TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                           22’nci Birleşim

                                                                                       23 Kasım 2021 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- ÖLÜM, SAYGI DURUŞU VE TAZİYELER

1.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatı nedeniyle bir dakikalık saygı duruşu

 

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkan’ın, Antalya’da gerçekleşecek Uluslararası Tarım Fuarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Bursa Milletvekili Lale Karabıyık’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir’in, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Başkanlık Divanı olarak, vefat eden Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’a Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin konuşması

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ilişkin açıklaması

2.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ilişkin açıklaması

3.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, matbaa ve yayıncılık sektörünün sorunlarına ilişkin açıklaması

4.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Kırşehir’in sorunlarına ilişkin açıklaması

5.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ilişkin açıklaması

6.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ve Ertuğrul Dursun Önkuzu’nun 51’inci ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

7.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ilişkin açıklaması

8.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, vefat eden Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç ile İçişleri eski Bakanı Hasan Fehmi Güneş’e Allah’tan rahmet dilediğine ve Bursa Şehir Hastanesinin etrafında kurulu iskelelerle yandaşlara para aktarıldığına ilişkin açıklaması

9.- Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu’nun, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ve öğretmenlerin yaşadığı sıkıntılara ilişkin açıklaması

10.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ve öğretmenlerin yaşadığı sıkıntılara ilişkin açıklaması

11.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ve Medine müdafisi Fahrettin Paşa’nın 73’üncü ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

12.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un, sağlık emekçilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

13.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, Bolu Belediye Meclisinin yabancı uyruklularla ilgili aldığı nefret ve ayrımcılık içeren kararlara ilişkin açıklaması

14.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer’in, SMA hastalığının tedavisinin devlet tarafından üstlenilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

15.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması

16.- Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in, Diyarbakır’da 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde yapılmak istenen etkinliklerin polis gücüyle engellendiğine ilişkin açıklaması

17.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, ankilozan spondilit hastalarının ehliyet konusunda yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

18.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ve öğretmenlerin yaşadığı sıkıntılara ilişkin açıklaması

19.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, partili Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin çöktüğüne ilişkin açıklaması

20.- Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ’ın, Ertuğrul Dursun Önkuzu’nun 51’inci ölüm yıl dönümüne ve Kerkük’ün peşmergenin denetim ve kontrolüne girmesinin mümkün olmadığına ilişkin açıklaması

21.- Sivas Milletvekili Semiha Ekinci’nin, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ve Sivas Belediyesinin çöpten çıkan enerji kullanımıyla ısıtılacak sera projesine ilişkin açıklaması

22.- Şanlıurfa Milletvekili Zemzem Gülender Açanal’ın, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ve Ağız ve Diş Sağlığı Haftası ile 22 Kasım Diş Hekimleri Günü’ne ilişkin açıklaması

23.- Şırnak Milletvekili Nuran İmir’in, 25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele ve Dayanışma Günü’ne ilişkin açıklaması

24.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına, Çöl Kaplanı Ömer Fahrettin Paşa’nın 73’üncü ölüm yıl dönümüne, Ertuğrul Dursun Önkuzu’nun 51’inci ölüm yıl dönümüne ve 3 yaşında vefat eden Müslüme bebeğe Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

25.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığı açıklamalara ve AK PARTİ’nin Sezgin Baran Korkmaz’ın yurt dışına kaçırılmasıyla ilgili açıklama yapması gerektiğine ilişkin açıklaması

26.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, vefat eden Şair Sezai Karakoç ve Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’a Allah’tan rahmet dilediğine, AK PARTİ’nin 2002’den bugüne kadar her türlü illegal yapıyla mücadele ettiğine ve gündem dışı birer dakikalık konuşmalarda bunun tartışma konusu hâline getirilmesini doğru bulmadığına ilişkin açıklaması

27.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, vefat eden İçişleri eski Bakanı Hasan Fehmi Güneş’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

28.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, vefat eden İçişleri eski Bakanı Hasan Fehmi Güneş’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

29.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına, vefat eden Milliyetçi Hareket Partisi eski İzmir İl Başkanı Ümit Akkuş’a Allah’tan rahmet dilediğine, Ertuğrul Dursun Önkuzu’nun 51’inci ölüm yıl dönümüne, İçişleri eski Bakanı Hasan Fehmi Güneş’in vefatına, 2021 Dünya Superbike şampiyonu millî motosikletçi Toprak Razgatlıoğlu’nu tebrik ettiğine, döviz kurundaki yükseliş sebebiyle dış borcumuzda meydana gelen artışa, mandacı iktisadi politikalara ve İYİ Parti’nin önlenemeyen döviz kuru yükselişiyle ilgili genel görüşme talebine destek verilmesini temenni ettiğine ilişkin açıklaması

30.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın ve İçişleri eski Bakanı Hasan Fehmi Güneş’in vefatına ilişkin açıklaması

31.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın ve Milliyetçi Hareket Partisi eski İzmir İl Başkanı Ümit Akkuş’un vefatına, Ertuğrul Dursun Önkuzu’nun 51’inci ölüm yıl dönümüne, Şair Sezai Karakoç’un vefatına, 15’inci Avrupa Tekvando Şampiyonası’nda Avrupa 3’üncüsü olan millî tekvandocularımızı ve 2021 Dünya Superbike şampiyonu millî motosikletçi Toprak Razgatlıoğlu’nu tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

32.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın ve İçişleri eski Bakanı Hasan Fehmi Güneş’in vefatına, Kadir İnanır’a acil şifalar dilediklerine, Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed El Nahyan’ın Türkiye ziyaretine, iktidarın tutarsız dış politikasına, Japonya’nın coronavirüs salgınının ekonomiye olan etkilerini bertaraf etmeye yönelik açıkladığı büyük teşvik paketine ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın Japon ekonomisi ile Türkiye ekonomisini karşılaştırmasının abesle iştigal olduğuna ilişkin açıklaması

33.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Kırşehirli pancar üreticisinin sorunlarına ilişkin açıklaması

34.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın ve İçişleri eski Bakanı Hasan Fehmi Güneş’in vefatına ilişkin açıklaması

35.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kayseri’nin Develi ilçesinde bulunan Seyrani Ziraat Fakültesinin isminin değiştirilmesine ilişkin açıklaması

36.- Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun, 22 Kasım Türk Diş Hekimleri Günü ile Ağız ve Diş Sağlığı Haftası’na ilişkin açıklaması

37.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın ve İçişleri eski Bakanı Hasan Fehmi Güneş’in vefatına ve Cumhurbaşkanının 13,5 TL’ye çıkan dolar için ne diyeceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

38.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı’nın, Kastamonu’da 11 Ağustosta yaşanan sel felaketi sonrası vatandaşın yaşadığı mağduriyetin bir an önce giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

39.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun, Türkiye’nin, Kerkük’ün peşmergelere devredilmesine duyarsız kalmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, son günlerde ekonominin her alanında tahribata yol açan döviz kurunda meydana gelen ani artışın nedenlerinin belirlenmesi, ivedilikle engellenmesi ve oluşturduğu tahribatın giderilmesi amacıyla 23/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Kasım 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ile İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, faizlerin ekonomiye olumsuz etkilerinin araştırılması amacıyla 23/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Kasım 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Emniyet teşkilatında görevli personelin sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/4869) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Kasım 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesi ve 24 Kasım 2021 Çarşamba günkü birleşiminde Anayasa’nın 159’uncu maddesi ile Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 18’inci, 20’nci ve 27’nci maddelerine göre Hâkimler ve Savcılar Kurulunda boşalan 1 üyelik için seçim yapılmasına ilişkin önerisi

 

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, (2/2579) esas numaralı 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/148)

 

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Tokat Milletvekili Mustafa Arslan ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ile 37 Milletvekilinin İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3911) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 285)

 

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’nun, 2002-2021 yılları arasında Bakanlığın Sivas’ta satışını yaptığı taşınır veya taşınmaz mallara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in cevabı (7/53793)

2.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, Ordu’da KYK yurtlarında kalan öğrencilere verilen yemek desteğine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun cevabı (7/53796)

3.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, KYK yurtlarında kalan öğrencilere verilen yemek desteğine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun cevabı (7/53798)

4.- Van Milletvekili Muazzez Orhan Işık’ın, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğrencilerinin barınma, beslenme ve ulaşım sorunlarına ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun cevabı (7/53903)

5.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, 2021-2022 öğretim yılındaki yurt verilerine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun cevabı (7/53905)

6.- Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekin’in, 2002-2021 yılları arasında Kars ilinde gerçekleştirilen ve planlanan yatırımlara ilişkin sorusu ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın cevabı (7/53942)

7.- İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın, Türkiye’de askeri eğitim alan Afgan askerlerinin Afganistan’dan ülkemize getirilmesi talebine ilişkin sorusu ve Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın cevabı (7/53943)

8.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Gençlik Projeleri Destek Programı’na ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun cevabı (7/54133)

9.- İstanbul Milletvekili Oya Ersoy’un, öğrencilerin barınma sorununa ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun cevabı (7/54134)

10.- Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu’nun, Bursa’nın İnegöl ilçesinde yer alan futbol stadyumunun yenilenmesi önerisine ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun cevabı (7/54135)

11.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, 2010 yılından itibaren Bakanlığın Kamu İhale Kanunu’nun 21’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında gerçekleştirdiği ihalelere ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun cevabı (7/54247)

23 Kasım 2021 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22’nci Birleşimini açıyorum.(x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

III.- ÖLÜM, SAYGI DURUŞU VE TAZİYELER

1.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatı nedeniyle bir dakikalık saygı duruşu

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, vefat eden Adalet ve Kalkınma Partisi Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın aziz hatırası önünde Genel Kurulu bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum.

(Saygı duruşunda bulunuldu)

BAŞKAN – Allah rahmet etsin, ruhu şad olsun.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sistemi yeniden başlatır mısınız?

ORHAN SÜMER (Adana) – Başkanım, sistemi yeniden başlatır mısınız?

BAŞKAN – Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Antalya’da gerçekleşecek Uluslararası Tarım Fuarı hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkan’a ait.

Buyurun Sayın Abdurrahman Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Antalya Milletvekili Abdurrahman Başkan’ın, Antalya’da gerçekleşecek Uluslararası Tarım Fuarına ilişkin gündem dışı konuşması

ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yıl Antalya’mızda 20’nci kez gerçekleşecek olan, dünyanın en büyük örtü altı seracılık fuarı olan Growtech’le ilgili, şahsım adına gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Antalya’mız hem turizm hem tarım hem de sanayi açısından üç büyük potansiyeli bünyesinde barındıran ve dünyada çok az şehre nasip olacak özelliklere sahip bir marka şehirdir. Güneşin başkenti olan bu kadim şehrimizin en büyük potansiyellerinden biri de hiç şüphesiz ki bereketli topraklar üzerinde oluşan tarım sektörüdür. Antalya’mız hem iç hem dış piyasa için örtü altı ve açık alan tarımı konusunda çok önemli mesafeler katetmiştir ve ülkemizin adını turizm kadar tarım sektöründe de başarılı bir şekilde temsil etmektedir. Bu başarıda emeği olan tüm çiftçilerimizle ve tüm hemşehrilerimizle gurur duyduğumuzu yüce Meclisimizin kürsüsünden bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Değerli Başkanım, kıymetli milletvekilleri; dünyanın en büyük örtü altı seracılık fuarı olan Growtech, 24-27 Kasım 2021 tarihlerinde 20’nci kez Antalya’mızda ANFAŞ Fuar Merkezi’nde, tüm dünyadan katılımcılar ve ziyaretçileriyle bir araya gelecektir; tarım ürünleri ihracatına çok büyük destek sağlaması açısından önem arz etmektedir. Özellikle tropikal meyve noktasında Antalya’mızın kendini göstermesi hem şehrimiz hem de ülkemiz için büyük bir kazanımdır.

Ülkemizde yapılan örtü altı üretim alanlarının yüzde 39’u, vekili olmaktan gurur duyduğum bu eşsiz şehrimizde gerçekleşmektedir. 2020 yılı verilerine göre, gerçekleştirilen örtü altı domates üretiminin yüzde 60’ı, biber üretiminin yüzde 68’i, patlıcan üretiminin yüzde 55’i, salatalık üretiminin ise yüzde 43’ü Antalya’mızda yetiştirilmektedir. Süs bitkileri üretimine baktığımızda ise karanfil üretiminin yüzde 59’u, gerbera üretiminin yüzde 84’ü, anemon üretiminin yüzde 76’sı Antalya’mızda yetiştirilmektedir. Bu nedenle, ülkemiz ekonomisine 16 milyar Türk lirası bitkisel üretim desteği katarak bu alanda Türkiye 1’incisi olmanın gururunu da haklı olarak yaşamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2020 yılında ülkemizde gerçekleşen portakal üretiminin yüzde 30’u, nar üretiminin yüzde 24’ü, muz üretiminin yüzde 41’i ve avokado üretiminin yüzde 83’ü yine şehrimizde üretilmiştir. 2019 yılında 536 bin ton olan yaş meyve, sebze ihracatımız 2020 yılında 660 bin tona çıkmış ve bunun karşılığında Antalya’mız ve ülkemize 586 milyon dolarlık nakdî giriş sağlayarak bir başka başarıya imza atmıştır.

Konuşmamın bu kısmında, Tarım ve Orman Bakanlığımız tarafından yürütülen Toprağın Sultanları Projesi’nden birkaç cümleyle bahsetmek istiyorum. Kırsal alanda yaşayan kadınlarımızın eş, annelik ve ev işlerinin yanı sıra tarımsal üretimin her aşamasında aktif rol aldıklarını belirtmek istiyorum. Ülkemiz için son derece önemli ve stratejik bir sektör olan tarımın ve üretimin merkezinde yer alan kadın çiftçilerimizin yüzde 50 gibi büyük bir paya sahip olması, bir ziraat mühendisi olarak beni çok mutlu etmektedir. Toprağın Sultanları Projesi kapsamında, Antalya’mızın 19 ilçesinde, farklı bölgelerde yaşayan kadın çiftçilerimizi her ay ülkemizin başka bir yöresindeki yerel ve kültürel zenginliklerle buluşturacak olan bu projeyi takdir ettiğimizi ve bu konuda elimizden gelen tüm desteği vereceğimizi de bu kürsüden belirtmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama son vermeden önce, Atatürk'ün izinde, “Öğretmenler, yeni nesil sizlerin eseri olacaktır.” sözünün bilincinde, Türk gençliğinin bilgi ve kültürle donatılması önemlidir. Çocuklarımızın ve memleketimizin geleceği adına, yurdumuzun dört bir yanında cefakârca görev yapan öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü kutluyorum.

Söz konusu Öğretmenler Günü olunca, kutlu bir yolun mümessilleri canlanır hafızamda, kutlu bir makama ulaşanlar düşer aklıma. Hatıraları şeref nişanesi, ayrılıkları gönüllerde birer yara. Bir öğretmen adayı olan, 23 Kasım 1970’te vatan hainlerinin ağır işkenceleri sonucu şehit edilen ağabeyim Dursun Önkuzu, Ege Üniversitesinde sözde öğrenci kılığındaki teröristlerce şehit edilen, tarih okurken tarihe not düşen Fırat Yılmaz Çakıroğlu gelir aklıma.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ABDURRAHMAN BAŞKAN (Devamla) – Yine, PKK'lı hainlerce şehit edilen Şenay Aybüke Yalçın ve Necmettin Yılmaz kardeşlerim nezdinde eğitim ordumuzun tüm şehitlerini rahmetle ve minnetle anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyor, yüce heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu teknik sorunun çözülmesi için sistemin tekrar kapanıp açılması gerekiyormuş.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.09

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.17

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündem dışı ikinci söz, Öğretmenler Günü münasebetiyle söz isteyen Bursa Milletvekili Lale Karabıyık’a ait.

Buyurun Sayın Karabıyık. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Bursa Milletvekili Lale Karabıyık’ın, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

LALE KARABIYIK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarın 24 Kasım Öğretmenler Günü. Yani Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’e “Başöğretmen” unvanının verilişinin 93’üncü yılı.

Başöğretmenimiz, Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün şu sözünü unutmayalım: “Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet, henüz ‘millet’ adını almak kabiliyetini kazanmamıştır. Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.” İşte bu söz, değerli öğretmenlerimizin bir toplumun gelişmesindeki önemini bir kez daha ifade ediyor.

Değerli milletvekilleri, bugün öğretmenlerimiz birtakım sorunlarla görevlerini icra etmeye çalışıyorlar. Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarında sorunları her gün büyüyen, bir sistemsizliğe dönüşen eğitim sisteminde, öğretmenlerimiz bu sorunlarla görevlerini yapmaya çalışırken bir de mali yoksunluklar, yetersizlikler yaşıyorlar.

Şimdi, şöyle ifade etmek istiyorum: Öncelikle, öğretmenlerimiz yoksulluk sınırının altında maaş alıyorlar, gelir kazanıyorlar. Bu yetmiyormuş gibi, öğretmenleri 3 gruba ayırdılar; kadrolu öğretmenler, sözleşmeli öğretmenler, bir de ücretli öğretmenler. 9’uncu derece 1’inci kademedeki bir kadrolu öğretmenin maaşı 5.097 lira değerli vekiller, ek ders ücretinin saati ise 21,2 lira ve 881.492 kadrolu öğretmenimiz var. Göreve yeni başlayan bir sözleşmeli öğretmenimizin ise 4.750 lira aldığını söylemek isterim. Sözleşmeli öğretmenlerin iş garantileri yok, eş ya da mazeret tayinleri de yok; üç yıl sözleşmeli ve çakılı olarak çalışmak zorundalar ve sözleşmeli olarak 68 bin öğretmenimiz görev yapıyor. Her zaman söylüyoruz öğretmen sözleşmeli ve ücretli değil, sadece kadrolu olur diye. Geliyorum ücretli öğretmenlere. Sayıları bugün 83 bine ulaşan ücretli öğretmenlerimiz 21,2 liralık ders ücretinden bir ayda en fazla 2.544 lira gelir elde edebiliyorlar ve siz düşünün ki geçimlerini nasıl sağlıyorlar. Bu zorluklarla ve moralsizlikle de derslerine gelmek durumundalar. Diğer taraftan, öğretmenlerin aile bütünlüğünün her koşulda sağlanması gerektiğini de ifade etmek isterim.

Değerli milletvekilleri, 3600 ek gösterge neden bir seçim vaadi olarak kalıyor? Bırakın, 3600 ek göstergeyi getirin, öğretmenlerimiz en azından emekliliklerinde huzurlu bir emeklilik geçirsinler. Diğer taraftan, ataması yapılmayan öğretmenlerimizi de dile getireceğim ama öncesinde şunu ifade etmek isterim ki en kısa zamanda öğretmenlik meslek kanununun çıkartılması lazım. Öğretmen yetiştirme, ilk atama, yerleştirme, görevde yükselme, mali ve sosyal haklar gibi bütün konuların ayrı bir yasayla güvence altına alınması son derece önemli.

Evet, ataması yapılmayan 700 bin öğretmenimiz var değerli milletvekilleri. Adalet ve Kalkınma Partisinin ilk iktidara geldiği yıllarda ise bu sayı –dikkatinizi çekerim- 62 bindi, şimdi geldiği noktada 700 bine ulaştı. Öğrencilerine kavuşmayı bekleyen öğretmenlerimiz bazen tezgâhtarlık, bazen pazarcılık yapıyor, bazen de çalıştıkları inşaatta hayatlarının baharında yaşamlarını yitiriyorlar ki örneklerini çok yakın zamanda gördük.

Diğer taraftan, Millî Eğitim Bakanlığının bütçesinde “Boş geçen dersimiz yok.” deniyor, olduğu hâlde ve boş geçen derslerin de ücretli öğretmenlerle telafi edilmesinden de olumlu olarak bahsediliyor. Oysa bu kadar ataması yapılmamış öğretmen varken ücretli öğretmenle boş derslerin geçiştirilmesini doğru bulmuyoruz, bütün öğretmenlerin atamasının yapılmasını bir kez daha ifade ediyoruz.

Yine, geçen yıl 7.154 öğretmen atandı sadece sözleşmeli olarak. Peki, neden 7.154? Çünkü 20 bin atama yapıldı, emekli olanları da dikkate aldığımızda 7 bin küsur rakamına ulaşıyoruz, pandemiye rağmen böyle ve boş geçen derslere rağmen 7 bin küsur öğretmenin ataması yetersizdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LALE KARABIYIK (Devamla) – Sayın Başkan, biraz süre alabilir miyim?

BAŞKAN – Toparlayın lütfen.

LALE KARABIYIK (Devamla) – Peki.

Diğer taraftan, atama bekleyen engelli öğretmenlerimiz de var, onları unutmayalım. Onlara söz verdiniz 3 Aralıkta ama eksik atama yapıyorsunuz yani 2.511 atama bekleyen engelli öğretmenimiz var, sadece 750’sine planlama yaptınız.

Diğer taraftan, PIKTES öğretmenlerimizin özlük haklarını da unutmayalım.

Evet, biz iktidarımızda tüm sorunları olduğu gibi öğretmenlerimizin sorunlarını da çözeceğiz. Sağlıklı bir eğitim sistemini eğitimin paydaşlarıyla yeniden yapılandıracağız.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatı münasebetiyle söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekilimiz Ahmet Özdemir’e aittir.

Buyurun Sayın Özdemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir’in, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ilişkin gündem dışı konuşması

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Saygıdeğer Başkanım, saygıdeğer Genel Kurul; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçen hafta perşembe günü kıymetli milletvekilimiz, bizim de ağabeyimiz İmran Kılıç Hocamız vefat etti. Onun vefatıyla ilgili kendisinin bizde bıraktığı iz, davamıza hizmeti ve kişiliğiyle ilgili birkaç şey söyleme ihtiyacı hissettik, o yüzden söz aldım. Kıymetli Başkanımıza da bu konuda bize söz verdiği için teşekkür ediyorum.

Malumunuz, perşembe günü akşamı vefat haberini aldığımızda, bütün gruplardaki milletvekillerimiz İmran Kılıç Hocamızla ilgili hem taziyede bulundular hem de cuma günü diğer parti gruplarından da AK PARTİ Grubundan da birçok arkadaşımız Kahramanmaraş’a cenazeye iştirak etti. Bu vesileyle, cenazeye katılan, mesaj gönderen, bizi ailesi bilip arayan, çocuklarını, eşini arayan bütün milletvekillerimize, bütün siyasi partilere huzurunuzda teşekkür ediyorum.

İmran Hoca bizim için sadece bir milletvekili değil, çok kıymetli bir değerdi, çok kıymetli bir insandı. Belki hepinizin gözünde de oturduğu yer… Değişmeyen bir yeri vardı orada. Sözün güzelini söylerdi, insanların gönlüne hitap ederdi, sert ifadeler kullanmazdı, bir dakikalarıyla meşhur olmuştu.

Onu böyle güzel bir anekdotla, hayırla yâd etmek babında bir şey söylemek istiyorum. Bir gün Sanayi Bakanlığında programımız vardı. “Hocam, Bakanımızla randevumuz var, Bakanlığa gidelim.” dedim. Dedi ki: “Benim bir dakikam var, ben onu konuşmalıyım.” Ben de “Ağabey, bugün konuşma, sonra konuşursun.” dedim, ısrar ettim, onun da olmasını istedim Bakanlık programında. Programa gittik, geri döndük, geldik, oturduk. Zannediyorum, Cumhuriyet Halk Partili Meclis Başkan Vekilimiz Levent Gök’tü -emin değilim ama oydu diye hatırlıyorum- baktı, İmran Hocamın orada oturduğunu gördü, yanına çağırdı, “Hocam, sen bugün söz alamadın, ben sana bir dakika vereyim de sen konuş.” dedi. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar) O da naif, böyle güzel bir ifadeyle meramını anlattı. Şunu bilmenizi istiyorum, benim için kıymetli olan tarafı da odur aslında. Sayın Bakanımız, Grup Başkan Vekilimiz, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal da buna defalarca şahit olmuştur. Öyle dedikodunun, gıybetin yapıldığı, birileriyle ilgili konuşulduğu bir ortamda özellikle hiç konuşmazdı. Birileri hakkında olumsuz bir şey söylemekten imtina ederdi. Biz, bu kısmını onun yaşamında hep kendisine şiar edindiğini gördük. Belki Mecliste, burada konuşurken bu tarafını çok fark edemediniz. Burada konuşurken en çok fark edilen şey şudur ama bizim için de o çok kıymetlidir aslında: Bir şeyi söylerken en yumuşak tarifiyle söylerdi onu, bazen şiirsel anlatırdı, bazen böyle geçmişte örneklenmiş güzel darbımesellerle olayları anlatırdı ama hiçbir zaman kırıcı ve yıkıcı olmadı. Aslında, Meclisimizin çok ihtiyacı olan bir şeyi, orada oturduğu yerde, kendi çapında hayata geçirmeye çalışırdı. Bu anlamıyla, yaptığı işe her zaman gıpta ettik. İki dönemdir Kahramanmaraş'ımızdan Milletvekilliği yapıyor.

Hastalığıyla ilgili de kısaca bir şeyler söylemek istiyorum. Altı ay önce İmran Hocamızın vücudunda bir alerji belirtisi oluştu. Bu alerji bütün vücudunda yara oluşmasına sebep oldu, bununla ilgili yaklaşık elli iki gün bir tedavi gördü. Bu elli iki günlük tedavide de zannediyorum bağışıklık sisteminde bir gerileme oldu, hekim vekillerimiz bunu daha iyi takdir edecekler, öyle söylediler doktorlarımız bize. İkinci defa da Covid-19’a yakalandığında tabii bağışıklık sisteminin çökmesinden dolayı çok hızlı bir çöküş süreci yaşadı. İlk hafta solunum cihazıyla, ikinci hafta da uyutularak haftaya başlamıştı. Uyutulduğunun üçüncü günüydü, rahmetli oldu. Danışmanına, eşine -onların aktardığı kadarıyla- şunu söylediğine şahidiz: “Galiba benim buradan çıkışım yok ama siz Kahramanmaraş’ın yatırımlarına sanki ben hiç hasta değilmişim gibi devam edin.”. O yüzden, bizim anılarımızda, bizim hafızalarımızda İmran Kılıç’ın çok müstesna, çok güzel bir yeri var. Sadece bir vekil olmak dışında, çok iyi bir insan olarak biz onu hayırla yâd edeceğiz. Bizim bu güzel temennilerimize ve acımızı yaşama biçimimize katkı sağlayan bütün milletvekillerimize de tekrar huzurunuzda teşekkür ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Başkanlık Divanı olarak, vefat eden Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’a Allah’tan rahmet dilediklerine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Allah rahmet etsin. Bizde de iz bırakan bir milletvekilimizdi. Onu, saygıyla, rahmetle anıyorum ama Türkiye Büyük Millet Meclisindeki tavırları aşağı yukarı bütün milletvekillerimiz tarafından takdir görüyor, onu görüyorum.

Bir şey daha söyleyeyim: Bir dakikası bazen on dakikalık konuşmadan çok daha verimliydi; kullandığı dil, edebiyat bakımından da çok güçlüydü, altı doldurulan bir dakikanın ne kadar güçlü olduğuna şahit olduk. Ben de rahmetle anıyorum ve hemşehrisi Değerli Milletvekilimiz Ali Öztunç’a söz veriyorum.

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ilişkin açıklaması

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Az önce Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sevgili Ahmet Özdemir, İmran Kılıç Milletvekilimizle ilgili düşüncelerini paylaştı. Geçtiğimiz hafta perşembe günü kendisi Hakk’a yürüdü. Hem Ankara’da hem Kahramanmaraş’taki törende birlikteydik ve bir kez daha ben tüm hemşehrilerime, ailesine, AK PARTİ camiasına başsağlığı diliyorum, Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.

Ahmet Bey’in söylediği gibi bir dakikalar konusunda çok hassastı. Bir dakikalık konuşmaları çok başarıyla alırdı.

2015 seçimlerinde yarışmıştık kendisiyle, akşam ben milletvekili seçilmiştim; yurt dışı oyları gelince ben düştüm, İmran Kılıç benim yerime milletvekili olmuştu. 2018’de ikimiz tekrar burada Parlamentoya geldik.

Ben bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum. İyi bir insandı, mülayim bir insandı. Siyaseti kavgayla yapmazdı, kırıcı üslubu yoktu; her zaman mülayim bir üslupla siyaset yapmaya gayret ediyordu.

Bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum, ailesine, sevenlerine AK PARTİ camiasına, bütün hemşehrilerime başsağlığı diliyorum.

Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.

BAŞKAN – Maraş Milletvekilimiz Sayın Sefer Aycan Bey, buyurun.

2.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

İmran Hocamızı kaybettik. Tabii, İmran Hoca hakikaten milletvekili olarak örnek bir kişiydi. Beraber Meclis açılmadan, saat 14.00’te açılıyorsa mutlaka 14.00’e on kala burada olurduk ve karşılıklı olarak otururduk.

Tabii, beraber çok yol yürüdük, beraber siyaset yaptık. Örnek bir kişiydi ama diğer bir örnek kişiliği, milletvekilliğinden öte müftümüzdü; Kahramanmaraş’ın birçok ilçesinde ve bazı illerde müftülük yaptı. Din konusundaki tutumu hayatına da yansımıştı. Milletvekiliyken de asla -biraz evvel Ahmet Vekilimin de söylediği gibi- aşırılığa kaçmayan, nezaketli, nazik bir kişiydi ve hakikaten de milletvekilliğinin hakkını verirdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Tüm mesaisini burada geçiriyordu.

Allah rahmet eylesin.

BAŞKAN – Komşu vilayetten İmam Hüseyin Filiz Bey, buyurun.

3.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, matbaa ve yayıncılık sektörünün sorunlarına ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Matbaacılık sektöründe pazar daralıyor, fiyatlar anormal şekilde yükseliyor. Seçim bölgem Gaziantep’te matbaa ve yayıncılık sektörü çok kötü günler yaşıyor. Birinci hamur kâğıt ve krome karton ürünlerinde ihtiyacın yüzde 10’unu karşılayan yerli üretim dışındaki tüm kâğıt ürünleri ithal edilmektedir. Döviz kurlarındaki sürekli artışa dünya genelinde yaşanan fiyat artışlarının ilave edilmesi kâğıt fiyatlarını uçurdu; kuşe kâğıdın tonu 800’den 1.300 euroya çıktı.

Matbaa sektöründe e-fatura, e-arşiv sistemine geçilmesi ve pandemi süresince lokanta, kafe ve düğün salonlarının kapalı olması, fuar, konser gibi etkinliklerin olmaması sebebiyle büyük mağduriyet yaşanmıştır. Konteyner eksikliği ve Çin’in temiz enerjiye geçişiyle fabrikaların üretim kapasitelerini düşürmüş olmaları sebebiyle yeterli ithalatın da yapılamaması esnafı durma noktasına getirmiştir.

Esnafımızın ayakta kalması, kepenk kapatmaması için çözümler üretilerek destek olunmalıdır.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Çelebi, buyurun.

4.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, Kırşehir’in sorunlarına ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kırşehir’in öncelikli 5 temel sorunu çözülmelidir.

1) Yaşanan kuraklık Kırşehir’de büyük zararlara yol açtı, tarım arazileri zarar gördü, hayvancılık etkilendi. Çiftçi bir an önce nakdî hibe kuraklık desteği beklemektedir.

2) Kırşehir Bağbaşı 3’üncü etap TOKİ projesinin hak sahiplerine 2019 yılı başında teslimi gerekiyordu, iki yıl geçti hâlâ teslimat yok.

3) Kırşehir’de hükûmet konağı olarak başlayıp kız yurduna dönüştürülen binaya çivi bile çakılmıyor. 2017 yılında yapımına başlanıyor, 2018 genel seçiminden sonra yavaşlıyor, 2019 seçiminden sonra da duruyor. Bina civarındaki esnaf çok şikâyetçi.

4) Seçim malzemesi olarak kullanılan ama bir türlü gelmeyen hızlı tren 2 Kasım 2020’de Sayın Cumhurbaşkanı tarafından söz verilmişti, bu proje de hızlanmalıdır.

5) Hizmete girmeyen hastane de büyük mağduriyet yaratmaktadır. Bu sorunlar çözülmelidir, Memleket Partisi olarak takipçisiyiz diyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

5.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Geçen hafta kaybettiğimiz ve bizleri derin üzüntüye gark eden Kahramanmaraş Milletvekilimiz, yol ve dava arkadaşımız İmran Kılıç Hocamız bu fani âlemden ebedi âleme dua ve niyazlarla yolcu ettik, âlemi cemale uğurladık. Merhuma Cenab-ı Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine başsağlığı ve sabırlar diliyorum, hepimizin başı sağ olsun. Ruhu şad, mekânı cennet, makamı ali olsun.

Değerli ağabeyimiz İmran Kılıç, Meclisimizin büyüğü, sorumluluk sahibi, medarıiftiharımız, ahlak abidesi, iyi bir âlim, din adamı, divan edebiyatı şairi, mütefekkir, hasılı güzel bir insandı. Daima hayırla yâd edeceğimiz merhum milletvekilimiz İmran Kılıç’a Cenab-ı Hak’tan gani gani rahmet diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

6.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ve Ertuğrul Dursun Önkuzu’nun 51’inci ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

AK PARTİ Kahramanmaraş Milletvekilimiz İmran Kılıç ağabeyimi rahmetle, saygıyla anıyor; ailesinin ve AK PARTİ camiasının acısını yürekten paylaşıyorum.

“Önkuzu hey! Önkuzu!/Önde gider önkuzu./Anası ‘Dursun’ demiş,/ Durmaz gider önkuzu!/Bu bayrak düşmez yere,/Ölmedikçe son kuzu!” Vatanımız, milletimiz, bayrağımız ve mukaddesatımız uğruna hak bildiği yolda, imanla, cesaretle yürüyen Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulunda öğretmen olma hayalini kurarken ciğerlerine hava basılarak insanlık dışı işkencelerle şehit edilen ülkücü şehidimiz, bayrak isimlerimizden Ertuğrul Dursun Önkuzu ağabeyimizi şahadetinin 51’inci yılında rahmetle ve minnetle anıyor, manevi huzurunda saygıyla eğiliyorum. Ruhi Kılıçkıran’dan Fırat Yılmaz Çakıroğlu’na yolunuz yolumuz, davanız davamız, kavganız kavgamızdır; emanetleriniz onurumuzdur.

Tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şeker…

7.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Allah (CC) Ankebut Suresi 57’nci ayette…

(Hatip tarafından Ankebut suresinin 57’nci ayetikerimesinin okunması)

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – “Her canlı ölümü tadacak ve sonunda dönüp huzuruma geleceksiniz.” buyuruyor. Bu emre uygun olarak perşembe günü bu geçici dünyadan ebedî dünyaya göç eden, Allah’ın huzuruna yürüyen İmran Kılıç arkadaşımız, vakarlı ve mütevazı duruşuyla çevresine ve bulunduğu ortama örnek insan olarak uzun süre milletimize hizmet ettikten sonra 26 ve 27’nci Dönem AK PARTİ Kahramanmaraş Milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında “Halka hizmet Hakk’a hizmettir.” düsturuyla bu dünyadaki hizmetini tamamladı. Yaptığı güzel amelleri kendisine yoldaş olsun, mekânı cennet olsun, ailesine, sevenlerine ve AK PARTİ camiamıza Allah sabırlar versin. Başımız sağ olsun.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

8.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, vefat eden Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç ile İçişleri eski Bakanı Hasan Fehmi Güneş’e Allah’tan rahmet dilediğine ve Bursa Şehir Hastanesinin etrafında kurulu iskelelerle yandaşlara para aktarıldığına ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AK PARTİ Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’a Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Yine, Eski İçişleri Bakanlarımızdan Fehmi Güneş’e de buradan Allah’tan rahmet, yakınlarına da başsağlığı diliyorum.

Bursa’da “yap işlet kırışalım” modeliyle 2015’te temeli atılan, Temmuz 2019’da hizmete açılan şehir hastanesi aradan iki buçuk yıl geçmesine rağmen yaklaşık üç aydır etrafında kurulu iskelelerle âdeta “Bu paralar nereye gitti?” dedirtecek şekilde yine birilerinin cebine para aktarılıyor. Oraya giden hastalar, vatandaşlar fotoğrafları çekip gönderdiler. Günlük kirası binlerce lira olan bu iskelelerin “üç aya yakındır orada durduğu işlem yapılmadığı ancak parasının ödendiği” söyleniyor ve iki buçuk yıllık bir hastaneden bahsediyoruz, yandaşlara âdeta peşkeş çekilmiş bir işlemden bahsediyoruz. Burada tüyü bitmemiş yetimin hakkı olduğunu ve bunun da hakkını sonuna kadar arayacağımızı ifade ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Vahapoğlu…

9.- Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu’nun, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ve öğretmenlerin yaşadığı sıkıntılara ilişkin açıklaması

MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir gün önce olmakla birlikte tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyorum.

24 Kasım Öğretmenler Günü öncesinde ücretli öğretmenlerimizin yaşamakta olduğu sıkıntılara dikkat çekmek istiyorum. Maaşları asgari ücretin altındadır, sigorta primleri ayda en fazla on altı gün yatırılmaktadır. Tatillerde ve bayramlarda ücretleri kesilmektedir. Millî Eğitim Bakanlığının kadrolu ve sözleşmeli öğretmenleriyle aynı işi yapmalarına rağmen özlük hakları emsalleriyle aynı değildir. Mazeret izinleri yoktur, hastaneye sevk veya rapor aldıklarında ücretleri kesilmektedir. Üç yıl ve üzeri hizmeti olan öğretmenlere daha önce dershane öğretmenlerine tanınan hakkın bir benzerini gerçekleştirerek kadroya alınmaları devlete yük getirmeyecektir. Bakanlığımızı ücretli öğretmenler ile atanmayı bekleyen öğretmenlerimiz konusuna el atmaya davet ediyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

10.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ve öğretmenlerin yaşadığı sıkıntılara ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ulu Önder’imiz, Başöğretmen’imiz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk kendini her şeyden önce öğretmen olarak tanımlardı. Bugün ne yazık ki öğretmenlerimizin kadro sıkıntısı, tayin problemleri, atanma sorunları, ek gösterge sorunları, ek ders ücreti sorunları, aile bütünlüğünü sarsacak çalışma koşulları devam etmektedir. Tüm öğretmenlerin kadrolu öğretmen olarak istihdam edilmesi gerekmektedir. Öğretmenlerimize her yıl 24 Kasımda bir maaş ikramiye verilmeli ve 3600 ek gösterge hakkı bir an önce düzenlenmelidir. Tüm eğitim camiasının dört gözle beklediği atamalar zaman kaybetmeden yapılmalıdır. Genç nesillerin yetiştiricisi, eğitim gönüllüsü tüm emekçi öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutlarım.

Teşekkür ediyorum Başkanım.

BAŞKAN – Karahocagil…

11.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ve Medine müdafisi Fahrettin Paşa’nın 73’üncü ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Ben de konuşmamın başında değerli hocamız, müftümüz, değerli milletvekilimiz, KEFEK Komisyonundan arkadaşım İmran Kılıç Vekilime, hocama rahmet diliyorum. Rabb’im taksiratını hasenata tebdil eylesin; cennetiyle, cemaliyle şereflendirsin. Ailesine, akrabalarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

Ayrıca Medine müdafisi Fahreddin Paşa’nın ölümünün 73’üncü yılındayız. Çöl sıcaklarında askerleriyle aç kalıp çekirge yiyen, Medine’yi teslim etmeyen, kutsal emanetlerin muhafızı, muhteşem komutan Fahrettin Paşa’yı da rahmetle, minnetle yâd ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bulut…

12.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un, sağlık emekçilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

BURHANETTİN BULUT (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Pandeminin etkisiyle birlikte hastanelerin ve sağlık emekçilerinin üzerindeki iş yükünün her gün arttığı malumumuz. Türkiye’nin dört bir yanındaki devlet hastanelerinde yaşanan yoğunluk nedeniyle randevular beş dakikaya indirilmiş ve vatandaş, Merkezi Hekim Randevu Sistemi ve Alo 182 üzerinden randevu almakta zorlanmaktadır. Bazı bölümlerde en erken randevu on beş gün sonra verilirken muayene olabilen hastalara ise cerrahi operasyonların gerekli olduğu durumlarda ancak aylar sonra randevu verilmektedir. Türk Tabipleri Birliğinin raporuna göre, 1 Temmuzda istifa yasağının kalkmasıyla birlikte 8 bin sağlık emekçisi istifa etmiştir. İş yoğunluğu, mobbing ve çalışma koşullarının ağırlığından kaynaklı olarak çok sayıda sağlık emekçisi de emekliye ayrılmıştır.

Sağlık emekçilerinin sorunlarının çözülmesi ve ihtiyaç olan atamaların bir an önce yapılmasını Meclis kürsüsünden tekrar ifade ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Karaduman…

13.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, Bolu Belediye Meclisinin yabancı uyruklularla ilgili aldığı nefret ve ayrımcılık içeren kararlara ilişkin açıklaması

ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) – Sayın Başkanım, Bolu Belediye Meclisi tarafından yabancı uyruklulara yönelik su fiyatlarının dolar kuru üzerinden tahsil edilmesi ve nikâh ücretlerinin ise 100 bin TL olarak belirlenmesi büyük bir skandaldır. Bu karar vicdanla, insafla ve ahlakla asla bağdaşmaz. Yabancı uyruklularla ilgili alınan nefret ve ayrımcılık içeren bu kararları kabul edebilmemiz elbette ki mümkün değildir. Yeryüzünde tahakküm kurmak, başkasına nefretle bakmak, toprağı kendimizden başkası için yaşanmaz kılan anlayış bizim anlayışımız olamaz. Biz bir ayağı çukurda olanın öteki ayağına çelme takan anlayıştan beriyiz. Irkçılık ve ayrımcılık elbette ki büyük bir suçtur. Bolu Belediye Başkanını en güçlü şekilde kınıyorum ve bu yanlıştan bir an önce dönmeye davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Tuncer…

14.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer’in, SMA hastalığının tedavisinin devlet tarafından üstlenilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA TUNCER (Amasya) – Ülkemizin kanayan yaralarından ve en büyük sağlık sorunlarından biri olan SMA hastalığı tedavisi hâlen çözümlenmedi. İktidarın sessizliği ve iş bilmezliği yüzünden her yıl yüzlerce çocuk tedavisiz kalıyor, ya ölüyor ya da çok büyük sağlık sorunlarıyla yaşamak zorunda kalıyor. Çocuklarının bu hâllerine ve çaresizliğe dayanamayan anne ve babalar intihar ediyor. En son geçen hafta SMA hastası Muzaffer bebeğin annesi: “Evladımla çekildiğim son fotoğraf. Kokusuna hasretim, benden ayrı yoğun bakım odalarında acı içinde. Bir anne olarak yalvarıyorum yardım edin, ben evladımı kaybetmekten çok korkuyorum. Bu acıyı yaşadım bir daha yaşamaya dayanamam. Lütfen elimizden tutun, sizlere ihtiyacımız var. Muzaffer evini özledi, bilmediği yerde bilmediği cihazlar içinde küçücük bedeniyle.” notunu paylaşarak hayatına son verdi.

Sayın Bakan, SMA annelerinin sesini duyun, devlete hiçbir yükü olmayan bu tedaviyi üstlenin. Muzafferler, Elalar, Arenler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çakır…

15.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne ilişkin açıklaması

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) – Sayın Başkan, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü olarak kutlanmaktadır. Dünya üzerinde milyonlarca çocuk ya savaş ortasında ya da açlık sınırında yaşamını sürdürmeye çalışmaktadır. Bu zor şartları ortadan kaldırmak ve onlara daha iyi bir yaşam sağlamak amacıyla hazırlanan Çocuk Hakları Sözleşmesi hemen hemen tüm dünya ülkelerince kabul edilmiş olmakla birlikte, muhtevasının pratiğe geçirilmesi noktasında emperyalist ve kapitalist dünya düzeninin bombaları atarken, füzeleri fırlatırken, fakir ülkelerin zenginliklerini sömürürken hiç de iyi niyetli olmadığını söylemek abartılı olmayacaktır. Zira bunlardan en fazla etkilenenin çocuklar olduğunu en iyi onlar biliyor. Yarın çocukların daha güzel bir dünyaya gözlerini açmalarını, böyle bir dünyada yaşayabilmelerini teminen dünyanın kollarını yeni bir medeniyete açma mecburiyeti vardır. Kuşu ölen çocuğa başsağlığına giden bir peygamber yaklaşımını dünyaya hatırlatmak mecburiyetindeyiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Güzel…

16.- Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in, Diyarbakır’da 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde yapılmak istenen etkinliklerin polis gücüyle engellendiğine ilişkin açıklaması

SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Diyarbakır’da 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Dicle Amed Kadın Platformunun barış anneleriyle birlikte Lice’de gerçekleştirmek istedikleri mezarlık ziyareti kolluk güçleri tarafından “Valiliğin aldığı on beş günlük eylem yasağı kararı var.” denilerek engellenmiştir. Olay esnasında basın mensuplarını ve katılımcıları darp eden polisler kameralara el koymak istemiş, Vekilimiz Remziye Tosun kameraların alınmasına itiraz ederken kendisi de polis şiddetine maruz kalmıştır. Bir annenin “Biz anneyiz, ciğerimiz yanıyor.” demesi üzerine kolluktan birisinin anneye “Benim annem senin gibi değil; o, vatana hayırlı evlat doğuruyor.” demesi sizin ve iktidarınızın resmidir. Diyarbakır’da 25 Kasım kapsamında yapılan birçok etkinlik polis müdahalesiyle engellenmiştir. Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde kadınlara şiddet uygulayan iktidar olarak tarihin karanlık sayfalarında bir kez daha yerinizi aldınız ama bizler tüm baskılara ve engellemelere rağmen kadın mücadelesinden asla vazgeçmeyeceğiz.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

17.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, ankilozan spondilit hastalarının ehliyet konusunda yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ankilozan spondilit baş, boyun, bel ve kalça olmak üzere birçok bölgeyi etkileyen ve ülkemizde sayıları 350 bini bulan kişiyi etkileyen bir hastalıktır. Ankilozan spondilit hastaları Karayolları Trafik Kanunu’nun 41’inci maddesine göre çıkarılan yönetmeliğe göre ehliyet alamamakta, alınan ehliyetlerine de gelişen hastalıklarına bağlı olarak el konulmaktadır. Bu durum hastaları mağdur etmektedir. Dünyanın birçok yerinde ankilozan spondilit hastaları gelişen teknolojiyle beraber araç içi ve dışı ek tertibatlarla araç kullanabilmektedir. Sürücü Adayları ve Sürücülerde Aranacak Sağlık Şartları ile Muayenelerine Dair Yönetmelik’te yapılacak değişiklikle ankilozan spondilit hastalarının araç içi ve dışı ek tertibatlarla ehliyet alarak araç kullanabilmelerini sağlamanızı rica ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

18.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, 24 Kasım Öğretmenler Günü’ne ve öğretmenlerin yaşadığı sıkıntılara ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle tüm öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında öğretmen meslek kanununu çıkaracağız. Öğretmenlerin hakkını, hukukunu garanti altına alan özel bir yasası olacak. Öğretmenlerimize 3600 ek göstergeyi vereceğiz. Her 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde öğretmenlere birer aylık ikramiye vereceğiz. Sözleşmeli öğretmen-ücretli öğretmen-kadrolu öğretmen ayrımını kaldıracağız; bütün öğretmenler kadrolu çalışacak. Devlet eğitimde açığı kabul etmez, öğretmen açığını derhâl kapatacağız; atama bekleyen öğretmenlerin sorununu çözeceğiz. Taşımalı eğitime son vereceğiz, nerede çocuk varsa orada okul ve öğretmen olacak. Öğretmenlere insan onuruna yakışır bir maaş vereceğiz, hiçbir öğretmen yoksulluk sınırının altında maaş almayacak. Öğretmenlerin tamamı yoksulluk sınırı altında maaş alıyor. Kanun hükmünde kararnameyle ihraç edilen öğretmenlerden beraat edenler hakkında takipsizlik kararı verilenler işe…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ataş…

19.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, partili Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin çöktüğüne ilişkin açıklaması

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Partili Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi daha 4’üncü yılını tamamlamadan çöktü. Bu sistemle, ülkemizdeki tüm sorunların çözüleceğini, Türkiye’nin ekonomik olarak uçacağını, şahlanacağını, ülkede her alanda istikrarın sağlanacağını iddia eden iktidar yetkilileri bile bugün bu sistemden yakınmaya başladı. Meclisin zayıflatılarak tüm yetkilerin bir adama verildiği, liyakat, denge, denetlenebilirlik ve şeffaflığın yok edildiği, “hukuk devleti” ilkesinin ayaklar altına alındığı, ekonominin çöktüğü, vatandaşın sefalete terk edildiği bu dönemde ülke olarak tarihimizin en kötü günlerini yaşıyoruz. Bu, sürdürülebilir bir durum değildir. Bir an önce sandık vatandaşın önüne getirilmeli, ülkemizde adalet ve güveni tesis edecek iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem için gerekli adımlar atılmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Karadağ…

20.- Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ’ın, Ertuğrul Dursun Önkuzu’nun 51’inci ölüm yıl dönümüne ve Kerkük’ün peşmergenin denetim ve kontrolüne girmesinin mümkün olmadığına ilişkin açıklaması

YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

“Önkuzu hey! Önkuzu!

