TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                           21’inci Birleşim

                                                                                  18 Kasım 2021 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Mehdi Eker’in, Sezai Karakoç’un vefatına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Tunceli Milletvekili Polat Şaroğlu’nun, Tunceli’nin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı’nın, narenciye üreticilerinin yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Yalova Milletvekili Özcan Özel’in, Yalova Çiftliköy’de bulunan Etibank Sosyal Tesislerinin atıl durumuna ve Yalova-Armutlu yolu ve tünellerinin halkın kullanımına açılması gerektiğine ilişkin açıklaması

2.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, tutuklanan lise öğrencisi sosyalist genç Berfin Polat’ın serbest bırakılması ve Özgür Gençlik üzerindeki baskılara son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

3.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, tarım sektörünün eylül ayında ihracat rekoru kırdığına ilişkin açıklaması

4.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, Malatya Battalgazi ilçesine bağlı Orduzu Mahallesi Gelincik Tepesi’ndeki TOKİ konutlarında yaşanan doğal gaz sorununa ilişkin açıklaması

5.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm’ün, iki yıldır kayıp olan Yusuf Bilge Tunç’un akıbetinin açıklanmasının devletin yükümlülüğünde olduğuna ilişkin açıklaması

6.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, Naim Süleymanoğlu’nun 4’üncü ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

7.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, taammüden insan öldürenlere yaşama hakkı tanınmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

8.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, Kocaeli’nin doğal güzelliklerine ilişkin açıklaması

9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, ehliyet affı bekleyenlerin yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

10.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, döviz kurlarında yaşanan dalgalı seyrin asgari ücretlilere etkisine ilişkin açıklaması

11.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın, mahpusların Covid-19 izni uzatılmazsa cezaevlerinde kalabalıklaşma sorunu yaşanacağına ilişkin açıklaması

12.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, iktidar partisinin İstanbul’un ulaşım sorununu çözecek projeleri engellediğine ilişkin açıklaması

13.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, Mersin’de Suriye vatandaşı bir kız çocuğunun narenciye paketleme tesisinde hayatını kaybetmesine ilişkin açıklaması

14.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, İstanbul’daki uyuşturucu çetelerine ve bireysel silahlanmaya ilişkin açıklaması

15.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, AK PARTİ Grup Başkanlığına seçilen İsmet Yılmaz’a ve Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’ya yeni görevlerinde başarılar dilediğine ve Şair Sezai Karakoç’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

16.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü’nün, engelli öğretmen atamalarına ilişkin açıklaması

17.- Antalya Milletvekili Feridun Bahşi’nin, Antalya Finike’ye bağlı Arif köyünden geçen yolda hızlı araç kullanılması sebebiyle köy sakinlerinin kaza tehlikesi altında yaşadığına ilişkin açıklaması

18.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, Karayolları Genel Müdürlüğünde çalışan işçiler arasındaki ücret farklılığına ilişkin açıklaması

19.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün, Sağlık Bakanlığı bütçesinin sermayedarlara değil üniversite hastanelerine ve sağlık çalışanlarına aktarılması gerektiğine ilişkin açıklaması

20.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’ın, Kocaeli Körfez Yukarı Hereke bölgesine kurulmak istenen atık depolama ve bertaraf tesisine ilişkin açıklaması

21.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, BDDK’nin tasfiye kararı aldığı faizsiz ev alma şirketleri nedeniyle vatandaşın yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

22.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, Gaziantep’te yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin açıklaması

23.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Naim Süleymanoğlu’nun vefatının 4’üncü yıl dönümüne, terör örgütü PKK’ya karşı verilen mücadeleye, oğlunun HDP’liler aracılığıyla dağa kaçırıldığını iddia eden Hacire Akar’ın HDP İl Başkanlığı önünde başlattığı oturma eylemlerinin 800’üncü gününe ulaştığına, Diyarbakır’da nöbet tutan annelerin umudunu yeşertmeye kararlı olduklarına ve tüm güvenlik güçlerine başarılar dilediklerine ilişkin açıklaması

 

24.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Naim Süleymanoğlu’nun vefatının 4’üncü yıl dönümüne, 25, 26 ve 27’nci Dönem Edirne Milletvekili Erdin Bircan’ın vefatının 3’üncü yıl dönümüne, Nejat Uygur’un vefatının 8’inci yıl dönümüne, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanının grup toplantısında faizin indirilmesi gerektiğini söylemesinden sonra Para Politikası Kurulunun toplanıp karar aldığına, salgını on ikiden sonra canlı müzik yasağıyla yenmeye çalışan bir yönetim anlayışı sonucu Türkiye’de her gün 220 kişinin öldüğüne ve herkesi aşı olmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

25.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Yeni Yaşam gazetesinin butonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin basın aplikasyonundan kaldırılmasının basın özgürlüğüne yönelik bir müdahale olduğuna, Danıştayın Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesini hukuka uygun bulduğuna ilişkin kararını tanımayacaklarına, marketlere getirilen satış kotasına, Akkuyu Nükleer Güç Santrali’ndeki iş cinayetlerine ve yatağa bağlı hâle gelen hasta mahpus Mehmet Emin Özkan’ın serbest bırakılması gerektiğine ilişkin açıklaması

26.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, 2022 merkezî yönetim bütçesinin dolardaki artış sebebiyle revize edilmesi gerektiğine, Cumhurbaşkanının faiz karşıtı açıklamaları ile 240 milyar lira faiz ödemesi planlanan bütçenin Meclise gelecek olmasının yaman bir çelişki olduğuna, Merkez Bankasına müdahale edilmemesi gerektiğine, Cumhurbaşkanı her konuştuğunda dövizin yükseldiğine, döviz büfelerinin işlemlerine limit getirilmesinin piyasalarda güvensizlik yaratacağına, artan döviz kuruna bağlı yükselen kâğıt maliyetleri yüzünden artık öğrencilere kitap dağıtılamaz hâle gelindiğine ve Merkez Bankası Para Politikası Kurulunun kasım ayı faiz kararına ilişkin açıklaması

27.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Düzce’de meydana gelen depreme, Naim Süleymanoğlu’nun vefatının 4’üncü yıl dönümüne, PKK/KCK’nın kurucularından Ali Haydar Kaytan’ın Irak’ın kuzeyindeki operasyonda etkisiz hâle getirildiğine, Türkiye’nin ve Azerbaycan’ın UNESCO Yönetim Kuruluna seçilişini tebrik ettiğine ve PKK terör örgütünün kış yapılanmasına yönelik düzenlenen operasyonlara ilişkin açıklaması

28.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman’ın İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

29.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Malatya Milletvekili Ahmet Çakır’ın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, dönemin başında teklif ettikleri siyasi etik yasası kabul edilseydi Mardin Büyükşehir Belediyesindeki yolsuzluk rezaletinin yaşanmayacağına ve yolsuzlukların yapıldığı Mardin Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri olan Adalar Kaymakamının AK PARTİ aday adayı olduğuna ilişkin açıklaması

31.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Nevşehir Milletvekili Mustafa Açıkgöz’ün, Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Nevşehir Milletvekili Mustafa Açıkgöz’ün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Kısrakdere kömürünün bayilere verilmeyip el altından aracılara satıldığı iddiasına ilişkin açıklaması

35.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Gaziantep’te yaşanan kadın cinayetlerine ilişkin açıklaması

36.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, TSK ve MİT’in Irak’ın kuzeyindeki Hakurk bölgesinde gerçekleştirdiği operasyona ilişkin açıklaması

37.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, Tarım ve Orman Bakanlığından üst düzey bürokratların rüşvet aldığına ilişkin iddialara ilişkin açıklaması

38.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün, Hükûmetin ILO C190 Sözleşmesi’ni onaylaması gerektiğine ilişkin açıklaması

39.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı’nın, iktidarın KOBİ’leri kurtaracak ekonomik bir paket açıklaması gerektiğine ilişkin açıklaması

40.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde büyük başarılara imza attığına ilişkin açıklaması

41.- İstanbul Milletvekili Zeynel Özen’in, Alevilere karşı nefret suçu işleyenlerin iktidar zihniyetinden cesaret aldığına ilişkin açıklaması

42.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, ülkemizin AK PARTİ’nin beceriksiz ve savruk yönetimiyle tam bir çıkmaz yaşadığına ilişkin açıklaması

43.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm’ün, İstanbul Ümraniye Elmalıkent bölgesinin riskli alan ilan edilerek ranta açılmak istendiğine ilişkin açıklaması

44.- İzmir Milletvekili Atila Sertel’in, Çağdaş Gazeteciler Derneği Bursa Şubesinin yıkım kararına ve mahkûm yakınlarının sorunlarına ilişkin açıklaması

45.- Bingöl Milletvekili Erdal Aydemir’in, Bingöl Habap (Ekinözü) köyü ile Elâzığ Kovancılar köyü sakinlerinin 1956 yılında yapılan toprak reformu sonrası yaşadıkları sorunlara ilişkin açıklaması

46.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ’ın 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

47.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

48.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

49.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

50.- Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

51.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, Bursa Yenişehir Otomotiv Test Merkezinin akıbetinin ne olduğunu öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

52.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ilişkin açıklaması

53.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ilişkin açıklaması

54.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ilişkin açıklaması

55.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ilişkin açıklaması

56.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ilişkin açıklaması

57.- Karabük Milletvekili Niyazi Güneş’in, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ilişkin açıklaması

 

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer ve Manisa Milletvekili Özgür Özel’in HDP grup önerisi üzerinde yaptıkları konuşmaları sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, Nevşehir Milletvekili Mustafa Açıkgöz’ün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, Nevşehir Milletvekili Mustafa Açıkgöz’ün yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Mersin Milletvekili Behiç Çelik ve arkadaşları tarafından, muz ve limon üreticilerinin sorunlarının tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 11/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Kasım 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Mardin Büyükşehir Belediyesindeki kayyum yolsuzluklarının araştırılması amacıyla 18/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Kasım 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, Kapadokya Alan Başkanlığı sınırları içerisinde bulunan turizm işletmeleri ile yerel esnafın sorunlarının tespit edilerek bu sorunların çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/3805) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Kasım 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Tokat Milletvekili Mustafa Arslan ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ile 37 Milletvekilinin İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3911) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 285)

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasına İlişkin Olarak İmzalanan Mevcut Protokol I’in Yerini Alan Protokol I ile Anlaşmaya Eklenen Protokol III’ün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2275) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 141)

 

 

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuş’un, Başkanlık Divanı olarak, vefat eden Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’a Allah’tan rahmet, ailesine sabrıcemil, AK PARTİ camiasına ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ile çalışanlarına başsağlığı dilediklerine ilişkin konuşması

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu'nun, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildikten sonra Bakanlığın Kırklareli'ne yaptığı yatırımlara ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/53751)

2.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasu'nun, 2002-2021 yılları arasında Bakanlığın Sivas'ta satışını yaptığı taşınır veya taşınmaz mallara ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan'ın cevabı (7/53801)

3.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel'in, Ordu'daki bir binanın bir derneğin kullanımına verildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan'ın cevabı (7/53909)

18 Kasım 2021 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşimini açıyorum.(x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Sezai Karakoç’un vefatı münasebetiyle söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Mehmet Mehdi Eker’e aittir.

Buyurun Sayın Eker. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Mehdi Eker’in, Sezai Karakoç’un vefatına ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önceki gün şiir semamızın çok köşeli yıldızlarından Sayın Sezai Karakoç, kendi tabiriyle, dünya sürgünü sona ererek, aramızdan ayrıldı. Vefatında kabri başında aklıma, 1983 yılında Necip Fazıl’ın vefatı nedeniyle yazdığı bir yazı geldi. Sezai Karakoç, o yazıda "Göklerin Çektiği Kartal” diye bir tabirde bulundu ve orada diyor ki: “Ey ölüm, sen ne sırlı bir güçle donanmışsın ki yalçın kayalıkların üzerinde oturan kartallar bile avın olur. Onları tuzağa düşürürsün.” Esas itibarıyla, Sezai Karakoç, şiir göğümüzün hem önemli bir sütunu hem de eğer bir kartal olarak tarif edilecekse önemli bir kartalıydı. Şöyle ki, kartal, sadece kendi avladığını yer; başkasının elinden, başkasının avladığını yemez. Sezai Karakoç, 396 nüsha olarak otuz iki yıl içerisinde yayımladığı Diriliş Dergisi’ni sadece kendi emeği ve kendi finansman gücüyle sağladı. Hiç kimseden, hiçbir şekilde, hiçbir destek, hiçbir yardım kabul etmedi. Ailesi yoktu, bütün gençliği ve bütün milleti kendi ailesi kabul etti. Yani o manada da yalnızdı kartal gibi ve yuvası da yoktu.

Dün, ben evine gittim ve Fındıkzade’deki o küçücük, mütevazı dairede, onun yıllarca “Feyze mazhar olmaz düşmeyince hâke nebat/Mütevazı olanı Rahmetirahman büyütür.” beytinin sırrıyla nasıl yaşadığını orada gözlerimle gördüm.

1933 yılında Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde doğdu. Ergani ilçesi, gerek seküler tarihin gerek dinler tarihinin üzerinde mutabık kaldığı, Kur’an-ı Kerim’de ismi geçen “Zülkifı” ve “Elyasa” Peygamberlerin kabirlerinin yanında, yakınında bulunan bir yerleşim yeridir. Orada doğdu ve doğduğu yere, topraklara ait “Yaz” şiirinde şöyle der:

“Kara incir ve nar,

Piran ülkesinde bir bahar,

Suyunun derin sülüklerden,

Örülmüş saçları var.”

Burada doğdu.

Sezai Karakoç bir mefkûre adamıydı, diriliş düşüncesini ve bunun sistemini kuran aynı zamanda bir mütefekkirdi. Sezai Karakoç, Türk edebiyatında, Türk şiirinde “İkinci Yeni” diye adlandırılan akımın en önemli köşe taşlarından birisiydi. Sezai Karakoç’la birlikte çok yakın arkadaşı Cemal Süreya, aslında o yolu, “İkinci Yeni” şiir akımının yolunu açtılar. Ve Cemal Süreya’nın şöyle -o kadar yakın ve onun şiirine o kadar değer veriyor ki- dediğini biliyoruz: “Sezai, bana bir mısra borç verir misin?” diyen bir şairdir. Dolayısıyla, bütün şiirleri Sezai Karakoç’un İslam medeniyet tasavvurunun esasen şiirleridir. Bütün hayatı ve bütün şiirleri ki 13 sağanak hâlinde yazmıştır şiirlerini. Şiirlerinin ilki “Gül” sağanağıdır -ilk bölümü, ilk dönem şiirleri 1951-1955 arasında- son sağanak da “Kış” sağanağıdır ve çark bir daha döner ve ondan sonra 13’üncü sağanak da “Diriliş” olur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Eker.

MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Şimdi, Türk şiirinin önemli örneklerinden, özellikle modern Türk şiirinin, mesela “Balkon” şiiri 1957’de yazılan, modern Türk şiirinin köşe taşı şiirlerinden olarak kabul edilir bütün edebiyat eleştirmenleri ve edebiyat tarihçileri tarafından. Orada ölüm düşüncesini, ölüm tasavvurunu “balkon” kavramıyla, imgesiyle söyler evlerdeki ve şöyle söyler:

“Çocuk düşerse ölür çünkü balkon

Ölümün cesur körfezidir evlerde.

Yüzünde son gülümseme kaybolurken çocukların

Anneler anneler elleri balkonların demirinde.

İçimde ve evlerde balkon

Bir tabut kadar yer tutar.

Çamaşırlarınızı asarsanız hazır kefen

Şezlongunuza uzanıp ölü…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Teşekkür ederim.

“…Gelecek zamanlarda

Ölüleri balkonlara gömecekler.

İnsan rahat etmeyecek

Öldükten sonra da.

Bana sormayın böyle nereye

Koşa koşa gidiyorum.

Alnından öpmeye gidiyorum

Evleri balkonsuz yapan mimarların.”

Bu büyük şair, dünya sürgününde “Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine” şiirinin son bölümündeki söylediği yakarışla önceki gün aramızdan ayrıldı; kendisine rahmet diliyoruz.

Şöyle söylüyor:

"Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır?

Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır.

Aşk celladından ne çıkar, madem ki yâr vardır.

Yoktan da vardan da ötede bir var vardır.

Hep suç bende değil, beni yakıp yıkan bir nazar vardır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım Sayın Bakan.

MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

…O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır.

Sakın 'kader' deme, kaderin üstünde bir kader vardır.

Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır.

Gün batsa ne olur, geceyi onaran bir mimar vardır.

Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır.

Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır.

Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır.

Senden ümit kesmem, kalbinde 'merhamet' adlı bir çınar vardır.

Sevgili

En sevgili

Ey sevgili…”

Biz de sevgili şairimizi, inşallah, gençliğin, şiir sanatımızın, edebiyatımızın bundan sonraki sürgünlerinde takip edecek, izleyeceğiz çünkü filizleri var, sürgünleri var ve biz ondan umutluyuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – İnşallah, bu edebiyat çınarı verdiği büyük emekle arkasında bıraktığı sürgünler, filizler ormana dönecek ve hepimizin dünyasına apayrı bir güzellik ve yeşillik bahşedecek.

Çok teşekkür ederim. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Tunceli’nin sorunları hakkında söz isteyen Tunceli Milletvekili Polat Şaroğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Şaroğlu.(CHP sıralarından alkışlar)

2.- Tunceli Milletvekili Polat Şaroğlu’nun, Tunceli’nin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

POLAT ŞAROĞLU (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tunceli’mizin sorunlarına değinmek için söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Geride kalan bu üç yıllık süre zarfında her fırsatta Pertek Köprüsü talebini dile getirmemize rağmen, bu konuda hâlâ somut bir adım atılmadı. “Türkiye’yi baştan başa duble yollara kavuşturduk, bölünmüş yollar, köprüler yaptık.” diye her fırsatta övünüyorsunuz ama neredeyse bu medeniyet bir türlü bizim memlekete uğramıyor. AK PARTİ’nin Tunceli’ye karşı bakışı ve ayrımcı politikası son bulmalıdır.

Değerli milletvekilleri, burası, önemli bir geçiş güzergâhı. Doğu Karadeniz’i Doğu Akdeniz’e bağlayan en kısa yol burası. Güneydeki vatandaşlar buradan gelip kuzey bölgesine geçiyor. Ancak özellikle yaz aylarında burada çok uzun araç kuyruğu oluşuyor, insanlar geçiş yapabilmek için maalesef, üç dört saat burada mağdur oluyor. Bu mağduriyeti de dile getirmemize rağmen, maalesef, sonlandırılmıyor, dikkate alınmıyor, gündeme alınmıyor. Söz veren Cumhurbaşkanına veya geçmiş Başbakan Binali Yıldırım’a buradan tekrardan sesleniyorum: Sözünüzde durun, sözünüzde durun diyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Bu mağduriyetin ve yol çilesinin bitmesini ısrarla talep ediyoruz. İlçelerimizin tümünde durum aynı; Ovacık, Mazgirt, Pülümür, Nazımiye ve Çemişgezek'deki hemşehrilerimiz hâlâ yirmi, otuz yıllık yolları kullanmaktadır, çoğu ilçemizde köy yolu yoktur. Pertek ve Hozat ilçelerimizi bağlayan kara yolu yapım projesinin bitme tarihi 2020 iken hâlâ bu yol tamamlanamamıştır.

Tunceli-Erzincan kara yolu yapım projesini yıllardır bekliyoruz. 2018'de başlanacağı söylenmişti ama maalesef hâlâ bir çivi dahi çakılmamıştır. Tunceli’yi Nazımiye ilçemize bağlayan 12 kilometrelik yol projesinin yapımına 2018 yılında başlanmış ancak ortada doğru dürüst bir yol yoktur. Buradaki yol yapım çalışmalarının ilk döneminde, dinamit kullanılması sebebiyle Kapıbaşı köyümüzde büyük bir heyelan olmuş ve bunu önlemek amacıyla yapılan taş dolgu çalışması ise bir sonuç vermemiştir. Hâlâ köydeki toprak kayması devam etmekte ve köy halkı burada mağduriyet yaşamaktadır. Bu yol projelerinin tamamlanarak hizmete açılmasını bekliyoruz.

Değerli milletvekilleri, Elâzığ depreminin üzerinden iki yıl geçmek üzere ancak Tunceli'deki depremzedeler hâlâ yaralarının sarılmasını bekliyor. Elâzığ'da yaşanan depremde Mazgirt, Pertek ve merkez ilçemize bağlı köylerde evleri ağır hasar gören depremzedeler geçici olarak prefabrik evlere yerleştirilmiş ve 2021 yılının son aylarında yeni konutlara taşınacakları vadedilmiştir. Ancak acil bir şekilde kış aylarının ortasında evlerinden çıkarılan depremzedelerin mağduriyeti hâlâ devam ediyor. Verilen sözler tutulmadı, ikinci kış kapıya dayandı, ortada herhangi bir konut yok. Yaşanan bu mağduriyetin bir an evvel giderilmesini, hak sahiplerine evlerinin teslim edilmesini bekliyoruz. Depremzedelerin yaşadıkları barınma sorunlarının yanı sıra ısınma ihtiyaçlarını elektrikle karşılamaları büyük bir maliyet yaratmaktadır. Bu konuda depremzedelere destek sağlanarak elektrik gideri ve kira giderleri için ek bir yardımda bulunulması gerekmektedir. Aynı şekilde, TOKİ tarafından Tunceli ilimiz genelinde 329 konutlu projenin kura çekimi 2020’nin Mayısında gerçekleştirilmiş ve hak sahipleri belirlenmiştir ancak bu konutların ihalesi bile daha yapılmamıştır. Hak sahibi yurttaşlarımız bu belirsizliğin bir an önce giderilerek evlerinin teslim edilmesini istiyorlar.

Yine, Ovacık ilçemizde 2017 yılında yapımına başlanan ve 2019 yılında teslim edilmesi planlanan 320 dairelik TOKİ konutları hâlâ tamamlanmamıştır. Burayla ilgili olarak büyük bir yolsuzluk olduğu ve bunun bir çözüme kavuşturulamadığı için inşaatın tamamlanmadığı yönünde güçlü iddialar var. Bu konuyla ilgili Bakana soru sordum, 2021 yılının sonuna tarih verdi ancak yıl sonu geldi, teslim edilmedi, mağduriyet devam ediyor.

Değerli milletvekilleri, ilimizdeki branş öğretmeni eksiğiyle ilgili olarak verdiğim soru önergesine verilen cevapta bu ihtiyacın karşılandığı belirtilmesine rağmen ilimizdeki okullarda kadrosu olduğu hâlde 58 branş öğretmeninin ataması yapılmamıştır. Bu durum, ülkemizin önemli bir eğitim kenti olan Tunceli’de, özellikle son yıllarda LGS ve YGS’de büyük başarı sağlayan öğrencilerimiz açısından fırsat eşitsizliği yaratmakta ve acilen çözüm beklemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

POLAT ŞAROĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Tunceli ilimiz terör olaylarından çok çekti. Özellikle 1990’lı yıllarda artış gösteren terör olayları nedeniyle yüzlerce köy ve mezra boşaltıldı, insanlar göçe zorlandı. Son dönemde gönüllü olarak köye geri dönmek ve yaşam kurmak isteyen yurttaşlarımıza sosyal ve ekonomik destek sağlayarak özellikle yol, su, elektrik gibi altyapı sorunları giderilmelidir. Bu konuda, kimi köylerde yapılan altyapı çalışmaları vatandaşların ihtiyaçlarını tam olarak karşılayamamıştır. Otuz, kırk yıllık bu süreçte yeterince mağdur olan, hizmetten yararlanamayan insanlar için daha fazla kaynak ayrılarak söz konusu yatırımlar hayata geçirilmelidir.

Değerli milletvekillerim, memleketimizin acil çözüm bekleyen birçok sorunu var. Bizler bu kürsüden dile getirmeye, sorumlular da kulak tıkamaya devam ediyor ancak görünen o ki mevcut sorunları çözmek Cumhuriyet Halk Partisi iktidarına nasip olacak. Geliyor gelmekte olan.

Çok teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)        

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, narenciye üreticilerinin yaşadığı sorunlar hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı’ya aittir.

Buyurunuz Sayın Sıdalı (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

3.- Mersin Milletvekili Zeki Hakan Sıdalı’nın, narenciye üreticilerinin yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu hafta limonun başkenti Erdemli’de üreticilerimizle narenciye sektörünün sorunlarını konuştuk. Narenciye üreticilerimizin kronik sorunlarının yanında bu sezon yaşadıkları güncel sorunlar maalesef dayanılmaz boyutlara ulaştı. Zirai ilaç, elektrik, gübre fiyatlarına gelen yüzde 100’ü aşan zamlar yetmedi, üstüne, geçen yıl, ihracatı izne tabi tuttunuz. O günlerde yine buradan uyarmış “Mahsullerimiz hem iç piyasaya hem de dış piyasaya yetecek düzeyde, bu kararı hemen kaldırın. Bu yaptığınız yalnızca kısa vadeli zarar yaratmayacak, uzun vadede de rekabet gücümüzün düşmesine ve pazar kaybına sebep olacak.” demiştik; dinlemediniz. İşte, o kararınızın etkilerini şimdi görüyoruz. Narenciye ihracatçılarımız binbir emekle oluşturdukları ticaret ağlarını, mevcut pazarlarını Güney Amerika ve Güney Avrupa ülkeleri başta olmak üzere güçlü rakiplerine kaptırıyorlar. Şimdilerde, maalesef, daha küçük ölçekli firmalarla bağlantı kurarak, diğer ihracatçı ülkelere göre de çok daha ucuz fiyat vererek ürünlerini satmaya çalışıyorlar. Yanlış planlamalarınız tüm pazarımızı altüst etti. Ekonomik aczinizin bedelini ihracatçısından işçisine, nakliyecisinden çiftçisine tüm narenciye sektörü ödüyor. Ne hikmetse Mersin başta olmak üzere tüm Akdeniz ve Ege hattındaki narenciyeciler aynı sorunu yaşıyor. Tabii, merak ediyoruz, Akdeniz’i, Ege Bölgesi’ni size az oy veriyor diye mi kaderine terk ediyor, hatta eziyet ediyorsunuz? Bizim oralarda narenciye hasat zamanı neşe olurdu, bereket olurdu. Siz, çiftçilerimizin mutluluğunu, umutlarını çaldınız.

Sayın milletvekilleri, Tarım Kanunu’na göre zararlı patojenlerle bölgesel olarak mücadele yapmak, çiftçiye destek olmak tarım teşkilatının görevi. Bu işi Zirai Mücadele ve Karantina Müdürlüğü yapıyordu. Özel eğitimli memurların görev yaptığı bu birimdekiler alanlarında uzmandı yani pamuk için ayrı, narenciye için ayrı eğitim alıyorlardı ama siz, diğer köklü kurumlar gibi bunu da lağvettiniz. Şimdi, bu işe Koruma ve Kontrol Şubesi bakıyor. Sahadan aldığımız bilgilere göre, buradaki görevli arkadaşları tarlada gören yok, masabaşından iş yürütüyorlar; çiftçiye öğreteceklerine, masabaşında çiftçiden öğreniyorlar yani çiftçi kaderine terk edildi, “Ne hâliniz varsa görün.” denildi. Olmaz böyle bir şey. İhracatımızın başında bir de ürün başına 1.700 liralık analiz maliyeti var, 4 ürün varsa 4 kere 1.700 lira; ihracatçılarımızı, bunu 1.300 liraya indirme sözü aldık diye sevinecek duruma getirdiniz. Para sizin cebinizden çıkmadığı için belli ki umurunuzda değil, hatta para nasılsa döner sermayeye gidiyor değil mi? “Bu paranın yüzde 50’sini teşvik olarak veriyoruz.” diyeceksiniz, biliyoruz ama onu da on sekiz ay sonra verdiğinizi siz biliyor musunuz? Biz biliyoruz. “İhracata destek.” diyorsunuz ya hani, alın, işte, size destek fırsatı: Analizleri bedelsiz yapın da ihracatçının sırtından bu yük kalksın, çiftçi biraz olsun nefes alsın.

Sorun, üretim zincirinin ta ilk halkasından başlıyor ve katlanarak devam ediyor. Bugün, kesim ücreti bile 45 kuruşken, tarlada limonun kilosu 50 kuruştan alıcı bulamıyor. İktidarınızda çiftçinin bir yıllık emeği bir kesim ücretine denk hâle geldi. Çiftçinin bir kilo limonu maliyetinin kat kat altına, 50 kuruşa bile satamaması yazıktır, günahtır. Siz, resmen, çiftçiye ağaçlarını kesmekten başka çare bırakmıyorsunuz. Her zaman söylüyoruz “Limon sadece limon değildir; çiftçiliktir, fabrikada istihdamdır, ihracattır.” Anayasa’mızın 45’inci maddesinde “Devlet, çiftçilerin işletme araçlarının ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır.” hükmü yer alıyor. Gelin, narenciye üreticisinin ve ihracatçısının maliyetlerine destek olun ve DFİF desteğini bu yıl ton başına en az 100 dolar yapın ki en azından biraz rahatlasınlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Ama siz hâlâ “’Ben zarar ettim.’ diyen çiftçimiz yok, olmaması gerekir.” diyebiliyorsunuz. Evet, bizce de bu bereketli topraklarda zarar eden hiçbir çiftçinin olmaması gerekir ama var, hem de binlerce var ve bu hazin tablo sizin eseriniz. Hatta alay eder gibi “Çiftçimize moral, motivasyon vermek en önemlisi.” diyorsunuz. Çiftçilerimiz sizden ne moral istiyor ne motivasyon, onlar sizden verdiği emeğin karşılığını, döktüğü terin bedelini istiyor; tohum ekip borç biçmek değil, bolluk, bereket, refah biçmek istiyor, sizinle yoklukta değil, varlıkta buluşmak istiyor.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi, sisteme giren sayın milletvekillerine yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Özel…

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Yalova Milletvekili Özcan Özel’in, Yalova Çiftliköy’de bulunan Etibank Sosyal Tesislerinin atıl durumuna ve Yalova-Armutlu yolu ve tünellerinin halkın kullanımına açılması gerektiğine ilişkin açıklaması

ÖZCAN ÖZEL (Yalova) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yalova Çiftliköy’de bulunan Etibank Sosyal Tesisleri yirmi yılı aşkın süredir atıl durumunu korumaktadır. 2019 yılı Mart ayında, AKP İl Başkanı ve Milletvekili, tesisin üniversiteye ve belediyeye tahsisini bir müjde olarak vermiş, iki kurum kendi aralarında görüşmeler yapmış ama o günden bugüne tesisle ilgili bir adım atılmamıştır. Yalova’mızın göz bebeği bu tesis, ivedi bir şekilde atıl ve tehlikeli durumundan kurtarılmalı, Yalova halkının kullanımına kazandırılmalıdır. Konuyla ilgili üzerimize düşen bir görev var ise Memleket Partisi olarak gerekli desteği veririz.

Başlangıcı çok uzun yıllar evveline dayanan Yalova-Armutlu yolu ve tünellerinin akıbeti yine yılan hikâyesine dönmüştür. Yirmi üç yıldır tamamlanamayan bu yolla ilgili Bölge Müdürü bu yıl sonuna, yetkili firma 2022 sonuna bitirme sözü vermiştir, 2022 sonunda bitirmesi de meçhul gözükmektedir. Bu sorun da bir an önce çözülmeli. Yol halkımızın kullanımına açılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çepni...

2.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, tutuklanan lise öğrencisi sosyalist genç Berfin Polat’ın serbest bırakılması ve Özgür Gençlik üzerindeki baskılara son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Savcıların neyle meşgul olduğu bulundu, uyuşturucu baronlarını, hırsızları, yolsuzlukları, katilleri neden görmezden geldikleri anlaşıldı çünkü onlar, lise öğrencisi sosyalist genç Berfin Polat’la meşgullerdi. Yapılan çok titiz, kapsamlı incelemeler sonucunda, Berfin’in sosyal medyada iktidara “faşist” dediği anlaşılmış ve açığa çıkarılan bir ulusal tehdit, tutuklamayla bertaraf edilmiştir! Evet, korku ve çaresizliğiniz sonunuz olacak. Faşiste “faşist” demek suç değildir. Berfin Polat’ı serbest bırakın. Özgür Gençlik üzerindeki baskılara son verin.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

3.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, tarım sektörünün eylül ayında ihracat rekoru kırdığına ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın güçlü liderliğinde on dokuz yıllık AK PARTİ iktidarında büyüyen ve tarım sektöründen eylül ayında ihracat rekoru geldi. Tarım sektörü 2,7 milyar doları aşan dış satımla tüm zamanların en yüksek aylık ihracatına imza attı. Tarım ihracatı eylülde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 23,8 artarak 2 milyar 744 milyon 31 bin dolara çıkarak aylık bazda tüm zamanların en yüksek dış satımını gerçekleştirdi. Seçim bölgem Mersin, 154 milyon 720 bin dolarlık tarım ihracatıyla 4’üncü sırada yer almıştır.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde tarımda da üretim, istihdam ve ihracat parolasıyla “Durmak yok, yola devam.” diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Mehmet Celal Fendoğlu…

4.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, Malatya Battalgazi ilçesine bağlı Orduzu Mahallesi Gelincik Tepesi’ndeki TOKİ konutlarında yaşanan doğal gaz sorununa ilişkin açıklaması

MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) – Teşekkür ederim Başkan.

Malatya Battalgazi ilçesinde Orduzu Mahallesi’nde bulunan Gelincik Tepesi’ne TOKİ tarafından depremzede aileler için yapılan konutlar kura çekildikten sonra hak sahiplerine teslim edildi. İnşa edilen deprem konutlarına hak sahipleri yerleştiler ama beklenmedik sorunlarla karşı karşıya kaldılar. Evlerinde doğal gaz olmayan vatandaşlar, elektrikli sobayla ısınmaya çalışırken mağduriyetlerini de bize şahsen ilettiler. Teslim edilen blokların şirketten alınıp devredilmesi gerekiyor yani bu evlerden hâlâ şirket sorumlu, TOKİ veya İl Afete devredilmesi gerekiyor. Bu iki kurum almadan vatandaşa teslim edildiği için doğal gaz alamıyorlar. Kış gelmeden bu sorunun çözülmesini talep ederiz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Gülüm...

5.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm’ün, iki yıldır kayıp olan Yusuf Bilge Tunç’un akıbetinin açıklanmasının devletin yükümlülüğünde olduğuna ilişkin açıklaması

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Neredeyse iki yıldır Yusuf Bilge Tunç’tan hiçbir şekilde haber alınamıyor. Millî Savunma Bakanlığında çalışmış olan Yusuf Bilge Tunç, önce KHK’yle ihraç edildi sonra da bir gün ansızın kaybedildi. Ailesi ve yakınları Yusuf Bilge Tunç’un bulunması için uğraşıyorlar. Ülkede ne adalet ne güven kaldığı için babası verdiği röportajda “Oğlum bazı karanlık odaklar tarafından kaçırıldı.” diyor. Yusuf Bilge Tunç’a ne olduğunu, nereye, niçin ve kimler tarafından kaçırıldığını bulmak ve Yusuf Bilge Tunç’un akıbetini şeffaf bir biçimde başta ailesine sonra da halka açıklamak devletin yükümlülüğündedir. Yaşama hakkını koruyamayan devlet, hiç değilse insanların matem tutma hakkını vermelidir.

BAŞKAN – Sayın Özkan...

6.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, Naim Süleymanoğlu’nun 4’üncü ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, dünya spor tarihinde kırılması imkânsız rekorlarıyla Time dergisine kapak olmuş efsane sporcumuz, özgürlük savaşçısı Naim Süleymanoğlu’nun ölüm yıl dönümüdür. Bulgaristan’da Mestanlı’nın Ahlatlı köyünde dünyaya gelmiş ve 18 Kasım 2017 günü aramızdan ayrılmıştır. 46 defa halterde rekor kırmış, ülkemizin ve Türk dünyasının gururu olmuş, gönüllerde taht kurmuştur. Sahip olduğu spor ahlakı ve millî duruşuyla gençlerimize örnek olmuş, Türk milletinin saygısını ve sevgisini kazanmıştır.

Bu nedenle, özellikle Balkan camiasının da beklentisi, Naim Süleymanoğlu’nun isminin bir spor bilimleri fakültesine verilmesidir. Bu konuda iki yıl önce kanun teklifi sundum, hâlâ komisyonlarda bekletiliyor.

Namıdiğer “Cep Herkülü” Naim Süleymanoğlu’nu rahmetle ve saygıyla anıyor, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

7.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, taammüden insan öldürenlere yaşama hakkı tanınmaması gerektiğine ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, yaşam hakkı temel ve kutsal bir hak olup bu hakkın korunması toplumun huzuru açısından da çok önemlidir. Yaşam hakkı, Anayasa’mızda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde, Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme’de, inancımızda, ulusal ve uluslararası tüm hukuk kurallarıyla koruma altına alınmıştır.

Başta kadınlara yönelik işlenen cinayetler olmak üzere, taammüden insan öldürenler akli dengesi bozuk diye, cezai ehliyeti yok diye serseri mayın gibi ortalıkta dolaştırılmamalı dolaşmasına müsaade etmek demek yeni cinayetlere davetiye çıkarmak demektir. Bu ruh hastaları, önce ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde yatırılıp toplumdan tecrit edilmeli, yaşama hakkı da tanınmamalı ki başka Başak Cengiz’ler katledilmesin.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Çakır…

8.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, Kocaeli’nin doğal güzelliklerine ilişkin açıklaması

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) – Sayın Başkan, Kocaeli ilini güzel yapan sadece üreten bir sanayi kenti olması değil elbette; alabildiğince doğal güzelliklerle çevrili olması, denizi, gölü, ormanı başlı başına bu şehre güzellik katmaktadır. 10 beldenin birleşmesiyle ilçe olan Kartepe bu güzelliği en güzel yansıtan ilçelerimizden biridir, Sapanca Gölü'ne hâkim, Samanlı Dağı’na yaslanmış kartpostal konumuyla bir cazibe merkezidir. Yazın gölde su kayağı, kışın tepede kar kayağı yapanların, hayvanların doğal ortamda insanlara “merhaba” dediği Ormanya başlı başına görülmeye değer mekânlardır. Belediyece gerçekleştirilen Eşme Ayva Festivali ile Kestane Festivali dikkat çekerken, armudu ve güzelliğiyle meşhur Maşukiye’den zirveye çıkarken Alabalık Vadisi, seyir terası, sağlı sollu konumlanmış yöresel lezzet merkezleri gelen her ziyaretçiye doyumsuz bir tat yanında, orman ve göl manzarası sunmaktadır.

Sizi içine çekecek farklı bir doğal ortamı yaşamaya davet ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, ehliyet affı bekleyenlerin yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ülkemizde 1 milyona yakın kişinin bir nedenle ehliyetine el konmuştur. İnsan canına kastetmiş olanların dışında, ihlal nedeniyle ehliyetine el konanlara bir kereye mahsus af çıkarılmalıdır; bu nedenle kanun teklifi de verdim. Özellikle ülkemizdeki ekonomik kriz ve pandemi sürecinde şoför olarak çalışan esnaflardan ihlal nedeniyle ehliyeti alınanlar ciddi olarak mağdurdur. Bu anlamda, maddi cezalar zaten ödenmiş ve kesilmiştir. Ehliyetlerin insan canına kastetmeyenlere iade edilmesi ve bu anlamda bir çalışma yapılması ihtiyaçtır. Ehliyet affına ilişkim kanun teklifim Mecliste komisyondadır, değerlendirilerek bir an önce gündeme alınmasını, ehliyet affı bekleyenlerin mağduriyetinin giderilmesini talep ediyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

10.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, döviz kurlarında yaşanan dalgalı seyrin asgari ücretlilere etkisine ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Asgari ücretle 2021 yılı başında 382 ABD doları alınabiliyordu, aradan geçen sürede döviz kurundaki hızlı artış nedeniyle, bugün, ancak 270 dolar alınabiliyor. 2021’in ilk on bir ayında asgari ücretlinin kaybı 111 dolara yani 1.156 liraya çıktı, 2022 yılı içinde asgari ücrete yüzde 40 zam yapılsa bile dolar bazında yılbaşındaki seviyeye ancak geri gelecek. Döviz kurlarında yaşanan dalgalı seyir, büyük bölümü asgari ücretle ve asgari ücretin altında geçinmeye çalışan milyonların gelirini ve satın alma gücünü daha önce hiç olmadığı kadar olumsuz etkiledi. Döviz arttıkça, sevinen saray yandaşları, üzülen vatandaş oluyor. Gerçi şu an, politika faiz kararıyla 5 dolar daha gitti normal aldıkları ücretten. Sayın Cumhurbaşkanı daha önce “Milletimiz ‘Tamam.’ derse çekiliriz.” demişti. Artık tamam, milletin bu yükü taşımaya gücü kalmadı. Geliyor gelmekte olan diyor, hemen seçim diyoruz.

BAŞKAN – Sayın Aydoğan...

11.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın, mahpusların Covid-19 izni uzatılmazsa cezaevlerinde kalabalıklaşma sorunu yaşanacağına ilişkin açıklaması

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

82 bin yurttaşımız 31 Ekim 2021 tarihi itibarıyla mahpus olarak Covid iznindeydi. Salgın döneminde Covid izni 9 kez uzatıldı, en son uzatmanın tarihi de 30 Kasım 2021 tarihinde dolacak yani yeni bir karar almazsak cezaevlerinde kalabalıklaşma sorunuyla karşı karşıya kalacağız. Salgın tüm hızıyla devam ederken bu kararın alınmamasının sonucunda, bu arkadaşlarımızın bir kısmı zamanında cezaevine teslim olmamaları hâlinde mevzuat gereği firari durumuna da düşebilirler. Bu tip sorunların yaşanmaması için öncelikli olarak bu Meclisteki tüm partileri, mahkûmların insan olduğu gerçeğiyle böyle bir tablo karşısında korunmaları gerektiği, ailelerinin, kendilerinin, sosyal çevrelerinin korunması gerektiği inancıyla, yeni bir karar almaya ve bu tip sorunlarla karşı karşıya bırakmamaya davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

12.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, iktidar partisinin İstanbul’un ulaşım sorununu çözecek projeleri engellediğine ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İstanbul'da İstanbul Büyükşehir Belediyesini kaybeden iktidar partisi ve taraflı Cumhurbaşkanı ve atadığı Bakanlık kentin sorunlarının çözümüne yönelik projelere de karşı çıkmakta. 16 milyon İstanbullunun taksiye erişim sorununun çözümü de işte, bu iradenin devreye girmesiyle engelleniyor. 7 milyon nüfusken hizmet veren taksi sayısı, bugün, 16 milyon resmî nüfusa, 20 milyon etkin nüfusa sahip olan İstanbul’da hâlen aynı. İstanbullular ciddi bir ulaşım sorunuyla karşı karşıyalar.

Sorunu çözmek isteyen İstanbul Büyükşehir Belediyesinin en son yapılan Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) toplantısında 5 bin yeni taksi plakası teklifi, işte, bu iradenin, seçim sonrası yapısını değiştirerek UKOME’ye atadığı 5 Bakanlık temsilcisinin oyuyla 10’uncu kez oy çokluğuyla reddedildi. 16 milyon İstanbullunun yaşamını, ulaşımını zorlaştıran, hatta hayatını tehlikeye atan, Belediyenin kaliteli hizmet üretmesini engellemeye çalışan, işte, bugün de bütçesini görüştüğümüz Ulaştırma Bakanlığı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Antmen…

13.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, Mersin’de Suriye vatandaşı bir kız çocuğunun narenciye paketleme tesisinde hayatını kaybetmesine ilişkin açıklaması

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Seçim bölgem Mersin’de, 13 yaşında Suriye vatandaşı bir kız çocuğu narenciye paketleme tesisinde bir iş cinayetine kurban giderek hayatını kaybetti. Onu kurtarmaya çalışan, yine Suriye vatandaşı bir işçi ağır yaralandı. Olaya neresinden bakarsak bakalım, son derece vahim. Çocuk işçi çalıştırılmasına mı yanalım, sigortasız işçi çalıştırılmasına mı yanalım, “Misafir” deyip bağrımıza bastığımız Suriye vatandaşlarının emeğinin böyle sömürülmesine mi yanalım? Ama burada bir şey yapılması gerekiyor. Ben, SGK ve Çalışma Bakanlığını etkin denetim yapmaya, daha doğrusu, görevlerini yapmaya davet ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

14.- İstanbul Milletvekili Ali Şeker’in, İstanbul’daki uyuşturucu çetelerine ve bireysel silahlanmaya ilişkin açıklaması

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Yusuf Can Terekeme, 22 yaşında, Avcılar’da çatışan uyuşturucu çetelerinin arasında kalan aracın içerisinde kurşunlanarak katledildi. İstanbul’da uyuşturucu çeteleri artık sokaklarda birbiriyle çatışır hâle geldi. Bu konuda yetkililerin sorumluluklarını yerine getirmesini bekliyoruz. Bireysel silahlanma öylesine arttı ki her araçta neredeyse bir silah bulunur hâle geldi.

Bir yandan da Başak Cengiz kızımız samuray kılıcıyla katledildi. Kesici delici aletlerle ilgili sıkı bir denetim yapılması gerekiyor.

Uyuşturucu çeteleriyle bacaklar kırılarak değil, ancak ulaşım, tedarik zincirleri kesilerek baş edilebilir. Tonlarca kokainin sahibinin bulunmadığı durumlarda, sokaklara silahlarla çıkan bu çeteler halkın can güvenliğini de tehdit eder durumdadır.

Bir yandan da yaz saati uygulamasıyla ilgili ısrar edilen bu durum, çocuklarımızı sabahın köründe, can güvenliğini tehlikeye atarak okullara gönderiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özkan…

15.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, AK PARTİ Grup Başkanlığına seçilen İsmet Yılmaz’a ve Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’ya yeni görevlerinde başarılar dilediğine ve Şair Sezai Karakoç’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

AK PARTİ Grup Başkanımız olarak seçilen Sayın İsmet Yılmaz Bey’i tebrik ediyor, yeni görevinde başarılar diliyorum.

Naifliği ve bilgeliğiyle başarılı bir şekilde görevini bugün devreden Sayın Naci Bostancı Hoca’mıza teşekkür ediyor, Genel Merkezimizdeki yeni görevinde başarılar diliyorum.

