TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

14’üncü Birleşim

3 Kasım 2021 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili İffet Polat’ın, Türkiye’nin And Parlamentosundaki etkinliğine ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, Mersin’in sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Yozgat Milletvekili İbrahim Ethem Sedef’in, Yozgat’a yapılan yatırımlara ve ilin çeşitli ihtiyaçlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, köy korucularının sorunlarına ilişkin açıklaması

2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, TÜİK’in enflasyon rakamlarına kimsenin inanmadığına ve kara kış fonunun kurulması gerektiğine ilişkin açıklaması

3.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

4.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Hükûmetin çiftçiye Anayasa’nın 45’inci maddesinde belirtilen destekleri vermeyerek suç işlediğine ilişkin açıklaması

5.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, döviz kurundaki artış sebebiyle ilaç tedarikinde zorluk yaşandığına ilişkin açıklaması

6.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

7.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Mersin’deki hazine ve 2/B arazileri sorununa ilişkin açıklaması

8.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

9.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’nun, Sivas Altınyayla’daki üreticilerin ve sulama kooperatifinin sorunlarına ilişkin açıklaması

10.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, TÜİK’in açıkladığı ekim ayı enflasyon rakamlarının gerçeği yansıtmadığına ilişkin açıklaması

11.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

12.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Covid-19 aşısı temininde yaşanan sorunun grip aşısında da yaşandığına ilişkin açıklaması

13.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

14.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, Gaziantep’in simgelerinden olan tarihî Gar restoranının ve istasyonun tahrip edilerek VIP salonuna çevrilmek istendiğine ilişkin açıklaması

15.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, Trakya millî mücadelesinde emeği geçenleri minnetle andığına ilişkin açıklaması

16.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, tarımsal üretimdeki azalmayı gösteren TÜİK istatistiklerine ilişkin açıklaması

17.- Iğdır Milletvekili Habip Eksik’in, Iğdır Belediyesine kayyum atanmasından sonra vatandaşlardan gelen şikâyetlere ilişkin açıklaması

18.- Bursa Milletvekili Mustafa Esgin’in, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

19.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

20.- Konya Milletvekili Halil Etyemez’in, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na ilişkin açıklaması

21.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, enerji fiyatlarına ve kömüre gelen zamlara ilişkin açıklaması

22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası’na, son zamanlarda Bosna Hersek’te yaşanan dikkat çekici ve endişe verici siyasi gelişmelere, Afganistan’ın başkenti Kabil’de gerçekleştirilen terör eylemini kınadığına ve hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, Afgan halkına başsağlığı, yaralılara da acil şifalar dilediklerine ilişkin açıklaması

23.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin Türkiye’yi değil enflasyonu ve hayat pahalılığını uçurduğuna, AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’in şirketi Kiler GYO’nun Kızılkum Koyu’nda çevreyi talan ettiğine, İzmir depremzedelerinin yaşadığı mağduriyetlerin bir an önce giderilmesini istediklerine, Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım ile Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün danışmanının gözaltına alındığına ve BEKSAV’a yapılan baskılara ilişkin açıklaması

24.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, TÜGVA’da yaşananların AKP’nin ülkeyi yönetemez bir duruma geldiğinin ve yeni bir FETÖ tipi yapılanmaya alan açtığının göstergesi olduğuna, TÜGVA’yla ilgili haberleri vatandaşa duyuran Halk TV’ye RTÜK’ün para cezası kestiğine ve savcıların sadece izlediğine ilişkin açıklaması

25.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, 29 Ekim-4 Kasım Kızılay Haftası’na, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne, AK PARTİ’nin başarılarına; kendilerine teveccüh gösteren, sevgisinden, desteğinden, doğasından güç aldıkları millete müteşekkir olduklarına; son dönemde her vakıfta yapılan hayırlı çalışmaların “yandaş” ithamıyla sorgulanmasını doğru bulmadığına; bu ithamlara ilişkin somut belge, bilgi varsa tartışabileceklerine ve vakıfların yaptığı hayır işleriyle herkesin gurur duyması gerektiğine ilişkin açıklaması

26.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

27.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Adalet ve Kalkınma Partisinin on dokuz yıllık iktidarını kutlamakla beraber yaptıkları yanlış işlerle alakalı olarak eleştirdiklerine, İstanbul Sözleşmesi’nin kadın cinayetlerini önlediğine, iktidara geldiklerinde İstanbul Sözleşmesi’ni tekrar imzalayarak uygulamaya sokacaklarına, gençlerin yaşadığı işsizlik kaygısına, beyin göçüne ve tükenen umutların İYİ Parti iktidarında tekraren yeşereceğine ilişkin açıklaması

28.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Kütahya Milletvekili İshak Gazel’in İYİ Parti grup önerisi üzerindeki konuşması sırasında kullandığı bazı ifadelere ilişkin açıklaması

29.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Ankara Milletvekili Orhan Yegin’in HDP grup önerisi üzerindeki konuşması sırasında kullandığı bazı ifadelere ilişkin açıklaması

30.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Ankara Milletvekili Orhan Yegin’in HDP grup önerisi üzerindeki konuşması sırasında kullandığı bazı ifadelere ilişkin açıklaması

31.- Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin’in, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Ankara Milletvekili Arife Polat Düzgün’ün CHP grup önerisi üzerindeki konuşması sırasında kullandığı bazı ifadelere ilişkin açıklaması

 

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, Meclis Başkanıyla yapılan son toplantıda Grup Başkan Vekillerinin söz sırasını değiştirerek söz verme konusunda bir mutabakat olduğuna ilişkin konuşması

 

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin’in göstermiş olduğu fotoğrafta “Firma yetkilileri, Bakanlık yetkilileri ve Isparta milletvekilleri de.” diyerek şahsını kastettiğine, söylemiş olduklarının hepsinin bir cevabı olduğuna ve şu an Başkanlık kürsüsünde oturduğu için bu cevapları vermediğine ama milletvekili sıralarında oturduğu zaman bu cevapları kendisine vereceğine ilişkin konuşması

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, 28/10/2021 tarihinde Mersin Milletvekili Behiç Çelik ve arkadaşları tarafından, nüfus ve diğer kamusal kayıtların kötüye kullanımını önlemek için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Kasım 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, 3/11/2021 tarihinde Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Türkiye’de milyonlarca insanın yoksulluk ve açlığa bağlı olarak verdiği yaşam mücadelesinin araştırılması amacıyla verilmiş olan genel görüşme önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Kasım 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan Isparta Şehir Hastanesinin yapım ihalesi sürecine ilişkin iddiaların araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/4913) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Kasım 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Orhan Yegin, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un yaptıkları açıklamaları sırasında şahsına sataşmaları nedeniyle konuşması

 

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Denizli Milletvekili Şahin Tin ve Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ile 50 Milletvekilinin Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3876) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 284)

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasına İlişkin Olarak İmzalanan Mevcut Protokol I’in Yerini Alan Protokol I ile Anlaşmaya Eklenen Protokol III’ün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2275) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 141)

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, TBMM’de bulunan kiralık makam ve hizmet araçlarına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/52503)

2.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, TBMM kütüphanesinde bulunan kitaplara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/52504)

3.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’nun, mevsimlik tarım işçisi olarak çalışan çocuklara ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın cevabı (7/52517)

4.- Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç’un, Türkiye’de yaşayan ve son bir ay içerisinde kaybolan Filistinlilere ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun cevabı (7/52530)

5.- Van Milletvekili Muazzez Orhan Işık’ın, Bakanlığın görev alanında bulunan kurum ve kuruluşlarda toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemeye yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun cevabı (7/52622)

6.- Van Milletvekili Muazzez Orhan Işık’ın, Bakanlığın görev alanında bulunan kurum ve kuruluşlarda toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemeye yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Gençlik ve Spor Bakanı Mehmet Muharrem Kasapoğlu’nun cevabı (7/52631)

7.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, son 5 yılda Aydın’da Bakanlığa ait taşınır ve taşınmazların satışına ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın cevabı (7/52686)

8.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, son 5 yılda Aydın’da Bakanlığa ait taşınır ve taşınmazların satışına,

Son 5 yılda Bakanlığa ait taşınır ve taşınmazların satışına,

İlişkin soruları ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun cevabı (7/52719), (7/52720)

9.- İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın, 2002’den günümüze kadar yabancı ülkelere yardım amaçlı gönderilen yangın söndürme uçaklarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun cevabı (7/52722)

10.- Çorum Milletvekili Tufan Köse’nin, Demokrasi Eğitimi ve Okul Meclisleri Projesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in cevabı (7/52934)

11.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, son 5 yılda Bakanlığa ait taşınır ve taşınmazların satışına ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın cevabı (7/52947)

12.- İzmir Milletvekili Bedri Serter’in, Bakanlığın İzmir’de 2021 yılında yapımı ve uygulanması devam eden yatırımlarına ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık’ın cevabı (7/53067)

13.- İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır’ın, New York’ta yapılan Türkevi’nin yapım işine ve Hazineye olan maliyetine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun cevabı (7/53300)

3 Kasım 2021 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşimini açıyorum.(x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Türkiye'nin And Parlamentosundaki etkinliği hakkında bilgi vermek için söz isteyen İstanbul Milletvekili İffet Polat’a aittir.

Buyurun Sayın Polat. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili İffet Polat’ın, Türkiye’nin And Parlamentosundaki etkinliğine ilişkin gündem dışı konuşması

İFFET POLAT (İstanbul) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 23-28 Ekim tarihleri arasında Kolombiya'nın Monteria kentinde 42’nci kuruluş yıl dönümü kutlanan, 2019 yılında bizim de gözlemci olduğumuz And Parlamentosunun Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen katıldığımız çalışmaları ve Türkiye’nin Latin Amerika’yla ilişkileri hakkında kısa bir bilgi vermek için söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Latin Amerika’yla olan ilişkilerimiz Osmanlı Devleti zamanına kadar uzanıyor. Azımsanmayacak sayıda Latin Amerikalının dedelerinin Osmanlı pasaportlarıyla Latin Amerika'ya göç ettiğini tarihî belgelerde görmekteyiz. Türkiye Cumhuriyeti döneminde de kurulan iyi ilişkiler ivmelenerek artmaktadır. Bu ilişkilerin kritik bir adımı da And ülkeleri Parlamentosuna üye olmuş olmamızdır. PARLANDİNO’nun yani And ülkeleri Parlamentosunun başlıca görevleri; üye ülkelerin yasalarının uyumlaştırılması, kamu politikalarının bölgeselleştirilmesi ve 120 milyona ulaşan And ülkelerinde yaşayan halkların yaşam kalitesinin ve refahının artırılması yönünde başarılı hükûmet uygulamalarının paylaşılması ve yaygınlaştırılmasıdır. PARLANDİNO üyeleri Şili, Kolombiya, Peru, Bolivya ve Ekvador’dur.

And Parlamentosunun pandemi sonrası bu ilk oturumuna Türk heyeti Başkanı olarak şahsım, Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal ve Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan’la birlikte katıldık. PARLANDİNO’nun ana oturumunda hep birlikte İstiklal Marşı'mızı gururla söyleme bahtiyarlığına eriştik. PARLANDİNO’daki komisyon çalışmaları kapsamında Kadın ve Cinsiyet Eşitliği Komisyonunun ve Dışilişkiler Komisyonunun toplantılarına katılım sağladık. Ana oturumda heyetimiz adına şahsıma, katılımcı vekillere hitap etme fırsatı verildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak PARLANDİNO’ya üye olmaktan memnuniyetimizi, Cumhurbaşkanımız, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız başta olmak üzere, 600 milletvekilimizin ve Türk halkının selamını kendilerine ilettik.

Türkiye'nin, Latin Amerika büyükelçiliklerimizin TİKA’yla, Maarif Vakfıyla yaptığı çalışmalar hakkında bilgilendirme yaptıktan sonra pandeminin ülkelerimizi sosyal, ekonomik olarak nasıl zor duruma soktuğunun, dünyadaki herkesin pandemiyle mücadele kaynaklarına adil bir şekilde erişemediğinin ve yerli geliştirdiğimiz Turkovac aşısının hazır olduğunda bu aşıyı tüm dostlarıyla paylaşacağımızın bilgisini paylaştım.

Pandemi, iklim değişikliği gibi sebeplerden ortaya çıkan olumsuzluklarda oluşan ortamda birçok gelişmekte olan ülkenin, insanın, insanlığın ortak kaynaklarına ulaşmakta yetersiz kaldığını ve bunun dünyada adaletsizliğe sebep olduğunu ve Sayın Cumhurbaşkanımızın Birleşmiş Milletlerde defaten söylediği “Dünya 5’ten büyüktür.” sözlerini hatırlatarak daha adil bir dünyanın mümkün olduğunu hatırlattım.

Hem Turkovac aşımızı onlarla paylaşacağımızın haberi hem de Cumhurbaşkanımızın Birleşmiş Milletlerde söylediği sözleri hatırlatmamız müthiş bir teveccüh ve alkışla karşılandı.

Sözlerimin sonunda, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız Mustafa Şentop’un PARLANDNO’nun bir oturumunun Türkiye’de yapılması yönündeki davetini ilettim. Bu davet çok memnuniyetle karşılandı. Bizden sonra söz alan PARLANDİNO Başkanı Şili Milletvekili Juan Pablo Letelier, bizim konuşmamıza atfen Türkiye'nin çok büyük bir medeniyet olduğunu, Batı’nın kendilerinde keşfettiğini düşündüğünü ama Latin Amerika’da zaten medeniyetin onlar gelmeden beş bin yıldır var olduğunu, pandemi esnasında Latin Amerika’nın çok canlar kaybettiğini, aşıya ulaşamadıklarını, Batılılarının fiyat konusunda şeffaf olmadığını ve Turkovac haberinin onları çok mutlu ettiğini söyledi.

Daha sonra, katılımcı ülkelerin heyetleriyle bire bir toplantılar yaparak bir dizi temaslarda bulunduk. Her ülke, bize büyük bir dostluk ifadesiyle siyasi, kültürel ve ekonomik ilişkilerin daha ileriye götürülmesi noktasında iyi niyetlerini belirtti. Özellikle Perulu bir milletvekili bizi çok duygulandırdı. Kendisi Türkiye’nin tarihini çok iyi bildiğini, Osmanlı İmparatorluğu’na büyük bir hayranlık duyduğunu söyledi. “Siz Türkler, Gelibolu'da, Çanakkale'de ülkenizi işgale gelerek ölen askerleri kendi evladı gibi sahiplenen yüce gönüllü, alicenap bir milletsiniz.” sözleriyle bizi çok mütehassis etti. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sözün özü, milletimizin vefası ve alicenaplığı, Sayın Cumhurbaşkanımızın dik duruşu ve temsiliyeti Latin Amerika'da çok iyi biliniyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

İFFET POLAT (Devamla) - Ayrıca belirtmeliyim ki Cumhurbaşkanımızın hepimizin zihninden ve yüreğinden geçen “Daha adil bir dünya mümkün mü?” çağrısının yansıması olarak, TİKA’mızın Latin Amerika’daki 200’ü aşkın projesi ve Maarif Vakfımızın Türk kültürü ve dili hakkında yaptığı çalışmalar göğsümüzü kabartmaktadır. Maarif Vakfının birkaç haftada Türk diliyle ilgili derslere 700’ü aşkın ön kayıt alması çok ciddi sevindirici bir haberdir. Hem TİKA’yı hem Maarif Vakfını bu başarıları için tebrik ediyoruz.

Ayrıca Kolombiya’daki diplomatlarımıza, Meclis Dış İlişkiler birimimize destekleri için de çok teşekkür ediyoruz.

Hep söylediğimiz gibi, Türkiye sadece Türkiye’den ibaret değildir, gönül coğrafyamızın sınırları kıtaları aşmaktadır.

Tüm bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son veriyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gündem dışı ikinci söz, Mersin’in sorunları hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’e aittir.

Buyurun Sayın Gökçel. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, Mersin’in sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, Mersin tarım ve ticaret kenti, aynı zamanda bir liman kenti; ülkemizin lojistik merkezi, dünyaya açılan kapısı. Mersin Limanı 1962 yılında faaliyete geçti, 2007 yılında da özelleştirildi. Bu özelleştirmedeki amaç neydi? Mevcut limanın özelleştirilmesinden elde edilecek kaynakla yapılması düşünülen Mersin Ana Konteyner Aktarma Limanı ve Çandarlı Limanı’nın fizibilite çalışmalarını yapmak. 2010 Yılı Yatırım Programının Uygulanmasına Dair Karar’da şu ifadeler yer alıyor: “Lojistikte artan trafiğe çözüm getirecek büyük limanların oluşturulması için çalışmalar başlamıştır.” Demek oluyor ki Türkiye’nin en büyük limanı olacak Mersin Ana Konteyner Aktarma Limanı’nın fiilen çalışmaları başlamış. Mersin Ana Konteyner Aktarma Limanı Projesi, Dokuz ve Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planlarında yer almıştı.

Lojistik merkezi olarak ülkemiz ve Mersin mükemmel bir konumda. Mersin, mevcut liman ve yapılması düşünülen konteyner aktarma limanıyla öne çıkan kentlerin başında geliyor. Mersin, lojistik merkezi olmak için biçilmiş bir kaftan. Elde bir proje var, çalışmaları başlamış, Mersin Ana Konteyner Aktarma Limanı bu liman. Projenin derhâl hayata geçirilmesi gerekirken gelin görün ki fizibilite çalışması bitmiş, projesi bitmiş bu liman On Birinci Kalkınma Planı’nda bütün itirazlarımıza rağmen “Doğu Akdeniz Konteyner Aktarma Limanı Projesi” olarak yer alıyor. “Mersin” ibaresi neden çıkarıldı? Soruyorum size arkadaşlar: Neden çıkardınız? Mersin’de bu liman olmazsa olmaz.

Değerli milletvekilleri, şu anda mevcut liman, kapasitesiyle, ihtiyaca karşılık vermiyor. Hâl böyleyken mevcut liman işletmecisi açgözlülük yaparak Mersin’in kalbine hançer gibi saplanacak, siluetini bozacak, çevreyi kirletecek yeni bir rıhtım projesi yapmaya çalışıyor; bunu kabul etmek asla mümkün değil. Mersin’in ve ülkemizin kaderiyle oynamaya kimsenin hakkı da yok, haddi de yok. (CHP sıralarından alkışlar)

Mersin Ana Konteyner Aktarma Limanı hayata geçerse 12,8 milyon TEU kapasitede olacak. Bu, dünyada konteyner taşımacılığında müthiş bir rakam arkadaşlar, müthiş bir rakam.

Değerli milletvekilleri, Mersin’de tüm kent dinamikleri aynı soruyu soruyor: Ne oldu da bu yatırımdan vazgeçiliyor, ne oldu? Mevcut liman işletmecisi para kazansın diye mi vazgeçildi bu projeden? Mersin’in adı neden kalkınma planından çıkarıldı? Bunu mutlaka Mersinlilere açıklamanız lazım, eğer cesaretiniz varsa açıklayın. Mevcut liman işletmecisinin kente hançer gibi saplanacak rıhtım projesine, ÇED sürecini beklemeden, yargı kararını beklemeden Bakan temel atmaya gidiyor. Merak ediyorum, Sayın Bakan, sizin buradan ne çıkarınız var, nedir derdiniz sizin Mersin’le?

Değerli arkadaşlar, eğer Mersin Ana Konteyner Aktarma Limanı Projesi hayata geçmezse Asya ve Orta Doğu küresel ticareti önce Lazkiye Limanı’na, oradan da Pire üzerinden İtalya’ya geçecek, ülkemize gelecek döviz bu ülkelere gidecek. Buradan bütün Mersinli siyasilere sesleniyorum: Gelin, hep birlikte bu limanın Mersin’e yapılması için mücadele edelim. Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Vahap Seçer ve Mersin Ticaret ve Sanayi Odası aynı çağrıyı yapmıştı, bu kürsüden ben de açık çağrı yapıyorum: Mersin milletvekilliği yapmış Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Lütfi Elvan, Mersin Milletvekilleri Hacı Özkan, Ali Cumhur Taşkın, Zeynep Gül Yılmaz, Behiç Çelik, Zeki Hakan Sıdalı, Rıdvan Turan, Fatma Kurtulan, Olcay Kılavuz, Baki Şimşek, Büyükşehir Belediye Başkanımız ve 13 ilçe belediye başkanımız, sivil toplum kuruluşları, odalarımız, borsalarımız; gelin, hep birlikte bu yatırımı Mersin’e kazandıralım. Cumhuriyet Halk Partisi olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

SALİH CORA (Trabzon) – Niye bağırıyorsun?

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Arkadaşlar, bağırmam şundandır: Tıkalı kulaklar var, sağır kulaklar var, görmeyen gönül gözleri var; onun için bağırıyorum, Mersinli için bağırıyorum, ülkem için bağırıyorum.(CHP sıralarından alkışlar)

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Mersinliler gördüler hepsini.

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Başkanım, özür dilerim, tamamlıyorum.

SALİH CORA (Trabzon) – Sen önce Mersin’e git, Mersin’e.

BAŞKAN – Buyurun.

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisi Mersin Milletvekili olarak ben Cengiz Gökçel, Alpay Antmen, Ali Mahir Başarır…

SALİH CORA (Trabzon) – Mersin’e gitmiyorsun.

BAŞKAN – Sayın Cora, lütfen…

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) –…hep birlikte Mersin Ana Konteyner Aktarma Limanı’nın Mersin’e yapılması için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Gelin, Mersin olarak böyle bir yatırımı masada kaybetmeyelim. Milyarca dolar geliri Lazkiye’ye, Pire’ye kaptırmayalım, ana konteyner limanını Mersin’e yapalım, Mersin’e. (CHP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Yozgat’a yapılan yatırımlar ve ilin çeşitli ihtiyaçları hakkında söz isteyen Yozgat Milletvekili İbrahim Ethem Sedef’e aittir.

Buyurun Sayın Sedef. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Yozgat Milletvekili İbrahim Ethem Sedef’in, Yozgat’a yapılan yatırımlara ve ilin çeşitli ihtiyaçlarına ilişkin gündem dışı konuşması

İBRAHİM ETHEM SEDEF (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yozgat’a yapılan yatırımlar ve ilimizin çeşitli ihtiyaçları hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Saygıdeğer heyetinizi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin ekonomisini canlandırmak için Hükûmetimiz ve ilgili kurumlarımız yoğun bir çaba içerisindedir. Yaşanan piyasa hareketlerini hem ticareten hem de siyaseten fırsata çevirmek isteyenlerin varlığı da bir gerçektir; her gün yapılan hamaset dolu konuşmaları, algı çalışmalarını ticaretin içerisinde yaşanan haksız fiyat artışlarıyla tecrübe ediyoruz.

Allah’ın izniyle ve Cumhur İttifakı’nın gayretleriyle, dünya genelinde yaşanan ekonomik bozulmayı, pandemi nedeniyle yaşanan ekonomik daralmayı milletimizle el ele verip aşarak 2023 hedeflerimize doğru durmaksızın ilerleyeceğiz.

Bozkırın ortasında güzel şehrim Yozgat. İlimizin ekonomisi, başta tarım ve hayvancılığa bağlı şekillenmektedir. Tarım sektöründe girdi maliyetleri çiftçimizi zorlamaktadır. Kimyevi gübre üretiminde ham madde noktasında dışa bağımlı olmamızdan dolayı gübre fiyatları dolara bağlı olarak da yükseliştedir. Yozgat çiftçisi bu yıl gübresiz ekim yapmak durumunda kalmıştır, sertifikalı tohumların pahalı olması, akaryakıtta yaşanan yükseliş çiftçimizi naçar bırakmıştır. Tarım Bakanlığımız tarafından verilen desteklerle günü kurtarmaya çalışıyorlar. Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin talimatlarıyla yaz boyu Meclis çalışmalarına verilen arayı hemşehrilerimizle birlikte geçirmeye gayret gösterdik. “Sıkmadık el, girilmedik gönül bırakmayacağız.” düsturuyla kapı kapı ilçelerimizi ve köylerimizi teşkilatlarımızla birlikte dolaştık. Bu ziyaretlerimizde hemşehrilerimiz bizlere sorunlarını anlattı ve bizlerin de gözlemleri oldu. Çiftçilerimiz verilen desteklerden daha çok girdi maliyetlerinin bir şekilde düşürülmesini bekliyor ve gözleri kulakları yüce Meclisimizde. Üreticimiz kapasite geliştirerek yeni istihdam oluşturmak ve ilimizdeki tarım ve hayvancılıkta teknoloji ağırlıklı üretimle maliyetleri düşürüp oradan da rekabet avantajı sağlamak istiyor. Yozgat’ın gelişmesine ve kalkınmasına katkı sunmak için sektörler arasında iş birliğinin gelişmesi, şehirdeki imalatçıların ürünlerinin tanıtılması ve fuarlar üzerinden bir ekonomik hareketlilik sağlanması gerekmektedir. Valilik, belediye, Ticaret ve Sanayi Odası başta olmak üzere STK’lerin katılımı ve destekleri çok önem arz etmektedir. Buradan iş adamlarımıza da seslenmek istiyorum: Gelin, Yozgat’a yatırım yapın; biz de işlerinizi kolaylaştırmak için elimizden geleni yapalım diyorum. Gelin, bu toprakların kaderini el birliğiyle değiştirelim; kaderimiz gurbete gitmek olmasın.

Konuşmanın bu bölümünde, yaz boyu ziyaretlerimizde hemşehrilerimizin bizlerden birtakım beklentileri oldu -ilçe ziyaretlerimizde- birazcık da onlardan bahsetmek istiyorum. Kadışehrili hemşehrilerim, Yayla mevkisindeki barajın yapımının gündeme alınmasını ve çiftçimizin daha iyi hizmet verebilmesi için bu barajların bir an önce yapılmasını beklemektedir.

Tüm ilçelerimizde bulunan Maliye Bakanlığına bağlı kurumlarda ciddi personel eksikliğimiz var; 1 kişiyle, bazı yerlerde 2 kişiyle hizmet vermeye çalışıyorlar ve acil personel desteğine ihtiyaç duyuyorlar.

Şoför esnafımız… Şoför esnafımız ÖTV’siz yeni araç almak için Meclisimizden yasa beklemektedir. Yozgat merkezde Kamyoncular Kooperatifinde bulunan 100’e yakın şoför esnafımız TMO tarafından kurulan İç Anadolu Bölgesi Başmüdürlüğüne teşekkürlerini sunarken Yozgat’ta kapanan siloların tekrardan açılmasını da dört gözle bekliyorlar.

Bir de Yozgat Şehir Hastanesinde yaşanan, doktor eksikliğinden kaynaklı bir konuyu sizlere aktarmak istiyorum. 475 yataklı olan Şehir Hastanemiz çok şahane bir yatırımla Yozgat’a kazandırılmış ve bu pandemi sürecinde de bütün Yozgatlılara en iyi hizmeti vermiştir ama doktor eksikliğinden kaynaklı bir problem yaşanmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

İBRAHİM ETHEM SEDEF (Devamla) – Hemen tamamlıyorum.

Bunun nedeni de pandemide, pandemi hastanesi olarak görev yapmasından kaynaklı olarak yetersiz kalmış bir durumdadır ve kulak-burun-boğaz, kadın doğum, endokrin, tıbbi onkoloji ve yoğun bakım uzmanlarına da hastanemizin acilen ihtiyacı vardır diyorum, her birinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Çelebi…

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Kanun teklifini getirin, ÖTV’sini kaldıralım hemen Mecliste.

BAŞKAN – Sayın Yalım… Milletvekili konuşuyor Sayın Yalım, lütfen…

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin, köy korucularının sorunlarına ilişkin açıklaması

MEHMET ALİ ÇELEBİ (İzmir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

1.800’ün üzerinde şehit veren, 3 bin gazisi olan köy korucularımızın maaşları çok düşük, 2.825 lira. 7/24 görevleri dışında odun kesimi, yol kontrolü, kule, karakol nöbeti, felaketlerde yardım, öncü üs bölgesi koruma, baraj güvenliği ve bunun gibi diğer görevleri de yürütmekteler. Köy korucularımızın emekli oldukları hâlde tazminat hakları bulunmamaktadır. Yerleşim yerlerinden uzak bölgelere operasyonlara gidiyorlar, dış görev ücreti 100-200 lira; bu da yetmiyor, bu ücret iyileştirilmelidir. Görev yerlerinde elektrik, su, ısınma problemleri var. Gönüllü köy korucularımızın da herhangi bir maaş veya sosyal hakları yok, kadroya geçmek istemektedirler. Memleket Partisi olarak programımızda bu kahramanlarımızı unutmadık, korucularımızın sonuna kadar arkasındayız, hakları verilmelidir diyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu...

2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, TÜİK’in enflasyon rakamlarına kimsenin inanmadığına ve kara kış fonunun kurulması gerektiğine ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – TÜİK, bugün yıllık enflasyonu yüzde 19,89 olarak açıkladı. Millet çarşı pazara gittiğinde yüzde 40’tan aşağı olmayan zamlarla karşılaşıyor. Son bir yılda tavuk eti yüzde 68, yumurta yüzde 47, ayçiçek yağı yüzde 41 artmış, mutfak tüpüne yüzde 42, kömüre yüzde 89 zam gelmişken, elektriğe 9 kez, doğal gaza 3 kez zam yapılmışken ve arkası beklenirken TÜİK’in rakamlarına elbette ki kimse inanmıyor. Asgari ücretliyi, emekliyi, memuru, çiftçiyi, esnafı enflasyona ezdirmeyin, derhâl gerçekçi rakamlarla gelirlerini artıracak, giderleri, faturaları azaltacak kara kış fonunu kurun diyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Kaya...

3.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Bugün 3 Kasım 2021, AK PARTİ olarak iktidara gelişimizin 19’uncu yıl dönümü. Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde “Türkiye'de artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” diyerek çıktığımız bu yolda milletimize hizmette on dokuz yılı geride bıraktık. AK PARTİ'miz, ilk kez iktidara geldiği günden bu yana millet sevdasıyla kesintisiz hizmet dönemini sürdürürken Türkiye'ye çağ atlatan kalkınma hamlelerini gerçekleştirdi, bir yandan da şer odaklarına karşı dimdik duruşuyla bir başarı öyküsü yazdı. Bugün de aynı heyecanla ve inançla 2023, 2053 ve 2071 hedeflerimize yürümeye devam edeceğiz. Milletimize hizmet yolunda daha nice yıllara, nice zaferlere diyerek kıymetli hemşehrilerimi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Barut…

4.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Hükûmetin çiftçiye Anayasa’nın 45’inci maddesinde belirtilen destekleri vermeyerek suç işlediğine ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) - Sayın Başkan, Anayasa'mızın “Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler” başlığının yer aldığı Üçüncü Bölüm’ü var. Bu bölümdeki 45’inci madde ne diyor? Madde 45’te “Devlet, tarımsal üretim planlaması ilkelerine uygun olarak bitkisel ve hayvansal üretimi artırmak maksadıyla, tarım ve hayvancılıkla uğraşanların işletme araç ve gereçlerinin ve diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırır.

Devlet, bitkisel ve hayvansal ürünlerin değerlendirilmesi ve gerçek değerlerinin üreticinin eline geçmesi için gereken tedbirleri alır.” deniliyor. Peki, siz ne yapıyorsunuz? Tedbir almak bir yana, çiftçinin işini daha da zora sokuyorsunuz. Son günlerde ateş pahası olan, çiftçinin olmazsa olmazı mazot, gübre, tohum, ilaç gibi girdileri temin etmek için kılınızı bile kıpırdatmıyorsunuz; üstelik çiftçimizin sizden alacağı olan 211 milyarı da vermiyorsunuz. Bunları da yaparak; kanuna, Anayasa'ya uymayarak suç işliyorsunuz. Hukuk önünde hesap vereceksiniz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

5.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, döviz kurundaki artış sebebiyle ilaç tedarikinde zorluk yaşandığına ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye’de ilaç firmaları, gerçekten, ilaç tedarik etmekte, üretmekte zorlanmaktalar. Ortalama fiyat uygulamasında AB’deki en uygun ilaç fiyatından bile daha uygun olan Türkiye’deki ilaç fiyatları euroyu neredeyse yarısından daha ucuza; 4,30 TL’den hesaplamakta. Bir düşünün, 11 küsur liradan maliyet yapacaksınız; 4,30’dan satış yapıp, ayakta kalıp üretime devam edeceksiniz. Bu, üretimin, ekonominin bütün mantığına ters. Böyle devam ederse, eğer bu iyileştirmeler gelmezse -ki son günlerde artık ilaçlar piyasada bulunamamakta- birçok kronik hasta, kanser hastası ilaçlara ulaşamamakta ve daha sonra ne olacağı da öngörülememekte. Sağlık Bakanlığının bir an önce bu euro fiyatını düzene sokması ve ilaçların yoka girmesinin önüne geçmesi gerekir. Aksi takdirde, birçok kişi ilaç bulamadığından hayatını kaybedecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özkan…

6.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

3 Kasım 2002’den bu yana Türkiye, Cumhurbaşkanımız, Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde âdeta şaha kalkmış, önceki dönemlerde hayal bile edilemeyen dev projeler bir bir hayata geçmiştir. Her alanda yapılan yatırımlarla ülkemizin âdeta çehresi değişmiş, geleceğe daha umutla ve güvenle bakabilmemizin önü açılmıştır. On dokuz yılda demokrasinin ve millî iradenin güçlendirilmesi yanında istiklal ve istikbal davamızın ayrılmaz bir parçası olan kalkınma, büyüme, yatırım, refah mücadelesini de asla ihmal etmedik.

AK PARTİ hükûmetlerimiz olarak Türkiye’nin 81 vilayetinin her karışına, 84 milyon vatandaşımızın her birinin hayatına dokunan eserlerimizle, hizmetlerimizle aziz milletimizin gönlünü fethetmeye devam edeceğimize inanıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

7.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Mersin’deki hazine ve 2/B arazileri sorununa ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Seçim bölgem olan Mersin’in Tarsus, Toroslar, Erdemli, Anamur, Bozyazı, Mut ve Gülnar başta olmak üzere birçok ilçesinde hazine arazileri ve 2/B arazilerinin ihale yoluyla satışa çıkarılması arazileri kullanan vatandaşlarımız arasında mağduriyet yaratmaktadır. Uzun yıllardır kullanılan bu arazilerin rayiç bedeller üzerinden mülk kullanıcılarına veya orada yaşayan insanlarımıza tahsis edilmesi yerinde olacaktır. Mersinli hemşehrilerimizin bu haklı taleplerinin karşılanması noktasında çalışmalar yapılmalıdır.

Bununla birlikte, başta tapu olmak üzere, herhangi bir işlem yapılmayan, orman vasfını yitirmiş arazilerin güncellenip 2/B durumuna dönüştürülmesi ya da hazineye devredilmesi yerinde olacaktır.

Mersinli hemşehrilerimi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın İbrahim Aydemir, buyurun.

8.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Değerli Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Efendim, bugün özel bir gün. Bizim için özel, milletimiz için özel, mazlum milletler için özel, vatanımız için özel, tarihe ak notların düştüğü zaman diliminin başlangıcıdır. Dolayısıyla özeldir, güzeldir.

Efendim, hep söyledik ki AK PARTİ iktidarlarıyla beraber Türkiye şaha kalkmıştır. Bugün 19’uncu yıldayız, yüz doksan yıla sığmayacak icraatlar yapmışız. Buna katkı sağlayan milletimize medyunuşükranız, bu kervanın yürüyüşünde rol almış bütün yol arkadaşlarımıza minnettarız; Değerli Başkanım, başta siz olmak üzere şahsınız da. Ve tabii, şimdi birlikte olduğumuz Cumhur İttifakı’na, ortaklarımıza da burada memnuniyetimi ifade ediyorum.

Bu kutlu kervanın daha çok yürüyecek olmasını ifade eden bütün insanlarımıza, milletimize de yüreğimizi açtığımızı kayda geçiyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Karasu…

9.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’nun, Sivas Altınyayla’daki üreticilerin ve sulama kooperatifinin sorunlarına ilişkin açıklaması

ULAŞ KARASU (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Geçtiğimiz hafta ziyaret ettiğim seçim bölgem Sivas’a bağlı Altınyayla ilçemizdeki üreticilerimiz tüm Türkiye'de olduğu gibi dertli. Altınyayla Sulama Kooperatifinin öncülüğünde bölgeye yapılan güneş enerjisi sisteminden yararlanan ve geçtiğimiz beş yılda belirli miktarda katkı payı alan sulama kooperatifi, bu yıl katkı payının ödenmemesiyle mağdur oldu. Sulama kooperatifi çiftçilerimizin tarlasını sulayabilmesini sağlamak için 2021 yılında toplam 320 bin lira tutarındaki elektrik faturasını borç alarak, faiz ödeyerek ödemeye çalışıyor. Gübrenin, mazotun, sulama ve elektrik bedelinin her gün arttığı dönemde çiftçilerimizi yüz binlerce liralık elektrik borcuyla karşı karşıya bırakmak çiftçimize “Üretim yapmayın.” demekle eş değerdir.

Buradan Tarım ve Orman Bakanına sesleniyorum: Çiftçimizi, sulama kooperatiflerimizi elektrik şirketlerinin insafına bırakmak hangi anlayışa sığar?

2002’de 3Y’yle gelenlerin halkımızı on dokuz yılda getirdiği nokta…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karaduman…

10.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, TÜİK’in açıkladığı ekim ayı enflasyon rakamlarının gerçeği yansıtmadığına ilişkin açıklaması

ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

TÜİK ekim ayı enflasyon oranını yüzde 19,89 olarak açıkladı. Yani bir önceki aya göre enflasyondaki artış yüzde 2,39. TÜİK bu oranı bulabilmek için neyi neyle topladı, hangi rakamı hangi rakamla çarptı bilemiyoruz ancak bu oranı tespit etmek için ciddi bir emeğin harcandığı açık.

Enflasyon Araştırma Grubu verilerine göre ekim ayında sebze ve meyve yüzde 21, kırtasiye ürünleri yüzde 24, giyim yüzde 17, temel gıda ürünleri yüzde 20 oranında artmışken aylık enflasyon artışı nasıl oluyor da yüzde 2,39 olarak hesaplanıyor? TÜİK’in enflasyonu başka, sokağın enflasyonu başkadır.

Kâğıda yazılan bazı rakamlarla hiçbir sorunu çözemeyiz. Siz gerçeklerden kaçarak ancak sorunları daha da çözülemez bir hâle getirirsiniz. Buradan sizi gerçeklerle yüzleşmeye ve vatandaşın derdiyle ilgilenmeye davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

11.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün 3 Kasım 2021, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde yola çıkan AK PARTİ’mizin milletimizin desteğiyle iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümü.

