genel Başkanı krizin olmadığını “dış düşman” “iç düşman” tartışmalarıyla, her şeyin çok iyi olacağını anlatmaya çalışıyor fakat tüm meselelerde aynı çelişkili tutumu görüyoruz. Yani Ahmet Kaya’nın dediği gibi, neresinden baksanız çelişki, neresinden baksanız tutarsızlık ama tabii, bir de “fırsatçılık” diye bir becerisi var AKP’nin. Dolayısıyla şimdi, bugün, arkadaşlarımız tartışıyor; bu kriz ortamının aynı zamanda siyasetle ilişkisini de bugün tartışmak durumundayız. Maalesef, bu Mecliste tartışamadığımız gerçek sorunlar var olduğu müddetçe, kaldığı müddetçe bu tartıştığımız güncel meseleleri de açığa çıkarma, sonucuna vardırma imkânımız yok.

Cezaevlerinden çokça bahsettik; cezaevleri bu ülkenin kanayan bir yarası, siyasal krizin, yapısal krizin en temel yansıdığı alanlardan bir tanesi. Bugün, grubumuzu İmralı Cezaevinde kalan Abdullah Öcalan, Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım, Veysi Aktaş’ın aileleri ziyaret ettiler. Ziyaret eden ailelerimizin temel derdi şuydu: Sekiz aydır cezaevine gidemiyorlar ve sekiz aydır cezaevinden, İmralı Adası’ndan hiçbir biçimde, hiçbir haberi alamadıklarını söylüyorlar. Dolayısıyla son derece endişeliler ama aynı zamanda, Öcalan’ın avukatları da en son 7 Ağustos 2019’da görüşebilmişler ve bütün bu süreç içerisinde hiçbir haber alınamamış yani tecrit içinde tecrit, hukuksuzluk içinde hukuksuzluk devreye konuluyor. Şimdi, şunu sormak gerekiyor, soruyoruz: Bu ülkede kişiye özel bir hukuk var mıdır? Eğer varsa bunu AKP açıklamalıdır yani “Biz şu insana şu hukuku, bu insana bu hukuku uygulayabiliriz.” diye. Eğer böyle ise bunu AKP açıklamalıdır. Çünkü baktığımız zaman, geçtiğimiz yıllara bizzat AKP yetkilileri tarafından Öcalan’la görüşmeler yapılmış; işte, seçim süreçlerinde, pandemi sürecinde bizzat Bakan tarafından “Görüşmeler önündeki engeller kaldırıldı.” açıklaması yapılmış. Peki, ne oldu da şimdi bütün görüşmeler ortadan kaldırılmış durumda? Yani aileler yaşam hakkı, yaşamın güvencesi açısından bile muazzam bir endişe hâlindeler. Şimdi, bu işin hukuki boyutu. Aslında şunu söylemek lazım: Ortada ciddi bir hukuksuzluk var çünkü burada hem Kürt halkı açısından hem de Türkiye demokrasi ve özgürlük mücadelesi açısından çok temel bir mesele olan Kürt sorununun çözümsüzlüğü meselesiyle karşı karşıya kalıyoruz. Çünkü tecrit meselesi, aynı zamanda, bu meselenin derinleştirilmesi anlamına geliyor. Yani siyasi açıdan bu ülkede Kürt sorununun çözümsüzlüğünden beslenen akıl, istediği koşullarda bu fırsatları istediği biçimde değerlendirmeye çalışıyor. Şimdi, ben şunu söylemek istiyorum buradan: Kürt sorununun çözümü Kürt halkının sorunu değildir tek başına hatta daha da fazla tüm Türkiye halklarının sorunudur; Türkiye’deki işçi sınıfının, emekçilerin, kadınların, köylülerin, demokrasi güçlerinin, sosyalistlerin görevidir çünkü bir halk özgür olmadan hiçbir halk özgür olamaz. Dolayısıyla tecrit sorunu, İmralı’daki tecrit sorunu, Kürt sorununun çözümsüzlüğü meselesi, aynı zamanda, Türk halkının, Türkiye halklarının sorunudur. Buradan çağrımız şudur: Tüm demokrasi güçleri bu tecrit meselesine, İmralı’daki, tüm cezaevlerindeki bu tecrit meselesine, insan hakları meselesine, işkence meselesine, hukuksuzluk meselelerine sahip çıkmalı, bunun mücadelesini yürütmelidirler. Bugün, ekonomik krize karşı mücadele yürütmek ancak bu demokrasi meselesine karşı mücadele yürütmekle mümkün olabilir çünkü size “Bir merminin fiyatı kaç liradır?” diye soranlar olduğu müddetçe açlığınızı, iş ve ekmek mücadelenizi kazanma şansımız yoktur. Çünkü milliyetçilik ve ırkçılık bütün bunları örten bir örtüye dönüştürülmüştür ilk sermaye rejimleri tarafından.Buradan Bakanlığa da şu çağrıyı yapıyoruz:

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MURAT ÇEPNİ (Devamla) – Bu hukuksuzluğu bitirin. Ailelerin ve avukatların ziyaretine, görüşmesine izin verin. Bu işkenceyi durdurun, bunun ne hukuki ne insani ne de siyasi hiçbir açıklaması yoktur.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinde yer alan “tarihli” ibaresinin “tarih” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                     Müzeyyen Şevkin          Çetin Osman Budak

            Kocaeli                                 Adana                                 Antalya

       Tacettin Bayır                         Tekin Bingöl       Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu

             İzmir                                  Ankara                                 Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Tekin Bingöl’ün.

Buyurun Sayın Bingöl. (CHP sıralarından alkışlar)

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Bu kürsüye çıkarken bir utanç belgesiyle çıkıyorum. Birkaç saat önce, Türkiye’nin en hareketli ticaret merkezi İstanbul Kapalıçarşı’da bir esnaf borçları nedeniyle intihar etti. Çok ilginç bir şey var değerli arkadaşlar; 2017’ye kadar TÜİK’in intihar sayılarını açıklama zorunluluğu varken 2017’den sonra bülteninden bunu çıkardı, gerekçe olarak bütün ölüm sayılarının içine katacağını söyledi ama gelin görün ki 2020’den bu yana, en son, temmuz ayında “2020’nin istatistiklerini açıklayacağım.” diyen TÜİK hâlâ açıklamadı çünkü Türkiye’de hemen her gün, inanın, her gün intihar vakaları yaşanıyor ve bu vakaların çok büyük bir kısmı geçim intiharları. Geçinemeyen, yoksulluğa, çaresizliğe, açlığa itilen vatandaşlarımız kendi canına kıyarak sorununu çözme yolunu seçiyor. İktidar etkilenmiyor, etkileniyor mu? Asla. İktidar bu intiharların tamamına “Psikolojik.” diyor, işin kolayını bulmuş. İnsanlar geçinemediği için, çoluk çocuğunun karnını doyuramadığı için intihar ediyorlar, AK PARTİ “Psikolojik.” diyor. Mübarek, hepsi psikiyatri profesörü, anında teşhisi koyuyorlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu düzenlemeyle elektrikteki TRT payını, yüzde 2 oranındaki TRT payını sonlandırıyoruz. Müthiş bir iş yapıyor Adalet ve Kalkınma Partisi! Yüzde 2 yani 100 liralık bir elektrik faturasında sadece 2 liralık bir düşüş söz konusu. Ya, Allah aşkına, biz, henüz bu maddeyi görüşüyorken son bir haftada ekmeğe gelen zam bu 2 lirayı katlayıp da götürdü. Kimin umurunda? Güya işgüzarlık yapılıyor, yüzde 2 TRT payı kaldırılıyor. Biz bununla ilgili yıllar önce defalarca kanun teklifi verdik, dedik ki: Bunları kaldırın. O gün için anlamlıydı, o gün için TRT payı ve benzerleri kaldırılsaydı bir anlam ifade ediyordu ama Türkiye'de, enflasyonun yüzde 45’in üzerine çıktığı, açlık sınırının 4 bin liranın üzerine çıktığı, yoksulluğun 10 bin liranın üzerine çıktığı Türkiye'de, siz, yüzde 2’lik, 2 liralık bir indirimi bu halka reva görüyorsanız halkla sadece ve sadece alay ediyorsunuz, alay. (CHP sıralarından alkışlar)

Peki, ne yapılıyor? TRT, bir resmî kurum. Bu resmî kurum, şu anda, 7 binin üzerinde personel istihdam etmiş. İktidara geldikleri günden itibaren 2 binin üzerinde liyakat sahibi, birikimli personel mobbing uygulanarak istifaya zorlandı ya personel havuzuna atıldı ya da emekliliğe zorlandı ve emekli edildi. Süratle, o 2 bin kişinin yerine 3 bin personel alındı. 2016’ya kadar KPSS ve yazılı-sözlü sınavlarıyla TRT’ye personel alınıyorken 2016’dan sonra ne KPSS dinleniyor ne de sınav yapılıyor, direkt kafadan atama yapılıyor. Kimler alınıyor? AKP yandaşları.

Şimdi, bu resmî kurum, sanki yaratılan yandaş televizyonlar yetmiyormuş gibi, iktidarın borazanı hâline dönüştürüldü. Açın, bakın, her ay sarayın ve Adalet ve Kalkınma Partili yöneticilerin haberleri bütün muhalefet partisi milletvekillerinin ve partilerin yayınlarının 10 katından fazla. Hele başka bir garabet var, bazı muhalefet partilerinin TRT gibi resmî kurumda adı bile anılmıyor. Ha, şöyle bir şey yapıyorlar: İktidar mensuplarının muhalefet partilerinin eleştirileri söz konusu olduğunda, işte o muhalefet partililerinin adı o eleştiri içerisinde geçiyor. Şimdi, elektrikte TRT payı kaldırılıyor, güya yeni bir düzenleme yapılıyor. Siz, yoksulluğa ve açlığa gark ettiğiniz bu insanları çürümüş iktidarınızla, çözülmüş iktidarınızla, böyle garabetlerle hiçbir şekilde tatmin edemezsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Gelin, gecikmiş faturaların gecikme faizlerini kaldırın. Gelin, yüzde 18 KDV’yi kaldırın ki bir anlam ifade etsin. (CHP sıralarından alkışlar) Eğer siz, bu faizleri ve diğer vergileri kaldırırsanız o zaman, sadece bu konuda ama sadece bu konuda -çünkü o kadar çok yanlışınız var ki- bir adım atmış olursunuz. Halk artık bunları yemiyor. Halk sizin onlara dayattığınız bu baskıcı yönetim anlayışının 2 liralık bir düzenlemeyle ortadan kaldırılacağına inanıyor sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Halk bir şey yapıyor… Ne yaparsanız yapın, nasıl düzenleme yaparsanız yapın, hiçbir şekilde, artık hiç kimseyi aldatamayacaksınız ve halk büyük bir özlem içerisinde. Bu halk, sabırla ama sabırla bir hesaplaşmayı bekliyor, bir hesaplaşmayı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – O hesaplaşma da sandık.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinde yer alan “çıkarılmıştır” ibaresinin “kaldırılmıştır” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Hayrettin Nuhoğlu          Dursun Müsavat Dervişoğlu

               İstanbul                                İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Hayrettin Nuhoğlu’nun.

Buyurun Sayın Nuhoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerine İYİ Parti adına söz aldım. Selamlarımı sunarım.

22 farklı kanunda yapılmak istenen değişiklikleri ihtiva eden 39 maddeden oluşan bu teklif, burada ilavelerle artmıştır, konuları açısından bakıldığında da 5 ayrı komisyonun kapsamına girmektedir. Ana komisyon olarak Enerji Komisyonunda görüşülmüş ama tali komisyonlardan birine hiç gönderilmemiş, 3’üne ise şeklen gönderilmiş ve kâğıt üzerinde işlem yapılmıştır.

4’üncü maddeye gelince, biz, İYİ Parti olarak elektrik faturalarından TRT payının kaldırılmasını defalarca dile getirmiştik. Esasen, TRT hakkında çok olumsuz görüşlere sahip olduğumuzun da bilinmesini isteriz. Elektrik faturalarından TRT payının kaldırılmasını düzenleyen 4’üncü madde ve diğer bazı olumlu bakabileceğimiz maddeler olsa da limanlarımızı peşkeş çekmeye yönelik maddelerin bulunması dolayısıyla biz bu kanun teklifinin tümüne bakarız. Ayrıca, bir torba kanun olması ve komisyonlardan kaçırılarak kanun yapma alışkanlıklarının tekrarlanmış olması, çoğu zaman yapıldığı gibi İç Tüzük’ün ihlal edilmesi sebepleriyle de teklife olumlu bakamıyoruz.

Değerli milletvekilleri, şimdi de iktidarda gördüğüm bir olumlu gelişmeye değinmek istiyorum: On dokuz yılı geçen iktidar dönemlerinin büyük bölümü Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran kahramanlara, Kuvayımilliye’ye ve kurucu iradeye hakaret ederek geçirenler son zamanlarda “Türk ve Türk milleti” demeye başladılar. Henüz samimi olup olmadıklarını bilmiyoruz ama biz olumlu bir gelişme olarak değerlendirmekteyiz. Cumhuriyet Dönemi’ni “reklam arası, perde arası” olarak değerlendiren birçok AKP yetkilisi, “Türk olmaktan kurtulduk.” diyen milletvekilleri suskun kalmaya mecbur edilseler de “yeni Türkiye” sözlerini hâlâ duymaktayız. Esasen, AKP iktidarlarının en belirgin özelliklerinden biri, başından beri takip edilen Türklük karşıtı politikalardır. Ne kadar Türk düşmanı varsa baş tacı edilerek ya devlet kadrolarına atanmış ya da onlarla ortak programlarda yer alınmıştır. (İYİ Parti sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Kurtuluş Savaşı’nı kazanarak Türk milletini istiklaline kavuşturan başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bütün kahramanlar aşağılanmış ve hakarete uğramıştır. Millî bayramlar uyduruk bahanelerle dışlanmış, hasta olduklarını söyleyenlerin dimdik ayakta olduğu görülmüştür. Kurtuluş Savaşı karşıtlarına iadeiitibar yapılmış, pek çoğuna ise anma toplantıları, paneller, sempozyumlar düzenlenmiş, kitaplar bastırılmış, isimleri devlet kurumlarına verilmiştir. Üstelik bunları yapanların arasında devletin valileri, kaymakamları, belediye başkanları, rektörleri gibi yöneticiler bulunmuştur. Atatürk’e, Kuvayımilliye’ye ve İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet Akif Ersoy’a ağza alınmayacak küfürlü hakaretler eden, “Keşke Yunan kazansaydı.” ve “Hilafet gelsin de nasıl gelirse gelsin, isterse ABD getirsin.” diyen, daha pek çok haince söz sarf eden bir meczuba Diyanet İşleri Başkanı resmî kıyafetiyle ziyarette bulunmuş, “Atatürk’e zerre kadar muhabbeti olanlar cenazeme gelmesin.” vasiyetine rağmen birçok AKP yetkilileriyle birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı da cenazesine katılmıştır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) 36 etnik gruptan bahisle, Türk milleti Anayasa’ya rağmen etnisiteye indirilerek 36 gruptan biri sayılmış, “çözüm süreci” adı altında bölücü terör örgütü ve onun bebek katili elebaşısıyla pazarlık yapılıp mutabakat sağlanması sonucu Andımız yasaklanmış, devlet dairelerinin isminden “T.C.”ler bile silinmiştir.

