TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                           86’ncı Birleşim

                                                                                      1 Haziran 2021 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Erkan Kandemir’in, Çamlıca Camisi ve Taksim Camisi’ne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, intiharlara ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Hakkâri Milletvekili Sait Dede’nin, Hakkâri’de yaşanan insan hakkı ihlallerine ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Tokat Milletvekili Yücel Bulut’un, Tokat Zile Evrenköy’de yapılmak istenen taş ocağına ilişkin açıklaması

2.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, Kayacık-Doğanpınar Barajı’na ilişkin açıklaması

3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, ihracat rakamlarına ilişkin açıklaması

4.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik sözlere ilişkin açıklaması

5.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik sözlere ilişkin açıklaması

6.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, kuraklığa ilişkin açıklaması

7.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, aşılama çalışmalarına ilişkin açıklaması

8.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’nun, Sivas’ın Yıldızeli ilçesindeki yol sorununa ilişkin açıklaması

9.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, 1. Lig’e çıkan Kocaelispor’a başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

10.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, nakliye firmalarının geçiş belgelerine ilişkin açıklaması

11.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, dar gelirlilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

12.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, İstanbul’un fethinin 568’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

13.- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun, Marmara Denizi’ndeki kirliliğe ilişkin açıklaması

14.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, yükseköğretim kredisi borçlarına ilişkin açıklaması

15.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Millî Eğitim Bakanına ilişkin açıklaması

16.- İstanbul Milletvekili Zeynel Özen’in, suç örgütü lideri Sedat Peker’in Alevilere saldırı yapılacağıyla ilgili iddialarına ilişkin açıklaması

17.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünç’ün, Bursaspor’un 58’inci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

18.- Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklı’nın, 1. Lig’e çıkan Kocaelispor’a başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

19.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, 1. Lig’e çıkan Kocaelispor’a başarılar dilediğine, EuroLeague Şampiyonu olan Anadolu Efes’i kutladığına, Cumhurbaşkanının Meral Akşener’le ilgili sözlerine, Türkiye İstatistik Kurumunun büyüme rakamlarına ve çiftçiye yardım paketine ilişkin açıklaması

20.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Hüseyin Keleş ile Jandarma Uzman Çavuş Hüseyin Mılık’a Allah’tan rahmet dilediğine; Aerobik Jimnastik Dünya Şampiyonu olan Ayşe Begüm Onbaşı’yı, EuroLeague Şampiyonu olan Anadolu Efes’i, Dünya Gençler Halter Şampiyonası’nda madalya kazanan sporcuları, 1. Lig’e çıkan Kocaelispor ile 2’nci Lig’e çıkan Ispartaspor’u kutladığına ve Mavi Marmara gemisine yapılan saldırıda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine ve İsrail’i kınadığına ilişkin açıklaması

21.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Gezi direnişinin 8’inci yıl dönümüne, İpek Er davasına, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasına yönelik operasyona, Bitlis esnafının sorunlarına, Türkiye İstatistik Kurumunun büyüme rakamlarına, eski Van Milletvekili Nadir Yıldırım ile Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek’in başlarına ödül konulmasına ve yargının tamamen siyasetin emrinde olduğuna ilişkin açıklaması

22.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Jandarma Uzman Çavuş Hüseyin Keleş’i rahmetle andığına, trafik kazası geçiren İzmir Milletvekili Hasan Kalyoncu ile Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, hayatını kaybeden CHP Grubu hukuk danışmanı Dilek Kumcu’yu rahmetle andığına, Aerobik Jimnastik Dünya Şampiyonu olan Ayşe Begüm Onbaşı ile EuroLeague Şampiyonu olan Anadolu Efes’i kutladığına, Yıldırım Beyazıt Camisi eski imamı Mustafa Demirkan’ın Ayasofya Camisi’nde Atatürk’le ilgili ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda İsmet İnönü’yle ilgili sözlerine ilişkin açıklaması

23.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Jandarma Uzman Çavuş Hüseyin Keleş’e Allah’tan rahmet dilediğine; 1. Lig’e çıkan takımları, EuroLeague Şampiyonu olan Anadolu Efes’i ve Aerobik Jimnastik Dünya Şampiyonu olan Ayşe Begüm Onbaşı’yı kutladığına, trafik kazası geçiren İzmir Milletvekili Hasan Kalyoncu ile Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, eşi Ziynet Sertel’i kaybeden İzmir Milletvekili Atila Sertel’e başsağlığı dilediğine, güvenlik güçlerinin terör örgütüyle yaptığı mücadelenin faili meçhul cinayet gibi gösterilmesinin haksızlık olduğuna, Türkiye İstatistik Kurumunun büyüme rakamlarına, Cumhurbaşkanının Netanyahu’ya benzetilmesinin kabul edilemez bir düşünce olduğuna, İYİ Parti Genel Başkanının Rize’de provokatörlük yaptığına ve Atatürk’e hakaretle ilgili konu varsa savcıların gereğini yapacağına ilişkin açıklaması

24.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

25.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Malatya’nın Yeşilyurt ilçesinin bazı köylerindeki taş ocaklarına ilişkin açıklaması

27.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Manisa Milletvekili Uğur Aydemir’in İYİ Parti grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve emniyet teşkilatı tayin yönetmeliğine ilişkin açıklaması

28.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Uğur Aydemir’in İYİ Parti grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

29.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Hüseyin Mılık’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

30.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre AK PARTİ grup önerisi üzerinde sıralama olmaksızın konuşma hakkı olduğuna ilişkin açıklaması

31.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun, Şair Dilaver Cebeci’nin ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

 

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, trafik kazası geçiren İzmir Milletvekili Hasan Kalyoncu ile Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin konuşması

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Macaristan Ulusal Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Zsolt Nemeth ve beraberindeki heyete “Hoş geldiniz.” denilmesi

B) Önergeler

1.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, (2/2724) esas numaralı Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/129)

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç’ın HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç’ın HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in AK PARTİ grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

5.-Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

 

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve arkadaşları tarafından, akaryakıt ürünlerine yapılan yüksek özel tüketim vergisi (ÖTV) artışı ve zamlardan vatandaşlarımızın, esnaflarımızın, işletmelerimizin, üreticilerimizin ve çiftçilerimizin korunması ve ortaya çıkan sorunların araştırılması amacıyla 27/5/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Haziran 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, El Nusra’ya silah gönderilmesiyle gündeme gelen SADAT adlı kuruluşun faaliyetlerinin araştırılması amacıyla 1/6/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Haziran 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Ali Şeker ve arkadaşları tarafından, Marmara Denizi’ni istila eden müsilaj sorununun araştırılması amacıyla 1/6/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Haziran 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesi ve 265, 266 ve 267 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

 

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz ve 79 Milletvekilinin Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/3622) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 265)

1 Haziran 2021 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Sibel ÖZDEMİR (İstanbul), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşimini açıyorum.(X)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Çamlıca Camisi ve Taksim Camisi’yle ilgili söz isteyen İstanbul Milletvekili Erkan Kandemir’e aittir.

Buyurun Sayın Kandemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Erkan Kandemir’in, Çamlıca Camisi ve Taksim Camisi’ne ilişkin gündem dışı konuşması

ERKAN KANDEMİR (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bir çağ kapatıp bir çağ açan İstanbul’un fethinin 568’inci yıl dönümü mübarek olsun. Allah, İstanbul’u fetheden muzaffer kumandan Fatih Sultan Mehmet Han’dan, onun ordusundan, manevi rehberi olan Akşemseddin’den, bu şehrin yüzyıllardır bizim olarak kalması için mücadele eden tüm ecdadımızdan, şehitlerimizden razı olsun. Fethi anlamayı, gereğini yapmayı bizlere nasip eylesin.

Nasıl bir coğrafyada yaşadığımızı, hangi ceddin çocukları olduğumuzu, hangi değerlerin savunucusu olduğumuzu bize en iyi anlatan tarih 29 Mayıs İstanbul’un fethidir. İşte, böyle bir fetih gününde İstanbul’umuz, Taksim’de cuma namazıyla bir şahesere daha kavuştu. Geçen sene seksen altı senelik hasret dinmiş, Ayasofya Cami-i Şerifi yeniden ibadete açılmış idi. Ondan önceki sene ise Büyük Çamlıca Camisi tamamlanmış, iki senede 12 milyonun üzerinde ziyaretçisiyle şehrimize, aziz İstanbul’umuza bir mühür olmuş, şehrin silüetinin bir parçası hâline gelmişti.

Mabetler, şehirlerde birlik, beraberlik ve barışın sembolleridir; ayrışmaya değil, birliğe katkı sağlarlar fakat bazen, bir hikâye, bize barışın sembollerinin nasıl da ayrışmanın enstrümanı yapılabildiğini de gösterir. İşte, geçtiğimiz cuma açılışı yapılarak şehrimize kazandırılan Taksim Camisi’nin yapım hikâyesi bunun iyi bir örneğidir. Yapımı seksen yıldır ertelenen bir serencamın sonunda açılabilmiştir Taksim Camisi. Pek çoğumuzun farklı noktalarında şahitliğini yaşadığımız bu mabedin hikâyesi, bizim demokrasi serüvenimizi de bu topraklardaki mücadelemizi de özetler bir yanıyla. Bu şanlı şehirde, içinde her rengi barındıran, medeniyetlere başkentlik etmiş nadide beldede atılan her adımın, çakılan her çivinin bir manası vardır. Bu sebeple, Taksim Camisi’nin öyküsü de geldiğimiz noktayı tariflemek anlamında son derece önemlidir.

Malum olduğu üzere, Taksim’e cami tartışması 93 Harbi’yle başlar, 1940 yılında Topçu Kışlası ve içerisindeki caminin yıktırılmasıyla Taksim camisiz kalır, bu dönemden sonra da Taksim Meydanı’ndaki hissiyat öksüzlük olur. Necip Fazıl diyor ya: “Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya.” Meydanın kimliğini yansıtacak, bize dair, kendi medeniyetimize dair hiçbir yapının olmaması bizim açımızdan gariplik, öksüzlükken, bu medeniyetin değerlerini bir türlü benimseyemeyenler için hep bir karşıtlık sembolü olmuştur. “Kim karşıymış bu projeye?” diye baktığımızda ise hep vesayet bekçilerini, meseleye kültürel iktidar üzerinden bakanları ve milletin değerlerinin kamusal alanda görünürlüğünden rahatsız olanları gördük, görürüz.

Taksim’de cami yapımı 1952’den itibaren pek çok siyasetçinin gündeminde olur; Menderes, Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan ve Alparslan Türkeş meselenin takipçisi olur fakat her defasında engeller çıkartılır. 1979’da Bakanlar Kurulu kararı alınır ancak kazma vurulamadan 12 Eylül darbesi patlak verir, darbeciler hemen Bakanlar Kurulu kararını iptal ederler. Özal döneminde de birtakım girişimler olur fakat hiçbir adım atılamaz. İlk ciddi adım 1994 yılında Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’la gündeme gelir, Taksim cami inşaatı Genel Başkanımız ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde seçim vaatleri arasında yer alır. Dönemin Belediye Başkanı bu vaadi “Kolay değil.” olarak yorumlayınca, Cumhurbaşkanımız da basın mensuplarını toplayarak otopark arazisini işaret ederek “Şurada inşa edeceğiz. İnşallah, buranın temelini atmak nasip olur.” der. Taksim eşrafı ve vatandaşlar projeyi yürekten destekler fakat 28 Şubatı hazırlayan darbeci yapılanma harekete geçer. Mimarlar Odası, Anıtlar Kurulu derken proje yine akamete uğrar. 2013’teyse Taksim’de Topçu Kışlası ve cami projesi bu defa Gezi kalkışmasıyla engellenir. Bunca hilenin, bunca tuzağın hiçbiri Cumhurbaşkanımızı yıldıramaz ve nihayet 2016 yılında resmî çalışmalar başlatılır, 2021’de cami tamamlanır ve milletimiz yüz elli yıllık hayaline kavuşur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) “Taksim’e cami yapamazsınız.” diyen vesayetçi zihniyet yani 12 Eylülde darbe yapan darbeciler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN KANDEMİR (Devamla) – Başkanım, bir dakika daha rica edeceğim.

BAŞKAN – Sayın Kandemir, uzatma vermiyoruz, sadece selamlama için açacağım mikrofonu.

Buyurun.

ERKAN KANDEMİR (Devamla) – Sayın Başkanım, Taksim Camisi şehrin maneviyatına, kültürüne bir katkı ama aynı zamanda millî egemenliğimizin bir sembolü, fethe bir armağan. Esasında, dünyanın tüm meydanlarında o medeniyetin izlerini taşıyan bir mabet görürüz. Meydanlar, o ülkenin kültürel iz düşümünü de taşırlar. İşte, şimdi, Taksim’de de aynı meydana hem Taksim Camisi hem de Santa Maria Kilisesi bakıyor. Bu iki mabedin Taksim'e bakıyor olması bu şehrin ne kadar hoşgörülü olduğunun bir sembolü, fethin de anlamıdır aynı zamanda.

Bir kere daha Taksim Camisi’nin yapımına öncülük eden Sayın Cumhurbaşkanımıza, bugüne kadar bunun mücadelesini veren tüm siyasi liderlere milletimiz adına teşekkür ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gündem dışı ikinci söz, intiharlar hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi'ye aittir.

Buyurun Sayın Akkuş İlgezdi. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- İstanbul Milletvekili Gamze Akkuş İlgezdi’nin, intiharlara ilişkin gündem dışı konuşması

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (İstanbul) - Sayın Başkan, Türkiye’nin kanayan yarası intiharlar üzerine söz aldım. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli vekiller, ne yazık ki yakın tarihimizin en karanlık kavşağındayız. Son günlerde ortaya saçılan çete–mafya–siyaset ilişkileri bütün çarpıklığıyla önümüzde duruyor. Diğer yandan, on dokuz yıldır uygulanan ekonomi, eğitim, istihdam politikalarının acı sonuçlarını yaşıyoruz. Salgınla derinleşen ekonomik krizin getirdiği sorunları göğüslemeye çalışan yurttaşlarımız hayatta kalma mücadelesiyle baş başa bırakıldı. Ülke, demokrasiden, hak ve adalet temelli toplumsal sözleşmeden uzaklaştıkça, mücadele gücü kalmayıp gelecekten umudunu kesenler hayattan vazgeçme yolunu seçiyorlar ne yazık ki. İnsanlar tünelin ucunda ışık görmüyor. Başvurduğu sayısız iş kapısı yüzünden hayatından vazgeçen gencimiz, ayrıca siftahsız kepenk kapatan esnafımız, elindeki son varlıkları sattığı hâlde borcunu ödeyemeyen çiftçimiz, aldığı üç kuruşla evine ekmek götüremeyen vatandaşımız canına kıyıyor. Son yıllarda, ülkemizdeki intiharların kaygı verici biçimde arttığını görüyoruz. Sadece mayıs ayının ilk yarısında 45’ten fazla ölüm gerçekleşti. İnsanlar her gün intihar ederken biz bunu duymuyor, konuşmuyoruz bile. Ne acı ki üç satırlık haberler içinde kaybolup gidiyor yüzleri. Bu kayboluş öylesine bir gidiş değil; bir söz söyleyerek yani ölümü cümleye çevirerek gidiyorlar çünkü insanın elinde hiçbir şey kalmadığında, beden tek direnme ve söz söyleme aracına dönüşüyor ne yazık ki. Aslında, bu dünyadan haklarını alamayacaklarını fark ettiklerinde yaşamlarına son vererek varlıklarını haykırıyorlar. Samsun’da Metin işsizdi, eline “iş, aş” yazdı intihar etti. Çorum’da Bektaş esnaftı, geçim derdine düştü, alacaklarını alamadı, kendini yaktı. Abdullah Çanakkale’de kendini vurdu “Borcum olanlar hakkını helal etsin, param olsa öder öyle giderdim.” dedi. Hatay’da Adem, “Çocuklarım aç.” dedi, bedenini ateşe verdi. Duran İstanbul’da müzisyendi, pandemi nedeniyle on aydır işsizdi, dayanacak takati kalmadı, kendini astı. Hatırlatmak isterim ki Anayasa’nın 17’nci maddesi “Yaşama hakkı bütün hakların temelidir.” der ama bugün bir avuç rantiyeciyi ihya etmek adına, itibardan tasarruf etmediğiniz için intihar örnekleri böylece artarak çoğalıyor.

Bakın, bahsettiğim bir yazar kasa atma olayı değil ya da Meclisin önüne domates dökme eylemi de değil arkadaşlar. İntiharlar, insanların canlarını hiçe sayarak “Yeter artık.” deyip ölümü seçtikleri noktalara geldi, intiharları normalleştiriyoruz. Bakın, devriiktidarınızda bizim bildiğimiz en az 53 bin kişi intihar etti, ölenlerin sonu gelmiyor. Geldiğimiz noktada, insanların geleceğe umutla, güvenle bakmasının önünü kapattınız. Siyanürün ne olduğunu bilmiyordu insanlarımız, siyanür tedarik etmeyi öğrettiniz onlara. Siyanürle intiharın önüne geçmek için sosyal politikalar üretmek yerine siyanür satışını yasakladınız. Ürettiğiniz nefret diliyle, yarattığınız ayrımcılıkla insanı insana yabancılaştırdınız, dayanışma duygusunu yok edip insanları yalnızlaştırdınız, ölümü kutsayan bir anlayışla toplumun neşesini çaldınız. Üretmeden tüketen bir toplum yaratırken sanatı, bilimi, felsefeyi yani insana ait yaşama anlam katan her şeyi yok ettiniz.

Şimdi bu tablonun en acı yanına geleceğim. Ülkemizde on dokuz yılda gerçekleşen intiharların yüzde 3’ü 15 yaşından küçükler, bu çocukların yüzde 53’ü de kız çocuğu; çaresiz bırakılan, devletin himaye etmediği, reddettiği, kaderine terk ettiği 15 yaşından küçük 777 kız çocuğu ölüme yürüdü. Neden? Bir çocuk henüz 15 yaşındayken, ulaşmamışken hatta neden intihar eder, neden hayattan vazgeçer? Çünkü istismar yaygınlaşıyor, çünkü hane içi şiddet meşrulaşıyor, çünkü erken yaşta evliliğe zorlanmalar artıyor; kendine biçilen yaşamı reddedecek desteği bulamayan yavrularımız ölümü seçiyor.

“Erken yaşta zorla evlilikler” demişken, daha geçtiğimiz hafta yüce Meclis çok büyük bir skandala tanık oldu. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Başkanı, bu çatı altında çocuk evliliklerini savundu. Bu bürokrat, Gazi Meclisimizin çatısı altında Anayasa ve yasalara karşı bayrak açtı aleni olarak ve siz seyrettiniz. Tablo bu kadar karanlıkken kadınların ve çocukların sistematik biçimde hedef gösterilmesi geleceğe ihanettir, buna izin vermeyeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ (Devamla) – Çok açık söylüyorum: Evrensel insan haklarını eğip bükerek kendi dünya görüşünüzü bize ve çocuklarımıza dayatamazsınız.

Değerli vekiller, artık yolun sonuna geldik. İster toplumsal ve ekonomik zorluklarla ilişkili ister bunlardan bağımsız olsun, intiharlar halk sağlığı sorunudur. Sorunun temelinde iktidarın yanlış politikaları vardır. Bu karanlığı aşabilmenin tek yolu sosyal bir hukuk devleti inşa etmektir, kadın ve çocuk haklarını gözeten kanunları derhâl yaşama geçirmek, İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamaktır, insanlarımızı ve çocuklarımızı piyasa ekonomisinin acımasız çarklarından çekip çıkarmaktır.

Son olarak, kulakları sağır olmayan yüreklere sesleniyor, bu karanlığın içinden çıkmak için herkesi geleceğimize sahip çıkmaya çağırıyorum.

Yüce Divanı saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Hakkâri‘de yaşanan insan hakları ihlalleriyle ilgili söz isteyen Hakkâri Milletvekili Sait Dede’ye aittir.

Buyurun Sayın Dede. (HDP sıralarından alkışlar)

3.- Hakkâri Milletvekili Sait Dede’nin, Hakkâri’de yaşanan insan hakkı ihlallerine ilişkin gündem dışı konuşması

SAİT DEDE (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündem dışı konuşmamda, iktidarın Genel Başkanının gönül coğrafyasında yer almayan bir ilde, Hakkâri ilinde devlet görevlileri tarafından gerçekleştirilen öldürme ve yaralama olaylarını bir kez daha sizinle paylaşacağım.

10 Aralık İnsan Hakları Günü’nde AKP Genel Başkanı Suriye’den Irak’a, Arakan’dan Filistin’e kadar gönül coğrafyasını sayıyor ve bu bölgelerde yaşanan insan hakları ihlallerini bir utanç tablosu olarak nitelendiriyordu.

Hakkâri ve ilçelerinde devlet görevlilerinin kasıtlı olarak kullandıkları ölümcül güç sonucunda son beş yılda 3’ü çocuk olmak üzere 15 sivil, silahsız insan katledildi ve aralarında çocukların da bulunduğu 17 insan yaralandı. Tüm bu öldürme ve yaralama olaylarında failler el birliğiyle korundu, etkin ve adil bir soruşturma gerçekleştirilmedi. İşte, size utanç tablosu.

Değerli milletvekilleri, gönül coğrafyasında olmayan Hakkâri tam anlamıyla bir yasaklar şehri. Bu yasaklarla ilin neredeyse yüzde 80’i tecrit ediliyor, hukuki denetim dışına çıkarılıyor, adı konulmamış bir sıkıyönetim hâli uygulanıyor. Bu yasak bölgelerde kimsenin temel hak ve özgürlüğü bulunmamaktadır. Soruşturma konusu dahi yapılmayan, üstü örtülen sayısız ihlal bunun en açık göstergesidir.

Kamuoyuna yansıyan olaylarda da durum çok farklı değildir. Hakkâri Valiliğinin olaylar basına ve kamuoyuna yansıdıktan sonra açıklama yapması, açıklamayla failleri koruma, aklama, kılıf bulma, olacaksa bile bir yargılama sürecini etkilemeye çalışma gayreti bunun en bariz göstergesidir. Valiliğe göre, öldürülen ve yaralanan her yurttaş ya iş birlikçi ya kaçakçıdır. Hemen her açıklama aynı şablon ifadelerle doludur: “Havaya ikaz ateşi açıldı, kurşun sekti, mevzuata uygun açılan ateş sonucu öldürüldü ya da yaralandı.” Hemen her vakada dikkat çekici ve “insanım” diyenin kanını donduran bir başka nokta da devlet güçlerinin yaralılara müdahale etmemesi, müdahale edilmesine izin verilmemesi ve yaralı kişileri yaşamlarını yitirene dek olay yerinde bırakmalarıdır.

Hakkâri’de yurttaşlar sadece sınıra yakın bölgelerde ya da sınırın diğer bölgelerinde güvenlik güçlerinin hedefi olmuyor. Bakın, son beş sene içerisinde Sami Kaplan köyünde, Sürmi İnce tarlada; Serhat Buldan, Rahmi Safalı, Necdet İşözü ve Aydın Tümen çarşı merkezinde, Necmettin Fendik kendi evinde çocuklarının gözleri önünde, Adem Koyuncu kendi bahçesinde, Sertip Şen koyunlarının başında, Şerali Dereli evinin arkasında öldürüldü. Sözde “Dur!” ihtarına uymadıkları gerekçesiyle Ziyap Özer, Sadık Bahadır ve Seyfettin Kılıçoğlu vuruluyor, Çetin Beşer katlediliyor. Mehmet Temel piknik yaptığı sırada SİHA’lar tarafından vurularak öldürüldü. Demek sadece gönül coğrafyasında hak ihlalleri olmuyormuş. Kürt’e reva görülen katliam uygulamaları bitmiyor. Derecik’te askerler tarafından köylülerin üzerine ateş açılması sonucu 14 yaşındaki Vedat Ekinci olay yerinde hayatını kaybediyor. Yine, Derecik’te askerler tarafından açılan ateş sonucu 16 yaşındaki Özcan Onay sırtından vurularak öldürülüyor. Vedat Ekinci ve Özcan Onay tıpkı Şerali Dereli ve Sertip Şen’de olduğu gibi yaralı olarak olay yerinde bekletiliyor, bırakınız ambulans veya sağlık ekibi çağırmayı, olay yerine gelen yurttaşların dahi müdahale edip yaralıları hastaneye kaldırmalarına izin verilmiyor, öyle ki Sertip Şen için köylülerin çağırdığı ambulans dahi engellenebiliyor. En son daha geçen haftalarda Derecik ilçemizde Şahap Şendol, Celil Ekinci ve 18 yaşındaki Mehmet Dinç askerler tarafından açılan ateş sonucu yaralandı.

Geçenlerde, İçişleri Bakanı katıldığı kendini aklama gösterisinde, görevi süresince hiç faili meçhul cinayet işlenmediğini söyledi. Cümlelerine bire bir katılıyoruz, doğru söylüyor; dün de failler belliydi, bugün de failler belli. Arada tek bir fark var, artık bugün failler kendilerini gizlemeye dahi gerek duymuyorlar. İktidar ve onun İçişleri Bakanından aldıkları cesaretle sivillere karşı pervasızca silah kullanmaktan hiç çekinmiyorlar artık çünkü Genel Başkanı, Bakanı, Valisi; hep birlikte Kürt düşmanlığı politikasıyla bu hukuksuzluklara çanak tutmaya devam ediyorlar. Bu bakımdan, bizim için failleri ve koruyucuları belli cinayetler bunlar.

Savaş alanına dönmüş, ormanları yakılmış, meraları, otlakları güvenlik yollarına, karakollara çevrilmiş, sivil yurttaşların hedef gözetilerek öldürüldüğü, yaralandığı Hakkâri ve diğer bölge kentlerinde yaşanan tüm bu hukuksuzlukların, haksızların temel sebebi güvenlikçi politikalar ve Kürt sorunundaki çözümsüzlükte, Kürt düşmanlığındaki ısrardadır. Ülkenin içinde bulunduğu bu karanlık dönemin yürütücülerinin Kürtlere ve muhaliflere saldırarak, çözümsüzlüğü dayatarak bu çürümüşlüğü perdelemeye çalıştıklarını elbette biliyoruz. Bir kez daha Meclise sorumluluk alma çağrısı yapıyoruz. Bu mesele iktidarın insafına bırakılacak bir mesele değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

SAİT DEDE (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

Daha fazla insan kaybetmeden, daha fazla acılar yaşanmadan barışın ve demokratik çözümün inşa edilmesi, tecrit uygulamalarına son verilerek hemen diyalog ve müzakere zemininin kurulması ve yaşanan tüm bu yaşam ve hukuk gasplarının hesabının sorulması lazım.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Bulut…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Tokat Milletvekili Yücel Bulut’un, Tokat Zile Evrenköy’de yapılmak istenen taş ocağına ilişkin açıklaması

YÜCEL BULUT (Tokat) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Zile ilçemizin en kadim yerleşim yerlerinden olan Evrenköy’de, bölge halkının rızası hilafına 18 hektarlık alanda faaliyete geçirilmek istenen taş ocağı nedeniyle, köylünün yüzyıllardır kullandığı otlak, yaylak ve meralar işgal edilmekte ve harap olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Evrenköy insanı, hukuka bağlı olarak rıza göstermediği bu talana karşı sesini duyurma gayreti içerisindedir. Köylünün bu feryadı duyulmalı, bölgede hayvancılığın sonu olacak bu teşebbüsten derhâl vazgeçilmelidir.

Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Yılmazkaya…

2.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, Kayacık-Doğanpınar Barajı’na ilişkin açıklaması

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Sayın Başkan, Devlet Su İşleri bünyesinde ihalesi yapılan Kayacık-Doğanpınar Barajı sulama kanal inşaatı 2017 yılında ihale edilmiştir, toplam 80 bin dekar alan, tarım alanı sulamasını kapsamaktadır. Bu arazi, yüzeysel olarak ova şeklinde düz ve kırmızı verimli topraktır. Gaziantep ilinde 25 bin dekar, Kilis Elbeyli’de 40 bin dekar olan alan için Doğanpınar Barajı’ndan Kayacık sulaması ana kanala takviye yapacak olan iletim hattının tamamlanmasıyla bölgeye cazibeli su ulaştırılacak ve çiftçimiz sıfır maliyetli suya kavuşacaktır. Kanal inşaatının kalan 9 kilometresi için 140 milyon liralık ilave ödeneğe ihtiyaç vardır.

Çiftçilerimiz mağdur, tarım üretimi kuraklık nedeniyle zor günlerden geçmekte, sulama projesi bittiğinde dönüm başı 700 kilogram buğday üretim beklentisi var. Tarım ve Orman Bakanının, bu konuda gerekli adımları atarak çiftçilerimizin beklediği sulama projesinin tamamlanması için ihtiyaç duyulan ödeneği bir an önce çıkarmasını ve bu projenin bitirilmesi için gerekli önceliği vermesini bekliyoruz.

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

3.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, ihracat rakamlarına ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, dünyayı etkisi altına alan coronavirüse rağmen, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde alınan tedbirlerle nisan ayı ihracatımız bir önceki yıla göre yüzde 109 oranında artışla 18,8 milyar dolara, ocak-nisan dönemindeyse yüzde 33,1 artışla 68,8 milyar dolara çıktı, yüzde 49,4 artışla ihracat yapan firma sayımız da 44.988 oldu.

Yüz ölçümü bakımından küçük, ürettiği katma değer bakımından büyük bir il olan seçim bölgem Kocaeli, ilk dört ayda 5,2 milyar dolar ihracatla İstanbul’dan sonra 2’nci il olurken, dört aylık toplam ihracatın da yüzde 7,8’ini gerçekleştirdi. Kocaeli ihracatında ilk sırayı otomotiv alırken bunu kimyevi maddeler ve mamulleri, elektrik elektronik sektörü takip etti. Üretim yapan sanayicimize, esnafımıza…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

4.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik sözlere ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Cumhuriyetimizin kurucusu, vatanımızın kurtarıcısı ve Millî Mücadele’mizin yol başçısı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik düşmanca tutum ve hasmane tavırlar esasen Türk milletine ve bizatihi Türklüğe yöneliktir çünkü Türk demek Atatürk demektir, Atatürk’e saygısızlık düşmana hizmetkârlıktır. Ezanlarımız gür sedayla okunup camilerimizde ibadet edilebiliyorsa bu Gazi Atatürk sayesindedir ve herkes de bunu iyice idrak etmelidir. Malazgirt’te toprağa gömdüklerimizin, Millî Mücadele’de denize döktüklerimizin kalıntılarına asla geçit vermeyiz. Her fırsatta kinini kusan emperyalizmin gönüllü kullarına kırmızı çizgimizi çiğnettirmeyiz. Gazi Atatürk’ün adını ve ideallerini son nefer kalsak da yükselteceğiz. “Kızıl gökte parlayan ay yıldızın nurusun/ Sen en büyük milletin, Türklüğün gururusun/ Bu yurdun timsalisin bugün bütün cihanda/ Gözler, gönüller senin, senin şeref de şan da.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özkan…

5.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik sözlere ilişkin açıklaması

YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ayasofya’da, Cumhurbaşkanının gözünün içine baka baka kendini bilmez bir imam, Atatürk’e beddua ve hakaret etme cüretinde bulunmuştur. Neredeyse her hafta yapılan bu saldırılara iktidarın sessiz kalması manidar değil midir? Acaba, iktidar göstermek istediği bazı yönelimlerini camilerde bu kara sesler üzerinden vermek mi istiyor? MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli Atatürk’e dil uzatanlara tepki verirken, bu olay karşısında sessiz kalan Sayın Cumhurbaşkanına tek kelime edememiştir. Bugün Atatürk’e lanet, Yunan sevicilerine ise rahmet okuyanlar, Kurtuluş Savaşı’nda emperyalist iş birlikçilerin günümüzdeki uzantılarıdır; bunlardan siyaseten medet umanları halkımız asla affetmeyecektir. Sütçü İmam Ali der ki: “Her kim ki Mustafa Kemal ve Kuvayımilliye aleyhine fetva verip düşmanlık yapar, bilin ki onların damarlarında kâfir kanı akar.”

Gazi Meclisi saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Sayın İlhan…

6.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan’ın, kuraklığa ilişkin açıklaması

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Hükûmetin kötü tarım politikalarına ek olarak, özellikle son yıllarda artan kuraklık Kırşehir çiftçisini bitirme noktasına getirdi. Çiftçimiz, tarlasını sürmüş, ekmiş; gübresini, ilacını atmış ama kuraklık sebebiyle ürün alma şansı kalmamıştır ne yazık ki. Arpa ve buğday olmayınca saman ve yem konusunda da sıkıntı yaşanacağı bir gerçek ve durum da bu kadar vahimken Hükûmetçe sorunun çözümü noktasında en ufak bir adımın atılmamış olması Kırşehirlilerce çok büyük tepkiyle karşılanmaktadır.

