TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                          23’üncü Birleşim

                                                                                 24 Kasım 2021 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Türk’ü muasır medeniyetler seviyesinin ötesine taşımak için çalışan, fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştiren eğitimcilerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutladığına ilişkin konuşması

 

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’nun, açık öğretim fakültelerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Uşak ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Şanlıurfa Milletvekili Halil Özşavlı’nın, Atatürk’ün, İngiliz arşivlerinde bulunan ve bilinmeyen 12 Şubat 1923 tarihli röportajına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Kerkük’ün işgaline seyirci kalmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

2.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

3.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Şanlıurfa Milletvekili Halil Özşavlı’nın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

4.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

5.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, Hükûmetin derhâl istifa etmesi ve halkın inisiyatif alması gerektiğine ilişkin açıklaması

6.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

7.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

8.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, KİT’lerde çalışan taşeron işçilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

9.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

10.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

11.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, ülkeyi ekonomik felakete götüren AKP iktidarının derhâl seçim kararı alması gerektiğine ilişkin açıklaması

12.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

13.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Akif Yılmaz’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

14.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Kütahya’ya devlet hastanesinin ne zaman yapılacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

15.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

16.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, ehliyet ve öğrenci affı getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

17.- Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekin’in, Simav Çayı’ndaki kirliliğe tedbir alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

18.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

19.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, dövizdeki belirsizliğin tarımsal desteklemeleri yok ettiğine ilişkin açıklaması

20.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, ekonomik buhranın sosyal drama dönüştüğüne ilişkin açıklaması

21.- Samsun Milletvekili Bedri Yaşar’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

22.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

23.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

24.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

25.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ve Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde şehit olan Piyade Binbaşı Mete Yıldırım’a Allah’tan rahmet, ailesine ve yakınlarına sabır dilediğine ilişkin açıklaması

26.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde şehit olan Piyade Binbaşı Mete Yıldırım’a Allah’tan rahmet, ailesine sabır temenni ettiğine, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne, iktidarın SMA hastalarının tedavisine ilişkin atılması gereken adımları atmadığına, dolar kurundaki artış sonucu yaşanan krizlerin neden olduğu protesto ve gösterilerin yasal zeminde gerçekleştirilmesinin hukuki bir mecburiyet olduğuna, Hükûmetin tüm olup bitenlerden ders çıkarması gerektiğine ve İYİ Parti olarak milleti sokağa değil seçim geldiğinde sandığa davet ettiklerine ilişkin açıklaması

27.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne, görevleri başında şehit edilen öğretmenleri rahmet ve minnetle andığına, Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde şehit olan Piyade Binbaşı Mete Yıldırım’a Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve milletimize başsağlığı dilediğine, PKK terör örgütünün Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinin İkiyaka köyünde yaptığı katliamın 32’nci yıl dönümüne ve Medine Müdafaası’nın komutanı Fahrettin Paşa’nın vefatının 73’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

28.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Türk Tabipleri Birliğinin düzenlediği Beyaz Yürüyüş’e, bütün sağlık emekçilerinin yanında olduklarına, dolar paritesindeki artış nedeniyle 2022 bütçesi kadük hâle geldiğinden revize edilmesi gerektiğine, yoksulluğun müsebbibinin iktidar olduğuna, “ekonomik kurtuluş savaşı” diye bir şey olmadığına ve Tüketici Güven Endeksi’ndeki düşüşün iktidarın düşüşünün işareti olduğuna ilişkin açıklaması

29.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, şehit olan Piyade Binbaşı Mete Yıldırım’a Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne, dolar kurundaki artışa, Recep Tayyip Erdoğan’ın “Faiz sebep, enflasyon sonuç.” politikasının ülkeyi bu hâle getirdiğine ve derhâl seçim istediklerine ilişkin açıklaması

30.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, Kayseri’de yaşanan intihar ve cinayet vakalarına ilişkin açıklaması

31.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, İstanbul Kadıköy’de Emek, Barış ve Demokrasi Güçlerinin yaptığı “Geçinemiyoruz!” eylemine ilişkin açıklaması

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin Polonya Millî Meclis Başkanı Elzbieta Witek’in vaki davetine icabetle 30 Kasım-2 Aralık 2021 tarihleri arasında Polonya’ya resmî bir ziyarette bulunmasının Genel Kurulun tasviplerine sunulmasına ilişkin tezkeresi (3/1760)

B) Duyurular

1.- Başkanlıkça, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin Genel Kuruldaki görüşme programının Türkiye Büyük Millet Meclisi internet sayfasında yer alacağına ve bastırılarak üyelere dağıtılacağına; bütçe müzakerelerinde üyelerin söz kayıt işlemleri ve usullerine ilişkin duyuru

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Ankara Milletvekili Şenol Sunat ve arkadaşları tarafından, usta öğreticiler ve sözleşmeli öğretmenlerin yaşadıkları sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin tespit edilmesi amacıyla 23/4/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Kasım 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Oya Ersoy ve arkadaşları tarafından, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması amacıyla 24/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Kasım 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, öğretmenlerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/5100) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Kasım 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6 Aralık 2021 Pazartesi günkü gündeminin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 1’inci ve 2’nci sıralarında yer almasına; 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin Genel Kurulda görüşme usul ve takvimi ile konuşma sürelerine; kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmelerin 8 turda tamamlanmasına ve turların bitiminden sonra bütçe ve kesin hesap kanunu tekliflerinin maddelerinin oylanmasına ilişkin önerisi

2.- Danışma Kurulunun, 24/11/2021 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda, 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin Genel Kurulun 24/11/2021 tarihli 23’üncü Birleşimde tamamlanması hâlinde Genel Kurulun 25/11/2021 Perşembe günü toplanmamasına ilişkin önerisi

 

VIII.- SEÇİMLER

A) Hâkimler ve Savcılar Kurulu Üyeliğine Seçim

1.- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 159’uncu Maddesi ile 6087 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 18, 20 ve 27’nci Maddeleri Uyarınca Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Hâkimler ve Savcılar Kurulu Üyeliği Aday Seçimine Dair Raporu (5/8) (S. Sayısı: 286)

 

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Tokat Milletvekili Mustafa Arslan ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ile 37 Milletvekilinin İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3911) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 285)

 

X.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 285) İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin oylaması

24 Kasım 2021 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşimini açıyorum.(x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

III.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Türk’ü muasır medeniyetler seviyesinin ötesine taşımak için çalışan, fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştiren eğitimcilerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutladığına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, bugün Öğretmenler Günü. Dolayısıyla düşüncelerimi kısaca ifade etmek istiyorum. 24 Kasım 1928, istiklalimiz için Başkomutan olan Atatürk'ün istikbalimiz için Başöğretmen olduğu gündür. Türk’ü muasır medeniyetler seviyesinin ötesine taşımak için çalışan; fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştiren eğitimcilerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyorum.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, açık öğretim fakültelerinin sorunları hakkında söz isteyen Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’nun, açık öğretim fakültelerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

OECD ülkelerinde nüfusun yüzde 45’i yükseköğrenim mezunuyken bizde bu oran yüzde 35’tir. Son dokuz yılda lisans eğitiminden 2,9 milyon kişi mezun olmuş olup bunun üçte 1’i açık öğretim fakültesi mezunudur. Açık öğretim fakülteleri Türk eğitim sisteminde hem devlet açısından hem de vatandaşlar açısından önemli bir eksiği tamamlamaktadır. Eğitim süresi ile kalkınma arasında çok yakın bir ilgi vardır ve açık öğretim fakültelerinin bu yönüyle kalkınmaya katkıları da oldukça büyüktür. Ülkemizde açık öğretim ön lisans ve lisans eğitimi veren 3 tane fakülte vardır; bunlar Atatürk Üniversitesi bünyesinde, İstanbul Üniversitesi bünyesinde ve Anadolu Üniversitesi bünyesinde hizmet vermektedirler. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi en çok öğrenci yetiştiren fakültedir. Otuz dokuz yıllık bir kurum olup 2020 yılı açık öğretim lisans eğitiminden mezun olanların yüzde 50’si Anadolu Üniversitesindendir. Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi dünyada 6’ncı, Avrupa’da 1’inci sırada yer alır. Pek çok Avrupa ülkesinde, örneğin Almanya’da açık öğretim lisans eğitim diploması kabul edilmektedir. Bu durum, orada çalışanlara açık bir maddi destek sağlamaktadır. Böylece açık öğretim fakülteleri akut bir ihtiyaca cevap vermiş oluyor.

Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi New York’tan Kahire’ye kadar çok geniş bir coğrafyada eğitim vermekte ve sınav yapmaktadır. Öğretim üyelerinin ve yöneticilerinin fedakârlıklarıyla ayakta kalan bu kurumların kendi gayretleriyle olan maddi birikimlerine YÖK el koymuştur. Oysa açık öğretim fakültelerinin önemli giderleri vardır. Bugün bir yasama yetersizliğinin bir kurumu düşürdüğü zorluktan bahsetmek istiyorum. 7243 sayılı Yasa, 10 Nisan 2020 tarihinde torba yasa teklifi olarak Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda görüşülmüş olup konuşmama konu olan maddeyle açık öğretim fakültelerinin gelirlerinin önemli bir kısmına YÖK el koymuştur. Ek ödemelerin azami yüzde 5 olması kararlaştırılmıştır. Gerekçesi ise doktoralı eleman yetiştirmektir. Teklifin görüşüldüğü sırada Komisyonda yer alan 2 üye karşı çıkmış, biri oradaki YÖK yetkilisi tarafından ikna edilmiş, diğeri bunun yanlış olduğu, yapılmaması gerektiğini ısrarla vurgulamıştır. Genel Kurula geldiği zaman ise ben de dâhil madde üzerinde söz alan ve itirazda bulunan kimse olmamıştır.

Öğretim üyeleri saatte 60 lira gibi komik bir ücretle çalışmaktadır. 25 Temmuz 2020 tarihinde yayımlanan Yükseköğretim Kurumları Döner Sermaye Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle açık öğretim malzemesi üretim faaliyetleri durma noktasına gelmiştir. Açık öğretim yalnız kendine değil, yükseköğretim kurumlarına da ders içeriği sağlamaktadır. Açık öğretim fakültelerinin 1.000’den fazla ders kitabı, 20 bin ders videosu tüm öğretim üyeleri ve öğrencilerine açıktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2021 yılında döner sermaye gelir fazlasının yüzde 80’inin YÖK’e aktarılması, YÖK’ün bu miktara el koymasıyla açık öğretim fakülteleri sorunların üstesinden gelemez ve kendi kendini finanse edemez duruma düşmüştür. Ayrıca, açık öğretim sınav faaliyetleri 2020 yılından itibaren açık öğretim geliri kapsamında sayılmıştır. Bu ise bir sınav 50 milyon lira gibi çok yüksek ücrete mal olduğu için açık öğretim fakültelerine büyük bir yük olmaya devam etmektedir. Bir yıl önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan yasal değişiklikler, başarılı bir şekilde devam eden açık öğretim fakültesi faaliyetlerine engel olur hâle geldi. Türkiye Büyük Millet Meclisi yapılan hatayı derhâl düzeltmeli, böylece açık öğretim fakülteleri eskiden olduğu gibi başarılı çalışmalarına devam etmelidir.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İsmail Bey, sizin mazeretiniz vardı galiba.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Balıkesir Milletvekili İsmail Ok’un, Türkiye Cumhuriyeti devletinin Kerkük’ün işgaline seyirci kalmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

İSMAİL OK (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Türkmeneli, Türk yurdu Kerkük'te neler oluyor? Emperyalist ABD ve AB'nin laboratuvarlarında üretilen cani, eli kanlı IŞİD terör örgütü bahanesiyle, kadim Türk yurdu Kerkük, PKK destekçisi Barzani güçleri tarafından işgale hazırlanılmaktadır. Kıbrıs neyse Kerkük de odur. Türkiye Cumhuriyeti devleti Kerkük'ün işgaline seyirci kalamaz. Başta Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütün kurumları olmak üzere, Gazi Meclisimizi bu konuda inisiyatif almaya davet ediyorum. Kerkük Türk'tür, Türk kalacak.

Ne mutlu Türk'üm diyene!

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, Uşak ilinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Uşak ilinin sorunları hakkında söz isteyen Uşak Milletvekili Özkan Yalım'a ait.

Buyurun Sayın Yalım. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Sayın Başkanım teşekkür ederim.

Yüce Divana, değerli arkadaşlarıma ve de bizi izleyen tüm vatandaşlarıma selam ve saygılarımı sunuyorum.

Bugün 24 Kasım, başta Ulu Önderimiz, Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk ve tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü'nü kutluyorum. Tabii ki içimizde, Parlamentoda görev yapan öğretmen arkadaşlarımız da var; öğretmen vekillerimizin de onların da aynı şekilde gününü kutluyorum.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, şu anda Plan ve Bütçe Komisyonunda bütün bakanlıkların görüşmesi yapılıyor. 2022 için Hükûmet dolar kurunu tahminî 9 lira 27 kuruş olarak -biliyorsunuz- açıklamıştı. Ancak bugün itibarıyla bu rakamlar tutmadığından dolayı hatta rakamlar yüzde 50 daha fazla arttığından dolayı 2022 bütçesi şimdiden geçersizdir, hükümsüzdür ve kadük kalmıştır. Onun için tüm Hükûmeti ve Parlamentoyu bu konuyla alakalı uyarmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, yap-işlet-devret modeliyle projelerimiz var. Özellikle 4 büyük projemizden bahsetmek istiyorum; bu döviz artışlarından dolayı, bu anlaşmalar dövizle yapıldığından dolayı bu anlaşmaların hazinemize maliyetinin ne olduğuyla alakalı. Bakın, neredeyse dünyanın en popüler havalimanı hâline gelen Zafer Havalimanı: 2021 yılı yolcu garanti adedi 1 milyon 317 bin 569 kişi. İç hatlar için yolcu başına 2 euro+KDV -yüzde 8’den- garanti verildi yapıcı firmaya. 1 Ocak 2021’de euro kuruna göre, bakın, 1 milyon 317 bin yolcu sayısı... Neden bunun özellikle tamamını alıyorum? Çünkü 2021’de sadece 61 kişi dış hatları kullanmış, 1.100 kişi de –bugün itibarıyla belki 1.300, 1400 olmuştur- iç hatları kullanmış. Neredeyse verilen 1 milyon 317 bin garanti yolcu sayısının tamamı hazine tarafından, bizim ödediğimiz vergilerle, vatandaşlarımızın ödediği vergilerle ödenecek. 1 milyon 317 bin 569’u yolcu başına garanti ücretle çarpıp 1 Ocaktaki euro kuruyla da çarptığımızda 24 milyon 91 bin 906 TL yapıyordu. Bugün 24 Kasım, euro kuruna göre bu rakamı çarptığımızda tutar 37 milyona çıkıyor ve aradaki fark -değerli arkadaşlar- 13 milyon 626 bin 403 TL. Yani Ocak 2021’deki kura göre ve de bugünkü kura göre sadece normal verilen garantiden dolayı, anlaşma Türk parasıyla yapılmadığından dolayı hazineden ödeyecek olduğumuz fark 13 milyon 626 bin 403 TL.

Bitmedi… İkinci büyük projelerimizden Osmangazi Köprüsü; hani yerliydik, millîydik ya, bakın neler geliyor? Günlük 40 bin araç garantisi verildi. Tabii, kimse geçmiyor, o kadar az geçiliyor ki tutturmak imkânsız. Günlük 40 bin araç garantisi verildiğinde, çarptığımızda, bir yılda 14 milyon 600 bin araç yapıyor. 45,36 dolarla çarpıyoruz çünkü yüzde 8 KDV’si var, senelik 662 milyon 256 bin dolar yapıyor. 1 Ocak rakamlarına göre 4 milyar 913 milyon Türk lirası yapıyor; bugün, 24 Kasım itibarıyla 8 milyar 377 milyon TL yapıyor. Değerli milletvekili arkadaşlarım, değerli vatandaşlarımız, bizi izleyen tüm vatandaşlarımız; özellikle Hazine Bakanına, Sayın Cumhurbaşkanına ve de yetkililerine sesleniyorum: Bakın, sadece Osmangazi Köprüsünde, dövizle anlaşma yaptığımızdan dolayı fark 3 milyar 463 milyon TL.

Bununla birlikte, Avrasya Tüneli’nden devam ediyoruz. Orada ise fark 577 milyon 843 bin TL.

Yavuz Sultan Selim Köprüsü; bütün nakliyecilerimizi zorla oradan geçiriyorsunuz ama yine de geçiş garantileri tutmadığından dolayı, dövizle yaptığınızdan dolayı sadece bu yılki farkı 834 milyon 177 bin TL.

Peki, bu 4 projenin hazinemize, milletin ödediği vergilere zararı ne oldu? Yap-işlet-devret modeliyle, sözleşmesiyle yapılan bu 4 projenin 2021 yılı için hazine toplam zararı 4 milyar 889 milyon 245 TL. Sayın AK PARTİ Grup Başkan Vekili, Sayın Bakan; bakın, 4 milyar TL, bu anlaşma dövizle yapıldığından dolayı, Türk lirasıyla yapılmadığından dolayı hazineden bu para çıkacak. Hani yerliydik, hani millîydik?

Gelin, sizi çağırıyorum: Eğer vicdanınız varsa çağırın şu 5’li çeteyi, bu firmaları -durum belli, ekonominin durumu belli- gelin, bir an önce sözleşmeyi Türk lirasına çevirelim diyorum. Acilen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Sayın Başkanım, tamamlayabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Bu yap-işlet modeliyle yapılan bu sözleşmenin bir an önce Türk lirasına çevrilmesini yüce millet adına talep ediyorum.

Diğer bir taraftan, Sayın Başkan, biliyorsunuz, özellikle, döviz arttığından dolayı bu hafta 50 kuruş motorine, mazota zam geldi; bugün 1 TL ve üzerinde zam bekleniyor. Bakın, nakliyeci, kamyoncu, ulaştırma sektörü bir ülkenin kalbidir; kalbiyle oynamayın. Eğer bugün siz 1 TL zam yaparsanız, inanın, kalp durur; aynı İngiltere’deki gibi durma noktasına gelir. Nakliyeci hareket etmediği zaman bütün milletin aç kalacağını, sistemin tıkanacağını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Diğer bir taraftan, Sayın Ulaştırma Bakanına sesleniyorum: Zaten şoför sorunu çekiyoruz. SRC 5 sınavlarında birazcık kolaylık sağlanmasını istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZKAN YALIM (Devamla) - Çünkü 50 yaş ve üzerindeki şoförlerimiz bu sınavı geçmekte zorlanıyorlar, bu sebepten dolayı da araç kullanamıyorlar; bununla alakalı da gerekli desteği bekliyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Burcu Hanım, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, öncelikli olarak, bir öğretmen çocuğu olarak bütün öğretmenlerin Öğretmenler Günü’nü kutluyorum.

Millî Eğitim Bakanlığı, bu yıl, öğretmenlerin doğrudan doğruya veya aracı eliyle hediye istemelerini, hediye kabul etmelerini ve borç istemelerini yasaklayan bir genelge yayınlamıştır. Bu genelgeyle öğretmenleri sanki sürekli hediye bekleyen ya da menfaat temin eden bir konuma sokmaya çalışanların, yandaşlarına çifter maaş bağlayanların, 5’li çeteye dolar, euro bazında ballı ihaleler verenlerin, TÜGVA’ya, ENSAR Vakfına “Protokol imzaladık.” diye milyonlar aktaranların, kendi bakanlığına kendi şirketinden dezenfektan satanların öğretmenlere laf söylemeye, rencide etmeye, onurlarını kırmaya hakkı yoktur. Eğer iktidar olarak öğretmenlerle ilgilenmek istiyorsanız, onlara direktif vermek, baskı uygulamak yerine taleplerine kulak verin, sorunlarını çözün; kadrolu, sözleşmeli, ücretli ayrımını kaldırın, 3600 ek göstergeyi verin.

“Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.”

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Şanlıurfa Milletvekili Halil Özşavlı’nın, Atatürk’ün, İngiliz arşivlerinde bulunan ve bilinmeyen 12 Şubat 1923 tarihli röportajına ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Atatürk’ün, İngiliz arşivlerinde bulunan ve bilinmeyen 12 Şubat 1923 tarihli röportajıyla ilgili söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Halil Özşavlı’ya aittir.

Buyurun Sayın Özşavlı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HALİL ÖZŞAVLI (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Bugünün Öğretmenler Günü olması hasebiyle sözlerimin başında tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyorum.

Sayın milletvekilleri, bugün gündem dışı söz alarak tam da bugünlerin hâletiruhiyesine denk düşen, Mustafa Kemal’in bilinmeyen bir röportajı hakkında size bilgi vermek istiyorum.

Malumunuz, Millî Mücadele’nin sonunda barış görüşmeleri başladı. Lozan barış görüşmeleri Kasım 1922’de başladı, Ocak 1923’te kesintiye uğradı, ta temmuza kadar sürdü. Kesintiye uğramasının en büyük nedeni, galip devletlerin Ankara Hükûmetine “Kapitülasyonları devam ettireceksiniz.” baskısı idi. Mustafa Kemal, o dönem verdiği birçok demeçte, röportajda kapitülasyonların kesinlikle ama kesinlikle kaldırılması gerektiğini ifade ediyor. Tam da bugünlerde, Lozan görüşmelerinin kesintiye uğradığı günlerde, 12 Şubat 1923’te, Fransız gazeteci Paul Gentizon, Mustafa Kemal’le bir röportaj yapıyor. Şimdi, belgenin ilginçliği şuradan geliyor: Alakasız bir yerde bulduk, İngiliz arşivinde, İngiliz savaş gemisinin seyir defterlerinde bulduk bu röportajı, bir buçuk sayfa ve Mustafa Kemal Atatürk'ün ağzıyla konuşuyor, kendisi nakletmiyor -tırnak içerisinde- “Mustafa Kemal” konuşuyor. İzninizle okumak istiyorum çünkü çok vurucu, çok keskin ifadeler var: “Yeni Türkiye'nin hiçbir koşul altında kapitülasyonları kabul etmeyeceğini, bağımsızlığımız için savaştığımız dört yıl boyunca her zaman ifade ettim. Binaenaleyh, Fransızların bu konuda diğer herkesten daha uzlaşmaz olması beni şaşırttı. Şahsımın ve ülkemin Fransa'ya karşı hissettiği duygular dostanedir. Ancak bu dostane duygular bağımsızlığımıza menfi anlamda etki edecek bir duruma sebep olamaz. Eğer Fransız hükûmeti bağımsızlığımızı tehlikeye sokacak koşulları kabul etmemiz konusunda ısrarcı olursa biz bunu dostane kabul edemeyiz. Yeni Türkiye, diğer milletler gibi yaşamak istiyor. Biz köle olmayacağız, biz bir Çin veyahut da başka bir koloni gibi görülmek istemiyoruz. Kapitülasyonların ilgası hiçbir şekilde ülkemizdeki Fransız çıkarlarının zedeleneceği anlamına gelmemektedir.” diyor ve devam ediyor.

İşte, bakınız, 3 defa “yeni Türkiye” diyor ve kapitülasyonların mutlaka ve mutlaka kaldırılması gerektiğini söylüyor, hatta röportajın sonunda: “Fransa bunu kabul etmezse gerekirse savaşırız, sınırsız sorunlar ortaya çıkar.” diyor. Aynı günlerde Mustafa Kemal’in “Askerî ve siyasi zaferler, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa söner gider, kaybolur.” sözünü hatırlayalım. “İstiklalitamme, istiklalimaliyle mümkündür.” yani “Tam bağımsızlık, ekonomik bağımsızlıkla mümkündür.” sözünü hatırlayalım. İşte, bugün de Hükûmetimizin, Cumhurbaşkanımızın yapmaya çalıştığı budur, tam ekonomik bağımsızlık ilkesini gerçekleştirmeye çalışıyoruz. (CHP ve HDP sıralarından gülüşmeler)

Beğenmeyebilirsiniz fakat bizim yapmaya çalıştığımız budur.

Geçen 22 Kasım Pazartesi günü, Medine Müdafisi Fahrettin Paşa’nın ölüm yıl dönümüydü. Onunla ilgili de bir belge açıklamak istiyorum; bunlar daha hiç yayınlanmadı, kimse bilmiyor.

ATİLA SERTEL (İzmir) – İnanmadığın şeyi söyleme, yanlış oluyor, komik oluyor. Komik duruma düşüyorsun.

HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – Medine Müdafisi Fahrettin Paşa, biliyorsunuz, 30 Ekimde Mondros imzalandı, tüm ordu terhis oldu fakat o, Medine’yi müdafaa etmeye devam etti. İngiliz Komutan Allenby defalarca mektup gönderip “Teslim ol.” dedi. O, kesinlikle teslim olmadı. Kuşatma altındaydı, askerleriyle beraber çekirge yedi, yine teslim olmadı malumunuz olduğu üzere.

ATİLA SERTEL (İzmir) – İnanmadığın şeyi söyleme.

HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – Ya, bir dinle ya!

ATİLA SERTEL (İzmir) – İnanmıyorsun!

HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – Bir edep, edep! Bir dinle, bir dinle!

ATİLA SERTEL (İzmir) – İnanmıyorsun, inanmıyorsun. Söylediğin yanlış, inanmıyorsun.

HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – Bir dinle! Terbiyesiz herif!

ATİLA SERTEL (İzmir) – Söylediklerine inanmıyorsun.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Arkadaşlar, kürsüdeki kişinin konuşma hakkı vardır ya.

HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – Şimdi, Şerif Hüseyin mektup gönderiyor, Fahrettin Paşa’ya “Teslim ol.” diyor. Fahrettin Paşa bir cevap yazıyor, şu cevabı yazıyor -İngiliz arşivlerinden çıktı, tercümesi bu- bakınız ne diyor Şerif Hüseyin’e, 4 Eylül 1918: “En büyük fatih olan Allah’ın adıyla...”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – “...İslam’ın gücünü kırıp Müslümanların katledilmesine sebep olan ve Allah’ın yeryüzündeki temsilcisi olan halifenin İngilizlerin tutsağı olup onların baskısı altına girmesine sebep olan emire: 14 Zilkade Perşembe gecesi birkaç kişi küçük bir meydanda çalışıyordu. Medine’yi nasıl savunacağını düşünmekten yorgun ve bitkin düşmüş olan ben, onların arasından geçiyordum. Birdenbire, muhteşem görünümlü birinin önümde durduğunu gördüm. Bu zat, selam ve salavat üzerine olan Hazreti Muhammed’di. Sol elini beline koymuş, parmaklarıyla kuşağını tutarken emredici bir üslupla bana ‘Beni takip et.’ dedi, ben onu takip ettim. İki üç adım onu takip ettikten sonra gözlerimi açtım, uykudan uyandım, hemen camideki hücreye koştum, secdeye kapandım, Allah’a şükrettim çünkü artık en büyük komutan olan Peygamber Efendimiz’in koruması altında olduğumu biliyordum.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – “Şimdi savunma hatlarını güçlendirerek, yeni yollar ve meydanlar inşa ederek kendimi meşgul ediyorum. Lütfen, saçma taleplerinle beni meşgul etme.” deyip Şerif Hüseyin’e gereken cevabı veriyor.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Özkoç, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Şanlıurfa Milletvekili Halil Özşavlı’nın yaptığı gündem dışı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Teşekkür ederim, sağ olun efendim.

Her zaman siyasette karşı karşıya gelinmez, yeri geldiği zaman müzakere de yapılır. Elbette ki dün yanlışlarını anlayanlarla bugün masaya oturur, müzakere de yaparız ama dün “iki ayyaş” dedikleri Mustafa Kemal Atatürk’e, bugün onun ilkelerine ve duruşuna Türkiye’nin ihtiyacı olduğunu söylemeleri bizim açımızdan önemlidir ancak bugün Türkiye'nin geldiği nokta, Mustafa Kemal'in gösterdiği yoldan ayrılanların Türkiye'yi getirdiği noktadır. O yüzden, bunda ne Mustafa Kemal'in ne de İslam'ın bir günahı vardır. İslam açıkça “Kul hakkı yemeyin, faize sarılmayın.” demiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Kul hakkı yiyenlerin, faize sarılanların, ülkeyi üretime değil başka yollara muhtaç edenlerin bugün artık bu görevi teslim etme günleridir. O yüzden, bu söylemlere gelmiş olmaları inanın önemlidir ama onlara sarılmış olmaları, onları iktidardaki koltuklarında tutamaz. Sizi ve kamuoyunu bilgilendirmek açısından söz istedim.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Erkan Bey, söz talebiniz mi var?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Hayır, sağ olun. Aslında olur da gerek yok, polemik çıkarmak…

BAŞKAN – Pardon.

Şimdi, değerli milletvekilleri, buraya kadar gelip söz isteyenlere ben söz veriyorum ama bir adaletsizlik de oluyor, onu belirteyim.

Sayın İsmet Tokdemir, buyurun.

4.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

İSMET TOKDEMİR (Hatay) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye'nin çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkması ve kalkınma hedeflerine ulaşması ancak öğretmenlerin yetiştireceği fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesillerle mümkündür. İktidar, öğretmenlerimizi açlığa ve yoksulluğa mahkûm etmiştir; “kadrolu” “sözleşmeli” “ücretli” diye öğretmenlerimizi sınıflandırmıştır; dört sene önce verilen 3600 ek gösterge sözünü yerine getirememiştir; şimdi de “2022 yılında yapacağız.” diyor. Gereken düzenlemeler yüce Meclisin iradesiyle hızlı bir şekilde yapılabilir. 3600 ek gösterge, her beş yıla bir yıl olacak şekilde yıpranma payı ve Öğretmenler Günü’nde 1 maaş ikramiye öğretmenlerimize en kısa sürede verilmelidir.

Tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika söz vereceğim.

Sayın Çepni…

5.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, Hükûmetin derhâl istifa etmesi ve halkın inisiyatif alması gerektiğine ilişkin açıklaması

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Yalan imparatorluğu çürüdü, çöküyor. Bir yanda aksırıncaya, tıksırıncaya kadar yiyenler, bir yanda ise açlıkla boğuşan milyonlar. Hırsızlığı belgelenenler, koro hâlinde vatan, iman, dış güçler hamasetine sarıldılar; başka şansları yok.

Dünyanın kıskandığı cihan devletinden soğan ekonomisine; gerçekler ısrarcıdır. İmdada yetişene bakın; mafyanın hamisi, mafya. “Artık yeter!” dedikçe halk korku büyüyor ama nafile. Sokaklar, meydanlar halkındır. Genel grev, genel direnişle birleşirsek bu karanlığı aydınlığa çevirir, demokrasi ve özgürlüğü kazanabiliriz. Hükûmet derhâl istifa etmelidir, halk inisiyatif almalıdır.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

6.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Ülkemizde ve dünyada en saygın meslek gruplarının başında gelen öğretmenlik mesleği hepimizin hafızalarında şükran duygularıyla yer etmiştir; her şeyi, herkesi unutsak bile öğretmenlerimizi asla unutmuyoruz. Öğretmenlerimiz, bizleri yarınlara hazırlayan, geleceğimizi inşa etmemizde en önemli rehberlerden biridir. Hayatımız boyunca bize eşlik edecek olan öğrenim ve tecrübelerde öğretmenlerimiz her zaman en ön saflarda yer almıştır.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK PARTİ’mizin öncelikli hedef gördüğü eğitimde son on dokuz yılda kapsamlı reformlar gerçekleştirdik, öğretmenlerimizin çalışma şartlarını iyileştirdik. Meslek kanunu ve ek gösterge çalışmalarımız devam etmektedir. Eğitimi teknolojinin imkânlarıyla buluşturduk. Bugün gelinen noktada, eğitimde ülkemizi ileri standartlara kavuşturmanın gururunu yaşıyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle, tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. Terör saldırılarında ve görev başında hayatını kaybeden şehit öğretmenlerimiz başta olmak üzere, ebediyete irtihal eden tüm öğretmenlerimize Allah’tan rahmet diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

7.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere; kendisi de bir eğitimci olan, “Türklük” şuuruyla vatan, millet sevdalısı nice nesillerin yetişmesini sağlayan bilge liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Bey’in; Gazi Atatürk’ün “Yeni nesiller sizlerin eseri olacaktır.” sözü doğrultusunda kutsal bir mesleği icra eden öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyorum.

Öğretmenlik hayalleri ahirete kalan ülkücü şehit öğretmenlerimizi, Fırat Yılmaz Çakıroğlu kardeşimi, Şenay Aybüke Yalçın ve Necmettin Yılmaz başta olmak üzere, alçak teröristler tarafından kahpece şehit edilen tüm öğretmenlerimizi rahmetle minnetle anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.

Son olarak, “kadrolu” “sözleşmeli” ve “ücretli” ayrımları kaldırılmalı; atama bekleyen tüm öğretmenlerimiz atanmalıdır.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Karaduman…

8.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, KİT’lerde çalışan taşeron işçilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) – Sayın Başkanım, 696 sayılı KHK’yle taşerondan kadroya geçirilen işçiler 375 sayılı KHK’ye eklenen geçici 23’üncü madde nedeniyle zorunlu emekliliğe sevk edilmekte, tayin hakları ise ellerinden alınmaktadır. Yine, KİT’lerde çalışan taşeron işçilere defalarca kadro sözü verilmesine rağmen sözler tutulmamış ve işçiler kadroya maalesef geçirilmemiştir. Devlet Su İşleri bünyesinde çalışan geçici işçiler sadece üç ay üzerinden çalıştırılmış; Orman işçileri, TİGEM işçileri, Millî Eğitimde çalışan işçilerden ayrı tutularak on aylık vize hakkından mahrum bırakılmıştır. Tüm bu sorunlar ilgililere defalarca iletilmiş ve verilen onlarca söz ortadayken gerekli adımlar ne yazık ki atılmamıştır. Hükûmetin bir an önce bu gerekli adımları atmasını ve bu mağduriyeti gidermesini buradan beklediğimizi ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Şeker…

9.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” diyen Hazreti Ali, insanın doğruyu-yanlışı, güzeli-çirkini, haklıyı-haksızlığı, cehaleti-bilgili olmayı, adaletli hükmetmeyi ilimle başarabileceğini ifade etmektedir. Toplumların ve medeniyetlerin ilerlemesinin, yükselmesinin en önemli aktörleri de hep öğretmenler olmuştur. Öğretmen, yaratılanların en şereflisi olan insanı yetiştiren, eğiten, topluma faydalı bir insan olmasını sağlayan sanatkârdır. Öğretmen, kendilerine emanet ettiğimiz ve geleceğimiz olan çocuklarımızı, gençlerimizi insani değerlerle donatır, maddi ve manevi açıdan sevgiyle şekillendirir. Fedakârca bizlere hayatı öğreten ve eğiten başta öğretmenlerim olmak üzere tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü kutluyor; sağlıklı, huzurlu bir yaşam diliyorum.

Görevi başında şehit olan, vefat eden tüm öğretmenlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Taşkın…

10.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yarınlarımızı emanet edeceğimiz çocuklarımızı hızla değişen ve gelişen dünyaya ayak uydurabilecek şekilde bilgili, donanımlı, millî ve manevi değerlerini özümsemiş açık fikirli bireyler olarak yetiştirmek için canla başla çalışan öğretmenlerimize şükranlarımı sunuyor, tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü tebrik ediyorum.

Emekli öğretmenlerimize sağlıklı uzun ömürler temenni ediyorum. Görevleri başında şehit düşmüş ve ebediyete göçmüş öğretmenlerimize de Allah’tan rahmet diliyorum.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde AK PARTİ olarak on dokuz yıldır eğitim öğretimin her alanında attığımız adımlarla öğretmenlerimize minnet borcumuzu yerine getirmeye çalıştık. Bu amaçla, Sayın Cumhurbaşkanımızın dün açıkladığı, öğretmenlerimizin merakla beklediği 3600 ek gösterge hakkı ve öğretmenliği bir kariyer meslek hâline getirecek öğretmenlik meslek kanunu müjdelerinin tüm öğretmenlerimize hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Sümer...

11.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, ülkeyi ekonomik felakete götüren AKP iktidarının derhâl seçim kararı alması gerektiğine ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Döviz her geçen dakika rekor kırıyor, saray iktidarı doların yükselmesinden mutlu olurken vatandaş harap oluyor. 2021’in ilk çeyreğinde 30 bin şirket kapandı. Vatandaşın vadesinde ödeyemediği kredi ve kart borcu toplam 22 milyar liraya ulaştı, 25 milyon kişi icralık oldu. Fakirlik artık ülkenin dört bir yanını sarmış durumda; sanayide, tarlada, inşaatta, markette, fabrikada, ülkedeki tüm sektörlerde ham madde fiyatlarının döviz bazlı aşırı yükselmesi nedeniyle üretim durma noktasına geldi. “Kombiyi kısın.” “Porsiyonları küçültün.” “Soğan ekmek yiyin.” “Eti aylık yarım kilo porsiyona düşürün.” diyerek ekonomik kriz çözülmez. Ekonominin kitabını yazdığını iddia eden, milletin düştüğü durumu görmezden gelen, 1.100 odalı saraylarda yaşayıp ülkeyi ekonomik felakete götüren AKP iktidarı derhâl seçim kararı almalıdır.

BAŞKAN – Sayın Arık...

12.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Başta Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyor, şehit olan öğretmenlerimizi rahmetle anıyorum.

Halkın iktidarında öğretmenlerimizin arasındaki “kadrolu” “sözleşmeli” “vekil öğretmenlik” gibi ayrımlar ortadan kalkacak, öğretmenlerimizin hepsi kadrolu olacak ve öğretmenlerimiz için bir meslek kanunu çıkarılacak. Öğretmenliği yeniden hak ettiği gibi itibarlı bir meslek hâline getireceğiz. İktidarın her fırsatta suistimal ettiği 3600 ek gösterge ivedilikle hayata geçirilecek. 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde öğretmenlerimize birer aylık maaş tutarında ikramiye verilecek. Okullar öğretmensiz, öğrencilerimiz öğretmensiz kalmayacak. Atama bekleyen öğretmenlerimiz torpil arama derdine düşmeden mülakatsız olarak atanacak.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

13.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Akif Yılmaz’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

MEHMET AKİF YILMAZ (Kocaeli) – Sayın Başkan, ülkemizin dört bir yanında büyük bir fedakârlık ve özveriyle çalışan, öğrencilerimizi toplumun en değerli emaneti olarak görerek onları en mükemmel şekilde yetiştirmenin gayretiyle mücadele eden, üzerimizde büyük hakları olan öğretmenlerimizin emekleri her türlü takdirin üstündedir. “Ben de bir muallim -yani öğretmen- olarak gönderildim.” diyen insanlığın başöğretmeni, adalet, barış ve merhametin Peygamber’i Hazreti Muhammed Mustafa’nın (AS) ifadesiyle “dünyadaki rütbelerin en yücesi olan ilim öğretme rütbesini” gönlünde ve zihninde taşıyan, ilmiyle hayatını ve insanlığı aydınlatan toplumun öncüleri kıymetli öğretmenlerimizin, meslektaşlarımın Öğretmenler Günü’nü en içten dileklerimle kutluyorum.