Şiirleriyle, fikirleriyle ve mücadelesiyle, nesillerin gönül ve ruh dünyasını şekillendiren, milletimizin yakın dönemdeki en önemli değerlerinden Sezai Karakoç, ebedî âleme göçtü. Sezai Karakoç, örnek bir hayat, sağlam bir fikir örgüsü ve büyük bir edebî miras bıraktı geride. Değerli üstada Rabb’imden rahmet diliyor, milletimize, sevenlerine ve ailesine sabır ve başsağlığı temenni ediyorum; mekânı cennet olsun diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ünlü…

16.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü’nün, engelli öğretmen atamalarına ilişkin açıklaması

BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Engelli öğretmen atamalarıyla ilgili yapılan açıklamada, 3 Aralık Engelliler Günü’nde 750 engelli öğretmen atamasının yapılacağı müjdesi verilmiştir. Bu, sevindirici bir haber olsa da sayıları 2.500 civarında olan engelli öğretmenlerimiz için bu sayı yetersizdir. Öğretmen açığı ve ihtiyacının çok fazla olduğu bu dönemde pozitif ayrımcılık yapılması gereken engelli öğretmenlerimiz yıllardır atama beklemektedirler. Toplumda iş bulmaları zor olan ve ekonomik yönden sıkıntı çeken bu yurttaşlarımız sadece hakları olan atamaları beklemektedir. Türkiye'de ciddi bir öğretmen açığı ve bu açığı kapatabilecek binlerce öğretmenimiz varken ülkemizin gerçekleriyle örtüşen sayıda öğretmen ataması yapılmalıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Bahşi…

17.- Antalya Milletvekili Feridun Bahşi’nin, Antalya Finike’ye bağlı Arif köyünden geçen yolda hızlı araç kullanılması sebebiyle köy sakinlerinin kaza tehlikesi altında yaşadığına ilişkin açıklaması

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Antalya ilimizde Finike ve Elmalı ilçelerimizi birleştiren ve bölünmüş yol olarak yenilenen kara yolu Finike'ye bağlı Arif köyünden de geçmektedir ve köyü ikiye bölmektedir. Bu kara yolunun 2 kilometrelik kısmında yerleşim yeri olduğuna dair ne bir uyarı levhası ne kavşak ne de yaya geçidi vardır. Hiçbir uyarı işareti olmamasından dolayı bu yoldan araçlar çok hızlı geçmekte ve köy sakinleri her an kaza tehlikesi altında yaşamaktadır. Gerekli kurumlara başvurular yapıldığı hâlde bugüne kadar hiçbir sonuç alınamamıştır. Acı bir kaza haberi almadan bir an önce yetkilileri göreve davet ediyor ve bu konuya acil çözüm getirilmesini bekliyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Aycan…

18.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, Karayolları Genel Müdürlüğünde çalışan işçiler arasındaki ücret farklılığına ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, Karayolları Genel Müdürlüğünün merkez ve taşra teşkilatında çalışan tüm işçiler, özveriyle çalışmaktadır, kara yollarımızı açık tutmak için çalışmalarını özveriyle sürdürmektedir fakat işçiler arasında bir ayrım vardır. Aynı işi yapan, aynı kademe ve derecede olan işçiler arasında ücret konusunda büyük farklılık vardır. 2005’ten sonra işe girenlerin yevmiyeleri 2005’ten önce işe girenlerin yaklaşık yarısıdır. Toplu sözleşmelerde de yevmiye artışı yüzde olarak verildiğinden artıştan faydalanmada da eşitsizlik olmaktadır ve fark açılmaktadır, aynı işi yapanlar artışlardan da farklı yararlanmaktadır. Karayolları çalışanları bu durumdan rahatsızdır. Aynı işi yapanın aynı ücreti alması ilkesi gereği kurumlarda aynı işi yapanların ücretleri de eşit olmalıdır, çalışanlar arasındaki farklılıklar giderilmelidir, iş yerinde huzur için ücret farklılığı giderilmelidir diyoruz.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Sayın Kemalbay Pekgözegü…

19.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün, Sağlık Bakanlığı bütçesinin sermayedarlara değil üniversite hastanelerine ve sağlık çalışanlarına aktarılması gerektiğine ilişkin açıklaması

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Emekçilerden alınan vergilerle oluşturulan Sağlık Bakanlığı bütçesinin büyük bölümü bir avuç sermayedara aktarılmaktadır. Sağlık Bakanlığı bütçesi içinde Sağlıkta Dönüşüm Programı öncesi 2003 yılında yüzde 70 olan personel giderleri oranı, 2022’de yüzde 33’e kadar inmiştir. Türk Tabipleri Birliğinin Sağlık Bakanlığı bütçesinde Sağlıkta Dönüşüm Programı ve pandemi nedeniyle iş yükü artan sağlık çalışanları için 3600 ve 7200 ek göstergelere pay ayrılmalıdır; yoksulluk sınırının üstünde emekli aylığını iyileştiren tek ücret talepleri kabul edilmelidir. Şehir, şirket hastanelerine değil üniversite araştırma hastaneleriyle aile sağlığı merkezlerine ve koruyucu hekimliğe yeterli bütçe ayrılmalıdır. Parasız sağlık her ferdin hakkıdır.

BAŞKAN - Sayın Tarhan…

20.- Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’ın, Kocaeli Körfez Yukarı Hereke bölgesine kurulmak istenen atık depolama ve bertaraf tesisine ilişkin açıklaması

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından Körfez Yukarı Hereke bölgesinde atık depolama ve bertaraf tesisi kurulmak isteniyor. Hereke’ye yapılacak bu tesisin öncelikle çevreye zararının olup olmadığının tespit edilmesi gerekiyor. Depolama yöntemi nasıl olacak? Tehlikeli atık var mıdır? Kodları nelerdir? Atık geri kazanılacaksa hangi yöntem kullanılacaktır? Bertaraf yöntemleri nelerdir? Son bertaraf işleminden sonra atık kalacak mı? Yer altı sularına katılma durumu nedir? Çevre etki analizleri yapılmış mıdır? Bu soruların cevaplanması gerekiyor.

BAŞKAN – Sayın Karaduman…

21.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, BDDK’nin tasfiye kararı aldığı faizsiz ev alma şirketleri nedeniyle vatandaşın yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Faizsiz ev ya da araba almak isteyen kişilerin başvurduğu, sonu “evim”le biten şirketler, Temmuz 2021’de yapılan düzenlemeyle BDDK denetimine tabi tutulmuştur. Sonrasında, BDDK, belirlenen kriterleri karşılamadığı gerekçesiyle 21 tane şirketi tasfiye etmiştir. Kapanan bu şirketler nedeniyle 54 bin kişi bugün ciddi bir mağduriyet yaşamaktadır. Şirketlerin kapatılmasının ardından vatandaşlar belirsizlikler ve soru işaretleriyle baş başa bırakılmıştır. Vatandaş, bırakın evi ve arabayı, sisteme dâhil olmak için yatırdığı parasını dahi geri almakta problem yaşamaktadır. Binlerce kişi bu mağduriyetin giderilmesini beklemektedir. Özellikle, şirketlerin tasfiye edilerek vatandaşlarımızın belirsizliklerle baş başa bırakılması elbette ki kabul edilemez, gerekli adımlar acilen atılmalı ve bu sorun çözüme kavuşturulmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Toğrul…

22.- Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul’un, Gaziantep’te yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin açıklaması

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

21’inci yüzyılda Türkiye’nin metropol şehirlerinden biri olan, seçim bölgem, sanayi kenti Gaziantep’in birçok bölgesinde neredeyse her gün elektrik kesintileri meydana geliyor. Gaziantep’te yaşanan elektrik kesintileri kent halkını canından bezdirmiş durumdadır. Şehir merkezi başta olmak üzere, kent genelinde bulunan birçok mahallede günde beş altı saati bulan ve bazı günler on iki saate varan elektrik kesintileri yaşanıyor. Bu kesintilerden kent halkının her gün elektronik aletleri bozulmakta, sürekli yaşanan ve çileye dönmüş olan bu elektrik kesintilerinden dolayı Gazianteplilerin mağduriyetlerinin giderilmesine yönelik yetkililerin derhâl harekete geçmesi gerekiyor. Buradan Gaziantep Milletvekillerine de çağrı yapıyorum: Halkımız için bir şey yapalım, el ele verelim ve bu kesintilere son verelim diyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Cahit Özkan.

Buyurunuz Sayın Özkan.

23.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Naim Süleymanoğlu’nun vefatının 4’üncü yıl dönümüne, terör örgütü PKK’ya karşı verilen mücadeleye, oğlunun HDP’liler aracılığıyla dağa kaçırıldığını iddia eden Hacire Akar’ın HDP İl Başkanlığı önünde başlattığı oturma eylemlerinin 800’üncü gününe ulaştığına, Diyarbakır’da nöbet tutan annelerin umudunu yeşertmeye kararlı olduklarına ve tüm güvenlik güçlerine başarılar dilediklerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri; Naim Süleymanoğlu’nun vefatının 4’üncü yıl dönümü. 23 Ocak 1967’de Kırcaali’de doğan Naim Süleymanoğlu haltere 1977’de, 9 yaşındayken başladı. 15 yaşındayken Brezilya’da düzenlenen Dünya Gençler Halter Şampiyonası’nda 2 altın madalya alarak dünya şampiyonu oldu. Böylece halter tarihine “en genç yaşta dünya şampiyonu olan atlet” olarak geçti. Kariyeri boyunca 3 olimpiyat altın madalyası, 7 dünya şampiyonluğu ve 6 Avrupa şampiyonluğu kazandı; tam 46 kez dünya rekoru kırdı. Bulgar Hükûmetinin Türk isimlerini yasaklaması nedeniyle Naum Şalamanov ismini aldı. Bulgaristan’daki bu baskılardan kurtulmak, Türkiye adına müsabakalara katılmak için, 1986’da Dünya Halter Şampiyonası'nda, rahmetli, merhum Cumhurbaşkanımız Turgut Özal'ın da devreye girmesiyle, Türkiye Büyükelçiliğine sığınarak Türkiye'ye iltica etti, 18 Kasım 2017’de de İstanbul'da vefat etti. Vefatının 4’üncü yıl dönümünde millî haltercimiz, Cep Herkülü Naim Süleymanoğlu’nu rahmetle, şükranla anıyorum; mekânı cennet, ruhu şad olsun.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terör örgütü PKK’yla mücadelemiz amansız şekilde devam ediyor. PKK'yı artık kaynağında yok etmek, kurutmak, inlerinde boğmak için mücadelemiz bir taraftan Millî İstihbarat Teşkilatımız, Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, yerli ve millî savunma sanayisi ürünlerimiz, İHA'larımız, SİHA'larımızla ve yine Polis Özel Harekât ve Jandarma Özel Harekât timlerimizle, İçişleri Bakanlığımızın çalışmaları, Savunma Bakanlığımızın gayretleriyle devam ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hamdolsun, bugün, ülke içerisinde terör örgütü unsurlarını yok ettiğimiz gibi sınırlarımız dışında bulunan terör örgütü mensuplarını da bir bir yakalayarak mahkeme huzuruna çıkarıyoruz veya etkisiz hâle getiriyoruz. Eren-7 Mercan Munzur Operasyonu kapsamında Hozat ve Pülümür ilçesi kırsalında 8 sığınak ve mağara yerle bir edildi. Irak'ın kuzeyindeki Hakurk bölgesinde 5 PKK'lı terörist SİHA'larla düzenlenen operasyonla etkisiz hâle getirildi. Canlı bomba olacak teröristleri seçen ve Ankara saldırılarına talimat veren, PKK'nın sözde kurucularından Ali Haydar Kaytan etkisiz hâle getirildi. Son terörist de öldürülene ve etkisiz hâle getirilene kadar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kürtleri, Türkleri, Türkmenleri, Arapları ve 85 milyonun barış içerisinde yaşama umudunu ortadan kaldırmak isteyen terör örgütü unsurlarını Allah’ın izniyle tek tek yok edeceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün aynı zamanda, sekiz yüz gün önce anne Hacire Akar’ın, oğlunun HDP’liler aracılığıyla dağa kaçırıldığını iddia ederek HDP İl Başkanlığı önünde 22 Ağustos 2019’da oturma eylemini başlattığı tarihin üzerinden sekiz yüz gün geçti. Anne Akar, başlattığı oturma eylemi sayesinde, 24 Ağustos 2019’da evladına kavuştu. Bunun üzerine, bu mücadeleye katılan aileler 3 Eylül 2019’da eyleme başladı. Başlayan evlat nöbetine katılım günden güne arttı. Yaz kış, kar yağmur, bayram demeden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – … kararlılıkla sürdürülen oturma eylemleri 800’üncü gününe ulaştı. Bu sürede, 33 ailenin çocuğu güvenlik güçlerine teslim oldu. Evlatlarını terörün pençesinden kurtarmak isteyen aileler bu umutlu bekleyişini sürdürüyor. Oğlu Bayram için eylem yapan baba Şadin Elhaman “Sekiz yüz gündür nöbet tutuyoruz, bin sekiz yüz gün geçse de çocuğumu almadan gitmeyeceğim.” dedi. Kızı Gülcan’a kavuşmak ümidiyle eyleme katılan baba Necmettin Biçer “PKK tarafından dağa kaçırılan tüm çocuklara sesleniyorum: Yol yakınken gelin, güvenlik güçlerine teslim olun. Güvenlik güçlerine teslim olduğunuzda emin ellerdesiniz. 33 çocuğumuz geldi, siz de gelin, teslim olun.” dedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis çatısı altında, anayasal hukuk düzenimiz, demokrasimiz, birlikte yaşama kültürümüz, toplumsal barışımız için Diyarbakır’da nöbet tutan annelerimizin umudunu yeşertmeye, ülkemizi terörden kurtarmaya, terörün ortaya çıkardığı zararlardan tamamen arındırmaya kararlıyız.

Bu çerçevede, milletçe verdiğimiz mücadelede çalışmalarını yürüten tüm güvenlik güçlerimize başarılar diliyoruz. Allah ayaklarına taş değdirmesin, Allah zaferler ihsan eylesin diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Söz hakkım hariç, partimize doğrudan sataşmıştır. Kürsüden sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Beştaş.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Dolar 11 lira konuşması bu. Doların 11 lira olması üzerine yapılan konuşma bu.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – 11 lira, onu ayrıca konuşacağız canım; kaçacak bir şey yok, her şey burada.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Tabii, tabii, belli oluyor; dolar 11 lira olunca böyle konuşmalar geliyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İhracat 210 milyar dolara gidiyor, 210 milyar!

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Cahit Özkan, dinlersen aydınlanırsın bence, beni biraz dinle.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Grubunuz sataşıyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Dolar 11 lira oldu, belli ki hamasete ihtiyacınız var. Yine, HDP’ye yaptığınız kumpası “Nasıl genişletiriz?” “Nasıl Türkiye yurttaşlarını daha fazla aldatırız?” gibi bir telaşla bugün konuşmanızı hazırlamışsınız. Bunu gayet iyi anladık aslında.

Siz, önce, şu anda yaşanılan krizi, iktidarınızın halka yaşattığı açlığı, yoksulluğu, işsizliği konuşun. Yarım saat önce faiz 100 baz puan artırıldı ve bunu biz biliyoruz ki siz artırdınız yani Merkez Bankasıyla bir ilgisi yok, hiçbir ilgisi yok.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Düşürüldü.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Düşürüldü, pardon; teknik olarak bir yanlış yaptım.

“HDP, çocukları dağa gönderdi.” dediniz. Katiyen bu yalandır, büyük bir yalandır; bu, AKP iktidarının kendisini var olan çıkmazdan çıkarmak için büyüttüğü bir yalandır. Sizin eşliğinizde parti binalarımızın önünde, maalesef, oturtulan aileler sadece sizin isteğiniz, desteğiniz, korumanızla orada oturtuluyor ve partimiz çalıştırılamaz hâle getirilmek isteniyor. Ya, Deniz Poyraz katledildi. Sizin oturttuğunuz aileler kapıdayken, yüzlerce güvenlik gücü kapıdayken, Emniyet ile katilin görüştüğü sabitken Deniz Poyraz içeride öldürüldü ve o zaman da söyledik; Deniz Poyraz’ın katili o çadırları bizim kapılarımıza kuranlardır, onları kollayanlardır. Tek bir kişinin bizim vasıtamızla dağa gittiğini ispat edemezsiniz, bu da büyük bir yalan, tıpkı bizim belediye başkanlarımızın Kandil’e para gönderdiği yalanı gibi, bunu da herkes duysun. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Grup Başkan Vekili Özgür Özel.

Buyurunuz Sayın Özel.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

24.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Naim Süleymanoğlu’nun vefatının 4’üncü yıl dönümüne, 25, 26 ve 27’nci Dönem Edirne Milletvekili Erdin Bircan’ın vefatının 3’üncü yıl dönümüne, Nejat Uygur’un vefatının 8’inci yıl dönümüne, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanının grup toplantısında faizin indirilmesi gerektiğini söylemesinden sonra Para Politikası Kurulunun toplanıp karar aldığına, salgını on ikiden sonra canlı müzik yasağıyla yenmeye çalışan bir yönetim anlayışı sonucu Türkiye’de her gün 220 kişinin öldüğüne ve herkesi aşı olmaya davet ettiğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de ilk olarak, Naim Süleymanoğlu’nu aramızdan ayrılmasının 4’üncü yılından dolayı rahmetle, minnetle anıyorum.

Naim Süleymanoğlu’nun sportif başarılarını, hayat hikâyesini Sayın Cahit Özkan uzun uzun anlattı; hepsi doğru. Benim elimde de bir kanun teklifi var. Bursa Milletvekilimiz Sayın Yüksel Özkan, bundan iki yıl önce Naim Süleymanoğlu'nun isminin yaşatılması için Bursa Uludağ Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi'ne verilmesini teklif etti. Bu kanun teklifi verildiği günden bu yana, 15 Kasım 2019’dan bu yana Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda bekliyor, gündeme alınmadı. Naim Süleymanoğlu'yla ilgili bu kadar önemli başarılar ve böyle bir ortaklaşma varsa benim buradan Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu Komisyon Başkanına çağrım: Bu güzel kanun teklifinin gündeme alınmasıyla ilgili gerekli hassasiyeti göstereceğini ifade ederse çok önemli bir adımı hep beraber atmış oluruz. Biz grup olarak kanun teklifimizin arkasındayız.

18 Kasım tarihi, grubumuz için çok üzüntülü bir tarihtir. 25, 26 ve bu dönem, 27’nci Dönemde birlikte seçildiğimiz Edirne Milletvekilimiz Erdin Bircan ağabeyimizi bundan üç yıl önce kaybetmiştik. Kendisini bir kez daha rahmetle, minnetle anıyoruz; ailesine ve Edirne örgütümüze bir kez daha başsağlığı diliyoruz.

18 Kasım, Nejat Uygur'un da aramızdan ayrılışının yıl dönümü maalesef. Tiyatromuzun en önemli isimlerinden Nejat Uygur, sekiz yıl önce aramızdan ayrıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çok genç yaşta kurduğu Nejat Uygur Tiyatrosu çok önemli eserleriyle birlikte Türk tiyatrosuna çok önemli katkılar sağlamıştı, kendisini de bir kez daha rahmetle anıyoruz.

Sayın Başkan, Para Politikası Kurulu bugün toplandı ve telkin edilen kararı verdi. Dün, Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı grup toplantısında faizin indirilmesi gerektiğini, bugünkü şartlarda içlerindeki faizcilerin nasıl olduğunu anlayamadığını, faizin yükseltilmesini savunanlarla yolları hemen ayıracağını, kendisinin dışındaki dünyadaki bütün ekonomistler “Kötü yönetimin sonucu faiz.” derken “Faiz sonuç değil sebeptir.” demesini ve dünyadaki bütün ekonomistlerle birlikte Maliye Bakanının da faizin bir sonuç olduğunu bir gün önce söylemesinden sonra ona had bildiren konuşmasını bütün salonun alkışlayıp Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın iki eli birbirine kavuşmuş hâlde, endişeli gözlerle kendisini takip etmesini hep birlikte izledik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Buradan sonra Para Politikası Kurulu toplandı. Zaten dün sorulan soruya Sayın Erdoğan müstehzi gülerek “Merkez Bankası bağımsız değil mi?” derken “Merkez Bankası aldıkları eğitimden bağımsız, mesleki birikimlerinden bağımsız; bir tek bana bağlı, ben ne dersem onu yaparlar yoksa kafalar gider.” dedi zaten. Bugün de toplanmışlar yeni bir karar aldılar. Aldıkları karar Recep Tayyip Erdoğan’ın telkinine uygun ama ekonomideki yangın sürüyor, dolardaki yangın sürüyor, mutfaktaki yangın sürüyor. Bu yangını söndürmenin yolu derhâl seçimdir, hızlı bir şekilde başvurulacak erken seçimdir, milletin hakemliğine başvurmak dışında seçenek kalmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Beceriksizlerin, yeteneksizlerin ya da onların emir kumandasındaki emir erlerinin elinden ekonomi yönetimini almadan mutfaktaki yangın bitmez, cüzdandaki yangın bitmez.

Sayın Başkanım son olarak, dün Türkiye’de 227 kişi daha hayatını kaybetti Covid’den. Geçen hafta hepimizin yüreği ağzına geldi Malatya’daki bina çökmesinde. Allah’tan kaybımız yok ama 20 kayıp verebilirdik, televizyonlar on iki saat canlı yayındaydı. O gün 220 kayıp verdik zaten Covid yüzünden. Covid’in üzerindeki dikkatin dağılması, tedbirlerin gevşemesi, aşısızların sebep olduğu ölümlerin “aşılı-aşısız ölümleri ve vakaları” diye ayrı ayrı yayınlanmasını talep ettiğimiz listenin yayınlanmaması ve uygulanan tek tedbir, sadece, on ikiden sonra canlı müzik yasağı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Salgını on ikiden sonra canlı müzik yasağıyla yenmeye çalışan bir yönetim anlayışı. Bugün Türkiye’de her gün bir uçak düşüyor, 220 kişi ölüyor. İki günde bir, bir Soma faciası yaşanıyor Sayın Başkan. Sözümüze kıymet veren herkese aşılarını olmasını, eksik dozları tamamlamasını, kurallara, tedbirlere uymasını; kamu yönetimindekilere de sorumluluklarının bir an önce farkına varmalarını… Bu memleketin her gün kaybettiği 220 kişi, rakam değil, sayı değil; ana, baba, kardeş, eş, çocuktur. Herkesi vicdana ve sorumluluklarını yerine getirmeye davet ediyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Meral Danış Beştaş.

Buyurunuz Sayın Danış Beştaş.

25.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Yeni Yaşam gazetesinin butonunun Türkiye Büyük Millet Meclisinin basın aplikasyonundan kaldırılmasının basın özgürlüğüne yönelik bir müdahale olduğuna, Danıştayın Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesini hukuka uygun bulduğuna ilişkin kararını tanımayacaklarına, marketlere getirilen satış kotasına, Akkuyu Nükleer Güç Santrali’ndeki iş cinayetlerine ve yatağa bağlı hâle gelen hasta mahpus Mehmet Emin Özkan’ın serbest bırakılması gerektiğine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Elimde bir karar var, Türkiye Büyük Millet Meclisi Kütüphane ve Arşiv Hizmetleri Başkanlığının -ilgili kurulunun- bir kararı var. Karar, 27 Ağustos 2021 tarihli. Bu karara göre, Kütüphane ve Arşiv Hizmetleri Başkanlığı için temin edilmekte olan Yeni Yaşam gazetesinin dijital gazete arşivi için temininin devamına, basılı nüsha ve internet aboneliklerinin ise sonlandırılmasına karar verilmiş. Şimdi, günlük olarak yayımlanan bir gazeteden söz ediyoruz ve internet sayfasında, bu karar alınıncaya kadar, ilgili gazetenin, basın aplikasyonu içinde yeri vardı. Bununla birlikte şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisinden Yeni Yaşam gazetesine ulaşılamıyor çünkü ilgili aplikasyonda onun butonu kaldırıldı. Yeni Yaşam gazetesi merkezi İstanbul’da bulunan, diğer gazeteler gibi basıldığı matbaası ve künyesi belli olan ve her gün bayilerde satılan bir gazetedir. Evet, hakikaten bu aplikasyondan çıkarılmasının anlamı ve gerekçesi nedir, o karar alındığından beri bunun peşine düştük fakat sadece bu bize verildi. Bunun dayanağına dair bütün ısrarlarımıza rağmen bugüne kadar bir bilgi elde edemedik. Bir kere bu kurulun yani Kütüphane ve Arşiv Kurulunun böyle bir karar alma yetkisi var mıdır, nereden alıyor bu dayanağı; bunu öncelikle soruyoruz. Bu bir sansür kurulu mu? Sansür kuruluysa bunu hepimiz bilelim milletvekilleri olarak ve istediği yayını o aplikasyondan çıkarabiliyor mu acaba? Meclis Başkanlığına da sorduk ve tabii ki şunu da eklemek istiyorum. Aplikasyonda her gün ırkçı yayın yapan, nefret suçu işleyen, farklı kesimleri, inançları, kimlikleri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Danış Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Türkiye Büyük Millet Meclisi basın aplikasyonunda, sitesinde yer alan birçok gazete ve yayın her gün ırkçı söylemlerle nefret suçu işlemeye devam ederken, muhalifleri, muhalefeti hedef gösteren gazeteler orada yer bulurken, demokratik yayın çizgisiyle bilinen Yeni Yaşam gazetesinin… Bu şekilde ilk defa oluyor, açık bir suistimaldir, bunu kabul etmiyoruz ve basın özgürlüğüne yönelik bir müdahaledir. Ve ayrıca, Yeni Yaşam gazetesinin Meclis Kütüphanesine her gün alındığını da biliyoruz açıkçası. Bunun nasıl bir izahı var? Bunun buradan hem Meclis Başkan Vekili olarak sizin de takibinizi istiyoruz, Meclis Başkanının da bu konuda inisiyatif almasını ve bu sansürü kaldırmasını talep ediyoruz.

Sayın Başkan, bugün Danıştay bir karar verdi ve maalesef Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesini hukuka uygun buldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Evet, daha önce Danıştay, yürütmeyi durdurma talebini reddetmişti. Partimiz de bir dava açtı Danıştaya, diğer muhalefet partileri de açtı. Bugün ise İdari Dava Daireleri Kurulu ile bu karar kesinleşti. Açıkçası bu da Cumhurbaşkanının kararının uygulanmaya devam edeceğini gösteriyor. Biz iktidara bağlı olan bu yargı kararını, bağlı olarak verilen bu yargı kararını tanımıyoruz ve İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden kadınlar olarak da çekilmedik, çekilmeyeceğiz.

Sayın Başkan, çok önemli diğer bir mesele var, marketlere artık satış kotası getirildi. AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın ekim ayında sadece atıştırmalık alıp 1.002 lira ödediği ve fiyatlarını gayet uygun bulduğu …

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - …Tarım Kredi Kooperatifi mağazalarında -80’li yıllardaki gibi- ürün satışına artık kota getirildi; un, yağ, şeker satışı sınırlandırıldı. Henüz yansıdı bu, haberlere; ayçiçeği yağı, şeker ve undan sadece birer adet satış yapılabiliyor. Mağaza çalışanları bunun on gün önce başladığını söylüyor ve hatta “Bir adetten fazla ürün vermeyin.” denildiği, fazla satılırsa tutanaklar tutulduğu, kameraların izlendiği aktarılıyor. Tam anlamıyla bir gıda kriziyle, ekonomik krizle birlikte karşı karşıyayız ve bu büyümeye karşı iktidarın yönetemediğini bir kez daha notlara düşelim.

Diğer bir mesele, Akkuyu Nükleer Güç Santrali varlığı ve yarattığı sonuçlar katlanarak maalesef büyümeye devam ediyor. İşçi ölümlerine dair çok sayıda spekülasyon ve bilgi var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – DİSK’e bağlı Devrimci Yapı, İnşaat ve Yol İşçileri Sendikası Genel Sekreteri Nihat Demir “Şantiyeden bilgi almak neredeyse imkânsız.” dedi. Kazalar kamuoyundan gizleniyor, işçilerin çektikleri video ve fotoğraflar baskıyla alınıyor ve buna rağmen, 2 işçinin ölümü tespit edildi. 16 bin işçinin çalıştığı bu şantiyede 50 binden fazla işçinin çalıştığını da biliyoruz, bu, kamuoyuna da yansıdı.

Evet “Akkuyu’da neler oluyor?” diye sormak istiyoruz. Bugüne değin kaç iş cinayeti işlendi, yaşandı? Neden iş cinayetlerine bu kadar rahat zemin veriliyor ve denetim yapılmıyor? Tüm bu soruları tüm emekçiler adına ve halkımız adına soruyorum.

Son olarak, yine, Mehmet Emin Özkan’ı söyleyeceğim. Şimdi de yatağa bağlı vaziyette, artık tekerlekli sandalyeyle de hareket edemiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Mehmet Emin Özkan’ın kızı Selma Özkan’ın dün bir açıklaması kamuoyuna yansıdı, gelinen aşamada sağlık durumunun çok kötü olduğu ve artık telefona da çıkamadığını söylediler. Bugüne kadar Mehmet Emin Özkan’ı onlarca defa burada gündeme getirdik, sayısız başvuru yaptık, ben 2 defa kendisiyle cezaevinde yüz yüze görüşme de yaptım ve hâlâ, Mehmet Emin Özkan 83 yaşında, yirmi beş yıldır cezaevinde, Adli Tıp Kurumu rapor vermiyor ve infazı durdurulmuyor. Mehmet Emin Özkan’ı öldürmeyelim, öldürmeyin. Mehmet Emin Özkan serbest bırakılsın çağrımı bir kez daha yineliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – İYİ Parti Grup Başkan Vekili Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu.

Buyurunuz Sayın Dervişoğlu.

26.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, 2022 merkezî yönetim bütçesinin dolardaki artış sebebiyle revize edilmesi gerektiğine, Cumhurbaşkanının faiz karşıtı açıklamaları ile 240 milyar lira faiz ödemesi planlanan bütçenin Meclise gelecek olmasının yaman bir çelişki olduğuna, Merkez Bankasına müdahale edilmemesi gerektiğine, Cumhurbaşkanı her konuştuğunda dövizin yükseldiğine, döviz büfelerinin işlemlerine limit getirilmesinin piyasalarda güvensizlik yaratacağına, artan döviz kuruna bağlı yükselen kâğıt maliyetleri yüzünden artık öğrencilere kitap dağıtılamaz hâle gelindiğine ve Merkez Bankası Para Politikası Kurulunun kasım ayı faiz kararına ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

15 Ekim 2021 tarihinden itibaren, yaklaşık bir aydır, Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonuna sunulan 2022 yılı merkezî yönetim bütçesi görüşülmektedir. Görüşmelerin başladığı tarihte dolar 9,21 liraydı, o seviyelerde işlem görüyordu; bugün ise 11 liraya yaklaştı, bir gidiyor, bir geliyor. Geçen süre zarfında dolar yaklaşık 2 lira artış göstermiştir. Dolayısıyla getirilen 2022 yılı merkezî yönetim bütçesi de bize göre revize edilmelidir. Hazine ve Maliye Bakanlığının son açıkladığı rakamlara göre Türkiye'nin dış borcu yaklaşık 450 milyar dolardır. Doların 1 lira 55 kuruş yükselmesiyle birlikte dış borcumuzdaki artış 675 milyar lira civarında olacaktır. Bu durum şimdiden bütçenin yüksek açık vermesi demektir; dikkate alınmasını ve önem gösterilmesini burada kayıtlara düşüyorum ve bu konuda yapılması icap eden neyse Hükûmeti ve Türkiye Büyük Millet Meclisini bu vazifeyi deruhte etmeye davet ediyorum.

Sayın Cumhurbaşkanı dün yapmış olduğu açıklamada “Faizi savunanlarla birlikte olamam.” ifadesine yer vermişti. Bugün 2022 yılı bütçe ödenekleri ekonomik sınıflandırmaya göre incelendiğinde faiz giderleri de 240,4 milyar olarak hesap ediliyor. Bir yandan “Faize karşıyım.” diyoruz, öbür taraftan da 240 milyar lira faiz ödemesi planlanan bütçeyi Meclise getiriyoruz. Bu nasıl bir iştir, ne yaman çelişkidir, sormak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Cumhurbaşkanının söylemleri ile eylemleri de bu vesileyle anlaşılmıştır ki örtüşmemektedir.

Merkez Bankasına faiz üzerinden yapılan baskı ise döviz kurunu arttırarak ekonomiyi daha da kötüye götürmektedir. Merkez Bankasına müdahale edilmemeli ve kurumun bağımsızlığı sağlanmalıdır.

Sayın Cumhurbaşkanı her konuştuğunda -farkında mıdır değil midir bilmiyorum- döviz yükselmekte, milletimizin alım gücü de düşmektedir. Söylemlere dikkat edilmesi gerekmektedir ve piyasalara güven aşılanmalıdır, aksi hâlde ekonomi her geçen gün yara almaya ve kötüye gitmeye devam edecektir.

Bugün itibarıyla Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Hazine ve Maliye Bakanlığının yeni tebliğine göre, döviz büfelerinin işlemlerine limit getirilirken döviz bürolarından yapılan 100 dolar ve üzeri döviz işlemlerine kimlik tespiti şartı getiriliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bunun piyasalar açısından sermayeye müdahale olarak algılanacağının görülmesi lazımdır. Baskı yapmayı bırakın. Ekonominin olmazsa olmazı güvendir. Piyasalar ancak baskıdan uzak ve bağımsız oldukları müddetçe güven kazanır, rahatlar duruma gelir. Bu arada alınması icap eden tedbirlerin de yeniden gözden geçirilmesi gerekir.

Sayın milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanlığı, Ders Kitapları ve Eğitim Araçları Yönetmeliği’ni değiştirdi. Yeni yönetmelik Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Yürürlükten kaldırılan yönetmeliğin 24’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında bulunan “Genel Müdürlük, Başkanlıkça kabul edilen ve okutulmak üzere her yıl Genel Müdürlüğe liste halinde bildirilen ilköğretim ve ortaöğretim ders kitapları ve uygun bulunan eğitim araçları ile elektronik ortamdaki eğitim materyalini satın alır ve ücretsiz olarak dağıtılır.” hükmü yeni yönetmelikte yer almamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Müsamahanızı rica ediyorum efendim.

Sayın Erdoğan her fırsatta “Öğrencilere ücretsiz kitap dağıtıyoruz, okula başlıyorlar, kitapları masada hazır.” söyleminde bulunuyordu. Fakat artan döviz kuruna bağlı yükselen kâğıt maliyetleri yüzünden artık öğrencilere kitap dağıtılamaz hâle gelinmiştir. Cumhuriyetin ilk fabrikalarından olan SEKA kâğıt fabrikalarının kapatılmasıyla birlikte kâğıtta dışa bağımlı hâle geldik ve bunun yüksek maliyetini ödüyoruz. Sene başında 1 ton kâğıt 700 dolara ithal edilirken bugün 1 ton kâğıdın fiyatı 1.300 dolara yükselmiştir yani maliyet yüzde 142 artmıştır. Son aldığımız habere göre…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Son cümlemi ekliyorum efendim, müsaadenizle.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Son olarak, Merkez Bankası Para Politikası Kurulu kasım ayı faiz kararını açıkladı. Buna göre, yüzde 16 olan politika faizi 100 baz puan aşağıya çekilerek yüzde 15’e düşürüldü ve dolar, maalesef, 11 lira oldu. Sadece piyasalarla değil, ekonominin tüm genel kurallarıyla çatışan Sayın Erdoğan artık inatlaşmayı bırakmalı ve Türkiye’yi içine düşürdüğü bu bunalımdan çıkaracak siyasi kararlar almalı ve bunları açıklamalıdır; iyileştirilmiş, güçlendirilmiş demokratik parlamenter sisteme dönüş ve erken seçim buna dâhildir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Başkan Muhammed Levent Bülbül.

Buyurunuz Sayın Bülbül.

27.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Düzce’de meydana gelen depreme, Naim Süleymanoğlu’nun vefatının 4’üncü yıl dönümüne, PKK/KCK’nın kurucularından Ali Haydar Kaytan’ın Irak’ın kuzeyindeki operasyonda etkisiz hâle getirildiğine, Türkiye’nin ve Azerbaycan’ın UNESCO Yönetim Kuruluna seçilişini tebrik ettiğine ve PKK terör örgütünün kış yapılanmasına yönelik düzenlenen operasyonlara ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün saat 15.40 sularında Düzce ili Çilimli ilçesi merkezli 5,2 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiştir. Seçim bölgem Sakarya ve diğer çevre illerde de hissedilen depremde şu ana kadar can ve mal kaybının olmadığı ifade edilmektedir. Yaşanılan deprem sebebiyle Düzceli hemşehrilerimize geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, bölgede faaliyet gösteren bütün çalışanlara, ekiplerimize başarılar diliyoruz.

Sayın Başkan “Türklere karşı yapılan zulümleri kabullenmem mümkün değildi. Türkleri yok sayanlar için ter dökmek istemiyorum.” diyerek o dönem Bulgaristan’da yaşayan Türklere yapılan zulme dikkat çeken ve öz vatanına olan özlemini dile getiren, halter dalında ülkemize birçok madalya ve başarı kazandıran, dünya ve olimpiyat rekortmeni haltercimiz Naim Süleymanoğlu’nu vefatının seneidevriyesinde rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz; ruhu şad, mekânı cennet olsun.

Sayın Başkan, Millî İstihbarat Teşkilatı ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin Irak’ın kuzeyindeki operasyonunda etkisiz hâle getirilen teröristler arasında PKK/KCK’nın kurucularından “Fuat” kod adlı Ali Haydar Kaytan’ın da bulunduğu tespit edilmiştir. Çok uzun süreli bir operasyon neticesinde etkisiz hâle getirilen terörist elebaşı Kaytan, 2016 yılında yaşanan Merasim Sokak ve Güvenpark saldırılarının talimatını vermiştir. Bu yapılan operasyonlar sebebiyle bütün güvenlik güçlerimize, istihbarat teşkilatımıza teşekkürlerimizi ve tebriklerimizi iletiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, Birleşmiş Milletler Eğitim ve Kültür Teşkilatı Genel Kongresi 17 Kasım 2021 tarihinde yapılmıştır. Türkiye, 2017-2021 yılları arasında yürüttüğü UNESCO Yönetim Kurulu üyeliğine 2021-2025 yılları için bir kez daha seçilmiştir. UNESCO’nun amaç ve ideallerini benimseyen ülkemiz, bundan sonra da bu amaç ve idealler doğrultusunda uluslararası arenada çalışmalarına devam edecektir. Türkiye’nin bir dönem daha Yönetim Kurulu üyeliğine seçilmesi, UNESCO’nun hem amaç ve hedefleri doğrultusunda hem de küresel ölçekte eğitim, bilim ve kültürel değerlere katkılarımızın takdir edildiğinin somut bir göstergesini teşkil etmektedir. Biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak UNESCO Yönetim Kuruluna seçilişimizi tekrar tebrik ediyor; bunun yanı sıra yeniden, yeni baştan, ilk defa seçilen Azerbaycan’ın da...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – ...Yönetim Kurulu üyeliğini tebrik ediyor, yapılacak bütün çalışmalarda bizleri en iyi şekilde temsil edeceğine dair inancımızı yeniden dile getiriyoruz.

Sayın Başkan, PKK terör örgütünün kış yapılanmasına yönelik Bestler-Dereler bölgesinde Eren-1, Amanoslar bölgesinde Eren-2, Diyarbakır ve Bingöl’de Eren-3, Hakkâri de ise Eren-4 Operasyonları başlatılmıştır. Operasyonlarda toplamda 4.500 personel ve 200 özel tim görev almaktadır. Düzenlenen operasyonlarda, terör örgütünün sığınıkları ve depoları kullanılmaz hâle getirilmiş, yakalanan teröristler ise etkisiz hâle getirilmiştir. Yurt dışında ve yurt içinde terörün tamamen ortadan kaldırılmasına yönelik operasyonlarımız mutlaka, kararlılıkla devam edecektir.

Bu vesileyle, düzenlenen operasyonlarda görev alan tüm güvenlik güçlerimizi tebrik ediyor, kendilerine başarılar diliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bülbül.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Mersin Milletvekili Behiç Çelik ve arkadaşları tarafından, muz ve limon üreticilerinin sorunlarının tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 11/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Kasım 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

18/11/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 18/11/2021 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                      Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                             İzmir

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Mersin Milletvekili Behiç Çelik ve 19 milletvekili tarafından, muz ve limon üreticilerinin sorunlarının tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 11/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 18/11/2021 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.

Buyurunuz Sayın Çelik. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; muz ve limon üreticilerinin sorunları hakkında vermiş olduğumuz grup önerisi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum

Değerli arkadaşlar, iktidarın ülkeyi her anlamda yönetemediği net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Dövizin TL karşısında çılgınca yükselmesine ne Cumhurbaşkanı ne Hazine ve Maliye Bakanı ne Merkez Bankası Başkanı karşılık vermekte, ülkemiz ve milyonlarca halkımız çaresizlik içerisinde ekonomik girdaplarında yok olmakta ve boğulmaktadır. Millet ülkemizin dört bir tarafında “İmdat!” çığlıkları atmakta, geçim zorlukları içerisinde kıvranmaktadır. “Medet” diyor, sorumlu makamlardan cevap alamıyor. Bu meyanda ülkemizin içinde bulunduğu kötü ekonomik durum ve büyük ekonomik kriz, hiç şüphesiz, üreticilerimizi, çiftçilerimizi daha da derinden etkilemektedir. Bizler, yaptığımız ziyaretlerde vatandaşlarımızın sorunlarını dinliyoruz. Her zaman tarım girdilerinden, satıştan, piyasa parametrelerinden, fiyatlardan ve pahalılıktan şikâyetler alıyoruz. Üreticinin malını ucuza kapatıp tüketici merkezlerinde bu malları fahiş fiyata satan aracı firmaların soygunundan bahsediyoruz ama duyan yok.

Değerli arkadaşlar, bizim, toplam muz üretimimiz son üç yılda 500 bin tondan 800 bin tona ulaşmış durumdadır. Bu üretimin yüzde 61’i sadece Mersin’de gerçekleştirilmektedir. Bugün, 1 dekar muz serasının maliyeti toprak mülkiyeti hariç 200 bin TL’den aşağı değildir fakat geçen yıl dolar 8 TL’yken muz 7 TL’ydi. Bugün itibarıyla, dolar şu anda 11 liraya yaklaşmış, gübre ve ilaç fiyatları 4-5 katına çıkmış olmasına rağmen, muzun kilosu 4,80 liraya düşmüştür. Düşmüştür diyorum, aslında -yüce Mecliste bunu söylemek durumundayım- düşürülmüştür yani maliyetine ve hatta maliyetinin altına çekilen muz fiyatları üretici yönünden büyük zarar demektir. Bahçede 4,80 TL’ye satılan muz, büyük şehirlerde 12-14 TL’ye satılıyor. Bu ne demektir arkadaşlar? Bu “iflas” demektir. Geçen hafta, Tarım Bakanlığı bütçesi görüşülürken Sayın Pakdemirli’yi, üzerine bastıra bastıra, “Sayın Bakan, sözümü şöyle tamamlıyorum: Limon ve muz, buna çare olun, çözüm bulun.” diye ikaz ettim.

Değerli milletvekilleri, muz üreticilerinin alanı Adana’da başlar Antalya’da son bulur. Tahminen, muzdan geçinen nüfus itibarıyla, 1 milyon nüfusun mağduriyetine burada dikkat çekiyorum.

Aynı muz üreticileri gibi batma noktasına getirilen başka bir üretici grubundan bahsetmek istiyorum, bunlar da limon üreticileridir. Bundan üç hafta önce limon üreticileri ve tüccarlarla bir araya geldik. Bir dokunup bin ah işittiğimiz bir kesimden bahsediyorum size. Erdemli ilçemiz Türkiye’de limonun başkentidir. Türkiye’de üretilen limonun yüzde 53’ü Mersin’de üretilmektedir. Limon, sağlık demektir; limon, ilaç demektir; limon, her derde deva olan bir üründür. Buna rağmen, bahçede 50 kuruşa satılamayan limon, büyük şehirlerde 4-7 lira arasında bir fiyata tüketiciye ulaşmaktadır.

Çiftçilerimiz, üreticilerimiz korunmamaktadır. Tarım Bakanı, Ticaret Bakanı, limon üretimi, ihracatı ve limon piyasasında rekabetin oluşmasına niçin katkı vermiyorlar? Bu mantıkla gidildiği takdirde, yarın bahçeler bir bir kesildikten sonra, limon ithal eden bir ülke konumuna düşersek biz kimden hesap soracağız?

Değerli arkadaşlar, limon ve muz üretimi, ticareti, ithalat ve ihracatı ve nihayet limon ve muzun tüketiciye ulaşması bir zincirdir, bu zincirin halkalarında tabiri caizse köpek balıklarını ortaya çıkarmak tercihen iktidarın görevidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

İktidardan beklentimiz hem üreticiyi korumak ve hem de tüketiciyi korumaktır.

Arkadaşlar, bu nasıl olacak? Şimdi, muz serada 7 lira iken 12-14 liraya satılıyordu; 4,80 TL iken de 12-14 lira arasında satılıyor. Limon 2 TL iken geçen yıl yine 4-7 TL arasında satılıyordu, şimdi 50 kuruşa düştü, yine aynı aralıkta tüketiciye ulaşıyor. İşte, ben buradaki vurgunculara özellikle dikkat çekiyorum. Ümit edelim ki bu vurguncular iktidarın korumasında olan kişiler olmazlar. Geliniz, grup önerimizi kabul ediniz diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kenanoğlu.

Buyurun Sayın Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Muz ve limon üreticilerinin sorunları üzerine verilen araştırma önergesi üzerine söz aldım.

Tabii, ülkemiz tarım açısından kendine yeten bir ülke. Esasında, çiftçinin desteklenmesi, üretimin desteklenmesi neticesinde tüketimi karşılayabilecek bir üretime sahip ülkeyiz. Ancak bütün bunların yerine ithalat rejiminin benimsendiği ve birçok üründe ithalatın esas alındığı bir süreci yaşıyoruz.

Türkiye'de muz üretiminde 2020 yılı verilerine baktığınız zaman, yüzde 32 artarak 728 bin tona ulaşmış durumda esasında ve bu, Türkiye'deki muz ihtiyacını yani Türkiye'nin tükettiği muz ihtiyacını karşılayabilecek bir oran. Bunun yüzde 60’ı Mersin'de, yüzde 36’sı ise Antalya'da üretilmekte. Buna karşı, muz ithalatı da her geçen yıl artıyor. 2018-2019 sezonunda 118 bin ton muz ithalatı yapılırken 2019-2020 sezonunda yüzde 38 artarak bu rakam 163 bin tona kadar yükselmiştir. Dolayısıyla bu yaşanılan ithalat nedeniyle ve çiftçinin, üreticinin bununla baş edemeyecek maliyetlerle karşı karşıya kalması nedeniyle de ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Anamur, Mersin'in bölgesinde ve Mersin’in içerisinde en çok muz üreten bölge. Anamur'daki Muz Üreticileri Birliği sözcüsü şöyle diyor: Anamur muzunun fiyatında son on günde yüzde 30 düşüş yaşandığını ifade ediyor ve bunun, son yıl içerisindeki sera maliyetlerinin artışından, kimyasal gübre fiyatlarının artışından, işçilik ve elektrik gibi temel giderlerin tamamının neredeyse 4-5 kat oranındaki artışından kaynaklı bir sonuç olduğunu ifade ediyor. Bir taraftan, muz tarlada, bahçede -çiftçide yani üreticide- 5 lira, 6 lira iken, bakıyorsunuz, markette 12 ile 15 lira arası değişen fiyatlarda rastlıyorsunuz. Yani bu kadar fahiş fiyat farkının da aradaki farkın da önüne geçememiş bir iktidarla karşı karşıyayız. Yani bunun da önlenmesi gerekiyor ya da buna da bir çözüm üretilmesi gerekiyor ve aradaki payı ortadan kaldıracak çözümlerin üretilmesi gerekiyor. Kooperatifler Yasası çıkarılırken de konuşmuştuk, bu konuda ciddi bir şekilde şikâyet var. İşte, bu 5’li zincir market desteklenirken bir taraftan da nakliye meselesinin üzerinden bunun yapıldığı ve dolayısıyla üreticinin değil, üreten kooperatiflerin değil, daha çok bu büyük silolara sahip ya da büyük nakliye imkânlarına sahip şirketlerin lehine düzenlemeler yapıldığı da ifade edilmişti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Aynı şey limon için de geçerli, limonda da aynı sorun yaşanıyor. Bahçede yaklaşık 50 kuruş, 1 lira arasında değişen limonu, bakıyorsunuz, çarşıda, pazarda, büyük şehirlerde 4 lira, 5 lira gibi fiyatlara alıyorsunuz. Bütün bu aradaki uçurum farkının ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalar, bir taraftan da ithalat ve ihracat rejiminin de çiftçinin lehinde, üreticinin lehinde düzenlenmesiyle olacak işlerdir bunlar. Bu anlamıyla önergenin dikkate alınması gerekir.

Teşekkür ediyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Cengiz Gökçel. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurunuz Sayın Gökçel.

CHP GRUBU ADINA CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, bugün, muz ve limonda yaşanan sorunlarla alakalı konuşuyoruz. AKP’nin tarıma, muz üreticisine, limon üreticisine, narenciye üreticisine, hububat üreticisine, bakliyat üreticisine ne kadar kıymet, değer verdiği AKP sıralarındaki doluluk oranıyla alakalı.

Değerli arkadaşlar, tarım, dünyada artık en önemli sektörlerin başında geliyor. Türkiye’de tarım sektöründe sıkıntı yaşanıyor. Ben, başkaları gibi, diğer milletvekili arkadaşlarımı burada eleştirmiyorum; bir çiftçinin temsilcisi olarak, Parlamentoda çiftçi bir milletvekili olarak konuşuyorum. Limon üreten, limonun dikenlerini elinde ve vücudunun çeşitli yerlerinde acısını hisseden, batıran arkadaşınız olarak konuşuyorum.

Değerli arkadaşlar, muzda ve limonda Türkiye’deki tarımın genel sorunlarının aynısı yaşanıyor. Bir planlama, bir üretim stratejimiz yok. Çiftçi desteklenmiyor, çiftçi girdi maliyetleri karşısında eziliyor, binbir çileyle, dertle üretiyor ama ürününü değerinde pazarlayamıyor.