Değerli milletvekilleri, Türk ve Atatürk düşmanlığı Kurtuluş Savaşı’ndan zaferle çıkılıp Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurulmasıyla birlikte başladı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.

İstiklal Harbi’ne karşı çıkanların ve düşmanla iş birliği yapanların hepsi sinsice kinlerini devam ettirerek AKP iktidarıyla birlikte cesaret bulmuşlardır ve yeni Türkiye hayali “2023 Lider Ülke Türkiye” sloganıyla şekillendirilmiştir. İşte, bu ahval ve şartlar altında bugünlerde suspus olunmuş, Anıtkabir ziyaret edilir olmuş ama henüz samimiyetle ikna edici bir duruş gösterilememiştir. Temennim, son davranışların samimi olması ve bulunduğumuz coğrafyada hür ve mutlu yaşamamızın teminatı üniter yapısını koruyan Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş felsefesine uygun olarak sağlam temelleri üzerine yeniden döndürülmesidir. Türk milleti açısından 21’inci yüzyılın kaybedilmemesini niyaz ediyor, saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 4’üncü madde kabul edilmiştir.

Birleşime kırk dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.05

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.48

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

287 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

5’inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 5- 3093 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri yürürlükten kaldırılmıştır.”

      Hüseyin Kaçmaz                       Murat Çepni                    Erdal Aydemir

            Şırnak                                   İzmir                                   Bingöl

Dirayet Dilan Taşdemir                  Ali Kenanoğlu Serpil Kemalbay Pekgözegü

              Ağrı                                  İstanbul                                  İzmir

                                          Mahmut Celadet Gaydalı

                                                       Bitlis

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi Sayın Mahmut Celadet Gaydalı’nın.

Buyurun Sayın Gaydalı.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, söz konusu madde elektrik faturaları üzerinden TRT payının kaldırılması amacıyla hazırlanmıştır. Şimdi, bu, tabii ki olumlu bir şeydir. Biz toplumun üzerindeki vergi yükünün kaldırılması için gerekli tüm çalışmaları destekleriz fakat bu yeterli değil. Faturaları elimize aldığımızda, kullandığımız elektriğin neredeyse yarısından fazlası vergiler; bu adil bir durum değil. Özellikle faturalara yansıtılan bu kayıp kaçak bedeli hakkında Meclise birçok araştırma önergesi verildi; yine, onlarca soru önergesi ve kanun teklifi hazırlandı fakat bu sermaye güçlerini koruma ve kollama politikasından bir türlü vazgeçilemedi.

Kayıp ve kaçak bedeli, şirketlerin kendi sorumluluklarını üstlenmeyip topluma mal ettikleri haksız bir kazançtır. Şirketler, bu haksız kazançlarını -deyim yerindeyse- topluma yutturabilmek adına, kayıp kaçak raporlarıyla toplum üzerinde bir algı operasyonu yürütmektedir. Daha önce de tekrar ettiğim üzere, sanki Türkiye’de kullanılan kaçak elektriğin yarısı Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinde gerçekleşiyor da herkese bunun faturası kesiliyormuş algısı yaratılmaya çalışılmaktadır.

Özellikle kayıp kaçak olduğu iddia edilen bölgelerde eski trafolar, elektrik direkleri ve eski hatların varlığı kayıp oranının zirve yapmasına neden olmaktadır. Kendi sorumluluğu olan enerji nakil hatlarının modernizasyonunu yapmayan, eski ve küçük çaplı trafolarla bölgeye elektrik vermeye çalışan DEDAŞ, bu kayıp kaçağın bizatihi sorumlusudur. EPDK’nin yüzde 40 oranında kaçak elektrik tespit edilen yerler için Dağıtım Sistemindeki Kayıpların Azaltılmasına Dair Tedbirler Yönetmeliği mevcuttur. DEDAŞ’ın bu yönetmelikten muaf tutulması bu gerçeğin ortaya çıkmasını engellemektedir. Asıl kayıp kaçak bu faturalardan çıkarılmalıdır. Şirketlerin yapmadığı altyapı hizmetlerinden kaynaklı kayıpların Türkiye halklarına ödetilmesi doğru değildir.

Bakıldığı zaman, ekonomik anlamda zorlanan bir Türkiye gerçekliği söz konusu. Her gün uyandığımızda cebimizdeki para biraz daha kıymetsiz, biraz daha değersiz oluyor. Hayat pahalılığıyla en temel ihtiyaçları dahi karşılanamayan bir toplumun üzerine şirketlerin böylesine çökmesine müsaade edilmemelidir. Corona bitmiş gibi bir yaşam sürdürülüyor ama coronanın ekonomik izleri hâlâ toplumdan silinemedi. Devlet bu süreci yönetemediği gibi, uyguladığı ekonomi politikalarıyla da bu süreci âdeta kangrene çevirdi. Bakınız, iş yerlerinin kapalı olduğu dönemlerde bile bu elektrik şirketleri fatura yollamaya devam etti. İnsanlardan kazanmadıkları, hatta kullanmadıkları elektriğin faturasını çıkardılar; sorumluluğu devletin almasını beklerken sorumluluk yine, her zaman olduğu gibi halka yüklendi.

Değerli milletvekilleri, bu dönemde halk için, bu ülkenin vatandaşları için devlet olarak hiçbir şey yapmadınız. İş yerleri kapatıldı, insanlar “Onurumuzla battık.” tabelaları astı ama bu sese kulak vermediniz. Tabii, “Şu kadar yardım ettik, bu kadar yardım ettik.” gibi yaptığınız açıklamaların da gerçek olmadığını iki tane esnaf gezisine çıksanız anlayacaksınız. Fakat halktan o kadar kopmuş durumdasınız ki hiçbir feryadı duymuyorsunuz. Kısacası, sizler için sermayenin kulağınıza fısıltısı halkın çığlığından çok daha önemli yani üç beş tane şirketin çıkarı için koskoca bir ülkenin halklarını sefalete sürüklemenizi kabul etmemiz mümkün değil. TRT payının faturalardan çıkarılmasını bir hizmet gibi anlatmak dahi yanlış. Zaten TRT payının alınması yanlıştı, sadece bir yanlış düzeltiliyor, ortada övünülecek bir durum da yok.

Yinelemekte fayda var: Tabii ki devletler halkından vergi alacak. Bu vergilerle ayakta duracak ve hizmet üretecek ama herkesten geliri oranında, adil bir şekilde vergi alınmalı. Yine, toplanan vergiler halk için kullanılmalı. Bu vergiler ne zaman sermayenin talepleri için kullanılırsa o zaman halkın değil, şirketlerin iktidarı olursunuz. Bu şirketler size sadık ve “Her istediklerini yapalım.” diye düşünmeyin. Sermaye, çıkarlarına sadıktır, çıkarları değişince sadakat pusulaları da yön değiştirir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 5’inci maddesinde yer alan “sayılı” ibaresinden sonra gelmek üzere “Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununun” ibaresinin eklenmesini ve “Kanunun” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                     Müzeyyen Şevkin         Çetin Osman Budak

            Kocaeil                                 Adana                                 Antalya

       Tacettin Bayır                 Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu               Suzan Şahin

             İzmir                                  Manisa                                  Hatay

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Suzan Şahin’in.

Buyurun Sayın Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; telefondan otomobile, elektrik faturasından televizyona pek çok üründe TRT payı ödeniyor. O TRT ki bir önceki seçimde AKP ve MHP’ye ayırdığı elli saatlik ekran süresinin tamamını lehe yayınlardan, CHP ve İYİ Parti’ye ayrılan on dört saatlik sürenin yarısından fazlasını aleyhe yayınlardan oluşturdu. Tarafsız mı, denetleniyor mu? Hayır. Ne yapsak, TRT’nin adını açıkça Tayyip radyo televizyonu mu yapsak acaba(!)

Değerli arkadaşlar, bugün gelinen noktada yüzde 2’lik TRT payı kaldırılıyor. Vatandaş, izlemediği, Hükûmetin propaganda aracı olan, hak, hukuk, adalet kavramlarını bir yana bırakmış, gazetecilik mesleğini bir kenara itmiş, yalanla bezeli, infaz timi gibi hareket eden, demokrasiyi öldüren, temel görevi kamu yayıncısı olmak iken AKP’nin yayıncısı hâline getirilen kanala para ödemeyecek. Güzel. Ancak, geçemediği köprüye, kullanmadığı yola, havaalanına, trene para ödemeye devam edecek.

Başka vergi kalemleri üzerinden içini boşalttığı hazineye gelir elde edip iş bilmez ekonomi ve dış politikalarıyla ülkeyi batırma seviyesine getiren AKP, sadece TRT katkı payını çıkararak değil, elektrik faturalarındaki fahiş zamların önüne geçerek KDV’yi de kaldırmalıdır. Aynı şekilde, kış ayı boyunca doğal gaz ve mutfak tüpünden de KDV kaldırılmalı, elektrik ve ısınmada düşük gelirliler lehine bir tarife sistemine geçilmelidir. Yüzde 2’lik payı kaldırıp yüzde 18’lik KDV uygulamak faturalarda beklenen düşüşü sağlamayacaktır.

Battıkça batıyoruz. Resmî Gazete’de yayımlanan tebliğe göre, geçen sene 9,11 olan yeniden değerleme oranı bu sene 36,20 olacak. Bu değişiklikle bütün vergi, ceza ve harçlar artacak. “Mış” gibi uygulamalara artık bu milletin karnı tok. Kaşıkla verip kepçeyle yağmalama saltanatı son bulacak, az kaldı.

Sayın üyeler, Türkiye’de, kış aylarına girilmesiyle birlikte birçok ürün ve hizmete zam yapıldı. 31 gününün 13’üne zam haberleriyle uyandığımız ekim ayında, Türk lirasının sert şekilde değer kaybetmesiyle yükselen döviz kurları özellikle doğal gaz ve yakıt fiyatlarını etkiledi. Zamlar kasım ayında da devam etti, hâlâ da zam yağmuru altında gümbür gümbür ezilen bir Türkiye'yi hep beraber yaşıyoruz.

Açlık sınırının 3.200 lira olduğu günümüzde, sınırların altında olan asgari ücretle halk enflasyon altında ezim ezim ezilmeye mahkûm bırakılıyor. Döviz kurunun hızlı yükselişiyle de TL’de yaşanan değer kaybı gıda fiyatlarını vurmaya başladı. Ardı arkası kesilmeyen zamlara yenileri eklendi. Simit 3,5 lira oldu arkadaşlar, 3,5 lira. 1993 yılında, AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan çay-simit hesapları yapıyordu. “Bir hesap yapıyorum size, bu zalim yönetim 1 bardak çay ile simidi bile layık görmüyor.” ifadelerini kullanmıştı. Ranta, yolsuzluğa, yandaş doyurmaya ve israfa dayalı halka ihanet politikalarıyla milleti aç, ülkeyi rezil eden AKP’ye bir simit-çay hesabı da biz yapalım. 3,5 TL’ye çıkan simit fiyatıyla 5 kişilik bir aile bir ay boyunca simit yese, ayda 1.575 TL sadece simit parası vermek zorunda. Hesaba 1 bardak çay da eklenince toplam maliyet 3.000 TL’yi buluyor. Asgari ücret ne kadar? 2.825 lira. 1.500 TL maaş alan emekliler var. Soruyorum sizlere: Bu zalim yönetim 1 bardak çay ile simidi bile millete layık göremez hâle gelmiş midir, gelmemiş midir?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Gelmiştir.

SUZAN ŞAHİN (Devamla) – Bu zalim Hükûmet inat uğruna dünya tarihindeki en büyük rekorlara imza atıp dövizdeki artışı bilinçli olarak sağlayarak yandaşını ve kendini daha zengin, halkı ise açlık ve sefalete mahkûm bırakmış mıdır, bırakmamış mıdır?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bırakmıştır.

SUZAN ŞAHİN (Devamla) – Döviz kurunun artışı kime yarıyor? Döviz cinsinden devlet garantisi alan müteahhitlere mi, vergileri silinen AKP’nin zenginlerine mi, vatandaşa mı? Esnafın, çiftçinin vergilerini, borçlarının faizlerini de silin görelim. “Dövizle mi maaş alıyorsunuz ki?” diye milletin aklıyla alay edenler bilmelidir ki bu ülkede sadece alınan maaşlar Türk lirası. İğneden ipliğe elinizin uzandığı her şey dolara endeksli. On bir ayda icra iflas dairelerine toplam 6 milyon 328 bin yeni dosya geldi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

SUZAN ŞAHİN (Devamla) – Geçen yıla göre bu sayı 1 milyon 163 bin daha fazla, icra dairelerinde derdest bulunan dosya sayısıyla 23 milyon 103 bine ulaştı. Vatandaşların bankalara borcu 968 milyar TL, KOBİ'lerin borcu 994 milyar TL. Halkımızın yüzde 26’sının temel ihtiyaçlarını bile karşılayamadığı; bütün bunların sonucunda da esnafın, çiftçinin, işçinin, emeklinin ve memurların yani dar gelirlilerin haciz kıskacında olduğu; vergi aflarıyla, ödeme garantileriyle, yolsuzluklarla ihya edilen AKP'li sermayedarlar ve siyasiler haricinde herkesin fakirleştiği bu ağır ekonomik buhran döneminin sorumlusu kim? Sorumlu bellidir, sorumlu AKP rejimi ve ikbali uğruna ülkeyi felakete sürükleyen Erdoğan'dır. Vatandaşı altında bıraktıkları enkaz CHP iktidarında kaldırılacak, Türkiye rahat bir nefes alacak. Az kaldı, geliyor gelmekte olan diyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 5’inci maddesinde yer alan “kaldırılmıştır” ibaresinin “çıkarılmıştır” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Mehmet Metanet Çulhaoğlu                Dursun Müsavat Dervişoğlu

                       Adana                                             İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde söz talebi Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun.

Buyurun Sayın Çulhaoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, yine AK PARTİ hükûmetlerinin klasik hâline getirdiği bir torba kanunla karşı karşıyayız. Bu getirilen 52’nci torba kanun, artık bu uygulamadan vazgeçin değerli arkadaşlar.

Getirmiş olduğunuz kanun teklifinin 4, 5, 6, 7 ve 8’inci maddeleriyle 3093 sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanunu’ndaki elektrik enerjisi satışı üzerinden alınan yüzde 2’lik TRT payı üç buçuk yıldır verdiğimiz uğraşlar sonunda nihayet kaldırılıyor. Fakat vatandaşlarımız, elektrik faturalarındaki sadece TRT payının değil, yüzde 18 olan ve faturalarını şişiren KDV’nin tamamının kaldırılmasını ya da yüzde 1’e düşürülmesini istiyor. Bunu da defalarca bu kürsüden dile getirdik.