Yıllardır beklenen öğretmenlik meslek kanunu ve 3600 ek gösterge müjdesini veren Cumhurbaşkanımıza da hassaten eğitim camiası…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kasap…

14.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Kütahya’ya devlet hastanesinin ne zaman yapılacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yirmi yıldır iktidara her türlü desteği veren Kütahya, kamu yatırımlarından hak ettiği payı alamadı. Kütahya’ya söz verilip de yapılamayan ve Kütahya’dan geçmeyen yüksek hızlı tren, yıkılan stadyumun yerine yapılmayan stadyum… Bor karbür fabrikası sözü verilmişti, yapılmadı. Bunun çok çok ötesinde daha da hayati olan bir şey, yaklaşık yirmi yıldır bir devlet hastanesi olmayan bir şehir; 2011 yılından beri temeli atılıp, arsası belirlenip, hâlâ yapılamayan, yarıda kalan ve insanlarımızın her gün civar illere gitmek zorunda kaldığı, maddi imkânsızlıkları olanların da evde telefon kuyruklarında beklediği bir şehir; devlet hastanesi olmayan tek şehir. Hastane ne zaman yapılacak? Hastane ne zaman yapılacak? Hastane ne zaman yapılacak? Hastane ne zaman yapılacak? Hastane ne zaman yapılacak?

Teşekkürler Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Ersoy…

15.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Çocuklarımızın küçük yaşlarda başladıkları eğitim ve öğretim sürecinin her anında var olan öğretmenlerimiz gelecek nesillerimizin yetişmesinde, olgunlaşmasında, fikir sahibi olmalarında hayati bir role sahiptir. Her birimizin üzerinde ölçülemeyecek büyüklükte emekleri bulunan öğretmenlerimizin haklarını ödeyebilmemiz mümkün değildir. Onların beklenti, talep ve ihtiyaçlarını karşılamak, onlara hürmet etmek en büyük görevlerimizdendir.

24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle, yurdumuzun dört bir köşesinde azimle görev yapan cumhuriyetimizin fedakâr ve saygıdeğer öğretmenlerinin gününü en içten dileklerimle kutluyor, terör saldırılarında şehit düşmüş öğretmenlerimize Allah'tan rahmet diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

16.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, ehliyet ve öğrenci affı getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değişik sebeplerden ötürü, trafik cezalarından ya da alkollü araç kullanmaktan dolayı 1 milyona yakın insanın ehliyetine el konulmuştur. Bunların yüz binlercesi geçimini şoförlük yaparak temin etmektedir. 1 milyona yakın insanımızın talebi, bir defaya mahsus, ölümlü kazaya sebebiyet vermemiş olanlara ehliyet affı çıkarılması ve geçimlerini şoförlük yoluyla kazananların da evlerine helal rızık götürebilmeleridir.

Yine, aynı şekilde, üniversitelerden harç yatıramama, kayıt sildirme gibi sebeplerle kaydı silinen, herhangi bir terör olayına bulaşmamış olan 1 milyona yakın öğrenci de öğrenci affı beklemektedir. Yılbaşından önce Türkiye Büyük Millet Meclisinden gelecek müjdeli bir haberi hem ehliyet affı bekleyenler hem de 1 milyona yakın öğrencimiz “Sadece okumak istiyoruz.” diyen öğrencilerimiz beklemektedir.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Aytekin…

17.- Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekin’in, Simav Çayı’ndaki kirliliğe tedbir alınması gerektiğine ilişkin açıklaması

ENSAR AYTEKİN (Balıkesir) – Sayın Başkan, Simav Çayı, Kepsut ilçemizden geçerek Susurluk üzerinden Marmara Denizi’ne akmaktadır. Kanalizasyon atıkları, sanayi tesisleri ve Balıkesir Büyükşehir Belediyesinin arıtma tesislerinin atıkları Simav Çayı’na bırakılmaktadır. Dayanılmaz bir koku Kepsut ve köylerini esir almış durumda, köylüler isyan ediyor. Eskiden yüzdükleri hatta su içtikleri çayın kenarından şimdi burunlarını tutarak geçiyorlar. Muhtarlar konuyu gündeme getirmekten korkuyor. Devletin güvenlik görevlileri hatta bizzat kaymakam “Hakkınızda soruşturma açarız.” diyerek muhtarları tehdit ediyor. Çevre ve Şehircilik Bakanına sesleniyorum: Gözünüzü Kepsut’a çevirmeniz için illa Kanal İstanbul gibi “kanal Balıkesir” mi olması lazım? Ne zaman tedbir alacaksınız? Doğa kirleniyor, balıklar ölüyor, insanlar zehirleniyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Topal…

18.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Yine, buruk bir 24 Kasım; öğretmen odaları bölünmüş, maaşlar çeşitlendirilmiş, aileler birleşememiş, öğretmenler ayrıştırılmış, 3600 ek gösterge sözde kalmış, iktidarın vaatlerini yerine getirmediği bir 24 Kasım.

Dün, Sayın Cumhurbaşkanı öğretmenlere hem 3600 ek gösterge hem de meslek yasası müjdesi verdi. Evet, bizler de bekliyoruz, öğretmen arkadaşlarımız da bekliyor.

Şimdi, iktidara bir kez daha çağrı yapıyoruz: Hemen 3600 ek gösterge ve meslek yasasını getirin. Biz de yasa teklifi vermiştik, biz de size destek verelim, yılbaşından önce getirin.

Bu vesileyle tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyor, daha huzurlu bir ortamda tüm haklarını alacağı günler diliyoruz.

Saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

19.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, dövizdeki belirsizliğin tarımsal desteklemeleri yok ettiğine ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tarım Bakanlığının desteklemelerini enflasyon canavarı ve dövizdeki belirsizlik yok ediyor. Son yıllarda Bakanlık, tarımda kullanılan alet ve ekipmanlar için destekleme veriyor ancak çiftçimiz bu desteklemelerden şimdilerde hiç yararlanamıyor. Neden mi? Çünkü desteklemeler zamanında ödenmiyor. Uygulamaya göre çiftçi, aldığı alet ve ekipmanın proforma faturasını verecek, ürünü satan firma da sattığı ürünün yarı parasını destekleme olarak Bakanlıktan alacak. Ancak ödemeler en az yedi, sekiz ay geç yapılınca tarım makinelerini yapan üreticiler bunları satmak istemiyor çünkü sattığı ürünün fiyatı zaten bu zamanda çoktan artmış oluyor. Dövizdeki belirsizlik satışları engelliyor; bu durumdan hem tarım aletleri üretenlerimiz hem de çiftçilerimiz şikâyetçi. Uyguladığınız ekonomi politikalarından dolayı çiftçimiz; ilaca, gübreye, mazota, tohuma yetişemezken şimdi de ekipman alamaz, alet ve ekipmanlara verilen desteklerden yararlanamaz duruma düştü.

BAŞKAN – Sayın Gündoğdu…

20.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, ekonomik buhranın sosyal drama dönüştüğüne ilişkin açıklaması

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kontrolsüz ve sahipsiz ekonomi nedeniyle ardı ardına devam eden fahiş zamlar; emeklinin, işçinin, memurun, esnafın mutfağını alev alev yakıyor. Vatandaşın mutfağını yakanlar, ne yazık ki yangını söndürmekle görevli olanlar yani “Ekonominin kitabını yazdık.” diyenlerdir.

Kulakları sağır, gözleri kör, vicdanları taşlaşmış; ekonomik buhran sosyal drama dönüşmüş. Adana’da 26 yaşındaki ev kadını sekiz aydır kirasını ödeyemediği için, Kocaeli’de bir işçimiz oğluna istediği okul pantolonunu alamadığı için bunalıma girip yaşamına son veriyor. Bu dramlar yaşanırken sarayda yaşayanlar üç beş maaş, dövize endeksli ihale alanlar paşa koltuklarında sefa sürmeye devam ediyorlar. Güzel ülkemi bu hâle düşürenlere: Yazıklar olsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun!

BAŞKAN – Sayın Yaşar…

21.- Samsun Milletvekili Bedri Yaşar’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Başta sağlık sorunlarıyla mücadele eden ilkokul öğretmenim Nebahat Yılmaz olmak üzere bütün öğretmenlerimizin bu önemli gününü kutluyorum. PKK terör örgütü tarafından şehit edilen Aybüke ve Necmettin Hocalarımız olmak üzere ahirete intikal edenlere Allah’tan rahmetler diliyorum, emeklilere hayırlı uzun ömür diliyorum.

Bugün atama bekleyen 460 bin öğretmenimiz var. Yine, söz vermiş olduğunuz engelli öğretmenlerimiz var, sadece 750’sini atadınız, onlar da atama bekliyor. Öğretmenlerimizin hakkı olan 3600 ek göstergenin bir an önce verilmesini talep veriyoruz. Aynı şekilde, artık öğretmenlerimiz pazarda limon satmasın, öğrencileriyle beraber derslerine girsinler diye arzu ediyoruz. Ümit ediyoruz ki bu yasama dönemi içerisinde öğretmenlerimize hak ettiği haklarını veririz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın İlhan…

22.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Öğretmenlerin ekonomik durumu ve toplumsal konumu maalesef AK PARTİ iktidarı boyunca sürekli azalan bir eğriyle seyretmektedir. Öğretmenlik mesleğinin de artık ideolojik ve popülist söylemlere kurban edilmeyip çağın gerekleri doğrultusunda, yeni bir bakış açısıyla, gerçek anlamda bir kariyer mesleği olarak yorumlanması, değişen dünyayla yarışabilen, bilgi ve teknoloji üretebilen bir ülke olabilmemiz hususunda büyük önem arz etmektedir. Bu bağlamda, eğitim fakültelerinin yapısının yeniden ele alınmasından tutun da öğretmenlerin özlük ve ekonomik haklarının ivedilikle insanca yaşamaya yakışır bir seviyeye getirilmesine kadar çok acil atılması gereken adımlar var ama ilk önceliğimiz mutlaka öğretmenlerin ekonomik sorunlarını çözmek olmalıdır. Bir öğretmenin maaşı 5-6 bin lira arasında olur mu? Bu durumdan hiç mi rahatsız değilsiniz? Bugün öğretmenlerimize buradan bir müjde vermek isterdik ama bu Hükûmetle maalesef imkânsız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Arkaz…

23.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Öğretmen, doğan güneşe benzer, etrafını aydınlatarak karanlıklara meydan okur. Aziz Atatürk’ün dediği gibi “Milleti kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.” Gelecek gençler ise öğretmenlerin eseridir.

Sayın Başkanım, 200’den fazla öğretmenimiz bölücü terör örgütü PKK tarafından şehit edildi. Şehit edildiklerinde Aybüke Öğretmen 22, Necmettin Öğretmen 23 yaşındaydı, Ünal Öğretmen ise on yedi günlük evliydi, Neşe Öğretmen daha yirmi beş günlük öğretmendi.

24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle, başta Başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, adını sayamadığım şehit öğretmenlerin ve geleceğimizin teminatı olan tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

24.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Hayatın merkezine insanı alan, “İnsanı yücelt ki devlet yücelsin.” felsefesiyle hareket eden bir medeniyetin varisleri olarak kişiliğimizin belirlenmesinde, yetişmemizde, hayata dair kanaatlerimizin, düşüncelerimizin oluşumunda büyük emekleri olan öğretmenlerimiz, 2023 hedeflerine emin adımlarla yürüyen Türkiye'nin geleceğinin inşasında büyük pay sahibidir. Yarınlarımızın yetiştirilmesi görevini fedakârca üstlenen kıymetli öğretmenlerimiz ülkemizin geleceği açısından çok büyük sorumluluklar taşıyor ve bu görevi layıkıyla yerine getiriyorlar. Bu vesileyle, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyor, Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, görevleri başında şehit düşmüş eğitimcilerimizi ve ahirete irtihal etmiş öğretmenlerimizi şükranla ve rahmetle anıyor, hayatta olanlara sağlıklı bir ömür diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Şimdi, söz talep eden Grup Başkan Vekillerine söz vereceğim.

Sayın Ünal, buyurun.

25.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ve Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde şehit olan Piyade Binbaşı Mete Yıldırım’a Allah’tan rahmet, ailesine ve yakınlarına sabır dilediğine ilişkin açıklaması

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben de bugün mesleklerini fedakârca ifa eden, eli öpülesi tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü tebrik ediyorum. Aynı zamanda, hem Millî Eğitim Bakanımızın hem Çalışma Bakanımızın özellikle önümüzdeki süreçte, toplu sözleşmelerde ders, ek ders ve maaşların ciddi anlamda iyileştirileceği -ve tabii ki 3600 ek gösterge müjdesi de var- öğretmenlerimiz için ben de eski bir öğretmen olarak, on yıl öğretmenlik yapmış bir meslektaşları olarak, bu sevindirici bilgileri 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde paylaşmak istedim.

Yine, Millî Eğitim Bakanlığımız bir öğretmenlik meslek kanunu çalışması yürütüyor. Öğretmenliğin kendine has özelliklerinin ve öneminin daha da şekilleneceği önümüzdeki günlerde öğretmenlik meslek kanunu da inşallah, gündemimize gelecek. Buradan tekrar bütün öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. Görevleri başında şehit düşmüş eğitimcilerimiz başta olmak üzere, ahirete irtihal eden tüm öğretmenlerimize de Allah’tan rahmet diliyorum.

Yine, dün akşam haberini aldığımız, Barış Pınarı Harekât Bölgesi’nde şehit düşen Piyade Binbaşı Mete Yıldırım’a Allah’tan rahmet, ailesine ve yakınlarına sabırlar diliyorum; milletimizin başı sağ olsun.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Dervişoğlu…

26.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde şehit olan Piyade Binbaşı Mete Yıldırım’a Allah’tan rahmet, ailesine sabır temenni ettiğine, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne, iktidarın SMA hastalarının tedavisine ilişkin atılması gereken adımları atmadığına, dolar kurundaki artış sonucu yaşanan krizlerin neden olduğu protesto ve gösterilerin yasal zeminde gerçekleştirilmesinin hukuki bir mecburiyet olduğuna, Hükûmetin tüm olup bitenlerden ders çıkarması gerektiğine ve İYİ Parti olarak milleti sokağa değil seçim geldiğinde sandığa davet ettiklerine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Barış Pınarı Harekât Bölgesi’nde Binbaşı Mete Yıldırım, meydana gelen bir silah kazası sonucu yaralanmış ve kaldırıldığı hastanede şehit düşmüştür. Kahraman askerimize Allah’tan rahmet diliyor, kederli ailesine sabır temenni ediyorum; aziz milletimizin başı sağ olsun.

Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Tüm öğretmenlerimizin gününü kutluyorum. Başta Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, kendisi de bir öğretmen olan Sayın Genel Başkanımızı ve bu kutsal mesleği icra eden tüm öğretmenlerimizi tebrik ediyorum. Ahirete irtihal etmiş öğretmenlerimizi de şükran, minnet ve rahmetle yâd ediyorum.

Bilindiği gibi, ülkemizde SMA Tip 1 hastalığının pençesinde yüzlerce çocuğumuzdan biri olan Muzaffer Kiraz bebeğin annesi Emine Kiraz, oğlunun tedavi masraflarını karşılayamadığı için hayatına son vermiştir. İktidar, SMA hastalarının tedavisine ilişkin atılması gereken adımları bir türlü atamamakta, amansız SMA hastalığıyla boğuşan bebeklerimizi ve ailelerini bu mücadelelerinde maalesef yalnız bırakmaktadır. İktidarın bu kayıtsızlığı Emine Kiraz’ı, Muzaffer bebeğin rahatsızlığına dikkat çekebilmek ve ona bir gelecek sunabilmek adına hayatına son vermeye itmiştir. Dile getirilmesi dahi çok acı olan bu olayı yüce Meclisin takdirlerine sunuyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın milletvekilleri, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Bakanlar Kurulunun ardından yapmış olduğu açıklamalarla birlikte dün saatler içerisinde dakika dakika yükselen dolar kuru, 13 lira 50 kuruş seviyesiyle tarihinin en yüksek zirvesine ulaştı. Diğer bir ifadeyle, Türk lirası saatler içerisinde yüzde 10’un üzerinde değer kaybetti. Her gün bir önceki günden değil, artık her saat başı bir önceki saatten daha fakir hâle geliyoruz. Gün içerisinde doların hızlı yükselişi piyasalar tarafından endişeyle karşılanırken döviz büroları döviz alım satımını durdurdu, bankalar işlem yapamaz hâle geldi, emlak alımında tapudan boş dönenler oldu. Ayrıca, otomobil satışlarında 9 bin araç geri çekildi. Ham maddesinin önemli bir kısmı ithal olan gübre ve zirai ilaç şirketleri, bayilerine fiyat veremedi ve satışlarını geçici olarak durdurdu. Apple, Türkiye’deki internet sayfasından telefon ve tablet satışlarına geçici olarak ara verdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Dervişoğlu.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Benzine ve motorine bu geceden itibaren geçerli olmak üzere 1 liranın üzerinde rekor zam yapıldı. Sayın Erdoğan konuştukça dolar yükseliyor, enflasyon artıyor, milletimiz daha da fakirleşiyor. Artık, mızrak çuvala sığmıyor. Gerçekler zam olarak vatandaşlarımıza yansıyor, yoksulluk ve yokluk olarak da can yakıyor. Mutfaktaki yangın her geçen gün büyüyor. Yaşadığımız krizlerin sosyal bir hareketliliğe vesile olacağı bu durumda aşikârdır. Protesto ve gösteri elbette demokratik bir hak ve hürriyettir ancak bunların yasal zeminde gerçekleştirilmesi de hukuki bir mecburiyettir. Gece karanlığından istifadeyle atılan her adımın tıpkı kendisi gibi sonuçları da karanlıktır. Hükûmetin tüm bu olup bitenlerden ders çıkarması da en büyük temennimizdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sokakta alınacak hiçbir mesafe yoktur. Geçmiş tecrübelerimizden anlaşıldığı üzere bundan istifadeciler, istismarcılar ve fırsatçılar yararlanır. İYİ Parti olarak milleti sokağa değil, seçim önümüze geldiğinde sandığa davet ediyoruz ve Genel Kurulu bu vesileyle saygıyla selamlıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.

27.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne, görevleri başında şehit edilen öğretmenleri rahmet ve minnetle andığına, Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde şehit olan Piyade Binbaşı Mete Yıldırım’a Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve milletimize başsağlığı dilediğine, PKK terör örgütünün Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinin İkiyaka köyünde yaptığı katliamın 32’nci yıl dönümüne ve Medine Müdafaası’nın komutanı Fahrettin Paşa’nın vefatının 73’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) –Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e başöğretmenlik unvanı verilişinin de 93’üncü yıl dönümü. Güçlü bir gelecek eğitimle inşa edilebilir; sosyal, kültürel, ekonomik alanda sürdürülebilir bir gelişme sağlam bir eğitim sistemiyle olacaktır. Eğitimin en temel yapı taşıysa öğretmenlerimizdir, öğretmen gelecek nesillerimizin mimarıdır, öğretmen cehaletin kara duvarını yıkan ışıktır, millî ve manevi kıymetleri aşılayan rehberler öğretmenlerimizdir. Öğretmenlerimizin ülkemiz için önemi Başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün “Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.” sözünde gizlidir. Millî şuur ve millî düşünce öğretmenlerin eliyle yaşatılmaya ve ulaştırılmaya devam edecektir. Bu sebeple, öğretmenlerimiz her şeyin en iyisine layıktır.

Atanamayan öğretmenler sorunu kökten hâlledilmesi gereken bir mesele olarak karşımızdadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak öğretmenlerimizin özlük haklarının iyileştirilmesi, maddi ve manevi beklentilerinin mümkün olan en üst seviyede temini amacıyla her çabayı göstereceğiz. Bu vesileyle, daha 1’inci sınıfta okuma yazmayı öğreten ilk öğretmenim köy enstitülü Hidayet Bakan, okuma alışkanlığını kazandıran İbrahim Ergin ve Baysal Özcan Öğretmenlerimin, ortaokul ve lise eğitimimde emeklerini esirgemeyen ve bizlere öz güven aşılayan Aziz Kazanoğlu ve ayrıca, araştırma ve tartışma alışkanlığını kazandıran Dursun Utku ve matematiği bizlere sevdiren Nilgün Peker Hocalarımın Öğretmenler Günü'nü kutluyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Hayatını kaybeden hocalarıma Allah'tan rahmet, hayatta olan hocalarıma sağlıklı, uzun ömürler diliyorum.

Ayrıca, görevleri başındayken teröristler tarafından şehit edilen Neşe Alten, Şenay Aybüke Yalçın, Necmettin Yılmaz Öğretmenlerimizi ve şehit edilen tüm öğretmenlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.

Sayın Başkan, Barış Pınarı Harekâtı bölgesinde eğitim sırasında meydana gelen kaza sonucu Piyade Binbaşı Mete Yıldırım hayatını kaybetmiştir. Şehit olan askerimize Allah'tan rahmet, kederli ailesine ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Bugün, Hakkâri Yüksekova ilçesine bağlı İkiyaka katliamının 32’nci yıl dönümü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – 24 Kasım 1989’da PKK terör örgütü Hakkâri’nin Yüksekova ilçesine bağlı İkiyaka köyünde 28 vatandaşımızı çocuk, yaşlı, kadın demeden canice katletmiştir. PKK terör örgütü yıllarca bölgedeki vatandaşlarımızın canını, malını, refahını ve geleceğini gasbetmiştir. Ne mutlu ki bugün, bu beldelerimiz terörden arındırılmış, huzur beldeleri hâline gelmiştir. Vatandaşlarımız il, ilçe ve köylerinin adının terörle anılmasından bıkmış, usanmıştır. Terörden arındırılmış yerleşim alanları sosyal, kültürel, ekonomik atılımlarla kaybolan yıllarını telafi etmeye başlamıştır. Bu menfur saldırıyı şiddetle kınıyor, hayatını kaybeden şehit vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize bir kez daha başsağlığı diliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun, devam edin.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, 22 Kasım 2021, Medine Müdafaası’nın Komutanı Fahrettin Paşa’nın vefatının 73’üncü yıl dönümüydü. Fahrettin Paşa Birinci Dünya Savaşı’nda Medine’yi ele geçirmek isteyen İngilizlere karşı kutsal toprakları iki yıl yedi ay savunmuştur. Fahrettin Paşa esarete karşı hürriyetin, yılgınlığa karşı cesaretin timsali olmuştur. Fahrettin Paşa zor koşullar altında şehrin müdafaasını sürdürmüş, kuşatmadan önce kaleyi tahliye etmesini teklif eden İstanbul Hükûmetine “Medine Kalesi’nden Türk Bayrağı’nı ben kendi elimle indiremem. Eğer mutlaka tahliye edecekseniz buraya başka birisini gönderin.” cevabını vermiştir. Fahrettin Paşa, Balkan Savaşlarında, Birinci Dünya Savaşı’nda ve Kurtuluş Savaşı’nda vatanımızı teslim almak isteyen düşman kuvvetlerine karşı cansiparane mücadele vermiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu vesileyle, vefatının yıl dönümünde, Çöl Kaplanı Fahrettin Paşa’yı rahmet ve minnetle anıyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Oluç…

28.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Türk Tabipleri Birliğinin düzenlediği Beyaz Yürüyüş’e, bütün sağlık emekçilerinin yanında olduklarına, dolar paritesindeki artış nedeniyle 2022 bütçesi kadük hâle geldiğinden revize edilmesi gerektiğine, yoksulluğun müsebbibinin iktidar olduğuna, “ekonomik kurtuluş savaşı” diye bir şey olmadığına ve Tüketici Güven Endeksi’ndeki düşüşün iktidarın düşüşünün işareti olduğuna ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, Türk Tabipleri Birliği insanca, güvenli ortamlarda çalışabilmek, özlük haklarına sahip çıkabilmek ve halkın sağlık hakkına sahip çıkabilmek için bir Beyaz Yürüyüş düzenledi. İstanbul Kadıköy’den başladı bu Beyaz Yürüyüş ve üç gün sürecek; Kocaeli, Bursa ve Eskişehir’deki buluşmalarla 27 Kasımda Ankara’da düzenlenecek Beyaz Forum’la sona erecek.

Tabipler Birliğinin çabası çok önemli. Biliyorsunuz, özellikle pandemi döneminde Türkiye’de tabipler gerçekten büyük bir fedakârlıkla çalıştılar, insanların hayatını kurtarabilmek için kendileri öldüler ama maalesef, çalışma koşulları açısından baktığımızda, yaşam açısından baktığımızda, özlük hakları açısından baktığımızda çok büyük haksızlıklarla ve adaletsizliklerle karşı karşıya kaldılar. Şimdi, bu özlük hakları için, bu adaletsizlikleri giderebilmek için yürüyüşlerini yapıyorlar, seslerini duyurmaya çalışıyorlar.

Tabipler Birliğinin ve Türkiye’deki bütün sağlık emekçilerinin bu mücadelesinin yanındayız, onlarla birlikteyiz, dayanışmamızı sürdüreceğiz.

Şimdi, sayın vekiller, bakın, Plan ve Bütçe Komisyonunda 2022 bütçesi görüşülüyor ve gelecek haftadan sonra da, 6 Aralık itibarıyla biz, Genel Kurulda bu bütçeyi görüşmeye başlayacağız fakat saray rejimi tarafından hazırlanarak Meclise sunulmuş olan bu bütçe aslında kadük hâle gelmiştir yani anlamsız bir noktaya gelmiştir. “Neden?” derseniz; birkaç rakamla bunu söylemek istiyorum. Bütçenin Meclise sunulduğu 16 Ekim günü dolar paritesi 9,27 liraydı, 16 Ekim günü. Bugün baktığımızda, dolar paritesi 12,5 ile 13 aralığında dalgalanmaktadır. Yani müthiş bir farklılık ortaya çıkmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - 2022 bütçesi 9,27’lik dolar paritesine göre hazırlanmıştır. 16 Ekim günü dolar bazında sunulmuş olan bu 2022 bütçesinin büyüklüğü 188 milyar 880 milyon dolar. Bugün, 24 Kasım günü dolar bazında bu bütçenin büyüklüğü 135 milyar 526 milyon dolara inmiş. Yani, bütçe dolar bazında 53 milyar 354 milyon dolar küçülmüş, Türk lirası bazında bakarsak 689 milyar 333 milyon Türk lirası küçülmüş bütçe. 2022 bütçesini tartışıyoruz Plan ve Bütçe Komisyonunda, durum budur değerli vekiller. Böyle bir şey olabilir mi? Kadük hâle gelmiş bir bütçeyle karşı karşıyayız, bu bütçenin revize edilmesi gerekir.

Şimdi, bu ülkede büyük bir yoksulluk dalgası yaratıyor bu iktidar. Yoksulları, dar gelirlileri, orta sınıfı ezecek bir dalgayı yaratıyor bu iktidar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Türkiye’yi ucuz iş gücü cenneti hâline, Türkiye’yi ucuz şirketler cenneti hâline getiriyor bu iktidar ve borç batağına batırmış vaziyette bütün ülkeyi ve toplumu.

Asgari ücret yılbaşında yani on bir ay önce dolar bazında baktığımızda 385 dolardı. Ben geçen hafta basın toplantısı düzenledim, 280 dolardı, geçtiğimiz pazartesi asgari ücret dolar bazında. Bugün, 215 dolara inmiş vaziyette asgari ücret dolar bazında. Böyle bir yoksulluğun müsebbibi, bu iktidardır. Ekonomik kurtuluş savaşı yok ortada, Tayyip Erdoğan kendi gölgesiyle savaşıyor. Yoksul halka, dar gelirlilere, orta sınıfa savaş açmış durumda bu iktidar esas itibarıyla. Bakın, ben size bir şey hatırlatmak istiyorum: Tarih 5 Nisan 1994, dönemin Başbakanı Tansu Çiller…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – …5 Nisan 1994’te, ekonomik krizin başladığı günde şöyle diyor: “Ekonomik kurtuluş savaşı veriyoruz. Bütün vatandaşları özveride bulunmaya çağırıyorum.” Yıl 1994, Çiller devam ediyor “Ancak düzlüğe çıkacaksak, yarınlara güvenle bakacaksak bu ilacı mutlaka alacağız.” diyor. Acı ilaçtan bahsediyor. Devam ediyor: “Ekonominin zincirlerini kıracağız.” Devam ediyor “Borç, faiz, döviz kıskacını yok edeceğiz; Türk lirasına, millî paramıza güven vereceğiz, ekonomik büyümeyi sağlam kaynaklara dayandıracağız. Biz bir millet olarak düzlüğe çıkacaksak, yarınlara güvenle bakacaksak bu ilacı mutlaka alacağız.” diyor Tansu Çiller; yıl 1994, ekonomik kurtuluş savaşı. Bugün yıl 2021 ve sizin Genel Başkanınız ekonomik kurtuluş savaşından bahsediyor. İnşallah, sonunuz Tansu Çiller gibi olur, öyle diyeyim, inşallah. (HDP sıralarından alkışlar)

Bakın, Tansu Çiller saraydan çıkmıyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – …sizin danışmanınız gibi çalışıyor ama Tansu Çiller’i danışman yapan zihniyet o gün Türkiye’yi nereye getirdiyse bugün de Türkiye’yi aynı yere getirecektir. Yangın yerine çevirdiniz memleketi ekonomi açısından; su dökmek gerekirken benzin döküyorsunuz, krizi toplumsal ve siyasal krizlerle büyütmeye çalışıyorsunuz. Ekonomik kriz konuşulmasın diye, beceriksizliklerinizin üstü örtülsün diye inanca ve vasat milliyetçiliğe sarılıyorsunuz. Efendim, nas ortadaymış, nas ortadayken sana bana ne oluyor diyor Tayyip Erdoğan. Efendim, “Ekonomik kurtuluş savaşından milletimizi zaferle çıkaracağız.” diyor Tayyip Erdoğan. Daha geçen birkaç ay önce ne diyordu sizin Genel Başkanınız? “Paranın rengi, dini yoktur, para paradır.” diyordu ya! Daha yeni diyordunuz bunu, nasıl birdenbire paranın rengini, dinini keşfettiniz, paranın para olmaktan çıktığını keşfettiniz? Bakın, dolayısıyla size son bir hatırlatma yapacağım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Ekim ayında 76,8 olan Tüketici Güven Endeksi kasım ayında 71,71’e geriledi; bu birinci düşüş, bu sizin düşüşünüzün işaretidir aynı zamanda. Bir de başka endeks var TÜİK’in yayınladığı, diyor ki: “Hanenin Maddi Durumu Endeksi bir yıl sonra nasıl olacak, umudunuz var mı?” diye soruyor. 75,6’dan 68,9’a düşmüş beklentiler. “On iki aylık döneme ilişkin genel ekonomik durum beklentiniz nedir?” diye soruyor TÜİK. Beklenti 74,2’den 68,2’ye düşmüş. İşte bu düşüşlerin hepsi sizin düşüşünüzün de işaretidir, çok açık bir şekilde bunu bir kez daha vurgulayalım. Memleketi ekonomi açısından da siyaset açısından da hukuk açısından da yangın yerine çevirdiniz, yangın.

BAŞKAN – Sayın Özkoç.

29.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, şehit olan Piyade Binbaşı Mete Yıldırım’a Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dilediğine, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne, dolar kurundaki artışa, Recep Tayyip Erdoğan’ın “Faiz sebep, enflasyon sonuç.” politikasının ülkeyi bu hâle getirdiğine ve derhâl seçim istediklerine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şehit olan Piyade Binbaşımız Mete Yıldırım’a Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına da başsağlığı diliyorum.

Bugün Öğretmenler Günü. Benim öğretmenlerim başta olmak üzere, Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere hayatımızda, gelişmemizde büyük emeği olan tüm öğretmenlerimizin gününü kutluyorum. “Cumhuriyetimiz sizin eseriniz, yarınlarımız da sizin eseriniz olacak.” diyen Mustafa Kemal Atatürk’ü de şükranla ve minnetle anıyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle bağlı olduğumuz öğretmenlerimiz ne durumdalar? Hak ettikleri değeri, saygıyı görebiliyorlar mı? Basit bir cevabı var; yoksulluk içerisindeler. Türkiye'de öğretmenler yoksulluk sınırı altında bir hayat sürüyor, çalışma koşulları güvencesiz hâle getirildi. Bir okulda kadrolu, sözleşmeli ve ücretli olmak üzere üç statüde de çalışan öğretmen var. Ayrıca atama bekleyen öğretmenlerimiz var; sayıları 700 bin. 2002 yılında atama bekleyen öğretmen sayısı 68 bindi, bugün 700 bin. Okuyan çocuklarımızla birlikte yaklaşık 1 milyon kişi. Çığ gibi büyüyen, büyütülen sorunun tek açıklaması var; planlama hatası. Meslek kanunları yok; yıllardır bekliyorlar, defalarca Meclise sunduk ama iktidar tek bir adım atmadı. Bugün Erdoğan 20’nci yılın sonunda bir müjde olarak “Meslek kanunu hazırlıklarını tamamladık.” diyor. İkinci müjde de yine, defalarca verdiği 3600 ek gösterge. Neden hâlâ vermediniz? Neyi bekliyorsunuz? 3600 ek göstergenin maliyeti 5,2 milyar lira.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkanım.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Defalarca kanun teklifi verdik, gündeme taşıdık. Bir tek gerekçeniz vardı; para yok. Peki, dağıtmadığınız tabletler ve altından kalkamadığınız FATİH Projesi için ne kadar harcadınız, daha doğrusu ne kadar ziyan ettiniz? 6 milyar lira. Sadece son beş yılda özel okullara ne kadar kaynak aktardınız? 6,9 milyar lira. Eğitimimizin temeli olan öğretmenler 5,2 milyar lirayı hak etmediler mi?

Siyaset, iktidar öncelik işidir, eldeki kaynağın nasıl, kime, ne şekilde kullanılacağını belirleme işidir. Bizim önceliğimiz eğitim ve eğitimin temelinde de öğretmenlerimiz olacaktır ve buna bağlı da üretim olacaktır. Milletin iktidarında biz ne yapacağız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – 1) Öğretmenlik mesleği hak ettiği itibara kavuşacak, “Öğretmenler meslek kanununu” çıkaracağız.

2) Sözleşmeli, ücretli öğretmenlik uygulamalarına son vereceğiz, tüm öğretmenler aynı statü içinde, kadrolu olacak.

3) Öğretmenlere 3600 ek göstergeyi vereceğiz.

4) Hiçbir öğretmenimiz yoksulluk sınırının altında maaş almayacak.

5) Öğretmen yetiştirmeyi yeniden planlayacağız.

6) Öğretmen açığını ivedilikle kapatacağız.

7) Okul ve derslik sayısını artıracak, ikili eğitime ve birleştirilmiş sınıf uygulamasına son vereceğiz. Peki, öğretmenlerin ne yapması gerekiyor? Kendilerini yoksullaştıran, itibarsızlaştıran bu ucube sisteme karşı sandıkta buna son vermeleri gerekiyor.

Bugün Türkiye ekonomisi savruluyor. Dolar 12 TL’den 13 TL’ye sadece beş saat içinde yükseldi ve hâlâ yükselmeye devam ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Dolar yedi günde yüzde 23, bu ay yüzde 29, yıl içinde yüzde 66 artış gösterdi. Erdoğan’ın “Faiz sebep, enflasyon sonuç.” politikası ülkeyi bu hâle getirdi. Saray ve eşraf dışında tüm vatandaş can çekişiyor. Bize porsiyon küçültmeyi, hele hele kombiyi kısmayı önerenler bir elleri yağda bir elleri balda ahkâm kesmeyi sürdürüyorlar. Hikâye vakti geçti artık, artık sözler bitti. Yağ, şeker, kahve sayıyla satılmaya başlandı marketlerde. Millet kullanması gereken ilaçları bulamaz hâle geldi. Halkın daha fazla dayanacak gücü yok. Biz “Hemen seçim değil, derhâl seçim.” diyoruz.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

Buyurun.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin Polonya Millî Meclis Başkanı Elzbieta Witek’in vaki davetine icabetle 30 Kasım-2 Aralık 2021 tarihleri arasında Polonya’ya resmî bir ziyarette bulunmasının Genel Kurulun tasviplerine sunulmasına ilişkin tezkeresi (3/1760)

24/11/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin Polonya Millî Meclis Başkanı Sayın Elzbieta Witek'ın vaki davetine icabetle, 30 Kasım-2 Aralık 2021 tarihleri arasında Polonya'ya resmî bir ziyarette bulunması hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                      Mustafa Şentop

                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                           Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Buyurun okuyun:

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Ankara Milletvekili Şenol Sunat ve arkadaşları tarafından, usta öğreticiler ve sözleşmeli öğretmenlerin yaşadıkları sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin tespit edilmesi amacıyla 23/4/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Kasım 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

24/11/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 24/11/2021 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                      Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                            İzmir

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Ankara Milletvekili Şenol Sunat ve 19 milletvekili tarafından, usta öğreticiler ve sözleşmeli öğretmenlerin yaşadıkları sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin tespit edilmesi amacıyla 23/4/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 24/11/2021 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Şenol Sunat.

Buyurun Sayın Sunat. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ŞENOL SUNAT (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, bugün Öğretmenler Günü. Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştiren ve fedakârca çalışan bu ülkenin cefakâr öğretmenlerinin gününü kutluyorum ve bu vesileyle, Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk ve şehit öğretmenlerimiz ki Aybüke Öğretmenimizin, Necmettin Öğretmenimizin ve ebediyete intikal etmiş tüm öğretmenlerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum, emekli öğretmenlerimize de sağlıklı ömürler diliyorum.

Sayın milletvekilleri, uzun yıllardır gerek muhalefet gerek eğitimciler hiç durmadan öğretmenlerin “sözleşmeli”, “kadrolu”, “ücretli” gibi isimlerle ayrılmasının doğru olmadığını ve tüm parti programlarında “sözleşmeli” ve “ücretli” öğretmen gibi ayrımların öğretmenin çalışma barışına çok zarar verdiği konusunda görüşlerini ifade ediyorlar. Biz de İYİ Parti olarak iktidarımızda “sözleşmeli”, “ücretli” öğretmen kavramının ortadan kaldırılarak tüm öğretmenlerin kadrolu olmasını sağlayacağız. Şu anda 114 bin sözleşmeli öğretmen, 774 bin de kadrolu öğretmen var, bir de 80 bini geçen çok az ücretli yani ucuz iş gücü olarak görülen ücretli öğretmenler var. Değerli milletvekilleri, bir de tabii atanamayan öğretmen ki bunun rakamını kimse de tam olarak telaffuz edemiyor; 700 bin ama artık vazgeçmiş olanlarla birlikte, KPSS imtihanına girenlere göre bu rakamı 450-500 bin olarak ifade ediyoruz. 100 bin öğretmen açığı olmasına rağmen biz bu işi ucuz iş gücü olan ücretli öğretmenlerle çözmeye çalışıyoruz.

Yine, Millî Eğitim Bakanlığının Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğüne bağlı halk eğitim merkezlerinde kısmi zamanlı çalışan yaklaşık 97 bin kadrosuz usta öğreticiler var. Bu geçici personel olarak istihdam edilen kadrosuz usta öğreticiler ve ücretli öğretmenler Millî Eğitim Bakanlığı tarafından memur veya sözleşmeli olarak kabul edilmiyor, aynı şekilde, usta öğreticiler ve ücretli öğretmenler Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından da işçi olarak sayılmıyor. Şimdi, bu durum, statüsü olmayan, resmî tatiller, bayramlar, hastalık ve benzeri günlerde ücretleri kesintiye uğrayan, aldıkları ücret asgari ücretin altında olan, sosyal güvenceleri olmayan eğitim emekçisi bir sınıfın oluşmasına yol açtı. Bunlar, hiç durmadan siyasi partilerin kapılarını aşındırdı ve dertlerini anlatmak için, eminim, bütün siyasi partilere geldikleri gibi, İYİ Partiye de geldiler. Onun için bir araştırma önergesi vermeyi uygun gördük.