Değerli arkadaşlar, muz, 1750’de Mısır’da süs bitkisi olarak yetiştirilirken 1920 yılında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de destekleriyle -o yıldan sonra- Anamur Kaledran’da çiftçimizin meyve olarak üretimine başladığı bir ürün. O kadar değerli, o kadar kıymetli bir ürün.

Değerli arkadaşlar, muz, 40 bin ton ihtiyacımız varken yüzde 50’sini yerli üretimle karşıladığımız bir çeşitti ama bugün geldiğimiz noktada 1 milyon ton seviyesinde, muz ihtiyacımızın yüzde 100’ünden fazla üretim yapar bir hâle geldik. Burada küçük çiftçimiz, özellikle üç beş dönümde, dekarda üreten çiftçilerimiz bunu sağladılar ama siz ne yaptınız? Geldiğimiz an itibarıyla muzun da üretimini planlamadınız; Hatay’dan Anamur’a, Anamur’un Kaledran’ından Alanya’ya kadar bütün alanlarda muz üretilmesine neden oldunuz. Küçük çiftçiyi desteklemediniz, holdinglerin 300, 400 dekarda üretim yaptığı bir hâle getirdiniz muzu. Mutlaka muzun girdi maliyetlerinin düşürülmesi, mutlaka -az önce değerli hatip de bahsetti- alıcı ile tüketici arasındaki fiyat farkının kapatılması gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, özellikle limondan bahsetmem gerekiyor. Ben bir limon üreticisiyim, narenciye üreticisiyim. Değerli arkadaşlar, bugün tarımda envanter yok. Narenciye ve muzda Akdeniz Bölgesi’nde kontrolsüzce üretim yapılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Gökçel.

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Son yıllarda milyonlarca fidan dikildi, maalesef, burada narenciyenin ihracatı çok önemliydi, 2020 yılında Tarım Bakanı limonun ihracatını yasakladı. O zaman da bir limon üreticisi olarak kendisini aradım, dedim ki: “Limonun ihracatını yasaklamanız ülke ekonomisine ve çiftçiye zarar verir, bu kararınızı gözden geçirin.”

Değerli arkadaşlar, süre daraldı ama burada şunu söylemek zorundayım: 2006 yılında Mersin Ziraat Odası Meclis Üyesi iken burada, Parlamentoda Meclis araştırması önergesiyle beraber araştırma komisyonu kuruldu; değerli arkadaşlar, o zaman da ihracatın mutlaka desteklenmesi kararı çıktı ve üretici ile tüketici arasındaki fiyat farklılıklarının mutlaka kaldırılması söz konusuydu bu raporda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Özür dilerim Başkanım, bu çok önemli.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Bu raporu bile dikkate alıp yüce Meclis çatısı altında milletvekillerimizin, her parti grubunun onayladığı sonuç bildirgesine de uymadınız. Bugün, narenciye üreticisi de muz üreticisi de buğday üreticisi de kesme çiçek üreticisi de bitti arkadaşlar sizin sayenizde. O zaman, 2003 yılında 2 milyon 498 bin ton narenciye üretimi varken narenciye ihracatına 1980’li yıllarda tonda 125 dolar destek veriliyordu arkadaşlar. Ziraat Odası Başkanlığı yaptım on bir yıl, 2018’de narenciye ihracat teşvik priminin kaldırılacağını duyduğumuzda gittik Ekonomi Bakanıyla görüştük, en son 50 dolar verdiniz. Bugün, narenciyenin ihracatına teşvik vermiyorsunuz, 2006 yılındaki komisyon kararına uymuyorsunuz. Narenciye üreticisini bitirdiniz, Türk çiftçisini bitirdiniz; inşallah, sizin iktidarınız da çiftçilerin eliyle son bulacak.

Teşekkür ederim. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın Hüseyin Yayman.

Buyurun Sayın Yayman. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)               

AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – Sayın Başkanım, değerli milletvekillerim, ekranları başında bizleri izleyen çok değerli vatandaşlarımız, çok değerli çiftçilerimiz, çok değerli Hataylı hemşehrilerim; ben de sizleri saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Şimdi, burada, her sözü alan kişi “Ben çiftçi çocuğuyum.” dedi.

MUSTAFA TUNCER (Amasya) – Direkt “Çiftçiyim.” dedi.

HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) – Mersinli Başkanımız, Vekilimiz konuştu, Adana Milletvekilimiz konuştu. Her ne kadar, ben siyaset bilimi hocası olsam da benim asıl uzmanlık alanım Hegel, Gramsci, Hobbes olsa da aynı zamanda ben de bir çiftçi çocuğuyum. Biz de tarlalarımızda buğday üretiyoruz, pamuk üretiyoruz ve Hatay’ımızda da ayrıca yeni dönemde çok sayıda muz serası kuruldu.

Ben, İYİ Partinin bu önerisindeki Meclis araştırması önergesi hakkında birkaç hususun altını çizmek isterim: Biz, devamlı üreten, çalışan çiftçimizin yanındayız. Mersin’deki çiftçimizin de Antalya’daki çiftçimizin de Konya’daki, Urfa’daki, Hatay’daki, Adana’daki tüm çiftçilerimizin de yanındayız, yanında olmaya devam ediyoruz. AK PARTİ’miz son yirmi yılda pek çok alanda sessiz devrim gerçekleştirdi, tarımda da bu sessiz devrim yaşanmıştır. Biraz sonra bunu rakamlarıyla söyleyeceğim.

Değerli arkadaşlar haklı olarak problemlerden bahsettiler; evet, girdi maliyetleri çok yüksek, ürün fiyatları çok yüksek fakat sorun varsa çözüm de var. Çözümün adresi de AK PARTİ’dir ve bizim Hükûmetimizdir arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, gerçekten burada üretici-tüketici dengesini iyi kurmamız gerekiyor. Bir taraftan, muz fiyatlarının düşük olmasından bahsederken, bir anlamda üreticiler bu fiyatların düşük olmasından mutsuz olurken diğer taraftan, tüketiciler ise bundan memnun olmaktadır; aynı şekilde limonda da. Son dönemde özellikle mazot ve gübre desteklerindeki artış çok çok önemlidir. Yeter mi? Yetmez. Tabii ki daha çok artırmak lazım, daha çok desteklemek lazım, çiftçimizin yanında daha çok yer almak lazım. Neden? Çünkü corona süreci bize şunu gösterdi: Sizin evinizde paranız olabilir, servetiniz olabilir ama evinizde ekmek yoksa, makarna yoksa, bulgur yoksa, evinizde domates yoksa siz buradan mağdur olursunuz. Ve biz, inşallah, dünyanın geleceği tarımdadır diyoruz. Türkiye dünyanın en büyük tarım ülkelerinden bir tanesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

İYİ Partinin muzla ilgili grup önerisinde de burada söz alan arkadaşların açıklamalarında da var. Biz muz üretimini öylesine destekledik ki -muz üretiminin miktarını ben size söyleyeyim- 2002 yılında 95 bin ton muz üretimi yapılırken 2020 yılında cumhuriyet tarihinin rekoru kırılarak 728 bin tona yükselmiştir. İthalatın azaltılması ve bu noktada üreticilerimizin korunması anlamında kotaların varlığı çok çok önemlidir.

Limonla ilgili de yine biraz önce de dile getirildi, ben bir rakam vermek istiyorum: 2002 yılında 525 bin ton olan limon üretimi 2020 yılında 1 milyar 19 milyon tona çıkmıştır. Eğer biz çiftçiyi desteklemediysek, biz çiftçinin yanında yer almadıysak bu tarihî rekorlar nasıl kırılmıştır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) – Tamamlayayım Başkanım

BAŞKAN – Tamamlayınız lütfen.

HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) – Efendim, konu önemli. Çiftçilerimiz bizi ekranları başında izliyorlar. Buradan şunu söylüyoruz: Dediğim gibi, biz her zaman çiftçimizin yanındayız çünkü biz AK PARTİ’yiz, çünkü biz milletin partisiyiz. Buradaki muhalefet grubunun “Siz gideceksiniz.” demesiyle biz gitmeyiz. Biz milletimizin anasının ak sütü gibi oylarıyla iktidara geldik; 2023’te de çiftçilerimizin, üreticilerimizin, vatandaşımızın, 84 milyonun desteğiyle bir kez daha kazanacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, İYİ Parti sıralarından gürültüler) Neden? 2002’de biz kazandık, 2007’de biz kazandık, 2011’de biz kazandık, 2015’te biz kazandık, 2018’de biz kazandık, 2023’te de biz kazanacağız arkadaşlar.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Evet, artık sona geldiniz, sona.

HÜSEYİN YAYMAN (Devamla) – Yüce heyetinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Hüseyin Bey, son durakta ineceksiniz.

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Sayın Başkanım, sayın hatip şunu söyledi…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sataşma yok, sataşma yok.

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – Sayın Başkanım, sataşma hiç olmadı. Ben de sizin gibi temiz bir dille konuşma yaptım AK PARTİ Grubuna ithafen.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Gökçel.

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) - Sayın Başkanım, kayıtlara geçsin diye söylüyorum: Evet, ben çiftçi çocuğuyum ama ben “Çiftçi çocuğuyum.” demedim. Ben babamla gurur duyuyorum -Allah rahmet eylesin, o da bir çiftçiydi- ama ben çiftçiyim, şu anda dikenin battığı bir kişiyim. Sayın Hüseyin Yayman, siz gidip öğreniyorsunuz, ben yaşayarak bu durumu tespit etmişim. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN SÜMER (Adana) – Doğru, ateş düştüğü yeri yakar.

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Bakın, 1980’li yıllarda limonun, narenciyenin ihracatına 125 dolar destek veriliyordu pazarlarda ihracatçımız söz sahibi olsun diye, siz 2019’dan bu tarafa bunu sıfırladınız, narenciye üreticisini bitirdiniz, tarımı bitirdiniz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Gökçel, tutanaklara geçti efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – 57 milyar dolar ihracatla rekorlar kırıyoruz.

ORHAN SÜMER (Adana) – Ya, vatandaş aç, vatandaş.

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – Sayın Başkanım, tutanaklara girmesi bakımından söylüyorum: Ben hem çiftçi çocuğuyum hem çiftçiyim, köyde yaşıyorum ve köyde yaşamaya devam ediyorum.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Bize ne sizden ya! Ne yapalım yani?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ellerimiz nasırlı, nasırlı. Nasırlı ellerimiz. Çapadan geliyoruz, çapadan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hadi sen çapaya yine, çapaya!

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – Değerli vekilimizle olmazsa siz bize çiftçilikte bir yarışma yaptırın.

BAŞKAN – Estağfurullah.

Başarılar efendim, çiftçilerimiz adına da sizin mücadelenizi destekliyoruz.

HÜSEYİN YAYMAN (Hatay) – Sağ olun.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Çelik, buyurunuz efendim.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

28.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman’ın İYİ Parti grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Yayman’ın konuşmasını dikkatle dinledim. Siyasi mülahazalarını bir kenara bırakıyorum, teknik olarak asla katılmıyorum. Arada büyük bir fark var üretici fiyatları ile tüketici fiyatları arasında, bunu iç eden, yiyen bir kesim var, bu kesim gittikçe semirmiştir, büyümüştür; iktidarın bunun önüne geçmesi lazım. Bugün muz, geçen yıla göre bahçede 3 lira daha aşağıya satılıyor ama tüketici piyasalarında fiyatlar geçen yıla göre aynı. Demek ki burada 6-7 lirayı birileri yiyor, bunun önüne geçin diyoruz iktidar olarak. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ Parti Grubunun, Mersin Milletvekili Behiç Çelik ve arkadaşları tarafından, muz ve limon üreticilerinin sorunlarının tespit edilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 11/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Kasım 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Sonucundan çekiniyorlar Sayın Başkanım, biliyorlar, durum kötü.

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Mardin Büyükşehir Belediyesindeki kayyum yolsuzluklarının araştırılması amacıyla 18/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Kasım 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

18/11/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 18/11/2021 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük'ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                 Meral Danış Beştaş

                                                                                             Siirt

                                                                                  Grup Başkan Vekil

Öneri:

18 Kasım 2021 tarihinde Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından -15356 grup numaralı- Mardin Büyükşehir Belediyesindeki kayyum yolsuzluklarının araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 18/11/2021 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Diyarbakır Milletvekili Sayın İmam Taşçıer.

Buyurunuz Sayın Taşçıer. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA İMAM TAŞÇIER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; belediyelerimize atanan kayyumların yolsuzluklarıyla ilgili söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

31 Mart 2019 Mahallî İdareler Seçimi’nin ardından henüz dört ay dahi geçmemişken başta Kürtler olmak üzere halkın iradesi yok sayılarak HDP'li 48 belediyeye kayyum atanmıştır. Kayyum atanan 48 belediye yolsuzlukların, talanın, hırsızlıkların, tahribatın, kayırmacılığın ve usulsüzlüğün merkezi hâline gelmişlerdir. Yapılan yolsuzluklar ve usulsüzlüklerin önemli bir kısmı Sayıştay raporlarına, bir kısmı da soruşturmalara yansımıştır.

Söz konusu yolsuzluklar ve usulsüzlüklerin yaşandığı belediyelerin başında ise Mardin Büyükşehir Belediyesi gelmektedir. Bu yolsuzluklar Sayıştay raporları tarafından belgelenmiştir. Vali Mustafa Yaman, 2016 -2019 yılları arasında 2 kez üst üste belediyeye kayyum olarak atanmıştır. Belediyeye kayyum olarak atandığı günden itibaren de yolsuzluklara başlamıştır. Bunu nereden anlıyoruz? Sayıştay raporlarından, maliye ve mülkiye müfettişlerinin hazırladığı raporlardan anlıyoruz. Şöyle ki: Özel kalem hesabından “Temsil, Ağırlama ve Tören Giderleri” adı altında 11 milyon 481 bin 581 lira değerinde harcama yapılmıştır. 11 milyon, nasıl bir harcama bu? Sadece temsil ve ağırlama. Devamında, yine müfettişlerin incelemelerine göre, 1 Ocak 2017 ile 20 Haziran 2017 arasında -yani beş altı ay- özel kalemden 7 milyon 575 bin 771 lira değerinde yemek harcamaları yapılmış, yemek. Konaklama harcamalarına dair, 122 bin ve 200 bin liralık yemek faturası kesilen 2 firmanın aslında olmadığı ve sahte isimlerle kurulduğu yine tespit edilmiştir. Hayatını kaybeden Derik Kaymakamı için yapılan okulun açılış töreninde ise 400 kişi kapasiteli Erdoba Elegance (Ramada) Otel’de 1.271 kişinin okul açılışı için ağırlandığı yazılmıştır. Bu, müfettişler tarafından çok abartılı bulunmuş, faturalarda bahsi geçen bazı firmaların belirtilen adreste hiç olmadığı görülmüştür. 11-12 Kasım 2017’de belirtilen kişilerin konakladıklarına dair bir bilginin olmadığı, faturaların gerçeğe aykırı düzenlendiği sonucuna varılmıştır.

Tespitlere göre, aralarında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da olduğu AKP’li bakan ve bürokratların katıldığı 64 programda Belediye kasasından yaklaşık 2 milyon 500 bin TL değerinde araç kiralaması yapılmıştır. Birçok aracın sadece plaka ve ruhsat bilgilerinin alınarak gerçekte Mardin Büyükşehir Belediyesine kiralık olarak verilmediği, kayıtlarda yer alan 132 araçtan 80’inin de Mardin il sınırlarına dahi hiç girmediği yine tespit edilmiştir.

Yapılan diğer bir tespit ise hediyelik eşyalarla ilgili olmuştur. Mardin Büyükşehir Belediyesi Özel Kalem Müdürlüğü hesabından farklı tarihlerde Mardin’e gelen bakanlar ile AKP’li bürokratlara alınan 583.418 lira değerindeki hediye alımlarını içeren harcamalar bu bölümde yer alıyor. Müfettişler, yaptıkları tespitlerde, hediyelerin alındığını ancak Belediye kayıtlarında yer almasına rağmen alımların kimler için yapıldığına dair tutanak olmadığı iddiasında bulunmuşlardır. Belediye kayıtlarına göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a 136.946 lira hediye, Süleyman Soylu’ya 64.647 lira hediye -tespih falan alınmıştır, onları gördük sosyal medyada, bir ara tespihçileri geziyordu Süleyman Soylu, herhâlde o hediyelerdendir- Mehmet Özhaseki’ye 16.055 lira, Veysel Eroğlu’na 74.886 lira ve Osman Aşkın Bak’a 83.207 lira değerinde hediye alınmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Taşçıer.

İMAM TAŞÇIER (Devamla) – Kayyum yönetimindeki Mardin Büyükşehir Belediyesinde müfettişler, çok sayıda üst düzey yönetici hakkında usulsüzlük ve yolsuzluk nedeniyle suç duyurusunda bulunmuştur, belediye daire başkanları görevden alınmıştır. Karıştığı usulsüzlükler belgelenen Kent AŞ Yönetim Kurulu Başkan Vekili Zeyni Teker ve Kırsal Yollar Daire Başkanı Sinan Yıldırım, Mali Hizmetler Daire Başkanı Adnan Kaya ile Destek Hizmetleri Daire Başkanı İbrahim Erkan görevlerinden alınmışlardır. Usulsüzlük, yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma, rüşvet, kayırma ve benzeri birçok işlemle gündeme gelen Çevre Koruma Daire Başkanı Füsun Karaboğa, İtfaiye Daire Başkanı Hadi Çomaktekin ile Kadın ve Gençlik Hizmetleri Başkanı Mehtap Bingül de görevlerinden alınmışlardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

İMAM TAŞÇIER (Devamla) – Yaman’ın görevden alınarak merkeze çekilmesiyle birlikte belediyede mülkiye müfettişleri tarafından yapılan incelemeler sonucunda birçok soruşturma ve dava açılmıştır. Mardin Büyükşehir Belediyesinde ortaya çıkan bulgu, belge ve kayyum pratiklerine bakıldığında, Türkiye tarihinin en büyük şehir soygunlarından biriyle karşı karşıya kalındığı görülmektedir. Şehrin âdeta satılığa çıkarıldığı, mezarların dahi imara açıldığı, yolsuzluğun sıradan, günlük bir iş hâline geldiği, fuhuş şebekesinin belediyede kurulduğu ve sadece belediyeye ait değil, şehrin tümüne dair ne varsa yerle bir edilip paraya dönüştürülerek rüşvet ve gelir olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Müfettişlerin tespitlerine göre, ihaleler usulsüz yapılmış, yapılmayan işlere ödemeler yapılmış, alınmayan malzemeler alınmış yapılmayan yollar yapılmış gibi gösterilmiş, daha önce var olan binalar yeniden yapılmış gibi gösterilirken firmalara fazladan ödemeler yapılmış; yüz milyonlarca liralık ihale, yolsuzluk, rüşvet ve imar usulsüzlükleri ek olarak müfettiş raporlarıyla kamuoyuna yansıtılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Yaman hırsızmış vekilim, anlat anlat bitmiyor.

İMAM TAŞÇIER (Devamla) – Efendim, son bir sözcük…

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

İMAM TAŞÇIER (Devamla) – Mustafa Yaman döneminde Mardin Büyükşehir Belediyesinde yaşanan rüşvet, ihaleye fesat karıştırma, yolsuzluk ve usulsüzlüklerin etkin bir şekilde araştırılması ve Mustafa Yaman’ın kimlerden destek aldığının açığa çıkarılması için Meclis araştırması açılmasını arz ediyoruz. Bu konuda hepinizin desteklerini bekliyorum.

Saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel.

Buyurunuz Sayın Başkan.

CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce, AKP demokrasisi açısından çok önemli gördüğüm, “Siirt üçlemesi” olarak ifade ettiğim ve herhâlde Türkiye’nin siyasi tarihi ve savrulmaları yazıldığında çok önemli bir yer alacağını düşündüğüm bu üçlemeyi bir hatırlatarak başlamak isterim.

Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıdır, Siirt Meydanı’na gider, bir şiir okur. Okuduğu şiirden dolayı siyasi yasaklı duruma düşer. Daha sonra, 24’üncü Dönemde, Cumhuriyet Halk Partisiyle birlikte buradayken CHP der ki: “Millet eğer bir partiyi iktidara getirdiyse o partinin genel başkanı Mecliste olmalıdır, Başbakan olmalıdır ve görev yapmalıdır.” Birlikte Anayasa değişikliği yapılır ve Recep Tayyip Erdoğan, Siirt’teki milletvekillerinin istifasıyla Anayasa’da bir ilin vekilsiz kalması durumunda ara seçim yapılması zorunluluğundan istifade edilerek karşılıklı mutabakat ve jestlerle yine Siirt’ten milletvekili seçilerek gelir ve Başbakan olur. Son seçimlerde, 31 Mart 2019’da, okuduğu şiirden yasaklı düştüğü, milletvekili seçilerek Parlamentoya geldiği Siirt’in halkı bu sefer onun dediğine değil de bir başkasına oy vermiştir ve “Benim belediyemi bir başka partinin, HDP’den aday gösterilmiş belediye başkanının ve eş başkanının yönetmesini istiyorum.” demiştir; o belediyeye Recep Tayyip Erdoğan kayyum atamıştır. Siirt 3’lemesi budur. Bu, sırtta taşınabilecek, tarihte izah edilebilecek bir yük değildir ama bunu bile göze alabiliyorsunuz. İşte, o Siirt’e atadığınız kayyum… Ben on bir yıldır buralardayım, kürsüye gelir giderim, bir kayyumun yaptığı hırsızlıkların beş dakikaya yetmeyip nefes nefese okunduğunda yedi dakikada zor bittiğini ilk kez görüyorum. İnanmayanlar için, benden sonra bu kürsüde konuşacaklar için -biraz önce söylenen ama belgeleri gösterilemeyen, vakitsizlikten veya elde yok- ben buraya faturaları koyacağım. Fırat Silver şu dükkândır: İçişleri Bakanı gezerken “Sayın Bakanım, Sayın Bakanım, seni çok seviyorum, sana şu hediyeyi getirdim.” diye Süleyman Soylu’ya tespih veren dükkân; faturası burada, 83.500 lira.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Anadolu Ajansı öyle bir geçmiş ki “Siirt esnafından Süleyman Soylu’ya büyük ilgi, hediye.” fatura millete.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Mardin.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Mardin.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Düzeltiyorum, Mardin esnafından. Siirt’le başladım diye…

İki, Mardin esnafının hangi bakanlara… Bakın, Eyyüp Altun, Fırat Silver; İsmet Yılmaz’ın da adı geçiyor, Recep Tayyip Erdoğan’a 136 bin lira, Veysel Eroğlu’na 74 bin lira, yekûnler burada. Şimdi, bu kürsüye konuşma yapmaya ya Osman Aşkın Bak gelsin ya İsmet Yılmaz gelsin, buradaki isimlerden biri gelsin, desin ki: “Biz böyle bir hediye aldık ya da almadık. Bu hediye bu para eder ya da etmez” Umarım almamışlardır. O zaman Süleyman Soylu’ya şunu soracağız: Sen bu kayyumu atadın, sonra mızrak çuvala sığmayınca görevden aldın da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …nasıl oluyor da oluyor hâlâ merkezde görev yapıyor, hâlâ maaş alıyor ve bu soruşturmanın ilerlemesine ve adaletin yerine gelmesine sen mâni oluyorsun? Bunu yapmıyorsa, bize, gelin, soruşturmanın ayrıntılarını söyleyin. Bu fatura, bu kurduğunuz düzen şu: “Bakana hediye veriyorum.” diye millete fatura kesenler bir ordunun yiyemeyeceği kadar yemek faturalarını “İyi yönetmezler, şuraya buraya para aktarırlar.” diyerek el koyduğunuz belediyelerdeki kayyumların kurduğu harami düzeni. Ben buraya bunları koyayım, almayacağım yanıma. Konuşmayı yapacak arkadaş buradan sorsun kendi arkadaşlarına. Dünya pahalısı bu tespihler, bu hediyeler ne oldu? Nereden ödendi? Yüzler nasıl kızarmıyor? O tespihler çekiliyor ama vatandaş da sabır taşı çekiyor seçime kadar.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özel, ben yine, izninizle, böyle bir usulün olmadığını hatırlatmak istiyorum efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Usul yoksa, şöyle: Çoğaltıp gruplara dağıtalım uygun görürseniz.

BAŞKAN – Tamam efendim.

Teşekkür ediyoruz efendim.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Ahmet Çakır.

Buyurunuz Sayın Çakır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ÇAKIR (Malatya) – Evet, teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grubu adına Meclis araştırması açılması önerisi aleyhine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, başta İçişleri Bakanlığımız olmak üzere, devletimizin ilgili tüm birimleriyle beraber terörle mücadeleyi muazzam bir kararlılıkla sürdürmektedir. Verilen bu destansı mücadele kimleri, neden rahatsız etti bilinmez…

MURAT EMİR (Ankara) – Tespih çekmek şart mıydı, tespih!

AHMET ÇAKIR (Devamla) – …ancak bazı belediye başkanlarının görevden alınması sık sık gündeme gelmektedir. Bu çerçevede de aziz milletimizi ve Meclisimizi de kısaca bir bilgilendirmek isterim.

İçişleri Bakanlığımızın raporuna göre, raporlara da yansıyan, görevden alınan belediye başkanlarıyla ilgili, belediye kaynaklarının terör faaliyetleri kapsamında kullanıldığı, belediyelerin çeşitli pozisyonlarına terör örgütü mensuplarının yerleştirildiği ve bu kişilerin belediye işlerini gereği gibi yerine getirmediği tespit edilmiştir. Belediye işleri aksatıldığı için kamunun zarara uğratıldığına dair çeşitli bulgulara yer verilmiştir.

Ayrıca, terör örgütüne ve belediye seçimlerinde belediye başkanına destek vermeyen mahallelerin hizmetlerden de mahrum kaldığı, bu konuda ciddi tespitlerin ortaya çıktığı da malumdur. Bu mahallelerde kasıtlı olarak, belediyelerin rutin görevlerinden olan çöpün dahi toplanmadığı, ilgili mahalle muhtarlarının talepleri olan altyapı, içme suyu, yol yapımı gibi taleplerin dikkate alınmadığı, bunlarla ilgili planlamaların yapılmadığı, dolayısıyla, mahallelerin oy vermeye göre cezalandırıldığı da bir gerçektir.

Asli görevi, genel bütçeden gelen ve öz gelirleriyle oluşan bütçelerini şehirlerinin gelişmesi, altyapı, çevre planlamaları ve sosyalleşmeye yönelik yatırımlar için kullanarak daha yaşanabilir bir şehir inşa etmek olan belediye başkanlarının konuya ideolojik yaklaşmaları ve ideolojilerinin etkisinde kalmaları kabul edilebilir bir durum değildir.

Değerli milletvekilleri, siyaset sahnesinde, yolsuzluk ve usulsüzlüklerle verdiği mücadeleyle var olan AK PARTİ hükûmetlerinin duruşu nettir; yolsuzluk kimden gelirse gelsin, tavrımız tavizsizdir.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Tespihler ile fıstıklar hangi kategoride?

AHMET ÇAKIR (Devamla) – Bu konudaki tarafsızlığımız milletimizin malumudur.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Kendi bakanınız yolsuzluk yaptı.

AHMET ÇAKIR (Devamla) – İlk günden bu yana yapılan yolsuzlukların karşısında durmaya devam ettik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Çakır.

AHMET ÇAKIR (Devamla) – Bu yoldan ayrılmayarak da durmaya devam edeceğiz. Hâliyle, suçu kim işlerse işlesin, hangi siyasi partiden, görüşten olursa olsun yasalar karşısında hesap vermeye mahkûmdur.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Merak etmeyin siz de hesap vereceksiniz. Çaldıklarınız çırptıklarınızla siz de hesap vereceksiniz.

AHMET ÇAKIR (Devamla) – Dolayısıyla AK PARTİ bugüne kadar da ilk kurulduğu günden beri yolsuzluklarla mücadeleye tavizsiz devam etmektedir.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Kaydedildi, tarihe kaydedildi bu açıklamanız.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Yaman hırsız da hesap verecek, merak etmeyin.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Siz de ortaksınız belli ki.

AHMET ÇAKIR (Devamla) – Görevini yapanlara da kimse ses çıkarmamaktadır, görevini yapanı alkışlıyoruz. Suç işleyenin de yasalarımızın verdiği çerçevede de… Burası birliğimiz, bütünlüğümüz adına hizmet makamlarıdır.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Çaldıklarınızın hesabını verin ya. Mardin yolsuzluktan geçilmiyor ya!

AHMET ÇAKIR (Devamla) – Dolayısıyla ben aziz Meclisimizi de saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Tamirat yapılacak benzin yok, benzin ya! Belediyenin benzinini dahi götürdünüz ya!

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Siz duymadınız galiba. Bu yolsuzluklara cevap vermediniz.

MURAT SARISAÇ (Van) – Her şeyi geçtim, sadece yediğiniz baklavaların hesabını verin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, sataşma var ama ben yine de yerimden yanıt vermek istiyorum. Baştan sona sataşma.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

29.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Malatya Milletvekili Ahmet Çakır’ın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Başkan, önce Belediyeler Kanunu’nu hatırlatmak istiyorum sayın hatibe ve iktidar grubuna: 5393 sayılı Kanun’un 47’nci maddesi “Görevleriyle ilgili bir suç nedeniyle haklarında soruşturma veya kovuşturma açılan belediye organları veya bu organların üyeleri, kesin hükme kadar İçişleri Bakanı tarafından görevden uzaklaştırılabilir.” şeklinde. Bizim belediyelerle ilgili kayyum atama kararlarının hiçbirinin belediye işleriyle bir ilgisi yok, bir kere bunu not edelim. Kanun, alenen zaten yok sayılıyor.

İkincisi, kayyum atama kararını seçim meydanlarında, 2018 seçimlerinde, başta Erdoğan olmak üzere, Soylu olmak üzere iktidar sözcüleri “Kayyum atarız, şunu yaparız.” diyerek zaten bir kampanyaya dönüştürdüler.

Sevgili Selçuk Mızraklı hakkında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanımız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sevgili Selçuk Mızraklı’ya buradan da selam göndermek istiyorum. Seçildiği gün kayyum atanması talebini Valilik illetti ya, seçildiği gün, onu kamuoyuna açıkladık. Yani, bu bir gasptır her zaman söylediğimiz gibi. Şu anda elimizde -tespihlerin, hediyelerin bini gırla, Sayın Özel anlattı- şöyle dosyalar var… Tespihin yolsuzlukla ne ilgisi var, onu açıklayın. Mustafa Yaman hırsızlık yaparken İçişleri Bakanı Süleyman Soylu neden soruşturma izni vermiyor? Neyi koruyor? Hırsızlıkta beraber miydiler? Beraber miydiniz? Siz, halkın hakkını çalarken, 83 bin liraya tespih hediye alırken ve verirken, hâlâ Kızıltepe yolları yapılmamışken, halka hizmet yapılmamışken gelip burada böyle boş yalanlarla halkı uyutamazsınız. Siz o belediyenin kaynaklarını alıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bitireceğim Başkan.

AKP iktidarı, belediyenin kaynaklarına, halkın kaynaklarına el koyuyor, hırsızlık yapıyor. Halk iradesini hırsızladığı gibi onların hakkı olan parayı da tespihle, kadayıfla, bin kişilik yemeklerle yiyor; bunu bütün Türkiye yurttaşları duysun. Bizim belediye başkanlarımız hakkında açılan tüm davalar siyasidir. Vekili olduğum Siirt Belediyesinde on dokuz aydır belediye eş başkanlarımız ev hapsinde, hâlâ savcı delil bulamadı, kayyum atadı ama ev hapsinde tutuyor, dava açamıyor. Hepsi objektif bir yargıyla bırakın yakalanmayı, kayyum atanmasını, sizin yargılanmanız gerekiyor. Evet, başta Süleyman Soylu olmak üzere izin vermediği için, Yaman hırsız olmak üzere bütün kayyumlar hakkında hırsızlık, yolsuzluk, irtikâp, rüşvet, ihaleye fesattan soruşturma açın da görelim bu samimiyetinizi. (HDP sıralarından alkışlar)

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Yüzünüz de kızarmıyor ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurunuz efendim.

30.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, dönemin başında teklif ettikleri siyasi etik yasası kabul edilseydi Mardin Büyükşehir Belediyesindeki yolsuzluk rezaletinin yaşanmayacağına ve yolsuzlukların yapıldığı Mardin Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri olan Adalar Kaymakamının AK PARTİ aday adayı olduğuna ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, burada iki hatırlatma yapacağım. Bir: Soylu, Mehmet Özhaseki, Recep Tayyip Erdoğan, Fikri Işık, İsmet Yılmaz, Veysel Eroğlu, Osman Aşkın Bak; toplam 418 bin, bir; 158 bin lira tespih, takı faturası. Bu nasıl olmazdı? Ben bunların alındığına da inanmıyorum ha, bu isimlerin buna tenezzül edeceğine; Süleyman Soylu eder de diğerleri etmez herhâlde. Ama şöyle bir şey var: Siyasi etik yasamız olsaydı… Biz teklif ettik dönemin başında, milletvekillerinin, bakanların, Cumhurbaşkanının alabilecekleri hediyelerin üst sınırını ve o hediyelerin nasıl bildirimde bulunulacağını. O yasa çıksaydı bu rezalet yaşanmazdı. O yasa çıkmayınca şimdi bu isimlerin hepsi zan altında ve böyle bir yolsuzluk cepten çıkmış. Mesele, tespih cebe girmiş mi, girmemiş mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Süleyman Bey’in cebine girdiğini canlı yayında gördük, diğerleri açıklayacak; mesele bu.

Bir de bir şey daha hatırlatayım: Ya, bu kadar yolsuzluk oluyor da o belediyede, hadi kayyum bu, bürokrasi ne yapıyor? Genel Sekreter kimmiş? Adalar Kaymakamı. TÜGVA, tahsis, 2.500 lira, sonra zabıtalara polis… O Adalar Kaymakamı bu iş ile o iş arasında, bir aradan da AK PARTİ aday adayı olmuş; tebrik ederiz, hayırlısı olsun. (CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkan…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, sataşmadan kürsüden söz istiyorum.

BAŞKAN – Kürsü sizin efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer ve Manisa Milletvekili Özgür Özel’in HDP grup önerisi üzerinde yaptıkları konuşmaları sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ kuruluşundan bugüne -tekrar ediyoruz- yolsuzluklar, yasaklar ve yoksullukla mücadeleyi siyasetinin merkezi hâline getirmiş bir partidir.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Kayyumlarınız yolsuzluktan geçilmiyor, kayyumlarınızın dosyaları var yolsuzluktan.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Şimdi hepsini siz yapıyorsunuz.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – İşte, bugün bir grup önerisi konuşuluyor ve biz asla, bu ülkede hukuksuzluğa…

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – “3Y”yi siz yapıyorsunuz.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – …yanlışa ve vatandaşlarımızın hakkına hukukuna tecavüz eden hiçbir kamu görevlisini savunmadık.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Mustafa Yaman bu paraları nerede yedi ya!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Bunun da yargısal ve disiplin süreçlerinden korunmasına müsaade etmeyiz.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Mustafa Yaman’ı görevden alın, savcılık izni verin, soruşturma izni verin.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Bakınız, şu anda 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun çerçevesinde ilgili kayyum hakkında soruşturmalar devam etmektedir.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Neden tutuklanmıyor, neden tutuklanmıyor?

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Biraz önce buradan diğer hatiplerin de ifade ettiği bütün iddialar, bütün hukuksuzluklar, yanlışlar ve yine Sayıştayın tespit ettiği bütün bilgi ve belgeler 4483 sayılı soruşturma bağlamında takibi devam eden süreçlerdir.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Mustafa Yaman neden tutuklanmıyor?

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Şimdi, böyle bir soruşturma süreci tamamlanmadan üzerinin kapatılması, dosya tekemmül etmeden böyle bir yargısal süreci başlatmak elbette mümkün değil.

MURAT SARISAÇ (Van) – Aynısı kayyum atanan belediye başkanları için geçerli değil mi?

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Önce süreç tamamlanır, bütün tespitler yapılır ve haksızlık, hukuksuzluk, milletimizin hakkına, hukukuna tecavüz eden….

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – “Çifte hukuk” derler buna.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Hukuk size var, bize yok mu ya!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – …ne kadar iş ve eylem varsa tespit edildikten sonra bu çalışmalar yine yargının huzuruna çıkartılır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tespih etmişler, tespih.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Tespihler nerede?

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Tespihler…

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – “Tespit” değil “tespih”.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Tespih var ortada, tespih ya!

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – Özetle ifade ediyorum: İlgili Mustafa Yaman hakkında hem 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun çerçevesinde…

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Yolsuzluğa batmışsınız, batmışsınız.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) – …hem de kendi kurumundaki disiplin soruşması devam etmektedir. Her iki soruşturmanın da AK PARTİ Grubu olarak takipçisiyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Mustafa Yaman’ı tutuklayın, Mustafa Yaman’ı tutuklayın.

CAHİT ÖZKAN (Devamla) - AK PARTİ Grubuna yapılan haksız iftiraları da reddediyoruz, iade ediyoruz, özür dilemeye davet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Ne özrü ya?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Soruşturma devam ediyor.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Tespih nerede, tespih? Tespihi tespit edemeyen neyi tespit edecek?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Onun hesabını nasıl olsa soracağız, hiç merak etmeyin. Nasıl sorulduğunu göstereceğiz, hesap soramayanlara da örnek olacak.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Ne zaman?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Başkanım, sataşmadan…

BAŞKAN – Sataşma yok Sayın Beştaş, sataşma yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sataşma var Başkanım.

BAŞKAN – Var mı yeni bir şey Sayın Başkan?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Yeni bir şey söyleyeceğim.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu ne pişkinlik ya, gerçekten bu ne pişkinlik?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, lütfen... Meclisin mehabetine uygun konuşsun. Ne demek “Pişkinlik?” Sen hakaret ediyorsun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Elimizde yüzlerce fatura var, yüzlerce yolsuzluk dosyası var, çıkıp bize “Özür dileyin.” diyor. 48 belediyeye kayyum atamış, 48 belediyede halk iradesini çalmış, belediye başkanlarımızı tutuklamış, çıkmış “Özür dileyin.” diyor. Böyle bir pişkinlik, böyle bir yüzsüzlük olamaz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Başka bir şey söylüyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Şimdi, 2018 yılında Sayıştay raporlarında 13 belediyeye dair -3 tanesi büyükşehir belediyesi- 196 tane usulsüzlük tespit edilmiş. Ben anlatsam saatler lazım. Ya, Mustafa Yaman hırsızı mezarlığı bile imara açtı ya, mezarlığı imara açtı, var mı ötesi? Şimdi, çok güzel bir şey söyledi, o bölümüne katılıyorum, diyor ki: “Önce tespit edilecek, araştırılacak, deliller sonra…”

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bitti, bitiyor merak etme, o işin garantisi biziz, takip edeceğiz, hesabını soracağız, adam sallandırmak nasılmış göstereceğiz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ha, kayyum atarken delil araştırılmıyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - …kayyum atarken 1 Nisanda Ahmet Türk ve Selçuk Mızraklı için yazı yazılıyor ama Mustafa Yaman'a soruşturma izni için delil aranıyor, öyle mi?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Evet “hesap sormak” denir buna.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayıştay raporlarından ve resmî faturalardan daha büyük delil mi olur? Süleyman Soylu eğer Mustafa Yaman'ı ve hırsızları korumuyorsa, bugün alsın görevden ve tutuklansın. Bundan büyük suç mu var?

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi için…

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Tespih nerede, tespih?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, şu anda, Süleyman Soylu Bakanımız, diğer herhangi bir bakanımız, herhangi bir kamu görevlisi, AK PARTİ teşkilatı, asla ve asla yanlış yapanı, haksızlık yapanı koruma durumunda değildir. (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Tövbe! Haşa!

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Koruyorsunuz, koruyorsunuz ya; Mustafa Yaman tutuklansın, inanalım size ya.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Müsaade edin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Koruyorsunuz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hayır, bunun hesabı soruluyor.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Çaldıkları paraları verip, tahliye oluyorlar ya.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Ve hatta büyükelçi yapıyorlar.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Şu anda, benim biraz önce kürsüden verdiğim bilgi, 4483 sayılı Yasa’ya dayanan ve yine kendi kurumun disiplin soruşturma süreci Bakanlıktan alınan bilgidir, Bakanlığın takibinde olunan soruşturma süreçleridir. Bu anlamda hesap sorulmaya devam edecektir, biz de bunun garantisini milletimize bugüne kadar nasıl vermişsek, yine veriyoruz.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Tespih nerede? Tespihler nerede, tespihler?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, DEDAŞ Bölge Müdürü bile söz konusu yolsuzluklardan tutuklandı. Sayıştay raporlarında yarım katrilyon paranın -yolsuzluk konusunda- hayalî ihaleyle ele geçirildiği ifadeleri var. Dedim ya, bu konuda elimizde şöyle dosyalar var. Yani, yolsuzluk… Bırakın delil aramayı…

BAŞKAN – Tutanaklara geçmiştir efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, çok hayati bir konu; izninizle, bu kayıtlara geçsin ve Türkiye halkı bu gerçekleri görsün. Kayyım demek Mustafa Yamanlara hırsızlık yapması için yol açmaktır.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bir gramını bile kaçırtmadan hepsini tespit edip, hesabını soracağız. Merak etmeyin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kayyım demek belediye başkanlarını haksız yere tutuklamaktır.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hepsinin hesabını…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kayyım demek Kürt halkının iradesini gasbetmektir.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kim miskal miktarı bir hata, yanlış yaparsa…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bunun hesabını versinler. Mustafa Yaman’ın müdürleri tutuklanıyor da, kendisi neden tutuklanmıyor?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - …suç işlerse, bir hatanın içerisinde olursa hesabını hukuk nezdinde…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hukuk falan yok burada. Burada hukuk yok.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İdari kararlar nezdinde hesabını sorduk, sormaya da devam edeceğiz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hiçbir hesap sorulmuyor ve hepsinin sırtı sıvazlanıyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu hataları yapanları milletimizin huzuruna çıkartıp…

BAŞKAN – İzninizle oylamaya geçiyoruz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - …yargılayacağız; bunun da teminatını veriyoruz. Hiç kimse hukuktan kaçamaz.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Mardin Büyükşehir Belediyesindeki kayyum yolsuzluklarının araştırılması amacıyla 18/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Kasım 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – “Evet” deyin, bu araştırma önergesine “evet” deyin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Tamam “evet” deyin. “Evet” desinler araştırıyorlarsa.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hukuku ve Anayasa’yı, yargıyı yok saymaya çalışanlar, arkasından dolanmaya çalışanlar, bunun daim olacağını zannediyorlar; buna müsaade etmeyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – “Hayır” dediniz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hukuka herkes saygı duyacak, hukuk önünde hesabını verecek. Bak, göreceksiniz.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Tespih nerede?

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Ya “evet” deseydiniz, madem cesaretiniz vardı “evet” deseydiniz.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Öyle, hata yapanların üstü nasıl örtülüyor, nasıl hesap soruluyor, biz göstereceğiz. Hesabın üstünü örtenlerin kimler olduğunu çok iyi biliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şu anda Cahit Özkan’ın konuşması tamamen tutanaklar içindir ama kayyumların hırsızlığını saklayamıyorlar. “Soruşturacağız.” diyerek aslında bir realiteyi kabul ediyorlar. Bu, hırsızlık yapılmış demektir ama “Biz soruşturamıyoruz.” demektir.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sorumluların üstünü örtenler kimler, hesap soranlar kimler; tarih gösterdi ve tarih bunları göstermeye devam edecek.

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Daha çok bağırarak üstünü kapatamayacaksınız!

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Grup Başkan Vekilinin hâli bu.

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Üstünü kapatamayacaksınız çok bağırarak!

BAŞKAN – Devam mı edelim, ara mı verelim sayın milletvekilleri? (“Devam” sesleri)

BAŞKAN – Peki, o zaman izninizle devam edelim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, Kapadokya Alan Başkanlığı sınırları içerisinde bulunan turizm işletmeleri ile yerel esnafın sorunlarının tespit edilerek bu sorunların çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/3805) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Kasım 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

18/11/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 18/11/2021 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                         Özgür Özel

                                                                                           Manisa

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, Kapadokya Alan Başkanlığı sınırları içerisinde bulunan turizm işletmeleri ile yerel esnafın sorunlarının tespit edilerek bu sorunların çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/3805) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin Genel Kurulun 18/11/2021 Perşembe günlü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Nevşehir Milletvekili Sayın Faruk Sarıaslan.

Buyurunuz Sayın Sarıaslan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Nevşehir’imizin Kapadokya bölgesinin sorunlarını dile getirmek üzere söz almış bulunmaktayım.

Milletvekili seçileli üç yılı aşkın bir süre geçti. Nevşehir’in sorunlarını bu kürsüden defalarca dile getirdiğim hâlde hiçbir sorununa çözüm getirmediniz. Haksızlık yapmış olmayayım, Kozaklı ilçemizin hastane sorununu dile getirmiştim, üç yıl sonra temelini attınız, 1 kat çıktınız, bakalım ne zaman bitireceksiniz; bu işin takipçisi olacağım.

Kozaklı-Kanlıca arasında 7 kilometrelik yolun 4 kilometresini yaptınız ama yaptığınız yol altı ay sonra bozuldu, eskisinden daha kötü oldu. İl Genel Meclisi Başkanını defalarca uyarmama rağmen aklınca beni oyalamaya çalıştı. “Müteahhidin teminatı var, merak etmeyin Vekilim.” derken öğrendim ki teminatın tamamı 60 bin TL, oysaki yolun yapımı için müteahhide ödenen 800 bin TL. İl Genel Meclisinden pis kokular geliyor, takip ediyorum, gerekeni yapacağımdan kimsenin kuşkusu olmasın. Sayın Valimize bu durumu ilettim, kendisi de bizzat giderek yerinde incelemelerde bulundu, bozuk yolun yapımını teslim alan İl Genel Meclisi yetkilileri hakkında soruşturma açılması, müteahhit hakkında da savcılığa suç duyurusunda bulunma talimatı verdi. Sayın Valimize buradan teşekkür ediyorum. 4 kilometrelik yolu dahi yapmayı beceremeyen AKP zihniyetine -en hafif deyimiyle- yazıklar olsun diyorum.

Avanos'un Kızılırmak üzerinde bulunan tarihî köprüsünün acilen genişletilmesi gerekmektedir. Turistik bir bölge olan Avanos’umuzda köprüden geçmek için kuyruklar oluşmakta, trafik tıkanmakta. Her altı ayda bir sorduğumda “Proje tamam ama ödenek yok.” denilmekte. Her seçim döneminde “Hacıbektaş, Derinkuyu ve Acıgöl ilçemize doğal gaz getirileceği” vaadinde bulundunuz ama seçim sonrasında bunları unutup gittiniz. Derinkuyu’yla Nevşehir'in birçok yerinde tarım ürünlerinin sulama ihtiyacı derin kuyulardan yapılmakta, bu da elektrik parası olarak yüklü miktarda ödemelere neden olmaktadır. Çiftçilerimizi bu zor durumdan kurtarmak için acilen güneş enerjisi sistemine geçilmesi gerekmektedir.

Nevşehir, patates üretim merkezi olmasına rağmen bir cips fabrikası dahi kurmadınız; bırakın fabrika kurmayı, şimdiye kadar Nevşehir'e bir çivi dahi çakmadınız. Siz, vatandaşı aldatmaktan usanmadınız ama vatandaş aldatılmaktan artık usandı. Nevşehir merkezdeki sanayi bölgesinde ve Acıgöl Organize Sanayi Bölgesi'nde doğal gaz yok. “Her ilçeye doğal gaz götürdük.” diye övünen iktidarınız, nasıl oluyor da bir ilin sanayisine doğal gaz götürememe acziyetine düşüyor? Doğal gazın olmamasından dolayı yatırım yapılamıyor. Dışarıdan fabrika kurmak için talepler var, Acıgöl civarı müsait ama doğal gaz olmadığını öğrenince yatırım yapmaktan vazgeçiyorlar. İşsizliğin artarak devam ettiği ülkemizde Nevşehir'e yatırım olarak bir çivi dahi çakmıyorsunuz. Sanayicilerimizin önünü açın, doğal gazı getirin de onlar da yatırım yapsın; yatırım genişlesin, istihdam sağlansın.