Önde gider Önkuzu

Bu bayrak düşmez yere

Ölmedikçe son kuzu!”

23 Kasım 1970’de şehadet şerbetini içen ülkücü şehidimiz Ertuğrul Dursun Önkuzu’yu saygı ve rahmetle anıyorum; ruhu şad, mekânı cennet olsun.

Ayrıca, Kerkük geçmişten günümüze bir Türkmen kentidir. Kerkük üzerinde oyun oynayanlar kendi oyunlarında bozguna uğrayacaklarını unutmamalıdır. Kerkük üzerinde kurulan türlü oyun ve tuzaklar asla yerini bulamayacaktır. Kerkük, yalnız değildir. Bu Türk kentinin peşmergenin denetim ve kontrolüne girmesi mümkün değildir, böyle bir projeye alet olan herkes bunun sonuçlarına da katlanacaktır. Kerkük Türk’tür ve hep Türk kalacaktır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Ekinci…

21.- Sivas Milletvekili Semiha Ekinci’nin, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ve Sivas Belediyesinin çöpten çıkan enerji kullanımıyla ısıtılacak sera projesine ilişkin açıklaması

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Teşekkür ediyorum Kıymetli Başkanım.

Geçtiğimiz günlerde vefat eden Kahramanmaraş Milletvekilimiz, ağabeyimiz İmran Kılıç Hocamı rahmetle anıyor, yakınlarına ve camiamıza başsağlığı diliyorum.

Sultan şehrim Sivas’ta, Sivas Belediyemiz tarafından çöpten elektrik üretim tesisinden açığa çıkan ısı enerjisiyle kurulacak modern, topraksız cam sera projemizin temel atma töreni gerçekleşmiştir. Yaklaşık 55 dönüm arazi üzerinde son teknolojiyle topraksız tarım teknikleri kullanılarak sıfır ilaç ve iyi tarım modeli uygulanacaktır. İlk etapta yaklaşık 100 hemşehrimize istihdam sağlayacak olan bu tesiste yıllık 2.500 ton salkım domates üretimi yapılacaktır. Çöpten çıkan enerji kullanımıyla ısıtılacak Türkiye'nin ilk serasının yaklaşık 55 milyon TL yatırım maliyeti olacaktır. Projenin Sivas’ımıza şimdiden hayırlı olması temennisiyle emeği geçen Belediye Başkanımız Sayın Hilmi Bilgin ve ekibine teşekkür ediyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Açanal…

22.- Şanlıurfa Milletvekili Zemzem Gülender Açanal’ın, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ve Ağız ve Diş Sağlığı Haftası ile 22 Kasım Diş Hekimleri Günü’ne ilişkin açıklaması

ZEMZEM GÜLENDER AÇANAL (Şanlıurfa) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın İmran Kılıç Hocamıza Allah’tan rahmet, ailesine ve AK PARTİ camiamıza başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin ilk dişçilik yüksek okulu olan Dişçi Mektebi Alisi, tıp fakültesi bünyesinde 22 Kasım 1908 tarihinde kurulmuştur. 1996 yılından bu yana 18-24 Kasım olan hafta Ağız ve Diş Sağlığı Haftası olarak kutlanmaktadır. Ağız ve diş sağlığının korunması alışkanlığını yeni nesillere kazandırmak, toplumsal bilincin oluşmasını sağlamak, diş hekimlerimizin ve ailelerin yanı sıra herkesin görevidir. Bu vesileyle ağız ve diş sağlığı çalışanlarımızın Ağız ve Diş Sağlığı Haftası’nı ve diş hekimlerimizin de 22 Kasım Diş Hekimleri Günü’nü en içten dileklerimle kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın İmir…

23.- Şırnak Milletvekili Nuran İmir’in, 25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele ve Dayanışma Günü’ne ilişkin açıklaması

NURAN İMİR (Şırnak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele ve Dayanışma Günü vesilesiyle HDP’li kadınlar olarak erkek devlet şiddetine, savaşa, yoksulluğa karşı her yerdeyiz şiarımızla alanlarda olacağız. Başta AKP yargısıyla mahkeme salonlarında hukuksuzluğa uğrayan ve yine cezaevlerinde her gün hukuksuz bir şekilde işkence ve kötü muameleye maruz kalan kadın yoldaşlarımız, haber peşinde koşan gazeteci kadınlar, tarlalardan fabrikalara, evde emeği sömürülen emekçi kadınlar, siyasi temsil iradesi gasp edilen kadınlar ve yaşamın her alanında baskıya, şiddete, tacize ve tecavüze maruz kalan kadınlar; bu düzene biat etmeyeceğiz, el ele verip örgütleneceğiz. Hep birlikte, Mirabel kardeşlerden bugüne sürdürdüğümüz mücadeleyle nerede olursak olalım her gün çığ gibi büyüyoruz. Yeni yüzyılda kadınlar yaratılan şiddetle değil, mücadelenin kazanımları ve yarattıkları eşit bir dünyayla anılacaklardır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Hayati Bey, önemli bir şey mi söyleyecektiniz?

Buyurun.

24.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına, Çöl Kaplanı Ömer Fahrettin Paşa’nın 73’üncü ölüm yıl dönümüne, Ertuğrul Dursun Önkuzu’nun 51’inci ölüm yıl dönümüne ve 3 yaşında vefat eden Müslüme bebeğe Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Gazi Meclisimizin çalışkan, dürüst, hoş sohbet, gönül dostu Kahramanmaraş Milletvekili değerli arkadaşım Sayın İmran Kılıç’a Allah’tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkanım, 22 Kasım 1948’de vefat eden Çöl Kaplanı Ömer Fahrettin Paşa’yı ve 23 Kasım 1970 tarihinde şehit edilen ülküdaşımız Ertuğrul Dursun Önkuzu’yu da şahadetinin yıl dönümünde rahmetle anıyorum, ruhu şad olsun. Ayrıca vefatıyla tüm ülkemizi yasa boğan 3 yaşındaki Müslüme bebeğe de Allah’tan rahmet diliyorum, ruhu şad olsun.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Şimdi söz talep eden Grup Başkan Vekillerine söz vereceğim.

Sayın Özkoç, buyurun.

25.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Plan ve Bütçe Komisyonunda yaptığı açıklamalara ve AK PARTİ’nin Sezgin Baran Korkmaz’ın yurt dışına kaçırılmasıyla ilgili açıklama yapması gerektiğine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; İmran Milletvekilimiz çok değerli bir milletvekiliydi. Sakinliği, sadeliği, insanlara karşı yaklaşımıyla hepimizin sevgisini kazanmış birisiydi. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum, sevenlerine başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, dün İçişleri Bakanlığı bütçesinde Bakan Soylu’ya defalarca Sezgin Baran Korkmaz’ın yurt dışına kaçırılmasında aralarındaki ilişkiyi sorduk. Gece yarısı ikide giderayak şöyle bir cümle kurdu, benimle ilgili güzel sözlerinizle atlamadan tutanaklardan aynen aktarıyorum: “Daha ötesini söyleyeyim…” Soylu söylüyor: “Daha ötesini söyleyeyim…” Sezgin Baran Korkmaz’la ilgili söylüyor: “Biz, bir şey yaptık devletin bütün kurumlarıyla beraber. Sayın Özkoç, aklınızın yetmediği şey şudur: Türkiye uluslararası bir operasyona gelirken devletin bütün kurumlarıyla yukarıdan aşağıya öyle bir karar aldık ki meselenin içerisine öyle bir daldık ki Amerika’yı da açığa düşürdük, bize kumpas kuranları da açığa düşürdük.” diyor. Şimdi ben buradan soruyorum, Soylu böyle bir cümleyi kuruyor “Bütün kurumlarla yukarıdan aşağıya karar aldık.” diyor “Bize kumpas kuranları, Amerika’yı açığa düşürdük.” diyor. Mesele nedir? ABD’de Kingston kardeşler ve Termendhzyan ABD maliyesini 511 milyon dolandırıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Türkiye’ye kaçarken yakalanan Kingston kardeşler ceza indirimi için itirafçı oluyorlar. Dolandırıcılık ağıyla ABD Hazinesini dolandırdıklarını, elde ettikleri gelirin bir kısmını Sezgin Baran Korkmaz’ın holdinginin kontrolündeki inşaat, ilaç şirketleri ile gayrimenkul yatırımları aracılığıyla Türkiye’ye gönderdiklerini söylüyor. Vurgunun 134 milyon doları Türkiye’ye gönderiliyor. Türkiye’de oteller, şirketler satın alınıyor. Utah Başsavcılığı Sezgin Baran Korkmaz’ın mal varlığına el konulması ve Amerikan Hazinesine devri için harekete geçiyor. Sezgin Baran Korkmaz hakkında Türkiye’de 29 Aralık 2020’de gözaltı kararı çıkartılıyor ancak ortada yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkoç.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Korkmaz 19 Haziran 2021’de Avusturya’da yakalanıyor ve gözaltına alınıyor. Avusturya Türkiye’ye iade kararı alıyor ancak ABD “Bana iade et.” demiyor. Bakın, Türkiye’nin yetkili mahkemeleri bir kara para aklayıcısıyla ilgili -10. Sulh Ceza, 4. Sulh Ceza, 8. Sulh Ceza ve tekrar 8. Sulh Ceza- MASAK’tan herhangi bir belge dahi gelmeden bu adamın mal varlıklarına el koyuyor ve “Yurt dışına çıkma.” diyor. Bir gecede İrfan Fidan Başsavcının emriyle, Hasan Yılmaz Başsavcı Yardımcısı, bu kararların tamamı ortadan kaldırılıyor. Yurt dışına çıkış yasağını tamamen ortadan kaldırıyorlar; tamamen, bir gecede ortadan kaldırıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkoç.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Daha sonra bu kara para aklayıcısının yurt dışına çıkmadan bir gece önce İçişleri Bakanlığında Süleyman Soylu’yla görüşme yaptığı iddia ediliyor. Dün akşam sordum kendisine, yalanlamadı. Daha sonra da diyor ki: “Biz bu organizeyi devletin birçok kurumuyla baş başa yaptık ve onlarla birlikte yaptığımız operasyon neticesinde bu sonuç çıktı.” Şimdi, bunu Soylu’nun açıklaması gerekiyor Sayın Başkan. Devletin kurumlarını Soylu lekeleyemez, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurumlarını lekeleyemez. Eğer, Adalet Bakanlığıyla ilgili bir şey söylüyorsa açıkça söyleyecek, Sezgin Baran Korkmaz’la görüşüp yurt dışına kaçmasını sağladıysa hesabını verecek. Bununla ilgili AK PARTİ’nin de muhakkak bir açıklama yapması gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın Sayın Özkoç.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Teşekkür ederim.

İçişleri Bakanı nelere bulaşmıştır? 10 bin dolar alan siyasetçiyi, kara parayı açıklamıyor; bu, mafya ilişkisi. Sordum akşam: “4,9 ton kokain Mersin Limanı’na geldi, bu belge doğru mu?” diyorum “Doğru.” diyor. “Bu konteyner numaraları doğru mu?” “Doğru.” Soruyorum: “Peki, bu konteyner numaralarının sahibine Mersin Limanı’nda bir işlem yaptın mı, yapmadın mı?” Cevap yok, bir buçuk yıldan beri cevap yok. Cevabını istiyoruz, Soylu’nun peşini asla bırakmayacağız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Söz sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Mahir Ünal’da.

Buyurun Sayın Ünal.

26.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, vefat eden Şair Sezai Karakoç ve Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’a Allah’tan rahmet dilediğine, AK PARTİ’nin 2002’den bugüne kadar her türlü illegal yapıyla mücadele ettiğine ve gündem dışı birer dakikalık konuşmalarda bunun tartışma konusu hâline getirilmesini doğru bulmadığına ilişkin açıklaması

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Değerli Başkan, şahsınızda Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

16 Kasım günü kaybettiğimiz üstat Sezai Karakoç’a ve 18 Kasım günü kaybettiğimiz Kahramanmaraş Milletvekilimiz, ağabeyimiz İmran Kılıç’a Allah’tan rahmet diliyorum.

Sezai Karakoç Bey’in yolu bir dönem Maraş’a düşmüştü ve son dönem fahri hemşehrimiz olarak fahri hemşehri beratını Kahramanmaraş’ın kabul göstermişti.

İmran Bey’le ilgili konuşulanları dinlerken şunu düşündüm: Bir insanın hayatının kendisinden sonra güzel sözlerle anılmasının ne kadar kıymetli olduğunu İmran Kılıç Hocamız bize bir kez daha göstermiş oldu. Kendisine tekrardan Allah’tan rahmet diliyorum. Kahramanmaraş’a gelerek acımıza ortak olan Değerli Meclis Başkanımıza, İçişleri Bakanımıza, Adalet Bakanımıza, Grup Başkanımıza, milletvekillerimize, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Ali Öztunç’a, Milliyetçi Hareket Partisi Kahramanmaraş Milletvekili Profesör Doktor Sayın Sefer Aycan’a çok teşekkür ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) - Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekili Engin Özkoç Bey, birtakım konuşmaları paylaştı ve bu konuşmalarla ilgili de AK PARTİ Grubunun bir cevap vermesi gerekliliğinin altını çizdi. Şimdi, şurada, sanırım “gündem dışı konuşmalar” başlığı altında bu konuyu alıp karşılıklı tartışma zemini... Hele hele de şimdi, İmran Kılıç Hocamızla ilgili bir acıyı bütün milletvekilleriyle beraber paylaşırken bu gündem dışı konuşmaların içerisinde Sayın Grup Başkan Vekilinin, bu konunun bir tartışma gündemi hâline gelmesini istediğini zannetmiyorum. Tabii ki bu konuyu her ortamda, her şekilde otururuz, konuşuruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ünal.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – AK PARTİ 2002’den bugüne kadar, on dokuz yıldan beri çetelerle, mafyayla, terör örgütleriyle, her türlü illegal yapıyla nasıl mücadele etti, bunu bütün milletimiz biliyor. Dolayısıyla, AK PARTİ’nin ve AK PARTİ’nin bu yapılara karşı verdiği mücadelenin şahidi milletimizdir. Şimdi, burada, gündem dışı birer dakikalık konuşmalarda bunun tartışma konusu hâline getirilmesini ve bunun üzerinden de birtakım şayialar oluşturulmasını doğru bulmuyorum açıkçası.

Bu duygularla yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkoç, buyurun.

27.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, vefat eden İçişleri eski Bakanı Hasan Fehmi Güneş’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, ben Sakarya Milletvekiliyim. Sakarya tarihine adını altın harflerle yazdırmış olan, Türkiye Cumhuriyeti devletine İçişleri Bakanlığı yapmış, Türkiye Cumhuriyeti devletinin senatosunda bulunmuş, yaşına rağmen her zaman herkesin aklında delikanlı kalan ve soyadı gibi de etrafını güneş gibi aydınlatan Hasan Fehmi Güneş ağabeyimizi kaybettik. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum, sevenlerine başsağlığı diliyorum; Cumhuriyet Halk Partisine ve bütün milletimize de başsağlığı diliyorum.

Ayrıca, söz verdiğiniz için de size teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, ben yeni öğrendim, ben de taziyelerimi sunmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ünal…

28.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın, vefat eden İçişleri eski Bakanı Hasan Fehmi Güneş’e Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Şimdi Sayın Grup Başkan Vekili konuyu zikrettiğinde konuya vâkıf olduğum için ben de aynı şekilde Türkiye Cumhuriyeti devletine İçişleri Bakanlığı yapmış Sayın Hasan Fehmi Güneş’e Allah’tan rahmet; ailesine, sevenlerine başsağlığı diliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Allah rahmet etsin.

Dursun Müsavat Dervişoğlu, buyurun.

29.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına, vefat eden Milliyetçi Hareket Partisi eski İzmir İl Başkanı Ümit Akkuş’a Allah’tan rahmet dilediğine, Ertuğrul Dursun Önkuzu’nun 51’inci ölüm yıl dönümüne, İçişleri eski Bakanı Hasan Fehmi Güneş’in vefatına, 2021 Dünya Superbike şampiyonu millî motosikletçi Toprak Razgatlıoğlu’nu tebrik ettiğine, döviz kurundaki yükseliş sebebiyle dış borcumuzda meydana gelen artışa, mandacı iktisadi politikalara ve İYİ Parti’nin önlenemeyen döviz kuru yükselişiyle ilgili genel görüşme talebine destek verilmesini temenni ettiğine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Başarılı bir çalışma haftası diliyorum.

Acı haberleri üst üste alıyoruz; önce değerli milletvekilimizi, İmran Kılıç Hocamızı kaybetmiştik, onu ebediyete uğurladık.

Geride bıraktığımız günler içinde de pazar günü de Milliyetçi Hareket Partisi eski İzmir İl Başkanı değerli ağabeyim, sevgili Ümit Akkuş Bey’i kaybettik; kendisine Allah'tan rahmet diliyorum, kederli ailesine ve sevenlerine başsağlığı dileklerimi tekrarlıyorum.

Bugün rahmetli şehidimiz Dursun Önkuzu’nun şehadetinin 51’inci yıl dönümünü idrak ediyoruz. İnsanlık dışı işkencelerle hayatını kaybetmişti, ağabeyimizi rahmetle yâd ediyorum; kabri nur, ruhu şad, mekânı cennet olsun temennisini tekrarlıyorum.

Ülkemizin İçişleri Bakanlığı görevinde bulunan Hasan Fehmi Güneş’in vefatını öğrendik, sevenlerine ve ailesine başsağlığı diliyorum.

Ayrıca, bu acı haberlerin yanında sevindirici haberler de var. Dünya Superbike Şampiyonası’nda 2021 sezonunu genel klasmanda 564 puanla zirvede bitiren ve bu alanda Türkiye'ye tarihinde ilk şampiyonluk kupasını kazandıran millî motosikletçi Toprak Razgatlıoğlu’nu da tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son iki ay içinde döviz kurundaki yükseliş sebebiyle dış borcumuz 1 trilyon 710 milyar Türk lirası artmıştır. Söz konusu artış, 2022 merkezî yönetim bütçesine neredeyse denktir. Bu, şu anlama gelmektedir: Sözde faizle mücadele eder gibi görünüyorsunuz ama Türk lirasının son iki ayda giderek değer kaybetmesiyle birlikte ülkemizin bir yıllık bütçesi Londra’daki bir avuç tefeci tarafından irat kaydedilmiştir. Bu, neresinden bakarsanız bakın Hükûmetinizin -ben gasp diyorum- bu gasba seyirci kalmasından kaynaklanıyor.

Bütçe teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulduğunda ödenekler toplamı 211 milyar dolara eşitken bugün ancak 140 milyar dolara denk gelmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Dervişoğlu.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Yani bütçenin üçte 1’i bütçe teklifi daha Komisyondan çıkmadan âdeta erimiştir.

1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu, Merkez Bankasıyla birlikte Hükûmete Türk lirasının iç ve dış değerini korumak için gerekli tedbirleri alma hususunda açık bir sorumluluk yüklemektedir. Hem Merkez Bankasına hem de Hükûmete Türk lirasının değerini koruma noktasındaki sorumluluklarını hatırlatıyor ve gerekli adımları atmaları için de kendilerini göreve davet ediyorum. Aksi takdirde, iktidar, mandacı iktisadi politikaların memleket dâhilindeki uygulayıcısı hâline gelecektir. Çünkü asıl mandacılık memleketimizin bir yıllık bütçesini iki aylık döviz kuru artışıyla yabancı sermayeye peşkeş çekmektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Asıl mandacılık Türkiye'nin bir yıllık bütçesinin üçte 1’inin daha Genel Kurula gelmeden önce erimesine sebep olmaktır. Asıl mandacılık döviz garantili rant projelerini İngiliz tahkim mahkemelerine bağlamaktır.

Sözlerime son verirken şunu ifade etmek istiyorum: İYİ Parti Grubu olarak bugün araştırma önergesi yerine genel görüşme talebinde bulunduk çünkü bildiğiniz üzere araştırma önergeleri kabul edildiği takdirde bir komisyon kurulması ve gerekli incelemelerin yapılması için asgari bir süre ihtiyacını beraberinde getiriyor. Ancak döviz kurunun artış hızı göz önünde bulundurulduğunda Türkiye'nin araştırma komisyonu kurmaya dahi vakti olmadığını görüyoruz. Dolayısıyla milletimizin çıkarları, huzur ve refahı için önlenemeyen döviz kuru yükselişiyle ilgili genel görüşme talebimize destek vermenizi temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sağ olun.

Mahmut Bey, buyurun.

30.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın ve İçişleri eski Bakanı Hasan Fehmi Güneş’in vefatına ilişkin açıklaması

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, Grup Başkan Vekillerimiz daha sonra söz alacaklar ama ben bu vesileyle… Geçen hafta kaybettiğimiz, beraber, birlikte çalıştığımız İmran Kılıç aynı zamanda benim hemşehrim olur, ben her ne kadar Gaziantep Milletvekiliysem de aslen Maraşlıyım. İmran Kılıç naif kişiliğiyle hafızamızda yer aldı, kendisine Allah’tan rahmet; ailesine, sevenlerine, AK PARTİ camiasına başsağlığı ve sabır diliyorum.

Yine, biraz önce öğrendik, eski İçişleri Bakanlarımızdan Hasan Fehmi Güneş Bey Hakk’a yürümüş. Ailesine, sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyoruz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna başsağlığı diliyoruz. Mekânı cennet olsun diyoruz grubumuz adına.

Teşekkür ediyorum Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.

31.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın ve Milliyetçi Hareket Partisi eski İzmir İl Başkanı Ümit Akkuş’un vefatına, Ertuğrul Dursun Önkuzu’nun 51’inci ölüm yıl dönümüne, Şair Sezai Karakoç’un vefatına, 15’inci Avrupa Tekvando Şampiyonası’nda Avrupa 3’üncüsü olan millî tekvandocularımızı ve 2021 Dünya Superbike şampiyonu millî motosikletçi Toprak Razgatlıoğlu’nu tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu fâni dünyanın örnek insanı, mümtaz şahsiyeti AK PARTİ Kahramanmaraş Milletvekili Sayın İmran Kılıç’ın vefatının üzüntüsünü yaşıyoruz. Gazi Meclisimizin çok kıymetli milletvekili olan İmran Kılıç çalışkan, mütevazı ve hoşgörülü bir ilim ve irfan insanıydı. Sözünün doğruluğunu üslubunun seçkinliğiyle ortaya koyan İmran Kılıç’a bir kez daha Allah’tan rahmet; ailesine, AK PARTİ camiasına ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, yine, Milliyetçi Hareket Partisi İzmir eski İl Başkanımız zarif insan Ümit Akkuş Beyefendi’yi kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz. Kendisine Allah’tan rahmet; ailesine, yakınlarına ve camiamıza başsağlığı dileklerimizi iletiyorum.

Sayın Başkan, elli bir yıl önce bugün Ertuğrul Dursun Önkuzu, Ankara Teknik Yüksek Öğretmen Okulunda eğitim görürken birtakım teröristler tarafından işkence yapılarak canice şehit edilmiştir. 22 yaşında genç bir öğretmen adayıyken şehit edilen Dursun Önkuzu’nun acısı hâlâ yüreklerimizdedir. Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu “Önkuzu” adlı şiiriyle hislerimizin tercümanı olmuştur: “Önkuzu hey!/ Önkuzu!/ Önde gider Önkuzu./Bu bayrak düşmez yere,/ Ölmedikçe son kuzu!”

Sayın Başkan, 16 Kasımda, geçtiğimiz günlerde şair, yazar, düşünce adamı, mütefekkir ve Türk şiirinin zirve insanı üstat Sezai Karakoç’un vefat haberini büyük bir teessürle öğrendik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sezai Karakoç “Hızırla Kırk Saat” “Mona Roza” “Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine” şiirleriyle edebiyatımızın en incelikli sanatlarını eserlerinde ustaca işlemiş, “İslamın Dirilişi” “İnsanlığın Dirilişi” gibi inceleme eserleriyle toplumumuzun geleceğine dair çözüm reçeteleri sunmuştur.

Büyük şairimiz Sezai Karakoç’u yine onun bir şiiriyle anıyorum:

Çocuk düşerse ölür çünkü balkon

Ölümün cesur körfezidir evlerde.

Yüzünde son gülümseme kaybolurken çocukların

Anneler anneler elleri balkonların demirinde.

İçimde ve evlerde balkon

Bir tabut kadar yer tutar.

Çamaşırlarınızı asarsınız hazır kefen

Şezlongunuza uzanıp ölü…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – “Gelecek zamanlarda

Ölüleri balkonlara gömecekler.

İnsan rahat etmeyecek

Öldükten sonra da.

Bana sormayın böyle nereye

Koşa koşa gidiyorum.

Alnından öpmeye gidiyorum

Evleri balkonsuz yapan mimarların.”

Sayın Başkan, millî tekvandocularımız 19-21 Kasım 2021 tarihleri arasında Portekiz’de düzenlenen 15’inci Avrupa Tekvando Şampiyonası’nda 5 altın, 8 gümüş, 14 bronz olmak üzere toplam 27 madalya kazanarak Avrupa 3’üncüsü olmuştur. Başarılı müsabakalarıyla ülkemizi gururlandıran millî sporcularımızı, teknik ve yönetim ekibini tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyoruz.

Diğer yandan, Endonezya’da gerçekleştirilen Dünya Motosiklet Superbike Şampiyonası’nda dünya şampiyonu olan millî motosikletçimiz Toprak Razgatlıoğlu’nu tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, son günlerde ekonominin her alanında tahribata yol açan döviz kurunda meydana gelen ani artışın nedenlerinin belirlenmesi, ivedilikle engellenmesi ve oluşturduğu tahribatın giderilmesi amacıyla 23/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Kasım 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 23/11/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                      Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                            İzmir

                                                                                Grup Başkan Vekili

Öneri:

İzmir Milletvekili ve Grup Bakan Vekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından “Son günlerde döviz kurunda meydana gelen hızlı yükseliş ekonominin her alanında tahribata yol açmıştır. Döviz kurunda meydana gelen ani artışın nedenlerinin belirlenmesi, ivedilikle engellenmesi ve oluşturduğu tahribatın giderilmesi.” amacıyla 23/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 23/11/2021 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta.

Buyurun Sayın Usta. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla selamlarım.

Önergemizin az önce gerekçesi açıklandı, hepimizin bildiği gibi Türkiye’de döviz kurlarında ciddi bir artış var, ciddi bir oynaklık var, bu konunun Meclis gündeminde tartışılması bizim çok zorunlu olarak gördüğümüz bir husustur. Şöyle azıcık bir geriye gidecek olursak, biliyorsunuz Merkez Bankası son üç toplantısında politika faizini 400 baz puan indirmiştir, şu anda yüzde 15’e çekilmiştir. Cumhurbaşkanının Merkez Bankasına açıktan talimat verdiği günleri yaşıyoruz. Daha öncesinde biliyorsunuz Merkez Bankası başkanları, Para Politikası Kurulu üyeleri sık sık değiştirilmişti ve şimdi de çok açık bir şekilde talimat veriliyor ve dolayısıyla Merkez Bankasının zaten bağımsızlığından söz edemediğimiz gibi hiçbir şekilde itibarından da söz etme imkânımız maalesef yok.

Merkez Bankası Başkanı geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptı “Türkiye ekonomisinde temel sorun cari açıktır." dedi; aynı günlerde, hemen bir iki gün sonra Hazine ve Maliye Bakanı bir açıklama yaptı “Temel sorun enflasyondur, yüksek enflasyondur. Eğer enflasyona istikrar kazandırırsak faizleri ve kuru aşağı çekme imkânımız olabilir.” dedi; Sayın Cumhurbaşkanının açıklamalarına da baktığımızda -onun tam ne dediğini anlamıyoruz ama- sanki Merkez Bankası Başkanının tarafını tutuyormuş gibi bir görüntü var. Tabii, şu soruyu soruyoruz: Türkiye Cumhuriyeti ekonomisini kim yönetiyor? Ekonominin yönetiminden kim sorumludur? Her kafadan bir sesin çıktığı bir ortamda yani kaptan köşkünün boş olduğu bir ortamda bu Türkiye ekonomisi nasıl sağlıklı bir şekilde seyredecektir? Tabii, şu anda pusulasını kaybetmiş bir ekonomi vardır, bir ekonomi yönetimi vardır. Dünyada Merkez Bankası Başkanı ve Sayın Cumhurbaşkanının ortaya koyduğu politikayı uygulayıp başarıya ulaşmış hatta bu politikayı uygulamış bir tane örnek ülke dahi görmek mümkün değildir. Lütfen bakın, bir sürü ampirik çalışma var, cari açık ile enflasyon arasında hiçbir şekilde anlamlı bir ilişki bulunamamıştır ancak bu anlamlı ilişki olmamasına rağmen Merkez Bankası Başkanı ve Sayın Erdoğan bu ilişki üzerinden giderek Türkiye’de enflasyonun aşağı çekileceğini ifade ediyorlar. Şu anda baktığımız ortamda kur tamamen serbest bırakılmış durumda -zaten dalgalı kurdayız da- yani başına bırakılmış durumda, her dakika değişiyor, bugün dolar kuru 13,50’lere kadar görüldü. O zaman şu soru hemen akla geliyor: Madem kuru sonunda bu kadar serbest bırakacaktınız, başına bırakacaktınız, o zaman niye geçen yılın nisan, mayıs aylarında kuru 6,85’te tutmak için bu ülkenin 128 milyar dolarını heba ettiniz. Bu sorunun cevabını mutlak surette bu ülkeyi yönetenlerin vermesi gerekir. Akla şu soru da geliyor: Acaba bugünlerin hazırlığı mı yapıldı o günden yani dolar kuru 6,20’lerdeyken birilerine verilerek, 128 milyar dolar Merkez Bankasından çıkartılıp birilerine aktarılarak bu günlerin hazırlığı mı yapıldı diye de insanın aklına geliyor.

Şimdi, tabii, geldiğimiz noktada istikrar tamamen bozuldu, güven dibe indi, fiyat kayboldu. Değerli arkadaşlar, şu anda Türkiye'de iş yapacak insanlar -gerek para piyasasında gerekse üretimde- fiyat veremiyorlar; fiyatın kaybolduğu bir ekonomide ticaretin olması hiçbir şekilde mümkün değildir. Son günlerde çok sık bir şekilde Kapalı Çarşı’da işlemlerin durduğunu görüyoruz, bu sabah da yine aynısı yaşandı.

Şimdi, tabii, politika faizi düşürülüyor; tamam, güzel, düşürülsün. Faiz yüksek mi? Yüksek. Güney Afrika’da bile politika faizi yüzde 3,5 ancak ekonomik temellerini hazırlamadan atacağınız, faizi indirme yönünde atacağınız her adım bize yüksek faiz olarak dönüyor, bunu görmemiz gerekir. Bakın, 1 Ocak 2018 yılında politika faizi yüzde 18’miş ama Hazinenin 5 yıllık borçlanma kâğıtlarındaki faiz oranı yüzde 12’ymiş arkadaşlar; yüzde 18 politika faizi, yüzde 12 beş yıllık kâğıtların faizi, on yıllık tahvillerimizde de 11,6’ymış. Bugün ne oldu? Bugün politika faizi ekonomik temelleri oluşturulmadan 15’e çekildi, bunun yarattığı istikrarsızlık nedeniyle beş yıllık kâğıtlarda yüzde 21,6’yı gördük; belki şimdi biraz daha artmış olabilir. Yani yüzde 21-22’lerden hazine borçlanacaksa o zaman politika faizini yüzde 15’e çekmenin ne anlamı var? Bugün Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesinde de söyledim yani öğrenim kredilerini ödeyemeyen öğrencilerden yüzde 19,2 temerrüt faizi alıyoruz, eğer faizi düşürecekseniz oradaki faizi düşürün, politika faizini yüzde 15’e çekmenin hiçbir mantıklı bir izahı olamaz.

Şimdi, tabii, gelişmekte olan ülkeler, bakıyorsunuz, yaklaşık yüzde 5-6’yla borçlanırken bizde yüzde 21’le borçlanmanın hiçbir şekilde izah edilecek bir yanı yoktur. Bu etki, yüzde 5 ile yüzde 21 arasındaki etki Erdoğan etkisidir, kötü yönetim etkisidir. Türkiye şu anda bu anlamda bir yönetim bunalımı yaşıyor. Bundan sonra ne olacak? Türkiye'de enflasyon hızlanacak, çok yakında yüzde 30 enflasyonları göreceğiz, büyüme düşecek, finansal sistem ciddi bir risk altındadır. Bu bir cinnet hâlidir arkadaşlar, Türkiye ekonomisi cinnet geçirmektedir, olup bitenlere de sadece Türkiye düşmanları sevinir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ERHAN USTA (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bakın, orta vadeli program çıktığında 2022 yılı bütçe harcamaları dolar karşısında 224 milyar dolardı, bütçe Meclise verildiğinde 189 milyar dolara düştü, bugün ise 140 milyar dolara düştü. 224 milyar olarak hazırlanan bütçe bugün itibarıyla 140 milyar dolara düşmüştür; bunu nasıl, neyle izah edeceksiniz? Makro çerçeve tamamen bozulmuştur, bu bütçenin dayanağı olan bir makro çerçeve kalmamıştır. Esas itibarıyla yapılması gereken şey, bütçenin geri çekilip bugüne göre yeni bir makro çerçevenin oluşturulması gerekir.

Bakın, bir gösterge daha vereceğim: Yılın başında dış borçlarımızın Türk lirası karşılığı 3,2 trilyon liraydı; bugün, arkadaşlar, bunun karşılığı 5,9 trilyon liraya çıktı. Yani yılın başından bu yana dış borçlarımız, bu ekonomiye yük olan dış borçlar 2,7 trilyon lira artmıştır. 2020 yılı, mukayese olsun diye söylüyorum, vergi gelirleri 1 trilyon liradır. Yani vergi gelirlerimizin 2,7 katı yılbaşından bu yana bu ekonominin üzerinde yük olarak gelmiştir. O zaman şu soruyu soruyorum: Esas mandacı kim? 130 milyar dolar olarak aldığınız dış borcu 446 milyar dolara getireceksiniz, kuru da zıplatacaksınız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Devamla) – …vergi gelirlerinin 2,7 katı kadar bir borç artışına sebep olacaksınız, o zaman esas mandacının kim olduğunu burada görmek lazım.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda bir teyakkuz hâlinde olmamız lazım yani bugün itibarıyla halk ciddi biçimde yoksullaştı, birkaç saat içinde ciddi biçimde yoksullaştı ve bu Meclisin bütün sıralarının dolu olması lazım, bu genel görüşmenin yapılıyor olması lazım ama Başkanınız ne diyor: “Ekonomik kurtuluş savaşı.” 2018’de de öyle demişti ve dolar 5,77 seviyesindeydi, 2021 Erdoğan yine “Ekonomik kurtuluş savaşı.” diyor, dolar 13 lirayı gördü bugün arkadaşlar. Bu inanılmaz bir şey yani şu anda ülkeyi ciddi biçimde yoksulluğa sürüklemiş durumdasınız ve “kurtuluş”tan anlaşılan, gerçekten, aslında iktidarın ve yandaşlarının kurtuluşundan başka bir şey değil. Bugün un fiyatlarına baktığınızda bir iki haftada 200 liradan 360 liraya ulaştı; ekmek 2,5 lira ve 3,5-4 lira olması bekleniyor. Dün bir milletvekiliniz bütçede diyordu ki: “Soğan ekmek yiyeceğiz gerekirse ama güvenlik için gerekeni yapacağız.” Siz soğan ekmek falan yemeyeceksiniz. Siz, öncelikle insanları gerçekten soğan ekmek yemeye muhtaç hâle getirmeyeceksiniz ama getirdiniz. ”Soğan ekmek yiyeceğiz.” falan da tamamen bir palavra, öyle bir şey yok. Size söyleyeyim: Mart 2021’de bu 128 milyar dolar olayında kamu bankaları eliyle döviz satıldı. Kimler kazandı orada? Ne kadar para kazanıldı? Bunlar biliniyor muydu gerçekten, bugüne aslında hazırlayarak mı geldiniz? Şimdi, mart ayında 1 dolar 7,68’di, şimdi 13’e yol aldı; o kamu bankalarından 1 milyon dolar alan birisi bugün herhâlde -ben bu hesabı da iyi yapamam ama- 4 milyona yakın para kazanmış oldu. Evet, neyin hazırlığını yaptınız, gerçekten neyin hazırlığını yaptınız? Seçimde dağıtmak üzere para mı biriktiriyorsunuz? 128 milyar doları mı tamamlıyorsunuz? Ne yapıyorsunuz bilemiyoruz ama bugün ülke, hakikaten, bir kez daha ciddi biçimde yoksullaştı ve bizim, bu Meclis sıralarının boş olmaması, halkın yoksulluğunu konuşuyor olmamız gerekiyor, buna çare olmamız gerekiyor. Yoksunuz burada, buna sebep olanlar burada yoksunuz; böyle bir hakkınız yok. Ekonomik kurtuluş savaşı falan değil, gerçekten halkın ne yediği umurunda olmayan çünkü hiç susmayan bir Başkanınız var ve o hiç susmayan Başkanınız faiz indirimleriyle, yürüttüğü politikalarla “Ekonomide destan yazıyorum.” diyerek hâlâ…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Bir insanın her şeyi bilmesi nasıl mümkün olabiliyor yani gerçekten, bunu anlamak mümkün değil ama bu, herhâlde kibirle söz konusu olan bir şey. Halkı sadece yoksulluğa sürüklüyor, “Sussun Erdoğan!” diyorum. Siz gerçekten iktidarsanız bizlerin taleplerine kulak verin ve hep birlikte bu Mecliste halkın yoksullaşmasını önlemeye gayret edelim. Genel görüşmeyi destekliyoruz bu anlamda.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Aydın Özer.

Buyurun Sayın Özer. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AYDIN ÖZER (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubunun döviz kurundaki artışın ekonomi üzerindeki etkilerinin araştırılması önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bundan bir yıl önce 7 lira 63 kuruş, altı ay önce 8 lira 41 kuruş, bir ay önce 9 lira 60 kuruş olan bir tanecik dolar -şu gördüğünüz dolar- öğleden önce 12 lira 48 kuruş, ben kürsüye çıktığım zaman 12 lira 84 kuruştu, az önce aldığım habere göre de 12 lira 90 kuruşu geçmiş durumda, şu anda 13 lira. “Sana ne, dolarla mı maaş alıyorsun?” diyen damada buradan gerekli selamımı gönderiyorum. Doların Türk lirası karşısında artmasının sadece maaşını dolar üzerinden alanları ilgilendirdiğini zanneden bu düşünceye ekonomistler makul açıklamayı yaptılar, hâlâ yapıyorlar, belli ki yapmaya da devam edecekler. Bir çiftçi olarak bu kafada olanlara şunu söylemeden kürsüden inersem olmaz: Soframıza koyduğumuz ekmeğin, sebzenin, meyvenin üretildiği yerlerde her şeyin maliyeti dolara bağlı. Tarlada, serada, bahçede, tarım yapılan bütün kesimlerde gübresi, tohumu, mazotu, zirai ilacı, elektriği, tel örgüsü, plastiği, aklınıza gelen iğneden ipliğe her şey dolara bağlı. Tek başına bu örnek yettiği için de bu artışın nedenini sadece dolarla maaş alanların sorgulayacağını düşünen o zihniyete bakanlık veren zihniyeti kınıyorum.

Soru basit, Sayın Cumhurbaşkanı ve onun gibi düşünenlere soruyorum: Döviz kuru neden artıyor? Dolarla maaş mı alıyorsunuz? Yok öyle değilse döviz kurundaki bu artışa neden seyirci kalıyorsunuz? Finans üzerine eğitim almış uzmanlar, uzmanlık yapmış, önemli kürsülerde ders veren profesörler yalvarıyor “Lütfen faiz indirimi yapmayın. Geri dönülmesi çok zor tahribatlar yaratıyorsunuz, mega enflasyonun önünü açıyorsunuz. Faiz indirimiyle malları değerlenen zenginleri daha zengin, fakirleri daha fakir yapıyorsunuz, dönün bu yoldan, yapmayın.” diyor. Ama tek kişi “Ben ekonomistim, kitabını yazdım. Dolar bizi terbiye edemez.” diyor, kimseyi dinlemiyor. Yani döviz kurunda meydana gelen bu artışın kaynağı, nedeni, müsebbibi belli; yarattığı tahribat da ortada, bu ülkeyi batırıyor.

Sizi bir esnafımızın dükkânındaki bir yazıyı okuyarak selamlamak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

AYDIN ÖZER (Devamla) – “Değerli müşterilerimiz, fiyatlarımız geçtiğimiz haftaya göre daha pahalı olabilir fakat gelecek haftaya göre daha uygundur.” diyor.

Ülkeyi bu duruma getirenleri millete havale ediyor, İYİ Parti’nin önerisini destekliyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Nilgün Ök.

AK PARTİ GRUBU ADINA NİLGÜN ÖK (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; İYİ Parti grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Son iki yıldır Covid-19 salgını eşi benzeri görülmemiş şiddette ve büyüklükte bir krize yol açmıştır. Küresel ekonomi ve ticaret ciddi olumsuz etkilerle sarsılmıştır. Tedarik zincirlerinin işleyişinde ezberler bozulmuş, küresel ekonomi İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük sınavıyla karşı karşıya kalmıştır. Serbest piyasa kurallarına bağlı, dünya ekonomisine tam entegrasyon sağlamış olan ülkemiz küresel ekonomik gidişattan doğal olarak etkilenmiştir. Tüm dünyada bu yaşananlara rağmen, emtia fiyatlarındaki artış, tedarik zincirlerindeki sıkıntılar, enerji krizleri, bütün bunlara rağmen ülkemiz bu yıl ikinci çeyrekte yüzde 21,7’lik büyüme oranıyla dünyadan ayrışarak OECD ülkeleri arasında 2’nci olmuştur. Son on iki aylık ihracat rakamlarımıza baktığımızda ise ekim ayı itibarıyla 215 milyar doları aşmıştır; bu rakam 2002’de 36 milyar dolardı. Tabii, bu gelişmelerde öncelikle ana ihracat pazarlarımızdaki dış talebin hızlı bir şekilde artmasının yanı sıra reel sektörün artan rekabet gücü ve bunu destekleyici politikalarımız etkili olmuştur.

Evet, son günlerde dövizdeki hareketliliğin hepimiz farkındayız. Biz geçmişte uzun bir süre denenmiş ama bir türlü sonuç alınamamış yüksek faiz-düşük kur kısır döngüsü yerine yani “Düşük kurla bol bol ithalat yapalım, üretmeyelim, cari açığımız artsın.” demek yerine yatırım, üretim, istihdam, ihracat büyüme odaklı ekonomi politikamızla ülkemiz ve milletimiz için doğru olanı yapmakta kararlıyız. Kura müdahale etmiyoruz, dalgalı kuru tercih ediyoruz.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – İhracatçılar kazansın diye mi yapıyorsunuz?

NİLGÜN ÖK (Devamla) – Ama şunu da unutmayalım ki bu bir ekonomik saldırı ve algı operasyonuyla, gece yarısı atılan “tweet”lerle millete “Aman dolar alın, dolar 15 lira olacak.” diyerek algı operasyonuyla buraya sürüklenilmiştir.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Yandaşlarınız kazansın diye mi halk yoksullaşıyor?

NİLGÜN ÖK (Devamla) – Bugün piyasaya baktığımızda şu an bankalardaki döviz oranları en yüksek seviyede. Fiyat niye artıyor, doların fiyatı niye artar? Talep artıyor ama talebi yönlendireceğiz.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Türk lirasının değer kazanmasının(!) sorumlusu sizin iktidarınızdır, Başkanınızdır.

NİLGÜN ÖK (Devamla) – Biz bununla mücadele edeceğiz. Biz, bunun için yatırımı, üretimi, ihracatı teşvik edeceğiz, istihdamı artıracağız.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Dövize sığınmayın, dövizi fırsata çevirmeyin.

NİLGÜN ÖK (Devamla) – Bakın, Sanayi Bakanlığı bütçesinde Sanayi Bakanımız dedi ki: “Cari açığımızı etkileyen 913 kalem malda, üründe teşviki getiriyoruz.” Bunlar belirlenmiş, artık Türkiye üretecek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Evet, evet, yoksulluğun dibini göreceğiz anlaşılan.

NİLGÜN ÖK (Devamla) – Dünya değişiyor, bu değişen dünyada Türkiye şu an sağlam bir konumdadır. Müsaade edin, göreceksiniz ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Titanik gibisiniz, Titanik.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

NİLGÜN ÖK (Devamla) – Vatandaşlarımız, bir kere, şöyle müsterih olsun: Çok kısa süre içerisinde, yakın zamanda bu mücadele sonucunda göreceksiniz ki Türkiye üreten…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ne kadar süre içinde, ne kadar? Ekmek bulamıyor vatandaş.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Parayla dans ediyorsunuz, Titanik batıyor.

NİLGÜN ÖK (Devamla) – Ben bir yatırımcıyım, vaktizamanında ben kendimizi de eleştirdim çünkü biz düşük dolar kurunu baskılaya, baskılaya, baskılaya üretimden insanları bir şekilde çektirdik, ithal etmenin önünü açtık ama artık üretecek, kendi kendine yeten bir Türkiye olacak, hiç merak etmeyin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ne zaman? Ne zaman? Yirmi yıldır yönetiyorsunuz, bu ülkenin kamburu oldunuz ya!

NİLGÜN ÖK (Devamla) – Bu 128 milyar dolar mevzusuna da geliyorum. Türkiye tarihinde hiçbir zaman kasasında 128 milyar dolar olmamış, 122 milyar dolar olmuş.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kambur oldunuz bu milletin sırtına ya!

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Geldiğiniz gibi gideceksiniz! Geldiğiniz gibi gidiyorsunuz!

NİLGÜN ÖK (Devamla) – Şu anda zaten Merkez Bankası kasasında 122 milyar doları geçmiş bir büyüklük vardır. Ben bunu şöyle ifade etmek istiyorum: Milletimiz bize inansın. Şunu söyleyeceğim: Biliyorsunuz, en kısa zamanda asgari ücretle ilgili rakamlar belirlenecek. Biz bugüne kadar bir sürü krizle baş başa kaldık ve bunlarla mücadele ettik ve bunlardan da başarılı bir şekilde biz çıktık, yine biz çıkarız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NİLGÜN ÖK (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

Yine biz çıkarız, milletimiz bize güvensin.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz sayın milletvekili.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Ne kadar süre alsanız da anlatamazsınız, boşuna uğraşmayın.

NİLGÜN ÖK (Devamla) – Bu süreçten de biz çıkarız.

Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ile İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, faizlerin ekonomiye olumsuz etkilerinin araştırılması amacıyla 23/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Kasım 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 23/11/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                               Hakkı Saruhan Oluç

                                                                                          İstanbul

                                                                                Grup Başkan Vekili

Öneri:

23 Kasım 2021 tarihinde Siirt Milletvekili, Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili, Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından (15414 grup numaralı) faizlerin ekonomiye olumsuz etkilerinin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan genel görüşme önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak 23/11/2021 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Erol Katırcıoğlu.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, bu önergeyle amacımız, Türkiye’nin şu anda giderek derinleşen ekonomik kriziyle ilgili olarak neler yapılabileceğiyle ilgili bir çalışmayı Meclisin gündemine getirmek. Buna ihtiyaç var mı? Evet, var değerli arkadaşlar; gerçekten, doların ve diğer kurların çılgınca bir biçimde gelişiyor olması, bunun karşısında iktidarın hiçbir şey yapmamış olması kabul edilebilir bir durum değildir. Yani, anlıyorum, onların mantığıyla, böylelikle, ihracat artacak, vesaire vesaire… Değerli arkadaşlar, bu böyle olmayacak çünkü burada hem teorik olarak hem pratik olarak bir sorun var ve bu sorunu nasıl formüle ediyorlar bilemiyorum. Erhan Usta’nın dediği gibi, iktidarın, daha doğrusu bu politikaların yöneticisi kim, o da belli değil. Dolayısıyla da bu belirsizlikler ortasında ekonomideki sorunlar giderek ağırlaşıyor.