Şimdi, değerli milletvekilleri, kar tatili olduğunda maaşları kesilen, kıdem tazminatı alamayan, mazeret izni ve doğum izni hakları olmayan, sigorta primleri on iki ay yatmadığı için işsizlik ve kısa çalışma ödeneğinden faydalanamayan usta öğreticiler ve ücretli öğretmenler pandemi döneminde gerçekten çok büyük mağduriyetler yaşadılar. Bu yüzden, kadrosuz usta öğreticiler ve ücretli öğretmenler konusunda ve aynı zamanda aile bütünlüğü olmayan, parçalanmış aileler ortaya çıkaran sözleşmeli öğretmenlerin mutlaka ve mutlaka sorunlarının değerlendirileceği bir araştırma komisyonu kurulmasının çok önemli olduğunu ifade etmek istiyorum.

Bugün Öğretmenler Günü. Normalde kadrolu öğretmenlerin de çok büyük problemler yaşadığı, 3600’ü alamadığı, öğretmenlik meslek kanununun çıkmadığı ve öğretmenlerin zaman zaman da liyakatsiz yöneticiler yüzünden mobbing yaşadığı bu süreçte ama tüm öğretmenlerin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Bir dakika Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Tüm sorunları değerlendirmemiz gerektiğini, ayırt etmeden öğretmenlerimizin mali ve sosyal sorunlarının kısmen de olsa giderilebilmesi ve öğretmenlik mesleğinin daha cazip hâle getirilmesi konusunu gündeme getirmek için böyle bir araştırma komisyonu teklifi verdik. Bu araştırma komisyonu teklifinin sizlerin de onayıyla mutlaka açılarak tüm öğretmenlerin meselelerinin tartışılmasının ve sorunlarına çözüm üretilebilecek bir ortamın hazırlanmasının önemini bir kez daha vurguluyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul.

Buyurunuz Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu vesileyle Genel Kurulu, Genel Kurulun sevgili emekçilerini ve ekranları başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Evet, bugün 24 Kasım. Aslında Öğretmenler Günü değil de sanki öğretmenlere güzelleme yapma günü gibi, muhalefet, iktidar, hepimiz baktığımızda, öğretmenlerle ilgili çok önemli şeyler söylüyoruz. Peki, fiiliyat böyle midir? İşte, kutsal bir meslektir, öğretmenlik şöyle önemlidir, şöyle kıymetlidir. Peki, gerçekte böyle midir? Bugün öğretmenlerimizin sosyal ve ekonomik durumları nedir? Toplumun gözünde öğretmenlik mesleği nasıl görülüyor? Bizim yerleşmiş bir öğretmen yetiştirme politikamız var mıdır? Her gün eğitim sistemi değişirken… Normalde sistemin önce öğretmen yetiştiren kurumlarda olgunlaştırılması ve sonra hayata geçirilmesi gerekmez mi? Ama biz sistemi değiştiriyoruz, sonra okulda öğretmenler ona uyum sağlasın istiyoruz. Sosyal olarak toplumun gözünde A, B, C’yi bilen, dört işlem yapabilen herkes öğretmen olabilir gibi görüyoruz. Tüm farklı mesleklerdeki insanlar öğretmenlik yapabilir. Peki, öğretmenler eşit midir? Kimisi kadrolu, kimisi sözleşmeli, kimisi ücretli ve her birinin sosyal ve ekonomik hakları farklı. Aynı işi yapmalarına rağmen aynı ücreti alıyorlar mı? Almıyorlar değerli arkadaşlar. Şimdi, bir taraftan böyleyken -hani derler ya, bir söz vardır, dışı seni yakar, içi beni yakar- bir taraftan da öğretmen olmak için dört yıl okuyan, yıllarca okuyan ve yıllardır ataması yapılmayan öğretmenler var. 700 bin civarında ataması yapılmayan öğretmen var. Niye atamıyoruz? Öğretmen ihtiyacı da var üstelik. 100 binin üzerinde, yüz binlerce öğretmen ihtiyacı varken bekleyen öğretmenleri de atamıyoruz.

Şimdi, biraz önce muhalefeti de dinledim, iktidarı da dinledim; her iki taraf diyor ki: “Öğretmenlik meslek kanunu çıkaracağız.” Arkadaşlar, eğer niyetliysek niye başka bir zamanı bekliyoruz? Muhalefet, iktidar diyor ki: “Öğretmenlere 3600 ek gösterge vereceğiz.” Niye bekliyoruz, ne zamanı bekliyoruz? Yıllardır tekrarlanan vaatler öğretmenlerin karnını doyurmuyor. Eğer bugüne bir anlam atfetmek istiyorsak gelin bugün öğretmenlere bir maaş ikramiye verelim, öğretmenler için o zaman bugünü bayram yapmış oluruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Eğer bunları yapmazsak, öğretmenliği kıymetli bir kariyer mesleği hâline getirmezsek, öğretmenliğin hak ettiği sosyal ve ekonomik imkânları sağlamazsak vallahi istediğimiz kadar öğretmenliği kutsayalım, öğretmenlikle ilgili şeyler söyleyelim… Tüm bunların son bulması, öğretmenlik mesleğinin hak ettiği değeri görmesi için, madem hepimiz aynı şeyleri söylüyoruz, o zaman fiiliyata geçirmenin vaktidir; daha da beklemek, öğretmenlere vaatlerde bulunmak suya yazı yazmaya benziyor, tekrarlayıp duruyoruz.

Biz, bu vesileyle tekrar tüm öğretmenlerimizi, saygıyla minnetle önlerinde eğilerek, selamlıyoruz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Muğla Milletvekili Sayın Suat Özcan.

Buyurun Sayın Özcan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SUAT ÖZCAN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, İYİ Parti grup önerisi için Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İYİ Partinin grup önerisini de destekliyoruz.

Eğitim ve öğretim hakkının öğretmenler tarafından yürütüleceği, bilgili, sağlıklı, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesillerin öğretmenler tarafından yetiştirileceği göz önüne alındığında çalışma koşullarının iyileştirilmesi bir zorunluluktur.

Günümüzde 100 bine yakın usta öğretici ve 90 bine yakın ücretli öğretmen bulunmaktadır. Ayrıca, 700 binin üzerinde öğretmen de atanmayı beklemektedir. 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nda öğretmenlerin ve öğrencilerin iş sözleşmeleriyle ilgili mevcut düzenleme bu kurumlarda çalışan öğretmenler ve öğreticilerin iş güvencesinden yoksun olarak çalışmalarına neden olmaktadır. Öğretmen ve öğreticiler belirli süreli sözleşmeyle çalıştıkları için kıdem tazminatına hak kazanamamakta ve sözleşmeleri sona erdiğinde, sözleşmenin kendiliğinden sona ermesi nedeniyle, insan onuruna yakışır çalışma hakkından yoksun kalmaktadır. Bu durum, öğretmen ve öğreticilerin başta ekonomik kaygı olmak üzere gelecek kaygısı duymasına neden olmaktadır. Ayrıca, aynı işi yapmalarına rağmen özlük hakları ve ders ücretleri arasında önemli farklar mevcuttur. Bu sorunlar, Anayasa’mızın “sosyal devlet” ilkesiyle hiçbir şekilde bağdaşmamaktadır. Geçici personel olarak istihdam edilen kadrosuz usta öğreticiler Millî Eğitim Bakanlığı tarafından “memur” ya da “sözleşmeli” olarak kabul edilmemekte, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından da “işçi” olarak sayılmamaktadır. Bu iktidar döneminde öğretmenler hem ekonomik hem de sosyal haklarındaki farklılıklar sebebiyle manevi olarak yıpratılan bir meslek grubu hâline gelmiştir.

Başta Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyorum.

Bu iktidarın on dokuz yılda öğretmenlerin temel sorunlarını çözmediği, çözemediği, öğretmenleri daha da yoksullaştırdığı herkesin malumudur. Millet iktidarında öğretmenlik mesleği hak ettiği itibara kavuşturulacak, bağımsız, ayrı bir yasası olacak. Öğretmenlik meslek kanunuyla, sözleşmeli, ücretli öğretmenlik uygulamalarına son verilecek, tüm öğretmenler aynı statü içinde kadrolu olacak. Öğretmenlere 3600 ek gösterge verilecek, böylece öğretmenlerin emekliliklerinde huzur içinde yaşamalarına olanak sağlanacaktır. Hiçbir öğretmen yoksulluk sınırının altında maaş almayacak, her yıl 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde öğretmenlere birer maaş ikramiye verilecektir. Öğretmenlerin aile bütünlüğü her koşulda sağlanacak, öğretmen yetiştirme yeniden planlanacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

SUAT ÖZCAN (Devamla) – Okullardaki öğretmen açığı ivedilikle giderilecek, KHK mağduru olup yargılama sonucu beraat etmiş ya da haklarında savcılıkça takipsizlik kararı verilmiş öğretmenler görevine iade edilecek. Öğretmenlerin en büyük destekçisi okul aile birlikleri daha güçlü bir yasal statüye kavuşacak.

Bu konuda 27 Kasım Cumartesi günü Ankara’da Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde eğitim ve öğretmenlerin sorununu araştıracak, raporlaştıracak ve sonuç bildirgesi açıklanacak büyük bir çalıştay yapıyoruz diyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Sayın Cemal Taşar.

Buyurun Sayın Taşar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA CEMAL TAŞAR (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Partinin grup önerisi üzerinde AK PARTİ’miz Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, hayatın her alanında atılan her büyük adımın arkasında emeği olan kıymetli öğretmenlerimizin günü. Kırşehir Kaman Savcılıağzıboz köyünde göreve başlayan ve ülkenin değişik bölgelerinde gururla öğretmenlik, müfettişlik, yöneticilik, bürokratlık yapan bir kardeşiniz olarak, yarınlarımızın inşasında önemli bir paya sahip olan öğretmenlerimizin gününü kutluyorum, tebrik ediyorum. Başımızın tacı olan öğretmenlerimizin sevgisini, emeğini, azmini, alın terini bir güne sığdırmak tabii ki mümkün değildir. Beşikten mezara kadar ilim tahsil etmeyi emreden, kalemin kılıçtan üstün olduğunu belirten ve ilk emri “Oku!” olan bir inancın mensupları olarak, öğretmenlerimizin gönlümüzde her zaman yeri ayrı olmuştur. Bizim kültürümüzde 3 insanın eli öpülür; anne, baba ve öğretmen.

Kıymetli milletvekili arkadaşlarım, Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AK PARTİ’mizin en öncelikli alan olarak gördüğü eğitimde, son on dokuz yıllık dönemde kapsamlı reformları hayata geçirdik. Öğretmenlerimizin çalışma şartlarını iyileştirdik. Eğitimi teknolojinin imkânlarıyla buluşturduk. Eğitim desteğiyle öğrencilerimizin yanında olduk, özellikle kız çocuklarımızın eğitim hayatına katılımı için çok önemli projeler hayata geçirdik.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, İYİ Partinin sunmuş olduğu Meclis araştırması önergesine şöyle bir göz attım. Siz de bakarsanız göreceksiniz ki çok yüzeysel ve gerçeklerden uzak. Arkadaşlar, yapmayın, etmeyin; yiğidi öldürün ama hakkını da verin, böylesine güzel bir güne gölge düşürmeyin. On dokuz yıldır verilen emeğe saygı gösterelim. Burada on dokuz yılda eğitim alanında yapılanları anlatmak tabii ki mümkün değil ama 2002’den bu yana 713.625 öğretmenimizin atamasını gerçekleştirdik.

Değerli milletvekilleri, öğretmenlik meslek kanunu hazırlıklarımız tamam, Sayın Cumhurbaşkanımızın açıkladığı gibi Meclis çalışmalarımızın ardından yürürlüğe girecek. 3600 ek gösterge başta olmak üzere sevgili öğretmenlerimize ilave mali ve sosyal haklar sağlayacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Öğretmenlerimizin görevi artık bir kariyer mesleği olarak tanımlanacak. Değerli meslektaşlarım, kıymetli öğretmenlerim her şeyin en iyisini hak ediyor.

Bu vesileyle tekrardan geleceğimize ışık tutarak bizlere mihmandarlık eden tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü tebrik ediyor, görevi başında şehit olan ve ahirete irtihal etmiş tüm öğretmenlerimizi rahmetle yâd ediyorum.

“İyi ki varsınız öğretmenlerim.” diyerek grup olarak bu önergenin aleyhinde oy vereceğimizi belirtiyor, bu vesileyle Genel Kurulumuzu ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Oya Ersoy ve arkadaşları tarafından, kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması amacıyla 24/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Kasım 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

24/11/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 24/11/2021 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                Hakkı Saruhan Oluç

                                                                                           İstanbul

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

24 Kasım 2021 tarihinde, İstanbul Milletvekili Sayın Oya Ersoy ve arkadaşları tarafından verilen 15429 grup numaralı kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 24/11/2021 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçisini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Oya Ersoy’a söz veriyorum.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul) – Sayın Başkan, altmış bir yıl önce Dominik Cumhuriyeti’nde faşist diktatörlüğe karşı mücadelenin öncüsü olan ve öncü oldukları için diktatörün askerleri tarafından öldürülen Mirabal kardeşleri saygıyla anıyorum.

Bugün ülkemizde ve dünyanın dört bir yanında eşitsizliğe, erkek devlet şiddetine, savaşa ve yoksulluğa karşı mücadele eden, kadın hareketinin mücadeleyle kazandığı haklarının kırıntısından bile vazgeçmeyen, günümüz diktatörlerinin karşısında bir adım bile geri atmayan, haklarına, hayatlarına ve birbirine sahip çıkan tüm kadınları ve cezaevlerinde rehin aldığınız Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, Figen Yüksekdağ, Ayşe Gökkan şahsında tüm kadın siyasetçileri saygı ve sevgiyle anıyorum.

Evet, dolar 13,5 lirayı gördü. Kadınlar yoksullaşıyor, kadınlar işsiz, çalışan kadınlar güvencesiz, kadınlar ekonomik şiddete ve yoksulluğa karşı isyanda. 1 Ocaktan itibaren, bu yılbaşından itibaren 23 Kasıma kadar, üç yüz yirmi altı günde en az 285 kadın, erkekler tarafından öldürüldü. Erkekler tarafından katledilen 193 kadının ölümü basına “şüpheli” olarak yansıdı. Ve bu ay, sadece kasımın yirmi üç gününde ise erkekler, 29 kadını katletti ve 41 kadını da yaraladı. Evet, kadınlar, en yakınındaki erkekler tarafından, evlerinde, işlerinde, işlerine giderken, yolda, otobüste, sokak ortasında erkekler tarafından katlediliyor. Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin boyutu artık bir kadın kırımı hâline geldi. Türkiye'de son on sekiz yılda 542.821 kız çocuğu doğum yaptı biliyor musunuz? Siz ne yapıyorsunuz? Dördüncü yargı paketinde -dediniz ki yeni bir yargı paketi, evet, yargı reformu- cinsel istismar suçlarında ispat yükümlülüğü getirdiniz. Şiddeti önlemeniz, kadınları şiddete karşı korumanız ve şiddet faili erkekleri cezalandırmanız gerekirken cinsel istismar suçlarına ispat yükümlülüğü getirerek failleri ödüllendirdiniz ve failleri koruyacağınızı gösterdiniz. Cinsel istismar suçlarında kadının beyanı esastır, çocuğun beyanı esastır, bunu artık kafanıza kazıyın.

Evet, bizzat siyasi iktidar tarafından uygulanan cinsiyetçi, gerici, erkek egemen, kadın düşmanı politikalar; kadınların toplum içerisindeki rolünü biyolojik özelliklerine indirgeyip ikinci sınıf vatandaş hâline getiren, kadını aile içine hapsedip ev içi emek, hasta, yaşlı, çocuk bakımını kadınların sırtına yükleyen; erkeklere kadının hayatı, bedeni, emeği üzerinde karar hakkı veren; makbul kadın yaratma çabasıyla topluma pompalanan o erkek egemen, kadın düşmanı politik söylemler var ya, kadın-erkek eşitliğine inanmayan yöneticiler, kürtaj ve nafaka hakkına saldırı kampanyalarınız, kadınlara “3 çocuk doğurun.” “5 çocuk doğurun.” tavsiyeleriniz ve “Sinirlenirse çay getirin.” öğütleriniz, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme gerekçesi olarak LGBTİ+’ları hedef göstermeniz, tüm bunların hepsi kadınların, çocukların ve LGBTİ+’ların şiddete maruz kalmasına neden oluyor.

Evet, erkekleri güçlendiren cezasızlık politikanız sonucunda kadınlar katledilirken katillerin savunmaları ise zaten hep ceplerinde. Hepsi aynı ağızdan aynı şeyi söylüyor bakın: “Akıl sağlığım yerinde değil.” “Namus için işledim.” “Hak etmişti.” Peki, bu ifadeleri bu katillere kim ezberletiyor? Çok net çünkü bu katillere bu sistem bu savunmaları öğretiyor. Cinsiyetçi ve kadın düşmanı söylemleriyle erkek egemen sistem katillere bu savunmaları söyletiyor. Kadın katillerine haksız tahrik indirimleri, iyi hâl indirimleri havada uçuşurken ölmemek için meşru müdafaa hakkını savunan Çilem Doğan on beş yıl hapse mahkûm edildi bu ülkede. Aleyna Çakır’ın katili Ümitcan Uygun’un sokaklarda elini kolunu sallayarak gezmesine izin verildi; peki, ne oldu? Esra Hankulu katledildi.

İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararıyla kadınların yüz yıllardır erkek egemenliğine, cinsiyetçiliğe ve ayrımcılığa karşı verdikleri mücadele ve kazanımlarına karşı savaş açtınız, biliyoruz. Ama siz bir şeyi unutuyorsunuz; İstanbul Sözleşmesi biziz, biz kadınlar “İstanbul Sözleşmesi biziz.” diyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

OYA ERSOY (Devamla) – Bugün vermiş olduğumuz mücadelemizin size ve kadın düşmanı politikalarınıza cevabı, kendi hayatlarına ve haklarına sahip çıktığı için sokaklarda polis şiddetine uğrayan kadınların, Salihli’den İkizdere’ye toprağına sahip çıkan kadınların “ILO’nun 190 sayılı Sözleşmesi’ni, iş yerinde şiddet ve tacize karşı mücadele sözleşmesini hızla onaylayın.” diyen DİSK’li kadınların, hani yok saydığınız, her yerde ve her seferinde ölüme terk ettiğiniz trans kadınların, bunların hepsinin ortak, birlikte mücadelesinden gelecek.

Evet, biz, 25 Kasımda memleketin dört bir tarafında sokaklardayız, haklarımızdan, hayatlarımızdan, birbirimizden ve İstanbul Sözleşmesi’nden asla vazgeçmiyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Aylin Cesur.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN CESUR (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün, 24 Kasım Öğretmenler Günü. Ben, başta Büyük Atatürk olmak üzere, evlatları olmaktan gurur duyduğum öğretmen annem, babam Aysel Önder’in ve Aydın Önder’in, tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyorum.

Öğretmenlerimizin hak ettiği yaşam koşullarını sağlamak -3600 dâhil- onlara verilen sözlerin tutulmasını sağlamak bizim boynumuzun borcudur. 100 bin öğretmen açığı olmasına rağmen, 500 bin atanamayan öğretmenlerden liyakatsiz atamalara, ekonomik sıkıntılara ve adaletsiz uygulamalara maruz kalan öğretmenlerin sorunlarından emeklilik döneminde ek iş yapmak zorunda kalarak hayatının son dönemlerini sıkıntı içerisinde geçiren öğretmenlerimizin şartlarına kadar, bütün bunların tamamını, bütün yanlış uygulamaları düzeltmek bizim boynumuzun borcudur. Ben sevgi ve saygılarımı sunuyor ve hayatta olmayan öğretmenlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Yarın, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü. Öncelikle, kadına yönelik şiddetle ilgili yapılacak her türlü mücadeleyi ve her türlü öneriyi desteklediğimizi söylemem lazım. Bu konuda iktidara söylenecek çok şey var. 2008 ve 2020 yılları arasında 3.656 kadın, cinayete kurban gitti. Kimse “Ah vah, aman.” falan demesin ve aynaya baksın lütfen. Yani, bununla bunun içinden sıyrılmak filan artık imkânsız hâle gelmiş. Bu bir yüz karası, bu bir ayıp, bu bir günah ve eğer Türkiye'yi, ülkeyi bunların olduğu ve kadınların bu muamelelere tabi olduğu bir Türkiye'ye dönüştürmüşseniz, bu dönüştürmenin sorumlusudur bu işin sorumluları, aynaya bakmalılar ve eğer buna izin verilmişse, bunu düzeltemiyorsak, yasalarla bunun kontrol altına alınmasını sağlayamıyorsak hepimizin sorumluluğu var bunda; tavan yapan çocuk evliliklerinden tutun da 2021 Ekim ayına kadar 395 kadının cinayete kurban gitmesine kadar düzeltilmesi gerekiyor değerli arkadaşlar.

Son olarak, bir Afgan sığınmacının cinayetine kurban giden Ayşegül kardeşim… Ona karşı borcumuz var. Hepinizin yüreği dağlandı, eminim ben bundan. Sanki toplumumuzda yeteri kadar şiddet yokmuş gibi bir de ülkemize kontrolsüz, kayıtsız aldığınız 320 bin Afgan var. Sayın Bakan açıkladı, bakmak zorunda olduğumuz 9 milyon Suriyeli var. Ben, bunların hepsi cani, katil falan demiyorum ama kadın hakları konusunda neticede bizden daha kötü ülkelerden bu kadar insanı salıvermek, işte, sonuçları itibarıyla bugün, sadece o Ayşegül’ün canına bile mal olsa çok büyük bir sorumluluk.

Devletin, kadın haklarını gözeteceğini söylediği bir sözleşmeden çıktınız, bunu defalarca söylemekten dilimizde tüy bitti, konuşuyoruz, konuşuyoruz, konuşuyoruz, hiçbir şey yapamıyoruz. Nedir bu, Allah aşkına? Yani bu orta oyunundan gelin, vazgeçelim. Gelin, bu sistemden vazgeçelim. Haklarımızı burada gelip söylüyoruz; kadınların haklarını, öğretmenlerin haklarını, herkesin haklarını. Ya, bu “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi” dediğiniz sistemden dolayı hiçbir şey yapamaz hâldeyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYLİN CESUR (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

AYLİN CESUR (Devamla) – Eminim, siz de üzülüyorsunuz bu cinayetlere falan. Şimdi, Türkiye’de aile içi şiddet sayıları tolere edilebilir sayılarda filan… Yani bir Aile Bakanımız var, bu anlayışla bunun içinden çıkmak mümkün müdür Allah aşkına? “Tolerable” bulmuyorum ben, siz buluyor musunuz “tolerable” filan? Bir kadın bile cinayete kurban gitse. Yani mücadele edeceksiniz, tolere etmeyeceksiniz değerli arkadaşlar.

Şimdi, bu önergeyi reddedeceksiniz biliyorum ama gelin, siz bir önerge verin, siz bir şey yapın, biz bunun içerisinde yer alalım. Söz veriyorum, tüm içtenliğimle söz veriyorum, kadınlar için yapacağınız her şeyin içerisinde yer almaktan onur duyarız. Eğer hiçbir şeyiniz yoksa sizi iktidara getiren kadınlara borcunuz var, bunu hatırlatmak istiyorum bu kürsüden size. O kadınlar için yapın, bir şey yapın. Böyle boş boş konuşarak hiçbir şey yapamıyoruz.

Ve evet, özgür ve mutlu kadınlarımızın olduğu Türkiye’yi yeniden inşa edeceğiz, bunu biz yapacağız. Bunu da nasıl emin olarak söylüyorum; Genel Başkanı kadın olan bir kadın hareketinin bir milletvekili, kadın milletvekili olan bir kardeşiniz olarak söylüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Jale Nur Süllü.

Buyurun Jale Hanım. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; “kadın ve şiddet…” Son yıllarda ne kadar da sık duyar olduk değil mi?

Şimdi, “Bana direnemez.” diyen, “Kadın olduğu için seçtim.” diyen bir erkek tarafından, hem de hiç tanımadığı bir erkek tarafından öldürülen, samuray kılıcıyla öldürülen Başak Cengiz... Onu mu söyleyeyim size? “Normalde beni darbediyordu, hıncını benden almamak için 3 aylık bebeği öldürdü özellikle.” diyen Beyza Nur Erol’dan mı söz edeyim? Yoksa o hani ülkeye akın akın giren Afgan erkekleri tarafından Gebze’de öldürülen Ayşegül’ü mü anlatayım size? Sadece canice öldürülenler mi; kadının gördüğü şiddet, sadece kadın cinayetleri ve fiziksel şiddetle sınırlı değil ne yazık ki. Ülkeyi yönetemeyenlerin anlayışı, söylemi ve elleriyle kadınlar, ne yazık ki ekonomik, psikolojik, dijital olarak şiddet görüyor bu ülkede.

Eskişehirli Kiraz ailesi, Sağlık Bakanlığının ülkemizdeki uygulamasını onaylamadığı SMA hastası Muzaffer bebeğin tedavisine erişebilmek için umuda yolculuğa çıkan ailelerden sadece bir tanesiydi. Kampanya için Valilikten aldığı izin yüzde 3’te olduğu için annesi Emine’nin kalbi, bu kampanyayı daha fazla yürütmeye artık dayanamadı ve yaşamına son verdi. Oysaki biz, o sırada Eskişehirli Toprak bebeğimiz için kampanyayı henüz bitirmiştik ve o bitirdiğimiz kampanyayla sevinç içindeyken Emine Kiraz’ın haberini aldık.

Sayın milletvekilleri, sizlere soruyorum: Kadınların gördüğü şiddet için milletin vekilleri olarak ne yapıyoruz? Ben, size ne yapıldığını söyleyeyim: Sosyal medya sayfalarından kınama mesajları paylaşılıyor, şehrimizde ise taziye ziyaretlerine gidilip medyaya poz veriliyor ya da davalar takip edilerek basına demeçler veriliyor. Peki, 584 milletvekili olarak, milletin vekilleri olarak bu kadınların canından sorumlu değil miyiz? Bir erkek çıkıyor gece yarısı karar veriyor, “İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıyoruz.” diyor ve muhalefet partileri dışında tek bir vekil, özellikle de AKP’li kadın vekiller tek bir cümle kullanmıyor. En çok da bu kadın vekillerin sessizliği içimizi acıtıyor. Ve Bakan, nereye baktığı belli olamayan İçişleri Bakanı anlatıyor mevzuatta neler yaptıklarını; 2018’den beri polislerin eğitildiğini söylüyor, sonuç? Öldürülen Şebnem. Polis kapıyı çalıyor, ses yok diye dönüyor, Şebnem öldürülüyor. Artık gerekli sorumluluğu almamızın zamanı geldi de geçmiyor mu? Tüm milletvekilleri olarak gerekli sorumluluğu almak için harekete geçmeliyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) - Hepinizi bu sorumlulukla hareket etmeye davet ediyorum.

Sayın Başkan, bitirdim.

Teşekkür ediyorum. (CHP, HDP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi adına Muğla Milletvekili Sayın Yelda Erol.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisinin aleyhinde AK PARTİ Grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Benim de üyesi bulunduğum Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Tüm Yönleriyle Araştırılarak Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu, 21 Nisan 2021 tarihi itibarıyla çalışmalarına başlamış ve 4 Kasım 2021 tarihiyle toplantılarını bitirmiştir. Hâlihazırda rapor üzerinde çalışmalarımız devam etmektedir.

Bu süre zarfında yaptığımız 23 komisyon toplantısında, başta 4 bakan olmak üzere toplumun her kesiminden, sorunun -resmî, sivil- tüm taraflarından oluşan toplam 93 kişiyi komisyonumuzda dinledik. Bunun yanı sıra Ankara, İstanbul, Gaziantep ve Diyarbakır'da saha çalışmaları yaptık. Yerel kamu kurum ve kuruluşlarını, sivil toplum kuruluşlarını, kadın konukevlerini, ceza infaz kurumlarını, eğitim merkezlerini, aile destek merkezlerini ziyaret ettik. Yerel bürokratlarla, çalışanlarla, medya temsilcileriyle, şiddet mağduru kadınlarla, sığınmacı kadınlarla, şiddet uygulayan faillerle görüşmeler gerçekleştirdik. 27-31 Ekim tarihleri arasında kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda iyi uygulama örneği olarak İspanya'ya resmî ziyarette bulunduk ve yapılan düzenlemeler hakkında yerinde bilgiler edindik.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle son on dokuz yıl içerisinde Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Anayasa ve temel kanunlar başta olmak üzere, reform niteliğinde çok önemli düzenlemeler yaptık. Ülkemizde kadına yönelik şiddetle mücadeleyi 2002 yılından beri bir devlet politikası hâline getirdik ve önlemeye yönelik çok önemli adımlar attık. “Güçlü Kadın Güçlü Türkiye” politikamız çerçevesinde kadına yönelik şiddete sıfır tolerans anlayışıyla birçok politikada etkin rol oynadık ve 2000’li yıllardan itibaren yasalarımızı, Anayasa’mızı, genelgelerimizi, yönetmeliklerimizi hem genelde hem de yerelde uygulamak üzere çok ciddi adımlar attık.

2012 yılında şiddetle mücadelede etkin tedbirler öngören 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’u yayımlayarak yürürlüğe koyduk. Kadına yönelik şiddetle mücadelede yol haritamız olan Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4. Ulusal Eylem Planı, 1 Temmuz 2021 tarihinde yürürlüğe girdi. İçişleri, Adalet ve Aile Bakanlıkları konuyla ilgili genelgeler yayımladı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

YELDA EROL GÖKCAN (Devamla) – 2018 yılında kadınların ve çocukların maruz kaldığı şiddet, taciz ve kötü eylemleri engellemek adına telefonlara indirilen Kadın Destek Uygulaması’nı (KADES) başlattık. Ülkemizde 2015 yılında başlattığımız elektronik kelepçe uygulamasıyla bugüne kadar 794 vaka izlenmiş, hâlen 289 vaka aktif olarak takip edilmektedir. Bu minvalde, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü kapsamında şiddetsiz bir dünya diliyorum.

Bu bilgiler ışığında HDP Grubunun Meclis araştırması açılması önerisinin karşısında olduğumuzu söyler, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım.

Önergeyi okutuyorum:

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, öğretmenlerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/5100) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Kasım 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

24/11/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 24/11/2021 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Engin Özkoç

                                                                                           Sakarya

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme Ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, öğretmenlerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/5100) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin, Genel Kurulun 24/11/2021 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Lale Karabıyık.

Buyurun Sayın Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA LALE KARABIYIK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü ve Türkiye’nin kalkınma stratejisinin önemli bir yapı taşı olan eğitim sisteminin sorunlarını konuşurken, bir taraftan da eğitim sistemsizliğine dönüşmüş bu usulde görevlerini icra etmeye çalışan değerli öğretmenlerimizin sorunlarını konuşmak durumundayız.

Öğretmenlerimizin çok sorunu var, görmezden gelmeyiniz ama ekonomik sorunları da yine başta geliyor. Maalesef Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarında üç grup öğretmen oluştu: Kadrolu, sözleşmeli ve ücretli. Bugün 871 bin kadrolu öğretmenimiz, 5 bin lira maaş alarak geçinmeye çalışıyor yani yoksulluk sınırının altında. “Sözleşmeli öğretmen olmaz, kadrolu olur.” derken bugün 68 bin sözleşmeli öğretmenimiz ise 5 bin liranın altında, 4 bin küsur lira maaşla çalışmalarını devam ettirmek zorunda kalıyor ve yine, ücretli öğretmenlerle boş dersler doldurulmaya çalışılıyor. Bugün 83 bin ücretli öğretmenimiz; 21,2 lira ücretle derse girerek ayda en fazla 2.544 lira gelir elde edebiliyor.

Diğer taraftan, 3600 ek göstergeyi vermediniz; oysa, öğretmenlerimiz emekliliklerinde huzur içerisinde yaşayabileceklerdi. Diğer taraftan, atanmayan öğretmenler, ataması yapılmayan, yapmadığınız öğretmenler var; 2002 yılında 62 bin iken şimdi 700 bini aştı ve bir taraftan da öğretmen ihtiyacı var. Yine, ataması yapılmayan engelli öğretmenlerimiz var. Yine, PIKTES öğretmenlerinin sorunları var. Yine, öğretmenlerin aile birliklerinin sağlanamadığı birtakım durumlar var. Özlük hakları yok ve öğretmenlik meslek yasasına ne kadar ihtiyaç olduğunu ve iktidarımızda yapacağımızı da söylemiştik. Adalet ve Kalkınma Partisine teşekkür ediyorum, bizi izliyorsunuz, 3600 ek göstergede ve diğer konularda olduğu gibi şimdi de öğretmenlik meslek yasasını vurguladınız, demek ki biz doğru şeyleri söylemeye devam ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, evet, öğretmenlerimizin sorunları var. Peki, 2022 bütçesi ne getiriyor yani sorunlara çözüm sağlayacak bir bütçe mi? Hayır, kesinlikle değil. Öğretmenlerin sorunlarını çözecek bir bütçe olmadığı gibi, vatandaşın sorunlarını çözecek bir bütçe de değil. Daha Komisyondan Genel Kurula gelmedi, gelecek ama şu anda bile kadük olmuş durumda. Unutmayınız ki bütçe hesabı yapılırken, hazırlanırken 2022 yılının ortalama döviz kuru, dolar kuru 9,27’ydi. Şimdi, geldiğiniz noktaya bakın, hangi bütçe gerçekçi? Tabii ki kadük olmuştur. Oradaki dış açık rakamı, hiçbir şey doğru değildir. Bütçe açığı rakamı gerçeği yansıtmamaktadır. Şu anda buraya gelene kadar geçerliliğini zaten yitirmiştir.

Şunu çok net biliyoruz ki: Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarında eğitim sisteminin sorunları arttı, bir sistemsizliğe, bir sorunlar yumağına dönüştü, bunu biliyoruz. Öğretmenlerimizin de sorunları kat kat arttı; sadece öğretmenlerimizin değil, vatandaşımızın, milletimizin sorunları arttı çünkü bu ülkeyi siz yoksullaştırdınız. Yoksulluk içerisinde vatandaşlarımız hayatlarını devam ettirmeye çalışıyor ve her geçen gün birileri daha fazla zengin oluyor, birileri ise yoksullukla mücadele vermek zorunda kalıyor. Bu, eğitim sistemine de yansıdı; bu, ekonominin her alanına yansımış durumda. Bugün esnaf, işsiz, herkes artık şikâyet ediyor. Oysa siz ne yapıyorsunuz? Sadece görmezden geliyorsunuz ve yapılanları çok başarılıymış gibi lanse etmeye çalışıyorsunuz, zaten sorun da buradan kaynaklanıyor yani oturup şapkamızı önümüze koymazsak, her şey yolundaymış gibi gösterirsek bu, aslında, kendimizi kandırmaktan başka bir şey değil. Biz bunun farkındayız ama siz bunun maalesef farkında değilsiniz.

Dün yaşanan ve geçen hafta yaşanan döviz kurundaki artışların ekonomiye ne kadar zarar verdiğini, vatandaşı nasıl yoksullaştırdığını, bir avuç kişinin de nasıl zenginleştiğini herkes gördü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LALE KARABIYIK (Devamla) – Bitireyim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

LALE KARABIYIK (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu millet, çektiği sıkıntıları görmezden geldiğinizi unutmaz. Vatandaş bunu unutmayacak ve bunun hesabını mutlaka soracaktır.

Sizler şunu çok iyi biliniz ki biz kadrolarımızla sadece eğitim sisteminin değil, Türkiye’nin bütün sorunlarını çözeceğiz, buna da yürekten inanıyoruz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Dursun Bey, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, Kayseri’de yaşanan intihar ve cinayet vakalarına ilişkin açıklaması

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Huzur şehri olarak bilinen Kayseri’de son zamanlarda çok sık intihar veya cinayet vakası yaşanıyor. İki gün önce, uyuşturucunun pençesine düşen mühendislik fakültesi öğrencisi 22 yaşında gencimiz intihar etti. Hemen arkasından, iş bulamadığı için bunaldığı iddia edilen 29 yaşında bir gencimiz önce annesini, sonra babasını vurdu; annesi ve kendisi rahmetli oldu, babası ağır yaralı. Bu acıları derinden hissederken mobilya üretimi yapan ve borcu olduğu söylenen 47 yaşında bir kardeşimiz kendini astı. Bu olaylar sadece iki gün içerisinde yaşandı. Yaşanan bu olaylar ve uyuşturucu vakalarındaki artış, şehrimize karşı sorumluluk hisseden tüm hemşehrilerimizi derinden endişelendirmektedir. Bir an önce, meydana gelen bu olayların sebeplerinin tüm yönleriyle ele alınması ve gerekli çalışmaların yapılması son derece önemli diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, öğretmenlerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/5100) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 24 Kasım 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.

Buyurunuz Sayın Erel. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerine partim İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Sözlerimin başında Neşe Alten, Aybüke Yalçın, Necmettin Yılmaz’la birlikte bugüne kadar teröre kurban verdiğimiz öğretmenlerimizi, sonsuzluğa intikal eden öğretmenlerimizi rahmetle anıyorum. Emekli öğretmenlerimize sağlıklı uzun ömürler diliyor, görevi başındaki öğretmenlerimize başarılar diliyor, Öğretmenler Günü’nü kutluyorum.

Sendikaların yaptığı araştırmalara göre öğretmenlerin yüzde 78’i sağlık harcamalarını bile karşılayamaz durumdalar. Yine, yüzde 83’ünün borcu var yani öğretmenlerin yüzde 17’sinin borcu yok, geriye kalan tüm öğretmenler bir şekliyle borçlanmışlar.

Yine, yapılan araştırmalarda öğretmenlerin yüzde 45’i daha iyi iş bulduklarında öğretmenlik mesleğini bırakacaklarını beyan ediyorlar.

On altı yıllık öğretmen 5.300 lira maaş alıyor. Büyükşehirlerde 5.300 liranın 2.500-3.000 lirasının kira bedeli olduğu düşünülürse geriye kalan miktarla çoluğuna çocuğuna bakması, temel ihtiyaçlarını gidermesi mümkün olmadığından muhakkak bir ek iş yapmak zorunda kalıyor. Ya geceleri taksi şoförlüğü yapıyor ya da derslerinin dışında, pazarda, lokantada, şurada burada ek bir gelir peşinde koşuyor. Bir öğretmen arkadaş diyor ki: “Coronanın en büyük faydası bana oldu, zira maske takıyorum, maske taktığım için pazarda satış yaparken öğrencilerim beni tanımıyorlar, veliler beni tanımıyorlar; bundan dolayı da biraz rahatım.”

Binlerce öğretmenimiz 3600 ek göstergeyi bekliyor. 2018’de verilen bu sözün bir an önce yerine getirilerek bir nebze de olsa öğretmenlerimizin nefes almasının sağlanması isteniyor.

