TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

95’inci Birleşim

23 Haziran 2021 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün, Denizli Çivril Işıklı Gölü’nde yaşanan çevresel sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Yusufeli ilçesinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız’ın, mesleki ve teknik eğitime ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Ankara Milletvekili Durmuş Yılmaz’ın, Toplu Konut İdaresi Başkanlığına ilişkin açıklaması

2.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Kırşehir Devlet Hastanesi Ek Bina inşaatına ilişkin açıklaması

3.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, Yozgat’ta etkili olan sağanak ve dolu yağışına ilişkin açıklaması

4.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun, PTT tarafından Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Dodik adına pul bastırılmasının hata olduğuna ilişkin açıklaması

5.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, aydınlara ilişkin açıklaması

6.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Kocaeli’deki tarım topraklarını toplulaştırma çalışmalarına ilişkin açıklaması

7.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, İstanbul Güngören’deki kentsel dönüşüm çalışmalarına ilişkin açıklaması

8.- Sivas Milletvekili Semiha Ekinci’nin, Sivas’taki kırsal altyapı yatırımlarına ilişkin açıklaması

9.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, öğretmen atamalarına ve vefat eden Niğde Üniversitesi kurucu Rektörü Oktay Yazgan’ı rahmetle andığına ilişkin açıklaması

10.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, geçici yangın söndürme işçilerine ilişkin açıklaması

11.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, yerli aşı çalışmalarına ilişkin açıklaması

12.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, Balıkesir’deki yol çalışmalarına ilişkin açıklaması

13.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Adana’daki kamu arazilerine ilişkin açıklaması

14.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, kısa çalışma ödeneği, işten çıkarma yasağı ve ücretsiz izin desteğine ilişkin açıklaması

15.- Yozgat Milletvekili İbrahim Ethem Sedef’in, Yozgat’ta etkili olan sağanak ve dolu yağışına ilişkin açıklaması

16.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Hatay’ın ekonomik sorunlarına ilişkin açıklaması

17.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, ulaşım projelerine ilişkin açıklaması

18.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, mültecilere ilişkin açıklaması

19.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, Aksaray’daki telefon ve internet altyapı hizmetlerine ilişkin açıklaması

20.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar’daki kentsel dönüşüm projelerine ilişkin açıklaması

21.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Sayıştay Başkanlığı seçimine ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin verdiği yetkiyi doğru bir biçimde kullanarak haksızlıklara, yolsuzluklara karşı mücadelelerini sürdüreceklerine ilişkin açıklaması

22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, hayatını kaybetmiş bütün denizcileri rahmetle andıklarına ve TÜRKPA’ya Özbekistan’ın da katılmasının Türk dünyası için anlamlı bir adım olduğunu düşündüklerine ilişkin açıklaması

23.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, gazetecilik ilkelerine, OHAL Komisyonunda bir borsa oluştuğuna ve Yeni Şafak gazetesinin HDP’nin sokakları karıştıracağıyla ilgili manşetine ilişkin açıklaması

 

24.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, CHP Grubundan 100 milletvekilinin 23 Haziran İstanbul zaferinin 2’nci yıl dönümünde İstanbul sokaklarında olduklarına; İstanbul’da yoksulu kucaklayan, ihtiyaç duyanın yanında olan belediyecilik anlayışının önümüzdeki dönem Millet İttifakı’nın iktidarını müjdelediğine; Türkiye’ye gelen doğrudan yatırım rakamlarına ve Sayıştay Başkanlığı seçimine ilişkin açıklaması

25.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

27.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Sayıştay Başkanlığı seçimine, seçimlerde aldıkları zaferlerin gelecekte yapılacak seçimlerde arkasına milletin desteğini alanların yazacağı zaferlerin müjdecisi olduğuna ve aşılama çalışmalarına ilişkin açıklaması

28.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

29.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

35.- İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz’ın, İstanbul Avcılar Tahtakale Mahallesi’nde yaşanan imar sorununa ilişkin açıklaması

36.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, AKP Gebze İlçe Başkanlığında şanlı bayrağımızın masa örtüsü olarak kullanılmasına ilişkin açıklaması

37.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un, Adana’da yaşanan boğulma sonucu ölümlere ilişkin açıklaması

38.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Bursa ve çevresindeki çevre kirliliğine ilişkin açıklaması

39.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, Nevşehir’deki çiftçilerin kuraklık ve sel nedeniyle yaşadığı sorunlara ilişkin açıklaması

40.- Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu’nun, Bulgaristan’da yapılacak seçimlere ilişkin açıklaması

41.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, İstanbul Güngören Tozkoparan için hazırlanan TOKİ projesine ilişkin açıklaması

42.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger’in CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

43.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

44.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

45.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

46.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa’nın Gürsu ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması

47.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, Kayseri’deki Suriyelilerle ilgili sorunlara ilişkin açıklaması

48.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, geçici ve mevsimlik işçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

49.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, PTT’deki zimmete para geçirme olaylarına ilişkin açıklaması

50.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, küresel çölleşme krizine ilişkin açıklaması

51.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, tarımsal yayın ve danışmanlık hizmeti veren danışmanların sorunlarına ilişkin açıklaması

52.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu’nun, Samsun’un Ondokuzmayıs ilçesinde bir basın emekçisine yapılan saldırıya ilişkin açıklaması

53.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisarlı çiftçilerin sulama sorununa ilişkin açıklaması

54.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Ağrı Milletvekili Abdullah Koç’un 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

55.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

56.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

57.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

58.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

59.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ’ın 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

60.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

61.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

62.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

63.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Soma davasının hâkiminin nasıl değiştirildiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

 

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Grup Başkan Vekillerinin yaptıkları konuşmaların basın toplantısıyla değerlendirilmesi konusunda çok mesaj aldığına ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Cumhuriyet Halk Partisinin önergesiyle darbecilerin isimlerinin Türkiye’den silinmesi konusunu oy birliğiyle çıkardıklarına ve milletimizin büyük bir mücadeleyle demokrasiyi kazandırdığına ilişkin konuşması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, her bir milletvekiline saygı duyduğuna ancak bundan sonra kendisi Meclisi yönetirken konuşmacıya laf atan milletvekiline saygı duymayacağına ilişkin konuşması

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklaması sırasında İYİ Partiye ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, 29/4/2021 tarihinde Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz ve arkadaşları tarafından, işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye yönelik tedbirleri alma yükümlülüğümüz gereğince genç işsizlik ve üniversite mezunu genç işsizliğin nedenlerinin araştırılarak sorunların belirlenip çözüm üretilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Haziran 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, 23/6/2021 tarihinde Batman Milletvekili Feleknas Uca ve arkadaşları tarafından, İzmir saldırganının Kuzey Suriye’deki ilişkilerinin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Haziran 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

 

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, polisleri intihara sürükleyen mevcut sorunların tespit edilerek bu sorunların çözümü ve yaşam standartlarının yükseltilmesi için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/807) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Haziran 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Samsun Milletvekili Orhan Kırcalı ve 98 Milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3636) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 268)

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, Bakanlık ve bağlı birimlerince kullanılan hizmet binalarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/46389)

23 Haziran 2021 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95’inci Birleşimini açıyorum.(x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Denizli Çivril Işıklı Gölü’nde yaşanan çevresel sorunlar hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün.

Buyurun Sayın Öztürk.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün, Denizli Çivril Işıklı Gölü’nde yaşanan çevresel sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Denizli’mizin tabiat varlıklarından Işıklı Gölü hakkında konuşmak için gündem dışı söz almış bulunmaktayım.

Genel Kurulu, Gazi Meclisi ve ekranları başında bizi izlemekte olan yüce Türk milletini saygılarımla selamlarım.

Işıklı Gölü’nü besleyen su kaynaklarımıza baktığımızda buradaki suyun yüzde 46’sını Büyük Menderes’in bir kolu olan Suçıkan diye bildiğimiz Dinar kolu, yüzde 30’unu Kufi Çayı ve kalanını Işıklı Dağı’ndan çıkan kaynak suyu oluşturmaktadır. Bu kaynak sularının üzerinde yapılan baraj nedeniyle Dinar suyundan yeterli su bırakılamamaktadır. Ayrıca taşıdığı kirlilik yükü nedeniyle ayrı bir sıkıntıya sebep olmaktadır.

Yine, Kufi Çayı’nı besleyen havzanın Sandıklı sınırları içerisinde kalan kolları üzerinde iktidarınız döneminde yapılan küçüklü büyüklü göletler yüzünden bu çayın Işıklı Gölü’ne girdisi yok denecek seviyeye düştü. Kaynaklardan yeterince beslenememesi ve gölden çekilen tarımsal sulama suyunun doğru yönetilmemesi nedeniyle su yüzeyi her geçen gün gerilemekte ve su miktarı her geçen gün azalmaktadır. 1987 yılında göldeki su yüzeyi 67 kilometrekare iken bu oran 2020’li yıllarda 10 kilometrekarelere kadar gerilemiştir. Yarın çok geç olabilir çünkü bu kötü sonu yaşayan ülkemizde birçok tatlı su gölü vardır. Ülkemizde son altmış yılda Marmara Denizi’nin yüz ölçümünden büyük yer kaplayan, neredeyse Van Gölü’nün 3 katı büyüklüğünde 70 tatlı su gölümüz kurudu. Isparta’da Eğirdir ve Kovada Gölü, Beyşehir, Sapanca, Bafa Gölü ve daha birçok tatlı su gölümüz kuruma ve çok ciddi kirlilik sorunlarıyla karşı karşıya. Son elli yılda ülkemizde, hidrolojik bakımdan göllerimiz âdeta iflas etti. Bunların neredeyse tamamının koruma altına alınması gerekiyor. Sadece Göller yöresinde, Burdur’da, altmış yıl önce 20’ye yakın doğal göl varken bugün bu sayı 5’e düştü. Örnek mi? Burdur’da Kestel Gölü; Antalya’da Kara Göl, Tecer Gölü; İç Anadolu’da Seyfe Gölü, Ilgın Gölü gibi.

Başka yaşanmışlıklardan ders alıp Işıklı Gölü’müzü kurtarmalıyız. Işıklı Gölü’müz, göçmen kuşların göç yolu üzerinde konaklama yaptığı, dinlendiği, aynı zamanda kuluçkaya basıp yavruladığı, doğa harikası bir göldür. Dönem tam olarak gölde açan dünyanın en gizemli, nadide, tabiat harikası nilüfer çiçeklerinin açma dönemi. Normalde haziran, temmuz aylarında açan, gölümüzde insanlarımıza görsel bir ziyafet sunan bu güzel çiçek, iklim değişikliğinden ve su seviyesinin iyice düşmesinden dolayı bu mevsim bir ay önce açtı. Göstermiş olduğum görseller daha on gün önce, gölümüzde yaptığım kısa turda çekilen resimler. Özellikle, nilüferlerin çiçek açtığı dönemde, Işıklı Gölü’müz Çivril ilçemizin tanıtımına, turizmine, dolayısıyla ekonomisine büyük katkı sunmaktadır.

Aynı zamanda 63 su bitkisi türünün yaşadığı, göçmen kuşlar dışında 153 kuş türünün bulunduğu, sazan balığı ve halk ağzıyla “dişli” diye tabir ettiğimiz turna balığı ve 14 balık türü için, tatlı su kereviti için, nilüfer çiçekleri için, her şeyden önemlisi ülkemiz için, Denizli’miz için, Çivril’imiz için, çocuklarımız için, geleceğimiz için Işıklı Gölü’nü yaşatmalıyız, gölümüzü kurumaktan kurtarmalıyız. Peki ne yapmalıyız? Her kim iktidar olursa olsun devlet adına yapılması gerekenler… Hem siyasi iktidarın temsilcisi Hükûmet olarak hem de vatandaş olarak ne yapabiliriz? Öncelikle, gölün kıyı çizgisi ve statüsü belirlenmelidir. Tarım ve Orman Bakanlığı, Devlet Su İşleri, Su Ürünleri, atık sulardan dolayı Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü, belediye; devletin 10’a yakın kurumunu ilgilendiren tam bir yetki ve statü karmaşası var. 216204 sayılı Bakanlık Olur’uyla gölün bir kısmı -5.944 hektar alanı- nitelikli doğal sit alanı; bir kısmı -3.732 hektar alanı- sürdürülebilir doğal sit alanı olarak tescil edilmiş durumda. Yani göldeki su yüzeyi alanımızın otuz beş yılda 7 kat azalmış durumda olduğunu Bakanlık da kabul etmiş. Çevre Şehircilik Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma Genel Müdürlüğü göl üzerinde yetkilendirilmelidir. Ülkemizde su kanunu acilen çıkarılmalı, yeni bir su yönetimi oluşturulmalıdır.

Su çıkan ve Kufi Çayı üzerinde bulunan baraj ve göletlerden gölümüze yeterli su gidişi sağlanmalıdır. Göle dökülen su kaynaklarının getirdiği tortuların göl kenarına girmeden çökertilmesi sağlanmalıdır. Göle dökülen sanayi ve kanalizasyon atıklarının önlenmesi sağlanmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Başkan, buyurun toparlayın.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Baraj gövdesi ıslah edilip dip çamuru temizleme çalışmaları başlatılmalıdır. Vahşi salma sulama terk edilip damlama sulama yöntemine geçişte çiftçimize kolaylık sağlanmalı, gerekirse tarımsal teknolojiye geçmeleri için geri ödemesiz, karşılıksız hibe verilmelidir. Bunlar aslında bilinen önlemler ve dünyada örnekleri mevcut. Yeni bir şey keşfetmeyeceğiz, sadece bu önlemleri uygulayabilecek bir siyasi iradeyi hep birlikte ortaya koymamız gerekir.

Işıklı Gölü’müz ışık saçmaya devam etsin diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Durmuş Yılmaz, mazeretiniz varmış, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Ankara Milletvekili Durmuş Yılmaz’ın, Toplu Konut İdaresi Başkanlığına ilişkin açıklaması

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Asli görevi, imara uygun arsalar ve dar gelirli yurttaşlara uygun fiyatla konut üretmek olan Toplu Konut İdaresi Başkanlığı bu görevini unutarak emlakçılık yapmaya başladığı maalesef herkesin bildiği bir durumdur.

Sürdürülebilir ve kapsayıcı büyümeyi harekete geçirip, gelir artışının sağlayacağı nakit akımlarıyla iş yapmak yerine imar planlarında yeşil alanlara, çocuk parklarına ve spor tesislerine ayrılan arsaları tarla vasfıyla satarak kaynak yarattığını sanan TOKİ haziran ayı başlarında 32 ilde 278 gayrimenkulü satışa çıkarmıştır. 2’nci etap TOKİ binalarının tam ortasında bulunan ve imar planında kamusal kullanıma tahsis edilen söz konusu arazilerin 2 adedi Uşak ilindedir. Bu imar bilgisiyle konut alan Uşaklı yurttaşlar, TOKİ’nin bu uygulamayla kendilerini yanılttığını ve aldattığını düşünmektedirler, dolayısıyla, TOKİ’nin söz konusu satış sözleşmelerine sadık kalarak işlemin derhâl sonlandırılmasını talep etmektedirler.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Metin Bey.

2.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, Kırşehir Devlet Hastanesi Ek Bina inşaatına ilişkin açıklaması

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Başkanım.

Devletin temel görevlerinin başında her vatandaş için eşit, ücretsiz, nitelikli ve kolay ulaşılabilir bir sağlık sistemini sağlamak bulunmaktadır. 14 Ocak 2017 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan yatırım programına göre, 150 yataklı Kırşehir Devlet Hastanesi Ek Binası inşaatının 2019 tarihi itibarıyla tamamlanmış olması gerekiyordu. Ancak türlü şahsi ve siyasi emellerle proje iptal edilmiş ve yerine 35 dönüm içerisine 802 metrekare oturum alanlı, sağlıklı hayat merkezî, aile sağlığı merkezi ve 112 acil sağlık istasyonundan oluşan bir yapı planlanmıştır. Projenin mevcut durumuna bakıldığında Bakanlığın sitesinde fiziki ilerleme oranı yüzde 25 olarak gözükmektedir. Ancak projenin temeli henüz bu hafta atılmaya başlanmıştır. Covid-19 ile mücadele sürecinde çok ihtiyaç duyulduğu hâlde Kırşehirlileri tek hastaneye mahkûm edenler inşaat firmasına temel bile atılmadan hakedişlerini ödemekte tereddüt etmemişlerdir.

Teşekkür ederim.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın, Artvin’in Yusufeli ilçesinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Artvin Yusufeli ilçesinin sorunları hakkında söz isteyen Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’a aittir.

Buyurun Sayın Bayraktutan. (CHP sıralarından alkışlar)

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Sayın Başkan, çok Değerli milletvekilleri ve bizleri televizyonları başında izleyen yurttaşlarımı saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bilindiği üzere Yusufeli’de çok büyük bir baraj inşaatı, baraj çalışması mevcut ve bundan dolayı da derin mağduriyetler var. Bunları yüce Parlamento aracılığıyla paylaşmak istedim.

26 Şubat 2013 tarihinde, Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı grup toplantısında yaptığı konuşmada -bu barajın temel atma töreninde- diyor ki: “Ne zaman teslim edilecek?” Dört yıllık bir süre konuluyor ve yüklenici firmanın sahibi 29 Mayıs 2018 tarihinde söz konusu barajın faaliyete geçeceğini ve enerji üreteceğini söylüyor. O tarihten bugüne kadar yaklaşık dört yıllık bir sapma var değerli arkadaşlarım, dört yıldır baraj inşaatı hâlen devam ediyor. Baraj inşaatının ne zaman biteceğiyle alakalı, tahmin ediyoruz, önümüzdeki yıl içerisinde enerji üretimine başlayacak. Bununla alakalı bir problem var, sözlerimin başında bunu ifade etmek istedim.

Değerli arkadaşlarım, barajla alakalı ciddi sorunlar var. Daha önce yapmış olduğum konuşmalarda, baraj inşaatında, Yusufeli ilçe merkezinde ilçe merkezine nakledilmeden yapılan viyadük çalışmasının derin mağduriyetlere yol açacağını, özellikle toz ve dinamit atımları nedeniyle büyük infialin olduğunu burada belirtmiştim; ne yazık ki bunda haklı çıktım. Özellikle, daha yakın zamanda, 2 Haziran tarihinde Yusufeli’de yapılan dinamit atımları neticesinde 2 yurttaşımız yaralandı, araziler büyük zarar gördü, gerçekten büyük bir mağduriyet yaşadılar. Ben de Yusufeli’yi ziyaret ettiğim zaman, Kaymakam Bey’i de ziyaret ettiğim zaman, tam odada oturuyorken arkadaşlar, dinamit patlaması değil, sanki bir yere bomba atılıyormuş gibi bir tabloyla karşı karşıya kaldık. Bu konuda müteahhitler ne yazık ki fütursuzca çalışıyorlar. İlçe halkı derin bir mağduriyet içerisinde, toz, duman ve bu dinamit sesleri nedeniyle ilçe halkında büyük şikâyetler var.

Covid bizde bir işe yaradı değerli arkadaşlarım, şu maske takmak var ya, Yusufelili maske taktığı için bu şeyden etkilenmiyor, eğer maske takmasalar derin hastalıklarla mücadele edecekler. Bu konuda buradan, Türkiye Büyük Millet Meclisinden, ilçenin Kaymakamının, Valinin, yetkililerin, fütursuzca çalışan müteahhitlerin yapmış olduğu bu çalışmaların durdurulması anlamında gerekli müdahalenin yapılması için talimat vermesini diliyorum, Yusufeli de bu talimatı bekliyor. Bugün Yusufeli’ye gidin, bu saatte bile, gündüz, toz toprak içerisinde olan, çocukların kaygı duyduğu, sağlıklarıyla alakalı ciddi tereddütler içerisinde olduğumuz bir ilçe merkezini göreceksiniz değerli arkadaşlarım. Yusufeli feryat ediyor. Bakın, Yusufeli canını veriyor, toprağını veriyor, malını veriyor, devleti hiç tartışmıyor, cumhuriyet değerleriyle hiçbir problemi yok değerli arkadaşlarım ama bununla alakalı diyor ki: Bu badireyi en iyi şekilde, herhangi bir zarar görmeden atlatmak istiyor.

Değerli arkadaşlarım, Yusufeli’de yeni bir yerleşim yeri kuruluyor, bununla alakalı da derin mağduriyetler var. Evet, büyük bir çoğunluğu tamamlandı, şu anda en aşağı 500 konutla alakalı şey devam ediyor ama hak sahipliğiyle alakalı problemler var, kamulaştırmayla alakalı problemler var. Bakın, biraz önce, konuşmaya gelmeden evvel, sanayi çarşısından bir esnaf beni aradı, dedi ki: “Bakın, sanayi çarşısında 250 metrekare dükkânım var, burayı versem bile gidip orada yer alamıyorum.” Hayvancılıkla uğraşan bizim hemşehrilerimiz var, orada ahırlarla alakalı problemlerimiz var. Tek tip bir yapılanmayla alakalı, esnaflarla alakalı dükkânlar var, bunların depoları var, başka ihtiyaçları var, ne yazık ki bunlar göz ardı ediliyor, bununla alakalı da sorunlar var değerli arkadaşlarım.

Yusufeli şunu söylüyor: “Aşağıda bir sorun yaşıyorum ben.” Aşağıda ne yapılıyor? “Dinamitle alakalı, tozla alakalı, çalışmalarla alakalı sorunlar yaşıyorum; o nedenle yukarısı bitmeden, yukarıdaki yerleşim birimi tamamlanmadan ben herhangi bir şekilde yukarıya gitmek istemiyorum.” diyor, feryat ediyor değerli arkadaşlarım.

Bakın, biz Yusufeli’yi epey zamandır unuttuk, yani, evet, barajlarla… Sağ olsunlar, devletimize bir şey dediğimiz yok, Yusufeli’nin de böyle bir problemi yok ama yerleşim yeriyle alakalı problemler devam ediyor ve bu problemlerin de bir an önce giderilmesi gerekiyor; bunu buradan bir kere daha onların aracılığıyla haykırmak istiyorum değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

Hak sahipliği nedir? Bakın, Esnaf ve Sanatkârlar Odası, Şoförler Odası, diğer sivil toplum örgütleri “Bize paramızla yukarıda bir yer verin.” diyorlar. Onlara paralarıyla yer vermiyoruz değerli arkadaşlarım.

Bakın, ben burada kimseyi incitecek şekilde konuşma yapmak istemiyorum, yani yapıcı olalım, üzülmeyelim, bağcıyı dövmeyelim; Yusufeli’yi bir kere kamulaştırılıyoruz değerli arkadaşlarım. Türkiye’de bir ilçenin 16 köyünün kısmen kamulaştırıldığı, bir ilçenin anılarıyla beraber yok edildiği başka bir yer yok değerli arkadaşlarım. Bakın, Hasanağa diye bir mahalle var, mahallede mezarlarımız var… Hadi canlılardan vazgeçtik arkadaşlar, canlılara zaten eziyet çektiriyoruz ama değerli arkadaşlarım, mezarlara bile eziyet çektiriyoruz, ölülerimize bile eziyet çektiriyoruz. Daha önceki konuşmalarımda söyledim, siz hiç babasının, amcasının, dayısının mezarındaki kemikleri çıkartıp çuvala koyup “Devletimize Allah zeval vermesin.” diyen bir başka topluluk gördünüz mü değerli arkadaşlarım? İşte, burası Yusufeli’dir, başka bir şey anlatmaya gerek yok.

O nedenle, biz buradan, Parlamentodan -hangi siyasal görüşten ve gelenekten gelirsek gelelim- bu çığlığa el uzatmak zorundayız değerli arkadaşlarım. Yusufeli'nin yaşamış olduğu bu mağduriyetin giderilmesi açısından bu çığlığa el uzatmak zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) – Ben buradan özellikle konut fiyatlarındaki belirsizliğin giderilmesi açısından…

Bir de hak sahipliğinde problemler var değerli arkadaşlarım. Bakın, işletmeler varken… Bazılarının o tarihte ikamet şartı olmadığı için dükkânları yok, iş yerleri yok. Bazıları o tarihte, 2011 ve 2014’teki hak sahipliği açısından ikamet şartını yerine getirmediği için veya sonradan evlendiği için değerli arkadaşlarım… Bakın, 500’e yakın aile var Yusufeli’de bu şekilde. Biz bu insanlara diyoruz ki: 2011-2014’te hak sahipliğiniz yok, o nedenle biz size yeni yerleşim yerinden ev veremeyiz. Bunu şiddetle reddediyoruz değerli arkadaşlarım.

Akıl mantık şudur: Yusufeliliyi karşına alacaksın, Yusufeliliyi dinleyeceksin, hepsini dinleyeceksin, hepsinin ortak görüşü, ortak bir noktada buluşmasıyla alakalı talepleri nedir diye ve onun gereğini yapacaksınız değerli arkadaşlarım.

Ben onların adına buradan, Parlamentodan bir kere daha diyorum: Lütfen bunun gereğini yapın, Yusufeli’yi ve Yusufeliliyi dinleyin, onların görüşlerine kıymet verin, bu mağduriyetleri giderin diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Keven…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, Yozgat’ta etkili olan sağanak ve dolu yağışına ilişkin açıklaması

ALİ KEVEN (Yozgat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Yozgat Baltasarılar, Türkmensarılar, Bişek, Kırım ve Gülyayla köylerimizde etkili olan sağanak ve dolu yağışı maalesef tarım alanlarında çok büyük miktarda maddi zarar yaratmıştır. Yaklaşık 6 bin dekar buğday, arpa, ay çekirdeği, fasulye ve nohut ekili alanda hasar oluşmuştur. Bunun 2 bin dekarında sel suları ürünleri tamamen sürükleyip götürdü, yüzde 100 kayıp var, telef olan küçükbaş ve büyükbaş hayvanlar var. Yozgat’ta zarar gören bu bölge acilen doğal afet bölgesi ilan edilerek Afet Fonu içerisine alınmalı ve sosyal devlet olarak vatandaşlarımızın zararı karşılanmalıdır. Bu köylerde çiftçilerimizin borçlarıyla ilgili düzenleme yapılmalı ve hibe desteğinde bulunulmalıdır.

Tekrar geçmiş olsun diyor, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Hayrettin Nuhoğlu, buyurun.

4.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun, PTT tarafından Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Dodik adına pul bastırılmasının hata olduğuna ilişkin açıklaması

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

17 Haziranda Antalya’da gerçekleştirilen Güneydoğu Avrupa İş Birliği Süreci Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi’nde toplantıya katılan Bosna Hersek’in Sırp bölgesi eski Cumhurbaşkanı ve Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Dodik adına bizim PTT jest olsun diye pul bastırdı. Adına pul bastırılan bu Dodik, Srebrenitsa’daki katliamı yok sayarak “Bosnalı Müslümanların bir efsanesi yoktu. Bu nedenle bir efsane inşa etmek istediler.” demiştir. Bosna-Sırp ordusu tarafından binlerce Müslümanın katledildiği, yüz binlercesinin zulme uğradığı belgelerle kanıtlanmışken bunu yok sayan biri adına pul bastırılması hiçbir vicdan sahibinin kabul edeceği şey değildir. Dışişleri Bakanlığının ve PTT Genel Müdürlüğünün bu büyük hatayı telafi etmelerini ve özür dilemelerini bekliyoruz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız’ın, mesleki ve teknik eğitime ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, mesleki ve teknik eğitim hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız’a ait.

Buyurun Sayın Yıldız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ZEYNEP YILDIZ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başından bizleri takip eden necip milletimiz; hepinizi saygı ve hürmetlerimle selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunun bir üyesi olarak, Dijital Mecralar Komisyonunun bir üyesi olarak, ayrıca TBMM’nin en genç üyelerinden biri olarak öngörülü bir istihdam projeksiyonunun ortaya konulması ve gerçekçi bir gelecek yaklaşımının ortaya konulması hususunda çok önemsediğim mesleki ve teknik eğitime ilişkin olarak söz almış bulunmaktayım.

Malumunuz olduğu üzere Einstein’a atfedilen bir söz vardır: “Arılar yok olursa insanlık da birkaç yıl sonra yok olur.” der Einstein. Einstein bu sözü gerçekten söylemiş midir söylememiş midir, o başka bir tartışma konusu olarak kenarda dursun ama teşbih doğru bir teşbihtir. Eğer bir ekosistemi göz önüne alacak olursak ekosistem içerisindeki önemli bileşenlerden biri yok olursa o ekosistemin yok olacağına dair önemli bir benzetmedir bu. “Ekosistem” diyecek olursak eğitim de önemli bir ekosistemdir ve bana kalırsa eğitim ekosisteminin en önemli bileşenlerinden biri de mesleki ve teknik eğitimdir.

Mesleki ve teknik eğitim hususunda, her birimizin malumu olduğu üzere, ne yazık ki ideolojik saiklerle, ideolojik körlükle, katsayı problemiyle çok ciddi anlamda mücadele edildi. Böylelikle aslında mesleki ve teknik eğitim alan gençler mağdur edildi, meslek liseleri itibarsızlaştırıldı ve eğitim ekosistemi özü itibarıyla çok ciddi bir darbe almış oldu. Tabii ki her vesayetle mücadele edildiği gibi eğitim alanındaki vesayetle de adım adım mücadele sürdürüldü ve katsayı eşitsizliği sorunu ortadan kaldırılmış oldu. Bunun hemen akabinde de mesleki ve teknik eğitimi eski itibarlı günlerine tekrar eriştirmek için sektörel gerekliliklerle birlikte iş gücü niteliğinin örtüşümünün sağlanması hususunda çalışmalara evleviyetle başlandı. Bunun sonucunda da etkili bir istihdam mekanizmasını hayata geçirecek adımlar peyderpey atılıyor. Dilerseniz kısa bir mukayese yapalım: 2002 yılında mesleki ve teknik eğitime ayrılan bütçe yaklaşık 1,5 milyar lirayken, 2021 yılında bu bütçe 18 milyar 132 milyona çıkarıldı yani mesleki ve teknik eğitime ayrılan bütçe yüzde 1041 arttırılmış oldu. Bunun yanı sıra, tabii ki yürütmenin yanı sıra yasama ayağında da peyderpey çeşitli düzenlemeler gerçekleştirildi. Askerlik tecilinden tutun da beceri ve staj yaptıran işletmelere, işletmenin büyüklüğüne göre 2/3 veyahut 1/3 oranında devlet katkısı sağlandı; böylelikle staj imkânlarının geliştirilmesi hedeflendi. Bunun yanı sıra, KOSGEB girişimcilik eğitimine katılan öğrencilere kendi işletmelerini açmaları hâlinde 50 bin lira hibe, 100 bin liraya kadarsa faizsiz KOSGEB girişimci desteğine başvurma imkânı tanındı. Bunun yanı sıra, ekonomik reform paketinde önemli bir başlık vardı “Genç İstihdamı ve İş Gücü Niteliği”ydi bu başlık. Bu başlık altında kalfalık eğitimi noktasında ve aynı zamanda gençlerin bu istihdam edilmesi hususunda işletmelerin üstünden çeşitli yükleri alacak destekler öngörüldü. Böylelikle, kalfalık eğitimi esnasında da meslek liselerinin tercih edilmesi, cazip hâle gelmesi hususunda gerekli adımlar da peyderpey atılıyor olacak.

Tabii ki, bunların her birini gerçekleştirirken organize sanayi bölgelerine entegre bir mesleki ve teknik eğitimi kurgulamak meselesi çok önemli ve bu noktada bizim elimizde çok değerli örnekler var. Böyle bir harita göstermek istiyorum size: Ülkemizdeki 72 organize sanayi bölgesinde 81 tane meslek lisesi var, aynı zamanda 13 organize sanayi bölgesinde 15 tane meslek yüksek okulu var. YÖK de son almış olduğu kararlarla organize sanayi bölgesi içerisinde kurulan meslek yüksek okullarına ayrıca çeşitli desteklerde bulunuyor. Yani, sanayi ile eğitimi bir araya getiren modelin çok güçlü örnekleri var ve bu güçlü örnekler de devlet tarafından çok güçlü bir şekilde destekleniyor.

Tabii, ben Ankara Vekili olunca Ankara’ya değinmeden konuşmamı bitiremem. Kahramankazan’da Uzay ve Havacılık İhtisas Organize Sanayi Bölgesi’nde Gazi Üniversitesi ve TUSAŞ’ın birlikte yürüttüğü bir meslek yüksek okulu var. Yani, sanayi ve sektör temsilcilerinin ve aynı zamanda akademinin birlikte hareket ettiği bir sistem kurgulanmış vaziyette. Sadece sanayi odaklı değil aslında, Kalecik’teki bir MYO’da bağcılık, Beypazarı’da dokuma, bunun yanı sıra Kızılcahamam’da termal turizme ilişkin meslek yüksek okulları var yani mesleki ve teknik eğitime bütüncül bir perspektifle yaklaşımımızı sürdürüyoruz.

Bunun yanı sıra, liselere gelecek olursak MYO’ların dışında, Sincan’da Ankara Sanayi Odasının mükemmel kurguladığı bir sistem var. Ana sınıfından başlayarak çok daha ilerleyen safhalara kadar, sürekli eğitim merkezine kadar, örgün eğitim dışındaki insanları da kapsayacak şekilde kurgulanmış olan bir kampüs var Sincan OSB’ye entegre edilmiş şekilde. Ostim’de ASELSAN’ın Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi var ve yüzde 1’lik dilimden öğrenci alıyor bu lise.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEYNEP YILDIZ (Devamla) – Bir dakika daha rica edebilir miyim Başkanım?

BAŞKAN- Buyurun, toparlayın.

ZEYNEP YILDIZ (Devamla) – Yine benzer şekilde, İvedik’te de meslek lisesi tamamlanıyor ve önümüzdeki yıldan itibaren öğrencilerini kabul edecek. Akyurt’ta bir OSB yok ama güçlü bir sanayisi var, orada da bir sürekli eğitim merkezi hayata geçiriyor olacağız.

Bunun yanı sıra, bizim, sadece, tabii ki, klasik mesleki ve teknik eğitim yöntemlerini değil dijitalleşmeye ayak uyduran yöntemleri de peyderpey hayata geçiriyor olmamız çok önemli.

2 tane çok güzel haberim var Altındağ ve Keçiören’den. Altındağ Atatürk Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencileri iklim değişikliğiyle mücadele kapsamında bir proje yaptılar ve bu proje dünya 1’incisi oldu. Keçiören Kalaba Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi içerisinde de dijital görsel içerik geliştirme AR-GE merkezi kuruldu ve bunlar BİLSEM’lerde yaygınlaştırılacak.

Tabii ki bunların yapıldığından haberdar olmayanlar olabilir, ilk kez keşfediyor gibi davrananlar olabilir ancak bu sistemler var ve bunların akılcı bir biçimde yarına söz söyler hâle gelmemiz hususunda, geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması hususunda inisiyatif almayı sürdüreceğiz.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim. Bu sözlerin ardından Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Aydemir…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, aydınlara ilişkin açıklaması

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Başkanım, sahasında mümtaz bir dadaş simamız var, Profesör Doktor Mümtaz Turhan. “Garplılaşmanın Neresindeyiz?” isimli eserinde bir tespit yapıyor ve diyor ki: “Türk halkı ile diğer medeni milletler arasında bilgi bakımından bir fark yoktur. Fark, münevverler arasındadır ve geri kalmışlığımızın temel sebebi de budur.” Elhak doğru bir tespit. Bizim bildiğimiz, “aydın” demek, düşünen ve kayıt düşen demektir. Keşke öyle olsa, öyle değil maalesef. İstisnalara saygı duyuyoruz. Ne ki siyasete angaje ve ideolojik saplantıyla yürüyen, sözüm ona aydınların ortak özelliği, zihinlerinin zifirî karanlık olmasıdır. “Öldük, bittik”ten öte bildikleri yoktur. Bu hastalığın tedavisi mümkün olsa keşke diyoruz. O vakit AK yönetimlerle yirmi yılda aldığımız iki yüz yıllık mesafeyi çok daha fevkinde artırmış oluruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şeker…

6.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, Kocaeli’deki tarım topraklarını toplulaştırma çalışmalarına ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, su ve hava gibi toprak da canlı yaşamın olmazsa olmazıdır. Parsellenen tarım topraklarının ekonomik verimliliğini artırmak için toplulaştırma yapılması önemlidir. 3083 sayılı Sulama Alanlarında Arazi Düzenlemesine Dair Tarım Reformu Kanunu, dağınık hâlde bulunan ve ekonomik açıdan tarımsal işletmeye uygun olmayan büyüklükteki tarım arazilerinde tarım toprağının daha verimli ve ekonomik büyüklüğe çıkarılması, tesviye, yol ve sulama sistemlerinin kurulması için toplulaştırma yapılmasını önermektedir.

Seçim bölgem Kocaeli’de Derince ilçemizde 7, Körfez ilçemizde 8 mahallede toplulaştırma çalışmaları devam ediyor. Derince’de; Tahtalı, Geredeli, Terziler, Çavuşlu, Toylar, Kaşıkçı ve Karagöllü Mahallelerinde sona gelinen toplulaştırma çalışmalarında yüzde 90’ların üzerindeki memnuniyet bizleri sevindirdi. Bu memnuniyet Kandıra bölgesinde de yapacağımız toplulaştırma projesi için bizleri ümitlendirdi diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ataş…

7.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, İstanbul Güngören’deki kentsel dönüşüm çalışmalarına ilişkin açıklaması

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Geçtiğimiz hafta parti çalışmaları kapsamında İstanbul Güngören’deydim. Güngören ilçemizin Tozkoparan Mahallesi’nde kentsel dönüşüm adı altında mağdur edilen vatandaşlarımızla görüştüm. Konumuyla rantçıların iştahını kabartan Tozkoparan’da mahalle sakinleri bir taraftan ranta karşı mücadele ederken bir taraftan da geçim kavgası vermektedir. Buradan belirtmek isterim ki, yeşil alanları katlederek kentsel dönüşüm yapılmaz; rant elde etmek için kentsel dönüşüm yapılmaz; zor kullanarak, polisle vatandaşı karşı karşıya getirerek kentsel dönüşüm yapılmaz; mahalle sakinleri evlerinden henüz çıkmamışken elektrik, su ve doğal gazları kesilerek kentsel dönüşüm yapılmaz. Kentsel dönüşüm vatandaş için yapılır. Tozkoparan’da yapılan kentsel dönüşüm değil, rantsal dönüşümdür. Bir an önce vatandaşımız muhatap alınmalı, sorunları dinlenmeli, mağduriyetleri giderilmelidir; rantçılar için değil, vatandaşlar için adımlar atılmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ekinci…

8.- Sivas Milletvekili Semiha Ekinci’nin, Sivas’taki kırsal altyapı yatırımlarına ilişkin açıklaması

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Teşekkür ediyorum Kıymetli Başkanım.

Cumhuriyetin temellerinin atıldığı sultan şehrimiz Sivas’ımızda 2003-2020 dönemi kırsal altyapı yatırımları olarak 2.431 adet içme suyu çalışması yapılmış, kapalı şebeke ünite oranımız yüzde 97’ye yükseltilmiştir. 866 adet kanalizasyon çalışması tamamlanmış, kanalizasyonlu köy oranımız yüzde 74’e yükseltilmiştir. 10.483 kilometre stabilize yol onarımı, 936 köy ve 991 mezraya 7,5 milyon metrekare parke taşı döşemesi tamamlanmıştır. Birinci kat asfalt yol oranımız yüzde 54’e yükseltilmiştir. 1.225 köyün içme suyu depolarına klorlama cihazı takılmış, 580 köye 6.575 adet çöp konteyneri konulmuştur. Kırsalda bulunan çeşitli okullara ve köylere 73 adet halı saha yapılmıştır. Köylerimize KÖYDES programları kapsamında 463 milyon, il özel idaresi bütçesinden de 513 milyon TL harcanmıştır.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

9.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, öğretmen atamalarına ve vefat eden Niğde Üniversitesi kurucu Rektörü Oktay Yazgan’ı rahmetle andığına ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Öğretmenlerimiz bizleri sevgisiyle ve şefkatiyle eğiten, millî, manevi, insani ve ahlaki değerlerimizi öğreten ulvi bir vazifenin mensuplarıdır. Böylesi kutsal bir vazifeyi icra eden öğretmenlerimizin gözü kulağı yüce Meclistedir. Öğretmenlerimiz ek 40 bin atama beklentisi içerisine girmiştir. Ülkemizin dört bir yanında fedakârca görev yapmaya hazır olan öğretmenlerimizin tek gayesi çok sevdikleri mesleklerini yapmak ve vatanına, milletine hayırlı insanlar yetiştirmektir. Öğretmenlerimizin taleplerini ve beklentilerini karşılayarak yüzlerini güldürelim, ek 40 bin öğretmen atamasıyla müjdeli bir haber verip okullarına ve öğrencilerine kavuşturalım. Öğrencilerimizi, öğretmenlerimizi saygıyla selamlıyorum.

Son olarak, bayrak bir isim, yüksek bir şahsiyet olan Niğde Üniversitesi kurucu Rektörü Oktay Yazgan Hocamızı vefatı nedeniyle rahmetle ve hürmetle anıyor, ailesinin ve sevdiklerinin acısını yürekten paylaşıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Ceylan…

10.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, geçici yangın söndürme işçilerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, yaz aylarıyla birlikte orman yangınlarıyla mücadelenin önemi hatırlanıyor. Sayın Bakan, Orman Genel Müdürlüğünün orman yangınlarıyla mücadele ve ormancılık faaliyetlerinde çalıştırılmak üzere geçici işçi alımı için talepte bulunduklarını, Hazine ve Maliye Bakanlığınca 2 bin kişilik alım müsaadesi verildiğini müjde gibi açıklamıştı. Bildiğiniz gibi mevcutta Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde geçici yangın söndürme işçileri var, sayıları yaklaşık 8.600 kişi, bu işçiler senenin altı ayı çalışabiliyorlar. Bu emekçilerin Hazine ve Maliye Bakanlığı vize verirse yani şansları yaver giderse çalışma süreleri senede dokuz ay yirmi dokuz güne çıkarılabiliyor. Bu süreci yalnızca geçici istihdamla çözmek yerine bu insanlara iş güvencesini de kapsayacak şekilde kalıcı olarak çözüm sunmak için Bakanlık acil bir çalışma yapmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

11.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, yerli aşı çalışmalarına ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ülkemizi salgın cenderesinden bir an önce kurtarmak, milletimizin sağlığını güvence altına almak için kendi aşımıza sahip olmamız kritik öneme sahiptir. Yerli Covid-19 aşısının faz 3 çalışması kapsamında gönüllülerle yürütülen aşılama programımızın son dönemecine girmiş bulunuyoruz. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından “Turkovac” olarak adlandırılan yerli coronavirüs aşımızın gururu aziz milletimize aittir. 3’üncü fazının uygulaması gerçekleştirilen bu aşımızla birlikte Türkiye artık yeni bir dönemin kapılarını aralamaktadır. Ülkemizde geliştirilen yerli aşılardan 3’üncü faza geçen bu çalışmanın hayırlı olmasını temenni ediyor, emeği geçenlere teşekkür ediyor, Genel Kurul saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Akın…

12.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın’ın, Balıkesir’deki yol çalışmalarına ilişkin açıklaması

AHMET AKIN (Balıkesir) – Sayın Başkan, Balıkesir’imizde bitmeyen yollar vatandaşımızı mağdur etmekle kalmıyor, canlarını da alıyor. Savaştepe, Kepsut, Dursunbey ilçelerimizin yolları bölünmüş olması gerekirken hâlâ tek şerit. Geçen hafta Bakan Bey geldi, yıllardır bitirilmeyen 40 kilometrelik yolun 7 kilometresini hizmete açtı, kalanı için 2022 yılına söz verdi. Sandık sandık, çuval çuval AK PARTİ’ye oy taşıyan, oy çıkan bu 3 ilçemizden hemşehrilerimiz oylarının karşılığını alabiliyor mu? Hayır, alamıyor. Balıkesir’in bu yolları kaç bakan, kaç genel müdür, kaç müteahhit eskitti ama bir türlü hemşehrilerime verilen sözler yerine gelmedi. Bir can daha verilmeden elinizi taşın altına koyun ve verdiğiniz sözleri tutun diyoruz.

Dün Balıkesir Savaştepe ilçemizde trafik kazasında yitirdiğimiz BASKİ Daire Başkanımız Mustafa Karakuzu’ya, arkadaşı Ali Erden’e ve hemşehrimiz Mesut Cüce’ye Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

13.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Adana’daki kamu arazilerine ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Adana’nın en güzel yerlerinde bulunan kamu arazileri ne yazık ki bir bir satılıyor. Şehrin tam merkezinde olan RTÜK arazisi, uyarılarımıza rağmen daha önce satışa çıkarılmıştı. ÇUKOBİRLİK, 5 Ocak Stadyumu, havaalanı arazilerinin durumu belli değil. TRT, TEKEL, Karayolları gibi birçok kurum müdürlüğü de kapatılarak başka illere taşınmıştı. Biz her fırsatta on dokuz yıllık AKP iktidarında “Adana yatırım fakiri, gerekli yatırımlar yapılmıyor.” dedikçe iktidar, Adana’nın değerlerini satmaya, şehrin içini boşaltmaya devam ediyor. Şimdi de yine Adana’nın en güzel yerinde Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryollarının vagon, lokomotif atölyelerinin taşınma kararı açıklandı. Bu tavır çok açık gösteriyor ki iktidarın Adana’yı düşündüğü yok. Kurulan şantiye işletmeciliği anlayışıyla şehrimizin en güzel arazilerinin talan edilmesine, satılıp saray çevrelerine peşkeş çekilmesine Adanalılar olarak kesinlikle karşı çıkacağız.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

14.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, kısa çalışma ödeneği, işten çıkarma yasağı ve ücretsiz izin desteğine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Pandemi sürecinde istihdam kaybını önlemek amacıyla uygulanan ve geçen yıl mart ayından beri devam eden kısa çalışma ödeneği desteğinde süre 30 Haziranda doluyor. On gün içinde yeni bir düzenleme olmazsa kısa çalışma ödeneği, işten çıkarma yasağı ve ücretsiz izin desteği uygulamaları son bulacak. İş dünyası ve işçiler, uygulamanın yeniden uzatılmasını, bu konularla ilgili gerekli çalışmaların yapılarak destekleyici tedbirlerin uzatılmasını talep ediyor. Yine ayrıca, belediyelerden haksız yere siyasi sebeplerle işten çıkarılan ve mahkeme kararıyla işe iade kararı alan işçiler işlerine dönmek istiyorlar. Bu düzenleme içerisinde mahkemelerin aldığı kararların uygulanmasıyla ilgili de bir ek madde konulmasını talep ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Sedef…

15.- Yozgat Milletvekili İbrahim Ethem Sedef’in, Yozgat’ta etkili olan sağanak ve dolu yağışına ilişkin açıklaması

İBRAHİM ETHEM SEDEF (Yozgat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

İlimiz Yozgat’ta dün öğleden sonra merkeze bağlı Gülyayla, Bişek, Baltasarılar, Kırım ve Türkmensarılar köylerimizde yoğun yağış neticesinde sel afeti gerçekleşmiştir. Daha sonra akşam saatlerinde ise Kırım, Evci, Alemdar ve Topaç köylerinde sel, Karacalar ve Türkmensarılar köylerinde ise 2’nci kez yoğun yağış ve dolu neticesinde ekili alanların yüzde 100’e yakını ve yerleşim yerleri altyapılarıyla birlikte zarar görmüştür. Çok şükür can kaybımız olmadı ama hemşehrilerimiz, bölgenin acil bir şekilde afet kapsamına alınmasını ve yaralarının devletimizin güçlü elleriyle sarılmasını beklemektedirler. Evleri ve arazileri zarar gören tüm Yozgatlı hemşehrilerime geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Topal…

16.- Hatay Milletvekili Serkan Topal’ın, Hatay’ın ekonomik sorunlarına ilişkin açıklaması

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Seçim bölgem Hatay’da ekonomik krizin yarattığı işsizlik her geçen gün artıyor. İlimizde bulunan sadece Antakya Organize Sanayi Bölgesi’nde son bir yılda 63 olan firma sayısı 51’e düştü. Bu süreçte sadece OSB’de 315 gencimiz işini kaybetti. Şu anda birçok firma yarı kapasite çalışıyor, birçoğu icralık oldu.

Hükûmete Hatay’la ilgili buradan defalarca çağrı yaptık, Hatay’ın içinde bulunduğu sıkıntıları anlattık, bu sıkıntıların da uzun yıllardır Suriye savaşından kaynaklı sorunlar olduğunu dile getirdik. Şimdi bir kez daha sesleniyoruz: Sayın Cumhurbaşkanı, sayın bakanlar; Hatay’ın sorunlarını dinleyin, Hatay’a ekonomik destek paketi açıklayın, ekonomik nefes borusu olan Yayladağı Sınır Kapısı’nı açın. Hatay nefes alırsa Türkiye rahatlar. Lütfen Hatay halkının feryadına kulak verin. Hatay, fedakârlığının karşılığını ceza olarak ödemesin.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

17.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, ulaşım projelerine ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

On dokuz yıldır Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiye’yi bir baştan bir başa bölünmüş yol ve otoyollarla, demir yolları ve hızlı tren yollarıyla birbirine bağladık. Tüm projeler, insan ve çevreyi korumak üzere, çevresel etki değerlendirmesi çalışması doğrultusunda hayata geçirildi. Bu amaçla, yaban hayvanı türlerinin otoyollardan etkilenmeden hayatlarına devam etmeleri amacıyla ekolojik köprüler inşa edildi. Türkiye’de yaban hayatı geçişi öncelikli olarak düzenlenen ilk yaban hayatı köprüsü, seçim bölgem Mersin’in Tarsus Gülek Boğazı ile Akdeniz’i İç Anadolu’ya bağlayan Tarsus-Pozantı Otoyolu’nda Orman Ekosistem Köprüsü adıyla inşa edildi.

AK PARTİ olarak geçtiğimiz on dokuz yıllık dönemde Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde bütün dünyada gıptayla bakılan devasa ulaşım projelerini ülkemize kazandırdık, hizmete açtık ve de inşa etmeye devam ediyoruz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılıç…

18.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, mültecilere ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Mülteciler sorunu dünya ve ülke gündeminde önemli bir konudur. Herkesin bir gün mülteci durumuna düşebileceği unutulmamalıdır. Hayata tutunabilmek için göçenlerdir mülteciler. En çok etkilenen masum çocuklardır. Mülteci olmak tercih değil, mecburiyettir. Dünyada her iki mülteciden 1’i çocuktur. Bunların sayısı 170 bin olup sadece Avrupa’da kaybolan veya ailesinden ayrılan mülteci çocuk sayısı 100 bindir. Kaybolan çocukların nerede olduğu bilinmiyor.

Aslında kapatılan sınırlar değil, “çağdaş” denilen dünyanın vicdanıdır. Dünyada çeşitli sebeplerle yerlerinden edilen insan sayısı 80 milyonun üzerindedir. 7 Haziran 2021 tarihi itibarıyla sadece Akdeniz’de boğularak ölen mülteci sayısı 20.358 kişidir. İnsani, vicdani, hukuki, tarihî görevini yapan Türkiye dünyada en fazla mülteciye koruma sağlayan ülkedir.

BAŞKAN – Sayın Erel...

19.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, Aksaray’daki telefon ve internet altyapı hizmetlerine ilişkin açıklaması

AYHAN EREL (Aksaray) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Pandemiden dolayı her derecedeki okul öğrencilerimiz on-line eğitim görmekte, sınavlar da yine internet üzerinden yapılmaktadır. Seçim bölgem Aksaray’ın Ağaçören ilçesinden, başta Kurtini köyü olmak üzere birçok köyümüzden şikâyet gelmektedir. Şöyle ki: Gerek internet gerekse telefonlar için altyapılar yetersiz olduğu için hem derslerde hem de sınavlarda sıkıntılar yaşanmıştır. Üniversite öğrencileri internet üzerinden sınavdayken kesilen bağlantılar nedeniyle mağdur olmuşlar ve başarısız duruma düşmüşlerdir. YÖK, bir karar alarak, on-line üzerinden sınava tabi tutulan öğrencilerimizden isteyene bir kez daha sınav hakkı vererek mağduriyetlerini gidermelidir ve Altyapı ve Ulaştırma Bakanlığı da en kısa zamanda Aksaray’ın internet ve telefon altyapı hizmetlerini yerine getirmelidir diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Burcu Hanım, mazeret belirtmiştiniz siz.

Buyurun.

20.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar’daki kentsel dönüşüm projelerine ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Seçim bölgem Afyonkarahisar ili merkeze bağlı Mısri Mahallesi’nde uygulanmak istenen kentsel dönüşüm projesinde aylardır verdiğimiz mücadelelerle ihaleler ertelendi. Belediye Başkanı ile Çevre ve Şehircilik Bakanı, mahalleli “hayır” derse bu projeyi uygulamayacaklarını belirtti. Mahallelinin yüzde 90’ı projeye “hayır” dilekçesini vermek için kentsel dönüşüm ofisine akın etti. Şimdi, Çevre ve Şehircilik Bakanından ve Afyonkarahisar Belediye Başkanından verdiği sözü tutmasını ve projeyi iptal etmesini bekliyoruz. Mısri Mahallesi’ni bu hâliyle bırakın; nasılsa ilk seçimde gideceksiniz ve biz Allah’ın izniyle iktidar olacağız, iktidarımızda orada yerinde dönüşüm yapacağız. Kimseyi mağdur etmeden, borçlandırmadan, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemeden, birilerine rant sağlamadan bu işi çözeceğiz, çözeceğiz, çözeceğiz!

BAŞKAN – Şimdi, söz talep eden Grup Başkan Vekillerine söz vereceğim.

Buyurun Sayın Dervişoğlu.

21.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Sayıştay Başkanlığı seçimine ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin verdiği yetkiyi doğru bir biçimde kullanarak haksızlıklara, yolsuzluklara karşı mücadelelerini sürdüreceklerine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Dün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan seçimde Sayıştay Başkanlığına Cumhurbaşkanlığı Personel ve Prensipler Genel Müdürü Metin Yener seçilmişlerdir. Kamu idarelerinin gelir ve giderleri ile mallarının kullanımını millet adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamakla sorumlu kurum olan Sayıştayın yeni Başkanı, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın yıllardır yakın bürokratı olarak görev yapan, Cumhurbaşkanlığının maaşlı bir eski çalışanı olmuştur.

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin Türkiye’yi getirdiği vahim tablo dün bir kez daha gün yüzüne çıkmıştır. Kuvvetler ayrılığı ortadan kaldırılmış, denetleme mekanizması işlemez hâle getirilmiş, Meclisin etkisizleştirilmesinden sonra, yargı da denetleyici organ olmaktan çıkarılmıştır. Sayıştay, denetlemesini Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yapmaktadır; bu sebeple, yapılan bu atamayla, millet iradesine ve Meclis iradesi ve yetkisine Cumhurbaşkanlığı tarafından el konulmuştur. Gerçek anlamda denetlenmekten korkan Hükûmet, yargının denetleme ayağı olan Sayıştaya yaptığı atamayla liyakat, hukuk, adalet ve demokrasiyi bir kez daha ayaklar altına almıştır.

Ne yaparsanız yapın ama unutmayın ki yolsuzluk söz konusu olursa, haksızlık söz konusu olursa, liyakatsizlik söz konusu olursa İYİ Partinin nefesi ensenizdedir. Millet iradesinin yansıdığı Türkiye Büyük Millet Meclisinin etkinliği, tek adam hâkimiyetinden alınıp tekrar milletimize verilecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Dervişoğlu.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – İYİ Parti olarak bu, öncelikli meselemizdir. Türkiye’ye nefes aldıracak tek çıkış yolu kuvvetler ayrılığını esas alan iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemin mutlaka tesis edilmesi sağlanacaktır.

İYİ Parti olarak Türkiye’nin her köşesini adım adım dolaşıyoruz. Halkın ekonomik krizi en derin şekilde hissettiği şu günlerde AK PARTİ’li yöneticiler lüksten ve israftan feragat edemiyorlar, kamuda israf almış başını gidiyor. Her alanda olduğu gibi, devlet kurumları da iyi yönetilmiyor, zarar ettiriliyor; daha sonra da bu zarar bahane edilerek kurumlar ya satılıyor ya özelleştiriliyor. İsraf ve liyakatsizlik dört bir yanımızı sarmaya devam ediyor. Bu gidişe müsaade etmemiz söz konusu olamaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Dervişoğlu.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Türkiye Büyük Millet Meclisinde üzerimize yüklenen sorumluluğu, milletin bize verdiği yetkiyi doğru bir biçimde kullanarak haksızlıklara, yolsuzluklara karşı mücadelemizi sürdüreceğimizi buradan ilan ediyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum efendim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bülbül.

22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, hayatını kaybetmiş bütün denizcileri rahmetle andıklarına ve TÜRKPA’ya Özbekistan’ın da katılmasının Türk dünyası için anlamlı bir adım olduğunu düşündüklerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk tarihinde sayısız zafer ve kahraman mevcuttur. Kara savaşlarında elde edilen destansı zaferlerin yanında, denizlerde de önemli zaferler elde edilmiştir. İlk Türk amirali olan Çaka Bey’le başlayan deniz zaferlerimiz, büyük komutanlarımızın, denizcilerimizin kazanmış olduğu zaferlerle devam etmiştir.

Bundan dört yüz elli altı yıl önce Malta kuşatması sırasında şehadete ermiş olan Trablusgarp fatihi Turgut Reis de bu büyük denizci komutanlarımızdan biridir. Akdeniz’de Türk hâkimiyeti için büyük mücadeleler verip başarılar kazanmış olan Turgut Reis’in torunları bugün de mavi vatanda destan yazmaktadır. Bu vesileyle, dünden bugüne hayatını kaybetmiş olan bütün leventlerimizin, denizcilerimizin, şehadete ermiş olanların, gazilerimizin hepsini rahmetle ve minnetle yâd ettiğimizi ifade ediyor; mavi vatanda mücadele eden donanmamıza Allah kolaylık versin, kazadan ve beladan muhafaza etsin diyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 21 Kasım 2008 tarihinde İstanbul’da Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye Cumhuriyeti Parlamento Başkanlarının imzalamış olduğu anlaşmayla kurulan, Türk dili konuşan ülkeler ve diğer bölge ülkeleri arasında karşılıklı, faydalı ve eşit düzeyli iş birliğinin geliştirilmesine katkıda bulunmak, tarih, kültür ve dil ortaklığına dayanarak ulusal yasamaların yakınlaştırılması ve parlamentolar arası iş birliğine ilişkin diğer konularda karşılıklı faaliyetin daha da yoğunlaştırılması gibi anlamlı ve önemli hedefleri bulunan Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi TÜRKPA’ya dün itibarıyla Türk dünyasında mümtaz bir yeri bulunan kardeş Özbekistan’ın da katılmış olduğunu, katılma kararı vermiş olduğunu öğrenmiş bulunmaktayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bülbül.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bu kararın, Tuna’dan Altaylara kadar güçlü ve kaynaşmış bir Türk dünyası için anlamlı bir adım olduğunu düşünmekteyiz. Her geçen gün bu faaliyetlerin ve bu katılımların artacağını düşünmekteyiz ve Türk dünyasının birliği, beraberliği hususunda önemli mesafeler katedileceği kanaatindeyiz.

