TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                          13’üncü Birleşim

                                                                                        2 Kasım 2021 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Tan’ın, kuruluşun ve kurtuluşun şehri Kütahya ve değerlerine ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Ordu Milletvekili Seyit Torun’un, Ordu’nun sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş’in, Şırnak’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, halka ve bilim insanlarına kulak verilip Çeşme Turizm Projesi’nin iptal edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, yağmur gibi yağan zamlara karşı kara kış fonunun kurulması gerektiğine ilişkin açıklaması

3.- Karabük Milletvekili Hüseyin Avni Aksoy’un, antiemperyalist bir parti olan Memleket Partisinin memlekete sahip çıkıp tezkereye “evet” dediğine ilişkin açıklaması

4.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, çiftçilerin borçlarının ertelenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

5.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, Türk Kızılayının dünyanın önde gelen kuruluşları arasında yer aldığına ilişkin açıklaması

6.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, Bursa halkının Yunuseli Havaalanı arazisinin imara açılıp açılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

7.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, sağlık emekçilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

8.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Meclisimizin 26 Ekim günü onay verdiği Suriye-Irak tezkeresinin önemine ilişkin açıklaması

9.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, ihracatta kırılan rekorlardan ötürü tüm ihracatçılarımızı tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

10.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, bir an önce kara kış fonunun kurulması gerektiğine ilişkin açıklaması

11.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, asgari ücretlilerin maaşından alınan gelir vergisinin kaldırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

12.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, asgari ücret, EYT ve 3600 ek gösterge konularında iktidar vatandaşa umut vermeye çalışsa da zamların üst üste geldiğine ilişkin açıklaması

13.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Kâhta-Sincik, Adıyaman-Çelikhan bağlantı yollarının söz verilmesine rağmen yapılmadığına ilişkin açıklaması

14.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın, ülkedeki derin yoksulluğa karşı kara kış fonunun kurulması gerektiğine ilişkin açıklaması

15.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer’in, Amasya’daki soğan üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

16.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın, gübre fiyatlarındaki artışa ilişkin açıklaması

17.- Muğla Milletvekili Burak Erbay’ın, Rize’nin sorunlarına ilişkin açıklaması

18.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, 2017’de Ayvacık’ta meydana gelen deprem sonrasında köylülerin yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

19.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, yaz saati uygulaması kararından dönülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

20.- Van Milletvekili Muazzez Orhan Işık’ın, Sincan Kadın Kapalı Cezaevindeki hak ihlallerine ilişkin açıklaması

21.- Tokat Milletvekili Yücel Bulut’un, gübre fiyatlarındaki artışa ve yerli ve millî gübre üretiminin desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

22.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Adnan Özcan ve Erol Dok’u rahmet ve minnetle toprağa verdiklerine ve “Adım Adım 2023: İl İl Anadolu” temasıyla Bingöl ve Tunceli’ye gerçekleştirdikleri ziyaretlere ilişkin açıklaması

23.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, “evim firmaları” denilen şirketlere paralarını yatıran vatandaşların mağduriyetinin bir an önce giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

24.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, Gaziantep Şehitkâmil Belediyesinin ilçe sınırları içerisinde bulunan 37 mahallenin birleştirilmesi kararından bir an önce dönmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

25.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun, ayçiçeği yağı ithalatında uygulanan gümrük vergisi oranlarının yıl sonuna kadar sıfırlanmasının şüpheli bir durum yarattığına ilişkin açıklaması

26.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Adnan Özcan ve Erol Dok’a Allah’tan rahmet dilediğine, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na, sağlık çalışanlarının maaş ve özlük haklarının iyileştirilmesi gerektiğine ve 2022 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’na göre liman ve santrallerin özelleştirilmesinin devam edeceğinin göründüğüne ilişkin açıklaması

27.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Irak’ın Hakurk bölgesinde şehit olan Piyade Sözleşmeli Er İslam Çiftçi’ye Allah’tan rahmet dilediğine, terör örgütlerine karşı yaptıkları etkin ve kararlı mücadele nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetlerine, Emniyet teşkilatına ve tüm güvenlik birimlerimize Yüce Allah’tan muzafferiyet dilediğine, 29 Ekim 2021’de yeniden açılan Atatürk Kültür Merkezi’nin metruk bir hâlden çağdaş ve modern bir hâle kavuşmasında emeği geçenleri kutladığına, Ticaret Bakanı Mehmet Muş tarafından açıklanan ihracat rakamlarının kendilerini memnun ettiğine, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na ilişkin açıklaması

28.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, sulh ceza hâkimliklerince keyfî şekilde verilen haber sitelerine ya da sosyal medya platformlarına erişim engeli kararına Anayasa Mahkemesinin “Dur!” dediğine ve bir an evvel buna ilişkin yasal düzenlemenin yapılması gerektiğine, Şanlıurfa Siverek’te yaşayan 96 yaşındaki Aliye Yabansu’ya “Cezai ehliyeti yoktur.” raporu olmasına rağmen Cumhurbaşkanına hakaretten Kayseri’de dava açılmasının zulüm olduğuna, OHAL Komisyonunun Anayasa Mahkemesinin kararlarını dinlemeyerek 5 barış akademisyeninin görevlerine iade edilmesi talebini gerekçesiz reddettiğine, “SADAT” isimli şirketin yaptığı hukuksuzlukların araştırılması gerektiğine ve bu konuyu gündeme getirmeye devam edeceklerine ilişkin açıklaması

29.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası vesilesiyle tüm lösemili çocuklara acil şifalar dilediğine, Genel Kurulda görüşülecek olan 284 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin sanayicilerin ve ihracatçıların finansman sorununa yapısal bir çözüm getirmediğine ilişkin açıklaması

30.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, şehit olan Piyade Sözleşmeli Er Ebubekir Sel’e, Piyade Uzman Çavuş Harun Çalışkan’a ve Piyade Sözleşmeli Er İslam Çiftçi’ye Allah’tan rahmet dilediğine, 30 Ekim 2020’de gerçekleşen İzmir depreminde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na ve 29 Ekimde yeniden inşa edilerek açılan Atatürk Kültür Merkezi’nin önemine ilişkin açıklaması

31.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, Elâzığ Milletvekili Gürsel Erol’un 284 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Adanalı narenciye üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

33.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, engelli istihdamına ilişkin açıklaması

34.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, çiftçilerin sorunlarına ve tarımsal desteklerin artırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

35.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

36.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’in, Suriyeli sığınmacıların geri dönüşünün sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

37.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, kendisine mail atan bir vatandaşın yardım çağrısına ilişkin açıklaması

38.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, çiftçilere verilen gübre desteğinin artırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

39.- İstanbul Milletvekili Emine Sare Aydın’ın, Atatürk Kültür Merkezi’nin açılışına ilişkin açıklaması

40.- Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın, Şanlıurfa’nın Birecik ve Halfeti ilçeleri arasındaki yolda meydana gelen heyelan ve kazalara ilişkin açıklaması

41.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, açıktan atamayla devlette görev yapmak isteyen birçok hekimin “arşiv araştırması” adı altında yeni bir güvenlik soruşturması işkencesiyle karşı karşıya kaldığına ilişkin açıklaması

42.- Iğdır Milletvekili Habip Eksik’in, OHAL İnceleme Komisyonunun oyalama komisyonuna dönüştüğüne ilişkin açıklaması

43.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Mersinli vatandaşların yangın sebebiyle oluşan zararlarının tümünün karşılanmasını beklediğine ilişkin açıklaması

44.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, Paris Anlaşması’nı imzalayan AKP’nin Hatay’ın doğasını koruyup korumayacağını merak ettiklerine ilişkin açıklaması

 

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, yanlış tarım politikalarının getirdiği mağduriyetin araştırılması, buğdayın gümrük vergisinin sıfıra indirilmesine rağmen çiftçimizden alınandan çok daha pahalıya mal olan buğday ithalatlarına son verilmesi ve yapılan buğday ithalatlarından kimlerin haksız kazanç sağladığının araştırılması ve bu hususta gerekli önlemlerin alınması için gerekli çalışmaların yapılması amacıyla 16/6/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Kasım 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel ve arkadaşları tarafından, resmî merciler tarafından kadınlara uygulanan şiddet politikasının araştırılması amacıyla 2/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Kasım 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve arkadaşları tarafından, Silivri ve Çatalca ilçeleri başta olmak üzere, yüz kırk üç yıldır bu topraklarda yaşayan köylülerin devletin uyguladığı iskân politikası sonucu yaşadığı sorunların araştırılması amacıyla 1/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Kasım 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- AK PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 284 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

 

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın, Antalya Milletvekili Kemal Çelik’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca’nın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, (2/1049) esas numaralı, 31/12/1960 Tarihli ve 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/145)

 

 

 

 

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Denizli Milletvekili Şahin Tin ve Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ile 50 Milletvekilinin Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3876) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 284)

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan'ın, Bakanlık ve bağlı kuruluşlar bünyesinde bulunan kiralık araçlara dair bazı verilere ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun cevabı (7/52425)

2.- Batman Milletvekili Necdet İpekyüz'ün, İstanbul Havalimanı'nın işleticisi olan firma ile ilgili 2020 yılı Sayıştay Raporunda yer alan bazı bulgulara ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/52499)

3.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan'ın, Bakanlık ve bağlı kuruluşlar bünyesinde bulunan kiralık araçlara dair bazı verilere ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/52500)

4.- Adana Milletvekili Orhan Sümer'in, Karayolları Genel Müdürlüğü ve bağlı kuruluşlarındaki kiralık araç sayılarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/52502)

5.- Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü'nün, geri dönüşüm işçilerine yönelik gerçekleştirilen operasyona ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/52507)

6.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, İstatistik Konseyi Yönetmeliğinde yapılan değişikliğe ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/52599)

7.- Van Milletvekili Muazzez Orhan Işık'ın, Bakanlığın görev alanında bulunan kurum ve kuruluşlarda toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemeye yönelik çalışmalara ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/52670)

8.- Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer'in, Erasmus programından yararlanan öğrencilere sağlanan hibe miktarının düşürülmesine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/52672)

9.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, Artvin'in Murgul ilçesine bağlı Damar köyünün tüzel kişiliğine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/52673)

10.- Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz'ın, bir madencilik firmasının Türkiye Taşkömürü Kurumu ile imzaladığı anlaşmanın koşullarını yerine getirmemesine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/52674)

11.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, Artvin'in Kemalpaşa ilçesine adliye sarayı açılması talebine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/52675)

12.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Bakanlık tarafından düzenli olarak sosyal yardım yapılan hane sayısına ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/52687)

13.- İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç'ın, yoksulluk ve açlık sınırının altında gelire sahip olan kişilere ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/52688)

14.- Ankara Milletvekili Levent Gök'ün, 2015-2021 yılları arasında Erasmus programı ile yurtdışına giden öğrencilere verilen hibe desteklerine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun cevabı (7/52721)

15.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan'ın, muhtarların özlük ve sosyal haklarının iyileştirilmesi ve çeşitli taleplerine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/52937)

16.- İzmir Milletvekili Özcan Purçu'nun, bir sanatçının orkestra ekibinin KKTC'ye sahte PCR testleri ile giriş yapmasına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun cevabı (7/52964)

17.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Yalova ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,

Hakkâri ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,

Van ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,

Rize ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,

İstanbul ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,

Muş ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,

Şırnak ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,

Kars ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,

Siirt ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,

Karabük ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,

İlişkin soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/53030), (7/53031), (7/53032), (7/53033), (7/53034), (7/53035), (7/53036), (7/53037), (7/53038), (7/53039)

18.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Isparta ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,

Mardin ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,

Batman ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,

Gümüşhane ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,

Şanlıurfa ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,

Erzurum ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,

Diyarbakır ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,

Erzincan ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,

Düzce ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,

Çankırı ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,

İlişkin soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/53040), (7/53041), (7/53042), (7/53043), (7/53044), (7/53045), (7/53046), (7/53047), (7/53048), (7/53049)

19.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, Bitlis ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,

Bingöl ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,

Bayburt ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,

Ardahan ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,

Aksaray ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,

Ağrı ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,

Kilis ilinde 2018-2021 yılları arasında ödenmemiş borcu nedeniyle elektriği kesilen tarımsal sulama abonelerinin sayısına,

İlişkin soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/53050), (7/53051), (7/53052), (7/53053), (7/53054), (7/53055), (7/53056)

20.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan'ın, Bakanlığa yöneltilen yazılı soru önergelerinin cevaplanma durumuna ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/53068)

21.- Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü'nün, ülkemizin yararlandığı iklim finansmanı türlerine ve Paris Anlaşması'na ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun cevabı (7/53093)

22.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan'ın, Bakanlığa yöneltilen yazılı soru önergelerinin cevaplanma durumuna ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun cevabı (7/53094)

23.- İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek'in, Bakanlığın yaptığı ihalelere ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/53223)

24.- İzmir Milletvekili Bedri Serter'in, Bakanlığın İzmir'de 2021 yılında yapımı ve uygulanması devam eden yatırımlarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/53224)

25.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan'ın, Bakanlığa yöneltilen yazılı soru önergelerinin cevaplanma durumuna ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/53226)

26.- İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz'ın, Yunanistan vatandaşlığından çıkarılan Batı Trakya Türklerine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun cevabı (7/53593)

2 Kasım 2021 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13’üncü Birleşimini açıyorum.(x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, kuruluşun ve kurtuluşun şehri Kütahya ve değerleriyle ilgili söz isteyen Kütahya Milletvekili Ahmet Tan’a aittir.

Buyurun Sayın Tan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Tan’ın, kuruluşun ve kurtuluşun şehri Kütahya ve değerlerine ilişkin gündem dışı konuşması

AHMET TAN (Kütahya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kuruluşun ve kurtuluşun şehri, sanatçı ve çelebi ruhlu insanların, vatanını ve milletini seven insanların yaşadığı huzurlu bir şehir olan Kütahya’mıza ilişkin gündem dışı konuşma yapmak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Beş dakikalık bir sürede Kütahya’nın kazanımlarını ve değerlerini anlatmam mümkün değil ama birkaç ana başlık hâlinde, özet olarak tanıtmaya çalışacağım. Termal kaplıcanın ülkemizdeki en önemli merkezlerinden biri olan Kütahya, merkez Yoncalı, Tavşanlı Göbel, Emet merkez, Hisarcık Esire, Simav Eynal, Gediz Murat Dağı ve Ilıca’da bulunan otel ve bungalovlarla turizm sektörüne hizmet vermektedir. Kış turizminde Türkiye'nin ilk ve tek termal kayak merkezi olan, 1.453 metre rakımda kaplıcası, 1.923 metre rakımda kayak tesisi bulunan Murat Dağı Termal Turizm ve Kayak Merkezinin elektrik hattı, T-Bar ve “snow track” çalışmaları tamamlanmıştır. Teleferik hattı yapımı, kayakevi yenilemesi ve yapımına başlanacak olan otelle birlikte ulaşım kolaylığı ve konaklama kapasitesi artacak, böylelikle Murat Dağı daha çok tercih edilen bir kış turizmi merkezi olacaktır.

Değerli milletvekilleri, Roma’nın 400 bin nüfuslu bir şehir olduğu dönemde 100 bin insanın yaşadığı Aizanoi Antik Kenti, içerisinde hummalı bir şekilde kazı çalışmalarının yapıldığı Anadolu’daki en iyi korunmuş Zeus Tapınağı’nı, dünyanın ilk ticaret borsasını, tiyatro, hamam, agora ve arena gibi yaşam alanlarını barındırmaktadır.

Topuk Yaylası Tabiat Parkı, her bahar ayrı bir renge bürünen ormanlara sahip kuruluşun başkenti Domaniç’te türbesi bulunan Osman Gazi’nin ninesi, Ertuğrul Gazi’nin annesi olan Hayme Ana Türbesi, kurtuluş destanımızın yazıldığı Dumlupınar’da bulunan şehitliğimiz ve karşılama merkezi çalışmalarını sürdürdüğümüz, içerisinde tapınaklar, sunaklar barındıran Frig Vadisi Kütahya’mızın köklü tarihinin günümüze olan nadide yansımalarıdır.

Simav, Gediz, Hisarcık ilçelerimizde faaliyet gösteren seracılığın yanında vişne ve kirazın başkenti olan Şaphane ve Pazarlar ilçelerimizde yaşayan hemşehrilerimiz ilimiz ve ülkemiz ekonomisine ciddi katkılar sağlamaktadır.

Aslanapa, Altıntaş, Dumlupınar ilçelerimiz ise tarım ve hayvancılık alanında önemli merkezlerimizdendir.

Kıymetli milletvekilleri, bir şehir tarım, hayvancılık, turizm ve sanayiyle gelişir. Yüzde 56’sı orman, arazileri parçalı ve küçük olan Kütahya’da tarım ve hayvancılık ile turizme destek vermekle birlikte, kalkınma ve gelişmenin ilk etapta sanayinin gelişmesiyle olacağını tespit ederek yaklaşık yirmi yıldır çok ciddi çalışmalarda bulunduk ve Kütahya’mızın OSB sayısını 2000’li yılların başında 3-4 firmanın faaliyet gösterdiği tek bir OSB’den 7’ye çıkarmış olduk. Dönemimizde 1’inci Organize Sanayi Bölgesi’nin dolmasıyla 2’nci Organize Sanayi Bölgesi kurulmuş, buranın da kapasitesinin dolması sebebiyle yürütülen genişleme alanı çalışmaları devam etmektedir. Altıntaş ilçemizde bulunan Zafer Organize Sanayi Bölgesi ise 2017 yılında 6 milyon metrekare alana kurulmuş, bu alanın hızlıca gelen taleplerle dolması sonucu yaklaşık 10 milyon metrekare ilave genişleme alanı çalışmalarımız devam etmektedir.

Yine dönemimizde, Gediz ilçemizde ve leblebisiyle meşhur Tavşanlı ilçemizde kurulan OSB’lerde ise 1’inci etabın dolmasıyla 2’nci etap genişleme çalışmaları tamamlanmış, yer tahsisleri yapılmış, akabinde ilave 3’üncü etap genişleme alanı çalışmaları tamamlanma aşamasındadır.

Kıymetli hemşehrilerim, tekraren ifade ediyorum ki 2’nci Organize Sanayi Bölgesi, Zafer, Tavşanlı ve Gediz Organize Sanayi Bölgelerinde bugün tahsisi yapılmış ve temeli atılmış fabrikalar inşallah 2023 yılında mantar gibi çoğalacaktır. Kuruluşunu büyük ölçüde tamamladığımız Simav Organize Jeotermal Sera Bölgesi’ni 2023 yılında faaliyete geçirmeyi planlamaktayız. Çini ve seramiğin başkenti olma niteliği taşıyan Kütahya’mızda 2020 yılı itibarıyla Kütahya Seramik Islah OSB kurulmuştur. Ülkemizdeki rezervlerin yüzde 70’ine sahip olan Emet ve Hisarcık ilçelerimizde çıkartılan borla ilgili, dönemimizde 2 adet borik asit fabrikası, 1 adet zenginleştirme tesisi yapılmış olup yüzde 60 mertebesine gelen sülfürik asit fabrikasının yapımına devam edilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Karbür fabrikası yok, karbür.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

AHMET TAN (Devamla) – Sağ olun.

Borun uç türevlerinin ham maddesi olan bor karbür fabrikasının da sülfürik asit fabrikasının bitimini müteakip ilimizde yapılması planlanmaktadır.

Merkez dâhil 11 ilçemizde hastanelerimiz yenilenmiş olsa da Kütahya’mızda yap-işlet modeliyle yapımı devam eden şehir hastanemizin inşaat çalışmalarında bir sıkıntının olduğunu biliyor ve bu süreci milletvekili arkadaşlarımız ve il başkanımızla birlikte yakından takip ediyoruz. Yüklenici firma hiçbir bahaneye sığınmadan ve daha fazla gecikmeden insanımızın kaliteli sağlık hizmetinden bir an önce yararlanmasını sağlamalıdır.

Değerli arkadaşlar, ülkeler de şehirler de insanlar gibi moralle yaşar, moralle üretir, moralle kazanır. Son yıllarda hem ülkemizin hem de Kütahya’mızın moralini bozmaya çalışanlara, huzursuzluktan medet umanlara inat hem ülkemiz hem Kütahya’mız gelişmesine, kalkınmasına süratle devam edecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Ordu ilinin sorunları hakkında söz isteyen Ordu Milletvekili Seyit Torun’a aittir.

Buyurun Sayın Torun. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Ordu Milletvekili Seyit Torun’un, Ordu’nun sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

SEYİT TORUN (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, sizleri saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Bu kürsüden belki -defalarca- altı yıldır fındıkla ilgili konuşuyoruz, birçok platformda dile getiriyoruz ama maalesef her yıl yaptığınız şey aynı: Doğrudan gelir desteği, TMO’ya fındık aldırmak. Ama görüyorsunuz ki bu bir çözüm değil, üretici her yıl hayal kırıklığıyla karşı karşıya. Bu yıl da gene aynısını yaşadı, şu anda 26,5 lira olarak açıkladığınız fındık maalesef 23,5 liranın üzerinde satış görmedi. Diyeceksiniz ki: “TMO aldı.” E, TMO alıyor ama işte, ezerek alıyor ve maalesef aldığı fındık da yeterli olmuyor, piyasadan yeterli fındığı almıyor. Şimdi, bakın, dolar arttı ama fındık fiyatları gene artmadı. Yani madem bu, ihraç ürünü, dolara bağlı, o zaman niye fındık fiyatı artmıyor, bunu anlamış değiliz. Üretici sezon başında bir hesap yaptı ama şu anda bütçesi açık verdi ve kara kara düşünüyor “Bu kara kışı nasıl geçireceğim?” onun derdinde ve biz diyoruz ki hiç değilse bu süreçte bir destek paketi açıklayın da üreticimiz bu kara kışta mağdur olmasın, hiç değilse mağduriyeti giderilsin.

Bakın, değerli arkadaşlar, iktidar 2020 yılında sadece bir uluslararası fındık şirketine 667 milyon lira teşvik verdi. Ya, bunu bir uluslararası firmaya verebiliyorsan, yabancı firmaya verebiliyorsan benim üreticimin suçu ne? Üreticimi niye bu anlamda desteklemiyorsun? (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Hani yerliydin, millîydin; nerede kaldı sizin yerliliğiniz, millîliğiniz? Tekrar söylüyoruz: Mutlaka üreticimize bir destek paketini açıklamak durumundasınız yoksa bu kara kışı üreticimiz zor geçirecek.

Ordu turizm bölgesi dedik, birçok tanıtım yapıldı edildi ama Ordu’ya kazandırdığımız teleferik dört aydır kapalı. Yıllık geliri 20 milyon lira olan ve Ordu turizmine çok önemli katkısı olan bu teleferiğin bakımını, onarımını niye yaptırmıyorsunuz ve bir dört ay daha yapılmayacağı söyleniliyor. Bir yandan diyorsunuz ki: “Ordu turizmde gelişecek, büyüyecek.” Ama turizmde lokomotif olan bu teleferiğin bakımını dahi yaptıramıyorsunuz. Yani siz Ordu’yu geriye götürüyorsunuz, Ordu’nun turizmini de bitirmeye yeminlisiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

Bir de imar planı yapıyorsunuz şu anda. Hani, parsel parsel satmaya alıştınız ya, Ordu’yu da artık parsel parsel satmaya karar verdiniz. 10 Eylül 2021 tarihinde Meclis toplantısında Durugöl’deki Belediye ek hizmet binaları ve arazilerini satışa çıkardınız. Ardından, ekim Meclisinde, Ordu merkezde en güzel yerde otopark olup durak olacak yeri, planlanmış yeri ticaret alanına çevirdiniz ve satmaya karar verdiniz. Ardından, 15 milyon lira harcayarak, bu milletin parasını, alın terini, vergisiyle ödenmiş parayı harcayarak botanik park yaptınız “Hastane yapacağız." diye söktünüz, şimdi orayı da plan tadilatıyla satmaya çalışıyorsunuz, sosyal tesise çevirmeye çalışıyorsunuz. Yine Durugöl bölgesinde 110 bin vatandaşımızın imza toplayarak yapılaşmayı durdurduğu araziyi tüm itirazlara rağmen imara açıyorsunuz. Rantçısınız ve ülkeyi de, Türkiye’yi de, Ordu’yu da parsel parsel satıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

Bir diğer sorunumuz altın madenleri. Paris İklim Anlaşması’nı geç de olsa bu yüce Mecliste hep beraber onayladık. Ama şimdi görüyoruz ki Ordu’nun yüzde 65’i maden arama sahası olarak ruhsatlandırıldı, yetmedi, şimdi, İkizce ilçemizde yeni bir maden sahası için ihaleye çıkılıyor. Bu iktidar önce, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına “iklim değişikliği” ifadesini ekleyerek çevreci olamayacağını bilmelidir. Bu, sözde değil özde olmalı ve özellikle altın madenleriyle ilgili ruhsatları tekrar gözden geçirmeli.

Değerli arkadaşlar, tabii, Karadeniz sarp, Ordu’nun da oldukça dağınık bir yerleşimi var. Yıllardır yol yapmakla övünen bu iktidar, Ordu’ya üvey evlat muamelesi yapıyor. Bakın, Fatsa Çevre Yolu, Ünye-Akkuş-Niksar yolu, Aybastı-Reşadiye yolu, Ulubey-Gürgentepe-Gölköy yolu, Ordu-Topçam-Mesudiye yolu, Kumru-Korgan yolu yıllardır yılan hikâyesine döndü. Proje yapıldı, planlamaya alındı, ihale yapıldı ama maalesef şu ana kadar hiçbir gelişme yok. Yani yol yaptık diye övünüyorsunuz ama maalesef Ordu’da bu konuda sınıfta kaldınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

SEYİT TORUN (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Ordulu yıllardır bu beklenti içerisinde. Artık Orduluyu, hemşehrilerimizi kandırmaktan vazgeçin. Bu iktidar Ordu’yu unutmuş, var olan sorunlara da sürekli yenilerini eklemiş. Ancak biliniz ki Ordu sahipsiz değildir ve bu yönetime de mahkûm değildir. Biz, Ordu’nun tüm ilçeleri, tüm mahalleleri olarak sorunlarını biliyoruz ve çözüm önerilerimiz de hazır. İnşallah halkımızla birlikte Ordu’muzu bu karanlığa teslim etmeyeceğiz ve hep birlikte aydınlık günlerde buluşacağız.

Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Şırnak ilinin sorunları hakkında söz isteyen Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş’e aittir.

Buyurun Sayın Özgüneş. (HDP sıralarından alkışlar)

3.- Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş’in, Şırnak’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, burada, Şırnak Cezaevinde yaşanan olayların raporu elimde. Bu raporu kimler hazırladı? Şırnak Barosu İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği Şırnak Temsilciliği, İnsan Hakları Derneği Şırnak Temsilciliği. Değerli arkadaşlar, 23-24-25 Ekim 2021’de Şırnak Cezaevinde korkunç işkenceler yaşandı. Orada sadece 32 siyasi mahkûm yaşıyordu, diğerlerinin hepsi sürgün edilmişti. En son bu 32 kişiyi de sürgün etmek için bahaneler üretildi, işkence yapıldı. Birinci gün içeri girmiş gardiyanlar, namaz kılınan ve mahpuslar tarafından özel olarak halıyla döşenmiş alana girmek istemişler bunlar da demişler ki: “Burada namaz kılıyoruz, buraya lütfen ayakkabıyla girmeyin.” “Vay, siz böyle bir söz mü söylersiniz.” diye başlamışlar dövmeye. Yine, ikinci gün, her kişiye üçer, beşer düşecek şekilde gitmişler “Ayakta sayım istiyoruz.” diye dayatmada bulunmuşlar ve kendilerine işkence edilmiş. Üçüncü gün de aynı şey yapılmış. Başmemur Ahmet’in gözetiminde ve ikinci müdür gözetiminde kendilerine şu söylenmiş: “Bize yetki verilmiş, ya itaat edeceksiniz ya da hepinizi hastanelik ederiz.” Tutukluların vücutlarında kırılmalar, şişkinlikler had safhada. Revire götürülmemişler, rapor almaları engellenmiş ve kendilerine şu söylenmiş: “Devletin gücü geliyor.” Bunları nereden çıkarıyoruz? Bu Komisyon 10 tutukluyla yüz yüze görüşmüş; önce müdürden izin istemişler, müdür görüşmemiş, sonra tutuklularla görüşmüş. “Devlet gücü geliyor; dışarıda size bir şey yapamadık, burada sizi kıstırıp öldüreceğiz.” demişler. H.S. adlı mahpus, fenalaşması sonucunda revire götürülmüş. Dolayısıyla değerli arkadaşlar, bir mahpusun burnu kırılmış, birinin kolu yerinden çıkmış, diğerlerinin kafasında şişkinlikler gerçekleşmiş. En kötüsü, en acısı da şu: “Devlet geliyor. Biz size Esat Oktay’ın selamını getirdik.” diyorlar, AKP’li arkadaşlar, iyi dinleyin: Esat Oktay, Kenan Evren’in yavrusuydu; Kenan Evren öldüğünde biriniz sahip çıkamadınız. Esat Oktay işkencesiyle tarihin karanlığına not düştü ve yaşamını yitirdi. Sahip çıkan var mı acaba? Ama Esat Oktay yalnız değildi, karşısında insanlık onurunu savunan Kemal Pir ve arkadaşları vardı; onlar da tarihe not düştüler. Eğer siz bugünkü hapishanelerde Esat Oktay olursanız karşınıza Spartaküsler gibi, Prometheusler gibi, Kawalar gibi insanlık onurunu savunacak binlerce insan çıkacaktır; ayağınızı denk alın, bu işkencelerden vazgeçin.

Siz Türkiye’yi cehenneme çevirdiniz. Nedir bu her gün cezaevlerinden gelen işkenceler, nedir bu açlık ve sefalet? Siz niye böyle yapıyorsunuz? Siz gerçekten aklınızı mı yitirdiniz? Milyonda bir bile vicdanınız yok mu sizin?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın lütfen.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) – Evet, şunu açık ve net söylüyoruz: Türkiye’nin bu cendereden çıkması lazım. Eğer gerçekten on milyonda bir sizde bir vicdan varsa, sizde o savunduğunuz dinin kutsal ahlakı varsa bu tür şeyleri duyacaksınız ve üzerine gideceksiniz. Cezaevlerini siz cehenneme çevirdiniz, âdeta zebanilerin eline vermişsiniz; bu, kabul edilir bir durum değildir. İşkenceyi yapan, insanlık onurunu ayaklar altına alan nice diktatörleri biz biliriz, nice faşistleri biliriz ama tarihte devrimcilerin, demokratların; faşistlere, gericilere boyun eğdiği görülmemiştir, bundan sonra da göremeyeceksiniz.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi İç Tüzük 60’a göre, yerinden birer dakika olmak üzere, 20 milletvekiline söz vereceğim.

Sayın Çepni, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, halka ve bilim insanlarına kulak verilip Çeşme Turizm Projesi’nin iptal edilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Yeni bir rant kapısı, Çeşme Turizm Projesi, İzmir'in Kanal İstanbul’udur. Söz konusu alan, yarımadanın yüzde 55’ini kapsamaktadır. Ekolojik ve doğal yapısı nedeniyle de korunması gereken özel bir alan statüsündedir. Proje alanı, İzmir'in ekolojik yutak alanıdır. İklim krizi açısından da İzmir için bir şans niteliğindedir. Proje, bilimsel dayanaktan yoksundur. Bilirkişi incelemesi 27 Ekimde yapıldı ve aynı gün İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, adliye önünde açıklama yaptılar. Henüz sonuç ortada yokken Bakan Nuri Ersoy, planın yıl sonunda askıya çıkartılacağını açıkladı yani “İnadına yapacağız.” demek istiyor. Çağrımız, bir kez daha halka ve bilim insanlarına kulak verilip projenin iptal edilmesidir.

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…

2.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, yağmur gibi yağan zamlara karşı kara kış fonunun kurulması gerektiğine ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Zamlar yağmur gibi yağıyor. Gıdada resmî rakamlara göre artış yüzde 40, mutfak tüpüne zam yüzde 42, elektriğe 3 kez, doğal gaza 9 kez zam yapıldı. Eski Türkiye'de 5-10 lira olan bir plastik kova bile 80-90 lira olmuş; buna karşın asgari ücret hâlâ 2.825 lira, açlık sınırı 3.093 lira. Emeklilerin çoğu asgari ücretin altında maaş alıyor. Bu millet nasıl geçinecek?

Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun çağrısına kulak verin diye sesleniyorum iktidara. Bir an önce kara kış fonunu kurun ve asgari ücreti açlık sınırının üzerine çıkarın, en düşük emekli maaşını da asgari ücretin altına düşürmeyin.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aksoy…

3.- Karabük Milletvekili Hüseyin Avni Aksoy’un, antiemperyalist bir parti olan Memleket Partisinin memlekete sahip çıkıp tezkereye “evet” dediğine ilişkin açıklaması

HÜSEYİN AVNİ AKSOY (Karabük) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyetimizin kurucusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin 1’inci Başkanı Ulu Önder’imiz Mustafa Kemal Atatürk “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” demiştir. İlk Büyük Millet Meclisimiz, Misakımillî sınırlarını emperyalistlere ve tetikçilerine kabul ettirmiştir. Bugün yine ülkemiz ve sınırlarımız aynı güçler ve uzantılarınca tehdit altındadır. Konu ulusal güvenlik meselesidir. Tam da bu noktada armudun sapı, üzümün çöpü demeden memlekete sahip çıkmak gerekmektedir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk emperyalizme karşı savaştı, antiemperyalistti. Bugün de emperyalistlerin Türkiye üzerindeki hayalleri vardır. Tezkereye “hayır” demek emperyalistlerin ekmeğine yağ sürmektir. Biz memlekete sahip çıkıp tezkereye “evet” dedik. Memleket Partisi, Atatürk’ün yolunda, antiemperyalist bir partidir. Tünelden çıkarken gördüğünüz aydınlık Memleket Partisinin ışığıdır.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın İlhan…

4.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, çiftçilerin borçlarının ertelenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Başkanım.

Ekonomide kendimize özgü, orta ve dar gelirli vatandaşlarımızın alım gücünü düşürme üzerine kurulu, kâğıt üzerinde büyüme ve harcamaların azalmasıyla enflasyonu düşürme hedefi başarısız olmuştur.

Bakınız, mevcut kanundan kaynaklı birikmiş desteklerini alamamış çiftçimiz borç batağındadır. Takibe düşen borçlu çiftçi sayısı günden güne artmakta, malları ve hatta traktörleri bile haczedilen çiftçilerimiz bulunmaktadır. Tarım girdilerindeki rekor artışla gübresiz ekim yapmak zorunda kalan ve elindekini avucundakini satıp tarlasını ekmeye çalışan çiftçimizi görmemek inanın büyük bir meziyet ister. Önümüzdeki yıl rekoltenin de düşebileceği hesaba katılmalı ve çok acil bir şekilde çiftçimizin Tarım Kredi ve bankalara olan borçları faizsiz ve uzun vadeli bir şekilde ertelenmelidir. Zira bu konu ülkemiz için hayati derecede büyük önem arz etmektedir.

Buradan tüm milletvekillerine seslenmek istiyorum: Bari bu konuda Meclis olarak sorumluluk alalım ve hiç beklemeden şu sorunu Meclisin iradesiyle çözelim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaya…

5.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, Türk Kızılayının dünyanın önde gelen kuruluşları arasında yer aldığına ilişkin açıklaması

İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Türk Kızılayı “Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti” adıyla 1868 yılında kurulmuştur. Hiçbir ayrım gözetmeksizin geçmişten günümüze tüm mağdurların, mazlumların umudu, dayanışmanın ve yardımlaşmanın timsali durumuna gelmiştir. İnsan hayatını ve sağlığını korumak, insanlar arasındaki karşılıklı anlayışı, dostluğu, sevgi ve saygıyı, iş birliğini geliştirmek amacıyla hizmetlerini sürdüren Türk Kızılayımız dünyanın önde gelen kuruluşları arasında yer almaktadır. Yüz elli yıllık bilgi birikimi ve tecrübesiyle aziz milletimizin yardımlaşma ve dayanışma kültürünü tüm dünyaya yansıtmaktadır.

Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da ülkemizi en iyi şekilde temsil edeceğine inandığım güven kapımız Türk Kızılayımızın kuruluş yıl dönümünü kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

6.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, Bursa halkının Yunuseli Havaalanı arazisinin imara açılıp açılmayacağını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz yıl Millî Savunma Bakanlığına “Bursa Yunuseli Havaalanı’nın askerî havaalanı statüsünden çıkarılarak başka bir bakanlığa devri söz konusu mudur?” diye sormuştuk ancak bugüne kadar yanıt alamadık.

Yine, aynı tarihlerde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına, havaalanı arazisinin imara açılıp açılamayacağını sorduk; Bakanlık, cevabında, Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan kentsel strateji belgesi projesiyle rezerv yapı alanı olarak değerlendirebileceğini belirtmişti. Toplu konut alanına dönüştürmek için şimdi de Bursa Yunuseli Havaalanı arazisine mi göz diktiniz? Bursa halkı adına tekrar soruyorum: Bursa Yunuseli Havaalanı arazisi imara açılacak mıdır?

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Barut…

7.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, sağlık emekçilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, neredeyse iki yıldır süren pandeminin, salgınla mücadelenin yükünü omuzlayan kahraman sağlık emekçilerinin sesi duyulmuyor, yaşadıkları sorunlara çözüm üretilmiyor, özlük hakları ve çalışma koşulları bir türlü iyileştirilmiyor. Doktorundan hemşiresine, hasta bakıcısından sağlık memuruna tüm sağlık emekçilerimizin feryadını duyun. Bakın, gencecik doktorlarımızı ağır çalışma ve nöbet koşulları nedeniyle maalesef kaybediyoruz. Asistan hekimlerimiz köle gibi otuz altı saat çalıştırılıyor. Sağlık Bakanı inkâr etse de yaşananlar apaçık ortada. Bazen uzman hekim gibi her alanda görevlendirilen, bazen de hasta bakıcı gibi çalıştırılan asistan hekimlerimize artık çare bulun. Bu haksızlık, hasta ve hekim sağlığını riske attığı gibi, ayrıca yasal da değildir. Halka nitelikli sağlık hizmeti verilmesi için acilen yeterli sayıda atama yapılsın, asistan hekimlerin çalışma süresi sekiz saati geçmesin.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

8.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Meclisimizin 26 Ekim günü onay verdiği Suriye-Irak tezkeresinin önemine ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, jeopolitik olarak hareketli bir bölgede yaşıyoruz. Cumhuriyetimizin ilanının 98’inci yıl dönümünü coşkuyla kutladık. Selçuklu’dan günümüze kadar, şehit ve gazilerimizin kanlarıyla yoğrulmuş bu cennet vatana göz diken oldu, olmaya da devam ediyor. Atatürk, Birinci Dünya Savaşı’nda, Afrin Katma Meydan Zaferi’nden sonra “Bir hat tespit ettim ve sınırladım. Kuvvetlerime emrettim ki düşman bu hattın ilerisine geçmeyecek.” diyor. Merhum Profesör Doktor Necmettin Erbakan “Eğer bir gün mesele Suriye olursa, bilin ki hedef de Türkiye’dir, Türkiye’yi işgal etmek için zemin hazırlamaktır.” Atatürk’ün belirttiği hattı muhafaza etmek için Meclisimizin 26 Ekim günü onay verdiği Suriye-Irak tezkeresi bu açıdan önemlidir. Cumhuriyetin bekası, vatanın bütünlüğü, milletin istiklali için tezkereye “evet” diyen milletvekillerini gönülden kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

9.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, ihracatta kırılan rekorlardan ötürü tüm ihracatçılarımızı tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İhracat ekim ayında 20,8 milyar dolarla tüm zamanların en yüksek verisi olarak rekor güncelledi. Dün açıklanan ekim ayı dış ticaret rakamlarına göre, ekim ayında ihracat bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 20,2 artışla tüm zamanların en yüksek seviyesi olan 20,8 milyar dolara ulaştı. Son bir yıllık ihracat bir önceki döneme göre yüzde 28,89 oranında artarak 215 milyar 684 milyon dolar oldu. İhracatın ithalatı karşılama oranı geçen yıla göre 5,6 puan artışla yüzde 93,4’e ulaştı. Bu vesileyle tüm ihracatçılarımızı tebrik ediyorum. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiye ekonomisi çok kısa sürede dış ticarette fazla veren ülkelerden olacaktır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

10.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, bir an önce kara kış fonunun kurulması gerektiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genel Başkanımız, bir süreden beri “Bu kış kara olacak, bir kara kış fonu kurun.” diyor ancak iktidarın -kara kışı daha da karartmak için- önlem alacağına tek yaptığı iş, zamlarla vatandaşa kışı daha da kötü geçirtmek. Dün doğal gaza sanayide yüzde 48 zam geldi, elektrik üretimine yüzde 46. Ayrıca, sanayide üretim yapan bazı sektörlerde, petrokimya, petrol, gübre, metal gibi sektörlerde ise ilk dokuz ayın kullanımı yüzde 60’ı geçerse ilave yüzde 50 zam daha yaptı. Bakın, gübre fiyatları zaten yüzde 300 zam almış durumda bir yılda. Burada, adam üretirse daha fazla doğal gaz fiyatı ödeyecek. Siz, halka, hane halkına zam yapmıyorsunuz, üreticiye yapıyorsunuz ancak onların ürettiği zamlardan hane halkı çok daha fazla etkilenecek ve kara kış onlar için daha da zor olacak. Bir an önce bu yanlıştan dönün ve kara kış fonunu kurun diyorum.