AK PARTİ iktidarı bir bir dediğimizi yapmak zorunda kalıyor. Neden? Çünkü vatandaşın taleplerini biz dinliyor, aksaklıkları tespit ederek -Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasal düzenleme yapılarak- vatandaşlarımızı üzerlerine yüklenen bu gereksiz ödemelerden kurtarmak istiyoruz çünkü artık ödeyecek güçleri kalmadı. Una yüzde 100 zam fırıncıları da vatandaşları da canından bezdirdi. Bakın, dolardan, benzinden, LPG’den hiç bahsetmiyorum bile.

2020 yılında 3 milyon 700 bin abone elektrik faturalarını ödeyemediği için sayaçları mühürlenerek elektrikleri kesildi, bunlardan 716.042 abone ise borçlarını ödeyemedikleri için elektriklerini de açtıramadılar. Evet, arkadaşlar, bunu ben söylemiyorum, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Fatih Dönmez söylüyor. Bu aboneler sadece konut değil; sanayici, esnaf ve çiftçilerden oluşuyor. İcra dosyaları 23 milyonu bulmuş, 125 bin esnaf iflas etmiş durumda. “Yazıktır bu millete, günahtır.” diyoruz ama anlatamıyoruz.

Şu “özelleştirme” adı altında yandaşlarınıza kiraladığınız limanların süresini on dokuz yıl daha uzatarak kırk dokuz yıla çıkarmaktan vazgeçin. Vatandaşlarımızın sofrasına koyacağı ekmeğin fiyatını, yemeğini pişirmek için ihtiyaç duyduğu ayçiçeği ve zeytinyağının fiyatlarını düşürmek için bir çare düşünün. Vatandaşların ayda 1 defa 1 kilo hatta çoğu zaman yarım kilo alabildiği kıymayı 100 grama düşürme ya da 2 kilo aldığı meyve sebzeyi 2 taneye düşürme zihniyetinizden de vazgeçin lütfen. Doğru bir şey yapmak istiyorsanız empati yapın, kendinizi asgari ücretlilerin yerine koyun, geçinmek nasıl oluyor bir görün bakalım.

Siz, belediyelerin açmış olduğu halk ekmek bayilerinin önündeki kuyrukları gördünüz mü ya da basından takip ediyor musunuz? Sabahın ayazında halk ekmek önündeki ekmek kuyrukları vicdanınızı hiç mi sızlatmıyor? Tabii, sizin yandaş basınlar bunları yazmıyor; görün artık, duyun artık arkadaşlar. Bakın, arkadaşlar, millet ne diyor? “Elbet o sandık er geç önümüze gelecek. Gramla, taneyle nasıl yaşanılır, biz onlara sandıkta göstereceğiz. Yeter artık, bıçak kemiğe dayanmadı, bıçak kemiği deldi geçti.” diyorlar.

Değerli arkadaşlar, gelin, açlık sınırının bile altında yaşamak zorunda olan dar gelirli vatandaşlarımız için asgari ücreti 4 bin liraya çıkaralım. Bunun yetkisini verin Cumhurbaşkanımıza. Asgari ücretli kardeşlerimiz bu kışı rahat geçirsinler.

Arkadaşlar, bu dediklerimize de geleceksiniz ama çok geç olacak. Her işte olduğu gibi, bunda da geç kalacaksınız. Bakın, hâlâ 3600 ek gösterge sözünü tutamadınız, EYT'lilerin sorunlarını çözemediniz, vatandaşlarımızı mağdur etmekten başka hiçbir şey yapamadınız. Artık, milletimiz iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemi istiyor. Liyakatli, işinde iyi ve cesur kadrolarımızla biz hazırız. İnşallah, bunu gerçekleştirmek bize nasip olacak diyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 6’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 6 - 3093 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin (a) ve (c) fıkraları yürürlükten kaldırılmıştır.”

      Hüseyin Kaçmaz                       Murat Çepni                     Şevin Coşkun

            Şırnak                                   İzmir                                    Muş

Dirayet Dilan Taşdemir        Serpil Kemalbay Pekgözegü          Ali Kenanoğlu

              Ağrı                                    İzmir                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Şevin Coşkun’un.

Buyurun Sayın Coşkun. (HDP sıralarından alkışlar)

ŞEVİN COŞKUN (Muş) – Teşekkürler Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 6’ncı maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, elektrik enerjisi satışı üzerinden alınan TRT payı ve enerji fonunun 1 Ocak 2022’de kaldırılması olumlu ancak eksiktir. Çünkü AKP’nin zam üzerinden indirim oyunları torba yasa tekliflerinde de açığa çıkıyor. Bu şekilde kanun yapma tekniğinin demokratik işleyişle ilgisinin olmadığını her defasında dile getiriyoruz. Bu torba yasa teklifini de bu yönüyle ele almak gerekiyor. Bugün, yurttaşların talebi ve ihtiyacı sadece elektrik faturalarından katkı payının çıkarılması değil, faturalardaki fahiş fiyatların da önüne geçilmesidir.

Değerli milletvekilleri, TRT’nin geliri elektrik faturalarındaki katkı payı ve halkın cebinden çıkan diğer vergilerdir. TRT, 2010-2020 yılları arasında elektrik faturalarından yaklaşık 9 milyar TL, elektronik cihazlardan alınan bandrol gelirinden ise yaklaşık 12 milyar TL gelir elde etmiştir. TRT, özerk, tüzel ve tarafsız bir yapıyla kuruldu ancak Türkiye halklarına karşı tarafsızlık ilkesini hiçe saydı. Ayrıca, TRT’nin denetimsizliği bu kurumu AKP iktidarının basın ve yayın kurumu hâline getirdi; son örneğine yerel seçimlerde tanıklık ettik. Ayrıca, aynı süreçte AKP ve MHP’ye yüz otuz beş saat elli bir dakika lehte yayın yapılırken, partimiz HDP lehine bir saniye bile yayın yapmadı. Bu da yıllardır halkın cebinden beslenen TRT’nin halka karşı vefasızlığıdır. Bu yasa düzenlemesiyle TRT payının kaldırılıyor olması olumlu ama yeterli değildir. Bu, iktidarın basit ve ucuz bir indirim oyunudur.

Değerli milletvekilleri, 46 milyon elektrik abonesinden 37 milyonu mesken abonesidir. Mesken abonelerinin elektrik tüketiminden alınan tüm vergiler fatura tutarının yüzde 21’ine denk gelmektedir. Ayrıca, elektrik fatura düzenlemesinde de büyük oyunlar dönüyor. Faturalarda gördüklerimizin dışında bir de gizlenenler var. Elektrik Mühendisleri Odasının belirttiğine göre faturalarımızı oluşturan 6 temel bileşen var: Perakende enerji bedeli, enerji bedeliyle ilgili faturalandırmayı esas alan bedel, dağıtım sistemi kullanım bedeli, iletim sistemi kullanım bedeli, kayıp kaçak bedeli, sayaç okuma bedeli. Bunların ilk ikisi faturalarımıza enerji bedeli olarak yansıtılıyor, diğer bedeller de tek kalem hâlinde karartılmış faturayla düzenleniyor. Şeffaflıktan uzak bu fatura oyununda yurttaş neyin bedeline karşılık ne kadar ödeme yaptığını ve yapacağını bilmiyor. Dolayısıyla, fatura bilgi ve kontrol etme hakkı da engelleniyor. Ayrıca, faturalardan tahsis edilen tüm bu vergilerin toplamına da KDV uygulanıyor. Yani yurttaştan verginin vergisi alınıyor. Şeffaflık ve kontrol edilebilirlik hiçe sayılıyor, usulsüzlük ve kayırma almış başını gidiyor.

Faturalardaki hile ve oyunlara seçim bölgem Muş’tan bir örnek vereceğim. Bölge illerinin elektrik ihalesini alan Türkerler VEPSAŞ şirketi işi çığırından çıkarmış durumda. Bulanık ilçemizden bize ulaşan şikâyet üzerine yaptığımız araştırmalarda birçok hak ihlalini daha gördük. İlgili firma aylardır elektrik faturası zahmetine girmeden sadece SMS yoluyla borç bildirimi yapmakta. SMS’te yalnızca abone numarası ve ödenecek miktar yazılıyor. Bu durumu şirkete sorduğumuzda ise gerekçe yok, cevap yok. İktidar kendine düstur edindiği bir edayla her şeyi özelleştiriyor. Bu örnekte de gördüğümüz gibi, yurttaşlar şirketlerin insafı veya insafsızlığıyla karşı karşıya bırakılıyor. Elektrik üretiminin yüzde 83'ü, dağıtımının ise yüzde 100'ü özel şirketlerde. Oysaki enerjiye alınıp satılan kâr odaklı anlayışla bakılamaz. Enerji kamusal bir hizmet ve temel bir haktır.

Değerli milletvekilleri, iktidar, Hasankeyf başta olmak üzere gözüne kestirdiği her dereyi, çayı, nehri HES’lerle talan ederken yurttaşlar ise daha ucuz ve nitelikli elektriğe erişemiyor. Günümüzde elektrik enerjisi yaşamsal bir öneme sahip ancak otomatiğe bağlanan zamlar ve yüksek faturalar dışında da özellikle kürdistan illerinde sürekli hâle gelen elektrik kesintilerinin; Mardin, Urfa, Diyarbakır başta olmak üzere birçok kentte çiftçinin tarlasını suladığında kasıtlı yapılan elektrik kesintilerinin yurttaşlara yaşattığı mağduriyetlere de tanıklık ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Öyle bir şey yok ya!

ŞEVİN COŞKUN (Devamla) – Toparlıyorum Başkan.

BAŞKAN – Buyurun, devam edin.

ŞEVİN COŞKUN (Devamla) – Ayrıca, kesintiler nedeniyle ısınma, sağlık, eğitim, üretim gibi birçok alan da olumsuz etkileniyor. Özellikle, diyaliz veya başka yaşamsal fonksiyonları olan tıbbi cihazlara bağlı yaşamını sürdüren yurttaşlar ölüm tehlikesiyle karşı karşıya bırakılıyor.

Buradan iktidara soruyoruz: Elektrik enerjisi üzerinden halklar yararına gerçekten bir şey yapmak istiyor musunuz? Yapmak istiyorsanız TRT payıyla birlikte enerji fonu ve KDV’yi kaldırın, fahiş fiyatlardan bir an önce vazgeçin, elektrik ve doğal gazın her haneye ihtiyaç sınırına kadar ücretsiz olmasını sağlayın, çiftçilerin elektrik borcunu silin, çiftçilere ihtiyaç sınırına kadar elektriğin ücretsiz olmasını sağlayın.

Teşekkür ediyorum.

Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinde yer alan “sayılı” ibaresinden sonra gelmek üzere “Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununun” ibaresinin eklenmesini ve “Kanunun” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                     Müzeyyen Şevkin          Çetin Osman Budak

            Kocaeli                                 Adana                                 Antalya

       Tacettin Bayır                 Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu      Neslihan Hancıoğlu

             İzmir                                  Manisa                                Samsun

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Neslihan Hancıoğlu’nun.

Buyurun Sayın Hancıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Üzerine söz aldığım madde, elektrik faturasına yansıtılan TRT payını kaldırmayı amaçlayan hükümlerden biridir. Düzenleme yerindedir ancak yetersizdir. Bu teklifte 21 ayrı kanunda 38 ayrı düzenleme yapılıyor yani yine bir torba yasa için mesai yapıyoruz. Torba yasa uygulaması yasama yetkisinin asli ve genel olma özelliğine darbe vuran bir uygulamadır. Yasaların ulaşılabilir, öngörülebilir, anlaşılabilir olma niteliği torba yasalarla ortadan kaldırılmaktadır. Meclisi yıllardan beri neredeyse sadece torba yasalar için çalıştıran iktidar, bu yüce çatının iradesini de yasama yetkisini de yok etmektedir.

Değerli milletvekilleri, teklifin omurgasını, az önce de belirttiğim gibi, elektrik faturasına yansıtılan TRT payını kaldırmayı amaçlayan hükümler oluşturuyor. Bu hükümlerin vatandaşın sırtındaki yükü bir nebze hafiflettiği ortada. Fatura ne kadar hafifleyecek? 100 liralık elektrik faturası 2 lira düşecek. Komisyon üyesi milletvekillerimiz teklifin Komisyon görüşmeleri safhasında ısrarla şunu söylediler ve talep ettiler: TRT payını kaldırmak yetmez, faturalara yüzde 18 oranında yansıtılan KDV de hiç olmazsa kış ayları boyunca kaldırılsın, diğer dönemlerde de KDV yüzde 1 olarak uygulansın ki vatandaşımız biraz nefes alsın. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü elektrik, vatandaş için temel tüketim harcaması kalemi durumundadır ve temel tüketim kalemleri üzerinde vergi yükü azaltılmadıkça vatandaş nefes alamayacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; memlekette bir yangın var mı? Evet, var. Mutfakta bir yangın var mı? Evet, var. Peki, ortada bir iktidar var mı? Hayır, yok. (CHP sıralarından “Yok.” sesleri) Yangını çıkaran kundakçı, itfaiyeci kılığına bürünmüş “Yangını söndürüyorum.” pozu verip ateşe benzin döküyor, etrafına da “Ekonomik kurtuluş savaşı veriyoruz.” masalı anlatıyor. Aslında soru çok basit: Bu memleketin ekonomisini kurtuluş savaşı verilecek noktaya kim getirdi? Bu ülkeyi yirmi yıl yöneteceksin, bu milletin seksen yıl boyunca emek harcayıp alın teri dökerek yarattığı iktisadi varlıkları satıp savacaksın, 5 yandaş müteahhidi beslemek için devletimizi yani milletimizi onlara borçlandıracaksın, bu uğurda hazinenin içini boşaltacaksın, Merkez Bankasının rezervlerini tüketeceksin, sonra da dönüp millete “Ekonomide kurtuluş savaşı veriyoruz.” diyeceksin.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Kendi kendileriyle çelişiyorlar.

NESLİHAN HANCIOĞLU (Devamla) – Ha, bir de şunu yapacaksın; “onurumuz” “namusumuz” dediğimiz Türk lirasını günden güne değersizleştirip değer yitiren Türk şirketlerini ucuza kapatmaları için Körfez fonlarının yoluna kırmızı halılar döşeyeceksin. Tüm bunlara sebep olup da üstüne bir de “Kurtuluş savaşı veriyoruz.” demek bu milletin aklıyla alay etmektir, daha da ötesi emperyalistleri, yedi düveli bu topraklardan atmak için canını veren atalarımıza, dedelerimize hakaret etmektir. Şimdi, birileri eline almış millîlik, yerlilik terazisi, herkesi tartıyor. Onların varsa bizim de yerlilik, millîlik terazimiz var. Bizim terazimiz “Ben ülkemi pazarlatmakla mükellefim.” diyenleri tartıyor; bizim terazimiz vergisini bu memleketin hazinesine kazandırmamak için kıblesini off-shore cennetlerine çevirenleri tartıyor; bizim terazimiz BOP Eş Başkanlarını tartıyor.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – İftira atıyor.