Çiftçimiz, yüksek faizle, istatistiksel oyunlarla hiçbir anlamı olmayan kredi yapılandırılmasının dertlerine derman olmadığını ısrarla haykırmaktadır. O yüzden, iktidarca bu çığlığa kulak verilip ivedilikle hasar tespit çalışmaları yapılmalı ve kuraklıktan etkilenen çiftçilerimize gereken destek sağlanmalıdır. Zira, çiftçi sonbaharda tekrar ekim yapmak zorunda ancak mevcut tarlalardan mahsul almadan, önceki borçlarını ödemeden yeniden ekim yapma şansı yoktur.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Barut…

7.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, aşılama çalışmalarına ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, Türkiye’de pandemiyle mücadelede on beş aydan fazla bir süreyi geride bıraktık. Aşı temini için yapılan anlaşmalar olsa da toplum hâlâ istenilen düzeyde aşılanmadı. Toplumun her kesimi gibi tarım ve gıda sektöründe faaliyet gösterenler ile çalışanların da hızla aşılanması gerekiyor. Sağlık Bakanlığınca ocak ayında yayınlanan “aşıda öncelikli gruplar” tablosunda, gıda üretim zincirinde yer alanlar 2’nci öncelikli gruplar arasında sayılmıştır. Farklı meslek grupları aşılamada öncelikli sıraya alındığı hâlde, emek yoğun bir alan olan tarım ve gıda sektörü çalışanlarının aşılanması henüz gündeme bile gelmemiştir. Ziraat mühendislerinden çiftçilere, gıda mühendislerinden sektördeki tekniker, teknisyen ve tüm çalışanlara dek herkesin acilen aşılanması gerekiyor. Unutulmamalıdır ki gıda üretiminin kesintiye uğramaması ve artarak sürdürülmesi bütün sektör çalışanlarının sağlığını idame ettirebilmesine bağlıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Karasu…

8.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’nun, Sivas’ın Yıldızeli ilçesindeki yol sorununa ilişkin açıklaması

ULAŞ KARASU (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Geçtiğimiz hafta sonu Yıldızeli İlçemize bağlı Selamet Mahallesi, Çağlayan, Kümbet, Yücebaca, Kadılı, Kale, Kıvşak ve Akpınar köylerinde vatandaşlarımızın sorun ve taleplerini dinledim. İlçeye 1,5 kilometre uzaklıkta bulunan Selamet Mahallesi’nde kullanılan suyun bir bölümü yüzde 24 asbestli, diğer içme suyuna ise lağım suları karışıyor, mahallede arıtma bulunmuyor. Köyün içinde dere ıslahı yapılması gerekiyor, yıllardır söz verilmesine rağmen yapılmıyor. Kıvşak-Kaleköy ve Kıvşak-Çubuk köyleri arasındaki 9 kilometrelik yol köy muhtarlarının taleplerine rağmen yapılmamış durumda. Kadılı ve Akpınar köyleri zaten iktidar tarafından unutulmuş, köyler kaderine terk edilmiş durumda. Yağış olduğu anda vatandaşlar köylerine ulaşamıyor. Yıllardır belediyeyi yöneten, on dokuz yıldır da iktidarda olan irade, Sivas’ta bırakın köyleri, mahallelerin sorununu çözmekten dahi uzak. Sivas hizmet bekliyor…

BAŞKAN – Sayın Çakır…

9.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, 1. Lig’e çıkan Kocaelispor’a başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) – Sayın Başkan, Türkiye’nin incisi, körfezin ve Türk futbolunun efsane ekiplerinden Kocaeli şehrinin takımı Kocaelispor, zorlu 2. Lig maratonunu tamamlayarak 1. Lig’e çıkmayı başarmıştır. Türk futbol tarihinde çeşitli başarılarının yanı sıra Türkiye Kupası’nı 2 sefer müzesine götürmeyi de başaran ve yarım asırdan fazla liglerde oynadığı futbolla futbolseverlerin takdirini kazanan, hemen hemen herkesin “Kocaelispor Süper Lig’de olmalı.” dediği bir sürece bir adım daha yaklaşmış bulunuyoruz. Bu başarıda emeği geçen, bu güzelliği şehre yaşatan yönetimden futbolculara, pandemi şartlarına rağmen statların içinde ve dışında heyecanlarını sahaya yansıtarak, birlikteliğin en güzel örneğini ortaya koyan tüm taraftarımıza teşekkür ediyorum. Spor dünyamıza ve şehrimize hayırlı olmasını diliyorum. Başarmak için inanmak, azmetmek ve sabretmek Süper Lig’in yol haritasıdır. Yeni güzelliklere imza atmak adına yeni sezonda başarı dileklerimle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Yalım…

10.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım’ın, nakliye firmalarının geçiş belgelerine ilişkin açıklaması

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Ulaştırma Bakanına sesleniyorum, Sayın Ticaret Bakanına sesleniyorum, Sayın Dışişleri Bakanına sesleniyorum, acilen bu konunun üzerinde gerekenin yapılmasını özellikle talep ediyorum: Uluslararası nakliyat yapan firmalarımızın Kazakistan dozvolaları yani geçiş belgeleri bittiği için şu an Hopa’da 3 bin araç on günü aşkındır bekliyor. Firmaların yetkilileri ciddi anlamda sıkıntıdalar, ihracat yapamıyorlar, karşı ülkedekiler araçlarla giden malları bekliyorlar, firmalar zarar ediyor. Hem malı gönderen firma mağdur hem nakliyeci mağdur hem de karşı ülkedeki malı bekleyen firma mağdur. Bir an önce bu 3 Bakanı göreve davet ediyorum -çünkü uluslararası firmalarımızın hepsi de araçlarından dolayı on gündür beklemektedirler Hopa’da- acilen dozvola sorununu çözmelerini talep ediyorum tüm nakliyeci firmalar adına.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

11.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, dar gelirlilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Pandemi döneminde dar gelirlilerin sorunları katlanmıştır. AKP iktidarı yeterli desteği vermediği gibi, zamlar hız kesmemektedir; doğal gaz, elektrik, akaryakıt zamları düzenli yapılmaktadır. İşsizlik katlamıştır. Kamuda yeterli atama yapmayan, iş yaratmayan AKP iktidarının KPSS giriş ücretlerine zam yapması ayıptır. KPSS Eğitim Bilimleri -her bir oturum için- geçen yıl 80 lirayken bu yıl 90 liraya çıkarılmıştır. KPSS Alan Bilgisi Sınavı 55 liradan 65 liraya çıkarılmıştır. Öğretmenlik Alan Bilgisi Sınavı 80 liradan 95 liraya çıkarılmıştır. El insaf! Vicdan bu kadar mı karardı? İşsizi, iş umuduyla sınava gireni yolmak AKP iktidarına yakışır. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı sosyal yardım alanlardan KPSS’ye gireceklerin giriş ücretini karşılayacağını açıklamıştır. AKP iktidarının yapamadığını CHP’li belediye yapmaktadır. KPSS’ye zam yapanlar acaba hiç utanmıyorlar mı? KPSS ücretinin bu dönemde alınması ayıptır.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

12.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, İstanbul’un fethinin 568’inci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

568’inci yıl dönümünü idrak ettiğimiz İstanbul’un fethi sadece bir şehre hâkim olmaktan ibaret değildir; bu fetih, Peygamber’imizin müjdesi, ashabıkiramın arzusu, Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin hayali ve ecdadımızın sevdasıdır; bu fetih, çağ kapatıp çağ açan yeni bir altın dönemin başlangıcıdır; bu fetih, Mekke, Medine ve Kudüs ile İstanbul’u kardeş kılan bir zaferdir. İslam’la müşerref olan ve devraldığı İslam sancağını bir daha bırakmayan aziz milletimizin Allah’ın adını yüceltme gayreti hiç eksik olmamıştır. Kahraman ecdadımız bu uğurda yılmadan, yıkılmadan seferden sefere, zaferden zafere koşmuştur. Bugün bize düşen, ecdadımızın aziz hatırasını ve şanlı mirasını gelecek nesille aktarmaktır. Bu vesileyle, başta Fatih Sultan Mehmet Han olmak üzere bu toprakları bizlere vatan kılan tüm şehitlerimizi rahmetle anıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Bankoğlu…

13.- Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu’nun, Marmara Denizi’ndeki kirliliğe ilişkin açıklaması

AYSU BANKOĞLU (Bartın) – Evet, iktidar tekne eğlencelerinde belki fark etmiştir, Marmara Deniz’i can çekişiyor; denizin her yeri müsilaj. Araştırmalar bu sorunun maalesef bir iki günde de çözülemeyeceğini belirtiyor. Siz “Kanal İstanbul” diye bağırırken denizlerimiz öldü, balıkçılarımız iş yapamaz, vatandaşlarımız denize giremez oldular. Deniz salyası yalnız Marmara’da değil, Karadeniz’de de öncüleri var. Bu tehlikenin 2007’den beri yetkililere bildirildiği ancak gerekli önlemlerin alınmadığı söyleniyor. Dünyanın en genç denizi olan Marmara Denizi’nin üzerindeki içler açısı bu görüntü bütün dünya kamuoyunda konuşulurken doğrusu nasıl oluyor da iktidar tarafından görülmüyor? İktidar sizin olabilir ancak bu ülke, bu doğa, bu dünya bir tek sizin değil; hepimizindir.

BAŞKAN – Sayın Aycan…

14.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, yükseköğretim kredisi borçlarına ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, yükseköğrenim gören gençlere bilindiği gibi devletimiz yükseköğretim kredisi vermektedir. Gençlerin, okul bitince kredi borçlarını geri ödemeleri uygulamanın esasıdır. Fakat, bu dönemde Covid-19 salgını her şeyi etkilediği gibi mezun gençlerin kredi borçlarını ödemelerini de etkilemiştir. Ayrıca, üzerine faiz de işlemiştir. Bu nedenle gençlerin yükümlülükleri artmaktadır. Yükseköğretim kredisi kullanan ve kredi borcunu ödemekte güçlük çeken gençler, kredi geri ödemesinde yeni bir düzenleme yapılmasını istemektedirler. Bu dönemde faiz borçları silinerek, faiz işletilmeden, anapara ödemesinin yeniden yapılanmasını istemektedirler. Gençlere böyle bir fırsat vermek uygun olacaktır, onların motivasyonunu sağlayacaktır.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

15.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Millî Eğitim Bakanına ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye, çok Millî Eğitim Bakanı gördü ama hiçbiri AKP’nin bakanları gibi yandaş, sözde sendikanın sekretaryası olmadı. Sorunlara çözüm getiremeyen AKP bakanları, milletvekilleri “yandaşa her yerde rant” mantığıyla hep beraber yandaş sendikanın kayıt memuru, tehdit unsuru ve sekreteri olarak çalışıyor. Bunun bir örneğini de Keşan ilçemizde yaşadık. Sokağa çıkma yasaklarının olduğu dönemde yandaş sendikaya 40 üye yazılmış. Üye olanların bundan haberi var mı bilmiyoruz ama şunu biliyoruz: Kimisi baskıyla, kimisi usulsüzce yapılan bu yazımların hukuken de ahlaken de geçerliliği yoktur.

Bir düşün artık insanların yakasından, düşün ki insanlarımız rahat nefes alsın. Size ne kimin hangi sendikaya üye olacağından. Bu millet sizden bakanlık yapmanızı, devlet bürokratlığı yapmanızı bekliyor. Yapabiliyorsanız işinizi yapın; bırakın, başka işleri başkaları yapsın.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VI.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, trafik kazası geçiren İzmir Milletvekili Hasan Kalyoncu ile Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde 2 milletvekili arkadaşımız, Milliyetçi Hareket Partisi İzmir Milletvekili Hasan Kalyoncu ve Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ Beyler bir trafik kazası geçirmişlerdi. Kendilerine buradan tekrar geçmiş olsun diyorum ve bütün arkadaşlarımıza da mümkün olduğunca gidiş gelişlerimizde çok dikkatli olmamız gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum çünkü yoğun bir hareket içerisinde bütün milletvekili arkadaşlarımız.

Evet, milletvekillerimizin söz taleplerini karşıladık fakat liste dışında 3 milletvekilimizin özellikle söz talepleri oldu; onları karşılayacağım, sadece 3 arkadaşımınkini.

Sayın Özen, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

16.- İstanbul Milletvekili Zeynel Özen’in, suç örgütü lideri Sedat Peker’in Alevilere saldırı yapılacağıyla ilgili iddialarına ilişkin açıklaması

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Suç örgütü lideri Sedat Peker, Mehmet Ağar ve Veli Küçük’ün ismini vererek, devlette yuvalanan adamlarını işaret ederek, geçmişte 22 canın katledildiği Gazi katliamını hatırlatarak devletin derin bağlantıları aracılığıyla Alevilere yönelik bir cemevi saldırısı olacağını söyledi. Bu katliamın perde arkasındaki tüm yetkililer, milletvekili ve bakan yapılarak ödüllendirildi. Bu senaryoları, daha önce Maraş’ta, Sivas’ta ve Çorum’da gördük. Tüm delillere ve tanıklara rağmen Alevi katliamlarının asıl failleri her daim saklandı, korundu ve ödüllendirildi. Bu nedenle, böylesi bir iddia kesinlikle ciddiye alınmalıdır; Türkiye artık bunlarla yüzleşmelidir.

Aleviler, devletin kirli işlerine, hesaplaşmasına kurban edilemez. Burada çok açık ve net söylüyorum: Herhangi bir cemevi veya Alevilere yönelik bir saldırı olursa bunun sorumlusu devlet ve bugünkü iktidardır.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Ödünç…

17.- Bursa Milletvekili Atilla Ödünç’ün, Bursaspor’un 58’inci kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bursaspor Kulübümüz elli sekiz yıl önce, 1 Haziran 1963 tarihinde 5 kulübün birleşmesiyle spor tarihindeki yerini almış ve şehrimizi yeşil-beyaz renklerle temsil etmeye başlamıştır. Kulübümüz 2009-2010 sezonunda ligi 75 puanla tamamlayarak 16 Mayıs 2010 tarihinde şampiyonluk ipini göğüslemiş ve adını “5’inci büyük takım” olarak ülkemiz futbol tarihine yazdırmıştır. Bursaspor’umuzun gururu, Kulübümüzün kuruluşundan bugüne kadar hizmet veren tüm başkanlarımıza, yöneticilerimize, teknik adamlarımıza, sporcularımıza ve yeşil-beyaz renklere gönülden bağlı taraftarımıza teşekkür ediyor, Bursaspor Kulübümüze başarılarla dolu daha nice elli sekiz yıllar temenni ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Sancaklı…

18.- Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklı’nın, 1. Lig’e çıkan Kocaelispor’a başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

SAFFET SANCAKLI (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Yıllarca formasını giydiğim, takım kaptanlığını yaptığım, şampiyonluk ve gol krallığı yaşadığım Kocaelispor’umuz 2. Lig’de şampiyon olarak TFF 1. Lig’ine çıkmıştır, kendisini tebrik ediyorum. Oyuncuları, teknik heyeti, yönetimi ve büyük Kocaelispor taraftarını da tekrar tebrik ediyorum. Süper Lig yolunda da bu sene başarılar diliyorum; inşallah da seneye bu zamanlarda Kocaelispor’un Süper Lig’e çıkmasını buradan aynı şekilde kutlamış olurum.

Tekrardan bütün camiayı tebrik ediyorum, hayırlı olsun.

Sağ olun Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İlk söz talebi Sayın Türkkan’ın.

Buyurun Sayın Türkkan.

19.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, 1. Lig’e çıkan Kocaelispor’a başarılar dilediğine, EuroLeague Şampiyonu olan Anadolu Efes’i kutladığına, Cumhurbaşkanının Meral Akşener’le ilgili sözlerine, Türkiye İstatistik Kurumunun büyüme rakamlarına ve çiftçiye yardım paketine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kocaelispor, play-off finalini kazanarak Türkiye Futbol Federasyonu 1. Lig’e yükseldi. Şehrimizin yeşil-siyahlı takımı Kocaelispor’un futbolcularını, teknik ekibini, yöneticilerini ve tüm taraftarlarını tebrik ediyorum, şampiyonluk coşkularını paylaşıyorum. Kocaelispor’a gelecek sezon mücadele edecekleri 1. Lig’de başarılar diliyorum.

Basketbolda da Anadolu Efes, EuroLeague şampiyonu oldu. Şampiyonluğuyla tarih yazan Anadolu Efes’i yürekten kutluyorum, teknik ve idari ekip başta olmak üzere tüm taraftarlarını tebrik ediyorum.

Geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sayın Meral Akşener’e yönelik İkizdere’de yapılan saldırıdaki provokatörleri Meclis kürsüsünden takdir etti. Erdoğan, Sayın Meral Akşener’e haddini bildirdiklerini söyledi, “Gelin Hanım, siz daha neler neler göreceksiniz.” dedi. Bu ülkede, Türk askerinin kafasına torba geçirildiğini, şehide “kelle” şehit babasına “karaktersiz” teröristbaşı, vatan haini Öcalan’a “sayın” dediğini de gördük biz. Öcalan’a “sayın” demeyi, Apo’nun posterini taşımayı, PKK bayrağı taşımayı, özerk bölge istemeyi suç olmaktan çıkaranları da gördük biz. Terör örgütleriyle aynı yağmurda ıslanıp ondan sonra “Kandırıldık.” diyenleri de gördük.

SALİH CORA (Trabzon) – İftira atıyorsun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Trump’un “Aptal olma.” diye mektup yazıp Papaz Brunson’ın elini kolunu sallaya sallaya gittiğini de gördük.

Sayın Erdoğan, siz 84 milyondan sorumlusunuz, sizin birleştirici olmanız lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ı Real Madrid’in başına getirsinler, vallahi o takımı “Real” ve “Madrid” diye ikiye böler, bölme konusunda o kadar üstat.

Cumhurbaşkanının, hangi sıfatla olursa olsun bütün konuşma ve hareketlerinde cumhuriyetin niteliklerini ve kendi konumuna ilişkin Anayasa hükümlerini göz önünde bulundurması demokratik rejimin sağlıklı işleyişi açısından önem arz etmektedir.

Türkiye İstatistik Kurumu, 2021 yılının Ocak, Şubat, Mart aylarını kapsayan ilk çeyrek döneminde ekonominin yüzde 7 büyüdüğünü açıkladı. Dükkânların kapalı olduğu, esnafın borç batağına sürüklendiği, milyonlarca çalışanın kısa çalışma ya da ücretsiz izin uygulamalarıyla gelirlerinin düştüğü, işsizliğin arttığı bir dönemde açıklanan bu yüzde 7’lik büyümeyi ne yazık ki vatandaşımız mutfağında ve cebinde hissedemedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Yüzde 7 büyüdüğümüz bu dönemde kişi başına millî gelirimiz 9.201 dolardan 8.711 dolara düşmüştür. Geride kalan bir yıllık dönemde ekonomide yaşanan sorunlar arttığı için kişi başına gelirimiz de 490 dolar azaldı. Vatandaşlarımız cebine girene, evinde kaynayan tencereye bakıyor; buralarda büyüme yok. Büyüme işsizlikte var, icra dosyalarında var, geçim sıkıntısında var; gıda fiyatları büyüdü. Bir türlü doyuramadığınız etrafınızdaki o 5 müteahhit de çok büyüdü, onlar büyüdüler gerçekten.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın esnafa ve çiftçiye açıkladığı sözde müjde paketini inceledikçe esnaf ve yoksuldan sonra çiftçiye de “müjde” diye verilen miktarların yetersiz ve eksik kaldığı anlaşılıyor. “Müjde” diye sunulan pakette kırmızımercimek için 5 bin liralık alım desteği açıklanmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bitiriyorum efendim.

Oysa kırmızımercimek için Gaziantep Ticaret Odasının açıkladığı alım rakamı 6 bin lira yani çiftçi elindeki kırmızımercimeği devletin “müjde” diye açıkladığı Toprak Mahsulleri Ofisine verse 5 bin lira alacakken Gaziantep Ticaret Borsasına verdiği zaman 6.800 lira kazanacak. “Müjde” diye sunulan pakette nohut için 4.050 liralık alım desteği açıklanmış, Gaziantep Ticaret Odası 4.800 lira açıklıyor yani çiftçi, devletin Toprak Mahsulleri Ofisi yerine Gaziantep Ticaret Odası Borsasına teslim ederse 4.800 lira alacak, 750 lira fazla alacak. Arpa için 1.750 lira alım desteği açıklandı; aynı ticaret borsası 2.100 lira olarak açıkladı, Toprak Mahsulleri Ofisinden 350 lira fazla.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen, buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Mevcut ticaret borsasının verdiği alım ücreti kadar bile fiyat veremeyen bu Hükûmetin çiftçiye, tarıma ve üretime destek için açıkladığı paketi “müjde” diye sunmasını kamuoyunun takdirine değil, sizin müstehzi ifadelerinize bırakıyorum. Soruyoruz: Gerçekten, bu müjde nasıl bir müjde?

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun lütfen.

20.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Hüseyin Keleş ile Jandarma Uzman Çavuş Hüseyin Mılık’a Allah’tan rahmet dilediğine; Aerobik Jimnastik Dünya Şampiyonu olan Ayşe Begüm Onbaşı’yı, EuroLeague Şampiyonu olan Anadolu Efes’i, Dünya Gençler Halter Şampiyonası’nda madalya kazanan sporcuları, 1. Lig’e çıkan Kocaelispor ile 2’nci Lig’e çıkan Ispartaspor’u kutladığına ve Mavi Marmara gemisine yapılan saldırıda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine ve İsrail’i kınadığına ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Doğubeyazıt kırsalında gerçekleştirilen Eren-15 Operasyonu’nda terör örgütü PKK tarafından düzenlenen hain saldırıda yaralanan Jandarma Uzman Çavuş Hüseyin Keleş tedavi gördüğü hastanede tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak 29 Mayısta şehit olmuştur…

BAŞKAN – Sayın Akçay, bir dakikanızı rica edebilir miyim, bölüyorum sizi ama…

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Çeşitli İşler

1.- Başkanlıkça, görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu teşrif etmiş bulunan Macaristan Ulusal Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Zsolt Nemeth ve beraberindeki heyete “Hoş geldiniz.” denilmesi

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, ülkemize resmî bir ziyarette bulunan Macaristan Ulusal Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Sayın Zsolt Nemeth ve beraberindeki heyet şu anda Genel Kurulumuzu teşrif etmişlerdir. Kendilerine ve değerli heyetine Genel Kurulumuz adına “Hoş geldiniz.” diyorum. (Alkışlar)

Buyurun Sayın Akçay.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

20.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Hüseyin Keleş ile Jandarma Uzman Çavuş Hüseyin Mılık’a Allah’tan rahmet dilediğine; Aerobik Jimnastik Dünya Şampiyonu olan Ayşe Begüm Onbaşı’yı, EuroLeague Şampiyonu olan Anadolu Efes’i, Dünya Gençler Halter Şampiyonası’nda madalya kazanan sporcuları, 1. Lig’e çıkan Kocaelispor ile 2’nci Lig’e çıkan Ispartaspor’u kutladığına ve Mavi Marmara gemisine yapılan saldırıda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet dilediğine ve İsrail’i kınadığına ilişkin açıklaması (Devam)

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Jandarma Uzman Çavuş Hüseyin Mılık 31 Mayısta Hakkâri’nin Yüksekova ilçesinde görevi başında geçirdiği kalp krizi nedeniyle hayatını kaybetmiştir.

Şehit kahraman askerlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine bir kez daha başsağlığı diliyoruz. Aziz milletimizin başı sağ olsun.

Sayın Başkan, farklı spor branşlarında millî takımlarımız ve sporcularımız uluslararası yarışmalarda başarılarını devam ettirmektedir. Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen Aerobik Jimnastik Dünya Şampiyonası’nda millî sporcumuz Manisalı hemşehrim Ayşe Begüm Onbaşı bireysel kadınlar kategorisinde dünya ve Avrupa şampiyonu olmuştur. Millî jimnastikçimiz Ayşe Begüm Onbaşı bu başarısının yanı sıra, Uluslararası Jimnastik Federasyonu tarafından organizasyonun en iyi sporcusu seçilmiştir.

Türk sporunun başarısı adına bir güzel haber de Anadolu Efes basketbol takımından gelmiştir. Anadolu Efes basketbol takımı Almanya’nın Köln kentinde düzenlenen Türk Hava Yolları Avrupa Ligi 4’lü finalinde Barcelona’yı yenerek şampiyon olmuştur.

Diğer yandan, 23 Mayıs-1 Haziran 2021 tarihleri arasında Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te düzenlenen Dünya Gençler Halter Şampiyonası’na katılan 21 millî haltercimiz 6 altın, 6 gümüş, 6 bronz olmak üzere toplam 18 madalya kazanarak bizleri gururlandırmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Başarılarıyla ülkemizi en iyi şekilde temsil eden millî sporcularımızı ve tüm takımlarımızı tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyoruz. Ayrıca, Kocaelispor’un 1. Lig’e yükselmesi ve Beşiktaş’ı da Süper Lig şampiyonluğu nedeniyle tekrar kutluyoruz.

BAŞKAN – Ispartaspor’u unutmayın Sayın Akçay, o da 2. Lig’e çıktı.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Evet, 2. Lig’e yükselmesi nedeniyle Ispartaspor’u da kutluyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, 31 Mayıs 2010’da İsrail işgali altındaki Gazze’ye yardım götüren Mavi Marmara gemisi öncülüğündeki 5 sivil yardım gemisi uluslararası sularda İsrail askerlerinin saldırısına uğramıştı. Bu menfur saldırıda 10 Türk vatandaşı hayatını kaybetmiş, çok sayıda yardım gönüllüsü esir alınmış ve yaralanmıştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Terör devleti İsrail’in bu menfur saldırısında, Filistin’e yönelik geçmişten bugüne gerçekleştirdiği saldırılarda hayatını kaybedenlere bir kez daha Allah’tan rahmet diliyor ve İsrail’i kınıyoruz.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Beştaş, buyurun lütfen.

21.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Gezi direnişinin 8’inci yıl dönümüne, İpek Er davasına, Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikasına yönelik operasyona, Bitlis esnafının sorunlarına, Türkiye İstatistik Kurumunun büyüme rakamlarına, eski Van Milletvekili Nadir Yıldırım ile Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek’in başlarına ödül konulmasına ve yargının tamamen siyasetin emrinde olduğuna ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Evet, Gezi direnişinin 8’inci yıl dönümündeyiz. Dün her ne kadar bu yıl dönümü kutlamalarına ya da protestosuna, itirazlara izin verilmediyse de biz, buradan şunu ifade etmek istiyoruz: Gezi, iktidarın rantçı ve baskıcı politikalarına karşı Türkiye halklarının ortak bir itirazı ve yaşanabilir bir ülke için yürütülen kolektif bir mücadeleydi. Tüm ezilen, yok sayılan, ötekileştirilen halklarımızla birlikte demokratik bir ülkeyi, demokratik cumhuriyeti inşa edene kadar tabii ki mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu vesileyle Gezi’de hayatını kaybeden tüm canları, Berkin’i, Ethem’i, Ali İsmail’i, Mehmet’i ve adını sayamadığım tüm canları saygı ve özlemle anıyorum.

İpek Er duruşması bugün Siirt’te görüldü. İpek Er kimdir? 7 Temmuzda, Siirt Cumhuriyet Başsavcılığına, Uzman Çavuş Musa Orhan’ın tecavüzüne uğradığı şikâyetiyle…

Ara vereyim mi Başkan?

BAŞKAN – Gök gürledi.

Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Devam edeyim.

BAŞKAN - Tabii, tabii.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Neyse, baştan alayım.

Batman’ın Beşiri ilçesinde yaşayan İpek Er, Uzman Çavuş Musa Orhan’ın tecavüzüne maruz kaldı, 7 Temmuzda bunu Başsavcılığa bildirdi, şikâyetçi oldu ve maalesef 16 Temmuz 2020’de de bir mektup bırakarak intihar etti; otuz dört gün hastanede yaşam mücadelesi verdi ama kurtarılamadı, hayatını kaybetti. Bugün 3’üncü duruşması vardı. Musa Orhan hâlâ tutuksuz ve nitelikli cinsel saldırı suçundan açılmış bir dava var. Bu dosyanın nasıl manipüle edildiğini hepimiz gayet iyi biliyoruz. Uzman Çavuşun nasıl koruma altına alındığını da biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Devam edin lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Üniformalı faillerin nasıl korunduğuna bir kez daha İpek Er davasında tanıklık ediyoruz. İşte, İstanbul Sözleşmesi'ni kaldırmak demek, bu katillerin korunması anlamına geliyor. Bizler ve İpek Er’in avukatları erkek adalet değil gerçek adaletin sağlanmasına kadar kesinlikle bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz ve bir an önce, değil Uzman Çavuş Musa Orhan’ın, kim olursa olsun, nitelikli cinsel saldırı suçundan korunmasından vazgeçilmesi ve tutuklanması gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Sayın Başkan, pandemi döneminde sağlıkçıları koruması gereken, kayırması gereken iktidar, SES emekçilerine yönelik bir operasyon yaptı ve Eş Genel Başkan Selma Atabey ve önceki Eş Genel Başkan Gönül Erden’in de aralarında olduğu, ayrıca yine bizim PM üyemiz Bedriye Yorgun’un da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

SES emekçileri gözaltında. Bugün gözaltı süresinin ardından adliyeye çıkarıldılar, ifade alınmasına bile gerek duyulmadan tutuklamaya sevk edildiler. Kesinlikle, bu, gündemi saptırma dışında hiçbir şey ifade etmiyor. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası emekçilerini derhâl serbest bırakın demek istiyorum.

Şimdi, Bitlis esnafına ilişkin elimizde çok vahim bir tablo var. Pandeminin esnafı ne kadar olumsuz etkilediğini hepimiz gayet iyi biliyoruz. Buna dair bir önlem alınmıyor ama Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Bitlis'te esnaflar çarşısının içinde bulunduğu alanın sit alanı ilan edilmesinin ardından apar topar, büyük bir çöküş içinde olan esnafı dikkate almadan, yıllardır ticari faaliyetlerini yürüttükleri dükkânlarından çıkmaları için tebligat yapılmış. Neden? Çünkü yeni bir proje var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bu projenin uygulanmasında Bitlis esnafına ne maddi bir yardım ne de gidecekleri yer belirtilmemiştir. Bitlis Dere Üstü Islah Projesi kapsamında yıkılmak isteniyor buralar; yeni yapılan Ziraat Bankası, PTT binası da yıkılacak yerler arasında. Yaşamlarını o dükkânlardan sağlayan ve şimdi dükkânları yıkılmak üzere olan esnaflara, bu konuda taleplerini dile getirdikleri için şimdi de açıklama yapma yasağı geldi ve aynı projenin uygulandığı yerde, daha 2019 yılında, yeni bir proje kapsamında aynı yere 8 milyon harcandığını da not etmek istiyorum. Yani para harcanıyor, bir yıl sonra tekrar yeni bir proje kapsamında o para çöpe atılıyor.

Bitlis esnafı âdeta işsiz bırakılıp göçe zorlanırken diğer yandan ekonomi büyüyormuş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - İktidarın hayalî veri kurumu TÜİK’in yaptığı açıklamaya göre, Türkiye ekonomisi 2021 yılının ilk çeyreğinde yüzde 7 oranında büyümüş. Türkiye ekonomisi büyümüyor; TÜİK’in kıblesi saray olduğu için sarayın harcamalarındaki büyümeyi Türkiye büyümesi sanıyor. Büyüyen, yandaş bilançoları, saray israfları, uçan ve yüzen saraylardır. TÜİK’e söyleyelim: Azalan, halkın iş ve aşıdır; büyüyen bir Türkiye varsa sarayın Türkiye’sidir. Bir de azalan iş ve aş karşılığında halkın Türkiye’sinde büyüyen işsizlik, yoksulluk, iflaslar ve icra dosyalarıdır.

Sayın Başkan, son olarak çok önemsediğim bir konuyu ifade edip bitireceğim, umarım “Devam edin.” dersiniz. Önceki dönem -biraz önce “Devam edin.” diyordunuz da o yüzden- Van Milletvekilimiz Nadir Yıldırım ve Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek hakkında, ne hikmetse dün başlarına 10 milyon TL ödül konulmuş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son kez açıyorum, devam edin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Neymiş? Kobani kumpas davasında bir kumpasla şüpheli yapılıyorlar. Önceki dönem milletvekili, bir partinin eş genel başkanı ve İçişleri Bakanlığı, birilerine koruma verip uluslararası alanda seyahate gönderirken birilerinin de siyaset yaptıkları için başlarına ödül koyuyor. Bu ne yaman çelişki gerçekten. Yani bunu asla kabul edemeyiz. Bu Parlamentoda milletvekilliği yapmış, bu ülkede siyaset yapmış ve sadece haksız ve hukuksuz saldırılar, suçlamalar sebebiyle sürgünde olan siyasetçilerin başına ödül konulması AKP’nin artık daha fazla ne yapacağını da açıkçası ortaya koyuyor. Bu ne çaresizlik, bu ne acizliktir. Yani buradaki davaların nasıl bir yargıyla yürütüldüğünü biliyoruz. Kumpasların nasıl olduğunu biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Son cümlenizi alayım o zaman, sadece son cümle.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Son cümlem şu Başkan: Yargı tamamen siyasetin emrinde, İçişleri Bakanlığının da maalesef                   talimatlarını yerine getiriyor. Bu yargı, ortada çarşaf çarşaf deliller varken bir işlem yapmazken sadece Kürt halkına, HDP’ye ve muhaliflere yönelik çalışıyor. Bunu da bütün Türkiye görsün diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun lütfen.

22.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Jandarma Uzman Çavuş Hüseyin Keleş’i rahmetle andığına, trafik kazası geçiren İzmir Milletvekili Hasan Kalyoncu ile Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, hayatını kaybeden CHP Grubu hukuk danışmanı Dilek Kumcu’yu rahmetle andığına, Aerobik Jimnastik Dünya Şampiyonu olan Ayşe Begüm Onbaşı ile EuroLeague Şampiyonu olan Anadolu Efes’i kutladığına, Yıldırım Beyazıt Camisi eski imamı Mustafa Demirkan’ın Ayasofya Camisi’nde Atatürk’le ilgili ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda İsmet İnönü’yle ilgili sözlerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Doğubeyazıt’ta teröristlerle girdiği çatışmada ağır yaralanan ve tedavisi sırasında şehit düşen Uzman Çavuşumuz Hüseyin Keleş’i rahmetle anıyor, ailesine bir kez de buradan başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.

Milliyetçi Hareket Partisinin 2 değerli milletvekilinin Bolu civarında geçirmiş olduğu trafik kazasında endişeye kapıldık. Yoğunluk içinde ulaşamadık ancak Bolu Belediye Başkanımız üzerinden sağlık durumlarının iyi olduğunu, tedavilerinin o aşamada sürdüğünü takip etmiştik. Bir kez daha buradan gruplarının huzurunda kendilerine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Sayın Başkan, geçen cuma Türkiye Büyük Millet Meclisinde, parti grubumuzda çalışan çok değerli bir hukukçuyu hayatının baharında, 35 yaşında Dilek Kumcu kardeşimizi kaybettik. Kendisi Grubumuzun hukuk danışmanıydı. Nadir görülen hastalıklardan bir tanesi olan “kistik fibrozis” hastasıydı, Türkiye'deki yaklaşık 3 bin vatandaşımız gibi bu hastalıkla mücadele ediyordu. Dilek, bu hastalık için bir umut olarak görülen yeni bir ilacın Türkiye'ye getirilmesi ve tedavisinde kullanılması için bir hukuk mücadelesi de veriyordu. Sosyal Güvenlik Kurumunun ödemediği ilaç, on gün önce mahkemenin verdiği ara kararla ödenir hâle gelmişti. Kendi ilacı yetişmedi ama bir başka hastaya mahkemenin "kullan” dediği ilaç Dilek’e kullanıldı ama kurtarmaya yetmedi, sadece iki gün kullanabildi. Doktorlar “İki haftamız olsaydı yaşatacaktık.” diyorlardı.

Bu Parlamento Nisan 2020’de nadir görülen hastalıkları konuşmaya başladı, raporunu da Şubat 2021’de görüştük; ALS, SMA, DMD, Multipl Skleroz ve kistik fibrozis gibi hastalıklar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ve bu konuda Sağlık Bakanlığı ne yapacak, Sosyal Güvenlik Kurumu ne yapacak, biz ne yapacağız, bu raporun içinde hepsi yazıyor ama rapor bekliyor, sayfaları aralanmadı, aralanmadığı için de Dilek’i kaybettik ve 3 bin kistik fibrozis hastası da Dilek’in örnek mücadelesini umutla izliyorlardı ama maalesef Dilek kaybetti, onlar da umutlarını kaybediyorlar. 8 Şubat 2021’de Sağlık Bakanlığına yaptıkları başvuruda bütün talepleri mevcut.

Biz Dilek’in kaybında tüm gruplardan, Meclis çalışanlarından, tüm milletvekillerinin danışmanlarından taziye dileklerini aldık, hepsi başımız üstünedir ama bu Parlamentonun bu konuda, başka Dilekler hayatını kaybetmesin diye yapması gerekenler vardır. Bu konuda tüm gruplara çağrımızı iletiyor, bir kez daha sevgili Dilek’i rahmetle anıyoruz, minnetle anıyoruz, hatırası yüreklerimizde yaşayacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, çok kötü günlerden geçerken bazı olumlu haberler yüzümüzü gülümsetiyor. Hafta sonu Bakü’de yapılan Aerobik Jimnastik Dünya Şampiyonası'nda Manisa Akhisarlı sporcumuz Ayşe Begüm Onbaşı dünya şampiyonu oldu, altın madalya kazandı. Ben Begüm’ü 3,5 yaşından, kendi kızımla birlikte başladığı jimnastik kursundan itibaren takip ederim. Çok yakın arkadaşlarımızın çocuklarıyla birlikte onlar ilerlerdiler ve Begüm, Türkiye’nin ve Manisa’nın gururu oldu. Bu tip başarılar bir döneme ait değildir. İlk günden bugüne kendisine katkı sağlayan tüm antrenörlerine, tüm Manisa Gençlik ve Spor İl Müdürlerine, tüm Bakanlara, Bakanlıklara, görev yapmış tüm Gençlik ve Spor Bakanlarına, bu zorlu dönemde kendisine katkı sağlayan Akhisar’ımızın Belediye Başkanı Besim Dutlulu’ya, onun iş birliği teklifine olumlu cevap verip kendisini Ankara Büyükşehir Belediyesi EGO sporcusu yapan ve her türlü desteği sağlayan Mansur Yavaş’a ve yetişmesinde katkı sağlayan herkese teşekkür ediyoruz. Kendisiyle gurur duyuyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Anadolu Efes EuroLeaguei kazandı ve Fenerbahçe’den sonra Türkiye’ye bu kupayı getiren 2’nci kulüp oldu; kendilerini, hocalarını, sporcuları ve tüm camiayı bir kez daha kutluyoruz.

Sayın Başkan, Ayasofya Camisi’nde Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hazır bulunduğu bir etkinlikte Mustafa Kemal Atatürk’e lanet okuyan, Yıldırım Beyazıt Camisi’nin eski imamı Mustafa Demirkan Türkiye’nin gündemine oturdu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Elbette, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusuna, bu Meclisin ilk Başkanına bu ağır hakaretler edilirken onları sessizce dinleyen, devamında bir tepki dile getirmeyen Recep Tayyip Erdoğan’a ve Meclis Başkanına, görevlerini, hangi koltukta oturduklarını, bu koltukların ilk sahibinin -bu ülkede ezanlar okunuyorsa bu ezanların okunması için- İstanbul’u işgalden kurtarışının, Türkiye’yi işgalden kurtarışının önemini bir kez daha hatırlatırız.

“Atatürk’e zerre muhabbet besleyen, ne ölüme ne dirime…” diyen fesli deli Kadir’i ziyaret edenleri, cenazesine 5 bakanla katılanların fesli deli Kadir’le aynı paraleldeki Mustafa Demirkan’ın Atatürk’e bu açık hakaretine, Atatürk’e iftirasına, saldırılarına karşı susmalarını Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan tüm yurttaşlarımıza ve buna sessiz kalan bütün siyasileri de onları yetiştiren öğretmenlerine, annelerine, babalarına şikâyet ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son kez açıyorum, tamamlayın sözlerinizi.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

Ayasofya’nın ibadete açılışını burada hep birlikte yaşadık, düşüncelerimizi ifade ettik ancak Ayasofya, şüphesiz, Mustafa Kemal’e lanet okunsun diye, cumhuriyetin kurucularına “zalim” denilsin diye açılmamıştır. Cübbeli amiralle ilgili soruşturma bir türlü tamamlanmazken şimdi Mustafa Demirkan’a ne yapılacağı merak konusudur. Mustafa Demirkan’ın cümleleri üzerinden trol operasyonlarına sığınanlar, bugün ittifak ortaklarının net konuşması karşısında suspus olmuşlardır. İttifak ortaklarına da -paylaştıkları ifadelerden hepimizin duyduğu memnuniyeti ifade ederken- bunları kim görevlendiriyor, kim oturtuyor, kim susup dinliyor, kim soruşturma açmıyor; bunu da hatırlatmak boynumuzun borcudur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitireceğim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Son cümleleriniz için açıyorum.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değinmek istediğim son husus da yine, Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 27 Mayıs günü partisinin genişletilmiş il başkanları toplantısında bu kez bizzat, cumhuriyetin 2’nci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün Türkiye Büyük Millet Meclisinde yaptığını iddia ettiği bir konuşmadan bahsetmiştir. Konuşma Meclis tutanaklarında yoktur. Cumhurbaşkanı Yardımcısına soru önergesiyle sorulmuştur, Meclis Başkanına sorulmuştur; bir kez daha soruyoruz: Hangi Tutanak Dergisi’nde vardır, hangi kaynakta vardır? Bu ifadeler kullanılmadığı hâlde, Sayın Cumhurbaşkanımız, rahmetli Cumhurbaşkanımız, Genel Başkanımız İsmet İnönü’ye bu ithamlarda bulunmak, Atatürk’e uzatamadığı dili Cumhurbaşkanımız, 2’nci Cumhurbaşkanımız İnönü üzerinden Atatürk’e ve cumhuriyete uzatmaktan başka bir şey değildir. Atatürk’e hakaret edenin huzurunda huşu içinde oturanları ve İsmet Paşa’ya, bu ülkenin kuruluş serüveninde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tamamlıyorum Sayın Başkan, bir cümle, son cümlem.