Her seçim döneminde Nevşehir’e hızlı tren vaadinde bulunuyorsunuz ama unutuyorsunuz. Ortada proje dahi yok. Seçim yaklaşıyor, buradan hatırlatayım, artık yalan söylemeyin.

Nevşehir merkezinde acilen çevre yoluna ihtiyaç var. Ne zaman yapacaksanız? Neden yapmıyorsunuz? Nevşehir-Aksaray arası 60 kilometrelik yol her yıl yapılır, bozulur; mıcır dökersiniz, camlar patlar, “Sıcak asfalt yapacağız.” dersiniz, her sene “Neden yapmıyorsunuz?” diye sorduğumuzda “Ödenek yok.” diye cevap verirsiniz.

Nevşehir ne yaptı size de hâlâ buraya bir yatırım yapmıyorsunuz? Oysaki Nevşehir halkı size dolu dolu oylar veriyor, her zaman yüzde 60’ın, 70’in üzerinde oy veriyor ama unutmayın son döneminize geldiniz, Nevşehir halkından gerekli dersi alacaksınız, sonunda da “Dersimi Aldım da ediyor” türküsünü söyleye söyleye iktidardan gideceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

Nevşehir ve İç Anadolu’da topraklar yağmursuzluktan kuruyor. Acilen kapalı sistem sulamaya ihtiyaç var. Yamula Barajı’nda sular toplandı. Bu toplanan suları kapalı sistem sulama kanallarıyla toprakla buluşturmak gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK SARIASLAN (Devamla) – İki dakikanızı rica edeceğim Başkanım.

BAŞKAN – Bir dakikayı verelim, ondan sonra bakarız efendim.

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Tamam, peki.

Her seçim döneminde bu vaatlerle geliyorsunuz ama unutuyorsunuz. Eğer bu sulama projesini yaparsanız, Kozaklı, Avanos, Gülşehir ve Kırşehir’de tarımda verimlilik en az 3 kat artar.

Nevşehir’de gençlerimizin uyuşturucu bağımlılığı hızlı bir şekilde artmaktadır. Bu konunun acilen çözüme kavuşturulması gerekir. Emniyet Müdürünün çabaları ve polisiye tedbirlerle bu sorun tek başına çözülemiyor.

Sayın milletvekilleri, biraz önce belediyelere kayyum atanması, belediye başkanlarının görevlerinden alınmasıyla ilgili bir tartışma oldu. Şimdi ben size bir belge gösteriyorum burada, cam işleme atölyesi ekipmanları alım teslimiyle ilgili ihale şartnamesi. Bu ihale şartnamesi adrese teslim ihale şartnamesi.

Değerli milletvekilleri, Murano Adası diye bir ada duydunuz mu, Murano Adası?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Ben duymamıştım, duyanın da olduğunu sanmıyorum. Bu ihalenin şartnamesini…

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Ben Man Adası’nı da bilmiyordum, bunlardan öğrendim.

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Tabii tabii, onlardan yeni şeyler öğreniyoruz.

BAŞKAN – Sayın Sarıaslan...

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Bir dakika daha rica edebilir miyim? Bir dakika daha rica edeyim.

BAŞKAN – Lütfen buyurunuz efendim.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Adalarla ilgili çok şey öğreniyoruz, adaları öğreniyoruz.

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Bu şartnamedeki…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Adaları seviyorlar!

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Diyor ki bu şartnamede -uzun zaman yok, saymayayım- “Alınacak malzeme Murano Adası’ndan ithal edilmiş olmalıdır.” Bu belgeyi Grup Başkan Vekiline sunacağım şimdi.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Bana ver, bana, getir bana ver.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Ne kadar ayıp ya!

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Buradan göndereyim sana. Vereyim, vereyim, çok bende.

BAŞKAN – Sayın Sarıaslan, siz Genel Kurula hitap edin.

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Usulde yokmuş, göndereyim ben sana.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, verebilirsin, usulde bu var. Ver, ver belki çekerler.

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Buyur.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Al çekti, harika fotoğraf!

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Murano Adası’ndan alacaksınız. Şimdi bana bunu bir iş adamı arkadaşımız göndermiş, bir yazı yazmış. Zaman yok... “AK PARTİ’liyim.” diyor bu iş adamı. Belediye Başkanına açtım… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Sayın Vekilim, dinlerseniz çok önemli, rica ediyorum. Size de verir üç dakika.

Nevşehir Belediye Başkanına telefon açtım, dedim ki: “Başkanım, ben avukatım, hukukçuyum, milletvekilinden önce vatanseverim, milliyetçiyim. Öyle laf olarak değil.” Böyle dedim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Bir dakika daha verin Başkanım, bir dakika daha ne olur.

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Başkanım, bir dakika rica ediyorum, tutanaklara geçsin.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Çok güzel konuşuyor vallahi, bir dakika daha Başkanım…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Bir dakika daha.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Kırmayın, vallahi hepimiz merakla dinliyoruz.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Aradım Belediye Başkanını, dedim ki: “Sizi bir hukukçu kimliğimle arıyorum, milletvekilliğimin dışında. Böyle bir şartname nasıl hazırlarsınız; utanmıyor musunuz, sıkılmıyor musunuz!” “Vekilim, benim haberim yok, derhâl getirtiyorum.” dedi. On beş dakika sonra beni aradı, “Çok özür diliyorum, benim haberim olmadan böyle bir şartname hazırlanmış.” dedi. “Peki, bu şartnameyi hazırlayanlar hakkında bir soruşturma açacak mısın?” dedim. “Derhâl gerekeni yapacağım.” dedi. İnanın, soruşturma açsaydı bu kürsüye gelip bunu söylemeyecektim. Çok utanılacak bir durum, yüz kızartıcı bir durum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Milliyetçilik, muhafazakârlık lafla olmaz, eylemle olur. Bu iş adamının yazdığı yazıyı da size vereceğim Sayın Milletvekili. “Utandım.” diyor, “AK PARTİ’li olarak utandım.” diyor. Bunun hesabını, unutmayın, mutlaka ama mutlaka soracağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Zaman yakın; bu millet size haddinizi de bildirecek, hesabını da soracak.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.

Buyurunuz Sayın Erel. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugünkü Kapadokya bölgesi; Nevşehir, Aksaray, Niğde, Kayseri ve Kırşehir illerinin kapladığı alandır. Dar bir alan olarak da Kayalık Kapadokya bölgesi, Uçhisar, Ürgüp, Avanos, Göreme, Derinkuyu, Kaymaklı, Aksaray, Ihlara ve çevresinden oluşmaktadır. Kapadokya bölgesi, kültür turizmi yapan doğa harikası bir bölgedir. Gelen konukların yüzde 70’i kültür seviyesi ve gelir seviyesi olarak çok üst seviyede insanlardan oluşmaktadır. Böyle bir kesime ve potansiyele Türk sanatından ve kültüründen faaliyetler sunulmamakta ve dönemsel yapılan bir faaliyet takvimine bağlanmadığından, tanıtımı yapılmadığından çok fazla bir kesime ulaşmakta sıkıntı çekilmektedir. Bu tür faaliyetler festivaller havasında belediyeler tarafından yapılmakta ancak uluslararası nitelik kazanmamaktadır. Tıpkı Antalya Aspendos’ta olduğu gibi sanatsal faaliyetler için zemin, mekân ve tarihleri sabitlenecek organizasyonlar yapılmalıdır.

Kapadokya bölgesinin en büyük özelliği kendisine has taş mimarisi, görsel cazibesi ki doğanın kendisi bile bu taşları işleyerek peribacalarını oluşturmuştur. Çevresiyle uyum göstermeyen tesisler bölge turizmine katkı sağlamak yerine, görsel çirkinliklere yol açmaktadır. Üstelik yerel yönetimlerce meskenlerin bulunduğu bölgeye ve dokuya uygun olmayan çok çirkin yapılaşmaların da önü açılmaktadır. Kapadokya bölgesi içinde özellikle ören yerlerinin olduğu, konaklamanın fazla olduğu bölge ve beldelerde tüm meskenler ve tesisler bölge taşıyla yapılmalıdır. Önceden yapılmışlar ise bu taşlarla doğaya ve bölgeye uyumlu hâle getirilmelidir.

Genel olarak sorunlara baktığımızda, konaklama yerlerinin çok olduğu hâlde konaklama gün sayısının az olması. Bunun önüne geçmek için de kongre turizmi, sağlık turizmi gibi etkinliklerin bu bölgede yapılması gerekmektedir. Kültür, sanat tanıtımının eksikliği… Misafirlerin Kapadokya’ya geliş sebeplerinden en önemlisi burada icra edilen sanattır. Halkın hem geçim kaynağı olmuş hem de kültürel bir değer olan sanatın yeterli, gerekli şekilde tanıtılmaması sıkıntıya yol açmaktadır. Ara yolların bozuk olması kalabalık zamanlarda çevreye sıkıntı vermekte, yine yaz aylarında çok kalabalık olmasından dolayı açık alanlarda tuvalet bulunmaması diğer bir sıkıntıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

AYHAN EREL (Devamla) – Yine, gezi haritasının güncellenmemesi, haritaların eski yollara göre düzenlenmiş olması yoğunluğu belli yerlere çekmekte ve bu da sıkıntılara sebep olmaktadır.

Yine, vadi girişleri ücretli. Mesela Ihlara’da bir kişiden 55 lira alınmaktadır, 4 kişilik bir aile 4 kere bir ören yerine girmiş olsa yaklaşık 800-900 lira sadece buraya giriş ücreti ödemektedir ki günümüz şartlarında bu bedel oldukça yüksektir.

İşin acı tarafı da buradan elde edilen para maalesef bölgeye harcanmamakta, Kültür ve Turizm Bakanlığının kendi bütçesine aktarılmaktadır. Bu yörede yaşayan insanlar “Buradan kazandığınız parayı bu bölgeye ayırın.” demektedir. Gerçi Nevşehir’de Kapadokya alan yönetimi yapıldı, umarız ki bu para burada harcanır.

Biz Aksaraylılar olarak da Ihlara alan yönetiminin bir an önce faaliyete geçmesini talep ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Murat Çepni.

Buyurunuz Sayın Çepni. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Genel Kurul ve değerli halkımız, Kapadokya 1985 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne -5 kritere uyarak- kabul edilmiş. Kapadokya, son derece korunması gereken bir alan. Peribacaları oluşumları, şarap mahzenleri, muhteşem vadileri, volkanik yapıda elde edilen yumuşak, kolayca işlenebilen taşlar. Velhasıl bölge, son derece hassas ve korunmaya ihtiyacı olan bir alan. Yani Kapadokya söz konusu olduğunda burayı nasıl koruyacağımızı özel olarak tartışmamız lazım.

Şimdi, İç Anadolu Çevre Platformu (İÇAÇEP) “Kapadokya’nın kayaları, altından daha değerlidir.” diye açıklama yapıyor, uyarı yapıyor. Yine, burada, karşımıza Kanadalı maden şirketleri geliyor. Bu Kanadalı altın madeni şirketinin Kapadokya’da maden projesi var fakat daha sonrasında, halkın tepkisi sonucunda “rezerv düşük” diyerek projeden vazgeçiyor. Aslında halkın tepkisi sonucunda buradan bu şirket çekilmek zorunda kalıyor. Ancak yine burada altın madeni projeleri var. Burada da karşımıza yine -herkesin çok iyi bildiği- Koza Madencilik çıkıyor. Bunun dışında da yine bu alan 1.300 hektarlık bir ruhsat sahasına sahip yani burası da diğer şehirlerde olduğu gibi bir maden sahasına dönüştürülmüş bir bölge.

Yine, burada çalışmakta olan taş ocakları var, yine bims ocakları var. Ayrıca jeotermal sondaj ruhsatlarıyla tüm bölge delik deşik edilmiş durumda. Burası toprak fakiri bir coğrafya, verimli tarım arazilerine GES santralleri kuruluyor. Yine yanlış ürün teşvikleri nedeniyle de su kaynakları ve kuyuları hızla kuruyor Kapadokya’nın. Yine HES’ler burada da karşımıza çıkıyor ve bu HES’ler, yapılan yaygınca HES’ler Kızılırmak’ın akış rejimini bozuyor, değiştiriyor ve balık çeşitliliğini son derece zayıflatıyor. Yine Kapadokya dediğimizde aklımıza ne geliyor? Peribacalarının arasına dikilen 4 katlı beton yığını geliyor ve sonradan tepkilerle burası, bu inşaat durduruluyor. Fakat, yine burada bu bina dâhil olmak üzere 378 tane binanın yıkım kararı var fakat bu bölgede yine kaçak yapılaşma sürüyor.

Evet, buradan Kapadokya’yla ilgili yapacağımız çağrı şudur: Kapadokya, Hasankeyf olmasın ve burada vahşi bir turizme… Kapadokya gibi uluslararası anlamda çok korunması gereken bir alan korunmalıdır ve bu konuda AKP beton ekonomisine burası heba edilmemelidir diyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Nevşehir Milletvekili Sayın Mustafa Açıkgöz.

Buyurunuz Sayın Açıkgöz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Sayın Başkanım, çok Kıymetli Divan, değerli milletvekili arkadaşlarım ve aziz milletim; hepinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum, hürmet ediyorum efendim.

Tabii, aslında Kapadokya’yla ilgili güzel bir konuşma hazırlamıştık yani gerçekten dünyada eşi benzeri olmayan doğal güzellikleriyle, kültürüyle, balonuyla, sıcak hava balonlarıyla, açık hava müzesiyle, peribacasıyla…

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Ihlara Vadisi’yle

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Devamla) – …Ihlara’sıyla, her şeyiyle -tabii, yetmiyor, daha bitmedi- Kozaklı’sıyla, Gülşehir’iyle, Avanos’uyla, Ürgüp’üyle, Derinkuyu’suyla, Acıgöl’üyle ve dünyanın çok ihtiyacı olduğu sevgi ve barış timsali Hacı Bektaş Pir hazretlerinin memleketi, Hacı Bektaş Veli hazretleri ile Kapadokya’nın merkezi, Kapadokya’nın başkenti Nevşehir’den bahsedecektik ama tabii, sayın vekilimiz konuyu biraz daha başka yere çekti. Aslında çok üzüldüm, şöyle üzüldüm: Sayın vekilimiz, tabii, Nevşehir’e biraz uzak kendisi, yıllarca dışarıda oldu, Nevşehir’in havasından suyundan, toprağından taşından bihaber olduğu için… En basiti 2 tane cips fabrikası var. Tavsiye ediyorum, biri Gülşehir’de, biri Acıgöl’de, onları gezebilir. Hem parmak cips hem de dondurulmuş parmak…

Diğer taraftan, Avanos Köprüsü’yle ilgili, geçen dönemki CHP Belediye Başkanının tavır ve davranışlarını kendisi aslında daha da iyi biliyordur, niye yapılmadığını, onu görebiliriz.

Tabii, Nevşehir-Aksaray sıcak asfaltıyla ilgili çok mücadele edildiğini ve yapılmaya başlandığını da biliyoruz.

“Kozaklı Hastanesi” dedi. Kozaklı Hastanesi sürekli planımızda ama yine belediye başkanlarının tutumundan dolayı gündemimize yeni girebildi ve yapıyoruz.

Bahsettiği yol… Tabii aslında Nevşehir’in köylerini gezmediği için yer altındaki, yer üstündeki parke taşıyla, suyuyla, her şeyiyle tamamladığımız, ayrım etmediğimiz bir köy. Bahsettiği yüz yoldan bir tanesi de müteahhidin hatasından kaynaklanan bir yol. Sadece belki yüz tane yol yapmışızdır, 100 kilometre yol yapmışızdır, bir tanesinin müteahhit kaynaklı bir problemini gündeme taşıyor. Bu konuda da Sayın Valimiz ve İçişleri Bakanlığımız… Geldi müfettişler ve kusurlular kimse onlar cezalandırılacak ve burada bir kasıt olmadığı ortaya çıktı. Dolayısıyla özellikle de Boğaz’da yerimiz olmadığını, sanayide, Acıgöl’de ikinci ve üçüncü etabı açacağımızı, doğal gaz konusunda da 2023’ten önce özellikle Derinkuyu’muzun da müjdesini verdiğimizi, Boğaz’ın müjdesini verdiğimizi, Acıgöl’ün müjdesini verdiğimizi takip etmiyor Sayın Vekilimiz.

Tabii üzüldük, böyle bir konuşmayı dinlemeye de üzüldük. Tekrar söylüyorum, Sayın Vekilimiz, özellikle şunu söylemek istiyorum: Özel İdaremiz son yıllardaki en başarılı, en aktif dönemini yaşıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Hatip.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Devamla) – Sayın Başkanım, üç, dört, beş, altı; Allah ne verdiyse…

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Devamla) – Şimdi, Belediye Başkanımızla ilgili de verdiği şartname gerçekten sehven yapılmış ve hatta Belediye Başkanımız telefon etmiş ama maalesef, kendisi burada liderinin tavrını takınarak, yine yalan söyleyerek soruşturma açılmayacağını, teşekkür ettiğini… Biraz önce konuştum, Belediye Başkanım da teşekkür ettiğini, sehven yapıldığını, ilgili hakkında soruşturma başlatıldığını ama yeni bir atölye açılırken malzeme ürünlerinin yanlışlıkla, sehven yazıldığından bahsetti ve ihale yapılmadı.

Bir de şunu söyleyeceğim: Nevşehir Belediyemizin -açık ihaleyle- her ihalesine 26-27 tane firma başvuruyor. Şeffaf olmayan, güvenilir olmayan bir belediyeye bu kadar firma başvurmaz. Müfterinin bir tane olayı da burada getirip konuşması bizi çok üzdü. Ben size Kapadokya’nın güzelliklerini anlatacaktım, Kapadokya’nın devasa işlerini anlatacaktım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Devamla) – Aslında Kapadokya’nın daha yürüdüğünü, emeklediğini, daha çok büyük işlerimizin olduğunu, Kapadokya’nın da aslında Türk ekonomisinin ve Türk turizminin lokomotifi olduğunu, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Alan Başkanı ile Nevşehirli hemşehrilerimizle beraber Allah’ın izniyle dünyanın en güzel yerini, Kapadokya’yı daha da büyütüp genişleteceğimizi burada duyuracaktık ama… Herkesi davet ediyoruz, defaaten söyledik, bir daha söylüyoruz, bütün vekillerimizi davet ediyoruz, Kapadokya’ya herkesi bekliyoruz.

Sayın Vekilimi de tekrar görüştüreceğiz. İnşallah burada konuları… Şehre uzak, şehirden çok beri olduğunu, şehirde dolaşmadığını ve köyleri dolaşmadığını bildiği için bu konuda geliyor.

Ben son bir söz söylemek istiyorum. Tabii, aslında birçok konu vardı ama hepsi kaldı. Son bir söz; zalimi ve zulmedeni affetmek, helalleşmek hem mazluma hem de mağdura büyük bir ihanettir ve haksızlıktır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Başkanım “Sen oralara, Nevşehir’e gitmiyorsun, Nevşehir’i tanımıyorsun.” dedi.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Bu, benim kendi görüşüm.

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – 69’a göre arkadaşa bir cevap vereyim.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, Nevşehir Milletvekili Mustafa Açıkgöz’ün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Değerli milletvekili arkadaşlarım; bir milletvekili arkadaşımla, aynı yöreden milletvekili arkadaşımla tartışmayı sevmem ama yarın, randevu veriyorum, mertsen, yarın öğleden sonra Nevşehir’i köy köy beraber dolaşalım. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Dolaşalım, tamam.

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Hangimiz köylere gidiyoruz, hangimiz köylere gitmiyoruz, hep beraber görelim.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Bir yaz boyunca köydeydim.

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Şimdi, bakın, ben size bir şey okuyacağım. Bunu bana gönderen iş adamının -ismini vermeyeyim, adama çökersiniz- bir yazısını okuyorum size: “Belediye yetkilileriyle görüştüm, hepsi ‘Haklısınız ama yukarıdan geldi, yapacak bir şey yok.’ dediler.” diyor.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Ya, yalan, vallaha yalan!

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Bu iş adamının adı var, adresi var, T.C. kimlik numarası var.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Ya, Sayın Başkanım, bu konu…

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Şimdi, bana diyor ki: “Sen Nevşehir’e gitmedin, Nevşehir’i bilmiyorsun.” Nevşehir halkı biliyor. 60 kilometrelik bir yol var Aksaray ile Nevşehir arasında, mübalağa etmiyorum -87’den beri ben Nevşehir’de politika yapıyorum, milletvekili adayıyım 87’den beri- her sene yapılır, bozulur; her sene yapılır, bozulur.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Başladığını görmedin mi?

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Nevşehir’de artık “mış” “miş” politikası yok, “Yapacağız...” Üç ay önce, altı ay önce burada konuştum “Doğal gazı getireceğiz.” dediniz, yok. “Yolu yapacağız.” dediniz, yok.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Her şeyden bihabersin, yol başladı, haberin yok.

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Haberim var.

“2,5 kilometreyle ilgili ödenek verildi.” dedi, Vali söyledi, Vali 2,5 kilometreyle ilgili.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Ne alakası var?

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Geriye kalanın nerede ödeneği, gösterin bana.

Bak, bir şey daha söyleyeyim, yarın konuşacağım turizmde: Siz, Kapadokya alanının genişliği ile Çanakkale alanının genişliğini kıyaslayın –oraya yapılmasın demiyorum- Çanakkale alanına 200 küsur milyon lira bütçeden ayrılan para var, Kapadokya’ya ayrılan 35 milyon! Yani neredeyse onda 1’i kadar.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Altıda 1’i.

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Alan olarak da Kapadokya alan bölgesi, Çanakkale’nin 10 katı büyüklüğünde. Nevşehir halkı ne yapsın ya size? “Oy” diyorsunuz, oy veriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK SARIASLAN (Devamla) – “Milletvekili” diyorsunuz, milletvekili veriyor. Artık bitti o devir. Bundan sonra, muhalefet milletvekili var, Cumhuriyet Halk Partisi var.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yarın 14.30’da buluşun, gidin ya beraber.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurunuz yerinizden Sayın Açıkgöz.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- Nevşehir Milletvekili Mustafa Açıkgöz’ün, Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Sayın Başkanım, Sayın Vekilimin davetine icabet etmek istiyorum ve beraber gezelim. Kendi kaç köy gezdi, kaç yere gitti? Kozaklı’dan başka bir yere gidemez, gitmemiştir zaten. (CHP sıralarından gürültüler)

Bir de gerçekten, bihaber Nevşehir’den. Yol başladı yani bahsettiği yol başladı, hastane yapılıyor, doğal gaz, söylediğim gibi, geliyor ama kendisi… Tamam, beraber çalışalım, alan başkanlığımızı büyütelim, onları yapalım. Ama burada haksızca, yalana sarılarak bir şehri küçük düşürmek gerçekten yakışmıyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yarın gidin beraber.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Gerçekten, Belediye Başkanına gidip konuyu anlattık. İş adamı… Yani böyle bir üslup olabilir mi? Belediye Başkanını aramışlar, belediyeden, üstten talimat geliyormuş! Her şey yalan, her şeyiniz yalan, her şeyiniz yalan arkadaşlar ya.

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Başkanım, “yalan” diyor, “yalan”a cevap vereceğim.

BAŞKAN – Yerinizden efendim, yerinizden bir dakika.

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Başkanım, “yalan” diyor…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama Sayın Başkanım, “yalan” diyor.

BAŞKAN – Yerinizden bir dakika söz vereyim, bitsin bu.

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Yahu, “yalan” diyor Başkanım, “yalan” diyor, iftira atıyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, özür dilerim de bakın, İç Tüzük 69, “Her şeyin yalan, tamamı yalan; yalancısın.” lafında kullanılmayacaksa nerede kullanılacak?

BAŞKAN – Sayın Başkan, kullandık, aynı konuyla ilgili...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – E, bir daha dedi efendim, bir daha dedi.

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Ben ona “yalan” demedim dikkat ederseniz, hiç “yalan” lafını kullanmadım, iftira atmadım. Mesela; Twitter’dan iftiralara cevap verir...

BAŞKAN – Hayır, hayır; biz aynı konudan, sataşmadan dolayı söz verdik.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, Sayın Başkanım, iyi niyetinizi suistimal ediyor.

BAŞKAN – Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Okuyayım mı biraz daha?

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Okuyun.

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – “Yalan” dedikçe okuyacağım.

BAŞKAN – Lütfen, lütfen Genel Kurula hitap edin. Bakınız Sayın Hatip...

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, Nevşehir Milletvekili Mustafa Açıkgöz’ün yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – “Minör bir Kanada firmasının modelidir.” Yerli ve millîye bak! “Ford Mondeo misali, Ford marka misali. Ford Mondeo model ise Nortel markadır. Minör Şalümo seti...”

ŞAHİN TİN (Denizli) – Türkçe yok mu?

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Sizin belediyenin yazdığı şartname; firmanın cevabı, onu okuyorum.

Yalana bak, yalana, yalana! “400’ü aşkın ev aletleri ve makine üreticisiyiz ve tek yerli üreticiyiz, yerli!” Ey yerli ve millîler! “Çin’de yapılan akıl almaz ithalat yüzünden Türkiye içinde zaten ürün satamıyoruz lakin üretimimizin yüzde 96’sını gelişmiş ülkelerin sınıfına giren ülkelere ihraç ediyoruz. Bu şartlar altında, Türkiye’de bir belediyenin, markası, menşesini belirterek hatta ülkenin hangi adasından ithal edilmesi gerektiğini yazarak bir ihale şartnamesi hazırlaması benim içimi acıtıyor.” diyor iş adamı. Sizin içinizi acıtmıyor mu AK PARTİ’li değerli kardeşlerim? (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Sayın Başkanım...

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Vicdana davet ediyorum, vicdana; akıldan vazgeçtim.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Sayın Başkanım, ihale olmamış, ihale yapılmamış, iş adamının kim olduğu belli değil.

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Suça teşebbüs, ceza hukukunda karşılığı var.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Belediye Başkanımızın açıklamasında sehven yapıldığı ortadadır. Dolayısıyla, olmamış bir konu hakkında tekrar tekrar konuşmanın manası yok.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Türkiye'yi bitirdiniz, yeter ya!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kayıtlara geçti.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) - Gerçekten bu konuyu temcit pilavı gibi sürekli anlatması da anlamsız. İhale yok, sehven yapıldığını ve şartnamenin düzeltildiğini açıkladık. Belediyemizin de bütün ihalelerinin açık yapıldığını ve firmaların başvurduğunu biliyoruz. Yani iş adamının kim olduğunu gerçekten merak ediyorum, ben de arkadaşı aramak istiyorum bana telefonunu verirse.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ya, Sayın Açıkgöz…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Buyurunuz efendim.

MUSTAFA AÇIKGÖZ (Nevşehir) – Öyle bir şeyin olmadığını da adım gibi biliyorum efendim. Herhâlde bürosunda yazdı, “iş adamı” diye de arkadaşımız bahsediyor. Böyle bir şahıs kesinlikle yok.

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Ya, yine söz hakkı doğuyor. Yine konuşuyorsun. Adres var, adres. Savcılık…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir dakika, müsaade et.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, AK PARTİ Türkiye'yi bitirdi. Zaten suçluluk telaşı içine girmişler. Yeter artık!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Nevşehir Milletvekili Mustafa Açıkgöz’ün CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, hatip meslektaşımdır, bir meslektaşımın; milletvekilidir, milletin bir vekilinin bu hâle düşmesini gerçekten istemem ama soran bütün gruplara verdi, kişinin cep telefonu var, savcılık istediği anda tanıklık yapabilecek durumda. Şöyle bir erdem gösterdi: “Belediye Başkanınıza bu ihaleden ben haber verdim.” dedi. “Belediye Başkanı önce ‘Haberim yok.’ dedi, sonra görünce, ihaleyi iptal etti.” dedi. Belediye Başkanı hayatta, 2 vekil hayatta. “Eğer soruşturma açsaydı bunu söylemeyecektim ama soruşturma açmadı.” dedi. İhbarda da yukarıdan talimat geldiği söyleniyor. Türkiye’deki bir belediye, Murano Adası’ndan ithal edilmiş şartlı, adrese teslim ihaleye kalkışıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Muhalefet vekilinin zamanında müdahalesi ve bir kamu görevlisine yakışır şekilde çıkıp da Belediye Başkanıyla ilgili itham yerine, önce kendisine “Senin bundan haberin var mı?” diyor. Böyle bir rezaletin ortaya çıkmasına yaptığı katkıdan dolayı mevkisine, makamına, yaşına, tecrübesine hürmeten teşekkür etmeniz gerekirken “Bence kendi bürosunda yazmıştır o mektubu.” gibi bir iftirayı gerçekten size yakıştıramadığımı ifade ediyorum. Bundan sonra söz bitti, takdir milletindir. (CHP sıralarından alkışlar)

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan, Kapadokya Alan Başkanlığı sınırları içerisinde bulunan turizm işletmeleri ile yerel esnafın sorunlarının tespit edilerek bu sorunların çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/3805) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Kasım 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Oylamaya geçiyoruz.

Cumhuriyet Halk Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.47

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

60’a göre söz talepleri var, onları karşılayacağım.

Sayın Cengiz Gökçel…

Sayın İrfan Kaplan…

Sayın Burcu Köksal, buyurunuz efendim.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Kısrakdere kömürünün bayilere verilmeyip el altından aracılara satıldığı iddiasına ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kömür fiyatları aldı başını, gidiyor. Bayiler Kısrakdere kömürünün ocaktan kendilerine “Yok.” denilerek verilmediğini ancak bazı yandaş tüccarlara bin liradan verildiğini ve kendilerinin bu tüccarlardan 1.700 liraya almak zorunda bırakıldığını ve Kısrakdere kömürünü 2 bin liradan aşağı satamadıklarını iddia ediyorlar. Bayiler eğer ocaktan kendilerine bin liradan kömür verilirse vatandaşa 1.300 liradan satmayı taahhüt edeceklerini söylüyorlar.

Bayilere “Kömür yok.” deyip kömürün el altından aracılara satıldığı ve bu şekilde, aracıların zenginleştiği iddiası doğru mudur? Doğru ise kara kışta geçim sıkıntısı çeken vatandaşa destek olmanız gerekirken bu şekilde yaparak niçin köstek oluyorsunuz? AKP bir kez olsun niçin vatandaşı düşünmüyor?

BAŞKAN – Sayın Filiz…

35.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Gaziantep’te yaşanan kadın cinayetlerine ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Psikopat bir cani tarafından öldürülen henüz ömrünün baharındaki Başak Cengiz’in acısını yaşarken, dün Gaziantep’te 40 yaşlarındaki genç bir kadının boğazı kesilip, bıçaklanmış kanlar içindeki cansız bedeni, boş bir arazide bulundu. İki gün önce Oğuzeli ilçemizde, on yıldır evli olan ve eşinden boşanmak isteyen bir kadın daha eşi tarafından çocuklarının gözü önünde katledildi. Allah’tan rahmet diliyorum, kederli ailelerine, annelerine sabırlar diliyorum. Canileri de şiddetle lanetliyorum.

İstanbul Sözleşmesi’nden imzanın çekilmesinden sonra cinayetlerin artması tesadüf değildir. Toplumda en büyük yara hâline gelen kadına uygulanan şiddetin hiçbir haklı tarafı yoktur, olamaz. Kadınları korumayan, savunmasız bırakan zihniyetleri de kınıyorum. Kadınların istihdamının ve girişimciliğinin artırılması, sosyal ve aile yapımızın korunması konusunda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının dikkatini çekiyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

36.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, TSK ve MİT’in Irak’ın kuzeyindeki Hakurk bölgesinde gerçekleştirdiği operasyona ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Türk Silahlı Kuvvetleri ile Millî İstihbarat Teşkilatının koordineli çalışması sonucu Irak’ın kuzeyindeki Hakurk bölgesinde tespit edilen 5 PKK’lı terörist SİHA’larımızın düzenlediği operasyonla etkisiz hâle getirildi. Etkisiz hâle getirilen teröristler arasında terör örgütü PKK’nın kurucularından “Fuat” kod adlı Ali Haydar Kaytan’da yer almaktadır. Türkiye'nin millî güvenliği açısından güçlü bir irade beyanı olan tezkereye “hayır” diyenlere şimdi sormak lazım: Tezkeremiz olmasaydı bu operasyonları nasıl gerçekleştirecektik? PKK/YPG’nin Irak’ta ve Suriye’de saklanan elebaşlarını ve teröristlerin tamamını etkisiz hâle getirene kadar operasyonlarımız sürecektir. Terör örgütünün bu önemli elebaşının etkisiz hâle getirilmesinde görev alan istihbaratçılarımız ve askerlerimizi tebrik ediyor, her birinin alınlarından öpüyorum. Bu ülkeye ihanet eden, kurşun sıkan, herhangi bir insanımıza zarar veren, hele hele vatanımızın bütünlüğüne, milletimizin birliğine, devletimizin bekasına tehdit oluşturan herkesi aynı akıbetin beklediğini hatırlatıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özer…

37.- Antalya Milletvekili Aydın Özer’in, Tarım ve Orman Bakanlığından üst düzey bürokratların rüşvet aldığına ilişkin iddialara ilişkin açıklaması

AYDIN ÖZER (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tarım ve Orman Bakanlığından üst düzey bürokratların hayvan ithalatında 120 bin dolarlık rüşvet aldığı iddialarına yanıt beklerken bir vatandaş arayıp “Benden de rüşvet aldılar.” dedi. Sadece 100 bin lira ama vatandaşım için 100 bin dolar değerinde. Hikâyesi şöyle: Vatandaşımız işsiz. Bir sendika, Orman Genel Müdürlüğüne iş başvurusu yapmasını sağlıyor. Kadrolu statüde işe alım yazısı kısa sürede çıkıyor ama sonra yine sessizlik çöküyor. Ne oldu derken “100 bin lira ver, işe başla.” haberi geliyor. Vatandaş garantili işi olsun diye borç harç parayı tamamlıyor. Islak imzalı yazışmalar, senetler derken günler geçiyor; iş olmuyor, detay çok. Konu şimdi savcılıkta.

Sayın Bakana soruyoruz: Bakanlığınızda iş sözüyle rüşvet alındığı iddiaları doğru mudur? Bakanlığınızda taban fiyat üst düzey rüşvetçiler için 100 bin dolar, alt düzey için 100 bin lira mıdır?

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kemalbay Pekgözegü…

38.- İzmir Milletvekili Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün, Hükûmetin ILO C190 Sözleşmesi’ni onaylaması gerektiğine ilişkin açıklaması

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Çalışma yaşamında şiddet ve tacize ilişkin ilk uluslararası sözleşme olan ILO C190 bu yıl yürürlüğe girdi ancak Türkiye, ILO C190’ı hâlâ onaylamış değil. Kadın örgütlerinin ve sendikaların talebi, ILO C190’ın onaylanması, yasal düzenlemelerin yapılması ve uygulanmasıdır. Pandemi, şiddetten ve tacizden arınmış bir çalışma yaşamına ihtiyacın yakıcılığını daha fazla ortaya koymaktadır. Hükûmetin, çalışma yaşamında şiddet ve tacize karşı, ILO C190 Sözleşmesi’ni onaylaması için harekete geçmesi gerekmektedir.

BAŞKAN – Sayın Tığlı…

39.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı’nın, iktidarın KOBİ’leri kurtaracak ekonomik bir paket açıklaması gerektiğine ilişkin açıklaması

NECATİ TIĞLI (Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Merkez Bankası, bugün aldığı kararla Türk lirasını yine çukura, döviz kurlarını arşa çıkarttı. Esnaf ve KOBİ’ler artık borç yükünü kaldıramıyor, işletmelerin de büyük bir kısmı bankalara borçlu, her ay binlerce iş yeri kapanıyor. Ekim ayında 2.157 kişi esnaf ve sanatkârlığı bıraktı. Aynı esnafın kapattığı iş yeri sayısı 835. KOBİ'lerin bankalara olan borcu 993 milyar lirayı aştı, bankalara kredi borcu olan KOBİ'lerin sayısı 4 milyon 311 bin kişiye ulaştı. KOBİ'lerimiz batıyor, iktidar ise bu duruma sadece seyirci kalıyor. 5’li çeteye milyarlar aktaran, vergi borçlarını silen iktidar, uyguladığı yanlış para politikalarıyla KOBİ’lerin borçlarını her geçen gün katlıyor. İktidar, bu duruma acil müdahale etmeli, ihaleler yağdırarak yandaşlarını zengin etmek yerine yüzünü küçük ve orta ölçekli işletmelerimize dönmeli ve onları kurtaracak ekonomik bir paket açıklamalıdır ya da çok ivedi şekilde erken seçim kararı almalıdır.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

40.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde büyük başarılara imza attığına ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde ekonomide, eğitimde, savunmada, enerjide, sağlıkta, terörle mücadelede büyük başarılara imza attık. Son on dokuz yılda elde ettiğimiz her başarının gerisinde çok ciddi bir emek, gayret, sabır, strateji ve alın teri vardır. Türkiye, dünyanın en önemli, dev projelerini bir bir gerçekleştiriyor. Marmaray ve Avrasya Tüneli, büyük İstanbul Havalimanı, Yavuz Sultan Selim, Osmangazi ve 1915 Çanakkale Köprüsü gibi ülkemize ve milletimize kazandırdığımız her eser ve proje için çetin mücadeleler veriyoruz. Çevre hassasiyeti konusunda hem ülkemizi hem de dünyayı yakından ilgilendiren önemli ve asrın projesi Kanal İstanbul’u da inşallah, inşa edeceğimize inanıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özen…

41.- İstanbul Milletvekili Zeynel Özen’in, Alevilere karşı nefret suçu işleyenlerin iktidar zihniyetinden cesaret aldığına ilişkin açıklaması

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Teşekkürler Başkanım.

Eski AKP Milletvekili Hüseyin Besli, Akşam gazetesindeki köşesinde Kürt Alevilere “çifte kavrulmuş yalancılar” diyerek çok net bir nefret suçu işlemiştir. Aynı iktidar zihniyetinin, sarayın eski danışmanı, bir adamı bir süre önce de “Alevilerle evlenilmez.” diye bir fetva vermişti. Bu nefret suçlarının hiçbiri için yargı kılını bile kıpırdatmadı. Böyle durumlarda söyleyene değil, söyletene bakılması gerekiyor. Alevilere karşı işlenen nefret suçlarının hep cezasız kalmasından cesaret alan bu zihniyetin sorumlusu sırtını dayadığı iktidardır. Bu topraklarda doğruluğun, dürüstlüğün sembolü olan Alevilere hakaret etme cüretini gösteren yezit zihniyetini kınıyoruz ve Hakk’a havale ediyoruz.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

42.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, ülkemizin AK PARTİ’nin beceriksiz ve savruk yönetimiyle tam bir çıkmaz yaşadığına ilişkin açıklaması

İRFAN KAPLAN (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ülkemiz AK PARTİ’nin beceriksiz ve savruk yöntemiyle tam bir çıkmaz yaşarken AK PARTİ iktidarı 5’li çeteyi doyurmaya, yandaşı beslemeye, vatandaşlarımızı da hiçe saymaya devam ediyor. Esnaf bitti, sanayici tükendi, çiftçi borç batağında. İcra dosyaları 23 milyona dayandı. 2002 yılında vatandaşlarımızın bankalara borcu 6,6 milyar iken bugün vatandaşlarımızın bankalara borcu 900 milyara dayandı. On dokuz yıllık AK PARTİ iktidarında vatandaşlarımız 131 kat daha borçlu hâle geldi, sarayın bozuk düzeni 10 milyon işsiz yarattı; güvencesizlik, yoksulluk, işsizlik, geçim sıkıntısı intiharları ciddi boyutta artırdı. Şunu bilin ki: Sizi, çığlıklarını görmezden geldiğiniz bu halk tarihin karanlık sayfalarına gömecek.

BAŞKAN – Sayın Gülüm…

43.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm’ün, İstanbul Ümraniye Elmalıkent bölgesinin riskli alan ilan edilerek ranta açılmak istendiğine ilişkin açıklaması

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – İstanbul Ümraniye Elmalıkent bölgesinde 6 mahalleyi kapsayan ve çoğu boş arsa olan 63 dönümlük bir alan geçtiğimiz yıl kasım ayında Cumhurbaşkanlığı kararıyla riskli alan ilan edildi. Bölgede yaşayan halk dava açtı, yürütmeyi durdurma kararı verildi ve şu an davanın sonucunun açıklanması bekleniyor. Alanın çoğunun boş olmasına rağmen, yeşil alandan oluşmasına rağmen, evlerin çoğu iki katlı olmasına rağmen riskli alan ilan edilmesinin hukuk dışı olduğu zaten baştan belliydi. Amaç belli, insanları bölgeden zorla çıkarmak ve bölgeyi ranta açmak. Bölge sakinleri diyor ki: “Buraları riskli alan ilan edip yüzde 60-66 imza toplayıp halkı buradan çıkaracaklar ve buraları peşkeş çekecekler. Buranın Fikirtepe, Kirazlıtepe, Sulukule gibi olmasını istemiyoruz.” Biz de buradan söyleyelim: Bölge sakinlerinin sesini duyun, rant projelerinizden vazgeçin.

BAŞKAN – Sayın Sertel…

44.- İzmir Milletvekili Atila Sertel’in, Çağdaş Gazeteciler Derneği Bursa Şubesinin yıkım kararına ve mahkûm yakınlarının sorunlarına ilişkin açıklaması

ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın Başkan, Bursa’da Çağdaş Gazeteciler Derneğinin Kültürpark’ta bulunan tesisi Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş tarafından yıkılıyor. Geçen sene Anadolu Spor Gazetecileri Derneğinin lokalini yıkan Alinur Aktaş, tarihe “gazeteci düşmanı” olarak geçecektir. Gazeteci örgütlerine karşı düşmanlığı bırakmaları gerekmektedir.

Ayrıca, Türkiye'nin en temel sorunlarından biri de, en çok telefon aldığımız sorun da mahkûm yakınlarından gelmektedir. Bu konuda iktidarın gerekli açıklamayı yaparak tüm mahkûm yakınlarını rahatlatmaları gerekmektedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Son söz, Sayın Aydemir…

45.- Bingöl Milletvekili Erdal Aydemir’in, Bingöl Habap (Ekinözü) köyü ile Elâzığ Kovancılar köyü sakinlerinin 1956 yılında yapılan toprak reformu sonrası yaşadıkları sorunlara ilişkin açıklaması

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) – “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına… Habap (Ekinözü) köyü, Elâzığ Kovancılar köy sakinleri… 1700’lü yıllarda Osmanlı İmparatorluğu döneminde Palu beyi olarak Halil Bey tarafından köyümüz Ekinözü -o zamanki adıyla Habap- köyü gelirinden kendi soyundan gelenlerin faydalanacağı şekilde vakfedilmiştir. Vakfın adı Halil Bey ve Rufekası Beyler Vakfıdır. 1956 yılında toprak reformu yapılmış ve vakıf adına kayıtlı tüm taşınmazlar bedeli karşılığında köylüye dağıtılarak adına tescil edilmiştir ancak sözü geçen vakfın ileri gelenleri 1956 yılındaki toprak tevzi reformunun köyde yapmış olduğu çalışmalar dışında, 1970 yıllarında köy içerisinde tescili kabul olmayan taşlık, kayalık, dere yatağı ve benzeri yerlerle tescil harici bırakılarak…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)         

BAŞKAN – Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1'inci sırada yer alan, Tokat Milletvekili Mustafa Arslan ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ile 37 Milletvekilinin İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Tokat Milletvekili Mustafa Arslan ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ile 37 Milletvekilinin İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3911) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 285) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde İç Tüzük'ün 91'inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 285 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölümünde yer alan 7’nci maddesinin önerge işleminde kalınmıştı.

7’nci madde üzerinde 4 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin çerçeve 7’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

   Dursun Müsavat Dervişoğlu                                                   Behiç Çelik

   İzmir                                              Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.

Buyurunuz Sayın Çelik. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

285 sıra sayılı bu Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerinde görüşlerimi sunmak üzere İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım.

Değerli arkadaşlar, bu yıl mayıs ayında birçok maddesi değiştirilen 2004 sayılı Kanun’da, görülen lüzum üzerine, icra ve iflas uygulamalarında görülen aksamaların giderilmesi amaçlanmaktadır. Bu, temelde iyi bir düşüncedir ancak baştan ve bir defaya mahsus olmak üzere sağlıklı bir değişiklik yapılmış olsaydı kuşkusuz daha iyi olurdu. Mevzuat meselesi AKP sayesinde yamalı bir bohçaya dönmüş hâldedir. Bugün görüşmekte olduğumuz kanun teklifi içeriği bakımından milyonlarca yurttaşımızı doğrudan ilgilendirmektedir. İlk olarak, böylesine önemli bir konunun herhangi bir müzakereye konu olamayacak kadar kısa sürede Genel Kurulun gündemine taşınmasından duyduğum hayal kırıklığını da burada ifade etmek isterim. Ayrıntılı tartışılmadan, ivedilikle yapılan düzenlemelerin yarın başka yanlışlar yaratabileceğini unutmamak lazımdır. Sayın Cumhurbaşkanı ve iktidar partisi tarafından “beşinci yargı paketi” şeklinde telaffuz ediliyor olsa da söz konusu teklifin rasyonel ve reformist bir motivasyon taşımadığı açıktır. Birçok arkadaşımızın da dikkat çektiği gibi, teklifte yer alan bazı ifade ve önerilerin Anayasa’ya aykırı unsurlar taşıdığı da dikkatimizi çekmektedir. Evet, bizler biliyoruz ki karşılaştığımız ekonomik çöküş, doların çift haneli rakamlara ulaşması, artan vergi ve zamlar, işsizlik, enflasyon, kayırmacılık, rantçılık gibi birçok olumsuz hadiseler icra ve iflas davalarına da doğrudan sirayet edebilmekte ve bu nedenle özenli ve hassas bir çalışma faaliyetini gerekli kılmaktadır.

Değerli arkadaşlar, ilgili kanun teklifinin siyasal ve ekonomik olduğu kadar ahlaki bir boyutu da bulunmaktadır. Bilindiği gibi, hem yedieminlik uygulaması hem de icra dairelerinin çalışmaları vatandaşlarımızı daha fazla germemelidir. Konu, vatandaşlarımızın mal varlığı olunca uzun ve hassasiyetle düşünmek aklın ve vicdanın gereğidir.

Değerli arkadaşlar, İcra ve İflas Kanunu’nda yeni düzenlemeler iyi de, bundan daha da önemlisi, ekonomiyi düştüğü bataklıktan kurtarmaktır. Enflasyonun, hayat pahalılığının, zamların ve genel fakirleşmenin içinde olduğumuz şu zamanda iflasların, mülkiyette el değiştirmelerin, intiharların, yıkılan ocakların çokça olacağı anlaşılmaktadır. Ülkemizin istikrarını ve refahını doğrudan ilgilendiren bu denli önemli bir konunun son derece basit bir üslupla ele alınması da yine üzüntü vericidir.

Değerli milletvekilleri, yoklukla, yoksullukla, işsizlikle mücadele eden yurttaşlarımız çaresizdir. Mahkemelerde, icra dairelerinde dosya sayısının 30 milyona ulaştığı bu zamanda, devletin her kurumuna düşen bir görev vardır elbette, hassas bir dönemden geçiyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu davalarda karşılaşılan sorunlar yargısal bir düzenlemeyle çözülemeyecek kadar derin ve kronikleşmiş hâldedir. Konuya daha akıcı, rasyonel bakmak şarttır. Vatandaşımızın aradığı çözüme basit ve gelişigüzel hazırlanmış düzenlemelerle asla ulaşamayız.

Sözlerimi tamamlarken, İYİ Parti olarak, milletimizin huzurunu ve refahını ilgilendiren her konuda söz söylemekten imtina etmeyeceğimizi hatırlatıyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesiyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 88’inci maddesinin ikinci fıkrasına eklenen cümledeki “bakımından” ibaresinin “açısından” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Ali Mahir Başarır                      Rafet Zeybek                 Süleyman Bülbül

            Mersin                                 Antalya                                 Aydın

        Zeynel Emre                           Aydın Özer                    Turan Aydoğan

           İstanbul                                Antalya                                İstanbul

       Alpay Antmen                      Ömer Fethi Gürer

            Mersin                                  Niğde

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Ali Mahir Başarır.