NESLİHAN HANCIOĞLU (Devamla) – Bizim terazimiz dolarla ihale alanları garanti altına almak için Londra mahkemelerine yetki verenleri tartıyor.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Sizin teraziniz yanlış tartıyor, sizin teraziniz yanlış tartıyor.

NESLİHAN HANCIOĞLU (Devamla) – Ve sonra şunu söylemek isterim ki bugün canı yanan, şu kara kışta kaderine terk edilen milletimizin elinde de bir terazi var ve o teraziyi bir an önce kullanmak için haykırıyor.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Yirmi yıldır tartıyor, yirmi yıldır tartıyor.

NESLİHAN HANCIOĞLU (Devamla) – Yiğit olan, milletin iradesine inanan, milletin terazisine güvenen derhâl sandığı kurar.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinde yer alan "kaldırılmıştır” ibaresinin "çıkarılmıştır” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Arslan Kabukcuoğlu           Dursun Müsavat Dervişoğlu

                      Eskişehir                                 İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi, Sayın Arslan Kabukcuoğlu’nun.

Buyurun Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 287 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Ülkemizde radyo ve televizyonların yayın yapması devletin tekelindedir. Bu tekel, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu tarafından kullanılmaktadır.

İletişim, kişiler arasında veya kurumlar ile kişiler arasında bilgi ve düşüncenin aktarılmasıdır. Sesli ve görüntülü iletişimle vatandaşın evine ve sosyalleştiği mekânlara ulaşılmaktadır. Tek yönlü gerçekleşen bu iletişim, pek çok manipülasyona sebep olup toplumu istismar etmek de oldukça kolaydır. Böylece, çeşitli iletişim kanallarına sahip olan siyasi görüşler toplumun üzerinde hâkimiyet kuracak, toplumda serbestçe kanaat oluşmasının önüne set çekecektir. İletişim, münhasıran da radyo ve televizyon, tüm siyasi partilere adaletli hizmet vermelidir.

Propaganda çok eski bir sanattır, özel bir metodu yoktur; amaç, toplumu fethetmektir. Milattan önce 50 yılında, Roma İmparatorluğu tarafından propaganda amaçlı iletişim metotları kullanılmıştır. Adalet ve hukuk tanımayan AK PARTİ iktidarında, televizyon ve radyo devlet yayıncılığı son derece tarafgir bir yapıya bürünmüştür. Vatandaşa gerçekleri anlatmak yerine anlattıkları şeylerin gerçek olduğuna toplumu inandırmaya çalışan, isminin başında “profesör, gazeteci, yazar” gibi unvanları bulunan bir grup AK PARTİ sempatizanı, değişik grup mensuplarına karşı unvanlarının sağladığı güvenliklerin arkasına sığınarak AK PARTİ görüşlerini, çoğu kez gerçeğin hilafına, cansiparane savunmaktadırlar. Her şeyin mevzuatta olmayacağı, pek çok konuda ahlakın gerektiği herkesin bilgisindedir. Bu şekilde kurulan mizansende, Hükûmet, istediği fikir ve görüşleri topluma ulaştırırken muhalefetin bunu yapmasına da engel olmaktadır. Hükûmetlerin vatandaşlarını ikna etme çalışmalarında topluma anlatılmaya çalışılan konu tutarlı ve objektif yapıda ise çok kolaydır. Eğer nitelik olarak bilgi zayıfsa birtakım manipülasyonlarla halka ulaştırılıp kabul görmesi fazladan efor gerektirir. Yapılan işlerdeki yanlışların ortaya çıkmaması için karşı görüşün yani doğruyu savunanların görüşlerine yer verilmemeye çalışılmaktadır. Özellikle, radyo ve televizyonda yapılan propagandalar ucuz ve etkili metotlardır. Ülkemizde yapılan bir araştırmada, kişilerin yüzde 67’sinin radyo dinlediği ve her gün kişi başına dört buçuk saat televizyon izlendiği saptanmıştır. Bazı yayın organlarının iktidar tarafından kullanılmasına, finanse edilmesine veya sempatizanlarınca sahiplenilmesine sık sık tanık oluyoruz.

Hükûmetin alışverişlerde pek çok kez sığındığı bir mevzuat var; ticari sır. Bu kavramı, kamu-özel iştirakleri olan hastanelerde, yollarda kullandığı gibi, gazete satışlarında da kullanıyor. Hükûmetin, ülkenin seçkin iki gazetesini satın alıp devlet bankalarından kredi çıkararak o gazeteleri sahiplenen yandaşlara sağladığı kolaylıklar bilinmekte ve bu kredilerin akıbeti sorulduğu zaman da burada, soru, cevapsız kalmakta, ticari sır gerekçesinin arkasına sığınmaktadırlar.

Elektrik faturalarında TRT’nin payı sadece yüzde 5 veya biraz daha aşağıdır. Hükûmet “Elektrik faturalarından TRT payını kaldırıyorum.” diyerek iki yollu propaganda yapıyor. Birincisi, TRT’yi daha özgürmüş gibi gösteriyor. İkincisi ise vatandaşa gelir yardımı sağladığı propagandasını yapıyor. Elektrik faturalarından TRT payının kaldırılmasının haneye yansıyacağı maddi katkı çok sınırlıdır. Hükûmetin, bu kadarını ve daha fazlasını hane halkına değişik yöntemlerle ulaştırması mümkündür.

TRT, eskiden toplum kültürüne, bilgilendirilmesine çok kıymetli katkılarda bulunmuş bir kurumdur. Eğer Hükûmet, TRT üzerinden elini çekerse, TRT tarafsızlığını sağlamış bir kurum olursa bu kurumun topluma katkısı yine yüksek olacaktır ancak bu hâliyle TRT, Hükümetçe mevta hâline getirilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) – Kurumu siyasi iktidarın etkisi dışında bırakıp tarafsız olarak görev yapmadığı ve siyasal iktidarın kurumu siyasi propaganda aracı olarak kötüye kullandığı, seçim dönemlerinde partilere ayrılan yayın sürelerinden bilinmektedir. 17 Nisan-6 Mayıs 2018 tarihleri arasında Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a otuz yedi saat, Cumhuriyet Halk Partisine üç saat ayırırken İYİ Partiye ise sadece dokuz dakika ayırmıştır. TRT’nin tarafsız bir kurum olduğunu nasıl söyleyeceğiz? Demokratik toplumun özünü teşkil eden seçimlerin adaylar arasında eşit koşullarda, adil bir biçimde yapıldığına nasıl inanacağız? Zaten Hükûmetin pek çok alternatif televizyon ve radyo yayınları varken TRT’nin devamı olsa olsa Hükûmet için bir istihdam kaynağı olarak gereklidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 7- 3093 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b), (c), (f) ve (g) bentleri yürürlükten kaldırılmıştır.”

      Hüseyin Kaçmaz                       Murat Çepni        Dirayet Dilan Taşdemir

            Şırnak                                   İzmir                                    Ağrı

Serpil Kemalbay Pekgözegü             Ali Kenanoğlu         Mehmet Ruştu Tiryaki

             İzmir                                  İstanbul                                Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki’nin.

Buyurun Sayın Tiryaki. (HDP sıralarından alkışlar)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, ülkemizde kadının adı yoktu; evet, ülkemizde Kürt'ün adı yoktu; ülkemizde Alevilerin adı yoktu; ülkemizde bütün ötekilerin adı yoktu; şimdi, artık kanunların da adı yok. AKP'li arkadaşlar, bugüne kadar “bir kanun ile bazı kanunların değiştirilmesi hakkında kanun teklifi” diye torba kanun getiriyorlardı; şimdi, bu kanun teklifinin adı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi. Hangi kanunlarda değişiklik yapıyorsunuz? Bazı kanunlarda. Kanunların adı bile yok getirdiğiniz dönem içerisinde.

Peki, teklif ne getiriyor? 27 kanunda değişiklik getiriyor. En önemlisi, bundan sonra elektrik enerjisi satışından TRT payı alınmayacak. Hepimiz yasanın bu hükümlerini eleştirdik, TRT payı alınmasını eleştirdik, doğru bulmuyoruz dedik. Aslında, elektrik enerjisi satışı üzerinden TRT payı alınması kamuoyunda sizden önce bu kadar yaygın tartışılmıyordu. Siz TRT'ye bağlı radyo ve televizyon kanallarını partinizin propaganda aracı hâline getirdikten sonra artık halk ve geniş kitleler “Benden aldığın vergilerle, benim tükettiğim elektrik enerjisiyle niye bana hakaret ediyorsun?” diye protestolarla seslerini yükseltmeye başladılar. TRT gibi pek çok kamu kurumu aslında iktidarın arkabahçesi durumuna getirilmiş durumda. Bütün kamu kurumları için bunu söylemek mümkün. Bakın, müsteşarlıkları kaldırdınız, müsteşarlığın yerine bakan yardımcılarını getirdiniz -ben doğru bulmuyorum ama bir yere kadar anlaşılır bir şey- “Hükûmetle birlikte gelsin, gitsin.” dediniz. Fakat şimdi, genel müdürler, genel müdür yardımcıları, daire başkanları, valiler, kaymakamlar, kamu kurum ve kuruluşlarının il ve ilçe başkanları, yöneticileri neredeyse partinizin temsilcisi gibi davranıyorlar; iktidarın aleyhine düşüncelere sahip herkesin aleyhine “tweet”ler atıyorlar, taraflı davranıyorlar.

Bir dönem bu hukuksuzluk öyle bir hâle geldi ki “Avukatlara hâkim ve savcı olma hakkı tanıyoruz.” diye yüzlerce AKP’liyi hâkim ve savcı yaptınız. Bir dönem AKP’den vekil olan, daha sonra milletvekili adayı yapılmayan kişiyi mutlaka ya bir bankaya yönetici yaptınız veya bir yere getirdiniz, hatta içinde Anayasa Mahkemesi üyesi olan var. HSK üyesi “Genel Başkanımın isteği üzerine istifa ettim.” diyebiliyor. Tarihte eşine ender rastlanacak bir parti devleti düzeni kurdunuz. “Yargıyı Fetullahçılardan kurtarıyoruz.” dediniz, “Artık yargı bağımsız.” dediniz, oysa bütün araştırmalarda en az güvenilen kurumların başında yargı geliyor, uluslararası kuruluşların yaptığı araştırmalarda Türkiye neredeyse en son sıralarda. Bakın, şaka değil, insanlar şöyle espri yapıyorlar: “Bizden sonraki ülkelerde o klanın, kabilenin en yaşlı üyesi, suçlu olanı uçurumdan aşağı itiyor. Türkiye’nin durumu bu kadar kötü.” diyorlar.

“Kanınızda yüzeceğiz.” diyenlerden rahatsız olmuyorsa iktidar, mahkemeler bunlarla ilgili “Düşünce, ifade özgürlüğüdür.” diyebiliyor. Bakın, hakaret değil, sinkaflı laflar kullananlara mahkemeler -eğer iktidar rahatsız değilse bundan- “Düşünce, ifade özgürlüğü.” diyebiliyor. Bir partiye “İtlaf edilmesi gerekir.” diyene “Bu, düşünce, ifade özgürlüğüdür.” diyebiliyor. Bir parti “HDP hakkında kapatma davası açılacak.” diyor, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı “Emredersiniz.” diyor. Eş Genel Başkanlarımız hedef gösteriliyor, hop, bir mahkemeden tutuklama. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi “Hak ihlali var.” diyor, hemen başka bir soruşturmadan tutuklama. Büyük Daire ilk andan itibaren “Hukuksuzdu.” diyor, bu kez, hop, bir mahkeme tarafından hükümlü hâle getiriliyor; sonra da “Yargı bağımsız.” diyorsunuz.

Cezaevleri kaynıyor, muhaliflerin kimliksizleştirilmesi ve kişiliksizleştirilmesi için her yöntem deneniyor ve gerçekten, cezaevlerinden bir çığlık, binlerce çığlık yükseliyor. Bakın, ben cezaevlerinden sadece bir tane örnek, can yakan bir örnek vereceğim, bugünlerde çokça duyacaksınız, nedenini de anlatacağız size. İmralı Cezaevinde bir tecrit var, bunu görmemek için kör olmak gerekir. Düşünün, Sayın Öcalan normal bir cezaevinde değil, bir ada hapishanesinde; şaka değil, Orta Çağ’da yaşamıyoruz ama Türkiye’de hâlâ ada hapishanesi var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – 2011’e kadar ara sıra da olsa avukatlarıyla görüşme hakkı tanınıyordu, ona da engeller çıkarılıyordu “Koster bozuk.” “hava şartları” falan diye. 2011’den 2019’a kadar hiçbir avukatıyla görüştürülmedi, sizin iktidarınız döneminde hiçbir hukuk yardımından yararlandırmadınız. Peki, bu nasıl sona erdirildi? Binlerce insan açlık greviyle bunu durdurabildi. Bir milletvekilimiz, sevgili Leyla Güven iki yüz gün açlık grevine girdi, daha sonra İmralı Cezaevindeki tecridi bir parça, kendinizce esnettiniz, mahkeme kararı çıkardınız. 8 insan en değerli şeyini feda etti, yaşamından vazgeçti İmralı Cezaevindeki tecrit kaldırılsın diye. Bu, küçük bir ayrıntı gibi gözükebilir ama emin olun bazı konularda çokça ısrar etmemek lazım, bir yerde durmanız gerekir. Bu yer sanırım İmralı Cezaevindeki tecritten başlamalı diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.(HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinde yer alan “sayılı” ibaresinden sonra gelmek üzere “Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Gelirleri Kanununun” ibaresinin eklenmesini ve “Kanunun” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                    Çetin Osman Budak           Müzeyyen Şevkin

            Kocaeli                                Antalya                                 Adana

Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu                 Tacettin Bayır                    Ednan Arslan

            Manisa                                  İzmir                                    İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ednan Arslan’ın.

Buyurun Sayın Arslan.

EDNAN ARSLAN (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, yine klasik bir AKP uygulaması olan bir torba yasayla karşı karşıyayız. Bu sefer de ambalaj, TRT payı, enerji fonunun faturalardan kaldırılması ambalajıyla, 22 ayrı kanunda değişiklik yapmak suretiyle birbirinden kopuk alanlarda maalesef düzenlemeler yapmaktayız. TRT payının ve elektrik enerji fonunun elektrik faturalarından kaldırılmasını doğru buluyoruz ama yeterli değil. Şöyle bir örnekle anlatmak istiyorum: Elimde, 4 kişilik bir aileye ait bir elektrik faturası var ve bu hesaplarda kullandığımız 230 kilovat referans değerine de oldukça yakın bir fatura. Bu faturanın değeri 223 TL. Şimdi, biz TRT payını ve enerji fonunu faturalardan kaldıracağız ya; milletimiz de geçti, ekranlarının karşısından bizi izliyor ve onlar da önümüzdeki aydan itibaren faturalarda müthiş bir indirim bekliyorlar. Bu faturanın değeri 223 lira -bu TRT payı ile enerji fonunun ikisinin toplamı- TRT payı 2,31; enerji fonu 0,81 yani toplamda 3 liralık bir iyileştirme. Yani 223 lira ödeyen 220 lira ödeyecek; bu, yeterli değildir. Burada asıl yapılması gereken ve bizim de partimizin önerdiği şudur: Var olan tüm fonların ve KDV’nin kaldırılmasıdır. O zaman, bu 223 TL’lik fatura ne oluyor biliyor musunuz değerli milletvekilleri? 180 liraya düşüyor, bu anlamlı bir indirime tekabül eder. O yüzden, derhâl, bu kara kış döneminde, zamların yağmur gibi yağdığı bu dönemde bir an önce bu KDV’nin ve fonların bu faturadan kaldırılması gerekiyor.