BAŞKAN – Son cümle, başka açmayacağım, onu söyleyeyim.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Atatürk’e hakaret edilirken huşu içinde oturup dinleyenleri, bu ülkenin tapu senedini yedi cihana kabul ettiren İsmet Paşa’ya iftira edenleri tarih önünde bir kez daha kınıyoruz, telin ediyoruz, bu iddialarını ispata davet ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN Sayın Elitaş, buyun.

23.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Jandarma Uzman Çavuş Hüseyin Keleş’e Allah’tan rahmet dilediğine; 1. Lig’e çıkan takımları, EuroLeague Şampiyonu olan Anadolu Efes’i ve Aerobik Jimnastik Dünya Şampiyonu olan Ayşe Begüm Onbaşı’yı kutladığına, trafik kazası geçiren İzmir Milletvekili Hasan Kalyoncu ile Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ’a geçmiş olsun dileğinde bulunduğuna, eşi Ziynet Sertel’i kaybeden İzmir Milletvekili Atila Sertel’e başsağlığı dilediğine, güvenlik güçlerinin terör örgütüyle yaptığı mücadelenin faili meçhul cinayet gibi gösterilmesinin haksızlık olduğuna, Türkiye İstatistik Kurumunun büyüme rakamlarına, Cumhurbaşkanının Netanyahu’ya benzetilmesinin kabul edilemez bir düşünce olduğuna, İYİ Parti Genel Başkanının Rize’de provokatörlük yaptığına ve Atatürk’e hakaretle ilgili konu varsa savcıların gereğini yapacağına ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teşekkür ediyorum.

Bu haftanın hayırlı geçmesini temenni ediyorum.

Öncelikle, Ağrı Doğubeyazıt’ta PKK terör örgütüne karşı kahramanca mücadele eden jandarma uzman çavuşumuz maalesef şehit oldu, hayatını kaybetti. Uzman çavuşumuza Allah'tan rahmet, Türk milletine başsağlığı, ailesine sabırlar diliyorum. PKK terör örgütünü de lanetliyorum, PKK terör örgütünün destekçilerini de aynı şekilde şiddetle kınıyor ve lanetliyorum.

Öte yandan, Eyüpspor, Manisaspor, Kocaelispor 1. Lig’e yükselme başarısını gösterdiler. 3 spor kulübümüze de Süper Lig yolunda başarılar temenni ediyorum.

Anadolu Efes’i EuroLeague şampiyonu olmasından dolayı kutluyorum.

Manisalı Begüm kızımızı başarılarından dolayı tebrik ediyorum.

Yine, Milliyetçi Hareket Partili Değerli Milletvekillerimiz Sayın Hasan Kalyoncu ve Sayın Yaşar Karadağ bir trafik kazası geçirmişler. Aldığımız bir bilgiye göre, hamdolsun, sadece maddi hasarlı bir kaza. Değerli Milletvekillerimize geçmiş olsun dileklerimizi iletiyorum.

Yine İzmir Milletvekilimiz Sayın Atila Sertel’in muhterem eşi Ziynet Sertel Hanımefendi Hakk’ın rahmetine kavuştu. Atila Sertel Bey’e sabırlar ve merhumeye rahmet diliyorum. Kendisinin başı sağ olsun, Rabb’im inşallah başka acılar göstermesin diye ümit ediyorum.

Değerli milletvekilleri, 1983 yılından başlayan, yoğun bir şekilde terörle mücadele eden Türkiye Cumhuriyeti devletinin bugüne kadarki faaliyetleri başarıyla devam etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin lütfen.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Terörist teröristtir. 1983 yılında başlayan, önce bölgedeki Kürt halkına zulmeden PKK terör örgütünün yaptığı katliamları tamamen göz ardı ederek silahlı kuvvetlerimizin, güvenlik güçlerimizin terör örgütüyle yaptığı mücadeleleri faili meçhul cinayet gibi göstermek, terörle mücadele eden güvenlik güçlerimize yapılan bir haksızlıktır; bunu da şiddetle reddediyorum ve lanetliyorum.

Değerli arkadaşlar, bir arkadaşımız büyümeyle ilgili bir konuyu gündeme getirdi; sanayici bir arkadaşımız, ticaretten anlayan bir arkadaşımız. Bazıları da “Bu büyüme nasıl oldu? Olmaması gerekir.” diye ifade ettiler. Bakınız, büyüme TÜİK’in rakamlarının bir yansımasıdır. TÜİK’in rakamlarına güvenmiyor olabilirsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kaç kere açacaksınız Başkan bu mikrofonu? Ona göre ayarlayayım cümleleri.

BAŞKAN – Siz çok açılmaması taraftarı olduğunuz için size…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ben aynen katılıyorum. Son cümlemi de o konuyla ilgili ifade etmek istiyorum.

Bakın, elektrik tüketiminin, sanayide kullanılan doğal gaz tüketiminin hangi miktarda arttığına bakarsanız, herhâlde, Türkiye’deki büyümenin gerçek mi sanal mı olduğunu çok iyi bir şekilde anlayabilirsiniz. Sanayiciler, herhâlde, özellikle mayıs ayında ya da kışın işçilerini veya iş yerlerini ısıtmak için ne doğal gaz tükettiler ne de elektrik sarf ettiler. O anlamda TÜİK’in rakamlarına inanmıyor olabilirsiniz ama Enerji Bakanlığı ve EPDK’ya göre organize sanayi bölgelerindeki hem doğal gazın hem de enerji tüketiminin ne olduğu değerlendirilebilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Açalım mikrofonu.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Geçen gün Plan ve Bütçe Komisyonunda vergi barışıyla ilgili kanun teklifi görüşülürken çok güzel bir konuşma yapan Değerli Mustafa Kalaycı, son günlerde yapılan ithalat içerisinde yatırım malları ithalatının yüzde 10’un üzerinde olduğuyla ilgili bir şey ifade ettiler, bunu gündeme getirdiler. Yani bu süreçte, inşallah, pandemiyi atlattığımızda Türkiye, dünyanın içinde bulunduğu krizi fırsata çevirecek altyapı yatırımlarını da hayata geçiriyor diye düşünüyorum.

Bu ülkenin, 84 milyonun temsilcisi Cumhurbaşkanımızın, girdiği her seçimde kazanan, 2002 yılından itibaren siyasette Türkiye cumhuriyet tarihine önemli bir damga vuran, imzası bulunan Cumhurbaşkanımızın, bebek katili, insan katili, günahsız insan katili Netanyahu’ya benzetilmesi kabul edilemez bir düşüncedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bu görüşmeyi, konuyu ifade ettikten sonra hemen akabinde Sayın Cumhurbaşkanımızın doğduğu, atalarının yaşadığı Rize’ye gitmesi, o Genel Başkanın yaptığı provokatörlükten başka bir şey değildir.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sensin provokatör! Ayıp!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bölücülükle itham eden, “Bölünmeyi teşvik ediyor.” diye söylenen; bir kere, Doğru Yol Partisinden başlayıp AK PARTİ limanlarında gezinip Milliyetçi Hareket Partisinin odasında, locasında bulunup daha sonra onlardan ayrılıp bir parti kuranın ne tür bir bölücülük içerisinde olduğunu da herhâlde Türk milletinin takdirine bırakıyorum.

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Bu nasıl laf ya!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Müstehzi müstehzi de gülümsemiyorsunuz, üzücü bir şekilde, yaşanan hadiseleri üzücü bir şekilde değerlendirdiğinizi görüyorum.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Kahkahayla gülüyorum. Kahkahayla gülüyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bakınız, Ayasofya Camisi’nde cuma hutbesi veren veya vaaz yapan bir kişinin, vaizin ayetikerimelerden ortaya çıkarak yaptığı bir benzetme, eğer Büyük Millet Meclisinin ilk Başkanı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son kez açıyorum Sayın Elitaş.

Buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - …Kurtuluş Savaşı’mızın kahramanı Atatürk’le ilgiliyse bu konuyla ilgili zaten Sayın Grup Başkanvekilim ve Cumhuriyet Halk Partisi eski üyesi, yeni Memleket Partisi Genel Başkanı Sayın Muharrem İnce suç duyurusunda bulunmuşlardır. Atatürk’ü Koruma Kanunu mevcuttur, Atatürk’e hakaretle ilgili konu varsa savcılar zaten gereğini yapacaklardır. Sayın Özel ve Sayın İnce bu görüşmeyi, bu konuyu dile getirmiştir ama şunu ifade ediyorum: Çok heyecanlı bir konuşma yaptın cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’le ilgili. Bir il başkanı düşünün ki “Gazi Mustafa Kemal’e ‘Atatürk’ sıfatını yakıştırmıyorum.” dedi. Gazi Mustafa Kemal’e “Atatürk” sıfatını yakıştırmayan Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanına aynı şiddeti Sayın Özel’den beklediğimi ifade ediyorum.

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sırayla söz vereceğim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bende mi sıra?

BAŞKAN – Sayın Türkkan’dan başlayacağım müsaade ederseniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ben terör örgütüne, PKK’ya sataşmıştım Sayın Başkanım.

PERO DUNDAR (Mardin) – Siz Hakkâri’ye dediniz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hayır, siz lanetlediniz ya, Hakkâri’ye ilişkin…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Terör örgütüne sataştım.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, Sayın Başkan sataşmadan talep etmediler, 60’a…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yo, ben sataşmadan istiyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sataşmadan istiyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, ben sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Size ne dedi de…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Dedi ki: “Katliamları göz ardı ederken terörle mücadele eden kolluk güçlerimizi cinayetle suçlayanları lanetliyorum.” Evet, biz, cinayetle suçluyoruz.

BAŞKAN – Ha, siz üzerinize alındınız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Evet, evet.

BAŞKAN – Peki, oturun yerinize lütfen.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yani terör örgütü destekçisi, anlaşılan o.

SALİH CORA (Trabzon) – Terör örgütü destekçisi olduğunuz anlaşılıyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – PKK’yı lanetlemiştim, ona alınıyor.

PERO DUNDAR (Mardin) – Hayır, siz Hakkâri konuşması üzerine yaptınız.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – O, sataşma değil ya, doğruyu ifade ediyor.

SALİH CORA (Trabzon) – İş birlikçisi ve destekçisi olduğunuzu itiraf ettiniz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İş birlikçi sensin! Sen IŞİD’in hesabını ver!

SALİH CORA (Trabzon) – IŞİD’i kim…

BAŞKAN – Arkadaşlar, neyin kavgasını yapıyorsunuz? Sayın milletvekilleri…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sen oradan konuşma, orada Başkanın var.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Milletvekillerinin konuşması yasak mı ya! Yapmayın böyle.

SALİH CORA (Trabzon) – IŞİD’i etkisiz hâle getirerek IŞİD’in cevabını verdik.

BAŞKAN – Evet, çok teşekkür ediyorum sayın milletvekillerine.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Cora, sen orada oturup…

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, müsaade ederseniz, sükûnet içerisinde…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Cora susarsa… Cora susarsa…

PERO DUNDAR (Mardin) – El Nusra’ya gönderdiğiniz…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, Sayın Elitaş “Söylediklerimin arkasındayım.” dedi, siz de “Bize söyledi, biz böyle söylüyoruz.” dediniz. Size sataşmadan söz vereceğim, müsaade edin.

Sayın Türkkan, buyurun lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hayır, ben not aldım Başkan, tutanaklardan çıkaracağım bu söylediklerini.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Buyurun.” diyor, “Buyurun.” diyor.

24.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben bilmediğim konuda konuşmam, bildiğim konuda da iddia ederim. Öyle, bana getiren adamların sözleriyle de konuşmam, gol yemem. Siz tecrübeli bir Grup Başkan Vekilisiniz. Size bir haber okuyacağım, sahibinin sesi TRT Haber, tarih Mart 2021: “Türkiye'nin elektrik tüketimi, şubatta geçen yılın aynı ayına göre yüzde 2,46 azalarak 24 milyar 190 milyon 31 bin kilovatsaat oldu.” Bu İbrahim Eren sizi yanıltmak için özel yaptırmış bu haberi, Mart 2021’de; bu, bir.

İkincisi: “Parti kuran” diye başlayan sözde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son kez açıyorum.

Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Millî Selamet Partisinde başladığı siyaset hayatında, daha sonra, kendisini yetiştiren, uğruna şiirler yazdığı, methiyeler düzdüğü hocasına, hocasının ifadesine göre “kendine kazık atarak, gömlek değiştirerek” parti kuran bir Genel Başkanın partisinde Grup Başkan Vekilliği yapıyorsunuz.

Saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, sataşmadan, Sayın Danış Beştaş.

Buyurun.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ben cümlelerini not aldığım için sataşma bölümünü söyleyeyim. Şunu söyledi: “Kolluk güçlerimizi faili meçhul cinayetler işlemekle suçlayanları lanetliyorum." Evet, biz tam da bunu söylüyoruz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Aynen öyle.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Biz kolluk güçlerinin faili meçhul değil, failleri belli olacak şekilde Hakkâri’de cinayet işlediğini iddia etmiyoruz, biliyoruz çünkü. Size birkaç örnek vereceğim: Sami Kaplan köyünde -bu sene içerisinde yani 2021’de- Sürmi İnce tarlada; Serhat Buldan, Rahmi Sefalı, Necdet İşözü ve Aydın Tümen çarşı merkezinde… Tahmin edin kim gitmiş taziyelerine? Süleyman Soylu, İçişleri Bakanı. Zırhlı araçtan ateş açılmış ve 4 sivil yurttaş olay yerinde yaşamını yitirmiş ve dava da var. Kolluk gücünü suçluyoruz demiyoruz, biliyoruz, vaka diyoruz. Diğeri Necmettin Fendik, kendi evinde ve çocuklarının gözleri önünde; Adem Kuyumcu kendi bahçesinde, Sertip Şen koyunlarının başında öldürülmüş. Ve bunlardan birisi için davayı da söyleyeyim -yani biz demiyoruz- yargı bile dayanamamış -dayanamamış derken cezasızlık bir politika, Kürtleri vuran her zaman serbest kalır, Kürtleri vurmak serbesttir- bir dava açmış, demiş ki: “Tarlada Sürmi İnce vuruldu.”

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Kürt’ü vuran PKK. Kürt’ü kim vurdu? Kürt’e zulmeden PKK.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Askere üç yıl iki ay ceza verilmiş, istinaf bu cezayı fazla bulmuş biliyor musunuz, cinayetten.

Yine, terör retoriğiyle cinayetleri aklamayın Sayın Elitaş. Gelin, bu sivilleri öldürenlerin cezalandırılmasını hepimiz isteyelim. Bu ülkede daha fazla faili belli ya da meçhul cinayet işlenmesin. Her şeyi bununla meşrulaştırmayın. Biz söylediklerimizin hepsinin belgesiyle konuşuyoruz, ezbere konuşmuyoruz.

Buradan da sataşma, kimin kimi vurduğunu gayet iyi biliyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Efendim, bana sataşma var.

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, sadece kayıtlara geçmesi adına söylüyorum: Bakın, az önceki konuyla ilgili “Yargı incelemeye başladı." dedi ama şunu unutmamamız lazım: Kürt halkına zulmeden, Kürtleri katleden lanetli PKK terör örgütüdür. Bakın, PKK terör örgütü devletiyle bütünleşmiş, vatanında bir ve beraberce yaşayan insanları “Sen T.C. devletiyle beraber oldun.” diye 83’ten bu tarafa katletmiştir, zulmetmeye de hâlâ devam ediyordur.

Teşekkür ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Tutanaklara geçsin: Bizim sorduğumuz sorulara ve cinayetlere cevap verilmeden sadece bir manipülasyon amacıyla bu sözler tutanağa geçiyor.

BAŞKAN – Sayın Aydemir, sataşmadan söz istiyorsunuz ama ne dediler de sataştılar?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Başkanım, bana dönerek “Kimin kimi öldürdüğünü biliyoruz.” dedi. Ben de biliyorum kimin kimi… (HDP sıralarından gürültüler)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – “Sataşmayın, gerçekleri öğrenin.” dedim. Ben ne dediğimi biliyorum, “Sataşmayın, gerçekleri öğrenin.” dedim.

BAŞKAN – Arkadaşlar…

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Efendim, “Kimin kimi öldürdüğünü biz biliyoruz.” diye bana dönerek özellikle bir hakikati ters yüz etti. Ben PKK’nın Kürtleri öldürdüğünü biliyorum. Bununla ilgili söz istiyorum.

BAŞKAN – Efendim, söyledikleriniz kayıtlara geçmiştir, direkt size bir sataşma yoktur.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Ama o zaman özel bir not düşeceğim: Ağrı’da bir Kürt bakkalı ellerini direğe bağlayıp PKK katletti. Her yerde Kürt’ün düşmanı PKK’dır, Kürt’ü katleden, Kürt’ün çocuklarına hayat hakkı tanımayan PKK’dır; bunu herkes biliyor. Kürtler adına konuşamazsınız, Kürtler adına konuşursam ben konuşurum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Kayıtlara geçmiştir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - PKK’ya laf söyledi canım.

Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, ben geçen hafta da söyledim ve her “PKK” “terör” dediklerinde bu cevabı alacaklar: Bizim muhatabımız iktidardır, iktidar, tamam mı? Biz size hesap soruyoruz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bizim de Kürtleri kim katlettiyse onlarla hesabımız var. PKK Kürt düşmanı bir yapıdır, öyle üstesinden gelemezsiniz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Vedat Ekinci’yi kolluk öldürdü, 14 yaşında bir genç.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – PKK bölücü, Kürt düşmanı bir yapıdır.

BAŞKAN – Kayıtlara geçmiştir, teşekkür ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt)- Bunun hesabını verin.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Hesabı siz vereceksiniz.

BAŞKAN - Evet, teşekkür ettim.

Arkadaşlar, daha yeni başlıyoruz, gün içerisinde uzun uzun tartışacağız, lütfen yormayın kendinizi.

Sayın Özel, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

25.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Sayın Elitaş’ın cümleye girişinden, evet, beklediğimiz kınama gelecek diye düşünmüştüm ama gelmedi, lafı bir başka yere getirdi. İl Başkanımızın, kapalı bir toplantıda, bağlamından koparılan bir cümlesi kamuoyuna yansımıştı. O toplantıdan dört gün önce bir buçuk dakika içinde 8 kez “Atatürk” dediği ve ağzı dolu dolu “Atatürk” dediği bir videoyu hep birlikte paylaştık.

Sayın Elitaş, bizde Atatürk isminden ürkecek, korkacak, söylemeyecek bırak il başkanı, bir tane üye bulamazsın da, biz sizde bu hadsiz Mustafa Demirkan’a haddini bildirecek bir üye arıyoruz, temsilci arıyoruz, sözcü arıyoruz, siyasetçi arıyoruz; bulamıyoruz. Yazıklar olsun. (CHP sıralarından alkışlar)

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Bağırmayı bırakın Sayın Özel. Sayın Akif Hamzaçebi burada şahit, kendi tweetleri var.

BAŞKAN - Sayın Çilez, lütfen yerimize oturalım.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları vardır.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

(AK PARTİ ve CHP sıralarından karşılıklı laf atmalar)

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve arkadaşları tarafından, akaryakıt ürünlerine yapılan yüksek özel tüketim vergisi (ÖTV) artışı ve zamlardan vatandaşlarımızın, esnaflarımızın, işletmelerimizin, üreticilerimizin ve çiftçilerimizin korunması ve ortaya çıkan sorunların araştırılması amacıyla 27/5/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Haziran 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

1/6/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu; 1/6/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                      Lütfü Türkkan

                                                                                           Kocaeli

                                                                                Grup Başkan Vekili

Öneri:

Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve 20 milletvekili tarafından, akaryakıt ürünlerine yapılan yüksek özel tüketim vergisi (ÖTV) artışı ve zamlardan vatandaşlarımızın, esnaflarımızın, işletmelerimizin, üreticilerimizin ve çiftçilerimizin korunması ve ortaya çıkan sorunların araştırılması amacıyla 27/5/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 1/6/2021 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yerinizden bağırmanızın hiç kimseye faydası yok. Kâtip Üye yanımda önergeyi okuyor, ben burada duyamıyorum, rica ediyorum, lütfen.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Biz de duyamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Sayın Bedri Yaşar.

Değerli milletvekilleri, hiçbir konuşmacımıza ne önergeler üzerinde ne de kanun teklifleri üzerinde yapılacak görüşmelerde ilave süre vermeyeceğim, bilgilerinize sunarım.

Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Akaryakıt ürünlerinden alınan özel tüketim vergisi oranları ve buna bağlı olarak benzin, motorin, LPG, oto gazda meydana gelen zamlı fiyatların vatandaşa etkisi konusunda vermiş olduğumuz Meclis araştırması önergesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, ne yazık ki bu Hükûmet döneminde artık zamsız günümüz geçmez oldu. Motorinin litresi 23 kuruş; doğal gaz konut ve sanayide yüzde 1, elektrik üretim santrallerinde de yüzde 5 artmıştır. Bu artışla birlikte 2021’de doğal gaza toplamda 6’ncı kez zam gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet geçen ay içinde –hepinizin de bildiği gibi- akaryakıtta özel tüketim vergisi oranlarını yüksek oranda artırmıştır. Buna göre, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle akaryakıt ürünlerinden alınan özel tüketim vergisi oranları benzinde yüzde 53,87; motorinde yüzde 78,28; LPG, oto gazda da yüzde 188,5 artırılmıştır. Bu artış sonrası benzinin litresine 55 kuruş, motorinin litresine 67 kuruş, LPG, oto gazın fiyatına da 35 kuruş zam gelmiştir. Bu zamlarla birlikte Hükûmet tarafından 18 Mart tarihinde yürürlüğe sokulan tavan fiyat uygulama kararı da 19 Mayıs 2021’den itibaren yürürlükten kalkmıştır. Böylece akaryakıt fiyatları tavan fiyat uygulaması, öncesinde olduğu gibi yeniden serbest piyasa koşullarına dönmüştür. Bu kapsamda, zam öncesi akaryakıtta yapılan fiyat indirimleri de maalesef geri alınmıştır. Ayrıca, motorinin litresinden alınan özel tüketim vergisi miktarı 1,29 kuruşa yükselirken LPG’den alınan özel tüketim vergisi de 81 kuruşa çıkmıştır. Bu zamların ardından benzinin litresi İstanbul’da 7,75 liradan, Ankara’da 7,81 liradan, İzmir’de 7,82 liradan satılmaya başlamıştır; yine motorinin litre fiyatı İstanbul’da 7,24 TL’ye, Ankara’da 7,31 TL’ye, İzmir’de de 7,32 TL’ye yükselmiştir. Sık sık yapılan yüksek zamlar yüzünden, benzin ve motorinin litre fiyatı neredeyse 8 liraya dayanmıştır, ayrıca motorin ile benzin arasındaki fiyat farkı da neredeyse sıfırlanmıştır.

Hepinizin bildiği gibi, başta esnaf kesimi olmak üzere bütün kesimlerde, akaryakıta gelen zamlar her şeye tesir ediyor yani bugün taşımacılık sektöründen tutun tarım sektörüne kadar enerji fiyatlarının tesir etmediği hiçbir sektörü burada hiç kimse ifade edemez. Bu fiyatlar otomatikman emtia fiyatlarına da yansımıştır. Bugün, özellikle, mesela demir fiyatları yüzde 100’ün üzerinde, çimento fiyatları yüzde 100’ün üzerinde… Sayın Grup Başkan Vekili Kayserili, Kayseri’deki rakamları da hepimizden daha iyi biliyordur, bugün Türkiye’de, maalesef yüzde 70’in, yüzde 80’in üzerinde artmayan fiyat kalmamıştır.

Şimdi, bu mazot fiyatlarıyla ve bugün maalesef iklimden kaynaklanan sebeplerden dolayı da tarımdaki durumumuz ortada. Artık maalesef buğdaylar başak vermeden kurumaya başlamıştır. Çiftçi bunu mu düşünsün, mazota gelen zammı mı düşünsün, gübreye gelen zammı mı düşünsün? Allah’ınızı severseniz, neyi düşünsün İbrahim Ağabey? Bu şartlar altında, çiftçilik bu memlekette yapılabilir mi, bu şartlar altında? Bakın, iklimle ilgili komisyon kuruldu…

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Çiftçi Hükûmete dua ediyor, dua. “Allah razı olsun.” diyor, “En çok destek olan hükûmet bu Hükûmet.” diyor.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Dua ediyor, yağmur duasına çıkıyor, artık yapacak bir şey yok. Çiftçinin hâli duaya kaldı; Rabb’im verirse verecek, vermezse vermeyecek. Hâlbuki, sosyal devlet olmanın gereği bugün var, bugün çiftçinin yanında olmayacaksınız, bu pandemi şartlarında çiftçinin yanında olmayacaksınız, esnafın yanında olmayacaksınız da ne zaman olacaksınız?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Çiftçinin de esnafın da yanında bu Hükûmet, sen boş ver.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Bakın, kaşıkla verdiğinizi kepçeyle alıyorsunuz. Kaşıkla verdiğiniz şeyi kepçeyle alıyorsunuz, bunun hiçbir izahı yok. Gerçekten bu konunun muhakkak, kati suretle araştırılması lazım çünkü bunun tesir etmediği bir alan yok, bunun etkilemediği hiçbir alan yok; iğneden ipliğe bütün piyasaya tesir eden rakamlardan bahsediyoruz.

Biz istiyoruz ki artık bu zamları değil de üreticinin, çiftçinin, esnafın, sanatkârın desteklendiği projeleri bu kürsüden konuşalım diyorum. Bu çerçevede destek vereceğinizden hiç şüphemiz yok.

Ümit ediyorum ki bugün, aynı zamanda, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı da yaptığı basın toplantısında “Bu olmaz, bu ÖTV zamlarıyla çiftçinin bir şey yapması mümkün değil.” diyor; burada olsaydı keşke, onun da desteğini isteseydim.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yaşar.

Sayın milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.28

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.49

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Sibel ÖZDEMİR (İstanbul), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

İYİ Parti grup önerisi üzerindeki konuşmalarda kalmıştık.

Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Garo Paylan, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, iktidar yandaşlarını beslemeye devam ediyor ama çark tıkandı. Çark tıkandığı zaman ne yaptı iktidar? Değerli arkadaşlar, son zamanlarda ne yapıyor bu iktidar? Zam, zam, zam; her gün uyanıyoruz, benzine zam, mazota zam, elektriğe zam, doğal gaza zam.

Değerli arkadaşlar, Anayasa’mız, vatandaşların ödeme gücüne göre vergi toplanmasını emrediyor. Peki, biz vergiyi nereden topluyoruz arkadaşlar? Benzin istasyonlarından topluyoruz, tekel bayilerinden topluyoruz; yurttaşlarımız sigara alıyor, alkol alıyor, buradan topluyoruz; vergilerin büyük bölümü buradan toplanıyor. Arkadaşlar, bir de verginin en önemli kalemi, benzin istasyonlarından toplanıyor vergi, benzin istasyonlarından. Yani kurumlar vergisi en büyük kalem değil, zenginlerden alınan vergiler en büyük kalem değil; en büyük kalem, mazottan, akaryakıttan, benzinden alınan vergiler arkadaşlar. Şu anda bir vatandaşımız deposunu doldurmaya kalksa… Ki vatandaşlarımız deposunu artık dolduramıyor, gidiyor benzin istasyonuna, 50 liralık benzin almaya çalışıyor, 50 liralık mazot alıyor, daha ibre yerinden oynamıyor ama deposunu doldurmaya çalışsa, 400 lira verse, bunun 300 lirası vergi. En zengini de bu vergiyi veriyor, en yoksulu da bu vergiyi veriyor. Sonuçta, yoksullardan vergiyi topluyorsunuz, gidip yandaşlarınıza aktarıyorsunuz. Yurttaşların geçmediği köprülerin, otoyolların paralarını 5 yandaş müteahhide aktarmaya devam ediyorsunuz değerli arkadaşlar.

Tayyip Erdoğan geçenlerde “Mağdur ettiğimiz yurttaşlarımızdan helallik istiyorum.” dedi. Ya, helallik isteyen bir Cumhurbaşkanı ne yapar? Yurttaşlarına gelir aktarır. Ama o ne yapıyor? Yurttaşların almaya çalıştığı benzine, mazota zam yapıyor. Geçenlerde benzine 55 kuruş, motorine 67 kuruş, oto gaza 35 kuruş zam getirdiler. Böyle mi helalleşeceksiniz yurttaşlarımızla?

Değerli arkadaşlar, vergiyi kamyoncuya yüklüyorsunuz, taksiciye yüklüyorsunuz, minibüsçüye yüklüyorsunuz. Sonuç olarak, benzine, mazota gelen zamlar da arkadaşlar, diğer zamları tetikliyor. Ya, her şeye zam gelmiş durumda. Şu anda asgari ücret 2.825 lira. Peki, açlık sınırı kaç para arkadaşlar? 2.830 lira. Yani vatandaşın karnını doyurmak için bile şu anda asgari ücret yetmiyor. Zamlar yeni zamları getiriyor ve yurttaşlarımız bu zamların altında eziliyor arkadaşlar.

Bu açıdan biz, İYİ Partinin verdiği bu önergeye destek veriyoruz. Gelin, yurttaşın sırtına bindirdiğiniz bu zamları Meclis olarak araştıralım ve adaletli bir ekonomik düzen kuralım diyorum arkadaşlar.

Hepinize saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, pek kısa bir söz talebim vardı.

BAŞKAN – Tabii, Sayın Özel, 60’a göre yerinizden bir dakika söz veriyorum.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Malatya’nın Yeşilyurt ilçesinin bazı köylerindeki taş ocaklarına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, Malatya ilimizin Yeşilyurt ilçesinin Atalar, İkizce, Görgü ve Seyituşağı köylerinin muhtarları bugün Meclisteler ve bütün siyasi parti gruplarına ulaşmaya çalışıyorlar. Bölgelerinde taş ocaklarından dolayı hem su kaynaklarının hem de yaşam alanlarının tehdit edildiğini ifade ediyorlar. Bu konuyla ilgili -Genel Kurulumuzu da izliyorlar- tüm siyasi parti gruplarına bu konudaki taleplerini iletiyorlar. Ben de onların taleplerinin arkasında olduğumuzu ifade etmek istedim.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ Parti Grubunun, Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve arkadaşları tarafından, akaryakıt ürünlerine yapılan yüksek özel tüketim vergisi (ÖTV) artışı ve zamlardan vatandaşlarımızın, esnaflarımızın, işletmelerimizin, üreticilerimizin ve çiftçilerimizin korunması ve ortaya çıkan sorunların araştırılması amacıyla 27/5/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Haziran 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Orhan Sümer.

Buyurun Sayın Sümer. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben de Malatya’dan gelen muhtarlarımıza “Hoş geldiniz.” diyorum.

Değerli milletvekilleri, iktidar ne yazık ki ekonomi yönetimini beceremiyor. Bu durumu düzeltmek için de sürekli olarak, başta akaryakıt ve enerji fiyatları olmak üzere, zam yapıyor yani fatura vatandaşın boynuna biniyor. AKP iktidara geldiğinde vatandaş benzinin litre fiyatına 1 lira 48 kuruş öderken on dokuz yıllık AKP iktidarı sonunda fiyat 7 lira 80 kuruş oldu. Son on senedir ise fiyatlar artık hesaplanabilir olmaktan maalesef çıktı. İktidar artık Türkiye’yi yönetmekten o kadar uzak ki benzin ve motorin fiyatlarını belirlemesini dahi beceremiyor. Bundan bir sene önce, mayıs ayında, maalesef, otuz altı saatte bir zam yapıldığını gördük. Son gelen zamlardan sonra halk arasında espriyle kullanılan “50 liralık alıyorum.” söylemi bile zora girmiş durumda çünkü vatandaş, bırakın benzin almayı, varsa arabasını satar durumda. Bu sabah yine doğal gaza zam haberiyle uyandık. Milletin krediyle aldığı arabasının benzinine, çiftçisinin traktörüne, mazotuna zam gelirken zenginin teknesinde kullandığı akaryakıta zam gelmiyor. Niye? Çünkü ÖTV’si yok; çünkü iktidar milletini değil, sadece kendi yandaşını, saray sevdalılarını düşünüyor. Mazot, benzin ve akaryakıt fiyatları bu kadar yüksekken, girdi maliyetleri bu kadar artmışken yurdumun çiftçisi nasıl toprağını ekecek, traktörünün deposunu nasıl dolduracak?

Bakın, ÖTV’ye yapılan son zamla vatandaşımızın cebinden tekrar ne kadar çıkıyor? Cebinden günlük 59 milyon, aylık 1,7 milyar, yıllık 22 milyar daha fazla para çıkacak. Yani, bu ne demek sayın milletvekillerimiz? Zaten pandemi dolayısıyla çok zor durumda olan, iş yapamayan, evine ekmek götüremeyen taksici esnafımıza, dolmuşçu esnafımıza, servisçi esnafımıza, nakliyeci esnafımıza “Sen tamamen ortadan yok ol.” demektir.

Öğrencilerimizin sorunları çözülmüyor; öğretmenlerimizin, polislerimizin, doktorlarımızın 3600 ek göstergesi verilmiyor ama sarayın örtülü ödenek harcamaları günlük 11 milyon lirayla rekor kırmış durumda. Orada haksızlık vardır, talan düzeni vardır, yetim hakkı vardır. Esnaf siftah yapmadan kepenk kapatıyorsa; çiftçi ektiğini biçemiyor, biçtiğini satamıyorsa; emekli, ev kirasını ödeyemiyorsa; çocuğuna harçlık veremediği için babalar intihar ediyorsa o ülkede saraylara değil, vatandaşın yarasını saranlara ihtiyaç vardır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, vatandaşın tüm yaralarını sarmaya talibiz. Sayın Genel Başkanımızın dediği gibi, seçim için hazırız, bekliyoruz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Uğur Aydemir.

Buyurun Sayın Aydemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Önergede akaryakıt ürünlerinde ÖTV konusuna değiniliyor ve aşırı zamlardan bahsediliyor.

Petrol fiyatlarında meydana gelen fiyat artışı ve döviz kurlarından kaynaklanan değişimden dolayı maliyet artışları oluyor; bu maliyet artışlarını tüketiciye yansıtmamak adına 17/5/2018 tarihinde eşelmobil uygulamasına, sistemine geçilmiştir. Yani, bu ne demek? Petrol fiyatlarına zam geldiği zaman devlet ÖTV alacağının bir kısmından vazgeçerek tüketiciyi rahatlatmaya başlamıştır. Hangi tarihte? 17/5/2018 tarihinde. Eşelmobil uygulaması olmasaydı bugün motorinde ÖTV 2,05 TL olacaktı. Bugün kaç para? 1,06 TL. Benzinde ÖTV ne kadar olacaktı eşelmobil uygulaması olmasaydı? 2,55 TL. Bugün ne kadar ödüyor vatandaşımız, tüketicimiz? 1,32 TL. Yani arkadaşlar -vatandaşımızın, bizi izleyen milletimizin daha iyi anlayabilmesi için- bugün motorin 8,10 TL olması gerekirken eşelmobil uygulamasıyla, sistemiyle 6,53 TL’dir.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Vatandaş biliyor, üste para da veriyorsunuz, üste para(!)

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Yani devlet vergi alacağından vazgeçtiği için vatandaşımızın cebinden, tüketicinin cebinden daha az bir para çıkmaktadır.

Bir de aşırı zam var mı yok mu, o konulara değinmek istiyorum.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Üste para veriyorsunuz galiba ama vatandaş görmüyor(!)

UĞUR AYDEMİR (Devamla) - 17 Mayıs 2018 tarihinde -burayı çok iyi dinleyin değerli vekillerim- akaryakıtta ÖTV kaç paraydı? Bakıyoruz; 1,79 TL. Bugün kaç para? 1,06 TL. Aşırı zam mı var, indirim mi var, bunu milletimizin takdirine sunuyorum.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bravo! Helal olsun, bravo!

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bazı vekillerimiz yandaşları beslemekten söz ettiler. Evet, bizim 84 milyon yandaşımız, 84 milyonu Allah’ın izniyle beslemeye de devam edeceğiz. Niye bunu söylüyorum? Değerli arkadaşlar, 2018 yılında devletin özel tüketim vergisinde almaktan vazgeçtiği rakamı açıklıyorum, burayı da çok iyi dinleyin: Devletimiz 12,6 milyar TL vergi alacağından vazgeçmiştir. Bu, vatandaşımızın, 84 milyonun, akaryakıt kullanan bütün vatandaşlarımızın cebinde kalmıştır. 15/5/2021 tarihinde, dört buçuk aylık dönemde devlet ne kadar vergi alacağından vazgeçti? 12,4 milyar lira. Bu para kime gitti? 84 milyona yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımıza, milletimize gitmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Benzin 8 lira oldu, 8 lira! Benzin 8 lira!