AK PARTİ, on dokuz yıldır kesintisiz olarak aziz milletimize hizmet ediyor. AK PARTİ, eğitimden sağlığa, adaletten emniyete, ulaştırmadan enerjiye, sosyal yardımlardan toplu konuta her alanda devrim niteliğinde adımlar attı; Türkiye'nin siyasi ve ekonomik istikrara kavuşmasını sağladı, IMF’ye olan 23,5 milyar dolarlık borcu ödeyerek altmış sekiz yıllık defteri kapattı, vesayet odaklarının her türlüsüne son verdi, Türkiye’yi dev yatırımlarla donattı, her alanda yerli ve millî üretime ağırlık verildi, savunma sanayisinde yerlilik oranını yüzde 70’lerin üzerine çıkardı, dış politikada bölgesinde ve dünyada söz sahibi ülke hâline geldi. AK PARTİ, milletine verdiği tüm sözleri yerine getirdi.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde nice on dokuz yıllara diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kasap…

12.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Covid-19 aşısı temininde yaşanan sorunun grip aşısında da yaşandığına ilişkin açıklaması

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Sayın Başkan, Covid-19 hasta sayısı, vefat sayısı her geçen gün artıyor. Covid-19 aşılamasının neredeyse durma noktasına geldiği bu dönemde, Bakanlığın halkı ikna etmek için herhangi bir girişimi yok, ciddi düzeyde bir girişimi yok. Öte taraftan, grip aşısı tüm Türkiye'de şu anda yok Sayın Başkan. Risk grubundaki hastalar grip aşısına ulaşamıyor, büyük tehdit altında. Bu yönetememe, bu beceriksizlik, bu öngörüsüzlüğü Covid-19 aşı temininde yaşamıştık geçen sene, şimdi de grip aşısın da yaşıyoruz. Grip aşısı yaptıramadığı için risk grubunda olup ölenlerin sorumluluğu kime aittir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Gül Yılmaz…

13.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) - On dokuz yıl önce bugün AK PARTİ'mizin genel seçimlerde 1’inci parti olarak tek başına iktidara gelmesi Türk siyasi hayatında önemli bir kilometre taşı, stratejik bir başlangıçtır. Vatandaşlarımız sivil siyaseti AK PARTİ eliyle yeniden inşa etmiştir. 3 Kasım 2002’de Türkiye'de vatandaş yönetime yön vermiş, aziz milletimiz AK PARTİ liderliğinde Türkiye'nin siyasi, sosyal ve yapısal dönüşümü için iradesini göstermiştir. O günden bugüne Türkiye, sivil siyaset eliyle yeni ufuklara ulaşmıştır. AK PARTİ olarak Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde yılmadan, durmadan yolumuza devam ediyoruz. Tüm vatandaşlarımız için çok daha sağlam bir gelecek inşa etmeye çalışıyoruz.

İktidara gelişimizin 19’uncu yıl dönümü vesilesiyle millet siyasetinin dayanağı AK PARTİ'yi her seçimde daha çok güçlendiren vatandaşlarımıza, teşkilatlarımızdan sandık görevlilerimize kadar tüm dava arkadaşlarımıza…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yılmazkaya…

14.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, Gaziantep’in simgelerinden olan tarihî Gar restoranının ve istasyonun tahrip edilerek VIP salonuna çevrilmek istendiğine ilişkin açıklaması

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Yetmiş yıllık bir geçmişe sahip, Gaziantep'in simgelerinden olan tarihî Gar Restoran ve Gar İstasyonu tahrip edilerek VIP salonuna çevrilmek isteniliyor ama Gazianteplilere, bizlere sorulmadan alınan bu karar kent hafızasının ve kentte yaşayanların güzel anı değerlerinin silinmesine, gastronomi turizmiyle öne çıkan Gaziantep’imizin önemli bir lezzet durağının da yok olmasına neden olacaktır. Kentimizin tarihî dokusuna zarar verecek bu kararı Gaziantepli hemşehrilerim adına kınıyor, bir an önce bu yanlış uygulamadan dönülmesini bekliyoruz.

VIP salonundan faydalanma hakkı olan birisi olarak üzerime düşen sorumluluk çerçevesinde bu VIP salonunu kullanmayacağımı ve bunun gereksiz olduğunu buradan beyan ediyor; VIP salonunu kullanan diğer Gaziantep milletvekillerinin, Vali, Belediye Başkanı ve Bakanın da bu VIP salonunu kullanmaması adına çağrıda bulunuyorum. Gaziantep’in dokusuna ve kentin tarihine sahip çıkmak, bu şehrin mimari değerlerini korumak öncelikle halkın seçtiği yöneticilerin bir görevi ve misyonudur. Gelin, bu yanlışı durduralım. Kentin yaşayan tarihiyle ilgili konularda birkaç bürokratın alacağı kararlar değil, biz Gazianteplilerin düşünceleri esas alınmalıdır diyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aygun.

15.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, Trakya millî mücadelesinde emeği geçenleri minnetle andığına ilişkin açıklaması

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Yurtsever Tekirdağlı şairimiz Namık Kemal “İnsan vatanı sever çünkü hürriyeti, rahatı, hakkı vatan sayesinde kaimdir.” demiştir. Tekirdağ ilimiz adım adım düşman işgalinden kurtarılmıştır. 29 Ekimde Çerkezköy, Kapaklı, Marmara Ereğlisi; 1 Kasımda Çorlu, Ergene, Saray; 2 Kasımda Muratlı; 13 Kasımda Süleymanpaşa; 14 Kasımda Hayrabolu, Malkara; 17 Kasımda Şarköy ilçemiz düşman çizmelerinden kurtarılarak özgürlüğünü kazanmıştır. Trakya millî mücadelesinde emeği geçenleri, ebediyete intikal eden tüm kahraman şehitlerimizi, Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın Önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını minnet ve şükranla anıyorum; ruhları şad olsun.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

16.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, tarımsal üretimdeki azalmayı gösteren TÜİK istatistiklerine ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

TÜİK’e göre, tahıllar ve diğer bitkisel ürünler ile sebzelerin bir önceki yıla göre azalacağı tahmin edildi. Üretim miktarlarının bir önceki yıla göre bitkisel ürünlerde yüzde 12, buğday üretiminde yüzde 13, arpa üretiminde yüzde 30, çavdar üretiminde yüzde 32, nohut üretiminde yüzde 24, kırmızı mercimekte yüzde 30, şeker pancarı üretiminde ise yüzde 15 azalacağı tahmin ediliyor. Tarımın bittiğini, biz değil, istatistikleri iktidarın isteğine göre yorumlayan kurumu TÜİK söylüyor. Çiftçinin isyanına ne zaman kulak vereceksiniz? AKP iktidarı bereket fışkıran toprakları kurutmuş, tarımı, çiftçiyi borç yükü altında hayata küstürmüştür.

BAŞKAN – Sayın Eksik…

17.- Iğdır Milletvekili Habip Eksik’in, Iğdır Belediyesine kayyum atanmasından sonra vatandaşlardan gelen şikâyetlere ilişkin açıklaması

HABİP EKSİK (Iğdır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Seçim bölgem Iğdır şehrinin altyapısının yapılması ve temiz içme suyuna kavuşturulması için Avrupa Birliği fonundan 35 milyon 242 bin gibi bir fon HDP belediyeciliği döneminde sağlandı. Hukuksuz bir şekilde, halkın iradesini hiçe sayarak Iğdır Belediyesine kayyum ataması yapıldıktan sonra bu fon âdeta AKP iktidarının yandaşlarına peşkeş çekildi, yüklenici firmalara peşkeş çekildi. Iğdırlı yurttaşların bu ihalenin yüklenici firması hakkında çok ciddi anlamda, yoğun şikâyetleri gelmektedir. Özellikle, su ve kanalizasyon için kullanılan boruların kaliteye uygun olmadığı, küçük çaplı, uygun olmayan malzeme kullanıldığı, bilimsel çalışmalardan yoksun olduğu ve bu noktada kayyum atanan Iğdır Belediyesinin denetim görevini yerine getirmediğiyle ilgili yoğun şikâyetler gelmektedir.

Sayın Başkan, belediye, denetim görevini niçin yapmamaktadır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Esgin…

18.- Bursa Milletvekili Mustafa Esgin’in, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MUSTAFA ESGİN (Bursa) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

“Bugünden sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.” Milletin adamı, Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bu veciz sözleriyle Türkiye’de yeni bir dönem başladı. “AK PARTİ, milletin kalbinde, gönlünde kurulan bir siyasi harekettir; bize sadece tabelasını asmak düştü.” İşte bu sözler, milletimizin davamıza duyduğu özlemin bir göstergesidir. Milletimiz, kendi bağrından çıkan, desenini kendisinin oluşturduğu, hamurunu yine kendisinin yoğurduğu, rengini kendisinin bezediği AK PARTİ’mizi ve milletin adamı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı 3 Kasım 2002’den itibaren hep iktidara taşıdı. AK PARTİ on dokuz yıldır gücünü sadece milletimizden aldı, daima milletimizin durduğu yerde durdu. 2023, 2053 ve 2071 yolunda nice yıllara diyor, aziz milletimizi ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Sami Çakır…

19.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) – Sayın Başkan, Türk siyasi hayatına damgasını vuran AK PARTİ, kurulduktan hemen sonra girdiği ilk seçimde 1’inci parti olarak iktidara gelmiştir. Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde “Bundan sonra Türkiye'de hiçbir şey eskisi olmayacak.” yaklaşımıyla milletin kalbinde makes bulan AK PARTİ, ortaya koyduğu çalışma, gayret ve başarısı hiç azalmadan bugünlere gelmiş bulunmaktadır. Milletimizle kurulan sağlam bağların, güvenin yarınlara taşınacağına hiç şüphemiz bulunmamaktadır. Yeter ki dün olduğu gibi bugün de milletimizle el ele, omuz omuza yürüme, ülkeyi daha büyük hedeflere taşıma inancımızda sarsılma olmasın. Yarın daha da güzel olacaksa mazi ile gelecek arasında bu bağı güçlü tutmaya gayret eden ve hâli en iyi değerlendiren AK PARTİ eliyle olacaktır. Milletin sağduyusu bugüne kadar olduğu gibi bunu ortaya koyacak en iyi mihenk taşıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Etyemez…

20.- Konya Milletvekili Halil Etyemez’in, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na ilişkin açıklaması

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

İçerisinde bulunduğumuz Lösemili Çocuklar Haftası’nı, minicik bedenlerdeki kocaman yüreklerin sevgiyle kucaklaşacağı, toplumsal farkındalığın sağlanacağı bir hafta olarak görmeliyiz. Lösemiyle mücadele sadece lösemiye dair özel hafta ve günlerde değil, toplum olarak her gün gündemde tutmamız gereken bir durumdur. Bu hastalıkla toplum olarak mücadele etmeliyiz. Lösemi tedavi edilebilir bir hastalıktır ve en güzel ilaç sevgidir. Unutmayalım ki lösemi değil, iyilik bulaşır; dünyayı güzelleştiren yegâne şey ise çocukların tebessümüdür. Sevgi, farkındalık ve dayanışma olduğu sürece lösemili çocuklarımız girdikleri büyük mücadeleden hep galip çıkacaktır.

2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’nda tüm lösemili çocuklarımıza acil şifalar, sağlıklı ömürler ve mutlu yarınlar diliyorum. Çocuk gülerse insanlık güler.

BAŞKAN – Sayın Filiz, buyurun.

21.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, enerji fiyatlarına ve kömüre gelen zamlara ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

1 Kasımda yapılan zamlarla bin metreküp doğal gaz sanayiciler için 3.482 liraya, elektrik üretim santralleri için ise 4 bin liraya yükseldi. Enerji maliyetlerinde yaşanan sürekli artışlarla sanayicinin rekabet gücü azalacak, ürün fiyatları daha da artacaktır. Bu konuda bir an önce kontrollü önlemler alınmalıdır.

Sayın Başkan, bu kış zor geçecek, kara kış çok kötü geliyor. Fakir fukaranın artık kömür almaya da gücü kalmadı; emekliler, asgari ücretliler, dar gelirliler perişan. Kömürün tonu 3 bin lirayı geçmiş. Osmaniye’nin Bahçe ilçesinde oturan bir emekli “1.500 TL maaş alıyorum, nasıl ısınacağım?” diyor. Oğuzeli’de bir muhtar “Kömür almaya gittim, 3.500 TL istediler, almadan geri döndüm.” diyor. Şehreküstülü Berber Mehmet “Kendimizi geçtik, çocuklar ne olacak?” diyor. Sıkıntı büyük; vatandaş, alabilirse elli yıl öncesinde olduğu gibi odun kömürüyle tandırda ısınmaya hazırlanıyor.

İktidara “Vatandaşın sesini duyun.” diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, Meclis Başkanıyla yapılan son toplantıda Grup Başkan Vekillerinin söz sırasını değiştirerek söz verme konusunda bir mutabakat olduğuna ilişkin konuşması

BAŞKAN – Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Değerli Grup Başkan Vekilleri, Sayın Meclis Başkanımızla en son yapmış olduğumuz toplantıda Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz sırasını değiştirerek verme konusunda bir mutabakatımız olmuştu. O yüzden bugün Sayın Bülbül’le başlayacağım.

Sayın Bülbül, buyurun lütfen.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası’na, son zamanlarda Bosna Hersek’te yaşanan dikkat çekici ve endişe verici siyasi gelişmelere, Afganistan’ın başkenti Kabil’de gerçekleştirilen terör eylemini kınadığına ve hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, Afgan halkına başsağlığı, yaralılara da acil şifalar dilediklerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3-9 Kasım tarihleri Organ Bağışı Haftası’dır. Tedavisi sadece organ ve doku nakliyle mümkün olan hastalıklar, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en önemli sağlık sorunlarının başında yer almaktadır. Türkiye’de organ ve doku nakli bekleyen hastaların sayısı her geçen gün artarken yapılan organ bağışları ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalmaktadır. Ülkemizde 20 bini aşkın insanımız hayatlarını devam ettirmek için organ nakline ihtiyaç duymaktadır. Her gün 10 vatandaşımız organ nakli olmadığı için hayatını kaybederken 60 bin vatandaşımız organ nakliyle hayata tutunmayı beklemektedir. Bu anlamda, organ bağışı konusunda farkındalık yaratacak her çalışma büyük önem taşımaktadır. Bir insanın bir insana yapabileceği en büyük yardımlardan biri olan organ bağışıyla birçok insana yeni bir hayat sağlanabilir. Bu vesileyle, organ bağışı konusundaki farkındalığın artmasını diliyor, tedavisi devam eden hastalarımıza acil şifalar temenni ediyorum.

Sayın Başkan, son zamanlarda Bosna Hersek’te yaşanan siyasi gelişmeler son derece dikkat çekici ve endişe verici seviyeye ulaşmıştır. Almanyalı eski Bakan ve Birleşmiş Milletlerin Bosna Hersek’teki Baştemsilcisi Christian Schmidt, Birleşmiş Milletler için hazırladığı raporda ülkenin dağılma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu ve çatışmaların yeniden çıkmasının artık çok gerçek bir ihtimal olduğunu belirtmiştir. Buna neden olarak ise Bosna Hersek’te yaşayan Sırpların, ulusal silahlı kuvvetleri ikiye bölerek kendi ordularını yeniden oluşturma tehditlerini göstermiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyinin Sırp üyesi Milorad Dodik geçtiğimiz ay devlet düzeyindeki kurumlardan ve ulusal ordudan çekilerek kendi ordularını kurma niyetlerini ortaya koymuştur. Dodik, yaptığı açıklamada, ayrıca, Bosna ordusunu Sırp Cumhuriyeti bölgesinden çekilmeye zorlayacaklarını ve Batı’nın askerî müdahaleye kalkışması hâlinde kendisine destek sözü veren -tırnak içerisinde- arkadaşları olduğunu belirtmiştir. Bu açıklama hem Avrupa’ya hem de bölgede yaşayan halka açıkça bir tehdit oluşturmaktadır. Dodik'in, Dayton Barış Anlaşması’nın aslına dönülmediği takdirde Sırp Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını ilan edeceğini söylemesi ülkedeki siyasi krizi iyice tırmandırmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Bosna Hersek'te 100 bine yakın insanın yaşamını yitirdiği ve özellikle Müslüman Boşnak kardeşlerimizin uğradığı soykırımın acı hatırası hâlâ yüreğimizde tazeyken bu çatışma ihtimallerinin ortaya çıkması ve Dodik'in yapmış olduğu açıklamalar endişemizi iyice artırmaktadır. Ülkede şu anda Birleşmiş Milletlere bağlı 700 kişilik Barış Gücü bulunmaktadır. Mevcut durumda, tırmanan gerginliği en aza indirecek adımların atılması ve bölgede bulunan sağduyulu siyasetçilere kulak verilmesi gerekmektedir.

Sayın Başkan, Afganistan'ın başkenti Kabil’de bulunan Serdar Muhammed Davud Han Askerî Hastanesi girişinde gerçekleştirilen iki bombalı saldırıda ve ardından çıkan silahlı çatışmada 25 kişinin hayatını kaybetmiş olduğu ve 90 kişinin yaralanmış olduğunu öğrenmiş bulunmaktayız. Bu menfur terör eylemini kınarken hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınları ile dost ve kardeş Afgan halkına başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bir iki aydır özellikle Afganistan içerisinde Kandahar, Kunduz vilâyetleri de dâhil olmak üzere camilere yapılan bombalı terör saldırıları ve devamında yapılan bu saldırılarla birlikte sivil halka karşı yönelen bu eylemler oldukça dikkat çekicidir. Özellikle, ABD’nin bölgeden çekilmesiyle birlikte ortaya çıkan ortam ne yazık ki bu tür saldırılara da zemin hazırlamaktadır. Bu noktada bölgenin, Afganistan’ın dünya açısından ve bölgemiz açısından önemine tekrar vurgu yapıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurun.

23.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin Türkiye’yi değil enflasyonu ve hayat pahalılığını uçurduğuna, AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’in şirketi Kiler GYO’nun Kızılkum Koyu’nda çevreyi talan ettiğine, İzmir depremzedelerinin yaşadığı mağduriyetlerin bir an önce giderilmesini istediklerine, Adıyaman Milletvekili Behçet Yıldırım ile Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün danışmanının gözaltına alındığına ve BEKSAV’a yapılan baskılara ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Evet, bu hafta 2-8 Kasım haftası, Lösemili Çocuklar Haftası. Hayatımız çocuklarımızdır, çocuklar hayattır.

Lösemi, tabii ki hepimiz tarafından bilinen bir kan hastalığı ve tedavisi olabilen, tedavide başarı şansı yüzde 92 olan bir hastalık yani önlenebilen bir hastalık ve bu konuda özellikle Sağlık Bakanlığı bütçesinden tedavi masrafları için daha fazla pay ayrılması hususunu ve en güzel ilacın sevgi olduğunu, defaatle ifade etmek istiyorum. Minik bedenlerin mücadelelerinde dayanışmamızı esirgemeyelim diyorum, yanlarında olalım.

Sayın Başkan, enflasyon tabii ki sürekli gündemimizde. Bugün, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi söz vermişti, Türkiye’yi uçuracaktı; bugün, Türkiye’yi değil ama enflasyonu ve hayat pahalılığını hakikaten uçuruyor. “Bu kardeşinize yetki verin.” diyenler yetkiyi işsizliği ve hayat pahalılığını artırarak kötüye kullanıyor.

Evet, TÜİK’e göre gıda enflasyonu yüzde 27,41 oldu. TÜİK’in resmî, soğuk ve yalan verileri bile hayat pahalılığını saklayamıyor. Son otuz üç ayın en yüksek hayat pahalılığıyla karşı karşıyayız. Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise ekim ayı enflasyonunu yüzde 6,90 olarak, yıllık ise 49,87 olarak açıkladı. ENAG hayat pahalılığını, TÜİK ise iktidarın sandık hesabını ölçüyor.

Son bir ayda her gün en az bir zam yapıldı, Ekim ayının 8’inde 90 TL olan ayçiçeği yağı sadece yirmi gün sonra 120 TL oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – TÜİK, sepeti değil; iktidarın sandığından başka hiçbir şey ölçmüyor. Oysa biz halkın arasındayız, marketi, sepeti dolduran biziz. Özel kalem ve mutfak giderlerini yoksuldan, işsizden alınan vergiler üzerinden karşılayanlar, sokakla bağı kalmayanlar bu ülkede enflasyonu ancak saray koridorunda belirlerler. Biz ise hayatın ne kadar pahalı olduğunu, meselenin “beka” “saray” değil, ekmek kavgası olduğunu gayet iyi biliyoruz.

Yeni bir çevre talanıyla karşı karşıyayız. Keçi Adası’nın tam karşısındaki yarımadanın Kızılkum Koyu’nda 31 bin metrekarelik zeytinlik için proje başlatılmış durumda. Projenin sahibi kim, tahmin edelim: AKP Bitlis Milletvekili Vahit Kiler’in şirketi Kiler GYO.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kiler GYO’nun bu hafta borsaya açıkladığı faaliyet raporunda arsaların 23 Şubat 2021’de satın alındığı ve denize sıfır olduğu belirtiliyor. Peki, bu nasıl yapılıyor? Kontrollü koruma bölgesini düzenleyen değişiklikten sonra, nasıl olmuşsa Kiler’in arsası da kontrollü koruma bölgesinde bulunuyor. Korkunç bir çevre talanıyla karşı karşıyayız. Kıyı şeritleri hiçbir iktidar döneminde bu kadar talan edilmemişti. Çevreye düşman, insana düşman bir siyaset ve rant anlayışıyla karşı karşıyayız. Bizden kurtuluş yok; bu rantları, vurgunları her fırsatta anlatmaya, teşhir etmeye devam edeceğiz.

Sayın Başkan, İzmir depreminin üzerinden tam bir yıl geçti ve sorumlulukları olduğu iddia edilen 29 sanık hakkında 5 davada yargılama var. İzmir depreminin mağdurları bir yandan yargılamaları takip edip cezalandırılmaları için çaba sarf ederken, adliye koridorlarında bu davaları izlerken diğer yandan da konut açısından yaşadıkları mağduriyetle başa çıkmaya çalışıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Depremzedelere verilen sözlerin hiçbiri tutulmadı. Ciddi bir şekilde mülkiyet hakları ihlal edilmeye devam ediliyor. Ağır hasarlı binaların sahiplerine hak verilirken orta hasarlı binaların sahiplerine “Sen hak sahibi değilsin.” deniliyor, ortada ciddi bir sorun ve mağduriyet var. İzmir depremzedelerinin yaşadığı tüm bu mağduriyetlerin bir an önce giderilmesini istiyoruz.

Sayın Başkan, bu sabah, önceki dönem Adıyaman Milletvekilimiz Behçet Yıldırım gözaltına alındı, evi basıldı, 11 yaşındaki çocuğu dışarı çıkarken, okula giderken üstü kaba bir şekilde arandı. Yine, dün de Antalya Milletvekilimiz Kemal Bülbül’ün danışmanı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Beştaş, açacağım ancak biliyorsunuz, beş dakikayla sınırlandırılması konusunda bir mutabakatımız var. 6’ncı dakikaya giriyor.

Açıyorum, sözlerinizi tamamlayın lütfen, buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Antalya Milletvekilimiz Kemal Bülbül’ün danışmanı da dün gözaltına alınmıştı. Bizi bu gözaltılarla ve tutuklamalarla mücadeleden vazgeçiremeyeceğinizi artık anlayın. Bir kez daha bunu söylemek istiyorum, Behçet Yıldırım Vekilimizi serbest bırakın demek istiyorum.

Son olarak, BEKSAV’a yönelik çok ciddi baskılar var. Bilim, Eğitim, Estetik, Kültür, Sanat Araştırmaları Vakfı… Açıkçası, 15-16 Haziran Festivali yasaklanmıştı, 26’ncı kuruluş yıl dönümü kutlamaları yasaklanmıştı, şimdi de polis tacizleri eklendi, üyelerini muhbirliğe zorlama girişimleri devam ediyor.

Toplum için sanat üreten kurumlara ve kurum dostlarına yönelik bu saldırıların son bulmasını istiyoruz. “Konuşma” adı altında yasa dışı gözaltı yapmaktan vazgeçin diyoruz. Bu eğitim ve sanat kurumlarına ve BEKSAV’a yönelik bu saldırılarla kesinlikle mücadeleyi ve direnişi durduramayacaklar.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özkoç, buyurun lütfen.

24.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, TÜGVA’da yaşananların AKP’nin ülkeyi yönetemez bir duruma geldiğinin ve yeni bir FETÖ tipi yapılanmaya alan açtığının göstergesi olduğuna, TÜGVA’yla ilgili haberleri vatandaşa duyuran Halk TV’ye RTÜK’ün para cezası kestiğine ve savcıların sadece izlediğine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

TÜGVA, Cumhuriyet Halk Partisinin gündeminde. TÜGVA meselesinde her şey ortaya o kadar ayan beyan döküldü ki TÜGVA’cılar artık milletin yüzüne bakacak hâlde değiller. TÜGVA’da yaşananlar, AKP’nin ülkeyi yönetemez bir duruma geldiğinin ve yeni bir FETÖ tipi yapılanmaya alan açtığının tam da göstergesi. Çarşaf çarşaf TÜGVA torpil belgeleri ortaya çıkıyor. TÜGVA Genel Başkanı Enes Eminoğlu torpil belgelerinin doğru olduğunu açıkladı. Eski TÜGVA yöneticileri torpilleri, usulsüzlükleri doğruladı ancak vatandaşın, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyen TÜGVA hakkında devlet, savcılar harekete geçmiyor. TÜGVA’nın bir vakıf olmaktan çıkıp devleti gasbeden bir duruma geldiği çok açıktır. Hâlâ Cumhurbaşkanının oğlu Bilal Erdoğan çıkıyor, TÜGVA’yı savunuyor; Cumhurbaşkanının Sözcüsü çıkıyor, TÜGVA’yı savunuyor. “Bu yolsuzluğu, usulsüzlüğü devam ettireceğiz.” diyorlar çünkü hepsi bu işin içindeler. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörlüğünden yer tahsisi istenmiş, TÜGVA’ya üç yıl vergi muafiyeti sağlanmış, İstanbul Büyükşehirden yardım istenmiş, TÜGVA yöneticileri İstanbul Büyükşehirde işe alınmış, medyadaki AKP sözcüleri kişilere vakıftan uçak biletleri sağlamışlar, daha neler neler. AKP, Türkiye’deki gençlerin önünde takozdur. TÜGVA meselesi, başarılı gençlerimizin hakkının nasıl yendiğini açıkça ortaya koyuyor. Bu suçları işleyenlere bir şey yok; bu suçları ortaya koyan, vatandaşa duyuran Halk TV’ye RTÜK para cezası kesiyor ve savcılar sadece izliyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Gerçekten inanılır gibi değil, bir hukuk devletinde yaşanmayacak şeyler. Ancak hiç kimsenin şüphesi olmasın, biz bu enkazı kaldıracağız; bu haksız, hukuksuz düzen yıkılacak, milletin hakkı millete geri verilecektir.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Turan, buyurun lütfen.

25.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, 29 Ekim-4 Kasım Kızılay Haftası’na, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne, AK PARTİ’nin başarılarına; kendilerine teveccüh gösteren, sevgisinden, desteğinden, doğasından güç aldıkları millete müteşekkir olduklarına; son dönemde her vakıfta yapılan hayırlı çalışmaların “yandaş” ithamıyla sorgulanmasını doğru bulmadığına; bu ithamlara ilişkin somut belge, bilgi varsa tartışabileceklerine ve vakıfların yaptığı hayır işleriyle herkesin gurur duyması gerektiğine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu hafta, Kızılay Haftası. Türk Kızılayı Türkiye’nin sınırlarını aşan bir şefkat elidir. Kızılayımız milletimizin şefkat dolu yüreğinde ete kemiğe bürünmüş bir hâl aldı âdeta. Yüz elli üç yıllık iyilik çınarı olan Hilali Ahmerimiz hem ülkemizde hem de dünyanın dört bir yanında yaralara merhem, insanlığa umut olmaya devam ediyor. Bu vesileyle tüm Kızılay çalışanlarımızın, gönüllülerimizin Kızılay Haftası’nı yürekten kutluyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 3 Kasım, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yılı. 3 Kasım 2002 vesayetin, dayatmanın yerini milletin iktidarının almaya başladığı özel bir tarih; gelişimin, değişimin, kalkınmanın öyküsünün ve Türkiye’nin milletiyle güçlü bir şekilde tarih sahnesine yeniden çıkmasının başladığı özel bir gün. Dünyada, demokratik ülkelerde bu kadar uzun süre iktidarda kalmanın çok az örneği var. Merhum Menderes’in on, merhum Özal’ın sekiz yıl gibi bir süre tek başına iktidarda kaldığını düşünürsek bunun önemi daha da iyi anlaşılır. Siyasi literatürde, uzun süre iktidarda kalan, zamanın ruhuna uyum gösteren, tarihsel bir misyona sahip olan, en önemlisi, güçlü bir halk desteği olan partilere biliyorsunuz “hâkim parti” denir; Türkiye’nin de hâkim partisi şüphesiz AK PARTİ olmuştur. Üstelik bu süreç yaşanırken yirmi yıl önce Türkiye’nin gündemindeki başörtüsü sorunu, kat sayı meselesi, vesayet odakları, IMF’ye mahkûm bırakılmış bir ekonomi, siyasi krizler, hükûmet krizleri ve bölgesel geri kalmışlık gibi birçok temel sorunun geride kaldığını gururla görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Üstelik bu süreçte MİT kumpası, 367 krizi, Gezi olayları, 6-8 Ekim olayları, 17-25 Aralık, 15 Temmuz hain FETÖ darbe girişimi, kapatma davaları, e-muhtıralar, terör olayları, ekonomik operasyonlara rağmen, milletimizin desteğiyle Türkiye'yi büyütme imkânı bulduk. Salgına, konjonktürel sorunlara rağmen büyümeye devam ediyoruz.

AK PARTİ, Kars-Edirne arasına sıkışmış olan algımızı darmadağın ederek Türkiye’yi kendi medeniyet coğrafyasıyla yeniden buluşturdu. Bugün, mavi vatanda, Libya’da, Doğu Akdeniz'de, Suriye'de, Karabağ'da Kıbrıs'ta tarihî gelişmeler, dış politikadaki duruşumuz, enerji, savunma sanayisi, ulaştırma başta olmak üzere birçok alandaki iddiamızla yeni sayfalar açmaya devam ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Millete hizmette 19’uncu yılımızda, bizlere daima teveccüh gösteren, sevgisinden, desteğinden, doğasından güç aldığımız milletimize müteşekkiriz. Bu teveccüh, bu ağır emanet elbette bizlere daha ağır bir sorumluluk yüklüyor. Bu uzun yolda emeği geçen tüm teşkilatlarımıza, liderimizden mahalle başkanına, üyesine kadar teşekkür ediyoruz. Bu bilinçle, ilk günkü aşkla ve heyecanla daha nice yıllara diyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; derdim polemik yapmak değil ama Sayın Grup Başkan Vekilinin iddiasına ilişkin şunu söylemek isterim: Tarihte ilk vakıf, Hazreti Ömer'in, biliyorsunuz, Hayber’in fethinden sonra ganimet olarak kendisine düşen araziyi; satılmaması, miras bırakılmaması, hibe edilmemesi şartıyla; fakir, köle, kimsesiz, misafir ve Allah yolunda çalışanların istifade etmesi için vakfetmesiyle başlar. Vakıf kültürü sadaka, infak, hayırda yarışma gibi temel prensiplerle özdeşleşir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Biz, Osmanlı’dan gelen vakıf kültürünü çok özel değerlendiren bir kültürden geliyoruz. Vakıf çok hassas düşünülmesi gereken, davranılması gereken bir mesele. Vakıflarda yanlış yapan varsa mutlaka savcıların gereğini yapması gerekir ancak son dönemde her vakfa yapılan çalışmaların, hayırlı çalışmaların -tırnak içerisinde- “yandaş” ithamıyla sorgulanmasını da doğru bulmuyorum, vakıf mantığına uygun bulmuyorum.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – “Yandaş” eksik kalır.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – “Essükûtu hayrülminel dırdır.” demiş mâni size, siz yine durun.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Vakıflarda yolsuzluk olmaz, olmamalı.

BAŞKAN – Sayın Turan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Engin Bey, söyleyin de birkaç cümle söyleyebileyim ben arkadaşlarınıza.

İşte, bu anlayış sorun Sayın Başkan; dinlemeden saldıran, sadece söyleyen. O zaman siz saldırın, itham edin, hatta mahkûm edin, biz dinleyelim sadece. Ya, bu siyasi kültür iyi bir kültür değil. TÜGVA’ya, AK PARTİ’ye, bir sürü insana ismini vererek laf edeceksiniz vakıf mantığı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Turan, biliyorsunuz, Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerinin de beş dakikayla sınırlanması konusunda bir mutabakat oldu…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sataşmadan istedim Başkanım.

BAŞKAN - …ama sözlerinizi tamamlamanız için mikrofonu son kez açıyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Peki.

Şöyle: Tüm vakıf çalışmaları kıymetlidir, yanlış yaparsa savcı gereğini yapmalıdır ancak kendi gibi düşünmeyen anlayışı, vakfı sürekli itham eden, tahkir eden bir anlayış doğru olmaz.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Hangi savcı? Hangi savcı?

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, rica ediyorum, lütfen.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Türkiye’de bütün vakıflara üniversiteler, kurumlar yurt yeri verir, okul yeri açtırır; bu, kıymetli bir iştir. Bunu tırnak içerisinde diyorum, sizin ifadenizle, size yakın bir vakfa verince iyi olacak, uzak olunca olmayacak; bu doğru değil. Elimde bir sürü…

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Bize yakın vakıf yok ki. Bir vakıf yakın uzak olur mu ya?

Sayın Başkan, özür dilerim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ne kadar ayıp bir şey Sayın Başkan.

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz, bakın, bu şekilde Sayın Grup Başkan Vekilinin konuşmasına müdahale hakkınız yok.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Ama yani bu tarz tarz değil; size yakın, bize yakın…

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekiliniz orada oturuyor.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Bilinçaltı ortaya çıkıyor.

BAŞKAN - Cevap verilecekse Engin Bey buna cevap veremeyecek mi yani. sizin mi devreye girmeniz gerekiyor?

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Efendim, parlamenter olarak benim de hakkım var, girerim.

BAŞKAN – Rica ediyorum, lütfen, bırakın.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Siz bırakın.

BAŞKAN – Buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bu çok ayıp bir üslup Sayın Başkan, İç Tüzük’e değil edebe davet ediyorum. Bu nasıl üslup ya! Böyle bir şey olur mu Başkana falan?

Değerli arkadaşlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bu ithamı doğru bulmuyorum. Buna ilişkin somut belge, bilgi varsa tartışırız ancak dediğim gibi bir vakfın yandaşı-uzakdaşı olmaz. Vakıflar hayır işi yaparlar; üniversite yer vermişse o vakfın başkanının hayrına vermedi, oraya yurt yap diye verdi, oraya okul yap diye verdi, program yap diye verdi. Hepimiz bunlardan gurur duymalı, bunlara destek olmalıyız Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Daha sonra mı söz vereceksiniz? Siz nasıl takdir ederseniz.

BAŞKAN – Yok, size söz vereyim, Sayın Dervişoğlu’na en son söz vereceğim bugün.

Yerinizden buyurun.

26.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Turan’ı çok dikkatlice dinledim. Vakıflarla ilgili, amaçlarıyla ilgili… Ben görüyorum ve anlıyorum.

(Uğultular)

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Fikret Bey, ben bir konuşayım; cevap vereceğim, cevap da verdirmiyorsunuz.

BAŞKAN – Zaten fark etmiyor yani Sayın Turan’ı da konuşturmamışlardı Sayın Özkoç.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Sayın Özkoç, ortamı yatıştırıyoruz.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Yani teşekkür ederim de o size değil ya.

Şimdi, vakıflarla ilgili, vakıfların amacıyla ilgili sözlerinize katılıyorum ama bu konuda size güvenmiyoruz Sayın Turan. Başbakanınız Binali Yıldırım şehit aileleriyle ilgili para topladı, “Şehit edilen polislerle ilgili yardım toplayın, bunları bu ailelere dağıtacağız.” dedi, aradan dört yıl geçti, parayı dağıtmadınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Şimdi, bir vakıf kurdunuz, oraya, şehit aileleriyle hiç alakası olmayan kişileri yönetime atadınız ve şehit ailelerine hak ettikleri, söz verdiğiniz bu paraları vermiyorsunuz. Şimdi, biz, buna karşı çıkmayacağız da neye karşı çıkacağız? O yüzden vakıflara güvenmiyoruz. TÜGVA -çok net olarak söylüyorum- Başkanı diyor ki: “Evet, biz torpil yapıyoruz, bu listeler doğrudur.”

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Öyle demedi Başkan ya.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Aynen böyle dedi, ben de açıklarım, söylerim. Onun için biz bunlara güvenmiyoruz.

Sizden rica ediyorum, ilk önce, şehit aileleri için kurduğunuz vakfa söyleyin, oradakiler, bir kere, huzur hakkı falan almasınlar çünkü orada öyle bir hakları yok, almasınlar. İkincisi: Bu parayı bir an önce şehit ailelerine versinler.

Saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, zapta geçsin diye söylüyorum. Şehit aileleriyle ilgili kurulan vakıf, biliyorsunuz hayata geçti. Buna ilişkin Bütçe görüşmelerinde tartışmalar yapıldı. Şu an tüm şehit ailelerimizin bu konudaki ortak kanaatleriyle beraber bir idari işlem kuruldu. Hassasiyetinizi anlıyorum, paylaşıyorum ama o vakfın kurulduğunu söylemek istiyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ettim.

Evet, Sayın Dervişoğlu, bugün son Grup Başkan Vekili olarak söz sizde.

Buyurun.

27.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Adalet ve Kalkınma Partisinin on dokuz yıllık iktidarını kutlamakla beraber yaptıkları yanlış işlerle alakalı olarak eleştirdiklerine, İstanbul Sözleşmesi’nin kadın cinayetlerini önlediğine, iktidara geldiklerinde İstanbul Sözleşmesi’ni tekrar imzalayarak uygulamaya sokacaklarına, gençlerin yaşadığı işsizlik kaygısına, beyin göçüne ve tükenen umutların İYİ Parti iktidarında tekraren yeşereceğine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bu nazik ortamın nazara gelmemesi temennisiyle sözlerime başlıyorum. Genel Kurulu da saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Benim nezaketimden mi bahsediyorsunuz?