2016 yılında 230 kilovatlık bir fatura 94 lirayken bugün 210 liradır. Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı geçen ağustosta bir müjde verdi, o müjdeden sonra zamlar yağmur gibi yağdı; 230 kilovat elektrik kullanan bir ailenin, 300 metreküp doğal gaz kullanan bir ailenin ve aracına ayda 1 sefer 50 litrelik benzin alan bir ailenin bu 3 faturası toplam 250 TL arttı.

Peki, biz bu faturaya baktığımızda her şeyi görebiliyor muyuz? Bu fatura yeterince şeffaf mı? Değil. Neden değil? Çünkü yasa teklifi gibi bu fatura da torba fatura. Bakın, bu faturada görmediğimiz bir şey var: Kayıp kaçak miktarı. Kayıp kaçak miktarı bizim ülkemizde yüzde 11-yüzde 12’ler seviyesindedir. Kayıp kaçağı tamamen yok edemeyebiliriz ama en azından bunu yarı yarıya düşürebiliriz, OECD ülkelerinde olduğu gibi yüzde 5’lere, yüzde 6’lara kadar düşürebiliriz. Bakın, geçen yıl 306 milyar kilovatsaat elektrik ürettik biz. Bunun yüzde 11’i, yüzde 12’si kayıp kaçakla yok oluyor yani 35 milyar kilovatsaat. Peki, bunun parasal karşılığı nedir? 26 milyar TL. Hadi bunun yarısının önlenemez kayıp kaçak olduğunu düşünelim, diğer yarısı ise 13-14 milyar TL arkadaşlar. Bu para kimin cebinden çıkıyor? Bu para namuslu vatandaşın faturalarına yansıtılıyor ve onların cebinden çıkıyor. Peki, bu dağıtım şirketleri ne iş yapıyor? Bu dağıtım şirketleri hiçbir iş yapmıyor. Neden? Çünkü bu kayıp kaçak bedellerini namuslu vatandaşın faturasından tahsil ediyor. Bakın, Bilgi Edinme Kurulundan sorduğum bir soruya bir şirketin cevabı; soru şu: Şirketinizin özelleştirme sözleşmesinde kayıp kaçakla ilgili hükümler var mıdır? Varsa bu hükümler neleri kapsamaktadır? Cevap: “Şirketimizin özelleştirme sözleşmesinde kayıp kaçakla ilgili herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.” Ya, hüküm bulunmuyorsa, bu şirket kayıp kaçakla niye mücadele etsin? Neden uğraşsın kayıp kaçakla? Keser faturayı, yansıtır namuslu tüketiciye, onların cebinden tahsil eder.

Başka bir şey var, daha acı olan bir şey; zaten kayıp kaçak parasını siz namuslu vatandaşın cebinden alıyorsunuz, utanmadan bir de KDV uyguluyorsunuz, bir de KDV uyguluyorsunuz ya! Birinin kaçak yolla kullandığı enerjinin bedelini ya da şirketin faturalandırmadaki eksikliklerinden dolayı ortaya çıkan, teknik olan ve teknik olmayan kayıp kaçak miktarını namuslu vatandaşın cebinden alacaksın, utanmadan bir de ona KDV uygulayacaksın. Bu, en hafif tabirle insafsızlıktır, aymazlıktır, bundan da derhâl vazgeçmek gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

EDNAN ARSLAN (Devamla) – Sağ olun Başkanım, teşekkür ediyorum.

Bakın, son üç yılda faturasını ödeyemeyen yaklaşık 12 milyon abone var. Sadece kesme/bağlama bedeli olarak yaklaşık 400 milyon lira bu insanlardan bu şirketler tarafından tahsil edildi. Ya, zaten adamın parası olsa faturasını ödeyecek, zaten parası olsa bu duruma düşmeyecek ama siz bir de o adamlardan -daha önce 37,3 liraydı, en son, bir konuşma yaptık 20 liraya düştü- açma kapama bedeli olarak vatandaşın cebinden bir de 20 lirasını alacaksınız ve bu son üç yıldaki miktar da yaklaşık 400 milyon. Yani burada TRT payını, enerji fonunu kaldırarak yani yaklaşık 1,5-2 miyar liraya gelen bir avantajı topluma sağlayacaksınız ama kayıp kaçak ile açma kapama bedelleriyle vatandaşın cebinden yaklaşık bir 15 milyar TL gidiyor; asıl buralara bakalım ve bunları düzeltelim diyorum.

Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinde yer alan “çıkarılmıştır” ibaresinin “kaldırılmıştır” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                 İmam Hüseyin Filiz           Dursun Müsavat Dervişoğlu

                       Gaziantep                                İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın İmam Hüseyin Filiz’in.

Buyurun Sayın Filiz. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 287 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesiyle ilgili olarak İYİ Parti Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu teklifte elektrik faturalarından bizim de kaldırılmasını defalarca istediğimiz yüzde 2’lik TRT payı kaldırılıyor ama KDV, dağıtım bedeli ve BTV olduğu gibi duruyor. Yani tüketiciye 100 lirada 2 lira civarında indirim olacaktır ki elektrik faturalarını ödemekte güçlük çeken, hatta ödeyemedikleri için elektrikleri kesilen çiftçilerin, sanayicilerin ve vatandaşların ödeme sorunlarına çözüm olmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, 2009-2013 yılları arasında yapılan elektrik dağıtım sektörü özelleştirmeleriyle yatırım ve operasyonel faaliyetlerin özel sektör tarafından yapılarak kamunun finansman yükünün azaltılacağından ve kayıp kaçaktan dolayı elektrik tüketicilerinin katlandığı maliyeti de düşüreceğinden bahsedilmişti. Ancak uygulamaya bakınca elektrik fiyatı düşürülmediği gibi gerekli yatırımların yapılmadığını ya da yetersiz olduğunu görmekteyiz. Bilindiği üzere kısa adı “EÜAŞ” olan Elektrik Üretim Anonim Şirketi, ürettiği elektriği özel dağıtım şirketlerine satmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Elektrik Üretim Anonim Şirketinin yanı sıra özel elektrik üretim şirketleri de mevcut. Bu üretim şirketleri de büyük ölçüde devletten sağladıkları alım garantisi veya yüksek tutarlı teşviklerle elektrik üretiyorlar.

Değerli milletvekilleri, EPDK her üç ayda bir özel şirketlerin dağıttığı elektrik fiyatını düzenleyen tebliğler yayımlıyor; böylece elektrik fiyatlarını sanki devlet otoritesi belirliyormuş gibi görünüyor fakat devlet, Elektrik Üretim Anonim Şirketi eliyle elektrik dağıtım şirketlerine giderek ucuzlayan fiyatlarla elektrik satarken dağıtım şirketlerinin halka ulaştırdığı elektriğin fiyatında hiçbir indirim yapmadığını görüyoruz. Yani elektrik şirketleri elektriği daha ucuza alıyor ancak bu indirim halka yansımıyor, yansıtılmıyor; “Devletten ucuza al, vatandaşa pahalıya sat.” Bu, nasıl bir anlayış, nasıl bir adalet?

Değerli milletvekilleri, konuyu açıklamak bakımından bir tespitimizi paylaşmak istiyorum: Elektrik Üretim Anonim Şirketinin, elektriğin kilovatsaatinin toptan satış fiyatı Ocak 2020’de 27,57 kuruşken evlere fatura edilen enerji bedeli, vergiler ve dağıtım bedeli hariç 34,82 kuruş olarak gerçekleşmiştir. Temmuz 2020’de toptan fiyatına bir indirim daha yapılmış, dağıtım şirketlerine 13,2 kuruşa verilirken bu fiyat meskenlerde 36,27 kuruş olmuştur. Temmuz 2021 tarihine gelindiğinde, dağıtım şirketlerine 23,76 kuruştan verilen elektriğin evlerimize 47,43 kuruşa faturalandırılmasıyla bu makas iyice açılmıştır. Fark sadece bu kadar da değil, vatandaşın bugün ödediği her 100 TL’lik faturanın 30 TL’si dağıtım bedeli olarak alınmaktadır. Daralan ekonomide vatandaşın kaybı artarken şirketlerin ise kârları artmıştır. EPDK’nin 2020 Yılı Elektrik Piyasası Gelişim Raporu’nda yer alan verilere göre faturalanan tüketim miktarı 233,4 milyar kilovatsaat olarak görülmektedir. Bu da mesela, dağıtım bedeline yapılacak 1 kuruşluk zamma karşılık toplamda 2,3 milyar TL’nin dağıtım şirketlerinin kasasına girmesi anlamına geliyor ki bunu da takdirlerinize sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizdeki enerji tüketiminin yüzde 40’ı ithal edilen kömür ve doğal gazdan karşılanmaktadır ve dışa bağımlılığın yanında çok önemli çevre sorunları oluşmaktadır. Bu sorunları aşmanın yolu ve ayrıca son zamanlarda önemi oldukça artan yeşil dönüşümün sağlanması, yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmekten geçmektedir. Ancak yenilenebilir enerji kaynakları kullanarak elektrik üreten tesislerin makine teçhizatlarının önemli bölümü maalesef yerli imal edilmemekte, edilememekte ve ithal yoluyla karşılanmaktadır. Bu bakımdan yerli ve millî ürünlerimizi imal etmek birincil amaç hâline getirilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Başkanım, bitiriyorum.

Ürünlerin yerli imalatıyla beraber tasarımının da yerli olması sağlanmalıdır; Türkiye’nin önceliği bu olmalıdır. Çok yönlü bir eğitim ve araştırma programı oluşturarak teknisyen ve ara eleman eğitiminden en yüksek derecede akademik eğitime kadar her kademede ve nitelikte eğitim planlanmalıdır. Böylece dışa bağımlılıktan kurtulup yeşil dönüşüme doğru da önemli bir adım atılacaktır. Ayrıca, elektrik ucuza mal edilerek vatandaşlarımız, sanayicilerimiz ve çiftçilerimiz, dolayısıyla ülkemiz rahatlayacaktır diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 8- 3093 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 7- 31/12/2021 tarihi itibariyle 4 üncü maddenin mülga (a) ve (c) fıkraları kapsamında tahakkuk etmiş kesinti paylarının tahsilatı, 5 inci maddenin birinci fıkrasının mülga (a), (b), (c), (f) ve (g) bentleri kapsamında tahsil ve takip edilir.”

Dirayet Dilan Taşdemir                Hüseyin Kaçmaz                  Ali Kenanoğlu

              Ağrı                                   Şırnak                                İstanbul

Serpil Kemalbay Pekgözegü                                                     Murat Çepni

             İzmir                                                                              İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Serpil Kemalbay’ın.

Buyurun Sayın Kemalbay. (HDP sıralarından alkışlar)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sayın vekiller; bu maddeyle TRT payının çıkarılmasını biz de olumlu buluyoruz. Öte taraftan burada uzun uzun anlatıldı, elektrik faturalarından TRT payının kaldırılması faturayı hafifletmiyor, elektrik faturaları hâlâ halkın belini bükmeye devam edecek. Bu nedenle temel ihtiyaçlar kadar elektrik faturalarındaki miktarın ücretsiz olması gerekiyor. Elektrik, doğal gaz, su, konut, hepsi insan hakkıdır, o nedenle de daha antikapitalist politikalar geliştirmeye ihtiyacımız var.

Sayın vekiller, döviz kuru rekor kırıyor. Enflasyon rekora koşuyor. Dolarizasyon, spekülasyon artıyor, borç stokları büyüyor. Döviz krizi, finansal kriz, devlet mali krizi ufukta beliriyor ve halkın ızdırabı da büyüyor. Tablo buyken ya Erdoğan'ın içinde bir Pollyanna yaşıyor ya da Erdoğan halka gerçekleri anlatmıyor; tablo buyken sözde faiz indirerek ekonomi düzelecekmiş; Erdoğan bize bunu anlatıyor. Ve Erdoğan konuştukça ülke ekonomisi biraz daha çöküyor. Döviz fırlıyor, enflasyon uçuyor, süte, ekmeğe, her şeye zam geliyor. Ekonomi böylesine keyfî, böylesine belirsiz, hukuki güvenlikten yoksun, yozlaşmış, çeteleşmiş, mafyanın baş tacı edildiği yönetim anlayışıyla mı düzeltilecek; denetimden, hesap verilebilirlikten uzak, tek adamın keyfî yönetimiyle mi düzeltilecek; kaynakları saraya, ranta, faize aktararak mı düzeltilecek? Evet, faizle mücadele ettiğiniz de doğru değil; tam tersine faiz lobisi tam da size denir. Öyle olmasaydı 2022 bütçesinde eğitime, sağlığa ayrılan bütçe, faize ayrılan paydan daha düşük olmazdı.

Ayrıca, döviz kuru artışının, dolarizasyonun tehlikeli boyutlara ulaştığı bizim gibi ekonomilerde sadece faiz oranları düşürülerek, tüketim canlandırılarak yatırımı artırmak mümkün değildir. Mevcut sorunları daha da büyüteceksiniz ve ekonominin daha da kötüye gidişine sebep olacaksınız. Her an görevden alınabileceği konuşulan Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan bir “tweet” attı. Dedi ki: “Ücretli kesimin millî gelirden aldığı payı artıracağız ve vatandaşımız müsterih olsun herkes büyümeden en iyi şekilde pay alacak.” vesaire, böyle bir şeyler söyledi. Tabii, koltuğunu kaybetmeye yakın söylenen bu duyar kasmaları biz biliyoruz, aşinayız; hiçbir anlam ifade etmediği gibi bunun da farkındayız. Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz. İktidarınız yirmi yıldır emek gelirlerinden sermayeye, servete gelir transferi yapıyor. Türkiye’de ilk 500 şirket 2020’de yüzde 55 oranında büyürken neredeydiniz? 2019 yılı üçüncü çeyreğinde millî hasıla içinde emeğin payı yüzde 32,9 iken 2020 yılında emeğin aldığı bu pay yüzde 29,8’e inmiştir. Şimdiye kadar emekçiden alıp patrona verdiniz, şimdi ne değişti, neyi değiştireceksiniz? Halkın bir cebinden alıyorsunuz, kepçeyle alıyorsunuz, öbür cebine damlayla veriyorsunuz. Asgari ücret artışının fevkinde olup olmadığını da yakında göreceğiz.