Yine, öğretmenler arasında ücretli, sözleşmeli, vekil öğretmen ayrımı öğretmenlerimizi üzmektedir. “Bu durum ortadan kaldırılarak ‘öğretmen’ ‘uzman öğretmen’ ‘başöğretmen’ şeklinde bir kariyer basamağı oluşturulmalı, en azından on yıl hizmeti bulunan öğretmenlerimize ‘uzman öğretmen’ yirmi yıl hizmeti bulunan öğretmenlerimize ‘başöğretmen’ unvanı verilerek hem ekonomik anlamda hem de kariyer anlamında bunlar onore edilmelidir.” diyor öğretmenlerimiz.

Yine, branş öğretmenleri ile sınıf öğretmenleri arasındaki ek ders ücreti adaletsizliğinin ortadan kaldırılarak branş öğretmenlerine de yeterli derecede ek ders ücretinin ödenmesi gerektiğini söylüyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Ayhan Bey.

AYHAN EREL (Devamla) – Sağ olun Başkanım.

Yine, öğretmenlik meslek kanunu hazırlandığını duymaktayız. İnşallah, en kısa zamanda Meclise gelir ve kanunlaşır. Yine, nöbetçi öğretmen ücretlerinin belli bir standarda bağlanmasını ve en azından haftada altı saat nöbet karşılığı ek ders ücreti verilmesi talepleri var öğretmenlerimizin. Büyük şehirlerde yaşayan veya köyde yaşayıp lojmanı olmayan öğretmenlerimiz yerleşim birimlerinden köye, okulun olduğu yerleşim birimine giderken kendilerine servis sağlanması veya en azından servis ücreti verilmesi talepleri var. Diğer memurlarda olduğu gibi lojman ve kıyafet talepleri var diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Kemal Bülbül.

Buyurun Sayın Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – “Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Bütün çiçekleri getirin buraya,

Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,

Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer

Bütün köy çocuklarını getirin buraya,

Son bir ders vereceğim onlara,

Son şarkımı söyleyeceğim,

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Kır ve dağ çiçeklerini istiyorum,

Kaderleri bana benzeyen,

Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları,

Geniş ovalarda kaybolur kokuları…

Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri,

Hepinizi, hepinizi istiyorum.

Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum,

Baharda Polatlı kırlarında açan,

Güz geldi mi Kop Dağı’na göçen,

Yörükler yaylasında, Toroslarda eğleşen.

Muş ovasından, Ağrı eteğinden,

Gücenmesin bütün yurt bahçelerinden

Çiçek getirin, çiçek getirin, örtün beni.” demişti Ceyhun Atuf Kansu Sayın Başkan, o hazin öyküde. Ceyhun Atuf Kansu’ya bu şiiri yazmaya sebep olan hikâyeyi lütfen internetten bulup okuyun ancak öğretmenleri o zaman anlarız.

Şimdi, bugün anahtar kelime “öğretmen” ve yapılan şey öğretmene boş methiye. Öğretmeni sevdiğinizi, bir öğretmenin elinden yetiştiğinizi, bir öğretmenden irşat olduğunuzu herkes biliyor lakin öğretmenlere borcumuz var. Öğretmenlere sevgi, saygı, ekonomik, özlük, insani, sosyal, kültürel, yaşamsal her konuda borcumuz var. Bu borcu ödemek için ne bekliyoruz, neyi bekliyoruz? Meslek yasası gelecekmiş. Ne zaman? Çıkmaz ayın çarşambasında. 3600 gelecekmiş. Ne zaman? Belli olmayan bir günde; yazıktır, günahtır, ayıptır.

Bir topluma kamusal, kültürel hizmet veren ve kamusal alanın moralinde, dengesinde, yürümesinde emeği olan bir meslek grubuna, öğretmenlerine bu şekilde davranan bir Hükûmet, bu şekilde davranan bir Meclis, bu şekilde davranan bir anlayış bilsin ki öğretmene söylediği methiye ya da sevgi sözünün de asla hiçbir karşılığı yoktur. O anlamda, evet, 3600 ek gösterge 3.600 kereden fazla söylendi; 40 kere söylenirdi, olurdu; 3.600’den fazla söylendiği hâlde hâlâ olmadı.

Öğretmenlik meslek yasasını nasıl düzenleyeceksiniz? Bakınız, öğretmenlik mesleğinin sadece bir devlet memurluğu olmadığını; akademik, kültürel sıfatlarının olduğunu ve öğretmenin kendini donatmak, kültürel olarak yaşamak, hizmeti daha kaliteli, öğrencileriyle iletişimini daha etkili yapabilmek için okumaya ihtiyacı var, kitap alamıyor. Kitabı bırakın, ekmek alamıyor. Yoksulluk sınırının altında...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ve hâlâ böylesi bir durumda işte, öğretmenlik mesleği... Şah-ı Merdan, Şir-i Yezdan, Haydar-ı Kerrar, Sahib-i Zülfikar demişti ki: “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” Daha önce de bu kürsüden söyledim: Onu Şah-ı Merdan söyler. Onun anlamı, derinliği Şah-ı Merdan’dadır, Ali’dedir, onu bilmek için Ali olmak lazım. Bırakın kırk yıl köle olunsun istemiyoruz biz öğretmenler, sadece bir günlüğüne yâr ve yâren olunsun, dertlere çare, deva olunsun, dertlere ilaç olunsun, bu kadar. Yok kölelik, yok bilmem ne? Gerek yok böyle şeylere ve bunu söyleyenin, bu anlam derinliğini bilmesi lazım.

Bir an önce sorunların çözülmesi dileğiyle bu araştırma önergesini desteklediğimizi belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Orhan Erdem.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN ERDEM (Konya) – Sayın Başkanım, çok değerli Gazi Meclisimizin milletvekilleri, muhterem milletim; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görevi başında şehit olan öğretmenlerimiz başta olmak üzere, ebedî hayata intikal eden tüm öğretmenlerimizi rahmetle anıyorum. Görevi başında hizmet eden güçlü, güvenli ve müreffeh bir yarın için çalışan öğretmenlerimizi de bugün, günlerinde kutluyorum.

CHP grup önerisi üzerinde konuşacağım. Atama bekleyen öğretmenlerden sözleşmeli öğretmenlere, ücretli öğretmenlerden öğretmenlerin emeklilikteki haklarına kadar birçok konu var bu önergede. Tabii, rakamlar yanıltılıyor; bunu söylerken küçümsediğim için değil, bu konuda her şeyin iyi olduğunu da söylemek için değil ama yirmi yılda yapılanların hepimizin tahmin ettiğinin üzerine çıktığını, beklediğimizden daha iyi olduğunu da bilmemiz gerektiğini ifade etmek isterim. 500 bin bekleyen öğretmen olduğu görülüyor; bunların 20 bininin atamasını yaparken 89 bini başvurdu, şu an 15 bin atama daha yapacağız, 71 bin öğretmenimiz başvurdu. Bu sayıların çokluğu… Özel okullarda da öğretmenlerimiz var ama devlette görev almak için hepsi her sınava giriyor ve haklarıdır da. Bugün itibarıyla görev yapan 978 bin öğretmenin AK PARTİ döneminde atananına baktığımızda 713 bin olduğunu görüyoruz, bu da bugün görev yapan öğretmenlerin yüzde 73’ü demektir. AK PARTİ elinden geleni fazlasıyla yapmaya çalışıyor.

Yine, birçok beklenti var, burada da ifade edildi. Sayın Cumhurbaşkanımız, dün 81 ilden gelen 81 öğretmenimize hitabında önümüzdeki günlerde -bu yıl içinde olacağını umut ediyoruz, bütçe şartları, Meclis çalışmaları ne getirir bilemem ama- aday öğretmenlikten sınavlara, kariyer basamaklarından 3600’e kadar hepsini içeren bir meslek kanununun geleceğini ilan etti ve Cumhurbaşkanımızın ağzından çıkan her söz yerine gelmiştir, bu da gelecektir. Bakanımız Mahmut Özer Bey de bu konuda gerekli çalışmaları yapmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

ORHAN ERDEM (Devamla) – Öğretmenlerimizin maaşı, şu anda, farklı farklı ifade edildi ama 2002’de 635 lira alan 9’un 1’i öğretmenimiz bugün 6.350 lira, 1’in 4’ü de 7.150 lira maaş almaktadır, yeter mi? Yetmez. Kariyer basamaklarıyla daha iyi noktaya gelecek.

Söylenecek çok şey var; “OECD şartlarını…” diyoruz, bugün OECD satın alma paritesiyle bakar. Bu noktada 30.812 dolarlık bir gelirle öğretmenlerimizi biçmektedir. Ve yine öğretmenliğe olan talebin azaldığı söyleniyor. 42.584 kontenjanın 41.773’ü dolmuştur. Bunlar da gösteriyor ki başımızın tacı öğretmenlerimize hâlâ eğitimdeki gençlerin ilgisinin çok fazla olduğunu görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN ERDEM (Devamla) – Bu vesileyle, öğrencilerinin yüreğine dokunan, bu sayede unutulmayan öğretmenlerimize tekrar teşekkür ediyorum. Bu öneriye “hayır” oyu vereceğimizi açıklamak istiyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince gündemin seçim kısmına geçiyoruz.

VIII.- SEÇİMLER

A) Hâkimler ve Savcılar Kurulu Üyeliğine Seçim

1.- Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 159’uncu Maddesi ile 6087 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 18, 20 ve 27’nci Maddeleri Uyarınca Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonun Hâkimler ve Savcılar Kurulu Üyeliği Aday Seçimine Dair Raporu (5/8) (S. Sayısı: 286) (x)

BAŞKAN – Şimdi bu kısımda yer alan ve Anayasa'nın 159’uncu maddesi ile Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu'nun 18’inci, 20’nci ve 27’nci maddelerine göre Hâkimler ve Savcılar Kurulunda boşalan 1 üyelik için yapılacak seçime başlıyoruz.

Genel Kurulda yükseköğretim kurumlarının hukuk dallarında görev yapan öğretim üyeleri ile avukatlar arasından aday gösterilen 3 adaydan 1 üyelik için seçim yapılacaktır.

Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonunca belirlenen aday listesini okutuyorum:

1) Timur Borahan,

2) Mustafa Halit Çelik,

3) Havvanur Yurtsever.

Karma Komisyonca belirlenen adayların adlarını gösteren oy pusulası adayların soyadlarının alfabe sırasına göre düzenlenmesi suretiyle Başkanlıkça bastırılmıştır.

Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyesi seçilebilmek için ilk oylamada üye tam sayısının üçte 2 çoğunluğu yani 400 oy aranacaktır. İlk oylamada seçimin sonuçlandırılmaması hâlinde ikinci oylamada ise üye tamsayısının beşte 3 çoğunluğunun yani 360 milletvekilinin oyunu alan aday seçilmiş olacaktır. Beşte 3 çoğunluğun sağlanamaması hâlinde bu oylamada en çok oy alan 2 aday arasından ad çekme usulüyle üye seçimi tamamlanacaktır.

Sayın milletvekilleri, oylamanın sayımı ve dökümü için ad çekme suretiyle 5 kişilik bir tasnif komisyonu tespit edilecektir. Tasnif komisyonuna ad çekmeyle belirlenen üyeler, oylama işlemi bittikten sonra Komisyon sıralarında yerlerini alacaklardır.

Şimdi ad çekme işlemini gerçekleştiriyorum:

Mahmut Celadet Gaydalı? Yok.

Oya Eronat? Yok.

Atilla Ödünç? Burada.

Behiç Çelik? Burada.

Hacı Ahmet Özdemir? Yok.

Ahmet Kaya? Burada.

Ayşe Sibel Ersoy? Burada.

Hüseyin Şanverdi? Burada.

5 kişilik tasnif komisyonu oluşmuştur.

Şimdi oylamanın ne şekilde yapılacağını arz ediyorum: Komisyon sıralarından birinci sıradaki Kâtip Üye Adana’dan başlayarak İstanbul‘a kadar -İstanbul dâhil- ikinci sırada yer alan Kâtip Üye ise İzmir’den başlayarak Zonguldak’a kadar -Zonguldak dâhil- adı okunan milletvekillerinin adını defterden işaretleyecektir. Adı işaretlenen milletvekiline mühürlü oy pusulası ve zarf verilecektir. Oyunu kullanan milletvekili oy pusulasını içeren zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulmuş olan oy kupasına atacaktır. Oy pusulasında belirlenen aday listesinde bir adayın isminin karşısına yani kare içerisine çarpı işareti konulacaktır. Aday listesinde birden fazla adayın işaretlendiği veya oyun kime ait olduğunu belirleyecek herhangi bir işaret, imza veya karalama bulunan oy pusulaları geçersiz sayılacaktır. Bu hususlar oy pusulasında dipnot olarak belirtilmiştir.

Sayın Kâtip Üyelerin yerlerini almalarını rica ediyorum.

Birinci oylamada kullanılacak mühürlü oy pusulaları ve zarflar Sayın Kâtip Üyelere teslim edilsin.

Oylamayı Adana ilinden başlatıyorum.

(Oyların toplanmasına başlandı)

BAŞKAN - Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.

(Oyların toplanmasına devam edildi)

BAŞKAN - Oyunu kullanmayan sayın üye var mı sayın milletvekilleri? Yok.

Oylama işlemi tamamlanmıştır.

Oy kupaları kaldırılsın.

Tasnif Komisyonu üyeleri lütfen yerlerini alsınlar.

Tasnif Komisyonu üyelerinin adlarını tekrar okutuyorum:

Sayın Atilla Ödünç, Bursa; Sayın Behiç Çelik, Mersin; Sayın Ahmet Kaya, Trabzon; Sayın Ayşe Sibel Ersoy, Adana; Hüseyin Şanverdi, Hatay Milletvekilleri.

(Oyların ayrımına başlandı)

BAŞKAN – Behiç Çelik Bey mazeret belirtmiştir.

Ümit Beyaz Bey, buyurun.

(Oyların ayrımına devam edildi)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Tasnif Komisyonu tutanağı gelmiştir, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Hâkimler ve Savcılar Kurulundan boşalan 1 (bir) üyelik için yapılan seçimin birinci oylamasına 348 üye katılmış, kullanılan oyların dağılımı aşağıdaki şeklide gösterilmiştir.

Saygıyla arz ederiz.

Tasnif Komisyonu

              Üye                                     Üye                                     Üye

        Atilla Ödünç                           Ümit Beyaz                        Ahmet Kaya

             Bursa                                 İstanbul                                Trabzon

               

              Üye                                                                                Üye

     Ayşe Sibel Ersoy                                                        Hüseyin Şanverdi

            Adana                                                                             Hatay

Kullanılan oy sayısı : 348

Timur Borahan :                                7

Mustafa Halit Çelik :      5

Havvanur Yurtsever : 323

Boş :                                               2

Geçersiz :                                       11

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu sonuca göre Anayasa’da öngörülen üçte 2 çoğunluk bulunamamıştır. Bu nedenle, şimdi ikinci oylamaya başlıyoruz. Bu oylamada üye tam sayısının beşte 3 çoğunluğunun yani 360 milletvekilinin oyunu alan aday seçilmiş olacaktır.

Sayın milletvekilleri, oylamanın sayım ve dökümü için ad çekme suretiyle 5 kişilik bir tasnif komisyonu tespit edilecektir.

Sayın Murat Emir? Yok.

Sayın Okan Gaytancıoğlu? Burada.

Sayın Ahmet Özdemir? Burada.

Sayın Nevin Taşlıçay? Burada.

Sayın Yaşar Karadağ? Yok.

Sayın Recep Şeker? Yok.

Sayın Hacı Bayram Türkoğlu? Burada.

Sayın Ahmet Büyükgümüş? Burada.

Sayın milletvekilleri, Tasnif Komisyonuna seçilen üyeler oylama işlemi bittikten sonra komisyon sıralarındaki yerlerini alacaklardır.

Oylamada dikkat edilecek hususlar birinci oylama öncesinde belirtilmişti.

Sayın Kâtip Üyelerin yerlerini almalarını rica ediyorum.

İkinci oylamada kullanılacak mühürlü oy pusulaları ve zarfları Sayın Kâtip Üyelerine teslim edilsin.

Oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.

(Oylar toplandı)

BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın milletvekili var mı? Yok.

Oy verme işlemi tamamlanmıştır.

Oy kupaları kaldırılsın.

Tasnif Komisyonu üyeleri lütfen yerlerini alsınlar.

Tasnif Komisyonu üyelerinin adlarını tekrar okutuyorum:

Sayın Okan Gaytancıoğlu, Edirne; Sayın Ahmet Özdemir, Kahramanmaraş; Sayın Nevin Taşlıçay, Ankara; Sayın Hacı Bayram Türkoğlu, Hatay; Sayın Ahmet Büyükgümüş, Yalova.

(Oyların ayrımı yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Tasnif Komisyonu tutanağı gelmiştir, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Hâkimler ve Savcılar Kurulundan boşalan 1 (bir) üyelik için yapılan seçimin ikinci oylamasına 357 üye katılmış, kullanılan oyların dağılımı aşağıdaki şekilde gösterilmiştir.

Saygıyla arz ederiz.

Tasnif Komisyonu

              Üye                                     Üye                                     Üye

    Okan Gaytancıoğlu                    Ahmet Özdemir                  Nevin Taşlıçay

            Edirne                            Kahramanmaraş                            Ankara

              Üye                                     Üye

  Hacı Bayram Türkoğlu               Ahmet Büyükgümüş

             Hatay                                  Yalova

Kullanılan oy sayısı : 357

Timur Borahan :                               14

Mustafa Halit Çelik :      5

Havvanur Yurtsever : 327

Boş :                                               2

Geçersiz :                                        9

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu sonuca göre, Anayasa’da öngörülen beşte 3 oy çoğunluğu bulunamamıştır. Bu nedenle şimdi ikinci oylamada en çok oy alan 2 aday arasında ad çekme usulüyle üye seçimi tamamlanacaktır.

Öğretim üyeleri ile avukatlar arasından seçilecek üyelik için en çok oy alan adaylar: Havvanur Yurtsever ve Timur Borahan.

Şimdi torbaya 1 ve 2 numaralı pulları atıp kura işlemini gerçekleştireceğim.

1 numaralı pul Havvanur Yurtsever’i, 2 numaralı pul Timur Borahan’ı temsil etmektedir.

(Başkan tarafından kura çekimi yapıldı)

BAŞKAN – Kuradan 1 numaralı pul çıkmıştır; dolayısıyla 1 numaralı pulun temsil ettiği Havvanur Yurtsever ad çekme sonucu Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyesi seçilmiştir.

Hayırlı olsun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.51

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.26

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

B) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6 Aralık 2021 Pazartesi günkü gündeminin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 1’inci ve 2’nci sıralarında yer almasına; 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin Genel Kurulda görüşme usul ve takvimi ile konuşma sürelerine; kamu idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmelerin 8 turda tamamlanmasına ve turların bitiminden sonra bütçe ve kesin hesap kanunu tekliflerinin maddelerinin oylanmasına ilişkin önerisi

No: 67 Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 24/11/2021 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                      Mustafa Şentop

                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                           Başkanı

 

             Mahir Ünal                                                               Engin Özkoç

   Adalet ve Kalkınma Partisi                                     Cumhuriyet Halk Partisi

      Grubu Başkan Vekili                                              Grubu Başkan Vekili

       Hakkı Saruhan Oluç                                                         Erkan Akçay

   Halkların Demokratik Partisi                                Milliyetçi Hareket Partisi

      Grubu Başkan Vekili                                              Grubu Başkan Vekili

   Dursun Müsavat Dervişoğlu

              İYİ Parti

      Grubu Başkan Vekili

Öneriler:

1) 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin Türkiye Büyük Millet Meclisinin 6 Aralık 2021 Pazartesi günkü gündeminin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 1'inci ve 2'nci sıralarında yer alması, bütçe görüşmelerine 6 Aralık 2021 Pazartesi günü saat 12.00'de başlanması; Bütçe Kanunu Teklifi ve Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin görüşmelerinin bitimine kadar, resmî tatil günleri dâhil, her gün saat 11.00'den günlük programın tamamlanmasına kadar çalışmalara devam olunması,

2) Görüşmelerin on iki günde tamamlanması, bütçe görüşmelerinin son günü olan 17 Aralık 2021 Cuma günü görüşmelere saat 14.00'te başlanması ve bu birleşimde Bütçe Kanunu Teklifi ve Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin görüşmelerinin bitimine kadar çalışmalara devam olunması,

3) Başlangıçta bütçenin tümü üzerindeki görüşmelerde yürütme adına yapılacak sunuş konuşmasının süreye tabi tutulmaksızın yapılması, siyasi parti grupları ve İç Tüzük'ün 62'nci maddesi gereğince, istemi hâlinde, görüşlerini bildirmek üzere yürütmeye de altmışar dakika söz verilmesi (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir) kişisel konuşmaların ise onar dakikayla sınırlandırılması,

4)       Kamu idarelerinin bütçe ve kesin hesapları üzerindeki görüşmelerin 8 turda tamamlanması, kamu idarelerinin bütçe ve kesin hesaplarının görüşülme günlerini belirten programın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığınca bastırılarak duyurulması, turların bitiminden sonra Bütçe Kanunu Teklifi ve Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin maddelerinin oylanması,

5)       Birinci turda, istemi hâlinde, TBMM Başkanlığı ile İç Tüzük'ün 62'nci maddesi gereğince, görüşlerini bildirmek üzere yürütme adına yapılacak konuşmaların yetmiş dakika, bu turda siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların yetmişer dakika (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir) siyasi parti grupları ve İç Tüzük'ün 62'nci maddesi gereğince, istemi hâlinde, görüşlerini bildirmek üzere yürütme adına yapılacak konuşmaların üçüncü turda altmış beşer dakika (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir) dördüncü ve beşinci turlarda seksener dakika (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir) altıncı turda altmışar dakika (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir) diğer turlarda ise yetmişer dakika (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir) kişisel konuşmaların beşer dakika olması, kişisel konuşmalarda her turda İç Tüzük'ün 61'inci maddesine göre 1’i lehte, 1’i aleyhte olmak üzere 2 üyeye söz verilmesi ve 1 üyenin sadece bütçenin tümü üzerinde veya sonundaki görüşmelerde ya da bir turda söz kaydı yaptırması,

6)       Bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin on dakika soru, on dakika cevap olarak sınırlandırılması,

7)       Bütçe görüşmelerinin sonunda siyasi parti gruplarına ve İç Tüzük'ün 62'nci maddesi gereğince, istemi hâlinde, görüşlerini bildirmek üzere yürütmeye altmışar dakika süreyle söz verilmesi (bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir) İç Tüzük'ün 86'ncı maddesine göre yapılacak kişisel konuşmaların ise onar dakika olması önerilmiştir.

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Tokat Milletvekili Mustafa Arslan ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ile 37 Milletvekilinin İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Tokat Milletvekili Mustafa Arslan ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ile 37 Milletvekilinin İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3911) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 285) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre, temel kanun olarak görüşülen 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümünde yer alan maddeler üzerindeki işlemlerde kalınmıştı.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeler, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

30’uncu madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesiyle 492 sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı (1) sayılı tarifenin “(A) Mahkeme Harçları” başlıklı bölümünün “III-Karar ve ilam harcı” başlıklı fıkrasının “1.Nispi harç” başlıklı bendinin, (f) alt bendinden sonra gelmek üzere eklenen (g) alt bendindeki “hâlinde” ibarelerinin “durumunda” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Alpay Antmen                      Süleyman Bülbül                    Zeynel Emre

             Mersin                                  Aydın                                 İstanbul

        Rafet Zeybek                      Ömer Fethi Gürer                     Aydın Özer

            Antalya                                 Niğde                                  Antalya

       Turan Aydoğan                                                             Özgür Karabat

            İstanbul                                                                         İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Özgür Karabat.

Buyurun Sayın Karabat. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Üzerinde konuştuğumuz İcra ve İflas Kanunu’yla ilgili, keşke bütün sorunları çözseydi ve biz bu sorunları nasıl çözdüğünü konuşsaydık ama Türkiye öyle bir noktaya geldi ki değerli milletvekilleri, artık icra ve iflas süreçleri ne yazık ki mahkemelerden daha çok mafyalar tarafından takip ediliyor ve raconu çoğu yerde mafya kesmeye başlamış, tarifeleri de mafya belirler hâle gelmiş çünkü artık Türkiye ekonomisinde kayıt dışılık oranı her geçen gün artıyor. Keşke, ben size buradan, defalarca değiştirdiğiniz İcra ve İflas Kanunu’nun faydalarından bahsetseydim, onun güzel hikâyelerini anlatsaydım ama Türkiye artık öyle bir noktaya geldi ki ben size vatandaşların iflasından, ben size şirketlerin iflasından, ben size bir hükûmetin iflasından ve iflas etmek üzere olan bir devlet politikasından bahsetmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, UYAP’a bakalım, UYAP verilerine göre, 1 Ocak-5 Kasım arasında tam 6 milyon 328 bin icra dosyası gelmiş ve Türkiye'deki icra dosyası toplamda 23 milyona ulaşmış ve yine, Türkiye'de, TOBB verilerine göre, kapatılan şirket sayısı 48 bin olmuş. Aileler iflas ediyor, şirketler iflas ediyor, asgari ücret dolar artışlarıyla beraber 232 dolar seviyesine gerilemiş, bazen 210 dolarlara gelmiş ve ne yazık ki asgari ücretlinin çalışma saati 1 doların altına inmiş değerli milletvekilleri. İşte, bu, sizin tablonuz; iflas ettirmek üzere olduğunuz bir ülkenin tablosu.

Bütçeyi görüşeceğiz, az önce Danışma Kurulu kararları geçti. Değerli milletvekilleri, bütçe 20 Ekimde Meclise geldiğinde dolar değeri yaklaşık 188 milyar dolardı. Peki, bugün itibarıyla, bir saat önce o bütçenin dolar değeri ne? 144 milyar dolar. Yani bizim bütçemiz daha bu Meclise gelmeden 44 milyar dolar erimiş. Bunun TL karşılığı 530 milyar değerli arkadaşlar. Biz “EYT'lilerin sorununu çözün.” dediğimizde “Kaynak nerede?” diyorsunuz. Biz “Kredi ve Yurtlar Kurumuna borcu olan çocukların sorununu çözün.” dediğimizde “Kaynak nerede?” diyorsunuz. İşte, kaynak burada. Sizin yanlış politikalarınızın bedelini, bu ülkede EYT'liler, bu ülkede asgari ücretliler, bu ülkede öğrenciler ödemek zorunda mı değerli milletvekilleri?

Şunu söylemek isterim: Bakın, devleti nasıl batırıyorsunuz? Varlık Fonunu kurdunuz -hani Varlık Fonu Başkanını toplantıya çağırıyordu ya Cumhurbaşkanı, Başkanının kendisi olduğunu bile unutup- 2017’de Varlık Fonuna aldığınızda BOTAŞ 7,9 milyar TL kâr; PTT, 550 milyon TL kâr; ÇAYKUR 82 milyon TL kâr. Şimdi nerede? Bakın, BOTAŞ, ettiği kâr kadar tersten zarar etmiş 7,9’dan 8,1’e. PTT 1,9 milyar zarar etmiş yani ettiği kârın 3 katı kadar zarar etmiş. ÇAYKUR 1,4 milyar zarar, ettiği kârın 17 katı zarar etmiş. İşte, sizin ülkeyi getirdiğiniz nokta bu. Ülkenin kurumlarını iflas ettiriyorsunuz, asgari ücretliyi iflas ettiriyorsunuz, şirketleri iflas ettiriyorsunuz ve şimdi siz de yavaş yavaş iflasın eşiğine geldiniz. İflas etmiş bir Hükûmetiniz var. Bu ülkede, evet, iflas eden iş adamları var; onlara kanunen “müflis iş adamları” deniyor ama buradan çok açık ve net bir şekilde söylemek isterim ki müflis bir Hükûmetiniz var değerli milletvekilleri, müflis bir Hükûmetiniz var. (CHP sıralarından alkışlar)

“Çözüm nerede?” diye sorarsak, birincisi şu: Sorunun varlığını kabul edeceksiniz; millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş, bunu kabul edeceksiniz. İkincisi, kendinize döneceksiniz, yorgun ve bitkin olduğunuzun farkına varacaksınız. Yorgun ve bitkinsiniz değerli milletvekilleri. Yorgun ve bitkinsiniz, o yüzden bence biraz dinlenin, biraz kenara çekilin; siz de rahat edin, halk da rahat etsin. O yüzden, dinlenmeniz için tek şart da derhâl seçimdir, bunu paylaşmak istedim.

Bu kadar büyük bütçeleri kullanan, bu kadar fazla sayıda fabrikaları satan -Sayın Ahmet Kaya listeyi attı buradan, gösterdi size- yetmedi, bu ülkenin arazilerini satan, bu ülkenin topraklarını satan, toprak satarak vatandaşlık veren bir iktidarsınız ama yine yetmiyor size, neyi versek yetmiyor, sürekli öğütüyorsunuz bu ülkenin kaynaklarını. O zaman biz, size niye oy verelim? Eğer bu ülkede vatandaş kombileri kısıyorsa, bu ülkede porsiyonlar küçülüyorsa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR KARABAT (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR KARABAT (Devamla) – …eğer bu ülkede bayat ekmeklerden, pazar artıklarından beslenen vatandaşlarımız varsa, eğer bu ülkede kuru ekmek bulduğumuza biz şükredeceksek size niye ihtiyaç var, niye buradasınız, Hükûmetiniz niye var eğer hâl böyleyse? Size niye biz 2 trilyona yaklaşan bütçeleri veriyoruz? Size niye biz sınırsız yetkiler veriyoruz? Size niye biz çifter çifter maaşlar veriyoruz ve her kanunda Cumhurbaşkanına artı-eksi 10 kat artırma yetkisi veriyoruz? Biz, size niye danışmanlar veriyoruz, niye? Bunun bedelini halk ödüyor ve son olarak şunu söylemek isterim ki değerli milletvekilleri, iflas ettiniz, siz bittiniz; bari ülkeyi bitirmeyin, kenara çekilin, siz dinlenin, vatandaş da rahat etsin. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Dursun Müsavat Dervişoğlu                                         Arslan Kabukcuoğlu

                İzmir                                                                       Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu.

Buyurun Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 30’uncu maddesi üzerine İYİ Parti Grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Aile bir kurum, yapı ve bir sosyal grup olarak toplumlar için vazgeçilmez nitelik taşımaktadır. Toplumsal sistemin mikro modelleri olarak aileler, birçok toplumsal kurumun görevlerinin kurgulanarak içselleştirildiği yapılar olmuştur. Sürekli bir devinim içinde bulunan toplumun devamına ilişkin olarak yeni nesiller aile yapıları içerisinde üretilir ve topluma hazırlanır. Sağlıklı bireylerin, dolayısıyla sağlıklı toplumların oluşturulabilmesi için bir ön koşul niteliği taşıyan sağlıklı bir aile yapısı, tüm toplumların üzerinde odaklandığı nihai amaçlardan biridir.

Boşanma, evliliğin yasal olarak sona ermesidir. Aldatma, ekonomik nedenler, terk etme en belli başlı boşanma nedenleridir. Ana babanın boşanması çocuklar açısından arzu edilmeyen bir durumdur. Aileleri boşanan çocuklar, bir gün onların mutlaka bir araya geleceği hayaliyle yaşarlar. Bir boşanma ne kadar sorunsuz gerçekleşse de çocuklar açısından olumsuz sonuçlar doğurabilir. Boşanan çiftler arasında husumet arttıkça çocuklara boşanmanın olumsuz etkilerinin yansıması fazla olmaktadır. Bu durumda gerekli tedaviye alınma ihtimali yoksa çocuklar toplumun karşısına tekrardan bir sorun olarak çıkarlar.

Ebeveynlerin boşanmalarına çocuklar değişik tepkiler verirler: Suçluluk, korku, öfke, üzüntü, barışma arzusu, yemek yemeyle ilgili sorunlar, yalnızlık, gerileme, reddetme, uyku problemleri, okul başarısızlığı fiziksel sorunlar gibi fakat boşanan çiftlerin bu tepkilerin çocuklarda kalıcı problemlere dönüşmemesi için birlikte ve bilinçli hareket etmeleri gerekmektedir. Boşanma kaçınılmazsa boşanmadan sonra çocuklarda meydana gelebilecek olumsuz davranışları önceden görmek ve mümkün olduğunca sevgiyle ve kararlı davranarak düzeltmek, düzeltilmezse uzman kişilerden yardım almak gerekir. Boşanma gerekçelerinde eşlerin ilgisiz kalması 1’inci sırada iken, 2’nci sırada evin geçiminin sağlanamaması gelmektedir. En büyük boşanma nedeni şiddetli geçimsizlik olarak gösteriliyor ancak bu bir üst başlıktır; bunun altında yoksullaşma, artan pahalılık, teknoloji ve sosyal medyanın lüks yaşama teşviki gelmektedir; maddi yetersizliğin bir altında da gelir dağılımındaki bozulma yer almaktadır. Geçimsizlik durumunda psikologlar çiftlerin evliliklerini sürdürmelerinde yardımcı olabilmektedir. İnsanların kafasındaki bu güvensizlik sorunu siyasetteki belirsizlik nedeniyle daha da artmaktadır. Bu güvensizliğin sonuçları şöyle özetlenebilir: Evliliğe teşebbüste azalma, kadın istihdamında azalma, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinde artma; bunların neticesi olarak evlilikten cayılmaktadır.

Türkiye'de boşanma oranı Amerika Birleşik Devletleri’ne ve Avrupa ülkelerine göre gittikçe yükselmektedir. Örneğin, 2015 yılında 206 bin olan boşanma davası sayısı 2020’de 246 bine çıkmıştır. Boşanma hukuki açıdan gerçekleşse de toplumsal açıdan onaylanması ve meşruiyet kazanması zaman almaktadır.

Aileyi korumak kamu düzenindendir. Bazı boşanmalarda aile kurumunu korumak ve kurtarmak adına hâkim resen tarafları aile terapistlerine yönlendirebilmektedir; aile terapistlerinin sayısı ülkemizde maalesef yeterli değildir. Ülkemizde aileler 3 çocuk söyleminden 1 çocuk sahibi olamama safhasına gelmişlerdir. Ülkemiz geçim zorluğu, huzursuzluk, aile içi şiddet, boşanmalar ve kadın cinayetlerine giden bir sarmal içerisine düşürülmüştür. Boşanan aileler dramının ortasında çocuklar vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu ana sorunlara çözüm arayacakken şimdi, en son aşama olan, boşanan ailelerde çocuğun anne babasıyla görüşmesine çözüm aramaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) – Oysa Türkiye Büyük Millet Meclisi dramı azaltacak yöntemler aramak yerine öncelikle boşanma nedenlerini ortadan kaldıracak çözümler üzerinde çalışmalıdır. Ailelerin sağlığı, Türkiye’nin sağlığı, Türkiye’nin mutluluğu ve Türkiye'nin geleceği buna bağlıdır.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 30’uncu maddesinde geçen “aşağıdaki” ibaresinin “aşağıda bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Ömer Faruk Gergerlioğlu              Mahmut Toğrul                      Murat Çepni

            Kocaeli                               Gaziantep                                İzmir

        Semra Güzel

          Diyarbakır

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; olağanüstü bir ekonomik felaket yaşıyoruz. Buna karşı bakıyorum da iktidar vekilleri bu kürsüye çıktığı zaman sanki ülke güllük gülistanlıkmış gibi bir tablo oluşturuyorlar. Tabloyu ben size özetleyeyim: Bakın, asgari ücret ilan edildiğinde 383 dolardı, şu anda 223 dolara inmiş durumda; 1 dolar 13 liraya yine tırmanıyor. Borçlanma faizleri alabildiğine artmış durumda; en riskli üç ülke arasındayız. Son bir ayda yüzde 50’ye yakın devalüasyon var, son on günde yüzde 35 ve son yirmi dört saatte de yine yüzde 10 civarında bir devalüasyonla karşı karşıyayız. Peki, bütün bunların karşısında iktidar vekilleri ne yapıyor? “Yahu kardeşim, 2 kilo domates alacağına 2 tane al. 2 kilo et alacağına yarım kilo al.” Bu sözler bize neyi hatırlatıyor biliyor musunuz AK PARTİ vekilleri? 1789 tarihini hatırlıyorsunuzdur, Fransız Devrimi öncesidir; XVI. Louis’in eşi Marie Antoinette “Açız, ekmek istiyoruz." diyen insanlara karşı çıkar ve der ki: “Ekmek yoksa pasta yesinler.” Hâliniz bu, başka hiçbir şey değil; bunu yaşıyoruz. Sabah iktidara yakın bir televizyon kanalında efendim “Bizde 200 dolar asgari ücret. Ey dünya, gelin, gelin, bizi sömürün.” diyordu iktidara yakın televizyonun muhabiri.

Şimdi, bütün bunlardan sonra yapılması gereken şudur, bunu bugün muhalefet liderleri yapmıştır, tebrik ediyorum; çıkmışlardır, olağanüstü toplantılar yapmışlardır ve bizim partimiz de dâhil “erken seçim” demişlerdir. Bu iktidarın bir an evvel gitmesi lazım, Marie Antoinette’e benzeyen bu iktidarın bir an evvel gitmesi lazım. Erken seçime biz varız, siz var mısınız? Biz varız, mertçe söylüyoruz, biz halkımızın karşısına çıkarız, biz “erken seçim” diyoruz.

Bakın, bütün bunlara karşı neyle kandırıyorsunuz insanları? Dinle kandırıyorsunuz. Efendim “Nastır, faizin olmaması lazım, faizin düşürülmesi lazım.” Dolar fırlıyor, böyle izah etmeye çalışıyor. Bakın, insanları dinle kandırmayın. Her şeyle kandırabilirsiniz ama dinle kandırdığınız zaman olmaz. Peki, madem böyle dinî argümanlar kullanıyorsunuz, ben size dinî literatürden bir soru sorayım AK PARTİ vekilleri. Bir söz vardır, bir cevaplayın bakalım madem böyle dinî argümanlar kullanmakta pek mahirsiniz. “En büyük cihat, zalim yöneticiye karşı hakkı haykırmaktır.” Nedir bu? Ayet midir, hadis midir, söyleyin bakalım. Hiçbir ses gelmiyor; söyleyemezsiniz, bunu yapamazsınız çünkü zalim yöneticiye karşı hakkı haykırsaydınız buralarda oturamazdınız, çok nettir. Biz zalim yöneticilere karşı hakkı haykırıyoruz Allah’a şükürler olsun.

Bakın, Van’da annelerimiz, ekmek tekneleri un leğenleriyle bir eylem yapmışlar. Vanlı annelerimiz diyor ki: “Bir gün tokuz, altı gün açız.” Bakın, un fiyatları nasıl arttı biliyor musunuz arkadaşlar? Bitlisli bir fırıncı arkadaş aradı beni dün. “Yedi ay önce fırını açtım. 155 liraydı un çuvalının kilosu, şu an 300 ve 320 lira arası. Ben ne yapayım; iş yerimi kapatacağım. Vatandaşa zam yapamam; vatandaş fakir, günde 10 tane ekmek alıyor.” diyor. Ya 2-2,5 lira olan ekmeğin şu anda İstanbul’da en az 4-5 lira olması bekleniyor. Böyle bir şey olabilir mi?