Buyurun Sayın Başarır. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Yine, İcra ve İflas Kanunu’nda değişiklik yapıyoruz, herhâlde 400’e yakın değişiklik yaptık. Neyi hedefliyorsunuz, anlamış değilim çünkü çok kısa bir süre sonra -hazırlık komisyonunda- daha köklü bir değişiklik Meclise gelecek.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – İcra görmemiş ev kalmasın(!)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Siz ekonominin, İcra ve İflas Kanunu’nu değiştirerek düzeleceğini sanıyorsunuz. Oysa İcra ve İflas Kanunu kötü giden bir ekonominin sonucudur. Bakın, 30 milyona yakın icra dosyası var, yüz binlerce iflas dosyası var; yaptığınız değişikliklerle ülkedeki ekonomiyi düzeltemezsiniz, icra dairelerinin yükü ortada.

Temel kanunlarda o kadar çok değişiklik yapıyorsunuz ki Türk Ceza Kanunu’nun 200 maddesi değişmiş, Türk Ticaret Kanunu’nun 200’ün üzerinde maddesi değişmiş, Türk Medeni Kanunu’nun 200’ün üzerinde maddesi değişmiş yani artık, insanlar kanun kitabı çıkarmıyor çünkü üç ayda bir bu ülkede kanun değişiyor, temel yasalarla bu kadar oynanmaz.

Şimdi, gelen maddelere bakıyorum, insanların hayatını kolaylaştıracak hiçbir madde yok. İki yıl önce bir kanun teklifi vermişim; nasıl emeklinin maaşına haciz koyamıyorsak, gelin, asgari ücretlinin maaşına da haciz koyulmasın. Neden? Çünkü emekli, nasıl o parayla sadece geçimini sağlayabiliyorsa o işçinin de asgari geçinebileceği ücrettir asgari ücret. İki yıldır gelmiyor, getirin bunu, milyonlarca asgari ücretli icrada. Bu asgari ücretliler 2.825 lira maaş almıyor, bakın, 2.100 lira maaş alıyor, 1/4’ü kesiliyor sürekli; insani bir uygulama değil bu.

Diğer bir durum: Ya, 100 bin lira maaşı olanın da 1/4’ünü kesiyorsunuz, asgari ücretlinin de 1/4’ünü kesiyorsunuz. Bu, hakkaniyetli bir şey değil. Ha, niye bunu yapmazsınız? Bankalardan, varlık şirketlerinden, finans kurumlarından çekindiğiniz için. (CHP sıralarından alkışlar) Bankaları düşünmeyin, işçiyi düşünün. Bakın, zaten, bu asgari ücretli, maaşıyla sadece on gün geçinebiliyor ve haciz var.

Değerli arkadaşlar, ne kadar farkındasınız bilmiyorum ama -en çok Grup Başkan Vekiliniz farkında herhâlde ekonominin- emekli, işçi, asgari ücretli karnını doyuramıyor. Biz, sokağa çıktığımız zaman, gerçekten sizin adınıza yüzümüz kızarıyor. Çıkın, sokağa, bir görün insanların hâlini, milyonlarca insan icrada, icra kapılarında. Belki çıkarsanız sizin yüzünüz kızarır, bizden bu yükü alırsınız. Gerçekten, çok kötü bir durum var. Yani Sayın Cahit Özkan Japonya örneği verdi, evet, güzel bir örnek, dedi ki: “Ya, Japonya’da 114 yen 1 dolar.” Yirmi iki yıldır böyle, yirmi iki yıldır böyle. Madem böyle güzel örnekler veriyorsunuz, Japonya’da kişi başına düşen millî gelir 44 bin dolar, benim ülkemde 8 bin dolar, bunu örnek verin. (CHP sıralarından alkışlar) Japonya, dünyaya araba satıyor. Bakın Sayın Özkan, Japonya dünyaya araba satıyor; Japonya’da kamu araçlarının toplam sayısı 10 bin, benim ülkemde 120 bin, bunu örnek verin.

Bir şey daha söyleyeyim, az önce etikten bahsettiniz, tartıştınız.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Telefon mu açtın?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Japonya Tarım Bakanı –adı da garip- Toshikatsu Matsuoka yolsuzluk iddiaları üzerine intihar etmiş. Yine, Başbakanın bir bürokratı Başbakanın yolsuzluk iddialarını kapattığı için intihar etmiş. Ben intihar edin demiyorum ama Japonya’yı örnek alıyorsan, almaya kalkarsan, vallaha sizdeki bakanların çoğu intihar eder, birçoğu intihar eder. (CHP sıralarından alkışlar) Yani Japonya’dan örnek vermek güzel, güzel ama ekonomisine bir bakın, bir Türkiye’ye bakın. Gerçekten, benim ülkemde emekli, işçi, asgari ücretli geçinebiliyor mu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Başkanım, toparlıyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Sokağa çıkmaktan bahsediyorsunuz, Kayseri’ye gidiyoruz, Siirt’e gidiyoruz, Edirne’ye gidiyoruz, Karaman’a gidiyoruz, insanlar gerçekten çok kötü durumda. Lütfen, asgari ücretten bahsediyorsunuz, Japonya’da bir asgari ücretli 300 kilo et alıyor, senin asgari ücretlin 38 kilo et alabiliyor; 1,5 ton yağ alabiliyor, senin asgari ücretlin 200 kilo yağ alabiliyor, her konuda böyle. Bence ekonomi konusunda bir kitap yazmanızı bilmem ama okumanız mutlaka gerekli. (CHP sıralarından alkışlar)

Güzel bir haber gördüm, onu da söyleyeyim. Bursa’da bir engelli kızımız, elleri olmadığı için burnunun ucuyla kitap yazmış. Keşke, burnunun ucunu görebilenler de böyle güzel bir kitap yazsaydı belki ülke bu durumda olmazdı.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Faiz lobisine ezdirmeyeceğiz, üretim ülkesi olacak.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ne zaman?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Tüketim ülkesi değil, yabancı ürünlerin burada havada satıldığı değil… Üretim yapacağız, ihracat yapacağız, istihdam yaratacağız. Faize geçit yok.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bunları siz kale almayın arkadaşlar, geçerliliği yok bunların söylediğinin. Yirmi yıldır iktidarlar “Yapacağız, olacağız.” diyor.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 7’nci maddesinde yer alan “haczedilmiş ancak” ibaresinin “haczedilmiş fakat” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Yaşar Karadağ                  Ali Muhittin Taşdoğan               Baki Şimşek

              Iğdır                                Gaziantep                              Mersin

    Mehmet Celal Fendoğlu                Arzu Erdem

            Malatya                                İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Iğdır Milletvekili Sayın Yaşar Karadağ.

Buyurunuz Sayın Karadağ. (MHP sıralarından alkışlar)

YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

İki gün önce, Ermenistan ordusunun sınırdaki provokasyonları sonucu Laçın ve Kelbecer hattında çatışmalar çıkmış, Azerbaycan ordusu da aynı istikamette operasyonlar başlatmıştır. Çıkan çatışmalarda 7 Azerbaycan askerimiz şehit olmuş, 10 askerimiz de yaralanmıştır. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralı askerlerimize acil şifalar diliyorum.

Ermenistan devleti, bu tavrıyla, bölgenin güvenliğini ve huzurunu sabote etmektedir ve boyunu aşan işlere kalkışmaktadır. Ermenistan devleti, bu tavrından derhâl vazgeçmelidir. Yapılan her türlü saldırıya karşı, bundan önce nasıl Azerbaycanlı kardeşlerimizin yanında olduysak bundan sonra da olmaya devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, 14 Kasımda, ülkemizin Türk dünyasına açılan kapısı konumundaki Iğdır’ımızın düşman işgalinden kurtuluşunun 101’inci yıl dönümünü kutladık. Bu mücadelemizin mimarı Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, 15. Kolordu Komutanı Kâzım Karabekir’i, vatanı uğruna Iğdır’da ilk şehit düşen askerlerden Çankırılı Mehmet Çavuşu ve onun silah arkadaşları olan isimsiz kahramanlarımızı saygı ve rahmetle anıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türk dünyası artık şahlanmaya başlamıştır. 2009’da Nahçıvan’da imzalanan ve 2010’da kurularak ilk buluşmasını gerçekleştiren Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Türk dünyasının siyasi çatı kuruluşu konumundadır. Bu anlamda, Avrupa Birliği gibi, bir Türk birliği projesinin en etkili zeminidir. Türk Devletleri Teşkilatı Devlet Başkanları Konseyi, 12 Kasım 2021’de, İstanbul’da “Dijital Çağda Yeşil Teknolojiler ve Akıllı Şehirler” temasıyla toplanmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımızın Başkanlık ettiği bu toplantıya Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Türkmenistan Cumhurbaşkanları ile Macaristan Başbakanı katılmıştır. Bu toplantıda, Türk Dili Konuşan Ülkeler Konseyinin adı “Türk Devletleri Teşkilatı” olarak değiştirilmiştir.

Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin dediği gibi, bugün Türk coğrafyası uyanmaktadır, Türkistan ruhu dirilmektedir, rüyaların gerçeğe dönüşmesi için güçlü adımlar atılmaktadır. Vaktiyle, Türkiye dışındaki Türklerin dertleriyle dertlenenler, faşistlikle, ırkçılıkla suçlanıp sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanırken şimdi, dünya Türklüğü bir masada toplanmış, ortak çıkar ve geleceği için birlik kuruyor. Türk Devletleri Teşkilatı ve zirvede alınan kararlar Türk dünyasına hayırlı uğurlu olsun. Teşkilatla birlikte, merhum Gaspıralı’nın hayalini kurduğu “Dilde, fikirde, işte birlik.” düşüncesi gerçeğe dönüşüyor.

12 Kasım günü, Demokrasi ve Özgürlük Adası’ndaki İstanbul zirvesiyle birlikte, Türk Dünyası 2040 Vizyonu ile Türk devletlerinin ortak çıkarlarının bulunduğu geleceğe dönük iş birliğine yönelik 8’inci Zirve Bildirisi kabul edilmiştir. Bu bildiride siyasi konular, dış politika ve güvenlik konuları, ekonomik ve sektörel iş birliği, halklar arası iş birliği, Türk dünyasında kurumsal iş birliği, üçüncü taraflarla iş birliği konu başlıkları ele alınmıştır.

15 Kasım 2021’de kuruluşunun 38’inci yıl dönümünü kutladığımız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin önümüzdeki yıl yapılacak olan zirveye davet edilmesi de isabetli bir karar olmuştur.

Değerli milletvekilleri, Türk Dünyası 2040 Vizyonu, üye devletlerin halklarının ihtiyaç ve isteklerine hizmet etmek için idari kapasitelerini daha da geliştirmeleri adına bireysel ve ortak eylemi yönlendirecektir.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk Devletleri Teşkilatını bütün yüreğimizle desteklemekteyiz. Bizler Türk milliyetçileri olarak onlarca yıldır Turan ülkümüzü seslendirdik, bunun bir hayal olmadığını ısrarla, inançla gündeme taşıdık. Bu inanç ve kararlılıkla hep şunu haykırdık: Vatan ne Türkiye'dir Türklere ne Türkistan/Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan! (MHP, AK PARTİ ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinde geçen “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Kemal Bülbül                        Ali Kenanoğlu                  Züleyha Gülüm

           Antalya                                İstanbul                               İstanbul

   Mahmut Celadet Gaydalı                Murat Çepni       Ömer Faruk Gergerlioğlu

             Bitlis                                   İzmir                                  Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Kemal Bülbül.

Buyurunuz Sayın Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İcra ve İflas Kanun Teklifi’nin tam da böyle politik olarak her şeyin altüst olduğu, politik olarak, ekonomik olarak, uluslararası ilişkiler anlamında Hükûmetin bir iflas noktasına geldiği zeminde ve zamanda gelmiş olması ilginç tabii. Getirilen yasa teklifi -biraz önce Mahir Vekilimin de ifade etmeye çalıştığı gibi- aslında, yaşamı kolaylaştırmak ya da yasa kapsamında olan yurttaşların yaşamını kolaylaştırmaktan öte, çoğunlukla Hükûmetin kendine kolaylık sağlama kurnazlığını içeren düzenlemeler oluyor. Mesela, “icra ve iflas” denildiğinde, bu konu söz konusu olduğunda, Türkiye’de yüzde 50’si asgari ücretle geçinen ve… Ekonomik bir kavram bulunmuş; yoksulluk sınırı, yok, açlık sınırı. Ya, direkt şuna yoksul, aç desenize. Türkiye’nin yüzde 50’si açtır, aç ve bu yüzde 50 asgari ücretle geçinmektedir. Asgari ücretle geçinen yüzde 50’lik dilim de pandemi koşulları nedeniyle maalesef, geçinebilmek için krediye yüklenmiş ve kredide bir patlama söz konusu olmuş, memlekette 35 milyonu aşkın insan borçlu duruma gelmiş, yüzde 75 civarında bir borçluluk ve bu borcun miktarı 899 milyar, yaklaşık 1 katrilyon. Şimdi, burada, aslında bu borcun düzenlenmesi gerekiyor. Burada açık bir iflas var; yurttaş iflas etmiş, yaşam iflas etmiş, yoksul yoksulluktan dolayı ve temel ihtiyaçlarını karşılayamamaktan dolayı iflas etmiş. Bunu düzenlemek üzere getirilmesi gereken bir teklif olması gerekirken başkaca amaçlarla getirilen yasa teklifleri var. Peki, bunu nasıl düzenleyebilirdik? Bunu şöyle düzenleyebilirdik: Bir kere, kim kredi almış ve bu kredinin faizi ne kadar? Bu kredinin faizini sıfırlamak lazım, alınan anaparayı yeniden düzenlemek lazım ve bunu özellikle asgari ücretle geçinen işçi ve emekçiler için öncelikle ve esnaf için akabinde ve herkesin gelirine göre bir düzenlemenin olması lazım yani bankanın keyfiyetine değil işçilerin, emekçilerin, esnafın mevcut durumuna göre bir düzenlemenin olması gerekiyor. İpotekle karşı karşıya olan, icrayla karşı karşıya olan esnafın içinde bulunduğu durum sözle izah edilecek gibi değildir. Bu anlamda, esnafa ilişkin çok ciddi bir düzenleme gerekmektedir.

Hani, dün kullanılan bir tabir var “Bu konuda nas ortada.” deniliyor ya -şimdi başta kolaylaştırmaktan söz ettik- bizim illaki her konuyu dinî bir tabirle, inançsal bir tabirle, açıklamak gibi bir teolojik yaklaşımımız ve derdimiz yok ama mademki teamülünüz öyle, oradan bir hatırlatma yapalım. Hani Yemen’in Cened eyaletine vali olarak atadığı Muâz Bin Cebel’e “Zorlaştırmayınız, kolaylaştırınız.” hadisişerifini söyleyen ve hatırlatan ve akabinde de “Her ne hâlde olursa olsun Allah’tan kork. “diyen Muhammed Mustafa Habibullah’ın hadisişerifini unutmamanız gerekiyor idi. Oysa siz bu korkmayı sadece takva anlamında anladınız ama bu korkmanın müminler için tarifi, vicdan terazisinin mizan ve yaşamdaki adaletle, izanla bir ilgisi, bir tarifi, söz konusu. Bu korkmak, öyle ürpermek, girecek delik aramak anlamında değil; bu korkmak, vicdanı tartmak, nefsi tartmak, komşuyla, çevreyle, işçiyle, emekçiyle yönettiğin kurumla, hitap ettiğin toplumla ilişkini dengelemek ve buradan hesap verir duruma gelebilmek; yoksa bu korkma, dediğimiz gibi “Aman ha, biri gelecek, bana bir şey yapacak.” şeklinde bir paranoyak korku değil. Bu korkuyu bile tabir edemeyen, tasvir edemeyen ve buradan kaynaklı olarak her işi zorlaştıran yaklaşım kesinlikle mümin bir yaklaşım olamaz. Bu yaklaşım olsa olsa korkuyu topluma şekil vermek, toplumu istediği şekilde yönlendirmek için kullanan münafık bir yaklaşımdır ve bu münafık yaklaşımı kınıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 7’inci madde kabul edilmiştir.

8’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

   Dursun Müsavat Dervişoğlu            Yasin Öztürk                       Hüseyin Örs

             İzmir                                  Denizli                                Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs.

Buyurunuz Sayın Örs. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ilgili kanun teklifinin 8’inci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 8’inci maddeyle İcra ve İflas Kanunu’nun 97/a maddesinde üçüncü şahsın yedieminliği kabulü hâlinde malın muhafaza altına alınmaması, mahkemece takibin devamına karar verilmesi hâlinde muhafaza altına alınabileceğine ilişkin düzenleme yapılmıştır. Değerli milletvekilleri, Komisyon görüşmelerinde maddeyle 2004 sayılı Kanun’un 97/a maddesinin birinci fıkrasına ekleme yapılmakta ve borçlu ile üçüncü kişinin bahse konu malı birlikte ellerinde bulundurması hâlinde haczedilen malın muhafazasıyla ilgili hüküm sevk edilmektedir. Bu kapsamda istihkak iddiasında bulunan üçüncü kişinin haczedilen malın yedieminliğini kabul etmesi hâlinde mal muhafaza altına alınmayacaktır, takibin devamına karar verilmesi hâlinde mal muhafaza altına alınabilecektir. Pratikte istihkak iddiasında bulunan üçüncü kişinin kötü niyetli olması durumunda telafisi mümkün olmayan olumsuz sonuçların doğması muhtemeldir. Bu kapsamda “İlgili değişikliğin teklif metninden çıkarılması gerekmektedir.” gerekçesiyle maddenin teklif metninden çıkarılmasını teklif etmiştik ancak bu, kabul edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, başta Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener olmak üzere milletvekillerimiz ve parti yöneticisi arkadaşlarımızla ilçe ilçe, il il Anadolu’yu adımlıyor, milleti dinliyoruz. Gördüğümüz eksikleri, yanlışları bu kürsüden dile getiriyoruz, milletten gelen talep ve şikâyetleri iktidar sahiplerine iletiyoruz, soru önergeleri, araştırma önergeleriyle gündeme taşıyoruz. Sayın Genel Başkanımız grup toplantılarımızda mağdurlara, dezavantajlı kesimlerin sözcülerine yer veriyor, birinci ağızdan problemlerini dile getirme imkânı sağlıyor. Biz iktidarı uyarma görevimizi yerine getiriyoruz, bunu yaparken de çözüm önerilerimizi paylaşıyoruz ama iktidar sahipleri, AK PARTİ’li arkadaşlar muhalefetten gelen her talepte, her uyarıda kafalarını kuma gömüyor, önergelerimizi toptancı bir mantıkla reddediyorlar. Bu da yetmiyor onlara “Neden milletin derdini burada dile getiriyorsunuz, milletin derdini niçin bu kürsüde dile getiriyorsunuz?” diye de bize kızıyorlar.

Değerli arkadaşlar, dünyada hiçbir demokraside iktidar muhalefete bu şekilde konuşmaz. “Enflasyondan, döviz kurundan, yüksek faizden bahsetme.” demez. “İşsizlikten, pahalılıktan, kuşa dönmüş maaşlardan söz etme.” demez. “3600 ek göstergeyi, EYT’lilerin haklarını gündeme getirme.” demez. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Milleti soyup soğana çeviren garantili inşaatlara, zengin ettiğin müteahhitlere “Sus, sesini çıkarma.” demez. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Diyemez, derse de bunun adı zaten “demokrasi” olmaz. İşte, biz bütün bu gerçekleri yüzünüze vurduğumuz için siz bizden rahatsızsınız. Gerçeklerle yüzleşmekten korktuğunuz için bizden rahatsızsınız. İstiyorsunuz ki muhalefet konuşmasın, suya sabuna dokunmasın. Biliniz ki suya da dokunacağız, sabuna da dokunacağız. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

ARZU AYDIN (Bolu) – Şehit yakınlarına dokunmayın, vekil olduğunuzun farkına varın o kadar.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – İsteseniz de istemeseniz de gerçekleri yüzünüze vurmaya devam edeceğiz. Çünkü biz Türkiye Büyük Millet Meclisini, bu yüce çatıyı yan gelip yatma yeri olarak değil, aziz milletimizin dertlerine, sıkıntılarına çare yeri olarak görüyoruz.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından “Bravo!” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesiyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 97/a maddesinin birinci fıkrasına ikinci cümlesinden sonra gelmek üzere eklenen ikinci cümledeki “hâlinde” ibaresinin “durumunda” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Alpay Antmen                         Rafet Zeybek                 Süleyman Bülbül

            Mersin                                 Antalya                                 Aydın

        Zeynel Emre                           Aydın Özer                 Ömer Fethi Gürer

           İstanbul                                Antalya                                  Niğde

                                                 Turan Aydoğan

                                                     İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Rafet Zeybek.

Buyurunuz Sayın Zeybek. (CHP sıralarından alkışlar)

RAFET ZEYBEK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bundan beş ay kadar önce yine bu Meclise İcra ve İflas Yasası’nın değiştirilmesiyle ilgili yasa teklifi geldi, yasalaştırdık. dördüncü yargı paketi olarak gelmişti, beş ay sonra bugün beşinci yargı reform paketi olarak yine İcra ve İflas Kanunu’nda değişiklikler yapmaya çalışıyoruz. Evet, bizim de destek olduğumuz maddeler vardır ama değerli arkadaşlarım, bakın, bu yasaları değiştirerek sorunları çözemezsiniz. Arkadaşlar da belirtti, yani siz eğer ekonomiyi düzeltmiyorsanız beş ay sonra tekrar değiştiririz bu maddeleri, bir beş ay geçer, tekrar değiştiririz. Şunu açıklıkla söylüyorum: Bakın, hem dördüncü yargı paketi olarak getirdiğiniz hem bugün beşincisini getirdiğiniz bu yargı paketleri bir reform değildir.

Değerli arkadaşlarım, her zaman bu ülkede yasalar ihtiyaçlara göre değiştirilir. Bakın, 2004 yılında Türk Ceza Kanunu’nda, Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda köklü değişiklikler yapıldı ama o günden bugüne çok sayıda maddeleri değişti. Değiştirilir, ihtiyaç gelmiştir, değiştirirsiniz ama millete “Yargıda reform yapıyoruz.” demeyin Allah aşkına yani bu milleti kandırmayın yeter. Bunlar reform değil, bunlar batmış ekonomiyi “Ya, vatandaşa nasıl yardımcı olabiliriz?” çabaları… Ekonomiyi düzeltin, hiç gerek kalmayacak bunlara.

Değerli arkadaşlarım, yargının esaslı olan 2 tane sorunu var: Bir, -ben hep ısrarla bağırıyorum- bağımsız ve tarafsız değildir; liyakatsizdir. Bakın, siz ısrarla “Ya, yargı bağımsız ve tarafsızdır.” diyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, bir ülkede daha doğrusu Türkiye'de Anayasa Mahkemesi kararına uymayan mahkemeler varsa, o ülkede yargı bağımsız olmaz. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymayan mahkeme varsa o ülkede yargı bağımsız değildir.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, İçişleri Bakanı, hem de görevi gereği bir siyasetçinin 10 bin dolar rüşvet aldığını söyledi. Ben soruyorum: Kim aldı bunu? Yargı ne yaptı bu konuda? Eğer bunun hesabını sormayan yargı varsa bu ülkede yargı bağımsız değildir değerli arkadaşlarım. (CHP, HDP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Yine, bakın, Serik’te, Dışişleri Bakanımız ve Kültür ve Turizm Bakanımız, 2’si de Serik Belediye Başkanının 500 bin lira rüşvet aldığını söyledi. İşlem yapılmadı, en sonunda bizim il başkanlığımız dilekçe verdi, şikâyetçi oldu. Bakın, bir buçuk yıldır o dosyayla ilgili hiçbir şey yapılmadı. Şimdi, savcı Sayıştaya sadece “Rüşvet var mı, yok mu?” diye sormuş, bakın. Oysa rüşvet suçları -bilirsiniz hukukçu arkadaşlar- resen soruşturulur; hiçbir şey yapmadı, bir kişi dinlenmedi. Nasıl bu yargıya siz “bağımsız ve tarafsız” diyorsunuz? Yapmayın değerli arkadaşlarım ya! Bakın, bu yargıyla ne yargıya güveni artırabilirsiniz ne bu ülkede adalet dağıtabilirsiniz. Biz, hem Anayasa için hem Hâkimler ve Savcılar Kurulu Kanunu için değişiklik teklifleri verdik, siz de verin, gelin, birlikte inceleyip değerlendirelim. Yarın muhalefete düşeceksiniz, inanın, “Bu ülkede adalet nerede?” diyeceksiniz, bağıracaksınız. Bu sistemle bu ülkede adalet dağıtılmaz değerli arkadaşlarım, bunu değiştirelim.

Bakın, liyakat… Şöyleydi: 2005 yılından önce hâkim, savcılar da devlet memurları gibi gerek genel seçimlerde gerek yerel seçimlerde istifa edip aday oluyorlardı, aday adayı oluyorlardı, eğer kazanamazlarsa dönebiliyorlardı mesleklerine. 2005 yılında -bak, sizin teklifinizdi- o yasaklandı yani “İstifa ediyorsan geri dönemeyeceksin.” dendi. Biz de destekledik, ben o zaman görevdeydim de. Evet, doğru bir karar. Gerekçesi neydi? Gerekçesi şuydu: “Ya, siyasi görüşünü açıklıyor, artık kamuoyunda onun siyasi bir taraf… Yani tarafsız görev yapamaz.” Doğru mu? Doğru bir karardı.

Değerli arkadaşlarım, bakın, hâkim, savcı sınavlarından 70 puan ve üzeri alanlar alınıyordu. Onu kaldırdınız bu darbe girişiminden sonra ve 40 puan, 50 puan alan hâkim, savcı adaylarını hâkim, savcı yaptınız ama 80-90 puan alanları yapmadınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Bunlar, 40-50 puan alan hâkim, savcılar AK PARTİ’de yöneticilik yapmış, aday adaylıkları yapmış, kendisinin bir partinin tarafı olduğunu açıklamış. Şimdi, nasıl izah edeceksiniz değerli arkadaşlarım? Yani, bir taraftan ya, hâkim, savcı eğer siyaset yapacaksa geri dönmeyecek, doğru karar dedik. Siyaset yapmış adamları hâkim, savcı yaptınız. Yani, bu hâkim, savcıların siz Türkiye’de bağımsız adalet dağıtacağını, yargılama yapacağını düşünüyor musunuz? Nasıl düşünebilirsiniz? Ya, bu millete yazık değil mi? Değerli arkadaşlar, bakın, Türkiye’de eğer adaleti dağıtamıyorsanız, hukuku güçlendiremiyorsanız, öyle, ben yol yaptım, köprü yaptım, bina yaptım demeyin ya, yapmayın bunu! Bu devleti batırırsınız, batırıyorsunuz da; bu devlet çöküyor arkadaşlar. Altında siz kalacaksınız bak, siz kalacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Bir çivi çakmadınız memlekete. Hadi bakalım, yapın da görelim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – 367 kararını veren yargı çok geride kaldı. Taraflı ve bağımlı yargıyı tarihe gömdük. Artık her şey tarafsız ve bağımsız.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinde geçen “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Mahmut Celadet Gaydalı               Ali Kenanoğlu                  Züleyha Gülüm

             Bitlis                                 İstanbul                               İstanbul

         Murat Çepni                  Ömer Faruk Gergerlioğlu

             İzmir                                  Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Bitlis Milletvekili Sayın Mahmut Celadet Gaydalı.

Buyurunuz Sayın Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, herkesin bildiği ama AKP iktidarının bilmediği bir durum söz konusu. Bu, bir yargı reformu paketi değildir; bu, ekonomik anlamda tüm politikaları batırmış bir partinin çırpınışlarından başka bir şey değildir. Bakıldığı zaman iktidarın en büyük sorunu, toplumsal sorunlardan giderek uzaklaşması ve kendi refah çemberleri içerisinde her şeyi yolunda görmesidir. Yani aşı geldi, coronavirüs bitti mantığı ne kadar doğruysa ekonomik politikalarınız da o kadar doğru. Corona gibi sizin ekonomik politikalarınız da bu ülkede canlar yakıyor, canlar alıyor.

Rahmetli Süleyman Demirel’in bir sözü vardı: “Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur.” diye. İşte bugün, tencereler boşalıyor. Utanmaz gazetecilerin yaptığı haberleri de gazete manşetlerinden hepiniz hatırlarsınız: “Alışverişe tek başına ve tok karnına çıkın. Çocuklar olmasın. Büyük araba doldurmaya teşvik eder, sepetten şaşmayın. Ürünlere dokunmayın. Sahiplik duygusu almaya zorlar.” Bunlar boşalan tencerenin itiraflarıdır; bunlar açlığın, sefaletin kabulüdür.

Değerli milletvekilleri, coronavirüs ekonomik anlamda büyük bir yıkım getirdi, insanlar iflas bayrağı çekti, kiralarını, faturalarını ödeyemediler. İnsanlar dükkânlarına kilit vurmak zorunda kalırken de sizler “Yok kapatılan hiçbir yer.” diye kendinizi savundunuz. Kendinizi savunmakta harcadığınız enerjiyi sorunların tespitine ve çözümüne ayırsaydınız gerçekten de bugün birçok sorunu çözmüş olurdunuz. Ama kendi sermaye gruplarınıza verdiğiniz değerin dörtte 1’ini bu halka vermediniz. Halkı dönemden döneme oy istemeye gideceğiniz, dertlerini seçimden seçime soracağınız kişiler olarak gördünüz. Onun dışında sermaye şirketlerinin sorunları ve ekonomik talepleri sizin ve sarayınızın o kadar umurunda ki onların ayağına taş değmesin diye bu halkı kayalar altında ezmekten hiç ama hiç geri durmadınız.

Bugün insanlar borçlarını ödeyemiyor. İcra daireleri dosyalarla dolu, herkes ekonomik buhranın ağır faturasıyla karşı karşıya, köklü ve yapıcı reformlar gerekli. Burada bir tercih yapmanın zamanı geldi geçti bile. Ya halkın sorunlarıyla yüzleşir ve sorunların çözümü adına yapıcı ve köklü adımlar atarsınız ya da şu anda olduğu gibi sermaye şirketlerinin çıkarları uğruna ülkenin ekonomik anlamda boğulan dar ve orta gelirli grubunu tamamen yok edersiniz. İkisi bir anda yürümez.

İnkâr politikaları, ekonomik politikalar, giderek daha da otoriterleşen baskıcı politikalarınızla yarattığınız bu kriz ortamından kurtulabilmeniz mümkün değil. Adalet olmayan bir ülkede yapılan sözde yargı paketleri halkın sorununu çözmekten de uzaktır. İnsanların derdi –sanki- icranın kolay satışı ya da icralık malın nasıl satılacağı olmamalı. Asıl sorun toplumun neden icraya düştüğü, yıllarca biriktirdiği malların neden bir çırpıda el konulduğu sorunudur. Sanki hacizli malların satışının kolaylaşması icra ve iflas hukukunun sorunlarını ortadan kaldırmaya yetecekmiş gibi davranılıyor. Yok böyle bir şey. Yani oğluna pantolon alamayan bir babanın intiharı bir ülke için en acı ve en utanç verici bir örnek iken burada günü kurtarmak ve anlamsız maddelerle Meclisi oyalamak sarayın ve iktidarın nasıl bir pişkinlik içinde olduğunu göstermektedir.

AKP Genel Başkanı, ekonominin kitabını yazdığından bahsediyor. Herhâlde Arap alfabesiyle tersten yazmış olacak ki her şey tersine gidiyor. Hani sizin çok kullandığınız bir tabir var ya “Nereden nereye.” diye, nereden nereye geldik biliyor musunuz? Haksızın hak, ahlaksızın ahlak, zalimin merhamet dersi verdiği günlere geldik.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci madde kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Hakkında Kanun Teklifi’nin çerçeve 9’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

   Dursun Müsavat Dervişoğlu                                           İbrahim Halil Oral

   İzmir                                              Ankara

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın İbrahim Halil Oral.

Buyurunuz Sayın Oral. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Kıymetli milletvekilleri, yine geçici çözümleri “reform” diye dile getirdiğiniz bir teklifle karşı karşıyayız. İcra ve haciz işlemleri ülkemizin ekonomik çöküşünün ve vatandaşın alım gücünün düşüşünün resmidir. UYAP’ın kamuya açık verilerine göre, 2008 sonunda 8 milyon civarında olan icra dosyası sayısı günümüzde 23-24 milyon bandına gelmiştir. En çok haciz işlemi yapılan mülklerin başında ise konut ve arazi işlemleri gelmektedir. Yani, insanımızın yatırım için aldığı ya da başını sokabilmek için kıt kanaat edindiği konutlarına haciz işlemleri yapılmaktadır. Üstüne üstlük tarım arazilerimiz de bu işlemlere tabi olmaktadır. Ülkemizde tarımdaki sıkıntılara bir de bu yönden bakmak gerekir. Bu icra işlemleri tarımsal faaliyetleri ne düzeyde etkilemektedir, özellikle araştırılmalıdır. İşte bu tabloda, icraya neden olan ekonomik tablo hakkındaki çözümler aramak yerine haczedilen malların kıymet takdiri ve satış giderlerinin tamamının peşin olarak yatırılması zorunluluğu getirilmektedir. Peki, bu ne işe yarayacaktır veya ne işe yaramayacaktır? İcra ve İflas Kanunu’nun en temel özelliği, cebrî icra vasıtasıyla alacaklı ile borçlunun hakları, menfaatleri arasında dengenin sağlanması ve alacaklının en kısa yoldan alacağını tahsil etmesidir. Anılan menfaat dengesinde en önemli ilke “takip ekonomisi” ilkesidir. Teklifte bir duvar aşılmak istenirken yeni bir çıkmaz sokak inşa edilmektedir. Alacaklının, önceden muhafaza harcını, satış giderini, kıymet takdirini ödediği bir durumda, haczi bir korkutma aracı olarak kullanma şansı azalmaktadır. Ancak bu sefer de özellikle hacizli taşınırın bulunmadığı yani yakalanmadığı durumlarda ne yapılacağı belli değildir. Günümüzde pek çok icra işlemi yapan avukat, icraya konu olan otomobil, motosiklet ve benzeri araçları bulamadıkları için tahsilat yapmadıklarını ifade etmektedirler. Devletin, polis uygulaması, MOBESE görüntüsü ve benzeri uygulamalarla yakalama yapamadığında pek çok özel kişi bu işi fırsatçılığa çevirmektedir. Bazı fırsatçılar ücret karşılığında otopark gezme, belli başlı yerlerde araştırma yaparak icralık araçları bulmaktadırlar. Aracın bulunmadığı durumlarda alacaklı, bir sürü ödemeyi devlete yapmış olacaktır ama alacağını tahsil edemeyecektir. Ayrıca, alacaklıyı yüksek meblağlı bir ödeme yükü altına sokarak menfaatler dengesini de sürekli bozacaktır. Parası olan alacağını sattıracak, olmayan sattıramayacak. Kısacası, parası olan kayrılmış, olmayan zora sokulmuş olacaktır.

Saygıdeğer milletvekilleri, bir tarafı yapmaya çalışırken başka yerleri yıkmak AK PARTİ iktidarının alıştığı bir uygulamadır. Anlaşılan o ki iktidar, alacaklılara şunu demektedir: “Devlet alacağını tahsil etse de etmese de paranızı alır ama hiçbir şeyin garantisini vermez.” Anadolu tabiriyle, alacağına şahin, vereceğine kargadır. Bu, yüzlerce yıldır toplumsal bir sözleşme olan devlet kurumunun, binlerce yıldır yerleşmiş adalet duygusunun yerle bir edilmesidir. Vatandaş, bu gidişle, İçişleri Bakanının felsefesine uyarak kendi alacağını kendisi tahsil etmeye başlayacaktır. Sayın Bakan diyordu ya “Siz yıkın, hukuk arkanızdan gelir.” diye, vatandaş da para yatırmamak için gidecek kendi alacağını almaya çalışacaktır. Bir ülke düşünün ki içişleri bakanı hukuksuzluğu, kanunsuzluğu, anarşiyi teşvik etsin. Bu nasıl bir akıl tutulmasıdır Allah aşkına? Bu tip yaklaşımları asla kabul etmeyeceğiz ve edemeyiz.

İcra ve İflas Kanunu için bir reform istiyorsanız baştan sona bütün uygulamaları ele alarak, ortak akılla yepyeni bir İcra ve İflas Kanunu ortaya koymalısınız. Gündem değiştirmek için ikide bir “Anayasa’yı değiştireceğiz.” diye ortaya çıkacağınıza “Bugün de şu İcra ve İflas Kanunu’nu baştan sona yapacağız.” deyin, milletimiz bir rahatlasın. Ciddi bir şekilde devlet yönettiğinizi anlayalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Ama siz, bunu diyecek zihniyete erişene kadar iktidardan uçup gideceksiniz.

Hazreti Ömer'in adaleti yolundaki, Hazreti Ali'nin ilmi yolundaki İYİ Parti bütün bu sorunları inşallah iktidara gelerek çözecektir diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesiyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 106’ncı maddesinde yapılan değişikliğin üçüncü fıkrasındaki “olarak” ibaresinin teklif metninden çıkarılmasını teklif ederiz.

       Alpay Antmen                         Rafet Zeybek                Süleyman Bülbül

            Mersin                                 Antalya                                 Aydın

        Zeynel Emre                          Aydın Özer            Ali Haydar Hakverdi

           İstanbul                                Antalya                                 Ankara

     Ömer Fethi Gürer                                                           Turan Aydoğan

             Niğde                                                                           İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Ali Haydar Hakverdi.

Buyurunuz Sayın Hakverdi. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yaklaşık yirmi ay önce, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un geçici 9’uncu maddesinde Meclisimiz tarafından bir değişiklik yapıldı ve açık cezaevinde bulunan mahkûmlar, açığı hak eden ama kapalıda bulunan mahkûmlar ve denetimli serbestlik hükümleri gelen mahkûmlar pandemi sebebiyle salıverildi ve o dönem 88.767 hükümlü pandemi sebebiyle izinli sayıldı ve salıverildi. Geçici 9’uncu madde kapsamında Adalet Bakanlığına da yetki verildi ve ikişer aylık sürelerle, pandemi doğrultusunda, uzatma yetkisi verildi. Bu yetki bu ayın sonunda, ayın 30’unda doluyor ve yaklaşık 90 bin kişi bu uzatmanın yenilenmesine dair bir beklenti içerisinde.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Parmak oynatsınlar artık canım.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Bu 90 bin kişi aslında annesiyle, babasıyla, kardeşi ve çocuğuyla 500 bin kişiyi etkiliyor ve buna dair Meclisimizden bir karar bekleniyor. Şimdi, bu mahkûmlar yaklaşık yirmi aydır dışarıdalar zaten ve maalesef, güvencesiz işlere girmişler, pazarda, kahvede çalışmaya başlamışlar; aileleriyle kaynaşmışlar ve topluma adapte olmuşlar. Tam da bu nedenlerle, bu tarihte… Yani yaklaşık yirmi ay önce mesela günlük ölüm sayıları 100 iken, bugün 200-250’lerde. Bugün 200-250’lerdeyken yeniden bir uzatmaya ve yeni bir düzenlemeye ihtiyaç var. Buna dair gruplar arasında bir uzlaşı ve bir uzatma konuşuluyor, bugün çıkması da bekleniyor. Umarım AK PARTİ son anda bir refleks, bir cayma göstererek bu beklentiyi boşa çıkarmaz ve mahkûmun ve ailelerinin beklentisini karşılar diye düşünüyoruz. Bu durum aslında cezaevi yetkililerini de ilgilendiren bir durum çünkü cezaevlerinin kapasitesi bugün 260 binken 300 bin tutuklu ve hükümlü var. Bunların gelmesiyle beraber yine kapasite fazlası olacak ve bundan kaynaklı zaten zorda kalan idare de bu pandemi koşullarında, daha zor koşullarda bu durumu idare etmek zorunda kalacaktır.

Değerli arkadaşlar, Meclisimizin İnsan Hakları Komisyonu üyesi olarak ve bir alt komisyon, Hükümlü ve Tutuklu Hakları İzleme Alt Komisyonu olarak üç yıldır biz cezaevlerini ziyaret ediyoruz. En son bu ay Kırıkkale, Afyon, Kayseri ve Tarsus Cezaevlerine ziyaretlerde bulunduk ve buradaki ziyaretlerimizle ilgili de çok kısa gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Temel sorun, cezaevlerinin kalabalık olması, infaz koruma memurlarının sayısının yetersiz olması ve iaşe bedellerinin düşük olması ve sonrasında bundan kaynaklanan temel insan hak ihlallerinin yaşanmasıdır. Özellikle şu pandemi döneminde mahkûmlar hastaneye sevk edilip hastane sonucu tekrar cezaevine geldiğinde “karantina” denilen ayrı bir koğuşa alınıyor, burada en az on beş gün bekletiliyor, sonrasında da tekrar o koğuşa bir mahkûm gelirse o süre yeniden başlıyor ve bir on beş gün daha ekleniyor. Yani otuz gün, kırk gün karantina koğuşunda kalan mahkûmlar var ve bu mahkûmlar aslında bu kötü koşullarda -özellikle o koğuşlar çok kötü hâlde, karantina koğuşları- kalmamak için, hastalansalar bile bu sefer hastaneye gitmekten imtina ediyorlar ve durumları ağırlaşıyor. Zaten hastanenin koşulları zor; kelepçeli muayeneler var, bir çekinceleri oradan var. Onun dışında, karantina koğuşuna girmek istemediklerinden hastalansalar da hastaneye gitmek istemiyorlar. Ama yaşadığımız bir husus var: Bir kadın mahkûm, Tarsus Cezaevi ziyaretimizde kendisini ziyaret ettik. Kadın mahkûm kanser hastası, hastaneye gitmek zorunda kalmış. Geldiğinde karantina koğuşuna, daha doğrusu karantina hücresine -tek kişi kalıyor- konulmuş. Hücresinin kapısının ağzında… Kendisini ziyaret ettiğimizde, hücresinde lavabo bile yok yani bulaşıklarını tuvalette yıkıyor. Böyle zorluklar yaşıyorlar.

Şimdi, başka bir husus daha var. İki yıldır sevkler kapalı, iki yıldır sevkler kapalı ama öncesinde de zaten sevkler çok zordu. Şimdi, bir mahkûm bize “Ya, benim annem çok yaşlı, kendi evime çok uzakta kalıyorum. Ben beş yıldır yaşlı annemi görmüyorum.” dedi mesela. Şu son süreçte açık görüşler de kapalı pandemi sebebiyle. Şimdi, bir mahkûm dedi ki bize, o da Afyon Cezaevindeydi “Ben buraya girdiğimde evladım çok küçüktü, daha yeni doğmuştu, kucağıma zor almıştım. Daha yeni yeni alışıyordu bana, ben cezaevine girdim. Açık görüşler de iki yıldır kapalı. Ben çocuğumun kokusuna hasret kaldım. En azından cezaevinde açık görüşte kucağıma alıp koklayabilirdim. Şimdi camın arkasından göremiyorum.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Hakverdi.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu açık görüşler de artık açılmalı. Biz stadyumları açtık ya, 50 bin, 60 bin kişiyi bir araya topluyorsak artık kontrollü bir şekilde açık görüşlerin de açılması gerekiyor diye düşünüyorum.

Tabii, aynı zamanda cezaevinde infaz koruma memurlarının da ciddi sıkıntıları var. Adamlar bu süreçte on gün, yirmi gün evlerine gidemedi. Cezaevine geldi, ailesinden uzak on gün, yirmi gün cezaevinde görev yaptı ve sonra gitti. Onlar da çok ciddi sıkıntılar yaşıyor ve geçen hafta, geçtiğimiz hafta başında ceza infaz koruma memurlarının sorunlarının çözülmesi için buraya bir teklif verdik, maalesef, AKP ve MHP oylarıyla da reddedildi. Onların sorunları çözülmediği sürece, mahkûmların durumları iyileştirilmediği sürece, bu ülkede AKP olduğu ve AKP'nin ekonomik düzeni böyle olduğu sürece bu sorunlar gerçekten çözülemez diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinde geçen “şekilde” ibaresinin “biçimde” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Ali Kenanoğlu                       Züleyha Gülüm                     Kemal Peköz

           İstanbul                                İstanbul                                 Adana

Mahmut Celadet Gaydalı                   Murat Çepni       Ömer Faruk Gergerlioğlu

             Bitlis                                   İzmir                                  Kocaeli

                                                   Dersim Dağ

                                                    Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Sayın Dersim Dağ.

Buyurunuz Sayın Dağ. (HDP sıralarından alkışlar)

DERSİM DAĞ (Diyarbakır) – Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; dil, bir milletin duygu ve düşüncelerini ileri taşımasını sağlar. Milletler, diller aracılığıyla kültürlerini bir sonraki nesle aktarır. Bu, dünyanın her yerinde böyledir. Gelin görün ki Kürtlerin kendi dillerinde konuşması, müzik yapması, sanat yapması, mevlit ve kitap okuması suç hâline getiriliyor. AKP Hükûmeti döneminde, Kürtçe rahat konuşulan dil hâline gelmedi, aksine, konuşulması yasaklanan duruma geldi. Bu baskıcı ve yasakçı zihniyet son günlerde iyice görünür hâle geldi. Geçmişten bugüne değil, son bir iki ayda yasakçı zihniyetinizden örnekler vereceğim.

İki gün önce, Kürt sanatçı Mem Ararat’ın konseri, Kürtçe şarkı gerekçesiyle iptal edildi. Belediye yetkilileri “Konserde Kürtçe şarkı çalınacağını bilmiyorduk. Keçiören Belediyesi olarak buna izin vermeyeceğiz ve bu yüzden tek taraflı olarak sözleşmeyi feshediyoruz.” şeklinde açıklamada bulunarak Kürtçeye ilişkin açıkça nefret suçu işlemiştir. Aynı şekilde, Mezopotamya Kültür Merkezi’nin 30’uncu kuruluş yıl dönümünde, çeşitli illerde yapmak istediği konser ve etkinlikler “Özgürlüğü tehlikeye sokar.” gerekçesiyle yasaklandı. Sorarım size: Kürtçe şarkı söylemek kimin özgürlüğünü ihlal etmektedir? Bir dili yasaklamak hangi demokrasi ilkesinde var? Bahaneye kılıf uyduranlar var, bir de gerekçe sunmadan “Ben yaptım, oldubitti.” diyenler var.

Gerekçe bulamayanlardan bir tanesi de İstanbul Fatih Kaymakamlığı, “Dawiya Dawi” isimli Kürtçe “stand up” gösterisi etkinliğini yasaklayan Kaymakamlık, gerekçe sunmadan oyunu yasaklandı. Ayrıca, aynı Kaymakamlık “Ölüm Uykudaydı” adlı Kürtçe tiyatro oyununun gösterimine dört saat kala oyunu yasakladı.

Cezaevlerinde tutukluların aileleriyle Kürtçe konuşmaları yarıda kesiliyor, tutuklulara Kürtçe konuştuğu için disiplin cezaları veriliyor. Cezaevlerine Kürtçe kitapların gönderilmesi engelleniyor. Cezaevlerine gönderilen kıyafetler renkleri gerekçe gösterilerek tutuklulara verilmiyor. Kürtçe mevlit okuduğu gerekçesiyle 76 yaşındaki Ali Boşnak’ı tutukladınız ve Ali Boşnak cezaevinde hayatını kaybederken sizler sadece seyirci kaldınız. Elâzığ Cezaevinde aralarında DTK Eş Başkanı Leyla Güven’in de bulunduğu 9 kadın tutuklu hakkında, Kürtçe şarkı söyledikleri gerekçesiyle soruşturma başlatıldı ve iletişim ve görüş cezası verildi. Cezaevinde açlık grevine girdiği gerekçesiyle hakkında örgüt üyeliği iddiasıyla dava açılan Dilan Oynaş’ın Kürtçe tercüman talebine karşı mahkeme 500 TL istedi.

KADES uygulaması 6 dilde hizmet vermeye başlarken Kürtçe dilini seçeneklerine eklemedi, Kürt kadınlarına “Siz ölün.” mesajı verildi. Bitlis’teki bir camiye asılı olan ve 5 dilde ayet yazılı olan tabeladan Kürtçe çıkarıldı. Hozan Arhat, İstanbul Beykoz’da, bir düğün etkinliğinde Kürtçe şarkı söylediği gerekçesiyle gözaltına alındı. Diyarbakır ve Mardin’den Afyon’a mevsimlik tarım işçisi olarak giden işçiler Kürtçe konuştuğu için “terörist” denilerek ırkçı saldırıya uğradı, saldırıda 7 kişi yaralandı.