Toplumun ekonomik ve sosyal refahı halkı merkezine alan, katılımcı, demokratik, halkçı bir bütçe yaparak mümkün olabilir. Siz 2022 bütçesini sarayın, bin odalı sarayın odalarında yaptınız ve buraya getireceksiniz. Sadece rakamlara indirgenen asgari ücret yapımı emekçinin büyümeden pay aldığını göstermeyecektir. Saray bu halkın sırtındaki yüktür; saraydan, israftan, faizden, ranttan vazgeçmeyen anlayışla emekçiyi koruyamazsınız. Halkçı bir bütçeyi bu Genel Kurula getirebilmeliydik ama getiremedik. Asgari ücretten değil, servetten, faizden, ranttan, sermayeden bütünlüklü bir şekilde vergi almalıydık. Asgari ücreti de bu çerçevede ancak yükseltebilirdik. Asgari ücret şu anda en az net 6 bin lira olmalıdır, vergiden muaf tutulmalıdır. Asgari ücretteki artış bütün emek gelirlerine yansıtılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Ayrıca Erdoğan’ın “Bugüne kadar olmuş olanın çok çok fevkinde bir artış.” sözleri asgari ücretin en ucuz olduğu ülke hâline gelmesiyle övünen ve ihracata dayalı politikalarla onları teşvik edilen politikalarla da yani ihracata dayalı politikaları teşvik etmenizle de çelişiyor. Önümüzdeki on beş gün içinde zaten asgari ücretin ne olacağını hep birlikte göreceğiz. Hükûmetin politikası, şu dönemdeki politikası ayrıca halka kemer sıkma politikasıdır; acı reçete halka içirilecektir. Bu iktidarın halkın sırtındaki maliyeti daha da artacaktır ve sarayın tüm sermaye yanlısı politikalarının emeğe yüklenmesi projesinin karşısında hep beraber durmalıyız. Sınıf hareketi, sendikalar, sosyalistler, demokrasi güçleri, herkes sarayın politikalarına karşı mücadele etmeliyiz hep birlikte. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinde yer alan “31/12/2021” ibaresinin “Kanunun yayımı” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                    Çetin Osman Budak           Müzeyyen Şevkin

            Kocaeli                                Antalya                                 Adana

Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu                 Tacettin Bayır                   Mehmet Göker

            Manisa                                  İzmir                                  Burdur

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Mehmet Göker’in.

Buyurun Sayın Göker. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÖKER (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce tüm partililerin ortak kararıyla kanun teklifine ihdas edilen bir maddeyi geçirdik ve pandeminin kahramanı sağlıkçılarımıza ücret iyileştirmesi yaptık. Öncelikle, meslektaşlarım adına hepinize teşekkür ediyorum, bu gerekli bir şeydi. Yalnız sadece doktor ve diş hekimlerine yapılan bu zam sağlık sektörü açısından yeterli değildir. Ebesiyle, hemşiresiyle, sağlık memuruyla, teknisyeniyle, temizlik görevlisiyle, oradaki memuruyla veya tıbbi sekreteriyle sağlık hizmeti bir bütün olarak arz edilir.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Onlara da var onlara da; onlara da yapacağız.

BAŞKAN – Sayın Tamer, lütfen…

MEHMET GÖKER (Devamla) – Bu işlerin sonucunda eğer ki bu düzenlemeyi yapamayacak olur isek -varsa ne âlâ- çalışma barışını bozar, sağlık sistemine ciddi bir engel buluruz.

Bu vesileyle, bugün açıklanan haritada pandemide aşılama şartlarında en üst seviyelerde yer alan ilim Burdur’a ve bu konuda duyarlılık gösteren sevgili hemşehrilerime de yürekten teşekkür ediyorum, sağ olsun, var olsunlar.

Evet, görüşmekte olduğumuz yasa teklifi aslında çok ciddi bir yasa teklifi gibi görünse de para olarak kıymetiharbiyesi yok; 130 liralık bir faturada yaklaşık 3 liralık bir iyileştirme sağlıyor. Eğer bunda gerçekten çalışan kesimleri ya da ekonomik olarak zafiyete düşmüş olan kesimleri düşünüyorsak burada KDV’de bir düzenleme yapılmalı ve bundan vazgeçilmelidir.

Bundan daha öncesinde sorduğumuz bir soru vardı size: “128 milyar dolar nerede?” diye. Bu soruya cevap alamadık. Kiminiz çıktı “Böyle bir para yok.” dedi, kiminiz çıktı “Bu parayı altına yatırdık.” dedi, kiminiz çıktı “Bu para aslında hiç yoktu.” dedi vesaire, vesaire. Bugün, Merkez Bankası Başkanı çıktı, dedi ki: “Evet, biz bunu harcadık.” Şimdi buradan soruyoruz: Harcadığınız dönemdeki fiyat yaklaşık 6,40 lira; bugün, doların geldiği seviyenin 13 lira olduğu düşünülecek olursa aradaki meblağın ne denli yüksek olduğu ve TL’nin ne kadar çaresiz ve savunmasız bırakıldığı ortadır. Yine soruyoruz: Bu parayı kime sattınız, kaçtan sattınız, hangi yetkiyle sattınız, ortadaki 6,40’lık fiyatı hesaplayamadınız mı? Biz, bunların hesabını, evet, önümüze sandık geldiğinde soracağız ve bunların suçlularının tek tek peşine düşeceğiz.

Eğer ki bu konu itibarıyla bir; bu yasaya ilaveten yeni bir şeyler ve gerçekten hakkaniyetli bir şeyler yapmak istiyorsak şimdiye kadar yaklaşık 128 kere affettiğiniz vergi aflarına istinaden gelin, çocuklarımızın kredi borçlarını, öğrenim gören çocuklarımızın kredi borçlarını erteleyelim hatta almayalım çünkü bu, bir sosyal devletin yapması gereken zorunluluktur. Gelin, sahalarda söz verdiğimiz öğretmene, emekliye, memura, hemşireye 3600 ek göstergeyi verelim. Gelin, emekliliğini hak etmiş, her türlü primini yatırmış ama size takılmış yani yaşa takılmış kişilere bir an önce emeklilik haklarını verelim. Hani, bunu, emeklilere bayramda birer maaş ikramiyeyi biz ilk söylediğimizde siz buna “Olmaz, yapılamaz.” diye söylemiştiniz ama sonradan gördük ki çok da rahat verilebiliyormuş, devletin bütçesi buna yetiyormuş. Gelin, bu parayı 2 bin liraya çıkaralım, emeklilerimizin hiç olmazsa yüzünü bayramda güldürelim. Evet, mağdur olan kesimleri bu kara kışta korumak istiyorsak elektrikteki faturalardan kış ayı boyunca KDV almayalım, hiç olmazsa dişe dokunur bir iş yapalım. Gelin, çiftçimizin üretemediği bu düzende faizlerini sıfırlayıp geri kalan parayı da eşit taksitlere bölelim ki üretime geçebilsin. Görüyorsunuz, pandemide hepimiz de şahit olduk, gıda sektörü çok önemli ve üretilmesi lazım ama her gün basına düşen haberlerde çiftçilerin ne denli zor durumda olduğunu görüyoruz.

Evet, buradan da geleceğimiz olan gençlerimize eğitim veren öğretmenlerimize -evet, Öğretmenler Günü’nde bari hiç olmazsa- bir maaş ikramiye verelim. Bunlar çok büyük paralar değil, 5’li çeteye aktardığınız kaynakların çok az bir miktarıyla bu iş yapılabilir diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Hüseyin Örs              Dursun Müsavat Dervişoğlu

               Trabzon                                İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Hüseyin Örs’ün.

Sayın Örs, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 8’inci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin bu maddesiyle, 1 Ocak 2022 tarihi itibarıyla elektrik faturalarındaki TRT payının yürürlükten kaldırılmasına ilişkin geçiş hükümleri düzenlenmektedir.

Değerli arkadaşlar, biz elektrik faturalarındaki TRT payının kaldırılmasına ilişkin önergeler verdik, bu kürsüde çok çok konuştuk ancak iktidar partisine mensup arkadaşlarımız her seferinde söylediklerimize kulaklarını tıkadılar, önergelerimizi de toptancı bir mantıkla reddettiler. Bugün burada her ne kadar “TRT payının kaldırılması” ambalajı içinde birçok farklı maddeyi içeren bir torba yasayla karşı karşıya kalsak da kanunun tamamından bağımsız olarak TRT payının kaldırılmasına ilişkin maddeleri olumlu bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Peki, TRT payının kaldırılması yeter mi? Tabii ki yetmez. Değerli arkadaşlar, bir elektrik faturasında TRT payının dışında aktif enerji bedeli var, elektrik dağıtım bedeli var, elektrik tüketim vergisi var, enerji fonu var, KDV var, iletim bedeli var, kayıp kaçak ve sayaç okuma bedeli var; bu gibi kalemler var. Bu kalemleri, vergileri, ismi üstünde “bedelleri” yine vatandaşımız ödeyecek, yine vatandaşımızın sırtında yük olarak durmakta. Özellikle kayıp kaçak ve sayaç okuma bedellerinin elektrik faturalarına yansıtılmasının hukuka aykırı olduğuna yönelik birçok yargı kararı mevcutken kayıp kaçağın oluşmasında herhangi bir sorumluluğu bulunmayan vatandaşların dağıtım sisteminin kayıp ve kaçağından sorumlu tutulması tüketici haklarına aykırı bir uygulamadır ve son bulmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, vatandaşımız elektrik faturalarının yanında doğal gaz faturalarına da bakmaya korkar hâle gelmiştir. Vatandaş geçim sıkıntısı içinde mutfak masraflarıyla boğuşurken bir de ısınma derdine düşmüştür. Kömüre bakıyoruz zam şampiyonu olmuş, doğal gaza sürekli zam geliyor, benzin, mazot, dolar artıyor, uçuyor ve Türk lirası maalesef değer kaybediyor.

Değerli arkadaşlar, AK PARTİ’ye mensup arkadaşlar, sizlere sesleniyorum: Dolar artıyor, tüketim maddeleri el yakıyor, siz “Porsiyonları azaltın.” diyorsunuz. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Dolar artıyor, vatandaşın maaşı eriyor, siz “Dolarla mı maaş alıyorsunuz?” diyorsunuz. Dolar artıyor, elektrik faturaları artıyor, siz “Elektrikten tasarruf edin.” diyorsunuz. Dolar artıyor, kömür fiyatları artıyor; dolar artıyor, doğal gaz faturaları artıyor, siz “Bir odayı yakın, dereceyi düşürün.” diyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bugün milletimiz çaresiz, millet borç içinde, millet sıkıntıda. Peki siz? Vallahi görüyorum, bakıyorum siz sanki başka bir âlemdesiniz. “Vatandaşı faize, enflasyona ezdirmeyeceğiz.” diyorsunuz ama vatandaş nefes alamıyor, görmüyorsunuz, duymuyorsunuz. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, 2022 yılı bütçesiyle ilgili Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşmeleri tamamladık, Allah nasip edecek önümüzdeki hafta Genel Kurulda görüşeceğiz. İYİ Parti Grubu olarak toplumun tüm kesimlerinin sorunlarına ve beklentilerine çözüm olması amacıyla ilgili bakanlıkların bütçelerinin görüşüldüğü birleşimlerde toplam 19 adet önerge verdik. Bu 19 önergenin 17’si ödenek artırmaya yönelik olup 2 tanesi de ödenek azaltma yöntemiyle sorunların çözümünü amaçlamaktaydı. Önergelerimizin tamamı iktidar mensubu arkadaşlarımızın oylarıyla reddedilmiştir. Bakın, bu 19 önergemizin 1 tanesinden burada bahsedeceğim şimdi. İYİ Parti olarak yoksulluk sınırı altında yaşayan 2 milyon ailenin kış ayları boyunca ısınma giderlerinin karşılanması amacıyla Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bütçesinin 5 milyar TL artırılmasını önerdik ama siz reddettiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Değerli arkadaşlar, milletin akla ihtiyacı yok. Vatandaşımız kaç ton kömür alacak, kombiyi kaç derecede yakacak, hangi odanın ışığını açacak, hangi odanın ışığını kapatacak, buna kendisi karar verir. İktidarın görevi millete akıl vermek değil, onun derdine çare bulmaktır. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) İktidarın görevi vatandaşının bütün gider kalemlerini karşılayacak ekonomik refah seviyesini sağlamaktır.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinde yer alan “kaldırılmıştır” ibaresinin “çıkarılmıştır” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Feridun Bahşi             Dursun Müsavat Dervişoğlu

               Antalya                                İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Feridun Bahşi’nin.

Sayın Bahşi, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 287 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 9’uncu maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, torba kanunlar üzerine en ağır eleştirilerle defalarca görüşlerimizi açıkladık. Hatta, milattan önce 190 yıllarında Roma’da torba kanun çıkarılmasının yasaklandığından da söz ettik. Bu teklifle, 39 maddede, 22 ayrı yasada değişiklik yapılıyor. Bu, yeni bir aşama; gençlerin deyimiyle torbada da “level” atladınız. Bu torba filan değil, düpedüz çorba kanun oldu.

Şimdi, gelelim 9’uncu maddeye. 9’uncu maddeyle, Elektrik Enerjisi Fonuyla yapılan anlaşmaların 2019 yılı Haziranında sona ermesiyle fon yükümlülüğünün kaldırılması düzenlenmektedir. Sayıştayın 2019 tarihli Enerji Bakanlığı Raporu’nda satış faaliyeti yapan bazı şirketlerin fon ödemesi yapmadığından, bazılarının ise gecikmeli ödeme yaptıklarından söz edilmektedir. Yani şirketler tüketiciye elektrik satışı yapmış, fon tutarını tüketiciden tahsil etmiş ancak bu tutarı Bakanlık hesabına yatırmayarak hem haksız kazanç sağlamış hem de kamuyu zarara uğratmıştır. Bu teklifte meydana gelen bu zararların tahsil edilmesi ya da nasıl tahsil edileceğine dair herhangi bir düzenleme yoktur.

Değerli arkadaşlar, insanların yaşamlarını devam ettirebilmesi için temel ihtiyaçlarını karşılamada “acze düşme durumu” olarak tarif edilen yoksulluk, ülkemizin en önemli sorunu hâline gelmiştir. Mevcut ekonomi yönetiminin yalpalayan ve yozlaşan uygulamaları, israf ve istismar eden yönetim anlayışı, bilgisiz, ilkesiz ve istikrarsız siyasi yaklaşımı, kuralsız, ölçüsüz ve tutarsız politikaları sonucu sanayisiz kalan, aşırı borçlanan ülkemiz, yoksullaşan, yağmalanan ve sıcak paraya mahkûm olan bir yapıyla karşı karşıya kalmıştır. Ülkemizde ekonomik çöküş devam etmektedir. Her gün yeni bir zam haberi alan vatandaşta ne geçinmek için para ne dik duruş gösterebileceği bir sabır ne de mutlu olabileceği bir psikoloji kalmıştır. Undan ekmeğe, doğal gazdan akaryakıta, kuru kahveden yemişe, sağlık için kullanılan ilaçlardan temizlik için gerekli deterjana, yediğimiz meyveye, sebzeden ete, kıymaya, akla gelebilecek her türlü mal ve hizmete bir kez değil, defalarca zam yapılması insanımızı perişan etmektedir. Markete giden vatandaş raftan aldığı malı kasaya götürünceye kadar mala zam gelmektedir.