Bu karardan duyduğumuz memnuniyeti belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Oluç…

23.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, gazetecilik ilkelerine, OHAL Komisyonunda bir borsa oluştuğuna ve Yeni Şafak gazetesinin HDP’nin sokakları karıştıracağıyla ilgili manşetine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, gazetecilik yapmak eskiden gerçekten onurlu bir görevdi ve aslında halkı, toplumu aydınlatmak, haber alma hakkını yerine getirmek, iletişim yapmanın sağlanması, bunların hepsi çok önemli şeylerdi ve evrensel olarak da baktığımızda, gazetecilik ilkeleri, gazetecilik etiği, ahlakı diye bir dizi kural vardı. Maalesef, Türkiye’de son zamanlarda bu çok aşındı ve hani, sahiden gazetecilik yapmaya devam eden, habercilik yapmaya devam eden ve halkı hakikatler doğrultusunda aydınlatmaya, bilgi vermeye devam eden insan sayısı maalesef çok azaldı, bu yönde gazete ve basın yayın organları da çok azaldı. Özgür bir şekilde onlar yapmaya çalışıyorlar -ağır baskı koşullarında- ama zor yapıyorlar.

Şimdi, kara para aklayanlarla iltisaklı ve organize suç örgütleriyle iltisaklı ve irtibatlı gazeteciler var; isimlerini saymak istemiyorum, herkes her gün onları çeşitli yerlerde okuyor, görüyor. Bunlardan birisi OHAL Komisyonuna ilişkin sözler -sözler tüyler ürpertici gerçekten- söylemiş, demiş ki: “Soylu’ya -İçişleri Bakanını kastederek- masum olduğuna inandığım binlerce insanın dosyasını götürdüm, görevlerine iade edildiler.” OHAL Komisyonundan bahsediyor. Burada bir borsa oluştuğu çok açık. Bu korkunç sözler karşısında en ufak bir açıklama gelmedi, yalanlama gelmedi İçişleri Bakanlığından. Bugüne kadar suskun kalındığına göre biz de bunu doğru kabul ediyoruz o zaman, en azından açıklama gelebilirdi. Bu Komisyonun çalışma usulleri belli. “Üyeler ve Komisyon çalışmalarında görevlendirenler, görevlerini yerine getirmeleri sırasında edindikleri, kamuya, ilgililere ve üçüncü kişilere ait gizlilik taşıyan bilgileri, kişisel verileri veya ticari sırları ve bunlara ait belgeleri…” diye devam eder, “…üçüncü kişilerin veya kendilerinin yararına kullanamaz.” der; Komisyonun çalışma usulü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Yani muhatabı bile ulaşamıyor sır dosyalara fakat bir kişi -bu adam- ulaşıyor; yetmiyor, kanaat bildiriyor, göreve iade edilmelerini sağlıyor.

Şimdi, bu OHAL Komisyonuna 28/5/2021 itibarıyla başvuru sayısı 126.674 olmuş, verilen karar sayısı 115.130; bunların içinde 14.072’si kabul edilmiş, 101.058’i reddedilmiş. Yani öyle bir durum var ki nasıl oluyor da bir gazeteciye başvuranlar OHAL Komisyonunda aklanıyor da görevlerine dönebiliyorlar? Nasıl oluyor da bir bakanlığa, İçişleri Bakanlığına bu başvuru yapılıyor? Bir sürü bakanlık var, KHK’yle görevinden uzaklaştırılmış olan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç, toparlayalım.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bir sürü bakanlık varken neden tek adres İçişleri Bakanlığı, bu da belli değil. Yani binlerce KHK’li açlığa, yoksulluğa mahkûm edildi, onlarcası intihar etti, aileler parçalandı, insanlık dışı manzaralar yaşandı ama birileri de komisyonculuk yapmış ve borsa kurmuş belli ki.

Şimdi, bu gazetecilik müsveddeleri bitmiyor. “Yeni Şafak” diye bir sözde gazete var. Bu, iktidarın gazetesi sözde gazetesi en son yine HDP’yi manşet yapmış “Sokak ihalesi HDP’ye kaldı.” diyor. Neymiş mesele? “HDP, Merkez Yürütme Kurulunda karar almış, sokakları karıştıracakmış.” Ya, ne kadar provokatör, nasıl tetikçi bir gazeteden bahsediyoruz, gazete parçasından bahsediyoruz. HDP Merkez Yürütme Kurulu karar almış “Miting yapacağız.” diye, efendim “Sokakları karıştıracak.” diyor. Ya, izinli miting yapacağız, sokakları karıştırmakla ne alakası var?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) –“Seçimlerden daha güçlü mitingler yapalım.” demişiz “Aha, işte, sokakları karıştıracaklar Kobani dönemindeki gibi.” diyor. Niye? “Seçimlerden daha güçlü miting yapalım.” demek “İzinli mitingler yapalım.” demek niye suç oluyor bir siyasi parti açısından? “Halk toplantıları yapacağız.” demişiz “Aha, işte, sokakları karıştıracaklar.” diyor. Ya, utansınlar ya! “Gazete” diye geçiniyor bu provokatör yayın; işte, bu organize suç örgütleriyle iltisaklı, iktidarla iltisaklı bir yayın, HDP hakkında bu provokatörlüğü, bu tetikçiliği yapıyor. Kınıyoruz, protesto ediyoruz. Ciddiye alınacak bir şey değil ama şimdi bunları bir kez daha söyleyelim, yarın öbür gün başka provokasyonlar da yapacaklardır, biz şimdiden uyaralım yapmamaları doğrultusunda.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Özgür Bey, buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Basın, hür basın; dememek lazım yine de.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Hür basın değil; o, iktidarın basını; hür basın baskı altında.

MUSA PİROĞLU (İstanbul) – Veyis Ateş de hür basın, biliyorsun değil mi(!)

BAŞKAN – Beyler, Değerli Grup Başkan Vekilleri; Özgür Bey konuşacak.

24.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, CHP Grubundan 100 milletvekilinin 23 Haziran İstanbul zaferinin 2’nci yıl dönümünde İstanbul sokaklarında olduklarına; İstanbul’da yoksulu kucaklayan, ihtiyaç duyanın yanında olan belediyecilik anlayışının önümüzdeki dönem Millet İttifakı’nın iktidarını müjdelediğine; Türkiye’ye gelen doğrudan yatırım rakamlarına ve Sayıştay Başkanlığı seçimine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bugün 23 Haziran 2021. Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili olarak ilk kez bu kadar yalnız ve bu kadar mutluyuz. Çünkü grubumuzdan 100 milletvekili, 23 Haziran 2019 günü elde edilen büyük İstanbul zaferinin 2’nci yıl dönümünde, altmış gün boyunca çalıştıkları sokaklarda yeniden çalışmak için, “Biz geldik, size söz verdik, nasıl yönetiyoruz İstanbul’u?” diye sorabilmek için, alınları açık, başları dik İstanbul sokaklarındalar.

Yirmi beş yıl boyunca, Recep Tayyip Erdoğan ya da onun gösterdiği adaylar seçildiler, İstanbul’a hizmet ettiler; israflarıyla, şeffaf olmayan ihaleleriyle, İBB’nin Cumhurbaşkanlığına, AK PARTİ İl Başkanlığına, Genel Merkezine tahsis ettiği yüzlerce, binlerce aracıyla, birtakım vakıflara kamu kaynaklarının -kamu yararına vakıf statüsü verilen, başında aileden kişilerin bulunduğu vakıflara- İBB’nin kaynaklarının aktarılmasıyla. İstanbul’da son derece rahatsızlık yaratan bu anlayışa karşı Ekrem İmamoğlu, 31 Mart tarihinde dürüst, samimi, temiz bir belediyecilik vaadiyle seçimi kazandı. Hazmedemediler, kişisel verileri istismar ettiler, İstanbul’da psikiyatri kliniklerine giden, oradan ilaç alan, rapor alan herkesin raporlarını bavullarla Yüksek Seçim Kuruluna taşıyıp psikiyatriste gitmeyi “Efendim, bunların akıl sağlığı yerinde değil, oy kullandılar İstanbul’da.” diyecek noktalara geldiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ve sonra dediler ki: ”Seçim yenilensin.” YSK bu yenilemeyi yaptı; önce coştular, sonra duvara tosladılar. Bir baktılar ki iş öyle değilmiş, bana verilince millî irade baş tacı, bana verilmeyince alaşağı; bana verilince muhterem, verilmeyince mundar. Bir bakıldı ki iş öyle değilmiş, “Osmanlı tokadı atacağız 23 Haziranda.” diyenler demokrasi tokadını yediler. (CHP sıralarından alkışlar) Ve o günden bugüne şeffaf… Dün, gurur duydum, Recep Tayyip Erdoğan diyor ki: “Şeffaf belediyecilik yapın, gerekirse ihaleleri televizyondan yayınlayın.” On dokuz yıldır aklınız neredeydi? Adrese teslim verirken, 5’li çeteyi semirtirken, parası sabit, gününü düşür, önceden söylensin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …on yedi gün viyadüğü, kırk iki gün tünelleri, adrese teslim ihaleler; hepsinden bıkmış millet, şimdi diyorsunuz ki: “Gerekirse siz de şeffaf yapın.” “Gerekirse…” On dokuz yıldır aklınız neredeydi? İstanbul’dan biz çok şey öğrendik, İstanbul’daki hizmetimizden de birileri çok şey öğrenecek. İş işten geçti ama İstanbul’da yoksulu kucaklayan, elimiz kolumuz bağlansa da ihtiyaç duyanın sırtına dokunan, onlarla birlikte olan belediyecilik anlayışımız, önümüzdeki dönem Türkiye yönetimini ve oradaki Millet İttifakı’nın, Türkiye ittifakının iktidarını müjdelemektedir; Türkiye’ye hayırlı olsun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkanım, iki husus var; birisinden çok utanıyorum, sizin de hassasiyet göstereceğinizden eminim. Türkiye’ye gelen doğrudan yatırım açıklandı, 2015’te 19,3 milyar dolarken düşmüş mü 7,8 milyar dolara? Kötü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama her gelen 100 doların 64 doları gayrimenkul alımı -36’sı fabrika, doğrudan yatırım, imalat, istihdama katkı sağlayacak- 2020’de 64 doları ev almak, konut almak, dükkân almak, büro almak için gelmiş. Sayın Başkanım, bu ilanlarla dolu İstanbul’un her yeri “Suitable for citizenship.” diyor, “Vatandaşlığa elverişli daire.” Bakın, 250 bin dolar verirse, bu evi alana -üstünde al bayrağın olduğu pasaportu basmışlar Sayın Başkanım- pasaportu veriyorlar. Türkiye Cumhuriyeti pasaportu hepimizin, hepimizin onurla taşıdığı o pasaportu önce 1 milyon dolara, sonra yüzde 75 tenzilatla 250 bin dolara “Daireyi alana pasaport bedava.” noktasına getirdiler. Bu, utanç verici bir durumdur. Gelen 100 doların 64’ü bunun için geliyorsa bu Meclisin buna bir şey yapması lazım. Benim tüylerim diken diken oldu bunları görünce. Bir kez, bu uygulama gözden geçirilmeli.

İkincisi: Bu tip kampanyalarda pasaportun, ay yıldızın kullanılması, “vatandaşlığa elverişli daire” gibi alaycı ifadeler... Ey, Millî Takım’da oynayanlar, millî forma taşıyanlar; bakın, şimdi 250 bin doları basan 187 tane ülkenin vatandaşı çatır çatır alıyor, kampanya yapmışlar! Bir tane video da buna çeksenize, bir tane de buna çeksenize. Vlaovic’i düşürmeyip Fair Play Ödülü aldınız ama bunu düşürürseniz hepimiz alkışlarız; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) – Seni çekmek daha güzel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, son söyleyeceğim sözüm şu: Dün bir oylama yapıldı. Tüm gruplar Meclis adına denetim yapan Sayıştaya, Sayıştayın önünden bile geçmemiş...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – ...Cumhurbaşkanlığı Personel ve Prensipler Genel Müdürünün kayyum olarak atanmasına vicdanımız el vermedi. Yahu, Sayıştayda görev yapmış diğer adaya mı versek -bu 2 aday da AKP, MHP oylarıyla biliyorsunuz Plan ve Bütçe’den indirildi- öbürü de Sayıştay da olmuş ama açıköğretim mezunu, liyakatte çok soru işaretleri... Girmeyeceğiz buna dedik, bu kayyum atamasına alet olmayacağız dedik; hatta Tasnif Komisyonuna kurada çıkan arkadaşlarımızı da vermedik. Birlikte kabinlere girildi. 10 boş, 1 geçersiz, 4 diğer adaya olmak üzere -AK PARTİ ve MHP dışında milletvekilinin oy vermediği yerde- 15 tane, ilk adım için küçük ama anlamlı bir direniş, haykırış ve itiraz çıktı. Bakın, belki “Bir tek benimdir.” deyip boş oy atan...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – ...belki “Tek başınayım ama benim de vicdanım bu kadarına el vermez ya! Sayıştaya, Sayıştaya girmemiş adamı atamayalım.” diyen; o boş oyu, o geçersiz oyu atan, tekim sanan vekilim en az 15 kişi olduklarını gördü. Bu, çok önemli bir vicdan hareketidir. Bazı sevaplar çok günahı örter. Bundan sonraki süreçte -15’ler belki 75, belki 100 kişisiniz siz- belki bu mafyatik ilişkilerden rahatsız olan onlar, yüzler bu Türkiye’nin kurtuluşunu öne çekebilirler. Ben, her ne kadar farklı partilerde de olsak dün saray talimatına, grup disiplinine rağmen o kabine girip küçük ama anlamlı ve umut verici direnişin bir parçası olan 15 Cumhur İttifakı milletvekiline şükranlarımı, teşekkürlerimi sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ederim Başkanım.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bülbül.

25.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkanım, şimdi, Sayın Özel konuşması sırasında bir ifadede bulundu; tabii, açıköğretimlilerin herhangi bir siyasi partisi yok ama en azından açıköğretimli kardeşlerimiz adına bir şey söylemek gerekiyor herhâlde. Biliyorsunuz, açıköğretim mezunları Anadolu Üniversitesinden mezun olmuş insanlarımızdır ve bunlar şu an Türkiye’de bütün sektörlerde, çok farklı alanlarda çok değerli hizmetler sunan, gayet liyakatli, gayet özel, gayet önemli kişilerdir. Bu noktada, bir Sayıştay üyesinin adaylıkla ilgili durumunu ifade ederken açıköğretimli kardeşlerimizin, mezunlarımızın hakkında bu şekilde ifadelerde bulunulması herhâlde sehven oldu ama bu yanlışlığın da düzeltilmesinde fayda görüyorum. Onu ifade etmek için söz aldım.

Sağ olun.

BAŞKAN – Özgür Bey yapmaz böyle bir şey.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Özgür Bey.

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, partimizde dünya kadar önemli görevlerde olan var, benim kendi eczanemdeki arkadaşlarım var; hepsi harika insanlar da her göreve herkesi atamak mümkün değil. Zaten açıköğretim mezunu, niyeti ve yine de Sayıştayda bulunmasına rağmen tutup da tavşan aday yapmışsınız…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Usulsüz mü?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - …sizin talebinize uymayan 15 vicdanlı vekil kendisine oy vermiş; verenlere de alana da bütün açıköğretim mezunlarına da helal olsun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Açıköğretim mezunları Sayıştay mensubu, üyesi olamaz mı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Esas mesele, açıköğretim mezunları her göreve gelebilirler…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Hah, bu güzel işte.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - …ancak siz onu tavşan aday yaparsanız, “CV”sini dağıtırsanız, bütün milletvekilleri fısır fısır ama öbürü de… Niye biliyor musunuz? Sayıştaya kayyum atamasına karşı öyle bir karşı “CV” koyuyorsunuz ki size isyan edeceklerin bile dikkatini çeksin, eli de oraya gitmesin diye. Kendinize güvenseniz o kayyumun karşısına liyakatli…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Şu açıköğretimliler meselesini bir düzelt bence.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hadi şöyle yapabilseydiniz: Sayıştayın mevcut Başkanı adaydı. Biz yetersiz de görsek; yolsuzlukları, eksiklikleri, aksaklıkları yazdı diye sizin “Muhalefete koz veriyor.” dediğiniz -“sizin” derken sarayı ve ittifak ortağınızı söylüyorum- mevcut Başkanı yukarıda elediniz. Mevcut Sayıştay Başkanı ile kayyumunuzu koysaydınız da bakalım 15 fire mi oluyordu, 150 fire mi oluyordu; onu görseydiniz Beyefendi.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Şu “açıköğretimliler”i bir düzelt sen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karşısına koymuş açıköğretimliyi, tavşan aday yapmış.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bak, hâlâ “açıköğretimli” diyor.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

27.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Sayıştay Başkanlığı seçimine, seçimlerde aldıkları zaferlerin gelecekte yapılacak seçimlerde arkasına milletin desteğini alanların yazacağı zaferlerin müjdecisi olduğuna ve aşılama çalışmalarına ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, devletin kurumlarına kimin nasıl gelip nasıl görevden ayrılacağını ayrıntılı bir şekilde belirtmiş ve demokrasi tarihimizdeki teamüller çerçevesinde de bunlar yerleşmiştir. Bu çerçevede, Parlamentonun görevlerini yerine getirirken yapmış olduğu iş ve eylemlerinden dolayı itibarsızlaştırılmasının doğru olmadığı ve olmayacağı kanaatindeyiz. Elbette demokrasilerde gerek milletvekillerinin gerek Meclisin veya diğer anayasal kuruluşların seçmen olduğu süreçlerde aday olanların bir kısmı seçilebilir, bir kısmı seçilemez. Bu anlamda, Parlamento Anayasa’da yazan görevlerini yerine getirmiştir ve bugüne kadar Sayıştayın yapmış olduğu, hazırlamış olduğu raporları Mecliste veya kamuoyunda bir taraftan anlatıp, onlara itibar edip onların hazırlanmasında görevlerini yerine getiren Sayıştay Başkan ve yöneticilerini de itibarsızlaştırmanın tam tutarlı bir yaklaşım olmadığı kanaatindeyiz.

Diğer taraftan, tabii, demokrasilerde özellikle siyasi partilerin seçim zaferlerini kutlamaları doğaldır, güzeldir çünkü millete olan bağlılığın, millete sırtını dayamanın en güzel örneğidir. Bu anlamda, biz de zaferlerle dolu geçmişimizde, yine, büyük bir zafere imza attığımız haftanın içerisinden geçiyoruz. 24 Haziran 2018 seçimleri, AK PARTİ ve Cumhur İttifakı olarak hem Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hem de genel seçimlerde her 2 kişiden 1,5’inin yani bir buçuğunun oyunu almak suretiyle tarihin en büyük zaferine imza attığımız yıldır, gündür; kutlu olsun; bir. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

ORHAN SÜMER (Adana) – Nasıl 2’de 1,5 oluyor? Nasıl buldun o hesaplamayı?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İki: 10 Ağustos, tarihte seçimle gelen ilk Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın yine yüzde 53 oy oranıyla seçildiği kutlu bir tarihtir; milletimiz adına kutlu olsun.

BAŞKAN – Beyler meydanlarda mıyız, ne oluyor?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yine, devamla 1 Kasım, 3 Kasım, 12 Haziran, 24 Aralık, 22 Temmuz, 31 Mart seçim zaferleriyle dolu. 25 Mart, 27 Mart, 28 Mart, 31 Mart…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Hazirandayız, haziran!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bitti mi? E, bir de referandumlar var; sayıyorum: 16 Nisan, 21 Ekim, 12 Eylül millî iradenin hâkimiyeti adına önemli referandum tarihleridir; milletimize kutlu olsun, hayırlı, mübarek olsun.

BAŞKAN – Evet, gündeme geçiyoruz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İnşallah, tüm bu zaferler gelecekte yapılacak seçimlerde millî iradenin, arkasına milletin desteğini alanların yazacağı zaferlerin de müjdecisidir; şimdiden hayırlı, mübarek olsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; son olarak tabii ki…

ERKAN AYDIN (Bursa) – Reis ne diyordu: “İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder.”

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İstanbul’u kaybetmedik, Mecliste biz çoğunluktayız. Şu anda kim doğru işler yapar, kim temel atmama törenleri yapar, kim milletten hizmetleri sakınır, kim millet için yapılacak hizmetlerin takipçisi olur; onu da 2024’te biraz önceki zaferlerin müjdecisi olarak hep beraber göreceğiz.

Sayın Başkanım, elbette çok tarihî bir andan geçiyoruz bilim dünyamız adına. Bakınız, şu anda 11 merkezde başlayan coronavirüs aşı çalışmaları devam ediyor ancak bunlardan bir tanesi bizi dünya ligine soktu. Ne olduk? Dünyada aşı üreten ilk 10 ülkenin içerisine girdik, artık bir Türk aşısı var. Biraz önce, dün yine bir Grup Başkan Vekilimiz burada ifade etti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, aşıya devam edin.

Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Nasıl dünyada ilk aşıyı bulan bir Türk vatandaşı BioNTech aşısını bularak tarihe geçmişse bugün Türkiye Cumhuriyeti, Türk bilim adamları dünyanın ilk 10 aşısından 1’i olan Turkovac coronavirüs aşısını bulmak suretiyle tarihe geçmiştir; kutluyorum, hayırlı ve mübarek olsun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Onu Tayyip Bey bulmadı mı!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – 40 bin gönüllünün aşılanmasıyla faz 3 çalışmalarına geçilmiş ve milletimiz bu çalışmaya güvendiği için 450 bin civarında 18 ve 55 yaş arası gönüllümüz müracaatını yapmıştır. Bu çalışmalarla beraber güçlü sağlık altyapımızla nasıl Covid-19’la mücadele etmişsek inşallah, en kısa zamanda Covid-19’un sosyal, ekonomik ve sağlık üzerindeki etkilerini de bu aşının başarılı sonuçlarıyla da göreceğiz. Şimdiden hayırlı mübarek olsun diyor, bilim dünyamızı ve aziz milletimizi kutluyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bitireyim Başkanım artık.

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hayırlı ve başarılı bir çalışma günü temenni ediyor, Genel Kurula saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Tayyip Erdoğan dururken bilim dünyası nasıl aşı buluyor!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Özgür Bey, söz talebiniz var mı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Var efendim.

BAŞKAN – Gündeme geçeyim Özgür Bey.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çok kısa…

BAŞKAN – Buyurun.

28.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, birincisi, bugün 23 Haziran. 24 Haziranda söz alıp kutlarsınız.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bugün bitebilir belki Meclis.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama şöyle bir şey söyleyeyim: Verilen rakamlar yürütülen vekâletle de ilintili. Dün Sayın Recep Tayyip Erdoğan gençlerle yapmış olduğu toplantıda, herhâlde bilmiyor ki televizyonlara Fahrettin Altun bunu yollayacak, “Eskiden üniversitelere 10 gençten 1’i girerdi, sınava girenlerden yerleşirdi, benim dönemimde artık 10’da 10." diyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bravo! İşte kutlanması gereken bir şey.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Oysa, tabii, hemen dönüp baktığınızda 100 gençten 32,5’unun yerleşebildiğini, kalanının yerleşemediğini görüyoruz yani 10’da 10 değil, 10’da 3.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – 2’nci üniversite o, 2’nci üniversite okumayı diyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Biraz önce verdiği rakam “24 Haziranda Cumhur İttifakı olarak her 2 oydan 1,5’unu aldık.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Evet, zafer.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurun Özgür Bey.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 2’de 1,5 yüzde 75 yapar. Yüzde 75 oyu ne zaman aldınız, nasıl aldınız?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Tutanakları getirin, 2 oydan 1,5 dedim ya, yüzde 1,15.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Madem öylesiniz neden tek başınıza çoğunluk bile sağlayamayacak durumdasınız. 2 oyda aldığınız 1,5’i savunuyorsan yüzde 75’i ispatlayacaksın.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Tek kusurumuz bu kadar olsun Başkanım, bu kadar kusurumuz olsun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Verdiği her rakam düzeltilmeye mecbur ve muhtaç olanların tutanak altında düştükleri durumu takdirlerinize arz ediyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – 1,15 diyecekken 1,5 demişiz; tek kusurumuz bu olsun. Tek kusurumuz bu olsun ya, tek kusurumuz 1,15’i, 1,5 demişiz bu kadar.

Teşekkür ediyorum.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Ee desene “Para görüşmüyoruz.” diye, yani parayı bölerken…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Vay be, bu kadar kuruşa kadar düştük ya yani o bir kusuru… Helal olsun yani! O kadar kusurumuz olsun.

BAŞKAN – Sayın Oluç…

Buyurun.

29.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, ben çok ufak bir düzeltme yapacağım. Sayın Özkan heyecana kaptırdı kendini tarihler sayıyordu, tarihleri sayarken yıllarını da belli etmediği için “12 Eylül millî iradenin tecelli ettiği gün.” dedi, tutanaklarda düzeltilirse 12 Eylül…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Referandum, referandum.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Evet “Referandum.” demediğiniz için ve tarihini de söylemediğiniz için -12 Eylül askerî darbenin tarihidir, millî iradenin tecelli ettiği gün değildir- düzeltilsin tutanaklarda diye söz aldım.

Teşekkür ediyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Başkanım, müsaade ederseniz bu çok önemli.

BAŞKAN – Buyurun.

30.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Evet, teşekkür ediyorum Başkanım.

Evet, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumun, özellikle milletimize ağır ve acı bedeller ödeten, ülkemizin emanetini emperyalistlere peşkeş çektiren hain darbe girişiminin gününde tevafuk etmesi bizim için çok önemli ve anlamlı. 12 Eylül 2010 tarihinde gerçekleştirilen referandum, darbe kültürü anayasal düzenin demokratikleşmesi istikametinde çok büyük mesafeler aldığımız bir tarihtir. Onun için demokrasinin örselendiği bir tarihte demokrasi adına gerçekleştirilen bir referandum, anlamlı ve önemli olduğundan bahisle, bunu tarihe not düşmek için bir zafer günü olarak ifade etmek istedim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyorum.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkanım müsaade ederseniz…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Dervişoğlu.

31.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bu konuyla ilgili iki kelime de ben sarf etmek istiyorum. Genel Kurulu tekrar saygılarımla selamlıyorum.

12 Eylül 1980…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Cezaevine girdiği için…

ERKAN AYDIN (Bursa) – Ya mezardakiler bile oy kavgası… Onu mu söylemek istiyorsun?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Siz Anayasa Mahkemesine müracaat ettiniz de Anayasa Mahkemesinde bir kelimeyi iptal ettirdiniz, ondan sonra FETÖ onu söyledi.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Cahit Bey, size söylüyorum.

BAŞKAN – Grup Başkan Vekili konuşuyor arkadaşlar.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Yok, 12 Eylül 1980’i tashih ettiniz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Onu sizin mahkemeye müracaatınız neticesinde FETÖ elebaşısı söyledi, bir kelimesini iptal etti…

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Dinleyecek misiniz, belki cevap verme ihtiyacı hasıl olur.

12 Eylül 1980 ile 12 Eylül referandumundaki yanlış anlaşılmayı tashih ettiniz fakat onu düzeltirken daha büyük bir hata yaptınız. 12 Eylül 2010 tarihinde gerçekleştirilen referandum, Türkiye’de 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünü getiren referandumdur. O gün, Anayasa’da gerçekleştirilmiş olan birtakım değişikliklerle hem yargının hem Silahlı Kuvvetlerin hem Emniyet teşkilatının FETÖ terör örgütünün hizmetine sunulduğu gündür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Dervişoğlu.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Dolayısıyla 12 Eylül 2010 tarihi eğer Adalet ve Kalkınma Partisinin zaferi ise bu, bizim açımızdan, Türkiye Büyük Millet Meclisi açısından ve aziz milletimiz açısından Adalet ve Kalkınma Partisinin zafer günü değil utanç vesikasıdır; belirtmek istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Bana göre bu konu çok tartışıldı, Türkiye kamuoyunda çok tartışıldı.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Başkanım ama çok büyük bir itham, çok büyük bir ithamda bulundu.

BAŞKAN – Buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Büyük bir itham, evet.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama çok haklı.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Çok haklı olarak şimdi gizli Anayasa’ya da gireceğiz, hepsini şöyle toparlayarak inşallah, çok önemli bir konu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Haklı derken Sayın Müsavat Dervişoğlu’nu kastettim. Tutanağa öyle geçsin.

32.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Evet, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1876’dan günümüze Türkiye’nin anayasacılık tarihine şöyle bir göz atacak, inceleyecek olursak bu ülkede millî iradenin kendi geleceğini tayin etmek ve kendi sivil, demokratik anayasa yapma arzusunu hayata geçirmek için sarf edilen sözler dahi maalesef darbe teşebbüslerine, cuntalara, vesayetlere, AK PARTİ gibi demokrasi mücadelesi vermiş partilerin kapatılması süreçlerine götürmüştür. Yani Türkiye’de milletin kendi kaderini belirlemesi, kendi geleceğini tayin etmesi ve sivil demokratik anayasa arayışı maalesef geçmişte parti kapatmalarıyla, darbelerle karşılaşan, sonuçlanan bir süreç anlamına geliyordu ve bu anlamda daha bundan çok değil on üç yıl önce…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Emin olun bu konu başlı başına bir konu, Türkiye'de bütün kamuoyunun duyacağı şekilde liderler tarafından dile getirilen, partiler tarafından dile getirilen bir konu.

Buyurun.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Araştırma önergesi verdik, FETÖ’nün siyasi ayağını ortaya çıkaracak araştırma önergesi verdik ve siz orada plakanız neden “FG” diye aldığınızı söyleyemediniz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Şimdi, insan nisyan ile maluldür. Daha çok değil, bundan on üç yıl önce, belki de burada görev yapan milletvekillerimizin çoğu Parlamentoda milletvekilliği yapmıyordu, milletvekili değildi

ORHAN SÜMER (Adana) – Başkanım, basın açıklaması yapsın bununla ilgili.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Ancak malum olduğu üzere AK PARTİ’nin yaptığı o reformlar sayesinde milletvekilleri şu garnizon sınırının ötesine geçebildi, orayı milletvekilleri geçemiyordu arkadaşlar.

AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Yalan! Yalan!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Şu anda burada bilen var, bilmeyen var. Bu ülkede maalesef 80 darbecilerinin millî irade üzerinde oynadıkları oyun, anayasal hukuk düzenimiz üzerinde ve uygulamalar üzerinde çok büyük ihlallerle bizi karşı karşıya getirmişti. Hasılıvelkelam, son cümle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bu konu çok tartışıldı Türkiye'de Sayın Özkan.

Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Türkiye'de 2010 yılı referandumu milletin kendi anayasasını, sivil demokratik anayasa yapma ihtiyacını ortaya çıkardığı ve bu yetkiyi millete verdiği tarihtir. Bu anlamda, biz davet ediyoruz, gizli kapaklı kapılar arkasında değil milletin önünde, milletle paylaşarak yeni anayasa sürecinde desteğe davet ediyoruz.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Grup Başkan Vekillerinin yaptıkları konuşmaların basın toplantısıyla değerlendirilmesi konusunda çok mesaj aldığına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Ben, şimdi, dün bir şey söyledim, bir daha tekrarlıyorum: Buradaki her bir milletvekili büyük emek sarf ederek, şerefli bir göreve gelmiştir, bu saygıyla takip ediyorum. Grup Başkan Vekillerimiz, partilerinin genel başkanlarını temsil eden konumdadırlar, onları da saygıyla takip ediyorum. Ama Grup Başkan Vekillerinin yaptığı konuşmaların basın toplantısıyla değerlendirilmesi konusunda çok mesaj aldım, kim görmek istiyorsa gelsin göstereyim. Milletvekillerimizden de büyük mesaj aldık ama alkışlayıp çıktı, Özgür Bey söyledi bunu. (AK PARTİ, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Dervişoğlu.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkanım, ben, bir satır başı açmıyorum, lüzumu üzerine cevap verme ihtiyacı hissediyorum.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisinin değerli Grup Başkan Vekili, mevkidaşım Cahit Bey bir yanlışını düzeltirken başka başka yanlışlar yapıyor; ben aslında ona işaret etmek istedim. Ama 1876’dan aldı darbeler tarihini, günümüze getirdi.

Yani siz, gelenek olarak aldatılmaya ve kandırılmaya çok müsait bir siyasi kurumsunuz ve bu sebeple milletle defalarca helalleşip özür dilediniz. Şimdi aynı şeyi siz yapın yani “Biz 12 Eylül 2010 referandumunda yine aldatılmıştık, yine kandırılmıştık, HSYK’yi FETÖ’nün emrine verdik, Emniyeti onlarla doldurduk ve Türkiye’yi 15 Temmuz sürecine taşıyan hatalı ve olumsuzluklara vesile olabilecek yanlış adımlar attık.” diyebilirsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Dervişoğlu.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Siz milletten özür dilediğinizde millet sizi affediyor, o seçimleri öyle kazandınız. Bence o yolu kullanın başkalarını suçlamak yerine.

Ayrıca ben o dönemde milletvekili değildim, ben 24 Haziran 2018’den beri milletvekiliyim. Bir milletvekillini “Garnizon sınırlarından içeri giremez.” ya da “Oraya doğru yürüyemez.” diye itham edemezsiniz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ya, öyleydi ama öyleydi.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Biz darbelerde idam sehpalarına yürüyen bir neslin temsilciyiz, biz yeni çıkmadık ortaya.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Başkanım, şimdi…

BAŞKAN – Ne yapacağız şimdi? Hayır, ne yapalım?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Grup Başkan Vekilleri bir araya gelsinler, biz bu gündemi değiştirelim, darbeyi tartışalım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyur, buyur kardeşim, buyur; isterseniz onu yapalım yani gündemi değiştirelim, 12 Eylül, darbe falan…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Başkanım, olabilir.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Cumhuriyet Halk Partisinin önergesiyle darbecilerin isimlerinin Türkiye’den silinmesi konusunu oy birliğiyle çıkardıklarına ve milletimizin büyük bir mücadeleyle demokrasiyi kazandırdığına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Darbeyi biz yendik, biz. Cumhuriyet Halk Partisinin bir önergesi vardı darbecilerin isimlerinin Türkiye’den silinmesi konusunda. Cenab-ı Allah’a şükürler olsun, o gün de ben Meclisi yönetiyordum. Ben Mamak Cezaevindeydim 1980’de, uzun yıllar hapishanede kaldım, mahkemelerin kararıyla beraat ettim, zaman aşımından beraat etmedim. Ben Türkiye Büyük Millet Meclisini yönetirken darbecilerin Türkiye’den isimlerinin silinmesini oy birliğiyle çıkardık. Biz kazandık, milletimiz büyük bir mücadeleyle demokrasiyi kazandırdı. Bu konuyu isterseniz başka bir zaman tartışalım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, ben o zaman kayıtlara geçmesi için şunu söyleyeyim.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İç Tüzük’te “Yeni bir başlık açmak için konuşmuyorum.” diyerek cümleye başlandığı zaman yeni bir başlık açılmış olmaması veya cevap hakkının doğmaması diye bir durum söz konusu olmuyor. Yani bir…

BAŞKAN – Ne yapacağız şimdi? Ama gündeme bağlı kalalım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Tamam, müsaade edin Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Keşke Sayın Dervişoğlu bu hususta diyeceğini dedikten sonra, madem ben de dedim, bitmişti. Tekerrür eden aynı konuşmaya benim de cevap vermem lazım. Şimdi, yine söz alırsa İç Tüzük’ün 69’uncu maddesinin ilgili hükümleri neyi gerektiriyorsa yapacağız.

Bakın, tekrar söylüyorum: Bu, tarihe düşülen nottur, bunun aksi söz konusu değildir. 2010 yılında nakış nakış, ilmek ilmek biraz önce saydığım referandum tarihleri hayata geçmemiş olsaydı bugün sivil, demokratik yeni anayasa yapma çalışmasını darbe sebebi olarak, kapatma sebebi olarak göreceklerdi. Onun için, diyorum ki o tarihte FETÖ’nün “Evlerinizden çıkın, mezarlarınızdan çıkın, gelin, oy kullanın.” ifadesini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) – Size yaradı ya, şimdi FETÖ mü diyorsunuz?

BAŞKAN – Buyurun ama bu tam…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …Anayasa Mahkemesine yapılan müracaat neticesinde, FETÖ unsurlarının külliyen HSYK’ye girmenin yolu açıldıktan sonra FETÖ elebaşı söylemiştir; onun da arkasının çok iyi takip edilmesi lazım.

Sizden talebim şudur, siz mademki söz aldınız, bana cevap verin: Gizli anayasayı kimlerle yaptınız? Hangi konulara oturdunuz, hangi konularda uzlaştınız? Bu hususlarda bizi bilgilendirin. Milletten hiçbir şey kaçırmayın, gizli anayasa yaparak milletin barışına hizmet edemezsiniz.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Şimdi Sayın Dervişoğlu söz istemese ara verecektim…

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Efendim, ben…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Cevap verin ağabeyciğim, gizli anayasanın maddelerini istiyoruz.

BAŞKAN – Buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bakın, ben…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Gizli anayasayı. Herkes ayrı ayrı konuşuyor.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Müsaade edin.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Dervişoğlu.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Şimdi ben “FETÖ” deyince…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ya, gizli anayasayı söyleyin, kiminle oturdunuz?

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Ya, dinle, dinle!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Ya söyleyeceğim.

Arkadaş, ben “FETÖ” deyince senin neden paniğe kapıldığını biliyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Cevap verdik ya, merak etme.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Şimdi, endişeye hiç mahal yok, endişeye hiç mahal yok çünkü ben malumun ilamından yana değilim; zaten malum ortada.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – FETÖ bize beddua etti, birilerine de şefaat verdi, daha ne istiyorsunuz?

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Eğer Anayasa değişikliğiyle alakalı…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bize beddua etti, biz kökünü temizliyoruz.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bakın, bakın…

Ama nezaketen bak paşa paşa dinlemeye bile tahammül edemiyorsun.

Şimdi…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ben konuşurken gürültü had safhadaydı Sayın Dervişoğlu, öyle olmaz.

BAŞKAN – Hayır, tamam, şimdi, bırak yahu!

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sen de gürültü yap o zaman.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Biz ona rağmen konuştuk, demokrasi mücadelesi böyle.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Tamam, mademki sen konuşurken gürültü had safhadaydı, ben konuşurken istediğin kadar gürültü çıkarabilirsin ama biz gürültüye pabuç bırakmayız Sayın Özkan. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bakın söylüyorum; o az önce ortaya koyduğunuz, az önce…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Tankların önünden çekilen biz değiliz, gizli anayasayı yapan biz değiliz, “15 Temmuzdan sonra Başbakan olacağım.” diyen biz değiliz.

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) – Başkanım, gündeme geçelim.

BAŞKAN – Ya arkadaş, ya bir dakika; siz yerinizden müdahale etmeyin bana, ben görüyorum her şeyi.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkanım, ben kendimle ilgili soruların cevabını oturduğum yerden veririm ama Sayın Özkan şimdi partimi…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – “15 Temmuzdan sonra Başbakan olacağım.” deyince mi cevap…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Dervişoğlu.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – ….ve partimin Genel Başkanını itham eden bir beyanda bulunmuştur.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ne dedim?

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – 69’a göre kürsüden konuşmak istiyorum, gözüne baka baka konuşacağım.

BAŞKAN – Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hayır, söylesin canım “15 Temmuzdan sona Başbakan olacağım.” diyen genel başkanı. (İYİ PARTİ sıralarından gürültüler)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Daha fazlasını söyleyeceğim, daha fazlasını.

DURMUŞ YILMAZ (Ankara) – Nereden nereye geldin, bittin tükendin be!

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklaması sırasında İYİ Partiye ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e sataşması nedeniyle konuşması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Müsaade buyurun.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz, hayatımız boyunca çok çeşitli iddialara, ithamlara ve iftiralara cevap vere vere geldik; biz gül bahçesinden gelmiyoruz, biz hiç kimsenin himayesinde de siyaset yapmadık. İYİ Partinin kuruluşunun demokrasi ve hukuk mücadelesinden kaynaklanarak, kurduğunuz her türlü tuzakları ve oyunları bozarak gerçekleştiğini idrak etmek mecburiyetindesiniz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ümit Özdağ öyle demiyor.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Ben aslında size kendinizi kurtarabilme imkânı verdim. Türkiye’nin felaketine sebep olan bir Anayasa değişikliğinin, esasen Türkiye’de 15 Temmuz hain darbe teşebbüsüne vesile olduğunu, dolayısıyla 12 Eylül 1980’le birlikte o ifadenizi de tashih etmenizi temenni ederek söz aldım. Oysa siz partime ithamda bulundunuz, Genel Başkanımıza ithamda bulundunuz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – “15 Temmuzdan sonra Başbakan olacağım.” dedi ya.

ÜMİT BEYAZ (İstanbul) – Yok öyle bir şey ya!

AYTUN ÇIRAY (İzmir) Yalancı!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Dinle, bak, dinle, hâlâ yalan konuşuyorsun, hâlâ iftira atıyorsun, müfterilik yapıyorsun; dinle, boş yere konuşma. Benim fikir insicamımı bozamazsın.

BAŞKAN – Genel Kurula hitap edin.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Ben şu sıraların olduğu, Milliyetçi Hareket Partisi içinde önemli görevler deruhte etmiş, o tarihte o partinin şerefli bir mensubuydum. O partinin içinde demokrasi ve hukuk mücadelesi vererek kongre talebinde bulunduk. Bize, o dönemde, 15 Mayıs 2016 tarihinde kongre yapacağımıza dair -sizin o engellediğiniz kongreyi kastediyorum- o kongreyi yapacağımıza dair gün verildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Müsaade edin efendim.

BAŞKAN – Bir dakika söz veriyorum, buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (Devamla) – Sayın Genel Başkanımızın o ifadesinin içinde sizin söylediğiniz gibi “15 Temmuzdan sonra Başbakan olacağım.” cümlesi yok, “15 Temmuz” ifadesi de hiç yok. O çıkardığınız, troller vasıtasıyla yaydırdığınız… Ki o dönem onun da arkasında FETÖ örgütü vardı, onun trolleri vardı. “Ayın 15’inden sonra her şey başka olacak.” ifadesi var; onun 15 Temmuz hain darbe teşebbüsüyle ilişkilendirilmesi en basit tarifiyle siyasi namussuzluktur. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Buradan ilan ediyor, Genel Kurula saygılarımı sunuyorum.

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – O kongre tarihini veren hâkim de FETÖ’cü çıktı Başkanım.

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.29

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.44

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Enez Kaplan (Tekirdağ)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

VIII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, 29/4/2021 tarihinde Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz ve arkadaşları tarafından, işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye yönelik tedbirleri alma yükümlülüğümüz gereğince genç işsizlik ve üniversite mezunu genç işsizliğin nedenlerinin araştırılarak sorunların belirlenip çözüm üretilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Haziran 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

23/6/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 23/6/2021 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                      Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                            İzmir

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz ve 20 milletvekili tarafından, işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye yönelik tedbirleri alma yükümlülüğümüz gereğince genç işsizlik ve üniversite mezunu genç işsizliğin nedenlerinin araştırılarak sorunların belirlenip çözüm üretilmesi amacıyla 29/4/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 23/6/2021 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın İmam Hüseyin Filiz’e söz veriyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; genç işsizlik ve üniversite mezunu genç işsizliğin nedenlerinin Meclis tarafından araştırılmasına ilişkin grup önerimiz üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, üniversite mezunu gençlerimizi en çok ilgilendiren, sıkıntıya sokan, gelecekleriyle ilgili endişelendiren sorunların başında işsizlik gelmektedir. Uzun süren bir eğitim maratonunun ardından işsiz kalarak bir işe yaramadıkları psikolojisine kapılmaları onları da ailelerini de bizleri de rahatsız etmektedir. Bir durum tespiti yapmaya çalışırsak, ülkemizde 10 milyonun üzerinde oluşan işsizler ordusunun 2 milyon 800 bini 15-34 yaş arasındaki gençlerimizden, 1 milyon 100 bine yakını da üniversite mezunlarımızdan oluşmaktadır. Bu durum gösteriyor ki en iyimser tahmin ile üniversite eğitim görmüş her 4 kişiden 1’i iş bulamamaktadır.

Değerli milletvekilleri, sizlere bazı sayılar vermek istiyorum. Hâlen 460 bin işsiz öğretmen ve içlerinde atama bekleyen 60 bin öğretmen bulunmaktadır. İktisadi ve idari bilimler fakültelerinde işsiz mezunların sayısı 450 bini aşmış durumda. TÜİK verilerine göre 40 bini 30 yaş altı olmak üzere günümüzde işsiz mühendis sayısı 110 bin sınırlarındadır. Bir çalışmaya göre erkek mühendislerde işsizlik oranı yüzde 30, son beş yılda mezun olan kadın mühendislerin işsizlik oranı daha da vahim olup yüzde 46’ya ulaşmıştır. Üniversite mezunlarının iş bulması için bazen yıllarını vermeleri gerekiyor. Bazı mezunlar bu süreçte pes edip alanlarından farklı işlere yöneliyor ya da işsizliği kabulleniyorlar. Örneğin, ziraat ve tarım bölümü mezunlarının yüzde 45,3’ü, siyaset bilimi ve kamu yönetimi mezunlarının yüzde 43,2’si, güzel sanatlar mezunlarının yüzde 36,5’i, iletişim mezunlarının yüzde 33,3’ü bir yıldan uzun süreyle iş arıyor.

Değerli milletvekilleri, gençlerimiz uzun süren iş arayışlarından sonra da mezun sayısının fazlalığı nedeniyle düşük ücretlerle işe başlamak zorunda kalıyorlar. Birçok bölüm mezunlarının yarısından fazlası asgari ücretle işe başlıyor. Bu oran arkeolojide yüzde 76, siyaset biliminde yüzde 67, inşaat mühendisliğinde yüzde 57, mimarlıktaysa yüzde 60 gibi yüksek bir orandır. Ayrıca KPSS’yle açılan kadrolar kısıtlı olduğundan bu da işsizliğe çare olamıyor. 2018 yılından bu yana KPSS’ye giren 682 bin gencimizden sadece yüzde 1,5’i bir kamu kurumuna yerleşebilirken yüzde 98,5’i açıkta kaldı. Yani KPSS onlar için bir umut olmaktan çok uzakta kalmıştır.

Değerli milletvekilleri, üniversite mezunlarının işsizlik durumunu mevcut durumdan bir kesitle sunmaya çalıştım. İşsizlikle ve artan yoksullaşmayla baş etmeye çalışan, kendisinin ve ailesinin geçimini sağlamakta güçlük çeken gençlerin birçoğu ruhsal çöküntü içindedir. İş aramak dışında aktiviteleri kalmayan, para harcamamak için evden dışarı çıkamayan, sosyal hayatları bitmiş, hiç arkadaşları kalmamış, özel hayatlarında problemler yaşayan gençlerin istikballerine yönelik endişeleri artmış durumdadır. İş arama süreleri uzadıkça psikolojik sorunlar, sosyolojik bir sorun hâline dönüşüp toplumu bunalıma sürüklemekte ve huzursuz bir toplum oluşmaktadır. Buna ailelerin içinde bulunduğu durumu da ilave etmek lazım. Bütün imkânlarını zorlayarak ekmeğinden, aşından, kendi rızıklarından keserek okuttukları çocuklarının durumları her bakımdan onları üzmektedir.

Kısacası, gençlerimizin hâli iç açıcı değil, gelecek göremedikleri için yetenekli ve çalışkan öğrencilerimizin önemli bir kısmı yurt dışına gitme eğiliminde olup fırsat bulanlar da farklı ülkelere gitmektedir. Daha da ilginci, yurt dışında eğitim gören çocuklarımız ülkeye dönmek istemiyorlar.

Değerli milletvekilleri, gençlerimizin işsizlik ve işsizlikle ilgili sorunlarının kaynaklarını sıralarsak; en başta Hükûmetin istihdam yaratmayı hedeflemeyen, daha doğrusu işsizliği gerçek bir sorun olarak görmeyen sanayi ve eğitim politikaları; gerekli altyapı olmadan üniversitelerin açılması; pek çok üniversitenin neredeyse üniversite vasfını yitirmiş olması; mezunlarına ihtiyaç duyulmadığı hâlde bölümler açılarak arz-talep dengelerinin yönetilememiş olması; mesleki ve teknik eğitim branşlarına önem verilmemesi; ortaöğretimde sınavlardan bunalmış olarak üniversiteye girmiş yorgun öğrencilerin iş bulamama endişesi içinde eğitimlerine devam etmeleri; ülkedeki siyasi ortamın üniversitelere yansıtılması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – …gençlerimizden iş müracaatlarında üç yıllık bir deneyim istenmesi gibi sebepler ileri sürülebilir.

Değerli milletvekilleri, mezunları istihdam eden tüm sektörleri de dâhil ederek işsizliğin giderilmesi konusunda olması gereken çabaların tespit edilmesi açısından bu grup önerimize destek verilmesi gençlerimiz kadar ülkemizin de geleceği açısından çok önemlidir.

Son olarak bu hafta sonu üniversite sınavına girecek olan 2 milyon 600 bin gencimize sınavlarında başarılar diliyorum. İYİ Parti olarak gençlerin gelecek kaygısının olmadığı bir Türkiye yaratmaktaki kararlılığımızı ifade ediyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beyaz.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- İstanbul Milletvekili Ümit Beyaz’ın, İstanbul Avcılar Tahtakale Mahallesi’nde yaşanan imar sorununa ilişkin açıklaması

ÜMİT BEYAZ (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Seçim bölgem İstanbul’da 85 bin kişilik dev bir mahallenin, Anadolu’daki birçok ilden büyük olan Avcılar Tahtakale Mahallesi’nin yaşadığı imar sorununa dikkat çekmek istiyorum. Kırk yıllık bir mahalle olmasına rağmen hâlâ imar sorunu çözülmemiş Tahtakale sakinleri öyle ilkel şartlarda yaşamak zorunda bırakılmış ki emlak vergilerini ödeyemiyor, doğal gaz bağlatamıyor, hâlâ odun kömür yakıyor. Yaptığımız ziyaretlerde yıllardır siyasiler tarafından kandırıldıklarını, imar sorununun çözülmediğini söyleyen Tahtakale sakinleri, kendilerine verilen sözlerin tutulmasını istiyor. En son Çevre ve Şehircilik Bakanının “Yarın imar sorununu çözüyoruz.” sözleriyle umutlanan Tahtakale sakinleri bu sözlerin üzerinden iki yıl geçmesi üzerine seslerinin yüce Mecliste duyulmasını, imar sorununun aşılması için Mecliste bir adım atılmasını istiyor.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Suzan Hanım, buyurunuz.

36.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, AKP Gebze İlçe Başkanlığında şanlı bayrağımızın masa örtüsü olarak kullanılmasına ilişkin açıklaması

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Seçim hazırlığı diye toplantı yapılan AKP Gebze İlçe Başkanlığının masasında şanlı bayrağımızın masa örtüsü olarak kullanılarak üzerinde yemek yenildiği görüntüler içimizi yaktı. Devletin tüm imkânlarını ailesi ve yandaşlarına aktararak onların zenginleşmesi için uğraşan, telefonlarda paraları sıfırlattığı, çocuklarının bir tanesine bedelli, diğerine çürük raporu alıp milletin çocukları askere gidip, şehit düşüp, anaların bağrı yanarken şehitlere “kelle” diyen zihniyetin ilçe binasında sofra kurarak Türk Bayrağı üzerinde yemek yemesi asla kabul edilemez. Ne kahraman şehitlerimiz kelle ne de şehitlerimizin kanlarıyla sulanmış şanlı bayrağımız masa örtüsü değildir. “T.C.”leri kaldırdınız, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” yazılarını kazıdınız, Andımız’ı yasakladınız, yeter artık! Türk Bayrağı üzerinde sofra kurmak ne demek! Bu hadsizliklerinize, bu sahte ve sözde millîlere de milletimiz gerekli cevabı ilk seçimde verecektir. (CHP sıralarından alkışlar)

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ Parti Grubunun, 29/4/2021 tarihinde Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz ve arkadaşları tarafından, işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye yönelik tedbirleri alma yükümlülüğümüz gereğince genç işsizlik ve üniversite mezunu genç işsizliğin nedenlerinin araştırılarak sorunların belirlenip çözüm üretilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Haziran 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, gençler mutsuz ve umutsuz. Aslında Türkiye’de demokrasiden uzaklaştıkça, demokratik kurumlar zayıfladıkça plansız büyümeyle beraber baskı artmakta, otoriterleşme artmakta, keyfiyet artmakta ve beraberinde ne gelmekte? Bir korku imparatorluğuyla beraber bütün anketlerde şu çıkmakta: İşsizlik, yoksulluk en başta gitmekte, makas açılmakta, eşitsizlik açılmakta. Biz baktığımızda Türkiye’de gençler şu anda işsiz, gençler sağlık açısından dezavantajlı konumda, eğitim açısından dezavantajlı konumda ve topluma katılım açısından da sözlerini, seslerini çıkarttıklarında giderek baskıyla karşılaşmakta. İktidara bir önerimiz var: Hiçbir zaman “Gençler yarınımızdır, umudumuzdur.” diye söylemesinler. Gençlerde bu baskı ortamında umut da kalmamış, yarın da kalmamış ve nitekim, bütün çalışmalarda Z kuşağı ne yapacağını göstermekte, bugününü gasbedenlerden en erken seçimde bunun hesabını soracak.

Peki, arkadaşlar, bu gençler işsiz, gençler iş bulamıyor, özellikle üniversite mezunları iş bulamıyor ve üniversite mezunları arasında da en fazla kadınlar iş bulamıyor. Peki, bunlar kim? Bir çalışma yapılmış -Rawest diye bir araştırma şirketi- Kürt illerinde en çok gençler işsiz. Diyarbakır, Batman, Mardin, Siirt, Şırnak, Urfa, Van, Bitlis işsizliğin en fazla olduğu yerler, istihdamın en az olduğu yerler. Peki, buradaki gençler ne yapıyor? Güvencesiz bir şekilde farklı illere gidiyor. Biz iş, aş buluşmaları nedeniyle mart ayında Mersin’deydik. Sabah 5.30’da portakal toplamaya gidenleri ziyarete gittik. O karanlıkta minibüsün içinde 20’den fazla kişi var, en arkada oturan kişiyle konuştuğumda -üniversite öğrencisi- sabah beşte gidiyor, hava karanlıkken gidiyor, hava kararırken dönüyor. Daha geçen hafta Antalya’daydık, Finike’de Mardinli genç karanfil ekiyor “Ben artık okumaktan vazgeçtim. Zaten bir türlü yaşama koşullarım olmadığı için oradan buralara geldim, burada da bu şans elimden alınıyor.” Siz, üniversite sayısını artırdıkça çözemezsiniz; siz, ülkenin gerçek meselelerine dönmedikçe işsizlik artacak. Ne oluyor? İzmir’de Torbalı’ya gittik, Ağrı Patnos’tan gelen genç de tekrar aynı şeyi söylüyor. Peki, gençler nasıl iş buluyor, işsizlik var? İnanın, okuma falan kriter değil, referans dediğiniz şey torpil olmuş, torpil olmuş, gönderdiğiniz kartvizit olmuş; gençlerin tümü bunu bilmekte. Yapılan çalışmalarda ne deniyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Gençlere öyle bir gelecek vadediyorsunuz ki Türkiye’deki gençlerin çoğu şu anda yurt dışına gitmek istiyor ve Türkiye’nin geleceğinde çok etkili olabilecek insanlar bugün kapıları zorlayıp yurt dışına gitmeye çalışıyor; siz, bu duruma getirdiniz. Ne istihdam alanında ne diğer çalışmalarda hiçbir ilerleme yapamıyorsunuz. Ama ne yapıyorsunuz? Üç gün önce, Babalar Günü nedeniyle Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı gençlerle buluştuğunda şunu diyor: “Yeni moda, 30 yaşın altında kimse evlenmiyor. Evlenirseniz 3 çocuk doğurun.” Ya, gençler nasıl evlenecek? Evlenmek için işe, aşa ihtiyaç var. Bu, moda değil, zorunluluktan kaynaklanmakta. Siz, bu politikaları sürdürdüğünüz sürece bir yere gidemezsiniz.

Ne yapmak lazım? Gençlerin önünü açmak lazım. Neydi? Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri eylem yaptılar, itiraz ettiler, kalktınız, KYK kredilerini kestiniz, borçlarını istemeye çalışıyorsunuz. Siz, gençlere böyle baktığınız sürece geleceği kuramazsınız. Ama gençler geleceği kuracaklar, bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Sayın Abdurrahman Tutdere.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tabii, ülkemizin en önemli meselesi, kanayan yarası gençler ve genç işsizlik. Maalesef AK PARTİ iktidarı Türkiye’yi ve Türkiye’nin gençlerini yoksullaştırarak, işsiz bırakarak bu ülkenin geleceğini çalmaya devam ediyor.

Değerli arkadaşlar, biz, tabii, 8 ve 12 Haziran tarihlerinde Genel Başkan Yardımcımız Sayın Faik Öztrak ve Genel Başkan Yardımcımız, Malatya Milletvekilimiz Sayın Veli Ağbaba’nın öncülüğünde hem esnaf masası olarak hem de ekonomi masası olarak Siirt, Bitlis, Bingöl, Muş ve Diyarbakır illerinde bir dizi çalışmalar gerçekleştirdik, sahada vatandaşlarımızla, gençlerimizle bir arada olduk.