Bakın, dün sokaklarda ne vardı? Şu fotoğrafa iyi bakın, insanlar o Fransız Devrimi öncesindeki gibi “Açız.” “Hükûmet istifa.” sloganlarıyla Ankara, İstanbul, İzmir’de ve diğer illerimizde sokaktaydı. Bütün bunlara karşı bir mafya lideri çıktı, Hükûmet adına sözcülük yaptı. Yanlış duymuyorsunuz, Alaattin Çakıcı iktidarı savundu ve dedi ki: “İşte bunlar provokatörlerdir, bunlara karşı duralım.” Ya nasıl bir ülke!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Öyle bir ülke ki Sedat Peker muhalefet yapıyor, Alaattin Çakıcı iktidarı savunuyor; memleketin hâli bu arkadaşlar, en son hâl bu. “Faiz kamburundan kurtulacağız.” derken yoksulluk kamburuna düşmüş durumdayız; ülkenin hâli budur. Bir an evvel istifa edin, gidin. AK PARTİ, MHP, Cumhur İttifakı’nın, zulüm ittifakının bir an evvel bitmesi lazım, bu ülkenin selameti için bitmesi lazım. Biz varız, biz seçime varız; alnımız ak, başımız dik, göğsümüz de aktır ve size şunu söylüyoruz: Erken seçim için biz varız. Memleketi bu felaketten kurtarın. Biz erken seçimden başka bir şey demiyoruz. Bu felaketin bitmesi ancak böyle olur.

Siz eğer dinî argümanlar kullanıyorsanız şunu söyleyin: Mağdurun iniltisine karşı sessiz kalmak nedir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Normal bir şey midir? Günah değil midir? Dinî argüman kullanırken gayet güzel, soru sorduğumda sınıfta kalıyorsunuz. Bu nasıl hâl? (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

30’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 30’uncu madde kabul edilmiştir.

31’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 31- 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 152’nci maddesinin (II) numaralı “Tazminatlar” kısmının “G) ADALET HİZMETLERİ TAZMİNATI” bölümüne aşağıdaki bent eklenmiştir.

“e) İcra başmüdürleri ile icra müdür ve müdür yardımcılarına % 50’sine,”

       Alpay Antmen                      Süleyman Bülbül                    Zeynel Emre

            Mersin                                  Aydın                                 İstanbul

     Ömer Fethi Gürer                      Rafet Zeybek                   Turan Aydoğan

             Niğde                                  Antalya                                İstanbul

         Aydın Özer                         Hüseyin Yıldız

           Antalya                                 Aydın

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aydın Milletvekili Hüseyin Yıldız.

Buyurun Sayın Yıldız. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü; başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm öğretmenlerin Öğretmenler Günü’nü kutluyorum.

Değerli arkadaşlar, son iki ayın içinde -üzülerek söylüyorum- AK PARTİ iktidarında yüzde 50 devalüasyon oldu. Sayın Cumhurbaşkanımız “mandacı iktisatçı” diyor “Bizi dış güçler bu hâle getirdi.” diyor. Değerli arkadaşlar, hepimizin oturup düşünmesi lazım, on dokuz yıldan beri bu ülkeyi yöneten AK PARTİ iktidarıdır, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır.

159 sefer İhale Kanunu’nu değiştirdiniz, bu İhale Kanunu’nda ihalelerin yüzde 50’sini, yüzde 60’ını (21/b)’yle yaptınız yani yandaşları çağırdınız, 1 liralık işi 5 liraya verdiniz; “O yetmiyor.” dediler, doyurmadınız adamları, sonra kalktılar, dediler ki “Hey Cumhurbaşkanı, bu paralar bize yetmiyor, ne yapacağız?” Yap-işlet-devret, soy devleti; bir sistem getirdiniz Türkiye’de ne kadar otoyol varsa, köprü varsa dolar üzerinden ve euro üzerinden ihale yaptınız arkadaşlar ve özel, bu firmaları çağırdınız 1 liralık işe -yaptınız- 13 lira para ödediniz.

Size kendi bölgemden küçük bir ihaleden bahsedeyim arkadaşlar. Aydın-Denizli Otoyolu ihalesi. 23 Temmuz 2020’de bu ihale yapıldı. Ben Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonundayım. Aradan on beş gün geçti, Bakan açıklama yaptı, dedi ki: “Bu ihalenin maliyeti 6-7 milyar civarında.” “İyi, sıkıntı yok, Türk parasıyla yapıldı.” dedik. Bir ay sonra bir araştırayım dedim, yaptığınız sözleşme elime geçti, bir baktım sözleşmede şu yazıyor: Yıllık 91 milyon 158 bin euro garanti vermişsiniz ve yılda da 24,5 milyon araba geçiş garantisi vermişsiniz; TL bazında değil, euro bazında ve on yedi yıl boyunca bu firma burayı yapıp işletecek, çarptığınız zaman 1 milyar 549 milyon 686 bin euro yapıyor arkadaşlar. Tarih 3 Temmuz 2020 -dün hesap yaptım, 23 Kasımda hesap yaptım- o dönemle çarptım, TL bazında 11 milyar 932 milyon yapıyordu. Bugün baktığımda arkadaşlar, 23 milyar 245 milyon yapıyor. Sadece kur farkından 11 milyar 313 milyon lira bir firmaya aktarmışsınız.

Demin Sayın Grup Başkan Vekilim Engin Özkoç şunu dedi: “Bu bütçede öğretmenlere 3600 için 5 milyar 200 milyon lira para bulamıyorsunuz, vermiyorsunuz, yapmıyorsunuz.” Ama siz, bir firmaya sadece bir yıl içinde kur farkı arkadaşlar, 11 milyar 313 milyon para aktarıyorsunuz hem de euro bazında. (CHP sıralarından alkışlar) Peki, ben size soruyorum…

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi olarak size bir önerimiz var: Sadece bu yol için değil, yaptığınız şehir hastaneleri, yaptığınız otoyollar, köprüler için hangi tarihte sözleşmeyi yapmışsanız -bak, yine o müteahhitlerin haklarını yemiyoruz- o tarihte euro veya dolar kuru kaç paraysa bir an önce çevirin, Türk parasına çevirin ve bu müteahhitlere ödeme yapın; aksi takdirde… İşte, demin Özgür Karabat anlattı, daha bütçe buraya gelmeden yüzde 35’i gitti, yeniden bütçe yapmanız lazım; daha Plan ve Bütçe Komisyonunda, bütçe daha Genel Kurula gelmedi, onaylanmadı. Daha bütçe Genel Kurula gelmeden yüzde 35 eksilerek geliyor buraya değerli arkadaşlar. İşte, sizin Cumhurbaşkanınız var ya, Recep Tayyip Erdoğan diyor ya “dış güçler” dış güçler falan değil. Öyle bir üzülüyorum ki arkadaşlar.

Bak, sizin yandaş televizyonunuz veriyor, diyor ki: “Dünyanın en ucuz işçiliği Türkiye'de. Hey dünya! Gelin, bizi ‘Köle Isaura’ olarak kullanın.” diyor, “Köle olarak kullanın.” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Siz Türkiye Cumhuriyeti’nin, vatandaşını bu hâle soktunuz değerli arkadaşlar.

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – 83 milyonun kanını yandaşlarınıza Sivas sülüğü gibi emdiriyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bu ülke hepimizin, inanın ki bu yaptığınız anlaşmalarla var ya, biz değil, bizden sonra da çocuklarımız değil, torunlarımız ödeyecek. Siz birilerini zengin yapmak için, yandaşları zengin etmek için her türlü fedakârlığı yapıyorsunuz da bir dönün 83 milyon insana bakın. Ben özellikle AK PARTİ’nin milletvekillerini tenzih ediyorum, bu paralardan bir kuruş size gelmiyor, size ulaşmaz; onu ben biliyorum ama ben sizden şunu istiyorum: Akşam eve giderken elinizi vicdanınıza koyacaksınız, çocuklarınıza bakarken elinizi vicdanınıza koyacaksınız. Bu Türkiye’yi resmen soydunuz soğana çevirdiniz. Eğer gerçekten bu ülkeye minnetiniz varsa bir an önce sandığı getirin koyun ortaya. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Ümit Beyaz                                           Dursun Müsavat Dervişoğlu

               İstanbul                                                                        İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ÜMİT BEYAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 31’inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Başta Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, şehit öğretmenler Aybüke Yalçın, Necmettin Yılmaz nezdinde tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyorum.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçildiğinde torba kanun uygulamasının ortadan kalkacağı söylenmiş olsa da görüyoruz ki hâlâ değişen bir şey yok. AK PARTİ iktidarından önce sadece özel durumlara mahsus başvurulan torba kanunlar son yıllarda Meclisimizin en önemli özelliği hâline geldi. 2000’li yılların başında AB müzakereleri sırasında bir zorunluluk olarak başvurulan paket kanun yöntemi, zamanla torba kanuna dönüşmüş ve âdeta bir genel uygulama hâlini almıştır.

Değerli milletvekilleri, üzerinde konuştuğumuz İcra ve İflas Kanunu daha önce 4 kez değiştirilmiş, en son yine Mayıs 2021’de 21 maddelik torba kanun hâlinde Genel Kurulda kanunlaşmıştır. Her yıl parça parça değişiklik yapmak yerine İcra ve İflas Kanunu’nu yeni baştan yazarak o metni yasalaştırmak üzere çalışmalar yürütülmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, seçim bölgem İstanbul'da taksi kaosu devam ediyor. Vatandaşlarımız ticari taksi bulamamaktan ve taksicilerin yolcu seçmesinden yakınıyor. Geçen sene 100 bin civarında olan ticari taksi şikâyet sayısı bu yıl ağustos ayında 81 bine ulaşmış durumda. Bu şikâyetlerin 18 binini taksicilerin yolcu seçmesi oluşturuyor. İstanbul'un nüfusu her geçen yıl artarken taksi sayısının sabit tutulması İstanbullu hemşehrilerimizi zor durumda bırakıyor. Ticari taksi plakalarını elinde bulunduran bir grup plaka ağası, elde ettiği ranttan vazgeçmediği için yaşanan bu işkencenin bir an önce sona ermesi gerekmektedir. Taksi sorunu siyasi çatışmaya kurban edilmemelidir. UKOME'de yer alan Bakanlık yetkililerine buradan sesleniyorum: Biliniz ki soğukta, yağmur altında taksi bekleyen yüz binlerce İstanbullu her geçen gün kulaklarınızı çınlatmaya devam edecek.

Değerli milletvekilleri, Hükümlü ve Tutuklu Hakları Alt Komisyonuyla beraber yaptığımız her ziyarette, cezaevlerinde aralıksız on iki saat çalışmak zorunda olan infaz koruma memurlarımız özlük haklarında iyileştirme bekletmektedir. Meslek tanımları belli olmayan infaz koruma memurları güvenlik sınıfına geçmeyi bekliyor. Çalıştıkları süre zarfında mahkûmlardan farklı olmayan, hiçbir sosyal aktivitesi bulunmayan infaz koruma memurları, mahkûmlarla olan insani ilişkileriyle onlara çok fazla şey katmaktalar. Çalışma ortamları, temasta bulundukları kişiler göz önüne alındığında 62 bin infaz koruma memuru psikolojik olarak yorucu bir mesleği icra ediyorlar. Toplum düzenini sağlamak için en az polis, jandarma gibi koruyucu güç unsurları kadar çalışan, en az onlar kadar bu uğurda hayatlarını tehlikeye atan bu arkadaşlarımızın şartlarının yeterince iyi olmadığı, hak ettikleri saygınlık ve özgürlük değerlerinden uzak olduğu aşikârdır.

Değerli milletvekilleri, biriktirdikleri kaynaklarla elde avuçta ne varsa faizsiz ev ya da araba almak isteyen 54 bin mağdur vatandaşımız bulunmaktadır. Temmuz 2021’de sonu “evim”le biten şirketlere yönelik düzenleme yapıldı. Düzenlemeyle, bu tarz şirketler Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun denetimine tabi tutuldu. BDDK, lisans alabilmek için minimum 100 milyon lira sermaye şartının yanı sıra yönetim, kurumsal organizasyon, teknolojik altyapı, bilgi güvenliği, mali şeffaflık ve denetim başlıklarında belirlenen kriterleri yerine getiremeyen 21 şirketi tasfiye etti. Bu süreçte 8 şirket ise kendisini feshetti. Kapanan şirketler nedeniyle 54 bin kişi mağdur oldu, mağdur olan vatandaşlarımız çareyi Mecliste arayarak ziyaretimize geldiler. Zaten yoklukla mücadele eden vatandaşlarımız, bir de dolandırılma tehlikesiyle karşıya kalmıştır, gözleri TMSF’de hayırlı bir haber beklemektedirler. Vatandaşlarımız devletimiz tarafından mağduriyetlerinin giderilmesini dört gözle beklemekteler.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 31’inci maddesinde geçen “aşağıdaki” ibaresinin “aşağıda bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mahmut Toğrul                         Murat Çepni        Mahmut Celadet Gaydalı

          Gaziantep                                İzmir                                   Bitlis

      Hüseyin Kaçmaz                        Semra Güzel                    Hasan Özgüneş

            Şırnak                               Diyarbakır                               Şırnak

   Ömer Faruk Gergerlioğlu

            Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

          BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz.

Buyurun.(HDP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Geçtiğimiz hafta Çocuk Hakları Günü’nün arifesinde yani 19 Kasımda HDP olarak Çocuk Komisyonumuzu kurduğumuzu basına ve kamuoyuna sunmuştuk. HDP olarak neden bir çocuk komisyonuna ihtiyaç duyduğumuza ilişkin birkaç ifade paylaşmak istiyorum. Bildiğiniz üzere 20 Kasım 1989’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından BM Çocuk Haklarına Dair Sözleşme 193 ülke tarafından imzalanmıştır. Türkiye de söz konusu sözleşmeyi 90 yılında imzalayıp 95 yılında onaylamıştır. Ancak söz konusu sözleşmenin Türkiye 3 maddesine çekince koyarak imzalamıştır. Söz konusu maddelere baktığımızda çocukların ana dili, kültür ve inanç haklarına vurgu yapan 17, 29 ve 30’uncu maddelere çekince koyulduğunu görmekteyiz. Yani Türkiye çocukların ana dilinde eğitim hakkı, inanç ve kültürel haklarını koruyacak politik sorumluluğu üstlenmemiştir. Cumhuriyetin başından itibaren Sünni, Hanefi Müslümanlığı ve Türklüğü esas alarak Müslüman olmayan halkları, Alevileri, Kürtleri ve diğer Türk olmayan halkları ötekileştiren bir anlayışla -Türkiye’de 5 milyonu aşkın Kürt çocuk olmak üzere- toplamda 10 milyon çocuk ana dilinde eğitim görememekte, milyonlarca Alevi çocuk ise zorunlu din derslerine maruz bırakılmaktadır. İktidarların bu tekçi ideolojik anlayışı çocuklar üzerinde bir asimilasyon aracı olarak özellikle yatılı bölge okullarında da somutlaşmış bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’nin sözleşmeye koyduğu bu çekinceler aslında diğer maddelerin de ihlal edilmesine sebep olmuştur. Yine Türkiye’de bugün çocuklar devasa sorunlarla karşı karşıya kalmış durumda, toplam nüfusun yüzde 27,2’sini oluşturan 22 milyon 750 bin çocuğun yaşadığı Türkiye’de çocuklar yoksunluk ve yoksulluktan, her türlü istismar ve sömürüden, ayrımcılıktan, mülteci olmaktan, savaşların yıkıcı etkilerinden, cezaevlerinde bulunmaktan ve ana dillerinde eğitim görememekten muzdariptirler. Bugün Türkiye’de yaklaşık 2 milyon çalışan çocuk mevcut. Peki, “Bu sorunun failleri kimdir?” diye sorduğumuzda mevcut iktidar ve sermaye ortakları olarak karşımıza çıkmakta. Birkaç gün önce İstanbul’da atık kâğıt toplayan bir çocuğun çekçek arabasına el konuldu, birçoğumuz belki bu duruma şahit oldu, o çocuğun ağlayışlarına tanık oldu. Bir yetişkinin kurabileceği bir cümleyle anlattı meramını. “Ekmeğime sahip çıkıyorum, onlar zulüm yaptılar.” diyordu. O çocuğun gözyaşı alın terinin ve onurlu yaşamın simgesiydi. Çalışmaması gereken çocukların, ev geçindiren yetişkinlerin sorumluluğuyla yaşamak zorunda bırakıldığı bir gerçeklikle karşı karşıyayız. HDP olarak bu gerçekliği değiştirmeyi hedefliyoruz. Çocukların çalıştırılmasının engellenmesi ve çalışmak zorunda kalmayacakları bir hayat inşa etmek için mücadele etmeye devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, yine, bir diğer devasa sorun da anneleriyle birlikte 0-6 yaş grubu toplam 345 çocuğun yanı sıra toplamda 1.896 çocuğun cezaevinde kaldığı gerçekliğidir. Bu çocukların istismar, işkence, kötü muamele ve diğer onur kırıcı muamelelere maruz bırakıldıklarını hepimiz biliyoruz. HDP olarak, şiddetin üretildiği çocuk cezaevlerinin derhâl kapatılması gerektiğini savunuyoruz.

Yine, engelli, nöroçeşitli çocuklar ve mülteci çocuklar için eğitim hakkı, ayrımcılık yasağı, çatışma etkilerinin azaltılması ve çocuklara fiziksel, hukuki ve psikolojik olarak korunma sağlanmasında tamamlayıcı çabaların desteklenmesi bakımından bütünlüklü politikaların üretilmesinden yanayız. Uluslararası sözleşme hükümlerinin ısrarla altını çizdiği çocuğun yüksek yararının gözetilmesi gerekliliği çoğu zaman kâğıt üzerinde kalan, hayatta bir karşılığı olmayan bir söyleme dönüşmektedir.

Değerli milletvekilleri, toplumsal birer özne olarak görülmeyen, katılım hakkı tanınmayan çocukların şiddete ve istismara uğraması, maddeye bağımlı hâle getirilmesi, çalıştırılması, evlendirilmesi ve ana dilinde eğitim ve ücretsiz sağlık hakkı gibi temel haklarından mahrum edilmesi yaygın biçimde devam ederken çocuklara yönelik kapsayıcı politikalar üretilebilmiş değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bizler HDP olarak çocukları kendi biricik varlıkları, talepleri ve iradeleriyle toplumsal özneler olarak görüyoruz. Bu nedenle, çocuklara rağmen değil, çocuklar adına, çocuklarla beraber yaşamı yeni baştan kurmanın yollarını arayacağız. HDP olarak bir “çocuk bakanlığı” kurulması talebimizden vazgeçmeyeceğiz. Nüfusun yaklaşık üçte 1’ini oluşturan çocukların kamusal harcamalardan her yurttaş gibi faydalanması için her bakanlığın bütçeleme süreçlerini çocuğa duyarlı hâle getirmesini sağlayacağız. Çocuklar için daha yaşanılabilir bir dünya diliyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

31’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 31’inci madde kabul edilmiştir.

32’nci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesinde geçen “araştırma, inceleme ve rapor işlemleri” ibaresinin “inceleme, araştırma ve rapor işlemleri” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mahmut Toğrul                         Murat Çepni        Mahmut Celadet Gaydalı

          Gaziantep                                İzmir                                   Bitlis

   Filiz Kerestecioğlu Demir              Semra Güzel                    Hasan Özgüneş

            Ankara                               Diyarbakır                               Şırnak

          Oya Ersoy

           İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Oya Ersoy.

Buyurun Sayın Ersoy. (HDP sıralarından alkışlar)

OYA ERSOY (İstanbul) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, çok değil, birkaç ay sonra bu rakamlara 14, 15, 16, 17 diye devam edeceğiz biz. Elbette bunlar bir rakam, sadece rakam ancak bu rakamların ekonomik ve toplumsal sonuçları var ve henüz görmediğiniz, yaşamadığınız ama mutlaka olacak olan siyasal sonuçları da var. Bu basit rakamlar ülkemizi mahkûm ettiğiniz kapitalist sistemin değer ölçüsü doların 1 tanesinin son üç ayda kaç lira zamlandığı. Yurt içindekiler üç ay önce 7 liraya -1 dolara- karşılık gelen bir ürünü bugün 13 liraya alabiliyor. Yurt dışındakiler ise üç ay önce 1 dolara alabilecekleri ürünü bugün 70 sente alabiliyor. Yani üç ay önce aldığımız benzinin şimdi ancak yarısını alabiliyorken uluslararası sermaye emeğimizi yarım asgari ücrete satın alıyor.

Merkez Bankası verilerine göre döviz mevduatları yaklaşık 250 milyar dolara yükselmiş durumda. Buna saraydaki, yalılardaki kasalarda saklanan dolarları da ekleyin, buna yurt dışına kaçırılan dolarları da ekleyin ve hadi deyin ki 400 milyar dolar. Türkiye halklarının sırtından elde edilen o 400 milyar dolar yattığı yerde, hiçbir emek harcamadan bir günde yüzde 20 kâr elde etti. Yattığı yerden kâr elde etmedi tabii ki, Türkiye halklarını yüzde 20 yoksullaştırıp kendi cebine koydu, onlardan aldı. Sadece dolar istifçilerinin parasına para katmadınız, geçiş garantili köprüler, otoyolların müteahhidi o 5’li çete var ya, 5’li çetenin dolarlarına da dolar kattınız.

Artık bu ülkede fabrikasından bankasına, yumurtasından çorabına kadar her şey yarı yarıya ucuz. Gel Avrupalı, gel Amerikalı, gel Arabistanlı; batan geminin malları bunlar, kelepir bunlar. AKP her şeyi yarı yarıya ucuzlattı. En büyük indirimi ise emekte yaptınız. Bu ülkeden daha ucuza işçi çalıştıramazsın mesajı veriyorsunuz. Evet, 1 Ocak 2021’de asgari ücret 382 dolar, 23 Kasım 2021’de kaç? 220 dolar. Yakında asgari ücret açıklanacak, nüfusun dörtte 3’ünün asgari ücret geliriyle yaşadığı bir ülke burası ve bakalım asgari ücreti 382 doların üstüne çıkaracaklar mı? Yani emekçinin sahip olduğu tek şey olan emek bir yıl önceki değerini bile koruyabilecek mi?

Bu arada, emeğinin bile hiçbir değeri olmayan milyonlar var. Evet, DİSK, işsizliği 7,9 milyon hesaplıyor. Kadın işsizliği yüzde 29,7. Kadınlar şiddet sarmalının içinde yaşamaya çalışırken bir de yoksullukla boğuşuyor. Peki, bu tablonun sorumlusu kim? Dolar istifçilerini mutlu eden, ülkeyi uluslararası sermayeye peşkeş çeken, dolarla kazanıp TL’yle harcayanları memnun eden kim? AKP’li vekilin dediği gibi, domatesi 2 tane, biberi 3 tane almak zorunda bırakan kim? Bu sorunun yanıtını herkes biliyor. Evet, zaten sorumlu olan da sorumluluğunu söylüyor. Evet, AKP Genel Başkanınızdan bahsediyorum, Tayyip Erdoğan’dan, “Türkiye ekonomisinin sorumlusu benim, ben.” diye bağıran Genel Başkanınızdan. Ama işler kötüye gitmeye başlayınca her türlü sorumluluktan kaçan hatta suçu kendisi ve ortağı dışında kim varsa onlara yükleyen bir Başkan var bu ülkede. Sizler, şu koltuklarda oturan AKP ve MHP’li vekiller, artık vazgeçin, sarayı eleştiren, hatta ona biat etmeyen herkese mandacı, terörist, dış mihrak, provokatör yalanını uydurmaktan vazgeçin. Yaşamını ve onurunu korumaya çalışan halkları, seferber olup da serbest bıraktığınız o eli kanlı faşist katillerle tehdit etmekten vazgeçin. Bu ülke, bu halk işsizlikle, yoksullukla, cehaletle boğuşurken başka ülkelerin toprağına, başka halkların emeğine göz dikmekten vazgeçin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

OYA ERSOY (Devamla) – Evet, demokratik haklarını kullananlara, Cumartesi Annelerine barikat kurmaktan vazgeçin. Neredeyse her gün birkaç kadının katledildiği, her dakika çocuk tacizinin yaşandığı bu ülkede din bezirgânlığından vazgeçin. Artık yeter! “…”(x)

Evet, sevgili Gülten Akın’ın dediği gibi: “Her şey birikir/Gösteren parmaklar, gören gözler/Susan konuşan birikir/Yargılarlar davasız dosyasız/Silahsız sözcüksüz kansız kavgasız/Dağ mı değil/Ova mı, kent mi, alan mı, değil/Bir ülke, bir insan birikir.” Ve artık bir ülke, bir insanın biriktirme zamanı bitti. Birikecek bir şey kalmadı, sabır tükendi. Dün akşam gördünüz, iki sokak protestosu hepinizi, çıkarı bu düzenden yana olan herkesi titretmeye yetti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OYA ERSOY (Devamla) – Şimdi, gitme zamanı, üstelik hesap vererek gitme zamanı, çaldığınız emeğimizin, haklarımızın, yaşamlarımızın hesabını vererek gitme zamanı. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesinde yer alan “çıkarılmıştır” ibaresinin “kaldırılmıştır” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       İmam Hüseyin Filiz                                      Dursun Müsavat Dervişoğlu

             Gaziantep                                                                       İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesiyle ilgili olarak İYİ Parti Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle, keşif ve icra işlemine bağlı olmaksızın hâkim ya da cumhuriyet savcısının görevlendirmesiyle araştırma, inceleme ve rapor işlemleri için daire dışına çıkan sosyal çalışmacı, psikolog ve pedagogların da yol tazminatı alması hükme bağlanmaktadır. Ayrıca, bu unvanlarda çalışan görevlilere ödenecek yol tazminatının hesaplanmasında esas alınan (200) gösterge rakamının (275)’e çıkarılması amaçlanmıştır. Bu değişikliği olumlu bir düzenleme olarak görmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, konuşmamın bu bölümünde 69 bin civarında İhlas Finans mağdurlarıyla ilgili konuşmak istiyorum.

2001 ekonomik krizinde bankacılık sektörü, çok ağır bir hasar aldı. Bu hasar çerçevesinde hazine tarafından TMSF’ye devredilen bankalara aktarılmış olan kaynakla TMSF, bu bankalara para yatırmış olan vatandaşlarımızın mevduatlarını ödedi. Öte yandan TMSF, bu ödemeyi yaparken bu bankaların tasfiye sürecini de başlattı ve banka sahiplerinin mal varlıklarına gitmek suretiyle bunları paraya çevirerek alacağını tahsil etme yoluna gitti. 2001 krizi sürecinde batan, sadece 21 özel banka değildi, özel finans kurumları da bu krizden paylarını aldılar. Özel İhlas Finans Kurumu da BDDK tarafından yayımlanan Şubat 2001 tarihli bir kararla faaliyeti durdurularak tasfiye sürecine sokuldu.

Değerli milletvekilleri, özel İhlas Finans Kurumundan da tıpkı TMSF’ye devredilen bankalar gibi alacağını alamamış olan mevduat sahiplerinin paraları, kendilerine ödenmeli ve hazinenin uğramış olduğu kayıp ve zarar da İhlas Finans Kurumunun sahiplerinin mal varlığına gidilmek suretiyle kendilerinden tahsil edilmeliydi ama öyle olmadı. İhlas Finansın o dönem TMSF’ye devredilmesi, AK PARTİ tarafından engellenmiş ve 5411 sayılı Yasa’nın açık hükmü karşısında bile İhlas Finans hakkında bir işlem yapılmayarak pozitif ayrımcılık yapılmıştır, aslında görevi kötüye kullanmışlardır. İhlas Finans davasında yargılanan Mücahid Ören, Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davasında mahkemece şirket yöneticisiyle beraber bir yıl dörder ay hapis cezasına çarptırılsa da İhlas Finansın tasfiye sürecine yönelik olarak hiçbir işlem yapılmamıştır.

Değerli milletvekilleri, sorunun çözümü için CHP Milletvekili Sayın Hamzaçebi tarafından 5 Şubat 2019 tarihinde teklif edilen kanun değişikliği de AK PARTİ oylarıyla reddedilmiştir. İhlas Finans kurumunun tasfiye süreci, yirmi bir yıldır devam ediyor ama gelinen aşamada, geri ödeme sözü verildiği hâlde 69 bin aile yani yaklaşık 300-350 bin kişi civarında mağdurun paralarının hâlâ ödenmediğini ve bu ödemelerin hangi takvime göre yapılacağı konusunda da hiçbir bilgi bulunmadığını belirtmek isterim. Vatandaşlar “Biz faiz haramdır diye yatırdık bu parayı, inancımız gereği yatırdık; bankaya yatırmadık, banka faiz veriyor. Biz şimdi inancımızın cezasını mı çekiyoruz?” diyorlar. Yazıktır, günahtır.

Değerli milletvekilleri, İcra ve İflas Kanunu’yla, vatandaş çeşitli kurumlara karşı borcunu ödemediği zaman, hemen elektronik ortamda icra takibi yapma yetkisi verilirken İhlasın ne özelliği vardı da yirmi yıldan beri kılınız kıpırdamıyor, anlaşılır gibi değil; bu, zulümdür ya da zulme ortak olmaktır. Hangi hukuk devletinde binlerce vatandaşının inançlarının ve güvenlerinin kurbanı olmasına göz yumulabilir? Hangi vicdan bunu kabul edebilir? Yaklaşık 69 bin ailenin parasına çökülmüş ve düzeltmek makamında olan AK PARTİ de sessiz kalıp “Neme lazım.” demektedir. Şu an mağdur edilen birçok kişi vefat etmiş, bu dünyadan göçmüştür. Bu mağdurlar, Enver Ören ve bu süreci yönetemeyenlere veya yönetmek istemeyen AK PARTİ yönetimine karşı haklarını helal etmeden bu hesabı mahşere bırakarak gitmişlerdir.

Değerli milletvekilleri, İYİ Parti olarak İhlas Finans mağduru binlerce vatandaşımızın mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin Meclise getirilecek bir düzenlemeye destek vereceğimizi belirtiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurun, buyurun toparlayın.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Konuşmamın sonunda Türk milletine bir de tavsiyede bulunmak istiyorum: Hz. Süleyman’ın “Derviş Kuş” hikâyesini unutmayın; sana inancının ve manevi değerlerinin elbiselerini giyerek yaklaşanlara artık aldanma diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesindeki “fıkrada yer alan” ibaresinin “fıkradaki” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Levent Gök                          Alpay Antmen                Süleyman Bülbül

            Ankara                                 Mersin                                  Aydın

        Zeynel Emre                          Rafet Zeybek                Ömer Fethi Gürer

           İstanbul                                Antalya                                  Niğde

       Turan Aydoğan                                                                 Aydın Özer

           İstanbul                                                                          Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Levent Gök.

Buyurun Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 32’nci maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Yapılacak düzenlemeyle hâkim ve savcılar tarafından daire dışında görevlendirilecek sosyal çalışmacı, psikolog ve pedagogların yol tazminatları düzenleniyor. E, emeği geçenlerin ücreti alması doğaldır, bu maddeyi de destekliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz günlerde, kasım ayının başında, Ankara’da, bir avukat meslektaşımızın başına çok üzücü bir olay geldi. Bir avukat meslektaşımız, Edirne'de duruşmadayken, Cumhurbaşkanına hakaret suçlaması nedeniyle evi basıldı. 4 polis, apartmana geldiler, apartmanda bütün komşuların zilini çaldılar, avukat arkadaşımızı aradılar. Avukat arkadaşımız duruşması için Edirne'deydi, evinin kapısı kapalıydı; bütün apartmana ve mahalleye karşı, avukat kardeşimizin bütün itibarını zedeleyici bir işlem yapıldı. Değerli arkadaşlarım, bir avukattan bahsediyorum. Belgeler elimde, arzu ederse Grup Başkan Vekili Sayın Mahir Ünal'a takdim ederim hepsini. Daha sonra telefonla avukatımıza ulaşıldı, sanki daha önceden ulaşılması mümkün değilmiş gibi, “Ben Edirne'deyim, geldiğim zaman gelirim karakola.” dedi. Arkadaşımız geldi ertesi gün, değerli arkadaşlarım, Türkiye Cumhuriyeti'nin başkentinde bir avukat, yargının en önemli ayaklarından biri olan savunma mesleğini icra eden bir avukat kardeşimiz, polisler tarafından derdest edildi, üstü arandı; cebinden çıkan parası, cebinden çıkan cüzdanı, gözlüğü tutanaklara geçirildi ve “Yakalandı.” diye tutanak tutuldu. Neden? Cumhurbaşkanına hakaret ettiği iddiasıyla açılan bir soruşturmadan dolayı.

Ve olayda yakalama kararı veren sayın savcı -ismini yine ben AKP'li arkadaşlarımızla da paylaşacağım- değerli arkadaşlarım, bu arkadaşımızı akli dengesi yerinde midir diye Adli Tıbba gönderdi. Değerli arkadaşlarım, ortada bir suç var; arkadaşımız gayet makul, ifadesini de veriyor ve Adli Tıbba gönderiliyor tutanakla. Yine, polisler eşliğinde arabaya yükleniyor, polisler eşliğinde Adli Tıbba gidiyor, Adli Tıp doktorunun karşısına çıkıyor; şu itibarsızlığa bakar mısınız değerli arkadaşlar? Adli Tıp doktoru, avukat arkadaşımız hakkında “Ya, gelen avukat kardeşimizin akli melekelerinde herhangi bir sorun yok; son derece düzgün, ne yaptığını bilen bir kişi.” diye rapor veriyor. Sonra, yine polisler eşliğinde, mesleğini icra ettiği Ankara Adliyesine getiriliyor; tam on saat değerli arkadaşlar, on saat adliyede bekliyor!

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – İçişleri Bakanı sahip çıkmadı ona.

LEVENT GÖK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, sayın savcı, Ankara’da, Cumhurbaşkanına hakaretten dolayı bir avukatı tutuklama istemiyle mahkemeye sevk ediyor. Tam on iki saat boyunca adliyede bu arkadaşımız, on iki saat! Şimdi, bu arkadaşımız, apartmandaki komşularına karşı düştüğü itibarsızlığa mı yansın, arama biçimiyle uğradığı hakarete mi yansın, Adli Tıbba gidip neredeyse deli raporu aldırırcasına bir rapor aldırılmasına mı yansın, bir de, mesleğini icra ettiği, emeğiyle para kazandığı adliyede bütün meslektaşlarının gözünde uğradığı bu itibar kaybına mı yansın? Tam on iki saat sonra adliyede bir hâkim serbest bırakılmasına karar veriyor ve arkadaşımız bütün itibarı sarsılmış bir şekilde evine gidiyor Sayın Mahir Ünal.

Şimdi, bu olay kasım ayının başında oldu. Bunu yapan sayın savcı, 19 Ekim 2021 tarihinde yani bir ay önce Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği kararı yerine getirmiyor.

Değerli arkadaşlarım, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine bağlı mıyız, değil miyiz; biz Avrupa Birliğine girecek miyiz, girmeyecek miyiz, bir karar verelim. Bakın, bir yargı paketini görüşüyoruz, yan tarafta da Adalet Bakanı, bütçesini savunuyor, “yargı bağımsızlığı” diyor, “adalete erişim” diyor; bunları yapıyoruz, biz kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Levent Bey.

LEVENT GÖK (Devamla) – Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi diyor ki: “Türkiye'deki Cumhurbaşkanına hakaret suçu, artık Cumhurbaşkanının koruması olarak kullanılamaz. Eğer Cumhurbaşkanı hakarete uğradığını iddia ediyorsa genel mahkemelerde tazminat davası açsın. Türk Ceza Kanunu’ndaki 299’uncu maddeyi kaldırın.” Şimdi bizim aslında bunları tartışmamız lazım ve başvuran Vedat Şorli ismindeki kişi hakkında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye'yi 7.500 euro tazminata mahkûm etti. Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanının, tam 160 bin tane davası var, 3.200 tanesi sonuçlanmış hapis kararıyla, 7.500’le çarpın 3 bin küsuru, her birinden teker teker mahkûmiyet kararları çıkacak Türkiye aleyhine; sizden çıkmayacak Doğan Bey, Sayın Mahir Bey, hepimizden çıkacak. 19 Aralıkta Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi karar verdiği zaman 81 bin lira, şu andaki euro kuru 103 bin lira. Yazıktır, günahtır. Biraz da bunları konuşalım, bunları yerine getirelim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

32’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 32’nci madde kabul edilmiştir.

Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.31

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

B) Danışma Kurulu Önerileri (Devam)

2.- Danışma Kurulunun, 24/11/2021 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda, 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin Genel Kurulun 24/11/2021 tarihli 23’üncü Birleşimde tamamlanması hâlinde Genel Kurulun 25/11/2021 Perşembe günü toplanmamasına ilişkin önerisi

NO: 68 Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 24/11/2021 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda, 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin Genel Kurulun 24/11/2021 tarihli 23’üncü Birleşimde tamamlanması hâlinde, Genel Kurulun 25/11/2021 Perşembe günü toplanmaması önerisinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                      Mustafa Şentop

                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                           Başkanı

 

         Mahir Ünal                           Engin Özkoç            Hakkı Saruhan Oluç

Adalet ve Kalkınma Partisi       Cumhuriyet Halk Partisi Halkların Demokratik Partisi

   Grubu Başkan Vekili               Grubu Başkan Vekili       Grubu Başkan Vekili

        Erkan Akçay                Dursun Müsavat Dervişoğlu

Milliyetçi Hareket Partisi                    İYİ Parti

   Grubu Başkan Vekili               Grubu Başkan Vekili

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Tokat Milletvekili Mustafa Arslan ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ile 37 Milletvekilinin İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3911) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 285) (Devam)

BAŞKAN – 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

33’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Necdet İpekyüz                      Mahmut Toğrul                  Hasan Özgüneş

            Batman                               Gaziantep                                Şırnak

         Murat Çepni                  Mahmut Celadet Gaydalı               Semra Güzel

             İzmir                                   Bitlis                              Diyarbakır

       Züleyha Gülüm

           İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Türkiye’de yaklaşık 23 milyon çocuk olmasına rağmen çocukların sorunları maalesef görmezlikten geliniyor. Bütünlüklü bir çocuk politikası yok. Türkiye’nin çocuk karnesi içerisinde, çocuk istismarı, kız çocuklarına uygulanan ayrımcılık ve şiddet, çocuk işçiliği, mülteci çocuklar, engelli çocuklar, cezaevindeki çocuklar, savaş ve fiziksel şiddet kıskacındaki çocuklar, ana dilde eğitim almayan ve asimilasyon politikalarına maruz bırakılan çocuklar, sosyal ve ekonomik durumları nedeniyle yoksulluğun sınırında yaşayan çocuklar var. Milyonlarca çocuk, ücretsiz aile işçisi, tarım işçisi ya da ucuz iş gücü olarak piyasada ağır sömürüye maruz kalıyor. Özellikle kız çocukları ise eğitim haklarından mahrumlar. Eğitim, sağlık, beslenme, barınma gibi temel haklara erişim oranlarında ciddi azalmalar, sorunlar yaşanıyor. İHD’nin 2018 raporuna göre, 2002’den bu yana 18 yaşın altında 440 bin çocuk doğum yaptı, 15 yaşın altında cinsel istismara uğrayarak doğum yapan çocuk sayısı ise 15.937.