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Mükerrer tartışmalara girmenin gereği yok, zaten Adalet ve Kalkınma Partisinin on dokuz yıllık iktidarını biz muhalefet partisi olarak eleştiriyoruz. On dokuzu gördünüz, on dokuzu tamamladınız ama millet size böyle giderse yirmiyi, yirmi biri zor gösterecek; bu konudaki ayrıntıya dikkatinizi çekmek istiyorum. Yine de on dokuz yıllık iktidarınızı tebrik ediyorum, yaptığınız iyi işleri kutluyorum ve yaptığınız yanlış işlerle alakalı olarak da eleştirilerimiz noktasında tahammülünüzü istirham ediyorum.

Türkiye’de kadın olmanın zor olduğu günlerden geçiyoruz -bir erkek olarak söylüyorum bunu- ne yazık ki ülkemizde her gün başka bir kadın hayatını kaybediyor. Geride bıraktığımız hafta içinde Şebnem kızımızı cinayete kurban verdik; 23 yaşında, gençliğinin baharında, gencecik bir insan daha hayatını kaybetti. Kadın ayrılmak istediğinde saldırıya uğruyor, kadın “Hayır.” dediğinde cinayete kurban gidiyor çünkü bugün, Türkiye’de, kadın “Hayır.” dediğinde onun iradesini koruyacak bir hukuk maalesef ve maatteessüf yok, ona destek olacak bir kurum da yok; kadın tek başına bırakılıyor maalesef. Üstelik, gördüğü şiddetin, hatta cinayetin suçlusu bile kadın gösteriliyor. İşte bu yüzden, biz, İstanbul Sözleşmesi’nin üzerinde hassasiyetle duruyoruz ve bir kere daha tekrarlıyorum ki İstanbul Sözleşmesi yaşatır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Çünkü İstanbul Sözleşmesi, kadın cinayetlerini önleyici bir sözleşmedir; şiddet tehdidi altındaki kadınlara koruma kalkanı oluşturan, kadınları sakınan bir sözleşme olarak kendini hissettirmiştir; tam olarak uygulanırsa kadını şiddetten korumuş olacak olan da bir sözleşmedir. “Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırarak bazı olumsuzlukların önünü açtığının farkına varsın.” temennisini bir kere daha tekrarlıyorum ve iktidara geldiğimizde İstanbul Sözleşmesi’ni tekrar imzalayarak uygulamaya sokacağımızı buradan ilan ediyorum.

Sayın milletvekilleri, gençler henüz lisedeyken bile işsizlik kaygısı ve geçim derdi yaşıyor. Ülkede kendilerine gelecek göremeyerek umutsuzluğa kapılan gençler çareyi yurt dışına çıkmakta arıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Yurt dışı eğitim fuarlarında yabancı ülkelerdeki eğitim fırsatlarını araştırıyorlar. İstanbul’da gerçekleştirilen ve 20 ülkeden 50 üniversitenin tanıtıldığı Yurtdışı Eğitim Fuarı hiç olmadığı kadar bu yıl liselilerin ilgisini çekmiş ve yoğun talebiyle karşılaşmış. Artık öğrenciler henüz lise sıralarında yurt dışı hayali kurmaya başlıyor. Aslında kurdukları yurt dışı hayali değil, mezun olunca ülkelerinde iş bulamama ve geçim sıkıntısı çekme korkusu.

TÜİK’in açıkladığı genç işsizlik oranı bile yüzde 23,1 yani her 4 gençten 1’isi işsiz. Bu veriyle, Türkiye genç işsizlikte OECD ülkeleri içinde ilk sırada yer almaktadır. Gençlerimizin iş bulamaması ve gelecek kaygısı Türkiye'nin gerçek ve öncül sorunudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Vatandaşlarımız asgari ya da daha düşük ücretlerle geçim mücadelesi vermekte, işsizlik ve bilhassa genç işsizlik de çığ gibi büyümektedir. Bu durum, gençlerin ülkeden ayrılmasına yani beyin göçüne sebep olmaktadır. Ülkenin yarınları olan gençlerimizin gelecek umutları sönmüş durumdadır. Tüm bunlara karşı iktidarın ekonomi politikaları da iflas etmiş, artık çare üretemez duruma gelmiştir.

Buradan gençlerimize sesleniyorum: Asla umutsuzluğa kapılmayın; az kaldı, İYİ Parti iktidarında tükenen umutlar tekrar yeşerecektir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, 28/10/2021 tarihinde Mersin Milletvekili Behiç Çelik ve arkadaşları tarafından, nüfus ve diğer kamusal kayıtların kötüye kullanımını önlemek için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Kasım 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3/11/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 3/11/2021 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                      Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                            İzmir

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Mersin Milletvekili Behiç Çelik ve 21 milletvekili tarafından nüfus ve diğer kamusal kayıtların kötüye kullanımını önlemek için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 28/10/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 3/11/2021 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Mersin Milletvekili Behiç Çelik.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Son günlerde, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün kayıtlarının şaibeli bir şekilde suiniyetli şahıslar veya gruplar tarafından ele geçirildiği, kötüye kullanıldığı, amaç dışı işler için istismar edildiği haberleri geçmektedir. Bu 2 Genel Müdürlük dışında, Millî Emlak Genel Müdürlüğü, tüm kademelerdeki örgün eğitim kurumları ile akademik kurumların, özellikle üniversitelerin kayıtlarına da nüfuz edilerek birtakım belge, bilgi, not, transkript cetvelleri, diplomaları üzerinde tahrifatlar yapılabildiği anlaşılmaktadır. Ayrıca, tahrifat yapılmasa dahi diploma veya başka belgelerin noter onaylı örnekleri de üretilebilmektedir.

Sağlık sektöründe, Covid-19 kapsamında öğrencilere veya talep eden kişilere sahte HES kodu düzenlenebildiği yaygın olarak söylenmektedir. Türkiye’de AKP iktidarlarının denetim sistemini tahrip etmelerinden dolayı vergi ve maliye kayıtlarının gerçeği yansıtıp yansıtmadığı şüphe götürür bir durumdur. Zaten piyasalarda naylon faturanın, kalpazanlığın ve dolandırıcılığın had safhada olduğu piyasa aktörlerinden öğrenilmektedir. TÜİK verilerinin tartışıldığı bir süreci zaten yaşıyoruz. Devletin varlığı, bizatihi devletin tapusunun, nüfus kayıtlarının ve sair belgelerinin sağlamlığıyla ölçülür. Bugün, “TÜGVA” adlı vakfın, iddialara göre 80 milyon insanın bütün nüfus kayıtlarını “ERP” adlı bir yazılım yoluyla ele geçirmesi bir faciadır. Bunun yanında, tapu kayıtlarında birçok mülke irade dışı el konulması kamuoyunca bilinen tipik örneklerdendir. Bu bağlamda, başta bazı belediyeler olmak üzere bir kısım kamu tüzel kişileri mülkiyet hakkına müdahale etmektedir. AKP’nin bu yönde yıllardır yapmış olduğu icraat, ülkemizin önemli şehirlerinin aşırı gerilemesine ve yozlaşmasına yol açmıştır.

Evet, ülkemizde bugün itibarıyla, TÜGVA üzerinden konuya girersek, görülmüştür ki nüfus kayıtlarına güven kalmamıştır, tapu kayıtlarına güven kalmamıştır, Maliye teşkilatına ve belgelere güven kalmamıştır; eğitim kurumlarının belgelerinin sahih olup olmadığı tartışma konusudur. Böyle bir düzenin sürdürülebilirliği imkânsızdır. AKP iktidarının ülkeyi içine düşürdüğü bu vahim tablodan bir çıkış gerekmektedir. Öncelikle, insanlarımızı mutlu kılacak, her türlü sahtekârlığın önüne geçecek, devlet kayıtlarının güvenliğini ve güvenilirliğini teminat altına alacak bir siyasal iradeye ihtiyaç olduğu muhakkaktır. Aksi hâlde, devletin mevcudiyetine en büyük darbe, bu süreç devam ederse gelecektir. Bu sebeple, nüfus, tapu, maliye, eğitim ve diğer tüm kamu kayıtlarının kötüye kullanılmasının önlenmesi şarttır.

Değerli arkadaşlar, AKP, on dokuz yıllık iktidarında artık göstermiştir ki Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetmemiştir, devleti fethetmiştir. Bu fetih saçmalığına öyle inanmışlar ki Türk düşmanı, devlet düşmanı olan her kesimle rahatlıkla ittifak kurabiliyorlar; Ankara'ya karşı Brüksel’le iş birliği -Kıbrıs Annan Planı'nda olduğu gibi- Ankara’ya karşı FETÖ iş birliği, Ankara’ya karşı PKK’yla iş birliği hep bunun örnekleridir. Bu fetih saplantısı, önce, AKP camiasında bir zafer sarhoşluğuna sebep olurken zamanla tam bir kibir, ahlaksızlık, oportünizm, takiye ve yalan vadisinde kırk haramilere dönüşen bir mecraya savrulmuştur. Doğal olarak bu bir hastalıktır.

Değerli milletvekilleri, ne diyoruz? Tapu delindi, nüfus ve vatandaşlık kayıtları tehlikede. Arkadaşlar, bunlar devletin varlığıdır, devletin mevcudiyetidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – AKP iktidarı devletin varlığına bu yolla da kastetmiştir.

Evet, 21’inci yüzyılın ilk çeyreğinde devletler arasında total bir rekabetin olduğu açıktır. Yeni başarılarımız yükselen bir güç olmamıza zemin teşkil edecektir. Topyekûn mücadelede veri edinimi, bilgi ve kayıt güvenliği hayatidir. Gelinen aşamada ülkemiz ne yazık ki tapuda, nüfusta, maliyede, gümrükte, belediyelerde, bankacılıkta sınıfta kalmıştır.

Buradan iktidarı uyarıyorum: Yakın geçmişte olduğu gibi devlette paralel yapıya izin vermeyin, “Dur!” deyin.

Saygılarımla. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, İYİ Partinin grup önerisi üzerine Halkların Demokratik Partisi adına söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu, Genel Kurulun sevgili emekçilerini ve ekranların başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Öneriye geçmeden önce… Bugün Adıyaman’da 25’inci ve 26’ncı Dönem Milletvekili olarak bu sıralarda bizimle mesai yapan bir arkadaşımızın, sevgili Behçet Yıldırım’ın, hukuksuzca, ahlaksızca denilebilecek bir şekilde, sabahın köründe evine baskın yapılıyor, ev dağıtılıyor, 11 yaşındaki çocuk okula gitmek üzere dışarı çıktığında çocuğun üstü aranıyor. Bir vekile bunlar yapılabiliyorsa yurttaşa nelerin yapılabildiğini de halkımızın takdirine bırakmak istiyorum.

Değerli vekiller, önergeye gelince… Evet, son dönemde kamu kurumlarının, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün, Tapu ve Kadastronun, eğitim kurumlarının birçok belgesinin ortalığa saçıldığını açık açık hepimiz görüyoruz. Bakın, daha dün Antep yerel basınında, adında “Bilim ve Teknoloji” olan bir üniversitenin kayıtlarının internet ortamında yabancı yerlerde satıldığına dair haberler çıktı ortaya. Rektör Antep’te değil ama üniversite Antep’te maalesef. Yine birçok kurumda, özellikle tapu işlemlerinde yurttaşın bilgisi dışında, iradesi dışında birçok kaydın ve mülkiyet değişikliğinin yapıldığı bilgileri her gün basına yansıyor, sağlık sektöründe sahte PCR testlerinin, sahte HES kodlarının yapıldığı da yine -önergede de yer alıyor- 80 milyon yurttaşın nüfus bilgilerinin TÜGVA’nın elinde olduğu da. Şimdi, değerli arkadaşlar, bir taraftan Kişisel Verilerin Korunması Kanunu var ama bir taraftan da bunlar var. Eğer önlem alınmazsa gerçekten devletin hiçbir belgesine, hiçbir bilgisine yarın güven olmayacaktır. O açıdan, öncelikle devletin bilgisinin, belgesinin güvenilirliği tabii ki liyakatli yöneticilerden sorulmalıdır ama AKP döneminde liyakat yerlere alındığı için, es geçildiği için, hatta bir kriter olmaktan çıkarıldığı için, yakınlık esas alındığı için, maalesef bu tür bilgilerin, belgelerin dışarıya sızması son dönemde çok sıkça gündeme geliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Bakın, pandemi döneminde AKP İl Başkanlıklarına Covid geçiren yurttaşların telefon bilgilerinin verildiği basına sızdı. Şimdi, böylesi dönemlerde AKP’nin hem beceriksiz yöneticileri hem de siyaseten alet edilen bu bilgilerin ortalığa saçılması kabul edilebilir değildir diyorum. Gerekli önlemlerin alınması noktasında herkesin üzerine görev düştüğünü ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Sayın Deniz Yavuzyılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi, basında yer aldığı üzere vatandaşın tapu kayıtları, nüfus bilgileri ve kamusal kayıtlarının yani kendisine ait olan kozmik bilgilerin AK PARTİ’ye yakın dernek ve vakıflara aktarıldığı, bu bilgilerle de özellikle tapu bilgileriyle de imar rantının kapılarının açıldığını hepimiz acı bir şekilde görüyoruz.

Bugün 3 Kasım, AK PARTİ’nin iktidardaki 19’uncu yıl dönümü. Bakın, AK PARTİ nereden nereye geldi.

Ankara-İstanbul demiryolu hattı rehabilitasyonun 2’nci kesimi işinde 200 milyon dolarlık yolsuzluğu resmî belgesiyle tespit ettik. Teftiş Kurulu Başkanlığının 2015-2016 yıllarında hazırladığı rapora göre, 2006 yılında ihale edilen ve ihalesini IC İçtaş, Cengiz İnşaat ve 2 Çinli firmanın aldığı bu işin bedeli 610 milyon dolar. Teftiş Kurulu raporuna göre, işin yapım süresi yedi yüz otuz gün ancak işi zamanında tamamlayamıyor, ilave olarak bin dokuz yüz yirmi iki gün daha süre veriliyor. İhale bedeli şirkete ödeniyor ancak şirket ilave para talep ediyor ve Bakanlar Kurulu kararıyla yüzde 40 iş artışı veriliyor yani 244 milyon dolar. Peki, sonra ne oluyor? Projenin toplam bedeli 854 milyon dolara çıkıyor, hemen bir cinlik yapılıyor ve cinlikle 200 milyon 142 bin 539 dolarlık yaptırılması gereken imalat projeden çıkarılıyor. Çıkarılıyor da ne oluyor? Paralar şirketin kasasına aktarılmış oluyor ve projenin de toplam maliyeti 847 milyon dolar oluyor. Bunu yapan kim? Devlet Demiryolları. Bu yolsuzluğu tespit eden kim? Devlet Demiryollarının Teftiş Kurulu Başkanlığı.

Yine Teftiş Kurulundan bir örnek verelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) – Başkanım…

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) – DT-36 tünelinin ihale sürecindeki keşif bedeli 10 milyon 227 bin Amerikan doları. Peki, bu tünel için ne kadar para aktarılmış şirkete? O da burada, yine Teftiş Kurulu raporunda yazıyor: 88 milyon 944 bin yani yüzde 880 daha fazla para aktarılmış. DT-35 tünelinin ihale keşif maliyeti 2 milyon 195 bin dolar, aktarılan para 57 milyon 795 bin dolar, şirkete fazladan aktarılan tutar yüzde 2.850. İşte, nasıl iktidara geldiğinizin ve bu vatandaşı ne hâle soktuğunuzun belgesidir bu yolsuzluklar, 200 milyon dolarlık yolsuzluk. Yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Sayın İshak Gazel.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İSHAK GAZEL (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İYİ Parti grup önerisinde iddia edildiği gibi, devletimize ait hiçbir kurumun hiçbir kayıtlarında böyle bir güvenlik açığı söz konusu değildir. Siber saldırılara karşı yüksek önlemli bir güvenlik söz konusudur ve dışarıdan sisteme herhangi birinin müdahale etme imkânı yoktur. Kurumlar KVKK kararları doğrultusunda bilgi paylaşımı yapmaktadır kendi aralarında ve vatandaş da e-devlet üzerinden sadece kendi bilgilerine ulaşabilmektedir, başka bir vatandaşın bilgisine ulaşılamamaktadır. Veriler kamu kurumlarıyla bir protokol çerçevesinde paylaşılmaktadır, burada da yani bu protokole dahi bir aykırılık söz konusuysa bu da log kayıtlarıyla tespit edilmektedir, bunu yapan kişiler hakkında da hem idari hem cezai soruşturma yapılmaktadır ve herhangi bir kişi hakkında gerek tapuda gerek nüfusta gerek noterde bir işlem başlatıldığı anda zaten ona mesajla bir bildirim gitmektedir.

TÜGVA da Türkiye'de yaşayan bütün gerçek ve tüzel kişiler gibi bütün bu kurallara tabidir. Üyelik sistemiyle, kendisine üye olan kişilerin gönüllülük esasına göre bilgilerini KVKK kuralları doğrultusunda, kararları doğrultusunda almakta ve bunu da sadece vakfın faaliyetlerini duyurma adına tutmaktadır.

Peki, bu haberler nereden çıkıyor değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri? O konuya ben biraz girmek istiyorum. FETÖ kaynaklı bir etki ajanı bir iddiada bulundu, dedi ki: “TÜGVA, 80 milyon kişinin bilgilerine ulaştı. TÜGVA, ERP yazılımıyla bunu aldı.” Daha sonra bu iddianın gerçek olmadığı, bu iddianın bir iftira olduğu, bu iddianın bir yalan olduğu ortaya çıktı; bunu TÜGVA da açıkladı, devletin diğer kurumları da açıkladı ve bu bilgilerin FETÖ’ye ait AVG isimli bir yazılımla piyasaya servis edildiği ve TÜGVA’nın bununla da bir alakası olmadığı gayet ortaya çıktı, açıklandı. Bununla alakalı bizim açıklamalarımız, aynı zamanda TÜGVA’nın Genel Başkanının da açıklamaları söz konusudur. Şimdi, ideolojik olarak karşısında oluruz, yanında oluruz yani bugün TÜGVA konusunda bir tavır sergilenmesi gerekiyorsa eğer, bu tavrın o algı operasyonu yapan etki ajanlarının çıkarmış olduğu yangına odun taşımak değil, TÜGVA’nın yapmış olduğu faaliyetlere destek olmak şeklinde gerçekleşmesi gerektiği kanaatindeyim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Niye? Çünkü TÜGVA’nın şu anda üzerine yapılan algı operasyonlarının 2 tane ana sebebi var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Paralel devlet oluşuyor.

Yeni paralel yapı olmuş ya! Ne anlatıyorsun sen ya!

İSHAK GAZEL (Devamla) – Birincisi, Türkiye fikrini ve hayalini kendisine hedef olarak ortaya çıkartan ve bu hedef doğrultusunda çalışan bir gayrete sahip. İkincisi ise bu hedef doğrultusunda uygulamış olduğu eğitim ve öğretim programlarının gücü ve bundan dolayı da TÜGVA şu anda hedef hâline getirilmektedir. Keşke bu öneri gelmeseydi de ben İYİ Partiden şöyle bir öneri beklerdim: Yine Adalar ilçesinde TÜGVA’nın hukuken sahip olduğu kullanım hakkının CHP’li Adalar ve...

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Hiç mi utanmanız yok?

İSHAK GAZEL (Devamla) – ...Büyükşehir Belediyesi tarafından işgal edilmesi üzerine, İYİ Partinin Adalar İlçe Başkanının CHP’li Büyükşehir ve ilçe Belediye Başkanı hakkında yapmış olduğu suç duyurusunda ortaya koyduğu iddiaları keşke getirseydiniz buraya, onları keşke konuşsaydık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜMİT BEYAZ (İstanbul) – Sana mı soracağız?

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – TÜGVA yanlış yapamaz mı?

İSHAK GAZEL (Devamla) – Ben, sözlerimi İsmail Kılıçarslan’ın, çok kısa, hemen...

BAŞKAN – Kısası kalmadı, teşekkür ederim.

Sayın Gazel, uzatmanızı verdim.

İSHAK GAZEL (Devamla) – Hemen bağlayacağım.

BAŞKAN – Sayın Gazel, bir dakikalık uzatma sürenizi verdim.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Devletin polisini paralel yapı idare ediyor Adalar’da, nasıl olmuş bu?

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – TÜGVA nereden türedi? Devletin paralarını yediniz, bir de utanmadan anlatıyorsun! Belediyenin paralarını yediniz, çöktünüz devlete, devletin imkânlarına; zehir zıkkım olsun! Bir de savunuyor ya! Şuna bak!

İSHAK GAZEL (Devamla) – Sözlerimi İsmail Kılıçarslan’ın şu sözleriyle bitirmek istiyorum: “Değil TÜGVA gibi göz bebeği bir organizasyonu, 7 üyeli bir cami derneğinin 7’nci üyesinin abdest alırken sağ ayağına giydiği takunyanın tabanını sizin operasyonunuza kurban verirsek yuf olsun bize.”

BAŞKAN – Sayın Gazel, rica ediyorum, lütfen…

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Sen Adalar’da kiralanan yeri gördün mü? Konuşuyorsun orada ya! 2 bin liraya yer kiralamış, onu da alıp kiraya vermiş. İnsan biraz utanır ya!

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Hiç utanma yok!

İSHAK GAZEL (Devamla) - Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Devlete çöktünüz, devlete, zehir zıkkım olsun, yetim hakkı yediniz! Belediyelere çöktünüz, yetim hakkı yediniz!

BAŞKAN – Arkadaşlar, böyle bir müzakere usulü yok.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Bize konuşuyor efendim, nasıl konuşmayacağız?

BAŞKAN – Sataştı mı size? Sataşmadı.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Bize sataştı.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan, TÜGVA ticarethane midir, 2 bin liraya yer kiralıyor, alt kiraya veriyor?

BAŞKAN – Arkadaşlar, bakın, Grup Başkan Vekiliniz ayakta, siz çıkıp bağırıyorsunuz. Yani Sayın Özkoç, sizin işiniz zor.

Buyurun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, eğer izin verirseniz hatibin sözlerinin gerçekle bağdaşmadığını 60’a göre bir dakika içerisinde açıklayacağım.

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

28.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Kütahya Milletvekili İshak Gazel’in İYİ Parti grup önerisi üzerindeki konuşması sırasında kullandığı bazı ifadelere ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, birincisi, Enes Eminoğlu’nun belgelerle ilgili burada canlı açıklamaları var, hatip açıp bakabilir. Açın, belgelerin doğru olduğunu, belgelerin açık olduğunu çok açık ve net bir biçimde söylüyor. Kendisi söylüyor, biz söylemiyoruz, TÜGVA Başkanı söylüyor. Burayı açın, girin tam 4 tane canlı videosu var. Tamam mı arkadaşım?

İkincisi, Sayın Başkanım, TÜGVA’nın sahil kenarında, iskelenin üstünde 2.500 TL’ye kiraladığı ve çöktüğü yere mahkeme kararıyla oradan çıkarılma emri verilmiştir, mahkeme emri elimizde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

Son kez açıyorum.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Mahkemeye rağmen orayı işgal eden TÜGVA’lılara millet adına CHP gerektiği gibi tepki vermeye devam edecektir. Milletin hakkını size yedirmeyeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, teşekkür ediyorum.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ Parti Grubunun, 28/10/2021 tarihinde Mersin Milletvekili Behiç Çelik ve arkadaşları tarafından, nüfus ve diğer kamusal kayıtların kötüye kullanımını önlemek için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Kasım 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

İSHAK GAZEL (Kütahya) – Sayın Başkanım, 60’a göre ben de söz talep ediyorum bu söz üzerine, lütfen…

BAŞKAN – Bakın, sizin söz talep etmenizi gerektiren bir şey yok, bir sataşma yok, hiçbir şey yok.

İSHAK GAZEL (Kütahya) – Sayın Başkanım, konuşmam üzerine bir yorum yapıldı.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sadece gerçekleri söyledim efendim, herhangi bir sataşma yok.

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekiliniz orada oturuyor. Müzakerelerin de bir üslubu var. Siz Divan üyesisiniz, bu işlerin nasıl yürüdüğünü herkesten iyi biliyorsunuz, benden de iyi biliyorsunuz.

İSHAK GAZEL (Kütahya) – Sayın Başkanım, şöyle; konuşma içerisinde dedi ki: “Enes Eminoğlu bunları kabul etti.”

BAŞKAN – “Bunları canlı olarak paylaştı.” dedi, siz de dediniz ki: “Ben kendisiyle konuştum.”

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bir sataşma söz konusu değil efendim.

İSHAK GAZEL (Kütahya) – Sayın Başkanım, konuşmaya girmeden önce Enes Eminoğlu’yla bir telefon görüşmesi gerçekleştirdim. Bu konu hakkındaki detayları da konuşmama hazırlık yapmak adına almıştım ve aynı şeyleri de CHP’nin daha önce basına düşen bu iddialarını da kendisine sordum, dedi ki: “Böyle bir şey söz konusu değil.” Bunu…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Yalan bilgi almışsın.

İSHAK GAZEL (Kütahya) – Hayır, ben kendisiyle bizzat görüştüm ve bunu ifade etti.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Yalan bilgi almışsın.

BAŞKAN – Arkadaşlar, ne yapayım, bir araya getirip ben de mi bilgi alayım sizinle beraber? Tamam, kayıtlara geçmiştir.

İSHAK GAZEL (Kütahya) – Peki, İYİ Parti Adalar İlçe Başkanının suç duyurusu üzerine ne diyorsunuz Sayın Başkanım?

BAŞKAN – Evet, rica ediyorum, müsaade edin.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Grup Başkanınız burada… Mahkeme kararı var; gerçeklerle, belgelerle konuşalım.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, rica ediyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, 3/11/2021 tarihinde Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Türkiye’de milyonlarca insanın yoksulluk ve açlığa bağlı olarak verdiği yaşam mücadelesinin araştırılması amacıyla verilmiş olan genel görüşme önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Kasım 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3/11/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 3/11/2021 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                 Meral Danış Beştaş

                                                                                             Siirt

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

3 Kasım 2021 tarihinde Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından (15134 grup numaralı) Türkiye'de milyonlarca insanın yoksulluk ve açlığa bağlı olarak verdiği yaşam mücadelesinin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan genel görüşme önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3/11/2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ekranları başında bizi izleyen değerli halklarımız, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Evet, açlık, yoksulluk, geçinememek bu ülkenin temel gündemlerinden birini oluşturmaya devam ediyor ve ne yazık ki her geçen gün aslında tablo gittikçe iç karartan bir hâl almaya da devam ediyor. Normal koşullarda, burada, aslında konuşmamız gereken şeylerin çok uzağında şeyler konuşuyoruz. AKP milletvekilleri buraya çıkıyor ve gerçekten pembe tablolar çiziyorlar, ülkeye dair öyle şeyler anlatıyorlar ki hepimiz dönüp “Bu hangi ülke?” diye milletvekili sıralarından birbirimize soruyoruz çünkü bizim yaşadığımız ülke öyle bir ülke değil.

Ben, bizim yaşadığımız, milyonlarca insanın, Türkiye halklarının yaşadığı ülkeyi kısaca size tariflemek istiyorum değerli arkadaşlar. Örneğin, yaşadığımız ülkedeki açlık sınırının 3.093 TL olduğundan iktidar milletvekillerinin haberi var mı? Ya da yoksulluk sınırının 10 bin TL’nin üzerine çıktığından ve buna karşılık Türkiye’de bir ortalama ücrete dönen, neredeyse nüfusun 10 milyondan fazlasının geçim kaynağı, ücreti hâline gelen asgari ücretin de 2.825 TL olduğundan bilgileri var mı acaba? Ben iktidar milletvekillerine bir hafta sonu, geçmişte padişahların yaptığı gibi -çünkü Osmanlı özentisi yüksek grupta- tebdilikıyafet pazar çarşı gezmelerini salık veriyorum.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Gerçek hâliyle gidemezler zaten.

MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Osmanlı özentisi olmakta ne sorun var?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Gerçekten, bir pazara çıkın, bir çarşıya çıkın; acaba 1 kilo domates kaç para, 1 kilo fasulye kaç para, 1 kilo elma kaç para ve 2.825 TL alan bir işçi ailesine ayda bunlardan -kaç kilo demiyorum- kaç tane alabiliyor. Örneğin, 2 çocuklu bir ailedeki bir anne çocuğuna meyve yedirmek istediği zaman 2.825 liralık ücretiyle bu meyveyi nasıl yedirecek? Elektrik faturası, doğal gaz faturası, internet faturası, taksitler ve bütün bunları üst üste koyduğumuz zaman, aslında geçinemeyeceğini bizler de siz de çok iyi biliyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bir ay sonra yine Asgari Ücret Tespit Komisyonu yan yana gelecek ve bu ülkede ortalama ücret hâline gelen asgari ücreti konuşacak. İşverenler, Hükûmet ve işçi kanadı yan yana gelecek ve tabii ki işverenler ile Hükûmet iş birliği yapacak, işçi tarafı azınlıkta kalacak ve asgari ücreti yine sizler belirleyeceksiniz. Üstelik hangi koşullarda? Yoksulluğun 4 bin ve açlık sınırının 4 bin liraya geldiği Türkiye koşullarında yeni asgari ücreti belirleyeceksiniz. Peki, bu ücreti belirlerken ülkemizde, sizin kendi Bakanlığınızın raporuna göre 6 milyon 630 bin hanenin 2020 yılında yardım aldığı bilgisini masanın üzerine koyacak mısınız? Ve sadece bu yardım alanların bir yıl içerisinde 2 katına çıktığını, bir yıl önce 3 milyon 282 bin 975 kişi olduğunu ama bir yıl sonra 6 milyona çıktığı bilgisini masaya koyacak mısınız?

Bunlardan çok daha önemli olan bir şey, ülkemizdeki asgari ücretle çalışanların oranının nüfusa oranının yüzde 57 ama AB üyelerindeki bu oranın ortalama yüzde 9 olduğu bilgisini göz önünde bulunduracak mısınız? Yunanistan'da yüzde 4, Danimarka'da, Hollanda'da, İsveç'te yüzde 3 çalışıyor yani asgari ücretlilerin oranı yüzde 3, ülkemizde yüzde 57 değerli arkadaşlar. Yani bu toplumun çalışanlarının yüzde 57’si 2.825 TL ücret alıyor. Üstelik, bu, artık vasıfsız işlere verilen bir ücret değil; artık mühendisler, artık üniversite mezunları, dört yıllık fakülte mezunları da ne yazık ki bu ücretlerle işe başlıyorlar.

Diğer bir mesele, yıllık gıda enflasyonu değerli arkadaşlar. Bakın, yüzde 27,4’e çıkmış. Birçok OECD ülkesinde gıda enflasyonu negatif ilerliyor, bunu biliyor musunuz? Lokantalardaki fiyatlar nasıl? Yüzde 25… Siz hiç lokantaya gidiyor musunuz? Mesela, Meclis lokantası dışındaki lokantalarda yemek yiyor musunuz? Düşünüyor musunuz, sizin mahallenizde oturan herhangi biri, herhangi bir işçi Ahmet, işçi Nimet gelip bu lokantadan yemek yiyebilir mi? Hiç böyle düşündünüz mü? O lokantalara bir işçinin gözüyle hiç baktınız mı, bir dar gelirlinin gözüyle baktınız mı, bir emeklinin gözüyle baktınız mı? Siz, bu ülkede kaç milyon insanın lokantaların önünden geçerken yutkunduğunu biliyor musunuz? Siz kaç milyon insanın çocuğuna et yediremediği için, meyve yediremediği için, manavların önünden geçemediğini biliyor musunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Biliyoruz, biliyoruz.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Hayır, bilmiyorsunuz. Niye bilmiyorsunuz? Eğer bilseydiniz Sayın Vekil, eğer bilseydiniz, bunu değiştirmek için bir şey yapardınız, eğer bilseydiniz bu ülkedeki bu zamları, bu fahiş fiyatları aşağı çekmek için bir şey yapardınız.

Bakın, Türkiye’de gıda enflasyonu neden bu kadar yüksek? Çünkü dolarizasyon var çünkü kur almış başını gidiyor çünkü siz gübreyi ithal ediyorsunuz ve bu çiftçi bu gübreyi o parayla, o yüksek fiyattan alıyor, tarlasına atıyor, maliyetler tavan yapıyor. Üretim olur mu? Bakın, biz artık buğdayı bile ithal ediyoruz, buğdayı. Bu ülke hani kendi başına yeten 7 ülkeden biriydi, hani tarımda biz dünya 1’incisiydik? Nerede kaldı? Çiftçi üretmiyor. Niye üretsin ki? Ben olsam ben de üretmem. Sizin ithal getirdiğiniz çok daha ucuz, niye boşuna emek harcasın ki?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) - Siz bu ülkeyi on dokuz yılda yoksulluğa, işsizliğe mahkûm ettiniz ve insanların artık gece yatağa aç girmesinin nedeni sizsiniz. Biz bu düzeni değiştireceğiz.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

İYİ Parti Grubu adına Sayın Arslan Kabukcuoğlu, Eskişehir Milletvekili.

Buyurun Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP Grubunun vermiş olduğu açlık ve yoksulluk Meclis araştırması önergesi üzerine İYİ Parti Grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Ülkemizdeki ekonomik sorunlar kişi başı gelirin yüzde 40, yüzde 50 azalmasından öte çok daha ciddi boyutlardadır. Eğer Türk milletinin feraseti, sağduyusu, vatanperverliği olmasa, Allah korusun, yoksulluk, işsizlik yağmalar yaptıracak seviyeye gelmiştir. Hükûmet insanları sabırla sınamaktan vazgeçmelidir. “Ocak ayında asgari ücret belirlenecek, o vakitler vergi alınmayacak, fiyatlar artırılacak, asgari ücret artırılacaktır.” diye söz vermek bir yana, bugün derhâl asgari ücret artırılmalı ve insanlar bu yoksulluktan, bu çaresizlikten kurtarılmalıdırlar. Yoksulluk sınırının 10 bin lira olduğu bir zamanda asgari ücretin 2.825 lira olması hiç kabul edilir bir şey değildir. Günümüzde 10 bin lira dahi 4 kişilik bir ailenin geçimini sağlamaktan son derece uzaktır. Hükûmetin, garantili yollara, tüp geçitlere, köprülere, şehir hastanelerine taksit bulmakta yarattığı finansal ustalığı vatandaşlarının geçimi için de yaratması gereklidir. Gerekirse garantili ödemelerin bir kısmını geciktirip vatandaşın yoksulluğuyla mücadele etmelidir. Batı ülkelerinde rafların boş olduğu, insanların gıda bulamadığı lafları gerçek değildir ve Türk milletinin karnını doyurmamaktadır.

İnsanların sosyal ihtiyaçları da biyolojik ihtiyaçları kadar önemlidir. Ancak biyolojik ihtiyaçlarını gerçekleştiremeyen, yerine getiremeyen insanların sosyal ihtiyaçlarını da yapamayacağını biliyoruz. Bu, Türkiye’nin geleceği için büyük bir kusurdur, eksikliktir, tehlikedir. Türkiye aynı Türkiye, sınırlar aynı sınır, kaynaklar aynı kaynak, insanlar aynı insan; farklı olan tek şey 8 milyon kadar göçmenin olmasıdır. Bu kadar sefaletin nedeni tek başına göçmen olamaz. Adalet, eğitim, hoşgörü, yarınlara güven ortadan kalktı, insanlar hayatta kalmaya uğraşıyorlar. Gidin bakın şehirlere, pazar yerlerine, oradaki artıklarla, kalanlarla insanlar geçimlerini sağlamaya, gıdalarını temin etmeye uğraşıyorlar. Hükûmetin uyguladığı yanlış politikalar sonucunda gıda enflasyonu yüzde 27, genel enflasyon da yüzde 40 olmuştur. Bir kısım sebze ve meyve fiyatları, market fiyatları tarla fiyatının 4,5 misline ulaşmıştır. Burada pahalılık nedeni olarak aracı kuruluşları göstermek Türk milletinin yoksulluğuna çare değildir. Şayet aracı kuruluşlar bunu bu hâle getirdilerse, bu kadar fahiş kazançta bulunuyorlarsa Hükûmet şimdiye kadar neredeydi, bununla ilgili sorumluluğunu niye yerine getirmedi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) – Ülkemizde asgari ücret, tüm ücretlerin yüzde 43’ü civarında olup bu, Batı ülkelerinde binde 4 ile yüzde 19 arasında değişmektedir. Bizde asgari ücret maalesef ortalama ücret olmuştur. Oysa, asgari ücret, tarifi gereği, işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım gibi asgari giderlerini sağlayacak ve bunu belirlerken de din, dil, mezhep, ırk gibi hiçbir ayrıma gidilmeden hesap edilmesi gereken bir değerdir, fiyattır. Bir ülkenin insanlarını asgari ücrete mahkûm etmesi, o da bir yana, asgari ücretin işe yaramaz hâle gelmesi Hükûmetin çok büyük bir kusurudur. Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Türk milletinin yoksulluk ve açlığını araştırması elzemdir.

Saygılarımı sunarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Ali Şeker İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Şeker. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ ŞEKER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, günlerdir Mecliste bütçe görüşülüyor ve bu görüşmelerde milletvekillerine belli bir sayının üzerinde söz verilmemeye kalkılıyor ve sadece 4 ajans var, diğer gazeteciler dışarıdan izliyorlar yani halkın bütçesi nereye harcanıyor, nereye harcanacak onu dahi halktan saklıyorsunuz, gizliyorsunuz.

AKP ne diyor: “Daha az doğal gaz yakın, daha az elektrik kullanın, daha az yiyin.” Bayat ekmeği nasıl değerlendirirsiniz, bunların tavsiyesinde bulunuyorlar, AKP’lilerin yoksullara çözüm önerileri bunlardan ibaret.

Bir anne çocukları üşüdüğü için, ıslak odunlar yanmadığı için bir saç kurutma makinesini çocukların eline verip onunla ısınmalarını istedikten sonra intihar etti. Yani cebinde parası olmadığı için, çocuklarına mama alamadığı için intihar edenler var bu ülkede ve sayıları, maalesef, siz göstermeseniz de gittikçe artıyor.