Tabii, bölgenin ve bölge illerinin en temel sorunu işsizlik, yoksulluk. Siirt’te, Muş’ta, Bingöl’de, Diyarbakır’da, Bitlis’te sokakta karşılaştığımız en vahim tablo yüksek orandaki genç işsizlik idi. Nereye gitsek, adımımızı nereye atsak gençler işsiz olduklarını, Türkiye’ye dair artık bir umut taşımadıklarını ve bu iktidardan da beklentilerinin olmadığını ifade ediyorlardı. Bu, ülkem adına gerçekten üzücü bir durum çünkü bu ülkenin geleceği olan gençler artık işsizlik girdabında, artık hayal kuramaz hâle gelmişler ve ülkeden umutlarını, iktidardan umutlarını kesmiş durumdalar.

Bölgenin en temel sorunu bölgede özellikle işsizlik oranı Türkiye ortalamasının da çok üstünde; sokaktaki gençlerin tamamına yakını işsiz, yüzde 50’lerden fazla bir işsizlik oranı var. Bununla birlikte, bölgede, özellikle Diyarbakır’da karşılaştığımız genç işsizlerle birlikte sokakta çalışan çocuklar, 9-10 yaş arasındaki çocuklar ve onların içerisinde bulundukları durum...

Değerli milletvekilleri, şu an ben size bir fotoğraf göstereceğim. Bu, Diyarbakır Ofis semtinde çekilmiş bir fotoğraf. Bakınız, burada ayağında terliği olmayan, ayakkabısı olmayan çocuklarımız, gençlerimiz. Buradaki Zozan, Dilan ve Diyar çöplerden kâğıt toplayarak ailelerinin geçimlerine katkı sağlayan çocuklarımız. Bu çocuklara ayakkabı giydiremeyen, bu çocukları bu yaşta çöplerden kâğıt toplayarak ailelerinin geçimine katkı sağlamaya zorlayan AK PARTİ iktidarıdır. İşte, siz burada her gün anlatıyorsunuz; yollar yaptık, köprüler yaptık, şunu yaptık, bunu yaptık. Gidin, Diyarbakır meydanındaki çocukların hâline bakın. Sizin ekonomide, işsizlikte, yoksullukta ülkeyi nereye getirdiğiniz açık ve açık ortadadır. Biz bu fotoğraftan utandık, inşallah siz de utanırsınız ve bu çocuklarımıza güzel bir gelecek hazırlarsınız, gençlerimize umutlu bir gelecek hazırlarsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Türkiye’de ve bölgede işsizlik gerçekten can yakıcı durumda. Muş’ta karşılaştığımız bir tabloyu sizlerle paylaşmak istiyorum. Adana Milletvekilimizle birlikte sokakta gezerken karşıdan gelen 3 gençle merhabalaştık, tanıştık; 3’ü de üniversite mezunuydu, sağlık bölümünü bitirmişlerdi. Sorduk, “Kaç defa sınava girdik, almadılar bizi.” dediler. “Neden?” dedik. “Çünkü torpilimiz yoktu, Ankara’da dayımız yoktu.” dediler. İşte, gençleri torpille, liyakatsizlikle kamuya yerleştiren AK PARTİ iktidarından Anadolu’nun dört bir yanından gençlerin talebi var: Gençler sizden iş istiyor, sizden istihdam istiyor. Buradan, milletin Meclisinden sesleniyoruz: Gençlerimizi işsiz bırakan, yoksul bırakan bu iktidarı en yakın seçimde birlikte göndereceğiz ve gençlerimizin umutla yaşadığı, mutlu yaşadığı bir Türkiye’yi hep beraber inşa edeceğiz.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Orhan Yegin.

Buyurun Sayın Yegin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ORHAN YEGİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubunun vermiş olduğu öneri üzerinde Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve onu temsil eden Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Kıymetli milletvekilleri, işsizlik, günümüz şartlarında tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en büyük sorunlardan biridir. Bu sorunun gençlerimizde biraz daha derinden hissedildiği de elbette bir gerçektir. Türkiye, nüfusu genç olan bir ülkedir; hâlen 8 milyondan fazla üniversite öğrencimiz var ve Avrupa’da yükseköğretim alanında 2’nci sıradaki ülkeyiz. Bu durum ülkemizin geleceği adına gurur duyduğumuz bir tablodur elbette ancak illerimizi yeni üniversitelere kavuşturduk diye sorumluluğumuzun bitmediğinin de farkındayız. Genç nüfusumuzun bize getirdiği avantajların yanında, bu durum elbette ki omuzlarımızdaki yükü de ağırlaştırmaktadır, bunun bilincindeyiz. AK PARTİ, ülkemizdeki sorunları gençliğe özgü bir dinamizmle ele alan ve sorunlarla esaslı mücadeleyi hedefleyen bir partidir. Beşerî sermayemiz olan gençlerimizin eğitim hakkından yararlanmaları için sarf ettiğimiz çabanın daha çoğunu gençlerimizin istihdama katılabilmeleri için sarf ediyoruz, bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. “Hiçbir şey yapılmıyor, gençler kendi kaderine terk ediliyor.” tarzındaki söylemlerin haksızlık olduğunun hep beraber altını çizmemiz gerekir aslında.

Bakın, bu kapsamda dünyada neredeyiz, bu sorunu aşmak için neler yapıyoruz, kısaca aktarayım: Türkiye, 2007-2019 yılları arasında genç istihdamını en fazla artıran ülke olmuştur. OECD ülkeleri başta olmak üzere Avrupa bölgesi ve G7 ülkelerinde genç istihdamı azalırken, ülkemiz genç istihdamını artıran ülkeler arasında dünyada bu yıllar arasında 1’inci olmuştur.

Yine, 2007-2019 döneminde Avrupa Birliği ülkelerinde genç iş gücü 4,5 milyon azalırken, ülkemiz genç iş gücü sayısını yaklaşık 1 milyon kişi artırmayı başararak OECD’ye üye ülkeler arasında 1’inci ülke konumuna gelmiştir.

Mesleksizlik ve tecrübe sorununa çözüm olarak mesleki eğitim kursları, işbaşı eğitim programları ve girişimcilik eğitimleri düzenliyoruz ve bu kapsamda, 2012’den 2021 Mayısına kadar yaklaşık 1,6 milyon gencimizi bu hizmetlerden yararlandırdık, faydalandırdık.

Genç istihdamını korumaya ve artırmaya yönelik faaliyetlerimize de devam ediyoruz. 2012’den 2021 Mayısına kadar 470 binin üzerinde gencimizi mesleki eğitim kurslarından yararlandırdık. 2012’den 2021 Mayısına kadar 1 milyonun üzerindeki gencimize işbaşı eğitim programlarıyla deneyim kazandırdık ki bugün bu eğitimlerde sağlık sigortası primi, meslek hastalığı primi ve benzeri primsel ödemelerin yanında, günlük 109 TL eğitim için harçlık verilmektedir, günlük, net olarak bu programlara katılanlara ve 2012’den 2020’ye kadar 75 binin üzerinde gencimizi girişimcilik eğitim programlarından yararlandırdık. Tüm uygulama ve projelerimizin eksenine gençlerimizi aldık, teşviklerimizle de gençlere özel düzenlemeler getirdik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN YEGİN (Devamla) – Başkanım...

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ORHAN YEGİN (Devamla) – Bu kapsamda sayabileceğimiz çok şey var aslında, süre yetmeyecek bunları saymaya kalksak. İlave istihdam teşvikinde gençlere özel olarak tanınan süreden tutalım da eğitimden iş yaşamına geçişi hızlandıran; çırak, aday çıraklar, mesleki eğitim gören kişilere karşı verilen eğitim-iş hayatı arasındaki ilişkiyi güçlendiren desteklere kadar, üniversite öğrencilerimizin hızlı bir şekilde iş yaşamına geçişini sağlamak maksadıyla AR-GE merkezlerinde, sanayi kuruluşlarında ve benzeri yerlerde yapacakları uygulamalara, eğitimlere verdiğimiz desteklere kadar hepsini saymak mümkün.

Değerli milletvekilleri, görüldüğü gibi işsizlikle ilgili gerekli adımlar atılırken gençlerimizin istihdama katılabilmeleri için de ekstra bir çaba sarf ediyoruz. Ancak takdir edersiniz ki dünya çok çetin bir sınavdan geçiyor. Pandemi sadece bir halk sağlığı krizi olmadı, aynı zamanda istihdam ve insani bir kriz olarak ortaya çıktı maalesef.

Uluslararası Çalışma Örgütü, salgının yarattığı istihdam krizinin -lütfen dikkatli dinleyin- 2019’a kıyasla 108 milyon insanı daha yoksul ve aşırı yoksul kategorisine ittiğini açıkladı ve ILO, iş gücü piyasasında salgın nedeniyle yaşanan krizin henüz sona ermekten uzak olduğunu ve istihdam oranının salgın öncesi döneme en erken 2023’te ulaşabileceğini açıkladı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN YEGİN (Devamla) – Başkanım, süre vermiyorsunuz değil mi?

BAŞKAN – Bir dakika verdim değil mi size?

ORHAN YEGİN (Devamla) – Verdiniz efendim.

BAŞKAN – Bir dakikadan sonra vermiyoruz.

ORHAN YEGİN (Devamla) – Tamam Başkanım, teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama talebimiz var.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunmadan önce bir yoklama talebi var, yoklama talebini yerine getireceğim.

Sayın Özel, Sayın Köksal, Sayın Gökçel, Sayın Aydın, Sayın Şahin, Sayın Ceylan, Sayın Ünsal, Sayın Sarıaslan, Sayın Hakverdi, Sayın Kayışoğlu, Sayın Biçer Karaca, Sayın Bulut, Sayın Arık, Sayın Keven, Sayın İlhan, Sayın Bingöl, Sayın Önal, Sayın Bakırlıoğlu, Sayın Bakan, Sayın Gök.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:16.13

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.29

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ Parti Grubunun, 29/4/2021 tarihinde Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz ve arkadaşları tarafından, işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek ve işsizliği önlemeye yönelik tedbirleri alma yükümlülüğümüz gereğince genç işsizlik ve üniversite mezunu genç işsizliğin nedenlerinin araştırılarak sorunların belirlenip çözüm üretilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Haziran 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, 23/6/2021 tarihinde Batman Milletvekili Feleknas Uca ve arkadaşları tarafından, İzmir saldırganının Kuzey Suriye’deki ilişkilerinin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Haziran 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

23/6/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 23/6/2021 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                 Meral Danış Beştaş

                                                                                             Siirt

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

23 Haziran 2021 tarihinde Batman Milletvekili Feleknas Uca ve arkadaşları tarafından (13361 grup numaralı) İzmir saldırganının Kuzey Suriye’deki ilişkilerinin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 23/6/2021 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Tulay Hatımoğulları Oruç.

Buyurun Sayın Oruç.

HDP GRUBU ADINA TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP İzmir il binamıza gerçekleşen saldırıda yaşamını kaybeden Deniz Poyraz’ı saygıyla anıyorum, ailesine başsağlığı dileklerimi sunuyorum.

Evet, 17 Haziranda İzmir il binamıza gerçekleşen silahlı saldırı sonucu Deniz Poyraz’ı katleden Onur Gencer’in sosyal medya hesaplarında yapmış olduğu paylaşımlar kamuoyuna yansıdı. Sosyal medya hesaplarında eski tarihli paylaşımlarında silah eğitimi aldığı görülmüş. Menbiç’te “Suriye hatırası” adı altına paylaştığı silahlı pozlar yansıdı sosyal medyaya. Antep’te “Görev dönüşü” notu ile Halep'te askerî kamuflaj giyimli bir şekilde bozkurt işareti yaptığı fotoğraflar da yansıdı medyaya. Tabii ki bu konuda biriken o kadar çok soru var ki ben de sürem yettiğince birkaçını buradan paylaşmak istiyorum. Onur Gencer hangi sıfatla Suriye’de bulunmuştur? Sağlık çalışanı olduğu iddia edilen -bunu İzmir Valiliği bu şekilde açıklamıştı- Onur Gencer Suriye’ye nasıl gitmiş, silah eğitimini nasıl almıştır? Suriye’de hangi görev tanımıyla bulunmuş ve Antep'e nasıl dönmüştür? Halep'te bozkurt işareti yaptığı fotoğrafta neden askerî kamuflaj giyimlidir? Onur Gencer'in bağlantıları kimlerdir? Onur Gencer gibi Suriye’de bulunup Türkiye’ye dönen başka kimseler var mıdır, bunlar kaç kişidir, bunların takibi yapılmakta mıdır? Suriye’de gayriresmî eğitim organizasyonlarında bulunulduğundan Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Millî Savunma Bakanlığının haberi var mıdır? İçişlerinde huzur sağlamak dışında her türlü işe koşturan İçişleri Bakanının bunlardan haberi var mı, bu konuda neden hiçbir açıklama yapmadı? Gözaltına alındıktan sonra sosyal medya hesapları siliniyor Onur Gencer'in. Saldırı esnasında da binamızın önündeki, 7/24 takip altında olan binamızın önündeki polisler bunlara izleyici olarak kalabilmektedir.

Tabii ki sorularımız çok fazladır ama Meclis bu konunun üzerine büyük bir ciddiyetle, büyük bir hassasiyetle eğilmelidir. Aksi takdirde, Meclis çoğunluğu, İzmir'in göbeğinde işlenmiş bir cinayete, yapılmış bir katliama izleyici kalmış olur. Ne yazık ki Meclis çoğunluğu Reyhanlı, Ankara Gar, Suruç, Roboski, Antep katliamlarına seyirci kaldı ve bu nedenle bunların devamı geldi. Ülke karanlık bir girdabın içine sokuldu. Gayrinizami harp yöntemlerini kendi yurttaşlarına uygulayan bir iktidarla karşı karşıya kaldık. IŞİD, El Nusra ve uzantısı çeteler Türkiye’nin dört bir yanında, Ankara’nın göbeği dâhil olmak üzere her yerde cirit atmaktadırlar. Sadece onlar değil, Onur Gencer gibi gönderilip özel eğitim aldırılıp karanlık işlerde kullanılmış insan sayısının az olmadığı kanaatindeyiz. Bu hücreler iktidara rağmen katliam yapıyorsa iktidar bu ülkeyi yönetemiyor demektir; gücü katillere değil, sadece “tweet” atanlara, demokratik siyaset yapanlara yetmekte demektir ve bu sebeple Hükûmet derhâl istifa etmelidir.

Bu araştırma önergesi Cumhur İttifakı’nın oylarıyla, şayet bizi şaşırtmazlarsa, reddedilecektir. O zaman bir katliamın daha üstü kapanmış olacaktır ve iyi çocuklarını bir kere daha, katilleri bir kere daha korumuş olacaktır. Bu sefer, bu katliamın üstünü örttükleri için istifa etmelidirler. SADAT ve başkaca paramiliter güçler karanlık mafyatik işlerine devam etsin, ülke kan gölüne çevrilsin diye bu Meclisin çoğunluğu bunu izlemiş olacaktır. Deniz’in katledilmesine ve ülkenin getirildiği, daha da getirilmek istenen bu rejimin zalimliklerinde sınırsızlığa göz yuman vicdan sahibi bir insan olamaz gerçekten.

Bu tepkiyi veren herkese yani Deniz kızımızın katledilmesine tepki veren herkese bizler buradan hem partimiz adına hem insanlık adına müteşekkiriz.

Ayrıca, biliyoruz ki “Bu kadar vicdansızlık da fazladır.” diyen o kadar çok insan var ki hem bu Meclisteki sıralarda hem dışarıya baktığımızda, değerli yurttaşlarımızın çoğunda. “Bu kadar vicdansızlık yeter, bu kadar zalimlik, mezalim yeter.” diyor insanlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Ama iktidardaki bir avuç kaymak tabakası bunları görmemekte diretmektedir. Bütün bu işleri tezgâhlayan gladyodan korktukları için de konuşamamaktadır tabii ki bir bölümü.

Şunu unutmayalım: Korku, kişiliği ve toplumu çürütür. Haklının cesareti barışa, huzura, demokrasiye, özgürlüğe, adalete ve elbette bütün bunların tesis edilmesinde asla vazgeçilmeyecek olan çimento vicdana hizmet eder.

Bu sebeple, ben bütün milletvekillerinin burada cesurca bu araştırma önergemize “evet” demesi gerektiğini düşünüyorum ve vicdan sahibi herkesi bu konunun araştırılması için önergemize “evet” oyu kullanmaya davet ediyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Beyanları reddediyoruz. Türkiye yurt içinde ve yurt dışında PKK’yla, terörle mücadeleden başka, insanımızın güvenliğini sağlamaktan başka hiçbir iş yapmaz.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Çok üzüldük beyanları reddettiğiniz için ve şaşırdık tabii ki. Aklınıza da hayran kaldık.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Tarih yazacak, haklı çıkaracak.

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.

Buyurun Sayın Çelik. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün yani 22 Haziran günü yine HDP'nin grup önerisi üzerine İYİ Parti adına söz almıştım. Bugün de benzer bir konu üzerine söz aldım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Biz Türkiye’nin Suriye politikasının hatalarını yıllardır söylemekteyiz. Oynak, çapsız, istikrarsız, güvensiz bir Suriye politikası Türkiye’nin dostlarını uzaklaştırıp düşmanlarını sevindiren bir mahiyet arz etmektedir. Şöyle düşünelim: 5,3 milyon Suriyeli Türkiye’de yaşıyor. Bunlar Suriye’nin bir bölgesinin etnik arındırma yapılmasından dolayı Türkiye’ye zorunlu göç ettirilenler. Bu, yetmiyor. Fırat Kalkanı, Barış Pınarı ve Zeytin Dalı Harekâtları sonucu giriş yaptığımız bölgelerde yaşayan 3 milyon Suriyeli daha var. Toplamda 8 milyon Suriyeliye bakan bir Türkiye’nin bunun altından kalkması imkânsızdır. Daha iki yıl öncesinde 58 milyar dolar harcandığı söyleniyordu, bugün belki 80 milyar dolar civarında olmuştur, bilemiyoruz çünkü rakam verilmiyor. Bölgede Türk lirası geçerli hâle getirildi. Hastaneler, okullar, askerî birlikler, belediyeler vesaire hep Türkiye tarafından kuruluyor, yönetiliyor ve sarfiyat yapılıyor.

Değerli arkadaşlar, Suriye’ye Türkiye’nin sokulması Obama Doktrini’nin bir sonucudur. Esad’ı devirme üzerine kurgulanan bu politika neticede akim kalmıştır. İhvancı bir Suriye rejimi tasavvuru Obama’nın da desteğini çekmesiyle başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ne var ki bölgeye Rusya ve ABD’nin gelerek güney komşumuz olmasına da yol açılmıştır. Teröre elverişli bir bölge hâline gelen Suriye’de her türlü Selefi, bedevi, ilkel sözde İslamcı örgütlerin yuvalandığını da görüyoruz. Zaman zaman Türkiye cenahında bunların doğrudan ya da dolaylı desteklendiği de bilinmektedir. Diğer taraftan Suriye’nin kuzey doğusunda bir PKK’istan kurulmakta olduğu da açıktır. ABD’nin yapmış olduğu yığınak, adım adım tehdit ve tehlikenin büyüklüğüne işaret etmektedir. Bu bataklık alanında daha ne militer veya paramiliter grupların larva hâlinde fırsat kolladığını da yüce heyetinize hatırlatmak isterim. Eğer iktidar gerçekten millî bir dış politika ve güvenlik politikası izlemek isterse önce bataklığın kurutulmasına yardım edecek yol ve yöntemleri denemelidir yoksa ihvan siyasetiyle milletçe belaya savrulmakta olduğumuzu artık anlamalıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, biz son gelişmeler karşısında ülkemizde mevcut manzarayı tek kelimeyle ifade etmiştik, buna çürüme dedik, çürüme; her yerde ve her anlamda çürüme. Tükenmiş bir AKP iktidarı ömrünü uzatmak için bir yerlere taviz vermemelidir.

Değerli arkadaşlar, arz etmiş olduğum İzmir cinayeti sadece bir kadının katledilmesi değildir, bundan Türkiye Cumhuriyeti büyük zarar görüyor; devletimizin itibarına yapılmış bir suikasttır.

Diğer taraftan, devletin ve milletin bekası için her türlü hain örgütlerle canla başla mücadele eden güvenlik güçlerimizin haklı ve meşru mücadelelerine gölge düşürülmeye yeltenilmektedir. Biz her zaman ve her şartta kahraman Mehmetçikin, yiğit güvenlik güçlerimizin arkasındayız ve arkasında olmaya devam edeceğiz ancak bu tür mertliği kendinden menkul şahsiyetlerin hak ettikleri cezaya çarptırılmalarını da bekliyoruz.

Sonuç olarak, milliyetçi, demokrat ve kalkınmacı bir parti olan İYİ Parti her zaman şiddete karşı olmuştur, karşı olmaya da devam edecektir, İYİ Parti iyi yönetimiyle ülkenin gidişatını olumluya değiştirecektir.

Hepinize saygılar sunarım. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Ali Haydar Hakverdi.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

17 Haziranda gencecik bir kadın, mütevazı bile denemeyecek kahvaltısı sırasında, yirmi dört saat Emniyetçe takip edilen, gözlenen İzmir HDP il binasında katledildi. Bu olay gerçekten çok endişe verici ve vahim bir olaydır. Öncelikle Halkların Demokratik Partisine ben buradan başsağlığı diliyorum. Bundan hemen iki gün sonra da Diyarbakır’da bir saldırı gerçekleşti ve AK PARTİ ilçe binasına bir saldırı oldu. Allah’tan can kaybı yaşanmadı. AK PARTİ’ye de buradan “Geçmiş olsun.” diyorum.

Şimdi, İzmir’de gencecik kadını katleden irade ile Diyarbakır’da AK PARTİ binasına saldıran, saldırı düzenleyen irade aynı hedefi, aynı saiki gütmekte ve aynı yere hizmet etmektedir. Her iki saldırı da ülkemize karşı barışımızı, huzurumuzu hedef almaktadır. Her iki saldırı da aynı merkezden organize edilmiştir ve her iki saldırıyı yapanlar da ülkemizin düşmanıdır.

Yine, bunun yanında ayrıştırıcı dil kullanan siyasiler de bu saldırıya ortaklık etmektedir. Bu saldırılar karşısında aldığımız pozisyon aslında tam da bugün önem arz etmektedir. Çünkü İzmir’de katilin yakalanır yakalanmaz ilk açıklaması şuydu: “Ben bu saldırıyı tek başıma yaptım.” Şimdi, katilin paylaşımlarını kısaca şurada, çok kısa paylaşmak istiyorum. Bu adamın Menbiç’te ne işi vardı, bu uzun namlulu silahla nasıl bir görevi vardı vesaire. Katilin biz bu olmadığını biliyoruz yani bu adam aslında sadece tetiği çeken. Şimdi, asıl katili biz yıllardır biliyoruz, ben katilin kendisini buraya getirdim; katil burada, katil burada arkadaşlar, beyaz Toros. Her şeyi organize eden katil burada, beyaz Toros.

Şimdi, bu ülke çok acılar yaşadı gerçekten, derinden acılar yaşadı ve bu organizasyonlar sonrasında toplumsal olarak yaralar, kapanmaz yaralar hâlâ buramızda durmakta. Çorum, Maraş, Sivas, Gazi Mahallesi katliamı dün gibi taze. Bunun yanında yakın tarihte Gar katliamı ve Suruç katliamı da yaşadı, bütün bu katliamlar aslında aynı merkezden organize edilmekte.

İzmir’de yaşanan saldırıyı, katliamı katil tek başına yapmadı; Diyarbakır’daki saldırıyı da katil tek başına yapmadı, daha doğrusu saldırgan tek başına yapmadı. Peki, aslolan, burada bu saldırılar sonrasında bizim tavrımız ne, tarzımız ne olacak, nasıl bir tavır takınacağız? Önemli olan bence burası. Bu saldırının arkasında duran ya da bu saldırıya “Oh olsun.” diyen anlayış bu saldırıya ortaklık etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Kim bu saldırının üzerini kapatmak istiyorsa, örtmek istiyorsa, araştırılmasın istiyorsa saldırganların amacına hizmet ediyor demektir. Bugün yapılması gereken, hukuk dışı yöntemlerin önüne geçmek, suikastten ve toplumsal kutuplaşmadan faydalanmak isteyenlerin önüne geçmek, ülkeyi 90’lardaki o kontrgerilla stratejisine teslim etmek isteyenlere karşı durmaktır. Burada yapmamız gereken, bize düşen görev bu saldırının arkasındaki sorumluları açığa çıkarmaktır. Beyaz Toroslar artık yok, yerini panelvanlar aldı. Bu Toros’un anahtarı kimdeyse, bu Toros’un sahibi kimse ve kim örtmeye çalışıyorsa her iki saldırının da mesulü odur. Bu sebeple Meclise düşen yüce görev, bu saldırının açığa çıkartılması için komisyon kurmaktır.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi, bir dakika talepler söz konusu. Milletvekillerimiz geliyorlar ama... Grup Başkan Vekilleri, Özgür Bey ben bir dakikada ısrarcı olanlara bir dakika söz veriyorum, ondan sonra arazi oluyorlar haberiniz olsun. Hakikaten bakın vallahi, geliyor buraya “Önemli” diyor, veriyorum; sonra takip ediyorum, bir dakikadan sonra çekip gidiyor. O bakımdan özel olarak bir görüşelim biz bu konuyu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Tamam Başkanım.

BAŞKAN – Burhanettin Bulut...

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

37.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un, Adana’da yaşanan boğulma sonucu ölümlere ilişkin açıklaması

BURHANETTİN BULUT (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Kazaya bağlı ölümler sıralamasında trafik kazalarından sonra 2’nci en önemli vaka boğulmalardır. Seçim bölgem Adana’da da sıcaklar hepinizin malumu. Kavurucu sıcakların yaşandığı Adana’da nemin artmasıyla birlikte hissedilen sıcaklık 45 dereceye kadar çıkıyor. Serinlemek için tedbirsiz bir şekilde sulama kanalları ve baraj göllerine giren özellikle 20 yaş altı grubu gençler ve çocuklar hayatını kaybetmektedir. Daha yaz sıcağı başlamadan Adana’da 9 kişi boğularak hayatını kaybetmiştir. Hem hemşehrilerimizin baraj göllerine ve sulama kanallarına girmemesi hem de yetkililerin tedbir alması konusunda bir defa da Meclisten uyaralım.

Teşekkür ediyorum.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 23/6/2021 tarihinde Batman Milletvekili Feleknas Uca ve arkadaşları tarafından, İzmir saldırganının Kuzey Suriye’deki ilişkilerinin araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Haziran 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Atay Uslu.

Buyurun Sayın Uslu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ATAY USLU (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri ve aziz milletimizi, yüce Meclisimizi hürmetle selamlıyorum.

17 Haziran tarihinde İzmir’de gerçekleştirilen provokatif saldırıyı en şiddetli şekilde kınadık, bugünde en şiddetli şekilde kınıyoruz. Yakalanan failin önündeki ve arkasındaki tüm ilişkiler ortaya çıkarılacaktır. Emniyet güçlerimiz, yargı olayı tamamen aydınlatacaktır. İnanıyoruz ki faile de en ağır ceza verilecektir.

Türkiye'nin her yerinden sağlık personelinin Güvenli Bölge Harekâtı’nda görevlendirildiğini biliyoruz. Fail de sağlık personeli olarak 2020 Ocak ayında bir ay kadar sınırda, Kilis merkezde görev yapmış, daha sonra İzmir’e -görevine- dönmüştür. Sonraki zamanlarda İzmir’de çalışmaktayken farklı zamanlarda işe gelmemiş, gerekli işlemler yapılmış, işlemler sonucu faile menfur olaydan önce memuriyetten çıkarma cezası da verilmiştir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, her türlü terör faaliyetiyle, terör örgütüyle mücadelesini sürdürmektedir. Ülkemizin asayişine, milletimizin her ferdinin güvenliğine karşı eylem içinde olan tüm terör örgütleriyle, tüm terör gruplarıyla, tüm suç örgütleriyle en güçlü bir şekilde mücadelemiz devam ediyor. Türkiye’nin güney komşularında terör faaliyetleri içinde bulunan DEAŞ, PKK/PYD-YPG terör örgütlerine karşı amansız mücadelemiz devam ediyor ve devam edecektir. Türkiye, Suriye’de DEAŞ terör örgütüne karşı küresel koalisyonun tüm üyelerinden daha fazla savaşmış, en ağır bedeli ödemiştir. Ülkemiz, Suriye’de DEAŞ terör örgütüne karşı göğüs göğüse çarpışan tek NATO ülkesidir. Aynı kararlı mücadeleyi PKK terör örgütüne, onun Suriye kolu olan YPG’ye, PYD’ye karşı da devam ettiriyoruz.

PKK ve onun Suriye uzantısı PYD öyle bir terör örgütü ki hem DEAŞ’la pazarlık yapmakta hem de o bölgedeki sivillere yönelik ayrım gözetmeyen saldırılar düzenlemektedir. PKK terör örgütü ve Suriye kolu olan YPG terör örgütü, 2019’dan bugüne kadar 6 binden fazla DEAŞ militanını rant karşılığında, para karşılığında serbest bırakmıştır. Aynı terör örgütü PKK ve YPG’nin Suriyeli sivillere yönelik terör ve şiddet saldırıları son yıllarda artmış, son bir buçuk yılda 450’nin üzerinde terör saldırısında yüzlerce sivil ölmüş, binlercesi yaralanmıştır.

Bakıyorum ben, Meclisimizde bazı siyasal partiler eli kanlı PKK/PYD terör örgütüne karşı sessiz kalıyorlar ve terör örgütleri arasında ayrım yapıyorlar. Arkadaşlar, terör örgütleri arasında ayrım yapmak büyük bir hatadır, büyük bir gaflettir, ülkemize ve insanlığa büyük bir ihanettir.

Sayın milletvekilleri, sınırımıza mücavir toprakların teröristlerden arındırılmasına yönelik çabalarımız bir yandan güvenlik ve istikrarı sağlamakta, diğer yandan da Suriyelilerin evlerine dönmesini sağlamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ATAY USLU (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ATAY USLU (Devamla) – Teşekkür ederim.

Hem Güvenli Bölge Harekâtı’mızın başarısı hem de devamında Kuzey Suriye’de sağladığımız eğitim, sağlık, altyapı gibi insani destekler sayesinde bugün yaklaşık 450 bin Suriyeli evlerine geri dönmüşlerdir.

Hasılı, DEAŞ’la, PKK’yla, PYD’yle, YPG’yle, FETÖ’yle, tüm terör örgütleriyle yaptığımız mücadeleye hiçbir şekilde kimse gölge düşüremez. Mücadelemiz -nerede olursa olsun- istiklalimiz ve istikbalimiz için, milletimizin güvenliği için, milletimizin her ferdinin güvenliği için, ülkemiz için devam edecektir.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Erkan Bey söz istiyor mu?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Denetimli serbestlik yapacağım efendim.

BAŞKAN – Vermeyeyim mi Özgür Bey?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Verin efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

38.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Bursa ve çevresindeki çevre kirliliğine ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Çevre kirliliği hem ülkemizde hem de Bursa’da ve çevresinde artık ürkütücü boyutlara gelmiş durumda. İznik Gölü’ne akan Karasu Deresi âdeta simsiyah rengiyle zehir saçmakta, gelen pis kokular da cabası. Türkiye'nin en büyük 5’inci tatlı su gölü olan İznik Gölü eğer bu derelerdeki arıtma işlemleri düzgün bir şekilde yapılmazsa yakın bir zamanda kuruyacak.

Bursa Büyükşehir Belediyesine bağlı arıtma tesisinin kapasitesinin fazlasını arıtmadan göle akıttığıyla ilgili iddialar var; bu konunun takipçisi olacağız ancak buradan sesleniyoruz Bursa Büyükşehir Belediyesine: Bu atık arıtma tesisini verimli bir şekilde çalıştırın, lütfen suları arıtmadan da göle göndermeyin. Bu doğa hepimizin, böyle giderse yok olacak diyorum; teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Faruk Sarıaslan…

39.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, Nevşehir’deki çiftçilerin kuraklık ve sel nedeniyle yaşadığı sorunlara ilişkin açıklaması

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Teşekkür ederim Başkanım.

Nevşehir’in ilçelerinde ve köylerinde çiftçilerimiz kuraklık ve sel felaketinin yol açtığı zararla karşı karşıya kalmıştır. Bu dönemde çiftçilerimizin yoğun emek vererek ürettikleri ürünlerin kuraklıktan ve sel felaketinden büyük zarar gördüğü, üretime harcanan emeğin, kullanılan tohumun, atılan gübrenin ve ilacının karşılıksız kaldığı görülmüştür.

Tarım ve Orman Bakanına soruyorum: Kuraklıktan ve sel felaketinden zarar gören üreticilerin Tarım Kredi Kooperatiflerine, Ziraat Bankasına ve özel bankalara olan kredi borçlarının uzun vadeli ve faizsiz ertelenmesini düşünüyor musunuz? Çiftçilerin borçlarından dolayı elektriklerinin kesilmemesi için, sulama ücreti ile elektrik fiyatlarında indirime gidilmesini düşünüyor musunuz?

TARSİM sigorta primlerinin düşürülmesi düşünülmekte midir?

Hazine arazilerini eken, Çiftçi Kayıt Sistemi’ne kayıtlı olmayan üreticilerin de destekten yararlanması için bir çalışma başlatacak mısınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Vahapoğlu…

40.- Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu’nun, Bulgaristan’da yapılacak seçimlere ilişkin açıklaması

MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Malumlarınız olduğu üzere, Bulgaristan’da seçimlerin yenilenmesi kararı alınmış bulunmaktadır. 11 Temmuz tarihinde Bulgaristan’da yapılacak seçimler, gerek ülkemizde ve gerekse Bulgaristan’da yaşayan soydaşlarımız ve kardeşlerimizin hak ve menfaatleri açısından büyük önem arz etmektedir. Bulgaristan’a giderek oy kullanabilecek soydaşlarımız için beklemeden coronavirüs aşısı olabilmelerini temin maksadıyla gerekli organizasyonlar yapılmış bulunmaktadır.

Seçimlerin, komşumuz ve ortak çıkarlarımız olan Bulgaristan için hayırlara vesile olmasını şimdiden diler, saygılarımı sunarım.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bundan sonra bir dakika talepleri olmasın.

VIII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, polisleri intihara sürükleyen mevcut sorunların tespit edilerek bu sorunların çözümü ve yaşam standartlarının yükseltilmesi için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/807) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 23 Haziran 2021 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

23/6/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 23/6/2021 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                         Özgür Özel

                                                                                           Manisa

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan, polisleri intihara sürükleyen mevcut sorunların tespit edilerek bu sorunların çözümü ve yaşam standartlarının yükseltilmesi için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/807) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin görüşmesinin Genel Kurulun 23/6/2021 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Murat Bakan’a söz veriyorum.

Buyurun Sayın Bakan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MURAT BAKAN (İzmir) – Değerli arkadaşlar, konumuz polis intiharları ancak buna geçmeden önce bugün Maçka Parkı ve Esenyurt Polis Karakolunda polis şiddetiyle ilgili haberler kamuoyuna düştü. Bununla ilgili şunu söylemek istiyorum: Polisin hukuk dışına çıkması, ölçüsüz şiddet kullanması ve bir devletin değil, partinin polisi gibi davranması asla kabul edilemez.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de meslek grupları içinde en çok intihar eden meslek grubu polislik. Bu yeni bir sorun mu? Değil. Yıllardır polisler intihar ediyorlar. Ben de bu kürsüden defalarca gündeme getirdim. 2015’ten beri takip ediyorum, intihar eden her polis kardeşim için ayrı ayrı soru önergesi vermiş bir arkadaşınızım. Bir tanesine yanıt alabildim mi arkadaşlar? Bir tanesine bile yanıt alamadım. Soru şu: Polis neden intihar eder? Daha vahim soru şu: Altı ayda 34 polis memuru neden intihar eder değerli arkadaşlar? Biz sebeplerini biliyoruz, İçişleri Bakanı da sebeplerini biliyor ama kimse bir şey yapmıyor.

Polisler feryat ediyor, intihar notları bırakıyorlar, “Çok çalışıyoruz.” “Sosyal yaşantımız yok.” “Ağır baskı altındayız.” “Amirlerimiz bize zulmediyorlar.” diyorlar ama seslerini duyuramıyorlar. Polis sahipsiz, arkadaşlar, polisin derdiyle dertlenen yok.

Geçmişte polis intiharlarını duyardım, genç polislerin intiharlarını duyduğumda şöyle düşünürdüm: Ya, hayatının baharında, delikanlı çağında bu çocuklar neden intihar ediyor? Şimdi on beş yıllık, yirmi yıllık polisler intihar ediyor arkadaşlar. Emeklilik yaşına gelmiş bir polis neden intihar eder hiç düşündünüz mü?

2014 yılında Kamu Denetçiliği Kurumunun raporu var, diyor ki o raporda: “Haftada kırk saat çalışması gereken polis haftada elli dokuz saat çalışıyor.” Yine, aynı raporda “Polislerin ağır çalışma şartları nedeniyle psikolojilerinin bozulduğunun, cinnet vakalarının, intihar vakalarının meslek içerisinde çok sık görüldüğünün, aile ve sosyal hayatlarında sıkıntıların, şiddetli geçimsizlik ve boşanma vakalarının çok sık yaşandığının, yaşam kaliteleri ve standartları ile mesleki motivasyonlarının düştüğünün tespit edildiği” yazıyor.

Polis, Fransa’da günde sekiz saat çalışıyor, Danimarka’da sekiz saat çalışıyor, İtalya’da altı saat çalışıyor, Türkiye’de on-on iki saat çalışıyor arkadaşlar. Bir de ek görevler var polisin yaptığı; maç angaryası var, devlet büyüklerini karşılama var; polisin 30 tane ek görevi var arkadaşlar.

Her gün intihar haberlerini duyduğumuz polislerle ilgili ağır çalışma koşulları sorulduğunda Süleyman Soylu ne diyor biliyor musunuz? “Hangi meslek grubu 1 çalışıyorsa güvenlikle ilgili meslek grupları 24 kat fazla çalışmak zorunda. Polislik maaş mesleği değildir, kim böyle düşünüyorsa bir dakika durmasın.” diyor. Ey Süleyman Soylu, bu çocuklar maaş için mi bir emirle ölüme gidiyor? Ey Süleyman Soylu, bu çocuklar maaş için mi bir emirle ölüme gidiyor? Nasıl bir söz bu, maaş için mi çalışıyorlar polisler? (CHP sıralarından alkışlar) Bakın, her meslek grubunun insanca çalışmaya, dinlenmeye, ailesine zaman ayırmaya hakkı var; polisin yok mu arkadaşlar? İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 24’üncü maddesi İtalyan polisi için geçerli de Türk polisi için geçerli değil mi? Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin kölelik ve zorla çalıştırma yasağı Alman polisi için geçerli, Türk polisi için geçerli değil mi? Bakın, size 6 Haziranda, Giresun’da, hayatının baharında -24 yaşında- intihar eden Semanur’un notunu okumak istiyorum: “Ben mesleğime âşıktım; küçük düşürdüler, tükendim, ruhumu erittiler. Allah’ım sen yardım et, sadece sana sığındım Rabb’im.” diyor.

Arkadaşlar, polis sahipsiz; polis kurumsal olarak sahipsiz, polisin haklarını koruyacak sendikası yok. Dünyanın her ülkesinde polis sendikası var. Bakın, Fildişi Sahili’nde var, Nijer’de var, Avrupa’da da var, her yerde var. Almanya’da 2 tane polis sendikası var. Yine, Avrupa’da EuroCOP var, Polis Sendikaları Konfederasyonu. Ne yapıyor polis sendikası? Alman Polis Sendikasının sitesinden aldım bunu, diyor ki: “Polisin ve emekli polisin mesleki, toplumsal, ekonomik, ekolojik ve kültürel çıkarlarını savunur. Sendika her şeyden önce özellikle üyelerinin genel çalışma ve yaşam koşullarının düzeltilmesi, memuriyet ve iş hukukundaki haklarının iyileştirilmesi için çalışır.” Bakın, dikkatle dinleyin, “Polis sendikası kendini hükûmetlerden, yönetimlerden, siyasal partilerden ve dinî topluluklardan bağımsız görür.” diyor. “Polislik mesleğinin militarist değil, sivil olduğunu savunur ve bunu korur.” diyor. “Güvenlik hizmetlerinin özelleştirilmesine karşı çıkar.” diyor, polis sendikasından bahsediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT BAKAN (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MURAT BAKAN (Devamla) – AK PARTİ’li ve MHP’li arkadaşlarım, size sesleniyorum: Polis intiharları için bu araştırma komisyonunu kuralım. Şu her konuda bizi kıskanan Avrupa var ya, bırakın, Allah aşkına bir de polis haklarıyla ilgili bizi kıskansın. Şu komisyonu kuralım arkadaşlar. Eğer bu komisyonun kurulmasına burada oy vermezseniz, bundan sonraki polis intiharlarının her birinde vebaliniz olur arkadaşlar. Bu işin vebali büyük diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - İYİ Parti Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın Muhammet Naci Cinisli.

Buyurun Sayın Cinisli. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.

Sözlerimin başında, polis teşkilatımızın aziz şehitlerini rahmetle anıyor, gazilerimize sıhhat, afiyet diliyor, tüm teşkilat mensubu kardeşlerimize sağlık dolu, başarılı vazifeler temenni ediyorum. Bu değerli hizmetlerinde Allah yardımcıları olsun.

Polislerimizin iş yükü her geçen gün artıyor, haftalık çalışma saatlerinin çok üstünde fedakârca çalışıyorlar. Bunun yanında, özellikle büyük şehirlerde yaşam koşulları oldukça zorlaştı. Ağır koşullar altında fazla mesai ücreti almaksızın görev yapan polislerimiz ailelerini bile göremiyorlar. Diğer yandan, ülkemizin son dönemde yaşadığı ekonomik krizden polislerimiz de etkileniyor. Ekonomik kriz ağır iş yüküyle birleşince polislerimiz için alışılması zor bir psikolojik durum oluştu. Vatanı uğruna gözlerini kırpmadan canını vermeye hazır olan kahraman polislerimiz çaresizlikten maalesef canlarına kıyıyor. EMNİYET-SEN’in verilerine göre 1990 yılında 5 polis intihar ederken bu rakam 2011 yılında 26’ya çıkmış. 2011 yılından sonra resmî istatistiklere ulaşılamamakla birlikte, basına yansıyan haberlerden 2013-2020 yılları arasında yılda 30 ila 53 polisin intihar ettiği, bu sayının en az üçte 1’i kadar da intihara teşebbüs eden polis olduğu anlaşılıyor. Uygulanan sansür nedeniyle ulaşamadığımız hakiki intihar vakalarının çok daha fazla olduğundan endişe ediyoruz. İntiharların çoğunlukla mesleğin ilk yıllarında olan polis memuru kardeşlerimiz arasında görülmesi, ağır çalışma koşullarının yarattığı stres ve baskıdan dolayı gerçekleştiği intibasını kuvvetlendiriyor. Ayrıca, maddi şartların yetersizliği, düzensiz beslenme, uzun çalışma saatleri, siyasi mobbing ve bütün bunların tetiklediği ailevi sorunlar dolayısıyla ortaya çıkan etkenlerin polis intiharlarının sebepleri olduğunu ifade edebiliriz. Bu sorunların önlenmesi için Emniyet mensupları arasında artan intihar vakaları araştırılmalı, özellikle üzerlerindeki yük azaltılmalı, Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde rehabilitasyon alanında hizmet veren etkin bir birim kurulmalı, polislerimize psikolog ve sosyolog desteği sağlanmalı, tedavi gören polislerimiz mesleki açıdan da güvence altına alınmalı, meslek öncesi Emniyet mensuplarına sağlıklı psikolojik teknik değerlendirme testi uygulanmalı, polislik tekrar eski cazibeli günlerine dönmeli, mecburiyet yüzünden yapılmamalı. Her seçim öncesinde söz verilmesine rağmen bir türlü gerçekleştirilmeyen 3600 ek gösterge gibi Emniyet mensuplarının özlük haklarının iyileştirilmesi gerekliliğinin altını çizerek bir kez daha İYİ Parti olarak ifade ediyoruz.

Polisliğin gıdası elbette ki millet ve vatan sevgisidir fakat polislerin robot olmadıkları, aileleri olan, insani yaşam koşullarını hak eden bireyler oldukları da unutulmamalı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Sorumlular talihsiz beyanlardan uzak durmalılar. Mesleğin ve bu kıymetli kardeşlerimizin değerlerinin bilinmesini özellikle vurgular, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisi üzerine söz aldım.

AK PARTİ iktidarı, yolsuzluklarına, hukuksuzluklarına, mafya, çete iş birliklerine toplumun karşı çıkmasını engellemek adına aslında ülkeyi polis devletine dönüştürdü, öncelikle bunu ortaya koymak lazım.

Polisin güvenliği sağlamak, suçu önlemek gibi temel görevlerini yerine getirmediğini geçtiğimiz hafta bir kez daha gördük. İzmir’de partimize saldıran katile kol kanat gererken saldırıyı protesto edenleri yaka paça gözaltına almalarına tanık olduk. Dün aynı şekilde piknik yapan LGBTİ+’lara, yine bugün kadın örgütlerine saldırılar gerçekleşti. Avrupa’da ortalama 100 bin vatandaş için 340 polis bulunurken Türkiye’de 100 bin kişiye 494 polis düşüyor; sayı her geçen yıl artıyor çünkü üniversite okuyan, meslekleriyle alakalı iş bulamayan gençler son çare olarak polislik başvurusu yapıyor. Çoğu zaman, tekrar işsiz kalma korkusuyla emirlere sorgusuz sualsiz itaat etmek, mobbinge sessiz kalmak zorunda hissediyorlar kendilerini. En çok polis şiddetine maruz kalan bir partinin mensubu olarak söyleyebilirim ki ben yüzlerinde görüyorum bunu, bazıları ne kadar saldırgansa bazıları da o kadar mahcup aslında.

Toplumu sindirmek için kullanılan polis gücü kendi mensuplarını da tüketiyor çünkü iktidar yandaşlarının suçlarını örtmek polislerin âdeta asli görevine dönüştü. Bu söze itiraz edebilirsiniz ama itiraz etmeden önce cevaplamanız gereken sorular var. Silivri’de intihar eden Emniyet Müdürü Hakan Çalışkan’la ilgili iddialar niçin araştırılmıyor? Soylu’nun oğlunun arkadaşı olan ve hakkında yakalama kararı olan birisi gözaltına alındıktan sonra, usulsüz biçimde, serbest bırakılsın diye baskı yapıldı mı? Çalışkan bu baskılara dayanamadığı için mi intihar etti? Evet, AKP-MHP iktidarının bu baskı rejimi değişmeden polisin, askerin, doktorun, işçinin, kadının, avukatın, hâkimin, hiçbir yurttaşın huzur bulamayacağı ortada. Sadece 2021 yılında şu aya kadar 600’e yakın insan intihar etti. Sadece polisler değil, gerçekten, bugün polisler gibi sadece iktidara hizmet etmesi beklenen ya da iktidar yandaşı olmadığı için iş bulamayan, işsiz kalan, ülke talan edildiği için yoksullaşarak çaresiz kalan ve intihar eden çok sayıda yurttaşımız için çare bu iktidara bir an önce son vermektir, bunun için de çare intihar değil örgütlenmektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Örgütlenmek önemlidir, değiştirmenin önemli yollarından ve güçlerinden biridir.

Yaşamdan ne olursa olsun asla vazgeçmeyin diyorum.

Teşekkürler. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kilis Milletvekili Sayın Mustafa Hilmi Dülger.

Buyurun Sayın Dülger. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Kilis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; polisleri intihara sürükleyen mevcut sorunların araştırılması ve önlenmesine yönelik CHP Grubunun vermiş olduğu araştırma komisyonu kurulması önergesi aleyhinde söz aldım. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, öncelikle vatanın birliği, ülkenin selameti açısından canlarını ortaya koyan tüm güvenlik güçlerimizi, polislerimizi, silahlı kuvvetlerimizi, jandarmamızı, bu uğurda can veren herkesi saygıyla, minnetle, rahmetle anıyorum.

Sözlerime başlamadan önce bir konuya da açıklık getirmek istiyorum. Fransa’dan örnek verildi; Fransa’da intihar hızı 34, Türkiye’de intihar hızı 15.

MURAT BAKAN (İzmir) – İntihar hızı ne demek?

MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) – Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre bugün dünyada her kırk saniyede 1 intihar meydana gelmekte ve yılda 1 milyon kişi intihar nedeniyle hayatına son vermektedir.

MURAT BAKAN (İzmir) – Polis, polis.

MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) – Türkiye dünyada tek başına yaşayan bir ülke olmadığına, dünyanın yaşadığı sorunlardan soyutlanarak irdelenemeyeceğine göre elbette ki bu ortamda bütün meslek mensuplarında da intihar görülebilir. İntiharı irdelediğimiz vakit, bilimsel olarak incelediğimiz vakit şu gerçeği görebiliyoruz: Her gelişim döneminde görülebilen bir irrasyonel davranıştır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çok talihsizce bir konuşma. “Soma’yı araştırmayalım.” diyen arkadaş nasıl mahcup oldu, siz de olacaksınız.

MURAT BAKAN (İzmir) – Altı ayda 34 polis intihar etmiş, altı ayda.

ORHAN SÜMER (Adana) – İntiharları savunuyorsun.

MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) – Fakat konuşarak dinleme şansınızın olmadığını biliyorum, konuşarak asla dinleyemezsiniz

ORHAN SÜMER (Adana) – İntiharları savunuyorsun Sayın Vekilim.

MURAT BAKAN (İzmir) – Altı ayda 34 polis intihar etmiş.

MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) – Yine, bir konuyu özellikle belirtmekte yarar görüyorum: Bu konuların gündeme çok getirilmesi, özellikle Werther sendromuna göre, toplumda özentiye yol açmaktadır; özellikle bu konunun da bilinmesinde yarar görüyorum.

MURAT BAKAN (İzmir) – Sessiz mi kalacağız? Polisler intihar edecek, sessiz mi kalacağız? Polisin hakkını savunmayacağız mı?

MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) – Sessiz kalmamız asla düşünülemez fakat köklü bir geleneğe sahip olan İçişleri Bakanlığı ve onun bünyesindeki Emniyet Genel Müdürlüğü, kendi bünyesindeki polislerin her türlü gelişmesini, yetişmesini ve sosyal davranış biçimlerini, yetişmelerini fazlasıyla araştıran, inceleyen, bu konuda tedbirler alan bir kurumdur.

MURAT BAKAN (İzmir) – Kamu Denetçiliği Kurumu raporunda 2014’te yayınlanmış, niye işleme koymadınız?

MURAT EMİR (Ankara) – Gruptan yanlış konuşma göndermişler sana. Yanlış konuşma yapıyorsunuz; konuşmalar karışmış, konuşmalar karışmış!

MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) – 2017’den bu yana konuyla ilgili kapsamlı çalışmalar yapılmış. Bu konuda Mülkiye Teftiş Kurulu, yine bu konuda Polis Akademisi, Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulunca çok ciddi bilimsel araştırmalar yapılmış; bunların incelenmesinde yarar görüyorum.

MURAT BAKAN (İzmir) – Danıştay kararı var 2011 yılında.

MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) – Rehberlik ve psikolojik danışma servisleri faaliyete geçirilmiş, yılda 8 bin polisimiz bu servisten faydalanırken 2020 yılından itibaren teşkilatın yarısı bu konuda gerekli denetimden geçirilmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MURAT BAKAN (İzmir) – O servislerin tedavi yetkisi yok, sevk ediyor sadece polisi.

MURAT EMİR (Ankara) – Niye yapıyorsunuz o zaman? Polisin yarısını niye tedaviden geçiriyorsunuz?

MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) – 112 bin personelle görüşme yapılmıştır.

MURAT EMİR (Ankara) – Sorun yoksa polis memurlarının yarısını niye tedaviden geçiriyorsunuz o zaman?

MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) – Emniyet Teşkilatı Rehberlik ve Psikolojik Danışma Uygulamaları Yönetmeliği günün şartlarına göre yenilenmiştir.

MURAT EMİR (Ankara) – Polis memurlarını hastanelik ettiniz, haberiniz yok.

MUSTAFA HİLMİ DÜLGER (Devamla) – Bu konuda rehberlik, psikolojik, danışma şube müdürlükleri il bünyesinde kurulmuş, aynı zamanda her 100 bin kişiye şu an itibarıyla toplam teşkilattaki rehberlik ve psikolojik danışman sayısı 250’lere yaklaşmıştır ve Şubat 2020’den itibaren 64 bin personel bu konuda izne çıkarılmış, gerekli tedavileri sağlanmıştır. Bu konuda, personel ve amirler sürekli eğitimden geçirilmekte olup personelin bu konuda yetiştirilmediği, sosyal durumlarının göz önüne alınmadığı gibi bir iddiaya katılmak mümkün değildir. Ancak, bilinmesinde yarar gördüğüm başka bir konu var. Bazı görevler vardır ki yirmi üç buçuk saat değildir, yirmi dört saat devam eden görevler vardır; bunlar sağlıktır, güvenliktir, adalettir.

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum... Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, bir söz talebim var.

BAŞKAN – Sayın Oluç önce söz istemişti.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

41.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, İstanbul Güngören Tozkoparan için hazırlanan TOKİ projesine ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, biraz evvel İstanbul’dan yurttaşlar telefonla bir sorunlarını bildirdiler, kısaca dile getirmek istiyorum. Güngören ilçesinde yaşanıyor; orada, Tozkoparan’da Güngören Belediyesi ile Çevre Bakanlığının ortaklaşa hazırladığı bir TOKİ projesi var, 90 binayı ilgilendiriyor, yaklaşık 950 daire civarında. Oraları bilenler bilirler, Tozkoparan oranın en güzel yerlerinden, en yeşil yerlerinden bir tanesidir. Tabii, Merter’e yakın olmasından dolayı da rantı en yüksek olan yerlerdendir.

Şimdi, orada bu projeyle ilgili 74 itiraz davası var, yürütmeyi durdurma kararları verilmiş ancak üç dört gündür orada bir abluka sürüyor ve bugün dozerlerle su ve doğal gaz kesiliyor. Buna itiraz eden, bu işi protesto eden ve evlerini yıktırmak istemeyen, savunan yurttaşlara karşı gaz sıkılıyor, yurttaşlar bir baskı altına alınıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Ciddi bir sorun yaşanıyor. Bu meselenin yurttaşlarla konuşularak çözülmesi, onların taleplerinin dinlenmesi ve yerine getirilmesi büyük önem taşıyor. Aynı zamanda hukuk sürecinin de tamamlanması önem taşıyor.

Yurttaşların talepleri aslında basit, buradan büyük rant elde etmek isteyenlere diyorlar ki: “Aynı konut biçiminde konutlarımız yeniden inşa edilsin, bize verilsin. Bu süre boyunca kiralarımız ödensin.” Buna benzer talepleri var. Biz de bunu, yurttaşların taleplerini dile getiriyoruz ve hem Güngören Belediyesine hem de Çevre Bakanlığına çağrıda bulunuyoruz. İnsanların üzerine gaz sıkarak, dozerleri sürerek değil, konuşarak, müzakere ederek bu sorunun çözümü için adım atılması gerekiyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Özgür Bey, buyurun.

42.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kilis Milletvekili Mustafa Hilmi Dülger’in CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, biraz önce çok talihsiz bir konuşma dinledik ve çok talihsiz bir oylama yaptık. Polis intiharları gibi, Türkiye’nin gündeminde olan, her geçen gün oran olarak artan ve hani, bu Meclisin “Bunu da araştırmayacaksa neyi araştıracak?” diye düşünebileceğimiz bir hususta, “Efendim, Fransa’da da intihar oranı, intihar hızı…” falan, alakasız rakamlar. Ve polisle ilgili bir çalışma değil, Fransa’daki bir rakamı Türkiye’ye hangi kaynaktan olduğu belli olmadan “intihar hızı” falan diyor yani böyle bir rakam veriyor; tamamen bilim dışı, tamamen gerçek dışı. Esas sorun şu: Türkiye’deki polis, kaskını yastık yapıp yatıyor geceleyin, gözümle gördüm, gözümle. Seçim olur, polis çalışır; bayram olur, polis çalışır; maç olur, polis çalışır; miting olur, polis çalışır; darbe olur, polis çalışır; salgın olur, polis çalışır; sokağa çıkmak yasak, sokakta onlar çalışır; intihar oranı artıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – En çok kandırılan, en çok söz verilen, verilen sözlerin tutulmadığı meslek grubu; 3600 ek gösterge. Kırk saat yerine elli dokuz saat çalıştırılıyor, 1 kör kuruş fazla mesai almıyor, çaresiz kalıp intihara yelteniyor. Çıkıp şunu diyeceksiniz: “Sorun var. Belki bugün değil ama grubumuz gelecek hafta bunu yapabilir, biz de istiyoruz. Hakları ödenmez ama ödemeliyiz.” Ya, bunu söylemek yerine çıkıp da orada “Bazı meslekler yirmi dört saatliktir.” Yirmi dört saat çalışıyor, doğru ama sen onun hakkını vermiyorsan… Hepimizin vergileriyle ödenecek o maaşlar. Onlardan birisi sana hakkını helal eder mi bu konuşmadan sonra? Bu kabul edilecek bir konuşma değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özel, toparlayalım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ayrıca, müzakereler sırasında salonda olmayan arkadaşlara “Yoklama var, oylama var, girin; reddedin, çıkın tekrar…” Bu vicdan değil. Bakın, bizde hemen hemen, Genel Başkanımız hariç koruma kullananımız yok ama büyük bir merakla koruma kullanıyorsunuz, yanınızda sizi koruyan o arkadaşlardan utanın. Allah aşkına, bir daha kürsüye böyle konuşacak bir hatip çıkarmayın böyle konularda.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

43.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tabii, her çocuk doğduğunda, büyüdüğünde polis olmak ister çünkü polisler huzurumuz, sağlığımız, güvenliğimiz için yüreklerini, bedenlerini ortaya koyarlar. Bu anlamda, polislerin özlük hakları, standartları, psikolojileri, huzuru, saadeti, aile mutluluğu bizim için çok önemli.