BAŞKAN – Sayın Ataş…

11.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, asgari ücretlilerin maaşından alınan gelir vergisinin kaldırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – 2022 yılında uygulanacak asgari ücretin belirlenmesi için Asgari Ücret Tespit Komisyonu görüşmeleri önümüzdeki günlerde başlayacak. Bu görüşmelerde, TÜİK'in uydurma rakamları değil vatandaşın yaşadığı ekonomik kriz, pandemi sürecinde artan giderler, vatandaşın en derinden hissettiği gerçek enflasyon rakamları dikkate alınmalıdır. Asgari ücrete yapılacak artışta yoksulluk sınırının 9.931 lira, açlık sınırının 3.049 lira olduğu göz önünde bulundurulmalı ve asgari ücretle çalışanlarımızın insanca yaşayacağı bir artış yapılmalıdır. Ayrıca, bu sene bir milat olsun; gelin, hep beraber bir karar alalım, yapılacak bir düzenlemeyle bu seneden itibaren asgari ücretli çalışanlarımızın maaşlarından alınan gelir vergisini kaldıralım diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Erel…

12.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, asgari ücret, EYT ve 3600 ek gösterge konularında iktidar vatandaşa umut vermeye çalışsa da zamların üst üste geldiğine ilişkin açıklaması

AYHAN EREL (Aksaray) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Son günlerde, iktidar partisinin asgari ücret, EYT ve 3600 ek gösterge konularında çalışmalara başladığına yönelik haberleri sık sık duymaya başladık. İktidar yetkilileri, gerek emeklilikte yaşa takılanlar konusu gerek asgari ücret gerekse 3600 ek gösterge konusunda kısa sürede önemli adımlar atılacağı vurgusunu yapıyor; ekonomide sıkıntıların farkında olduklarını ve çözüm sunacaklarını belirtiyor. Tüm bu gelişmelerin yanı sıra da zamlar üst üste geliyor. Sanayide kullanılan doğal gaza zam, benzine, mazota, otogaza, elektriğe zam haberleri vatandaşın üzerine kurşun gibi yağıyor. İktidar vatandaşa umut vermeye çalışsa da gerçekler gün gibi ortada. İktidar değişiyor, “İYİ”lerin önlenemez yükselişi devam ediyor, vatandaş artık Sayın Meral Akşener’i, İYİ Partiyi bekliyor; bilin istedim.

BAŞKAN – Sayın Tutdere…

13.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Kâhta-Sincik, Adıyaman-Çelikhan bağlantı yollarının söz verilmesine rağmen yapılmadığına ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Değerli milletvekilleri, doğal güzellikleri, yüzen adaları, balı, tütünü ve çalışkan insanlarıyla Türkiye’de isimlerini sık sık duyduğunuz Çelikhan ve Sincik ilçelerimizin yol sorunu bir türlü çözülmedi. Kâhta-Sincik, Adıyaman-Çelikhan bağlantı yolları her defasında söz verilmesine rağmen bugüne kadar yapılamadı. İlçelerde yaşayan halkımız, yolların güzergâhlarında bulunan yerleşim yerlerinde yaşayan vatandaşlarımız ve yolu kullanan tüm yurttaşlarımız mağdur.

İktidarınızın 20’nci yılı geride kaldı. Söz verdiniz, yapmadınız. Her defasında oy aldınız ancak vatandaşları yol çilesiyle baş başa bıraktınız. Çelikhanlılar, Sincikliler ve Adıyamanlı hemşehrilerim adına iktidar sahiplerine sesleniyorum: İlçelerimizin yollarını yapmak için daha neyi bekliyorsunuz? Duyun halkın sesini, bitirin yol çilesini.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydoğan…

14.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın, ülkedeki derin yoksulluğa karşı kara kış fonunun kurulması gerektiğine ilişkin açıklaması

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkanım, 10 milyondan fazla işsizin olduğu; 7,5 milyondan fazla kişinin asgari ücretin üçte 1’inin altında ücret aldığı bir ülkede yaşıyoruz. Derin yoksulluk her tarafımızı sarmış durumda. Birçok ülke, kara kış gelirken kendi ülkesinin vatandaşlarına önlemler açıklarken siz suspus oturuyorsunuz. Sayın Genel Başkanımız, kara kış fonu yönünde defalarca size çağrıda bulundu. Gayet basit: Doğal gaz ve mutfak tüpü üzerindeki KDV ve ÖTV’yi kaldırmanız, elektrik üzerindeki KDV ve TRT payını kaldırmanız, asgari ücretin de açlık sınırı olan 3 bin liranın üzerine çıkarılması zor bir şey değil. Yapar mısınız? Zannetmiyorum. Umarım beni utandırırsınız ama bilin ki siz yapmasanız da Millet İttifakı’nın belediyeleri bunu yapacak ve size insan odaklı yönetmenin dersini verecekler.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Tuncer…

15.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer’in, Amasya’daki soğan üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

MUSTAFA TUNCER (Amasya) – Sayın Başkan, Amasya ve ilçelerinde köy köy ziyaretlerde bulunuyorum, çiftçi ve üreticilerle sohbet ediyorum. Çiftçiler 2021 yılını kara yıl ilan etmiş durumdalar. Soğanın en önemli üretim merkezlerinden biri olan Amasya’da soğan üreticileri kan ağlıyor. Geçtiğimiz senelerde depolarını basarak terörist ilan ettiğiniz çiftçiler size rağmen soğan üretmeye devam ettiler ancak yine AK PARTİ’nin beceriksiz ve plansız tarım politikalarına takıldılar ve âdeta iflasın eşiğine geldiler. Kilogramını 80 ila 90 kuruşa mal ettikleri soğanı şu anda 35 kuruşa satamıyorlar, alan da yok. Üstüne bir de gübredeki fahişüstü fiyat artışları çiftçinin 2022’de ürün ekmesini neredeyse imkânsız hâle getiriyor. İktidar olarak acilen ya soğanın pazarlanıp satılması için gerekli çözümü bulun ya da çiftçinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kayan…

16.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın, gübre fiyatlarındaki artışa ilişkin açıklaması

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Ekim ayı geçti, çiftçi buğdayını ekemedi çünkü gübre alamıyor. Kasım ayı geldi, çiftçi kara kara düşünüyor çünkü gübre alamıyor. Gübre alamıyor çünkü parası yetmiyor. Bir yıl önce, 2020’de buğdayın fiyatı 1 lira 70 kuruş, üre gübresi 1 lira 70 kuruş. Bu yıl, 2021’de buğdayın fiyatı 2 lira 25 kuruş, üre gübresi 10 lira, o da piyasa da yok. Çiftçinin en önemli girdisi olan gübre karaborsada. Duydunuz mu arkadaşlar, gübre karaborsada. En kıymetli, en sağlıklı şeker olan pancar şekerinin 50 kilogramlık çuvalı 250 lira, üre gübresinin 50 kilogramlık çuvalı 500 lira. Adı gübre fakat şekerin fiyatının 2 misli, buğdayın fiyatının da 5 misli değerli arkadaşlar. Çiftçi kan ağlıyor, mutfak yanıyor; Hükûmet nerede?

BAŞKAN – Sayın Erbay...

17.- Muğla Milletvekili Burak Erbay’ın, Rize’nin sorunlarına ilişkin açıklaması

BURAK ERBAY (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun görevlendirmesiyle il il gezip vatandaşların sorunlarını dinliyoruz. Geçtiğimiz günlerde Rize ilimizi ziyarete ettik. Gördük ki yıllardır çok büyük oranda Rize’den destek alan AKP, Rizeli vatandaşlarımıza vefasızlık yapmış, dertlerini dinlememiş. Onlar dinlememiş ama biz gittik ve dinledik. Çay üreticisinin perişan durumda olduğunu gördük. Çay alım kotası nedeniyle özel şirketlere nasıl mahkûm edildiklerini dinledik. Çay üreticisi, alım kotasının kaldırılmasını, 2016 yılından beri değişmeyen desteklemenin ve ÇAYKUR kapasitesinin artırılmasını bekliyor.

Rize’yle ilgili bir diğer sorun da Ayder Yaylası’nın betona boğulup talan edilmesidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Ayder’i kirlettik, rezil ettik.” demişti. Bu fotoğraflar da Ayder’in son hâlini gösteriyor. Gittik, gördük, gerçekten Ayder rezil edilmiş ve TOKİ eliyle hâlâ rezil edilmeye devam ediliyor. İstanbul’a yaptığınız ihaneti şimdi Ayder’e yapıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BURAK ERBAY (Muğla) – Ayder’e yapılan bu ihanetten geç olmadan vazgeçin, bu ucube binaları ortadan kaldırın.

BAŞKAN – Sayın Ceylan...

18.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, 2017’de Ayvacık’ta meydana gelen deprem sonrasında köylülerin yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, 2017’de Ayvacık’ta meydana gelen depremler birçok köylümüzü mağdur etmiş, evlerinde, ahırlarında hasarlar oluşmuştu. Depremzedeler için yapılacağı ifade edilen konutların bir kısmı hak sahiplerine teslim edildi ancak Tuzla, Kestanelik, Babadere, Taşboğaz, Taşağıl köylerindeki hasarlı evler hâlâ yapılmadı. Bu köylerimizde kendi arsalarına ev yapmak isteyen vatandaşlarımızın talebi karşılandı, diğerleri hâlâ uzanacak yardım elini bekliyor. Tuzla’da görüştüğüm vatandaşlar, zemin etüdü ve sit alanı problemi dolayısıyla sorunun çözülemediğini söylüyor. Uygun yer tespitinin yapılarak evlerin imalatına başlanmalıdır. Taşboğaz köyünde Orman Müdürlüğü tarafından yer gösterildiği ancak konutlara başlanmadığı söyleniyor. 10 hak sahibi hâlâ evlerinin yapılmasını bekliyor. Edindiğim bilgiye göre, toplamda 86 ev hâlâ yapılmış değil, bu vatandaşlarımızın sorunu ivedilikle çözülmelidir.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

19.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, yaz saati uygulaması kararından dönülmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Damat gitti, yıkıp gittikleri bitmedi. Bir inat uğruna yaz saati uygulaması devam ediyor; vatandaşlarımız gece karanlığında işe gitmek zorunda kalıyor, çocuklarımız kör karanlıklarda okula gitmek için evlerinden çıkıyor. Türkiye’mizin en batısındaki il olarak Edirne’de bu ipe sapa gelmez kararın, inatçılığın zararını 2 katı yaşıyoruz. Bu akılla elektrikten tasarruf edilmesi mümkün değil. Siz, elektrikten tasarrufu düşünmeyin; yaptığınız zamlar sayesinde vatandaş her şeyden tasarruf yapmak için canını dişine takmış durumda. Sayenizde vatandaş bir ampulü yakmak için 3 defa düşünüyor, ampule bakmaktan nefret etmiş durumda. Vatandaşlarımız, gördüğü ampulü söndürme refleksi kazandı, ilk seçimde zararlı ışık yayan AKP ampulünü söndürecek.

Bir an önce abuk sabuk yaz saati kararından dönün. Vatandaşı zaten soğuğa, açlık sınırında yaşamaya mahkûm ettiniz; vatandaş, elektriği yakamaz durumda, karanlıkta sokağa çıkmak, işe, okula gitmek zorunda kalmasın.

BAŞKAN – Sayın Orhan Işık…

20.- Van Milletvekili Muazzez Orhan Işık’ın, Sincan Kadın Kapalı Cezaevindeki hak ihlallerine ilişkin açıklaması

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) – Sayın Başkan, Sincan Kadın Kapalı Cezaevinde tutulan Hanım Yıldırım, Jiyan Ateş, Rojdan Erez’in infaz hükümleri bitmesine rağmen cezaevi gözlem kurulu kararı nedeniyle tahliye edilmedikleri kamuoyuna yansımıştır. Cezaevi infaz süresi yasal olarak tanımlanmış hükümlü ve tutukluların cezaevinde kurul kararıyla tutulmaya devam ettirilmesi evrensel hukuk ilkelerinin ve temel insan haklarının ihlalidir. Sudan gerekçelerle disiplin cezası veya iyi hâlli olmama gerekçe gösterilerek binlerce mahpus tahliye hakkından mahrum bırakılmaktadır.

Sincan Cezaevinde mahpus olan Hanım Yıldırım, disiplin cezası olmamasına ve iyi hâlli olmasına rağmen tahliye edilmemiştir. Soruyorum: Neden? Bu da yeni hukuksuz uygulamalarınızdan biri mi? Gerekçesiz bir şekilde tahliyesi engellenen Hanım Yıldırım, Jiyan Ateş ve Rojdan Erez’in tüm hakları ihlal edilmektedir. Bu uygulamayla cezaevi idaresi ve gözlem kurullarının açıkça keyfî davrandığı ortadadır. Bu uygulama kesinlikle kabul edilebilir değildir.

BAŞKAN – Sayın Bulut...

21.- Tokat Milletvekili Yücel Bulut’un, gübre fiyatlarındaki artışa ve yerli ve millî gübre üretiminin desteklenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

YÜCEL BULUT (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çiftçimiz, artan maliyetler altında ekonomik açıdan ciddi bir darboğazla karşı karşıya kalmıştır. Tarım için vazgeçilmez olan gübre fiyatları yüzde 300’lere varan bir artışla tahammül edilemez boyutlara ulaşmıştır. Çiftçi, ekim yapamaz bir noktaya sürüklenmiştir. Geçmişte zirai donatım kurumları çiftçinin gübre ihtiyacını karşılayarak piyasayı bu konuda düzenlerken bugün Tarım Kredi Kooperatifleri bu konuda yetersiz kalmakta, çiftçi her geçen gün uluslararası şirketler tarafından acımasızca sömürülmektedir.

Dekar başına ortalama kullanılan gübre miktarı 40 kilogram civarı olup dekar başına en az 20 kilogram gübre desteği acilen sağlanmalı, çiftçiye bir can suyu verilmelidir. Ayrıca, yerli ve millî gübre üretimi desteklenerek gübre piyasasında çiftçiyi sömürmek üzerine kurulu bu düzen acil olarak bozulmalı, köylümüz bu tekellere karşı korunmalıdır.

Saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz...

22.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Adnan Özcan ve Erol Dok’u rahmet ve minnetle toprağa verdiklerine ve “Adım Adım 2023: İl İl Anadolu” temasıyla Bingöl ve Tunceli’ye gerçekleştirdikleri ziyaretlere ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Türk İslam ülkümüze ömürlerini adayan, davamız uğruna çile çekip hizmet eden, geçtiğimiz günlerde hayatlarını kaybeden fedakâr ve cefakâr ağabeylerimiz Adnan Özcan ve Erol Dok’u -rahmetle minnetle- toprağa verdik.

Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Bey’in talimatları doğrultusunda “Adım Adım 2023: İl İl Anadolu” temasıyla muhtarlarımızla, STK’lerimizle, esnaflarımızla, meslek odalarımızla ve korucularımızla Bingöl ve Tunceli’de istişare toplantısı gerçekleştirerek vatandaşlarımızın istek ve taleplerini dinledik.

Bingöl, Tunceli, Çemişgezek ve Pertek ziyaretlerimizde bizlere eşlik eden, Nene Hatun duruşlu Tunceli İl Başkanımız Melike Gökalp Hanımefendi’ye, ilçe başkanlarımıza, şehit Belediye Başkanımız Hikmet Tekin’in emanetini şerefle yükselten Bingöl İl Başkanımız Nurettin Varol Beyefendi’ye, ilçe başkanlarımıza, Bingöl ve Tunceli’de davamıza samimiyetle hizmet eden ülküdaşlarımıza, canıgönülden teşekkürlerimi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

23.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, “evim firmaları” denilen şirketlere paralarını yatıran vatandaşların mağduriyetinin bir an önce giderilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

İRFAN KAPLAN (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Vatandaşlarımızın, faizsiz ve kredisiz ev ve taşıt sahibi olmak için halk arasında “evim firmaları” denilen 21 firma Cumhurbaşkanlığının 2 Haziran 2021 tarihli kararıyla tasfiye olmuştur. Toplam 53.533 adet tasarruf finansman sözleşmesinin sahip olduğu üye sayısı kayıtlardadır. Alınan karar gereği, tasfiye sürecini BDDK ele almış ve şirketlerin tüm mal varlıklarına ve banka hesaplarına bloke koymuştur. Ardından, herhangi bir sonuç alınmadan, AK PARTİ’nin torba kanunuyla sürece TMSF dâhil edilmiştir.

Mağdur olan, ellerinde avuçlarında ne varsa bir ev ya da araba almak için bu şirketlere yatıran vatandaşlarımız bir cevap beklemektedir. Vatandaşlarımızın mağduriyeti bir an önce giderilmelidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yılmazkaya…

24.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, Gaziantep Şehitkâmil Belediyesinin ilçe sınırları içerisinde bulunan 37 mahallenin birleştirilmesi kararından bir an önce dönmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Geçtiğimiz aylarda, Gaziantep Şehitkamil Belediyesi tarafından, ilçe sınırları içerisinde bulunan 37 mahallenin birleştirilmesine karar verildi. Belediyenin aldığı bir kararla 2-3 mahalle birleştirilerek 35-40 bin nüfuslu devasa mahalleler oluşturulmaktadır. Mahalle sakinlerine ve muhtarlara sorulmadan alınan bu kararla oluşturulan mahallelerin nüfusları Türkiye'deki 500 ilçe belediyesinden daha büyük. Bu aşırı nüfusla birlikte, muhtarların da hizmet verebilme kabiliyeti zorlaştırılmıştır.

Birçok ilçeden büyük olan bu mahallelerin bu şekilde birleştirilmesinin altında başka sebepler olduğu muhtarlarımızca da dile getirilmektedir. Bu büyüklükteki mahallelerde amaç, önümüzdeki seçimlere hazırlık yaparak seçmen kaymalarına zemin hazırlamak gibi görünmekte. Bizlerin ve muhtarların kaygılı olduğu bu kararın vatandaşa ve muhtarlara sorulmadan uygulamaya alınması, yerel yönetimlerin temelini oluşturan muhtarlarımıza darbe niteliği taşımaktadır. Muhtarlarımız ve bizlerce kaygı verici olarak nitelendirilen bu antidemokratik uygulamadan bir an önce dönülmesini bekliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

Sayın Nuhoğlu…

25.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun, ayçiçeği yağı ithalatında uygulanan gümrük vergisi oranlarının yıl sonuna kadar sıfırlanmasının şüpheli bir durum yarattığına ilişkin açıklaması

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Resmî Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararıyla ithalat rejiminde değişiklik yapılarak sanayide kullanılan ham yağlarla birlikte ayçiçeği yağı ithalatında uygulanan gümrük vergisi oranları yıl sonuna kadar sıfırlanmıştır. Ayçiçeği üreticisinin mahsulünü pazara arz edeceği bir dönemde yağlık bitki tohumları ve ayçiçeği yağının gümrük vergilerinin sıfırlanması üreticiler tarafından mahsullerinin piyasa değerini düşürecek bir hamle olarak görülmektedir. İki ay gibi kısa süreyi kapsayan bu vergi sıfırlama kararıyla kimlere kazanç sağlanacağı da şüpheli bir durum yaratmıştır. Hükûmetten beklentimiz, çiftçimizin bir yıllık emeğinin piyasa dengeleriyle oynayarak heba edilmesi yerine, kalıcı düzenlemelerle üretimi destekleyecek teşvikleri bir an önce açıklayarak üreticilerimizin nefes almasını sağlamasıdır.

BAŞKAN – Evet, şimdi, Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Dervişoğlu, buyurun lütfen.

26.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Adnan Özcan ve Erol Dok’a Allah’tan rahmet dilediğine, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na, sağlık çalışanlarının maaş ve özlük haklarının iyileştirilmesi gerektiğine ve 2022 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’na göre liman ve santrallerin özelleştirilmesinin devam edeceğinin göründüğüne ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyor, başarılı bir çalışma haftası temenni ediyorum.

Geçtiğimiz hafta sonu art arda acı haberlerle sarsıldık. Hepimizin yetişmesinde büyük katkıları olan sevgili Erol Dok ağabeyimizi ve dava ve mücadele arkadaşım, sevgili kardeşim Adnan Özcan’ı ebediyete uğurladık. Erol ağabeyin bir özelliği vardı; o, dostlarının, arkadaşlarının, sevdiklerinin başarılarıyla iftihar etmeyi meziyet hâline getirmişti. Adnan Özcan da büyük bir mücadele adamıydı. Kendilerine Allah’tan rahmet diliyorum, camiamıza ve kederli ailelerine başsağlığı temenni ediyorum; kabirleri nur, ruhları şad, mekânları cennet olsun inşallah.

2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’nda küçük bedenleriyle kansere karşı büyük mücadele veren çocuklarımızın gözlerinden sevgiyle öpüyor ve Allah’tan şifa niyaz ediyorum. Her sene 1.800-2 bin arası çocuğumuz lösemi hastalığına yakalanmaktadır, bu rakam her geçen yıl da artmaktadır. Özellikle, 1 yaşın altında, yenidoğan bebeklerde de daha sık görülmeye başlanmıştır. Löseminin erken teşhisi için yaygın olarak önerilen kan ve diğer tarama testleri ihmal edilmeden yapılmaya devam etmeli, hatta artan bir biçimde yapılmalıdır, zira erken teşhis hayat kurtarır.

2020 yılı için hazırlanan raporda Kamu Denetçiliği Kurumu, Türkiye’de ve dünyada Covid-19 salgınıyla mücadeleyi takip etmiştir. Gelen başvurular çoğunlukla sağlık çalışanlarının hak ve çalışma koşullarının iyileştirilmesine yönelik taleplerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Pandeminin başından itibaren en çok yorulan, canı pahasına çalışan ve bu sebeple tüm vatandaşlarımızın alkışladığı ve kahraman ilan ettiği sağlık çalışanlarımız büyük bir geçim zorluğuyla karşı karşıyadırlar. Yeni başlayan bir röntgen teknisyeninin almış olduğu maaş 2.945 liradır, on yıllık bir hemşire 3.294 lira maaş almaktadır. Sağlık çalışanlarımızın almış olduğu ücretler asgari ücretin sadece birazcık üzerindedir. En kıdemli hemşirenin maaşı bile 4.214 lira olarak belirlenmiştir. Hükûmetle zam pazarlığında el sıkışan MEMUR-SEN’in 4 kişilik aile için açıkladığı yoksulluk sınırı ise 8.263 liradır. Sağlık çalışanları bu düşük maaşlarla, pandemideki yorgunluklarını ve zor şartlarda çalışmalarını bir kenara bırakarak geçim derdine düşmektedirler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Geçinemeyen sağlık çalışanları ek ücret alabilmek için fazla nöbet tutmak zorunda kalmaktadırlar. Sağlık çalışanlarının maaş ve özlük haklarının iyileştirilmesi gerekmektedir. Hükûmeti sağlık çalışanlarına sahip çıkmaya davet ediyorum.

Sayın milletvekilleri, 2022 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmî Gazete’de yayımlandı. İktidarın gelecek yılki yol haritası olan yıllık programa göre, liman ve santrallerin özelleştirilmesi sürecek gibi görünüyor. Toplam 20 milyon metrekarelik hazine taşınmazı “özelleştirme” adıyla yatırımcılara arz edilecek yani Hükûmet devlete ait ne kadar yer varsa hepsini önümüzdeki yıl da satmaya devam edeceğini ilan ediyor. Üstelik, özelleştirilen yerlerde yeni istihdam alanlarının açılması gerekirken tam tersine tüm özelleştirmeler kamu bankalarından alınan kredilerle zarara uğratılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bitiriyorum efendim.

İstihdam azalıyor, işsizlik artıyor. Devletin işleyen tüm kurumları önce etkisizleştiriliyor, sonra da ya satılıyor ya özelleştiriliyor. Satılan her bir devlet malı bu Hükûmetin vebali altındadır. Tarih ve aziz milletimiz yeri geldiğinde mutlak surette doğru değerlendirmeyi yapacak, doğru sorgulamayı gerçekleştirecek ve bunların hesabının sorulacağı gün de gelecektir.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyor ve zatıalinize de hoşgörünüz için teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bülbül…

27.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Irak’ın Hakurk bölgesinde şehit olan Piyade Sözleşmeli Er İslam Çiftçi’ye Allah’tan rahmet dilediğine, terör örgütlerine karşı yaptıkları etkin ve kararlı mücadele nedeniyle Türk Silahlı Kuvvetlerine, Emniyet teşkilatına ve tüm güvenlik birimlerimize Yüce Allah’tan muzafferiyet dilediğine, 29 Ekim 2021’de yeniden açılan Atatürk Kültür Merkezi’nin metruk bir hâlden çağdaş ve modern bir hâle kavuşmasında emeği geçenleri kutladığına, Ticaret Bakanı Mehmet Muş tarafından açıklanan ihracat rakamlarının kendilerini memnun ettiğine, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Irak’ın kuzeyinde bulunan Hakurk bölgesinde 31 Ekim 2021 tarihinde yol emniyeti görevini icra ederken bölücü terör örgütü mensuplarıyla çıkan çatışmada yaralanarak hastaneye sevk edilen Piyade Sözleşmeli Er İslam Çiftçi şehit düşmüştür. Aziz şehidimize Allah’tan rahmet, kederli ailesine ve Türk milletine başsağlığı dileriz.

Sayın Başkan, Millî Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada 24 Temmuz 2015’ten bugüne kadar Irak ve Suriye’nin kuzeyi dâhil toplam 32.835, bu yılın başından itibaren ise 2.360 teröristin etkisiz hâle getirildiği, ekim ayında ise yurt içinde ve sınır ötesinde 279 teröristin etkisiz hâle getirildiği beyan edilmiştir. Terör örgütlerine karşı yapılan etkin ve kararlı bu mücadelede Türk Silahlı Kuvvetlerimize, Emniyet teşkilatımıza ve tüm güvenlik birimlerimize Yüce Allah’tan muzafferiyet diliyor, Allah’ın izniyle terörün kazınacağı günlerin yakın olduğuna inanıyoruz.

Sayın Başkan, cumhuriyetimizin 98’inci yıl dönümünü kutladığımız 29 Ekim 2021 tarihinde, on üç yıllık aradan sonra, kültür ve sanatın çağdaş mimariyle buluştuğu Atatürk Kültür Merkezi’nin açılışı gerçekleştirildi. Yaklaşık üç yıllık bir inşaat sürecinden sonra bin kişilik konferans salonu, 285 kişilik sinema salonu, 250 kişilik oda tiyatrosu ve kütüphane gibi çok amaçlı salonlara sahip olan Atatürk Kültür Merkezi, cumhuriyetimizin 100’üncü yılını kutlayacağımız 2023’e giden süreçte yeni hâliyle milletimizin kültür ve sanat alanında cazibe merkezi olacaktır. Atatürk Kültür Merkezi’nin metruk bir hâlden çağdaş ve donanımlı bir hâle kavuşturulması sürecinde emeği geçenleri kutluyor, milletimize hayırlı olmasını diliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, geçtiğimiz gün, Ticaret Bakanımız Sayın Mehmet Muş tarafından açıklanan ihracat rakamları bizleri memnun etmiştir. İhracat değerleri geçtiğimiz yılın ekim ayına göre yüzde 20,2’lik artışla 20,8 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu değerle, geçen ayki cumhuriyet tarihinin en yüksek aylık ihracat değeri tazelenmiştir, yenilenmiştir. Ayrıca, son on iki aylık ihracat değerimiz olan 215,7 milyar dolarla yeni bir rekor kırılmıştır. Cumhuriyet tarihinin en yüksek ihracat rakamlarını görmeye başladığımız bu süreçte dış ticaret açığının azalması, Karadeniz’de bulunan enerji rezervlerinin işlenmeye başlamasıyla enerji ithalatının azalacak olması ve her türlü dış baskıya rağmen savunma sanayisinde yüzde 70’lere varan yerli ve millî üretimin artması, kendi kendine yeten bir ülke olma şuuruyla Türkiye’mizin 2023 hedeflerine güçlü adımlarla yürüdüğünün göstergesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam ediniz.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – İnanıyoruz ki küresel pandeminin ekonomide yol açtığı olumsuzluk dağılacak; ekonomimiz, çizilmek istenen bunalım tablosunu ortadan kaldırıp milletimizin refah seviyesini yükseltecektir.

Sayın Başkan, Türkiye’de ve dünyada her yıl binlerce evladımız lösemi hastalığına yakalanmakta, küçük bedenleriyle uzun, hassas ve bir o kadar da zorlu bir tedavi sürecine girmektedir. Lösemi, tedavi edilebilen bir hastalıktır. Lösemi tedavisi gören evlatlarımızın moral ve motivasyonunun sevgi ve ilgiyle yüksek tutulması çok önemlidir çünkü umut ve sevgi bu hastalığın en büyük ilacıdır. 2-8 Kasım haftası Lösemili Çocuklar Haftası’dır. Özellikle bu sene “Maskemi atarım, hayalime koşarım.” mesajıyla farkındalık oluşturulmaya çalışılmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bu vesileyle, içerisinde bulunduğumuz Covid-19 sürecinde tüm vatandaşlarımızın bu mesajı dikkate alarak maskelerden kurtulup hayallere koşulacak bir ortam için aşı, maske ve temizlik konusunda daha hassas olmalarını temenni ediyor ve 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’nın toplumumuzda daha fazla farkındalık oluşturmasını diliyor, hastalıkla mücadele eden çocuklarımıza acil şifalar diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Oluç…

28.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, sulh ceza hâkimliklerince keyfî şekilde verilen haber sitelerine ya da sosyal medya platformlarına erişim engeli kararına Anayasa Mahkemesinin “Dur!” dediğine ve bir an evvel buna ilişkin yasal düzenlemenin yapılması gerektiğine, Şanlıurfa Siverek’te yaşayan 96 yaşındaki Aliye Yabansu’ya “Cezai ehliyeti yoktur.” raporu olmasına rağmen Cumhurbaşkanına hakaretten Kayseri’de dava açılmasının zulüm olduğuna, OHAL Komisyonunun Anayasa Mahkemesinin kararlarını dinlemeyerek 5 barış akademisyeninin görevlerine iade edilmesi talebini gerekçesiz reddettiğine, “SADAT” isimli şirketin yaptığı hukuksuzlukların araştırılması gerektiğine ve bu konuyu gündeme getirmeye devam edeceklerine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın vekiller; bu Genel Kurulda ve komisyonlarda konuştuğumuz bir konu vardı; hatırlarsanız, sosyal medyada ve dijital medyada sulh ceza hâkimliklerinin verdiği, haber sitelerine ya da sosyal medya platformlarına erişim engeli kararlarıydı. Çok sayıda erişim engeli kararı veriliyordu ve biz bunların hukuksuz bir şekilde sulh ceza hâkimliklerince ve keyfî bir şekilde verildiğini söylüyorduk, iddia ediyorduk. Şimdi ne oldu? Anayasa Mahkemesi bu keyfî erişim engeli kararlarına “Dur!” dedi ve sulh ceza hâkimliklerince verilen erişim engeli kararlarına karşı yapılan 9 ayrı başvuruda ifade ve basın özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmetti -çok önemli- ve yeniden yargılama yapılmasını kararlaştırdı. Bir pilot karar aldı ve bu pilot kararı Meclise de gönderdi ve yeni düzenleme yapılması için, benzer başvuruların görüşmesini de bir yıl süreyle erteledi. Bilindiği kadarıyla, 500 civarında başvuru daha Anayasa Mahkemesinin önünde şu anda bekliyor. Şimdi, Anayasa Mahkemesi bunu yaptı, bir yıl süre verdi Meclise -ben bunun için bunu, burada söylüyorum- ve bu kararı alırken bir çerçeve de çizdi: “Erişim engeli usulünün kapsamı hukuki ve yeterli açıklıkta olmalı. Erişim engeli için acil toplumsal ihtiyaç zorunluluğu getirilmeli. Kamu makamlarının müdahale sınırı ortaya konulmalı. Keyfî uygulamalara yol açmayacak güvenceler oluşturulmalı. Erişim engelli kararları istinaf ve temyiz denetimine açılmalı. Sulh ceza hâkimlikleri erişim engeli kararlarına son çare olarak başvurmalı.” dedi Anayasa Mahkemesi. Şimdi, bir yıl vakit verdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN –Sayın Oluç, buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Şimdi, özellikle iktidar blokuna sesleniyorum: “Anayasa Mahkemesi bir yıl vakit verdi, nasıl olsa bu bir yıl içinde sulh ceza mahkemeleri bu erişim engelleri kararlarını çıkarmaya devam eder, biz işimizi yaparız. Bir yıl sonra kim öle kim kala!” diye düşünmeyin, bir an evvel Anayasa Mahkemesinin çizdiği çerçeve içinde bu kanun teklifini ele almamız gereklidir; bu konuda uyarı yapmış olayım.

İkinci değinmek istediğim konu, Türkiye’de yediden yetmişe herkesin faydalanabildiği ve hukukun en hızlı işlediği konuyla ilgili. Nedir? Cumhurbaşkanına hakaret. Ceza Kanunu’nun 299’uncu maddesi sık sık kullanılıyor, biliyoruz. Elimizdeki son rakamlara göre 38.581 dava açılmış Cumhurbaşkanına hakaretten, belki ben bu rakamları söylerken daha yeni davalar da açılmış olabilir; bu sürüyor, Cumhurbaşkanına hakaret davaları. Keyfî, hukuksuz bir durumla karşı karşıyayız fakat son bir şey yaşandı, gerçekten içler acısı. Urfa Siverek’te “Cezai ehliyeti yoktur.” raporu da olan 96 yaşındaki Aliye Yabansu hakkında -bakın, şu fotoğraftaki Aliye Yabansu hakkında- Cumhurbaşkanına hakaretten dava açıldı. Urfa Siverek’te oturuyor bu büyükanne ve hasta olan bu yaşlı insanı Kayseri’deki hastaneye götürüp kontrol edeceklermiş ve mahkeme hastane olarak Kayseri’yi vermiş, mahkeme de Kayseri’ye alınmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Şimdi, 96 yaşındaki bir insandan söz ediyoruz ya, 96 yaşında! Ya, Allah’tan korksun bu savcı, bunun kararını vermiş olan mahkeme heyeti, Kayseri’ye bunu gönderenler! Yani böyle bir şey olabilir mi? Bu zulme gerçekten son verin yani 96 yaşındaki Aliye Yabansu’ya yapılan bu zulme son verin; bu, çekilebilir bir şey değil. Ne ahlaki ne vicdani ne hukuki hiçbir şey kalmadı ortada. Bu iktidarın getirdiği durum bu.

Şimdi, bununla bitmiyor tabii. Bakın, barış akademisyenleri var. Barış akademisyenleri hakkında, biliyorsunuz, Anayasa Mahkemesi karar verdi: “İfade özgürlüğü ihlalidir.” dedi ve onlar hakkında verilmiş olan mahkeme kararları böylece düştü. Şimdi, bu barış akademisyenlerinden 5 kişi görevlerine iade edilmeleri için OHAL Komisyonuna başvurdu. OHAL Komisyonu bu 5 akademisyenin görevlerine iade edilmesi talebini gerekçesiz reddetti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – OHAL Komisyonu bir mahkeme değil üstelik, bürokratik bir yapı. Anayasa Mahkemesinin kararını dinlemiyor, gerekçesiz bir şekilde 5 akademisyenin başvurusunu reddediyor; hukuksuz, keyfî bir karar. Zaten yani ülkede mahkemelerin, yerel mahkemelerin tanımadığı Anayasa Mahkemesi kararları var, şimdi de başımıza OHAL Komisyonu çıktı bu şekilde. Kabul edilebilir bir şey değil; uyarıyoruz, OHAL Komisyonu bu hukuksuz ve keyfî kararları veriyor, yarın öbür gün bu kararlar nedeniyle çok ciddi cezalarla karşı karşıya kalacaklar ve rücu edecek o cezalar kendilerine. Bunu özellikle altını çizerek vurgulayalım, bu işin sonu AİHM’de bitecek çünkü.

Sayın Başkan, değinmek istediğim son konu SADAT’la ilgili.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Daha evvel araştırma önergesi verdik. Bu “SADAT” isimli şirketin suikast eğitimi, sabotaj eğitimi, paralel ordu kurma eğitimi, Millî Güvenlik Kurulunda yer alması, Harp Okulunda mülakatlar yapması vesaire gibi konulardan Suriye’den Libya’ya kadar eğit-donat faaliyetleri yapmasına kadar konuların araştırılması gerektiğine dair araştırma önergeleri verdik, reddedildi burada. Tekrar bu konuyu niye gündeme getiriyoruz? Bakın, İzmir’de il binamızı basarak Deniz Poyraz kardeşimizi katletti bir kişi, biliyorsunuz. Bu katilin iddianamesinde “Suriye'de kırk beş güne yakın bir süre kaldı. SADAT tarafından eğitildiğine dair iddialar araştırılıyor.” deniliyor. Nasıl araştırıldığı belli değil. Yani demek ki mahkemelerdeki iddianamelere bile girmiş bir şirketten söz ediyoruz. Biz “Bu şirketin yaptığı hukuksuzlukları araştıralım.” diyoruz, bu Meclis bu araştırma önergelerini reddediyor. Bunu sormaya devam edeceğiz. Bu konunun çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Gündeme getirmeye devam edeceğiz; asla bundan vazgeçmeyeceğiz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özkoç…

29.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası vesilesiyle tüm lösemili çocuklara acil şifalar dilediğine, Genel Kurulda görüşülecek olan 284 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin sanayicilerin ve ihracatçıların finansman sorununa yapısal bir çözüm getirmediğine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İçinde bulunduğumuz hafta, lösemili çocukların haftası. Biz de buradan tüm lösemili çocuklarımıza acil şifalar diliyoruz.

Lösemi, tedavi edilebilir bir hastalık fakat erken teşhis burada çok önemli. Her yıl ülkemizde 4 bini aşkın çocuğa lösemi teşhisi konuluyor. Çocuklarımızı korumak ve erken teşhis konusunda duyarlı olmak hepimizin görevi. Çocuklarımız hepimizin, hepsinin gülen yüzünü birlikte görmek istiyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün Genel Kurulda ihracatçılarla ilgili yasa teklifini görüşeceğiz. Teklifin temel iddiası; sanayicinin, ihracatçının finansman sorununu çözmek. Bugün bu teklif önümüze geliyor. Dün sanayi doğal gazına yüzde 48 zam yapıldı. Yılbaşından bugüne kadar sanayi doğal gazına yapılan zam yüzde 150’ye dayandı. Seramik, kimya, demir çelik gibi doğal gazın en yoğun kullanıldığı sektörlerde enerjiden kaynaklı maliyet artışı ise yüzde 40’ları buldu. Böyle bir çözüm yaklaşımı sizce olabilir mi? Dün kepçeyle aldınız, bugün kaşığın tersiyle geri vermeye çalışıyorsunuz. Sanayide enerji fiyatını artırmak demek sanayicide üretimi azaltmak demektir. Zaten sanayicimizin yaptığı üretimin yarıdan fazlası ithal ara malına bağımlı. TL değer kaybediyor, en azından ihracatçının önü açılır diye bekliyoruz. İhracatçı işlediği, kullandığı malın yarısından fazlasını dövizle yurt dışından temin ediyor. Yani, dövizin yükselmesi de ihracatçıya maliyet olarak yansıtılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bugün üretim maliyetinden düşen tek kalem var; işçilik maliyeti. İşçimiz, yaklaşık 310 dolarlık asgari ücretle Çin’in bile altında kaldı. Dünyada Çin’den bile ucuz işçi çalıştıran bir ülke konumuna geldik. Bu yoksullaştıran politikaya kanun teklifinde bir çare var mı diye bakıyoruz; sanayicinin temel sorunu olan, katlanan üretim maliyetleri için yapısal bir çözüm var mı diye bakıyoruz; ihracatçıyı ithal ara malına bağımlılıktan kurtaracak bir çözüm var mı diye bakıyoruz; maalesef göremiyoruz, yok. Teklifte getirilen düzenlemeler devede kulaktır. Yapısal bir çözüm yok; sağ elle alınan sol elle veriliyor. Böyle bir yaklaşımla sanayi toparlanamaz, sadece oyalanır. Oyalıyorsunuz, Türkiye’ye vakit kaybettiriyorsunuz, para kaybettiriyorsunuz, itibar kaybettiriyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Tüm yapısal çözümleri biliyoruz; yeni kurallarla, yeni kurumlarla ve yeni kadrolarla çözeceğiz. Bunun için halkın sesi oluyoruz, “Hemen seçim değil, derhâl seçim.” diyoruz.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Turan, buyurun.