Bakın, gerçekten de dış borçlarımızın bugün değeri -demin yine Erhan Usta’nın söylediği gibi- inanılmaz bir şekilde artmıştır ve bu faiz yükleri, zaten son üç yılda giderek artmış olan faiz yükümüzü, bütçe üzerindeki faiz yükünü giderek daha da yükseltmiştir. Bakın, en azından birkaç rakam vereyim: 2019’da 17,8 milyar dolar olan borç, 2020’de 134’e sıçrıyor, 2021’de 179’a ve önümüzdeki yıl için de 240 milyar Türk lirasına sıçrıyor. Değerli arkadaşlar, oran olarak baktığımızda, bu rakamlar bütçemizin çok önemli rakamları. Neredeyse diyebiliriz ki, faiz lobisine Türkiye bütçesinden ayrılan pay her geçen daha da artıyor ve bu öyle bir derinliğe varıyor ki birçok bakanlığın ödeneklerinin üstünde rakamlara varıyor.

Dolayısıyla da gerçekten bu gidişe bir “Dur!” demek lazım ama anladığım kadarıyla iktidarınızın böyle bir derdi yok çünkü Hükûmet bir zamandan beri bir kulvar değiştirdi. Kulvarın adını koyacak olursak -ki bu son zamanlarda çok sıkça ifade edildi- kulvarın adı şu: “Düşük Türk lirası, yüksek ihracat, pahalı ithalat ama o sırada ithalatı ikame edecek olan yatırımlara reeskont kredileri vermek -Merkez Bankası Başkanı ‘30 milyar dolar.’ diyor- ve sonuçta bir anlamda cari açığı yani ithalat ve ihracat arasındaki farkı kapamak, hatta cari açık fazlası vermek ve böylelikle de kurların düşeceğine inanmak.” Arkadaşlar, böyle bir şey olma ihtimali yok. Bu, böyle ifade edildiğinde mantıklı bile gelebilir size ama bunu gerçek hayata oturttuğunuz zaman yani çok aktörlü bir ekonomi dünyasının üzerine oturttuğunuz zaman bu yürümez, kontrol edemezsiniz. Dolayısıyla da bu yol gerçekten bir yol değil ve bu yol bizi herhangi bir sahile getirmeyecektir yani rahatlamamızı sağlayamayacaktır. Dolayısıyla da biz diyoruz ki: Bir, Türkiye bütçesindeki faiz yükü; ikincisi, Sayın Erdoğan’ın her konuşmasıyla kurların yükselmesiyle ilgili olarak ortaya çıkan tablo; esasında bunlar birbirini bütünleyen şeyler ve bunun sonucunda da gerçekten kontrol edilmesi ve yönetilmesi neredeyse imkânsız bir ekonomiye varmış durumdayız.

Değerli arkadaşlar, doğrusunu isterseniz benim kanaatim budur: Türkiye ekonomisinin sorunları vardır ama Türkiye ekonomisinin bugün yaşadığı ekonomik sorunlar Türkiye ekonomisinden kaynaklanmamaktadır, aksine Türkiye siyasetinin ekonomiye dokunmasından kaynaklanmıştır yani yanlış tercihler, yanlış modeller üzerinden kafa yormalar bir anlamda bu iktisat politikalarını iktidarın önüne getirmiş ve iktidar da bunları uyguladıkça yanlış yapmıştır, yanlış yaptıkça da yanlış yapmaya devam etmiştir. Gördüğünüz gibi, Merkez Bankası Başkanını görevden almıştır, tekrar bir Merkez Bankası Başkanı atamıştır ve bu giderek öyle bir hadise ortaya çıkarmıştır ki değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı, neredeyse, içinde yaşamak zorunda olduğumuz dünya sistemine meydan okuyan –adını söylemeyeyim ama- bir aktör konumuna gelmiş durumdadır ve doğrusu isterseniz bu meydan okumanın da herhangi bir kıymetiharbiyesi yoktur çünkü içinde yaşadığımız dünya gerçektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Biz “Faiz nedendir, enflasyon sonuçtur.” türünden bir mantıkla bu hadiseye bakmaya devam ettiğimiz sürece, hiçbir bağımsız kurumun bağımsızlığını sağlamadan ekonomiyi yönetmeye kalktığımız sürece… Değerli arkadaşlar, bu yanlış aksiyonlar ekonominin sağlıklı bir biçimde gelişmesinin önündeki en önemli engellerdir ve dolayısıyla da Adalet ve Kalkınma Partisi olarak ne yaparsınız bilmiyorum ama Sayın Cumhurbaşkanına etki edin ve bu ısrarından, bu çabasından vazgeçsin derim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Bedri Yaşar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Yaşar.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce ben de Değerli Milletvekilimiz İmran Kılıç Bey’e Allah’tan rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun. AK PARTİ camiasına da başsağlığı diliyorum. Biz ona “saatli maarif takvimi” diyorduk, bir dakikaların ustasıydı. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun.

Değerli arkadaşlar, özellikle bugün konuştuğumuz, işte, kurdu, faizdi… Şimdi, hep “Faize karşıyız.” diyorsunuz, “Faizle mücadele edeceğiz.” diyorsunuz ama maalesef, biz bütçemizin yüzde 14’ünü faiz bütçesi olarak ayırıyoruz. Özellikle 2021 yılında 179,5 milyar, 2022’de 240 milyar, 2023’te 290 milyar, 2024’te 320 milyar olarak biz bir faiz bütçesi ayırmışız.

Şimdi, bugün Sayın Cumhurbaşkanımız özellikle aşağıya çekmekten bahsediyor ama politik faizin 15’e düşmesi piyasalar açısından hiçbir anlam ifade etmiyor. Bugün, özellikle özel bankalara şöyle bir baktığınız zaman, 23-24’ün altında faiz yok; buna paralel olarak bireysel kredilere şöyle bir baktığınız zaman, bankalarda bireysel kredilerin aylık faiz oranı yaklaşık 1,8 ile 2 arasında değişiyor; gecikmeler 2’nin üzerindeki rakamlarla başlıyor yani sizin zorla aşağıya çektiğiniz faizleri… Mesela şunu yapabilirsiniz: Yarından itibaren bankalara “Bireysel krediler için uygulanan faiz oranını 1’e çektim, 1,2’ye çektim.” deyin. Hani bu çektiğiniz 15 rakamını böldüğünüz zaman, bu aşağı yukarı 1,1’e tekabül ediyor, 1,2’ye tekabül ediyor. Peki, bunu yapabiliyor musunuz? Yapamıyorsunuz.

Peki, buna paralel olarak, bakın, bugün neler yaşıyoruz, biliyor musunuz? İnsanlar cebindeki parayla ham maddeye ulaşmada zorluk çekiyor. Şişecama iki ay önce adam parasını yatırmış, bugün cam alamıyor, fiyatının kaç lira olduğunu bile soramıyor. Şimdi siz “Bu rakamlar ihracatı bir miktar artırıyor.” diyebilirsiniz, tamam, doğruluk payı da vardır ama inanın, şu an iç piyasa inanılmaz sıkıntılı yani peşin parayla bugün insanlar emtiaya ulaşmada inanılmaz zorluklar yaşıyor. Parmak hesabıyla matematiksel işlemlerle işte “15’e çektik, yarın da 14’e çekeceğiz…” İşte, temmuz ayı itibarıyla Sayın İçişleri Bakanı da söylüyordu: “Temmuzdan itibaren uçuşa geçiyoruz.” Sayın Cumhurbaşkanımız üç ay önce “Allah’a şükür, ekonomi aldı başını gitti.” diyordu. Bugün de diyorsunuz ki: ”Ekonomide kurtuluş savaşı verme zamanı geldi.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) - Şimdi bu karamsar ortamın içerisinde özel sektörün ne yapacağını şöyle bir düşünün bakalım. İnanın, şu an herkes, toto, loto oynar gibi; tahmin ediyorum, hepinizin elinde de telefonlarında da var… Dolar 13’e çıkmış, aşağı inmiş, 12,6 olmuş, son gelen rakamlarda da -biraz önce yazdım, bilmiyorum şu an ne- 12,64. Bu neyi değiştiriyor? Bu, Türkiye’de, bir defa, her şeyi değiştiriyor. Başta en büyük girdilerden biri enerji, bizim enerjimizi… Tamam, enerji derken sadece mazot, motorin, benzin gibi algılamayın, elektrik… Bugün Türkiye’de döviz cinsinden en büyük alıcı devlet. Herkesin alım garantileri var, bunun üzerinden alıyor. Hatipler de ifade etti, özel sektör ve devleti de sayarsanız toplam 450 milyar borçta 1 kuruşun değişmesinin 4,7 milyar olduğunu da tahmin edersiniz. Yani bugün nelerle mücadele ettiğimizin farkında mısınız bilmiyorum; artık, oturup, düşünüp, daha sağlıklı karar vermenin faydalı olacağını düşünüyorum. Vallahi mümkünse şu ara hiçbir şey söylemeyin daha iyi diye düşünüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet Akın’a söz veriyorum.

Buyurun Sayın Akın.(CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AHMET AKIN (Balıkesir) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Öncelikle, Değerli Milletvekilimiz İmran Kılıç’a rahmet, ailesine ve AK PARTİ camiasına başsağlığı diliyorum.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, ülkede büyük bir yangın var. Bu yangın artık herkes tarafından da hissediliyor ve vatandaşlarımız da olup biteni anlamaya çalışıyor çünkü her gün TL değer kaybediyor, her gün böyle güneş görmüş kar gibi eriyor. Kim görmüyor? Hiç kusura bakmayın, bir görmeyen AK PARTİ; gerçek anlamda görmüyor çünkü görse bir tepki verir. Israrla söylüyoruz: Ekonomik buhran. Bu duruma gelmenin sebebi, maalesef, AK PARTİ’nin yanlış politikaları.

Güzel ülkemiz, Türkiye’miz yönetilemiyor. Üstüne basa basa söylüyoruz: Güzel ülkemiz, Türkiye’miz yönetilemiyor, savruluyor. Ekonomi yanlış politikalarla devam ediyor, göz göre göre de yanlış kararlar alınıyor. İğneden ipliğe her şeye zam geliyor ve bir de şimdi, yakında da kara kış kapıda, hem de bayağı büyük bir kara kış. Vatandaşımız, maalesef, ekonomik sıkıntılardan dolayı da yeterli hazırlığını yapamadı. Neden? Çünkü faturalarını ödeyemiyor, odununu alamıyor, kömürünü alamıyor; maalesef, iktidar yine seyrediyor.

Siz ne yapıyorsunuz? Hiçbir şey yapmıyorsunuz. Olanlar şunlar: Sayın Cumhurbaşkanı ekonominin çöküşünün kitabını yazıyor; dolar rekor üstüne rekorlar kırıyor; Enerji Bakanı “en ucuz doğal gaz” derken akıl veriyor; biz “kara kış” diyoruz, Bakan “Kombiyi kıs.” diyor; saray “Porsiyonları küçültün.” diye akıl veriyor. Arkadaşlar, bu millet sarayda yetkiyi size porsiyonları küçültün diye değil, milletin porsiyonlarını büyütün diye verdi; verdiğiniz akıl “Küçültün.” diye oldu. (CHP sıralarından alkışlar) Milletimiz zaten kombiyi de kısıkta kullanıyor ve milletvekilinin dediği gibi “Normal şartlarda ayda 2 kilo et yiyorsak yarım kilo yeriz.” diye akıl veriyorlar. Akıl vermenize ihtiyaç yok, sadece bulunduğunuz makam gereği milletin bu ekonomik sıkıntısını ortadan kaldırın. Politikalarınız yanlış, asgari ücretli çalışanlar ve emekliler zaten eti bırakın, beyaz et bile yiyemez duruma geldi ve maalesef, milletvekilleriniz de ülkeyi yönetenler de bakanlar da millete akıl veriyor. Bu, kabul edilecek bir şey değil; bu, milletin aklıyla alay etmektir.

Değerli arkadaşlar, bakın, destek olamıyorsunuz belli, beceremiyorsunuz belli; gelin, şu sandığı getirin, erken seçim isteyen milletimizin ta kendisi. Siz bu millete çıkıp “Fedakârlık yaptık.” diyorsanız millet de size fedakârlığın nasıl yapıldığını ilk sandıkta gösterecek. Geziyoruz, dolaşıyoruz, çalışıyoruz; esnaf, üretici, herkes seçim istiyor; bir istemeyen kim? Siz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET AKIN (Devamla) – Müsaade var mı?

BAŞKAN – Buyurun.

AHMET AKIN (Devamla) – Vatandaştan korkmayın, vatandaştan çekinmeyin çünkü beceriksiz politikaların bedelini 83 milyon vatandaşımız ödüyor. (CHP sıralarından alkışlar) Buna ne deniyor biliyor musunuz? Ayıp, yazık, günah deniyor. Gerçek anlamda bir buhran var ve bu buhran vatandaşlarımızın alım gücünü bitirdi, hayat pahalılığının en üst düzeyini yaşıyoruz.

Buraya ben çıkmadan önce dolar neydi, şimdi ne oldu bilmiyoruz. Ülkemizde vatandaşımız, üreticimiz “istikrar” diyor. Neyin istikrarı diyor? Önünü görmenin. Çünkü istikrar ne demek? Öngörü demek. Şu anda üreticide öngörü yok. İş dünyasıyla toplantılar yapıyoruz, hiç öyle sizin anlattığınız gibi bir tablo yok. Vatandaşımız önünü göremiyor. Bunun görülmesi için hemen sandığı getirin, biz de vatandaşımıza gerçek baharı getirelim, kara kıştan da kurtaralım, sıkıntılardan da kurtaralım. Yeter artık, sandık gelsin. (CHP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Amasya Milletvekili Sayın Hasan Çilez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, geçen hafta aramızdan ayrılan çok Değerli Kahramanmaraş Milletvekilimiz İmran Kılıç Hocamı rahmetle anıyorum. Rabb’im rahmet eylesin, mekânı cennet olsun, sevenlerinin başı sağ olsun.

Yine, aldığımız bir habere göre önceki dönemlerde İçişleri Bakanlığı yapmış, Cumhuriyet Halk Partisinde milletvekilliği yapmış Sayın Hasan Fehmi Güneş’e de Allah’tan rahmet diliyorum, sevenlerinin başı sağ olsun diyorum.

Evet, konumuz faiz. HDP Grubunun verdiği öneri üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Faiz nedir? Faiz, borç olarak verilen belirli bir paranın belirli bir süre sonunda, önceden belirlenen oran ve miktarda, fazlasıyla geri alınmasıdır. Verilen borcun anapara kısmının üzerindeki bu fazlalık faizdir. Faiz ilk ortaya çıktığından beri din adamlarının, filozofların ve iktisatçıların en önemli inceleme alanlarından biri olmuştur. Faizi tahlil eden İlk Çağ Filozofları Eflatun ve Aristo faize karşı olmuşlardır. “Faiz çirkin bir kazanç yoludur, hatta zengin ile fakiri karşı karşıya getirerek devleti de tehlikeye atabilecektir.” demişlerdir. Faiz, doğal olmayan bir kazanç yöntemidir ve adil de değildir. Faiz, ahlaki, sosyal ve iktisadi bir hastalıktır. Eski Mısır’dan Asurlulara, Roma’dan Yunan’a ve Eski Hint medeniyetinden günümüze kadar süregelen faizle toplumlar mücadele etmişlerdir yani ilk çağlardan itibaren insan tabiatına, ahlaka ve adalete aykırı olan faizle mücadele devam etmiştir. Kimi zaman yasaklanmış, kimi zaman da kısıtlamalarla kontrol altına alınmaya çalışılmıştır.

Yine, Musevilik ve Hristiyanlık gibi semavi dinlerde de net bir şekilde yasaklanmıştır ancak Yahudiler yabancılardan faiz almayı uygun görmüşler, birbirlerinden faiz almamışlardır. Dünya ticaretinde etkin olan Yahudilerin bu anlayışı faizin yaygınlaşmasına sebep olmuştur. Sanayileşmenin getirdiği sermaye talebine Hristiyan Avrupa başka metotlar bulamayınca faiz yasağı gevşemiş ve faiz buradan da genişleme alanı bulmuştur. Bu süreçte iktisatçılar da faiz üzerine birçok yorum ve teori geliştirmişlerdir.

Yüce dinimiz İslam’a göre, faiz açık ve kesin bir şekilde yasaklanmıştır. Faizde ısrar etmek, Allah’a ve Resul’üne savaş açmak olarak belirtilmiştir. Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuştur: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun. Eğer gerçekten inanıyorsanız mevcut faiz alacaklarınızı terk edin…”

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sıfırlayın Sayın Hatip, sıfırlayın o zaman.

HASAN ÇİLEZ (Devamla) – “…Şayet böyle yapmazsanız Allah ve Resul’ü tarafından açılan savaştan haberiniz olsun…”

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – 16 olunca günah, 15 olunca günah değil mi?

HASAN ÇİLEZ (Devamla) – “…Ancak tövbe edip vazgeçerseniz anaparanız sizindir…”

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ya, böyle bir şey var mı?

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – On dokuz sene sonra mı aklınıza geldi?

HASAN ÇİLEZ (Devamla) – “…Böylece ne haksızlık etmiş ne de haksızlığa uğramış olursunuz.”

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – On dokuz sene neredeydiniz? On dokuz senedir faiz var.

HASAN ÇİLEZ (Devamla) – Tüm insanlık tarihî boyunca faize karşı mücadele olduğunu da buradan görmüş oluyoruz.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Hâlen faiz alıyorsunuz ama. Kamu bankaları alıyor, çiftçiden alıyor.

HASAN ÇİLEZ (Devamla) – Faiz alanların parası fazla olanlar olduğunu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Silin öyleyse.

BAŞKAN – Buyurunuz.

HASAN ÇİLEZ (Devamla) – Faiz, zengini daha zengin etmektedir. Bu da gelir dağılımını alt gelir grupları aleyhine değiştirmektedir. Tüm hususlar da göstermektedir ki Cenab-ı Hakk’ın emri gereği faizle mücadele etmemiz gerekmektedir. Bu hastalıktan toplumu kurtarmamız aslolandır. Üretime dayalı ekonomi modeli işin esasıdır. Üretim için gerekli sermaye ihtiyacını faiz dışı metotlarla karşılamalı ve gelirlerimizi arındırıp bereketlendirmeliyiz.

2000’li yılların başlarında yüksek faiz ve yüksek enflasyon ülkemizi kasıp kavurmuş, 2001 bütçe vergi gelirlerinin yüzde 103’ü faize gitmiştir. Bu oranlar iktidarımız döneminde hızla aşağıya çekilmiş, 2018’de yüzde 10’lar seviyesine gelmiştir. 2018’de Çin ve ABD ticaret savaşlarıyla başlayan küresel iktisadi kriz pandemiyle zirveye çıkmıştır. Enflasyonist baskı birçok ekonomik parametreyi olumsuz etkilemiştir. Yüksek üretim gücümüzle bu süreci en az hasarla atlatan ülkelerden biri olduk. İhracatta rekorlar üst üste gelirken yatırımlar hız kesmeden devam etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN ÇİLEZ (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

HASAN ÇİLEZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Türkiye, güçlü sanayi ve üretim altyapısıyla bu süreci büyümeyle gerçekleştirmeyi başarmış nadir ülkelerden birisidir. Yatırımın ve üretimin önündeki en önemli engellerden biri olan yüksek faizden kurtulmak gerekmektedir. Ülkemizin uluslararası arenada son zamanlardaki etkinliği ve gücünün giderek artması, Türk Devletleri Teşkilatının ilanıyla ülkemize olan ekonomik saldırılar fasılasız devam etmektedir. Bunların hiçbirisi bizi hedeflerimizden vazgeçirmeyecektir.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın faizle olan mücadelesini “inancı siyasete alet etmek” veya “milliyetçiliği kullanmak” diye tabir etmek doğru değildir. Mücadelemiz, enflasyonla ve faizledir. Cumhurbaşkanımızın yaptığı, aslında insanlık tarihinin, tüm toplumların ve bütün dinlerin yaptığı mücadeledir, milletimizin refahı ve geleceği içindir, Efendimiz’in (SAV) mücadelesidir, Allah’ın emridir diyor, Genel Kurulu saygı ve hürmetlerimle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Yanlışlıkla size bir dakika daha fazla süre verdim yani büyük yanlış yaptık. İstemeyin bir daha kardeşim, oldu mu?

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Teşekkür ederim, sağ olun.

BAŞKAN – Haydi hayırlı olsun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Borcu olsun.

BAŞKAN – Yanlışlıkla verdik beyler; samimi söylüyorum, yanlışlıkla verdik yani dalgınlığa geldi.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın Hakkı Saruhan Oluç, sizin mazeretiniz vardı, siz gelmeyince gündeme geçtik.

Buyurun, Grup Başkan Vekili olarak söz veriyorum size.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın ve İçişleri eski Bakanı Hasan Fehmi Güneş’in vefatına, Kadir İnanır’a acil şifalar dilediklerine, Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed El Nahyan’ın Türkiye ziyaretine, iktidarın tutarsız dış politikasına, Japonya’nın coronavirüs salgınının ekonomiye olan etkilerini bertaraf etmeye yönelik açıkladığı büyük teşvik paketine ve Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın Japon ekonomisi ile Türkiye ekonomisini karşılaştırmasının abesle iştigal olduğuna ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, öncelikle, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna bir başsağlığı dilemek istiyorum İmran Kılıç Vekille ilgili olarak, ailesine de başsağlığı ve sabır diliyorum.

Yine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna eski dönem İçişleri Bakanı Hasan Fehmi Güneş’in vefatı nedeniyle başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz, ailesine sabır diliyoruz.

Bir de şifa dileğimiz var. Kadir İnanır, biliyorsunuz, Türkiye'de sinema sanatının en önemli kişilerinden, aktörlerinden biri oldu bugüne kadar. Geçtiğimiz günlerde rahatsızlandı, bir ameliyat atlattı. Neyse ki iyi haberlerini almaya başladık Kadir İnanır’ın. Kendisine acil şifa diliyoruz, bir an evvel aramıza dönmesi için hepimiz duacıyız. Seyrediyorsa şu anda hastanedeki yatağından, kendisine selam ve sevgilerimizi, saygılarımızı gönderiyoruz. Demokrasi ve barış konusundaki kararlı tutumunun bütün topluma cesaret verdiğini ve yönlendirdiğini kendisine bir kez daha hatırlatıyoruz ve acil şifa diliyoruz.

Sayın Başkan, sayın vekiller; bir konu var değinmek istediğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Şimdi, basında çıkan çeşitli haberlerden gördüğümüz kadarıyla, Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed El Nahyan yarın Türkiye'ye gelecekmiş galiba. Evet, hoş geldi diyelim fakat şöyle bir sorun var: Şimdi, Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri arasında bir gerginlik vardı hatırlarsanız ve bu gerginlik 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgiliydi. Şimdi, bir yıl önce “İsrail’le normalleşme adına Peygamberimizden intikam almaya kalkıyorlar: Şerefsiz bunlar!” manşetini kim atmıştı, hatırlıyor musunuz? Yeni Şafak gazetesi. Bu Yeni Şafak gazetesi şimdi ne manşet atmış? “Körfez’le yeni dönem: Birleşik Arap Emirlikleri Veliahtı El Nahyan yarın Türkiye’ye gelecek.” Yani ne kadar sevinç verici bir durum.

Şimdi, soruyoruz iktidara: Bakın, bu Birleşik Arap Emirlikleri gerçekten, sizin iddia ettiğiniz gibi, 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında mıydı, azmettiricisi miydi, finansörü müydü? Şimdi, Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prensi buraya geldiği zaman siz onunla bunları mı konuşacaksınız acaba? “Niye bunu yaptınız?” diye soracak mısınız yoksa sıcak para arayışınızda Birleşik Arap Emirlikleri’nden 15-20 milyar dolarlık bir meblağın Türkiye’ye girmesini sağlamak için mi konuşacaksınız? Yani 15 Temmuzu unutacak mısınız, bunu sormak istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Ya da 15 Temmuz ve Birleşik Arap Emirlikleri’yle ilgili söylediğiniz her şey yalandı da halkı mı kandırdınız, bunu merak ediyoruz esas itibarıyla. Bakın, bu ülkenin, adı her türlü suçla anılan bir Bakanı var, biliyorsunuz, suç işleri bakanı Süleyman Soylu bundan tam altı ay önce “Birleşik Arap Emirlikleri, 15 Temmuzun Amerika Birleşik Devletleri’yle birlikte failidir.” demişti; sonra, aradan altı ay geçti, Roma’da Emirliğin Başbakan Yardımcısı ve İçişleri Bakanıyla bir araya geldi, gülümseyerek uslu öğrenci modunda yetkiliyi dinledi ve onunla birlikte yemek yedi. Acaba bu suç işleri bakanı da 15 Temmuz konusunda yalan mı söylemişti? Bunların açığa çıkması gerekiyor. Dolayısıyla iktidar, tutarsız dış politikasını bu alanda da sürdürüyor, bunu da görüyoruz.

Son bir nokta… İzin verirseniz Sayın Başkan, toparlayacağım. Şimdi, yine basında okuduk -aramızda bugün yok ama, belki kendisi duyuyordur ya da iletir arkadaşlar- Sayın Cahit Özkan, Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekili, Japonya’yla ilgili çok veciz ifadelerde bulunmuştu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Şimdi ortaya çıktı ki Japonya coronavirüs salgınının ekonomiye olan etkilerini bertaraf etmeye yönelik olarak büyük bir teşvik paketi açıklamış 55,7 trilyon yenlik, dolara çevirdiğimizde 488 milyar dolar ediyor bu teşvik paketi. Türkiye’nin 2020 gayrisafi yurt içi hasılasından daha fazla bir teşvik paketinden söz ediyoruz. Daha önce de Japonya’da çeşitli teşvik paketleri coronavirüs nedeniyle açıklanmıştı; mesela 2020 yılının Nisan ayında Abe Hükûmeti 424 milyar dolarlık bir teşvik paketi açıklamıştı, daha sonra Suga Hükûmeti 350 milyar dolarlık yardımda bulunmuştu. Bunların niye anlatıyorum? Cahit Özkan Japon ekonomisiyle çok yakından ilgileniyor, yaptığı açıklamada bunları ifade etmişti; biraz da buralara baksa aslında Japon ekonomisi ile Türkiye ekonomisini karşılaştırmasının ne kadar abesle iştigal olduğunu herhâlde kendisi de görür ve anlar diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Emniyet teşkilatında görevli personelin sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/4869) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Kasım 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

23/11/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 23/11/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                       Engin Özkoç

                                                                                          Sakarya

                                                                                Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan Emniyet teşkilatında görevli personelin sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/4869) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin Genel Kurulun 23/11/2021 Salı günlü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Artvin Milletvekili Sayın Uğur Bayraktutan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’a Allah’tan rahmet diliyorum, AK PARTİ camiasına başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Yine, bugün kaybettiğimiz, önceki İçişleri Bakanımız ve İstanbul Milletvekilimiz Hasan Fehmi Güneş’e de rahmet dileklerimi iletiyorum. Güneş ailesine ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubumuza, büyük ailemize başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün söz almamın nedeni şu: Bu Parlamentoda birçok kere polislerin sorunlarını konuştuk. Polis teşkilatının ciddi anlamda sorunları var; bunları bir kere daha Parlamentoda konuşmak, bunlarla alakalı bir Meclis araştırması önergesinde ortak noktada buluşmak konusunda, Parlamentonun irade koyması konusunda söz aldım.

Değerli arkadaşlarım, polis teşkilatıyla alakalı ciddi bir sorun var. Bizim, polisleri hatırlayabilmemiz için, polislerle alakalı sorunları gündeme getirebilmemiz için illa da al bayraklı tabutlarla önümüze gelmelerine, onların önünde hamaset yapmamıza gerek yok; sağ oldukları dönemde de onların ciddi sorunları var; onları bu Parlamentoda tartışmamız gerekiyor değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

Bunlar nedir? Bir kere, çalışma saatleriyle alakalı, mesai saatleriyle alakalı problemler var. Bir polis memuru sabah saat sekizde çıkıyor değerli arkadaşlarım, on iki saat, en aşağı on iki saat… Başka bir meslekte yok bu. Hele de sivil polis memurları saat sekizde çıktıktan sonra gece saat birde, ikide geliyorlar. Bunlar için izin diye bir problem yok çünkü izin yok ne yazık ki. İstedikleri zaman izin alamıyorlar; bayramları yok, seyranları yok. Bayramla alakalı bir izin talebinde bulundukları zaman deniliyor ki: “Efendim sizinle alakalı herhangi bir maç var veya başka bir siyasi faaliyet var.” bunlarla alakalı bir bariyer koyuluyor. Bu nedenle yıllık izinlerinden tutun görevlendirmelerle alakalı, hafta sonu yaşadıkları mağduriyetlerle alakalı ciddi problemler var. Bu problemlerin Parlamentoda tartışılmasını istiyoruz değerli arkadaşlarım.

Bakın, baştan beri birçok kere sizlerin Genel Başkanı da ifade etti, bizler de birçok kereler burada ifade ettik; 3600’le alakalı talepleri var, maaşlarla alakalı iyileştirme talepleri var değerli arkadaşlarım bu büyük meslek grubunun. Nedir bunlar? Bugün bu konuşmayı yapmadan evvel birçok polis memuruyla ciddi anlamda konuşmalar yaptık ve şunu diyorlar: Otuz üç yıllık bir polis memuru, kıymetli arkadaşlarım, 8.300, 8.400 lira maaş alıyor ve emekli olduktan sonra bu maaşı 4.500 liraya düşüyor, 4.600 liraya düşüyor değerli arkadaşlarım. Polis memurlarıyla alakalı biz 55 yaş sınırını koyuyoruz. Bunların çocukları var, bakacağı aileleri var ve böyle bir tablonun içerisinde biz diyoruz ki: “55 yaşında emekli ol, maaşın -yüzde 100- aşağı doğru düşsün, başının çaresine bak.” Bugün sokaklarda -dramatize etmek istemiyorum ama- limon satan polis memurlarımız var emekli olduktan sonra. Yani onur, şeref ve haysiyetini koruyan, o üniformayı haysiyetle taşıyan, terörle mücadelede en önde yer alan bu meslek grubu ne yazık ki bir üvey evlat muamelesi görüyor. Bu konuda gerekenlerin yapılmasını istiyoruz değerli arkadaşlarım.

Bir başka talep daha var: Üzerlerine giydikleri üniformalarla -bakın, belki bunu bilmiyorsunuz- alakalı ciddi şikâyetler var. Yaz mevsiminde bu üniformaların vücutlarını yaktığı, kış mevsimindeyse bu üniformaların onları korumadığına ilişkin ciddi kaygılar var. Buna ilişkin talepleri de buradan iletmek istiyorum.

Nöbet yerleriyle alakalı da sorunlar var değerli arkadaşlar. Birçok nöbet yeri var, birçok nöbet noktası var; nöbet yerlerinde en acil ihtiyaçlarını karşılayacakları tuvaletleri bile yok, düşünebiliyor musunuz böyle bir tabloyla karşı karşıyalar. Hani, eskiden -büyüklerimiz bilirler, burada o dönemi yaşayanlar bilirler- nöbet kulübelerinde karınlarını doyurabilmek için sefer taslarıyla ekmek götürüyorlar, yemek götürüyorlar. Böyle bir tabloyla da karşı karşıya olan polis memuru arkadaşlarımız var.

Değerli arkadaşlarım, cenaze izni ne demektir? Cenaze izniyle alakalı bir tahdit koymuşlar, diyorlar ki: “Birinci derece yakınızın dışında herhangi bir şekilde cenaze izniyle alakalı bize gelmeyin, bizden izin almayın.” Sevgili arkadaşlar, polis memurları köle değil, biz de maden çağında yaşamıyoruz yani 21’inci yüzyılın Türkiye’sinde güvenlikle alakalı çok güvendiğimiz, şu anda bile şu kapıdan çıktığımız anda bize eşlik eden, ciddi anlamda güvenliğimizi koruyan ve hepimizin biliyorum ki siyasetin dışında yanlarında olmamız gereken bu meslek grubuna gerekli takdiri ifade etmemiz, gerekli güveni, onların hak ettiği ücreti, sosyal yardımları vermemiz gerekiyor. Bu konuda, Parlamentonun içlerinde bulunduğu sıkıntılı durumu anlaması açısından, içlerinde bulunduğu bu problemin Parlamentoya taşınması açısından bir Meclis araştırması önergesinde ortak noktada buluşulmasında yarar görüyoruz değerli arkadaşlarım.

Bunun dışında ne var? Bakın, önemli olaylarından bir tanesi de şu değerli arkadaşlar: 3201 sayılı Kanun’un 13’üncü maddesi diyor ki “Karakol amiri olarak başkomiser rütbesindeki bir kişinin görev yapması gerekiyor.” Ama yeterli derecede başkomiser olmadığı için değerli arkadaşlarım, başkomiser yetersizliğinden dolayı Türkiye'nin birçok yerinde, yüzde 95’inde, karakollarda komiser ve komiser yardımcıları başkomiser adına vekâleten bu görevleri yapıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) – Kıymetli Başkanım…

BAŞKAN – Tabii, buyurun.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) – Tamamlıyorum Değerli Başkanım.

Şimdi, buradaki problem şu: Burada başpolis ve kıdemli başpolislikten komiser yardımcılığı rütbesine terfi etmiş yaklaşık 1.800 Emniyet mensubumuzun, 2011 yılı itibarıyla başpolisliğe terfi ettikten sonraki on yıllık görev sürelerinin komiser yardımcısı ve komiser yardımcısı ve komiser rütbelerinde bekleme süresinden sayılarak başkomiser rütbesine terfi ettirilme talepleri mevcuttur değerli arkadaşlarım. Bu nedenle, sayıları yaklaşık 1.800’ü bulan Emniyet mensuplarıyla ilgili hakkın verilmesi adına gerekli düzenlemeler yapılarak -buna ilişkin kanun tekliflerini de hazırlayacağız- hem Emniyet teşkilatımızın ihtiyacı olan amir açığının ortadan kaldırılması hem de devletimize ekstra bir külfet olmayacağı, yılların tecrübe ve birikiminin Emniyet teşkilatının yönetim kademesine yansıtılmasıyla halkın daha kaliteli bir hizmet alması adına bunların yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi gerekiyor.

Sözün özü şu: Polis bizim polisimiz, polis cumhuriyetin polisi, polis Mustafa Kemal’in polisi; onlara hak ettiği değeri verelim diyorum, yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın Muhammet Naci Cinisli.

Buyurun Sayın Cinisli. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu ve aziz milletimizi saygıyla selamlarım.

Aynı komisyonda çalışma şansı bulduğum Değerli Milletvekilimiz İmran Kılıç Beyefendi’ye, eski İçişleri Bakanımız Hasan Fehmi Güneş Beyefendi’ye Allah rahmet eylesin. AK PARTİ camiasına ve Cumhuriyet Halk Partisi camiasına ve kıymetli ailelerine başsağlığı dilerim.

Sözlerimin başında polis teşkilatımızın aziz şehitlerini rahmetle anıyor, gazilerimize sıhhat, afiyet diliyor; tüm teşkilat mensubu kardeşlerimize sağlık dolu, başarılı vazifeler temenni ediyorum. Bu değerli hizmetlerinde Allah yardımcıları olsun.

Polislerimizin iş yükü her geçen gün artıyor, haftalık çalışma saatlerinin çok üstünde fedakârca çalışıyorlar. Bunun yanında özellikle büyük şehirlerde yaşam koşulları oldukça zorlaştı. Ağır koşullar altında fazla mesai ücreti almaksızın görev yapan polislerimiz ailelerini bile göremiyorlar. Diğer yandan ülkemizin son dönemde yaşadığı ağır ekonomik krizden polislerimiz de etkileniyorlar. Ekonomik kriz ağır iş yüküyle birleşince polislerimiz için aşılması zor bir psikolojik durum oluşturdu. Vatanı uğruna gözünü kırpmadan canını vermeye hazır olan kahraman polislerimiz çaresizlikten, maalesef, kendi canlarına kıymaya başladılar. EMNİYET-SEN’in verilerine göre 1990 yılında 5 polis intihar ederken bu rakam 2011 yılında 26’ya çıkmış. 2011 yılından sonra resmî istatistiklere ulaşılamamakla birlikte basına yansıyan haberlerden 2013-2020 yılları arasında yılda 30 ila 53 polisin intihar ettiği, bu sayının en az üçte 1’i kadar da intihara teşebbüs olduğu anlaşılıyor. Uygulanan sansür nedeniyle ulaşamadığımız hakiki intihar vakalarının çok daha fazla olduğundan endişe ediyoruz. İntiharların çoğunlukla mesleğin ilk yıllarında olan polis memuru kardeşlerimiz arasında görülmesi, ağır çalışma koşullarının yarattığı stres ve baskıdan dolayı gerçekleştiği intibasını kuvvetlendiriyor. Ayrıca, maddi şartların yetersizliği, düzensiz beslenme, uzun çalışma saatleri, siyasi mobbing ve bütün bunların tetiklediği ailevi sorunlar polis intiharlarıyla birleşince altından kalkılamaz bir hayat şeklini artırıyor.

Bu problemlerin önlenmesi için Emniyet mensuplarının yaşadıkları sorunlar ve çözümleri araştırılmalı, öncelikle polislerimizin üzerlerindeki yük azaltılmalı, Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde rehabilitasyon alanında hizmet veren etkin bir birim kurulmalı, polislerimize psikolog ve sosyolog desteği sağlanmalı. Her seçim öncesinde söz verilmesine rağmen bir türlü gerçekleştirilmeyen 3600 ek gösterge gibi Emniyet mensuplarının özlük haklarının iyileştirilmesi gerekliliğinin altını çizerek bir kez daha İYİ Parti olarak ifade ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Polisliğin gıdası elbette ki millet ve vatan sevgisidir. Fakat polislerin robot olmadıkları; aileleri olan, insani yaşam koşullarını hak eden birey oldukları da unutulmamalı.

Mesleğin ve bu kıymetli kardeşlerimizin değerlerinin bilinmesini özellikle vurgular, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Sayın Kadir Aydın.

Buyurun Sayın Aydın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA KADİR AYDIN (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilen, Türk Emniyet teşkilatında görevli personelin yaşadıkları sorunların tespiti ve taleplerinin detaylıca araştırılması ve mağduriyetlerinin önüne geçilmesi adına gerekli düzenlemelerin yapılması için Meclis araştırması komisyonu kurulması önergesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, geçen hafta aramızdan ayrılan Kahramanmaraş Milletvekilimiz İmran Kılıç Hocamızı bir kez daha rahmet ve minnetle anıyor; yakınlarına, sevenlerine ve teşkilatımıza başsağlığı diliyorum. Zarafeti, nezaketi, Meclise yakışan üslubu ve güler yüzüyle hiçbir zaman aklımızdan çıkmayacaktır.

Kıymetli milletvekilleri, Emniyet teşkilatı, cumhuriyet öncesinde kurulmuş ve genç cumhuriyetimizle birlikte kurumsal kimliği oturmuş, bilim ve teknolojinin her türlü imkânlarıyla donatılmış güçlü bir teşkilattır. AK PARTİ iktidarı döneminde, her alanda olduğu gibi, Emniyet teşkilatının da yüksek teknolojiyle donatılıp sonuç odaklı çalışmasına her türlü yatırım yapılmıştır. Bu teknik yatırım yapılırken Emniyet mensuplarının özlük haklarının ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi konusunda da çok ciddi mesafeler alınmıştır. Bu alan, üzerinde çok siyaset üretilebilecek bir alan değildir. Emniyet mensuplarımız başta olmak üzere, çalışanlarımızla ilgili Sayın Cumhurbaşkanımızın müjdelediği 3600 ek gösterge konusu da bir miktar gecikmiş olsa bile bir takvime bağlanmış durumdadır. Elbette daha iyisini, en iyisini istemek hepimizin hakkıdır ve bu kürsü, milletimizin her alanda yaşadığı sorunlara çözüm üretilecek önerilerin değerlendirileceği bir kürsüdür.

Ancak milletin iktidar görevi verdiği Cumhur İttifakı’nın önceliklerinin Meclisin de öncelikleri olması gerektiğini düşünerek önergeye olumsuz oy vereceğimizi beyan ediyorum. Önergeye olumsuz bakmak, sadece Meclisin çalışma düzeniyle ilgili bir konudur yoksa önerge içeriğinde belirtilen konulara duyarsız kaldığımızı asla ifade etmez.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – “Evet” verin o zaman.

KADİR AYDIN (Devamla) – Sınırlı imkânlarla sınırsız vaatlerde bulunmayı siyaset yapma olarak görenler sadece vaatleri kadar hatırda kalacaktır. Milletin ihtiyaçlarını ülkemizin imkânlarıyla çözüme kavuşturan AK PARTİ, yirmi yıla yakındır iktidardadır. Bu zamana kadar defalarca milletimizin huzuruna çıkılmış, hem hesap verilmiş ve hem de yeni ufuklar için yeniden milletimiz tarafından görev verilmiştir. Seçim kantarının topuzu her defasında kaybedenlerin ensesine vurmaya devam edecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Milletin ensesine vuruyorsunuz, yetmiyor mu size?

KADİR AYDIN (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun.

KADİR AYDIN (Devamla) – İftirayı, karalamayı, vaat yağmurunu siyaset hâline getirenlerin iktidarları ancak öfkeleri kadardır. Öfkenin de hem sahibine hem de etrafına verdiği zarar açıktır. Yaşanan her olumsuzluktan bir iktidar olma hayali kuranların, yelkenlerini bu ülkenin hayrına esmeyen rüzgârlarla doldurarak ve millî olmayan odaklarla iş birliği yaparak iktidara talip olanların hevesleri kursaklarında kalacaktır. Heyecanını bu milletin yaşadığı olumsuzluklardan alanların iktidarında milletimizin de devletimizin de hayrının olmadığı açıktır.

Yolumuz milletimizin yolu, gücümüz milletimizin desteği ve duasıdır diyor; Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesi ve 24 Kasım 2021 Çarşamba günkü birleşiminde Anayasa’nın 159’uncu maddesi ile Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 18’inci, 20’nci ve 27’nci maddelerine göre Hâkimler ve Savcılar Kurulunda boşalan 1 üyelik için seçim yapılmasına ilişkin önerisi

23/11/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 23/11/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                         Mahir Ünal

                                                                                     Kahramanmaraş

                                                                                    AK PARTİ Grubu

                                                                                       Başkan Vekili

Öneri:

Genel Kurulun 23       Kasım 2021 Salı günkü (bugün) birleşiminde 285 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin ikinci bölümünün görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

24 Kasım 2021 Çarşamba günkü birleşiminde Anayasa'nın 159'uncu maddesi ile Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu’nun 18’inci, 20’nci ve 27'nci maddelerine göre Hâkimler ve Savcılar Kurulunda boşalan 1 üyelik için seçim yapılması ve bu birleşimde 285 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

285 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin 24 Kasım 2021 Çarşamba günkü birleşiminde tamamlanamaması hâlinde 25 Kasım 2021 Perşembe günkü birleşiminde 285 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun önerisi üzerinde söz talebi? Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VIII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer’in, (2/2579) esas numaralı 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/148)

15/11/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/2579) esas numaralı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesini saygılarımla arz ederim.

                                                                                      Candan Yüceer

                                                                                          Tekirdağ

BAŞKAN – Önerge üzerinde teklif sahibi Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer.

Buyurun Sayın Yüceer. (CHP sıralarından alkışlar)

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5237 sayılı Kanun Teklifi’nde değişiklik yapılarak “ısrarlı takip” olgusunun ayrı bir suç olarak düzenlenmesine ilişkin verdiğim kanun teklifi üzerine söz aldım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen tüm yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Literatüre “stalking” kelimesinden türeyerek gelen, Türkçeye “ısrarlı takip” olarak çevrilen, halk arasında bilinen hâliyle “musallat olma” kavramı, aile bağı veya ilişki bulunup bulunmadığına bakılmaksızın, şiddet uygulayanın şiddet mağduruna yönelik olarak güvenliğinden endişe edecek şekilde fiziki veya psikolojik açıdan korku, kaygı, endişe, çaresizlik duygularına sebep olacak biçimde içeriği ne olursa olsun -fiilî, sözlü, yazılı ya da herhangi bir iletişim aracını kullanarak olabilir- baskı altında tutacak her türlü tutum ve davranışı ifade eder. Bu bir kez yapılıp biten bir takip eylemi olmayıp zaman içine yayılan, yenileyen, devam eden ve sistematik bir şiddet eylemlerini ifade eder. Başlangıçta sadece rahatsız edici ve huzursuzluk yaratıcı olan bu eylemler zinciri, zaman içinde daha tehditkâr ve saldırgan bir hâle bürünerek maalesef, önlem alınmadığında, o mağdurun vücut bütünlüğüne karşı işlenecek, yapılacak bir suça dönüşmesi de kaçınılmaz olabilir.

Berfin Özek, ısrarlı takip suçuna maruz kalıyordu. Kendisinin yüzüne kezzap atılmadan önce defalarca yolu kesilerek iletişim araçlarıyla tehditler aldı, hakaretlere uğradı ve eski erkek arkadaşı tarafından yüzüne asitli saldırıda bir gözünü kaybetti, bir gözü yüzde 70 görme kaybı yaşadı ve yüzü gerçekten ağır hasar aldı.

Ayşe Tuba Arslan, o da ısrarlı takip kurbanıydı. 23 kez şikâyette bulanan ve son dilekçesinde “Ben öldükten sonra mı dikkate alacaksınız?” diyen ama öldükten sonra da dikkate alınmayan Ayşe Tuba Arslan’ın davasına hukukçuların düzenlediği raporda, bu şikâyete konu olan şikâyetlerin farklı farklı olarak algılandığı, bunların birbirinden bağımsız olarak algılandığı ve gereken önlemlerin alınmadığı; bununla beraber savcılık, aile mahkemesi, ceza mahkemesi, ŞÖNİM’ler arasında yeterli ve düzenli bir şekilde irtibat sağlanmadığından dolayı ihmal zinciri sonucu Ayşe Tuba Arslan’ın öldüğü ifade ediliyordu. Israrlı takip suçu eğer Ceza Kanunu’muzda tanımlansaydı, biz, Berfin Özek’in yüzüne kezzap dökülmeden önce onu koruyabildik, kurtarabilirdik. Ayşe Tuba Arslan, Güleda Cankel, Helin Palandöken ve nice kadınlar hayattan koparılmamış olurlardı, hayata tutunabilirlerdi.

Ülkemiz açısından konunun önemi de şu: Tipik bir ısrarlı takip davası olan Nahide Opuz davasına Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin verdiği ihlal kararı.

Şu acı gerçeği ifade etmek zorundayız değerli arkadaşlar: Yasa ve sözleşme uygulanmadığı için önlenebilir suçlarla öldürülüyor bu kadınlar. Bakın, Hacettepe Üniversitesinin yaptığı araştırma Türkiye’de kadınların yüzde 27’sinin, 10 kadından 3’ünün en az 1 kez ısrarlı takibe uğradığını gösteriyor ve Türkiye’de yaşanan kadına yönelik şiddet olaylarının, kadın cinayetlerinin çoğunda ısrarlı takip söz konusu. Acil durum çağrılarının yüzde 20’si ısrarlı takip suçu kaynaklı. İşin bir vahim boyutu da maalesef, özellikle yetişkinlere ve çocuklara yönelik olan cinsel suçların başlangıcında ısrarlı takip olduğu biliniyor. Özellikle ısrarlı takip altındaki kız çocuklarının namus kurtarma düşüncesiyle, önce okuldan alınıp daha sonra da evlendirildiğini biliyoruz biz. İşte, bu fail ilk safhada durdurulmuş olsa, ısrarlı takip cezasız kalmasa bizler kadınlara yönelik şiddeti, cinayetleri, cinsel şiddeti engellemiş olacağız ve -bir diğer kısmı da- çocukların erken yaşta evliliklerinin önüne geçmiş olacağız.