2021 yılı için çok büyük bir kıyak yapılmış gibi açıklanan asgari ücret 2.825 lira olmuştu. Ocak ayında dolar karşılığı 385’ti, bugün 224 dolar. Ucuz emek cenneti olarak kabul edilen Çin’de bile 240 dolardır. 2022 yılı Asgari Ücret Tespit Komisyonu çalışmalarına başlamıştır. Umuyor ve bekliyoruz ki asgari ücretle yaşamaya çalışan insanımız, belirlenecek asgari ücretle insanca yaşayabilecek bir duruma gelebilsin. Zira asgari ücret bir lütuf veya Hükûmetin çalışanlara bahşettiği bir ulufe değil, emeğinin karşılığıdır.

Gazi Meclisi ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 9’uncu maddesinde yer alan “tarihli” ibaresinin “tarih” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                     Müzeyyen Şevkin         Çetin Osman Budak

            Kocaeli                                 Adana                                 Antalya

       Tacettin Bayır                 Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu   Mehmet Güzelmansur

             İzmir                                  Manisa                                  Hatay

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Mehmet Güzelmansur’un.

Sayın Güzelmansur, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz 287 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 9’uncu maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu madde enerji fonu kesintilerini kaldıran bir düzenleme. Aktif enerji tüketim tutarı üzerinden yüzde 1 oranındaki bir tutardan vatandaş kurtuluyor. Normal zamanlarda olsak çok sevineceğimiz bir düzenleme ancak ucube bir sistemle, yanlış ekonomi politikalarıyla, faiz inadıyla bu Hükûmet vatandaşın sırtına öyle yükler bindirdi ki yüzde 1’lik bir mali külfetten kurtulmak devede tüy bile değil.

Her gün değil, artık, birkaç saatliğine gelen zamlarla vatandaşın cebi de mutfağı da evi de yanmaya başladı, umurunuzda mı? Akaryakıta geçtiğimiz hafta tarihî bir zam geldi. Bu da iğneden ipliğe her şeyin fiyatını artırıyor. Hâl böyleyken “Zam haberleri fason.” diye algı yaratmaya çalışmanız beyhude değil mi?

İki haftada 50 kiloluk un fiyatı 200 liradan 350 liraya çıktı, ekmek fiyatı 25 kuruş ile 50 kuruş arasında zamlandı. Vatandaş yağmur çamur demeden halk ekmek kuyruklarında, siz hâlâ “Kuyruk, fotoğraf vermek için.” diyerek kendinizi aldatmaya devam mı edeceksiniz? Bir hafta önce 29 liradan satılan 30’lu yumurtanın kolisi bugün 35 lira. İktidar “Yüzde 1’lik enerji fonunu kaldırdım.” diyerek müjde çığlıkları atabilir mi? 12 kilogramlık mutfak tüpüne son bir ayda 4 kez zam geldi. Vatandaş “Yemek yapamıyorum.” diye isyan ediyor, iktidar “Zam yok, yoksulluk yok.” naraları atmaya devam edecek mi? Kömüre üç ayda yüzde 72 zam geldi, vatandaşın “Isınamıyorum, donuyorum.” çığlığını duyanınız var mı?

Ayçiçeği yağına yüzde 50 zam geldi, 4 litrelik ayçiçeği yağı 100 lira oldu, zincire vuruldu; bu utanç tablosunu da mı görmezlikten geleceksiniz? Bir ayda 1,5 kilogram yoğurt 9 liradan 12 liraya, 1 litre süt 5 liradan 9 liraya, peynirin kilosu 25 liradan 45 liraya yükseldi. Bugün itibarıyla zorunlu kış lastiği uygulamasına başlanıyor. Geçen seneye göre fiyatlar 2 kat arttı, nakliyeci bu giderleri neyle karşılayacak diye hiç dertleniyor musunuz? Şubat 2021’de toptancıda 50 kilogramlık şekerin fiyatı 208 lirayken geçen hafta 300 liraya satılmaya başlandı. Esnaf, vatandaş bu zamlarla nasıl başa çıkacak, bu kara kışı nasıl geçirecek, umurunuzda mı hiç? Vatandaşın karnını doyurabilmek için çıkma meyve sebze almasından, bayat ekmek, kırık yumurta almasından; şekeri, pirinci bardakla; zeytini taneyle, peyniri gramla almasından hiç mi hicap duymuyorsunuz? Bu hayat pahalılığını, bu zamları “dış güçler” filan deyip de geçiştirmeye çalışıyorsunuz.

Geçenlerde vergi, harç ve ceza tutarlarına yüzde 36 zam yaptınız. Her şey güllük gülistanlık, her şey tozpembe ise niye o zaman bu zammı yaptınız? Size göre ülke zenginlikten kırılıyor, her evde araba, herkeste lüks cep telefonu var. Bu gaflet uykusundan ne zaman uyanacaksınız? Hadi halkın imdat çığlığını duymuyorsunuz, hadi zam haberlerine gözünüzü kapatıyorsunuz ama dün Dünya Sefalet Endeksi yayınlandı, Türkiye 156 ülke arasında 21’inci sırada. Sefaletle ülkeyi Avrupa'da 1’inci yaptınız, bunu da mı yok sayacaksınız?

Sayın milletvekilleri, eğer bir iktidar böylesine derin bir ekonomik kriz karşısında “Pazara akşam gidin.” “Alışverişe tok gidin.” “Lokmanızı küçültün.” “Doğal gazı az yakın.” “Evinizi az ısıtın.” demekten başka bir şey yapamıyorsa o iktidarın yapması gereken tek şey; halkın önüne sandığı koymak, iktidara “bye bye” demektir. (CHP sıralarından alkışlar) Yapamıyorsanız, yapacak olanın önünü açın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla) – Gelmekte olanı baskıyla, sansürle, algı yönetimiyle engelleyemezsiniz.

Hepinize teşekkür ediyor, Genel Kurulu ve vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 9’uncu maddesinde geçen “4 üncü” ibaresinin “4.” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Hüseyin Kaçmaz                Dirayet Dilan Taşdemir Serpil Kemalbay Pekgözegü

            Şırnak                                   Ağrı                                    İzmir

       Ali Kenanoğlu                                                                Murat Çepni

           İstanbul                                                                            İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Dirayet Dilan Taşdemir’in.

Sayın Taşdemir, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Teşekkür ederim Başkan.

Genel Kurulu selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, cezaevlerinde hukukun üstün olduğu, insan haklarına saygılı, adil, eşit ve demokratik bir yönetim anlayışı ülkemizde maalesef hiçbir zaman oturmadı. Cezaevleri hep işkence, ağır hak ihlalleri, kötü muameleyle gündeme geldi, hâlâ da bu uygulamalar devam ediyor. Bu hukuksuzluklar elbette ki iktidar tarafından bilinçli bir politika olarak izleniyor. Çünkü amaç edinilen şey tam da politik olarak irade kırmaktır.

Şimdi, bu uygulamaları aslında katbekat aşan, hem ulusal hem uluslararası hukukun askıya alındığı, keyfîliğin bir yönetim biçimine döndüğü cezaevlerinin başında da İmralı Cezaevi geliyor. Bakın, yirmi iki yıldır İmralı Cezaevinde hukuk askıya alınmış bulunmakta. Herhangi bir yasa, yönetmelik orada uygulanmıyor. Zaten oradaki idare de kendisini hukuka bağlı hissetmiyor, tamamıyla keyfî bir rejim inşası söz konusu.

Bakın değerli arkadaşlar, diğer cezaevlerinde tutuklular, aileleriyle görüşebiliyor, avukatlarıyla görüşebiliyor, yine haftada bir telefon hakkını kullanabiliyor ama İmralı Cezaevinde ne avukat ne aile ne telefon ne mektup ne faks, herhangi bir iletişim aracının kullanılmasına izin verilmiyor. Anayasa’yla tanınan haklar gasbedilmiş durumda. Bunun yasal bir izahı söz konusu değil.

Bugüne kadar, aile ve avukatlar, görüşebilmek için tam 1.400 kere başvuruda bulundu ama hiçbir başvuru kabul edilmedi. 2011 yılından beri yani on yıla yakındır İmralı Cezaevine avukatlar gidemiyor, görüş gerçekleştiremiyor. Bu on yıl içerisinde avukatlar sadece 5 defa gidebildi, o da nedendi biliyor musunuz? İşte, açlık grevleri ve kamuoyunun baskısıyla iktidar bu dönem görüştürüyormuş gibi yapıp avukatların oraya gitmesine müsaade etti.

Şimdi, AKP her hukuksuzluğa bir kılıf uyduruyor, biz bunu biliyoruz, bu konuda da çok ustalaştıkları bilinen bir gerçeklik.

Şimdi, son dönemlerde avukatların Sayın Öcalan ve diğer tutuklularla yapmak istediği görüşmeleri, disiplin cezaları gerekçe gösterilerek yaptırılmıyor. Bu disiplin suçlarının gerekçesi hem hukuk hem akıl hem de mantık sınırlarını zorluyor gerçekten. Şimdi neymiş? Öcalan ve arkadaşları bir saatlik spor saatinde volta atmışlar yani yarım saat volta attıkları için birbirlerinin spor hakkını engellemişler ve bu da disiplin cezası olarak belirlenmiş. Şimdi, aile ve avukatlar görüşme yapmak için başvurduklarında bu disiplin cezası gerekçe olarak gösteriliyor ve görüş engelleniyor. Tecrit uygulamak, insan haklarına aykırıdır, insanlığa karşı uygulanan bir suçtur. Yine, CPT, uluslararası bir örgüt biliyorsunuz, İmralı Cezaevindeki tecrit uygulamalarına ilişkin raporlar yayımladı, bunun bir insanlık suçu olduğu ve derhâl ortadan kaldırılması gerektiğini ifade etti.

Yine, bugün arkadaşlarım da ifade etti, ben de tekrar ifade edeyim. Evet, İmralı Cezaevinde olan tutukluların aileleri, bugün grubumuzu ziyaret ettiler ve tam sekiz aydır İmralı Cezaevinden hiçbir haber almadıklarını ifade ettiler ve yakınlarının yaşamından endişe duyduklarını ifade ettiler. Biz de aynı endişeyi paylaşıyoruz.

Yine, ailelerin ve avukatların tüm çabalarına rağmen Adalet Bakanlığı hâlâ bir açıklama yapmıyor, yapmaktan da çekiniyor. Bakın, Adalet Bakanlığı bu konuyla ilgili derhâl bir açıklama yapmak zorundadır. Yine, avukat ve aile görüşünü sağlamakla mükelleftir, bunu yaparak tecride de son vermelidir. 2019 yılında Adalet Bakanının kendisi, İmralı’da aile ve avukat görüşlerinde bir sakınca olmadığını, hukuki bir engel olmadığını açıkladı. Peki, hukuki bir engel olmadığını açıkladı. Peki, hukuki bir engel yoksa şimdi İmralı Cezaevinde neden görüş yapılamıyor, neden engelleniyor? Eğer Adalet Bakanı engellemiyorsa kim engelliyor, hangi güç engelliyor? Adalet Bakanı bir açıklama, bir izahat getirmek zorundadır ama biz biliyoruz, yine herhangi bir açıklama yapılmayacak, yine yokmuş gibi davranılacak çünkü her meselede olduğu gibi, İmralı Cezaevi meselesinde de AKP kendi çıkarına, kendi politikalarına uygun davranıyor, hukuku çiğneyerek bunu yapıyor. Keyfîlik, hukuksuzluk bu ülkede artık normalleştirilmişse, normal görülüyorsa bilin ki bunun nedeni, İmralı Cezaevindeki keyfîliktir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) – Çünkü ilk orada hukuk ihlal edildi, hukuk tanımazlık orada gerçekleşti, yasa tanımazlık orada gerçekleşti; sonra burada edinilen deneyimle bu hukuksuzluk ülkenin her tarafında yaygın hâlde uygulanmaya başlandı.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Kürt sorununun demokratik çözümünde, müzakere ve diyalogda Öcalan'ın rolünü sizler de bizler kadar iyi biliyorsunuz; bildiğiniz için de 2011 yılında İmralı'da görüşmeler gerçekleşti. Belki de AKP’nin kendi tarihinde yaptığı en iyi işti, en güzel işti ama maalesef ne zaman bu görüşmelere son verildi, biz tekrar savaşı, şiddeti konuşmaya başladık. Oysa o dönem ilk defa Türkiye toplumu da rahat bir nefes aldı; biz barış siyasetini, barış politikalarını konuşmaya başladık.

Tecrit çözümsüzlüktür, çözümsüzlük derinleştikçe bu ülkenin sorunları, krizleri de bitmeyecektir. Onun için bir an önce tecridin son bulması gerektiğini düşünüyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde 2’si aynı mahiyette 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinde yer alan “31/12/2021” ibaresinin “Kanunun yayımı” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                    Çetin Osman Budak           Müzeyyen Şevkin

            Kocaeli                                Antalya                                 Adana

Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu                  Ahmet Kaya                    Tacettin Bayır

            Manisa                                Trabzon                                  İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ahmet Kaya’nın.

Buyurun Sayın Kaya. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET KAYA (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

39 maddeden oluşan 287 sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesi üzerine söz aldım. 39 maddeyi dikkatle incelediğimizde milletimizin bazı sıkıntılarına çözümler önerildiğini görüyoruz; konuşmama konu 10’uncu madde de bunlardan biri. Maddeyle, yüzde 1 olarak uygulanan elektrik enerjisi fonu katkı payına ilişkin geçiş hükümleri düzenleniyor yani vatandaşın 100 liralık elektrik faturasında 1 lira indirim yapılıyor; 100 lirada 1 lira, ne büyük lütuf değil mi?

Değerli arkadaşlar, AKP’nin yirmi yıldır yönettiği memleketimiz ve milletimiz büyük bir sıkıntı içindedir. Zamlar ve hayat pahalılığı milletin belini bükmüştür. Patates, soğanla başlayan kuyruklar benzinle ve en önemlisi, ekmek kuyruklarıyla devam etmektedir. Hâl böyleyken, millet bu derece zor durumdayken niye elektrik faturaları üzerindeki KDV’yi tamamen kaldırmayı düşünmüyorsunuz? Bir hayra hizmet edecekseniz bunu yapsaydınız; özellikle konutlarda, tarımda ve üretimde kullanılan elektrik, doğal gaz ve su faturalarındaki KDV’yi en azından yüzde 1’e indirseydiniz. Bu yapılsaydı bir anlamı olurdu, sıkıntı içindeki milletimize az da olsa bir faydası olurdu ama sizin “millet” diye bir derdiniz yok; bunu, getirdiğiniz bu torba kanunda da görüyoruz.

Bizim bir arkadaş vardı, “Santa Market” adında bir market açmıştı ve tabelasına “Gel Santa’ya, doldur çantaya” diye bir slogan yazmıştı. Sizin kanun yapma tekniğiniz de aynen böyle: Doldur çantaya, doldur torbaya.