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Dolayısıyla, zamdan bahsetmek değil, devletimizin uygulamış olduğu politikalara teşekkür etmek lazım diyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Ben yoklama talebini aldım ama önce...

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ben vazgeçtim efendim.

BAŞKAN – Vazgeçtiniz, peki.

İYİ Parti Grup önerisini oylarınıza sunacağım ama öncesinde bir yoklama talebi vardır, yoklama işlemini gerçekleştireceğim.

Sayın Özel, Sayın Sümer, Sayın Aydoğan, Sayın Hamzaçebi, Sayın Zeybek, Sayın Arı, Sayın Gürer, Sayın Antmen, Sayın Akın, Sayın Kayışoğlu, Sayın Başevirgen, Sayın Ünver, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Sarıaslan, Sayın Aydınlık, Sayın Başarır, Sayın Göker, Sayın Şahin, Sayın Bankoğlu, Sayın Berberoğlu, Sayın Özer.

Bir kişi daha gerekiyordu ama…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, aynı anda 20 kişinin ayağa kalkması lazım, kalkmadıysa yoklama talebi düşmüştür.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – 25 kişi ayağa kalktı, 20’de durdu.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, yoklama talebi düşmüştür. İç Tüzük açık ve net, 57’nci maddeye göre aynı anda 20 kişi ayağa kalkarak yoklama talebinde bulanabilir.

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade edin, arkadaşlarımız yazarken Sayın Gürer’in ismini atladıkları için... 20 ismi okuduk.

ORHAN SÜMER (Adana) – Niye atlamışlar?

BAŞKAN – Kim sordu “niye atlamışlar” diye? Vaz mı geçtiniz?

ORHAN SÜMER (Adana) – Bu adamı sayamıyor musunuz, sayamadınız mı?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yoklama işlemi için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.06

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati:17.24

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Sibel ÖZDEMİR (İstanbul), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum, ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, elektronik sisteme girebilen arkadaşlarımız pusula verdilerse lütfen pusulalarını geri alsınlar, pusula veren milletvekillerimiz de salondan ayrılmasınlar.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Sayın Mehmet Habib Soluk? Burada.

Sayın Serkan Bayram? Burada.

Sayın Hüseyin Yayman? Burada.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere devam ediyoruz.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ Parti Grubunun, Samsun Milletvekili Bedri Yaşar ve arkadaşları tarafından, akaryakıt ürünlerine yapılan yüksek özel tüketim vergisi (ÖTV) artışı ve zamlardan vatandaşlarımızın, esnaflarımızın, işletmelerimizin, üreticilerimizin ve çiftçilerimizin korunması ve ortaya çıkan sorunların araştırılması amacıyla 27/5/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Haziran 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – İYİ Parti Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, El Nusra’ya silah gönderilmesiyle gündeme gelen SADAT adlı kuruluşun faaliyetlerinin araştırılması amacıyla 1/6/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Haziran 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

1/6/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 1/6/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                Meral Danış Beştaş

                                                                                             Siirt

                                                                                Grup Başkan Vekili

Öneri:

1 Haziran 2021 tarihinde Siirt Milletvekili, Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından (13089 grup numaralı) El Nusra'ya silah gönderilmesiyle gündeme gelen “SADAT” adlı kuruluşun faaliyetlerinin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 1/06/2021 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere Sayın Mehmet Tiryaki, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

(Uğultular)

BAŞKAN – Arkadaşlar, çok uğultu var lütfen biraz sessizlik rica ediyorum. Lütfen sayın milletvekilleri.

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle sizleri ve ekranları başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

El Kaide’nin Suriye kolu El Nusra’nın devamı olan Heyet Tahrir el-Şam’a silah gönderdiği iddia edilen, yine, resmî internet sitesinde uluslararası savunma danışmanlık şirketi olduğunu söyleyen SADAT ve benzeri kuruluşların araştırılması ve faaliyetlerine ilişkin incelemelerin yapılması amacıyla bir araştırma komisyonu kurulmasını öneriyoruz.

SADAT, gerçekten araştırılması ve incelenmesi gereken bir şirket çünkü bu şirket uluslararası savunma alanında danışmanlık ve askerî eğitim veriyor çünkü bu şirket suikast eğitimi ve gayrinizami harp eğitimi verdiğini söylüyor çünkü bu şirket kuruluş amacının kontrgerilla eğitimi vermek olduğunu gizlemiyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu ve benzeri şirketleri araştırmalıdır çünkü bu şirketin kurucusu şirketi tanıtırken aynen şöyle söylüyor: “Mehdi gelecek, ortamı buna göre hazırlamalıyız.” Bu amaçla olsa gerek, şirketin logosu Arapça ve Türkçe. Şirketin logosunda bir dünya haritası var ve Müslüman ülkeler yeşil biçimde gösterilmiş ve şirketin logosunun altında Türkçe ve Arapça yayın yapılıyor.

Şirketin internet sitesinde, Emniyet teşkilatı için polis akademileri, polis meslek yüksekokulları, polis kolejleri ve polis eğitim merkezleri kurabileceği; bu eğitim merkezlerinde hizmetleri bizzat verebileceği veya organize edebileceği yazıyor. Hiç kimse de “Siz kimsiniz, hangi yetkiyle polis akademileri açıyorsunuz, hangi yetkiyle polis koleji açabileceğinizi iddia ediyorsunuz?” demiyor. Bunu söylemediği gibi, şirketin kurucusu, yönetim kurulu başkanı Cumhurbaşkanı başdanışmanı yapılıyor, Güvenlik ve Dış Politikalar Kuruluna üye yapılıyor. Şirketin gelir kaynakları neler, hiç kimse bilmiyor. Hiçbir kamu kuruluşu bu şirketi denetlemiyor, denetliyorsa da kamuoyuyla paylaşmıyor. Pek çok gazeteci bu şirketin en önemli gelir kaynağının örtülü ödenek olduğunu söylüyor ama herkes sessiz. Şirketin kurulduğu 28 Şubat 2012’den bugüne pek çok milletvekili onlarca soru önergesi verdi, SADAT’la ilgili sorular sordu fakat Millî Savunma Bakanlığı bu soruların hiçbirisine tatmin edici bir cevap vermedi. Şirketin Tokat ve Konya başta olmak üzere en az 7 ilde silahlı eğitim kampları olduğu söylendi ama buna dair hiçbir araştırma yapılmadı fakat şirket cevap verdi, dedi ki: “Bizim hiçbir yerde silahlı eğitim kampımız yok.” Aynı şirket “Biz dünyanın hiçbir yerinde eğitim vermiyoruz.” da diyor, aynı şirketin başkanı, Cumhurbaşkanı tarafından bir gün alınabiliyor görevden ama şirket, olduğu gibi aynı amaçlarla Türkiye’de faaliyetine devam ediyor.

Bakın, devletin resmî silahlı güçleri dışında ama devlet adına çalıştığını söyleyen her türlü güç konusunda hepimizin ciddi bir şekilde hassas olması gerekir çünkü devlet ya açık olacak, şeffaf olacak, hukuk devleti olacak ya da karanlık bir devlet olacak. Bizler kontrgerilla derken, bizler gayrinizami harp derken, gladyo derken, Hizbikontra’dan bahsederken Patagonya’dan bahsetmiyoruz, bu ülkede, bu topraklarda yaşananlardan bahsediyoruz. Bu suç örgütlerini, bu karanlık örgütleri bu ülkede yaşayan herkes biliyor, 77 1 Mayısından biliyor, 12 Eylülcülerden biliyor, Maraş’tan, Çorum’dan, Sivas’tan biliyor, 90’lı yıllarda işlenen on binlerce faili meçhul cinayetlerden biliyor.

Bakın, Kürt şehirlerinde uygulanan sokağa çıkma yasakları sırasında bazı JÖH ve PÖH üyeleri duvarlara ırkçı ve faşist sloganlar yazıyordu ama aynı zamanda -tırnak içerisinde- kendisine “güvenlik görevlisi” denilenlerin bir kısmı da duvarlara Arapça yazılarla “esedullah timi” yazıyordu; IŞİD gibi, El Nusra gibi, Heyet Tahrir el-Şam gibi örgütlerin sloganlarını atıyordu. Giydikleri üniformanın üzerinde de Arapça yazılar yer alıyordu. Kimdi bu esedullah timleri? Ordu içerisinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Kimdi bu esedullah timleri?

Sayın Başkan, bir dakika…

BAŞKAN – İlave süre vermiyorum artık Sayın Tiryaki, buyurun…

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Neden?

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Bir tek bana mı söz vermiyorsunuz Başkan?

BAŞKAN – Size vermiyorum Sayın Tiryaki.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Bir tek bana mı söz vermiyorsunuz?

BAŞKAN – Evet.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Bitireceğim için söyleyeceğim.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Çok ayıp ama Başkan ya, cümlesini tamamlasın!

BAŞKAN – Sayın Toğrul, böyle bir şey olabilir mi?

Sayın Danış Beştaş, lütfen, siz biliyorsunuz. Yani açıkladım, ek süre vermeyeceğimizi söyledim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bizden önce verdiniz.

BAŞKAN – Sadece gündem dışılarda verdik, onun dışında vermiyoruz.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Kimdi bu esedullah timleri? Genelkurmayın emri altında esedullah timleri yoksa kendisine “Esedullah timleri.” diyenler kimler? Eğer bugün, bu esedullah timi gibi örgütlerle iş yaparsanız, bir sabah uyanırsınız, bir kişi itiraflarda bulunur ve 50 milyon kişi bunları izler. O yüzden, kiminle oturup kalktığınıza dikkat edin diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) – Sen de dikkat et…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, 60’a göre bir dakikalık söz istiyorum.

BAŞKAN – Tabii ki.

60’a göre yerinizden bir dakika…

Buyurun Sayın Türkkan.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

27.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, Manisa Milletvekili Uğur Aydemir’in İYİ Parti grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ve emniyet teşkilatı tayin yönetmeliğine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkanım, öncelikle, bir önceki oturumda Adalet ve Kalkınma Partisi adına konuşan sayın milletvekilimize bir cevap olsun istiyorum.

Doğru, “Akaryakıt zamları öncelikle ÖTV’den karşılanacak.” diye “Her zam pompaya yansıtılmayacak, ÖTV’den karşılanacak.” deniliyor. Ertesi gün de yapılan zamla o ÖTV’den yapılan sübvansiyon geri alınıyor yani zam yapmaya devam ediyorsunuz. Petrol fiyatları ortada, sizin akaryakıt fiyatlarınız ortada; petrolde düşüş var, sizde yükseliş var. Niye? Delik çok büyük, çok açık yani onunla baş edemiyorsunuz. Nereden para alacağınızı şaşırmışsınız, problemin büyüğü orada.

Ben, bir de Emniyet teşkilatındaki tayin yönetmeliğiyle ilgili bir şey söylemek istiyorum: Bu tayin yönetmeliğinde bir değişiklik yapıldı. Daha önce, polislerin bakmakla mükellef olduğu anne ve babaları tayinlerde ipka gerekçesi sayılıyordu. Yani annesi hasta olan, babası engelli olan polislerin 2’nci Şark tayinleri yapılmıyordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamamlayın sözünüzü lütfen.

Buyurun.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Şimdi, bu yönetmelikte bir değişiklik yaptınız. O tecrübeli polisleri 2’nci kez şarka gönderiyorsunuz veyahut da diyorsunuz ki “Emekli olun.” Bundaki amaç şu: Eski polislerin hepsini tardederek yerine ak polisleri -yani Hitler’in “SS" askerleri gibi- istihdam ediyorsunuz. Bu, iyi bir sonuç getirmeyecek. Bekçiler konusunda sizi ikaz etmiştik, yaşanılanlar ortada. Bu konuda da ikaz ediyoruz: Yapmayın, bu eski polislerin tecrübesine ihtiyacınız var, onları emekliliğe zorlamayın.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun, 60’a göre yerinizden bir dakika söz veriyorum.

28.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Uğur Aydemir’in İYİ Parti grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çok kısa şunu söyleyeceğim Sayın Başkan, biraz önce yoklama işlemine başladığımız için ifade edemedik, sonra da ara verildi: Esnafa destek verdiğini Adalet ve Kalkınma Partisinin Genel Başkanı ilan etti; 2 pazartesi önce “6,5 milyar liralık destek vereceğiz.” diyerek övündüler, ertesi gün akaryakıta yapılan zammın vatandaşa yıllık maliyeti 22 milyar lira yani esnafa 1 verdiler tam 4 katını vatandaştan aldılar dolayısıyla o esnaftan da aldılar. Adaletsiz bir vergi sistemi var; zenginlerin az, yoksulların çok vergi verdiği, zenginlerin vergiyi vermekten kaçınabildikleri, kaçırabildikleri ama yoksulların yaşamak için sürekli dolaylı vergi ödedikleri bir sistemde “pandemi yardımı” diye 6,5 milyar lira verilip 22 milyar lira vatandaştan dolaylı vergi toplanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Esnafımız bilsin ki kendisine yapılan 6,5 milyar liranın tam 4 katı hepimizden, en çok da orta direkten ve düşük gelir seviyesindeki sürekli zorunlu tüketim malzemelerini tüketen, akaryakıt fiyatlarındaki artıştan dolaylı etkilenen ürünleri kullanan vatandaşlarımızın cebinden çıkmıştır.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, El Nusra’ya silah gönderilmesiyle gündeme gelen SADAT adlı kuruluşun faaliyetlerinin araştırılması amacıyla 1/6/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Haziran 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisi üzerinde İYİ Parti Grubu adına Sayın Behiç Çelik.

Buyurun Sayın Çelik. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu grup önerisi ülkemizdeki sapkın teşkilatlanmalardan birine atıf yapmaktadır. Fanatizmin, ilkelliğin, ekstrem savrulmaların mümessili ne kadar örgüt varsa bunlarla tavizsiz mücadele varoluşumuzun gereğidir. İster aşırı sol ve bölücü, ister aşırı sağ ve bedevi, sapkın tüm örgütler Anadolu'dan mevcudiyetimizi silmek için canhıraş bir gayretin içerisindedirler. Ülkenin tapusunu delme girişimleri millî bünyenin duvarına çarparak yüz geri edileceği aşikârdır.

Değerli arkadaşlar, söz konusu SADAT ve türevleri Türkiye ve İslam dünyasında irili ufaklı faaliyet göstermektedir. Bunların temel karakteristikleri; kozmopolit, ilkel, Selefi, Arabi ve ayrımcı olmalarıdır, ilaveten bazıları emperyalist güçlü devletlerin istihbarat birimlerinin basit aletleridir. Ellerinden gelse Türk’e ve Türklüğe dair cümle müktesebatı yok etmek için hemen taarruza geçecekler fakat böyle bir hareketin aziz Türk milletinin tepkisine yol açacağını bildiklerinden elverişli zamanı kolladıkları açıktır. Son zamanlarda Türk milletine ve Atatürk’e yönelik saldırılar en büyük delildir. El Kaide, El Nusra, Hamas, IŞİD, İhvan gibi örgütlerle İslamiyet’in uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Selefi düşüncenin temel alındığı bu yol, güncel yorumlarla bütünüyle İslami tefekkürden ve medeniyetten uzaklaşarak marjinalleşmişlerdir. Daha doğrusu, bağlı oldukları merkezler tarafından böyle olması istenmiştir.

Değerli arkadaşlar, kafa kesen, göz çıkaran, el kesen, kan döken bu sözde İslamcı, şeriatçı katiller sürüsü bizatihi Allah’ın emirlerine karşı ağır günah işleyen insan müsveddeleridir. Bunlara tolerans göstermek aynı çirkefin içerisine yuvarlanmak demektir. Dolayısıyla, FETÖ gibi iş birlikçi sözde İslamcılara, çıkarcı, ahlaksız sözde İslamcılara yardım etmek ne büyük gaflettir. Türkiye’nin Selefi yöntemleri kullanan İhvan tipi paramiliter teşkilatlara asla ihtiyacı yoktur. Bir milletin uluslararası camiada itibarı total düşünce birikiminin bir medeniyet yaratabilme istidadıdır. Eğer din bunu engelliyor, baskılıyor ya da yasaklıyorsa, medeniyet yaratma kabiliyeti azalmaktaysa orada radikalleşme prim yapar. Dolayısıyla bu tür…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkan, bitiriyorum, son cümlem.

BAŞKAN – Tamamlayın ama açmıyorum mikrofonu Sayın Çelik, kayıtlara geçsin.

Buyurun.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – İşte, son cümlemiz: Sözde İslamcılar, sapkınlar bu merkezi yani millî merkezi yok etmek için gayret ediyorlar. Bunu dikkatinize sunuyor, hepinize tekrar saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Alpay Antmen.

Buyurun Sayın Antmen. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALPAY ANTMEN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, SADAT, emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi tarafından 28 Şubat 2012 tarihinde kuruldu. SADAT misyonunu kendi “web” sitesinde “Uluslararası alanda silahlı kuvvetlerin ve iç güvenlik güçlerinin organizasyonu, iç güvenlik ve savunma alanında stratejik danışmanlık, iç güvenlik ve askerî eğitim ile donatım alanlarında hizmet vermek.” olarak tanımlıyor. Devamında “İslam ülkeleri ve İslam ordusu kurma” gibi hedeflerden bahsediyor.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından SADAT’ın kurucusu emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi’yi Cumhurbaşkanlığı başdanışmanlığına getirmişti. SADAT’ın kurucusu emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, Ocak 2015’teki çözüm sürecinin ulaştığı aşamada ASDER-ASSAM Raporu sunumunda yaptığı konuşmasında “Türkiye’ye eyalet sistemi getirilmelidir, PKK ile hemen görüşülmelidir, Cumhurbaşkanlığı Forsu’na bir yıldız daha eklenmelidir.” demişti. Hızını alamayan SADAT kurucusu, başka bir yerde de “Anayasa’da laiklik ilkesi olmasın.” diye eklemişti. Adnan Tanrıverdi’nin Cumhurbaşkanlığına başdanışman olarak göreve getirilmesinde bu görüşlerin etkisi oldu mu olmadı mı bilemiyorum ama AK PARTİ milletvekilli arkadaşlarımızın ortakları Milliyetçi Hareket Partisi milletvekillerine bunu uzun uzadıya anlatmaları gerektiğini düşünüyorum. SADAT’la Türkiye’yi eyaletlere bölme hazırlığı mı yapılıyor? SADAT hangi örgütlere silah yardımı yapıyor? Bunlar cevaba muhtaç sorular.

Bakın, değerli milletvekilleri, ben demiyorum, bizzat SADAT’ın kurucusu ve Sayın Cumhurbaşkanının Danışması söylüyor. Ben üç yıldır soruyorum; 2018’de verdiğim soru önergesinde var, 2021’de verdiğim soru önergelerinde var: “SADAT’ın amaçları nelerdir? Neler yapmaktadır?” Cumhurbaşkanlığı “Bilmiyorum.” diyor, Millî Savunma Bakanlığını işaret ediyor. Ona da soruyorum, o da doğru düzgün bir cevap vermiyor, daha doğrusu geçiştiriyor. Savunma Bakanlığının, kontrgerilla eğitimi verdiğini beyan eden bir dernekle ilgili “Denetleme görevimiz yok.” demesi de çok manidar. Yani silahlı eğitim veren bir kurum denetlenmiyor mu? Vahamete bakmanızı rica ediyorum. Burası kabile ülkesi değil sayın milletvekilleri.

El Nusra, El Kaide ve IŞİD terör örgütleriyle SADAT’ın ilişkisinin olduğuna ve SADAT tarafından IŞİD militanlarının eğitildiğine dair iddialar doğru mudur? Doğru ise utanç vericidir. SADAT’ın bu örgütlere silah gönderdiği iddia ediliyor, eğer bu doğru ise vahameti korkunçtur.

Cumhuriyet Halk Partisi ve HDP binalarına saldıran Osmanlı Ocakları ile SADAT arasında bir bağlantı var mıdır, eğitimleri yaptırılıyor mudur? Bunlar da çok vahim sorular ama daha da önemlisi, SADAT heyeti 7 Mart 2016 tarihinde Genelkurmay Genel Plan ve Prensipler Başkanı Korgeneral Salih Ulusoy’u ziyaret etti. Bu kişi 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra tutuklandı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALPAY ANTMEN (Devamla) – Peki, ben size bir şey söylüyorum: Burada yapılan görüşmenin içeriği nedir? Hangi konular görüşülmüştür? 250 şehidimizin olduğu hain darbe girişiminde kimlerin katkısı vardır, ne tür etkisi vardır?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Antmen.

ALPAY ANTMEN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Eğer SADAT’ın araştırılmasına “hayır” derseniz hem halkın hem de tarihin huzurunda sizler bu karanlık ilişkiler ağında anılacaksınız. Eğer verilecek cevaplardan korkmuyorsanız, buyurun araştıralım.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Antmen, teşekkür ediyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Ahmet Kılıç.

Sayın Kılıç, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET KILIÇ (Bursa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; HDP’nin verdiği grup önerisi aleyhine grubum adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Genel Kurulumuzu ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.

İddiaların mesnedi üzerinde herhangi bir bilgi, belge veya delil bulunmuyor. Kimileri de bu iddiaları inandırıcılığı varmış gibi yansıtıyor ve toplumu yanıltmaya çalışıyor. Bütün bunlara şaşırmıyoruz çünkü maalesef, iftira ve çamur atmayı siyaset üretmek zannedenler var, bundan dolayı da siyaset adına üzüntü duyuyoruz.

Ne ilginçtir ki öneri kaleme alınırken kaynak belirtme konusunda oldukça çekimser davranılmış. Öneriye baktığımızda somut bir suçlama, bilgiye, belgeye dayanan bir açıklama göremiyoruz ancak yurt dışında Türkiye aleyhtarlığı yapan mahfillerin sözcülüğüne soyunan bir yapı görüyoruz burada.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bu ülkede sadece son beş yılda 30 ulusal, 13 bölgesel, 312 yerel olmak üzere toplamda 355 suç örgütü çökertilmiştir. Daha 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünün etkileri tazeyken bile ısrarla ve kuvvetle terör örgütlerinin üzerine gidilmiş, yurt içinde ve yurt dışında PKK, YPG, DHKP-C, DAEŞ ve FETÖ gibi birden çok terör örgütüyle mücadele edilmiştir. Bu mücadeleyi Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğindeki AK PARTİ iktidarları yapmıştır. Bunlar ortada değilmiş gibi, sanki Türkiye Cumhuriyeti devleti illegal faaliyetlerin odağındaymış gibi konuşmak çaresizliktir, âcizliktir.

Biz Türkiye aleyhtarlarını çok iyi biliyoruz, çok iyi tanıyoruz. Suriye’de terör örgütü PKK’nın uzantısı YPG’nin çocuk yaştaki kişilerin eline silah verirken onlara sessiz kalışlarından biliyoruz. Rusya ve İran’ın Suriye’deki gayrimeşru faaliyetlerine kör ve sağır olanlardan dolayı biz Türkiye aleyhtarlarını çok iyi biliyoruz. Bunları bir kez daha hatırlatmak istedim.

Söz konusu araştırma önergesine gelince, bu ülkenin hâkimleri, savcıları ve işleyen bir adalet mekanizması var. Elinde bilgi, belge, delil bulunan kim varsa gidip bu konularda ilgili mercilere başvurabilir ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu, kaynağı meçhul dedikodu ve iftiraları araştırmakla bir şekilde memur değildir diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurun lütfen, yerinizden bir dakika…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, hatip bizi iftira ve çamur atmakla, ayrıca çaresizlik, âcizlik içinde Türkiye aleyhtarlığı yapmakla suçladı. Sataşmadan söz istiyorum.

AHMET KILIÇ (Bursa) – Türkiye aleyhtarlarını suçladım.

BAŞKAN – Buyurun sataşmadan… Süreniz iki dakikadır, uzatmamız yok biliyorsunuz.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç’ın HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doğrusu, dikkatle dinledim, sayın hatip önergemizi öncelikle “Mesnetsiz, hiçbir dayanağı yok.” diye ifade etti. Yalnız, şunu söyleyeyim, eğer halk bilmiyorsa onlara da ifade etmiş olayım: SADAT, MGK toplantılarına katılıyor ya, kurula. Herhangi biri, biz gidip katılabiliyor muyuz? Orası çay ocağı mı? Yani bir şirket kurulmuş ve bu, “uluslararası danışmanlık şirketi” diye silahlı eğitim konusunda bir danışmanlık şirketi olarak kurulmuş. Bizim önergemizde bunların bütün dayanaklarını yazma gibi bir şansımız yok çünkü önergenin karakter, kelime sayısı sınırlıdır. Ayrıca biz dedikodulara dayanarak asla bir önerge vermeyiz. SADAT’la ilgili de sadece bugün değil, geçmişte de birçok soru önergesi verdik, araştırma önergesi verdik ve bu işin ucu ta MİT tırlarına kadar dayanır. O zaman MİT tırlarıyla ilgili soruşturma açan savcının başına nelerin geldiğini biliyoruz. Yine, Can Dündar ve diğer gazetecilerin Cumhuriyet gazetesinde bunu haber yaptıkları için ne olduğunu biliyoruz.

Bugün ne oldu? Bugün SADAT’la ilgili yeni iddialar ortaya atıldı. İddia diyorum bakın, siz de “Cumhuriyet savcıları ve hâkimler bunun gereğini yapsın.” diyorsunuz. Kesinlikle katılıyorum. Bizim tam da bu sebeple… Cumhuriyet savcıları ve hâkimler, yargı erki bunun gereğini yapmıyor, yapamıyor; iradesi bağlı, iktidarın elinde. Aslında iradesi bağlı olmasaydı zaten yapması gerekiyordu. Şu ana kadar soruşturma açması gereken hiçbir şeye açmadı. Biz de Meclis -halkın Meclisidir diyoruz- halk iradesinin tecelli ettiği yerse diyoruz bu SADAT, El Nusra’ya, El Kaide’ye, Tahrir el-Şam’a, El Kaide’nin, IŞİD’in uzantılarına ve ortaklarına niye silah gönderdi, bunu gelin, araştıralım, bulalım diyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Başkan, aslında aynı gerekçeydi ama açmamı isterseniz ifade edeyim: Sayın Alpay Antmen, konuşması sırasında devlet dışı unsurların etkili olmasından bahsetmişti. Sayın hatip de “Devlet dışı unsurların etkili olduğunu söylemek çaresizliktir, âcizliktir.” diyerek doğrudan bir sataşmada bulundu. 69’a göre cevap hakkı istiyoruz.

BAŞKAN - Bir tespittir ama yani…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Ama efendim, “Bunu demek âcizliktir, çaresizliktir.” deyince sataşma oluyor o zaman.

BAŞKAN – Bakın Sayın Özel, siz tecrübeli bir Grup Başkan Vekilisiniz, eğer bunları, bütün bu söylemleri sataşmaya kadar indirirsek, karşılıklı eleştirileri bir sataşma olarak ele alırsak bu süreçleri sürdürmemiz mümkün değil ama bu sefere mahsus olmak üzere Sayın Antmen’e söz vereceğim.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç’ın HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ALPAY ANTMEN (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, diyorsunuz ki bu devlet dışı örgütlenme yok veya başka bir şey yok veya SADAT sudan çıkmış ak kaşık. Buradaki iddiaları, ithamları biz söylemiyoruz. Buradaki iddiaları sizin parti grubunuzdaki insanlar söylüyor, milletvekilleri söylüyor, bütün televizyonda, basında, her yerde görüyoruz. İddialar yenilir yutulur gibi değil. Ben hukukçuyum, bu iddialar gerçek olmasa bile eğer biz burada bunları araştırmazsak aklamış oluyorsunuz.

Bakın, en önemli iddia, 7 Mart 2016 tarihinde SADAT heyeti, FETÖ’den tutuklanan Korgeneral Salih Ulusoy’la ne görüştü? Araştıralım. 15 Temmuza giden yolda bunun bir etkisi var mı? Araştıralım. Hadi ondan vazgeçtik, ya Adana’da MİT tırları yakalandı, içinde silahlar var. Doğrudur, yanlıştır; yapılmalıdır, yapılmamalıdır; ayrı. Ama bunları kim gönderiyor? Bakın, Suriye'de akan kanın hesabını kim verecek? Biz neden buna bakmıyoruz? Her şeyi boş verin, bunlar araştırılmazsa, ret oyu verirseniz buna bir nevi, hukuken ortak olmuş olursunuz. Bundan herkes bahsediyor. Çıkıyor, mafya lideri olduğu iddia edilen biri pazar günleri sabah saatlerce yayın yapıyor, bunları araştırmıyorsunuz. Bir bakana, şimdi de Sayın Cumhurbaşkanına bu adam laf ediyor, araştıralım, belki de yüzde 99 yanlış ama araştırmadan bunun yanlış olduğunu bilemezsiniz, yanlış olduğunu söyleyemezsiniz.

Bugün SADAT silahlı eğitim veriyorsa bu, Türkiye’nin geleceğine dinamit koymaktır, Türkiye’nin barışına ihanettir, Türkiye’nin kardeşine ihanettir. (CHP sıralarından alkışlar) Türkiye’de Silahlı Kuvvetlerden başka, güvenlik kuvvetlerinden başka kimsede silah olamaz. Hiç kimse Türkiye’nin birliğinden, bütünlüğünden daha önemli değildir, bunu kim bozarsa bozsun Türk milleti karşısında olacaktır.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, El Nusra’ya silah gönderilmesiyle gündeme gelen SADAT adlı kuruluşun faaliyetlerinin araştırılması amacıyla 1/6/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Haziran 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Ali Şeker ve arkadaşları tarafından, Marmara Denizi’ni istila eden müsilaj sorununun araştırılması amacıyla 1/6/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Haziran 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

1/6/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 1/6/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                         Özgür Özel

                                                                                           Manisa

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili Ali Şeker ve arkadaşları tarafından, Marmara Denizi'ni istila eden müsilaj sorununun araştırılması amacıyla 1/6/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (2585 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 1/6/2021 Salı günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesine geçmeden önce Sayın Şahin, buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

29.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Hüseyin Mılık’a Allah’tan rahmet dilediğine ilişkin açıklaması

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Hakkâri’de görevi başında kalp krizi sonucu şehit düşen Payaslı hemşehrim Uzman Çavuş Hüseyin Mılık’ın vefatını üzüntü içerisinde öğrenmiş bulunmaktayız. Kendisine Allah’tan rahmet, acılı ailesine ve tüm sevenlerine başsağlığı ve sabır diliyorum.

Bu vesileyle, başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının ve tüm şehitlerin ruhu şâd olsun. Aziz milletimizin, Silahlı Kuvvetlerimizin ve Hatay’ımızın başı sağ olsun diyorum. Işıklar içinde uyu yiğidim, mekânın cennet olsun.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, İstanbul Milletvekili Ali Şeker ve arkadaşları tarafından, Marmara Denizi’ni istila eden müsilaj sorununun araştırılması amacıyla 1/6/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 1 Haziran 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Ali Şeker.

Buyurun Sayın Şeker. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ ŞEKER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sadece ağacı değil, doğayı, havayı, denizi savunan onurlu Gezi direnişinin 8’inci yıl dönümünde hayatını kaybedenleri saygı ve rahmetle anıyorum. Karanlık gidecek, saray saltanatı çökecek; Gezi kalacak, gençler geleceklerini tekrar kazanacak.

Yıllardan beri, Marmara Bölgesi’ndeki rant yağması, nüfus yoğunluğu ve sanayi kirliliği Marmara’yı maalesef müsilaj belasıyla yüz yüze bıraktı. Bu gördüğünüz, Marmara Denizi’nin dibi; bu, Mars’tan çekilmiş bir görüntü değil, Marmara’nın getirildiği hâli gösteriyor. Bu da katledilen deniz mercanları; artık oksijen yok, mercanlar da bir bir ölüyor. Denizin yüzeyi artık mavi vatan değil, gri vatan hâline döndü atıklar yüzünden, arıtılmadan atılan şehir atıkları yüzünden. Orada artık problar bile batmıyor. Yüzeyde strafor tabakası gibi bir tabaka oluşturdu, bu tabaka zamanla bir köpük tabakasına, daha da kabarık bir tabakaya dönüşecek.

Ben, bunu Gemlik’te bizzat kendim çektim ve orada, bu berbat görüntü, kokuşan ve canlı hayatını, canlılığını kaybeden bir deniz var. Denizin kıyısı ile deniz arasında artık bir mavilik yok. Bunlar neden meydana geldi? Uzun zamandır şehirlerin atıkları, sanayilerin atıkları, kimyasal arıtmaya tabii tutulmadan, biyolojik arıtmaya tabii tutulmadan doğrudan denize döküldüğü için. “Derin deşarj” dedikleri deşarj yoluyla halının altına süpürür gibi Marmara Denizi’nin altına şehirlerin atıkları pompalandığı için bugünleri yaşıyoruz ve bu süreç içerisinde de daha önceki görünenlerden çok daha ağır bir tabloyla karşı karşıyayız. 2007’de bir iki senede geçmişti ama bunun geçeceği, ne zaman geçeceği belli değil.

Bizim, bunu önlememizin yolu, dediğim gibi, biyolojik arıtmayı acilen hayata geçirmek ve bunu yaygınlaştırmaktan geçiyor. Bir yandan, dediğim gibi, pislik, Marmara Denizi’nin altına derin deşarjla deşarj edilirken Trakya’da da Ergene havzasındaki, oradaki sanayi artıkları 2.500-3.000 fabrikanın sanayi artıkları oradan 1 kilometre açığa, denizin altına bugünlerde yine deşarj edilmeye başlanacak.

Bülent Şık, Ergene havzasındaki kanseri, Dilovası’ndaki kanseri anlattığı için, deniz yaşamındaki etkilerini anlattığı için, maalesef, cezalandırılmak istendi ve bu da yetmezmiş gibi KHK'yle işine son verildi. Halbuki, Bülent Şık’ın dedikleri bugün bir bir gerçek oluyor. Ergene'nin doğduğu yerde yaşam var, Ergene’nin döküldüğü yerde ölüm var ve bu ölüm ağırlaşarak devam ediyor. Artık, Marmara Denizi diyor ki: “Atıklarınızı taşıyamıyorum, pisliğinizle boğuluyorum, yeter artık, ben ölüyorum, ben artık bu yükü taşıyamıyorum, gerekli tedbirleri alın.” diyor, Meclisi de göreve çağırıyor. Sadece deniz tabakası yüzeyde değil böyle, denizin dibi de bu müsilajla kaplanmış durumda ve gittikçe oksijen azalıyor, azaldıkça da dipte de balık ölümleri başladı ve bu balık ölümleri de oksijeni daha da azaltacak maalesef. Daha öncesinde, bu hızla yayılan kirlilik balıkçılığı da tehdit ediyor, hastalıklara da salgınlara da yol açacak ve bu zamanla turizmi de etkileyecek, insan sağlığını da etkileyecek. 1997-1998 yıllarında, ben daha asistanken, Marmara Denizi'nde tutulan hamsi balığında “fotobakteri” dediğimiz bir kirlenme nedeniyle, güneşte, ışıkta canlanan bakteriler diyeceğimiz bakterilerin yarattığı zehirlenme nedeniyle çok sayıda zehirlenme görüyorduk. İki sene sonra bu tekrarladı ve Marmara hamsisindeki bu kirlenme öyle bir noktaya geldi ki erken dönemde avlandığında çok ciddi zararlara yol açabiliyor. O zamandan uyarmaya başlamıştı Marmara ama biz kulaklarımızı tıkadık, artık kulakları tıkamayalım; bir yandan Kanal İstanbul'la kaynakları heba etmeyelim, Karadeniz'den gelecek organik yükü bu organik yükün üzerine yüklemeyelim, ölümü daha hızlandırıp bu cesedi daha fazla kokutmayalım. Marmara Denizi öldü, artık çürüyüp kokmasın. Bir de Kanal İstanbul’un taşıyacağı yükü, yeni nüfusu İstanbul’a yüklemeyin.

Burada, bizim bunu araştırmamızla ilgili… Biliyorum ki yine araştırma önergesini reddedeceksiniz. Gelecek kuşaklara karşı ne diyeceksiniz? Onlara borçlar yüklüyorsunuz ve berbat bir doğa, ekokatliam, ekolojik katliam sunuyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ŞEKER (Devamla) – Bu ekolojik katliama artık son vermek için Meclis görevini yapsın diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Her yeri Haliç’e çevirdiniz, Marmara’yı bile; neyse.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Biz mi kirlettik?

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Sayın Hayrettin Nuhoğlu, buyurun lütfen. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Marmara Denizi’ni istila eden müsilaj sorunuyla ilgili verilen CHP grup önerisi üzerine İYİ Parti adına söz aldım.