Türkiye’de çalışan çocuk sayısı 2 milyon civarında. Çalışmaya zorlanan çocukların en temel hakları olan sağlık ve eğitim hakları ellerinden alınıyor, daha da önemlisi yaşam hakları dahi ellerinden alınıyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin verilerine göre, 2013’ten 2021’in Mayıs ayına kadar en az 513 çocuk çalışırken hayatını kaybetti. Çocuklar, sadece çalıştırılırken yaşamlarını yitirmiyor, sokaklarda oynarken panzerler tarafından da öldürülüyor. 2008-2021 yılları arasında zırhlı araç çarpması sonucu en az 20 çocuk öldürüldü, 21’i ise yaralandı. Öte yandan “istihdama teşvik programları” adı altında iş yerlerinde 1,5 milyonun üzerindeki stajyer öğrenci “mesleki eğitim ve çıraklık” yasal kılıfı adı altında işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinden ve sosyal güvenlikten yoksun bir şekilde çoğu zaman yetişkinlerle aynı iş yaptırılarak çalışmaya mecbur bırakılıyor. Engelli çocukların eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve sosyal hizmetlerden yararlanma hakları görmezden geliniyor. Mülteci çocuklar ise kötü çevre koşullarında, beslenme ve temel ihtiyaçları dahi karşılanmadan yaşamak zorunda bırakılıyor.

Çocuk Hakları Sözleşmesi temelinde demokratik, eşit ve özgürlükçü politikaların üretilmesi gerekiyor. Sadece kendi çocuklarınızı düşünmekten vazgeçip bu ülkede yaşayan milyonlarca çocuğu da görmeniz gerekiyor. Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne konulan çekincelerin kaldırılması, tüm çocukların parasız, nitelikli, laik, bilimsel, kendi ana dilinde kamusal eğitim alabilmesinin koşullarının yaratılması gerekiyor. Çocukların işçilik yapmak zorunda olmadığı bir ülke yaratmak gerekiyor. Her engel grubundaki çocuğun engel durumuna uygun bakım, eğitim ve rehabilitasyon olanaklarından faydalanabilmesi gerekiyor ve en önemlisi de çocuk haklarını koruyan çocuk bakanlığının bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor. Tabii, tüm bunların yapılabilmesi için bu iktidarın önceliği çocuklara vermesi gerekiyor, erkeklere değil.

Şimdi, bu kanun teklifinin 33’üncü maddesine baktığımızda ne deniyor? Eğer çocukla kişisel ilişki kurulmasına engel oluşturulursa çocuğun velayetinin değiştirilmesinden bahsediyor. Geçen sefer de söylemiştim, oranlar şöyle: Genellikle boşanma davası sonucunda velayet yüzde 80’e yakın oranda annede kalıyor. Aslında siz bu düzenlemeyle, sanki eşitler arası bir ilişki varmış gibi ne demiş oluyorsunuz? “Çocukların velayetini kadınlardan alacağız, erkeklere vereceğiz.” demiş oluyorsunuz ve bunu yaparken de “Kadının nasıl bir tehdit altında olduğunu, çocukların nasıl bir tehdit altında olduğunu, acaba yaşam güvencelerinin olup olmadığını, hangi tür sorunlarla karşı karşıya kaldığını da umursamayacağız, önemsemeyeceğiz.” diyorsunuz.

Şimdi, biz şunu çok iyi biliyoruz ki kadına şiddet uygulayan erkeklerin ağırlıklı bir kesimi çocuklara da şiddet uyguluyor. Boşanma davalarının çoğunda, ilk başta görünmez kılınsa da, aslında dava süreciyle birlikte genelde erkek şiddetinin varlığı da ortaya çıkar ve erkek şiddetinin olduğu her yerde çocuklar ya psikolojik olarak ya da fiziksel olarak erkekler tarafından araçsallaştırılır, kadına baskı uygulamak üzere çocuklar üzerinden tehdit edilir; hatta daha sonrasında çocukları kaçırmakla, anneye göstermemekle tehdit edilerek kadına istemediği şeyleri, rıza dışı olan şeyleri kabul ettirmeye çalışır. Şimdi siz bunu yaptığınızda aslında ne yapacaksınız? Erkek gidecek, şikâyet edecek “Çocukla kişisel ilişki kurmamı engelliyor.” diye çeşitli bahanelerle velayeti almaya çalışacaksınız ve tabii ki erkekler de bunu kullanacaklar, “Seni şikâyet ederim, çocuğun velayetini senden alırım, dolayısıyla benim isteklerime boyun eğeceksin.” diyecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) - Dolayısıyla erkeklerin isteklerine boyun eğmesini kolaylaştıracak bir zemin sunacaksınız. Bundan önce boşanma süreçlerinde zaten bu yaşanıyordu, zaten erkekler çocukları araçsallaştırarak kadınlar üzerinde bir tehdit oluşturuyordu, bir pazarlık aracı hâline getiriyordu; bugünkü düzenlemenizle boşandıktan sonra da aynı araçsallaştırmayı, aynı tehditleri yapabilmesinin önünü açıyorsunuz. Burada gözetilen çocukların üstün yararı değil çünkü çocukların üstün yararı anne babanın davranışları üzerinden şekillenmez; çocuğun hakları, çocuğun geleceği, çocuk için iyi olanın ne olduğunun tespiti ancak toplamın üzerinden karar verilebilir. Velayetin ya da kişisel ilişkilerin kurulup kurulmaması değildir kriter olan, çocuğun üstün yararıdır; biraz da buradan bakın. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesiyle 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 182’nci maddesine birinci fıkradan sonra gelmek üzere eklenen fıkradaki “halinde” ibaresinin “durumunda” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Gamze Taşcıer                        Alpay Antmen                   Turan Aydoğan

            Ankara                                 Mersin                                İstanbul

        Rafet Zeybek                          Aydın Özer                        Zeynel Emre

           Antalya                                Antalya                                İstanbul

     Ömer Fethi Gürer                    Süleyman Bülbül

             Niğde                                   Aydın

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer.

Buyurun Sayın Taşcıer. (CHP sıralarından alkışlar)

GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Bilimin meşalesini Türkiye’nin dört bir yanına yayan, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştiren tüm öğretmenlerin Öğretmenler Günü’nü kutluyorum ve Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk’ü de bir kez daha saygı ve özlemle anıyorum.

İktidarın her soruna aslında temel bir yaklaşım şekli var: Sorunun kaynağını çözmektense sonucu üzerine bir çözüm üretme arayışı içerisindesiniz. Kadına yönelik şiddetle de işte, tam bu anlayışla mücadele etmeye çalışıyorsunuz. Yarın, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü ama bugün, Adana’da bir kadın daha bir erkek tarafından katledildi. Geçtiğimiz haftalarda Bartın’da Azize, İstanbul’da Başak ve daha niceleri… Bu zihniyet, bu anlayışla sorunun kaynağı yerine sonucu üzerinden bir çözüm üretmeye çalışılırsa üzgünüm bu isimler ne ilk olacak ne de bundan sonra devamının gelmesini engelleyeceğiz. Çünkü siz, kadınlar şiddete uğruyor diye -tırnak içerisinde- pembe alanlar yaratırsanız, kadınlar için pembe otobüsler yapmaya çalışırsanız, kalkınma planlarında ve yıllık programlarda hamam mantığıyla kadın üniversitesi açmak isterseniz, “Boşanmak isteyen ya da boşanmış kadınlar şiddet görüyor.” diye “aile ara buluculuğu” adı altında kadınların boşanmasına engel olmaya çalışırsanız, kadınları birey olarak görmek yerine aile içine sıkıştırırsanız, kadınları öldüren katilleri “İdam edelim.” gibi önerilerle sorunun kaynağını görmezden gelip sonucu üzerinden intikamla vicdanınızı rahatlatmaya çalışacak önerilerde bulunursanız, aslında bu sorunu çözmeye niyetiniz yok demektir. İktidarın sonuca dönük çabalarına sayısız örnekler verebiliriz ama ürettiğiniz çözümler dönüp dolaşıp o sorunun kaynağını besliyor.

AKP’nin aslında sorunların kaynağını kavramakla ilgili genel bir politika sorunu var. İşte, bugün geldiğimiz noktada ekonominin içinde bulunduğu içler acısı durum tam da bunun çok net bir örneği. Kadına yönelik şiddetin sorununun temel nedeni kadınların şiddet görüyor olması değil, kadınları ikinci sınıf vatandaş olarak gören zihniyetin varlığı, kadın ve erkeğin fıtratına eşitliği yakıştıramayanlar, erkeklerin kadınlar üzerinde hak sahibi olduğunu düşünmeleri, toplumsal cinsiyet eşitliği kavramına inanmayanlardır. Bunu kavramayan bir iktidarın daha vahimi, bu kaynağı besleyecek söylemlerde ve eylemlerde bulunması bu sorunu çözebilmeye yetisi olmadığının da bize göstergesi. Kadına yönelik şiddet, bazı adamların bazı kadınlara uyguladığı şiddetten çok daha öte başlı başına bir zihniyet sorunudur; olması gereken de topyekûn bu zihniyetle mücadele etmektir ama elbette ki bu mücadeleyi kadınları ikinci sınıf vatandaş olarak gören bir zihniyetin yapabilmesi de mümkün değil.

Siz, Mecliste tüm siyasi partilerin katılımıyla bir kadına yönelik şiddet komisyonu kurup ardından bir hafta sonra uluslararası İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuz bir şekilde çıkarsanız, bu Komisyona 15 yaşındaki kız çocuklarının evlenmesini savunanları -İstanbul Sözleşmesi’ni geçtik- Lanzarote Sözleşmesi’ni tartışmaya açanları, çok eşliliği savunanları, evrensel temel insan haklarından bile rahatsız olanları, 6284'ü hedef alanları çağırmaya başladığınız an, aslında siz, kendi zihniyetinizi gösteriyorsunuz. Bu kişileri Komisyonda dinletmeniz yetmediği gibi, bu kişiler kamu kurumu yöneticisi ve bu zihniyetleri oralara sizler atıyorsunuz. Kürsüye çıkıp “Sembolik 2 bayan gelsin." diyenler ama siyasetçi kadınları sırf partinizden değil diye vitrin süsü olarak nitelendirenler aslında bu karanlık zihniyetin bizatihi kendileri.

Sonuç olarak “Kadınlar olmazsa kadına yönelik şiddet de olmaz.” gibi akıl tutulması mantıkla şiddeti önlemeye çalışıyorsunuz, çözümler üretmeye çalışıyorsunuz ama sorunun kaynağını besliyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GAMZE TAŞCIER (Devamla) – Bitiriyorum hemen Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tabii, buyurun, buyurun.

GAMZE TAŞCIER (Devamla) – Çözüm de çok basit: Kadına yönelik şiddetin bir zihniyet problemi olduğunu kabul edin ve bunun, zihniyet dönüşümünü gerçekleştirme çabasıyla mümkün olacağını kabul etmemiz lazım. Bu da ancak bu dönüşümü gerçekleştirmeyi hedefleyen bir iktidarla olur. Bunun için, erken seçim kadınların hayatı için de artık kaçınılmaz bir sonuçtur.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – 2023 Haziranında erken seçim yapacağız.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) – İşte, kadınların yaşamı için erken yapmanız lazım.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – 2023 Haziranında yapacağız erken seçimi.

GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Evet, evet.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Yasin Öztürk                                          Dursun Müsavat Dervişoğlu

               Denizli                                                                         İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Denizli Milletvekili Yasin Öztürk.

Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 33’üncü maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin 33’üncü maddesiyle çocuğun velayeti hakkında anne ve babanın kişisel ilişki kurulmasına dair kararın gereklerini yerine getirmemesi hâlinde, çocuğun menfaatine aykırı olmamak şartıyla, velayet sahibinin değiştirilebileceği yönünde ihtar edilmesi düzenlenmektedir.

Kanun teklifinin diğer maddelerinde de yer alan çocuk tesliminin icranın konusu olmaktan çıkarılmasını da Çocuk Koruma Kanunu çerçevesinde psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacı gibi profesyoneller eliyle yürütülmesini de çocuğun üstün yararı açısından olumlu değerlendiriyoruz. Gördüğünüz gibi, biz, birilerinin dediği gibi ne edepsiz ne de hainiz; biz, vatandaşın lehine olan her konuda attığınız küçücük adımları bile takdir etmekten çekinmedik, çekinmeyiz. Bu demek değildir ki her getirdiğiniz kanun teklifinde içi sırlarla dolu niyetlerinizin içine serpiştirdiğiniz bir iki madde adına size alkış tutalım.

Bugün görüştüğümüz kanun teklifini de ele alalım. AK PARTİ’si iktidarının 19’uncu yılında. 2019 yılında yani iktidarının 17’nci yılında Yargı Reformu Strateji Belgesi'ni, geçtiğimiz yıl da İnsan Hakları Eylem Planı'nı açıkladı. Bugün görüştüğümüz “beşinci yargı paketi” olarak adlandırılan kanun teklifi de Yargı Reformu Strateji Belgesi’ne göre sıraya alınan mevzuat değişikliklerinin bir kısmından ibarettir.

Evet, teklif, alışıldığı üzere yine bir paket olarak önümüze sunulmuştur; yine, gerekçede reform niteliğinde düzenlemelerin devamı niteliğinde olduğu yazılmıştır ama içinde iflas etmiş tüccarımızın, icralık olan vatandaşlarımızın, banka borçlusu milyonların beklediği reformist çözümler yoktur. Tekrar ediyorum: Paket, 2019 yılında Yargı Reformu Stratejisi Eylem Planı kapsamında hedeflenen mevzuat değişikliklerini içermektedir. Yargı Reformu Stratejisi Eylem Planı'nda icra ve iflas sisteminde yapılacak değişiklikler “Hedef 8.5” ve “Hedef 8.6” başlıkları ve beraberindeki alt başlıklar şeklinde sıralanmıştır. Yani icra ve iflas sistemindeki sıkıntılar iktidarın 17’nci yılında hazırlanan eylem planında da bilinmektedir. Ancak iktidar, toptancı bir bakışla konuya yaklaşmak yerine sorunu parça parça, sorunu torba torba, gecikmeli bir şekilde gündeme almaktadır.

9 Haziran 2021 tarihinde Genel Kurulumuzda İcra ve İflas Kanunu’nda değişiklikler yapıldı. Kasım ayına geldik, yine İcra ve İflas Kanunu gündemimizde. Eylem planına göre bu kanun teklifinde olması gereken ama yer verilmeyen düzenlemeler mevcut. Bu da demektir ki çok yakında gündemimizde yine yeni bir İcra İflas Kanunu değişikliği olacak. Biraz önce söylediğimi yeniden hatırlatmak istiyorum: Getirdiğiniz her kanun teklifi hem eksik hem de içi sırlarla dolu. Bu teklifte yedieminlik sistemiyle ilgili bir düzenleme yapıldı ama kanun teklifinde Yargı Reformu Stratejisi Belgesi Eylem Planı’nda yer aldığı şekliyle, lisanslı yediemin deposu uygulamasına geçilmesi ve tasfiye usulünün yeniden düzenlenmesi suretiyle yedieminlik müessesesinin ıslahına yönelik bir değişiklik yapılmadı. Neden? Çünkü 30 Eylül 2021 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlandığı üzere, Sayın Cumhurbaşkanı yedieminlik müessesesini toptan ıslah etme kararı aldı. Ne şekilde? Özelleştirme yoluyla. Cumhurbaşkanı kararına göre özelleştirme işlemleri 31 Aralık 2025 tarihine kadar tamamlanacak. Özelleştirme işlemleri, işletme hakkının verilmesi veya gelir ortaklığı modeli ve işin gereğine uygun diğer hukuki tasarruf yöntemlerinin ayrı ayrı veya birlikte uygulanarak gerçekleştirilecek. Yedieminlik faaliyetleri bir bütün olarak veya bölgelere ayrılarak özelleştirilecek. Özelleştirme işlemleri tamamlanıncaya kadar yedieminlik faaliyetleriyle ilgili mevzuat çerçevesinde mevcut hâliyle yürütülmesine devam edilecektir.

Özelleştirme nedir? Kamu kesimi elinde bulunan şirket paylarının özel kesime aktarılması, kamu kesimi tarafından yönetilen üretim birimlerinin yönetiminin özel kesime devredilmesidir.

AK PARTİ’sinin özelleştirme karnesi kırıklarla doludur. AK PARTİ’si için kamu kurumları ya özelleştirilerek elden çıkarılmalı ya da Varlık Fonuna devredilerek özelleştirmeye uygun hâle getirilmelidir. Kamu kuruluşları, fabrikalar, limanlar, enerji şirketleri ve gayrimenkuller tek tek satılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Sayın Başkanım, toparlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – İktidar, on dokuz yılda kamuya ait tam 4 bin gayrimenkulü özelleştirmiştir ve bu rüzgâr hız kesmeden devam etmektedir. 2025 yılına kadar Bodrum’dan Şile’ye, Sakarya’dan Manisa’ya, Edirne’den Ankara’ya kadar ülkenin birçok yerinde taşınmazlar vitrine konulmuş durumdadır. Kamu kurumlarına ait, içinde askerî tesislerin de bulunduğu Ege ve Akdeniz sahillerindeki yüzlerce dönüm arazi üzerine kurulu 18 eğitim kampı ve sosyal tesis de Cumhurbaşkanı kararıyla özelleştirme kapsamına alınmıştır. İktidarın TEİAŞ planı da BOTAŞ planı da Varlık Fonundaki şirketlere bakışı da ortadadır. Ne yazık ki ilk ve son kararı veren Sayın Cumhurbaşkanı sayesinde ülkenin geldiği durum da ortadadır.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

33’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 33’üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın Oluç, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, İstanbul Kadıköy’de Emek, Barış ve Demokrasi Güçlerinin yaptığı “Geçinemiyoruz!” eylemine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, biraz evvel İstanbul’dan haber verdiler, aradılar, bir konuyu burada dile getirmek istiyorum. Kadıköy’de bu akşam Emek, Barış ve Demokrasi Güçlerinin -bir platform, yerel bir platform- “Geçinemiyoruz!” eylemine polis saldırmış ve çok sayıda kişiyi gözaltına almış, Milletvekilimiz Musa Piroğlu da orada.

Şimdi, “Geçinemiyoruz, açız.” diyen insanları şiddet kullanarak gözaltına almak gerçekten olacak bir iş değil. Zincire mi vuracaksınız herkesi ya, ağızlarını mı bantlayacaksınız, anlaşılır gibi değil. Bu iktidarın istifasını talep etmek, “Yönetemiyorsunuz.” demek suç değil, bir haktır, bir yurttaş hakkıdır ve halkın, yoksulluğu ve iktidarın yanlış politikalarını demokratik bir şekilde protesto etme hakkı vardır; bu, demokratik meşruiyet içindedir. Polisin bu tür protestolara saldırması, gözaltına alması gerçekten kabul edilemez; bu tür saldırıları durdurun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bir şey daha durdurun, insanları çileden çıkaran açıklamalarınız var, bunları da durdurun. Yani mesela “Soğan ekmek yiyeceğiz.” “1 kilo et yerine yarım kilo et yiyelim.” “Domatesi 2 kilo yerine 2 tane alalım.” “Turfanda sebze kullanmak sağlığa zararlı.” “Ülkede yokluk yok, bolluk var.” gibi insanları gerçekten çileden çıkaran açıklamaları da bir an evvel durdurun. Bu süreci gerçekten kötü yönetiyorsunuz. İnsanların demokratik haklarını kullanmasının önüne engel çıkartmayın, çıkarttıkça daha zor günler yaşayacağız hep birlikte.

Teşekkür ediyorum.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Tokat Milletvekili Mustafa Arslan ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ile 37 Milletvekilinin İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3911) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 285) (Devam)

BAŞKAN – 34’üncü madde üzerinde 2 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işlem alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayı Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

         Garo Paylan                  Filiz Kerestecioğlu Demir           Hasan Özgüneş

          Diyarbakır                               Ankara                                  Şırnak

         Murat Çepni                         Mahmut Toğrul                     Semra Güzel

             İzmir                                Gaziantep                           Diyarbakır

Ömer Faruk Gergerlioğlu

            Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “Yargıda reform yapıyoruz.” diyerek konunun uzmanlarına danışmadan, sorunu çözmek yerine daha tehlikeli sorunlara neden olabilecek bir teklif sunuyorsunuz maalesef. Teklifte “çocuğun üstün yararı” ilkesinin uygulanması yönünde somut tedbirler de yok. Çocuk, âdeta anne baba arasında paylaşılacak bir nesne olarak görülüyor, kişisel ilişkinin öznesi olarak kabul edilmiyor. Medeni Kanun’da velayet, ebeveyne sağlanan bir hak olarak kabul ediliyor ama burada, velayet, aslında, ebeveyn için bir yükümlülüktür, bir hak değildir. En başta, çocukları anne baba arasında çekişme konusuna dönüştüren bu bakış açısını değiştirmemiz gerekiyor.

Değerli vekiller, “çocuk haczi” diyerek itici bir şekilde ifade ettiğiniz şey, aslında, kadınların ve çocukların can güvenliği ve velayet hakkına yönelik ihlali önlemek için getirilen bir tedbirdir. TÜİK 2020 istatistikleri, boşanmalarda velayetin yüzde 80’e varan oranda kadınlarda olduğunu gösteriyor. Mevcut sistemde, çocuğa veya kadına karşı şiddet tehdidi veya çocuğun kaçırılma ihtimali varsa çocuğa kişisel görüşme hakkının kullandırılması işlemi icra daireleri aracılığıyla gerçekleşiyor. Bu yöntemle çocuk, bir pedagog, bir icra memuru, bir polis vasıtasıyla alınıp sonra aynı şekilde geri teslim ediliyor. Şimdi, görüşmenin çocuğun üstün yararıyla gerçekleşmesi ve bu ilkeye aykırı bir durum varsa işlevi durdurmak için de uzmanlar süreçte yer alıyorlar; şiddet riskine karşı korumak için de polisler eşlik ediyorlar ancak bu kanun teklifinde, âdeta, velayeti elinde bulunduran ebeveyne çocuk kaçıran muamelesi yapılıyor. Şimdi, Adalet Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlüklerince belirlenen çocuk teslimi mekânlarında kadının can güvenliğinin sağlanmasına yönelik hangi önlemlerin alındığı belirtilmiyor. Çocuklara veya kadınların kendilerine yönelik şiddet tehdidine dair endişeleri ve önlem talepleri dikkate alınmıyor. Bu ülkede “Çocuğumu özledim, çocuğumu görmek istiyorum.” derken annenin yanından çocuğu alıp görüşme sırasında babaları tarafından öldürülen çocukların olduğunu biliyoruz biz. Tehlike bu derece büyük ama kadınlar çocuklarını şiddet tehdidi nedeniyle teslim etmezlerse disiplin hapsi cezasıyla karşılaşacaklar. Şimdi, normal şartlar altında baktığımızda, gerçekten, hangi anne ya da baba kalkıp da çocuğunu karşı tarafa teslim etmek istemez? Bunda bir tehdit varsa bunu yapabilir ancak, bir istismar olabilir, kadına yönelik şiddet tehdidi olabilir. Bütün bunları, gerçekten, bu donanımları sağlayarak, bunları değerlendirerek mi bu teklifi getirdiniz? Hayır, böyle bir şey yok ortada. Evet “Mahkemeden bağımsız teslim merkezleri açalım, pek çok farklı meslekten uzmanlar çalıştıralım.” diyorsunuz. Şimdi, bu müdürlüklerin böylesine hassas bir mevzuyu örgütleyebilecek altyapısı, personeli var mı? Hayır, bu da belli değil. Şimdi, görev tanımları, nitelikleri; bunların netleşmesi gerekiyor. Uzmanların esas işlevi ikna etmek mi, yoksa tutanak tutmak mı, tanıklık mı olacak, bunlar belli değil.

Ayrıca, uzman kadrosu yetersiz diye öğretmenlerin de uzman statüsünde görevlendirilebileceği belirtilmiş. Burada, uzmanlara formaliteden bir rol mü biçiyoruz? Çocuklar okullarda teslim alınıp verilemezler, böyle bir şey söz konusu olamaz, onları orada deşifre etmek gibi bir durum aynı zamanda bu.

Teklif hazırlanırken Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı da bunun dışında tutulmuş. Böyle bir şey de olmaz. Öncelikle, gerçekten, bu teklifi değerlendirmeden sunmuşsunuz, geri çekmeniz lazım. Bu, ciddi sorunlara neden olacaktır, bu konuda ciddi olarak uyarıyorum. samimiyetle uyarıyorum. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının sürece dâhil edilmesi lazım. Çocuğun diğer ebeveynle şahsi ilişki kurma süreci hâlihazırda mevcut düzenlemede olan tarafları ve çocuğu tanıyan, daha önceden çocukla görüşme yapıp sosyal inceleme raporu hazırlayan aile mahkemesi tarafından görevlendirilmiş olan uzmanlarla desteklenmeli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Çocukların görüşlerini –onlar bir nesne değil– her aşamada dikkate almamız gerekiyor. Boşanma davasının çatışmalı ortamında, bu sertlik nedeniyle çocuklar görüşlerini serbestçe ifade edemiyor, daha sonra bunu ifade edebilirler, düşünceleri değişebilir, onların özel eğitimli uzmanlar eşliğinde, adliye dışında, gerçekten, düşüncelerinin alınması lazım. Ben, bu eksikleri tamamlamadan bu teklifin sunulması, kabul edilmesi yeni kadın ölümlerine, çocuk istismarlarına neden olacak diyorum, sizi ciddi bir şekilde uyarıyorum bir kez daha.

Son olarak, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde evde, sokakta, alanlarda, işyerlerinde mücadele eden, dayanışmayla birbirine tutunan bütün kadınları sevgiyle selamlıyorum. Yarın alanlarda olacağız. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave” edilmiştir olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Ayhan Erel                                           Dursun Müsavat Dervişoğlu

               Aksaray                                                                        İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 34’üncü maddesi üzerine partim İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz maddede yapılan düzenlemeyle, velayet kendisine bırakılan ana veya baba kişisel ilişki kurulmasına dair kararın gereklerini yerine getirmezse çocuğun menfaatine aykırı olmamak kaydıyla velayet değiştirilebilecektir. Bu husus, kişisel ilişki kurulmasına dair kararda taraflara ihtar edilecektir. Kanun teklifiyle amaçlanan kişisel ilişki kurulmasında mahkeme kararına uymayan ana veya babaya bir yaptırım uygulanması, velayetin üzerinde bulunan kötü niyetin önüne geçilmesini hedeflemektedir. Bu eylemden dolayı velayetin değiştirilmeden önce yine bir rapor düzenlenerek, sosyologlar, psikologlar tarafından rapor düzenlenerek, çocuğun menfaati korunarak velayetin anne veya babada olmasının çocuğun ruhsal, fiziksel, kişisel gelişimi açısından hangisi yararlı olacaksa ona göre karar verilmesi daha uygun olacaktır. Yoksa, kişisel ilişki kurulmasına dair bir kararı ihlal etti diye anında velayetin değiştirilmesi, çocuğa belki de ileride telafisi mümkün olmayan zararları da beraberinde getirecektir.

Yine, bu çocuk tesliminde… Bugün Öğretmenler Günü. 500 binden fazla atanamayan öğretmenler var. Adalet Bakanlığı bu bağlamda bir ofis kurmaya karar vermiş, bizce yerinde bir karar. Dolayısıyla 5 yaşına kadar olan çocukların çocuk tesliminde ana sınıfı öğretmenlerinin Adalet Bakanlığı bünyesine alınarak istihdam edilmesi, yine 5-11 yaş grubundaki çocuklar için de ilköğretim öğretmenlerinin, sınıf öğretmenlerinin bu bağlamda değerlendirilmesi, 11 yaş üzerindeki çocukların tesliminde ise rehberlik ve psikoloji öğretmenlerinin bu alanda görev alması çocukların tesliminde uğrayacakları psikolojik travmaları ortadan kaldıracaktır diye düşünüyoruz, hem de böylelikle, atanamayan öğretmenlerimize de bir nebze olsun istihdam alanı yaratılacaktır diye düşünmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii ki Türkiye, şu anda, ekonomik anlamda bir yangın yeri. Özellikle çiftçilerimizle görüştüğümüzde ifadeleri aynen şöyle: “Vallahi çıldırdık, vallahi artık aklımızı kaybedeceğiz.” Hükûmet, bu sene yaşanan kuraklıktan dolayı kuraklıkların derecesine göre çiftçilerimize bir kuraklık desteği vermeyi taahhüt etti. Bununla ilgili tarım il müdürlükleri gerekli çalışmaları yaptılar, gerekli hak edişleri düzenlediler ama bugüne kadar çiftçiye bir ödeme yapılmadı. Yine, buradan çıkardığımız bir kanunla bugüne kadar desteklerden alınan vergilerin beş yıl geriye dönük olarak çiftçilere ödenmesi yönünde bir karar alındığı hâlde, maalesef, bugüne kadar bu ödemeler de yapılmadı. Yani çiftçiler, artık mazot, gübreden dolayı tarlalarını süremez, ekemez hâle geldiler. Bu yapacağınız ödemeler en azından bir can suyu olacak, bir nefes alacaklar. Yine, bize gelen bilgilere göre artık Anadolu’da, özellikle İç Anadolu’da gübrenin satılmadığı ve stoklandığı yönünde bilgiler var. Yine, elek altı buğday dediğimiz kırık buğdayın bile 4.200 ile 4.500 arasında satıldığını… Böyle giderse ekmeğin 4 ile 5 lira arasında bir fiyatla satılması kaçınılmaz hâle gelecektir. Dolayısıyla Toprak Mahsulleri Ofisinin bir an önce devreye girerek bu değirmenlere buğdayı en ucuz, en ekonomik şekilde vermesi gerekiyor. Zira, yoksul vatandaşın temel gıdası olan ekmeğe bile ulaşmasında çok büyük sıkıntılar ve engeller yaşanacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

AYHAN EREL (Devamla) – Dün İYİ Parti tarafından tasvip edilmeyen sokağa çıkma eylemlerinin, Allah muhafaza, ekmeğe erişemeyen vatandaşlarımızın seslerinin daha yüksek sesle çıkacağı, düşüncelerinin daha yüksek sesle ifade edileceği bir ortamın önüne geçmek için siyasi iradenin bir an önce önlem almasını bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

34’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 34’üncü madde kabul edilmiştir.

35’inci madde üzerinde 2 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 35’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

       Mahmut Toğrul                      Erol Katırcıoğlu                     Semra Güzel

          Gaziantep                               İstanbul                            Diyarbakır

       Ali Kenanoğlu                 Ömer Faruk Gergerlioğlu               Murat Çepni

           İstanbul                                Kocaeli                                  İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu çocukların velayeti meselesi önemli bir konu, toplumumuzdaki önemli yaralardan da bir tanesi. Çoğu zaman boşanmalar problemli oluyor, bu problemli boşanmalar içerisinde de özellikle velayet tartışmaları en sıkıntılı, dramatik sonuçlara yol açabiliyor. İşte, baktığınız zaman ilginç gazete haberleriyle karşılaşabiliyoruz: “Yine icra zoruyla alınan çocuk dramı: Yağmur’un göz yaşları” diye, çok tartışılan bir konuydu, işte “Annesine gitmek istemeyen çocuğun çığlıkları sokağı inletti” gibi haberler, “Pendik’te ‘velayet’ saldırısı” “Eski eşinin kardeşleri tarafından öldüresiye dövüldü” haberleri. Yine, “Coronavirüs nedeniyle çocuğunun velayeti elinden alınan bir hemşirenin vermiş olduğu mücadele” gibi basına konu olmuş, çok dramatik birçok konu var.

Tabii, bu boşanma mevzusunda çocuklar bir taraftan dramatik şeyler yaşıyorlar, bir taraftan da hakikaten bu boşanma meselesinde erkek bir şekilde yaşamını oluşturuyor, kuruyor ama kadın daha çok mağdur olan taraf oluyor. Bir de çocuklar -çocuk olduğu zaman- genelde kadına bırakılıyor, veriliyor ve bunun getirdiği mağduriyetlerde de kadınlar yeni bir yaşam oluşturma konusunda erkeklere göre çok daha dezavantajlı durumda oluyorlar. Tabii, bu madde, mevcut uygulamayı, çocuğun icra yoluyla birisinden alınıp diğerine verilmesi meselesini düzenlemeye çalışıyor. Burada bir kişiden alınıp yani anne ya da babadan alınıp birisinden diğerine verilen, bir teslim işini anlatan yani mevcut uygulamada bir teslim üzerine kurulu, bir mal ve meta olarak görülen bir durum var çocukla ilgili olarak. Şimdi, peki yeni kanun teklifi, bu kanun teklifiyle bu ortadan kalkıyor mu? Bu, sadece birkaç hususu değiştiriyor ve diyor ki… “Teslim işlemi” tanımı devam ediyor yani teslim meselesi olarak bakıyor hâlen meseleye ve neyi teslim ediyorsun? Bir malı, bir mülkü teslim eder gibi yine bir teslim merkezleri oluşturuyorsun, teslim mekânları oluşturuyorsun ve yine çocuk teslim edilmesi gereken bir unsur olarak, bir mal olarak görülüyor yani bundan farklı bir durum yok.

Şimdi, şu anda icra yoluyla yapılıyor bu, yeni düzenlemeyle yine Adalet Bakanlığına bağlı adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlükleri tarafından yapılacak ve teslim merkezlerinde yapılacak. Tabii, buranın yeterli düzeyde personele sahip olup olmaması tartışması ayrı ancak olması gerekenler hususunda söylenmesi gereken şeyler var. Bir defa, çocuğun artık bir özne olarak, bir kişi olarak görülmesi gerekiyor; bir meta, alınıp verilen, ondan ona teslim edilen bir mal olarak görülmesinden vazgeçilmesi gerekir, bu anlayıştan vazgeçilmesi gerekiyor. O nedenle yani Türkiye'nin de tarafı olduğu Birleşmiş Milletler sözleşmelerinde bu konu aslında tarif ediliyor, yani bir kere çocuğun özne olarak görülmesi gerektiği ifade ediliyor. Velayetin hangi tarafa bırakılacağı hususunda anlaşmaların hâkim açısından bağlayıcılığı meselesi var yani mal bağlayıcı değil, çünkü kamu düzenine ilişkin olarak bakılıyor.

Şimdi, buradan baktığınız zaman, bir kere, bizim önerdiğimiz şu: Çocuk bakanlığının kurulması gerekiyor ve “kişisel ilişki” diye tanımlanması gerekir bu meselenin yani çocuğun kişisel ilişkisi, anneyle ya da babayla kişisel ilişkisi, bir teslim meselesi olmaktan çıkartılması gerekiyor. Ve bu, çocuk bakanlığıyla birlikte Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının birlikte yürüteceği ve uzman kadrolarıyla; pedagogları, sosyologları, psikologları, bu konunun uzmanı insanlarla ve kadrolu yani sürekliliği bulunan, değişen değil… Yani bir çocuğa bir pedagog psikolog bakıyorsa o çocuğa sürekli o bakmalı, o kişiler bakmalı. Mevcut uygulamada önerilenlere rastgele bir durum söz konusu; bu, kadro bir birim tarafından yapılacak bir iş değil. Tabii, bütün bunlar çocukların ciddi bir şekilde mağdur olmasına neden oluyor ve bu mesele… Aslında getirilen bu yasal düzenlemenin bu çocukların mal olarak alınıp verilmesini engelleyeceği ifade edilse de işin açıkçası bu madde hem çocukların korunması açısından hem Birleşmiş Milletler sözleşmeleri açısından hem de eşitlik ilkesi açısından Anayasa’ya da aykırılık içeriyor. Bu nedenle bu maddenin tümüyle çekilmesini öneriyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 35’inci maddesinde yer alan “eklenmiş” ibaresinin “ilave edilmiş” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Dursun Ataş                                          Dursun Müsavat Dervişoğlu

               Kayseri                                                                         İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kayseri Milletvekili Dursun Ataş.

Buyurun Sayın Ataş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 35’inci maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, kanun teklifinin görüşülen maddesiyle çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin ilamların yerine getirilmesi İcra ve İflas Kanunu’ndan çıkarılarak Çocuk Koruma Kanunu kapsamına alınmaktadır. Yani kanun teklifinin yasalaşması durumunda çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin ilam veya tedbir kararları icra dairelerince değil, Adalet Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlüklerince yerine getirilecektir. Çocukları icra sistemi dışına çıkararak çocuğu bir eşya gibi gören, anne babayı da borçlu veya alacaklı olarak gören bu sistemin değiştirilmesi olumludur ancak çocukla ilgili düzenlemelerin çocuğun üstün yararı gözetilmeksizin bir torba yasaya sıkıştırılması kabul edilebilir değildir. Düzenleme, çocuğun hakkı değil, anne babanın hakkı dikkate alınarak yapılmıştır. Üstelik, gerekli altyapı olmadan bu düzenleme getirilmiştir. Türkiye’de sadece 161 tane adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlüğü mevcuttur. Üstelik, bu müdürlüklerin yeterli personeli de bulunmamaktadır, kervan yolda düzülür mantığıyla hareket edilmiştir. Çocuğa kıymet vermeyen, çocuğun haklarını gözetmeyen, çocuğu değil, kamuoyundaki algıyı düşünen bir iktidardan milletin sorunlarını çözmesini beklemek çölde kutup ayısını aramaya benzemektedir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, AKP iktidarı sorunları çözme, planlama yapabilme becerilerini kaybetmiştir. Seçim bölgem Kayseri’nin 1 milyon 436 bin nüfusu vardır, 16 tane de ilçesi bulunmaktadır. 0-18 yaş arası 300 binin üzerinde çocuk Kayseri’de yaşamaktadır. Yine, Kayseri’de ortalama yılda 3 bin boşanma gerçekleşmektedir. Bu boşanmaların pek çoğunda da çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulması gündeme gelmektedir. Bu tablo ortadayken Kayseri’de çocuk teslimi ve çocukla ilişki kurulmasına ilişkin kararları yerine getirecek sadece 1 adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlüğü vardır. Evet, yanlış duymadınız. 16 ilçesi bulunan, yaklaşık 1,5 milyonluk Kayseri’de 1 tane adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlüğü bulunmaktadır; bu müdürlükte 1 müdür, 18 pedagog ve 2 personel bulunmakta yani sadece 21 kişi. Arabaları yok; Sarız’daki, Pınarbaşı’ndaki, Tomarza’daki, Yeşilhisar’daki, Akkışla’daki, Bünyan’daki bir çocuğa nasıl ulaşacaklar? Belirsiz. Teknik altyapıları yeterli değil; bu işleri nasıl yapacaklarını kendileri de bilmiyorlar. Çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulması konusunda eğitim alacaklar mı? Belirsiz. Bunlar halledilmeden burada kanun çıkarılıyor. Bu kanun nasıl uygulanacak? Cevabı yok.

Değerli milletvekilleri, 2021 yılının ilk on ayında kayıtlara geçen 256 kadın cinayeti var, 160 çocuk istismarı var, 670 kadının da şiddete uğradığı gerçeği var. Tecavüzcü vakıflar var; dinimizi istismar eden, çocuklara cinsel istismarda bulunan tarikatlar var. Adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlükleri bu konularda ne yapabilmiştir? Bu adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlükleri görev alanları kapsamında bu zamana kadar kaç vatandaşımıza hizmet vermiştir? Kanun teklifiyle ne kadar daha vatandaşımıza hizmet sunulması planlanmaktadır? Tamam, çocukları icra sisteminden çıkaralım ama altyapısını oluşturup öyle çıkaralım. Bu müdürlükler yaklaşık iki yıl önce kurulmaya başlanmış ancak bu zamana kadarki görevlerini bile tam yerine getirememiştir. Şimdi biz daha çok görev veriyoruz, böyle bir mantıksızlık olur mu?