Bu anlamda, özellikle son on sekiz, on dokuz yıllık süre zarfında bu ihtiyaçlarımızı karşılamak, ülkemizin huzuru ve barışı için ciddi anlamda polis alımları gerçekleşti ve özellikle özlük hakları açısından, aile saadetleri, huzurları açısından ciddi anlamda çalışmalar yapıldı. Bu anlamda, çalışma saatleri itibarıyla da özellikle dinlenme ve çalışma sürelerinin görevin gerektirdiği standartlara uygun olarak yapılmasına büyük oranda gayret edilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Şu anda almış olduğumuz yani İçişleri Bakanlığımızın yurt genelinde genel olarak… “Genel olarak” diyoruz çünkü bazen bazı noktalarda belki polis sayısından kaynaklı değişiklikler olabilir ancak dinlenme ve çalışma süreleri görevin gerektirdiği ihtiyaca uygun bir şekilde planlanmaktadır. İnşallah, elimizden geldiği müddetçe, bu ülkenin huzuru ve barışı için çalışan polislerimize daha güzel, daha iyi özlük haklarını hayata geçirmeye de devam edeceğiz.

Genel Kurulun bilgilerine sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir dakika bir şey söyleyebilir miyim?

BAŞKAN - Özgür Bey, buyurun.

44.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, bu polisi devletin emanet ettiği bir Bakan var değil mi? O Bakan ile İstanbul Emniyet Müdürü arasında kalan gencecik Silivri Emniyet Müdürü intihar etti mesela, değil mi? Şu anda o Bakan duruyor. O Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Süleyman Soylu’yla çatışıyorlar, bu konuda “Beni görevden almak o kadar kolay değil!” diyor. Düşünebiliyor musunuz, bu devlette bunlar yaşanıyor.

SALİH CORA (Trabzon) – İntihar nedeniyle ilgili sen yorum yapıyorsun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Polis, Süleyman Soylu ile o dönemin İstanbul Emniyet Müdürü arasında, Süleyman Soylu ile kendinden önceki İçişleri Bakanları arasında, Süleyman Soylu’nun Anadolu Ajansına servis ettirdiği evraklar üzerinden 17-25 Aralığın ak saraydan özel görevlendirilmiş grubunuzda ve FETÖ’cülük karası alnına en çalınmayacak adama kara çalınmış kişi arasında çelişkiniz var, çatışmanız var. Polisin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, gündeme geçelim…

Buyurun tamamlayın.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitiriyorum efendim.

Mevcut İçişleri Bakanı diyor ki: “Oğluma söyledim, bizden öncekilerden para kasaları çıktı...” Siz ona “kumpas” diyorsunuz, Süleyman Soylu “Benden öncekinden çıktı.” “O dönemin İçişleri Bakanının oğlu gibi olma.” diyor. Kendinden önceki Efkan Ala için “Onun döneminde, o tarihlerde -benden önce- AVM’ye gidilemezdi.” diyor. Polis böyle bir adamın elinde, böyle bir anlayışın elinde arada kaldı, arada kaldı, perişan oldu.

SALİH CORA (Trabzon) – Polis, evladı gibi seviyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Eğer yasama bu işe denetim göreviyle el koymayacaksa o çocuklar perişan olmaya, intihar etmeye devam edecekler, aklımızı başımıza alalım.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

45.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, tabii, özellikle terörle mücadele sürecinde son kırk, elli yıllık süre zarfındaki en etkin terörle mücadele sürecinden geçiyoruz ve bu noktada hem Savunma Bakanlığımız hem İçişleri Bakanlığımız bizzat Süleyman Soylu Bakanımızla yüreğini ortaya koyuyor.

MURAT BAKAN (İzmir) – İntihar eden polis sayısı coronadan ölenlerin sayısından daha fazla.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Düşünün, hepimiz bayram günlerinde ailelerimizle beraber bayramı kutlarken ve kendi evlerimizde sılayırahim içerisinde olurken Süleyman Soylu Bakanımız bayram günlerinde, herkesin ailesiyle beraber geçirdiği ortamlarda gidip Polis Özel Harekâtla, polislerimizle her bir noktada kahvaltılarını, hayatını ve bayramlarını paylaştı.

MURAT BAKAN (İzmir) – Coronadan ölen polis sayısından daha fazla intihar eden polis var. Hiç mi vicdanınız sızlamıyor?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu anlamda, polislerimizin psikolojisi, aile huzuru, sağlığı, mutluluğu ve huzuru için çalışma yapan ve bu mücadeleyi gerçekleştirirken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …terörle mücadeleyi gerçekleştirirken polislerimizle omuz omuza, aynı sorumlulukla, daha fazla sahada, polislerimizle daha fazla beraber olarak çalışan Süleyman Soylu Bakanımızın bu gayretleri ve çalışmalarıyla, polislerimizle beraber terörle mücadeledeki en büyük başarının ortağı olduğuna, başarıyı beraberinde getirdiğine inanıyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Samsun Milletvekili Orhan Kırcalı ve 98 milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Samsun Milletvekili Orhan Kırcalı ve 98 Milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3636) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 268) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştı.

Teklifin tümü üzerinde şahsı adına ilk olarak İstanbul Milletvekili Sayın İbrahim Özden Kaboğlu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz yasa teklifi 44’üncü torba düzenlemesi, Askerî Ceza Kanunu torbası. Bugüne kadar görüştüğümüz 2.290 maddenin 1.432’si torba şeklinde görüşüldü yani yüzde 64’ü. Tam da bütçeden sonra Adalet Komisyonu ikinci torba komisyonuna dönüştürüldü. Bu yasa teklifiyle, bu torba yasa teklifiyle 5 kanunda 18 maddede değişiklik yapılıyor. Değişiklik yapılan kanunlarda 1’den çok kez değişiklik, 27’ci Yasama Döneminde Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nda 5 kez değişiklik yapıldı. Bunun anlamı, demek ki torba yoluyla yapılan düzenlemenin, esasen, önerilerin, Mecliste değil Meclis dışında yazıldığı, Meclis dışından geldiği, bu nedenle birbiriyle bağlantısız yasal önerilerden oluştuğu, bu yönüyle de öngörülebilir, ulaşılabilir ve anlaşılabilir özelliklerinden yoksun olduğu ortaya çıkmaktadır ve torba yasa, nitelik olarak Anayasa’ya aykırıdır. Gerçekten, 27’nci Yasama Döneminde yapılan yasalara karşı Anayasa Mahkemesi başvurularında Anayasa Mahkemesinin karara bağladığı 14 başvurunun 8’indeki iptal kararı da torba yasalara ilişkindir ama torba yasa yapılmasına devam ediliyor. Gerçekten, Adalet Komisyonu açısından konuya bakıldığı zaman, sürekli çalıştırılan Adalet Komisyonu toplam 20 kanunda 84 maddeyi son bir ayda görüşmüş ve bu kanun teklifi, bu torba yasa görüşülürken aynı zamanda yukarıda, Adalet Komisyonunda “dördüncü yargı paketi” adı verilen bir torba yasa görüşmesi de devam etmektedir.

Üzülerek söylemek gerekir ki biraz önce Adalet Komisyonunda görüşülen dördüncü yargı paketi çalışmalarına katılmış bir vekil olarak bizim iki yıldır hazırladığımız ve esasen “Adil Yargılanma Hakkı Yasa Önerileri” başlığı altında 189 maddeden oluşan 12 yasa önerisinden hiçbiri Cumhur İttifakı tarafından dikkate alınmadı ve bunlar mevcut paketle birleştirilmediği gibi, örtüşen maddelere yönelik hiçbir iyileştirme önerimiz de kabul edilmedi. Bu da gösteriyor ki aslında iki yıl önce açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi ve üç ay önce açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı’nda dile getirilen 18 amaç, 113 hedef ve 649 faaliyetin herhangi bir anlamı bulunmamaktadır. Çünkü bunlar esasen bazı sorunları ikrar etmiş olduğu hâlde genellikle sanki bu sorunların Anayasa veya yasalardan kaynaklandığı biçiminde bir izlenim uyandırmakta. Eğer burada bir samimiyet olsaydı, en azından bu yasama Meclisinin neden olduğu özellikle olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnameleri yoluyla yol açılan mağduriyetlere çözüm için en ufak bir adım atılırdı. Dolayısıyla bizim hak, hukuk, adalet doğrultusunda yaptığımız çalışmaları örtme çabası, aslında, yapıcı muhalefet yönünde attığımız adımın, uzattığımız elin geri itilmesi anlamına gelmektedir. Bu da şunu gösteriyor: Demokratik bir Anayasa yolunda ne kadar daha kararlı çalışmamız gerektiğini ve Türkiye'nin, Anayasa’nın 2’nci maddesinde öngörüldüğü üzere, insan haklarına dayanan, demokratik bir hukuk devletine yaraşır Anayasa’ya olan ihtiyacını ortaya koymaktadır. Çünkü bu süreç ne uzlaşma ne de müzakereyi beraberinde getiren bir süreçtir.

Şimdi, bunu belirttikten sonra, bu ön saptamaları yaptıktan sonra, bu yasanın ilgili maddelerinde ayrıntılı olarak belirtilecek ama Komisyonda da dile getirmiş olduğumuz bazı maddelerde somutlaşan sorunlara dikkat çekmeye devam edeceğim.

Madde 3’te tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren hâllere ilişkin yakalama yetkisi açısından 1632 sayılı Kanun’a eklenmesi teklif edilen ek madde 13’ün ikinci fıkrasında, tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren hâllere ilişkin yakalama yetkisine sahip kişi ve merciler asker kişiler bakımından oldukça geniş bir şekilde öngörülmüştür. Düzenleme, askerler arasında silahlı çatışma riskine ve her hâlükârda kötüye kullanımlara yol açabilecektir.

5’inci madde ise “askerî suçların soruşturulmasının izne tabi” olması genel kuralını koymaktadır. “Askerî suçların soruşturulmasının izne tabi olması” genel kuralı, düşük rütbeli askerleri yüksek rütbeli askerler karşısında kırılgan ve her türlü kötüye kullanıma açık hâle getirebilecek ve Anayasa’nın 10’uncu maddesinde düzenlenen yasa önünde eşitlik ilkesine aykırı sonuçlara yol açabilecektir.

Madde 6’da ise yüksek rütbeli askerlerin işledikleri askerî suçların soruşturulmasının Cumhurbaşkanının takdirine bırakılması da sakıncalıdır. Çünkü Cumhurbaşkanı, anayasal tarafsızlığına karşın, uygulamada parti Genel Başkanı olması nedeniyle siyasal çatışmaların merkezinde yer alan bir makam konumunda değil, tam tersine, siyasal çatışmaların yaratıcısı, taraflı bir makam konumundadır. Bu ise askerî disiplin, askerî hiyerarşi ve askeriyenin tabi olduğu kurallar açısından ciddi risklere yol açacaktır. 6’ncı maddenin bu bakımdan gözden geçirilmesi gereği açıktır.

Madde 12 ve 13, hakkında mahkûmiyet ve hak yoksunluğu kararı verilen personelin tekrar Türk Silahlı Kuvvetlerinde istihdam edilememesi konusunu düzenliyor fakat bunu düzenleyen madde, mahkûmiyetin tespitine ilişkin bir kural koymamaktadır. Zira, bilindiği üzere, on yıl önce Anayasa’da yapılan değişiklikle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolu açılmıştır. Acaba mahkûmiyet Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunu kapsıyor mu, kapsamıyor mu; bunun buraya konulması gerekirdi, bu konudaki önergemiz reddedilmiş bulunuyor.

Askerî kaynaktan stajyer müfettiş alımına gelince -madde 14- bu konunun düzenlenmesi, sınav koşulları yönetmeliğe bırakılmıştır ve yeterlilik sınavının usulünün yönetmeliğe bırakılmasının Anayasa’nın 128, 124, 70 ve 10’uncu maddelerine aykırılık teşkil ettiği açıktır.

17’nci maddeye gelince, yargı yolu kapalı disiplin cezaları bakımından askerî öğrenciler ile erbaşlar ve erler hakkında verilen disiplin cezalarına ilişkin olarak yargı yolunu kategorik şekilde kapatan kural ölçüsüz sonuçlara yol açabilecektir, bu ölçüsüzlük nedeniyle de özellikle Anayasa’nın 13’üncü maddesine aykırıdır ve ayrıca, bu tür bir düzenleme Silahlı Kuvvetler bünyesinde mobbing uygulamalarını engellemeyi güçleştirecektir. Bu itibarla, görüldüğü üzere, bu Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, torba kanun teklifi, birçok sakıncayı -olumlu düzenlemelerin yanı sıra- Anayasa’ya aykırılıkları da içeren bir düzenlemedir. Esasen ana neden şudur: İster sivil yargı olsun ister askerî yargı olsun, mahkeme hakkı, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme hakkı, silahların eşitliği ilkesi, açık usul ve çabukluk ilkesi, suçsuzluk karinesi, savunma hakları, yargı kararlarını uygulama zorunluluğu gibi adil yargılanma hakkının 7 ana ilkesini bütün olarak ele almadan yapılan düzenlemeler her zaman eksik kalacaktır, Anayasa’ya aykırı olacaktır. Gerçekten, Adalet Komisyonu tarafından bir ayda yapılan 4 torba düzenleme bu olumsuzluklarla maluldür. O nedenle, bizim yapmış olduğumuz, hazırladığımız 12 ayrı yasa önerisi, 189 maddelik yasa önerisi bu çerçevede hazırlanmıştır; dikkate alınmamış olması, belirttiğim gibi, bu Meclis adına bir kayıptır, bir fırsatın kaçırılmasıdır.

Teşekkür ederim dikkatle dinlediğiniz için. (CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Diğer paketlerde dikkate alacağız Hocam.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, ya; on sekiz senede yapmadık…

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Kalkıp bir laf söyleyin o zaman yani hangi maddesine karşı çıktığınızı bir söyleyin.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Karşı çıkmıyoruz canım.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – O zaman kabul ediyorsunuz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Gelecek paketlerde değerlendireceğiz teklifleri.

BAŞKAN – Şahsı adına ikinci konuşmacı Samsun Milletvekili Sayın Orhan Kırcalı.

Buyurun Sayın Kırcalı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ORHAN KIRCALI (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimiz; teklif sahibi olduğum 268 sıra sayılı Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bizlerde, Türklerde ordu her zaman devletin en temel teşkilatlarından biri olmuş ve önemini daima korumuştur. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz şühedanın kanlarıyla yoğrulan aziz vatanımızı, mavi vatanımızı, semalarımızı korumakta ve yeri geldiğinde de sınırlarımızın dışında ülkemizin hak ve menfaatlerini kararlılıkla savunmaktadır.

Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliği, desteği ve teşvikleriyle, bir taraftan Türk Silahlı Kuvvetlerimizin eğitiminin en iyi şekilde yapılması için gerekli imkânlar sağlanırken diğer taraftan da üstün teknolojiye sahip, yerli üretim harp araç gereç ve sistemleri ordumuzun kullanımına sunulmuştur. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz tüm bu imkân ve kabiliyetleriyle dünyanın en güçlü orduları arasında elde etmiş olduğu haklı ve mümtaz yerini daha da sağlamlaştırmaktadır.

Değerli milletvekilleri, iki bin yılı aşkın tarihî geçmişi olan Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, millî, manevi ve mesleki değerleriyle destanlaşan birçok zafere imza atmıştır. Bu büyük başarıların temelindeki en önemli unsurlardan biri de dünyanın hayranlığını kazanan disiplinli yapısıdır.

Askerî disiplini sağlama zorunluluğunda, genel ceza hukuku ve usul kurallarının yanı sıra, ordulara özgü kurallara da ihtiyaç duyulmaktadır. Ordunun düzeni işlenen bir suç nedeniyle ihlal edildiğinde düzen ve disiplin süratle ve adaletli bir şekilde yeniden tesis edilmelidir. Bu süreçte, askerlik müessesesinin kendine has yapısı ve özelliğiyle birlikte askerlik hizmetinin gerekleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Mukayeseli hukuk örnekleri incelendiğinde, asker kişiler bakımından farklı cezai düzenlemelere duyulan ihtiyaçlara rağmen bu kişiler bakımından ayrı bir yargı kolu oluşturulmasında da zorunluluk bulunmadığı aşikârdır.

Değerli milletvekilleri, 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 13’üncü maddesiyle Anayasa’nın 142’nci maddesinde yapılan düzenleme kapsamında, barış zamanında disiplin mahkemeleri dışında askerî mahkeme kurulamayacağı hükme bağlanmıştır. Buna göre, askerî mahkemeler kaldırılmıştır ve sadece savaş dönemlerinde asker kişilerin görevleriyle ilgili işledikleri suçlara ilişkin davalarla sınırlı olarak kurulabilmeleri öngörülmekte, olağan dönemlerde askerî suçlara ilişkin yargılama yapma görevi adli yargı mercilerine verilmektedir. Askerî suçların yargılanmasında uzmanlaşmanın sağlanması için askerî suçlara ilişkin davalara bakacak mahkemelerin belirlenmesi ve uygulanacak usule ilişkin yeni hükümler getirilmesi gerekmektedir. Böylece askerî hizmet işleyişine ve askerî disiplin tesisine katkı sağlanacaktır.

Değerli milletvekilleri, Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’yle 4 kanunda değişiklik ve düzenleme yapılmakta, ayrıca 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu yürürlükten kaldırılmaktadır. Anayasa değişikliğiyle askerî mahkemelerin kaldırılması sonrası asker kişiler tarafından işlenen askerî suçlara ilişkin usul hükümlerini içeren 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’nun yapılan düzenlemeyle yürürlükten kaldırılacağı hususu da göz önüne alındığında, mezkûr kanunda yer alan usul hükümlerinin, hukukun dinamik yapısı da göz önüne alınarak askerliğin temeli olan disiplinin muhafazası ile idamesini sağlayan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’na göre özel kanun niteliğini haiz 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’na dâhil edilmesine de ihtiyaç duyulmuştur.

Değerli milletvekilleri, yaptığımız düzenlemeyle yürürlükteki askerî mevzuatta bulunmayan “askerî suç” ve “sırf askerî suç” tanımı 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’na eklenen 11’inci maddeyle kanunilik ilkesine uygun olarak belirlenmektedir. Düzenlemeyle asker kişiler arasında işlenen suçlarda yakın akrabalık ilişkisi olanların birbirlerine karşı işledikleri suçlar bakımından üst-ast ilişkisi dikkate alınmayacaktır. Yükümlü erbaş ve erler arasında işlenen suçlar bakımından da ast-üst veya amir ilişkisinin dikkate alınabilmesi için fiilin askerî hizmet ve görevlerden kaynaklanması gerektiği belirtilmektedir. Burada erbaş ve erlerle ilgili lehte bir düzenleme yapılmaktadır. Asker kişilerin yakalanması ve tutuklanmasında uygulanacak ilave hükümler ile istisnai hükümlere yer verilmektedir.

5271 sayılı Kanun’un 90’ıncı maddesinde yer alan “herkes” ibaresi yürürlükten kaldırılacak olan 353 sayılı Kanun’un 79’uncu maddesinden de aynen alınmıştır. Herkes tarafından yakalama yapılabilecek hâller ile tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde cumhuriyet savcısına derhâl başvurma olanağı bulunmadığı takdirde amir, üst, askerî karakol, nöbetçi, devriye, askerî inzibat ve kolluk memurlarının asker kişiyi yakalayabilecekleri düzenlenmektedir. Yakalanan asker kişi ve olay hakkında cumhuriyet savcısına derhâl bilgi verilmesi ve alınan talimat doğrultusunda da işlem yapılması gerektiği, asker kişiliğin gözaltına alınması veya tutuklanması hâlinde ise 5271 sayılı Kanun’un 107’nci maddesinde belirtilen kişilerle birlikte ayrıca kıta komutanı veya askerî kurum amirine de derhâl haber verileceği düzenlenmektedir. Askerî suçların soruşturulması ve kovuşturulmasında uygulanacak usul hükümlerine ilişkin düzenleme de yapılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, asker kişilerin işlediği askerî suçlarda yürütülecek soruşturma ve kovuşturmalardaki izin usulü ile izne karar verecek merciler bu yasal düzenlemeyle belirtilmektedir. Asker kişilerin işledikleri askerî suçlardan dolayı soruşturma izni verecek makamlar asker kişilerin görevlerine göre belirlenmektedir. Bununla birlikte ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçüstü hâllerinde soruşturma, izin aranmaksızın, doğrudan genel hükümlere göre yapılacaktır.

Ayrıca, bu madde kapsamında, soruşturma izni vermeye yetkili makamların bu yetkilerini devredebilmesine ilişkin usul ve esaslar da düzenlenmektedir. Yüce Divanda yargılanacak asker kişilerin işlediği askerî suçlarda yürütülecek soruşturma ve kovuşturmadaki izin usulü ile izne karar verecek merciler belirtilmektedir.

Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları hakkında soruşturma yapılması izni verilmesi veya verilmemesi hususu kaldırılacak olan 353 sayılı Kanun’un 15/(a) maddesinde Başbakan yetkisindeyken bu yetki devlet ve yürütmenin başı durumunda olan ve Anayasa’nın 117’nci maddesi gereğince Türk Silahlı Kuvvetlerinin de Başkomutanı olan Cumhurbaşkanına verilmektedir. Soruşturma izni verecek mercinin yetkileri ve soruşturma izni konusundaki kararlara karşı itiraz yolu da düzenlemektedir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesi bakımından incelenecek olursa, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’nun ek 4’üncü maddesinde yer alan hükümler, 353 sayılı Kanun’un yürürlükten kaldırılmasıyla 1632 sayılı Kanun’a taşınmaktadır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231’inci maddesinde düzenlenen ve “onarıcı adalet” anlayışının hâkim olduğu bir kurum olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesi, kural olarak 1632 sayılı Kanun’da düzenlenen suçlar bakımından da uygulama imkânı bulacaktır.

Bununla birlikte, 353 sayılı Kanun’un ek 4’üncü maddesinde düzenlenen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilemeyeceği istisnai durumlar maddede aynen korunmaktadır. Anayasa değişikliğiyle, askerî yargı kolunun kaldırılması ve askerî suçların yargılama görev ve yetkisinin adli yargı mercilerine devredilmesinin tabii bir sonucu olarak da bu suçların soruşturma ve kovuşturulmalarında da 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun uygulanacağı açıkça düzenlenmektedir.

Yine, asker kişiler tarafından ülke sınırları dışında işlenen askerî suçlarla ilgili dava ve işlerde birinci fıkra kapsamındaki Ankara mahkemelerinin bakması da hükme bağlanmaktadır.

Askerî suçlara ilişkin soruşturmaların, suçun işlendiği yerin bağlı olduğu ilin adıyla anılan cumhuriyet başsavcılığınca, yine birinci fıkra uyarınca Hâkimler ve Savcılar Kurulunca belirlenen ilçe cumhuriyet başsavcılığınca yürütüleceği ve bu başsavcılıklarda askerî suçlar bürosu kurularak buralarda yeteri kadar cumhuriyet savcısının görevlendirileceği de düzenlenmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ORHAN KIRCALI (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Askerî Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’mizin milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum. Adalet Komisyonundaki çalışmalarımızda katkı veren değerli milletvekili arkadaşlarıma da buradan teşekkür ediyorum, çalışmalarımızda kolaylıklar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

46.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, Bursa’nın Gürsu ilçesinin sorunlarına ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Geçen hafta sonu Gürsu ilçemizde birtakım ziyaretler gerçekleştirdim. Gürsu’yu oy deposu olarak gören AKP’li yöneticiler “Nasılsa, hizmet etmesek de bize oy veriyorlar.” diye düşündüğü için olsa gerek, altyapıdan sosyal alanlara, ulaşımdan yaşam alanlarına kadar çalışma yapmıyor ve hizmet götürmüyorlar. Gürsulular hastane yolunun yenilenmesini istiyorlar. Yenidoğan Mahallesi’nin yolunun yenilenmesini, altyapısının yapılmasını istiyorlar çünkü her yağmurda mahalleyi sel götürüyor. Yine, şehirler arası otobüs için ve hızlı tren için -tabii, bitmedi ama- durak yapılmasını istiyorlar. Buradan yetkililere duyuruyorum.

BAŞKAN – Dursun Ataş, buyurun.

47.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, Kayseri’deki Suriyelilerle ilgili sorunlara ilişkin açıklaması

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kayseri’de Suriyeli problemi giderek artıyor. Hemşehrilerimiz sürekli şikâyet hâlindeler, Suriyelilerden ve yarattıkları asayiş olaylarından çok rahatsız ve huzursuzlar. Yoksulluk ve açlıkla boğuşan hemşehrilerimiz bu yükü daha fazla taşımak istemiyor. Zamanında geçici olarak geldiği söylenen Suriyelilere özel okullar yapılmakta, çıraklık ve mesleki eğitim projeleriyle Suriyeliler şehrimizde kalıcı hâle getirilmeye çalışılmaktadır. İşsizlikle mücadele eden Kayserili işini ve aşını Suriyelilere kaptırma tehlikesiyle karşı karşıyadır. 80 bin Suriyeliye ev sahipliği yapan huzur şehri Kayseri’de Suriyeli sorununu çözmeye yönelik gerekli adımlar iktidar tarafından bir an önce atılmalı, vatandaşlarımızın ve şehrimizin huzuru ve güvenliği sağlanmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Sefer Aycan…

48.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, geçici ve mevsimlik işçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, birçok kamu kurum ve kuruluşlarında çok sayıda kişi geçici işçi, mevsimlik işçi statüsünde çalışmaktadır. Bu kişiler genellikle altı ay süreyle çalışmaktadır. Bazı yıllar bu süre bir, iki ay arttırılmaktadır.

Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda ise okul güvenlik personeli olarak çalışanlar da sadece okulun açık olduğu dönemlerde çalışmaktadır. Her sene de yeniden kura işlemine tabi olmaktadırlar. Bu kişiler sıkıntıdadır. Kısa süreli olarak çalıştıklarından, süre bittiğinde işsiz, gelirsiz ve sigortasız kalmaktadırlar. Bu kişilerin bakmakla yükümlü olduğu aileleri ve çocukları vardır. Bu duruma çözüm bulmak gerekir. Bu durumdaki kişiler, işlerinin tam ve daimî süreli hâle getirilmesini istemektedirler. Mümkünse kadroya geçmek istiyorlar. Ayrıca kurumlarına kadrolu işçi alımı olduğunda kendilerine öncelik verilmesini istemektedirler. Deneyimli mevsimsel işçilerin kadroya geçirilmesi, kendileri açısından ve kurumları açısından uygun olacaktır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Sümer...

49.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, PTT’deki zimmete para geçirme olaylarına ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ne yazık ki on dokuz yılın sonunda ülkenin dört bir yanına sirayet eden talan, rüşvet, zimmet olaylarına her gün bir yenisi ekleniyor. Sayıştay raporlarına yansıyan bir bulgu üzerine KİT Komisyonunda PTT yönetimine cevaplanması talebiyle soru soruyoruz, sorumuz şu: 2018 ve 2019 yıllarında meydana gelen zimmet olayları var mıdır? 2020 yılında da zimmete para geçirme olayı gerçekleşmiş midir? Bu tutar ne kadardır? Kurumun yazılı olarak gönderdiği cevaba göre, milletin Covid-19 nedeniyle derdine düştüğü yılda PTT’de, 2020 yılında 1 milyon, 2018 ve 2019 yıllarında toplam 5,5 milyon liralık yani son üç senedir toplam 6,5 milyon liralık zimmete para geçirilmiştir. “Benim yandaşım, benim memurum işini bilir.” anlayışıyla rüşvetle, talanla, zimmete para geçirmeyle, devleti soymayla, milyonluk ihalelerle, çift maaşlarla cebi dolan ama gözü doymayanların Allah gözünü doyursun diyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kılıç...

50.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, küresel çölleşme krizine ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Kuraklık, iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik erozyonu, arazi bozunumu, yoğun tarım uygulamaları ve zayıf su yönetimi, diğer etkenlerin yanı sıra, 165’ten fazla ülkeyi küresel çölleşme krizi noktasında olumsuz etkilemiştir. Bu kriz, ortak çevre mirasımız üzerinde çarpıcı bir etkiye sahiptir ve bunun yanında küresel barış ve sürdürülebilir kalkınma için önemli bir tehdit oluşturmaktadır. Gezegenimizin canlı dokusunu korumak için acil olarak topluca harekete geçilmesine ihtiyaç vardır. Bu noktada “ekosistem merkezli adaptasyon” kavramı öne çıkıyor ve bu, yüksek verimlilik potansiyeli taşıyor. Bu konuda, bilinçlendirme, kapasite ve teknoloji gelişimi, mali kaynak tahsisi vasıtasıyla, kuraklığın olumsuz etkilerini ve çölleşmeyi azaltan, bozulan arazileri düzelten, kırsal kalkınmayı, yerel katılımcılığı ve uluslararası diyaloğu geliştiren politikalara ihtiyaç vardır.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Samsun Milletvekili Orhan Kırcalı ve 98 Milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3636) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 268) (Devam)

BAŞKAN – Soru-cevap yapmayacağız.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 11’inci maddeleri kapsamaktadır.

Grup Başkan Vekillerimize bir teknik sorun bildirildi zannediyorum. Bunun için birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.56

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Birinci bölüm 1 ila 11’inci maddeleri kapsamaktadır.

Teklifin birinci bölümü üzerinde İYİ Parti Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Hasan Subaşı.

Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

268 sıra sayılı Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerinde görüşlerimizi açıklamak amacıyla İYİ Parti Grubu adına söz aldım.

Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi 2’si yürürlük maddesi olmak üzere 20 maddeden oluşmaktadır.

Kanun teklifiyle 5 kanunda değişiklik ve düzenleme yapılmakta, ayrıca 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu da yürürlükten kaldırılmaktadır.

Her ne kadar Komisyon görüşmelerinde ve Genel Kurul görüşmelerinde “temel kanun” olarak adlandırılsa da aslında AK PARTİ iktidarında olağan bir uygulama hâline gelen torba kanun teklifidir. Öyle ki 20 maddelik bu teklif şu kanunlarda değişiklik öngörmektedir: Askeri Ceza Kanunu, Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu, İdari Yargılama Usulü Kanunu, Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu.

Görüşmekte olduğumuz bu teklif, askerin ve askerî kurumların sorunlarını çözmekten uzak ve asıl sorunları görmeyen pansuman niteliğinde bir torba tekliftir. Kanun teklifiyle Askeri Ceza Kanunu’nda hangi suçların askerî suç, hangilerinin sırf askerî suç olduğu, askerlerin suç işlemeleri hâlinde kimler tarafından yakalanıp tutuklanacağı, askerî suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturmaların nasıl yapılacağı ve kimlerin soruşturma izni vermeye yetkili olduğu; Genelkurmay Başkanı ile Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlarının suç işlemeleri durumunda haklarında yürütülecek soruşturmalarda izlenecek yöntem ve Cumhurbaşkanından izin alınması gerektiği; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının hangi cezalarda uygulanmayacağı, subay ve astsubayların askerî kapsamda olmasa da belli suçlardan mahkûm olması veya kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla hapis cezasına çarptırılması hâlinde başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın Türk Silahlı Kuvvetlerinden çıkarılacağı; askerî öğrenciler ile erbaş ve erlerin hakkında verilen disiplin cezaları ile subay, astsubay, uzman erbaş ile sözleşmeli erbaş ve erlerin de hakkında verilen uyarma, kınama ve hizmete kısmi süreli devam cezalarının yargıya taşınamayacağı düzenlenmektedir.

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz hafta görüştüğümüz Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin genel gerekçesinde, cumhuriyet savcılarının idari denetim dışında yargısal faaliyetlerinde başsavcıya bağlanması, kanun teklifinin can alıcı ama gözden kaçırılmak istenen noktasıydı çünkü savcılar yargısal faaliyetlerinde bağımsız olarak kamu adına soruşturma açabilir, sonucunda iktidarın aleyhine birçok delil ortaya çıkabilirdi. O nedenle, iktidar, 6 binin üzerinde savcıyı aslında iktidarın kontrolüne almış oldu.

Bu kanun teklifinin genel gerekçesinde önemli değişikliklere yer verilmiş ancak teklifin 3’üncü maddesine yer verilmemiştir. Oysa bu madde tartışmalı ve önemlidir. 3’üncü maddedeki “Asker kişiye suç işlerken rastlanılması ve suçüstü yapılması hâllerinde herkes asker kişiyi yakalayabilir ve tutabilir yani asker kişi herkes tarafından yakalanabilir.” hükmü muğlak ve risklidir, sonuçlarını öngörmek zordur. Ceza Muhakemesi Kanunu’nda yer alan düzenleme aynıyla buraya alınmıştır. Bu hükmün açıklığa kavuşturulması gerekecektir yoksa bunun ileride büyük sıkıntıları beraberinde getireceği kanaatini taşıyoruz. Maddenin herkes tarafından uygulanmasında suç kanaati nasıl oluşacak? Gözetim altında tutma yetkisi, gün sınırı var mı burada? Yakaladı, ücra bir bölge, cumhuriyet savcısına haber veremedi; ne kadar tutacak, nerede tutacak? Bunlar hep belirsiz ve öngörülemeyen sonuçları olabilecek muğlak bir maddedir.

3’üncü maddenin arka planında askerimize güvensizlik yatmakta, hatta “Darbe yapabilir.” kuşkusu bulunmaktadır, “Asker üzerinde siyasi kontrol olmalıdır.” düşüncesi baskındır. Oysa askerimizin, ordumuzun büyük yara almasının nedeni tam da bu düşünce tarzıydı. Liyakat yerine kendilerinden olanı, yakın ve yandaş gördüklerini kamunun makamlarına yerleştirdikleri için 15 Temmuz felaketiyle karşı karşıya gelinmiştir. Yandaş ihanetinin yarattığı bu travma, tam da tersini yapmakla yani hukuk, adalet ve liyakat mantığıyla onarılabilir. O günlerde, komplolarla ordu hallaç pamuğu gibi atılmış, Genelkurmay Başkanı ve birçok değerli kurmayımız komplolar sonucu terörist sayılarak cezaevine konulmuş, acılar çektirilmişti. Hâlen, sarıklı, cübbeli generaller muvazzaflar arasında yer almakta; buna işaret eden, uyaran emekli amiraller ise darbecilikle suçlanabilmektedir.

Değerli arkadaşlar, askerliğin özünün disiplin olduğu tartışmasız bir gerçektir. Üstlenilen görevin önemi ve asker kişinin diğer meslek mensuplarından farklı olarak hem fiziksel hem de düşünsel hazır olması ancak disiplinle mümkündür, bu takdirde askerî başarı sağlanabilmektedir. Disiplin, belli ölçülerde kapalı bir yapıya sahip olan askerlikteki özgün ilişkilerin de temelidir. Ast-üst ilişkilerinde hiyerarşinin korunması ve dengede tutulmasıyla ancak bu disiplin muhafaza edilebilir. Ast ya da üst biri lehine terazinin kolunun ağır basması disiplini ortadan kaldırmaya yeter. Liyakati ve statüsü ne olursa olsun hukuk önünde eşitliği esas almayan bir disiplin anlayışının disiplinsizliğin kaynağı olması kaçınılmazdır.

Değerli arkadaşlar, bu düzenleme aslında bize yabancı değildir. Çok yakından biliyoruz. Nasıl mı? Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin getirdiği mantık her alana sirayet etmektedir. Askerî düzende astlar zaten üstlerin idare ve komutasındadır. Bu düzenleme diyor ki: “Yetmez; uyarı, kınama, ceza alsan da itiraz edemezsin, amir hep haklıdır.” Peki, haksız uygulamalar sonucu birkaç disiplin suçuyla işinden olanın telafisi de mümkün olmayacaktır.

Değerli arkadaşlar, disiplin sağlamak adına kanunların temel hukuk ve adalet anlayışından koparılacağı anlamı çıkarılmamalıdır. Üstlerin görev sınırları dışında sorumsuzca hareket edebilme hakkı yoktur. Geldiğimiz noktada, cumhuriyetin başsavcıları var ama sadakatlerini iktidara ispat ettikleri için Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi gibi kurumlara liyakata bakmaksınız atamaları yapılabiliyor, İrfan Fidan örneğinde olduğu gibi. Yine, gelinen noktada “AYM kararlarını tanımıyorum.” diyen mahkemelerimiz var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN SUBAŞI (Antalya) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Subaşı.

HASAN SUBAŞI (Devamla) – Ordumuzda olup da dergâhta sarıklı cübbeli görünen, yaranmaya çalışan generallerimiz var ve terfi bekliyor. OHAL Komisyonu gibi, çalıştırılamayan birçok kurumun aslında nasıl çalıştırıldığını bize tarif eden Süleyman Özışık gibi yandaşlarınız var. Ne kadar memnunsunuz bilmiyorum ama sizden ve yandaşlarınızdan başka kimse, bu gelinen noktadan maalesef memnun değil.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Sayın Yücel Bulut.

Buyurun Sayın Bulut. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA YÜCEL BULUT (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 268 sıra sayılı Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde MHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan kanun teklifinin genel gerekçesinde de ifade edilmiş olduğu üzere, güçlü ordular için askerî disiplin olmazsa olmaz unsurlardan biridir. Askerlik hizmetinin temelinin dayandığı disiplin kavramının tesis edilebilmesi için askerlik hizmetine yönelik özel ceza kurallarının ihdas edilmesi gerekliliği kaçınılmaz bir gerçektir. Bu nedenle toplumun genelini ilgilendiren genel ceza hükümleri dışında ordulara yönelik olarak ve askerlik hizmetine ilişkin özel düzenlemeler tüm ülkelerde mevcut bulunmaktadır. Bu düzenlemelerin temel amacı, askerliğin temeli olan disiplini tesis etmek suretiyle orduyu her türlü harekâta her an hazır, etkin, verimli, caydırıcı ve saygın bir konumda tutabilmektir. Askerlik hizmetine ilişkin olarak getirilen ve genel ceza hükümlerinden farklılık arz eden hükümler, tarihsel bir birikimin ve elbette muharebe alanlarında kazanılan tecrübelerin bir neticesidir. Bu yönüyle genel mevzuattan ayrılan ve askerlik hizmetine ilişkin olarak getirilen düzenlemeler ülkemizin göz bebeği ordumuzun varlığı için kaçınılmaz düzenlemelerdir.

Daha önce yargı sistemimiz içerisinde yer alan askerî mahkemeler, 21 Ocak 2017 tarihli ve 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun çerçevesinde kaldırılmış, sadece savaş dönemlerinde kurulabilmeleri öngörülmüştür. Olağan dönemlerde askerî suçlara ilişkin yargılama görevleri de adli yargı mercilerine bırakılmış; nitekim kanun teklifinin gerekçesinde de ifade edilmiş olduğu üzere, askerî suçlara ilişkin yargılama faaliyetlerinin mutlaka ayrı bir yargı kolu tarafından icra edilmesine gerek duyulmayan başkaca örnekler de mevcut olup Almanya, Belçika, Fransa, Hollanda, Macaristan gibi ülkeler buna örnek olarak gösterilebilecektir. Bu doğrultuda huzurdaki kanun teklifiyle beraber 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu yürürlükten kaldırılmaktadır. Ayrıca, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nda da değişiklik yapılmak suretiyle askerî suçların soruşturma ve kovuşturmasında uygulanacak istisnai hükümlerle soruşturma ve kovuşturma mercileri de belirlenmektedir. Nitekim kanun teklifinin 1’inci maddesiyle askerî suçların tanımı yapılmakta ve “sırf askerî suç” kavramı da netleştirilmektedir. Bugüne kadar Askerî Yargıtay içtihatlarıyla şekillenmiş ve askerî mevzuatta tanımı bulunmayan bu kavramların tanımı da kanunda yer bulmuş olmaktadır.

Kanun teklifinin 2’nci maddesinde ise amir-maiyet ve ast-üst ilişkisinin hangi durumlarda dikkate alınmayacağı netleştirilmektedir. Maddede yer alan düzenlemeyle birlikte kanun teklifinde sayılan hâllerde genel mevzuatın uygulanması öngörülmüş, bu gibi hâllerde genel hükümlere göre yetkili ve görevli mahkemenin tespit edilmesi sağlanmıştır. Yine aynı madde çerçevesinde yükümlü er ve erbaşların da lehine bir düzenleme getirilmiştir. Er ve erbaşların kendi aralarında işlenen suçlar bakımından ast-üst ilişkisinin dikkate alınması için fiilin askerî hizmetlerden kaynaklanması gerekmektedir. Böylece sürekli bir arada yaşayan er ve erbaşın askerî hizmet ve görevlerine ilişkin bir muameleden kaynaklanmayan suçlar bakımından ast-üst ve hiyerarşi ilişkisi dikkate alınmayacaktır.

Kanun teklifinde Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 90’ıncı maddesine paralel olarak bir düzenleme getirilmiştir. Teklifin 3’üncü maddesiyle eklenen maddenin ikinci fıkrasında yine 5271 sayılı Kanun’un 90’ıncı maddesi esas alınmak suretiyle tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, cumhuriyet savcısına derhâl başvurma olanağı bulunmadığı takdirde amir, üst, askerî karakol, nöbetçi, devriye, askerî inzibat ve kolluk memurlarının asker kişiyi yakalayabileceği düzenlenmektedir. Yakalanan asker kişi ve olay hakkında cumhuriyet savcısına derhâl bilgi verilmesi ve alınan talimat doğrultusunda işlem yapılması gerektiği de düzenlenmektedir. Cumhuriyet savcısı, yakalanan kişiyi serbest bırakmaz ise en yakın askerî inzibat karakoluna ya da askerî makama veya adli kolluk görevlilerine teslim edilmesine karar verecektir. Özellikle suçun işlendiği yerde askerî inzibat karakolu ya da askerî makamların bulunmadığı yerlerde suç işleyen kişinin adli kolluk görevlisine teslim edilmesi zorunluluğu yine kanuna dercedilmiştir, bu nedenle cumhuriyet savcısına alternatifli bir yetki tanınmaktadır. Ayrıca asker kişilerin gözaltına alınması ve tutuklanması hâllerinde kıta komutanı ve askerî kurum amirine de bilgi verileceği düzenlenmiştir.

Askerî suçların soruşturulması ve kovuşturulmasına ilişkin düzenleme de kanun teklifi içerisinde yer bulmuş, 1632 sayılı Kanun’a eklenen 14’üncü maddeyle subay ve astsubayların şüpheli sıfatıyla ifadelerinin bizzat cumhuriyet savcısı tarafından alınacağı, askerî amirlerin suçun işlendiğini öğrendiklerinde cumhuriyet savcısının olaya el koymasına kadar delillerin kaybolmasını önleyecek tedbirleri alabileceği, ülke sınırları dışında görev yapan birliklerde ya da sınır ötesi harekât gerçekleştiren birliklerde işlenen suçlarda delillerin kaybolmasını önlemek ve diğer soruşturma işlemlerinin yapılmasını sağlamak üzere cumhuriyet savcısının adli kolluk görevlileri tarafından yapılması gereken soruşturma işlemlerinin Millî Savunma Bakanlığınca yurt dışında görevlendirilen hukuk sınıfı subaylar tarafından yapılmasını isteyebileceği, sırf askerî suç nedeniyle askerî disiplinin ağır şekilde ihlal edilmesi ve kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunması hâlinde asker kişi hakkında tutuklama kararı verilebileceği, sırf askerî suçların işlenmesi durumunda askerî disiplinin temin edilmesi amacıyla tutuklama yasağına ilişkin hükümlerin bu suçlar bakımından uygulanmayacağı düzenlenmektedir.

Yine, kanun teklifiyle birlikte askerî suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturmalardaki izin usulü ve izin vermeye yetkili merciler netlik kazanmakta ve usul, kanuni bir düzenleme hâline getirilmektedir. Aynı çerçevede, Yüce Divanda yargılanacak asker kişilere mahsus olmak üzere izin usulleri de kanuni bir çerçeveye kavuşturulmuş olmaktadır. Ayrıca, askerî yargı kolunun kaldırılması neticesinde, adli yargı kolunun görevli olduğu askerî suçlara ilişkin yargılamalarda belirli bir ihtisasın sağlanabilmesi için kanuni düzenleme yapılmış, il ya da ilçe merkezlerinde bulunan asliye ceza mahkemesi ve ağır ceza mahkemelerinden bir tanesinin askerî suçlara ilişkin yargılamaları yapmakla görevlendirilebileceği hükme bağlanmıştır. Böylece, askerî yargı kolunun kaldırılması sonucunda oluşan uzmanlaşma boşluğu adli yargıda yeniden tesis edilmiş olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milletimizin göz bebeği olan Türk Silahlı Kuvvetleri millî birliğimizin ve bu topraklarda hür ve bağımsız yaşamamızın teminatıdır. Ordumuzun disiplini, etkinliği ve saygınlığı elbette ki milletimizin istikbali ve gelecekteki birliği için hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle huzurdaki kanun teklifi bu amaca matuf bir düzenleme olmakla, MHP Grubu adına desteklediğimizi bir daha ifade etmek isterim.

Silahlı Kuvvetlerimizin özverili çalışmaları, milletimiz için yüksek fedakârlığı karşısında ordumuzu hedef alan her türlü çarpık zihniyet ve küresel iş birlikçilere karşı Silahlı Kuvvetlerin itibarının muhafazasını sağlamak, ordumuzun manevi şahsiyetini korumak her Türk evladı için millî bir görevdir. Anadolu evlatlarından müteşekkil bu kutlu dergâh milletimiz tarafından Peygamber ocağı olarak adlandırılmaktadır. Kendi ordusuna Peygamber ocağı payesini veren, evlatlarını bu kutlu ocağa düğün bayramla teslim eden dünyada başka bir millet var mıdır? Milletimiz kendinden ayrılmaz bir parça telakki ettiği bu kutlu makamı ve onun şerefli mensuplarını kendi evladı gibi görmekte ve sahiplenmektedir. Milletimizin ordusuna karşı sarsılmaz hisleri, şefkati ve sevgisi, siyaset kurumunun da yetki aldığı Türk milletinden kendisine tevdi edilen mübarek bir emanettir.

Bugün, sinsice bütün kurumlarımızı, başta Silahlı Kuvvetlerimiz olmak üzere güvenlik güçlerimizi itibarsızlaştırmak, milletimizin bu kurumlara olan sonsuz güvenini sarsmak gayesiyle algı yönetimi yapan odaklar bilmelidirler ki bu kurumlar Türk milletinin bizzat kendisidir. Bizler, başta ordumuz olmak üzere güvenlik güçlerimizi bölücülere gözyaşı dökenlerin gözünden değil, bu millet uğruna şehit düşenlere ağıt yakanların dilinden tanımaya devam edeceğiz.

Bu vesileyle, bu toprakların huzuru, selameti ve birliği uğruna şehit düşen bütün memleket evlatlarını bir kez daha rahmetle anıyor, ailelerine sabırlar diliyor, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Rafet Zeybek.

Buyurun Sayın Zeybek. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA RAFET ZEYBEK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türk Silahlı Kuvvetleri bu milletin göz bebeğidir, evet ama bir dönemde bu Silahlı Kuvvetlerini, içine terörü sokarak, siyaseti sokarak maalesef çok yıprattık. Değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, ordumuza karşı yapılan o kumpas davalarında çok liyakat sahibi, vatansever, kahraman subaylarımız, astsubaylarımız ya tutuklandı ya haklarında dava açıldı. Ama onlar tutuklanırken ya da haklarında dava açılırken onların yerine maalesef o dönemde “hizmet hareketi” dediğiniz FETÖ’nün teröristleri girdi. Bakınız, o liyakat sahibi subaylarımızın hakkında davalar açtınız, terfilerini engellediniz, terfilerle o makamları hak etmeyen işte o FETÖ’cü subayları getirdiniz.

Yine, değerli arkadaşlarım, bakın, 2002 yılından sonra o şerh düştüğünüz subayların ya da astsubayların “Meslekten atılmasın.” dediğiniz o insanların -sonra görüldü ki- hepsi FETÖ’cü çıktı. Bunlar görmezlikten gelindi. Bu ordu bu tür kumpaslarla etkisizleştirildi. Amaç, diyordunuz: “Askerî vesayeti kaldıracağız.” ama Türk yargısını o dönemde çökerttiniz değerli arkadaşlar. Şunu asla unutmayın: 15 Temmuza giden yol “askere” diye yapılan bu kumpaslardır. 15 Temmuzun yolunu açtınız. O yetkili yerlere getirdiğiniz FETÖ’cüler maalesef işte bizi 15 Temmuza götürdüler. Bu gerçeği görmediniz. Biz o zaman çok dedik: “Ya, bu kumpas davalarının biz avukatıyız.” Siz de dediniz ki: “Biz de savcısıyız.” “Türkiye normalleşiyor.” Ya, Türkiye felakete sürükleniyor. “Türkiye normalleşiyor…”

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Bağırsaklarını temizliyor.”

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Ha, bağırsaklarımız temizleniyor, evet, böyle söylediniz ama yargıyı çok yıprattınız. Bugün de hâlâ yargıyı -bir siyasi baskı altında- içerisine siyaseti sokarak yine yıpratıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlarım, bu milletin yargısının üzerinden elinizi çekiniz. Bırakın yargı kendi işini yapsın.

Bakın, bu yasayla yine sakıncalı birçok şey getiriyorsunuz, biraz sonra maddelerde anlatacağım. “Askeriyeyi, orduyu güçlendireceğiz.” diyorsunuz ama öbür taraftan yasalarla, uygulamalarla çökertiyorsunuz yani etkisizleştiriyorsunuz. Yapmayın bunu, bu çelişkidir.

Değerli arkadaşlarım, bakın, maddelere de değineceğim, sırası geldikçe diğer konulara da değineceğim ama zamanım olmayabilir. Örneğin, teklifin 3’üncü maddesinde -askerleri herkes yakalayabilecek- böyle bir şey getirdiniz. Daha doğrusu, işte, suçüstü hâlinde ya da kaçma şüphesi olduğu durumlarda olanları herkes yakalayacak. Yine, bu durumda olmayanlarla ilgili yaptığınız düzenlemede askerleri o kadar çok kişi yakalayabilecek ki yani şöyle bazısını söyleyeyim; amiri, üstü, askerî karakol, nöbetçi, devriye, askerî inzibat, kolluk. Arkadaşlar, bakınız, bunu yaparken de gerekçesinde diyorsunuz ki: “CMK’nin 90’ıncı maddesiyle uyumlu hâle getiriyoruz.” CMK’nin 90’ıncı maddesi yakalamayı sadece kolluk kuvvetlerine vermiştir, sadece kolluk kuvvetleri yakalama yapabilir. Siz, burada... Ya, askeri bütün millet yakalayabilir. Ayrıca, o suçüstü olmayan hâllerde 10 tane şey mi yakalar askeri? Bakın, değerli arkadaşlarım, bu madde bu hâliyle yasalaşırsa asker askerle çatışır, asker siville çatışır, bu hâle getirirsiniz askeriyeyi. Bu nedenle bu maddeyi mutlaka gözden geçirin, bir kez daha okuyun ve geri çekin, yoksa uygulamada çok ciddi sorunlar yaşayacaksınız.

Yine, değerli arkadaşlarım, bakın 4’üncü madde var. Gerçi sırf askerî suçlarla ilgili demişsiniz ama tutuklanma yasağı dışına çıkarıyorsunuz yani iki yıldan aşağı hapis cezası olanlarda tutuklama yasak ya askerî suçlarda bu tutuklanabilir. Değerli arkadaşlarım, bakınız, sırf askerî suç diye eğer herkesi tutuklayacaksanız -cezası ne olursa olsun- çok mağduriyet yaratacaksınız ordunun içerisinde, o kadar keyfî tutuklamalara neden olacaksınız; onu yapmayın.

Bakın, altı ay hapis cezası gerektiren bir suçtan bir asker tutuklanmaz. Öyle ya, işte “Burada tutuklanma yasağı uygulanmaz.” ibaresini çıkarın oradan. Yani öyle bir şey olabilir mi? Bu 4’üncü maddeyi 7’nci maddeyle uyumlu hâle getirin. 7’nci maddede de belirteceğim ama 7’nci maddede hükmün açıklanmasının geri bırakılmasıyla ilgili deniyor ki “Altı ay ve yukarısında ceza alanlarda hükmün açıklanması uygulanmaz, altı ayda uygulanır.” Şimdi, altı ay hapis cezası olan bir suçtan bir kişi tutuklanacak, yargılanacak; hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilecek. E, o zaman niye yatırdık ki o insanı, niye yatırıyoruz, niye tutuklamak zorunda kalıyoruz? Bunu mutlaka değiştirin, aksi takdirde 7’nci maddeyle çok çelişkili olur. Çünkü orada hükmün açıklanmasının geri bırakılmasında altı aylık bir şey öngörüyorsunuz ama tutuklamada hiçbir sınır tanımıyorsunuz, “Tutuklayın.” diyorsunuz, “İstediğiniz gibi tutuklarsınız.” diyorsunuz; bu çok tehlikelidir, bunu da dikkatlerinize sunuyorum.

Yine, değerli arkadaşlar, 6’ncı madde… Evet, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarına Cumhurbaşkanının izniyle soruşturma yapılması doğrudur ama eğer bu bir siyasi partinin genel başkanıysa o ordudaki görevliler, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları açısından bir biat etmeye dönüşür; bu da tehlikeli bir maddedir. Bugün evet, “Cumhurbaşkanlığı makamı bizde.” dersiniz, yarın bir başkasına geçtiği zaman dersiniz ki “Ya, nasıl bir siyasi parti lideri Genelkurmay Başkanının soruşturulmasına izin veriyor?” Bu da sakıncalıdır, daha doğrusu sistemden kaynaklı sakıncalı; yoksa, Cumhurbaşkanının elbette böyle bir yetkisinin olması doğru ama parti genel başkanının böyle yetkisinin olması yanlıştır.

Yine, değerli arkadaşlarım, bakınız, 12 ve 13’üncü maddelerde… Yani gelin, çok ciddi tehlikeli şeyler var burada. Özellikle işte, “Mahkemeler askeriyedeki görevine son verir.” hükmü getiriliyor burada, bunu mahkemelere vermeyin değerli arkadaşlar. Bakın, Devlet Memurları Kanunu’nda düzenlenmiş: İşte, altı ay ve daha fazla ağır hapsi olan, bir yıl daha… Şimdi, öyle bir şey getirin, yoksa, eğer kesinleştiği zaman meslekten atılan o asker, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunursa ve haklı görülürse geri dönemeyecek. Yani böyle bir madde nasıl getirilebilir? Biri, 12’nci madde subaylarla ilgili, 13’üncü madde astsubaylarla ilgili. Bu maddeyi de mutlaka çekiniz, yoksa o kişinin hakkını ta baştan ihlal etmiş olursunuz, bu yanlışlığı yapmayın değerli arkadaşlarım.

Bakınız değerli arkadaşlarım, bu 4 ile 7’nci maddenin şu şeyini bir kez daha tekrar etmek istiyorum: 4’üncü maddenin (e) fıkrasında “Sırf askerî suçlarda, tutuklama yasağına ilişkin hükümler uygulanmaz.” Yani tutuklanır, hangi suçtan olursa olsun tutuklanır ama 7’nin (A) fıkrasında “Sırf askerî bir suçtan dolayı altı ay veya daha fazla süreli hapis cezasına hükmedilirse hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulanmaz ama altı aydan aşağı bir ceza verilirse hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulanır.” diyor. Şimdi, bu işte…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın Sayın Zeybek.

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın, bir tarafta “Hiç süre koymadan tutuklanabilir.” deyip öbür tarafta “Altı aydan aşağı hapis cezası alanlar hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulanır.” demek bir çelişkidir, bu çelişkiyi mutlaka gidermeniz gerekiyor.

Teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.

Buyurunuz. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben bugünkü konuşmamda partimiz HDP hakkındaki kapatma davasıyla ilgili olarak birkaç şeyi paylaşmak istiyorum. Bunu paylaşmak istememin temel nedeni şu: Muhtemelen akşamları fırsat buldukça televizyon izliyorsunuzdur, izleyenler var. Onlarca televizyon kanalında, onlarca -tırnak içerisinde- “akademisyen, gazeteci” partimiz hakkındaki kapatma davasını tartışıyor, fikir üretiyor, neden kapatılması gerektiğini söylüyor veya çok nadir de olsa doğru olmadığını söyleyenler de var ama bütün bu tartışmalarda bir şey eksik, HDP’nin temsilcileri yok. HDP’li herhangi bir temsilci davet edilmiyor, bizim gıyabımızda HDP’nin kapatılması tartışılıyor. Ben bu nedenle, bu fırsatı bulmuşken bu kürsüden partimiz hakkındaki kapatma davasını sizinle biraz paylaşmak istiyorum.

Biliyorsunuz, ilk iddianame 17 Mart tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Anayasa Mahkemesine sunulmuştu. Neden 17 Mart tarihinde? İktidarın küçük ortağı ısrarla HDP’nin kapatılmasını istiyordu, eğer kapatılmazsa bizzat kendisinin başvuracağını söylüyordu. Âdeta hediye olarak, 18 Mart tarihli kongreden bir gün önce HDP hakkındaki kapatılma iddianamesi Anayasa Mahkemesine sunuldu. Anayasa Mahkemesi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının başvurusunu reddetti. Usuli ret gerekçeleri vardır T.C. kimlik numarası olmayanlar, yaşamını yitirmiş kişilere ilişkin siyasi yasak istenmesi falan gibi ama Anayasa Mahkemesi çok önemli bir şey söylemişti Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına. “Siz HDP’nin kapatılmasını istiyorsunuz ama hangi gerekçeyle HDP’nin kapatılmasını istiyorsunuz?” demişti. Şaka değil, Anayasa Mahkemesi Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına bunu sormuştu. Çünkü Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, hazırladığı iddianamede, yalnız ve yalnız, partimizin yöneticileri, eş genel başkanları, milletvekilleri ve belediye başkanları hakkındaki soruşturmalar, hakkındaki ceza davaları -yaklaşık 500 sayfa- üst üste konularak “HDP’nin bütün yöneticileri yargılanıyor, HDP’nin bütün yöneticileri, vekilleri hakkında soruşturmalar var, öyleyse HDP hakkında bir kapatma kararı verin.” demişti. İşte, Anayasa Mahkemesi bu nedenle bu iddianameyi geri iade etti.

Şimdi, 7 Haziran tarihinde, yine bir siyasi mesajla, 7 Haziran 2015 seçim yenilgisinin yıl dönümünde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2’nci kez iddianame hazırlandı ve bu iddianameyle kapatma davası açıldı. Önceki iddianameden özü itibarıyla hiçbir farkı yok. Yine bu iddianamenin neredeyse yüzde 80’i yöneticilerimiz hakkındaki ceza davaları, soruşturmalar; ben birazdan onu anlatacağım ama içinde başkaca şeyler var.

Bu arada, iddianamenin başında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı “Aslında benim iddianamem düzgün bir iddianameydi, birkaç tane eksiklik vardı, sen onları tamamlayabilirdin; söyleseydin ben tamamlardım.” deyip Anayasa Mahkemesine âdeta fırça atıyor ama sonuçta kendince yine Anayasa Mahkemesini dinleyip iddianameyi yenilemiş.