Halk arasında “deniz salyası” olarak bilinen müsilaj, son yıllarda görülenlerin en etkilisi olarak devam etmektedir. Halk arasında bu şekilde adlandırılıyor ama zamk gibi çok kötü bir görüntüsü var. Marmara Denizi’ni kurtarmak ve korumak elbette görevimizdir. Denizlerdeki ekosistemlerin iklim değişikliğine bağlı olarak değişmesi ve kirlenme sonucunda ortaya çıkan bu durum Marmara Denizi’ndeki canlı hayatını tümüyle olumsuz etkilemektedir. Bilimsel metotlarla her türlü kirlenmeyi önlersek müsilajdan kurtulur, denizi korumuş oluruz.

Ancak Marmara Denizi son zamanlarda daha büyük bir tehditle karşı karşıyadır çünkü bu tehdit Marmara Denizi’yle birlikte İstanbul’u ve bütün bölgeyi çok daha olumsuz etkileyecektir. Bu tehlikenin adı Kanal İstanbul’dur. Cumhurbaşkanı 29 Mayıstaki konuşmasında “İnşallah, haziran ayının sonunda Kanal İstanbul’u şehrimize kazandırmak üzere temelini atıyoruz.” demiştir.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanı böyle söylüyor da yanında bulunan koca koca danışmanlar, bakanlar demiyorlar mı: “Fizibilite yok, proje yok, ihale yapılmadı, ortada işi yapacak firma yok, temeli nasıl atacağız?” Demek ki diyemiyorlar. Biz burada defalarca ikaz ettik. Böylesine ciddi sonuçları olacak bir konuda devlet ciddiyeti gerekir. Bakın, size, bu konuda Cumhurbaşkanına doğru bilgileri ulaştırmasını beklediğim kişinin bir televizyon söyleşisinden aldığım sözleri aktaracağım. Bu cümleler şu anda bu çatı altında birlikte görev yaptığımız bir değerli milletvekiline aittir, hiç değiştirmeden sunuyorum: “Yapılabilir bir şey değil, zaten kendisi de ‘Hayalim.’ diyor. Proje olabilmesi için fizibilitesinin olması lazım. İstanbul hiç kimsenin babasının malı değil, İstanbul’un topoğrafyasını değiştirme hakkına hiç kimse sahip değildir. Bir İngiliz ‘Thames Nehri kirli akıyor, bir nehir daha açalım.’ dese adamı sopayla kovarlar. Bir Fransız kalkıp dese ki ‘2’nci bir Eyfel Kulesi yapacağım, burası artık turistlere yetmiyor.’ adamı sopayla kovalarlar. Hiç kimsenin İstanbul’un yapısını bozmaya hakkı yoktur. Sonuçta, neresinden bakarsanız bakın, tutarsız bir hayaldir; fantezinin, hayalin sonu yoktur.”

Değerli milletvekilleri, ne güzel ifade edilmiş. Benim beklentim, bu değerli milletvekilinin bu görüşlerine sahip çıkarak Cumhurbaşkanına tekrarlamasıdır. Konumu itibarıyla etkili olacağını umduğum bu değerli milletvekili şu anda AKP İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş’tur. Sayın Kurtulmuş’un üzerine düşen görevi yaparak bu çılgınlıktan kurtulmaya katkı vermesini bekliyor, Genel Kurulu selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Necdet İpekyüz.

Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dünya iklim kriziyle karşı karşıya. Herkes gelecekte ne yapabiliriz, gıdayla ilgili nasıl önlem alabiliriz, onu düşünürken, bir taraftan da pandemi dünyada belli bir süreye gelmişken tekrar gelecekle ilgili konuşmalar yapılıyor. Doğa, artık sadece doğal olaylarla değil, insan eliyle bir nevi savaşlar boyutuna gelen bir felaketle karşı karşıya. Geçmişte her şeye “doğal afet” deniyordu; bugün yaşadığımız her şey insan eliyle yaşanmış birer afet, felaket.

Arkadaşlar, geçtiğimiz hafta bir fotoğraf yayınlandı. Fotoğrafta şu yazıyordu: “Hey İstanbul, parlıyorsun.” Uzaydan çekilmiş bu fotoğraf hemen sosyal medyada paylaşıldı ve insanlar övündü “İstanbul ne güzel parlıyor.” diye. Gecesi parlayan İstanbul, gündüzüyle beraber iki gün sonra tekrar bir fotoğrafla, kirliliğin en berbat görüntüsüyle ortaya çıktı. Niye en berbat? Uzun bir süre hem iktidarda olmak hem yerel yönetimlerde olmak olaya seyirci olmakla aynı anlama geliyordu. Neydi? Marmara Denizi diyordu ki: “Artık yeter, kabul etmiyorum.” Ve doğa kendi kendine bir yanıt verdi. Ne oldu? Sizler ekonomi adına, sizler ekoloji adına değil; insanların yurttaşların yararına değil; betonlaşma için, rant için her türlü kirliliğe göz yumdunuz ve İstanbul’u, artık geleceğin İstanbul’u değil, kendi gözünüzde mega projelerle bir nevi betonlaşmış bir kente dönüştürdünüz.

Doğa, iklim değişimiyle beraber bunu kabul etmediği gibi, artık gelecekle ilgili insanların sağlığını da halk sağlığını da tehdit eden bir boyuta geldiği için birçok çalışma yapılması lazım ve biz bu çalışmaları yapmadığımız sürece hep hastalıklarla karşı karşıya kalacağız. Ne gariptir ki uzun süre İstanbul’u yönetenler sonra kalkıp dediler ki: “Bu yüksek binalar da ne oluyor?” Sonra kalkıp dediler ki: “Ya, helalleşmek lazım.” Sonra kalkıp dediler ki: “Bu böyle olmaz.”

Arkadaşlar, bizim şu anda konuştuğumuz meseleyi, bu konuyu 2006 yılında İstanbul Üniversitesi Hidrobiyoloji Bölümü tespit etmiş. Aradan on beş yıl geçmiş; şimdi, iki gün sonra Çevre Bakanı diyor ki: “Ben gideceğim, bununla ilgili bir önlem alacağım.” On beş yıl sonra mı? Ya, günaydın, günaydın, günaydın! On dokuz yıldır yönetiyorsunuz, on beş yıldan fazladır iktidardasınız; 2006 yılında İstanbul Üniversitesinin bilim insanlarının çıkardığı şeyi siz daha yeni mi fark ediyorsunuz da “koruma” diyorsunuz? “Koruma” dediğiniz şey önlemektir, önlemek. Olmasını önlemektir, olay çıktıktan sonra araştırmak değildir. Böyle yaptığınız sürece her şeyi kirletiyorsunuz, bir çözülmeye getiriyorsunuz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Muhammet Balta.

Sayın Balta, buyurun lütfen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET BALTA (Trabzon) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi adına, özellikle deniz salyasıyla ilgili öneri adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; özellikle deniz salyası nereden kaynaklanıyor? 3 maddede sıralamak gerekirse; iklim değişikliği nedeniyle deniz suyu ve sıcaklığının aşırı yükselmesi, Marmara Denizi’nin durgun yapısı, azot, fosfat ve bu tür kirliliklerin Marmara Denizi’nde oluşmasından dolayı.

Sayın milletvekilleri, özellikle denizlerin ve suların kirlenmesiyle alakalı biz AK PARTİ döneminde neler yaptık? Atık su arıtma tesisleri yaptık biz. Atık su arıtma tesislerine ne zaman başlandı? 1994’ten 2021’e kadar, özellikle 2002 rakamlarını vermek gerekirse, Türkiye’de 12 atık su arıtma tesisi varken, şu anda 87 atık su arıtma tesisi var İstanbul’da sadece. Ülke genelinde, evsel, kentsel atık su arıtma tesislerine baktığımız zaman, Türkiye’de bu 145 iken şu anda 2020 rakamlarıyla 1.170 atık su arıtma tesisi var. Atık su hizmeti verilen belediye nüfusuna baktığımız zaman, 2002’de belediye nüfusu olan yerlerde yüzde 35, şu anda yüzde 89, hedef, 2023 yılında yüzde 100’üne hizmet vermek.

Değerli kardeşlerim, biz, bu konuda, atık su arıtma tesisleriyle ilgili çalışmaları yaptık. Bunun yanında neler yaptık biz? İklim değişikliğiyle alakalı, yine, biz, sadece… 2019’dan beri İstanbul’u yönetmiyoruz ama biz, şu anda, 2019’dan itibaren gördüğümüz sorunlarla birlikte, özellikle Türkiye Büyük Millet Meclisinde küresel iklim değişikliğiyle alakalı bir araştırma komisyonu kurduk. İstanbul’umuzun temizlenmesinde, İstanbul’umuzun temiz su ihtiyacında, İstanbul’umuzda temiz havanın solunmasında çok büyük katkıları olan, Bakanlık da yapmış olan Profesör Doktor Veysel Eroğlu Başkanımızın Başkanlığında bir komisyon kuruldu. Başka? Bu olaylar görüldükten sonra, hemen, “İstanbul yerel yönetimleri ne yapacak?” diye bakmadan, Çevre ve Şehircilik Bakanlığımızca bu konuyla alakalı 4 Haziranda bir çalıştay düzenleniyor; bir taraftan yerel yönetimlerin yani Marmara Bölgesi’ndeki belediyelerin, diğer taraftan sivil toplum kuruluşlarının, bilim adamlarının, bütün paydaşların katılacağı bir toplantı düzenleniyor. Bu toplantının neticesinde, burada alınan kararlarla 6 Haziranda, hemen bu konuyla alakalı Marmara Denizi’ni koruma eylem planı hazırlanacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET BALTA (Devamla) – Yani, biz bütün gerekleri yerine getirdik. Koruma eylem planından sonra da burada, yasal altyapısı eksikse yasal altyapıyı da düzenleriz. Ben şu anda bu önergenin yerinde olmadığını düşünüyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

AK PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesi ve 265, 266 ve 267 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

1/6/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 1/6/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince, grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                      Mustafa Elitaş

                                                                                           Kayseri

                                                                 AK PARTİ Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Bastırılarak dağıtılan 265, 266 ve 267 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının sırasıyla 1’inci, 2’nci ve 3’üncü sıralarına alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun;

1, 2, 3, 8, 9, 10, 15, 16, 17, 22, 23, 24, 29 ve 30 Haziran 2021 salı, çarşamba ve perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,

1 Haziran 2021 Salı günkü (bugün) birleşiminde 265 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

2 Haziran 2021 Çarşamba günkü birleşiminde 265 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

2 Haziran 2021 Çarşamba günkü birleşiminde 265 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde 3 Haziran 2021 Perşembe günkü birleşiminde 265 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

8, 9, 10, 15, 16, 17, 22, 23, 24, 29 ve 30 Haziran 2021 salı, çarşamba ve perşembe günkü birleşimlerinde saat 24.00’e kadar,

çalışmalarını sürdürmesi;

265, 266, 267 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetvellerdeki şekliyle olması;

önerilmiştir.

265 sıra sayılı İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz ile 79 Milletvekilinin Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/3622)

Bölümler

Bölüm Maddeleri

Bölümdeki Madde Sayısı

1.Bölüm

1 ila 10’uncu maddeler

10

2.Bölüm

11 ila 18’inci maddeler

8

Toplam Madde Sayısı

18

 

 

 

266 sıra sayılı Çorum Milletvekili Oğuzhan Kaya ile 49 Milletvekilinin İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3592)

Bölümler

Bölüm Maddeleri

Bölümdeki Madde Sayısı

1.Bölüm

1 ila 8’inci maddeler

8

2.Bölüm

9 ila 21’inci maddeler

13

Toplam Madde Sayısı

21

 

267 sıra sayılı Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir ile 21 milletvekilinin Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3632)

Bölümler

Bölüm Maddeleri

Bölümdeki Madde Sayısı

1.Bölüm

1 ila 5’inci maddeler

5

2.Bölüm

6 ila 13’üncü maddeler

8

Toplam Madde Sayısı

13

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi üzerinde ilk söz, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Meral Danış Beştaş’ın.

Buyurun Sayın Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri ve sevgili halkımız, size skandal 2 tane yargı kararını söyleyeceğim, ona siz karar verin.

Biri, önceki dönem Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş’a iki yıl altı ay ceza verildi. Neden? Mahkemedeki savunmasında -tam cümleyi söyleyeyim- diyor ki Yüksel Kocaman için: “Bunların, bu hukuksuzlukların hesabının hepsini yargı önünde vereceksiniz.” Buradan savcılık suç duyurusunda bulunuyor, Ankara Asliye Ceza Mahkemesine gidiyor ve bunun için ceza veriliyor mahkemedeki savunmasına. Siyasi ilişkileri dile getirilmiş Yüksel Kocaman’ın bu cümleden hareketle. Savcının siyasi ilişkiler içinde bulunması suç değil, savcının basına konuşması suç değil, talimatla hareket etmesi suç değil, özel uçakla balayına gitmesi suç değil, Beştepe’ye gitmesi, resim vermesi suç değil, bunları sosyal medya üzerinden yayınlaması hiç suç değil. Bunlar halkı etki altında bırakmıyor ama bunu dile getirmek suç, öyle mi? Bunu neresinden tutalım?

Şimdi, “yargı bağımsız” diyenlere söylüyorum: Demirtaş’a verilen bu ceza da karar da hukuk dışıdır ve gerçekten burada mahkeme görevini kötüye kullanmıştır. Evet, kendilerine “Hukukçuyum." diyen bu yargı mensuplarının hepsi ileride adil bir yargının önünde hesap verecek, hesap vereceksiniz. Bu karar siyasidir, bir savunmadan yeni bir dava üretip ceza vermenin hiçbir izahı yoktur.

Diğeri: Ergani Belediyemize –umarım, Başkan bana süre verir, hızlı anlatıyorum- kayyum atandı. Kayyum atanmasına gerekçe olan davada Belediye Eş Başkanımız Ahmet Kaya yargılandı -yargılandı diyorum- savcı beraat istedi, beraat etti, temyiz süresi geçti, beraat kararı kesinleşti -altını çizerek söylüyorum- kesinleştikten sonra kendisi Diyarbakır Valiliğine başvuru yaptı, dedi ki: “Ya, benim hakkımda bir dava açılmıştı, kayyumu bunun için atadınız, bu nedenle beni göreve iade edin.” Fakat bilin bakalım, ne dediler? Bu dilekçeyi almadılar, “Kaymakam izinli.” dedi Valilik ve hemen sonrasında, bu dilekçe üzerine Diyarbakır Valiliği dava dosyasına dilekçe yazarak “Ben bu davanın tarafıyım. Görevden uzaklaştırmada kayyum yönetiminin menfaati var. Bu karar bizi mağdur edecek. Kesinleşen kararı bozun.” diyor. Mümkün değil, hukukta böyle bir yol yok, kesinleşen bir yargı kararı var. Bu karar bozuluyor ve istinafa gönderiliyor; başsavcıya talimat veriliyor, kesinleşen karar istinafa gönderiliyor. Kayyum hırsızlık yapıyor, suç değil…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Vermeyeceksiniz, değil mi?

BAŞKAN – Vermeyeceğim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – O zaman anlatayım.

BAŞKAN – Sayın Beştaş, milletvekili olarak yani grup başkan vekili olarak yerinizden yeterince tolerans gösteriyorum. Lütfen…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bitiriyorum.

Sayın milletvekilleri, umarım, bu skandalı yeterince anlatabilmişimdir. Hırsızların mağdur olduğunu kayyumlar sayesinde gerçekten öğrendik. Şimdi, kayyumun ne menfaati var? Her gün İçişleri Bakanlığı bas bas bağırıyor, “Suç işliyorlar, ben kayyum atıyorum.” diyor, biz de ilk günden beri “Darbedir.” diyoruz. Ya, belediye başkanımız beraat etmiş, bütün yollar tüketilmiş, beraat kararı kesinleşmiş; Valiliğe “İade edin.” diye dilekçe veriyor, Valilik “Senin beraatin benim aleyhimedir, benim menfaatim var.” diyor. Bu menfaat nedir sizce? Tabii ki o belediyede çalıp çırpmak ve halk iradesine el koymak. Bu da menfaat değildir, bunu bütün Türkiye duysun. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Özgür Özel, buyurun lütfen.

CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Elimde Sayın Elitaş’ın imzasıyla verilmiş AKP grup önerisi var “Bu hafta ne konuşalım Mecliste, ne yapalım?” diye.

Sayın Elitaş, değerli milletvekilleri; Türkiye bunu mu konuşmamızı bekliyor? Bizim gündemimiz bu mu? Türkiye'nin gündemi bu mu? Diyorsunuz ki: “Oturalım, yarından itibaren şu sırayla bunları konuşalım.” Bunları konuşabilmemiz için, bizim kendi gündemine hâkim olan, kendinden emin olan, birbirinden şüphesi olmayan, alnı açık, bağrı dik, yerine oturduğunda kimseden çekinmeyen milletvekilleri olarak kendi gündemimize hâkimiz. Bu dediklerinizi bir saatte yaparız ama bu ülkenin İçişleri Bakanı, hepimizin vergileriyle finanse edilen, hepimizin ödediği bandrollerle, hepimizden kesilen TRT paylarıyla ayakta duran devletin televizyon kurumuna çıktı, gündemi değiştirmek, gündemi trollemek ya da kendi partisindeki iç siyasi dengelere bir hamle yapmak veya hepinizin bildiği veya hiçbirinizin bilmediği birine siyasi şantaj yapmak için, bir suç örgütü liderinin biri tarafından keklendiğini ve ona ayda 10 bin dolar maaş ödediğini, hesabını ondan sorması gerektiğini söyledi. Biz, hemen çıktık, ertesi gün kendisine soru önergesi verdik -yasal süresi perşembe dolacak- cevap yok. Kimdir bu siyasetçi? Cevap yok. Meclis Başkanı Şentop’a yazdık, Genel Başkanımız dâhil gruptaki herkesin imzası var. Kimdir bu siyasetçi, açıklansın; cevap yok. TCK 279’u hatırlattık. Bir kamu görevlisi bildiği bir suçu asla gizleyemez, iki yıla kadar hapis cezası var; cevap yok. Bu suç adli kolluk tarafından işlenirse artırılarak cezalandırılır; cevap yok. Hele hele adli kolluğun bağlı olduğu bir Bakan bunu yapıyorsa ne olacak? Cevap yok.

Şimdi, oturalım, hiçbir şey yokmuş gibi mi davranalım? Eskiden Sicilya’da bir laf vardı, derlerdi ki: “2 kişinin bildiği dünyada sır değildir ama Palermo’da herkesin bildiği, kimsenin konuşmadığı sırdır.” Türkiye’yi getirdiğiniz nokta bu. Herkesin bildiği, kimsenin konuşmadığı bir sırrı kendi sırrınız olarak bu Meclise dayatamazsınız. (CHP sıralarından alkışlar) Bir mafya liderinden 10 bin dolar alan namussuz bu grupta yok. Biz, bu Mecliste olmadığını da bilmek istiyoruz.

Sayın Şentop'a açık çağrımızdır: Yarın bu oturumu geçsin, yönetsin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – İster İç Tüzük’ün 59’una göre “Parti disiplini içinde bilgi vereceğim.” derse burası açık, ister 62’sine göre dersiniz ki: “Anayasa’nın ilgili maddesi belli şartları düzenliyor 62’de.” Vallahi, salgın hastalığı da düzenliyor. Bu zat, Türkiye’de İkizdere’deki eyleme salgın var diye izin vermiyor, Soma’daki direnişçiye salgın var diye izin vermiyor, ağlayan anaya salgın var diye gaz sıktırıyor. “İç Tüzük 62’ye göre salgın var, gel buraya.” diyeceksiniz…

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Hesabını verecek, cevap verecek. (CHP sıralarından alkışlar) Asla ve asla bu Meclisi bu suç işleri bakanının enfekte etmesine, ilzam etmesine, hepinizi zan altında bırakmasına susmayın.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) - İki kişinin bildiği sır değildir. Burası mafya devleti değil hukuk devletidir. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ŞEKER (İstanbul) - Siz de mafyanın vekilleri değilsiniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Elitaş, buyurun, neydi?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, önergemiz hakkında konuşmak istiyorum.

BAŞKAN – Efendim, önergeyle ilgili olarak…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Önergeyle ilgili konuşamazsınız efendim, önergeyi verince konuşacaksınız.

BAŞKAN – Efendim, önergeyi verdiğinizde önergenin gerekçesiyle ilgili görüşme talebiniz olmadı Sayın Elitaş.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Böyle bir uygulama yok.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, izin verirseniz…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Elitaş, unutmuşsun sen bu işleri.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Elitaş, bunu bu hâle sen çevirdin, eskiden oluyordu.

BAŞKAN - Sayın Elitaş, mikrofonunuzu açayım, kayıtlara geçsin çünkü duyamıyorum gürültüden.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, konuşunca zaten kayıtlara geçer, öyle “Kayıtlara geçsin.” demek...

BAŞKAN – Duyamıyorum Sayın Tanal.

Buyurun Sayın Elitaş.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre AK PARTİ grup önerisi üzerinde sıralama olmaksızın konuşma hakkı olduğuna ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesinin son cümlesi grup önerilerini düzenlemiştir. “Grup önerilerinde bir siyasi parti grubu verdikten sonra eğer bir milletvekili açıklama yaparsa diğer siyasi parti gruplarına söz verilir.” deniliyor.

BAŞKAN – Evet.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Siyasi parti grubu o konuyla ilişkili önergesinde zaten açık ve nettir; o zaman diğer siyasi parti gruplarına söz vermeden oylamaya geçersiniz. Şu anda, siz, eğer böyle bir şeyi, bana 19’uncu maddeyi uygulayacaksanız diğer milletvekillerine de söz veremezsiniz. Siyasi parti grubu olarak benim verdiğim önergeye sıralama yapamazsınız, istediğim zaman konuşabilirim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Yok öyle bir şey, yok öyle bir şey.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – O zaman, Sayın Başkan, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesini okuyun, son cümlesini okuyun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Beraber okuyalım, buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bakın, 19’uncu maddede diyor ki: “Grup önerisinde ise öneriyi veren gruptan bir milletvekili beş dakikayı geçmemek üzere önerinin gerekçesini açıklayabilir.” Bundan önceki uygulamaları yaptınız.

BAŞKAN – Güzel.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Açıklamanın ardından diğer gruplardan birer milletvekiline de isterlerse üçer dakika söz verilir.”

BAŞKAN – Tamam.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Şimdi, eğer ben, bakın…

BAŞKAN – Açıklama hakkınızı kullanmamıştınız, diğer milletvekilleri konuşma haklarını kullanmışlar.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Evet, aynen öyle.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bakın, eğer siz, bu 19’uncu maddenin değişikliği sırasında gerekçesini arkadaşlardan isterseniz, o zaman bu gerekçede ne anlama geldiği ifade edilmiştir, tutanaklardan bakarsanız. Buradaki 19’uncu görüşülürken, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi görüşülürken burada konuşmalarda, tutanaklarda 19’uncu maddenin ne anlama geldiğini ifade edersiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Nitekim, biz, İç Tüzük Komisyonunda, değerli Grup Başkan Vekilim Sayın Erkan Akçay’la birlikte bu İç Tüzük’ün yapılması sırasında gerekçelerinin ne olduğunu ifade etmiştik. Nitekim, İç Tüzük yapıldığında, 26’ncı Dönemde böyle bir uygulama yoktu ama sonradan her ne hikmetse 27’nci Dönemde böyle bir uygulama olmuş.

BAŞKAN – Hangi uygulamadan bahsediyorsunuz?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – İç Tüzük gayet açık ya.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Şu anda, 19’uncu maddede, grup önerisi üzerinde konuşmayan bir milletvekilinin siyasi parti grubunun başkaları adına konuşmasını... Eğer siz bu uygulamayı yapıyorsanız…

BAŞKAN – Sayın Elitaş, 26’ncı Dönemde de vardı bu uygulama, lütfen. 26’ncı Dönemin tutanaklarını da çıkarttıracağım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bakın, Sayın Başkan, 26’ncı Dönemde, sonraki dönemlerde uygulanmış olabilir ama bu İç Tüzük uygulandığında, yapıldığında böyle bir şey yoktu. Cumhuriyet Halk Partisinin İç Tüzük’ün 57’nci maddesiyle ilgili Anayasa Mahkemesine başvurusu sonucunda böyle bir uygulama ortaya çıktı. Hatırlarsınız, İç Tüzük ilk uygulandığında 57’nci maddede, 81’inci maddede yapılan değişikliklerde yoklama ve karar yeter sayısının ne zaman isteneceği vardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Anayasa Mahkemesi 57’nci maddeyle ilgili bir cümleyi iptal ettiğinden dolayı arkadaşlar maalesef bu usule geçmiş oldular. Hâlâ İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre yoklama talebinde bulunamaz ama -üzülerek ifade ediyorum- Türkiye Büyük Millet Meclisinde İç Tüzük kalmamış. O anlamda Değerli Başkanım, ben İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre…

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Siz geride kalmışsınız. İç Tüzük niye kalmamış canım. Yani siz biraz geride kalmışsınız Sayın Elitaş.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, rica ediyorum, lütfen. Yani “Genel Kurulda, Mecliste İç Tüzük kalmamış” falan… Yani bununla ilgili olarak istiyorsanız açalım...

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre…

BAŞKAN – Bakın, müsaade edin. Bakın, Sayın Elitaş, bunun yolu bu değil. İstiyorsanız açalım bir usul tartışması, bu usul tartışmasının üzerinde oylamalarla ilgili olarak da karara bağlayalım.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Usul tartışması açın Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ona göre hareket edelim o zaman. Bu işin yolu budur.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesinin…

BAŞKAN – Açalım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, müsaade edin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Başkan, sadece bununla ilgili olarak değil önergelerdeki oylamalar da dâhil olmak üzere istiyorsanız açalım İç Tüzük’le ilgili usul tartışmasını.

Buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre söz talebim var Sayın Başkanım. Burada sıralama yazmıyor, burada sıralama yazmıyor, sorun Kanunlar ve Kararlara. Burada sıralama yazmıyor Sayın Başkan.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, İç Tüzük’te yazılmayan her şey yasaktır.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – 69’a göre söz isteyip cevap verebilirsiniz ama önerge hakkında söz alamazsınız Sayın Elitaş.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, bakın 27/7/2017 tarihli ve 1160 numaralı Karar’a esas teklifin gerekçesinin ikinci paragrafını okuyorum: “Danışma Kurulunun oybirliğiyle karar alamadığı ve siyasi parti gruplarının önerilerini ayrı ayrı Genel Kurul’a getirdikleri durumlarda ise, zamanın daha etkili ve verimli kullanılarak uzun ve gereksiz polemiklere girilmemesi ve bir an önce ana gündeme geçilebilmesi için, öneriyi veren gruptan bir milletvekili beş dakikayı geçmemek üzere önerinin gerekçesini açıklayabilir. Açıklamanın ardından diğer gruplardan birer milletvekiline de isterlerse üçer dakika söz verilmesi öngörülmektedir.”

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Önerge… Önergelerde de aynısını diyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Açıklamanın ardından” diyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bakın, Sayın Elitaş, sadece İç Tüzük ya da gerekçesi değil teamüllere göre de buradaki uygulamalara göre de biz burada Genel Kurulu yönetiyoruz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, İç Tüzük 19’a göre söz vermiyor musunuz?

BAŞKAN – Vermiyorum efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Gerekçesini söylemesi gerekmez mi Başkanım?

BAŞKAN – Söylediler başta arkadaşlar.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in AK PARTİ grup önerisi üzerinde CHP Grubu adına yaptığı konuşması sırasında AK PARTİ Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kanunlar ve Kararlardaki arkadaşlarımızdan, Sayın Meclis Başkan Vekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzük’ü ile gerekçeli kısmını iyi bir şekilde okumasını tavsiye ediyorum. Özellikle de Sayın Meclis Başkanımıza bu tavsiyemi iletiyorum. (CHP sıralarından gürültüler)

Bakın, değerli milletvekilleri, Sayın Özgür Özel, biraz önce, İçişleri Bakanımızla ilgili bir televizyon programındaki yaptığı konuşmadan “10 bin dolar alan siyasetçi kimdir?” dedi. Şunu söylüyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi içerisinde şu anda bulunan milletvekillerinden, aldığı maaşı dışında hiçbir çeteden, hiçbir kimseden bir maaş alabilecek şerefsiz yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Bakan açıklasın, Bakan! Bakan açıklasın!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – AK PARTİ Grubu içerisinden kalkıp da… Sadece Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun milletvekillerini koruma altına almak…

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Bakan diyor ama bunu, Bakan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Diğer milletvekillerinin sanki başka bir yerde aldıklarını ifade etmek… Bakın, iyi dinleyeceksiniz, iyi okuyacaksınız, doğruyu söyleyeceksiniz.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Kim bu siyasetçi, açıklayın.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – “Siyasetçi” diye ifade ettim. Bu siyasetçi… O gün televizyonda konuşulurken dediler ki “Bir siyasetçiden bize mesaj geldi ‘O ben değilim.’ diye.” Sizden bir milletvekili mesaj atmış. Niye o mesajı atma ihtiyacı hissetti, hiç sordunuz mu onu? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Habertürk’te yapılan programda sordular gazeteci arkadaşlar, sordular dediler ki: “Kim bu?”

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Bulanık suda balık avlamayalım, Bakan açıklasın kim olduğunu. Bakan açıklasın, Bakan açıklasın! Suyu bulandırmayın!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – O ara bu konuşmayı yaparken Sayın Bakan isim vermedi ama oradaki arkadaş mesaj atmış veya Twitter’dan paylaşım yapmış “Bu ben değilim.” diye. Ya, eğer sen değilsen niye üzerine alınıyorsun kardeşim? AK PARTİ’den kimse “Ben değilim.” diye atmıyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – İroni yapmıştır, ironi!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – HDP’den, Milliyetçi Hareket Partisinden, İYİ Partiden kimse “Ben değilim.” diye atmıyor ama demek ki yarası olan gocunurmuş.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim, Sayın Özel… (Gürültüler)

Arkadaşlar, müsaade edin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Demek ki yarası olan gocunuyor.” diyerek milletvekilimizi hem de biraz önce, bir cümle önce kullandığı…

BAŞKAN – Hangi milletvekilinizi? İsim vermedi efendim, hangi milletvekilini?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim “Cumhuriyet Halk Partili bir milletvekili…” dedi. Bu, gruba cevap hakkı doğurmaz mı?

BAŞKAN – Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

5.-Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında CHP Grubuna sataşması nedeniyle konuşması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Elitaş, meselenin özü şu: Cumhuriyet Halk Partisi Grubundaki bütün milletvekilleri imzalarını attılar ve “Bu kişi açıklansın.” dediler. Siz bu netlikteyseniz dönüp de bağıracağınız, sesinizi yükselteceğiniz yer Cumhuriyet Halk Partisi Grubu değil, kusura bakmayın.

Döneceksiniz, kendi partinizin İçişleri Bakanına diyeceksiniz ki: “Sen çıktın, bir söz söyledin. Sana ‘Milletvekili mi?’ diye sordular, bilemem dedin. Niye bilemem diyorsun? Hayır, değildir diyeceksin, bu Meclisi zan altında bırakmayacaksın.” “Milletvekili mi?” diyorlar “Bilemem.” “Kadın mı?” “Bilemem.” “Erkek mi?” “Bilemem.” Amacı, kendi üzerindeki tartışmayı, gündemi bulandırarak âdeta trolleyerek başka bir zemine çekmektir. Cumhuriyet Halk Partisi resmî başvurularla… Ya, Türkiye Cumhuriyeti’nin İçişleri Bakanına diyoruz ki “Bu ismi açıkla.” Susuyor. Meclis Başkanına diyoruz ki “Sor buna.” Susuluyor. İlgili kanunu söylüyoruz, susuyor ve herkesi ilzam ederken o gün de sanki bu milletvekili başka bir muhalefet partisinden olabilirmiş gibi çirkin ve pis bir imaya girince anında yalanlanıyor. Bütün grubumuz adına ortaya koyduğumuz duruş nettir. Sizin de duruşunuz netse Meclis Başkanı, İçişleri Bakanını yarın buraya çağırır “Kardeşim, bu siyasetçiyi açıkla.” der. Açıklamaması hem Ceza Kanunu’na göre suçtur hem ahlaken sorunludur hem siyasi etiğe yakışmaz hem de içinde bulunduğu siyasi partiyi kendi eksiklikleri, kendi kusurları, kendi ağrıyan karnı yüzünden tartışmaların göbeğinde tutar. Sizin içinde bulunduğunuz sorun, birisinin siyasi çıkarlarına alet edilme durumudur, bu oyuna gelmeyin. Hepinizi, Meclisin onurunu korumaya davet ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Elitaş, yerinizden mi?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Evet.

BAŞKAN – 60’a göre söz veriyorum.

Buyurun.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, İçişleri Bakanı “milletvekili” diye bir ifade kullanmadı, “siyasetçi” diye ifade kullandı. Sordular, gazeteciler ısrarla sordular. Bu, eğer bir çeteden maaş alınıyorsa, herhangi bir şekilde para alınıyorsa hukuken suçtur.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Ahlaksızdır aynı zamanda.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ahlaksızlıktır.

Sayın Bakan dedi ki: “Ben bununla ilgili savcıya ifade vereceğim.” Böyle bir şeyi, böyle bir konuyu… (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Savcı çağıramayacağını bildiği için…

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Nasıl çağıracak savcı?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bırakın savcı çağırmayacak gibi şeyleri.

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade edin lütfen, müsaade edin.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Savcı nasıl çağıracak? Nasıl çağıracak, nasıl?

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Kendi gitsin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bu ülkede cumhurbaşkanları da gitmiştir, savcıya vermiştir ifadesini.

Bakın, eğer böyle bir şey varsa savcı çağırır, savcı sorar.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Çağıramaz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bu konuyla ilgili kalkıp da birisini ifade etmek hukukumuza göre zaten yasaktır. O kişi…

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Soramaz savcı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Benim sorduğum olay şu: Ya, hiç kimse alınmadı, 583 milletvekilinden hiç kimse alınmadı da birisi niye oradaki gazeteciye “Bu ben değilim.” diye ifade ediyor? Onun için söylüyorum “Yarası olan gocunur.” diye. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Savcı çağıramaz.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Çağıramaz kardeşim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, son kez yerinizden söz veriyorum 60’a göre, son kez.

32.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Anayasa'nın 106’ncı maddesi açıktır, bakanlar görevleri sırasında ve görevlerinden sonra, görevleri boyunca işledikleri hiçbir şeyde asla savcılar tarafından soruşturulamaz, o görev bize ait. Eğer bakan soruşturulacaksa burada soruşturulacak. Yok, suçun diğer unsurları açısından savcı işlem yapabilir. Bir bakana düşen -kendisini çağıramayacak bir savcıya- “Savcı çağırırsa söyleyeceğim.” demek yerine, suç duyurusunda bulunmaktır. Savcıya suç duyurusunda bulunmayan bakanın niyeti iyi niyet değildir.

Sizin niyetinize gelince de “Bu Mecliste hiçbir milletvekili böyle yapacak şerefsiz değildir.” deyip sonra “Bir milletvekili niye aradı acaba?” demek tam anlamıyla, ortaya konulan iddiayı, ortaya konulan öz güveni aşındıran ve milletvekillerini ilzam eden, milletvekillerini zan altında bırakan bir davranıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son kez mikrofonu açıyorum.

Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sizin İçişleri Bakanınız “bir siyasetçi” dedi mi? Dedi. Eğer milletvekili değilse “Değil.” diyebilir, “Bilemem.” diyor. Neden? Suyu bulanık bırakmak istiyor. Peki, siz, olmadığını söylüyorsunuz. O zaman, o siyasetçiyi açıklasın, hangi siyasi partiyse gereğini yapar ama CHP’li olsaydı, Süleyman Soylu bugüne kadar gözünün yaşına bakar mıydı? Akılla, vicdanla konuşun; HDP’li, İYİ Parti’li… Ama belli ki sizin siyasi partinizden birisi olduğu için Süleyman Soylu bu şantajı yapıyor, siz de ona hodri meydan çekemiyorsunuz. Yazıklar olsun! (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, yerinizden bir dakika…

Buyurun.

33.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Ben konuya bir açıklama getireyim: Bir kere, herhangi bir yurttaş…

BAŞKAN – Siz konuda yoktunuz ama…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Hayır, hayır, bir yanlış... Yani Sayın Elitaş bir şey açıkladı, hukuken bu doğru değil. Bir kere, savcılar bu konuşmayı ihbar kabul eder normalde. Bir İçişleri Bakanı çıkıp diyor ki: "Bir siyasetçi aylık 10 bin dolar maaş alıyor.” Şimdi, savcı bunu ihbar edeni neden ifade almaya çağırmadı? Asıl soru bu.

Diğeri: İçişleri Bakanı bu suçu biliyor, kamu görevlisi aynı zamanda yani en üst düzeyde. Bu suçu bugüne kadar savcıya niye bildirmedi? Niye ihbar etmedi? Niye bir canlı yayında açıklıyor? Ve şu ana kadar yayının üzerinden on güne yakın bir süre geçti, bütün Türkiye bu sorunun cevabını merak ediyor. Ortada gerçek anlamda bir suç var. Farz edelim ki o, İçişleri Bakanı değil, Süleyman Soylu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son kez mikrofonu açıyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Herhangi bir yurttaş çıksa, dese ki: "Ben A şahsının, herhangi bir şahsın hırsızlık yaptığını biliyorum; savcı beni çağırırsa ifade veririm.” ya da cinayet işledi ya da herhangi bir suç işledi. Böyle bir usul var mı? Yok, böyle bir usul yok. Şu ana kadar hukuk işlemedi. Bir suçu ihbar etmenin yöntemi gidip canlı yayında söylemek değil; dilekçesini alır, yazar, der ki: “Ben bu kişiyi şikâyet ediyorum. Suça muttali oldum, öğrendim, ben bu suçun soruşturulmasını istiyorum.” Bu yapılmamış. “İfadeye beni çağıracak, beyanda bulunacağım.” diyor. Ortada yargının bir işlemi yok. Aslında yargı bugüne kadar bunu ortaya çıkarmalıydı, kamuoyuna açıklamalıydı. İçişleri Bakanı alenen suç işliyor, suç işleyeni gizlemekle suç işliyor ve kendisi bir kamu görevlisi.