Defaatle ifade ettiğimiz gibi, torba yasa uygulaması, Anayasa’ya aykırıdır ve yasaların Anayasa Mahkemesince denetimini zorlaştırmaktadır. Hâl böyleyken, siz torba yasaları bir dayatma niteliğinde ve sürekli olarak Meclis gündemine getiriyorsunuz ve milletin hayrınaymış gibi görünen bazı maddeleri perde olarak kullanarak araya gizlediğiniz maddeleri -ki 16’ncı madde bunlardan biridir- arada kaynatmaya, yutturmaya çalışıyorsunuz. Bakın, 16’ncı madde ne diyor: “Türkiye Denizcilik İşletmeleri Anonim Şirketi ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğüne ait olan bazı limanların özelleştirilmesi işlerini alan bazı firmaların işletme haklarını kırk dokuz yıla çıkaralım.” Niye bunu yapıyoruz, niye bu firmaların işletme haklarını kırk dokuz yıla çıkarıyoruz? Zorumuz ne? Milletin böyle bir talebi yok, o hâlde niye bunu istiyorsunuz?

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – 16’ncı maddeyi çeksinler, söyle.

AHMET KAYA (Devamla) – Çünkü yandaşlarınızın menfaati var. Bu limanlarımızın işletme haklarını kırk dokuz yıla çıkarmak yerine, süre bitimiyle birlikte bu limanların yeni şartlar altında farklı firmaların katılımlarıyla ihale edilmesini sağlamaya çalışsaydınız olmaz mıydı?

Değerli arkadaşlar, böyle yapa yapa şu güzelim ülkeyi ne hâle getirdiniz, milleti ne hâle getirdiniz. Hiç mi vicdanınız sızlamıyor, hiç mi üzülmüyorsunuz? Sizin akılsızlığınız yüzünden, sizin yandaşlarınızı kayırma ve zengin etme anlayışınız yüzünden kudretli Türkiye Cumhuriyeti devleti -yine sizin deyişinizle- ekonomik kurtuluş savaşı verir hâle geldi. Ülkemiz bu noktaya gelmişse bunun sebebi sizsiniz, sizin liyakatsiz kadrolarınız ve kötü yönetimlerinizdir.

Her seçimde milletimizden yetki istediniz, milletimiz de ne istediyseniz fazlasını verdi.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Artık vermeyecek.

AHMET KAYA (Devamla) - Yirmi yıldır davul elinizdeydi, tokmak elinizde ama siz, size verilen emanetin kıymetini bilemediniz. Bu kutsal emanete ihanet ettiniz; devletin, milletin kaynaklarını har vurup harman savurdunuz. Kendiniz zevküsefa içinde yaşarken milleti işsizliğe, açlığa ve yoksulluğa mahkûm ettiniz, zamlar altında inim inim inlettiniz. Kendinizi ve yandaşlarınızı zenginleştirirken milletimizi fakirleştirdiniz “bizden-bizden değil” diye de ayırdınız. Şimdi, millete ekonomik kurtuluş savaşı hikâyesi anlatıyorsunuz. Sizin derdiniz koltuklarınız, sizin derdiniz makamlarınız, alıştığınız saltanatınız, zevkiniz, lüksünüz, sefanız. Bunları kaybetmekten korkuyorsunuz. Sizin başka bir derdiniz yok. Artık dürüst olun ve çıkın deyin ki bu yüce millete: “Güveninize layık olamadık, emanetinizi koruyamadık, kendimizi ve yakınlarımızı zenginleştirme konusundaki becerimizi milletimizi zenginleştirme konusunda gösteremedik, ülkeyi batırdık, parayı bitirdik, bize hakkınızı helal edin.” Bunu deyin millete, bunu deyin ve helallik isteyin.

Son söz olarak, evet, milletimizin büyük bir çoğunluğu, bugün bir kurtuluş mücadelesi veriyor ama sizden ve kötü yönetiminizden kurtuluş mücadelesi. Sandığı getirdiğinizde bunu siz de göreceksiniz değerli arkadaşlar.

Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 287 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinde geçen “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Fatma Kurtulan                              Ali Kenanoğlu               Murat Çepni

            Mersin                                       İstanbul                           İzmir

Serpil Kemalbay Pekgözegü               Muazzez Orhan Işık      Hüseyin Kaçmaz

             İzmir                                           Van                             Şırnak

                                                  Dirayet Dilan Taşdemir

                                                               Ağrı

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

          Orhan Çakırlar            Dursun Müsavat Dervişoğlu

                Edirne                                 İzmir

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz talebi Sayın Fatma Kurtulan’ın.

Buyurun Sayın Kurtulan. (HDP sıralarından alkışlar)

FATMA KURTULAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi selamlıyorum.

Teklifin 10’uncu maddesi üzerinde söz aldım.

Aslında teklifi bütünen, hem muhalefetin olumlu gördüğü maddelerini hem de olumsuz gördüğü maddelerini ele aldığımızda, artık tasınızı tarağınızı toplayıp yolculuğa hazırlandığınızın göstergesi olarak değerlendirmek gerekiyor.

Özellikle, tekliften çektiğiniz limanların işletmelerinin sürelerini uzatmaya dönük maddeyi, aslında hepimiz biliyoruz ki en kısa zamanda tekrar bir teklife ya da bir torbanın içerisine yeniden atacaksınız yani bir takiye durumu olduğu görülüyor, genel olarak pratiğiniz böyle olmuştur, bundan vazgeçtiğinizi düşünmüyorum. Bir liman kentinin vekili olarak bunu da esefle karşıladığımı, artık Mersin Limanı’nı uyuşturucunun durağı hâline getirdiğinizi de buradan söylemek istiyorum ve bunun takipçisi olacağımızı da belirtmek istiyorum. TRT’deki katkı payı kesintisinin bu maddeler içerisinde olumlu olarak görünen yanını da bir seçim yatırımı olarak ele aldığınızı da düşünmek gerekiyor. Yani iki yönlü ele aldığımızda, artık yolcu olduğunuzun, seçimin olması yönündeki tüm taleplere artık mecburen kayıtsız kalmayacağınızın da göstergesi.

Değerli arkadaşlar, yakın bir zamanda Mersin’de bir miting yaptık. Biz, Cumhuriyet Meydanı’nın AKP’ye tahsis edildiğini bildiğimiz için Cumhuriyet Meydanı üzerinde durmadık. Eski “Tevfik Sırrı Gür Stadyumu” denilen yere başvurumuzu yapmıştık ama şunu çok iyi biliyoruz ki 12 Eylülde Erdoğan orada bir miting yaptı.

ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) – O, toplu açılış töreniydi.

FATMA KURTULAN (Devamla) – Ondan sonrası muhalefete yasak.

ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) –Toplu açılış töreni o, miting değil.

FATMA KURTULAN (Devamla) – Konuşmayın lütfen oradan.

Biz bu miting süresi boyunca sevgili arkadaşlar, halk ekmeği kuyruğunda olan vatandaşları ziyaret ettik, pazar semtlerinde akşam altıdan sonra çöplere bırakılan meyve ve sebzeleri toplayan vatandaşları çok ziyaret ettik. Siftah yapamayan esnaflara çok çok ziyaretlerimiz gerçekleşti. Tarlada çalışan, emeğinin karşılığını alamayan, çifte sömürüye maruz kalan kadınları ziyaret ettik; işsiz, geleceksiz bıraktığınız gençleri çok ziyaret ettik. Gençlerin selamları var herkese, şunu diyorlar: “Meclise bizim selamımızı söyleyin; muhalefete, özellikle, HDP’ye selamımızı söyleyin. İlk defa oy kullanacağız; bu oylarımızla, bizim oylarımızla on dokuz yıldır AKP’nin bu halkın, milletin yakasına yapışma durumuna son vereceğiz.” Haberiniz olsun sevgili HDP’li yoldaşlarım. (HDP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, aynı zamanda, devamında burada biz çok sayıda kadın arkadaşla görüştük. Elbette ki biliyorsunuz, 25 Kasım haftasıydı. 25 Kasım haftasında da finali çok görkemli bir yürüyüşle tamamladık. Ancak bu yürüyüşte, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde benim de içinde bulunduğum kortejde darbedildik “Slogan atmayın.” “Siyasi slogan atmayın.” diye uyarıda bulunulduk. O siyasi slogan neydi, biliyor musunuz? “AKP istifa!” sloganıydı. Binlerce kere, bir kez daha, o kadınlar adına istifa etmeniz gerektiğini buradan haykırmak istiyorum. Oysa biliyorsunuz ki aslında Mersin’de tacize, enseste direnen 3 kız kardeşin mahkemesini takip eden bizler olarak ve yine, Özgecan ve Cemile’nin vahşice katledildiği bir kent olarak; yine, saldırıya, sömürüye açık hâle getirilen Tarsuslu kadınların, Müslüme bebeğin kentindeki kadınların o gün çok görkemli olarak sokağa çıkmaları, yürüyüş yapmaları ve “AKP istifa!” diye slogan atmaları, en başta, Mersinli kadınların hakkıydı. Mersin’de kadınlar bunu dediği için darbedildi. Danıştayın, İstanbul Sözleşmesi’ndeki kararı ortadayken ve her gün bizler sokakta öldürülürken, en doğal hakkımız olan sloganları atmak, yürüyüşümüzü yapmak sizlere dokundu, bunu engellemeye çalıştınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

FATMA KURTULAN (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sizin darbettiğiniz ve hatta “İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkıyoruz.” diyen bu kadınlar, Finlandiya Uluslararası Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ödülü’ne layık görüldü. O kadınlar sokaklarda “Haklarımızdan, hayatlarımızdan ve birbirimizden asla vazgeçmiyoruz.” diye bir kararlılıkla finali gerçekleştirdi. Buradan tekrar söylüyorum, tekrar altını çizmek istiyorum: Artık gidici olduğunuzu kabul edin; Mersin halkının gönderdiği bu mesajı anlayın; erken seçim, bir an önce seçim yapmıyorsanız bir an önce istifa etmeli etmelisiniz. Bunu Türkiye halkına büyük bir iyilik olarak armağan etmelisiniz eğer sizde biraz vicdan, hukuk, adalet varsa.

Saygılar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz, Sayın Orhan Çakırlar’ın.

Sayın Çakırlar, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ORHAN ÇAKIRLAR (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Hakkında Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Sözlerime başlamadan önce Azerbaycan’da tatbikat sırasında düşen helikopterde hayatını kaybeden 14 Azeri şehidimize Yüce Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar, Azerbaycanlı kardeşlerimize de sağlıklar diliyorum.

Dün, 96’ncı yılını idrak ettiğimiz… 30 Kasım 1925 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonunda kürsü arkasına “Hâkimiyet bilakayduşart milletindir.” yani "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." yazılmıştır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Milletimizin dertlerini görmezden geldiğiniz bugünlerde, sizlere bu cümleyi hatırlatarak konuşmaya başlayacağım.

Değerli milletvekilleri, 25 Kasım 1922’de 4’üncü defa kurtulan Edirne; 1828’de ve 1877’de Rus işgaline uğramış; 1912-1913’te Bulgar; 1920-1922’de Yunan işgalini görmüştür.

Birçok acının yaşandığı bu topraklar, yakın dönemlerde bazı aklıevvellerin şehrin ismini bir türlü doğru söyleyememeleri, bu toprakları savunmuş ecdadımızın kemiklerini sızlatmakta. Edirne hem kahraman hem gazi hem de şanlı unvanını hak eden Osmanlı payitahtıdır. Yani bazılarının dediği gibi ne “Odrin”dir ne de “Hadrianapolis”tir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, gelelim günümüze. Vatandaşımız gün geçtikçe yoksulluk altında inim inim inlemekte. Çiftçi, esnaf, emekli, asgari ücretli, işsiz gençler; herkesin ortak derdi geçinebilmek ve barınmak. Özellikle son yıllarda yoksulluk acı bir şekilde hissedilmekte. Bazı aklıevvellerin dediği gibi “Taneyle alın.” “Porsiyonlarınızı küçültün.” “Peynir yerine lor, kesik yiyin.” gibi vatandaşın aklıyla dalga geçen ifadeleri daha fazla duymak istemiyoruz. Çare nedir, çare? Çare biziz, sizin çare olmak gibi bir derdiniz yok. Seçim sandığını vatandaşın önüne koyun ve seçimde bu çareyi göreceksiniz. Sosyal devletin gerekliliğini yerine getirecek adımlardan kaçarsanız bunun hesabını yarın size sorarlar. Seçim zamanı makarna, kömür dağıtmakla sosyal devlet olunmaz.

Sayın milletvekilleri -hepinizin bildiği gibi- bu sene, üniversite öğrencileri de kira yüksekliği ve yurt sorunları nedeniyle, birçok öğrenci ekonomik yetersizliklerden dolayı eğitimlerine ara vermek veya yarım bırakmak zorunda kalmıştır. Bu öğrenciler öncelikle bizlerin evlatları. Şimdi, bu çocuklar ülkemizde ne gibi gelecek görebilir, ne hayal edebilir? Bu sebeplerle birçok gencimiz, nasıl yurt dışına gidebilirim düşüncesiyle geleceklerini ülkemizden farklı yerlerde planlamaktalar. Sadece gençliğimiz değil artık birçok vatandaşımız yurt dışı iş ve gelecek planlaması yapmaktadır. Bir örnek vermek isterim: İngilizce, Almanca ve Fransızca olmak üzere üç dil bilen ve TOEFL’ı 98 olan genç bir adamdan YÖKDİL sınavı isteniyor. TOEFL uluslararası kabul görmüyor demek ki. Bunun adı “beyin göçü” bu sizi hiç rahatsız etmiyor mu? Bir ülke, insan kaynaklarını iyi planlayamıyorsa vay o ülkenin hâline.

Değerli milletvekilleri, diyoruz ya, ülkemizde insanlarımız fakirleşiyor, alım gücü geriliyor, geçinemiyorlar. İşin daha kötüsü ne, biliyor musunuz? İnsanlarımız sizin yüzünüzden umutlarını kaybediyor. İcra dairelerindeki dosya sayısı 25 milyona yaklaştı, karşılıksız çekler her geçen gün artmakta; ticari hayat altüst duruma gelmiştir. Merkez Bankasının eylül ayından bugüne 400 baz puan faiz indirimi istenilen beklentiyi yakalayamamış ve döviz kuru sonu olmayan bir tırmanışa geçmiştir. Bu sebeple, her geçen gün gelen zamlar karşısında vatandaşın cebindeki para erimiş ve alım gücü ortadan kalkmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ORHAN ÇAKIRLAR (Devamla) – 1930’lu yıllarda Almanya’da şöyle bir söz söylenirdi: “Eskiden cüzdanımızda parayı götürür, fileyle mal alırdık, şimdi fileyle para götürüp cüzdanımızda malımızı getireceğiz.” gibi bir duruma geldik; çok acıdır.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime bir dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.45

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 21.46

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Enez KAPLAN (Tekirdağ), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

287 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir konu bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 2 Aralık 2021 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.47



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

(X) 287 S. Sayılı Basmayazı 30/11/2021 tarihli 24’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.