Siz “Yoksullukla mücadele etmek için geliyoruz.” dediniz, “derin yoksulluk” diye bir mefhum var artık. Sizin Genel Başkanınızın mitinglerinin sonrasında bir topluluk var, o alanı terk etmiyorlar “Artan kumanyalardan acaba açlığımızı giderecek bir besin bulabilir miyiz?” diye onunla uğraşıyorlar, o alanda kalmaya devam ediyorlar. Siz, bu memleketin yoksuluna bu memleketin bir çöpünü bile çok gördünüz; kâğıt toplayıcıları çocuklarına ekmek, çocuk bezi almak için günler boyunca topladıkları o malzemeleri satmasın, bir avuç yandaş buradan da rant devşirsin istediniz. Sizin bu rant üzerine politikalarınız artık milletin çöpüne çökmeye kadar geldi maalesef. O insanların oralardaki, o derin yoksulluk içerisindeki mücadelesini milletvekili adayı arkadaşımız Hacer Foggo çok yakından takip ediyor ve o yoksulluğu sizin de görmenizi dilerim, onu da görün ki bu kadar umursamaz olmayın. Siz, sarayda tropikal meyvelerle besinler hazırlarken kuru ekmeğin nasıl değerlendirileceğini anlatıyorsunuz.

Gittikçe yoksulluğun arttığı ülkede Gini endeksi en son 0,410’a çıktı yani en yüksek gelir grubundaki yurttaşlar ile en düşük gelir grubundaki yurttaşlar arasındaki fark giderek artıyor. En yüksek yüzde 20’lik gelir grubunun aldığı pay sizin iktidarınız döneminde, en son 2020’de daha da arttı, yüzde 47,5’a çıktı yani yüzde 20 toplumun kazandıklarının yarısını alırken yüzde 80 diğer yarısını bölüşmek zorunda kalıyor. 8 katına çıktı, en yoksul yüzde 20 ile en zengin yüzde 20 arasındaki fark 8 katına kadar çıktı maalesef.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız sözlerinizi.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Asgari ücretle geçinenlerin sayısı açıklanıyordu, son yıllarda bunu da açıklamıyorsunuz. Asgari ücret 2.826 lira ama açlık sınırı 3.093 lira. Türkiye’de 20 milyon nüfus yardıma muhtaç, 30 milyon asgari ücretle geçinen yurttaş da açlık sınırının altında bir yaşam sürüyor ve sene başında 383 dolar olan asgari ücret şu anda 292 dolara düşmüş durumda. Daha önceden hep Çin örnek verilirdi; “İnsanlar 200-300 dolara çalıştırılıyor.” denir, orası çok fakir, zulmedilen bir ülke olarak gösterilirdi. Şu anda ülke Çin’den beter bir noktaya geldi. “Mini mini zam yapılıyor.” deniyor, doğal gaza yapılan yüzde 48 zam yoksul hanelerde daha çok elektrik faturası olarak karşımıza çıkacak. O elektriği dağıtan Cengiz İnşaat daha fazla kazansın, 5’li müteahhit ödemelerini dolar bazında alabilsin diye.

Saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Orhan Yegin.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YEGİN (Ankara) – Sayın Başkan, çok kıymetli milletvekilleri; aziz milletimizi ve onu temsil eden Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Kıymetli milletvekilleri, belki bugün bu vesileyle bir tarihi anmamız lazım, 3 Kasım günündeyiz; 3 Kasımın yaşandığı gün, gazetelere, manşetlere “Anadolu İhtilali” olarak tanımlanan bir gün olarak, milletin iktidarının günü olarak tescil edilmişti, konuşulmuştu. Bugün o günün 19’uncu yılının bittiği ve yarınla beraber 20’nci yılına girdiğimiz bir gündeyiz; Cenab-ı Allah’a sonsuz şükürler olsun. Az önce farklı gruplardan milletvekilleri çıktılar, haklı haksız, kısmen doğru kısmen çok abartılı fotoğrafları önümüze koydular.

Kıymetli milletvekilleri, tarih ileriye doğru yaşanır fakat biraz da geriye doğru bakarak anlaşılır. Biz 3 Kasım 2002’de iktidara geldiğimizde -özetle söyleyeyim- Türkiye'de hangi meseleye bakarsak bakalım, toplumsal barıştan ekonomiye, ulaşımdan haberleşmeye, güvenlikten sosyal politikalara, her alanda böyle öz güveni yerlerde sürünen bir ülke vardı. Cenab-ı Allah’a sonsuz şükürler olsun, milletimizin verdiği yetkiyi aldık, işimize sahip çıktık, mücadelemizi sürdürdük ve o yerlerde sürünen bütün şartları aldık şuraya getirdik, Allah bize bunu nasip etti ve bunu bu noktalara getirirken -tek tek saymayacağım, tek tek anlatamayacağım çünkü zaman oldukça sınırlı- biz bunu buraya getirirken kimlere rağmen getirdik? Kapatma davalarına, e-muhtıralara, 367 garabetlerine…

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Şimdi de siz kapatıyorsunuz.

ORHAN YEGİN (Devamla) - …Gezi kalkışmalarına, 17-25’lere, çukur terörlerine ve 15 Temmuzlara rağmen, bize sürekli dışarıdan sallanan parmaklara rağmen mücadelemizi verdik ve bunu buraya getirdik, Cenab-ı Hakk'a sonsuz şükürler olsun. Kiminle yaptık bunu, kiminle başardık bu başarıyı? A’sından, Z’sine milletin tüm kuşakları ve tüm unsurlarıyla, bölge, dil, din, mezhep, yöre, ten farkı gözetmeksizin; el ele, omuz omuza verdiğimiz bütün milletimizle, aziz milletimizle beraber yaptık. Şimdi, pandeminin etkisiyle, gelinen noktada taşıdığımız şu seviye buradayken, şimdi, evet, şu noktaya düştük, doğru mu? Zamlarla…

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Biraz daha aşağıda.

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Yerlerde, yerlerde.

ORHAN YEGİN (Devamla) – Eyvallah, siz alın biraz daha düşürün, önemi yok. Bakın, ben bir şey anlatmaya çalışıyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Ama hiçbir şey söylemiyorsunuz.

ORHAN YEGİN (Devamla) - Burada lafları dövüştürmek değil derdim, bir hakikat var.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Pandemide en çok büyüyen ülkeydiniz ya!

ORHAN YEGİN (Devamla) - On dokuz yılda taşıdığımız şu nokta, son iki üç yılda pandeminin etkisiyle, dünyada arza ilişkin sorunlarla veya farklı sorunlarla refahımız şuraya inmiş olabilir, doğrudur ama bu sadece Türkiye’nin meselesi değildir. Bugün dünyada, dünyanın birçok ülkesinde bir önceki yıla göre enerji fiyatları 4 kat artmıştır.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Biz gaz buldukça fiyat artıyor.

ORHAN YEGİN (Devamla) – EUROSTAT Avrupa İstatistik Ofisine göre Avrupa’da enerji fiyatları önceki yılın aynı ayına göre yüzde 200-300 artmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ORHAN YEGİN (Devamla) – Geçen yıl bu aylarda 50 dolar olan ithal kömürün tonu bugün 270 dolarları aşmıştır. Bu sadece Türkiye’nin değil, bütün dünyanın yaşadığı, bizim de yaşadığımız bir şeydir ama AK PARTİ hikâyesinin aldığı yerden getirdiği burasıdır.

Türkiye de AK PARTİ de her birimiz de bunu buradan alıp çok daha yukarıya taşıyabilecek bir birlikteliği, bir memleket sevdasını, bir dayanışmayı ortaya koyabiliriz. Bu milleti umutsuzluğa değil, potansiyelinin farkında olarak, yapabileceklerimizin farkında olarak, birbirimize omuz vererek; paçalarımızdan tutup aşağı çekmeye çalışarak değil memleketi büyütmeye çalışarak bu ülkeyi, standartları çok daha yukarılara taşıyıp milletimize, insanımıza çok daha büyük bir refahı ve standardı sunabiliriz ve sunacağız da.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – 40’ıncı senede mi?

ORHAN YEGİN (Devamla) – Allah’ın izniyle, bu başarıyı hep beraber ortaya koyacağız da, göreceksiniz diyorum.

Hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Yirmi sene oldu, Allah’tan korkun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – 60’a göre kısa bir söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

29.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Ankara Milletvekili Orhan Yegin’in HDP grup önerisi üzerindeki konuşması sırasında kullandığı bazı ifadelere ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, doğrusu, önergemize dair bir şey duymadık.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sana ne!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yüksek bir öz güvenle, yoksulluk ve açlık yokmuş gibi bir konuşma dinledik yani bunu öncelikle ifade edeyim.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğünün 2020 yılı Faaliyet Raporu’na göre, 2019’da 3 milyon 282 bin 975 hane, 2020’de 6 milyon 630 bin 682 hane sosyal yardım alıyor. Yüzde 57 asgari ücretli çalışan oranıyla köleliği bu ülkede norm hâline getirdiniz ve hakikaten sermayeye yaptığınız yandaşlık ve bu, cebe çalışıldığının en net göstergesidir.

“Açlık sınırı asgari ücretin üstünde.” diyorsunuz, bu nasıl bir dildir? Yani gerçekten böyle bir öz güveni görmek çok üzdü beni. Bari gerçekleri kabul edin…

BAŞKAN – Ama Sayın Beştaş, sataşıyorsunuz, yapmayın yani. Yerinizden bir dakika söz istiyorsunuz ve sataşıyorsunuz, görüşmeleri uzatıyorsunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, ben verileri söylüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Gerçekler.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu ülke…

BAŞKAN – Yani ben mecburen sataşmadan söz vereceğim isterse.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Verebilirsiniz Başkan, takdir sizindir tabii ki.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Biz duymadık sataşmayı.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu ülkede milyonlarca insan, 20 milyon insan yoksullukla, sosyal yardımlarla yaşıyor ve hayatını kazanamıyor, yardımlara muhtaç hâle geldi. Bu iktidarın yaptığı en olumsuz göstergelerden biri: “Yoksullaştır ve yardım et, halkı kendine bağımlı hâle getir.”

Yani yıl dönümünü kutlayabilirsiniz ama vatandaşın açlığıyla, yoksulluğuyla ilgili bir önergede hakikaten endeksleri dinlemek isterdik, hiç endekslerden söz etmedi.

Teşekkür ediyorum.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sana ne! Sana ne!

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, kayıtlara geçsin diye…

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Kayıtlara geçmesi için…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Kayıtlara geçsin diye…

BAŞKAN – Efendim?

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Kayıtlara geçmesi için, 60’a göre.

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Herhâlde sehven…

BAŞKAN – Gerçi oylamayı başlatmıştım ama sonra kayıtlara geçireyim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Siz bilirsiniz.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 3/11/2021 tarihinde Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Türkiye’de milyonlarca insanın yoksulluk ve açlığa bağlı olarak verdiği yaşam mücadelesinin araştırılması amacıyla verilmiş olan genel görüşme önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Kasım 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Buyurun Sayın Özkoç.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Ankara Milletvekili Orhan Yegin’in HDP grup önerisi üzerindeki konuşması sırasında kullandığı bazı ifadelere ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Vekil konuşma tarzını her zaman takdir ettiğim bir Vekilimizdir ancak sehven söylediğine inanıyorum. Bir kere, gerçekten ülke yönetiminin geriye doğru gittiğini kabul etmesi takdire şayandır. İkincisi de, Türkiye -ne Kurtuluş Savaşı’nda ne Birinci Dünya Savaşı’nda ne İkinci Dünya Savaşı’nda- yoksulluk görmüştür, açlık görmüştür ancak hiçbir zaman yerlerde sürünmemiştir. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN YEGİN (Ankara) – Başkanım…

BAŞKAN – Evet, buyurun.

Duyamıyorum sizi Sayın Yegin.

ORHAN YEGİN (Ankara) – Başkanım, çok özür dilerim.

Benim konuşmama hitaben iki grup Başkan Vekilinin de -ya yanlış anladılar ya da sehven diyeyim- ifadeleri oldu.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Haklı.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sataştı.

BAŞKAN – Öyle olmadı efendim, sizin söylemediğiniz ifadeyi öyle söylemişsiniz gibi addettiler, bu sataşmadır.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, gerçekleri söyledim, hayır ya.

ORHAN YEGİN (Ankara) – Hatta evet, yani öyle oldu.

TURAN AYDOĞAN (Ankara) – Sayın Başkanım, Orhan Bey çıksın “yoksulluk vardır.” desin, konu bitsin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Gerçekleri söylemek sataşmak değildir Başkanım, ben rakam söyledim.

BAŞKAN – Efendim, söylemediklerini söylemiş gibi izafe ettiniz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hayır, ben rakam ifade ettim, sataşmadım.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – AKP’den önce tekerlek yoktu…

TURAN AYDOĞAN (Ankara) – “Ülkede yoksulluk var.” de bitsin.

BAŞKAN – Kürsüden iki dakika…

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Orhan Yegin, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un yaptıkları açıklamaları sırasında şahsına sataşmaları nedeniyle konuşması

ORHAN YEGİN (Ankara) – Efendim, “Derdimiz rakamları çatıştırmak değildir.” dedik, derdimiz burada laf üstünlüğü yapıp üste çıkmak da değil, benim böyle bir derdim yok, bizim grubumuzun böyle derdi yok, eminim sizin de yok, muhtemelen yanlış anladınız.

“Sermaye yandaşlığı” ifadesini kullandınız. Bunu yakıştırmam, bunu bize hiç yakıştıramam, siz kendinize yakıştırıyorsanız buyurun, zinhar reddedeceğimiz bir şeydir, bir.

İkincisi, Başkanım, ben “Türkiye yerlerde sürünüyordu.” demedim, “O dönemleri hatırlarsak birçok alanda yerlerde sürünen bir öz güvenimiz vardı.” dedim, yani o anlamda söyledim. Yoksa elbette, milletimize, devletimize her zaman, hepimiz, her birimiz, istisnasız, hizmette canımız pahasına kendimizi ortaya koyar ve gurur duyarız, onda da bir sorun yok.

Bir ifadeniz daha oldu, sataşma anlamındaydı ama…

BAŞKAN – Sataşmadan lütfen.

ORHAN YEGİN (Devamla) – Ben şunu söyleyeyim: Ben “Türkiye’nin yanlış yönetildiğini” söylemedim. Son birkaç yılda, pandeminin etkisiyle, geldiğimiz şu refah seviyesinden, evet, bir esneme oldu, bir parça aşağıya geldik, bunu inkâr mı edeceğiz, “bu yok” mu? diyeceğiz.

TURAN AYDOĞAN (Ankara) – Orhancığım, “Yoksulluk vardır.” de bitsin kardeşim. Ne ısrarcı oluyorsun?

ORHAN YEGİN (Devamla) – Ama diyorum, bu ne AK PARTİ’nin ne Türkiye’nin ne bizim ne bu milletin potansiyelidir. Bu milletin, bu partinin potansiyeli, on dokuz yılda alıp getirdiği şu noktadır ve biz hep beraber el ele verirsek; birbirimizi laflarla, birbirimizi sözlerle, birbirimizi farklı siyasi sebeplerle yerin dibine sokmaya çalışarak değil, bu milletin hak ettiği değerlere ve standartlara onu hep beraber, içeride ve dışarıda, her şeyiyle mücadele ederek yükseltmenin mücadelesini verirsek hiçbir şey bu milletin, bu ülkenin önünde duramaz diyorum, söylediğimin özeti budur.

Hürmet ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Gündem yoksulluk dedim Vekilim, gündem yoksulluk. Yoksulluk var mı, yok mu?

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Yoksulluk var mı, yok mu?

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Öneriyi okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan Isparta Şehir Hastanesinin yapım ihalesi sürecine ilişkin iddiaların araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/4913) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Kasım 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3/11/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 3/11/2021 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Engin Özkoç

                                                                                           Sakarya

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan Isparta Şehir Hastanesinin yapımı ihalesi sürecine ilişkin iddiaların araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/4913) esas numaralı Meclis Araştırma Önergesi’nin görüşmesinin Genel Kurulun 3/11/2021 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Fikret Şahin, Balıkesir Milletvekili.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Isparta Şehir Hastanesi ihalesinde yapılan usulsüzlük ve yolsuzluklarla ilgili Meclis Başkanlığına vermiş olduğumuz Meclis araştırması önergesi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet tarihinde bir ilk ve dünyadaki yolsuzluk literatürüne geçebilecek bir tablo, şöyle ki, kısaca özetleyeyim: Önce ihale verilecek olan şirketle bir temel atma töreni düzenleniyor Isparta’da, yaklaşık olarak dört buçuk ay sonra da ihale yapılarak temel atma töreninde bulunan şirkete ihale verilmiş oluyor yani önce temel atma töreni, daha sonra da ihale verme töreni. Ve ihale komisyonu… Bakınız, şurada fotoğrafını göstereceğim. 12 Mart 2014 tarihinde dönemin Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, Isparta milletvekilleri, iktidar partisi milletvekilleri ve firma yetkilileriyle birlikte bir temel atma töreni düzenleniyor. İhale komisyonunun 5 üyesi “Artık bir temel atma töreni yapıldığı için bu ihaleyi iptal edelim.” diye Sağlık Bakanlığına başvuruda bulunuyor ama Sağlık Bakanlığı ihaleyi iptal etmiyor; aksine, ısrarla “Bunu bir an önce yapacaksınız.” diye baskı uyguluyor ve dört buçuk ay sonra yani 12 Martta temel atma töreni, 24 Temmuz’da da -2014 tarihinde- ihale kararı verilmiş oluyor ve 5 üyeden 1 üye muhalefet şerhi koyuyor. Kısaca şöyle okuyacağım size: “İhale süreci sonuçlandırılıp ihale komisyon kararı almadan ihaleyi kazandığı belirtilen firma ve Bakanlık yetkilileriyle birlikte 12 Mart 2014 tarihinde Isparta Şehir Hastanesinin temel atma töreni yapılmıştır. İhale kararı almadan önce gerçekleştirilen temel atma töreni hukuka aykırıdır. İhale komisyonu zor durumda ve zan altında bırakılmıştır.” diyor. Yani bakın, burada bir üye, işte, şerefli bir devlet memuru bu şekilde sizin ihalenize karşı çıkıyor. (CHP sıralarından alkışlar) Ve siz ne yapıyorsunuz? Dönemin Sağlık Yatırımları Genel Müdürü Ahmet Burak Yaşar Müsteşarlık makamına bu ihalenin neden temel atılan şirkete verilmesi gerektiği konusunda 15 maddelik yazı yazıyor. Ve burada da görüyoruz ki ihale komisyonu “iptal edilsin” talebini kendisi de burada yenilemiş ve baskılar sonrasında 5 üyeden 4’ü, evet, bu ihaleye, usulsüz ihaleye imza atmak durumunda kalıyor, 1 kişi de biraz önce okuduğum gibi, muhalefet şerhi koyuyor. Kimlerin imzası var? Bakın, ibretlik bir belgedir. Hani, derler ya “Rüşvetin belgesi mi olur?” Rüşvetin belgesi olup olmayacağını bilmiyorum ama ihaleye fesat karıştırmanın belgesi bakın şu elimde ve size gösterdiğim belge. Bu, ihaleye fesat karıştırmanın belgesidir. Sağlık Yatırımları Genel Müdürü “Siz bu ihaleyi bu şirkete vermek durumundasınız.” diye baskı yapıyor ve Genel Müdürün, Müsteşar Yardımcısının, Müsteşarın imzası var ama tarih yok burada. Tarihi nereden görüyoruz? Bakınız, buradaki barkoddan okutuyoruz. Tarih ne zaman? İhalenin olduğu tarih, 24 Temmuz. Saat kaç? İhale kararı saat 14.00’te verilecek, bu 13.54’te işleme konulmuş oluyor yani bürokratlara baskıyı artırmak için. İşte, Sayın Genel Başkanımız ondan dolayı açıklama yaptı, namuslu bürokratları korumak için.

Yani şu anda “AKP iktidarının bugün 19’uncu yılını kutluyoruz.” diyorsunuz ama on dokuz yılda geldiğimiz nokta şu: Türkiye’de artık şeffaf, hesap verebilir, kamudan yana, kamunun çıkarını savunan bir ihale dönemi artık sizin AK PARTİ iktidarında kapanmıştır. Gelinen dönem şudur: Temel at, işi al dönemidir. İhale bitmiştir artık AKP döneminde, temel at, işi al. Ve inanın sadece bir örnek, tüm şehir hastanelerinde benzer, bu şekilde usulsüzlükler haddiyle, fazla miktarda var. Son üç yılın Sayıştay raporlarına bakın, ortak bir noktası var: Hepsinde şehir hastanelerindeki muhasebe işlemlerinin mevcut mevzuata uygun olmadığını, kanuna aykırı olduğunu söylüyor. Yani usulsüzlüklere batmış, cumhuriyet tarihinin en büyük kara deliği hâlini almış bir hastaneler sistemi. İşte, ibretlik örneği de burada, ihaleye fesat karıştırmanın evrakı. Bu evrakın altında kimin imzası var biliyor musunuz Müsteşar Yardımcısı olarak? Şu anda Sağlık Bakan Yardımcısı olan Şuayip Birinci'nin imzası da var ve hâlen şu anda görevde. Bakın, bu evrakları biz açıklayalı… 13 Ekim tarihinde Sayın Genel Başkanımız kamuoyuyla paylaştı yani tam yirmi bir gün önce, üç hafta önce. Hiçbir Sağlık Bakanlığı yetkilisinden cevap gelmedi, hiçbir AKP'li yetkiliden de cevap gelmedi, ilk kez burada duyacağız, bakalım ne diyecekler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız sözlerinizi.

FİKRET ŞAHİN (Devamla) – Evet.

İlk kez burada duyacağız, keşke çıksalar “Bu belge yanlış.” deseler de yüreğimize su serpilse. Bakın, işte AKP'nin getirdiği nokta burası ve o Sağlık Bakan Yardımcısıyla hâlen şu andaki Bakan çalışıyor. Eğer gereğini yapmıyorsa… Cumhuriyet Halk Partisi olarak o Bakan Yardımcısının istifasını istiyoruz arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Devlet böyle sahtekârlıklara alet olamaz. Geçen yıl o Sağlık Bakan Yardımcısı bir sahtekârlık… Yayında bakın ismi geçti, bu dönemde de ihaleye fesat karıştıran belgede adı geçiyor, Şuayip Birinci. Hâlen görevde mi tutacaksınız Sayın Bakan? Eğer görevde tutuyorsanız Sayın Bakan da bu işe ortaktır. Devlet böyle sahtekârlara teslim edilemez arkadaşlar. Geldiğimiz nokta şudur: AK PARTİ döneminde devletten, kamudan yana ihale süreci bitmiştir; temel atma, işi alma dönemi başlamıştır, yazıklar olsun.

Saygıyla selamlıyorum hepinizi. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

V.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin’in göstermiş olduğu fotoğrafta “Firma yetkilileri, Bakanlık yetkilileri ve Isparta milletvekilleri de.” diyerek şahsını kastettiğine, söylemiş olduklarının hepsinin bir cevabı olduğuna ve şu an Başkanlık kürsüsünde oturduğu için bu cevapları vermediğine ama milletvekili sıralarında oturduğu zaman bu cevapları kendisine vereceğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Sayın Şahin, göstermiş olduğunuz fotoğrafta “Firma yetkilileri, Bakanlık yetkilileri ve Isparta milletvekilleri de.” diyerek şahsımı da kastettiniz. Aslında söylemiş olduklarınızın hepsinin bir cevabı var, ben şu an Başkanlık kürsüsünde oturduğum için bu cevapları vermiyorum ama bu cevapları size vereceğim oturduğum yerden.

Teşekkür ederim.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Sayın Başkan, ben de müsaade ederseniz bir sataşma olarak kabul edeceğim bunu.

BAŞKAN – Ben sataşmıyorum, yok yok, sataşmayı siz yaptınız, ben de size cevabını veriyorum.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Bir saniye ama Sayın Başkan. Sizin konuştuğunuzu tüm millet duydu, ben de cevap hakkımı kullanmak istiyorum.

BAŞKAN – Siz zaten konuştunuz, ben size söz verdim, konuştunuz.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Adil olun. Siz konuştunuz, ben de cevap hakkımı kullanmak istiyorum, size cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Ben size söz verdim ve konuştunuz.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Hayır, efendim… Bakın, benim ismimi söyleyerek tüm millete hitap ettiniz, ben de size cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Bakın, ben size bunların cevabını vereceğim diyorum.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Ben kürsüde cevap hakkımı kullanmak… Sayın Başkanım, ben 60’a göre cevap hakkımı kullanmak istiyorum.

BAŞKAN - Ben size 60’a göre cevap hakkı veririm ama aynı cevap hakkını ben kullanamıyorum burada.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Hayır, ben sizin isminizi kullanmadım, siz benim ismimi kullanarak itham ettiniz.

BAŞKAN – Fark etmiyor, “Isparta milletvekilleri” diyerek haksız ithamlarda bulundunuz. Bu doğru değil.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Hayır, Sayın Başkanım. Ben cevap hakkımı kullanmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, yerinizden söz vereceğim size.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Sizi adaletli yönetime davet ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sataşmıyorum, yerinizden söz vereceğim.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Tamam, söz verecek işte 60’a göre.

BAŞKAN – Bakın, Sayın Şahin, 60’a göre söz talep ettiniz, ben de 60’a göre yerinizden vereceğim.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Hayır, ben konuşmamı yaparım otururum, ondan sonra siz konuşursunuz.

BAŞKAN – Bakın, 60’a göre söz talep etti Sayın Grup Başkan Vekili.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – İnersin ondan sonra söz istersin, oradan söz isteme diye bir şey var mı ya. Önce oturursun, oradan söz istersin ya. Kürsüden tekrar bir daha söz isteme… Öyle bir şey var mı?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – 60’a göre yerinizden kullanın. Bak, söz veriyor size Başkan.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Size yerinizden söz verecek Sayın Milletvekilim.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Kürsüde milletvekili var…

BAŞKAN – Sayın Yavuzyılmaz, bakın…

Sayın Şahin, buyurun, yerinizden size bir dakika daha söz vereceğim.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) - Efendim, kürsüden rica edeceğim ben.

BAŞKAN – Buyurun açtım mikrofonunuzu, yerinizden.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin’in, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Sayın Başkan, ben sizin isminizi anmadım makamınıza saygımdan dolayı.

BAŞKAN – “Isparta milletvekilleri” dediğiniz için ben de cevap verdim.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Efendim, isminizi anmadım, diyebilirdim. “Bakın, burada da Meclis Başkan Vekili var.” diye hitap edip size de dönüp sizin de isminizi, sizi de işaret ederek konuşabilirdim ama sizin şahsınıza ve sizin makamınıza saygıdan dolayı isminizi anmadım. Burada neyi açıklayacaksınız? 12 Martta temel atmışsınız birlikte -30 Mart yerel seçimlerine giderken bunu yapıyorsunuz- ondan sonra da ihaleyi veriyorsunuz.

BAŞKAN – Hepsinin cevabı var.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Bu sadece birinci bölüm. İkinci bölümü de söyleyeyim ben size: 2017’de de ihalenin geri kalan kısmını yine aynı firmaya veriyorsunuz. Siz firmanın temsilcisi değilsiniz, firmadan kimse ses çıkarmadı. Siz neden firmadan yanasınız? Kamudan yana, milletten yana olmanız gerekir sizin. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ben firmadan yana değilim.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Siz firmanın hakkını savunuyorsunuz şu anda. Bakın, Sayın Başkan, söylüyorum…

BAŞKAN – Ben Sağlık Bakanlığındaki -bakın- bürokratlara yapmış olduğunuz haksız ithamlardan dolayı… O Sayın Bakan Yardımcısı buradan cevap verebiliyor mu size?

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Hayır efendim, siz Meclis Başkan Vekili olarak milletin hakkını savunmakla sorumlusunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

O Bakan Yardımcısı buradan cevap verebiliyor mu size?

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Hayır efendim…

Sayın Başkanım, bakınız, siz o kürsüde oturarak milletin hakkını savunmak durumundasınız. Bakın, ne yazıyor: “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.”

BAŞKAN – Siz de herkesin hakkını savunmak durumundasınız milletvekili olarak, oradaki bürokratların da.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Siz burada bir firmaya alet olmuşsunuz.

BAŞKAN – Sizin bürokratların da hakkını hukukunu savunmanız lazım.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Siz firmanın hakkını savunur noktadasınız şu anda, farkında mısınız Sayın Başkan?

BAŞKAN – Hayır, ben kamunun yararını savunuyorum.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Hayır, hayır, kamunun yararını savunsanız siz…

BAŞKAN – Sizin vermiş olduğunuz bilgiler doğru bilgiler değil.

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Bakın, siz kamunun yararını savunsanız şimdi bu grubunuz bu önergeye “evet” der. Gelin birlikte araştıralım, buyurun araştıralım. Kamunun hakkı bu şekilde savunulur.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Onların hepsinin cevabı var.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan Isparta Şehir Hastanesinin yapım ihalesi sürecine ilişkin iddiaların araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/4913) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Kasım 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – İYİ PARTİ Grubu adına Sayın Aylin Cesur.

Buyurun lütfen. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYLİN CESUR (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Geçtiğimiz hafta ilelebet var olacak olan cumhuriyetimizin 98’inci yılını kutladık. Büyük Atatürk cumhuriyetle aslında hedefi koymuştu çağdaş uygarlık düzeyiyle…

(AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

BAŞKAN – Arkadaşlar, bakın hatip kürsüde, lütfen.

Buyurun.

AYLİN CESUR (Devamla) – Evet, Cumhuriyet, büyük Atatürk’ün çağdaş uygarlık düzeyi hedefiyle yolunda yürüyordu. Kayırmacılığın olmadığı, hukukun üstünlüğünün benimsendiği, kula kulluğun son bulduğu yönetim anlayışıyla bu mümkündü ve aslında oraya da gelinmişti. Liyakat, buna göre her alanda olacaktı ve ötelenmiş olması bugün en önemli meselelerimizden bir tanesidir.

Bir diğer mesele daha var, kamu kaynaklarının nasıl dağıtıldığı meselesi, bu da ikinci önemli meselemiz. Yani demek istiyorum ki: Kamuya görevli arkadaşları atarken adam kayırmayacaksınız ve liyakat esas olacak. Kamu ihalesi verirken şirketlerin hepsi ihalelere erişecek ve rekabet eşit şartlarda yapılacak. Olmadığında, işin ehli olmayan bürokratlarla kurumlar heba oluyor. Vergilerimiz kayırmacılıkla işlenen işlerde, verilen işlerde işi kötü veya daha pahalıya yapacak şirketlere heba ediliyor ve son on dokuz yıldır biz ne görüyoruz biliyor musunuz? Cumhuriyetin temeli olan eşit vatandaşlık anlayışının vahşi bir nepotizmle iktidar tarafından nasıl erozyona uğratıldığını görüyoruz. Torpiller, liste usulü işe almalar, araya tanıdık sokmalar “Bu çocuklar bizden, halledelim.” demeler maalesef her şeyin önünde ve kamu ihaleleri -sağır sultan biliyor ki artık- şu meşhur 5’li çeteye veriliyor.

Şimdi, sağlık alanında da durum bu maalesef ve sonuncusu da bizim Isparta’mızda ortaya çıktı. 12 Mart 2014’te bir temel atma töreni var, bir fotoğraf var -ben de tenzih ediyorum önceki konuşmacıyı, “dönemin Isparta milletvekilleri” demeleri gerekiyordu- ve o dönemdeki az önceki o fotoğrafla 24 Temmuz 2014 tarihinde de ihale yapılıyor, tam dört ay sonra. İhale süreci sonuçlandırılıp, ihale komisyonu karar almadan, ihaleyi kazandığı belirtilen firmalar ve Bakanlık yetkilileriyle birlikte 13 Mart 2014’te şehir hastanesinde temel atma töreni yapılıyor. İhale kararı almadan önce gerçekleşen bu temel atma töreni hukuka aykırı değerli arkadaşlar. İhale komisyonu zor durumda ve zan altında bırakılmış. Bunun iktidar yetkilileri tarafından derhâl açıklanmasında fayda görüyorum.

Isparta Şehir Hastanesinin ihalesi yapılmadan, dört ay önce bir firmaya temel attırmak ne demektir ve hazine arazisini dört ay boyunca bu firma hangi hadle, hangi hadde sığınarak kullanmıştır? İhaleye girmek isteyecek firmalar bu işe girebilirler mi böyle bir şey yaptığınız vakit? Fiyatları ve teklifleri görmeden iş bağlanmış bitmiş. Bunun bir açıklaması olması lazım, bu Türk milletine elbette bunu açıklamanız lazım. Siz milletin parasını kendi paranız gibi görüp harcayamazsınız. Bundan bir kurtulun önce.

Bakın, bunlar ortaya dökülenler. Kim bilir daha ortaya dökülmeyen neler var? İnşallah, iktidar olduğumuz zaman -işte geçen konuşmamda söylemiştim- kayırmacılığın, hırsızlığın, bunların tamamının hesabını soracağız. Ama bugün bunu açıklayın.

Şimdi Isparta’da yapılacak o kadar çok şey var ki yani Isparta’ya hizmet yapmaya gelirseniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

AYLİN CESUR (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Günlerdir Isparta’nın köylerinde geziyorum, çok ciddi bir şekilde altyapı sıkıntısı var köylerde ve aslında ilçelerle ve merkezle olan aradaki yollarda. Ve Eğirdir Gölü bitiyor. Sulama kanalları eskimiş, kapalı devre sulama kanallarına ihtiyacı var köylerin. Eğer Isparta’ya bir şey yapacaksanız Dereboğazı yolunu tamamlayın mesela. Mesela, eğer yol yapacaksanız -“Yol yaptık.” diyorsunuz ya hani- Bağkonak’ta bir altgeçit var, onu tamamlayın, onu bekliyor. Ve Koruyaka, küçük bir yol var, ciddi bir şekilde hayati sonuçları olan, o yolun yapılmasını bekliyor. Bizim Yenişarbademli gölet bekliyor, göletin etrafından 5 kilometre uzatarak gitmek zorunda kalınıyor. Göleti yapmışsınız bırakmışsınız, yarım kalmış.

Şimdi biz olsak ne yapardık biliyor musunuz? Biz bu 61 milyar dolara mal olan şehir hastaneleri projesi gibi projeleri revize ederdik, yapardık ama doğru şekilde bunları ihale ederdik ama daha doğrusu devlet olarak yapardık. Bu paraları da bekleyen Isparta’ya ve diğer yerlere hizmete harcardık, vatandaşa harcardık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYLİN CESUR (Devamla) – Sizler -daha önce de bu kürsüde söylemiştim- bu şehir hastanesi ve bu garantili sözleşmelerle bizim torunlarımızın geleceğini ipotek altına aldınız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Cesur.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Sayın Habip Eksik.

Buyurun.

HDP GRUBU ADINA HABİP EKSİK (Iğdır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisinin Isparta Şehir Hastanesinin yapım ihalesi sürecine ilişkin iddiaların araştırılması için verdiği Meclis araştırması açılması istemine biz tabii ki de “evet” oyu vereceğiz çünkü tüyü bitmemiş yetimin hakkını sonuna kadar biz Halkların Demokratik Partisi olarak savunacağız.

Gerçekten, AKP iktidarının artık yolsuzlukları alenileştirdiği bir dönemi yaşıyoruz. Malum, hepimiz çok iyi biliyoruz, 3Y ile mücadele için geldiler ama aslında bu 3Y’yi derinleştiren ve daha da artıran bir pozisyon almaya devam ediyorlar.

Bakın, bu ihaleleri önceden paslama, önceden karar verme süreci sadece Isparta Şehir Hastanesinde olan bir durum değil. Isparta Şehir Hastanesinde dört ay öncesinde temel atma töreni oluyor ve hangi firmanın ihaleyi alacağı aslında belli ve ona göre de alengirli durum bir hazırlanıyor ve ihale veriliyor, bunun zaten araştırılması lazım. Vicdanı olan herkes, her milletvekili burada o tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunmak için “evet” oyu vermelidir.

İkincisi: İkitelli ve Sancaktepe’deki bu pandemi hastanelerinin kurulmasında da gördük, orada da Rönesans firmasına yani sarayın müteahhidine söz verilmişti ve nitekim bu ihaleleri almadan önce yani bu 2 hastanenin ihalesini almadan önce hasır demiri almak için Rönesans firması alıma çıkmıştı. Yani bu, aslında ihalelerin nasıl yürütüldüğüyle ilgili üç aşağı beş yukarı bize fikir veriyor.

Aynı durum benim seçim bölgem Iğdır'da da yaşandı. Gençlik ve Spor İl Müdürlüğünde bir ihale yapılıyor, 20 milyonluk bir ihale. Deprem yok, olağanüstü bir durum yok ama nedense 20 milyonluk ihale için 21/f’yle ihaleye çıkılıyor ve AKP'ye yakın olduğu iddia edilen 5 tane firma çağrılıyor ve bu 5 firmadan AKP İl Başkanının kardeşinin sahip olduğu firma ihaleyi alıyor, 21/f’yle, pazarlık usulüyle “Gel sana 20 milyonluk iş vereyim.” deniliyor. Sonra infial oldu tabii Iğdır'da, ondan sonra Vali Bey, kayyum efendi çağırıp, orada 3 milyoncuk indirip 16,5 milyona o ihaleyi verdi. Yani aslında bu yolsuzlukların hemen hemen her alana sirayet ettiğini, hemen hemen her şehirde böyle durumların olduğunu görüyoruz, gözlemliyoruz. Bunun neticesinde de tabii ki yoksulluk oluyor. Bunun neticesinde de tabii ki Türkiye halkları sefalet içinde yaşamaya mecbur bırakılıyor.

Bakın, Türkiye halklarının sefalet içinde yaşadığını ben belgeyle size göstereyim. 156 ülke içerisinde biz sondan 21’inci sıradayız. Sefalet sıralamasında bizden önceki ülkeler, Zimbabve, Sudan, Lübnan, Surinam gibi ülkeler yani içler acısı bir durum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

HABİP EKSİK (Devamla) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Bunların hepsinin yani bu sefaletin, bu yoksulluğun olmasının temel sebebi, işte bu ihalelerle, ihale sistemiyle, önceden verilen sözlerle, önceden verilen bu ihalelerle aslında bütçenin, hazinenin nasıl boşaltıldığıyla ilgili bir durum.