Dünyanın dört bir yanında 50 milyonu aşkın kişinin konuştuğu bir dil, buradaki tutanaklarda yani Mecliste bile “bilinmeyen bir dil” nitelemesine maruz kalıyor. “Bin yıldır Kürtlerle aynı coğrafyada yaşıyoruz. Bu ülkede bütün yurttaşlar eşittir. Hepimiz din, dil, kültür kardeşiyiz.” demagojisini ezelden beri sürdürüyorsunuz.

Sizin Kürtlere ve Kürtçeye düşmanlığınız sadece burayla sınırlı değil, düşmanlığınız sınır ötesini aşmış durumda. Afrin, yüzde 90’ı Kürtlerin yerleşim yeri olan bir kent. Son üç yıldır savaş suçlarına bulaşmış grupların aileleriyle doldurulan Afrin’de Kürtçe isimler değiştirilip Türkçeleştirildi, okullarda Kürtçe dersleri müfredattan çıkarıldı.

Etinizle kemiğinizle Kürtlere düşmanlık yapıyorsunuz. Yasaklarla yarattığınız korku ve şiddet iklimi, Kürtlerin Kürtçe konuştuğu her yerde saldırıya uğramalarına hatta öldürülmelerine sebep oluyor. İnsanların dili yüzünden öldürüldüğü bir ülkede hamasi siyasi söylemlerinizin karşılığı yok. Kürtler birçok zorba hükûmet gördü ama hiçbirinin karşısında diz çökmedi; dilini konuşmaktan, kültürünü ileriye taşımaktan vazgeçmedi, bundan sonra da vazgeçmeyecek ve sizin Kürt düşmanlığınıza karşı sizi tarihe gömecek. Buradan, müjdeyi tüm halklara bizler verelim: Günden güne eriyor, yok oluyor, gidiyorsunuz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özkan...

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

46.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ’ın 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesiyle ilgili önerge üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kayıtlara geçmesi için ifade ediyorum; herhangi bir konuşmaya ilişkin bir cevap niteliğinde de değil, tarihin yargılamasından da geçecek bir süreç. Kendi devletinin resmî Kürtçe kanalı olan bir ülkede Kürtçenin suç olması, yasak olması söz konusu olabilir mi?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ya, örnekleri saydı, örnekleri. Tek tek örnekleri saydı.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bu ülkede eşit vatandaşlık söz konusu; Kürt’üyle, Arap’ıyla, Türk’üyle, Türkmen’iyle, Alevi’siyle, Sünni’siyle, Çerkez’iyle, Roman’ıyla.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Nakaratı uzatmayın.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Biz 85 milyon kardeşiz ve herhangi bir vatandaşımıza karşı bir haksızlık, hukuksuzluk söz konusu olursa devlet, bütün hukuk sistemi, bütün teşkilatıyla o haksızlığı, hukuksuzluğu ortadan kaldırmak üzere seferberdir. Bunu hepimiz biliyoruz.

Bakınız, eğer biz kardeşlik hukukumuza karşı ayrıştırıcı bir dil kullanacak olursak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Gerçeklerden bahsetmiyorsunuz.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ezber ya!

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Ezber, retorik.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - …ve tümel değerlendirmelerle alıp da bir lafı, nereye gittiğini bilmeden…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sizin gibi.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - …nasıl bir hedefe gittiğini bilmeden konuşulduğu takdirde, bunun elbette milletimiz nezdinde bir karşılığı olacak.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sizin yaptığınız gibi.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Ve bakınız, bugün, Türkiye’de, doğuda yaşayan vatandaşlarımızın, Kürt vatandaşlarımızın özellikle ayrıştırıcı bir dil kullanımı üzerinden ne kadar acı çektiklerini, ne kadar sıkıntı yaşadıklarını onlar bizden daha iyi biliyor, merak etmeyin. Yani özellikle bu dilin mağduru Kürt vatandaşlarımızdır, böylesi bir dilin.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – İşte biziz onlar, “onlar” dediğiniz biziz, biz! Bizden daha iyi bilemezsiniz. “Onlar” biziz, biz!

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Dinle! Dinle! Saygısız!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Oradan sus sen! Vallahi billahi ya!

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Saygısız!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Hep sen mi bağıracaksın!

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Saygısız!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Saygısız sensin!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Şu anda, Türkiye Cumhuriyeti devletinde Kürtçe kanal var yani devlet kanalı. Kürt vatandaşlarımızdan Türkçe bilmeyenler varsa onların…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Müsaade edin, bunları anlatalım, bu kadar… Böyle bir dil olmaz.

BAŞKAN – Tamamlayın efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …Kürt vatandaşlarımızın izleyebileceği, takip edebileceği devlet televizyonunu kurmuş bir Hükûmetiz, bir devletiz biz. Nasıl Kürtçe yasak olabilir? Kürt vatandaşlarımızın dili önünde bir engel söz konusu olursa bunu biz kaldırırız, o engelin önünde öncelikle biz dururuz, buna müsaade edemeyiz.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Tek tek örnek verdi, tek tek…

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Adınızda “adalet” de yazıyor, adalet de var.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu anlamda, Türkiye’de Türk’üyle Kürt’üyle, Laz’ıyla Çerkez’iyle, Alevi’siyle Sünni’siyle kardeşlik hukukumuza, maalesef, hançer çekenler, ihanet edenler, dün Saddam Hüseyin üzerinden Halepçe’de katliam yaptılar…

EBRÜ GÜNAY (Mardin) – Roboski’de yaptınız.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - …aynı ihanet odakları, bugün PKK’ya, PYD’ye, YPG’ye silah göndererek Kürt’üyle Türk’üyle Arap’ıyla yine kardeşliğimize ihanet ediyorlar.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Ne zaman buraya gelecek diye bekliyordum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Onun için bu ihanet yollarını kapatmış bulunmaktayız. Ne kadar gayret edilirse edilsin, buna müsaade etmeyeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Roboski’de ne yaptığını bir anlat, Roboski’de! O katlettiğiniz çocukları anlat!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bitmedi efendim.

BAŞKAN – Peki, bitirelim efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bitiriyorum, son cümle…

Dün Halepçe’yi konuştuk burada, dün Halepçe’yi konuştuk; Halepçe katliamı, Halepçe cinayeti, Halepçe ihaneti…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Roboski’yi konuşalım, Roboski’yi…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İşte, o ihaneti gerçekleştiren Saddam Hüseyin’e o silahları gönderenler, bugün aynı silahları PYD’ye, YPG’ye, PKK’ya gönderiyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Niye bağırıyorsun?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kürtlerin, Arapların, Türklerin, Türkmenlerin kardeşliğine ihanet ediyor.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Böyle bağırarak sanki üstünlük sağladığını mı düşünüyorsun? Ezberleri herkes biliyor! Kürtlere sor bir de!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Halepçe’yi unutmayın, Halepçe’yi!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Roboski’yi unutmayacağız, Roboski’yi!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - O Halepçe’yi yapanlar, bugün PYD’ye de silah gönderiyor, PKK’ya da silah gönderiyor…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Biz Roboski’yi unutmuyoruz, Roboski’yi!

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Size rağmen Kürtlerin haklarını biz koruyoruz, size rağmen!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kimi koruyorsunuz? Kimi korudunuz?

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Kürtlerin haklarını size rağmen biz koruyoruz! (HDP sıralarından gürültüler)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Öyle mi?

EBRÜ GÜNAY (Mardin) - Şov yapma! Şov yapma!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kürtleri öldüren PKK/PYD-YPG!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Roboski’yi unutmayacağız, Roboski’yi!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Kaldırın aranızdaki bağı! Ya, Kürt vatandaşlarımızdan binlerce katletti, inim inim inledi Kürt vatandaşlarımız!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Cahit Bey, söz hakkınız bitti, müsaade ederseniz ben konuşayım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – E, sen soruyorsun, biz de cevap veriyoruz. “Kim öldürdü?” diyorsun da, ben cevap veriyorum. Sen sormadın mı?

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sen hiç susmuyorsun ki!

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Şov yapma ya! Bir sus!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Müsaade eder misiniz… Lütfen, müsaade eder misiniz…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – E, sen sordun, ben de cevapladım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben arkadaki vekile sordum, size değil.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hayır, bize, bizim tarafa baktın, grup olarak.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, söz alabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Beştaş.

47.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler.

Bizim haklarımızı koruyorlarmış da, Kürt halkının haklarını. Eğer hakları korumak katliam yapmaksa ve katliam yapanları cezasız bırakmaksa, evet, haklar korunuyor gerçekten. Roboski katliamının, Dedeoğlu katliamının daha kanı kurumadı, daha bunun hesabını vermediler. İktidar olarak, bugün, Kürt halkına yapılanların tam da arkasında duruyorlar. Ellerinde pamuk bir eldiven ama demirden bir eldiven var, her yerde vuruyorlar, hiçbir hakkı kabul etmiyorlar ama yeri geldiğinde büyük bir kardeşlik edebiyatı yapıyorlar. Kardeşlik mücadelesi veren biziz, Halkların Demokratik Partisidir; eşitlik mücadelesi veren Halkların Demokratik Partisidir.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Hadi oradan! Hadi oradan!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – O rolünü iyi oynuyorsun, o rolünü iyi oynuyorsun!

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Hadi oradan! Hadi oradan! (HDP sıralarından gürültüler)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Grup Başkan Vekiliniz konuşuyor ya.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sen de arkadaşını sustur.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Onlar çıkıp...

BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurunuz.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Sen ancak oradan bağır.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Ya, kes kesini ya!

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – PKK’nın öldürdüğü Kürtleri nereye koyacaksınız? Kürtlerin haklarını savunmak için mi PKK Kürtleri öldürdü, buna cevap verebilir misiniz? (AK PARTİ ve HDP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Biz neyiz burada, biz neyiz?

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Ya, kes sesini ya!

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – TÜGVA’cılar sizi!

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Kaç Kürt’ün kanına girdiniz!

BAŞKAN – Sayın Beştaş, siz buyurun efendim.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Ne bakıyorsun?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Çok güzelsiniz, ağzınızı eğiyorsunuz, ona bakıyorum; bir milletvekiline çok yakışıyor!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ne demek o?

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Çok güzelim, evet, çok güzelim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Dil çıkarmak ve ağız eğmek çok yakışıyor gerçekten!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ne demek?

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Ben dil çıkarmam, hayatta dil çıkarmamışım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bakın, bakın, ne yapıyor?

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Ben o kadar saygısız bir insan mıyım senin gibi!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ağzınızı eğmediniz mi? Ağzınızı eğmediniz mi?

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Ağzımı eğmedim, bak.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Daha önce dilinizi çıkarmıştınız.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Ben dil çıkarmam, yalan söylüyorsunuz, yalan söylüyorsunuz!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Çok yakışıyor, çok!

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Tam size yakışan bir hareket, tebrik ediyorum!

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yalan söylüyorsunuz dil çıkarmam.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, TRT Kurdî de TRT de...

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yalan söylüyorsun, yalancısın!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – ...AKP borazanlığı yapmak dışında hiçbir iş yapmıyor.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yalancısınız!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – TRT Kurdî de Türklük propagandası yapıyor.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Hepiniz yalancısınız!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bugün Türkiye’de Kürtçe bilmeyen bir kadın, bir yaşlı, doktora gittiğinde bile yanında tercüman götürmek zorunda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Bütün doktorlar Kürtçe biliyor, yalan söylüyorsun! Hepsi Kürtçe biliyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz defalarca kamu hizmetlerinin kendi ana dillerinde yapılması için kanun teklifleri verdik, araştırma önergeleri verdik. Hepimiz bunun tanıklığını yapıyoruz. Bugün, doktora bile, Kürt kadınları, özellikle, Türkçe bilmeyenler ve okula gitmeyenler yanlarında çocuklarını, kardeşlerini, eşlerini götürüp kendi hastalıklarını anlatmaya çalışıyorlar.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Doktorların hepsi Kürtçe biliyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – THY 16 dilde anons yapıyor, Kürt dilinde yapılmıyor. Bunları her gün saymak istemiyoruz. Kürtler ne yaşadığını biliyor, biz ne yaşadığımızı biliyoruz.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Belli, belli (!)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Onlar burada hamasetle “Kürtlerin hiçbir hakkı gasbedilmedi.” diyerek bunu yok sayamazlar. Yani bu ülkede ayrımcılık ve Kürt düşmanlığı AKP döneminde zirve yapmıştır.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yazıklar olsun size, yazıklar olsun!

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Kürt halkının temsilcisi siz değilsiniz Hanımefendi! Kürt halkının temsilcisi HDP değildir!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bugüne kadar var olan kazanımlar da Kürt halkının vermiş olduğu mücadelenin sonucudur, ödemiş oldukları büyük bedellerin sonucudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yazıklar olsun!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kimse gelip, lütfedip TRT Kurdî’yi ya da şunu bunu kurmadı. AKP Genel Başkanı kürdistan illerine gidince, coğrafyasına gidince, kendisine “...”(x) afişleri asılıyor ama biz gittiğimizde herhangi bir Kürtçe yazı astıramıyoruz. Kendilerine gelince şov olsun diye Binali Yıldırım gidip “kürdistan mebusları” diyor ya da kendileri “kürdistan” lafları kullanıyor ama Kürtler bunu söyleyince bir saldırıya maruz kalıyor. Yani diyorlar ki: “Biz söylersek tamam ama siz söylerseniz olmaz.” En son Batman’da, ya, on yıllardır -kaç yıllıktır bilmiyorum ama herhâlde elli yıllık bir parçadır- “…”(x) diye bir parça var; Erdoğan’ı karşılarken o Kürtçe ezgi, parça çalındı, oradan “Kürt” çıkarıldı ya, parçanın orijinalinden “…”(x) bölümü çıkarıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Zorunuza gitti herhalde, zorunuza gitti!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bundan daha büyük bir ayrımcılık ve düşmanlık olabilir mi?

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Zorunuza gitmiş, belli belli; çok zorunuza gitmiş! Çok zorunuza gitmiş, o anlaşıldı.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Oya Eronat, siz yorulmuyorsunuz ama…

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yorulmam.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - …biz hiç yorulmayız, hiç yorulmayız.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Hiç yorulmam.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kürt halkının yüz karasısınız! (HDP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Aa, bak…

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sensin yüz karası! Terbiyesiz!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sensin yüz karası!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, bu şekilde…

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Başkan, söz istiyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu ifadeyi…

OYA ERONAT (Diyarbakır) - Hakaret etti, söz istiyorum.

BAHAR AYVAZOĞLU (Trabzon) – Sizin için bütün şehit aileleri yüz karası, değil mi!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu ayrımcı bir dildir, nefret suçu vardır.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Baştan beri “Yalan!” diye bağırıyor ya.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Söz istiyorum.

BAŞKAN – Bir saniye, söz vereceğim efendim.

Buyurun.

48.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Grup Başkan Vekilinin nefret suçu içeren ve ayrımcı bir dil kullanan bu yaklaşımını kabul etmiyoruz, aynen iade ediyoruz! Bunun kabulü mümkün değil.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Grup Başkan Vekilimiz konuşurken sürekli oradan müdahale ediyor, biz sizi dinliyoruz ama.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Diğer taraftan, bütün bu konuşmalar biraz önce hatibin konuşmasıyla başladı. Hatibin konuşmasına baktığımızda, İç Tüzük’ümüze göre, bakınız, devlete, millete ve bütün değerlerimize alenen hakaret içeren ifadeler var. Şu an itibarıyla oturuma ara verilip, tutanakların değerlendirilmek suretiyle içerisindeki Meclis İçtüzüğü’nde belirtilen aykırı ifadelerin çıkarılması gerektiğini düşünüyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hadi ya, hangisi?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sabahtan beri kardeşlik edebiyatı yapıyordun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Diğer taraftan, bakınız, AK PARTİ hükûmetleri döneminde, özellikle özgürlük noktasında, dil, etnik kimlik ifadesi noktasında ne özgürlükler yapıldı; nereden nereye geldik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Ya, sizin bu saçmalıklarınızı dinlemek zorunda mıyız biz ya!

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Dil, etnik kimlik, siyasal düşünce, fikir, her türlü özgürlüğün önünü açtık.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Ya, Cahit Özkan, bunları sıralayınca olmuyor ya, sıralayınca olmuyor o işler yani.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, düşünebiliyor musunuz bu ülkede “Kürt düşmanlığı” “Kürtçe düşmanlığı” ifadelerinin asla muhatap olmayacağı bir parti varsa o da AK PARTİ Grubudur.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Herkes yaşadığını biliyor, herkes yaşadığını biliyor ya! Sen böyle dedin diye böyle olmuyor yani o.

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Ya, Kürt’ün kendisine tahammülünüz yok, neden bahsediyorsunuz?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Düşünsenize; PKK’nın, PYD’nin, YPG’nin öldürdüğü binlerce Kürt vatandaşımız var, bunların hesabı verildi mi?

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sen öyle dedin diye öyle olmuyor ya, gerçek o değil ya!

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – AKP’nin Kürt’ü olmayınca çıldırıyorsunuz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kürt dilini, devletin resmî kanallarında yayın organı hâline getirdik.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – AKP’nin Kürt’ü olmayınca çıldırıyorsunuz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Siyasi propaganda, sinema, video, müzik eserlerine dönük eskiden yasaklar vardı, biz kaldırdık.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Şimdi de var, şimdi de. Daha dün…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Tutuklu ve hükümlülerin kendi ana dilinde avukatlarıyla ve yakınlarıyla görüşmesi mümkün değildi, biz bu özgürlüğü getirmişiz, nasıl Kürt düşmanı olabiliriz, nasıl Kürtlere düşman olabiliriz!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Düşmansınız, düşman… Düşmansınız!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Biz bu ülkede Kürtlerin, bütün vatandaşlarımızın dillerinin ve etnik kimlik ifadelerinin teminatıyız.

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Samimi değilsiniz, riyakârsınız!

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – “Kürt sorunu yoktur.” diyen sizsiniz, sizin Başkanınız “Kürt sorunu yoktur.” diyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bitmedi; üniversitelerde farklı dil ve lehçelerde Kürtçe dilinde akademik çalışmaların yapılmasının gereğini, altyapısını kurduk. Artuklu Üniversitesi; biz yaptık.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – 6 öğretim üyesini niye attınız orada? 6 öğretim üyesini niye attınız? Bölümü kapattınız, haberin yok; bölümü kapattınız, haberin yok.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bunların ortaöğretim kurumlarında seçmeli ders olarak okutulabilmesini biz yaptık.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kapattınız, kapattınız, haberiniz yok.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – PKK terör örgütü Kürt çocuklarımızı öldürürken biz okullarda Kürtçe dilini seçmeli dil hâline getirdik.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bir öğretmen atamadınız, öğretmen. On yıldır bir öğretmen atamadınız.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Seçtikleri zaman “Öğretmen yok.” diyorsun ya!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kim Kürt düşmanı? Kim Kürt katili? İşte, PKK/PYD-YPG!

Bitmedi Başkanım, saymakla bitmiyor. Mademki böyle bir cümle açıldı, söyleyeceğiz.

BAŞKAN – Sayalım, bitirelim o zaman.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Farklı dil ve lehçelerde eğitim yapan özel okulların açılmasını mümkün hâle getirdik. Klavye özgürlüğü bile yoktu, düşünebiliyor musunuz. Biz yapmışız. Hâl böyleyken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Kürt halkını katlederek mi özgürlük sağlıyorsunuz!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Başkanım, mikrofonu açın.

BAŞKAN – Mikrofonu açalım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Klavye özgürlüğü bile yokken, istediği dilde klavyede yazamazken bu özgürlüğü de biz getirdik.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kürtlere sorun Kürtlere, Kürtler biliyor sizin ne yaptığınızı, Kürtler biliyor, biz biliyoruz.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – İki yılda 20 çocuğu öldürdünüz, 20 çocuğu katlettiniz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Diğer taraftan, PKK ne yaptı? PKK terör örgütü, YPG’si PYD’si Kürt çocuklarımızı, kızlarımızı, evlatlarımızı dağa kaçırdı.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Biz biliyoruz, biz biliyoruz sizin ne yaptığınızı.

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Halkı yok ederek mi özgürlük sağlayacaksınız!

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Kürt çocuklarını öldürmek serbest size göre!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İşte, Diyarbakır Anneleri onların bekçileri. Bitti mi? Hayır.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Silopi’de panzerle ezdiğiniz çocukları, insanları…

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Katliamlarınızı sıralayın, katliamlarınızı!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yine, orada ekonomik olarak Kürt vatandaşlarımızın yaşadığı sıkıntıların arkasında, PKK terör örgütünün bölgeyi istikrarsızlaştırma gayreti vardır.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Roboski’ye gel, Roboski’ye.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kepenk kapatma için ellerinden gelen ihaneti yaptılar. Siz aranıza bir çizgi çekebilseydiniz bunlar olmayacaktı.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – İl binamıza girip Deniz Poyraz’ı katlettiniz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan, teşekkür ediyoruz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu anlamda, Türkiye’de anayasal hukuk düzenimiz Kürtlerin, Arapların, Türklerin, Türkmenlerin, Alevilerin, Sünnilerin anayasal özgürlüklerinin, güvencelerinin, haklarının hukuklarının teminatıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Şov yapmasın Başkan, yeter ya! Bunun bir sınırı olmalı.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Dediğinize acaba kendiniz ikna oluyor musunuz, merak ediyorum.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Siz Kürt çocuklarını katletmeye devam ediyorsunuz!

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Söylediğinize kendiniz inanmıyorsunuz, neden bahsediyorsun ya!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu teminatı PKK’ya, PYD’ye, YPG’ye ve onun uzantılarına asla ezdirmeyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Teşekkür ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Neye müsaade edeyim?

BAŞKAN – Yani bu, şu andaki…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sataşma yok efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sataşma yok mu?

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Nasıl yok ya!

BAŞKAN – Lütfen… Bir şey söyleyeceğim de…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bir tane kelime kullandım mı? Efendim, hangi konuda sataşmışım?

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Allah Allah ya! Ayıp ya!

BAŞKAN – O zaman böyle devam edelim gitsin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Edelim Başkan, edelim.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Edelim Başkan. Beş saattir konuşuyor ya! Sabahtan beri şov yapıyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hayır, efendim, ben verileri anlattım, sadece yapılanları anlattım, “PKK/PYD” dedim.

BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurunuz efendim.

49.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, AKP iktidarı bir tek şeyin teminatı olabilir; inkârın, asimilasyonun, hukuksuzluğun, kumpas davalarının ve siyasi terörün ancak temsilcisi olabilir.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Haydi bakalım! “PKK/PYD” diyecekti galiba.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Biz, sen konuşurken dinliyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Evet, onların dili “Ali.” diyor, ama gözleri Muaviye’ye bakıyor. Gerçekten gerçeklik tam da budur(!) (HDP sıralarından alkışlar) Şimdi, Japonya’yı Sayın Cahit Özkan çok iyi bilir.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Konuya cevap veremeyince Japonya’ya döndü, çok güzel oldu.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Çok iyi bilir, dün açıklaması epeyce gündem oldu. Ya, sizin Kürtçeye düşmanlığınız yok da Japonya’da Kürt Dili Bölümü açıldı, Dışişleri Bakanlığınız niye baskı yaptı? Kürtçe eğitim verilmesin diye Japonya’ya kadar baskı yaptılar. (HDP sıralarından alkışlar) Dünyanın her yerinde Kürt diliyle sorunları var, Kürtlerle sorunları var; bu hikâyeleri bize anlatmasınlar.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Türkiye’de Kürtçe akademik bölümler var, orada eğitim alabilir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şimdi, bunun haricinde, dediğim gibi Sayın Başkan, uzatmamak için, uzatmamak için söylemiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hani, hep diyorlar ya “Biz yaptık, biz verdik.” Onlar hiçbir şey yapmadı, bu bir mücadeledir; Kürt halkı dilini kullanmasaydı, bugüne kadar getirmeseydi, bunun mücadelesini vermeseydi, hiçbir adım zaten atılmazdı ve 21’inci yüzyılın yeni inkâr döneminin adı AKP’dir. Yeni bir inkâr dönemi başlatıyor, bir yandan “Kardeşlerim.” diyor, bir yandan da katliamları aklıyor. Ya, Kemal Kurkut’un katili beraat etti ya, var mı ötesi? “Nevroz”da arkasından tek kurşunla öldürüldü ve AKP yargısı beraat kararı verdi. Kürtlerin hiçbir katiline ceza verilmiyor, sırtları sıvazlanıyor. Benim arkadaşım Tahir Elçi’nin katili bile şu anda lüks koltuklarda gelip oturuyor, uzaktan ahkâm kesiyor.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Tahir Elçi’nin katili kim?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bizim ne yaşadığımızı tekrar söylüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biliyoruz, tamam mı? Burada “Düşman değiliz, Kürtlerin oyunu alırız.” diye bir tereddüde girmişler…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Merak etme, hepsi bizde zaten.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – …ama Türkiye’de yaşayan bütün Kürtlere ve Türklere söylüyorum: Bu çatışma, bu düşmanlık ne Kürt’e ne Türk’e bir fayda getirmez.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bravo! Ha, bunu söyle.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bizim mücadelemiz Türkiye’de yaşayan 84 milyonun aynı koşullarda yaşamasıdır. Bu ülkeyi bölenler bunlardır, bu zihniyettir, ötekileştirenlerdir.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Hadi oradan, haddini aşma!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz, bu ülkenin gerçekten bir arada, barış içinde yaşaması için mücadele ediyoruz. Bütün mücadelemiz buna yöneliktir. Türkiye’de son yılların en büyük siyasi cinayeti işlendi; Deniz Poyraz. Hangisi başsağlığı diledi ya?

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Ben diliyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Başsağlığı bile dilemediler ya.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Siz diliyor musunuz? Şehitlere diliyor musunuz siz başsağlığı?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bizim arkadaşımız binada öldürüldü, kapıda polisler otururken öldürüldü ve o katilin defalarca Emniyetle görüşmeleri var, hâlâ dosyaya girmedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bunların hepsini anlatalım mı yani?

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Beştaş, çok teşekkürler efendim.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Başkanım…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkanım, kayıtlara geçmesi için…

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.35

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.50

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Tokat Milletvekili Mustafa Arslan ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ile 37 Milletvekilinin İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3911) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 285) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesi üzerinde, Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 9’uncu madde kabul edilmiştir.

Sayın Eronat, yerinizden bir söz talebiniz vardı.

Buyurunuz efendim.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

50.- Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce, HDP Grubundan “Kürtlerin yüz karasısın.” gibi hakarete uğradım. Ben hiçbir ırkın “yüz karalığı”nı veya “yüz aklığı”nı kabul etmiyorum çünkü ben ırkçı bir insan değilim, öncelikle bunu söyleyeyim. Ben bu ülkenin bir vatandaşıyım ve ben bu ülkenin yüz akı olduğuma inanıyorum çünkü ayrımcılığa karşıyım, ırkçılığa karşıyım. Sürekli, Kürtler ile Türklerin arasındaki ayrımcılıktan bahsediliyor; bu ülkede Kürtlerin yüzde 58’i batıda yaşıyor. Peki, buna ne diyeceksiniz? Bunlar resmî rakamlar ve bu ülkede resmî olarak 4 milyon Kürt-Türk evliliği vardır. Bunların çocuklarını nereye böleceksiniz, ne yapacaksınız?

Bugüne kadar “Biz istedik, haklarımızı aldık.” diyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Peki, 2002’den önce niye bir hak alınmamıştı acaba? Kasetlerin arabalardan giderken tarlalara atıldığını, bir polis arabası görüldüğünde bütün araba torpidolarının boşaltıldığını ne çabuk unuttuk. TRT Kurdî kuruldu bu ülkede, TRT Kurdî. Bütün Kürtçe basına ödüller vermiş bir insanım; daha bir ay önce iki ay önce yaptım ben bunu.

Şimdi, bu niye zorunuza gidiyor biliyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızın Batman’da gönülden, sevgiyle karşılanması ağırınıza gitti; bir.

 “Tecavüzcü Coşkun” lakaplı teröristin Kandil’de öldürülmesi bugün çok ağırınıza gitti; bu da iki.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Nereden nereye getiriyorsun sen de ya! Cevap mı veriyorsun, bir şey mi söylüyorsun... Hakaret edildi diye çıktın ya!

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Bunu kaldıramıyorsunuz ve kalkıp burada bu ayrımcılığı bu şekilde yapıyorsunuz.

Deniz Poyraz’a gelince… Deniz Poyraz’a Allah rahmet eylesin. Gencecik bir kız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Son bir…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, 60’a göre süre bir dakikadır yani böyle…

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Başkanım, bu safsataya niye izin veriyorsunuz ya.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Eronat.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Deniz Poyraz’a başsağlığı dileyeceğim Başkanım.

BAŞKAN – Konu anlaşıldı Sayın Eronat.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Deniz Poyraz’a başsağlığı dileyeceğim, bir otuz saniye istiyorum.

BAŞKAN – Dilediniz onu efendim.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Otuz saniye…

BAŞKAN – Siz başsağlığı dilediniz efendim.

Çok teşekkür ediyorum.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Otuz saniye istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Teşekkür ederim.

Deniz Poyraz’ın ölümüne çok üzüldüm çünkü gencecik bir kızdı ama başka bir şeye daha çok üzüldüm.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Bize ne ya!

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Deniz Poyraz’ın babasının, yüzlerce çocuğu katletmiş dağdakilere “Dağdaki aslanlara selam gönderiyorum.” diyerek dağdaki çakallara selam göndermesine de o kadar çok üzüldüm.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Sen o aileyi ağzına alamazsın, alamazsın! Sen o aileyi ağzına alamazsın!

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Gene, Deniz Poyraz’a Allah rahmet eylesin diyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Deniz Poyraz’ın babasına sataşmak için mi söz aldınız?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Cevap vermeyeceğim Başkanım.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Tokat Milletvekili Mustafa Arslan ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ile 37 Milletvekilinin İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3911) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 285) (Devam)

BAŞKAN – 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

10’uncu madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesindeki “fıkrasında yer alan” ibaresinin “fıkrasındaki” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Alpay Antmen                      Süleyman Bülbül                    Zeynel Emre

            Mersin                                  Aydın                                 İstanbul

        Rafet Zeybek                          Aydın Özer                    Turan Aydoğan

           Antalya                                Antalya                                İstanbul

     Ömer Fethi Gürer                  İsmail Atakan Ünver

             Niğde                                 Karaman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Karaman Milletvekili Sayın İsmail Atakan Ünver.

Buyurunuz Sayın Ünver. (CHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime “Konuşsak tesiri yok, sussak gönül razı değil.” diyerek başlamak istiyorum.

Karşımızda, on dokuz yıldır iktidar olan AK PARTİ ve son dört beş yıldır kendisine ortaklık eden MHP'nin oluşturduğu, hiçbir uyarıyı dikkate almayan bir iktidar bloku var. Susmaya gönül razı gelmediğinden tesiri olmasa da biz söylemeye devam ediyoruz, edeceğiz. Cumhur İttifakı, bir Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi icat etti, devletin de milletin de kendisinin de başını belaya soktu. Öyle bir ucube ortaya çıktı ki artık devlet yönetilemiyor, yönetilemeyen devlet milletin hiçbir derdine çare de üretemiyor. Getirdiğiniz bu sistem, iktidarı destekleyenler ve desteklemeyenler olarak toplumu tam ortadan ikiye böldüğü, iktidarın sürdürülebilmesi için de yüzde 50+1 sonucunu zorunlu kıldığı için daha ilk dönem sonrasında kendi siyasi sonunuzu hazırladınız; hayırlı olsun!

Bu tek adam rejimi nasıl ortaya çıktı diye baktığımızda, bu sistemin hazırlık aşamalarında görev alan bir akademisyen ve eski siyasetçinin “Tayyip Bey ‘istiyorum’ dedi ve yaptırdı.” dediğini hatırlıyoruz yani yönetsel gerekliliğini doğuran bir durumdan veya akademik bir çalışma sonucu varılan bir kanaatten yahut siyasi bir zaruretten kaynaklanmamış. Bu sistem nereden icap etmiş? Birilerinin keyfinin kâhyası öyle istemiş. Erdoğan bugüne kadar milletimizden ne istediyse aldı; belediye başkanlığı, milletvekilliği, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı, son olarak da tek adamlık. Bugün ülkeyi getirdiği nokta ortada; yönetilemezlik, öngörülemezlik, adaletsizlik, liyakatsizlik, işsizlik, yokluk, yoksulluk ve açlık.

AK PARTİ Genel Başkanı, şimdi “Yüzde 50+1’in mahzurlu olduğunu anladık.” diyerek sistemin arızalarını kendi penceresinden yorumluyor. Aslında bu bir itiraftır, sistemin yürümediğinin, tükenişinin itirafıdır. Kendi kabulü ve itirafından da anlaşılacağı üzere, Erdoğan’ın ve Cumhur İttifakı’nın yüzde 50+1’i sağlama imkânı kalmamıştır. Ne var ki Erdoğan, bu itirafı yaparken ülkeyi değil, yine kendi pozisyonunu düşünüyor. O istiyor ki: “Ne oy alırsam alayım ülkeyi ben yöneteyim. Ülkeyi yönetirken de kimse beni denetlemesin, hesap sormasın ve bir monarka, bir padişaha özgü yetkilerim olsun.” Yüzde 50+1’le yönetemediği ülkeyi, yüzde 40’la, 30’la yönetebileceğini sanıyor; tam bir siyasi körlük.

Aslında her defasında sizi uyardık, siz ise hep günü kurtarmaya çalıştınız, hep kendi bekanızı düşündünüz. Ülkenin tüm kodlarıyla oynadınız, devlet aygıtının her noktasına müdahale ettiniz yani kantarın ayarını bozdunuz. O kantar şimdi sizi tartacak; önce seçim ve demokrasi kantarına çıkacaksınız, orada kaç okka çektiğinizi göreceksiniz, göreceğiz. Artık gitme zamanının, sandığa boyun eğme zamanının geldiğini anlayacaksınız. Kurduğunuz yüzde 50+1 tuzağına kendiniz düşecek ve pılınızı pırtınızı toplayıp gideceksiniz. Siyasetin matematik olmadığını da anlayacaksınız. Ha, bu da size ders olsun.

Eğer sandıkla oynamaya kalkarsanız başarılı olamazsınız ama demokrasimize, milletin sandığa olan inancına bugünkünden çok daha fazla zarar verirsiniz. Bunu deneme potansiyeliniz var mı; var. Mühürsüz referandumda ve İstanbul seçimlerinde bu yüzünüzü gördük ama şunu bilin: Millet size öyle bir ders verecek ki, aklınızdan geçirdiklerinizi yapma fırsatı ve cesareti bulamayacaksınız çünkü siz, ülkede çoğunluğunu kaybetmiş, millet katında güvenini yitirmiş, görevden ayrılacağı gün iple çekilen bir iktidarsınız. O nedenle, kendinizi hâlâ dev aynasında görmeyi bırakıp, yüzünüzü ülke gerçeklerine dönün. Giderayak da olsa vatandaşın derdine çare arayın.

Ülke ekonomik ve ahlaki çöküntüde. Millet fakruzaruret içinde, harap ve bitap düşmüş durumda. Ülkedeki ekonomik ve ahlaki çöküntünün göstergelerinden biri de İçişleri Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünün uyarı SMS’lerine konu olan suç faaliyetleri. Bazı uyanıklar kendilerini polis, asker, savcı olarak tanıtıp, iyi niyetli vatandaşlarımızın devlete ve devlet görevlilerine karşı olan güvenini suistimal etmektedirler. Failler yakalansa da çoğu zaman vatandaşın mağduriyeti önlenememektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) – Vaktinde veya erken yapılacak bir seçim öncesinde ben de bir uyarıyı yurttaşlarımızla paylaşmak istiyorum. Size ulaşarak, “Ben ekonomistim.” veya “Biz ekonominin kitabını yazdık.” deyip doları 11 TL’ye, dış borcu 450 milyar dolara, enflasyonu yüzde 50’lere, işsizliği tarihin en üst seviyelerine, benzini ve mazotu 8 liranın üzerine çıkaran; açlık sınırını 3 bin lira, yoksulluk sınırının da 10 bin lira olduğu bir ekonomik vasatta emeklisinden işçisine, işçisinden memuruna, vatandaşın çoğunu da bu miktarların altındaki bir gelire mahkûm eden siyasilere itibar etmeyiniz, inanmayınız. Güzel sözlerle ve süslü vaatlerle sizden tekrar oy isterlerse de vermeyiniz çünkü hiçbir gerçek ekonomist bunca uyarıya ve piyasa gerçeklerine rağmen bu kadar açık şekilde ekonomiyi batağa, ülkeyi yokluğa, vatandaşı da açlığa sürüklemez.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “çıkarılmıştır” ibaresinin “kaldırılmıştır” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Dursun Müsavat Dervişoğlu                                           Hayrettin Nuhoğlu

    İzmir                                            İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Hayrettin Nuhoğlu.

Buyurunuz Sayın Nuhoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Selamlarımı sunarım.

10’uncu madde 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 110’uncu maddesinde yapılmak istenen değişiklikle ilgilidir. 106’ncı maddedeki değişiklikle uyumlu olması açısından sadece bir ibare kanun metninden çıkarılmaktadır. Teklifin tümüne bakıldığında 2019 yılında Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi’ne uygun olarak beşinci yargı paketi olarak sunulan bu teklif esasında yapısal bir değişiklikten ziyade güncel bazı sorunlara çözüm getirme amaçlıdır, reformla ilgisi yoktur. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, kişisel hak ve özgürlükler, adalete erişebilirlik, uluslararası sözleşmelere uyum ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına saygılı olma yol haritasıyla ortaya çıkılmıştı ama hedeflerin hiçbiri tutmadığı gibi geldiğimiz noktada Anayasa Mahkemesi kararlarına bile uyulmadığı bir dönemden geçmekteyiz. Bir torba kanun niteliğinde olması, Komisyonda verilen önergelerimizin reddedilmesi, virgülüne dokundurulmadan, aceleyle oy çokluğuna dayanarak Komisyondan geçirilmesi, yapısal bir düzenleme olmaması ve Anayasa’ya aykırı maddelerinin de bulunmasını dikkate alarak bu kanun teklifine karşı olduğumuzu ve “hayır” oyu kullanacağımızı beyan ediyorum.

Değerli milletvekilleri, sorunlarını ve beklentilerini dile getirebilmek için geçen hafta Türkiye Büyük Millet Meclisini ziyarete gelen 2021 KPSS’yle Atama Bekleyen Öğretmenler Platformu temsilcileriyle görüştüm. Sanıyorum randevu alabildikleri başka milletvekilleriyle de görüştüler. Görev aşkıyla yanan, pırıl pırıl gençler çok samimi ve iyi niyetle kendilerine sahip çıkılmasını istediler. Ben de görevimi yaparak bu çocuklarımızın arzu ve isteklerini Meclis kürsüsünde dile getirmek istiyorum. Esasen bir milletvekili olarak seçildiğim günden beri değişik meslek gruplarına mensup çok sayıda üniversite mezunu gençlerimizin oluşturduğu platformların temsilcileriyle görüştüm. Yaşanan büyük ızdırabı bu kürsüden defalarca dile getirmeye çalıştım. Şimdi, bir defa daha bu kürsüden bu gençlerimizin ızdırabını, onların isteklerini dile getirerek ülkeyi yönettiğini zanneden beceriksizlere duyurmak ve onları uyarmak istiyorum: “Biz okuyamadık; siz okuyun, kurtarın kendinizi.” diyen anne babaların, fedakâr ailelerin yokluk içinde olmalarına rağmen çocuklarının geleceğini düşünen bir nesilden “Okuduk da ne oldu?” diyen işsiz çocukların ülkesi hâline geldik. Bunun sorumlusu kimdir, kimlerdir? (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Yazık değil mi, günah değil mi bu gençliğe ve onların ailelerine? Bir tarafta yüz binlerce atama bekleyen öğretmen, diğer tarafta Sayıştay verilerine göre 100 binden fazla öğretmen açığı var. 2021’de KPSS’ye giren 357 bin öğretmenden 2021 puanıyla sadece 12.697 öğretmen ataması yapılmıştır. Öğrenci ve derslik sayısı sürekli artarken öğretmen atamalarında yıllara göre bir azalma olduğu görülmektedir. 2016 ve 2017 yıllarında 18 bin civarında olan atamalar 2018’deki genel seçimler, 2019’daki yerel seçimler söz konusu olunca 35 bini geçmiş, 2020’de tekrar 18 bine düşmüştür. 2021’de ise 15 binin altına kadar düşmüştür.

Diğer taraftan, öğretmenlikle ilgisi olmayan 70 bin civarında başka meslek mensuplarının ücretli öğretmen olarak görev yaptığı iddia edilmektedir. Elbette onların da ekmek parası için çalışması gerekir. Onlara da kendi mesleklerine göre iş imkânlarını sağlamak iktidarın görevi olmalıdır. Bu, sürdürülebilir bir durum değildir. Atama Bekleyen Öğretmenler Platformu temsilcilerinin istekleri çok anlaşılabilir, haklı isteklerdir. Karmasız olarak, 2021 KPSS puanıyla ilk etapta 50 bin öğretmen ataması yapılmalıdır. Bu atamalarda branşlar için verilecek kontenjanlar da adil olmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bu ülkenin gençliği ileriye umutla bakamıyor, büyük çoğunluk gözünü yurt dışına çıkabilme fırsatlarını aramaya çevirmiştir. Okuyup emek verdiği, severek yerine getireceği görevleri yapmak, ailelerine artık yük olmaktan kurtulmak, onlara yardımcı olmak gibi istekleri vardır. İşte, bu sebeplerle iktidarların görevi, bu isteklere kulak vermek ve bütün gençliğe iş imkânları yaratmaktır. Bunların gerçekleşmesi için niyeti, gayreti ve becerisi olmayan iktidarlar da en azından çekip gitmesini bilmelidir.

Siz atanamayan öğretmenler ve bütün işsiz gençler; umudunuzu yitirmeyin, haklı istekleriniz yerine getirilmediği takdirde çok beklemeyeceğinizi, yaklaşmakta olan İYİ Parti iktidarında sorunlarınızı mutlaka çözeceğimizi ifade ediyor, Genel Kurula saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinde geçen “yer alan” ibaresinin “bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Ali Kenanoğlu                       Züleyha Gülüm            Dilşat Canbaz Kaya

           İstanbul                                İstanbul                               İstanbul

         Murat Çepni                  Mahmut Celadet Gaydalı Ömer Faruk Gergerlioğlu

             İzmir                                   Bitlis                                  Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Dilşat Canbaz Kaya.

Buyurunuz Sayın Canbaz Kaya. (HDP sıralarından alkışlar)

DİLŞAT CANBAZ KAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, ekranları başında bizleri izleyen değerli halkımız; Genel Kurula sunulan “beşinci yargı paketi” olarak anılan bu kanun teklifinde, pedagogların, sosyal hizmet uzmanlarının, çocuk alanıyla ilgili STK ve kadın kurumlarının görüşü alınmamıştır. Teklifle, çocuk teslimi, çocukla kişisel ilişki kurma gibi birçok önemli konuda değişiklik dayatılmaktadır. “Dayatılmaktadır.” diyoruz çünkü teklif, kanun yapma sürecinde kanundan etkilenecek öznelerden kopuk ve sonuçları üzerine düşünülmemiştir. Çocuğa nesne muamelesi yapan anlayışın devam ettiği, kişisel ilişki kurmanın salt ebeveyn hakkı olarak ele alındığı bu kanun teklifi “çocuğun üstün yararı” ilkesine aykırı belirsizliklerle dolu, kadını şiddetten korumaktan uzak ve cinsiyetçi bir yapıdadır. Yani teklif cinsiyetçidir çünkü TÜİK verileri uyarınca, boşanan ebeveynlerde velayetin yüzde 70’inin anneye verildiğini bilmekteyiz.

Kadın, çoğunlukla, erkek şiddetine maruz kaldığı için boşandığı, boşanma sonrası süreçte erkek şiddetinin devam ettiği koşullarda kadını, teslim emrine aykırı davranması hâlinde disiplin hapsiyle karşı karşıya bırakmak, maalesef, kadına şiddeti ya da disiplin hapsini dayatmak anlamına gelmektedir. Ülkemizde kadın cinayetlerinin orantısal anlamda çok büyük bir kısmı boşanılan erkek tarafından gerçekleştirilmektedir. Evlilik birliğine son veren kadın, erkek şiddetine, tehdide ve tacizlere maruz kalmaya devam etmektedir. Anılan kanunda belirsizlikler kadını ve çocuğu bu şiddete açık hâle getirmektedir. Bahsedilen mağdur müdürlüklerinde hangi uzmanlar çalışacaktır? Mesela pedagog istihdam edilecek midir? Kadın herhangi bir tehdide maruz kaldığı takdirde hukuki süreç başlatılacak ve hukuki süreç verecek uzmanlıkta personel bulunacak mıdır? Şiddet mağduru veya şiddet tehdidi altındaki kadınların çocuk teslim emrini yerine getirmemesi hâlinde disiplin hapsiyle karşılaşmaması için nasıl bir mekanizma işletilecektir? Çocuk teslim alanlarında, kadını, erkek şiddetinden korumak amacıyla kolluk görevlendirilecek midir? Tüm bunlar belirsizken, Genel Kurula sunulan bu kanun teklifini eşitlikçi bulmak ve desteklemek imkânsızdır.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde kadın cinayetlerinin geldiği noktayı görmezden gelerek herhangi bir kanun yapma süreci işletilmemelidir. Bu hafta, hepimizin de bildiği gibi, samuray kılıcıyla Başak Cengiz katledildi. Bakın, katiller hedeflerini artık rastgele seçer hâle geldiler. Başak Cengiz’in katili ne söylemişti: “Kendini koruyamayacağı için onu seçtim.” Yani artık yolda giderken, markete giderken, işe giderken herhangi bir erkek tarafından katledilebilir, öldürülebiliriz. Bunun için bir sebep sonuç ilişkisi yok maalesef.

2021 yılı içerisinde kadınların yüzde 56’sı evli oldukları erkek tarafından, yüzde 50’si ise evlerinde katledildi. Kadınların çoğu ateşli silahlarla katledildi. “Peki, bu silahlar nasıl elde ediliyor? Ateşli silahlarla öldürülen kadın sayısı ortadayken, ateşli silah ruhsat süreci neden değiştirilmiyor? Neden önüne gelene taşıma ve bulundurma ruhsatı veriliyor? Eğer bu silahlar kaçaksa nereden ediniliyor, neden araştırılmıyor?” diye ben de iktidara sormak istiyorum. Kadının yaşam hakkını gözeten düzenleme yapmak istiyorsanız biraz buralardan başlayalım, bireysel silahlanma meselesinden. Ateşli silahlarla ilgili yönetmelikte düzenleme yapılıyor, kadına yönelik şiddet olaylarında failin silah ruhsatının askıya alınacağı yer alıyor. Neden ruhsat iptal edilmiyor da askıya alınıyor peki? Kadının yaşam hakkını gözeten bir düzenleme yapmak istiyorsanız önce, biz kadın örgütlerinin de belirttiği gibi, İstanbul Sözleşmesi’ni yani 6284 sayılı Yasa’yı uygulayın ki katilleri aklamayın, yargılayın.

Yine, yakın zamanlarda tecavüz soruşturmasında bağırmadığı gerekçesiyle bir takipsizlik verildi, bir çocuk davasıydı bu da hepimizin bildiği gibi. Kadınların yüzde 71’inin hâlen ev içi şiddete maruz kaldıkları takdirde nereden yardım ve destek alabileceklerini bilmedikleri raporlandı. İşte, erkek adaletinin bizi getirdiği nokta tam da budur. Kadınlar bir yandan erkek şiddetiyle, bir yandan pandeminin derinleştirdiği yoksulluk ve iktidarın cinsiyetçi politikalarının sonuçlarıyla boğuşuyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DİLŞAT CANBAZ KAYA (Devamla) – Türkiye’de yayınlanan bir rapora göre pandemi sürecinde kadınların yüzde 20’si işlerini kaybederken erkeklerin yüzde 8’i iş kaybından etkilenmiştir. Kadınlar temel malzeme ve hizmetlere erişim konusunda daha fazla güçlük çektiklerini dile getirmişlerdir. Erkeklere kıyasla daha çok sayıda kadın iş yerini değiştirmiştir ve evden çalışmaya başlamıştır yani kadın yoksulluğunun geldiği nokta işte budur.