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatleri ile gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesi ve 265, 266 ve 267 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler

1.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, (2/2724) esas numaralı Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/129)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/2724) esas numaralı Kanun Teklifi’min İç Tüzük’ün 37’nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınmasını arz ederim.

                                                                                   Ali Mahir Başarır

                                                                                           Mersin

BAŞKAN – Evet, önerge üzerinde teklif sahibi olarak Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır konuşacaktır.

Buyurun Sayın Başarır. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre vermiş olduğum kanun teklifnin doğrudan gündeme alınması üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, Türk Ceza Kanunu’nun 299’uncu maddesi -Cumhurbaşkanına hakaret suçu- yürürlükten kaldırılmalıdır. Aslında bu madde Anayasa’nın geçici 21(B) maddesine göre iki yıl önce kaldırılmalıydı ama kaldırılmadı.

Peki, bu madde neden kaldırılmalı? Gerek eski Türk Ceza Kanunu’nun 158’nci maddesi gerekse 2005 sonrası sizin düzenlediğiniz 299’uncu madde nasıl bir Cumhurbaşkanını tarif ediyordu? Tarafsız. Nasıl bir Cumhurbaşkanını tarif ediyordu? Siyasetle ilişkisi olmayan ve bu özelliğinden dolayı da devleti yurt dışında temsil eden bir Cumhurbaşkanını. İki: Başkomutan olması özelliğiyle bu madde düzenlenmişti. Şimdi bakalım, herhâlde bu yasa düzenlenirken hiç kimse böyle bir Cumhurbaşkanını hayal etmiyordu. Nasıl bir Cumhurbaşkanı var? Mesela, tarafsız bir Cumhurbaşkanı var mı? Eğer bu ülkede tarafsız bir Cumhurbaşkanı olsa Gezi’de ve Boğaziçi Üniversitesinde hak arayan öğrencilere “terörist” demez. Eğer bu ülkede tarafsız bir Cumhurbaşkanı olsa kurucu partinin üyelerine, kimliğine “çöplük” demez. Eğer bu ülkede tarafsız bir Cumhurbaşkanı olsa kendisine destek vermeyen sanatçılara “dalkavuk” demez. Eğer bu ülkede tarafsız bir Cumhurbaşkanı olsa -bakın, çok acı bir şey- bu Mecliste grubu bulunan bir partinin Genel Başkanına, onu da geçtim bir anneye, bir kadına Rize’de saldırı yapıldıktan sonra “Az bile yapılmış.” demez. Değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanının tarafsızlıkla hiçbir alakası yok.

İkinci durum, siyasi partiyle ilişkisi; bu partinin Genel Başkanı. Grup toplantılarında bu Meclisteki milletvekillerinin klibini yapıp hedef gösteren bir Cumhurbaşkanı var, bu kadarki bir siyasi partiyle bağlı.

Gelelim Başkomutanlık meselesine. Eğer Recep Tayyip Erdoğan bu ülkenin Başkomutanı olabilseydi…

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Anayasa göre…

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) - …onun karşısında kendini bilmez bir meczup, ahlaksız, tarihini bilmez bir adam Ebedi Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e hakaret ettiğinde bir tepki verirdi. (CHP sıralarından alkışlar)

Eğer Recep Tayyip Erdoğan bu ülkede Başkomutan olabilseydi İsmet Paşa’ya iftira atmazdı. (CHP sıralarından alkışlar) O yüzden o sıfatı da taşıyamıyor kendisi.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ne konuşuyorsun, konuşma!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – İkinci bir durum: Ya, işte bu ülkenin Spor Bakanına bak…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Konuşma!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – İkinci bir durum…

Gençlik ve Spor Bakanına bak! “Konuşma lan.” diyor.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ben Rizeliyim, tamam mı? Sen, Türk Silahlı Kuvvetlerine hakaret etmiş adamsın.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – İşte, neyse…

Şimdi, görüyoruz ki…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) –Türk Silahlı Kuvvetlerine hakaret etmiş adamsın.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Susturacak mısınız şu beyefendiyi? Ya, bu nedir ya?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Türk Silahlı Kuvvetlerine hakaret etmiş adamsın.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Hadi oradan!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hadi! Dikkat et!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Bir sefer ben ne söyleyeceğime dikkat ediyorum ama bu ülkede ne söylediğine dikkat etmeyen bir Cumhurbaşkanı var. (CHP sıralarından alkışlar) İnsanlara iftira atan bir Cumhurbaşkanı var, ayrıştıran bir Cumhurbaşkanı var; gençleri, işçiyi, köylüyü, sanatçıyı suçlayan bir Cumhurbaşkanı var. Tabii, o yüzden diyorum ki Başkomutan olmaz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Konuşma! Haddini bil!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Haddini bil!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Niye zorunuza gidiyor? Görmüyor musunuz bu adamın hâlini, görmüyor musunuz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, hatibin ne söylediğini anlamıyorum.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ya bir Genel Başkana “daha fazlası olsaydı” diyecek kadar küçük düşen bir Cumhurbaşkanı var.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Haddini bil!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ben haddimi biliyorum. Haddine bilecek birisi varsa AKP Grubu ve Recep Tayyip Erdoğan’dır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş… (AK PARTİ ve CHP sıralarından gürültüler)

Arkadaşlar, müsaade edin.

Buyurun, Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, konuşmacı kürsüde…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Türk Silahlı Kuvvetlerine hakaret etmiş bir alçaksın sen!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Sensin alçak, terbiyesiz herif! Alçak sensin! Her türlü alçaksın sen!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Türk Silahlı Kuvvetlerine hakaret ettin. Konuşma!

FEHMİ ALPAY ÖZALAN (İzmir) – Otur yerine! Otur yerine!

(AK PARTİ ve CHP milletvekillerinin birbirlerinin üzerine yürümeleri ve gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yerinize oturun lütfen.

Sayın milletvekilleri, yerlerinize… Sayın milletvekilleri, yerlerinize…

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati:18.49

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati:19.05

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Sibel ÖZDEMİR (İstanbul), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince, denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sıraya alınan İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz ile 79 Milletvekilinin Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz ve 79 Milletvekilinin Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/3622) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 265) (X)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 265 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu teklif İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Teklifin tümü üzerinde ilk söz İYİ Parti Grubu adına Sayın Erhan Usta’nın.

Sayın Usta, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Kamuoyunda “vergi yapılandırması”, “vergi ve prim yapılandırması”, “matrah artırımı kanunu” diye bilinen 265 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tamamı üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, teklifin detaylarına birazdan geçeceğim, ancak ona geçmeden önce, bir defa, hepimiz biliyoruz ki ekonominin temeli güvendir. Güvenin olmadığı bir ekonomide, ister doğru ister yanlış olsun hiçbir iktisat politikasından sonuç almak mümkün değildir. Bir sosyal sermaye olan güven ile büyüme arasındaki ilişki de akademisyenler tarafından test edilmiş ve zaten akademik olarak, bilimsel olarak da çok yakın bir ilişki bulunmuştur. Örneğin, bazı makalelerde Türkiye için yüzde 10 güvenin artması durumunda bunun büyümeye yaklaşık 1 puanlık bir etkisi olduğu ifade edilir. Tabii, bu bizim açımızdan, özellikle kaynak kısıtı çeken, dış kaynağa bağımlı olan bir ekonomi açısından da daha da fazla önemli. Niye? Çünkü bizim dışarıdan ucuz ve sağlam kaynağa ihtiyacımız var. Bizim kendi ekonomimizde kayıt dışılığımız yüksek, dolayısıyla sistem dışına paranın kaçabildiği bir ekonomik ortam yaşanılıyor. Bu açıdan baktığımızda, esas itibarıyla bizim açımızdan güven meselesi çok daha önemli. Tabii, güvenin olmadığı ekonomilerde her şey çok maliyetli oluyor. İşte, örnek olsun diye söylüyorum: Daha bundan birkaç ay öncesine kadar CDS oranları 500’ler civarındaydı, şimdi de 400’lerin üzerinde. İşte, politika faizimize bakıyorsunuz yüzde 19, dünyanın en yüksek politika faizini uyguluyoruz. Enflasyonumuz yüksek, kur dalgalı ve sürekli yükselen bir kurumuz var. Yani artık orada fiyat kaybolmuş durumda. Hiç kimse yarın -kurun ne olacağı konusunda fiyat verirken- ithalatçı olsun, ihracatçı olsun, normal bir imalatçı olsun kuru bilmeden fiyat veremiyor, sağlıklı bir fiyat oluşumu yok, böyle bir ortam yaşanıyor. Dolayısıyla, güven bu açıdan son derece önemli fakat bakıyoruz, bu ülkede güveni oluşturma makamında olanlar, güveni bozan temel unsurlar hâline gelmiş. Yani sözleriyle, fiileriyle güven oluşturması gerekenler, görevi o olanlar, güveni bozucu temel unsur hâline gelmiş.

Türkiye, maalesef, kuvvetler ayrılığının kalmadığı, yasama ve yargının tamamen yürütmenin kontrolü altında olduğu bir ortamda yaşıyor. İşte, o yüzden birazdan birkaç şey sıralayacağım böyle bir ortamda güven olabilir mi diye. Şimdi, bakıyorsunuz, hani iktisat politikası netice alamaz dedik ama Türkiye’de maalesef tutarlı bir iktisat politikası yok yani bir politikadan bahsedemeyiz. Onun dışında, makro ve uzun vadeli bir bakış yok. Yani pusulasını kaybetmiş bir ekonomideyiz ve böyle bir ekonomide güven olmaz arkadaşlar.

Cumhurbaşkanının bir siyasi parti liderine, bir siyasi partinin Genel Başkanına “Daha neler olacak, bunlar sizin iyi günleriniz, daha neler göreceksiniz.” diye tehditler savurduğu bir ekonomide güven olmaz. Yılın ortasında, beyanname verme süresi başlamış kurumlar vergisini daha doğrusu bir vergiyi artırırsanız o ekonomide güven olmaz, belirsizlik olur. Bir ekonomide altı ayda bir yapılandırma kanunu çıkarırsanız o ekonomide güven olmaz. Bir ekonomide, uluslararası hukuk açısından, dış politika açısından, çevre açısından, su kaynakları açısından, ekonomi açısından, kentleşme açısından, finansman açısından toplumu hiçbir şekilde ikna edemediğiniz bir Kanal İstanbul Projesi’ni “Ben illa yapacağım.” derseniz o ekonomide güven olmaz. Kamu kaynaklarının kullanımını denetleyecek denetim sisteminin yok edildiği bir ekonomide güven olmaz. Ehliyetin, liyakatin kalmadığı, nepotizmin, kayırmacılığın had safhaya çıktığı, bazı meşhur ailelerin memleketin her tarafında örgütlendiği bir ekonomide güven olmaz arkadaşlar. Kurumları kaldırarak veya sürekli oynayarak, onu alıp onun yerine koyarak, Lego gibi, kurumlar üzerinde oynayarak, uzmanlığı yok ederek devletin kurumsal kapasitesinin zayıflatıldığı bir ekonomide güven olmaz. Merkez Bankası başta olmak üzere kurumların bağımsızlığının artık neredeyse yok edildiği bir ekonomide güven olmaz. Türkiye İstatistik Kurumunun neredeyse açıkladığı her verinin doğruluğunun tartışıldığı bir ekonomide güven olmaz. Yargının çalışmadığı, kritik kararlar verirken siyasi talimat beklediği bir ülkede güven olmaz. Alt mahkemelerin Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımadığı ve bunu tanımamasına rağmen de yöneticiler tarafından da bu durumun desteklendiği bir ekonomide güven olmaz. Siyasetçilerle ilgili yolsuzluk iddialarının had safhaya çıkmasına rağmen savcıların başını kuma gömdükleri bir ekonomide güven olmaz. İçişleri Bakanının televizyona çıkıp Sedat Peker’in bir siyasetçiyi 10 bin dolara maaşa bağladığı iddiasına ve “Savcılar çağırırsa anlatırım.” taahhüdüne rağmen savcıların harekete geçmediği bir ekonomide güven olmaz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Aynı Kabine içinde İçişleri Bakanının Cumhurbaşkanına, eski bakanlara tehditler savurduğu, suçlar isnat ettiği, “Bak, konuşurum.” şantajında bulunduğu, hiçbir şey yokmuş gibi bunlar karşısında herkesin sustuğu bir ülkede güven olmaz. Vicdanlı bir savcının çıkıp suç olmayan bazı ifadelerinden dolayı konuşması sonrasında görevden el çektirildiği ve hakkında soruşturma açıldığı bir ekonomide, bir ülkede güven olmaz. Dünyada en fazla tutuklu gazetecinin bulunduğu bir ülkede güven olmaz. Dünyada kamudan en fazla ihale alan 10 müteahhidin 5’inin olduğu bir ekonomide güven olmaz. Merkez Bankası rezervlerinin hukuksuz bir şekilde eritildiği, Meclisinde sağlıklı müzakerelerin olmadığı, kanunların uygulanmadığı bir ülkede güven olmaz. Dış politikada bir uçtan öbür uca savrulurken sıfır itibarla, komşularıyla kavga içerisinde bir dış politika yürüten bir ülkede güven olmaz. Bir başka ülke başkanı tarafından Cumhurbaşkanına şantaj yapıldığı bir ülkede güven olmaz. Siyasi gerginliğin, kutuplaşmanın iktidar sahiplerince körüklendiği bir ülkede güven maalesef olmaz. Dünyaca ünlü yayın organlarında her gün olumsuz bir haberin, makalenin yayınlandığı bir ülkede güven olmaz. Piyasa mekanizmasının çalışmadığı, sermaye kontrollerinin ha geldi ha gelecek diye konuşulduğu, kararlarda şeffaflığın ve hesap verilebilirliğin olmadığı bir ekonomide güven olmaz. Tek bir kişinin her konuda yetkili olduğu bir ülkede güven olmaz. Cumhurbaşkanın kendisini ha bire bir yerlere atadığı bir ülkede güven olmaz. Bürokratların siyasetçilere laf yetiştirdiği memuriyet anlayışının olduğu bir ülkede güven olmaz. Netice itibarıyla, Sayın Berat Albayrak’ın dediği gibi, at izinin it izine karıştığı bir ülkede güven olmaz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Güvenin olmadığı bir ekonomide de yatırım olmaz, yatırımın olmadığı bir yerde istihdam olmaz, gelir olmaz arkadaşlar; olursa da veya yabancı sermaye kısmen gelirse de çok yüksek maliyetlerle gelir, ülkenizin kaynağını emer, sömürür, götürür.

Şimdi, değerli arkadaşlar, aslında baktığımızda Türkiye'de… Şimdi bu kanuna bağlayacağım bütün bu meseleyi, bu faslı o yüzden uzatıyorum çünkü altı ayda bir kanun çıkartıyoruz, yapılandırma kanunu çıkartıyoruz. Böyle bir şey olabilir mi? Ama güven yoksa bir ekonomide işte bu kanundan da netice alamıyorsunuz. Dolayısıyla, Türkiye'de baktığımızda şu anda birbirini besleyen 3 tane kriz var: Bir, yönetim krizi var, bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle had safhaya çıkmıştır; ekonomik kriz var, öteden beri geliyor, yine, yönetim krizinin beslediği bir ekonomik kriz var; bir de son dönemde bunlara pandemi krizi eklenmiştir. Dolayısıyla, bu kadar krizlerle boğuşan bir ekonomide güveni tesis etmeden hiçbir şeyden netice alma imkânı yoktur. Bu anlamda, Hükûmetin bu konuda daha dikkatli bir şekilde davranması gerekir.

Şimdi, kanun teklifine geçmeden önce bir de şu ilk çeyrekteki yüzde büyüme konusunu konuşalım. Şimdi, bazı arkadaşların muhtemelen aklına geliyordur ‘Ya, “Güven yok, güven yok.’ diyorsunuz; ekonomi yüzde 7 büyüyor, bu nasıl oluyor?” diye. Zaten TÜİK’in açıkladığı veriye de güven yok, o işin ayrı boyutu. Ben verinin yanlış olduğunu filan iddia etmeyeceğim, verinin doğru olduğu kabulünden bir kısım açıklamalar yapacağım. Şimdi, en azından son dönemde görmediğimiz bir şekilde büyümenin bir kısmının sabit sermaye yatırımlarından ve net ihracattan gelmesi işin sevindirici yanıdır tabii, ama yine ana omurga özel tüketimden geliyor, onu da görmemiz gerekiyor. Arkadaşlar, bu büyümenin detaylarına biraz baktığımız zaman, aslında bir defa, bu büyüme kredilerle finanse edilen bir büyüme; ya, işin bu kısmı bence son derece önemli. Bakın, fazla uzatmadan şu kadarını söyleyeyim -yani 2 Nisan en son veriler itibarıyla yani mart sonu diyelim biz- 2020’nin Mart sonunda krediler toplamı Türkiye’de 2,9 trilyon lira; bir yıl sonra, 2 Nisan 2021’de -yani mart sonu haftası- 3,7 trilyon TL. Dolayısıyla, krediler toplamında 830 milyar lira bir artış var. Bakıyorsunuz, aynı dönemde, bir yıllık dönemde –yıllıklandırılmış olarak bakıyorum millî gelire, çeyreklik millî gelir değil- on iki aylık millî gelir ne kadar artmıştır diye bakıyorsunuz, 892 milyar lira artmış. Yani ancak kredi artışı kadar millî geliri artmış bir ekonomiden bahsediyoruz. Dolayısıyla, yapılan bütün yatırım, tüketim, her ne varsa bunların hepsi krediyle finanse edilmiş. Aynı trendi tüketici kredilerinde de görmek zaten mümkün. Orada da kredilerin finanse ettiği bir büyüme var. Bir defa bu, mutlak suretle üzerinde durulması gereken bir husustur. Dolayısıyla, bunu kestiğiniz zaman büyüme yavaşlayacak, onu söylemeye çalışıyorum.

Diğer bir husus, şimdi, büyüme var diyoruz fakat bu büyüme kapsayıcı bir büyüme değil. Madem böyle bir büyüme var, yine 2020’nin birinci çeyreğinden 2021’in birinci çeyreğine geldiğimizde geniş tanımlı işsiz sayısının 2 milyon 531 bin kişi arttığını görüyoruz, işsizlikte 6 puan yükselme var. Yani o zaman bu büyümeye siz nasıl “Sıhhatli bir büyüme.” diyebilirsiniz? Ve geniş tanımlı işsiz sayısı da 2021 birinci çeyreği sonrasında 10 milyon kişiye ulaşmıştır değerli arkadaşlar. Dolayısıyla, bu büyüme, bu anlamda kapsayıcılığı olmayan, toplumun değişik kesimlerinin eşit olarak faydalanamadığı bir büyümedir.

Şimdi, diğer bir husus, gelir yönüyle büyümeye baktığımızda, bu büyümeden iş gücünün payının giderek azaldığını görüyoruz. Son yedi yılın –rakamlarla sizi boğmak istemiyorum- en düşük seviyesindedir, nedir o? İş gücü ödemelerinin millî gelirden aldığı pay. Ve son yılda, bakın bir yılda 3,5 puan azalmıştır. Bunlar normal bir ülkede 0,1-0,2 oynar; bizim ülkemizde son bir yılda işçi ücretlerinin millî gelirden aldığı pay 3,5 puan azalabiliyor ve bunun sonucunda da –dediğim gibi- son yedi yılın en düşük seviyesinde gerçekleşiyor. Zaten başka rakamlar da bunu teyit ediyor, kişi başına millî gelir açısından baktığımız zaman da yedi yıldır küçülen bir ekonomi vardır. Dolayısıyla, bu büyüme, gelir adaletsizliğini artıran bir büyüme olmuştur, onu tespit etmemiz lazım veya tersinden baktığımız zaman da işletme artığı veya kâr dediğimiz oranın da aynı nispette yükseldiğini görüyoruz. Son yedi yılın en yüksek kârının, millî gelir içerisinde payın son yedi yılda en yüksek olduğu bir büyümeyi, bir dönemi yaşıyoruz. Dolayısıyla, böyle baktığımızda, bu büyüme maalesef sevinilecek bir büyüme değildir; bu büyümeden, zor durumda olan esnaftır, memurdur, çiftçidir, bunlar faydalanamamıştır.

Ha, büyük ISO 500 rakamlarına da baktığımızda… Aslında, bu enflasyon artıyor -zaten bunu hep söylüyorduk biliyorsunuz- yüksek enflasyonlar dar gelirlileri vurur veya işsizi daha fazla vurur çünkü onların gelirini ayarlama imkânı yoktur ama sermaye kesimi yüksek enflasyon durumlarında çoğu zaman kendini ayarlayabilir. ISO 500’ün sonuçlarına baktığımızda aslında bunu gördük, kâr marjlarında hiçbir düşüş olmamış, onlar kendini ayarlayabilmişler ancak toplumun önemli kesimi maalesef bu anlamda sıkıntıya düşmüş.

Değerli arkadaşlar, dolayısıyla, şimdi, bununla bağlantılı olarak 2 tane ülke hayal edin. Bir ülke var, ekonomisini kapatmış, insanlarının sağlığını koruyor, ölüm oranlarını, vaka sayılarını azaltmış, karşılıksız destek veriyor, vatandaşını mağdur etmemiş fakat biraz az büyümüş, belki de negatif büyümüş; bir ülke, bu. Diğer ülke var, ekonomi açık, hiçbir şekilde kapatmamış, vaka sayıları dünyada en yüksek oranlara çıkmış, ölüm sayıları artmış, destek vermemiş, vatandaşı perişan olmuş, ekonomisi büyümüş. Hangi ülkede yaşamak istersiniz? Bu soruyu soralım. Yani, şimdi kendilerini mukayese ediyorlar bazı ülkelerle, büyüyemiyor denilen ekonomilerin tercihidir arkadaşlar o; ekonomisini kapatmış “İnsanım ölmesin.” demiş “Salgın artmasın.” demiş “Ben de parayı veririm aslanlar gibi, ondan sonra üretimim varsın biraz az olsun, ben onu daha sonra telafi ederim.” demiş. Şimdi, biz bunu yapmadık, evet, ekonomiyi kapatmadık ama insanların perişan olduğu bir ekonomik ortam yaşıyoruz. Dolayısıyla, bu yüzde 7 büyüme meselesini fazla büyütmemek gerekir diye düşüyorum.

Şimdi, bu kanun teklifine geldiğimizde, değerli arkadaşlar, ne getiriyor kanun teklifi? Yani, çok üzerinde durulacak bir yanı yok esas itibarıyla çünkü altı ay önce bunların hepsini zaten konuştuk biz burada. Vergi ve sosyal güvenlik primlerinde bir yapılandırma imkânı getiriyor. Daha sonra matrah ve vergi artırımı, özellikle gelir ve kurumlar vergisinde, KDV’de, yani siz şunu söylüyorsunuz, diyorsunuz ki: Orada, kanunlarda belli oranlar var -son beş yıl için yapılıyor bu- o oranlarda, belli oranlarda artırırsanız ve onun vergisini verirseniz bugüne kadar ne yapmış olursanız olun, ister vergi kaçırmış olun, tamamen herhangi bir incelemeye, soruşturmaya tabi olmadan paranızı helal hâle getirmiş oluyorsunuz; bunu getiriyor. Bir de işletme kayıtlarının düzeltilmesini, işte stok meselesi, özellikle kasa düzeltmeleri gibi, onlara da imkân getiren bir kanun teklifi. Onun dışında da belki önemli olan fakat çok fazla işlev görmeyen bir de sicil affı getiriyor. Çünkü pandemide hakikaten sicil affından etkilenildi, yani sicil affı gerekecek durumlar oluştu, ona ilişkin bir husus var. Mesela, biz orada bir önerge verdik: “Bu Aralık 2021 değil de Haziran 2022’ye kadar olsun çünkü pandemi hâlâ devam edecek, insanlar son ödemelerini hâlâ yerine getiremeyecek. Dolayısıyla, madem bir kanun çıkardık, bundan biraz daha insanların buradan faydalanması için imkân tanıyalım.” dedik fakat maalesef, AK PARTİ milletvekilleri önergemizi kabul etmediler.

Şimdi, bu kanun teklifinin gerekçesinde bir tuhaflık var arkadaşlar, yani gerekçede pandemi gösteriliyor. Şimdi, bakıyorsunuz altı ay önce, kasım ayında, kasım ayı rakamları çok mukayese edilebilir değil çünkü hasta sayısı-vaka sayısı vardı, hemen aralık ayı rakamlarını alırsak -yani pandemi gerekçe olamaz, onu söylemeye çalışıyorum- aralık ayında 777 bin vaka var, şu anda bakıyorsunuz mayıs ayında 428 bin vaka var. Yani aralıkta vaka sayısının daha fazla olduğu zaman bir kanun çıkartıyorsunuz, ondan sonra tekrar ikinci de bir kanun çıkardığınızda tutuyorsunuz pandemiyi gerekçe gösteriyorsunuz veya “Son beş yılda, matrah artırımı nedeniyle bir anlamda inceleme ve soruşturma yapılmayacaktır.” hükmü getirdiğiniz bir kanunun pandemiyle ne alakası olabilir? “2016’da, 17’de, 18’de, 19’da pandemi mi vardı?” diye sorarlar. Dolayısıyla bu, güven kaybını zedeliyor, yani bunları daha ciddi yapmak lazım. Saygınlığını da azaltıyor kanunun, bu kanun teklifini verenler açısından veya işte onu hazırlayan kurumlar açısından söylüyorum, bir defa bunu bir tespit etmemiz gerekiyor.

Onun dışında, tabii, yapılandırma devam ediyor. Biz, aslında geçen seferkinde -yani haklılığımız bir kez daha ortaya çıktı, biliyorsunuz 2021 yılının Ocak ve Şubat aylarında prim ve vergi için ilk taksitin başlaması öngörüldü- orada “Arkadaşlar, ocakta, şubatta -geçtiğimiz ocak için bahsediyorum- pandemi düzelmeyecek, pandemi en yüksek şekilde, en hızlı şekilde devam ediyor. Gelin, şunların taksit başlangıç sürelerini erteleyelim.” dedik. “Ta 2022’nin Ocağında başlasın.” dedik, o zaman o önergelerimiz reddolundu. Ama şimdi geldiğimiz noktada yeni bir kanun yapmak zorunda kaldık ve hemen hemen o noktaya geldi, şimdi ilk taksit eylülde ödenecek. O gün yapmış olsaydık belki bugün bu kanun teklifine ihtiyaç olamayacaktı. Yani bu anlamda, iktidar tarafının meseleye biraz daha makul, daha anlayışlı bir şekilde bakması gerekiyor.

Şimdi, tabii, şu rakamları vermeye gerek yok: AK PARTİ hükûmetleri döneminde çıkmış, bir hesaba göre 9’uncu, bir hesaba göre 11’inci yapılandırma ve bu tür matrah artırımı getiren kanun teklifi bu. Son beş yılda 5’inci olması daha bir ilginç. Tabii en ilginci de son altı ayda 2 defa çıkmış olması. Şimdi, tabii, bu kanun teklifi piyasanın beklediği bir şeydi, her ne kadar af düzenlemelerinin kötü olduğunu söylesek de piyasa da bekliyor, o beklenti oluşmuş. Dolayısıyla belki buna çok fazla karşı çıkma imkânı yok ancak biz Komisyonda hep şunu söyledik, dedik ki: “Yani bu, biraz adaletsiz bir şey, yapılan iş esas itibarıyla da yanlış bir şey, buna bir miktar adalet boyutu ekleyelim, bu kadar da adaletsiz olmasın.” Örneğin nedir? Vergisini zamanında ödeyen dürüst mükellefleri biraz daha ödüllendirecek bir sistemi bunun içerisine monte edelim. Mesela o tür önerilerimizin ve önergelerimizin tamamı reddolundu.

Bir problem daha var: Arkadaşlar bakın, enflasyonun bu kadar hızlandığı bir ülkede 2016’dan sonra 2020 sonuna kadar yapılandırmada uygulanan yıllık faiz yüzde 4,2. Madem pandemiyi gerekçe gösteriyorsunuz, biz şunu önerdik: Ya, 2020 yılındaki ödenemeyen vergiden sıfır faiz alalım, hiç faiz almadan yapılandıralım pandemi gerekçeyse. Ama pandemiden çok daha önce olmuş, yüzde 30’larda enflasyonu yaşadığımız yıllar içinde yüzde 4,2’yle eğer biz yapılandırma yaparsak ve bunu 3’üncü defa yaparsak… Bakın, 1 defa olsa bir şey değil, hadi 2 defa oldu bir şey değil, 3 defa yaparsanız bunun 4’üncüsü beklenir ve bakın, 4,2’yle 4’üncü yapılandırmayı biz burada konuşacağız. O zaman da dürüst mükellefi cezalandıran bir durumla karşı karşıya kalıyoruz. Yani faizlerin yüzde 25 olduğu bir ekonomide yüzde 4,2’yle yapılandırma yaparsanız hiç kimse vergisini ödemez, gelecek seferde devlet yapılandırmasından yapılandırırım nasıl olsa... Ucuz kredi olarak burayı kullanır; bunlara mahal vermemek lazım. Buralara biraz daha adalet boyutunun eklenmesi gerekiyordu, maalesef bunların hiçbiri bunun içerisine konulmadı.

Burada, yüzde 5 özendirme var; bunu yüzde 10’a, yüzde 15’e, yüzde 20’ye çıkarmamız lazım, bunu istirham ediyorum. Bu sefer olmadı ama bir dahaki seferde… Özellikle, AK PARTİ’li milletvekili arkadaşlara da söylüyorum: Dürüst mükellefleri ödüllendirici unsurları buraya mutlaka ekleyelim. Yani siz getirin biz kabul edelim, problem değil arkadaşlar ama birisi bunu getirsin; bu olmazsa son derece yanlış bir şey oluyor.

Tabii, şu ortaya çıkıyor: Bu kanunların hiçbiri sağlam, güçlü… Ya, sağlamından da vazgeçtim, bu kanunlar hiçbir analiz yapılmadan önümüze getirilmiş kanunlar. Eğer bir analiz yapılmış olsaydı… Yani insanların niye vergisini ödeyemediği, niye ödemediği hususu hiçbir şekilde incelenmeden yapılmış kanunlar. Dolayısıyla aynı kanunları defalarca çıkartmak durumunda kalıyoruz. Sorunun net bir şekilde ortaya koyulması lazım. Vergiye gönüllü uyumu bitiren bu tür düzenlemelerden bundan sonra mümkün olduğu kadar kaçınmak gerekir, vergi otoritesini de zaten zayıflatıyor. Bundan sonraki yıllarda da gelirlerde yani gelir tahsilatlarında çok daha ciddi sıkıntılarla karşılaşma durumumuz var.

Diğer bir husus da işte, bunlardan dolayı, 0-6 aya inince kamu alacağının da son derece arttığını görüyoruz. Şu anda bu yapılandırma kapsamına giren 476 milyar lira alacak var ama her defasında tahsilatlar bir miktar daha azalıyor, bu dönemde de bunun azaldığını hep birlikte göreceğiz.

Ben her şeye rağmen bu kanun teklifinin de -eğer geçerse, kabul edilirse- hayırlı olmasını temenni ederek sözlerimi bitiriyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.27

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.51

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Sibel ÖZDEMİR (İstanbul), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

265 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

İkinci söz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Mustafa Kalaycı’nın.

Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle yüksek heyetinizi ve ekranları karşısında bizleri izleyen aziz milletimizi hürmetle selamlıyorum.

Kanun teklifinde, kamu alacaklarının yapılandırılması, matrah ve vergi artırımı, işletme kayıtlarının düzeltilmesi, maddi duran varlıkların yeniden değerlendirilmesi ve sicil affı gibi önemli düzenlemeler bulunmaktadır.

Alacakların yapılandırılması kapsamında vergi alacakları, vergi cezaları ile gecikme zam ve faizleri, SGK prim alacakları ile gecikme cezası, zammı ve faizleri, belediyelerin vergi alacaklarının yanı sıra ücret ve pay alacakları ile su, atık su ve katı atık ücret alacakları, yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıkları ve il özel idarelerinin alacakları, idari para cezaları, öğrenim kredileri, trafik para cezaları, seçim, nüfus ve askerlik para cezaları, köprü ve otoyol usulsüz geçiş para cezaları, araç muayenelerini süresinde yaptırmamış olanların borçları, orman sayılan yerler ile hazine taşınmazlarıyla ilgili izin, tahsis, kullandırma, irtifak hakkı, kiralama ve ecrimisil borçları, odalara ve borsalara olan aidat borçları ile odaların ve borsaların birlik ve konfederasyon payları borçları yer almaktadır. Adli para cezaları ile Tütün Kanunu, Hıfzıssıhha Kanunu ve üst kurul para cezaları yapılandırma kapsamına girmemektedir.

Kesinleşmiş alacakların yapılandırılmasında, alacak asılları ile buna yurt içi üretici fiyat endeksi aylık değişim oranları uygulanarak hesaplanacak tutarın bu kanunda belirtilen süre ve şekilde ödenmesi öngörülmektedir. Böylelikle faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi ferî amme alacakları ile asla bağlı vergi cezaları ve gecikme zamları, vergi aslına bağlı olmayanların yüzde 50’si ile gecikme zammının tamamı ve idari para cezalarına bağlı ferî amme alacaklarının tamamı silinmektedir.

Kesinleşmemiş veya dava safhasında bulunan alacaklardan ilk derece mahkemesi aşamasında olanlarda vergilerin yüzde 50’si, istinaf ve temyiz aşamasındakilerde en son karar terkin ise vergilerin yüzde 90’ı, bozma ise vergilerin yüzde 50’si silinmektedir. İnceleme ve tarhiyat safhasında bulunanlarda işlemlerin tamamlanmasından sonra tarh edilen vergilerin yüzde 50’si, vergi cezalarının yüzde 75’i silinmektedir.

Yapılandırılan alacaklar ikişer aylık devrelerle 6, 9, 12 veya 18 eşit taksitle ödenebilecektir. Belediyelere 120, özel idarelere ve spor kulüplerine 36 taksitlik bir ödeme planı sunulmaktadır.

Yapılandırılan alacağın ilk taksit ödeme gününe kadar tamamen ödenmesi hâlinde, hesaplanmış olan Yİ-ÜFE tutarından yüzde 90 oranında, ilk 2 taksit süresi içerisinde ödenmesi hâlinde ise yüzde 50 oranında indirim yapılacaktır.

Teklifle, borçlulara çok cazip şartlar sunulmakta, önemli kolaylıklar getirilmektedir. Kanundan yararlanmak isteyenlerin 31 Ağustos 2021 tarihine kadar başvurması; ilk taksitin, vergi ve diğer borçlarda 30 Eylül 2021, sigorta primiyle ilgili borçlarda 31 Ekim 2021 tarihine kadar ödenmesi gerekmektedir.

Sayın Cumhurbaşkanımız, basit usulde vergiye tabi olan 850 bin esnafımızın gelir vergisinden muaf tutulduğu müjdesini vermiş ve konu, ekonomi reformları kapsamında yapılacak düzenlemeler arasında yer almıştır. Basit usulde gelir vergisi tahsilatı, 2019 yılında 221 milyon lira, 2020 yılında 242 milyon lira düzeyinde olup toplam vergi gelirleri içinde çok cüzi bir yer tutmaktadır. Bu kanun teklifi, söz konusu 850 bin esnafımızın vergi borçlarının yapılandırılmasını da kapsamaktadır. Esasen, muafiyet verilecek bu esnafımızın geçmiş döneme ilişkin vergi borçları terkin edilmelidir. Zira bu borçların tahsil kabiliyeti oldukça düşüktür, üstelik dosyalarının takibi de idareye önemli boyutta bir iş yüklemektedir. Küçük esnafın bu borçlarının terkin edilmesinin hem idareyi hem de bu esnafımızı rahatlatacağı dikkate alınmalıdır.

Ülkemiz, basit, anlaşılır, tabana yayılmış ve adil bir vergi sistemine mutlaka kavuşturulmalıdır. On Birinci Kalkınma Planı’nda da hedeflendiği üzere, vergi tabanını genişleten, vergiye uyumu kolaylaştıran, öngörülebilirliği artıran, yatırım ve üretimi destekleyen, hakkaniyetli bir vergi reformu bir an önce hayata geçirilmelidir.