Bakın, dünyada kamuda en çok ihale alan şirketler içerisine baktığınız zaman, Türkiye'den 5 tane firma var. O ilk 10’da 5 tane firma var, düşünebiliyor musunuz. Dünyada ilk 10’da 5 tane firma, en çok kamu ihalesi alan firmalar arasına giriyor ve bunlar 5’li çete, hepimiz biliyoruz. Önceden söz veriliyor, önceden bunlara ihaleler paslanıyor ve doğal olarak da çok uçuk rakamlarla ihaleler bu şirketlere paslanıyor. Bunların hepsi de… AKP dönemi de artık yolsuzluğun alenileştiği bir dönemdir. O açıdan, biz bu önergeye “evet” oyu vereceğiz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HABİP EKSİK (Devamla) – …ve vicdanı olan her milletvekilini bu yoksulların, bu tüyü bitmemiş yetimlerin hakkını korumak için “evet” oyu vermeye davet ediyoruz.

Teşekkürler Sayın Başkan. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Arife Polat Düzgün.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ARİFE POLAT DÜZGÜN (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizi izleyen vatandaşlarımız; CHP’nin Isparta Şehir Hastanesi hakkında verdiği önerge hakkında aleyhte söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün, iktidarımızın 19’uncu yılını kutluyoruz. Tabii, bu kadar uzun süre milletimizin teveccühünü ve güvenini kazanmak çok çalışarak ve milletimize layık olduğu hizmetleri en kaliteli ve hızlı şekilde sunarak gerçekleşmiştir.

Bu hususta, en başarılı olduğumuz alanlardan biri de sağlık alanıdır. 2002 yılından bu yana uyguladığımız Sağlıkta Dönüşüm Programı neticesinde her bir vatandaşımızın erişilebilir, etkin ve kaliteli sağlık hizmetini almasını sağladık. Bunu sağlık hizmetlerinde memnuniyet oranlarının yüksekliğinden görebiliyoruz. Sağlık fiziki altyapısında Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatlarıyla hayata geçirilen kamu-özel iş birliği modeli sayesinde yapılan şehir hastaneleri bugün dünyanın örnek gösterdiği sağlık yapılarıdır. Bugüne kadar Yozgat, Isparta, Mersin, Adana, Kayseri, Elâzığ, Eskişehir, Manisa, Ankara Bilkent, Bursa, Tekirdağ ve Konya'da hizmete aldığımız şehir hastaneleri toplam 14.669 yatakla hizmet vermektedir. Önümüzdeki süreçte Ankara Etlik Şehir Hastanesi, Kocaeli, Gaziantep, İzmir, Şanlıurfa ve İstanbul İkitelli Şehir Hastanelerimizin kalan etaplarını hizmete alacağız.

İçinde bulunduğumuz Covid-19 salgını sürecinde hayata geçirilen şehir hastaneleri ve yatırımlarımız sayesinde şükürler olsun ki sağlık sistemimiz tıkanmadan bu süreç başarıyla yürütülmüş ve aynı şekilde devam etmektedir. Salgının ilk pik yaptığı dönemlerde gelişmiş Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri hastanelerinde yerlerde yatan hastalar, cesetler varken ülkemizde şehir hastanelerinin yüksek kapasitesi ve tabii ki sağlık çalışanlarımızın özverili çalışmaları sayesinde bu görüntüler hiç yaşanmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ARİFE POLAT DÜZGÜN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, CHP’nin iddialarına gelecek olursak, Isparta Şehir Hastanesinin ihalesi, 6428 sayılı Kanun uyarınca Haziran 2011 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanarak belli istekliler arasında ihale usulüyle ilan edilmiştir. 9 firmanın katıldığı ön yeterlilik ihalesi 2011 Temmuzda yapılmış, 2012 Temmuzda 4 firma ilk teklifi vermiş, 2013 Şubat ayında da 2 firmadan nihai teklif alınmış ve Şubat 2013 tarihinde açık eksiltme yapılmış. Bunlar, tamamen mevzuata uygun ve bu aşamalardan sonra yapılan, yürütülen pazarlık sürecinde en düşük teklifi veren firma revize edilmiş, işe en uygun teklifi veren firma belli olmuştur. Kamu-özel ortaklığı ihalelerinde bütün süreçler gözden geçirilerek idare ile yüklenici firma arasında müzakereler yapılmıştır. Firma daha düşük teklif vermeye zorlanmaktadır. İhale, genel şartnamelerin sonucunda yapımı üstlenecek firma belli olduktan sonra pazarlık süreci doğası gereği uzun sürmektedir. Yapımı üstlenecek firmayla yapılan pazarlıkların sonucunda çok güzel, hayırlara vesile olan bir iş yapılmıştır.

Ankara Çamlıdere ilçemizde Semerkandi hazretlerinin bir türbesi vardır, görmenizi isterim. Burada yazar “Niyet hayır, akıbet hayır.” diye. İşte, bu sözlerle sözüme son verirken ekranları başında bizi izleyen kıymetli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

AYLİN CESUR (Isparta) – Temel ne zaman atıldı? Marttaki temeli söyle önce!

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkoç.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, eğer müsaade ederseniz, hatip gerekçelendirdiği savunmada yani bu şehir hastanesinin atılan temeliyle ilgili savunmada gerçekleri yansıtmadığı için 60’a göre söz istiyorum.

BAŞKAN – “Gerçekleri yansıtmadığı için.” derken?

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Evet çünkü tam tersini ben burada ispat edeceğim şimdi.

BAŞKAN – Buyurun size 60’a göre söz vereyim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Gerekçe makul değil ama Başkanımıza verelim tabii ki.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Ankara Milletvekili Arife Polat Düzgün’ün CHP grup önerisi üzerindeki konuşması sırasında kullandığı bazı ifadelere ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Çok teşekkür ediyorum.

Bakın, sizin ortağınız ama Isparta Belediye Başkanı, MHP’li Belediye Başkanı Yusuf Günaydın diyor ki: “Ruhsat almadan nasıl temel atacaklar merak ediyorum.”

BAŞKAN – İnşaat ruhsatı alınması…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ruhsatı yok. İşte, burada. Aynı şekilde Bakan Müezzinoğlu cevap veriyor, “Ey MHP, ey CHP sen neden rahatsız oluyorsun?” diyor. Neden rahatsız oluyoruz? İşte, bu usulsüz ve yolsuz ihalelerinizden rahatsız oluyoruz.

BAŞKAN – Siz de ihalenin daha önce yapıldığını zımnen kabul etmiş oldunuz yalnız bu açıklamayla.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hayır, burada diyor ki…

Bakın, Sayın Başkan, o zaman sataşmadan söz alırım.

BAŞKAN – Veririm.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Öyle demiyor, çok açık bir şekilde MHP’li Belediye Başkanı “Bu, usule uygun değildir.” diyor, çok açık.

BAŞKAN – Evet, Sayın Yusuf Ziya Günaydın.

Teşekkür ediyorum.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan Isparta Şehir Hastanesinin yapım ihalesi sürecine ilişkin iddiaların araştırılması amacıyla verilmiş olan (10/4913) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 3 Kasım 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.25

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.37

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1'inci sırada yer alan, Denizli Milletvekili Şahin Tin ve Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ile 50 Milletvekilinin Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu'nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Denizli Milletvekili Şahin Tin ve Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ile 50 Milletvekilinin Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3876) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 284) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde, İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 284 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin önerge işleminde kalınmıştı.

1’inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır. Önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 1- 18/6/2009 tarihli ve 5910 sayılı Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 18 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Müsteşarlığın” ibaresi “Ticaret Bakanlığının” şeklinde değiştirilmiş, üçüncü fıkrasında yer alan “Hizmet sektörü” ibaresi “Hizmet sektörleri” şeklinde ve “beş katı arasında” ibaresi “beş katı arasında yıllık cirolara göre” şeklinde değiştirilmiş, beşinci fıkrasının üçüncü ve dördüncü cümleleri yürürlükten kaldırılmış ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“(6) Mal ve hizmet ihracatçılarının finansman ihtiyaçlarının giderilmesine katkı sağlamak ve teminat yetersizliği içinde olan ihracatçılar lehine münhasıran ihracat kredileri için kefalet vermek amacıyla TİM’in ortaklığında kurulan İhracatı Geliştirme Anonim Şirketinin sermayesine eklenmek üzere, ihracat işlemleri üzerinden FOB bedelin onbinde üçüne kadar Ticaret Bakanlığınca belirlenen oranda ek nispi ödeme kesintisi yapılır. Hizmet sektörleri için İhracatı Geliştirme Anonim Şirketinin sermayesine eklenmek üzere, Ticaret Bakanlığınca yıllık cirolara göre belirlenen tutarda ilave yıllık aidat tahsil edilir. Bu kesinti on altı yaşından büyükler için uygulanan aylık asgari ücretin beş katını geçemez.”

         Hüseyin Örs                           Ümit Beyaz     Mehmet Metanet Çulhaoğlu

           Trabzon                                İstanbul                                 Adana

     Zeki Hakan Sıdalı                  Arslan Kabukcuoğlu          İbrahim Halil Oral

            Mersin                                Eskişehir                                Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi Ankara Milletvekili Sayın İbrahim Halil Oral’ın.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 284 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye’de bir ihracat hayaleti dolaşıyor. Bu hayalet öyle bir hayalet ki AK PARTİ iktidarının dilinde ete kemiğe bürünmüşçesine gerçek ama vatandaşların refahına, ülkenin gelişmesine göre ise kadim tarihte kalmış efsaneler kadar soyuttur. Sayın Bakan Mehmet Muş başta olmak üzere iktidarın sürekli “İhracatta rekor kırıyoruz.” açıklamalarını duyuyoruz. Cumhuriyet tarihinin en yüksek ihracatını gerçekleştirdiğimizi öğreniyoruz ama bu ihracatın Anadolu tabiriyle “Mala, davara ne faydası var?” bir türlü anlayamıyoruz. Yüzyıllık verilere enflasyonun etkisini değerlendirmeden kalkıp rekor icat etmek ancak bir hayalet yaratmakla açıklanabilir. Aynı çarpıtmayı öğrenci burslarını överken de yapıyorsunuz: Biz geldiğimizde 45 liraydı, şimdi 650 Türk lirası olduğunu anlatıyorsunuz; 45 liraya o günlerde ne alınabiliyordu, bugün ne alınabiliyor bunu hiç konuşanınız yok. Ben iktisatçı değilim ama reel-nominal ayrımını da kaçırmayacak kadar siyasi etiğe ve tecrübeye sahibim. İYİ Parti kadroları da bu tecrübeye muhakkak ki sahiptir ancak AK PARTİ iktidarının hayalî gelişmelere, hayalî kalkınmalara dayanarak siyaset yaptığını görüyor ve üzülüyoruz. Rakamlarla, çarptırılmış verilerle vatandaşı kandırmaktan vazgeçin. İhracat hayaliyle ancak kendinizi avutursunuz. Millet markette, pazarda, benzin istasyonunda, doğal gaz faturasında gördüğü ekonomik tabloyu çok iyi değerlendirmektedir. Türk milleti sizin gibi “Kandırıldık, bizi affedin.” demez, sandıkta size muhalefet etme görevini tevdi eder.

Kıymetli milletvekilleri, ihracatı desteklemeye yönelik hazırlanan bu teklif genel manada olumludur ancak özellikle görüştüğümüz 1’inci maddede bir sorun ve çelişki mevcuttur. İhracatçılara finansman sağlamak amacıyla kurulan şirkete kaynak sağlamak için gereken parayı yine ihracatçıdan almak yanlıştır. Krediyi kullanan, aynı zamanda krediye kefil olan kişi yapılmak istenmektedir. Aynı hata Tarım ve Kredi Kooperatiflerinde de yapılıyor; krediyi çeken, başka bir çiftçinin kefili oluyor, borçlar ödenmeyince faiz üstüne faiz biniyor maalesef. Turizm Tanıtım ve Geliştirme Ajansını da aynı mantıkla kurdunuz “Turizmcilerden pay alıp turizmi geliştireceğiz.” dediniz fakat bu ajans ne yaptı? Güvenli turizm sertifikası vermekten başka bir çalışması oldu mu? Bence bu ajans da bir fiyasko olmuştur. Onun için ihracatçılardan yüksek bedeller alıp kötü yönetilen ihracat politikalarına bu paraları kurban etmemelisiniz. Komisyonda partimizin üyeleri de Cumhuriyet Halk Partisi üyeleri de bu konuda bir düzeltme talep etmişlerdir. Bu düzeltme talebini Genel Kurulda dikkate almanızı tavsiye ederim.

Sayın milletvekilleri, düşük faiz yüksek kur politikasıyla Türkiye'deki işçi maliyetlerini düşürmeye yönelik bir yatırım çekme politikası planladığınız anlaşılıyor. İhracatı Çin modeliyle uygulamayı planlıyorsunuz anlaşılan. Çin kadar üretim yapabilecek kapasiteniz var mı, bunu nasıl planlıyorsunuz? Elimize aldığımız her ürünün arkasında “Made in China” yazısı yazıyor. Bu kapasiteye ulaşmadan, üretim yapmadan bu modeli uygulamak Türkiye'yi yoksulluğa mahkûm etmektir, hatta Çin’de de bu durum yaşanmaktadır. Çin'de pek çok insan açlıkla boğuşmaktadır, insan hakları ihlalleri zirve yapmaktadır. Umarız Çin'den aldığımız bu politika gibi, tek parti rejimini, insan hakları ihlallerini ve Türkiye'de toplama kampları kurma politikasını da ithal etmezsiniz diyor, bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir...

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 284 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 1’inci maddesinde yer alan “yirmi katı” ibaresinin “beş katı” olarak değiştirilmesini, son cümlesinde yer alan “aylık asgari ücretin on katına kadar” ibaresinin “aylık asgari ücretin beş katına kadar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                 Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu             Tacettin Bayır

            Kocaeli                                 Manisa                                  İzmir

     Müzeyyen Şevkin                       Ulaş Karasu

            Adana                                   Sivas

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) - Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi Sayın Müzeyyen Şevkin’in.

Buyurun Sayın Şevkin. (CHP sıralarından alkışlar)

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

284 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 1’inci maddesinde vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teklifin geneline karşı olmadığımızı buradan ifade etmek isteriz ama 19 maddelik bu yasa teklifi içerisinde 13 farklı kanuna atıfta bulunarak sadece 8’inin doğrudan ihracatçılarla ilgili olduğunu da yine burada ifade etmek isteriz. Yine, bir torba yasayla karşı karşıyayız.

İhracatta asıl sorun olan finansmana erişim, ham madde temini ve pazar sorunu, ihracatta yüksek katma değerli ürünün payının artırılması, kilogram başına ihracatın dolar bazında düşmesi ve katlanan üretim maliyetleri, nakliyedeki fahiş artışlar konularında yapısal bir çözüm içermemekte kanun teklifi. İhracat ve üretim kısmen arttığı hâlde dış ticaret hadlerinin bozulmasından, artan üretim maliyetlerinden ve liranın değer kaybından, uluslararası rekabet nedeniyle reel fiyatların, asgari ücretin aşağı çekilmesinden kaynaklı yoksullaşan kof bir büyümeden bahsediliyor. Hizmet İhracatçıları Birliğine ödediği giriş ve yıllık aidatların üst sınırının 4 katı artırılarak 20 katına çıkarılması anlamsızdır. Komisyonda buna itiraz önergelerimiz oldu ama maalesef bu önergeler sizlerin, çoğunluğun -AKP ve MHP- oylarıyla reddedildi yine. Dolayısıyla, bunu çok anlamlı bulmadığımızı buradan ifade etmek isterim.

Değerli arkadaşlar, madem ihracatı konuşuyoruz, bakın, daha üç gün önce doğal gaza yüzde 48 oranında yapılan zamla ihracatı nasıl artırmayı düşündüğünüzü gerçekten çok merak ediyoruz. Doğal gaza yapılan zam, yeni yatırım ve üretim alanı açılmadığı gibi, sürekli ticarette ve üretim alanlarında darboğaza mahkûm ediyor insanları. Çukurova’da narenciye, maalesef, dalında kaldı bu sene, soğan tarlada kaldı. Yine, limon üreticisi, ihracatçısı perişan. Girdi maliyetlerini, enerji fiyatlarını yükseltip sonra da giriş aidatıyla, yeni şirket kurmakla falan siz ihracatı nasıl yükseltmeyi düşünüyorsunuz, gerçekten merak konusu. Bakın, 2 milyon 258 bin kişilik nüfusuyla Adana’da 957.347 kişi bireysel kredi kullanıyor arkadaşlar ve böyle geçinmeye çalışıyor. Adanalıların 20 milyar 930 milyon lira bireysel kredi borcu var. Hayat pahalı Adana’da; iş yok, para yok, yatırım da yok aynı şekilde.

1927 yılından itibaren sanayinin gelişmesine paralel olarak 1995 yılına kadar göç alan Adana, 1990 nüfus sayımında 4’üncü büyük il konumundayken maalesef artık, göç veren iller kapsamına girdi; binde 6,4 net göç hızı ölçülmüş şu anda Adana’da. İşsizlik ve yoksulluk nedeniyle her yıl en az 13 bin kişi Adana’yı terk ediyor. Hükûmetin her dönem göz ardı ettiği Adana’da kamu yatırımı neredeyse hiç yapılmadığı gibi, havaalanı gidiyor, son on yılda 100’e yakın fabrika kapandı. Temel atmayla övünüyorsunuz bazı konularda ama önemli olan temel atmak değil, bu fabrikaların hayata geçmesi, üretime katılması Adana’da. Maalesef, Adana her geçen gün kan kaybediyor. On beş yılda -dediğim gibi- 100’e yakın fabrika kapandı. Tarımın başkenti konumundaki Çukurova’nın bereketli topraklarında artık, üretim yapılamıyor, ürün tarlada. Günübirlik işlere odaklanmış çaresiz insanlar kenti olmaya başladı Adana. İşletmelerin yüzde 88’i mikro ölçekli işletmeler. Kamu yatırımlarını gerçekleştirmek ve kapanan fabrikalar yerine yeni yatırımlar yapmak için de herhangi bir çaba sarf etmiyor Hükûmet. Büyük ölçekli işletme sayısı sadece binde 3 oranında. Dolayısıyla, 2 milyar doların üzerinde ihracat hedeflenmişti ama ne yazık ki 2020 yılında -bir önceki yıla göre- 1 milyar 839 milyon dolarda kalmıştır ihracat.

Sayın Rifat Hisarcıklıoğlu, kibar bir dille, üretime ve istihdama yönelinmesi gerektiğini söyledi ama Hisarcıklıoğlu’na sormak isteriz: Kim yaptı acaba bu zamları? Biz mi yaptık Sayın Hisarcıklıoğlu? Çıkın, açık yüreklilikle Hükûmeti eleştirin; kibar bir dille değil, açık yüreklilikle eleştirin lütfen.

Değerli milletvekilleri, Adana’da yapılan polis sınavları hakkında Kozan’dan bir arkadaşımız aradı bizi bugün; yine, Pozantı’dan bir başka kardeşimiz aradı, askerlik sınavlarında liyakatin esas alınmadığını, puanlamanın esas alınmadığını ifade ettiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) – Hemen tamamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yasamada katılımcılık olmadığı sürece, yürütmede şeffaflık yoksa, yargıda adalet yoksa, atamalarda liyakat değil, yandaşlık baz alınıyorsa, akademik ve kurumsal yapının oluşması göz önünde bulundurulmuyorsa, medya özerkliği yoksa; bütün bunlar olmadan kalkınmadan söz etmek, ihracatın artmasından söz etmek elbette mümkün değil. Orta gelir tuzağından kurtulamayız bu şekilde, elbette ki gri listeye düşeriz. On dokuz yıllık iktidarınız döneminde yönetememeniz nedeniyle ülke yönetimi âdeta bir çürük tahtaya dönmüştür. Çürük tahta da çivi tutmamaktadır ama hiç üzülmeye gerek yok, hiç merak etmeyin, hiç korkmayın, hiç kimse endişelenmesin; ülke yakında huzura kavuşacak.

Geliyor, gelmekte olan diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 284 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinde geçen “yer alan” ibarelerinin “bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Oya Ersoy                    Gülüstan Kılıç Koçyiğit                Habip Eksik

           İstanbul                                  Muş                                     Iğdır

Mahmut Celadet Gaydalı                  Ömer Öcalan                      Kemal Peköz

             Bitlis                                 Şanlıurfa                                Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi İstanbul Milletvekili Sayın Oya Ersoy’un.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

OYA ERSOY (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, her ay Ticaret Bakanlığı tarafından ülke ticaretinin ne kadar geliştiğine dair rakamlar açıklanıyor. Mesela, en son açıklanan rakamlar 2021 Ekim ayı ve geçen yılın aynı ayına göre birtakım rakamlar açıklanmış durumda. İhracat yüzde 20,17 artarak 20 milyar 807 milyon dolar olmuş, ithalat yüzde 12,97 artarak 22 milyar 270 milyon dolar olmuş.

Şimdi, bu veriler bizi ekran başında izleyen yurttaşlarımız için ne anlam ifade ediyor acaba? Mesela, evine ekmek götüremeyen, bir yakını, tanıdığı olmadığı için işsiz kalan bir üniversite öğrencisi için bu rakamlar ne ifade ediyor? Ve aldığı maaş enflasyon karşısında eriyen, çocuklarına gelecek kurma konusunda ciddi anlamda endişe taşıyan yurttaşlarımız açısından bu rakamların anlamı nedir? Sizin açıkladığınız ihracat gelirlerinin evlere gelen faturalara etkisi ne oldu mesela? Merkez Bankasının faiz indirimi sonrası biliyorsunuz dolar 10 liraya doğru gidiyor ve avro ise 11 liranın üzerinde. Böylesine büyük bir ekonomik kriz içerisinde ve bu krizin yükü pandemi koşullarında tamamen halkın sırtına yüklenirken siz iktidarınıza büyüme öyküleri yaratma derdindesiniz ve devletin kurumlarını, Merkez Bankası başta olmak üzere, bu büyüme hedefi için çalıştırıyorsunuz. Yüksek döviz kuru politikanız sizin iktidarınızın bir tercihi, onu herkes anladı. Düşük faiz ile bazı sektörlerin zenginleştirilmesi ve ihracatın artacağını hesaplıyorsunuz. Türk lirasının döviz karşısında değer kaybetmesinin ihracatı artırması beklentisi sürdürülebilir ve gerçekçi bir beklenti değil çünkü ithalat yapmadan üretim yapamayan ve dolayısıyla ihracat yapamayan bir ülke yarattınız siz. 2021 yılının ilk beş ayında en çok ihracatı yapılan ürünler -sayıyım- fındık, fındık içi, un ve makarna olmuş mesela. Bu ürünler toplam ihracatın yüzde 14,1’ini oluşturuyor; aynı dönemde en çok ithal edilen ürünler ise buğday, soya fasulyesi ve ham ayçiçeği yağı olmuş. Bu 3 ürünün toplam ithalatın yüzde 25,3’ünü oluşturduğunu görüyoruz. Yani un ve makarna ihraç edebilmek için önce buğdayı ithal etmişsiniz. Bu politika cari açık başta olmak üzere ithalata bağımlılık sebebiyle iç piyasada sürekli pahalılığa ve alım gücü düşüklüğüne sebep oluyor ve dolayısıyla o balon büyüme rakamlarının propagandasını yaparak “ekonomimiz mükemmel” algısı yaratmaya çalışıyorsunuz ama artık, algı yönetiminin sonuna gelindi. Evet, ekonomi politikalarınız halka daha fazla işsizlik, yoksulluk, yüksek enflasyon ve borç olarak geri dönüyor. TÜİK de sürekli bir rakam açıklıyor, enflasyon rakamlarını yüzde 19,89 olarak açıklamış ama halk artık, TÜİK’in bu rakamlarına da bakmıyor çünkü markette, pazardaki o fiyatlara bakıyor halk ve son üç buçuk yılın öncesine göre gıdayı yüzde 70 pahalıya satın aldığını bizzat kendisi biliyor. Aynı zamanda, eve gelen faturalara bakıyor -elektrik, doğal gaz, su faturalarına- özellikle elektriğe yapılan o son zamlardan sonra elektrik faturası yüzde 93, doğal gaz faturasıysa en az yüzde 63 artmış durumda. Üstelik eve gelen faturaların neredeyse yarısı sizin o vergi, fon, dağıtım bedelleri vesaire olarak topladığınız paralara tekabül ediyor. 1-21 Ekim arasında yapılan zamla beraber elektrik üreticilerinin 64 kuruşa sattığı elektrik için 91,7 kuruş ödüyoruz ve elektrik üreticileri satış fiyatı 18 Ekimde gelen zamla daha da arttı, bu da demektir ki bu faturalar daha da zamlanacak.

Peki, sizin büyüme öykünüzden üretenler bir pay aldı mı? 2021 yılının ikinci çeyreğinde büyüme oranı yüzde 21 olmuş, ekim ayı enflasyonu yüzde 19,89. Peki, şimdi soruyorum: Bir yıl içinde ücretli çalışanlardan hangisinin maaşı yüzde 40 arttı mesela? Pay almak bir yana, üretenler bu artışa rağmen fakirleşti, Türk lirasıyla birlikte emek de değersizleşti ve işçi yoksullaştı. DİSK-AR’ın 11 Ekimde açıkladığı bir rapor var, geniş tanımlı işsiz sayısı 7,9 milyona ulaşmış bu ülkede.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız sözlerinizi lütfen.

OYA ERSOY (Devamla) – Tabii ki.

Yüksek kur politikasıyla Türkiye’yi ucuz emek cennetine dönüştürmeyi tercih ediyorsunuz, bu da sizin tercihiniz. Yabancı yatırımcılar gelsin diye “kelepir emek, kelepir memleket” stratejiniz var. Ortaya çıkan ekonomik büyüme kimi büyütür böyle bir durumda? Mesela sermaye sahiplerini büyütür, ihracatçıları büyütür, dolar zenginlerini büyütür ve yabancı sermayeyi büyütür.

Açlık sınırı siz iktidara geldiğinizde 337 liraydı şimdi 3.093 liraya çıkartmışsınız, yoksulluk sınırı 1.025 lirayken olmuş 10.076 lira. AKP’nin büyüme oranı artarken halkın yalnız cebindeki delik, kafasındaki sopa büyümüş. Ucuzlayan emekle beraber grevler yasaklanmış, sendikasızlaştırmada had safhaya varmış durumdasınız. Bu rejimin ekonomi politikası ve tercihleri halk için değil sermayenin zenginleşmesi için ama bu halk ne sizin ne de şirketlerinizin kölesi değil. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinde yer alan “kısmen ya da” ibaresinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

         Hüseyin Örs                       Zeki Hakan Sıdalı                   Yasin Öztürk

           Trabzon                                 Mersin                                 Denizli

         Ümit Beyaz                 Mehmet Metanet Çulhaoğlu    Arslan Kabukcuoğlu

           İstanbul                                 Adana                               Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Denizli Milletvekili Sayın Öztürk’ün.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İhracatçılarımız, yıllar içerisinde hem ihraç edilen ürün sayısını hem rekabetçi ürün sayısını hem de toplam ihracatlarını artırmayı başarmışlar. Bu kürsüden tüm ihracatçılarımızı, her birini ayrı ayrı tebrik ediyorum.

Başından ileteyim, kanun teklifini genel olarak olumlu buluyoruz. Bununla birlikte, kanun teklifinde ihracatçının aleyhine olabileceğini düşündüğümüz bazı maddeler konusunda ise uyarılarımız olduğunu hatırlatmak istiyorum.

İhracatımız büyük bir ivmeyle büyüyor ancak ihracatımızın finansman ihtiyacı da aynı hızla artıyor. Ham madde pahalı, enerji fiyatları yüksek. Döviz kurlarındaki artış ihracatçının lehine gibi görünse de döviz kurlarının yansıttığı her artış firmaların girdi maliyetlerini yükselttiği için ihracatçıya da yansıyor yani para kazandığını düşündüğümüz sektörler bile kâr edemiyor ve her sektörde olduğu gibi ilave finansman ihtiyacı doğuyor. Bu finansmanı karşılamak hususunda EXIMBANK ne yazık ki yetersiz kaldı ve ihracatçılar bu konudaki ihtiyaçlarını kendi kendilerine karşılamaya karar verdi. Türkiye İhracatçılar Meclisi ile EXIMBANK, Ticaret Bakanlığının koordinasyonunda ihracatçıların finansmana erişimini kolaylaştırmak ve kredi kefalet sorunlarının çözümüne katkı sağlamak amacıyla İhracatı Geliştirme Anonim Şirketini kurdu. Ne zaman? 14 Ekim 2021’de yani kanun teklifi Komisyona bile gelmeden, görüşmelere başlanmadan hemen önce. Başında da belirttiğim gibi, biz ihracatçılarımızın finansman ve teminat sorununu çözebilecek bir yapılandırmaya kesinlikle karşı değiliz ancak şu an biz, her zamanki gibi, kurulmuş bir şirketin onaylanması konusunda Meclis olarak noter vazifesi görüyoruz; bu da Meclisin itibarına yakışmıyor.

İhracatçılarımız, son iki yılda Hükûmete ilettikleri 122 talebin tamamının ivedilikle çözüme kavuştuğu öz güveninden olacak ki ya da -iyi niyetli olduğunu düşünüyoruz- Meclisin işleyişini bilmediklerinden, şirketin kuruluşu için kanunun çıkmasını bekleyemediler, acele ettiler diyelim. Peki, ihracatçıların kendilerine ilettiği 122 sorundan haberdar olanlar neden şirketi kurmak için Meclisten çıkacak kanunu bekleyemediler? Biz muhalefet olarak kanun tekliflerinin bu şekilde gelmesine, Komisyondan aceleyle geçmesine, alt komisyonlarda görüşlerin alınmamasına alıştık artık diyebiliriz ama söz konusu olan, milletin itibarı, Meclisin itibarı. İşte, Meclisin itibarının bu şekilde yok sayılmasına alışamıyoruz.

Bu arada, ihracatçıların kendilerine ilettiği 122 talebin tamamını karşılayan Sayın Cumhurbaşkanından emeklinin de asgari ücretlinin de atanamayan öğretmenin de esnafın da çiftçilerin de talepleri var. Buradan bir daha hatırlatalım.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin 2’nci maddesiyle, maddenin yürürlüğe gireceği tarihte ihracatçı birliklerinin yedek akçe hesaplarında bulunan meblağların Ticaret Bakanlığınca belirlenen tutarda, İhracatı Geliştirme Anonim Şirketinin sermayesine eklenmek üzere, sermaye taahhüdü olarak aktarılması öngörülmektedir. Buraya kadar bir şey yok ancak ihracatçı birliklerinin aktarılacak yedek akçe hesaplarında bulunan varlıklardan aktarılacak tutara ilişkin ibareler muğlaktır. Kanun teklifine geçici madde eklenerek yapılan bu düzenlemede varlıkların kısmen ya da tamamen aktarılması düzenlenmektedir. “Kısmen ya da tamamen” ne demektir? İnisiyatif kullanmak. İnisiyatifi kim kullanacaktır? İhracatı Geliştirme Anonim Şirketine yüzde 95 oranında ortak olan TİM mi, yüzde 5 oranında ortak olan EXIMBANK mı, yoksa ortaklık oranlarına rağmen şirketin Yönetim Kurulunda 3 üyeyle temsil edilen Ticaret Bakanlığı mı, 1 üyeyle temsil edilecek olan Hazine Bakanlığı mı? 1 üyeliğin de ortaklığı temsilen EXIMBANK’a verildiğini tekrar hatırlatalım ve soralım: Kısmen veya tamamen devre kim karar verecek? Bir başka konu da şirketin 9 kişilik Yönetim Kurulunda yüzde 95 ortaklığına rağmen TİM 5 üyeyle temsil edilecek, 4 üye ise kamudan yapılacak atamalar. Kamudan yapılacak atamalarda öne çıkan görevlendirmeler konusu kamuoyunun malumu ama bir kere daha dikkate getirelim ve kanun teklifine geri dönelim.

Teklifin bu maddesinde yer alan “kısmen ya da tamamen” ibareleri hem kanunilik hem de uygulanabilirlik açısından çelişki yaratacak muğlak ifadelerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – İktidar partisinin birçok kanun teklifinde muğlak ifadeler kullanması, kanunları istedikleri gibi yorumlamaları bakımından sıradan bir uygulama hâline gelmiştir ama böyle kanun olmaz. “Kısmen veya tamamen” gibi esnek ve belirsiz ifadelerle kanun yapılmaz. Tamamen devredilecekse öz kaynakların hepsinin alınması gerekmektedir. Kısmen alınacaksa da bunun sınırının kanunla belirlenmesi uygun olacaktır. Kanunilik ilkesine aykırı bu durumun düzeltilmesi için Komisyonda teklif verdik ve tahmin edileceği üzere, kabul edilmemişti. Şimdi tekrar hatırlatıyoruz ve yine kabul edilmeyeceğini biliyoruz.

Biz tutanaklara not düşelim, gerisini görevini yerine getiremeyenler düşünsün diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 284 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinde geçen “kısmen” ibaresinin “yarısının” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Mahmut Celadet Gaydalı             Kemal Peköz       Gülüstan Kılıç Koçyiğit

                  Bitlis                              Adana                                    Muş

              Habip Eksik                                                            Ömer Öcalan

                  Iğdır                                                                     Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Evet, Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi Muş Milletvekili Sayın Gülistan Kılıç Koçyiğit’in.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın vekiller; ben de yasa teklifinin 2’nci maddesi üzerine söz aldım. Bu maddede çok bir şey yok ama bir belirsizlik olduğunu ve bu belirsizliğin en azından düzeltilmesi gerektiğini ifade ederek daha önemli diğer konuları en azından dilim döndüğünce ifade etmek istiyorum.

Şimdi, siz İstanbul Sözleşmesi’ni AKP olarak kaldırdınız ve bu konudan da bu durumdan da hiç rahatsız değilsiniz. Yerine Ankara sözleşmesini getireceksiniz. Ankara sözleşmesinden de bir haber yok. Bu sırada peki ne oluyor? Hani, İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırdınız, Ankara sözleşmesini tartışmaya aldınız, kadına şiddete geçit yoktu vesaire en üst perdeden konuştunuz ama bütün bunların karşısında kadınlara şiddet her geçen gün artıyor. 2021’in Ekim ayında 22 kadın ve 2 çocuk, erkekler tarafından katledildi; bir o kadar da istatistiğe yansımayan ölüm, öldürme, katledilme vakası olduğunu biliyoruz.

Sadece bununla da kalmıyor kadına yönelik şiddet; bir kadın katlediliyor, sonra ailesi, kadın örgütleri, kadın kurumları onun hakkını almak için; o erkeğin, o katilin hak ettiği cezayı çekmesi için mahkeme mahkeme koşuyor. Sonuç ne oluyor? Pınar Gültekin davasında olduğu gibi, o mahkeme heyeti aslında katili aklamaya ama mağduru, yaşamını yitiren kadını, Pınar Gültekin'i ve ailesini mahkûm etmeye, onun özel yaşamı üzerinden, telefon görüşmeleri üzerinden başka algılar yaratmaya çalışıyor. Niye? Çünkü kravatlı yargı, çünkü erkek yargı, çünkü erkek devlet yargısı ve buradaki cezasızlık politikasının da sizin bakış açınızla, sizin pratiklerinizle örtüştüğünü ifade edelim. Bir kez daha buradan, artık kadına yönelik şiddete tahammülümüz olmadığını ve 25 Kasıma doğru giderken de İstanbul Sözleşmesi'nin yaşattığını tekrardan ifade etmek istiyoruz.

Tabii, siz sadece dışarıdaki kadınlara şiddet uygulamıyorsunuz. Bakın, geçen hafta daha burada ifade ettik TJA dönem sözcüsü Ayşe Gökkan sadece kadın özgürlük mücadelesi yürüttüğü için, bir kadın olarak bu sisteme meydan okuduğu için siz ona mükerrer şekildeki cezalarla otuz yıl ceza verdiniz, otuz yıl. Oysaki Ayşe Gökkan aslında bu ülkedeki kadın özgürlük mücadelesinin simge isimlerinden birisiydi. Onu normalde baş tacı etmeniz gerekirdi, sizin ona ödül vermeniz gerekirdi kadın özgürlük mücadelesine olan katkılarından ama siz onu cezaevine koydunuz.

Fakat bununla da bitmiyor işiniz. Bakın, cezaevlerine koyduğunuz insanlara da eza çektirmeye, işkence etmeye devam ediyorsunuz. Son haftalarda basına da çok yansıdı, birçok cezaevinden üst üste ihlal ihbarları geliyor yani sürgünler -Şırnak Cezaevinden tutalım Kırıkkale Cezaevine kadar, başka cezaevlerine kadar- toplu sürgünler, toplu darp girişimleri ve buna karşı da hiçbir şey yapmayan Adalet Bakanlığı ve Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü. Ben geçen hafta da bir cezaevi görüşüne gittim. Bakın, Kırklareli Hacılar Cezaevinde -biz burada belki de bir ay önce kaloriferleri yaktık değil mi- bir hafta önce kaloriferler yakılmış. Şu anda siyasi mapusların koğuşlarının arasına IŞİD’lilerin koğuşlarını koyuyorlar biliyor musunuz? Yani birbirlerinden bağlantılarını kesmek için. Bu IŞİD’lilerin her birinin bizim can güvenliğimizi, içerideki mapusların can güvenliğini tehdit ettiğini siz bizden daha iyi biliyorsunuz. Peki, neyi amaçlıyorsunuz? Ya da siz Şırnak’taki, Mardin’deki, Diyarbakır’daki, İzmir’deki mapusu alıp, kilometrelerce uzağa gönderip o insanların ailelerine niçin eziyet ediyorsunuz? Gerçekten bu sorunun cevabını merak ediyorum. Bakın, AİHM ihlal kararı verdi. Siz hep diyorsunuz ya “Aile kutsal, aile kutsal.” E, hani aile kutsaldı, ne oldu? Bu mapusların ailesi yok mu, bu mapusların ailesi kutsal değil mi? Bu insanlar, annelerini, çocuklarını, eşlerini, yakınlarını göremiyorlar. Nasıl gitsin Mardin’deki biri ta Tekirdağ’daki çocuğunu görmeye, söyler misiniz? Hadi, kalktı, gitti… Ne yaptınız? Bakın, “Her şey düzeldi, pandemiyle mücadele çok iyi…” Ama iki yıldır açık görüş yaptırmıyorsunuz cezaevlerinde, iki yıldır insanlar sevdiklerine dokunamıyorlar. Ya, bu bir tecrit sistemidir, bu bir işkencedir, bu kime yapılırsa yapılsın işkencedir. Yani siz vicdanınızı acaba şöyle mi rahatlatıyorsunuz: “Ya, bunlar zaten siyasi mapus.” Böyle mi acaba rahat uyuyorsunuz? Gerçekten başınızı yastığa koyduğunuz zaman şu soruyu kendinize soruyor musunuz: “Ya, ben de bu mapushanede olabilirdim, benim yakınım da olabilirdi. Benim çocuğum gelse bir ay bana dokunamasa, iki ay bana dokunamasa ben ne hissederim ya?” Düşünün, bir beş dakika düşünün lütfen.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Bu insanlar cezaevinde mapus; siz bunlara rehine muamelesi yapıyorsunuz, siz bunlara köle muamelesi yapıyorsunuz, siz bunlara esir muamelesi yapıyorsunuz.