Dokuz buçuk yıldır yürürlükte olan 6284 sayılı Kanun’a ve bu kanunun uygulama yönetmeliğine rağmen, ki bunun, kanunda “tek taraflı ısrarlı takip” olarak, ısrarlı takip olgusunun ayrı bir suç olarak tanımlanması gerektiği ifade ediliyor; Cumhurbaşkanı, İnsan Hakları Eylem Planı’nda bunu tekrar etti; Adalet Bakanı, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4’üncü Ulusal Eylem Planı’nda Şiddet İzleme Komitesi toplantısında mütemadiyen bunun ayrı bir suç olarak düzenlenmesini ifade etti ama maalesef, hâlâ, henüz bu yasal boşluk giderilmiş değil, Ceza Kanunu’muzda ısrarlı takip suç olarak tanımlanmış değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CANDAN YÜCEER (Devamla) – Bitireceğim.

BAŞKAN – Buyurun, buyurun, toparlayın.

CANDAN YÜCEER (Devamla) – Ve maalesef, mevzuatımızda da ayrı ayrı, farklı farklı maddelerde fiiller olarak yer alıyor “taciz” “tehdit” “şantaj” “cebir” gibi ama bunların hiçbiri ısrarlı takibi tam olarak ifade etmediği, kapsamadığı gibi hem cezalandırma noktasında hem de olayın şiddetini gerçekten belirleme noktasında yeterli olmuyor. O yüzden biz diyoruz ki kadınları ısrarlı takibe karşı savunmasız bırakmayalım. 2’si yürürlük 3 maddeden oluşan kanun teklifim eğer yasalaşırsa hem 6284 sayılı Kanun’un gereğini yerini getirmek adına hem kadına yönelik şiddetin ve cinayetlerin önlenebilir olması ilkesi uyarınca hem Anayasa’mızda yer alan hak ihlallerinin önlenmesi anlamında çok önemli bir eksikliği gidermiş olacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CANDAN YÜCEER (Devamla) – Son cümlelerimi ifade ediyorum Sayın Başkan.

Ve en önemlisi, iki gün sonra, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Gelin, eğer bu söylemlerimizde samimiysek ve gerçekten kadınları korumak istiyorsak ki sözleşmeden çıkarken de bu ifadeler kullanıldı: “Mevzuatlarımız var, eksiklerimizi yaparız.” İşte, bu bir eksik. Gelin, o zaman bu kanun teklifine onay verelim ve kadınları ısrarlı takip suçuna karşı savunmasız bırakmayalım diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın İlhan, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Kırşehirli pancar üreticisinin sorunlarına ilişkin açıklaması

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Başkanım.

Kameralar önünde IMF’ye atıp tutarken onun başımıza bela ettiği pancar kotasına harfiyen uyup iş, kota yüzünden perişan olan çiftçiye gelince hiçbir yardım yapılmamakta. Kırşehir'in Mucur ilçesinde çiftçi feryat ediyor “Pancarım tarlada çürüyor ve ben her gün tarlama bakıp ağlıyorum.” diye. Yazık değil mi? Toprak ve onu işleyen eller bizim en büyük sermayemiz değil midir? Hükûmet nasıl görmez onca çekilen sıkıntıyı ve günbegün tükenen çiftçimizi? 2007’den beri kanuni hakkı olan destekleri bile çiftçiye eksik ödeyen Hükûmet, iş yandaş ve ihaleciye gelince vergi aflarını tereddütsüz uygulamakta ve döviz kuru farkı da dâhil, garantili ödemeleri gününde ve eksiksiz yapmaktadır. Hâlbuki, Türk çiftçisinin kanuni alacağı ödense Tarım Kredi Kooperatiflerine ve bankalara olan borçlarının en az yarısı silinir ve geri kalanı da faizsiz ve uzun vadeli ertelenir. Aziz milletimiz müsterih olsun, Kırşehirli pancar üreticisi çiftçimizin de dediği gibi, bunların işi bitti.

BAŞKAN - Sayın Gök, buyurun.

34.- Ankara Milletvekili Levent Gök’ün, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın ve İçişleri eski Bakanı Hasan Fehmi Güneş’in vefatına ilişkin açıklaması

LEVENT GÖK (Ankara) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, AK PARTİ Kahramanmaraş Milletvekili, değerli arkadaşımız Sayın İmran Kılıç'ın geçtiğimiz hafta içerisinde vefatından büyük bir üzüntü duyduğumu ifade etmek isterim. Sizin de görev yaptığınız zaman tespit ettiğiniz gibi, benim de Meclis Başkan Vekilliği dönemimde gördüğümüz husus şudur: Sayın İmran Kılıç bu Meclisin en devamlı milletvekillerinden biriydi ve aldığı sözlerle her zaman Meclis çalışmalarına katkı yapan çok değerli bir arkadaşımızdı. Bu değerli arkadaşımıza zamansız bir şekilde kaybetmenin büyük üzüntüsünü yaşıyorum. Kendisine Allah'tan rahmet, AK PARTİ camiasına, ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.

Yine aynı şekilde, bugün, önceki dönem Bakanlarımızdan, milletvekillerimizden Sayın Hasan Fehmi Güneş’in de vefatından büyük üzüntü duydum. Hasan Fehmi Güneş’e de Allah'tan rahmet, Cumhuriyet Halk Partisine ve ailesine de başsağlığı diliyorum.

BAŞKAN - Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1'inci sırada yer alan, Tokat Milletvekili Mustafa Arslan ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ile 37 Milletvekilinin İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Tokat Milletvekili Mustafa Arslan ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ile 37 Milletvekilinin İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3911) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 285) (X)

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

18 Kasım 2021 tarihli 21’inci Birleşimde İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 285 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölümünde yer alan 15’inci madde üzerinde 3’üncü önerge işleminde kalınmıştı.

Şimdi önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Dursun Müsavat Dervişoğlu                      Muhammet Naci Cinisli

                           İzmir                                               Erzurum

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Erzurum Milletvekili Muhammet Naci Cinisli.

Buyurun Sayın Cinisli. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.

Üzerinde söz aldığım maddeyle İcra ve İflas Kanunu’nda değişiklikler yapılarak cebriicra satışlarının da elektronik ortamda gerçekleştirilmesi düzenleniyor. Cebriicra, kısaca, borcunu ödeyemeyen kişilerin üzerlerine kayıtlı gayrimenkullere icra yoluyla el konulup satışlarının gerçekleştirilmesi işlemine deniyor.

Pandemide, milletimize yardım olarak kredi ve faiz ödemelerini öteleyen, konut kredisi talebinde oranı yüzde 90’a çıkarıp asgari peşinat oranını da yüzde 10’a düşüren AK PARTİ iktidarı iş, bu biriken borçların nasıl ödeneceğine gelince İcra Kanunu’nun uygulanmasını kolaylaştırılıyor yani pandemi boyunca vatandaşlarımıza sadece 10 milyar lira nakit desteği verip milleti faize ve borca boğan AK PARTİ iktidarı, ülkemizde yoksulluğun hızla artmasına rağmen hâlâ milletimize gerçekten yardım etmeyi düşünmüyor. AK PARTİ milletimizi faiz ve borç esareti altında tutuyor, üstelik AK PARTİ iktidarı son yedi yılda üst üste kişi başı millî gelirde ülkemizi sürekli yoksullaşan bir ülke hâline getirdi maalesef, üzülerek ifade etmeliyim ki cumhuriyet tarihimizde bu bir ilk. Pandemiyle birlikte kendini iyice hissettiren AK PARTİ’nin sosyal politikalardaki, ekonomi alanındaki yanlışlıkları, yetersizlikleri, fakirleşmeyi ve yoksulluğu daha da derinleştirdi. Üstelik pandemi koşullarında vatandaşlarımız işlerine gidemez, siftah yapamaz, dükkânını açamaz bir durumda iken türlü krediler pazarlanarak vatandaşlarımızın daha fazla faizle borçlanmaları teşvik edildi. Vatandaşımıza âdeta faiz tuzağı kuran bu anlayış, kredilerin nasıl geri ödeneceğini hiç umursamadı, hesap etmedi, vicdanları sızlamadı. Erzurum’da fırınlar ekmek üretemez hâle gelmişken aslında icra yoluyla satışı elektronik ortama taşımayı “reform” adı altında duyurup sözüm ona “ekonomik kurtuluş savaşı” verdiğini söyleyerek algı yönetiminden medet uman anlayışın vicdanının sızlaması da beklenmemeli zaten. Hesap vermekten kaçan, denetim koşullarını, denetim konularını görüşmeyen bu garip sistemde cebriicraya neden olan sebeplerin belirlenmesi ve çözülmesi de beklenmemeli. Üretim ekonomisinin terk edilmesi ve dışa bağımlı bir tüketim siyasetiyle milletimiz giderek kasten muhtaç bir duruma getiriliyor. İYİ Partinin devlet yönetme anlayışında aziz milletimize tuzaklar kurulması düşünülemez bile.

2019 yılında AK PARTİ iktidarınca açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde hak ve özgürlüklerin korunması, geliştirilmesi, yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı ve şeffaflığının geliştirilmesi, savunma hakkının etkin kullanımının sağlanması, ceza, adalet sisteminin etkinliğinin arttırılması öne çıkan başlıklar olarak ifade ediliyordu. Böylesine önemli temel düzenlemelerin gerçekleştirileceği ifade edilip sonrasında kayda değer bir çalışma yapılmayınca ülkemizin itibarı ve güvenilirliği de zedeleniyor. Bazen kendime sormadan edemiyorum, acaba AK PARTİ ekonomi, dış politika, tarım, adalet ve diğer konularda giderayak, bilinçli yakıp yıkma stratejisini mi benimsedi?

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz maddenin son fıkrasında teklif edilen düzenlemenin hukuken kabul edilmesi mümkün değil. Teklif çok açık bir şekilde ihaleye fesat karıştırma suçuna benzer bir suçun işlenmesinin önünü açıyor. Düzenlemeye göre, satış gününde elektronik satış portalından kaynaklanan teknik sebeplerle artırmanın son on dakikasında teklif verilemediği görülür ve icra müdürü ertesi iş günü teklif verilemediğini tespit ederse artırma süresi bir gün uzatılabiliyor. Belirlenen yeni artırma gününde de ilk satışta güya son on dakikada teknik nedenlerle teklif veremeyen üçüncü kişiler teminatlarıyla birlikte yeni tekliflerini verebilecekler. Bu, hukuken kabul edilmesi mümkün olmayan, icra yoluyla satılacak olan mala teklif veren dürüst alıcıların tekliflerinin üçüncü kişilere mafya usulüyle jurnallemeye açık bir düzenlemedir. Unutulmamalı ki icra takiplerinde öncelikli amaç alacaklı ve borçlunun çıkarlarının korunmasıdır.

Sayın milletvekilleri, bugün gelinen noktada şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki verilen mücadele, AK PARTİ’nin sözüm ona ekonomik kurtuluş savaşı değildir. Verilen mücadele, aziz milletimizin verdiği ekonomik savaştır ve AK PARTİ’den kurtulma mücadelesidir. Millete rağmen koltukta ısrar edilemeyeceğini AK PARTİ yetkililerinin bildiklerini umarım.

Derhâl bir erken seçimin zaruret olduğunu bildirir, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 15’inci madde kabul edilmiştir.

Sayın Arık, buyurun kardeşim.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık’ın, Kayseri’nin Develi ilçesinde bulunan Seyrani Ziraat Fakültesinin isminin değiştirilmesine ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Develi ilçemizde bulunan Seyrani Ziraat Fakültesinin adı, “Seyrani” çıkarılarak “Ziraat Fakültesi” olarak değiştirildi. Seyrani, şiirlerinde ikiyüzlülüğü, rüşveti, haksızlığı, dini kötüye kullananları eleştiren bir halk ozanıdır. Develili hemşehrilerim adına soruyorum: “Seyrani” isminden kim, neden rahatsız oldu? Bu değişikliği kim talep etti? AKP Belediye Başkanı da “Bu uygulama ilçemize ve hemşehrilerimize bir vefasızlıktır, rencide olduk.” diyor. Sayın Başkan, merak etme; geliyor gelmekte olan.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Metanet Çulhaoğlu…

36.- Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun, 22 Kasım Türk Diş Hekimleri Günü ile Ağız ve Diş Sağlığı Haftası’na ilişkin açıklaması

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

22 Kasım, ülkemizde Türk Diş Hekimleri Günü olarak kutlanmaktadır. Diş ve diş eti hastalıkları önlenebilir, kontrol edilebilir, iyileştirilebilir hastalıklar grubuna girmekte olup alınacak koruyucu tedbirlerle hastalık oluşmadan önlenebilmektedir. Ağız ve diş sağlığının önemini vurgulaması açısından ailelere, sivil toplum örgütlerine ve devletimize önemli görevler düşmektedir. Gerek koruyucu hekimlik gerekse tedavi edici hekimlik açısından üzerine düşen sorumluluğun bilincinde olan ve bu konuda özveriyle çalışan tüm meslektaşlarımızın Diş Hekimleri Günü ile Ağız ve Diş Sağlığı Haftalarını kutlar, devletimizin de diş hekimlerimizin içinde bulunduğu sorunları ortadan kaldırmak için gerekli çabayı göstermesini bekler, saygılar sunarım.

Teşekkür ediyorum.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Tokat Milletvekili Mustafa Arslan ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ile 37 Milletvekilinin İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3911) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 285) (Devam)

BAŞKAN – 16’ncı madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin çerçeve 16’ncı maddesiyle düzenlenen 2004 sayılı Kanun’un 118’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “satış bedelini nakden ödemek zorundadır” ibaresinin “satış bedelini nakden ilgili icra dairesi hesabına ödemek zorundadır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Dursun Müsavat Dervişoğlu                     Behiç Çelik

                           İzmir                                       Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerine söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.

Buyurun Sayın Çelik. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 285 sıra sayılı Kanun’un 16’ncı maddesi üzerine görüşlerimi sunmak üzere İYİ Parti adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun toplumda bu derece yankı bulması hayra alamet değil. Bakınız, UYAP verilerine göre 2020 yılında 30 milyonu aşan icra ve iflas dosya sayısı, ekonominin aynı zamanda ne büyük bir krizde olduğunun da kanıtıdır. “Beşinci yargı paketi” diye adlandırılan bu tekliften, birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü yargı paketleri ne yaptı da bundan sonra biz ne umuyoruz? Muhalefet partilerinden sivil toplum kuruluşlarına, dernek ve vakıflardan ilgili akademik çevrelere, kendilerine yönelen görüş ve tavsiyelere kulak tıkayan iktidarın çağ dışı bir “ben yaptım, oldu” anlayışı bir kez daha karşımızdadır.

Değerli milletvekilleri, icra iflas davalarında karşılaşılan sorunlar yargısal bir düzenlemeyle çözülemeyecek kadar derin ve kronikleşmiş hâldedir. Konuya daha akılcı ve daha rasyonel bakmak zorundayız. Vatandaşlarımızın aradığı çözüme basit ve gelişigüzel hazırlanmış düzenlemelerle ulaşmak mümkün değil.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin içinde bulunduğu durum tam bir kaos, tam bir buhran, tam bir ekonomik kriz görünümündedir. Şimdi dış borcun 435 milyar dolara, hane halkı borcunun 820 milyar TL’ye, gram altının 630 TL’ye, çeyrek altının bin TL’ye çıktığı bir ekonomik düzen kuşkusuz büyük bir geçim sıkıntısı, çaresizlik, işsizlik, enflasyon anlamına gelir. Hayat pahalılığından muzdarip kitleler eriyen gelirleriyle hayatlarını sürdürmeye çalışırken elde avuçta kalan ne varsa son birikimlerini de kullanarak ayakta kalmaya çalışmaktadırlar. Bu zor dönemler milletin tarihinde nadiren meydana gelir. Bizim böyle bir zorluğu yaşadığımız tarih 1881 Muharrem Kararnamesi, 1911-1912 Balkan Harbi dönemi, 1919 işgal yıllarıdır. Biliyorsunuz, 1959 devalüasyonu, 1978 devalüasyonu, 1994 ve 2001 likidite krizi total bir kriz değildir ama bugün yaşamakta olduğumuz kriz total bir kriz olup sadece finans piyasalarını etkilemenin ötesinde, malları, meslekleri, mülkiyeti, tüm sektörleri yutan bir özellik arz etmektedir. Şunu bilmenizi isterim ki AKP iktidarı göz göre göre yangına benzinle gitmiş, krizin aşırı büyümesine ve strüktürel hâle gelmesine yol açmıştır. Bilimin kurallarına aykırı ekonomik tezler piyasalarda güveni sarsmıştır. Onun için piyasaların AKP'den beklediği tedavi edici bir işlem bulunmamaktadır.

Diğer taraftan, tarım çökertilmiştir. Bildiğiniz gibi, tarımı desteklemeyen ülkelerin bağımsızlığından söz edilemez. Tarım ve Orman Bakanının tarımdan anlamaması, bürokrasisini millî tarım politikalarına uyumlu çalıştıramaması büyük bir kayıptır. Ülkemizde hiçbir tarımsal sektör desteklenmemiştir; palyatif birtakım sözde desteklemelerin, teşviklerin amaca hizmet etmediğini en ücra köydeki çiftçinin dahi bilmesine rağmen Tarım Bakanının bilmemesi üzüntü vericidir.

Değerli arkadaşlar, ürettiğinden fazla buğday ithal eden bir ülke konumuna geldik. Bunun yanında, arpa, mercimek, nohut gibi temel hububat ve bakliyat ürünlerini de artık ithal eden bir ülke konumundayız.

Hayvancılığa gelince, zaten Anadolu feryat ediyor. İnsanlar, süt veren, buzağı veren ineklerini mezbahaya gönderiyor. Buna bir çözüm var mı? Gördüğümüz kadarıyla yok. Yarın, et fiyatlarının altınla yarışacağı bir döneme gireceğimizi bütün veriler gösteriyor.

Değerli arkadaşlar, 18 Kasım tarihinde Genel Kurulumuzda limon ve muz üretimindeki sorunlardan bahsetmiştim. Her iki ürünün yoğun üretildiği Mersin’de ne yazık ki üreticilerimiz mağdurdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Piyasa yapıcılığı birtakım rantçı ve fırsatçıların eline düşürülmüş, iktidar da buna seyirci kalmıştır. İnşallah, AKP, bu rantçı ve fırsatçılarla ittifak içinde olmaz diye temenni ediyorum.

Evet, söyleyeceğimiz çok şey var ama İcra ve İflas Kanunu’nda yapılan bu düzenlemenin ülkemiz için yararlı sonuçlar doğurmasını ümit ediyorum. Biz, her zaman hakkı, adaleti, ahlakı, dürüstlüğü savunuyoruz. Eminim ki yüce Meclis bu temel insani ve millî değerlerimizi savunan vekillerimizin her zaman mekânı olur diyorum.

Önergemizin kabulünü diliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesiyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 118’inci maddesinde yapılan değişikliğin ikinci fıkrasındaki “tescil edilemez” ibaresinin “tescillenemez” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Alpay Antmen                      Süleyman Bülbül                   Zeynel Emre

            Mersin                                  Aydın                                 İstanbul

        Rafet Zeybek                      Ömer Fethi Gürer                     Aydın Özer

           Antalya                                  Niğde                                 Antalya

   Nazır Cihangir İslam                   Özgür Karabat                  Turan Aydoğan

           İstanbul                                İstanbul                               İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, İstanbul Milletvekili Nazır Cihangir İslam.

Buyurun Sayın İslam. (CHP sıralarından alkışlar)

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çok değerli arkadaşlarım, İmran Kılıç kardeşimize Allah’tan rahmet diliyorum. İnşallah hakkını bize helal etmiştir, eğer bizim hakkımız varsa helalühoş olsun.

Değerli arkadaşlarım, hepinizin bildiği gibi, insan teki ve insan toplulukları farklılıklara sahip; renk, ırk, boy, fiziki özellikleri, zekâ, genlerimiz, aklınıza ne geliyorsa. “Bilim” dediğimiz çalışma alanı hem aramızdaki yani insan tekleri arasındaki hem de toplumlar arasındaki farklılıkları ortaya koyar yani bilimin gıdası, bilimin üzerinde çalıştığı alan aramızdaki farklılıklardır, eğer farklılık olmasaydı “bilim” denilen bir uğraşı alanı da olmazdı.

İkinci bir nokta; yine bilimin uğraştığı nokta, bu farklılıkların nasıl ortaya çıktığı ve bunların incelenmesi.

Ancak diğer yandan, bu bilimsel yani deney ve gözlem uğraşısı dışında bize kadim dönemlerden gelen bir başka bilgi türü daha var. Bu bilgi türü, farklılıklardan ziyade eşitlikten bahseder, insanın fâniliğinden bahseder -bir tevafuk oldu- yine ölümden yani insanın asli meselesinden bahseder, kralın da kölenin de varlığının aslında bizim hezeyanlarımıza bağlı çarpık bir inşa olduğundan bahseder; neticede, ölümün hepimizi eşitleyeceğinden bahseder.

Çok değerli arkadaşlarım, yine bu öğreti içinde “Beni ateşten, onu topraktan yarattın; o hâlde ben ondan üstünüm.” önermesi ve hükmü, hepinizin kutsal metinlerden hatırlayacağı gibi iblise aittir. Evet, iblisin iddiası buydu, önermenin birinci kısmı doğruydu -yani verilere göre doğruydu- o ateşten, insansa topraktan yaratılmıştı ama bunun bir üstünlük aracı olduğu konusunda elimizde herhangi bir bilgi yoktu; tamamen nefsine ve kendi arzularına, ihtiraslarına yenik düşmesiyle alakalı bir şeydi.

Değerli arkadaşlarım, bu noktada şunu belirtmeliyim ki evrendeki işleyişi ve insandaki farklılıkları ortaya koyan bilim ile bizim verdiğimiz değer yargıları tamamen farklı kategorilerdir ve bu değer yargılarını atfedenler neticede biz insanlarız. Önemli olan, bu farklılıkların üstünlük aracı olarak görülüp görülmemesidir değerli arkadaşlarım. Yani bunu bir üstünlük aracı olarak görmek, farklı olanı ötekileştirmek ve bunun üzerine bir iktidar inşa etmek ne yazık ki tarih boyunca ortaya konan uygulamalardan bir tanesi. Yine, bu görüşe, bu anlayışa baktığımızda, bunların bir anlamda kendi payına razı olmadığını ve Allah’ın ağzını bir anlamda kendi çiftliklerine çevirip diğerinin hakkına da el uzattıklarını ve onları gasbetmeye çalıştıklarını görüyoruz.

Ama öte yanda değerli arkadaşlarım, farklı olanı ötekileştirmeyen, düşmanlaştırmayan, farklı olana düşman değil de komşu olarak yaklaşmaya çalışan ve onlarla ünsiyet kurma çabasında olan bir yaklaşım daha var. Komşu olmak, bir anlamda birbirimiz üzerinde hak sahibi olmaktır, fâni olmayı beraberce kabullenmektir, paylaşabilmektir, adaleti el birliğiyle ayakta tutmaktır; kısaca, komşu, o açken tokluğu içimize sindiremediğimizdir. Bu iki yaklaşım yani bir yanda ötekileştirme, düşmanlaştırma ve tahakküm, diğer yanda ise adalet çabası kadim dönemlerden beri gelen iki yaklaşımdır değerli arkadaşlar. Evet, bugün önümüzdeki sorun da kısaca budur; farklılıklarımızı düşmanlığa çeviren ve aramızdaki bu zaafı fırsata çevirenlerin değirmenine su taşımak mı, yoksa herkesin özgürce yaşayacağı bir adil düzeni el birliğiyle kurmak ve işe helalleşerek başlamak mı? Üzerimizdeki bu tarihsel yük ancak bizlerin iradesiyle aşılabilir.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinde geçen “dahi” ibaresinin “bile” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Ali Kenanoğlu                       Züleyha Gülüm     Mahmut Celadet Gaydalı

           İstanbul                                İstanbul                                  Bitlis

        Murat Çepni                  Ömer Faruk Gergerlioğlu Mehmet Ruştu Tiryaki

             İzmir                                  Kocaeli                                Batman

                                                  Abdullah Koç

                                                        Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Ağrı Milletvekili Abdullah Koç.

Buyurun Sayın Koç. (HDP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli halkımız, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Bugün yine bu İcra ve İflas Yasası’nın değiştirilmesine dair kanun teklifi üzerinde söz aldık ve Mecliste bu kanunu görüşüyoruz.

Değerli arkadaşlar, cezaevleriyle ilgili son dönemlerde ciddi şekilde hak ihlalleriyle karşı karşıyayız. Cezaevlerinin Türkiye’de maalesef günbegün hukuksuzlukların odak noktası hâline geldiği günleri yaşıyoruz değerli arkadaşlar. Cezaevlerinde sosyal alanların tamamı Covid-19 sebep gösterilmek suretiyle kapatılmış durumdadır. Cezaevlerinde çok ağır tecrit uygulanmaktadır. Bütün dünyada açılımlar yapıldı ama cezaevlerinde bu katı uygulamalar ne yazık ki devam etmektedir. Mahpusların sağlık hizmetine erişim hakkı ciddi tehlike altındadır ve sıkıntıdadır. Doktora çıkan her mahpus döndükten sonra on dört gün -ne yazık ki- karantinaya maruz kalmaktadır. Bu nedenle, mahpusların büyük bir kısmı, karantinaya uğramamak adına doktora gitme hakkından maalesef vazgeçmektedir.

Cezaevlerinde temizlik malzemelerine ulaşma olanağı çok ciddi bir sıkıntı hâline gelmiştir. Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği Koordinatörü Berivan Korkut’un aktarımlarına göre, mahpusların beslenme sorunu olduğu ve bunun çok ciddi bir boyuta ulaştığı hususunda ciddi raporlar düzenlenmiştir. Yetişkinler için günlük iaşe bedeli olarak Hükûmet tarafından belirlenen rakam sadece 10 TL’dir. Çocuklarla kalanlar ya da hamile kadınlar için günlük iaşe bedeli ise 18 TL’dir değerli arkadaşlar. Daha çok karbonhidrat ağırlıklı beslenme ciddi bir sağlık sorunu hâline gelmiştir. Mahpuslara yeterince yemek verilmemektedir. Bana gelen bir mektuba göre, kantinlerde fahiş fiyatlar uygulanmaktadır. Cezaevleri lüks bir ticaret merkezi hâline dönüştürülmüştür.

Değerli arkadaşlar, an itibarıyla avro 15 TL, dolar ise 13 TL’ye ulaşmış durumdadır. Türkiye ciddi bir ekonomik krizle karşı karşıyadır. Bakın, bu ekonomik kriz aynı zamanda cezaevlerine de yansımıştır. Çocuk mahpusların Türkiye’deki sayıları yaklaşık olarak 1.700 civarındadır. Aileleriyle birlikte hapishanelerde kalmak zorunda olan 0-6 yaş grubundaki çocukların sayısı ise 800’e yakındır. İnsanlar açlıkla karşı karşıyadır. 1 simit 4 TL’ye ulaşmıştır. Cezaevlerine ayrılan iaşe bedeli sadece 2 simit almaya yetmektedir. İnsanları açlıkla karşı karşıya bırakmak bir işkence suçudur. Anayasa’nın 17’nci maddesi bu Hükûmet tarafından ihlal edilmektedir. Anayasa’nın 56’ncı maddesine göre devlet, herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmelerini sağlamakla yükümlüdür. Cezaevlerinde maalesef Anayasa’nın bu hükmü ihlal edilmektedir.

On binlerce siyasi mahpus var cezaevlerinde, binlerce rehine var. Bu durumda derhâl tedbir almak zorundadır bu Hükûmet. Bakın, arkadaşlarımız bu nedenle ciddi bir şekilde işkence tahakkümü altında bırakılmaktadır. Bu insanlar sizin sorumluluğunuzdadır. Bu şekildeki uygulamalarla bu Hükûmet ve mevcut olan görevlilerin hepsi suç işlemektedir; çok açıktır bu, Anayasa ihlali söz konusudur. Cezaevinde, mahallede, sokakta, her alanda toplum açlığa mahkûm edilmiştir, açlıkla yüz yüze bırakılmıştır. Bu nedenle biz bu Hükûmete sesleniyoruz: Bu anayasal suçu derhâl durdurmaları gerekiyor.

İnsanları açlıkla karşı karşıya bıraktıkları bu politikalarına derhâl son vermeleri gerektiğini belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 16’ncı madde kabul edilmiştir.

17’nci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “kaldırılmıştır” ibaresinin “çıkarılmıştır” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Dursun Müsavat Dervişoğlu                                         Aydın Adnan Sezgin

                 İzmir                                                                          Aydın

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Aydın Milletvekili Adnan Sezgin.

Buyurun Sayın Sezgin. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “İcra ve İflas Kanunu” başlıklı torba kanun teklifinin birçok noktası hakkında partimizin görüşlerini paylaştık. Ben, memleketim Aydın’da on binlerce çiftçiyi etkileyen haciz ve iflas olaylarını gündeme getirmek istiyorum.

Aydın’da ekonomik kriz ve kuraklık nedeniyle çiftçiler üretimi bırakma noktasına gelmiştir. Girdi maliyetlerindeki fahiş artış nedeniyle üretim yapmakta zorlanan çiftçilerimiz mecburen arazilerini ipotek göstererek kredi çekmektedir. Kredilerini ödeyemeyenlerin arazileri ise maalesef haczedilmektedir. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının açıkladığı ipotekli ve hacizli tarımsal arazi miktarı ekonomik krizin tarım üzerindeki yansımalarını ve tarım sektörünün ne denli kötü yönetildiğini net olarak ortaya koymuştur. Aydın’da son iki yılda 57.958 adet tarımsal arazi haczedilmiştir, ayrıca 9.760 arsa ipoteklidir.

Ekonomiyi ve tarımı bu hâle getirenler “Ekonominin kitabını yazdım.” derken doları 13 liraya yükseltenlerdir, paramızı iğdiş edenlerdir. Sayın Cumhurbaşkanının dün yaptığı konuşmadan beri vatandaş yüzde 13 daha fakirleşmiştir. “Sayın Cumhurbaşkanının etrafında zenginleşen var mı?” sorusu zihinlerdedir. Yaşadığımız kriz ülkemizin yaşadığı en derin ve en uzun süreli ekonomik krizdir ve kötü yönetimden, keyfî yönetimden kaynaklanmaktadır. Enflasyona “fiyat artışı” diyerek, zamma “fiyat ayarlaması” diyerek, karaya “ak” diyerek çözülmez bu kriz. İYİ Parti olarak, ekonomik kriz başlamadan çok önce krizin yaklaştığını görerek uyarılarda bulunduk, çözüm yollarını ve çarelerini de açıkladık; iktidar bizi dinlemedi, sıkıntısını -ufak bir azınlık hariç- topyekûn çekiyoruz.

Değerli arkadaşlar, tarımdaki haciz sayısında yaşanan artış, tarımsal üretimin düşmesi demektir; bu da genel üretimin daralması ve ekonominin yavaşlaması anlamını taşımaktadır. Mevcut tablo, Aydın’da tarımsal üretimin daha da düşüşe geçeceğini ortaya koymaktadır. Aydın’da çiftçilerimiz çok uzun zamandan beri bugünkü kadar mağdur, üzüntülü ve şikâyetçi olmamıştır. Aydın böylesine ıstırap içindeyken iktidarın bazı mensupları Aydınlı çiftçileri savurganlıkla suçlayarak “Ayranın yok içmeye, tahtırevanla gidersin ekin biçmeye.” ifadesini kullanabilmektedir. Çiftçilerle böyle alay edenler, önce çiftçinin neden içecek ayranı olmadığını dert edinmelidir. Aydın’da hiçbir yerde lüks traktör derdinde olan çiftçi, üretici bulunmamaktadır; zaten kimsenin böyle bir gücü de yok. İktidar mensupları çiftçimize kağnıyı ve kara sabanı uygun görüyor olabilir ancak biz bunu kabul etmeyeceğiz asla. Aydın’da besiciler de çok büyük mağduriyet yaşamakta, hatta köylerini terk etmek zorunda kalmaktadır.

Sayın Genel Başkanımız geçen haftaki grup toplantımızda partimizin tarıma verdiği önemi ve sorunlara çözüm önerilerimizi kamuoyuyla paylaşmıştır. Bu çerçevede, Atatürk’ün mirasına ve tarımla ilgili vizyonuna uygun olarak hazırlanmış olan Atatürk Orman Çiftliği Tarım Bilimleri Akademisi Projemizin de tarım sektörüne hayırlı olmasını diliyorum.

Değerli arkadaşlar, sözlerime son verirken ekonomimizin bütünü açısından da bir endişeye değinmek istiyorum: Birleşik Arap Emirlikleri Veliaht Prensinin yarın Türkiye’ye yapması planlanan ziyareti sırasında Varlık Fonu yönetimindeki birçok şirketin “haraç mezat” anlayışıyla kelepir fiyatına bu ülkeye satışı söz konusu olabilir. İktidarı ve Varlık Fonu Başkanını ulusal varlığımızı bu şekilde peşkeş çekmemesi için uyarıyoruz. Böyle bir keyfî tasfiyenin vebali ağır olur.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinde geçen “şeklinde” ibaresinin “biçiminde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Ali Kenanoğlu                        İmam Taşçıer                  Züleyha Gülüm

           İstanbul                              Diyarbakır                              İstanbul

Mahmut Celadet Gaydalı                  Murat Çepni      Ömer Faruk Gergerlioğlu

             Bitlis                                    İzmir                                  Kocaeli

                                                 Hasan Özgüneş

                                                      Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş.

Buyurun Sayın Özgüneş. (HDP sıralarından alkışlar)

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Değerli arkşadaşlar, herkesi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakanımız Hasan Fehmi Güneş Bey ve Sayın Milletvekilimiz İmran Kılıç için Allah’tan rahmet diliyoruz, mekânı cennet olsun; ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum.

Değerli arkadaşlar, bu DEDAŞ hikâyesini çokça dile getirdik, gerçekten bir terör örgütüne dönüştü. Şırnak’ın Güçlükonak ilçesine bağlı Gümüşyazı köyünde bir haftadır elektrik kesik. AKP’li arkadaşlardan ricamız; bir inceleyin, bir sorun, nedir. “Direklere saati çıkaracağız.” diye oradaki halkla gürültülü hâle gelmişler, bir haftadır kesmişler. İkincisi, kadın ya, itiraz etmiş, şöyle olsun, böyle olsun ya da şuraya koyun… 9 kadın arkadaşımız ve 1 erkek gözaltında, bilgi yeni geldi yani.

Değerli arkadaşlar, ikinci husus Şırnak kömür ocakları çalışanlarına ilişkin. Bugün itibarıyla 33 kişi gözaltında, çalışanlar bunlar. Ocakları müteahhitlere verdiler, rantını müteahhitler yiyorlar ama oradaki çalışanları gözaltına niye aldılar? Her tarafta kalekol var, karakol var, gözetleme kuleleri var; efendim “Siz yardımda bulunmuşsunuz...” E, kime? Soylu her gün çıkıyor “Biz bitirdik.” diyor. Madem kimse yok, bu yardım ve yataklık nereden çıkıyor? Dolayısıyla, buradaki amaç halkı sindirmek, halkı mimlemek, suçlu pozisyonuna düşürmek, gözaltında eziyet etmek. Tam bir haftadır gözaltındalar.

Diğer bir husus, yine Şırnak’ın önemli problemlerinden, etap dışı konutlar; 1.200 vatandaşı ilgilendiriyor. 2016 itibarıyla bunlara para ödemek istiyor AKP Hükûmeti. E, peki, o zamanın fiyatıyla vermek istiyorlar. O zaman 1 torba çimento 16 TL’ydi ve 1 ton demir 1.700 TL’ydi, arsa ucuzdu; şimdi 1 ton demir 10 bin liraya çıkmış, 1 torba çimento 50 lira, arsa defalarca katlanmış; aynı fiyatı vermek istiyorlar.

Ben size bir örnek göstermek istiyorum: Reşit Gerez’in bir binası vardı. Arsası, 3 katlı binası, 3 daire, toplam 435 metrekare; kendisine verilmek istenen para 290 bin lira. Şimdi, değerli arkadaşlar, oranın arsasını bile bu kadar paraya alamazsınız. Peki, hani diğer 3 daire? Şimdi, bu kadar mağdur etmenin anlamı yok. Biraz, hani “vicdan” diyoruz ya… Gerçi boşuna çağrıda bulunuyoruz.

Şırnak Devlet Hastanesine geçen gün bir hastamızı götürdük -ben kendim ilgilendim; değerli arkadaşlar, üç saat beş saat hastane aradım- teknik donanımı zayıf, personel az, bakamıyorlar. Dediler: “Biz burada ameliyat yapamayız.” “Nereye götürelim?” “İşte, bir yer arayın.” Ben kendim… Bir sürü insanı devreye koymuşuz, zor bela efendim Diyarbakır’da bir yer bulabildik. Bir an önce teknik donanım sağlanmalı, personel güçlendirilmeli; bir de Sağlık Bakanının verdiği sözü tutması lazım, bölge hastanesini bir an önce yapmaya çalışsınlar. Değerli arkadaşlar, “Menderes Kış” diye bir arkadaşımız, kendisi şu an engelli, Ağrılı bir vatandaş, kendim de görüştüm kendisiyle. Ne diyor? Diyor ki: “Beni Sembol İnşaat Kazakistan’a işçi olarak götürdü, kayıt dışı çalıştırdı ve ben iskeleden düştüm, sakat oldum. Beni önce Türk Kazak Üniversitesi Hastanesine götürdüler…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) – Beş gün sonra İstanbul Zeytinburnu’nda Özel Avrasya Hastanesinde bir muayene yaptırmışlar “Eve götürüyoruz seni, on gün sonra getirip ameliyatlarını yapacağız.” demişler, o gün bugündür aramamışlar ve kendisi sakat kaldı. AKP’li yöneticilere iletiyoruz, bu tür vatandaşların… Seyhan şirketi, sahibi Burhan Seyhan, TK İnşaat bu tür şeylerle uğraşıyorlar. Siz niçin bunlara engel olmuyorsunuz, onu sormak istiyorum. Bu vatandaşların hakkını arama gibi bir göreviniz var mı? Sorumluluk alıyor musunuz almıyor musunuz? Böyle bir düşünceniz var mı?

Diğer bir husus, arkadaşlar, daha önce de dile getirdim, Servet Peker, Erzurum’un Hınıs ilçesinden, Zaho’da rehin durumda, pasaportu elinden alınmış. Taşeron olarak çalışmış…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) – Tamamlayamadık.

Yani orada çalışmış, şu anda ne parasını alabiliyor ne geri gelebiliyor. AKP’li arkadaşlara söylüyoruz: Bu bizim vatandaşımız. Oranın Duhok Valisine bir telefon edin, deyin: “Bu vatandaşımızın hem parasını vermiyorsun hem pasaportuna el koymuşsun, orada tutuyorsun.” (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesindeki “şeklinde” ibaresinin “olarak” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Alpay Antmen                      Süleyman Bülbül                   Zeynel Emre

            Mersin                                  Aydın                                 İstanbul

        Rafet Zeybek                          Aydın Özer                Ömer Fethi Gürer

           Antalya                                Antalya                                  Niğde

       Turan Aydoğan                                                              Burcu Köksal

           İstanbul                                                                Afyonkarahisar

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal.

Buyurun Sayın Köksal. (CHP sıralarından alkışlar)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, önceki Bakanlarımızdan Hasan Fehmi Güneş’e ve AKP Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’a Allah’tan rahmet; ailelerine, sevenlerine sabırlar diliyorum.

Gün geçtikçe dibe çöken ekonomide İcra ve İflas Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’ni konuşuyoruz çünkü millet ya iflas ediyor ya icralık oluyor. İcra dosyalarının sayısı 23 milyonu geçti. Dolar 13 liraya doğru koşuyor, Türk liramız hızla değer kaybediyor ve Türk lirası değer kaybettikçe de yoksullaşıyoruz. “Para, tıpkı bayrak gibi, tıpkı millî marş gibi bir ülkenin gücünü, itibarını, bağımsızlığını simgeler. Paranın itibarı milletin itibarıdır.” diyor Erdoğan 1 Mart 2012 tarihli “tweet”inde. Peki, o zaman, kötü yönetimleri yüzünden Türk lirasının itibarını sarsmaya kalkanlara, paramıza hızla değer kaybettirenlere ve hâlâ daha “Dünya bizi kıskanıyor.” diye nutuk atanlara şimdi ne diyelim siz söyleyin.

Zamlarla güzel ülkemizi ne hâle getirdiniz? 95 liradan aşağıya 5 kiloluk ayçiçeği yağı yok. Vatandaş eskiden 18 kiloluk büyük tenekelerle aldığı ayçiçeği yağını neredeyse gramla alacak hâle geldi. Eskiden 5 kiloluk tenekelerle alınan peynirin şimdi 1 kilosunu bile alamıyor. Eskiden kömürü tonla alırdı, şimdi tek torbasını zor alıyor. Sizin yüzünüzden milyonlarca emekli ve asgari ücretli açlık sınırının altında yaşamaya mahkûm oldu, insan bir hicap duyar.

Kara kış çetin geçecek, millet geçinemiyor, doğal gaz faturalarını ödeyemiyor. “Fon oluşturun, yardım edin.” diyoruz, Enerji Bakanı çıkıyor “Kombiyi kısın.” diyor. Ya, ne kısması, milleti kombiyi kapatacak hâle getirdiniz, doğal gaz faturaları o kadar yüksek ki.

İşsizlikte rekor kırdınız ama saray ve etrafındakiler aldıkları çifter çifter maaşlarla mutlu mesut yaşıyorlar. Burada, bakın, en düşük alan çifter maaşlı yandaşınız 62 bin lira alıyor. Onlar mutlu mesut yaşıyor; KPSS’den 83 puan alıp ataması yapılmayan ve işsizlik yüzünden inşaatlarda çalışan 23 yaşındaki Fedai Öğretmen elektrik akımına kapılıp hayatını kaybederken işte o çift maaşlı bürokratlarınız sıcacık evlerinde keyif sürüyor. Bu gencecik öğretmen 83 puan aldığı hâlde atamasını yapmadınız ve inşaatlarda çalışırken hayatını kaybetti, bunun vebali bütün AKP Grubunun üzerindedir.

Pandemi nedeniyle, 5 havalimanı işletmesinin devlete ödemesi gereken 2 milyon dolar kira bedelini silip 2 milyonluk kira bedelini yirmi beş yıl ertelerken çiftçinin Tarım Kredi borçları için cayır cayır haciz işlemlerine devam ediyorsunuz. Borçlar demişken, icra daireleri yetmiyor artık. Dosya sayısı o kadar çok artıyor ki icra dairelerine sığmıyor, ek bina yapıyorsunuz ve milletin borcunu ödeyemez hâle gelmesinden sorumluluk duyacağınıza, icra dairesine yapılan ek binanın önünde Belediye Başkanınız sanki fabrika, iş yeri açıyormuş gibi gülerek poz veriyor. İşte Afyonkarahisar’da icra dairesine yaptığınız ek binanın önünde bir de gülerek poz veriyorsunuz. Milletin dosyası artmış, icralık olmuş, o dosyalar daireye sığmıyor, bunun için bina yapılıyor ve bu bina yapımından da mutluluk duyuyor Belediye Başkanınız.

“68 tane yeni cezaevi açıyoruz.” diye övüneceğinize ayçiçeği yağı fabrikaları, şeker fabrikaları, kâğıt fabrikaları açmış olsaydınız bugün bu hâlde olmazdık. Tarım politikanız, ekonomi politikanız, eğitim politikanız dökülüyor ama bakıyorum, eğitim sistemi çöktükçe Millî Eğitim Bakanı kendini başarılı sayıyor; saman, buğday, canlı hayvan, et ithal ettikçe, çiftçi borca battıkça Tarım Bakanı kendini başarılı sayıyor; dolar, euro, işsizlik, yoksulluk rekora doğru gittikçe Erdoğan kendini başarılı sayıyor; “Öncelikle, gündemimizde emeklilikte yaşa takılanlar yok.” diye milyonlarca EYT’liyle resmen dalga geçen, kadro dışı kalan taşeronlara karşı verdiği kadro sözünü tutmayan Çalışma Bakanı kendini başarılı sayıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Soruyorum size: 5’li çeteye verilen ihaleleri dolar ve euro bazında verip yandaşlarını çifter maaşlara boğanlar, şekerden una, kömürden yağa, her şeye neredeyse saatlik zam yapanlar, vatandaşı açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşamaya mahkûm edenler ekonominin kitabını mı yazıyor, vatandaşın defterini mi dürüyor?

Genel Kurula saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 17’nci madde kabul edilmiştir.

Sayın Enginyurt, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

37.- Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın ve İçişleri eski Bakanı Hasan Fehmi Güneş’in vefatına ve Cumhurbaşkanının 13,5 TL’ye çıkan dolar için ne diyeceğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Hasan Fehmi Güneş ve Kahramanmaraş Milletvekilimiz İmran Beyefendi’yi rahmetle anıyorum, mekânları cennet olsun.

Sayın Başkanım, Sayın Cumhurbaşkanımız bir kitap yazdı, yazdığı kitap ekonomi üzerine. Bugün kitabı okuma fırsatı buldum. Dolar 13,5; maalesef ülke iflasa gidiyor, batıyor. Sizin aracılığınızla… Sayın Cumhurbaşkanımız -şu kitapta- 13,5’a çıkan dolar için ne diyecek? Ülke nasıl düzelecek, nasıl ayağa kalkacak? Yani bazı AKP vekillerinin dediği gibi, porsiyonları mı azaltacağız, domatesi teke mi düşüreceğiz yoksa 1 kilo eti 100 grama mı çekeceğiz? Sayın Cumhurbaşkanımız bir cevap verirse çok memnun olurum. Ülke batıyor, memleket batıyor; millet “Bir çare...” diyor.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Tokat Milletvekili Mustafa Arslan ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ile 37 Milletvekilinin İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3911) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 285) (Devam)

BAŞKAN – 18’inci madde üzerinde 1 önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Dursun Müsavat Dervişoğlu                                                    Hüseyin Örs

                 İzmir                                                                        Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs.

Buyurun Sayın Örs. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 18’inci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, ilgili maddeyle, 2004 sayılı Kanun’un 126’ncı maddesi değiştirilmekte; elektronik satış portalında yapılacak satış ilanında, ipotek sahibi alacaklılar ile diğer ilgililerin taşınmaz üzerindeki haklarını, faiz ve masrafa dâhil olan iddialarını evrakı müsbiteleriyle on beş gün içinde icra dairesine bildirmeleri gerektiği, aksi hâlde hakları tapu siciliyle sabit olmadıkça satış bedelinin paylaşmasından hariç kalacakları ve bu hususların irtifak hakkı sahipleri için de geçerli olacağı hususu hüküm altına alınmıştır.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ’ye mensup arkadaşlar ne derler bilmem ama Türk lirası haftalardır, hem de kesintisiz bir şekilde değer kaybetmeye devam ediyor; dolar aldı başını gidiyor. AK PARTİ Genel Başkanı Sayın Erdoğan 24 Haziran seçimleri öncesi “24’ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle, şununla, bununla nasıl uğraşılır göreceksiniz.” demişti. 24 Haziranda Sayın Erdoğan yetkiyi aldı almasına da “Uğraşacağım.” dediği “şu, bu” bugün ne durumda acaba ona bakalım bir de.

Değerli arkadaşlar, Haziran 2018’de 4,6 TL olan dolar, geçtiğimiz hafta yani beş gün önce perşembe günü 11 TL’ydi, bugün 13 TL’yi gördü. Ben bu kürsüden inince dolar kaç lira olacak onu da Allah bilir. 24 Haziran 2018’de 5,5 TL olan euro, bugün 15 TL’ye çıktı. 24 Haziran 2018’de 186 lira olan gram altın 700 TL’yi geçti bugün.

Değerli arkadaşlar, enflasyona bakalım bir de. Haziran 2018’de 15,39 iken Ekim 2021’de 19,89 olmuş, hem de TÜİK verisi enflasyon rakamı bu yani çarşı pazar enflasyonu değil. Kıyaslamalara işsizlik, kişi başına gelir, kamu borcu, millî gelir, net döviz rezervi ve kredi ve kredi kartı borcu gibi rakamları da ekleyebiliriz.