Şimdi, bu yöneticilerimiz, vekillerimiz, eş genel başkanlarımız hakkındaki iddialar arka arkaya sıralanmış diyorum ya, bunların bir mahkeme kararı olduğunu falan düşünmeyin, önemli bir bölümü şu anda devam eden yargılamalar yani bir suç olup olmadığı konusunda mahkemece verilmiş bir karar yok; hatta, daha büyük bir bölümü, henüz dava konusu edilmemiş soruşturmalar. Yani soruşturma yürüyor, henüz dava konusu edilmemiş, onlar bile bu iddianamede yer alıyor. Hatta, henüz soruşturma konusu olmamış, fezleke hazırlanmış ama soruşturma konusu olmamış iddialar da bu iddianamede arka arkaya sıralanarak HDP’nin kapatılması istenmiş. İddia bile olmayan fezlekeler üzerine HDP’nin kapatılması isteniyor. İddialar, o iddialara dayalı olarak iddialar ve HDP’nin kapatılmasının istenmesi.

Şimdi, yöneticilerimizin yaptıkları konuşmalar var, milletvekillerimizin yaptıkları konuşmalar var, eş genel başkanlarımızın yaptıkları konuşmalar var, uzun uzun bu konuşmalar. Bakın, sevgili halkımız, bu konuşmalarla ilgili şöyle şeyler canlanmasın: Eş genel başkanlarımız bir milletvekiliyle veya bir başkasıyla konuşunca silahtan, şiddetten, bombadan, başka bir şeylerden bahsettiğini falan düşünmeyin. Eş genel başkanımızın bir milletvekiliyle, eş genel başkanımızın bir belediye başkanıyla, eş genel başkanımızın bir başka yöneticiyle yaptığı konuşmalar arka arkaya konulmuş. Birkaç örnek… Örneğin, Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş, önceki dönem Grup Başkan Vekilimiz olan Ahmet Yıldırım’la bir konuşma yapıyor. Ahmet Yıldırım henüz milletvekili değil, Dicle Üniversitesinde akademisyen. Konuşmanın özü ne? Ana dilde eğitimle ilgili olarak yapılan akademik çalışmalar. Bu konuşma, bundan on yıl önce yapılmış bu konuşma gerekçe gösterilerek HDP’nin kapatılması isteniyor veya geçmiş tarihteki bir kapatma davasıyla ilgili bir başka yöneticimizle yaptığı konuşma, bu konuşma uzun uzun iddianameye konulmuş ve bu gerekçeyle HDP’nin kapatılması isteniyor ya da bir belediye başkanıyla yaptığı görüşmeler var, toplumsal bir olay olmuş, yaptığı görüşmeler var; bu görüşmeler uzun uzun konulmuş ve HDP’nin kapatılması istenmiş.

Ayrıca, sanki tek referans oymuş gibi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Anayasa Mahkemesi eski kararlarını referans göstermiş yani daha önce işte, Refah Partisi hakkındaki, Fazilet Partisi hakkındaki, HEP hakkındaki, DEP hakkındaki, DTP hakkındaki, TBKP hakkındaki bir sürü kapatma davasını referans göstermiş, “Anayasa Mahkemesi kararları uyarınca kapatılabileceğini” söylemiş ama bunların tamamıyla ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin “Bu kapatma kararlarının tamamı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırıdır.” bölümünü unutmuş. Bunlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin önüne gitmiş. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi sadece bir tane başvuru hakkında ret kararı verdi -Refah Partisi- onun dışındaki bütün kapatma kararlarını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırı buldu ve aynı gerekçelerle, daha önceki kapatma davalarındaki benzer gerekçelerle yine HDP’nin bugün kapatılması isteniyor.

Konuşmanın bu bölümünde birkaç tane içeriği özellikle söylemek istiyorum. Bakın, bir tanesi -gerçekten büyük bir haksızlık, bunu söylemezsem çok üzülürüm- şu: Biliyorsunuz, IŞİD’in bu ülkedeki en büyük katliamlarından bir tanesi Suruç’taki 33 gencin katledilmesidir, bir canlı bombayla 33 genç katledilmişti. Bu çocuklarla ilgili herhangi bir soruşturma yok, bu çocuklarla ilgili bugüne kadar hiç kimse bir suçlama yöneltmiş değil. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı iddianamenin içerisinde “teröristler” diyor o çocuklara. Bu iddianamede diyor ki: “HDP’nin yöneticileri teröristlerin öldürülmesini protesto etti.” Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının yaptığı, yazdığı iddianamenin bu bölümünü unutmayacağız, hiç kimsenin de unutmaması gerekir diyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Bir de -konuşmalar var diyorum ya, yöneticilerimizin konuşmaları- yöneticilerimizin konuşmalarının gerçekten bir yargı kararına dayalı olarak dinlenip dinlenmediği belli değil. Ayrıca, bu konuşmaların gerçekten yapılıp yapılmadığı da belli değil, nereden alındığı da bilinmiyor. Ama “Şu tarihte şununla şöyle bir konuşma yapmış, şurada şöyle bir konuşma yapmış…” Büyük bir bölümü Google taramalarıyla yapılmış konuşmalar. Bunlarla ilgili, önemli bir bölümüyle ilgili bir dava bile açılmamış ama bir intiba yaratmak istiyor. Soruşturma konusu bile edilmemiş konuşmalar üzerinden HDP’nin kapatılmasını isteyebiliyor.

İddianamenin son bölümünde onlarca itirafçının beyanına yer verilmiş, onlarca itirafçının beyanına. Bu itirafçı beyanları doğru mu, bu itirafçı beyanları gerçek mi; buna dair bir şey yok. Ha, itirafçı beyanları üzerine elbette soruşturma başlatılabilir, biz soruşturma başlatılamaz demiyoruz ama itirafçı beyanları esas alınarak, doğru kabul edilerek bir parti hakkında kapatma davası açılamaz, bunun üzerine bir karar verilemez. Ayrıca, itirafçı beyanlarına çok değer veriyorsanız Sedat Peker’in iddiaları üzerine de, itirafları üzerine de bir soruşturma açmanızı öneririm.

Özellikle Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlara iki şey söylemek istiyorum. Bir tanesi şu: Çözüm sürecinde yapılanları HDP’nin kapatılmasının gerekçesi olarak yazmış Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, çözüm sürecinde yapılan konuşmalar ve HDP’nin yöneticilerinin bulunduğu, yürüttüğü girişimler. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı herhâlde 6551 sayılı Yasa’dan haberdar değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan, müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Ama diyelim ki haberdar ve buna rağmen kapatma davasının gerekçesi olarak görüyorsa Adalet ve Kalkınma Partisi buna çok sevinmesin, yarın öbür gün, gün olur devran döner, biz bu çözüm sürecinin tarafı değil, sadece aracısıydık ama taraflarından biri olarak sizler mahkûm edilirsiniz; bu, kulağınızın bir tarafına küpe olsun derim.

Çok zamanım yok, o kadar çok şey söylemek istiyorum ki onlarca not almıştım ama son olarak şu var: Adalet ve Kalkınma Partisi hakkında kapatma davası açıldığında 2008 yılında, 17 Haziranda savunma yapmıştı ve o savunmanın altında da Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanının imzası vardı, orada diyordu ki: “Bir siyasi partinin yöneticilerinin yaptığı konuşmalar gerekçe gösterilerek bir parti hakkında kapatma davası açılamaz.” O gün bunu söyleyen Adalet ve Kalkınma Partisi bugün ya kıs kıs gülüyor ya bıyık altından seviniyor ya da “Bu iddianame haksızdır, yanlıştır, kapatma davası doğru değildir.” diyemiyor diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bağımsız, tarafsız yargı kararını verebilir.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Öyle, öyle!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Parti kapatmalarını zorlaştırmaya gayret eden de biziz.

BAŞKAN – Gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.

Teklifin birinci bölümü üzerinde şahsı adına ilk olarak Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan Kabukcuoğlu.

Buyurun Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Askerî yargı örgütü, Osmanlı döneminde Orhan Bey zamanında düzenli orduların kurulmasıyla hayata geçmiştir. Milletimiz bu hâliyle yedi yüz yıllık bir askerî yargı tecrübesine sahiptir. Bu mahkemeye atanan kadılar da “kadıasker” ve zamanla da “kazasker” ismini almış olup zaman içinde kazaskerlik makamı kuvvetlenmiş, başlangıçta sadece askerlerin yargılanmasına bakan bu kişiler, zamanla devlet içinde diğer kadıları denetleyen, hatta onların tayinlerini yaptıran bir makam hâline gelmiştir.

Devletin egemenliğine dayanarak yerine getirilen bir işlem olan yargılamanın devletin egemenliği gibi tek olması, kural olarak bir zorunluluktur. “Yargılama birliği” diye ifade edilen şey, devlet içinde yargılamanın egemenlik gibi tek olması, o devletin egemenliğine tabi vatandaşların tek bir yargılama kuvvetine bağlı olmasıdır. Yargı birliği anayasa hukukunun önemli ifadelerinden biridir.

Diğer taraftan, devletin hukuk düzenini korumak devletin başlıca görevi olduğu gibi aynı zamanda hakkıdır da. Bu düzenin en şiddetli ihlali “suç” tarzında belirtildiği için ceza da aynı düzenin korunması bakımından zorunludur ve devlet, kendi varlığını korumak için orduya ve millî savunmanın düzenlenmesine ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaç, millî savunmaya özgü bir hukuk düzenini zorunlu kıldığı gibi, bu düzenin suçlarla ihlali ihtimalini de öngörmek gerekir.

Bazılarınca sivil ve askerî olmak üzere ikili bir yargının anayasa ve devlet örgütlenmesinde yer alması çağdaş hukuk anlayışıyla bağdaşmamaktadır. Askerlik ile hâkimlik mesleğinin birbirleriyle bağdaşmayacağını, askerliğin temelini disiplin ve otoritenin oluşturduğunu, bunun sonucu olarak katı bir hiyerarşik yapıyı gerekli kıldığını; hâkimliğin ise bağımlılığı dışlayan, hiçbir hukuk dışı kuruluş ve kişilerden emir almayan, dolayısıyla tam bir bağımsızlık gerektirdiği üzerine kuruludur. Bu görüşte olanlar, ayrı bir askerî yargıya gerek olmadığını, bu nedenle de genel ceza kanununun askerlik hayatının gerektirdiği tüm ilişkileri öngörmesi gerektiğini ileri sürerek ayrı bir yargı sistemine ihtiyaç olmadığını savunmaktadırlar. Askerî yargı örneği pek çok dünya devletinde mevcuttur. Askerî yargının düzenlenmesinde diğer yargı sistemlerine nazaran çok daha hassas usul kuralları benimsenir ve uygulanması gerekir.

Askeriye devletimizin çok önemli bir unsuru olsa da nihayetinde devlet içinde bir kurumdur. Savaş ve benzeri hâllerde bir kurumun kendisine has yargı kurumunun bulunması normal karşılanabilir. Bu durumların önüne geçebilmek için görev alacak hâkim ve savcıların da mutlak bağımsız olması gerekir. Hâkim ve savcıların meslek hayatları boyunca emir komuta zincirine bağlı olmaları, tüm hassasiyete rağmen askeri hâkim ve savcıların önünde duran büyük zorluklardan biridir.

Bu görüşler dışında üçüncü bir karma görüş vardır. Buna göre askerî yargının ilk derece mahkemelerindeki şekliyle varlığına karşın yüksek mahkeme yönünden adli yargıya tabi olmasıdır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bağımsızlık ve tarafsızlık teminatlarına uyulması hâlinde askerî mahkemelerin varlığını kabul eder. Modern dünyada devletlerin var olmasında kurumların ne kadar önemli olduğu defalarca vurgulanmıştır. Türk milleti beş bin yıldır vardır, Türk ordusu iki bin iki yüz yıllık bir kurumdur. AK PARTİ, her kurum gibi ordu kurumuna da karşıdır, maalesef, Milliyetçi Hareket Partisi de bu karara ortak olmaktadır. Bu işte ilk olarak Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanı arasındaki bağın kopartılması, askerî hastaneler ve askerî okulların kapatılması, şimdi de askerî mahkemeler hedeflenmiş bulunmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin tahkimi herkesin birinci görevidir. Kurumları korumamız lazım, kurumlarımıza sahip çıkmamız lazım. Bu kanunun çıkarılmasında Mecliste bulunmak ise ayrı bir şanssızlıktır.

Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına ikinci söz Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Ali Özkaya’ya aittir.

Buyurun Sayın Özkaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri ve ekranları başında bizi izleyen aziz milletimiz; 268 sıra sayılı Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Kuzey Irak’ın Hakurk bölgesinde, PKK terör örgütünün atmış olduğu bir bombanın, arkadaşlarını korumak için üzerine atılıp bacağını kaybeden ve şu anda tedavi olan Afyonkarahisarlı aziz hemşehrimizin kahramanlığını kutluyor, Yusuf Yayla kardeşimize acil şifa diliyorum ve bütün şehitlerimizi saygıyla anıyorum.

Aziz milletvekilleri ve aziz milletim, niçin bu kanunda değişiklik yapıyoruz? Malum, 2017 yılında Anayasa değişikliğiyle birlikte askerî mahkemeler kaldırıldı ve Türk milletinin bütün yargısı tek yargı ilkesi çerçevesinde yargı içine alındı; adli yargı, idari yargı. Askerî mahkemeler, Askerî Yargıtay ve Askerî Yüksek İdare Mahkemesi kapatıldıktan sonra bu görev ve yetkiler genel mahkemelere devredilmiş oldu. Genel mahkemelerde dört yıllık uygulama süreci içinde yaşanan tecrübeler dikkate alınarak bir kısım değişikliklerin yapılması zaruri görüldü. Özellikle geçmişte, bilhassa 2010’lu yıllarda yaşadığımız bir kısım sıkıntılardaki kanun boşlukları da dikkate alınarak… Zira “Yargılama hukuku Anayasa gereğince mutlaka kanunla düzenlenmesi gerekir, kanunla düzenlenmeyen zamanlarda ise genel hukuk kuralları geçerlidir.” ilkesi çerçevesinde Yüce Divanda yargılanan kişilerin soruşturulması ilk derece savcılar tarafından yapılmıştı. İşte bu yaşanan süreçlerdeki sıkıntılar dikkate alınıp kanun değişiklikleri daha sonra yapıldı. Şimdi, bu kanun teklifiyle, bir: Öncelikle, “askerî suç” ve “sırf askerî suç” kavramları açık bir şekilde kanunla tanımlandı. İki: Asker kişilerin görev suçlarıyla ilgili hususlarda izin ve soruşturma müessesesi. Yani kamu görevlilerindeki 4483 sayılı Kanun’da olduğu gibi burada da aynı müessesenin benzeri düzenlenmiş oldu ve soruşturma usulü ve izin verecek kişiler belirlenmiş oldu, buna göre ilgililer belirlendi; general ve amiraller açısından Millî Savunma Bakanı; yargılama mercisi, soruşturma Yargıtay Cumhuriyet Başsavcı Vekili veya Başsavcısı ve Yargıtay ilgili ceza dairesi; kuvvet komutanları ve Genelkurmay Başkanı hakkındaysa bizzat Sayın Cumhurbaşkanının izin vermesi ve Anayasa Mahkemesinde yargılanmalarıyla ilgili ilke kuralı getirilmiş oldu. Dolayısıyla, buradaki düzenlemeyle geçmişte yaşanan bir kısım boşluklarla ilgili hususlar giderilmiş ve bir hukuki güvence netleştirilmiş oldu.

Yine bu kanunda getirilen en temel ilkelerden biri, bugünkü yargılamada ceza mahkemeleri, asliye ceza mahkemeleri ve ağır ceza mahkemelerinde ilgili… Diyelim ki Ankara’da 50 tane asliye ceza mahkemesi varsa tüm mahkemelerde yargılanabiliyor. Dolayısıyla, burada ihtisaslaşmanın getirdiği sıkıntıların önüne geçmek açısından ilde bir asliye ceza mahkemesi bir de ağır ceza mahkemesi Hâkimler Savcılar Kurulu tarafından sırf askerî suçlara bakmak için görevlendirilmiş olacak, cumhuriyet savcıları da birçok büyükşehirde büro esasına göre çalışır, burada da bir cumhuriyet savcısı bu soruşturmaları görevli bir şekilde yürütecek, böylece daha iyi ihtisasla daha doğru, daha hızlı bir karar vermeyi sağlamış olacağız.

Türk Silahlı Kuvvetleri iki bin iki yüz yıllık tarihe sahip, gerçekten kahramanlığı, disipliniyle milletimizin övünç ve güvenç kaynaklarından biridir. Bu ordunun disiplinini korumak, kişi hak ve hürriyetlerini de dikkate alarak temin etmek hepimizin görevidir. İşte bunun için de bir kısım kurallarda normal yargılama ilkelerinin dışına çıkmak tüm dünyada da kabul edilen hususlardan biridir. 2 kamu görevlisinin kendi içindeki bir tartışmasındaki basit fiziki bir müdahale belki hoş görülebilir veyahut da bir tutuklama sebebi kabul edilmeyebilir ancak bir alay seviyesindeki veya bir tugay seviyesindeki bir komutan alt derecedeki bir astı tarafından fiziki bir müdahaleye maruz kaldığında “Ya, bunu da hoş görelim, bir problem yok, müessir bir fiil de olmamış.” gibi bakmak orada disiplini imkânsız hâle getirir, disiplin sağlanamaz, disiplinin olmadığı bir yerde de bir ordudan, bir silahlı kuvvetlerden bahsetmek mümkün olmaz. İşte bunları temin edecek, bunları daha iyi, daha hızlı, daha doğru bir şekilde sağlayacak olan bu kanun teklifi getirildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ALİ ÖZKAYA (Devamla) – Komisyon çalışmaları sırasında da gerçekten bütün tarafların görüşleri, önerileri ve dikkatleri esas alındı ve Adalet Komisyonumuz tarafından kabul edilip yüce Meclisin, Genel Kurulun gündemine getirilmiş oldu.

İnşallah bu kanunla, hâkimlerimiz hem Türk Silahlı Kuvvetlerindeki disiplini sağlayacak, daha dikkatli, daha hızlı, adil kararlar verecek hem de genel hukuk ilkelerine bağlı kalacak. Bu, yargı ilkesini ve birliğini, tekliğini sağlayacak bir kanun olduğu için, bu kanun teklifini inşallah yüce Meclis de kabul eder ve kabul ettikten sonra da yürürlüğe girer diyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gökçel…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

51.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, tarımsal yayın ve danışmanlık hizmeti veren danışmanların sorunlarına ilişkin açıklaması

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – AKP, tarımsal yayım ve danışmanlık hizmeti veren danışmanlara zulmediyor, danışmanlık hizmeti veren ziraat mühendisi, veteriner ve teknikerleri iki yıldır aynı ücrette köle gibi çalıştırıyor. Ücretlere bir kuruş zam yapılmadı. Allah’tan korkunuz, enflasyon iki yıldır almış başını gidiyor, danışmanlara iki yıldır “Aynı ücrete çalışın.” diyorsunuz. Sanki ülkede her şey güllük gülistanlık, enflasyon artmıyor, hayat pahalılığı yok. Size göre, danışmanlar aldıkları maaşla paşa gibi geçiniyor, sanki sarayda yaşıyor. Allah’tan korkun, 1.500 liraya ziraat mühendisi, 1.500 liraya veteriner, tekniker çalışır mı? Diyarbakır’da, Konya’da, Trabzon’da, Edirne’de, Aydın’da, Mersin’de; nereye gitsek danışmanlardan aynı şikâyeti duyuyoruz: “Geçinemiyoruz.”

Aslında Türkiye’nin sorunu belli, Türkiye’nin sorunu AKP iktidarıdır. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Hancıoğlu…

52.- Samsun Milletvekili Neslihan Hancıoğlu’nun, Samsun’un Ondokuzmayıs ilçesinde bir basın emekçisine yapılan saldırıya ilişkin açıklaması

NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Önceki gün Samsun’un Ondokuzmayıs ilçesinde bir basın emekçisine menfur bir saldırı gerçekleşmiştir. İbrahim Akkuş isimli gazeteci, 21 Haziran günü İlçe Belediye Binası’nda bulunduğu sırada, binaya dışarıdan gelen 3 kişinin gerçekleştirdiği saldırı sonrasında çeşitli yerlerinden yaralanmıştır. Saldırının sebebi, gazetecinin bu ilçede yapımı tamamlanan ve teslim aşamasında olan devlet hastanesi inşaatındaki eksiklikleri ve proje hatalarını haberleştirmesidir. Hastane teslim aşamasında ama her yeri dökülüyor. Yağmur yağmış, binayı su basmış, binanın birçok bölümü rutubetten çürümüş, boyalar dökülmüş. İşte görüntüler burada.

Milletin parası heba edilmesin diye çabalayan yetkilileri uyarmaya, halkımızı bilgilendirmeye çalışan bu gazeteci kardeşimize yapılan saldırıyı lanetliyor, saldırıyı gerçekleştiren ve azmettirenlerden yargı önünde hesap sorulmasını temenni ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Köksal…

53.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisarlı çiftçilerin sulama sorununa ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Seçim bölgem Afyonkarahisar ili Dinar ilçesine bağlı Sütlaç köyü yıllardır AKP tarafından kendilerine verilen sözün tutulmasını bekliyor. Yer altı su kuyuları vuruldu ama kuyular hâlâ faaliyete geçirilmedi. Köylünün ekinleri susuzluktan kurudu. Köylü soruyor: “Bu kuyular söz verilmesine rağmen niye çalıştırılmadı, gösteriş amaçlı mı vuruldu?”

Ayrıca, Sultandağ ilçemize bağlı Çukurcak köyünde de su sorunu yıllardır çözülmedi. Çukurcak’ta yaşayan hemşehrilerimin günahı ne? Yazık değil mi orada yaşayan insanlara? Eber ve Akşehir göllerine yakın olup da sulama yapamadıkları için bu yıl ekinleri kuruyan Karapınar, Çukurcak, Karakışla ve Üçkuyu köylerindeki çiftçiler, geçtiğimiz günlerde de bu kez aşırı yağış nedeniyle zarar gördüler. Yıllardır iktidarın ihmal ettiği, görmezden geldiği çiftçiler “Bizi görün, feryadımızı duyun, zararımızı karşılayın.” diye haykırıyor. (CHP sıralarından alkışlar)

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Samsun Milletvekili Orhan Kırcalı ve 98 Milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3636) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 268) (Devam)

BAŞKAN – Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci madde üzerinde 3 önerge vardır. Aynı mahiyette olan bu önergeleri birlikte işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

        Hüseyin Kaçmaz                    Mahmut Toğrul                 Necdet İpekyüz

              Şırnak                              Gaziantep                               Batman

          Kemal Peköz                        Kemal Bülbül                     Abdullah Koç

              Adana                                Antalya                                   Ağrı

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

Mehmet Metanet Çulhaoğlu                 Ayhan Erel                     Ayhan Altıntaş

            Adana                                 Aksaray                                Ankara

   Arslan Kabukcuoğlu              Muhammet Naci Cinisli

          Eskişehir                               Erzurum

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

       Turan Aydoğan                        Rafet Zeybek                      Zeynel Emre

           İstanbul                                Antalya                                İstanbul

     Burhanettin Bulut                     Cengiz Gökçel                    Alpay Antmen

            Adana                                  Mersin                                  Mersin

      Süleyman Bülbül

             Aydın

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Ağrı Milletvekili Abdullah Koç.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve değerli halkımız; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, devletin resmî makamları tarafından uygulanan, 1993 konseptiyle uygulanan strateji Kürtleri yok etmek, sindirmek, Türk olmayı kabul ettirmek için insanlık dışı yöntemlere başvurmuştu ve başvurmaya devam ediyor. Kürt sorununu canlı tutacak bütün alanlar saldırı altında, coğrafyayı yakıp yıkma, zorla göç ettirme, devlet terörünün Kürtlerin yaşadığı tüm kentlere yayılması, Kürtlere dair bütün kurumların yok edilmesi, Kürt siyasi kurumlarının kapatılması, Kürt siyasetçilerine yönelik 15 bine yakın faili meçhul, 5 bin köyün boşaltılması ve Türkiye tarihinin en kirli dönemini oluşturan insan kıyımı. Bütün bu yaşananların temel nedeni bütün yakıcılığıyla devam eden Kürt sorununun çözülmemiş olmasıdır. Kürt kıyımı devam etmektedir değerli arkadaşlar. AKP’nin, Kürt sorununun çözümüne yönelik olan bütün taleplere karşılık “Kürtler kardeşlerimizdir.” Kürtler cezaevlerinde Kürtçe konuşabilir ama onun haricinde her tarafta Kürtçe dili yasaktır. 15 bin Kürt siyasetçi cezaevindedir. HDP’ye yönelik kapatma davası ve HDP binalarına yönelik saldırı ve kıyımlar.

Değerli arkadaşlar, AKP ve MHP Hükûmeti kendi dönemini karanlık bıraktığı gibi önceki dönemde olan karanlık tarihi de yeniden canlandırmaktadır. 93 konsepti devam etmektedir. Emniyet, İçişleri, istihbarat bürokrasisi, paralel iç hat örgütlemesi devam etmektedir, bunlar devreye girmiştir. 1993 konseptinde işlenen politik cinayetler devam etmektedir değerli arkadaşlar. Bakın, HEP Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın katledildi. Musa Anter, Ape Musa katledildi ve buna benzer şeyler devam ediyor. 4 Eylül 1993 tarihinde Mardin Milletvekili HEP’in kurucularından Mehmet Sincar katledildi ve hâlâ buna benzer olaylar devam ediyor.

Roboski’de onlarca insan katledildi bombalarla, Kürtlere yönelik olan muamele hâlâ bu şekilde devam ediyor. Tahir Elçi 28 Kasım 2015 tarihinde Diyarbakır Meydanı’nda katledildi, buna ilişkin soruşturmalarda hâlâ failleri bulunmadı ve bulunmayacak da. Değerli arkadaşlar, Deniz Poyraz 17 Haziran 2021 tarihinde, yine İzmir’deki il örgütümüz basılmak üzere katledildi ve mevcut olan yaklaşım aynı şekilde devam ediyor değerli arkadaşlar.

Deniz Poyraz’ın cinayeti diğer politik cinayetlerin devamıdır değerli arkadaşlar. Katliamın planlanması, yapılması, azmettiricilerin, devlet güçlerinin onlara olan yaklaşımı ve soruşturmanın yapılış şekliyle görünen, bir caninin tutuklanmasıyla gerçek failler meçhul bırakılmak istenmektedir. Biz bu filmi son otuz yıldır sürekli seyrediyoruz.

Bakın, bilinen bir devlet adamı ne diyor? “Derin devlet gelenek hâline gelmiş, bu ifade Osmanlı'dan bu yana kullanılıyor. Kurumların içindeki çeteleşme diyebiliriz. Bu tür bir yapı var." diyor. Yıl 2006, Recep Tayyip Erdoğan. Yine başka bir devlet adamı ne diyor? “Seçilmiş sistem zaafa düşerse arkadaki sistem devreye girer. Derin devlet budur.” Süleyman Demirel.

Değerli arkadaşlar, Kürt sorunu çözülmediği sürece seçilmiş sistem sürekli zaafta olacaktır. Bu inkârla hiçbir zaman zaaf bitmedi ki, bunu kabullenmeniz gerekmektedir. Siyasi cinayetlerin üstünü örten, suçun arkasındaki güçleri ortaya çıkarmayan bir siyasi iktidarla biz karşı karşıyayız değerli arkadaşlar ve değerli halkımız. Bizim halkımıza, Türkiye halklarına ve siyasi cinayetlere kurban giden bütün şehitlerimize sözümüzdür, bütün bu karanlık güçleri elbette ki bir gün gün yüzüne çıkaracağız ve bunlar, tarih gösterecek ki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) – Demokratik güçlerin, demokratik yapının iktidar olması hâlinde, bu karanlık güçlerin bir gün mutlaka ama mutlaka tarih önünde ve mahkemelerin önünde hesap verecekleri gün yakındır değerli arkadaşlar. Yine, halkımıza ve bütün şehitlerimize, bu şekilde katledilip de hiçbir şekilde failleri bulunmayan ve failleri saklanan bütün şehitlerimize sözümüz de şudur değerli arkadaşlar: Kürt sorunu muhakkak ki demokratik yollarla çözüme ulaştırılacaktır; sistem, bu şekilde, demokratik bir iktidarla zaafa düşmeyecektir. Bizim, halkımıza sözümüz budur; bütün halkımız bu konuda kesinlikle müsterih olsun, bütün sözümüz halkımıza bu şekilde olacaktır.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

54.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Ağrı Milletvekili Abdullah Koç’un 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti devleti anayasal hukuk devleti olarak demokrasinin, hukukun, evrensel hukuk prensiplerinin gereği çerçevesinde hem özgürlüklerimizi güvence altına alırken hem de güvenliğimizi milletimizin huzuru ve barışı için hayata geçirmektedir. Bu anlamda, Türk’üyle Kürt’üyle, Laz’ıyla Çerkez’iyle 85 milyon vatandaşımızı bir, beraber ve kardeş olarak görüyoruz. Bu anlamda vatandaşlarımızın her türlü özgürlüklerini kullanmalarına, etnik kimlik ifadelerini, lehçelerini, dillerini kullanmalarına olabildiğince imkân sağlayarak bunları öğrenebilmeleri için eğitim kurumlarının da açılışını hamdolsun sağladık. Televizyon yayınlarıyla vatandaşlarımızın kendi kültürlerini yaşamaları ve yaşatmalarının önündeki bütün engelleri hamdolsun kaldırdık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, tamam mı?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bitiriyorum.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Devam etsin Başkanım(!)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Elbette, özellikle Kürt vatandaşlarımızın Türkiye’de sorunları var mıdır? Elbette vardır. Bugün PKK’sı, FETÖ’sü, DEAŞ’ı, DHKP-C’si, coğrafyamızı kan gölüne çevirmek isteyenler, açıkçası coğrafyamızda terör üzerinden emperyalizme destek olmaktadırlar. Silah, petrol ve faiz üzerinden yürütülen, maalesef, bu emperyalizme karşı hem vatandaşlarımızın özgürlüğünü, güvenliğini sağlayacağız, 85 milyon aziz milletimizin birlik ve beraberliğini güvence altına alacağız hem de devletimizin bu topraklarda bekasının gereğini hayata geçireceğiz. Bu anlamda, devletimiz, vatandaşlarımıza karşı bir hukuksuzluk varsa bunun hak, hukuk arayışını her türlü yargısal mercilerde hem de uluslararası mekanizmalar mercisinde, nezdinde takibinin yapılabilmesine imkân sağlamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım artık.

Beyler, Grup Başkan Vekillerinin milletvekillerinden ayrı bir hakkı yok.

Buyurun.

ŞENOL SUNAT (Ankara) – Çok doğru söylediniz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu çerçevede, özellikle Türk’üyle Kürt’üyle, Laz’ıyla Çerkez’iyle, Alevi’siyle Sünni’siyle bizlerin arasına farklı nifak tohumları ekilmesine, bu yönde her türlü söylem ve eylemden kaçınılmasına dikkati çekmek istedim.

Teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

55.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Doğrusu, biz tam tersini ifade ediyoruz ama Sayın Grup Başkan Vekili sözlerimizi hep tersten yorumlayarak başka bir hikâye anlatıyor ama gerçek mesele şudur: Bu, Tahir Elçi. Bizim hatibimiz bu topraklarda yaşanan cinayetleri, faili meçhul cinayetleri, katliamları ve bunlara uygulanan cezasızlık politikasını anlattı. Kürt halkına karşı bugüne kadar Türkiye’nin tarihi boyunca olan ve bu iktidar döneminde de devam eden ayrımcılığı, inkârı, asimilasyonu ve siyasi cinayetleri anlattı.

Tahir Elçi’nin katili neden korunuyor?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ya, PKK terör örgütünden bahsediyoruz. Tahir Elçi’nin hakkını, hukukunu savunmak zaten milletimizin, devletimizin görevi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Tahir Elçi benim arkadaşım aynı zamanda, birlikte üniversite okuduğum bir arkadaşım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Biz PKK diyoruz, sen Tahir Elçi diyorsun, başka şeye getiriyorsun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Diyarbakır’ın göbeğinde, Dört Ayaklı Minare’nin orada siyasi bir suikastle öldürüldü.

Roboski’de, Türkiye tarihinde ilk defa “kaçınılmaz hata” denilerek Türk savaş uçaklarının bombalarıyla 34 Kürt çocuğu öldürüldü ve takipsizlik kararı verildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Takipsizlik kararından sonra Hava Kuvvetleri Komutanlığı askerî yargıya gitti, askerî yargıda temyiz de reddedildi, diğer aşamalar da reddedildi. Ya, bütün dünya biliyor ki ve Türkiye de kabul etti, savaş uçaklarının öldürdüğü gençlerin katillerinin soruşturması yapılmadı. Bize anlatmayın bunları, biz belgelerle, bilgilerle, hafızamızla konuşuyoruz. Bu ülkede Kürtlere karşı ayrımcılık vardır, dilleri inkâr edilmektedir, kimlikleri inkâr edilmektedir. Biz HDP olarak, bir arada yaşamı savunuyoruz, herkes gibi, herkesin bir arada eşit ve özgür koşullarda yaşamını savunuyoruz.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Samsun Milletvekili Orhan Kırcalı ve 98 Milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3636) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 268) (Devam)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Aksaray Milletvekili Ayhan Erel.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Askerİ Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerine partim İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 1’inci maddesiyle, 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’na eklenen ek 11’inci maddeyle kanunilik ilkesine uygun olarak askerî suçların tanımı yapılmakta, sırf askerî suçlar belirlenmektedir. Yürürlükteki askerî mevzuatta askerî suç ve sırf askerî suç tanımı bulunmamaktadır. Söz konusu tanımlar Askerî Yargıtay içtihatlarıyla şekillenmiştir.

Maddenin birinci fıkrasında askerî suçlar, 1632 sayılı Kanun’da düzenlenen suçlar ile asker kişilerin askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işlediği suçlar olarak tanımlanmaktadır. Maddenin ikinci fıkrasında sırf askerî suçların hangi suçlar olduğu düzenlenmemektedir. Bu suretle sırf askerî suçlara bağlanan suçların sadece bu fıkrada düzenlenen suçlar bakımından uygulanması sağlanmaktadır. Ancak ilgili maddeyle askerî suç tanımlanmış, sırf askerî suç ise teorik olarak tanımlanmamıştır. Böyle maddeler hâlinde saymak yerine teorik tanım verilmesi, böylelikle ileride kanunda yapılacak olası değişikliklerde oluşacak sırf askerî suç mu, değil mi gibi tartışmaların önüne geçilmesi gerektiği kanaatindeyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmelerimiz neticesinde, sayıları yüz binleri aşan kahraman evlatlarımız, uzman çavuşlarımız yıllardır biriken sorunları, yaşadıkları mağduriyeti sizlerle birlikte bize de defalarca ilettiler. Bu sorunlar hakkında, uzman çavuşlara hakları konusunda söz verilmiş olmasına rağmen bugüne kadar bu sözlerin yerine getirilmemiş, yine görüşmekte olduğumuz kanun teklifinde uzman çavuşlarımızın beklentileri, maalesef, karşılanmamış ve yine mağduriyetlerini yaşamaya mahkûm edilmişlerdir. Doğuda beş yıl görev süresini tamamlayan uzman çavuşlar, doğu görevini tamamladık sevincini yaşamadan kaydırma birliklere verilerek tekrar doğuda görev yaptırılmaktadır. Subay ve astsubaylarımız rahatsızlandığında iki yıla kadar rapordan faydalanırken, en çok şehit ve gazi veren uzman çavuşlarımız üç aylık raporu geçtikleri takdirde sözleşmeleri feshedilmektedir. Kahraman uzman çavuşlarımızın kaderi bürokratik hiyerarşinin kaderine terk edilmiş durumdadır. Savaşta ve cephede en önde olan kahraman uzman çavuşlarımız, ödülde ise en arka sıradadır. Kahraman vatan evlatları uzman çavuşlarımız atama yönetmeliğinin, 3600 ek göstergenin, sağlık yönetmeliğinin olmamasından dolayı mağduriyet yaşamaktadırlar ve bir an önce mağduriyetlerinin giderilmesini beklemektedirler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uzman çavuşlarımız Türk ordusunun mensubu olmalarına rağmen, maalesef, orduevlerine girememektedir. Evli personel, eşinden ve çocuklarından uzun zaman ayrı kalmaktadır. Uzman erbaşlara bekçiye verilen haklar verilmemektedir. Bekçilerimize sağlanan haklar kadar bu kahraman evlatlarımıza da bu hakların sağlanmasını beklemekteyiz. Uzman çavuşlarımızın bize ilettiği bir konu ise kendilerine beylik tabancası verilmemesi. Uzman çavuşlarımız için kadro verileceği her seferinde dile getirilse de kadro sözü verilse de uzman çavuşlarımız kadrolarını alamamışlardır. Evli uzman çavuşlarımız eşi doğum yapmadan önce babalık iznine gönderilmemektedir ancak eşi doğum yaptıktan sonra, hastane doğum raporunu gönderdikten sonra babalık iznine gönderilmektedir. Bu kahraman evlatlarımıza muayene sonucunda doktor tarafından otuz veya kırk beş günlük rapor verildiğinde, raporun üzerinde “Evinde geçirmesi uygundur.” yazılmadığı takdirde kışlada geçirmek zorunda kalmaktadırlar.

Bu ayrımcılığa son verilmesi dileğiyle hepinizi saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül.

Buyurun Sayın Bülbül. (CHP sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz iyi yönetilmiyor. Ülkemizde, on dokuz yıllık AKP iktidarında, yıllardan beri kurumsallaşan kurumların içi boşaltılıyor ve Türkiye’de insanlar yoksul, Türkiye’de insanlar haklarını arama kabiliyetinden yoksun ve yasaklarla memleket yönetiliyor.

Bakınız arkadaşlar, Türkiye’de özelleştirmeler yapıldı. AKP yapmış olduğu özelleştirmelerle devletin kasasına 62 milyar dolar para koydu. Bu paralar nereye gitti? Bu paraların hesabı verilmiyor. Şimdi, çıkıldı, Varlık Fonu diye bir yer kuruldu, Varlık Fonunun içine Ziraat Bankasından tutun diğer bankaları da koydular ve içerisinde TÜRK TELEKOM, ÇAYKUR ve birçok yılların kuruluşu boşaltıldı; içi boşaltıldı, zarar zarar etmeye başladılar. PTT’nin zararı ortada, TÜRK TELEKOM’un durumu ortada ve cumhuriyetin yıllardan beri gelen kuruluşları bu hâle getirildi.

Şimdi ne oldu? Şimdi sıra OYAK’a geldi. OYAK nedir? Ordu Yardımlaşma Kurumu. OYAK, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, üyeleri Türk Silahlı Kuvvetleri olan, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı mensupları olan -kendi ifadelerine göre- tamamlayıcı bir mesleki emeklilik dalı. 2016 yılına kadar 8 sektörde ve 39 şirkette çalışma içerisinde olan, parasını değerlendiren OYAK, Coşkun Ulusoy ve ekibinin FETÖ alt suçlamalarıyla görevden istifaları sağlandıktan sonra ne yapıldı? AKP’li yönetici, liyakatsiz kişilere bırakıldı. Kime bırakıldı? Genel Müdür Süleyman Savaş Erdem’e bırakıldı. Kimdir bu vatandaş? Bu vatandaş Devlet Denetleme Kurulu üyesi ama ilginç bir özelliği var: 17-25 Aralıkta o 4 Bakan var ya 4 Bakan, 4 Bakanı aklayan raporun altında imzası olan kişi arkadaşlar, bu kişiye bırakıldı. Bu kişi… O 4 Bakanın biliyorsunuz, 800 binlik saatler, para sayma makineleri… 17-25 soruşturmaları şu anda daha çözülmedi.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – FETÖ’nün kumpası, FETÖ’nün şantajı bu.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) – Çözülmedi ama İçişleri Bakanı hatırlarsanız geçenlerde bir açıklamada bulunuyor “Ben İçişleri Bakanı olduğum zaman oğluma ‘Para sayma makinesini evine koyma.’ dedim.” diyor İçişleri Bakanı. Kime söylüyor bunu? AKP’liler bilecek onu kime söylediğini. Sonra, bu Süleyman Savaş Erdem, yapmış olduğu çalışmalarda içini boşaltmaya başladı. OYAK’ın içini boşaltmaya başladılar; ilk yaptıkları, Genel Kurulun yetkisinden alıp Yönetim Kuruluna verdiler, 7 kişilik Yönetim Kuruluna. Neyi? Artık yapacakları iştiraklere katılımları 7 kişilik Yönetim Kurulu karar verecek. Neler yaptılar? İlk yaptıkları şey, Ziraat Bankasından 750 milyon dolar para alıp da, kredi alıp da ödemeyen Demirören’in M Oil ve Total şirketini 450 milyon dolara satın aldılar; arkadaşlar, 450 milyon dolar yapmayacak iki şirketi.

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Onda 1’i etmez.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) – M Oil’i 90 milyon dolara aldılar, 30 milyon dolar yapmaz ve pazar payı dört sene önce 5,6 olan Total şu anda 5,5. Düşünebiliyor musunuz yani tam anlamıyla peşkeş çekildi. Bunun dışında ne yaptılar? Sagrayı aldılar, batan Sagrayı aldılar. Bunun dışında ne yaptılar? TUKAŞ’ı, kâr yapan TUKAŞ’ı satıp gidip de TAMEK’i aldılar ve Emlakın bütün arsalarını almaya başladılar. Nereden aldılar? Gittiler, Ankara'ya 37 kilometre uzaklıkta olan Ballıkuyu mevkisinden 2,5 milyon metrekare arazi aldılar. Nereden aldılar? Urla'dan 400 bin metrekare arazi aldılar, Yalova'dan 1,5 milyon metrekare arazi aldılar. Elli yıllık konut ihtiyacını karşılayacaklar. Kimin paraları bunlar? Şehitlerin paraları bunlar. (CHP sıralarından alkışlar) Kimin paraları bunlar? Terörle mücadele eden, iki bin beş yüz yıllık Türk Silahlı Kuvvetlerinin çalışanlarından kesilen paraları peşkeş çektiler. Bunun hesabını soracağız, bunun hesabını Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında soracağız ve mutlaka soracağız arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlar, bu da bitmedi, bu da bitmedi, bu OYAK dosyasını çok açacağız, çok açacağız burada, çok açacağız arkadaşlar.

Şimdi, biraz önce AKP temsilcisi, sözcüsü geldi, disiplinden bahsetti. Siz hangi disiplinden bahsediyorsunuz ya, hangi disiplinden? Cübbeli Amiral Mehmet Sarı denen kişi askerî elbisenin üzerine cübbesini, takkesini giyip de tarikatta bulunduğundan dolayı hangi soruşturmayı sonuçlandırdınız? (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) – Disiplin soruşturması ne oldu? Sayın Cumhurbaşkanı size buradan sesleniyorum, ne demiştiniz, 5 Nisanda ne demiştiniz: “TSK'nin disiplin anlayışıyla bağdaşmayacak fotoğraf veren askere de olumlu bakmadık, bakmayız.” dediniz. Ne oldu disiplin soruşturması? Sayın Millî Savunma Bakanı, hani bayramda sonuçlanacaktı? Hangi bayram bu? Gelecek sene Kurban Bayramı’nda mı sonuçlandıracaksınız? Yazıklar olsun arkadaşlar, böyle şey olmaz!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “İki bayram arası tahkikat olmaz.” diyorlar.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) – “İki bayram arası olmaz.” deniliyor.

Değerli arkadaşlar, ben Ege’de Aydın Milletvekiliyim. Ya, bu adalar ne oldu, adalar? 20 tane ada Yunanlılar tarafından işgal edildi; Yunanlılar tarafından işgal edilip orada silahlandırıldı -Aydın’ın karşısındaki Eşek Adası- yazık değil mi? Yunan Cumhurbaşkanı gelip de orada mangal açarken… Yazık değil mi arkadaşlar? Arkadaşlar, bu memleket sahipsiz değil; bu memlekete sahip çıkacağız, hep birlikte sahip çıkacağız.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Adaların işgali… Bunları kabul etmiyoruz, asılsız iddialar. Türkiye ta Libya’ya, Azerbaycan’a… Misakımillî hudutlarında artık tam bir tahakkümle egemenlik kurmuş vaziyette.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, yoklama talebimiz var aynı mahiyetteki önergelerin oylamasından önce.

BAŞKAN – Yoklama talebi var.

Sayın Özel, Sayın Sarıaslan, Sayın Kılınç, Sayın Antmen, Sayın Bülbül, Sayın Bulut, Sayın Kayışoğlu, Sayın Köksal, Sayın Beko, Sayın Aydoğan, Sayın Yavuzyılmaz, Sayın Keven, Sayın Tüzün, Sayın Aydın, Sayın Budak, Sayın Zeybek, Sayın Taşcıer, Sayın Gökçel, Sayın Sarıbal, Sayın Arık.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.39

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.16

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerinde aynı mahiyetteki önergelerin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Samsun Milletvekili Orhan Kırcalı ve 98 Milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3636) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 268) (Devam)

BAŞKAN - 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Teklifin 1’inci maddesi üzerindeki aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesini teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Hüseyin Kaçmaz                      Mahmut Toğrul                 Necdet İpekyüz

            Şırnak                                Gaziantep                               Batman

        Kemal Bülbül                         Kemal Peköz                      Musa Piroğlu

           Antalya                                 Adana                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu.

Buyurun Sayın Piroğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

MUSA PİROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Güngören Tozkoparan’da gecekondularında yaşayan insanlar bugün polisin gazlı, plastik mermili müdahalesiyle zorla evlerinden çıkarıldı. Tıpkı İkizdere’de jandarmanın Cengiz’in kepçesine siper olması gibi polis de burada müteahhitlerin önüne siper oldu ve halkı zorla çıkardı. Dün AKP’nin Grup Başkan Vekili dedi ki: “Biz 85 milyonun partisiyiz, hükûmetiyiz.” Yanlış. AKP, gecekondularında ve köylerinde topraklarını savunan insanların karşısında, inşaat baronlarının, Cengiz’in, Kolin’in ve maden baronlarının partisidir.

Temmuz geliyor, emekliler, memurlar ve kamu işçileri zam alacak. Yapılacak zam oranı enflasyonla hesaplanıyor ve yüzde 7’den söz ediliyor. Yüzde 7’nin 3 bin lira maaş alan bir kişi için karşılığı 210 liradır. Yüzde 7’nin aşağı yukarı 1.500 lira maaş alan emekliler için hiçbir karşılığı yok çünkü maaşı 1.500 liraya çıkardığınızda emeklilere zammı da kestiniz. İşçiler, memurlar, yoksullar, emekliler yüzde 7’yle 200 lira zam alacak, vekil maaşlarına 2 bin lira zam yapılacak. Sıkıntı tam da burada başlıyor, öyle bir gelir uçurumu yarattınız ki, öyle bir maaş farkı yarattınız ki, milletvekili maaş zammı, bir işçinin, emeklinin aylık maaşından fazla. 2002 yılında iktidara geldiğinizde ülkede 8 bin milyoner vardı, bugün 300 bin milyoner var. Sadece salgın döneminde, halkın yoksullukla ve işsizlikle kıvrandığı, yoksullukla uğraştığı salgın döneminde 80 bin milyoner çıkardınız. Bu milyonerler nasıl mı çıkıyor? İki tane yöntemle çıkıyor. Birini Peker açıkladı, yolsuzlukla ve rüşvetle zengin oluyorlar. Sarayın eteğinden tutanlar parmağını bala batırıp yalıyor ve zengin oluyor. İkincisi, işçinin ve yoksulun kanı üzerinden zengin oluyorlar çünkü AKP o, on altı yıllık, yirmi yıllık iktidarında ülkeyi işçilere bir cehennem, patronlar içinse ucuz emek cennetine çevirdi. 85 milyonun hükûmeti değilsiniz; patronların, zenginlerin ve yolsuzluk yapanların hükûmetisiniz.

Yoksulun çocuğu açlıktan intihar ediyor, yoksulun çocuğu işsizlikten intihar ediyor; esnaf, küçük esnaf yoksulluktan, iflastan intihar ediyor; köylünün toprağına haciz geliyor ama siz, zenginlerin, milyonerlerin vergi borçlarını affetmekle uğraşıyorsunuz. Sizin çocuklarınız pudra şekeri partileri düzenliyor, sizin çocuklarınız lüks ve sefahat içinde yaşıyor, sizinle fotoğraf çektiren herkes milyon dolarlarla oynuyor, yolsuzlukla zengin oluyor, Avrupa’ya kaçıyor ama ülke yoksullukla kıvranmaya devam ediyor. Yoksulun karşısında zenginin partisisiniz.

Esenyurt Karakolu, İstanbul. Geçtiğimiz günlerde Birol Yıldırım karakolda darp nedeniyle hayatını kaybetti. Aynı Esenyurt’ta nisan ayında bir kadın sokak ortasında darbedildi ve hastanelik yapıldı. Polis, şiddeti sokakta insanlara karşı hoyratça kullanılıyor ve siz bunu çözmek için hiçbir şey yapmıyorsunuz çünkü bu yolsuzluk düzenini, bu mafyatik düzeni korumak için halkın üzerinde şiddeti arttırmaya, polis terörünü arttırmaya devam ediyorsunuz çünkü istek basit: Eğer sokakta devletin terörü, polisin terörü artarsa, eğer sokakta Veli Saçılık’ın üstünde yapıldığı gibi insanların sırtına binip ana avrat küfür edilirse, çocuğuna küfür edilirse sanıyorsunuz ki halk sokağa çıkmayacak, sanıyorsunuz ki öğrencilerin, üniversite öğrencilerinin kolu kırılırsa, sanıyorsunuz ki hak arayan herkes sokakta darbedilirse, sanıyorsunuz ki Migros işçisinin karşısında siz Tuncay Özilhan’ın binasını korursanız siz kazanacaksınız ve insanlar geri çekilecek ve sizin hükümranlığınız, sizin saltanatınız devam edecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MUSA PİROĞLU (Devamla) – Sözlerimi bitirirken yoksullara ve işçilere söylemek istiyorum. Bu iktidarın kimin iktidarı olduğu belli. Yoksuldan oy alan, işçiden oy alan bu iktidar patronların; yoksuldan oy alan bu iktidar zenginlerin; yoksuldan oy alan bu iktidar, köylüden oy alan bu iktidar maden baronlarının, Cengiz’in, Kolin’in iktidarı ama yakınmakla bir şey olmuyor. Onlar sokağı boşaltmamızı istiyor, onlar hak aramaktan vazgeçmemizi istiyor, onlar sadece şikâyet edip Twitter’da, sosyal medyada konuşup yerimizde oturmamızı istiyor. Ve ben buradan diyorum ki: Bu iktidarı süpürmeden, bu iktidarı devirmeden, yoksulun hakkını alma şansı yok ve devlet iktidarı ve bu iktidar ve Hükûmet zenginin elinde, yoksula karşı, işçinin karşısında, patronun elinde olduğu sürece polis her zaman barikatın karşısında olacak. Yapılması gereken tek şey var: Omuz omuza geleceğiz, HDP binasının önündeki çığlığa ses vereceğiz, birlikte devireceğiz. (HDP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İşçinin, köylünün, esnafın, halkın, milletin iktidarına mesnetsiz iddiaları reddediyoruz.

MUSA PİROĞLU (İstanbul) – Hep ediyorsun sen.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 268 sıra sayılı Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesiyle 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’na eklenen EK MADDE 12’deki “hâller” ibaresinin “durumlar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Turan Aydoğan                        Rafet Zeybek                      Zeynel Emre

           İstanbul                                Antalya                                İstanbul

       Cengiz Gökçel                     Burhanettin Bulut                 Alpay Antmen

            Mersin                                  Adana                                  Mersin

      Süleyman Bülbül

             Aydın

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan.

Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar)

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bugün çok güzel bir gündeyiz, İstanbul’dan dünyaya demokrasinin ilham kaynağı olacak eylemin 2’nci yıl dönümündeyiz. Sizin açınızdan da anılacak bir yanı var tabii; 2 kez hukuku bir şekilde halkın iradesine mavzer gibi çevirip halktan cevabı aldığınız gündür; siz de onu hatırlayın ve bir daha asla tevessül etmeyin, bir daha sakın tevessül etmeyin, halkın iradesine saygı göstermeyi becerin.

İstanbul’da Tozkoparan’da feryat figan olaylar var, az önce sevgili milletvekilim buradan da dile getirdi. Ortalama altmış yıldır Tozkoparan’da yaşayan aileleri sokağa döktünüz, onlara gaz sıkıyorsunuz, evsiz bıraktınız, elektriklerini kestiniz, sularını kestiniz, yaşamsal hiçbir ihtiyaçlarını karşılayamaz hâle getirdiniz. Niye? Bu ülkede sosyal devlet yok mu? Bu ülkede sosyal devlet insanları evsiz bırakmak için mi var? Siz sosyal devleti temsil etmiyor musunuz? Vatandaşı ortaya, sokağa döküyorsunuz, sonra da ona gaz sıkıyorsunuz, orada insanlar fenalık geçiriyor. Ben sizi yarın Güngören’e davet ediyorum, hadi gelin, hadi gelin ben Güngören’de olacağım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Biz Tozkoparan çocuğuyuz.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Bir daha o sokaklara sizi çıkartacak mıyım göreceksiniz.

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) – Bravo.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Ben o bölgenin vekiliyim, yarın Güngören’deyim. (CHP sıralarından alkışlar) Yarın ve yarından sonra her gün sizi Tozkoparan’a davet ediyorum, hadi gelin bakalım. Öyle, milletin ağzına gazı sokacaksınız, evsiz bırakacaksınız, yurtsuz bırakacaksınız, kentsel dönüşümü rantsal dönüşüme çevireceksiniz, sonra o sokaklarda da bizim karşımıza geçeceksiniz... Davet ediyorum; buyurun, bu davet size.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Biz Tozkoparan çocuğuyuz.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Ha, sosyal devlet dedim ama yanlış anlamayın, sosyal devlet derken sizin yönetiminizi kastetmedim, Anayasa’da var olan sosyal devleti kastettim. Sizin bununla bir alakanız kalmadı, siz parti devletisiniz, onu başka yerlerde de gösteriyorsunuz. Anayasa’nın 25 ve 26’ncı maddesine göre Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri eylem yapıyorlar, 34’üncü maddedeki toplantı ve gösteri yürüyüşleri hakkını kullanıyorlar, burslarını kesiyorsunuz ya, nasıl bir şeysiniz siz ya? Anayasa tanımıyorsunuz, kanun tanımıyorsunuz, hukuk tanımıyorsunuz. Bu Anayasa’nın 42/8 maddesi eğitim hakkından bahsediyor “Devlet başarılı öğrencilere eğer ihtiyaç hâli varsa burs verir.” diyor, Siz bu Anayasa’yı açıktan ihlal ediyorsunuz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Recep Tayyip Erdoğan öğrencilere burs verirken sizin şikâyetlerinize bakıyordu Danıştay.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Ama millet size nasıl cevap veriyor, onu da söyleyeyim. Şimdi herkes diyor ki: “Siz kesecekseniz, biz burs vereceğiz bu öğrencilere.” halk bunu söylüyor sosyal medyada. İzleyeceksiniz bu halkın size karşı tepkilerini, izleyeceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Rüya görüyorsun, rüya!

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Nasıl ki “Saat on ikiden sonra, kusura bakmayın müzik yapamazsınız.” dedi Sayın Cumhurbaşkanı, sosyal medya çalkalanıyor “Kusura bakıyoruz.” diyor, size karşı duruş gösteriyor, nah işte burada da Boğaziçi öğrencilerine karşı halk diyor ki: “Biz varız, korkmayın.”

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İlk burs senden Vekilim.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – İlk bursu ben veriyorum, ilk bursu ben veriyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar).

Parti devletinizle baş başa bırakacaklar sizi, haberiniz olsun.

Askerlerle ilgili kanun çıkarıyorsunuz öyle mi? Askerleri siz yirmi yıldır bir kaşık suda boğdunuz, şimdi işinize gelen kanunları çıkarmaya çalışıyorsunuz. Askerleri konuşacaksak başka askerleri konuşalım sizinle, olur mu, ister misiniz, ben size hatırlatmalar yapayım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Suriye, Libya, Azerbaycan’da zaferden zafere koşan Mehmetçikimizi konuş.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Astsubaylara söz verdiniz, yedi sekiz yıldır, Sayın Cumhurbaşkanı söz verdi, Sayın Binali Yıldırım Başbakanken söz verdi; görev tazminatı, makam tazminatı, temsil tazminatı, komutanlık tazminatı, kadrosuzluk tazminatı, bunlar bir yerden tanıdık geliyor mu size? Niye vermediniz kardeşim? Niye süründürüyorsunuz insanları?

Ha, askerlerle ilgili bir şey daha anlatayım ben size, madem yine askerleri konuşacağız. Harp okulu öğrencileri var, biliyorsunuz değil mi? O melanet örgütün finansörlerine bir günde, bir günde, finans ayağına bir günde kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı çıkardınız, uçaklarda gezdiriyorsunuz ama gariban harp okulu öğrencileri, komutanların “Tatbikat var.” diye yola çıkardığı yerde, hiçbir delil yokken otuz yıl ceza aldılar. Şu anda ne yaşıyorlar biliyor musunuz? Silivri 5’inci kısımda revire çıkmak isteseler bile diş ağrısıyla alakalı, aylarca ihtiyaçları karşılanmıyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Masum olanlar beraat etti.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Siz, cezalandırılması gerekenleri Sayın Cumhurbaşkanının uçağında taşıyorsunuz, ajanslara yönetim kurulu üyesi yapıyorsunuz, Sayın Cumhurbaşkanının avukatı bir günde onlara takipsizlik kararı alıyor, gariban öğrencileri de içeride çürütüyorsunuz. Bu halk bunun hesabını sizden alır. (CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bağımsız yargıyı itibarsızlaştırmayın lütfen Turan Bey. Bağımsız yargıyı itibarsızlaştırmayın, kimseye yararı olmaz.