Bakın, bir ülkenin gelişmişliği, bir ülkenin demokrasisi nereden ölçülür biliyor musunuz? Cezaevlerinin sayısından, cezaevlerinde yatan suçluların tiplerinden ölçülür. Bizim ülkemizdeki cezaevlerinin kapasitesi niye aşıyor? Düşüncesi nedeniyle. İnsanlar yazdıkları, çizdikleri, söyledikleri ve yaptıkları nedeniyle cezaevindeler yani size muhalefet ettikleri için. Yani bugün burada benim bu söylediklerimi yarın cezaevinde yatmam için gerekçe yapıyorsunuz ya; böyle bir şey olamaz. Bu hangi demokraside var?

Şimdi, bu yıl 19’uncu yılınızı kutluyorsunuz. E, on dokuz yıldır siz bu ülkede 19 tane iyi şeyi üst üste koymadınız ki biz de diyelim ki: “Vallahi helal olsun ya, bu işi de iyi yaptınız.” On dokuz yıldır insanlara eziyet ediyorsunuz ya, on dokuz yıldır. Gelin, gelin, iyi bir şey yapın; gelin, iyi bir şey yapalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Biz de sizi alkışlayalım ama bu cezaevlerinden elinizi çekin. Neyi amaçlıyorsunuz, gerçekten çok merak ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Koçyiğit, süreniz tamamlandı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 284 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle, “Şirketine” ibarelerinin “Şirketi’nin” ibareleriyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                 Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu         Müzeyyen Şevkin

            Kocaeli                                 Manisa                                  Adana

       Tacettin Bayır                         Ulaş Karasu

             İzmir                                   Sivas

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Kocaeli Milletvekili Sayın Tahsin Tarhan’a ait.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Türkiye İhracatçılar Meclisi Yasa Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu teklif Meclise gelirken “İhracatçılara müjde.” diye sunuldu, “Kredi Garanti Fonu kuruluyor.” diye duyuruldu. Oysa teklife bakarsanız yine kendilerinden başkasına faydası yok. Bu teklifin 2’nci maddesiyle TİM’in bünyesinde kurulu bulunan Türkiye Tanıtım Grubu tasfiye edilerek mal varlığı İhracatı Geliştirme Anonim Şirketine aktarılacak. Buna göre, ihracatçıya kefil olsun diye bir şirket kuruluyor: İhracatı Geliştirme Anonim Şirketi. Bu şirketin ana sözleşmesi 13 Ekim 2021 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlanmış. Şimdi şirket için, daha üç hafta önce kurulmuş şirket için Meclise diyorlar ki: “Biz şirketi kurduk, siz de bu şirketi yasalaştırın.” Bu şirketi kurarken Meclis iradesi her zamanki gibi yok sayılmış. Sevgili AK PARTİ’li milletvekilleri, sizin de iradeniz yok sayılmış.

Değerli arkadaşlar, biliyor musunuz bu şirketin ortakları kimler? Türkiye İhracatçılar Birliği yüzde 95, Türk EXIMBANK yüzde 5 hisseye sahip. Yönetim Kurulu ise öyle bir oluşturulmuş ki 3 üye Ticaret Bakanlığından, 1 üye Hazine ve Maliye Bakanlığından geliyor, 1 üye de EXIMBANK Genel Müdürü, 4 üye TİM’den. 9 üyeden sadece 4’ü TİM’den temsilci olarak geliyor. Özetle TİM, kendine ait olması gereken bir şirketin yönetimini bürokratlara bırakıyor.

Peki, bu şirketin sermayesi nereden gelecek? TİM’in ihracatçılardan topladığı ödeneklerle oluşan Türkiye Tanıtım Grubunun mal varlığı bu şirkete aktarılacak. Hangi ortaklıkta böyle ikram görülüyor değerli milletvekilleri? Hangi iş adamı böyle bir anlaşmanın altına imza atar? TİM, ihracatçıdan topladığı ödenekleri sorgusuz sualsiz bürokratların yöneteceği şirkete altın tepsiyle sunuyor. İşi ihracatçıyı korumak, ihracatçıyı geliştirmek olan TİM Başkanı neden böyle yapıyor? Yaptığı görevlere bakarsanız anlarsınız; çeşitli yönetim kurulu üyeliklerinden başkanlıklara, bir koltukta dokuz karpuz taşımaya çalışıyor TİM’in Başkanı. Her köşede bir koltuğunuz varsa hiçbir şeye sesinizi çıkaramazsınız. Odalar Birliğinden zaten hiç ses yok.

Değerli arkadaşlar, kurulan şirketin yapısı baştan sona hatalı. Kredi için başvurulan EXIMBANK; krediyi değerlendiren EXIMBANK ve TİM; krediyi veren EXIMBANK; krediye kefil olan İhracatı Geliştirme Anonim Şirketi. Şirketin yöneticileri kim? EXIMBANK, TİM ve Bakanlıklar yani krediyi veren, krediyi değerlendiren ve krediye kefil olan aynı. Böyle bir yapıda kaynaklar sağlıklı ve adil bir biçimde dağıtılamaz.

Değerli milletvekilleri, bu teklifte ödenecek çift maaşlar var, EXIMBANK’a Kamu İhale Kanunu’ndan ve vergiden muafiyet var, serbest bölge kuracak olanlara vergiden istisna var, üç hafta önce kurulmuş bir şirketi noter gibi onaylamak var, Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesine saygısızlık var ama ne yok biliyor musunuz? İhracatçının ham madde ve navlun sorunlarına çözüm yok, her gün artan enerji fiyatlarına, yükselen maliyetlere önlem yok, temelden bozuk olan bu teklifte her gün daha da kötüye giden ekonomiye ilaç yok.

İhracatçının sorunlarına çözüm amacı taşımayan bu teklifi doğru bulmuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde 2 adet önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 284 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinde geçen “yer alan” ibaresinin “bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Gülüstan Kılıç Koçyiğit           Mahmut Celadet Gaydalı          Kemal Peköz

                   Muş                                    Bitlis                               Adana

             Kemal Bülbül                         Ömer Öcalan                  Habip Eksik

                 Antalya                               Şanlıurfa                              Iğdır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Antalya Milletvekili Sayın Kemal Bülbül’ün.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Sayın Başkan, Değerli Genel Kurul üyeleri; Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde konuşacaktım dün Adıyaman’da yapılan barbarlık olmasa idi, savcı zebanilik yapmasa idi bununla ilgili konuşacaktım. Ama dün, danışmanım Mustafa Yüksel, evine baskın yapılarak 5 çocuğunun gözü önünde evi darmadağın edilerek gözaltına alınmış; bu da yetmemiş, yirmi dört saat avukat görüş yasağı verilmiş, bu görüş yasağı bugün saat birde bitmiş, avukat arkadaşlar gidip görüştüklerinde de maalesef dört gün gözaltı süresi uzatılma kararı verilmiş.

Bakınız, evinde yapılan dağıtmayı, evinde yapılan barbarlığı eşi Özlem Hanım bana çekip gönderdi. Bakınız, ev ne hâle getirilmiş. Asıl ibretlik şey burada; bakın, görüyor musunuz burada sevgili Demirtaş’ın “Devran” ve yeni kitabı, önceki kitapları… Kitaplar burada darmadağın edilmiş.

Bununla ne mesaj verilmek isteniyor? Adıyaman Savcısı bana mesaj veriyorsan bu mesajı okudum. Sen, suç işliyorsun Adıyaman Savcısı! Sen; kitaba, yazarlığa, edebiyata, insan haklarına, demokrasiye ve emeğiyle geçinen bir danışmana karşı; onun eşine ve 5 çocuğuna karşı suç işledin Adıyaman Savcısı! Bu da yetmedi Adıyaman Savcısı, bugün de ne yaptın? Yine önceki dönem Vekilimiz sevgili Behçet Yıldırım’ın evine baskın yaptırıp gözaltına aldırdın ama bu da yetmedi, 11 yaşındaki çocuğunu okula uğurlamak isteyen eşi, izin alıyor eve baskın yapan polislerden -buna ben tanığım, kendimiz de böyle şeylerle karşılaşmışız- diyor ki: “Çocuğumu okula gönderebilir miyim?” “Gönder.” diyorlar. 11 yaşındaki çocuğun sırtına çantayı takıyor gönderiyor, bahçe kapısında çocuğu durduruyorlar, çantayı arayıp, çocuğun üstünü arayıp, çantayı boşaltıp sonra tekrar, çocuğa “Çantanı doldur, okula git.” diyorlar. Bakar mısınız şuraya; şimdi, bunun hukukla, demokrasiyle ne alakası var, hangi hukukta yazıyor bu, hangi demokraside? Evi bu şekilde dağıtmak hangi hukukta yazıyor Savcı Bey?

Sayın Başkan, açıktan size sataşıyorum şimdi. Sayın Süreyya Sadi Bilgiç, şu anda temsil ettiğiniz, makamında oturduğunuz Meclisin bir çalışanı gözaltında ve hiçbir somut suçlama yok Sayın Başkan. Daha önce burada vekillik yapmış bir arkadaşımız şu anda gözaltında, gözaltındayken hakkında yirmi dört saat avukat görüş yasağı verilmiş, hiçbir somut suçlama yoktur. Danışmanım Mustafa Yüksel’le avukatlar görüştü “Neyle suçlanıyorsunuz?” dediler, hiçbir suçlama yoktur. Peki, bu keyfiyetin anlamı ne, bu keyfiyetin sebebi ne?

Biz daha önce de söyledik buradan; bununla bizi korkutamazsınız, bununla bizi yıldıramazsınız, bununla bizi bastıramazsınız. Evet, biz Kürt halkının eşitliğini, özgürlüğünü, Türkiye halklarının eşitliğini, Alevi inancının eşit yurttaşlık hakkını, emekçilerin hakkını, eşit yurttaşlığı her düzeyde savunuyoruz, savunmaya da devam edeceğiz ve bununla da çekineceğimizi sanıyorsanız Vedat Aydın’a dönük yapılan katliamdan bu yana yüzlerce partili gözaltına alınmış, katledilmiş, gözaltında kaybedilmiş, hapse atılmış. İşte 4 Kasımın yıl dönümü yarın; Sayın Demirtaş’ın, Sayın Figen Yüksekdağ’ın barbarca gözaltına alınıp tutuklandığı, hukukla hiçbir alakasının olmadığı günün yarın yıl dönümü. Ape Musa’nın tabiriyle, biz bunları biliyoruz, biz bunların tanığıyız, biz bunların sanığıyız, biz bunların yargılayıcısıyız; bundan dolayı bir çekincemiz yok ki. Einstein’in tabiriyle, denenmiş şeyi denemekle hangi ahmaklığa varacağınızı sanıyorsunuz?

Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, sevgili Genel Kurul, değerli Türkiye halkları; hukuk ihlal ediliyor, hukuka -çok özür diliyorum- tecavüz ediliyor, haklara tecavüz ediliyor. Böyle bir hukuk uygulaması, böyle bir yasa uygulaması olamaz. Bu, açık bir barbarlık, açık bir zebaniliktir Sayın Başkan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bu uygulamaya bir an önce son verilmesini, sevgili Mustafa Yüksel’in ve sevgili Behçet Yıldırım’ın bir an önce serbest bırakılmasını istiyoruz. Eğer uygulanacak bir hukuk varsa budur. Somut bir suçlama yoktur, somut bir sebep yoktur.

Genelgeçer, bilindik yöntemlerle, bilindik suçlamalarla burada, dışarıda, basında, televizyonda, yolda, yolakta, sokakta akıl devşiren savcılar, buradan hukuk devşiren savcılar: Yazık size, günah size, vah size! Bu hukuk bir gün sizin dilinize, bir gün sizin ayağınıza dolanacak, bir gün kollarınıza dolacak ve sizi kurtaracak kimse kalmayacak ne yazık, ne günah, ne ayıp ki!

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinde yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Hüseyin Örs                       Zeki Hakan Sıdalı         Arslan Kabukcuoğlu

           Trabzon                                 Mersin                               Eskişehir

         Ümit Beyaz                 Mehmet Metanet Çulhaoğlu          Orhan Çakırlar

           İstanbul                                 Adana                                  Edirne

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Edirne Milletvekili Sayın Orhan Çakırlar’ın. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ORHAN ÇAKIRLAR (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle şahlanacak olan ekonomimiz, gece yarısı atama ve görevden af kararıyla tepetaklak olmuştur. Bu süreçte, önü alınamayan işsizlik sorunu âdeta bir orduya dönüşmüş, her geçen gün artan enflasyonu düşürmek için yapılan faiz indirimleri tıpkı doları tutmak için eritilen 128 milyar dolar gibi hiçbir işe yaramamıştır. Ekonomiyi yönetemeyen Hükûmet ricali, zam haberleriyle uyanan vatandaşın geçim derdine çözüm bulamamaktadır.

Değerli milletvekilleri, coronavirüs salgını yaşamın her alanını etkilediği gibi, insanoğluna tarım ve gıda sektörünün önemini bir kez daha hatırlattı. Salgın sürecinde dünyanın birçok ülkesi dış ticaret yasakları koyarak gıdaya olan ihtiyaçlarını kendi bünyelerinde karşılama yolunu seçmiştir. Bu durumda, üretimde kendi kendine yetebilmenin önemi anlaşılmış, yaşanabilecek gıda krizi karşısında birçok ülke, tarım sektörüne gerektiğinden fazla yatırım yapma kararı alarak, üreticileri ve sektörü destekleyecek adımlar atarak sektörün büyümesine katkı sağlamıştır. Ülkemizde, vazgeçilmeyen ithalat politikaları, yüksek girdi maliyetleri, zamanında ödenmeyen destek ücretleri, çevresel faktörler, her gün artan döviz kurları ve çiftçinin sözlerine kulak asılmaması sonunda tarım sektörünün nereye gideceğini anlamak zor değil.

Değerli milletvekilleri, bilinmektedir ki ülkemizdeki pirinç ihtiyacının yarısı Edirne ilimizden karşılanmaktadır. Edirne ilimizde, bu yıl, çeltik üreticimiz zor günler yaşamakta; artan girdi maliyetlerinin yanında, bölgede yaşanan hastalık dolayısıyla verim düşüklüğü bekleniyordu. Bu kadar olumsuzluklar içerisinde, geçtiğimiz hafta İpsala’da yaşanan dolu felaketi sonunda ilk belirlemelerde büyük bir kısmı Sarıcaali köyünde olmak üzere, Balabancık, Sultanköy, Paşaköy ve civar köylerde toplam 10-12 bin dönüm çeltik alanının etkilendiği söylenmişti. Yerinde yaptığımız incelemelerde, dolunun, yaklaşık 20 bin dönüm çeltik alanını ürün alınamaz hâle getirdiğini gördük. Bölgede birçok çeltik alanının sigortasız olduğunu ve bazı tarım alanlarının da mahkemelik olmasından dolayı üreticilerin ÇKS kaydı yaptıramadıklarını, bu sebeple sigortasız olduklarını gördük. Burada üretim yapan birçok çiftçimiz bu durumun göz önünde bulunmasını istemekte, bu durumun yaşandığı alanlarda herhangi bir destek alamayan üreticimiz girdi maliyetlerinin altında daha fazla ezilmektedir. Sigortalı alanlarda zararların tespit edilmesi için çalışmalar tamamlanmış fakat bu zamana kadar üreticiye herhangi bir ödeme yapılmamıştır. Tespit edilen zararlar vakit kaybetmeden ödenmelidir. Sigortası olmayan üreticilerimizi ise görmezden gelmeyin, feryatlarını duyun; ilgili alanın afet bölgesi olarak ilan edilmesi bekleniyor, daha doğrusu mağduriyetlerinin karşılanmasını istiyorlar, devletten yardım bekliyorlar; umarım seslerine kulak verirsiniz.

Değerli milletvekilleri, çeltikle ilgili bir başka konu randıman meselesi. Toprak Mahsulleri Ofisinin yanlış politikaları sonunda üretici gün geçtikçe mağdur edildiğinden çeltik üreticileri Toprak Mahsulleri Ofisinin alım kriterlerinde değişikliğe gitmesini beklemektedir. Üretici çeltikte 50 randıman altındaki ürünlere fiyat istemektedir. Bu sene yaşanan birçok olumsuzluk sonunda verim maalesef çok düşük kaldı açıklanan rakamlar artan maliyetlerin önüne geçemedi. Bu durum da dikkate alınarak Toprak Mahsulleri Ofisinin alım kriterlerinde değişikliğe gitmesi gerekmektedir.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde 2 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 284 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinde geçen “şeklinde” ibaresinin “biçiminde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Gülüstan Kılıç Koçyiğit           Habip Eksik        Mahmut Celadet Gaydalı

                      Muş                            Iğdır                                    Bitlis

                 Kemal Peköz                 Ömer Öcalan

                     Adana                        Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Iğdır Milletvekili Sayın Habip Eksik’in.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HABİP EKSİK (Iğdır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün, Türkiye cezaevlerinde tam bir dram yaşanıyor; gerçekten insanların tüm insan hakları resmen bilinçli bir şekilde gasbediliyor, insan haklarından mahrum bırakılıyorlar. Hemen hemen birçok hapishanede, cezaevinde mahpusların en temel hakları, en insani hakları gasbediliyor. Bunların başında da yaşam hakkı, sağlık hakkı gelmektedir. Maalesef, pandemiyi de gerekçe göstererek AKP iktidarı, cezaevlerinde sağlık hakkına erişimi âdeta imkânsız hâle getirmiştir. Birçok cezaevinden mahpusların mektuplarla bize ulaşması sonucunda şunu öğrendik: Birçok mahkûmun sağlık sorunları nedeniyle maalesef, sağlık merkezlerine sevkleri yapılmıyor, tutsaklar sağlık haklarından mahrum bırakılıyor. Sadece bununla kalınmıyor, eğer bir sağlık merkezine, bir hastaneye gidildiyse ondan sonra on dört gün tek başına hasta hâliyle maalesef, hücrelerde “karantina” adı altında tutulmaktadırlar. Bunların hepsinin uluslararası sözleşmelere de bizim imza attığımız İnsan Hakları Bildirgesi’ne de ve aynı zamanda Anayasa’mıza da aykırı olduğunu hepimiz biliyoruz ama en çok ihlal edilen konulardan bir tanesi, tutsakların aslında tek başına bırakılmamaları, tutulmamaları gerekirken cezaevi koşulları gerekçe gösterilerek tek kişilik odalarda tutulması yani tecrit altında, izolasyon altında infaz sürecinin yürütülmesidir. Bakın, seçim bölgem Iğdır’daki S Tipi Cezaevi yönetimini aradım bir mahpusla, bir tutsakla ilgili; bana şunu söyledi, dedi ki: “Bizim cezaevi yapımız tek kişilik ve 3 kişilik koğuşlardan oluşmaktadır ve ben siyasi mahkûmların hepsini tek kişilik odalarda tutuyorum, adli mahkûmları da 3 kişilik odalarda tutuyorum.” Ben, bunun suç olduğunu, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da böyle bir uygulamanın olmadığını, bunun tamamıyla ileride yükümlülükler getireceğini ve o insanlara yapılan bir işkence anlamına geldiğini söylememe rağmen “Bakanlık bunu söyledi, Bakanlık bunu uygulamamızı uygun gördü.” diye cevap verdi. Bakın, işkencenin tanımı şudur: Fiziksel ve psikolojik olarak bir insana bilerek acı vermektir. Birçok araştırma da göstermiştir ki cezaevlerinde insanların tek başına bir yerde tutulması ileride çok büyük sağlık sorunlarına yol açmaktadır ve toplumla bir araya geldiklerinde de ciddi anlamda toplumla kaynaşmalarının önüne geçen bir süreç yaşamaları anlamına gelir. O açıdan, bu tek kişilik odalarda tutma hem uluslararası hukuka aykırıdır hem kendi Anayasa'mıza hem Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'a da aykırıdır ama en önemlisi, bir insanın sağlık hakkının tamamıyla elinden alınmasıdır, dolaylı olarak yaşam hakkının gasbedilmesidir. Bakın, bir insanın Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'a göre tek kişilik odada tutulacağı kıstaslar belirlenmiştir ama bugün Türkiye cezaevlerinde, tıpkı Nazi kamplarında olduğu gibi, tıpkı engizisyon mahkemelerinin zindanlarında olduğu gibi insanlar âdeta imha edilmek isteniyor. Bunun amacı, psikolojik olarak insanları imha etmek demektir. Bakın, bir insanı siz hukuksuz bir şekilde, kanunun yol göstermediği hâlde eğer orada tek başına tutarsanız tüm sağlığının elinden alınması ihtimaliyle karşı karşıya bırakırsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HABİP EKSİK (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Cezaevindeki intiharların yüzde 91’inin tek kişilik odalarda kalan kişiler tarafından gerçekleştirildiği araştırmaları var ve insanların tek kişilik odalarda kaldıktan sonra, hüküm bittikten sonra toplumda çok ciddi sorunlar yaşadıkları, nöropsikiyatrik sorunlar yaşadıkları, psikolojik sorunlar yaşadıkları çok kez tespit edilmiş ve bilimsel verilerle de ortaya koyulmuştur. Tecrit insanlık dışı bir uygulamadır, tecrit kesinlikle bir insan hakkı gasbıdır ve kabul edilemez bir durumdur. Bugün Türkiye’deki cezaevlerinin hepsinde tecridin uygulandığını söyleyebiliriz ama en ağırı da İmralı Cezaevinde Sayın Abdullah Öcalan üzerinde uygulanmaktadır. Derhâl bu tecrit uygulamasına hem İmralı Cezaevinde hem de diğer cezaevlerinde son verilmelidir diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinde yer alan "değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

     Zeki Hakan Sıdalı             Mehmet Metanet Çulhaoğlu              Dursun Ataş

            Mersin                                  Adana                                 Kayseri

         Ümit Beyaz                           Hüseyin Örs             Arslan Kabukcuoğlu

           İstanbul                                Trabzon                              Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs’ün.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 4’üncü maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin ilgili maddesiyle 488 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikle İhracatı Geliştirme AŞ’ye muafiyet tanınması hususuyla sermaye yapısının güçlendirilmesi hedeflenmektedir.

Değerli milletvekilleri, konu ihracat olunca Trabzon’daki ihracatçılarımızın bana ilettiği sorunları gündeme getirmek istiyorum. İhracatçımız, ihraç ettiği bir ürünün çeşitli sebeplerle müşterisinin almaktan vazgeçmesi veya iade etmesi nedeniyle mevzuatın tanıdığı imkân dâhilinde, ihraç edildikten sonra üç yıl içinde yurda iade edilen ürünlerinin serbest dolaşıma girişi için damga vergisini gecikme faiziyle ödeyerek malı yurda sokabilmektedir. Bu bir mağduriyettir, bu mağduriyetin giderilmesi yönünde ihracatçılarımızın talebi vardır.

Değerli arkadaşlar, 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 168’inci maddesinin (1)’inci fıkrası gereği serbest dolaşımda bulunan eşyanın Türkiye gümrük bölgesinden ihraç edildikten sonra üç yıl içinde yeniden serbest dolaşıma girmesi hâlinde ithalat vergilerinden muaf tutulacağı belirtilmekte. Bu durum, tatbikatta, kanunun bu maddesi ve Gümrük Yönetmeliği’nin 446’ncı maddesinde belirtilen sebeplerin vuku bulması üzerine ihraç edilen eşya ithal vergilerinden muaf olarak yurda geri getirilebilmektedir. Bu hususla ilgili de ihracatçılarımızın talepleri var. İhraç edilen ve alıcı firmaların, Gümrük Yönetmeliği’nin 446’ncı maddesinde belirtilen sebepler nedeniyle iade ettiği ürünlerle ilgili olarak denetimi yapan bir gümrük müfettişinin tuttuğu rapor üzerine idareden ihracatçının iradesi dışında alıcı ithalatçı firmanın çeşitli gerekçeler ileri sürerek üç yıl içinde ihraç ettiği şekliyle iade ettiği, yurda geri getirilen ürünler için “Damga Vergisi Kanunu gereği ihracatın gerçekleşmediği” yorumu yapılarak ceza tahakkuku yapılmaktadır. Bu uygulamanın başlatılmasıyla ödenen cezalar nedeniyle ihracatçılar büyük mağduriyetlerle karşı karşıya kaldıklarını ifade ediyorlar. Bu nedenle, ihracatçının tamamen iradesi dışında, hatta alıcıların keyfî uygulamaları neticesinde gerçekleşen bu işlemlerde uygulamanın 4458 sayılı Gümrük Kanunu’nun 168’inci maddesinde belirtilen ürünün serbest dolaşıma girişinin tüm vergilerden muaf olarak yapılması uygulamasıyla uyumla hâle getirilmesi açısından, damga vergisinin gecikme faiziyle birlikte geri alınması uygulamasının kaldırılması ve üç yıl içinde ihraç edildiği şekliyle iade edilen ve ithal vergilerinden muaf tutulan geri kalan ürünlerde de damga vergisi muafiyeti sağlanması talepleri var ihracatçılarımızın.

Değerli milletvekilleri, yaş meyve, sebze ürünleri alımlarındaki stopaj uygulamasından kaynaklanan sorunlara da biraz değinmek istiyorum. Bilindiği üzere, ihracatçılar tarafından ihraç edilmek üzere üreticilerden satın alınan ürünlerden yapılan gelir vergisi stopaj kesintisiyle üreticinin sosyal güvenlik prim borcu olup olmadığının sorgulanması ve var ise ürün bedelinden kesilmesi uygulamasında üreticiden kesilmesi gereken stopaj gelir vergisi ile prim borçları pratikte işlememekte, tüm bu kesintiler ürünü satın alan ihracatçının üzerinde kalmaktadır. Bununla ilgili de yeni bir düzenleme talepleri var ihracatçılarımızın.

Değerli arkadaşlar, son olarak, yakın komşu ülkelerle iş yapan, oralarda iş yeri olan ve her hafta başı bu ülkedeki iş yerine gidip hafta sonu ailesinin yanına, evine dönmek için yurda dönüş yapan ihracatçılarımız, Temel fıkralarına konu olan ceza uygulamasıyla karşı karşıya kalmakta. “Ayda 4 defadan fazla yurtdışına kendi özel taşıtınla neden çıktın?” diye bu arkadaşlarımıza para cezası kesilmektedir. 2008 yılında, Türk plakalı taşıtlar Gürcistan’a gidip ucuz yakıt alıp dönmesin diye çıkarılan bu uygulama bugün geçerliliğini yitirmiştir. Geçerliliği kalmayan bu uygulamanın yani “4 defa niye yurtdışına çıktın, cezasını öde.” uygulamasının kaldırılması, en azından iş insanlarının, ihracatçıların bu uygulamadan muaf tutulması gerektiğini söylüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – İhracatçılarımızın yaşamış olduğu bu mağduriyetlerin bir an önce çözüme kavuşturulması için gerekli düzenlemelerin yapılması gerektiğini ifade ediyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde 2 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 284 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinde geçen “yer alan” ibaresinin “bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mahmut Toğrul                         Habip Eksik         Gülüstan Kılıç Koçyiğit

          Gaziantep                                 Iğdır                                     Muş

Mahmut Celadet Gaydalı                  Ömer Öcalan                      Kemal Peköz

             Bitlis                                 Şanlıurfa                                Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, Değerli Genel Kurul; halkımızı saygıyla selamlıyorum.

Son dönemlerde gerek Kürt sorununun çözümüne ilişkin gerekse tüm antidemokratik uygulamaların ve tüm sıkıntıların çözüm merkezi olarak Parlamento gösteriliyor, bu Meclis gösteriliyor. Halk için de siyasetçiler için de bu Meclise büyük bir anlam veriliyor, büyük bir kıymet atfediliyor.

Şimdi, bu Meclisin bir hafızasına bakmakta fayda var. 1993 yılında Parlamentoyla tanışan Kürtler neye uğradı, nasıl bir durumu yaşadı; hafızaları bir yoklamak lazım ki bir gerçekliği de ifade etmekte fayda olacaktır. Bakınız, 1993 yılında Parlamentoda vekillerin polis zoruyla yaka paça nasıl dışarı atıldığının görüntülerine herkes şahittir. Sevgili Orhan Doğan, Hatip Dicle, Leyla Zana, Ahmet Türk, Sırrı Sakık, Selim Sadak, Mahmut Alınak; o görüntüler hepimizin gözünün önündedir. Bu ülkeyi bir adım ileri götürdü mü? Bu ülkeyi otuz yıl geriye götürmedi mi? Götürdü tabii. Bu ülkenin demokrasisine büyük bir darbe vurdu. 28 Şubat süreci, burada, başörtülü insanların yemini krize dönüştü; bunları bilmekte fayda var, hafızaları iyi sorgulamak lazım. 2016’da HDP vekillerine cezaevi yolunu açanların, dokunulmazlıkların kaldırılmasına katkı sunanların buradan bir ders çıkarmaları gerekiyor ki ilerleyen dönemde nasıl bir Türkiye inşa edilecek, gasbedilen hakların iadesi üzerine nasıl konuşulacak bir hat çizelim, bir yol çizelim. Yıl dönümü 4 Kasım, yarın; 2016’da vekil arkadaşlarımızın evleri basıldı, hepsi bulunduğu illerden kaçırılarak zindanlara hapsedildiler. Şimdi, peki, bu zindanlardaki, cezaevindeki durumlar nedir? Bunun sorumlusu bellidir, Hükûmettir, Adalet Bakanlığıdır, Abdulhamit Gül’dür. Şu an cezaevleri işkencehaneye dönmüş; IŞİD’i oraya alıyor, cemaati oraya alıyor, diğer örgütlü yapıları oraya alıyor. Böyle bir şey olabilir mi?

Bu ülkede 200 binin üzerinde insan cezaevindedir. Özellikle siyasi tutsaklara büyük zulümler yapılıyor. Tecrit desen tecrit var, açık görüş iki yıldır ortadan kaldırılmış; sorsanız “Pandemide başarı.” derler, günde 230 insan ölmektedir ama cezaevinde tecrit devam ediyor. Tutuklular, hükümlüler aileleriyle görüştürülmüyor. Cezaevindeki akrabalarına para yatıran insanlar örgüt üyeliği üzerinden gözaltına alınıyor, günlerce gözaltında kalıyor. Bu Meclis ne zaman kendi üyelerine sahip çıkacak? Bugün, Behçet Yıldırım -25 ve 26’ncı Dönem Adıyaman Milletvekili- gözaltına alınıyor. Böyle mi bu işler çözülecek? Günlerce gözaltında kalan insanlar vardır. Önce gözaltına al, 4+4+4 on iki gün gözaltında tut, sonra delil oluşturma peşine düş. Buna herkesin bir sözünün olması gerekiyor. Bu Parlamentoda bulunan beş partinin grubu, barolar, kitle örgütleri, sivil toplum kuruluşları, tabip odası, kendini demokrat ve aydın olarak gören herkes bu ülkenin sorunları için oturup konuşmayacak mı? O zeminin kalmadığını ben görüyorum. Büyük bir karşıtlaşma üzerinden siyaset yürütülüyor zaten. Faşist zihniyetin söylemleri yetmiyor, kendini muhalif olarak görenler de sıkıştıkça Kürt’e, HDP’ye saldırıyor, HDP üzerinden milliyetçi oyları konsolide edeceklerini zannediyorlar. Geçmişi biliyoruz, 90’ları biliyoruz, 90’dan -bugün arkadaşlarımız söyledi, Vedat Aydın gibi- şimdiye kadar bu ülkede binlerce insan kaybedildi, mezarları belli değil, faili meçhuldür; yargı bunun peşine düşmemiştir, hesabına gelmemiştir, yargı ideolojiktir; bunların hepsini biliyoruz. Burada söylemlerle, algılarla oy devşirme peşine düşenler büyük bir yanılgı içerisindedirler. Bu halkı artık terör hikâyesi, düşmanlık hikâyesi üzerine ikna edemeyeceksiniz. Kırk yıldır bu hikâyeleri anlatıyorsunuz, devam ediyorsunuz, kırk yıl önce doğanlar şimdi 40 yaşında.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ÖMER ÖCALAN (Devamla) - Bu sorunun içinde artık birkaç nesil belli bir noktaya geldi. Biz siyaseti olgunluğa davet ediyoruz, Parlamentoyu göreve çağırıyoruz. Söz söyleme, oy kaygısıyla yapılan haksızlığa, hukuksuzluğa söz söyleme noktasındadır bu Parlamento, kendini muhalif olarak görenler de bu noktadadır. Cezaevlerinin durumu vardır, kapalı kapılar ardında kimi şeyleri konuşabiliyorlar ama halkın Meclisinde ya da halkın gözleri önünde farklı bir söylem, farklı bir yaklaşım. Bu, bütünleştirmeye götürmez, bizim demokratik bir zeminde bütünleşmeye ihtiyacımız vardır. Faşist ve sağ zihniyete karşı bir motivasyon, bir sinerji yaratılması gerekiyor ama görünen odur ki herkes iktidar hesapları yapıyor. İktidar hesaplarından sonra HDP ve Kürt sorunu üzerine herhâlde hesapları olmayanlar söylemleriyle kendini ifade etmektedir.

Halkımızı saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinde yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

         Hüseyin Örs                       Zeki Hakan Sıdalı            Hayrettin Nuhoğlu

           Trabzon                                 Mersin                                İstanbul

         Ümit Beyaz                 Mehmet Metanet Çulhaoğlu    Arslan Kabukcuoğlu

           İstanbul                                 Adana                               Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’na ait.

Buyurun Sayın Nuhoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 284 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım, selamlarımı sunarım.

27’nci Dönem Beşinci Yasama Yılına girerken torba kanunların daha az gelmesi temennimiz ve beklentimiz çok kısa sürdü, yeniden bir torba kanunla muhatabız. 13 kanunda değişiklik söz konusu olmasına rağmen konularına göre farklı tali komisyonlarda görüşülmesi yapılmamıştır. Bu şekilde ihtisas komisyonlarının devre dışı bırakılmasıyla biz yasama faaliyetinin kalitesinin düştüğünü söylemeye devam edeceğiz. İktidarın acele kanunlaştırma iradesi Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün öngördüğü asgari süreleri zorlamaktadır. Başkanlık bu süreleri tekliflerin sağlıklı incelenmelerine engel olacak şekilde kullanmaktadır. Bunun makul bir sebebi olamaz ve yapılan uygulama iyi niyetle bağdaşmaz.

Teklifin 5’inci maddesi, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 123’üncü maddesinin üçüncü fıkrasını “5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 4üncü maddesinin birinci fıkrasının (p) bendinde belirtilen kurumlar” şeklinde değiştirmektedir, bir bakıma güncelleme yapılmaktadır. Dolayısıyla bu madde için sadece bir kelime değişikliği önerimiz vardır, kabul edileceğini umarız. Bazı olumlu değişiklikleri kapsadığı için teklife genel olarak karşı değildik ama Komisyondaki görüşmeler esnasında İYİ Parti Grubu olarak verdiğimiz önergelerin reddedilmesi, ihracata yeni başlayacak KOBİ’lere yapılacak teşviklerin çelişkili olması, muğlak ifadelerin düzeltilmemesi, torba kanun teklifi niteliği taşımasına rağmen ilgili komisyonlarda görüşülmemesi ve Anayasa açısından tartışmalı yönlerinin olması sebebiyle teklife destek vermeyeceğimizi beyan ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bu bölümde bütün Türk milletinin içini sızlatan güncel bir olaya değinmek istiyorum: 21 Ekim 2021 günü Tunceli’de gerçekleştirilen Eren-7 Operasyonu’nda Jandarma Uzman Çavuş Burak Tortumlu ağır yaralanmış ve helikopterle bölgeden alınarak eski adı “Erzincan Asker Hastanesi” olan Binali Yıldırım Üniversitesi Mengücek Gazi Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilmiş, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit olmuştur. Şehit Burak Tortumlu’nun operasyon bölgesinden alınarak sevk edildiği hastanenin otoparkına indirildiği, iniş noktasında müdahale ekipleri ve ambulansın hazır bulundurulmadığı ve Mehmetçik’in uygunsuz bir şekilde, sedyesiz olarak askerler tarafından taşındığı görüntüleri basına yansımış ve milletin vicdanı sızlamıştır. Burak Tortumlu’nun hastaneye yatırılmasında gereken hazırlıkları yapmadığı gerekçesiyle hastane başhekimi açığa alınarak sorumlular hakkında soruşturma başlatıldığı Sağlık Bakanı tarafından açıklanmıştır.

Değerli arkadaşlar, açığa alınması gereken başhekim değil Millî Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı ve Sağlık Bakanı olmalıdır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Ya da bu Bakanlarda azıcık sorumluluk ve vicdan varsa kendileri istifa etmelidir. Yaralı bir askerin hayatının kurtarılmasında koordinasyon eksikliğinden kaynaklanan ihmallerin askerin hayatına sebep olması, devam eden terörle mücadelede ve olası savaş durumunda çok sayıda yaralı askerin sevkinin ve tedavi sürecinin nasıl yapılacağı konusunda askerî personel ve ailelerinde endişe ve güven bunalımı yaratacağından hareketle Millî Savunma Bakanına sormak istiyorum: Askerî hastaneler kapatılırken kendisi Genelkurmay Başkanı değil miydi? O zaman askerî hastanelerin kapatılmaması gerektiğini ifade etmiş miydi acaba?

Jandarma Genel Komutanlığı hukuki bakımdan İçişleri Bakanlığının sorumluluğunda olsa da Türk milleti jandarmanın da asker olduğunu bildiğinden, operasyonlarda yaralanan bir askerin sevk ve tedavisindeki ihmaller göz önüne alındığında askerî hastanelerin yeniden eski statüsünde açılması için İçişleri Bakanlığı bir girişimde ve öneride bulunmayı niçin düşünmez? Aynı şekilde, Sağlık Bakanlığı dünyada örnek teşkil edecek şekilde stratejik bir hizmeti üstün görev anlayışıyla çok başarılı olarak yürüten askerî hastanelerin teşkilatlanma hafızası ve tecrübesi henüz yok olmamışken açılmalarının gerekli olduğunun farkında değil midir?