30.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, şehit olan Piyade Sözleşmeli Er Ebubekir Sel’e, Piyade Uzman Çavuş Harun Çalışkan’a ve Piyade Sözleşmeli Er İslam Çiftçi’ye Allah’tan rahmet dilediğine, 30 Ekim 2020’de gerçekleşen İzmir depreminde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine, 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’na ve 29 Ekimde yeniden inşa edilerek açılan Atatürk Kültür Merkezi’nin önemine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hakkâri’de meydana gelen askerî araç kazasında Piyade Sözleşmeli Er Ebubekir Sel hayatını kaybetmişti; aynı şekilde, Irak’ın kuzeyinde alçak teröristlerce döşenen el yapımı patlayıcının infilak etmesi sonucu Piyade Uzman Çavuş Harun Çalışkan şehit oldu; Irak’ın kuzeyinde, Hakurk’ta hain teröristlerle girilen çatışmada Piyade Sözleşmeli Er İslam Çiftçi şehit oldu; tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, ailelerine sabırlar diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz yıl 30 Ekimde gerçekleşen İzmir depreminin üzerinden bir yıl geçti ancak yitirilen 117 canın acısı hâlâ dinmedi. Ateş sadece düştüğü yeri değil, 84 milyonun kalbini yaktı. Depremde hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, ailelerine bir kez daha sabırlar diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2-8 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası’nda lösemiyle mücadele eden yavrularımıza destek ve lösemiye karşı farkındalık oluşturmak adına bu yıl “Maskemi atarım, hayalime koşarım.” mesajı çok önem arz ediyor. Lösemiyle mücadele eden yavrularımızın bir an önce maskelerinden kurtulup hayallerine kavuşmalarını biz de yürekten umut ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 29 Ekimde, cumhuriyetimizin 98’inci yıl dönümünde, İstanbul Taksim’de yeniden inşa edilen Atatürk Kültür Merkezi’nin açılışı yapıldı biliyorsunuz. İstanbul’umuza, ülkemize en son teknolojiyle donatılmış, tam teşekküllü eşsiz bir eser kazandırılmış oldu; âdeta İstanbul'un sembollerinden olacak abidevi dev bir eser.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Devam edin lütfen.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - “Sanat düşmanı AK PARTİ’liler yıkıp AVM yapacak.” dediler, “Çürümeye terk ettiler.” dediler; milletin evlatlarını birbirine düşürdüler, ucuz gündemlerle ülkeyi gerdiler, yıllarımızı çaldılar. Sonuçta, AKM, yeniden bir dünya projesi olarak açılmış oldu. Oysa başka Türkiye yok Sayın Başkanım; ortak değerlerimizi, ülkemizle ilgili konuları siyasi hırslarımıza, ucuz hesaplara kurban etmeyelim, etmemeliyiz. Başta emeği geçen Cumhurbaşkanımız olmak üzere, tüm ilgililere teşekkür ediyoruz bu süreçte. Yıllardır provokasyonlarla, yalanlarla bu süreci baltalayanlardan, engelleyenlerden küçük bir mahcubiyet bekleme hakkımız var diye düşünüyorum Sayın Başkanım.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, yanlış tarım politikalarının getirdiği mağduriyetin araştırılması, buğdayın gümrük vergisinin sıfıra indirilmesine rağmen çiftçimizden alınandan çok daha pahalıya mal olan buğday ithalatlarına son verilmesi ve yapılan buğday ithalatlarından kimlerin haksız kazanç sağladığının araştırılması ve bu hususta gerekli önlemlerin alınması için gerekli çalışmaların yapılması amacıyla 16/6/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Kasım 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2/11/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 2/11/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                             Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                   İzmir

                                                                       Grup Başkan Vekili

Öneri:

İzmir Milletvekili, Grup Başkan Vekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, yanlış tarım politikalarının getirdiği mağduriyetin araştırılması, buğdayın gümrük vergisinin sıfıra indirilmesine rağmen çiftçimizden alınandan çok daha pahalıya mal olan buğday ithalatlarına son verilmesi ve yapılan buğday ithalatlarından kimlerin haksız kazanç sağladığının araştırılması ve bu hususta gerekli önlemlerin alınması için gerekli çalışmaların yapılması amacıyla 16/6/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 2/11/2021 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Sayın Dursun Ataş, Kayseri Milletvekili. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN ATAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu olarak vermiş olduğumuz, buğday ithalatının araştırılması hakkındaki önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, AK PARTİ’den önce ülkemiz, buğdayın gen merkezî, Anadolu’nun ise tahıl ambarı olarak bilinirdi ancak başarısız tarım politikaları yüzünden buğdayı bile ithal eder duruma geldik. 2020 yılında 9 milyon 750 bin tonluk buğday ithalatıyla 1,4 milyar nüfuslu Çin’den daha fazla buğday ithal ettik, Kanada ve Meksika gibi ülkelerden bile buğday ithal eder hâle geldik. Ürettiğimiz toplam buğdayın yarısı kadarını dışarıdan ithal ediyoruz. Buğday ithalatına 2020 yılında ödediğimiz para tam 2,3 milyar dolardır. Türk çiftçisinin hakkı olan bu para yabancı çiftçiye gitmiştir yani AKP iktidarının yanlış tarım politikaları sonucunda Türkiye buğdaya, Türk çiftçisi de ekmeğe muhtaç hâle getirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz yıl yerli üreticiye ton başına 1.650 lira fiyat verilirken yabancı ülkelerden ton başına 2.400 liradan buğday ithal edildi. Bu yıl da kendi çiftçimizden 2.480 liraya alınan buğday 3.230 liraya ithal edildi yani iktidar, buğday için Türk çiftçisine ödediği paranın yüzde 45 fazlasını yabancı çiftçiye ödedi.

İktidara soruyoruz: Türk çiftçisinin günahı nedir? Yerli üreticiyi destekleyerek üretimi artırmak yerine çok daha yüksek fiyatlara ithalat yapmanızın nedeni nedir? Bekir Pakdemirli Tarım Bakanı mı yoksa ithalat bakanı mıdır? Neden Rus, Yunan, Kanadalı, Letonyalı çiftçiye verilen dolarlar Kayserili Mehmet emmiye, Konyalı Ali dayıya verilmiyor? Türkiye’nin 2002 yılında sadece 150 milyon dolar ödediği buğday ithalatına bugün neden 2,3 milyar dolar ödeniyor? Hangi ithalatçı yandaş şirketler zengin ediliyor? Toplam 23 milyon hektar tarım arazisi olan Türkiye nasıl oluyor da 2,3 milyon hektar arazisi olan Yunanistan’dan buğday ithal ediyor?

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla yayımlanan karara göre buğday, çavdar, arpa, yulaf, mısır, nohut ve mercimek ithalatında gümrük vergisi sıfır olarak uygulanıyor. Yani kendi çiftçimize çok görülen tarım desteği yabancı ülkelerin çiftçilerine veriliyor. AKP, Yunanistan çiftçisini bile Türk çiftçisinden daha çok destekliyor. Buradan AKP’ye çağrıda bulunuyoruz: Yabancı çiftçiye verdiğiniz bu paraları, aracılıktan yandaşa verdiğiniz rantı Türk çiftçisine verin, bitmek üzere olan Türk tarımına, Türk çiftçisine nefes olsun.

Değerli milletvekilleri, buğday ithalat rakamları cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyelerine ulaşmıştır, buğday ithalatı 2010 yılına göre yüzde 276 artmıştır. Geçmişte kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olan Türkiye’yi AKP’nin getirdiği nokta işte budur. Çiftçilerimize yeterli destek verilmiyor. Çiftçimiz mazot, gübre gibi ithal girdiler ve düşük buğday alım fiyatı nedeniyle üretemez hâle geldi. 2002 yılında AKP iktidara geldiğinde ülkemizde 26 milyon 500 bin hektar tarım arazisi vardı, iktidarın rant ve ithalata dayalı tüketim ekonomisi sonucunda tarım alanları yüzde 13,2 azalarak 23 milyon hektara kadar düştü. Yine, AKP’nin tarım politikaları sonucunda 3 milyon 300 bin insanımız tarımsal üretimden vazgeçmek zorunda kaldı, tarım sektöründeki istihdamımız yüzde 44 azaldı. Ülkemizde on iki yıl içinde zirai amaçlı kullanılan kredi miktarı 10 kat artmış ancak tarımdaki genel tabloya baktığımızda tarımın genel üretimdeki payı yüzde 9’dan yüzde 6’lara kadar düşmüş durumda. Yerli üreticimiz geçinemez duruma getirilirken çiftçilerimizden alınan fiyattan çok daha pahalıya buğday ithalatıyla yabancı çiftçiler ve yandaş aracılar zengin edilmektedir. Çiftçiler son bir umutla bankalardan kredi kullanırken sermayeleri olan traktörleri, tarlaları ya ipotek ya da icra dosyaları altında kalıyor. Milyarlarca lira görev zararı olan yandaş şirketleri kurtarmaya çalışan Ziraat Bankası, perişan olan çiftçimizin traktörüne, tarlasına dahi el koymaktadır. Bu sene buğdayını 2.400 liradan satan çiftçi, tekrar ekmek için tohumluk buğdaya tam 5.500 lira ödedi. Çiftçiyi ezip yandaşı zengin eden bu düzen değişmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

DURSUN ATAŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, mevcut durum Türk çiftçisini borç yükü altında bırakmakta, üretemez, geçinemez, nefes alamaz hâle getirmektedir. Eğer, tarımdaki sorunları çözemezsek Türkiye'nin sorunlarını da çözemeyiz. Tarımın, çiftçinin, üreticinin sorunlarını çözeceksiniz ki Türkiye'nin sorunları çözülsün. Bu nedenle, buğday ithalatının araştırılması, kimlerin haksız kazanç sağladığının belirlenmesi için önergemize “evet” oyu vermenizi diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.(İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubuna adına İstanbul Milletvekili Sayın Oya Ersoy. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Buğday nedir biliyor musunuz? On iki bin yıl önce Anadolu topraklarında, Harran’da ilk kez toprağa ekilen ve buradan da medeniyetlerin yıllarca hizmetine sunulan, kullanımına sunulan bir besin kaynağı. Evet, çiftçinin geçim kaynağı ama aynı zamanda da halkın en temel besin kaynağı. Orta Amerika yerlileri için mısır, Çinliler için pirinç, Güney Amerikalılar için patates neyse bu topraklarda yaşayan halklar için de buğday odur ama ne yazık ki o yerli ve millî olmakla sürekli övünen -sözde- iktidar tarafından -o neoliberal tarım politikalarından kaynaklı- bir tarım ülkesi olan Türkiye, artık gıda konusunda tamamen neredeyse dışa bağımlı bir ülke hâline getirildi. Son otuz yılda 4 milyon 720 bin hektar tarım arazisini biz kaybettik. Nasıl kaybettik? Evet, toprakların bir kısmı kuraklık, tuzluluk, çoraklık, erozyon gibi nedenlerle kaybedildi ama asıl olarak, o inşaat ve enerji sektörü var ya; turizm tesisi, yol yapımı gibi nedenlerle tarım arazisi topraklarının rant amacıyla talan edildiğine tanıklık ettik. İthal edilen ürünlerin gümrük vergileri düşürüldü yine bu politikaların bir parçası olarak ya da sıfırlandı, ithal ürünler sonrasında da çiftçiler zarar ettikleri için üretim yapamamaya başladı. Türkiye, baklagillerde net ithalatçı durumuna geldi. Çiftçinin desteklenmesi için kurulan bir kurum var biliyorsunuz değil mi? Toprak Mahsulleri Ofisi, işte artık resmen ithalat yapan bir kurum hâline geldi, sadece bu yıl, 2021 yılında buğday ithalatı için 4 tane ihale yaptı. Kendi kendine yetebilen bir ülkeden rekor düzeyde buğday ithalatı yapan bir ülkeye döndük. Üretimde maliyet arttı, TÜİK verilerine göre, Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi yıllık olarak yüzde 29,38 arttı. Yıllık düzeyde en fazla artış gübrede yaşandı, yüzde 62,43; sertifikalı hububat tohumu fiyatları yüzde 63, elektrik fiyatları ise -dünden önceden bahsediyorum- yüzde 56 arttı.

Tarım Kanunu’na göre millî gelirin en az yüzde 1’inin tarımsal desteklemeye ayrılması gerekirken bugün çiftçilerin banka ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçları katlanarak artıyor. Özel ve kamu bankalarına nisanda 142 milyar lira olan çiftçi borcu temmuzda 147,5 milyara çıktı. Eylül ayında üretici ile market arasındaki fiyat farkı 3,5 kat arttı. Gübrenin, mazotun, tohumun pahalı olmasından dolayı tarım yapılamaması bir kenara, bu koşullarda tarım yapan çiftçinin bile ürünü elinde kalıyor ve çiftçiler ürünlerini artık çöpe döküyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

OYA ERSOY (Devamla) – Çiftçileri koruyup üretimi desteklemezsek gıda kriziyle bu ülke halkları karşı karşıyadır, bunu herkes bilsin ve bu sorumlulukla davranmak zorundayız. Yıllardır iktidarın betona yaptığı yatırım var ya, o yatırım bu halkın karnını doyurmayacak. Destek için küçük ücretli çiftçinin borcu devlet tarafından üstlenilmelidir, bir. İki, çiftçi kredileri için kooperatif bankası kurulmalıdır ve ithal odaklı, her şeyden önemlisi, ithal odaklı tarımsal üretimden vazgeçilmelidir diyorum.

Saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Göker, Burdur Milletvekili.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET GÖKER (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde maalesef tarım ve hayvancılık sektörleri bir varoluş mücadelesi vermekte, yaklaşık on dokuz yıllık AKP iktidarı sonucunda yerel ve bölgesel olarak direkt anlamda tarımsal ve hayvansal üretimde bir çöküş dönemi yaşamakta. Üretici girdi maliyetlerinin yüksekliğinden dolayı ürününü satamamakta, tüketicisi ise fiyat pahalılığından dolayı satılan ürüne yetişememekte. Bu durum da tarım istihdamında –kendisini- çok büyük sorunlara yol açmakta. 2003 yılından bu yana tarım sektöründe yaklaşık 654 bin çiftçi üretimden koptu ve 2 Trakya büyüklüğündeki alanımızda ekim dikim yapılamamakta. Buna ne mi sebep oldu? Büyükbaş hayvan ithalatına 7 milyar 365 milyon dolar, küçükbaş hayvan ithalatına 373 milyon 215 bin dolar, kırmızı et yani karkas et ithalatına 1 milyar 433 milyon dolar para ödedik; bununla mı kaldık? Hayır. Kendi çiftçimizin ürettiği buğdayımıza ton başına 2.250 lira öderken, alım yaparken dışarıdan ithal ettiğimiz buğdaya 3.343 lira fiyat ödedik. Sadece bu değil, nohutu kendi çiftçimizden 4.050 liradan aldık, oysa dışarıdan ithal ettiğimiz nohuta 9 bin lira para ödedik. Bununla mı... Hayır. Yeşil mercimek; bu memleketin topraklarında ana vatanını bulmuş bir ürün, 4.150 liradan üreticiden aldık, dışarıdan aldığımız üreticiye yani yabancı çiftçiye ise 12.160 lira ödedik. Şimdi, bu durumda bizim çiftçimize destek mi veriliyor, köstek mi olunuyor?

Aynı dönem içerisinde, 2020 yılından bu yana elektrik faturalarına bugüne kadar 3 kez, akaryakıt fiyatlarına 27 kez, doğal gaz fiyatlarına 9 kez, yem fiyatlarına 16 kez, gübre fiyatlarına on altı ayda 31 kez zam yapılmışken bu çiftçi nasıl üretim yapacak? Dahası, anayasal hakkı olan desteklemelerin yarısını alabilmişken çiftçimizin üretim yapabilmesi mümkün gözükmemekte.

Sürem az kaldı, bununla ilgili bugün sabah ve hafta sonu gezdiğim yerlerde bana iletilen bir sorunu sizlerle paylaşmak istiyorum: Biliyorsunuz, özelleştirmeden son anda kurtulan bir Burdur Şeker Fabrikamız var. Onda da 1’inci, 2’nci ve 3’üncü teklifi veren firma aynı firma olduğu için biz bu şanstan yararlanabildik, yoksa şeker fabrikamız da özelleşip gitmişti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

MEHMET GÖKER (Devamla) – Şimdi, şeker fabrikalarımızın 12 tanesi Türkiye genelinde özelleştiği için üretim az ve dolayısıyla Burdur Şeker Fabrikasından Konya, İstanbul, İzmir gibi yerlere üretim sevkiyatı da yapılmakta ama kendi yerli üreticimize ya da kendi toptancımıza haftalık 60 çuval verilmekte. Bu da otomatikman arz talep dengesiyle fiyatları yükseltmekte. Eskiden 212 liraya alınıp 230 liradan alıcı bulan şeker, şu anda 250-260 liralara çıkmış vaziyette. Satıcı, ürününü bulamıyor; alıcı, pahalıdan almak durumunda. Dolayısıyla, Burdur esnafı mağdur ediliyor. Yetkilileri de bu konuda duyarlılığa davet ediyorum. Sorunun çözülmesini bir an önce bekliyoruz.

İYİ Parti Grubu önerisine destek veriyoruz.

Teşekkür ederim.

Saygılar. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Salim Çivitcioğlu, Çankırı Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SALİM ÇİVİTCİOĞLU (Çankırı) – Değerli Başkan, kıymetli milletvekilleri; ülkemizde tarım politikaları hakkında İYİ Parti Grubu tarafından verilen araştırma önergesi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, uzun yıllar ortalamasına bakıldığında, buğdayda üretimimiz tüketimimizi karşılamaktadır. Ancak 2020 yılında 20,5 milyon ton olan üretimimiz, 2021 yılında 17,7 milyon tona düşmüştür. Özellikle bu yıl afet boyutuna ulaşan kuraklık nedeniyle ürünlerimizde verim kaybı görülmüş, gerek iç tüketim gerekse ihracat için yeterli miktar ve kalitede ürünlerin sınırlı arzından dolayı ithalat yapma gerekliliği doğmuştur. Nüfus artışıyla birlikte kişi başı hububat tüketiminin artmasının yanı sıra tüm dünyada görülen Covid-19 pandemisinin etkisiyle yurt içinde ve yurt dışında gıda talebinin artması, ham madde ihtiyacını da artırmıştır. Bu kapsamda, son iki sezondur iklimsel koşullara bağlı olarak görülen olumsuzlukların oluşturduğu arz açığının kapatılması, pandemi etkisiyle yoğunlaşan spekülatif amaçlı fiyat artışlarının önüne geçilmesi, bu sayede tüketicilerimizin sofrasına giren mamul gıdalarda enflasyonun engellenmesi adına buğday ithalatımız artmıştır.

Toprak Mahsulleri Ofisi, 2021-2022 dönemi alım fiyatlarını yıllık yüzde 36 artışla ekmeklik buğday için 2.250 TL/ton, makarnalık içinse 2.450 TL/ton açıklamış; fiyatlar üretici tarafından memnuniyetle karşılanmıştır. Ancak mayısın ikinci yarısı ve haziran ayı başında kuraklığın etkisinin hissedilmesi neticesinde fiyatlar yükselişe geçmiş, üreticilerimiz de bu yüzden bu fiyatlardan ürünlerini pazarlamışlardır. Hububat fiyatlarındaki artışın et, süt ve yem üreticilerimizin maliyetlerini artırmasının önüne geçebilmek üzere yurt genelinde yem regülasyonu çalışması başlatılmıştır. Bu kapsamda temmuz ayı itibarıyla stoklarımızdaki ürünler, tarımsal üretim faaliyetlerinin bir diğer kolu olan besici ve yetiştiricilerimiz için yem üreticilerine yönelik satışa sunulmuştur. Bu uygulama, özellikle besici ve yetiştiricilerimizde memnuniyetle karşılanmıştır.

Eylül ayı itibarıyla da un sanayisine yönelik buğday satışlarına başlanmış olup böylece 83 milyon tüketiciyi ilgilendiren ekmeğin en önemli girdisi olan un maliyetinin azaltılması amaçlanmıştır. Ekmeklik buğday satışlarında uygun fiyatlı un satış taahhüdü veren un sanayicilerinin taahhütleri dikkate alınarak piyasaya uygun fiyatla un arz edilmesi sağlanmıştır. Bugün geldiğimiz noktada Toprak Mahsulleri Ofisi temmuz-ekim arasında piyasalara sadece kullanıcılara yönelik olmak üzere 2,6 milyon ton hububat arz etmiş, ham madde arzında sürekliliği sağlamış, un ve yem fiyatlarında istikrarı korumuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

SALİM ÇİVİTCİOĞLU (Devamla) - Ülkemizin buğday ve buğday mamulleri dış ticaretine bakıldığında, 2002-2021 yılları arasında toplam 21 milyar dolar karşılığı 78 milyon ton buğday ithal edilmiş, buna karşılık, 35 milyar dolar karşılığında 88 milyon ton buğday ve mamulleri ihraç edilmiştir. Bu dönemde yaklaşık 14 milyar dolar dış ticaret fazlası verilmiştir. 2020 yılında 2,4 milyar dolar karşılığında 9,8 milyon ton buğday ithal edilmiş, buna mukabil yaklaşık 3 milyar dolar karşılığında da 7,6 milyon ton buğday ve mamulleri ihraç edilmiştir. Buğday ithalatının miktar bazında ihracatın üzerinde olduğu son yıllarda da değer bazında dış ticaret fazlası verilmiştir. Buğday ekilişlerinin artırılmasına ve çiftçilerimizin desteklenmesine yönelik çalışmalarımız geçmişte olduğu gibi bundan sonra da sürecektir.

AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde çiftçilerimizin, köylümüzün ve üreticilerimizin her zaman yanındayız diyor; bu vesileyle İYİ Parti grup önerisine katılmayacağımızı beyan ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel ve arkadaşları tarafından, resmî merciler tarafından kadınlara uygulanan şiddet politikasının araştırılması amacıyla 2/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Kasım 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2/11/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 2/11/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                      Hakkı Saruhan Oluç

                                                                                 İstanbul

                                                                       Grup Başkan Vekili

Öneri:

2 Kasım 2021 tarihinde Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel ve arkadaşları tarafından verilen (15103) grup numaralı, resmî merciler tarafından kadınlara uygulanan şiddet politikasının araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan genel görüşme önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak 2/11/2021 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Semra Güzel, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) – Teşekkürler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grup önerimiz üzerine söz almış bulunmaktayım.

Bildiğiniz gibi, dünyada ve Türkiye’de kadına yönelik erkek şiddeti her geçen gün artıyor. Sadece 2021 yılı verilerini verirsek ilk dokuz ayında Türkiye’de en az 234 kadın erkekler tarafından katledildi ve 170 kadın da şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Tabii, bu şüpheli ölümlerden bahsederken, yapılan birçok araştırma da bunların dolaylı veya doğrudan erkek şiddetiyle bağlantılı olduğunu gösteriyor. Bugün kadınlar evde, sokakta, iş yerinde, cezaevinde şiddet görmeye devam ediyor ve devletin yapması gereken aslında bu şiddetle mücadele etmekken maalesef ki biz kimi durumlarda bu şiddetin doğrudan devlet görevlileri veya yöneticileri tarafından uygulandığını görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, kadınlara uygulanan bu şiddet birçok şekilde hayata geçiriliyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararından tutalım da siyasetçiler tarafından kullanılan söylemler, cinsiyetçi yaklaşımlar ve politikalar, hayata geçirilen pratikler bu durumun en başında geliyor.

Kimi olaylardan örnekler vermek isteriz. Kadın aktivistlere davalar açılıp “8 Marta neden gittin?” “25 Kasıma neden katıldın?” “Gülistan Doku’yu neden soruyorsun?” gibi sorular yöneltiliyor ve bunlar ceza gerekçesi yapılıyor. Şimdi, bu günler aslında her sene bütün dünyada kadınların sokakta olduğu, taleplerini dile getirdikleri günler fakat Türkiye’de bu günlerde sokağa çıkmak isteyen kadınlara hakaretler eşliğinde fiziksel şiddet uygulanıyor ve insanlık dışı bir şekilde gözaltına alınıyorlar ve davalar açılıyor. Mesela bu sene 25 Kasımda açıklama yaptıkları gerekçesiyle Hakkâri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 4 kadına iddianame hazırlandı ve açıklamaya katılmak suç sayıldı. Yine aynı şekilde, Mardin’de 25 Kasımda açıklamaya katılan kadınlara para cezası kesildi. Özellikle bölge illerinde kadın mücadelesi yürüten kadınlar, aslında dünyanın her yerinde yürütülen kadın çalışmalarından kaynaklı dudak uçuklatan cezalar alıyor.

Yine, Nusaybin Belediye Başkanlığı yapmış ve TJA dönem sözcüsü olan Sevgili Ayşe Gürkan’a otuz yıl ceza verildi; erkek şiddetine dair yaptığı açıklamalar, katıldığı programlar, verdiği kadın mücadelesi gerekçe gösterilerek yapıldı. İşte, bu şekilde, aslında yargı taciziyle kadın mücadelesi kriminalize edilmek isteniyor. Giderek artan erkek devlet şiddetine dair sokakta mücadele yürüten kadınlara karşı verilen bu ceza kabul edilemez.

Bu şiddeti bizler aslında 16 Ekimde Diyarbakır’da cinsiyetçiliğe ve ırkçılığa karşı yapmak istediğimiz mitingde de bir kez daha gördük. Mitingde, her giriş güzergâhına 3 kontrol noktası konulmuş, buralara kabinler yerleştirilmiş ve kadınlar her bir noktada tek tek ince aramadan geçirildi, zorla üstleri açılmaya çalışıldı, ayakkabılarını çıkarmaları istendi, çıplak aramayla karşı karşıya kaldılar. Sözde, pandemi hassasiyetiyle HES kodu istendi ama aynı güvenlik görevlileri, aynı eldivenle bütün kadınları tacize varan bir şekilde aradı; hâliyle, kadınların birçoğu saatlerce içeri giremedi ve kapıda bekletildi, bu uygulamalara itiraz eden kadınlar şiddete maruz kaldı, gözaltına alındı ve oraya yakın cami, gözaltı merkezine çevrildi.

Değerli milletvekilleri, dışarıda durum bu iken cezaevlerinde durum çok da iç açıcı değil; cezaevlerinde hak ihlalleri sürekli gündeme geliyor fakat her meselede olduğu gibi aslında bu meselede de en çok da kadınlar görülmüyor ve yok sayılıyor. En son, Kandıra 1 no.lu F Tipi Cezaevinde Garibe Gezer isimli mahpusa yapılan insanlık dışı uygulamalar söz konusuydu. “Süngerli oda” olarak tarif ettiği odaya atılmış ve burada 8 kişilik bir gardiyan ekibi tarafından cinsel saldırıya uğramış, fiziksel ve psikolojik şiddete maruz bırakılmış. Durumdan oldukça etkilenen Garibe Gezer de intihar etmek istemiş ama çarşafın ipi kopması dolayısıyla kurtulmuş fakat buna rağmen hastaneye geç götürülmüş. Bu saldırıyı gerçekleştirenler hakkında herhangi bir soruşturma açılmazken Garibe Gezer aslında başına gelenleri ailesine ve avukatlarına aktardığı için soruşturmaya tabi tutuldu ve beş gün hücre cezası verildi.

Aslında şunu söylemek isteriz: İçeride ve dışarıda kadınlara yönelik uygulanan bu şiddet asla kabul edilemez. Devletlerin şiddete karşı yükümlülükleri ortadadır, şiddetin bitirilmesi için mücadele etmek. Öbür türlüsü yani Türkiye'de uygulanan devlet şiddeti ancak erkek şiddetini artırır, ona güç verir, onu besler ve bugün olduğu gibi her gün Türkiye'de kadınlar öldürülmeye, katledilmeye devam eder. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Sayın Bedri Yaşar, Samsun Milletvekili.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kadınlarımız Türk ve İslam âleminde oldukça önemli bir yere sahiptir. Bu önemli konum hadisişeriflerde de oldukça önemli yer tutmaktadır. Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed’in (SAV) İslamiyet’te kadına karşı hoşgörü ve saygıyı anlatan pek çok hadisişerifi bulunmaktadır. Bunlardan birinde de “Allah sizden kadınlara karşı iyi ve hayırlı olmanızı ister çünkü onlar sizin analarınız, kızlarınız ve teyzeleriniz.” demektedir. Buna benzer bir sürü hadisişerifler de vardır. Yine “Cennet annelerin ayağı altındadır.” “Anne ve babasının duasını almadan cennete girmek mümkün değildir.” gibi bir sürü hadisişerifler bu konunun öneminin altını çizmiştir.

Türk toplumunda da ailenin temeli kadındır. Eski dönemlerde Türk kadını ailede söz sahibi olduğu kadar siyasi ve ekonomik ilişkilerde de devlet yönetiminde de söz sahibi olmuştur. Kadınlar pek çok devlette ikinci planda görülürken Türklerde kadınlara hakanın yanında yer verilmiş, karar mekanizmalarında söz sahibi olmuş, hatta hükümdar bile olmuştur, Tomris Hatun bunlardan biridir. Türk tarihinde Nene Hatunlardan tutun, bir sürü Türk kadınımız tarihe imza atmış, rol model olmuştur. Cumhuriyetin ilanıyla da Türk kadınlarına çağın gereği olan, hak ve fırsat eşitliği olan seçme ve seçilme hakkı 5 Aralık 1934 yılında Mecliste bulunan bütün milletvekillerinin -o an 250 milletvekilinin tamamının- oy birliğiyle verilmiştir. Bugün de kadınlarımız hem evlerinde evlerini çekip çevirirken yine ekonomiye katkı sağlamış hem aileyi hem de toplumu idare eden temel yapı taşları olmuşlardır. Ancak son zamanlarda artan kadına şiddet vakaları ve kadın cinayetleri de bizleri oldukça üzmektedir. Kadına şiddete yönelik Mecliste alınan kararlar, yasalar, iyileştirmeler, görüşülen konular elbette önemlidir ancak bunların uygulanması daha da önemlidir. Kadına yönelik şiddette uygulanan cezalar caydırıcı olmalıdır, iyi hâl indirimi kesinlikle uygulanmamalıdır.

Bir diğer konu da İstanbul Sözleşmesi’dir. İstanbul Sözleşmesi, kadınları hukuki anlamda korumaktadır. Bu sözleşme kadınların güvencesidir. Türkiye’de son on yılda 2.500’e yakın kadın cinayeti işlenmiştir. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu kayıtlarına göre 2020’de 527 kadının hayatına son verilmiştir. Sadece eylül ayında 26 kadın cinayeti, 19 şüpheli kadın ölümü gerçekleşmiştir. Kadınlarımız en kutsal varlıklarımızdır, baş tacımızdır. Kadınlarımızı korumak devletin birinci görevidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Kadınların sokakta korkmadan gezebileceği, çekinmeden iş yerlerine gidebileceği gerçek bir ortamın hazırlanması devletin görevidir. Zaten bu Parlamentoda hiç kimsenin kadın ile şiddeti yan yana getireceğini, tabir edeceğini aklımızın ucundan bile geçirmiyoruz ama uygulamalar maalesef, bu şiddetin önüne geçmiyor. Dolayısıyla aldığımız kararların uygulanmasını biz… Buradan bir kez daha uyarıyorum, diyorum ki: Kadın ve şiddet asla ve kata yan yana gelemez, kadınlarımız bizlerin baş tacıdır.

Ben inanıyorum ki bundan sonra hiç olmazsa kadın cinayetlerinin en az olduğu, hatta hiç olmadığı, hatta korunduğu ve buna tevessül edenlere indirimin uygulanmadığı bir ülkede hep beraber yaşarız diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Gamze Taşcıer.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, maalesef, ülkemizde kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri kanayan bir yara hâlinde olmaya devam ediyor. Daha dün gece Ankara Demetevler'de 44 yaşındaki Meltem Layıker eski eşi tarafından bıçaklanarak öldürüldü. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak her seferinde kadına yönelik şiddetin nedenlerinin araştırılması gerektiğini ve bunu birlikte çözmemiz gerekliliğini her platformda ifade ettik. Ancak ne zaman ki bir gece yarısı, hukuksuz bir şekilde İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararı aldınız, artık bu ülkede kadınların AKP'den kadına yönelik şiddetin çözümü noktasında hiçbir beklentisi kalmamıştır çünkü “kadın” ifadesinden rahatsız olanlar, bu sorunu çözemez. Bakanlığın adından “kadın”ı çıkarıp kadını ailenin içerisine hapseden, birey olarak görmeyen bir zihniyet, bu sorunu çözemez. Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Eylem Planı hazırlayıp Uluslararası Gelişmeler bölümünde İstanbul Sözleşmesi sanki hiç imzalanmamış gibi yer vermeyenler, bu sorunu çözme yetkinliğine sahip değildir.

Kadınlara toplu tecavüz eden, kız çocuklarını erken yaşta evlendiren, çalışan kadınları öldüren, “Erkek yanında olmadan dışarı çıkamaz.” diyen en barbar terör örgütü “Taliban’la hiçbir fikrî ayrılığımız yok.” diyen ve bunun üzerine bir de kırmızı halıyla onları karşılayanlar, kadına yönelik şiddet sorununu çözemezler.

“Kadın üniversitesi” adı altında hamam mantığıyla, haremlik selamlık üniversite açmayı taahhüt eden, kalkınma planları ve yıllık programları açıklayanlar, bu sorunu çözemezler. Kadınları toplumdan soyutlayacak adımları atıp kadınlara -tırnak içerisinde- “pembe alanlar” yaratmaya çalışanlar, bu sorunu çözemezler. “Ama erkekler de şiddete uğruyor.” diyerek meselenin kaynağından bihaber olanlar, bu sorunu çözemezler. “Kadınlar iş aradığı için işsizlik artıyor, kadınlar çalışma ve sosyal hayatta olmasın.” diye yirmi yıldır kreş sorununu çözmeyenler, kadınları “sembolik de olsa” diye sahneye çağıranlar, kadına yönelik şiddeti engelleyemezler. Çünkü değerli milletvekilleri, sorunun kaynağını besleyen bir zihniyet, o soruna çözüm üretemez. Bir zamanlar birilerinin kullandığı bir metafor vardı: “Bunlar birbirlerine ters mıknatıslanma yaparlar.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GAMZE TAŞCIER (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

GAMZE TAŞCIER (Devamla) – Bu nedenle toplumun, kadına yönelik şiddetin önlenmesi noktasında artık bu iktidardan hiçbir beklentisi kalmamıştır ve bir an önce erken seçime geçilmeli ve bu karanlık zihniyet değişmelidir. Biz iktidara ilk geldiğimiz gün bir hafta içerisinde kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve kadın cinayetlerinin önüne geçilmesi için İstanbul Sözleşmesi’ni tekrar uygulayarak -bu atılmış geri adımı- bir hafta içerisinde tekrar imzalayacağız.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Kemal Çelik, Antalya Milletvekili. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA KEMAL ÇELİK (Antalya) – Sayın Başkan, Gazi Meclisimizin çok değerli üyeleri; HDP Grubunun “resmî merciler tarafından kadınlara uygulanan şiddet politikasının araştırılması” konulu grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bizim için, içinde insan olan konular her daim önemlidir. Hele ki konu çocuk veya kadınsa hassasiyetimiz doğal olarak daha da fazladır. Bu gibi konuları gündeme getirenlerin de bu hassasiyeti gözetmeleri ve ciddiyet içerisinde anlamlı ve gerçek olan şeyleri ortaya koymaları gerekmektedir, bu, insani bir sorumluluktur. Kadın konusunda çok genel ve belirsiz ifadeler ortaya koyarsanız, eğer dayanaklarınız sağlam değilse bu konuyu kendinize siyasi malzeme ve suistimal etmiş olursunuz.

Önergede “Devlet yöneticileri eliyle kadına yönelik şiddet uygulanmaktadır.” şeklinde bir cümle geçmektedir. Şimdi, siz, bu kadar anlamsız şekilde konuya yaklaşırsanız sizin amacınızın üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olduğunu söylerim. AK PARTİ, bırakın kadına şiddeti, kadına yönelik pozitif ayrımcılığı anayasal ve yasal olarak düzenleyen bir iktidardır ve bu konuda son derece hassastır. İçişleri Bakanlığımız da kadına yönelik risk ve tehdit unsuru oluşturabilecek durumların önüne geçebilmek için teknik imkân ve kapasitesi en üst seviyede olarak kullanılan Kadın Destek Uygulaması, kısacası KADES uygulamasını 24 Mart 2018’de hayata geçirmiştir. KADES, 2021’de Akdeniz Parlamenterler Asamblesi tarafından ödüle layık görülmüştür.

Polisimiz ve tüm güvenlik birimlerimiz, en hassas şekilde, elbette nizamı bozmak isteyenlere karşı, varlık nedeni olan yasaların verdiği yetkiyi kamu adına ve toplum adına kullanır, gayet doğaldır. Değerli milletvekilleri, metinde geçen “Kadın mücadelesi yürütenlere kolluk kuvvetlerinin şiddet uyguladığı ve şiddet politikasını meşrulaştırdığı” cümleleriyle siz, ülkeyi ihanet ve düzeni bozmak amaçlı yürütülen maksatlı işlerle, terörü ve teröristi savunan eylemlerle kadın mücadelesini karıştırmayın lütfen.

OYA ERSOY (İstanbul) – Ya, sen erkek olarak bir kere, kadın mücadelesi adına laf edemezsin yani.

KEMAL ÇELİK (Devamla) – Aybüke Öğretmen gibi nice kadınlarımızı hunharca katleden, insana yönelik şiddetin ve terörün merkezi olan PKK’yı bırakın lanetlemeyi, PKK’yla arasındaki bağ ve sempatisini gizleme gereği bile duymayan partiler, kadın konusuna yönelik bir hassasiyet içerisinde, öyle mi? Gözlerimiz yaşardı doğrusu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Özellikle, insan odaklı her konunun, her dönemin ruhuna uygun olarak sürekli geliştirilmesi, devletimizin ve iktidarımızın temel bir misyonudur ve görevidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

KEMAL ÇELİK (Devamla) – Kadına yönelik iyileştirmelerin hiçbir yerinde olmayanlar, bu konulara katkı sağlamak gibi bir derdi olmayanlar ancak bu konuları kendilerine siyasi malzeme yaparak istismar etmeye çalışanlardır. Yüce Meclisimiz, bu istismar arayışının karşılık bulacağı bir zemin asla değildir. Bu tavsiyede bulanarak sözlerimi tamamlıyorum.

Bu hassas konuları istismar etme çabasını, bu yalancı çobanlığı bırakın, yoksa yarın öbür gün en hassas ve temel insani konularda bile söyleyeceklerinizi kimse dinlemez, kimse size güvenmez, kimse size inanmaz ve nitekim de inanmıyor.

Bu nedenle, böyle bir öneriye ret oyu vereceğimizi belirterek yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, hatip konuşmasının başından sonuna Grubumuza ve önergemize sataşmada bulunmuştur. En basiti…

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuştu ama grubunuza nasıl sataşmada bulundu, ne dedi somut olarak lütfen?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu önergeyi vererek…

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Önergeyi…

BAŞKAN – Sayın Kenanoğlu, müsaade edin, Sayın Grup Başkan Vekili konuşuyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, tek tek sayabilirim. Dinlediğiniz için, dinlediğinizi varsayarak… Bir, siyasal istismar, suistimal ettiğimizi bu konuyu… İki, ihanete varan bir suistimal…

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Siz de dinlemişsiniz Başkan, bence.

BAŞKAN – Ben hepinizi dinliyorum, yerinde oturanları da, kürsüden konuşanları da, laf atanları da ama İç Tüzük hükümlerini yürütüyorum.

Teşekkür ederim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sataşmasa da söz alacaktı Sayın Başkan, o yüzden geldi yukarıdan.

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın, Antalya Milletvekili Kemal Çelik’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Öncelikle, bir kadın araştırma önergesini bir erkek vekilin açıklamasını, hele bu dilde açıklamasını çok talihsiz bulduğumu ifade edeyim, bunu söyleyeyim. Yani erkek egemen bir sistemde…

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Cinsiyet ayrımcılığı yapmayın.

OYA ERSOY (İstanbul) – Ayrımcılık bu değil, ayrımcılığı öğrenip gelin.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Ne münasebet! Çok cinsiyetçi bir bakış açısı, çok cinsiyetçi.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – İYİ Partiye mi söylediniz bunu?

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – İYİ Partide de erkek vekil konuştu. Çok cinsiyetçi! Kadın konusunu sadece kadınlar mı konuşuyor?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Onlar konuşurken biz sataşmadık yani gerçekten ayıp oluyor.

BAŞKAN – Arkadaşlar, hakikaten müsaade edin yani cinsiyet ayrımcılığı gibi bir suçlama da yapmayın, rica ediyorum.

Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – En basiti, ben “toplumsal cinsiyet rolleri” kavramını bütün kitaplardan çıkaran, İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını çeken, kadınları erken evliliğe teşvik eden, 3 çocuk yapmalarını öneren, kadınları sadece anne ve eş olarak nitelendiren bir anlayışın temsilcisinin konuşmasını asıl suistimal ve istismar olarak görüyorum, asıl istismar budur işte. (HDP sıralarından alkışlar) Yani siz çıkıp “Pozitif ayrımcılığı getirdik.” diyeceksiniz ama Türkiye’de kadın hareketinin, kadınların binbir emekle, mücadeleyle altına imza attırdığı sözleşmeden bir gecede çekileceksiniz ve kendinizi kadın hakları savunucusu ilan edeceksiniz! Haydi gidin oradan gerçekten, bunlara hiç kimse inanmaz.

Evet, kadına yönelik devlet şiddeti de var. Ben, Diyarbakır mitingindeydim. Diyarbakır mitinginde cami, gözaltı merkezi olarak kullanıldı. Kadının üzerinde sadece sarı, kırmızı, yeşil eşarp olduğu için –video görüntüleri de var- gözaltına alındı, camide 2 kadın gözaltına alındı ve kolluk, camiyi gözaltı merkezi olarak kullandı.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Diyarbakır Anneleri’yle de ilgilensenize o kadar.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Kadınlara tacize varan aramalar yapıldı. 3 yerden kontroller yapıldı, ben tanığıyım. Eğer siz benim tanıklığıma “Yanlış görmüşsünüz.” derseniz bunu arada konuşalım.

KEMAL ÇELİK (Antalya) – Yanlış görmüşsünüz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Ben gidip “Niye el dedektörü yok? Niye siz elle arıyorsunuz?” dedim, “Dedektörümüz bozuk.” dediler ve kalemleri bile topladılar! Evet, en büyük şiddet unsurlarından biri, devlet erkidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Uzatabilir misiniz?

BAŞKAN – Uzatmıyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Sözümü kestiler ama, bitireyim.

BAŞKAN – Biliyorsunuz, sataşmadan alınanlarda uzatma yapmıyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Tamam, uzatmayın Başkan.

Yani bunu gören, devlet şiddetinin tanıklığını yapan biri olarak -sadece Diyarbakır mitingini esas alarak söylüyorum- size anlatayım, grubunuza…

BAŞKAN – Teşekkür ettim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – …siz de biraz aydınlanın, kolluğun kadına yönelik nasıl şiddet uyguladığını görün. Bu konuda bize söz söyleyecek son grupsunuz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel ve arkadaşları tarafından, resmî merciler tarafından kadınlara uygulanan şiddet politikasının araştırılması amacıyla 2/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan genel görüşme önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Kasım 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve arkadaşları tarafından, Silivri ve Çatalca ilçeleri başta olmak üzere, yüz kırk üç yıldır bu topraklarda yaşayan köylülerin devletin uyguladığı iskân politikası sonucu yaşadığı sorunların araştırılması amacıyla 1/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Kasım 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2/11/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 2/11/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                              Engin Özkoç

                                                                                 Sakarya

                                                                       Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve arkadaşları tarafından, Silivri ve Çatalca ilçeleri başta olmak üzere, yüz kırk üç yıldır bu topraklarda yaşayan köylülerin devletin uyguladığı iskân politikası sonucu yaşadığı sorunların araştırılması amacıyla 1/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (2914 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 2/11/2021 Salı günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi, İstanbul Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, geçen hafta sonu cumartesi günü Çatalca’nın bazı köylerini ziyaret ettim. Ziyaret ettiğim köyler: Gümüşpınar, Yaylacık, Aydınlar, Hallaçlı ve Karamandere. Önceki hafta cumartesi günü de Silivri’nin 3 köyünü ziyaret ettim: Çayırdere, Sayalar ve Danamandıra. Bu 8 köyün -yasayla mahalle oldu tabii- ortak bir sorunu var. 8 köyün ahalisi, tam yüz kırk üç yıl önce zamanın padişahı II. Abdülhamit tarafından buralara yerleştirilmiştir. Onların torunları, çocukları bugün bu arazileri kullanıyor. Bu vatandaşlarımızın önemli bir sorunu var. Yüz kırk üç yıl derken bir köyümüz de beş yüz yıldır burada; Çatalca’nın Yaylacık köyü, onlar da beş yüz yıldır burada. Bu kadar yıldır bu arazilerde oturan, bunları kullanan vatandaşlarımız devletin iradesiyle, padişah iradesiyle buraya yerleştirilmiş olması nedeniyle asla işgalci sayılmamalıdır ama görüyorum ki hâlâ bu vatandaşlarımızdan işgalci gibi ecrimisil isteniyor. Bu, tamamen hukuksuzdur; konuya ilişkin önceki konuşmalarımda da bunu ifade ettim.

Şimdi, bu vatandaşlarımızın mülkiyet sorununu çözmek üzere 2017 yılında bir kanun çıktı. Kanun şöyle diyordu: “Bu yerleri kullanan vatandaşlarımız, rayiç bedel üzerinden bu arazileri satın alabilir.” Fakat kanun işlemedi çünkü rayiç bedel, bu vatandaşlarımızın bütçelerinin çok üzerinde bir rakama çıkıyordu. Bunun üzerine 2019 yılında bir kanun daha çıktı ki bu kanunun çıkmasında Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim çok büyük payımız vardır. O zaman da ben yine bu köyleri ziyaret ettim, dolaştım; sorunu bir kanun teklifiyle, gündem dışı konuşmayla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirdim. Emlak vergi değerinden bu vatandaşlarımıza, bu yerleri satalım teklifinde bulunduk fakat iktidar “Hayır, biz değeri düşürelim ama emlak vergi değeri olmasın, rayiç bedelin yüzde 50’si üzerinden bu satışı gerçekleştirelim.” dedi. Peki, bu şekilde de sorun çözülecekse elbette biz buna da “evet” dedik ve desteklerimizi ifade ettik. Kanun, 2019’un Temmuz ayında çıktı, 4 Temmuzda kabul edildi, 10 Temmuz 2019’da yürürlüğe girdi.

Kanunun çıktığı tarihten bu yana tam yirmi sekiz ay geçti, köylere gittim daha tapu alan kimse yok, vatandaşlarımıza kısmen birtakım tebligatlar gelmiş ama gelen tebligatların özellikle köy yerleşim alanı içindeki tebligatların, arazilere ilişkin tebligatların yaklaşık yüzde 30’u, 40’ı kabul yönünde; yüzde 60’ı, 70’i ret yönünde, bazı köylerde belki bu oran farklı olabilir. Köy yerleşim alanı dışında kalan tarım arazilerine ilişkin olarak şu ana kadar doğru dürüst bir tebligat yapılmış değil, yapılanlar da taleplerin reddedilmesi yönünde. Ne anladık bu işten? Yirmi sekiz aydır vatandaş tapu bekliyor ve hâlâ tapusunu alabilmiş değil, tapuları reddedilmiş olanlara da ecrimisil ihbarnameleri gönderiliyor. Ecrimisil rakamları da köylünün olağanüstü ölçüde bütçesinin üzerinde bir rakam tutuyor, köylünün bunu ödeme imkânı yok.

Bir kere, iktidarın şu bakış açısını değiştirmesi lazım: “Bunlar çok güzel arazilerde oturuyorlar, buraları kullanıyorlar, ellerini cebine atsınlar, paraları ödesinler.” Yapmayın, bu köylüleri, bu vatandaşları emlak spekülatörlerinin, İstanbul zenginlerinin ellerine teslim etmeyin; buna hakkınız yok.

Bazı durumları kanun hiç dikkate almış değil. Kanun diyor ki: “Bir kere, 19 Temmuz 2003 tarihinden önce burayı kullanıyor olacaksın, sonra 2017’de çıkan kanunun yürürlük tarihi itibarıyla da kullanmaya devam etmiş olacaksın.” Peki 19/7/2003 tarihi itibarıyla kullanan baba, arazisini çocuklarına devretmiş, fiilen devretmiş; tespit yapılıyor “Sen burada kullanıcı değilsin 2017 tarihi itibarıyla.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Teşekkür ederim.

Talep reddediliyor. 19/7/2003’te kullanan baba ölmüş, mirasçılarının kanuna göre aslında yararlanması lazım ama ret yazıları gördüm, mirasçıların talepleri reddedilmiş. Buna ilişkin dahi pandemi sürecinin başlangıcında 1 Nisan 2020 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak kanun teklifleri verdik “Gelin bu aile içi devirleri bir halledelim, verelim.” dedik, maalesef bu talebimiz kabul görmedi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığını da haberdar ettim.

Daha başka sorunlar var: Bir kere, bunlar işgalci değil, ecrimisili bırakın bir kenara; devlet iradesiyle yerleştirilmiş, devletin devamlılığı vardır “Cumhuriyet geldi, senden ecrimisil alırız.” yok. Ayrıca, 2006 yılına kadar da ecrimisil istenmemiş. Hiçbir cumhuriyet hükûmeti, bu vatandaşlarımızdan ecrimisil istememiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hamzaçebi.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Tarım arazilerinin normalde satılabilmesi lazım. Onlar da satılmıyor. Bir kere bu köy içi, köy dışı alanları; ayrımının da ortadan kalkması lazım.

Evet, özetle söyleyeceklerim bunlar.

Teşekkür ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ümit Beyaz.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ÜMİT BEYAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi hakkında İYİ Parti adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Seçim bölgem İstanbul'da bulunan Silivri'nin 3 köyü Sayalar, Çayırdere, Danamandıra ile Çatalca'nın 5 köyü Aydınlar, Hallaçlı, Gümüşpınar, Karamandere, Yaylacık; Büyükşehir Belediyesi Kanunu'nda yapılan değişiklikle mahalle yapılmıştır.

Köylerden mahallelere dönüşen ama aslında hâlâ köy özelliği taşıyan bu mahallelerimizde çok ciddi ve yılan hikâyesine dönen hak ihlallerinin yaşandığı bir tapu sorunu vardır. Yüz kırk yıldır bu arazileri kullanan insanlar, işledikleri toprakların işgalcisi konumuna düşürülmüştür, vatandaşlarımız zor durumda bırakılmıştır. 5 milyon Suriyeliye kucak açarak onlara barınma, eğitim imkânı sağlayan bir ülkede kendine yakın dernek, vakıf, üniversite ve hazine arazilerini neredeyse bedavaya veren bir iktidar, Osmanlı'nın tebaası olan vatandaşlarımızı topraklarından edemez. Çatalca'da, Silivri'de yaşayan değerli hemşehrilerim işgalci değildir. Köylülerimiz taleplerinde haklıdırlar çünkü bu vatandaşlarımız hazine arazilerini işgal etmiş değillerdir, kendilerine verilen toprakları ekip biçmekte, üzerlerinde yaşamaktadırlar. Tarihine saygı çerçevesinde ecdat miraslarını restore ederek kültür mirasımıza sahip çıktığını söyleyenler ecdat mirası vatandaşlarımıza eziyet etmekte, vatandaşlarımızı yerlerinden söküp atmaya çalışmaktadır. Osmanlı yenilgisiyle Balkanlardan göçüp gelmek zorunda kalan bu insanların onardığınızı söylediğiniz tarihî miraslar kadar değerleri yok mudur?

Sayın milletvekilleri, yüz kırk yıldır o topraklarda oturan, o toprakları işleyip üretime kazandıran insanları hazine arazisine çökenlerle bir konuma getiriyor, hazine arazilerini işgal edenler gibi işgalci ilan ediyorsunuz. Yapmayın, yazıktır, günahtır; bu insanlara zulmetmeyin, çok uzun yıllardır yaşadıkları toprakları tapularıyla bu insanlara verin.

Sayın milletvekilleri, bu 8 köy dışında İstanbul’da aynı sorunla karşılaşan başka bir köy yoktur. Yirmi sekiz aydır insanlara sorunlarının çözüleceğini söyleyerek bir kandırmaca yaşatıldı, çözüm için atılan adımlar vatandaşlarımızın sorunlarını maalesef çözmedi. Adil olan, hakka uygun olan, bu arazilerin mülkiyetlerini emlak vergileri değeriyle bu vatandaşlarımıza vermektir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Rıdvan Turan, Mersin Milletvekili, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli vekiller; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu konu gerçekten bir an evvel çözümlenmesi gereken bir konu. Yani yüzlerce yıl önce insanlar gelmişler, orayı yurt edinmişler ve fakat günün sonunda bu insanları orada işgalci gibi nitelendirmek, en hafif deyimiyle, temel insan haklarına uyan bir yaklaşım değil. Tabii, bu konunun araştırılması konusunda önerge sahipleriyle hemfikiriz fakat yol ve yöntem konusunu bence biraz daha tartışmakta fayda var. Tarım arazilerinin hızla daraldığı günümüzde, meraların giderek, adım adım tasfiye olmaya başladığı koşullarda bu hakkı tanırken aynı zamanda köy tüzel kişiliğine ait olan bu varlıkların korunmasını, tarım alanlarının korunmasını ve ormanlık alanların korunmasını da temel motivasyon faktörlerinden bir tanesi olarak ele almak ve değerlendirmek gerekir. Bu iki şey dikkate alındığında, kuşkusuz, insanların hakkının hukukunun tanınması da daha rahatlıkla söz konusu olacaktır. Bu, işin bir tarafı.

Bir diğer tarafı da şu: Örneğin seçim bölgem Mersin’de yıllarca önce insanlar gelmişler, hazine arazisine yerleşmişler. O zaman bunlara bu yer gösterilmiş, “Gidin.” demişler; kıraç bir alan. Aslında göçebe hayattan yerleşik hayata geçmiş insanlar ve oradaki kıraç bölgeyi 400 dönümlük bir narenciye bahçesine dönüştürmüşler fakat tabii kent rantının bu kadar kıymete bindiği bir yerde, kentin artık içinde kaldığı düşünülen bu yerlerin değeri de arttı; dolayısıyla birtakım inşaat lobileri bu insanları yıllardan beri emek verdikleri o alanlardan uzaklaştırarak oralara konma eğilimine girdiler. Şimdi, bizim orada da böyle bir mesele var. Evet, bunlar hazine arazisindeler, ecrimisil ödemişler fakat gelinen noktada, ot bitmeyecek yerleri olağanüstü bir cennet bahçesine çevirmişler, narenciye ihracatı yapıyorlar; bu, son derece kıymetli. Biz bu konuda bir kanun teklifi yazdık yani beş sene ve üstünde bu tür alanlarda tarımsal faaliyet sürdüren insanlara bu arazinin kullanım değeriyle ilanihaye, mirasçıları da dâhil olmak üzere, verilmesi, eğer araziyi almak isterse piyasa rayicinin son derece altında ve Bakanlığın da uygun göreceği bir meblağla alma önceliğinin de bu insanlara tanınması konusunda bir kanun teklifi sunduk. Ama her nereden bakarsak bakalım, sonuçta Mersin örneğinde de, İstanbul Silivri örneğinde de olan şey, insanların yüzlerce yıl bu alanlara emek vermiş olması, bu emeğin sonucunda o ot bitmeyen yerleri cennet bahçesine çevirmiş olması.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

RIDVAN TURAN (Devamla) – Meselelere bu zaviyeden bakıldığında, o insanların orada hayatlarını bundan sonra da idame ettirmeleri analarının ak sütü gibi helal bir mesele olarak değerlendirilmeli. Zaten devlet de toprağı olmayan köylülere toprak vermek gibi bir anayasal yükümlülüğe sahip. O sebeple, Meclisin de bu meseleyi dikkate alarak burada halkın çıkarlarını temel alacak bir perspektifle bu sorunu çözmek için ivedilikle tutum alması gerekir diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Tülay Kaynarca.

Buyurun lütfen.

AK PARTİ GRUBU ADINA TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi aleyhine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Silivri ve Çatalca köylerinde yüz kırk yıldır çözülemeyen 4 ayrı, farklı farklı tapu problemleri vardı ve bunların çözümüyle ilgili gerçekten dev adımlar atarak birçoğunu da çözüme kavuşturduk. Şimdi ben madde madde onları ifade etmek istiyorum.

Köy içi yerleşim alanları büyük oranda tapularına kavuştu. 2/B satışları vardı, tapusuz alanlardı ki onlar da orman vasfını yitirmiş alanları içeriyordu. Çok çok uygun fiyatlarla Silivri ve Çatalca köylümüz 2/B’den kaynaklı yani orman vasfını yitirmiş alanlardaki yerlerine kavuştular.

Diğer bir alan -yeni çıkardığımız kanun, onun tespitleri devam ediyor- hazine yerlerinin satışıyla ilgili. Tarımda kullanmak şartıyla o alanların yerlerinin tespitiyle ilgili çalışmalar da devam ediyor.

Aslında en önemli başlıklardan biri, biz, tapusu iptal edilen yerlerin, hiçbir bedel ödemeden, ailelere teslimini yaptık. Bakın, bu çok önemli çünkü 87 yılında -yüz kırk yıllık problem diyoruz ama- tapular peyderpey verilmeye başlamıştı ama CHP’lilerin Anayasa Mahkemesine yaptığı başvuru nedeniyle tapular iptal edilmişti. İşte, o iptal edilen tapuların hiçbir bedel ödemeden iadesini sağlayan parti de AK PARTİ oldu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yani sorunu üreten CHP’ydi, çözümü üreten AK PARTİ oldu. Ama gerçek olan şu ki: Cevap verilemeyenler var yani reddedilenler var. Bu, doğru bir tespit. Biz ne yaptık bununla ilgili? İlçe Başkanımız, Değerli Belediye Başkanımız, milletvekillerimizle köyü dolaştık, bütün her birini dolaştık, tespitleri yaptık. Değerli Çevre Bakanımız Murat Kurum’la muhtarlarımızı bir araya getirdik ve bir araya geldiklerinde dedik ki: Bunlar, kanunun genel çerçevesi nedeniyle alamıyorlar, nasıl almalarını sağlarız? “Rezerv yapı alanı” -bu tabir çok önemli- başlığıyla, kanun nedeniyle, kanunun genel çerçevesi nedeniyle alamayanlar, tapu başvurusu reddolanlar ne yapacak? Onlar da inşallah alabilecek.

Ben bu gündem önüme gelince bugün hemen gerekli bilgileri aldım. Rezerv yapı alanı çalışması İl Müdürlüğümüzden Bakanlığa geldi yani başvurusu kanun çerçevesi nedeniyle reddolanlar da rezerv alanı yapısı nedeniyle, bu başlık çerçevesinde önümüzdeki süreç içerisinde alabilecekler.

Sonuçta 4 ayrı başlığın her birini de yerine getirmiştik. Ne oldu onlar? Köy içi rezerv alanları ve köy içi yerleşim alanları tapularını aldı. Tapusu CHP döneminde iptal olanlar bilabedelsiz aldı. Orman vasfını yitirmiş olanlar, köylümüz bunu da aldılar. Hazine yerleriyle ilgili tespitler de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

TÜLAY KAYNARCA (Devamla) – …bu süreçle ilgili tespitler de devam ediyor -dört dörtlük bir çalışmayla tamamlandı- eksikler yerine getirilecek.

Ben bir başka başlığa geçmek istiyorum hızla çünkü bu yeni çalışmamız kırsal mahalle ve kırsal bölgeyi içeriyor. İstanbul’da, benim seçim bölgemde de 151 kırsal bölgeyi -eski adıyla köy, yeni adıyla mahalle diyoruz- onu ilgilendiriyor. Şu anda Çatalca ve Silivri Belediyelerimiz meclisten bu kararı çıkardı; meclis üyelerimize ve Başkanlarıma çok teşekkür ediyorum. Büyükşehir meclisinden geçtikten sonra da köylümüz, çiftçimiz harikulade bir yasal düzenlemeden faydalanacak. Ne var bunun içerisinde? Emlak vergilerinden muaf olacak; bina ve inşaat harcı yok, imar harçları yok; su ücretlerini İstanbul gibi değil, dörtte 1 ödeyecek. Yeni çıkarttığımız yasal düzenleme, kırsal alan, kırsal bölge çalışması -tabii, sadece İstanbul’u değil, Türkiye’nin her noktasını kapsıyor ama ben seçim bölgemle ilgili ifade etmek istedim- inşallah köylümüz adına, çiftçimiz adına çok değerli bir süreç olacak.

Biz her zaman olduğu gibi aziz milletimizin yanındayız; her zaman olduğu gibi sorun varsa o çözümü üreten, o çözüme ulaşan Adalet ve Kalkınma Partisidir. Yasal düzenlemededir… Evet, bazen eksikler, geciken çalışmalar olabiliyor. Az önce ifade ettiğim gibi başvurusu reddedilenler oldu. Yeni kanun çıkarma, süreci uzatmak yerine nasıl bir çözüm ürettik? “Rezerv yapı alanı” başlığıyla bu çözümü ürettik. Biz, çözümün yanındayız, milletimizin yanındayız.

Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Kaynarca konuşmasında Silivri ve Çatalca köylerinin tapu meselesiyle ilgili olarak “Biz bunu yaptık, yapıyorduk ama Cumhuriyet Halk Partisi Anayasa Mahkemesine götürerek iptal ettirdi.” gibi gerçek dışı bir beyanla grubumuza sataşmada bulunmuştur.

İzninizle söz istiyorum efendim.

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – 87…

BAŞKAN – Burada bir sataşma söz konusu değildi ama grup adına bir açıklama yapacaksanız yerinizden bir dakika vereyim.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, sataşma bu ama açıkça.

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Sataşma değil, 87’de…

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Yani diğer taraflarına yerimden cevap verebilirdim ama bu cümle doğrudan sataşmadır efendim.

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – 87’de…

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Partimize sataşma var…

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – 87’de Anayasa Mahkemesine giden CHP nedeniyle gerçekten bütün tapular iptal oldu. ANAP döneminde tapular veriliyordu.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Açıklığa kavuşturalım Başkanım bu konuyu.

TÜLAY KAYNARCA (İstanbul) – Bu gerçek bir bilgi.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Konuyu açıklığa kavuşturalım, havada kalmasın.

BAŞKAN – 1987’yi konuşalım, buyurun yani…

Buyurun Sayın Hamzaçebi…

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi’nin, İstanbul Milletvekili Tülay Kaynarca’nın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Kaynarca bölgeden haberdar değil, öyle anlıyorum. Çünkü diyor ki: “Köy içi yerleşim alanları tapularını aldı.” Sayın Kaynarca, iki hafta sonu ben oralardaydım. Köy içi yerleşim alanında talepleri kabul edilen vatandaşlarımızın oranı yüzde 30’lar, yüzde 40’lar civarında. Köy yerleşim alanı dışındaki yerler henüz tebliğ edilmemiş, bekletiliyor. Niye bekletiyorsunuz? Tebliğ edilenler de zaten şey durumda, ret yazıları vatandaşlara tebliğ edilmiş durumda. Yirmi sekiz aydır bekliyor; niye bekletiyorsunuz? “Efendim, rezerv yapı alanları yoluyla çözeceğiz.” E, niye? Kanun çıktı, kanun işe yaramadı demek ki. Tarım arazileriyle ilgili 6292 sayılı Kanun’a atıfta bulunuyorsunuz, 6292 sayılı Kanun dünya kadar formalite öngörmüş. Vatandaşlardan ecrimisil isteniyor diyorum, buna cevabınız olmadı Sayın Kaynarca. Size sataşayım, siz de konuşursunuz belki. Ecrimisil hak mıdır? işgalci mi bu vatandaşlar? Beş yüz yıldır orda, yüz kırk üç yıldır orda… İşgal, işgalciden alınır. İşgalci, sahibinin rızası dışında bir araziyi kullanan kişidir. Padişah iradesiyle buraya yerleşmiş ise, 2006 yılına kadar, AK PARTİ’ye kadar hiçbir cumhuriyet hükûmeti ecrimisil istemediği hâlde siz ecrimisil istiyorsanız bu vatandaşa işgalci gözüyle bakıyorsunuz demektir. Önce bu bakışınızı bir düzeltin. Cumhuriyet Halk Partisinin bu konuya ilişkin açtığı bir iptal davası, bir şey yok. Bu konunun öncüsü de biz olduk, 2019’da teklifi buraya getirdik, siz ondan sonra bizim ardımızdan geldiniz ama kanunu da eksik çıkardınız.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Mehmet Akif Hamzaçebi ve arkadaşları tarafından, Silivri ve Çatalca ilçeleri başta olmak üzere, yüz kırk üç yıldır bu topraklarda yaşayan köylülerin devletin uyguladığı iskân politikası sonucu yaşadığı sorunların araştırılması amacıyla 1/11/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 2 Kasım 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

4.- AK PARTİ Grubunun, gündemdeki sıralama ile Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine; 284 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

2/11/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 2/11/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                              Bülent Turan

                                                                               Çanakkale

                                                       AK PARTİ Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 284 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin aynı kısmın 1’inci sırasına alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun;

2, 3, 4, 9, 10, 11, 16, 17, 18, 23, 24, 25 ve 30 Kasım 2021 ile 1 ve 2 Aralık 2021 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,

2 Kasım 2021 Salı günkü (bugün) birleşiminde 284 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

3 Kasım 2021 Çarşamba günkü birleşiminde 272 sıra sayılı Kanun Teklifi'ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

4 Kasım 2021 Perşembe günkü birleşiminde 259 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,

284 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.

284 sıra sayılı Denizli Milletvekili Şahin Tin ve Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ile 50 Milletvekilinin Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3876)

Bölümler

Bölüm Maddeleri

Bölümdeki Madde Sayısı

1’inci Bölüm

1 ila 9’uncu Maddeler

9

2’nci Bölüm

10 ila 19’uncu Maddeler

10

Toplam madde sayısı

19

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İç Tüzük'ün 37'nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, (2/1049) esas numaralı, 31/12/1960 Tarihli ve 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/145)

21/1/2019

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

20/9/2018 tarih ve (2/1049) esas numaralı 31/12/1960 Tarihli ve 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’m esas komisyon tarafından kırk beş günde sonuçlandırılmadığından kanun teklifimin İç Tüzük 37 hükümlerine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                              Ahmet Akın

                                                                                Balıkesir

BAŞKAN – Önerge üzerinde teklifi sahibi olarak Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın konuşacaktır.

Buyurun Sayın Akın. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

AHMET AKIN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifim adına söz aldım. Efendim, şöyle: Türkiye’de bir ekonomik buhran var ve son üç yıldır büyük bir enerji buhranıyla karşı karşıyayız. AK PARTİ’nin ekonomide ve enerjide yaşattığı buhranı da… Maalesef, vatandaşlarımız bu buhran altında eziliyorlar.

Bir taraftan da iktidar sanki hiçbir şey yokmuş, her şey güllük gülistanlıkmış gibi milletin gözünün içine baka baka “Fedakârlık yaptı.” diyor. Burada Türk milletinin huzurunda söylemek istiyorum. Bir fedakârlık var, o fedakârlığı da yapan milletin ta kendisidir, AK PARTİ iktidarı değil. (CHP sıralarından alkışlar) Evine ekmek götüren işçinin fedakârlığını, memurun fedakârlığını bilmeden, anlamadan AK PARTİ’nin iğneden ipliğe zam yaptığını ve bunu da açıklayamaz hâle geldiğini herkes görüyor. Vatandaşlarımız bu kışı nasıl geçireceğini kara kara düşünüyor. Her şey ateş pahası. Asgari ücretli kışlık yakacağını taksitle alıyor. Peki, emeklilerimiz ne yapıyor? Onlar da maaşını oduna, kömüre yatırmak zorunda kalıyor. Çünkü siz “Ekonomi şahlanacak.” dediniz ama geldiğimiz noktada faturalar şahlandığı için emeklimizin maaşı da bu faturalara gidiyor. Elinizi vicdanınıza koyun değerli arkadaşlar, daha önce emeklilerimiz için, ihtiyaç sahibi vatandaşlarımız için verdiğimiz kanun tekliflerini reddettiniz, şimdi kayıtsız kalmayalım, vatandaşlarımıza gerçek anlamda müjde verecekseniz, hodri meydan, size bir fırsat sunuyoruz, kara kış fonunu hep beraber oluşturalım ve bu kanun teklifini de kabul edelim. Milletimiz bu zor günleri atlatacak elbette ama unutmayın, sandık önüne geldiği zaman, vatandaşımıza “fedakârlık” diyerek söylediğiniz konularla ilgili, vatandaşımızın sandıkta size nasıl ceza vereceğini hep birlikte göreceğiz ve vatandaşımız size bu fedakârlığın hesabını soracak.

Bakın, bu verdiğimiz teklifle, vatandaşımıza yaşattığınız ekonomik buhranda hiç olmazsa milletimizin biraz daha rahat nefes almasını hep beraber sağlayacağız. Onun için, kaldıracağınız eller burada milletimizin huzurunda olacak. Daha önce yine, milletimizin, vatandaşlarımızın son üç yıldır yaşadığı enerji buhranında verdiğimiz önerilerimizi hep reddettiniz. Neleri reddettiniz sizlere bir hatırlatmak isterim: Son üç yılda yüzde 120 zam yaptığınız elektrikte “KDV’yi ve TRT payını kaldıralım.” dedik, reddettiniz. Yani 100 liralık elektrik faturasını siz 220 lira yaptınız. Son üç yılda yüzde 100 zam yaptığınız doğal gazda “ÖTV’yi ve KDV’yi kaldıralım.” dedik ama siz reddettiniz yani 250 liralık faturayı 500 liranın üzerine çıkardınız. Son üç yılda mutfak tüpü 99 liradan 160 lirayı geçti. Şimdi, burada soruyorum: Kim yaptı fedakârlığı? Fedakârlığı yapan milletimizdir. Sizin yaptığınız, vatandaşımızı yoksullaştırmak ve bunun yanında vatandaşlarımızı, maalesef, enerji yoksulluğuyla da tanıştırmak oldu. Ocak ayında 1 milyon abone elektrik faturasını parasını denkleştiremediği için ödeyemedi, 1 milyon abone; geldik mayıs ayına, 5 milyonu geçti. Bu, net olarak vatandaşımızı yoksullaştırdığınızın göstergesidir. Biz, sorunların yanında her zaman çözüm önerilerimizi paylaşıyoruz, her fırsatta dile getiriyoruz. Buyurun, önerilerimizi duymadan siz ne yapıyorsunuz? Reddediyorsunuz. İşte, gelin, bugün tarihî bir değişiklik yapın, vatandaş lehine bir karar alın. Çünkü bu teklifte gelir vergisinin ağır yükünü emekçilerimizin, memurlarımızın, işçimizin, emeklimizin sırtından almak amaçlanıyor. 2020 yılında tahsil edilmiş 160 milyar liralık gelir vergisinin 85 milyar lirası maaşlı çalışandan toplanmış. İşte, sizin siyasi tercihinizin vatandaştan yana olmadığı açık, net ortadadır. O nedenle, elinizi vicdanınıza koyun ve fedakârlık yapan, evine ekmek götüren vatandaşlarımıza bir nefes olmak için burada ellerinizi kaldırın. İşinize geldiği zaman 5’li çeteden sadece birisinin, bir gecede, 425 milyon liralık vergi borcunu sıfırladınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

AHMET AKIN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Gelin, açlık sınırının altında kalan asgari ücretlimizin -çalışanlarının- yüzde 20 oranında vergilendirilmesinin daha adil bir düzene ulaşması için ellerinizi kaldırın. Son on yılda yandaşlarınıza 128 kez yaptığınız vergi indirimi fedakârlığını, gelin, el birliğiyle vatandaşlarımız için de yapalım. Yandaşların borçlarını nasıl tek kalemde siliyorsanız bu sefer de tek kalemde fedakârca çalışan çalışanlarımızın önündeki yükü, omzundaki yükü hep birlikte kaldıralım.

Bu kanun teklifimize hepinizden destek bekliyor, yüce heyetinize ve milletvekili arkadaşlarıma saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:17.23

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.37

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sıraya alınan Denizli Milletvekili Şahin Tin ve Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ile 50 Milletvekilinin Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Denizli Milletvekili Şahin Tin ve Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ile 50 Milletvekilinin Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3876) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 284) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 284 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu teklif İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklif, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Teklifin tümü üzerinde ilk söz İYİ Parti Grubu adına Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun.

Buyurun Sayın Dervişoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve yüce Meclisimizi saygılarımla selamlıyorum.

İYİ Parti olarak bizim siyasetteki referans noktamız yalnız ve ancak aziz milletimizin çıkarlarıdır. Bugüne kadar her zaman yapıcı bir muhalefet anlayışıyla hareket ettik, bundan sonra da öyle davranmaya devam edeceğiz. Milletimizin faydasına olan işleri destekledik, milletimizin zararına olanların ise karşısında durduk. İşte, bu saiklerle ifade etmek gerekirse söz konusu kanun teklifi, ihracatçıya finans desteği sağlamayı amaçlaması ve ihracatı artırmayı hedeflemesi bakımından genel olarak olumludur. İyi niyette bir kanun teklifini Meclise getirmişsiniz ancak bunun ihtiyacı karşılayıp karşılayamadığı hususunda ciddi tereddütler taşıyoruz çünkü ihracatçılara destek amacıyla hazırlanmış teklifin bazı maddeleri maalesef maddi külfetleri yine ihracatçının sırtına yüklemektedir.

Kanun teklifinin 1’inci maddesinde bulunan ihracatçılar için giriş aidatının 4 kat artırılmasını doğru bulmuyoruz çünkü bu artış kanun teklifinin esas amacıyla çelişmektedir.

2’nci maddeyle, Türkiye Tanıtım Grubunun varlıklarının kısmen ya da tamamen İhracatı Geliştirme Anonim Şirketine aktarılması öngörülmektedir. “Kısmen ya da tamamen” ifadesi son derece muğlak bir ifadedir ve keyfîliğe sebep olmaktadır. Bu durumun kanunilik ilkesine aykırı olduğu da apaçık ortadadır. Bu çelişkili ve muğlak ifadenin tekliften çıkarılmasına yönelik önergemiz Komisyonda kabul edilmemiştir. Muhalefet olarak bizim gösterdiğimiz yapıcı yaklaşımı maalesef iktidar partisi gösterememektedir. İktidar partisi nereden duysun bizi ki yani kendi kanun teklifi görüşülürken bile Türkiye Büyük Millet Meclisindeki sıraları bomboş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – İmza atanlar yok, nerede?

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Olsun, her zaman olduğu gibi biz tarihe konuşmaya devam edeceğiz.

İhracat demek, bir ülkenin uluslararası piyasada rekabet gücünü artırması demektir; yeni iş imkânları yaratmak, istihdamı güçlendirmek demektir. AK PARTİ’nin ihracat performansını ölçmek için 1983-2002 dönemi ile 2002-2021 dönemi arasındaki ihracat performansına dikkatlice bakmak yeterli olacaktır. 1983-2002 arasında ihracatımız yıllık yüzde 10’un üzerinde artmış, 2002 sonrası dönemde ise artış yüzde 9,4’e düşmüştür. Oysa gelişmekte olan diğer ülkelere baktığımızda 2002 sonrası büyüme hızlarının 2002 öncesine göre daha yüksek olduğunu görüyoruz.

İktidara, bir zamanlar ortaya koyulan 500 milyar dolar ihracat hedefini hatırlatmak istiyoruz. Eğer ülkemizin ihracat performansı bu şekilde devam ederse bu hedefe ancak 2045 yılında ulaşabileceğiz. Oysa çokça eleştirdiğiniz 2002 öncesi dönemdeki ihracat performansımız bugün geçerli olsaydı bu hedefe 2030 yılında yani dokuz yıl sonra ulaşmış olacaktık. Onun için, iktidara tavsiyemiz, ihracat rakamlarını çarpıtarak propaganda yapmak yerine, ülkemizin ihracat performansını nasıl eski düzeye çıkarabileceği sorusuna cevap aramasıdır.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bildiğiniz üzere, 21 Ekim tarihinde, bağımsızlığını yitiren Merkez Bankası, Cumhurbaşkanının talimatları doğrultusunda faizleri 200 baz puan düşürmüştü. Türk lirası daha da değer kaybetti, vatandaşımız daha da yoksullaştı, sofralarımızdan bir ekmek daha eksildi. Bu karar sonucunda dolar kuru yaklaşık 35 kuruş arttı; böylece, Türkiye’nin dış borcuna 160 milyar lira daha eklenmiş oldu. Bu borç kimin? Tabii ki milletin. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının yanlış ekonomi politikalarının bedelini kim ödeyecek? Ne yazık ki ve tabii ki 84 milyon Türk vatandaşı. Sayın Cumhurbaşkanı kendi inadı uğruna bu milletin her bir ferdini 1.875 lira daha borçlandırdı; yazık günah değil mi? İYİ Parti olarak elbette ki yüksek faize karşıyız ve zararlarının ne olduğunu en az sizin kadar ve hatta sizden daha iyi biliyoruz fakat Merkez Bankası geçen yıl yaptığı faiz artışlarıyla hem döviz kuruna müdahale etmiş hem de siyasete, doğru düzgün bir ekonomi reformu yapabilmesi için zaman kazandırmıştı ancak iktidar, bu süreçte, aklıselim adımlar atıp enflasyonu kontrol altına almak yerine, talimatlarını uygulamayan Merkez Bankası Başkanlarını tek tek görevden almayı tercih etti. Yirmi ayda 3 defa Merkez Bankası Başkanı değiştirdiniz. Merkez Bankası Başkanı değişiyor ama sonuç değişmiyor; dolar kuru her geçen gün yükselmeye, Türk milleti yoksullaşmaya devam ediyor; bu gerçeği görmüyor musunuz? Sadece Merkez Bankasının bağımsız yapısıyla oynayarak ülkeye ne büyük bedeller ödettiğinizin acaba farkında mısınız?

Kurumlar gelenekleriyle güçlenir ve yaşarlar. Beş yıl süre için atanan TÜİK Başkanlarını son üç yıl içinde 3 defa görevden aldınız. İktidarın genetiği değiştirilmiş enflasyon rakamlarıyla hayat pahalılığını gölgeleme çabaları beyhudedir, biliniz istiyorum. Siz ne söylerseniz söyleyin, milletimiz çarşıda pazarda gerçek enflasyonu görüyor ve bunun hesabını sandık önüne geldiğinde sorma kararlılığı sergiliyor. Siyasi iradenin “tak” diye söylediği, saray bürokrasisinin “şak” diye yaptığı bu ucube sistemde, ne yazık ki vatandaşın devlete olan güveni sarsılmıştır. Belki eskiden enflasyonun daha yüksek olduğu dönemleri de yaşadı bu millet ama TÜİK'in açıkladığı enflasyona vatandaşın bu kadar itimatsız davrandığı bir dönemi asla görmemişti. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Tek adamlık izlenimi veren rejimin anayasal çerçevesini oluşturan Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtiğimizde dolar kuru 4,63 liraydı, bu ucube yönetim sisteminin Türkiye’yi getirdiği noktada ise dolar bugün 9,53 civarında gidip gelmektedir. Türk lirası, yirmi yıldır işgal altında olan ve artık Taliban tarafından yönetilen Afganistan’ın para birimi olan Afgani karşısında dahi son dört yılda değer kaybetmiş durumdadır. Lafı evirip çevirmeye hiç lüzum yoktur, bugün, paramız pul olduysa, mutfaklar yangın yerine döndüyse, tencereler kaynamıyorsa, milletimiz hayat pahalılığının altında her geçen gün daha da eziliyorsa sebebi bellidir; sebebi, sizin bile ne olduğunu bir türlü anlayamadığınız Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ve Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarıdır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, lütfen, elinizi vicdanınıza koyunuz, motorine on günde 87 kuruş zam, LPG’nin litre fiyatına yirmi günde 93 kuruş zam, benzinin litre fiyatına -ilk günden- önce 44 kuruş, ardından 28 kuruş daha zam, doğal gaz tarifesinde sanayi ve elektrik üretim santralleri için yüzde 15 zam, 1 Kasım itibarıyla doğal gaza sanayi için yüzde 48 zam, elektrik santralleri için yüzde 46 oranında bir zam daha. Millete hesap vermek yerine rakamlarla oynayarak hakikati gizlemeye uğraşan Adalet ve Kalkınma Partisine millet adına soruyoruz: Ne zaman arkası kesilecek bu zamların? Milletimizin çektiği bu cefa daha ne kadar sürecek ve ne zaman sona erecek? Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı görevde olduğu sürece milletimizin bu zam yağmurundan kurtulması asla mümkün olarak görülmüyor. Sayın Erdoğan’ın 21 Ağustos 2020’de açıkladığı doğal gaz müjdesinden bu yana sadece doğal gaza 9 kez zam yapılmıştır. Anlaşılan odur ki Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı Karadeniz’de doğal gaz değil, zam kuyusu bulmuştur.

Milletimiz umutsuz ve çaresiz değildir, herkes müsterih olmalıdır çünkü İYİ Parti var; biz varız, biz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) İYİ Parti iktidarında Türkiye tüm bu sorunları birer birer aşacaktır çünkü imkânımız var, kaynağımız var, her şeyden önce imanımız var; yeter ki har vurup harman savuran bu müsrif ve sorumsuz, gerçeklere de gözünü kapatmış sistem ve iktidardan kurtulalım.