Değerli arkadaşlar, 25 Kasım yaklaşıyor. 25 Kasım yaklaşırken biz kadınlar savaşa, yoksulluğa, erkek devlet şiddetine karşı tüm kadın örgütleriyle birlikte bu sistemin bu erkek aklıyla mücadele etmeye devam edeceğiz diyelim ve tüm kadınları 25 Kasımda sokakta, Mecliste, bulunduğumuz her alanda yaşamlarımızı, gasbedilen haklarımızı, eşitliği ve adaleti savunacağımız yani emeğimizin, bedenlerimizin ve kimliğimizin içinde birlikte haykırmaya sokağa, alana davet ediyoruz. Kadın mücadelesi yaşasın diyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 10’uncu madde kabul edilmiştir.

11’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesi ile 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 111’inci maddesine eklenen fıkradaki “muntazam” ibaresinin “düzenli” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Alpay Antmen                      Süleyman Bülbül                    Zeynel Emre

            Mersin                                  Aydın                                 İstanbul

        Rafet Zeybek                          Aydın Özer                 Ömer Fethi Gürer

           Antalya                                Antalya                                  Niğde

       Turan Aydoğan                                             Nurhayat Altaca Kayışoğlu

           İstanbul                                                                            Bursa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Bursa Milletvekili Sayın Nurhayat Altaca Kayışoğlu.

Buyurunuz Sayın Altaca Kayışoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum.

Bu kanun teklifinin amacı ne? “Reform” adı altında uygulamadaki bazı aksaklıkların giderilmesi, işlemlerin hızlandırılması, tarafların mağduriyetlerinin önlenmesi gibi gerekçelerle bazı değişiklikler yapılıyor. Şimdi, bu teklifi okuduğumda bir hukukçu gözüyle baktım, bir de hukukçu sıfatımı çıkarıp insan gözüyle baktım. Evet, dünyada bir vahşi kapitalizm var, kimine göre neoliberalizm; hakikaten adaletsizlikler, zengin ile fakir arasında uçurumlar, vicdansızlıklar yaratıyor ve bu da birçok yıkıma neden oluyor. Ama AKP’nin uyguladığı politikalar ülkemizdeki bu yaraları çok ama çok daha derinleştirdi ve şunu fark ettim: Hukukçu olarak okuduğumda, gerçekten bu politikalar neticesinde birer robota dönüştüğümüzü fark ettim. Yani dünyanın bir yerinde robotlar insanlaştırılırken, AKP politikalarıyla artık, maalesef, biz insanlar da robotlaştırılıyoruz “Kanunla sadece şunu nasıl kolaylaştıracağız? Efendim, arabaların fiyatı düşmeden yediemin ücreti artmadan nasıl haciz işlemini kolaylaştıracağız? Borçluya satış imkânı verelim.” noktasına geldik. Hâlbuki yapmamız gereken ne? Yapmamız gereken, insani olarak… Bu icra dosyalarını, bu 23 milyon icra dosyasını nasıl engelleyebileceğiz?

Aramızda avukat arkadaşlar var, stajyerken veya mesleği yaparken hepimiz yaşadık. Yaşamadıysanız, görmediyseniz hepinize çağrıda bulunuyorum: Gidin, Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’de, Bursa’da bir sabah, icra dairelerinin önüne. Orada, her bir daireden her gün 2-3 arabanın nasıl çıktığını; memurlar ile görevlilerin ellerinde yüzlerce, binlerce dosyalarla şehirlerin varoşlarına, gecekondularına nasıl gittiklerini; o yıkık dökük, iki göz odalarda, yarı aç yarı tok çocukların olduğu, haciz eşyası bile bulunmayan evlerde tüplü televizyonların görev gereği, işte bu kanunlara yazdığımız maddeler gereği haczedildiğini bir görün. Bir görün de o zaman bunları mı konuşmamız lazım, yoksa, gerçekten bu ülkede yoksulluğu yok edecek, sosyal devleti hayata geçirecek, bu uçurumu ortadan kaldıracak şeyleri mi konuşmamız lazım; onu bir kere daha konuşalım diyorum değerli arkadaşlar.

Bu teklifte yine ne var? Çocuklarla ilgili maddeler var. Zaten, uygulayıcılar, çocuk hakları savunucuları, uzmanlar yıllardır bu maddeleri eleştiriyordu. Getirilen maddeler, evet, eskisine göre iyi ama kesinlikle yeterli değil ve bazı kaygıları gidermiyor. Bir kere, Çocuk Koruma Kanunu’na “sosyal çalışmacı” kavramı diye bir kavram koydunuz, bu kavram tıpkı torba yasalar gibi her alandaki mezuniyetleri içeriyor. Kötü yasalar olabilir ama iyi uygulayıcılar elinde çok iyi sonuçlar doğurabilir. Bunu uygularken gerçek anlamda uzmanlaşmış, çocukların üstün yararını düşünen kişilerle altyapı oluşturulması gerekiyor diye bunu buradan belirteyim.

“Reform” diyorsunuz ama yapılan hiçbir reform, adalet konusunda, hukuk konusunda, demokrasi, yargı bağımsızlığı konusunda, insan hakları konusunda, özellikle ifade özgürlüğü konusunda tek bir santim ileriye götürmüyor bu ülkeyi. Dünyada da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi dosyalarında da kararlarında da maalesef öndeyiz. Bakın, geçenlerde Avrupa İnsan Mahkemesi, TCK 299’la ilgili bir karar verdi, dedi ki: “Bu madde, ifade özgürlüğünü ihlal ediyor.” Ya, bu sözleşmeyi biz imzaladık, bu mahkemenin kuruluşunda bizim de imzamız var. Peki, ne yapmamız lazım? Bu maddeyi o içtihat doğrultusunda düzeltmemiz lazım. Geçmişte de yaptık, mutlaka bunu düzeltmeliyiz.

Bugünden bir örnek vereyim: Daha birkaç yıl önce, işte, dolarlarla ilgili “tweet” atıp dolar 7 lira olduğunda “Vay, dolar 10 lira olacak, şöyle olacak, böyle olacak.” diyen öngörülü insanları “terörist” ilan edip ifade özgürlüğüne aykırı bir şekilde gözaltına alınmalar, hâlâ devam eden yargılamalarla karşı karşıya bıraktınız. Yani tıpkı 1600 yılındaki İtalya’daki gibi yaşıyoruz, Bruno vardı, dedi ki: “Dünya dönüyor, düz değil; başka gezegenler var, evren şöyle ,böyle.” “Sapkın, dine karşı.” dediler, Bruno’yu 1600 yılında İtalya’da diri diri yaktılar ama bugün herkes o gerçeği biliyor; tıpkı, işte, şu dolar “tweet”leri atanlar gibi. “Terörist” dediniz, aldınız, yargıladınız ama bugün dolar 11 lira. O yüzden, değerli arkadaşlar, artık size çağrıda bulunmayacağım, zaten uzun zamandır bulunmuyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) – Çünkü bu eksikleri, bu yanlışları, bu geriye gidişi düzeltmediğinizi, düzeltemeyeceğinizi, artık bu ehliyetleri yitirdiğinizi biliyoruz. O yüzden, size uzun zamandır tek bir çağrıda bulunuyoruz: “Derhâl seçim.” diyoruz çünkü geliyor gelmekte olan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinde geçen “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Ali Kenanoğlu                       Züleyha Gülüm      Mahmut Celadet Gaydalı

            İstanbul                               İstanbul                                 Bitlis

   Ömer Faruk Gergerlioğlu                                                       Murat Çepni

            Kocaeli                                                                            İzmir

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

   Dursun Müsavat Dervişoğlu                                         İmam Hüseyin Filiz

   İzmir                                            Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı İzmir Milletvekili Sayın Murat Çepni.

Buyurunuz Sayın Çepni. (HDP sıralarından alkışlar)

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Genel Kurul ve değerli halkımız; AKP Genel Başkanı Erdoğan grup toplantısında kendi grubuna seslendi; tehdit ederek faizin düşürülmesinin ne kadar yararlı olduğunu anlatmaya çalıştı ve kendi grubunu ikna etmeye çalıştı. Aslında, gruptaki tablo, AKP’nin genel siyasal tablosunun acı bir göstergesiydi.

Evet, Erdoğan “Faizi düşürüyoruz, neden kredi çekmiyorsunuz?” diye sermayeye fırça çekmeye çalıştı. Şimdi, faiz düşünce döviz tırmanıyor, döviz tırmanınca girdi maliyetleri artıyor, girdi maliyetleri artınca enflasyon ve zamlar devreye giriyor, velhasıl kâr oranları düşüyor. Şimdi, Tayyip Erdoğan bunu bilmiyor olabilir mi? Elbette bunu çok iyi biliyor yani “Faiz sebep, enflasyon sonuç.” derken aslında bir siyasal tercihi ortaya koyuyor. Şimdi, faizlerin düşürülmemesi uluslararası sermayenin tercihi fakat faizlerin düşürülmesi ise “sanayi sermayesi” dediğimiz, “5’li çete” dediğimiz o beton ekonomisinin tercihi çünkü burada yeniden bir kredi genişlemesine ihtiyaç var. Şimdi, Erdoğan, bir seçim hazırlığında, “seçim hazırlığı” dediğimiz bu aralıkta da bir kredi genişlemesiyle, halkın yeniden kredilerle borçlandırılması vesilesiyle yeni bir kalkınma illüzyonu yaratmaya ihtiyacı var. Yani AKP’nin, Erdoğan’ın temel derdi, bu eşiği atlatmaktan ibaret.

Şimdi, Erdoğan, bu alanda bir iş bilmez değil, aslında ait olduğu sınıfın, temsilcisi olduğu sınıfın ihtiyaçlarına göre şekilleniyor yani iki sermaye bloku arasında gidip geliyor fakat iş işten geçti, artık hiçbir önlem bu gidişi, bu çürümeyi durdurma şansına sahip değil.

Şimdi, ihtiyaç kredileri ve kredi kartları tüm bireysel kredilerin yüzde 60’ını oluşturuyor, kalanı da konut ve taşıt kredisidir. Zaten halkımız son derece borçlandırılmış durumda ve kredilerle yeniden oyalanmaya çalışılıyor.

Şimdi, pandemi sürecinde, bakın, AKP, beton sermayesini düşük faizle kredi pompalayarak yüzdürdü ama aynı dönemde halka da “destek” diye yeniden krediler verdi; işte anlata anlata bitirilemeyen kalkınma meselesi tam olarak bu. Yani her koşulda, faiz düşse de çıksa da işçi sınıfını, ezilen halklarımızı, milyonları bekleyen sonuç işsizlik, açlık, yoksulluktur ve intiharlardır. Bizim görevimiz, bu kısır döngü içerisinde bir tercih yapmak değildir yani işçi sınıfının ve ezilenlerin bu iki blok, iki tercih arasında kalmak gibi bir şansı, bir koşulu kesinlikle yoktur. Burada, bizim temel derdimiz, esasen işçi sınıfı ve emekçileridir; bizim görevimiz, bu kısır döngünün karşısında halkçı, demokratik, sosyalist bir alternatifi örgütleme mücadelesidir. Bu bir ütopya değildir, günceldir ve gerçektir, yeter ki gücümüze güvenebilelim.

Sözün her koşulda gelip dayandığı nokta, bize dayatılan bu kısır döngü karşısındaki kendi alternatifimizi örgütlemektir. Sorun, bu sistemin ta kendisidir yani bugün tartışılandan bağımsız olarak, sorun, bu sömürü düzeninin ta kendisidir. Ortada bir sistem krizi vardır ve bu sistem krizinin içerisinde kendi gemisini sürdürmeye çalışan bir AKP vardır yani bu krizi fırsata çevirmeye çalışan bir AKP vardır. Sermaye küresel çapta krizdedir, sermayenin küresel çaptaki krizinin adı kâr oranlarının düşme eğilimidir ve bu kâr oranlarının düşme eğilimi durdurulamaz bir eğilimdir. Bunu biz pandemi sürecinde bir kez daha gördük.

Bu anlamda, AKP Genel Başkanının, son dönem, her sıkıştığında Gezi isyanına saldırması tam olarak bundandır yani bizim bu özgürlükçü alternatifimizin, halklarımızın geliştirmek istediği, geliştirmeye çalıştığı direniş, özgürlük alternatifinin karşısında Gezi paranoyasının sebebi tam olarak budur. Oysa Gezi, işte, bütün bu sömürüye, zulme ve talana karşı halkın “Artık yeter!” demesidir. Evet, Gezi, zincirlerin kırılmasıdır yani bir kez zincirler kırıldığında artık orada özgürlük mücadelesi asla durdurulamaz. Gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan bir dünya mücadelesini hep birlikte yürütebiliriz. Hep birlikte yan yana gelerek bu mücadeleyi yükseltebiliriz ve kazanabiliriz arkadaşlar diyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Gaziantep Milletvekili Sayın İmam Hüseyin Filiz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle ilgili olarak İYİ Parti Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle 2004 sayılı Kanun’un 111’inci maddesine 1 fıkra eklenerek, borçlunun borcunu taksitle ödemeyi taahhüt etmesi veya alacaklı ile borçlunun hacizden önce veya sonra borcun taksitlendirilmesi için sözleşme yapması hâlinde yapılan bu sözleşmeye ilişkin icra dairesince düzenlenecek tutanak ve kâğıtların damga vergisinden istisna edileceği hüküm altına alınmaktadır. Bu teklife itirazımız yoktur.

Değerli milletvekilleri, 9 Haziran 1932’de yürürlüğe giren 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu AK PARTİ’nin iktidara geldiği 2002 yılına kadar geçen yetmiş yılda sadece 12 kez değişikliğe uğramışken, 2003’ten bugüne tam 23 kez değişikliğe uğramıştır. En son değişiklik ise yaklaşık beş ay önce yapılmıştır ki bu da kanun tekliflerinin iyice tartışılmadan, çalışılmadan Genel Kurula getirildiğinin göstergesidir.

Değerli milletvekilleri, icra iflas hukuku alanında menfi tespit davalarından ihtiyati haciz davalarına kadar 30’dan fazla başlıkta dava yürütülmektedir. Yani, dava çeşitliliği çoktur. İlaveten, icra ve iflaslarla ilgili bir durum tespiti yapmak istiyorum: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu verilerine göre 2008 yılında 8 milyon olan icra iflas dairelerindeki toplam dosya sayısı, 2020 yılında 26 milyonu ilamsız olmak üzere 30 milyon 384 bine çıkmıştır. Ekonomik zorluklar nedeniyle kapanan, tasfiye edilen, el konulan işletmelerle ilgili olarak bazı sayılar vermek istiyorum: Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin açıkladığı verilere göre 107 kooperatif, 2’si kolektif, 268’i anonim ve 1.310’u limitet şirket olmak üzere toplam 1.687 şirket sadece geçtiğimiz eylül ayında kepenk indirmek zorunda kalmıştır. Seçim bölgem Gaziantep’te ise yine 2021 yılının Eylül ayı içerisinde toplam 28 firma tasfiye edilmiş, 52 firma da kapanmıştır. Basında yer alan bilgilere göre Gaziantep’te minibüs esnafımıza ait 35 araç bankalara olan borçlarından dolayı bağlanmıştır. Ayrıca bankalara olan tüketici kredileri ve kredi kartları borçları da dâhil olmak üzere hane halkı borcu AK PARTİ’nin ilk göreve geldiği 2002 yılında 6,3 milyar TL iken 2021 yılının ilk 6 ayı itibarıyla 874,2 milyar TL’ye yükselmiştir.

Değerli milletvekilleri, bir ülkede nüfusun yarısı asgari ücretle geçiniyorsa, iş aramaktan vazgeçenler dâhil edildiğinde işsiz sayısı 10 milyona ulaşmışsa, Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 139 ülke arasında 117’nci sıradaysak, atamalarda liyakat esas alınmıyorsa, ahlaki değerler tefessüh etmişse, vatandaş borcu borçla kapatmaya çalışıyorsa, emekli 1.500 TL aylıkla geçinmeye çalışıyorsa, üretim ekonomisi yerine tüketim ekonomisi pompalanıyorsa, yerli ve millî üretime yeteri kadar önem verilmeyip ithal mallara yönlendirme oluyorsa, kamuda israf had safhaya varmışsa sonuç; derin yoksulluktur, sosyal sıkıntıdır, huzursuzluktur yani toplumun iflasıdır. TÜİK’in verilerine göre, ülkemizdeki intihar vakalarının yüzde 10’a yakınının gerekçesinin geçim zorluğu olarak gösterilmesi oldukça dikkat çekicidir. İktidar “Ekonomi şaha kalktı.” dese de görüyoruz ki ekonomi değil, vatandaşın geçim sıkıntıları, icra dosyaları şaha kalkmıştır.

Değerli milletvekilleri, bir diğer husus da Türkiye’nin iflas konusunda dışarıdan nasıl göründüğüdür. Eular Hermes ve Allianz’ın hazırladığı 2020 Küresel İflas Raporu’nda Türkiye’nin görünümü iyi değildir. Hazırlanan haritada Türkiye, iflaslarda ciddi anlamda kötüleşen ve seviyesi 2003-2007 seviyesinden yüzde 20 daha fazla olan Singapur, Fas, Şili gibi ülkeler grubunda bulunmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Bu konuya iktidarın dikkatini çekmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, pahalılık, yüksek faturalar, ödenemeyen ev kiraları, krediler ve kredi kartı borçları, fakirlik ve bunların getirdiği huzursuzluk vatandaşlarımızın kaderi değildir. İYİ Parti iktidarında vatandaşımızın gündemi, icra, iflas ve haciz olmayacak; zenginlik, refah, huzur ve güven içinde iyi bir Türkiye olacaktır diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 11’inci madde kabul edilmiştir.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.33

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.57

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

12’nci madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin çerçeve 12’nci maddesiyle 2004 sayılı Kanun’a eklenen 111/a maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde yer alan “haczedilen malının” ifadesinin “hacizli, rehinli ve ipotekli malının” şeklinde değiştirilmesini ve yine aynı fıkranın ilk cümlesinde yer alan “kendisine yetki verilmesini talep edebilir” ifadesinin “kıymet takdiri tebliğ edilen icra dairesinden kendisine yetki verilmesini talep edebilir” şeklinde, üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Borçluyla anlaşan alıcının belirlenen bedeli birinci fıkra uyarınca borçluya verilen onbeş günlük süre içinde dosyaya ödemesi halinde, icra müdürü kanuni şartların gerçekleştiğini tespit ederse satışı onaylar.”

   Müsavat Dervişoğlu                     Fahrettin Yokuş

   İzmir      Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.

Buyurunuz Sayın Yokuş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi İYİ Parti Grubu ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi 54 maddeden oluşmaktadır. Bu kanun yürürlüğe girdiğinde Adalet Bakanlığına bağlı adliyelerimizde çalışan hâkim, savcılarımız ile diğer adliye çalışanlarımız bunu uygulayacaklardır. Adalet Bakanlığı ve adliyelerimizde çalışan 120 bini aşkın kamu görevlisi, devlet memuru vardır. Bu kamu görevlileri gece gündüz demeden, mesai mefhumu tanımadan, büyük bir özveriyle adalet hizmetlerinin vatandaşımıza ulaşması için çalışmaktadırlar.

Adliye memurları olmadan mahkemeler kurulamaz, adliye memurları olmadan mahkemelerden karar çıkamaz, yargının olmazsa olmazı olan yargıçlarla birlikte adliye çalışanlarının yüzlerce sorunu vardır ancak bugüne kadar adliye çalışanlarının ekonomik ve sosyal sorunları, on dokuz yıllık AK PARTİ iktidarında maalesef, çözülememiş, daha da artırılmıştır. Bunların bazılarını burada bir kere daha anlatmaya çalışacağım. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 36’ncı maddesinde düzenleme yapılarak adalet personeli için adalet hizmetleri sınıfı oluşturulmalıdır. Çalışanların yargılanması açısından kamudaki diğer memurlar gibi 4483 sayılı Kanun hükümlerine tabi olarak bu memurlar da yargılanmalıdır. Adalet Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatı ile yüksek yargı organlarının tüm personeline hâkim ve savcılarda olduğu gibi brüt maaşlarının yüzde 10’u tutarında yargı ödeneği verilmelidir. Adliye emanet memurluğu kadrolarında çalışanların görevde yükselme sınavına girebilmelerinin önünün açılması, mali ve özlük haklarının iyileştirilmesi, personele koruyucu gıda ve kıyafet takviyesinin yapılması gerekmektedir. Adalet Bakanlığı Memur Sınav, Atama ve Nakil Yönetmeliği’nde yapılan düzenlemeyle yazı işleri ve idari işler müdürleri için getirilen rotasyon uygulaması derhâl kaldırılmalıdır.

Adalet Bakanlığı taşra teşkilatında personel müdürleri ihdas edilerek personelin özlük, nakil, izin ve bazı işlemlerinin bu müdürlüklerce yürütülmesi sağlanmalıdır. Personel tayinleriyle ilgili oluşturulan komisyonlara mutlaka ve mutlaka, sendika temsilcilerinin katılımı sağlanmalıdır. Teknik ofiste görevlendirilen personele durumlarına uygun bilgisayar işletmeni ve uzmanlık kadroları verilmelidir. 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle ihdası öngörülen adalet uzmanlığı ve yeni oluşturulacak adli hizmet uzmanlığı kadrolarına, açılacak özel sınavlarla kamu personelinin alınması yani çalışan personelin alınması hususunda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

Adliyelerde çalışan personel, günlük yaşantımızdaki tüm olumsuzluklara her gün tanıklık etmekte, bunların mağdur ve sanıklarıyla muhatap olmaktadır; bu da çalışanları ruh ve beden sağlığı yönünden, maalesef olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle, Adalet çalışanları için fiilî hizmet zammı getirilmesi, ayrıca, personele kişisel gelişimlerine katkı sağlayacak eğitimler ile psikolojik destek verilmelidir.

Adalet Bakanlığı ve bağlı kuruluşlardaki, 4688 sayılı Kanun’a göre, sendika üyesi olamayacakların önündeki engeller kaldırılmalıdır. İcra müdürlüğü ve müdür yardımcılığı sınavına müracaat şartları arasında, yaş sınırının Adalet çalışanları için aranmaması ve adalet meslek yüksekokulu ve hukuk fakültesi mezunları dışındaki diğer öğrenim alanlarından mezun olan personele de bu sınavlara girme hakkı verilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Adalet Bakanlığı ve yargı kurumlarında çalışan 4/B’li çalışanlar mutlaka 4/A’ya geçirilmeli, adalet mutlaka sağlanmalıdır.

Personelin yer değiştirmeye ilişkin atama taleplerinin karşılanması için boş kadroların bulunduğu birimlerin ve illerin internet ortamında duyurulması sağlanmalı, ulaşım ödeneğinin tüm çalışanlara ödenmesi sağlanmalı, Adalet Bakanlığında fazla mesai yapan tüm personele ücretinin kısıtlamadan ödenmesi sağlanmalı, yargı hizmetlerinde çalışan ve bilgisayar kullanan tüm personele UYAP tazminatı ödenmelidir ve bunun gibi ekonomik ve sosyal hakları verilmelidir.

Unutulmamalıdır ki adliye çalışanlarının sorunları çözülemezse adalet hizmetleri sağlıklı yapılamaz, nitelikli yapılamaz.

Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesiyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na eklenen madde 111/a’nın birinci fıkrasındaki “bakımından” ibaresinin “açısından” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Alpay Antmen                      Süleyman Bülbül                    Zeynel Emre

            Mersin                                  Aydın                                 İstanbul

        Rafet Zeybek                      Ömer Fethi Gürer                     Aydın Özer

           Antalya                                  Niğde                                  Antalya

       Turan Aydoğan                         Murat Emir

           İstanbul                                Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Murat Emir.

Buyurunuz Sayın Emir. (CHP sıralarından alkışlar)

MURAT EMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İcra ve İflas Kanunu’nda değişiklikler yapıyoruz yine, daha önce 362 kez değişiklik yapmışız ve kanunun bütünü defalarca değişmiş. Biz kanunu ne kadar değiştirirsek değiştirelim, asıl sorun, ekonomi çökmüş durumda, ekonominin çarkları işlemiyor ve dolayısıyla da vatandaşımız borçlu; icra dairelerinde 30 milyona yakın icra dosyası var. Şu anda, sizin devriiktidarınızda -bildiğiniz için tırnak içerisinde söylüyorum- ekonominin kitabını yazdığınız için vatandaşlarımız derin bir açlık, yoksulluk ve işsizlik riskiyle karşı karşıya, çocuklarımız beslenememe tehlikesiyle karşı karşıya ve maalesef siz bunu ancak seyrediyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bu vesileyle önemli bir sağlık skandalını daha gündeme getirmek istiyorum. AKP nasıl ekonomiyi çökerterek, Türkiye'nin, ekonomimizin dengelerini böylesine bozarak insanlarımızın sağlığıyla oynuyorsa aynı şekilde Covid’i yönetirken de skandallara imza atmaya devam ediyor. Bugün Bilim Kurulu üyesi açıkladı, bilimsel bir veri geldi, “Pandeminin başından beri kullanılan favipiravir ilacının etkisiz olduğu anlaşıldı.” dediler. Oysa değerli arkadaşlar, ben sadece bu kürsüden son bir buçuk yıl içerisinde 3 defa “Favipiraviri niye veriyorsunuz? Hiçbir bilimsel veri yok, insanlara 40 tane tablet içiriyorsunuz. Bu, böbreğe yük, kalbe yük, karaciğere yük ve ekonomiye yük; boşu boşuna bunu vermeyin.” dedikçe dinlediniz, önlem almadınız, o ilacı kullanmayı tercih ettiniz ama bugün de diyorsunuz ki: “Meğer faydasızmış.” Oysa bunun faydasız olduğunu tüm dünya, daha pandeminin ilk aylarında fark etti ve kullanmaktan vazgeçti.

Ben buradan sordum, yine soruyorum: Fransa’nın, Almanya’nın, İngiltere’nin, İtalya’nın, Amerika Birleşik Devletleri’nin kullanmadığı bir ilacı Türk insanı niye kullanıyor iki yıldır? Bunun bir cevabı olması lazım. Bakın, Sağlık Bakanlığına soruyoruz, cevap alamıyoruz. Türkiye’de bu ilaçtan kaç milyon kutu kullanıldı, kaç milyon? Bu ilacı Türkiye’ye satanlar bundan kaç milyon dolar, kaç milyar dolar para kazandılar? Hiç olmazsa bunu bilmemiz gerekiyor ama bunu dahi söylemekten âciz bir iktidar.

Peki, bunu bir tek ben mi biliyordum? Elbette hayır. Biz, bu bilgileri, özellikle bu konudaki en üst meslek kuruluşu olan KLİMİK Derneğinden alıyoruz. KLİMİK Derneği, daha pandeminin ilk başında “Favipiravirin kullanılmasına gerek yoktur. Tüm dünyada olduğu gibi siz de bunu kullanmayın, vatandaşlarınıza vermeyin.” dedi ama Sağlık Bakanlığı vermeye devam etti. Yine aynı şekilde, o sıtma ilacı vardı ya, klorokin, onu da pandeminin ilk başından itibaren neredeyse bir yıldan fazla kullandınız ve ancak geçen mayıs ayında tedavi rehberinden çıkardınız.

Peki, Sağlık Bakanlığı, saray yani sizler bu ilacı niye verdiniz? 2 nedenle verdiniz. Birincisi; aradan milyon dolarlar kazananlar oldu değerli arkadaşlar. İşte bu rakamların saklanmasının, gizlenmesinin temel nedeni budur. Buradaki rant zincirini ortaya çıkarmamız gerekiyor.

İkincisi de bunu bir politik iletişim aracı olarak kullandınız: Pandemide insanları çaresiz bıraktınız, evlerine hapsettiniz ama evlerine hapsettiğiniz insanları açlıkla karşı karşıya bıraktınız, yardımı çok gördünüz ve bizim belediyelerimizin yardım kampanyalarını dahi engellemeye kalkacak kadar gözünüz döndü, hasetleştiniz. Baktığınız zaman dünyada, OECD kriterlerine göre de, diğer ölçülere göre de, vatandaşına en az sosyal yardımı yapan Hükûmetsiniz. Bunu yapıyorken, daha doğrusu, vatandaşa hiçbir şey yapmıyorken, vatandaşa dediniz ki: “Merak etmeyin, biz geliyoruz, filyasyon ekipleri kurduk, size ilaç veriyoruz.” Ama bakın, bu tiyatro çöktü. Vatandaşımıza götürüp verdiğiniz, neredeyse zorla içirttiğiniz 2 ilaç yani klorokin ve favipiravirin etkisiz olduğu bugün artık sizin ağzınızdan da ispatlanmış durumdadır. Öyleyse şu sorunun cevabını vermeniz şart. Sağlık Bakanı buraya gelecek ve bu cevabı verecek. Peki, kardeşim, hiçbir bilimsel veri yokken, hiçbir makale yayınlanmamışken, hiçbir ülke bunları kullanmıyorken, siz, insanlarımıza, iki yıl boyunca bu 2 ilacı niye içirdiniz, nasıl içirebildiniz ve kimleri zengin ettiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT EMİR (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MURAT EMİR (Devamla) – Bu soruların cevabı son derece önemlidir. Türkiye’de maalesef bir halk sağlığı suçu işlenmiştir; kasten işlenmiştir, göz göre göre işlenmiştir ve 83 milyonun sağlığı, birileri para kazansın diye, birileri siyaset yapsın diye, birileri başarısız görünmesin diye tehlikeye atılmıştır. Bu anlayışla da, sizin, pandemiyle de mücadele etme şansınız yoktur. Bugün “Aşı karşıtlığı niye var?” diye soruyorsunuz ya çünkü size kimse güvenmiyor, size oy verenler dahi pandemiyi yönetemediğiniz için size güvenmiyor, sizin aşınıza da güvenmiyor. Dolayısıyla hâlâ dünyada en çok ölüm olan ülkelerden biriyiz ve bu alanda da son derece başarısız kaldık maalesef.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinde geçen “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

        Abdullah Koç                        Ali Kenanoğlu                  Züleyha Gülüm

              Ağrı                                  İstanbul                               İstanbul

   Mahmut Celadet Gaydalı                Murat Çepni       Ömer Faruk Gergerlioğlu

             Bitlis                                   İzmir                                  Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç.

Buyurunuz Sayın Koç. (HDP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli halkımız ve cezaevlerinde bizi izleyen yoldaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Beşinci yargı paketi, topluma icra müdürlüklerinin yanında icra başkanlıklarını kuracak şekilde bir sistemle karşımıza çıkıyor. Daha çok icra, yoksulluk demek; daha çok icra, açlık demek; daha çok icra, vatandaşın evinin kapısına icra memurlarını göndermek demek. Bu paket paket hâlinde düzenlemelerle yargıda çeşitli düzenlemeler yapılıyor ve bu paketler, demokrasiyi getirecek tarzda başka bir şekilde topluma sunulmaya çalışılıyor. Bakın, her gün bu paketlerle toplumda mevcut olan özgürlüklerin bir kısmı günbegün kısıtlanıyor. Cumhurbaşkanı geçen gün ne diyor? Diyor ki: “Dünyanın en kıdemli devlet başkanıyım.” Doğrudur. Buna bağlı olarak dünyanın en yoksul ülkesi, Türkiye; dünyada hukuksuzlukların en başta olduğu ülke, Türkiye; cezaevlerinin siyasi mahpuslarla doldurulduğu ülke, yine Türkiye; en fazla gazetecinin cezaevinde olduğu ülke, Türkiye; en fazla avukatın, hukukçunun cezaevinde olduğu ülke, Türkiye; en yoksul olan ülke, yine Türkiye. “En”lerin en fazla olduğu bir ülkeyle karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlar, dolar 11 liraya geldi, benzin 10 liraya doğru ilerliyor, toplum ciddi bir şekilde yoksul, suçlar, yağma politikaları artmış ama bu paket; topluma, kadına, gençliğe ve yoksul kesimlere hiçbir şey getirmiyor. Bakın, bu beşinci yargı paketiyle birlikte artık yasal düzenlemelerden, toplumun yararına olabilecek bir düzenlemeden bahsetmek mümkün değil.

Enflasyon can yakıyor. Üretici enflasyonu sadece yüzde 45. Buna can dayanmaz değerli arkadaşlar. Buna tahammül etmek mümkün değildir. Bir an önce bu ülkenin bu metafordan kurtulması gerekiyor, çıkması lazım.

Bakın, ben size bir iki farklı şey anlatmak istiyorum. Cezaevlerinde çok ciddi hukuksuzluklarla karşı karşıyayız. Cezaevinden onlarca mektup bize geldi. Gelen mektupların bir tanesi de Pervin Oduncu’dan, Sincan Kadın Kapalı Cezaevinde kalıyor. Bu, Kobani kumpas davasında tutuklu olan bir arkadaşımız ve bu şekilde yüzlerce, binlerce arkadaşımız var. Cezaevinde siyasi mahpusların tamamı, 2’nci aşılarını olmuş durumda. Bakın, daha önce, bu Covid uygulamalarından önce 4 tane görüş hakları vardı; 1 tanesi kendi aileleriyle görüşme hakları, açık görüş hakları vardı, bu, Covid bahane edilerek 2’ye indirilmiş durumda ve kilometrelerce öteden gelen aileler kendi kardeşine, kendi oğluna, kendi çocuğuna sarılmadan cezaevinden ayrılmak durumunda kalıyor. Kahveler, lokantalar, sokaklar tıklım tıklım açık, her gün Covid’den 200 kişiye yakın insan yaşamını yitiriyor ama cezaevlerinde “Salgın var.” diye bu, fırsata çevrilmiş durumda. Gardiyanlar koğuşları basmak suretiyle mahpuslara ciddi şekilde işkenceler uyguluyor ama kurslar, etkinlikler, sohbet odaları ve aynı zamanda bütün haklar askıya alınmış durumda. Bu Hükûmetin, bu AKP ve MHP hükûmetinin topluma, insanlarımıza reva gördüğü mesele budur değerli arkadaşlar.

Bakın, bu beşinci yargı paketiyle icra dairelerinin sayıları artırılıyor, icra dairelerinin başına bir tane de başkanlık kuruluyor. Bu, neyi gösteriyor? Bu, yoksulluğu gösteriyor; bu, topluma dayatılan yoksulluğu gösteriyor; bu, toplumun aynı şekilde çaresiz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, bütün bunlar gözetildiği zaman, paket paket, bu şekildeki yargı uygulamalarıyla, bu şekildeki yasal düzenlemelerle topluma âdeta icra daireleri reva görülüyor. 20 milyon hane var Türkiye’de, yüzde 60’ı da açlık sınırında. Bu açlık sınırı ülkede… Ve Türkiye halkları için aslında beka sorunu budur, toplumu uçuruma götürmeye ilişkin olan bu yasal düzenlemelerdir.

Bu nedenle biz bu düzenlemelere karşı çıkıyoruz ve çözüm, değerli arkadaşlar, Halkların Demokratik Partisindedir. Çözüm, demokrasi güçlerindedir; çözüm, bir an önce seçime gitmektir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesiyle 2004 sayılı Kanuna eklenen 111/a maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “seksenine” ibaresinin “doksanına” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Cahit Özkan                  Muhammed Levent Bülbül               Kemal Çelik

            Denizli                                 Sakarya                                Antalya

   Vildan Yılmaz Gürel               Mehmet Doğan Kubat             Bayram Özçelik

             Bursa                                 İstanbul                                 Burdur

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Söz isteyen yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, rızai satışta asgari satış bedeline ilişkin esas alınacak oran, mahcuz malın muhammen kıymetinin yüzde doksanı olarak düzenlenmekte ve böylece alacaklı ve borçlu menfaatinin en üst seviyeden telifi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12’nci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 12’nci madde kabul edilmiştir.

13’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesiyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na eklenen Madde 111/b’nin dokuzuncu fıkrasının ikinci cümlesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

        Hasan Baltacı                         Rafet Zeybek                Süleyman Bülbül

         Kastamonu                              Antalya                                 Aydın

        Zeynel Emre                          Aydın Özer                    Alpay Antmen

           İstanbul                                Antalya                                 Mersin

     Ömer Fethi Gürer                                                           Turan Aydoğan

             Niğde                                                                           İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerine söz isteyen Kastamonu Milletvekili Sayın Hasan Baltacı.

Buyurunuz Sayın Baltacı. (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN BALTACI (Kastamonu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Dün bu kürsüde bahsedildi, ben de tekrar bahsetmek istiyorum, bu konunun da peşini bırakmayacağımı peşin peşin söylüyorum. Türkiye bir uyuşturucu trafiğinin merkezi olmaya doğru hızla ilerliyor. Bunu nereden anlıyoruz? Son on yılda Türkiye'de uyuşturucu kullanım oranı yüzde 189 oranında artmış. Tabii bu, tespit edilebilen rakamlara göre yapılan bir oranlama. Tespit edilemeyenleri de hesaba katarsak Türkiye'de uyuşturucu kullanımı hızla artıyor.

Bundan yirmi iki gün önce, 27 Ekim günü yine bu çatı altında Kastamonu’da yaşanan bir vakadan bahsetmiştim. 27 Ekim günü Kastamonu’da Aile, Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünde elektrik teknisyeni olarak, bir şehit ve gazi yakının oğlu olduğu gerekçesiyle işe alınan bir kişinin, 22-23 yaşlarındaki bir kişinin, 24 Mart 2021 tarihinde Emniyetin yaptığı operasyon sonucunda kendi özel aracında 594 tane uyuşturucunun yakalanmasıyla ilgili bir konuşma yapmıştım. Bu konuşmada şunu söylemiştim: “Yedi ay yedi gün boyunca bu şahıs hakkında neden hiçbir işlem yapılmadı ve bu şahıs niye görevine devam ediyor?” dedikten bir gün sonra bu şahıs görevden alındı ve üç dört gün sonra da tutuklanarak cezaevine gönderildi. Şimdi, aynı konuyu Plan ve Bütçe Komisyonunda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın Derya Yanık’a yönelttiğimde Sayın Derya Yanık şöyle bir cevap vermiş: “Birkaç başlık vardır, birkaç başlıkta, herhangi bir şekilde bizim uyuşturucunun selametini, sonucunu, vesairesini beklemeye tahammülümüz yoktur.” demiş. Şimdi buradan bir kez daha Sayın Bakana sormak istiyorum: Kastamonu’da yaşanan bu skandaldan sonra, yani 24 Martta Emniyetin yapmış olduğu operasyondan sonra, benim konuşmama kadar geçen yedi ay yedi günlük süre içerisinde bu soruşturmayla ilgili atanan muhakkikler raporlarını neden düzenleyip de Bakanlığa göndermediler ve bu şahıs, bu kişi niye görevinden alınmadı? Şimdi, bunun cevabını Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanının vermiş olması lazım. Neden vermesi lazım? Çünkü bu şahsı koruyan, kollayan birileri var. Bildiğiniz gibi, değerli arkadaşlar, uyuşturucu, üretiminden satışına kadar bir şebeke tarafından gerçekleştiren bir süreci kapsıyor. Evet, uyuşturucu satan bir kişi bizim konuşmamızdan sonra görevinden ayrıldı ve tutuklandı ama arkasındaki şebekenin ortaya çıkarılması için, özellikle şunu vurgulamak istiyorum, yedi ay yedi gün boyunca muhakkik raporu niye tutulmadı? Bu kişileri kim koruyor, kolluyor bunun bir an önce açığa çıkarılması lazım.

Bir diğer konu da, tesadüfe bakın ki, ben 27 Ekimde konuşma yaptıktan sonra yine Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı Malatya Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünde, İl Müdürünün şoförlüğünü yapan bir şahsın evinde 4 bin tane, Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünde de 5 bin tane uyuşturucu hap yakalandı. Tesadüfe bakın ki iki olay birbiriyle benzerlik arz ediyor. Aynı şahıs, Kastamonu’daki şahıs da Aile Sosyal Hizmetler İl Müdürünün şoförlüğünü yapıyordu, kendi özel aracında 594 tane uyuşturucu yakalanmıştı. Şimdi, bu iki sürecin de aydınlatılması gerekiyor. “Kardeşim, Kastamonu’da yaşanan olay ile Malatya’daki olay birbiriyle bağlantılı değil.” derseniz ki bunu da ortaya koymanız gerekiyor. “Bu iki süreç münferitti.” derseniz yine de bu iki sürecin arkasındaki sürecin bir an önce aydınlatılması gerekiyor.

Sayın Bakana buradan bir şeyi ifade etmek istiyorum: Bakanlığının kuruluş kanununun 7’nci maddesinde şöyle söylüyor, diyor ki: “İldeki çocuk ve gençlerin uçucu ve uyuşturucu maddeyle ilgili zararlı alışkanlıklara maruz kalmasını önlemek.” Daha Sayın Bakan kendi il müdürlüğünde çalışan memurları uyuşturucudan koruyamamışken bu ülkenin gençlerini uyuşturucudan nasıl koruyacak, bunu da doğrusu merak ediyorum. Sayın Bakana buradan şunu söylemek istiyorum: Bakan olmak, sosyal medyada trol olmaya benzemez.

Son olarak şunu ifade etmek istiyorum ki biz Kastamonulular İstiklal Yolu’nu bu ülkenin bağımsızlığı için yürüdük, biz Kastamonulular İstiklal Yolu’nu uyuşturucu ticareti yapılsın diye yürümedik.

Son olarak buradan, bu kürsüden Türkiye’nin bütün gençlerine sesleniyorum: Bugün bu uyuşturucunun bu ülkede artmasının temel sebebi emeğin ve alın terinin ayaklar altında olmasıdır. Türkiye’nin, cumhuriyetin 2’nci yüzyılında cumhuriyetin 2’nci yüzyılını bu ülkenin gençleriyle kuracağız ve bu ülkenin gençlerinin bu düzen sayesinde uyuşturucuyla zehirlenmesine asla izin vermeyeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

HASAN BALTACI (Devamla) – Cumhuriyetin 2’nci yüzyılı aynı zamanda emeğin de yüzyılı olacak. Emeğin yüzyılı olacak ki bu ülkede hiçbir gencimiz, hiçbir çocuğumuz uyuşturucuyla zehirlenmesin.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin çerçeve 13’üncü maddesi ile 2004 sayılı Kanun’a eklenen 111/b maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesinde yer alan “Haczolunan malın satışı” ibaresinin “İş bu kanun hükümleri uyarınca taşınır ve taşınmaz malların satışı” şeklinde değiştirmesini arz ve teklif ederiz.

   Dursun Müsavat Dervişoğlu                                        Arslan Kabukcuoğlu

   İzmir                                            Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan Kabukcuoğlu.

Buyurunuz, Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifiyle çözüm aranan bir konu da yoksulluğun yarattığı ödeme zorluğu ve artan icra takipleri konusudur. Genel itibarıyla icra dairelerindeki iş yoğunluğuna bakacak olursak Ulusal Yargı Ağı verilerine göre 1 Ocak-10 Kasım 2021 tarihleri arasında icra ve iflas dairelerine gelen günlük dosya sayısı 1.808’dir, yıl bazında ise 6,5 milyon dosya gelmiştir, toplam derdest dosya sayısı ise 23 milyondur.

Peki, 2003 yılında icra ve iflas dairelerinin durumu neydi? Adli Sicil ve İstatistiği verilerine göre 2003 yılındaki derdest dosya sayısı 9,3 milyondur. Kredi Kayıt Bürosu kayıtlarına göre, Türkiye’de bugün 34 milyon vatandaşımız bireysel kredi müşterisidir. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun 2002 Aralık verilerine göre, vatandaşın bankalara olan tüketici ve kredi kartı dâhil toplam borçları 6,6 milyon liraydı; Eylül 2021 sonu itibarıyla 925 milyar liraya yükselmiştir. On dokuz yılda kişisel borç 140 misli, tam 140 misli artmıştır. Ayrıca, vatandaşın takipte olan borçlarının toplam tutarı 2002’de 248 milyon iken 2021’de 19 milyar liraya yükselmiştir.

Eskişehir özelinde ise, 2021 yılında bireysel kredi müşteri sayısı 516 bin olup toplam borç miktarı 10 milyar Türk lirasıdır. Çiftçilerimizin 2003 yılında 2,5 milyar Türk lirası olan toplam borcu, 2021 yılında bankalara 149 milyar lira, Tarım Kredi Kooperatiflerine 10 milyar lira ve serbest piyasaya olan borçlarıyla birlikte toplam 200 milyar Türk lirasıdır. Diğer bir deyişle, on sekiz yılda çiftçinin resmî kurumlara olan borcu 64 misli artmıştır. Kişi başına düşen millî gelir 2002 yılında 3.687 dolardı, yüzde 50 eskalasyon geçirdi; bu iki eskalasyonu koyduğunuz vakit ve Amerika’daki enflasyonu eklediğiniz vakit, bizim şu andaki kişi başına millî gelirimiz kadar Türkiye’nin geliri vardır yani bu dönemde millî gelirde reel bir artış olmamıştır. Bugün kişi başına düşen millî gelir Hükûmetin belirtmesiyle 8.600 dolardır. Hâlbuki bu dönem zarfında, 2002’den 2020’ye kadar Türkiye’den daha düşük geliri olan Rusya, Çin Türkiye’den daha yüksek kişi başına gelire sahip duruma gelmiştir. Polonya ise 2002’de kişi başına geliri 5.200 dolar iken günümüzde 15.500 dolara yükseltmiştir.

Fakirlik artıkça borç ve icra takibi ülkemizde artıyor. 2002’de benzer ülkeler ulusal gelirlerini katbekat katbekat artırırken Türkiye kalkınmayı gösterememiş ama bunun yanında bizim borçlarımız katbekat artmıştır. İşte, icra dairelerinin iş yükü yoğunluğunun nereden kaynaklandığı açıkça görülüyor. Yaşanan ekonomik sorunlara ülkemizde borçlanarak cevap verilmiş, hâliyle icra dairelerinin işleri artmıştır.

Ekonomide nasıl bir tabloyla karşı karşıya olunduğu verilerle sabit. Vatandaş, kredi kartı ve banka kredisi borçları alarak hayatını idame ettirmek de dahi zorlanmaktadır. Ekim ayında açlık sınırı yani 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken harcama ayda 3.093 Türk lirası idi, yoksulluk sınırı ise 10.075 Türk lirasıdır. Bu, 1 dolar 9,79 Türk lirası hesabıyla yapılmıştır. Ülkemizde vatandaşın hayatta kalması dahi mucizedir. Hükûmet, bunlara çözüm üreteceğine satışların elektronik ortamda yapılmasıyla soruna çözüm arıyor; 2002 yılından bu yana borç batağında olan vatandaşa çare olmak yerine pansuman etkisi yaratacak tedbirlere başvurmaktır.

İcra dairelerinin yükünün artması gelişimini tamamlayamamış, çarpık ekonomi sistemine sahip, gelir dağılımı bozulmuş, gençlerinin gözünün yurt dışında olduğu bir ülkenin sonuçlarıdır. Olması gereken refahın artmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) – Olması gereken icra dairelerine gereğin ortadan kaldırılmasıdır, sosyoekonomik hayatın düzeltilmesidir; İcra ve İflas Kanunu’nun revizyonu değildir.

Saygılarımı sunarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinde geçen “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini teklif ederiz.

       Ali Kenanoğlu                                 Mahmut Celadet Gaydalı               

            İstanbul                                                                           Bitlis

       Züleyha Gülüm                                                                Murat Çepni

            İstanbul                                                                           İzmir

Serpil Kemalbay Pekgözegü                                      Ömer Faruk Gergerlioğlu

             İzmir                                                                            Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Serpil Kemalbay Pekgözegü.

Buyurunuz Sayın Kemalbay Pekgözegü. (HDP sıralarından alkışlar)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugün, İzmir’de bir işçi yürüyüşü var. Binlerce işçi “Geçinemiyoruz.” diyerek gelirde ve vergide adalet talebiyle “Hükûmet istifa!” sloganlarıyla yürüyor. Buradan, DİSK Ege Bölge Temsilciliği öncülüğünde gerçekleşen bu işçi yürüyüşünü selamlıyorum. Zafer, mücadele eden emekçilerin olacak.