Değerli milletvekilleri, hiç şüphe yok ki Türk milleti ordu millettir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Başta Mehmetçik olmak üzere, her Türk insanı vatan topraklarının her karışını kutsal kabul eder. Türkiye Cumhuriyeti devletinin varlığına, üniter yapısına, millî birlik ve bütünlüğüne kasteden bütün unsurlarla Atatürk’ün verdiği görev doğrultusunda son nefesine kadar mücadele etmeyi ve gerekirse şehit olmayı en büyük şeref olarak bilir. Ne var ki Türk milleti, şehit Burak Tortumlu’ya yapılan gayriciddi uygulamaları asla kabul etmez. Gereken her türlü tedbirin acilen en üst düzeyde alınmasını, askerî hastanelerin en kısa zamanda yeniden açılmasını bekliyor, bütün şehitlerimizi minnetle ve rahmetle anıyor, saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Grup Başkan Vekillerimizi kürsü arkasına davet ediyorum lütfen.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.59

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.10

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

284 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

6’ncı madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 284 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinde geçen “yer alan” ibaresinin “bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Mahmut Celadet Gaydalı           Kemal Peköz        Gülüstan Kılıç Koçyiğit

                    Bitlis                            Adana                                    Muş

               Habip Eksik               Muazzez Orhan Işık                  Ömer Öcalan

                    Iğdır                              Van                                 Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MEHMET CİHAT SEZAL (Kahramanmaraş) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi, Van Milletvekili Muazzez Orhan Işık’ın.

Buyurun Sayın Işık. (HDP sıralarından alkışlar)

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) – Teşekkürler Sayın Başkan.

İhracatın tabana yayılması ve tekeller dışındaki firmaların da finansmana ulaşması ülke içindeki üretimin ve istihdamın teşviki için elbette önemlidir ancak Türkiye’deki ihracata ve ihracatçılara “Türk tipi başkanlık” denilen bu tek adam politikalarıyla en büyük darbe vurulmuştur.

Ülkede, KHK ve ihraç politikasıyla, nitelikli iş gücü bakımından, AKP, liyakatsizliği her yere taşımıştır. Bağımsız olması gereken kurumlara yapılan müdahalelerle Türk lirası dalgalı kur rejimine rağmen bir yıl içerisinde yüzde 35 değersizleşmiştir yani zaten yoksul olan halklarımız daha da yoksullaşmıştır. Enflasyon resmî rakamlara göre yüzde 20 seviyelerine dayanmış, işsizlik oranı ve faiz oranı çift hanelerde seyretmiş, büyük bir yoksulluk hâli toplumun her kesimini sarmıştır.

Tarım, hayvancılık gibi sektörlerde teşviklerin kalkması dışa bağımlılığı artırmıştır. Sanayinin gelişmemesi, tarım ve hayvancılığın gittikçe küçülmesi, üretim alanlarında yaşanan daralma içinden geçtiğimiz ekonomik krizi derinleştirmiş ve daha da kritik hâle getirmiştir. Bugün, ne çiftçi ne sanayici ne zanaatkâr ürettiğinin değerini alamamaktadır çünkü faizler, maliyetler ve üretim için yapılan diğer harcamalar çok fahiş oranda yükselmiştir.

İhracatın artması ülke ekonomisi için elbette iyidir ancak ham madde girdileri ithal olduğu sürece, enerji ve yakıt gibi girdiler dolara endeksli olup fiyatlar arttığı sürece, ihracat artsa da istihdam da refah da artmaz. Türkiye’de ihracatın artışı 2015 yılından sonra sekteye uğramıştır. Neden mi? Bunun da nedeni, ülkenin içine konulduğu hukuksuzluk ve olağanüstü hâl, başka ülkeleri işgal girişimi ve savaş politikaları, kamuda ortaya çıkan yolsuzluk, rant, talan düzenidir. Eğer ihracatı ve üretimi artırmak, halkın refahını yükseltmek istiyorsanız, emekçilerin, köylünün, çiftçinin emeğinin hakkını verin. Rehin alınan gazetecileri, siyasetçileri, düşünce suçlularını derhâl serbest bırakın. Barış akademisyenlerinin ve KHK’lilerin gasbedilen haklarını iade edin. 4 milyon seçmenin iradesine el koyarak, seçtiği belediye başkanlarına atadığınız kayyumları geri çekin. Talimatla çalışan yargı düzeninize son verin. Kürt ve kadın düşmanlığından vazgeçin. Üniformalı tacizci, tecavüzcüleri koruyan siyasetinize son verin; kadın katliamlarını durdurun. Üniversiteleri özgür bırakın, kayyum ve yandaş baskısı altından çıkarın.

Kara para konusunda sayenizde ülke gri listeye girmiş ise kimse ülkenizle iş yapmak istemez, ticaret yapmaz, kredi vermez. Herkes bilmelidir ki katilleri eğiten, koruyan, aklayan, yurt dışına ihraç eden, kiralayan SADAT’larınıza, paralel bürokrasi olan TÜGVA’larınıza son vermeden ihracat mihracat yükselmez.

Değerli milletvekilleri, ülke genelindeki talan düzeninin yerel ayakları her yerde AKP eliyle kurulmuş durumdadır. Vekili olduğum Van ili üzerinden örneklendireyim: Tarihî ve doğa harikası, turizm potansiyeli yüksek bir sınır ili olan Van, ihracatta olması gereken düzeyde değildir. Kapıköy Sınır Kapısı, her ne kadar açıldı denilse de tam kapasite açık değildir. Van esnafı sınır ticaretinde keyfî birçok engel ve uygulamalarla karşı karşıyadır. Öte yandan Van, kelimenin tam anlamıyla bir talan işgali altındadır. Van, kayyum rejimi eliyle yağmalanmakta, halkın kaynakları yandaşlara peşkeş çekilmekte, belediyeler altından çıkılamayacak şekilde borçlandırılmaktadır. Van'da kış koşulları bastırmış olmasına rağmen, devam eden enkaz ve şantiye görüntüleri esnafı, çiftçiyi, memuru, işçiyi, halkı canından bezdirmiştir. Her yağıştan sonra caddeleri, sokakları, mahalleleri sel ve su baskınları almaktadır; yapılmayan altyapı nedeniyle evler kanalizasyon suyuyla dolmaktadır.

Van’da iki şey sürekli hâle gelmiş durumdadır: İlki, bin sekiz yüz gündür devam eden eylem, etkinlik yasağı; diğeri, kayyum yolsuzluklarının uygulama alanı olan kaldırım işleridir. Mühendisleri tenzih ederek söylüyorum: Van kayyumu, kaldırım mühendisliğinde uzmanlaşmıştır. İş yapıyor görüntüsü vermek için, talanını gizlemek için kaldırımlar yapboz tahtasına dönüştürülmüştür. Birçok mahallede, sokakta yol yokken, içme suyu yokken, altyapı yokken Van’ın merkezinde yeni yollar, kaldırımlar defalarca sökülüp tekrar yapılmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Devamla) – Bir yılı dolmadığı hâlde, buralarda yollar rant için yeniden şantiyeye çevriliyor. Şu iki fotoğraf Van’ın ne hâlde olduğunu göstermeye yeter.

Sonuç olarak, AKP-MHP koalisyonuyla bu ülkenin yol alamayacağı, refahın yükselemeyeceği, üretimin artmayacağı ve ekonomik, siyasal ve hukuki krizlerin çözülemeyeceği ortaya çıkmıştır. Halk isyan ediyor artık. İlk seçimde de sizden hesabını soracaktır. Yaptığınız hukuksuzluklar, yolsuzluklar, rant, talan yanınıza kalmayacaktır.

Tüm halkımızı saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde 2 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 284 sıra sayılı Teklif’in Çerçeve 7’nci maddesiyle eklenen Ek Madde 4’teki “kazançları” ibaresinden sonra gelmek üzere “(imalat ve ihracat faaliyetleri dışındaki faaliyetlerden doğan kazançlar hariç)” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                      Müzeyyen Şevkin          Bayram Yılmazkaya

            Kocaeli                                 Adana                              Gaziantep

        Özgür Ceylan                        Hüseyin Yıldız      Mehmet Akif Hamzaçebi

          Çanakkale                                Aydın                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde söz talebi İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi’nin.

Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Serbest Bölgeler Kanunu’nda değişiklik yapan bir maddeyi görüşüyoruz. Serbest Bölgeler Kanunu, 1985 yılında Turgut Özal’ın Başbakanlığı döneminde çıkarılmış olan bir kanundur. Çok iyi niyetlerle çıkarılmış olan, Türkiye’ye yatırım girişini, doğrudan yabancı yatırım girişini artırmak, yabancı teknoloji girişini artırmak, ihracata yönelik imalatı teşvik etmek ve yurt içindeki sanayinin girdi ihtiyacını zamanında ve düzenli bir şekilde temin etmek amacıyla çıkarılmıştır. Zaman içerisinde birtakım gelişmelere ve değişikliklere paralel olarak, ekonominin ihtiyaçları dikkate alınarak kanunda bir kısım değişikliklere gidilmiştir. Örneğin, bölgenin münhasıran doğrudan yabancı yatırım girişini çekmesi, yabancı teknolojiyi çekmesi ve ihracata yönelik üretimi gerçekleştirebilmesi amacıyla, sadece bunlarla sınırlı olmak amacıyla çalışması öngörülmüştür. Bu çerçevede, ekonominin düzenli ve zamanında girdi ihtiyacını temin etmek gibi bir işlev serbest bölgelerin amaçları arasından çıkarılmıştır.

Bu çerçevede, serbest bölgelerin durumu nedir diye baktığımızda karşımıza şöyle bir tablo çıkıyor: 18 serbest bölge var. 18 serbest bölgenin toplam ticaret hacmine, dağılımına baktığımızda, Türkiye’den serbest bölgeye, bölgeden Türkiye’ye, yurt dışından bölgeye ve bölgeden yurt dışına olmak üzere, bu yönler itibarıyla toplam ticaret hacminin yüzde 35’inin bölgeden yurt dışına ihracat olduğunu görüyoruz. Bölgeden Türkiye’ye önemli ölçüde hâlâ yine bir giriş var, yine Türkiye’den bölgeye sevk edilen bir ürün var elbette. Önemli olan, bölgeden yurt dışına yapılan ihracatı teşvik etmektir, bunu artırmaktır; serbest bölgelerin hedefi bu olmalıdır, yabancı sermayeyi çekebilmeli. Elbette yabancı sermayeyi çekebilmek, doğrudan yabancı yatırımı çekebilmek, ülkenin genel ekonomi politikasıyla ve siyasal istikrarıyla ilgili bir konudur. Münhasıran serbest bölge kurmak suretiyle bölgeye doğrudan yabancı yatırımı çekme imkânı da yoktur. Serbest bölgelere kaldırabileceğinin üzerinde bir misyonu yüklemek, ondan böyle bir sonuç beklemek de doğru değildir.

18 serbest bölge içerisinde başarılı olanlar var, başarılı olamayanlar var benim gördüğüm; serbest bölge rakamlarına baktığımızda bunu görüyorum. Örneğin, Atatürk Havalimanı Serbest Bölgesi’ni başarılı bulmuyorum, Atatürk Havalimanı Serbest Bölgesi, 100 dönüm arazi üzerinde faaliyet gösteren, ulaşım kolaylığı olan, havalimanın hemen yanı başında –şimdi havalimanı taşındı önemli değil, çok yakın- ama bakıyorum, ihracat potansiyeli, daha doğrusu gerçekleşen ihracat rakamı en düşük olan bölgelerden biri. Bu doğru değil, Atatürk Havalimanı Serbest Bölgesi böyle olmamalı. Kuruluşunda niyet bu değildi, zamanın Millî Emlak Genel Müdürlüğü önemli arazi tahsisleri yaptı kendisine, ihracat artacaktı, oraya yabancı yatırımlar gelecekti, istihdam artacaktı, teknoloji gelecekti; bunların hiçbirisi yok.

Bir de şu vardı: Serbest bölgeler, vergi planlaması aracı olarak kullanılıyordu yani İstanbul’da kurulu bir işletme, bir şirket, orada bir ofis kiralıyordu, faturaları o ofisten kesiyordu. Aslında üretim vesaire, her şey İstanbul’da gerçekleştiği hâlde böyle bir vergi planlaması amacıyla kullanılıyordu, kullanılan yerler vardı. Bunları biliyorum, geçmiş tecrübelerimizden biliyorum. Hâlâ bu ihtimal olabilir; benim, Bakanlığa tavsiyem, bu yönde bir denetimi Hazine ve Maliye Bakanlığından talep etmeleridir. Hâlâ vergi planlaması amacıyla buralar kullanılmakta mıdır?

Şimdi, bu maddede Serbest Bölgeler Kanunu’ndaki vergi teşviklerine ilişkin bir değişiklik yapılıyor. Serbest bölgeler bir vergi planlama aracı olarak da kullanılmış olduğu için 2004 ve 2008 yıllarında bu teşviklerde bir kısıtlamaya gidildi, azaltıldı bunlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Çok doğru bir iş yapıldı o zaman, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak da o teşviklerin azaltılmasına destek verdik o zaman. Hâlâ görüşümüz budur, görüşümüz aynıdır, değişmemiştir.

Burada şöyle bir şey var: Bu maddeyle Serbest Bölgeler Kanunu’nun geçici 2’nci maddesinin yürürlüğe girdiği tarihten sonra kurulacak olan serbest bölge işleticisi şirkete otuz yıla ulaşabilecek bir süreyle gelir ve kurumlar vergisinden istisna verilmesi öngörülüyor. Kazançları gelir veya kurumlar vergisinden istisna edilecek, biz bunun sınırlanmasını arzu ediyoruz. Yani amaç ihracatı teşvik etmektir, amaç istihdam yaratan bir yatırımın burada olmasıdır, doğrudan yabancı yatırımın gelmesidir. Münhasıran alım satım faaliyetinde bulunuyorsa bir şirket, buradan doğan kazanca vergi teşviki, vergi istisnası vermenin anlamı yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Bu yönde Bakanlığa da bu görüşümüzü ilettik. İnanıyorum ki bu yönde bir değişiklik de gerçekleşecek. Bizim önerimiz de bunu amaçlıyor.

Teşekkür ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 284 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesiyle 3218 sayılı Kanun’a eklenmesi öngörülen ek 4’üncü maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Bu istisna, münhasıran alım satım veya depo işletmeciliği faaliyet ruhsatı sahibi kullanıcılardan elde edilen kazançlar ile 31/12/1960 tarihli ve 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ile 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca yapılacak vergi kesintilerini kapsamaz.”

        Bülent Turan                         Ramazan Can        Çiğdem Erdoğan Atabek

          Çanakkale                              Kırıkkale                               Sakarya

       Ahmet Özdemir                        Tamer Dağlı

      Kahramanmaraş                            Adana

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, serbest bölge kurucu ve işletici şirketlerine yönelik getirilen kurumlar ve gelir vergisi istisnasından, münhasıran alım satım veya depo işletmeciliği faaliyet ruhsatı sahibi kullanıcılardan elde edilen kazançların çıkarılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Takdire bırakıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8’inci madde üzerinde 2 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 284 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

       Tahsin Tarhan                         Ulaş Karasu                      Hasan Baltacı

            Kocaeli                                  Sivas                              Kastamonu

     Müzeyyen Şevkin               Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu             Tacettin Bayır

            Adana                                  Manisa                                  İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı önerge üzerinde konuşmacı Sayın Hasan Baltacı, Kastamonu Milletvekili.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN BALTACI (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifinin 8’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım.

8’inci maddenin kanun teklifinden çıkarılmasını istiyoruz çünkü mevcut hâliyle, Devlet İhale Kanunu’ndan muaf tutulan EXIMBANK, ayrıca, yapım işleri hariç Kamu İhale Kanunu hükümlerinden de muaf tutuluyor. EXIMBANK’ın Kamu İhale Kanunu hükümlerinden muaf tutulmasının hiçbir gerçekçi gerekçesi yoktur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu vesileyle, yine, yeniden Kastamonu’da bitmeyen bir çileden bahsetmek istiyorum. Bu konuyu defalarca bu kürsüden dile getirdim ama herhangi bir ilerleme maalesef, olmadı. Değerli arkadaşlar, Kastamonulu, hastane yollarında can çekişiyor. Kastamonu’da sağlık sistemi infilak etmiş durumda. Düne kadar kan tahlili bile yapılamayan ilçe hastanelerimiz vardı. Çocuk hastalıkları uzmanı, kadın doğum hastalıkları uzmanı olmayan ilçelerimiz var. Merkez ilçe dâhil, 20 ilçemizin bütün yükünü çeken Kastamonu Eğitim ve Araştırma Hastanesinin randevu sistemi çökmüş durumda; on beş gün sonrasına randevu alabilen kendini şanslı sayıyor, alamayan her gün telefonun başında kuyruğa girmek zorunda kalıyor. Diyelim ki MR çektirmek zorundaysanız, diyelim ki ultrason çektirmek zorundaysanız en az bir buçuk, iki ay beklemek zorundasınız. Sadece bir yılda sağlık personeli ve hekim yetersizliği nedeniyle ambulanslar sevk yollarında tam 7 milyon 500 bin kilometre yol yapmış. Bu ne demek? Şu demek: Kastamonu’da hastalar bir yılda 7,5 milyon kilometre dolaştırılmış demek Millet zaten yoksullukla mücadele ederken bir de cebindeki son kuruşu da sevk yollarında, hastane kapılarında harcamak zorunda kalıyor. Hâlbuki sağlık hizmeti yerinde verilirse sağlık hizmetidir.

Bu sağlık hizmeti millete zulmettiği kadar aslında hekimlere de zulmediyor. Bakın, Kastamonu’da dönem tayini, eş mazereti tayini, yan dal uzmanlık eğitimi ve soruşturma sonucu hastaneden ayrılan hekimler hariç, 2020 yılında 17’si uzman hekim olmak üzere toplam 46 hekim istifa etmiş, 2’si uzman hekim olmak üzere 3 hekim de emekliye ayrılmış. 2021’de de durum aslında değişmemiş. Bu sene Kastamonu Eğitim ve Araştırma Hastanesinden 29 uzman hekim aynı nedenlerle maalesef ayrılmış. Kastamonu’da hastanede hastanın yeri yok, hekimin derdi çok, bu sağlık sisteminin de Kastamonu’ya zerre kadar hayrı yok.

Dün sosyal medyada bir haber gördüm, AKP Kastamonu Milletvekili Sayın Metin Çelik, Sağlık Bakanını ziyarete gitmiş. Öncelikle, bu ziyaretten ne kadar memnun olduğumu söylemek istiyorum çünkü sayemizde Sayın Çelik, Sağlık Bakanlığının yolunu da öğrenmiş oldu; ara ara ziyarete gidiyor, en son da dün gitmiş. Peki, gitmiş de ne olmuş yani gitmiş de neye çare bulmuş? Sayın Çelik aslında sağlık alanında istediğini zaten almıştı, bir süredir Kastamonu İl Salık Müdürlüğü görevini vekâleten yürüten yakın arkadaşının asaleten İl Sağlık Müdürü olmasını zaten sağlamıştı ama ne randevu sistemi düzeldi ne sevk çilesi bitti ne hekimlerin istifası önlenebildi ne de istifa eden hekimlerin yerine yenilerinin gelmesi sağlanabildi.

Bugün, Kastamonu Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 148 uzman hekim görev yapması gerekirken bu sayı kâğıt üzerinde 110’u bile geçmiyor; buna ücretsiz izin alanlar, ücretli izne ayrılanlar, nöbet sonrası istirahatte olanlar, heyette görevi olanlar ve Covid nedeniyle izinli olan doktorlar eklenince poliklinikte hekim bulmak neredeyse imkânsız hâle geldi. Ayrıca, henüz sintigrafi cihazı hizmete girmemişken “Bu alanda hizmet veriyoruz.” diye Kastamonulular da maalesef, aldatılıyor.

Sonuç olarak, Sayın Çelik’e çağrımdır: Bir daha Sağlık Bakanını ziyarete gittiğinde bizden selam söylesin, meselenin yeni bir bina yapmak olmadığını, sağlık hizmetinin yerinde verilmesi gerektiğini de bir zahmet iletsin çünkü İstiklal Yolu’nun çocukları, Şerife Bacı’nın çocukları, Kastamonulular en iyi sağlık hizmetini almayı hak ediyorlar.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 284 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinde geçen “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Gülüstan Kılıç Koçyiğit                Habip Eksik                Kemal Peköz

                        Muş                                 Iğdır                            Adana

           Mahmut Celadet Gaydalı               Ömer Öcalan

                       Bitlis                             Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Adana Milletvekili Sayın Kemal Peköz’ün.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz teklifin 8’inci maddesiyle ilgili söz aldım ancak Türkiye’nin kronikleşmeye başlayan 2 sorunu hakkında konuşmak istiyorum. 14 Mayıs 2020 tarihinde burada, tüm itirazlarımıza rağmen bir yasal düzenleme yapıp 7242 sayılı İnfaz Kanunu’nda değişikliğe gittiniz. Daha önce de siyasi tutsaklar kontrol ediliyordu, değerlendirmeler yapılıyordu ama 1 Ocak 2021 tarihinde yürürlüğe giren bu kanunla oradaki görevlilere hak etmedikleri kadar büyük yetkiler verdiniz ve bunlar tutuklular üzerinde yaptıkları araştırmalarda sıradan, günlük gerekçelerle -yok kitap alamadı, yok işte, ailesiyle sık görüşemedi, şöyle yaptı, böyle yaptı diye- insanların infazlarını yakmaya devam ediyorlar. Onun için de bu konunun bir an önce halledilmesi lazım. Daha önce de keyfî verilen hücre cezaları olurdu, onlara dayanılarak da infazlar yakılırdı ama şimdi yasal bir güvenceye kavuştukları için çok daha şiddetli olarak bunu uygulamaya devam ediyorlar.

Bunların yanında bir de hasta tutsaklar var, keyfî olarak tahliye edilmeyen hasta tutsaklar var. İHD raporlarına göre Türkiye cezaevlerinde 604’ü ağır olmak üzere 1.605 ağır hasta tutsak var. İmzacısı olduğunuz uluslararası sözleşmelere rağmen, tutsaklar, özellikle de hasta tutsaklar sağlık hizmetlerine ulaşamıyor, erişemiyor. Tutukluların tahliyesi, ya hastane ya Adli Tıp Kurumu ya da savcılık tarafından yerine getirilmiyor ve hayatını tek başına idame ettiremeyecek hasta tutsakları, “Cezaevinde kalamaz.” raporlarına rağmen, savcılıkların “toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturmak” ya da “devlet güvenliğine tehdit” kararlarını gerekçe göstererek tahliye etmiyorsunuz. Son altı yılda veda hakkı bile tanınmayan bini aşkın hasta tutsaktan en az 103’ü yaşamını yitirdi. İHD’nin 2020 yılı raporlarına göre en az 16 hasta tutsak cezaevinde, 5’i de tahliye edildikten kısa bir süre sonra öldü.

Mide kanseri teşhisi konulan Hadi Yalçın hastalığı nedeniyle mamayla besleniyordu ve “Cezaevinde kalamaz.” raporuna rağmen tahliye edilmedi, tahliye edildikten üç gün sonra da vefat etti. Akciğer kanserinin yanı sıra ülser, gastrit ve reflü gibi mide hastalıkları bulunan 65 yaşındaki Hayrettin Yılmaz 14 Mart 2021 tarihinde yaşamını cezaevinde yitirdi tahliye edilemeden. Yine, 67 yaşındaki İsa Gültekin ise -Mersin Üniversitesi Hastanesi tarafından kendisine “Cezaevinde kalabilir.” raporu düzenlenmiş- 22 Nisan 2021 tarihinde Tarsus Devlet Hastanesinde yaşamını yitirmiştir. Yine, Siverek Cumhuriyet Savcılığı, cezai ehliyeti olmayan 96 yaşındaki Aliye nineye Cumhurbaşkanına hakaretten soruşturma açtı ve iki yıldır bu mahkeme sürüyor. Aliye teyze Kayseri’ye hastaneye götürülerek yeniden bir rapor alınması isteniyor, eğer mutlaka da rapor alınacaksa neden Diyarbakır'dan ya da Urfa'dan alınamıyor; Diyarbakır ya da Urfa'daki hastaneler yetersiz midir bu konuda?

Son söz olarak ise Şair İlhan Çomak’ın sesi olmak istiyorum, yirmi yedi yıldır cezaevinde yatıyor. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül katıldığı Mağdur Odaklı Adalet Buluşmaları etkinliğinden bir fotoğrafı paylaştı, bu fotoğrafın altında “Bir binayı adliye yapan şey girişte asılı tabela değil, o binanın içinde adalet duygusunun temiz, kesin, hızlı şekilde karşılık bulmasıdır.” yazan bir “tweet” paylaştı. İlhan Çomak ise buna avukatı vasıtasıyla şöyle bir karşılık verdi, dedi ki: “1994 yılından beri tutukluyum, yirmi yedi yıldır somut tek bir delile dayanmadan cezaevindeyim. Başta gençliğim olmak üzere, hayallerim ve sevdiklerimle birlikte karanlığa gömüldüm. Yirmi yedi yıldır göğün mavisine, toprağın kokusuna hasretim.” İlhan Çomak’ın sesini duyuyor musunuz Adalet Bakanı? İçinde adalet duygusunun temiz, kesin, hızlı şekilde karşılık bulduğu adliye binalarımızı kimin için yapıyorsunuz; bunu merak ediyorum.

Değerli arkadaşlar, 80’li yıllardaki Diyarbakır Cezaevini hatırlarsınız, daha sonra Türkiye’de tartışmalara ne kadar konu olduğu ve Türkiye’nin geleceğine ne kadar etkisinin olduğu ve ne kadar olumsuzluk içerdiği defalarca söylendi. Sizin Adalet ve Kalkınma Partisinin kurucularından birisi de “Ben de cezaevinde yatsam, bu işkenceleri görseydim ben de dağa çıkardım.” dedi. Dolayısıyla, yarın öbür gün bunların tekrarlanmaması ve daha da çoğalmaması için bir an önce cezaevlerindeki bu uygulamalardan vazgeçilmesini sağlayın, aksi hâlde bu zulüm daha çok artacak ve zulüm olmaktan öte anlamlar taşımaya başlayacaktır.

Meclisi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 10 ila 19’uncu maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde gruplar adına ilk söz İYİ Parti Grubu adına Sayın Yasin Öztürk’ün.

Buyurun Sayın Öztürk.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifi nedeniyle iki gündür ihracat konuşuyoruz. Hepimizin kabul ettiği bir gerçek, ihracatımız büyüyor, mutluyuz. Umarız ihracatçılarımız en fazla beş yıl içerisinde 300 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşırlar. Tabii, TİM Başkanının koyduğu hedef bu, en fazla beş yıl içinde 300 milyar dolar ihracat. Sayın Cumhurbaşkanının hedefi neydi? 2023 yılında 500 milyar dolarlık ihracat. Arada tam 200 milyar dolarlık bir fark var. 2023 yılında 500 milyar dolarlık hedefe ulaşılabilir mi? Sayın Cumhurbaşkanının açıkladığı refah değerlerimize bakıldığında, ihracatta da rakam üzerinde hedefe ulaşılabilir tabii ki.

Sayın Cumhurbaşkanı ülkemizin ekonomisinin ikinci çeyrekte yüzde 21,7 oranında rekor bir büyüme kaydettiğini açıkladı. Tabii, 2020 pandemi döneminin en sıkıntılı dönemi ile 2021 yılında açılmaların başladığı dönem karşılaştırılınca “Büyüdük.” masalı anlatılabilir. Bu masala kim inanır? Aldığı 1.500 lira maaşla evini geçindirmeye çalışan emekli mi inanır, mutfaktaki enflasyonun yüzde 29 olduğu noktada, evinde çorba kaynatamayan düşük gelirli vatandaşlarımız mı inanır? Bakın, koyduğunuz hedefe ihracatçılar bile inanmıyor.

Büyüme rakamından devam edelim, 21,7’lik büyüme ikinci çeyrek rakamı, bunun üçüncüsü, dördüncüsü de var. Cumhurbaşkanından önce müjdeyi ben vereyim: Diğer çeyreklerde rakamsal olarak çok daha büyüyeceğiz ama dikkatinizi tekrar çekiyorum, rakamsal olarak. Bu büyük başarının arkasında yatan sır ne? Mal ve hizmet ihracatının katkısı 10,8 puan, net ihracatın katkısı ise 6,9 puan. Bu rakam yirmi üç yıldır açıklanan büyüme rakamlarına en yüksek ihracat katkısı olarak kayıtlara geçen rakamdır. Tabii, döviz kurlarının da aynı hızla alıp başını gittiğini de rakamlara geçmemiz gerekiyor. Biz bu rakamın doğruluğundan yola çıkarak… Düşük büyüme dönemlerinde ihracatın büyümeye katkısı tartışılmaz ancak yüksek büyüme dönemlerinde de aynı katkının ortaya çıkabilmesi için adım atılıyor mu? Bugün, ülkemize gelen doğrudan yatırımcı gayrimenkul almak için gelmektedir. İmalat sanayisi teşviklerine rağmen yatırım yapan yabancı sayısı gayrimenkul almak için gelen yabancı sayısının kat ve kat altındadır. Türkiye şu an küresel ihracattan yüzde 1 oranında pay almaktadır. Peki, bu kadar büyürken, ihracatımız dünyada rekor kırarken, 2’nci ülke seviyesindeyken dünya pazarından alınan yüzde 1’lik pay yeterli midir?

Ülkemiz teknolojik bir dönüşüm yaşamakla birlikte, katma değeri yüksek teknoloji üretmekte zorlanan, katma değeri orta yüksek ve düşük teknolojilerde sıkışmış bir ülke görünümündedir. 2021 Ocak-Eylül döneminde yüksek teknolojili ürün ihracatının toplam imalat sanayisi ihracatı içindeki payı yüzde 3 olarak gerçekleşmiştir. İşin acı tarafı, bu oran 2002’de yüzde 6,1 seviyesindeydi. Yüksek teknolojili ürün neden ihraç edemiyoruz? Birçok neden sıralayabiliriz ama en önemli nedenlerin başında; biz, beyin ihraç ediyoruz. Her ilimizde üniversite var; TÜBA gibi, TÜBİTAK gibi bilimsel çalışmalar yürüten kurumlarımız var ama bu kurumlarda kısıtlı bütçelerle, siyasi baskılarla bilim değil, iktidar yanlısı siyaset üretiyoruz.

İhracatın kilogram değerini artırmadan, yüksek teknolojili ürünleri üretip pazarlayamadan nicelikle söz konusu hedef yakalanabilir mi? İhracat rakamlarımız son beş yıldır artış gösteriyor ama kilogram başına ortalama birim fiyatı yerinde sayıyor, hatta aşağıya gidiyor. Bu konuda ihracatçılar bile Sayın Cumhurbaşkanını uyarıyor. İhracat kilogram değerini artırmadan nicelikle söz konusu hedefe ulaşmak istenmeyen yan etkileri beraberinde getirecektir. İstenmeyen yan etkiler nelerdir? İhracatımız ithalata dayalı; bu, bir gerçek. İhracatın artış hızından daha yüksek ithalat artışları cari açığı daha da artıracaktır. Dalgalanan büyüme hızları, yükselen döviz kurları, yüksek enflasyon, yüksek faiz, asgari kâr ve artan işsizlik. İlaç prospektüsünde çok önemli bir uyarı vardır: “Bu yan etkileri gördüğünüzde doktorunuza ulaşınız.” Doktor derde çare bulacak, az kaldı.

Değerli milletvekilleri, bir konuyu sanayicilerimizin ve ihracatçılarımızın uyarıları doğrultusunda tekraren vurgulamak isterim: Türkiye'de yapılan sanayi üretiminin çok büyük bir kısmı ihraç ediliyor. Yani ihracatın dayandığı temel güç sanayi ama ülkemiz sanayicisinin en büyük handikabı da ithalat. İthal edilen ürünler fabrikada üretime, üretilmiş ürünler de ihracata dönüşüyor. Hâlâ ihracat rakamlarımız ithalatı karşılayamıyor. “İthalat” ne demek? Yabancı para. Döviz kurlarının alıp başını gittiği noktada üretim yapabilmek için her gün fiyatları artan kurlar üzerinden yurt dışına para akıtıyoruz; bu, sanayicimizin üretim maliyetini anlık artıran önemli bir külfet.

Sanayicinin üretimini kısıtlayan diğer bir maliyet kalemi ise enerji. Enerji arzında yüzde 67,2 oranında dışa bağımlı olan ülkemiz, bugün, yüzde 74 oranında dışa bağımlı hâle gelmiştir. 2019 yılında enerji ithalatı için 40 milyar dolar ödedik. 2021 yılının ilk sekiz aylık dönemi ve son bir aylık ithalat rakamı dikkate alındığında, bu yıl katlanacağımız enerji ithalatı yükünün 40 milyar doların üzerinde olacağı da ortadadır. Bu yükün karşılanması gerekir. Kim karşılayacak? Gizli zamlarla vatandaş, aleni zamlarla ise sanayici.

Sanayi aboneleri 2020 yılı Ekim ayında doğal gazın birim fiyatına 1.393 lira ödüyordu, bu sene Ekim ayında fiyat yüzde 68 artarak 2.347 liraya yükseldi, hatta kademe 2’de 5.200 lirayı buldu. Daha buna alışamadan 1 Kasım 2021 tarihinde BOTAŞ'ın internet sitesinde Kasım ayına ilişkin tarife tablosu yayımlandı, organize sanayi bölgesi ve kullanıcı birliği abonelerinin tükettiği 1.000 metreküp doğal gazın fiyatı yaklaşık yüzde 48 artarak 3.482 liraya yükseldi. Şimdi, sırada elektriğe yapılacak zam var; endişe o yöndedir ki doğal gazla üretilen elektriğe de ortalama hesapla yüzde 35 oranındaki zam on beş gün içinde uygulamaya girecektir. Diğer maliyet kalemlerindeki zincirleme artışı bir kenara bıraktık, sadece enerji fiyatlarındaki zamlar bile hem sanayiciyi hem de ihracatçıyı önünü göremez hâle getirmiştir. İhracatçı, anlaşmalarını yıllık yapmaktadır. Yıllık bazda yapılan anlaşmalarda üretim, maliyet, satış, kâr oranları belirlenmekte, ona göre müşteriye fiyat verilmektedir. Kaldı ki ihracatçılarımızın kâr marjları, rekabet ettiğimiz ülkeler dikkate alındığında çok minimal boyutlardadır ve bu sözleşmeleri genellikle yılbaşında yapmaktadırlar. Dolayısıyla, ilk dönemde yapmış oldukları sözleşmelerdeki maliyet ile bugünkü maliyet arasında çok büyük fark vardır. Bugün gelinen noktada sanayicinin de hesabı şaşmıştır, ihracatçının da hesabı şaşmıştır.

Değerli milletvekilleri, küresel kapsamda ticaret istatistikleri sunan web tabanlı bir hizmet sağlayıcısı var; adı: Trade Map. Trade Map verilerine göre dünyada ortalama tedarik mesafesi 5.156 kilometredir. Türk ihracatçılarıysa günümüzde sadece 2.953 kilometre ortalama mesafeye ürün satmaktadır. Devler liginde bu mesafe 6 bin kilometre ile 11.500 kilometre arasında değişmektedir. Dünyada mesafeler ortadan kalktı, bu nedenle ülkemizin daha uzak pazarlara yönelmesi, mevcut serbest ticaret anlaşmalarını güncellemesi ve yeni nesil ticaret anlaşmaları yapması önemli ve gereklidir. Sayın Cumhurbaşkanı da bu konuda bir açıklama yaparak “Artık 8 bin kilometre menzili hedef olan, 84,5 trilyon dolar büyüklüğündeki dünya ekonomisinin yüzde 64’ünü oluşturan 17 ülkede ihracatımızı 81,5 milyar dolara çıkarmak için uzak ülkeler stratejisini hayata geçiriyoruz.” dedi ve daha uzak ülke hayalini bile kurmaya fırsat vermeden en fazla ihracat yaptığımız 10 ülkeden 4’ünün büyükelçisini kapı dışarı etmekle tehdit etti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Sayın Başkanım, tamamlıyorum.

Sorun şimdilik çözülmüş gibi görünüyor. “Gibi görünüyor” diyorum çünkü bu durumu bir kenara not edenler var; artık ihracat yapmak için kendimize uzak menzilli ülkeler mi ararız, yoksa elimizdeki ülkelerle mi devam ederiz, bunu zaman gösterecek.

Sayın milletvekilleri, ülke ekonomisine katkıda bulunmak amacıyla ihracatçımızın yanında hep birlikte durmak zorundayız. Bu kanun teklifine verdiğimiz destek de bunun en açık göstergesi ancak bizim desteğimiz ihracatçılar adına uyarı yapmamıza engel değil. Biz ülkemiz adına, ihracatçımız adına uyarılarımızı yaptık, yapmaya da devam edeceğiz; uyması, dikkate alması sizden diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Necdet İpekyüz.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, ihracatçı birlikleriyle ilgili görüşüyoruz, ihracattan söz ediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde “ihracat” kavramına baktığımızda, dönem dönem ihracatla ilgili hep aklımıza gelen çeşitli anlatımlar söz konusudur ve ihracata önem verildiğinde dönem dönem de farklı söylemler ortaya çıkmaktadır. Bir dönem ihracattan söz edilirken hayalî ihracatçılar vardı ve ülkede yine bolluktan, bereketten söz ediliyordu ama nereden nereye geldik. Ama bazı gerçeklerle yüzleşmemiz lazım. Denenmiş, başka yerlerin denediği tecrübeleri, başka yerlerin ekonomideki büyüme için hedefledikleri birçok şey yaşama geçmemiş ve bir krizde bununla yeni bir şey keşfetmişçesine yola çıkmak bir başarı getirmeyecektir.

“İhracat” dediğinizde, aslında ülkenin her tarafında, bir şekilde ekonominin kalkınması lazım, ekonominin düzelmesi lazım ama siz ham maddeyi geri plana itip, dışa bağımlı bir politika geliştirip dövizi yükseltirseniz günübirlik yaşamda ülkenin birçok yerinde problemlerle karşı karşıya kalacaksınız ve bu strateji sizi başarıya götürmeyecek. Ne deniliyor? Şimdi Plan ve Bütçe Komisyonundan geliyorum, sabahleyin de orada Bakan sunum yaptı. Açıkladığı kavram şuydu: “Bu yıl 21 ülke arasında Türkiye en çok büyüyen ülke oldu.” Gerçekten, buradaki grafiğe baktığımızda İngiltere’den sonra, Birleşik Krallık’tan sonra en çok büyüyen ülke. En sondaki hangi ülke arkadaşlar? Norveç. Ya, acaba Türkiye büyüyor da Norveç’ten farkımız ne? Dünyada refah düzeyi, demokrasi düzeyi, insan hakları düzeyi, gençlerin mutlu olduğu, en çok takdir edilen ülke Norveç. Şimdi, buna bakıp biz hangisini tercih edeceğiz? Bu grafik böyle.

Bir başka grafik göstereyim, yine çubuk grafik. Bu ne? Birbirine çok benziyor değil mi? Buradaki Sefalet Endeksi. Sefalet Endeksi ne? Enflasyon, işsizlik ve bankaların faizle ilgili yaptığı oranlarla ilgili işlem. Türkiye yine aynı yerde, Türkiye yine ilk sıralarda. O zaman, siz ihracatla büyümeyi hedeflerken hâlâ Batman’da, Siirt’te, Şırnak’ta insanlar yoksulsa, işsizse ve giderek işsizlik artıyorsa bunun sorumlusu sizsiniz. Siz tümüyle bir ülkede kalkınmayı gerçekleştiremiyorsanız, düzenleyemiyorsanız yine bunun sorumlusu sizsiniz. Sadece bu bölgede mi? Bakın, Tüketici Hakları Derneği var Türkiye’de “16 milyon kişi açlık sınırında.” diyor. “Açlık sınırı” dediğimiz nedir arkadaşlar? Temel besin ihtiyaçlarını alabilmedir bunun içinde kira yok, eğitim yok ve diğer giderler yok.

Peki, yoksulluk sınırı? O da onu kapsıyor. Yoksulluk sınırına baktığımızda 50 milyon kişiden söz ediliyor. Toplam sayıya baktığımızda 66 milyon kişi yoksulluk sınırıyla karşı karşıya. Sizin “Büyüyoruz, büyüyoruz” dediğiniz şey birilerini büyütmek. Nasıl ki… Burada müteahhitlerden, çeşitli kurumlardan söz ettiğimizde, onları büyütüyorsunuz. Siz büyümeyi, yaptığınız alanlarla, otoyollarla, New York’ta yaptığınız yüksek binalarla değil, halkın büyümesiyle, en diptekinin büyümesiyle gerçekleştirebilirsiniz. Bu ülkede asgari ücretli sayısı giderek artıyorsa, düşmüyorsa bir problem var.

Hep yardımlardan söz ediyorsunuz; yardımlar, yardımlar. Pandemiyle beraber 2 kat arttı yardımlar, demek ki insanların ihtiyacı var. Daha önce geçinebilen insanlar yardıma muhtaç olmuşsa bu sizin sorumluluğunuzdur, siz doğru dürüst bir gelişmeyi sağlayamıyorsunuz. Ve teşvik ediyorsunuz. “Teşvik, teşvik” dediğiniz; tümüyle, belli kesimleri teşvik ediyorsunuz, büyük çoğunluğu görmüyorsunuz ve eşitsizliği daha da derinleştiriyorsunuz. İhracatla beraber birçok problem de aslında AKP’nin geldiği ekonomik krizle bizi karşı karşıya getiriyor. Gelir eşitsizliği artıyor, enflasyon artıyor, faiz artıyor, döviz kurları yükseliyor.

Az önce Diyarbakır’daki, Batman’daki arkadaşlarla konuştum; son dönemde orada tekstilde gelişme var, doğal gaza da zam yapıldı. Bakan diyor ki: “Bilerek yaptık, hiçbir problem yok.” En çok tekstil konusunda… İhracat da yapılıyor. Aynı gün kumaşa, boyaya, ipliğe yüzde 30 zam gelmiş. Siz, o zaman ihracatla neyi değiştireceksiniz, doğal gaz zammıyla neyi değiştireceksiniz? Siz, tümüyle insanların büyük çoğunluğunu açlığa mahkûm ediyorsunuz ama bu gelen paralar, bu gelen ihracattaki artıklar, bizim size söylediğimiz savaşa, sermayeye ve saraya yetmiyor, yurttaşa yansımıyor; yurttaşa yansımadığı sürece hiçbir ilerleme de kaydedemezsiniz. Ama ne oluyor? Yoksulluk artıyor.

Dünyanın birçok yerinde, işte “Biz faizle ilgili Merkez Bankasına müdahale edelim, bu konuları düzeltebiliriz.” diye düşündüler, başarılı olamadılar; Türkiye de başarılı olamayacak. Niçin başarılı olamayacak? Asıl ihraç edilmesi gerekene değil, asıl ithal edilmesi gerekene değil, dünya şuna bakıyor: Demokrasinin, eşitliğin, yargı bağımsızlığının olduğu yerde, siz özgürlükleri artırdığınız sürece refahı da artırırsınız; o zaman ekonomik kalkınma da olur. Ekonomik kalkınma sadece ihracatı artırarak, hayalî şeyler gerçekleştirerek, bankalarda bir kısım kendi yandaşlarınıza ortam yaratarak, Türkiye’nin dünya sıralamasına giren müteahhitlerini oluşturarak olmaz. Bunu yaptığınız sürece, o zaman Demirtaş konusunda, Kavala konusunda, İdris Baluken konusunda, yargı konusunda, Kobani davası konusunda siz Avrupa’ya bir şey anlatamazsınız. Değil ki Avrupa, Avrupa merakımız değil, dünya merakımız değil, Türkiye’de yaşayan halklara bu konuda bir şeyler anlatmanız lazım. O yüzden, bu yaptığınız düzenlemelerin çoğu Türkiye’deki ne yoksulluğu ne işsizliği ne de Türkiye’de yaşayan herkesin yaşam kalitesini düzeltmeyecek.

Bakın, biz iş ve aş buluşmaları nedeniyle, sonra da bütçe buluşmaları nedeniyle birçok ile gittik; İzmir’e gittik, Manisa’ya gittik, Ağrı’ya gittik, Mardin’e gittik. İhracattan söz ediyorlar. Tarımı yok ettiniz ya, tarımı yok ettiniz ya! Mardin’in köylüsüne gitseniz… Tarımı yok ettiniz.

Az önce tekrar arkadaşlarla konuştuk “GAP idaresi, GAP idaresi” diyorsunuz enerjinin yüzde 25’i orada üretiliyor, bütün Türkiye de biliyor, DEDAŞ orada zulmedip insanların sulamasını engelliyor ve sulama kanalları yapılmıyor, enerji üretimi yapılıyor. Siz o zaman ne tür ihracattan ne tür kalkınmadan söz edeceksiniz? “Kalkınma” dediğiniz bütün herkese eşit ulaşabilmektir, bunu yapmadığınız zaman gerçek demokratik bir gelişme olmayacağı gibi yapacağınız çözümler de hiçbir zaman bizi geliştirmeyecek. Hayvancılık konusunda, tarım konusunda…

Bir diğeri, ilişkilere, komşuluklara baktığımızda yine yok oluyor. “Tarım” dediğiniz… Kürdistan Bölgesel Yönetimi’yle olan ilişkilerde bile sıkıntılar yaşanmakta. Van’a gittik, Van’da İran kapısından gelen insanlar Van’daki otellerde, alışveriş yapamıyorlar. Niçin? Engelleniyor. Antalya’ya gidebiliyor, oraya gidemiyor. “İhracat ve ithalat” dediğiniz kısımların, tümüyle insanların her tarafına yansıyacağı, her tarafı, refah düzeyini yükseltebilecek bir düzeye getirilmesi lazım.

Erdoğan hep diyor ki: “Ben ekonomiyi çok iyi bilirim, ekonomiyi çok iyi düzeltirim.” Cumhurbaşkanlığı sistemiyle beraber ortaya çıkan tablo bu; dolar yerle bir olmuş, alım gücü düşmüş, asgari ücretli artık geçinemez düzeyde, birçok kişi yoksullaşmış.

Bir diğer konu ne? İşsizlik artmış. Bakın, ben oranlar vereyim size. Türkiye İstatistik Kurumunun bu oranlarına çoğumuz güvenmiyoruz, çoğumuz diyoruz ki: “Bunlar zaten tümüyle kamufle ediliyor.” Ona bile baktığımızda Batman, Siirt, Mardin, Şırnak Türkiye’deki işsizliğin en fazla olduğu yerler ve genç işsizliğinin olduğu yerler. Siz ihracatı artırmakla -siz kimilerini zengin etmekle- insanların işsizliğine çözüm bulmuyorsanız, insanların yoksulluğuna çözüm bulmuyorsanız ilerleyemezsiniz, büyüyemezsiniz. Cumhurbaşkanlığı sistemiyle beraber bir gelişmenin olmadığı da çıktı.

“İhracat” deniliyor. Bu ihracat hangi kalemlerde yapılıyor; gerçekten Türkiye’nin coğrafyasıyla, yer altı zenginlikleriyle uyumlu mu? En fazla yaptığı ihracat otomotiv sektörü ama Türkiye yirmi yıldır da “Yerli araba üreteceğim.” diye konuşuyor, hiçbir şey yok otomotivde de. Aslında, biz burada üretilen şeyi gönderdiğimizde oradaki otomotiv geliyor. Özel tüketim vergisiyle yüzde 100’den fazla para verip araca muhtaç ediyorsunuz. Böyle bir süreçle karşı karşıya kaldığınızda, ham maddeye önem vermediğinizde, bölgeler arası eşitliğe önem vermediğiniz sürece, demokrasiye, özgürlüklere önem vermediğiniz sürece işsizlik artacak ve Türkiye geriye gidecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Peki, ihracat çözüm olacak mı? İhracat çözüm olmayacak. Burada amaç: “Döviz yükselsin de biraz hareketlilik olsun da para gelsin de Türkiye’ye her şey düzelecek.” Düzelmeyecek arkadaşlar, giderek hayat daha karamsar bir şekle dönüşecek ve son kurtuluş için yapılan bu çabalar da iktidarın kurtuluşu olmayacaktır.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu.

Buyurun Sayın Bakırlıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AHMET VEHBİ BAKIRLIOĞLU (Manisa) – Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; 284 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin ikinci bölümü üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifiyle 13 farklı kanunda değişiklikler yapılacak. Bu kanun teklifi kanunlaştığı takdirde, ihracatçılarımız, Türkiye İhracatçılar Meclisi ve TÜRK EXIMBANK tarafından kurulan İhracatı Geliştirme Anonim Şirketine yapmış oldukları ihracat bedelinin on binde 3’ü kadar bir kaynak aktaracak. Ayrıca, Türkiye İhracatçılar Meclisi bünyesinde faaliyet gösteren Türkiye Tanıtım Grubu tasfiye edilecek ve varlıkları kısmen veya tamamen kurulmuş olan İhracatı Geliştirme AŞ’ye aktarılacak.

Genel gerekçeye baktığımız zaman, kurulan bu şirketin ülkemizin ihracat stratejileri doğrultusunda ihracat ve döviz kazandırıcı hizmetlerle iştigal eden firmaların teminat ihtiyacını karşılaması amaçlanmakta ve bu şirkete birçok istisna ve muafiyetler getiriliyor. Buna göre, İhracatı Geliştirme AŞ damga vergisinden, harçlardan ve KDV'den muaf olacak. Kanun teklifiyle, ayrıca 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu'nda yapılacak değişiklikle yeni serbest bölge kurup işletecek şirketlere otuz yıla kadar gelir ve kurumlar vergisinden muafiyetler getiriliyor. Bununla birlikte EXIMBANK'a birtakım muafiyetler de getiriliyor. Mesela banka Kamu İhale Kanunu'ndan muaf tutuluyor ki biz bunun gerekçesini gerçekten anlamış değiliz. Ayrıca, Ticaret Sicili Gazetesi’ni ve Esnaf Sicil Gazetesi’ni çıkaran komitenin üyeleri de güncellenmek isteniyor.

Değerli milletvekilleri, muhalefet şerhimizde de belirttiğimiz gibi, bu kanun teklifinin Anayasa’ya uygunluk incelemesi yapılmamıştır ve daha önceki torba kanunlar gibi Anayasa’ya aykırı bir biçimde torba yasa olarak getirilmiştir. Bunun haricinde teklifin geneli hakkında olumlu görüşlerimiz olmakla birlikte, 1’nci, 7’nci ve 8’inci maddelerinde önergelerimiz bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Ekim 2021 IMF’in Ekonomik Görünüm Raporu’na baktığımız zaman, Türkiye'nin G20 ülkeleri sıralamasından düştüğünü görmekteyiz. 1990’lı yılların başından beri dünyanın en gelişmiş ekonomisine sahip ülkeler arasında yer alan Türkiye artık bir alt lige düşmüş durumda. CDS primleri yüksek, rezervlerimiz erimiş, eksiye düşmüş, AB üyelik müzakerelerine başladığımız dönem doğrudan yabancı sermayenin akın ettiği ülkemiz şu anda AB üyeliğinden adım adım uzaklaşmakta, biz AB’den adım adım uzaklaşmaktayken yabancı sermayeyse bizden koşar adım uzaklaşıyor. Hâl böyleyken, ihracatımızın yıl sonunda 2021 yılında hedeflediği 211 milyar dolara ulaşacak olması, dünya ihracatı içindeki payımızın az da olsa artarak yüzde 1’e ulaşması şüphesiz ki önemli. Ancak burada ihracat yapımızı incelememiz gerekiyor yani ihracatımız içinde yüksek teknolojili ürün oranı ne? Kilogram başına ihracat bedelimiz ne? Neydi, ne oldu? İhracatımızın yapısı hakkında bize ipucu verecek olan bu verileri birlikte inceleyelim: TÜİK’in Dış Ticaret İstatistikleri Mayıs 2021 Raporu’nu incelediğimizde, ihracatımızdaki yüksek teknoloji gerektiren ürünlerin payı Mayıs 2020’de yüzde 3,8’miş, Mayıs 2021’e geldiğimiz zaman bu oran yüzde 2,7’ye düşmüş. İlk beş ayın rakamlarına baktığımızda da 2020 ve 2021 yıllarını karşılaştırırsak, 2020 yılının ilk beş ayında ihracatımızdaki yüksek teknolojili ürün payı yüzde 3,6’ymış, 2021 yılı ilk beş ayında ise bu oran yüzde 3,1’e düşmüş.

Değerli milletvekilleri, yüksek teknoloji gerektiren ürünlerin ihracatımızdaki oranının 2000’li yılların başında yüzde 6,73 olduğunu, gelişmiş ülkelerde ise bu oranın yüzde 20’leri geçtiğini düşündüğümüz zaman, daha almamız gereken çok yol olduğunu görmekteyiz. Kilogram ihracat rakamlarına bakarsak hâliyle benzer bir manzarayla karşı karşıya kalıyoruz. 2014 yılında kilogram başına ihracat 1,59 dolarken, 2020 yılında bu rakam 1 dolar, 2021 yılı ilk dokuz ayında ise rakam 1,11 dolara çıkmış durumda. Almanya’da ise kilogram başına ihracat 4 dolar yani Almanya’ya kilogramı 1 dolardan ihracat yapıyoruz, karşılığında ise kilogramı 4 dolardan yüksek teknolojili ürün ithal ediyoruz. Evet, ihracatımız artmış hatta rekor kırmışız ancak katma değeri artıramamışız.

Peki, ihracatımızın artmasındaki nedenler ne? En önemli sebeplerden bir tanesi, hiç şüphe yok ki Türk lirasının aşırı değer kaybetmesi. Siz buna “rekabetçi kur” diyorsunuz, evet, Türk lirası değer kaybediyor, halk fakirleşiyor ancak ihracatçımız avantajlı konuma geliyor. Peki, elin oğlu duruyor mu? Yurt dışındaki alıcılar Türkiye’deki döviz hareketlerini en az ihracatçılar kadar takip ediyor. Mal aldıkları Türk firmalarını çağırıp liranın değer kaybetmesini gerekçe göstererek indirim istiyorlar ve ne yazık ki alıyorlar. Tekstilde durum böyle, gıdada durum böyle yani Türk lirasının değer kaybetmesi bilhassa Avrupalı tüketicilere ucuz ürün olarak yansıyor, Türk halkına ise pahalılık.

İhracattaki büyümenin aslında sağlıksız olduğunu gösteren somut iki örnek göstermek istiyorum. Bu sene sunta ve MDF fiyatları aşırı pahalandı. Marangoz esnafımız, işletmelerimiz yüzde 100 artan fiyatlara karşı paralarıyla MDF bulamadılar. Piyasada MDF, özellikle ham MDF bulunamadı. Üretimde sıkıntı var mıydı? Hayır. Ülkede aşırı bir üretim söz konusuydu, hatta olması gerekenden daha fazla üretim yapıldı. Orman varlığımızı tehlikeye atacak kadar üretim yapıldı. Üretim var ancak mal yok. Mal nerede? Üretilen malın neredeyse tamamı ihraç edildi, iç piyasanın ihtiyaçları göz ardı edildi. Düşünebiliyor musunuz ormanları yok etme pahasına üretim yapıyorsunuz, kendi sanayicinizi üretim yapmak için Türk malı MDF'yi Bulgaristan'dan ithal etmek durumunda bırakıyorsunuz ve sonuçta bunun ceremesini Türk halkı çekiyor. Benzer durum çimento sektöründe de yaşandı.

İhracatımızı bu denli arttıran bir diğer husussa hiç şüphe yok ki emeğin ucuzlaması. Hem de ne ucuzlama; şu an Türkiye dünyanın en ucuz emeğinin bulunduğu ülke konumunda. Ülkedeki çalışanların yarısı asgari ücret ve altında maaş almakta. Ülkede asgari ücret 2.825 lira, açlık sınırı 3 bin lira yani milyonlarca insan açlık sınırının altında çalışmakta, yaşamakta.

Bu durum esasında iktidarın bilinçli bir tercihi. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi “Türkiye'nin sunduğu fırsatları keşfedin.” diyerek yabancı yatırımcıya çağrı yapıyor. “Gelin ve ülkedeki nitelikli ve uygun maliyetli iş gücünü değerlendirin.” diyor, çağrı bu. Gelinen noktayı düşünebiliyor musunuz? Beri taraftan Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkan Yardımcısı “Asgari ücretli ve emeklilerin aylıklarını en azından insani yaşama imkân verecek bir yere getireceğiz.” diye beyanat veriyor. Asgari ücretli ve emeklinin aylıklarının insani yaşamaya imkân vermediği iktidar temsilcileri tarafından da âdeta itiraf ediliyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Komisyon çalışmaları esnasında, sanayiciler, pandemi döneminde sanayinin çalışmasına herhangi bir kısıtlama getirilmediği için teşekkür etti. Evet, pandemi döneminde tüm dünya kapandı, ülkemizde de “Hayat eve sığar.” denildi, “Evden çıkmayın.” çağrıları yapıldı; kahveci, lokantacı, berber, kuaför esnafı aylarca kapalı kaldı, insanlar kaderleriyle baş başa bırakıldı ancak madenlerin, sanayi tesislerinin tamamı herhangi bir kısıtlama olmadan çalıştı. Madenci için, asgari ücretli için hayat ne yazık ki eve sığmıyordu ve hepsi de çalışmak zorundaydı. Evet, bu ülkede ihracat arttı, bunu önemsiyoruz ancak ne pahasına ve nasıl olduğunun iyi anlaşılması gerektiğini düşünüyoruz.

Sanayimizin yapısal sorunları devam etmekte. Ucuz iş gücüne dayalı, katma değer yaratmayan, teknoloji üretmekte zorlanan sanayimizde köklü değişiklikler yapılması gerektiği ortada. Dünya bir dönüşümün eşiğinde; dijital dönüşüm, yeşil ekonomi, döngüsel ekonomi. Peki, biz bunun neresindeyiz?

Değerli milletvekilleri, özetle yüksek teknoloji üretmeyen, katma değer yaratamayan, bilim üretemeyen ancak emek ve değersiz TL’yle rekabet edebilen, yabancı sermayenin gelmediği, vaktiyle gelenin ise koşar adım gittiği bir ülke konumundayız.

Tartıştığımız kanun teklifinin ihracatımıza hayırlı olmasını diler, bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Mevlüt Karakaya, Ankara Milletvekili.

Sayın Karakaya, şahsınız adına da söz talebiniz vardı, birleştirdim, toplam süreniz on beş dakikadır.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEVLÜT KARAKAYA (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 284 sıra sayılı Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine söz aldım. Aynı zamanda şahsım adına beş dakikayı da bu konuşmayla birlikte değerlendirmeye çalışacağım. Sizleri ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Çok değerli Genel Kurul, yapılan değişiklikler çok sayıda kanunu ve konuyu ilgilendiriyor. Bunların bir kısmı, hükûmet sistemi değişikliğine bağlı olarak prosedüre dayalı bazı değişikliklerin yapılması. Değişikliklerin bütününe önem derecesi açısından bakacak olursak burada ağırlıklı olarak dış ticareti ve KOBİ’leri ilgilendiren İhracatı Geliştirme Anonim Şirketinin kurulması ve buna ilişkin mevzuatın yapılması önemli bir konu olarak karşımıza çıkıyor.

Değerli arkadaşlar, tabii, burada dış ticaret önemli bir alan olarak karşımıza geliyor. Bu düzenlemeyi de bu açıdan iki yönden önemsiyoruz. Birincisi, dış ticaretle ilgili olması ve burada da ihracatı hedef almasıdır. İkincisi de özellikle ihracatçı olarak finansmana ulaşımda sıkıntı çeken KOBİ’lerin esas alınmasıdır. İki alan, iki konu da Türkiye açısından, Türk ekonomisi açısından son derece önemli. Dolayısıyla, yapılan bu düzenlemelerin hem KOBİ boyutuyla hem dış ticaret, ihracatın artırılması boyutuyla çok önemli bir konuya temas etmesi bizim açımızdan önemli.

Değerli arkadaşlar, mevcut ekonomik yapı ve düzen içerisinde ülke insanının refahını artırmanın yolu küresel katma değerden daha fazla pay alabilmektir, bunun yolu da dış ticaretten geçiyor. Katma değerli ürünleri üreteceksiniz ve bunu da dünya pazarlarında satacaksınız.

Dış ticaret, bir ülkenin ekonomik büyüme ve kalkınmasının temelini oluşturur. Ülkelerin dış ticaret politikalarını belirlemelerinde elbette çok sayıda faktör etkilidir. Bunlar içerisinde üretim faktörleri, üretim faktörlerindeki güçleri, coğrafi ve fiziksel konumları, şartları, teknolojik düzeyleri ve bunun gibi birçok faktör dış ticaret politikalarının belirlenmesinde etkili olacaktır. Genel olarak ülkelerin birbirleriyle tamamlayıcı nitelikte iki farklı strateji uyguladıklarını görüyoruz. Bunlardan birincisi ithal ikame stratejisi, diğeri ise ihracata dayalı dış politika stratejisi. Bu stratejiler, aynı zamanda ekonomik büyüme amacıyla kullanılacak araçları da belirleyen stratejiler.

Değerli arkadaşlar, ilk strateji tercih edildiğinde, dışarıdan ithalatla alınan mal ve hizmetlerin ülke içinde üretilebilenlerinin ülke içerisinde üretilmesi sağlanarak izlenen bir yoldur.

İkinci strateji ise ithal ikameci strateji çerçevesinde oluşturulan kapasitenin ve bu şekilde üretilen mal ve hizmetlerin dış dünyaya satışıyla alakalı. Aslında, birbiriyle çelişkili ya da birbirini dışlayan stratejiler değil, birbirlerini tamamlayan stratejiler. Genellikle ülkeler, birinci stratejide ithal ikame boyutunu tamamlayamadan ve içeride üretecekleri ürünleri doğru, sağlıklı bir şekilde üretme noktasını, sürecini tamamlamadan bazen döviz krizlerine girebiliyorlar, yabancı parayla borçlarını ödemekte sorunlarla karşılaşabiliyorlar.

Değerli arkadaşlar, özellikle son dönemde, Türkiye'nin ekonomik büyümesinin kaynakları içerisinde ihracatın payının yüksek olduğunu görmek gerçekten son derece sevindirici, sevindirici olduğu kadar da aslında teşvik edici bir durum. İnşallah, Türkiye, döviz kurlarındaki bu son yükselişleri, yine Covid-19’la birlikte tüm dünyada yaşanan mal ve hizmet fiyatlarındaki anormal yükselişleri, bu durumları, küresel pazarlarda, piyasalarda yaşanan bu fiyat artışlarını, buna bağlı olarak kurlardaki artışı ihracat yönlü olarak, ihracata dayalı kalkınma modeli olarak, ihracata dayalı dış ticaret politikası olarak gerçekleştirecektir. Bundan şüphemiz yok, son gelişmeler bunu göstermekte.

Bugün üzerinde konuştuğumuz, tartıştığımız İhracatı Geliştirme Anonim Şirketi ve buna bağlı olarak yapılan düzenlemeler, EXIMBANK’la ilgili, onun dışarıdaki benzer bankalarla rekabetinde güç sağlayacak birtakım muafiyet, istisna ve destekler bu yönde yapılan adımları ve düzenlemeleri gösteriyor.

Ben, özellikle Komisyon sırasında muhalefet şerhlerini de oralardaki konuşmaları da dinlediğimde şunu görüyorum ki muhalefetin aşağı yukarı tamamına yakını da özellikle bu düzenlemeye karşı çıkmamakta. Düzenlemenin bazı uygulamalarıyla ilgili eleştiriler getiriliyor, elbette bu eleştiriler anlayışla karşılanabilir ama yine, baktığım ve detayında bir de uygulamanın içinde olan ihracatçı birlikleriyle yaptığım görüşmelerde, gerçekten böyle bir uygulamadan son derece memnun olduklarını ifade ediyorlar.

Burada, tabii, daha önceden kurulmuş olması gündeme getiriliyor, bunun hiçbir mahzuru ve önemi de yok çünkü bunu engelleyen bir durum yok, istediği gibi şirket kurulabilir. Ama benim üzerinde durduğum, denetim konusu; Sayıştayın denetimine tabi olacağını, KİT Komisyonunun denetimine tabi olacağını görüyoruz ama bunların hepsinden önemlisi, özellikle ihracatçıya olan katkısıdır. İhracatçılar bugün bankalardan kredi almaya gittiklerinde, yüzde 1’den risk durumuna göre yüzde 5’e kadar varan ölçülerde teminat mektubu komisyonu ödeyerek kredi çekebilmekteler veya ipotek göstermek zorunda kalmaktalar. Bunlar da kredi maliyetlerini, faiz maliyetlerini çok daha yukarı çekmekte, hatta birçoğu bunlara ulaşamamakta. Bu açıdan, KOBİ’lere ekonomi üzerindeki, özellikle krizlere karşı dayanıklılık, hatta ekonomi-demokrasi ilişkisi boyutunda baktığımızda, demokrasi açısından da mutlaka desteklenmesi, kollanması gereken bir işletme modeli olarak baktığımızda, bu düzenlemenin ihracatçı KOBİ’lere sağlayacağı katkı ve faydalara da baktığımızda geriye dönüş mutlaka fazla olacaktır. Biz burada vergi üzerinden veya diğer açılardan sağladığımız bazı faydaları elbette eleştirebiliriz, onlar üzerinde de konuşabiliriz ancak şunu bilmemiz gerekir değerli arkadaşlar: Asıl belirleyici olan bir faydanın tüketimi değil ya da bir faydanın tüketilmesi onun yok olduğu anlamına gelmez, eğer bir fayda tüketildiğinde ikinci bir faydaya dönüşüyor ise bu kazançtır. Burada tüketilen faydaları bir kayıp olarak değerlendirmek son derece yanlış, bunun ciddi kazançları olacaktır.

Değerli arkadaşlar, KOBİ’ler açısından baktığımızda, elbette, tabii ki, KOBİ’lerin girdi maliyetleri açısından ciddi sıkıntıları var genel olarak, bunu biliyoruz, burada da gündeme getiriyoruz ancak ihracatçı KOBİ’lerin bu noktada finansmana erişimini hedef alan bir düzenleme olduğu için bu düzenlemeyi getirenlere ben ayrıca teşekkür etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, sermaye olarak baktığımızda bu şirketin kuruşuyla alakalı herhangi bir kaynak tüketimi, kamu kaynağının tüketilmesi söz konusu değil. Burada Türkiye İhracatçılar Meclisinin yüzde 95, EXIMBANK’ın yüzde 5 bir ortaklığı söz konusu. Kaynak olarak Türkiye İhracatçılar Meclisinin daha önceki dönemlerde gelir-gider farkından oluşan ve yedek akçe olarak belli hesaplarda bloke edilmiş paraların buralara sermaye olarak aktarılacağı belli. Bu vesileyle, atıl bir şekilde duran kaynak ihracatçıların derdine, onların finansmana ulaşımına, erişimine bir merhem olacak ve bu yönüyle de pasif bir şekilde, atıl bir şekilde bekletilen kaynağın da ülkenin katma değer oluşturmasına bir katkı sağlayacağını da ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, tabii, biz burada birçok konuyu konuşuyoruz; dış ticaret konusunun öneminden, KOBİ’lerin öneminden bahsettik. Dış ticaretteki bir hususu daha belki dile getirmekte fayda var. En önemli unsurlardan biri güvendir yani uluslararası ilişkilerin temeli zaten güvene dayanır; uluslararası ticaret de uluslararası ekonomi de güven üzerinden yürür. Dolayısıyla bu açıdan bakıldığında birçok risk primi vardır. Bu risk primlerini ayrı ayrı değerlendirebiliriz ama bu risk primlerinin hepsi sonuçta bir ülkeye maliyet olarak geri dönecektir, fiyatlama olarak geri dönecektir. Bu anlamda, tabii, Türkiye uzun zamandır terörle mücadele etmektedir, terörle mücadelesinde de çok ciddi ekonomik kayıplara uğramaktadır. Terörle mücadele ederken harcadığınız kaynaklar, işte, geriye dönüşü olmayan, hani tüketilen fayda olup da geriye bir fayda üretmeyen kaynaklardır. Bu anlamda, kırk yıldır -geçen gün grup toplantısında Sayın Genel Başkanımızın da ifade ettiği gibi- terörle mücadeleye harcadığımız kaynakların ve terörle mücadele için harcadığımız kaynakların alternatif fırsat maliyetlerini de bunun içerisine dâhil ettiğimizde 2 trilyon dolar seviyesindedir. Biz, bugüne kadar kaybolan canlarımızın yanında kaybolan ekonomik değerlerimizi belki gündeme getirmedik, bunları dert etmedik, bunları bir tarafta tuttuk ama biz bugünlerde öyle görüyoruz ki bu kürsüden çıkıp özellikle gençlerin işsizliğinden, esnafın, köylünün, tarımın, çiftçinin zora düştüğünden bahsedenler 2 trilyon dolarlık bir kaynağın da boşa gittiğini, canlarımızın yanında mallarımızın da gittiğini ve buna artık dayanacak takatimizin kalmadığını, buna da bir son vermenin gerektiğini buradan söylemeliyiz, buradan anlatmalıyız.

Değerli arkadaşlar, elbette düzenlemeler peyderpey gelecektir, her şeyin bir anda düzelmesinin bir tasarıyla olması mümkün değildir ama bu tarz tasarıda gelen düzenlemelerin son derece faydalı olduğunu ifade etmek istiyorum.

Çeklerle ilgili bir konuyu da söyleyeyim: Çekler bir ödeme aracıdır, bir kredi aracı değildir ama -bu uygulamalarla- vadeli çek konusunun mevzuatımıza girmiş olduğu uygulamamızda vardı. Bundan sonraki uzatmalarda çeki vade aracı, daha doğrusu kredi aracı hâline dönüştürme riskini de dikkate alalım diyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahsı adına ikinci söz, Sayın Murat Çepni, İzmir Milletvekili.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MURAT ÇEPNİ (İzmir) - Teşekkürler Başkan.

Genel Kurul ve değerli halkımız; evet, bugün AKP'nin iktidar yıl dönümü ve bugün sıralarda bu kutlandı, evet, AKP'li yıllarda hızla, koşar adım zenginleşen AKP’giller açısından bir bayram olabilir bugün ama aynı yıllarda açlık ve yoksulluğa mahkûm edilen milyonlarca işçi ve emekçi için ise bir felaket olduğunu söylemek lazım.

Evet, “AKP” denildiğinde birkaç gerçekten bahsetmek lazım: Bunlardan bir tanesi, bugün İSİG verileri açıkladı, burada çok çarpıcı veriler var. On dokuz yılda en az 28.380 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Yine, bu on dokuz yılda 15 binden fazla kadın, erkek devlet şiddeti altında hayatını kaybetti. Evet, “AKP” deyince cezaevlerinden yani ustalık alametifarikası olan cezaevlerinden bahsetmek lazım. Cezaevleri de AKP'nin ustalık alanlarından bir tanesi. Yine, bu yıllarda 200’e yakın yeni cezaevi yapmakla övünen bir iktidarla karşı karşıyayız. AKP demek çıplak bir şiddet demek, çıplak bir şiddet tekeli demek; AKP demek işçinin, emekçinin iş, ekmek, özgürlük mücadelesinin üzerine devletin tüm araçlarıyla gitmesi demek. Dolayısıyla, evet, bir AKP varsa bunun yüzde 1 için bir ifadesi var ve milyonlarca işçi ve emekçi için de başka bir ifadesi var.

Evet, Kobani kumpas davasında arkadaşlarımız cezaevlerinde rehinler. Kobani kumpas davası HDP’ye karşı ve tüm ezilenlere karşı bir siyasi darbe niteliğinde sürüyor. Mahkeme salonlarında ibretlik, derslik gelişmelere sahne oluyor Kobani kumpas davası. Fakat Kobani kumpas davasıyla sadece HDP susturulmaya, halklarımızın mücadelesi susturulmaya çalışılmıyor, aynı zamanda cezaevindeki yoldaşlarımız da işkenceye maruz kalıyorlar. Yani, aynı zamanda arkadaşlarımız cezaevi koşulları altında bir rehin politikası altındalar. Sincan'da rehin tutulan arkadaşlarımız aylardır arkadaş ziyaretçi kabul edemiyorlar çünkü binbir türlü gerekçelerle arkadaş ziyaretçiler hukuksuz bir biçimde engelleniyor yani arkadaşlarımızın neredeyse hiçbir ziyaretçisinin gelmemesi üzerine bir politika kurulmuş durumda ve bunun hiçbir açıklaması yok. Bu anlamda, Sincan Cezaevindeki arkadaşlarımızı buradan bir kez daha selamlıyorum.

İzmir, Ege Tutuklu ve Hükümlü Aileleri Yardımlaşma Derneği TUHAY-DER’in İzmir Şakran 3 No.lu T Tipi Cezaevine ilişkin yaptığı bir açıklama var. Burada bu bölümden sonra İzmir cezaevlerine dair birkaç vurgu yapmak istiyorum. Evet, yapılan açıklamada şunlar söyleniyor: Pandemi gerekçesiyle tüm sosyal, kültürel, eğitsel ve sportif faaliyetler durdurulmuş durumda. Koğuşların kapasiteleri 3 katına çıkmış durumda. Hastaneye gidiş gelişlerde karantina uygulamaları ağır şartlarda sürüyor. İçme suyu ücretli, arıtma sistemi alma talepleri de yine engelleniyor. Elektrik faturaları -tıpkı halkımızda olduğu gibi- son derece yüksek vaziyette. Ziyaret süresi bir buçuk saate çıkarılmasına rağmen bu uygulanmıyor. Mektuplar ya gitmiyor ya da yerine ulaşmıyor. Kıyafetler keyfî biçimde verilmiyor. Halay ve şarkılar ceza gerekçesi hâline getiriliyor.

Yine, İzmir'de hasta tutsaklar var, 60 civarında hasta tutsak; tahliye edilmesi gereken, cezaevi koşullarında yaşaması çok mümkün olmayan hasta tutsaklar var. Bunlardan biri İzmir Şakran 2 No.lu T Tipi Cezaevindeki 68 yaşındaki Ahmet Çakal, mide kanseri nedeniyle kemoterapi alıyor. Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu “Cezasının tehir edilmesi uygundur.” kararı vermesine rağmen cumhuriyet başsavcılığı “Cezaevi idaresince, pişmanlık ve itirafçılık gibi yaptırımlara olumlu cevap vermesi durumunda karar olumlu anlamda uygulanabilir.” diyor. Yani tutsaklar tahliye edilmeleri gerekirken, hatta ve hatta tahliyeleri gelmiş olması gerekirken pişmanlık dayatması nedeniyle tahliye edilmiyorlar ve bunlar cezaevlerinde ölüme terk ediliyorlar.

Yine, İzmir 2 No.lu F Tipi Cezaevinde İsmet Günden, 66 yaşında, kendi ihtiyaçlarını karşılayamaz durumda. Kalp damar hastalığı, böbrek yetmezliği, ileri derecede şeker hastalığı… Tek başına tutuluyor, yine, tahliye edilmiyor. Evet, cezaevleri bir işkencehaneye dönmüş durumda. Cezaevleri AKP’nin gerçek yüzünü ortaya koyan bir aynaya dönüşmüş durumda. Eğer bir ülkenin cezaevleri işkencehaneye dönüşmüşse bir ülke cezaevine dönüşmüş durumdadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MURAT ÇEPNİ (Devamla) – Ben buradan konuşmamı, başta Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş olmak üzere, cezaevlerinde direnen tüm yoldaşlarımızı selamlayarak bitirmek istiyorum. Onların özgürlüğü bizlerin özgürlüğüdür, onların özgürlüğünü sağlayana kadar mücadelemizi mutlaka devam ettireceğiz ve biz cezaevlerini özgürleştirme, yoldaşlarımızı özgürleştirme mücadelesini, işçi sınıfı ve emekçilerin özgürlüğü mücadelesiyle de birleştireceğiz. Dolayısıyla, demokrasi mücadelesini bu topraklarda hep birlikte geliştireceğiz. Bunun sözünü buradan bir kez daha veriyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Soru işlemi yok.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler de tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.32

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.33

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 14’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

284 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

141 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlıyoruz.

2.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti ile Karadağ Arasında Serbest Ticaret Anlaşmasına İlişkin Olarak İmzalanan Mevcut Protokol I’in Yerini Alan Protokol I ile Anlaşmaya Eklenen Protokol III’ün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/2275) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 141)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir konu bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 4 Kasım 2021 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.34



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

 

(x) 284 S. Sayılı Basmayazı 2/11/2021 tarihli 13’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.