Değerli milletvekilleri, “Bir kereden bir şey olmaz.” diyen AKP iktidarı bu ülkenin geleceği çocukları koruyamaz. Yap-işlet-devret modeliyle geçilmeyen otoyollara, köprülere, tünellere, uçak inmeyen havaalanlarına, şehir hastanelerine verdiği hazine garantileriyle doğmamış çocukları bile borçlandıran AKP iktidarı çocuklarımıza iyi bir gelecek sunamaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN ATAŞ (Devamla) – Yarım kalmasın diye Başkanım…

BAŞKAN – Devam edin.

DURSUN ATAŞ (Devamla) – 7.600 kadın öldürülen AKP iktidarında mutlu yuvalar kurulamaz. Bir yıllık harcaması 2,8 milyar dolar olan saray ailesinin üyelerinin “Porsiyonları küçültün.” tavsiyesi dışında bu millete verebileceği hiçbir şey kalmamıştır. Çocuğuna mama dahi alamayan vatandaşa “Bakın, çocukları icra sisteminden çıkardık.” diyen bir iktidarın ülkeye yapabileceği en büyük hizmet bir an önce seçime gitmektir. Getirin sandığı, bu milletin sırtından inin diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

35’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 35’inci madde kabul edilmiştir.

36’ncı madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 36’ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

   Ömer Faruk Gergerlioğlu                Zeynel Özen                          Oya Ersoy

            Kocaeli                                İstanbul                               İstanbul

       Ali Kenanoğlu                        Kemal Bülbül   Serpil Kemalbay Pekgözegü

           İstanbul                                Antalya                                  İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sayın vekiller; öncelikle, hangi kadın çocuklarını zorla teslim etmek ister, bunu sormak isterim. Bu teslim hakkına ben de itiraz ediyorum. Annenin, babanın ve toplumun çocuğa karşı sorumluluğunu değil, teslim hakkını öne çıkartan bu kanun maddesi kabul edilemez.

Baktığınız zaman, çocukların velayeti yüzde 70-80 oranında kadınlardadır. Kadınların çocuklarını neden teslim etmek istemediklerini anlamadan, düşünmeden bir kanun maddesi hazırlamak, kadına yönelik şiddetle mücadelede bütünsel bir yaklaşımın olmadığını bir kez daha ortaya koyuyor. Bu kanun maddesinde çocuğun yüksek faydasına aykırılık olduğu gibi, eşitlik ilkesi, ayrımcılık yasağı ve pozitif ayrımcılık gibi normlar da yok sayılmaktadır. Teklifle, çoğunlukla velayeti elinde bulunduran kadınların haklı gerekçeleri hiçe sayılarak şiddet, tehdit ve zorlamaya maruz kalıp kalmadıkları araştırılmadan kadınlara karşı çocuk kaçıran muamelesi yapılması da erkek aklıdır ve kadınlara yönelik bir şiddet girişimidir ve kabul edilemez; bu madde çekilmelidir.

Değerli milletvekilleri, 25 Kasım 1960’ta Dominik Cumhuriyeti’nde diktatörlüğe karşı mücadele eden 3 kız kardeş Patria, Minerva, Maria Mirabal kardeşlerin cesetleri bir uçuruma atılmıştı, bir uçurumun dibinde bulundu. Tecavüz edilerek vahşice öldürülmüşler, gizlice bir uçurumun dibine atılmışlardı. Ancak gerçekler ortaya çıkarıldı; Mirabal kardeşler, diktatörlüğe karşı mücadelenin sembolü oldular. Diktatörlüğün yıkılmasında büyük bir rol oynadılar ve daha sonra “Kelebekler” olarak anılan bu 3 kadın, bütün dünyada erkek ve devlet şiddetine karşı mücadelenin de meşaleleri oldular. Dominik’te Trujillo diktatörlüğü tarihin çöplüğüne gömülmüşken bu kız kardeşleri, Mirabal kardeşleri her 25 Kasımda bütün dünyada, anmaya devam ediyoruz.

Yarın 25 Kasım, bütün dünyada kadınlar, kadın cinayetlerine ve trans cinayetlerine yönelik, şiddetle mücadele için sokaklarda, meydanlarda olacaklar. Biz, kadınlar olarak bir haftadır 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü nedeniyle İzmir’de, İstanbul’da, Diyarbakır’da, Ankara’da, Hakkâri’de, her yerde sokaklardayız.

Bu sene HDP Kadın Meclisi olarak 25 Kasımı, Mirabal kardeşler gibi tek adam diktatörlüğüne karşı mücadele eden, mücadele ederken İzmir’de devletin gözetiminde ırkçı, faşist bir saldırıyla katledilen sevgili Deniz Poyraz’a atfettik. Deniz Poyraz yoldaşımız, 17 Haziran 2021’de, yirmi dört saat kolluk tarafından gözetilen parti binamızda otuz dakika boyunca silahlı saldırıda bulunan, ırkçı faşist saldırgan Onur Gencer tarafından katledildi. Fiilî saldırgan ortadadır, saldırganın sırtını sıvazlayanlar ise siyasi iktidarın ta kendisidir. Deniz Poyraz da tıpkı Mirabal kardeşler gibi, yaşadığı coğrafyanın demokratikleşmesi ve Kürt sorununun demokratik çözümü için antifaşist mücadele eden, en önde mücadele yürüten; eş başkanları, milletvekilleri, binlerce üyesi rehin tutulan HDP’nin emektarlarındandı. Neden partimizin böyle bir saldırıya uğradığı ve partimizde bir genç kadının, Deniz Poyraz'ın hedef alındığı apaçık ortadadır. Yeryüzünde diktatörlükler tarihin çöplüğüne atılma akıbetinden hiçbir zaman kurtulmamışlardır. Mirabal kardeşler, Deniz Poyrazlar ise sonsuza kadar yolumuzu aydınlatacaklardır.

Bugün görüyoruz ki tek adam diktatörlüğü her yerinden çatırdıyor, iplik iplik dökülüyor. Tarihin çöplüğüne atılacağınız günler yakındır. Andolsun ki İstanbul'da Dilek Doğan'ı katledenlerle, Batman'da İpek Er’i intihara sürükleyenlerle, Paris'te 3 kadın siyasetçiyi katledenlerle, Silopi'de Kürt kadın siyasetçiler Pakize, Seve ve Fatma'yı katledenlerle, Deniz Poyraz'ı katledenlerle toplum olarak yüzleşecek, hakikatleri ortaya serecek, siyasi ve fiilî faillerden mutlaka hesap soracağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Toplumsal cinsiyet eşitliğini reddetmeniz, kadın cinayetlerini münferit saymanız, kadın katillerini korumanız, kadın katillerini çıkardığınız yasalarla sokağa salarken kendini koruyan Çilem Doğan’ı cezalandırmanız, LGBT+’lara nefret söyleminiz, patronları kollamak için göz yumduğunuz kod 29’larla işten atmalarınız, derinleştirdiğiniz kadın yoksulluğu, İstanbul Sözleşmesi’nden tek adamın kararıyla çıkmanız, kadın düşmanı politikalarınız sizin sonunuzu da hazırlamaktadır. Erkek devlet şiddetine, savaşa, yoksulluğa karşı her yerde olacağız; yarın, dünyanın her yerinde sokaklarda olacak kadınlar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 36’ncı maddesiyle 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’na 41’inci maddesinden sonra gelmek üzere eklenen Madde 41/B’nin 3’üncü fıkrasının (c) bendindeki “marifetiyle” ibaresinin “aracılığıyla” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Alpay Antmen                      Süleyman Bülbül                    Zeynel Emre

             Mersin                                  Aydın                                 İstanbul

        Rafet Zeybek                      Ömer Fethi Gürer                     Aydın Özer

            Antalya                                 Niğde                                  Antalya

       Turan Aydoğan                                                              Burcu Köksal

            İstanbul                                                                Afyonkarahisar

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal.

Buyurun Sayın Köksal. (CHP sıralarından alkışlar)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 36’ncı maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Söz konusu madde çocuk teslimini düzenliyor. Çocukla kişisel ilişki tesisi yıllardır aile hukukunda sıkıntı yaşadığımız bir alan. Evlilikler bitiyor bitmesine ama sıkıntılar artarak devam ediyor. Bugüne kadar süregelen mevcut düzenlemede, çocuğun velayeti boşanma sonrası anneye verildiğinde baba ile çocuk arasında şahsi ilişki tesisine, velayet babaya verildiğinde anne ile çocuk arasında şahsi ilişki tesisine karar veriliyordu. Lakin uygulamada, tabii, kişisel ilişki tesisi kolay olmuyor çünkü özellikle çekişmeli boşanma davalarında taraflar arasında yaşanan sorunlar, gerginlikler ve neredeyse düşmanlığa varan tutumlar neticesinde velayet ve kişisel ilişki tesisinde büyük sorunlar ortaya çıkıyor. Velayet kendisine verilmeyip çocukla kişisel ilişki tesisi kararı verilen taraf, diğer taraf eğer çocukla kişisel ilişki tesisi kararını uygulattırmıyorsa mahkeme kararını icra yoluyla tesis etmeye çalışıyor. Tabii, bu da maddi ve manevi açıdan birtakım sorunları, zorlukları ortaya çıkartıyor.

Şimdi, özellikle ekonomik açıdan baktığımızda, harç, yolluk, uzman ücreti gibi giderler tarafı zorlamakta. Neden? Çünkü her seferinde bu giderleri yapmak zorunda. Özellikle asgari ücretliler ve dar gelirliler, ülkenin de içinde bulunduğu ekonomik kriz düşünüldüğünde, hakikaten bu giderleri karşılayamaz hâle geldiler.

Öte yandan, çocuk teslimi sırasında, çocuğu almak için eve gittiğinizde haciz tutanağı düzenleniyor. Anne ve baba “alacaklı” veya “borçlu” olarak kaydediliyordu. “Borç miktarı” bölümüne de “çocuk teslimi” yazılıyordu. Yani çocuğun kararına bakılmıyor, adı üstünde: Teslim. Bir de bunu “borç miktarı” üzerine, o bölüme yazıyorsunuz. O kadar yanlış bir terim ki… Hani, “çocuk teslimi”. Neyi teslim ediyorsunuz arkadaşlar? Gerçekten, yıllardır uygulamada içimi acıtan bir terim bu. Bir insan, menkul değil, bir mal değil, bir eşya değil, çocuk bir insan. Önce, bence, bu “teslim” terimini ortadan kaldırmak gerekiyor, onun yerine “çocukla şahsi ilişki tesisi” tanımını kullanmak daha doğru. Şimdi, bu 36’ncı maddeyle, icra yoluyla çocukların anne ve babalarıyla görüştürülmesi olayı sona eriyor ve 38’inci maddede de çocukla kişisel ilişki kurulması için teslim mekânlarının oluşturulacağı belirtiliyor. Bakıyorum ama hâlâ “teslim” kelimesi geçiyor kanunda. Aile hukukunda çocuğun menfaati esas alınır. Gerçi AKP iktidarında kimsenin menfaati esas alınmıyor 5’li çete ile yandaşlar dışında ama yine de hatırlatmakta fayda var; aile hukukunda esas olan çocuğun menfaatidir. Ama maalesef, bu teklifte, çocuğun isteği, tercihleri yerine ebeveynin istek ve talepleri göz önünde bulundurulmuş. Bu, bence büyük bir eksiklik.

Bir başka sıkıntı da teslim mekânlarında tarafların birbirlerine karşı şiddet uygulaması durumunda şiddete karşı koruyacak tedbirler, kolluğun sürekli bulunması gibi bir düzenleme yok. Bakın, bu, uygulamada çok ciddi sıkıntılar yaratabilir. Zaten gerginlik yaşayan taraflar daha çok gerilip istenmeyen olaylar ortaya çıkabilir. Örneğin, çocuğunu teslim etmek için gelen bir anneye babanın şiddet kullanmaya kalkması durumunda ne olacak? Ya da taraflardan biri diğerine silah sıkmaya kalkarsa ne yapabileceksiniz? Dolayısıyla daha birkaç hafta önce, bu konuda, seçim bölgem Afyonkarahisar'da, çocukla kişisel ilişki tesisi esnasında çocukların dedesi; babayı, halayı, babaanneyi, dedeyi ve büyük nineyi öldürdü. Yani çocukla kişisel ilişki tesisi noktasında sıkıntılar… Zaten iki taraf boşanmayla büyük sıkıntı yaşıyor, taraflar geriliyor. Böyle bir durumda ortaya çıkabilecek olumsuz bir durumla, bir şiddet olayıyla ya da bir cinayet olayıyla ilgili bir kolluk görevlendirmesi düzenlemede yok. Sadece diyor ki 36’ncı maddenin (5)’inci fıkrasında: “Yükümlü, teslim emrini yerine getirmezse, çocuk nerede bulunursa bulunsun müdürlük tarafından alınarak hak sahibine teslim edilir. Bu hâlde kolluktan yardım istenebilir.” Bu, yetersiz yani kolluğun mutlaka teslim mekânlarında sürekli hazır bulundurulması gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun, buyurun.

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Bunlar, hayatın gerçekleri. İçinizde, mutlaka AKP Grubunda da geçmişte fiilen avukatlık yapmış milletvekilleri vardır, bunu bilir; bunlar, hayatın gerçekleri. Yıllarca avukatlık yapmış biri olarak uygulamada bu sıkıntılar doğabileceğinden şimdiden gelin yanlışları düzeltelim, eksikleri giderelim diyorum.

Herkese, Genel Kurula saygılarımla. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 36’ncı maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Ayhan Altıntaş                                         Dursun Müsavat Dervişoğlu

               Ankara                                                                         İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 36’ncı maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün 24 Kasım, Öğretmenler Günü’müz kutlu olsun.

Kanun teklifi boşanan ailelerin çocukları açısından önemli düzenlemeler içermektedir. 36’ncı maddede çocuk teslimine dair ilam veya tedbir kararlarının yerine getirilmesi usulü düzenlenmektedir. 1932’den beri uygulanan çocuk teslimine ve çocukla ilişki kurulmasına dair ilam ve tedbir kararları nihayet icra sistemi dışına çıkarılarak Çocuk Koruma Kanunu kapsamına alınıyor. Çocukların icra konusu olmaktan çıkarılması, çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair işlemlerde çocuğun örselenmemesi ve polis zoruyla karşılaşmaması, böylece olası travmaların önüne geçilmesi amaçlanıyor. Teklif yasalaşırsa boşanmış anne, babaların çocukla ilişkileri artık psikolog, pedagog, sosyal çalışmacı gibi uzmanlar eliyle yürütülecek.

Bu uygulamaları olumlu buluyoruz ancak kanun teklifinde çocuğun, kendisiyle kurulacak olan ilişkide pasif bir konuma alınmaması da gerekmektedir. Modern dünyada bunun yerine çocuğun üstün yararını gözeten uygulamalar tercih edilmektedir. Örneğin, Almanya’da 1998’de, İsviçre’de 2002 yılında yapılan çocuk hukuku reformunda, çocukla kişisel ilişki kurma konusunda çocuk odaklı yasalar getirilmiştir. Mesela, İsviçre’de anne, baba ve çocuğun kişisel ilişki kurma talep haklarının karşılıklı olduğu benimsenmiştir. Alman hukukunda, çocuğun anne veya babasının rızası hilafında kişisel ilişki kurma hakkının sınırını çocuğun üstün yararı çizmektedir. Bu gibi uygulamalar çocukların korunması konusunda önemli adımlardır ancak çocukları korumak sadece yasal veya cezai düzenlemelerle kalmamalı, ülkemizdeki çocukların ruhsal ve fiziksel olarak sağlıklı gelişmesi için elimizden geleni yapmalıyız. Bunun başlıca şartlarından biri de şüphesiz ailelerin ihtiyaç duyduğu ekonomik refahı sağlamaktır.

Değerli arkadaşlar, 25 Şubat 2021’deki verilere göre, bir yıl içerisinde 135 binden fazla çift boşanmıştır, 125 bin civarında çocuk da bu boşanmalardan etkilenmiştir. Birçok araştırma göstermiştir ki ailelerin yaşadığı sıkıntıların en önemli nedenlerinden biri ekonomik sorunlardır. Bazen işini kaybetmek, hesapta olmayan harcamalar, borçların veya kredilerin ödenememesi eşler arasında büyük bir stres yaratıyor. Sonu boşanma olmasa bile, evde yaşanan bu problemler de hâliyle çocuklar üzerinde olumsuz etkiler yaratıyor. Bu olumsuzluklar içe kapanıklık ve depresyon gibi çocuğu psikolojik olarak yıpratan sebepler arasında gösterilmekte, öz güven eksikliği yarattığı da söylenmekte. Bu çocuklar, mutlu olmayı, değerli olmayı paraya bağlayabiliyorlar, kendilerini kıymetsiz hissedebiliyorlar.

Bakın, mevcut ekonomik koşulları göz önüne alırsak maalesef çocuklara, gençlere sağlıklı bir ortam sunamıyoruz; onları psikologlarla, psikiyatrlarla baş başa bırakıyoruz. Terapistler, psikologlar, psikiyatrlar ekonomik sorunların çocukların ruhunda yarattığı etkilerle ilgilenirler ama ekonomik sorunlara çözüm aramazlar ancak bir siyasetçinin böyle bir şansı yoktur; siyasetçi temel soruna çözüm bulur, zaten halk tarafından da bunun için görevlendirilir yani ekonomik koşulların iyileşmesi için çözümler arar. Siyasetçi vatandaşa “Normalde ayda 1 kilo, 2 kilo et yiyorsak şimdi artık yarım kilo yeriz.” demez, diyemez; vatandaşın domatesini, biberini taneyle hesap edemez; oturur düşünür “Bu millet beni niye seçti?” diye; vatandaş ayda 1 kilo et yiyorsa onu 5’e çıkarmanın hesabını yapar; “Bu mevsimde domates zaten sağlıklı değil.” demek yerine sağlıklı beslenebilmesi için gerekli önlemleri düşünür. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Kendi milletinize, kendi çocuklarınıza, kendi gençlerinize diğer milletlerin altında bir hayat standardını layık görüyorsanız; vatandaşın yiyeceği eti lüks görüyorsanız, sizce vatandaşın hakkı soğan ekmekse, milleti ucuz işçi konumuna düşürdüyseniz; gençler başka ülkelerde çalışmayı, yaşamayı kurtuluş sayıyorsa; halkınız kendi yurdunda mutlu olamıyorsa, refah içinde yaşayamıyorsa buna milliyetçilik denmez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) - Daha önce de belirtmiştim, BDDK verilerine göre, 2002’de 6,3 milyar lira olan hane halkı borcu, sadece bu senenin ilk altı ayında 874 milyar liraya yükselmiş. Çalışan nüfusun yaklaşık yüzde 90’ı borç içinde, önümüzde ekonominin daha kötüye gittiği gerçeği var.

Milletimizin geleceği için nasihat vermek yerine çözüm bulmaya çalışacağınızı, hatalarınızda ısrarcı olmayacağınızı umuyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

36’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 36’ncı madde kabul edilmiştir.

37’nci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 37’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

         Semra Güzel                  Ömer Faruk Gergerlioğlu              Zeynel Özen

          Diyarbakır                             Kocaeli                              İstanbul

        Kemal Bülbül                       Ali Kenanoğlu                       Oya Ersoy

            Antalya                               İstanbul                              İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel.

Buyurun Sayın Güzel. (HDP sıralarından alkışlar)

SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun teklifinin 37’nci maddesine dair söz aldım.

Hangi çalışmada olursa olsun yöntemi hatalı olan hiçbir eylemden fayda gelmez fakat bu iktidar, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ne kadar hatalı yöntem varsa, hatta olmayanları da icat ederek uygulamaya başladı. Bunun sonucunda yasalar yasa olmaktan çıktı, demokrasi ise zaten Hak getire. Çocuk hakları gibi son derece hassas olunması gereken bir konuda dahi alt komisyon kurulmasına dair yapılan öneriler kabul edilmedi. Çocuk hakları uzmanlarının, pedagogların, sosyal hizmet uzmanlarının fikirleri alınmadı. Erkek zihniyetinden müteşekkil Komisyonunuz “Çocukların geleceği böyle olacak." dedi ve bu maddeleri getirdi.

Değerli milletvekilleri, endişeliyiz çünkü iktidarın kadın ve çocuk düşmanı politikalarında çocuğun üstün yararının çıkmayacağını biliyoruz. Öncelikle, bu teklifte çocuğun üstün yararı yok. Çocuğun tıpkı bir nesne gibi anne ve babayla görüşmesinin teslim mekânlarında sağlanacağı, ilam veya tedbir kararlarının yerine getirilmemesi hâlinde teslim emirlerinin düzenleneceği, çocuğun teslim edilmesini ve çocuğun kişisel ilişki kurmasını engelleyen taraf hakkında disiplin hapsi uygulanacağı, ilam ve tedbire uygun davranmama hâlinde velayetin değiştirilebileceği hâlleri düzenlenmiştir ve gerekirse kolluk kuvvetlerinin zoruyla. Burada velayetlerin büyük çoğunluğunun annelerde olduğu göz önünde bulundurulduğunda hem kadınlar cezalandırılmak istenmekte hem de çocuğun psikoloji göz ardı edilmekte. Burada çocuğun psikolojisi nasıl gözetiliyor? Çocuğun bir ebeveynine disiplin hapsi uygulayarak mı, kalmak istediği ebeveynden kolluk zoruyla alınarak mı?

Teklifle ebeveynlere mutlak öznellik durumu tanınırken çocuk bir nesne olarak görülmekte. Burada olan, çocuğun üstün yararı değil, yargının kararıdır. Aileler arasında yapılan görüşmelerde yaşanan gerginliklerde çocuğun üstün yararını korumak için çocuğun özne olduğu, kişisel görüşme hakkını gözeten yasalar hayata geçirilmelidir. Teklifteki düzenlemeyle, çocukla kurulacak kişisel ilişkide çocuğun değil, anne ve babanın istekleri kişisel ilişki kurma hakkı temel kriteri olarak gözetilmiştir. Hâlbuki çocuğun üstün yararına göre, çocuğun psikolojik olarak kişisel ilişki kurmaya uygun olup olmadığını gözlemleyen, çocuğu tanıyan, kişisel ilişki öncesinde ve sonrasında çocuğun takibini sağlayan ve sürekli değişmeyen uzmanlar tarafından saptanması gerekmektedir. Maalesef ki bu uzmanlık alanında yeterli sayıda personel olup olmadığı kaygısı bir yana, bu uzmanların da bu alanlarda ne kadar yetkin olduğu tartışmalıdır. Bu durum, Hükûmetin çocukları gözeten kapsamlı bir politikasının olmasının sonucu ortaya çıkmıştır.

Çocuklarla kişisel ilişki kurma mekanizmasının Adalet Bakanlığı bünyesinde yürütülmek istenmesi dahi iktidarın bu konuya ne kadar uzak ve yanlış bir noktadan baktığını göstermektedir. Adalete dair bir durumdan ziyade, çocuğun sağlığını gözeten, sosyal politikalarını öne koyan bir kurum tarafından bu yapılmalıdır. Her ne kadar mevcut Bakanlıklar içerisinde buna en uygunu, kötünün iyisi diyebileceğimiz Bakanlık, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ise de o dahi görevlendirilmemiş, çocukların psikolojik durumları, 0-6 yaş arası 345 çocuğun annesiyle birlikte cezaevinde kalmasını sağlayan Adalet Bakanlığına verilmiştir. Olması gereken ise çocuk bakanlığıdır.

Değerli milletvekilleri, çocukların hayatlarına dair alınan kararların sağlıklı olarak hayata geçirilebilmesi için yoksulluktan kadına yönelik şiddetin önlenmesine kadar geniş yelpazede bir çalışma yapmak zorundayız. Ev içerisinde kadına ve çocuğa uygulanan erkek şiddeti her geçen gün artarken çocuğun üstün yararını nasıl koruyacağız? Bugün Türkiye şartlarında 2 milyon çocuk, işçi olarak çalıştırılıyor. Yasal olarak çocuk işçi çalıştırmak yasak mı? Evet ama yasalar uygulanıyor mu? Hayır. Aslında hallaç pamuğuna çevirdiğiniz bu yasalarla var olan yasaların etkin olarak uygulanmasını değil içinin boşaltılmasını sağlıyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, yasalarda zaten var olan bu düzenlemeleri alaşağı etmeye değil yasaların etkin uygulanması için politikalara ihtiyacımız var. O yüzden bu kanun teklifinin ikinci kısmında yer alan maddelerin çıkarılması ve bu konuda çocuğu gözeten kapsamlı politikaların hayata geçirilmesi için bir çocuk bakanlığının acil olarak oluşturulması gerekmektedir. İşin uzmanları bu sürecin en başından beri mekanizmasına kadar yetkilendirilmeli ve bilimsel veriler ışığında çocuğun üstün yararı için çalışmalara bir an önce başlanmalıdır. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 37’nci maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Ahmet Kamil Erozan                                    Dursun Müsavat Dervişoğlu

                Bursa                                                                          İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Bursa Milletvekili Sayın Ahmet Kamil Erozan.

Buyurun Sayın Erozan. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu 37’nci maddenin özü konusunda bir mütalaaya girmeyeceğim ama evvelce de yaptığım gibi okuduğum yerden devam edeceğim.

Bir defa, öncelikle bu toplantılarda zaman zaman benim “Sirte’de tutuklu bulunan vatandaşlarımızın hâli ne olacak?” diye sorduğumu mutlaka hatırlayanlar vardır. Çok şükür, bu vatandaşlarımız geçen hafta kurtuldular veya kurtarıldılar diyeyim. Ama şunu da belirtmek gerekiyor ki demek ki baskı altında kaldığınız zaman gereğini yapıyorsunuz. Şimdi, bu “Baskı altında kaldığınız zaman gereğini yapıyorsunuz.” dediğimiz zaman büyük beklentimiz aynı şeyi 3600 ek göstergede de yapmanız.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Yapacağız, biz zaten söz verdik, yapacağız, sorun yok.

AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) – Yapacaksınız, buna ne şüphe! EYT’de de yapacaksınız. Sonunda asgari ücretten vergi almaktan da vazgeçeceksiniz. Bunların hepsi yolda. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Ben yine Libya’ya döneyim. Libya’ya döndüğüm zaman şunu hatırlatmam lazım: Biliyorsunuz, 12 Kasım tarihinde Paris’te bir Libya zirvesi yapıldı. Bu zirveye önemli ülkeler önemli düzeyde katıldılar. Amerika Birleşik Devletleri, Başkan Yardımcısı düzeyinde katıldı; pek çok ülke Başkan veya Başbakan düzeyinde katıldı; Türkiye Cumhuriyeti, Dışişleri Bakan Yardımcısı düzeyinde katıldı; o düzeyde katılan tek ülke olduk. Bu gibi uluslararası toplantılarda bir ülkenin ağırlığı liderinin boyu veya kilosuyla ölçülmüyor, toplantıya katılan kişinin sıfatıyla ölçülüyor.

Şimdi, siz o toplantıya sadece Bakan Yardımcısı düzeyinde katılırsanız sizin toplantıdaki ağırlığınız da ancak o kadar olur. Buradan başka bir yere gelmek istiyorum: Bu toplantı, biliyorsunuz, bir seri toplantıdır. Bundan evvelki toplantı da Berlin'de yapıldı ve Berlin'de yapılan toplantıda şöyle bir cümle yer alıyordu: “Libya'da bulunan yabancı güçlerin çekilmesi…” Kimdir o yabancı güçler diye saysanız iki üç tane çıkar, bir tanesi Türk Silahlı Kuvvetleridir. O açıklamaya, Berlin'deki açıklamaya Türk tarafı bir şerh koydu yani “Benim bu maddeyle ilgili bir ünlem işareti veya soru işaretim var.” dedi. Aynı cümle bu toplantıda da vardı, hiçbir şey demediniz, hiçbir şey demediniz. Neden vazgeçtiğinizi bize bir izah etmeniz lazım.

Ben bunları, tabii, Sayın Çavuşoğlu buraya, Genel Kurula geldiğinde soracağım ama siz kendisinin kulağına şimdiden lütfen fıslayın.

10 bin kişi var orada bizim derhâl çıkarmamız gereken; Türk Silahlı Kuvvetlerinden bahsetmiyorum, bir de Suriye'den gelenler var. Dolayısıyla bunun yarattığı bir sıkıntı var.

Bunun ötesinde, biliyorsunuz, 24 Aralık tarihinde seçimler yapılacak Libya'da ve bana sorarsanız yeterinden fazla aday var. Bu yeterinden fazla aday olması etrafı biraz daha bulanık hâle getirdi. Bu seçimden kimin çıkacağı meçhul. Piyango bizim açımızdan, bana sorarsanız, 2 tane, yaklaşımlarından dolayı tavşan mı çıkacak, ne çıkacak bilmiyoruz o şapkadan. Ama şöyle bir durum var: Kim gelecekse iktidara veya Parlamento nasıl bir oluşum içinde olacaksa ilk yapacakları işlerden biri -ben buraya yazıyorum, buraya çok yazdım aslında, bu tahtaya- bizim deniz yetki alanı anlaşmamızı tartışma konusu yapacaklardır. Ben bunu Sayın Çavuşoğlu'na sordum Komisyonda ve hatta şunu da ilave ettim: “Niye bu deniz yetki alanı anlaşmasını yaptıktan sonra bir de münhasır bölge ilan etmediniz?” diye sordum. Ne dedi biliyor musunuz? Komik bir cevap verdi: “Deniz yetki alanı tamam ama münhasır ekonomik bölge balıklarla ilgili.” dedi. Konuyu balıklara indirgedi ama şunu hatırlatmak lazım Çavuşoğlu’na: Karadeniz’de millet birbirini yiyor denizler ve balıklar üzerinden. Siz iktidar olarak o anlaşmanın, deniz yetki alanı anlaşmasının arkasını getiremediniz; getiremediğiniz gibi Mısır ile Yunanistan geldi, onun üzerine başka bir anlaşma yaptı. Siz istediğiniz kadar “Ben bunu Birleşmiş Milletlerde kayda geçirdim.” deyin, bunun hiç kimseye faydası yoktur.

Bir ayıbımız oldu bizim bu arada. İçişleri Bakanımız, biliyorsunuz, o da ekonomist, nitekim ekonomiyi uçurmak konusunda iddialı beyanları olmuştu ama geçen hafta biraz burnumuz sürtüldü bizim başka bir konuda. Biliyorsunuz, Belarus üzerinden bir insan kaçakçılığı meselesi var ve bu insan kaçakçılığının bir çıkış noktası da Türkiye. Ve öyle bir noktaya geldi ki; Türk Hava Yolları, Belarus’a yaptığı uçuşlara bazı ülke yolcularını almamak gibi bir mecburiyetle karşı karşıya kaldı yani bu insan kaçakçılığının çıkış noktası olduğunu kabullendi. Bunu da bir ayıp hanesine yazıyorum.

Vaktim çok sınırlı olduğu için şunu söyleyeyim: Kerkük’ü unuttunuz. Kerkük’ü unuttunuz, önümüzdeki dönemde peşmergenin gelip Kerkük’e çöktüğünü görürsek başınıza taş yağar gökten.

Hepinizi saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 37’nci maddesiyle 5395 sayılı Kanun’a eklenen 41/C maddesinin (2)’nci fıkrasında yer alan “, gün ve saat belirtilmemişse müdürlük tarafından belirlenen gün ve saatte” ibaresinin çıkarılması arz ve teklif ederiz.

         Mahir Ünal                     Mehmet Doğan Kubat                 İsmail Tamer

      Kahramanmaraş                           İstanbul                                Kayseri

   Mücahit Durmuşoğlu               Hacı Bayram Türkoğlu  Sabahat Özgürsoy Çelik

          Osmaniye                                Hatay                                   Hatay

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, uygulamada karşılaşılabilecek tereddütlerin giderilmesi amacıyla ilam ve tedbir kararlarında gün ve saat belirtilmeyen hâllerde müdürlük tarafından gün ve saat belirlenmeyeceği ve işlem yapılmayacağı düzenlenmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 37’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 37’nci madde kabul edilmiştir.

38’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 38’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

   Gülüstan Kılıç Koçyiğit                Ali Kenanoğlu                         Oya Ersoy

              Muş                                  İstanbul                               İstanbul

        Kemal Bülbül                 Ömer Faruk Gergerlioğlu               Zeynel Özen

           Antalya                                Kocaeli                                İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Muş Milletvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın vekiller ve ekranları başında bizi izleyen değerli halklarımız; hepinizi selamlıyorum.

Şimdi, 285 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 38’inci maddesi aslında “çocuk teslimi” gibi sorunlu bir kavramın nerede yapılacağına dair bir düzenleme yani aslında kişisel olarak ilişki kurma hakkının mekânını düzenleyen bir düzenleme ama düzenlemenin çok üstünkörü olduğu ve gerçek anlamda aslında yasa teklifinin gerekçesinde ve hatta maddenin gerekçesinde belirtildiği gibi, çocuğun üstün yararını gözetmekten ziyade, daha çok icra iflas müdürlüklerinin iş yükünü azaltmak üzere tasarlandığı çok açık ve net.

Şimdi, gerçek anlamda bir çocuğun üstün yararı gibi bir tartışma yapıyorsak –ki bence bu AKP Grubuyla asla yapamayacağımız bir tartışma– o zaman şuradan başlamamız gerekiyor: İşte, ülkemizde yaklaşık 35 milyon borçlu var, 28 milyonluk bir icra takibi var. Bu borçluluk ve icra takibinin içerisinde –üzerine pandemiyi de eklediğimizde– en fazla etkilenen kesim kim? Çocuklar ve kadınlar. Çocuk yoksulluğu ve kadın yoksulluğu artmış durumda, en üst sıralarda yer alıyor. Çocuklar okula gitmek yerine çekçekleriyle katı atık topluyorlar ama yetmiyor, sizin belediyelerinizin zabıtaları gidip o çocukların çekçeklerine yani ekmek teknelerine de el koyuyor. Birçok yerde çocuklar arabaların camlarını tıklatıp arabaların camını silip üç kuruş para almaya çalışıyor. Yine, her yerde mendil satan çocukları görüyoruz, tiner çeken çocukları görüyoruz ve siz gelmişsiniz, sanki gerçekten çok büyük bir öncelikmiş gibi çocukların teslimi meselesinde bazı düzenlemeler yapıyorsunuz. Üstelik kimin lehine? Erkeklerin lehine. Neden erkeklerin lehine?

Bakın, değerli arkadaşlar, 2020 yılının verilerine göre Türkiye'de 124.742 çocuğun velayeti verilmiş. Bunların yüzde 75,8’i kadınlara verilmiş yani boşanan ailelerin çocuklarının velayetinin yüzde 75,8’i kadınlara verilmiş. Bu ne demek? Çocuğun bakım yükünü, aslında çocuğun bakımını üstlenen kişiler kadınlar. Peki, siz yaptığınız bu düzenlemeyle neyi getiriyorsunuz? Diyorsunuz ki: Eğer kişisel ilişki kurma hakkını ihlal ederse kadına disiplin cezası verilecek –kişiye ki bu oranla aslında bunu zımni olarak kadın diye okuyabiliriz– yani aslında, kadının bir kez daha şiddete, bir kez daha çocuğuyla görüşme hakkının ya da çocuğunun şiddete uğramasını, istismara uğramasını engellemeye dönük yaklaşımlarını da cezalandıran bir aklınız var.

Bakın, değerli arkadaşlar, ben ve benden önceki birçok milletvekili arkadaşım da çocuk bakanlığı kurulması için yasa teklifi verdik. Örneğin, AKP milletvekillerine burada soruyoruz: Böyle bir gündeminiz var mı? Hani, bu ülkede hep “Çocuklar geleceğimiz, gençler geleceğimiz, çocuklar şöyle…” diyoruz ya; peki, niye hâlâ bizim bir çocuk bakanlığımız yok? Niye çocuklarımız okula gitmek yerine, oyun parklarında oynamak yerine, kişisel gelişimlerine uygun bir çocukluk geçirmek yerine hâlâ çalışmak zorunda kalıyorlar; tartı başlarında sabahlıyorlar ya da çöplerden karton toplamak zorunda kalıyorlar? Sizin bu sorulara verecek bir cevabınız var mı? Yok.

Bakın, geçen hafta ben ilim Muş’taydım, Malazgirt’teki sanayi tesisine geçtim. Malazgirt’te bir usta gördüm, sordum, “Ustam yaşın kaç? dedim. “Usta” dedikleri için… Çok genç görüyordu, “30” dedi. “Kaç yıllık ustasın, kaç yıldır bu işi yapıyorsun?” dedim, “Yirmi” dedi. Bu ne demek biliyor musunuz? Bu ülkede çocuklar 10 yaşında sanayide tamir işine başlıyorlar, sanayide iş öğreniyorlar. Neden? Çünkü herkes diyor ki: “Çocuğumun eli ekmek tutsun.” Peki, çocuğumuzun eli 10 yaşında gidip sanayide işçilik yaparak ekmek tutuyorsa o ülke nasıl bir ülkedir? O ülke çocukları için ne vadediyordur? Şiddet dışında, yoksulluk dışında, yoksunluk dışında sizin bu ülkedeki çocuklara, bu ülkedeki kadınlara bir vaadiniz var mı? Olmadığı yasa teklifini hazırlarkenki yaklaşımınızdan aslında açık ve net görülüyor.

Olması gereken neydi? Böyle bir yasa teklifi hazırlanırken paydaşların görüşleri alınırdı, değil mi? Bu alanda çalışmış, alanda hâkimiyeti olan, otoritesi olan akademisyenlerden görüş alınırdı; çocuk derneklerinden, kadın örgütlerinden ve bu çevrelerden görüş alınırdı. Yetmedi, gelişmiş ülkelerin örnekleri incelenirdi, değil mi? Gerçekten çocuğu birey olarak gören, gerçekten çocuğu özne olarak gören, anne baba arasında paylaşılan bir mal olarak, bir meta olarak görmeyen ülkelerin örnekleri incelenirdi ve oradan bir uyarlama yapılabilirdi, değil mi? Sizin deyiminizle yerli ve millî bir uyarlama yapılırdı ama siz ne yaptınız? İşte -sanırım 37- 37 milletvekili -ki içlerinde oldukça az oranda, 11’i sadece kadın, diğerlerinin hepsi erkek- oturdunuz ve bu teklifi yazdınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Teşekkür ederim.

Ve bu teklifi yazarken gerçekten ama gerçekten çocukların üstün yararını gözetmediniz, gözetseydiniz hâlâ çocuk teslimi gibi sorunlu bir kavramsallaştırmayı kullanmazdınız.

Bakın, 38’inci maddeye tekrar dönecek olursak bu yerler kime bağlı? Buraların bütçesi nasıl ayarlanacak? “Belediyeler” demişsiniz, valiliklere topu atmışsınız, belediyelere topu atmışsınız. Ya, bu ülkede bir evrak bir masadan bir masaya aylarca gitmiyor ya. Bahsettiğimiz şey çocuk ve siz getirmişsiniz, herkesi işin içine koymuşsunuz; idari olarak sorumluluk belli değil, gerçek anlamda kimin muhatap olduğu belli değil. Ve en kötüsü, en kötüsü, siz, bu teklifte de aslında zihinsel bakışınızı, ideolojik duruşunuzu ortaya koymuşsunuz. Diyorsunuz ki: “Kadınlar ve çocuklar sadece aile içerisinde önemlidir; birey değildir, özne değildir, insan değildir. Hakları ancak anne ve babasına bağlıdır, öyle kullanılır.” Bu da kesinlikle kabul edilemez.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 38’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 38 – 5395 sayılı Kanuna 41 inci maddesinden sonra gelmek aşağıdaki madde eklenmiştir.