Bugün, konuşmamda size Sosyalist Dayanışma Platformunun işçiler, emekçiler için çıkardığı bir bildiriyi okumak istiyorum, sizlerle paylaşmak istiyorum: “Saray, sermaye sırtımdan in! Emeğiyle, alın teriyle geçinen insanlar için korkunç zamanlardan geçiyoruz. Hayat pahalılığı dudakları uçuklatıyor. Zamlar peşi sıra yağıyor ancak bizlerin maaşları yerinde sayıyor. Patronlar işsizlik korkutmasıyla bizleri, boğaz tokluğuna, uzun sürelerde çalıştırma peşindeler. Pandemi koşullarında emekçiler, yaşamın tüm yükünü omuzladı ancak ölümüne çalışırken ülke ekonomisini büyütmenin bedelini millî gelir içerisinde emek gelirlerinin payının daha da düşmesiyle ödediler. 2016’da yüzde 33 olan pay pandemi sonrasında yüzde 27’ye geriledi. Pandemide halka gelir güvencesi sağlayamayan saray rejimi emekçileri borçla yaşar hâle getirdi. Patronlara verilen teşvikler kârların patlamasına yol açarken işçi ailelerinin bütçeleri delik deşik. Sarayın ve sermayenin gözünde emekçinin değeri yok. Aralık ayının sonunda yeni asgari ücret belirlenecek; aslında, asgari ücret değil kaderlerimiz belirlenecek. Kurbanlık koyunlar gibi izleyecek miyiz yaşamımızın yok edilmesini, daha ne kadar sabredeceğiz? Yok artık öyle susup izlemek, sırtımızdan inecek, soframızdan düşeceksiniz. Talebimiz gayet net, şu anda net 2.850 lira olan asgari ücret en az 6.000 liraya çıkarılmalıdır. Devletin, kimsenin verilerine inanmadığı, TÜİK’ine göre bile gıda enflasyonu yüzde 30. Yıllardır büyümeden pay alamayan emekçilerin millî gelirden haklarını almaları için ücretlerde en az yüzde 50 oranında düzeltme gerekmektedir. yoksulluk sınırının 10 bin lira olduğu bir ülkede asgari ücretin 6 bin liraya çıkması hayal değil, yaşayabilmenin asgari koşullarıdır. Eylül 2021’de yapılan hesaplara göre, 4 kişilik bir ailenin yoksulluktan kurtulabilmesi için 2 ebeveynin de asgari ücretin neredeyse 2 katı maaş alması gerekmektedir. Oysa yoksulluk emekçinin kaderi değildir. Türkiye’de çalışanların yüzde 57’si asgari ücrete çalışmaktadır; bu, hepimizin meselesidir. ‘Kaynak yok.’ diyenler, Cumhurbaşkanı maaşının asgari ücrete oranla en yüksek olduğu ülkede yaşadığımızı unutmamalıdır. Koç Holdingin yüzde 95, Erdemirin yüzde 627, Ford OTOSAN’ın yüzde 108, ŞİŞECAM’ın yüzde 93 kâr artışı yaşadığı bir senede işçi sınıfı yoksulluğa mahkûm edilmeye devam edemez.

İşsize gelir güvencesi… İşsizlik tahammül edilemez noktalardadır. Çalışan yoksullukla, işsiz açlıkla sınanmaktadır. İşsizliğin maliyeti servet vergisiyle zengine yüklenmedikçe işsizlik bitmez. Bu toplumun her ferdi için asgari ücretin yüzde 75’i oranında bir gelir güvencesi haktır. Herkese temel hizmetler güvencesi -su, elektrik, doğal gaz, ulaşım ve internet lüks değil, bir insan hakkıdır- belli bir kota dâhilinde ücretsiz olarak sağlanmalıdır.

Saray-sermaye ittifakı halkı üç kuruşa çalıştırmayı, birbirine kırdırmayı, göçmen işçiyi kaçak ve asgari ücretin de altında çalıştırmayı marifet sanıyor. Hayalci değil, gerçekçiyiz. Hakkımızı onlar vermeyecek, biz alacağız. Sosyalist Dayanışma Platformu.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika kullanabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Bir de, sizinle bir duyuru paylaşmak istiyorum: 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü yaklaşıyor. Ölüme karşı yaşamı, savaşa karşı barışı, çaresizliğe karşı umudu, korkuya karşı cesareti savunmak için kenetlendik. Bu sene 25 Kasım etkinliklerimizi sevgili Deniz Poyraz'ın anısına düzenleyeceğiz. Bu cuma yani 19 Kasım'da saat 18.00’de Grup Başkan Vekilimiz Meral Danış'ın da katılımıyla İzmir Alsancak'ta ÖSYM önünde yapacağımız basın açıklamamıza tüm kadın dostlarımızı davet ediyoruz. Kadın, yaşam, özgürlük… “…” (x) (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın Yüksel Özkan, yerinizden bir söz talebiniz vardı.

Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

51.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, Bursa Yenişehir Otomotiv Test Merkezinin akıbetinin ne olduğunu öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, “Bursa Yenişehir’de oto test merkezi yapacağız.” diyerek, AK PARTİ iktidarı, Yenişehir Ovası’nda en verimli 4 milyon 350 bin metrekare tarım arazisini kamulaştırdı. Ancak yedi yıldır buraya bir çivi bile çakmadılar. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı yedi yıldır defalarca sorduğum sorulara net bir cevap vermedi. Tamamlanamayan projeler şehri olan Bursa'nın yedi yıldır heyecanla beklediği ve gerçekleşmeyen projelerden biri olan Yenişehir otomotiv test merkezinin akıbeti ne oldu? “Otomotiv test merkezi” yalanından vazgeçip şimdi de basında yer alan habere göre “O araziye teknokent kuracağız.” diye yeni bir hayal proje mi başlatıyorsunuz? Yenişehirli vatandaşlarımızla alay etmeyin.

Tekrar soruyorum: Yenişehir otomotiv test merkezi ne oldu?

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Tokat Milletvekili Mustafa Arslan ve İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ile 37 Milletvekilinin İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/3911) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 285) (Devam)

BAŞKAN – 14’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Hakkında Kanun Teklifi’nin çerçeve 14’üncü maddesiyle düzenlenen 2004 sayılı Kanun’un 114’üncü maddesinin altıncı fıkrasının ikinci bendinde yer alan “23.30’a kadar yatırılması gerektiği” ibaresini “23.30’a kadar İcra Dairesinin banka hesabına yatırılması gerektiği” şeklinde değiştirilmesini ve maddenin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını teklif ederiz.

   Dursun Müsavat Dervişoğlu                                               Ayhan Altıntaş

                 İzmir                                                                         Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Ayhan Altıntaş.

Buyurunuz Sayın Altıntaş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına 285 sıra sayılı İcra İflas Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 14'üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Mevcut mevzuatımızda hacizli malın satış işlemi icra ve iflas dairelerince elektronik ortamda teklif vermeyle başlıyor. Bundan önceki birçok işlem de yine elektronik ortamda gerçekleşiyor ancak açık artırmalar fiziki ortamda devam ediyor. Bu maddenin amacı, açık artırmanın tamamen elektronik ortama kaydırılması olarak ifade ediliyor. Biz bunu olumlu buluyoruz. Açık artırmanın bütünüyle elektronik ortamda yapılması makuldür. Bu sayede hem mezat salonlarına gitme zarureti ortadan kalkacak hem de daha fazla kişi bu satışlara katılabilecektir. Bu da malın rayiç değerinde satılabilmesini kolaylaştıracak, böylece, borçlu ve alacaklının menfaatleri korunacaktır. Ancak burada bazı endişelerimiz var, kanun teklifi hazırlanırken bu konunun uzmanlarıyla görüşüldü mü bilmiyoruz. “Mevcut teknolojik altyapı ve imkânlar yeterince irdelendi mi, hazır mıyız?”, “Siber güvenlik açısından gerekli önlemler alındı mı?”, “Sistemin işlerliği yeterli olacak mı?” gibi soruları dikkate alarak yeterli ve güvenli bir sistemi şimdiden düşünmek ve süreç içerisinde kimseyi mağdur etmemek gerekiyor.

Komisyon görüşmelerinde maddeler üzerinde üyelerin her birine yaklaşık yarım dakika söz hakkı verildiği belirtilmektedir. Bu kadar kısa sürede ne gibi bir katkı yapılabilir? Bu da teklifin Komisyondan aceleyle geçirildiği yönündeki kanaatleri güçlendiriyor.

Bakın, değerli arkadaşlar, 14’üncü madde Komisyona gelene kadar bir hata fark edilmemiş. Nedir bu hata? Teklifin 14’üncü maddesinin Komisyona gelen hâli “İhale alıcısı ihalenin kesinleşmesi üzerine icra dairesine müracaatla katma değer vergisi beyannamesini düzenletmek zorundadır.” ifadesini içeriyordu. Bu ifade, KDV’ye ilişkin mevzuatla çelişmekteydi. Mevzuata göre, KDV, en geç, ihale bedelinin yatırılmasından sonraki gün ödenir. Bu hata da ihalenin kesinleşmesinden sonra ödenen KDV’lere vergi dairelerince ceza kesilmesine neden olacaktı. Bu eksiklik ancak Komisyonda fark edilmiş ve düzeltilmiş, umarım bundan ders çıkarılmıştır.

Değerli milletvekilleri, normal şartlarda insanlar aylık kazançlarıyla geçinirler ve hatta kazançlarının bir kısmıyla yatırım yaparlar. Gelişmiş ülke, bir anlamda, ücretli çalışanların geçim sıkıntısı yaşamadığı ülke anlamına gelir. Fakat maalesef, ülkemizde işsizliği bir yana koysak bile iş bulup ücretli çalışan insanların da pek çoğu geçinemiyor, hâliyle borçlanmak zorunda kalıyor. BDDK verilerine göre, hane halkı borcu 2002’de 6,3 milyar lira iken 2021’de sadece ilk altı ayda 874 milyar lira olmuş. 2021 Eylülünde iş gücüne katılan insanların yüzde 90’ından fazlasının bankaya borcu olduğu kaydediliyor. Bugünkü ekonomik koşullarda bu insanların pek çoğu girdikleri borç girdabından kurtulamıyorlar ve batıyorlar. Bu ekonomik sorunları, maalesef, psikolojik ve sosyal birçok problem takip ediyor ve hatta üzücüdür ki bu insanların bir kısmı da intihar ediyor.

Değerli arkadaşlar, ülkemiz için büyük önemi olan tarım ve hayvancılık sektörü de bu borçlanma artışından nasibini almış durumda. Çiftçilere bakıyoruz, iktidara geldiğiniz ilk sene yani 2003’te çiftçilerin 2,5 milyar lira olan borcu 2021’de 150 milyar liraya yükselmiş. Yani iktidarınızda çiftçi borçları 60 kat artmış. Kaldı ki çiftçilerin traktörü bile borçları yüzünden haczediliyor, üretim duruyor. Çiftçi düştüğü ekonomik sıkıntılarda tek başına bırakılıyor. Çiftçi bu borç batağına iyice saplandıkça üretimden uzaklaşıyor.

Değerli milletvekilleri, icra ve iflas konusunda teknolojiyi kullanma çabası önemli ama önce çiftçinin, vatandaşın borçlu durumlara düşmesinin, mağdur olmasının önüne geçmemiz gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) – Normal şartlarda da insanlar kazabildikleri gibi kaybedebilirler, zenginleştikleri gibi iflas edebilirler fakat Türkiye’deki tablo maalesef, bunun çok ötesine geçmiş vaziyette. İnsanlar iş bulamıyor, iş bulanlar geçinemiyor, geçinemeyenler borçlanıp borçlarını ödeyemiyor.

Vatandaşlarımızın kendilerine yakışır şekilde yaşamasını temin edecek tedbirleri de bir an önce alacağınızı umuyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinde geçen “Satış açık artırma ile yapılır” ibaresinin “Satış açık artırma ile gerçekleştirilir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Ali Kenanoğlu                        Murat Sarısaç                   Züleyha Gülüm

           İstanbul                                   Van                                  İstanbul

         Murat Çepni                  Mahmut Celadet Gaydalı Ömer Faruk Gergerlioğlu

             İzmir                                   Bitlis                                  Kocaeli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Van Milletvekili Sayın Murat Sarısaç.

Buyurunuz Sayın Sarısaç. (HDP sıralarından alkışlar)

MURAT SARISAÇ (Van) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Genel Kurulu ve halklarımızı saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bir, Kürtçeden başlamak gerekiyor. Keşke her şey Cahit Bey’in söylediği kadar, böyle, güllük gülistanlık olsaydı ama ne yazık ki Kürtçe üzerindeki baskıların çok daha fazlası yani anlatabildiklerimizin de çok daha fazlası yaşanıyor Türkiye’de. Ana dil bir halkın var olma gerekçesidir, kuşkusuz ki bütün ulusların ana dili de çok kıymetlidir, kadim Kürtçe de bunlardan bir tanesidir. Eğer bir dil tiyatro sahnesinde, şarkı sözünde, Meclis kürsüsünde var olabiliyorsa, orada kendini yaşatabiliyorsa bu, dil gelişir anlamına gelir ama ne yazık ki günümüzde biz bunlardan çok daha uzak bir yerdeyiz. Eğer siyasi iktidar kendi siyasi propagandasına hizmet ediyorsa Kürtçeye iyi bir şekilde yaklaşıyor ama hizmet etmiyorsa her yerde, Kürtçe, yasaklarla karşı karşıya kalıyor. Sadece altı yılı esas alırsak dil kurumlarının kapatılmasından tutun da Kürt büyüklerinin heykellerinin yıkılmasına kadar, yine keyfî bir şekilde Kürtçe tiyatroların ve konserlerin yasaklanmasına kadar çok büyük Kürtçe karşıtlığı ve Kürtçe düşmanlığıyla bizler yüz yüze kaldık. Dersim yoldaşımın söylediği gibi, çok değil, birkaç gün öncesinde Mem Ararat konseri, AKP’li belediye tarafından, Kürtçe şarkı söylenecek diye yasaklandı. Daha farklı örnek vermeye de hiç gerek yok aslında bu Meclis çatısı altında, sadece şurada bizim ana dilimizle ilgili yani aslında bütün ana dillerle ilgili “…”(x) dememiz bile yeterli bir örnek. Bakın, Meclis tutanaklarına “x, x, x” diye geçecek. Hiçbir propagandası yok, sadece bir dili savunuyorum, dille ilgili kendi ana dilimde bir cümle ortaya atıyorum. Siz, şimdi. o tutanaktan bu dili öğrenmek isteseniz öğrenemeyeceksiniz. Tırnak içerisinde “Kürt kökenli” vekilleriniz de eminim ki birçok kelimenin karşılığını bilmiyor. Mesela, biz de “…”(x) “onur” demek yani ana dilim benim onurumdur demek.

Sayın milletvekilleri, kanun teklifine dönecek olursak da AKP’nin finans politiği halkı borçlandırma üzerine kurulmuştur. İktidarın yurttaşı bağımlı hâle getiren politikaları, yine, pandemi süreciyle beraber esnafı, tüccarı, şirketleri büyük bir ekonomik çöküşle karşı karşıya getirmiştir. Zaten, ülkemizde insanlarımızın yüzde 75’inin de borçlu olması bu anlayışın sonucudur. Buna rağmen, İcra ve İflas Kanunu’nda yapılmak istenen değişiklikler de yine, bu yapısal sorunlara hiçbir şekilde çözüm üretememektedir; aksine, bu krizleri çok daha da derinleştirmektedir. Mesela, AKP’nin ekonomik çözümü şu: “Biz halkımızı icralık hâle getirmeyeceğiz.” diyemiyor, “Biz icralık olan halkımızın, onun yıllarca birikimleriyle aldığı evlerini, arabalarını bu icralardan dolayı çok rahat satmasını sağlayacağız.” diyor.

Yine, sürekli Van’ı da dile getiriyoruz çünkü Van’daki krizler de artık çoklu bir hâl aldı. Ekonomik krizlerden tutun da sosyal, siyasal krizlere kadar birçok kriz yaşıyor Van. Van’daki sorunlar da artık yapısaldır, zaten Van’daki bu sorunları da Hükûmetin çözme amacı olmadığı için neredeyse kronik bir hâl almıştır bütün bu krizler.

Şimdi, tüm bunlara rağmen yani hem depremde Vanlılara verilen sözlerin tutulmaması hem sonrasında pandemi süreci, sonrasında diğer bütün kapılar açılırken Kapıköy Sınır Kapısı’nın açılmaması, sonrasında da kayyumların, yine, Van’ı hem tüketen hem de zarar veren o 3 bürokratın Van’ı tamamen işgal eden anlayışından dolayı Vanlılar çok büyük krizler yaşıyorlar. Şimdi, Van’da, bu krizlerin sonucu olarak hem esnaf hem tüccar hem de vatandaş çok büyük ekonomik sorunlar yaşıyor.

Şimdi, Hükûmet yetkilileri, Hükûmet temsilcileri rakamlara boğuyorlar: “Van’a bu kadar yatırım yaptık, bu kadar destek kredileri verdik.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MURAT SARISAÇ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Açıkçası, bunun çok bir karşılığı yok Vanlılarda, zaten Vanlılar bunun bilinçli bir politika olduğunu yani Van’ın çok bilinçli bir şekilde geriletildiğini ve zarar verildiğini düşünüyor.

Dediğim gibi “destek kredisi” adı altında… İşte, Hükûmet, her gün “Biz destek kredisi veriyoruz.” diyor ama düşünün ki destek kredileri ne için verilir? Destek kredileri, üretimi genişletmek için yani daha büyük yatırımlar yapmak için verilir. Depremden kalma, pandemiden kalma sorunlarından dolayı Van halkı bu destek kredilerini sadece borçlarını ödeyebilmek için alıyorlar.

Yine, Van’da, şu an, kapanan iş yeri sayısı ve Van’da icralık olan, takibe takılan… Yani kredi ve kredi kartından takibe takılma sıralamasında Van 6’ncı sırada Türkiye'de. Bu, kuşkusuz, AKP iktidarının bugünkü resmidir, bugünkü icraatlarıdır.

Buradan, tekrardan, halklarımızı ve bütün Türkiye’yi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından “Bravo” sesi, alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesiyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 114’üncü maddesinde yapılan değişikliğin üçüncü fıkrasındaki “muvafık” ibaresinin “uygun” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Alpay Antmen                      Süleyman Bülbül                    Zeynel Emre

            Mersin                                  Aydın                                 İstanbul

        Rafet Zeybek                      Ömer Fethi Gürer                     Aydın Özer

           Antalya                                  Niğde                                  Antalya

       Turan Aydoğan                       Aykut Erdoğdu

           İstanbul                                İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Aykut Erdoğdu.

Buyurun Sayın Erdoğdu. (CHP sıralarından alkışlar)

AYKUT ERDOĞDU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün kürsüye Türkiye ekonomisinde yaşadığımız derin kriz ve bugün itibarıyla iyice derinleşen kur şokuyla ilgili yüce heyetinizi bilgilendirmek üzere çıktım.

Değerli arkadaşlar, hepimiz olanları anlamaya çalışıyoruz ve anlamakta zorlanıyoruz. Ben sizi makroekonomik ilişkiler hakkında bir miktar bilgilendirirsem bundan sonra daha doğru işlerin yapılmasına faydamız olur diye kürsüye çıktım.

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, son birkaç aydır mevcut Hükûmet, mevcut yönetim faizleri indirmeye çalışıyor. Hepimizin muradı “Türkiye’de düşük faizler olsun.”dur ama arkadaşlar, unutmayın, eğer bir ülkede enflasyon yüksekse faizi düşürmek çok mümkün olmuyor ve sizlere şunu söyleyeyim arkadaşlar: “Faiz enflasyonun sebebidir.” teorisi bu ülkeye çok büyük zarar veriyor. Bakın, unutmayın, enflasyon kanserse faiz kemoterapi; kanser olduğunuz için kemoterapi alırsınız, kemoterapi iyi bir şey değildir ama enflasyonunuz yüksek olduğu için faiz yüksek olur.

Bakın, şimdi ne yaptık? Son iki ay içerisinde biz toplamda 3 puan faiz indirdik arkadaşlar. Ne oldu 3 puan faiz indirince? Faizi indirdiğimiz sırada dolar kuru 8 Türk lirasıydı, şu an itibarıyla ben kürsüye çıktığımda yaklaşık 11 Türk lirası. Biz faizi 3 puan indirdik diye kur ne kadar arttı? Yaklaşık yüzde 30. Peki, arkadaşlar, bundan sonra ne olacak? Bizim birçok üretimimiz ithalata bağlı olduğu için maliyet enflasyonu kaynaklı olarak kur enflasyonu yükseltecek yani yüzde 30 kur artışı enflasyonu yaklaşık yüzde 15 artıracak. Enflasyon artınca ne olacak? Doğal olarak faizler artacak. Faiz enflasyonun altında kalamayacağı için, bu, iktisadın temel prensiplerine aykırı olacağı için 15 puan faiz artmış olacak. Yazık günah değil mi? 3 puan faiz düşürüyorsunuz, üç ay içerisinde 15 puan artacak bu faiz.

Değerli arkadaşlar, bu tip hatalar yapılamaz, bu tip eksik bilgilerle, bu tip denenmemiş teorilerle bir ülke kobay gibi kullanılamaz. Bakın, bundan sonra ne olacak? Arkadaşlar, bu faiz indiği için kur bu kadar fırladı ya, ilk enflasyon roketleyecek ve size samimiyetle, bütün kalbimle söylüyorum, partizan bir körlük içinde söylemiyorum: Arkadaşlar, Türkiye’de enflasyon yüzde 20 değil, açıklandığı kadar değil. Bakın, en alt grubuna böyle bir bakın, bir ön yargısız bakın, ölçüm biçimine bakın; Türkiye’de enflasyon yüzde 50. Siz enflasyonu yüzde 20 açıkladığınızda, herkesin maaşı yüzde 20 artıyor ama harcamaları yüzde 50 artıyor, milyonlarca ücretli çalışan fakirleşiyor. Bundan sonra ne olacak? Enflasyon roketledi, birinci olan, başımıza gelen bu. İkincisi, arkadaşlar, yakında karaborsa başlayabilir. Bakın, ilaçta, şekerde, ayçiçeği yağında bu başladı çünkü artık ithal fiyatları bile çok yüksek olduğu için biz bunları hem ithal edemiyoruz hem de vatandaşın talebini karşılayamıyoruz. Bundan sonra olacak başka bir şey daha değerli arkadaşlar: Eğer biz bu şekilde gidersek bir sosyal patlamanın eşiğindeyiz. Bakın, her gün çok çok acı olaylarla karşılaşacağız: İntihar eden insanlar, borcunu ödeyemediği için suç oranlarının artması… Bir sosyal patlamanın eşiğindeyiz değerli arkadaşlar. Yarın öbür gün göreceğiniz o hüzünlü olayların hepsi bugünden oluşuyor.

Değerli arkadaşlar, bakın, birçok firma döviz kredisi kullandı, üstelik Türk lirası kazanmasına rağmen kullandı ve buna sizin Hükûmetiniz izin verdi. Şimdi, döviz kredisi kullanmış firmaların bu işten çıkması mümkün değil, art arda iflaslar başlayacak. Bu art arda iflaslar yani reel sektördeki bu kriz bir süre sonra bankacılığa yansıyacak. Evet, bizim bankacılık sistemimiz sağlam duruyor görünüyor ama tebliğlerle sağlam duruyor. Batmış bir sürü kredi BDDK’nin tebliği sayesinde canlı kredi gibi görünüyor. Arkadaşlar, bu tebliğlerle bu kredileri bir süre götürebilirsiniz ve bir süre sonra bizim bankalarımız sendikasyon kredisi yani döviz üzerinden kredi alıp TL üzerinden kullandırdığı için ve dövizdeki bu şok dalgalanma yüzünden bankacılık sistemimiz sarsılmaya başlayabilir. Bu çok tehlikeli bir durumdur; Türkiye, bunu yirmi yıldır yaşamadı. Bunlara dikkat etmek zorundayız.

Şimdi sürem bitecek, bir iki sebep daha var Sayın Başkanım, bir dakika daha uzatırsanız, eksik kalmasın diye.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

AYKUT ERDOĞDU (Devamla) – Değerli arkadaşlar, başımıza gelecek bir diğer husus şu: Bizim ekmek gibi, su gibi dövize ihtiyacımız var ve bizim Merkez Bankamız “last resort” derler yani son kaynak; dövize ihtiyacı olduğu zaman bankanın, ülkenin, Merkez Bankasına gider. Arkadaşlar, gideceğimiz son kaynak da eksi 35 milyar dolar. Yani bizim bakın, brüt rezerv 120 milyar dolar diyoruz. Evet, doğrudur ama size söylenmeyen bir net rezerv sorunu var. O paralar bize emanetti, o paralar harcandığı gibi eksi 35 milyar dolara indirildi. Şimdi, biz sıfır rezerv için 35 milyar dolar para bulmalıyız ve biz 1 milyar dolar alsak, dolar 11,5 lira olacak, bu kadar tehlikeli bir durumdayız. Yarın öbür gün eğer bu faiz politikasıyla güvenirliliğini azaltmaya devam edersek insanlar bankaların kapısına koşabilir.

Sizden rica ediyorum, ekonomi yönetimini uyarın, çok yanlış yolda gidiyoruz, başımıza iş gelecek korkuyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 14’üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair 2 önerge vardır. Malumları olduğu üzere, görüşülmekte olan teklife konu kanunun, Komisyon metninde bulunmayan ancak teklifle çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve Komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Yeni madde ihdasına dair Divana ulaşan önergeler Komisyon metninde bulunmayan bir konuda değişiklik öngörmektedir. Dolayısıyla, İç Tüzük’ün hükmü nedeniyle bu önergeleri işleme almamız olanaklı değildir ancak grupların uzlaşısı nedeniyle, emsal teşkil etmemek üzere, önergeleri işleme alacağım. Önergeleri okutup Komisyona soracağım; Komisyon önergelere salt çoğunlukla katılırsa önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım, Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlindeyse önergeleri işlemden kaldıracağım.

Yeni madde ihdasına ilişkin bir önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne 14’üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 15- 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 24- 59 uncu maddenin beşinci fıkrası, bu maddeyi ihdas eden Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren on beş gün içinde talep etmek koşuluyla avukatların, avukatlık veya Türkiye Barolar Birliği ya da baroların organlarındaki görevlerinden doğan veya görev sırasında işledikleri suçlar nedeniyle bölge adliye mahkemesi ceza dairelerince 15/7/2020 tarihinden önce verilmiş kesin nitelikteki kararları hakkında da uygulanır. Bu maddenin uygulandığı hâlde, cezası infaz edilmekte olan hükümlülerin, Ceza Muhakemesi Kanununun 100 üncü maddesi uyarınca tutukluluğunun devam edip etmeyeceği hususu, hükmü veren ilk derece mahkemesince değerlendirilir.””

         Cahit Özkan                           Özgür Özel       Muhammed Levent Bülbül

            Denizli                                 Manisa                                 Sakarya

        Bülent Turan                     Meral Danış Beştaş        Mücahit Durmuşoğlu

          Çanakkale                                 Siirt                                Osmaniye

   Mehmet Doğan Kubat          Dursun Müsavat Dervişoğlu         Bayram Özçelik

           İstanbul                                  İzmir                                  Burdur

BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Salt çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Yeni maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Yeni madde kabul edilmiş ve teklife yeni bir madde eklenmiştir.

Yeni madde ihdasına ilişkin diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne 14’üncü maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 16 – 24/2/1983 tarihli ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde yer alan “, alışılmışın dışında çevrenin yadırgayacağı şekilde konuşma ve organlarının hareketini kontrol zorluğu çekmek gibi engeli” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.”

         Cahit Özkan                           Özgür Özel       Muhammed Levent Bülbül

            Denizli                                 Manisa                                 Sakarya

        Bülent Turan                         Ramazan Can    Dursun Müsavat Dervişoğlu          Çanakkale                              Kırıkkale                                 İzmir

   Mehmet Doğan Kubat                Meral Danış Beştaş              Bayram Özçelik

           İstanbul                                  Siirt                                   Burdur

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Salt çoğunluğumuz vardır, katılıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmış olduğundan önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açıyorum.

Madde üzerinde söz talebi? Yok.

Yeni maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Yeni madde kabul edilmiş ve teklife yeni bir madde eklenmiştir.

Herhangi bir karışıklığa mahal vermemek için bundan sonra maddeler üzerindeki önerge işlemlerine mevcut sıra sayısı metnindeki madde numaraları üzerinden devam edilecek, kanun yazımı esnasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.

15’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesiyle 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 115’inci maddesinde yapılan değişikliğin ikinci fıkrasındaki “hâlinde” ibaresinin “durumunda” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Alpay Antmen                      Süleyman Bülbül                    Zeynel Emre

            Mersin                                  Aydın                                 İstanbul

        Rafet Zeybek                      Ömer Fethi Gürer                     Aydın Özer

           Antalya                                  Niğde                                  Antalya

        Serkan Topal                                                             Turan Aydoğan

             Hatay                                                                           İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Hatay Milletvekili Sayın Serkan Topal.

Buyurunuz Sayın Topal. (CHP sıralarından alkışlar)

SERKAN TOPAL (Hatay) – Evet, teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, hepinize saygılarımı sunuyorum.

İcra ve iflas, bu iki sözcük özellikle son zamanlarda üzerinde konuştuğumuz ve vatandaşlarımızın rahatsız olduğu iki sözcük. Eğer bir ülkede bu iki sözcük konuşuluyorsa biliniz ki orada bir sorun var, orada ekonomik bir kriz var. Eğer bu iki sözcük bir ülkede konuşuluyorsa biliniz ki işler iyi gitmiyor, orada hayat pahalılığı var, yoksulluk var, yolsuzluk var. Biliniz ki bu iki sözcük konuşuluyorsa o ülkede partizanlık var, adaletsizlik var. Biliniz ki o ülkede işsizlik var; ekmek yok. Biliniz ki çiftçi var ama çiftçiye destek yok. Biliniz ki üretim yok. Hep “millî, millî” nutukları atanlara şunları söylemek istiyorum: Bugün mercimek millî mi; pirinç millî mi; domates, tohum, gübre millî mi? Peki bütün bunlar Türkiye’de var mı? Var. Evet, arkadaşlar bütün bunlar ülkemizde yaşanıyor mu? Yaşanıyor. Bakın, bu kanunda icra dairelerini büyütüyor iktidar. Neden? Çünkü icra müdürleri yetmiyor, icra başkanlıkları, icra başmüdürlükleri kuruyor. Neden? Çünkü icra memurları artık icra dosyalarının altından kalkamıyor. Çünkü bu memleketin çiftçisi Tarım Krediden icralık; bu ülkenin köylüsü Ziraat Bankasından icralık; bu ülkenin işçisi TOKİ’den icralık; bu ülkenin öğrencisi KYK’den icralık; bu ülkenin esnafı kefalet kooperatifinden icralık, bütün bankalardan icralık; bu ülkenin vatandaşı hemen hemen neredeyse bütün kurumlardan maalesef icralık. Toplumun tüm kesimlerini icralık etmeyi başaran bir iktidar var. “Yaparsa AK PARTİ yapar!” Sizi alkışlıyoruz!

Şimdi iktidarın Sayın Cumhurbaşkanı, iktidarın muktediri Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor? “Ekonominin kitabını yazdım.” diyor. Evet, bir kitap yazdığı kesin “icra ekonomisi” kitabı, yazarı Sayın Recep Tayyip Erdoğan. Toplumun bütün kesimleri, tüm ekonomik dinamikler toplu olarak nasıl icralık olur? Dünyanın hangi ülkesinde bu var?

Değerli arkadaşlar, bakın, 2002 yılında icra ve iflas dosya sayısı 5 milyon 933 bin. 2021’de icra ve iflas dosya sayısı 23 milyon 135 bin. “Yaparsa AK PARTİ yapar!” “made in AK PARTİ” “made in Erdoğan” Sizi milletçe alkışlıyoruz! Milletçe alkışlıyoruz, evet, bu konuda ustasınız arkadaşlar. “Yaparsa AK PARTİ yapar!”

Şimdi, bakın arkadaşlar, ülkesini adaletle yöneten hükûmetler adalet saraylarına ihtiyaç duymazlar çünkü adaletle yönetilen ülkelerde öğrenciler KYK’lerden dolayı icralık olmaz, traktörler icra dairelerine çekilmez. Adaletle yönetilen ülkelerde millet huzurlu olur, icrasız olur, iflas etmez ama tabii, biz alıştık artık, iktidar ve Sayın Erdoğan her seferinde… Çünkü bu ülkeyi yönetemeyen iktidarlar suçu muhalefette bulur ve herhangi olumsuz bir şey olduğunda “Bunun tek bir sorumlusu var.” derler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

SERKAN TOPAL (Devamla) – “Bunun tek sorumlusu ‘Ce-Ha-Pe’.” derler ya da işler daha kötüye gittiğinde, ekonomi daha da kötü olduğunda “Efendim, dış güçler.” derler, biraz daha kötü olduğunda “Almanya bizi kıskandı.” derler.

Arkadaşlar, halkımız bu tür yalanlara artık kanmıyor. Gerçekten biraz elimizi vicdanımıza koyalım, neden biliyor musunuz? Çünkü Alman Helga, Türk Hatice’den; Alman Hans, Türk Hasan’dan maalesef şu anda daha huzurlu, daha mutlu. Bu ülkeyi bu hâle getiren maalesef sizsiniz arkadaşlar. Biraz da bunu düşünün arkadaşlar.

Bir kez daha şunu söylüyoruz: Evet, fabrikaları sattınız, madenleri sattınız; vatandaşlarımız işsiz kaldı. Lütfen biraz daha elimizi vicdanımıza koyalım ve bu ülkeyi öyle yönetelim.

Hepinize teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinde geçen “belirlenen” ibaresinin “belirtilen” olarak değiştirilmesini arz ve telif ederiz.

       Ali Kenanoğlu                       Züleyha Gülüm     Ömer Faruk Gergerlioğlu

           İstanbul                                İstanbul                                Kocaeli

   Mahmut Celadet Gaydalı                                                       Murat Çepni

             Bitlis                                                                              İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Kocaeli Milletvekili Sayın Ömer Faruk Gergerlioğlu.

Buyurunuz Sayın Gergerlioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen sene bu zamanlar bu kürsüde ben, çıplak arama gerçeğini anlatıyordum, iktidar bunu reddediyordu. Uşak Emniyet Müdürlüğünde 26 üniversite öğrencisi genç kadına yönelik çıplak arama olmuştu ve üst üste inkâr ediyorlardı. Biz bunu ısrarla, bir insan hakları savunucusu olarak burada gündem ettik. İnkâr ettiler sürekli, apaçık bir gerçekti. Ardından Uşak Emniyet Müdürlüğü tüm polis kadrosuyla gidip hakkımda suç duyurusunda bulundu. AK PARTİ’den Özlem Zengin, Cahit Özkan, Bülent Turan, Ömer Çelik, hepsi, hep bir ağızdan; çıplak aramanın olmadığını, yalan attığımızı, terörist olduğumuzu sağda solda söyleyip durdular. Peki, şimdi ne oldu arkadaşlar? Aradan bir yıl geçti ve çıplak arama yönetmeliğinde bir kelime değişikliği yapıldı. Biz, o zaman da söylüyorduk “Çıplak arama var, yönetmelikte var, inkâr etmeyin.” diyorduk. İşte, bakın, yönetmelikte “çıplak” kelimesi yerine “detaylı” kelimesi getirildi. Yani dün inkâr ettiklerini bugün kabul ettiler. Niye inkâr ediyordunuz? Biz mücadelemize devam ettik, hakkımızda İçişleri Bakanı Süleyman Soylu her türlü hakaret, küfür, tehdit, iftirayla beyanlarda bulundu. Ardından biz, kendisi hakkında dava açtık, tazminat davası, suç duyurularında bulunduk ve her ne hikmetse Yargıtayda hemen cezamız onandı. Zaten Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da, Mehmet Akarca, hızla, bir ay içinde cezaya onanma istemişti ve taltif edilip Yargıtay Başkanı yapılmıştı ve onun döneminde cezamız onanmıştı. Hızlıca bir şeyler çevriliyordu ve ardından -hepiniz biliyorsunuz- burada hak ihlallerini gündeme getirdiğimiz için, çıplak arama olayını gündeme getirdiğimiz için bir usulsüzlük, hukuksuzlukla vekilliğimiz düşürüldü; bir komedi yaşandı ve cezaevine atıldık. Ardından Anayasa Mahkemesi hakkı teslim etti, bütün bu hukuk komedisine bir son verdi ve 15’e sıfır karar verdi. Bu arada, tüm Türkiye kamuoyu çıplak aramanın var olduğunu çok iyi bir şekilde öğrendi. İktidar istediği kadar reddetsin, tüm kamuoyuna bunu öğrettik. Evet, birtakım bedeller ödedik ama bunu öğrettik. Bize “Geri adım at.” diyenlere karşı biz “Bize, o çıplak aramayı göz yaşlarıyla anlatan kadınlara karşı sözümüz var, utanç içinde bunu anlatan erkeklere karşı sözümüz var. Biz bu meselede hakkı ortaya çıkarmaktan geri adım atmayız.” dedik. Ve bir gündem oldu, işte, Mücella Yapıcı, Gezi direnişinde, sekiz yıl dört ay aradan sonra, çıplak arama konusunda 3 polisi üç yıldan on iki yıla kadar Türk Ceza Kanunu’ndaki işkence maddesiyle mahkemeye verdi. Sekiz yıl dört aylık bir direnme sonrasında polisler hakkında işkenceden dava açıldı, sürüyor; umarım sonu gelir.

Şimdi, Sayın Özlem Zengin biz bu iddiaları gündeme getirirken hep derdi ki burada, hiç unutmam, şu karşı koltukta bana dönüp demişti ki: “O Uşak Emniyet Müdürlüğündeki genç kadınlar niye bir yıl beklemiş, suç duyurusu yapmamış?” Onu bile yanlış biliyordu. Kendisine Uşak Emniyeti yanlış bilgi vermiş, o bilgiyle hareket ediyor, doğruyu araştırmıyor. Aslında çıplak aramadan üç ay sonra suç duyuruları yapmışlardı. Niye gecikmişlerdi? Türkiye nasıl bir ülke arkadaşlar? Bakın, Aslıhan Gençay var, Sivas Açık Cezaevinde çıplak aramayı reddettiği için dayak yedi, kapalı cezaevine gönderildi, bir gazeteci. Üstüne, ne yaptılar biliyor musunuz? Altı ay yedi gün ceza yedi çıplak aramaya karşı direndiği için.

Sibel Hürtaş, bizim Meclisimizin önünde baro başkanları direniş yaparken oradaydı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) – Sibel Hürtaş gazetecidir, sadece haber yapmak için oradaydı. Gözaltına alındı, cinsel tacize uğradı polis arabasında ve şikâyetçi olduğu hâlde kendisi hakkında dava açıldı. İşte böyle bir ülke arkadaşlar ama şunu çok iyi bilin ki işkenceciler, çıplak arama yapanlar yargılanacak. Nereden mi biliyorum? İşte şu fotoğraf bana bunu ilham ettiriyor. Arjantin’de eski bir işkenceci yarbay kaçıyormuş, polis onu nerede yakalamış biliyor musunuz? Evindeki dolabın içinde yakalamış. Şimdiki işkenceciler, çıplak aramacılar da böyle yakalanacak. Bunu herkes çok iyi bilsin.

Şu anda, şunu çok net söyleyeyim: Güneş balçıkla sıvanmaz. Ben bu hakkı, hakikati söylerken bana “yalancı” her türlü “terörist, şu, bu” diyordunuz ama yalancının mumu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Devamla) –…yatsıya kadar yanar. Bunu da herkes bilsin.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.21

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.24

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Bayram ÖZÇELİK (Burdur), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

285 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Buyurun Sayın Özkan.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

52.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, Allah’tan geldik ve ancak ona döndürüleceğiz. Meclisimizin en müdavim milletvekillerinden Kahramanmaraş Milletvekilimiz, Kıymetli Hocamız İmran Kılıç, aşı olmasına rağmen yaklaşık bir aydır Ankara Şehir Hastanesinde devam eden coronavirüs mücadelesinde, maalesef, yaşamını yitirdi. Allah mekânını cennet eylesin, ruhu şad olsun. Aziz milletimizin ve bütün sevdiklerinin, ailesinin inşallah, Rabb’im sabrıcemille bunu karşılamasını nasip eylesin.

Tabii, İmran Hocamız, gençlik mücadelesinden beri talebe yetiştirmekle uğraşan ve ülkesi ve milletiyle ilgili kurmuş olduğu hayalleri fikrî ve aksiyon olarak hayata geçirme gayreti içerisinde olan, müstakim, sözünün eri ve her daim hakkın ve hukukun mücadelesinde yer almış bir büyüğümüz. Allah, mekânını cennet eylesin, ruhu şad olsun, sevdiklerine sabrıcemil ihsan eylesin, bakide kalanlara sıhhat, selamet, afiyet ihsan eylesin. İnşallah, Rabb’im, bütün ülkemize, milletimize ve bütün insanlığa da en kısa zamanda bu corona musibetinden hakkıyla kurtulmayı da nasip eylesin diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özel…

53.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, gerçekten, hepimiz çok üzgünüz, çok kötü bir haber aldık.

İmran Hoca, biraz önce Cahit Bey’in dediği gibi, Meclise en düzenli gelen, oturduğu yer hiç değişmeyen, İç Tüzük’ün tanıdığı imkânlarla kendi görüşlerini, özellikle önemsediği günleri, yıl dönümlerini kaçırmadan söz haklarını kullanan… Aylar önce, ilk aşıdaki alerjik reaksiyondan sonra, otuz-otuz beş gün şehir hastanesinde yatmıştı, kendisini ziyaret etmiştim ben grubumuz adına. Orada, aramızda hoş bir diyalog olmuştu “Ben ‘Meclis kaçta kapanır?’ diye sorana, Özgür Bey sarı çantayı ne zaman yollarsa beş dakika sonra kapanıyor, çanta gitmeden kapandığına inanmıyorum.” deyip takılmıştı bana. Daha üç hafta önceki nöbetimizde aşıyı sorduk, o reaksiyondan sonra eylül ayında olduğunu, ikinciyi ve üçüncüyü olursa içinin rahat edeceğini söylüyordu ama işte herhâlde ikinci ve üçüncü dozu olamadan Covid’e yakalandı. AK PARTİ Grubunun başı sağ olsun, ailesinin başı sağ olsun, sevenlerinin başı sağ olsun, hepimizin başı sağ olsun. Bu kubbenin altından hepimiz geldik, hepimiz gideceğiz; bir gün gelecek, herkes göçecek. Allah herkese, İmran Hoca gibi arkasından böyle güzel -biraz önce içeride hepimizin konuştuğu gibi- iyi konuşulmayı, hayırla yâd edilmeyi nasip etsin.

Bir kez daha başsağlığı diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Beştaş...

54.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkür ederim Başkan.

Doğrusu, çok üzücü bir haber, herkes gibi biz de yeni öğrendik. Ben de kendisini hep oturduğu sıralardan anımsadım, şu anda gözümün önünde doğrusu, cereyan etti. Zaman zaman uçuşlarda ya da havaalanında karşılaştığım, muhabbet de edebildiğim bir vekilimizdi; çok üzgünüm.

Maalesef, corona can almaya devam ediyor, Covid-19 belası bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de her gün insanlarımızın toprağa düşmesine sebep oluyor. Umarım, en kısa zamanda, bütün dünya gibi bu hastalıkla biz de baş edebiliriz.

Öncelikle kendi ailesine, sevenlerine başsağlığı diliyorum. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun. Tabii ki özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi camiasına da, grubuna da başsağlığı diliyorum, sabır diliyorum, acılarını paylaşıyorum. Acı hepimizindir, sonuçta Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir milletvekilimizin vefatı söz konusu. Tekrar, mekânı cennet olsun diyorum.

BAŞKAN – Sayın Bülbül...

55.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz de çok üzgünüz. Az önce, yaklaşık üç saat önce Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sefer Aycan Hocamızla İmran Hocamızdan bir mevzu açıldı; durumunun çok ağır olduğunu ifade ettikten sonra hep beraber buradan şifa için dua etmiştik. Şimdi, tabii, bu haberle hepimiz çok üzüntü içerisine girdik. Kendisi ilahiyatçı, daha önce il, ilçe müftülükleri yapmış olan, 26’ncı, 27’nci Dönem Milletvekilimiz. Ben, şahsen 27’nci Dönemde kendisini tanıma fırsatı buldum ama her zaman aklımızda müspet meseleleri dile getirişi, iyi ahlakı, doğru insan olmayı, tarihimizi, geçmişimizi, değerlerimizi hatırlatan ve hatta belki gündelik siyasi tartışmalarımızın o fasit dairesinin içerisine girdiğimiz bir anda aldığı bir dakikalık sözle, bir anda başka şeyleri düşünmemize de vesile olan, çok değerli, çok kıymetli bir büyüğümüzdü. Biz, açıkçası son derece üzüntülüyüz. Allah’tan kendisine rahmet diliyoruz. Biz kendisini iyi tanıdık, iyi bildik; bizler ondan razıyız, Allah da ondan razı olsun. Bizden yana da hakkımız helal olsun diyorum, Allah’tan rahmet diliyorum.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Sayın Dervişoğlu…

56.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Vallahi, en zor şeylerden biri benim için taziyede bulunmak ama biliyorum ki acılar paylaşıldıkça azalıyor. Burada tanıma bahtiyarlığına eriştiğimiz bir milletvekili arkadaşımız, yaşça da benden büyük ağabeyimizdi. Ben, onu hep inançlarını savunurken sert ve tavizsiz ama özel hayatında son derece hoşgörülü ve alabildiğine yumuşak birisi olarak tanıdım. Levent Bey’in dediği gibi, diğer Grup Başkan Vekili arkadaşlarımızın dediği gibi, çok gergin atmosferde bile tartışırken onun bir dakikalık söz alışı Türkiye Büyük Millet Meclisinin tansiyonunu aşağıya çeker ve atmosferini değiştirirdi. Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan herkesin başı sağ olsun. Öncelikle onu ifade etmek istiyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi ve camiasına da buradan başsağlığı diliyorum.

Her şeyden önemlisi, Yüce Allah, ailesine sabrıcemil nasip etsin, kalanlara uzun ömür ve selamet nasip etsin. Acımız ortaktır, yürekten paylaşıyoruz. Kabri nur, ruhu şad, mekânı cennet olsun efendim.

BAŞKAN – Sayın Güneş…

57.- Karabük Milletvekili Niyazi Güneş’in, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefatına ilişkin açıklaması

NİYAZİ GÜNEŞ (Karabük) – Ben de Hocamıza Yüce Rabb’imizden rahmetler diliyorum.

Diyanet teşkilatında uzun yıllar birlikte çalıştık, daha sonra Mecliste beraber olduk İmran Hocamızla. Üzüldük hep birlikte. Başımız sağ olsun. Cenab-ı Hak rahmetini bol eylesin, makamını cennet eylesin.

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuş’un, Başkanlık Divanı olarak, vefat eden Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’a Allah’tan rahmet, ailesine sabrıcemil, AK PARTİ camiasına ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ile çalışanlarına başsağlığı dilediklerine ilişkin konuşması

BAŞKAN - Divan olarak biz de başta ailesine sabrıcemil, kendisine de Allah'tan rahmet, AK PARTİ camiasına ve Türkiye Büyük Millet Meclisi hem üyelerine hem çalışanlarına başsağlığı diliyoruz. “Her nefis, her can her an ölümü tadıcıdır.” gerçeği sadece yaşamını kaybedenle ilgili değil, buna şehadet edenlerle de ilgili bir mesajdır. “Suskun ama hakikatin de hakikati” diye tanımlayacağımız şey ölümdür. Sessizdir ama gerçeğin ta kendisidir. Bugün o gerçek burada, aramızda tecelli etti. Cenab-ı Allah geride kalanlara dert, keder vermesin. Hepimizin bu mevcut beladan halas olmasını ve ülkemizi ve insanlığı da bu vebadan kurtarmasını Yüce Rabb'imden niyaz ediyorum. Mekânı cennet olsun.

İzninizle bugünkü çalışmalarımızı tamamlamak zorundayız.

2’nci sırada yer alan, 141 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlayacağız.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasına İlişkin Olarak İmzalanan Mevcut Protokol I’in Yerini Alan Protokol I ile Anlaşmaya Eklenen Protokol III’ün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2275) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 141)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir konu bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 23 Kasım 2021 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.37



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı         üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

 

(x) 285 S. Sayılı Basmayazı 11/11/2021 tarihli 18’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

 

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.