Değerli arkadaşlar, 24 Hazirandan bugüne durumun özeti şudur: Yetkiyi aldınız ama döviz, işsizlik ve yoksulluk rekora doymuyor. Ben size bir şey söyleyeyim mi AK PARTİ’li arkadaşlar: Keşke şununla, bununla uğraşmasaydınız, keşke kurcalamasaydınız; uğraştığınız her iş kötüye gitti, kurcaladığınız her şeyi bozdunuz. Bize faizle nasıl mücadele edilir gösterecektiniz; hani, neredesiniz? Döviz nasıl yükselmeyecek, dolar nasıl artmayacak bize gösterecektiniz; hani, neredesiniz? Siz, milletimizi dizginlenmeyen bir dolar kuruyla karşı karşıya bıraktınız; hâlâ daha, bildiğinizi okumaya, sorumsuzca konuşmaya, sorunları halının altına süpürmeye devam ediyorsunuz.

Bir de “Dolar artıyor da ne olur?” diyenleriniz var. Ne mi oluyor aziz kardeşim? Milletin alım gücü düşüyor. Dolar arttıkça esnaf sattığının yerine yenisini koyamıyor, rafı boşalıyor. Dolar arttıkça çiftçinin mazotu, gübresi, ilacı, tohumu zamlanıyor. Dolar arttıkça temel tüketim maddelerine zam geliyor. Dolar arttıkça elektrik, doğal gaz faturaları el yakıyor. Dolar arttıkça vatandaş kömür alamıyor, “Kışı, ayazı nasıl geçiririm?” diye kara kara düşünüyor. Dolar arttıkça firmalarımız zora giriyor, batıyor. Kurdaki 1 TL’lik artış dış borcumuzu 450 milyar lira artırıyor. Daha ne olsun!

Değerli arkadaşlar, bunu söylerken içim yanıyor ama söylemek zorundayım. Bugün, Türkiye ekonomisi yönetilmiyor, Türkiye ekonomisinin kaptan köşkünde kim var kim yok belli değil, ekonomide politikasızlık temel politika hâline gelmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Çok özür dilerim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Böyle bir ekonomide istikrardan nasıl bahsedebiliriz? Faizin talimatla düştüğü nerede görülmüştür arkadaşlar? Para Politikası Kurulu çelişkili kararlarına her gün bir yenisini ekliyor. Ne diyorlar? Şu anda enflasyonu artıran her şey geçiciymiş, para politikasının etki alanının dışındaymış; böyle söylüyorlar. “Ne yapalım ‘Faiz indirin.’ talimatı aldık, buna da mazeret bulmamız lazım.” diyemiyorlar çünkü.

Değerli arkadaşlar, aziz milletimiz tüm bu gerçekleri görüyor, biliyor. Karış karış gezdiğimiz Anadolu’nun sokaklarından bir ses yükseliyor, milletimiz bu beceriksiz iktidara “Artık yeter.” diyor. Artık millet bizi çağırıyor, milletimiz artık İYİ Parti iktidarını istiyor.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 18’inci madde kabul edilmiştir.

19’uncu madde üzerinde 1 adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Dursun Müsavat Dervişoğlu                                                Orhan Çakırlar

                 İzmir                                                                         Edirne

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Edirne Milletvekili Orhan Çakırlar.

Buyurun Sayın Çakırlar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ORHAN ÇAKIRLAR (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 19’uncu maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Gelişen teknolojiye, çağa ve dünyadaki yeniliklere ayak uydurmak için eğitimin ne kadar önemli olduğunu unutmamak gerekir. Bu sebeple, başta Başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere eğitimin ana karakteri olan tüm kıymetli öğretmenlerimizin yarın kutlayacağımız 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü candan kutluyorum.

Görüşülmekte olan kanun teklifi kamuoyunda “beşinci yargı reformu paketi” olarak lanse edilmekte olup gerçekte ise teknolojiye uyum sağlamak için bazı uygulamaların düzenlemesini içermektedir. “Adalet” kavramının zedelendiği bugünlerde beklerdik ki yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını güçlendirecek adımlar atılsın. Unutulmamalıdır ki kanunlar, büyük sineklerin delip geçtiği, küçük sineklerin takılıp kaldığı örümcek ağına benzerse yargının bağımsızlığına gölge düşer.

Değerli milletvekilleri, tarım sektöründeki iklim değişikliği, artan kuraklık, dövizde yaşanan aşırı dalgalanmalar, ihracata dayalı politikalar ve girdi maliyetlerindeki önlenemez artışlarla beraber Hükûmetten beklediği desteği alamayan çiftçilerimiz zor günler yaşamakta. Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarına göre, 2011 yılından günümüze ülkemizdeki çiftçilerimizin sayısı yarı yarıya azalmış bir vaziyettedir. Genç nüfusun kırsal kesimden uzaklaşarak şehir merkezlerinde yaşaması da doğal olarak gençlerimizin tarımdan uzaklaşmasına neden olmaktadır. Tarımla uğraşan vatandaşlarımızın yaş ortalamasının 60 olduğu göz önünde bulundurulduğunda tarımda üretime yönelik önlemlerin alınması gerekmektedir. Aksi takdirde on beş-yirmi yıl içerisinde ülkemizde yerli çiftçi bulamaz hâle geleceğiz. Yakın menfaatler, uzak tehlikeyi görmemize engel olmamalı.

Üretimden vazgeçerek tarımdan uzaklaşan çiftçimizin yanı sıra besicilikle uğraşan vatandaşlarımızın durumları da pek parlak değil. Olağanüstü bir şekilde artan yem fiyatları karşısında besiciler zor günler geçirmekte. Sadece yem fiyatları değil, ilaç maliyetleri dahi besicileri etkilemekte. Bu yıl ülkemizde ilaç maliyetinden kısmak için aşı yaptırmayan birçok besici, hayvanlarının hastalıklarıyla mücadele etmekte. Süt hayvancılığı yapanlar, her geçen gün maliyetin artmasına rağmen süt fiyatlarında beklenen artışın yaşanmamasına tepkili. 1 litre süt fiyatı ile 1 kilogram yem fiyatı birbirini karşılamayacak yere gelmiş fakat hâlen daha süt hayvancılığı yapanları düşünen yok. Hükûmetin yanlış tarım politikaları üreticiyi batırmakta veya -şartlar altında- üretmeyi bırakmaya zorlamaktadır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin birçok yerinde olduğu gibi Edirne ilimizde buğday ekim dönemi içerisindeyiz. Buğday üreticilerimiz bir yandan kuraklıkla uğraşırken bir yandan da artan girdi maliyetleriyle mücadele ediyor. Üretici geçen yıl DAP gübresini 2 lira 20 kuruştan alırken bu yıl 9 lira oldu; belki bugün daha da arttı dövizin aşırı artışı sebebiyle. Üre gübre geçen yıl 1 lira 80 kuruşken bugün 11 lira. Gübreyi atamıyorlar ve tarlalarına gübre atmaktan kaçınıyorlar. Bu durum da maalesef verim düşüklüğüne neden olacaktır. Buğday üreticimiz mevcut girdi maliyetlerinin ürünü karşılayamayacağını düşündüğü için yüzde 30 civarında gübresiz ekim yapmakta, yine yüzde 30 civarında eksik gübre atmakta. Geçen yıla oranla buğdayda 2 milyon hektar civarında ekim yapılamayacağı da hesaba katıldığında, bu sene buğday rekoltesinde düşüş kaçınılmaz olacaktır. Bitkisel yağ üretimimiz büyük ölçüde ayçiçeğinden karşılanıyor. Son zamanlarda kanola üretimimizin de devreye girmesiyle kanoladan yağ üretilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ORHAN ÇAKIRLAR (Devamla) – Kanolaya 80 kuruş verilirken ayçiçeğine geçen yılki gibi 50 kuruş destek verilmiştir. Birçok üründe destekleme fiyatları düşük kalmış; fiyatları tekrar gözden geçirmeniz gerektiğini ifade eder, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 19’uncu madde kabul edilmiştir.

Buyurun Hasan Bey.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

38.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı’nın, Kastamonu’da 11 Ağustosta yaşanan sel felaketi sonrası vatandaşın yaşadığı mağduriyetin bir an önce giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

HASAN BALTACI (Kastamonu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Kastamonu’da 11 Ağustosta yaşanan sel felaketinde 3 can kaybının yaşandığı İnebolu ilçemizin Özlüce, Çaykıyı ve Çaydüzü köyleri ile Güneşli köyü Hızaryanı Mahallesi’nde vatandaşlarımız kaderine terk edilmiştir. Bir diğer deyişle sel gitmiş kum kalmıştır. Felaketin ilk haftasında bakanların, koordinatör valilerin, kaymakamların verdikleri sözlerin yerinde yeller esmektedir. Sel sularının getirdiği rüsubat hâlen temizlenmemiş, evlerin foseptikleri dolmuş, köy yolları hâlen yapılmamış; aylar geçmesine rağmen afetzedelerin büyük çoğunluğu beyaz eşya yardımı alamamıştır. Seralarını, bahçelerini kaybeden vatandaşlarımız çaresiz. Medet umdukları kurumlardan “Köy sakinleri olarak imece usulü yapın.” cevabını alan muhtarlarımız yalnız bırakılmıştır.

Bir kez daha AKP iktidarına sesleniyoruz: Yardım kampanyasında toplanan 996 milyon lira son kuruşuna kadar afetzedeler için harcanmalı, mağduriyetler bir an önce giderilmelidir.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Tokat Milletvekili Mustafa Arslan ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ile 37 Milletvekilinin İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3911) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 285) (Devam)

BAŞKAN – 20’nci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk yönergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Dursun Müsavat Dervişoğlu                                                  Feridun Bahşi

                 İzmir                                                                         Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Antalya Milletvekili Feridun Bahşi.

Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 285 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 20’nci maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye'de genel yargı bağımsızlığı, adil yargılanma hakkı, yasaların doğru uygulanıp uygulanmadığı konularında bugüne kadar yeterince konuştuk ama hâlâ bir arpa boyu yol alamadık. 2019 yılında yol haritası çizilen ve 2023 yılına kadar sürecek olan 9 amaç, 63 hedef ve 256 faaliyetten oluşan Yargı Reformu Strateji Belgesi kapsamında görüştüğümüz bu beşinci yargı paketi. “Öncesinde görüşülüp yasalaşan 4 paketten sonra yargıda bir iyileşme oldu mu?” diye soracak olursanız bunun cevabını yapılan kamuoyu araştırmaları vermektedir. Bırakın diğer partilerin seçmenini, AK PARTİ seçmeninin bile yargıya güveni ve yargıdan beklentisi kalmamış. AK PARTİ seçmeninin yüzde 36’sı yargıya güvenmiyor. Uluslararası yargıya güven endeksi sonuçları ise zaten ortada. Türkiye’nin sorunları sıralamasında ilk sırada yoksulluk varken 2’nci sırada adalete güvensizlik var.

Değerli milletvekilleri, daha önce de defalarca söylediğimiz gibi, asıl sorun yargı bağımsızlığının sağlanamaması, uygulayıcıların eğitimindendir. Geçen yıl yine bugünlerde hukuk fakültelerinin durumunu konuşmuş, dekanların neredeyse yarısının hukukçu olmayanlardan, hatta veteriner hekimlerden, ilahiyat hocalarından oluştuğunu, eğitim verenlerin de yine hukukçu olmadığını ya da yeterli akademik kariyere sahip olmadıklarını dile getirmiştik. Geçen yıldan bugüne değişen bir durum var mı; takdiri sizlere bırakıyorum. Hukuk fakültesi eğitimi görmemiş hocalar nasıl olacak da yarının hâkimini, savcısını, avukatını yetiştirecek? Bu okullardan mezun olan gençlere bir ülkenin olmazsa olmazı yargısını nasıl emanet edeceğiz? Yine, hukuk eğitimi almamış, hukuk fakültesinde çalışmamış, hâkim, savcı veya avukat olma ehliyetine sahip olmayan akademisyenler nasıl olur da hâkim, savcı ve avukat yetiştiren okulları yönetirler ya da bu hocalar kendi çocuklarını kendilerinin eğitim verdiği veya yönettiği okullara hukuk eğitimi alması için gönderirler mi?

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de başta ilahiyatçılar olmak üzere pek çok çevrede en çok telaffuz edilen kelimelerden ikisi “ehliyet” ve “liyakat”tir. Bu çevrelerce, sıkça, işi ehline vermeyen kavimlerin batacağı söylenegelir. Yine, hukukçu olmayıp hukuk dersi veren hocalara soruyorum: Sizin, eğitimini görmediğiniz dersleri vermeniz ehliyet midir? Kendinizin mezun olmadığı bir fakülteye dekan olarak atanmanız liyakat midir? Eğer işi ehline vermeyen kavimler batıyorsa, hiç kuşkunuz olmasın, hukukçu olmayan kişilerin ders verdiği ve hukukçu olmayan dekanlar tarafından idare edilen hukuk fakültelerinden mezun olanlara ülkenin adalet sistemini teslim ederseniz bu ülke batar ve batıyor. Biz ülkenin tepeden tırnağa liyakatsiz ve ehliyetsizlerin elinde battığını görüyoruz. Hukukçunun hukuk eğitim düzeyi arttırılmadıkça dünyanın en iyi yasalarını da çıkarsanız adalete güveni, yargı bağımsızlığını veya adil yargılanma hakkını sağlayamazsınız. En iyi yasalar kötü uygulayıcılar elinde kötü sonuçlar doğurur, en kötü yasalar da iyi uygulayıcılar elinde iyi sonuçlar doğurur.

Değerli milletvekilleri, yine, yıllarca yargı çalışanlarının özlük haklarıyla ilgili birçok açıklama yaptık, yasa teklifi verdik; sorunları, araştırma ve soru önergeleriyle dile getirdik. Nedir bu başlıca sorunlar: İnfaz koruma memurlarının güvenlik sınıfına alınması, yardımcı hizmetler sınıfının kaldırılması, ek göstergelerin yükseltilmesi, müdürlük atamalarında yandaşa değil, liyakate önem verilmesi ve Devlet Memurları Kanunu’na tabi olarak hizmet veren ve genel idari hizmetler sınıfında olan Adalet personelinin adalet hizmetleri sınıfı oluşturularak bu sınıfa dâhil edilmeleri. Bu çıkarılan yargı paketlerinden bu sorunlara da eğilmesini beklerdik ama maalesef, bu sorunların çözümü yine bir başka bahara kaldı.

Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesindeki “fıkrasında yer alan” ibaresinin “fıkrasındaki” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Alpay Antmen                      Süleyman Bülbül                   Zeynel Emre

            Mersin                                  Aydın                                 İstanbul

        Rafet Zeybek                      Ömer Fethi Gürer                     Aydın Özer

           Antalya                                  Niğde                                 Antalya

      Vecdi Gündoğdu                                                           Turan Aydoğan

          Kırklareli                                                                         İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ekonomide yaşanan sorunların bazı teknik düzenlemelerle çözüleceğini düşünmek temel sorunları görmezden gelmektir. İflaslarla, icralarla milletin başına sardığınız ekonomik darboğaza elektronik ortamlarda çözüm bulunacağını sanmak ise tam bir çaresizliktir. Asıl sorun, icra dairelerindeki iş yoğunluğunun neden kaynaklandığıdır, yapısal tedbirlerin neden yirmi yıldır alınmadığıdır. AKP'nin halka cefa, yandaşa sefa sunan ekonomik modeli sayesinde üretimden uzaklaşılmış, dışa bağımlı hâle gelinmiş, kamu kaynakları yok pahasına yandaşa aktarılmış, ekonomide ortak akıldan uzaklaşılmış, kurumların içi boşaltılmış, sadece tabelası kalmış, eski Ekonomi Bakanının deyişiyle “At izi it izine karışmış.”

Sayın milletvekilleri, tablo gerçekten zifirî karanlık. TÜİK'e göre enflasyon yüzde 19,9, vatandaşın yaşadığı enflasyon yüzde 50’lerin üzerine çıkmış, aralıksız zam sağanağı ise devam ediyor, işsizliğin yüzde 30’lara fırladığı günleri yaşıyoruz. UYAP verilerine göre, bu yıl ocak–kasım arası icra iflas dairelerine toplam 6 milyon 328 bin yeni dosya gelmiş, geçen yılın aynı dönemine göre artış 1 milyon 163 bine çıkmış. Vatandaşlarımızın bankalara, finansman şirketlerine, TOKİ ve varlık yönetim şirketlerine olan toplam borcu 1 trilyon 24 milyar liraya ulaşmış, anne babalar çocuklarına harçlık veremez hâle gelmiş, ekonomik bunalım sosyal patlamaları, intiharları tetiklemeye başlamış. Yirmi yıllık AKP yönetiminin sonunda et yemek AKP’liye, dert yemek emekliye kalmış. Sefa sürmek AKP’liye, cefa çekmek emekliye, işçiye kalmış. Lüks araçta pudra çekmek AKP’liye, sabır çekmek yine, fakire, yoksula kalmış. Ejder meyvesi AKP’liye, kuru ekmek ise emekliye reva görülmüş.

Bir gün uyanıyoruz, bakıyoruz, Sayın Erdoğan “Merkez Bankası Başkanını görevden aldık çünkü laf dinlemiyordu.” diyor. E, bir bakıyoruz, alkışlıyorsunuz. Ertesi gün kalkıyoruz, yine, Sayın Erdoğan Merkez Bankası bağımsız değil mi? Bırakın, bağımsız olarak karar versin.” diyor; e, bakıyoruz, yine alkışlıyorsunuz. E, sormak lazım, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!

Yıl başında 7,36 olan dolar 12 lirayı geçti, millî paramızdaki değer kaybı on bir ayda tam yüzde 65’e ulaştı. Döviz kurlarındaki yükseliş nedeniyle tüm mal ve ürünlere yağmur gibi değil, dolu gibi zamlar yağıyor; ne yazık ki geliyor ve gelmeye de devam edecek. Sözde yerli ve millî Hükûmete baktığımızda, ışık hızıyla ülkemizi yabancı para sahipleri için ucuz, kelepir bir ülke hâline getiriyor. Ülkemizin sanayi kuruluşları, turizm ve üretim tesisleri, taşınır, taşınmaz varlıkları yabancılar tarafından yok pahasına fiyatlara kapışılacak, âdeta yağmalanacak, daha sonra da varlıklarımızın yabancılara geçmesi ulusal ekonomide kontrolün kaybedilmesine de maalesef, neden olacaktır.

Ekonominin kitabını yazanların milletin defterini dürdüğü, bugünümüzü karanlığa gömdüğü yetmedi; çocuklarımızı, torunlarımızı ekonomik esarete sürüklüyorlar. Yirmi yıl önce millete refahı vadedenler, şimdi sevap vadeder hâle geldiler.

Sayın milletvekilleri, AKP, kış öncesinde milletimizi iyice korumasız bırakmıştır. Hiç vakit geçirilmeden kurulacak kara kış fonundan yaklaşık 10 milyon emeklimize, 8 milyon işsizimize, ayakta durmaya çalışan 2 milyon esnafımıza ivedi olarak kış desteği verilmelidir.

Kriz ekonomik olmaktan çıkmıştır; temel sorun yönetim krizidir, tek adam krizidir, hukuksuzluk krizidir, siyasi krizdir. Krizin çözümü ise görevde kaldıkça vatandaşını her saat, her dakika fakirleştirenlerin hesap vereceği sandıktır. “Erken seçim” demiyoruz, “hemen seçim” diyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 20’nci maddesinde geçen “şeklinde” ibaresinin “biçiminde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Ali Kenanoğlu                       Züleyha Gülüm     Mahmut Celadet Gaydalı

           İstanbul                                İstanbul                                  Bitlis

Ömer Faruk Gergerlioğlu                  Murat Çepni                      Semra Güzel

            Kocaeli                                  İzmir                              Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel.

Buyurun Sayın Güzel. (HDP sıralarından alkışlar)

SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan kanun teklifinin 20’nci maddesine dair söz aldım.

Yargı eliyle her türlü yasal hakkın gasbedildiği, hukuksuzluğun meşrulaştırıldığı son dönem Türkiyesinde maalesef ki bu yasa teklifi de Türkiye’deki halkların adalet arayışına çözüm olamamakta. İktidar, her zaman yaptığı gibi toplumu bu yasal düzenlemenin içerisine katmamış, çocuk velayeti gibi oldukça hassas bir konuda dahi konunun uzmanlarına danışma gereği duymamıştır.

Mevcut durum bu iken toplumsal sorunlara çözüm arayışı havanda su dövmekten öteye gitmiyor. Keza, tepeden inme bu yasalar şiddeti doğurmakta ve şiddeti meşrulaştırmaya da devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, hukuksuzluğun, yasa tanımazlığın özellikle bölge illerinde nasıl hayata geçirildiği, tüm inkâr politikalarına rağmen hepimizin malumu. Bu durumun pratikte nasıl işletildiğini 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’nün haftasında bir kez daha hatırlatmak isteriz.

Kürt kadınları olarak yıllardır coğrafyamızda kadın mücadelesi yürütüyoruz. Toplumumuzun, kadın-erkek eşitliğine inanan ve sağlayan, kadını bir irade olarak gören bir toplum olarak değişmesi, dönüşmesi için mücadele ediyoruz; bunun hayata geçirilmesi için ev ev, kapı kapı dolaşarak kadınları bilinçlendiriyor, kadına yönelik şiddetin durması için politikalar üretiyoruz. Bu bağlamda, yerel yönetimlerimizde her ilçede tek tek kadın kurumları açıldı, eş başkanlık sistemi hayata geçirildi. Kültürden ekonomiye, sosyal yaşamdan siyasete kadar her alanda kadınların var olması için büyük emekler verildi fakat atanan kayyumların yaptığı ilk iş bu kadın kurumlarını kapatmak oldu ve tek bir kişiye bundan dolayı soruşturma açılmadı, hesap sorulmadı.

Değerli milletvekilleri, kurumlarımız kapatılsa da her gün aktivist arkadaşlarımız “8 Marta neden katıldın?” “25 Kasıma neden katıldın?” “Gülistan Doku'yu neden sordun?” gibi son derece absürt bahanelerle gözaltına alınıp tutuklansa da kadın özgürlük mücadelesinden vazgeçmeyeceğiz.

21 Kasım 2016 tarihinde, bu ülkenin kara lekesi olarak hayata geçirilen KHK’lerden biriyle, Kürt kadınlarının çatı örgütü olan KJA Derneği diğer kadın dernekleriyle birlikte kapatıldı. Bu hukuksuz uygulamalara rağmen bizler, kadınlar bu yasaklayıcı zihniyete karşı mücadele etmeye devam ettik; ev ev dolaşmaya, kadınları bilinçlendirmeye, şiddeti durdurmak için emek ve inançla çalışmaya devam ettik fakat iktidar kadın ve Kürt düşmanı; hukuku tanımamaya, kadın haklarını tanımamaya da devam ediyor. İşin hukuksuzluk boyutu, milyonlarca Kürt kadınının sahiplendiği, kendisini içerisinde gördüğü KJA’ya dair kesinleşmiş bir mahkeme kararı yokken kriminalize edilmek istenmesidir. Bu ülkenin İçişleri Bakanlığının yayınladığı her broşürde, her çalışmada sayfa sayfa KJA’nın antipropagandası yapıldı, yapılmaya da devam ediyor fakat hakkında alınan bir karar var mı? Yok. Ortada bir delil var mı? Yok. Olan şey ne peki? Bakan Bey ferman buyurmuş, emniyet güçleri ve mahkeme de uyguluyor.

Değerli milletvekilleri, sadece bir bakanın sözü ve yaklaşımıyla eylem ve etkinliklerimiz yasaklanıyor. Yasal olarak herhangi bir karar ortada olmamasına rağmen, fiilî olarak, keyfî olarak kadın etkinlikleri suç sayılıyor. Ülkenin başka bir yerinde yapılan aynı içerikteki eylemler, etkinlikler kamu düzenini bozmak, pandemi kurallarına uymamak gibi sudan sebeplerle yasaklanırken bölge illerinde ayrıca bu eylem ve etkinlikler terörle iltisaklı olarak gösterilip hukuka aykırı bir şekilde terörize edilmek isteniyor. Fiiliyatta zaten uygulanmayan yasalar, söz konusu Kürtler ve Kürt kadınlar olunca kökten tepetaklak oluyor. Her gün bölgemizde kadınlar katledilirken bu katliamlarla, şiddetle mücadele etmesi gereken Bakanlık, maalesef, kadınlarla mücadele ediyor. Yine, bu Bakanlığa bağlı kayyumlar her gün kurumlarımızı kapatıp kadınları işten atıyor.

Buradan bir kez daha belirtiyorum: Kadınlara yönelik bu tavrı, kriminalize etme çabalarını, hukuksuz yere yok sayma, gözaltı ve tutuklamalarla sindirme politikalarını kabul etmedik, bundan sonra da kabul etmeyeceğiz. Dün nasıl yaptıysak bundan sonra da ev ev, kapı kapı gezmeye, mücadeleyi büyütmeye, erkek devlet şiddetiyle mücadele etmeye devam edeceğiz.

Ben buradan bir kez daha bu mücadelede yer alan tüm kadınları sevgiyle kucaklıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 20’nci madde kabul edilmiştir.

21’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesiyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 129’uncu maddesinde yapılan değişiklikteki “ihale edilmesi hakkında da uygulanır.” ibaresinin, “ihale edilmesiyle ilgili de uygulanır.” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Alpay Antmen                      Süleyman Bülbül                   Zeynel Emre

            Mersin                                  Aydın                                 İstanbul

        Rafet Zeybek                      Ömer Fethi Gürer                     Aydın Özer

           Antalya                                  Niğde                                 Antalya

       Turan Aydoğan                                                         Ali Mahir Başarır

           İstanbul                                                                           Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır.

Buyurun Sayın Başarır. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Dolar bugün 13,5 lirayı gördü, bu bir felaket. Daha kötü durum, büyük bankaların bazıları işlem kapattı, döviz büroları döviz satışını bir süre durdurdu. En kötüsü, 2021’in Türkiyesinde gübre ve zirai ilaçların satışı durduruldu. Şimdi, bu bir felaket, buna kayıtsız kalmak daha büyük bir felaket.

Değerli arkadaşlar, Türkiye ekonomisi kontağı kapatmak üzere, çok kötü bir durumdayız. Bakın, bugün 14.00 ile 16.00 saatleri arası 1 milyon doları olan bir kişi iki saatte 1 milyon 250 bin lira para kazandı. Bu nasıl bir şey? Yani, bu iş dolar baronları, dolar zenginleri ya da garanti verdiğiniz köprü ve havaalanlarının müteahhitlerine yarıyor ama aynı oranda 84 milyon da fakirleşti. Gerçekten felaket bir durum.

Değerli arkadaşlar, bakın, sabah, Zafer Havaalanı için verilen garanti bir yıl için 84 milyondu, saat 16:00’da 100 milyon lira oldu. Kim veriyor bu parayı? Biz veriyoruz. Osmangazi Köprüsü için işletmeye açıldığında 6,5 dolar araç başına para, şimdi 13,5 dolar olmuş. Biriniz de çıkıp “Ya, biz bu adamlara bu parayı niye veriyoruz?” demiyorsunuz. Neyin garantisini verdiniz? Katar için, beIN SPORTS için kuru sabitle ama Cengiz İnşaat ve 5 şirket için garanti parayı dolar üzerinden… Dava da açamıyoruz; uyarlama davası da açamıyoruz çünkü İngiliz mahkemeleri yetkili. Bu, olabilecek bir şey mi?

Bakın, değerli arkadaşlar, derhal acil önlemler almak zorundasınız. 15 Kasımda bir asgari ücret 285 dolardı, bugün 220 dolar; yazık değil mi bu insanlara. Önlem olarak “Kuru soğan ve ekmek yiyebiliriz.” diyorsunuz, bazı arkadaşlar “Zaten kışın turfanda meyve yemeyin, zararlı.” diyor. Ya, yiyen var mı? Bulan var mı? Yakında insanlar zaten kuru soğan ve ekmeği de alamayacak; ülke bu durumda.

Bütçe yapıyoruz. Neyin bütçesini yapıyoruz biz? Bütçenin başladığı gün ile bugün arasında, zaten oylayacağınız bütçenin üçte 1’i gitti, gitti. (CHP sıralarından alkışlar)

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) – Bravo!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Bu ülkeye yazık değil mi? Bakın, derhâl önlem almak zorundasınız. Garanti verdiğiniz bu şirketlerin dolar kurunu 6,5 lira yapın, Katar’a ne yaptıysanız onlara aynısını yapın. 84 milyona yazık oluyor, yazık, gerçekten yazık oluyor. Bugün telefonlar durmuyor, intiharlar başlayacak, insanlar çöpten ekmek topluyor, bardakla yağ alıyor, insanlar bayat ekmek kuyruğunda. Gerçekten, insanlar çocuklarını para veremediği için üniversitelerden evlerine çağırdı. Bu duruma bir önlem, önlem, önlem…

Asgari ücret için neden aralığı bekliyorsunuz? Bu parayla geçinebilir mi insanlar? Derhâl asgari ücreti belirleyin ve 5 bin liradan aşağı olmasın. Emekli maaşını derhâl yaşanabilir bir seviyeye getirin, zamanını beklemeyin. Türkiye’de zaman falan kalmadı, saat başı dolar artıyor. İnsanların, parası olanların gözü bilgisayar ekranında, dolar alıyor dolar satıyor, dolar alıyor dolar satıyor. Doları olanlar çok zengin oldu ama 84 milyon fakirleşti. Acı bir durum bu, üzüntü verici bir durum. Lütfen sokağa çıkın, pazara çıkın, insanların hâlini bir görün. Bunu muhalefet etmek için söylemiyorum. Bugün ekranda o dolar yükseldikçe benim yüzüm kızardı, kahroldum. Benim param, bizim paramız bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Başkanım, toparlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Hepimiz empati yapmak zorundayız.

Bakın, “Maaşı dolarla vermiyoruz.” diyorsunuz. Şu konuştuğumuz kürsü, şu mikrofon, oturduğumuz deri, avizeler, elektrik, doğal gaz, arabanızın mazotu, arabanızın tüm markaları, hepsi dövizle belirleniyor bu ülkede. Yarın yağa zam gelecek, tarımsal tüm ürünlere zam gelecek, ete zam gelecek, her şeye zam gelecek; ekmek 4 lira olacak ve insanlar, artık, bırakın açlık sınırını, açlıktan ölecek duruma gelecek. Bir parça vicdan, bir parça! Bari burada ortak akılla konuşalım. Eğer ki sıkıntı varsa -Faik Bey var, Selin Hanım var, Bülent Kuşoğlu var- bizimkilerden yardım alın. Bir parça akıl. Olmuyor, olmuyor. Hasta bir zihniyet Türkiye’yi felakete götürüyor, lütfen, lütfen vicdan!

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan "değiştirilmiştir” ibaresinin "yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Dursun Müsavat Dervişoğlu                                Mehmet Metanet Çulhaoğlu

                 İzmir                                                                          Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesi hakkında İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Eski Bakan Hasan Fehmi Güneş ve Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç Vekilimize Cenab-ı Allah’tan rahmet, kederli ailelerine de başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 9 Haziran 1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu daha önce 4 kez değişikliğe uğradı, 5’inci kez değişiklik yapıyoruz ve bu gidişle son on dokuz yılda 196 kez değiştirilen Kamu İhale Kanunu gibi daha çok değişeceğe benziyor. 7 kanunda 54 maddelik değişiklik teklifi yer alan bu torba kanun teklifinin 21’inci maddesiyle teknik düzenleme yapılarak 2004 sayılı Kanun’un 115’inci maddesindeki “satışa çıkarılan mal” ibaresi, 29’uncu maddede yer alan “taşınmaz” ibaresiyle birleştiriliyor. Zaten dikkat edecek olursanız, bu sözcükler dışında noktasına, virgülüne kadar her 2 madde aynı.

Burada söylenmesi gereken önemli bir husus, ihalenin feshi davalarında her ne kadar kanunda “Taraflar dava açar.” diyorsa da uygulamada ihaleyle hiç alakası olmayan kötü niyetli insanlar dava açabiliyor. Bu davalar da bir, bir buçuk yıl kadar sürüyor. Evet, sonunda hâkimin taraf olma hakkı ve yetkisi bulunmadığından dava reddediliyor ama geçen sürede kötü niyetli olarak ve hukuki yollar kullanılarak ihalenin neticelenmesi engellenebiliyor. Bu konuda gerekli düzenlemelerin yapılması mutlaktır.

Her çıkarılan yargı reform paketinde, Vergi Usul Kanunu’nun 359’uncu maddesinden kaynaklanan mağduriyetlerin bir an evvel giderilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması şarttır. Bu konuda İYİ Parti olarak kanun teklifi, araştırma önergesi, komisyonlarda ve Genel Kurulda madde ihdası önergeleri vermiş, sürekli dile getirmiştik; ne yazık ki hiçbir ilerleme kaydedilmedi.

Değerli arkadaşlarım, konuşulması gereken o kadar çok şey var ki İYİ Parti olarak başından beri karşı olduğumuz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle vatandaşlarımız mağdur olurken bu sistemde yandaşlar daha da zenginleşiyor; sabit gelirli memur, işçi, emekli her geçen gün daha da fakirleşiyor. Milletimiz diyor ki: “Bu iktidarın artık bize verecek hiçbir şeyi kalmamıştır.” “Partili Cumhurbaşkanlığı” denilen bu tek elden yönetim sisteminde üç buçuk yıl içerisinde milletimizin çilesi dağ gibi olmuş, sanki bu sistem tıkır tıkır işliyormuş gibi gösterme çabası içerisindesiniz. Ekonomi yoğun bakımdayken, adalet ağır yaralıyken, demokrasi işleyemez hâldeyken, iktidar milletin aklıyla alay edercesine “Her şey yolunda.” açıklamaları yapıyor. Türkiye bu yönetim şeklini daha fazla taşıyamaz değerli arkadaşlar. Milletimiz bu zor zamanlarda ne yiyor, ne içiyor, ne yapıyor, AK PARTİ iktidarının umurunda bile değil. Her gün memleketin bir yerinden bir cinnet çığlığı yükseliyor; iktidar bu çığlıkları maalesef duymuyor. Ömrünü tamamlamış, milletine sırtını dönmüş bu iktidarın artık görevi devretme zamanı geldi de geçiyor. Bunu sadece biz söylemiyoruz; bunu karış karış gezdiğimiz ülkemizin her yerinde milletimiz söylüyor, ezilenler, yok sayılanlar söylüyor, işsiz gençlerimiz, umutsuz milyonlar söylüyor, ay sonunu getiremeyen memurlar, emekliler, emekçiler söylüyor, EYT’li kardeşlerimiz söylüyor, 3600 ek gösterge bekleyenler söylüyor.

Bu beklentilerin çözümü de iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemdedir. İyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistem, sosyal hayattan ekonomiye, adaletten diplomasiye, doğadan demokrasiye hemen her alanda ülkemizin karşılaştığı sorunların anahtarıdır. Türkiye’nin partili Cumhurbaşkanlığı sistemiyle içine düşürüldüğü sıkıntılardan çıkış yolu getireceğimiz bu sistemle olacaktır. Bu sistem, adaleti, vicdanı, liyakati, ortak aklı, Türk devlet geleneğine yakışanı gösteren, milletten yana, devlet ile milleti yeniden buluşturan bir sistemdir. Bunu yapabilmek için önceliğimiz tarafsız Cumhurbaşkanlığının tesis edilmesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) – Bizim getireceğimiz sistemde Cumhurbaşkanlığı makamı tarafsız ve partilerüstü bir şekilde devletin ve milletin birliğini temsil edecektir.

İYİ Parti olarak, seçim sandığını bir an evvel milletimizin önüne koyun ve en büyük hakem olan büyük Türk milletinden kaçmayın diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Başkanım, 4 kişi kabul etmedi! Neyse, kâtipler herhâlde aralarında anlaştılar.

BAŞKAN – Bunu söylettirmeyin arkadaşlar.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesinde geçen “şekilde” ibaresinin “biçimde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Ali Kenanoğlu                   Mehmet Ruştu Tiryaki             Züleyha Gülüm

           İstanbul                                Batman                                İstanbul

Mahmut Celadet Gaydalı                  Murat Çepni      Ömer Faruk Gergerlioğlu

             Bitlis                                    İzmir                                  Kocaeli

                                           Dirayet Dilan Taşdemir

                                                        Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir.

Buyurun Sayın Taşdemir. (HDP sıralarından alkışlar)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Teşekkür ederim Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, normalde yasal düzenlemeler mevcut sorunları çözmek için yapılır ama sizin “torba” şeklinde getirdiğiniz bu düzenlemeler sorunları çözmekten oldukça uzak. Daha önceki yargı paketleri de hiçbir sorunu çözmedi, bu beşinci yargı paketindeki düzenlemeler de mevcut sorunları çözecek durumda değil çünkü asıl meselenin adaleti, eşitliği sağlamak olmadığını biliyoruz. Mevcut anlayış, mevcut hakları gasbetmek, kendine göre düzenlemeler yapmak. Dolayısıyla, yapılan her düzenleme bir öncekini aratır duruma geliyor.

Bu yargı paketleriyle hiçbir şeyin iyileşmediğini biz nereden biliyoruz? Onu en yakın gözlemlediğimiz yer cezaevleri maalesef. Cezaevlerinde her gün yeni hak ihlalleri yaşanıyor. Biz cezaevlerinde yaşanan bu hak ihlallerine ilişkin, aslında bu kürsüden defalarca ifade ettik, gündeme getirdik, yine Meclisin İnsan Hakları Komisyonuna başvurularda bulunduk, Adalet Bakanlığına dilekçeler yazdık ama maalesef herhangi bir adım atılmadı. Hatta, öyle ki bütün bu sorunlar karşısında Adalet Bakanı da kameralar karşısına geçince herkesten daha fazla sitem eder durumda; açıkçası, böyle de tuhaf bir durumu yaşıyoruz hep birlikte.

Yine, insanlar yıllardır cezaevinde. Evet, cezaları bittiği hâlde insanlar tahliye edilmiyor. Neden? Aslında somut bir neden de yok, tamamıyla keyfî bir hukuk gasbı yaşanıyor. Şu an 66 kişi cezasını bitirdiği hâlde cezaevinde tutulmaya devam ediyor.

Yine, iki yıla yakındır cezaevindeki tutsaklar aileleriyle açık görüş yapamıyorlar, açık görüş yapmaları engelleniyor. Şimdi, bu ülkede günlerdir işte Sağlık Bakanı attığı “tweet”lerde bir normalleşme sağlandığını iddia ediyor, bunun propagandasını yapıyor; mitingler yapılıyor, maçlar yapılıyor, çarşı pazar açık, herkes aslında istediğini yapıyor. Bu normal yaşama uyum sağlanıyor ama nedense bir türlü bu normalleşme süreci cezaevlerinde yaşanmıyor; bunun gerekçesi de sözde pandemiymiş. Sanki coronavirüs sadece cezaevlerinde bulaşıyor, başka bir mekânda bulaşmıyor. Bunun da aslında bir hak gasbına gerekçe yapıldığını, pandemiden kaynaklı fırsatçılık yapıldığını biz biliyoruz. İnsanlar cezaevlerinde izole ediliyor, hukuk askıya alınmış, burada da bir hukuktan, adaletten söz etmek mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, yine bu hukuksuzluğun ve keyfîliğin faturasını elbette ki halk olarak bizler ödüyoruz. Yoksulluğun, ekonomik krizin bugün bu kadar derinleşmesinin bir nedeni de bu hukuksuz ve keyfî durumun kendisidir. İşte, bunun sonucu olarak sabahtan beri yoksulluktan, derin bir yoksulluktan hep birlikte söz ediyoruz.

Bakın, 16 milyon insan yoksul, 18 milyon insan yoksulluk sınırında yaşıyor ve bu sayı her gün gittikçe artıyor, insanlar temel gıda maddelerine erişmekte zorlanıyor. Şimdi, bunun nedeni ne? Yani ülkemizde bir kıtlık mı var? Yok. Bir ambargo mu uygulanıyor bu ülkeye? Hayır. Peki, neden insanlar temel gıda maddelerine erişemiyor? İşte, bunun nedeni aslında AKP iktidarının yürüttüğü politikalardan kaynaklı. İnsanlar “Açız.” diyor, sokaklarda bar bar bağırıyorlar. Şimdi bunun karşısında siz ne diyorsunuz? Utanmadan, işte “2 kilo et almayın, yarım kilo et alın. Domatesi kiloyla değil taneyle alın.” gibi önerilerde bulunuyorsunuz insanlara, gerçekten dalga geçer gibi.

Şimdi, halka açlığı öğütlemek yerine, açlığa nasıl alışacaklarını anlatmak yerine bizce siz 3 maaş almaktan vazgeçin, lüksten, şatafattan feragat edin, yandaşlarınızı az besleyin ki bu durumu çözmüş olalım. Belki bunu denediğinizde bu yoksullukla bir anlamda hep birlikte mücadele etmiş olacağız. Yine, bakın, bu anlayıştan kaynaklı, gerçekten insanlar ekmeğe muhtaç duruma gelmiş. Yani bakın, bu ülke kendine yeten bir ülke, ekmeğin yurdu olan bir ülke, buğdayın aslında keşfedildiği bir ülke ama gelin görün ki ekmeğin yurdunda insanları ekmeğe muhtaç hâle getirdiniz. Bu coğrafya, bu topraklar binlerce medeniyeti doyurdu ama AKP’yi bir türlü doyuramadı. Unun torbası 350 TL olmuş yani neredeyse yüzde 70 zamlanmış. Yani bundan kaynaklı, bakın, işte Van’da bir grup kadın ekmek satarak geçimini sağlıyor ama bu un fiyatlarındaki yükselişten kaynaklı, kadınlar bir gün sokaklara çıktılar “Biz ekmek pişiremiyoruz, karnımızı doyuramıyoruz ve açlıkla yüz yüze bırakılmış durumdayız.” demek durumunda bırakıldılar.

Yine bakın, değerli arkadaşlar, gübre geçen yıl 2.200 liraydı şimdi 8.650 TL olmuş, mazot geçen yıl 6,40 liraydı bugün 8,74 TL olmuş. Şimdi, çiftçi nasıl üretsin? Bu zam hızına kim, nasıl yetişecek?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) - Bitiriyorum Başkan.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) - Yani insanımız sadece tek öğün doyabilmek için tüm gün çalışıyordu ama artık bugün itibarıyla insanlar o tek öğünü bile sağlayamıyor, bunun için bile daha fazla çalışmak zorunda kalacak.

Değerli arkadaşlar, yine, seçim bölgem Ağrı Türkiye'nin en yoksul illerinden bir tanesi; yine iklim şartları bağlamında kışın en sert ve uzun geçen illerinden bir tanesi. Şimdi kömürün fiyatı olmuş 4 bin TL. Şimdi, 6 ay kış yaşanıyor ve 6 ay boyunca insanlar soba yakmak zorunda. 4 bin TL olan bu kömürü bu insanlar nasıl alacak? Dolayısıyla bu kış, bütün ülkede olduğu gibi Ağrı için de çok sert geçecek ve biz televizyonlarda, gazetelerde soğuktan ölen insan haberlerini duymak istemiyorsak bir an önce bu konuyla ilgili bir planlama yapılmalı, buna müdahale edilmeli.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 21’inci madde kabul edilmiştir.

Sayın Nuhoğlu, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

39.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun, Türkiye’nin, Kerkük’ün peşmergelere devredilmesine duyarsız kalmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Geçen ay Irak’ta yapılan genel seçim sonuçlarına göre kurulacak hükûmet pazarlıklarında Kerkük peşmergelere peşkeş çekilmek istenmektedir. Türkmenlerin kadim ve tarihî kenti Kerkük’ün pazarlık konusu yapılarak güvenliğinin peşmergelere devredilmesi bölgede gerilimi artıracak ve çok olumsuz etkileyecektir, meydana gelecek kaos ortamı kimseye yaramayacaktır. Herkes bilmelidir ki Kerkük Türkmenlerin kentidir, Kerkük Türkmenlerin yüreğidir, Kerkük Türkmenlerin varlığının göstergesidir. Kerkük’ün peşmerge tarafından kontrol altına alınması Türk varlığının tehlikeye girmesi demek olacaktır. Türkmenler, Irak’ın toprak bütünlüğü ve diğer grupların güvenliği için önem arz etmektedir. Bu sebeple Kerkük’te merkezî hükûmet otoritesi devam etmelidir. Türkiye, konuya duyarsız kalmamalı ve oldubittiye müsaade etmemelidir. (İYİ Parti sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.12

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.50

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Tokat Milletvekili Mustafa Arslan ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ile 37 Milletvekilinin İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3911) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 285) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

22’nci madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin çerçeve 22’nci maddesiyle düzenlenen 2004 sayılı Kanun’un 130’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “satış bedelini nakden ödemek zorundadır” ibaresinin “satış bedelini nakden ilgili icra dairesi hebasına ödemek zorundadır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklifi ederiz.

  Dursun Müsavat Dervişoğlu                                                     Ayhan Erel

                 İzmir                                                                        Aksaray

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aksaray Milletvekili Ayhan Erel.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesi üzerine partim İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz maddede yapılan düzenlemeyle ihale sonuç tutanağının ilanından itibaren yedi gün içinde ihale alıcısı satış bedelini nakden ödemek zorundadır. Taşınırlar bakımından ihale bedelinin yedi gün içinde nakden ödenmesi kabul edildiğinden sürelerin yeknesak hâle getirilmesi amacıyla taşınmazlar bakımından da aynı kural kabul edilmektedir. Bahse konu düzenlemeyle İcra ve İflas Kanunu’nun 130’uncu maddesi değiştirilmekte olup madde metninde yer alan “satış bedelini nakden ödemek zorundadır.” ibaresinin “satış bedelini nakden ilgili icra dairesi hesabına ödemek zorundadır.” şeklinde düzeltilmesi uygun olacaktır.

Sayın milletvekilleri, yarın Öğretmenler Günü, ben de tüm öğretmenlerin Öğretmenler Günü’nü kutluyorum. Ancak öğretmenlerimiz arasında ücretli öğretmen, sözleşmeli öğretmen, 4/B’li öğretmen şeklindeki ayrım öğretmenler arasındaki sosyal barışı, çalışma huzurunu bozmaktadır. Bunları tek kalem hâlinde getirerek okullardaki eğitim ve irfan ordusunun daha huzurlu, daha verimli bir çalışma ortamının sağlanması, özellikle 4/B’lilere eş durumunda gerekli kolaylığın sağlanması aile birliği ve beraberliği açısından oldukça önemlidir diye düşünmekteyiz. Yine, yıllardır söz verdiğimiz 3600 ek gösterge inşallah önümüzdeki yılda faaliyete geçer ve öğretmenlerle beraber diğer memurların beklediği bu ekonomik anlamdaki düzelme gerçekleşir diye umuyor ve AK PARTİ’yi göreve davet ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, üzülerek ifade edeyim ki son üç yılda Türk lirası maalesef pul oldu. Dolar 13 lirayı geçti, euro 15 liraya dayandı. Vatandaşlarımızın yarısından fazlası açlık sınırında yaşar hâle geldi. Artık hayat pahalılığı çekilmez bir durumda, vatandaş canından bezdi. Cenab-ı Hak insanları kınadıkları şeylerle sınarmış; bugün bir vatandaşımızla görüştüğümüzde, artık süpermarketler dâhil, bir teneke yağdan fazla yağ vermediklerini, 5 kilo şekerden fazla da şeker vermediklerini söylüyor. İnşallah, ileride bu durum daha yüksek boyutlara ulaşmadan önlemler alınır diye düşünüyoruz.

Yine, AK PARTİ’li yetkililer ekonominin ne kadar güzel olduğunu, çoğu ürüne ve hizmete zam yapılmadığını, zam yapılanlara ise mini mini zam yapıldığını söylese de durum gün gibi ortada. Yine, bir milletvekili arkadaşımızın “Bundan sonra 2 kilo yerine yarım kilo et alın.” tavsiyesi “Meyveyi sebzeyi taneyle alın.” önerisi Türkiye’nin gerçekleriyle hiç örtüşmüyor. “Yarım kilo et alın.” dediğiniz vatandaş zaten sadece kurbandan kurbana mutfağında et görebiliyor. Keşke halkın içine girip veya sosyal medyada açık cep telefonlarınızı paylaşıp vatandaşların derdinin doğrudan doğruya size iletilmesini sağlasanız. Böylece, Türkiye’nin gerçekleriyle yüz yüze kalmış olur, vatandaşın çektiği çileyi, vatandaşın ne kadar zor ekonomik şartlar altında yaşadığını hep birlikte yaşamış oluruz.

Bugün pazara çıktığınızda 5 liradan aşağıya sebze yok -pırasaydı, ıspanaktı- karnabahar 13 lira, patlıcan 10 lira, biber 10 lira, domates 10 lira yani vatandaşın tane tane almaya bile gücü yetmiyor. Dolayısıyla eğer bir fedakârlık yapılacaksa Türk milleti zaten fedakâr bir millet, vatanı için, milleti için, devleti için, bayrağı için gerektiğinde kanından canından bile fedakârlık yapabilecek bir ruhtadır, ekonomik anlamda da her türlü fedakârlığı yapacak güce ve ruha sahiptir. Ama bu fedakârlığı sadece fakire fukaraya yüklemeyi bir nevi vicdansızlık olarak düşünüyorum. Eğer fedakârlık yapılacaksa toplumun her kesimi, en üstteki vatandaşımız -ekonomik anlamda, idare anlamında- ekonomik anlamda da en alttaki vatandaşımız bu tasarrufu, bu fedakârlığı, bu çileyi beraber paylaşmalıdır. Nimeti birileri paylaşırken külfeti sadece fakir fukaraya yüklemeyi bu vatandaşa yapılacak bir haksızlık olarak düşünüyorum. AK PARTİ'li arkadaşlarımı bu konuda vicdana ve sağduyuya davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi'nin 22’nci maddesiyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 130’uncu maddesinde yapılan değişiklikteki “nakden” ibaresinin “peşin” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Alpay Antmen                      Süleyman Bülbül                   Zeynel Emre

            Mersin                                  Aydın                                 İstanbul

        Rafet Zeybek                      Ömer Fethi Gürer                     Aydın Özer

           Antalya                                  Niğde                                 Antalya

       Turan Aydoğan                                                             Yüksel Özkan

           İstanbul                                                                            Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Bursa Milletvekili Yüksel Özkan.

Buyurun Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar)

YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesi hakkında grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

AK PARTİ Milletvekili İmran Kılıç ve eski Bakan Hasan Fehmi Güneş’e Allah’tan rahmet diliyorum.

Sayın Başkan, bugün Sofya’da çok acı bir olay yaşandı. Kuzey Makedonya’dan İstanbul’a gezi için gelen 4 otobüsten 1’inde Sofya civarında bir trafik kazası yaşandı. Bunların çoğu Arnavut kökenli kardeşlerimiz. Arnavutların alfabesinin kutlandığı bir günde İstanbul’a geziye gelmişlerdi ve bu kazada ne yazık ki Kuzey Makedonya vatandaşı 46 kişi yanarak can verdi, bunların içinde de 12 çocuk var. Buradan dost, kardeş Kuzey Makedonya’ya üzüntülerimizi ve başsağlığı dileklerimizi iletmek istiyorum.

İcra ve İflas Kanunu’nu 2003’ten bugüne 14 defa değiştirerek kanunu yamalı bohçaya cevirdiniz. Kanunun toplam 356 maddesinde değişiklik yaptınız, düzelttiğiniz maddeleri tekrar tekrar değiştiriyorsunuz. Değerli arkadaşlar, yürürlükteki kanunun ilgili maddesi, ihaleyle satış bedelinin peşin ödeneceğini ve icra memurunun alıcıya on günü geçmemek üzere mühlet verebilmesini hüküm altına almıştı. Yaptığınız değişikle alıcıya diyorsunuz ki: “İhale fesih talebi yapılsa dahi sen bu parayı ödeyeceksin.” Daha doğmamış bir mülkiyet hakkı kurulmadan siz bu hakkı kısıtlayacak bir hükümlülüğü dayatıyorsunuz. O da yetmiyor on günlük süreyi yedi güne düşürüyorsunuz. Günü geldiğinde size de lazım olacak hukuk ve adalet kavramlarını yirmi yıllık iktidarınızda yok ettiniz. Türkiye, 2021 Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 139 ülke arasında 117’nci sırada yer aldı, Doğu Avrupa ve Orta Asya’da ise 13 ülke arasında son sırada. Halkın yüzde 70’i yapılan araştırmalara göre hukuka güvenmiyor. İşte, AK PARTİ’nin adaleti bu. Sayın İçişleri Bakanının “Mahkeme kararı bizim arkamızdan gelsin.” sözleri hukuku ne derece ayaklar altına aldığınızın acı bir ifadesidir, acı bir itirafıdır. Artık, kimse sizin yalanlarınıza inanmıyor.

Hukukun olmadığı bir ülkede yerli ve yabancı yatırımcılar o ülkeden uzaklaşır, üretim ve istihdam azalır, bugün acı örneklerini yaşadığımız gibi paranızın değerini kendiniz belirleyemezsiniz. “Ben ekonomistim.” diyen Sayın Cumhurbaşkanının “Faiz sebep, sonuç enflasyon.” tezi çürüdü; dolar uçtu gidiyor, işsizlik hızla artıyor, gençlerimizin üçte 1’i işsiz. Açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşamak zorunda bırakılan milyonlarca vatandaşımızı ekonomik krizle baş başa bıraktınız. Ücretli çalışanların neredeyse yarısının açlık sınırının altında asgari ücret aldığı, yaklaşık 8 milyon emeklinin asgari ücretin altında maaş aldığı bir ülkede hangi refahtan söz edebilirsiniz?

Bugün 5 milyon insan 1.500 TL’nin altında parayla geçimini sağlamaya çalışıyor. Hâl böyleyken zam yağmuru son hızıyla devam ediyor; doğal gaza zam, elektriğe zam. Akaryakıt zamlarını otomatiğe bağladınız. Markette sıvı yağ, elektronik alarmla 1 adet, sınırlı olarak satılıyor. Önümüz kara kış. 1 çuval un son iki haftada 200 TL’den 360 TL’ye yükseldi. TÜİK tarafından açıklanan sözüm ona enflasyon oranı yüzde 19 civarındayken mutfaktaki enflasyon ise yüzde 50’lerde; işçiyi, memuru, emekliyi, tüm vatandaşlarımızı enflasyona ezdirdiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

YÜKSEL ÖZKAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İnsanları kuru ekmeğe muhtaç ettiniz, şimdi de “Soğan yiyin.” diyorsunuz. “Millet aç, midesine kuru ekmek giriyor.” dediğimizde “O zaman aç değiller.” karşılığını verdiniz, utanma duygusunu kaybettiniz arkadaşlar. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan cuma hutbesinde ise yoksulluk ve açlığın bir imtihan olduğu ifade edildi; yolsuzluğunuza, haksızlığınıza kılıf için farklı bir din yarattınız. Yoksulluk kader değildir arkadaşlar. Bunun sebebi, bunun sorumlusu sizlersiniz, sizlerin adaletsiz ve yanlış politikalarıdır.

Ülkemizin geleceği gençlerimizin ümitlerini söndürdünüz. AK PARTİ’nin “Türkiye’ye tersine beyin göçünü destekliyoruz.” masalları gerçeğin çok uzağında kaldı. Kamuda en üst derecede bir uzman hekim yoksulluk sınırı altında maaş alırken bu ve çalışma koşulları nedeniyle son iki yılda yurt dışına giden hekim sayısı 8 bini aştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YÜKSEL ÖZKAN (Devamla) – Sayın Başkan, bu taziyeler nedeniyle biraz konuşma sürem uzadı.

BAŞKAN – Ama uzatamıyorum.

YÜKSEL ÖZKAN (Devamla) – Arkadaşlar, her ay 100 hekim ülkeyi terk ediyor. Bu beyin göçü sizi hiç mi endişelendirmiyor? 34 milyondan fazla vatandaş bankalara borçlu, 23 milyondan fazla icra dosyası icra dairelerinde. “Verin yetkiyi, görün nasıl uçuyoruz.” diyen AK PARTİ Genel Başkanı ve Sayın Cumhurbaşkanı metal yorgunluğu ve çaresizlik içinde ülkeyi her geçen gün bataklığa sürüklemektedir. Memleketi iflasın eşiğine getiren bu yıkım ekonomisi kitabının yazarına artık “Dur!” diyoruz. Esnaf siftah yapamıyor, kepenk kapatıyor; çiftçiyi tükettiniz, tarlasını ekemiyor; mutfakta tencere kaynamıyor; vatandaş derhâl seçim istiyor. Ancak, her şeye rağmen hiç kimse merak etmesin, çaresiz değiliz. Gidiyor gitmekte olan, geliyor gelmekte olan.

Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum Başkanım, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Özkan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesinde geçen “şekilde” ibaresinin “biçimde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Ali Kenanoğlu                       Züleyha Gülüm                  Mahmut Toğrul

           İstanbul                                İstanbul                             Gaziantep

Mahmut Celadet Gaydalı                  Murat Çepni      Ömer Faruk Gergerlioğlu

             Bitlis                                    İzmir                                  Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul.

Buyurunuz Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesi üzerine söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu, Genel Kurulun sevgili emekçilerini ve ekranları başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Başta şunu belirtmek gerekiyor ki bu yasa teklifi kötü ekonomi yönetimiyle borçlular ve icralıklar ülkesi yapılan ülkede çözüm üretmekte yetersiz kalacaktır çünkü Türkiye'de iflas, işsizlik, açlık hiçbir dönem bu kadar konuşulmadı. Yaşanan ekonomik kriz icra ve iflas dosyalarını patlatmış durumdadır. İcra dairelerine gelen dosya sayısı günlük binin üzerindedir. İcra dosyaları iktidarın sadece son üç yıllık döneminde 2 kat artarak 25 milyona ulaştı. Borcunu ödemeyen yurttaşın varlığına ise haciz yoluyla el konuluyor. Şu anda icradan en çok konut, tarım arazisi ve tarım makineleri satılıyor.

Diğer bir yandan, TESK verilerine göre, 2021’in ilk çeyreğinde iş yerini kapatan esnaf sayısı 29 bini aşmış durumda. Şirket ve esnaf -sayılarındaki- kapanmaları artınca işsiz kalanların sayısı da çığ gibi yükseliyor. Geniş tanımlı işsiz sayısı 7,9 milyon civarında. İŞKUR'a göre Eylül 2021’de kayıtlı işsiz sayısı bir yılda 219 bin artarken TÜİK'e göre 160 bin azalıyor; birine göre artıyor, birine göre azalıyor. İŞKUR ve TÜİK verileri arasındaki yıllık fark 379 bin. İşsiz sayısı İŞKUR'a göre artıyor, TÜİK'e göre azalıyor.

Sayın vekiller, tek adam rejiminin yürürlüğe girdiği 2018 yılından bu yana ihtiyaç kredileri ve kredi kartı borçluluğu yaklaşık 2 kart arttı. Enflasyonun ve zamların tavan yaptığı, yurttaşlarımızın gelirini ve refahını kaybettiği, alım gücünün neredeyse sıfıra indiği mevcut koşullarda kredi kartı borçlusu olmayan neredeyse kimse kalmadı. İhtiyaç kredileri üç yılda 213 milyar TL'den 413 milyar TL'ye yükseldi. Kredi kartı borçları üç yılda 94 milyar TL'den 164 milyar TL'ye yükseldi. Bu dönemde gemiyi yüzdürmek için borca sarılan binlerce işletme borcunu döndüremediği için batıyor. 2020’nin ilk çeyreğinde toplam KOBİ kredileri 662 milyar 540 milyon TL iken bu rakam bu yıl aynı dönemde 879 milyar 284 milyon TL’ye yükseldi.

Sayın vekiller, AKP iktidarı on dokuz yıldır “Şahlanıyoruz.” açıklamaları yapıyor ama şahlandığımız falan yok çünkü vatandaşın alım gücü düştü, borçları arttı; ne şahlandık, ne uçtuk, sadece yoksullaştık. Bakın, 2002’de benzin 1,30 TL iken bugün 9,58 TL, belki ben bu konuşmayı yaptığımda 10 TL’ye yükselecek. Dolar 2002’de 1,5 lirayken, bu metni hazırlarken 10,45 yazmışım, gelmeden baktım şu anda 13 TL’ye yükselmiş. Çeyrek altın 2002’de 32 lirayken, ben bu metni hazırlarken 1.020 lira yazmışım, biraz önce baktım 1.240 TL. Yaşadığımız yoksulluk ve yoksunluk sadece yanlış ekonomi yönetimiyle açıklanabilecek bir felaket değil. İktidarın son on yılda kurduğu rejim bir bütün olarak yoksulluk üretiyor, o rejim değişmeden de yoksulluk yenilemez, ekonomi düzeltilemez. Adım adım inşa edilen baskı rejiminin altında haklar çiğnenip, hukuksuzluklar işlenirken ekonominin tıkırında gideceğini sanıyordunuz ama ekonominin tıkırında falan olduğu yok. Otoriterleşen ve denetlenemeyen iktidar, siyasetin emrine giren hukuk, zapturapt altına alınan basın, liyakatsizliğe teslim edilen bürokrasi bumerang gibi geri dönüp herkesin elindeki ekmeği aldı.

Sayın Başkan, sayın vekiller; sonuç olarak Sayıştay raporları yayınlanmıyor, bütçe ve ihaleler denetlenmiyorsa; kamuya personel alımları liyakate göre değil, birkaç yandaş vakfın listelerine göre yapılıyorsa; kurumlarınıza güven yoksa, özel mülkiyet bile güvende değilse, özgür basın yoksa, birileri haksız ihalelerle, çifte maaşlarla zenginleşiyorsa ne yoksulluk yenilebilir ne eşitsizlik sorunu çözülebilir ne enflasyon durdurulabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Bu dönemde Hükûmete ve yetkililerine yapacağımız tek çağrı susmalarıdır. Her konuştuklarında yurttaşımız yoksullaşıyor, insanlar daha fazla açlığa ve yoksulluğa mahkûm kılınıyor. Sussalar ülke kazançlı çıkacak diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 22’nci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair 1 önerge vardır.

Malumları olduğu üzere görüşülmekte olan teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan ancak teklifle çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Yeni madde ihdasına dair Divana ulaşan önerge, Komisyon metninde bulunmayan bir konuda değişiklik öngörmektedir. Ayrıca, geçtiğimiz birleşimde bu bölümde 2 tane yeni madde ihdası önergesi kabul edildiğinden 91’inci madde ve Meclis uygulamaları çerçevesinde yeni bir önergenin işleme alınması gerekmektedir. Dolayısıyla, İç Tüzük gereğince bu önergeyi işleme almamız olanaklı değildir ancak grupların uzlaşısı nedeniyle, emsal teşkil etmemek üzere önergeyi işleme alacağım. Önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Yeni madde ihdasına ilişkin önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne 22’nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 23- 1136 sayılı Kanunun 5’inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan ‘kovuşturma altında bulunması’ ibaresi ‘dolayı hakkında kamu davası açılmış olması’ şeklinde değiştirilmiştir.”

         Mahir Ünal                           Erkan Akçay  Dursun Müsavat Dervişoğlu

      Kahramanmaraş                           Manisa                                  İzmir

   Hakkı Saruhan Oluç                    Ramazan Can                     Engin Özkoç

           İstanbul                               Kırıkkale                              Sakarya

                                             Mehmet Doğan Kubat

                                                     İstanbul

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Salt çoğunluğumuz vardır Sayın Başkanım, katılıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Madde üzerinde söz talebi yok.

Yeni maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Yeni madde kabul edilmiş ve teklife yeni bir madde eklenmiştir.

Herhangi bir karışıklığa mahal vermemek için bundan sonra maddeler üzerindeki önerge işlemlerine mevcut sıra sayısı metnindeki madde numaraları üzerinden devam edilecektir, kanunun yazımı esnasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair 1 önerge daha vardır. Bir önceki madde ihdası önergesine yönelik yapmış olduğum açıklama bu önerge için de geçerlidir.

Yeni madde ihdasına ilişkin önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne 22’nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 24- 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun geçici 9 uncu maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “dokuz kez” ibaresi “oniki kez” şeklinde ve altıncı fıkrasında yer alan “30/11/2021” ibaresi “31/5/2022” şeklinde değiştirilmiştir.

         Mahir Ünal                           Erkan Akçay                      Engin Özkoç

      Kahramanmaraş                           Manisa                                Sakarya

        Yılmaz Tunç                Dursun Müsavat Dervişoğlu           Ramazan Can

            Bartın                                   İzmir                                Kırıkkale

                                             Mehmet Doğan Kubat

                                                     İstanbul

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Salt çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Madde üzerinde söz talebi yok.

Yeni maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Yeni madde kabul edilmiş ve teklife yeni bir madde eklenmiştir.

Herhangi bir karışıklığa mahal vermemek için bundan sonra maddeler üzerindeki önerge işlemlerine mevcut sıra sayısı metnindeki madde numaraları üzerinden devam edilecek, kanunun yazımı esnasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.

Sayın Dervişoğlu, buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

İhdas edilen bu maddeler, kanun teklifi Komisyonda görüşülmeye başlandığı andan itibaren sıklıkla gündeme gelen bir talep olma özelliği taşıyordu. Bu değişikliğin toplumsal talebin dikkate alınarak parti gruplarınca ortak akılla gerçekleştirilmesi memnuniyet vericidir.

Değişikliği onaylıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın Akçay…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bu maddeye, önergeye, teklife imza koyduk. Malumunuz, bütün dünyada ve ülkemizde Covid-19 salgını devam etmektedir. Öyle ki geçen yıl bu düzenlemenin yapıldığı ilk tarih ile bugünü mukayese ettiğimizde, gerek bulaş sayısı gerekse bu salgın nedeniyle kaybettiğimiz vatandaşlarımızın sayısı da dikkate alındığında bu risk ve Covid salgınına ilişkin bulaş tehdidi hâlen devam etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akçay.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – O nedenle, bu düzenleme önemli bir beklentiyi karşıladığı gibi, ondan da önemlisi bu düzenlemenin yapılması hem gerekli hem de yerindedir. Hayırlı uğurlu olmasını diliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Oluç…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, Covid nedeniyle cezaevlerinden çıkarılmış olanların izin sürelerinin altı ay daha uzatılmasına itiraz etmiyoruz ama bunu kesinlikle yetersiz buluyoruz. Geçtiğimiz yıl İnfaz Yasası’nda yapılan değişiklikler sırasında da bu düzenlemeyi yetersiz bulduğumuzu ifade etmiştik, bugün de yetersiz buluyoruz çünkü çok sayıda hasta mahpus bulunuyor cezaevlerinde, yine çok sayıda yaşlı mahpus bulunuyor cezaevlerinde ve maalesef, bu hasta ve yaşlı mahpuslar art arda hayatlarını kaybediyorlar. Dolayısıyla, hasta ve yaşlı mahpusların da bu kapsama alınması gerektiğini düşünüyoruz, yetersizliği bu nedenle vurguluyoruz. Ve çocuklu anneler var çok sayıda yine cezaevinde. Çocuklu annelerin de hem annelerin hem çocukların bu düzenlemeden faydalanması gerekiyor. Bu nedenle de yer almadığı için yetersiz buluyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bu yetersizlikler nedeniyle yani hasta, yaşlı mahpusları ve çocuklu anneleri kapsamaması nedeniyle bu düzenlemeyi yetersiz bulduğumuzu belirtmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkoç, buyurun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; pandemi maalesef, istediğimiz şekilde Türkiye'de engellenemiyor, salgın hastalık devam ediyor. Cezaevindeki sıkışıklık nedeniyle mahkûmlar hastalık dolayısıyla zor durumlar yaşayabilir. Bu yüzden Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda grubu bulunan tüm siyasi partiler, anlayış içerisinde, bunun altı ay daha uzatılmasına karar verdiler. Kararın mahkûmlarımız açısından da sağlık açısından da hayırlı olduğunu düşünüyoruz.

Herkese saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Ünal…

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, öncelikle 5275 sayılı Kanun’un geçici 9’uncu maddesinin (5)’inci fıkrasında düzenlenen Covid-19 iznine ilişkin uzatma bir toplumsal talepti ve hem Sağlık Bakanlığımızın hem de Adalet Bakanlığımızın görüşleriyle bunun uzatılması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine geldi ve bu hususun bütün grupların ortak önergesiyle uzatılması da sevindirici bir gelişme.

Böylece, Covid-19 izin süresi 31/5/2022 tarihine kadar uzatılmıştır, hayırlı olsun.

BAŞKAN – Hayırlı olsun.

23’üncü madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin çerçeve 23’üncü maddesiyle 2004 sayılı Kanun’un 134’üncü maddesine eklenen dördüncü fıkranın aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Talebin reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren bir ay içinde tazminat davasının açılmaması halinde, teminat resen hükmedilen para cezasından mahsup edilmek üzere hazineye irat kaydedilir.”

  Dursun Müsavat Dervişoğlu                                               Fahrettin Yokuş

                 İzmir                                                                          Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi İYİ Parti Grubu ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Önümüzdeki 26 Kasım komşumuz Irak ve Irak Türkleri için çok önemli bir tarih. Peki, 26 Kasımda ne olacak? Bu tarihten itibaren bin yıllık Türk şehri Kerkük’ün emniyeti peşmerge yönetimine geçecek gibi görünüyor. Bu hem Irak’ın siyasi yapısı için hem de Türkiye için çok olumsuz bir durum. Bu gelişme, kısa vadede sadece siyasi bir hareket gibi görünse de uzun vadede bu bölgelerin tamamının peşmerge hâkimiyetine yani Barzani’nin yönetimine geçeceği gerçeğidir. Irak’ta Kazımi ve Maliki’nin hükûmet kurabilmeleri için peşmergenin oyuna ihtiyaçları var. Bu pencereden bakacak olursak bölgeyi Barzani’ye peşkeş çekecekleri aşikâr.

Değerli milletvekilleri, Irak Başbakanı Mustafa Kazımi’nin, Barzani’yle ilişkileri geliştirmek adına, 20 Ekim 2021 tarihinde, Kuzey Irak Bölgesel Yönetiminin 20’nci peşmerge tugayını merkezî hükûmetin Savunma Bakanlığına bağlamış olması bunun apaçık göstergesidir. Ancak Irak Anayasası’nda peşmergenin sadece Kuzey Irak Bölgesel Yönetiminin koruyucusu olduğu belirtiliyor. Bu hâliyle, Kerkük’ün güvenliğinin peşmergeye geçme ihtimalinin ortaya çıktığını ve bu durumun büyük bir krizin başlangıcı olacağını da buradan belirtmek istiyorum.

Peki, biz Türkiye olarak Irak’ta yaşayan soydaşlarımıza destek olmak için ne yapıyoruz, Hükûmetimizin Irak ve Türkmenler için bir çalışması var mı? Kerkük Milletvekili Erşat Salihi “Biz Kerkük’ün idari sınırları içinde kimseyi istemiyoruz, kan dökülsün istemiyoruz.” diye bu hususta feryat ediyor ve devamında 2017 Irak referandumundan sonra güvenlik ortamının sağlandığını ve bu nedenle de Erbil’in yani Barzani’nin Kerkük’ü kontrolünün sona erdiğini ifade etmiştir. Şimdi, tekrar tehlikeye giren Kerkük idari sınırları, Irak merkezî yönetimi ve Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi arasında IŞİD tehlikesi gerekçesiyle kurulan “Ortak Koordinasyon Odası” sebebiyle risk altında diyorlar. Irak Türkleri Kerkük’ün idari sınırlarının içinde merkezî hükûmet dışında kimseyi istemiyor; bunun dışında, Allah korusun, gerilimin artacağını, kan dökülebileceğini büyük bir tedirginlikle ifade ediyorlar.

Değerli milletvekilleri, 2003’ten bu yana Irak Savaşı’nın en büyük kaybedeni hiç şüphesiz ki Irak Türkleri olmuştur. Ülke nüfusunun yüzde 10’una yakınını oluşturan Türk nüfusu 1950’den beri yıldırma politikalarına maruz kalmıştır; önce Araplaştırmayla uğraşılmış, sonra da malum Saddam sonrası yine değişen bir şey olmamış, Irak Türkleri maalesef hâlen zulüm ve baskı altındadır. Özellikle Irak Savaşı’ndan sonra Türk önderleri suikastlara kurban gitmiş, soydaşlarımız topraklarından sürülmek istenmekte, planlı ve aşamalı bir şekilde Büyük Orta Doğu Projesi maalesef işlemektedir. Zaman içerisinde Türklerin resmî daireleri yakılmış, nüfus kayıt ve evrakları yok edilmiş, Türkmen mezarları bile iskâna açılmıştır. Aşama aşama soykırım uygulanan soydaşlarımızın tek beklentisi, tek umudu Türkiye’dir. Misakımillî sınırlarımız içinde bulunan ve maalesef son on sekiz yıldır ateş hattına çevrilen bu bölge göz göre göre peşmergenin kontrolü altına girmektedir. Misakımillî sınırlarımız kaderine terk edilemez, Irak Türklerinin yalnızlaştırılması kabul edilemez. 1923 Lozan Anlaşması ve 1926 Ankara Anlaşması’nın, belirlenen Türkiye-Irak sınırı ve iki ülke sınırlarının ya da toprak bütünlüğünün korunması üzerine olduğunu buradan tekrar hatırlatmak istiyorum. Irak’ın 2023’ten sonra siyasi ve idari yapısı paramparça olmuş durumdadır. Bu olumsuz ve kritik duruma Türkiye’nin sessiz kalması kabul edilemez.

Değerli milletvekilleri, İYİ Parti olarak Irak tezkeresine “evet” oyu verdik. Türkiye olarak, Kuzey Irak Bölgesel Yönetiminde ve özelde bizim için tarihî ve millî öneme sahip olan Kerkük’te Türk varlığını ve haklarını korumak için girişimde bulunulmalı ve bu kararımızı yüksek bir sesle Hükûmet olarak haykırmalıyız. Irak Türklerinin kaderi peşmergeye teslim edilemez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Yerli ve millî olduğunu her defasında ifade eden siyasi iktidarın, yerli ve millî olan Kuzey Irak Türkmenlerine sahip çıkması gerekmektedir. Yerli ve millî olmak, nerede bir mazlum varsa ona sahip çıkmaktır, Türk kardeşlerimize, Müslüman kardeşlerimize sahip çıkmakla olur. Doğu Türkistan’da yaptığınız gibi burada da kayıtsız kalmayın diyor ve Kerkük’ün feda edilemeyeceğini, Kerkük’ün bir Türk kenti olduğunu ve Türk olarak kalacağını buradan bir kere daha ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesiyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 134’üncü maddesinin birinci fıkrasına eklenen birinci cümledeki "marifetiyle" ibaresinin "aracılığıyla” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Alpay Antmen                      Süleyman Bülbül                   Zeynel Emre

            Mersin                                  Aydın                                 İstanbul

        Rafet Zeybek                          Aydın Özer                Ömer Fethi Gürer

           Antalya                                Antalya                                  Niğde

       Turan Aydoğan                                                             Ünal Demirtaş

           İstanbul                                                                       Zonguldak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Zonguldak Milletvekili Ünal Demirtaş.

Buyurun Sayın Demirtaş. (CHP sıralarından alkışlar)

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifinin “Çocuk Teslimi ve Çocukla Kişisel İlişki Kurulması” başlıklı Dördüncü Kısmındaki düzenlemeler son derece önemli ve hassaslıkla yaklaşılması gereken düzenlemelerdir çünkü tamamının öznesi çocuklarımızdır. Bu teklifte çocuklarımızın üstün yararı için bazı olumlu düzenlemeler vardır ve bu olumlu düzenlemeleri biz de desteklemekteyiz. Ancak teklifin lafzına ve ruhuna baktığımızda çocuk bir özne değil, bir nesne gibi görülmüş ve tüm tanımlamalar bu yanlış bakış açısı üzerinden yapılmıştır.

Değerli milletvekilleri, yeni bir yasa ya mevcut düzenlemedeki eksikliklerin tamamlanması ya yanlış uygulamaların önüne geçilmesi ya da yasaların ihtiyacı karşılamaması nedenleriyle yapılır. Ama sorunu bir yerden alıp başka bir yere koyacağınız bir yasanın hukuksal olarak da idari olarak da toplumsal olarak da bir yararı yoktur; çocuk teslimiyle ilgili durum tam da böyle bir durumdur. Bu teklifle önceden İcra ve İflas Kanunu’nda olan çocuk teslimi müessesi Çocuk Koruma Kanunu’na aktarılmaktadır. Uygulayıcı da icra daireleri değil Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüğü olmaktadır. Çocukların teslim edileceği yerlerin valiliklerle belirleneceği, bu yerlerin, okul, kreş gibi yerler olabileceği, aile mahkemesi kararlarının yerine getirilmesinde uzman bulunmaması hâlinde öğretmenlerin görev alacağı bir teklif vardır karşımızda. Bu teklifte iyi olan şey ise çocuk teslimine dair iş ve işlemlerdeki harçların kaldırılmasıdır.

Değerli milletvekilleri, yasa yapmak sorumluluk ister, çocuklarla ilgili yasa yapmak ise çok daha fazla sorumluluk ister. Bu nedenle, yasa yaparken, ulusal ve uluslararası mevzuattaki referans noktalarına bakmak gerekir. Bu konudaki referans noktaları, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 25’inci maddesi, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 3’üncü maddesi, Avrupa Konseyi Çocuklarla İlgili Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi’nin 4’üncü maddesi ve Anayasa’mızın 41’inci maddesidir. Bu metinlerin tamamında “Çocukla ilgili tüm iş ve işlemlerde çocuğun üstün yararı gözetilmeli” denilmiştir. Uluslararası ve ulusal mevzuat çok açık bir şekilde çocuğun bir birey, bir özne olduğunu söylemektedir. Buna rağmen, hâlâ, çocuğu bir nesne olarak gören ve bir teslim malzemesi gibi düzenlemeler yapan yasama, sorumluluğunu yerine getirmiyor demektir. Bu teklifte “Çocuk hak sahibine teslim edildikten sonra” “Hak sahibine teslim edilmek üzere” gibi tanımlamalar vardır. Oysa, hakkında düzenleme yaptığımız bireyler bu ülkenin geleceği olan çocuklarımızdır. Çocuklarımızın, bu yanlış bakış açısı nedeniyle yaşayacağı travmaların vebali sizin üzerinizde kalır, haberiniz olsun.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde son üç yılda 432.517 çift boşanmıştır ve bu boşanmalardan sonra 391.368 çocuk etkilenmiş, 2010 yılında velayete verilen çocuk sayısıysa 96.366 iken 2020 yılında bu sayı 124.742’ye çıkmıştır. Yani günümüzde boşanan sayısı da bundan etkilenen çocuk sayısı da son derece yukarı doğru tırmanmıştır. Kaldı ki bu sistemdeki yanlış uygulamadan etkilenen tek bir çocuk dahi olsa bu durum fark etmezdi. Tam da bu noktadan hareketle çocuklarla ilgili yasaların yapılması gerekmektedir. Ancak ülkemizde “çocuk teslimi” diye konuştuğumuz konu, aslında, yanlış bir anlayış sorununu da ortaya koymaktadır. Buradaki temel sorun, boşanmış çiftlerde velayeti almayan taraf ile çocuğun kuracağı ilişkide böyle zorlayıcı bir sisteme ihtiyaç duyulmasıdır. Yani bir yargı kararının zorla yerine getirilmesi başlı başına çok temel bir sorundur. Ancak ülkemizdeki yargı uygulamalarına baktığımızda zaman zaman mahkeme kararlarının hiçbir şekilde yerine getirilmemesi ya da zorla yerine getirilmesi gibi uygulamalar görülmektedir. Bunun nedeniyse iktidarın bile kendi yargı sistemi içerisinde verilen yargı kararlarını yerine getirmemesi ve yerine getirmekte ayak sürümesidir. İktidarın sahip olduğu bu zihniyet nedeniyle bugün bu düzenlemeyi konuşmaktayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) –Efendim, tamamlamak istiyorum, bir dakika daha rica ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ÜNAL DEMİRTAŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Almanya bu konuyu 1998’de çözmüştür, çocukla kişisel ilişki kurma konusunda çocuk odaklı yasa değişiklikleri yapılmıştır. İsviçre, ana, baba ve çocuğun kişisel ilişki kurma talep haklarının karşılıklı olduğunu benimsemiş. Sizin teklifinizde Aile Destek ve Mağdur Hizmetlerine devrettiğiniz sorun, İsviçre’deyse “Çocuk Koruma Müdürlüğü” adı altında ayrı bir birim oluşturularak çözülmüştür. İçinde çocuğun geçtiği bu hassas, çetrefilli meselelere çocuğun üstün yararı gözetilerek yaklaşılmıştır. Sosyal bir hukuk devletinin gereği neyse İsviçre’de o yapılmıştır, bu konuda sosyal politikalar üretilmiştir. Bizim de Türkiye’de aslında yapmamız gereken budur.

Hepinizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 23'üncü maddesinde geçen “şekilde” ibarelerinin “biçimde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Şevin Coşkun                        Ali Kenanoğlu                  Züleyha Gülüm

              Muş                                  İstanbul                               İstanbul

Mahmut Celadet Gaydalı                  Murat Çepni      Ömer Faruk Gergerlioğlu

             Bitlis                                    İzmir                                  Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Muş Milletvekili Şevin Coşkun.

Buyurunuz Sayın Coşkun. (HDP sıralarından alkışlar)

ŞEVİN COŞKUN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklifin 23’üncü maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu selamlıyorum.

Konuşmamda cezaevlerindeki hak ihlallerine, hasta tutuklu ve hükümlülerin durumuna dair konuşacağım çünkü cezaevleri işkence merkezlerine ve ölüm evlerine dönüşmüş durumda. Özellikle 2020 Nisan ayında düzenlenen İnfaz Yasası’yla getirilen idare ve gözlem kurulları hukuksuz ve keyfî gerekçelerle, verilen cezayı bitirmesine rağmen, hükümlülerin tahliyelerini engelliyor. Söz konusu İnfaz Yasası’nın Anayasa’ya ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası mevzuata aykırı olduğunu her fırsatta dile getirdik, getirmeye de devam edeceğiz. Cezaevleri gözlem kurulları ancak -tırnak içerisinde- iyi hâlli olduğuna karar verdiği tutukluları denetimli serbestlik ya da adli kontrolle serbest bırakıyor. Kurulun kararı olumsuz çıkması durumunda ise tutuklular bu haktan yararlanamıyor. İdare ve gözlem kurullarının keyfî gerekçeleri arasında, fazla su kullandığı, sık oda değişikliği yaptığı, açlık grevine girdiği gibi absürt nedenler bulunuyor. Özgürlük İçin Hukukçular Derneğinin verilerine göre, verilen cezayı bitirmesine rağmen tahliyesi engellenen 74 hükümlü bulunuyor, tabii bunlar sadece şu an tespit edilebilen. Keyfî gerekçelerle infaz yatmalardan sadece birkaçını sizlerle paylaşacağım: Sincan Cezaevinde bulunan Hanım Yıldırım ve Jiyan Ateş’e verilen, infaz hükmü bitmesine rağmen, idare ve gözlem kuruluna çıkmadıkları gerekçesiyle tahliyeleri engellendi. Altı yıldır cezaevinde olan Rojdan Erez’in ise dosyası başka bir cinayetten hüküm giymiş adli bir tutuklunun dosyasıyla karıştırılarak idare ve gözlem kurulunca tahliyesi engellendi. Yine, Afyon 1 no.lu T Tipi Cezaevinde bulunan Dijwar Nesri İsmail’in verilen otuz yıl cezayı bitirmesine rağmen tahliyesi engelleniyor. Ramazan Durmaz, Menderes Leyla, Leyla Akyıldız, Abdurrahman Aşkan, Remziye Polat da tahliyeleri engellenenlerden. Bir an önce bu keyfî uygulamalara son verilmelidir.

Değerli milletvekilleri, bir diğer konu da âdeta ölüme terk edilen hasta tutuklu ve hükümlüler. İHD raporuna göre cezaevlerinde 604’ü ağır 1.605 hasta tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Yine rapora göre, Ocak 2020 ile Ekim 2021 tarihleri arasında 89 tutuklu ve hükümlü hayatını kaybetti. Cezaevinde yaşam mücadelesi veren hasta tutuklu ve hükümlülere dair birkaç örneği sizlerle paylaşacağım. Mehmet Emin Özkan, 83 yaşında, yirmi altı yıldır cezaevinde; 5 kez kalp krizi geçirdi, yürüyemeyecek hâlde olmasına rağmen kelepçeli şekilde hastaneye götürüldü, aynı şekilde cezaevine geri gönderildi. Bu görüntüler asla ve asla hafızalardan silinmeyecek. Hayatını tek başına idame ettiremeyen Mehmet Emin Özkan hâlâ cezaevinde tutuluyor.

Yine, Elâzığ Kadın Kapalı Cezaevinde bulunan Dicle Bozan yirmi beş yıldır cezaevinde, bağırsakları dışarıda yaşam mücadelesi veriyor; bir bacağını kaybeden Dicle Bozan diğer bacağını da kaybetme riskiyle karşı karşıya çünkü bacağında yaralar mevcut ve tedavi hakkı engelleniyor.

Tekirdağ 1 no.lu Cezaevinde bulunun Ali Osman Köse, 64 yaşında, otuz sekiz yıldır cezaevinde; kanser hastası, sağlık durumu her geçen gün kötüye gidiyor.

Mardin E Tipi Kapalı Cezaevinde bulunan Rojbin Çetin, 26 Haziran 2020’de gözaltına alınırken saatlerce köpekli işkenceye maruz bırakılmıştı. Çetin, kanser hastası ve tedavi hakkı engelleniyor.

Devrim Ayık, gazeteci ve yüzde 76 engelli bir hasta tutuklu. Eskişehir H Tipi Cezaevinde bulunan Ayık, crohn hastası ve 2 kez bağırsak ameliyatı oldu; sağlık sorunları nedeniyle cezaevinde bir gözünü kaybetti. Ayık’ın tedavisinin gecikmesinden kaynaklı yeni sağlık sorunları da ortaya çıkmakta.

Şaban Kaygusuz, bir eli ve bir ayağı yok, yüzde 90 engelli raporu var. Kaygusuz, güvenlik gerekçesiyle 19 Ekimde Diyarbakır D Tipi Kapalı Cezaevinden Kayseri Bünyan 1 no.lu T Tipi Kapalı Cezaevine sevk edildi. Şaban Kaygusuz ayakta sayım dayatmasına maruz kaldı. Yüzde 90 engeli olmasına rağmen hâlâ cezaevinde tutuluyor.

74 yaşındaki Ahmet Sılık: İzmir Menemen R Tipi Cezaevinde on yıldır tutuklu olan Sılık için Adli Tıp Kurumunun “Hayatını tek başına idame ettiremez.” raporuna rağmen tahliyesi engelleniyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

ŞEVİN COŞKUN (Devamla) - Önceki dönem Muş İl Eş Başkanımız Muhlise Karagüzel iki yıldır Kayseri Bünyan Cezaevinde; sekiz yıl, bir ay hapis cezası verildi. Birçok sağlık sorunu olan Karagüzel 2 defa anjiyo oldu. Hastalıkları sebebiyle görme yetisini kaybetme riskiyle karşı karşıya.

Yine, İskenderun T Tipi Cezaevinde bulunan İsmail Tamboğa 22 yaşında. 4 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen Tamboğa, midesindeki hastalık nedeniyle her gün kilo kaybı yaşıyor. 35 kiloya kadar düşen Tamboğa’nın mamayla beslenmesi gerekiyor ancak bu hayati talebi yerine getirilmiyor ve sağlığa erişim hakkı engelleniyor.

Hak ihlaline maruz kalan ve adını sayamadığımız bini aşkın hasta tutuklu ve hükümlü bulunuyor. Bu hukuk dışı uygulamalara karşı, tutuklu ve hükümlü aileleri Diyarbakır Barosunda bir haftayı aşkındır yakınlarının seslerini duyurmak için bir nöbet eylemi başlattı. Onları da buradan selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesiyle 2004 sayılı Kanun’un 134’üncü maddesinin değiştirilen mevcut altıncı fıkrasının ikinci cümlesine “durumlarda ihale” ibaresinden sonra gelmek üzere “icra müdürü tarafından” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

        Cahit Özkan                 Muhammed Levent Bülbül              Kemal Çelik

            Denizli                                Sakarya                                Antalya

  Mehmet Doğan Kubat                                                 Vildan Yılmaz Gürel

           İstanbul                                                                            Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen? Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, 2004 sayılı Kanun’un 134’üncü maddesinin teklifle değiştirilen mevcut altıncı fıkrası kapsamında, ihale konusu malın teslim edilemeyeceği veya teslime hazır hâle getirilemeyeceği durumlarda ihalenin icra müdürü tarafından iptal olunacağı açık bir şekilde hükme bağlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 23’üncü madde kabul edilmiştir.

24’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına işleme alacağım.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin çerçeve 24’üncü maddesiyle 2004 sayılı Kanun’un 135’inci maddesinin ikinci fıkrasına eklenen cümlede yer alan “gereğince” ibaresinden sonra gelmek üzere “3 ay içerisinde” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

  Dursun Müsavat Dervişoğlu                                                    Dursun Ataş

                 İzmir                                                                         Kayseri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kayseri Milletvekili Dursun Ataş.

Buyurun lütfen. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, AKP iktidarı tarafından kamuoyuna süslü cümlelerle anlatılan Yargı Reformu Strateji Belgesi, İnsan Hakları Eylem Planı, yargı paketleri sadece vatandaşın gözünü boyama, kamuoyunda algı yaratma ve günü kurtarma amacı taşıyan yüzeysel değişikliklerden ibarettir, gerçek sorunları çözecek nitelikte değildir. Bu kapsamda “beşinci yargı paketi” olarak adlandırılan bu düzenleme de ne yazık ki beklentilerin oldukça uzağında kalmıştır. İcra ve iflas daireleriyle ilgili düzenlemeler, çocuğun velayeti, çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişki kurulması gibi konuları içeren bu kanun teklifi, kanunların hazırlanmasında esas olan toplumsal ihtiyaçları karşılamaktan çok uzaktır.

Değerli milletvekilleri, Anayasa’mızda yazdığı üzere, Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir ancak bugün geldiğimiz noktada, iktidarın keyfî uygulamaları yüzünden yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı üzerine gölge düşmüş, ülkemiz hukuk devleti olmaktan uzaklaşmış, bir şahsın iki dudağı arasına sıkışmış, hukukun üstünlüğünden ziyade üstünlerin hukukunun geçerli olduğu bir ülke konumuna getirilmiştir. Bizzat Cumhurbaşkanı tarafından “Anayasa Mahkemesinin kararına uymuyorum, saygı da duymuyorum.” ifadesi kullanılmış, bunun üzerine yerel mahkemeler de Anayasa Mahkemesi kararlarını yok saymaya başlamıştır. Yine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları görmezden gelinmiştir. Daha geçtiğimiz günlerde ülkenin İçişleri Bakanı metruk binalara ilişkin “Sen gece yık, mahkeme kararları arkandan gelsin.” demiştir. Düşünün, bir ülkenin İçişleri Bakanı yani hukukun tecelli etmesinde önemli vazifesi bulunan, Anayasa’da yazılı hak ve hürriyetleri korumakla görevli olan İçişleri Bakanı hukuk tanımayan tavsiyelerde bulunmuştur. Bu garabet, bu hukuk tanımazlık, bu anlayış ancak demokratik olmayan baskıcı rejimlerde mümkün olabilir. Hukuk devletlerinde hukuk her zaman önde gider, guguk devleti uygulamalarındaysa hukuk arkadan da gelebilir, hiç gelmeyebilir de. Adalet Bakanı bile İçişleri Bakanının bu sözlerine şaşırmış olacak ki “Biz yapalım, hukuk arkadan gelsin değil, hukuk önde yürüsün.” şeklinde açıklamada bulunmuştur ancak Adalet Bakanı öyle dese de AKP iktidarında hukuk hep arkada kalmıştır. AKP, sözde yargı reformlarıyla icra daire sayılarını artıracağına, arkada nal toplayan hukukun itibarını artırmalıdır.

Değerli milletvekilleri, bakınız, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütünün raporunda Türkiye, adalete güvenin son on yılda en keskin azaldığı ülke oldu. Rapora göre, Türkiye’de vatandaşların adalete güveni 2010’dan 2020’ye kadar geçen sürede 22 puan birden gerileyerek yüzde 38’lere düştü. Yine ORC Araştırma Şirketinin “Yargıya güveniyor musunuz?” sorusuna verilen cevapların son üç aylık değişimi ise yargıya güvenin hızla azaldığını ortaya koydu. Buna göre, Haziran 2021’de yüzde 25,1 olan yargıya güven Eylülde 22,6’ya, Ekimde ise yüzde 21,3’e düştü. Ekim ayında yargıya güvenmeyenlerin oranı yüzde 78,7 ölçülerek rekor kırdı. Görüldüğü gibi, Hazreti Ömer’in adaletinden bahsederek iktidara gelen AKP döneminde yargıya kimse güvenmez hâle gelmiştir. “Adalet ve kalkınma” diyerek iktidara gelen AKP döneminde Türkiye, ifade özgürlüğünün en çok ihlal edildiği Avrupa ülkesi oldu. Adalet kalmayınca ne kalkınma kaldı ne de ekonomi. Şimdi soruyorum: Bu yargı paketi hukukun hangi sorununu çözecektir?

Değerli milletvekilleri, adalet kâinatı ayakta tutan temel direktir. Hukukun hâkim olmadığı, yargının bağımsız, yargıçların da özgür olmadığı bir ülkede yoksulluk, yolsuzluk, eşitsizlik, ayrımcılık, zorbalık, işsizlik, açlık ve güvensizlik olur. Bu yüzden bizim, adalet saraylarına değil, bağımsız mahkemelere ihtiyacımız vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

DURSUN ATAŞ (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

Çölde kızgın güneş altında susuz kalmış bir insanın “Su, su.” diye mırıldanması gibi “Adalet, adalet!” diye çığlık atan milyonlarca insanımızın ihtiyacı olan adil mahkemelerdir. Bizim yeni icra dairelerine değil, sözde yargı paketlerine değil; adaleti gözeten, halkına refah sunacak bir iktidara ihtiyacımız vardır. Bu yüzden, getirin sandığı milletin önüne, düşün bu milletin yakasından diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesiyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 135’inci maddesinin ikinci fıkrasına eklenen cümledeki “gereğince” ibaresinin “uyarınca” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Alpay Antmen                      Süleyman Bülbül                   Zeynel Emre

            Mersin                                  Aydın                                 İstanbul

        Rafet Zeybek                      Ömer Fethi Gürer                     Aydın Özer

           Antalya                                  Niğde                                 Antalya

İbrahim Özden Kaboğlu                                                      Turan Aydoğan

           İstanbul                                                                          İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili İbrahim Özden Kaboğlu.

Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesi hakkında CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Biz olumlu olan düzenlemeleri destekliyoruz. Bu teklifte özellikle Anayasa’ya ve kamu yararına aykırı olan 1; 40 ve 44’üncü maddelere ilişkin muhalefet şerhlerimiz var diğerlerinde olduğu gibi ama genel olarak “Olumlu.” diyoruz çünkü biz olumlu olanı destekliyoruz. Aslında biz öneriyoruz, hazırlıyoruz; öneriyoruz, muhalefet etmiyoruz ancak doğruları söylemek de bu vesileyle bizim anayasal yükümlülüğümüzdür.

Bu açıdan ne rastlantıdır ki “beşinci yargı paketi” olarak adlandırılan bu yasa önerisinin görüşüldüğü sırada Türkiye’de ekonomik kurtuluş seferberliği ilan ediliyor. Hukuk ve iktisat arasındaki ilişki dikkate alındığı zaman, altyapı-üstyapı ilişkisi tamamen tersine çevrilmiş durumda çünkü ne hukuk bilimine saygı ne de iktisat bilimine saygı duyulmadığı için, yürürlükteki Anayasa’ya bile saygı duyulmadığı için Türkiye, iktisadi bakımdan bir seferberliği gerekli kılacak şekilde en üst düzeyde telaffuz edilebiliyor.

Şimdi, burada, bu öneri, beşinci yargı paketi olarak gündeme geldi. Acaba, bu bir reform paketi midir? Anayasa’mıza göre değil, kendilerinin hazırladığı yani birinci partinin hazırladığı Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı’na göre çok geride kalan ve gerçekten hiçbir biçimde “yargı reformu” olarak nitelenemeyecek bir belge. Niçin nitelenemiyor, neden nitelenemiyor? Aslında yapılan düzenleme metni ve uygulama bunu gösteriyor. Peki, uygulamadan ne kastediyoruz? Uygulamadan, öncelikle, yürürlükte olan Anayasa’ya ve yasalara uyma gereğini kastediyoruz. Uyulmadığı sürece bu paketler içerik olarak da göstermelik kalır, samimiyet olarak da göstermelik kalır. Uyulmuyor çünkü mahkeme kararlarına meydan okunuyor. Uyulmuyor, bunun ötesinde, parti grup toplantılarında ikinci parti liderine yapılan linç girişimleri gösterilebiliyor, suça azmettirici sahneler ortaya konulabiliyor. Bu kürsüden Anayasa Komisyonu Başkan Vekili “Anayasa Mahkemesi kararları memurlar için geçerli değildir.” diyebiliyor, herhâlde “Kelebekler için geçerlidir.” demek istiyor. Demek ki burada Anayasa Mahkemesi kararlarına “Hayır.” deniyor “Ceza mahkemesi kararlarına uymayabiliriz.” deniyor, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına meydan okunabiliyor. Böyle bir ortamda çok ideal bir yasa, düzenleme yapılsa bile bunun bir inandırıcılığı veya etkililiği olamaz.

Demokratik hukuk devletinin asgari gerekleri için üç ön koşul bulunmaktadır. Birincisi, Anayasa’nın üstünlüğü ilkesine saygıdır. İkincisi, parti başkanlığı yoluyla devlet başkanlığı ve yürütmenin Türkiye’yi giderek felakete sürüklediğinin ortaklaşa olarak kabul edilmesidir. Üçüncüsü Anayasa’nın demokratik hukuk devletine aykırı hükümlerinden arındırılmasıdır. Bunun için, önce hükûmete ihtiyacımız var; sonra, hesap verebilir bir hükûmete ihtiyacımız var; daha sonra, görev, yetki ve sorumluluk ilkelerinin Anayasa’da kabul edilmesi, anayasal denge ve denetim düzeneklerinin konulması… Çünkü bunlar olmadan, tıpkı şimdi olduğu gibi, yargı bağımsızlığı Anayasa’da yazsa da bunlar geçerli olmaz, bunlara saygı duyulamaz, bugün olduğu üzere.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Gerçekten, bütün yetkilerin bir kişide toplandığı bir sistem Türkiye’de ve dünyada anayasa hukuku ve siyaset bilimi tarihinin gösterdiği gelişmelere ters düşmektedir. Bunun gerekleri; paylaşmaktır, yetkileri paylaşmaktır, demokratik siyasal rejim ve demokratik siyasal sistem gereği kurumlar, kurallar ve değerler bütününü bilimsel yaklaşım temelinde yeniden ihdas etmektir. Eğer bunu yapamaz isek iktisadi kurtuluşa gitmek mümkün değildir. Hukuki kurtuluş olmadan iktisadi kurtuluş mümkün değildir. Hangi rejim olarak adlandırılırsa adlandırılsın, dünyada hiçbir biçimde bütün yetkilerin bir kişide toplandığı bir demokratik siyasal rejim mevcut değildir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İmran Kılıç önünde de saygıyla eğiliyorum, nur içinde yatsın. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesinde geçen “isteme” ibaresinin “talep etme” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Ali Kenanoğlu                       Züleyha Gülüm     Mahmut Celadet Gaydalı

           İstanbul                                İstanbul                                  Bitlis

        Murat Çepni                  Ömer Faruk Gergerlioğlu             Kemal Bülbül

             İzmir                                  Kocaeli                                Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Antalya Milletvekili Kemal Bülbül.

Buyurun Sayın Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İcra ve İflas Kanunu’na dair teklifin 24’üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum lakin dün Dünya Çocuk Günü’ydü, yarın da Öğretmenler Günü. Çocuktan öğretmene giden ve yüreği çocuk, beyni öğretmen olan bir insan olarak elbette ki Dünya Çocuk Günü ve Öğretmenler Günü hakkında konuşacağım çok doğal olarak.

20 Kasım 1989’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda kabul edilen Dünya Çocuk Hakları Sözleşmesi, 14 Ekim 1990’da Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından 17, 29 ve 30’uncu maddelere çekince konularak kabul edilmiştir Sayın Başkan. Bu çekince kalkmış mıdır, devam ediyor mu, soruyorum; bir.

İki: 27 Ocak 1995‘te Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir ama niye bu 17, 29 ve 30’uncu maddelere çekince konulmuştur? Şunun için: Çünkü 17, 29 ve 30’uncu maddelerde “Ülkenizde yerelde yaşayan farklı dil, etnik yapı ve inanç gruplarına sahip çocuklar varsa bunların eğitim, inanç ve benzeri gibi temel insani hak ve özgürlüklerini karşılamak zorundasınız.” diyordu ve Türkiye Cumhuriyeti devleti 17, 29 ve 30’u kabul etse Kürt, Arap, Roman ve benzeri halklara sahip çocukların dilini, kültürünü ve inancını kabul edecekti. Bundan dolayı bu maddelere çekince koydu ve bu maddeler hâlâ böyle duruyor mu? Bu çekince devam ediyor mu, etmiyor mu?

Üçüncüsü: Değerli arkadaşlar, 24 Kasım 1981 size neyi hatırlatıyor? 24 Kasım 1981, Kenan Evren tarafından Öğretmenler Günü ihdas edilmesidir. Öğretmenler Günü, cumhuriyetin kuruluş yılına ait bir uygulama, bir armağan falan değildir. Kenan Evren tarafından 24 Kasım 1981’de uygulamaya konulmuş bir gündür. Peki, bu Kenan Evren öğretmenlere, eğitimcilere, demokrasiye, insan hak ve özgürlerine karşı suç işleyen birisi olarak nasıl olur da öğretmenlere böyle bir gün armağan eder? İşte, işin ağır çelişkisi de burada. Ve buna rağmen velev ki bugün oldu ve öğretmenler bunu kutluyor -uzunca bir zamandan beri söylüyorum, daha geçen gün de bu kürsüden söyledim- Sayın Adalet ve Kalkınma Partisi yetkilileri, Sayın Millî Eğitim Bakanı, Sayın Millî Eğitim Komisyonu Başkanı; 24 Kasıma dair hazırlığınız nedir Allah aşkına, nedir? “Öğretmen çok iyidir.” “Öğretmen sevgilidir.” “Öğretmen bir tanedir.” “Öğretmenlik mesleği kutsaldır.” gibi övgülere dayalı boş methiyeler.

Peki, bunu şöyle donatamaz mıydık? 3600 ek gösterge gibi, efendim, sözleşmeli öğretmen gibi, efendim, başka başka uygulamalar gibi şeyleri kaldırıp bütün öğretmenler için öğretmenlik meslek yasasında tanımlanmış bir yapı ve 24 Kasımda bütün öğretmenlere bugün anısına 1 maaş ikramiye yapamaz mıydık? Yapamıyoruz. Niye? Çünkü üç ayda yüzde 40 yoksullaştık, yüzde 50 yoksullaştık; dolar 15 lira oldu. Sevgili çocuklar, sevgili öğretmenler; cebimizden gitti, maaşımızdan gitti, ekmeğimizden gitti, emeğimizden gitti ve Hükûmet doğal olarak diyor ki: “Nerede? Yok ki vereyim.”

Şimdi böyle bir şeyde sevgili öğretmenler, Türkiye’yi var eden değerler aşkına; demokrasi, insan hakları ve özgürlükler aşkına; Türkiye halkları aşkına, demokrasi aşkına, insan hak ve özgürlükleri aşkına yarın mesleğinize, emeğinize, öğrencilerinize, eğitim hakkına sahip çıkalım; Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne sahip çıkalım ve 17, 29, 30’uncu maddelerin de uygulanması ve bu hak ihlalinin ortadan kaldırılması ve çocuklara karşı sistematik suçun son bulması için bir şey yapalım; zira, öğretmenlik bir şey yapmaktır, öğretmenlik emek sunmaktır; öğretmenlik yeniyi, güzeli, olgunu, insan için, toplum için, doğa için, kâinat için, hak ve hakikat için olanı her şeye rağmen, yokluğa rağmen bulup ortaya çıkarma ve insanlığın hizmetine sunabilme becerisidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Kemal Bey.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu anlamda, evet, yarın Öğretmenler Günü kutlaması olacak. Dedim ya dün Çocuk Hakları Günü’ydü, yarın Öğretmenler Günü ve bu ikilemde hem çocukların hem öğretmenlerin istismar edildiği, hak ihlaline uğradığı bugünde, bakınız, geliniz, bütün parti grupları olarak öğretmenlerimize; bizi bu sıralara getiren, bize bu değerleri, bu konuşmaları, bu üretimleri yapma becerisini kazandıran öğretmenlerimize karşı bir sorumluluk olması ve geleceğimizi var eden çocuklarımıza karşı, var etmeye çalışan çocuklarımıza karşı bir sorumluluk olması anlamında hem Çocuk Hakları Günü’ne hem Öğretmenler Günü’ne dair borcumuzu ödeyelim ve yapmamız gerekeni yapalım diyorum, sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 24’üncü madde kabul edilmiştir.

25’inci madde üzerinde 2 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin çerçeve 25’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Madde 25: 2004 sayılı Kanunun 142/a maddesinin birinci fıkrasında yer alan ‘Sıra cetvelinde karşı 142’nci madde uyarınca şikâyet veya itiraz yapılmışsa; ibaresi ‘Sıra cetvelinin düzenlenmesi üzerine’ şeklinde değiştirilmiş, fıkraya ‘bankanın kesin’ ibaresinden sonra gelmek üzere ‘ve süresiz’ ibaresi ile aşağıdaki cümle eklenmiştir.

Sıra cetveline ilişkin itiraz yahut şikâyet ileri sürülmesi halinde ihale bedeli nemalandırılmaz.”

  Dursun Müsavat Dervişoğlu                                            İbrahim Halil Oral

                 İzmir                                                                         Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili İbrahim Halil Oral.

Buyurun Sayın Oral. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, İcra ve İflas Kanunu üzerindeki değişikliği görüşmeye devam ediyoruz. AK PARTİ Grubu ise bu düzenlemeye çok hevesli görünmemektedir. Bir türlü Mecliste çoğunluğu sağlamayı başaramadınız da ondan… Herhâlde “Ülke iflas ediyor, bir de İcra ve İflas Kanunu’yla mı uğraşalım!” diye düşünmektesiniz. Doğru, ülke iflas etmektedir. Sabah kalkıyoruz, akşam eve gidene kadar dolar 20 kuruş, 30 kuruş değer kazanmış oluyor. İktidar ise ülkenin iflasının üstünü örtemeyeceğini bile bile bir sürü akıl dışı yorumlar yapmaktadır. Neymiş efendim “Doların değeriyle ilgili Japonya bir mukayese yapıyor mu?”ymuş. Yapmaz tabii, ortada yapacak bir şey yok ki, bir veri yok; o ülkede yirmi sene önce dolar kuru neyse bugün de üç aşağı beş yukarı aynıdır. Burada alım gücüne bakmak gerekir. Madem AK PARTİ böyle garip bir mukayese usulünü izliyor, biz de bir mukayese yapalım: Japonya'da asgari ücret saat üzerinden hesaplanır ve 900 yen civarındadır. Türkiye'de ise bu bir saatlik ücret 15 lira 90 kuruştur. Yani Japonya'da bir işçi 88 lira civarında bir saatlik asgari ücret almaktadır. Buna Japonya'daki alım gücü, kalkınma oranları eklendiğinde Türk ekonomisinin ne hâlde olduğu da görülecektir. Yetmiş altı yıl önce 2 şehrine atom bombası atılmış bir ülkenin ekonomisi bu şekildedir. Türkiye'de ise 2021 yılında AK PARTİ'nin beceriksiz ekonomi politikaları bir atom bombası etkisi yaratmaktadır. Vatandaş markete gittiğinde artık ayçiçeği yağlarına bile alarm takıldığını görmektedir. Esnaf piyasaya fiyat verirken saatlik değişiklikler yapmak zorunda kalmaktadır. Yakıt fiyatlarındaki artış gıda lojistiğini etkilemektedir. Eski bakanınız Türk milletiyle “Ya, dolarla mı maaş alıyorsunuz?” diye dalga geçmiştir. Yokluk görmeyenler, yoksulluk derdiyle dertlenmeyenler bu gerçeği göremezler. Ondan sonra çıkıp televizyonlarda asgari ücretli için “Allah yardımcıları olsun.” demek zorunda kalıyorsunuz. Bence Allah, asıl iktidar mensuplarına yardımcı olsun. Bu kadar vebalin üstüne iki cihanda da işiniz zordur. Her ne kadar İstanbul seçimlerinde kafası karışan Sayın Genel Başkan Yardımcınız “AK PARTİ’ye oy vermek sevaptır.” minvalinde sözler söyleyecek kadar kalbini karartmışsa da gerçek durum hesabınızın zor olduğu yönündedir. İktidarınızın devamı için yeni sevaplar, yeni günahlar, yeni haramlar ve helaller üretmeye çalışmanız dahi nasıl bittiğinizin göstergesidir. Aynı şeyi faiz meselesinde de yapmaktasınız. Ya, Allah aşkına, on dokuz yıllık iktidarınızda şimdi mi aklınıza geldi faizin haram olduğu? Siz, açıkça, ekonomik beceriksizliğinize İslami bir kılıf uydurmaya çalışıyorsunuz. Bu bir akıl tutulmasıdır. Allah hiçbir iktidarı böyle çaresiz ve zavallı bir duruma düşürmesin ama biz, sizi bu düştüğünüz zor durumdan milletimizle birlikte ilk seçimde kurtaracağız inşallah.

Türk insanı huzuru, yüksek alım gücünü, sosyal hayatı en üst seviyede hak eden bir millettir. Türk milletinin potansiyeli, tecrübesi ve imkânları bütün sıkıntıları aşacak bir noktadadır yeter ki helal ambarımıza dadanmış haramzadeler, helal rızıklarımızı kemirenler uzaklaştırılsın.

Bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesinde geçen “şeklinde” ibaresinin “biçiminde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Züleyha Gülüm                Mahmut Celadet Gaydalı               Murat Çepni

           İstanbul                                  Bitlis                                    İzmir

Ömer Faruk Gergerlioğlu                Ali Kenanoğlu                   Erdal Aydemir

            Kocaeli                                İstanbul                                 Bingöl

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Bingöl Milletvekili Erdal Aydemir.

Buyurunuz Sayın Aydemir. (HDP sıralarından alkışlar)

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizi bu hâle getiren AKP Hükûmeti her alanda dibe vurmuş durumda, “çukur” demiyorum, çukurun da dibine vurmuş durumda. Bunu en iyi şekilde bir Zaza atasözü açıklamakta, bir Zaza atasözü der ki: “…”(x) Yani “Su çamurlaşmadan, bulanıklaşmadan berraklaşmaz; temiz akmaz.” İşte, AKP Hükûmetinin ülkeyi getirdiği çamur, bulanık durumdan kurtulmanın yolu ve yöntemini de birazdan size aktaracağım.

Değerli milletvekilleri, 83 milyon, 1 kişiden çok, çok, çok büyüktür. 83 milyonun yaşadığı bir ülke, 1 kişinin günlük kaprislerine, günlük duygusal hezeyanlarına ve saiklerine terk edilemeyecek kadar kutsaldır. Bakın, değerli milletvekilleri, AKP iktidarı, Bakanlar Kurulu ve onunla birlikte hareket eden yürütmenin başı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, maalesef ki makul suretle hareket edebilme iktidarını yitirmiştir. Bakın, bu düzenlemeler nerede var? Medeni Kanun’umuzda velâyet makamı var, vesayet makamı var ve kayyumluk makamı var. Eğer ruh ve vücut bütünlüğünüz aynı anda bir işi yapmaya yeterli değilse, bu işi yapmaya yetiniz yoksa kanun sizi sınırlar. İşte, demokrasilerde de artık yönetemeyen, makul suretle hareket edebilme iktidarını yitirmiş, âdeta akıl tutulması yaşamış bu Hükûmetin önüne, demokratik bir sistemde, halk tarafından halkın iradesine gidilmesi için sandık konur, sandık ve o sandık da seçim sandığıdır ve bu halk önünüze koyduğu bu seçim sandığıyla size mutlaka ki ceza kesecektir. İstediğiniz kadar seçimden kaçın, istediğiniz kadar bir buçuk yıl seçimi uzatmaya götürün.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Seçim zamanında yapılacak.

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Bakın, AKP Hükûmeti, futbol maçı doksan dakika. Maç daha başlamadan siz 4’lü hakem heyetini atamakla şikeyle başladınız. Bu yetmedi…

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Maç bitmedi daha, doksan dakika…

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Maç bitmedi tabii, maç devam ederken kuralları değiştirdiniz. Bunu yapmadınız mı? Yaptınız ama yine kaybettiniz…

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Maç beş yıl, beş yıl bekleyeceksin o zaman.

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – …kuralları değiştirmenize rağmen kaybettiniz.

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) – Erken cayma yok…

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Bu da yetmedi, yedek kulübesinde tuttuğunuz hamaset yüklü yedekleri sahaya sürdünüz, bu da yetmedi yine maçı kaybettiniz.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Maç bitmedi, maç!

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Bakın, şu anda seçimi uzatmak için muazzam bir çaba içerisindesiniz.

FATMA AKSAL (Edirne) – Daha beş yıl olmadı ki.

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Bakın, ister uzatın, ister zamanında yapın, ister erken yapın; ister Beştepe’deki sarayınızdan bakın, ister yukarıda uçan 500 milyonluk sarayınızdan bakın; size yolun sonu göründü. Maçı kaybedeceksiniz, bir alt lige düşmeyeceksiniz; başınız dik, yeriniz amatör lig. Bunu kesinlikle yaşayacaksınız.

KANİ BEKO (İzmir) – Bravo! Bravo!

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Bakın, yine, Hükûmet Başkanınız Recep Tayyip Erdoğan, daha iki gün önce yapmış olduğu bir konuşmasında nasa, nasa… Eğer Nas suresiyse veya müktesebatıysa biz buradan… Elbette ki nas müktesebat olarak var. Aynı zamanda hırsızlık ve yolsuzluk ayetleri de var. Bir düşünün, bu ayetler uygulandığı zaman AKP Grubunun vücut bütünlüğü ne hâle gelir? Düşünün arkadaşlar, kaç kişinin eli, kaç kişinin kolu kesilir? Bunu siz kendinize hiç sordunuz mu? Sormadıysanız bu halk bunun hesabını mutlak suretle sizden soracaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 25’inci madde kabul edilmiştir.

26’ncı madde üzerinde 2 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Dursun Müsavat Dervişoğlu                                                   Yasin Öztürk

                 İzmir                                                                         Denizli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Denizli Milletvekili Yasin Öztürk.

Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

26’ncı maddede, kanun teklifinin diğer maddelerinde hükmü bulunan elektronik satış usulüne uyum sağlamak amacıyla düzenleme yapılmaktadır ancak ülkemizin geldiği noktada üzerinde durulması gereken asıl konu, icra ve iflasa konu olan hacizli malların nasıl satılacağı değil hacze konu işlemlerin sayısının her geçen gün neden daha da arttığı olmalıdır. İcra ve iflas hukuku, borcunu zamanında ödeyemeyen ya da çoklukla ödeyemeyen borçluya karşı alacaklı tarafların haklarını koruyan hukuk sistemidir ve borcun devlet yoluyla tahsil edilmesini sağlar. Bu tahsilat sırasında borçluya ait taşınır, taşınmaz mallara belirli şartlar dâhilinde el konulur. Bu durum, borcuna sadık, ödeme gücü olan hiçbir vatandaşımızın karşı karşıya kalmak istemediği bir durumdur ancak ülke ekonomisinin geldiği nokta itibarıyla ülkemizde borcu olan, borcunu borçla çevirmeye çalışan, borcunu ödeyemeyip icralık olan ve nihai noktada iflas yaşayan vatandaş sayısı her geçen gün artmaktadır. BDDK verilerine göre hane halkı borcu, vatandaşın bankalara olan tüketici ve kredi kartları da dâhil olmak üzere, 2021 yılının sadece ilk altı ayında 874 milyar liradır, sadece ilk altı aylık borç. 2002 yılında Hükûmeti devraldığınızda bu borç o günkü ekonomik darboğaza rağmen 6,3 milyar liraydı. Geçtiğimiz yıl kredi faizlerinin düşürülmesi sonrası taşıt ve konut kredilerindeki artışa rağmen bu rakam 820,7 milyar liraydı. Ekonomiyi getirdiğiniz nokta budur, rakamlar konuşuyor. Ekim 2021 sonu itibarıyla vatandaşın sadece kredi kartı borcu 193,9 milyar liradır.

“Borç yiğidin kamçısıdır.” deriz. Nedir bu sözün anlamı? Bizim vatandaşımız borcuna sadıktır, borcunu ödemek için daha çok çalışır, ihtiyaçlarından kısar, borcunu ödemeye çalışır ama artık yiğidin sırtı paramparça. Vatandaşın vadesinde ödeyemediği için bankalar tarafından icraya verilen takipteki borç tutarı 21,3 milyar lira, bankaların vatandaştan borcu tahsil edemediği için varlık yönetimine sattığı alacaklardan kaynaklanan borç tutarı mart ayı itibarıyla 30,3 milyar lira, vatandaşın TOKİ'ye olan borcu 26,4 milyar lira ve sonuç, Ulusal Yargı Ağı verilerine göre derdest durumda olan 25 milyon icra ve iflas dosyası. Borç rakamları ortada, borçlu sayısı ortada.

Olaya banka borçları açısından yaklaşıyoruz ama bir de piyasa borcu gerçeği var. İş dünyasında uzun yılların verdiği güvenle devam eden bir alacak verecek, borç ilişkisi de var. Pandemi, döviz kurları ve zamlar bütün sektörleri derinden etkiledi, piyasada herkes borçlu, herkes birbirinden alacaklı ama alacağın tahsiline yönelik ne güven kaldı ne de şirketlerin birbirine karşı toleransı. Alacağını tahsil edemeyen firmalar birbirini kilitlemeye başladı. Birçok firma alacağını “Diğerinden daha önce nasıl tahsil ederim.” hesabında ki haklı. KOBİ’lerin neredeyse tamamı bankalara borçlu. Bankaya borcunu ödemezse faiz binecek, bankaya öncelik verse piyasada itibarı kalmayacak, ne iş yapacak ne mal alacak. Bir de çiftçi borçları var. Devletten aldığı üç kuruş destekleme ödemesine elektrik dağıtım şirketleri tarafından el konulan çiftçilerimizin borcu ama sizlerin umurunda bile değil, orada kıkır kıkır gülersiniz ancak.

2003 yılında toplam borcu 2,5 milyar lira olan çiftçilerimizin 2021 yılında bankalara 149 milyar lira, Tarım Kredi Kooperatiflerine 10 milyar lira ve geri kalanı serbest piyasada olmak üzere, 200 milyar liranın üzerinde borcu bulunmaktadır. 1932 yılında yani cumhuriyetin ilk yıllarında çıkarılan İcra ve İflas Kanunu’nda haczi caiz olmayan mallar ve haklar 82’nci maddeyle hükme bağlanmış ve çiftçiye “borçlu çiftçi ise” ibaresiyle özel bir atıfta bulunularak malların haczedilemeyeceği kayıt altına alınmıştır. Bugün, haczi caiz olmayan çiftçi malları, bankalar ve çiftçilerin borçlu olduğu kurum ve kuruluşlar tarafından haczedilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Kanunda “Çiftçinin tohumuna el konulamaz.” denilirken çiftçi tohum almaya bile fırsat bulamadan parasına el konulmaktadır. Ayrıca, çiftçimiz sadece Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine borçlu değildir; borcu borçla ötelemeye çalışan çiftçi zor durumda kalınca Türkiye’de kurulmuş yabancı sermayeli bankaların da kapısını çalmaktadır, hem de tarlasına ipotek koydurarak. Şu an ülkemizde satın alma, kuruluş ve şube açma yoluyla 21 yabancı sermayeli banka faaliyet göstermektedir; işin daha vahimi, sermaye hacmi ve işlem kapasitesi baz alındığında, bankacılık sistemimizin yarısı bu bankaların kontrolü altına girmiştir. Kendi kamu bankalarımızın, traktörüne, tarlada kullandığı ekipmanına, hayvanlarına el koyarken acımadığı çiftçiye elin bankası mı acıyacak? Tarla ipoteği karşılığı verdiği borç ödenmezse haciz işlemi başlatılıyor; mülkiyeti, yabancı sermayeli bankaların eline geçen tarım arazilerimizin ne kadar olduğunu bilen var mı? Yok çünkü rakamlar hiçbir zaman açıklanmıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Sayın Başkanım, biraz önce arkadaşların oradaki konuşmasından dolayı ek süre istiyorum çünkü insicamımı bozdular; çok az bir süre, tamamlıyorum.

BAŞKAN – Ben vermiyorum.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Takdir senin Sayın Başkan.

Arkadaşlar gitmiş gerçi ama… (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Ne “Kabul edenler”e el kaldıran oldu ne şeye el kaldıran oldu, dolayısıyla takdir kullandım, kabul edilmemiştir.(Gülüşmeler)

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Berabere.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 26’ncı maddesinde geçen “şekilde” ibaresinin “biçimde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Ali Kenanoğlu                       Züleyha Gülüm     Mahmut Celadet Gaydalı

           İstanbul                                İstanbul                                  Bitlis

Ömer Faruk Gergerlioğlu                  Murat Çepni  Serpil Kemalbay Pekgözegü

            Kocaeli                                  İzmir                                    İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay.

Buyurun Serpil Hanım. (HDP sıralarından alkışlar)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye şu anda büyük bir buhran içerisinde, büyük bir ekonomik kriz içerisinde ve biz burada İcra ve İflas Kanunu ve bununla ilgili -ismi devam eden- bir kanun teklifini tartışıyoruz ama Türkiye şu anda iflas etmiş durumda. Ya, normal koşullarda iyi yönetilen bir ülkede on yıllarla olabilecek döviz kuru değişiklikleri on dakikayla devam ediyor ve şu anda Türkiye'de döviz kurları patlama noktasına gelmiş, Türk parasının değeri ortadan kalkmış, para pul hâline dönüşmüş durumda. “Ekonomi uçuyor.” diyordu Erdoğan fakat görüyoruz ki uçan fiyatlar oldu, zamlar her yerde fırlamış durumda. Şu anda, benzine, mazota, LPG'ye 1 lira zam geliyor. Halk, tencere ve tavalarla sokaklara inmiş durumda; İzmir'de, İstanbul'da ve Ankara'da insanlar protesto gösterisi yapmaya çalışıyorlar. Tabii, önlerini -örneğin İstanbul Kurtuluş'ta- polis kesiyor, Taksim'e giriş kapatılıyor. Halkın demokratik tepkilerini ortaya koyması “İstifa, Hükûmet istifa!” çağrısı yapmak demokratik bir haktır ve halkın demokratik hakkını ortaya koyabilmesi için sokakları kullanması gerekir. Bu eylemlerin kriminalize edilmesini buradan kınıyoruz. Halkın, Hükûmetin bu kötü politikalarına, sermaye yanlısı, rant, talan dolu politikalarına karşı yükselttiği “Hükûmet istifa, geçinemiyoruz!” sloganları eşliğinde yükselttiği, mücadeleyi buradan selamlamak istiyorum. Erdoğan, birkaç gün önce, Türkiye'de sarayın ekonomik bir kurtuluş savaşı içerisine girdiğini söyledi. Görüyoruz ki AKP-MHP bloğu savaştan başka hiçbir şey bilmiyor yani bir de barış var sayın milletvekilleri, bir de barışı deneyin, niye hep savaşıyorsunuz? Şimdi de ekonomik açıdan bir kurtuluş savaşı verdiğinizi söylüyorsunuz. Siz, hiçbir savaşı da başarıya ulaştıramazsınız çünkü savaşlarınız aslında kendinizi iktidarda tutmak için yürüttüğünüz bir yöntem, savaşa sarılmanız aslında iktidarda kalmak için başvurduğunuz bir yöntem. Sizin savaşınız, ekonomik kurtuluş savaşınız aslında sermayenin, işçi sınıfının, emekçilerin, işsizlerin, atanamayan öğretmenlerin, EYT’lilerin, emeklilerin kaybetmesidir ve onlara karşı bir meydan okumadır, bir sınıf savaşıdır aslında ve bu sınıf mücadelesinde siz her zaman sermayenin yanında oldunuz ve işçi sınıfının, emekçilerin, ezilen halkların, Kürt halkının karşısında oldunuz. Bahçeli diyor ki: “Seçimler zamanında yapılacak, 2023’te yapılacak.” Ya Sayın Bahçeli yani bu insanlar taş mı yesinler? 2023’e kadar beklemek zorunda mıyız? Bu Hükûmete mahkûm muyuz? Bunu kabul etmiyor insanlar, “Hükûmet istifa!” diyor, bu seslere kulak vermeniz gerekiyor.

Bir avuç şirket daha fazla kazansın diye, yandaşlar daha fazla kazansın diye faizler düşürülüyor; ihracat firmaları daha fazla kazansın ve patronlara, yandaşa, müteahhitlere, hazine garantili şirketlere, uluslararası şirketlere dövizler aktarılsın diye politikalar üretiliyor. Bu harcamalar, bu politikalar halkın aleyhine politikalardır. Bakın, hemen şurada bütçe tartışmaları yapılıyor, bu bütçe tartışmaları şimdiden güncelliğini yitirdi, bütçe rakamları şimdiden güncel değil. Neyi tartışıyoruz? Üç günde 2022 bütçesi kadar halkın sırtına borç bindirdiniz hâlâ neyin bütçesini yapıyorsunuz diye size sormak istiyorum. Aslında, sizin yaptığınız -işte aralık ayı da geliyor, asgari ücret de tartışılacak- işçi ücretlerini baskı altına almak ve işçi ücretlerini ucuzlatarak Türkiye'yi Avrupa’nın Çin’i hâline getirmek, burada kölelik koşullarında işçilerin çalıştırılmasını ve Avrupa’nın ucuz emek cenneti yapmak istiyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun tamamlayın.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Teşekkürler.

Biz, HDP Emek Komisyonu, ekonomi politik komisyonu olarak asgari ücret için önerimizi vergiden muaf 5 bin lira olarak yapmıştık ama bu ekonomik kriz ve ekonomik tablo karşısında bunun da eridiğini gördük ve asgari ücret talebini güncellemek durumunda kaldık; 6 bine çıkarttık. Emeklilik için de aynı şeyi yapmak zorundayız, temel gelir güvencesi için talep ettiğimiz 2 bin lirayı da daha yükseğe çıkartmak zorundayız. Ev emekçisi kadınlara sigorta ve emeklilik hakları için de aynı şeyleri yapmak zorundayız yani ekonomi o kadar kötü yönetiliyor ki size rakam yetiştirmek de mümkün değil.

Motokuryeler yollarda yaşamını yitiriyor, çekçeği elinde çocuklar ekmeğini kazanırken zabıta saldırısına uğruyor. Türkiye böylesine perişan bir noktada ve bu perişanlığın ortadan kalkması için halkın örgütlenmesi, dayanışması ve “Hükûmet istifa!” sloganlarıyla protestosuna devam etmesi gerekiyor. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

26’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 26’ncı madde kabul edilmiştir.

27’nci madde üzerinde 2 önerge vardır; önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 27’nci maddesinde yer alan “çıkarılmıştır” ibaresinin “kaldırılmıştır” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Dursun Müsavat Dervişoğlu                                          İmam Hüseyin Filiz

                 İzmir                                                                     Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz.

Buyurun Sayın Filiz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 27’nci maddesiyle ilgili olarak İYİ Parti Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle 2004 sayılı Kanun’un artırma suretiyle satışın şartlarını düzenleyen 244’üncü maddede yer alan atıf hükümlerinde değişiklik yapılmaktadır, kanuna 111/b maddesi eklenmekte, 133’üncü maddesi yürürlükten kaldırılmaktadır. Bu değişiklikle ilgili olumsuz bir durum yoktur.

Değerli milletvekilleri, icra iflas deyince köylülerimizin, çiftçilerimizin borçları ve haczedilmeye çalışılan traktörleri, tarım makineleri akla geliyor. Gübre, akaryakıt, elektrik, ilaç, tohum ve yem fiyatlarının olağanüstü artması sonucunda tarımsal faaliyetlerini sürdürmeye çalışan köylülerimiz borç batağının içine girmişlerdir. Çiftçilerin bankalara, piyasalara ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçları önceki yılın aynı ayına göre yüzde 22’lik artışla 222 milyar TL’yi geçmiştir. Bunun yaklaşık 161 milyar TL’si bankalara, 11 milyar TL’si Tarım Kredi Kooperatiflerine, 50 milyar TL’si de piyasadaki akaryakıt, gübre, tohum, ilaç gibi tarımsal girdi bayilerine olan borçlardır.

Her yıl bir önceki yıldan daha zorlu gelmektedir, bu gidişle daha da zor günler gelecektir. Yanlış tarım politikaları sonucu ekilen toprak miktarı 4 milyon hektar azalmış GAP, KOP, DOKAP ve DAP projelerine yeterli ödenek sağlanmadığından sulu tarıma geçilemediği gibi, çiftçi yetiştirdiği ürünü girdi maliyetini karşılayamayacak şekilde satmakta ve fırsatçıların elinde perişan olmaktadır. Böyle bir durumda borçlarını kapatamadığı için traktörü, tarım makineleri haczedilmektedir.

Değerli milletvekilleri, liyakatsiz yöneticiler, soruyu çözemeyip sınavda sağa sola dönüp yardım isteyen öğrenciler gibi çareyi ithalatta buluyorlar. Türk çiftçisi iflasa doğru giderken George, Jack, Dimitri, Isaac kazanmaya devam ediyor.

Değerli milletvekilleri, tarımda verimliliği etkileyen faktörlerin en başında küçük ve dağınık parçalı tarım alanları gelmektedir. Parçalı arazileri birleştirmek ve verimliliği artırmak amacıyla 2011 yılında arazi toplulaştırması çalışmaları başlatılsa da ne yazık ki yıllardır netice alınamamıştır. Uygulamada yaşanan sorunlar nedeniyle de arazi toplulaştırılması çiftçilerimize ve arazi sahiplerine faydadan çok zarar getirmiştir.

Seçim bölgem Gaziantep’te de arazi toplulaştırılması masa başında ve harita üzerinde sadece büyüklüğü görülebilen arazilerin verim durumu gözetilmeden, derecelendirilmeden yapılmakta, vatandaşın arazisi birleştirilmekten ziyade parçalanarak birbirinden uzak parseller hâline getirilmektedir. Mal sahipleri arasında dikili arazilerin birbirine girmesinden kaynaklanan önemli sıkıntılar yaşandığına dair şikâyetler hâlen devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri diğer önemli bir sorun da tarım arazilerinin genellikle hisseli ve çok sayıda hissedarının bulunmasıdır. Bölünmelerle küçülmüş olan bu arazilerde verimli bir tarımsal üretim yapılması oldukça zor bir hâl almaktadır. Bu sebeplerden dolayı çiftçiler tarımdan uzaklaşmakta, küçülen arazilerin çoğu tarım yapılamadığı için boş bırakılmaktadır. Sonuç olarak da köylerden şehirlere göç devam etmektedir. Türkiye’de 2019 yılında köylerde yaşayanların oranı yüzde 7,2 iken 2020 yılında yüzde 7’ye düşmesi bu tezi doğrulamaktadır.

Ayrıca küçük ölçekli 1-2 dekarlık arazilerde kısıtlı üretimle rekabet yapılamamakta, sulama ve tarım ıslah çalışmaları pahalıya mal olmaktadır. Yatırımların getirisi çok az olmaktadır. Çok sayıda hisseli tarım arazilerinde meydana gelen kayıpların 50 milyar lira civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu bakımdan hisseli arazilerin hisseden arındırılması, toplulaştırılması gerekmektedir. Toplulaştırma işlemi tüm hissedarların lehine olan bir uygulama olduğu için köyler, belediyeler, kooperatifler, birlikler gibi tüzel kişiliklerin veya kamu kuruluşlarının hizmet konularıyla ilgili arazi toplulaştırması yapma çalışmaları teşvik edilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Filiz.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Arazi Toplulaştırması ve Tarla İçi Geliştirme Hizmetleri Uygulama Yönetmeliği’nin isteğe bağlı arazi toplulaştırmasıyla ilgili 6’ncı maddesinin (2)’nci fıkrasında, toplulaştırma etüt sahasındaki arazi sahiplerinin sayıca ve sahip oldukları arazilerinin alansal olarak yüzde 51’inin imzalı muvafakati alınarak yapılan arazi toplulaştırması 2 şarta bağlanmıştır. Metindeki “ve” ifadesi “veya”yla değiştirilirse toplulaştırma tek şarta bağlanır, masraflar da toplulaştırmayı talep eden kişi ya da kuruma ödettirilerek sorun büyük ölçüde çözülmüş olur. Böylece tarım alanlarımız verimli şekilde kullanılır diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum… Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 27’nci maddesinde geçen “çıkarılmıştır” ibaresinin “çıkartılmıştır” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Ali Kenanoğlu                       Züleyha Gülüm     Mahmut Celadet Gaydalı

           İstanbul                                İstanbul                                  Bitlis

Ömer Faruk Gergerlioğlu                  Murat Çepni                          Sait Dede

            Kocaeli                                  İzmir                                  Hakkâri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hakkâri Milletvekili Sait Dede. (HDP sıralarından alkışlar)

SAİT DEDE (Hakkâri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 27’nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.

İcra ve İflas Kanunu’nda yapılmak istenen değişiklikler yurttaşların ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte değildir. Bugün 35 milyon yurttaşımızın borçlu olduğu, 28 milyon yurttaşın icralık olduğu çok vahim bir durumla karşı karşıyayız yani Türkiye nüfusunun yüzde 75’i şu anda borçlu. Yurttaşların Meclisten istediği, icralık olan evlerinin, araçlarının, traktörlerinin satışının kolaylaştırılması değildir elbette; yurttaşların istediği, borçlanmak zorunda kalmadan emeğiyle kazandığının ellerinden kayıp gitmemesidir.

Sayın milletvekilleri, maalesef, ödeyemediği borçlarından dolayı intihara yönelen yurttaşlarımızın sayısı endişe verici bir oranda artmaktadır. Bakın, UYAP verilerine göre, bu yılın ilk dokuz ayında icra ve iflas dairelerindeki dosya sayısı, geçen yıl aynı dönemdeki orana göre 1 milyondan fazla artmış durumdadır. Yurttaşlar borç batağında; evlerini, tarlalarını, tarım arazilerini satmak zorunda bırakılmaktadırlar. Salgın döneminde tarım sektörünün bankalara olan borçları son iki yıldır milyarlarca lira artmış durumdadır. Yine, icra ve iflas dairelerine bu yılın ilk otuz beş gününde, günde neredeyse 25 bin icra dosyası geldi. Hâl böyleyken AKP iktidarı ne yapıyor? Ekonomiyi batırmaya devam ediyor. Berbat bir ekonomi yönetimiyle, borçlandırma ve bağımlı kılma politikalarıyla yurttaşları, haneleri, esnafı, şirketleri, kamuyu büyük bir ekonomik çöküşe sürüklemekte ısrar ediyor. AKP iktidarının ayakta kalabilmek için içeride ve dışarıda uyguladığı politikasızlıklarının faturası yoksula, emekçiye kesiliyor.

Sayın milletvekilleri, öte yandan, yurttaşların kredi kartı borçları artmaya devam etmektedir. Bireysel kredilerde takibe düşen kredi miktarı bu yılın ilk dokuz ayında 2020 yılı sonuna göre 2 kat arttı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun üçüncü çeyrek verilerine göre, kredi kartı harcamalarında en yüksek artış gösteren il yüzde 43,44’le yine seçim bölgem Hakkâri olmuştur. Yine, Hakkâri’de takibe düşen alacak borçları 2020 yılı sonuna göre yüzde 112,7 arttı. Tek bir yatırımın, sanayinin, ticaretin, hayvancılığın, tarımın olmadığı Hakkâri’de bu krediler nasıl ödenecek, asıl buna bir çözüm getirelim. Hakkâri ilinin derdi, Ordulu, Manisalı gibi, icralık olan evinin satışının kolaylaşması için yasal düzenlemelerin yapılması değil; yurttaşların derdi, icralık olmamak için gerekli önlemlerin alınması; yurttaşların derdi, insan onuruna yaraşır, çalışandan, emekçiden yana, emeğinin karşılığını alabildiği adil bir yaşamdır.

Sayın milletvekilleri, teklif, yargıda sözde reform yapmayı amaçlamaktadır ancak iktidarın Meclise getirdiği düzenlemeler halkların hak, hukuk ve adalet taleplerini karşılamaktan çok uzaktır. Eğer bir düzenleme yapılacaksa her gün ülkenin her yerinde yaşanan insan hakları ihlallerinin önlenmesi, yaratılan hak gasplarının etkin şekilde soruşturulması ve caydırıcı cezaların uygulanması için gereken düzenlemeler yapılmalıdır. Her gün Hakkâri’de, Şırnak’ta, Van’da ve ülkenin dört bir yanında kadınların, çocukların, genç ve yaşlı demeden yurttaşların en temel hakkı olan yaşam hakkının bile gasbedildiği ihlallere tanık oluyoruz. Yaşanan silahlı çatışmalar ve savaş, insan hakları ihlallerinin yanı sıra, sosyal, ekonomik ve siyasal olarak ciddi toplumsal yıkımları da beraberinde getirmeye devam etmektedir.

Yapılması gereken, yargı reformlarıyla halklarımızın demokrasi ve adalet taleplerinin karşılanmasıdır; özgür, adil, emekten, emekçiden yana düzenlemelerin hayata geçirilmesidir. Yasaklamalar kalkmalı, insanlar toprakları üzerinde öldürülme ve vurulma korkusu olmadan tarım ve hayvancılık faaliyetlerini yürütebilmeli, tarlada çalışan çocuklarına yemek götüren Sürmi analar vurularak öldürülmemeli; yayla yasakları kalkmalı, koyunlarını arayan okul çağındaki, 14 yaşındaki Vedat Ekinciler vurularak öldürülmemeli; köylere uygulanan adı konulmamış ambargolara derhâl son verilmeli, yurttaşlar kendi topraklarında özgürce, güven içinde dolaşabilmelidirler. Bir hukuk devletinde olması lazım geldiği gibi, orantısız güç kullanımına dayalı ölümler son bulmalı, yaşam hakkı korunmalı, kayıplar aydınlatılmalı, insanlık dışı muamelelere ve irade gasbına son verilmeli ve bu ihlaller karşısında etkin bir iç hukuk yolu kurulmalıdır. İşte o zaman yargıda reformdan bahsedebiliriz, toplumun adalet duygusunu onarabiliriz.

Bakın, Şenyaşar ailesi hâlen adalet arayışı içerisinde adliye önlerinde nöbet tutmaktadır. Geçmişte yaşanılanların üzerine sünger çekerek, unutarak ya da unutturulmaya çalışılarak yaşanılan acıların dindirilmesi, açılan yaraların kabuk bağlaması mümkün değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAİT DEDE (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

SAİT DEDE (Devamla) – Roboskili çocukları, sınır ihlali yaptığı gerekçesiyle sorgusuz sualsiz öldürülen insanlarımızı, yatağında uyurken panzerle evleri üstlerine yıkılan kardeşleri, sokakta oynarken zırhlıların çarpması sonucu ölen onlarca çocuğu, bodrumda yakılan gençleri unutmak elbette mümkün değildir. Öyle “Ülkede ultra adil bir adalet sistemi var.” “Ekonomi şahlanıyor, harika gidiyor.” söylemleriyle olmuyor. Giden tek bir şey olacak, o da AKP iktidarı olacaktır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

27’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 27’nci madde kabul edilmiştir.

28’inci madde üzerinde 1 önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesinde yer alan “kaldırılmıştır” ibaresinin “çıkarılmıştır” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Dursun Müsavat Dervişoğlu                                                    Bedri Yaşar

                 İzmir                                                                        Samsun

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Samsun Milletvekili Sayın Bedri Yaşar.

Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 28’inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Teklifin bu maddesinde, 2004 sayılı Kanun’un bazı maddeleri kaldırılmaktadır. Burada muhalefet açısından herhangi bir durum yoktur ancak ben genel olarak çocuk teslimi konusuna değinmek istiyorum. Yeni gelen yasa teklifiyle, icrayla çocuk teslimi sistemi değişmektedir. Buna göre, çocukla icrayla görüşülmesi uygulaması İcra ve İflas Kanunu’ndan çıkarılmakta, çocuk tesliminde adres Adalet Bakanlığı Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Dairesi birimleri olmakta ve harç uygulaması da kalkmaktadır. “Önemli olan çocuğun üstün yararı ilkesi.” dense de tüm bu işlemler yapılırken çocuğun fikri, görüşü dikkate alınmalıdır. Mekân değişmekte, evet ama -bu olumlu bir durumdur ancak- burada çocuğun duyguları, ihtiyaçları göz ardı edilmektedir.

Kanun teklifinde teslim mekânları kurulacağı belirtilmektedir. Burada “teslim” sözcüğü bile çocukları hâlâ nesne olarak görmenin en büyük ispatıdır. Çocuk, ebeveyniyle görüşmek istemese bile bu mekânlarda görüşmeye zorlanacak, bu da çocukta büyük travmalara sebep olacaktır.

Bir diğer konu, bu teslim mekânlarının nasıl, nerede, kaç adet kurulacağıdır. Bu mekânların sayıları boşanma vakalarındaki çocuk teslimlerinde ne kadar yeterli olacaktır? Kurulacak olan Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüğünce kurulacak olan mekânlarda bulunan personelin niteliği ve niceliği de çok önemlidir. Diğer önemli bir husus ise burada çalışacak olan uzmanların muhatap oldukları çocukları ve gelen aileleri tanımıyor olmasıdır. Burada ailelere ve çocuklara özel muamele gerekmektedir. Uzmanlar teslim öncesinde çocukla irtibata geçip teslim edeceği babası ya da annesinden şiddet görüp görmediğini, cinsel tacize maruz kalıp kalmadığını sorgulamalı, oraya gitmek isteyip istemediğini iyice araştırmalı ve çocuğun fikrini sormalıdır. Günümüz koşullarında şiddetin arttığı, kadın cinayetlerinin çoğaldığı göz önüne alınınca, çocuk teslimi önlerine geldiğinde bu durumları ne kadar dikkate alacaklardır ya da aileyi ne kadar yakından tanıyacaklardır?

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de boşanmalara baktığımızda genelde çocukların velayetleri annelere verilmektedir. Bu teklifle, teslim mekânlarında çocuk teslimleri yapılırken, şiddet gören ya da görme ihtimali olan taraflara yönelik hiçbir uygulama yoktur. Üstelik, çocuğu götürmeyene disiplin cezası getirilmektedir. Örneğin, şiddet görme ihtimali olan bir anne öldürülme korkusu nedeniyle çocuğunu buraya getirmezse bir de cezalandırılacaktır. Bu gibi özel durumlar göz ardı edilmemelidir. Burada asıl yapılması gereken, kadınların ve çocukların korunmasına yönelik somut tedbirlerin alınmasıdır. TÜİK verilerine göre -25 Şubat 2021 tarihinde yayımladığı verilerde- son bir yıl içerisinde 135 bin çift boşanmış, bu boşanmalardan ise 124.700 çocuk etkilenmiştir. Bu, küçümsenemeyecek bir rakamdır. Burada çocuğun teslim edilme şeklinden çok, boşanmalardaki gerekçelere bakmak lazım. İstatistiklere bakıldığında son beş yılda evlilikler azalırken maalesef boşanmalar artmaktadır. Boşanma gerekçelerine bakıldığında ise en çok “şiddetli geçimsizlik” adı altında ekonomik geçim sıkıntısı olduğu görülmektedir. Aile Bakanlığı istatistiklerine göre 2018 yılı sonu itibarıyla kuruluş bakımı altında bulunan çocuk sayısı 14 bin, koruma altına alınmadan aile yanında destek verilen çocuk sayısı 119.500. 4 kişilik bir ailenin… Asgari ücretin 2.800 TL olduğu bir ülkede, açlık sınırının 3.093, yoksulluk sınırının 10.076 TL olduğu ülkemizde geçinmek artık lüks olmuştur. Türkiye’de 28 milyon kişi icralık, 35 milyon kişi de borçludur. 35 milyonun borcuysa yaklaşık 899 milyara dayanmıştır yani bugün ülkenin yüzde 75’i borçlu demektir. Bu kadar borcun, iflasın, icraların olduğu bir ülkede aileyi bir arada tutabilmek, mutlu edebilmek başlı başına bir iştir. Yani bugün hepimiz de biliyoruz ki boşanmaların önemli bir kısmı ekonomik. Sizin yapabileceğiniz, şartları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Şu an şartları ne kadar zorlarsanız zorlayın artık ekonominin düzelme ihtimalinin zor olduğunu hepimiz görüyoruz. Dolayısıyla milletle inatlaşmak yerine milletin hakemliğine gitmenin daha doğru olacağını buradan ifade ediyorum. Milletin hakemliğine gittiğimiz takdirde -görün- Türkiye’de işlerin ne kadar hızlı düzeldiğini hep beraber buradan müşahede edeceğiz. Millete gitmenin kimseye bir zorluğu yok, millete gitmek ayıp bir şey değil. Eğer sorunlar ısrarla üzerine gidilip çözülemiyorsa bir tane hakem var, o da millet.