Vergilerin ve sigorta primlerinin toplanmasında görev yapan, bu işin asıl yükünü çeken, Gelir İdaresi ve SGK çalışanları ile mali müşavirlerdir. Çalışanlar, yapılandırma düzenlemeleri döneminde gece yarılarına kadar büyük özveri ve gayret içinde görevlerini ifa etmektedir. Yoğun iş yükü altında 7/24 mesai mefhumuyla görev yapan tüm personelin ve gelir uzmanlarının tazminatları artırılmalı, fazla çalışma ücreti ödenmesi konusunda mutlaka bir düzenleme yapılmalıdır. Vergi tahsilatı ve vergi bilincinin yerleştirilmesi konusunda mali müşavirlik mesleği çok önemli bir işleve sahiptir. Mali müşavirlerin başta ücret tahsilatı olmak üzere yaşadığı sorunlara çözüm getirilmeli, KDV indirimi mali müşavir ücretleri için de yapılmalıdır. Ayrıca, mücbir sebep hâlinin mali müşavir nezdinde vuku bulması hâlinde de dikkate alınması için Vergi Usul Kanunu’nda gerekli düzenleme yapılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifiyle, mükelleflerin 2016 ile 2020 yıllarına ait gelir vergisi matrahlarını, kurumlar vergisi matrahlarını, gelir, kurumlar stopaj vergilerini, katma değer vergilerini kanunda öngörülen oranlarda ya da asgari tutarlarda artırmaları ve belirli bir oranda vergi ödemeleri şartıyla artırımda bulundukları yıllar ve vergi türleriyle sınırlı olmak üzere haklarında vergi incelemesi ve vergi tarhiyatı yapılmayacağı yönünde düzenleme yapılmaktadır. Artırılan matrahlar yüzde 20 üzerinden vergilendirilecek, vergiye uyumlu mükellefler yüzde 15 vergiye tabi tutulacaktır. Matrah ve vergi artırımları kapsamındaki ödemeler peşin veya 6 taksitle yapılacak, peşin ödeme yapılması hâlinde vergide yüzde 10 indirim yapılacaktır.

Kanun teklifiyle, işletmede mevcut olup kayıtlarda yer almayan ya da kayıtlarda yer alıp işletmede mevcut olmayan emtia, makine, teçhizat, demirbaşlara; kayıtlarda yer alıp işletmede mevcut olmayan kasa mevcudu ile ortaklardan alacaklara ilişkin kayıtlara düzeltme imkânı getirilmektedir. Yine, mükelleflere, aktiflerinde kayıtlı bulunan taşınmazları ve amortismana tabi diğer iktisadi kıymetlerini 31/12/2021 tarihine kadar yeniden değerlemeye tabi tutarak hesaplanan değerleme farkı üzerinden yüzde 2 oranında vergi ödemek suretiyle bilançolarını güncelleme imkânı verilmektedir.

Kanun teklifiyle, 30 Nisan 2021 tarihi itibarıyla prim borcu olan ve ödeme yapmayan BAĞ-KUR sigortalılarının sigortalılık sürelerinin durdurulması, prim borçlarının silinmesi, talep edilmesi hâlinde durdurulan sigortalılık sürelerinin ihya edilmesine dair düzenleme yapılmaktadır.

Kanun teklifiyle sicil affı da getirilmektedir. Karşılıksız çıkan çek, protesto edilmiş senet, kredi kartı ve diğer kredi borçlarını zamanında ödeyemedikleri için Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezine bildirilen kişilerin ve kredi müşterilerinin yükümlülüklerini yerine getirmesi hâlinde geçmiş ödeme performanslarına ilişkin olumsuz kayıtların dikkate alınmayacağı hususunda düzenleme yapılmaktadır.

Kanun teklifinde mecburi hizmet karşılığında yurt dışına gönderilen öğrencilerin kendilerine döviz olarak yapılmış olan her türlü masrafa ilişkin borç tutarlarının yeniden hesaplanması ve azami beş yıla kadar taksitlendirilebilmesi sağlanmaktadır. Ayrıca yükseköğretim kurumları adına yurt dışına gidip doktora öğrenimlerini başarıyla tamamlayanlara doktor öğretim üyesi veya öğretim görevlisi kadrolarına atanma imkânı verilmektedir.

Değerli milletvekilleri, çiftçilerimiz kuraklık nedeniyle ciddi mağduriyet yaşamaktadır. Ülke düzeyinde birçok ilimizde hububat ve bakliyat ekili arazilerde kuraklık nedeniyle yüksek kayıplar söz konusudur. Konya'da ekinlerde meydana gelen yanma ve kuruma nedeniyle hububat rekoltesinde önemli boyutta azalma beklenmektedir. Kuraklığın yanı sıra bugün yağan doluyla birlikte, özellikle Cihanbeyli ve Kadınhanı ilçelerimizde kimyon, mısır, buğday ve arpa tarlalarındaki ekinler iyice yok olmuştur. Çiftçimizin kuraklık ve dolu yağışı nedeniyle uğradığı zarar mutlaka karşılanmalıdır. 2090 sayılı Kanun’da afetler nedeniyle zarar gören çiftçilere devletçe yapılacak yardımlara ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir ancak Tarım Sigortaları Kanunu’na göre belirlenen riskler için tarım sigortası yaptırmayan üreticiler 2090 sayılı Kanun’dan yararlanamamaktadır. Ayrıca tarım sigortası kapsamında olmayan risklerde de yardım yapılabilmesi için çiftçilerin ürünlerinin, canlı-cansız üretim araçlarının ve tesislerinin değer itibarıyla en az yüzde 40 oranında zarar görmesi; ayrıca, bu zararı karşılayacak gelirinin bulunmaması ve borç alma imkânı olmaması, yüzde 40’tan az zarar görmesi hâlinde ise tarımsal faaliyetlerini devam ettiremeyecek ve geçimini sağlayamayacak duruma düşmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, tabii afete maruz kalan ve sigorta yaptıramayan çiftçilerin kayıpları genel olarak karşılanamamaktadır. Bu itibarla, yaşanan kuraklık ve doludan zarar gören ve sigortası olmayan çiftçimize yardım yapılabilmesi için yasal bir düzenlemeye ihtiyaç vardır. Sayın Cumhurbaşkanımızın müjdesini verdiği, kuraklıktan zarar gören çiftçilerimizin Ziraat Bankasına veya Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının ertelenmesi çok önemli olup bu ertelemeden faiz alınmaması çiftçimizi daha da rahatlatacaktır.

Önceki ay çıkarılan kanunla çiftçilerimizin Tarım Kredi Kooperatiflerine olan ve tasfiyelik hâle gelmiş borçlarının yapılandırılması düzenlenmiştir. Esasen, yaşanan kuraklık da dikkate alınarak, ödenemeyen tüm tarımsal kredi borçlarına uygun şartlarda ve uzun vadeli yapılandırma yapılmalıdır. Çiftçimize 2022 Ekim dönemi için şimdiden ücretsiz tohum tedariki çalışmaları yapılmalıdır. Hububat ve bakliyat üretimi yapan çiftçilerimize dekar başına ilave doğrudan destek verilmelidir. Kırsal kalkınma ve sulama ekipmanları desteklerinde birçok üreticimiz kırsal mahalle olmama, ruhsatsız kuyu veya ahır gibi nedenlerden dolayı faydalanamamıştır. Sürdürülebilir tarım için bürokratik engellerin kaldırılması ve ruhsatsız da olsa üretim yapıldığı için destek verilmesi gerekmektedir. Ayrıca tarımda kullanılan elektrik fiyatlarında indirime gidilmelidir. Velhasıl, çiftçilerimize ve hayvancılıkla geçimini sağlayan insanımıza yönelik bir destek paketi hazırlanıp uygulamaya konulmalıdır.

Konya’da tarımsal sulamada yaşanan sorunlar nedeniyle bazı çiftçilerimiz dün Konya-Adana yolunu bir müddet kapatarak Beyşehir Gölü’nden su alınamamasına tepki göstermiştir. Çiftçimizin bu dönemde acil olan su ihtiyacının karşılanması için tüm imkânlar zorlanmalıdır. Konya'nın yüz yıllık rüyası olan KOP projesi çerçevesinde, hamdolsun, devasa yatırımlar yapılmış ve yapılmaya devam edilmektedir. Yatırımların hızla tamamlanması ve Mavi Tünel’den ovaya su aktarılması için gerekli tedbirler mutlaka alınmalıdır. Ayrıca Konya Ovası’na dış havzalardan su getirecek yeni proje çalışmaları bir an önce sonuçlandırmalıdır.

Değerli milletvekilleri, Covid-19 salgınının etkisiyle 2020 yılının ikinci çeyreğinde daralan ekonomimizdeki toparlanma ve canlanma tüm hızıyla devam etmektedir. 2020 yılında dünya ekonomisi yüzde 3,3 daralırken Türkiye ekonomisi yüzde 1,8 oranında büyümüş ve Türkiye, dünyada ekonomisi büyüyen az sayıdaki ülkelerden biri olmuştur. 2021 yılı birinci çeyreğinde de başta Avrupa ülkeleri olmak üzere, birçok ülke ekonomisi daralırken Türkiye ekonomisi yüksek performans sergileyerek yüzde 7 oranında güçlü bir büyüme kaydetmiştir. Yatırım, üretim ve ihracattaki artış sağlıklı ve nitelikli bir büyümeye delalet etmektedir. Yatırımlardaki artış ivmesi devam etmekte olup 2020 yılında yüzde 10,3 olan artış 2021 yılı ilk çeyreğinde yüzde 11,4 olmuştur. 2020 yılında yıllık yüzde 21 oranında büyüyen makine ve teçhizat yatırımları 2021 yılı ilk çeyreğinde yüzde 30,5 oranında artmıştır. Bu artışlar yatırımcının ekonomiye olan güvenini teyit etmektedir. 2021 yılı ilk çeyrek büyümesi sanayi sektöründe yüzde 11,7; imalat sanayi sektöründe ise yüzde 12,2 düzeyindedir.

Sanayicimiz ve ihracatçılarımız gerçekten destan yazmaktadır. Ham madde temininde yaşanan zorluklara, girdi fiyatlarındaki yüksek artışa ve konteyner sıkıntısına rağmen yatırım, üretim ve ihracatta yüksek bir performans sergilenmektedir. Zorlu bir dönemde ekonomimize büyük katkı sağlayan girişimci, sanayici ve ihracatçılarımızı kutluyorum. İhracatçılarımız her ay rekorlar kırmakta olup tüm zamanların en yüksek aylık ihracat ve en yüksek ilk çeyrek ihracat rakamlarına ulaşılmıştır. İhracat 2021 yılının ilk dört ayında yüzde 33,1 artarak 68,7 milyar dolar gerçekleşmiş, dış ticaret açığı yüzde 19,7 azalmış, ihracatın ithalatı karşılama oranı 8,4 puan artarak yüzde 83’e yükselmiştir. Cari işlemler açığı da 2021 yılı ilk çeyreğinde yıllık bazda yüzde 12,1 azalarak 7,8 milyar dolara gerilemiştir.

Türk imalat sektörü hem üretime hem de istihdama önemli katkı sunmaktadır. Geçen ay, mayıs ayında Covid-19 kısıtlamalarının olumsuz etkisiyle talebin yavaşlamasıyla birlikte üretim ve yeni siparişlerin gerilemesinden dolayı Türkiye imalat PMI verisi 49,3’e inmiş ancak istihdam artışı devam etmiştir. İstihdamda geçen yıl nisan ayında görülen -2,5 milyon kişinin üzerindeki- daralma her geçen ay azalmış, istihdam bu yıl mart ayı itibarıyla salgın öncesi seviyesine gelmiştir.

İnşallah, normalleşmeyle birlikte turizmde yaşanacak canlanma hem turizm gelirlerinin artmasını ve cari açığın azalmasını hem de istihdam artışını ve işsizliğin azalmasını sağlayacaktır.

Bütçe performansı da sevindiricidir. 2021 yılı Ocak-Nisan dönemi bütçe gerçekleşmelerine göre geçen yıl aynı dönemde 72,8 milyar lira bütçe açığı verilmiş iken bu yıl 5,9 milyar lira bütçe fazlası elde edilmiştir.

Vergi gelirleri yüzde 47,2 artmış olup bu artış, dâhilde alınan katma değer vergisinde yüzde 87,7 düzeyindedir. Katma değer vergisi tahsilatında görülen yüksek performans piyasalardaki canlanmayı da açıkça göstermektedir. TOBB istatistiklerine göre, 2021 yılının ilk dört ayında kurulan şirket sayısı yüzde 32,3 artarken kapanan şirket sayısı yüzde 11,4 azalmıştır. Aynı dönem itibarıyla gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 13,5 artarken kapanan işletme sayısı yüzde 3,6 azalmıştır. Esnaf ve Sanatkârlar Sicil Gazetesi’ne göre tescil ve terkin edilen esnaf sayılarında da benzer bir tablo söz konusudur.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, bir yandan pandemiyle bir yandan terörle başarılı bir mücadele verirken diğer yandan da maruz kaldığı bölgesel ve küresel dayatmaları, ekonomik ve siyasi baskıları Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin de sağladığı imkânlarla alınan etkili tedbirler sayesinde boşa çıkarmaktadır. İç ve dış mihrakların eş zamanlı tahakküm çabaları, taciz ve tahrik kampanyaları her seferinde millî irade duvarına çarpıp dağılmaktadır. Cumhur İttifakı, üstlendiği tarihî misyonuyla Türkiye’nin egemenlik haklarına, tarihî çıkarlarına, beka ve güvenlik hassasiyetlerine cesaretle sahip çıkmaktadır. Bizim ana gayemiz, lider ülke Türkiye hedefine ulaşmak, Türk dünyasının, İslam âleminin ve bütün mazlum milletlerin yegâne ümidi olan Türkiye’yi küresel bir güç hâline getirmek, tarihin tekerrürünü sağlamaktır. Kim ne derse desin, Türkiye, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle kutlu hedeflerine inşallah ulaşacaktır.

Konuşmama son verirken Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak destek verdiğimiz bu kanun teklifinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı sonuçlar getirmesini diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Garo Paylan konuşacaktır.

Sayın Paylan, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bir vergi affı yasasıyla daha karşı karşıyayız. Değerli arkadaşlar, bakın -ben altı yıldır milletvekiliyim, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim- üzülerek söylüyorum: Altı yılda bu gördüğüm 5’inci vergi affı yasası, daha önce yılda 1 vergi affı yasası getiriyordunuz değerli arkadaşlar, durum değişti; daha altı ay önce vergi affı yasasını bu Meclis görüştü, altı ay sonra bir vergi affı yasasıyla daha karşı karşıyayız. Değerli arkadaşlar, vergi afları vergi ahlakını ve vergi barışını bozar. Ülkemizde zaten vergi adaleti, vergi barışı, vergi ahlakı yoktu; son altı yılda özellikle AKP’nin getirdiği vergi aflarıyla vergi adaleti ve vergi ahlakı tamamen yerle bir olmuştur arkadaşlar.

Arkadaşlar, bu kanun teklifinin gerekçesi ne? Tıpkı altı ay önceki vergi affında olduğu gibi Covid-19 salgınının etkilerini azaltmakmış. Değerli arkadaşlar, Anayasa’mız -Anayasa madde 73- diyor ki: “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.” Şimdi size şunu soruyorum: Covid-19 herkesi aynı şekilde mi etkiledi? Yani Covid-19’dan bütün vatandaşlarımız eşit şekilde mi etkilendi değerli arkadaşlar? Hayır, öyle olmadı. Kimileri servetine servet kattı bu pandemi döneminde dünyada ve Türkiye’de; kimileriyse iflas etti, intiharlarla yüz yüze kaldı, evine ekmek götüremedi, dükkânının kepengini kapattı. Çok iyi biliyorsunuz, bazı sanayiciler var, 3 vardiya çalıştı Covid-19 döneminde, 3 vardiya; ihracatçılar çalıştı, belli sanayi sektörleri 3 vardiya çalıştı; servetlerine servet kattılar, varlıklarına varlık kattılar. Ama kimi esnafımız var, kimi küçük işletmelerimiz var ki siz onları on beş aydır kapalı tutuyorsunuz, beş kuruş destek vermiyorsunuz; onları açlığa mahkûm ettiniz. Şimdi diyorsunuz ki: “Biz Covid-19 salgınının etkilerini azaltmak için vergi affı getiriyoruz.” Bakın, size şunu söyleyeyim: Bir vergisini ödemeyenler var, bir de ödeyemeyenler var. Biz bu vergi affı yasa teklifinin ödeyemeyenlerden yana kullanılmasını destekledik. Yani ne dedik? Vergisini ödeyemeyenler, aç açıkta olanlar, iflas edenler kamu tarafından desteklensin, hatta onların vergileri silinsin dedik ama bir de vergisini ödemeyenler var arkadaşlar, vergi ahlaksızları var, yandaşlar var, servetine servet katanlar var.

Değerli arkadaşlar, size bir şey söyleyeyim mi? Şimdi, memlekette kredi faizi kaç arkadaşlar? Gidin bir bankaya yüzde 25, yüzde 28 veya yüzde 30. Yüzde 25’ten aşağı kredi yok memlekette. Size AKP’nin beş yıldır sunduğu sıfır faizli krediyi bir daha anlatacağım arkadaşlar. Sıfır faizli bir kredi var, nedir o biliyor musunuz? Sayın Elitaş getirmiş sıfır faizli kredi, diyor ki: “Vergini ödeme, ben senin vergini sıfır faizle yapılandıracağım.” Ve bazı mükellefler, o vergi ahlaksızları maalesef durumları iyi olmasına rağmen vergilerini ödemiyorlar, bankadan da kredi almıyorlar, sonuçta nasıl olsa Maliye Bakanlığı vergileri yapılandırıyor ve sıfır faizle yapılandırıyor arkadaşlar. Bakın, vergisini ödeyemeyenlerin vergisini silelim diyoruz ama vergisini ödemeyenlere neden sıfır faizli olarak yapılandırıyorsunuz?

Değerli arkadaşlar, vergi politikaları iktidarın kimlerden yana olduğunu gösterir. Bu iktidar büyük sermayeden, kartelci sermayeden, yandaş sermayeden yana ve bu vergi yasası teklifiyle de -göreceksiniz- onların vergisini affediyor. Esnafımız zannediyor ki “Benim birkaç bin lira, 5 bin lira, 10 bin lira, 20 bin lira vergi borcum var; devletimiz bunu yapılandırıyor, sağ olsun.” diyor. Oysa, onların derdi başka, onlar yandaşlarının vergilerini sıfırlıyorlar değerli arkadaşlar.

Bakın, bu vergi affı yasa teklifiyle, düşünün, Maliye idaremiz -vergi kaçakçılarını denetmenler yakalıyor öyle değil mi- bazı kaçakçıları yakalıyor ve onlara vergi cezası kesiyor. Maliyemiz 157 milyar TL vergi cezası kesmiş biliyor musunuz? 157 milyar TL vergi kaçağı yakalamış ve cezasını kesmiş. Şimdi, bu vergi affı yasa teklifi “Ben bu 157 milyar TL’lik cezayı siliyorum.” diyor arkadaşlar, bu vergi affı yasa teklifi. Bakın, rakamı anlaması için vatandaşlarımıza şöyle anlatayım: Sayın Cumhurbaşkanı 1,4 milyon esnafa geçenlerde 4 veya 5 milyarlık bir destek paketi açıkladı “4 milyar TL vereceğim.” dedi büyüte büyüte, 4 milyar TL. Bakın 1,4 milyon esnafa 4 milyar TL destek bir yıl sonra. İşte, yandaşların 157 milyar TL vergi cezasını silen bir yasa teklifiyle karşı karşıyayız değerli arkadaşlar. Bakın, size bir örnek vereyim: Diyelim ki Maliyemiz bir vergi kaçakçısını yakaladı, 1 milyar TL ceza kesti, 1 milyar TL de vergi aslını uyguluyor, 2 milyar TL ödemesi lazım. Şimdi, diyor ki bu yasa teklifi: “Ben, sen başvurursan 1 milyar TL cezanı zaten siliyorum, vergi aslının da yarısını bana ödersen yani 500 milyon lira bana ödersen bütün vergini kapatacağım.” Bakın, 2 milyar karşılığında “500 milyon TL’ye bütün vergini kapatacağım.” diyor. Yani namuslu esnafımız yani dürüst iş insanımız eğer Maliyeye vergisini düzgün yatırmışsa ona hiçbir şey yok ama vergi kaçırmışsan sana ödül veriyor, bırakın ceza vermeyi ödül veriyor bu vergi yasa teklifi. Düşünebiliyor musunuz, polisler kırmızı ışıkta geçenleri sürekli yakalıyor ve ceza kesiyor, şunu yapsa Meclisimiz: Kırmızı ışıkta geçenlere her yıl af getirse ya siz, kırmızı ışıkta geçmeyen bir insan bulabilir misiniz? İşte bunu yapıyoruz arkadaşlar. Vergi kaçıranları her yıl affederek vergi kaçırmayı normalleştiriyoruz, sıradanlaştırıyoruz, hatta vergi kaçırmayanlara “keriz” dedirtiyoruz arkadaşlar. Zamanında, çocukken babamın dükkânında otururken komşu esnaf geldi, vergi levhamıza baktı, mütevazı da bir esnafız, dedi ki: “Ya, sen keriz misin bu kadar vergi veriyorsun arkadaş?” O gün duydum çocuk kulaklarımla. Mütevazı bir arabaya biniyoruz, komşu esnaf Mercedes’e biniyor “Sen keriz misin bu kadar vergi veriyorsun?” diyor. Değerli arkadaşlar, işte, biz bu vergi affı yasalarıyla vergisine uyumlu olan yurttaşlarımızı da keriz durumuna düşürüyoruz maalesef. İşte bu yasalardan behemahâl vazgeçmemiz gerekir.

Başka ne yapıyor bu yasa teklifi? Süreyya Sadi Bey de bilir, kendisi de 4 tane vergi affı yasası çıkardı -beraber çıkardık- Komisyon Başkanı olarak.

BAŞKAN – Biz, siz yokken de yapmıştık.

GARO PAYLAN (Devamla) – Evet, evet, yapmıştınız, daha önce de yapmıştınız.

Kasa affı getiriyor, stok affı getiriyor, yeniden değerleme imkânını veriyor.

Değerli arkadaşlar, ben hiçbir şey demeyeceğim, altı ay önce Plan ve Bütçe Komisyonumuza gelen Hazine ve Maliye Bakan Yardımcımız Sayın Osman Dinçbaş konuşsun; bakın, tutanaklardan söylüyorum kasa affının nelere yol açacağını. Bizde bir vekil dedi ki “Kasa affı getirecek misiniz?” O da dedi ki “Bu yasanın amacı, tıkanmış insanlara yardımcı olmaktır. Stok affı, kasa affı tıkanmayla ilgili değildir.” Yani “Pandemiyle ilgili değildir.” dedi. “Kasa affını getirdiğiniz zaman patronların şirketlerindeki fonlarını çekip kasada varmış gibi göstererek vergi kaçırmasını sağlarsınız ve böyle bir şey artık olmayacak.” dedi. Kim dedi? Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Sayın Osman Dinçbaş. O zaman Bakan kim? Sayın Lütfi Elvan. Bugün Bakan kim? Sayın Lütfi Elvan. Yani altı ay önce Bakan Yardımcısı diyor ki “Kasa affı, stok affı, yeniden değerleme gibi yöntemler vergi kaçırma yöntemidir.” Ama altı ay sonra aynı Bakan Meclise kasa affı, stok affı, yeniden değerleme getiriyor. Ve ne getiriyor biliyor musunuz? Düşünün ki bir inşaatçı bir arsa almış 1 milyon liraya -şu anda evrakında 1 milyon olarak duruyor- üzerine bina yapacak, diyelim ki rant sağlayacak, 20 milyon liraya çıkacak ve bunun vergisini verecek. Şimdi, deniyor ki “Senin o arsan 20 milyona çıkmışsa bunu yeniden değerleyebilirsin.” Neyle yapacaksın? “Yüzde 3 bana vergi vereceksin.” deniyor. Düşünebiliyor musunuz arkadaşlar, yüzde 25 vergi verecek olan o müteahhitler veya patronlar, yeniden değerleme olsa yüzde 3 vergi verip bu vergiyi kaçırmış olacaklar. Bu mudur vergi adaletinden anladığınız? Arkadaşlar, bu mu vergi adaleti, vergi ahlakı? Zenginlerin vergisini affetmek, onlara vergi kaçırma yöntemlerini göstermek midir vergi adaleti, vergi ahlakı? Bu Meclis bunun için mi var arkadaşlar? Bu Meclis yoksulların yanında değil mi? Bu Meclis yalnızca patronların Meclisi mi? Her yıl patronların vergisini affetmek için mi bu Meclis var? İşte bu sorularla karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlar, bu yasa teklifi başka ne getiriyor? Sicil affı getiriyor, sicil affı. Süreyya Bey sicil affını da çok iyi bilir, defalarca kendisiyle beraber geçirdik. Bu yasa teklifinde deniliyor ki “Bir esnafın, bir iş insanının çeki yazılmışsa, senedi yazılmışsa Bankalar Birliği Risk Merkezine bildiriliyor. Biz onu unutulalım, sicili affetmiş gibi yapalım.” Bakın “Affetmiş gibi yapalım.” diyor diyorum. Kim bakacak bu sicil affına, size söyleyeyim. Sayın Başkan, sicil affı yasasını defalarca çıkardık, kim baktı buna? Özel bankalar baktı mı? Hayır. Özel bankaların risk merkezinde o kişinin çekinin yazıldığı aynen duruyor ve o kişi tekrar kredi almaya gittiğinde “Senin çekin yazılmış, sana kredi veremem.” diyor, çek yaprağı istediğinde “Veremem.” diyor. Kimin için çıkarıyoruz bu yasayı? Kamu bankaları için çıkarıyoruz. Bakın, özel bankalar risk görüyorlar kredi vermiyorlar, çek yaprağı vermiyorlar. Kim veriyor? Kamu bankaları veriyor. Beş yıl önceye kadar özel bankaların kredilerdeki payı yüzde 66’ydı, kamu bankalarının yüzde 34’tü; şimdi tersine döndü arkadaşlar, şimdi riski kamu bankaları sırtlandı yani yurttaşlarımız sırtlandı. Durumu bozuk olan zombi şirketler, yandaş şirketler kimler tarafından finanse ediliyorlar? İşte bu af getiren, “Siciline bakma.” diyen yasalar çıkarılarak kamu tarafından, kamu bankaları tarafından finanse ediliyorlar. Şu anda kamu bankalarının kredilerdeki payı yüzde 65-66’ya çıktı yani o yandaşlara aktardığınız paralar, milletimizin vergileriyle aktardığınız paralar yüzde 66’ya çıktı ve bunun faturası bir gün çıkacak. Sayın Başkan ve sayın vekiller, bu sicil affı yasasıyla da görürsünüz kamu bankaları yeniden risk almaya devam edecek, bazı üst düzey kişilerin telefonlarıyla kamu bankaları yandaşlara, zombi şirketlere kredi vermeye devam edecek. Sonunda, bir altüst oluşta kamu bankaları bunun altında kalacak yani kamu kaynakları bunun altında kalmış olacak. İşte, böyle yasalarla karşı karşıyayız değerli arkadaşlar.

Peki, bu kadar eleştirdik, yapılması gereken ne? Yapılması gereken çok kazanandan çok, az kazanandan az vergi almak; vergi affı yasalarını asla çıkarmamak; arkadaşlar, eğer Maliye idaresi bir kişinin vergi kaçırdığını yakalamışsa onun ensesinde boza pişirmek. Amerika’da en büyük suç vergi kaçırmaktır. Bakın, Amerika’da her şeyi yapabilirsiniz, bir şekilde affı vardır ama vergi kaçırmanın asla affı yoktur. Amerika’da bazı insanlar belki Allah’tan korkmazlar ama vergi idaresinden korkarlar, çekinirler, vergi kaçırmayı akıllarından bile geçirmezler çünkü vergi kaçıran bir kişiyi idare yakaladığında onun ticari hayatını bitirir. O açıdan, herkes vergi ahlakına uymakla yükümlü olduğunu bilir. Bizdeyse vergi kaçırmak gerçekten vakayıadiye arkadaşlar. Vergi kaçırmak doğru mu olmuş? Kim umursuyor vergi idaresini? Bakın, bürokratlarımız, denetmenlerimiz orada; kim umursuyor onları? “Ben yakalanırsam, bana ceza kesilir, nasıl olsa her yıl milletin vekilleri vergi affı getirir arkadaş. Normal vergi mükellefi fazlasını vermişken ben de giderim -düşük- üç kuruş veririm ve böylece kurtarırım.” diyorlar.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu yasa teklifinin en sakıncalı maddesini size açıklayacağım, matrah artırımı maddesiyle karşı karşıyayız; Sayın Başkan bunu da çok iyi bilir.

BAŞKAN – Sayın Paylan, sürekli beni referans olarak veriyorsunuz, buradan size cevap vermek zorunda kalacağım.

GARO PAYLAN (Devamla) - Matrah artırımı nedir, biliyor musunuz sayın arkadaşlar? Şimdi 2 şirket örneği vereceğim: Diyelim ki 10 milyar lira bir şirket ciro yaptı, 1 milyar lira kâr etti, 250 milyon lira da vergisini verdi ve böylece temiz, düzgün bir şekilde kayıtlarını bildirdi. Diğer işletme de 10 milyar lira ciro yaptı, hiç kâr bildirmedi; bakın, 1 milyar lira kazanmasına rağmen hiç kâr bildirmedi. Şimdi matrah artırımıyla hiç kâr bildirmeyen, 10 milyar lira ciro yapan şirkete diyoruz ki: “Sen, bana 100 bin lira kâr bildir, 20 bin lira da vergi ver, ben seni incelemeyeceğim arkadaş.” 20 bin liraya 10 milyar lira ciroyu temize çıkarmış oluyoruz değerli arkadaşlar. İşte bunu getiriyor matrah artırımı. Peki, diğer şirkete ne yapıyor matrah artırımı, biliyor musunuz? 10 milyar ciro yapmış, 1 milyar lira kâr etmiş, 250 milyon lira vergisini veren şirkete diyor ki: “Bak, matrah artırımına başvur, başvurmazsan risk altında kalırsın. Sen bu 1 milyar lira kârını 200 milyon lira daha artır, bana da 400-500 milyon lira daha vergi ver, böylece belki ben seni kurtarırım.” Yani düşünebiliyor musunuz, aynı ciroyu yapan, aynı kârı yapan iki şirket; birisi vergiyi kaçırıyor, onu üç kuruşa affediyoruz; diğeri vergi kaçırmıyor, ona da mobbing uyguluyoruz: “Aman, bak, başvurmazsan vergi denetmenleri sana gelir. Bak, sen CHP’lisin. Bak, sen HDP’lisin. Bak, sen İYİ Partilisin. Yarın öbür gün vergi denetmenleri gelir senin ensende boza pişirir. Aman, bu matrah artırımına başvur.” diyoruz. İşte, vergi ahlaksızlığını böyle geliştiriyoruz arkadaşlar. Bu neyi getiriyor? İşte “keriz mükellef-çıkarcı mükellef” ikilemini getiriyor. Keriz mükellef -tırnak içinde söylüyorum- o namuslu, vergi vermeye çalışan vatandaşlarımız; onlar keriz durumuna düşürülüyorlar ve vergilerini düzgün verdikleri hâlde daha fazla artırma baskısıyla karşı karşıya kalıyorlar. Vergi kaçıransa 20 bin lirayla, 10 bin lirayla milyarlarca liralık vergi kaçağını temize çıkarıyor. Bu mudur sizin vergi ahlakından anladığınız? Bu mudur sizin vergi adaletinden anladığınız değerli arkadaşlar?

O açıdan değerli arkadaşlar, yapmamız gereken, vergisini ödeyemeyenlerle ilgili bir mekanizma kurmaktır. Bakın, vergisini ödemeyenlerden mutlaka vergisini almalıyız ama vergisini ödeyemeyenlerin başvuracağı bir vergi ombudsmanlığını kurmamız lazım; zor duruma düşen, dar duruma düşen vatandaşımız gitsin başvursun, eğer nesnel gerekçeleri uygunsa o vatandaşımızın vergisi yapılandırılsın, sıfır faizle yapılandırılsın ama vergisini ödemeyenlere, bunu kötü niyetle kullananlara asla bir vergi affı getirilmesin değerli arkadaşlar.

Bakın, size ne olacağını da söyleyeyim. İş insanlarıyla konuştum. “Ya, ben keriz miyim, gideyim bankadan yüzde 28’le kredi alayım. Ne yapacağım? Vergi affı yasasına başvuracağım.” diyor. Ee…

BAŞKAN – Sayın Paylan, bu “keriz” lafını çok kullandınız da vatandaşlarımızı böyle nitelendirmenizi de doğru bulmuyorum yani.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sayenizde, sayenizde!

GARO PAYLAN (Devamla) – Tırnak içinde söylüyorum. Evet, evet, sıfır…

Sayın Başkan, siz yorum yapmayın oradan. Bakın, Sayın Elitaş orada.

BAŞKAN – Yorum yapmayayım ama “Keriz vatandaşlarımız…” diyorsunuz, demeyin böyle yani.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sisteminiz yaratıyor onları. Ne yapsın?

GARO PAYLAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar…

Ne diyeceğimi de unuttum Sayın Başkan.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Lügatinde başka kelime yok Başkanım.

GARO PAYLAN (Devamla) – Bu açıdan, değerli arkadaşlar…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, siz mi sataşmaya başladınız?

GARO PAYLAN (Devamla) – Sayın Başkan, insicamımı bozdunuz.

BAŞKAN – İnsicamının araya girince her zaman bozulduğunu biliyorum eskiden de, o yüzden...

GARO PAYLAN (Devamla) – Şimdi ne olacağını size söyleyeyim arkadaşlar. Bakın, geçen gün iş insanlarıyla görüştüm. “Ben keriz miyim yüzde 28 faizle kredi alayım. Ne yapacağım? Eski vergi borçlarımı yapılandıracağım sıfır faizle, yenisini yine ödemeyeceğim. Ne olacak? 2022 ya da 2023’te seçim var. AKP kesinlikle bir yıl sonra bir vergi affı yasası daha getirecek. Ben vergilerimi ödemeyeceğim, yine sıfır faizle yapılandıracak.” diyor. Aynen bunu söyledi.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Sen mesaj veriyorsun.

GARO PAYLAN (Devamla) – Hadi çıkın deyin Sayın Elitaş, hadi sayın AKP’li vekiller, sayın MHP’li vekiller deyin ki: Bir daha asla vergi affı yok. Bakın, Mehmet Şimşek “Bir daha vergi affı yok.” dedi, Sayın Naci Ağbal defalarca “Bir daha vergi affı yok.” dedi, Süreyya Sadi çıkardı vergi aflarını. Daha sonra arkadaşlar, Berat Albayrak geldi “Vergi affı tövbe yok.” dedi, e Lütfi Elvan altı ayda 2 vergi affı çıkardı. Altı ayda 2 tane çıkaran seneye 1 tane daha çıkarır. İşte, böylece de vergi ahlakı bozulur değerli arkadaşlar, vergi barışı, vergi adaleti bozulur.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Yani “Ödemeyin.” diyorsun sen değil mi? Uyanık!

GARO PAYLAN (Devamla) – Şimdi, bir veri açıkladınız dün; Türkiye ekonomisi yüzde 7 büyümüş. Vay vay vay, Türkiye ekonomisi yüzde 7 büyümüş!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Zoruna mı gitti?

GARO PAYLAN (Devamla) – Çiftçiler açlık çekerken, esnaflar yoksulluk çekerken, işçi ay sonunu getiremezken, asgari ücret açlık sınırının altında kalmışken Türkiye ekonomisi yüzde 7 büyümüş. Şimdi, size soruyorum: Kimi büyüttünüz arkadaşlar, kimi büyüttünüz? Yine kimleri büyüttünüz? Ben size söyleyeyim: Yandaşlarınızı büyüttünüz. Şimdi de o yandaşlarınızın ödemediği vergileri affediyorsunuz. Hadi buyurun. Yandaşlarınızın ödemediği vergileri ve cezalarını 3 kuruşa affediyorsunuz.

Bakın, dün bir veri daha açıklandı; iş gücünün gayrisafi hasıladan aldığı pay. Kim büyümüş size söyleyeceğim. Geçen yıl 10 milyonlarca işçi bütün gayrisafi hasıladan yüzde 39 alıyormuş, bu yıla gelmişiz yüzde 35,5’a düşmüş. Kim büyümüş? Kimi büyüttünüz?

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – 5’li çete büyüdü Vekilim.

GARO PAYLAN (Devamla) – İşçinin geliri azalmış, emekçinin geliri azalmış, işte, yandaşlarınızın geliri artmış, şimdi de o gelirleri artan yandaşlarınızın, büyük kartellerin vergilerini affediyorsunuz. Bu mudur sizin vergi adaletinden anladığınız? Ya, bir çiftçinin vergisini affettiniz mi? Bir emekçinin vergisini affettiniz mi? “Esnafa nefes kredisi.” diyorsunuz, yüzde 17,5’la kredi veriyorsunuz. Değerli arkadaşlar, çiftçinin vergisini, borcunu erteliyorsunuz, yüzde 18 tefeci faiziyle erteliyorsunuz, yandaşınızın vergi borçlarını yüzde sıfırla erteliyorsunuz. Bu mudur sizin adaletten anladığınız değerli arkadaşlar?

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Nuhoğlu…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun, Şair Dilaver Cebeci’nin ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim.