ORHAN SÜMER (Adana) – FETÖ borsasına para yatıranlar çıktı.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Ha, bu kanunla beraber bir şeyi daha yapıyorsunuz, bir şeyi daha yapıyorsunuz: Kast sistemini geliştiriyorsunuz, kast sistemini, kast sistemini geliştiriyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Bakın, bu kanunda müfettişlikle ilgili bir hüküm getirdiniz, diyorsunuz ki: “Binbaşının üstüne müfettişlik kadrosu veririz.” Subaylar, astsubaylar, aşağıdakiler niye alınmıyor kardeşim? MİT Müsteşarı astsubay değil mi? Onu yıllardır orada tutuyorsunuz; başarılı, sorun yok.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Astsubayları niye küçümsüyorsun? Niye aşağılıyorsun astsubayları? Astsubayları niçin aşağılıyorsun?

TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Demek ki kendini yetiştirmiş olan astsubaylar 2-3 fakülte bitirebilir. Gariban halk çocuklarının, kısa yoldan ekmeğini kazanmak zorunda kalan kaliteli insanların yolunu niye kapatıyorsunuz?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Astsubayları aşağılama. Astsubayı niye öyle görüyorsun?

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Hani vesayet rejimine karşıydınız? Vesayetin allahını yapıyorsunuz, allahını.

Orduyu milletin önüne atıyorsunuz 3’üncü maddeyle beraber. Suç işlediği iddiası olursa insanlar, sivil insanlar ordu mensuplarına müdahale edecek öyle mi? Etrafı çetelerle, milislerle, suç örgütleriyle sarılmış bir hâle getirdiniz, yarın bunlar karşılıklı olarak kendi güvenliklerini sağlarlar ordunun üzerinde. Siz, nefretinizi kusuyorsunuz orduya karşı. Burada “Orduyu koruyacak bir yasa çıkarıyoruz.” diye sakın söylemeyin, nefretinizi kusuyorsunuz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ordumuz Libya’da, Suriye’de, Azerbaycan’da, mavi vatanda destanlar yazıyor.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Yirmi yıldır orduyu tahrip etmekten başka hiçbir şey yapmadınız, yapacağınız da yok.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Metanet Çulhaoğlu                 Ayhan Erel                         Şenol Sunat

            Adana                                 Aksaray                                Ankara

Muhammet Naci Cinisli                 Ayhan Altıntaş           Arslan Kabukcuoğlu

           Erzurum                                Ankara                               Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Ankara Milletvekili Şenol Sunat.

Buyurun Sayın Sunat. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

ŞENOL SUNAT (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, tıpkı yakın geçmişte askerî hastanelerin, askerî liselerin ve okulların kapatılmasının Türk Silahlı Kuvvetlerine hiçbir katkı sağlamadığı hatta zarar verdiği gibi, bu teklifin de Peygamber ocağı Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde pek çok keyfî uygulamaya yol açabileceğini ve ast-üst ilişkisini bozabileceğini düşünmekteyiz.

Peki, bunları neden düşünüyoruz sayın milletvekilleri? Çünkü sizlere, iktidarın grubuna güvenmiyoruz, iktidara güvenmiyoruz. Çok değil, altı yedi yıl önce FETÖ tarafından Türk Silahlı Kuvvetlerine Ergenekon, Balyoz kumpasları kurulurken siz bu sıralarda yine alkış tutuyordunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya!

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Şimdi ise “Pardon.” mu diyorsunuz? Ya da diyemiyorsunuz, demiyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Diyemiyorlar, öyle.

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Hiç zannetmiyorum, Adalet ve Kalkınma Partisinin tarihi ve sicili maalesef bu konuda çok kirli.

Sayın milletvekilleri, kamunun tüm kaynaklarının bir terör örgütüne peşkeş çekildiğini, bakanlıkların resmî kurumlarının birer birer “Ne istediniz de vermedik?” anlayışıyla verildiğini, FETÖ'yle iş birliği yaparak milliyetçi, Atatürkçü, günahsız Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının ordudan tasfiye edildiğini hepimiz hatırlıyoruz, siz hatırlıyor musunuz? Sayın milletvekilleri, bunların sonucunda 15 Temmuz gecesi yaşadığımızı da umarım hatırlıyorsunuzdur.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Cumhurbaşkanımız vardı hedefte, Cumhurbaşkanımız vardı 15 Temmuzda hedefte.

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Evet, Türk Silahlı Kuvvetlerinin harimiismetine, devlet sırlarının bulunduğu kozmik odaya casuslar ve terör örgütü mensupları ellerini kollarını sallayarak girerken yine aramızdaki, aranızdaki bazı arkadaşlarınızın bu hıyaneti alkışlamakla meşgul olduğunu da bir kere daha hatırlatıyorum.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde bağımsız ve tarafsız bir yargının olmadığı aşikâr. Adalet terazisinin hep sizin taraftan, sizden yana olmasını istediğinizi de biliyoruz. Peki, siz ne yapıyorsunuz? Evet, partili Cumhurbaşkanına, bu maddelerle, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları hakkında askerî suçlardan dolayı kovuşturma izni yetkisini veriyorsunuz. Sayın Erdoğan’ın bu izni AKP Genel Başkanı olarak mı yoksa Cumhurbaşkanı olarak mı vereceğini düşünüyorsunuz, onu da açıklayın. Bu teklif, siyasetin ordu üzerinde kurduğu vesayetin perçinlenmesidir. Dünyanın en şerefli ordusunu mesnetsiz ithamlara karşı savunmasız hâle getirmek istiyorsunuz. Tarihi milattan önceye dayanan, binlerce yıllık Türk ordusuyla artık oynamayın, yeter!

Sayın milletvekilleri, şimdi sırada bildiğiniz gibi Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu var. “Sakarya Tank Palet Fabrikası özelleştirilmedi, satmıyoruz.” diyordunuz, hâli ortada. Benzer hikâyeleri şeker fabrikalarında, TÜRK TELEKOM’da, SEKA’da duymuştuk; bunların hepsi stratejik kuruluşlarımızdı bizim. Kurtuluş Savaşı’nda silah ve cephane yoksunluğu çeken o vizyoner aklın kurduğu, sonrasında da Kıbrıs ambargoları üzerine gelişen Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun yok olmasını mı istiyorsunuz? Ya, bu cumhuriyet kazanımlarına düşmanlığınızı anlamak mümkün değil! Kamusal niteliğini kaldırıp atadığınız yönetim kurulu eliyle kötü niyetli işlerinize alet mi edeceksiniz? İktidarınıza ve yapabileceklerinize güvenmiyoruz sayın iktidar yetkilileri ve milletvekilleri. Bütün stratejik kurumlarımızı yabancı sermayeye peşkeş çeken bu zihniyetiniz millî güvenliğimize doğrudan etki edecek bu şirketleştirmeyi de yakın tarihte kuşkusuz önümüze acı bir şekilde getirecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞENOL SUNAT (Devamla) – Bir dakika… Bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

ŞENOL SUNAT (Devamla) - Yüzde 100 yerli ve millî olan bütün kurumlarımıza düşmanlığınızın, onların yabancı ortaklı şirketlere satılması konusunda heyecanınızın farkındayız.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yerli ve millî kurumlara düşmanlık değil; onları muasır medeniyetler seviyesi hedefinin üzerine çıkarmanın mücadelesini veriyoruz. İHA, SİHA, ATAK helikopteri, GÖKBEY, Millî Piyade Tüfeği…

ŞENOL SUNAT (Devamla) - İYİ Parti olarak, bunları ne yapmak istediğinizi gayet iyi biliyoruz. Bildiğiniz gibi, kol kola girdiğiniz kara para aklayıcılarıyla yine ne filmler çevireceğinizi artık bu millet çok daha iyi görmeye başladı. Yani, aşağıdan yukarıdan yolun sonu görünüyor sayın milletvekilleri.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, aynı mahiyette olan bu önergeleri birlikte işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Hüseyin Kaçmaz                          Mahmut Toğrul                      Necdet İpekyüz

                   Şırnak                                    Gaziantep                                    Batman

              Kemal Bülbül                             Kemal Peköz          Tulay Hatımoğulları Oruç

                  Antalya                                      Adana                                       Adana

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

             Turan Aydoğan                            Rafet Zeybek                     Süleyman Bülbül

                  İstanbul                                     Antalya                                      Aydın

           Burhanettin Bulut                         Cengiz Gökçel                        Alpay Antmen

                   Adana                                      Mersin                                      Mersin

        Zeynel Emre

           İstanbul

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

      Mehmet Metanet Çulhaoğlu           Ayhan Erel                Hayrettin Nuhoğlu

                   Adana                          Aksaray                               İstanbul

        Muhammet Naci Cinisli           Ayhan Altıntaş           Arslan Kabukcuoğlu

                  Erzurum                          Ankara                               Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç.

Buyurun Sayın Oruç. (HDP sıralarından alkışlar)

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İzmir saldırısını, HDP’ye dönük saldırıyı çok konuştuk ve çok konuşacağız; çok konuşmalıyız bu Mecliste. Ve burada şu soruyu sormak istiyorum: İktidar ne yapmak istiyor? Sarayın 1.001 odasının birinde kuvvetle muhtemel çeşitli birimler “AKP’nin, Cumhur İttifakı’nın kitleler nezdindeki kaybının önüne nasıl geçebiliriz?” diye plan ve projeler peşindeler. Ve biz, Deniz Poyraz’ın katledilmesini, HDP’ye dönük yapılan bu saldırıyı, bu plan ve projelerin dışında görmüyor, bağımlı olarak görüyoruz; 7 Haziranı, 1 Kasımı yaşadık çünkü Türkiye’de ve insanlık tarihi asla ve asla bunu unutmayacak.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İhanetin kökünü araştıracağız; PKK, FETÖ, derin, paralel, DEAŞ, ne kadar bağlantı varsa ortaya çıkaracağız.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Değerli halklarımız, şu an bizi ekranları başında dinleyen halklarımız; AKP sıralarında oylama dışında 1 vekil bile doğru düzgün bulunmaz ve bize sataşma Grup Başkan Vekiline kalmış durumda. Bütün gün Grup Başkan Vekili bize laf yetiştirmekle meşgul, buradan da bütün Türkiye halkları bunu görsün ve bilsin diye ifade etmek istedim.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Bir dakika ya! Nasıl bir konuşma bu ya?

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Evet, düğmeye basıldı; 7 Haziran-1 Kasımdaki dönem gibi.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Sayın Hatip, nasıl konuşuyorsun ya?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ne biçim bağırıyorsun oradan ya? Niye oradan bağırıyorsun ya?

OYA ERSOY (İstanbul) – Dön arkana bak!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Arkana bak!

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Tek adam rejimini tahkim etmek istiyorlar, bunun çabası içindeler ama şunu bilmelisiniz ki bir suyla iki kez yıkanılmaz.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Ya, ne demek ya! Nasıl konuşuyorsun?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Katiller, teröristler, suikastçılar, hepsi yargıda hesap verecek.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Bize ayar vermeye mi çalışıyorsun!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, hatibin yanında durmuş, bağırıyor. Olur mu öyle şey ya!

BAŞKAN – Laf atmayın sayın milletvekilleri.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – 7 Haziran-1 Kasım döneminde saldırı, karanlık senaryo devredeydi; aynı senaryoyu şimdi devreye sokamayacaksınız, Türkiye’deki halklar buna asla müsaade etmeyecek. Halkın parasıyla, halkın parasını çalarak üzerine çöktüğünüz havuz medyanız dahi artık size ilaç olamayacak, lehinize algı yaratamayacak. Yeterince teşhir oldunuz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Biz sırtımızı millete dayadık; medyaya değil, millete.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Tek adam rejimini kalıcılaştırmak için belli ki fiilî hazırlık yaptığınız kadar yasal hazırlık da yapmaya çalışıyorsunuz ama nafile.

Cumhurbaşkanı diyor ki: “Olacakları kınayacağız.” Cumhurbaşkanı 83 milyon yurttaşın karşısına çıkıp neyi kınayacağını -demek ki biliyor ki- anlatmalıdır, kamuoyuna bir açıklama borcu vardır. O, dil sürçmesi değildir, niyetin ifade edilme biçimidir.

Muhalefete “İyi günleriniz daha, göreceksiniz.” “Bugünü mumla ararsınız.” diyenler, HDP’lilere “haşere” diyenler işte bu iklimi yaratmak istiyor ama nafile.

Şu bilinmeli ki partimize dönük, muhalefete dönük saldırıların devamı gelirse sorumlusu iktidardır. Bireylere, gazetecilere, aydınlara, yazarlara dönük herhangi bir saldırı olması hâlinde bunun sorumlusu saraya bağlı gladyodur.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – PKK’dır!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – PKK var, terör var, FETÖ var; hepsiyle mücadele edeceğiz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kesinlikle iktidardır!

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Sağ muhafazakâr kesime dönük saldırılar gerçekleşirse, hatta ve hatta AKP binalarına dahi gerçekleşen saldırıların da sorumlusu bu karanlık denklemin ta kendisidir.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – PKK’dır!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hukuk sistemini gerçekleştireceğiz, hukuku koruyacağız, anayasal düzeni koruyacağız. Derin mihraklar umduklarını bulamayacaklar.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Sevgili Deniz, adını Deniz Gezmiş’ten almış olan sevgili Deniz. Deniz Gezmiş’in mücadele arkadaşı ve bir dönem burada milletvekilliği yapmış sevgili Ertuğrul Kürkcü şöyle ifade etti, her iki Deniz’i tanıyan Ertuğrul Kürkcü: “Her iki Deniz’in kalbi aynı şey için atıyordu. Son soluklarını aynı yolda verdiler; biri 1972’de, biri 2021’de.” Deniz Gezmiş darağacının altındayken “Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi!” diye haykırmıştı.

Türkiye’nin gelecek ufku, Türk’ün Kürt’le ortaklık aramasından ve birlikte bağımsızlık mücadelesi vermesinden geçer. Kürt halkına önemli oranda gönül vermiş olan, Kürt halkının gönül verdiği HDP’ye dönük kumpas davaları, kapatma davaları, sürgünler, cezaevleri asla ve asla Denizlerin anılarının ve mücadelelerinin, üstünü örtemez. Ve şunu çok iyi biliyoruz ki Kürt halkının Türk halkıyla eşit, barış içinde, kardeşçe yaşayabildiği olanakları bu ülkede tesis edebilirsek biz, bu karanlığı işte o zaman hep beraber dağıtabiliriz. Denizlere ve umuda kurşun sıkanlar bilsin ki HDP halktır. Tek adam rejimine karşı mücadele eden HDP tabelası değil; HDP’ye güç veren, tek adam rejimine karşı olan halktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Halk doğruları söylemeye devam edecektir, halk doğrular için mücadele etmeye devam edecektir. Halka ve halklara, umuda, ekmek mücadelesine, adalet mücadelesine kurşun işlemez, tarih boyunca işlemediği gibi. Bu zalimliğe en iyi cevabı Türkiye halkları, Türkiye’deki ezilenler ve sömürülenler verecektir. Bu iktidar yaptığı bütün bu karanlık işlerin, çetevari faaliyetlerin, ifşaatlarla açığa çıkanların ne yaparsa yapsın üstünü örtemeyecek; bu ifşaatların hesabını Türkiye halkları tek tek sizden soracak. (HDP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – PKK’ya da hesap soracak.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Kes sesini, kes sesini! Terbiyeli ol!

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Sen terbiyeli olacaksın!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Asılsız ve mesnetsiz iddiaların tümünü reddediyoruz. Hukuk, demokrasi ve özgürlük mücadelesini ilelebet sürdüreceğiz.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Terbiyeli olacaksın! Dinlemeyi de bileceksin! PKK da PKK…

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Bir bayan olarak sana cevap vermeyeceğim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ama o bayan değil, kadın. O kadın, o bir milletvekili.

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Bu aziz millet PKK’dan da YPG’den de hesap soracaktır.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – O bir milletvekili, milletvekili o, tamam mı?

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Bir bayan olarak sana cevap vermeyeceğim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sen nasıl bir milletvekiliysen o da milletvekili.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Saygısızsın!

BAŞKAN – Abdullah Bey…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Haddini bileceksin!

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Saygısız sensin!

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Sana cevap vermeyeceğim.

BAŞKAN – Abdullah Bey…

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Ben konuşurken ağzını kapatmayan sensin!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Böyle gidip orada oturup saldırmakla olmaz!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – “Kadın olduğun için cevap vermiyorum.” dedi sana.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Bu aziz millet PKK’dan da YPG’den de hesabını soracaktır.

BAŞKAN - Ya Abdullah Bey, ne yapıyorsun kardeşim sen? Niye laf atıyorsun ya burada? Yapma ya!

Sayın Nuhoğlu, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Askerî Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde söz aldım.

Bu maddedeki değişikliğin uygulamada bazı sıkıntılara yol açacağı ve sonuçlarının şimdiden öngörülemeyeceği kanaatindeyiz. İktidarın FETÖ’yle beraber yürüdüğü ve her istediklerinin verildiği 2009 yılında çıkarılan bir kanunla asker kişilerin özel yetkili sivil mahkemelerce yargılanma yolunun açılmasıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin komuta kademesinin Ergenekon ve Balyoz gibi çok sayıda davayla tasfiye edilmesi gerçekleştirilmişti. Bu şekilde 15 Temmuz darbe girişiminin yolunun açıldığı öngörülememişti.

Bu maddeyle amacın ne olduğu da tam anlaşılmamaktadır. Komisyonda İYİ Partili üyelerimizin 3’üncü maddenin teklif metninden çıkarılması için verdikleri önerge reddedildi. Aynı önergemiz doğrultusunda şimdi burada bu maddenin metinden çıkarılmasını öneriyoruz. Askerî kurumların çoğunun kapatılması ve Genelkurmay Başkanlığına bağlı hiyerarşinin bozulmasından sonra, Türk Silahlı Kuvvetlerinde ast-üst hiyerarşisinde de intizamı bozacağı ve keyfîliğe yol açacağı öngörüsüyle 3’üncü maddedeki düzenlemeyi kabul etmiyoruz.

Cumhurbaşkanlığı eski Başdanışmanı sakallı general bir konuşmasında aynen şöyle demiştir: “Anayasa teklifimizdeki Silahlı Kuvvetlerin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili tespitlerimizin aşağı yukarı tamamı 15 Temmuzdan sonra yürürlüğe girmiştir. ‘Kuvvetlerin Millî Savunma Bakanlığına bağlanması gerekir.’ dedik, ‘Harp okullarının, askerî okulların, Jandarma Genel Komutanlığının Genelkurmayla göbeği kesilsin, Yüksek Askerî Şûranın yapısı değişsin, askerî yargı kalksın.’ dedik; hepsi gerçekleşti. ‘Başkanlık sistemi gelsin.’ dedik, o da geldi. Bu önerilerimizin tamamına yakını 15 Temmuzdan sonraki yeniden yapılanmada gerçekleşti.” İşte, dedikleri zaten hepimizin gözü önünde oldu.

Değerli milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı her tavrın Türkiye Cumhuriyeti devletine, kurucularına ve kuruluş felsefesine açılan bir savaş olduğu kanaatindeyiz. Türk ve Atatürk düşmanlığı Kurtuluş Savaşı’ndan zaferle çıkıp Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurulmasıyla birlikte başladı, hiç durmadı ama son yıllarda ayyuka çıktı. İstiklal Harbi’ne karşı çıkanlar, düşmanla iş birliği yapanlar, saltanat ve hilafet fanatikleri, Atatürk ve Kuvayımilliyecilerin idamına fetva verenler, iç isyanları çıkaranlar, asker kaçakları, istiklal mahkemelerinde yargılananlar, kapatılan tekke ve zaviyelerin mensupları, yeni Türk devletine karşı olanlar, inkılaplara karşı çıkanlar, Türklüklerinden şüphe edenler; işte, bugün Türk ve Atatürk düşmanlığı yapanlar onların torunlarıdır.

Dün burada Andımız’la ilgili kanun teklifimizi reddedenler de hâlâ bu gerçeklerin farkında olmayanlardır. Küreselleşmenin millî devletleri tehdit ettiği bir dönemde birlik ve beraberliğimizi devam ettirecek bütün millî değerlerimiz gibi Andımız’a da sahip çıkılmalıydı. Danıştay tarafından alınan devlet madalyalarından Atatürk kabartmasının çıkarılması kararı da aynı kesimler tarafından gerçekleştirilen bir karardır. Harp Okulları ve Astsubay Meslek Yüksekokulları Yönetmelikleri Atatürk adını ve ilkelerini ihtiva ettiği için yürürlükten kaldırıldı, Millî Savunma Üniversitesi Harp Okulları Yönetmeliği ile Astsubay Meslek Yüksekokulları Yönetmeliği’nde giriş şartları arasında bulunan “İrticai ve bölücü görüşleri benimsememiş ve bu faaliyetlere karışmamış olmak.” hükmü de kaldırıldı. Millî Savunma Üniversitesi bünyesindeki subaylık ve astsubaylık temel askerlik anlayışı kursları yönergelerinden ve müfredatından Atatürk’ün adı ve ilkeleri de kaldırıldı. Bu Atatürk ve Türk düşmanlığı karşıtı uygulamalar, her yerde olduğu gibi başka birçok bakanlıkta da devam etmiştir. İlkokullardan harp okullarına ve devlet kurumlarından madalyalara kadar Türk ve Atatürk düşmanlığının bu boyutlara gelmesiyle gönüllerden Atatürk’ü sileceğini zanneden zavallılara buradan özellikle hatırlatmak istiyorum: Türk’ü tarihten silmek için, yüz yıl önce, dünyanın bütün emperyalist güçleri Türk milletini mağlup etmeyi başaramadı. Siz kimsiniz ki buna cüret ediyorsunuz? (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Türk’ün bayrağı, al bayrağın gölgesinde yaşayacaksınız, bütün nimetlerden faydalanacaksınız, sonra da kalkıp Türk’ün ülkesi Türkiye’de, Türk’ü ve Atatürk’ü silmeye, yok etmeye çalışacaksınız.

Değerli milletvekilleri, bu çatı altında bu kürsüde ettiğimiz yemine sadık kalarak bütün bu tezgâhları bozmak ve Türklük düşmanlarına hak ettikleri cevabı vermek hepimiz için görev olmalıdır. Hiç kimsenin şüphesi olmasın, kurucu iradeye bağlı kalarak, millî birlik ve beraberlik içinde Türkiye Cumhuriyeti devletini ilelebet yaşatmayı başaracağımızı ilan ediyor, selamlarımı sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Alpay Antmen.

Buyurun Sayın Antmen. (CHP sıralarından alkışlar)

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şu anda görüştüğümüz 3’üncü madde bu teklifin en hatalı maddelerinden biri. Bakın, teklifin 3’üncü maddesiyle Askerî Ceza Kanunu’na eklenen “Yakalama ve tutuklama” başlıklı bu maddenin birinci fıkrası uyarınca, asker kişiye suç işlerken rastlanması hâlinde ve suçüstü bir fiilinden dolayı kaçma olasılığının bulunması veya hemen kimliğinin belirlenme olanağının bulunmaması durumunda, asker kişi herkes tarafından yakalanabilecek. Kim buna karar verecek, neye göre yapılacak? Belli değil. Sivil kişilere, asker kişilere karşı söz konusu geçici yakalama yetkisinin tanınmasının ne kadar büyük riskler taşıdığını iktidar ya bilmemekte ya da Ergenekon, Balyoz gibi kumpaslarda olduğu gibi hiç önemsememektedir. Bu hüküm asker kişilerin terörle mücadele iş ve eylemlerinde onları engelleyici durumlara da yol açabilecek kadar vahim bir durumdur. Kaldı ki bu maddenin ikinci fıkrası uyarınca, tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan, cumhuriyet savcısına derhâl başvuru olanağı olmayan hâllerde amiri, üstü, askerî karakol nöbetçisi, nöbetçi, devriye, askerî inzibat ve kolluk görevlileri asker kişiyi yakalama ve tutma yetkisine sahip olacaktır. Yani mesela, bir er, komutanı, albayı tutacaktır, bırakmayacaktır. Bu, orduda askerî disiplini yok edecektir. Asker kişilere ilişkin istisnai yakalama yetkisinin suçüstü hâlinin ötesinde tanınması büyük bir vahamettir.

Değerli milletvekilleri, ardı ardına Adalet Komisyonundan geçen kanunları Genel Kurulda görüşüyoruz. Az önce, üç haftada dördüncü kanun teklifini, sözde dördüncü yargı paketini Adalet Komisyonunda kabul ettik. Ancak ardı ardına, sözde reform adı altında kanun yapılan ülkemizde adaletsizlikler had safhaya çıktı. Mahkeme kararlarına rağmen hiçbir şekilde hapiste olmaması gereken siyasetçilerin, gazetecilerin, iş insanlarının, avukatların bir esir gibi cezaevinde tutulmalarının normalleştiği, “cezasız hukuk politikaları” adı altında suç işleyen kamu görevlilerinin kollandığı, korunduğu çarpık bir düzeni utançla, açıkça görüyoruz. Düşünce, ifade ve basın özgürlüğünün ortadan kaldırıldığı, yandaşa başka hukukun uygulandığı, Cumhuriyet, Sözcü, BirGün, Korkusuz ve Evrensel gazetelerine Basın İlan Kurumu tarafından verilen ilanların kesildiği, Halk TV ve TELE 1’e ekran karartma ve para cezalarının verildiği, sırf gazetecilik yaptıkları için çok sayıda gazetecinin cezaevine atıldığı, FETÖ’yle açık açık mücadele eden Sözcü ve Cumhuriyet gazetelerinin yazarları ve yöneticilerinin ise kumpas davalarıyla karşı karşıya bırakıldığı bir düzende hem adaletsizliği hem de hukuksuzluğu tekrar tekrar bizlere gösteriyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

“İşkenceye sıfır tolerans” açıklamalarınıza rağmen 11 polisin Esenyurt Karakolunda gerçekleştirdikleri işkence ve kötü muamele sonucunda, ayaklarıyla yürüyerek karakola giren Birol Yıldırım’ın karakoldan tabutunun çıkmasına ne yaptınız? İçişleri Bakanı ve Adalet Bakanı bu ülkede ne işe yarar? Ne yapıyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)

Bakın, değerli milletvekilleri, 2020 yılında Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde 128 ülke arasında Türkiye, temel haklarda 123’üncü sırada, adil hukukta 103’üncü sırada yer aldı. Eserinizle övünüyor musunuz? Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde, iktidar üstünde en az denetimin olduğu ülkeler kategorisinde Türkiye 113 ülke arasında 3’üncü ülke; arkadaşlar, üstümüzde bir tek Zimbabve ve Venezuela kaldı. Geldiğiniz, yaşattığınız, Türkiye’ye reva gördüğünüz tablo bu. AKP gelmeden önce Avrupa Birliği ve OECD ülkeleriyle kendimizi kıyaslarken şimdi Afrika ülkeleriyle kıyaslıyoruz; yazıktır, günahtır. (CHP sıralarından alkışlar)

Devam edelim, Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’nde Türkiye 180 ülke arasında 154’üncü sırada. Dünyada en çok gazetecinin tutuklu olduğu 2 ülke var; biri Türkiye, diğeri Çin. Yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar)

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Aşıdan bahset, aşıdan.

ALPAY ANTMEN (Devamla) – Türkiye, Küresel Cinsiyet Eşitliği Raporu’na göre 133 ülke arasında 130’uncu sırada.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALPAY ANTMEN (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Milletvekili.

ALPAY ANTMEN (Devamla) – Bakın, Katar, Endonezya, Mısır, Burkina Faso gibi ülkeler Türkiye'nin önünde yer alıyor; utanmıyor musunuz? Yazıklar olsun! Siz bu tablodan mutlu musunuz, mesut musunuz? Yüzünüz kızarmıyor mu? (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, biz istediğimiz kadar kanun yapalım, siz buraya “reform” adı altında uyduruk kanunları getirin ama ülkemizde adaletten, hukuktan…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Özgürlük…

ALPAY ANTMEN (Devamla) – …bağımsız yargıdan, eşitlikten söz edemedikten sonra bunların hiçbir anlamı yok. Utanın, utanın da biraz yüzünüz kızarsın. (CHP sıralarından alkışlar) Tuz koktu, su çürüdü; bu da sizin eseriniz, bunu da madalya gibi üzerinizde taşıyın.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Milletin iktidarı bütün idealleri gerçekleştirecek, millet adına.

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Adalet bırakmadınız, adalet!

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Hüseyin Kaçmaz                          Mahmut Toğrul                      Necdet İpekyüz

                   Şırnak                                    Gaziantep                                    Batman

              Kemal Bülbül                             Kemal Peköz                                Sait Dede

                  Antalya                                      Adana                                      Hakkâri

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

     Mehmet Metanet Çulhaoğlu                     Ayhan Erel              Muhammet Naci Cinisli

                   Adana                                     Aksaray                                    Erzurum

             Ayhan Altıntaş                       Arslan Kabukcuoğlu                       Aytun Çıray

                  Ankara                                    Eskişehir                                      İzmir

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Hakkâri Milletvekili Sait Dede. (HDP sıralarından alkışlar)

SAİT DEDE (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, HDP İzmir il binamızda vahşice katledilen Deniz Poyraz arkadaşımıza, yoldaşımıza Allah’tan rahmet, ailesine ve tüm halkımıza başsağlığı diliyorum.

Tüm demokrasi güçlerine ve insanlığa karşı yapılan, Kürtlerin ve HDP’nin ön planda olduğu bu organize ve planlı saldırıyla karanlığı derinleştirmenin hedeflendiği çok açık bir şekilde görülüyor. Siyaseten ve ellerinde bir oyuncak hâline getirdikleri, eğip büktükleri hukuk yoluyla HDP’yle baş edemeyenler, boyun eğdiremeyenler, bu acı olayda da görüldüğü üzere eli silahlı katillerini yeniden sahneye çıkarmışlardır. Geçmişte olduğu gibi bu katliamda da katilin yalnız olmadığını çok iyi biliyoruz. Bunun emarelerini katliamın öncesi ve hatta sonrasında bile nefret söylemleriyle meşrulaştırılmaya çalışılmasında da net bir şekilde görüyoruz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu cinayetin arkasında PKK var, FETÖ var, DAEŞ var. Bunlar yalnız değil, hainler yalnız değil.

SAİT DEDE (Devamla) – Başka nerede görüyoruz? Geçmişten bugüne Türkiye’de işlenen siyasi cinayetlerin faillerinin cezasızlık zırhıyla korunmasında görüyoruz; bunun artık Türkiye pratiğine dönüşmesinde, normalleştirilmesinde görüyoruz. Türkiye’nin geçmişten bugüne normali bu şekildedir. İşte, bu yüzden bu ülkede işlenen hiçbir siyasi katliamda katil tek başına değildi. Yıllardır partimize yönelik kullanılan düşmanlaştırıcı dil, HDP’yi kapatma davası, kumpas davaları, Deniz’in katledilmesine kadar giden yolu aralamıştır.

Bakın, şu anda Sincan Cezaevinde önceki dönem eş genel başkanlarımıza, milletvekillerimize, partili arkadaşlarımıza yönelik bir kumpas davası devam ediyor. Karanlıktan iktidar devşirenlerin talimatıyla muhaliflerin, demokratik siyaset yapan siyasetçilerin, partililerimizin kumpas davalarıyla tutuklu olduğu; demokrasi, hukuk ve özgürlüklerin büyük bir saldırı altında olduğu bir süreç geçirmekteyiz. HDP’yi yargıladıklarını düşünenler büyük bir yanılgı içerisindeler. HDP, Sincan’da Deniz’in katillerini yargılıyor; HDP, Sincan’da IŞİD zihniyetini yargılıyor; HDP, Kemal Kurkut ve Uğur Kaymaz’ı öldürenleri, Roboski ve Soma’da halkı katledenleri, Berkin Elvan’ı vuranları, hâlâ görev başında olan rantçı hırsızları yargılıyor.

Bakın, tüm dünya basını ve kamuoyu, Türkiye’de yaşanan rüşvet, yolsuzluk, kara para aklama, uyuşturucu ticareti, insan kaçakçılığı, cinayet, tehdit, şantaj, uluslararası cihatçı terör örgütlerine yapılan yardımları konuşuyor. Tüm bu mafya, devlet, siyaset üçgenindeki hukuksuzluğun örtülmesinde, suçu ve suçluları perdelemede Kürt sorununun nasıl kullanıldığını taraflı anlatımlarında, suçlama ve savunmalarındaki itiraflarında net bir şekilde bir kez daha görüyoruz. Bir kez daha diyorum çünkü bu çürümüşlüğün, bu kirli, derin yapıların yeni olmadığını biliyoruz. 3 Kasım 1996’da Susurluk’ta ortaya saçılan çürümüşlüğü Kürt halkı aslında çok yakından tanıyordu. Bu kadar aleni bir ifşaya rağmen ve anayasal zeminden meşruluğunu alan silahlı grupların çetelerle olan ilişkilerinin Susurluk Komisyonunda belgelenmesine rağmen o karanlık perdenin aralanmamasının, hesabının sorulmamasının bizi bugün yaşadığımız çürümüşlüğe getirdiğini görüyoruz. İşte, bu yüzden bugün sorulmayan hesapların karanlık yarınların habercisi olduğunu biliyoruz. Türkiye tarihi, Kürt meselesinde çözümsüzlüğü dayatma, inkâr ve imha konseptlerinin kanlı ayağı olarak kullanılan paramiliter güçlerin ülkeyi siyasi, sosyal ve ekonomik olarak sürüklediği karanlık süreçlerin tekrarıyla doludur. 90’lı yıllarda işlenen on binlerce faili belli cinayetin; yakılan, boşaltılan yüzlerce köyün, yerinden edilen milyonlarca insanın hesabını soramayan bir sistem çürümeye mahkûmdur. Bu çürümüş sistemle bugün yaşanan yaşam gasplarının, hak ve hukuk gasplarının hesabının sorulması da elbette mümkün olmamaktadır. Elbette ki demokrasinin, hak ve özgürlüklerin olmadığı bir ülkede ne huzurun ne barışın ne de eşitliğin olmayacağı çok açıktır.

Romalı muzaffer bir komutan edasıyla yapılan savaş söylemlerinin ardında yatan gerçekliği artık halklarımız görüyor, içeride ve dışarıda topluma dayatılan savaş politikalarıyla aslında neyin amaçlandığını herkes artık net bir şekilde görüyor. İktidarın bu korkunç tabloyu normalleştirmek, yapılan hukuksuzlukları perdelemek, katliamları meşrulaştırmak için Kürt meselesinde çözümsüzlüğe ısrarla sarıldığını görüyoruz. Kırk yıldır yapılan sınır ötesi operasyonları çözümmüş gibi pazarlamaya, Kürt halkının iradesine kayyum atamaya, gözaltı ve tutuklamalarla demokratik siyasetin önünü tıkamaya, hamasetle toplumu kutuplaştırmaya, nefret söylemleriyle katilleri azmettirmeye devam ediyor. İktidar ve arkasındaki karanlık güç yurttaşa nefes alma şansı bırakmamaya yeminli, demokrasinin esamesinin okunmadığı bir yaşamı dayatmaya devam etmektedir ancak ömrünü savaştan, gözyaşından beslenerek uzatacağını sananlar nasıl bir yanılgı içinde olduklarını geçmişe baktıklarında göreceklerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

SAİT DEDE (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

Varlığını Kürt inkârı üzerinde inşa eden her siyasi düşünce eninde sonunda siyaset sahnesinde yok olmuştur. Bunun Türkiye siyasi tarihinde sayısız örneği bulunmaktadır. Yoksulluk ve açlıkla mücadele eden yurttaşa hamaset yapmak dışında verecek hiçbir şeyi kalmayan bu iktidarın artık hiçbir inandırıcılığı kalmamıştır. Çok iyi bilinmelidir ki yaratılan bu nefret ortamında kimlerin neyi amaçladığını çok iyi biliyoruz. Biz hiçbir baskı ve katliama boyun eğmedik, bundan sonra da boyun eğmeyeceğiz. İktidarlarının ömrünü uzatmak için her yola başvuranlara en iyi cevabı halklarımız verecektir, bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Aleyhe beyanları reddediyoruz; asılsız, mesnetsiz iddialar yok hükmündedir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz de aleyhte beyanları reddettiği için gerçekleri reddetmiş kabul ediyoruz.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Aytun Çıray.

Buyurun Sayın Çıray. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYTUN ÇIRAY (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; saygılarımı sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün oturum açılırken Adalet ve Kalkınma Partisinin Grup Başkan Vekili ilginç bir konuşma yaptı ve bu konuşmasında 12 Eylül 2010 referandumunun Türkiye'de 15 Temmuz hain kalkışmasının sebebi olduğunu ifade etti. Herhâlde Sayın Özkan bu konuşmayı bir suçluluk duygusuyla yapmış olmalı çünkü kendisi 12 Eylül 2010 referandumunun en başta gelen savunucularından biriydi.

Esasen, 15 Temmuza giden yol için başlangıç vardır, kırılma noktaları vardır. Başlangıç 2002 yılıdır, 2002 seçimleridir; diğerleri kırılma noktalarıdır. İlk kırılma noktası, 2004 Millî Güvenlik Kurulu toplantısında alınan tavsiye kararına uyulmamasıyla ortaya çıkmıştır. Nitekim zamanın Başbakanlık Müsteşarı, 2004 yılında FETÖ’nün bir terör örgütü olarak tanınmasına dair Millî Güvenlik Kurulu tavsiye kararını, kendisinin hukuki sorumluluğu, Sayın Başbakanın siyasi sorumluluğu alarak rafa kaldırdıklarını kitabında ifade etmiştir.

Başka kırılma noktaları da vardır; bunlardan bir tanesi, Türk ordusunda emekliliği kolaylaştırarak, Türk ordusunu boşaltarak FETÖ’nün rahatça yerleşmesini sağlayacak kanunların çıkartılmasıdır ve 2010 referandumu, tam bir cemaat-Adalet ve Kalkınma Partisi iş birliğiyle, hatta mezardakilerin dahi oy kullandırılması tavsiyesiyle yapılmış ve Türkiye’yi aşama aşama 15 Temmuz hain kalkışmasına getirmiştir. 17-25 Aralık yolsuzluk tabanlı darbe kalkışması olmasaydı, hatta 25 Aralık olayı olmamış olsaydı -çünkü 17 Aralıktan sonra Amerika’ya, Fetullah Gülen'e Sayın Fehmi Koru'yu devlet yöneticileri temsilci ve barış elçisi olarak gönderdiler- eğer anlaşmış olsalardı belki de aynı menzile yürümeye devam edilecekti.

Peki, bütün bu olan biten ne ortaya çıkarmıştır? Bütün bu olan biten; Türk Silahlı Kuvvetlerinin parçalanması, hiyerarşik düzeninin bozulması ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin yavaş yavaş disiplininin bozulması gibi bir netice ortaya çıkarmıştır. Şu anda terfi etmek isteyen bazı üst düzey subayların ne yazık ki Adalet ve Kalkınma Partisi ilçe başkanlıklarının, il başkanlıklarının kapısını aşındırdığını duyuyoruz. Bu topraklarda, bu coğrafyada ordusuz yaşayamayız. Onun için, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu hâlinden derhâl çıkartılması lazım. Benim şimdiki Millî Savunma Bakanı Sayın Akar’ı ziyaretimin sonunda çıkarken “Bana en son ne diyorsunuz?” diye sorduğunda kendisine dedim ki: Buradan siz gittiğinizde kimin geleceği belli değil, şu Türk Silahlı Kuvvetlerini tekrar eski hiyerarşik düzenine kavuşturun.

Bakınız, bu cemaat konusunda sabıkalısınız, eğer değilseniz burada bizim verdiğimiz siyasi ayağın araştırılması konusundaki önergeye “evet” oyu vermeliydiniz. Burada kendisi yok ama Sayın Özkan, Sayın Devlet Bahçeli’nin “Cemaat faaliyetlerini askıya alsın.” diye uyarısını ciddiye almak yerine “Bu bir terör örgütü değildir, böyle yaklaşamazsınız.” demişti zamanında ve ne yazık ki Türkiye’yi bu noktaya getirdiniz. Şimdi de Türk Silahlı Kuvvetlerinin şerefli mensuplarını ve ordunun bütününü ne yazık ki dış politikanızın başarısızlığının bir aracı hâline getirdiniz.

Son olarak yaptığınız vicdani bir mesele var -şu anda süremiz müsait değil- soykırım iddiasına “hayır” demeye gittiniz, Afganistan’ı kucağınıza aldınız geldiniz. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

O nedenle, buradan tekrar uyarıyorum: Bu topraklar, bu coğrafya Türk Silahlı Kuvvetleri olmadan yaşanabilecek topraklar değildir. Türk Silahlı Kuvvetlerine “evet” darbecilere “hayır” o, ayrı mesele ama darbe paranoyasının artık darbe uydurmasına dönüştüğünü görüyoruz; buna da izin vermeyeceğiz.

Sevgiler saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 268 sıra sayılı Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesiyle 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’na eklenen EK MADDE 14’teki “hâlinde de” ibaresinin “durumunda da” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Turan Aydoğan                        Rafet Zeybek Zeynel Emre                                                     İstanbul                                Antalya           İstanbul                         Burhanettin Bulut Cengiz Gökçel      Süleyman Bülbül                                                                      Adana            Mersin                                  Aydın Alpay Antmen   Ali Haydar Hakverdi

            Mersin                                 Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Biz parti olarak hep söyledik, söylemeye de devam ediyoruz: Camiye ve kışlaya siyaseti sokmayın diyoruz; siz de hep tam tersini yapıyorsunuz. Bugün, siyasetin göbeğine dini yerleştirdiniz ve maalesef, inanç üzerinden sömürü yapıyorsunuz. Yine, orduyu hem siyasete hem de dine alet edip maalesef, ordumuzu yıpratıyorsunuz.

Ülkemizin kaderiyle kaderi ortak olan Türk Silahlı Kuvvetlerine terör örgütünün operasyon yapmasına izin verdiniz; FETÖ’cülere devletin mahremini, kozmik odayı açıp subaylara operasyon yapmalarına izin verdiniz. Siyasi iradenin izni, desteği veya muvafakati olmadan yurtsever subaylarımıza bu operasyonların yapılması mümkün değildi. Öyle ki Ergenekon ve Balyoz kumpaslarında terör örgütü üyelerini gizli tanık olarak dinleyip komutanları mahkûm ettirdiniz hatta canlarına kıymaların da sebep oldunuz. Buradan, zulmünüze karşı dayanamayıp canına kıyan onurlu subay Yarbay Ali Tatar’ı rahmetle anıyorum ve sorumluları, ortaklarını buradan lanetliyorum. O dönemin Başbakanı, şimdinin AKP Genel Başkanı ve Varlık Fonu Başkanı ve taraflı Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ergenekon ve Balyoz kumpaslarında çıkıp “Ben bu dosyanın savcısıyım.” diye meydanlarda bağırıyordu ve sonradan da çıkıp dedi ki: “Kandırıldım.” Allah affetse de Ali Tatar'ın ailesi onu affetmeyecektir. Şimdi, sürekli kandırılan Erdoğan’a komutanların yargılanması için onay yetkisi veriyorsunuz, iznine tabi tutuyorsunuz. Getirdiğiniz bu torba kanunla bir şekilde yetkiyi Erdoğan'a verip güya daha güçlü kılmaya çalışıyorsunuz. Aslında, bu kadar gücün bir kişiye verilmesi, bir faniye verilmesi, bu kadar yükün yüklenmesi hem kendini hem de ülkeyi zafiyete uğratır.

Değerli arkadaşlar, komutanları hukuk ve anayasal hiyerarşinin dışına çıkararak soruşturma iznini Erdoğan’a bağlamak genel hukuk kurallarına ve Anayasa’ya aykırıdır. FETÖ'nün önünü açtınız, 251 vatandaşımız şehit oldu, başımıza bombalar yağdırdılar. Bugün, devletin bütün kurumlarında benzer cemaat yapılanmalarına izin veriyorsunuz. Siz FETÖ'den ders almamış ya da dersinizi FETÖ'den almışsınız. Gelin, yol yakınken bugün, başka cemaatlerin devletimize çöreklenmesine izin vermeyin, hele de Türk Silahlı Kuvvetlerine bu cemaatlerin çöreklenmesine izin vermek ülkenin geleceğine dinamit koymaktır. Yakın zamanda gördük, bir amiral askeri üniformasının üzerine cübbesini çekip kışla yerine tarikat evine gitti, hakkında da hiçbir işlem yapılmadı. Buradan uyarıyorum, tarihe not düşüyorum: Yine başımıza bela açacaksınız, zaten kandırılmaya müsaitsiniz, gelin, yol yakınken dönün.

Bugün güya hâlâ FETÖ’yle mücadele ediyorsunuz. FETÖ’nün kendisi yok ama borsası çok hareketli, rakamlar da yüksek; açılış 100 bin liradan başlıyor, 100 milyon dolarlar havada uçuşuyor. FETÖ borsası resmî borsayı geçti, FETÖ borsası Amerikan ve Çin borsasının önünde gidiyor.

Yandaş gazeteci Süleyman, adaşı Bakan Süleyman’a binlerce FETÖ dosyası gönderdiğini söylüyor, hem de diyor ki: “Bunlar masum çıkmazsa hesabını benden sorun.” Sen kimsin? Sen kimsin Süleyman, kendini ne yerine koyuyorsun; sen hâkim misin, savcı mısın? OHAL Komisyonuna 126 bin başvuru yapılmış, parayı basan dışarıda. Peki, yazık değil mi parası olmayan ve gerçekten masum insanlara? Yazık değil mi o askerî öğrencilere? Peki, kim karar veriyor masumiyete? Buradan soruyorum: Kaç paraya masum olunuyor Süleyman, kaç paraya masum olunuyor?

Asıl suç Süleyman’da değil, asıl suç Süleyman’a yol verenlerdedir diyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde 4 önerge vardır. İlk okutacağım 3 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Hüseyin Kaçmaz                      Mahmut Toğrul                 Necdet İpekyüz

            Şırnak                                Gaziantep                               Batman

        Kemal Peköz                         Kemal Bülbül     Filiz Kerestecioğlu Demir

            Adana                                 Antalya                                 Ankara

 

Aynı mahiyetteki ikinci önergenin imza sahipleri:

Mehmet Metanet Çulhaoğlu        Muhammet Naci Cinisli            Ayhan Altıntaş

            Adana                                 Erzurum                                Ankara

   Arslan Kabukcuoğlu                      Bedri Yaşar                         Ayhan Erel

          Eskişehir                                Samsun                                Aksaray

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

Turan Aydoğan                    Rafet Zeybek  Zeynel Emre

           İstanbul                                Antalya                                İstanbul

      Süleyman Bülbül                      Alpay Antmen               Burhanettin Bulut

             Aydın                                  Mersin                                  Adana

       Cengiz Gökçel                        Burcu Köksal

            Mersin                            Afyonkarahisar

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu Demir. (HDP sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 17 Haziran sabahı kolluk güçlerinin gözetiminde İzmir il binamızda bir cinayet işlendi. Bunu aslında tekrar tekrar söylemek istiyorum. İzmir il binamızda, Halkların Demokratik Partisinin, bu ülkenin 3’üncü büyük partisinin il binasında bir cinayet işlendi. Katil, kolluk kuvvetlerinin gözetiminde olan bir yere çantasıyla elini kolunu sallayarak girdi. Normalleştirmeyin, lütfen normalleştirmeyin çünkü gerçekten çok büyük bir olayla karşı karşıyayız. Yakamda bugün bu resmi, Deniz Poyraz’ın resmini görenler, ondan ziyade ceketimin rengini görüyorlardı. Ne kadar hazin bir şey, değil mi? Gencecik bir Kürt kadını bu ülkede, bizim parti binamızda katledildi.

Onun hikâyesini ben size çok kısaca ifade etmek istiyorum. Bugün sadece Deniz katledilmedi. Aslında 90’lı yıllarda Mardin’de gördükleri işkenceden usanıp İzmir’e göçen bir ailenin ferdiydi Deniz. Ancak devlet baskısı orada da peşlerini bırakmamıştı. 94’te evleri basıldı İzmir’de ve Fehime Hanım o zaman daha genç bir kadındı, bebeği vardı, altı aylık bir bebek. Evlerini basıp kapıyı kıran polis, kapıyı üstüne düşürüp o bebeğin burnunu kıracak kadar insafsızdı ve aynen şu lafları kullandı: “O, yılanın yavrusudur. Büyüdü mü o da bizi sokacak.” diyerek yaralı bebeği bırakarak annesi “Hastaneye götürmeliyiz.” demesine rağmen anneyi gözaltına aldı. Hangi yeri bıraktınız siz gerçekten Poyraz ailesine? Mardin’den göçtüler, İzmir’e geldiler, İzmir’de başlarına bu geldi ve İzmir’de ondan sonra, güya AKP'nin en demokrat olduğu 2000’lerde de Poyraz ailesinin payına düşen yine gözaltı, yine tutuklama ve cezaydı. Anneleri Fehime Poyraz o zaman yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: “Bütün annelerin üstünde zulüm var, benim üstümde de zulüm var. Bu zulüm yüzünden felç geçirdim. Artık yeter, anneler ağlamasın. Nereye kadar ağlayacağız? Artık yeter, özgürlüğümüzü istiyoruz. Otuz senedir benim ailem, eşim, amcalarım, akrabalarım, herkes devletten işkence görüyor. Bu zulmün üstüne de 3 çocuğum tutuklandı. Amcalarımın yaşadığı zulmü şimdi çocuklarım çekiyor.”

Evet “Artık yeter!” isyanının üzerinden on yıl, çözüm sürecinin buzdolabına kaldırılmasının üzerinden altı yıl, Erdoğan’ın “7 Haziranı unutmayın.” demesinin üzerinden bir hafta geçtikten sonra Deniz Poyraz katledildi ve dediğim gibi gözümüzün önünde. İl binamızın karşısına kurulmuş o çadırda onu koruyan polisler binaya giren çıkanlara istedikleri zaman GBT bile yaparken kaç gündür orada keşif yapan kişiyi görmezden geldiler. Evet, biz soruyoruz: Sağlık çalışanı kisvesi altında bu adamı kim işe aldı? Kim maaşa bağladı? Kim Suriye’ye gönderdi? Kim kamuflajlı giysileri ona verdi? Kim silahları eline verdi? Daha cinayetten on sekiz saat önce partimizi ve herkesi nefret kusarak tehdit eden paylaşımlarını kim görmezden geldi? Her bir “tweet”in peşinde koşanlar o zaman neredeydiler? İçişleri Bakanı bu ülkede mi hâlâ? Savunma Bakanı bu ülkede mi hâlâ?

Evet, istifaya davet ediyorum. Kınamaya falan değil, istifaya davet ediyorum çünkü sorumlu, başsorumlu olanlar onlardır. Bu ülkenin katillerini biz yıllardır biliyoruz; Mehmet Ali Ağca’sından Ogün Samast’ına, işte bu Onur -soyadı her neyse- ona, hepsinin profilleri birbirine benziyor; geçmişten bugüne yaratılan katiller. Geleceğin katillerini yaratmamalıyız, bunun kimseye bir faydası olmaz. HDP’yi kapatmanın da kimseye bir faydası olmaz, bu katilleri yaratmanın da geleceğe bu katilleri taşımanın da kimseye faydası olmaz.

Evet, annesinin dediği gibi “Denizler gider, Denizler gelir.” Biz buna inanıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Evet, biz buna inanıyoruz. Gerçekten bu ülkede; Denizleri yaşatmayan, çok kısa yaşatan, çok genç ömürlerinde bizlerden alan bu ülkede daha çok Deniz olacak ve inadına yaşayacağız, inadına yaşayacağız, ölmeyeceğiz, gerçekten birlikte bu sistemi değiştireceğiz ama sizler kendi bekanız için gerçekten bu ülkeye kıyacaksanız; o zaman sadece kendi bekanız değil bu ülke olmayacak. Bize kalkıp “Devleti bölmek istiyorsunuz, şudur, budur.” demeyin; gerçekten bugün bunu yapan, gelecekte barışı bu ülkeye getirmek için hepimizin el ele vermesini engelleyen sizlersiniz ve bu ülkenin geleceğini de engelleyecek olan sizler olacaksınız o zaman. O zaman hepinize yazıklar olsun!

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Samsun Milletvekili Bedri Yaşar…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İade ediyoruz, iade ediyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İade edecekleri hiçbir şey yok.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Aleyhe olanları iade ediyoruz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Gülmeden iade et bari, gülmeden. Bir kadının yasını tutmayı beceremediniz ya, yazıklar olsun!

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Yazıklar olsun, şehitler için bir gün yas tutmadınız ama maalesef ya!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yazıklar olsun! Öğretmen edasıyla olmaz o, öyle olmaz.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz herkes için yas tutuyoruz ama siz insanlığa dair bir şey yapmıyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sizin yönettiğiniz memlekette sürekli yas var zaten. Bir o tutuyor, bir o tutuyor, bir o tutuyor; sizin yönettiğiniz memlekette.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Sözlerime başlamadan önce Samsun’da 19 Mayıs Mahallesi’nde yerel gazetecimiz var, İbrahim Akkuş. Tek görevi, tek hedefi…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ayıp ya, gülerek yasla ilgili konuşan Vekil yani helal olsun!

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Biz gülmüyoruz.

BAŞKAN – Milletvekillerinin birbirine laf atmaları…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Böyle bir usul geliştirdiler Sayın Başkan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Vallahi, Cahit Özkan’ın…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) –Böyle bir usul geliştirdiler yani böyle bir usul olabilir mi? İç Tüzük diye bir şey var.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Siz başlattınız, hiç susmadınız maşallah.

BAŞKAN – Bir dakika, Grup Başkan Vekilleri laf atıyor birbirine kardeşim, yapmayın ya.

Baştan başlatın Bedri Bey’in süresini.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Eskiden şöyle İç Tüzük’ü elimize almadan çıkmazdık yani nasıl bir iştir bu?

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Kendinize söylüyor musunuz bunları? Bugün hiç susmayan sizdiniz farkında mıydınız?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Böyle usul mü olur?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sırıtma, “İade ediyorum.” de, sırıtma bana!

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, fikirlerimizi ifade edelim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Milletvekili.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Samsun 19 Mayıs ilçemizde İbrahim Akkuş yerel gazeteci; yaptığı tek bir şey var, o bölgedeki olumsuzlukları kendi sayfasında gündeme taşımak ama maalesef bir kamu kurumunun içerisinde, belediye binasında dışarıdan gelen 3 kişi tarafından darbediliyor. Dolayısıyla bunu benimsememiz, bununla ilgili tepkisiz kalmamız düşünülemez. Ben buradan bu saldırıyı kınadığımı ifade etmek istiyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İkincisi: Bildiğiniz gibi biz hafta sonları seçim bölgelerimizdeyiz. Geçtiğimiz haftada İstanbul’daydık, 39 tane ilçede çalışmalar yaptık, zaman zaman oradaki problemleri Meclis Genel Kuruluna da taşıyoruz. Geçtiğimiz hafta Esenler’de gıda mühendisimiz Sait Yılmaz -ona söz verdim, ilk kürsüye çıktığım zaman sizin problemlerinizi gündeme getireceğiz diye- diyor ki: “Biz, gıda mühendisleri olarak istihdam edilmiyoruz. Bugün, özellikle 2020 yılında 61 üniversitede gıda mühendisliği bölümü var, her dönem binlerce mezunumuz var ama maalesef Tarım Bakanlığına sadece 363 gıda mühendisinin alımı yapılmaktadır. Ya bu bölümleri kapatın ya da hiç olmazsa teknik elemanlarla ilgili gerek Tarım Bakanlığında gerekse diğer bakanlıklarda bize yer açın.” Ben de onun adına, Sait Yılmaz adına buradan bu meseleyi gündeme getiriyorum.

Tabii, devamında bugün çıkardığımız askerî kanunla ilgili konuşmak istiyorum. Bildiğiniz gibi, hukuk, evrensel anlamda masumiyet karinesinin işleyişine zemin hazırlayan, haklı ile haksızın ayırt edilmesine yönelik hükümler barındıran bir sistemler bütünüdür. Hukuk, asker ya da sivil fark etmeksizin herkes için evrenseldir. Yargı bağımsızlığı, bir ülkenin bağımsızlığı konusunun vazgeçilmez unsurudur. Burada da hatipler söylüyor, maalesef biz gerek hukuk gerek adalet gerekse basın özgürlüğü konusunda 186 ülke arasında hep 100’lerin üzerindeyiz. 100’lerin altına düşemediğimiz sürece yatırımlar dâhil… Bu ülkeye yabancı yatırımların gelmesini de hepimiz canıgönülden arzu ediyoruz ama hukuk olmadığı sürece bu alanda mesafe katetmemiz mümkün değil.

Yine, askerî hastaneler meselesi var. Hepimiz biliyoruz, burada hekim olan arkadaşlarımız var, onlar da biliyor ki bugün harp durumunda, savaş durumunda askerî doktorların gösterdiği performans ile sivil doktorların gösterdiği performans arasında dağlar kadar fark var.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Öyle bir şey yok.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Siz katılmayabilirsiniz. Zaten her şeye katılmak da farklılık da…

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Hangi doktor hastasına bakmıyor?

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Doktor muhakkak farklıdır. Hepsinin yemini vardır ama bizler özellikle Gülhane Askerî Akademisinin devamından yana olduğumuzu ifade ediyoruz.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Doktora hakaret ediyorsun.

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Vekilim, katılmayabilirsiniz, katılma mecburiyetiniz de yok.

İSMAİL TAMER (Kayseri) –Ne demek katılmayabilirim?

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Fikrimizi söylüyoruz.

Devamında, aynı şekilde söylüyorum…

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Bedri Bey, bir doktor olarak askerî hastaya nasıl farklı müdahale edilir?

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Biz o manada söylemiyoruz. Herkesin bir uzmanlık alanı vardır. Bakın, değerli hocam…

BAŞKAN – Bir dakika Sayın Milletvekili...

Ya, niye laf atıyorsunuz arkadaş ya? Neden?

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Ama olmaz böyle bir şey.

BAŞKAN – Orada Grup Başkan Vekiliniz var, çıkar konuşur; siz çıkar, konuşursunuz.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Sayın Başkan, doktorlara hakaret bu.

BAŞKAN – Anladım da şimdi ne yapacağız yani? Ne yapalım? Biraz sonra kavga mı olsun, ne yapalım yani? Bu çözüm mü sizin yaptığınız ya!

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Bir doktor olarak kabul etmiyorum.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Siz kabul etmeyebilirsiniz, ben söylüyorum. Özellikle travmatoloji, özellikle bu fiziksel hastalıklarla ilgili, ruhsal hastalıklarla ilgili biz kanaatlerimizi söylüyoruz. Siz öyle düşünebilirsiniz, ben sizin gibi düşünmüyorum.