Millete gideceğinizi ümit ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

28’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 28’inci madde kabul edilmiştir.

29’uncu madde üzerinde 2 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Dursun Müsavat Dervişoğlu                                                    Şenol Sunat

                 İzmir                                                                         Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Şenol Sunat.

Buyurun Sayın Sunat. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ŞENOL SUNAT (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, bu kanun teklifinin 29’uncu maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, ülke olarak zor günlerden geçiyoruz. Feryatlar ve figanlar ayyuka çıktı. Şu saat itibarıyla euro 14,30; dolar 12,70 lira. AKP iktidarının, partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin yani tek adam rejiminin ülkeyi ve milleti getirdiği durum ortada. Evet, Türkiye ekonomisi tarihinin en derin kur krizini yaşıyor. Türk lirası Merkez Bankası Başkanının eylül ayındaki açıklamalarından sonra değerinin yarısından fazlasını kaybetti, Erdoğan’ın birkaç gündür yapmış olduğu açıklamalarla da dörtte 1’ini daha kaybetti. Yani Erdoğan’ın bildiğini okumasıyla bir yıl içinde tam 170 milyar dolar fakirleştik.

Değerli milletvekilleri, Türkiye nereye gidiyor, görmüyor musunuz? Bu durum sadece hayat pahalılığını getirmiyor, insanlar inim inim inliyor. Zaten ayakta durmakta zorlanan firmaların çoğu kapandı, bu kalanların da bozulan mali durumları reel sektör krizini tetiklemek durumuna doğru gidiyor. Servetin el değiştirmesi ortaya çıkacaktır diye korkuyoruz yani üretim tesisleri değerinin çok altında satılacak. Kime? Kime satılacak sayın milletvekilleri? Ya yabancılara ya da kan emici yandaşlara. Bu duruma ülkeyi düşürmekten hiç mi vicdanınız sızlamıyor? Sayın Erdoğan’ın Türk lirasını değersizleştirme politikasına karşı çıkanlar “mandacı” oluyor da yabancı sermayeye ülkeyi peşkeş çekmeye ne diyeceğiz?

Recep Tayyip Erdoğan ekonomik kurtuluş savaşından bahsetti. AK PARTİ iktidarı, giderayak kendine alternatif bir tarih mi yazmaya çalışıyor? Beceriksizliğini, liyakat eksikliğini uydurma kahramanlıklarla kapatmaya mı çalışıyor? Hatırlatmak isterim, cennetmekân rahmetli Alparslan Türkeş’in bir sözü var: “Beceriksizlik ile ihanet arasında kıldan ince bir çizgi vardır. Beceremediği hâlde makam, mevki işgal etmek en büyük ihanettir.” diyor. Artık yönetemiyorsunuz, bırakın, bu milletin yakasını bırakın artık. Türk milleti bundan yüz yıl önce Kurtuluş Savaşı’nı vermiş, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları emperyalistlerin kuşattığı bu toprakları bize vatan kılmışlardır. Bu saatten sonra bir kurtuluştan söz edeceksek bu da Türk milletinin AK PARTİ iktidarından kurtuluşu olacaktır. Bir an önce seçim kararı alıp ülkenin önünü açın ve milleti rahatlatın.

Sayın milletvekilleri, sizlere sesleniyorum: Bugün, İcra ve İflas Kanunu’nu konuşuyoruz hep birlikte. Görünen o ki vatandaşlarımız AKP iktidarı devam ettiği müddetçe icra ve iflasla maalesef çok daha fazla muhatap olmak durumunda kalacaklardır.

Sayın milletvekilleri, bütçe görüşmelerinin sürdüğü bu dönemde bu bütçe anlamını yitirmedi mi; sizlere sormak istiyorum. Bu bütçeyle Türkiye idare edilebilir mi? O yüzden, bütçeyi de geri çekip revizyon mu yapacaksınız, bugünün şartlarına uygun yeni bir düzenleme mi yapacaksınız, bunları da lütfen bir kere daha düşünün.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 29’uncu maddesiyle 2004 sayılı Kanun’a eklenen geçici 18’inci maddenin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“87, 88, 106, 110, 111/b, 114, 115, 118, 124, 126, 127, 129, 130, 133, 242 ve 244 üncü maddeler ile 134 üncü maddenin dokuz ve onuncu fıkralarında bu maddeyi ihdas eden Kanunla yapılan değişikliklerin uygulanmasına Adalet Bakanlığınca belirlenen il veya ilçelerde, 111/b maddesinin uygulanmasına ilişkin yönetmeliğin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlanır ve bu değişiklikler en geç bir yılın sonunda Ülke genelinde uygulanır. Değişikliklerin hangi il veya ilçede ne zaman uygulanacağı Adalet Bakanlığının resmi internet sitesinde duyurulur. Bu değişikliklerin uygulanmasında aşağıdaki esaslar dikkate alınır:

1. Uygulamaya geçilen il ve ilçelerde, geçiş tarihinden sonra haczedilen mallar hakkında, bu maddeyi ihdas eden Kanunla değiştirilen 87, 106 ve 110 uncu madde hükümleri uygulanır. Geçiş tarihinden önce haczedilen mallar hakkında ise değişikliklerden önceki hükümler ile mülga edilen hükümlerin uygulanmasına devam olunur.

2. Uygulamaya geçilen il ve ilçelerde, geçiş tarihinden sonra ilanı yapılacak açık artırmalar hakkında, bu maddeyi ihdas eden Kanunla değiştirilen 88, 114, 115, 118, 124, 126, 127, 129 ve 130 uncu maddeler, 134 üncü maddenin dokuz ve onuncu fıkraları ile ihdas edilen 111/b maddesi uygulanır. Geçiş tarihinden önce ilanı yapılmış açık artırmalar hakkında ise değişikliklerden önceki hükümler ile mülga edilen hükümlerin uygulanmasına devam olunur.

3. Uygulamaya geçilen il ve ilçelerde, taşınır rehninin veya ipoteğin paraya çevrilmesi, iflas tasfiyesi ve ortaklığın giderilmesine ilişkin satışlar bakımından, geçiş tarihinden sonra ilanı yapılacak açık artırmalar hakkında bu maddeyi ihdas eden Kanunla değiştirilen ve ihdas edilen hükümler uygulanır. Geçiş tarihinden önce ilanı yapılmış açık artırmalar hakkında ise değişikliklerden önceki hükümler ile mülga edilen hükümlerin uygulanmasına devam olunur.

4. Geçiş tarihinden önce yapılan ilan üzerine ihalesi gerçekleştirilemeyen ve yeniden satışı talep edilen açık artırmalar hakkında da bu maddeyi ihdas eden Kanunla değiştirilen ve ihdas edilen hükümler uygulanır.”

         Mahir Ünal                     Mehmet Doğan Kubat                Erkan Akçay

      Kahramanmaraş                          İstanbul                                Manisa

      Ahmet Özdemir                       Ramazan Can                      Hasan Çilez

      Kahramanmaraş                          Kırıkkale                               Amasya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen? Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, kanunun uygulamaya geçiş sürecinde yaşanabilecek tereddütlerin giderilmesi amacıyla ikinci fıkra hükmü daha açık bir şekilde düzenlenmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 29’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 29’uncu madde kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 30 ila 54'üncü maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Feridun Bahşi.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 285 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

“Önkuzu hey! Önkuzu!/Önde gider Önkuzu./Bu bayrak düşmez yere,/Ölmedikçe son kuzu!” Bugün ülkücü Ertuğrul Önkuzu ağabeyin şehadetinin 51’inci yılı. Şehidimizi rahmetle ve minnetle anıyorum, ruhu şad olsun.

Değerli milletvekilleri, ben yine yargıdan bahsedeceğim. Ülkemizi önümüzdeki günlerde uluslararası alanda büyük bir sorun beklemektedir; Anayasa’nın 90’ıncı maddesine rağmen, yerel mahkemelerce Anayasa’nın açıkça ihlal edilmesi karşısında ağır yaptırımlarla karşı karşıya kalacağımız görülmektedir. 30 Kasım 2021 tarihinde Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplantısı vardır. Konsey, 16-17 Eylül toplantısında, AİHM kararlarına uyulmadığı takdirde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46’ncı maddesinin (4)’üncü fıkrası uyarınca Türkiye hakkında yasal süreç başlatılacağını duyurmuştu.

Geçtiğimiz günlerde, hukukçu olmasa da hâlen yüksek yargı yani Anayasa Mahkemesi Başkanlığını yürüten Zühtü Arslan ülkenin içinde bulunduğu yargısal sorunları gerçekçi bir söylemle dile getirmişti. Şimdi, mümkün olduğunca bu konuşmayı kısaltarak tekrar edeceğim. “Suçluluğu mahkeme kararıyla kesinleşmeden bir kişinin suçlu kabul edilmesine yönelik tutum ve davranışlar ‘mahkemelerin bağımsızlığı’ ilkesini zedelemektedir. Benzer şekilde, devam eden yargılamalar hakkında hâkimlere veya mahkemelere baskı yapılması da masumiyet karinesini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu sebeple yargı bağımsızlığının etkili şekilde sağlanması masumiyet karinesinin ve diğer temel hakların korunması bakımından hayati derecede önemlidir. Anayasa’nın 138’inci maddesi yargı bağımsızlığının birbirini tamamlayan üç temel şartını düzenlemektedir: Birincisi, yargısal görevlerini yerine getirirken hâkimlerin vicdanlarına müdahale edilmemesidir. Yapılması gereken, herhangi bir organ, makam, merci veya kişinin yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemeler ve hâkimlere emir ve talimat vermesi hatta tavsiye ve telkinde bulunmamasıdır. 138’inci madde bu konuda hiçbir istisna tanımamıştır. Bu müdahale yasağının muhatabı ülke içinde veya dışında bulunan tüm organ, makam, merci veya kişilerdir. Konumu, sıfatı veya görevi ne olursa olsun hiç kimse hiçbir gerekçeyle mahkemelere ve hâkimlere, bırakın emir ve talimat vermeyi, telkin veya tavsiyede bile bulunamaz.

İkincisi, devam eden bir dava hakkında, Parlamentoda, yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili soru sorulmaması, görüşme yapılmaması veya herhangi bir beyanda bulunulmamasıdır. Bu anayasal hükmün amacı, yasama organının ve üyelerinin devam eden yargılamalara müdahalesini önlemek, bu suretle başta masumiyet karinesi olmak üzere adil yargılanma hakkının tüm unsurlarıyla korunmasını sağlamaktır.

Üçüncü ve son şart ise mahkeme kararlarının etkili şekilde yerine getirilmesidir. Nitekim Anayasa’nın 138’inci maddesinin son fıkrası gereğince ‘Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.’ Kısacası yargı bağımsızlığı, yargılama sürecine müdahale edilmemesini ve ortaya çıkan kararın geciktirilmeden ve gereği gibi uygulanmasını zorunlu kılmaktadır.”

Bu cümleler Anayasa Mahkemesi Başkanı tarafından dile getirilmiştir. Demek ki AYM Başkanı bile bu konularda baskıya maruz kalmakta ve rahatsızlığını dile getirmektedir. AYM bu hâldeyse siz yerel mahkemelerin durumunu tahmin edin.

Değerli milletvekilleri, sürenin izin verdiği ölçüde şimdi de yargıyla ilgili çözüm önerilerimi dile getirmek istiyorum: Yargının en temel problemi yargı bağımsızlığıdır. Demokratik bir hukuk reformu yapılarak evrensel hukuk ilkelerinin kaim kılınması, hukuk devletinin tüm mekanizmalarının işlerlik kazanması öncelikli amaç olmalıdır.

Kadına ve çocuklara yönelik şiddetle mücadele için başta Adalet Bakanlığı olmak üzere, İçişleri, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Türkiye Barolar Birliği birlikte çözüm üretmelidirler. Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi kapsamında, kadına karşı basit yaralama, hakaret ve tehdit suçlarında uzlaştırma yoluna gidilmemesi için düzenleme yapılmalıdır. Boşanmış çiftlerde çocuk teslimi sırasında icra daireleri devreden çıkarılmalıdır.

Hâkimlik ve savcılık meslekleri birbirinden tamamen ayrılmalıdır. Hâkim ve savcı yardımcılığı kurumu getirilmelidir. HSK “Hâkimler Kurulu” ve “Savcılar Kurulu” olarak ikiye ayrılmalıdır. Mesleğe kabul kesinlikle liyakat esasına göre yapılmalı, liyakatin dışında hiçbir ölçüt kullanılmamalıdır. Hâkimlik sınavına girebilmek için asgari üç yıllık iş tecrübesi şartı getirilmelidir. Hâkim, savcı sınavlarında kayırma ve torpil algısı yaratan mülakat sistemi mutlaka kaldırılmalıdır.

Hâkimlik teminatı, yargı bağımsızlığının en temel güvencesidir. Yargıçlar, verdikleri karar dolayısıyla herhangi bir yaptırıma ya da soruşturmaya tabi tutulamayacaklarından emin olmalıdırlar. Kararların doğruluğu ya da yanlışlığı sadece kanun yolu denetimiyle değerlendirilmelidir. Hâkimler kendileri istemedikçe yetkilerinde de değişiklik yapılmamalı, özellikle verdikleri karar sebebiyle yetki değişikliğine gidilmesi engellenmeli, coğrafi teminat getirilmelidir. Görevden alma ancak kanunda açık olarak düzenlenmiş ve mesleğin gerekleriyle bağdaşmayan suçlar bakımından mümkün olmalıdır. HSK tarafından verilen disiplin cezalarına karşı mutlaka yargı yolu açılmalıdır. Hâkimlerin terfilerinde, AİHM ve AYM'ye yapılan bireysel başvurularda verilen ilkesel nitelikteki kararlara uyup uymadığının değerlendirileceği bir sistem kurulmalıdır.

Adli kolluk mutlaka kurulmalı, kolluk amirliği sınavlarında hukuk fakültesi mezunlarına öncelik tanınmalıdır. Kamuda çalışan avukatların özlük haklarıyla ilgili talepleri karşılanmalı, bu kapsamda kamu avukatlığı kariyer meslek sınıfına alınmalı; en az 4800 ek gösterge, makam tazminatı, özel hizmet tazminatı düzenlemesi yapılmalıdır. CMK ücret tarifesi, avukatlık ücret tarifesiyle eşitlenmelidir. Serbest avukatların emekli maaşları şu anda 2.000 lira civarındadır, bu konuda kesin bir çözüm üretilmelidir.

Tutuklamada katalog suçlar gerekçesiz tutuklama kararlarına sebebiyet vermektedir. Bu sebeple, CMK’de katalog suçlar kaldırılmalıdır.

Nitelikli hukukçular yetiştirmek için, öncelikle, hukuk eğitimi yeni baştan ele alınmalı, yeni hukuk fakültesi açılmasının önüne geçilip mevcut hukuk fakültelerinin kontenjanı düşürülmelidir. Hukuk fakültesinde görülen müfredat uygulamaya yönelik olarak mutlaka yeniden değerlendirilip düzenlenmeli, iyi derecede yabancı dil ve hukuk İngilizcesi eğitimi verilmeli, avukatlık ve noterlik hukuku zorunlu ders hâline getirilmelidir. Mevcut hukuk fakültelerinden eğitim kalitesi düşük olanlara, standartlarını yükseltmesi için süre verilmeli, bu sürede yeterli seviyeye ulaşamamaları hâlinde yeni öğrenci alımları engellenmelidir.

Avukatlık, hâkimlik, savcılık ve noterlik için üniversite bitiminde uygulanacak sınav yanında avukatlık stajı bitiminde de Barolar Birliği tarafından avukatlık sınavı yapılması için yasal düzenlemeye gidilmelidir. Avukat, hâkim ve savcı olmak isteyen herkese hukuk fakültesi mezuniyeti sonrasında YÖK tarafından görevlendirilen az sayıda üniversite bünyesinde açılacak yüksek lisans programını tamamlama zorunluluğu getirilmelidir. Ara buluculuk uygulamasına mutlaka zorunlu taraf vekilliği getirilmeli ve hak kayıplarının doğumuna engel olunmalıdır.

Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz isteyen Gaziantep Milletvekili Sayın Sermet Atay. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA SERMET ATAY (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifi, Yargı Reformu Stratejisi Belgesi ve İnsan Hakları Eylem Planı çerçevesinde hayata geçirilen reform niteliğindeki düzenlemelerin devamı niteliğindedir ve önemli değişiklikleri ihtiva etmektedir.

Türk Medeni Kanunu 336’ya göre, boşanma durumunda velayet, hâkim tarafından eşlerin birine verilebilir. Bu durumda, çocuğun ikametgâhını belirleyen; bakımı, eğitimi, gelişimi, gözetiminde birinci derecede sorumlu olan, velayet hakkına sahip ebeveyn çocukla sürekli kişisel ilişki içerisindedir. Diğer ebeveyn ise çocukla mahkemenin belirlediği şekillerde -Türk Medeni Kanunu 182’ye göre- kişisel ilişkiler kurabilmektedir.

Velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocukla kişisel ilişkilerinin düzenlenmesinde çocuğun, özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulur. Türk Medeni Kanunu 324’e göre çocuk ile velayet hakkına sahip olmayan ebeveyn arasındaki kişisel ilişki şekli belirlendikten sonra, kişisel ilişkinin kurulması aşamasında her iki ebeveyn de bir diğerinin çocukla kişisel ilişkisini zedelemekten, çocuğun eğitilmesi ve yetiştirilmesini engellemekten kaçınmakla yükümlüdür. Ancak çocuğun, velayet hakkına sahip olmayan ebeveyniyle kişisel ilişki kurmasında sorunlar yaşanırsa çocukla kişisel ilişki kurmak isteyen ebeveyn eski sistemde icra yoluna başvurabilmekteydi. Ebeveynlerin boşanması durumunda çocuğun her iki ebeveyniyle sağlıklı bir ilişki içerisinde olması, birlikte zaman geçirmesi ve paylaşımda bulunması, aralarındaki karşılıklı sevgi, saygı ve iletişimin niteliğine bağlı olarak kurulan duygusal bağın gelişmesini sağlayacak; bu da çocuğun gelişimini olumlu etkileyecek ve sağlıklı bir birey olarak topluma katılmasını sağlayacaktır. Aksi durumda, boşanmayla yıkıma uğrayan, boşanma sonrasında da çiftler arasındaki çatışmaya maruz kalan çocuğun, gelişimsel alanlarda -özellikle fiziksel, duygusal, zihinsel, kişisel, sosyal ve ahlaki- ve diğer akademik başarısında problemlerin olması dışında, davranış problemleri geliştirmesi beklenen bir durumdur. Ayrıca, parçalanmış aile çocuklarının suça yönelme konusunda daha risk altında oldukları söylenebilir.

Çocuğun ebeveynleriyle sağlıklı ilişki ve iletişimi çocuk için mutlak bir ihtiyaçken, çocuğun kişisel ilişki kurması gereken ebeveynleriyle bu ihtiyacı karşılayamaması ya da kişisel ilişki kurulması sırasında problemlerin yaşanması sık sık karşılaştığımız acı olaylara sebebiyet vermektedir.

İlamlı icralara bakıldığında para, taşınır ya da taşınmaz mal gibi, alacaklının alacağını tahsili işlemleri yapılabilmektedir ancak çocukla kişisel ilişki kurulması ilamlarının icrası alacaklının değil, çocuğun hakkını alabilmesi içindir. Bu nedenle, alacaklının da bir ebeveyn olarak çocuğun hakkını savunmak için kamu gücüne başvurması kaçınılmaz bir yükümlülük olmaktadır.

Ayrıca çocuk, kişisel ilişki kurmayı ve teslimi ebeveynlerinden birinin yönlendirmeleriyle reddediyorsa, bu yönlendirmeleri yapan ebeveyne, çocuğun diğer ebeveyniyle kişisel ilişkisini zedelememe sorumluluğunu hukuki ve ahlaki olarak yerine getirmediği için gerekli yaptırımlar uygulanmalıdır.

Çocukla kişisel ilişki kurmak için kamu gücüne yapılan başvuru sayısının azaltılması, ebeveynler ve çocuk arasında yaşanan problemlerin mümkün olduğunca önlenmesi için aile mahkemeleri tarafından velayet hakkı ve kişisel ilişki şekli belirlenirken çocuğun düşüncesi ve uzman görüşü öğrenilmeli; kişisel ilişki şekli ana, baba ve çocuğa uygun olmalı; ana, baba, çocuk arasındaki kişisel ilişkiyi zedeleyecek olumsuzlukları giderici uygun önlemler alınmalı ve Türkiye tarafından Türk aile hukuku davalarında uygulanacağı kabul edilen Avrupa Çocuk Hakları Sözleşmesi uygulanmalıdır.

Mevcut sistemde, çocuk teslimine ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin ilam veya tedbir kararları yükümlü tarafından rızayla yerine getirilmediği takdirde İcra ve İflas Kanunu'na göre icra daireleri tarafından zorla yerine getirilmekteydi. Ancak bu yöntem eşler arasında yeni ihtilaflar ortaya çıkarmakta, hak sahibini mali yük altında bıraktığı şeklinde eleştirilere uğramakta ve çocuğun üstün yararına hizmet ekmekte eksik kalmakta, çeşitli tatsız olaylara da sebebiyet vermekteydi. Bu nedenle, 1932 yılından beri uygunlanagelen bu usul bu kanun teklifiyle icra sistemi dışına çıkarılmaktadır. Teklifle birlikte bu işlemler bundan böyle Adalet Bakanlığı bünyesinde faaliyet gösteren adli destek ve mağdur hizmetleri müdürlükleri tarafından, taraflara herhangi bir mali külfet yüklenmeksizin yerine getirilecek olup tüm masraflar devlet bütçesince karşılanacaktır.

Çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişkiler kurulmasına dair işlemler çocuğun üstün yararı gözetilerek psikolog, pedagog, sosyal çalışmacı, çocuk gelişimci ve rehber öğretmen gibi uzmanlar veya öğretmenler marifetiyle yapılacaktır. Uzmanların ortak bir havuza alınmasına müteakip, uzman sayısının artırılmasına ilişkin çalışmalar yürütülmüş, neticesinde uzman sayısı yüksek oranda artırılmıştır. Yapılan planlamalar neticesinde uzman sayıları yakın gelecekte daha da artırılacaktır.

Çocukla kişisel ilişki kurulması işlemlerinde uygulanan zor kullanma usulü zaman zaman istenmeyen görüntülerin ortaya çıkmasına neden olmakta, yazılı ve görsel basın ve sosyal medya platformlarına yansımakta ve kamuoyunda tartışmalara neden olarak çocuğun örselenmesine, psikolojisinin bozulmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle, çocukla kişisel ilişki kurulması işlemlerinde uygulanan zor kullanma usulünden bu kanun teklifiyle vazgeçilmektedir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 182’nci maddesinde yapılan değişiklikle, öngörülen ihtar, hâkim tarafından bir kişisel ilişki tesis edildiğinde mutlaka kararda yer alması gerekmektedir. Bu ihtar, velayet kendisine bırakılan anne veya babaya, kişisel ilişki düzenlemesinin gereklerini yerine getirmezse ve de çocuğun üstün yararı çocuğun velayetinin değiştirilmesini gerektiriyorsa, yargılama neticesinde velayetin değiştirilmesi ihtimalinin bulunduğunun, 4721 sayılı Kanun’un 324’üncü maddesindeki uygulamanın hatırlatılmasıdır. Yükümlünün teslimin emrine aykırı ilk hareketinde ise danışmanlık tedbiri uygulanacak, sürecin işleyişi ve diğer konularda yükümlü bilgilendirilecektir.

Çocukla kişisel ilişki kurulması işlemlerinde zor kullanma usulü kaldırılacağından bazı koruyucu tedbirlere başvurmak gerekliliktir. Yapılacak olan ihtar, velayetin değiştirileceğinin değil, değiştirilebileceğinin ihtarı. Çocuğun menfaatine aykırı olup olmadığı hususu ise yapılacak incelemeler ve konulacak delillere göre mahkemeler tarafından takdir edilecektir. Çocuğun menfaatinin gözetilmeden, sadece bir ihtara dayalı olarak velayetin değiştirilmesi gibi bir durum söz konusu değildir.

Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Müdürlüğü görevlileri tarafından, bulundukları yerlerde çocukların teslimi için uygun mekânlar belirlenecektir. Bunlar için genellikle kreş, anaokulu, bakımevi, kültür ve gençlik merkezi gibi… Kişilerin en yakın teslim mekânına çocuğu götürebilmesine olanak tanınacak, çocuğun örselenmeden, rahat bir ortamda teslim edileceği yerler sağlanmış olacaktır.

Mazeret bildirilmediği müddetçe çocuk teslimi eve gitmek suretiyle gerçekleştirilmeyecektir. Müdürlüklerle birlikte kamu kurumlarının ve belediyelerin iş birliği ve desteği bu noktada önemli olacağından, düzenlemeyle, kanun seviyesinde, teslim mekânlarının belirlenmesi, oluşturulması, tefrişi ve güvenliğinin sağlanması gibi konularda kamu kurum ve kuruluşları ile belediyelere yükümlülük yüklenmektedir.

İlgili kanun teklifinin devletimize, milletimize hayırlı olmasını diler; yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin -bu saatte görüşülmesi üzerine- ikinci bölümü üzerinde partim adına söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, Türkiye çok ciddi süreçlerden geçiyor; bakın, bu son akşam bile dövizdeki dalgalanmalarla resmen ekonomik çöküntü yaşıyor. Tabii, önümüzdeki dönemlerde ekonomiye yansıyacak olan döviz kurundaki bu artış aynı zamanda toplumu da çok ciddi bir şekilde yoksullaştıracak ve gerçek anlamda bir cenderenin içine sokacaktır değerli arkadaşlar.

Bakın, daha 2021 yılı sonlanmadan mevcut olan icra dairelerinde meri olan icra dosyası sayısı 30 milyonu aşmış durumda. Bu ne demek? Bu, Türkiye’de artık her 3 kişiden 2’sinin borçlu olduğu anlamını taşıyor. Yani toplum borçlu, ülkenin ekonomisi çökmüş durumda, ülke yönetilemez hâldedir.

Peki, nereden çıktı bu beşinci yargı paketi? Değerli arkadaşlar, 27’nci Yasama Döneminde Adalet Bakanı Yargı Reformu Strateji Belgesi’yle toplumun karşısına çıktı. Büyük bir heyecanla toplum bunu karşıladı ama yargı paketleriyle bu iktidar neleri getirdi? Bu iktidar, 1982 Anayasası’yla yani darbe anayasasıyla toplumun sahip olduğu ve demokrasinin kırıntılarını taşıyan hususları da bir bir toplumun elinden aldı.

Şimdi biz beşinci yargı paketini görüşüyoruz. Beşinci yargı paketi, Türkiye'nin demokraside, Türkiye'nin adalette ve uluslararası alanda gri listede yer alması nedeniyle getirmiş oldukları paketlerin içinden bir tanesidir. Bu paketle topluma reva gördükleri şey icra daireleridir, icra başkanlıklarıdır ve toplumun, halkın evinin önüne icra daireleri göndermektir; bundan ibarettir, bu iktidarın anladığı reform, bu iktidarın “yargı reformu” diye bu topluma dayatmış olduğu bütün gerçeklik bundan ibarettir değerli arkadaşlar.

Bakın, birinci yargı paketi geçti, ikinci yargı paketi geçti, üçüncü yargı paketi geçti, dördüncü yargı paketi geçti, bu paketlerle toplum cenderenin içine alındı. Valiler olağanüstü yetkilerle donatıldı, İnfaz Yasası’yla siyasi mahpusların elindeki bütün imkânlar elinden alındı ve bu, topluma “yargı reformu” olarak yansıtıldı. Bu iktidarın temel karakteri bu şekildedir; bu iktidarın temel karakteri mevcut olan, demokrasiye dâhil olan ne varsa hepsini bir bir toplumun elinden almaya yöneliktir değerli arkadaşlar.

Bakın, ben sizinle son günlerde yaşamış olduğumuz bir meseleyi daha paylaşmak istiyorum: Kobani kumpas davası. Değerli arkadaşlar, Kobani kumpas davasına bu iktidar müdahale ediyor; müdahale etti, mevcut olan heyeti aldı, yerine başka bir heyet getirdi. Temel amaçları bir an önce bu dosyayı karara bağlatmak. 500 klasörden ibarettir Kobani kumpas davası. Altı yılda bir savcı ancak bu davayı açabildi, diğer mahkeme başkanı ve heyeti üç ayda, dört ayda okuduğunu iddia etti fakat yeni atanan mahkeme başkanı üç gün içerisinde 500 tane klasörden oluşan bir davaya hâkim oldu ve arkadaşlarımızı apar topar mahkemenin huzuruna çıkarmak suretiyle yargılamaya başladı ve yargılamaya çalışıyor değerli arkadaşlar. Bu mahkeme talimat alan bir mahkeme, bu mahkeme olağanüstü bir mahkeme, bu mahkeme sıkıyönetim mahkemesinin başka bir versiyonu, bu mahkeme devlet güvenlik mahkemelerinin başka bir versiyonu. Bu mahkemeden biz adalet beklemiyoruz, bu mahkemeyle verilebilecek olan tüm kararları şimdiden yok sayıyoruz. Süper bir hâkimle biz karşı karşıyayız; 500 tane klasörü iki günde okuyup hâkim olan, sözüm ona hâkim olan bir heyetten bahsediyoruz. Avukatlar savunma için süre talep ediyor, avukatların talepleri anbean reddediliyor. Arkadaşlarımız bir hafta boyunca, on gün boyunca duruşmaya çıktıkları için, savunma hakları ihlal edildiği için ve talimatla çalışan bir mahkemeye karşı savunma yapmak üzere süre talebinde bulunuyor, mazeret sunuyor, bu mahkeme, bu talimatla çalışan mahkeme ne yapıyor? Bütün talepleri bir bir reddediyor değerli arkadaşlar.

Bakın, Türkiye tek adamla yönetilen bir ülke, demokrasi denen bir şey kalmadı bu ülkede. Aynı zamanda ne yapılıyor? Yargı da tek adamla yönetiliyor. Otokrasinin hâkim olduğu bir ülkeden bahsediyoruz; Anayasa’nın bütün hükümleri askıya alınmış ve Anayasa hükümleri asla ve asla uygulanmıyor değerli arkadaşlar. Bu kumpas davasının vereceği karar, halkımız tarafından şimdiden yok sayılıyor ve yok sayılacak, tarihin çöplüğüne de bu karar kesinlikle gönderilecek değerli arkadaşlar.

Bakın, toplumsal davalar, örneğin Soma davası, Berkin Elvan davası, Şenyaşar ailesinin karşı karşıya kaldığı hukuksuzluklar, cinsel istismar davaları, siyasi cinayetler, Deniz Poyraz dosyası, Tahir Elçi cinayeti ortadayken adalet reformundan bahsetmek mümkün değildir. Diyarbakır’da daha iki gün önce sokak ortasında bir genç darbedilerek gözaltına alındı. Komşulardan bir tanesi kendi penceresinden bunun görüntüsünü aldı. Bu kişiyi darbeden polis, bu genci gözaltına aldıktan sonra polise karşı koyduğu gerekçesiyle, mukavemet gösterdikleri gerekçesiyle tutanak tuttu ve bu genç tutuklandı değerli arkadaşlar. Bakın, bu kişiyi tutuklayan polis bu şekilde, gerçeğe aykırı bir şekilde tutanak tuttu. Ben buradan duyurmak istiyorum ve suç duyurusunda bulunuyorum. Mevcut olan, açık olan görüntü olmasına rağmen bir genci bu şekilde işkence yaparak, bu şekilde tutuklayan, bu şekilde gözaltına alan ve düzmece rapor düzenleyen bu polis memurları hakkında ben burada suç duyurusunda bulunuyorum. Adalet Bakanı, raporundan bahsediyor. Bakın, yarın Adalet Bakanlığının bütçesi görüşülecek ve yargı stratejisinden, yargı reformundan bahsedecek ve bu halktan bütçe talep edecek. Biz, bu gence adalet gelmediği sürece, Roboski’ye adalet gelmediği sürece, Tahir Elçi’nin dosyası adalet görmediği sürece, Ankara Gar katliamı adalet görmediği sürece, Soma katliamı adalet görmediği sürece bu bütçeyi şimdiden reddediyoruz. Biz bu bütçeyi kabul etmiyoruz. Neden bütçeye para gönderelim? Neden cebimizdeki parayı Adalet Bakanına verelim? Adalet sağlanmadığı sürece… Adalet için bu halkın cebinde mevcut olan parayı ve kaynağı almak isteyen bir Adalet Bakanıyla biz karşı karşıyayız. Adalet Bakanına ve adalete her gün müdahale eden bir İçişleri Bakanı var, her gün müdahale eden diğer siyasi parti başkanları var. Neden bunlara karşı harekete geçmiyor? Neden suç duyurusunda bulunmuyor? Neden Anayasa ihlaline karşı bir eylemi söz konusu değil? Ve gelmiş bize Adalet Bakanı olarak kürsüde yer alacağını belirtiyor. Biz bunları reddediyoruz, biz bunları kabul etmiyoruz çünkü Türkiye’de mevcut olan adalete…

Kapatma davasında olsun, Kobani kumpas davasında olsun, adliye koridorlarında eski devlet bakanları bu mahkeme heyetiyle niye görüşüyor? Neyi görüşüyorlar? Görüşmek istedikleri mesele nedir? 9/11 tarihli duruşmada kim mahkeme heyetiyle görüştü? Ne görüştüler? Normal bir arkadaşlık ilişkisi midir? Bir akraba ziyareti midir? Yoksa mahkemeyi etki altına almak için yapılan bir görüşme midir? Oradaki tutanaklar ve kamera kayıtlarının derhâl muhafaza altına alınmasını talep ediyoruz. Yarın öbür gün suç duyurusunda bulunduğumuz zaman bu kayıtları o günün tarihiyle isteyeceğiz. Eski bir devlet bakanı neyi görüşüyor mahkeme savcısıyla ve mahkeme heyetiyle? Değerli arkadaşlar, bu bir Anayasal suçtur ve biz buradan suç duyurusunda bulunuyoruz, biz bunu kabul etmiyoruz. Şimdiden bu dava siyasi bir davadır ve verilecek her türlü kararı da yok sayıyoruz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Alpay Antmen. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALPAY ANTMEN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, sözde bir yargı reformu adı altında ancak çağdaş yasama dünyasındaki yasa yapma tekniklerine açıkça aykırı olarak Meclise getirilmiş bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız; klasik. Son demlerini yaşayan AKP, saray ve tek adamlık rejimiyle birlikte tıpkı ekonomi ve demokrasiye yaptığı gibi modern yasa yapım süreçlerini de mezara gömdü. AKP gelmeden önce Türkiye, Avrupa Birliği normlarıyla ilerlerken şimdiyse Afrika Birliği normlarının bile ardında gerilemeye devam ediyor.

Gelen teklif yine bir torba, yine özensiz hazırlanmış, yine içinde Anayasa’ya aykırı hükümler var, yine muhatapları ve uzmanlarıyla görüşülmeden çalakalem yazılmış bir teklif.

Bakınız değerli milletvekilleri, 2021 Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde Türkiye 139 ülke içinde 117’nci sırada. Sudan, Madagaskar, Zambiya, Kenya, Tanzanya, Paraguay, Kolombiya, Nijerya, Sri Lanka ve Nepal gibi ülkeler sıralamada maalesef Türkiye’nin üzerinde yer alıyor; bu bir utanç kaynağı. Yani ekonomi enkaz, demokrasi enkaz, kadın hakları enkaz, üretim enkaz; tabii ki hukuk da bu enkazın en altında kaldı. (CHP sıralarından alkışlar) Hatta öyle ki hukuk öyle ayaklar altına alındı ki suç işleri bakanınız çıkıp “Mahkeme kararını beklemeden hareket edin.” diye açıklama yapıyor. “Mahkeme kararını beklemeyin, hukuka uymayın.” TÜGVA’ya bağlı olan… Büyükada’daki Kaymakam mahkeme kararını, Türk milleti adına karar veren mahkemeleri tanımıyor ve devletin polisini yargı kararını durdurmak için kullanıyor; hadsizliğe, densizliğe, yandaşlığa bakar mısınız.

Değerli milletvekilleri, UYAP verilerine herkes bakabilir, buyurun, bu yıl 1 Ocak-5 Kasım günleri arasında icra ve iflas dairelerine toplam 6 milyon 328 bin yeni dosya geldi. Geçen yılın aynı dönemine göre artış 1 milyon 163 bin adet oldu. İcra dairelerinde derdest dosya sayısı 23 milyon 103 bin. Dosyaları koyacak yer kalmadı, neredeyse icralık olmayan vatandaş da kalmadı. İşçiye, memura, esnafa, çiftçiye, işsiz insanlara bile icra gönderiyorlar. Çiftçinin üretim yaptığı tarım arazisi ve kanuna aykırı olmasına rağmen traktörü bile haczediliyor.

Bir vatandaş, düşünün, karnını doyurmak için, kirasını vermek için 5 bin liralık bir kredi alsa ve ödemese banka derhâl takibe geçer. Peki, Ziraat Bankası ne yapıyor? Bu ülkenin, tüyü bitmemiş yetimin 750 milyon dolarını hortumlayan holding için Ziraat Bankası ne yapıyor? Hiçbir şey. İcra takibi bile açmıyor. Yazıklar olsun! (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Sayın milletvekilleri, bunlardan utanç duymamız gerekiyor. Ey AKP, gücünüz sadece fakir ve fukaraya mı yetiyor? Adalet bu hâlde, peki, ekonomi ne hâlde? Ekonomiye bakacak olursak yandık. 50 milyon kişinin yoksulluk sınırı altında gelir elde ederek yaşam mücadelesi verdiği, 14 milyon asgari ücretlinin açlık sınırı altında ücret aldığı bir ülkede halkımız açlığa mahkûm ediliyor.

Peki, biz ne yapıyoruz şimdi, burada, gecenin saat on birine doğru? İcra ve İflas Kanunu’nu değiştirerek e-ihale hükümleri getiriyoruz. İcrayı kolaylaştıracağız, insanların mallarını daha çabuk satalım istiyoruz ve çocuklarla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin ilamların icrasıyla ilgili yeni bir sistem getirmeye çalışıyoruz. Ama bu sistem yanlış, bu sistem eksik, bu sistem hatalı. Ne yapıyorsunuz? İnsanlar aç, insanlar geçinemiyor, kara kış kapıda, döviz almış başını gidiyor. Sayın Cumhurbaşkanı konuşuyor, döviz yükseliyor; Sayın Cumhurbaşkanı konuşuyor, döviz yükseliyor; Merkez Bankası Başkanı konuşuyor, döviz patlıyor. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Bu mu Türkiye’nin hâli? Allah aşkına, önceliğimiz neden ekonomi değil; neden yoksul halkımız değil? Lütfen bir aynaya bakın, buna bir cevap bulabiliyor musunuz, ondan sonra konuşalım.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Sussalar düşer mi acaba?

ALPAY ANTMEN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, biraz da gelelim teklife. Bu kanun teklifi, ben, hazırlayan, altına imza atan milletvekillerini tenzih ederek söylüyorum, saray koridorlarında çalakalem hazırlanmış. Bu kanun teklifini yazan bürokratların sahadan haberi yok, icra ve iflastan haberi yok, kanunlardan haberi yok. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Teklifin ikinci bölümü 30’uncu maddeyle başlıyor. Bu maddede ne var? İhalenin feshi davalarına nispi harç getiriyorsunuz. İnsanlar adalete nasıl erişecek? İnsanların adalete erişim hakkını kısıtlamayın sayın milletvekilleri.

Teklifin 33’üncü ve 34’üncü maddeleri daha fena. Aile mahkemelerinin çocuklarla kişisel ilişki kurulmasına dair kararlarına, özellikle, velayetin değiştirileceğinin ihtar edilmesi getiriliyor yani kendisine velayet bırakılan ebeveyne siz… “‘Eğer benim kararıma uymazsanız velayeti değiştiririm.’ diye ihtar et.” diye hâkime emir veriyorsunuz. Hani Anayasa’nın 138’inci maddesi? Hâkim dosyaya hâkim ise -ki öyle olmalıdır- bu ihtarı ona bırakacaksınız, hâkime takdir hakkı bırakacaksınız. Her şeye emir veriyorsunuz, “Her şeyi biz yöneteceğiz.” diyorsunuz o zaman adliyeleri de kapatalım, gerek yok.

Değerli milletvekilleri, bu teklifin en önemli ama en kötü şekilde düzenlenmiş hükümleri teklifin 35’inci ve devam maddelerinde yer almış. Biz bunları Adalet Komisyonunda milletvekili arkadaşlarımla anlattık. Siyaseti bir yana bıraktık, tek tek maddelerdeki eksiklikleri anlattık; hiçbir düzelme olmadı. Tövbe estağfurullah, bu Allah kelamı değil, neden bir virgülü dahi değiştirmiyorsunuz ya? Geliyor, aynı şekilde çıkıyor ama bakın, çok hata var, bu hatalar başımıza çok büyük problemler açacak.

Ha, bir de şunu söyleyeyim yeri gelmişken: Çocuk teslimi, çocuk teslimi… Ya, çocuk bir mal mı? Yeni bir kanun getiriyorsunuz, yeni bir sistem getiriyorsunuz buna bile yeni bir ad bulamıyorsunuz. Ben Komisyonda da söyledim, seksen doksan yıllık bazı kelimeler bile aynı şekilde orada. Ya, bir kanun yazıyorsanız doğru düzgün araştırın. Mesela burada “velayet kararlarının infazı” diyebilirsiniz. Çocuk teslimi; çocuk bir mal, ondan al buna ver; işte bütün sorun burada.

Peki, devam edelim; kanun teklifiyle, İcra ve İflas Kanunu’nda -oradaki deyimleri kullanacağım- çocuk teslimi ve çocukla kişisel ilişkiler kurulması konusunda icra dairelerini baypas ediyoruz. Neden baypas ediyoruz? Diyoruz ki: Memur harçları var, yolluk var; vatandaş çocuğunu görmek için para vermesin. Doğru, vermesin; kolayı var, buradaki memur yolluğunu devlet öder, harcı da kaldırırız, olur biter; bunu bile düşünmüyorsunuz. Niye? “Biz bir şey yapalım, olsun; yenilik yapacağız.” Arkadaşlar, yenilik yapmıyorsunuz. Bakın, bu kanun teklifini getirirken kadın dernekleriyle görüştünüz mü? Hayır. Çocuk haklarıyla uğraşan çocuk hakları savunucularıyla görüştünüz mü? Hayır. Peki, bu işi yaptıracağınız Adalet Bakanlığı uzmanlarının bir derneği var, Adalet Sistemi Uzmanları Derneği; onlarla hiç konuştunuz mu? Hangi problemler çıkacağını biliyor musunuz? Hayır. Biz bunları Komisyonda söyledik ama dinleyen yok. Bakın, çok önemli bir değişiklik; söz konusu çocuk, çocuk. Bu çocukların hakları önceliklidir, çocukların psikolojileri önemlidir. Çocuk bir mal değildir ama ne yapıyorsunuz? “Ben yaptım oldu, göç yolda düzelir, yönetmeliklerle aksaklıkları düzeltirim.” Ya, yönetmelikler kanun mu? Alıştınız Cumhurbaşkanı kararnameleriyle Türkiye’yi yönetmeye; getiriyorsunuz, kanun yerine yönetmelik yapalım… Kapatın Meclisi ya, kapatın Meclisi; Cumhurbaşkanı kararnameleriyle, yönetmeliklerle bu ülkeyi yönetin, olsun bitsin. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Zaten dolar olmuş 13 lira, olur size 20 lira, 30 lira; Allah sonumuzu hayretsin.

Bakın, gerçekten de çocuk tesliminde ciddi sorunlar var. Ciddi sorunlar yaşıyor, velayeti kendisinde olmayan ebeveyn çocuğunu görmek için perişan oluyor ama böyle eksik ve aksak sistemler yerine neden daha etkili ve yetkin şekilde işlemler yapmıyorsunuz, kanunlar getirmiyorsunuz? Peki, burada kimi kullanacaksınız? Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Genel Müdürlüğü personelini. Bu adamlar, bu kadınlar, bu görevliler, bu uzmanlar ne yapıyor? Adliyedeki bütün mahkemelere bilirkişilik görevi yapıyorlar. Ne yapacaklar? Adliyedeki bilirkişilik görevlerini hafta sonu bırakacaklar, çocuk teslimi, çocukla kişisel ilişki kurulması… Evet, güzel. Sonra? Oradaki bilirkişi dosyaları yatacak, çalakalem dosyalar yapacak. Burada avukat arkadaşlarım var. Aile mahkemesi uzmanları sayfalarca bilirkişi raporları hazırlardı; şimdi avukatlık yapanlara sorun, yarım sayfa, bir sayfalık raporlarla adalet sağlanmaya çalışılıyor. Maalesef, bu son derece tehlikeli bir gidiş.

Peki, bu kanunu yaparken Adalet Bakanlığını kullanmayı düşündünüz -Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Genel Müdürlüğünü- neden Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğünü ya da Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğünü düşünmediniz?

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Et ve Balık Kurumundan getirmişler.

ALPAY ANTMEN (Devamla) – Kesinlikle, bir yerden geliyor; “Ben yaparım, olur.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALPAY ANTMEN (Devamla) – Tamamlayayım Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

ALPAY ANTMEN (Devamla) – Bakın, çocuk teslimi ile çocukla kişisel ilişki kurulması son derece önemlidir, bunu böyle gayriciddi bir şekilde kanunlaştırmak doğru değildir, pek çok sorun çıkacaktır. Uzman olmayan yerlerde öğretmenlerden veya valilik tarafından atanacak listelerden kişiler bunu yapacak. Bunları kim belirleyecek? Liyakate bakılacak mı, uzmanlıkları olacak mı, yandaşlardan mı atanacak? Alın size burada başka bir problem.

Ama ben size daha önemli bir problem söyleyeyim: Daha mekânlar belli değil. Hangi mekânlarda çocuk teslimi yapacaksınız? Kafelerde mi? Buralar nasıl tefriş edilecek? Hangi mekânlar denecek? Bu mekânların daimî güvenliğini nasıl sağlayacaksınız? Burada yarın, bir kadına şiddet veya kadın cinayeti olursa bunun sorumlusu sizsiniz; vebali, günahı size ait. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, değerli milletvekilleri, değerli AKP milletvekilleri; bu ülkeye bir hizmet mi yapmak istiyorsunuz, son bir iyilik mi yapmak istiyorsunuz; derhâl seçim. Bu ülke sizden kurtulur ve ülke rahata erer.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerinde konuşmalar tamamlanmıştır.

Soru ve cevap yok.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, kayıtlara geçmesi açısından bir hususun altını çizmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kayıtlara geçmesi açısından; Meclisin mehabeti ve Türkiye Cumhuriyeti devleti İçişleri Bakanlığı için “suç işleri bakanlığı” gibi bir nitelemeyi şiddetle reddediyorum. Bu ifadenin hem bu çatı altında ifade edilmesi hem de böyle bir şekilde dönüştürülmesi öncelikli olarak hem Türkiye Cumhuriyeti devletine hem de aziz Meclise karşı yapılmış bir nitelemedir. Bunun kayıtlara geçmesini istedim.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Birleşime bir dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.41

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 22.42

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 22’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir konu bulunmadığından, alınan karar gereğince, Hâkimler ve Savcılar Kurulunda boşalan 1 üyelik için seçim yapılması ve kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 24 Kasım 2021 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 22.43



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

 

(X) 285 S. Sayılı Basmayazı 11/11/2021 tarihli 18’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.