28 Mayıs, Dilaver Cebeci’nin ölüm yıl dönümüydü, rahmet ve minnetle anıyorum. Milyonlarca kişinin cep telefonlarında zil sesi yerine kullanılan, siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının toplantılarında ve düğünlerde heyecan yaratan müziğiyle “Mavi boncuk takışına ölürüm Türkiye’m.” diyen şair Dilaver Cebeci’nin adı ne yazık ki hiçbir haberde ve yayında geçmedi. Okul kitaplarında zaten millî şairlerin eserleri artık yer almıyor. Bestelenen çok sayıda şiiri ve birçok ödülü bulunan Dilaver Cebeci, Türk çocuklarına tanıtılmalıdır. Türk milletinin birlik ve bütünlüğü açısından geçmişi geleceğe taşıyacak böyle büyük şair ve yazarlarımızın kıymetini bilmek ve onlara hak ettikleri değeri vermek görevimiz olmalıdır.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Vedat Demiröz ve 79 Milletvekilinin Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/3622) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 265) (Devam)

BAŞKAN – Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Abdüllatif Şener. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Muhalefet olarak mevcut kanun teklifine eleştirel bir üslupla yaklaşıldığını, iktidar ve ittifak grubunca ise aynı şekilde, bu kanun teklifini destekler nitelikte ifadeler kullanıldığını görüyoruz. Ancak peşinen şunu ifade etmek isterim ki: Meclisin güçlü olması lazımdır. İktidarın eğilimleri doğrultusunda konuşmak, iktidarın taleplerini bu Mecliste yasalaştırmak ülkeye fayda getirmez. Hepimiz siyasetçiyiz ve siyasetçinin birinci görevi ülkesine, vatanına, milletine ve topyekûn 84 milyon insanına sahip çıkmaktır; onun geleceğinin iyi inşa edilmesi için iktidar üzerinde, hükûmet üzerinde baskı yapmaktır. Muhalefet partisi olarak da bizim temel görevimiz, ülkenin iyiye taşınabilmesi için, bu ülkede iyiliklerin ortaya çıkabilmesi için hükûmetin yapmış olduğu her yanlış üzerinde ısrarla ve zaman zaman acıtacak derecede sert eleştirilerde bulunmaktır. Bu sert eleştiriler bir düşmanlıktan, bir kırgınlıktan veya sadece muhalefet olmaktan kaynaklanan bir hadise değildir; sert ve incinecek derecede hükûmetin ve iktidarın eleştirilmesi, aynı zamanda vatan sevgisinin bir ifadesidir.

Bakın, dünyaca meşhur iktisatçılardan Carlo Cipolla siyasetçilerin karakterleri ile ülkenin nasıl yönetildiği arasında ilişkiler kurmuştur ve siyasetçide yanlış eğilimlerin, yanlış tutkuların ortaya çıkması hâlinde ülkenin mevcut potansiyelini dahi kullanamayacağını çok açık ve net bir şekilde ifade etmiştir. Cipolla’ya göre insanlar ve siyasetçiler dört farklı karaktere sahiptirler ve her bir farklı karakterin hükûmet etme biçiminin ve davranışının farklı olduğu, ülkenin performansının da buna göre farklılıklar arz ettiği şeklindedir. Birinci grup insanlar; akıllı insanlar. Bu tanımlarda Cipolla hem kavramları veriyor ama bizim anladığımız anlamda bu kavramları tanımlamıyor, tanımını da kendisi yapıyor. “Akıllı insanlar, yaptıkları işlerle -veya siyasetçi olarak düşünecek olursanız- hem kendileri yarar sağlarlar hem de ülkeleri bundan yararlanırlar. Kendi yararları sahip oldukları unvanlar, sıfatlar ve sorumluluklardır ama ülkenin yararı ise ekonomiden eğitime varıncaya kadar, iç politikadan dış politikaya varıncaya kadar ülkenin kazanacaklarıdır.” der. İkinci grup insanlarsa; aptallardır. Cipolla’ya göre aptallar, yaptıkları her işle hem kendileri kaybederler hem de ülkeleri kaybederler. Üçüncü grup ise; Cipolla buna “saflar” diyor ama ben vatanperverler diye tanımlıyorum, vatanperverlerdir. Vatanperver siyasetçilerin olduğu ortamda hem ülke kazanır hem de kendileri kazanırlar ve bu, ülkenin performansına önemli katkılar sağlar. Ama üzerinde durduğu dördüncü grup ise; haydutlardır. Haydutlar öyle bir karaktere sahiptirler ki yapmış oldukları her işle, her eylemde, her hareketle ülkeleri sürekli kaybeder ama kendileri sürekli kazanırlar. Cipolla, bu haydut karakterinin son derece önemli olduğunu söyler. Diğer karakterlerde kazanç ve kayıplar bire bir işlediği hâlde haydut karakterin siyasette ve devletin yönetim çarklarında egemen unsur olarak gelmesi hâlinde yöneticilerin 1 kazancına karşılık ülkenin yeri geldiğinde bin, yeri geldiğinde on bin kaybettiğini ifade eder. Çünkü haydut karakter öyle karakterdir ki bunlar kendi küçük menfaatleri için ülkelerini bile ateşe verirler, dikkat etmezler veya umurlarında değildir. Bir gece yarısı, haydut karakterinin, etrafta kimsenin olmadığı bir ortamda park edilmiş bir arabayı gördüğünü düşünün. Önce bakar, etrafta kimse yok, “Torpido gözünde belki bir şey vardır.” der, önce camı kırar, sonra torpido gözünü parçalar, içeride 100 lira para bulur, onu cebine atar, sonra ayrılırken de arabanın 4 tekerini patlatır. Kendi kazancı 100 liradır, araba sahibinin kaybı ise kırılan cam, kırılan torpido gözü ve patlayan 4 teker, artı, 100 liradır. Onun için diyor ki: “Eğer bir ülkede kendi şahsi çıkarlarına odaklanmış bir siyaset yapısı varsa ve bu, ülkenin geleceğini düşünmediği için aptallık karakteriyle birleşmişse o ülkenin kendi potansiyelini kullanması mümkün değildir, ülkede her zaman sıkıntılar vardır ve de ülke geleceği itibarıyla, mevcut anı itibarıyla bu yöneticilerin elinden muzdariptir ve geri sayar.” Onun için, Meclisin görevi nedir? Meclisin görevi, hükûmet sahiplerini, iktidar sahiplerini, hatta bürokrasiyi topyekûn sıkı bir şekilde denetlemektir. Bu denetim fonksiyonunu kaybetmiş olan Meclis ve milletvekilleri eğer bu ruhu kaybetmişlerse o ülkenin geleceğinde hayır yoktur. Onun için burada konuştuğumuz kanun tekliflerinin kanuna benzemesi lazım.

Mecliste denetim konuları hiç görüşülmüyor. Meclisin, hükûmeti £ denetimle, denetim gündemiyle sıkıştırması lazım; doğruya değil, daha doruya, en doğruya yöneltmesi lazım. İki senedir bu Meclisteyim -2018’den beri- denetim diye bir şey yok; gensoru müessesesi kalkmış zaten, sözlü soru kalkmış, soruşturma önergeleri bu Mecliste mümkün değil ele alınamıyor. 301 milletvekiliyle vereceksiniz, 400 milletvekiliyle kabul edeceksiniz. Layüsel, sorumsuz, şeffaf olmayan ve hesap vermeyen bir iktidar yapısını bu Meclis ortaya çıkarmıştır. Böyle bir Meclisin olduğu ortamda hükûmet edenlerin neler yapacaklarını hayal bile edemezsiniz, hayal. Bu yapı içerisinde, Allah’ın veli bir kulunu getirseniz, hükûmetin başına koysanız, sonunda delirtirsiniz; Allah’ın deli bir kulunu getirir koyarsanız da onu zırdeli yaparsınız. Neden, neden Meclis; hükûmet edenleri ya deliye ya zırdeliye çevirmeye çalışıyor, neden sorgulamıyor, yanlış yaptığı zaman neden sert bir şekilde onun hizaya gelmesi için çaba harcamıyor, bunu niçin görev addetmiyor? Doğrusu ben şu ana kadar bu işi anlayabilmiş değilim.

Bakın, bu görüştüğümüz yasa teklifi, 265 sıra sayılı Yasa Teklifi, bu da bir torba yasa teklifi arkadaşlar. Meclisin torba yasalardan vazgeçmesi lazım, Hükûmetin ve iktidar milletvekillerinin torba teklifleri Meclise getirmemesi lazım. Torba teklifler demek, bireysel, münferit siparişlerin yer aldığı kanun teklifleri demektir. O bireysel, münferit siparişler birilerinin zenginleşmesine, birilerinin yasalara uygun olmayan sorunlarını çözmeye yarar. Bu işten vazgeçin, vazgeçin ya! Ben, ömrümde bu kadar çok torba yasayla gelindiğini hiç görmedim, hatta 90’lı yıllarda torba yasa hemen hemen Mecliste hiç görüşülmezdi, çok ender ve istisnai bir vakaydı; şimdi, kanun oldu, kural oldu.

Bakın, 2 maddesi eğitimle ilgili, 1 maddesi yükseköğretimle, 5 maddesi Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığıyla, 1 maddesi Ticaret Bakanlığıyla, 8 maddesi Gelir İdaresi Başkanlığıyla ilgili, maliyeyle ilgili maddeler. Oradan buradan, değişik yasalardan toplayarak tek tek, noktasal olarak özel işleri çözmeye yönelik kanun teklifi olmaz; birincisi budur arkadaşlar.

İkincisi: Bu, bir mali af yasasıdır, mali af yasasıdır. Siz ismine “Kamu alacaklarının yapılandırılması.” vesaire diyorsunuz, nitelendiriyorsunuz ama doğrudan doğruya af yasasıdır ancak şunu söyleyeyim ki: Bu öyle bir af yasası ki şu ekonomik buhran ortamına hiçbir katkısı yoktur arkadaşlar. Neden hiçbir katkısı yok? Ya, altı ay önce zaten bu yasa bu Meclise geldi, altı ay önce bu konuşuldu. Kasım 2020’de bu Mecliste benzer bir yasa görüşüldü, kamu alacakları yapılandırıldı ama henüz bu yasanın uygulama süresi bitmeden getiriyorsunuz bir yenisini, benzerini. Demek ki birilerinin özel ihtiyaçları önceki yasayla çözülememiş, bu yasayla çözmeye çalışıyorsunuz. Böyle bir yasa yapma tekniği olmaz, anlayışı olmaz. İktidar sahiplerine, hükûmet edenlere böylesine teslimiyet gösteren bir Meclis, bunu “teklif” diye getiren milletvekili de olmaz değerli arkadaşlar.

Bakın, 2003’ten bugüne kadar bu teklif dâhil aynı nitelikte 11 tane kanun teklifi veya tasarısı geldi Meclise ve bunların hepsi yasalaştı; 2003 yılında, 2008 yılında, 2011 yılında, 2013 yılında, 2014 yılında, 2015 yılında, 2017 yılında, 2018 yılında, 2019 yılında, 2020 Kasım ayında ve şimdi, 2021’de. Yani böyle bir anlayış olmaz. “Af yasası” dediğiniz şey “mali af” dediğiniz şey kurulu düzeni bozan bir şey demektir, mevcut hukuk düzenini geçici olarak bozmak demektir, bazı sıkıntılardan dolayı yeni bir durum ortaya çıkarmak demektir. Ee, siz 11 kez benzer yasayı bu Meclise getirirseniz, burada yasalaştırırsanız mevcut vergi mevzuatını altüst etmişsiniz demektir. Siz kurulu düzeni bozmak için, sistemi, rejimi dejenere etmek için mi varsınız yoksa hükûmet edenleri denetlemek, sıkmak ve düzgün bir şekilde iş yapmasını sağlamak için mi varsınız? Bu teklifi getiren arkadaş “Biz bunu altı ay önce Plan ve Bütçe Komisyonunda da konuştuk, Genel Kurulda da konuştuk.” diye niye sormuyor, niye sorgulamıyor? Bakın, sadece bu kadar değil, 2016’dan bugüne kadar her yıl buna benzer yasa getirilmiş, her yıl; 2016, 2017, 2018, 2019, 2020 ve 2021, altı yıl üst üste siz benzer, yeniden yapılandırma, mali af yasasını getiriyorsunuz buraya. Yani kalıcı olan vergiler, sigorta primleri mevcut yasalara göre uygulanmıyor, bu geçici bir düzenleme sağlayan, sistemi bozan, altüst eden ve vergi ahlakını bozan, devlete karşı vatandaşın güven duygusunu tahrip eden düzenlemeyi yapıyorsunuz. Yani böyle bir yasalaşma çalışması, böyle bir yasalaştırma faaliyeti Türkiye’de nasıl bir yönetim çarkı oluşturur, bu yönetim çarkındaki insanların karakterini, huyunu Cipolla’nın anlattığı hangi noktaya taşır değerli arkadaşlar?

Bakın, bu ülkede yapılacak pek çok iş var ancak gördüğümüz tablo şudur ki yaptığınız bu düzenlemelerle ülkenin geneliyle ilgili doğru bir noktaya doğru gitmiyorsunuz. Daha önceki hükûmetleri uzun dönem dengelerinden dolayı, uzun dönem politikalarından dolayı eleştiremeyiz ama Adalet ve Kalkınma Partisi diğer tüm hükûmetlerden farklı olarak aynı zamanda uzun dönem politikalarından dolayı da eleştirilir yani hem kısa dönem politikalarından dolayı hem de uzun dönem politikalarından dolayı eleştirmemiz gereken, sarsmamız gereken bir iktidarla karşı karşıyayız. Çok partili siyasi hayata girdiğimizden beri bakıyorum; Demokrat Parti on yıl, Adalet Partisi beş-altı yıl, Anavatan Partisi sekiz yıl, Adalet ve Kalkınma Partisi ise on dokuz yıl tek başına ve sürekli iktidar olmuştur.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Milletin güveniyle.

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Bu siyasetçinin başarısı değildir. Bence başarı faydalı işler yapmak demektir, ülkeyi geleceğe hazırlamak demektir, ülkeyi küresel rekabette ileriye taşımak demektir. Nereye getirdiniz küresel rekabette ülkeyi ben size söyleyeyim. Bakın, şu telefonun piyasa değeri kaç lira biliyor musunuz? Kaç lira? 2 trilyon 200 milyar dolar. Şu tek bir telefonun piyasa değerinden bahsediyorum size.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Telefon şirketinin…

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Türkiye’nin 2020 yılı en son açıkladığınız millî geliri ne kadar? 717 milyar dolar yani –sadece şu telefonun piyasa değeri– sizin Hükûmetin uyguladığı politikalar sonrasında ortaya çıkan millî gelirin yani bu ülkedeki bütün sanayicinin, bütün hizmetler sektörünün, bütün tarım sektörünün ve emekçilerin ürettiği değerin 3 katından daha fazla değere sahip bir telefon markasından bahsediyorum. Bu ne demektir, biliyor musunuz? Bu iktidar on dokuz yıl sonra bu ülkenin potansiyelini kullanamamıştır, yanlış politikalar uygulamıştır. Neticede, küresel rekabette Türkiye’yi gerilere düşürmüştür, öncü bir teknoloji geliştirememiştir. Onun için istihdamda felaket çanları çalmaktadır ve bu ülkenin gençleri sadece işsiz değil, aynı zamanda umutsuzdurlar.

Grup Başkan Vekilimizin ve Meclis Başkan Vekilimizin de dolaylı olarak aldığım talebine uygun olarak yayın kapanmadan önce Sayın Akif Hamzaçebi’ye fırsat vermek maksadıyla konuşmalarımı biraz erken tamamlıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına ilk söz Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi’nin.

Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklif, genel gerekçesinde de ifade edildiği üzere, Covid-19 salgınının ekonomi üzerindeki olumsuz etkilerini gidermek, istihdam ve üretimi korumak amacıyla hazırlanmıştır. Teklif, esas itibarıyla bir mali af düzenlemesini içermektedir ve AK PARTİ iktidar olduğu 2002 sonundan bugüne kadar irili ufaklı tam 15 tane mali af kanunu çıkarmıştır. Bunun 11’i esaslı düzenlemeleri, kapsamlı düzenlemeleri içeren kanunlardır, 4 tanesi de bunları tamamlayacak mahiyette diğer konuları içeren mali af kanunlarıdır. Yani on dokuz yılda 15 mali af kanunu çıkarmıştır AK PARTİ hükûmetleri. Cumhuriyetin kurulduğu tarihten bu yana toplam çıkarılan mali af kanunu, 1923 yılından 2021 yılına kadar çıkarılan mali af kanunu sayısı 47’dir, 47. On dokuz yılda 15 kanun ve 1923 yılından 2002 yılına kadar da yani yetmiş dokuz yılda da 32 kanun. Maşallah, on dokuz yılda siz bütün cumhuriyet döneminin neredeyse yarısına yakın oranda bir mali af kanunu çıkarmışsınız. Bunların sürelerine bakıyorum, hangi aralıklarla çıkarmışsınız? AK PARTİ ilk olarak 2003 yılında rahmetli Kemal Unakıtan’ın Maliye Bakanlığı döneminde 4811 sayılı Vergi Barışı Kanunu’nu çıkardı. Olabilir; iktidarlar, hükûmetler ilk iktidar yıllarında bir beyaz sayfa açarlar, gayet doğaldır. Sonra, 2008 yılında, bir bakıyoruz, 2 tane af kanunu aynı yıl çıkarılmış. E, ne oldu? Ekonominin iyi olduğu yıllardı. Sonra, 2011 yılında, üç yıl aradan sonra bir af kanunu çıkarılmış. 2011 yılından bugüne kadar da 2015 yılı hariç her yıl 1 veya 2 tane mali af kanunu çıkarılmış.

Değerli milletvekilleri, aflar, sürekli aflar yeni af beklentisine yol açar. Bugün, birikmiş amme alacaklarının, vadesinde ödenmeyen amme alacaklarının, diğer kamu borçlarının, vatandaştan olan alacakların pandemi süreci nedeniyle taksitlendirilmiş olmasını olumlu buluyorum. Ekonomide iyi olmayan bir durum var, geçmişten gelen bir ekonomik sıkıntı var, ekonomik krizler yaşadık; üst üste iki dönem, üç dönem büyümenin olmadığı, küçülmenin olduğu dönemler yaşadık, üstüne pandemi süreci geldi, ekonomi daraldı, önümüzü göremez olduk; elbette mükellefler de vatandaşlar da tahakkuk etmiş vergi borçlarını zamanında ödeyemediler. Bu teklifle bunların yapılandırılmasını kişisel olarak olumlu buluyorum ama geçmişte harcıâlem bir şekilde, sürekli olarak yapılandırma ve af kanunları çıkarılmasının, matrah artırımlarının çıkarılmasının ve diğer düzenlemelerin yapılmasının herhangi bir ekonomik mantığının bulunmadığı ortaya çıkmaktadır.

Değerli milletvekilleri, şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı bir açıklama yaptı, dedi ki: “Ekonomiye biz pandemi sürecinde 661 milyar liralık destek sağladık.” Öte yandan Uluslararası Para Fonu, Mali İzleme Raporu’nda hangi ülkenin ekonomiye ne kadar katkı yaptığını rakamlarla, oranlarla açıkladı. Sağlık yönünden yapılan harcamalar, sağlık harcamaları ve sağlık dışındaki diğer sosyal destek harcamaları ya da ekonomideki çeşitli aktörlere, çeşitli kesimlere bütçeden yapılan nakit destekler, gelir destekleri gibi destekleri içeren bir tablo yayınladı. Bu tabloya baktığımızda, 2020 yılında Türkiye, bütçeden yapılan desteklerde Nepal ve Meksika’dan sonra en düşük yardımı yapan ülke gözüküyor.

Türkiye pandemi sürecinde millî gelirinin yüzde 0,9’u oranında esnafa, iş dünyasına, zarar görenlere -ne bileyim- ücretlilere böyle bir destek yapmış, yüzde 0,9. Bu rakam, Nepal’de yüzde yarım, binde 5; Meksika’da da yüzde yarım. Meksika zaten uluslararası kıyaslamalarda daima Türkiye'nin altında gelen bir ülkedir. Onun bir özelliği yok ama bakıyoruz, Pakistan millî gelirinin yüzde 1,6’sı oranında yardım yapmış. Yani Türkiye -Sayın Cumhurbaşkanı övünüyor- bir Pakistan kadar olamamış. Endonezya millî gelirinin yüzde 2,2’si oranında yardım yapmış. Rusya millî gelirinin yüzde 2,3’ü oranında yardım yapmış. Türkiye, Endonezya kadar olamamış, Rusya kadar olamamış. Bu utanç bize yeter.

Değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanının rakamlarının açıklamasına girmek istiyorum: 661 milyar lira; bunun da 315 milyar lirası kullandırılan kredi, 139 milyar lirası kredi ertelemesi, 70 milyar lirası prim, vergi borçlarının ertelenmesi vesaire gibi, bugün teklifte görüştüğümüz gibi. 2020 yılında bütçeden yapılan yardım, esnafa yapılan yardım 4,6 milyar lira. Hani “Esnafa yardım yaptık.” diyorlar ya, esnaf perişan durumda, esnafa yapılan yardımın toplam tutarı 4,6 milyar lira. 2020’de bir de sosyal destek ödemesi var, 4,4 milyar lira; toplamı 9 milyar TL. İşsizlik Fonu’ndan çalışanlara yapılan bir destek var ama esnafa yapılan destek bu kadar değerli milletvekilleri.

Şimdi, süre çok çabuk ilerliyor. “Bu bir mali af.” dedik. Burada özellikle şunun üzerinde durmak istiyorum… Ha, bir de şunu söyleyeyim: Malum, 2019-2020 yılında “128 milyar doları ne yaptınız?” diye sorduk. 128 milyar doları ne yaptınız? Konuyla bağlantısını kuracağım. Sayın Cumhurbaşkanının 661 milyar liralık desteği içerisinde önemli ölçüde krediler var biliyorsunuz. Bu kredi kimlere gitti biliyor musunuz? Büyük ölçüde ihtiyacı olmayanlara gitti, ihtiyacı olmayanlara. Bakın, banka mevduat rakamlarına bakıyorum, 2020 yılında 2019 yılı sonuna göre sadece ticari mevduattaki artışı söylüyorum, 280 milyar TL. Yani hiç ihtiyacı yok, almış krediyi, götürmüş ticari mevduata yatırmış, oradan da gitmiş dolar almış. Siz de doları baskılamak için ha bire Merkez Bankasından, kamu bankalarından piyasaya dolar sürdünüz. Makrobakıştan böylesine yoksun, bütüncül bir bakış açısından yoksun bir politika sonucu Türkiye, 128 milyar dolarını heba ettiği gibi bugünkü başarısız ekonomik tabloyu da yaratmıştır. Hiç övünmeyin, iktidardakiler övünmesin, pandemi sürecinde ekonomi politikası, sosyal destek politikası son derece başarısız olmuştur.

Değerli milletvekilleri, aşağı yukarı her on beş ayda bir mali af kanunu çıktı, 5 tane de matrah artırımı çıktı bunların içerisinde, matrah artırımı. Bir örnek vermiştim Plan ve Bütçe Komisyonunda, burada aynı örneği tekrar edeyim: Bir mükellef her işini düzgün yapmış, 10 milyon lira beyan etmiş bir anonim şirket; bu, şimdi, “Matrah artırımından yararlanayım.” derse ilave 300 bin lira vergi ödeyecek. “Ya, her işini düzgün yapmışsa niye matrah artırsın?” diyeceksiniz. Korkutuyorsunuz, vergi denetim elemanları hemen onları arayacak “Matrahını artır.” diye. Aynı kazancı elde edip de 10 milyon lira elde edip de 1 milyon lira beyan etmiş olan bir anonim şirket ise 30 bin lira ödeyecek matrah artırımı yapıp, kurtaracak. Kimi ödüllendirmiş oluyorsunuz? Dürüst mükellefler işlemlerini düzgün yapmıştır ama korkudan matrah artırmak zorunda kalacaklardır. İnsanları vergi denetim baskısı altına almak suretiyle matrah artırımına zorluyorsunuz, bu da sonuçta neye yol açıyor biliyor musunuz? Tahsilat oranlarının düşüşüne. Bütün vergi aflarının sonucu tahsilat oranlarının düşüşüdür. Bakın, 2000 yılında tahakkuk eden verginin yüzde 90,5’u tahsil edilirken 2020 yılında bu oran yüzde 80’e düşmüştür değerli milletvekilleri. Her mali af yeni bir mali affın başlangıcıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) - Bu çıksın, buraya yazıyorum, 2022 sonuna doğru bir mali af kanunu teklifi yine buraya gelecektir, burada görüşeceğiz. İnşallah yanılırım.

Teşekkür ederim, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şahsı adına ikinci söz, Sayın Vedat Demiröz’ün.

Sayın Demiröz, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, hepinize saygılarımı sunuyorum.

Söz konusu yasa teklifini hep birlikte, AK PARTİ milletvekilleriyle birlikte, Plan ve Bütçe Komisyonunda bütün grupların desteğiyle bu hâle getirdik. İlk imza sahibi olarak benim olmam… Bu yasa teklifine sadece benim katkım değil bütün partilerin katkısı oldu çünkü bu yasa teklifi siyasetten ari bir yasa teklifi ve kamuoyunun, esnafın, sanatkârın, ziraatçısının, BAĞ-KUR borçlusunun, sigorta borçlusunun, odaların ve hatta hatta öğrencilerin bile beklediği bir yasa teklifi. Toplum bunu gerçekten talep ediyordu, hepiniz sahaya indiğinizde bununla karşılaşıyordunuz ve böyle bir ortamda, pandemi sonrasında -ki inşallah sonuna doğru geliyoruz- bizler de Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak böyle bir kanun teklifini hazırlıyoruz ve inşallah kabul edip desteklerinizle toplumun önüne çıkaracağız; toplum da kamuya karşı olan bazı borçlarını yapılandırarak, cezalarının bir kısmını silerek kendi borçlarını ödeyecek ve ekonomimiz almış olduğu hızı devam ettirecek.

Evet, kanun teklifinin görüşmelerine başlamadan önce, tabii, Meclisteki bazı konuşmalarda tatsız olaylar geçti. Gerçi biz her zaman diyoruz “Siyaset nezaket işidir.” ama, maalesef, bu nezaketi kendimiz bozuyoruz, onun için buna dikkat etmemiz lazım. Böyle bir yasa teklifinin içerisinde siyaset yok, bu yasa teklifi tamamen teknik bir konu.

Geçen hafta içerisinde Türkiye'de güzel şeyler oldu. Kanun teklifi metninin maddelerini zaten konuşacağız. Öncelikle, geçtiğimiz günlerde Anadolu Efes Avrupa Basketbol Ligi’nde şampiyon oldu, hep beraber gurur duyduk, hep beraber sevindik. Bu gururu ve sevinci devam ettirmemiz lazım, bazı toplumsal olaylarda birlik ve beraberliğimizi korumamız lazım. Ayşe Begüm Onbaşı jimnastikte dünya şampiyonu oldu, hepimiz sevinmedik mi? Hepimiz sevindik. İstanbul’un fethinin 568’inci yıl dönümünü kutladık, Azerbaycan’ın 103’üncü kuruluş yıl dönümünü kutladık, hep beraber sevindik, 27 Mayıs demokrasi şehitlerimizi birlikte andık, Taksim’de cami açılışı yaptık, Çamlıca Kulesi’nin açılışı yapıldı ki dünyanın en yüksek vericisi. Bunlar güzel gelişmeler, bunlar, ülkenin nereden nereye geldiğinin, hep birlikte neler yaptığımızın birer göstergesi. Salgında günlük vaka sayısı 6 binlerin altına indi, inşallah, bu şekilde devam edersek hep beraber, toplum olarak bu konuya biraz daha gayret göstererek eğilirsek bu salgını ülkemizden sıyırıp atacağız ve ekonomimiz de diğer sosyal gelişmelerimiz de turizmimiz de her zaman olduğu gibi daha güzel yerlere gelecek. En son Cumhurbaşkanlığı Kabine toplantısında salgınla ilgili normalleşme kararları dün açıklandı. İnşallah, önümüzdeki günlerde bu daha da yaygınlaştırılacak ve serbestleştirilecek.

Türkiye, 2021 yılı ilk çeyreğinde yüzde 7 büyüme katetti. OECD ülkeleri arasında 1’inci olduk. Çin’den sonra en fazla büyüyen ülke olduk, Avrupa’da 1’inciyiz. Bugün Avrupa ülkeleri arasında Almanya bile negatif…

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Bizi kıskanıyor(!)

VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) – Bakın ben siyaset yapmıyorum, bu teknik bir konu. (CHP ve HDP sıralarından gülüşmeler) Gülersiniz tabii, gülersiniz. Niye gülüyorsunuz, yanlış bir şey mi söyledik?

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Siyaset kötü bir şey mi Sayın Vekilim?

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – 200 liraya adam çalıştırıyorsun, Almanya seni kıskanıyor.

VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) – Türkiye yüzde 7 büyüme katetti. Beyler, gün gelecek Türkiye mutlak suretle Avrupa Birliğine girecek ama şunu da söyleyeyim: Türkiye, bugün Avrupa Birliği ülkeleri içerisinde toprak büyüklüğü bakımından en büyük ülke, nüfusu en büyük olan, en fazla nüfusu olan ülke. Türkiye’nin ekonomik büyüklüğü Avrupa ülkeleri arasındaki 14 ülkenin toplamından daha fazla. Niye bizi almazlar? İşte sizin kötülemeleriniz yüzünden almıyorlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Niye almıyorlar? Türkiye’nin ekonomisi Kıbrıs Rum kesiminden daha mı küçük? Bulgaristan’dan, Yunanistan’dan daha mı küçük? (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar müsaade edin lütfen, cevap verecekse Sayın Grup Başkan Vekiliniz cevap verir, tahammül lütfen.

VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) – Bakın, ortak değerlerimizi söyledim, sevinmemiz gereken konuları söyledim. Yüzde 7 büyümeyi gerçekleştirmiş Türkiye ama siz sevinmeyi beceremiyorsunuz. Biz ne yapacağız, nasıl sevindireceğiz sizleri? (CHP sıralarından gürültüler)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Karalar bağladık karalar, bırak sevinmeyi!

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – Ya, gerçek mi yüzde 7?

BAŞKAN – Lütfen, rica ediyorum arkadaşlar….

VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) – Beyler, bu büyümenin yüzde 56’sı net dış talep ve yatırımlardan geldi. Bu, dengeli ve sağlıklı büyümenin göstergesidir. İmalat sanayisinde yüzde 12,2 büyüdük. Tarım kuraklığa rağmen yüzde 7,5 büyüdü.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Tarım nasıl büyüdü ya? Kuraklık…

BAŞKAN – Sayın Gürer, lütfen…

VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) – Net mal ve hizmet ihracatımız bu büyümeye 1,1 katkı verdi. Tüm zamanların ihracat rekorunu kırıyoruz. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Rica ediyorum, lütfen…

VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) – Aylık ihracatımız 19 milyar doları geçti. İmalat sanayisinde kapasite kullanımı 76,2. Turizm sektöründe salgın nedeniyle, maalesef, bir sıkıntı yaşıyoruz ama inşallah, önümüzdeki temmuz ayından itibaren…

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Ekonomi yüzde 7 büyüdüyse niye borsa aşağı iniyor?

VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) – Lütfen dinleyin, bakın…

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Hayır, neden borsa aşağı iniyor?

VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) – Ben sevinilecek şeyleri söylüyorum. Beraber sevineceğiz, bu teklifi beraber çıkardık, beraber. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, rica ediyorum, lütfen…

VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) – Karadeniz’de 405 milyar metreküp doğal gaz keşfimizin ardından karada da 3 yeni kuyuda petrol keşfettik. Günlük 6.800 varil üretim yapacağız. (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

Mecburen Sayın Demiröz’e bir on dakika ilave vereceğim, ek süre.

VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) – Polonya’ya SİHA satışı yapıyoruz beyler, Polonya’ya. Avrupa ülkesi Polonya’ya SİHA satışı yapıyoruz, NATO’ya SİHA satışı yapmış oluyoruz ve bu talep de kendilerinden geldi. Hatta, inanın, yakın bir kaynaktan duyduğuma göre, Polonyalılara “SİHA’yı Türkiye’den alın.” diyen de Amerika Birleşik Devletleri yetkilileri. Beyler, övünmeniz lazım; Türkiye’nin geldiği noktada övünmeniz lazım, sevinmeniz lazım, üzülüyoruz size. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Geniş ve zorlu bir coğrafyaya sahibiz beyler, terörde çok büyük başarılar elde ediyoruz; tabii şehitlerimiz de oluyor, Allah rahmet eylesin, hepimizin yüreği kanıyor ama şunu bilin ki Türkiye eski bir Türkiye değil. (CHP sıralarından gürültüler)

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Farkındayız zaten!

VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) – Türkiye eski bir Türkiye değil.

Bu teklifin konuşulmasından önce buraya gelen Mersin Milletvekili arkadaşımız yanlış yapıyor, nezaket kuralları dışında davranıyor, Cumhurbaşkanına olur olmadık sözler söylüyor, ne gereği var germenin? İşte, size son bir haftadaki hepimizin ortak sevineceği konular. Bunların neresi yanlış? Sizler de sevinin, birlikte olalım. (CHP sıralarından gürültüler) Yoksa, bu yasa teklifi Türkiye’nin bütçesinin kalkınması için veya para ihtiyacı için çıkarılan bir teklif değil. Arkadaşlar, bugün ekonomide sıkıntıya giren esnaflarımız var. Biliyoruz, matrah artırımı olsun, stok affı olsun, kasa olsun…

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Nerede bu para?

VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) – Beyler paralar gelecek. Bekleyin…

ORHAN SÜMER (Adana) – Ne zaman?

VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) – Bekleyin, gelecek paralar inşallah. Ben bu ülkenin insanına güveniyorum. İnsanlarımız buradan çıkacak yasayı bekliyor, buradan çıkacak kararları bekliyor…

ÜNAL DEMİRTAŞ (Zonguldak) – 10 milyon işsiz var. Nerede yaşıyorsunuz siz?

VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) – İnşallah, borçları olanlar gidecek 31 Ağustosa kadar müracaatlarını yapacak ve kendilerine tanınan 18 dönem, yani otuz altı ayda -her bir dönem ikişer ay içerisinde oluyor- borçlarını ödeyecek. Biz faiz de almıyoruz, aylık 0,35, yıllık 4,2’ye gelir; faiz oranı, yükleme oranı bu.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Büyüme rakamları nereye gidiyor?

VEDAT DEMİRÖZ (Devamla) – Bundan dolayı, ben bütün vatandaşlarıma bu yasa teklifini çok yakından takip etmelerini, sonucunda herkesi ilgilendiren mutlak surette bir konunun olduğuna inanıyorum ve bu teklifin hep beraber, el birliğiyle Plan ve Bütçedeki gibi bu Meclisten de çıkacağına inanıyorum ve sizlere Türkiye’nin geleceğinden emin olmanızı istirham ediyorum, sevinmeyi de öğrenmenizi diliyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Evet, Sayın Demiröz’e yapmış olduğu bu teknik konuşma için teşekkür ediyoruz.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

265 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerindeki görüşmelerin devamı hususunda İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 265 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerindeki görüşmelere İç Tüzük’ün 72’nci maddesi uyarınca devam edilmesini arz ve teklif ederiz.

         Özgür Özel                           Orhan Sümer                     Gökan Zeybek

            Manisa                                  Adana                                 İstanbul

   Mehmet Akif Hamzaçebi           Emine Gülizar Emecan

           İstanbul                                İstanbul

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama talep ediyoruz.

BAŞKAN – Oylama öncesi yoklama talebiniz var, onu gerçekleştireceğiz.

Sayın Özel, Sayın Sümer, Sayın Zeybek, Sayın Hamzaçebi, Sayın Şener, Sayın Emecan, Sayın Kaya, Sayın Tarhan, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Girgin, Sayın Şeker, Sayın Gürer, Sayın Demirtaş, Sayın Tokdemir, Sayın Keven, Sayın Sarıaslan, Sayın Barut, Sayın Kayışoğlu, Sayın Süllü, Sayın Biçer Karaca.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.17

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 21.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Sibel ÖZDEMİR (İstanbul), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 86’ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

III.– YOKLAMA

BAŞKAN – 265 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerindeki görüşmelerin devamı hususunda İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilmiş önergenin oylamasından önce yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrar yapacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, pusula veren arkadaşlarımız lütfen ayrılmasınlar. Bir de elektronik sisteme girmeyi başarabilen arkadaşlarımız pusula verdilerse lütfen geri alsınlar çünkü karşılıklı “check” edeceğim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, arkadaşlarımız Divanın önünü açsınlar.

BAŞKAN – Sayın Tanal, siz geldiğinizde size aynı muameleyi yapmıyoruz burada.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Hangi muameleyi Sayın Başkanım?

BAŞKAN – İyi muamele.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yani anlamadım, hangi muamele?

BAŞKAN – Arkadaşlarınız “Anlayacağınız muamele.” dememi istiyorlar.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Yapılan ikinci yoklamada da toplantı yeter sayısı bulunamadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 2 Haziran 2021 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.36



(X) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

(X) 265 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.