Sonuç itibarıyla bizler…

İSMAİL TAMER (Kayseri) – İYİ Partide doktorlar var. Yok böyle bir doktorluk.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Değerli Başkanım, buyurun söyleyin, kürsü sizin. Buyurun, gelin söyleyin.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Gerekirse söylerim ben.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Biz bu manada GATA’nın tekrar mevcut durumunun devamından yana olduğumuzu ifade ediyoruz.

Aynı şekilde askerî kurumların özelleştirilmesine de karşı olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Bakın, bugün Makine Kimyayı konuşuyoruz. Makine Kimyanın yaklaşık yüz yıllık bir geçmişi var. Bugün şehirle beraber…

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Doktorlara hakaret…

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Sayın Başkanım, yani…

BAŞKAN – Ben üzüntülü olduğumu ifade etmek istiyorum. Bir milletvekilinin kendi düşüncelerini ifade etmesinin karşısında sabırsızlık son derece ayıp bir şey, size yakışmıyor beyler. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Tekrar söylüyorum: Özellikle savunma sanayisiyle ilgili tesislerin özelleştirilmesini benimsememiz mümkün değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Önümüzde de Makine Kimyayla ilgili meseleleri görüşüyoruz. Makine Kimyanın da özelleşeceğine dair duyumlar alıyoruz. Bugün Makine Kimyanın kuruluş yeri Kırıkkale’dir yani Kırıkkale bir köyken orada bir savunma sanayisi kurulmuş; top fabrikasından, silah fabrikasından, barut fabrikasından, çelik çekmesi dâhil bugün Kırıkkale’yle beraber orada bir sanayi gelişmiştir. Dolayısıyla, orada bir kültür var, orada bir sanayi var, aynı şekilde, Ankara’da Gazi Fişek Fabrikası da dâhil Makine Kimyanın bir sürü yan kuruluşu var. Türk silah sanayisinin yüz yıllık geçmişi de dâhil bunları özelleştirerek yok edemeyiz, özelleştirmemeliyiz, tam tersine bunları son model teknik cihazlarla donatarak varlığını devam ettirmek bizim görevimiz. Biz parti olarak böyle düşünüyoruz Sayın Başkanım, siz farklı düşünüyorsanız o da sizin yoğurt yiyişiniz. İnşallah, tez zamanda siz gidersiniz, biz geliriz; bizim de düşüncelerimizi uygulama fırsatımız olur diyor, yüce heyetiniz sayıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal.

Buyurun Sayın Köksal. (CHP sıralarından alkışlar)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce Pençe-Yıldırım Harekâtı’nda silah arkadaşlarının canını kurtarmak için kendini feda ederek yaralanan kahraman hemşehrim, Piyade Uzman Çavuş Yusuf Yayla’ya acil şifalar diliyorum.

268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu maddeyle asker kişilerin işledikleri suçlarla ilgili soruşturma izni veya bu soruşturma iznini verecek yetkili merciler düzenlenmektedir ancak ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâllerinde soruşturmanın genel hükümlere göre yapılacağı belirtilmektedir. Burada ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçüstü hâlleri dışında askerlerin görevleri sırasında işledikleri askerî suçların soruşturmasının izne tabi olması son derece suistimale açık bir durumdur. Şöyle ki: Yüksek rütbeli bir askerin bu sayede düşük rütbeli bir askere karşı birtakım siyasi baskılar kurabilmesine, yanlış davranışlarda bulunmasına, soruşturma iznini o askere karşı âdeta bir silah gibi tehdit unsuru olarak göstermesine sebep olabilir. Ayrıca bu durum, Anayasa’nın 10’uncu maddesinde “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” şeklinde düzenlenen eşitlik ilkesine de aykırılık teşkil etmektedir.

Askerî yapıyı kendi içinde, kendi mantığıyla değerlendirmek, bu konuda kötü niyete veya suistimale açık düzenlemeler yapmamak gerekmektedir ama tabii, burada, teklifi hazırlayanların bu hususları düşündüğünü ya da bu mealdeki eleştirileri dikkate aldığını da düşünmüyorum çünkü AKP mantığında, kanun teklifleri saraydan gönderilir, komisyonda ve Genel Kurulda parmak sayısının çoğunluğuyla kabul edilir; yoksa, teklifin vatandaşa ya da ilgili olduğu o sektöre getirisi mi, götürüsü mü var hiçbir şekilde bakılmaz. Yani son tahlilde sarayın dediği olur.

Biz de diyoruz ki: Keşke o saraydan vatandaşın feryadı duyulup o feryatların çözümüne yönelik teklifler gelse. Keşke emeklilikte yaşa takılıp da ne emekli olabilen ne de iş bulabilen ama seçim meydanlarında AKP tarafından, emeklilikte yaşa takılanlara “Mağduriyetinizi çözeceğiz.” diye verilen sözler tutulmuş olsa. Keşke tüpçüye Ziraat Bankasından tahsis edilen 750 milyon dolar acilen tahsil edilip çiftçinin bankalara ve Tarım Krediye olan borçları en az bir yıl süreyle ve faizsiz olarak ertelense. Keşke yem ve gübrede yapılan zamlara bir “Dur.” denilse. Keşke esnafa kapalı olduğu dönem için “NACE” koduna falan bakılmaksızın geliri oranında destek verilip o dönem için BAĞ-KUR primleri, borçları silinse. Keşke KYK borçlarını ödeyemediği için icralık olan gençlerimize ve çeşitli sebeplerle okullarından ayrılmak zorunda kalan öğrencilerimize af gelse. Keşke sigorta öncesi doğum borçlanması bekleyen annelere müjde verilse. Keşke polise, öğretmene, hemşireye verilen “3600 ek gösterge” sözü AKP tarafından tutulsa. Keşke sayıları yaklaşık 11 milyonu bulan işsizimiz için şurada bir istihdam alanı yaratacak bir düzenleme gelse. Keşke 138.393 öğretmen açığının tamamı için atama bekleyen öğretmenler arasından liyakatle atama yapılsa. Keşke kamudaki engelli kotası artırılsa, üniversiteli işçilerin beklediği statü değişikliğiyle kamudaki süresiz sözleşmeli personellerin tayin, nakil, terfi gibi özlük hakları düzenlense. Keşke gazilerin ve şehit yakınlarının almış olduğu maaşlar en yüksek devlet memuru maaşıyla eşitlense ve kamudaki gazi ve şehit yakınlarına karşı mobbingi önleyecek düzenlemeler yapılsa. Keşke emeklinin yıllardır söylediği ama AKP’nin bir kulağından girip öbür kulağından çıkan intibak yasası şu Mecliste yapılsa, çıkarılsa.

Bunlar vatandaşın istediği düzenlemelerden birkaçı ama siz bunları görmezden de gelirsiniz, duymazdan da tıpkı yol arkadaşınız Cemil Çiçek’in “Çantalar dolusu para iddialarını görmezden gelemeyiz.” dediği hâlde o iddiaları görmezden ve duymazdan geldiğiniz gibi; tıpkı “128 milyar dolar nerede?” sorumuzu görmezden ve duymazdan geldiğiniz gibi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – İlhan Kesici’ye sorsana onu.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İlhan Kesici biliyor, İlhan Kesici.

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Tıpkı Süleyman Soylu’nun “Mafya liderlerinden 10 bin dolar alan siyasetçi var.” iddialarını görmezden ve duymazdan geldiğiniz gibi.

Çuvalladınız, ülkeyi yönetemiyorsunuz, kabul edin artık. Bakın, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ne diyor: “Vatanı satmak yüksek faizle, yüksek enflasyonla, kötü yönetimle, ülkenin ve milletin kaynaklarını heba etmekle olur.” Sonuna kadar katılıyorum ve şimdi soruyorum: Ülkemizde yüksek faiz var mı? Var. Yüksek enflasyon var mı? Var. Kötü yönetim var mı? Var. Ülkenin ve milletin kaynakları heba ediliyor mu? Evet. O zaman size daha da söylenecek bir şey yok. Bu vatanı satan, bu vatana ihanet eden her kim olursa olsun Allah belasını versin. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ne diyorsunuz ya, ne diyorsunuz! Bana sus diyemezsiniz, bana sus diyemezsiniz, haddinizi bilin!

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri…. Bir dakika… Bir dakika…

Evet, değerli milletvekilleri, aynı mahiyetteki… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Bakınız, oyladım ellerinizi kaldırmadınız… Bir dakika ya, gündemi takip ediniz.

Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, her bir milletvekiline saygı duyduğuna ancak bundan sonra kendisi Meclisi yönetirken konuşmacıya laf atan milletvekiline saygı duymayacağına ilişkin konuşması

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, ben her bir milletvekiline saygı duyuyorum. Meclisi ben yönetirken konuşmacıya laf atan milletvekiline saygı duymayacağım bundan sonra. Ayıp ya! (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Bir milletvekili konuşuyor gelip… Ayrıca, bu laf atanları da takip ediyorum, sekiz saattir yok, bir dakika geliyor, bir de laf atıyor. Ayıp ya! (CHP, HDP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Burada ben Meclisi yönetiyorum arkadaş, dikkat edeceksiniz, herkes dikkat edecek. Ben -herhangi bir milletvekili, hangi partili olursa olsun, bu Meclis Türkiye Büyük Millet Meclisidir, milletin Meclisidir- adaletli ve saygılı bir şekilde yönetiyorum. Ben böyle yöneteceğim, son bir dakika geleceksiniz, bir milletvekili konuşurken laf atacaksınız, o laf üzerinden bir şey geliştireceksiniz. Yok öyle şey! (CHP, HDP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Samsun Milletvekili Orhan Kırcalı ve 98 Milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3636) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 268) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 5’inci maddesiyle 1632 sayılı Kanun’a eklenen ek 15’inci maddenin yedinci fıkrasında yer alan "teşkilatında bulunan” ibaresinden sonra gelmek üzere "hukuk sınıfından olan ya da 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun geçici 45’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca atanmış olan” ibaresinin eklenmesini ve sekizinci fıkranın birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“İzin vermeye yetkili merci, ihbar veya şikâyetin işleme konulması hâlinde bir ön inceleme başlatır, ön incelemeyi bizzat yapabileceği gibi, izin vermeye asıl yetkili merciin emrinde olan ve hakkında inceleme yapılanın üstü konumundaki asker kişilerden birine de yaptırabilir.”

         Cahit Özkan                     Mehmet Doğan Kubat Muhammed Levent Bülbül

            Denizli                                İstanbul                                Sakarya

    Zeynep Gül Yılmaz           Müşerref Pervin Tuba Durgut        Ahmet Özdemir

            Mersin                                 İstanbul                      Kahramanmaraş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, subay ve astsubaylar hariç, diğer askerî kişilerin işledikleri askerî suçlara ilişkin soruşturma izni verme yetkisinin izni vermeye yetkili komutan veya askerî kurum amiri tarafından teşkilatında bulunan hukuk sınıfından olan ya da 27/7/1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nun geçici 45’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca atanmış olan hukuk hizmetleri başkanı veya hukuk hizmetleri birim amirine devredilebileceği, yetki devrinin söz konusu olması hâlinde ise ön incelemeye ilişkin usulün açık bir şekilde düzenlenmesi suretiyle uygulamada yaşanabilecek tereddütlerin giderilmesi ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun ile uyumlu olarak soruşturma izni verecek yetkili merci tarafından ihbar veya şikâyetin işleme konulması hâlinde ilgilisi hakkında bir ön inceleme başlatması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

6’ncı madde üzerinde 4 önerge vardır.

İlk okutacağım 3 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Hüseyin Kaçmaz                      Mahmut Toğrul                 Necdet İpekyüz

            Şırnak                                Gaziantep                               Batman

        Kemal Bülbül                         Kemal Peköz                          Oya Ersoy

           Antalya                                 Adana                                 İstanbul

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

Mehmet Metanet Çulhaoğlu                 Ayhan Erel                        Dursun Ataş

            Adana                                 Aksaray                                Kayseri

Muhammet Naci Cinisli                 Ayhan Altıntaş           Arslan Kabukcuoğlu

           Erzurum                                Ankara                               Eskişehir

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

       Turan Aydoğan                        Rafet Zeybek                      Zeynel Emre

           İstanbul                                Antalya                                İstanbul

      Süleyman Bülbül                      Cengiz Gökçel                    Alpay Antmen

             Aydın                                  Mersin                                  Mersin

     Burhanettin Bulut                     Faruk Sarıaslan

            Adana                                 Nevşehir

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUHAMMED FATİH TOPRAK (Adıyaman) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Oya Ersoy.

Buyurun Sayın Ersoy. (HDP sıralarından alkışlar)

OYA ERSOY (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Söz aldığım teklifin 6’ncı maddesinde, Genelkurmay Başkanının, kuvvet komutanlarının görevleriyle ilgili suçlardan dolayı yargılanmaları Cumhurbaşkanının takdirine ve keyfine bırakılıyor. Ama sadece bu kadar değil, daha önemli bir konu var, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Yasası’nın 17’nci maddesi de araya sokulmuş. Yargıtay cumhuriyet başsavcılığı 6,5 milyon yurttaşın oyunu alan ve bu ülkenin en büyük 3’üncü partisi hakkında talimatla kapatma davası açarken kuvvet komutanlarının ve Genelkurmay Başkanının hakkında irtikâp, rüşvet, zimmet, görev sırasında veya görevinden dolayı kaçakçılık, resmî ihaleye fesat karıştırma gibi suçlar isnat edildiğinde Cumhurbaşkanının iznine tabi tutulacak. Buna niye ihtiyaç duydunuz? Yarın yine biz bu konuda FaceTime görüşmelerden mi bilgi alacağız? Bu konuda bizzat bu Meclisi bilgilendirin derim.

Şimdi, şunu sormak istiyorum: Siyaset nedir? Muhtelif tanımları var. Siyaset, belli bir toplumda çatışma hâlinde olan düşüncelerin uzlaştırılması faaliyetidir. Bir başka tanımı, devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili özel görüş ve anlayış olarak geçiyor. Osmanlı’da “siyaset” denince, atın idare edilmesi anlaşılıyormuş. Siyaseti nasıl tanımlarsanız tanımlayın, yaparken vazgeçilmez olan şeylere ihtiyaç var. Ne bunlar? Akla ihtiyaç var, bilgiye ihtiyaç var ve ikna edici yol ve yöntemlere ihtiyaç var. İşte tam da bu noktada bugünün iktidar sahiplerinin hiçbirinde bunların hiçbir özelliği yok. Peki, akıl, bilgi ve ikna edici yöntemi olmayanlar siyaset yapamaz mı? Yapar tabii. Nasıl yapıyor peki, neyle yapar? Korkuyla, zorbalıkla, yalan ve manipülasyonla siyaset yapar. İşte, siz, tam da bunu yapıyorsunuz. Kadınlardan korkuyorsunuz, o nedenle AKP Genel Başkanı bir gecede “İstanbul Sözleşmesinden çıktım.” diye karar verebiliyor ve siz de hem ondan korktuğunuz için hem de kadınlardan korktuğunuz için bu kararı destekliyorsunuz çünkü akıl ve bilgi olmadan kadınları ikna edemezsiniz.

Yıllardır Kürt halkını ikna edemediniz, HDP’den vazgeçiremediniz. Yalan ve zorbalık siyasetiniz yetmedi, şimdi yargıyı tetikçi olarak kullanıp HDP’yi siyaset sahnesinden dışlamayı hedefliyorsunuz. HDP’yi kapatma davası ne biliyor musunuz? AKP ve MHP’nin siyasi başarısızlığının, aczinin itirafı ve ifşasıdır. Diyorsunuz ki: “Biz HDP’yle baş edemiyoruz, bir gerekçe uydurup kapatacağız.” Korkunun siyasi ecele faydası yok, bunu söyleyeyim.

Selahattin Demirtaş beş yıldır tutsak. Neden? Çünkü, sarayda oturan tek adam, onunla meydanlarda, sokaklarda baş edemedi; siyasi rakibini aklıyla, bilgisiyle alt edemeyeceği için cezaevine gönderdi. Peki, uydurma tanıklarla, uydurma gerekçelerle baş edemediğiniz siyasetçiler cezaevine gidiyor; kasaba meydanlarında, ara sokaklarda linç girişimine maruz kalan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve sevgili Barış Atay’a yapılan saldırılar da siyaset kapsamında mıdır?

Ve Deniz Poyraz… “Hastalıklı birinin aşırı siyasi duygularına kapılıp işlediği cinayet.” deyip kapattırmayacağız. Deniz Poyraz’ın katledilmesi siyasi bir cinayettir ve o katilin işverenleri bu katliamdan siyasi bir sonuç elde etmek için yapmışlardır, bunu aklı olan herkes biliyor ve görüyor çünkü onlarca kez tekrarlandı aynı tezgâh. AKP Genel Başkanı “Benzerlerini de kınayacağız.” diyor. Ne demek bu? Yani “Benzerleri de olacak ve bizim taziye mesajımız cebimizde.” mi diyorsunuz?

Kaybettiğiniz o 7 Haziran ile 1 Kasım seçimleri arasında bu ülkede Suruç katliamı, Ankara katliamı yaşandı ve yine, Ceylânpınar provokasyonu yaşandı, HDP’ye saldırılar yaşandı.

Hepiniz biliyorsunuz ama hiçbiriniz konuşmuyorsunuz, eski Başbakan Davutoğlu'nun “Defterler açılırsa birçok insan, insan içine çıkamaz.” dediği gibi birbirinizi ancak tehdit ediyorsunuz. Sözde siyasi başarı için her yol mübah mıdır sizin için?

Size hodri meydan diyorum, aklınıza güveniyor musunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

OYA ERSOY (Devamla) – Bilginizin yeterli olduğuna inanıyor musunuz? Kendi ideolojinizi ve kendi siyasi projelerinizi, yaptıklarınızı ve yapacaklarınızı, farklı fikirleri ve projeleri olan insanlarla karşı karşıya getirmeye hazır mısınız? Gelin, Mehmet Cengiz ile İkizdere'nin Fadime kadını bir televizyon programına çıksınlar da Cengiz ikna etsin bakalım doğa katliamına Fadime kadını. Fahrettin Altun, LGBTİ+’yla karşı karşıya gelsin bakalım bir televizyon kanalında; onun onurlu duruşu karşısında nefret ve ayrımcılık dolu ağzını açabilir mi? Merkez Bankası Başkanı, Ziraat Bankası Genel Müdürü Korkut Hocayla karşı karşıya bir gelsin bakalım. Aynı yöntemi bütün konularda deneyebiliriz. Recep Tayyip Erdoğan herhangi bir siyasi rakibiyle yüz yüze, karşılıklı bir siyasi tartışmaya çıkabilir mi televizyon kanallarında, buyurun açın hepsini. HDP’nin kapatılmaya çalışıldığı şu dönemde bütün HDP yöneticilerine televizyonlar kapalı, meydanlar yasak, bir de bizden dinlesinler gerçekleri; üstelik biz kavun seçer gibi televizyon karşısında gazeteci de seçmeyiz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Kayseri Milletvekili Dursun Ataş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; görüşülmekte olan 268 sıra sayılı Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin görüşülen bu maddesiyle Yüce Divanda yargılanacak asker kişilerin işlediği askerî suçlarda yürütülecek soruşturma ve kovuşturmadaki izin usulü ile izne karar verecek merciler belirlenmektedir. Teklife göre, Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanları hakkında askerî suçlardan dolayı kovuşturma yapılması Cumhurbaşkanının iznine bağlanmaktadır. Ancak partili Cumhurbaşkanlığı sistemi nedeniyle bu teklif ciddi sıkıntılar doğurabilecektir. Bu ucube hükûmet sisteminde Cumhurbaşkanı aynı zamanda bir partinin genel başkanı konumundadır. Yani Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanları hakkında bir soruşturma yapılıp yapılmayacağına bir siyasi partinin genel başkanı karar verecektir. Peygamber ocağı dediğimiz, vatanımızı emanet ettiğimiz, tarihi şan ve şerefle dolu Türk ordusunu ve bu ordunun komutanlarını bu tip siyasi baskılardan uzak tutmak herkesin, en çok da biz siyasilerin görevidir. Şanlı ordumuzun üzerindeki siyasi vesayete derhâl son verilmelidir.

Değerli milletvekilleri, öyle bir sistem düşünün ki yasalar tek adamın sarayında hazırlanıyor, yasalar yine aynı tek adamın sarayından yürütülüyor, hâkim ve savcıları sarayda toplayıp atamaları yapılıyor, askerler hakkında soruşturma açılıp açılamayacağına tek adam sarayından karar veriliyor ve o tek adam hem Cumhurbaşkanlığı hem de bir partinin genel başkanlığını yapıyor. O sınırsız yetkilere sahip genel başkan muhalefet partilerini tehdit etmekten de geri durmuyor. “Bunlar daha iyi günleriniz, daha durun siz!” diyerek muhalefeti sindirmeye çalışıyor. Kendine muhalif az sayıdaki medyaya elinde tuttuğu kılıcı olan RTÜK aracılığıyla cezalar kesiyor, saat kaça kadar müzik dinleyip dinlemeyeceğimize bile o karar veriyor. Ne yazık ki bir ülke bu şekilde yönetilmeye çalışılıyor ve bu bahsi geçen ülke Mozambik veya Gambiya değil, Atatürk’ün kurduğu demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti.

Değerli milletvekilleri, bu partili Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ülkemizde yol açtığı tahribatları en başından beri anlatıyoruz, anlatmaya da devam edeceğiz. Ekonomiden adalete, tarımdan dış politikaya, eğitimden askerî sisteme ülkemizde her şey kötüye gitmektedir. Sonuç olarak, bu hükûmet sistemi açıkça iflas etmiştir. Ülkemizin iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme acilen ihtiyacı vardır. “İstikrar sürsün, hızlı kararlar alınsın.” diye getirdiğiniz partili Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmeden önce 4,6 olan dolar şimdi yaklaşık 8,8 seviyelerinde. Bu ucube sisteme geçilmesinden beri finansal istikrardan sorumlu Merkez Bankasında üç yılda tam 4 başkan değişti, tam 3 kez TÜİK Başkanı değişti, defalarca birbiriyle tutarsız ekonomi paketleri açıklandı. Vatandaşa “İstikrar sürsün, Türkiye büyüsün.” derken insan biraz utanır.

Değerli milletvekilleri, tabii, haklarını da yemeyelim, iktidarın istikrarlı olduğu konular da yok değil. Mesela, ülkenin tüm rantını çok istikrarlı bir şekilde aynı 5 müteahhide yediriyorlar. Yine, örneğin, tüm pandemi döneminde vatandaşa doğrudan yardım yapma konusunda sonunculuğu hiçbir ülkeye bırakmadık. Cumhurbaşkanına yetki verme konusunda da Allah var çok istikrarlıyız, tıpkı bu kanun teklifinde olduğu gibi gelen tüm kanun tekliflerinde mutlaka Cumhurbaşkanına üç beş yetki veriyoruz. Üç beş demişken sarayın yandaş danışman ve bürokratlarına üç beş maaş verme konusunda da çok istikrarlılar. Yani, kısaca, iktidarın istikrarlı olduğu konular da az değil ama bu istikrarın ülkeye de vatandaşa da faydası yok, orası da ayrı bir konu.

Değerli milletvekilleri, tüm bu olumsuzluklara rağmen vatandaşlarımız umutsuzluğa kapılmasın, her gecenin bir gündüzü var; İYİ Parti iktidarı ufukta, güneş doğmaya çok yakın, umutsuz değil hâlimiz. Cumhuriyete “bir reklam arası” diyenlerin kendileri ilk seçimde demokrasi tarihimizin bir reklam arası olacaktır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hukuk devleti “Eylem ve işlemlerinde hukuk kurallarına bağlı olan, vatandaşlarına hukuki güvenlik sağlayan devlet.” şeklinde tanımlanabilir. Hukukun hedefi vatandaşı idareye karşı korumaktır, adaleti tesis etmektir. Hukuk devletine inananlar bilir ki adalet kudretini ve haysiyetini kaybederse sosyal bağlar kopar, anarşi olur, kargaşa olur. Adaletin tecellisi yolunda iyi bir hukuk sistemine sahip olunması her ülke için bir zorunluluktur. Maalesef, üzülerek söylüyorum ki ülkemiz hukuk devletinden uzaklaşmış, uzaklaştıkça da borç batağına girmiştir. Yüksek faizle bile para bulmakta zorlanan Türkiye, üretip kazanmak yerine, 6 kez çıkardığı varlık barışıyla kaynağı belirsiz paranın yurt içine vergi vermeden, kaynağı sorgulanmadan rahatça girmesine olanak vermiştir. Türkiye, güvene, hukuka dayalı doğrudan sermaye yatırımlarını getiren bir ülke değil, sıcak para cenneti bir ülke hâline gelmiştir. Bu sıcak ve kara paranın -uluslararası mafyanın kendilerine iş birlikçi de sağlayarak- cirit attığı bir ülke olmuştur. Bunu en iyi bilen de herhâlde İçişleri Bakanı Soylu’dur. Bildiği içindir ki ulusal bir televizyon programında, kimin verdiğini ve kime verildiğini hissettirerek “Türkiye Cumhuriyeti’nde bir eski milletvekili siyasetçiye mafya liderinin ayda 10 bin dolar para verdiğini biliyorum.” demiştir. Anlaşılıyor ki buralar buz dağının görünen yüzüdür. İçişleri Bakanı Soylu bildiği hukuk dışılığı ve suçluyu Türk Ceza Kanunu’nun 279’uncu maddesine göre savcılığa bildirmek zorundadır, bunu bildirmeyerek suç işlemiştir.

Sayın milletvekilleri, Pandora’nın kutusu artık açılmıştır. Lağım patlamış, her tarafı pis kokular sarmıştır. Şimdilerde bir de Sezgin Baran Korkmaz olayı patlamıştır. Yurt dışına kaçan bu şahıs hakkında, önce, 30 Eylül 2020 tarihinde yurt dışına çıkış yasağı konulmuş, mal varlıklarına el konulmuş. Sonra ne olmuş? İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçları Soruşturma Bürosu tarafından Türkiye Bankalar Birliği Başkanlığına bir yazı gönderilip Korkmaz ve diğer 13 şüpheli hakkında, şirket ve kişisel banka hesaplarındaki blokaj ve tedbirlerin kaldırılması ivedilikle istenmiş.

Değerli milletvekilleri, sevgili Türk halkı; kim istemiş biliyor musunuz bunu? Şu an Adalet Bakan Yardımcısı koltuğunda oturan şahıs, Hasan Yılmaz. Şimdi, bu Hasan Yılmaz, tedbir konulan, yurt dışına yasak konulan şahsın, Cumhuriyet Başsavcı Vekili olduğu dönemde -hem de terörden sorumlu- attığı bir imzayla yurt dışına kaçmasına olanak sağlamış, mal varlığı üzerindeki tedbirlerin kaldırılmasına da olanak sağlamıştır. Buradan bu şahsa sesleniyorum, bu şahsı bu göreve getirenlere de sesleniyorum: Siz suçu ve suçluyu koruyanları ödüllendiriyor musunuz? Bildiğim kadarıyla savcılık makamından Adalet Bakan Yardımcılığı daha üst bir görevdir. Bu şahıs o görevden acilen istifa etmelidir, Türk milletinin karşısına çıkıp hesap vermelidir. Şimdi, sizler, bu vatandaşlarımıza yüzde 2, 3 zam yaparken, ayda 1.200 liraya, 1.300 liraya insanları geçinmek zorunda bırakırken milyarlarca doların yurt dışına kaçırılmasına neden müsaade ettiniz? Sonra, bir de utanmadan, sıkılmadan yurt dışına kaçan bu şahsı yazı yazıp Avusturya’dan istiyorsunuz çünkü sizden önce Amerika istedi, “Vallaha, biz istedik de Amerikalılar verdirmedi.” diyeceksiniz. Amerika’ya hangi sırlarla gittiğini biliyor musunuz? Biliyorsunuz.

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Elbette ki biliyorlar…

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Ama orada konuştuğunda Türkiye’nin ne hâllere geldiğini biliyor musunuz? Belki de perdenin arkasında pazarlık yapıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Başkanım, bir dakika müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Buyurun.

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Türkiye Cumhuriyeti devleti saygın bir devlet. Devlet suç işlemez, devleti yönetenler suç işler. Suçu devletin üstüne atamazsınız; milliyetçisi de atamaz, muhafazakârı da atamaz, sağcısı da atamaz, solcusu da atamaz. Bu devleti yönetenlerden bunların hesabı -unutmayın- mutlaka ama mutlaka sorulacaktır. (CHP sıralarından alkışlar) Devleti ben zannedenlerden, FETÖ nasıl ki bugün içeride kıvranıyorsa aynı şekilde bunları yapanlardan da hesabı sorulacaktır. Türk milleti bu kadar güçlüdür, devleti güçlüdür, haysiyetlidir, şereflidir. (CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hatibin gerçek dışı iddialarını kabul etmiyorum, reddediyorum. Asılsız iddialar bizim için yok hükmündedir.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

BAŞKAN – Sayın Özel, yoklama talebiniz mi var?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aynı mahiyetteki önergelerin oylamasından önce Cumhuriyet Halk Partisi olarak yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Özel, Sayın Emre, Sayın Sümer, Sayın Hakverdi, Sayın Kılınç, Sayın Kayışoğlu, Sayın Köksal, Sayın Zeybek, Sayın Hancıoğlu, Sayın Sarıaslan, Sayın Yavuzyılmaz, Sayın Ünsal, Sayın Keven, Sayın Zeybek, Sayın Başarır, Sayın Gündoğdu, Sayın Antmen, Sayın Bulut, Sayın Ceylan, Sayın Gökçel.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.08

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 22.22

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerinde aynı mahiyetteki önergelerin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Samsun Milletvekili Orhan Kırcalı ve 98 Milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3636) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 268) (Devam)

BAŞKAN – Teklifin 6’ncı maddesinde üzerinde aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

6’ncı madde üzerinde diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 6’ncı maddesiyle 1632 sayılı Kanun’a eklenen ek 16’ncı maddenin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“İzin vermeye yetkili merci, ihbar veya şikâyetin işleme konulması hâlinde bir ön inceleme yaptırır.”

         Cahit Özkan                     Mehmet Doğan Kubat Muhammed Levent Bülbül

            Denizli                                İstanbul                                Sakarya

        Meliha Akyol                         Atilla Ödünç      Zemzem Gülender Açanal

            Yalova                                  Bursa                                Şanlıurfa

                                                 Ahmet Özdemir

                                                 Kahramanmaraş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun’la uyumlu olarak soruşturma izni verecek yetkili merci tarafından ihbar veya şikâyetin işleme konulması hâlinde ilgilisi hakkında bir ön inceleme yaptırılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde 3 önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Hüseyin Kaçmaz                      Mahmut Toğrul                 Necdet İpekyüz

            Şırnak                                Gaziantep                               Batman

        Kemal Peköz                          Ömer Öcalan                     Kemal Bülbül

            Adana                                Şanlıurfa                               Antalya

 

Aynı mahiyetteki önergenin imza sahipleri:

       Turan Aydoğan                        Rafet Zeybek                      Zeynel Emre

           İstanbul                                Antalya                                İstanbul

      Süleyman Bülbül                      Cengiz Gökçel                    Alpay Antmen

             Aydın                                  Mersin                                  Mersin

                                               Burhanettin Bulut

                                                       Adana

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan.

Ömer Bey, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

17 Haziran 2021, Deniz Poyraz’ın, partilimizin, yoldaşımızın İzmir HDP il binasında vahşice katledilmesi büyük bir milattır; ailesine sabır diliyorum, halkımıza sabır diliyorum.

Bakınız, iktidar ve iktidar ortakları bu noktada gayriciddi yaklaşımlarını devam ettirmektedirler. İlerleyen süreçte göreceğiz, bu siyasi, politik suikastın sonuçları daha da ağırlaşacaktır çünkü alttan alttan bir daha bu işi pompalama durumu vardır. Medyanız tetikçilik yapmaya devam ediyor, her gün, sabah, akşam, öğle. Milyonlarca dolar bu halkın vergilerinden topladığınız paraları tetikçilere ayırarak medyada insanların katledilmesi için yol yöntem gösterilmektedir. Oraya düzmüşler bir sahne, stüdyo oluşturmuşlar, kimisi diyor “Asalım.” kimisi diyor “Gırtlaklayalım.” diğerleri diyor “Boğazlayalım.” ve bu suikastlar böyle sonuca gidiyor.

Arkadaşlar, ülkenin içinde bulunduğu durum hiç iyi değil, farkında değilsiniz. Bu suikast burada durmayacak gibi görünüyor; hiç olumlu yaklaşmıyorsunuz, üst perdeden kınamıyorsunuz, tetikçiyi on yedi saatte gözaltına alıp cezaevine mi, başka bir yere mi gönderdiniz, kimse bilmiyor. Bakınız, bu ülkede bir “tweet” atan, bir paylaşım yapan, düşüncesini ifade eden insanlar 4+4+4 on iki gün, on bir gün, sekiz gün gözaltında kalıyor ama siz bu tetikçiye on yedi saatte, on sekiz saatte ne yaptınız? Ne sordunuz? Hangi ilişkilerini araştırdınız? SADAT’la ilişkisi nedir? Münbiç’e nasıl gitmiş bu, İdlib’e nasıl gitmiş? Üniformayı nasıl giymiş? O silahları nasıl eline almış? Bunları araştırmadan bu işi oldubittiye getirmek... Kimisi çıkıp diyor: “Psikolojik sorunları var.” Kimisi çıkıp diyor: “Biz kınamışız, iş bitmiş, bundan sonra da kınamaya devam edeceğiz.” Bu hangi siyasi akla uygundur, hangi mantığa uygundur?

Biz buradan uyarılıyoruz, tabii ki bu işin en büyük bedelini de biz ödüyoruz. Türkiye siyasi tarihinde, kapının önünde onlarca polis olmasına rağmen hangi partinin il binasına girilip insanlar infaz edilmiştir? İlimde, Urfa şehrinde, kapının önünde yıllarca, aylarca il eş başkanlarımıza GBT yapılıyor ama orada bu iş tertiplendi; büyük bir organizasyondur, organize işlerdir. Bunu “provokasyon” diyerek, bunu “psikolojisi bozuk bir ruh hastası” diyerek geçiştiremezsiniz. Ülkeyi iç savaşa götürüyorsunuz, iç savaşa, farkında değilsiniz ama bazı işler çığırından çıkarsa kontrol altına alamazsınız.

“Gençlikler” diyorsunuz, “ocaklar” diyorsunuz. Dağıttığınız binlerce silahı siz biliyorsunuz, AKP iktidarı ve ortağı biliyor. Bu şehirde, bu ülkede 15 Temmuzdan sonra onlarca, yüzlerce, binlerce silah dağıtıldı; bunun bedelini kim ödeyecek? Bu sorumluluğun altından kim kalkacak? Bu ülkede derin fay hatlarının olduğunu herkes bilmektedir ama siz, siyasi olgunlukla yaklaşmıyorsunuz.

Gündeminiz nedir? Gündeminiz... Sincan’da -bugün de gittik- arkadaşlarımız savunmalarını yapıyor. 6-6,5 milyon oy alan bir partiyi kumpas, düşmanlık, nefret söylemi üzerinden kapatmaya çalışıyorsunuz. Bunun AKP’ye ne faydası olacak? AKP herhâlde rüya görüyor. Partiyi kapatınca bu 6-6,5 milyon oy AKP’ye mi gidecek; böyle mi düşünüyorsunuz? Size oy veren sağduyulu, olgun kesim de vermeyecek, sizden kopacaklar ama binmişsiniz bir alamete, kendinizi kıyamete götürmüyorsunuz, bu ülkeyi kıyamete götürüyorsunuz. Göreceksiniz, üç beş ay sonra bu siyaset tarzı, bu ülkeyi farklı noktalara taşıyacaktır, farklı yerlere götürecektir. Bakınız, yol yakınken dönün diyeceğim ama dönmeyeceksiniz çünkü siz kararlısınız. Cumhurbaşkanı bu işin üzerine gitmesi gerekirken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ÖMER ÖCALAN (Devamla) – Sayın Cumhurbaşkanının bu işlerin önünü alması gerekirken, bu işleri durdurması gerekirken… Bugünler sizin iyi günleriniz, bugünler bizim iyi günlerimiz ama bugünler sizin de iyi günleriniz. Yarın bir gün bu ülkede bir kötülük olacaksa bu kötülükten herkes zarar görecek. Herhangi bir kargaşa durumunda, çatışma durumunda, kaos durumunda AKP’ye üye olanlar… AKP’li, çalışanların alnında AKP’li mi yazacak? Bu işten dönmeniz gerekiyor, sağduyuyla hareket etmeniz gerekiyor ama maalesef ben bunu görmüyorum. Sıkıntılar çok büyüktür, tarihe not düşülsün diye söylüyorum, bu iyi günlerimiz. Cumhurbaşkanı söylemi doğrudur çünkü kendisi, partisi ve partisinin arkasında duran karanlık güçler bu ülkeyi çatışmaya götürüyor, bu ülkeyi bölünmeye götürüyor. Biz kısmen, gücümüz oranında bu ülkenin demokrasisine, barışına katkı sunmaya çalışıyoruz.

Tüm halkımızı tekrardan selamlıyorum.

Herkese iyi akşamlar diliyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Mesnetsiz iddiaları reddediyoruz.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bülbül.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

56.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Şimdi, HDP’li hatibin, özellikle -tamamına karşı kabul etmemiz mümkün değil ama- dağıtılan silahları gerek AK PARTİ’nin gerekse MHP'nin bildiği noktasında bir değerlendirmesi oldu, konuşması oldu. Bunun kabulü mümkün değildir efendim. 15 Temmuz sonrasında kime ne şekilde silah dağıtılmış, biz böyle bir şey bilmiyoruz ve bunu da kabul etmiyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi, Türkiye’de hukuka uygun şekilde siyasetini yürüten meşru bir harekettir. Onun yine gönül bağı olan, organik bağı olmasa da gönül bağı olan ve hepimizin yetiştiği Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı, yine hukuk çerçevesinde, Türk gençliğinin millî, manevi değerler çerçevesinde en güzel şekilde, ahlaklı bir şekilde yetişmesi için çaba sarf eden bir vakıftır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Türkiye’de birtakım illegal işlerle, illegal faaliyetlerle bu noktada bir bağlantı kurulmasını şiddetle reddediyor ve bu açıklamayı kınadığımızı buradan ifade etmek istiyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Cahit Bey.

57.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, şu anda Türkiye Cumhuriyetine hükûmet etme yetkisi, milletin seçmiş olduğu Cumhurbaşkanı ve Parlamentonun yapmış olduğu yasalar çerçevesinde anayasal kurumlarımızdadır. Bu anlamda, elbette devlet güvenlik, adalet ve sağlık gibi temel görevlerini yerine getirirken bu görevleri devletin kolluk güçleriyle yerine getirir yani Jandarmasıyla, Silahlı Kuvvetleriyle, polisiyle, emniyet güçleriyle, zabıtalarıyla. Bu çerçevede, hamdolsun, kendi millî ve yerli silahlarımızla, İHA’larımızla, Millî Piyade Tüfeklerimizle devletimizin adalet ve güvenlik görevlerini yerine getirecek kamu personellerini donatıyoruz. Bunun dışında, PKK’ya, terör örgütlerine silah gönderenleri, gönderdikleri silahlarla beraber, terör örgütü mensuplarını Afrin’de, Cerablus’ta, İdlib’de, Münbiç’te, bulundukları illerde yerle yeksan ettik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Onun haricinde, kamu görevlilerinin dışında haksız, hukuksuz, hukuka aykırı bir şekilde silah taşıyanları, bunları derin ve paralel yapının ellerine taşıyanları, çeteleri, mafyaları, onları savunanları da hem siyaset nezdinde hem hukuk nezdinde hem de güvenlik güçlerimizin güvenlik ve adalet operasyonlarıyla inşallah tarihin gerisine, karanlık sayfalarına göndereceğiz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurun.

58.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül ile Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, doğrusu, söyleyecek çok şey var silahlara dair. Şöyle bir açıklama söyleyeyim, Ankara Valiliği 15 Temmuz gecesi şöyle bir açıklama yapmıştı: Emniyet Müdürlüğünün deposunda bulunan silahlara ilave olarak Emniyet Genel Müdürlüğünden kamyonla gönderilen silah ve mühimmat da aynı yöntemle dağıtılmıştır.” ve benzeri… Bir kere, bu silahların nasıl dağıtıldığı, nerelere gittiği yıllardır bu Mecliste konuşuluyor; MİT tırlarından bugünlere kadar geldik. Ancak Sayın Öcalan’ın, hatibimizin söylediği mesele şudur: Katilin, İzmir’de Deniz Poyraz’ı katleden katilin belinde ruhsatlı silah var ve bu ruhsatlı silahı kim verdi, neye dayanarak verdi, bunu sorguladı. İkincisi: Bu katil Münbiç’e, Suriye’ye giderek MKE yapımlı, TSK’ye ait, TSK envanterinde kayıtlı silahlarla nasıl poz verdi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) –Bunu soruyor, çok net soruyoruz, biz de soruyoruz. Ve bu katil, bu cani aynı zamanda Sağlık Müdürlüğünde bir sağlık çalışanı olarak, memur olarak görülüyor. Bunları lütfen, bütün milletvekilleri yan yana getirsin. Sayın Özkan “Kolluk gücümüz görevini yapıyor.” diyor ama bütün kolluk gücüne bir şey diyemem. Bizim derdimiz onlara emir verenlerle, İçişleri Bakanlığıyla, valiyle.

Kolluk mensubu kapıda dururken bir il binasının içinde 35 kurşun sıkılıyorsa ve ilk anda katile “Adın ne ağabeyciğim?” diye soruluyorsa bu cinayetin arkasında kolluk da vardır, bunun başka bir şeyi yoktur; nokta.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yargının önünde hesabını soracağız. Bağlantılarını da açığa çıkaracağız.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Araştırmaya niye karşı çıkıyorsunuz o zaman?

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Samsun Milletvekili Orhan Kırcalı ve 98 Milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3636) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 268) (Devam)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

Aynı mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Düzenleme, Anayasa’nın “Kanun önünde eşitlik” başlıklı 10’uncu maddesine aykırılıklar içermektedir.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 7’nci maddesiyle 1632 sayılı Kanunu’na ihdas edilmesi öngörülen ek 17’nci maddesinin birinci fıkrasının (B) bendinin teklif metninden çıkarılmasını ve diğer bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

    Mehmet Metanet Çulhaoğlu            Ayhan Erel          Muhammet Naci Cinisli

                  Adana                            Aksaray                               Erzurum

         Arslan Kabukcuoğlu              Ayhan Altıntaş

                Eskişehir                           Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Aksaray Milletvekili Ayhan Erel.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İktidarın bütün bu paramiliter güçlerle olan bağlantısı çıkıyor zaten; yavaş yavaş ortaya çıkıyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hepsini ortaya çıkaracağız, yargı önünde hesap verecekler.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Cahit Özkan bize tutanaklara konuşmayı öğretti, gerçekten yani.

BAŞKAN – Milletvekiline söz verdim değerli Grup Başkan Vekilleri.

Buyurun.

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; İYİ Parti adına 7’nci maddeyle ilgili önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçen hafta sonu, İstanbul’da, İlçe Başkanımız Serkan Yalım, İl Başkanımız Buğra Kavuncu, İstanbul Milletvekilimiz Ümit Beyaz Bey’le birlikte Avcılar Tahtakale Mahallesi sakinleriyle buluştuk. “Sıkıldık, yorulduk, gerildik.” diyorlar. Tahtakale Mahallesi 2012 yılında rezerv alan ilan edildi. Tahtakale Mahallesi gönüllüleri, kırk yıldır mahallelerine imar planı çıkmadığını ifade ederek mahallelerini çevreleyene Ispartakule, Bahçeşehir, Kayaşehir, Başakşehir gibi merkezlere dört ay içinde imar planı hazırlandığını belirtiyorlar. Mahalledeki tüm binaların deprem öncesi yapılar olduğundan, ince inşaat demiri ve deniz kumuyla yapılmış bu dayanıksız yapılarda yaşamak zorunda olduklarından dert yanıyorlar çünkü tam kırk yıldır imar yok. Tahtakale, devlet arazisi üzerine kurulmuş bir gecekondu mahallesi değil. Bu mahallenin büyük bir kısmı şahısların müstakil arsalarından ve binalarından oluşuyor. Tahtakale halkı kimseden bir lütuf istemiyor, hakkı olanı istiyor. İmar planları onaylansın, eski yapılar yıkılıp yenilensin; arsalarına, imar planına uygun sağlıklı konutlar yapılsın istiyorlar. Deprem korkusuyla yaşamak istemediklerini haykırıyorlar. “Şimdiden sonra kaybedecek bir tek günümüz yok.” diyorlar. Olası bir İstanbul depreminde molozlar altında kalıp can verecek her bir yurttaşın vebalinin Tahtakale’yi görmezden gelen, ihmal eden makamların boynunda olduğunu söylüyorlar. Göçük altında değil, şimdi el uzatılmasını istiyorlar. Kısacası, Tahtakale diyor ki: “İmar sorunumuzu çözün. Bulunduğunuz makamların gereğini yapın. Bizi seçimden seçime hatırlamayın. Bizim derdimizi kendi derdiniz gibi görün. 35 bin can deprem tehdidi altındadır. Bu gerçeği görün ve Allah rızası için çözüm üretin.”

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 7’nci madde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin. Hükmün açıklamasının geri bırakılması demek, sanığa verilen cezanın belirli bir denetim sürecinde hukuken sonuç doğurmaması demek. Sanık, denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemezse ceza düşebilir, denetim sürecinde sanığın yaşamı etkilenmez yani aslında sanığa verilen ikinci bir şans gibidir. Maddeyle bu durum, bazı hâller haricinde, askerî suç ve cezalar için de öngörülmektedir. Burada esas sorun madde içerisindeki muğlak ifadelerdir. “Ağır şekilde” “tehlikeye düşürme” “zafiyete uğratma” öznel ifadelerdir. Bu ibarelerin sınırı belli mi? Değil.

Değerli arkadaşlar, bu madde keyfî uygulamalara yol açabilir, mağduriyetler yaratabilir. Bu nedenle, biz bu maddeye karşıyız fakat bu maddeye karşı olmak da yetmiyor. Hemen her kanun teklifinizde muallaklar meydana geliyor; bu yüzden, açıkçası, 7’nci maddeye şaşırmadık. Bu durumu artık basit hatalar ya da iyi niyetli yaklaşımlar olarak görmüyoruz. Görünen o ki kanun tekliflerinizde kullandığınız muğlak ifadeler marifetiyle kanunları keyfî kullanabilmeyi umuyorsunuz. Sizin iktidarınızda kanunlar sadece adaleti sağlamak için yapılmıyor; bu dönemde tecrübe ettik, kanunların tek amacı insanlığın salt temel değerlerini korumak değilmiş, kanunlarla adalet de zedelenebiliyor, eşitsizlik yaratılabiliyor.

Bakın, kanunlar adalet için kullanılmıyor, iktidarın gücünü pekiştirmek için kullanılıyorsa kanun hâkimiyeti yoktur. Profesör Doktor İskender Öksüz’ün tabiriyle “Kanunla hâkimiyet vardır.” Maalesef, Türkiye’de bugün kanunla hâkimiyet devri yaşanıyor. Yandaşı, iktidarı, güçlüyü korumak için güçsüzü iyice ezmek; yandaş olmayana, muhalife gözdağı vermek için kanunları kendinize araç ettiniz. Devlet, adaletin tecelligâhıdır; vatandaşın huzur ve refahı adaletle sağlanır; ekonomi adaletle güçlenir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Ayhan Bey.

AYHAN EREL (Devamla) – Bu yüzden bizim önceliğimiz adil bir düzen kurmak olmalıdır diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

8’inci madde üzerinde 3 önerge vardır.

İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Hüseyin Kaçmaz                      Mahmut Toğrul                 Necdet İpekyüz

            Şırnak                                Gaziantep                               Batman

        Kemal Peköz                         Kemal Bülbül                        Nuran İmir

            Adana                                 Antalya                                 Şırnak

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

Mehmet Metanet Çulhaoğlu            Muhammet Naci Cinisli         Ayhan Altıntaş

            Adana                                 Erzurum                                Ankara

   Arslan Kabukcuoğlu                      Behiç Çelik                         Ayhan Erel

          Eskişehir                                Mersin                                Aksaray

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Şırnak Milletvekili Nuran İmir.

Buyurun Sayın İmir. (HDP sıralarından alkışlar)

NURAN İMİR (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sizleri ve bütün halkımızı sevgiyle selamlıyorum.

Yirmi yıldır AKP iktidarının uçuruma sürüklediği bu ülke artık baş aşağı düşüyor. Ülke henüz bu noktaya gelmeden ikazlar yapıldı, çok kez yapıldı. Bu iktidarın gittiği yolun yol olmadığı, toplumu kutuplaştırdığı, ekonomik krizi doğurduğu, hukuku rafa kaldırdığı, kadına karşı şiddetin artık tavan yaptığı, demokratik değerlerin tüketildiği defalarca bu kürsüden söylendi. Ama her demokratik çağrıya, her yapıcı zemine karşı iktidarınız saldırılara devam etti, şiddeti daha fazla tırmandırdı.

Şu açık ve net olarak ortadadır: Artık gideceğinizi biliyorsunuz, ülkenin gündemi uzun süredir gideceğinizle meşgul iken sizler HDP binalarına saldırarak, Kobani kumpas davasıyla, HDP’yi kapatma davasıyla 6 milyonun iradesini yok sayarak devam edeceğinizi düşünüyorsanız büyük yanılıyorsunuz; saldırılarınızda ve savaş zihniyetinizde boğulacaksınız. Sizin iktidarınız yarattığınız mağduriyetlerle anılacak. Kürt ve kadın düşmanlığıyla anılacaksınız. Bir enkaza dönüştürdüğünüz hayatların acıları, bir ömür boyu boynunuzda kalacak. Ne yana yüz çevirirseniz yıkımlarınızın resmini göreceksiniz.

Bugün, milyonlarca insanın oyunu almış partimizi kapatmak istiyorsunuz. Bir mafya işleri bakanlığı var; tüm işleri bir kenara bırakmış, bizlere yönelmektedir. Algı oluşturuyor, komplo kuruyorsunuz. Önlerinde karakolların olduğu parti merkezlerimize saldırılar düzenleniyor, katliamlar gerçekleşiyor. Bina önlerine provokasyon için yandaş gönderiyorsunuz. İçişleri Bakanı ise mafya tezgâhlarıyla meşgul. HDP’yi, demokratları, siyasetçileri, kadınları yıldırmak için gece gündüz operasyon yapıyorsunuz. Medyaya ambargo uyguluyorsunuz. En demokratik eylemi bile şiddetle bastırıyorsunuz ama sonuç alamıyorsunuz ve alamayacaksınız; dimdik ayaktayız ve karşınızdayız.

Mücadelemizi haykırıyoruz: Bizler bir isimden, bir amblemden ya da bir binadan ibaret değiliz; bunu en iyi siz biliyorsunuz. “HDP kapatılmalıdır.” diyorsunuz, kirli politikalarınızla bizi yıldıramadınız, halkımızla aramızı açamadınız, şimdi kapatma gündemiyle yeni bir algı oluşturuyorsunuz ama yine sonuç alamayacaksınız. Halkımız, HDP’nin kapatılmasına asla izin vermeyecektir.

Bizler sokaklardan gelen bir hareketiz; demokratik, haklı mücadelemizden ödün vermeden her gün, her koşulda, her yerde çoğalarak geleceğiz. Halk her şeyi iyi biliyor, iyi görüyor. Her sokak başında görevlendirdiğiniz, özellikle sizin görevlendirdiğiniz iktidarınızın polisleri kadınlara cinsiyetçi küfürlerle hakaret edip kadınları darbediyorlar. Daha bu hafta Şırnak ve ilçelerinde Deniz Poyraz için yapmış olduğumuz basın açıklamalarımızda kadınlara karşı çok ciddi cinsiyetçi küfürler, hakaretler edildi ve tacizler yaşandı.

Sizler hâlâ burada güvenlik güçlerinin zırhını artıran yasalar çıkarma peşindesiniz. Ülkeyi bir polis devletine dönüştürdünüz, insanların özgürlüklerine dair tek bir alan bırakmadınız. Ne amaçlıyorsunuz? Bu sınırsız yetki halka zulüm ve ölüm olarak dönüyor, bunun farkında değil misiniz? Amacınız sizden olmayan herkesin ölmesi mi? Bu şekilde daha da mı rahat edeceksiniz? Sokaklara koyduğunuz her polis kendini devlet olarak tanımlıyor. Bundan haberiniz var mı? Her bir polisiniz bir devlet olmuş, aslında devletiniz çoktan bölünmüş, sizin bundan haberiniz bile yok.

Bizim alnımız ak, tarih karşısında da halklar karşısında da insanlık karşısında da. Bütün siyasi tarihimiz boyunca tek sloganımız barış ve demokrasi olmuştur. Bu ülkede barışı ve demokrasiyi sağlamadan da mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

NURAN İMİR (Devamla) – Biz eşit yaşamı, demokrasi ve özgürlüğü savunanlar nasıl daha önce ülkenin uçuruma sürüklendiğini öngördüysek bugün de Türkiye halklarının ve kadınlarının, HDP’nin bu gidişatı durduracağını biliyoruz. Bir devir bitiyor, faşizm ağları çözülüyor; kral artık çırılçıplak ve hiç kimse kralı örtmek için elbise uzatmayacak, halk artık gerçeği görüyor. Ne hayalî hobiler söylemi ne düşmanlaştıran halklar senfonisi ne nefret açıklamaları ne de yücelttiğiniz o militarizm artık sizi kurtaramayacaktır.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Gerçek dışı, temelsiz iddiaların tamamını reddediyoruz.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Behiç Çelik.

Buyurun Sayın Çelik. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Söz konusu teklifin konusu, askerî ceza mevzuatında mevcut otokrasiye göre değişiklikler yapmaktır. Çivisini çıkardığınız, emir komutayı mahvettiğiniz, kaynaklarını kuruttuğunuz bir orduya tecziye mekanizması kurmak istiyorsunuz. Debelendikçe çamura gömülen her organizma gibi, ne yaparsanız yapın, mukadderat değişmeyecektir çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri bağlamında, fıtrata aykırı oldukça fazla cürmünüz birikti.

Taltif ve tecziye, her kurumun olduğu gibi Türk ordusunun da vazgeçilmez uygulamalarıdır. Başarıyı ödüllendiren, yanlışı, hatayı, ihmal ve terahiyi cezalandıran bir sistemde eğer doğru işletilirse de başarı kaçınılmazdır.

Değerli arkadaşlar, mesleği askerlik olan, mukaddesatıvatanı ve milleti için ölmeyi göze alan kahraman komuta kademesi Türk ordusunun beynidir. Ordunun beyni kirletilmişse bunun çaresine bakmak lazımdır. Atatürk, Afyonkarahisar’da “Türk milletini mahvetmek isteyen düşmanlar evvela zabitana savaş açar, onları öldürürler.” demektedir. Türk askerine saldırıların işte asıl sebebi budur. Türk ordusu çökertilmedikçe Türk milleti, Türk devleti asla teslim olmayacaktır. Bunları niye anlatıyorum?

Değerli arkadaşlar, BOP projesi icraata sokulduğundan beri ordumuza yönelik sistemli saldırılar başlatılmıştır. FETÖ ve benzeri örgütlerle onların türevlerinin saldırıları durmak bilmiyor. Bugün, Türk ordusu her şeye rağmen varlığını ispat için mücadele etmektedir. Ne var ki birtakım çevrelerin, ordumuzu maceraya sürükleyecek ölçüsüz, dayanıksız yön göstermeleri hüsranla sonuçlanabilir.

Değerli milletvekilleri, biz, milletçe birbirimize muhtacız. Bizim başkalarından yardım ve medet ummamız bizi alçaltır. Gidip ecnebi kapılarında Türkiye Cumhuriyeti’nde hüküm sürmek için nöbet tutmak alçakça bir tutumdur. Günümüzde, bu aziz milleti onurlu ve şerefli yaşatmak bizim esas misyonumuz olmalıdır, milletin bağımsızlık ve egemenliği de bir mücevher gibi korunmalıdır. Ekonomiden eğitime, sağlığa tarıma, sanayiye, bilgiye ve kurumsallaşmaya daha fazla kaynak aktararak, total ekonomik güç hâline gelerek bu ekonominin desteklediği millî ordu, kendi görkemini göstermelidir.

Değerli arkadaşlar, ezik ve çaresiz bir kurumsal yapı, devletin aygıtını kısırlaştırarak yetkiyi tek başına ele geçirenlere felaketler getirmekten başka bir işe yaramaz. Onun için Türk ordusunu eski görkemine kavuşturmak her zaman tercih edeceğimiz bir yol olmalıdır. Vesayet diye diye yok ettiğiniz kurumların yerine ne idiği belirsiz bir avuç bürokratın eline kaldı devlet; milletse fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş durumda.

Tekrar orduya dönersek, bu basit Askeri Ceza Kanunu değişikliklerinden çıkarak daha esasa dair yapılandırmaya gitmemiz gerekiyor. Ben, AK PARTİ’ye şunu soruyorum: Var mısınız bu esasa dair değişikliklere? Tabii, AK PARTİ içerisinden eminim ki “Varız.” diyeceklerin olduğunu düşünüyorum ancak üstten, çekirdekten buna izin alamazsınız. O nedenle bu Meclis aritmetiğinde yerinde saymaya, sürünmeye devam edeceğiz. Her şey bozulacak, her şey değiştirilecek ama milletin harimiismeti bu dokuyu reddedecek ama bir gün Türk milleti yani şaheser uyanacaktır. Biz yine millî birlik ve beraberliği sağlayacak, Türk ordusunun şeref ve izzetini korumasını bileceğiz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, ordu demek disiplin demektir; sadece ordu değil, Emniyet, Jandarma gibi teşkilatlar da buna dâhildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Disiplini tahrip eden faktörlere baktığımızda, öncelikle, kötü örnek olan siyasiler, liyakatsiz amir ve komutanlar, kötü yönetim, moral ve motivasyon yoksunluğu, astlarına mütehakkim, üstlerine mütebasbıs bürokrasi, millî iradeyle çelişen Millî Güvenlik Siyaset Belgesi ve “infiltrasyon” dediğimiz sızma. Orduya sızılmıştır, Emniyete sızılmıştır, Jandarmaya ve İstihbarata sızılmıştır; bunun yaralayıcı etkisi bir süre daha devam edecek gibi gözüküyor. Ancak sel gider, kum kalır; değerli arkadaşlar, Türkiye iyi yönetimi bekliyor, millet bizi çağırıyor.