Saygıdeğer milletvekilleri, İYİ Partiye göre, tarım, Türkiye'nin en önemli gelişme ve yükselme alanlarından biridir. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarında çiftçilerimiz âdeta üretemez noktaya getirilmiştir. Bu vizyonsuz iktidar anlayışıyla tarımda potansiyelimizin çok ama çok azını kullanabiliyoruz. Türkiye Avrupa'nın en geniş tarım alanına sahip ülkelerinden bir tanesi olmasına rağmen, tarımsal üretimimiz her geçen gün eriyor. Bizden daha az tarım arazisi olan İtalya, Belçika ve hatta Polonya bile Türkiye'den daha çok tarım ihracatı yapıyor. Toprak bizde, iklim bizde, su bizde, bereket bizde ama parayı onlar kazanıyor; Türk çiftçisi ise maalesef kan ağlıyor. Nasıl ağlamasın ki? Gübre fiyatlarına 2020’nin başından itibaren bugüne kadar 3 kat zam yapıldı. Tonu 1.650 lira olan üre gübresi, bugün, 6.650 lira. Mazot iki yılda yüzde 60 pahalanmış. Çiftçi traktörünün kontağını çevirmeye dahi cesaret edemiyor. 2007’den bu yana anayasal hakkının ödenmemesi nedeniyle iktidar tarafından çiftçiye takılan borç 211 milyar liradır. Her çiftçi ailesinin Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarından en az 98 bin lira alacağı vardır. Türk çiftçisi, bu iktidarın yönetiminde ürün fiyatı ile girdi fiyatı arasına sıkıştırılmıştır. Sadece tarım alanlarını değil, çiftçiyi ve çiftçinin geleceğini de yok ettiniz, hatta yok etmekle kalmayıp teriyle toprağını sulayan çiftçilerimizi icralık edip hacizlere mahkûm bıraktınız. Yazıklar olsun sizin iktidarınıza! (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Ülkemiz on iki yıl içinde zirai amaçlı kullanılan kredi miktarını 10 kat artırdı, vatandaşlarımıza verilen kredi miktarı 10 kat arttı. Bunun anlamı nedir biliyor musunuz? Bunun anlamı şudur: AK PARTİ iktidarı, Türk çiftçisini nimetini göremediği külfetlere maruz bırakmıştır. Çiftçiler bankalardan kredi kullanırken, sermayeleri olan tarlalarını ipotek altına aldırmak zorunda kalırken milyarlarca lira görev zararı olan Ziraat Bankası yandaşların şirketlerini kurtarmakla meşguldür. Şunu unutmayın: Eğer tarımdaki sorunları çözemezsek Türkiye’nin sorunlarını da çözemeyiz. Tarımın, çiftçinin, üreticinin sorunlarını çözeceksiniz ki Türkiye’nin sorunları çözülsün; kırsalın sorununu çözeceksiniz ki kentlerin sorunu çözülebilsin. Süt ineklerini kesime gönderdikten sonra geri getiremezsiniz. Çiftçi bir kere ekmekten vazgeçip şehirlere göç ederse onları yeniden tarıma döndüremezsiniz. Ama bir şeyi yapabilirisiniz, bu ucube sisteme bir an önce son verebilirsiniz. Milletimizin sabrı taştı ve artık bu iktidarın da miadı doldu.

Esnaflarımız da aynı durumdadır. Esnaflarımız, borç değil, sizden gelir desteği bekliyor; çiftçilerimiz, borçlarının faizsiz yapılandırılmasını istiyor; işçilerimiz, insanca yaşayacağı bir ücret arıyor; işsizlerimiz, iş istiyor; gençlerimiz, bu memlekette güzel bir gelecek arzu ediyor, hakkı, hakkı olanı yani adaleti istiyor. Siz yeter ki sandığı getirin, milletimiz ne yapacağını çok iyi bilir.

Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener’in ifade ettiği gibi: “Millet, bizi çağırıyor.” (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, son olarak değinmek istediğim husus; millî kimliğimizin önünde büyük bir tehdit unsuru hâline gelen Suriyeli sığınmacılar meselesidir. Mart 2011’den itibaren iktidar, Suriye sınırında açık sınır politikası izlemiş ve Türkiye, yakın insanlık tarihinin en büyük göç dalgasına maruz kalmıştır. Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün verilerine göre, geçici koruma statüsü altında Türkiye'de 3 milyon 700 bin Suriyeli sığınmacı bulunmaktadır. Adalet ve Kalkınma Partisinin öngörüden ve vizyondan yoksun dış politikası neticesinde, Türkiye, dünyanın en fazla sığınmacı barındıran ülkesi konumuna taşınmıştır. Suriyeli sığınmacı sayısı Türkiye'nin kültürel ve etnik dokusunu değiştirecek bir hızla artmaktadır. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı, Suriyeli sığınmacıların vatanlarına güvenli ve onurlu geri dönüşünün planlamasını yapmak yerine, dış politikada gerekli adımları da atmak yerine Suriyeli sığınmacılara kitleler hâlinde vatandaşlık verme eğilimi sergiliyor. Ancak 2019’da Sayın Erdoğan, 110 bin Suriyeliye vatandaşlık verildiğini ve vatandaşlık verme sürecini daha da artırma konumunda olduklarını ifade etmişti. O tarihten itibaren kaç Suriyeli sığınmacıya vatandaşlık verildiği ise iktidarın kamuoyundan sakladığı bir sır hâline gelmiştir. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, yayımladığı son verilerde vatandaşlık verilen Suriyeli sığınmacı sayısını açıklamaktan bilinçli olarak kaçınmaktadır. Kaç Suriyeli sığınmacıya vatandaşlık verildiğine dair yönelttiğimiz tüm soru önergeleri de Bakanlık tarafından cevapsız bırakılmıştır. İçişleri Bakanlığının ısrarla cevaplamaktan kaçındığı bu soruları bir kez daha milletin kürsüsünden, Türkiye Büyük Millet Meclisinden soruyoruz. 28 Nisan 2011 tarihinde ilk Suriyeli sığınmacı grubun Cilvegözü Sınır Kapısı’ndan girmesiyle başlayan süreçten bugüne kadar kaç Suriyeli sığınmacıya Türk vatandaşlığı verdiniz, açıklayınız. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verilmiş olup oy kullanmaya hak kazanan, seçmen listelerinde adı bulunan kaç Suriyeli bulunmaktadır, açıklayınız. Sayın Süleyman Soylu, gerekli gereksiz konularda veresiye konuşmaları bırakıp sorduğumuz bu sorulara cevap vermek mecburiyetindedir. Bildiğiniz üzere, İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu, Suriyelilere vatandaşlık verilmesi konusunda son derece hevesli ve isteklidir, kendisi Suriyelilere vatandaşlık verilmesiyle ilgili şunları söylüyordu: “Benim ülkemde 380 bin Suriyeli çocuk doğdu, Meclis de yardımcı olsa keşke bu 380 bin çocuğu doğar doğmaz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı yapsak, keşke vatandaşlık versek de memleketlerine döndüklerinde ceplerinde itibarlı bir kimlik olsa.” Sayın Soylu, vatandaşlık verilen Suriyeliler neden bu ülkeyi terk etsin, terk edecekse neden onlara vatandaşlık verilsin? Herkes aklını başına almalıdır; Türk vatandaşlığı, iktidarın Suriyelilerin cebine koyacağı bayram harçlığı değildir. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum.

İktidar partisini bu vesileyle bu kürsüden uyarmak istiyoruz: Önümüzdeki genel seçimde ekonomik krizle birlikte daralan toplumsal desteğinizi Suriyelilere vatandaşlık vererek telafi etme niyetindeyseniz, derhâl bu yanlış yoldan geri dönünüz. Türk vatandaşlığının Suriyelilere dağıtılacak bir seçim yatırımı olarak görülmesine asla ve kata müsaade etmeyeceğiz. Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık vermek ve Suriyelileri Türkiye’de kalıcı hâle getirmek, Türkiye’nin yalnızca bugününe değil, aynı zamanda geleceğine de yapılmış büyük bir kötülüktür. Bunun hesabını millet ve tarih huzurunda veremezsiniz.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Abdurrahman Başkan, buyurun. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ABDURRAHMAN BAŞKAN (Antalya) – Sayın Başkan, Gazi Meclisimizin değerli milletvekilleri ve bizleri televizyonları başında izleyen aziz Türk milleti; görüşmekte olduğumuz 284 sıra sayılı Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin tümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz, jeopolitik ve jeostratejik açıdan çok güçlü ve avantajlı bir konuma sahiptir; batı ile doğu, kuzey ile güney arasında bir köprü, eski ve yeni küresel merkezlerin kesişim noktasında büyüyen ve güçlenen bölgesel bir güçtür. Bu pozisyonunun getirdiği avantajlar ile alınacak stratejik karar ve yapılacak güçlü ekonomik hamlelerle devletler arası güç mücadelesinde daha büyük rollere namzettir.

Değerli milletvekilleri, bir ülkenin en önemli ekonomik kalkınma göstergelerinden bir tanesi dünya ticaretinden aldığı pay, yaptığı ihracatın nitelik ve niceliğidir. Geride bıraktığımız iki yıl tüm dünya için salgın ve buna bağlı krizler nedeniyle çok zor bir süreç olmuştur. Küresel ticaret de bu olağanüstü durumlardan büyük oranda etkilenmiş, tedarik zincirleri eksenli derin dönüşümler yaşanmıştır. Lojistik sektöründe navlun bedelleri artmış, konteyner krizi patlak vermiş ve bunlara paralel olarak emtia fiyatlarında tarihî artışlar yaşanmıştır. Bu krizler bir yönüyle ülkemize belli avantajlar ve fırsat pencereleri de sunmuştur. Küresel ticarette değişen dengeler ve küresel tedarik zincirinin yeniden yapılanmasıyla olağanüstü fırsatlar yakalanmış ve küresel ticaretteki rolümüz artmaya başlamıştır. Bu minvalde, Türkiye imalat sektörünün ana ihracat pazarındaki faaliyet koşullarını ölçen İSO Türkiye İmalat Sektörü İhracat İklimi Endeksi, Türk imalat sektörü ihracatçılarının talep ikliminde belirgin iyileşmenin sürdüğünü ortaya koymaktadır.

Özellikle, artan ihracatımızın olumlu etkisiyle ülkemiz, 2021 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 21,7’lik bir büyüme oranını yakalamıştır. Bu büyüme oranına ihracatın katkısı 10,8 puan olmuştur. Türkiye'nin toplam dünya ihracatındaki payı yüzde 1’in üzerine çıkmıştır. Dünya üzerinde Türk ürünlerinin girmediği bir pazar neredeyse kalmamıştır. Türk şirketlerini dünyanın en ücra köşelerinde iş yaparken görmemiz mümkündür. Bu zor süreçte Türk ihracatçısı tarihî başarılara imza atmıştır. Geçtiğimiz eylül ayında, bir önceki yılın aynı ayına kıyasla yüzde 30’luk artış yakalayan ihracat, ilk defa bir ayda 20 milyar dolar ihracat eşiğini geçmiştir. Yine geçtiğimiz günlerde ilk defa günlük 1,5 milyar dolarlık ihracat yapılarak bir rekor kırılmıştır. 2019’da 180 milyar dolar olan ihracatımızın bu yıl sonunda 210 milyar doların üzerine çıkması beklenmektedir. Şimdiyse ihracatçımız 300 milyar doları hedeflemektedir. Bugün gelinen noktada ihracatçı sayımız 100 binlere ulaşmıştır. Hedef, en kısa sürede 150 bin ihracatçı sayısını yakalamak olmalıdır. Bunlar son derece önemli ve mutluluk verici gelişmelerdir. Ben şahsım adına, bu Gazi Meclis çatısı altında bulunan tüm milletvekillerimizin bu gururu yaşamalarını ümit ediyorum. Aramızda gerek iktidar gerekse muhalefet koltuklarında oturan ve bu başarıya katkı sağlayan çok değerli ihracatçılar, sanayiciler var. Dolayısıyla, bu başarı hepimizin başarısıdır, Türkiye'nin başarısıdır.

Değerli milletvekilleri, elbette bu başarıları asla yeterli görmüyoruz, daha büyük hedeflere doğru emin adımlarla yürümek zorundayız. Zira, basit bir denklemle “Güçlü ihracat, güçlü ekonomi; güçlü ekonomi, güçlü bir ülke.” demektir. Bir ülkenin siyasi bağımsızlığı kadar ekonomik bağımsızlığı da o ülkenin geleceği açısından büyük önem arz eder. Muazzam Türk askerî gücünün yanına ekonomik alanda bir Türk mucizesini de muhakkak eklemek zorundayız. Türkiye, bulunduğu bölgede yeni yatırımlarıyla, yeni projeleriyle, yerli otomobiliyle, millî gemileriyle, savunma sanayisiyle yıldızlaşmıştır. Bu anlamda, ihracat yapan ülkeler, gelişmiş dünyada üstünlüğü elinde bulunduran, inisiyatif kullanan öncü ülkeler konumundadırlar. İhracat başarımız ülkemiz ekonomisinin yükselen gücünün de sembolüdür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sadece nicelik yetmez, ihracatımızın niteliğini de artırmalıyız. Dünya piyasasının ihtiyaçlarına göre ürün çeşitlendirmesine gitmek ve yüksek teknolojili, katma değerli yenilikçi ürünlerin ihracatımızdaki payını artırmak önem arz etmektedir. İhracata sağlanacak ilave destekler yakın bir zamanda ilan edilen uzak ülke stratejisi, e-ihracat gibi adımlarla ihracatın nitelik ve niceliğinin de artmasını umuyoruz. İhracat birim değerimizi artırmalıyız. Artık, montaj ve taşeronu arkamızda bırakmalı, millî markaları oluşturmalıyız, millî markalarımızı ise ihraç etmeliyiz. AR-GE yatırımlarına yönelmeli, tasarım, patent ve faydalı modeller oluşturmalıyız. Millî teknoloji stratejisi kapsamındaki projelere hepimiz sahip çıkmalıyız. Evet, eleştirebiliriz ama bu eleştirilerin yapıcı olmasına da dikkat etmeliyiz.

Değerli milletvekilleri, TİM verilerine göre Türkiye'nin ilk bin ihracatçısı toplam ihracatın yüzde 55’ine denk gelen 93 milyar dolarlık dış satış yapmaktadır. İhracatımızın beşte 1’ini ise 439 TİM üyesi sağlamaktadır. Ayrıca, ilk bin ihracatçımız arasında 50 ilden ihracatçılarımız yer almaktadır. İhracatımızı ülke sathına yaymalıyız, ihracat yapmayan tek bir şehrimiz kalmayacak şekilde çalışmalıyız. İhracatı tabana yaymak, daha fazla girişimciyi ihracatla tanıştırmak zorundayız. 2020’nin her ayında ortalama 1.500 yeni firma ihracata başlamış ve bu sayı da daha da artmaktadır. Bu tablo sevindiricidir. 1 milyar dolar ve üzeri ihracat yapan firma sayımız ise 11’dir, bu sayıyı muhakkak daha yukarılara taşımalıyız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ihracatımız büyük bir ivmeyle yükselirken ihracatçılarımızın finansman ihtiyacı da aynı hızla artmaktadır. Burada, bugün, bu çerçevede, son derece önemli olan 2 kanuni düzenlemeyi görüşmek üzere bir araya geldik. Finansmana erişimde ihracatçının karşılaştığı en önemli meselelerden biri teminat sorunudur. İhracatçımızı mali yönden rahatlatacak, güçlendirecek, ihracatçılarımızın finansmana erişimini kolaylaştıracak adımlar atılması, ihracatçılarımıza teminat şartı koşmayan yöntemlerin geliştirilmesi elzemdir. Bu kapsamda, Türkiye İhracatçılar Meclisi ve Türkiye İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketinin öz kaynaklarıyla İhracatı Geliştirme Anonim Şirketi kurulmuştur. Bu şirket sayesinde ihracat ve döviz kazandırıcı hizmetlerle iştigal eden firmalar TİM’in kefaletiyle oluşacak bu sistemle krediye doğrudan ulaşabileceklerdir. Sadece ihracatçılarımızın erişimine açık olarak oluşturulacak bu önemli fon ihracatçılarımızın gücüne güç katacaktır, ihracat süreçlerini kolaylaştıracak, kredi imkânlarına daha kolay erişimlerini sağlayacaktır. Böylece ihracat şirketleri çek, ipotek, imza gibi evrak ve belgelerle uğraşmayacak, bu işlemler için ayrıca bir maliyetle karşılaşmayacaktır.

Kanun teklifiyle birlikte, orta ölçekli firmalarımızın bu kredi sistemiyle gelişerek büyümesi ve ülke ekonomisine daha fazla katkı sağlaması amaçlanmıştır. Biz, ülkemizin ihracat stratejileri doğrultusunda, ihracat ve döviz kazandırıcı hizmetlerle iştigal eden firmalara sadece ihracata odaklanmış, devamlılık arz eden böyle bir teminat sistemini destekliyoruz, ihracatçılarımıza yük olmadan bu adımların atılmasını önemli görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, yine ihracata yönelik yatırım ve üretimin teşvik edilmesi, doğrudan yabancı yatırımlar ile teknoloji girişinin hızlandırılması ve işletmelerin ihracata yönlendirilmesi için önemli işlevi olan serbest bölgelerin kurulmasının teşvik edilmesi de bu kanuni düzenlemelerin içerisindedir. Teklifle, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nda yapılacak düzenlemeyle, yeni kurulacak serbest bölgelerde bölge kurucu ve işletici şirketlerin, hâlihazırda faaliyet gösteren serbest bölgelerin kurucu ve işletici şirketlerine tanınmış olan otuz yıllık kurumlar vergisi istisnasından yararlanmalarının sağlanması, böylelikle yeni serbest bölgelerin kurulmasının teşvik edilmesi de amaçlanmaktadır.

Serbest bölgeler, ülkelerin dış ticareti içerisinde önemli bir yer tutar. Genel olarak serbest bölgeler, ülkenin siyasi sınırları içinde olmakla beraber gümrük bölgesi dışında sayılan, ülkede geçerli ticari, mali ve iktisadi alanlara ilişkin hukuki ve idari düzenlemenin uygulanmadığı veya kısmen uygulandığı, sanayi ve ticari faaliyetler için daha geniş teşviklerin tanındığı ve fiziki olarak ülkenin diğer kısımlarından ayrılan yerler olarak tanımlanabilir. Ülkemizde 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu yürürlüğe girdikten sonra ilk olarak Mersin ve Antalya serbest bölgeleri 1985 yılında faaliyetlerine başlamıştır. Türkiye'de 2021 itibarıyla 18 adet serbest bölge bulunmaktadır. Serbest bölgeler 20’nci yüzyılın ikinci yarısından itibaren ise hızla artış göstermişlerdir. Serbest bölgelerin rekabet ortamındaki dünya ticaretinden daha fazla pay almak isteyen, özellikle gelişmekte olan ülke ekonomilerine sağladığı çeşitli katkılar vardır. Etkin olarak uygulandıkları dönemlerde gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ülkelerin dış ticaret hacmi, ödemeler dengesi, sanayileşme, teknoloji transferi, istihdam, ithalat ve ihracatı kolaylaştırma gibi konularda kuruldukları ülkelere önemli yararlar sağlamışlardır. Serbest bölgeler ithal girdi kullanarak üretim yapan yerli firmalara gümrük vergisiz mal girişi imkânı sağlayarak yurt dışındaki rakipleriyle aynı şartlarda üretim yapma imkânı sağlar, ülkelerin ihracat imkânlarını ve döviz girdisini artırır, üretim maliyetlerinin düşmesini sağlar, yabancı sermayeli firmalar açısından daha düşük risk faktörleri sağlar ve daha kolay yatırımda bulunmalarını teşvik eder. Bu anlamda serbest bölgelerin ekonomiye ciddi katkıları olmaktadır. 2021 eylül ayı sonu itibarıyla serbest bölgelerde faaliyet gösteren firma sayısı 1.953, yabancı firma sayısı 506, toplam istihdam ise 83.422’dir. Bu bölgelerde gerçekleştirilen ihracat 7,1 milyar dolardır. İhracatta yüksek teknoloji ürünlerin payı ise yüzde 6,7’dir. Birim ihracat fiyatı Trakya Serbest Bölgesi’nde 13,5 dolar, Bursa Serbest Bölgesi’nde 8,3 dolar, Ege Serbest Bölgesi’nde 7,6 dolar, İstanbul Endüstri ve Ticaret Serbest Bölgesi’nde 7,4 dolar, Kocaeli Serbest Bölgesi’nde ise 7,2 dolardır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından açıklanan verilere göre, eylül ayında Antalya düzeyinde ihracat hacmi geçen yılın aynı ayına göre yüzde 29,6’lık artışla 152 milyon 391 bin dolar olarak gerçekleşmiştir. Buna göre Antalya’mızın ilk 9 aydaki ihracatı geçen senenin aynı dönemine göre yüzde 32,4’lük bir artışla 1 milyar 349 milyon dolar düzeyinde gerçekleşmiştir. Antalya’nın en yüksek ihracat hacmine sahip ilk 10 sektörü incelendiğinde yılın ilk dokuz aylık döneminde en fazla ihracatı yapılan ürün grubu olarak 408 milyon 59 bin dolarla yaş sebze ve meyve olurken bu ürün grubunu 232 milyon 68 bin dolarla madencilik ürünleri ve 209 milyon 376 bin dolarla mobilya, kâğıt ve orman ürünleri sektörü izlemektedir.

Antalya Serbest Bölgesi’nin bu ihracat başarısında önemli bir rolü vardır. Antalya Serbest Bölgesi’ni diğer serbest bölgelerden ayıran özelliklerin başında havalimanına ve kent merkezine yakın oluşu, kentin avantajlarından kısa sürede faydalanma imkânı sağlamakla birlikte, denize rıhtımı olan birkaç serbest bölgeden de biridir. Bu açıdan gerek bölge gerekse ülke ekonomisine ciddi faydaları olmuştur ve olmaya devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’nin gücüne, potansiyeline, geleceğine inanmamız gerekiyor. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli Bey’in gösterdiği hedef doğrultusunda küresel ekonomide yaşanan değişimi lehimize çevirebilecek her adıma kararlılıkla destek vereceğiz. Yatırım, üretim, ihracat, istihdam için yapılacak tüm düzenlemelerin yanında olacağız. İhracatçılar bu ülkenin ve kültürünün dünyada tanınmasına katkı sağlayan gönül elçileridir. Dolayısıyla ticareti sadece mal alıp satmak olarak görmemeliyiz. Ticaretle birlikte kültürel ilişkiler de gelişir, ülkeler ve insanlar arasında güven köprüleri oluşur. İhracat tabana yayılmış bir refahın anahtarı, sosyal gelişmenin ise lokomotifidir. Bu minvalde ihracatçılarımızı uzak yakın diyarlara bayrağımızı taşıyan birer akıncı olarak görmeliyiz. Büyük ve güçlü Türkiye için pek çok fedakârlıkta bulunan bu insanlara destek boynumuzun borcudur.

Değerli milletvekilleri, bu yüce Meclis çatısı altında ülkemizin gelişmişliğinden, ekonomik atılımlarından, güçlü yarınlar için atılacak adımlardan bahsedebiliyorsak bunu, hiç şüphesiz, geçtiğimiz cuma günü 98’inci yılını kutladığımız cumhuriyetimize borçluyuz. Cumhuriyetle birlikte öz güvenimiz, cesaretimiz, millî bilincimiz artmış, bu doğrultuda gelecek tasavvurumuz da şekillenmiştir. Bir medeniyet projesi olarak cumhuriyet, her alanda olduğu gibi ekonomik gelişmişliğin de önünü açmış, bağımsızlık fikrinin iktisadi hayatımızda yeşermesini sağlamıştır. Cumhuriyet, alın terinin ve üretimin gelişen dünyaya karşı gelişen Türkiye’nin teminatıdır. Cumhuriyet, al bayrağın gölgesinde yetişecek nesillerin andıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 6 Kasım günü Alanya’mızın fethinin 800’üncü yılını kutlayacağımız için sizlerin huzurunda, Gazi Meclisimizde bu kutlu fethi anmaktan şeref duyuyorum. Sekiz yüz yıldır vatan toprağının incisi olan Alanya’mız, tıpkı sekiz köşeli Selçuklu yıldızı gibi erdemleriyle parlamakta ve Sultan Alâettin’in fethettiği gün gibi kıymetli ve mağrur, Akdeniz’in incisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin göz bebeği olarak varlığını devam ettirmektedir.

Sözlerime son vermeden önce, tarih sahnesine ilk çıktığımız andan itibaren bizlere fetihler yaşatan ve Anadolu’yu ebedi yurdumuz yapan şanlı ecdadımızı birkaç cümleyle anmak ve selamlamak istiyorum: Kor ateşte yanan demire yüreklerden çelik kılıçlar sıyrılsın diye su veren sakilere selam olsun. Ocakta küle dönmüş ateşi harlayıp bu yürek yangınının küllerini ufukların ötesine savuranlara selam olsun. Ötüken Ormanları’nın hırçın rüzgârında, Etil Irmağı boylarında at koşturan Mete Han’a selam olsun. Sır Derya kenarında boy boylayıp soy soylayan Dedem Korkut’a selam olsun. Kafkaslardaki seher yıldızına, çekik gözlü Türkmen kızına, ak sakallı dedelerin, gül yüzlü bebelerin ve daha büyük Türk ellerinde destanlara sığmayan Atatürk’e ve o şanlı ecdada selam olsun. Bu kürsüden bir kez daha tekrar etmek istiyorum ki: “Varlığımız Türk varlığına armağan olsun.” (MHP sıralarından alkışlar)

Bize Türkiye Cumhuriyeti’ni emanet eden şanlı ecdadımızı sizlerin huzurunda saygıyla selamlıyorum.

Hayırlı akşamlar diliyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokrat Partisi Grubu adına Sayın Meral Danış Beştaş, Siirt Milletvekili.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, her ne kadar Genel Kurul salonunda çok az vekil olsa da ben bu konuşmayı ekranları başında bizi izleyen halkımıza hitaben yapayım.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Biz çıkalım mı Başkanım?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Yok, burada bulunanlara memnuniyetle tabii ki hitap edeceğiz.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – 50 tane imza var.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Sayın Başkan, ihracatçılarla ilgili kanun teklifine dair görüşlerimizi ayrıntılı bir şekilde bilahare ifade edeceğiz ama esas olarak şunu söyleyeyim: Doğru, görünüşte olumlu bir düzenleme, ihracatçıların desteklenmesi, fon oluşturulması, buna ilişkin ayrıntılar. Ancak, temelinde yine bir adaletsizlik, yine bir eşitsizlik var, yine sermaye önde, yine işverenler destekleniyor, emek dünyası, kamu çalışanları, yoksullukla, açlıkla boğuşan milyonlar bu kanun teklifinde görülmüyor, açıkça sermaye bir kez daha korunuyor.

Ben size bir dava anlatayım. Hani bu meydanlarda sürekli tartışılan bir dava var ya, Kobani kumpas davası, bir süredir Sincan kampüsünde devam ediyor, 8 Kasım’a ertelendi. Mahkemenin acelesi varmış, “AİHM kararlarına uygun bir şekilde yargılama yapacağım.” diye bir hafta arayla yargılamayı devam ettiriyor. Size, çok kısa, geçmişini söyleyeyim. Biliyorsunuz, Kobani protestoları 2014 yılında oldu, 8 soruşturma savcısı değişti ve dosya açıktı, gizli değildi. İfade vermeye gitmek isteyenlerin bile geri çevrildiği, ifadelerinin alınmadığı “Gidin, sonra gelin.” dendiği bir soruşturma dosyasına şimdi tutuklamayla devam ediliyor. Ne oldu? 2018 yılına kadar hiçbir gözaltı yoktu. Hatırlanır tabii, yakın tarih, 24 Haziran 2018’de Cumhurbaşkanlığı seçimleri vardı. O zaman, Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçiminde, meydan meydan dolaşarak Demirtaş'a -çünkü HDP’nin Cumhurbaşkanı adayıydı- alanlarda propaganda yaptı, her türlü cümleyi kullandı ve Kobani protestolarını gerekçe yaparak sistematik bir kampanya yürüttü; o dönemi çok iyi hatırlıyoruz. Aynı dönemde –aynı tarih çakışıyor- Ahmet Altun isminde bir savcı atandı. Bu savcı özel bir savcı. Delil yoktu o tarihe kadar, hiçbir delil bulunamamıştı, sadece siyasi haber kupürleri vardı, dosya öylesine, sıradan bir tahrik dosyasıydı ve bu Ahmet Altun gelir gelmez tüm savcılıklara, Türkiye'nin tüm savcılıklarına, öncelikle protestoların yaşandığı illere “acil” koduyla “Tanık arıyorum.” dedi. Ne demişti? “İtirafçı tespitini, pişmanlık yasasından yararlanmak isteyenleri derhâl savcılığımıza bildirin, tanık araştırın.” Tabii, talimatın diğer anlamı “Yoksa da yaratın.” talimatıydı. Ne oldu sonra? Ahmet Altun gelir gelmez dosyada gizlilik kararı verildi. Düşünün, aradan dört yıl geçmişti ve Ahmet Altun -sonra onu da anlatacağım- kendisince bu kumpasın en önemli aktörü olarak 3.530 sayfalık bir iddianame hazırladı. Mahkeme de tayin edilen bir mahkemeydi, bir haftada 3.530 sayfayı okudu ve kabul etti. Öyle bir hâle geldi ki tanık avına çıktı, bir tek gazetelere “Tanık arıyorum.” diye yazmadı. Bunu ben ezbere söylemiyorum, bunu dosyadaki bilgi ve belgelerden söylüyorum, bütün müzekkereler elimde. Sonra ne oldu? 3 tanık bulundu, 2’si gizli, 1’i Kerem Gökalp diye bir tanık. Bu Kerem Gökalp, itirafçı, teslim olmuş iddiaya göre, tutuklanmış, cezaevinde. Sonra bunu apar topar Ankara’ya getirmişler, Emniyet on beş gün gözaltı izni almış, gözaltındayken buna, bu davanın ana omurgasını oluşturan ifade imzalatılmış. İmzalatılmış çünkü gizli tanıklarla ifadeleri aynı. Kerem Gökalp’ın ilk ifadesinde de ne Kobani var ne HDP var ne böyle bir iddia var ne böyle bir soru var. Ne yapmış savcı? Bir delil yaratmış çok açık bir şekilde ve diğer gizli tanıkları da aynı şekilde bu dosyaya dâhil etmiş. Diğer bütün tutanakların dosyayla bir ilgisi yok, normal, siyasi faaliyetler. Peki ne olmuş sonra? Yüksekdağ ve Demirtaş –hatırlarsınız- 19 Eylül 2019 tarihinde aynı iddiadan ikinci kere tutuklandı, skandal bir şekilde. Türkiye tarihinde bile yok böyle bir şey, aynı iddialarla ikinci tutuklama. Peki, milletvekilleri sorabilir, yeni delil o zaman dosyaya girmiş miydi? Hayır arkadaşlar, girmemişti. Tanıkları çok aradılar ama yeni delili bulamadan Demirtaş’ın AİHM kararı ve süresi bittiği için tahliye kararı çıkmaması gerekiyordu, alelacele bu tutuklama kararını verdiler. Tarihler belli, 19/9’da tutuklama kararı verildi, Kerem Gökalp’ın ifadesi 7 Ocak 2020 tarihli. Bu kadar acele etmelerine rağmen bu ifadeyi bulamadılar, gizli tanıkların ifadesiyse 4 Mart 2020. Önce tutukladılar, sonra delil yarattılar; bu kadar da açıkça ortada bir kumpas var.

Peki, bu ifadeler nereden geldi, nasıl geldi, kim ulaştı, kendileri mi başvurdu, savcı mı buldu? Buna ilişkin hiçbir bilgi dosyada, klasörlerde geçmiyor. Burada çok dikkat çekici bir şey var; Kobani soruşturmasını hazırlayan, davayı açan savcı ile Yargıtay başsavcısı anlaşmış ve kumpası yürütmüşler; yine, bunu da ezbere söylemiyorum, elimde veriler var. Partimizin kapatma iddianamesinin 742’nci sayfasında yer alan Gökalp’ın ifadesi Kobani dosyasında var, 743’üncü sayfa dosyada yok, yok dosyada ama deliller arasında sayılmasına rağmen o ifadeye avukatlar ulaşamadı. Şöyle yapmışlar: Kapatma davasını açan başsavcı ve iddianameyi hazırlayan Ahmet Altun mahkemeden evrak saklıyorlar. Düşünün, ifadenin bir bölümünü kapatma davasına, bir bölümünü iddianameye alıyor ve bu konuda klasörlere ekleme gereği bile duymuyor; bu, kumpasın ispatıdır işte.

Değerli milletvekilleri, şimdi gelelim dosyanın -hukuk tamamen, sonrasında görüşlerimi söyleyeceğim- müdahiller bölümüne. Elimde müdahillerin tam listesi var bu davada. “Kim mi müdahil?” derseniz size birkaç tanesini sayayım: Diyanet İşleri Başkanlığı, Gümrük Bakanlığı, Türkiye Halk Bankası, Millî Eğitim Bakanlığı, Millî İstihbarat Teşkilatı, Millî Savunma Bakanlığı, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, sıkı durun, bir de Adalet Bakanlığı; evet, Adalet Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü bu davada müdahil. Düşünün, böyle bir dava var önümüzde. Et ve Süt Kurumunu saymıyorum, bütün belediyeleri, işte AKP’nin bütün yandaş kurumlarını saymıyorum. Belli ki bütün kurumlara yazı yazılmış, talimat verilmiş bir merciden -o merciyi tahmin etmek güç değil- “Bu davaya müdahale edin, gidin müdahil olun ve bunların cezalandırılması için çaba gösterin.” demişler.

Şimdi, şunu söyleyeceğim: Bir dosyada müdahale nedir? Müdahale, savcıyla yan yana, o davada cezalandırmayı istemektir. Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda iki ayrıksı nokta var: Müdahil tutuklama isteyebilir, müdahil delil toplanmasını isteyebilir, müdahil tahliye isteyebilir. Müdahilin yapamayacağı tek şey lehe delil toplamaktır. Onu sadece savcı yapabilir ama savcının yapamayıp müdahilin yapabileceği bir iş var ki mahkemeyi reddedebilir yani Adalet Bakanlığı mahkeme heyetini reddedebilir.

Şimdi, böyle bir tabloda, Emniyet Genel Müdürlüğü, Millî Savunma Bakanlığı, Jandarma delil topluyor, evet yanlış duymadınız, bu davada delil topluyor. Kobani kumpas davasında delilleri oluşturanlar, hazırlayanlar, o davada müdahil koltuğunda, ceza istiyor zaten. O delile niye güvenilsin, kim güvenebilir o delile? Zaten taraf, taraf olan bir kurum delil toplayamaz, hukukta böyle bir şey yok. Diğeri, Adalet Bakanlığı, en önemlisi tabii ki delil toplama da çok önemli bir olgu. Adalet Bakanlığı, Bakanı bu davada müdahil. Adalet Bakanlığının yetkileri burada. Adalet Bakanı HSK’nin Başkanı olarak mahkemelerin feshini isteyebilir ya, ötesi var mı? HSK’den “Bu mahkemenin görev yerini değiştir.” diye talepte bulunabilir. HSK’nin Başkanı, özlük işleri, sicil işleri, terfisi, bu mahkeme heyetinin her türlü işi Adalet Bakanlığının elinde, savcının amiri zaten. Adalet Bakanlığı ile savcı arasındaki ilişkiyi sanırım anlatmama gerek yok.

Şimdi, ben Adalet Bakanlığının görevlerini kanundan uzun uzun anlatmayacağım zaman almamak için ama Adalet Bakanı ve Bakanlığı bu davada taraf olamaz. Biz, hep, yargı, yürütme, yasama birleşti diyoruz ya, kuvvetler birleşti diyoruz ya, bunu siyasi olarak söylüyoruz ve bunu görüyoruz. Burada siyasi olarak değil, fiziken birleşmiş. Adalet Bakanı orada, karar veren mahkeme orada, savcı orada ve bizim arkadaşlarımız rehin, hepsi birleşmiş bu yargılamayı yapıyor. İşte, kuvvetler birliği dediğimiz, Kobani kumpas davasında tam olarak mahkeme heyeti nezdinde orada vücut bulmuş. Ne diyelim? Hangi mahkeme heyeti, müdahilin Adalet Bakanlığı -ve bütün bakanlıkların saydım- olduğu bir dava dosyasında özgürce karar verebilir, nasıl tarafsız olabilir, nasıl bağımsız olabilir, mümkün mü bu? Yani kendisi hakkında her türlü kararı verecek bir kurum orada ceza istiyor. Kendisini feshedebilir, her türlü iş yapabilir. Böyle bir şeyi ben kendi tarihimde görmedim, gören vekilim varsa lütfen ifade etsin, Türkiye tarihinde de görmedim. Adalet Bakanlığı müdahil tarafında nasıl oturur ya? Adalet… Zaten kamu adına yürütülüyor o dava, zaten mahkeme heyeti kamu adına bu davayı yürütüyor. Kamu dediğin zaten bütün halkı temsil etmek değil mi? İşte, bu dava böyle bir kumpastır arkadaşlar. Bütün Türkiye bunu duysun. Bu kumpas şu anda Sincan Mahkemesinde devam ettiriliyor ve ne deniyor, şimdi onlara geleceğim. “Şu, şu, şu, şu olaylar oldu.” HDP’yi suçlama…

Bir kere, şöyle özetleyeyim: Kobani davası bir kumpas davasıdır. Çok net. Anlattığım verilerden bile hareket ederseniz -1 milyon veri sunabilirim- bu, HDP’ye yönelik yargı kumpasının kumpaslarından bir tanesidir. Davanın zaten 2014 yılından altı yıl sonra açılması, hemen ardından HDP’ye kapatma davası açılması bunun en net ve en kesin göstergesidir. Karar başka yerde alınmıştır.

Peki, bu dava gerçekten altı yıl sonra mı açıldı? Hayır aslında, dışarıda yıllardır yürütülüyor bu kampanya. Erdoğan, her seçimde, ya da Demirtaş’tan ya da Yüksekdağ’dan ya da HDP’den her söz edilince Kobani protestolarından mutlaka söz ediyordu, alanlarda söz ediyordu. Ama dikkat edin, 37 kişinin ölümüyle ilgili dava açılmış, Erdoğan hâlâ “53 kişi” diyor. “53 kişi öldürüldü.” diye her meydanda söylüyor ve sadece bir kişiden söz ediyor: Yasin Börü. Başka bir isim yok onun için.

Yasin Börü Diyarbakır’ın evladı, bu halkın evladı; ben öncelikle kendisini rahmetle anıyorum, mekânı cennet olsun. Bunu bu kürsüden defalarca söyledik. Peki, ikinci bir ismi söylesinler. Burada isim listesi var. Mesela, Hakan Buksur niye hiç aklınıza gelmiyor? Hamdi Caner, 16 yaşındaki Sinan Toprak, Bilal Gezer, Davut Nas 17 yaşında, Hasan Gökgöz, Farız Yıldız, Ahmet Albay; 8 yaşında ya, 8 yaşında Beşir Remazan Arif… Bunların isimleri neden yok? Çünkü siyasi istismar ve suistimalin malzemesi hâline getirilecekler. Yani bu cehalet mi, yalan mı? Sayıyı yanlış söylemek, yılı yanlış söylemek, bunu halkın, kamuoyunun takdirine bırakıyorum.

2015 seçimlerinden sonra hâlâ Erdoğan, Kobani protestoları olduğunu söylemeye devam ediyor. İşte, bu örnekler bile, aslında -tarihi çarpıtmaları, isim bile söylememeleri- bu Kobani protestolarının siyasi malzeme hâline getirildiğini, yaraları sömürdüklerini ve kendi siyasi çıkarları için kullandıklarını çok net bir şekilde ortaya koyuyor. Tabii, ben onlar gibi yapmayacağım -hangilerinin HDP’li olduğunu bu kürsülerden söyledik- ayrıştırmayacağım bu acıları, onların istediğini yapmayacağım ama hepsi canımızdan bir parça, hepsi katledildi. İşte, hani bu liste var ya, müdahiller, bunların katillerini yakalamalıydılar, bu cinayet davalarını hazırlamalıydılar. Katilleri aramıyorlar, gelmişler HDP’ye bir “tweet”in hesabını soruyorlar. Düşünebiliyor musunuz, bir “tweet” sebebiyle, katili bulmayan iktidar, bunun hesabını partimize soruyor.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – “Tweet”i okur musunuz Sayın Başkan? “Tweet”i okur musunuz?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Okurum tabii, okurum, siz de okuyun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bende var, okuyacağım az sonra da…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – O dönemde…

Şimdi, ayrıştırmayacağım dedim, saray ve şürekâsı bir isim üzerinden bu propagandayı yapıyor. Bilmedikleri bir şey söyleyeyim, Yasin Börü cinayetinin bu davayla ilgisi olmadığına mahkeme karar verdi ya. Ankara mahkemesi birleştirme taleplerini reddetti, dedi ki: “Bu davanın bununla bir ilgisi yok.” Onun hakkında ceza verilmiş, bitmiş dava zaten. Bu sadece siyasi propaganda olarak orta yerde devam ediyor.

Evet, tabii, bu davanın başka bir özelliği de var. Dışarıda, seçim meydanlarında, medyada Erdoğan ve ekibi tarafından dava sürdürüldü; medya üzerinden bu dava sürdürülüyor. Davanın suçlama kısmı medyada ama savunma kısmı medyaya âdeta kapatılmış bir mahkeme salonunda; evet, medyanın girişi bile engelleniyor.

Ve şunu söylüyorum: Hodri meydan diyorum; gelin, canlı yayınlarda bu duruşmaları yayınlayın, biz açığız buna. HDP orada ne söylüyor, ne anlatıyor, hakikat nedir, bu 84 milyon insan ve dünya bunu duysun. Eğer canlı yayını kabul etmiyorsanız kameraları içeri alın, akşam ana haber bültenlerinde gösterin, arkadaşlarımızın orada ne söylediğini bütün Türkiye görsün.

Evet, orada görülen bir Kobani davası değil, HDP’ye kumpas davasıdır. Açıkçası buradan tüm muhalefet partilerine, tüm demokrasi güçlerine, sendikalara, odalara, demokrasinin bütün savunucularına şu çağrıyı yapıyorum: Gelin, bu tarihî davayı izleyin; ezbere HDP’ye yapılan suçlamaları yandaş medyadan izlemeyin. Gelin, o mahkeme salonunda neler dönüyor, bu kuvvetler nasıl hep birlikte bir partiyi ötekileştirip kriminalize ediyor... Bütün muhalefete sesleniyorum, biz açık çağrı yapıyoruz çünkü kendimize güveniyoruz. Davaları böyle yürütenler, sonra 10 büyükelçi bir şey söylediğinde “Bizim iç işimize karışıyorsunuz.” diyorlar. Ne iş içi ya? AİHM’in kararını burada çok anlattık. AİHM açıkça diyor ki, onun cümleleriyle aynen okuyacağım: “Yerel makamların, başvurucunun, beş yıl önce 6-8 Ekim 2014 tarihinde iddia edilen suçları işlediği şüphesiyle ilgileniyor görünmedikleri, onun yerine başvurucuyu cezaevinde tutarak siyasi faaliyetlerde bulunmasını engelledikleri düşüncesindedir.” 18’inci madde ihlali. Yani bu Demirtaş davası bütün HDP için verilmiş bir karardır. İktidar yargıyı araç olarak kullanarak HDP’yi siyaset dışına atmaya çalışıyor ve bu, en büyük daireden döndü; sadece başvuruyla sınırlı da değil. Yeni açılan davayı da söyledi, tutukluluğu da söyledi ve “Bütün bu senaryonun farkındayım.” dedi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi bunu söyledi.

Şimdi demokrasiyi savunan herkes… Biden’ın ne dediğini tartışmak yerine, Biden’a bu malzemeyi verenlere soralım. Niye “insan hakları” ve “hukuk” dedi? Çünkü insan hakları ve hukuk kalmadı burada. Türkiye'nin 3’üncü büyük partisinin önceki dönem eş genel başkanları da dâhil -bir de yeni arkadaşları dâhil ettiler- Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, Ayla Akat ve daha onlarca kişiyle bu kumpası devam ettirme çabasındadırlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Ama bu kumpası biz çökerteceğiz, bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Açıkçası, bu kumpas davasında dik duran, ilkelerimizi, partimizi, halkımızı savunan tüm arkadaşlarımıza buradan grubum adına sevgi ve selamlarımı gönderiyorum. (HDP sıralarından alkışlar) İyi ki varsınız, sizleri kutluyoruz. Ne siz mahkeme salonlarında yalnızsınız ne biz dışarıda yalnızız. Dünyanın her tarafında bizimle dayanışma gösteren, gerçekleri bilen milyonlar var ve bunu er geç göstereceğiz. Tabii ki ülkemizde, dünyanın dört bir yanında halkımız, enternasyonalistler, vicdanlı insanlar bizimle. Tıpkı, dün Kobani’de olduğu gibi ve nasıl ki Kobani’de IŞİD yenildiyse o zihniyetin temsilcileri de yenilecek, ahdolsun ki yenilecek! (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Tacettin Bayır.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TACETTİN BAYIR (İzmir) – Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

15 Ekim 2021 tarihinde Komisyonumuza havale edilen ve 20 Ekim 2021 tarihinde görüştüğümüz (2/3876) esas numaralı Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi 1 yürürlük, 1 yürütme olmak üzere toplam 19 maddeden oluşmakta ve teklifle 13 ayrı kanunda değişiklik yapılmaktadır; bu kanunlar: 5910 sayılı Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun, 2 madde; 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 1 madde; 492 sayılı Harçlar Kanunu, 1 madde; 488 sayılı Damga Vergisi Kanunu, 1 madde; 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu, 1 madde; 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu, 1 madde; 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu, 1 madde; 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler ile 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 3182 Sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, 1 madde; 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Kanunu, 1 madde; 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu, 2 madde; 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu, 3 madde; 5941 sayılı Çek Kanunu, 1 madde; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, 1 madde.

Teklifteki en temel sorun, 13 Ekim 2021 tarihinde Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilanı yapılmak suretiyle İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne kayıtlı olarak hâlihazırda kurulmuş olan İhracatı Geliştirme Anonim Şirketine yasal zemin oluşturulmaya çalışılmasıdır. (2/3876) esas numaralı Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu görüşmelerinde, İç Tüzük madde 38 uyarınca Anayasa’ya uygunluk incelemesi yapılmamıştır. Komisyon, muhalefet şerhinin devamında açıklanacağı üzere, birden çok Anayasa’ya aykırı madde barındıran teklifin görüşmelerinde, İç Tüzük kapsamında üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmemiştir. Anayasa’ya uygunluk incelemesi yapılmayan ve üstelik torba öneri tarzında hazırlanan ve kabul edilen yasalar Anayasa’ya aykırıdır. İç Tüzük madde 38 gerekleri yerine getirilmemiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerçekten burada bizler eğer ihracatçıyı düşünüp ülkemize döviz kazandırmayı düşünüyorsak, onlara destek olacaksak -ki olalım, olmalıyız- bazı çelişkili maddelerimizi gözden geçirmemiz lazım. Şimdi, asgari ücretli vatandaşa yüzde 10-15 zammı normal görüp hizmet sektöründe asgari ücretin brüt tutarının 5 katına karşılık gelen para 20 katına çıkarılmalı diyorsunuz teklifte yani yüzde 400 artırıyorsunuz. Asgari ücretin 5 katı olanı asgari ücretin 20 katına çıkarıp yüzde 400 zam yapmış oluyorsunuz. Bu, aslında daha önce asgari ücrete yaptığınız zammın ne kadar düşük olduğunun bir ters açıklamasıdır, bir farklı açıklamasıdır bence. Diyorsunuz ki: İhracatçılardan 20 katında belirlenen tutarda giriş aidatı alalım. Yani biz bu ihracatçıları dövecek miyiz? Yani üzüm mü yiyeceğiz, bağcıyı mı döveceğiz? Gerçekten bunu iyi düşünmek lazım. Ben, bunun anormal olduğunu düşünüyorum. Bu arada, tabii, asgari ücretin de ne kadar düşük olduğunu burada, kendi hesaplarınızla ortaya çıkarmış oluyorsunuz bu aidatı belirlerken.

Özellikle, ihracatçı birlikleri yedek akçe hesaplarından İhracatı Geliştirme Anonim Şirketine aktarılacak tutar belirlenirken birliğin son üç yılda, Türkiye genelindeki ihracatındaki ortalama payı esas alınmalıdır. Birliğin Türkiye geneli ihracatındaki payı ne kadar ise yedek akçesinden İhracatı Geliştirme Anonim Şirketine aktarılacak tutar da o oranda olmalıdır ki adaletli bir tutar olsun.

İki, İhracatı Geliştirme Anonim Şirketine aktarılmak üzere ihracat aşamasında firmalardan tahsil edilecek binde 3’lük tutarla ilgili birlik tarafından tahsil edilen nispi aidata dâhil edilmelidir. Firmaya ekstra bir yük getirilmemelidir.

Üç, İhracatı Geliştirme Anonim Şirketi için yapılacak kesintinin nispi aidat içerisinde yer almasıyla ihracatçı birliği gelirlerinde yaşanacak azalmanın telafisi için yılda 2 kez yüzde 8 oranında ihracatçı birlikleri müşterek hesabına, yüzde 2,5 oranında da Ticaret Bakanlığı döner sermaye hesabına ödeme yapılması uygulaması yürürlükten kaldırılmalıdır.

Dört, İhracatı Geliştirme Anonim Şirketinin, çoğunluk sermayesi TİM ve ihracatçı birliklerinde olması sebebiyle, şirket yönetim kurulu bu durum gözetilerek oluşturulmalı, kredi veren ve krediye kefalet veren kuruluşların yönetim organları aynı temsilcilerden oluşturulmamalıdır. Yani kefaleti veren ile krediyi çeken aynı kişi olamaz, olmamalıdır.

Bir diğer konu, yeni kurulacak serbest bölge meselesinde -ki uzun zamandır zaten kimse serbest bölge kuramıyor- bölge kurucu ve işletici konumda olan BKİ’lerin otuz yıllık vergi muafiyetini oldukça abartılı buluyorum. Komisyondaki görüşmelerde ruhsat süresi, vergi muafiyeti gibi konuları, firmaların otuz sene muaf olacağını belirterek vergi cennetine dönüşeceğinizi ifade etmiştim. Zaten ruhsat süresince vergiden muafsa ilave otuz sene vermenin bir anlamı yoktu.

Sonuç olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, Komisyonda Anayasa’ya uygunluk denetimi yapılmadan görüşmelerine geçilmesine karşı olduğumuz teklifin genelini olumlu bulmakla birlikte, 1’inci, 7’nci ve 8’inci maddelere dair önergelerimiz bulunmaktadır. Komisyonda yeterince değerlendirilmeyen önerilerimizin Genel Kurulda değerlendirilmesini talep ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milletvekili arkadaşlarımız kanun teklifinin geri kalan maddeleri üzerinde görüşlerini beyan etmeye devam edeceklerdir. Onlara da konu bırakma açısından, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik zorluğun yaşama nasıl yansıdığını örnekler vererek sözlerime devam etmek istiyorum.

Vatandaşların bankalara ve finansman şirketlerine olan konut, taşıt, ihtiyaç kredisi ve kredi kartı borcu, takiptekiler de dâhil olmak üzere 15-22 Ekim günleri arasında 4,1 milyar lira artarak 961,4 milyar liraya yükseldi. Bu borcun 20,9 milyar lirası vadesinde ödenmediği için takibe alınan kredi ve kredi kartı borçlarından oluşmaktadır. Bankalar ve finansman şirketlerine olan borcun 771,1 milyar lirası bireysel konut, otomobil, ihtiyaç kredilerinden, 190,3 milyar lirası da kredi kartlarından kaynaklanıyor. Son hafta, tüketici kredilerinde 3,4 milyar liralık, kredi kartı borçlarında ise 699 milyon liralık bir artış oldu. Vatandaşların vadesinde ödeyemediği için bankalar tarafından icraya verilen takipteki borçları da 15,7 milyar lirası tüketici kredilerinden, 5,2 milyar lirası da kredi kartlarından olmak üzere toplam 20,9 milyar lira düzeyinde bulunuyor. Merkez Bankasının brüt rezervi yani altın artı döviz, 15-22 Ekim günleri arasında 686 milyon dolar azalarak 125 milyar 41 milyona geriledi. Merkez Bankasının bilanço içi döviz ve altın borçları, geçen hafta 1 milyar 101 milyon dolar azalarak 107 milyar 182 milyon dolara inerken; bilançosunda gözükmeyen, bilanço dışı döviz ve altın swap borçları ise 205 milyon dolar daha artarak 68 milyar 255 milyon dolara çıktı. Swap dâhil toplam döviz ve altın borçları 896 milyon dolar azalarak 175 milyar 437 milyon dolara geriledi. Böylece, Merkez Bankasının -kamunun Merkez Bankasındaki mevduatı da borç kabul edildiğinde- swap borçları dâhil net rezervi 305 milyon dolar iyileşerek eksi 48,3 milyar dolar oldu. IMF’yle 2002 yılında imzalanan stand-by anlaşmasıyla tanımlanan analitik bilançoya göre ise, kamunun döviz mevduatı Merkez Bankası borcu sayılmadığında net rezervi 96 milyon dolar iyileşerek eksi 35,8 milyar oldu.

Ülkenin durumu bu hâldeyken daha dün doğal gaza yüzde 48,40; elektrik üretim santralleri için yüzde 48,82 oranında zam yapıldı. Oysa ekim ayında zaten yüzde 15 zam yapılmıştı. Yine bu gece LPG’ye 48 kuruşluk zam geldi, oysa ekim ayında yine 93 kuruş zam gelmişti. Elektrik tarifelerine 1 Ekim 2020 tarihinden bugüne kadar toplam 3 defa zam yapıldı. Konut tarifesinde son bir yılda toplam zam yüzde 28,9 oldu. Türkiye Kömür İşletmelerinin verilerine göre yerli kömür on ayda yüzde 30 zamlandı. Benzinin litre fiyatı 8 lira 42 kuruş, buna göre benzin yüzde 22,5 zamlandı. Bir aracın deposu 343 liraya dolarken bugün 421 liraya dolmaya başladı. Yapılan 9 zammın ardından motorinin litre fiyatı 8 lira 25 kuruşa çıktı, buna göre motorin bir yılda yüzde 39,4 oranında zamlandı. Böylece, bir aracın deposu 116 liradan toplamda 412 liraya dolmaya başladı. Sanayicinin sadece elektriğine yapılan zamla -az önce telefonuma gelen mesaja göre- ürünlerinden cama yüzde 40 zam geldi bugün öğleden sonra arkadaşlar ve satışları durdurdular, şu anda cam satışı durduruldu, kimse cam vermiyor. Alüminyum profilde ise yüzde 30 zam gördük. 1 Ekim 2020 tarihinde 12 kilogramlık mutfak tüpünün fiyatı 116,5 liradan 165,5 liraya çıktı. Buna göre mutfak tüpüne son bir yılda yapılan zammın tamamı, toplamı yüzde 42’ye çıktı. 15 Ekim gününe kadar elektriğin piyasa takas fiyatında üst limit 718 lira iken bir gecede bu rakam 1.078 liraya çıktı. EPDK kararı bize şunu gösteriyor ki: Enerji Bakanlığı kömür ve doğal gaz lobilerinin baskısına boyun eğmiş, hem de o kadar sıkışmış ki ekim ayının bitmesini bile bekleyememiş. Yani 16-31 Ekim tarihlerini kapsayacak şekilde piyasa takas fiyatlarının üst limiti yüzde 50 oranında artırılmıştır. Açıkça ifade etmek gerekir ki Hükûmet, doğal gaz ve kömür lobilerinin oyuncağı hâline dönüşmüştür. Bir yıl içinde akaryakıt ürünleri, elektrik ve doğal gaz olmak üzere, enerji faturaları iki gün öncesine kadar tam 35 kez zamlandı, bugün ise 37’nci kez. Politikanız, ne yazık ki zam yapmak üzerine kurulu. Bitti mi? Tabii hayır, şimdi, bu sanayide yapılan, elektriğe yapılan yüzde 40’lık zammın bir de gıdaya yansımasını seyredeceğiz önümüzdeki günlerde, yüzde 40 oranında zam gelmesi bekleniyor gıdaya. Asıl o zaman hissedeceğiz ne olduğunu. Hani derler ya bu fragmandı, asıl filmi gıdaya yapılacak zamlardan sonra göreceğiz.

Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun da ifade ettiği gibi, acil olarak kara kış fonunu kurunuz yoksa kapkara bir kış bekliyor sizi. Bakınız, 2021-2022 kış döneminde, İzmir Büyükşehir Belediyesi Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı olarak, 2021-2022 yıllarını kapsayan kış ayları boyunca nakit, gıda, giysi, bez, mama, ev eşyası, soba, battaniye, yakacak ve sıcak yemek desteklerini kapsayan sosyal yardımları vatandaşlarımıza ulaştıracağız. İzmirli ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza bu kış boyunca 25 milyon lira nakit desteği, 30 milyon lira gıda desteği, 20 milyon tutarında öğrencilere eğitim ve kırtasiye malzemesi desteği, 20 milyon TL tutarında bez, mama, bot, mont, giysi, ev eşyası desteği, 30 milyon tutarında en az 1 milyon 350 bin kişilik sıcak yemek üretilip ulaştırılacaktır. Kış boyunca yakacak, soba, battaniye desteklerimiz sürecektir. İlk etapta bin hanenin soba, 5 bin hanenin de yakacak ihtiyacı karşılanacaktır. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından 2021-2022 kış dönemi boyunca İzmirli ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza 125 milyon lira tutarında destek sağlayacağız. Yine, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız Mansur Yavaş da 600 milyon liralık Kara Kış Destek Paketi’ni duyururken “Başkentte kimse yatağa aç girmeyecek, okumayan hiçbir çocuk kalmayacak.” demiştir.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; 24 Haziran seçimlerinden önce reisiniz “Verin bu kardeşinize yetkiyi, ondan sonra bu faizle, şununla bununla nasıl uğraşılır göreceksiniz.” demişti. Erdoğan’ın seçmenlerden yetki istediği gün dolar 4,74 TL’ydi, euro 5,49; bugün ise dolar 9,55; euro ise 11 TL yani 2 katı olmuş. Şimdi soruyorum: “Yetkiyi verin, ekonomiyi düzelteceğiz, ülkeyi refaha kavuşturacağız.” diyordunuz. Halk inandı, size yetkiyi verdi. Gelinen noktada durum ne oldu? Ekonomi batıyor arkadaşlar. Size verilen yetkiyi ne yazık ki elinize yüzünüze bulaştırdınız, 2 katına çıkardınız dövizi. Sahi bir arkadaş vardı “Dolar 3 lirayı geçerse gelin, yüzüme tükürün.” demişti, jöleli bir arkadaş, Yiğit miydi adı ne? Birisi daha vardı hani “Birileri ‘Türkiye ekonomisi batacak, dolar 7 lira, 8 lira, 10 lira olacak.’ diye hayaller kuruyor.” diyordu, “Daha çok beklersiniz.” diyordu. Damat Bakanımız Albayrak. Nerede? Nerede arkadaşlar, bu jöleli arkadaş ile damat? İktidara geldiğinizde dolar 1,35 TL’ydi. Gezi eylemleri sırasında dolar 1,88’den 1,92’ye çıktı diye yani 4 kuruş arttı diye “Ekonomiyi batırdınız.” diye yaygara kopardınız; dolar 1,92’den 9,53’e çıktı, neden şimdi fırtınaları kopartmıyorsunuz? Niye konuşmuyorsunuz şimdi? (CHP sıralarından alkışlar)

Bakınız, insanlar kira parasının 3 kat fazlası elektrik parası ödüyorlar. Geçen hafta İzmir’de, Tire’de, Selçuk’ta, Aliağa’da girdiğim her dükkânda esnaf faturayı yüzüme çarptı “Başkan, biz artık ödediğimiz kiranın 3 katı, 4 katı elektrik parası ödüyoruz, nasıl dayanacağız buna?” dedi. Sadece esnaf mı, çiftçi mi? Son zamanlarda artan ham madde fiyatları ile enerji maliyetleri üreticiyi öyle zorlamış ki, sanayicinin üretim yükü o kadar çoğalmış ki elektriğe zam yapmak demek, sanayiciye “Sen üretme, ithal et.” demektir, ihracatta sanayiciyi haksız rekabete sürüklemek demektir. Çiftçinin elektriğine zam yapmak demek “Sen ekme, üretme.” demektir. Gelin, bu yanlış politikanızdan bir an önce dönün. Enerji üretenin doğal gazına zam yapmak, dolaylı yoldan elektriğe zam yapmanın önünü açmak demektir.

TEİAŞ’ı özelleştirdiniz, özelleştirince zam yapmamış olacaksınız, vatandaş öyle algılayacak, artık devlette değil, özelleşti ya, gelen zamlarda iktidara kızmayacak. Halktan o kadar kopmuşsunuz ki bunu halka yutturacağınızı zannediyorsunuz, halk bunu yutmaz arkadaşlar, bilesiniz. Enerji Bakanlığının buradaki tahsil edilmeyen ceza tutarı neredeyse Bakanlığın on yıllık gelirine bedel arkadaşlar. O zaman, buna ceza demeyelim çünkü cezayı, yazdığınız kuruma değil EPDK’ye ve devlete yazmış oluyorsunuz çünkü parayı tahsil edemiyorsunuz. Kayıp kaçağı durduramıyorsun, kestiğin cezayı toplayamıyorsun, parayı batırıyorsun. Ticarette biz buna deriz ki: “Sen bu gemiyi götüremiyorsun arkadaş.” Biz böyle ifade ederiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birini yaşıyoruz. Yaşadığımız büyük krizi basitçe “kur artışı” olarak adlandırmak ve sebebini de dış güçlere bağlamayı doğru bulmuyoruz. Pek çok ülkede, artan enerji fiyatları nedeniyle yurttaşlarının mağdur olmaması için destek paketleri açıklanıyor ama AKP kış uykusunda. Ekonomik krizle mücadeleyi bile baskıcı, tehditkâr yöntemlerle örtmek isteyen AKP’nin yaşanan bu ekonomik krizi çözmesi mümkün değildir. Özetle, bakın Avrupalıya, Avrupa’da açıklanan destek paketlerine; Fransa’da, İtalya’da, İspanya’da ve Belçika’da. Fransa’da hükûmet en yoksul ailelere enerji erişimlerini sağlaması için 580 milyon avro, İtalya’da yine 3 milyar avro, İspanya’da 2,6 milyar avro, Belçika’da 700 avro aile başına, hane başına destek veriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

TACETTİN BAYIR (Devamla) – Yani Hükûmet kendi çiftçimizden arpa alırken verdiği paranın 2 katını yurt dışındaki çiftçiye verirken, kendi ülkesine sattığı elektrikle ne yazık ki çiftçisini mahkûm ediyor. Burada açıkça şunu ifade etmeliyiz ki bazı iktidar vekilleri “Avrupa’da en ucuz enerji Türkiye’de.” diye ifade ediyorlar, onlara sadece şunu söylemek isterim: Senin asgari ücretin 280-300 avroya bedel, o adamların asgari ücreti 2.800-3 bin avroya bedel yani 10 kat daha fazla geliri var adamların. Dolayısıyla, elektrik parasının aynı olması avro bazında mümkün olabilir mi? Sen 10 kat daha fazla satıyorsun Türkiye’de elektriği. Bu, bu demektir. Yani bunu da kullanırken lütfen karşısındaki insanları matematik bilmiyor gibi değerlendirmesinler.

Her şeye rağmen, bu kanun teklifinin ülkemize faydalar getirmesini ümit ediyoruz ve diliyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gruplar adına söz talepleri karşılanmıştır.

Şimdi şahıslar adına ilk söz Sayın Gürsel Erol’un, Elâzığ Milletvekili.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜRSEL EROL (Elâzığ) – Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Kanun teklifi üzerine gruplar adına arkadaşlarımız konuşmalarını yaptılar. Aslında ben bugün kanun teklifiyle ilgili değil, 24 Ocak gecesi Elâzığ’da yaşanan deprem sonrası eğitimle ilgili yaşanan sorunları ve beklentileri gündeme getirmek için ve -aynı şekilde Sayın HDP Grup Başkan Vekili özellikle sizi de bilgilendirmek isterim- HDP Tunceli Milletvekili Alican Önlü’nün hakkımda sosyal medyadaki paylaşımıyla ilgili kamuoyunu bilgilendirmek amaçlı Tahsin arkadaşımızdan rica ederek konuşma hakkını aldım.

Önce, konuşmanın ana konusunu oluşturan deprem sonrası Elâzığ’daki eğitim sorunlarıyla ilgili sizleri bilgilendirmek isterim. Bugün Plan ve Bütçe Komisyonunda Millî Eğitim Bakanlığının bütçesi görüşülüyor. Millî Eğitim Bakanlığının bütçesi görüşülürken aslında orada konuşmayı tercih etmiştim ama orada konuşma şansını yakalayamayınca Sayın Grup Başkan Vekilimizin izni ve müsaadesiyle bugün Genel Kurul Salonu’nda size hitap etme şansını yakaladım.

Elâzığ’daki yatırımlara baktığınız zaman, devletin kaynak aktardığı paralara baktığınız zaman, bütçenin orada kullanılmasına baktığınız zaman gerçekten, deprem sonrası Elâzığ’a ciddi paralar ve kaynaklar geldi ama yatırımlar doğru yapılmadı. Düşünün ki işte, bir deprem bölgesindeki öncelikli sorunlar nelerdir? Bir; insanların iskânıyla ilgili, yerleşimiyle ilgili, evleriyle ilgili, iş yerleriyle ilgili, konut yapımıyla ilgili bir sürecin planlanması. İkinci talep nedir? Oradaki insanların eğitimleriyle ilgili, çocukların eğitimlerini yapabilecekleri okullarla ilgili bir sürecin planlamasıdır ama depremin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen hâlâ Elâzığ’da okulların yapılmasıyla ilgili ve taleplerle ilgili sorunların olduğunu ifade etmek isterim. Bunların en somut örneği; Elâzığ’da şu anda eğitimde inanılmaz bir sorun var, sınıflarında 70-80 öğrencinin oturduğu ve eğitim gördüğü okullar var. Ayrıca ilçelerimizde okul ihtiyaçları var, ana sınıfı ihtiyaçları var, halk eğitim merkezleriyle ilgili talepler var ve Türkiye’de 81 il arasında öğretmenevinin olmadığı tek il Elâzığ. Öğretmenevimiz yok muydu? Vardı. Öğretmenevimiz 1937 yılında Atatürk’ün Elâzığ’a seyahat ettiğinde kaldığı, bir kültür varlığı, bir tarihî eser binamız vardı ama depremde hasar gördüğü için öğretmenevi statüsünden çıkarılarak bu öğretmenevi belediyeye tahsis edildi ve belediye de buranın restorasyon çalışmasını yapamadığı için, bütçe olarak büyük bir kaynak aktarması gerektiği için orası şu anda atıl bulunmakta ve öğretmeneviyle ilgili Elâzığ’da bir çalışma, yatırım programına sunulan bir şey de yok. Ayrıca il binasının yani Millî Eğitim İl Müdürlüğü binasının olmadığı tek il yine Elâzığ. Şu anda geçici olarak bir pansiyonda İl Millî Eğitim Müdürlüğü görevini yerine getirmeye çalışıyor.

Ama bu süreçte neler oldu? Bu süreçte aslında Türkiye’de örnek olması gereken bir davranış oldu. Bizim 3 Büyükşehir Belediye Başkanımız, başta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu, sonra İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Tunç Soyer, sonra Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Mansur Yavaş, Elâzığ’da eğitime katkı vermek adına birer tane okul yapımıyla ilgili belediye meclislerinden karar aldılar. Gerçi daha Ankara Büyükşehir Belediyesinin yazışmaları tamamlanmadı. Sevindirici olan şu: İlk meclis kararı İstanbul Büyükşehir Belediyesinden çıkmıştı. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Meclisi parti ayrımı yapmaksızın İYİ Partinin, AK PARTİ’nin, MHP’nin, CHP’nin bütün grupları oy birliğiyle Elâzığ’da bir okul yapılmasına karar verdiler. Bu, bir kentte, bir bölgede yaşanan soruna siyaset gözüyle değil, yurttaş olarak, bir kamu anlayışıyla yaklaşılarak, nezaket olarak son derece… İstanbul Büyükşehir Belediyesine bu tavrından, bu yaklaşımından ve bu nezaketinden dolayı ve ayrıca buradan AK PARTİ’nin Grup Başkanına, İYİ PARTİ’nin Grup Başkanına, MHP’nin Grup Başkanına, bütün siyasi partilerin İstanbul’daki Grup Başkanlarına ve belediye meclis üyelerine Meclisten teşekkür ederim. Tabii, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu’na, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Tunç Soyer’e ve yine Ankara Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Mansur Yavaş Bey’e de teşekkür ederim. Aynı davranışı AK PARTİ’li belediyelerden de bekliyoruz. Yani parti olarak Elâzığ siyaseten CHP’nin en zayıf olduğu illerden biridir. Kırk bir yıldır ilk defa ben seçildim; 20 belediye var Elâzığ’da, 20 belediyenin 20’sinde de CHP’li 1 belediye meclis üyesi de yok, seçilmiş tek kişi benim ama ona rağmen 3 belediyemiz buraya karşı inanılmaz bir sorumluluk hissetti. AK PARTİ’nin bölgede en güçlü olduğu ildir Elâzığ. Buradan sesleniyorum: Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Bursa Büyükşehir Belediyesi, Kayseri Büyükşehir Belediyesi, Konya Büyükşehir Belediyesi, AK PARTİ’li büyükşehir belediyeleri de Elâzığ’daki bu eğitime katkı vermek adına ilçelerde birer okul yaptırırlarsa, halk eğitim merkezleri yaptırırlarsa, anaokulları yaptırırlarsa son derece memnun oluruz. Bizim belediye başkanlarımız Elâzığ’a geldiğinde resmî protokol karşılamıyor, kabul etmiyor, randevu vermiyor ama AK PARTİ’li bir belde belediye başkanı bile Elâzığ’a bir çivi çakmak için gelirse ben Elâzığ topraklarına, sınırına ayak bastığından geri dönüşüne kadar ilin milletvekili olarak ona eşlik etmekten ve ona ev sahipliği yapmaktan onur ve şeref duyarım. Bizim için önemli olan, bir şehre verilen katkıya gösterilen nezakettir ve değerdir. O anlamda AK PARTİ’li belediyelerden de bu beklentimizin olduğunu buradan ifade edeyim.

Geleyim ikinci konuya: Sayın Grup Başkan Vekilim, not alırsanız ve ilinizin, partinizin milletvekili Alican Önlü’yü bu konuda bilgilendirirseniz de memnun olurum. Ben geçen dönem, 26’ncı Dönem Tunceli Milletvekiliydim. Haziran seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili çıkarmamıştı, 1 Kasım seçimlerinde Tunceli’den ben aday olmuştum. Haziran seçimlerinde HDP Tunceli’den 2 milletvekili çıkarmıştı, 1 Kasımda ben aday olunca Cumhuriyet Halk Partisi 1 milletvekili, HDP 1 milletvekili çıkarmıştı. Seçim döneminde çok gergin ve stresli bir seçim kampanyası yaşadık ama seçim sonrası biz kendi siyasal anlayışımız ve değerlerimizle bölgede siyaset yaptık. Ben Tunceli’nin en ücra köşesinde de en ücra köyünde de devlet ve cumhuriyet geleneğinden gelen bir siyasetçi olduğumu asla inkâr etmeden, birinci görevimin devlete ve cumhuriyete sadakat ve bağlılık olduğunu ifade ederek siyaset yapan birisiyim. Benim bölgedeki -gerek Tunceli’de gerek Elâzığ’daki- siyaset anlayışım ve siyaset dilim budur; kimliğim bellidir, farklı gözüküp farklı mesajlar veren birisi değilimdir. Ben, evet, devletçiyim, cumhuriyetçiyim, Mustafa Kemal Atatürk’ün değerlerine sadık bir milletvekiliyim ve bunu Türkiye'nin her tarafında da söylemekten gurur duyuyorum ama aynı zamanda kendi değerlerime ve inançlarıma da bağlı birisiyim. Kendi inançlarıma ve değerlerime bağlı olduğum kadar, herkesin inancına ve değerlerine de saygılı birisiyim ve bu Mecliste Merve Kavakcı’nın yemin ettirilmemesine, protesto edilmesine de bu kürsüde karşı çıkmış birisiyim. 28 Şubatın bir faşist baskı olduğunu bu kürsüde ifade etmiş birisiyim. Herkesin inançları, değerleri kendisi için kutsaldır, herkesin soyu sopu kendi şerefi, namusudur; bunlar üzerinden siyaset yapılmamalıdır ama aynı şekilde, herkes kendi kültürüne, değerine sahip çıkmalıdır. Ben her sene kurbanımı ve geleneklerimi, âdetlerimizi uygun bir şekilde, atalarımın, dedelerimin, babamın mezarının olduğu Tunceli topraklarında yaparım. Doğma büyüme Elâzığlıyım; doğum yerim de, yetiştiğim kültür de Elâzığ ama atalarımın, dedelerimin, babalarımın toprakları, geleneklerim, göreneklerim, soyum sopum Tunceli toprakları. Aslımı da inkâr etmem ama bu ülkenin sorumlu bir yurttaşı olarak ne zaman, nerede nasıl davranması gerektiğini de bilen birisiyim. Her sene kurbanımı Elâzığ’da… Tunceli’de Ovacık-Munzur Yolu üzerinde “Ana Fatma” denilen bir ziyaretimiz var. Ana Fatma, Peygamber’imizin, Hazreti Muhammed Efendi’nin kızıdır; Hazreti Ali’nin eşi, Hazreti Hasan’ın ve Hazreti Hüseyin’in annesidir. Toplumun inançlarından dolayı orada kurbanlar kesilir, adaklar adanır ve orada insanlar inançsal değerlerini yerine getirir. Ben bu yıl yine kurbanımı kestiğimde oranın çok bakımsız olduğunu görünce oranın onarımıyla ilgili daha önceden “Aysel Doğan” adlı bir hemşehrimizin kısmen yaptığı bir onarımı tamamlamak adına tamamlamalar yaptım; “kurban kesilecek alanlar” “mum yakılacak alanlar” diye. Şimdi, buradan şuna geliyorum: Bu onarım sonrası Tunceli Milletvekili Alican Önlü sosyal medyasından bir paylaşım yaparak, benim Elâzığ Milletvekili olarak insanların inanç değerleri üzerinden elimi çekmem, kutsal değerler üzerinden elimi çekmemle ilgili bir değerlendirme yaptı. Ben Alican Önlü’ye şunu seslendirmek…

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Bunu niçin yaptı? Sağladığınız hizmet için mi yaptı, isminizi tabela olarak koyduğunuz için mi? Bunu bir açıklarsanız…

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Eksik anlatıyorsunuz Gürsel Bey.

GÜRSEL EROL (Devamla) – Peki, peki.

Tamam, benim adıma tabela koymuşlar.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kaç tane?

GÜRSEL EROL (Devamla) – Benim adıma tabela koymuşlar ve o tabelayla ilgili hemen açıklama yaptım, benim bilgim dışında koyulan tabela ve kaldırın dedim ve kaldırttım, şimdi bakarsanız da yok. Ayrıca çok da önemli değil, tabela da koyabilirler, bir şeye emek veriyorsanız koyabilirler.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Orası ziyaret yeri.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Orası ziyaret yeri ya, reklam yeri değil ki!

GÜRSEL EROL (Devamla) – Ben şunu söylüyorum: Ben Tunceli Milletvekilliğim döneminde bir tek kuruş maaş almadım, maaşımı öğrencilere burs olarak verdim ve o kentin bütün değerlerine sahip çıkmak adına milletvekili olarak yapılması gereken her şeyi yaptım. Sizin milletvekilinizin Tunceli’ye çakılı bir tek çivisi bile yokken bu değerler üzerinden benim değerlerimle dalga geçmesini, değerlerimi küçümsemesini doğru bulmam.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Onu Dersim halkı değerlendirir, onu siz değerlendiremezsiniz.

GÜRSEL EROL (Devamla) – Bana karşı haddinizi bileceksiniz.

Tunceli’de size yaşattığım mağlubiyetin benden rövanşını almak için Elâzığ’da da aynı harekete geçtiniz.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sen haddini bileceksin!

GÜRSEL EROL (Devamla) – Aynı şekilde seçimi kaybetmem için elinizden gelen her şeyi yaptınız ama size karşı asla o bölgede taviz vermeyeceğim. Gücünüz yetiyorsa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bildiğinden kalma.

BAŞKAN – Sayın Erol, normalde sizi…

GÜRSEL EROL (Devamla) – …Elâzığ’da da…

BAŞKAN – Sayın Erol, müsaade eder misiniz.

Sayın Erol, açmadım mikrofonunuzu.

GÜRSEL EROL (Devamla) – …siyasette benimle mücadele edersiniz.

BAŞKAN – Sayın Erol, mikrofonunuzu açmadım.

GÜRSEL EROL (Devamla) – Pardon.

BAŞKAN – Yani normalde İç Tüzük 66’ya göre konuşmanın başından itibaren benim sizi konuya davet etmem lazım ama rica ediyorum, lütfen, şahsileştirmeden tamamlayın.

Son kez açıyorum.

Buyurun.

GÜRSEL EROL (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

Sevgili arkadaşlar, herkesin siyaset anlayışı, siyaset değer yargıları, siyaset yapma anlayışı ve tarzı birbirinden farklı olabilir. Kimse kimseyi beğenmek zorunda değil, kimse kimsenin siyaset yapma anlayışını, inançlarını, değerlerini kabullenmek zorunda değil.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Sen oradan had bildiremezsin ama.

GÜRSEL EROL (Devamla) – İnançlar üzerinden siyasette değerlendirme yaparken de sizin ile benim olaylara bakış açım farklı olabilir. Sizinle aynı şeyleri düşünmeyebilirim ve sizinle aynı şeyleri de asla ve asla da düşünmüyorum.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Ya ne alakası var?

GÜRSEL EROL (Devamla) – Benim ayrı değer yargılarım var, benim ayrı değer yargılarım üzerinden ayrı inançlarım var, ayrı değerlerim var, ayrı kültürüm var, ayrı geleneklerim var. Bu değerlere, bu kültürlere, bu geleneklere de sahip çıkarken de ben kendi kültürlerimle, geleneklerimle ve o topluma karşı sorumluluklarımla bu şekilde değerlendirme yapılmasına asla izin vermem, asla müsaade etmem.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – O gelenekleri bilseydin, oraya isim yazdırmazdın.

GÜRSEL EROL (Devamla) – Eğer sizin arkadaşınızın benim yaptığım hizmetlerle ilgili farklı bir iddiası varsa bu kürsüye çıkar, Tunceli’de çaktığı bir tek çiviyi ifade eder diyorum.

Hepinize saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, sayın milletvekili salonda olmadığı için grup adına size yerinizden söz vereceğim.

Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, doğrudan bir sataşma var grubumuza.

BAŞKAN – Size, gruba bir sataşma yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Milletvekilimiz şahsında, sonuçta bizim milletvekilimiz…

BAŞKAN – Fark etmez, milletvekili şahsında bir sataşma vardır ama sayın milletvekili burada değil, size yerinizden söz vereceğim.

Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Grubumuz adına Ali Kenanoğlu…

BAŞKAN – Grup adına Sayın Kenanoğlu.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ama sataşma süresini istiyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kenanoğlu, grup adına aldınız sözü, iki dakika.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, Elâzığ Milletvekili Gürsel Erol’un 284 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde şahsı adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, şimdi, bahsedilen “tweet” ve itiraz edilen konu kürsüden manipüle edilmiş bir konudur çünkü Sayın Alican Önlü’nün ve Alevi kamuoyunun -sadece Alican Önlü değil- hem Dersim’deki Alevi kurumları hem Türkiye'deki Alevi kurumları bu durum karşısında tepki göstermiştir. Tepki gösterilen mesele şudur: Yani orası sonradan yapılan bir cemevi, sonradan yapılan bir ibadet yeri, merkezi de değildir ki siz yaptırıp oraya hizmet ettiğiniz için adınızı yazdırasınız. Orası kadimden beri o topraklarda o insanların inanç, ibadet merkezi olarak kullandıkları doğal bir ibadet yeridir. Buradan kaynaklı olarak siz insani olarak bir hayır yapıyorsanız da bunu yapabilirsiniz ama hayır yaptığınız yere isminizi yazmanız, oraya tabela asmanız hadsizliğin ta kendisidir.

GÜRSEL EROL (Elâzığ) – Yanlıştır, yanlıştır.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Dolayısıyla, arkadaşımızın yaptığı hadsizlik meselesi değildir; tam tersine, sizin yapmış olduğunuz inanca uygun olmayan ve bütün Alevi kamuoyu tarafından da tepkiyle karşılanan bir durumu gündeme getirmiştir.

GÜRSEL EROL (Elâzığ) – Değil, değil. O paylaşımların altındaki yorumları okursanız anlarsınız.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Aynen öyledir. Dolayısıyla, Alican Önlü’ye de HDP Grubuna da Alevi inancının temel değerlerine saygı duyan ve bu konuda mücadele eden bir partinin milletvekiline de bu söyleminizi asla onaylamadığımızı ve esas hadsizliği sizin yapmış olduğunuzu ifade ediyor, söylemlerinizin tamamını size iade ediyoruz.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Denizli Milletvekili Şahin Tin ve Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ile 50 Milletvekilinin Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3876) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 284) (Devam)

BAŞKAN – Evet, sayın milletvekilleri, şahıslar adına ikinci söz Sayın Fuat Köktaş’ın.

Sayın Fuat Köktaş, buyurun lütfen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Köktaş, konunun içerisinde kalalım lütfen.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine söz almış bulunmaktayım. Aziz milletimizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Vekilim, had bildirmek hiç hoş değil ama.

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekili, sayın milletvekili hatip kürsüde, rica ediyorum.

FUAT KÖKTAŞ (Devamla) – Sayın milletvekilleri, 2002 yılında, 36 milyar dolar olan Türkiye ihracatı 2021 yılı sonu itibarıyla eğer dünyada önemli değişiklikler olmazsa 210 milyar doların üzerinde kapanacağı gözükmektedir ve kesinleşmiştir. İhracatımızın artmasında cesareti, müteşebbis ruhu, fedakârca çalışması, on dokuz yıldır ülkeyi yöneten AK PARTİ iktidarına olan güveniyle hedeflerine ulaşma kararlılığı gösteren sanayicimiz, iş adamımız, üreticimiz ve çok değerli çalışanlarımız önemli pay sahibidir. Sizlerin huzurunda bunlara teşekkür ediyor, onları takdir ediyoruz. Ayrıca, ihracatımızın artması için yapısal değişiklikleri ve altyapıları kuran kara, hava, deniz ve demir yolları ağlarını genişleterek standartlarını yükseltip lojistiğe gerekli önemi veren, insanların can ve mal güvenliğini merkeze alan Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımızın, kurmuş olduğu organize sanayi, teknoloji geliştirme ve endüstri bölgeleriyle, AR-GE, tasarım ve kuluçka merkezleriyle, birçok alanda vermiş olduğu teşviklerle ve sanayide 4.0 devrimini hayata geçiren Sanayi Bakanlığımızın; var olan gümrüklerimizi modernize ederek fiziki şartlarını iyileştiren, ihracatçımızın ihracat bölgesine daha kolay ulaşımını sağlamak için her sınır kapısına gümrük ve gümrüklü sahalar açarak sayısını artıran, ihtisas gümrükleri kurarak ihracatçımızı rahatlatan, e-ticaretten dünyanın neredeyse her ülkesinde âdeta ticari elçilik gibi çalışan ticaret müsteşarlarımızın da önemi çok büyüktür. Bu süreçte görev almış tüm bürokrat, personel ve özellikle de süreçte görev yapmış bakanlarımıza ben tekrar huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hiçbir başarı tesadüf değildir, tesadüfi olan başarılar kalıcı ve sürdürülebilir olamaz. Ülkemizde hayal dahi edilemeyen burada sayamayacağım birçok hizmeti gece gündüz çalışan, yıllardır iş adamının ve sanayicisinin elinden tutarak dünyayı dolaşan, dünyanın neresinde olursa olsun sorunlarıyla ilgilenen, onları cesaretlendiren AK PARTİ Kurucu Genel Başkanı, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da başarısı tesadüf değildir. İlklerin ve enlerin öncüsü olan Cumhurbaşkanımıza buradan milletimiz ve şahsım adına bir kez daha teşekkür ediyorum.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Kanunu konuşmuyor.

FUAT KÖKTAŞ (Devamla) - Yarın AK PARTİ’mizin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümü.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Seçim propagandasını açıklıyor.

BAŞKAN – Komisyon kardeşliğiniz yok mu?

FUAT KÖKTAŞ (Devamla) - Bu vesileyle, AK PARTİ’ye oy veren, kuruluşunda, teşkilat kademelerinde görev alan…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Muhalefet edene de söylemek lazım.

FUAT KÖKTAŞ (Devamla) – Muhalefet de inşallah verecektir.

…kadrolarında yer alan, çalışan, emek veren herkese partim adına, şahsım adına buradan bir kez daha teşekkür ediyorum. Sloganımızla özdeşleştiriyorum “Durmak yok, yatırıma, istihdama, üretime ve ihracata devam.” diyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, Türkiye’nin coğrafi ve jeopolitik önemini iyi bilen Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, 3 Kasım seçimlerinde, 2002 yılından itibaren önüne koymuş olduğu kalkınma hedeflerine ulaşabilmek için çalışma arkadaşlarıyla birlikte altyapıya önem vermiş, iyi bir takım oyunu oynamış ve sanayicimizin önünü açmış, yukarıda bahsettiğim birçok altyapı ve ulaşım ağlarını bir bir hayata geçirerek günümüz şartlarında pazara ulaşmanın ne kadar zor olduğu bugünlerde ülkemizin yolunu açmış, özellikle 2020 yılında Covid süreciyle dünyanın etkilendiği, neredeyse üretimin durduğu, tedarik zincirlerinin kesildiği bu dönemde hayata geçirilen yatırımlar bizi güçlü kılmıştır. Tabii ki bu katkı sadece üretimde, ihracatta değil, bu katkıyı bu süreçte birçok alanda biz gördük ve yaşamaya devam ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, gelişen ve değişen dünyada insan ihtiyaçları dönemsel olarak farklılık gösterir. Bu, sanayi kuruluşları için de kurumlar için de geçerlidir. Bu ihtiyaçları karşılayabilmek için devleti yönetenler bazı değişikliklere başvururlar. İşte bugün burada, biz de sanayicimizin ihtiyaçlarını karşılamak üzere Gazi Meclisimizde böyle bir kanun değişikliğini gündeme almış bulunuyoruz. Ülkemizin ihracatta gelmiş olduğu bu noktayı kalıcı kılmak, gelecek yıllardaki hedeflerimize ulaşabilmek için, ihracat stratejileri doğrultusunda, ihracatçımızın finansmana ulaşımını kolaylaştırmak, kefalet kurumu gibi görev yapmak üzere Türkiye İhracatçılar Meclisi yani TİM ile Türkiye İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketi yani EXIMBANK’ın öz kaynaklarıyla kurulan İhracatı Geliştirme Anonim Şirketine ihracatçı birliklerince de sermaye katkısının sağlanması için bugün burada bir değişiklik yapılıyor.

Değişiklikle, İhracatı Geliştirme Anonim Şirketinin öz kaynaklarını güçlendirmeyi, sürekli gelir sağlamayı, ihracatçıdan FOB bedel üzerinden Türkiye Tanıtım Grubuna kesilen bedelin ihracatçılar girişim ortaklığına aktarılarak finansmanını güçlendirmeyi, böylece ihracatçıya etkin bir şekilde hizmet verilmesinin önünü açmayı amaçlıyoruz. Değişiklikle, TİM nezdinde faaliyet göstermekte olan Türkiye Tanıtım Grubunun tasfiyesiyle varlıklarının kısmen ya da tamamen İhracatı Geliştirme Anonim Şirketine şirket sermayesi olarak eklenmek üzere aktarılması hedeflenmiştir. Burada “kısmen ya da tamamen”deki maksat, daha önceki konuşmacılar bunun üzerinde durduğu için… Şu anda Türkiye Tanıtım Grubunun bazı faaliyetleri devam ettiği, zamana sair olduğu için “kısmen ya da tamamen” olmuştur, bu faaliyetler bittikten sonra Türkiye Tanıtım Grubunun bütün öz kaynakları bu anonim şirkete devredilecektir.

Değişiklikle, münhasıran sadece ihracatçıların ihracat kredilerine kefalet kurumu olarak hizmet edecek İhracatı Geliştirme Anonim Şirketi’ne gelirlerinin daralmaması, ihracatçıya daha fazla destek verilebilmesi için gelir vergisi, damga vergisi, katma değer vergisi, kurumlar vergisi ve Harçlar Kanunu’ndan muafiyet getirilmektedir.

İlk kez faaliyete geçecek olan serbest bölgelerde işleticilerin serbest bölgelerin işletilmesiyle ilgili faaliyetlerinden elde ettikleri kazançları, otuz yılı geçmemek şartıyla Ticaret Bakanlığınca kendilerine verilecek ilk ruhsat faaliyetlerinde belirtilen süreyle sınırlı olmak üzere gelir veya kurumlar vergisinden müstesna tutulması öngörülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

FUAT KÖKTAŞ (Devamla) – Türkiye'de, ihracatı finansman yoluyla destekleyen tek resmî kuruluş olan, Türkiye İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketi EXİMBANK'ın, hâlihazırda diğer kamu bankalarına tanınan istisna ve muafiyetlere sahip olması, ihracata ayırdığı kaynakların vergi yükümlülükleriyle daralmasının önüne geçmek amacıyla düzenleme yapılmaktadır. Yine, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinde, Esnaf ve Sanatkârlar Birliğinde yapısal değişiklikler öngörülmektedir.

Değerli milletvekilleri, şu anda Covid sebebiyle çeklerini keşide tarihinden önce bankaya ibraz edilmesinin önünü kapatmıştık; yine, bu süreci de 31/12/2023 tarihine kadar devam ettiriyoruz. Şirket kuruluşunu kolaylaştırdığımız gibi şirket ortaklarının ve alacaklılarının da mağdur olmaması için şirket tasfiye edilmesini de kolaylaştırıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

FUAT KÖKTAŞ (Devamla) - Ben teşekkür ediyorum.

Kanunun ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Evet, konuşmalar tamamlandı.

Soru talebi yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 9’uncu maddeleri kapsamaktadır.

İlk söz, İYİ Parti Grubu adına Sayın Ayhan Altıntaş’ın.

Sayın Altıntaş, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına teklifin birinci bölümü üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Biraz sonra açıklayacağım gibi ihracat, bir ülkenin önemli gelir kaynağı ve kalkınmanın itici gücüdür. Bu nedenle, ihracata destek olacak her türlü gelişimi ve dolayısıyla bu teklifi geneli itibarıyla olumlu buluyoruz.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – AK PARTİ de bu işi çok iyi yapıyor, ihracatı; onu söyleyeyim.

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) – Anlatacağım fakat bizce bu teklifte düzeltilmesini önerdiğimiz noktalar da var, onlardan bahsetmeden geçemeyeceğim.

Bakın, değerli arkadaşlar, 2001 yılında Türkiye’nin kişi başı millî geliri 3.300 dolar iken Çin’in kişi başı millî geliri 1.100 dolar idi. 2020 yılında Türkiye’deki kişi başına millî gelir 8.500 dolar olarak açıklandığında Çin’inki 10 bin dolar seviyesine çıktı. Kaldı ki bu 8.500 dolar geçen senenin rakamı, dolar kurundaki artış ve sığınmacıları da hesaba katarsak bugün itibarıyla çok daha düşük bir millî gelire sahibiz. Yani, 2001 yılında ortalama bir Türk vatandaşı bir Çinliye göre 3 kat daha varlıklıyken bugün hayli geriye düştük; zaten on yıllardır dünyanın 17’nci büyük ekonomisiyken 21’inci sıraya düşmemiz de başarısızlığımızın bir diğer göstergesi.

Peki, biz nerede yanlış yaptık ya da Çin nasıl başarılı oldu? Biz, dünya ekonomisinde para bol iken dışarıdan kolayca borçlandık ve bu paraları âdeta hovardaca inşaat, araba gibi tüketim mallarına ya da olağanüstü fiyatlarla yol, köprü, tünel, şehir hastaneleri gibi hizmet projelerine harcadık. Hatta, hovardalığımızı abartarak başka ülkelere de bol keseden yardımlar yaptık ancak borçları ödeme zamanı gelince de “Nereden çıktı bu borçlar?” dedik. Bu sözler bana ait değil, son Başbakanımız, önceki Meclis Başkanımız Sayın Binali Yıldırım’a ait.

Çin ne yaptı? Çin, dışarıdan hiç borç almadı. Çin, yabancı firmaları ülkesine fabrika ve üretim tesisi kurmak için davet etti, onlara iyi bir ortam hazırladı, bürokratik engelleri kaldırdı, hızlandırdı, mevcut kurumsal altyapıyı korudu ve güçlendirdi, yöneticilere yetkiler verdi ama yolsuzluğa da sıfır tolerans gösterdi; en önemlisi, devlette liyakate önem verdi. Bunun sonucunda da ihracat patlaması yaptı, ihracatını yirmi yılda 10 kat artırdı, yıllık 500 milyar dolar ihracat-ithalat fazlası var. Kısacası, üretim-istihdam-ihracat üçgeninde kalkındı.

Üretime dayalı ihracat bizim gibi ülkelerin orta gelir tuzağından çıkması için en önemli enstrüman olarak görülüyor. Bu konuda şanslıyız, bizim ihracat konusunda lojistik avantajımız var ancak maalesef bu avantajı yeterince kullanamıyoruz. Türk ihracatçıları 3 bin kilometre ortalama mesafeye ürün satıyor, dünya ortalaması ise 5 bin kilometre, Çin'de bu rakam 6.500 kilometre.

İhracatımızın arttığı ve hatta rekor kırdığı Komisyonda da söylendi. Peki, ihracat artıyorsa neden istihdam artmıyor? Bunda belki de etkenlerden biri emekçi olarak sığınmacıların kullanılmasıdır. Sayın Kayseri Milletvekilimiz Mehmet Özhaseki de “Sığınmacıları yollarsak sanayimiz batar.” demişti. Ucuz ve kayıtsız iş gücü için Suriyelileri kullanmak ne sürdürülebilir bir durumdur ne de insanidir.

Bizim, ihracatımızı daha dikkatli incelememiz lazım. Bakın, bizim ihracatımızın kilosu yaklaşık 1,1 dolar civarında. 2023 hedefleri arasında gösterdiğimiz 500 milyar dolarlık ihracat hedefi için kilo başı fiyatı 3 dolara çıkarmamız lazım. Onlar için de gerekli olan yüksek teknoloji ürünleridir, onların payını artırmamız lazım. 2002 yılındaki ihracatımız 36 milyar dolar iken 2020’de 169,5 milyar dolara yükselmiş. İhracatın millî gelire oranı ise yalnızca yüzde 28, Yunanistan’da bu oran yüzde 35.

Kanun teklifine gelecek olursak, ilk 2 madde üzerinde şerhimizde de belirttiğimiz çekincelerimiz var. 1’inci maddeyle, Kredi Garanti Fonu Anonim Şirketine benzer, ihracatçıların kullandığı kredilere kefalet sağlamak maksadıyla, İhracatı Geliştirme Anonim Şirketi kurulmak isteniyor. Bunu uygun buluyoruz fakat bu şirkete kaynak sağlamak maksadıyla sadece ihracatçılara yeni yükümlülükler getirilmesi bizce doğru değildir. Şöyle ki: Vergi avantajlarının sağlanması dışında devlet tarafından şirkete herhangi bir maddi kaynak aktarımı bulunmamaktadır. Fakat değişiklik teklifiyle, şirket sermayesine eklenme üzere, ihracat işlemleri üzerinden FOB bedelinin on binde 3’üne kadar Ticaret Bakanlığınca belirlenen oranda ek nispi ödeme kesintisi yapılması öngörülüyor. Ayrıca, hizmet sektörleri için, yine şirket sermayesine eklenmek üzere, asgari ücretin brüt tutarının 20 katına kadar Ticaret Bakanlığınca belirlenen tutarda ilave yıllık aidat tahsil edilmesi öngörülüyor. Daha öncesinde bu tutar, asgari ücretin brüt tutarının 5 katına kadar tahsil ediliyordu. Sonuçta da hizmet sektöründe bulunan ihracatçılar açısından, ihracatçı birliklerine ödenmekte olan giriş aidatı ve yıllık aidatta 4 kat bir artış hesaplanıyor. Bir başka deyişle değerli arkadaşlar, ödenecek olan minimum tutar, bu yılki brüt asgari ücret göz önüne alındığında 17.890 TL iken, maddenin kabulü hâlinde 71.560 TL’ye yükselecektir. Bu ödemelerin ihracatçılara ağır yükümlülükler getireceği düşünülmektedir. Kanunun çıkarılış amacının ihracata yeni başlayacak KOBİ’lere teşvik olduğu söylenmektedir ancak maalesef giriş aidatlarının bu derece artırılması bu amaçla çelişmektedir. Kaldı ki hizmet sektöründe faaliyet gösteren ihracatçılardan bu birliklere yeni girecek olanların giriş aidatı ve yıllık aidatı daha önce bu birliklere giren ihracatçılara nazaran 4 kat daha yüksek olacak; bu durum da hâliyle bir eşitsizlik yaratacaktır. Burada bir kalemde alınan ödemenin makul seviyede tutulması maksadıyla mevcut limit olan 5 katın korunması gereklidir. Bunu Komisyonda da belirttik, önerge verdik ancak maalesef kabul edilmedi.

İhracatı Geliştirme Anonim Şirketi yoluyla ihracata destek olmak bizce olumlu bir yaklaşım ancak burada aklımıza takılan bazı sorular da var. Örneğin, bu katkılar yerine harcanıyor mu? Bunu kim takip ediyor? Sayıştay ya da bakanlıklar denetim yapıyor mu? Bu katkılara kamu malı gibi muamele etmeliyiz, öyle sahip çıkmalıyız.

2’nci maddeye bakacak olursak, maddeyle ihracatçı birliklerinin yedek akçe hesaplarında bulunan meblağların Ticaret Bakanlığınca belirlenen tutarda İhracatı Geliştirme Anonim Şirketinin sermayesine eklenmek üzere sermaye taahhüdü ödemesi olarak aktarılması amaçlanıyor. Maddenin ilk fıkrasıyla Türkiye İhracatçılar Meclisi nezdinde faaliyet gösteren Türkiye Tanıtım Grubunun tasfiyesiyle varlıklarının kısmen ya da tamamen İhracatı Geliştirme Anonim Şirketine aktarımı öngörülmektedir.

Değerli arkadaşlar, “kısmen ya da tamamen” ifadesini muğlak buluyoruz. Bunu Komisyonda da belirttik ancak yine iktidar tarafından verdiğimiz önerge kabul edilmedi.

Burada da aklımıza takılan bazı sorular var: Türkiye Tanıtım Grubu neden başarılı olamamıştır, rehabilite edilmeye çalışılmış mıdır, zayıf yönleri nelerdi? Türkiye Tanıtım Grubunun bugüne kadar ihracatçı firmalar için yaptığı hizmetler nedir? Toplanan katkılar ne kadardır, bundan hangi kalemlere harcama yapılmıştır? KOBİ ve şahıs firmaları bunların içinde kaç tanedir? Bu soruların cevaplarını merak ediyoruz, açıklanmasını bekliyoruz; bu cevaplar da yol haritamızda önemli. Daha önceki kurumlarda nerede hata yapıldığını görmek tecrübedir ve bu tecrübe yeni kurumları inşa ederken en çok işimize yarayacak unsurdur.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.37

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.05

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

284 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmelerden devam ediyoruz.

Gruplar adına ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Baki Şimşek’in.

Buyurun Sayın Şimşek. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 284 sıra sayılı Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve aziz Türk milletini saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hazırlanan kanun teklifiyle, ülkemizin ihracat stratejileri doğrultusunda ihracat odaklı ve devamlılık arz eden ihracat ve döviz kazandırıcı hizmetlerle iştigal eden firmaların teminat ihtiyaçlarını karşılayan ihtisaslaşmış bir kefalet kurumu olarak Türkiye İhracatçılar Meclisi ve Türkiye İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketinin öz kaynaklarıyla kurulan İhracatı Geliştirme Anonim Şirketine ihracatçı birliklerince gerekli sermaye katkısı sağlanması için gerekli kanuni düzenlemelerin yapılması öngörülmektedir. Ayrıca, Türkiye’de ihracatı finansman yoluyla destekleyen tek resmî kuruluş olan Türkiye İhracat Kredi Bankası Anonim Şirketinin diğer uluslararası ihracat kredi kuruluşlarıyla dış piyasada rekabet gücünü artırarak değişen ve gelişen dünya ticaretinden Türkiye’nin daha fazla pay alabilmesini sağlamak için diğer kamu bankalarına hâlihazırda tanınan istisna ve muafiyetlere sahip olması ve bu suretle ihracata ayırdığı kaynakların vergi yükümlülükleriyle daralmasının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.

Yapılması öngörülen bu düzenlemelerle birlikte, kanun teklifinde yer alan çeşitli maddelerle 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda değişiklik yapılarak kaçakçılık suçlarına konu olan eşya ve araçların tasfiye işlemlerinin daha etkin ve hızlı şekilde gerçekleştirilmesini sağlayacak düzenlemeler yapılmaktadır. Esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının seçim dönemlerinde adaylarının eşit şartlara sahip olması hedeflenmektedir. Ticaret Sicili Gazetesi ile Esnaf ve Sanatkârlar Sicil Gazetesi’ne ilişkin komitelerde Ticaret Bakanlığını temsilen yer alan üyeler yeniden düzenlenmektedir. Şirket ortakları ile şirket alacaklarının menfaatleri göz önünde bulundurularak şirketlerin tasfiye süreçlerinin basitleştirilmesi ve hızlandırılması amaçlanmakta ve ihtiyaç olduğu değerlendirilen diğer bazı alanlara ilişkin olarak değişiklikler yapılmaktadır.

Kanun teklifinin 1’inci maddesiyle, Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un 18’inci maddesinde değişiklik yapılarak İhracatı Geliştirme Anonim Şirketine aktarılmak üzere ihraç bedelinin on binde 3’üne kadar bir oranda kesinti yapılması ve adı geçen kefalet kurumunun ileride kendi iş ve işlemleriyle yaratacağı öz kaynaklarına ilave bir gelir de sağlanarak sürekli güçlü bir finansal yapı içerisinde olması ve böylece ihracatçıya sürekli ve etkin bir şekilde hizmet vermesi amaçlanmıştır. Ayrıca, düzenleme kapsamında “hizmet sektörü” ifadesi yukarıda da belirtildiği gibi hizmetin pek çok alt sektörü içeren geniş yelpazeli faaliyet alanlarını kapsaması nedeniyle “hizmet sektörleri” olarak değiştirilmiştir.

Yine, kanunun diğer maddelerinde de vergide birtakım avantajlar sağlanmış, İhracat Geliştirme AŞ’ye Gelir Vergisi Kanunu’nda yapılan değişiklikle muafiyetler tanınmıştır. Yine, damga vergisinde, katma değer vergisinde birtakım avantajlar sağlanmıştır.

Tabii, kanunun tamamına Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu bakmaktayız. Ben, konuşmamın diğer kısmında, özellikle seçim bölgem olan Mersin’de narenciye ve yaş sebze meyve ihracatıyla ilgili yaşanan birtakım sorunları ve bunlarla ilgili çözüm önerilerimizi gündeme getirmek istiyorum. Tabii, güney yarım kürede yaşanan birtakım sorunlardan dolayı, sezon bu yıl bir buçuk ay gibi bir uzamaya sebebiyet vermiştir ve güney yarım küredeki ülkeler lojistikte ve sevkiyatta yaşanan ve iç karışıklıklara sebep olan bazı sorunlardan dolayı Rusya’ya ve Avrupa’ya sevk ettikleri narenciye ürünlerini bir buçuk ay daha süreyi uzatarak göndermişler, Türkiye’de de bu yıl rekoltenin de yüksek olması sebebiyle narenciye ürünleri güney yarım küredeki sezonun uzamasıyla çakışmış ve iç piyasada ciddi sıkıntılarla karşı karşıya kalınmıştır. Tabii, bununla ilgili olarak, geçtiğimiz yıl, özellikle limon ihracatına iç piyasadaki fiyatların anormal yükselmesinden dolayı kota konulmuş ve iç piyasada bir denge oluşturulmasına çalışılmıştır. Ama bu yıl bu yaşanan sıkıntılardan dolayı, özellikle narenciye üreticisinin, limon, portakal ve mandalina üreticisinin desteklenmesi gerekmektedir. Geçtiğimiz yıllarda verilen DFİF desteğinin bu yıl ivedi olarak mutlaka başlatılması gerekmektedir, aksi takdirde… Şu anda limon tarlada 50 kuruş; paketleme, işçilik, kasa, ambalaj, nakliye, vergi, fire gibi maliyetleriyle beraber Ankara ve İstanbul teslimi 2 TL gibi bir rakamla iç piyasaya sunulmakta. Dışarıda da, yine Rusya pazarında ve Avrupa Birliği ülkelerine yaptığımız sevkiyatlarda da özellikle bazı siyasi sebeplerden ötürü veya Tarım Bakanlığının gerekli tedbirleri almaya çalışmasına rağmen çiftçimizin yeterli bilince sahip olmamasından dolayı, ilaç kalıntılarından dolayı bazı sıkıntılarla karşılaşılmakta ve bazı tırlar gümrük kapılarından geri dönmektedir. Bununla ilgili mutlaka gerekli düzenlemeler yapılmalı. Özellikle Orta Doğu'ya yapılan ihracatın yeniden, bütün Orta Doğu ülkelerini kapsayacak şekilde, Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt, Irak gibi ülkelerin de içine katılarak narenciyeyle ilgili bu krizin bu yıl mutlaka aşılması gerekmektedir. Yoksa seçim bölgem olan Mersin'de bu yıl bazı üreticilerimiz maalesef ki uzun yıllar büyük emeklerle yetişen narenciye fidanlarını, limon fidanlarını sökmek durumunda kalacaklardır. Bununla ilgili mutlaka gerekli destek verilmelidir. Ayrıca, sevkiyatla ilgili, gümrük kapılarında yine uzun kuyruklar oluşmakta. Özellikle bu ilaç kalıntılarının tespitiyle ilgili süre uzamaktadır. Gerek Türkiye'deki bu tahlillerin yapılması gerekse özellikle Rusya ve Avrupa Birliği ülkelerinde bu tahlillerin yapılması uzun bir zaman almaktadır. Gerekirse Türkiye, sınır kapılarında akreditesi olan laboratuvarlar kurmalı, bu tahlilleri kendisi yapıp karşıda yeniden bir tahlil için zaman kaybına fırsat vermemelidir. Yoksa Türkiye'den çıkan bir narenciye Rusya'daki pazara ulaşıncaya kadar on iki on üç gün gibi bir zaman kaybı olmaktadır. On iki on üç gün içerisinde özellikle mandalina veya narenciyenin bazı çeşitlerinde bozulmalar olmaktadır. Bununla ilgili mutlaka tedbirler alınmalı, Türkiye'deki bu tahlil süreleri kısaltılmalı ve laboratuvarlardaki tahlil ücretleri de ucuzlatılmalıdır. Tarım Bakanımız Mersin ziyareti için bulunduğu sırada da üreticilerimiz bu sorunları Tarım Bakanımıza bizzat arz etmiştir, Sayın Bakanımız bunlara gerekli ilgiyi göstermiş “Bunun üzerinde çalışın, bu ücretleri indirin.” diye arkadaşlarımıza talimat vermiştir. Bununla ilgili mutlaka sonuç alınmalıdır.

Türkiye’nin, AB Yeşil Mutabakat Anlaşması, Paris İklim Anlaşması ve On Birinci Kalkınma Planı’na uygun olarak biyolojik ve biyoteknik mücadelenin yaygınlaştırılması, 2023 hedefleri doğrultusunda sektör önceliği olması gerekmektedir. Tüm zararlılarla ilgili yapılan biyolojik maddelerin ülke genelinde uygulanması için oluşturulan eylem planı, tabii ki Bakanlık nezdinde paydaş kuruluşların ve yerel yönetimlerin yetkililerinden oluşan bir komiteyle yapılmalıdır.

Turunçgil sektörünün gelişiminde ve ülkemizin tanıtımında büyük katkılarına inandığımız 1968 yılından bugüne kadar her dört yılda bir dünyanın değişik ülkelerinde yapılan turunçgil olimpiyatları olarak değerlendirdiğimiz 14’üncü Uluslararası Turunçgil Kongresi, ilk kez ülkemizde gerçekleştirilecektir. Tarım ve Orman Bakanlığımızın, Cumhurbaşkanlığımız ve bağlı birimlerin mutlaka düzenlenecek olan Turunçgil Konseyine gerekli desteği vermesi, hem burada Türkiye'nin tanıtımı açısından ve Türkiye'deki narenciye üreticilerinin üretiminin tanıtımı açısından faydalı olacaktır hem de ihracatta yeni kapılar açılmasına yol açacaktır. 2021-2022 turunçgil sezonu bu şekilde değerlendirildiği takdirde, Türkiye'ye yaklaşık yıllık 1 milyar doların üzerinde katkı sunan narenciye ürünlerimiz daha büyük bir getiri sağlayacaktır. Bununla beraber, yine ülkemizde narenciye ürünlerini işleyen, meyve suyu, kozmetik ve diğer sanayiyle ilgili tesislerin de kurularak narenciyede, mutlaka sanayileşmiş ürünlerde ihraç eder duruma gelmemiz ve bundan daha büyük ekonomik gelir elde etmemiz de gerekmektedir.

Ben, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Ali Kenanoğlu, İstanbul Milletvekili.

HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifi üzerine grubumuz adına söz almış durumdayım.

Bilindiği üzere, geçen yüzyılın son çeyreğinden itibaren dış ticaret temelinde tanımlanan sanayileşme stratejisinden ihracata yönelik sanayileşme, yaygın olarak uygulanmaya başlanmıştır. İhracata yönelik sanayileşme, her ülkenin üretim avantajına sahip olduğu mallarda ihtisaslaşmasına ve dış ticarete yönelmesine dayalıdır. Bu stratejide topyekûn kalkınmadan vazgeçilip ihracat endüstrilerini teşvik temelinde bir sanayileşme hedeflenir. Ülkenin dış açıklarının ihracatı artırarak giderilmesi hedeflenirken sanayileşmenin kaynağının da ihracat fazlası yoluyla yaratılması bu stratejinin bir başka ana hedefidir.

Bu stratejiden beklenen, bir ülkenin uluslararası iş bölümü ve ihtisaslaşmayla hem kaynaklarını etkin kullanacağı bir sanayileşme yoluna girmesi hem de dışa bağımlılığı azaltması yolundadır. Bu stratejinin uygulanmaya başladığı dönemden günümüze yaklaşık kırk yıl geçmiştir. Bu süre, bir stratejinin sorgulanması için uygun bir süredir. Bakıldığında, bu stratejinin uygulandığı çok az ülkede stratejinin nispeten hedeflerine ulaştığı gözlenmektedir. Pek çok ülkede ise bu strateji, beklenenin tam tersine, bizim ülkemizde de yaşandığı gibi, dışa bağımlılık ve borçluluk hâlini arttırmıştır.

Uluslararası iktisat teorisinin ana argümanına göre, ülkeler en ucuza ürettikleri, en avantajlı oldukları sektör ürünlerinde ihtisaslaşıp koruma ve engel olmaksızın birbirleriyle ticaret yapmaları hâlinde dünya kaynaklarını tam olarak etkin kullanılmış olacaklardır yani bu yolla dünya kaynakları israf edilmemiş olacaktır. Kısacası dünya nüfusu hızla büyümekte, ihtiyaçlar giderek çeşitlenmekte ve artmaktadır. Ancak dünya kaynakları kıt ve sınırlıdır. Dünya kaynaklarını en ekonomik kullanarak en fazla ürünü üretmeye ancak ülkelerin avantajlı sektörlerde ihtisaslaşıp engelsiz ticaret yapmaları hâlinde ulaşmaları mümkün olacaktır. Bu argümandan hareketle küresel kapitalizmin kalkınma stratejisi olarak ihracata yönelik sanayileşme stratejisi geçtiğimiz yüzyılın son çeyreğinden itibaren yaygın olarak uygulamaya konulmuştur. Ülkelerin ancak bu stratejiyle karşılıklı dış ticarette liberalleşip, uygun üründe ihtisaslaşıp dış ticarete yönelebileceği ve dış açık sorunundan, dışa bağımlılıktan, borç sarmalından kurtulmak, sanayileşmek gibi olumlu sonuçlardan yararlanabileceği umut edilmiştir.

Türkiye ise ekonomi politikalarında bir tekrarı yaşamakta, yıllardır süregelen siyaset-ekonomi kısır döngüsünden çıkamamaktadır. Bugün de AKP iktidarının Türkiye’yi içerisine sokmuş olduğu ekonomik ve toplumsal çöküş derinleşmekte, siyasi ömür uzatma gayesiyle yine teşvik, vergi muafiyeti, istisna adı altında çözümsüzlükler çözüm olarak sunulmaktadır. Türkiye ekonomisi işsizlik, gelir eşitsizliği, enflasyon, faiz, döviz kurlarının rekor artışı, TL’nin aşırı değer kaybıyla artık yama tutmayan ancak ısrarla yeni yamalar olarak yurttaşların karşısına çıkartılan politikalarla tarihinin en başarısız, en kötü, en akıl dışı kararlarının alındığı dönemi yaşamaktadır.

Türkiye yaklaşık yüz yıllık tarihi boyunca her dönem ithalata bağımlı bir ekonomik yapıya sahip olmuştur. İhracatı artırmaya yönelik hamleler üretimi artırma ve çeşitlendirme yerine finansal hamlelerle yapılmaya çalışılmıştır. Hatırlanacağı üzere 24 Ocak 1980 tarihinde alınan ve tarihe “24 Ocak Kararları” olarak geçen neoliberal politikalara geçişle içine girilen kısır döngü, kırk yıllık tarihiyle halklar adına çöküşü derinleştirmiştir.

Bu süreçte, yine, neoliberalizmin devreye girdiği 1980’den bu yana ekonomik kriz ve beraberinde yaratılan toplumsal krizler, kısa vadeli ve palyatif çözümlerle aşılmaya çalışılmıştır. Faiz oranı, döviz kuru, borçlanma gibi birçok göstergeye ilişkin net çözüm getirilmemiş; yatırım, sanayileşme, işsizlik, istihdam yetersizliği, gelir dağılımı gibi sorunlar dikkate alınmamıştır. Ekonomide düşük ücretli kayıt dışı ekonominin ağırlığı artırılmıştır. Bu dönemde kamu istihdamının azalması nedeniyle istihdam artışı oranı önceki döneme kıyasla düşmüş, üretim ve ihracatın ithalata bağımlılığı giderek artmıştır.

41’inci yılında neoliberalizm, ömrünün yarısını AKP iktidarıyla, yarısını da AKP’nin devraldığı mirasla birlikte sürdürmüş ve artık miadını doldurmuştur. Bu emek sömürüsünü merkeze alan, kamu iktisadi teşebbüslerinin tek tek satılmasını salık veren, özelleştirmeyle kamunun üretimini ortadan kaldıran, piyasayı, kurumları, yasama ve yürütmeyi sermayeye payanda eden iktisadi anlayış, bugün Türkiye’de bir enkaz yaratmıştır.

Bilindiği üzere, 24 Ocak Kararlarıyla, ihracatın artırılması için vergi iadesi, düşük faizli kredi, imalatçı ihracatçılara ithal girdide gümrük muafiyeti, sektörlere göre farklılaşan teşvik sistemi ve teşvikler verilmiş, geçici olarak ihracat rakamları artmış olsa da kesin bir çözüme ulaşılamamıştır. Yıllar içerisinde peşi sıra krizler yaşanmaya devam etmiş, bu da engellenememiştir.

Bugün de antidemokratik bir şekilde Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle yasama mercisi pasifleştirilmiş, düzenleyici ve denetleyici kurumlar lağvedilmiştir. Ekonomiyi ve sosyal alanı düzenleme ve denetleme yönünde alınacak her karar, partili Cumhurbaşkanı tarafından alınmakta, bürokratların atamaları yine benzer şekilde yapılmaktadır ki bunun en bariz örneğini Merkez Bankasında acı bir şekilde yaşamaktayız. Bağımsız olması gereken kurumlara yapılan müdahalelerle TL, dalgalı kur rejimine rağmen bir yıl içerisinde yüzde 35 seviyesinde devalüe olmuştur. Enflasyon resmî rakamlara göre yüzde 20 seviyelerine dayanmış, işsizlik oranı, faiz oranı çift hanelerde seyretmiş, büyük bir yoksulluk hâli toplumun her kesimini sarmıştır. Bu noktada yirmi yıldır iktidar değilmiş gibi hareket eden AKP, siyasi ömrünü uzatma gayesiyle torba yasalarla günü kurtarma hesapları yapmaktadır.

Şimdi, başta demokratik reformlar ve yargı bağımsızlığı olmak üzere ekonomik reformlar yapmak yerine, irrasyonel bir şekilde mevcut kur fiyatlarını fırsat olarak görüp ihracat rakamlarını artırmak, azalacak alım gücüyle beraber ithalat düşüşü sonucunda gerçekleşecek cari açık düşüşü, bir büyüme ve yüksek ihracat masalı anlatımını görmemizi sağlayacaktır. Üretim ağırlıklı büyüme modelinde kur artışının ihracatı artırdığını zanneden bir anlayış, ekonomik krizi derinleştirmekten başka bir işe yaramayacaktır. Bu çelişkili politikaların getirdiği sorunların yanı sıra başka politikalar da ekonomik krizin kronikleşmesinde etkili olmaktadır. Örneğin, Türkiye’de sanayinin gelişmesinde büyük ölçüde özelleştirmeler ve özelleştirmeden sonra o üretim ünitelerinin çoğunun üretimden çekilmesinin katkısı çok büyüktür. Ayrıca, tarım politikalarındaki köklü değişiklik, doğrudan destek politikaları ve kur politikalarıyla beslenen ucuz tarım ürünleri ithalatıyla birlikte tarımda üretimin yetersizliği, açığa çıkmaya başlamıştır. Tarım, hayvancılık gibi sektörlerde teşviklerin kalkması, piyasayı düzenleyici kamu iktisadi teşebbüslerinin işlevlerini yitirmesi nedeniyle bu üretmemezlik süreci, tarım ve hayvancılık sektörü boyutuyla da beslenmiştir. Sanayinin gelişmemesi, tarım ve hayvancılığın gittikçe küçülmesi, üretim alanlarında yaşanan daralma, Türkiye’deki ekonomik açmazı derinleştirmiş ve daha da kritik hâle getirmiştir. Türkiye'nin ihracatının millî gelire oranı sadece yüzde 28, Yunanistan’ın ise yüzde 35 olduğu ve ihracat politikasında istenilen hedeflere ulaşılmadığını göstermektedir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2011 yılında açıklamış olduğu 2023 yılındaki ihracat hedefimiz, 500 milyar; kişi başı ise 25 bin dolar hedefine bakıldığında, bu hedeflerin çok gerisinde olduğumuz görülmektedir. Gerçekleştirilen hedeflerin sonucu olarak Türkiye’nin, G20 liginden düştüğü de anlaşılmaktadır. Bununla birlikte düşünülmesi ve cevaplandırılması gereken temel soru ise artan ihracat karşısında istihdamın neden artmadığı sorunudur.

Burada bu düzenlemelerle, birtakım olumlu düzenlemeler bulunan bu teklifle ihracatçı firmaların finansmana erişiminin büyük ölçüde çözüme kavuşacağı beklenmektedir ancak uygulamanın ne şekilde olacağı belirsizdir. Doğru modelleme ve sistem kurulmalıdır. İhracatçının cirosuna göre alınan aidatların dağıtımında da aynı şekil uygulanmalıdır. Başlangıçtaki kurgu ve dağıtım düşünülerek yapılmalı, dağıtım mekanizması buna göre kurulmalıdır.

Şimdi ihracat artarken yani bir taraftan bu işler yapılırken diğer taraftan da yoksulluğun artması ve işçi istihdamının azalması noktasında önemli bir durum var. O da bu “yabancı işçiler” dediğimiz göçmen işçiler meselesi. Yani burada ifade edilen, Türkiye’de, eğer bu yabancı işçiler olmasaydı, sığınmacıları yollarsak… Hani, AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki’nin bir sözü vardı: “Sığınmacıları yollarsak sanayimiz batar.” söylemi, esasında, sanayide kullanılan iş gücünde Suriyelilerin ve onlarla birlikte bütün o “sığınmacı” olarak adlandırılan kesimlerden gelen insanların, asgari ücretin neredeyse yarısının altında rakamlarla insani koşulların ötesinde çalıştırılmasından kaynaklanmaktadır. Yani burada bir sömürü düzeni oluşturulmuş ve o insanların mağduriyetleri sermaye açısından kullanılmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Sonuç olarak ülke ekonomisinin iyiye gitmesi, sadece ekonomik tedbirlerle ilgili değildir. Ülkenin demokrasi anlayışının, insan haklarına bakışının ve barış ortamının sağlanmasının yatırım ve üretim ortamına gelişmesine katkı sağlayacağını bir kez daha ifade ediyoruz. Türkiye yeniden yüzünü üretime, tarım ve hayvancılığa dönmeli, teknolojik sanayileşmeyi hedef almalı, istihdamı artırıcı yatırımları öncelikli hâle getirmeli. Bununla birlikte ihracatı artırıcı teşvikleri de uygulamaktan çekinmemelidir. Türkiye’de üretim işiyle iştigal eden ve ihracat potansiyeli olan küçük-büyük bütün işletmelerin ihracata yönelmesi için hedef pazar bilgisine ulaşması kolaylaştırılmalı, danışmanlık ve rehberlik desteği sunulmalı, pazara erişim anlaşılır derecede açık olmalı; insan kaynağı, finansman ve benzeri araçlarla mutlaka desteklenmeli. Dış ticarette insan kaynağı geliştirilip kurumsal eğitim hizmetleri verilmelidir.

Halkların Demokratik Partisi olarak bu kanun teklifine bu anlayışlar çerçevesinde muhalefet ettiğimizin kayıtlara geçmesini önemli buluyoruz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum.

Kanun teklifi, yeni kurulan İhracatı Geliştirme Anonim Şirketi üzerinden ihracatçıların, esasen, finansmana erişiminde teminat sorununu ortadan kaldırmayı hedefliyor. Teklif sahiplerinin iddialarına göre, bu teklif yasalaştığında ihracatçılarımız, kredi almak için fabrikasını, arsasını bankaya ipotek vermek zorunda kalmayacak, teminat sorunu çözülmüş olacak.

Geçtiğimiz hafta Sanayi Komisyonunun AK PARTİ’li üyeleri, kanun teklifinin Komisyon görüşmeleri sırasında öyle bir resim çizdiler ki sanki Türkiye'deki şirketlerin en temel sorunu, bu yasa teklifiyle ortadan kalkacak ve ihracatta çağ atlayacağız. Finansman sorunu önemli bir sorun olmakla birlikte, ülke ekonomimizin yapısal sorunları çözülmeden sadece ihracat gelirlerini artırarak bile bir yere varmamız mümkün değil.

Değerli milletvekilleri, TÜİK’in geçtiğimiz hafta açıkladığı küçük ve orta boy girişim istatistiklerine göre, ülkemizdeki işletmelerin yüzde 99,8’ini KOBİ’ler oluşturuyor. Dolayısıyla, KOBİ’ler üzerinden yapılacak analizler, ülke ekonomisinin genel çerçevesini çok açık bir biçimde ortaya koyacaktır. Ben de KOBİ’leri merkeze alarak Türkiye ekonomisini değerlendirmeye çalışacağım.

Türkiye ekonomisi, bilindiği gibi, 2018 yılından beri çok derin bir ekonomik bunalımın içinde fakat 2018 öncesinde de ekonomimizin durumunun genel olarak da çok da parlak olduğu söylenemez. İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre, Avrupa Birliği üyesi veya Avrupa Birliğine aday olan 28 ülkede 2013 yılında açılan KOBİ’lerin 2018 yılında ne durumda oldukları incelenmiş, Türkiye’nin araştırmaya alınan ülkeler içerisinde şirket kapanma oranları açısından ilk sıralarda yer aldığı biliniyor. Türkiye'de 2013 yılında kurulan 123.799 küçük işletmeden sadece 56.395’i 2018’e kadar faaliyetlerini sürdürebilmişler. 2013 yılında kurulan işletmelerin yüzde 54’ü 2018 yılını göremeden kepenk kapatmış. Bu oran, makroekonomik ortamın yeni kurulan KOBİ’lerin ayakta kalması için yeterince uygun olmadığını açıkça ortaya koyuyor.

Değerli arkadaşlar, 15 Eylül 2018’de Ticaret Bakanlığının 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 376’ncı Maddesinin Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esasları Hakkında Tebliği, Resmî Gazete’de yayımlandı. Türk Ticaret Kanunu’nun 376’ncı maddesi, iş dünyasında “teknik iflas” olarak bilinen borca batıklık durumunu düzenliyor. Tebliğe eklenen geçici bir maddeyle, dövizle borçlanan firmaların, kurdaki artışlar nedeniyle artan borçlarının dikkate alınmaması mümkün hâle getirildi. Yapılan düzenlemeyle, eski kur bedelleri üzerinden borçlanıp da bilanço hesaplarında borcu sermayesinin çok üstünde görünen firmaların döviz kuru farkı zararları, 2023 yıl sonuna kadar dikkate alınmıyor, dikkate alınmayınca kurdaki oynaklık kaynaklı zarar da ortadan kalkacak zannediliyor. Peki, neden 2023 sonuna kadar? Çünkü bu, bir günü kurtarma kaygısı, iktidarınızı sürdürmek için “2023 yılındaki seçimleri de atlatalım, ondan sonra bakarız.” demek oluyor.

Reuters Haber Ajansının dün aktardığına göre, asgari ücret artışı, enflasyondan daha çok etkilenen dar gelirlilerin üzerindeki vergi yüklerinin azaltılması ve emeklilikte yaşa takılanlara yönelik düzenlemeyi de içeren bir dizi çalışma başlatmışsınız. Seçime yönelik popülist bir hamle de olsa insanlarımızın sorunlarına yönelik çare arayışına girmeniz olumlu bir gelişme, en azından ortada bir sorun olduğunu anlamaya başlamışsınız. Sorunun kaynağının iktidarınız olduğunu da anladığınızda daha çok mesafe katedebileceğinizi düşünüyorum. Zaten ilk seçimde de bunun sonuçlarını sandıkta millete vereceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, batık KOBİ’leri kredilerle ayakta tutmaya çalışarak ülke ekonomisinin içinden çıkılması son derece zor bir noktaya taşındığını fark etmiyor musunuz? Ülkemizin bankacılık krizleri ve kamu borçları kaynaklı krizlere yönelik çok önemli tecrübeleri var. Ancak şirketlerin borçlarından kaynaklı bir ekonomik krizi, daha henüz Türkiye bugüne kadar tecrübe etmedi. 2018 Eylül ayında KOBİ’lerin toplam kredi borçları 663 milyar liraydı, 2021 Eylül ayında yani üç sene gibi bir süre içinde kredi borçları 938 milyar liraya, eski parayla katrilyon liraya yükseldi. Sadece üç yılda yüzde 40’tan fazla borçluluk arttı, neredeyse yarı yarıya. Özellikle otomotiv, inşaat, turizm ve enerji sektörlerinde bu oran yüzde 500’lere ulaştı. Bu durum, sürdürülebilir olmaktan çoktan çıktı.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’deki şirketlerin yüksek borçluluğunun doğurduğu sıkıntılara ek olarak daha birçok sorunu var; KDV iadelerinin, özellikle ihracatçıların KDV iadelerinin bu firmalara zamanında ödenmemesi, önemli sorunlardan biri. İadelerin bir yıldan fazla süre ödenmediği örnekler var. Türk lirası çok değer yitirirken iadeyi alamayan şirketler de mecburen bankaya gidip yüzde 20 ile 25 arasında faiz ödeyerek kredi kullanmak durumunda. Tabii, bu zararları kimin karşılayacağı meçhul. Eğer KDV iade süreçlerinin hızlandırılması ile başlarsanız, bu süreçlerde ihracatçıların ve sanayicilerin durumunu iyileştirmeye, belki iyi bir şey yapmış olursunuz. Kanun teklifiyle kuracağınız İhracatı Geliştirme Anonim Şirketiyle özellikle KOBİ’lerin ihracat finansmanına erişim sorunlarını çözeceğinizi iddia ediyorsunuz ancak uyguladığınız ekonomi politikaları, KOBİ’lerin ihracatının artmasını bırakın, çok hızlı bir biçimde gerilemesine neden oluyor. 2011 yılında KOBİ’ler ihracatın yüzde 59,6’sını gerçekleştiriyorlardı, 2020 yılına gelindiğinde bu oran, yüzde 36,4’e düşmüş. Dikkat edin, Türkiye’deki gayrisafi millî hasılanın önemli bir bölümünü KOBİ’ler ve Türkiye’deki işletmelerin de yüzde 99,5’ini KOBİ’lerin oluşturması durumunda ihracatın yüzde 36,4’e gelmesi kabul edilebilir değildir. Bunun kalkınmaya ve büyümeye katkısı son derece zayıf olacaktır. Değersiz Türk lirasına dayalı ihracat politikası, KOBİ’lerin ne verimliliklerini ne de ihracatlarını artırır. Performansları artırmak istiyorsanız KOBİ’lere teknoloji transferini yapmak için önemli düzeyde kredi tesis etmenin ve bunların da ağırlıklı olarak sübvanse kredileri olmasını dikkate alın. Aksine, değersiz TL büyük firmalara da fayda sağlıyor diyebiliriz, bu oranlar bunu gösteriyor, bu araştırmalar bunu gösteriyor.

Değersiz Türk lirası, ihracat hacmini ve gelirini artırabilir ama bunu yaparken aslında ülke kaynaklarının ucuza yurt dışına transferine neden olur ve bu tür bir ihracat refah getirmez. Bunu da bir örnekle burada ifade edelim: 2010’lu yılların başlarında Türkiye’deki ihracatın -ki böyle ölçülüyor- kilogram başına değeri 1,5 dolar civarında; 1,5-1,6 dolara kadar çıkmış. Bu, bir anlamda teknolojinin ne kadar geliştirildiğinin de göstergesi fakat bugüne gelindiğinde, 2021 yılının Ekim ayı verilerine göre, bu rakam 1,15 dolara kadar düşmüş, bir ara 0,90 dolara kadar düşmüştü. Bu, şu demek: Siz kendi kaynaklarınızı, doğal kaynaklarınızı bir taraftan tüketiyorsunuz ve tükettiğiniz kaynaklar teknoloji yoğun olmadığı için -hatta “emek yoğun” bile diyemezsiniz, taş ihraç ediyorsunuz, çimento ihraç ediyorsunuz- dolayısıyla, ülkenin kalkınmasına büyük bir katkı sağlamanız söz konusu değil.

Burada bir iddianız var: Biz Avrupa’ya yakın bir ülkeyiz ve üstelik de bu çevrede aşağı yukarı 17 trilyon dolarlık bir gelire hitap ediyoruz, üç saatlik uçuş seviyesinde. Biz burada Çin’in durumuna talip olacağız yani Avrupa’ya yakın yerde “Çin’in durumuna talibiz.” diyorsunuz. Peki, Çin’in durumuna talipsiniz de Çin’i hiç araştırdınız mı? Çin bu kalkınmayı nasıl sağlamış? Hangi argümanlarla bu işi gerçekleştirmiş, araştırdınız mı? Orada devlet sosyalist, ekonomi kapitalist. Eğer böyle düşünüyorsanız, yani buna da söyleyecek sözümüz var fakat “Ucuz emekle, biz Avrupa’nın en ucuz emeği, dünyanın en ucuz emeğiyle ihracat rakamlarımızı artıracağız.” diyorsanız, işte, burada yanılıyorsunuz. Böyle kalkınma olmaz, bu büyüme fakirleştirir. Böyle bir büyümeye eğer talipseniz yanlış yoldasınız, hemen dönün.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın.

ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Yüksek teknolojinin Türkiye'ye gelişinde ıskalandı. Şimdi, bir dönem var. Sanayi Devrimi, Osmanlı Dönemi’nde ıskalanmıştı. Dünya sanayileşirken biz yaya kaldık ve büyük borçlarla Osmanlı Dönemi’ni kapattık, daha sonra cumhuriyet kuruldu. Kısaca söylüyorum: Cumhuriyet, 1923 ile 1950 yılları arasında Türkiye'de şeker, çimento, uçak fabrikaları, otomobil fabrikaları, motor fabrikaları dünya kadar; zaman kalmadı, yatırım yapıyor, yabancıların demir yollarını satın alıyor, aynı zamanda da Osmanlı'nın borçlarını ödüyor, bu büyük bir atılım, bu büyük bir kalkınma…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bardak yoktu bardak.

ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – Toplu iğne yoktu.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Toplu iğne yoktu.

ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) – …ve 1950’den sonra hızla tükeniyoruz, son yirmi yılda da bütün kazanımların tamamını satıyoruz. Şimdi, buradan tekrar çıkışın yolu, bilime ve akla dönmektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Budak.

Sayın Sümer, Orhan Bey buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Adanalı narenciye üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Adana, ülkemizin narenciye üretimi yapılan en önemli merkezlerinin başında gelmektedir. Ülkemizde gerçekleşen üretimin yüzde 30’dan fazlası yani 800 bin ton civarında üretim Adana’da yetiştirilmektedir. Ülkemiz ve bölgemiz ekonomisi içinde böylesine önemli yere sahip olan narenciye üretimi, son yıllarda diğer tüm tarım ürünlerinde olduğu gibi büyük sıkıntılar yaşıyor. Geçtiğimiz yıl 3,5 ila 4 liraya kadar alıcı bulunan limon, bu sene 1 liraya satılamamaktadır. Maliyetlerde çok büyük artışlar olurken fiyatlarda yaklaşık yüzde 50 düşüş yaşanmıştır. Üreticinin sırtındaki maliyet yükü bir daha katlanmıştır. Şu an, tarlada 50 kuruş ila 1 lira olan limon, marketlerde 5,5-6 liraya satılmaktadır. Başta, limon olmak üzere tüm narenciye üreticisi çiftçilerimizin gözü kulağı Tarım ve Orman Bakanlığının verdiği destekte ve sorunlara çözüm bulunmasını istemektedirler.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

33.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, engelli istihdamına ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Muhalefet partilerinin halkın sorunlarıyla ilgili verdiği kanun teklifleri, Mecliste komisyon ve Genel Kurula getirilmemekte, daha çok teknik içerikli ve sınırlı kesimi ilgilendiren düzenlemeler yapılmaktadır. Örneğin, sorunlu kesimlerden engelliler için uygulanan kota oranının yüzde 3’ten yüzde 6’ya çıkarılması için verdiğimiz kanun teklifi bir türlü Meclis Genel Kuruluna getirilmemektedir. Ülkemizde 7 milyonu aşan engelli sadaka değil, çalışmak için iş istemektedir, ayrıca kamuda en az 10 bin atama beklemektedir. Bu yönde çalışmalar ne zaman yapılacaktır? Engellilerimizin sorunlarının çözülmesi yanında mutlaka kamuda 10 bin engellinin ataması gerçekleştirilmelidir. Ayrıca engellilerin Millî Eğitimde de öğretmen atamaları konusunda pozitif ayrımcılık yapılarak desteklenmesi şarttır. İktidarın bu konulara duyarlı olmasını temenni ediyorum.

Teşekkür ederim Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Aygun…

34.- Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun’un, çiftçilerin sorunlarına ve tarımsal desteklerin artırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tarım Bakanı çiftçilere yüzde 25 gübre desteğini artırdıklarını müjde diye söyledi, 16 liradan 22 liraya çıkmış ama Tarım Bakanı herhâlde yine La Fontaine’den hikâye anlatmaya başladı, gübre fiyatlarından haberi yok herhâlde. Şu anda ürenin kilosu 8,5 lira olmuş yani 70 kilo buğdayda, arpada gübre kullanıldığını düşünürsek Bakanın söylemiş olduğu rakam devede kulak değil, tüy. Bir an evvel kafanızı kumdan çıkarın. Ekim döneminde çiftçilerimiz toprağa küstüler. 2021’de ithalat rekorları kırdınız buğdayda, arpada, 2022’yi kurtarmak için bir an evvel destekleyin.

Yine, aynı şekilde ayçiçeğinde de yağ fiyatları aldı başını gidiyor ama siz hâlâ uyuyorsunuz. 2022’de ithalatın önüne geçmek için tarımsal destekleri ve daha yüksek prim desteğini acil olarak artırın ve çiftçimize acil olarak tarımsal destekleme olarak seyyanen destek yapın diyorum.

BAŞKAN – Sayın Karahocagil…

35.- Amasya Milletvekili Mustafa Levent Karahocagil’in, AK PARTİ’nin iktidara gelişinin 19’uncu yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – 3 Kasım 2021 tarihinde AK PARTİ olarak iktidara gelişimizin 19’uncu yılını bitirip 20’nci yılına gireceğiz inşallah. Geçmişimizde koskoca AK PARTİ’siz seksen yıl ve Türk milletinin İstanbul Belediye Başkanlığıyla 27 Mart 1994’te tanıdığı “çöp”, “çamur”, “çukur” diye tanımlanan susuz İstanbul’u kısa zamanda çöpten, çamurdan, çukurdan temizleyen, İstanbulluyu suyla buluşturan büyük lider, adam gibi adam Recep Tayyip Erdoğan’la yirmi yıllık AK PARTİ iktidarı. Bu yüce millet bu yirmi yıl içerisinde, 15 seçimde, önceki seksen yılın ve yirmi yıl içinde yapılan, gerçekleştirilen projelerin, yatırımların nasıl hesabını yaptıysa Allah’ın izniyle 2023 seçimlerinde de ders verilmesi gerekenlere, vatan hainleriyle kol kola girenlere gerekli dersi verecektir.

BAŞKAN – Sayın Tokdemir…

36.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’in, Suriyeli sığınmacıların geri dönüşünün sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

İSMET TOKDEMİR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Hatay, 2011 yılından beri yüz binlerce Suriyeliyi hoşgörüyle misafir ediyor. Reyhanlı’da, Antakya’da yüksek Suriyeli nüfusu en çok eğitimi etkiliyor. Suriyelilerin ilköğretim okullarındaki çocuklarının sayısı Türk öğrencilerin sayısını geçmeye başladı. Sadece Reyhanlı’da 45 bin öğrenci var, bu öğrencilerin 18 bini Suriyeli. Sınıflarda Türkler ile Suriyelilerin karışık olma zorunluluğu var. Suriyeli öğrenciler Türkçe bilmiyorlar ve hâliyle dersleri anlayamıyorlar. Öğretmenler de dersleri nasıl işleyeceklerini bilemiyorlar. Dersler Türk öğrencilere göre işlenince Suriyeliler, Suriyelilere göre işlenince de bizim çocuklarımız geri kalıyor. Yani eğitim başta olmak üzere çok boyutlu, demografik bir risk var. Bir an önce dış politika gözden geçirilerek bu sığınmacıların geri dönüşü sağlanmalıdır.

Teşekkür ederim.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Denizli Milletvekili Şahin Tin ve Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ile 50 Milletvekilinin Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3876) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 284) (Devam)

BAŞKAN – Şahsı adına ilk söz Samsun Milletvekili Sayın Bedri Yaşar’a aittir.

Buyurun. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BEDRİ YAŞAR (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, ihracatın desteklenmesine yönelik bu kanun teklifinin başarıya ulaşması için biz de elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Özellikle küçük ve orta boy işletmelerin ihracatla ilgili desteklenmesini canıgönülden istiyoruz. Özellikle EXIMBANK’ın hem ihraç öncesi hem ihraç esnasında hem de ihraçtan sonra kredileri var ama bu kredilere ulaşmak için istedikleri belgeleri sağlamak çok zor yani -bununla ilgili teminatlar konusu- onu teminat ver, bunu teminat ver, canından bezersin, en sonunda o krediyi almaktan da vazgeçersin. İnşallah, bu şirket bu konuyla ilgili bir eksiği tamamlar.

Yine, bununla beraber, ihracatların tahsilatları var. Yabancı ülkelere biz iş adamlarımızı gönderiyoruz “Gidin, arkanızdayız.” diye ama netice itibarıyla doğan tahsilatlarının da en azından yabancı ülkelerde olduğu gibi belli bir garanti altına alınması lazım. Daha işin başında bu sözleşmeler imzalanırken bununla ilgili de adımlar atılabilir.

Tabii, “ihracat” derken özellikle Türkiye'nin şu anki ihracat rakamlarına baktığınız zaman, teknolojisi yüksek ürünlerin ihracattaki payı yüzde 3 civarı yani teknolojik ürün olarak… Biz, mesela en fazla demir çelik ihracatı yapıyoruz, kilogram başına ihracat maliyeti 0,6, bizim ortalama kilogram başına ihracat rakamımız 1 dolar civarında. Dolayısıyla, bizler yüksek teknoloji ürününü muhakkak ihraç etmeliyiz. Dünyada bizim emsallerimize baktığınız zaman bu rakamlar yaklaşık yüzde 30’ların üzerinde. Dolayısıyla, bu konuyla ilgili atacağımız çok mesafeler var.

Burada Çin’in başarılarından bahsetti bazı arkadaşlarımız, ben size söyleyeyim, yani bugün Çin’in ticaret ataşeliklerinde çalışan eleman sayısı, elçiliklerde çalışan eleman sayısından daha fazla. Benim bildiğim kadarıyla bugün 138 ülkede büyükelçiliğimiz var ama bunların tamamında ticaret ataşeliği yok, yaklaşık yüzde 65-70’inde var; olsa bile bizim ticaret ataşelerimizin de bir eğitimden geçmesi lazım. Yani oraya gidecek iş adamlarımızın gerek hukuki problemlerini çözmek gerek o ülkenin mali yapısı neyse bununla ilgili bilgi vermek dâhil, randevularını almak dâhil, organizasyonunu yapmak dâhil, havaalanında karşılamak dâhil, bu hizmetleri bizim ticaret ataşelerimizin vermesi lazım ki biz ihracatta istediğimiz hedeflere ulaşalım. “Zaten Sayın Cumhurbaşkanımız 500 milyarı hedeflemişti.” diyorsunuz ama ilk 10 ekonomi, 500 milyar ihracat, kişi başına 25 bin dolarlar, bunların hepsinin hayal olduğunu hepimiz görüyoruz. Dolayısıyla bizim daha çok, gerçekçi rakamları orta yere koyarak, hedefleri orta yere koyarak üretim ve yatırım üzerinde durmamız lazım. Daha çok küçük işletmelerin… EXIM kredisinden bahsetti Fuat Bey burada. Bu EXIM kredileri de hep ikili anlaşmalarla, belli insanlar belli rakamları kullanıyor… Hâlbuki bu rakamın tabana yayılması lazım ki… İşte ihracattaki KOBİ’lerden bahsetti, işletmelerin yüzde 90’ı KOBİ, ihracattaki payı yüzde 35; aynı, Türkiye’deki gelirin yüzde 20’lik kısmını yüzde 80’i paylaşıyor, yüzde 80’i de yüzde 20’yi yani gelir adaletsizliğinin diğer kurum ve kuruluşlara aynen yansıdığını da hep beraber görüyoruz.

Yine, tabii, buna paralel olarak ihracatçıların KDV iadeleri var, bunlar uzun süreçler alıyor. Bunu müteakip defalar bu kürsüden ifade ettim; bu KDV alacaklarını hiç olmazsa SSK borçlarına sayın veya vergi borçlarına sayın incelemeyi beklemeden ya da yüzde 60’ını sayın, yüzde 70’ini sayın ki onlar da rahatlasınlar. Ha bire devlette incelemeler uzun süre alıyor, bunun yanı sıra incelemeden çekinen arkadaşlarımız da var ama bunu kanunla rahatlatmamız mümkün. Dolayısıyla bu KDV alacaklarını buraya saydığımız takdirde bu konuda da önemli bir mesafe katedilmiş olacaktır. Şimdi, küçük işletmelerde 5 mislini 20 misline çıkarıyoruz yani burada olduğu yerde dursa ne olur? Buradan hangi hedefe ulaşacaksınız? Yani kanun teklifinde bizim 3-4 maddede çekincelerimiz var, bunları da orta yerden kaldırsanız bu iş kendiliğinden çözülmüş olacak.

Tabii, buna paralel olarak ben bir başka konuyu daha gündeme getirmek istiyorum hazır bizim Samsun Milletvekilimiz Fuat Bey de buradayken. Fuat Ağabey, Salıpazarı’ndan Mustafa Çakır’ın annesi Fatma Çakır diyor ki: “Bak yağmur yağdı, Salıpazarı’dan sel geldi…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Mustafa Çakır Salıpazarlı değil, Ayvacıklı.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Ben anlamam, hanımı tam orada oturuyor.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Ayvacıklı.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Olabilir, o Mustafa Çakır bu değil.

BAŞKAN – Sayın Yaşar, devam edin lütfen.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

Yani siz Mustafa Çakır’ı Ayvacık’taki milletvekili olanla karıştırıyorsunuz, bu, Salıpazarı’ndaki. Annesi Fatma Çakır diyor ki: “Yağmur yağıyor, sarı çizmeleri giyip geliyorsunuz. Bakın, bu bizim Salıpazarı’ndaki baraj bitmezse sizi Salıpazarı’na almayacağım.” Ayrım yapmıyor, bize de söylüyor yani haberin olsun. Devam ediyor, diyor ki: “Doğal gaz gelmezse yine gelmeyin. Bakın, fındığın fiyatını 27-28 lira açıkladınız, biz fındığı 22-23 liraya satamıyoruz, yine gelmeyin.” Bak, -buradan, kürsüden- bizi uyarıyor, diyor ki: “Ya, bizim Salıpazarı’nın balı çok meşhur, kestane balı var ama istediğimiz fiyatı tutturamıyoruz, onun için bu sorunları çözmeden… Önce şu Salıpazarı’nın ödeneğini ayarlayın, şu baraj bir yapılsın, bizim de her yağmur yağdığında canımız avucumuzda gezmesin.”

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Kamulaştırma var, kamulaştırmanın bitmesini bekliyoruz.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Vallahi yukarıdan yağmur gelirken kamulaştırmayı beklemiyor.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) - Kamulaştırmayı bekliyoruz.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Bizler yine sarı çizmelerle Salıpazarı’na gitmeyelim, ümit ediyorum onunla ilgili de katkı sağlarsınız. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, İç Tüzük 60’a göre söz talebi olan arkadaşımız varsa sisteme girebilirler.

Şahıslar adına ikinci söz, Sayın Şahin Tin, Denizli Milletvekili.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ŞAHİN TİN (Denizli) – Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ihracatçımızı ve toplumun birçok kesimini yakından ilgilendiren kanun teklifi üzerine söz almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye'nin en önemli itici gücü ihracattır. TİM ve EXIMBANK ortaklığında kurulan İhracatı Geliştirme Anonim Şirketi İhracatçıların finansmana erişimini daha da kolaylaştıracak, kredi, kefalet sorununu çözecektir. Ticaretimizin fedakâr kahramanları Türk ihracatçısının ayakta kalmasını, daha güçlü ihracat yapmasını, dünya piyasalarında rekabet gücünün artmasını sağlamak için böyle bir düzenlemeye ihtiyaç vardı. Yapılan bu düzenleme ihracatçımıza, KOBİ'lerimize teminat olacaktır.

Değerli milletvekilleri, Denizli'miz, üretim ve ihracat üssüdür. Sanayici ve ihracatçımızın meselelerine hâkim bir kardeşiniz olarak belirtmek isterim ki bu düzenlemenin özellikle küçük ve orta ölçekli firmalarımıza büyük katkılar sunacağına inanıyorum. Hükûmetimiz 20 binin üzerinde ihracatçımıza yeşil pasaport verdi, pek çok ülkeye vizesiz seyahat hakkı tanıdı. Sanayicimiz üretirken, ülkemize katma değer sağlarken bizler de onları yalnız bırakmadık, birçok destek sağladık. 2002 yılında 33 bin firmamız ihracat yaparken 2020 yılında ise 88 bin firmamız ihracat yapar hâle geldi.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Nüfus ne kadardı o zaman?

ŞAHİN TİN (Devamla) – TÜRK EXIMBANK ihracatçımıza toplam 34,8 milyar dolar destek sağladı. İhracatçılarımıza sadece 2021 yılında 4 milyar 128 milyon lira kaynak aktarıldı. İhracatçımızın ekonomik büyümeye doğrudan katkısının olduğu aşikârdır. İhracatı Geliştirme Anonim Şirketi ihracatçıların finansmana erişiminde teminat sorununu ortadan kaldırmayı amaçlayan bir fon kuruluşu olarak kurulmuştur.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Şahin, fonu kim yönetiyor? Fonu kim yönetiyor?

ŞAHİN TİN (Devamla) – İhracatçımız kredi almak için fabrikasını, arsasını, arazisini bankaya ipotek vermek zorunda kalmayacak, teminat sorunu çözülmüş olacak. İhracatı Geliştirme Anonim Şirketinin daha etkin ve güçlü sermaye yapısına kavuşması için bazı vergi muafiyetleri tanıyoruz.

Değerli milletvekilleri, serbest bölgeler hazır altyapı imkânları, muhtelif yatırım ve faaliyet teşvikleriyle ülkemiz ihracatının artırılması için önemli bir yere sahiptir. Ülkemizdeki 18 serbest bölgede 500’ü yabancı olmak üzere yaklaşık 2 bin firma faaliyet göstermekte ve 80 binin üzerinde istihdam sağlamaktadır. Dış ticaret açığımızın azaltılması, yeni istihdam olanakları oluşması için de yeni serbest bölgelerin hayata geçirilmesi büyük önem taşıyor.

EXIMBANK’ın diğer kamu bankalarına tanınan istisna ve muafiyetlere sahip olmasını sağlıyoruz, EXIMBANK’ın yapısını güçlendiriyoruz.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Faizcilik yapacak, vergi vermeyecek; olmaz ki böyle şey.

ŞAHİN TİN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, esnaf ve sanatkârlar meslek kuruluşlarının seçimle daha şeffaf ve çoğulcu hâle getirilmesinin önünü açıyoruz. Meslek kuruluşu üyelerine ve başkan adaylarına sadece kayıtlı oldukları meslek kuruluşuyla sınırlı kalmak kaydıyla üyelerin adı, soyadı ve bazı bilgilerini içeren listeye erişim yetkisi verilmesini sağlıyoruz.

Kaçakçılık suçlarında eşya ve araçların tasfiye işlemlerinin daha etkin ve hızlı şekilde yapılmasını sağlıyoruz.

Çek Kanunu’nda da değişiklik yapıyoruz. Üzerindeki yazılı keşide tarihinden önce çeklerin ödenmek için muhatap bankaya ibrazının geçersiz olmasına ilişkin düzenlemenin uygulama süresini 31 Aralık 2023 tarihine kadar uzatıyoruz.

Son olarak, Türk Ticaret Kanunu’nda değişikliğe giderek şirketlerin tasfiye sürecini hızlandırıyor, var olan altı aylık süreyi üç aya indiriyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ŞAHİN TİN (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde ülkemizi yatırım, üretim, ihracat, istihdam temelinde büyütmeye ve daha güçlü bir Türkiye inşa etmeye kararlıyız. Atılması gereken adımlar atılıyor, yapılması gerekenleri yapıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, teklifin hazırlanmasında emek veren, imza atan milletvekili arkadaşlarımız ile Ticaret Bakanımız Sayın Mehmet Muş’a, ilgili bürokratlara, TİM Başkanımız, ihracatçılarımız ve tüm paydaşlara, Sanayi ve Ticaret Komisyonumuzun Başkan ve tüm üyelerine şükranlarımı sunuyorum.

KOBİ'lerimizi, ihracatçılarımızı, esnaf ve sanatkârlarımızı, ticaret erbabımızı, kısacası toplumun büyük kesimini yakından ilgilendiren bu teklifi oy birliğiyle çıkaracağımıza inanıyorum.

Bu düzenlemenin hayırlara vesile olmasını diliyor, desteklerinizi bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, söz talebi olan 5 milletvekili arkadaşımıza yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim ama öncesinde Sayın Özkoç, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

37.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, kendisine mail atan bir vatandaşın yardım çağrısına ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Sayın hatibe çok teşekkür ediyorum. Ben de kendisinden bir ricada bulunmak istiyorum Türkiye'nin geldiği bu muhteşem durumdan sonra. Az önce, saat beş buçukta bir arkadaşımız bir mail atmış Sayın Vekilim. “Edirne'de yaşıyorum. Bir ailem var ve biz çok zor durumdayız. Evde makarna bile yok. Günlük işler yapıyorum ama yetmiyor. Canımı verecek duruma geldim. Üniversite mezunuyum ancak nereye başvurduysam hâlâ dönüş alamadım. Sizlerden ricam para falan değil asla, sadece ve sadece gıda yardımı. Utanarak size bu maili atıyorum. Çok çaresizim. Büyük Türkiye’ye bu yakışmıyor. Muhakkak bir yolunu bulursunuz diye düşünüyorum.” (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – 60’a göre söz talebinde bulunan Kayseri Milletvekili Dursun Ataş.

38.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, çiftçilere verilen gübre desteğinin artırılması gerektiğine ilişkin açıklaması

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Tarım ve Orman Bakanı Sayın Pakdemirli 1 Kasım tarihinde gübre desteğini artırdıklarını beyan etti. Buna göre, Bakanlık, 2021’de gübre desteğini ton başına 16 TL’den 20 TL’ye, 2022 üretim yılı için ise 32 TL’ye çıkardı. Son on altı ayda tam 31 kez zam yiyen DAP gübre 2.200 TL’den 8.000 TL’ye, üre gübre 1.800 TL’den 9.500 TL’ye, CAN gübre 1.000 TL’den 5.000 TL’ye çıktı. Son bir buçuk yılda neredeyse yüzde 400 zamlanan gübreye verilen bu destek artışı kabul edilemez.

Türk tarımını bitirmek için uğraşan iktidar bir an önce gübre fiyatlarına müdahale etmeli, çiftçilerimize verdiği gübre desteğini artırmalıdır. Türk çiftçisi bu iktidara mecbur değildir, ilk sandıkta gereğini de yapacaktır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Denizli Milletvekili Şahin Tin ve Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ile 50 Milletvekilinin Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3876) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 284) (Devam)

BAŞKAN – Evet, birinci bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Soru-cevap işlemi yok.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

İstanbul Milletvekili Emine Sare Aydın, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

39.- İstanbul Milletvekili Emine Sare Aydın’ın, Atatürk Kültür Merkezi’nin açılışına ilişkin açıklaması

EMİNE SARE AYDIN (İstanbul) – Tüm Genel Kurulu saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.

Değerli Başkanım, 1969 yılında yapılan AKM, opera, bale, tiyatro, konser alanları, sergi salonu ve sinema salonuyla ülkemizin kültür ve sanat hayatında çok değerli bir yere sahiptir. Toplumların gelişiminde en önemli unsurların başında kültür ve sanat gelir. Eğitim kadar, sanayi kadar, ekonomik kalkınma kadar kültür ve sanat, toplumun, nesillerin, ülkenin ileriye gitmesinde en önemli kaldıraç görevini görmektedir.

Bu vesileyle İstanbul aynı zamanda kültür ve sanat şehri olarak AKM’ye öncülük etmiş, muazzam bir yapıya kavuşmuştur. Yıllardır AKM üzerinde -Atatürk Kültür Merkezi üzerinde- süregelen haksız ithamların hepsinin boşa çıktığını geçen hafta yapılan muhteşem açılışla ve Sinan Operası’yla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan…

40.- Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın, Şanlıurfa’nın Birecik ve Halfeti ilçeleri arasındaki yolda meydana gelen heyelan ve kazalara ilişkin açıklaması

ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, Urfa’da Birecik ve Halfeti arasındaki yolda birçok kez heyelan oluşmuştur; bu heyelanlar sonucunda trafikte birçok araç zarar görmüştür ve yaralanmalar meydana gelmiştir. Acaba Kaymakamlık ve Valilik buna ne zaman müdahale edecektir?

Bugün de yine aynı yol kapatılmıştır, vatandaşlardan otoban yolunu kullanmaları istenmiştir. Valilik, Büyükşehir ve Kaymakamlık iş birliğiyle bu sorun kısa sürede çözülebilir. Maalesef, yetkililer, bir araya gelip bu sorunu çözeceklerine kimi tıraşlama yöntemleriyle sorunu ötelemektedirler. Bir an önce bu sorunun çözülmesi gerekiyor ve can kayıplarının yaşanmaması gerekiyor.

Saygılar.

BAŞKAN – Sayın Şimşek, Sayın Aygun; bugün sizlere 60’a göre birer dakika söz verdiğim için tekrar söz vermeyeceğim.

Sayın Şevkin, buyurun.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Bana vermediniz Sayın Başkanım, yanlış hatırlıyorsunuz.

BAŞKAN – Vermedim mi?

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Ben on dakika konuştum, karıştırıyorsunuz.

41.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, açıktan atamayla devlette görev yapmak isteyen birçok hekimin “arşiv araştırması” adı altında yeni bir güvenlik soruşturması işkencesiyle karşı karşıya kaldığına ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Açıktan atamayla devlette görev yapmak isteyen birçok hekim “arşiv araştırması” adı altında yeni bir güvenlik soruşturması işkencesiyle karşı karşıyadır. 5 Nisandan bu yana açıktan atamayla, devlet hizmet yükümlülüğü atamasıyla tıpta uzmanlık sınavını kazanarak göreve başlamayı bekleyen hekim, diş hekimi ve eczacılar 17 Nisanda, yeniden, çıkarılan “arşiv araştırması” adı altında güvenlik soruşturmasına tabi tutulmaktadır. Yüzlerce sağlıkçı, başvuru ilan metninde olmamasına karşın, kura sonrası çıkan arşiv araştırmasına dâhil edilmiştir. Şu an bu sağlıkçılar kendileri hakkında verilecek kararı beklemektedir. Daha önce olmamasına karşın açıktan atama için kuraya başvuran hekimlere kura sonrası ilişik kesme şartı getirilmesi nedeniyle yüzlerce hekim çalışamadığı için aynı zamanda ekonomik açıdan ciddi kayıp yaşamaktadır. Ayrıca, devlet memuru iken asistanlığını bitirip atama bekleyen doktorlar da arşiv taramasına tabi tutulmaktadır. Otuz altı saatlere varan nöbet uygulamasına tabi tutulması Rümeysa Berin Şen kızımızın ölümüne neden olmuşken, bu uygulamanın devam ediyor olması…

BAŞKAN – Sayın Eksik…

42.- Iğdır Milletvekili Habip Eksik’in, OHAL İnceleme Komisyonunun oyalama komisyonuna dönüştüğüne ilişkin açıklaması

HABİP EKSİK (Iğdır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

28/10/2021 tarihinde OHAL İnceleme Komisyonu bir duyuru yaptı ve bir değerlendirme sonucu 10 bine yakın dosyanın hâlâ beklediğini ifade etti.

Sayın Başkan, OHAL İnceleme Komisyonu âdeta oyalama komisyonuna dönüşmüştür ve gerçekten, insanları ağaç kovuğuna mecbur kılmak için elinden gelen her şeyi yapmaktadır. Bakın, beş yıldan fazladır hâlâ insanların dosyalarını incelemiyor ve insanları bekletiyor, ki bu dosyaların çoğunun Ankara İdare Mahkemesinde de yıllarca bekleyeceğini öngördüğümüze göre, bu iş tamamıyla oyalama komisyonudur. O açıdan, bu hukuk dışı garabetten derhâl vazgeçilmeli; beraat ve takipsizlik alan insanlar, mağdur edilen insanlar derhâl işlerine geri verilmelidir. Aynı zamanda, verilen kararların çoğunun da hukuk dışı gerekçelerle verildiğini görmekteyiz. Hele ki son dönemde verilen kararların çoğunun da özellikle daha sonra ihraç edildikten…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

43.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Mersinli vatandaşların yangın sebebiyle oluşan zararlarının tümünün karşılanmasını beklediğine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Sayın Başkan, seçim bölgem olan Mersin ili Silifke ilçesi Yeşilovacık, Akdere ve Işıklı köyleri ile Aydıncık ilçesi Pembecik ve Yenikaş köylerinde orman yangını olmuş, insanlarımızın bu yangın sırasında evleri, ahırları ve bahçeleri yanmıştır. Yaklaşık 27 milyon TL’lik bir hasar tespiti yapılmış, Cumhurbaşkanlığı tarafından 8 milyon TL’lik bir ödenek gönderilmiş ve hak sahiplerine dağıtılmıştır. Yapılan yardımlar için teşekkür ediyorum. Yalnız, buradaki insanlarımızın yeniden seralarını, bahçelerini, evlerini tamir edebilmeleri için bu 27 milyonluk zararın tamamının Cumhurbaşkanlığı tarafından karşılanması Mersinli, Silifkeli ve Aydıncıklı hemşehrilerimizin beklentisidir.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Evet, son talep Sayın Suzan Şahin’in.

Buyurun.

44.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, Paris Anlaşması’nı imzalayan AKP’nin Hatay’ın doğasını koruyup korumayacağını merak ettiklerine ilişkin açıklaması

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Geçtiğimiz haftalarda Paris Anlaşması’nı imzaladık. Bu anlaşmaya imza koyan AKP, doğanın korunmasına yönelik samimi olacak mı göreceğiz. Türkiye'deki 766 ve Hatay'daki 9 maden sahası ihalesini iptal edecek mi? Arsuz Hüyük’te 1.820 hektarlık orman ve tarım arazisinin üzerinde yapılmak istenen madencilik faaliyetlerini durdurup turizm teşvik bölgesinde yer alan, kültür turizm sit alanı olan, turizm şehri Arsuz’u kurtaracak mı? Dörtyol Kuzuculu Mahallesi’ne bağlı 1.100 hektarlık ormanlık alanda yapmak istediği alçı ve grafit ocağından vazgeçecek mi? Karbon salınımına “Dur!” demek için anlaşmaya imza atanlar, İskenderun'da kurulmak istenen karbon siyahı fabrikasına “Dur!” diyecek mi? Şehrin içinde yapılmak istenen kimyasal atık tesisi garabetine son verecek mi? Yoğun hava kirliliğini önleyecek tedbirler alacak mı? AKP, orman yangınlarında, 5.500 hektar ormanı yanan Hatay'ın doğasını rant uğruna hiçe saymaktan vazgeçecek mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:21.05

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 21.06

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Enez KAPLAN (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 13’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

VIII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Denizli Milletvekili Şahin Tin ve Samsun Milletvekili Fuat Köktaş ile 50 Milletvekilinin Türkiye İhracatçılar Meclisi ile İhracatçı Birliklerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3876) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 284) (Devam)

BAŞKAN – 284 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 3 Kasım 2021 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.07



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

 

(x) 284 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.