“Teslim mekanları

MADDE 41/D- (1) Çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair ilam veya tedbir kararlarının yerine getirilmesine ilişkin işlemler, müdürlükçe belirlenen teslim mekânlarında gerçekleştirilir.

(2) Teslim işlemleri için müdürlüğün talebi üzerine, valilikler ve belediyeler tarafından, kadın yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla başta güvenlik olmak üzere çeşitli tedbirlerin alındığı uygun teslim mekânları belirlenir, yoksa oluşturulur; araç tahsis edilir ve sürücü görevlendirilir.

(3) Teslim mekânlarının belirlenmesinde, oluşturulmasında, tefrişinde, bu mekânların güvenliğinin sağlanmasında ve teslim hizmetlerinin sunumunda, kamu kurum ve kuruluşları ile belediyeler, müdürlüğe her türlü desteği sağlamakla yükümlüdür.”

       Alpay Antmen                      Süleyman Bülbül      İbrahim Özden Kaboğlu

            Mersin                                  Aydın                                 İstanbul

        Zeynel Emre                           Aydın Özer                    Turan Aydoğan

           İstanbul                                Antalya                                İstanbul

     Ömer Fethi Gürer                      Rafet Zeybek

             Niğde                                  Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; 285 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 38’inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum CHP adına ancak konuşmam genel reforma ilişkin olacak.

AKP Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı tarafından 2019’da ve 2021’de toplamda 18 amaç, 113 hedef ve 649 faaliyeti kapsayan, yargıyla ilgili bir Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı açıklandı. Son durum nedir, neler yapıldı, bilen yok. Bu beşincisi olan paketlerde toplamda 42 kanunda 199 madde değiştirdiniz ama hangileri gerçek bir reforma karşılık geldi, cevap yok. Bunların dışında, Adalet Komisyonunun OHAL’den sporda şiddete, askerî cezadan çoklu barolara, sosyal medyadan infaza kadar yaptığı düzenlemelerden kaçı neye çare oldu, yorum yok. Bu nedenle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi kararları uygulanmazken, adil yargılanma hakkı ve masumiyet karinesi ittifak parti başkanlarının hemen her konuşmasında çiğnenirken, memlekette ağzını açanın başına polis copu inerken size “Hangi reformdan söz ediyorsunuz?” diye soruyorum. Bunları sorduğum gibi, ana muhalefet liderine yönelik linç girişiminin görüntülerini grup toplantısında izleten, mafya başlarını savunarak suçun ve suçlunun yanında saf tutan, siyasi rakiplerini “terörist” “hain” gibi hakaret ve iftiralarla hedef gösteren ve demokratik toplumu korku ve tehditle sindirmeye çalışan, siyasi partilerin kapatılması için yargıya siparişler veren, Anayasa Mahkemesinin kapatılması gerektiğini söyleyecek kadar hukuka yabancılaşmış olan iktidar ortaklarını kınıyorum. Onları kınadığım gibi, mafya başlarıyla sıkı fıkı olan siyasetçilerin, bakanların ve bizzat mafya odaklarının karşılarında gördükleri herkesi alenen tehdit edebilmelerine ve bunlara sessiz kalan savcılara isyan ediyorum. Bunlara isyan ettiğim gibi, insan hakları kazanımlarını hiçe sayarak Anayasa’ya aykırı şekilde ve kim bilir kaç kadının hayatı pahasına İstanbul Sözleşmesi’nden bir gece yarısı çıkılmasına karşı çıkıyorum. Karşı çıktıklarım bununla bitmiyor. Cezaevlerinde mahpusların yaklaşık iki yıldır aile ve avukat görüşü yapamadığı bir ortamda Covid-19 salgını bahane edilerek mafya başlarının özel afla çıkarılmasından utanç duyuyorum. Bu utançla birlikte, Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonunun yıllar sonra barış akademisyenlerine ilişkin olarak ret kararları vererek Anayasa Mahkemesi ve ağır ceza mahkemesi kararlarını hiçe saymasını kıdemli bir anayasa hukukçusu olarak lanetliyorum!

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Ben de lanetliyorum! Kim işi meydana çıkardıysa… Ben de lanetliyorum! Çıkarı olan varsa, çıkar elde ettiyse onu da lanetliyorum! Bu da tutanaklara geçsin.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Onu lanetlerken görevini layıkıyla yapan yargı mensuplarını tenzih ederek, hukuka uygun kararları değil, AKP Genel Başkanının siyasi ikbaline uygun kararlar vererek mesleki haysiyetlerini ayaklar altına alan ve emanete hıyanet eden ilgili savcı ve hâkimleri; HSK, YSK, RTÜK ve Basın İlan Kurumu üyelerini Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve çocuklarımızın geleceği adına istifaya çağırıyorum. Onları istifaya çağırırken yargı bağımsızlığının özellikle 2010 ve 2017 Anayasa değişiklikleriyle bizzat AKP eliyle liyakatsiz ve partizan kadrolaşma yoluyla dürüst ve tarafsız hukukçuların hakları çiğnenerek ve ülkenin geleceği karartılarak nasıl bitirildiğini unutmuyorum. Bunu unutmadığım gibi, CHP belediyelerinin kendilerini seçen halka hizmet vermesini engellemek amacıyla topladıkları bağışlara dahi çökecek kadar gözü dönmüş bir yerel demokrasi düşmanlığı yapanları, tek adamın yolsuzluk ve israf ekonomisiyle açlığa mahkûm edilen milyonlara şikâyet ediyorum.

EMRULLAH İŞLER (Ankara) – CHP’deki tacizleri de lanetliyor musun?

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Sayın vekiller, “reform” mu dediniz? “Yargı paketi” mi dediniz? “İcra ve iflas” mı dediniz? Hukuk devletini icraya düşürdünüz, demokrasiyi iflasa, halkı ise sefalete sürüklediniz. Bu bakımdan, yargı reformu için öncelikle hukuka inanç ereğinde zihniyet değişikliğine ihtiyaç vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bu çerçevede, Anayasa’ya saygı yükümlülüğü bir ön koşuldur. Nitekim, CHP olarak hak, hukuk, adalet uğruna gerçekleştirdiğimiz yüz binlerin yürüyüşü adına yasama çalışması olan adil yargılanma hakkına dair 189 maddelik 12 yasa önerisinden oluşan gerçek yargı paketini altı ay önce Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunduk. Yapıcı muhalefetin bu kayda değer çabasının gündeme alınmasını talep ediyorum. İktidar partileri olarak sizin bugün Türkiye'de yapabileceğiniz tek reform kaldı; o da erken seçimi kabul etmektir. (CHP sıralarından alkışlar) Gölge etmeyin, başka ihsan istemez.

Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 38’inci maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Aylin Cesur                                           Dursun Müsavat Dervişoğlu

               Isparta                                                                         İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Isparta Milletvekili Aylin Cesur.

Buyurun Sayın Cesur. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYLİN CESUR (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İcra ve İflas Kanunu için verilen teklifi görüşüyoruz. Türkiye'deki ekonomik problemlerin kar topu gibi büyüdüğü bir süreçteydik. O süreçten çıktık, çıktık da şimdi bayağı dibe doğru tepetaklak yuvarlanma dönemindeyiz ve son dönemde gördüğümüz, bilim dünyasını şaşırtan müthiş bir ekonomi yönetimi anlayışıyla ülkece geri dönüşü yıllarca sürecek bir ekonomik çöküşün de eşiğine geldik. Tek çare var artık; sandık ve Türkiye’nin iktidardan bir an önce kurtulması.

NİYAZİ GÜNEŞ (Karabük) – Karamsar olma.

AYLİN CESUR (Devamla) – Bugün bu hâle gelmemizin sebebi iktidar ortaklarının tercihleri, üzülerek ifade ediyorum değerli arkadaşlar. Neyi tercih ettiniz? İnşaat ve kredi genişleme, borçlandırma odaklı bir büyüme tercih ettiniz. Neyi tercih ettiniz? Kamu ihalelerini sadece belirli kişilere vererek döviz cinsi garantilerle dağıtmayı tercih ettiniz. Neyi tercih ettiniz? Dış politikada pek çok ülkeyle aramızı bozacak adımlar atmayı ve aslında onurlu yalnızlıktı tercih ettiğiniz. Ve neyi tercih ettiniz? İç politikada hukukun üstünlüğünün, demokratik değerlerin hiçe sayılmasını, sürekli bir gerginlik ortamını ve tansiyon yaratılmasını tercih ettiniz. Neyi tercih ettiniz? Devlet yönetecek nitelikli kadroları liyakat yerine ahbap çavuşa bırakmayı, 3-5 maaşlı saray bürokratları yaratmayı tercih ettiniz. Tasarruf bütçesi yerine israf bütçesini tercih ettiniz. Ülke ekonomisini vatandaşa harcamak yerine iktidarınızın ömrünü uzatacak tedbirler almayı tercih ettiniz.

Sadece beş günde dolar yüzde 20 arttı ve bu arada, özür dilerim, bir yanlışı düzeltelim, dolar artmıyor, Türk lirası düşüyor, dolar artmıyor. Ve milletimizin onuru, emeğimizin değeri düşüyor tıpkı yerlerde sürünen umudumuz gibi, kaybolan güven dolu günlerimiz gibi, vatan topraklarında kendini yapayalnız ve itilmiş hisseden gençlerimizin, kadınlarımızın hayalleri gibi ve eve ekmek götüremeyen ve ele güne karşı haysiyetiyle oynanmış hisseden anaların, babaların düşen omuzları gibi. Sizin akıl almaz ekonomi yönetiminizin sonucunda BDDK’ye göre vatandaşın kredi kartı borçları dâhil bankalara borcu 2002’de 6,3 milyar -hani belki anlaşılır diye söylemek istiyorum- 2021’in ilk altı ayında 874 milyar. Sadece kredi kartı borçları vatandaşın 155 milyar lira ve 2021’in ilk yedi ayında 25 milyon icra dosyası var, 34 milyon vatandaşımız borçlu. 3 milyon 384 bin vatandaşımız borcu yüzünden yasal takibe düşmüş.

2019 TÜİK’ine göre bir veri vereceğim: Gelire göre en fakir yüzde 10’luk kesimdeki 14 milyon bir ayda 487 lira harcarken 411 lira kazanıyor. Bu ne demek biliyor musunuz? Borçlanıyor yani yüzde 20 borçlanıyor demek ve iki yıl önceki rakam. Bugün geldiğimiz noktada 44 milyon vatandaş gelirinden daha fazla harcamak zorunda kalıyor, yetmiyor yani borçlanıyor. Burada yama kanunlar getirip icrayla filan düzenlemeler yapıyoruz ya hani, şimdi, bu korkunç tablonun bazı olumsuz sonuçlarını ötelemek çözüm değil değerli arkadaşlar. Burada yama falan yapmayalım, gelin, doğru dürüst dikiş dikelim çünkü tutmadı bu yamalar.

Şimdi, bakınız, asgariden insanların ihtiyaçlarını karşılaması için gerekli olan ihtiyaçları var. Ne lazım? Yağ lazım, bez lazım, dam lazım -gençler için çatı yani- ve şeker lazım. Şimdi, şekere gelen zam yüzde 25. Fabrikalar üretimi durdurdu, üretici ne yapacağını şaşırdı. İktidarınızda kapatılan fabrikalarla bu en temel gıda maddesinin kalitesi düştü, fiyatları arttı ve tam 17 tane fabrika kapattınız: Adapazarı Şeker Fabrikasını, Amasya Şeker Fabrikasını, Kütahya, Erzincan, Erzurum, Kastamonu Şeker Fabrikasını kapattınız; Alpullu, Elbistan, Muş, Bor, Kırşehir, Yozgat Şeker Fabrikasını kapattınız; Burdur, Çorum, Ilgın, Turhal, Afyon Şeker Fabrikalarını kapattınız.

İkincisi, “yağ” demiştik. Yağa gelen zammı takip etmek imkânsız, haftadan haftaya değişiyor artık. Ayçiçeği yağı 140 liraya dayanmış. 13 Mart 2019’da 42 lira ve son iki hafta içerisinde yani 8 Ekimde 95 lira, şimdi 140 lira; iki yılda 5 kat artmış değerli arkadaşlar.

Üçüncüsü, “Çatı lazım.” dedik. Kiralar ortada, bir yılda kiralardaki artış yüzde 40-50’ye dayanmış. Maaşların yarısından fazlası kiraya gidiyor. Zaten aldığı üç kuruş vatandaşın.

“Bez lazım.” dedik. Millet şu şartlarda nasıl üstüne başına bir şey alsın. Tekstil fabrikaları, tekstilcimiz, üreticimiz filan zaten öldü bitti, yandı kül oldu.

Maaşlar ne oldu peki? Memura emekliye yapılan zam bütün bunlara rağmen yüzde 8,5’larda; 8,45’te kaldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

AYLİN CESUR (Devamla) – Şimdi, benzine, doğal gaza, konuta, gıdaya peş peşe zamlar geldi. Maaş zammı bir ayda eridi gitti ve çalışanlarımızın yüzde 50’si asgari ücretli. Asgari ücret 1 Ocak 2021’de 380 dolar, bugün 229 dolar. Ne kadar fakirleşmiş vatandaş, görüyorsunuz. Çalışanlarımız yılbaşından bu yana yüzde 40 fakirleşmiş. Ve bakınız, eski krizlerden farkı ne bugünkü krizin biliyorsunuz? Bugün iflas evlerde, hanelerde. Şimdi, biz ne yapacağız peki? Biz sizin bıraktığınız enkazı toparlayacağız, iktidara geleceğiz; o belli ve bunu liyakat sahibi kadrolarla yapacağız “Nasıl yapacaksınız?” derseniz. Bu millet, bakın, kendini yönetemediğini görüp iradesini ortaya koyar ve koyacak çok kısa bir zamanda. Şimdi, bakın, karşımda -üzülerek söylüyorum bunları- bu olan bitene “iyi” falan diyebilir misiniz, diyebilir misiniz “iyi”? Diyemezsiniz. İşte, sizi iyi olduğunu düşünerek bu zamana kadar desteklemiş değerli milletimize, size destek vermiş vatandaşlara sesleniyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYLİN CESUR (Devamla) – İyi falan değilse eğer, hâlinden memnun değillerse desteğini artık alsınlar sizden ve en kısa zamanda beraber sandığa gidelim, Türkiye'yi iyileştirelim değerli arkadaşlar.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

38’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 38’inci madde kabul edilmiştir.

39’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 39’uncu madde kabul edilmiştir.

40’ıncı madde üzerinde 2 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 40’ıncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Necdet İpekyüz                      Züleyha Gülüm                   Ali Kenanoğlu

            Batman                                İstanbul                               İstanbul

        Zeynel Özen                  Ömer Faruk Gergerlioğlu              Kemal Bülbül

           İstanbul                                Kocaeli                                Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Öncelikle, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü yaklaşırken bütün kadın arkadaşlarımı, özgürlük mücadelesinde olan bütün kadın arkadaşlarımı, sokakları, meydanları terk etmeyen kadın mücadelesini, feminist mücadeleyi buradan selamlamak istiyorum. Erkek şiddetine, erkek devlet şiddetine karşı mücadelemiz sürüyor. Homofobiye, transfobiye karşı, alanlarda olacağız. Mirabal kardeşlerden Deniz Poyraz’a, katledilen tüm kadınlar için meydanları, alanları terk etmeyeceğiz. İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıkmaya “Bizimdir, bizim kazanımımızdır, asla geri verdirmiyoruz.” demeye devam edeceğiz. Tekrar tüm kadın arkadaşlarımı selamlayarak devam etmek istiyorum.

Şimdi, yasa, 40’ıncı madde ve devamı için ne diyor? Çocuk teslimine ilişkin eğer çocukla kişisel ilişki kurulması yerine getirilmezse cezai müeyyideden bahsediyor, disiplin hapsinden bahsediyor yani bir kere “Başka bir suç oluştursa dahi, bilfiil suç teşkil etse dahi ayrıyeten disiplin hapsiyle cezalandıracağım.” diyor. Öncelikle, bu, Anayasa’ya aykırı bir düzenleme. Bu açıdan, kabul edilebilir değil ama en önemli yanı, aslında yine dönüyor dolaşıyor kadınları cezalandırıyor.

Biraz önce de söylemiştik, çocuk velayeti ağırlıklı olarak kadınlarda; niye kadınlarda olduğunu da söyleyelim. Hani böyle “Hâkimler, mahkemeler çok iyi niyetli, velayeti hep kadınlara veriyor.” diye anlatıyorsunuz ama öyle değil çünkü bu erkek egemen anlayış, patriarkal anlayış çocuk bakımının, ev işlerinin, bakım hizmetlerinin kadınların görevi olduğunu varsayıyor ve bu nedenle de çocukların velayetini kadınlara veriyor yani kadınları düşündüklerinden falan vermiyor.

Şimdi, bu düzenlemeyle ne olacak? Kadınlar haklı gerekçelerle çocukla kişisel ilişki kurulmasına karşı çıktıklarında ya da çocuk gitmek istemediğinde, aslında babayla arasındaki sorunlar nedeniyle gitmek istemediğinde dönecek dolaşacak yine kadınları cezalandıracaksınız. Erkek egemen anlayışınız ne hikmetse dönüyor dolaşıyor hep kadınlar aleyhine yasa çıkarmak üzerine çalışıyor, nedense erkek şiddetine yönelik ya da erkeklerin kadınların haklarını yok sayan düzenlemelere ilişkin bir yasa çıkarmayı düşünmüyor; çok ilginç.

Yine, yasal düzenlemede erkekleri düşünmüşsünüz. “Harçları kaldıralım.” demişsiniz. İyi, güzel de kadınlar nafaka hakkını zar zor elde edebiliyor, yıllarca süren mahkemeler sonucunda bir nafaka hakkı elde edebiliyor ama tahsil edemiyor. Peki, bu tahsil edebilmeye dair sizin bir düzenlemeniz var mı, buna dair bir çözümünüz var mı? O da yok. Kadınlar alsın ya da almasın, hiç önemli değil; bunu nasıl karşılayacaklar, hayatlarını nasıl geçindirecekler? Acaba çocuğun nafakasını da ödemeyen erkekten bu nafakayı nasıl tahsil edilebilir? Buna dair de hiçbir çözümünüz yok. Zira siz zaten erkekleri koruyan, erkeklerin çıkarına, erkeklerin yararına düzenlemeler yapmayı asıl olarak belirlemişsiniz çünkü sizin için önemli olan; kutsal aile; aman aile dağılmasın da kadınlar burada ne oluyormuş, çocuklar burada ne oluyormuş, bunun bir önemi yok. O nedenle, bu yasal düzenlemenin tamamı aslında -“çocukların üstün yararı” diye başlık atsanız da- erkekleri korumak üzere çıkarılmış bir yasa. Ne kadınları ne çocukları korumaya yönelik bir düzenlemeniz var. Kadınları koruyacak bir mekanizma da varmış gibi olan kısmi mekanizmayı da ortadan kaldırıyorsunuz. Polis eşliğinde çocukla kişisel ilişki kurulmayı da ortadan kaldırdığınızda aslında kadınların da çocukların da can güvenliğini ortadan kaldırmış oluyorsunuz.

Şimdi, bütün bunlar yaşanırken bir yandan da ülkede yoksulluk çok derinleşmiş durumda. Ekonomik kriz ciddi anlamda yoksulları vuruyor çünkü sermayeden yana siyasetiniz asıl olarak emekçileri, kadınları, çocukları etkiliyor ve yoksullaşma çok derin bir hâl almış durumda. Gençlerin umudu kalmamış. Üniversite mezunu olmak artık bu ülkede hiçbir şey ifade etmiyor. Çoğunluğun umudu… “Yurt dışına gidip belki bir çözüm bulabilir miyim?” diye bakıyor gençler. Açlık sınırında yaşayan yüzde 20 nüfus oluşmuş. “Yoksulluk” demiyorum bakın, yoksulluğu geçtim artık, açlık sınırında yaşayanlardan bahsediyorum. İnsanlar bulabildikleri tüm kanallardan yardım çığlığı atıyor. Sosyal medyadan yapıyor, habere, basına geçmeye çalışıyor “Açım.” diyor “Açım.” diyor “Bana bir çözüm bulun.” diyor ama sizin bunları da duymaya niyetiniz yok.

Artık zamları takip edemez olduk. Her gün ne zam geliyor, neye zam geldi, kimse takip edemiyor, zira takip etmenin anlamı yok çünkü zaten satın alabilecek para kalmadı. Esnaf battı, çiftçi battı, asgari geçim kaynaklarından bile toplum yoksun. Şimdi, bütün bu açlıkla, sefaletle karşı karşıyayken doğal olarak insanlar demokratik haklarını kullanıyorlar. Çanakkale’de, İstanbul’da, Beylikdüzü’nde, Kadıköy’de, Mersin'de, Hatay'da, Antalya'da, Adana'da, İzmir'de, Samsun'da yani Türkiye'nin dört bir yanında insanlar “Geçinemiyoruz.” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – “Bu geçinememe hâlinden Hükûmet sorumludur.” diyor. “Hükûmet istifa.” diyor. Yani ne diyor? En demokratik hakkını kullanıyor. “Hükûmet istifa.” demek, demokratik hakkını kullanarak açıklamalar yapmak en olağan durum ama nerede? Demokratik bir ülkede tabii ki. Şimdi, demokrasiden nasibini almamış, demokratik anlayışa sahip olmayan bir iktidar olduğunda buna cevabı nasıl veriyor? Hemen polis müdahalesiyle, gözaltıyla veriyor. Kadıköy’de 50’ye yakın gözaltı var, Beylikdüzü'nde gözaltılar var ve başka şehirlerde gözaltılar var. Oysaki biz demokratik bir ülkede yaşıyor olsaydık, eğer toplum bu taleple sokağa çıkıyor olsaydı, Hükûmetin istifa etmesi gerekirdi ama demokrasinin kırıntısı olmayınca maalesef polis şiddetiyle, devlet şiddetiyle karşı karşıya kalınıyor. Buradan da bir kez daha söyleyelim: Hükûmet istifa! (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 40’ıncı maddesi ile 5395 sayılı Kanun’a eklenen 41/F maddesinin 3’üncü fıkrasına “yere getirmezse,” ibaresinden sonra gelmek üzere “bir ay içinde yapılacak şikâyet üzerine,” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

         Mahir Ünal                     Mehmet Doğan Kubat       Mücahit Durmuşoğlu

      Kahramanmaraş                           İstanbul                              Osmaniye

   Sabahat Özgürsoy Çelik                İsmail Tamer          Hacı Bayram Türkoğlu

             Hatay                                  Kayseri                                  Hatay

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle 5395 sayılı Kanun’un 41/F maddesinin (3)’üncü fıkrası kapsamındaki şikâyetin bir ay içinde yapılması gerektiği açıkça düzenlenmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 40’ıncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 40’ıncı madde kabul edilmiştir.

41’inci madde üzerinde bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflâs Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 41’inci maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Zeki Hakan Sıdalı                                       Dursun Müsavat Dervişoğlu

                Mersin                                                                         İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplumsal kurumlar içerisinde çok önemli bir sırada yer alan aile, bireysel ve sosyal yaşamın işlevsel dinamiklerinden biridir çünkü aile toplumun çekirdek hâlidir. Toplumsal hayatı oluşturan ekonomi, politika, eğitim gibi diğer kurumlar ve bu kurumlara endeksli davranış şekillerinin küçük ölçekli hâli, aile hayatı içerisinde gerçekleşir. Herkesi ilgilendiren ihtiyaçların bir aile çatısı altında yeteri kadar giderilmesi kuşakların güçlenmesini, maddi ve manevi değerlerin zenginleşmesini ve bunların yeni kuşaklara geçirilmesini sağlar; bu da Türk kültürünün temelidir. Toplumsal hayatın istikrarlı sürdürülebilmesi toplumun özü olan aile kurumunun içinden çıkacak ruhen sağlıklı çocuklara bağlıdır. Aile kurumunun devamlılığını, huzurunu, ekonomik refahını, yaşam kalitelerini etkileyen vatandaşlık haklarından ve kamu hizmetlerinden devletimiz sorumludur.

2020 verilerine bakalım. Bir yılda 135.022 çift boşanmış, bu boşanmalardan etkilenen çocuk sayısı ise 127.742. Öncelikle boşanmaların son yıllarda artış göstermesinin sebepleri araştırılmalı. Aile bütünlüğünü sonlandırmaya sebep olan sosyal ve bireysel memnuniyetsizlikler nedir, bilinmeli ve sorun yüzeyde değil, kaynağında tespit edilmelidir. Çözüm yolları buna göre aranmalı, gerekli noktalarda rehabilitasyon mekanizması etkin bir şekilde devreye sokulmalıdır.

Toplumun içinde bulunduğu ekonomik buhran ve çaresizlik hissi maalesef hanelerin içine sirayet ediyor, toplum için en önemli kurum olan aileler geri dönülemez bir şekilde hasar görüyor. Bu şartlar altında geleceğimizi temsil eden çocuklar bu öfkeleri dinmeyen, dertlerine çare bulunamayan, geleceğe dair umutları yok edilen ebeveynleri tarafından hırpalanabiliyorlar. İstatistikler bir kez daha gösteriyor ki iktidar, aile bütünlüğünü koruyamadığı gibi geleceğimizin teminatı olan çocukları korumaktan da uzak.

Çocuğun ruhsal ve bedensel gelişim sürecinde son derece önemli olduğu gerekçesiyle anne ve baba arasında icranın konusu olmaktan çıkarılıp bu sürecin, Çocuk Koruma Kanunu çerçevesinde profesyoneller eliyle yürütülmesi çocuğun üstün yararı açısından olumlu olmakla birlikte geç kalınmış ve yetersiz. Çocuğun görüşmesi ve kişisel ilişkisi boşanma anlaşmasında pazarlık konusu olmamalı. Bu konu, boşanmadan ayrı bir biçimde, bağımsız olarak resen araştırma yoluyla karara bağlanmalı ve süreç dinamik tutulmalı; kararı veren hâkim de bizzat izleme sürecine dâhil olmalıdır. Yani, çocuk haciz ya da bir benzeri tutanağa yazılacak şahsi bir eşyaymış gibi değil de özel koşullarda, yine sadece kendine ait bir hikâyesi takip edilerek hakları savunulmalı.

Çocuğun, uzman veya öğretmen tarafından, yükümlüden ya da hak sahibinden teslim alındığı veya diğerine teslim edildiği sırada kayda alınan ses ve görüntülerin internet ortamında yayınlanması nedeniyle kişilik haklarının ihlal edilmesi durumu istisnasız yaptırıma tabi olmalıdır. Çocuğun tüm duyularıyla hafızasına işlediği, bir yetişkin olduğunda bile hatırlayacağı anların, toplumumuzda yeni sorunlu bireyler yaratmasının önüne geçilmelidir.

Ayrıca, işlevsel olarak değerlendirildiğinde, Hükûmetin doğru işi doğru kuruma yönlendirememe sorunu yine önümüze çıkıyor. İcra durumundan çıkarılan ve artık masraf gerektirmeden uygulanacak taleplerde oluşacak sayısal patlama, yaklaşık 16 bin personeli olduğunu söyleyerek konuyu üstlenmek istemeyen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına değil, sayısı yaklaşık bin olan, Adalet Bakanlığı bünyesinde görev yapan adalet sistemi uzmanlarına teslim edilmiş olacak. Hâliyle, kısa süre içinde kapasitesi üzerinde iş yükü altına girecek bu personel konuya gerekli özeni de gösteremeyecek. Yani, cerrahi müdahaleye ihtiyacı olan bir yaraya, sadece basılan gazlı bezin rengi değiştirilmiş olacak. Sonuç, kısa vadede ortaya çıkacak yeni sorunlar silsilesi olarak kamuoyunda da tartışılmaya tekrar başlayacak.

Kanun düzenlemesinde anılan çocuk teslim merkezleri ele alındığındaysa bu merkezlerin Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına değil, Adalet Bakanlığına bağlı olması, sosyal politika odaklı bir hizmet sunumunun esas alınmayacağını, kararın her şartta icrasına odaklanıldığını gösteriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Başkanım, toparlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Konu, icra müdürlüklerinin görevinden çıkarılıyor gibi görünse de kararın yerine getirilmesindeki işleyiş biçiminin değişmediği, uygulamanın çocuk odaklı hâle gelmediği, göstermelik ve şeklî bir düzenleme yapıldığı anlaşılıyor.

Aile bütünlüğü ve özellikle öznesi çocuk olan kanunlar, STK temsilcileri, barolar, üniversitelerin ilgili bölümlerinden akademisyenlerinin, katkı sağlayacak uzmanların ve tüm paydaşların kıymetli görüşlerinin alındığı komisyonlarda yeterli zaman verilerek görüşülmelidir. Biz ancak bu şekilde herhangi bir sebepten sağduyusunu kaybetmiş, sorumluluklarını yerine getiremeyen ebeveynleri olan çocuklarımıza sahip çıkabiliriz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

41’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 41’inci madde kabul edilmiştir.

42’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 42’nci madde kabul edilmiştir.

43’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 43’üncü madde kabul edilmiştir.

44’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 44’üncü maddesi ile 5395 sayılı Kanun’a eklenen geçici 2’nci maddenin 6’ncı fıkrasının birinci cümlesine “icra dairesince” ibaresinden sonra gelmek üzere “teslim veya kişisel ilişki kurulması işlemleriyle sınırlı olmak üzere” ibaresi ile 7’nci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“İşlemleri yerine getiren icra müdürlerine 8/5/1991 tarihli ve 3717 sayılı Adli Personel ile Devlet Davalarını Takip Edenlere Yol Gideri ve Tazminat Verilmesi ile 492 Sayılı Harçlar Kanununun Bir Maddesinin Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanunun 2 nci maddesinde, uzman ve öğretmenlere ise 41/H maddesinde belirtilen esaslara göre ücret ödenir.”

         Mahir Ünal                    Sabahat Özgürsoy Çelik   Hacı Bayram Türkoğlu

      Kahramanmaraş                            Hatay                                   Hatay

        İsmail Tamer                    Mehmet Doğan Kubat       Mücahit Durmuşoğlu

            Kayseri                                İstanbul                              Osmaniye

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, 5395 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesinin 6’ncı fıkrası kapsamında takip dosyasının işlemden kaldırılmasının teslim veya kişisel ilişki kurulması işlemleriyle sınırlı olacağı açıkça düzenlenmektedir. Ayrıca 7’nci fıkraya eklenen cümleyle, geçiş sürecinde çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına dair işlemleri yerine getirenlere ücret ödenmesi öngörülmekte ve böylece bu süreçte oluşabilecek tereddütlerin giderilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 44’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 44’üncü madde kabul edilmiştir.

45’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

46’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

47’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

48’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

49’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

50’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

51’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

52’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

53’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

54’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Teklifin tümünü oylamadan önce, İç Tüzük’ün 86’ncı maddesi gereğince oyunun rengini belli etmek üzere İstanbul Milletvekili Serkan Bayram lehte söz istemiştir.

Buyurun Sayın Bayram. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SERKAN BAYRAM (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; saygıyla, muhabbetle selamlıyorum; gecenin bu saatinde hepinize teşekkür ediyorum.

Tabii, bu yasa teklifimiz hakikaten İnsan Hakları Eylem Planı’nda olduğu gibi reformist bir yasa teklifi. Çocuklarımızı emtia olmaktan kurtarıyoruz. Yirmi yıl avukatlık yaptım; boşanmış ailelerin çocuklarının teslimlerinde yaşanan süreçleri, o annelerin bakışlarını, acılarını hep müşahede ettik. Bu yasa teklifimizle de bunu düzenliyoruz, artık daha profesyonel ve insancıl bir düzenleme oluyor.

Tabii, yine yeni getirdiğimiz bir düzenleme de engelli kardeşlerimizin hâkim ve savcı olmasının önünü açıyoruz. 16’ncı maddeyle eklenen düzenlememiz HSK Kanunu'nun 8’inci maddesini değiştiriyor. Orada onur kırıcı bir düzenleme vardı eskiden; engelli kardeşlerimiz hâkim olamıyordu çünkü maddede “insanların alışılmışın dışında vücut bozukluğu bulunması” gibi bir ibare vardı, bunu bu teklifle kaldırıyoruz.

Bunun mağduru olan bir kardeşiniz olarak sesleniyorum: 1997 yılında girdiğim hâkimlik sınavında 84 puan almama rağmen mülakatta elendim; araştırdım, hiçbir gerekçe ileri süremediler “Gözünün üzerinde kaşın var.” dediler. Ben üniversite sınavına girerken ÖSYM bana ek puan mı verdi? Üniversitede, İstanbul Hukukta okurken bin kişilik amfimiz vardı, Ebülulâ Mardin amfisi. Burada hocamız bize ek puan mı verdi? Okulu bitirdik, hâkimlik sınavına girdik, Adalet Bakanlığı bize ek puan mı verdi? Yok. Her yerde eşit şartlarda yarıştık, 84 puanla hâkimliği kazanmamıza rağmen mülakatta elendik. Gerekçesi bu maddeydi, “alışılmışın dışında çevrenin yadırgayacağı vücut bozukluğu” bulunması ibaresiydi ve bu maddeyi bugün sizlerin desteğiyle kaldırıyoruz.

Ben aziz Meclisimize, sizlere teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Engelli kardeşlerimizin hayallerini süslediğiniz için Meclisimize teşekkür ediyorum. Engelli kardeşlerimizin ideallerinin önünü açtığınız için teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bütün partilerimize de oy birliğiyle bu yasaya destek verdiği için, önergede imzaları olduğu için hepinize teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Siyasi parti genel başkanlarına da teşekkür ediyorum. Adalet Bakanımıza teşekkür ediyorum. Meclis Başkanımıza teşekkür ediyorum. Her daim gücünü, desteğini yanımda hissettiğim Binali Bey'e teşekkür ediyorum. Engelli dostu Sayın Cumhurbaşkanımıza teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Sağ olsun. Engelli bakan yardımcımız oldu mu? Oldu Aile Bakanlığında. Engelli hâkimlerimiz bugün oluyor mu? Oluyor inşallah. Yine, engelli belediye başkanımız var mı? Var Avcılar’da. CHP’ye de, Sayın Kemal Bey'e de teşekkür ediyorum Avcılar’da engelli Turan kardeşimizi aday gösterdiği için.

Yine, engellilerimizle ilgili; engelli valimiz olsun istiyoruz, engelli büyükelçimiz olsun istiyoruz. İçişleri Bakanımız güzel hizmetlere imza attı ve bu yapmış olduğu hizmetlerin taçlanması açısından da engelli valimiz noktasında sizlerin de Meclis olarak desteklerinizi bekliyoruz.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – İçişleri Bakanı da engelli zaten.

SERKAN BAYRAM (Devamla) - Yine, Dışişlerinde, büyükelçimiz, Türkiye’yi dışarıda temsil edecek engelli kardeşlerimizden olsun istiyoruz; sizlerin desteğiyle de bunun gerçekleşeceğini düşünüyorum ve gecenin bu saatinde vermiş olduğunuz bu destekten dolayı hepinize müteşekkirim, şükranlarımı sunuyorum ve hepinizi ayakta alkışlıyorum. (AK PARTİ ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Dervişoğlu…

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Müsaadenizle efendim, bir iki kelime…

BAŞKAN – Tabii buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Oylamaya geçmeden önce söz alayım istedim, çok teşekkür ederim lütufkâr tavrınız için.

Biliyorsunuz hem Komisyon sürecinde hem de Türkiye Büyük Millet Meclisindeki müzakereler esnasında kanunla ilgili görüş ve düşüncelerimizi ifade etmiştik. Ayrıca, birlikte bütün siyasi partilerin katılımıyla kanunda yeni maddeler ihdas ettik yine müştereken ama bütün bunlara rağmen, kanunun büyük bir çoğunluğuna katılıyor olmamıza rağmen yine kanunun yapılış tekniği itibarıyla ve bazı yerlerde iktidar partisinin muhalefeti yok sayması münasebetiyle İYİ Parti olarak ret oyu kullanacağımızı ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Erkan Bey, talep var mı? Yok.

Sayın Oluç...

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, biz de bu kanunun tartışmalarına katıldık, eleştirilerimizi, önerilerimizi dile getirdik, özellikle icra ve iflas konusunda çok teknik düzenlemeler vardı, çok büyük itirazlarımız olmadığı için o konuda bir yol verme durumuyla karşı karşıya kaldık ancak çocuk teslimi konusunda ciddi eleştirilerimiz vardı, bunu Komisyonda da dile getirdik, burada da dile getirdik. Bu eleştirilerimiz doğrultusunda herhangi bir değişiklik yapılmadığı için biz de kanunun tamamına “hayır” oyu vereceğiz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkoç...

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; torba yasaya karşıyız. “Çocuk teslimi” gibi bir ibare... Çocuk, mal değildir ve orada yaşanacak olaylarla ilgili gerekli önlemlerin alınabilmesi mümkün gibi gözükmüyor, buna karşıyız fakat pandemi nedeniyle cezaevleri konusunda şu anda izinli olarak dışarıda bulunan mahkûmların altı ay daha süresinin uzatılmasının altına imza attık. Biz kendi ret gerekçelerimizden dolayı tümüne ret veriyoruz.

Meclise hayırlı mesailer diliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınızı sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Açık oylama sonucu gelmiştir, okutuyorum:

“Kullanılan oy sayısı   : 296

Kabul                                           : 233

Ret                                              :   63 (x)

              Kâtip Üye                          Kâtip Üye

          Rümeysa Kadak                Abdurrahman Tutdere

               İstanbul                           Adıyaman”

BAŞKAN - Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Duyurular

1.- Başkanlıkça, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin Genel Kuruldaki görüşme programının Türkiye Büyük Millet Meclisi internet sayfasında yer alacağına ve bastırılarak üyelere dağıtılacağına; bütçe müzakerelerinde üyelerin söz kayıt işlemleri ve usullerine ilişkin duyuru

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2020 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi’nin Genel Kurul görüşülme takvimine ilişkin Danışma Kurulunun önerisi bugün kabul edilmiştir. Bütçe Kanunu Teklifi ile Kesin Hesap Kanunu Teklifi’nin Genel Kuruldaki görüşme programı Türkiye Büyük Millet Meclisi internet sayfasında yayınlanacak ve bastırılarak sayın üyelerimize dağıtılacaktır.

Bütçe üzerinde şahıslar adına söz almak isteyen sayın üyelerin söz kayıt işlemleri 26 Kasım 2021 Cuma günü 11.30 ile 12.00 saatleri arasında büyük grup toplantı salonunda Başkanlık Divanı kâtip üyelerince yapılacaktır. Söz kaydını her üyenin bizzat yaptırması gerekmektedir, başkası adına söz kaydı yapılmayacaktır. Belirtilen saatlerden sonra söz kayıtları Kanunlar ve Kararlar Başkanlığınca yapılacaktır.

Sayın üyelerin bilgilerine sunulur.

Gündemimizde konular tamamlanmıştır.

Alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 30 Kasım 2021 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Hayırlı akşamlar arkadaşlar.

Kapanma Saati: 22.20



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı         üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

(x) 286 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) 285 S. Sayılı Basmayazı 11/11/2021 tarihli 18’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.