Değerli milletvekilleri, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 268 sıra sayılı Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi ile 1638 sayılı Askeri Ceza Kanunu’na eklenen EK MADDE 18’deki “olarak” ibaresinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Nurhayat Altaca Kayışoğlu              Turan Aydoğan                    Rafet Zeybek

              Burs                                  İstanbul                                Antalya

        Zeynel Emre                       Süleyman Bülbül                  Cengiz Gökçel

           İstanbul                                 Aydın                                  Mersin

     Burhanettin Bulut                      Alpay Antmen

            Adana                                  Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu.

Buyurun Sayın Kayışoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli Genel Kurul, hepinizi saygıyla selamlıyorum. 268 sıra sayılı Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum.

8’inci maddede Anayasa’yla askerî yargı kolluğu kapatıldığı için askerî suçlarla ilgili soruşturma ve kovuşturmalarda uygulanacak usuller ve hükümlerin 1632 sayılı Kanun’da olmaması hâlinde 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun hükümlerinin uygulanacağı belirtiliyor. Genel olarak burada bütün arkadaşlarımız kanunla ilgili çekincelerden bahsettiler, birtakım ilkelerden, belirlilik ilkesinden, kanunilik ilkesinden, eşitlik ilkesinden, hukuk devletinden, Anayasa’ya aykırılıktan. Ben bunu biraz somutlaştırmak istiyorum. Şimdi, bütün konuşmalarımızda hep anlatıyoruz ya, hukuk devletine aykırı, Anayasa’ya aykırı, eşitlik ilkesine aykırı, kanunilik ilkesine aykırı; bunlar çok soyut geliyor size herhâlde, o yüzden böyle, bir kulaktan giriyor, diğerinden çıkıyor, eller kalkıyor, iniyor, kanun yapım süreciyle ilgili eleştirilerimiz hiç göz önüne alınmadan aynı şekilde devam ediyor. Bu ilkeler durup dururken birileri tarafından oturulup yazılmış şeyler değil. Demokrasi, özgürlükler, haklar, hukuk; hepsinin altında yaşanmışlıklar var, özellikle de hepsinin altında acılar var, binlerce, milyonlarca insanın çektiği eziyet var, bedeni var. Bakın, mesela şu, İkinci Dünya Savaşı’ndan, bir faşist diktatörün hırsıyla 60-70 milyon insanın öldüğü savaştan bir fotoğraf, insanların bedenleri. Bu, Orta Çağ’da işkence aleti; bakın, insanı koyuyorlar içine, burada çiviler var, kapatılıyor ve o çiviler insanların bedenine batıyor. Yine bir işkence sandalyesi ve işte, yine bir Orta Çağ görüntüsü; kazıklar, insanlar. İnsanlık buralardan geçerek geldi, bu ilkeler böyle belirlendi, masa başında belirlenmedi arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Ne oldu? Tabii, 2 dünya savaşı yaşandı, kayıplar verildi, 1949 Avrupa Konseyi, sonra insan haklarını korumak için insanlar bir sözleşme imzaladılar, o da yetmedi, güvence altına almak için, yaptırım uygulasın diye devletlere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesini kurdular ama bu mahkeme de bu sözleşme de kadınları korumaya yetmedi. Bu yüzden ne diyorlar? İnsan hakları canlı belgelerdir, bu metinler canlı metinlerdir ve sürekli gelişir, değişir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bizimle ilgili verdiği bir karar neticesinde de bizim öncülüğümüzde İstanbul Sözleşmesi imzalandı çünkü kadınları koruyamıyordu o sözleşmeler ve bu sözleşme maalesef, içinde yer alan eşitlik maddesiyle ilgili, ayrımcılık yasağıyla ilgili bir maddeden dolayı “Yok efendim, eşcinselliği teşvik ediyor.” diye bir gece yarısı iptal edildi. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Kadın cinayetleri her gün devam etti.

Bakın, değerli arkadaşlar, geçen hafta İnegöl’deyim. İnegöl Kıran köyünde 29 yaşında Bircan Doğan eşi tarafından öldürüldü. Uyuşturucu içmiş, kadının çalıştığı okula gidiyor ve 26 bıçak darbesiyle öldürüyor. Cenazesine katıldım. 2,5 yaşında ve 9 yaşında 2 çocuğu vardı. 2,5 yaşındaki çocuk annesinin tabutuna bakarak ne dedi biliyor musunuz? “Anneme oradan bakalım mı?” dedi. “Anneme oradan bakalım.” dedi hepimizin huzurunda, yürek dayanmaz, yürek dayanmaz arkadaşlar. Siz de yürek varsa nasıl dayanıyor bilmiyorum gerçekten. (CHP sıralarından alkışlar)

CEYDA ÇETİN ERENLER (Kütahya) – Ne alakası var?

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) – Çok alakası var. İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi kadın cinayetlerini teşvik ediyor, cesaretlendiriyor erkekleri, nasıl alakası yokmuş? (CHP sıralarından alkışlar) Daha ertesi gün hemen çıkıp “hashtag”ler yaptılar, utanmadan dediler ki: “ Artık daha rahatız, kadının beyanı esas alınmayacak.” bir sürü şeyle yola çıktılar ve her gün kadın cinayetleri işleniyor. Sizin yüreğiniz sızlamıyor mu?

ASUMAN ERDOĞAN (Ankara) – CHP’deki taciz ve tecavüzlerle ilgili konuş.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) – Neyle ilgili konuşayım söyle, onunla ilgili konuşayım.

BAŞKAN – Buyurun, siz Meclise hitap edin.

Buyurun cevap verin Meclisimize, laf atanlara cevap vermeyin.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) – Başkanım, neyle ilgili konuşmam gerektiğini söylüyorlar da. Onlar her şeyi biliyor ya! Onlar bu ülkenin her şeyini biliyor; kadınları biliyor, çocukları biliyor, hakları biliyor, insan haklarını biliyor, demokrasiyi biliyor, her şeyi biliyorsunuz siz. Sandıkta göreceksiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Devamla) – O yüzden düzenleme yaparken bilin ki, bilin ki her bir kelime, her bir nokta, virgül insanların hayatını etkiliyor, insanların geleceğini etkiliyor; ya insanları mutlu ediyor, yaşatıyor ya da insanların hayatını karartıyor. Bunu bilerek kanun yapın diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde 4 önerge vardır. İlk okutacağım 3 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Hüseyin Kaçmaz                      Mahmut Toğrul                 Necdet İpekyüz

            Şırnak                                Gaziantep                               Batman

        Kemal Peköz                         Kemal Bülbül                    Erdal Aydemir

            Adana                                 Antalya                                 Bingöl

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

Mehmet Metanet Çulhaoğlu         Muhammet Naci Cinisli             Ayhan Altıntaş

            Adana                                 Erzurum                                Ankara

   Arslan Kabukcuoğlu                      Ayhan Erel                       Yasin Öztürk

          Eskişehir                               Aksaray                                Denizli

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

       Turan Aydoğan                        Rafet Zeybek                      Zeynel Emre

           İstanbul                                Antalya                                İstanbul

      Süleyman Bülbül                      Cengiz Gökçel                    Alpay Antmen

             Aydın                                  Mersin                                  Mersin

     Burhanettin Bulut

            Adana

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Bingöl Milletvekili Erdal Aydemir.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Genel Kurul; geçen hafta Elâzığ ili merkez ve ilçelerine; sevgili, çok değerli Elâzığlı hemşehrilerimize ziyarette bulunduk. Tabii bu ziyaretimiz esnasında… Özellikle Elâzığ merkezde bulunan eski Hastane Caddesi üzerinde yaklaşık 450-500 esnaf ticari faaliyette bulunmakta; bu esnaflarımızı ziyaret ettiğimizde bize önce hangi partiden geldiğimizi sordular. Elbette ki biz de HDP’yi temsilen esnaflarımızı ziyarete geldiğimizi kendilerine ilettik. “Eğer siz bizim milletvekilleri gibi gelip dinleyip gidecekseniz, hiç gelmeseydiniz daha iyiydi.” Biz de cevaben şunu söyledik, dedik ki: “Sizin sorunlarınızı yerinde, ayağınıza gelerek dinleyeceğiz ama maalesef bugün itibarıyla hükûmet ve iktidar olamadığımız için bu sorunlarınıza çözüm bulamayabiliriz.” Onların da talebi şu yönde oldu, dediler ki: “O zaman bu sorunlarımızı Meclis kürsüsünden dile getirin ki Elâzığ milletvekilleri ve iktidar partisi utansın.” Bu borcu da yerine getiriyoruz. Elâzığ eski Hastane Caddesi’nde bulunan bütün esnaflar kan kusuyor. Orada bulunan hastanelerin tümü farklı sağlık rantından yararlanmak için Elâzığ sınırları içerisinde farklı yerlere, farklı bölgelere çekilmiş. Bundan dolayı yeni bir hastanenin, kurulmakta veya planlanmakta olunan diş hastanesinin, eski devlet hastanesinin yerine inşası için bir teklifleri var, biz de buradan bunu yüksek sesle dillendirelim.

Yine, Sayın Meclis, Elâzığ merkez Şahinkaya Mahallesi… Bu mahallenin şöyle bir özelliği var: Yeknesak, hepsi Alevi toplumundan oluşan bir mahalle, yaklaşık on beş yıldan beridir Elâzığ belediye sınırları içerisinde imar planı kapsamında, Elâzığ ilinde 2021 tarihinde kanalizasyon altyapısı olmayan mahalle. Dedik ki: “Vekillerinizin haberi var mı?” Dediler ki: “Vekillerimiz Yalıkavak Marina’ya çökmekle meşgul.” Evet, evet, aynen öyle dediler. Dediler ki: “Siz bunu gidip dillendirin, biz de Şahinkaya Mahallesi Muhtarlığı adına bunu yüksek sesle ifade ediyoruz. Sürem çok kısıtlı, çok kısa.

Yine, vekili bulunduğum Peri Vadisi boyunca, Peri Çayı boyunca yaklaşık 6 tane HES barajı tamamlandı, bitirildi; bunu müteakip şimdi de maden çalışmaları yapılması kapsamında doğa talanına geçildi. Bingöl ilinin KAYY-DER ismindeki -Karakoçan, Yayladere, Adaklı, Kiği, Yedisu ilçelerimizden oluşan- bir federasyon şeklindeki bu derneğimizin bir kampanyası var: “Peri Vadisi yok olmasın.” HES’lerle yapılan barajlar sonucunda doğal kaynak sularının hepsi kurudu, şu anda kazma vuracağınız yerden su fışkırması gereken yerlerde maalesef köylü içecek su bulamıyor, bulamamasının tek sebebi de… Yine, kaldırın bakın altına, kim çıkıyor? Limak çıkıyor. Kim çıkıyor? Özaltın çıkıyor. Kim çıkıyor? Cengiz çıkıyor. Kim çıkıyor? 5’li çete çıkıyor.

Arkadaşlar, yine 14 Haziran 2020 tarihinde Karlıova-Yedisu depremi gerçekleşti, bu depremden en fazla zayiat gören Liçik, Dinarbey ve Elmalı köylerimizdi. Aradan bir yıl geçtikten sonra bu köylerimizi ziyaret ettik, dedik ki: Acaba burada evleri yıkılan, hayvan barınakları yerle bir edilen köylülerimizin bu mağduriyetleri giderilmiş mi? Maalesef, bırakalım bu ihtiyaçlarının giderilmesini, bir çivi bile çakılmamış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Arkadaşlar, zamanım çok kısıtlı, umarım yarın konuşma sıram gelir, o zaman daha farklı konulara girme şansım olur. Tabii, konuşmamı sonlandırırken şöyle bir bağlamayla, bir hatırlatmayla yine geçeyim: Denizler mavidir; mavi, umuttur; umutlar çoğaldıkça maviler yoğunlaşacaktır. Mavi kalpli insanların partisi, Denizler şahsında HDP’dir. Eğer kalp taşıyorsanız, eğer umudunuz varsa, eğer kalpleriniz insanlık için, insanlık onuru, insanlık haysiyeti için çarpıyorsa buradan da tüm Denizlere sözümüzdür; seni hep kalplerimizde yaşatacağız.

Saygılarımla. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Denizli Milletvekili Yasin Öztürk. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Son günlerde kamuoyunun gündeminde olan bir kamu iktisadi teşekkülünden bahsetmek istiyorum. Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun şirketleşmesi hakkındaki kanun teklifinin görüşmelerine yarın Millî Savunma Komisyonunda başlanacak. Amaçlanan anonim şirket, Türk Ticaret Kanunu’ndaki denetim hükümleri ile Kamu İhale Kanunu ve Devlet Memurları Kanunu başta olmak üzere 17 kanundan muaf ve özel hukuk hükümleriyle Cumhurbaşkanlığı kararlarına tabi olacak. Sayıştay denetiminden, dolayısıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi denetiminden de çıkarılacak olan Makine ve Kimya Endüstrisi, bağımsız denetim kuruluşlarının, yani piyasa denetim kuruluşlarının sözde denetimine tabi olacak. Bu işleyişin, özelleştirmeyi amaçladığı ve kurum kaynaklarını diğer kurum ve kuruluşlarda gördüğümüz üzere iktidarın keyfiyetine tabi kılacağı açıktır. Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu 1950 yılında kamu iktisadi kuruluşu olarak kurulmuş, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının ilgili kuruluşu olarak işlevini sürdürmekteyken 16 Haziran 2000 tarihinden bu yana Millî Savunma Bakanlığının ilgili kuruluşu olarak faaliyetlerine devam etmektedir. Kurumun amacı kalkınma planları çerçevesinde imalat sanayisi alanında her çeşit silah, mühimmat, patlayıcı madde, makine ve teçhizat kapasitelerini “kararlılık” ve “verimlilik” esaslarını dikkate alarak savunma ve sivil savunma ihtiyaçlarına göre planlama, üretim ve pazarlama yapmak olarak belirlenmiştir.

2019 yılı itibarıyla, kurum teşkilatında merkezde genel müdürlük birimleri ile 11 fabrika, 2 işletme, 3 hurda müdürlüğü ve 17 yerleşkesi bulunmaktadır. Mühimmat fabrikasında tüfek bombaları, havan mühimmatı, tank topu mühimmatı, obüs mühimmatı, top mühimmatı, roket başlığı, uçak bombaları, el bombaları; roket ve patlayıcı fabrikasında kara barut, havan barutu, dinamit, antitank roketi, füzesi, uçak bombası dolumları; Çankırı Silah Fabrikasında makineli tüfek, otomatik bombaatar, uzun ve kısa tamburlu bombaatar, 25 milimetre Giat otomatik top ve bu ürünlere ait muhtelif yedek parça; Kırıkkale’deki Ağır Silah Fabrikasında 105 milimetre ve 120 milimetrelik tank topları, 155 milimetrelik obüs silah sistemleri, 60, 81 ve 120 milimetrelik havanlar ve 76 milimetrelik deniz topu namlusu üretimi ve işlemleri yapılmaktadır. Ayrıca kapsül, fişek, gaz maskesi, çelik çekirdek, pirinç kovanlar ve vesaire ürünler, tabanca ve tüfek üretimleri mevcuttur.

Ayrıca, Kurumun ROKETSAN Anonim Şirketinde yüzde 15,19; Kırıkkale Üniversitesi Teknokent AŞ’de yüzde 17; Mercedes-Benz Türk AŞ’de yüzde 2,96 hisse oranında ortak olduğu iştirakler mevcuttur. Hâlihazırda 74 adet öz kaynaklı AR-GE projesine devam edilmekte olup ayrıca 11 adet sözleşmeli AR-GE projesi yürütülmektedir. Yani Kurum bir yandan kendini güncellemeye, yenilemeye, teknolojik olarak da geliştirmeye devam etmektedir.

Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu 2019 faaliyetleri sonucunda 208 memur, 2.297 sözleşmeli personel ve 3.065 işçi olmak üzere toplam 5.570 personel ile ayrıca 1.343 taşeron personel istihdam ederek 694,7 milyon lira dönem kârıyla kapatmıştır. Bu durumda olan bir kurumda neyi yapamıyordunuz da şirketleşerek eksik kaldığınız neyi yapacaksınız? Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun yapısını sil baştan değiştirerek şirkete dönüştürme girişimiyle, kâr eden, aynı zamanda savunma ve güvenlik anlamında stratejik öneme sahip bir kurumumuzu özelleştirmek, yabancılara açık hâle getirmek nasıl bir anlayış? Kurumda yabancı personel alınmasının önü açılarak savunma ve güvenlikle ilgili devlet sırrı niteliğindeki bilgilerin tehlikeye atılacağına dair derin şüpheler var. Bu da yerli ve millî olduğunu iddia eden iktidara yakışırdı zaten. “Özelleştirme olmayacak.” denmesine rağmen, Kurum personeline, memuriyetten istifa ettirilerek “İş Kanunu’na tabi personel” statüsüne geçirmeye yönelik sözleşme dayatılıyor ve personel Kurumdan ayrılmaya mecbur bırakılıyor. Yetişmiş, tecrübeli Kurum personelinin memuriyet hakkı elinden alınarak Kuruma, vatandaş dahi olmayan yabancı personel takviyesi yapılmasının önü açılıyor, savunma ve güvenlikle ilgili devlet sırrı niteliğindeki bilgiler tehlikeye atılıyor. Metnin hiçbir paydaş kurum ve kuruluşlarla görüşülmeden alelacele ve gizlice hazırlanması, taslakta büyük boşluklar ve belirsizlikler bulunması, Kuruma verilecek olan muazzam yetki ve imtiyazlar vatandaş, devlet ve millet açısından büyük tehlikeler içeriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – MKE’ye hareket alanı ve hız kazandırma iddiasıyla yeni bir yapı ve statü tasarımını içeren kanun taslağı kamuoyuna yansımıştır. MKE anonim şirkete dönüştürülerek sermayesi Hazineye aktarılıp personel rejimi kökten değiştirilmek istenmektedir. Mevcudu “statü değişikliği” adı altında özelleştirmeye zemin oluşturan, asttan üste kadar tüm Kurum personelini mağdur edecek bu kanun teklifinin, tartışılmadan, âdeta yangından mal kaçırırcasına bu yoğun gündemde apar topar geçirilmesi akıllarda şüphelere yol açmaktadır çünkü bu konuda vukuatınız o kadar çok ki hangi birini sayalım; Tank Palet Fabrikası yeter de artar bile. Katarlılar geçenlerde MKE'yi gezdi “Bunlar niye geldi?” dediğimizde “Tank Palet Fabrikasında tank üreteceğiz, tankın üstüne konulacak top namlularını tespit etmeye geldiler.” dediniz. “Geçin bunu.” dedik. Deseniz ya “Alıcı gözüyle gezdirdik.” Bu üzerimize düşen sorumluluğumuz gereği testi kırılmadan uyarıyoruz: Yarın bu vebalin altından kalkamazsınız.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Düzenleme, doğal hâkimlik ilkesine aykırılıkları taşımaktadır.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 9’uncu maddesi ile 1632 sayılı Kanun’a eklenen ek 19’uncu maddenin ikinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını, diğer fıkraların buna göre teselsül ettirilmesini ve mevcut üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Birinci fıkra uyarınca belirlenen mahkemelerin görev alanına giren suçlara ilişkin davalarla;

a) Diğer mahkemelerin görev alanına giren suçlara ilişkin davaların aralarındaki bağlantı nedeniyle birlikte yürütülmesinin zorunlu olduğu hallerde davalar, birinci fıkra uyarınca belirlenen mahkemelerde,

b) Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlara ilişkin davaların aralarındaki bağlantı nedeniyle birlikte yürütülmesinin zorunlu olduğu hallerde davalar, bu bentte belirtilen suçlara bakmakla görevli mahkemelerde,

birleştirilir.”

         Cahit Özkan                     Mehmet Doğan Kubat Muhammed Levent Bülbül

            Denizli                                İstanbul                                Sakarya

    İbrahim Halil Fırat                    Ahmet Özdemir                     Atilla Ödünç

          Adıyaman                          Kahramanmaraş                             Bursa

Müşerref Pervin Tuba Durgut

           İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, askerî suçlar ile diğer suçlara ilişkin davaların bağlantı sebebiyle birleştirilmesi gerektiği hâllerde birleştirmenin hangi mahkemede yapılacağına dair usul hükmü açık bir şekilde düzenlenmektedir.

BAŞKAN – Şimdi, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Hüseyin Kaçmaz                      Mahmut Toğrul                 Necdet İpekyüz

            Şırnak                                Gaziantep                               Batman

        Kemal Peköz                         Kemal Bülbül                        Dersim Dağ

            Adana                                 Antalya                            Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

DERSİM DAĞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, İzmir’de katledilen Deniz Poyraz arkadaşımızı saygıyla anıyor, ailesine ve tüm yoldaşlarına başsağlığı diliyorum.

Sevgili arkadaşlar, her şeyden önce şunu belirtmek isterim ki bir genç olarak, bir kadın olarak üzgünüm ve çok ama çok öfkeliyim. Emin olun ki şu an milyonlar benimle aynı duyguları yaşamakta, benimle aynı ruh hâli içerisinde. Bu öfkenin, bu kızgınlığın mimarı da AKP-MHP iktidarıdır. Sizlerin, devletin tüm imkânlarıyla partimize dönük yürüttüğünüz algı operasyonları Deniz’in katledilmesine neden oldu. Bizler çok iyi biliyoruz ki Deniz’in katili sadece Onur Gencer adlı çete üyesi değildir, asıl katiller onu azmettirenlerdir, onu Suriye’ye gönderip eğitenlerdir. Deniz’in katilleri er ya da geç bu halka hesap verecektir. Öyle, televizyonların karşısına geçip “Deniz Poyraz teröristti, HDP’liler terörist.” deyip bu meseleden kurtulamazsınız. Deniz’e ve partimize “Teröristsiniz.” diyenlerin azılı terörist olduğunu çok açık bir şekilde görüyoruz. Konuşmalarınız nefret ve kin söylemleriyle dolu. Savaştan, talandan, baskı ve zulümden başka bildiğiniz bir şey yok.

Sevgili arkadaşlar, partimize dönük, özellikle medya üzerinden çok kirli bir algı operasyonu yürütülmektedir. Tamamen asılsız, gerçeği yansıtmayan haberler servis edilmekte, partimizin tüm faaliyetleri illegalize edilmektedir. Sabah akşam iktidarının kalemşorları bu kirli amaca hizmet etmek için gazetelerde ısmarlama yazılar yazmakta, televizyonlarda partimize saldırmaktadır. Satın aldığınız medya grupları size biat etmiş gazetecilerle her alandan partimize saldırmaktadır. Medya camiasında yarattığınız, zerre kadar gazetecilik etiği ve onurundan nasibini almamış bu grup kokuşmuşluğunu İzmir İl Binamıza yapılan saldırıda bir kez daha ortaya koymuştur.

Partili arkadaşlarımızın dahi çoğu zaman polis tarafından içeri alınmadığı il binamıza bir çete üyesinin çantasında silahlarla rahat bir şekilde girmesi ve yoldaşımız Deniz Poyraz’ı katletmesini havuz medyasının yansıtma biçimine bakalım: Takvim gazetesi: “HDP İzmir İl Binasında çatışma.” Yeni Şafak gazetesi: “HDP İzmir il binasında çatışma.” Milliyet Gazetesi, “İzmir’de HDP binasında silah sesleri.” Bu görselleri artırabiliriz arkadaşlar, bunlar sadece birkaçı. İl binamıza göz göre göre bir saldırı oluyor, arkadaşımız katlediliyor ama sizlerin yarattığı bu kirli medya kliği, olayı bir çatışma olarak göstermeye çalışıyor. Tabii, bu olayı kimlerin çarpıtmak istediğini çok iyi biliyoruz. Medya patronlarını satın alan iktidar tüm medya aygıtlarıyla istediği şekilde algı yönetmeye, yeri, zamanı geldiğinde hedef göstermeye, hukuksuzluklarını örtmeye çalışmakta. Tabii, medyaya yaptırdığı bu kirli işler karşılığında da çok ciddi paralar ve makamlar sunmaktadır.

Hepinizin bildiği ama gündeme geldiğinde suspus olduğunuz Ziraat Bankasının Demirören Grubuna verdiği 750 milyon dolarlık kredi bunun en bariz örneğidir. Yurttaşların açlık, yoksulluk ve işsizlikle cebelleşip intihar ettiği böylesi bir dönemde medya patronlarına 750 milyon doları peşkeş çekenler ve bu kredinin geri ödenmemesini dahi kendine dert edinmeyenler, intihar eden gençlerin, bu medya grubunun yarattığı nefret dilinden kaynaklı öldürülen tüm yurttaşların katili sizlersiniz. Şunu iyi bilin ki: Parayla satın aldığınız bu medya patronları, ayağınızın tökezlediği ilk gün sizleri satacaktır.

Sevgili arkadaşlar, özellikle baharın başlamasıyla bölgede neredeyse her ilde askerî operasyonlar yürütülmektedir. Bu operasyonlar kapsamında ciddi bir doğa talanı yapılmaktadır. Bir yandan ormanlar ateşe verilmekte, bir yandan da ağaçlar kesilmektedir. Sadece son iki ay içerisinde Cudi ve Gabar Dağlarında, Dersim’in Hozat ilçesinde, Diyarbakır’ın Lice ve Dicle ilçelerinde birçok orman yangını meydana geldi. Bölgede ciddi tahribatlar yaratan, yurttaşların hayatlarını tehlikeye sokan bu yangınlarla ilgili Meclise onlarca soru ve araştırma önergeleri vermemize rağmen gerekli müdahaleler yapılmamış ve bu konu araştırılmamıştır. Ülkenin dört bir tarafında ormanları yok etmekten, dereleri katletmekten, denizleri kirletmekten başka yaptığınız hiçbir şey yok. Sadece Kürt’e değil, ekolojiye, doğaya ve tüm canlılara düşman bir iktidarsınız. Söylemleriniz ve tüm politikalarınızla bunu açık bir şekilde ortaya koyuyorsunuz. Buradan bir kez daha belirtmek istiyorum ki o kirli zihniyetinizi ve ellerinizi doğamızdan çekin. Bizler sizin kirli politikalarınıza karşı doğamıza ve geleceğimize sahip çıkmaya ve mücadele etmeye devam edeceğiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

59.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ’ın 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, hatibin kürsüden temelsiz, mesnetsiz, ayrımcı ve itham edici, tahrik edici dilini reddediyoruz. Bu ülkede toplum kesimlerini birbirine düşüren, toplumun birliğini, beraberliğini, kardeşliğini, bütünlüğünü tehdit eden dili telin ediyoruz, lanetliyoruz.

Burada eğer bir barış isteniyorsa önce o barışı istemenin bir dili vardır. Bu ülkede demokrasi reformlarını yaparken, hukuk reformlarını yaparken, yapayalnız bu mücadeleyi ortaya koyduğumuz dönemde yanımızda olmayıp böylesi bir ihanet, böylesi bir saldırı karşısında bütün siyasi parti grupları olarak meselenin lanetlenmesine rağmen, kınanmasına rağmen, böylesi bir ortak dil demokrasimizin ve hukuk devletimizin kazanımı olmasına rağmen buralardan ülkemizdeki birlik, beraberliği, bu ülkede…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …millî iradeyi temsilen millete hizmet etme görevini deruhte eden Hükûmetimize, güvenlik güçlerimize, adliye teşkilatımıza topyekûn bir saldırı niteliğindeki beyanları kabul etmemiz mümkün değil. Buradan bir barış istemek, kesinlikle “Zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir.” anlayışıyla, maalesef ihanet kokmaktadır. Üstüne basa basa söylüyorum: Bu ülkede devletimiz ve milletimiz adına çalışan güvenlik güçlerimizi, adliye teşkilatlarımızı ve yurt dışında görev yapan diplomatlarımızı katleden terör örgütü PKK ve eli kanlı tüm terör örgütlerine karşı duyarsız kalan, kulağını tıkayan, üstüne yatan, daha sonra da kalkıp burada, maalesef, hain bir saldırı üzerinden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Başkanım, bunlar çok söz götürecek meseleler. Buna müsaade etmemiz mümkün değil, saat kaç olursa olsun.

BAŞKAN – Evet, tabii, ama…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - …ülkemizdeki böylesi bir hain saldırı üzerinden böylesi birlik beraberliğimize kasteden… Bir tarafta İzmir HDP binası diğer tarafta Diyarbakır Hani’de AK PARTİ teşkilatı…

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) – Kendi yöneticiniz yaptı, kendi yöneticiniz yaptı.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …veya başkaca bir yerde başkaca saldırılar.

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) – Kendi yöneticiniz yaptı ya.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Böylesi derin ve paralel yapılar üzerinden, terör örgütleri, çeteler, mafyalar üzerinden sözüm ona barış dili üretmeye çalışmak…

NURAN İMİR (Şırnak) – Yandaşlarınıza para yetiştiremediğiniz için iç çatışmalar oluyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - …onların ekmeğine, terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürmekten başka hiçbir anlam taşımaz.

Bakınız, birkaç on yıl sonra göreceksiniz ki bu PKK terör örgütünün, FETÖ’nün, DEAŞ’ın âdeta bir haşhaş gibi ezilerek, güvenlik güçlerimizin ve güçlü Türkiye’mizin birlik ve beraberliği sayesinde kökü kazınacaktır ve Türk’üyle Kürt’üyle kardeşçe, barış içerisinde yaşadığımız -ve bugün Avrupa’nın biraz önce ifade edilen hukuk ve insan hakları tarihindeki, geçmiş olduğu o süreçlerdeki acıları biz de geride bırakmış olarak- aydınlık, çağdaş, modern yarınlara inşallah ulaşacağız. Onun için bütün siyasi parti grupları olarak bu dilden -maalesef, ayrıştırıcı, tahrik edici, birlik ve beraberliğimize kastedici bu dilden- kaçınmamız gerektiğini yüksek sesle milletimiz adına ifade ediyorum.

Teşekkür ediyorum.

SERVET ÜNSAL (Ankara) – Bu hukukla mı yapacaksın?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Destekle o zaman, o dili destekle o zaman.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bağırma milletvekilime!

Bağırma, bir saattir seni dinliyoruz. Bağırma milletvekilime! Hukuk eleştirisi yapıyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – O dili destekliyor o zaman.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Dili mili desteklemiyor, senin hukuk sistemine söylüyor. Sana mı soracağız kimi destekleyip kimi desteklemeyeceğimizi!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurun.

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Sabaha kadar kin, nefret söylemi kullanıyorsunuz, kendi dilinize bakın!

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) – Baksana, biri para sayma makinesi, biri…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Arkadaşlar, ben konuşuyorum.

Sayın Başkan..

BAŞKAN – Şimdi, sizin Grup Başkan Vekiliniz söz istemiş durumda.

60.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, ben tek tek yanıt vereyim.

Hatibimizin ne söylediğini ben de dikkatle dinledim, kendileri de dinlediler; bütün Meclis gibi, hepimiz tabii ki çıkan hatipleri dinliyoruz. Ne dedi? Diyor ki: “Bizim kolluk gücümüzü, iktidarımızı, güvenlik güçlerimizi tahrik etti, hedef gösterdi ve bu olayı hepimiz kınadık.” Galiba iktidar grubunun Grup Başkan Vekili olarak Sayın Özkan rolünün, görevinin ve sorumluluklarının farkında değil. Ben kendisine hatırlatayım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben iktidar grubunun temsilcisi ve sözcüsü olarak burada konuşmanın ağırlığını ve özellikle sorumluluk boyutunu hukuken hatırlatmak isterim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – “Katil sizsiniz.” ne demek? Onu sordum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bir kere, iktidarın “Ben bu olayı kınadım, ne olursa olsun, gerisi umurumda değil." deme gibi bir lüksü yoktur.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – “Katil sizsiniz." demedi mi? İade ediyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bakın, ben sizi dinledim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – “Katil sizsiniz." dedi. Başka şeye çekme. Lafı başka yere çekme!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben sizi dinledim. Bakın ama, lütfen… Birbirimize saygı göstermezsek…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ben burada konuşurken sizinkiler de konuştu.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben sizi dinledim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Biz burada konuşurken sizinkiler de konuştu.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Dünya kadar laf söylediniz, ben sizi dinledim, siz de dinleyin. Birbirimizi dinlemeyeceksek konuşmayalım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Başka şeye çekiyorsun, başka yere çekiyorsun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, bu ülkenin İçişleri Bakanı, Millî Savunma Bakanı, bütün bakanlıkları ve Cumhurbaşkanı iktidar grubuna aittir, tek başına bir partiye aittir. Bu ülkede, Türkiye'de ilk defa bir partinin il binası basılıyor ve bir katil 2 kişiyle beraber bizim arkadaşımızı katlediyor. Şu ana kadar sorduğumuz hiçbir soruya yanıt alamadık. Millî Savunma Bakanı nerede diye dün burada sordum. Dedim ki: Her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı işine geldiğinde elini kolunu sallayıp üstüne askerî…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Her Türkiye vatandaşı üstüne askerî kıyafet giyip elinde TSK’ye ait, envanterine ait silahlarla Suriye’ye, Münbiç’e ya da başka bir yere gidebiliyor mu? Cevap alamadık. İçişleri Bakanı bir haftadır nerede, niye bu olaya ilişkin bir açıklama yapmadı dedik, cevap yok. Dün buraya araştırma önergesi indirdik; katil korunuyor, katilin arkasındaki güçler korunuyor, bu bir örgüt işidir, bu bir planlı cinayettir dedik, buna ilişkin araştırma önergemiz reddedildi. Hem “Sağını solunu, önünü arkasını araştıracağız.” diyeceksiniz hem de önergelerimizi, soru önergelerimizi, suç duyurularımızı görmezden geleceksiziniz. HDP’yi hedef gösteren, bizzat iktidarın paralarla ihya ettiği, yaşattığı bu medyadır. Demin, hatibimiz orada, o medyanın hangi manşetleri attığını gösterdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bitireceğim Başkanım.

BAŞKAN – Bitirelim.

Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ayrıca, şunu da hatırlatıyorum: Bizi ihanetle falan suçluyor ya, bunu kendisine aynen iade ediyorum. Neden biliyor musunuz? Bu ülkeye ihanet etmek, barış istemek değildir, savaş istemektir. Bu ülkeye ihanet etmek, milyonlarca dolar parayı halkın boğazından, kursağından alıp kendi yandaşlarına peşkeş çekmektir. Bu ülkeye ihanet, mafyaya ülkeyi, çıkarlarını teslim etmektir. Bu ülkeye ihanet, bu cinayetleri örtbas etmektir. Kimse bizi ihanetle suçlamasın.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Samsun Milletvekili Orhan Kırcalı ve 98 Milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3636) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 268) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Muhatap almadan açıklamanızı yapın. Herhangi bir partiyi, herhangi bir yeri…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, müsaade edin. Zaten buna hassasiyetle dikkat ediyoruz.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

61.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada bir hain saldırı var diye bütün siyasi parti grupları olarak bunu kınadık, lanetledik. Hiçbir şekilde demokratik siyasete, sivil alana bu tür eli kanlı terör örgütlerinin, çetelerin müdahalesine asla müsaade edilemez, devlet de bunun takipçisidir ve inanıyoruz ki bunu yargı ortaya çıkaracaktır. Orada HDP binasına gerçekleştirilen saldırıyı takip etmek ile sınırlarımızın içerisinde ve dışarısında bütün terör odaklarını tespit etmek ve onlara hesap sormak hukukun gereğidir; birini diğerinden ayırmayız.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ediyoruz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Demek istediğimiz mesele şudur Başkanım, bunu ifade edeyim…

BAŞKAN – Ama aynı mahiyette konuşmalar, hep aynı şeyler konuşuluyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Hayır efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Şimdi, burada, Mecliste, milletin kürsüsünde herkes istediği konuşmayı yapabilir hür ve özgür bir şekilde, Anayasa ve İç Tüzük’ün güvencesi altındadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Son cümlem.

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ancak burada hiç kimsenin, AK PARTİ Grubunun veya diğer siyasi parti gruplarının şu ifadeleri kabullenmesi mümkün değil Meclisin mehabeti açısından, ben bunu vurgulamak için söz aldım: “Katil sizsiniz, azmettirici sizsiniz.” ifadesi kabul edilemez arkadaşlar; sizin için de kabul edilemez, başka gruplar için de kabul edilemez. Bunu ifade etmek istedim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, bir cümle…

BAŞKAN – Şimdi okutacağım 2 önerge…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, lütfen yani bir cevap hakkımız var.

BAŞKAN – Anladım da Sayın Beştaş, hep aynı şeyler konuşuluyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sataşmadık efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Başkanım, ben aynı şeyi…

BAŞKAN – Hayır hayır, yani Grup Başkan Vekiline söz vermeme gibi…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, iki cümlemi tekrar ettiğimi tespit edin, ben konuşmayacağım yani tekrar etmemeye çalışıyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

62.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – HDP binasını takip etmek konusunda bir cevap vereceğim. Doğru, HDP binalarını takip ediyorsunuz, yirmi dört saat gözetliyorsunuz kamera kayıtlarıyla ve bizim Eş Genel Başkanımız HDP binasına girdi diye kapatma davasına konu olmuş. Yani HDP binalarını, HDP’yi, HDP’lileri hedef gösteren, evet, iktidar partisidir ve azmettiricisiniz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Aynen iade ediyoruz. PKK’nın siyasi uzantısı kimse hesabını soracağız, hem PKK’dan hem siyasi uzantılarından soracağız; bu da geçsin tarihe.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Samsun Milletvekili Orhan Kırcalı ve 98 Milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3636) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 268) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Askeri Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 10’uncu maddesiyle 1632 sayılı Kanun’a ihdas edilmesi öngörülen ek 20’nci maddenin (F) bendinde yer alan “Askeri hakim” ibaresinden sonra gelmek üzere “ilgisine göre” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

    Mehmet Metanet Çulhaoğlu            Ayhan Erel              Aydın Adnan Sezgin

                  Adana                            Aksaray                                 Aydın

       Muhammet Naci Cinisli            Ayhan Altıntaş           Arslan Kabukcuoğlu

                Erzurum                           Ankara                               Eskişehir

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

       Turan Aydoğan                        Rafet Zeybek                      Zeynel Emre

           İstanbul                                Antalya                                İstanbul

      Süleyman Bülbül                    Burhanettin Bulut                 Cengiz Gökçel

             Aydın                                  Adana                                  Mersin

                                                  Alpay Antmen

                                                      Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında söz isteyen Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin.

Şöyle diplomatik bir yumuşak dille mesajınızı alalım biz.

Buyurun Sayın Sezgin. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hâkimlik ve sulh ceza hâkimliği kurumları birbirinden farklı olmasına rağmen, bu maddede aynı yerde kullanılmasına kanun teklifinin Komisyondaki görüşmeleri sırasında İYİ Parti olarak itiraz etmiştik. Bu maddedeki “askerî hâkim” ibaresinden sonra gelmek üzere “ilgisine göre” ibaresinin eklenmesine ilişkin teklifimiz Komisyonda reddedilmiştir. Bu hususu bir defa da Genel Kurulun dikkatine sunmak istedik.

Değerli arkadaşlar, İYİ Partinin diğer hatipleri teklifle ilgili görüşlerimizi ayrıntılı şekilde ve isabetle aktarmışlardır. Ben, memleketim Aydın’ın önemli bir sorununa değineceğim.

Aydın-Denizli Otoyolu’nun temelinin atıldığı 16 Kasım 2020 tarihinden bu yana hem otoyolun hem de bağlantı yollarının güzergâhında sıkça değişiklikler yapılmaktadır. Özellikle bağlantı yollarıyla ilgili çok önemli şikâyetler vardır. Projenin Buharkent mevkisindeki bağlantı yollarında, nedeni kamuoyuna açıklanmayan 2 değişiklik yapılmıştır. Değişiklikler sonucunda bağlantı yolu verimli tarım arazilerini yok edecek şekilde konumlandırılmıştır. Ayrıca, henüz kamulaştırma işlemi gerçekleştirilmeden, projeyi alan özel şirkete ait iş makinaları bölgede halkın özel mülkü olan arazilere girip çalışmaya başlamış veya bu yönde teşebbüslerde bulunmuştur. Bölgedeki toplam 47 köy bu değişiklikten mağdur olacaktır.

Kuyucak’taki proje de değişikliğe tabi tutulmuştur. Kuyucak Çamdibi Mahallesi’ndeki 2.500 zeytin, incir ve muhtelif meyve ağaçları, 150 dönüm arazi, 5 ev, 5 ahır otoyolun altında kalacaktır. Yamalak Mahallesi’nde 20 bin ağaç, 450 dönüm arazi kaybı olacaktır. Bunlar sadece birkaç örnektir.

Aydın’da faaliyet gösteren çeşitli kurum ve STK’lerin açıklamalarına göre, benim de yaptığım tespitlere göre, Aydın-Denizli Otoyolu için 25 bin dönüm meyve bahçesi ve tarım arazisi yok edilecektir. Otoyolun Büyük Menderes havzasını ikiye bölecek olması nedeniyle ekosistemin de zarar göreceği aşikârdır. Sayın Çevre ve Şehircilik Bakanına bu konuda sorduğum yazılı suallere süresi dolmasına rağmen henüz yanıt verilmemiştir. Proje revize edilmezse otoyol Aydın’ın ve Büyük Menderes havzasının tam kalbine bir kılıç yarası açacaktır. Kamulaştırma maliyetleri de kamu tarafından üstlenileceği için devlet ağır bir zarara uğratılacaktır.

Bakanlığa sorduğum soruların bazılarını burada da tekrar etmek istiyorum: Aydın-Denizli Otoyolu Projesi’nin ihale şartnamesinde belirtilen güzergâh neden sürekli olarak değiştirilmektedir? Güzergâh değişikliklerinin müteahhit firmaya ya da üçüncü kişilere ilave avantajlar sağlanması amacıyla yapıldığı iddiaları doğru mudur?

Otoyol projesinde yapılan ve müteahhit firma dışında herkes için zarar getiren değişiklikler iptal edilmelidir. Otoyoldan birtakım kişi ve firmalar değil, tüm vatandaşlar faydalanabilmelidir. Günlük 35 bin araç geçiş garantisi verilen ve kilometre başına 5 sent/avro geçiş ücreti alınacak olan otoyolun maliyetinin toplam 700 milyon avroyu bulacağı hususuna ise hiç girmiyorum. Bu konu çok tartışıldı ve tenkit edildi.

İktidar sadece tarlaları, evleri ve ağılları değil, tüm Aydın’ı ve Aydınlıları otoyolun altında bırakacak olan, ayrıca Denizli ve Denizlililer için de ciddi sakıncalar yaratacak bu projeyi bir an önce bölgedeki vatandaşların taleplerine ve yararına göre revize etmelidir.

Konuşmamı Sayın Genel Başkanımızın bugünkü grup toplantımızdaki şu sözleriyle bitirmek istiyorum: “Biz, milliyetçi, demokrat ve kalkınmacı bir partiyiz. Milliyetçi bir parti olarak, çevreyle, doğayla dost olmayan bir büyüme ve kalkınma modelini reddediyoruz.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

“Çünkü milliyetçiliği topraklarımızın, suyumuzun bereketinden ayrı düşünemiyoruz.”

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Hâkimlik ile sulh ceza hâkimliği kurumları birbirinden farklı olup “veya” bağlacı konulup aynı yerde kullanılamaz.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

11’inci madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

      Hüseyin Kaçmaz                      Mahmut Toğrul                 Necdet İpekyüz

            Şırnak                                Gaziantep                               Batman

        Kemal Bülbül                         Kemal Peköz

           Antalya                                 Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; herkesi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, öncelikle, kaybettiğimiz Deniz yoldaşımızı anmakla başlamak istiyorum. Aslında birçoğunuz bilir, Gabriel García Marquez’in Kırmızı Pazartesi isimli bir öykü kitabı vardır, herkesin işleneceğini bildiği bir cinayeti anlatır bu öykü kitabında. Bugün bu yaşadığımız durum aslında hepimizin işlenebileceğini bildiği bir cinayetin öyküsünün gerçekleşmesiydi. Çünkü sadece AKP iktidarı döneminde, özellikle çözüm sürecinin bitmesi sonrası değil, neredeyse yüz yıllık cumhuriyet tarihi boyunca sürekli ret, imha, inkâr, asimilasyon politikalarına maruz kalan Kürt halkı maalesef ki tarihin birçok döneminde büyük bedeller ödemiştir.

Tabii, bununla birlikte -hani, acıların tarafı olmaz tabii ki, herkes büyük acılar, büyük bedeller ödedi- maalesef bu, bu ülkede yaşayan tüm halklara kaybettirdi ve kaybettirmeye devam ediyor. Özellikle bu son beş yılda, çözüm sürecinin bitmesiyle birlikte başlayan çatışmalı süreç, şehirlerimizin talan edilmesine, viran edilmesine, insanlarımızın hayatını kaybetmesine ve yine toplumun daha da bir kutuplaşmasına sebep oldu ancak AKP iktidarı, son yıllarda özellikle HDP’yi, HDP’lileri şeytanlaştıran, kriminalize eden söylemlerle aslında bu cinayetin taşlarını döşemiş oldu. Bugün, bizler dâhil olmak üzere, biz siyasetçiler sizin bu nefret diliniz sebebiyle bir suikasta maruz kalabiliriz. Çok net bir şekilde söylüyorum; bizler de dâhil olmak üzere, sizlerin kullandığı bu nefret dili sebebiyle bir cinayete, bir suikasta maruz kalabiliriz. Ancak bu durum bile bizim hakikatten şaşmamıza, doğruyu söylememize engel olmayacaktır, bedeli ne olursa olsun.

Daha önce de söyledim, -birçok arkadaşım da öyle- benim hayata uyanmam savaşla oldu arkadaşlar. Hayata dair hatırladığım ilk anı, Saddam Hüseyin’in Halepçe katliamından sonra, bizleri de tehdit eden, “Tüm Kürtleri kimyasalla yok edeceğim.” tehditleriyle ailemin birkaç parça eşyayı bir kamyon arkasına yükleyip bizleri Türkiye’nin başka bir metropolüne götürmek için yola çıktığı anıdır; ilk hatırladığım anı budur. Cumhuriyet tarihi boyunca da maalesef ki birçok zorunlu iskân politikaları, göç ettirme politikaları, hem olağanüstü hâl bölge mahkemeleri hem o dönemde yaşananlar ve bugün geldiğimiz noktada yine çözümsüzlükte ısrar eden bir akıl, bir anlayış var.

Değerli arkadaşlar, evet, tarihi net bir şekilde hepimiz biliyoruz. Neredeyse 3 kıtada hüküm sürmüş Osmanlı İmparatorluğu’nun kalan bir bakiyesi var elimizde. Evet, büyük acılar yaşandı, Kuzey Afrika cephesinde, Kafkasya’da, Balkanlarda büyük kayıplar yaşandı, esir düşen yüz binlerce asker, hepsini biliyoruz. Ancak, bu ülkede bugün sıralarında siyaset yaptığımız Halkların Demokratik Partisinin parti programı ve birlikte yaşama paradigması, bu topraklarda birlikte yaşayabileceğimizin inancı, bizleri bu topraklarda birlikte yaşamaya ikna etti. Bizler birlikte yaşayabileceğimize inanıyoruz ve bunda ısrar da ediyoruz, bu kadar baskıya, bu kadar ötekileştirmeye rağmen.

Bizler, hiçbiriniz gibi normal bir vekil statüsünde hiçbir yerde karşılık bulmuyoruz. Size söyleyeyim, hemen birkaç yüz metre ötede, Güvenpark’ta birkaç gün önce kolluk güçleri tarafından, sadece basın açıklaması yapılmak istendiği için engellenen vatandaşlarımızın yanında bulunduğumuz için hakarete, tehdide, saldırıya, fiziksel saldırıya dahi maruz kaldık ve bu her zaman başımıza geliyor ancak bizler, bunlara rağmen, tüm bu düşmanca politikalarınıza rağmen, nefret dilinize rağmen yine birlikte yaşamda ısrar ediyoruz çünkü çözümün, çünkü barışın, çünkü huzurun bu paradigmada, bu bakış açısında olduğunu biliyoruz. Yani, bu saatten sonra tek bir canın bile toprağa düşmeyeceği bir ülke, bir yarın hayal ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Sayın Başkanım, müsaadenizle…

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Yani, bu ülkede insanların daha fazla birbirine nefret duymayacağı, birbirini ötekileştirmediği ve daha fazla birbirine kutuplaşmadığı bir yarın diliyoruz. Bugün kapatmaya çalıştığınız bu parti, milyonlarca insanı buna ikna etmiş bir partidir ve bu paradigmasıyla bu coğrafyaya huzuru, barışı getirmekte ısrar ediyor. Sadece, sırf kendi bekanız için, kendi iktidarınızın bekası için bu kadar öfke ve nefret dili bu ülkeye bir şey kazandırmaz, kaybettirir. Bazen söylediğimizde itiraz ediyorsunuz yani “Kürt’e düşmansınız.” ya da “Kürt’e düşman politikalarınız.” dediğimizde itiraz ediyorsunuz ama arkadaşlar, şunu söyleyeyim: Biz bunu söylerken, dediğiniz gibi Kürt kökenli vatandaşları kastetmiyoruz, Kürtlüğünde ısrar edenlere karşı düşmansınız diyoruz; Kürtçe dilinde ısrar eden, kültüründe ısrar eden, tarihinde, kimliğinde ısrar edenlere düşmanlık yapıyorsunuz diyoruz ve bugün bu yaptıklarınız bu ülkeye kazandırmıyor, kaybettiriyor.

Geçmişi değiştiremeyiz ama bu anı yakalayıp geleceği inşa edebiliriz diyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 268 sıra sayılı Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesiyle 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’na eklenen geçici madde 3’teki “yürürlüğe” ibaresinin “uygulamaya” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

       Turan Aydoğan                        Rafet Zeybek                      Zeynel Emre

           İstanbul                                Antalya                                İstanbul

      Süleyman Bülbül                      Cengiz Gökçel                    Alpay Antmen

             Aydın                                  Mersin                                  Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Değişiklikle, yasalarda öz Türkçe kullanılması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Metanet Çulhaoğlu              Muhammet Naci Cinisli             Ayhan Erel

            Adana                                 Erzurum                               Aksaray

       Ayhan Altıntaş                    Arslan Kabukcuoğlu                 Hasan Subaşı

            Ankara                                Eskişehi                                Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen Antalya Milletvekili Sayın Hasan Subaşı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HASAN SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

268 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 11’inci maddesi hakkında konuşmak üzere söz aldım. 11’inci madde askerî suçlara bakma konusunda illerde ve ilçelerde mahkemelerin belirlenmesine ilişkin olup bu kanun yürürlüğe girdikten itibaren bir ay içinde belirlenmesi hükme bağlanmıştır ve görülen askerî dosyaların da yine, bir ay içinde bu mahkemelere devredilmesi hususu hükme bağlanmıştır. AK PARTİ, kovuşturması başlamış olanların sürmekte olan mahkemesinde davanın devam etmesine ilişkin yeni önerge vermiştir. Bu değişiklik önergesi de tarafımızdan olumlu bulunmuştur. Usule ilişkin bir maddedir, bu maddeyle ilgili herhangi bir itirazımız bulunmamaktadır.

Onun için, ben Antalya’yla ilgili, çevre konusundaki bir hususu belirtmek istiyorum ve ondan önce de bugün Genel Başkan Sayın Meral Akşener Hanımefendi’nin grup konuşmasından birkaç cümleyi aktarmak istiyorum. Şöyle söylemişti: “Biz milliyetçi, demokrat ve kalkınmacı bir partiyiz. Milliyetçi bir parti olarak, çevreyle, doğayla dost olmayan bir büyüme ve kalkınma modelini reddediyoruz çünkü milliyetçiliği topraklarımızın, suyumuzun bereketinden ayrı düşünmüyoruz.” Ve sonra da Türkiye’nin enerji politikasıyla ilgili önemli birtakım bilgiler vermiştir. O da şöyle: “Türkiye’nin enerjide toplam kurulu gücü 97 bin megavattır. Yine, yıllık 100 milyon ton petrole eş değer güneş enerjisi potansiyelimiz bulunmaktadır.” Bu rakam ne demek? İran’ın yılda ürettiği toplam petrol kadar güneş enerjisi potansiyelimiz var demektir. Biz enerjiyi nereden sağlıyoruz? Türkiye’de sağladığımız enerjinin önemli bir bölümünü kömürden sağlıyoruz. Oysa kömür dünyanın gelişmiş ülkelerinde vazgeçilen bir teknolojidir, vazgeçilen bir enerji kaynağıdır.

Bakın, Belçika beş yıl önce kömür santrallerini kapatmıştır, Avusturya ve İsveç geçen yıl tüm kömür santrallerini kapatmıştır; Fransa bir yıl içinde, İngiltere üç yıl içinde, İtalya da dört yıl içinde kömüre veda ediyor; kömürle enerji üretimi artan tek ülke ise maalesef Türkiye. Almanya’dan bir örnek vermek gerekirse, Almanya’nın güneş enerjisinde kurulu gücü 54 bin megavattır, Türkiye’nin ise 7 bin megavattır yani Almanya’nın güneşten elde ettiği enerji bizim tam 8 katımızdır. Oysa Türkiye’nin Almanya’dan çok daha güneşli olduğunu biliyoruz ve coğrafyasının, topraklarının da 2 kat daha geniş olduğunu biliyoruz. Ben bunu niye söylüyorum? Geçtiğimiz günlerde Korkuteli’ndeki Dereköy Yaylası’nda önemli bir yeşil vadinin 1.976 dönümünün kömür için tahsis edildiğini buradan vurgulamak için, huzurunuzda bunları önemine binaen belirtiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Subaşı.

HASAN SUBAŞI (Devamla) – Ben bu yaylaya gittiğimde, Küçükköy, Dereköy, Varsak, Sülekler, Yağca ve Akyar Yaylası ile Başpınar ve Taşkesiği Mahallelerini ilgilendiren 7 bin konutluk meskûn alanda, tam da orta havzada, hem de su kaynaklarının bulunduğu, birinci sınıf tarım topraklarının bulunduğu yerde, 400 dönüme indirmek suretiyle “ÇED Gerekli Değildir” raporu alınmıştır ve kömür madeni için, bu kadar geri bir teknoloji için ruhsat alınmıştır. Buradaki 40 bine yakın hayvan varlığını, 5 bine yakın konutu ve yaşayanları önemli tehlike ve tehdit beklemekte ve maalesef bu konuda hâlâ Türkiye'de kömürle ilgili birinci sınıf tarım topraklarında ve su havzalarımızda bu cinayetler işlenmektedir. 56’ncı maddeye göre çevreyi korumak önce devletin ve yurttaşın görevidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN SUBAŞI (Devamla) – Devlet korumadığına göre biz yurttaşlar olarak korumak zorundayız diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 11’inci maddesiyle 1632 sayılı Kanun’a eklenen geçici 3’üncü maddenin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Bu Kanun uyarınca askerî suçlara bakmak amacıyla il ve ilçelerde belirlenecek mahkemeler, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde belirlenir. Belirleme tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş askerî suçlara ilişkin dava dosyaları, belirlenen bu mahkemelere devredilemez, kesinleşinceye kadar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam olunur.”

         Cahit Özkan                        Mustafa Canbey   Muhammed Levent Bülbül

            Denizli                                Balıkesir                               Sakarya

   Mehmet Doğan Kubat               Mücahit Durmuşoğlu            Mustafa Açıkgöz

           İstanbul                               Osmaniye                              Nevşehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle bu kanun uyarınca askerî suçlara bakmak amacıyla il ve ilçelerde belirlenecek mahkemelerin bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde belirleneceği, belirleme tarihi itibarıyla kavuşturma evresine geçilmiş askerî suçlara ilişkin dava dosyalarının belirlenen bu mahkemelere devredilmeyeceği, kesinleşinceye kadar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam olunacağı hükme bağlanmaktadır. Belirtmek gerekir ki bu dosyalardan kanun yolu incelemesi sonucunda mahalline gönderilenler de açıldıkları mahkemelerde görülecektir. Böylelikle, usul ekonomisi gözetilerek mevcut yargılamaların makul sürede tamamlanması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bir söz hakkı.

BAŞKAN – Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

63.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Soma davasının hâkiminin nasıl değiştirildiğini öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, biraz önce Adalet ve Kalkınma Partili ve Milliyetçi Hareket Partili sayın milletvekillerinin önergesi oylandı, kabul edildi. Önerge, gerekçeden de anlaşıldığı gibi, bir mahkeme görülüyor -bu yapılan yeni düzenlemeden sonra- şu ana kadar gelmiş olan yargılama -işte, delilleri değerlendirmişler, çapraz sorgulamaları yapmışlar- tam karara doğru ilerliyor, konuya hâkimiyet kazanmış olan bir mahkeme varken bunu alıp da bir yerde sil baştan başlanmasın diye verilen bir önerge, doğal hâkim ilkesine de uygun olarak verilmiş bir önerge. Burada da Meclisin iradesi bu yönde değil mi? Efendim, Soma’da, 4 terabaytlık veri yani belki 200 cilt ansiklopedilik dosyayı gören hâkimi karardan hemen önce değiştirip dosyaya hiçbir hâkimiyeti olmayan bir hâkimi getirdiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O hâkim de olası kastla açılmış olan davayı taksire çevirip, bir tane tutuklu bırakmayıp 301 madencinin anasını, çocuğunu, babasını, kardeşini gözyaşları içinde bırakarak bir hukuk cinayeti işledi.

Bu Meclis doğal hâkim ilkesine saygılıysa, dosyaya hâkim olan hâkimin karar vermesi gerektiğini düşünüyorsa bir sorsunlar bakalım, birtakım atama oyunlarıyla Soma’nın hâkimini nasıl değiştirdiler, Soma’da adaletin canını okuyup 301 kişiyi ve ailelerini bir kez daha nasıl yaktılar? Bu gece yatmadan önce herkes bunu bir düşünsün.

Teşekkür ederim.

IX.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Samsun Milletvekili Orhan Kırcalı ve 98 Milletvekilinin Askeri Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3636) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 268) (Devam)

BAŞKAN – Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 00.04

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 00.05

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 95’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

268 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 24 Haziran 2021 Perşembe günü Saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 00.06



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

(x) 268 S. Sayılı Basmayazı 22/6/2021 tarihli 94’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir