TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

82’nci Birleşim

20 Mayıs 2021 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, içme, kullanma ve endüstri suyu havzalarında bulunan yerleşim yerlerinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın, başta Şanlıurfa olmak üzere Türkiye’nin genelinde yaşanan kuraklığa ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Samsun Milletvekili Yusuf Ziya Yılmaz’ın, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’na ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, doğal afetlerden önce alınması gereken tedbirlere ilişkin açıklaması

2.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, kamudaki sözleşmeli personelin sorunlarına ilişkin açıklaması

3.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Adanalı esnafın sorunlarına ilişkin açıklaması

 

 

4.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutladığına ve ABD Dışişleri Bakanlığının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la ilgili sözlerini kabul etmediğine ilişkin açıklaması

5.- Niğde Milletvekili Selim Gültekin’in, Niğde’ye yapılan tarımsal proje desteklerine ilişkin açıklaması

6.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, esnafa verilecek desteklere ilişkin açıklaması

7.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, sağlıkçı, öğretmen ve polislere verilen sözlerin tutulması gerektiğine ilişkin açıklaması

8.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, inşaat sektörünün sorunlarına, ilişkin açıklaması

9.- Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin’in, Balıkesir Erdek’te Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nin sansürlenerek okunmasına ilişkin açıklaması

10.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, turizm emekçilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

11.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, Assos Antik Limanı’ndaki turizm işletmelerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

12.- Sivas Milletvekili Semiha Ekinci’nin, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı tebrik ettiğine ve Sivasspor’u kutladığına ilişkin açıklaması

13.- Balıkesir Milletvekili Yavuz Subaşı’nın, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutladığına ilişkin açıklaması

14.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer’in, Amasya’da yaşanan kuraklığa ilişkin açıklaması

15.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, ABD’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la ilgili sözlerinin çifte standart olduğuna ilişkin açıklaması

16.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, esnafın sorunlarına ilişkin açıklaması

17.- Muğla Milletvekili Burak Erbay’ın, Muğla’da kamusal alanların yağmalandığına ilişkin açıklaması

18.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un, eczacıların sorunlarına ilişkin açıklaması

19.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Adıyaman Organize Sanayi Bölgesi atık su arıtma tesisinden çevreye yayılan koku nedeniyle vatandaşın mağdur olduğuna ilişkin açıklaması

20.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen’in, esnafın sorunlarına ilişkin açıklaması

21.- Kayseri Milletvekili Hülya Nergis’in, büyük Çerkez sürgününün 157’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

22.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, İYİ Parti Isparta İl Başkanı Mustafa Şimşek’e Allah’tan rahmet dilediğine, esnafa ve çiftçiye yapılan yardımların yetersiz olduğuna ve Covid tedavisinde kullanımı durdurulan sıtma ilacıyla ilgili Sağlık Bakanlığı tarafından açıklama yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

 

23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Zonguldak Karadon ve Soma Eynez Maden Ocaklarındaki grizu patlamalarının yıl dönümlerine, madencilerin sorunlarına ve Avrupa Güreş Şampiyonası’nda madalya alan güreşçileri tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

24.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Emine ve Ferit Şenyaşar’ın derhâl serbest bırakılması gerektiğine, büyük Çerkez sürgününün 157’nci yıl dönümüne, çocuk işçi ölümlerine, asgari ücretin artırılması gerektiğine, Hakkâri ve Dersim’de onlarca Kürt’ün kaçakçılık gerekçesiyle kolluk kuvvetleri tarafından katledildiğine ve iktidarın Kürtlere yönelik düşmanlık siyasetine son vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

25.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı tebrik ettiğine, büyük Çerkez sürgününün 157’nci yıl dönümüne ve eski Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’la ilgili yolsuzluk iddiaları karşısında hesap sorulabilmesi için 301 imzanın 5 siyasi partinin ortaklaşmasıyla sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

26.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, esnafa ve çiftçiye hibe paketine, ülke ve millet olarak bütün mazlumlara kol kanat gerdiğimize, nöbetlerinin 555’inci günündeki Diyarbakır Annelerini saygıyla selamladığına ve PKK terör örgütünü bir kez daha kınadığına ilişkin açıklaması

27.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

28.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

29.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, büyük Çerkez sürgününün 157’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

31.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, amatör sporcu ve antrenörlerin desteklenmesi ve bekçi terörüne son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

32.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Nurdağı-Gaziantep kara yoluna ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

33.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, akaryakıttaki ÖTV zammına ilişkin açıklaması

34.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, Yozgat Çekerek’teki Tevhid Camisi’nin yıkılmasından vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

35.- Ankara Milletvekili Servet Ünsal’ın, ülkenin kaynaklarının halk için kullanılması gerektiğine ilişkin açıklaması

36.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

37.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, Hatay’ın sorunlarına ilişkin açıklaması

38.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’in, Ankara-Niğde Otoyolu’na ilişkin açıklaması

39.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükte kalması gerektiğine ilişkin açıklaması

 

 

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, 9/4/2021 tarihinde Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş ve arkadaşları tarafından, şiddet olayları ve cinayetlerin temel sebeplerinin araştırılması, altında yatan nedenlerin tespit edilmesi, bu nedenlere önlem alınması ve bundan sonra şiddetin ve cinayetin önüne geçilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Mayıs 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, 18/5/2021 tarihinde Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç ve arkadaşları tarafından, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme sonrası artan cinsiyetçi, keyfî uygulamaların araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Mayıs 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, 18/5/2021 tarihinde İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu ve arkadaşları tarafından, Rize İkizdere Eskencidere Vadisi’nin taş ocağı yapılmak üzere acele kamulaştırma kararının bölgeye vereceği tahribatın boyutlarının araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Mayıs 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine, bastırılarak dağıtılan 262 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırksekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ve 262 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

 

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın, İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

 

 

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş ve 64 Milletvekilinin Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3607) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 262)

 

VIII.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 262) Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün, Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesine bağlı bir köyün yol ihtiyacına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun cevabı (7/44566)

2.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, Mersin’de yapılması öngörülen liman genişletme projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun cevabı (7/44866)

3.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün, Bakanlık ile bağlı ve ilgili kuruluşlarının yaptığı ihalelere ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun cevabı (7/44868)

20 Mayıs 2021 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Şeyhmus DİNÇEL (Mardin), Necati TIĞLI (Giresun)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşimini açıyorum.(x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, içme, kullanma ve endüstri suyu havzalarında bulunan yerleşim yerlerinde yaşanan sorunlar hakkında söz isteyen Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’a aittir.

Buyurun Sayın Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, içme, kullanma ve endüstri suyu havzalarında bulunan yerleşim yerlerinde yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; büyükşehir belediyelerinin içme, kullanma ve endüstri suyu temininde su havzası olarak ilan ettikleri ve kendi şehir sınırları dışında kalan bölgelerde bulunan illerde yaşanan sıkıntıları dile getirmek için gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve ekranları başında bizleri takip eden büyük Türk milletini saygılarımla selamlıyorum.

1968 yılında -1053 sayılı Kanun- Belediye Teşkilâtı Olan Yerleşim Yerlerine İçme, Kullanma ve Endüstri Suyu Temini Hakkında Kanun çıkarılmıştır. Kanunun çıkarıldığı yıllarda İstanbul ve Ankara belediyelerine bağlı ve il sınırları içinde kalan barajların yapımının ve bu belediyelere devrinin düzenlenmesini içeren şartları kapsadığı görülmektedir. Ancak yıllar içinde İstanbul ve Ankara gibi diğer büyükşehirlerde de hızla kalabalıklaşan nüfus, bu büyükşehirlerin kendi sınırları içerisinde bulunan su kaynaklarının yetmemesine neden olmuştur. Nüfus artışlarının sonucunda, büyükşehirler, çevrelerinde bulunan su kaynaklarına yönelmek zorunda kalmışlardır.

Düzce sınırları içinde doğan ve Karadeniz'e dökülen Melen Çayı İstanbul'un çektiği su sıkıntısına çare olarak düşünülmüş; İstanbul'a 200 kilometre uzakta bulunan ilimiz, Mayıs 2008’de Melen Çayı üzerine kurulması planlanan barajla beraber Melen Baraj Gölü ve su havzası ilan edilerek İSKİ'nin su havzasına dâhil edilmiştir. Akabinde çıkarılan yönetmelikler ve özel hükümlerle su havzasının sınırları ve havza içinde uyulacak kurallar belirlenmiştir.

Değerli milletvekilleri, bu çıkarılan yönetmelikler ve özel hükümlerle beraber Düzce'nin yaşadığı sorunlar da başlamıştır. Düzce ilinde yaşayan veya Düzce'ye yatırım yapmak isteyen insanların çıkarılan yönetmeliklere ve özel hükümlere ilişkin yaşadığı sorunları ve çözüm önerilerini sizlere aktarmak istiyorum: Melen Baraj Gölü özel hükümlerine göre, Düzce ilimizin Akçakoca ilçesinin bir kısmı hariç tamamı havza içindedir. Havza içinde kalan toplam 143 çay, dere, göl ve benzeri su kaynaklarının koruma alanlarının tanımı içerisine baraj gölü, göl yeşil kuşaklama alanı, göl koruma alanı, yakın mesafe koruma alanı, uzak mesafe koruma alanı 1 ve 2 olmak üzere 6 bölüm girmiştir. Havza içinde kalan kısım, Düzce'nin topraklarının yüzde 90’ını kaplarken nüfusun yüzde 95’i bu su havzası içerisinde yaşamaktadır. Düzce'de yapılan 5 adet organize sanayi bölgesinden, Akçakoca’da yapılacak olan OSB hariç, 4’ü su havzasında bulunmaktadır.

Bu bilgilendirmelerden sonra sizlere, İSKİ’nin su havzasında kalan Düzce’de yaşadığımız sorunlardan bazılarını anlatmak istiyorum. Örneğin, Uzak Mesafe Koruma Alanı 1’de kalan yani bu 143 dereye 2 kilometre mesafeye kadar hayvan yetiştiriciliği yapamazsınız, çiftliğiniz varsa kapasite artışına gidemezsiniz, UMKA 1’de tarımsal ve hayvansal entegre tesisi kuramazsınız, yine bu alanda su ürünleri yetiştiriciliği yapamaz, araç yıkama istasyonu dahi kuramazsınız.

Tarım ve hayvancılığın yanında, Düzce’de yaşayan vatandaşlarımızın ve yatırımcıların karşılaştığı sorunlardan bir iki tanesine örnek verecek olursak, Düzce OSB’de yatırım yapmak isteyen sanayici, İSKİ tarafından âdeta ahiret sualine çekilmektedir. Özellikle sanayici, atık su deşarjını su koruma kanunu ve yönetmeliğe göre yapacağını söylese dahi İSKİ tarafından zorluk çıkarılmakta, yatırımcıya ek yükler getirilmekte, bu da yatırımcıyı, kalkınmada öncelikli bölge olmasına rağmen Düzce’den kaçırmaktadır. Yeni yatırımcı Düzce’den uzaklaşırken mevcut sanayiciler İSKİ tarafından kontrol bahanesiyle baskı altına alınarak üretim maliyetleri artırılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, İstanbul, hepimizin bir şekilde bağı olan, 20 milyona yaklaşan nüfusuyla temiz ve sağlıklı içme suyu kaynaklarını geliştirmesi gereken ülkemizin en büyük şehridir. Bizim, İstanbul’da yaşayan vatandaşlarımızın suyuna el uzatmak, onları zor durumda bırakmak gibi bir amacımız kesinlikle yoktur, ancak temsil ettiğimiz şehrimizin haklarını savunmak pek tabii ki görevimizdir. Düzce olarak beklentimiz, İSKİ su havzasında kalan bir bölge olarak zararımızın tazmin edilmesinin yanında, İstanbul’da yaşayan vatandaşlarımıza temiz su sağlanması için vermiş olduğumuz kanun teklifinin yasalaşmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜMİT YILMAZ (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÜMİT YILMAZ (Devamla) - Kanun teklifimiz, su havzası ilan edilen alan içerisinde bulunan belediye, belde, köy, mezra gibi tüm yerleşim yerlerinin su, kanalizasyon, arıtma tesisi, çöp depolama alanlarının tamamının su havzası ilan eden belediye tarafından yapımının ve bakımının sağlanmasını içermektedir. Bu teklif sadece Düzce’nin değil, Düzce gibi büyükşehirlerin su havzasında kalan tüm şehirlerde yaşayan vatandaşlarımızın hakkıdır diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, başta Şanlıurfa olmak üzere Türkiye’nin genelinde yaşanan kuraklık hakkında söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’a aittir.

Buyurun Sayın Öcalan. (HDP sıralarından alkışlar)

2.- Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın, başta Şanlıurfa olmak üzere Türkiye’nin genelinde yaşanan kuraklığa ilişkin gündem dışı konuşması

ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ülkenin gündemi gerçi başka şeyler ama bölgede çiftçiler, tarımla uğraşanlar büyük bir yangın içerisindedir. Ülkenin siyasetçileri, gazetecileri, politikacıları başka bir yangın içerisindedir; ülkeyi getirdikleri durum ortadır. Artık siyasetçiye siyasetçi denmiyor, gazeteciye gazeteci denmiyor çünkü herkes kendi işi dışında birçok konuyla meşguldür.

Değerli arkadaşlar, nisan ayının kuraklık haritası; bölgenin tamamı susuz, bölge kuraklıktan perişan hâle gelmiştir. Bakınız, bu, son tarım ekiminde Mardin’de ekili arazinin yüzde 75’i, Diyarbakır’da ekili arazinin yüzde 80’i, Urfa’da ekili arazinin yüzde 40’ı biçilmeyecek artık çünkü böyle bir randıman yok. Susuz geçti bu mevsim ve Tarım Bakanlığı da kendi üzerine düşeni yapmadı; su kanallarına su vermediler, bölge halkının boynuna bir sömürge kurumu olan DEDAŞ’ı saldılar, halkın tepesine çöktüler, maalesef enerjiyi de kestiler. Elektrik enerjisi olmayınca sondajlarla su çıkarılıp tarım arazileri sulanmadı. Bakınız, Güneydoğu Anadolu Projesi adı altında başlatılan, 1968’den şimdiye kadar devam eden proje bambaşka bir noktaya evrildi. Yapılan barajlar güvenlik için yapıldı, güvenlik barajları yapıldı ama Urfa’da kimi barajlar yapıldı. Türkiye’deki tarım arazisinin yüzde 4,9’unu kendi içinde barındıran 3’üncü büyük tarım şehri şu an susuz, su kanalları yok, yapılan su kanallarının da drenaj kanalları yapılmamış. Gidin bakın Suruç bölgesine, Suruç Ovası’na, geçen sene ekilen pamuk daha biçilememiş çünkü drenaj kanalları açılmamış, tahliye edilmesi gereken su tahliye edilmiyor, bölgemiz bu durumda.

Sadece bölgemiz mi? Afyon, İç Anadolu, serhat bölgesi, nereye bakarsanız bakınız, haritada açık bir şekilde gösteriliyor arkadaşlar, kahverengi olan bölgenin tamamı susuzdur çünkü ülkenin bir tarım politikası yok, çünkü ülkenin bir Tarım Bakanı yok. Bakanlar başka şeylerle meşgul, bakanlar kendi görevlerini icra etmiyorlar, her gün dizi seyreder gibi farklı konulara bakıyoruz; aslında bir yandan ifşa edilmesi, halk tarafından görülmesi önemlidir, ülkenin çivisi çıkmıştır. AKP’nin tarım noktasında bu ülkeye katacağı hiçbir şey yoktur, kattığını da ramazan ayında göstermiştir, İç Anadolu Bölgesi’nde çiftçilerden patates almıştır, soğan almıştır, halka dağıtmıştır, bunu da bir sömürü malzemesi olarak kullanmıştır. Bu halkı patatese, soğana mahkûm ettiniz. Döneminde makarna, kömür gibi ihtiyaçları karşılardınız, dağıtırdınız, bunun karşılığında oy devşirirdiniz ama şu an İç Anadolu Bölgesi’nde geçen yıldan kalma filizlenmiş, çürümüş patates soğanı kamyonlara yüklediniz, birçok bölgeye gönderip dağıttınız.

Önerilerimiz var: Bir an önce, bu kuraklıktan kaynaklı zararların karşılanması için çiftçilerin bankalara ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarını, küçük ölçekli çiftçilerin borçlarını devlet üstlenmelidir. Yeni sezonda tekrardan üretim yapılabilmesi için gübre ve tohum desteği verilmelidir. Kuraklıktan zarar görenlerin zararının telafisi için doğrudan nakit olarak kuraklık desteği verilmelidir. DSİ, Devlet Su İşleri, kuraklık yaşanan yerlerde tarlaların sulanması için, birkaç seneye mahsus, ücret almamalıdır. Çiftçinin BAĞ-KUR primlerini devletin kendisinin ödemesi gerekiyor. Sulama suyundan elektriğin ücretinin çiftçilerden alınmaması gerekiyor. Tabii ki bunlar bizim önerilerimizdir, bunlar yapılabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Öcalan.

ÖMER ÖCALAN (Devamla) – Nasıl çetelerle, mafyalarla iş yürütülüyor, milyon, milyar dolarlardan bahsediliyorsa bu halkın, alın teriyle çalışan, emek veren, kendi geçimini sağlamak için sabahtan akşama kadar çalışan insanların ihtiyaçları da karşılanmalıdır. Bunlar bizim önerilerimizdir. Ziraat Odaları da TMMOB Mühendis Odaları da açıklamalar yapıyor, bilançoları açıklıyorlar. İlerleyen süreçlerde gıda kıtlığı yaşanabilir. Kuraklık öngörülemez bir durumdur, tabii ki bunu tutup birinin tasarrufu altına koyamayız ama devlet kendi tedbirlerini alabilir.

Tekrardan belirtiyoruz: Bu, nisanın haritasıdır ama sadece nisan ayını alakadar etmiyor; mart da kurak geçti, şubat da kurak geçti, şu an içinde bulunduğumuz mayıs ayı da kurak geçiyor. Tarım Bakanını göreve çağırıyoruz. Bakanlar kendi işleriyle ilgilensinler, mafyatik işleri bir an önce bıraksınlar. Ülkenin sorunları var. Bu gidişle de gidicisiniz.

Halkımızı selamlıyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı münasebetiyle söz isteyen Samsun Milletvekili Yusuf Ziya Yılmaz’a aittir.

Buyurun Sayın Yılmaz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Samsun Milletvekili Yusuf Ziya Yılmaz’ın, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’na ilişkin gündem dışı konuşması

YUSUF ZİYA YILMAZ (Samsun) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Gazi Meclisimizin çok saygıdeğer milletvekilleri, sözlerime başlamadan önce aziz milletimizin ve gençliğimizin dün kutlanmış olan 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nı tebrik ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir Samsun Milletvekili olarak 19 Mayıs tarihî hadisesini içselleştirmiş ve onun âdeta 19 Mayıs şehri hâline gelmesiyle övünen Samsun’umuzun bu tarihî olaydan ötürü kazandığı misyondan ve bu tarihî olayın Samsun’a yansımış boyutlarından bahseden bir sunum yapmak üzere şahsım adına söz aldım.

Değerli arkadaşlarım, hepinizin çok iyi bildiği gibi Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve 18 silah arkadaşı… Tabii, Bandırma gemisinde aslında 74 kişiye varan bir mürettebat var ama silah arkadaşı olarak daha sonra bakanlık yapmış, çeşitli devlet görevlerinde bulunmuş olan Refet Bele, Kazım Dirik, Hüsrev Gerede, Refik Saydam, Kemal Doğan, Cevat Abbas Gürer gibi o zamanın birçok devlet ricaliyle, silah arkadaşıyla birlikte Gazi Mustafa Kemal Atatürk İstanbul’dan 16 Mayıs 1919 sabahı Bandırma gemisiyle Samsun’a hareket ediyor. Bu tarihî olay zaten biliniyor ama bunu şunun için özellikle söylüyorum: Farkındaysanız 19 Mayıs sabahı yani üç gün Karadeniz’de bir seyrüsefer yapılıyor. Karadeniz’deki bu seyrüseferi yapmaya hiç müsait olmayan bir Bandırma gemisiyle geliyor. 47 metre uzunluğunda, bugün için küçük bir tekne muamelesi yapılabilecek, 7 metre genişliğinde, tek motorlu ve oldukça güvenliği tartışılabilir bir gemiyle Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları 19 Mayıs sabahı saat sekiz buçukta Samsun’a ulaşıyor.

Şimdi, bunu şunun için anlattım: Bu gemi daha sonra, 1925 yılında satılıyor. Gemiyi satın alan armatör bu gemiyi tekrar işletmeye müsait bir deniz taşıtı olarak görmediği için gemiyi Haliç’te parçalıyor ve gemi çelik olarak satılıyor. Biz bu geminin projelerini bulduk. O zamanın Valisi -buradan adını anmak istiyorum, Allah sağlık ve sıhhat versin, şu anda emekli- Metin İlyas Aksoy Bey’le birlikte yaptığımız bir protokolle bu gemiyi bire bir ölçekte Samsun’da inşa ettik. Gemi, şu anda Bandırma müze gemisi olarak Samsun’da; güzel bir müze gemi olarak, kurtuluş mücadelesinin neredeyse bütün anılarını içinde taşıyan bir müze gemi hâlinde, 35 dönümlük bir alanda ki o alan da Kurtuluş Savaşı Açık Hava Müzesi hâlinde donatılmıştır, Kurtuluş Savaşı’nda kullanılmış olan birçok silah, araç gereç de orada sergilenmektedir. Böylece, Bandırma gemisiyle ilgili anı, şu anda Samsun’da yaşamaktadır. Ama Samsun halkı, Bandırma gemisinin bağlandığı, deniz kenarında karaya oturtturulduğu yerin, Atatürk’ün karaya ayak bastığı yer değil… “Atatürk’ün karaya ayak bastığı, 19 Mayıs sabahı Samsun’a çıktığı yerin de ihya edilmesi gerekir.” gibi bir talep olunca biz, Atatürk’ün Samsun’a ayak bastığı, o zaman Tütün İskelesi adındaki iskeleyi “Kurtuluş İskelesi” adı altında -betonarme bir yapıyla kazık çakarak falan- iyi bir iskele, iyi de bir gemi maketiyle birlikte ve Atatürk’ün o biraz önce söylediğim 18 arkadaşıyla birlikte, 19 arkadaşının heykelleriyle birlikte, hemen hemen Türkiye’nin hiçbir yerinde olmayan ölçekte, çok şık, güzel bir açık hava müzesini de orada inşa ettik. Yani Samsun’a gelip de orada onu görmemek bir eksikliktir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, tabii, Atatürk’ün ayak bastığı bu iskele ve ondan sonraki o Kurtuluş Meydanı ve Kurtuluş Yolu… Bundan üç sene önce, 19 Mayısın yüzüncü yıl seneidevriyesi için yapılmış olan Samsun toplantısında Cumhurbaşkanımızın ve siyasi partilerimizin -ana muhalefet de olmak üzere- liderlerinin birlikte fotoğraf çektirdiği yerdir burası, son derece güzel bir anıdır. Ama Samsun halkı bizden bir şey daha istedi, dedi ki: “Bu, yetmez.” Buradan Havza’ya kadar, 89 kilometrelik bir yol var; bu, Mahmur Dağı’ndan geçer. Son derece geçit vermez o yolu, kullanıldığı yıllarda “Geçit vermez Mahmur Dağı geçilirse Karadeniz’e inilir, Mahmur Dağı geçilirse Karadeniz’den İç Anadolu’ya ulaşılır.” efsanesinin olduğu yolu da ihya etmemizi, bunu bir Ata Yolu olarak, bunu bir Kurtuluş Yolu olarak ihya etmemizi de Samsun halkı bizden talep etti.

AHMET KAYA (Trabzon) – Biz de talep etmiştik.

YUSUF ZİYA YILMAZ (Devamla) – Atatürk, bildiğiniz gibi Samsun’da beş gün kalıyor; 1919’un 25 Mayıs günü de sabah erkenden ekibiyle birlikte, taşıtla Samsun’dan Havza’ya hareket ediyor. Tabii, Samsun’dan Havza’ya hareket etmesinin sebebi, Samsun da İngilizlerin işgali altında -tıpkı İstanbul’un da İngilizlerin işgali altında olduğu gibi- Samsun’da çalışma güvenliği yok.

Efendim, toparlayacağım ama bir dakika rica edeceğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Yılmaz.

YUSUF ZİYA YILMAZ (Devamla) – Şimdi, Atatürk ve silah arkadaşları Havza’da daha rahat bir çalışma ortamı içerisinde oluyorlar.

Samsun halkı bizden bu yolun da ihya edilmesini istedi. Biz de bu yolu Ata Yolu olarak, bir tarihî izlek olarak, bir tarihî rota olarak, üzerindeki o zamandan kalma veya yoksa da onların çekilmiş eski fotoğraflarından da hareketle hanlar, çeşitli sundurmalar, çeşitli güvenlik durakları, işte, tuz depoları vesaire gibi unsurları da bu yol üzerine yaparak o yola girip de Samsun’dan Havza’ya giden birisinin âdeta 1919’un o -25 Mayıs gününü, 19 Mayıs- günlerini yaşamasına imkân verecek ölçekte birtakım donatılarla o yolu donatmıştık.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Helal olsun!

YUSUF ZİYA YILMAZ (Devamla) – Atatürk, 19 Mayısı takip eden Havza çalışmaları esnasında değerli milletvekillerim, tabii, Havza’da Müdafaa-i Hukuk Cemiyetini kuruyor, hatta orada ilk toplantıyı yapıyor, ilk mitingi yapıyor, ilk artık ordu müfettişliğiyle ilgili mücadelesinin burada süremeyeceğini, bunun…

Efendim, bir dakikanızı daha istirham ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

YUSUF ZİYA YILMAZ (Devamla) – Bu mücadelenin müdafaa-i hukuk cemiyetleriyle birlikte yapılacak olan bir mücadeleye dönüştürülmesi gerektiğini söyleyince İngilizler bundan rahatsız oluyor, Atatürk’ün görevden alınmasını istiyorlar ve Padişah maalesef Atatürk’ü görevden alıyor. Atatürk, oradan Amasya’ya, Amasya’dan bildiğiniz gibi Erzurum’a ve Sivas’a artık görevden alınmış, 9’uncu Ordu Müfettişi olarak değil ama bir general olarak bu görevine devam ediyor.

Değerli arkadaşlarım, Havza’da da Atatürk’e ait olan bu hatıraların tümünü yaşattık. Ama bu arada adını anmadan ve onların aziz hatırasına da hitap etmeden sözümü bitirmek istemediğim 3 şahsiyet var: Bu şahsiyetlerden biri Canbulatoğlu Ekrem Bey. Canbulatoğlu Ekrem Berzeg ve onun oğulları Kâzım, Hazım ve Nazım Berzegler, torunları, benim hep arkadaşım oldular, ben onlardan dedelerinin hikâyelerini hep dinledim. Atatürk’ün Samsun’dan Havza’ya kadar olan güvenliğini yani Ermeni ve Rum çetelerinden korunmasını sağlayacak olan şahsiyetlerin başında bu Ekrem Berzeg Beyefendi geliyordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YUSUF ZİYA YILMAZ (Devamla) – Onun da heykelini bir yere yaparak yaşattık. Akaloğlu Hacı Yusuf Ağa...

ENGİN ALTAY (İstanbul) – 19 Mayısın yüzü suyu hürmetine bir dakika istirham ediyoruz efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – 19 Mayıs, 19 Mayıs.

YUSUF ZİYA YILMAZ (Devamla) – Bir dakika daha lütfen, son cümlem.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

YUSUF ZİYA YILMAZ (Devamla) – Bir de efendim, bir şeyden daha bahsetmeden sözümü bitirmek istemiyorum. Bu Akaloğlu Hacı Yusuf Ağalar ve Çonoğlu Bayram Efendiler -bütün samimiyetimle söylüyorum- Atatürk’ün güvenliğini sağlamakla kalmıyorlar hatta sahip oldukları bazı mülkleri vesaireleri de Atatürk’ün emrine veriyorlar. Bunlardan Çonoğlu Bayram Efendi, Rauf Orbay’la Amasya’ya giderken gece Atatürk’le buluşuyor ve birlikte oldukları Sekizgöz Un Fabrikasındaki toplantıda da onları orada barınmak ve onların güvenliğini sağlamakla ilgili bir sorumluluk alıyor. Allah onları da rahmet eylesin.

Kurtuluş mücadelesinin bu kahramanlarını burada minnet ve şükranla anıyorum ama o 10 milyon nüfuslu fakir, savaş yorgunu bir milletin -büyük kurtuluş mücadelesi vererek bugünkü cumhuriyeti kuran- ülkemizin bugünkü noktaya gelmesini sağlayan, bu süreç içerisinde ülkemize hizmet eden, bugün 180 milyar dolar ihracatı, 800 milyar dolar gayrisafi millî hasılası olan bir ülke hâline getiren, bugüne kadar bu ülkemize hizmet eden bütün çalışanlarını da devletimizi yönetenleri de minnetle ve şükranla anarak sözlerimi bitiriyorum. (AK PARTİ, CHP, MHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bravo!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren milletvekillerine yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Şeker...

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, doğal afetlerden önce alınması gereken tedbirlere ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, doğal afetlerle ve salgın hastalıklarla mücadele etmek zordur. Ancak gerekli tedbirler alınır, alınan tedbirlere uyulursa olumsuz etkileri ve verebileceği zararları en aza indirilebilir.

Dün, İzmir’de yaşadığımız 4,3 şiddetindeki deprem yine bizlere “Benimle birlikte yaşamaya mecbursunuz.” dedi. Salgın hastalıklar gibi depremler de önceden bilinmediği için önlem almak mümkün değil.

Depremlerde can kaybını önlemek ve zararlarını en aza indirmek için tıpkı coronavirüsün yayılmaması için ve can kaybının en aza indirilmesi için alınan tedbirler gibi, yaşanacak depremler için de özellikle can kaybına neden olan depreme dayanıksız binalar için tedbir almak zorundayız. Bütün vatandaşlarımız, Hükûmetimizin vermiş olduğu destekleri kullanarak deprem olmadan önce binalarını kentsel dönüşümle depreme dayanıklı hâle getirmelilerdir diyor Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

2.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, kamudaki sözleşmeli personelin sorunlarına ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kamuda memurlar, sözleşmeli personel, geçici personel, işçiler, belediyede çalışan sözleşmeliler olmak üzere farklı istihdam modelleri uygulanmaktadır. Önceki yıllarda belirli aralıklarla memur kadrosuna alınan sözleşmeli personeller, süresiz sözleşmeli uygulamasıyla birlikte 2014 yılından itibaren bu haktan mahrum olarak çalışma hayatlarını sürdürmektedirler.

Her geçen gün süresiz sözleşmeli personel sayısının artmasıyla birlikte bu personellerin yaşadığı sorunlar artmaktadır. Tayin, nakil hakkı, iş güvencesi ile disiplin yönetmeliği olmayan, yıllık izinlerini kullanamayan ve yeniden atamalardan faydalanmayan süresiz sözleşmeli personellerin yaşadıkları sorunların giderilerek kadroya alınması acil ve öncelikli ihtiyaçtır.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

3.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Adanalı esnafın sorunlarına ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sadece Adana’da 3 bine yakın esnaf iflas etti, kırk yıldır işlettiği ekmek teknesini zararına satmak zorunda kalan vatandaşlarımız oldu. Yine sadece Adana’da bir günde 500’e yakın icra dosyası açılıyor. Rakamlarla sabit, 45 bin üniversite mezunu gencimizin işe girmek için büyükşehir belediyesine başvurduğunu biliyoruz, bu rakam tam olarak hesaplandığında yüz binleri geçecektir. Ne yazık ki genç işsizlikte Adana, 30 büyükşehir içinde orana kıyasla 1’inci sırada.

Bereketli Çukurova toprakları tarıma küstürüldü. Girdi maliyetlerinin yüksek olması, devlet desteğinin sağlanmaması nedeniyle Çukurova’da ekilen tarım arazileri son bir buçuk senede yüzde 28 azaldı.

Adana, Türkiye’nin içinde bulunduğu buhranı en net yaşayan ilimiz durumunda. Aynı tablo ne yazık ki birçok ilimizde karşımıza çıkıyor. Artık yeter! Destek diye açıklanan 3 bin, 5 bin liralar esnafa can suyu değil, böyle giderse ancak kefen parası olacaktır.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

4.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutladığına ve ABD Dışişleri Bakanlığının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la ilgili sözlerini kabul etmediğine ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Gençlerimizin ve aziz milletimizin 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı'nı kutluyor, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu mukaddes toprakları bizlere vatan yapan tüm şehitlerimizi rahmetle ve minnetle yâd ediyorum.

ABD Dışişleri Bakanlığının Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef alarak antisemitizmle suçlamasını kesinlikle kabul etmiyorum. Çocukların öldürülmesini kınayacak cesareti ve edebi olmayanların kimseye ders verecek ahlaki bir duruşu yoktur. Tüm inançlara saygı duyan ve farklı din ve inanç gruplarının barış içinde bir arada yaşama kültürüne sahip bulunan toplumumuza bu şekilde mesnetsiz ithamlarla karşılık vermek yerine, ABD’yi Filistin konusundaki adil olmayan tutumunu muhasebe etmeye davet ediyoruz. Cumhurbaşkanımızın gerek Yahudi soykırımı konusunda gerekse Türkiye’deki Musevi cemaatinin haklarının korunması konusunda gösterdiği hassasiyet ortadadır. Filistin’deki yaşanan olaylar İslami değil, insanidir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gültekin….

5.- Niğde Milletvekili Selim Gültekin’in, Niğde’ye yapılan tarımsal proje desteklerine ilişkin açıklaması

SELİM GÜLTEKİN (Niğde) - Teşekkürler Sayın Başkan.

2011-2021 yılları arasında Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı (KOP) tarafından Niğde’mizde son on sekiz yılda başta tarımsal sulama, kırsaldaki dezavantajlı alanların kalkındırılması, tarımsal eğitim, hayvancılık altyapısının geliştirilmesi olmak üzere 222 projemize toplam 167 milyon 500 bin TL ödenek aktarılarak projeler Niğde’mize kazandırılmıştır. 2021 yılı için ise yine tarımsal sulama, tarım ve hayvancılık altyapısının geliştirilmesi başta olmak üzere tarımın ve sosyal faaliyetlerin geliştirilmesine katkı sunacak 17 projemiz kabul edilmiş olup 11 milyon 500 bin TL ödenek tahsis edilmiştir. Sayın Mustafa Varank Bakanımıza ve KOP İdaremize teşekkür ediyor, Niğde’mize hayırlı olmasını diliyorum.

Tüm dünya ekonomisinin sıkıntı yaşadığı bu dönemde, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, Türkiye daha fazla üretmeye devam etsin diye çiftçilerimize geniş kapsamda destekler verilmekte, kolaylıklar sağlanmakta, projeler kazandırılmaktadır. Önceliğimiz her zaman üretim diyor, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

6.- Düzce Milletvekili Ümit Yılmaz’ın, esnafa verilecek desteklere ilişkin açıklaması

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanımızın açıkladığı paketle ülkemizde 1 milyon 200 bine yakın esnafımıza 3 ila 5 bin lira arası destek verilecek olması, pandemi sürecinde zor durumda bulunan esnafımıza can suyu olacaktır. Destek alacak tüm esnaflarımız adına Hükûmetimize şükranlarımızı sunuyoruz. Ancak bu verilecek hibe yardımı içerisine tekel bayilerinin dâhil edilmediği söylenmektedir. Bu uygulama eğer gerçekten böyleyse evlerine ekmek götürecek tekel esnafını zor durumda bırakacaktır; ayrıca, tam kapanmada olsun, kısmi kapanmada olsun, kurallara tam anlamıyla riayet eden tekel esnafının gönül kırıklığına da sebep olacaktır. Yok, uygulama eğer böyle değil ise bir an önce kamuoyu bilgilendirilmeli ve bu yanlıştan dönülmelidir diyorum, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmazkaya…

7.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, sağlıkçı, öğretmen ve polislere verilen sözlerin tutulması gerektiğine ilişkin açıklaması

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Her seçim döneminde en çok söz verilen, en çok kıymet verildiği söylenen ama verilen sözlerin hiç tutulmadığı bazı meslek grupları vardır; bunların başında sağlıkçılar, öğretmenler ve polisler gelir. Her koşulda ve her zorlukta görevlerini yerine getirmeye çalışan sağlıkçılar kötü çalışma koşulları ile saldırı ve şiddet altında görevlerini yerine getirmeye çalışırlar. Uzun mesai saatleri, ödenmeyen primler ve düşük maaşlara rağmen pandemi sürecinde de canlarını ortaya koymaktadırlar.

Maç olur, polis çalışır; miting olur, polis çalışır; sokağa çıkmak yasak olur, yine polis çalışır. Mesai mefhumu olmadan çalışan polisler fazla mesai alamaz, izin hak edemez, hak ettiği 3600 ek gösterge de verilmez.

Eğitim emekçisi öğretmenlerimize ise verilen sözler hiç tutulmadı. Değerli öğretmenlerimizin mesleki ve özlük hakları insan onuruna yaraşır düzeye yükseltilmelidir, aşıları derhâl yapılmalıdır. Bu 3 meslek grubunun maaşlarında iyileşme sağlayacak olan 3600 ek göstergenin, iktidarın seçim vaadi olarak lafta kalmayarak bir an önce verilmesi gerekmektedir.

Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

8.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, inşaat sektörünün sorunlarına, ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, inşaat sektörü ülkenin lokomotif sektörlerinden biridir. Son bir yıl içerisinde inşaat malzemelerindeki artışlar sektörü olumsuz şekilde etkilemektedir. Bu artışların nedenleri sadece dövizdeki artışla açıklanamaz. 5/5/2020 tarihinde 1 dolar 7 TL, 5/5/2021 tarihinde 1 dolar 8,25 TL yani yüzde 16-17’lik bir artış söz konusu. Yalnız aynı dönem içerisinde demirin tonu 3.200 liradan 6.600 liraya, hazır betonun metreküpü 175 TL’den 275 TL’ye, çimentonun torbası 11 TL’den 24 TL’ye, betonun metreküpü 155 TL’den 265 TL’ye, membranın metrekaresi 80 TL’den 190 TL’ye…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Yüzde 100’ün üzerinde artışlar gerçekleşmiştir ve sektör olumsuz etkilenmektedir. Maliye Bakanının ve Ticaret Bakanının mutlaka bunu incelemesi ve çözüm üretmesi gerekir.

ORHAN SÜMER (Adana) – Sayın Vekilim, aynen, doğru.

BAŞKAN – Sayın Şahin…

9.- Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin’in, Balıkesir Erdek’te Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’nin sansürlenerek okunmasına ilişkin açıklaması

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Balıkesir’in Erdek ilçesinde Gençlik ve Spor İlçe Müdürlüğünün düzenlediği 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı etkinliğinde Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi sansürlenerek okundu. Gençliğe Hitabe’nin okunmayan, sansürlenen kısmı şu bölümdü: “İktidarı elinde bulunduranlar, gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerinin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.”

Bu sansürün gerekçesi nedir? Balıkesir halkı adına, bu sansüre neden olanları şiddetle kınıyor, sebep olanlar hakkında gerekli idari işlemlerin yapılmasını talep ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Girgin…

10.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, turizm emekçilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Hazine taşınmazlarını izinsiz kullanan turizm işletmecilerinin ödemesi gereken ecrimisillerin ödenme süreleri Kasım 2022 tarihine kadar erteleniyor. Turizm işverenlerini düşünen Hükûmet, turizm emekçilerini düşünmüyor. Turizm emekçilerinin sağlıklı bir sezon geçirebilmeleri ve vatandaşlarımızın korunması için sadece turizm çalışanlarının aşılanması yeterli değildir. Turistlerden aşı karnesi istenmelidir.

Turizm sektöründe sezonluk çalışan işçilerin kısa çalışma ödeneğinden yararlanabilmesi için aranan prim gün sayısı otuz güne, son üç yılda istenen çalışma süresi yüz yirmi güne düşürülmelidir. Turizm emekçileri aşırı çalışma riskiyle karşı karşıyadır. Küresel salgını fırsat bilip günlük on beş-on altı saatlik çalışma yaygınlaştırılıyor. Aşırı çalışma süreleri engellenirse turizmde yüzde 20’nin üzerinde yeni istihdam yaratılır. Salgın nedeniyle istihdam süreleri azalan sezonluk işçilerin çalışma sürelerini uzatabilmek amacıyla sezonluk istihdam desteği verilmeli ve sezonluk işçilerin en az altı ay çalıştırılması bütçede desteklenmelidir.

BAŞKAN – Sayın Ceylan…

11.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, Assos Antik Limanı’ndaki turizm işletmelerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, Çanakkale Ayvacık Behramkale köyü sınırları içindeki Assos Antik Limanı, turizm işletmeleri afet bölgesi ilanı sonrası bölgede yapılacak kaya ıslahı çalışması kapsamında yaklaşık beş yüz gün kapalı kalacak. İlk Covid-19 vakasından bugüne düzenli faaliyet gösteremediklerinden bölgede büyük bir ekonomik yıkım yaşayan işletmeler, çalışma süresince de büyük bir ekonomik yoksunluğa katlanacaklar.

Assos’ta mülk sahiplerine muvafakatname imzalatılmak istenmiş ve çalışmada oluşabilecek zararlardan ötürü bedel talep etmeyeceklerini kabul etmeleri istenmiştir. Bu, kabul edilemez. Assos’ta tehlike oluşturan kaya parçalarının ve taşların ıslah çalışmasının olabilecek en hızlı şekilde yapılması sağlanmalıdır. Bu süreçte ekonomik olarak büyük zarara uğrayacak bölgedeki işletmelerin ve esnafımızın faizsiz kredilerle, nakdî hibe destekleriyle desteklenmeleri, prim ödemelerinin kamu tarafından yapılması ve çalışma süresince vergi kolaylığı sağlanması çok önemlidir.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Ekinci…

12.- Sivas Milletvekili Semiha Ekinci’nin, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı tebrik ettiğine ve Sivasspor’u kutladığına ilişkin açıklaması

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Teşekkür ediyorum Kıymetli Başkan.

19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı tekrar tebrik ediyor, başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere aziz şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyorum.

2020-2021 futbol sezonunda 19 maçlık yenilmezlik serisiyle, 65 puanla ligi 5’inci sırada tamamlayan ve ülkemizi UEFA Avrupa Konferans Ligi’nde temsil etme hakkı kazanan yiğidoların göz bebeği Demir Grup Sivasspor’umuzu buradan bir kez daha tebrik ediyor; başta Kulüp Başkanımız Mecnun Otyakmaz’ı, teknik direktörümüz, Sivas’ın öz evladı Rıza Çalımbay’ı, futbolcularımızı ve taraftarımızı kutluyor, “Bekle bizi Avrupa!” diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Subaşı…

13.- Balıkesir Milletvekili Yavuz Subaşı’nın, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutladığına ilişkin açıklaması

YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Millî Mücadele’nin 102’nci yılında 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı, bu anlamlı günümüzü gençlerimizle beraber kutladık. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü sadece anmak değil aynı zamanda anlamak da gerekmektedir. Atatürk’ü anlamak tam bağımsız Türkiye demektir. Atatürk’ü anlamak yerli ve millî olmaktır. Atatürk’ü anlamak emperyalist güçlerin buyruğuna girmemektir. Atatürk’ü anlamak mandacılığa, kolonyalizme, emperyalizme karşı çıkabilmektir. Atatürk’ü anlamak Türkiye’yi dış ülkelere şikâyet etmemektir. Atatürk’ü anlamak Türkiye eğer bir ülkeyle savaşırsa karşı ülkenin saflarında Mehmetçik’e, ay yıldızlı bayrağa karşı savaşmak demek değildir; Atatürk’ü anlamak her türlü antidemokratik süreç ve güçlere karşı çıkabilmektir. Atatürk’ü anlamak vatanını, bayrağını, devletini ve milletini sevmektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) - Bu duygu ve düşüncelerle, herkesi Türkiye Cumhuriyeti’mizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anmaya ve anlamaya davet ediyor, başta gençlerimiz olmak üzere 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’mızı kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Tuncer…

14.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer’in, Amasya’da yaşanan kuraklığa ilişkin açıklaması

MUSTAFA TUNCER (Amasya) – Sayın Başkan, ülkenin tamamında olduğu gibi seçim bölgem Amasya’da da 2021 yılında aşırı kuraklık yaşanmaktadır. Sulama göletlerindeki su doluluk oranları yüzde 10’lar seviyesindedir, hatta tamamen kuruyan göletler hızla artmaktadır. Kuraklık nedeniyle ürününü sulayamayan çiftçinin arpa ve buğdayları maalesef kurudu, hayvan yemi olarak bile kullanılmayacak durumda. Yine şeker pancarı ve soğan ekicileri de ürünlerini sulayamadıkları için bu mahsullerini bozuyorlar. 2021 yılında çiftçi büyük bir zararla karşı karşıya kalmıştır, bugün mazota yapılan zam da cabasıdır. Kuraklık kader değildir, kuraklığın doğurduğu zararları devletin karşılaması elzemdir. Tarım Kanunu uyarınca çiftçinin AK PARTİ iktidarından 200 milyarın üzerinde alacağı vardır. Bu alacağını çiftçiye ödediğinizde veya çiftçinin tüm borçlarını silip kalan paranın da çiftçiye ödenmesi hâlinde kuraklığın doğurduğu zarardan çiftçi kurtulacaktır. Aksi hâlde 2021 yılında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

15.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, ABD’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la ilgili sözlerinin çifte standart olduğuna ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Terör devleti İsrail’in 10 Mayıstan bu yana Gazze’nin çeşitli bölgelerine düzenlediği saldırılarda şehit olanların sayısı 65’i çocuk, 39’u kadın olmak üzere 230’a yükseldi, yaralı sayısı ise 1.710’a ulaştı. İsrail, Filistinli çocukların üzerine bomba yağdırmaya, sivilleri, kadınları ve çocukları vahşice katletmeye devam ediyorken Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın mazlumların sesi ve dünyanın vicdanı olarak yapılan soykırımın durdurulması için gösterdiği hassasiyetin ABD tarafından kaygı verici olarak nitelendirildiği basında yer aldı. Filistin’de sivillerin, çocukların bombalar altında can vermesini kıyıya vuran balina kadar dikkate değer bulamayanların Sayın Cumhurbaşkanımızın bu caniler karşısında sessiz kalmayışından endişe duyması, Batı dünyasının ve ABD’nin çifte standardını bir kez daha gözler önüne sermiştir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gündoğdu…

16.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, esnafın sorunlarına ilişkin açıklaması

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kapanma fiyasko, ne gerekli aşıyı sağladılar ne de eve kapattıkları insanlara bakabildiler. Esnafa sicil affı yok, kira ve stopajı kaldırmadılar, vergi, sigorta borçları ertelenmedi. Artık gözünüzü kulağınızı açın da milletin sesini bir duyun. Kepenkler kapanıyor, borçlar çığ gibi esnafı eziyor. Eski Ticaret Bakanınız Bakanlığına dezenfektan satıyor, nüfuz ticareti yapıyor, “Suçtur bu, araştıralım.” diyoruz; AKP ve MHP “Hayır.” diyor. Şimdi de devletin Bakanı ekranlardan organize suç örgütü lideriyle atışıyor, devletin kanalından da cevap veriyor “Bana kumpas yapıyorlar.” diye. Devletin İçişleri Bakanı kendisine kumpas yapıldığını bize anlatıyor; gülsek mi ağlasak mı bu duruma, şaşırdık. Nasıl bir devlet yönetimidir bu, nasıl bir anlayıştır? Türkiye’yi bu duruma sizler getirdiniz, emin olun ki er geç bunun hesabını da ilk seçimde vereceksiniz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Erbay…

17.- Muğla Milletvekili Burak Erbay’ın, Muğla’da kamusal alanların yağmalandığına ilişkin açıklaması

BURAK ERBAY (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Siyasi iktidarın Muğla’mızın doğal güzelliklerini, kıyılarını, ormanlarını yağmalamasına maalesef salgın da tam kapanma da engel olamıyor. Tam kapanma kararının alındığı günlerde Fethiye’de koruma bölgesi olan ve halkın ücretsiz olarak kullandığı Karataş Plajı’na bir gece ansızın bazı yapıların inşa edildiğini gördük; şemsiyeler, şezlonglar getirilmiş bu plaja. Bu yapıları kimin yaptığı, bu yapıların kime ait olduğu bilinmiyor, kimin izin verdiği belli değil. Yerel yöneticilerin, muhtarların, vatandaşların haberi yok. Halkın plajı âdeta bir gecede gasbedildi. Anayasa’ya aykırı olarak, halkın kullanımına açık kamusal alanlar, plajlar yandaşlara peşkeş çekilerek halkın elinden alınıyor. Burada da MUÇEV isimli yapının aktör olduğu iddia ediliyor. Muğla’da vatandaşların ve misafirlerin ücretsiz olarak kullanabileceği plaj neredeyse kalmadı. Bu talana bir an önce son verilmelidir. Muğla’mızda kamusal alanların yağmalanmasına, halkın bu alanları kullanmasının engellenmesine karşı mücadele etmeye devam edeceğiz.

BAŞKAN – Sayın Bulut…

18.- Adana Milletvekili Burhanettin Bulut’un, eczacıların sorunlarına ilişkin açıklaması

BURHANETTİN BULUT (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Pandeminin ağır yükünü çeken, bulaş riskinin en yoğun olduğu yerlerden biri de eczanelerdir. Coronavirüs mücadelesinde maalesef 51 eczacı, 19 eczane çalışanı hayatını kaybetti. Eczacı ve eczane teknisyenleri öncelikli olarak aşılandı ancak eczanelerde zorunlu olarak staj yapan, sayıları 2 bini bulan stajyer eczacılar diğer eczane çalışanları gibi her gün Covid-19 hastalarıyla ya da temaslı kişilerle yüz yüze gelmiş olmalarına rağmen aşılanmadı. Bir an önce virüs kapma riski yüksek olan stajyer eczacılar aşılanmalıdır. Ayrıca ekonomik destek ve teşvik paketlerinde eczacılar da yer almalı, İlaç Fiyat Kararnamesi güncellenmeli, elektronik reçeteye de bir an önce geçilmelidir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Tutdere…

19.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, Adıyaman Organize Sanayi Bölgesi atık su arıtma tesisinden çevreye yayılan koku nedeniyle vatandaşın mağdur olduğuna ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkürler Başkanım.

Anayasa’mızda herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşaması temel hak olarak düzenlenmiştir. Bu kapsamda Adıyaman Merkez Karapınar Mahallesi sınırları içerisinde bulunan 352 bağımsız bölümden oluşan Gülbeyaz konutları ile 75 bağımsız bölümden oluşan Yeşil Vadi Konutlarındaki vatandaşlarımız Adıyaman Organize Sanayi Bölgesi atık su arıtma tesisinden çevreye yayılan koku nedeniyle mağdur durumdadırlar. Yıllardan beri devam eden mağduriyetin giderilmesi için verilen sözler tutulmamış, sorun nedeniyle vatandaşlarımız evlerini terk edecek duruma gelmişlerdir. Bahsi geçen evlerde yaşayan vatandaşlarımızı gece yarıları uykularından uyandıracak kadar etkili olan ve çocuklar başta olmak üzere burada yaşayan herkesin sağlığını tehdit edecek boyutta bulunan bu sorunun çözülmesini tüm hemşehrilerimiz beklemektedir.

Buradan Çevre ve Şehircilik Bakanlığına, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına, Adıyaman Belediyesine ve OSB yönetimine açıkça çağrıda bulunuyorum ve bu kurumları göreve davet ediyorum. Gülbeyaz ve Yeşilvadi konutlarında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Başevirgen…

20.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen’in, esnafın sorunlarına ilişkin açıklaması

BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan son esnaf destek paketi, esnaflarımızın derdine çare olmuyor. Bu destekten esnaflarımızın çoğu yararlanamıyor; esnafın faturaları, kiraları, vergi borçları birikti. Borçlarını önceden yapılandıran esnaf, kapalı tutulan iş yerleriyle borcunu nasıl ödeyecek? AVM’ler açık, toplu taşımalar dolu, fabrikalar aralıksız çalışıyorken pandeminin faturası neden küçük esnafa kesiliyor?

Pandemi döneminde esnafa yeterli desteği vermeyen iktidar ise zam üstüne zam yağdırmaya devam ediyor. Verilen desteğin kaynağı yine vatandaş oluyor. İktidar akaryakıta yaptığı fahiş ÖTV zamlarıyla esnafa verdiği desteği geri alıyor. Pandemide esnafa verilen bütün desteklerin toplamı ise yandaş şirketlerin bir kalemde silinen vergilerine bile yetişemiyor.

Pandemi döneminde vatandaşına destek olacağına yükünü daha da artıran bir iktidarla karşı karşıyayız. Vatandaş da, esnaf da iktidara hakkını helal etmiyor.

BAŞKAN – Sayın Nergis, buyurunuz.

21.- Kayseri Milletvekili Hülya Nergis’in, büyük Çerkez sürgününün 157’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

HÜLYA NERGİS (Kayseri) – Yarın 21 Mayıs 1864; büyük Çerkez sürgününün yıl dönümü, 157’nci yıl dönümü olacak yarın. Atalarımızın sıcak denizlere inmek isteyen Çarlık Rusyasıyla üç yüzyıl devam eden savaşlarının yenilgiyle sonuçlanması neticesinde, Çerkezler kendilerine kucak açan Osmanlı topraklarına göç ettirildiler. 1,5 milyon Çerkez yola çıktı ancak bunların 500 bini kötü yol koşullarından ve açlıktan dolayı yolda vefat etti. 1 milyon Çerkez atalarımız Osmanlı topraklarına intikal etti ve Osmanlının muhtelif bölgelerine yerleştirildiler. Ben bugün atalarımızı, sürgünde vefat eden atalarımızı rahmetle yâd etmek istiyorum ve teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İYİ Parti Grup Başkan Vekili Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu.

Buyurunuz Sayın Dervişoğlu.

22.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, İYİ Parti Isparta İl Başkanı Mustafa Şimşek’e Allah’tan rahmet dilediğine, esnafa ve çiftçiye yapılan yardımların yetersiz olduğuna ve Covid tedavisinde kullanımı durdurulan sıtma ilacıyla ilgili Sağlık Bakanlığı tarafından açıklama yapılması gerektiğine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Sözlerimin başında Covid-19 sebebiyle kaybettiğimiz İYİ Parti Isparta İl Başkanımız Mustafa Şimşek’i rahmetle anıyorum. Merhum Başkanımıza Yüce Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır diliyorum, camiamızın başı sağ olsun.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; malumunuz olduğu üzere Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan geçtiğimiz hafta esnafa ve çiftçiye sözde müjde paketi açıklamıştır. Açıklanan paket incelendiğinde esnafa, yoksula ve çiftçiye “müjde” diye verilen miktarların yetersiz ve eksik kaldığı ortaya çıkmıştır. Sayın Erdoğan’ın açıkladığı paketi mümkün olduğu ölçüde inceledik. “Müjde” diye sunulan pakette 225 bin esnafa 1 milyar 175 milyon lira verilirken 2021 yılında, yalnızca 2021 yılında Osmangazi ve Yavuz Sultan Selim Köprülerinden geçmeyen arabalar için müteahhitlere ödenen para tam 14 milyar 588 milyon lira olmuştur. Yani 2 köprü için müteahhide ödenen miktar esnafa “müjde” diye verilen paranın yaklaşık 12 katıdır. 2021 yılında 12 şehir hastanesine -gelmeyen- verilen garanti hasta sayısını tamamlamak için müteahhitlere ödenen para ise toplam 16 milyar 348 milyon lirayken Sayın Erdoğan’ın “müjde” diye açıkladığı pakette 2 milyon yoksul için ayrılan bütçe sadece 2 milyar 100 milyon lirada kalmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Yani şehir hastaneleri için müteahhitlere ödenen para, yoksul vatandaşımıza “müjde” adıyla verilen miktarın yaklaşık 8 katıdır. Açıkladığı pakette, kredilerini ödeyemeyen çiftçinin borcunun ertelendiğini “müjde” diye duyuran Sayın Erdoğan, son on yılda o meşhur 5 müteahhidin defalarca vergi borçlarını affetmiş ve hatta silmiştir. Daha da vahim olan, silinen toplam vergi miktarları da kamuoyuna açıklanmamıştır, rakamlar ortadadır. Ayrıca bugün gerçekleşen akaryakıt zamlarına bakıldığında da Hükûmet kaşıkla verdiğini kepçeyle geri alma eğilimine girmiştir. Hükûmet, esnaftan, çiftçiden, yoksuldan kestiği paraları maalesef ve maatteessüf müteahhitlere aktarmaya devam ediyor. Takdir yüce Türk milletinindir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Dervişoğlu.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, Sağlık Bakanlığının 7 Mayısta Covid-19 Tedavi Rehberi’nde yaptığı güncellemeyle sıtma ilacı hidroksiklorokinin Covid hastalarına verilmesi durduruldu. Bakanlık, Dünya Sağlık Örgütünün kararını takip ederek hidroksiklorokin ilacını Coronavirüs Tedavi Rehberi’nden çıkardı, bu ilaç coronovirüs tedavisinde artık kullanılmayacak. Oysa Sağlık Bakanı Fahrettin Koca pandemi sürecinin henüz başında, 15 Nisan 2020 tarihinde yapmış olduğu basın toplantısında hidroksiklorokini dünyada en yaygın kullanan ülkenin Türkiye olduğunu ve bütün vakalara ve şüpheli vakalara hidroksiklorokin tedavisine başladıklarını açıklamıştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Koca ilacı erken aşamada kullandıklarını övünerek açıklamış ve tedavideki başarılarını da buna bağlayarak “Biz bu ilaçtan, daha vaka görülmeden 1 milyon kutu alıp depoladık.” demişti. Sağlık Bakanı daha önce “İlaçtan fayda gördük.” derken şimdi hangi zarar görülmüştür ki ilacın kullanımı durdurulmuştur? Hidroksiklorokinin görülen ya da tespit edilen yan etkileri ve bu etkilere bağlı çıkan sağlık sorunları nelerdir? Keza, bu ilacın kullanımından dolayı bağışıklık sistemi hasar gören ve bu sebeple hayatını kaybeden vatandaşlarımız var mıdır? Covid-19 tedavisini tamamladıktan kısa bir süre sonra ölen vatandaşlarımız için birtakım tespitlerde bulunulmuştu. Bu ölümlere ya da kalp krizlerine -tetikleyen- hidroksiklorokinin yol açtığı ifade ediliyor. Bunlar doğru mudur? Tüm bu sorulara cevap vermeden oldubittiye getirerek elinizi yıkayıp bu işten sıyrılmak mümkün değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Bu ilacı kullandığı için mağdur edilen, hayatını kaybeden milyonlarca vatandaşımızın sorumluluğu sizin üzerinizdedir. Bu konuyla ilgili gerekli açıklamaların yapılmasını ve kamuoyunun aydınlatılması hususunu yüce Meclisin bilgilerine sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim.

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Erkan Akçay.

Buyurun Sayın Akçay.

23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Zonguldak Karadon ve Soma Eynez Maden Ocaklarındaki grizu patlamalarının yıl dönümlerine, madencilerin sorunlarına ve Avrupa Güreş Şampiyonası’nda madalya alan güreşçileri tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

17 Mayıs 2020’da Zonguldak'ın Kilim ilçesindeki Karadon Maden Ocağı’nda meydana gelen grizu patlamasında 30 madencimiz hayatını kaybetmişti. Diğer yandan, 13 Mayıs 2021 Soma maden kazasının 7’nci yıl dönümü idi. 13 Mayıs 2014’te Soma Kömür İşletmelerine bağlı Eynez Maden Ocağı’nda yaşanan faciada 301 madencimiz hayatını kaybetmiş, 486 işçimiz de yaralanmıştı. Soma ve Zonguldak'ta meydana gelen bu elim kazalarda anne ve babalar evlatlarını, kadınlar eşlerini, çocuklar babalarını yitirdi. Yerin yüzlerce metre altında bir avuç kömür için bir ömür veren madencilerimizi bir kez daha rahmet ve dualarla anıyor, ailelerine başsağlığı ve sabırlar diliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Soma Kömür İşletmeleri 301 madencimizin hayatını kaybettiği Eynez Maden Ocağı’nı, Türkiye Kömür İşletmelerinden hizmet alım sözleşmesiyle aldığı için Türkiye Kömür İşletmeleri bu maden ocağında çalışanların ihbar ve kıdem tazminatlarını 2020 yılının ilk çeyreğinde yasal faiziyle birlikte ödemiştir. Fakat, Soma Kömür İşletmeleri tarafından redevans yöntemiyle işletilen Işıklar, Geventepe, Atabacası Ocaklarında çalışan 840 madencimiz kıdem ve ihbar tazminatlarını alamamışlar idi. 23 Temmuz 2020 tarihinde İş Kanunu’nun geçici 11’inci maddesine Meclisimizde yapılan bir eklemeyle Soma Kömür İşletmeleri Kurumuna ait redevans sözleşmeleri kapsamında yer alan Işıklar, Atabacası, Geventepe Ocaklarında çalışanların tazminatlarının ödenmesine yönelik düzenleme yapıldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ancak, 17 Aralık 2003 redevans sözleşmesiyle Türkiye Kömür İşletmelerinden Darkale Maden Ocağı’nı alarak işleten ve 4 Ocak 2014’te redevans sözleşmesi biten Uyar Madencilik, 2012 yılında işten çıkardığı 804 madencimizin iki aylık maaşları ile kıdem ve ihbar tazminatlarını ödememiştir. Yer altı madenciliği sektöründe adaleti tesis etmek için 3213 sayılı Maden Kanunu’nda redevans sözleşmeleriyle işletilen maden ocaklarında çalışanların kıdem ve ihbar tazminatlarının Türkiye Kömür İşletmeleri tarafından ödenmesine yönelik bir düzenleme beklentisi de devam etmektedir. Konuyla ilgili olarak Enerji Bakanlığı yetkilileriyle ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde gerekli görüşmeler yapılmıştı, bu konuda yürütülen bir çalışma olduğunu da biliyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak madencilerimizin sorunlarının çözülmesi konusunda desteğimizi vermeye de hazırız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Bu vesileyle, yerin metrelerce altında son derece riskli ve zor koşullarda alın teriyle ekmeklerini kazanan ve hayatını kaybeden bütün madencilerimizi rahmetle anıyorum.

Sayın Başkan, millî sporcularımız 2021 yılının başından bu yana farklı branşlarda düzenlenen şampiyonalarda bizleri sevindirmeye devam ediyor. 17 Mayıs 2021’de Makedonya’da başlayan 23 Yaş Altı Avrupa Güreş Şampiyonası’nda Millî Güreşçilerimiz Erhan Yaylacı, Anıl Berkan Kılıçsallayan ve Ramazan Sarı altın madalya; Cavit Acar, Emrah Ormanoğlu ve Emre Çiftçi bronz madalya kazanmıştır. Ülkemize büyük sevinç yaşatan millî güreşçilerimizi tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Biz teşekkür ederiz.

Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Meral Danış Beştaş.

Buyurunuz Sayın Danış Beştaş.

24.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Emine ve Ferit Şenyaşar’ın derhâl serbest bırakılması gerektiğine, büyük Çerkez sürgününün 157’nci yıl dönümüne, çocuk işçi ölümlerine, asgari ücretin artırılması gerektiğine, Hakkâri ve Dersim’de onlarca Kürt’ün kaçakçılık gerekçesiyle kolluk kuvvetleri tarafından katledildiğine ve iktidarın Kürtlere yönelik düşmanlık siyasetine son vermesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Evet, bugün Eş Genel Başkanımız sevgili Pervin Buldan Urfa’da. Urfa’da yetmiş üç gündür adalet nöbetini sürdüren Emine Şenyaşar ve oğlu Ferit Şenyaşar’ı ziyaret etmek istedi fakat maalesef Eş Genel Başkanımızın ziyaretinden kısa bir süre önce Emine ve Ferit Şenyaşar darbedilerek gözaltına alındı ve gözaltına alınma sebepleri olarak da kamu görevlisine hakaret yalanı atıldı. Açıkçası, bir anne ve evladı yetmiş üç gündür “Adalet istiyorum.” diye bir yazı tutarak -bir adalet kâğıdıyla- sadece oturuyorlar ve adliyenin önü yirmi dört saat izleniyor, ailenin etrafında yirmi dört saat polis var ve kamu görevlisine hakaret yalanını utanmadan ortaya koyuyorlar. Bu tam anlamıyla bir rezalettir. Meclisin 3’üncü büyük partisinin Eş Genel Başkanının Urfa’da olduğu bir dönemde bunun yapılması ve bir anne ve oğlunu, aileden 3 kişiyi kaybettikleri hâlde failleri elleri kolları serbest hâlde Urfa’da dolaşırken adalet arayan anne ve oğlunu gözaltına almak ve darbetmek tam da bu iktidara yakışır bir pratik olmuştur. Şunu söylemek istiyorum: Açıkçası neyi, kimden gizliyorsunuz? Görüntüleri keşke bütün milletvekilleri ve Türkiye izlese; basın mensupları Eş Genel Başkanımız Sayın Pervin Buldan’ın açıklamasını vermesin diye kolluk güçleri tarafından etten duvar örülmüştür. Bunu reddediyoruz. Emine anneyi ve oğlunu derhâl serbest bırakın, katilleri kovalayın demek istiyorum.

Sayın Başkan, bugün 20 Mayıs ama yarın 21 Mayıs Çerkez soykırımının yıl dönümü, 21 Mayıs 1864 olarak kayıtlara geçmiş, anma günü olarak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Açıkçası, büyük sürgünün 157’nci anma döneminde Çerkezlerin yaşadıkları soykırımın tanınması, sürgün bir halk olarak çifte vatandaşlık hakkının tanınması, Çerkezlerin ana yurda dönme istemlerine kulak verilerek destek olunması ve Çerkezlerin yaşadıkları sorunların çözümüne dair çalışmaların yapılması çağrısını bir kez daha buradan ifade etmek istiyorum ve Halkların Demokratik Partisi olarak geçmiş felaketlerle hakiki bir yüzleşmenin yollarını inşa etmenin sorumluluğuyla Çerkez sürgünü ve soykırımında zulme uğrayan ve yaşamını yitirenlerin tümünü saygıyla anıyorum.

Çocuk işçi ölümleri konusunda İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi bir rapor yayımladı: Nisan ayında 249 ölüm, bu yılın ilk dört ayında ise 735 işçi yaşamını yitirdi; ölenlerin 19’u kadın, 230’u erkek ve daha vahimi 8 çocuk da yaşamını yitirdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – MEB verilerine göre 3 milyon çocuk uzaktan eğitime katılamıyor ve 3 milyon çocuğun ne olduğunu herhâlde Millî Eğitim Bakanı hâlâ anlayamadı. Koca bir nesli ziyan ederken iktidar, kendi yandaşlarını zengin etmek peşinde. Onlarca çocuk can veriyor; binlerce çocuk tarlada, fabrikada, inşaatta, torna tezgâhlarında çalışmak zorunda kalıyor ve biz bu patron zorbalığına, fazla mesailere, düşük ücretlere ve ölüm riskine karşı, çocukların burun buruna olduğu bir gerçeğe karşı derhâl onların geleceğini garanti altına almalıyız demek istiyorum.

Sayın Başkan, ekonomi konusunda yine tablo vahametini sürdürüyor, açlık sınırı hızla artıyor. Son on sekiz yılda 6 kat artan açlık sınırı gittikçe daha fazla insanı etkiliyor ve açlık sınırı asgari ücreti yakalayarak 2.816 lira oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Asgari ücretin sefalet ücreti olduğunu bir kez daha dile getiriyor ve insan onuruna yaraşır bir yaşam için asgari ücretin en az 4 bin TL yapılması gerektiğini ifade etmek istiyorum. Açıkçası, Türkiye’de yapılması gereken kaynakları geçim sıkıntısı yaşayan halka aktarmak iken iktidar, yine dün gece yarısı yayımladığı Cumhurbaşkanı kararına göre, akaryakıt ürünlerinden alınan özel tüketim vergisini yüzde 54, yüzde 78 ve yüzde 189 oranında artırdı. Açıkçası, bir kara mizah partisi gibi çalışıyor AKP artık. Yine dün dedi ki: “Yeni petrol ve doğal gaz müjdelerine hazır olun.” Ama bunu demek, zam ve vergi anlamına geliyor. Bunu da üzülerek paylaşmak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Açıkçası, tüm hikâyeler iflas bayrağıyla sona eriyor ve mağdur ettikleri milyonlar, zengin ettikleri bir avuç müteahhit ve yandaş ama tarihte hiçbir halktan iktidarlar kaçamadı ve kaçamayacaksınız.

Sayın Başkan, çok önemli bir mesele, bilerek en sona bıraktım, umarım hoşgörü gösterirsiniz. Önceki gün yani 18 Mayısta Hakkâri’nin Derecik ilçesi Hacıbey köyünün Derindere mezrasında hayvanlarını otlatan çoban 23 yaşındaki Şahap Şendol ve 17 yaşındaki Celil Ekinci yaralandı. Bu ilk olay değil, mesela Celil Ekinci’nin kardeşi Reşat Ekinci de yine Aralık 2020’de yaralanmıştı. 7 Mayısta yine Ovacık’ın Tilek köyünden Murat Yıldız isimli genç mantar toplamak için gittiği köyde katledildi. Neyle? SİHA ve helikopterlerle. Şimdi, Hakkâri ve Dersim birçok köylünün, Kürt’ün hayvancılık yaptığı yerler; mantar, ışkın gibi yiyecekleri toplamak için insanlar dağlara çıkıyorlar. Zaten savaş bölge ekonomisini felç etmiş durumda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Toparlıyorum efendim.

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ekonomik açıdan bu, orada yaşayanlar için çok büyük bir önem arz ediyor. Şimdi, onlarca Kürt, kolluk güçleri tarafından katlediliyor ve valilikler hep aynı açıklamayı yapıyor: “Kaçakçıydı.” “Dur ihtarına uymadı.” Fail katiller ise “Havaya ateş açtık.” “Sözlü ikaz edildi.” “Silah tutukluk yaptı.” diyorlar ve katliamlara ilişkin hiçbir yargılama mekanizması da harekete geçmiyor. Bu, açıkçası, Kürt kentlerini insansızlaştırma politikasıdır. Şu isimleri lütfen bütün milletvekilleri dinlesin: 2016 yılından bu yana sadece Hakkâri’de Sürmi İnce, Aydın Tümen, Serhat Buldan, Nejdet İşözü, Rahmi Sefalı, Sertip Şen, Vedat Ekinci, Şerali Dereli ve Özcan Onay kolluk güçleri tarafından katledildi. İşte “yanı başımızdaki Gazze” dediğimiz budur; Hakkâri’dir, Dersim’dir, Diyarbakır’dır, Mardin’dir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Dersim’de son altı yılda 11 sivil yurttaş yine kolluk tarafından katledildi. Bunun ayrıntısını diğer önergede ifade edeceğim.

Açıkçası, 3 kuşaktır aynı aileden, kendi topraklarında yaşamakta ısrar ettikleri için Kürtler öldürülüyor. Dersim de öyle, Hakkâri de öyle; kürdistan coğrafyasının birçok ilçesi, ili bu katliamlara tanıklık ediyor. Roboski’de failler hâlâ yargı önüne çıkarılmadı.

Ben kolluk güçlerine sesleniyorum: Kürtlere yönelik suç işlemekten vazgeçin. Hakkâri Valisine ve Dersim Valisine sesleniyorum: Lütfen, failleri aklamayın. İktidara sesleniyorum: Kürtlere yönelik yürüttüğünüz bu düşmanlık siyasetine son verin.

Çok teşekkür ediyorum Başkan.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Engin Altay.

Buyurunuz Sayın Altay.

25.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı tebrik ettiğine, büyük Çerkez sürgününün 157’nci yıl dönümüne ve eski Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’la ilgili yolsuzluk iddiaları karşısında hesap sorulabilmesi için 301 imzanın 5 siyasi partinin ortaklaşmasıyla sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, dün 19 Mayıstı. Yüz iki yıl sonra, aynı zamanda büyük kurtarıcının 140’ıncı doğum gününü de milletçe bütün engellemelere rağmen –pandemi koşulları, vesair- coşkuyla kutladık. Dün Türkiye, 84 milyon olarak yüz iki yıl önce Samsun Limanı’ndaki heyecanı ve azmi yaşadı. Dolayısıyla, biz de bunun mutluluğunu yaşıyoruz.

19 Mayıs 1919, kurtuluş ve kuruluşun ilk adımıdır; 19 Mayıs 1919, özgürlük ve bağımsızlık meşalesinin ilk ateşidir; 19 Mayıs 1919, Anadolu halklarının kardeşliğinin ve ortak kader birliğinin ilk günüdür. Bu ateş sönmeyecektir, kardeşliğimiz bitmeyecektir; Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır ve Mustafa Kemal Atatürk’e hasretimiz, minnetimiz, sadakatimiz sonsuza kadar yücelerek sürecektir. Bu vesileyle, Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı vesilesiyle, başta gençlerimiz olmak üzere, aziz milletimizin bu kutlu gününü bir kere daha tebrik ediyoruz.

Sayın Başkan, yarın 21 Mayıs, önemli bir gündür. Kafkas halklarının sürgün edilişinin başladığı gündür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

 ENGİN ALTAY (İstanbul) – Çerkez bir anadan olma, bir Çerkez yeğeni olarak Çerkez sürgününün 157’nci yılında ana vatanlarından sürgün edilen Kafkas halklarının acılarını yüreğimizde hissediyoruz. Sürgün yolunda yaşamında yitiren insanlarımızı rahmetle anıyoruz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; cumhuriyet tarihimizde ilk kez bir Bakan, hakkında açık yolsuzluk iddiaları karşısında tek bir yasal işleme tabi tutulmuyor. Belgeleriyle açık, Bakanlık tarafından resmen kabul edilmiş bir tablo var ortada. Eski Ticaret Bakanı Pekcan ve eşi, pandemi sürecinde bir dezenfektan şirketi kuruyor ve ürünlerini piyasanın 2 katı fiyatına başında bulunduğu Bakanlığa satıyor; bununla da kalmıyor, nüfuzunu kullanarak başka kamu idarelerine, şirketlere ve meslek kuruluşlarına satış yapılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Görevi kötüye kullanma var, Kamu İhale Yasası’nı çiğneme, ihaleye fesat karıştırma var, haksız kazanç var, nüfuz kullanarak rekabeti engellemek var, devleti zarara uğratmak var. Bu açık suçlar karşısında biz, milletin Meclisi olarak hiçbir adım atmayacak mıyız, görmeyecek, duymayacak mıyız? Türkiye Büyük Millet Meclisi asrın nüfuz suistimali ve rüşvet yolsuzluğu sayılan 17-25 Aralık yolsuzluğundan sonra ikinci bir günaha, ikinci bir ayıba ortak mı olacak? Bunun için gereken bellidir, 301 saygıdeğer milletvekilinin imzasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Biz Meclisin son oturumunda araştırma önergesi vererek konuyu sayın milletvekillerimizin dikkatine sunduk fakat önergemiz görüşülürken bir tek milletvekillinden -iktidar bakımından söylüyorum- bu konuda tek söz duymadık. Biz buradaki vicdana, ferasete güvenmek istiyoruz. Halkımızın, devletimizin en zor gününde cebini doldurmaya kalkanların arkasında hiçbir milletvekilinin durmayacağını, duramayacağını düşünüyoruz. Vekâletini taşıdığımız milletimizden helallik alabilmek için, vicdanları rahatlatabilmek ve böyle usulsüzlüklerin önüne geçebilmek için adil bir yargılama zorunludur. Cumhuriyet Halk Partisi 136 milletvekiliyle soruşturma önergesinin altına imzasını koymuştur. Mecliste grubu bulunan, bulunmayan -başta AK PARTİ olmak üzere- tüm siyasi parti gruplarının başkanlarına ve milletvekillerine buradan sesleniyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bu günaha, bu ayıba ortak olmamalıdır Türkiye Büyük Millet Meclisi ve bu kepazeliğin hesabının sorulabilmesi için Anayasa gereği öngörülen 301 imza Türkiye Büyük Millet Meclisinde bugün 5 siyasi partinin de ortaklaşmasıyla sağlanmalıdır. İşte bu sağlanırsa, arkanızda duran yazı vücut bulmuş olur, hayata geçmiş olur.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Cahit Özkan.

Buyurunuz Sayın Özkan.

26.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, esnafa ve çiftçiye hibe paketine, ülke ve millet olarak bütün mazlumlara kol kanat gerdiğimize, nöbetlerinin 555’inci günündeki Diyarbakır Annelerini saygıyla selamladığına ve PKK terör örgütünü bir kez daha kınadığına ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; malum olduğu üzere, rahmet ayı ramazanışerifi ve Ramazan Bayramı’nı salgın tedbirleri altında geçirdik.

Tabii, âdeta, 2002’de, 2003’te, salgının 2020 yılında aziz milletimizi ve bütün dünyayı saracağı biliniyormuşcasına sağlık altyapımızı güçlendirdik. Sağlık ocakları, devlet hastaneleri, şehir hastaneleri, ilaç endüstrisi, sağlık teknolojileri ve aşı çalışmalarında, hamdolsun, çok başarılı noktaya geldik ve bu sayede vatandaşlarımızın sağlığını korurken salgının ortaya koyduğu sosyal ve ekonomik sıkıntıları da aşmak için bir dizi sosyal, ekonomik paketi milletimizle buluşturuyor ve milletimizin gönlünü almaya ve bu dönemde milletimizle kader birlikteliği içerisinde bu süreci aşmaya gayret ediyoruz.

Tabii, özellikle, son olarak Sayın Cumhurbaşkanımızın esnafa ve çiftçiye dönük açıklamış olduğu paket son olmayacak ve akabinde nice paketlerle ülkemizin ekonomik kaynaklarını milletimize hakça, adil bir şekilde paylaştırmak suretiyle inşallah milletimizle beraber bu süreci aşacağız. Özellikle esnafımıza dönük, 2 grup hâlinde 3 ve 5 bin TL hibe ödemesi, yine 2 ayrı grup hâlinde 1 milyon 384; binden fazla esnaf ve sanatkârımıza 4 milyar 622 milyon lira kaynak; 1’inci gruptaki 235 bin esnafımıza 5 bin lira hibe ödemesi, 1 milyon 150 bini aşkın işletmemizi kapsayan, 1 defaya mahsus 3 bin TL hibe; kuraklıktan zarar gören ve Ziraat Bankasına, Tarım Kredi Kooperatiflerine borcu olan çiftçilerimizin borçlarının ötelenmesi, bakliyat alım fiyatlarında ton başına kırmızı mercimekte 5 bin TL, yeşil mercimekte 4.150 TL…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

SERVET ÜNSAL (Ankara) – Aşı nerede?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …nohutta ise 4.050 TL olmak üzere hibe; bu yıl için yaş çay alım fiyatında kilogram başına 3,87 lira destek, ton başına sert ekmeklik buğday alım fiyatında 2.250 lira destek -4 liraya yükseltilmiştir- yine, ton başına hububatta 275 lira, bakliyatta ise 910 lirayı bulan prim ve destekler milletimize inşallah hibe olarak dağıtılacaktır.

Evet, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; malum olduğu üzere son İsrail terör devleti uygulamaları orada, Filistinli kardeşlerimize mazlum coğrafyada yeni bir mağduriyet yaşatmıştır. Ülke ve millet olarak dünyadaki bütün mazlumlara kol kanat gerdiğimiz, anne şefkati gösterdiğimiz gibi; geçmişte İspanya’dan, Almanya’dan kaçan Yahudilere anne şefkatini milletimiz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …en güzel şekilde gösterdiği gibi, bugün Filistin’deki mazlum kardeşlerimize de aynı şefkati gösteriyoruz. Ancak böylesi bir merhamet ve medeniyet duruşu bütün uluslararası toplumdan takdir görürken maalesef Orta Doğu’da kan ve gözyaşının banisi olan, petrol, silah ve faiz üzerinden yürütülen emperyalist yaklaşımların sebebi olan coğrafyalar Sayın Cumhurbaşkanımızı antisemitizmle suçlamışlardır. Oysaki Sayın Cumhurbaşkanımız, milletimizin tarih boyunca ortaya koyduğu bütün şefkat ve merhamet anlayışının âdeta milletimiz adına tecessüm etmiş hâlidir. Bu anlamda, antisemitizm ve İslam karşıtlığı açısından bütün dünyanın dikkatini çeken çalışmaları yürütüyoruz ve bundan sonra da yürüteceğiz. Hiçbir milletin tarihte görmüş olduğu zulüm başka milletlere zulüm göstermesine haklı bir gerekçe olamaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bu da duruşumuzu net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Ve tabii, son olarak özellikle PKK terör örgütü tarafından dağa kaçırılan çocuklarımız için Diyarbakır’da nöbet tutan annelerin, Diyarbakır Annelerinin 555’inci nöbet günündeyiz. Anne Hacire Akar’la başlayan ve bir çığ gibi büyüyen, Türklere, Kürtlere, Araplara, gönül coğrafyamıza ihanetle düşmanlık besleyen terör örgütüne karşı bu duruş, bu maşerî vicdan inşallah bu coğrafyada yeniden adaletin ve barışın kurulmasına vesile olacaktır. Lafa gelince demokrasiyi, çocuk ve kadın haklarını ağzından düşürmeyenler, evlatları dağa kaçırılmış anneler söz konusu olunca maalesef sessizliklerini sürdürüyorlar. Her şeye rağmen, soğuk sıcak demeden, tehditlere boyun eğmeden, beş yüz elli beş günden beri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …haklı mücadelelerini sürdüren Diyarbakır Annelerimiz inşallah terörün ve onun siyasi uzantılarının kökünü kazıyacak ve bitirecektir.

Şairin “Kadınlar bilirim ülkeme ait / Yürekleri Akdeniz gibi geniş / Soluğu Afrika gibi sıcak / Yaslandın mı çınar gibidir onlar / Sardın mı umut gibi.” dediği Diyarbakır Annelerimizi Gazi Meclisimizden bir kez daha saygıyla selamlıyorum, başarılarının ve mücadelelerinin yanında olduğumuzu ifade ediyorum. Özellikle Kürtlere düşman olan ve Kürt kardeşlerimizin kanını döken PKK terör örgütünü; Kürtlerin, Arapların, Türklerin barış içerisinde yaşamasını tehdit eden, maalesef, silah, petrol ve faiz üzerinden yürütülen emperyalist emellere taşeronluk vazifesi güden PKK terör örgütünü bir kez daha kınıyorum ve inşallah, pek yakında onları tarihin o kirli ve karanlık sayfalarına gömeceğimizi milletimizin huzurunda ilan ediyorum.

Teşekkürler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, küçük bir şey söyleyeceğim.

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

27.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, biz, anneleri ayırmadan annelerin arkasında duruyoruz. Bu sözleri bize söylediğini gayet iyi biliyoruz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ha, alındınız… Alındınız mı?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz şu çağrıyı yapıyoruz: Diyarbakır Annelerinin çocuklarını öldürmeyin.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Alındınız mı?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bir yandan çocuklarını öldürüp operasyonlara çıkarken diğer yandan “Anneleri savunuyoruz.” demeyin diyoruz. Çünkü o anneler de bizim, diğerleri de bizim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Alınmayın. Teröre lanet okuyun, hepsi biter.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ayrıca Cumartesi Anneleri, 842’nci haftadır, her hafta nöbet tutuyor ve Galatasaray Meydanı yasaklandı.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Beş yüz elli beş gündür…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bugün Emine Şenyaşar, 2 oğlunu ve eşini kaybetti, kendi vekillerinin akrabaları tarafından öldürüldüler.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teröre lanet okuyun, devletle yan yana durun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – O katillerden biri Urfa’da elini kolunu sallayarak dolaşıyor ve Emine Şenyaşar’ın etrafında etten duvar örülüyor ziyaret edilmemesi için ama Diyarbakır Annelerinin etrafında da oraya taşınıyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Türk’üyle, Kürt’üyle, Arap’ıyla barış hâlinde yaşayalım; terörün ekmeğine yağ sürmeyin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Cahit Özkan mikrofonlara ve tutanaklara konuşmaya devam etsin ama Türkiye yurttaşları gerçekleri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Evet, konuşacağız.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Cahit Özkan mikrofonlara, tutanaklara konuşmaya devam etsin, bizim gizleyecek hiçbir şeyimiz yok.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Konuşacağım. Millî irade susturulamaz!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Biz hiçbir anneyi diğerinden ayırmazken onlar annelerin körpecik evlatlarını savaş politikalarıyla öldürüyorlar. Biz bunların tümüne karşıyız.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Millî irade susturulamaz! Barışı, hukuku egemen kılacağız, terörün kökünü kazıyacağız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Cahit Özkan konuşuyor ama ben de cevap veriyorum; söyledikleri oldukça tutarsız, ne dediğini bilmiyor.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Basın toplantısında söylediklerini Mecliste söylemiyor ama. Bir tarafa başka, bir tarafa başka.

Biraz da biz geçirelim tutanaklara.

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, 9/4/2021 tarihinde Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş ve arkadaşları tarafından, şiddet olayları ve cinayetlerin temel sebeplerinin araştırılması, altında yatan nedenlerin tespit edilmesi, bu nedenlere önlem alınması ve bundan sonra şiddetin ve cinayetin önüne geçilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Mayıs 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

20/5/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 20/5/2021 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                      Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                            İzmir

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Ankara Milletvekili Ayhan Altıntaş ve 20 milletvekili tarafından, şiddet olayları ve cinayetlerin temel sebeplerinin araştırılması, altında yatan nedenleri tespit etmek, bu nedenlere önlem almak ve bundan sonra şiddetin ve cinayetin önüne geçmek için yapılması gerekenleri belirlemek amacıyla 9/4/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 20/5/2021 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Ayhan Altıntaş.

Buyurunuz Sayın Altıntaş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubumuzun şiddet olayları ve cinayetlerin temel sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla vermiş olduğu önerge hakkında söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Filistin’deki mazlum kardeşlerimize karşı mezalim uygulayan İsrail Hükûmetini kınıyorum. Şiddet dediğimiz şey yalnızca kişilerin uyguladığı bir şey değildir, görüyoruz ki bazı ülkeler de şiddet uygulayabiliyorlar. Filistin konusunda iktidarın çabalarını takdir ediyoruz fakat iktidar tepkisinde tutarlı olmalı ve aynı hassasiyeti diğer mazlum halklara da göstermelidir. En başta da Çin mezalimindeki Uygur Türkleri için Hükûmetimizden bu hassasiyeti bekliyoruz.

Değerli milletvekilleri, haberlerde, televizyonlarda, gazetelerde ve sosyal medyada şiddet olayları karşımıza çok sık çıkıyor. Şiddet bugün kadın-erkek, yaşlı-çocuk, hayvan hatta canlı-cansız ayırt etmeden her alana uygulanıyor. Bu şiddet olaylarının önemli çoğunluğu yaralama veya cinayetle bitmektedir, istatistiklerde de bu artış görülüyor. 2009 yılında cinayetten cezaevine giren hükümlü sayısı 1.514 iken 2019 yılında 9.574’e, yaralamadan ise 2009 yılında 7.647 olan hükümlü sayısı 2019 yılında 34.987’ye yükselmiş. Ayrıca, cinsel suçlardan dolayı cezaevine giren hükümlü sayısı 2009’da 562’den 2019’da 5.800’e yükselmiş.

Değerli milletvekilleri, son dönemlerde kadınlara yönelik şiddet olayları da gündemden düşmüyor. Doğru dürüst tedbirler alınamadığı için de bütün şiddet olayları gibi kadına şiddet de artıyor. Resmî makamların açıklamalarına göre, 2009 yılında 171 kadın cinayeti işlenmişken bu rakam 2019’da 336’ya yükselmiştir. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu verilerine göre de 2020 yılında 300, 2021’in yalnızca ilk üç ayında 79 kadın cinayeti işlenmiştir. Bunca şiddet olayına rağmen maalesef iktidar, bu şiddet olaylarına, cinayetlere çözüm bulamamaktadır, bulmamaktadır.

Şiddet olaylarının artmasının altındaki birkaç neden biliniyor. En başta ceza sistemi adil işlemiyor, şiddete başvuracak kişiler de bunu bilerek hareket ediyor. Hepimiz, haberlerde, şiddet uyguladıktan sonra serbest kalanları görüyoruz; görüp endişe eden insanlar kadar görüp motive olan saldırganlar da var.

İki sene önce ana muhalefet partisi liderine linç girişimi yapan saldırganlar, ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar. Gazetecilere şiddet uygulayan saldırganlar, ellerini kollarını sallayarak dolaşıyorlar. Mesela, bugün bir haber yayınlandı, Muhammet Enes Uysal isimli bir şahıs daha önce İstanbul Arnavutköy’de trafikte tartıştığı Dadaş Aras isimli bir vatandaşımızı 6 yerinden bıçaklamıştı. Habere göre Uysal bugün tahliye edilmiş.

Aile içerisindeki şiddet de şiddet kültürünün önemli bir nedeni. Pandemi nedeniyle eve kapanmak, bunun sebep olduğu artan ekonomik sorunlar da insanlardaki şiddet eğilimini artırıyor. Bu ailelerde yetişen çocuklar da büyüyünce şiddete meyilli oluyor. Bunun önüne geçmek için, halkın huzurunu sağlamak, nesillerin psikolojisini korumak gerekir. Ayrıca televizyonlardaki haberlerde ve dizilerdeki şiddet görüntüleri de aynı şekilde şiddete meyyal kişilere şiddetin normal, olağan bir şey olduğunu düşündürüyor.

Gençlerimizi korumamız gereken en önemli meselelerden birisi şiddettir. Burada bizim de üstümüze düşen bazı görevler var. Şiddet eğilimi olanlar, siyasetçilerin, liderlerinin öfke ve şiddet dilini de örnek alıyorlar. Sözde kabadayıları, mafyaları örnek alan gençler var, görüyoruz. Bu kültür, silahlanma kültürünü de beslemektedir. Bu şiddet dili meselesinde -aklınıza gelecektir- iç huzuru korumakla sorumlu olan İçişleri Bakanının uyuşturucu satıcılarını hukuk karşısına çıkarmak yerine polislere “Ayağını kırın, suçu da bana atın.” demesi sorunlu bir örnektir. Ayrıca “Ne kadar gerekirse içeride yatarız.” diyerek ceza sistemini de küçümsemektedir. Hukuk devletlerinde cezayı adalet keser. Kemik kırarak, birilerini döverek adaleti yerine getiremezsiniz. Kaldı ki bu uygulamalar hukuk devletinden kanun devletine geçişi gösteriyor. Polisin, bekçinin aşırı güçlenmesi ve şiddete rahatça başvurması tehlikelidir. Doğru dürüst eğitim bile vermeden silah verdiğiniz bekçilerin vatandaşa muamelesini görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz.

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) – Hepsi aynıdır diyemeyiz ama içlerinde psikolojik olarak bu göreve hazır olmayanlar olduğu gayet açık.

Değerli arkadaşlar, vatandaşlarımız şiddetin bu denli artışından ve iktidarın önlem almamasından rahatsız, birçoğu kendini güvende hissetmiyor. Trafikte şiddet, hastanede şiddet, okulda şiddet, sokakta şiddet, her yerde şiddet var. Türkiye'de tehlikeli bir şiddet kültürü oluştu. İnsanlar işlerini bu şekilde çözmeye çalışıyorlar. Halk, iktidardan, bu konuda gerçekçi ve işe yarar tedbirler bekliyor.

Konuşmamda da birçok nedenden bahsettim, tek bir nedene bağlayamayız şiddet olaylarını; farklı psikolojik, sosyolojik sebepleri olan şiddet eylemlerinin ve cinayetlerinin derinlemesine araştırılması, alınacak tedbirlerin belirlenmesi gerekmektedir.

Şimdi, bu önergeye iktidar partisi muhtemelen “hayır” oyu verecek. Bu ne demektir? Toplumda şiddet yoktur demektir ama rakamlar hiç öyle söylemiyor arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) – Selamlıyorum Sayın Başkanım.

Dolayısıyla, eğer bu şiddet kültürünün artmasını istemiyorsanız bu önergeye olumlu oy vermenizi bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokrat Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç.

Buyurunuz Sayın Koç. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri ve değerli halkımız; sizleri saygıyla selamlıyorum.

İYİ Partinin yaşanılan şiddet ve cinayet olaylarının araştırılması için Meclis araştırması açılmasına dair önergesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Değerli arkadaşlar, şiddeti tanımlarken akla hemen polis şiddeti, bekçi şiddeti, erkek şiddeti ve bunların sonucunda siyasallaşan, tarafsızlığını ve bağımsızlığını yitiren ve cezasızlık politikalarıyla karşımıza çıkan bir yargıdan bahsetmek durumundayız. Şiddet olaylarını soruşturacak ve cezalandıracak tarafsız ve bağımsız bir yargı ne yazık ki yok. Kürt illerinde gerçekleştirilen tüm şiddet olaylarında hemen yargı devreye giriyor, gizlilik kararı vermek suretiyle ilk direnen yargı oluyor, yargı mekanizmaları oluyor ve eğer şiddet uygulayan polis, asker ve aynı zamanda Hükûmet yanlısı birisiyse ilk direnen, ilk karşı koyan da yargı mekanizması oluyor.

Anayasa’yla güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ne yazık ki askıdadır ve Boğaziçi olaylarında olduğu gibi, gösteri ve her türlü demokratik gösteri hakkını kullanan kişiler polis ve asker şiddetiyle karşı karşıya kalıyor.

Bakın, sizinle birkaç tane örnek paylaşmak istiyorum. 8 Mart 2021’de Adıyaman’da polis şiddetine maruz kalan Mithat Arıkçı ve Mehpare Sahan’ın fotoğraflarıdır bunlar. Bunlar devlet şiddetidir, bunlar polis şiddetidir değerli arkadaşlar.

Yine, başka bir örnek: Değerli arkadaşlar, 14 Mayıs 2021 tarihinde Siirt’in Şirvan ilçesinde bekçi şiddetine maruz kalan Muhammed Erdal ve Barış Işık kardeşlerin mevcut olan durumudur bu; bu da yine bir devlet şiddeti.

Değerli arkadaşlar, biz şiddetin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Bakın, Şerali Dereli biraz önce gündeme geldi. Roboski… Murat Kaya, Tutak’ın Muşyan köyünde katledildi. Bakın, 2015 yılında Muhammed Aydemir ve Orhan Arslan, Diyadin’de polisler tarafından katledildi ve hâlâ dosyalarla ilgili bir gelişme yok.

Değerli arkadaşlar, biz saymakla bitiremeyeceğiz. Onlarca şiddet olayı var; onlarca, polis ve asker tarafından gerçekleştirilen şiddet meseleleri var ve hiçbir tanesi soruşturulmuyor ve yargı mekanizması işleme girmiyor değerli arkadaşlar.

Peki, bir diğer şiddet olayını sizinle paylaşayım değerli arkadaşlar. Helikopterden atılan Servet Turgut yaşamını yitirdi, Osman Şiban hâlâ bu şekilde değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Koç.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) – Peki, bunlara ne oldu? Bunlar için yargı hiçbir şekilde devreye girmedi, hareket etmedi. Ne oldu? Bunları haber yapan, bunları dile getiren gazeteciler hakkında soruşturma başlatıldı ve gazeteciler cezaevine atıldı. Polisin, askerin şiddetini gündeme getiren kişiler hakkında polise mukavemet nedeniyle soruşturmalar başlatıldı.

Yine, Urfa’da -yakın olan bir örnek- Şenyaşar ailesi adalet talep ediyor, adalet talebinde bulunuyor fakat değerli arkadaşlar, yine, Emine Şenyaşar hakkında memura hakaretten dolayı soruşturma açılıyor. Yani ezcümle belirtmek istiyoruz ki biz şiddetin ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Şiddete karşı direnen ve şiddetin soruşturulmasını engelleyen, birinci derecede engelleyen yargının kendisidir ve siyasal iktidarın kendisidir. Bu nedenle, biz mevcut olan araştırma önergesine bu yönüyle de destek vereceğimizi açıklıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Ensar Aytekin.

Buyurunuz Sayın Aytekin. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENSAR AYTEKİN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti grup önerisi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Dünya Sağlık Örgütüne göre şiddet; kendisine, bir başkasına, bir başka gruba veya topluma karşı kasti olarak fiziksel baskı veya güç kullanmak; tehdit etmek veya fiiliyata geçirmek; yaralama, ölüm, psikolojik zarar, gelişim bozukluğu veya mahrum bırakmaya neden olmak veya bu durumların gerçekleşmesi ihtimalini artırmaktır.

Kimliklere, inançlara, değerlere, varlıklara, canlılara, doğaya ve cinsiyetlere yönelik her türlü şiddetin temelinde hastalıklı bir ruh hâli durumu vardır ve şiddet olaylarının kökü aslında politiktir. Politik alanı inşa edenlerin basiretsizliği tüm dünyayı olduğu gibi ülkemizi de şiddet ortamına çevirmektedir.

Değerli milletvekilleri, pandemi dönemini yönetemeyen basiretsiz iktidar, bugün ülkenin psikolojisinin bozulmasının temel sebebidir. Ülkedeki insanların ruh sağlığı bozuldu. Durduk yere çöp tenekesini tekmeleyen insanlardan hayvanları katledenlere, kadınlara, çocuklara kadar her yerde şiddet ne yazık ki günlük yaşamın bir parçası hâline geldi.

Daha dün akşam bir mafya liderine cevap veren İçişleri Bakanı, onunla aynı üslubu kullanmıştır. Eğer mafya lideri suçluysa onunla aynı dili kullananlar da suçlu sayılmalıdır. Şimdi, İçişleri Bakanı böyle yaparsa onun bekçisi de parkta durduk yere insanları döver, duvara yaslayıp toplu bir şekilde saldırır çünkü “Nasılsa arkamda şiddetten beslenen bir zihniyet var.” diye düşünür.

Değerli milletvekilleri, son olarak kadına yönelik şiddet konusunda da şunu belirtmek isterim: Burada kullanılan dil değişmelidir. Bu bir erkek şiddetidir, bu cinayetlerin failleri erkeklerdir. Bu şiddeti yapanların, kol kanat gerenlerin, teşvik edenlerin övündükleri erkeklik ayaklar altına alınmak zorundadır. (CHP sıralarından alkışlar)

Buradan erkekler tarafından katledilen tüm kadınları bir kez daha saygıyla anıyor, verilen bu önergeyi desteklediğimizi ifade ederek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Çorum Milletvekili Sayın Erol Kavuncu konuşacak.

Buyurunuz Sayın Kavuncu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA EROL KAVUNCU (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grup Başkanlığının şiddet olaylarının altında yatan nedenlerin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına dair teklifi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Şiddet, şiddetin önlenmesi, her türlü şiddetin önlenmesi… Elbette ki hiç kimseye, hiçbir şeye, canlı-cansız hiçbir varlığa şiddet yapılmasın, şiddet uygulanmasın, zulüm yapılmasın. Bu duygu, bu duruş, bu temenni asgari düzeyde imani, insani özelliklerini yitirmemiş her insanın arzusu, isteği, talebi olmalıdır. Herkes, akıl sahibi herkes bilir ki her türlü şiddetin temelinde inançsızlık, imani zafiyet ve insani değerlerden yoksunluk yatmaktadır. Zira, denir ki: “Kork Allah’tan korkmayandan, utan Allah’tan utanmayandan.” Evet, ifade etmeye çalıştığımız gibi hiç kimseye, kadına, erkeğe, yaşlıya, çocuğa, hiçbir canlıya, cansıza şiddet yapılmasın, zulüm uygulanmasın. Ama şiddet, zulüm, terör denilince bugün siyonist, katil, terör devleti İsrail’in Filistin’de, Kudüs’te, Mescid-i Aksa’da yaptıkları zulüm, soykırım cinayetlerini konuşmalıyız. Gene, söz konusu şiddetse, zulümse, terörse yıllardır yaşlı, kadın, çocuk demeden katleden eli kanlı terör örgütü ve onun destekçilerini, PKK’nın şiddetini, zulmünü konuşmalıyız. Gene şiddeti konuşacaksak bugün kendilerini medeni sayan, yıllarca sömürerek zulmettikleri sömürgelerinin kan ve gözyaşları üzerine kurulan Avrupa ülkelerinde yükselen ırkçılığı, İslamofobiyi, İslam düşmanlığını konuşmalıyız. Maalesef bu örnekleri çoğaltabiliriz.

Bu konuda ne yapılıyor, ne yapılmalı, Meclis olarak ne yapmalıyız? Arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu olarak sabahleyin Komisyon Başkanımız Sayın Hakan Çavuşoğlu’nun Başkanlığında yaptığımız toplantıda terör devleti İsrail'in Filistin’de uyguladığı zulüm ve şiddetin araştırılması alt komisyonu kuruldu ve çalışmalara başlayacak. Gene, geçtiğimiz aylarda Avrupa Ülkelerinde Yükselen Irkçılık ve İslamofobi İnceleme ve Araştırma Alt Komisyonu -İslam düşmanlığıyla mücadele- kuruldu ve çalışmalarına başladı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

EROL KAVUNCU (Devamla) – Devlet ve millet olarak topyekûn mücadelemiz eli kanlı terör örgütü PKK’yla devam ediyor, son terörist yok edilinceye kadar bu mücadelemiz kararlılıkla devam edecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Son olarak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın dirayetli liderliğinde devlet, millet olarak her türlü şiddete, zulüm ve haksızlığa karşı mücadelemiz gerek yurt içinde gerekse yurt dışında gönül ve ümmet coğrafyasında kararlılıkla devam edecektir diyor, Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, 18/5/2021 tarihinde Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç ve arkadaşları tarafından, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme sonrası artan cinsiyetçi, keyfî uygulamaların araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Mayıs 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

20/5/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 20/5/2021 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                 Meral Danış Beştaş

                                                                                             Siirt

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

18 Mayıs 2021 tarihinde, Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç ve arkadaşları tarafından (12842 grup numaralı) İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme sonrası artan cinsiyetçi, keyfî uygulamaların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 20/5/2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Oya Ersoy.

Buyurunuz Sayın Ersoy. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

“Tek adam kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden çıktık.” dendiği günden itibaren iki ay geçti. Öncelikle biz, bu iki aydır Türkiye’nin dört bir tarafında kadınlar olarak sözleşmeyi anlatmaya devam ediyoruz ve burada da bir kez daha size hatırlatmak istiyorum: İstanbul Sözleşmesi, şiddetin kaynağını eşitsizlik olarak tanımlar ve eşitsizliği kaldırmayı hedefler; kadına yönelik şiddete karşı taraf devletlere, şiddeti önleme, şiddete maruz kalan kadınlar için koruyucu tedbirler alma, etkin kovuşturma ve cezalandırma ve ulusal ve uluslararası kadın örgütleriyle birlikte erkek şiddetini önleyecek bütünlüklü politikalar geliştirme yükümlülüğü verir. Peki, bu iki ay zarfında ne oldu? Sadece basına yansıyan 48 kadın katledildi erkekler tarafından ve iktidar, şiddeti engellemeye yönelik politika geliştirmek yerine İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma kararını meşru göstermek için bütün olanaklarıyla birtakım çabalar içine girdi. Sözleşmeden çıkma gerekçesi olarak “Eşcinselliği normalleştirmeye çalışan bir kesim tarafından manipüle ediliyor.” denildi, LGBT+’lar hedef gösterildi. “Toplumsal ayrıştırmaya sebep olduğu için çıkıldı” “O kadınları öldüren şahısları da yetiştiren kadınlar, hiç mi kadınların payı yok bu şiddette?” “Bu konuda sürekli erkekleri suçlayan bir dil yanlış.” “İslam’da kadına karşı şiddet haram.” gibi erkek egemen, kadın düşmanı, dinci, gerici, ayrımcı, “homofobik” söylemlerle açıklamalar yapıldı. Emniyet Genel Müdürlüğü yeni bir şey keşfetti: Erkek cinayeti. Ve bu “erkek cinayeti” kavramını uydurarak önemsiz gösterme çabasına karşı kadın cinayetlerini kadın hareketlerinin “Kadına yönelik şiddet politiktir.” sözünü bir kez daha kanıtladı.

Bu vesileyle, etkin soruşturma yürütülmediği için, şüpheli ölüm olarak dosyası kapatılan tüm kadınlar için soruyorum: Yeldana’ya ne oldu? Şüpheli bırakılan birçok ölümde tarafların organize suç örgütleriyle ya da iktidardan güç olan kesimlerle ilişkilerinin açığa çıkışını tesadüf olarak görmüyoruz biz. Şule Çet davasını hatırlatmak istiyorum size. O davada ne vardı biliyor musunuz? Para ve güç sahibi adamların korunması. Neyle korunması? Kolluğundan Adli Tıbbına kadar, yargısına kadar el birliğiyle korunmasına karşı tüm kadın hareketlerinin mücadelesiyle ortaya çıkarılan, Türkiye'nin dört bir tarafında cinayetin ortaya çıkarılması için açılan ve cezayla sonuçlanan bir davadır Şule Çet davası. Bu vesileyle, bir kez daha söylemek istiyorum ki kadın cinayetleri suç örgütlerinin ve şaibeli kişilerin ifadelerine göre değil ancak ve ancak kadınların mücadelesiyle açığa çıkarılır. İstanbul Sözleşmesi'nin uygulanması işte bu nedenle kritiktir. Siz birbirinizle hesaplaşmanızı bile kadınların bedeni üzerinden yapıyorsunuz. Açıklamalara bakın; erkekçe tartışmaya çağırmalar, “namus” “kadın” lafları ortalıklarda uçuyor. Açıklama yapma biçimi, konuşmaların söyleminin de toksik erkeklik pompalaması olması tesadüf değil. Irkçılık ve kadın düşmanlığı birlikte, ortak devam ediyor; o nedenle tarafların, kadınlara karşı işlenen suçların, alınmayan tedbirlerin de sorumluları olması tesadüf değil. Erkek üstünlüğü ve kadının ikincilliğinin, kadının hayatı, bedeni ve emeğinin denetiminde erkeklerin karar hakkının dinsel dayanaklarla meşrulaştırılması, toplumun erkek yarısına kadınları ezme hakkının doğrudan iktidar tarafından sunulması ve erkek desteğinin bu yolla alınması sizin siyasetinizin kurucu unsuru. Siz toplumsal cinsiyete düşmansınız. O yüzden “İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıktım.” diyorsunuz.

Ama biz kadınlar Türkiye’nin dört bir tarafında haykırıyoruz hep birlikte, haklarımızdan da hayatlarımızdan da İstanbul Sözleşmesi’nden de asla vazgeçmiyoruz ve patriarkalla da faşizmle de uzlaşmıyoruz. Biz kadın hareketi, çok uzun yıllardır çok diktatörler, çok gerici rejimler ve erkek egemenliğinin binbir yüzünü gördük ve bir daha hiç uyanmayacak şekilde o Binbir Gece Masalları’ndan uyandık, bunu bilesiniz. 30’larda, Avrupa’da faşizm kadınları esir aldığında henüz birinci kuşak haklarımız için mücadele ediyorduk.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Ersoy.

OYA ERSOY (Devamla) – 70’lerde, askerî darbeler serisiyle halkların mücadeleleri bastırıldığında cinsel özgürlük tartışmaları yürütüyorduk. Şimdi artık, dünyanın bütün coğrafyalarında, bütün erkek egemen, dinci, gerici, yağmacı, talancı, kadın düşmanı suç faillerine ve onların suç ortaklarına karşı meydan okuyoruz. Biz güçlüyüz, biliyoruz ve gücümüzü mevki, makam ya da erkeklikten ve otorite sahibi olmaktan değil, halkın kadın yarısı olmaktan alıyoruz. Biliriz ki eşitlik ve özgürlük mücadelemizle sadece kendi hayatlarımızı değil, bu memleketi de biz özgürleştireceğiz.

Son olarak, sevgili Aslı Alpar’ın sözleriyle sözümü bitirmek istiyorum: “Ne bir kamera ne bir ‘tripod’, biz kadınlar sizi bitireceğiz.”

Teşekkür ederim. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın Muhammet Naci Cinisli.

Buyurunuz Sayın Cinisli. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.

Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, on sene önce bugünlerde, Türkiye öncülüğünde İstanbul’da imzalandığı için “İstanbul Sözleşmesi” olarak anılıyor. Sözleşme, kadına yönelik şiddetin insan hakkı ihlali olarak sayılması ve şiddetle mücadele için kurumsal mekanizma öngörmesi bakımından önemli. AK PARTİ Hükûmetinin hakkı olmasına rağmen şerh ve şart koymadan ilk imza sahibi olduğu İstanbul Sözleşmesi’nin şiddeti sona erdirme, ayrımcılığı sonlandırma konularında sosyal boyutu da bulunuyor. İstanbul Sözleşmesi, aynı zamanda, AK PARTİ iktidarında kadınların pamuk ipliğine bağlanmış hak ve güvenliklerini korumaya vesile olan 6284 sayılı Kanun’a dayanak olan uluslararası bir belge.

İstanbul Sözleşmesi’nin kadınlara sağladığı avantajların yanı sıra, sözleşme aynı zamanda, imzalayan ülkelerin ISO belgesine sahip kurumlar gibi yüksek bir standarda sahip olduğunu, üst lig ülkeler arasında bulunduğunu kanıtlayan bir siyasi belgedir. Bu belgeyi yırtmak “Üst lig standartlarına uymuyorum.” demektir. Bu, bir AK PARTİ tavrı ve ayıbıdır. Son zamanlarda, ülkemizde yapılacak olan, uluslararası üst düzey sportif organizasyonların son anda, hakaret edilircesine elimizden alınması ve başka ülkelere verilmesi bile siyaseten artık üst ligde görülmediğimizin maalesef birer kanıtı.

Ayrıca, görülüyor ki AK PARTİ sözleşmeden çıkarak milletimizi ahlak ölçen bir sıfatla da ayrıştırma gayriciddiliğine, sorumsuzluğuna itti. Buradan soruyorum: Eğer ki sözleşmeden çıkılmasına itiraz edenlere ve muhalefete ahlaksız deniliyorsa bu sözleşmeyi imzalayanlar hangi ahlak ölçüsüyle imza attılar?

Konunun önemli diğer bir boyutu ise Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesini hiçe sayan sorumsuz tavırdır. İtiraz ettiğimiz Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin verdiği güçle tek bir kişinin keyfî kararları, Türkiye'yi, milletinin kendini onurla temsil ettiği demokrasiden tamamen uzaklaştırıyor. Sözleşmenin feshediliş tarzıyla aslında yapılan, ülkemizi hangi maceralara sürükleyeceği belli olmayan bu yönetim şeklinin Türkiye’ye, dünya kamuoyuna ve asıl önemlisi yüce Meclisimize meydan okumasıdır. Bu tavrı şiddetle protesto ediyorum.

Türkiye Cumhuriyeti; demokratik, insan haklarına saygılı, sosyal bir hukuk devletidir. Türk insanı demokrasiyi sevmiştir, geçmişi yüz elli yıllık parlamenter geleneğine bağlıdır, tekrar bu parlamenter geleneğe sahip çıkılacaktır. Bundan sonra hepimizin, tüm sayın milletvekillerinin görevi Türkiye Büyük Millet Meclisinin onurunu, şerefini, milletimizin namusunu korumak olmalıdır. Bu karardan da anlıyoruz ki devlet yönetilemiyor parti idare edilmeye çalışılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kadınların pamuk ipliğine bağlanmış haklarına bile göz dikebilecek duruma gelmiş olması AK PARTİ’nin düşmüş olduğu aczi gözler önüne sermiştir. Son zamanlarda siyasette yaşanan inanılmaz mafyatik hazin karmaşa ve siyasi ak çöküş acil bir seçimi mecbur kılıyor.

Sözlerimin sonunda, İYİ Parti olarak İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptal edilerek yürütmenin durdurulması için Danıştaya başvurduğumuzu ifade eder, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Jale Nur Süllü.

Buyurunuz Sayın Süllü. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA JALE NUR SÜLLÜ (Eskişehir) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; üzerine söz aldığım İstanbul Sözleşmesi önerisi hakkında önce düşündüm ne anlatayım size diye; kadına yönelik şiddetin nedeninin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden olduğunu söyleyen bir hukuk metni olduğunu mu, yoksa kadına yönelik şiddetin önlenmesinde kadınlar açısından nasıl önemli bir kazanım olduğunu mu anlatayım dedim ya da İstanbul Sözleşmesi’nden hukuken geri çekilmenin nasıl yok hükmünde mi olduğunu anlatayım diye düşündüm. Ama aslında baktığımızda, olup bitenlerin tamamı ne yazık ki ülkemizde olup biten saygınlık ve yitirilişin, kazanımlardan geri gidişlerin birer özeti ve 101’inci yılını kutladığımız, milletin kayıtsız şartsız egemenliğini temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisinde oturan milletvekilleri olarak bugün bu konuyu burada konuşmamızdan son derece büyük üzüntü ve utanç duyduğumu da sizlere belirtmek isterim. (CHP sıralarından alkışlar)

On yıl öncesini şöyle bir hatırlayalım isterseniz hep birlikte. AKP Genel Başkanı, Meclise kendi imzasıyla sevk ettiği İstanbul Sözleşmesi’nde ne demişti? Bakın, hazırlanmasında ve sonuçlandırılmasında Türkiye’nin öncü rol oynadığını ve ülkemizin gelişen uluslararası saygınlığına olumlu katkıda bulunacağını belirtmişti ve Meclisten oy birliğiyle geçmişti. Ne oldu sayın milletvekilleri, on yıl sonra biz bu uluslararası saygınlıktan vaz mı geçtik? Sizlere soruyorum, özellikle AKP ve MHP sıralarına soruyorum: Vaz mı geçtik biz bu uluslararası saygınlıktan? Cumhuriyet tarihimizde ilk kez uluslararası bir sözleşmeden çekildik, bakın. On yıl sonra, bir gece yarısı, ansızın, hiçbir gerekçe göstermeksizin, bir tek kişinin iki dudağı arasından çıkan “Nasıl girdiysek öyle çıkarız.” sözleriyle İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmaya yeltenildi.

Peki, nasıl girdiysek öyle mi çıktık? Hayır, öyle çıkmadık. Hiçbir şekilde, çekinceler bu Mecliste detaylı olarak anlatılmadan, toplumsal tartışma ve mutabakat sağlanmadan, Cumhurbaşkanının keyfî ve siyasi bir kararıyla sözleşmeden çekilme kararı başlatıldı. Ancak girdiğimiz gibi çıkmıyoruz. Halkın iradesinin en geniş olarak temsil edildiği Meclis yok sayıldı. Biz bu yok sayılmaya burada oturan milletvekilleri olarak sessiz mi kalacağız, hepinize soruyorum.

Meclisin milletvekilleri, siyasi partilerinin kabul oyuyla geçen kanun teklifini kabul etmişti. Meclisin saygınlığı ne oldu sayın milletvekilleri? Böyle bir sözleşmeden, hukuksal bu sözleşmeden geri çekilmeye yeltenmenin anayasal ve hukuksal olarak yok hükmünde olduğuna girmeyeceğim bile.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Peki, kadınların bunca yıl uğruna savaştığı bu kazanımlardan geri gidişe sessiz mi kalacağız? Bakın, kazanımlardan neler kaybedildi? Avukatlar yalvarıyorlar, diyorlar ki: “Çok zor durumda kaldık, müvekkillerimiz çok sıkıntıda. Bir ay önce şiddete uğrayan ve şiddet göreceğini söyleyen kadının beyanı esastı; şimdi, delil isteniyor. Yine, bir ay önce istismar failleri tutuklu yargılanırken bugün istismar failleri tutuksuz yargılanmaktadır.” Yaşanan bu olaylar… 6284 sayılı Kanun’un dayanağı olan İstanbul Sözleşmesi’nin feshine ilişkin kararın daha şimdiden olumsuz uygulamaları ortaya çıktı. Bakın, sadece geçtiğimiz mart, nisan ayından bugüne kadar 50 kadın öldürüldü ve bu, kadın cinayetlerinin artacağının bir göstergesi. Gerçi olup bitenlere çok şaşırmamamız gerekiyor, KADEM’in üyesi olan bir kadın Bakan bugün Komisyonda anlatıyordu. Türkiye olarak uluslararası çapta kadına yönelik şiddette, fiziki şiddette 8’inci sıradayız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) – Bir dakika daha rica edebilir miyim?

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) – Toparlıyorum.

Cinsel şiddette de 5’inci sıradayız. Ama İstanbul Sözleşmesi’ni savunan KADEM üyesi Bakan bugün geri çekilmiş durumda, Komisyonda İstanbul Sözleşmesi’nin şiddeti önlemekte şart olmadığından söz ediyor. Diyeceksiniz ki: “Ülkede saygınlık mı kaldı?” Doğru, çok haklısınız. Bakın, bir mafya hesaplaşması üzerinden daha geçen yıl erkeklere elini sallayarak “Ayıptır, ayıp!” diyen Bakan, bugün kadının bedeni, kadının cinselliği, iç çamaşırı üzerinden mafya hesaplaşmasına cevap veriyor. (CHP sıralarından alkışlar) İşte, ülkemizde yaşanan tüm bunlar, İstanbul Sözleşmesi özelinde, ülkemizdeki saygınlık ve kazanımlarda geri gidişin birer göstergesi.

Buradan MHP ve AKP sıralarına tekrar tekrar sesleniyorum: Biz bu Meclisin saygınlığının yitirilmesine, ülkemizin uluslararası ve ulusal düzeyde saygınlığının yitirilmesine, kadınların kazanımlarının kaybedilmesine sessiz mi kalacağız, soruyorum size. Kalmamamız gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan; kusura bakmayın, son cümlem, lütfen.

BAŞKAN – Buyurun.

JALE NUR SÜLLÜ (Devamla) – Ha, siz AKP ve MHP milletvekilleri “Sessiz kalalım.” diyor olabilirsiniz. Genel Başkanınız da çıktı helallik istedi, gerçi biz kadınlardan helallik istemedi ama biz kadınlar AKP’ye de MHP’ye de Cumhurbaşkanına da hakkımızı helal etmiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Gidicisiniz, biliyoruz. Ve çok açık ve net buradan, Meclis kürsüsünden söylüyorum: Biz kadınlar hakkımızı helal etmediğimiz gibi Cumhuriyet Halk Partisi olarak kuracağımız iktidarımızda kadınların kazanımlarını da geri iade edeceğiz, İstanbul Sözleşmesi’ni de etkin uygulayacağız.

Meclisi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Emine Yavuz Gözgeç.

Buyurunuz Sayın Gözgeç.

AK PARTİ GRUBU ADINA EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kadına şiddet tüm dünyanın sorunu, aslında şiddet dünyanın sorunu. Filistin’de masum çocuklar katledilirken, insanlar yurtlarından çıkarılırken bu zulme sessiz kalanların insan hakları konusunda da ne kadar ikiyüzlü oldukları, kadın hakları konusunda da ne kadar ikiyüzlü oldukları açıkça ortada. Sayın Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi “Kudüs tüm dünyadır, oradaki Müslümanlar da tüm insanlıktır.”

Değerli milletvekilleri, dünden bugüne Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, kadınlarımızın hayatın her alanında yer alması için önündeki engelleri biz kaldırdık. Biz kadını politikalarımızın merkezine aldık. Kadınlarımız siyasette var olsun diye başörtülü açık ayrımı yapan ayrımcı zihniyetin köhne yasaklarını biz kaldırdık. Kadınlarımız ekonomik hayatta var olsun diye, her gün yeni başarı hikâyeleri yazsın diye hibe desteklerini biz hayata geçirdik. Kızlarımız okusun diye üniversiteler açtık. Kadına şiddetle mücadelede birçok ülkeden çok daha ileri düzenlemeleri hayata geçirdik. Suçun töre saikiyle işlenmesinin ağırlaştırıcı sebep sayılmasından Anayasa’ya pozitif ayrımcılık ilkesinin getirilmesine kadar KADES, Alo 183, ŞÖNİM’ler bunlardan birkaçı.

İnsan Hakları Eylem Planı’mızda da bizlerin önemli hedefleri var. Şiddet mağduru kadına avukat görevlendirilmesi, özel soruşturma bürolarının kurulması, eşe karşı işlenen suçlarda ağırlaştırıcı sebeplerin boşanmış eşi de kapsaması, tek taraflı ısrarlı takip fiillerinin ayrı bir suç olarak düzenlenmesi ve biliyorsunuz, yine, Meclisimizde kadına yönelik şiddetin sebeplerinin araştırılmasına ilişkin komisyonumuzun çalışmaları da devam ediyor.

Şu da bir gerçek ki önemli olan, şiddeti doğuran sebepleri ortadan kaldırmak. Huzurlu, sağlıklı, sevgi dolu bir aile yapısının varlığı aslında toplumdaki birçok sorunun çözümünde bizim en önemli gücümüz. Biz kadın-erkek, çocuk tüm yaratılmışlara, hatta eşyaya bile merhameti esas alan bir medeniyete sahibiz. Yaralı kuşlara dahi hastaneler açan bir medeniyet, bir insana nasıl şiddet gösterebilir? Merhamet medeniyetimizden koparılmaya çalışılan bağlarımızı yeniden tesis ederek Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde şiddetin her türlüsüyle milletimizin desteğiyle mücadelede kararlıyız.

Şunu da belirtmeliyim ki: Dağa kaçırılan çocukları için evlat nöbeti tutan Diyarbakır Annelerini, gencecik yaşta şehit edilen Aybüke Öğretmeni, hayatları karartılan, terörist olmaya zorlanan kız çocuklarını görmezden gelenlerin, hatta bu zulme ortak olanların kadına dair tek bir söz söylemeye hakları yoktur. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Biz, medeniyetimizden aldığımız güçle her bir kadının, her bir erkeğin, her bir çocuğun yaşam güvencesi için “ama”sız, “fakat”sız şiddetin her türlüsüyle samimiyetle mücadelede kararlıyız diyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, hatip sözlerinde…

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yani aslında sataştı.

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Kime sataştım?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sataşma yok efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - İzin verirseniz…

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Yani eğer terörle ilgili hususları kendi üzerlerine alınıyorlarsa eyvallah. Bu, onun kabulüdür. Terörle beraber bir anlam ifade eder bu.

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Bursa Milletvekili Emine Yavuz Gözgeç’in HDP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben “Kadın hakları alanında söz söylemeye hakkı yoktur.” sözüne karşı buraya çıktım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İyi de onun sataşmayla ne alakası var ya?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Ben de tam tersinden yani bir kadın milletvekilinin, bir hemcinsimin İstanbul Sözleşmesi önergesine karşı bu konuşmayı yapmasından büyük bir üzüntü duyuyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yani böyle bir usul yok, ya böyle bir şey yok.

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Sen terörden bahset. Terörle bağlantısı olan…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Terör meselesinde… Sayın Başkan, İç Tüzük 69’uncu madde açık.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bir kadın milletvekilinin kadınlar hakkında konuşurken “kadınlarımız” kavramıyla aslında kadın haklarına ne kadar uzak olduğunu da yine üzülerek tespit etmek zorundayım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yani burada sataşma yerine terörle illiyet kurması... Terörle illiyet kurmaktır yani, böyle olmaz! İç Tüzük’ü uygulamak lazım. Söyleyeceğinizi söyleyin.

 MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – İstanbul Sözleşmesi’nden bir Cumhurbaşkanı, bir erkek tüm kadınlar adına ve tüm Parlamento adına çekilemez. Bugün Türkiye’de, her ne kadar sayın hatip buradan bazı rakamlarla “Biz şunu yaptık, bunu yaptık” dese de maalesef kadın kırımı devam ediyor. Bunu sadece Halkların Demokratik Partisi değil, Türkiye’deki bütün kadın kurumları ve kadın örgütleri de...

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Kadın değerini buldu yani.

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Sen terörden bahset.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Ha, şimdi, ben bu konuda “terörö” laflarınıza yanıt vermeyeceğim.

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Niye vermiyorsun?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – En büyük terör, biraz önce kürsüden ifade ettiğim Hakkâri’de, Dersim’de, Diyarbakır’da, Mardin’de sivil Kürt çocuklarının katledilmesi ve katillerinin korunmasıdır.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kürt düşmanı PKK’dır, en büyük terör o. Kürt düşmanı PKK.

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Kürt çocuklarını Kandil’e götürmüş olan PKK’dır Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Siz hâlâ Yeldana Kaharman’ın nasıl öldürüldüğüne yanıt veremeyen bir partinin temsilcilerisiniz.

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Kürt çocuklarını Kandil’e götürenlerin hiç mi suçu yok Sayın Beştaş?

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Aybüke Öğretmen...

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Aybüke Öğretmeni öldürenler…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Siz hâlâ… Aybüke Öğretmeni öldürenlere karşıyız… Biz hiçbir sivilin, hiçbir kadının öldürülmesini savunmadık, savunmayız da ama siz önce İçişleri Bakanınızın faaliyetlerini gelin, bir açıklayın ya.

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Diyarbakır’daki o annelerin kaçırılan evlâtları…

 MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bütün dünya âlem bugün Peker videolarını izliyor, iktidarınız tek bir cümlesine yanıt veremiyor, Ruhsar Pekcan’ın yolsuzluklarını konuşuyor ama siz kafanızı kuma gömmüş muhalefete saldırıyorsunuz. Ayıptır ya, ayıptır! (HDP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yargı yalan, Hükûmet yalan; Peker, çeteler doğru, öyle mi?

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Sayın Beştaş, Kürt çocuklarını Kandil’e…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Çeteler, mafyalar mı yönetecek Türkiye’yi? Çeteler, mafyalar mı yönetecek Türkiye’yi? Yargıya güvenmiyorsun, bakana söz hakkı vermiyorsun…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Mafyayla beraber yürüten iktidar partisidir, mafya ortaklığı var.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – “Çetelere, mafyalara destek veriyorsun…” Yok öyle şey!

İç üzük açık, İç Tüzük açık.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Mafya ortaklarınızın kim olduğu biliniyor.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Çeteler mafyalar konuşacak, yargı susacak ha? Yok öyle bir şey!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Mafya kimin ortağı belli. Mafya ortakları belli.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Mafyaya, çetelere, terör örgütlerine geçiş yok. Hukuk iradesi, demokrasi, millî irade var.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Millî irade, mafyalara ortak olun diye size oy vermedi.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – 69’a karşı söz hakkı yokken gidip konuşursan biz de buradan sufleyi veririz. Yazacaksın, onlar da görecek, tarih yazacak. Millet yürüyecek arkandan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ya, şu mafyayla ortaklıklarına bir yanıt verseler de dünya âlem duysa.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, 18/5/2021 tarihinde Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç ve arkadaşları tarafından, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme sonrası artan cinsiyetçi, keyfî uygulamaların araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Mayıs 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

3.- CHP Grubunun, 18/5/2021 tarihinde İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu ve arkadaşları tarafından, Rize İkizdere Eskencidere Vadisi’nin taş ocağı yapılmak üzere acele kamulaştırma kararının bölgeye vereceği tahribatın boyutlarının araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Mayıs 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

20/5/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 20/5/2021 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Engin Özkoç

                                                                                           Sakarya

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu ve arkadaşları tarafından Rize İkizdere, Eskencidere Vadisi’nin taş ocağı yapılmak üzere acele kamulaştırma kararının bölgeye vereceği tahribatın boyutlarının araştırılması amacıyla 18/5/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin (2550 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 20/5/2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Bekaroğlu.

Buyurunuz Sayın Hocam. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önce, bugün İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener’e İkizdere’de yapılan sözlü sataşmadan dolayı İYİ Partililerden, Sayın Genel Başkandan Rizeliler adına özür diliyorum. Marjinal, kendini bilmez, zorba bir grup tarafından yapılmış bu şey, Rize’yi asla bağlamaz.

Değerli milletvekilleri, yirmi beş günden beri Rize İkizdere Eskenci Vadisi’nde yapılmaya çalışılan taş ocağını konuşuyor Türkiye. Değerli arkadaşlarım, bu taş ocağı yanlış bir yerde yapılıyor; esas proje Rize’nin İyidere ilçesinde yapılacak bir lojistik merkez, liman inşaatı için taş gerekiyor, kaya gerekiyor. Bu kayanın temin edilmesiyle ilgili çok yanlış bir alan seçilmiştir. Bu alan gerçekten dik, sarp, ormanlarla kaplı; köy yerleşim alanı tarım alanının hemen yanında olan bir yer; ciddi bir orman tahribatı var, tarım alanları var, yaşam alanları yok ediliyor, sadece insanlarla ilgili değil yani gerçekten endemik, soyu tükenmekte olan hayvanlarla ilgili; sel ve heyelan tehlikesi, vesaire, vesaire… Burada taş ocağı yapılması akla ziyan bir girişimdir ama inadına yapılıyor, yapılırken de dünya kadar yalan söyleniyor. Bu taş ocağı projesi Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığında ihale edilmeden evvel ÇED raporu istenmiş yani Çevre ve Şehircilik Bakanlığına yazı yazılmış ve denmiş ki “Burada bu liman yapılırken, dolgu için yeni taş ocağı açılmayacak.” Dosyada duruyor bu yazı ve ÇED’i almış. Ondan sonra Rize’ye gitmiş, 20 hektarlık bir alan için validen “ÇED gerek yoktur.” yazısı istemiş. Hemen bitişiğinde aynı o kadar başka alan için de ayrıca bir yazı istemiş. Niye yapmış bunu biliyor musunuz, Ulaştırma Bakanlığı? Çünkü, 25 hektarın altında olunca taş ocağı, ÇED’e gerek yok? Peki, bir devlet arkadan dolaşır mı, yalan konuşur mu değerli arkadaşlarım? Hem kendi bakanlığına hem de kendi valisine.

Yetmiyor, bu sadece bundan ibaret değil değerli arkadaşlarım. Rize’de yirmi beş günden beri müthiş bir terör estiriliyor, akıl almaz bir şey. Bir avuç insan yaşam alanlarını savunuyor, bir avuç insan “Bu köy bizim köyümüzdür, bu köylüye yazık etmeyin.” diyor, bir avuç insan. Ama neler yapılmadı değerli arkadaşlar; akıl almaz şeyler yapıldı. Ne yapıldı? Bakın, 2 bin jandarma dağda, taşta insanları kovalıyor, orantısız şiddet uyguluyor, gaz sıkıyor, kadınları yerlerde sürüklüyor; olacak iş değil değerli arkadaşlarım. Yalan yanlış bilgilerle algı operasyonu yapılıyor. Oraya Rize milletvekilleri geldiler, Sayın Yazıcı filan, dünya kadar yalan… Yalan söylediler… Mesela Sayın Yazıcı dedi ki: “Biz burayı beş sene içinde aynen, olduğundan daha yeşil bir şekilde iade edeceğiz.” Böyle bir şey yok arkadaşlar, orada 10 santim toprak var, toprak, taşların arasında bin senede, iki bin senede oluşmuş. Allah’ın yaratmış olduğu bu dağın aynısını “Beş senede yapacağım.” diyor. Haşa tövbe! Sen Tanrı mısın Sayın Yazıcı, olacak iş mi bu ya? (CHP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlar, bakan geldi oraya bakan, ne dedi insanlara biliyor musunuz? “Bunlar marjinal.” dedi. “Bunlar Gezici” dedi. Ayıp ya! Ayıp ya, utanmak lazım!

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Biden dedi, Biden!

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Rize’de, Rize Valisi, tarihinde Türkiye'nin hiçbir yerinde görülmemiştir, belki doğuda güneydoğuda yapmışlardır bazı yerlerde, sıkıyönetim ilan etti. Bakın, birkaç cümle okuyorum: “Farklı kesimler arasında gerilim yaşanmasının önlenmesi, millî birlik ve beraberliğimizi zedeleyici provokatif eylemlerin önüne geçilmesi, kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanması…”

Değerli arkadaşlar, Rize İkizdere’de hangi gruplar arasında çatışma var? Bu bölücülüktür ya; Rize’de, İkizdere’de herkes kardeş. Bir kısmı diyor ki… Aslında herkes -liman yapılsın, limana kimse karşı çıkmıyor- diyor ki: “Sen bu bazalt taşını -ki Rize’nin her tarafı bazalt taşı- buradan değil de daha yukarıdan, kıraç alanlardan al. Niye buradan alıyorsun? Biraz maliyet artsın.” Denilen bu. Bir kısmı da diyor ki: “Olsun, liman olsun da ne olursa olsun.” Bunlar kardeş, bunların hepsi akraba. Bakın, o köyde, Gürdere köyünde Baş ailesi var; yarısı “Olsun.” diyor, yarısı “Olmasın.” diyor. Nasıl bunlar birbirine düşman ya? Bir vali böyle bir şey yazar mı yani? Bir vali, bir grup insanı diğer grup insana kışkırtır mı? Bu, Ceza Yasası’na göre suç değil mi değerli arkadaşlarım? Bunlar olacak şeyler mi? Millet bölünüyor.

“Marjinal” ne demek arkadaşlar ya? “Oradaki insanlar marjinal…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bekaroğlu.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Sonra ben merak ediyorum… Oradaki bir avuç insan yaşam alanlarını, gerçekten nefes alıp verdikleri alanları savunuyorlar ama 2 bin jandarma, dünya kadar insan toplanıyor.

Bakın, ne yapıldı biliyor musunuz, engelli çocuğu olan bir aile, bir baba makama çağrıldı, denildi ki: “Eğer bunların yanına gidersen bunlar kesilir.” Orada market zincirlerde çalışan çocuklar toplandı “Eğer buraya giderseniz işinizden olursunuz.” denildi. Ayıptır değerli arkadaşlar ya!

Bakın, on beş gün evvel sivil toplum örgütlerinin, güya sivil toplum örgütlerinin liderleri orada bildiri yayınladılar “Olsun.” diye. Rize’nin birtakım sitelerinde falan yazıldı. Dün bakıyoruz, büyük bir gazetede tam sayfa… Kim verdi bunların parasını? Ne oluyor değerli arkadaşlarım ya? Böyle bir şey yok. Üç tane, beş tane, bir avuç insandan niye korkuluyor? Niçin ısrar ediliyor? Ne var orada değerli arkadaşlarım? O insanlara orada gerçekten terör estiriyor jandarma, gerçekten Rize Valisi büyük bir şekilde suç işliyor. Eğer orada bir olay olursa bunun sorumlusu Rize Valisidir. Bugün Meral Hanım’a yapılan saldırıdan da Rize Valisi sorumludur. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Sayın Haberal, senin köyüne yapılanın aynısı Rize’nin Cevizlik ve Gürdere köylerine yapılıyor. Sen kendi köyünde fazla sesini çıkarmadın, lütfen burada ses çıkar.

Değerli arkadaşlarım, arz ederim: Bu toprak bizim toprağımızdır, burası hepimizin zenginliğidir, vatan toprağıdır. Ya, kardeşim, işgal kuvvetleri yapmadı bunu! Ruslar geldiler işgal ettiler, taş döşediler taş, bir tane toprak atmadılar ormana.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ne demek işgal kuvvetleri!

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – O yollar hâlâ var, şimdi canavar bir şekilde girdiler, yıkıyorlar, yakıyorlar ağaçları, dereleri dolduruyorlar.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ne demek işgal kuvvetleri ya! Böyle şey mi var ya!

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Yapılacak bir şey değil değerli arkadaşlarım ya! Burası gerçekten vatan toprağı.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ondan sonra CHP’yi…

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Ne oluyor? 20 kilometre ileriden gitseniz de bu taşlar alınsa, bazalt taş, kaya alınsa ne olur değerli arkadaşlarım? Bir de “Bunlar kalkınmaya karşı, bunlar Gezici…”

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sonra da “Millet niye sevmiyor?” Sevmez tabii! Niye sevsin? Sevmez tabii millet!

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – İşgal kuvvetleri yapmadı… İktidar yapıyor, iktidar!

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Geziciyi vali arıyor, geziciyi sizin bakanınız arıyor, Sayın Erdoğan’dan daha beter 150 araçla gelip Rize İkizdere’de terör estiren bakanınız arıyor bunu.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – İktidar Rize düşmanlığı yapıyor, Hükûmet Rize’ye düşmanlık yapıyor.

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan Kabukcuoğlu.

Buyurunuz Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Hatipten sonra olur mu Sayın Başkan?

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, sadece kayıtlara geçsin diye söylüyorum: AKP Grup Başkan Vekilimiz eğer kayıtlara geçsin istiyorsa hatipler konuştuktan sonra kayıtlara geçirebilir. Buradan laf atarak bir Grup Başkan Vekilinin, hatibin insicamını bozması doğru bir şey değildir. Eğer böyle bir şey bir daha gerçekleşirse her seferinde burada karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Kayıtlara geçmiştir efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkanım…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bir daha böyle bir şey olursa karar yeter isteriz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkanım, kürsüye hatip çıktıktan sonra söz verilmesi usule aykırı. Biz de mademki bir uzlaşı arıyoruz Parlamentoda, özellikle hatip kürsüdeyken -takdir sizindir ancak- efendim, bir grup önerisinde hatibin söz hakkını neredeyse 2 katına kadar çıkarmak doğru değil. Bunu ifade etmek istedim, kayıtlara geçsin.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Kabukcuoğlu, buyurunuz efendim.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir ) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Şu saatlerde, o bölgede araştırmada ve incelemede bulunan Sayın Genel Başkanımıza ve bir grup partili arkadaşımıza, milletvekilimize kendini bilmez bazılarının söyledikleri söz kabul edilebilir değildir, biz bunları protesto ediyoruz.

İkizdere ilçesindeki lojistik merkez ve liman inşaatı gerekçesiyle İşkencederesindeki Cevizlik ve Gürdere başta olmak üzere vadi boyunca tüm yerleşim alanları ve çevre yerleşim yöreleri tozdan, dinamit patlamasından, akan suların kirlenmesinden zarar görecek, yer üstü suları azalacaktır. İkizdere lojistik ve liman inşaatı için 2020 yılında özel bir kanun çıkartılmıştır. Bölge doldurulacak ve yeni bir liman yapılacaktır. Tabiata, bölge halkına, doğal varlıklara bu kadar düşman bir projenin uygulanması doğru mudur? İkizdere’de vatandaş tedbirini almıştır.

Bu proje için yeterli fizibilite yapıldı mı? Yoksa ülkemizde uçak inmeyen havalimanları, geçilmeyen tüp geçitler, köprüler gibi yeni bir tesis sahibi mi olacağız? Hedeflenen mevcut yatırımla, yılda 13 milyon ton yük taşıma kapasiteli 1.150 dönümlük liman dolgusu, yüzlerce metrelik mendirek ve rıhtım yapılacaktır. Arkadaşlar, 2020 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin deniz taşımacılığında çekilen, taşınan yükün bu yük dörtte 1’ine tekabül etmektedir. Bu inşaat tekrar gözden geçirilmeli, bölge ve ülke ihtiyacına göre değerlendirilmelidir.

İşkencedere Vadisi’nden geçen eski patika yol jandarmaca kesilmiş, buradaki yollar bozulmuş, dağlar bozulmuş, sular kirletilmiş ve ağaçlar sökülmüştür. Jandarma, yıllardır bölgede yaşayan vatandaşa karşı tedbir alıyor. Taş ocağı işletildiğinde bir dağ yok olacaktır. Vatandaşın arazisi alelacele istimlak edilmiştir. Ayrıca “ÇED raporu gerekli değildir.” denilerek burada bir keyfîlik, tabiatın keyfî bir şekilde yok edilmesi amaçlanmaktadır. Bu da vatandaşın ÇED raporu.

İkizdere’de vatandaşlarımızın verdiği mücadeleyi haklı gösteren pek çok neden vardır. Bu bölge, dünyada korunması gereken 200 vadiden birisidir. Bu vadiyi korumak en başta Hükûmetin göreviyken, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti buraya kol kanat germesi gerekirken bunları yapmamakta, halkın taleplerine sırt çevirmektedir. Durum bu iken bölgenin tahrip edilmesi anlaşılabilir gibi değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kabukcuoğlu.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) – İkizdere’de direnen yöre halkı, geçmiş kuşaklardan devraldıkları bu doğal yapıyı siyasi iktidarın keyfîliğine peşkeş çekmeye karşı çıkmaktadır. Orman yangınlarından, kuraklıktan, su kıtlığından dem vurup devletin gücünü ve imkânlarını bu sorunlarla mücadele etmek için ayırmak varken bizler ormanları yok ediyoruz; binlerce yılda oluşmuş fauna ve florayı yok etmeye uğraşıyoruz, ekosistemi yok etmeye çalışıyoruz, topraklarımızı bozup sularımızı kirletiyoruz. Aslında bunlar için hiçbir şey söylemeye gerek yoktur, İkizdere’nin resmi budur.

Önergenin kabulüyle millet iradesi, Türkiye Büyük Millet Meclisince tescil edilmiş olacaktır.

Hepinize saygılarımı sunarım. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Murat Çepni.

Buyurunuz Sayın Çepni. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Genel Kurul ve değerli halkımız; evet, İkizdere’de iki ayı aşkın bir zamandır bir direniş gerçekleşiyor ve bu direniş AKP’nin Karadeniz’deki tüm oyunlarını bozmuş durumda. AKP için Karadeniz bir arkabahçe “Ne istersek yaparız, ne istersek gerçekleştiririz.” edebiyatı bu direnişle tuzla buz olmuş durumda. Şimdi, bu projenin, taş ocağı projesinin bir gerekçesi var, o da İyidere’deki Lojistik Liman Projesi. Bir kere biz, bu İyidere’deki Lojistik Liman Projesi’nin son derece hayali bir proje olduğunu söylüyoruz. Bu 93’ten itibaren geliştirilen Avrupa-Kafkasya-Asya arasındaki ulaştırma koridoruna binaen düşünülüyor fakat bu projenin içerisindeki limanlar Odessa, İliçevsk, Köstence, Varna, Burgaz, İstanbul, Samsun, Batum ve Poti Limanları; bunların içerisinde İyidere limanı yok. Tabii, şu soruyu soruyoruz: Bütün bu limanların kapasitesi dolmuş da mı yeni bir limana ihtiyacınız var ya da bütün bu limanları ortadan kaldırıp iptal mi edeceksiniz de bu liman işler hâle gelecek? Bunların hiçbir yanıtı yok.

Yine, Ovit Tüneli de buna benzer olarak temellendiriliyor. Orada da yine tartışılması gereken, İran’la yürütülen ya da kuzey-güney arasındaki ticaret ilişkileri. Burada da İran’la yürütülen ticari ilişkilerin ambargoyla ilgili nasıl bir problem oluşturduğu ya da bunun nasıl aşılacağı henüz belli değil, dolayısıyla gerekçe ortada kalmış durumda. Bu limanın projesinde yeni bir taş ocağı açılmayacağı söylenmişti, işte, yeni bir taş ocağı açılıyor.

Ben, size birkaç şey söyleyeyim değerli arkadaşlar: Şimdi, burada şirket ve AKP iş birliği var. Yani Karadeniz, Cengiz İnşaat eliyle peşkeş çekilmiş durumda, burada devlet ve şirket iç içe geçmiş durumda. Bunlar iki sene önce bir yalanla başladılar. Eskencidere taş ocağı resimlerinde bambaşka bir ağaçsız alanın fotoğrafını koyarak ÇED almaya kalktılar, proje durduruldu; bu bir.

İki: Direniş ne zaman başladı? On gün sonra. On gün sonra AKP’li milletvekilleri alana geldiler. Soruyoruz: Yahu, niye on gün beklediniz de alana geldiniz? Çünkü sıkıştınız.

Üç: Bilgilendirme toplantısı ne zaman yapılır? Proje başlamadan önce yapılır. Bunlar ne zaman geldiler? On gün sonra Bakanlık ve şirket bilgilendirme toplantısı yapmaya kalktı. Çok da enteresanı şu: Orada köylüler diyor ki: “Eskencidere yok oluyor.” Yetkili şunu söylüyor: “Evet, haklısınız, biz de bunu gördük, toplantı yapacağız.” Çözüm ne? “Suyu boruların içine alacağız.” Yani suç üstüne suç işliyorlar.

Yine, bu süreçte her türlü kirli yöntem kullanıldı, her türlü kirli yöntem. İnsanlar arabasıyla tehdit edildiler -arabanın bakımı olmamış- çalıştıkları iş yerleriyle tehdit edildi; her türlü kirli yöntemi kullandılar.

Yine, çok daha enteresan bir şey şu: Şirketin projesinde projenin sahibi kim yazıyor biliyor musunuz? Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı. Peki, aynı yazının altında iletişim adresi kim? Şirket. Yahu, işte, biz bunu söylüyoruz zaten. AKP bir şirketler koalisyonudur. AKP bir rant ittifakıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Çepni.

MURAT ÇEPNİ (Devamla) – İşte, Karadeniz’de bu rant ittifakı direnişin duvarına çarptı. Şimdi ne yapıyorlar? Her türlü provokasyonu hayata geçirmeye çalışıyorlar. Neymiş? “Dışarıdan şu geldi.” Neymiş? “Dışarıdan bu geldi.” Yahu, biz şunu soruyoruz arkadaşlarım: Bu proje orada, Eskencidere’de çayı bitirecek; iki, balı bitirecek; üç, suyu yok edecek; dört, oradaki 2 köyün yani yaz kış orada yaşayan köylülerin hayatını ortadan kaldıracak ve onları siz 1 çuval patatese ve soğana mahkûm edeceksiniz. Bu projeye “evet” mi diyorsunuz, “hayır” mı diyorsunuz? Bakın, hiçbir kötü proje vatan millet edebiyatı olmaksızın hayata geçirilemez; AKP de İkizdere’de bunu yapıyor. İnsanlar “vatan” dedikleri topraklarına sahip çıkıyorlar. Siz ise şirketin bir avuç kârı için halkı düşmanlaştırıyorsunuz. Ben buradan bir İkizdereli olarak söylüyorum bunu, doğduğum, yaşadığım topraklar adına söylüyorum ama daha da önemlisi bir Türkiyeli olarak söylüyorum: Bu proje suçtur, ihanettir. Buradan, direnen İkizderelilere selam söylüyorum. Direnenler mutlaka kazanacaklardır, rant ittifakları kaybedecektir, bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Teşekkür ediyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Rize Milletvekili Sayın Osman Aşkın Bak.

Buyurunuz Sayın Bak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, söylenenleri dinliyorum ama yüzde 99’u yalan. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Ya, yapma Allah aşkına, yapma ya!

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Ya, ne yalanı?

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Yüzde 99’u yalan.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Yapma Allah aşkına ya! Kimdi oradaki? Ben de gittim, yapma ya!

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Hangisi yalan, söyle bakayım; söyle, söyle!

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Başlayacağım anlatmaya, yüzde 99...

Bak, oradaki vatandaşlara söylüyorlar: “Ocak yetmiş yıl işletme yapacak.” Yalan. Bakan Bey geldi, üç yılda tamamlanacak.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – İlk proje kaç yıldı? İlk proje yetmiş beş yıldı, ilk proje, hâlen duruyor.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Burada belge var.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Ne belgesi? O belge değil ya, çıktısı, çıktısı!

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – “Çay tarlaları işgal edilecek.” Tarlalara dokunulmayacak, oradaki çaylar alınacak, vatandaşa bir sıkıntı yok.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – O ne ya?

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – O belge melge değil ya! Ben sana belge vereyim, gel. Belge değil o ya! Neresi belge?

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Toplantıya geldik. “Doğa tahrip edilecek.” Ya, biz... Bakın arkadaşlar, çalışma sonrasında doğa bu şekilde teslim edilecek. Bakın, bu üç yıl sonra; bak, bu da beş yıl sonra. Ya, bakın arkadaşlar, size gerek yok, biz kendi işimizi hallederiz, biz kendi işimizi hallederiz. (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

Vatandaşa baskı yapılıyormuş. Nerede yapılıyor ya, nerede yapılıyor? (CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Eşkincedere’de.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Rize’de... İşte, işte...

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Biz dolaşıyoruz. Bakın arkadaşlar, sizin gibi şov yapmıyoruz.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Şovu sen yapıyorsun.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sen geldin, beş dakika durdun, kaçtın, kaçtın.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Geliyorsunuz, orada şov yapıyorsunuz. Bırakın şovu, şovu bırak, biz vatandaşlarla beraberiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar; CHP ve HDP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri; lütfen hatibi dinleyelim.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – “2 bin tane jandarma var.” diyor. Nerede jandarma var ya? Biz de oranın çocuğuyuz.

İşte, bal kovanları. Doğru, 948 tane bal kovanı var. Tamam, orada yaklaşık olarak 7-8 ton bal üretiliyor, biz onları karşılayacağız. (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Jandarma yok mu Allah adına söyle, jandarma yok mu Allah için söyle ya?

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Peki, çay alınıyor, karşılayacağız çünkü o kovanlar tabii ki başka bir bal ormanında değerlendirilecek.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – O çiçeği nereden bulacaksın?

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Dolayısıyla, arkadaşlar, vatandaşa yalan söylemeyin. Vatandaş…

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Jandarma var mı, yok mu söyle Allah aşkına. Ayıp, ayıp!

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Bizim insanımız bakın -Rizeliler- vatanını çok sever, milliyetçidir, sahip çıkar, yatırımlara da sahip çıkar.

TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Bu ülkeyi arı kovanına mahkûm etmişsin. Çevre katliamıdır! Ayıptır ya ayıp, ayıptır!

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Bakın, İkizdere Limanı 800 kişiye istihdam yaratacak bölgemiz için. 800, 800… (CHP sıralarından gürültüler) 800… Bir dakika!

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – ÇED raporunda “300” yazıyor “300” ÇED raporunda. ÇED raporunu okumamışsın ya! ÇED raporunu okumamışsın!

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Yan kollarıyla beraber, lojistik yapısıyla beraber 8 bin kişiye istihdam sağlayacak.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Nerede 8 bin kişi?

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Arkadaşlar, şimdi, biraz evvel küçümsediler…

BAŞKAN – Sayın Bak… Sayın Bak, bir saniye efendim.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Hep kendisi yapıyor aynı şeyi.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Lütfen… Çok laf söylediler.

BAŞKAN – Bir saniye… (CHP sıralarından gürültüler)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkanım, hatibin insicamını bozuyorlar.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… (CHP sıralarından gürültüler)

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Bu ne ya?

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Hep sen yapıyorsun, hep sen yapıyorsun; nasılmış anla.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… (CHP sıralarından gürültüler)

Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim sayın milletvekilleri.

Buyurun Sayın Bak.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Arkadaşlar, Rize’de, bakın, STK’ler çıktı, açıklama yaptı…

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Tabii, tabii!

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Sanayi ve Ticaret Odası, Ticaret Borsası, esnaf odaları, Rize Barosu…

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Normal, normal…

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Tabii!

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Sendikalar sorun.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – …pek çok sivil toplum kuruluşu, ondan sonra, Rize’deki belediye başkanları, İl Genel Meclisi Başkanı ve muhtarlar…

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Vatandaşlara sorun.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Vatandaşlar… (CHP sıralarından gürültüler) Vatandaşların açıklamalarını gördük…

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Ya, halk konuştu halk! Halk “Hayır!” diyor, halk.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – “Bize yanlış bilgi verdi.” dediler. Biz gittik, onları kucakladık, tek tek görüştük…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Ya, yok öyle bir şey yok, yok! AK PARTİ Kadın Kollarını götürdünüz oraya.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Arkadaşlar, bizim insanımız bu anlatılanları, bu gerçekleri gördükten sonra bizi provoke edenlere karşı…

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Yok öyle bir şey ya! Kendi partililerini götürdü video çekmeye ya! Bırak Allah aşkına ya!

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bak…

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – …milletimizle beraberiz, vatandaşlarımızla beraberiz, her zaman da oradayız.

Dolayısıyla, bakın, alternatif taş ocağı için araştırma yapıldı. Bu araştırma sonucunda 10 ayrı yere bakıldı.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – ÇED raporunda “Bakılmayacak.” yazıyor, ÇED raporunda “Bakılmayacak” yazıyor; yanlış bilgi veriyorsun, 10 yere bakılmadı, hiçbir yere bakılmadı.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – 25 Nisanda adamlar tekrar geldi, baktı fakat bize bazalt taşı lazım; 20 milyon ton bazalt taşı lazım ve bu kaynakta var, tek rezerv burada var.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Yok öyle bir rapor, öyle bir rapor yok; gösterirsen milletvekilliğinden istifa edeceğim.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Dediğim gibi, biz çevreye zarar vermeyeceğiz, vatandaşların suyunu getireceğiz ve bütün o vadiyi tekrar eski hâline getireceğiz.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – O raporu göster, milletvekilliğinden istifa edeceğim. Öyle bir rapor yok! Vallahi de billahi de edeceğim.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Hiç merak etmeyin, bizim orada yağmur…

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – O raporu göster. Öyle bir rapor yok.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Bizim insanımız bize inanıyor; oradan, dışarıdan gelmeye gerek yok, biz gerekenleri yaparız.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Öyle bir rapor yok. ÇED raporunda 10 yerin ismi geçmiyor.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Ben şunu da ifade edeyim: Bakın, arkadaşlar, Altyapı Genel Müdürü geldi, Sayın Bakanımız -Ulaştırma Bakanımız- geldi tek tek konuştuk.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Kaçtı kaçtı, bir dakika durdu kaçtı. Kadınlar protesto etti. Yüzde 90 oy aldığınız köy orası be!

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Sayın Bakanımız Hayati Yazıcı’yı burada yalancılıkla itham ettiler, onları aynen iade ediyorum. Siz gerçekleri söylemiyorsunuz, biz gerçekleri söylüyoruz.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Geç onu, geç! Herkes biliyor gerçeği.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Hiç gerek yok, sıkıntı yok, merak etmeyin. Bu proje bölgemizin gelişmesi için önemli bir proje, biz bu projeyi destekliyoruz.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Yüzde 90 oy aldığınız Rize’yi katlettiniz ya!

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Bir şey daha söyleyeyim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Başkanım, süre rica ediyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bak.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Bu tip provokasyonlara bizim insanımız prim vermez.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Provokasyonu kim yapıyor? Oradaki Ayşe teyze mi provokasyon yapıyor?

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Ya, gerek yok arkadaşlar ya! Bizim insanımız zaten sağduyulu, vatanını, milletini seviyor. Gelmişler…

Bakın, arkadaşlar, bir şey daha söyleyeyim, hiç yakışmıyor. Bakın, İkizdere’ye bugün Sayın Genel Başkan gitmiş, vatandaşımız orada ne demiş belli, vatandaşımız gerçekleri görüyor, gerçekleri gördüğü için de gerekeni söylüyor, orada gerek yok.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Beştepe’de Başkanınız!

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Son olarak şunu söyleyelim; bakın arkadaşlar, ben bir şey daha söyleyeceğim: Ya, Hatay’da, İzmir’de ormanlar yanarken neredeydiniz ya?

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Ben oradaydım, ben!

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – PKK ormanları yakarken neredeydiniz, DHKP-C ormanları yakarken neredeydiniz? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Neredeydiniz ya!

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Ben oradaydım, ben hepsinde oradaydım.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Nerede çevre hassasiyetiniz? Bırakın bunları, bize bunu öğretmeyin.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Ben hepsinde oradaydım, geç bu işi.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Bakın, binlerce, milyonlarca fidan diktik.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Biz hepsinde oradaydık. Hatay’a fidan dikmediniz, yalan söylüyorsunuz.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Son olarak şunu söyleyeyim: Rize’nin evladı Sayın Cumhurbaşkanımızı, yaşlı, kadın, çocuk demeden Filistinli Müslümanları katleden Netanyahu’ya benzetmek siyasi hayatınızdaki en büyük çirkinliklerden biridir, siyasi seviyesizliktir. Bunu da aynen ilgili yere iletiyorum. Dolayısıyla, merak etmeyin, Rizeli vatandaşlarımız bu projeyi destekliyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – İnşallah, bölgemiz gelişecek, büyüyecek ve güçlü Türkiye'nin ticaret alanlarından biri olacak.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Kendi kendine alkış, kendi kendine. “10 yerde yapıldı.” diyen o belgeyi göster, yok öyle bir şey.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bak.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özkoç.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

28.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle değerli arkadaşlar, Osman Aşkın Bak Bakanlık yapmış bir arkadaşımızdır, birlikte milletvekilliği yürütüyoruz. Arkadaşlar, kimse Türkiye'nin lehine olan bir projeye karşı değil. Olay şu: Bir ağaç yirmi yılda, otuz yılda, elli yılda, yüz yılda yetişiyor, bir ağaç. Bunu en iyi bilenlerden bir tanesi geçmişte Bakanlık yapan Osman’dır. Sayın Bakan burada konuşurken gösterdiğiniz verilerden hiçbir şey anlamadım, hiçbir şey. Çizgiler çizilmiş ama şunda…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bakın, burada!

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Rica ediyorum arkadaşlar.

Biz şov yapmaya çalışmıyoruz arkadaşlar. Bakın, şu…

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Burada, burada, burada.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Arkadaşlar, rica ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Başkan, buyurunuz efendim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) - Çok özür dilerim.

Arkadaşlar, olay şu: Şimdi, iş adamları şöyle bakıyor, özellikle bu iş adamları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Şöyle bakıyor, diyor ki: “Rize’de taş çıkartacak yer gani gani, var.” Ama diyor ki: “Oraya gidip de gelirsem, çok maliyeti var, ben bunu buradan çıkartacağım.” diyor.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Doğru değil.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ondan dolayı ağaçlar kesiliyor, yeşillik yok ediliyor.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Yanlış bilgi veriyorsunuz.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – 5 kuruş daha fazla maliyet yap ama git taş ocağını çıkarman gereken yerden çıkar. Burada bir haksızlık var arkadaşlar.

Arkadaşlar, bakın, kendi illerinizde kuraklık kırıyor geçiriyor ülkeyi. Dünya bununla nasıl baş edeceğini düşünüyor. 3 iş adamı daha fazla para kazanacak diye neden güzelim ormanları yok edelim ya? Neden bunu yapalım? Bizim hatibin söylediği -kimseye iftira atmıyoruz- bizim söylediğimiz şu: Kol kola girelim, diyelim ki burada liman da yapılsın, iktidar da hizmet getirsin ama yok etmeden var edelim ve bunu beraber yapalım arkadaşlar.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özkoç.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Sayın Başkan…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Başkan, hatibimizi de kastederek doğrudan “Yalan!” diye başladı söze. Bu nedenle grubumuz adına Sayın Çepni’ye söz verilmesini…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Sayın Başkan, kürsüde konuşurken hatibe karşı yerinden sataşanlara dair “Yalan söylüyorsunuz.” dedi.

BAŞKAN – Bir saniye efendim, müsaade eder misiniz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yani hatibin kürsüden sataşması değil ki.

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz efendim.

Sayın Bekaroğlu…

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Yalan konuşmakla itham etti beni, cevap hakkımı kullanmak istiyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, önce ben…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Değerli arkadaşlar, hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Yalan konuşan filan yok. Rize’de limana bir tek insan, İyidere’de yapılmakta olan limana bir tek insan karşı çıkmıyor, öyle bir şey yok; herkes o limanı yıllardan beri istiyor ve bekliyor. Söylenen şey şu: Bu taş, Rize’deki, o dağlardaki kayaların tamamı bazalt taşları, sert bazalt gerekiyor

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hayır, hayır! Belge bak, burada var belge.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Osman bilmiyor işi. Sert bazalt gerekiyor denizi doldurmak için. Bu da MTA’nın raporu. Yüzde 40’ı sert bazalt. Eğer, biraz, 15 kilometre, 20 kilometre içeri girseler bu taşı bulacaklar değerli arkadaşlarım. Yapılan, söylenen şey budur. Niye inat ediyorlar, biz bunu anlamış değiliz. İnsanlar yalvar yakar aylardan beri bunu anlatıyor. Görülmemiş bir zenginlik arkadaşlar ya! Ya, o vadi görülmemiş; bir dere akıyor, içinde benekli balıklar, yandan küçük küçük dereler, ya böyle bir şey yok. Diyor ki: “Biz bunu rehabilite edeceğiz beş senede.” Böyle bir şey yok arkadaşlar. Bakın, orası rehabilite olmaz, mümkün değil, yapısı itibarıyla mümkün olmaz. Orada bir tane kestane ağacını parçalamışlardı, kırmışlardı; fotoğrafını çektim, Orman Fakültesine gönderdim, yaşını sordum: “En az iki yüz senelik.” dediler. Ya, Sayın Hayati Yazıcı, Sayın Osman Aşkın Bak; “İki yüz senelik bu kestane ağacını yapacağım.” demek -özel kestane ağacı, başka bir yerde yok- gerçekten sizin gibi Müslüman insanlara yakışır mı değerli arkadaşlarım? (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Her taraf kestane ağacı bizde, ne alakası var? Rize’de her taraf kestane ağacı.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Bir şey daha var: “Baskı yok.” diyor; baskı var, hem de bir taraftan olağanüstü hâl ilan edilmiştir, bu işe karşı çıkan insanlara nefes aldırılmıyor nefes, öksürmeleri yasak; diğer taraftan, işte, otobüse bindiriliyor, getiriliyor adamlar, özel kurulmuş adamlar, orada açıklama yaptırılıyor ve Bakanlık sitesinden yayınlanıyor. Ya, bir avuç insana bu kadar büyük bir devlet, Jandarma, iş adamı…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – STK’lere ne diyeceksin ya? Ticaret Borsasına ne diyeceksiniz?

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) - Dedi ki: “Sivil toplum örgütleri bildiri yayınladılar.” Bildiriyi yüz binlerce lira harcayarak gazetelerde yayınlatan kimdir Sayın Osman Aşkın Bak? Buna da cevap verin. (CHP sıralarından alkışlar)

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Çepni…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sataşma var efendim.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Bizzat yalan söylediğim ifade edildi, onun için…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çepni.

3.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Şimdi, tekrar kısa kısa söyleyeceğim.

Bir: İlk projede yetmiş beş yıl olduğu yazıldı, bu proje hâlen duruyor, bu bir. Şimdiki projenin üç yıl olduğu söyleniyor.

İki: Soruyorum: AKP’liler neden on gün sonra alana geldiler? Hayati Yazıcı bizzat şunu söyledi, dedi ki: “Evet, bizim bu bilgilendirme toplantılarını daha önce yapmamız gerekirdi.” Niye yapmadınız?

Üç: Türkiye’de rehabilite edilmiş herhangi bir taş ocağı var mı, var mı elinizde örnek?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Var, Alibeyköy’de.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – “Var” dedi kazandı, “var” dedi kazandı!

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Ya, mümkün mü öyle bir şey!

MURAT ÇEPNİ (Devamla) – Bir taş ocağının rehabilite edilmesi örneği nerede? Hiçbir tane böyle örnek yok.

Bir soru daha soracağım: İyidere’deki projenin ÇED’inde yeni bir taş ocağı açılmayacağı söyleniyor. Niye açtınız? Buna cevabınız var mı? Buna cevabınız yok.

Bakın, arkadaşlar, tekrar şunu söylüyorum: Bu taş ocağının olduğu Eskencidere iki köyün yaşam alanı, burası ormanlık bir alan; burada çay var, burada arıcılık var, burada su var. Buraya taş ocağı yapıldığında o toz duman içerisinde çaycılık yapılamaz, arıcılık yapılamaz; o su, şimdiden mıcırların, taşların, toprakların altında kalmış durumda, olay bu kadar açık ve net. Bir şirket kâr edecek diye insanların yaşam alanlarını tahrip etmeyin, bu bir insanlık suçudur, bu bir doğa suçudur. Elinizde devletin gücü var diye halka savaş açamazsınız, bu yoldan geri dönün.

İkizdere, Rize, Karadeniz, evet, size oy vermiş olabilir ama bütün oyunlarınız orada görülmüş durumda, provokasyonlarla sonuç almaya çalışıyorsunuz; yetti artık, deniz bitti. Çok net söylüyoruz: Bu proje doğaya ihanettir, İkizdere’ye ihanettir. Yalan söylemekten vazgeçin, tek tek söylüyorum, bunlara cevabınız var mı? (HDP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Var, cevap var, orada.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Ne olduğunu bilsem var ya, ne olduğunu bilsem bir şey demeyeceğim ya!

BAŞKAN – Sayın Özkan…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkanım, hatip bize defaatle sataştı, söz verin efendim.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – “Yalan söylüyorsunuz.” dedi ilk başta.

BAŞKAN – Talebi yok Sayın Bak’ın.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Var, var!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Rizelidir, İkizdereli efendim, İkizdereli. İkizderelidir.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Hem de İkizdereli mi? Kendi memleketini katlediyor, kendi memleketini katlediyor!

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

4.- Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın, İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bakın, arkadaşlar öncelikle şunu söylediler: Rehabilite edilmiş taş ocağı var mıdır dediler? Örnek, İstanbul Alibeyköy’de Haliç temizlenirken çamurun boşaltıldığı ve üzeri park yapılmış bir taş ocağı var, bir. (CHP sıralarından gürültüler)

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Ya, orasıyla İkizdere aynı mı Osman ya, yapma ya!

RAVZA KAVAKCI KAN (İstanbul) – Sakince dinleyin! Ne kadar tahammülsüzsünüz!

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Anlatıyorum, dinleyin arkadaşlar ya! Sakin olun!

İki, şu andaki İstanbul Havalimanı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Orası neydi? Kömür ocakları, taş ocakları. Ne oldu? Rehabilite edildi, Avrupa’nın en büyük havalimanı yapıldı. Ya, biz çevreciyiz arkadaşlar, merak etmeyin.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Doların yeşilini seviyorsunuz, ağacın değil!

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Bakın, üçüncüsü: Şu anda Rize-Artvin Havalimanı yapılıyor. Biz oradan da taş aldık, orayı da rehabilite edeceğiz. Bunu da takip ediyoruz. Biter bitmez hemen rehabilite edeceğiz.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Şu elindeki belgeleri bir açıkla sen.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Bakın, arkadaşlar, bizim Rizeliler yatırımlara karşı olmaz, çevreyi de sever korur, vatanını da sever ama provokasyonlara asla gelmez.

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Yatırıma kim karşı çıktı? Kim karşı çıktı ki yatırımlara? Yatırımlara kimsenin karşı çıktığı yok.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Dolayısıyla bir şey daha söyleyeyim: Dediler ki: “İlk başvuru yetmiş beş yıl için.” Ona onay verilmedi, eksik bilgin var.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Biliyorum verilmediğini.

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Eksik bilgin var, biz takip ediyoruz.

İkincisi: “Hiçbir yer araştırmadı.” dedi. Bakın, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden ve Petrol İşleri 27 Nisanda geldi, 10 tane yere baktı…

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – 27 Nisandan çok önce başladı orada o iş, yapma!

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Belgesi burada, uzmanlar imzaladı.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Yapma! 27 Nisandan çok önce başladı ya o! Bu kadar kandırma milleti ya! Yazık ya!

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Arkadaşlar, bakın, bu denize dayanıklı, tuza dayanıklı bazalt taşı lazım tek kütle olarak burada, dolayısıyla bunu yapacağız.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Müslüman adam yalan söylemez ya!

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Ama merak etmeyin, biz bunu takip edeceğiz. Bölgemizin gelişmesini istiyoruz, yatırımları istiyoruz. Ya “Rize’de kimse istemiyor.” diyorsun…

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Allah’tan kork, Allah’tan!

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Bu kadar olmaz ya!

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – …Ticaret odası orada, barosu orada, borsası orada.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Yazık ya, yazık! Kendi memleketine kıyıyorsun ya!

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Ya, hiçbiri sizin lehinize bir açıklama yapmadı ki… Herkes istihdam istiyor, herkes yatırım istiyor, Rize’nin gelişmesini istiyor, büyümesini istiyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Arkadaşlar, karşı çıkan yok ki. Orada vatandaşlarımızın hassasiyetini biliyoruz. Çevreye dikkat ederek azami olarak takip edeceğiz ve bu yatırımları yapacağız merak etmeyin, hiç korkmayın.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Nasıl çevreye… Ağaçları kesiyorsun! Şelaleyi bitirdiniz, şelaleyi!

OSMAN AŞKIN BAK (Devamla) – Rizelilerle gurur duyuyoruz, Cumhurbaşkanımızla gurur duyuyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Ne alakası var Cumhurbaşkanıyla bunun ya? Hayret ya!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Rizeli gurur duyuyor! Rize’yle gurur duyuyorum ben!

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Bir daha bakan olamazsın ya!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Dervişoğlu.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

29.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Rize Milletvekili Osman Aşkın Bak’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hadi sen de video çek!

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Ne oldu milletin parası? Kim verdi, kim? Dağıtın milletin parasını!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Grup Başkan Vekili… İttifakınız konuşuyor, ittifakınız; açık ittifak da burada, gizli ittifak da burada, hepsi burada; açığı da gizlisi de burada.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ya, bırak, bırak!

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sivil toplum örgütlerinin parasını kim verdi?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hadi bakalım!

(AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı laf atmalar, gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Bekaroğlu… Sayın Bak… Teşekkür ediyoruz.

Sayın Dervişoğlu…

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkanım…

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) - 100 bin lirayı kim verdi?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) - Sivil toplum kuruluşlarının parası var. Bizim sanayi ticaret odamızın da borsamızın da hepsinin parası var. Hepsinin parası var be! Ne konuşuyorsun sen!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkanım…

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Mehmet Geldi’nin avukatısınız. Kendinize güvenin ya, işiniz Mehmet Geldi’den mi gelecek ya!

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Bir kere de halkın yanında olun ya!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkanım, eğer sesi yüksek çıkan kendini dinletme imtiyazı elde ediyorsa ben de bağırırım burada.

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekili konuşuyor.

Buyurun lütfen.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Rica ediyorum efendim…

Bir çevresel duyarlılıktan bahisle siyasi partilerimiz bir araştırma önergesi vermişler ve siyasi partilerimizin sözcüleri de görüşlerini serdediyorlar. Burada yapılan konuşmaların sonrasında neye mal olacağının görülmesi lazım. Eğer, siyasetçi doğru bir dil kullanmaz ve bu doğru dili inşa etmeyi beceremez ise kontrol edilemeyen tartışmalar da çıkar, birtakım olaylar da çıkar. Geçmişte yaşadıklarımızdan ders alınması lazım ve dolayısıyla kullandığımız dilin de doğru tercih edilmesi lazım. Bakın, biz yanlış şeyler söylüyoruz siyaset adına, sokaktaki tartışma ya da sosyal medya zeminindeki provokatif birtakım müdahaleler farklı şeylere gebe olduğumuza işaret ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Ben bütün siyasi parti gruplarından konuşurken doğru bir dil tercihinde bulunmalarını, sıradan bilgilere, sathi bilgilere dayanarak da Meclis kürsüsünü boş yere işgal etmemelerini hassaten istirham ediyorum; basın toplantıları bunlara dâhildir.

Sayın Aşkın Bak konuşmasında bir yatırımı savunuyor, bir çevresel duyarlılığa karşı olmadığını ifade ediyor, yerinde söylediği sözlerin arasına da başka şeyler serpiştiriyor; Netanyahu meselesi. İYİ Partinin hiçbir temsilcisi, lideri başta olmak üzere, Filistin’e zulmeden cani İsrail’in başını kutsamaz, öncelikle bunun bilinmesini istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Metni bütün okursanız bu ifadelerin arkasından Sayın Genel Başkanımız şunu diyor, bakın: “Netanyahu ve destekçilerini şiddetle kınıyor, uluslararası toplumu bu insanlık ayıbına karşı Filistinlilerin yanında birlik olmaya ve Netanyahu vahşetine dur demeye çağırıyorum.”

Şayet Sayın Genel Başkanımızın ifadelerinden cımbızlayarak siyaseten bir istifade alanı yaratmaya kalkışırsanız, işte bu sosyal medya zemininde olan, biraz evvel iktidar grubu temsilcilerinin de tepki gösterdiği şeyler çıkar. Mesela, bugün -provokatif olduğuna inanıyorum yani provokasyon olduğuna inanıyorum, art niyetli bir kişi tarafından yazıldığına ve sosyal medyada paylaşıldığına inanıyorum- biri Genel Başkanımızı resmen tehdit ediyor. Şimdi, ben, yarın sizi birileri tehdit etse karşı çıkarım, Cumhurbaşkanını tehdit etse karşı çıkarım, İYİ Parti grup üyeleri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Şantaja, tehdide müsaade edemeyiz.

BAŞKAN – Tamamlayın efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – …Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekilini tehdit etse karşı çıkarım.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Biz de karşı çıkarız, aynen.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Özkan, size de teessüflerimi bildiriyorum. Sayın Genel Başkanımızın geçmişe dair bir konuşmasına atfen… Biz, bunlara alışkınız, defalarca da cevabını verdik. Bakın, ben hiçbir konuşmamın öznesine Milliyetçi Hareket Partisini koymam. Milliyetçi Hareket Partisi içerisinde kongre mücadelesi verirken -15 Mayıs tarihinde bir kongre kararı alınmıştı- Sayın Genel Başkanımız da “15 Temmuzdan sonra çok şey değişecek.” diye MHP üyesi ve Genel Başkan adayıyken bir ifadede bulunmuştu. Şimdi, siz o ifadeyi alıyorsunuz “15 Temmuzdan sonra Başbakan olacağım dedi Meral Akşener.” diye, oradan bir tahrikkâr ifade ortaya koyuyorsunuz ve bu tahrikiniz toplumda farklı bir karşılık buluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Yani bugün, gerek AK PARTİ Grup Başkanına gerekse Adalet ve Kalkınma Partisindeki aklıselim arkadaşlara çok teşekkür ediyorum, Hükûmetin de bu konuyla alakalı acil müdahalesine şükranlarımı sunuyorum. Doğru bir dil seçelim, birbirimize, küçük, sıradan tartışmaların oluştuğu ortamda Türkiye'nin geleceğine sıkıntı düşürecek bir söylemi geliştirmeye çalışmaktan da azami uzak duralım.

Eleştiri bakımından bunları sakın almayın, itham bakımından da sakın almayın; özellikle, mikrofon arkasında görüşlerini ifade etme hakkı bulunan bir siyasetçinin -hiç olmazsa- doğru tespitleri olarak kabullenmeye gayret sarf edin.

Genel Kurulu, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sabrınız için teşekkür ediyorum efendim.

V.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, 18/5/2021 tarihinde İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu ve arkadaşları tarafından, Rize İkizdere Eskencidere Vadisi’nin taş ocağı yapılmak üzere acele kamulaştırma kararının bölgeye vereceği tahribatın boyutlarının araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 20 Mayıs 2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

4.- AK PARTİ Grubunun, Genel Kurulun çalışma gün ve saatlerinin yeniden düzenlenmesine, bastırılarak dağıtılan 262 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırksekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine ve 262 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

20/5/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 20/5/2021 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                        Cahit Özkan

                                                                                           Denizli

                                                                 AK PARTİ Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Bastırılarak dağıtılan 262 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 1’inci sırasına alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun;

20 Mayıs 2021 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde 262 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

20 Mayıs 2021 Perşembe günkü birleşiminde 262 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanamaması hâlinde, haftalık çalışma günlerinin dışında 21 Mayıs 2021 Cuma günü saat 14.00'te toplanması ve bu birleşiminde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesi ve 262 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi;

262 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.

 

262 sıra sayılı Uşak Milletvekili İsmail Güneş ile 64 Milletvekilinin

Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun

Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3607)

 

Bölümler

 

Bölüm

Maddeleri

 

Bölümdeki

Madde Sayısı

1. Bölüm

1 ila 9’uncu

Maddeler

 

9

2. Bölüm

10 ila 19’uncu

Maddeler

10

Toplam Madde Sayısı

19

 


BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi yerlerinden söz isteyen sayın vekillere söz vereceğim.

Sayın Kılıç…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, büyük Çerkez sürgününün 157’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bugün, Çarlık Rusyası tarafından Çerkezlerin sürgüne gönderilişinin 157’nci yıl dönümüdür; Çerkezlerin toplu sürgününü temsil eden gündür. Çerkez toplulukları dünyanın çeşitli bölgelerine sürgün edildiler, resmî olmayan rakamlara göre 1,5 milyona yakın Çerkez bir ay içerisinde sürgüne tabi tutuldu, yaklaşık 500 bin Çerkez hayatını kaybetti. Bir kısmı Osmanlılar tarafından Kahramanmaraş, Samsun, Tokat, Amasya, Sinop, Yozgat, Düzce, Adapazarı ve Kocaeli’ye yerleştirildi, bir kısmı ise Suriye ve Filistin başta olmak üzere Orta Doğu’da yaşamaya başladı. Sürgüne maruz kalan Çerkezler zamanla yerli halkla karışıp kaynaştı. Osmanlı Devleti’ne gönderilemeyen Çerkezler ise Orta Laba ve Orta Kuban Nehirleri bölgesindeki Rus Kazak köylerinde iskân edildi.

Gerçekten İslam âlemi iki yüz yıldan bu tarafa büyük sıkıntılar çekmektedir. Millî şairimizin de dediği gibi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

31.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, amatör sporcu ve antrenörlerin desteklenmesi ve bekçi terörüne son verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Amatör sporculara ve antrenörlere destek verilmemiş olması büyük sıkıntı yaratmaktadır. Sayın Bakanlığı bu konuda duyarlılığa davet ediyorum, amatör sporcuların ve antrenörlerin mutlaka desteklenmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, bir bekçi, bayram günü Adana’da bir vatandaşı öldürüp başka bir bekçi arkadaşını yaraladıktan sonra kendi silahıyla intihar etti. Batman’da 15 yaşındaki bir çocuk bekçiler tarafından öldüresiye dövüldü. İstanbul’da bir genç feci şekilde dövüldü, ters kelepçeye maruz kaldı. Yine, havaya ateş açılması sonucu vatandaş korunmak için polis çağırmak zorunda kaldı. Tüm bunlar son bir haftada yaşandı. Silah taşıma yetkinliğine sahip olmayan bekçilerin elindeki silahlar derhâl alınmalıdır. Ayrıca, kolluk kuvvetleri varken aynı yetkilerle donatılan bekçilik uygulamasının yeni bir kaosa neden olduğu açıktır. Türkiye’ye hiçbir faydası olmayan; tam tersine, vatandaşların korkulu rüyası hâline gelen, kimden neyi koruduğu bilinmeyen bu bekçi terörüne derhâl son verilmelidir.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

32.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Nurdağı-Gaziantep kara yoluna ve çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Seçim bölgemde Nurdağı-Gaziantep kara yolu can almaya devam ediyor. Bugün meydana gelen zincirleme kazada 2 kişi hayatını kaybetmiş, çok sayıda vatandaşımız yaralanmıştır. Vefat edenlere Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığını bir defa daha Nurdağı-Gaziantep kara yoluyla ilgili gerekli düzenlemeyi yapmaya davet ediyorum.

Oğuzeli ilçemizde çiftçilerimiz yem fiyatlarında haftalık 5 ile 10 lira arasında artış olduğunu, 50 kilogramlık yemin 150 TL’ye yükseldiğini ve perişanlık yaşadıklarını belirtiyorlar.

Başka bir ses İslahiye ilçemizde bezelye yetiştiricilerinden geliyor. Tam kapanma sürecinde sebze hallerinin kapalı olması ve tüccarların hasat için işçi temin edememiş olması sebepleriyle ürünler tarlada gerekli süreden fazla kalarak kartlaşmış ve yarıdan fazla değer kaybına uğramıştır. Bezelye üreticilerinin mağduriyetinin giderilmesi için geri ödemesiz tarımsal destek verilmesini talep ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Güzelmansur…

33.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, akaryakıttaki ÖTV zammına ilişkin açıklaması

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Sayın Başkan, bugüne akaryakıttaki ÖTV zammıyla uyandık. Bu zamla iktidar, vergi tahsilatı kolaycılığına kaçmıştır. Bu zamla iktidar, bir kez daha vatandaşın cebine göz dikmiştir. Bu zamla vatandaş, akaryakıtta günlük yaklaşık 60 milyon, aylık 1,8 milyar, yıllık 22 milyar lira fazladan ÖTV ödeyecek. İktidar, bazı imtiyazlılara vergi affı, vergi istisnası getiriyor, kamu gelirlerinde yarattığı açığı da vatandaşın tüketmek zorunda olduğu ürünlerdeki vergi zammıyla kapatmaya çalışıyor. Bu, toptan yanlıştır, adaletsizdir. Yaşamsal ürünlere vergi zammı yapmak enflasyonu yaratır, faizi yükseltir. Yüksek faizden şikâyet eden bu iktidar değil mi? Öyleyse neden faizi yükseltecek kararlara imza atıyor? Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Bu zamlar derhâl geri alınmalı, gözünü, elini vatandaşın cebinden çekmelidir.

BAŞKAN – Sayın Keven…

34.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, Yozgat Çekerek’teki Tevhid Camisi’nin yıkılmasından vazgeçilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ALİ KEVEN (Yozgat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yozgat’ta Çekerek ilçemizde bulunan ve 2001 yılında yapımı tamamlanmış olan Tevhid Camisi’ni yıkarak yerine Fuat Oktay külliyesi yapılmak isteniyor. Yirmi yıl önce ilçe halkının maddi manevi emeğiyle yapılan, Çekereklilerin cenazelerinin kaldırıldığı bu merkez camisinin yıkılmak istenmesi ilçede büyük huzursuzluklara yol açmıştır.

Şimdi size Çekerek halkının talebini iletiyorum: İlçemizde referandum yapın, bize sorun. Başka arazi kalmamış gibi Tevhid Camisi’nin yıkılmak istenmesini acil durdurun. Caminin altında iş yeri olan 20’ye yakın esnafımızı mağdur etmeyin. Yozgat tarihine “cami yıkan iktidar” olarak geçeceksiniz. Birkaç bürokrat Fuat Oktay’a yaranmak için külliye yapıp ismini verecek diye yirmi yıllık camiyi yıkmaktan derhâl vazgeçin. Çekerek halkının tepkisine kulak verin ve bu yıkımdan vazgeçildiğini hemen beyan edin.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ünsal.

35.- Ankara Milletvekili Servet Ünsal’ın, ülkenin kaynaklarının halk için kullanılması gerektiğine ilişkin açıklaması

SERVET ÜNSAL (Ankara) – Teşekkürler Başkanım.

Vatandaşına pandemi döneminde doğru düzgün bir yardımı bile çok gören saray, bütçesi haricinde örtülü ödenekten sadece dört ayda 780 milyon harcadı. Bu paranın nereye kullanıldığı gizli zaten. Vatandaşını açlığa, yoksulluğa mecbur bırakan saray, son dört ayda yandaş müteahhitlere de 14 milyar 750 milyon ödedi, bir de utanmadan sıkılmadan helallik isteniyor. Yatağa aç giren çocuklar mı hakkını helal edecek size? Hiç kimse size hakkını helal etmiyor.

Ayrıca, saraya soruyorum: Aşı nerede? Aşı nerede? Aşı nerede? Evet, ülkenin kaynakları halk içindir, bir grup yandaş çete için değildir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.52

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.12

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sıraya alınan, Uşak Milletvekili İsmail Güneş ile 64 Milletvekilinin Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş ve 64 Milletvekilinin Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3607) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 262) (X)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 262 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu teklif İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklif, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen, İYİ Parti Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta.

Buyurunuz Sayın Usta. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 262 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Kanun teklifinin maddelerine ve içeriğine geçmeden önce değerli arkadaşlar, şöyle bir gözlerimizi kapatalım ve nasıl bir Türkiye’de yaşıyoruz, son günlerde Türkiye’de neler konuşuluyor, Türkiye nasıl yönetiliyor, Türkiye ekonomisinde neler yaşanıyor, vatandaşımızın durumu nedir; buna bir bakalım. Bakıyorsunuz, Hükûmet üreticinin elinde çürüyen patates ve soğanları baskılara dayanamayıp en sonunda almaya ve dağıtmaya karar veriyor. Millet fakruzaruretten coronaya meydan okurcasına soğan ve patates kuyruklarında perişan oluyor. Daha tuhafı, Erdoğan ve AK PARTİ yetkilileri de milletin içine düştüğü bu sefaleti gösteren manzaralar karşısında gururlanıyorlar; çürük patates, soğan kamyonlarının önüne Türk Bayrakları asılıyor. Enflasyonu düşürmekle görevli olan, temel görevi enflasyonu düşürmek olan Merkez Bankası Başkanı Merkez Bankasının kârıyla övünüyor, belki de dünyada ilk kez görülen bir şey. Arkadaşlar, merkez bankaları sıkıntılı dönemlerde kâr eder. Merkez bankaları, eğer bir ülkede faiz yüksekse, millet faiz yükü altında eziliyorsa, vatandaşıyla, firmalarıyla bankalara çalışıyorsa, bankalar da o parayı bulmak için merkez bankasından para alıyor ve merkez bankası piyasayı fonladığı için ciddi bir faiz geliri elde edip efendim, kâr ediyorsa bu, kriz dönemi demektir. Bizim Merkez Bankası Başkanı “Enflasyonu düşürdüm.” diyemiyor, enflasyonda dünya şampiyonu yapılıyor Türkiye ama Merkez Bankası Başkanı kâr etmekle, Merkez Bankasının kârıyla övünüyor.

Dört ay önce düşürmeye çalıştıkları, bizim engel olduğumuz kurumlar vergisi oranını daha sonra bir bakıyorsunuz, dört ay sonra artıran bir hükûmet anlayışı var ve daha da tuhafı, AK PARTİ’li milletvekilleri de her 2 kanun teklifine olumlu oy kullanıyor. Yani Mecliste bu anlamda da herhangi bir irade olmadığını görüyoruz.

Milletin 128 milyar doları çarçur ediliyor, buharlaşıyor. Bununla ilgili olarak önce inkâr politikası uygulanıyor, sonra kabul ediliyor ancak toplumu ikna edecek hiçbir açıklama yapılmıyor. 10 milyonun üzerinde işsiz varken saray memurları 5 maaş alıyor. Pudra şekeri çekerken suçüstü yakalanan AK PARTİ’li gençler aniden zenginleşiyor. Çek düzenlemesiyle ekonomiyi felç eden bir Ticaret Bakanı var. Suç örgütü liderlerine “Devlet operasyon yapacak.” diye haber veren, ortaya çıkan her yeni suçluyla fotoğrafı çıkan “Bundan beş yıl önce Türkiye’de her gün bomba patlıyordu, AVM’lere gidemiyordunuz.” diye soru soran ve kadınları aşağılayan bir İçişleri Bakanı var. Kendi Bakanlığına mal satan bir Ticaret Bakanı; parasıyla aşı almayı beceremeyip üstelik bir de muhalefeti suçlayan bir Sağlık Bakanı; tarım bütçesinin sıfır oranında artırılmasına rıza gösteren çiftçi düşmanı bir Tarım Bakanı; turist getireceğiz diye milletin onurunu kıran, reklamlar yapan bir Turizm Bakanı; mümkün olduğu kadar diplomatik lisandan uzak bir Dışişleri Bakanı; âdeta kanalizasyonlar patlıyor, ortalık lağım kokuyor, harekete geçmeyen bir yargı sistemi ve Adalet Bakanı “19 Mayısta -dün- saat 19.19’da bütün Türkiye genelinde balkonlarda İstiklal Marşı okuyacağız.” deniliyor, bu organizasyonu dahi beceremeyen bir Gençlik ve Spor Bakanı var; aylardır kendisinden haber alınamayan bir eski Hazine ve Maliye Bakanı; tam kapanma yasakları olmasına rağmen konvoylarla memleketine giden bir Meclis Başkanı; günde ortalama en az üç beş defa nutuk atan fakat kritik dönemlerde hiç ağzını açmayan bir Cumhurbaşkanımız var. Sedat Peker’in iddiaları var, normal bir ülkede yer yerinden oynar; Sayın Cumhurbaşkanından bir açıklama yok. Gara katliamında 13 insanımızı kaybediyoruz, şehit veriyoruz; Sayın Cumhurbaşkanı açıklama yapmıyor. Suç örgütü liderinin birisi Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanını tehdit ediyor açıkça, Sayın Cumhurbaşkanından bir açıklama yok. İdlib’de 33 askerimiz şehit oluyor, Sayın Cumhurbaşkanı Hatay Valisine açıklama yaptırtıyor ama başka zamanlarda Sayın Cumhurbaşkanı sürekli nutuk çekiyor. Millete kuru ekmeği çok gören bir AK PARTİ siyaset anlayışı var.

Diğer taraftan, bakıyorsunuz, uyuyan ve uyutulan bir devlet var. Tosuncuk milleti dolandırıyor; devlet uyuyor. Yine, ev sahibi olmak isteyen milleti dolandırıyorlar, devlet uyuyor. Kripto paracılar vurgun yapıyor, yurt dışına kaçıyor; devlet uyuyor. Belediyeler üzerinden insan kaçakçılığı yapılıyor, devlet uyuyor. Devletin refleksleri zayıflatılmış, devlet âdeta tahrip edilmiş.

Görevden alınan bakan ve üst düzey yöneticilerin kurtulduğu için şükrettiği bir Türkiye manzarası; vatandaşa bir kuruş destek vermeden aç bir şekilde evine hapseden bir pandemi yönetimi; lebalep kongreler yaparak bizi günlük vakalarda dünyada şampiyon yapan bir iktidar anlayışı; Filistin zulmünde kürsü kahramanlığı yapan fakat etkin hiçbir tedbir almayan, yaptırım uygulayamayan bir dış politika; Doğu Türkistan’daki zulme gözlerini kapatan bir devlet yönetimi.

Her 3 gençten 1’isi yurt dışında yaşamak istiyor, ülkeyi terk etmek istiyor; son dört yılda 4 Merkez Bankası Başkanı, 4 TÜİK Başkanı değişiyor; son iki yılda mutlak yoksul sayısı 3,2 milyon kişi artıyor; işsizlik oranları yüzde 30’a ulaşıyor; her 3 gençten sadece 1’isi çalışıyor; esnaf, çiftçi, emekli canından bezmiş, intihar ediyor; böyle bir Türkiye manzarası.

Enflasyonda, faiz oranlarında dünya şampiyonu olan bir Türkiye; milletin feryadına kulak tıkayan bir idare; Çarşamba’da tarım ovasına santral yapılıyor, millet itiraz ediyor, iktidar duymuyor; İkizdere’de taş ocağı yapılıyor, çevre tahrip ediliyor, tarım üretimi tahrip ediliyor, devlet uyuyor; siyanürle altın aramalarına millet feryat ediyor, devlet onu duymuyor; 4/B’liler mağdur, EYT’liler mağdur, tarım danışmanları mağdur, atanamayan sağlıkçılar ve öğretmenler mağdur, iktidar kulaklarını tıkıyor fakat iktidara yakın müteahhitlerin kayırıldığı bir ortam yaşıyoruz. Çevreyi tahrip eden, suyu tahrip eden, iktidara yakın iş adamlarının her türlü projeleri de bütün feryatlara rağmen maalesef devam ediyor. Pandemide herkes bir bedel öderken, bütün sektörler bir bedel öderken kamu-özel iş birliği projeleri yapan Hükûmete yakın müteahhitler tıkır tıkır dolar üzerinden paralarını almaya devam ediyorlar.

Pandemide vatandaşa yapılan hibe yardımlarda en arkada olan bir Türkiye var. Yolsuzluk, özgürlük, hukukun üstünlüğü gibi uluslararası endekslerde Afrika ülkelerinin bile gerisine düşmüş bir Türkiye var.

Şimdi, böyle bir Türkiye manzarasında Hükûmetin hazırladığı ve AK PARTİ’li milletvekillerinin getirdiği kanun teklifine bakıyoruz, içerisinde hiçbir şey yok; bundan öncekilerde de yoktu, bunda da yok. Milletin sorununu çözecek, makro bir perspektifi olan bir kanun teklifi değil, bir bütünlüğü yok, bir amacı yok. Bozduklarını dahi tamir edemiyorlar –birazdan çek işi meselesini konuşacağız- Türkiye’ye zaman kaybettiriyorlar; Türkiye gitgide yoksullaşıyor, Türkiye'nin ve milletin sıkıntıları giderek artıyor.

Şimdi Türkiye, yapısal bir tıkanma yaşıyor fakat yapısal tıkanmayı böyle küçücük müdahalelerle çözmeye çalışıyorlar, o müdahaleleri dahi yapamıyorlar. Arkadaşlar, yapısal tıkanmalar ancak yapısal reformlarla açılır. Biz, Hükûmetten buraya şöyle doğru düzgün, milletin sorununu çözecek, ekonominin sorununu çözecek yapısal reformlar bekliyoruz fakat bunu getirecek ne bir siyasi irade var ne bir ekip var ne de bir bilgi var; bunların hiçbirinin olmadığı bir iktidar anlayışı var.

Şimdi bu torba yasa teklifine bakıyorsunuz; işte, torba yasa… Biz zaten torba yasayı eleştirmekten usandık ama Hükûmet bunları getirmekten usanmıyor. Bakıyorsunuz “Ya, bir etki analizi var mı?” diyorsunuz. 5018 sayılı Kanun’un 14’üncü maddesi bunu kanuni bir zorunluluk olarak getirmesine rağmen, hiçbir mali etkisinin gösterilmediği kanun teklifleri Mecliste görüşülüyor. Benim buradan Meclis Başkanına bir çağrım var, Komisyon Başkanlarına çağrım var: Yani hukuka birazcık saygımız varsa, yasama iradesine birazcık saygımız varsa gelen bu kanun tekliflerinde eğer etki analizi yoksa bunlar hiçbir şekilde görüşmeye alınmasın ki belki o zaman bazı şeyleri kontrol edebiliriz, belki o zaman bir yapıp bir bozmak gibi bir durumla karşı karşıya kalmayız.

Şimdi, Hazine ve Maliye Bakanına bakıyorsunuz “Mali disiplin önemli.” diyor; evet, mali disiplin son derece önemli. Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin yapısal anlamdaki bütçe açığı emsal ülkelere göre çok yüksek. Evet, son dönemde, pandemi döneminde, 2020 yılında şu ayrımı arkadaşların görmesi lazım -yani bunu görecek ne kadar bürokrat kaldı, onu bilmiyorum ama- şu ayrımı görmeleri lazım: Şimdi, arkadaşlar şunu söyledi: “Ya, bakın ülkelere, diğer ülkelerde de 2020’de bütçe açıkları arttı.” Evet arkadaşlar, 2020’de birçok ülkenin bütçe açığı arttı ama bunun nedeni, kendi milletine verdiği desteklerden dolayıdır. Bu bir yapısal bozulma değildir -2021 gelir, 22 gelir, bu pandemi her ne kadar sürecekse- daha sonradan bu açıklar düzelir çünkü bu harcamalar bir defalık yapılmış harcamalardır ama bizim yapısal açığımız fazla. Yani pandemi koşullarının ötesinde, Türkiye'nin yapısal açığı emsal ülkelere göre çok yüksek; bunu görmek gerekir.

Şimdi, burada, getirdikleri bu kanun teklifinde -bu vesileyle kanunun içeriğine de biraz gelmiş oluyoruz- 2 doküman birleştiriliyor; orta vadeli program ile orta vadeli mali plan yani kozmetik bir şey. Evet, biz buna destek verdik, birleştirilmesi doğrudur ancak önemli bir şey değildir yapılan. Burada esas yapılması gereken nedir? Eğer mali yönetim açısından bu Hükûmet bir şeyler yapmak istiyorsa… Bakın, buradan önerilerimizi sıralayacağım şimdi. Hani, bazen bize “Önerilerde bulunmuyorsunuz.” diyorlar ya, biz sürekli önerilerde bulunuyoruz arkadaşlar. Komisyondaki konuşma tutanaklarımıza bakın, sürekli öneride bulunuyoruz ve bütün programlarımızda da Genel Kurul konuşmalarımızda da önerilerde bulunuyoruz.

Şimdi, bir defa, eğer mali yönetim açısından bir şey yapılmak isteniliyorsa bu, bütçenin hazırlık sürecinin öne çekilmesi lazım. Bu, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi Kanunu’nun orijinalinde bu, orta vadeli programın mayıs ayında yayımlanması vardı. Bu, daha sonradan bir kısım nedenlerden dolayı orta vadeli programa bir ekonomik program rolü atfedildi, yanlış bir roldü o; rolden dolayı eylül, ekim aylarına kadar uzatıldı. Şimdi, kanun orta vadeli programı nasıl tanımlıyor biliyor musunuz? “Bütçe sürecini başlatan doküman” diye tanımlanıyor. Şimdi, şöyle bir mantıksızlık olabilir mi: Bütçe sürecini başlatan doküman ekim ayında çıkıyor. Ya, ekim ayında zaten bütçe Meclise veriliyor. Yani bir günde mi bu bütçeler hazırlanacak? Kurumlara en az beş, altı aylık bir hazırlık süreci gerekiyor. Dolayısıyla, orta vadeli program geç çıktığı için kurumlar bütçelerini hazırlarken hükûmetin politikaları neler, ilkeleri neler, hedefleri neler, kendisinin alabileceği kabaca ödenek teklif tavanı nedir, çoğu zaman bunları bilmeden bütçe hazırlıyor veya bunları el altından korsan bir şekilde… Devlet korsan bir şekilde yönetilmez arkadaşlar. Bu Hükûmet devleti korsan bir şekilde yönetiyor. Hiçbir şekilde resmiyeti olmayan bir kısım dokümanlar program çıkarılamadığı için el altından verilerek veya bir şekilde verilerek bu süreç yönetilmeye çalışılıyor. O yüzden etkinliğini kaybetmiş bir süreçtir. Biz önerge verdik Komisyonda. Son derece önemli bir şey. Bakın, eğer bir miktar kredibilite kazanmak istiyorsanız, bir miktar itibar kazanmak istiyorsanız bunları yapmak durumundasınız. “Ya, şu birleştirmeyi yapın ama esas, orta vadeli programı bırakın eylülde çıkarmayı, gelin, bunu mayısa çekelim.” dedik fakat önergemizi, maalesef reddettiler.

Şimdi, bakıyorsunuz yine, kamu mali yönetim reformu 2003 yılında çıkmıştır. Evet, hazırlıkları önceki Hükûmet döneminde başlamıştır ama AK PARTİ Hükûmetinin yaptığı nadir reformlardan bir tanesidir. Güzel bir reformdur fakat şu anda görüyoruz ki bu reformun hem ruhundan hem de lafzından her geçen gün bir adım daha uzaklaşıyor Hükûmet. Olmaz, bunu kabul etmek mümkün değil. Şimdi, bu reform ne getiriyordu? Kurum içi ve kurumlar arası ödenek aktarmalarına bir sistem getiriyordu. Yani eğer burada böyle sınırsız bir şekilde veya gelişigüzel bir şekilde oradan oraya, oradan oraya ödenek aktarması olmasın diye. Güzel bir şeydi bu fakat sonradan bu ne yapıldı? Bu kanun maddelerinde değişiklik yapıldı. Mesela kurumlar arası ödenek aktarması sıfırdı, hiç ödenek aktarmasına müsaade edilmiyordu, şimdi ödeneklerin yüzde 5’i kadar müsaade edilmeye başlandı. Daha öncesinde kurum içinde -olabilir yani kurum bir şeye öncelik vermiştir, yıl içerisinde birtakım gelişmeler olmuştur- bir ödeneğinden öbür tertibine aktarmasına yüzde 10 müsaade ediliyordu, yüzde 20’ye çıkarıldı. Ama aslında bunun daha da ötesinde bir şey yapılıyor; şimdi, hırsız evin içerisinde olunca kapı kilit tutmuyor, bunu Maliye Bakanlığının kendisi yapınca veya şimdi Strateji ve Bütçe Başkanlığı yapınca yapacak başka bir şey yok. Ne yapılıyor biliyor musunuz? Biliyorsunuz, Millî Eğitim Bakanlığının -çok öğretmen olduğu için- personel ödeneği çok fazla. Millî Eğitim Bakanlığının personel ödeneğinde yedek ödeneğe alınıyor, ondan sonra yedek ödenekten istenilen şekilde, istenilen yere dağıtılıyor. Yani biz bütçe konuşuyoruz da aslında şu anda bütçe falan yaptığımız yok. Yani tamamen burada torba hâlinde bir ödenek alınıyor, hatta onun bile bir kıymeti yok çünkü bir bakıyorsunuz, ödenekler çoğu zaman aşılmış. Ne kadar aşılmış mesela, birkaç tane örnek verelim: 2020 yılında başlangıç ödeneğinin 107 milyar lira üzerinde, eski parayla 107 katrilyon lira üzerinde bir harcama yapılıyor fakat maalesef Meclise hiç kimse ek bir bütçe falan getirmiyor. 2018 yılında 98 milyar lira, 2019 yılında 40 milyar lira ödeneğin üzerinde harcama yapıyorlar. Şimdi, siz bütçeyi bu şekilde yönetirseniz bu ülkede mali disiplinden bahsedemezsiniz. İşte o yüzden bütçe açıkları kontrolsüz bir şekilde büyür. O yüzden Hükûmete önerimiz, ödenek üstü harcamalara hiçbir şekilde müsaade edilmesin, kurum içi ödenek aktarmalarına da belli bir disiplin getirilsin.

Şimdi, Meclis bilgilendirmeleri var -kanun öngörüyor bunları- bu Meclis bilgilendirmeleri zamanında yapılmıyor. Arkadaşlar, Meclis bilgilendirmesinin zamanında yapılması kurumları disipline eder. Yani orada hiç olmazsa bir hesap vereceğini düşünen bir idareci –bu, TÜİK için böyledir, Merkez Bankası için böyledir, BDDK için, Hazine için böyledir- geldiğinde “Bunun hesabı bize sorulur.” diye kendisine bir çekidüzen verir. Bunların sağlıklı bir şekilde yapılması lazım.

Kurumlar… Kanunun öngördüğü bir kısım raporlar var, işte bunların hiçbirine itibar edilmiyor, raporların içi bomboş. Yani Türkiye’de, bakın, ben Devlet Planlama Teşkilatına 1989 yılında uzman yardımcısı olarak girdiğimde yani o günkü açıklanan veriler, o günkü açıklanan analizler -aradan, bakın, kaç yıl geçmiş yani otuz yılın üzerinde zaman geçmiş, teknoloji ilerlemiş, her şey ilerlemiş- şu anda yapılmıyor, o bilgiler dahi milletle paylaşılmıyor. Böyle bir kamu yönetimi anlayışı var. İşte o yüzden sağlıklı karar alınamıyor, o yüzden işte bir gün önce değiştiriyorsunuz, ertesi gün tekrar burada -Çek Yasası’nda sonra yine konuşacağız veya kurumlar vergisinde- ha bire bozup bozup tekrar yapmaya çalışıyorsunuz. Kanun tekliflerinin mali etkilerinin mutlaka kanunların sonuna eklenmesi lazım.

Denetim sisteminin güçlendirilmesi lazım. Tam bu Hükûmetin hazzetmediği bir şey denetim arkadaşlar. Sayıştay devrede yok şu anda. 5018 sayılı Kanun iç denetim getirmiş, iç denetimin önüne her türlü engel konuldu. Teftiş kurullarının motivasyonu bozuldu, teftiş kurulları da yok. Yani iç denetim yok, teftiş kurulu yok, dış denetim yok. Böyle bir ülkede yolsuzlukları nasıl önleyebilirsiniz? İşte o yüzden yolsuzluklar da patır patır… Afrika ülkelerinin altına geldi Türkiye yani oradan daha kötü yolsuzluk oranlarıyla karşı karşıyayız.

Kara delikleri kapatın diyoruz, ülkenin bütün kaynakları Varlık Fonuna aktarıldı, keyfî bir şekilde orası yönetilmeye çalışılıyor. Özel hesaplar, fonlar ha bire fazlalaştırılıyor. Arkadaşlar, KİT’lerin mutlak surette masaya yatırılması lazım. Bakın, KİT’lerin her biri bir bataklık hâline gelmeye başladı tekrar, bunların masaya yatırılması gerekiyor. Sosyal güvenlik sisteminin açığı sürdürülebilir değildir. Genç nüfusumuza ve düşük emekli aylıklarına rağmen sosyal güvenlik sistemi yarı yarıya açık veriyor. Buranın mutlaka düzeltilmesi lazım.

Şimdi size bir komediden bahsedeceğim, kanun teklifindeki bir madde: Burada “Finansal İstikrar Komitesi” diye bir komite kuruluyor, daha doğrusu bir başka komite buna dönüştürülüyor. Arkadaşlar, 2011 yılında ilk kez Finansal İstikrar Komitesi kurulmuş. Yani bakın, 1 defa yapılacak işi 4 defa düzenlemeyle yapan âciz bir hükûmetten bahsediyoruz. 2011’de Finansal İstikrar Komitesi kurulmuş, çalışmaya da başlamış. Ben de yıllarca onun toplantılarına katılmış bir bürokratım. Çok da güzel kararlar aldı. Örneğin, 2013 yılındaki o makro ihtiyati tedbirleri, bizim yaptığımız sunum üzerine o komisyon o kararı aldı. 2018 yılı olmuş; 2018 yılında bunun ne olduğunu anlamayan “Ya, bu neye yarar acaba?” diyen bir aklıevvel bu komiteyi KHK’yle küt diye kaldırmış. Bakın, bu kadar önemli bir komite kaldırılıyor. Ondan sonra 2019 yılına geldiğimizde “Ya, böyle bir komiteye bizim ihtiyacımız var.” demiş damat bakan, bunu bütün kurumların yetkilerini kendisine alacak şekilde yeniden “Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesi” olarak kurmuş. Şimdi, yeni Bakan geldi, bunu tekrar, ilk baş hâline, 2011’deki hâline dönüştürüyor. Zamanında yapılmış 1 tane düzenleme kalmış ve uygulanmış olsaydı bu sonraki yapılan 3 tane düzenlemeyi yapmak durumunda kalmayacaktık. Bu bir acziyettir, bu bir öngörüsüzlüktür, bu ülkeyi gelişigüzel bir şekilde yönetmekten başka bir şey değildir; kurumlarla nasıl oynandığının, kurumların nasıl tahrip edildiğinin bir misalidir.

Şimdi, burada bakıyorsunuz, madde, arkadaşlar eğer dikkat ettilerse, son derece tedirginlikle hazırlanmış bir madde. Kırılganlıklardan bahsediyor, defalarca “kırılganlık” kelimesi geçiyor. Bir kanun metninde böyle bir şey olmaz arkadaşlar. Biz muhalefet olarak bile ülkenin bu kadar kırılgan olduğu konusunu dile getirmiyoruz; kanun metnine konulmuş. “Finansal istikrarsızlık” ve “kırılganlık” kelimelerinin defalarca tekrarlandığı… Bu, güvensizlik oluşturur piyasalarda, böyle bir şey yapmak son derece yanlıştır. Bu bir istişare ve eş güdüm komisyonudur, ana kurumların yerine geçmemesi lazım.

Burada çok tehlikeli bir madde var, o madde çıkartılmıyor. Bakın, 128 milyar doları buharlaştıran madde budur. Burada Cumhurbaşkanına bir yetki veriyor, kurumlara talimat veriyor. Hâlbuki burada bağımsız kurumlar var, Merkez Bankası var, BDDK var, SPK var. Onların yerine geçecek bir Cumhurbaşkanlığı sistemi getiriyor, Hazine ve Maliye sistemi getiriyor. Bu maddenin, bu 5’inci fıkranın kesinlikle kaldırılması lazım, çıkarılması lazım. Bakın, bunun burada kalması son derece tehlikelidir, buradan çıkarılması ise Hükûmete itibar kazandıracaktır, bunun farkında olmak gerekir. Eğer bu madde olmasaydı 128 milyar doları heba edecek o mekanizmayı kuramayacaklardı. Şimdi, bu maddenin devam etmesi tekrar bir istikrarsızlık unsuru olacaktır ve tedirginlik yaratacaktır.

Diğer taraftan, bakıyorsunuz, burada yapı da esnek değil, kurumlar teker teker sayılmış. Birlikler var finansal sektörle ilgili, efendim, borsalar var, dernekler var, Merkezi Kayıt Kuruluşu var, Takas ve Saklama Bankası var, bunların hiçbirinin isminin geçmediği bir şey var. Hâlbuki bunların da istişaresine ihtiyaç olabilir, dolayısıyla esnek olması, sayılmaması gerekir. Bizim buradaki önergemiz o, bunları biz detaylı bir şekilde Komisyonda kendilerine anlattık.

Şimdi, burada bir şey daha yapılıyor üstelik: Finansal Sektör Komisyonunu da bu kanun teklifi kaldırıyor. Ya, bu kadar kara cehalet olur. Finansal Sektör Komisyonu kaldırılırken de diyor ki: “Finansal İstikrar Komitesi var.” 2 komite birbirinden tamamen farklı, görevleri farklı, fonksiyonları farklı, oluşumları farklı, düzeyleri farklı, toplanma şekilleri farklı. 2 tane birbirinden tamamen farklı olan komiteden dolayı, biri var diye öbürünü kaldıracak kadar cehalet örneği gösteren bürokratlar var Komisyonda. Ve şimdi Hükûmet de işte getiriyor, bu kanun teklifiyle bunu kaldırıyor. Bu yanlıştır arkadaşlar, Finansal Sektör Komisyonunun kaldırılması son derece yanlıştır. Yıllarca yine, bunun toplantılarına katılmış eski bir bürokrat olarak bunları söylüyorum.

Ekonomi Koordinasyon Kurulunu gereksiz diye kaldırdılar. Şimdi, kuracaklarını söylüyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ERHAN USTA (Devamla) – Teşekkür ederim.

Kurmadıkları Ekonomi Koordinasyon Kuruluna, daha doğrusu kaldırdıkları ve hâlen kurmadıkları Ekonomi Koordinasyon Kuruluna referansta bulunarak bir kanun teklifi çıkarılıyor. Böyle bir komedi olamaz. Dolayısıyla bunların düzeltilmesi lazım.

Bireysel emeklilik sistemi, bu sisteme çok iyi bakmamız lazım arkadaşlar. Biz bu sistemi çıkardığımızda Türkiye’nin yurt içi tasarruflar oranı yüzde 14’tü; sonradan bir baktık ki, 2016 yılında, TÜİK bunu değiştirdi bir gecede, yüzde 25 oldu tasarruflar oranı. Şimdi, yüzde 14 iken bir şey, yapacağınız, alacağınız politika tedbiri farklıdır, yüzde 25 olduğu zaman farklı olması lazım. O kadar maliyetli bir sistem ki 2013 yılından bu yana devlet katkısı olarak 7 milyar dolar para harcanmış. Şimdi, bakıyorsunuz, devlet katkısı nereye gidiyor? Tasarruf sahibine gitmiyor, şirketlerin cebine gidiyor. Şirketler 3 tane kesinti yapıyor: Bir ilk girişte kesinti yapıyor, sonra her ödemede kesinti yapıyor, bir de toplam fon varlığında kesinti yapıyor. Tamamen şirketlerin sürdürdüğü, daha doğrusu şirketlerin politikasını belirlediği bir sistem hâline gelmiş. Şimdi, tutuyoruz bu sistemi burada genişletecek bir tek bu madde getiriliyor. Bunda çok dikkatli olmak lazım. Bu sistemi genişletmenin ben faydalı olduğunu düşünmüyorum. “Bununla ilgili bir etki analizi yaptınız mı, bunun tasarruf üzerindeki etkisi nedir?” diyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakika daha…

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ERHAN USTA (Devamla) – Çok teşekkür ederim.

Bir sürü bürokrat gelmiş oraya, “Bireysel emeklilik sisteminin, yani yıllık 6 milyar TL harcıyoruz, toplamda da 7 milyar dolar harcadığımız sistemin tasarruflar üzerindeki etkisi nedir, bunu ölçtünüz mü, bu kadar para harcıyoruz?” diye soruyoruz, “Hayır." diyorlar, hiçbir bilgi yok arkadaşlar. Böyle bir şey olabilir mi? Biz bu çalışmayı önceden yapıyorduk. Şimdi, dolayısıyla sisteme bir bakmak gerekiyor. Hâlâ, bunu, belki daraltma düşünülmesi gereken bir şeyi olabildiğince genişleten bir anlayış var; hiçbir bilgiye ve veriye dayalı olmadan işin en kötü yanı o. Dolayısıyla bu sağlıklı bir şey değildir, buna bakmak lazım.

Çekle ilgili olarak da son, yani artık, bunu buraya getirenin, bu kanunu buradan çıkartanın bir bedel ödemesi lazım, Türkiye'de ticareti kilitleyenler kimlerse onların bir bedel ödemesi lazım ama bedel ödenmiyor. Şimdi tekrar getiriliyor. Biz orada şunu söyledik: Çeklerin arkasının yazılması kısıtlansın. Çek ibrazını yasakladılar. Ya, çocuk olsa böyle bir uygulamayı yapmaz, böyle bir kanunu geçirmez ancak Ticaret Bakanlığı böyle bir uygulama getirdi.

Daha söyleyeceğimiz konular var ama ikinci bölüm konuşmasında onlara devam edeceğim.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı.

Buyurunuz Sayın Kalaycı.

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 262 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geneli üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Kanun teklifinde, konu itibarıyla birbiriyle ilgisi bulunmayan 10 ayrı kanunda değişiklikler yapılmaktadır. Kanun tekliflerinde torba düzenlemeye gidilmesi, etki analizi olmaması, bazı maddelerin ilgili ihtisas komisyonlarında görüşülmemesi gibi hususlar uzun yıllardır hep eleştirdiğimiz konulardır. Zira bu uygulama hukuki güvenlik ilkesinin zedelenmesine, yasama işlerinin düzensiz bir şekilde yürütülmesine, düzenlemelerin eksik yapılmasına, uygulamada sorunlarla karşılaşılmasına ve kısa süre sonra tekrar kanun değişikliği yapma ihtiyacı doğmasına neden olmaktadır. Nitekim, bu kanun teklifinin bazı maddeleri de daha yakın zamanda yapılan düzenlemelerde değişiklikler içermektedir.

Yasama kalitesinin artırılması, yasama işlerinin sağlıklı ve düzenli bir şekilde yürütülmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün yeni bir anlayışla ele alınması konusunda tüm siyasi parti gruplarına sorumluluk düşmektedir. Aslında siyasi parti grupları temsilcilerinin katılımıyla 2009 ve 2013 yıllarında oluşturulan İç Tüzük uzlaşma komisyonları önemli tespitler ortaya koymuş olmakla birlikte yeni bir İç Tüzük düzenlemesi yapılamamıştır. İç Tüzük yenilenemez ise Meclisin ve siyaset kurumunun itibarını da zedeleyen ve yıllardır yaşanan gereksiz tartışmalar ve zaman kayıplarının hâliyle aynen devam edeceği açıktır. Bu itibarla, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine uyum sağlanması da dikkate alınarak bir an önce yeniden düzenlemelidir.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifi Covid-19 salgınının olumsuz etkilerini giderme kapsamında alınan bazı ilave tedbirler ile sigortacılık alanında ve diğer bazı alanlarda yapılan düzenlemeleri kapsamaktadır. Küçük ve mikro ölçekli işletmeleri desteklemek, yeni istihdam sağlamak veya pandemiden dolayı nakdî ücret desteği alanların tekrar işe dönmesine fırsat vermek amacıyla yeni bir destek düzenlemesi yapılmaktadır. Buna göre 50’nin altında çalışanı bulunan mikro ve küçük ölçekli işletmelerin 1 Temmuz 2021 ila 30 Haziran 2022 tarihleri arasında ilave olarak istihdam ettikleri sigortalılar için ödemeleri gereken sigorta primlerinin 30 Haziran 2022 tarihine kadar kullanacakları kredilerin faiz veya kâr payı bakiyesinden düşülmesi düzenlenmektedir. Komisyonda verilen bilgilere göre bu uygulamadan faydalanabilecek kişi sayısı işletme başına maksimum 5 kişidir. Böylelikle, bir işletme 500 bin Türk lirasına kadar kredi kullanabilecektir. İlk altı ayı ödemesiz, yirmi dört ay vadeli verilecek krediler hazine destekli kefalet sağlanan ve kamunun hâkim sermayedar olduğu bankalardan kullandırılacaktır. Bu uygulamada yaklaşık 10 milyar liralık bir kaynak kullanılması ve 100 bin ilave istihdam sağlanması hedeflenmektedir.

Covid-19 salgınının ülkemiz turizm sektörüne olumsuz etkilerinin azaltılması kapsamında da üzerinde turizm tesisleri yapılmak üzere Kültür ve Turizm Bakanlığından belgeli yatırımcılar ve işletmecilere tahsisli kamu arazilerinin 2021 yılına dair kira, izin, tahsis, irtifak hakkı, yararlanma bedelleri ve hasılat payları ile ecrimisil bedellerinin herhangi bir zam veya faiz uygulanmaksızın 30 Kasım 2022 tarihine kadar ertelenmesi öngörülmektedir.

Bilindiği üzere Covid-19 salgınıyla mücadele kapsamında ülke genelinde uygulanan kısıtlamalar dikkate alınarak hak kayıplarının önlenmesi amacıyla ibraz süresinin son günü 30 Nisan 2021 ile 31 Mayıs 2021 tarihleri arasına isabet eden çeklerin bankaya ibrazına yasak getirilmiştir. Uygulamada yaşanan sorunlar nedeniyle bu hükümde değişikliğe gidilerek söz konusu döneme ait çeklerin ibraz edilmesi ve karşılığının bulunması hâlinde ödeme yapılması, çek karşılığının bulunmaması veya kısmen bulunması hâlinde ise “karşılıksızdır” işlemi yapılmamasını öngören düzenleme yapılmaktadır.

Covid-19 salgınının olumsuz etkilerinin giderilmesi için bugüne kadar çok önemli tedbirler uygulamaya konulmuştur. Gelir desteğinden kira desteğine, ciro desteğinden kredi desteğine, kısa çalışma ödeneğinden işten çıkarmaların yasaklanmasına, nakdî ücret desteğinden işsizlik ödeneğine, normalleşme desteğinden telafi çalışması uygulamasına, hızlı işe dönüş teşviklerinden istihdam desteklerine, vergi ve sigorta primi ertelemesinden borç yapılandırılmasına, emekli aylıklarının asgari tutarının yükseltilmesinden ikramiyelerin artırılmasına kadar birçok düzenleme yapılmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımızın önceki gün açıkladığı esnafımıza yönelik hibe desteği ile tüccar ve sanayicimize yönelik nefes kredisi destek müjdeleri de memnuniyetle karşılanmıştır. Buna göre sayıları 235 bine ulaşan esnafımıza 5 bin liralık ve sayıları 1 milyon 150 bini aşan esnafımıza da 3 bin liralık hibe ödemesi yapılacaktır. Bununla birlikte esnafımızı düşündüren kredi, vergi ve sosyal güvenlik prim borçları için de yeniden bir kolaylık getirilmesi uygun olacaktır. Ayrıca, matrah artırımı yapılması konusunda da yoğun bir talep bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinde sigortacılık alanında önemli düzenlemeler yapılmaktadır. 18 yaş altı vatandaşlarımız, bireysel emeklilik sistemi kapsamına alınmakta ve emekliliğe yönelik taahhütte bulunan hizmet sunucuları, bireysel emeklilik sistemine aktarılmaktadır. Sigorta ve reasürans teminatı bulunmayan riskler ve özellik arz eden riskler için daha hızlı çözüm üretilebilmesi ve ölçek ekonomisinden faydalanılabilmesi, kurulacak Özel Riskler Yönetim Merkezi bünyesindeki havuzların hem kendi aralarında hem de Doğal Afet Sigortaları Kurumu ya da Tarım Sigortaları Havuzuyla reasürans konusunda dayanışma ve iş birliği yapabilmelerine imkân sağlanması, böylelikle reasürans primlerinin bir bölümünün yurt içinde tutulması suretiyle millî menfaatlerimizin gözetilmesi amaçlanmaktadır.

Anayasa Mahkemesinin 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 2’nci maddesinde kısmi iptal kararı üzerine trafik sigortası kapsamındaki tazminat hesaplamalarına ilişkin oluşan boşluğunun giderilmesi ve trafik sigortası teminatı dışında kalan hâllere ilişkin hükümlerin belirlenmesi amacıyla düzenlemelere gidilmektedir.

Kanun teklifinde ayrıca siyasi partilerin mali denetiminde kesin hesaplara eklenmesi istenen ve hâlen bugünkü rakamla 100 Türk lirasını aşması gereken taşınır malların değerinin güncellenerek 1.500 Türk lirasına yükseltilmesi ve bu tutarın her yıl yeniden değerleme oranında artırılması; orta vadeli mali plan ve orta vadeli program belgelerinin “orta vadeli program” adı altında tek bir belge olarak olacak şekilde düzenlenmesi; Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesinin görev ve yetkileri gözden geçirilerek “Finansal İstikrar Komitesi” olarak yeniden yapılandırılması; Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının 2 ayrı bakanlık olarak yeniden teşkilatlandırılması doğrultusunda 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (I) Sayılı Cetvel’de gerekli değişikliğin yapılması ve KOP, DAP ve DOKAP Bölge Kalkınma İdarelerinin görev sürelerinin uzatılması konularında düzenlemeler yapılmaktadır.

KOP, DAP ve DOKAP Bölge Kalkınma İdareleri 2011 yılında beş yıllık süreyle kurulmuş, bu süre verilen yetkiye istinaden Cumhurbaşkanı kararıyla beş yıl uzatılmıştır. Bu idarelerin görev süreleri yasal olarak 8 Haziran 2021 tarihinde sona ermektedir. Teklifte getirilen düzenlemeyle, bu idarelerin görev sürelerinin Cumhurbaşkanı kararıyla beş yıllık uzatma yetkisine ek olarak 2 defa daha beşer yıllığına uzatma yetkisi verilmektedir.

Bölgesel kalkınma politikaları ve bu kapsamda yürütülen projeler, bölgesel ve bölge içi gelişmişlik farklarının azaltılması açısından büyük önem taşımaktadır. Bölge Kalkınma İdarelerince hazırlanan ve 2021-2023 dönemini kapsayan yeni nesil eylem planı niteliğindeki bölge kalkınma programları 19 Şubat 2021 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye’de bölgeler arası gelişmişlik farklarının giderilmesi ve bölgesel kalkınmanın gerçekleştirilmesi amacıyla uygulanan KOP, DAP, DOKAP ve GAP bölgesel kalkınma projeleri hızla tamamlanarak bölgenin gelişmesine, üretime ve istihdama katkı sağlanmalıdır. Bölge Kalkınma İdarelerinin kurumsal yapısının iyileştirilmesine, yönetim süreçlerinin ve personel yapısının geliştirilmesine dönük düzenlemeler bir an önce yapılmalı, personelin özlük hakları iyileştirilmelidir.

KOP Bölge Kalkınma İdaresinin görev alanı kapsamında Konya, Karaman, Aksaray, Niğde, Nevşehir, Yozgat, Kırıkkale ve Kırşehir olmak üzere 8 il bulunmaktadır. Türkiye sulanan alanlarının yüzde 17’si KOP bölgesinde yer almasına karşın ülkemiz kullanılabilir su kaynaklarının ancak yüzde 4’ü bölgede bulunmaktadır. KOP bölgesi, Türkiye'nin en az yağış alan bölgesidir. Bölgede yaşanan kuraklık ve yer altı sularının ekonomik çekilebilirlikten uzaklaşması bölge ekonomisini olumsuz etkilemektedir. Bölgenin mevcut sulanan alanlarında kullanılan suyun yüzde 60’ı yer altı suyundan karşılanmaktadır. KOP bölgesinde yer altı su seviyeleri her yıl ortalama 3 milimetre civarında düşmektedir. Yer altı sularındaki düşüşlerin devam etmesi hâlinde belli bir derinlikten sonra su çekimi ekonomik olmaktan çıkacaktır. Bu durum mevcut sulanan alanların büyük bir kısmının ileride sulanamama riskini ortaya çıkarmaktadır.

KOP projesi, Mavi Tünel, Konya’nın yüz yıllık rüyasıdır. Hamdolsun, proje çerçevesinde devasa yatırımlar yapılmıştır, yapılmaya devam edilmektedir ancak başta Afşar Barajı olmak üzere bazı yatırımlar yavaş ilerlemektedir. Projenin hızla tamamlanması ve hedeflenen suyun Mavi Tünel’den ovaya aktarılması için gerekli tedbirler alınmalıdır. Mavi Tünel’den gelen su ovanın ihtiyacına yetmeyecek olup Konya Ovası’nın su ihtiyacını karşılamak için yeni projeler lazımdır. Yer altı kaynakları hızla tüketilirken kuraklaşma eğilimi yerini çölleşme eğilimine bırakmaktadır. Sıklıkla oluşan obruklar alarm vermektedir. Şu an kuraklık sorunu ve gerekli yatırımlar tamamlanamadığından barajlardan tarımsal amaçlı su alınamamaktadır. Her ilde derin kuyu açmak serbest olmasına rağmen Konya bölgesinde yasaktır. Sulama amaçlı elektrik çekme işi de vatandaşa oldukça pahalı gelmektedir. Konya Ovası’na dış havzalardan su getirecek yeni proje çalışmaları hızla tamamlanmalı ve uygulamaya konulmalıdır.

Yine, Devlet Su İşleri tarafından yapılması hedeflenen yer altı barajları çok önemlidir. Bu çerçevede, Konya’da uygun yerlere hızla yer altı barajları yapılmalıdır. Ayrıca bölgedeki su kaybına neden olan eskimiş sulama altyapısı acilen modernize edilmeli, tüm alanlar hızla basınçlı sulama sistemlerine geçirilmeli, çiftçimizi yönlendirmek için az su isteyen ürünlere daha fazla destek verilmeli, kuraklıkla daha fazla mücadele edilmeli, erozyon kontrol altına alınmalı ve ağaçlandırma çalışmaları daha fazla desteklenmelidir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde özellikle bazı bölgelerde yeterli yağışın olmamasından dolayı yaşanan kuraklığın etkisiyle birçok üründe önemli kayıplar söz konusudur. Kuraklık nedeniyle bazı il ve ilçelerimizde afet bölgesi ilan edilmesi gereken bir vaziyetle karşı karşıyayız. Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin 6 Mayıs 2021 günü açıklanan Kuraklık Raporu’na göre 22 ilde tarımsal kuraklık bulunmakta olup en fazla kuraklık İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yaşanmaktadır. Ülkemiz buğday üretiminin yaklaşık yüzde 32’si, arpa üretiminin yüzde 53’ünü gerçekleştiren İç Anadolu Bölgesi’nde 1 Ekim-30 Nisan döneminde yağışlar mevsim normallerine göre yüzde 30,7, bir önceki yıla göre yüzde 20,3 azalmıştır. Ayrıca, bölgede barajların doluluk oranı yetersizdir.

Buğdayda geçen yıl 20 milyon 500 bin ton olan rekoltenin yüzde 9,75 oranında azalarak 2021 yılında yaklaşık 18 milyon 500 bin ton olması tahmin edilmektedir. Ülkemizin tahıl ambarı konumundaki Konya’da buğday rekoltesinde yüzde 25, Sivas ve Aksaray illerinde yüzde 20 kayıp beklenmektedir. Mayıs ayında da bugüne kadar beklenen yağış alınamamış olup rekoltedeki azalmanın daha da artacağı görülmektedir. Konya Ovası’nda durum kötüdür, birçok alanda ekinlerde yanma ve kuruma oluşmuştur. Kuraklık hayvancılığımızı da olumsuz etkilemektedir. Bu bir afettir. Kuraklık nedeniyle meydana gelen hasarlar belirlenmeli ve çiftçinin zararı tazmin edilmelidir.

Tarım ve Orman Bakanlığından yapılan açıklamaya göre Güneydoğu Anadolu ve Konya kapalı havzasında il ve ilçe müdürlükleriyle tespit çalışmalarına başlandığı, kuraklıktan olumsuz etkilenen ve sigorta yaptıran çiftçilere ödemeler yapılacağı, su kısıtı olan havzalarda uygulanan tarımsal desteklerle uygun ürün deseninin oluşturulmasının hedeflendiği belirtilmiştir. 5363 sayılı Tarım Sigortaları Kanunu’na göre belirlenen riskler için tarım sigortası yaptırmayan üreticiler 2090 sayılı Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere Yapılacak Yardımlar Hakkında Kanundan yararlanamamaktadır. Bu itibarla yaşanan kuraklıktan zarar gören ve çeşitli nedenlerle sigorta yaptıramamış olan çiftçilerimize de yardım yapılabilmesi için bir düzenlemeye ihtiyaç vardır.

Sayın Cumhurbaşkanımız önceki gün çiftçimize yönelik çok önemli müjdeler vermiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız kuraklıktan zarar gördüğü belirlenen çiftçilerimizin Ziraat Bankasına veya Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının erteleneceğini duyurmuş ve 2021 yılı hububat, bakliyat ve çay alım fiyatlarını açıklamıştır. Alım fiyatlarının hasat öncesinde açıklanması çok olumlu ve yerinde bir karar olmuştur. Alım fiyatlarındaki artış, özellikle geçen yıl ton başına 1.650 lira olan sert ekmeklik buğday alım fiyatının yüzde 36,4 artırılarak 2.250 liraya yükseltilmesi çiftçimizi sevindirmiştir.

Sayın Cumhurbaşkanımızın verdiği müjdelerden dolayı memnun olan çiftçilerimizin bizlere intikal ettirdiği bazı talep ve beklentileri de bulunmaktadır. Ziraat Bankasına veya Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının ertelenmesinin faizsiz yapılması ve daha önce yapılandırmadan yararlanan çiftçilerimizin borçları da kapsama alınarak uzun vadeli yapılandırma yapılması istenmektedir. Ayrıca, kuraklık yaşayan çiftçilere düşük faizli kredi kullandırılması, çiftçimizin BAĞ-KUR prim borçlarının uzun vadeyle faizsiz ertelenmesi de talep edilmektedir.

Pandemi dönemi de göstermiştir ki insanlar için ötelenemeyen en önemli ihtiyaç gıdadır. Gıda ürünlerinin de asıl üreticisi çiftçilerimizdir. Pandemi ve kuraklık kıskacında kalan çiftçilerimiz her şeye rağmen üretimine devam etmektedir. Üretim alanlarının azalmaması ve hububatın diğer ürünlerle daha iyi rekabet edebilmesi için kilogram başına 10 kuruş olan fark ödemesi desteği en az 20 kuruşa çıkarılmalı, yine kilogram başına 3 kuruş olan dane mısır desteği en az 10 kuruşa yükseltilmelidir. Bu desteklerin artması kuraklığın ve salgının yaşandığı bu yılda üreticiye önemli katkı sağlayacaktır. Üreticilerimiz gübre, elektrik ve tohum fiyatlarına ilişkin de bir düzenleme yapılmasını beklemektedir. Artan girdi maliyetleri nedeniyle üretim zorlaşmaktadır. Çiftçilerimizin mazot, gübre, ilaç, yem gibi girdilerini uygun fiyatlı alabilmeleri mutlaka sağlanmalıdır. Yer altı suyu kullanan ve bu kurak dönemde kullanımını daha da artırmak zorunda kalan çiftçimizin sulama maliyetleri katlanılamaz boyutlara yükselmiştir. Tarımda kullanılan elektrik fiyatlarında ve sulama ücretlerinde indirime gidilmeli, elektrikte tarımsal abone grubuna uygulanmakta olan KDV mutlaka indirilmelidir. Tüm bu hususlar dikkate alınarak, çiftçimiz için kapsamlı bir destek paketi uygulamaya konulmalıdır.

Konuşmama son verirken Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak destek verdiğimiz bu kanun teklifinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı sonuçlar getirmesini diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç.

Buyurunuz Sayın Oluç. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın vekiller; aslında, bugün, burada böyle bir konuşma yapmayı düşünmemiştim doğrusu. Fakat sabah Sincan'da bir duruşma vardı, 6-8 Ekim Kobani davası adıyla olan duruşma, ben oradaydım sabah. Oradaki gelişmeler sonucunda böyle bir konuşma yapmaya karar verdim. Gelişme nedir, diyeceksiniz? Bizim 23 ve 24’üncü Dönem Milletvekilimiz sevgili Ayla Akat Ata bir konuşma yaptı -kendisi aynı zamanda hukukçudur, Mecliste Anayasa Komisyonunda uzun yıllar çalıştı- yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı üzerine, bunun önemini anlatan bir konuşma yaptı. Konuşmasını bitirdikten sonra Mahkeme Heyeti Başkanı “Ayla Hanım, çok güzel konuştunuz -gerçekten samimi olarak söylüyorum bunu- keşke bu konuşmaları Mecliste yapsaydınız.” dedi. Bunun üzerine Ayla Akat da “Bir dakika, ben o zaman tekrar söz alayım.” dedi ve “Mecliste ben bu konuşmaları hangi tarihte yaptım?” diye tarihlerini vererek tutanaklardan okumaya başladı. Heyet Başkanı “Tamam, anladım durumu.” dedi ve sözünü kesti. Şimdi, Heyet Başkanı, 22. Ağır Ceza Heyetinin Başkanı böyle bir talepte bulunur da biz buna cevap vermez miyiz 6-8 Ekim Kobani davasını gören heyete? Tabii ki vereceğiz, onun için bu konuşmayı yapmaya çıktım.

Şimdi, bu davayı daha evvel konuştuk, konuşmaya da devam edeceğiz. Ben bıkmadan her fırsatta bu konuyu gündeme getireceğim çünkü bu dava esas itibarıyla Halkların Demokratik Partisine yönelik bir kumpas davasıdır, siyasi bir kumpas davasıdır ve siyasi bir intikam davasıdır ve esas hedef de HDP’yi tasfiye etmektir demokratik siyasetten. Bunu biliyoruz, bunu söylemeye de hep devam edeceğiz.

Türkiye’de, yakın tarihimize bakarsak, bugüne kadar çok sayıda siyasi dava oldu, görüldü ve hâlâ da görülmeye devam ediyor. Birçok kumpas davaları da oldu, bunları da biliyoruz, bunların bir kısmını sizler de izlediniz, gördünüz ve bazılarının da yaratıcısı sizlersiniz. Ama herhâlde ilk defa, uzun yıllardır ilk defa bir mahkeme salonunda bir iktidar ittifakı -Cumhur İttifakı’ndan söz ediyorum- bir başka partiyi, bir muhalefet partisini, HDP’yi yargılıyor, ilk defa böyle bir şey var. Yani bu davada gerçekte hâkim ve savcılar yok maalesef, bu davada o hâkim ve savcıların koltuğunda Cumhur İttifakı oturuyor.

Şimdi, niye bunu söylüyoruz? Niye bunu anlatıyoruz? Hem bugün hem iki gün önce duruşmada çeşitli arkadaşlarımız, Eş Genel Başkanlarımız, milletvekillerimiz konuşmalar yaptılar ve bu heyetin nasıl bağımlı ve taraflı bir mahkeme heyeti olduğunu ve yargılamanın nasıl bağımlı ve taraflı olduğunu çeşitli örnekleriyle anlattılar; birkaç tanesine değinmek istiyorum.

Şunun için de önemli bu meselenin ele alınması değerli vekiller: Biliyorsunuz, bugün Hâkimler ve Savcılar Kurulu için seçim yapıldı Karma Komisyonda ve ilkesiz bir pazarlıkla bir sonuç ortaya çıktı. Çok önemli, Hâkimler ve Savcılar Kurulunun seçilmesi ve gerçekten yasamada bu açıdan bir adım atılması çok önemli bir konu, bu konuda bir eğilimin oluşması, bir usulün oluşması gerçekten önemli bir şey hukuk açısından baktığımızda ve tabii ki siyaset açısından baktığımızda. Ama ilkesiz bir pazarlıkla, siyasi aidiyete göre Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyeleri seçildi ve bunda maalesef, sadece iktidar ittifakının değil, muhalefetin de çok büyük payı var. Yani muhalefet, bundan sonra, Türkiye’deki bağımlı, taraflı yargı konusunu konuşmaya başladığımızda yaşanacak bütün olumsuzlukların da bir parçası hâline böylece gelmiş oldu. Ama biz o işin parçası olmadık ve olmayacağız. Çünkü, zaten “Türkiye’de yargı bağımlı ve taraflı” derken HSK'nin yapısından da yola çıkarak bunu söylüyoruz, HSK'nin içinde siyasi iradenin belirleyici olmasından yola çıkarak bunu söylüyoruz ve bu şimdi pekişti. Yani, liyakat, evrensel hukuk ilkelerine uyum değil, onun yerine siyasi aidiyet ön plana çıktı ve öyle bir HSK şu anda var olan HSK. Ve önümüzdeki dönemde var olacak HSK de işte bu tür mahkeme heyetlerinin oluşmasına yol açıyor, 6-8 Ekim Kobani davasındaki 22. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti gibi.

Neden bunu söylüyorum? Bakın, birkaç örnek anlatacağım size ve neden bunun önemli olduğunu aktarmaya çalışacağım. Şimdi, bu heyet, altı yıl üç ay sonra bir dava açtı, alt yıl üç ay sonra. “Bunda bir şey yok, altı yıl üç ay sonra açılabilir.” diyeceksiniz. Evet, açılabilir fakat ilginç olan ne biliyor musunuz? Şu anda, birkaç kişi dışında herkes tutuklu yargılanıyor. Ya, şimdi, bu tutuklu yargılanan arkadaşlarımız -bunların bir kısmı geçmiş dönem milletvekilleri, bir kısmı belediye eş başkanları, bir kısmı bizim merkez yürütme kurulu üyelerimiz- bunlar 2015, 2016 yıllarında zaten bu Kobani davasıyla ilgili soruşturmada ifadelerini vermişler ve 2015, 2016’dan beri -2016’da tamamlanmış bu ifadeler- zaten serbest olarak hayatlarını yaşıyorlar. İşlerine gidip geliyorlar, memlekette her türlü siyasetle ilgileniyorlar; ticaretle ilgileniyorlar, kimisi siyasetle ilgisini kesmiş, kimisi iş kurmuş çalışıyor ediyor yani herhangi bir yurttaş gibi yaşamaya devam ediyorlar. Fakat dört beş yıl sonra bunların hepsini bu mahkeme heyeti tutukluyor ve hâlâ tutuklu yargılamaya devam ediyor. Neden? Ya, peki, o zaman niye dört beş yıldır bu insanlar ortalıkta geziyordu bu kadar ağır bir suç işlemişlerse? Şimdi tutukluyorsunuz. Bunun cevabı yok ama gine en basitini söyledim.

Bakın, 30 Aralık 2020 tarihinde mahkemeye Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame iletilmiş -31 Aralık resmî tatil biliyorsunuz, 1-2-3 Ocak resmî tatil, geriye kalmış 4-5-6 Ocak, üç gün- bu mahkeme heyeti üç gün çalışmış ama bu üç gün çalışırken başka bir duruşması varmış. O davanın duruşmalarını yapmış bu mahkeme heyeti. Arada da bu iddianameye bakmış sözde, sözde bakmış diyorum. Bakın, üç gün çalışmış ve bunun sonucunda, 7 Ocakta bu mahkeme heyetine sunulmuş olan iddianameyi kabul etmiş. “Bunda bir şey yok.” diyeceksiniz. Var. Neden var biliyor musunuz sayın vekiller? 3.530 sayfalık bir iddianameden söz ediyoruz ve bu iddianamenin 324 de ek klasörü var. Şimdi, hesap yapmış arkadaşlar yani bunu heyet sabahtan akşama içmeden, uyumadan, hiç kıpırdaman okumaya kalkışsa, sadece iddianameyi okumaya kalkışsa dokuz gün sürüyor. Normal mesai saatleri içinde okumaya kalkışsa sadece iddianameyi -o 324 sayfalık ek klasörden söz etmiyorum- otuz sekiz gün sürüyor. Hayır, öyle değil; üç günde yapmış mahkeme bunu. Süper bir mahkeme heyetiyle karşı karşıyayız, Superman hepsi; nasıl hızlı okuyorlar, bildiğiniz gibi değil!

Ya, bu da yetmemiş, bu üç gün içinde okumuşlar, bir de tensip tutanağı yazmışlar 218 sayfa. Şaka gibi ya, şaka gibi! Bu mahkeme heyeti böyle bir şey de yapmış ve sonucunda bir de diyor ki o tensip tutanağında: “Mahkememiz büyük bir titizlikle, büyük bir hassasiyetle iddianameyi incelemiş…” Ya, yalana bakın! Ya, kepazeliğe bakın! Hukukun ve mahkeme heyetlerinin düştüğü duruma bakın ya! Ağır ceza mahkemesidir bu, ağır ceza! Durumumuz bu! Şimdi bunu kabul ediyor. İşte, yani şaibe var. Bakın, şaibe nerede var? Siz üç günde bu iddianameyi, 3.530 sayfalık iddianameyi ve 324 klasörlük eki okumuş olamazsınız; şaibe burada. Ya iddianame size önceden geldi, incelediniz ve tensip tutanağını çok önceden hazırladınız ve Cumhuriyet Başsavcısı ve soruşturmayı yürüten savcıyla iş birliği yaptınız, tarafsızlığınızı yitirdiniz, suç işlediniz ya da hiç okumadan, sizin önünüze konmuş olan tensip tutanağını imzaladınız ve iddianameyi kabul ettiniz. Neydi aceleniz? Acele var. Neden acele var? Çünkü kritik bir konu var; biliyorsunuz, onu burada çok konuştuk, konuşmaya da devam edeceğiz.

Çok haklı olduğumuz bir konu. O nedir biliyor musunuz? 22 Aralık 2020’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Demirtaş kararı. Sadece Demirtaş’ı kapsamıyor, HDP’yle ilgili 2014’ten bugüne kadar açılmış bütün davaları kapsayan çok ağır bir Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı çıktı. İşte sizin aceleniz neden biliyor musunuz? O kararın çıkacağının haberini aldınız, o karar çıkmadan evvel, alelacele bir iddianameyi kabul edip “Yargılamaya başlıyoruz.” demiş oldunuz o kararı uygulamamak için. Yani, acelenizin anlamı bu. Size talimat geldi çünkü, talimat.

Şimdi, bugün dedi ki mahkeme heyeti başkanı: “İspat edin bir talimat geldiğini, ben istifa edeceğim.” Ya, ispat edeceğiz. Bakın, ispatın birincisi ne biliyor musunuz? Daha Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı çıkmadan Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın aralık başında söylediği sözlerdir esas ispat, talimat oradadır. Ne demiştir? Demiştir ki: “Selahattin Demirtaş gibi bir teröristin bu noktada varsa bir hakkını koruyacak değiliz. Ben inanıyorum ki yargımız Selahattin Demirtaş gibi bir teröriste böyle bir hak tanımaz.” buyurun size talimat. Aralığın başında bu konuşmayı yapmış, buyurun size talimat. “Böyle bir teröristin asla önünün açılmasına yol vermeyiz” Buyurun size talimat. Bir de mahkeme heyeti başkanı diyor ki: “Talimat geldiğini gösterin, ben istifa edeyim.” Et istifa! Talimat çok açık gelmiş; sen talimatın kendisisin ya, kendisisin! Talimatı başka türlü vermeye de gerek yok zaten. Şimdi, incelemeyi yapmadınız iddianameyle ilgili ve imkânsız olan bir süreçte bu hukuk cinayetini işlediniz. Taraflı ve bağımlı yargı, çok açık ortada.

Sadece bununla kalmıyor, bakın, tensip tutanağı UYAP’a girdikten sonra, on sekiz dakika sonra -daha hiç kimse görmemiş, basın açıklaması yapılmamış, Anadolu Ajansına düşmemiş, bizim avukatlarımız görmemiş, kimse görmemiş daha- Cumhur İttifakı’nın bir milletvekili sosyal medya paylaşımı yaparak Kobani davasının başladığını duyuruyor. Türkiye o “tweet”ten duyuyor bunu, Cumhur İttifakı’ndan duyuyor. “Peki, bunda ne tuhaflık var?” diyeceksiniz. Ya, tuhaflık şu: UYAP’a girme hakkı olmayan birisi bu sosyal medya paylaşımını yapıyor. UYAP’a girme hakkı yok. Peki, nereden duydu UYAP’ta bunun açıklandığını? Birisi haber verdi. Kim haber verdi? Ya mahkeme heyeti ya savcı ya mahkemedeki görevli personel; değil mi, birisi haber verdi? Peki, o zaman bu ne demek oluyor? İşte, mahkeme heyetinin doğrudan doğruya siyasetle olan bağını gösteriyor. Hakkı olmayan biri UYAP’a giremez, bunu duyuramaz ama yapmışlar. Bir suç daha; birisi bilgi vermiş, demiş ki: “Dava kabul edildi, bilgiler de şudur. Bunu duyurabilirsiniz.” Siyasetle iç içe olan bir heyetle karşı karşıyayız.

Ya, bu heyet o kadar felaket bir heyet ki gerçekten inanılır gibi değil, hukuk tarihine geçiyor. Yani bakın, gerçekten, 27 Mayıs mahkemelerinin heyetlerinden hukuk tarihine çok daha kara harflerle yazılacak ve altı kalın kalın çizilecek olan bir heyetle karşı karşıyayız. Bu kadar felaket bir durumla karşı karşıyayız. “Niye?” diyeceksiniz. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararı var ya, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararını bu heyet –ya, doğrudan doğruya bu konuyla ilgili karar- dava dosyasına almamış, almamış dava dosyasına. Dava dosyasına almamış ama tensip tutanağında AİHM kararına atıfta bulunmuş. Peki, nasıl bulundun AİHM kararına atıfta? Dava dosyasında yok. Yani resmî çeviri istenmemiş, resmî çeviri gelmemiş Adalet Bakanlığından. Kim çevirdi size bunu? Çevirinin sahibi yok. Hani kendiniz çok iyi İngilizcenizle okudunuz da öyle mi yazdınız bunu tensip tutanağına? O da değil çünkü çeviri tahrifatlı, yanlış çeviri yapmışlar “atıfta bulunma” lafını “karar” olarak çevirmişler yani yanlış çeviri. Evrakta sahtecilik yapmış ya bu mahkeme heyeti evrakta sahtecilik yapmış. Bu da yetmemiş, AİHM kararını arkadaşların aleyhinde kullanabilmek için o karardan bir bölüm almış. Kendisi çevirmiş; ortada resmî bir çeviri yok, resmî çeviri gelmemiş heyete, dosyaya alınmamış. Mahkeme başkanına soruyorlar: “AİHM kararı nerede? Dosyada yok, nereden aldınız siz bunu tensip tutanağına?” Mahkeme başkanı şöyle cevap veriyor: “Ya, benim odamda masamın arkasında bir tane dolap var, o dolabı açtığınızda içinde bir tane mavi klasör var, o klasör içinde AİHM’in o kararının fotokopisi var.” Ya, ciddiyete bakın siz, ciddiyete bakın! Bir de bu yetmiyor, bugün de diyor ki: “Ya, ben diğer heyet üyelerine de onun fotokopilerini verdim.” Ya, arkadaş, sen bunu nasıl yapıyorsun? Mahkeme dosyasına, kararı almadan bunu nasıl yapıyorsun? Kararı almıyor çünkü kararı almaya kalkışsa uygulaması gerekiyor, onun için almıyor. Böyle bir mahkeme heyetiyle karşı karşıyayız ve yani her türlü acayipliği bu mahkeme heyeti yapmış oluyor çünkü o AİHM kararında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararında çok ağır hak ihlalleri var. Sadece Demirtaş’ın tahliye kararı değil, 5 maddede ağır hak ihlali olduğunu anlatıyor o karar. Bunu burada konuştuk, konuşmaya da devam edeceğiz ama o kararda aynı zamanda 6-8 Ekim 2014 tarihlerinde meydana gelen eylemlerle ilgili de bir madde var, bir paragraf var. O paragrafta, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararında diyor ki: “6-8 Ekim 2014 tarihleri arasında meydana gelen şiddet eylemleri her ne kadar üzücü de olsa söz konusu ‘tweet’lerin -yani HDP Genel Merkezinin ‘tweet’lerinin- bir sonucu olarak görülemez ve söz konusu suçlara istinaden başvuranın tutukluluğunu haklı göstermez.” Yani “6-8 Ekimle ilgili HDP’nin attığı ‘tweet’ler esas itibarıyla siyasi ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilir.” diyor AİHM kararı. Zaten o AİHM kararını mahkeme dosyasının içine alsa uygulamak zorunda kalacak mahkeme heyeti, onu uygulamamak için almıyor; bakın ne kadar cin fikirli bir mahkeme heyetiyle karşı karşıyayız. Tabii, bu mahkeme heyeti sadece Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararını çiğnemekle, uygulamamakla kalmıyor. Bak, biz bunu buradan söyledik, söylemeye devam ediyoruz: Siz o kararı illaki günün birinde uy-gu-la-ya-cak-sı-nız; nokta. Ya Türkiye Avrupa Konseyiyle ilişkilerini askıya almayı göze alacak, Avrupa’yla her konuda çatışmayı göze alacak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden uzaklaşmayı göze alacak ya da bu kararı uygulayacak. Hangi cinliği yaparsanız yapın, hangi suçu işlerseniz işleyin.

Şimdi, sadece Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararını uygulamamakla ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 46’ncı maddesini çiğnemekle kalmıyor bu mahkeme heyeti, sadece onunla kalmıyor; aynı zamanda Anayasa Mahkemesinin çeşitli ilgili kararlarını da dosyaya almıyor, bir de bunu yapıyor, böyle bir heyetle karşı karşıyayız. Bütün bunları yaparken de Anayasa’nın 90’ıncı maddesini -burada defalarca konuştuk, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı zamanında Anayasa’ya eklenmiş olan 90’ıncı maddeden söz ediyorum, defalarca konuştuk- açıkça çiğneyen ve suç işleyen bir mahkeme heyetiyle karşı karşıyayız. Çok açık, 22. Ağır Ceza Mahkemesi bütün bu suçları işliyor, bütün bu hukuksuzlukları yapıyor. Neden? Çünkü talimat aldınız, talimat; siz talimatın kendisisiniz aslında. Orada bulunmanız ve bu davayı, bu iddianameyi kabul etmeniz zaten talimat gereğidir. Bunu da bir kez daha vurgulamış olalım.

Şimdi, peki, iddianameye baktığımızda, bu iddianame tel tel dökülen bir iddianame değil mi? Evet. Kumpas iddianamesi değil mi? Evet. Anayasa Mahkemesinin HDP’nin kapatılmasıyla ilgili gelmiş olan iddianameyi reddedip geri çevirmesine ilişkin, “İlişki kurulamamıştır.” sözüyle geri çevirmiş olmasına ilişkin konuyu hatırlatıyorum. Bu iddianamedeki durum da aynıdır. Yargılanan, sanık olarak mahkemenin önüne çıkarılan insanlara yönelik suçlamaların hiçbir sanıkla kişiselleştirme yolu gerçekleştirilmemiştir, yoktur böyle bir şey. Bir torba iddianame, torba suçlama, sanıkların kümülatif olarak suçlardan sorumlu tutulması hâli yani böyle bir durumla karşı karşıyayız. Hiçbir illiyet ve aidiyet bağı kurulmamış bir iddianame ama titizlikle ve hassasiyetle üç günde incelemiş ya o talimatlı mahkeme heyeti, o da bu illiyet bağının ve aidiyet bağının kurulmamasını hiç önemsememiş ve bu iddianameyi bu şekilde kabul etmiş.

Şimdi sonuncusuna geliyorum; daha vahim olan bir suç daha var, o ne biliyor musunuz? Soruşturmayı açan bir savcı var, Ahmet Altun. O savcı Selahattin Demirtaş 19. Ağır Cezada yargılanırken duruşma savcısıymış aynı zamanda yani duruşma savcısı aynı zamanda bir başka konuda soruşturma savcısı oluyor. Yani bir taraftan giriyor, Selahattin Demirtaş’ı duruşmada dinliyor; sonra çıkıyor, onunla ilgili başka bir soruşturma için çalışma yapıyor. Ya, duruşma savcısı ile soruşturma savcısı aynı kişi. Böyle bir mahkeme heyeti böyle bir iddianameyi kabul edip ortaya getiriyor.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Tamamlıyorum.

Şimdi, bunları konuşmaya devam edeceğiz, bundan hiç şüpheniz olmasın çünkü yargı açısından baktığımızda, hukuk açısından baktığımızda büyük bir hukuksuzlukla karşı karşıyayız, büyük suçlarla karşı karşıyayız; bağımlı ve taraflı, talimatlarla hareket eden bir yargıyla karşı karşıyayız. Hukuk cinayetinin adımları atılıyor, kararı çoktan verilmiş bir yargılama yapılıyor, adil yargılama değil hızlı yargılama yapılıyor. Talimat verilmiş “Adil olması şart değil, sen yargıla, hızla bir ceza ver.” denilmiş bu heyete, o da bunu yapıyor.

Bu nedenle bir kez daha söyleyeyim: Hukuki değil siyasi bir davayla karşı karşıyayız. Bu dava yargının değil sarayın bizzat savcısı ve hâkimi olduğu, hükmün önceden verildiği bir iktidar davasıdır esas itibarıyla; çok açık ortadadır bu.

Ben burada, 28 Nisanda, bu 28 Nisanda, yine bu kürsüde Kobani davasıyla ilgili bir konuşma yapmıştım ve demiştim ki: Bu, büyük yolsuzlukların, çürümenin yaşandığı bir süreçte iktidarın kendisini ayakta tutma davasıdır aynı zamanda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Ben 28 Nisanda bu cümleleri ederken Ruhsar Pekcan meselesi -ki ne olduğunu hepiniz biliyorsunuz, ağır bir suç- ve Sedat Peker’in açıklamaları gündemde yoktu ama büyük yolsuzluklar ve çürüme olduğunu hepimiz biliyorduk. İşte, iktidarın o süreçte kendisini ayakta tutmak için bunu kullandığını söylemiştim. Ne kadar haklı çıktık, ne kadar haklı çıktık; daha birkaç gün geçti, bütün gelişmeler bizi haklı çıkardı. Büyük bir yolsuzluk, büyük bir çürüme, büyük bir kokuşmuşlukla karşı karşıyayız ve iktidar bu kokuşmuşluğu ve çürümeyi örtebilmek için HDP’yle uğraşmaya devam ediyor.

Peki, bu örgüt liderleri, suç örgütü liderleri açıklamalar yapıyor, savcılar kılını kıpırdatıyor mu, iktidar kılını kıpırdatıyor mu? Yok, hiç hareket yok ama biz pazar sabahı bir açıklama yapsak pazar akşamına savcı hakkımızda soruşturma başlatıyor. Türkiye'nin geldiği, hukukun, yargının geldiği durum budur ve biz bunu teşhir etmeye, bu konudaki hukuk ve demokrasi mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğiz.

Dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Emine Gülizar Emecan.

Buyurunuz Sayın Emecan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli Genel Kurul, milletvekili arkadaşlarım; Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin geneli üzerinde söz almış bulunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Görüştüğümüz teklif 10 ayrı kanun ve 1 kanun hükmünde kararnamede değişiklikler yapan 19 maddelik bir torba kanun teklifidir. Değerli arkadaşlar, şimdi, bu teklif bir aciliyetten dolayı getirildi.

Teklifin 16’ncı maddesi… Daha yaklaşık yirmi gün önce yani tam kapanma öncesi, Plan ve Bütçe Komisyonuna aceleyle getirilen ve geçirilen Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 29 Nisan 2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmesi sırasında, bir son dakika önergesiyle, ibraz süresinin son günü 30 Nisan 2021 ile 31 Mayıs 2021 tarihleri arasında olan çeklerin tahsil edilmesinin yasaklanmasını sağlayan bir madde getirildi. Bu süre zarfında piyasada vadesi gelen çeklerle ilgili de bir kaos oluştu hepinizin bildiği gibi. Şimdi işte, böyle bir yanlışı düzeltiyoruz bu teklifle.

Aslında, yine, teklifin 3’üncü ve 4’üncü maddesiyle, kara yolları motorlu araçlar zorunlu trafik sigortası kapsamında ödenecek tazminatların hesaplanması, kapsam dışında kalan tazminat taleplerinin belirlenmesi hususunda 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 90 ve 92’nci maddelerinde değişiklik yapılmakta. Ancak yine, 2016 yılında bir torba yasayla bu değişiklik Plan ve Bütçe Komisyonuna getirilmişti değerli arkadaşlar. Daha sonra, 9/10/2020 tarihinde Anayasa Mahkemesi, zorunlu trafik sigortası kapsamında ödenecek maddi ve manevi tazminatların hesaplamalarına dair esasların idarenin takdir yetkisine göre düzenlenen genel şartlara göre belirlenmesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna karar vermiş ve maddeyi kısmen iptal etmişti. Bu iptale rağmen, bu kanun teklifinde tekrar getirildi ve bu hâliyle geçerse önümüzdeki süreçte vatandaşlara yönelik büyük sorunları da beraberinde getirecektir.

Teklifin 5’inci ve 13’üncü maddesi, yirmi sekiz ay önce Plan ve Bütçe Komisyonunda tüm uyarılarımıza rağmen yine aceleyle görüşülen 70 maddelik bir torba yasada getirilen Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesinin yeniden revize edilerek Finansal İstikrar Komitesi formatına dönüştürülmesiyle ilgili.

Teklifin 6’ncı maddesine de yine bakacak olursak, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’na yine geçici madde eklenerek, pandemi başladığından bu yana devletin ekonomik güçlüğe düşen kesimler için hazineden vermesi gereken desteklerin İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanmasıyla ilgili bu madde. Pandemiyle mücadeleyi başaramadığınız için bu düzenlemeleri, desteklerle ilgili süre uzatımlarını ayda bir veya iki kere burada ve Komisyonda yeniden görüşüyoruz değerli arkadaşlar.

Teklifin 9’uncu maddesi de aynı şekilde, Covid-19 pandemisi döneminde mali açıdan sıkıntıya düşen turizm sektörümüzde tahsil edilmesi gereken bedellerin ödeme sürelerinin ertelenmesiyle ilgili. 19 maddenin 7’si gördüğünüz gibi daha önce kabul edilmiş ama uygulamalarında sorunlar yaşanmış ya da eksik kalmış düzenlemelerle ilgili.

Şimdi, muhalefet olarak yaptığımız öneriler kabul görmüyor, düzenlemelerle ilgili ihtisas komisyonlarında görüşülmeleri gerçekleştirilmiyor ve direkt olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna getiriliyor bu teklifler. Plan ve Bütçe Komisyonu, Cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin yarattığı arızaların sonucu olarak artık bir tadilat komisyonuna dönüşmüştür değerli arkadaşlar. Yönetim sisteminin getirdiği arızalar ve bu yönetim anlayışınız nedeniyle yapboz oyunu oynuyoruz sanki ve deneme yanılmayla ülke yönetilir hâle geldi ve artık biz alarm veriyoruz, alarm. Ülke, ekonomik ve sosyal anlamda birçok sorunla boğuşurken şimdi sanki 90’lardaki devlet-mafya-siyaset şeytan üçgeni geri döndü hatta dörtgen oldu, bir de medya ayağı eklendi buna. Hele ki son bir haftadan beri mafya iddialarıyla çalkanıp duruyoruz, korkunç iddialar var ve konunun muhataplarının da gereğini yapması gerekiyor. En başta da her gün hakkında yeni bir iddia çıkan İçişleri Bakanı Soylu’nun gereğini yapmasını bekliyoruz. “Beni soruşturun.” dedi ama istifa etmeyi unuttu Sayın Bakan. Bu arada gazetecileri ve muhalifleri eleştirmekten yine geri durmadı. Bu arada, televizyon kanallarına demeç vermek yerine aklanmak istiyorsa bir an önce o koltuğu terk edip iddiaların araştırılması için Türkiye Büyük Millet Meclisine başvurmalıdır.

Yine, iddialar arasında olan uyuşturucu teklifi konusu var. Hem geçen sene hem de bu sene Kolombiya ve Ekvador’da varış yeri Türkiye olan uyuşturucu trafiğiyle ilgili sormak istiyorum mesela, savcıların şimdiye kadar soruşturma başlatması gerekmez miydi? Eğer Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devleti ise neden başlatmadılar, üzerlerinde baskı olmasından dolayı olabilir mi? Kim bu baskıyı yapan diye de sormak istiyorum. Tüm bunların araştırılması gerekiyor değerli arkadaşlar.

Aslında, bu noktaya, sizin iktidarınızda, şahsım devletine geçişle birlikte geldik. Devlet kavramının içi boşaltılıyor, hukuk devleti ilkesi zaten ayaklar altında ve devlet giderek kanunsuzlaşıyor ve bir de ortaya çıktığı üzere mafyalaşıyor. Bu kokuşmuşluk içerisinde bu ülkenin sorunlarının çözülebilmesi mümkün değildir. Bu ülkenin bir Bakanı, kendi Bakanlığına usulsüz bir şekilde dezenfektan satabiliyor ve Cumhurbaşkanı, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ı görevden alırken toz kondurmuyor, verdiği hizmetler için bir de üstüne teşekkür ediyor. Bu kokuşmuşluk değil de nedir değerli arkadaşlar? Mesela, pandemiyle mücadelede ekonomik sorunlar yaşıyoruz değil mi? IMF verilerine göre, Türkiye’nin Covid-19’la mücadele için en az nakit harcama yapan ve gelir desteği ayıran ülkelerden biri olduğunu görüyoruz. Bugüne kadar ülkemizde ihtiyaç sahiplerine doğrudan verilen nakit gelir desteği 6-7 milyar civarında oldu. Son yapılan 29 Nisan-17 Mayıs arası sözde tam kapanmada bile mali destek planı sunulmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan 17 Mayısta Kabine toplantısı sonrası pandemi ve kapanma nedeniyle zorluk yaşayan esnaflar için iki grup hâlinde bir defaya mahsus toplam 4 milyar 622 milyon lira hibe desteğinin verileceğini söyledi; bir defaya mahsus olduğunun altını tekrar çizmek istiyorum. Hâlbuki, diğer ülkelere baktığımızda, örneğin ABD millî gelirinin yüzde 25,4’ünü destek için ayırdı; konut, gıda ve sağlık yardımının yanında çocuklu ailelere vergi indirimi de yapıldı. Almanya ise millî gelirinin yüzde 11’ini ayırarak vatandaşına destek oldu; teşvikler kapsamında, gıda ürünlerinde KDV oranı yüzde 7’den yüzde 5’e çekildi. Mesela, tüketimi artırmak amacıyla katma değer vergisi geçici olarak yüzde 19’dan 16’ya düşürüldü.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu örnekler say say bitmez. Bizde ise millî gelirimizin yüzde 1,6’sının üzerinde bir yardım yapılmadı şu ana kadar. Bu teklifin biraz önce bahsettiğim 6’ncı maddesi de sözde bir düzenleme getiriyor. Pandemi destekleriyle ilgili mikro ve küçük işletmeler 1 Temmuz 2021 ile 30 Haziran 2022 tarihleri arası ilave olarak işe aldıkları çalışanlarının sigorta primlerini on iki ay süreyle kamu bankalarından kullandıkları kredilerin faizlerinden indirecekler, indirilen bu tutar İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacak. Komisyonda yapılan görüşmeler sırasında bu teşvikten faydalanacak kişi sayısının işletme başına maksimum 5 kişi olduğu ve Fon’a maliyetinin de yaklaşık 1,6 milyar TL olarak öngörüldüğü, bu olanaktan da 714 bin işletmenin yararlanabileceği ifade edildi. Görüldüğü üzere, bizdeki destek yine kredi kullandırma desteği değerli arkadaşlar. Bu düzenlemeye karşı değiliz ancak kaynağın İşsizlik Fonu yerine Hazine ve Maliye Bakanlığının bütçe ödeneklerinden karşılanması gerektiğini düşünüyoruz. 2020 yılında giderleri gelirlerinin 2 katına ulaşan Fon kaynakları daha önce de işsizlerden çok işverenlere destek olarak kullanılmıştı. Aralık 2019 itibarıyla 131,5 milyar lira olan İşsizlik Sigortası Fonu toplam varlığı 9 Nisan 2021 tarihi itibarıyla 91,3 milyar liraya kadar gerilemiş durumda. Nereye kadar Fon’u eritmeye devam edeceksiniz diye de sormak istiyorum.

Bir de aşı sorunu yaşıyoruz tabii. Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca, 25 Aralık 2020’de, altı ay kadar önce günde 2 milyon kişinin, ilk etapta ise toplam 9 milyon kişinin aşılanacağını söylemişti. 25 Şubatta ise “Bizim için önemli olan nisan, en geç mayıs ayında bu aşılama sürecini tamamlayabilir olmak.” dedi. “Toplamda, nisan, en geç mayıs sonuna kadar 105 milyon doz aşıya erişeceğimizi biliyoruz.” demişti yine, 10 Martta ise “Nüfusun 50 milyonluk kısmını sonbahardan önce aşılarsak salgın ağır baskı olmaktan çıkacak.” da demişti. Bu senenin sonunda yani altı ay sonrasındaki sonuç bugünkü verilerle yapılan toplam doz 26,5 milyon, nüfusun 1’inci ve 2’nci doz aşıları tamamlanmışlarının oranı ise sadece yüzde 13,8. Bu oran ABD’de yüzde 37,9; İngiltere’de yüzde 31,2; Macaristan’da yüzde 28,4. Yeni açıklamaya göre 10 milyon doz Çin aşısı ve 60 milyon doz BioNTech aşısı gelse de toplumsal bağışıklık takvimi yıl ortasına bu şekilde kaymış oluyor değerli arkadaşlar; tabii, onun ötesine de kayma olasılığı yüksek.

Turizm sektörü çöküş noktasına geldi. Kültür ve Turizm Bakanlığı çareyi, halkını aşağılayan “Keyfini çıkarın, aşılandım.” yazılı maskeler olan tanıtım videosu yayınlamakta buldu. Bu teklifin de 9’uncu maddesi aslında turizm sektörüyle ilgili demiştim. Üzerinde turizm tesisleri yapılmak üzere adlarına kamu arazisi tahsis edilen Kültür ve Turizm Bakanlığından, belgeli yatırımcı ve işletmecilerden 1/1/2021 tarihi ile 31/12/2021 tarihleri arasındaki dönemde tahsil edilmesi gereken kira, kesin tahsis, irtifak hakkı, kullanma izni gibi bedellerin ve hasılat payları ile ecrimisillerin ödeme sürelerinin ertelenmesi yönünde bir düzenleme yapılmıştı. Şimdi, Covid-19 salgınının sona ermemiş olması nedeniyle alacakların tahsiline 30/11/2022 tarihine kadar yeni bir erteleme getiriliyor.

Pandemi döneminde mali açıdan sıkıntıya düşen turizm sektörümüzün problemlerinin çözümü için yapılan bu yasa değişikliğini tabii ki destekliyoruz. Ancak bu maddedeki erteleme koşullarında yer alan “süre, faiz ve gecikme zammı aranmaksızın erteleme” gibi uygulamaların, toplumun diğer kesimleri için yapılan kira, borç erteleme ve yapılandırma çalışmalarında da dikkate alınmamasını açıkçası kınıyoruz değerli arkadaşlar.

Peki, ekonomik desteklerdeki bu başarısızlık neden diye soralım. Mesele, tercih meselesi. Tercih, memleketi iyi yönetmek değil, adil gelir dağılımı, vatandaşların sorununun çözümü, işsizlikle mücadele değil. Tercih “Ülke kaynaklarını daha fazla nasıl sömürürüm; 5’li çeteyi oluşturan müteahhitleri, yandaşları, partilileri, aileyi, yakın çevreyi nasıl besler ve iktidarımı uzatırım.” Meselesi; köprü, otoyollar ve hava alanlarına astronomik garantiler verip milyonlarca doları yandaşlara aktarmak; ülkenin doğal kaynaklarının talan edilmesine destek vermek tıpkı İkizdere’de halka rağmen Cengiz İnşaatın arkasında durduğunuz gibi; tabii ki devletin yönetim kadrolarını üçer beşer yandaşlarınıza dağıtmak ve onların da astronomik maaşlar almalarını sağlamak; milyonlarca işsiz varken yine kamuda çalışan sayısını, partililerinizi yerleştirerek şişirmek…

Şimdi, “kamuda çalışanlar” demişken 2003 yılında kamuda çalışan sayısı, kişi sayısı 2 milyon 187 bin iken 2020 sonu itibarıyla bu sayı 4 milyon 791 bini aşmış durumda. Elbette ihtiyaç olan alınacak ama önce hakkaniyetle, liyakat esas alınarak kişiler görevlere alınmalı. Mülakatta ya da KPSS’de yüksek puan alan adayların elenmemesi gerekiyor. Öte yandan, atama bekleyen öğretmenler, sağlık çalışanları, veterinerler, mühendisler ve pek çok meslek grubu için ne yapıyorsunuz diye sorduğumuzda cevap koca bir “Hiç.”

Hâlbuki 2002’de devleti küçültüp harcamaları kısarak verimli yapı oluşturma iddiasıyla gelmiştiniz. Ne onu başarabildiniz ne de verimli bir kadrolaşma, ülke yararına bir kadrolaşma gerçekleştirebildiniz ama bu kadrolar içinde atama bekleyen ve ülkenin ihtiyacı olan öğretmenlerin, işte sağlık çalışanlarının da olmadığını görüyoruz. Birçok bakanlığın kendilerine ait binalarını sattınız, yandaşlarınızın binalarında kiracı oldunuz.

Yani ben aslında hangi birini sayayım bunların, ben de bilemiyorum. Tabii ki böyle bir yönetim anlayışıyla devletin kasası boşalır, 128 milyar doların hesabı verilemez; tabii ki diğer ülkeler vatandaşlarına para dağıtırken pandemide mağdur duruma düşen kesimlere destekler gıdım gıdım verilir; tabii ki diğer ülkeler vergi indirimleri yaparken bizde vergi bindirimleri yapılır. Bugün de benzin, motorin ve LPG ile bazı akaryakıt ürünlerinden alınan özel tüketim vergisi yüzde 54, yüzde 78 ve yüzde 189 oranında artırıldı. Vatandaşın üzerindeki vergi yükü biraz daha arttı tabii ki bu vesileyle. Tüm bu yaşananların sorumlusu olan Cumhurbaşkanı da milletten helallik istedi, ben takdiri halkımıza bırakıyorum.

Tüm bu sorunların çözümü, bu yönetim anlayışının değişimi milletin önüne sandık koymaktan geçer değerli arkadaşlar ama koltuğa öyle bir yapışmışsınız ki eleştiren, erken seçim isteyen herkesi ya dış güçlerin odağı ya da terörist ilan ediyorsunuz. Aslında tamamen bir aymazlık içerisindesiniz ama siz de finale doğru yaklaştığınızın farkındasınız artık.

Şimdi, teklifin değerlendirmediğim diğer maddelerine de kısaca değinmek istiyorum. Teklifin 7 ve 8’inci maddeleri 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu’nda değişiklik getiriyor. 7’nci maddeyle, BES Kanunu’nda 18 yaşından küçük çocukları için birikim yapmak isteyen ebeveynlere çocukları adına da bireysel emeklilik hesabı açma olanağı getirilmektedir. Komisyonda, şu anda sisteme devlet tarafından yapılan katkının yıllık yaklaşık 6 milyar TL’yi bulduğu, bu yeni katılımlar için hazineye on yıl içinde yaklaşık 5 milyar TL’lik bir yük geleceği ifade edildi. 8’inci madde, yine aynı kanuna bir madde eklenerek dernek, vakıf veya ticari şirketler bünyesindeki bankalar, sigorta şirketleri -oda ve borsaların emeklilik sandıkları hariç tabii ki- emeklilik sandıklarına birikimlerini yetkili organlarının kararıyla 31 Aralık 2023’e kadar bireysel emeklilik sistemine aktarma olanağı getirmektedir.

Kanun teklifinin 10’uncu ve 11’inci maddeleriyle 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nda değişiklik yapılarak orta vadeli mali plan, bütçe hazırlık sürecinden çıkarılmaktadır.

Kanun teklifinin 14’üncü maddesiyle 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 33/A maddesi başlığıyla birlikte değiştirilerek tüzel kişiliğe sahip Özel Risk Yönetim Merkezi kurulmaktadır.

Kanun teklifinin 15’inci maddesiyle de Sigortacılık Kanunu’na eklenen geçici bir maddeyle daha önce oluşturulan sigorta havuzlarının, devlet destekli alacak sigortası, maden çalışanlarının zorunlu ferdi kaza sigortası, tıbbi kötü uygulamaya ilişkin zorunlu mali sorumluluk sigortasının, Özel Riskler Yönetim Merkezi bünyesinde toplanması amaçlanmaktadır.

Kanun teklifinin 17’nci maddesiyle de DAP, DOKAP ve KOP Bölge Kalkınma Başkanlıklarının görev süresini uzatma konusunda Cumhurbaşkanına yeni yetki verilmektedir.

Ayrıca, Cumhuriyet Halk Partisi olarak da verdiğiniz 4 adet önergemiz iktidar partisi ve ortağı olan Komisyon üyelerince reddedilmiştir.

Değerli arkadaşlar, sonuç olarak, aslında bu getirdiğiniz kanun teklifi zor koşulları düzeltmede yetersiz kalacak olan bir torba kanun teklifinin daha görüşülmesidir. En başında da dediğim gibi, daha önce görüşülüp hatalı bir şekilde getirilmiş olan maddelerin yeniden görüşülmesi, Anayasa’ya aykırı kanun tekliflerinin yeniden yeniden Plan ve Bütçeye getirilmesi ve aslında ihtisas komisyonlarında görüşülmesi gerekirken Plan ve Bütçe Komisyonundan aceleyle buraya getirilmesi, evet, bizi bir tadilat komisyonu hâline getirmiştir; bu alışkanlıktan bir an önce vazgeçmemiz gerekiyor. Plan ve Bütçe Komisyonunu gerçekten usulüne uygun şekilde millete, memlekete ve devlete faydalı bir şekilde işler hâle getirmemiz gerekiyor. Eğer bunu yapmazsak biz burada yine ve yine aynı kanun tekliflerini tartışmaya, değiştirmeye, tadil etmeye ve düzeltmeye devam edeceğiz.

Ben yine de bu kanun teklifinin hayırlı olmasını diliyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi, şahısları adına söz isteyen Uşak Milletvekili Sayın Özkan Yalım.

Buyurunuz Sayın Yalım. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli vatandaşlarımız, başta sizler olmak üzere tüm heyeti selamlıyorum. 262 sıra sayılı Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’yle alakalı söz almış bulunmaktayım.

Şimdi, ülkemizde tescilli 23,5 milyon araç trafikte hareket etmekte, bunları kullanan yaklaşık 24 milyon vatandaşımız var. Yeni çıkarılacak olan kanunda yani bu kanun teklifinde ciddi anlamda sıkıntılı 2 tane madde var. Tabii ki arkadaşlarımızla gerekli görüşmeleri yaptık, özellikle AK PARTİ’li arkadaşlarımızla görüştük; umarım bu 2 maddeyi çıkaracaklar, eğer çıkarmazlarsa gerçekten vatandaşlarımızın aleyhine ciddi anlamda sıkıntılar yaratacaklar. Çünkü kullandıkları araçların değer kayıpları, kaza yaptığında “ikame araç” dediğimiz yerine verilecek aracın yani o hasarın yapılması aşamasında, süresinde kullanılacak olan aracın tahsisi; buna benzer, aracın hasarını tespit eden eksperin belirleyecek olduğu rakamlar, ödeme şekilleri veya buna benzer, trafikte kaza yapan bir vatandaşın tek başına yaptığı kazadan dolayı mağduriyeti veya geride kalan birinci derece yakınlarının alacağı tazminatlar… Bu 2 maddede gerçekten koskoca bir muğlaklık var. Yani eğer bu 2 madde çekilmezse tamamen vatandaşımıza ciddi anlamda sıkıntı yaratılacak. Burada sigorta şirketlerinin daha fazla zenginleşmesi ama vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin artması, alacakları primlerin daha da düşmesi söz konusu. AK PARTİ’li Grup Başkan Vekilleri şu anda burada değiller, birazdan onlar gelecekler ve umarım bu 2 maddeyi çektiklerinde hem eksperler hem sigorta şirketlerinin yetkilileri hem de bu diğer tarafı temsilen gelecek olan yetkili kişilerle başka bir komisyonda görüştükten sonra doğru bir yol bulacağımızı ve de 83 milyon vatandaşımızın mağduriyetini Meclis olarak komple gidereceğimizi ümit ediyorum.

Şimdi, bu 2 maddenin özellikle üzerinde durduk. Geçen yıl Anayasa Mahkemesi bunu iptal etmişti ancak sigorta şirketlerinin Hükûmete baskısı sonucu, maalesef, yerel deyimle, çalının yan tarafından dolaşılıp bu kanun tekrar çıkarılmak isteniyor. Buna kesinlikle bizler izin vermeyeceğiz. Bu sebepten dolayı başta Grup Başkan Vekilimiz Sayın Engin Özkoç’la birlikte gerekli görüşmeleri yaptık. Umarım bu 2 maddeyi vatandaşımızın lehine olacak doğrultuda değiştireceğiz diyoruz.

Burada tabii ki Plan ve Bütçe Komisyonunda olan tüm arkadaşlarımız da bu konuyla alakalı olan bütün gerekli görevlerini özveriliyle yaptılar, onlara da teşekkür ediyoruz.

Şimdi, diğer bir taraftan bu teklifin diğer maddeleri var, burada pozitif olan maddeler de var yani çıkacak olan 15-16 maddenin hepsi negatif değil, doğru olanlar da var. Bunu benden sonra konuşma yapacak olan arkadaşlarımız değerlendirecekler. Ben bu konuyla alakalı çok daha fazla detaya girmeyeceğim. Burada tekrar söylüyorum, bu 2 madde çekildiğinde, inanın, bu maddeler yetkili, uzman arkadaşlar tarafından değerlendirildiğinde 83 milyonun lehine bir durum oluşacaktır.

Şimdi, ben bu maddeyle ilgili olan görüşlerimi açıkladım, gelelim günümüzle alakalı... Değerli arkadaşlarımız, bizi izleyen tüm vatandaşlarımız; Sayın Cumhurbaşkanı esnafımıza, vatandaşımıza bir destek açıkladı; kendisine teşekkür ederiz -bakın, teşekkür etmeyi de biliriz- ancak Sayın Cumhurbaşkanı çay kaşıyla verdi, bugün sabahleyin uyandık, bir baktık ki değil koskoca kazan kepçesiyle, bir operatörün kullandığı iş makinesinin kepçesiyle vatandaştan geri aldı. Ne yaptı? Motorinin, mazotun litresine 65 kuruş zam koydu, 55 kuruş da benzine koydu yani dediğim gibi, 100 lira verdiyse 1 milyon lira olarak geri aldı vatandaştan. Bu, neyi getirecek önümüzdeki günlerde? Bu, zincir marketlerde satılan gıda ürünlerini, alacak olduğunuz otobüs biletlerini, taksimetre ücretlerini, buna benzer motorinle çalışan, akaryakıtla çalışan bütün sektörleri etkileyecektir yani bir enflasyon olacaktır, vatandaşımızın cebinden çıkacak olan rakamların daha da fazla artmasına sebep olacaktır. Onun için -aynen dediğim gibi- Sayın Cumhurbaşkanı çay kaşığıyla verdi ama operatörün kullandığı kepçenin ağzıyla aldı diyorum.

Şimdi, nakliyeciler bu konuda zor durumda, bunun yanında otobüsçüler aynı şekilde, taksiciler aynı şekilde ama en muzdarip kim olacak biliyor musunuz? Çiftçi. Bakın, çiftçi neyle ekip biçiyor? Tabii ki motorinle, mazotla ekip biçiyor. Pandemi zamanındayız, önümüzdeki süreçte hasat yapılacak, hasadı yaparken ne çalıştıracak? Tabii ki biçer-döver çalıştıracak, traktör çalıştıracak. Peki, alacak olduğu mazot bir anda 6,5 TL’den 7,30’lara 7,32’lere çıktı. Yani siz, yine çiftçinin sırtına ekstra yük getirdiniz.

Şimdi, bu konuyu da geçtikten sonra ben yaklaşık bir hafta önce, on gün önce AK PARTİ Eskişehir Milletvekili Sayın Harun Bey’le alakalı bir açıklama yapmıştım, Harun Karacan’la. Kendisi burada ise cevap verme yetkisine sahiptir, kesinlikle onu ilgilendiriyor çünkü. Kapıkule, Hamzabeyli ve İpsala Kapılarımızda yani Avrupa’ya açılan kapılarımızda akaryakıt satılıyor ÖTV’siz, KDV’siz. Bugün mazota zam geldi ancak ÖTV’ye zam geldi. Ben yarın bu rakamları kontrol edeceğim Harun Bey, siz ÖTV’siz sattığınız akaryakıta bu zammı kapılarda uygulayacak mısınız? İlk önce bunu vatandaşımızla, UND’deki yetkililerle biz bugün görüştük, tüm nakliyeci arkadaşlarımızla bunu yarın değerlendireceğiz.

Şimdi, Harun Bey’le alakalı, haksız kazancıyla alakalı açıklama yapmıştım. Üç yıldır bu 3 kapıdaki istasyonları işletiyor, yüzde 8’lik normal hukuki kazancından sonra üç yıllık haksız kazancı toplamda 597 milyon 209 bin 910 TL’ydi. Bunu size daha önce açıkladım; bakın, ben resmî rakamlarla konuşuyorum. Harun Bey gelip kendisi bunu tekrar burada açıklayabilir. Bunun yanında bakın, haksızlığı nereden geliyor, size tekrar açıklayayım: Bu gördüğünüz bizim gümrük kapılarımız, gümrük kapılarında ÖTV’siz, KDV’siz mazot satılıyor. Her nasıl oluyorsa Çeşme’de 4,7; Pendik’te 4,6; Mersin’de 4,97; Yalova’da 4,72; Karasu’da 4,92; bunlar normal yüzde 8’lik kâr payı içerisinde ama nedense Harun Bey’in şirketi çok aç, çok para kazanmak istiyor, yüzde 8’den daha fazla para kazanmak istiyor; İpsala’da 5,235; Kapıkule’de 5,235; Hamzabeyli’de 5,217 yani litrede 55 kuruş fazladan para kazanıyor. Günde bir araç 900 litre mazot alıyor arkadaşlar, günde ortalama 1.100 tane araç geçiyor yani kazancı anormal derecede haksız kazanca devam ediyor.

Ben buradan tabii ki Sayın Harun Bey’e bunların açıklamasıyla ilgili defalarca atıfta bulundum ama her nedense ne basında ne bizim şu anda konuştuğumuz kürsümüzde veya basın açıklamasında herhangi bir cevap vermiyor. Bakın, tüm nakliyecilerin, ülkemizi temsil eden birçok fabrikanın, sanayicimizin ürettiği malı taşıyan nakliyecilerin adına ben burada konuşuyorum. Siz, bizim nakliyecimizin başka ülkelerdeki nakliyecilerle olan rekabet gücünü niye daha fazla akaryakıt fiyatıyla, haksız yere kazançla düşürüyorsunuz ki? Onun için biz nakliyeci arkadaşlarımızın gücünü düşürmeyin.

En önemlisi biz Parlamentodayız. Nasıl ki benim gibi Harun Bey de burada Parlamento üyesiyse haksızlığı durdurmak için bu kürsüde Harun Bey 2 defa yemin etti, ben 3 defa yemin ettim; onun için haksız kazanca “Dur!” demek zorundayız. Gelsin, buradan kendisi açıklamasını yapsın diyorum.

Bu haksız kazanç için de Sayın Enerji Bakanını, Sayın Ulaştırma Bakanını ve Gümrük Bakanını göreve davet ediyorum. Çünkü neden? EPDK Başkanını aradım “Gümrüksüz alanlarda benim yetkim yok.” diyor. İyi de bu Hükûmet, bu devletin Bakanları, kim yönetecek orayı, gümrüksüz alandaki akaryakıt istasyonlarını kim kontrol edecek? Gece saat on ikiden sonra rakamları yükseltiyor, sabahleyin normale döndürüyor. Yani içeride çalışan birçok vatandaşımız, birçok işçi kardeşimiz bu haksızlıkları dile getiriyor. Bakın, birisi, Harun Bey’in önceden çalıştığı bütün olayları bilen bir işçi kardeşimiz ne demiş: “Haksızlığa, yoksuzluğa ‘Dur!’ demek gerekiyor. Firmalardan yakıt parasını yukarı yuvarlayıp daha fazla para alıyor, usulsüz döviz bozuyor.”

Ben buradan Harun Bey’e soracağım: Bu 3 gümrük kapısında sizin döviz büronuz var mı? Hangi lisansınız var da döviz bozuyorsunuz?

Buradan soruyorum, Sayın Ticaret Bakanına soruyorum, Gümrük Bakanına soruyorum: Bu 3 kapıda döviz bürosu var mı Harun Bey’in şirketine ait, Karacan şirketine ait, Karacan Enerjiye? Buna cevap bekliyoruz.

Diğer bir taraftan, biraz önce dediğim gibi, vatandaşımız yazmış, litresini 60 kuruş daha fazla satıyor, resmen soygunculuk yapıyor. Yani burada soygunculuk yapan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZKAN YALIM (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Buradan özellikle TOBB Başkanı Sayın Hisarcıklıoğlu’na da seslenmek istiyorum: Siz tüm odaların yetkilisisiniz, başısınız. Bugün ulaştırma sektöründe UND’nin de olduğu yani bütün nakliyecilerin, Şoförler Odasının temsilcilerinin haklarını neden yediriyorsunuz? Sayın Hisarcıklıoğlu, bu olaya “Dur.” deyin çünkü o gümrük kapılarında kantarı da siz işletiyorsunuz. Bütün olayın farkındayım. Ama yani birilerinin hırsızlık yapmasına resmen çanak tutuyorsunuz.

Bu konuyla alakalı daha nasıl bağıracağım? Tüm bakanları göreve davet ediyorum. Tüm vatandaşlarımızı bu konuyla alakalı bilgilendirdim. Onun için ben tekrar söylüyorum ki EPDK Başkanı bile bu konuyla alakalı herhangi bir adım atamıyor, burada tek adım atacak olan kişiler Sayın Ulaştırma Bakanı, Sayın Gümrük Bakanı, Ticaret Bakanı.

En sonunda da Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sesleniyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Sayın Cumhurbaşkanı, gelin görevinizi yapın, vatandaşımızın, nakliyecimizin gücüne güç katın diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahısları adına diğer konuşmacı Uşak Milletvekili Sayın İsmail Güneş.

Buyurunuz Sayın Güneş. (AK PARTİ, CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin geneli üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve bizi ekranları başında izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Geçtiğimiz yıl tüm dünya devletleriyle birlikte yaşadığımız Covid-19 pandemisi hayatlarımızı tehdit ettiği gibi yaşam şeklimizi ve ekonomilerimizi de etkilemiştir. Covid-19 enfeksiyonundan vatandaşlarımızı korumak ve sağlıklı bir şekilde hayatta kalmaları için önemli tedbirler alan Hükûmetimiz, aynı zamanda Covid enfeksiyonunun oluşturduğu olumsuz şartlar nedeniyle ekonomik yönden vatandaşlarımızın en az etkilenmesi için esnafımıza, çiftçimize, sanayicimize, KOBİ’lerimize, turizm sektörümüze ve dar gelirli vatandaşlarımıza 186 milyar TL doğrudan destekle; ödemelerin ertelenmesi, uygun kredi imkânlarının sağlanması, istihdam destekleri gibi pek çok paketi hayata geçirerek toplamda 660 milyar TL destekle vatandaşımızın yanında oldu.

Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, salgının yarattığı yaraları sarmak ve salgın sonrası dönemde ekonomik yapılanmasına uygun, sürdürülebilir, güçlü ve kaliteli büyümeyi ana hedef alan, makroekonomik istikrarın tahmini, rekabetçi üretim ve verimlilik artışlarıyla şeffaf, öngörülebilir ve hesap verilebilir yönetişimi amaçlayan 2021 yılı yeni ekonomik reform eylem planını açıkladı. Makroekonomik politikalar ve yapısal politikalar olmak üzere iki ana başlık altında toplanan yeni ekonomik reform eylem planı takvimi de açıklandı.

Bu kanun teklifinde Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın mart ayında açıkladığı yeni ekonomik reform paketinde takvime bağlanmış 7 maddeyi de içeren, Sigortacılık Kanunu başta olmak üzere, bazı kanunlarda ve kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapmaktayız.

Madde 3 ve 4’te 9/10/2020 tarihli ve 31269 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 2020/40 Kararı ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 90 ve 92’inci maddelerinde kısmi olarak iptali sonrasında ortaya çıkan yasal boşluk Yargıtay içtihatları ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere ilişkin hükümleriyle doldurulmaya çalışılmış olup ortaya çıkan son durumda tazminatlarda ortalama yüzde 53, vefat tazminatlarında ortalama yüzde 40 artış olmuştur. Hesaplamada belli bir standardizasyon kalmadığı için benzer olaylarda çok farklı tazminatlar ortaya çıkmasıyla vatandaşlar açısından adalet ortadan kalkarken sigorta şirketleri açısından da öngörülemez bir durumla karşı karşıya kalınmıştır. Kanuni bir düzenleme yapmazsak kaos ortamı devam edeceği gibi, zorunlu sigorta primlerinde de yaklaşık yüzde 22 oranında bir artış beklenmektedir. Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında tazminatlardan değer kaybı tazminatı, destekten yoksun kalma tazminatı, sürekli sakatlık tazminatı gibi tazminatların hesaplamalarının nasıl yapılacağına yönelik düzenleme yapılmaktadır. Bu kapsamda, destekten yoksun kalma ve sürekli sakatlık tazminatı hesaplamalarında ülkemizin demografik gerçeklerini en doğru biçimde yansıtan ulusal doğum ve ölüm istatistikleri kullanılarak hazırlanan hayat tablosunun kullanılması amaçlanmaktadır.

Ayrıca, Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumuna, Karayolları Trafik Kanunu’nun 90’ıncı maddesinin birinci fıkrasıyla düzenlenen tazminat hesaplamaları kapsamında kullanılacak aktüeryal yöntemlere ilişkin diğer teknik hususları belirleme yetkisi vermekteyiz.

92’nci maddede de hangi maddelerin bu tazminatların dışında kalacağı belirlenmektedir. Diğer taraftan, yine 92’nci maddede terör eylemlerinde kullanılan araçları, bu araçlara bilerek binen insanların uğradıkları zararları yine tazminat dışı bırakmaktayız.

Diğer taraftan, bu kanun teklifinin 5’inci maddesinde, söz konusu eş güdümün sağlanması adına, Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesinin görev ve yetkileri gözden geçirilerek daha etkin ve şeffaf bir kurumsal yapı oluşturulacak şekilde Finansal İstikrar Komitesinin yeniden yapılandırılması amaçlanmaktadır.

Diğer taraftan, daha önce Covid’den dolayı istihdamı artırma adına, istihdam için yaklaşık 19 tane paket çıkarmıştık, bir yeni paket daha… Burada küçük ve mikroişletmelerin, 50’den az çalışanı olan işletmelerin hem likidite sıkıntısını karşılamak hem de istihdamı desteklemek için bu işletmelerin bir önceki yıl çalıştırılan işçi ortalamasına ilave olarak 1/7/2021 tarihinden itibaren bir yıl süreyle istihdam ettikleri sigortalılar için ödedikleri sigorta primlerinin, hazine destekli kefalet sağlanan ve kamunun doğrudan veya dolaylı olarak sermayedar olduğu bankalardan 30/6/2022 tarihine kadar kullanacağı kredilerde kredi faiz ve kâr payı bakiyesinden düşülmesine olanak sağlıyoruz. 50’nin altında çalışanı bulunan mikro ve küçük ölçekli işletmelerde yeni istihdam sağlamak veya pandemiden dolayı nakdî yardım alanların tekrar işe dönmesine fırsat vermek için çıkarılan bir kanun teklifidir. Bir işletme maksimum 5 kişi için bundan faydalanabilmekte ve 5 kişi çalıştırıldığında da total tutar 80.493’tür. Bu ayrılan finansman 10 milyar TL olup çekilen krediler altı ay ödemesiz, yirmi dört ay vadelidir. Bu kanun neticesinde 100 bin kişinin istihdam edilmesini ve 1,6 milyar TL de fon maliyetinin olmasını beklemekteyiz.

Diğer taraftan, tasarruf oranlarımızı artırmak için bireysel emeklilik sisteminin 2003 yılında hayata geçmesiyle, 2013 yılında yüzde 25 devlet desteğinin sağlanmasıyla, 2017 yılında otomatik katılım sisteminin getirilmesiyle bireysel emeklilik sisteminde bugün 12 milyon 600 bin vatandaşımız olup 174 milyar TL ekonomik büyüklüğe erişilmiştir. Bu kanun teklifiyle 18 yaş altında bulunan 23 milyon kardeşimize bireysel emeklilik yolunu açıyoruz ve on yılda 2,4 milyon çocuğumuzun bireysel emeklilik sistemine girmesini ve 32 milyar TL tasarruf yapılmasını bekliyoruz.

Diğer taraftan, vakıf ve sandıklardaki emeklilik birikimlerinin -daha önce 2007 ile 2017 yılları arasında bu hakkı vermiştik- BES’e geçmesi için bir fırsat veriyoruz. Burada da 50 tane vakıf ve sandık vardır, 300 bin kişi vardır ve dolayısıyla da ekonomik büyüklüğü 40 milyar TL’dir. Burada, tabii ki bu vakıf ve sandıkların organları tarafından karar alınması gerekmektedir. 2023 yılında da buradan yaklaşık 10 milyar TL’nin bireysel emeklilik sistemine geçmesini bekliyoruz.

Diğer taraftan, Cumhurbaşkanlığı sisteminden önce orta vadeli program Kalkınma Bakanlığınca hazırlanmaktaydı, Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesiyle beraber Kalkınma Bakanlığı kalktığı için hem orta vadeli mali program hem orta vadeli program, her ikisi de Bütçe ve Strateji Başkanlığınca ve Hazine ve Maliye Bakanlığınca hazırlanmaktadır. Bu ikisini birleştirerek sadeleştirme işlemine geçiyoruz.

Diğer taraftan, önemli bir kanundaki önemli bir değişiklik de başta reel sektörün karşı karşıya kaldığı bazı riskler olmak üzere, nükleer risk gibi özellik arz eden ve sigortalanmasında kamu menfaati bulunabilen birtakım risklere gerek yurt içinden gerekse uluslararası piyasalardan sigorta ve reasürans teminatı bulunmasında güçlük çekilmektedir. Bu tip riskler çoğunlukla sigorta ve reasürans havuzları kurulmak suretiyle ve çoğu zaman prim ve reasürans desteği şeklinde olmak üzere devlet desteğiyle yönetilmektedir. Örneğin, devlet destekli alacak sigortası ve maden çalışanlarının zorunlu ferdi kaza sigortası uygulamaları 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 33’üncü maddesi uyarınca hayata geçirilmiştir. Bu maddeyle uygulamaların yanı sıra ileride kapsamda ihtiyaç duyulacak diğer risklerin de bu çatı altında toplanması, bu yapıya bir tüzel kişilik kazandırılması suretiyle daha sonra da DASK ve TARSİM havuzları arasında reasürans desteği sağlanması hedeflenmektedir. Çünkü TARSİM geçen yıl yabancı reasürörlere 149 milyon TL, DASK da 257 milyon TL para ödemiştir.

Diğer bir madde, 12’nci maddede Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak 2’ye ayrılmasından dolayı 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim Kontrol Kanunu’nun ek 1 sayılı cetvelde de diğer değişiklikler yapılmaktadır.

Diğer bir madde finansal sektör komisyonunun kaldırılması.

Diğer bir maddede ise çek ibraz yasağına ilişkin tereddütlerin giderilmesi ve oluşan problemlerin çözülmesi için 7226 sayılı Kanun’un geçici 3’üncü maddesinin 1’inci fıkrasının (a) bendiyle getirilen çek ibraz yasağına ilişkin uygulamalardan kaynaklı tereddütlerin giderilmesi amaçlanmaktadır.

Diğer bir madde… Bölgesel kalkınma ajanslarına ait bölge kalkınma idareleri 2011 yılında kurulmuştur. Doğu Anadolu Projesi, Doğu Karadeniz Projesi, Konya Ovası Projesi’yle ilgili idarelerin süreleri 8/6/2021 tarihinde bitmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Güneş.

İSMAİL GÜNEŞ (Devamla) – Bunlar olumlu faaliyetler sürdürdükleri için bunların sürelerinin beşer yıllık olmak üzere 2 sefer daha uzatılması yetkisinin Sayın Cumhurbaşkanımıza verilmesidir.

Diğer bir madde… 1’inci ve 2’nci maddelerde, daha önce, 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nda taşınabilir mallarla ilgili bir meblağ vardı, çok eskiden kalmış bir meblağ; bunu da 1500 TL’ye getiriyoruz.

Diğer bir madde de turizm sektöründe kullanılmak üzere hazine arazisi tahsis edilen Kültür ve Turizm Bakanlığından belgeli yatırımcılarımızın kiralarının bir yıl ertelemesidir.

Bu kanunun vatanımıza, milletimize, ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyor, bu teklif için desteklerinizi bekliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gökçel, bir söz talebiniz var.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

36.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanı kuraklıktan etkilenen çiftçilerin borçlarının erteleneceğini duyurdu. Ancak ülkemizde afet yalnızca kuraklıktan ibaret değil. Son yıllarda yılın her mevsimi çeşitli afetler oluyor. Bundan da en büyük zararı çiftçimiz görüyor. Yıl içinde meydana gelen don, dolu, fırtına ve aşırı yağışlar nedeniyle tarımsal üretimde büyük kayıplar verdik.

Daha geçtiğimiz haftalarda Mersin Mut’ta fırtına ve dolu, Malatya’da don afeti yaşandı. Çiftçilerimiz meydana gelen afetlerden büyük zarar gördüler. Çiftçilerimiz elektrik paralarını ödeyemiyor; ilaç, gübre paralarını ödeyemiyor; SGK primlerini ödeyemiyor. Çiftçilerimizin yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesi için tüm çiftçilerimizin borçları faizsiz bir şekilde mutlaka ertelenmelidir.

BAŞKAN – Sayın Suzan Şahin, Sayın Vekilim…

37.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, Hatay’ın sorunlarına ilişkin açıklaması

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Coğrafi ve ekonomik iş yapma açısından büyük bir potansiyeli olan liman şehri Hatay’ın çevre illeri gibi Güneydoğu Anadolu Projesi GAP’a dâhil edilmesi büyük önem taşımaktadır. 600 bin civarı Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan Hatay’ın da potansiyeliyle UNDP ve UNICEF gibi uluslararası kuruluşların bölgede yaptığı yatırımlardan yararlanması gerekmektedir. GAP’a dâhil olmamızla birlikte, Suriyeliler ve çocuklarının eğitimi ve rehabilitesini yapabiliriz. Hatay’ın da GAP’a dâhil edilmesi bölgesel ve iş gücü konusundaki potansiyelin ve avantajın değerlendirilmesine zemin hazırlayacak, GAP’ın ekonomik anlamdaki avantajı, organizasyon gücü ve uluslararası kurumlarla iş birliği Hatay’ın potansiyeliyle birlikte değerlendirildiğinde Hatay’ın kalkınmasına da büyük katkı sağlayacaktır. Liman şehri Hatay’ın GAP illeri arasına dâhil edilmesini talep ediyoruz. Yıllardır söz verilen Amanos tüneli de yapılırsa Hatay GAP’a, GAP da Hatay’a güç katar.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Tokdemir.

38.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’in, Ankara-Niğde Otoyolu’na ilişkin açıklaması

İSMET TOKDEMİR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye'nin ilk akıllı otoyolu olarak hizmete açılan Ankara-Niğde arasındaki yol, gayet güzel bir otoyol ancak geçiş ücretlerinin çok yüksek olması nedeniyle vatandaşlarımız bu yolu kullanamıyor. Daha vahimi ise bir kamyonun geçiş ücreti 332 lira, bir tırın geçiş ücreti 404 lira. Bu geçiş ücretleriyle vatandaş tarım ürünlerini nasıl ucuza yesin? Üstelik Ankara-Niğde Otoyolu’nda bir günde kaç araç geçiş garantisi verildiği de ticari sır kapsamında, açıklanmıyor. Neyin ticari sırrı? Kamuoyunu doğrudan ilgilendiren bir konuda “ticari sır” deyip işin içinden çıkamazsınız. Yetkililere sesleniyoruz: Bir an önce bu yolun geçiş ücretlerini düşürün ki vatandaşımız bu yoldan yararlansın, milletimiz de ucuz gıda yesin.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Antmen…

39.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükte kalması gerektiğine ilişkin açıklaması

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhuriyet Halk Partisi insan haklarına, bölgesel ve uluslararası hukuka saygıyla İstanbul Sözleşmesi’ne bağlı kalınması görüşündedir. Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükte kalması ve uygulanması için Cumhuriyet Halk Partisi olarak tüm gücümüzle ısrarcı olmaya devam edeceğiz. Yok hükmündeki çekilme kararına karşı Cumhuriyet Halk Partisi hâlâ yürürlükte olan İstanbul Sözleşmesi’ne bağlı kalacak ve İstanbul Sözleşmesi’nin tüm hükümlerinin uygulanması için çalışacağız. İstanbul Sözleşmesi bizim, vazgeçmiyoruz.

Teşekkür ederim.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş ve 64 Milletvekilinin Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3607) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 262) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 9’uncu maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde söz isteyen İYİ Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Durmuş Yılmaz.

Buyurunuz Sayın Yılmaz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURMUŞ YILMAZ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve televizyonları başında bizleri izleyen, dinleyen sevgili yurttaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

262 sıra sayılı Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde İYİ Parti adına görüş bildirmek üzere söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, ekonomik politikalar büyük ölçüde beklentilere hitap eder. Eksik, kararsız, belirsiz ve geçici görünümlü önlemler beklentileri ve piyasayı bozar. O nedenle başta politika yapıcısı siyasetçiler ve kurumlar belirsizlik yaratmamalı, kafa karıştırıcı söylem ve eylemlerden uzak durmalı ve toplumsal zihni berrak tutmalıdır. Bu çerçevede, milletin Meclisi milletin sorunlarına çözüm bulmak için zaman harcamalı, iktidarın yaptığı yanlışları elbette düzeltmeli ama zamanının önemli bir kısmını buraya harcamamalı. Daha bir ay bile olmadan çeklerle ilgili yapılan bir düzenleme, maalesef bugün tekrar gündemimize gelmiş bulunuyor. Dolayısıyla biraz önce -sözünü ettiğim kararların- eksik, belirsiz ve geçici görünümlü önlemler beklentileri bozar demiştim, nitekim bozuldu ve sonrasında Türkiye’deki ödemeler sistemi tıkandı. Yine şunu da biliyor ve farkındayız ki: Her ekonomik düzenin bir politikası, her politikanın bir hukuku, her hukukun bir düzeni ve her düzenin bir kültürü vardır. Üzülerek söylemek istiyorum ki bugünkü ekonomik düzenin, politika yapıcılığının kültürü cin fikirliliktir. Peki, bunu nereden biliyoruz? Benden önceki konuşmacılarda gündeme getirdi akaryakıtta ÖTV’ye 3 kalemde yüzde 54, yüzde 78, yüzde 88’lik bir zam yapıldı. Akaryakıt bildiğiniz gibi ham maddesi olan petrol fiyatlarından, kurdan ve vergiden etkileniyor. Son dönemde kur ve petrol fiyatları arttı ve dolayısıyla ÖTV’deki vergi indirimi yoluyla fiyatlardaki artışlar pompalara yansıtılmadı. Dolayısıyla, bunun sonucu olarak enflasyon olması gerekenden en azından 1 puan daha düşük çıkartıldı. Bu uygulamanın olumsuz bir etkisi olduğu dönem şu... Niçin böyle yapıldı? Şunun için yapıldı: Çünkü ekim-nisan döneminde baz etkisi nedeniyle enflasyon yüksek çıkacaktı. O nedenle ciddi vergi kaybına razı olundu ve dolayısıyla da bu vergi ile kur vesaire arasında bir mahsuplaşma yapıldı. Şu anda bu zam niçin yapıldı, bu zammın amacı ne? Bu zammın amacı şu: Şu anda önümüzdeki dönemde mayıs ve haziran aylarında baz etkisi nedeniyle enflasyonun düşük çıkacağı hesaplanıyor ve buradan hareketle de önceki dönemde kaybedilen gelirleri telafi edip ve yüksek miktardaki bu zamlarla elde edilen gelirlerle de esnafa verilen karşılıksız gelir desteklerinin finansmanı sağlanıyor. Önemli nedeni dediğim gibi bu cin fikirlilik, bu ay ve önümüzdeki ay, gelecek ay baz etkisinden dolayı enflasyonunun düşük çıkması bekleniyor. Peki, bu mümkün mü? Evet, bir ölçüde mümkün. Sürdürülebilir mi peki? Kesinlikle sürdürülemez. Tutar mı bu? Tutmaz çünkü haziran sonunda, özellikle temmuz ayından sonra enflasyon tekrar yükselişe geçecek. Dolayısıyla bu zamların ana nedeni, dört başı mamur ekonomik politikalarla ekonomik dengeyi sağlayıp, enflasyonu kontrol altına alıp paraya itibar kazandırmak yerine, bu tür kısa vadeli cin fikirlerle ekonomi yönetimine kalkışmaktır. Hükûmet düşünüyor ki bir taşla iki kuşu birden vuracak. Hayır, vuramayacaksınız; geçmiş dönemde olduğu gibi, bu işin sonunda da yine yüksek faiz, düşük kur ve değersiz Türk lirasıyla karşı karşıya geleceksiniz. Başında yapılması gereken şeyi maalesef sonunda yapıyorsunuz.

Önceden belirlenmiş kurallara göre değil duruma göre karar alan sistemlerde hukuk ve kurumlar bağlayıcılık özelliğini kaybeder. Sonuç, az girdiden daha fazla çıktı sağlamayı mümkün kılan şeffaflık ve hesap verebilirlik ortadan kalkar. Bugün karşı karşıya olduğumuz sıkıntıların özeti budur çünkü kabul edelim ki Türkiye, bugün istisnaların kural olduğu bir ülke konumuna düşürülmüştür; hâliyle kurumlar da bu duruma uyum sağlar hâle gelmiştir maalesef. Son birkaç yılda ekonomik politika yapıcılığının baskın özelliği, makro bir yaklaşım yerine karşılaşılan soruna mikro düzeyde anlık tepki vermek şeklinde olmaktadır. Makrobütünlükten uzak bu tür yaklaşımlar sorunları çözmediği gibi, bir sonraki dönemin sorunlarının da tohumunu ekiyor. Dolayısıyla şu anda görüşmekte olduğumuz kanun teklifi, göreceksiniz, bazı alanlarda bir sonraki önemli sorunların tohumunu atıyor; bundan hiç şüpheniz olmasın.

Yatırım yapılabilmesi için mevcut an ile gelecek arasında köprü olan belirsizliğin yönetilmesi gerekir; bu, yönetilmiyor. O nedenle risk alan girişimciye yol göstermek, onun gelecekle ilgili korkusunu, endişesini gidermek için beş yıllık kalkınma planları ve orada ortaya konulan tercihler doğrultusunda üç yıllık orta vadeli program ve bunun finansman kaynaklarını gösteren orta vadeli finansman programı yapılır. Bu, kanun emridir. Uygulama da yıllık programlarla hayata geçirilir. Türk mali sisteminin anayasası olan 5018 sayılı Kanun’da değişiklik yaparak orta vadeli mali planı orta vadeli programla birleştiren düzenleme gibi önemli değişiklikler yapan ve ülkenin önümüzdeki on yıllarını ciddi şekilde etkileyecek görüşmekte olduğumuz kanun teklifi, bu mikro olan fakat makropolitikalardan uzak çerçevenin neresinde, neresine oturuyor? Bu makroperspektif nerede? Düzenleme böyleyken göz göre göre ödenek üstü harcamaların yapıldığı, borçlanma limitlerine uyulmadığı bir ortamda bütçeye davet dökümanı işlevi olan, kâğıt üzerinde birleştirilmesinin bir sakıncası görülmeyen orta vadeli program ve orta vadeli mali programın birleştirilmesinin uygulamada şeffaflık yönünden ne tür kayıplara neden olacağı bu aşamada bilinmemektedir. Bunu önümüzdeki dönemde göreceğiz. Bu mikrocu yaklaşım, doğrudan çözümler bir yana sorunların ne olduğunu anlamaya bile imkân vermemektedir. Onun için kaliteli büyüyemiyor, enflasyonumuz, faizimiz, işsizlik oranımız yüksek ve fakirleşiyoruz. Pandemi sürecinde toplam talebi desteklemek için ihtiyaç sahiplerine imkân olduğu hâlde bu nedenle doğrudan yardım yapamıyorsunuz.

Başkanlığa 16 madde olarak sunulan, görüşmeler esnasında verilen önergelerle 19 maddeye ulaşan teklifte ekonomiyle ilgili önemli düzenlemeler olduğunu belirtmiştim. Ben 5’inci maddede tekrar düzenlenen finansal istikrar komitesindeki görüşlerimle konuşmamı sonlandıracağım. Zamanım bitmek üzere, şunu söyleyeceğim: Finansal İstikrar Komitesi, Türkiye’deki finansal istikrarı sağlamak üzere kurulmuş ve görevlendirilmiş bir komite olmasına rağmen maalesef eline aldığı yetki çerçevesinde bugün Türk mali sistemini, bankacılık sistemini ve finans sistemini her türlü tehlikeye, her türlü tehdide açık hâle getirmiştir. Niçin? 128 milyar doları, rezervi çarçur ederek. Burada yapılması gereken husus şu: Eldeki bilgi ve belgelere dayanarak bu Finansal İstikrar Kurulunun başındaki insanları bir bakıma tebrik etmek lazım. Görevi finansal istikrarı sağlamak olan bu kuruluş, maalesef kendi eliyle, kendi yaptığı eylem ve söylemle kurumu tamamen tehdide açık hâle getirmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Yılmaz.

DURMUŞ YILMAZ (Devamla) – Bugün Türk mali sisteminin koruma kalkanı yoktur ve bu Türk mali sistemi bir ulusal güvenlik sorunu hâline gelmiştir. 128 milyar dolar bunun için önemlidir ve dolayısıyla da bu komitede görev alan bu arkadaşları, bu işi nasıl becerdikleri konusunda gerçekten tebrik etmek lazım.

Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu.

Buyurunuz Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 262 sıra sayılı Sigortacılık ve Diğer Bazı Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Gazi Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Görüştüğümüz kanun teklifi genel gerekçesinde de ifade edildiği gibi, Ekonomi Reformları Eylem Planı’nda yer alan hedeflerin gerçekleştirilebilmesi amacıyla öngörülen yasal tedbirlerden bir kısmının yerine getirilmesine ilişkin önemli düzenlemeler içermektedir. Teklifin ilk 2 maddesi Siyasi Partiler Kanunu’nun 74’üncü maddesinde yer alan siyasi partilerin aynı hesap döneminde edindiği taşınmazlar ile değeri belirli miktarın üzerinde olan taşınır malların, menkul kıymetlerin ve her türlü hakların bildirim zorunluluğunu düzenleyen hükümdeki sabit tutarın güncel hâle getirilmesi ve her yıl yeniden değerleme oranında artırılmasını öngörmektedir.

3 ve 4’üncü maddelerle, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nda bazı değişiklikler yapılmaktadır. Hatırlanacağı gibi, Anayasa Mahkemesi 2020 yılının Temmuz ayında açıklanan kararıyla Karayolları Trafik Kanunu’nun 90 ve 92’nci maddelerinde kısmi iptallere hükmetmişti. Mahkemenin kısmi iptal kararı sonrasında ortaya çıkan yasal boşluk, Yargıtay içtihatları ve Borçlar Kanunu’nun ilgili hükümlerine göre doldurulmaya çalışılsa da yasal çerçeveye oturtulamamıştır. Yapılan düzenlemeyle Anayasa Mahkemesi tarafından açıklanan iptal gerekçeleri göz önünde bulundurularak karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminat hesaplamalarına dair temel çerçeve ortaya konulmaktadır.

Teklifin 5’inci maddesinde iktisadi büyümenin etkin bir şekilde desteklenmesi ve istikrarın korunması ilkesi çerçevesinde finansal sistemi gözeten, farklı otoritelerin eş güdüm içerisinde çalışmasını sağlayan Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesinin görev ve yetkileri yeniden düzenlenmek suretiyle “Finansal İstikrar Komitesi” olarak yapılandırılması öngörülmekte, bu şekilde daha etkin bir kurumsal yapı oluşturulması hedeflenmektedir.

6’ncı madde ise mikro ve küçük ölçekli firmaların ilave olarak istihdam ettikleri sigortalılar adına ödemeleri gereken sigorta primlerinin kamunun doğrudan veya dolaylı olarak hâkim sermayedar olduğu bankalardan 30 Haziran 2022 tarihine kadar kullanacakları kredilerde kredi faiz veya kâr payı bakiyesinden düşülmesine imkân sağlanmasına ilişkindir. Düzenlemeye göre, işletme başına 5 kişiyi geçmemek üzere, hangi sektörde olursa olsun 50 kişiden daha az işçi çalıştıran işletmeler uygulamadan yararlanabilecek, hesaplamalarda kişi başı aylık 1.341 lira, yıllık 16.098 lira olmak üzere 5 kişi üzerinden elde edilebilecek tutar 80.493 lira olabilecektir.

Teklifle öngörülen bir diğer husus ise bireysel emeklilik sistemiyle ilgilidir. Öngörülen düzenlemeyle 18 yaşından küçükler de bireysel emeklilik sistemi kapsamına alınmakta, emekliliğe yönelik taahhütte bulunan hizmet sunucularının bireysel emeklilik sistemine aktarımına imkân sağlanmaktadır. Bir sosyal güvenlik sistemi olmasının yanında uzun dönemli bir tasarruf sistemi de olan bireysel emeklilik sistemi, 2001 yılında Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu’nun çıkarılması ve 2003 yılında ilk emeklilik planlarının onaylanmasıyla birlikte fiilen yürürlüğe girmiştir. 1 Ocak 2013 tarihinde, katılımcıların yatırdıkları katkı paylarının yüzde 25’i oranında devlet katkısı sağlanmaya başlamasıyla sisteme katılım da artmıştır. Son olarak, 2017 yılının başında yürürlüğe giren otomatik katılıma ilişkin hükümler uyarınca işverenler, çalışanlarını otomatik katılım sistemine dâhil etmeye de başlamışlardır.

Emeklilik gözetim merkezi verilerine göre, 7 Mayıs 2021 tarihi itibarıyla bireysel emeklilik ve otomatik katılım sisteminde katılımcı sayısı 12 milyon 675 bin kişiyi aşmış, toplam fon büyüklüğü ise 178,1 milyar liraya ulaşmıştır. Düzenlemeyle, sayıları 23 milyon olan 18 yaş altı gençlerimize ve çocuklarımıza bireysel emeklilik sistemine geçebilme imkânı sağlanarak on yılda 2,4 milyon kişinin sisteme girmesi ve 32 milyar liralık bir fon temin edilmesi öngörülmektedir.

Teklifin 9’uncu maddesiyle ise Covid-19 salgınının turizm sektörüne olumsuz etkilerinin azaltılmasına yönelik olarak, kanunları uyarınca ilgili bakanlıklar tarafından, üzerinde turizm tesisleri yapılmak üzere adlarına kamu arazisi tahsis edilen Kültür ve Turizm Bakanlığından belgeli yatırımcılar ve işletmecilerden 1 Nisan 2021 tarihi ile 31 Aralık 2021 tarihi arasındaki dönemde tahsis edilmesi gereken kira, kesin izin, kesin tahsis, irtifak hakkı ve kullanma izin bedellerinin ödeme sürelerinin ertelenmesi öngörülmektedir.

Değerli milletvekilleri, Covid-19 salgını, başta sağlık olmak üzere iktisadi ve sosyal anlamda tüm ülkeler üzerinde hâlen devam eden yıkıcı etkilere yol açmış, Türkiye ekonomisi de şüphesiz bundan etkilenmiştir. Türkiye, Covid-19’la mücadele kapsamında, bir yılı aşkın süredir salgının ekonomiye ve vatandaşlarımız üzerinde olan etkilerini asgariye indirmek için tüm kurumlarıyla canla başla gayret göstermektedir.

Toplum kesimlerinin ekonomik ve sosyal taleplerinin karşılanması ve salgın nedeniyle faaliyetini yürütemediği yahut faaliyetinde aksama yaşadığı için gelir kaybına uğrayan işletmeler üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılması için muhtelif yasal ve idari düzenlemeler süratle devreye konulmuştur. Bu kapsamda, kısa çalışma ödeneği, gelir, ciro, normalleşme, kira ve nakit desteği, işten çıkarma yasağı, sosyal yardımlar, borç erteleme, kredi kolaylığı ve benzeri ekonomik ve sosyal tedbirler ile önemli destek paketleri vatandaşlarımızın hizmetine sunulmuş, bu şekilde esnaf ve çiftçimizin, dar ve sabit gelirli insanlarımızın, yoksul ve muhtaç vatandaşlarımızın, emekli, dul ve yetimlerimizin talepleri peyderpey karşılanmaya çalışılmıştır.

Son olarak da 17 Mayıs 2021 günü Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan yeni destek programı kapsamında toplamda 1 milyon 384 binden fazla esnafımıza yapılacak 4 milyar 622 milyon liralık hibenin hak sahiplerine nefes aldıracak önemli bir katkı olacağını değerlendiriyoruz.

Diğer taraftan, aynı açıklamada 2021 yılı hububat ve bakliyat alım fiyatları da Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından ilan edilmiş, önceki yıla göre fiyatlarda yüzde 35’in üzerinde artışlar yapılmıştır.

Ayrıca, ülkemizin birçok yerinde yaşanan kuraklıktan zarar gördüğü belirlenen çiftçilerimizin Ziraat Bankasına veya Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının erteleneceği de yine bu açıklamalarda yer almıştır. Esnafımızı ve çiftçimizi rahatlatan, üreticiyi ve üretici birliklerini memnun eden bu desteklerin esnaf ve çiftçimize hayırlı olmasını diliyoruz.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak ekonominin ve toplumsal yapının temelini oluşturan esnaf, sanatkâr ve çiftçi kesiminin güçlendirilerek faaliyetlerine dinamizm kazandırılmasını, gelir ve refah düzeyinin artırılmasını, bu amaçla da yeterli desteğin verilmesini gerekli görüyoruz. Bu nedenle, işçi, işveren, esnaf ve çiftçimize verilen destek başta olmak üzere, ekonomik sektörlerdeki aktivitenin artırılması yönünde atılan tüm adımları destekliyoruz. İnanıyoruz ki tedbirleri gevşetmeden, rehavete kapılmadan, dayanışma içinde, aklın ve bilimin öncülüğünde Allah’ın izniyle Covid-19 hayatımızdan çıkacak, yaşadığımız konjonktürel sıkıntılar bütünüyle aşılacaktır.

Bu düşüncelerle kanun teklifinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Garo Paylan.

Buyurunuz Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, yıllardır “Tek adam rejiminin yarattığı demokrasi krizi neden, ekonomik kriz sonuç.” diyoruz ama siz bunu anlamıyorsunuz ve her seferinde, bunu anlamadıkça buraya ekonomik reform paketleri getiriyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, konuştuğumuz torba yeni ekonomik reform eylem planının ilk torbası. Şimdi, ekonomik reform eylem planına bir torbanın içine atılarak başlanıyorsa, yani gömleğin ilk düğmesi bu şekilde ilikleniyorsa, siz o ekonomik reform planının hâlini düşünün değerli arkadaşlar. Defalarca ekonomik reform eylem planı getirdiniz, hiçbiri, “Maşallah.” dediğiniz herhangi biri kırk gün yaşamadı arkadaşlar. Bu ekonomi reform paketi de iki ay önce açıklandı, iki ay sonra gelen ilk torba yasa budur arkadaşlar.

Sayın Cumhurbaşkanı, yakın zamanda, birkaç gün önce sıkıntıya giren yurttaşlardan helallik istedi. Helallik istemek önemlidir, bir öz eleştiri girişimidir. Yani diyor ki Sayın Cumhurbaşkanı, ben kaynakları saraylara, savaşlara ve yandaşlara harcadım, pandemi döneminde esnafı, işçiyi, çiftçiyi aç açıkta bıraktım diyor. Güzel, iyi bir öz eleştiri. Ama bunu yapan bir Cumhurbaşkanının ne yapması lazım yani nasıl helallik istemesi lazım? Artık saraya, savaşa, yandaşa kaynak yok; bundan sonra esnafa, çiftçiye, işçiye kaynak ayıracağım demesi lazım. Bu torbada işçilere, çiftçilere, esnaflara herhangi bir kaynak aktarımı var mı değerli arkadaşlar? Yok değerli arkadaşlar.

Peki, helallik isteyen Cumhurbaşkanı dün akşam ne yaptı? Benzine 55 kuruş, mazota 67 kuruş, LPG’ye 35 kuruş zam yaptı. Böyle mi helallik alacaksınız Sayın Cumhurbaşkanı? Helallik almak, almakla değil vermekle olur ama, maalesef, bu yola girebilmiş değil.

Bakın, değerli arkadaşlar, “reform paketi” denen bu torbada neler var, size anlatayım. Damat bey 2018 yılında ekonominin başına geçtiğinde dedi ki: “Ben Türkiye'yi uçuracağım. Nasıl uçuracağım? Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesi kuracağım.” dedi ve bunu da daha yasası Meclise gelmeden 2’nci toplantısını gerçekleştirerek yaptı yani biz dahi burada yasasını görüşmeden 2’nci toplantısını yapmıştı, talimatları vermeye başlamıştı Merkez Bankasına, SPK’ye, BDDK’ye. Biz dedik ki: “Bakın, bu yol yanlıştır.” Çünkü yasasında şu ifade geçiyor: “Cumhurbaşkanının alacağı kararlar Merkez Bankası, SPK, BDDK tarafından derhâl yerine getirilir.” Şimdi, böyle bir yasa maddesi varken damat bey ne yaptı? Dedi ki Merkez Bankasına: “Faizleri düşür.” Ne yaptı Merkez Bankası? Suni olarak faizleri düşürdü. Başka ne dedi damat bey? “Dolarları sat.” 128 milyar dolar satıldı. Bu satılan dolarların parası da piyasaya sürüldü arkadaşlar ve bunun sonucunda hem dolarlarımız tükendi hem ülkemiz enflasyon, faiz ve kur sarmalına girdi yani derin bir ekonomik kriz yaşadık.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu ekonomik krizi yaşadık, maliyetini de damat bey ödedi, görevden gitti. Şimdi, bu yasayı görüşüyoruz, finansal istikrar komitesi yasasını görüşüyoruz. Bazı şeyler değişiyormuş gibi yapılıyor ama “Cumhurbaşkanının ilgili talimatlarını Merkez Bankası yerine getirir.” ifadesi bu yasada duruyor. Ya, bir öz eleştiri varsa bundan vazgeçersiniz. “Ya, biz 128 milyar doları sattık, faizleri suni olarak indirdik, bunda hata yaptık, demek ki bu iş talimatla olmuyormuş.” dersiniz ve bu ifadeyi çıkarırsınız ama arkadaşlar, bu ifade aynen duruyor. Yani bu ne demek? Merkez Bankası yeni Başkanı da Cumhurbaşkanının talimatlarıyla iş yapacak demek, bu da ülkemizin yeni kriz sarmallarına girmesi demek. Ya, sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer.

Değerli arkadaşlar, sütten ağzınız yanmadı mı? Kaç kere bu ülkenin ağzı dağlanacak? Kaç kere işçinin, çiftçinin, emeklinin, esnafın ağzı dağlanacak? Arkadaşlar, hatalarından ders çıkarmayanlar aynı hataların içinde debelenip dururlar ve bu yasa da bu şekilde geçtiği sürece Merkez Bankası vesayet altında Cumhurbaşkanının talimatlarını yerine getirmeye devam eder ve ülkemiz kriz sarmallarından çıkamaz değerli arkadaşlar.

Pakette başka ne var? Bakın, 19 tane teşvik verdik beş yılda. Ne dedik? “Ey işverenler, siz yanınıza işçi alın.” Ee? “SGK’si benden yani sigorta primi benden.” Yetmedi “Vergisi benden.” dedik. O da yetmedi “Maaşı da benden.” dedik. Beş yılda 19 tane teşvik paketi çıkardık arkadaşlar. Peki, bu teşvikleri nereden verdik işverenlere? İşsizlik Sigortası Fonu’ndan verdik. Hepsinin yanlış olduğunu söyledik, yapmayın dedik, yaptınız. Dedik ki: İşçiyi, esnafı, çiftçiyi doğrudan destekleyin, patronları desteklemekle ekonomi düzelmez. Dinlemediniz, bunları yaptınız. Peki, sonuç ne oldu? Diyelim ki siz haklı olsanız ne olurdu? 30 milyon olan istihdam sayısı 35 milyona çıkardı, değil mi? Peki, üç yıl önce 30 milyon olan istihdam sayısı bugün kaçta arkadaşlar? 27 milyonda. 19 tane teşvik çıkarmışsınız, hepsini İşsizlik Sigortası Fonu’ndan finanse etmişsiniz, sonuçta istihdam sayısı düşmüş arkadaşlar. Peki, bu hataları yapmışsınız, şimdi, yeniden bu torbada diyorsunuz ki: “Ey işverenler, 5 tane işçi, al ben sana 500 bin lira kredi vereceğim.” Peki, yüzde kaçla vereceksin? Yüzde 28 tefeci faiziyle verecek.

SALİH CORA (Trabzon) – Yok öyle bir şey.

GARO PAYLAN (Devamla) – Ha, şimdi faizler çok yüksek ya, yüzde 28’le alacaksın ya, diyor ki: “Ben bu 5 tane işçinin sigorta primini sana bu faizden düşeceğim.” Ya, vatandaş zaten borçlu, borçlu. Borçlu olan esnafı, çiftçiyi, işçiyi daha fazla borçlandırmanın ne âlemi var; işverenleri daha fazla borçlandırmanın ne âlemi var? Bunu düşünemiyorsunuz. Peki, işveren 500 bin lira kredi aldı. Bir yılda ödeyeceği faiz ne? 140 bin lira. Siz kaç para teşvik ediyorsunuz? 80 bin lira teşvik ediyorsunuz. Değerli arkadaşlar, borç sarmalı içinde olan işverenler, sanayiciler, küçük işletmeler, bu anlamda daha fazla borç sarmalının içine girer ve bu teşvik de işe yaramayacak arkadaşlar. Aynı yanlışları yapmaya devam ediyorsunuz.

Başka ne var torbada? Bireysel emeklilik sistemini getirdiniz, kamusal emeklilik sistemini yok saydınız; kamusal emeklilik sistemi bataktadır şu anda ve emeklilerimize yeterli emekli maaşını verememektedir. 1.500 lira emekli maaşı alan bir babanın çocuğu kamusal emeklilik sisteminde geleceğini görememektedir. Ya 65 yaşında mezarda emeklilik olduğunu görüyor ya da emekli babasının sefil durumda olduğunu görüyor. Siz kamusal emeklilik sistemine yatırım yapacağınıza ne yapıyorsunuz? Bireysel emeklilik sistemine gaz veriyorsunuz, yurttaşlarımızı şirketlerin insafına teslim ediyorsunuz. Bu yetmedi, 18 yaşın üstündekilerin hepsini müşteri etti bireysel emeklilik sistemi, şimdi diyorsunuz ki: “18 yaşın altını da ben bireysel emeklilik şirketlerine açıyorum.” Diyorsunuz ki: “Ey Türkiye’nin zengin yurttaşları yani cebinde hâlâ parası olan yurttaşlar, 10 bin lira yatır bireysel emeklilik sistemine.” Ee? “2.500 lira da ben kamu bütçesinden vereceğim.” diyorsunuz. Ya, bu vicdana sığar mı arkadaşlar? Türkiye’nin zengin yurttaşları çocuklarını bireysel emekliliğe sokacak, onlar prim yatıracak, her yatırdığı bin liraya 250 lira prim yoksulların vergilerinden buraya yatırılacak arkadaşlar. Bu ülkenin ve Meclisinin üyelerinin vicdanına acaba bu sığacak mı, biraz sonra göreceğiz. Yapmamız gereken kamusal emeklilik sistemini güçlendirmektir arkadaşlar ama siz şirketlere teslim ediyorsunuz. Neoliberal politikaları Batı demokrasisi bile terk ediyor, artık kamucu ekonomiyi, kamusal alanı güçlendirmeyi önüne alıyor ama siz, maalesef, yurttaşlarımızı şirketlerin insafına teslim ediyorsunuz.

Başka ne var torbada arkadaşlar? Gerçekten buna “hayır” diyeceğinizi umut ediyorum, komisyondaki vekillerimiz de bu anlamda rahatsızlardı, umarım Genel Kurul “hayır” der. Turizm yatırımcıları var biliyorsunuz; evet, zor durumdalar, tıpkı pek çok yurttaşımız gibi zor durumdalar. Bu yaz turist gelmeyecek. Niye? Uluslararası arenada krizler yaşıyoruz, efendim, aşılar yok, Rusya turist göndermiyor, Avrupa’dan turist gelmeyecek. Turizm yatırımcılarının borçları ertelenecek. Peki, nasıl ertelenecek arkadaşlar? Sıfır faizle, sıfır faizle. Bu Meclis daha on beş gün önce çiftçinin borcunu tefeci faiziyle erteledi. Bu Meclis, arkadaşlar, esnafların, çiftçilerin, yurttaşlarımızın borçlarının tefeci faizleriyle ertelenmesine cevaz verdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Paylan.

GARO PAYLAN (Devamla) – Ama şimdi, geliyor turizm yatırımcılarının borçlarını ertelemeye. Neyle erteleyecek? Sıfır faizle, sıfır, yüzde sıfır. Ya, gariban çiftçinin tefeci faiziyle borcu ertelenirken, gariban işçinin, gariban çiftçinin, gariban esnafın borçları tefeci faizleriyle ertelenirken, hâlâ hâli vakti yerinde olan, kardeşim, turizm yatırımcılarının borçları niye sıfır faizle erteleniyor? Bunu vicdanlarınıza havale ediyorum arkadaşlar. Bunu bu Meclisin kabul etmeyeceğini umut ediyorum. Eğer ki sıfır faizle erteliyorsak bu borçları, gelin çiftçilerin faizlerini de sıfırlayalım, gelin esnafların faizlerini de sıfırlayalım ama bunu yapmıyorsanız turizm yatırımcılarının faizlerini de yüzde sıfırla ertelemeyin derim.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Bekaroğlu.

Buyurunuz Sayın Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu teklifin, 262 sıra sayılı teklifin birinci bölümü üzerinde konuşacağım. Bu teklif öyle aceleyle geldi, hemen pazartesi günü Komisyon Başkanı bizi topladı. Niye filan diye baktım, aslında ikinci bölümde olan çek maddesiyle ilgili. ikinci bölümde olmasına rağmen niye buradan başladım? Bu çek maddesi, arkadaşlar, sizin yani Meclisimizin nasıl kanun yaptığını göstermesi açısından çok ilginçtir. Biliyorsunuz, bu madde daha evvel bu Genel Kurulda, hiç komisyonlara da gitmeden Genel Kurulda geçti, önergelerle geçti ve yanlış yapıldı. Yani bile bile, nasıl fark edilmedi, onu bilemiyorum, yanlış yapıldı, dolayısıyla bir kaos ortaya çıktı. Yani insanlara “İbraz edilmeyecek.” denildi, edilse bile bankalar ödemediler, problem çıktı; bu sefer Meclis toplanamadığı için, tatilde olduğu için genelgeyle düzeltmeye çalıştılar. Bakın, bu, sizin nasıl kanun yaptığınızı, nasıl ülke yönettiğinizi göstermesi açısından çok önemli bir şey. Genelgeyle… Bankalar bunu da takmadılar, “Kanun önemlidir.” filan diye. Şimdi bunu düzeltmeye çalışıyorsunuz, 31/5/2021’e kadar düzelteceksiniz ve apar topar çıkarıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, şimdi, burada el kaldırırken çok önemli bir şey yapıyorsunuz. Biraz evvel konuşan arkadaş söyledi yani bireysel emeklilikle ilgili “Zengin, imkânı olan, çocuğuyla ilgili 10 bin lira yatırsa 2.500 lira da fakir fukaranın vergisinden para alacak.” dedi. Bu büyük bir haksızlık, adaletsizlik değil mi? Evet, büyük haksızlık, adaletsizlik. Sizin, bizim burada el kaldırmamızla, arkadaşlar, ciddi bir şekilde insanlar sorumluluk altına girebiliyorlar, hapse girebiliyorlar yani çok önemli bir iş yapıyorsunuz ama hiç dikkat etmiyorsunuz. Bu teklifin hemen hemen bütün maddeleri yakın zamanda bu Meclisten çıkmış. Niye arkadaşlar bunların üzerinde çalışmıyorsunuz gerçekten ya? Yani yasa yapma konusunda bu kadar kalitenin düştüğü başka bir dönem olmamıştır değerli arkadaşlarım. Bu sizin yorgunluğunuzu da gösteriyor. Adalet ve Kalkınma Partisinin gerçekten yani bu ülkeye, bu millete vereceği hiçbir şey kalmadı. Yapılacak işi ben peşinen söyleyeyim: Bir an evvel bu Hükûmetin istifa edip Türkiye'yi seçime götürmesi gerekiyor, yoksa çok büyük zarar verecek, çok büyük kul haklarına gireceksiniz ve siz de ortak olacaksınız.

Değerli arkadaşlarım, birinci bölümde iki konu üzerinde duracağım ben. Bunlardan bir tanesi büyük ihtimalle belki de bu tekliften çıkarılacak ama haftaya tekrar geleceği için bugünden konuşmamız gerekiyor. Şimdi, bu da kul hakkıyla ilgili, sizin kanun yapmanızla ilgili bir konu değerli arkadaşlarım. Bu kara yolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortasıyla ilgili düzenleme daha önce yapıldı ve yapılırken Plan ve Bütçe Komisyonunda sektörün yani sigorta şirketlerinin temsilcileri oradaydı, onların birtakım kulisleriyle, lobi çalışmalarıyla gelmişti ve bize o zaman şu anlatıldı: Sigorta şirketleri artık çok zor durumdalar, dolayısıyla onların durumlarını iyileştirmek mecburiyetindeyiz. Eğer böyle yapmazsak bu sefer sigorta primlerini artırmak zorundayız. Biz buna karşı çıktık, anlattık ama bu kanun tekrar çıktı, özellikle bu madde çıktı. Neydi bu madde? “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.”

Şimdi, bu böyle olunca, gerçekten motorlu araçların mali sigortasından dolayı ortaya çıkan anlaşmazlıklarda vatandaş ciddi bir şekilde zarar etti, problem ortaya çıktı ve bu Anayasa Mahkemesine götürüldü, Anayasa Mahkemesi iptal etti, “Burada büyük haksızlık var, hukuksuzluk var.” diye bunu iptal etti değerli arkadaşlar. İptal ettikten sonra tazminatlar yüksek gelmeye başladı.

Teklifin gerekçesinde çok fazla bir şey söylenmemişti ama Bakan Yardımcısı bakın Komisyonda ne söylüyor arkadaşlar? Söz konusu maddenin komisyonda görüşmeleri sırasında Bakan Yardımcısı, Anayasa Mahkemesi kararı sonrası yasal boşluk doğduğu, bazı mahkemelerin ödemelerin Borçlar Kanunu’nun haksız fiillere göre yapılması gerektiği yönündeki hükümleri gereği tazminatlar da ortalama yüzde 53 veya yüzde 40 artış olduğu, diğer taraftan da toplam muallak tazminat hükümlerinde yüzde 28 oranında artış olduğu, bunun da şirketlerin pasiflerinde 5,9-6 milyar TL’lik bir yükümlülük ortaya getirdiği, bu durumda da yüzde 25’e kadar sigorta primlerinde artma olacağı, dolayısıyla biz bunu yeniden getirelim. Yeniden getirince ne olacak? Tekrar eski duruma geleceğiz, tekrar garibanlar ciddi bir şekilde zarar edecek.

Ne olacak arkadaşlar? Bir tane örnek vereyim size: Diyelim ki tıp fakültesini okuyan bir öğrenci, 5 tane kardeşten 6’ncısı girebilmiş, diğerleri girememiş, hasbelkader köyden filan. Bir kaza, hiç kendisinin ilgisinin olmadığı bir kazaya dâhil oluyor ve okuyamıyor ondan sonra, zihinsel olarak özürlü hâle geliyor, farz edelim, Allah korusun, kimse olmasın ama okuyamıyor ve büyük bir zarara uğruyor. Ondan sonra, bunda tazminat hesaplanırken efendim işte, 30 bin lira hâlbuki 1 milyon lira hesaplanacak belki de hayatını, gerçekten o kaybetmiş olduğu hayatını çevresiyle ilgili daha çekilir bir hayat hâline getirecektir. Bunu engelliyorsunuz arkadaşlar, bu kul hakkıdır, gerçekten kul hakkıdır yani. Bunu yapma şeyiniz yok. Kimin adına yapıyorsunuz bunu? Hemen hemen tamamı yabancı şirketlerin elinde, uluslararası sermayenin elinde olan sigorta şirketleri adına yapıyorsunuz, lobiler adına çalışıyorsunuz. Siz sizi buraya çalışan insanları unuttunuz değerli arkadaşlar, sizi buraya taşıyan ilkeleri de unuttunuz. Kul hakkına önem verirdiniz siz, öyle değil mi? Öyle bir heyettiniz, unuttunuz bunları değerli arkadaşlar. Böyle bir şey olur mu? Nasıl yaparsınız böyle bir şeyi? Ben anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum.

Şimdi, bireysel emeklilikle ilgili, 18 yaşının altındaki çocukları kim sigorta yaptıracak, bireysel emekliliğe dâhil edecek? Maddi durumları uygun olan insanlar yapacaklar. Yani bu şekilde, çocuklarının daha erken emekli olmasını ve daha çok parayla emekli olmasını sağlayacaklar. Peki, maddi durumları iyi olmayanların verdikleri vergilerle bir yüzde 25 de bunlara verilecek, kaynak aktarımı olacak. E, zaten eğitimde, her yerde garibanların, fakir fukaranın çocuğu geriden başlıyor. Değerli arkadaşlarım, bu ülkede, maalesef, sizin döneminizde kast sistemi oluştu. Aşağıda maddi durumu iyi olmayan işçinin, garibanın, köylünün çocuğu zaten iyi okullarda okuyamıyor, iyi üniversiteler bitiremiyor, iyi işe giremiyor, çok geriden başlıyor; yetmiyor, ne insafsız insanlarsınız ki bu insanların su içerken, çocuğuna mama alırken harcamış olduğu paralarla, vermiş olduğu vergilerle tekrar bu zenginlere kaynak aktarıyorsunuz. Niye duymazdan geliyorsunuz değerli arkadaşlarım ya? Nasıl bir heyet oldunuz, ben şaşıyorum.

Değerli arkadaşlarım, diğer bir madde de FİKKO’yla ilgili. Bu, FİKKO deyip geçmeyin… Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesi, şimdi “Kalkınma” maddesini atıyoruz; o zaman da niye vardı, o da ayrı bir şey. E, ne ilgisi var? Bir de yeniden düzenleme yapıyoruz. “Finansal istikrar sağlayacak, yeniden düzenleme yapıyoruz, ne var bunda?” filan diyeceksiniz arkadaşlar, ne olduğunu -sürem daraldı, iyi de kullanamadım herhâlde- size söyleyeyim değerli arkadaşlarım. Bakın, şimdi 128 milyar doları tartışıyoruz ya arkadaşlar. 128 milyar dolar ne oldu? Hakikaten ne oldu arkadaşlar 128 milyar dolar ve nasıl oldu? Bu 128 milyar dolar uçtu falan derken cebinize falan indirmediniz ama bu ülkeyi 128 milyar dolar zarara uğrattınız. Bu, gayrisafi millî hasılanın beşte 1’inden fazladır değerli arkadaşlarım, beşte 1’i kadardır. Bu şekilde zarara uğrattınız. Ne yaptınız? Bu FİKKO’yla yaptınız, bu FİKKO’yla. Şimdi FİKO yapacaksınız, Finansal İstikrar Komitesi.

Finansal İstikrar Komitesini düzenleyen, hâlâ yerinde duran maddenin son fıkrasında diyor ki: “Herhangi bir olağanüstü durum ortaya çıktığı zaman bir tür finansal olağanüstü hâl ilan edilir ve bütün yetkiler Cumhurbaşkanına geçer. Cumhurbaşkanının alacağı kararlar da aşağıdaki kurumları -Merkez Bankasını, Bankacılık Denetleme Kurulunu, neyse, herkesi- bağlar.” İşte, uyanık damat -şimdi gönderdiniz, kayboldu- Maliye Bakanı bu maddeyi kullanarak olağanüstü hâl yaptı, Cumhurbaşkanı adına karar aldı ve Merkez Bankasındaki paraları Merkez Bankası Kanunu’na aykırı bir şekilde bir kamu bankası aracılığıyla sattı. Ne uğruna sattı değerli arkadaşlarım? Şu meşhur “Erdoğanizm” dediğimiz “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur.” maddesini ispatlayacağım diye bu paraları sattı, sattı. Ne oldu sonunda? Sonunda, arkadaşlar, dolar da yüksek, faiz de yüksek, Türk parası da yerlerde sürünüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Ne oldu peki? “Efendim, işte biz bu şekilde yaptık.” Bu FİKKO maddesiyle bunu yaptılar, olağanüstü hâl ilan ederek yaptılar. Bu da Türkiye'de uygulanmakta olan sistemi… Yetmiyor size, tek adam sistemini Anayasa değişikliğiyle getirdiniz ama yetmiyor, kanunlarla da bu tek adamı takviye ediyorsunuz, finansal olağanüstü hâl ilan etme yetkisi de veriyorsunuz ve bütün kurumların şeyini üzerine alıyor. Hâlbuki, ortak akıl, değerli arkadaşlarım, yani en, böyle otoriter idare edilen, tekçi idare edilen sistemlerde bile bir aşağıdan ortak akıl işler, uzmanlar bu işte gelir sizi uyarır, böyle olmaz, bu işin uzmanı da Merkez Bankası. Siz bunu Hükûmete verdiniz, bir sistemi ispatlayacağım diye, bir teoriyi -“Erdoğanizm” diyorum ben bu teoriye- ispatlayacağım diye, bu ülkenin 128 milyar doları sağa sola gitti. Hangi dönemde gitti değerli arkadaşlarım? Covid…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Biraz süre verir misiniz?

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bekaroğlu.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Bakın, değerli arkadaşlarım, bu Covid’de birtakım harcamalar yaptınız ama dünyada son derece gerilere düştük. Bakın, yüzde 1,9 yani gayrisafi millî hasılada yüzde 1,9… Meksika’dan biraz iyiyiz, bunun dışında bütün ülkelerden kötüyüz değerli arkadaşlarım ve yapılan yardımlar da 60-70 milyar TL'nin üstüne çıkmıyor ama siz, 128 milyar dolarda yaptığınız gibi, o paraları boşalttınız, kamu bankalarına devrettiniz, kamu bankaları bunları mevcut enflasyonun altında faizle piyasaya verdi, onlar da zaten kriz döneminde hiçbir şey olmuyor diye gittiler tekrar dolara yatırdılar ve Türkiye’de hem dolar yüksek hem faiz yüksek hem enflasyon yüksek. Değerli arkadaşlar, hem dolar yüksek, hem faiz yüksek, hem enflasyon yüksek akla ziyan bir durumdur. Sadece bu sebepten dolayı bu işi bırakmanız gerekiyor. Yeter, bu işi bırakmanız gerekiyor. Onun için benim size önerim, bir an evvel reisinize söyleyin seçim kararı alsın, böyle güzel bir şekilde seçim yapsın bu ülke. Bir an evvel bırakın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Selamlayın Sayın Bekaroğlu.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Yapacak ve söyleyecek bir tek sözünüz yok. O nedenle giderek kaba kuvvete falan dökülüyorsunuz. Bugün İkizdere’de ve Çayeli’nde meydana gelen olay da İYİ Parti Genel Başkanına karşı yapılan bir şekil saldırılar da kaba kuvvettir. İnsanlar organize edildi ve gittiler. Bir daha söylüyorum: Bugün İkizdere ve Çayeli’nde yapılan saldırılardan Rize Valisi bire bir sorumludur.

Bakın, İkizdere’de olağanüstü hâl ilan etti, insanları kımıldatmıyor, 3 insanı bir ara getirmiyor. Jandarma ve polis ilçede âdeta terör estiriyor, kimseyi bir yere sokmuyor -terörü başka anlamda kullandım, yanlış anlamayın- ama bu insanlara izin verildi. Bir televizyonun, bir medya kuruluşunun görevlisi organize ederek Sayın Genel Başkana saldırı yaptılar. Bir daha söylüyorum, bu saldırı Rizeliler tarafından yapılmadı, bu saldırı militanlar tarafından yapıldı. Bu saldırı küçük bir grup tarafından yapıldı, zorbalar tarafından yapıldı. O nedenle, bir Rizeli olarak ben sizden, İYİ Parti ve Sayın Akşener’den özür diliyorum.

Saygılarımla. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Tutanaklara geçmesi için ifade etmek istiyorum.

Hatibin kürsüden grubumuza atfen yapmış olduğu bütün ithamları reddediyoruz, kabul etmiyoruz. AK PARTİ millî iradeden almış olduğu yetkiyle, vicdan, adalet, hukuk ve kul hakkı referanslarıyla millete hizmet mücadelesine devam edecektir.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Tutanaklara geçmiştir efendim.

Şimdi, şahısları adına İzmir Milletvekili Sayın Murat Çepni.

Buyurunuz Sayın Çepni. (HDP sıralarından alkışlar)

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Genel Kurul ve değerli halkımız; evet, pandeminin yarattığı ağır sonuçlarla uğraşmaya devam ediyoruz. İnsanlarımız ölüyor, tüm dünyada pandemiyle mücadele ağır sonuçlar yaratarak sürüyor. Tabii, Türkiye açısından özel yanları var bunun çünkü Türkiye’de pandemiyle mücadele süreci, esasen iktidarın şirketleri kurtarma süreci biçiminde gelişti. İnsanlar açlık, yoksulluk ve işsizlikle baş başa bırakıldı. Pandemi sürecinde, pandemiyle mücadele değil halkla bizzat mücadele edildi.

Nisan ayında 249 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Bu, şu anlama geliyor: Türkiye’de her ay bir Soma yaşanıyor. Tabii, Soma’nın -biliyorsunuz- mahkemesi yeniden görülüyor ve orada da hiçbir tutuklu kalmamış durumda, işçiler göstermelik bir yargılamayla tatmin edilmeye çalışılıyorlar. İşçi cinayetleri sürmeye devam ediyor, mahkemeler bu cinayetlerin üzerine bir kez daha gidiyorlar diyelim.

Evet, 2020 yılında 100 bin esnaf da kepenk kapattı. Tabii, kepenk kapatmayanlar da hangi koşullarda ayakta kalıyorlar, tartışılır. Yani kepenk kapatmamak demek, ayakta kalıyorlar anlamına gelmiyor.

Evet, AKP Genel Başkanı ise geçtiğimiz günlerde, 1,5 milyon esnafı kapsayan, bir kereliğe mahsus, bir kereliğine -tabii, bunun altını özel olarak çiziyor yani alışkanlık yapmasın, sakın yanlış anlamayın demeye çalışıyor- 4,6 milyar TL hibe vereceğini açıkladı. Bunun bilinip birilerine 3 milyar, birilerine 2 milyar…

Şimdi, arkadaşlar, on dört aydır insanlar açlıkla karşı karşıya. Bakın, 1 tane kredi çekse bir esnaf, bunun ortalama en minimum ödemesi 2 milyardır. Yani siz, neredeyse bir kredinin aylık taksitini vermiş oluyorsunuz ve bunun da “bir kerelik” olduğunun altını çizerek “Alışkanlık yapmasın ha!” diyorsunuz. Şimdi, burada, tabii, başta söylediğim üzere, AKP’nin bu pandemi sürecini nasıl fırsata çevirdiğine çok net bir örnek, 2020 yılında şirketlere işsizlik sigortası primi olarak 11 milyar TL ödemişler fakat aynı şirketler 18 milyar TL de teşvik almışlar. Yine, salgın döneminde desteklerin yüzde 89’u büyük işletmelere verilmiş ve bankalara verilmiş; işçilere, esnaflara ayrılan pay ise sadece yüzde 11. Bu ödemelerin büyük bölümü de yine İşsizlik Fonu’ndan karşılanmış yani kendi paraları bile kendilerine verilmemiş. Türkiye’de nakit desteğin millî gelire oranı yüzde 1,9; bu oran gelişmekte olan ülkelerde yüzde 3,5; gelişmiş ülkelerde ise yüzde 12,5 yani 2020 yılında Türkiye’de milyarderler büyümüş. Evet, 2020 yılında Türkiye’de milyarderlerin toplam mal varlığı 38,3 milyar dolarken son bir yılda bu rakam 53,2’ye çıkmış yani pandemi sürecinde nasıl olmuşsa, ne hikmetse zenginler daha zenginleşmiş, yoksullar ise tümüyle açlığa ve ölüme mahkûm edilmiş. Ölüm derken, tabii, sarayın çukur medyasının –ismini vermek istemiyorum- bazı televizyonları, intihar eden işçileri, emekçileri eleştirmiş, bunları Erdoğan karşıtı olarak suçlamış; böylesine bir pervasızlıkla da karşı karşıyayız.

Peki, bunlar olurken ne oluyor? Doğaya karşı işlenen cinayetlerde bir sıkıntı yok, hiçbir duraksama yok. Burada ihaleler peş peşe yürütülüyor ve şirketlere para aktarmakta hiçbir duraksama yok. Örneğin Zafer Havalimanı son günlerde çok gündeme geldi. Burada, 2020’de 1 milyon 300 bin yolcu garantisi verilmişken sadece 16.600 kişi burayı kullanmış. Sonuçta şirkete uçmayanlar için ödenen garanti para ise 6 milyon 738 bin euro.

Evet, tablo tam olarak bu. Bunlar yaşanırken iktidar neden besleniyor? İktidar, Türkiye’yi bir güvencesiz, sendikasız işçi cennetine dönüştürmeye çalışıyor, bir işsizler ordusu yaratmaya çalışıyor, ucuz iş gücü cenneti yaratmaya çalışıyor; iktidarın kendisini pazarlamasının yegâne ayakları bunlar. “Gelin, burada istediğiniz gibi yatırım yapabilirsiniz, istediğiniz gibi sömürebilirsiniz, istediğiniz gibi doğayı talan edebilirsiniz.” Şimdi, biz buradan işçilere, emekçilere, emekçi halklarımıza sesleniyoruz: Şimdi ortada bir video savaşları sürüyor, biz bu video savaşlarında işin görünen kısmı değil işin tümüyle ilgiliyiz. Bizim açımızdan bu çürüme yeni bir çürüme değil, bu suç ortaklığının doğal olarak varacağı nokta budur. Bir şer ittifakı var, bir saadet zinciri var ve bu saadet zinciri esasen beka diye tarif edilen sarayın etrafında kümelenmiş rant güçlerinin ittifakıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Çepni.

MURAT ÇEPNİ (Devamla) - Dolayısıyla, bu biçimde çürümesi, kokması çok normaldir. Bakın, videoyu konuşan da aynı dili kullanıyor, savunan da aynı argümanları kullanıyor çünkü hepsi daha düne kadar saray ittifakının en büyük koruyucularıydı.

Şimdi biz, burada şunu söylüyoruz: Biz, bunlara mahkûm değiliz ve bu hesaplaşmadan bir medet ummuyoruz. Tüm halkımız, tüm ezilenler olarak bu çürümüş düzeni tümden değiştirebiliriz, biz buna muktediriz ve bu çürümenin karşısında eşitlikçi, adaletçi, özgürlükçü bir dünya kurabiliriz. İşte, devrimcilere, sosyalistlere saldırının sebebi budur, HDP'ye dönük saldırıların, kumpas davalarının tam olarak sebebi budur. İstiyorlar ki bu çürümeden yeni başka bir çürüme açığa çıksın. Kendi derdimizi yine kendimiz kotaralım diye düşünülüyor. Oysa bunun karşısında biz yeni bir dünya kurma mücadelesini yükselteceğiz diyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahıslar adına söz sırası Ankara Milletvekili Sayın Orhan Yegin’e aittir.

Buyurunuz Sayın Bakan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ORHAN YEGİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan teklifin birinci bölümü üzerine söz almış bulunuyorum. Aziz milletimizi ve onu temsil eden Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Kıymetli milletvekilleri, Türkiye bölgesel ve küresel nice krize rağmen hamdolsun büyüyor ve hedeflerine yürümeyi sürdürebiliyorsa bu, partimizin ve hükûmetlerimizin bütün badirelere, bütün engellemelere, bütün stres ve sıkıntılara rağmen yıllardır devletimizi ve imkânlarımızı büyüterek milletin standartlarını daha da yükseğe taşıma gayretinin hamdolsun bir sonucudur. AK PARTİ görevi devraldığı günden bugüne kadar hep bu anlayışla yoluna devam etmiştir, inşallah bundan sonra da öyle devam edecektir.

Kıymetli milletvekilleri, başta ekonomi olmak üzere hayatın tüm alanında büyük zorluklar getiren salgının yıkıcı etkilerini ortadan kaldırmak ve salgın sonrası dönemin ekonomik yapısına uygun, sürdürülebilir, güçlü ve kaliteli büyümenin sağlanabilmesi için ekonomik reform paketi hazırlayarak yeni bir reform dönemi başlattık. Makroekonomik istikrar kapsamında kamu maliyesi, enflasyon, finansal sektör, cari açık ve istihdam alanlarına odaklandık. Yapısal politikalar tarafında ise kurumsal yapının güçlendirilmesi, yatırımların teşvik edilmesi, iç ticaretin kolaylaştırılması, rekabet politikaları, piyasa gözetimi ve denetimini reform kapsamımıza aldık. Bu kapsamda yeni ekonomik reform paketinde takvime bağlanmış olan bazı değişikliklerden kanuni düzenleme gerektiren bir kısmını dikkate alarak kanun teklifimizi hazırladık.

Teklifimizin 1’inci ve 2’nci maddeleri teklifin ilk hâlinde yer almamaktayken Komisyonda verilen önergelerle teklif metnine girmiştir. Bu maddelerde, Siyasi Partiler Kanunu’nun kesin hesabı ve denetimini düzenleyen 74’üncü maddesinde yer alan parasal tutarların güncellemesine ilişkin bir düzenleme yapıyoruz.

Teklifimizin 3’üncü ve 4’üncü maddelerinde ise Karayolları Trafik Kanunu’nda yer alan trafik sigortası kapsamındaki tazminat hesaplamalarına ilişkin bir değişikliğe gidiyoruz.

3’üncü maddede, genel şartlarda düzenlenen tazminat hesaplama parametrelerini kanun metnine yazmak suretiyle Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda düzenleme yapıyoruz ve karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminat hesaplamalarına dair temel çerçeveyi çiziyoruz.

Belirtmekte fayda var, genel şartların Danıştay denetimine tabi olması sebebiyle tüm genel şartlar ve yapılan her bir değişiklik Danıştayda sayısız iptal davasına konu edilmekte ve Danıştayın iş yükü artmaktaydı. Düzenleme bu davalar da göz önüne alınarak hazırlanmıştır.

4’üncü maddede ise yine Anayasa Mahkemesinin aynı kararındaki iptal gerekçeleri göz önünde bulundurularak kanunun mevcut hâlinde sayılan teminat dışında kalan hâllere ekleme yapıyoruz.

Teklifin 5’inci maddesiyle Finansal İstikrar ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun’da yer alan Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesini düzenleyen maddeyi yeniden ele alıyor ve daha net bir hâle getiriyoruz. Ekonomi Reformları Eylem Planı’nda, Ekonomi Koordinasyon Kurulu ile Fiyat İstikrarı Komitesinin kurulacağı ve Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesinin ise yeniden yapılandırılacağı belirtilmişti ve bu kapsamda Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesini “Finansal İstikrar Komitesi” adıyla yeniden yapılandırıyor ve Komitenin kimlerden oluşacağına ilişkin düzenleme yapıyoruz.

Teklifin 6’ncı maddesine bakıldığında, çok uzun ve karmaşık bir madde gibi görünse de aslında maddeyle 50 çalışanın altında çalışanı olan mikro ve küçük ölçekli işletmelerin ilave olarak istihdam ettikleri sigortalılar için ödemeleri gereken sigorta primlerinin 2020 Haziran sonuna kadar kullanacakları kredilerde kredi faiz veya kâr payı bakiyesinden düşülmesine imkân veren bir düzenleme getiriyoruz. Yararlanma şartı olarak ise alınan kişilerin işe alındıkları iş yerlerindeki sigortalı sayısının ortalamasına artı bir ilave oluşturması, ayrıca ilave istihdam edilen bu işçilerin on iki ay süreyle primlerinin yasal süresi içerisinde ödenmiş olması gibi bir şartı getiriyoruz.

Kıymetli milletvekilleri, burada yaklaşık olarak ilk planda 3,8 milyar TL, toplam da ise 10 milyar TL'lik bir kredi çekilmesini ve bunun karşılığında bu faizden indirilecek miktarın da yaklaşık olarak 1,6 milyar TL olmasını bekliyoruz. Bunun neticesinde de inşallah 100 bin kişinin istihdam edilmesine imkân sunan bir alanın açıldığını ifade etmemiz gerekir.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; bir diğer düzenlememiz de 7’nci maddede; Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu’nda yapıyoruz ve 18 yaşını tamamlamamış çocukları adına birikim yapmak isteyen ebeveynlerine, çocukları adına BES’te birikim yapabilme imkânı tanıyoruz. Bu süreçte yurt içi tasarrufları artıracak şekilde BES'in kapsamının genişletilmesi amaçlanmaktadır. Bir zorunluluk getirmiyoruz, herhangi bir zorlama getirmiyoruz, sadece 18 yaşından küçüklerin sisteme dâhil olmasının önündeki engeli kaldırıyoruz ve sistemde tasarruf etme ve tasarruf alışkanlığı oluşturma amacı taşıyoruz, bunu arzuluyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Yegin.

ORHAN YEGİN (Devamla) - Üç sene içerisinde 18 yaş altı BES'e katılımın 923 bin civarı olması ve 3 milyar TL civarında bir birikim tutarına ulaşması, on sene içinde de yaklaşık iki buçuk milyon küçük vatandaşın BES’e katılması ve 32 milyarlık bir tasarrufun oluşmasını ümit ediyoruz.

Teklifin 8’inci maddesiyle, Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu’na özellikle aktüeryal olarak sürdürülemez duruma düştüğü için üyelerinin gelecekteki yükümlülüklerini karşılayamama riski bulunan hizmet sunucularının BES’e aktarımına izin veren bir geçici madde ekliyoruz. Aktarım işlemi bütçeye herhangi bir ilave yük getirmiyor. Bu kuruluşlara mensup üyelerin birikimleri BES’e aktarılırken kuruluşta geçirdikleri süre BES’te geçirilmiş sayılıyor, aktarım esnasında herhangi bir devlet katkısı teşviki sunulmayacak ama BES’te yapılan yeni katkı payı ödemeleri için yüzde 25 oranında devlet katkısı ödemesine devam edilecek.

Teklifin 9’uncu, birinci bölümün de son maddesi ise hazineye ait taşınmazların değerlendirilmesine ve Katma Değer Vergisi Kanunu’nda değişiklik yapılmasıyla ilgili kanuna 2 geçici madde ekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN YEGİN (Devamla) – Bir dakikam var mı, sürem bitti mi?

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ORHAN YEGİN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bildiğiniz üzere, geçen yıl bir erteleme yapmıştık, bu yıl pandemi koşulları devam ettiği için bir erteleme daha yapıyoruz. Geçen yıl çıkarmış olduğumuz kanun kapsamında toplam 925 milyon liralık bir alacak ertelenmiş, bu ertelemelerin vadesi bu yıl dönüyor, ödenmesi bekleniyor ve bu yıl için o paraları tahsil ediyoruz; şimdi erteleyeceğimiz toplam rakam ise 1,125 milyar lira olarak bekleniyor.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; eleştiriler oldu, “Daha önce yapılan kanunlarda değişiklik yapılıyor, ha bire yapboz, ha bire yapboz, ha bire yapboz.” diyen hatipler oldu. Arkadaşlar, hayat yerinde durmuyor, ne geçmiş yüz yıldayız ne de geçmiş bir yıldayız. Hayat önümüze yeni sorunlar çıkarıyor, hayat önümüze yeni problemler çıkarıyor; yaşadığımız sorunlar yeni iddialar ortaya koymamızı, yeni çözümler üretmemizi bizim için bekliyor ve zorluyor. Hep beraber oturuyoruz, bu değişen koşullar, oluşan yeni talepler doğrultusunda bunları aşmanın, yenilikleri ortaya koymanın gayretini, çabasını milletimize sunmaya çalışıyoruz.

Emeği geçen herkese teşekkür ediyor, hepinize saygılarımızı arz ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.10

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.37

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

262 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

1’inci madde üzerinde 1 önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 262 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinde yer alan “yer alan” ibaresinin “bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Mehmet Ruştu Tiryaki                    Murat Çepni                          Oya Ersoy

            Batman                                  İzmir                                 İstanbul

Filiz Kerestecioğlu Demir               Erol Katırcıoğlu                   Abdullah Koç

            Ankara                                İstanbul                                  Ağrı

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu.

Buyurunuz Sayın Kerestecioğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kadar sessiz, soluksuz, aslında sası diyeceğim bir Mecliste hakikaten kafam karışık, yani ne konuşacağımı bilemiyorum çünkü hiçbir şey yok, yani bir heyecan yok, bir müzakere yok, halkın herhangi bir derdine deva olacak bir şey yok. Hani “ekonomi” diyorsunuz, büyük Köfteci Yusuf operasyonundan mı konuşayım mesela? Bir Bakanın yaptığını iddia ettiği, gerçekten memleket için büyük önem taşıyan Köfteci Yusuf operasyonu! Evet, ben deneyimli Gazeteci Ali Topuz’un sözleriyle ifade edeyim: “Bir ara toplam yapalım şu döneme ilişkin: Namus, vatan, millet, devlet lafları çıkınca nutuklardan şu laflar kalıyor: Kumar, mafya, soygun, arazi, çökme, kıytırık marina, uyuşturucu, prensler, prensesler, sayılı zenginler, iş insanları. Birinci öbekteki laflar yani namus, vatan, millet, devlet bunlar kavgada kullanılan silahlar; ikinci öbekteki laflar kavganın alanı. Peker ‘Alanda çok aşçım var.’ dedi özetle.” Halka düşen ne buradan? Yoksulluk, yoksulluk, yoksulluk, haksızlık, adaletsizlik. Meclise düşen ne? Sessizlik, sessizlik, sessizlik. Söylenen çirkin, cinsiyetçi, fütursuz sözlerin sahibi kim, hangisi söylüyor; siyasetçinin lafı mı o yoksa organize suç örgütünün lafı mı, onlar bile belli değil, hepsi birbirine karışmış, anlaşılmıyor bile. Evet, su çürüdü ve tuz koktu, memleket, memleket değil. “Kız babasıyım, kız babasıyım.” diye tutturan bir mafya babası. Hatta buradan yürür ailenin önemine dem vurup buradan duyar kasabilir, duyarlılık yapabilir. Sanırsınız her şey çok normal ve bunu normalleştirmek gerçekten en büyük tehlike ve utanç bu ülke için. Ben babamdan söz edeyim: Benim babam da 2 kız babasıydı ve gerçekten sadece bizleri okutmak için didindi, namusuyla, helalinden kazandıklarıyla. Bugün var mı, namusuyla, helalinden kazandı diyebileceklerimizin sayısı gerçekten azalmadı mı? Ve bunları normalleştirenler, aynı zamanda, kafalarını kuma gömen savcılar da utanç bu ülke için. Bütün bu iddialar için normal bir ülkede onlarca dava açılırdı, onlarca soruşturma açılırdı ama hayır, onlar kendi konforlarını düşünüyorlar ve kafalarını kuma gömüyorlar. Evet, gerçekten su çürüdü, tuz koktu, yoksulluk, yolsuzluk arşa erdi ve ben diyorum ki: “Yeter artık!” demek yetmiyor, gerçekten birinize istifa da değil topunuza istifa, topunuza istifa. Artık bıçak kemiğe dayandı herkes için. Peker ne diyor siyaset ve iş dünyası ilişkilerini anlatırken? “İmam mı bilecek, tabii ben bileceğim.” Tabii o biliyor, suçlu olan bilir çünkü, suçunu bilir, suç ortaklarını bilir; gayet iyi biliyor ve anlatıyor. Evet, absürt ötesi bir ülkede absürt ötesi kesitler yaşıyoruz ve hepsi aynı soydan bunların. Öyle kibirli, öyle küstah, öyle fütursuz çünkü ne kadar kötülük ve haksızlık yaparsam yapayım başıma bir şey gelmez soyundanlar ve kişi kendinden bilir işi. Bu cinsiyetçi, mafyacı, siyasetçi delikanlılar, kadınların tırnağı olamaz ama her fırsatta da kadınlara dil uzatırlar. Ağzınızı temizleyin artık, ağzınızı temizleyin; tükürüklerinizden kirlendi bu ülke, gerçekten, tükürüklerinizden kirlendi.

Bütün bunlar olurken bir dava yürüyor Sincan’da: Kobani davası. Kobani neresi mi? Kobani, hani o IŞİD’in tarumar etmek istediği gizemli belde. IŞİD ne mi, hatırlatayım: Hani kelle avcısı, Ezidi kadınlara tecavüz edenlerden oluşan, Ankara Gar katliamını da yapan örgüt.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – PKK’nın bir versiyonu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Tamamlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Hatırlamıyor musunuz? Hatırlayın, hatırlatırız gerçekten ama “Bizim sınırlarımız dışında.” demeyin Kobani için. Evet, Filistin de bizim sınırlarımız dışında ama hepsi, haksızlığa uğrayan, haksızlığı yaşayan yerler ama bizim ülkenin paşazadeleri sadece kendi çıkarları, kendi oy depoları için çevirirler nerede haksızlık var diye gözlerini.

Evet, bugün bütün bu mafyalar cirit atarken sokaklarda, bizim arkadaşlarımız beş yıldır cezaevindeler, beş yıldır. Neden? Bugün Sırrı Süreyya söylüyor, diyor ki: “Et ve Süt Kurumunun temsilcisi de orada, müşteki olarak orada, soruyorum: ‘Ben size ne yaptım? Etinizi mi çaldım, sütünüzü mü döktüm? Bana ve arkadaşlarıma 38 kez müebbet istenen bir davada müşteki olacak kadar ne geldi ki sizin başınıza?’”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Hocam, bir dakika daha rica edeceğim.

BAŞKAN – Buyurun Başkanım.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Beyza Hoca söylüyor: “Söylemekten yorulduk ama bizi tahliye etseniz de biz kaçmayacağız. Bugün tahliye edilsek yarın gelir buraya devam ederiz çünkü biz burada yargılanan değiliz, biz bu ülkede yok edilmek istenen demokrasi için çaba sarf ediyoruz.”

Evet, davayı izlerken bir arkadaşıma dedim ki: “Partiyle bağları zayıflamış olanlar bile bugün ne yazık ki cezaevinde, yıllar sonra. Kesiyorsun partiyle, partimiz peşimizi bırakmıyor.” O da: “Evet, senin de peşini bırakmayacağız, HDP’li olmak böyle bir şey.” ve “Sen herkesten daha çok HDP’li oldun, farkında mısın?” dedi. Ben de güldüm, herkesten çok HDP’li değilim ama öyle tarihi ve gerçekliği var ki bu ülkenin, gerçekten haksızlığa karşı susmayan, susamayan herkesle birlikte HDP’liyim ben ve olmaya da devam edeceğim. Ya da HDP’li olmuyorsanız da Sümeyye Avcı olun, “Helal etmiyorum.” deyin, “Bizim hakkımızdan aldığınız her kuruş haram olsun.” deyin.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir 1’inci madde.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Özkan, buyurunuz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tabii, kamuoyunun beklediği bir yasa hakkında Parlamentoda böylesi uzlaşı olması bizleri ziyadesiyle sevindirdi. Barikayıhakikat müsademeyiefkârdan tezahür eder ve biraz sonra okunacak 2 önergeyle 3 ve 4’üncü maddeleri geri çekiyoruz. İnşallah, bu hususta diğer siyasi parti gruplarıyla Adalet Komisyonunda yapılacak müzakerelerden sonra yeniden Genel Kurula getirmek suretiyle Anayasa Mahkemesinin iptal kararıyla meydana gelen boşluğu doldurmak ve bu noktada sigortalı ve sigorta şirketi arasında hakkaniyete ve adalete uygun bir düzenlemeyi hayata geçirmek arzusundayız, Genel Kurulun bilgilerine arz ederim.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde 1 önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 262 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 3’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

         Cahit Özkan                     Mehmet Doğan Kubat                   İsmet Uçma

            Denizli                                İstanbul                               İstanbul

         Baki Şimşek                      Arife Polat Düzgün                   Öznur Çalık

            Mersin                                 Ankara                                 Malatya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen? Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle kanun teklifinin çerçeve 3’üncü maddesinin yeniden değerlendirilmesi ihtiyacı hasıl olduğundan teklif metninden çıkarılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kabul edilen önerge doğrultusunda madde teklif metninden çıkarılmıştır.

Bir karışıklığa mahal vermemek için teklifin görüşmelerine mevcut madde numaraları üzerinden devam edeceğiz. Madde numaraları kanun yazımı sırasında teselsül ettirilecektir.

4’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 262 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 4’üncü maddesini teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

         Cahit Özkan                     Mehmet Doğan Kubat                   İsmet Uçma

            Denizli                                İstanbul                               İstanbul

    Arife Polat Düzgün                      Öznur Çalık                        Baki Şimşek

            Ankara                                 Malatya                                 Mersin

BAŞKAN- Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen? Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle kanun teklifinin çerçeve 4’üncü maddesinin yeniden değerlendirilmesi ihtiyacı hasıl olduğundan teklif metninden çıkarılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kabul edilen önerge doğrultusunda madde teklif metninden çıkarılmıştır.

Bir karışıklığa mahal vermemek için teklifin görüşmelerine mevcut madde numaraları üzerinden devam edeceğiz. Madde numaraları kanun yazımı sırasında teselsül ettirilecektir.

Sayın milletvekilleri, 5’inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 262 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

  Mehmet Ruştu Tiryaki                  Erol Katırcıoğlu                       Oya Ersoy

            Batman                                İstanbul                               İstanbul

         Murat Çepni                                                                Abdullah Koç

             İzmir                                                                              Ağrı

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

 

      Fahrettin Yokuş                    İbrahim Halil Oral          İmam Hüseyin Filiz

            Konya                                  Ankara                              Gaziantep

     Hayrettin Nuhoğlu                                           Mehmet Metanet Çulhaoğlu

           İstanbul                                                                           Adana

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyonun katılmadığı aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Erol Katırcıoğlu.

Buyurunuz Sayın Katırcıoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bu 5’inci madde Finansal İstikrar Komitesinin kurulmasıyla ilgili bir madde. Tabii, bu maddenin bir geçmişi var, çok kısa da olsa bahsetmek lazım herhâlde. Bu konu önce bizim bu yasama sürecinde “Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesi” diye geldi, Plan ve Bütçe Komisyonunda epey tartışıldı ve dendi ki: Ya, bu 2’si birbirine uymuyor. Sonuç olarak “finansal istikrar” dediğimiz şey daha kısa vadeli meselelerle ilgili, daha parasal meselelerle ilgili fakat “kalkınma” öyle değil; kalkınma, daha uzun vadeli kararlar gerektiren, başka tür bir koordinasyon ihtiyacı olan bir mesele. “Bunların 2’sini bir araya getirmeyin.” dedik ısrarla fakat her zaman olduğu gibi, getirdiğiniz hiçbir şeyde -saraydan geldiği için herhâlde- herhangi bir irade çıkmıyor “Ya, şunu değiştirelim.” diyen bir irade çıkmıyor Plan ve Bütçe Komisyonunda. Dolayısıyla da böyle geçti. Şimdi de bunun tamirini yapıyoruz. Anlaşılan, yeni Bakan bu yanlışı görüyor ve dolayısıyla da kalkınma meselesini ayrı bir komiteye havale ediyor ve dolayısıyla da Finansal İstikrar Komitesinin, Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesinin yerini alacak olduğu görülüyor.

Esas itibarıyla, amaçları çok benzer. İşte, istikrarı sağlamak, kırılganlığı azaltmak, riskleri yönetmek gibi bütün devlet yönetiminde finansal meselelerde ihtiyaç duyulabilecek olan bir koordinasyonu gerçekleştirmek için oluşturulmuş oluyor. Fakat değerli arkadaşlar, şimdi bu yapı, yani bu nasıl bir komite diye baktığımızda bu komitede kimler var, hemen sayacağım size: Hazine ve Maliye Bakanı başkanlığında -yönetiyor zaten- yardımcısı var Komitede, Strateji ve Bütçe Başkanı var yani Cumhurbaşkanlığıyla bağlantılı olarak, SPK var -Sermaye Piyasası Kurulu- BDDK var, Sigorta ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu var, TMSF var ve asıl ilginci Merkez Bankası var, Merkez Bankası Başkanı da Komitenin üyesi.

Değerli arkadaşlar, bakın bütün bu kurulların kanunlarında bu kurulların bağımsız kurullar olduğu yazılır, fakat sizler bizim bütün itirazlarımıza rağmen öyle bir hâle getirdiniz ki bu bağımsız kurumları, hepsi şu anda bakanlıkların uzantısı olarak çalışıyorlar. Dolayısıyla da bunların içine Merkez Bankasını koymak emin olun şöyle bir şey değerli arkadaşlar: Yani mevcut kapitalist düzen içinde Merkez Bankasının bağımsızlığı bu kadar hassasiyetle korunmaya çalışan bir ilke olarak görülürken siz zaten ikide bir Merkez Bankası Başkanını değiştiriyorsunuz herhangi bir şekilde mevcut kanunlara da uygun olmayarak, üstelik Finansal İstikrar Komitesi içine Merkez Bankası Başkanını dâhil ediyorsunuz. Bu olmaz arkadaşlar, bu, Merkez Bankası Başkanı ve Merkez Bankası otoritesini bir anlamda kontrol altına almak anlamına gelir. Üstelik bir şey daha söyleyeceğim: Bu kanun teklifinde, biliyorsunuz, özel bazı durumlar gerçekleştiği takdirde Cumhurbaşkanı bu Komitenin de kararlarını verme yetkisine sahip. Yani Cumhurbaşkanına öyle bir yetki verilmiş ki bütün finansal ve ekonomik faaliyetlerle ilgili olan kurumların başkanlarının verdikleri kararları tamamen değiştirebilir veya kendine göre kararlar üretebilir.

Değerli arkadaşlar, buradan diyebilirsiniz ki: Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi geldi, bu doğaldır, Cumhurbaşkanı aslında aynı zamanda tek başına hükûmet. Ama değerli arkadaşlar, şunu unutmayın: Cumhurbaşkanı aynı zamanda bir siyasi partinin Genel Başkanı. Dolayısıyla da kendisinin birtakım siyasi tercihleri yani kendi partisinin siyasi tercihleri ve kendi… Ki kendisine “ekonomist” diyor biliyorsunuz ama gerçekte Sayın Cumhurbaşkanının hiçbir karşılığı olmayan fikirlere sahip olduğunu da artık dünya âlem biliyor. Sayın Cumhurbaşkanına bütün bu finansal istikrar konularında kararları alabilecek bir yetkiyi vermiş oluyoruz bu maddeyle. Değerli arkadaşlar, bu, kabul edilebilir bir şey değildir. Gerçekten de bu öyle bir şey ki… Zaten 2010’dan beri her kararı neredeyse merkezîleştiren bir Hükûmetiniz var ve bütün bu ekonomik kararların bir anlamda tümüyle merkezîleşmesi anlamına gelen bir yasa önerisini buradan geçirmiş oluyoruz diye düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bir ekleme yapmak istiyorum. Cahit Bey demin 3’üncü ve 4’üncü maddeleri geri çektiklerine ve daha sonra getireceklerine dair bir uyarıda bulundu. Değerli arkadaşlar bunu getirmeden -Plan ve Bütçe Komisyonuna gelecektir herhâlde ya da Adalet Komisyonuna, bilemiyorum ama- şu gerçeği düşünerek bu maddeyi yazın derim ben: Pandemi koşullarında kaza sayıları, yaralı sayıları, ölü sayıları vesair hepsi azalmıştır. Dolayısıyla da sigorta şirketlerinin maliyeti düşmüştür ama sigorta şirketlerinin hasılatları hâlâ, geçmişten beri, enflasyon üzerinden giden bir biçimde cereyan ediyor. Bunun anlamı çok açıktır: Sigorta şirketleri aşırı kârlar elde ediyorlar. Dolayısıyla da bu yasayı getirirken bu meseleyi bir de pandemi perspektifinden değerlendirmenizi dikkatinize sunarım.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı, Adana Milletvekili Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu.

Buyurunuz Sayın Çulhaoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 262 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Finansal İstikrar Komitesi, 2011 yılında 637 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle kurulmuş. Sonrasında bu Komite, AK PARTİ Hükûmetinin gelişigüzel, öngörüsüz ve hatalı politikaları sebebiyle 2018 yılında kaldırılmıştır. 2019 yılında ise Komite, hiç olmayacak bir hâle dönüştürülerek değişik bir şekilde çalıştırılmıştır. İktidarın getirdiği bugünkü teklifle bu Komite hakkında 4’üncü kez düzenleme yapmak istiyorsunuz. Milletimizin hazinesinden heba ettiğiniz 128 milyar doların, o dönem yapılan hatalı düzenlemelerden ve Finansal İstikrar Komitesinin AK PARTİ yönetimi tarafından yanlış çalıştırılmasından kaynaklandığı gerçeğini de görmüyorsunuz. Dolayısıyla, şu anda finansal sistemin önemli bir savunma kalkanı elinden alınmış oldu. Kullanılan enerji, yapılan yanlış işler, harcanılan paralar, kaldırılan kurumsal kültürün ülkemize maliyeti çok ağır olmuştur ve bu gidişle de olmaya devam edecektir. Bu şekilde bir yönetim tarzını, İYİ Parti olarak, hiçbir şekilde kabul etmemiz mümkün değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi olmayan bir Ekonomi Koordinasyon Kuruluna atıf yapılarak bir düzenleme teklif edilmektedir. Bu, devlet ciddiyetine yakışıyor mu arkadaşlar Allah aşkına? Komitenin kimlerden oluşacağına tahdit getirerek borsalar, birlikler veya kurumların bilgisine ihtiyaç duyulduğu zaman Komiteye dâhil edilmesini engelliyorsunuz; bu son derece yanlıştır. Bağımsız kurumlar ve kuruluşların bağımsızlığını gölgeleyecek şekilde kanuna tek tek tafsilatlı vazifeler yazılması da kesinlikle uygun değildir. Özellikle Merkez Bankası başta olmak üzere, bağımsız kurumların fonksiyonel bağımsızlığına doğrudan müdahale içeren 5’inci fıkranın madde metninden mutlaka çıkarılması gerekmektedir.

Teklif edilen bu kanun değişikliği metninde kullanılan “kırılganlık” ifadelerinin bir kanuna yazılması piyasalara güvensizlik verecektir. Teklifteki bu ifadelerin çıkarılması gerekmektedir. Finansal istikrarsızlık hakkında katı düzenlemeler yapılması da kanunun amacıyla ters düşmektedir. “Finansal istikrar” yeni keşfedilen bir terim değildir arkadaşlar. Bunun gibi durumların yazılı hâle getirilmesi, bürokratik bir kurum ortaya çıkarılması ve bu kurumun bürokratik yeni yapının içerisinde yer alan kendi görev alanları ile yasalarındaki görevlerinin tekrar başka bir kuruma verilmesi oldukça da hatalıdır. Teklifteki gibi, kurumsal olarak yasaya dökülmüş, enine boyuna ayrıntılarıyla belirtilmiş, katı bir yapıyla finansal istikrar sağlanması mümkün değildir. Zira finansal istikrar, varlığında hissedilemeyen, ancak yokluğunda hissedilebilen bir durumdur.

Değerli arkadaşlar, sizin yaptığınız ancak günübirlik sorunları çözmeye yönelik bir çalışmadır. G20 ülkelerinin pandemiye karşı vatandaşlarına sundukları karşılıksız desteğin millî gelire oranına baktığımızda yüzde 8 iken ülkemizde bu oran yüzde 1,9’dur. Bunun da büyük bir kısmı çalışanların birikimi olan İşsizlik Sigortası Fonu’ndan sağlanmıştır yani sizin bütçenizden yaptığınızın kat kat fazlası çalışanlarımız tarafından karşılanmıştır.

Gelir dağılımını iyice bozduğunuz ülkemizde Cumhurbaşkanlığının 2021 Yılı Programı’nda belirtilen 2019 yılı yoksulluk oranı yüzde 21,3 iken bugün yüzde 30’ları aştığını söylemek hiç de zor değildir. Dünya Bankası verilerine göre ise son iki yılda Türkiye’de mutlak yoksul sayısının 3,2 milyon kişi arttığı belirtilmektedir. Çiftçimiz, esnafımız, emeklimiz, memurumuz, asgari ücretlimiz, EYT’lilerimiz, tüm dar gelirli kesimler ekonomik krizin zorluklarını inanın iliklerine kadar hissediyor. AK PARTİ Hükûmetinin getirdiği bu kanun teklifinin sorunlara çözüm üretmesi de mümkün değildir. Bütün cumhuriyet hükûmetlerinin topladığı vergi yetmiş dokuz yılda 1,9 trilyon lira, AK PARTİ’nin on sekiz yılda topladığı vergi ise 3,1 trilyon liradır. Sattığınız fabrikalar, kamu kuruluşları, özelleştirmeler, araziler de buna dâhil değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Türkiye’de gelir vergisi, kurumlar vergisi, işveren maliyetleri yüksek. Bütün bunların yanında, dolaylı vergilerin de en yüksek olduğu ülke yine Türkiye’dir. Bu ibretlik tabloya göre, milyonluk lüks otomobilleri, uçakları ve hatta yatları satın alanlar asgari ücretli kadar bile vergi vermiyor. Dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payına baktığımızda yüzde 70’e dayanmış olduğunu görüyoruz.

Bunların her biri AK PARTİ’nin ekonomideki beceriksiz yönetiminin eseridir diyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 262 sıra sayılı Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 5- 9/12/1994 tarihli ve 4059 sayılı Finansal İstikrar ile Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin başlığı "Finansal İstikrar Komitesi” şeklinde, birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde, üçüncü fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı fıkranın (a) bendine "risklerin" ibaresinden sonra gelmek üzere "ve kırılganlıkların” ibaresi eklenmiş, bentte yer alan "alınabilecek tedbirlerin” ibaresi "gerekli yöntemlerin oluşturulması ve politika önerilerinin” şeklinde, (b) bendi aşağıdaki şekilde, (c) bendinde yer alan "sektörün" ibaresi "sektörün, sürdürülebilir büyümeyi ve finansal istikrarı destekleyecek şekilde” şeklinde, dördüncü fıkrasının birinci cümlesinde yer alan "Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesi” ibaresi "Komite" şeklinde değiştirilmiş ve beşinci fıkrasında yer alan "Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesi” ibaresi "Komite” şeklinde değiştirilmiştir.

“(1) Finansal sistemin sürdürülebilir ekonomik büyümeyi sağlıklı bir şekilde desteklemesi ve piyasalarda güvenin korunması için kırılganlıkların belirlenmesi ve sistemik risklerin yönetilmesinde ilgili kurumlar arasında işbirliği ve eşgüdümün sağlanması amacıyla Finansal İstikrar Komitesi kurulmuştur.

(2) Komite; Hazine ve Maliye Bakanının başkanlığında, Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı, Strateji ve Bütçe Başkanı, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı, Sermaye Piyasası Kurulu Başkanı, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı, Sigortacılık ve Özel Emeklilik Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Başkanından oluşur. Komitenin çalışma usul ve esasları üyesi bulunan kurum ve kuruluşların görüşü alınarak Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından belirlenir. Komitenin sekretarya faaliyetleri Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından yürütülür.”

"Komite aşağıda sayılan hususlarda Komitede temsil edilen kurum ve kuruluşlar arasında işbirliği ve eşgüdümü tesis eder:”

"b) Finansal düzenlemelerin etkilerinin değerlendirilmesi.”

 

     Mehmet Bekaroğlu                Emine Gülizar Emecan                     Cavit Arı

           İstanbul                                İstanbul                                Antalya

      Abdüllatif Şener                     Süleyman Girgin                 Bülent Kuşoğlu

            Konya                                  Muğla                                  Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Bülent Kuşoğlu.

Buyurunuz Sayın Kuşoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sıra sayısı 262 olan Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, biraz önce diğer milletvekillerinin de anlattığı üzere, eğer kabul edilirse bu madde “Finansal İstikrar Komitesi” başlığını taşıyacak. Daha önce “Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesi”ydi. Bu en son 2019’da bu şekilde değiştirilmiş ve gündeme getirilmişti. Şimdi, 2019’dan 2021’e kadar bunun pek fazla da uygulaması olmadı.

Değerli arkadaşlar, bu torba kanunun da diğer torba kanunlar gibi bir özelliği var, 19 maddeden oluşuyor, bu 19 maddenin özelliği şu: En erken yirmi gün önce bu maddelerde değişiklik yapmışız, en geç de 2016’da; 2016 ile yirmi gün öncesine ait değişiklikleri tekrar değiştiriyoruz. Şimdi, bu kanun yapma tekniği değildir, bu yasama yöntemi değil değerli arkadaşlar. Alelacele getiriliyor, bir şeyler doğru dürüst görüşülmeden, çok acele, yetişsin, yetişsin, yetişsin diye doğru dürüst Komisyonda da görüşülmüyor, ilgili komisyonlarında da görüşülmüyor, zaten alt komisyonu tümden unuttuk. Ondan sonra çalakalem bir muhalefet şerhi yazıyoruz, zar zor buraya geliyor, ondan sonra burada da doğru dürüst görüşülmeden kanunlar çıkmış oluyor, yasalaşıyor, ondan sonra da onları düzeltmekle uğraşıyoruz hep beraber. Şu anda bunun için vakit ayırıyoruz. 2016 ile yirmi gün öncesine ait kanunları yeniden düzeltiyoruz; kanun yapmamız bu, maalesef bu hâle geldi. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Parlamentonun itibarına büyük halel getiriyor; bunun farkında olmamız lazım, bu büyük bir sıkıntıdır, çok önemli bir konudur bu. Biz milletin iradesini temsil ediyoruz -ki etmemiz lazım- bu konuda çok daha fazla hassasiyet göstermemiz lazım.

Yürütme erkinden gelen -ki yürütme erki sadece tek bir seçilmişten oluşuyor, o da Cumhurbaşkanıdır, ne kadar bilgisi var bilmiyorum ama- dolayısıyla bürokrasiden gelen her şeyi önümüze geldiği gibi görüşüyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin, bu yüce Parlamentonun ne kadar çalışacağına, ne zaman çalışacağına, hangi konularda çalışacağına karar veren maalesef bürokrasi; böyle bir şey olmaz, böyle bir yasama yöntemi dünyanın hiçbir parlamentosunda yoktur. Bu Parlamentonun itibarı tekrar tesis edilmelidir. Bu yöntemle, bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminden beri, maalesef bu, itibarımız yerle yeksan oldu; gerçekten buna çok üzülüyorum.

Onun haricinde, şimdi, bir de “devlet” denilen bir kavram var. 2019 yılında bu Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesini kurmuşuz, doğru dürüst çalışmamış, şimdi “Finansal İstikrar Komitesi” diye değiştiriyoruz; bir de tutuyoruz, düzenleyici ve denetleyici 8 kuruma, düzenleyici ve denetleyici kurumlara burada görev vererek Hazine ve Maliye Bakanlığının başkanlığında bir komite oluşturuyoruz.

Şimdi, bir devlette, Türkiye gibi geçmişi olan bir devlette bazı şeyler yazılı olmaz arkadaşlar, her şey yazılı olmaz; bir devlet geleneği vardır. Devlette tutup da siz genel bütçeye dâhil idareler diyorsanız, düzenleyici ve denetleyici kurumlar diyorsanız, mahallî idareler diyorsanız, sosyal güvenlik kurumları diye ayrımlar yapıyorsanız bunun bir sebebi vardır. Tutup da bunların hepsini çorba edip kendi kanunlarında düzenlenmesi gereken görev ve yetkilerini böyle bazı karma kanunlara alamazsınız; bunlar yanlıştır. Belki bunu Anayasa’ya aykırı görmeyeceğiz ama devlet geleneğine, devlet terbiyesine, devlet aklına, devlet hafızasına aykırıdır; bu yanlış bir düzenlemedir. Belki mahzur görmeyebilirsiniz, “Mahzurludur.” demeyebilirsiniz, “Ne mahzuru vardır?” diyebilirsiniz ama devlet geleneğine aykırıdır, bizim kurumsal hafızamıza aykırıdır, kurum yapımıza aykırıdır; bunların da bilinmesi lazım. Herkes bunu bilemez belki ama devleti az çok bilen insanlar bunun ne anlama geldiğini takdir edeceklerdir.

Maliye Bakanının başkanlığında... Ki Maliye Bakanı da artık diğer Bakanlarda olduğu gibi kendi Bakanlığındaki iş ve işlemlerden sorumlu değildir arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Kuşoğlu.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sorumluluğu sadece Cumhurbaşkanına karşıdır. Bu şekildeki düzenlemeler de mantıklı değildir, devlet geleneğimize aykırıdır; bunları yapmamamız lazım. Bunlar, uzun vadede sıkıntı çıkaran, devleti -maalesef- itibarsızlaştıran, sıkıntıya sokan düzenlemelerdir. Her kurumun kendi özel teşkilat düzenlemesinde görev ve yetkilerinin belirlenmesi lazımdır. Düzenleyici ve denetleyici kurumlar ile diğer genel bütçeye dâhil kurumları bir araya getirip, çorba edip ayrı kanunlarda hep böyle görevler vermek devlet itibarını, devlet aklını, hafızasını zedeler.

Bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 5’inci madde kabul edilmiştir.

6’ncı madde üzerinde 1 önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 262 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

  Mehmet Ruştu Tiryaki                  Erol Katırcıoğlu                       Oya Ersoy

            Batman                                İstanbul                               İstanbul

         Murat Çepni                         Abdullah Koç                      Ömer Öcalan

             İzmir                                    Ağrı                                Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Sayın Ömer Öcalan.

Buyurunuz Sayın Öcalan. (HDP sıralarından alkışlar)

ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; halkımızı buradan saygıyla selamlıyorum.

Şu an içinde bulunduğumuz süre zarfında cezaevinde açlık grevleri var. Bu açlık grevleri bugün itibarıyla 175’inci günü arkasında bırakmıştır. Cezaevinde cezası bitip de tahliye olmayan siyasi tutsaklar vardır, esir muamelesi görmektedirler. Cezaevlerinde 18 yaşın altında çocuklar var, anneleriyle yaşamaktadırlar. Cezaevlerinde büyük hak ihlalleri yaşanıyor. Bunlara bu Meclis bir şey demeyecek mi? Tabii ki demeyecek. Çünkü bugün, içerisinde bulunduğumuz süre zarfında dörtlü bir anlaşmayla yargıda yine kimi roller oynanıyor. Bunlar bir bütünleşmeye katkı sunar mı? Türkiye’nin toplamda bütünleşmesine ya da muhalefetin bütünleşmesine ve birleşmesine katkı sunar mı? Biz zannetmiyoruz.

Tabii ki partimiz, olgun bir yaklaşımla, demokratik bir zeminde buluşmak istiyor, ülkenin içinde bulunduğu bu çıkmazdan bu ülkeyi çıkarmak istiyor. Neden çıkarmak istiyor? Şimdi milyonlarca insan mafyanın, çetenin videosunu bekliyor ve seyrediyor. Şu an ülkenin içinde bulunduğu konum budur, bundan ibarettir. Kimse herhangi bir siyasinin, siyasetçinin, gazetecinin ne diyeceğini merak etmiyor. Şu anki Türkiye gerçekliği bundan ibarettir. Biz tabii ki mücadelemize devam edeceğiz.

Cezaevlerinden bahsederken Sincan’da oynanıyor tiyatronun büyüğü. Türkiye’nin 3’üncü büyük partisi, eş genel başkanları, milletvekilleri, MYK üyeleri atanmışlar tarafından yargılanmaya çalışılıyor. Gücünüz var yargıda, gücünüz var medyada, gücünüz var siyasette, yapıyorsunuz ama arkadaşlarımız, yol arkadaşlarımız tarihe dipnotu düşüyorlar, tarihe not düşüyorlar, büyük bir destan yazıyorlar. Bastırmakla bu iş tasfiye edilmez, bu işi siyaset alanına çıkararak da bitiremezsiniz.

Bakınız, Türkiye’nin dünyadaki konumu, pozisyonu ne durumdadır arkadaşlar? Esrar, eroin, kokain, mafya ve İçişleri Bakanının dün televizyonda kullandığı dile bakınız, bunu kendinize yediriyor musunuz? Kimin söylediği önemli değil, belki burada ön yargılı bir yaklaşım içerisindesiniz. Bu ülkenin İçişleri Bakanının kullandığı dil, kullandığı üslup… Kabul ediyorsunuz, iktidar ortakları bunu kabul ediyor ama burada asıl görev, asıl rol muhalefete ve demokrasi güçlerine düşüyor; bunun açık bir şekilde ifşa edilmesi lazım. Bu kürsüde kimse İçişleri Bakanının dilini, üslubunu eleştirme gereği, ifşa etme gereği bile duymamaktadır. Halkın vergileriyle, TRT’nin kanalında, TRT gibi bir kurumda bu kelimeler kullanılıyor.

Tabii ki biz Kobani davası… HDP’nin, Kobani’nin IŞİD’in eline geçmemesi için bir katkısı olmuşsa bu HDP için bir şereftir, bir onurdur. Tüm koalisyon güçleri, tüm halklar Kobani’nin DAİŞ ve IŞİD gibi barbar bir örgütün eline geçmemesi için tabii ki demokratik zeminde katkı sundular. 6-7-8 Ekim olaylarında biz de Mardin’deydik, insanlar yaşamını yitirdi, dükkânlar yağmalandı. Birçok şey yapın ama devlet mekanizması, istihbarat teşkilatıyla, o kurşunların hangi silahın namlusundan çıktığını tespit edemiyor mu? Ediyor tabii. Hesaplarına gelmiyor çünkü öldürülen vatandaşların büyük çoğunluğu partimizin üyeleri, partimizin tabanından olduğu için işi perdeleyerek, işi kriminalize ederek HDP’yi mahkûm etmeye çalışıyorlar. Tarih önünde mahkûm olacak bu anlayış, tarih önünde kaybedecek.

Mafyalar bile Seyit Rıza’nın sözlerinden bahsediyor. Tabii ki o isim, o onurlu duruş bir mafyanın ağzına yakışmaz, kabul de etmiyoruz. Tabii ki Seyit Rıza gibi mücadelemizi sürdüreceğiz. Biz, tabii, demokratik bir zeminde, ülkenin en büyük meselesinin, Kürt meselesinin demokratik yöntemlerle çözülmesinden yanayız.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Terör, terör.

ÖMER ÖCALAN (Devamla) – Bu halkın diline burada “x” deniyor, ülkenin en meşru kurumunda “x” deniyor. Düşünün ya, bu ülkede Kürtçe ana dilde eğitim var, bu ülkede demokrasi var…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Öcalan.

ÖMER ÖCALAN (Devamla) – …bu ülkede Alevi halkı kendi inancıyla yaşıyor, devlet bunun önünü açıyor, bu ülkede tüm farklılıklar kendini burada görüyor; Türkiye Orta Doğu’nun modeli olmuş, Türkiye Kürtlerle barışmış, Rojava’yla barışmış, güney Kürdistan yönetimiyle barışmış bir model durumunda; o zaman bambaşka bir durum... Şu an İçişleri Bakanlığı, Millî Savunma Bakanı ölü sayıcısına dönmüş, ölü sayıcısına; günde ne kadar insan öldü, ne kadar sorti yapıldı, hangi helikopterin tekerinin hangi dağın ucuna değmediği… Bir Millî Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı bundan bahsediyor. Adalet Bakanı bayramda çocuklara oyuncak dağıtıyormuş. Bu ülkenin içinde bulunduğu adalete bakın, yargıya bakın. Burada pazarlık yapılıyor hangi siyasi parti HSK’ye kaç üye verecek diye; etik midir, ahlaki midir? Maalesef, sıradanlaşmış, sözün de anlamı kalmamış.

Halkımızı selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi için ifade ediyorum. Türkiye'de, Türk’üyle Kürt’üyle, Laz’ıyla Çerkez’iyle 85 milyon kardeştir. Türkiye’nin bir terör sorunu vardır. Özellikle, Kürt vatandaşlarımıza, Türklere, Lazlara, Araplara, herkese düşman olan ve silah baronlarından, petrol şirketlerinden destekle faaliyet gösteren, barışımızı tehdit eden terör örgütüyle mücadelemiz biteviye devam edecektir.

Teşekkür ederim.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Allah’ın izniyle.

BAŞKAN – 6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde 2 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/3607) esas numaralı Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 7 - 28/3/2001 tarihli ve 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu’nun 4’üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 4 - Bireysel emeklilik sistemine fiil ehliyetine sahip kişiler ile fiil ehliyetine sahip olmayıp veli ya da vasisinin izni olanlar katılabilir. Sisteme katılmak için şirket ile emeklilik sözleşmesi akdedilir. Fiil ehliyetine sahip olmayan kişilerin katılımcı olduğu sözleşmelerde sözleşmeye dair tüm işlemler bu kişilerin fiil ehliyetine sahip olmadıkları süre boyunca veli ya da vasileri tarafından yürütülür. Emeklilik sözleşmesi; şirket nezdinde bireysel emeklilik hesabı açılması, hesaba katkı payı ödenmesi, ödenen katkı paylarının tercih edilen fonlarda yatırıma yönlendirilmesi ve hesapta biriken paraların hak sahiplerine ödenmesine ilişkin esas ve usuller ile tarafların bu kapsamdaki diğer hak ve yükümlülüklerini düzenleyen sözleşmedir. Emeklilik sözleşmesi, katılımcı ile bireysel emeklilik sözleşmesi şeklinde veyahut bir istihdam ilişkisine dayalı olarak veya katılımcı adına bir kuruluş ile grup emeklilik sözleşmesi şeklinde yapılabilir. Emeklilik sözleşmesine ve emeklilik sözleşmesinde bulunacak hususlara ilişkin esas ve usuller Kurulun görüşü alınarak Müsteşarlık tarafından belirlenir.

      Mehmet Metanet Çulhaoğlu             İbrahim Halil Oral        Fahrettin Yokuş

                   Adana                                  Ankara                           Konya

           İmam Hüseyin Filiz                  Hayrettin Nuhoğlu

                 Gaziantep                               İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.

Buyurunuz Sayın Yokuş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

2001 yılının Mart ayında Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu çıkarılmış, Ekim 2001’de yürürlüğe girmiş ve nihayetinde Ekim 2003’te ilk emeklilik planlarının onaylanmasıyla birlikte fiilen başlamıştır. Yapılan araştırmalarda 2003 yılında 15.245 kişi olan bireysel emeklilik katılımcı sayısı 2012 yılında 3 milyon 128 bine ulaşmış, 2012’den sonrasında ise devlet katkısının uygulamaya girmesiyle beraber bu sayı 6 milyon 870 bine yükselmiştir. 2018 yılında bu sayıya ulaşan rakamda ne yazık ki 2018 yılından bu yana ciddi bir artış görülmemiş, sadece 25 bin artış sağlanabilmiştir.

Bireysel emeklilik sisteminin getirildiği dönemde TÜİK ve Kalkınma Bakanlığı verilerine göre ülkemizdeki yurt içi tasarruf oranı yüzde 14 civarındaydı, sonrasında TÜİK bir millî gelir revizyonuna giderek bir gecede yurt içi tasarruflarımızı yüzde 14’ten yüzde 25’e yükseltti. Mevcut bireysel emeklilik sistemi tasarruflar yüzde 14 iken şekillendirilmişti. Eski şartlara göre düzenlenen BES, sisteme yıllık 6 milyar civarında bir yük getirmektedir; bu nedenle, devletin, yüzde 25 devlet katkı payına istinaden sisteme giren insanlara “Bu katkı payından vazgeçtim.” demesi uygun olmayacaktır. Ancak, bu kadar maliyetli bir sistemi genişletme konusunda dikkatli olmak gerekmektedir. Sistemi genişletip genişletmeme hususundaki karar sağlıklı bir etki analizine dayanmalıydı. Maalesef yoksulluğun bu kadar arttığı ülkemizde BES, yüksek gelirli ailelerin faydalandığı bir sistem hâline dönüşmüştür. Bu sistemde iştirakçi vatandaşlardan daha ziyade bireysel emeklilik şirketleri büyük kazanç sağlamaktadır. Bu sistem yeni baştan dizayn edilmelidir.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz hafta içinde yaptığı bir açıklamada bu yıl kuraklık yüzünden bazı tarım ürünlerinin rekoltesinde azalma olacağını; bu nedenle, kuraklıktan dolayı zarar gören çiftçilerimizin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri Birliğine olan borçlarının erteleneceğini söyledi.

Bilindiği gibi on dört aydır tüm dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan Covid-19 virüsü her kesimi olduğu gibi çiftçilerimizi de olumsuz yönde etkilemiştir. Bu nedenle, kuraklıktan zarar görecek olan çiftçilerimizin sadece yüzde 5’i kuraklık sigortası yaptırmıştır. Şu anda Doğu ve Güneydoğu Anadolu başta olmak üzere, İç Anadolu Bölgemizdeki tarımla uğraşan çiftçilerimizin özellikle kırsal alana ektikleri ekinlerin -maalesef- kuraklık nedeniyle yüzde 40 civarında kayba uğrayacağı ifade edilmektedir. Bu nedenle biz, siyasi iktidarımıza -bu dönem için yani bu pandemi dönemiyle ilgili bu süreç içerisinde çiftçilerimizin kayıplara uğrayacağı bir gerçek, büyük bölümü sigortasız yani kuraklık sigortası yaptırmamış- buradan diyoruz ki: Kuraklıktan zarar gören çiftçilerimize dekar başına 200 TL yardım yapılması gerekiyor. Bu tespitlerin yapılarak mutlaka çiftçilerimizin bu pandemi döneminde sıkıntılarının giderilmesi lazım. Sadece bu da yetmez; hepimiz biliyoruz ki çiftçilerimizin büyük bölümü borç batağında, çiftçilerimizin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifi borçları yeniden yapılandırılmalı, faizleri kaldırılmalı, üç yıla yayılarak anapara hasat döneminde ödenmeli, böyle bir sisteme acilen geçilmelidir.

Değerli milletvekilleri, akaryakıt fiyatlarına yapılan özel tüketim vergisi zammıyla vatandaşlarımıza yıllık 20 milyar TL’nin üzerinde vergi yükü getirildi. Bugün itibarıyla, yeni gelen zamla birlikte vatandaşımız 50 litrelik bir benzin deposuna 27,5 lira, 50 litrelik bir mazot deposuna 33,5 lira, 50 litrelik bir LPG deposuna 14 Türk lirası ek ücret ödeyecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Bağlıyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Yokuş.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Şimdi, 23 milyondan fazla araç olan ülkemizde bu 20 milyar, sadece bu insanların sırtında kalmayacak. Hepimiz biliyoruz ki benzin ve mazot gibi temel ürünlere gelen zam enflasyonu artırdığı gibi, taşıma maliyetlerini artırdığı gibi, üretimin de maliyetini artıracak ve kısa bir hesap yaptığımız zaman, bir yıl içinde bu, topyekûn vatandaşlarımıza 100 milyar civarında yük getirecek.

Şimdi, bu gerçekler ortadayken, Allah aşkına, Sayın Cumhurbaşkanımız hani diyor ya “Esnaflarımıza, 1 milyon 200 bin esnafa 4,6 milyar Türk lirası verdik.” Vallahi de billahi de siz, bu benzin zammıyla, mazot zammıyla, akaryakıt zammıyla, esnafımızdan daha fazlasını bir yıl içinde alacaksınız. Yaptığınız şu işe bir bakın, Allah aşkına, hiç mi vicdanınız sızlamıyor? Bir de “Müjde, müjde, müjde…” diye veriyorsunuz. Onun için sizi protesto ediyorum, esnaflar adına protesto ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

SALİ CORA (Trabzon) – Esnaflar sizi bugün protesto etti.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – “Trabzon’da esnaflar protesto etti.” diyor.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Ak troller protesto ediyor.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 262 sıra sayılı Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 7- 28/3/2001 tarihli ve 4632 sayılı Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında bulunan birinci cümle yürürlükten kaldırılmıştır.

                 Cavit Arı                          Emine Gülizar Emecan                Abdüllatif Şener

                  Antalya                                    İstanbul                                      Konya

            Süleyman Girgin                          Bülent Kuşoğlu                  Mehmet Bekaroğlu

                   Muğla                                      Ankara                                     İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Muğla Milletvekili Sayın Süleyman Girgin.

Buyurunuz Sayın Girgin. (CHP sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, kanun teklifinin gerekçesinde, salgın sonrası güçlü ve kaliteli büyümenin sağlanabilmesinin, şeffaf, öngörülebilir ve hesap verilebilir yönetişimin amaçlandığı ileri sürülmektedir. Arkadaşlar, sormak istiyorum: Gerekçede bunları alt alta sıralayanlar hangi ülkede yaşamakta? Bu politikalarla hangi güçlü ve kaliteli büyüme sağlanacak? Hangi şeffaf, hangi hesap verilebilir yönetişim? Madem amaç şeffaflık o zaman tekrar soralım: 128 milyar dolar nerede? Kime, hangi kur üzerinden sattınız? Merkez Bankası Başkanlığına getirdiğiniz kişiyi ne oldu da alelacele görevden aldınız? “Şeffaflık” ve “hesap verilebilirlik”miş! Siz hesap vermeyi helalleşmek olarak mı biliyorsunuz? Salgında en az destek veren 3 hükûmetten biri ol; esnafa “Dükkânını kapat.” derken lebalep kongre doldur; sonra çık, milletten helallik iste. Değerli arkadaşlar, orası helallik isteme makamı değil, dar günde milletin yanında olma makamıdır. Esnaf da diyor ki: “Seçimlerde geldikleri zaman tencereye ne koydularsa biz de onu geri vereceğiz.” On beş ay sonra esnaf aklınıza geldi de 1 milyon 150 bin esnafa 4,6 milyar TL vereceğinizi açıkladınız, arkasından da bastınız akaryakıt zammını. Bu miktar esnafın bir aylık kirası değil; elektriği, doğal gazı ödeyip nasıl geçinecek bu insanlar? Esnafı kaderine terk ederken 2021 yılı ilk dört ayında “1 kuruş vermeden yapıyoruz.” dediğiniz döviz garantili projelere 10 milyar 300 milyon TL ödediniz. Sen bütçeyi götür Cengizlere, 5’li çeteye dök, sıkıntıya düşen milyonlardan helallik iste!

Değerli milletvekilleri, 7’nci maddeyle, 18 yaş altı vatandaşlarımız bireysel emeklilik sistemi kapsamına alınıyor. Bunu kimden bekliyorsunuz, bu ödemeyi kim yapacak hem de salgın döneminde? Tasarruf edecek geliri olması lazım ki vatandaş bunu yapabilsin. Siz hangi ülkede yaşıyorsunuz? Bilmiyor musunuz milyonlarca ücretli çalışanın aylık gelirinin asgari ücret düzeyinde olduğunu? Kayıt dışı istihdam edilenlerin asgari ücret bile elde edemediğini bilmiyor musunuz? Ücretsiz izne çıkarılanların günlük 50 lira açlık ücretine mahkûm edildiğini, her 4 gençten 1’inin işsiz olduğunu, geniş tanımlı işsiz sayısının 9,2 milyona ulaştığını, halkın çarşı pazarda yaşadığı enflasyonun yüzde 50 olduğunu, vatandaşın karnını bile zor doyurduğunu; bunları bilmiyor musunuz? Siz hangi ülkede yaşıyorsunuz? İnsanlarımızın tasarruf yapacak hâlinin kalmadığını bilmiyor musunuz? Bal gibi biliyorsunuz ancak amacınız, sosyal devletin kamusal bir görev olarak yapması gereken işi vatandaşın sırtına yüklemek; amaç, sosyal güvenlik ve emeklilik sisteminin piyasalaştırılması ve özelleştirilmesi; amaç, çalışanın değil, sermayenin ihtiyaçlarının karşılanması.

Değerli arkadaşlar, size güncel bir örnek vermek istiyorum. Muğla’dan bir kardeşimi aradım geçen hafta, sordum, bana söylediği şu: Bireysel emeklilikte yedi yılda 40 bin lira biriktirmiş, bugün BES’ten çıkmak istediğinde devlet katkısının yüzde 65’i kesiliyor yani 6 bin lira kesinti oluyor. Peki, bu kişinin devlet katkısından yüzde 100 faydalanması için ne gerekiyor diye baktığımızda on yıl ve 56 yaş şartı isteniyor. Zorunlu Tasarruf Fonu gibi, Konut Edindirme Fonu gibi geçmişteki örnekler başarısız olmuştu. Türkiye gibi reel asgari ücretin düşük seviyelerde olduğu ülkelerde bu tasarrufların artırılması akılcı bir yaklaşım değildir. Bunun yerine kullanılabilir gelirin artırılması üzerinden bir politika üretilmelidir.

Değerli arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı dedi ki: “Sıkıntıya düşen olduysa hepsinden helallik istiyorum.” “Olduysa” ne demek Sayın Erdoğan? Vatandaşı ne kadar desteklediniz de olmayacak?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) – Teşekkür ederim Başkan.

Bu dönemde halk bir yandan canıyla uğraşırken, bir yandan da biriken kiraları, biriken faturalarıyla boğuşurken, “Ya sabır” çekip “Bugünler geçer.” diye fedakârlık yaparken siz ne yaptınız? Siz, büyük bir kibirle lebalep kongrelerle düşmekte olan vaka sayılarını yeniden hortlattınız, canları pahasına gece gündüz demeden Covid-19’la mücadele eden sağlık çalışanlarının emeğinin üzerine sünger çekebilme vicdansızlığını gösterdiniz. Sayın Erdoğan, kuruttuğunuz dereler, kestiğiniz ağaçlar, yuvasını bozduğunuz kuşlar bile sizden alacaklı iken yirmi yıldır parasını, umutlarını, hayallerini, gelecek planlarını çaldığınız 83 milyon nasıl helallik versin size? Sermayeye alın terini, kanını, canını helal kıldığınız, emeğini hiçe saydığınız işçi nasıl helallik versin size? Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı da unutmaz, ilk yapılacak seçimde unutamadığını da göreceksiniz.

Saygıyla selamlıyorum herkesi. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 7’nci madde kabul edilmiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci madde kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde 1 önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 262 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinde yer alan “aşağıdaki” ibaresinin “aşağıda bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Abdullah Koç                               Oya Ersoy                              Murat Çepni

                    Ağrı                                       İstanbul                                       İzmir

            Erol Katırcıoğlu                     Mehmet Ruştu Tiryaki

                  İstanbul                                     Batman

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç.

Buyurunuz Sayın Koç. (HDP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun teklifindeki 9’uncu madde turizm sektörünün kamuya olan borçlarının faizsiz ertelenmesine ilişkin olmakla birlikte yani olumlu bir şekilde karşılamakla birlikte Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik kriz ve çöküş gözetildiğinde özellikle KOBİ’lerin ve diğer esnafların da bu yönlü bir düzenlemeye tabi tutulması gerektiğini burada belirtmek istiyorum değerli arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri; Türkiye birçok anlamda bir kaosu yaşıyor, ekonomik kaos yaşıyor, toplumsal kaos yaşıyor ve ekonomik kriz olarak nitelendirilen bu süreç esasında bir ekonomik kriz değil, bir ekonomik çöküştür, bir yönetememe meselesidir.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de günlük açılan icra ve iflas dosyası sayısı 2 binlere yaklaşmış durumdadır yani her gün icra daireleri, esas sayısı 2 bine kadar ulaşan dosyayla karşı karşıya kalmaktadır. Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonunun verilerine göre 2021 yılının ilk çeyreğinde kapıya kilit vuran esnaf sayısı 30 bine yaklaşmış durumdadır; öte tarafta, ilk çeyrekte kapanan şirket sayısı 4.620, gerçek kişi ticari işletme sayısıysa 7.621 olmuştur.

Değerli arkadaşlar, yine, Mart 2021 döneminde mevsim etkisinden arındırılmış olan işsizlik sayısı 10 milyona yaklaşmış bulunmaktadır. Yine KOBİ’lerin kredileri 662 milyar 540 milyon TL’yken bu rakam bu yıl aynı dönemde 879 milyar 284 milyon TL’ye ulaşmış bulunmaktadır. Bankaların takibe düşmüş olan alacakları sene başından bu yana 150 milyar lira seviyesine âdeta demirlenmiş, neredeyse her 3 kişi bankaya ve bankalara borçlu hâle gelmiştir değerli arkadaşlar. TÜİK verilerine göre 2020 yılında 7 milyon 362 bin olan işsiz sayısı, değerli arkadaşlar, birinci çeyrekte 9 milyon kişiyi aşmış bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlar, bu Hükûmet halkı aç bıraktı, milleti sefilliğe doğru sürükledi ve halk gerçek bir şekilde yoksulluğa sürüklenmiş durumdadır. Değerli arkadaşlar, bu aslında bir yönetememe krizidir; bu aynı zamanda bir ekonomik kriz değildir, bir ekonomik çöküştür. Ekonomik çöküşün gerçek anlamdaki çözüm yeriyse değerli arkadaşlar, derhâl halkın hakemliğine müracaat etmektir. Bu işin başka çaresi yoktur, başka çözüm yolu da yoktur, ne yazık ki kalmamıştır.

Değerli milletvekilleri, bakın, hukuk askıdadır, adalet yok konumundadır. Halkın adalete olan güveni sarsılmış ve yok derecededir. Bakın, son günlerde Hâkimler ve Savcılar Kurulunun 7 üyesi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçileceğine dair bir süreci biz yaşıyoruz. Bakın, Anayasa’ya göre HSK üyelerinin seçimi “Buradaki bir uzlaşmayla ancak seçilebilir.” şeklinde bir hüküm söz konusudur. Bakın, biz HDP dışında olan 4 partinin uzlaşmasıyla, maalesef, Karma Komisyonda HSK üyeliği için parti kartını cebinde taşıyan kişilerin seçimi usulüyle karşı karşıya kaldık.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’deki adalet sistemi, gerçek anlamda, adalet niteliğini yitirmiş durumdadır. Bu adalet niteliğini yitirmiş olan bir yapının gerçek anlamda adalet düzenine çekilebilmesinin tek yolu, HSK üyeliğinin gerçek anlamda ancak halkın ve bütün halkların uzlaşısıyla seçiminin sağlanmasıdır. Millet Meclisinde bulunan bütün partilerce parti kartını cebinde taşımayan, gerçek anlamda hukuk kişiliğini taşıyan ve gerçek anlamda tarafsız ve bağımsız olabilecek olan hukuk insanları arasında seçim yapılması gerekmektedir. Ama ne yazık ki bu mevcut olan 4 parti bu hususa riayet etmemiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Mevcut adalet sistemine olan güvenin şu anda neredeyse yüzde 10’lara düştüğü bir ortamda, bu 4 partinin bu şekilde bir anlaşma yaparak, gerçek anlamda bir partili yargıcı seçme yönünde olan bu anlayışını biz reddediyoruz ve kabul etmiyoruz. Bakın, adalet sistemi sorunludur, hukuk askıdadır. Bu şekildeki bir anlayış, bu şekildeki bir tavır, Türkiye’deki mevcut olan adalet sistemini daha da sorunlu hâle getirecektir. Gerçek anlamda hukuk kişiliğini taşıyan, gerçek anlamda yargıç olan kişilere ve aynı zamanda bu noktada olabilecek, bu görevi üstlenebilecek olan yüzlerce, binlerce yargıca ve hukukçuya çok ciddi bir şekilde haksızlık yapılmıştır; biz bunu kabul etmiyoruz. Gerçek anlamda sorunlu olan bu olaya taraf olmuyoruz, doğru ve dürüst bir hukuk sisteminin gerçek anlamda kurulması için de elimizden gelen bütün çabayı sarf edeceğiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 9’uncu madde kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölüm görüşmelerine başlıyoruz. İkinci bölüm 10 ila 19’uncu maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde söz isteyen, İYİ Parti Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta.

Buyurunuz Sayın Usta. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 262 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, bugün, tümü üzerinde konuşurken orta vadeli programla ilgili yani kamu mali yönetimiyle ilgili reform önerilerimizi sıralamıştık. Bunlar içerisinde -yine, bir kısım arkadaşlar, olmayanlar için hatırlatmakta fayda gördüm- orta vadeli program sürecinin erkene çekilmesinin faydasını bir kez daha söylemek istiyorum. Yani bütçe sürecini başlatan doküman dediğimiz -ve bütçe sürecinin nisanda başlaması, mayısta başlaması gerekirken- orta vadeli programın eylülde, ekimde açıklanması kadar saçma bir şey olamaz. Bunun orijinali de zaten mayıstı, birtakım nedenlerle geciktirilmişti; bunu bu eski hâline, normal hâline döndürmek lazım; bütün dünya uygulamaları da bu şekildedir. Sorumluluğu üzerimizden atalım diye bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Bu sefer olmadı ama bundan sonra gelecek torbalarınızda inşallah bunu getirirsiniz.

Şimdi, diğer bir husus -bütününde konuşurken bir miktar üzerinde durmuştum- bireysel emeklilik meselesi. Diğer konuşmacılar da bahsetti, bireysel emeklilik sistemi ciddi ölçüde sisteme, daha doğrusu kamu maliyesine yük getiren bir sistem hâline gelmiştir, bunun üzerinde tekrar durmak lazım. Burada ne yapılıyordu 7’nci maddeyle? Bireysel emeklilik sisteminin kapsamı bir miktar daha genişletiliyordu. Şimdi ben şuna üzülüyorum: Böyle bir sistem var arkadaşlar; bugüne kadar, 2013’ten beri -2001’de başlıyor sistem de- yani yüzde 25 destek sisteminin başladığı 2013’ten beri 7 milyar dolar biz buraya para vermişiz. Yani devlet bir yere para harcarsa… Hadi başında yapmadı bu çalışmayı, hiç olmazsa ortasında, sonunda, bir yerde der ki: “Ya, tamam, ben buraya para harcıyorum bu kadar kıt imkânlarla, bunun bana getirisi nedir?” bunun hesabını yapması lazım. Devletler böyle çalışır, akıllı hükûmetler böyle çalışır; dünyanın her yerinde böyledir. Şimdi böyle bir çalışma yok, ha bire sistemi genişletiyoruz. Arkadaşlar, bunun üzerinde bir çalışılsın. Var mı çalışmanız diye soruyoruz Maliye Bakanlığına, “Yok.” diyor. Sigorta Kurumuna soruyoruz: Var mı çalışma? “Yok.” Bu kadar çalışma olmadan bu paraları… Yani milletin iliğine kadar hissetmesi… Bak, şimdi, akaryakıt zammı yapıldı, birazdan konuşacağız. Milletten bu şekilde topladığımız paraları bu kadar kolay harcamayalım. Bakın, ben yurt dışı tasarrufların artırılması konusunda son derece hassas olan bir makroekonomistim. Biz bu sistemi, tasarruf oranlarının yüzde 14 olduğunu düşündüğümüz, daha doğrusu bildiğimiz, daha doğrusu TÜİK’in bize “Arkadaş, tasarruf oranlarınız yüzde 14-15.” dediği zamanlarda kurduk. Şimdi, yurt dışı tasarruf oranlarının… TÜİK 2016’da bir gecede bir değişiklik yaptı, dedi ki: “Yüzde 25’miş, pardon.” E, şimdi, yüzde 25’se evet, hâlen bir kısım ülkelere göre düşük olabilir ancak makul bir seviyeye gelmiştir. Tasarruf oranlarını artırmayalım demiyorum -başka konuşmalarda tasarruf oranlarının artışını- ama bu kadar maliyetli bir tasarruf oranı artışı üzerinde durmamamız lazım. Sistem genişletiliyor. Ben şunu net bir şekilde görüyorum: Artık, sistem Hükûmetin kontrolünden çıktı -bireysel emeklilik sistemi için söylüyorum- tamamen bu işi özel sektör firmalarının -tamam mı- yönettiği, politikasını belirlediği, her şeyini belirlediği bir sistem hâline geldi. Yazıktır günahtır, bu milletin parasıyla… Bu işte dikkatli olalım. Esas teşvik edecek unsur… Bakın, yüzde 25’i devlet veriyor, vatandaşa gelmiyor -az önce örnekleri verildi- bunun önemli bir kısmı. 3 tane kesinti var: Bir, fona giriş kesintisi; iki, her ay yatırılan katkı payından yüzde 2 kesinti; bir de toplam fon varlığı üzerinden tekrar kesinti. Şirketlere çalışıyoruz; devlet veriyor şirkete gidiyor, millet… Yani aslında siz paranızı bir mevduata yatırsanız -en basit bir şey- bundan daha fazla kazanıyorsunuz. Esas teşviki burada yapacağız, bu kesintilerin azaltılması lazım. Sistemin daha verimli çalışmasını sağlayacak düzenlemeyi biz Hükûmetten bekliyoruz. Yani bu kadar başıbozuk olmasın. Neyse burada çok fazla vakit kaybettik.

Ekonominin temelinin hep güven olduğunu söylüyoruz. Az önce bir konuşmacı söyledi -ben de ifade edecektim- dedi ki: “Ya, bu kadar çok istihdam teşviki çıkartıyoruz ama istihdam düşüyor.” Net bir şekilde istihdam düşüyor belli bir periyoda baktığınız zaman. O zaman güveni oluşturmak lazım önce, yani güvenin olmadığı yerde yatırım olmaz, verdiğimiz teşvikler çok fazla bir şey ifade etmiyor. Hükûmet güzel bir şey söyledi -bizim de önerilerimiz hep bu çerçevedeydi- dedi ki: “Ya, istihdam teşvikleri çok parça parça, bu akıl alacak gibi değil, biz bunu sadeleştireceğiz eylem planında.” Dedik ki: İşte, hiç olmazsa bir tane güzel bir madde var. Ama hemen arkasından -şu anda o da geçti- bir istihdam teşviki getiriliyor ki aklın alması mümkün değil. Yani “Sadeleştireceğim.” dediklerinde en karmaşığını getirdiler. Şimdi, bir de çok alınabilecek mi? Değil. Yani kredi alabilmek için, insanların hiçbir yerde kredi alma imkânı kalmadıysa teşvik almasını, istihdam yapmasını bekliyoruz. “Temmuzdan sonra” diyor. Kardeşim ya hiç olmazsa yılbaşı yap o zaman, madem istihdam artışı... Yeni bir firma kuruldu, mart ayında firma kurdunuz, 50 kişi çalıştırmaya başladınız, bu teşvikten faydalanamıyorsunuz. Niye? Temmuz... O zaman herkes neyi bekler? “Ya, bir teşvik çıksın da yatırımı öyle yapayım.” diye bekler. Yatırım yapanı cezalandıran bir teşvik sistemi olur mu? Bu hâle dönüşmüş bir teşvik sistemi. Bu maddeye bakılması lazım çok net bir şekilde.

Şimdi “güven” diyoruz. Güveni oluşturmak için bugün elimizde bir fırsat vardı; içerideki müzakerelerde de söyledik, Plan ve Bütçe Komisyonunda da anlattık, dedik ki: Arkadaşlar… Şu, işte “FİK” veya “FİKKO” dediğimiz maddeler geçti ama bunlar önümüze tekrar gelebilir. Zaten biz nihayetinde tarihe not düşelim. Yani bu işlerin içerisinden geldik, yıllarımızı bu işlere verdik. Finansal İstikrar Komitesiyle yapılan çarpıklıkları söyledik zaten. Yani Komiteyi bir kurdunuz, bir kaldırdınız, bir daha kurdunuz, şimdi tekrar yapıyorsunuz; yapıp, yapıp şey yapıyorsunuz. Şimdi, bir arkadaş ne dedi? Dedi ki: “Hayat akıyor, o yüzden bir şeyi yapıyorsak bir daha yapıyoruz.” Arkadaşlar, gülünç duruma düşmeyelim; bu hayatın akışından kaynaklanan sorunlar yüzünden değişiklik yapmıyorsunuz; hatalar, yanlışlar… EKK’yi kaldırıyorsun, şimdi “EKK kuracağım.” diyorsun; Finansal İstikrar Komitesini kaldırıyorsun, tekrar kuruyorsun; çekle ilgili düzenlemeyi yanlış yapıyorsun, tekrar yapıyorsun. Bunun hayatın akışıyla ne alakası var? Yaptığınız hatalar… Hayat akışı bu değil. Elbette, zaman içerisinde mevzuat değişikliği gerekir ama bunlar o değil; bu yapılanlar yanlış, öngörüsüz, bir gün sonrayı görmeden yapılan düzenlemelerin getirdiği yasama yükü, ekonomiye getirdiği yük. Çek düzenlemesi, bu çok sembolik bir şey oldu ama bunu vatandaş aniden ve çok yakından hissettiği için… Aslında, bunun gibi birçok mesele oldu. Yani ticari hayatı tamamen durduran bir düzenleme buradan çıkabiliyor, Ticaret Bakanlığı böyle bir şey getirebiliyor. Ülkede kurum kalmadı.

Şimdi, güven oluşturmak için bir şey yapılabilir. Finansal İstikrar Komitesiyle ilgili Sayın Berat Albayrak’ın, hiç olmayacak bir şekilde, bağımsız kurumlara müdahale anlamı taşıyan –net, “anlamı taşıyan” değil- “Müdahale edeceğiz. Cumhurbaşkanı her şeye müdahale eder.” dediği bir madde vardı. Şimdi, o Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesini madem yeniden organize ediyoruz, arkadaşlar, yapmayın, etmeyin, şu beşinci fıkrayı çıkarın buradan dedik, çıkarttıramadık. Bu yapılmış olsa, bakın, piyasaya bir güven verecektiniz. Tabii, bunlarla o kredibilite açığını gidermek çok mümkün değil ama en azından piyasa şunu görecek, diyecek ki; hadi, Hükûmetin çok fazla kredibilitesi yok, Sayın Erdoğan’ın da kredibilitesinin kaldığına inanmıyorum ama Sayın Lütfi Elvan’a şöyle bir güven doğacaktı piyasada: “Ya, Lütfi Bey iyi niyetli bir şekilde bir şeyler yapmaya çalışıyor, bakın, arızaları düzeltiyor.” denilecekti. Kendisine de mesaj attım, bunları düzeltin dedim fakat olmadı. Yani Cumhurbaşkanının her türlü kuruma müdahale edeceğine, bağımsız otoriteler dâhil, Merkez Bankası dâhil… Ya, biraz akıllanmak lazım. Çektiğimiz sıkıntılardan 128 milyar doları böyle heba ettik; şimdi bunu düzeltin, hiç olmazsa piyasaya güzel bir mesaj verin de Ümmetimuhammed rahatlasın diyoruz; olmuyor, yapmıyorlar.

Bu durumda, tabii, güven oluşmayınca Türk lirası korumasız, rezervimiz bitti, 128 milyar dolar gitti. İki tane koruma kalkanı vardır millî paranın, bir tanesi rezervdir, diğeri de faizdir. Faiz yüzde 19, zaten gideceğimiz bir alan yok yani bu Başkanın da faiz artırabilecek zaten bir pozisyonu yok. Dolayısıyla millî para korumasız hâle gelmiştir, Türkiye ekonomisinin bağışıklık sistemi çökmüştür. Bundan sonra olacak her şeyi artık yansıtmak durumundayız. Tarihî bir zam yapıldı şu anda akaryakıt fiyatlarına -yarın onunla ilgili daha detaylı bir açıklama yapacağım için burada şimdi girmeyeceğim- yani bu, tepeden tırnağa her şeye zam demektir tabii çünkü yirmi yıllık bir iktidar, bakın, iki yıllık olsa bir şey demem ama… Burada çıksın, söylesin bana ulaştırmayla ilgili arkadaşlar: Türkiye’de demir yolu ulaştırmasında ne kadar mesafe katedildi şu yirmi yılda? Her şeyi kara yoluyla taşıyoruz, tamamen dışa bağımlı olduğumuz bir alan üzerinden taşıma yapıyoruz ve buraya geliyoruz, bundan sonra çok yüksek zamlar yapıyoruz, sonra “Enflasyonu nasıl durduracağız?” diye düşünüyoruz.

İstihdam teşviki meselesinde tekrar önerimizi söylüyorum: Arkadaşlar, istihdam teşvikleri çok parçalı hâle gelmiştir ve verimli olmaktan çıkmıştır, eğer paramız varsa bunların hepsini toplayalım. Şu anda bütün ekonomi için -eski, yeni yatırım; şu yatırım, bu yatırım- yüzde 5 bir indirim yapıyoruz, değil mi? Bu 5’i 6 yapalım, 7 yapalım; Türkiye'nin ihtiyacı olan bu. OECD’nin de bizim gittiğimiz bütün Türkiye incelemelerinde bize söylediği, tavsiye ettiği şey buydu. Dolayısıyla Türkiye'nin bunu yapması lazım. Buradan tekrar Hükûmete bu anlamda, bu önerimizi söylemek istiyorum.

Diğer bir husus: Şimdi, turizmcilere destek verildi. Tabii, bu sıkıntılı dönemde sektörlere verilen desteklere hiçbir itirazımız yok ancak burada yaptığımız -biliyorsunuz- iki yıl üst üste -kira diyelim genel olarak- devletin kiracısı olan otellerden kiraları almayacağız, daha doğrusu bir yıl faizsiz erteleyeceğiz. O zaman bu uygulamayı, gelin esnaf için de yapalım, çiftçi için de yapalım. Çiftçiler -daha burada yapıldı- bas bas bağırdı; çiftçilerin Tarım Kredi faizleri, borçları tefeci faizi üzerinden yapılandırıldı arkadaşlar. Devletin biraz adil olması lazım. Dolayısıyla yaptığımız şeyde… Yani sesi çok çıkanın, çok gürültü yapanın veya Hükûmet üzerinde çok etkili olanın bir şeyleri kopardığı, diğerlerinin koparamadığı bir kamu yönetimi anlayışından vazgeçmek lazım. Bu anlamda da Hükûmeti adil olmaya davet ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ERHAN USTA (Devamla) – Bu bölgesel kalkınma idareleriyle ilgili olarak da biliyorsunuz, GAP vardı, sonradan da 3 tane daha bölgesel kalkınma idaresi kuruldu. Bunların kurulması safhası içerisinde bulunmuş eski bir bürokrat olarak söylüyorum, bunlar beş yıl için kurulmuştu. Bu bölgelerde, DAP, KOP ve DOKAP bölgelerinde devam eden büyük projeler vardı. Bunlar tamamlanınca bunların da kendiliğinden kaldırılması düşünülüyordu. Hadi olmadı, bir beş yıl uzatıldı bu. Şimdi tekrar o beş yıl üzerine bir on yıl daha uzatma geliyor. Şunu düşünün: Bir devlet memuru nasıl bakar bu mevzuya? Orada güzel maaş alan arkadaşlar nasıl bakacak? “Aman, bu bizim varlık sebebimiz, bu projeler bitmesin. DAP, KOP ve DOKAP projeleri tamamlanmasın çünkü tamamlandığı anda şeyler kaldırılacak.” Yani beş yıl için kurduğunuz -bu bir başarısızlığın itirafıdır esas itibarıyla- idarelerin hayatını yirmi yıl daha uzatıyorsunuz. Yirmi yıl daha mı sürecek veya ilave bir on yıl daha mı sürecek şu projelerin tamamlanması? Bir an evvel şu müteahhitlere, bilmem nerelere paraları vereceğimize bu paraları şurada hayırlı işlere harcasak ne olur diye insan sormadan edemiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Devamla) – Sayın Başkan, istismar etmek de istemem, hemen selamlıyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz.

ERHAN USTA (Devamla) – Dolayısıyla o zaman şuna bakmak lazım: Bu idareler ne kadar verimli çalışıyor diye bakılsın. Tabii, hiçbir şeyin analizi yapılmadan kararlar alındığı için, bu idareler de şimdi bu yatırımları tamamlamayacak. Orada ana yatırımcı kurum değil zaten, bunlar koordinasyon yapacak. Ya, koordinasyon yapacak kurumu -yirmi yıl uzatmanın- yirmi yıl çalıştırmanın çok mantıklı bir şey olduğunu ben düşünmüyorum. Bu anlamda ama maalesef, herhangi bir çalışma yapmadan, bir analiz yapmadan buraya kanun teklifleri getiriliyor. O yüzden de bir yaptığımız işi bir daha yapıyoruz, bir daha yapıyoruz; 4 defa, 5 defa yapmak durumunda kalıyoruz. İnşallah, akıllanırsınız diyorum.

Çok teşekkürler, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Mustafa Baki Ersoy.

Buyurunuz Sayın Ersoy. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA BAKİ ERSOY (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 262 sıra sayılı Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine konuşma yapmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi ve ekran başında bizleri izleyen yüce Türk milletinin tüm fertlerini saygılarımla selamlıyorum.

Tüm insanlığı etkisi altına alan coronavirüs salgınıyla birlikte küresel anlamda ekonomi dengeleri değişmiş, ülkeler ekonomik reformlara yönelmek zorunda kalmış ve dolayısıyla birtakım düzenlemelere ihtiyaç duyulmuştur. Şu anda görüşmekte olduğumuz kanun teklifiyle, ülkemizde salgın sonrası dönemin yapılanmasına uygun, sürdürülebilir, güçlü ve kaliteli büyümenin sağlanabilmesi için hazırlanan ekonomi reformları paketiyle makroekonomik istikrarın temini, rekabetçi üretim, verimlilik artışları; şeffaf, öngörülebilir ve hesap verilebilir yönetişim amaçlanmaktadır.

Bu kapsamda, teklifle, bütçe hazırlık sürecinin sadeleştirilmesi kapsamında orta vadeli program ve orta vadeli mali planın tek bir belge hâline getirilmesi teklif edilmektedir. Bu kapsamda, 5018 sayılı Kanun’un farklı maddelerinde yapılan değişiklikle “orta vadeli mali plan” ibarelerinin kaldırılmasına yönelik düzenleme yapılacaktır. Bu değişiklikle beraber, mevzuatta orta vadeli mali plana yapılan atıflar orta vadeli programa yapılmış sayılacaktır.

Bilindiği üzere, kısa bir süre önce Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 21 Nisan 2021 tarihli ve 73 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı hâlinde iki ayrı bakanlık olarak yeniden teşkilatlandırılmıştır. Yapılan bu düzenlemenin 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (1) sayılı cetvele işlenmesi görüşmekte olduğumuz teklifle öngörülmektedir. Ben de bu vesileyle bir kez daha buradan, göreve atanan Bakanlarımıza başarılar diliyor, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, yapılması öngörülen bir başka düzenleme ise 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’yla ilgili. Teklifle yapılacak olan değişiklikle Finansal Sektör Komisyonunun kaldırılması öngörülmektedir.

5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nda yapılan düzenlemelerde ise sigorta ve reasürans yani ikili sigorta teminatı bulunamayan riskler ve özellik arz eden riskler için daha hızlı çözüm üretilebilmesi amacıyla Özel Riskler Yönetim Merkezinin kurulması amaçlanmaktadır. Teklifle, merkezin yönetim kurulunun kimlerden oluşacağı ve üyelere toplantı ücreti ödenmesinin düzenlenmesi sağlanacaktır. Cumhurbaşkanlığı kararıyla merkezin, Doğal Afet Sigortaları Kurumuna ve Tarım Sigortaları Havuzuna ikili sigorta teminatı verebilmesi veya bu kurumlardan ikili sigorta desteği alabilmesi teklif edilmektedir. Terör, savaş hâli, doğal afetler ve benzeri olağanüstü durumlarda yurt içinden veya uluslararası piyasalardan sigorta veya ikili sigorta teminatı sağlanamaması ya da sağlanmasında güçlük bulunması ve Cumhurbaşkanlığının gerekli görmesi hâlinde sivil hava ve deniz ulaşım araçları için Hazine ve Maliye Bakanlığınca sigorta veya ikili sigorta teminatı sağlanmasına karar vermeye Hazine ve Maliye Bakanlığının yetkilendirilmesi öngörülmektedir.

Bir başka maddeyle, mevcutta faaliyet göstermekte olan havuz, organizasyon veya iş birliği mekanizmalarının Özel Riskler Yönetim Merkezi bünyesine geçmesi ve bunların yapmış olduğu görevlendirme ve sözleşmelerin kendiliğinden sona ermesi sağlanacaktır.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz teklifle çek ibraz yasağında düzenlemeler öngörülmektedir. Teklifle, ibraz süresinin son günü 30 Nisan 2021 ila 31 Mayıs 2021 tarihleri arasına isabet eden veya ibraz süresi bu tarihler arasında başlayan çeklerin ibraz süresinin 31 Mayıs 2021 tarihine kadar durması, çeklerin belirtilen tarihler arasında ibraz edilmesi ve çek karşılığının tamamen bulunması hâlinde ödeme yapılması ancak çek karşılığının bulunmaması veya kısmen bulunması hâlinde ise “Karşılıksızdır.” işlemi yapılmaması, belirtilen tarihler arasında ibraz edilemeyen veya ibraz edildiği hâlde “Karşılıksızdır.” işlemi yapılmayan çeklerin 1 Haziran 2021 tarihinden itibaren kalan ibraz süreleri içinde ibraz edilebilmeleri sağlanacaktır.

Bu düzenlemelerin yanında, esnaflarımızın başlıca taleplerinden biri olan sicil affına değinmek istiyorum. Bize göre, özellikle de salgın döneminden etkilenen esnaflarımıza derin bir nefes aldıracak kapsamlı ve uygulaması tercihe bırakılmayacak bir sicil affının sağlanması gerekmektedir. Birçok esnaf bankalara gittiğinde kara listede olduğu için kredi kullanamamaktadır çünkü daha önceki yıllardan kredi kartı, kredi ve benzeri gibi ödemeleri aksadığı için daha sonra borçlarını ödemiş olsalar dahi kara listeye alınmaları sebebiyle bu durumdan kurtulamamaktadırlar. Bize göre, genel ya da en azından pandemi dönemine ait borçları kapsayan sicil affı esnafımıza can suyu olacaktır diye düşünüyorum.

Bunun yanı sıra, uzun süredir iş dünyası, vergi mükelleflerimiz ve sivil toplum kuruluşlarımız yoğun bir şekilde matrah artırımı yapılmasını talep etmektedirler. Vergi mükellefleri açısından kasko sigortası niteliğinde olan matrah artırımının, özellikle de böylesi bir dönemde ekonomide oluşabilecek daralmaların ve olası iş gücü kayıplarının önüne geçilebilmesi için bir an önce yapılması gerektiğini düşündüğümüzü belirtmek istiyorum.

Son olarak, Doğu Anadolu Projesi, Doğu Karadeniz Projesi ve Konya Ovası Projesi Kalkınma İdarelerinin görev sürelerinin uzatılması konularında düzenlemeler yapılmaktadır. Doğu Anadolu Projesi, Doğu Karadeniz Projesi ve Konya Ovası Projesi Bölge Kalkınma İdareleri, 2011 yılında beş yıllık süreyle kurulmuş, bu süre verilen yetkiye istinaden Cumhurbaşkanı kararıyla beş yıl uzatılmıştır. Bu idarelerin görev süreleri yasal olarak 8 Haziran 2021 tarihinde sona ermektedir. Teklifte getirilen düzenlemeyle bu idarelerin görev sürelerinin Cumhurbaşkanı kararıyla beş yıllık uzatma yetkisine ek olarak 2 defa daha beşer yıllığına uzatma yetkisi verilmektedir.

Sözlerime son vermeden önce bir Kayseri Milletvekili olarak, bir Kayseri sevdalısı olarak da Kayserispor’umuzun ligde kalmasından dolayı, ağır şartlarda ligde kalmasından dolayı diyeyim çünkü lig 42 hafta, 42 hafta içerisinde tüm maçlara baktığımızda Kayserispor’umuzun 15 puana yakın puanı maalesef çeşitli sebeplerden dolayı bize göre gasbedilmiştir. Bunun için de Kayserispor’umuzun ligde kalmasından dolayı -son hafta da olsa- başta Başkanımız Berna Gözbaşı olmak üzere yönetim kurulumuzu, teknik heyetimizi, futbolcularımızı ve Kayserispor’umuzun vefakâr, cefakâr taraftarı, Kapalı Kale taraftar grubunu tebrik ediyorum. Kayserispor her zaman bu ligde olmayı hak eden bir takımdır diye düşünüyorum ve inşallah önümüzdeki sezonda bu tarz hataların yapılmayacağını ümit ediyorum. Kayserispor’umuza da önümüzdeki sezonda başarılar diliyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak da söz konusu teklifi olumlu değerlendirdiğimizi söylemek istiyorum, desteklediğimiz söylemek istiyorum. Vatanımıza ve milletimize hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.(MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.

Buyurunuz Sayın İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Aslında her seferinde gerek geneli üzerine konuşurken gerek bölümler üzerine konuşurken özellikle Plan ve Bütçe Komisyonunda torba yasayla beraber getirilen maddelerle ilgili sıkıntılarımızı dile getiriyoruz. Şunu söyleyebilirim: Artık siz de farkındasınız, gerçekten bu işin yeni sistemle beraber yürümediğinin, gidemediğinin farkındasınız ama fark etmenize rağmen yüzleşmek istemiyorsunuz çünkü başka yerden gelen maddeler noktasına, virgülüne kadar değiştirilmek istenmiyor.

Şimdi, az önce tekrar sevgili Koç 9’uncu madde üzerine konuştu, ben ikinci bölüm üzerine konuşacağım fakat oraya değinmeden geçmeyeceğim turizmle ilgili. Para getiren işlerde ve özel sektörün olduğu işlerde erteleme yapıyorsunuz ama kendi alın teriyle çalışanlarda yapılandırma yapıyorsunuz. Ertelemede faiz almıyorsunuz, borcu öteliyorsunuz; yapılandırmada faiz alıyorsunuz. Çiftçi mağdur, zaten kuraklık da geldi. Çiftçiye diyorsunuz ki: “Borcunuzu yapılandıralım, şu kadarını hazine karşılayacak, şu kadarını siz ödeyeceksiniz.” Faize, tefeciliğe özendiriyorsunuz. Öğrenciler diyor ki: “Okul yok, zor durumdayız.” Kredi borcunu yapılandır, düzeltme yok. Esnaf BAĞ-KUR borcunu ödeyemeyecek, yapılandırıyorsunuz. Taksicisinden tutun, berberine, kuaföründen tutun, kıraathanesine, kahvecisine kadar hepsine “yapılandırma” diyorsunuz, öteleme yok. Peki, bu Bakanlığın ismi ne? Kültür ve Turizm Bakanlığı ama Bakanın kendisi turizmci, onunla ilgili ertelemeyi düşünüyorsunuz. Ya, özel tiyatrolar kapanıyor, tiyatrocular intihar ediyor; müzisyenler intihar ediyor, onunla ilgili bir şey yok mu? Bakanlığın kendisi bile kültürü bir sosyal faaliyet gibi görüyor. Turizm deyince aklına lüks oteller, deniz, dolar, kumdan başka bir şey gelmiyor. E, kültürle ilgili, tarihle ilgili... Üstüne üstlük Dışişleri Bakanı diyor ki: “Turistin göreceği her yer aşılanacak, her kişi aşılanacak.” Peki, görmeyeceği? Peki, bu insanlar ne yapıyor? İnsanlar gidip çalışıyor. 16 milyon kişi on yedi günde çalıştı, bir aşıdan söz eden olmadı bizler dışında ama ne diyorsunuz? “Keyfine bak!” Keyif “…”(x) Yok, yok gerçekten. (HDP sıralarından alkışlar) İyi ki kaldırdınız o şeyi, bunu düşünelim. Turizm denince garson aklınıza gelmiyor, esnaf aklınıza gelmiyor, orada çalışan bahçıvan aklınıza gelmiyor; kimse aklınıza gelmiyor, sadece otel sahipleri aklınıza geliyor. Oradaki esnafla ilgili bir düzenleme yapın, stopajını, o da yok.

Şimdi, bir diğeri, orta vadeli planlama, orta vadeli projeler. Yani bunlarla ilgili düzenleme getiriyorsunuz ve Yeni Ekonomik Program’da da o var. Ya, hiç bunlarla birleştirmeyle ayrışmayla düşünmeyelim, ele almayalım çünkü her yapılan plan, her yapılan proje neye takılıyor? Belli bir yerden çıkan kararlara takılıyor, takıldığı için de bir gelişme olmuyor. Bir ülkede Maliye Bakanları bir gecede değişiyorsa, Merkez Bankası yöneticileri 4 kez değişiyorsa, TÜİK Başkanları değişiyorsa, borsa başkanları değişiyorsa vallahi ne ortası ne yenisi hiçbir program tutmaz, tutmuyor da. Nitekim bu yıl için hedef neydi enflasyon için? Şu anda TÜİK, hiçbirimizin güvenmediği TÜİK yüzde 17 diyor, Yeni Ekonomik Program’da yüzde 7. Kim, kiminle dalga geçiyor ya? Markete gittiğinizde ne olduğunu görüyorsunuz.

Bir diğeri, burada 12’nci madde, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının bölünmesi. Doğru, bakanlıklar ne kadar daha kendi ilgi alanlarıyla ilgili çalışırsa çok doğru ama bakanlıklar şu anda iş yapmıyor. Ya, tarımla ilgili soru soruyorsunuz, terör diyor; depremle ilgili soruyorsunuz, terör diyor; gençler mutsuz diyorsunuz, terör diyor; aile diyorsunuz, terör diyor; kadın diyorsunuz, terör diyor. Ya, bu ülkede en başta kadınla ilgili söylemi, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı dedi ki: “Bundan sonra kadın bakanlığı diyecek.” Kadın bakanlığını siz kaldırdınız, İstanbul Sözleşmesi’ni siz geri çektiniz. Yani bizim HDP’de Kadın Meclisi, muhalefetteki kadın vekiller sürekli bu konuyu gündeme getiriyor. Şimdi, tekrar Bakanlığı böldünüz, sosyal politikalardan sosyal hizmetlere getirdiniz yine bir şey yok, kadınla ilgili hiçbir şey yok. Çünkü kafanızdaki kadın kurgusu aileyle iç içe gelmiş. Ama bu ülkede kadın bakanlığına ihtiyaç var. Çalışma Bakanlığı… Ya, bunun ismini “Çalıştıranların bakanlığı” yapalım. Ya, İşsizlik Fonu’yla ilgili bir düzenleme yapılıyor mu? İşsizlik Fonu giderek işverenden nemalanacakları bir şeye dönüştü. Asgari ücretli sayısını düşürebilir miyiz, vergisinde bir düzenleme yapabilir miyiz; bununla ilgili çalışmıyor Bakanlık. Ya, sağlık emekçileri bu pandemi döneminde ölüyorlar, tükeniyorlar, meslek hastalığı için Çalışma Bakanlığı bir düzenleme yapmıyor. Böyle Çalışma Bakanlığı mı olur? Sendikalarla mı oturuyor? Yok. Esnek çalışmaya var, sendikasız çalışmaya var. O zaman bunun ismi “Çalıştıranların, sermayenin bakanlığına” dönüşsün. Bunu yapmadığınız sürece gidemezsiniz.

Bir diğeri Özel Risklerle İlgili Yönetim Merkezi, 14’üncü, 15’inci madde. Şimdi, isme baktığınızda Özel Riskler Yönetim Merkezi. Ya, Türkiye’de yurttaşlar en büyük riskte yaşıyor; açlıkla, yoksullukla karşı karşıya nasıl yaşayabileceklerini düşünüyor. Risklerin en büyüğü bu. Bu pandemi koşullarında toplu taşımaya binip 3 bin lira para için gidip gelenler en büyük riski yaşıyor. Sabahleyin kendi iş yerini açıp akşam hiçbir siftah yapmadan eve gittiğinde çocuklarına nasıl yemek yedireceğini düşünenler en büyük riski yaşıyor. Şimdi, buradaki risk ne? Biliyorsunuz, yurt içinde, yurt dışında insanlar bir iş yaptığında sigorta yapmak istiyor. Sigorta için ne yapacaksınız? Ya para vereceksiniz ya bir teminat göstereceksiniz ve bu riskle ilgili bir düzenleme yapılacak. Peki, burada ne? Yurt dışından veya yurt içinden özel başlıklı konular için gelenlere şirketler sigorta yapmıyor. Diyor ki: “Ben güvenmiyorum.” Nedir? Akkuyu’da nükleer santral. Diyor ki: “Ben bunu nasıl sigortalayayım? Bir felaket olursa ben bunun altından kalkamam.” Veya Kanal İstanbul şimdi konuşuluyor. Gelmiyor, güvenmiyor çünkü bir ülkede güven ortamı yoksa şirketler de gelmiyor. Para kazanan şirketler güven ortamı istiyor. Güven ortamı nedir? Barıştır, huzurdur, demokrasidir. Bu olmayıp keyfiyete, baskıya, yolsuzluğa, yozlaşmaya, her an yirmi dört saatte her şeyin değişebileceğine inanan yönetimlerde insanlar gelmek istemiyor. Peki, çözüm ne? Özel Riskler Yönetim Merkezi. Ya, bu Kamu İhale Kanunu sürekli değişiyor. Şimdi burada da ne yapılmış? Bütün yetki Cumhurbaşkanında. Hazine ve Maliye Bakanlığı önerecek, Cumhurbaşkanlığı onaylayacak. Peki, ne oluyor? Burada gelir vergisi yok, kurumlar vergisi yok, veraset vergisi yok, resmî harç vergisi yok, Kamu İhale Kurumundan da muaf ve Özel Riskler Yönetim Merkezi diyor ki: “Bu riski de ben üstleniyorum.” Yani diyor ki: “Ben istediğim işi yaparım, riskli olduğunu ben biliyorum; yurt dışından, yurt içinden kim geliyorsa ben bu riski karşılıyorum, bir şey de olursa ben parayı veriyorum.” Kimin parasını veriyor? Bizim paramızı veriyor. Kime veriyor? Rant sahibine veriyor. Yani bu da durumun ne kadar vahim olduğunu gösteriyor.

Arkadaşlar, bakın, on yedi gün tatildi. 29’unda -Plan ve Bütçe Komisyonundaki arkadaşlar biliyor, buradakiler de biliyor, vekilim de biliyor- çeklerle ilgili düzenleme yapıldı. Ya, toplam beş gün, beş gün mesai işledi. Şimdi tekrar değiştiriliyor. Ya, biraz demokratik kitle örgütlerinin, sivil toplum örgütlerinin katılımıyla bir düzenleme yapılsın. Oraya gelen şeyler, noktası, virgülü değişmeden buraya geldiğinde, bunu bir daha yaptığımızda aslında bu, yönetemediğinizin, insanlara danışamadığınızın bir göstergesidir ve bu Meclisi giderek işlevsiz bir notere dönüştürdüğünüzün belgesidir. Ya, bu Meclis için üç hafta önce çıkmış bir şeyi tekrar düzeltmek ayıp değil mi, günah değil mi bu insanlar için? Hepimize saygısızlık değil mi? Ama çıt yok. Bunu yapmadığınızda olmuyor.

Son olarak, DAP, Doğu Karadeniz Projesi ve Konya Ovası Projesi… Bu ülkede cumhuriyet kurulduğundan beri belli yerlerde ilerleme olmuyor; kimi zaman şark hizmeti, kimi zaman mecburi hizmet, kimi zaman sürgün yeri, kimi zaman işte, özendirilecek yerler. Türkiye değişiyor, dünya da değişiyor ama makas hep belli bölgelerin aleyhine işliyor, belli bölgeler 10 kat gelişirken diğer yerde 2 kat gelişme oluyor. Bakın, “GAP, GAP, GAP.” deniyordu; hâlâ bitmemiş ama işin inşaat kısmı, rant kısmı devam ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Şimdi, “Doğu Anadolu Projesi” diyorsunuz, “Doğu Karadeniz Projesi” diyorsunuz. Ya, bir kere, 100’üncü yılına giden cumhuriyet için “proje” kavramı, “proje” kelimesi hâlâ belli bölgeler, eşitsiz bölgeler için kullanılıyorsa hepimiz için utançtır. Bir taraftan “proje” deyip bir taraftan İkizdere’yi yerle bir etmek kabul edilebilir bir şey değildir. Bir taraftan Doğu Anadolu’dan tutun, her yerinde eşitsiz bir şekilde insanlar mağdurken, insanlar suya hasretken, insanlar huzura hasretken, insanlar hayvancılıkla ilgili geçime hasretken siz “proje” dediğinizde gidemezsiniz. “Proje” dediğiniz, dışarıdan gelen veya birkaç tane firmayadır. İnsanlara yol döşetiyorsunuz, köprü yaptırıyorsunuz, tünel yaptırıyorsunuz; hepimizin paralarıyla yaptırıyorsunuz. Türkiye’deki eşitsizliklerin çözümü demokrasiyledir, katılımcılıkladır, şeffaflıkladır, birlikte konuşmakladır. Bunu yapmadığınız zaman ilerleyemeyiz, gidemeyiz, huzura eremeyiz.

Ne yapmamız lazım? Siz mevcut durumu görüyorsunuz yani birilerinin videokasetlerinde size izah etmesine gerek yok. Gelin, toplumla buluşun, görün. İnanın biz “iş ve aş buluşmaları”nda, her görüşmelerde gittiğimizde insanlar sizin sonunuzun geldiğini söylüyor ve bittiğini gösteriyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Cavit Arı.

Buyurunuz Sayın Arı. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA CAVİT ARI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Bu torba yasa teklifi içerisinde, kamu arazilerine yapılmış bulunan beş yıldızlı otellerin, tatil köylerinin ecrimisil olarak ödemek zorunda kalacağı ücretlerin 2022 yılı 30 Kasım tarihine kadar ertelenmesi hükmü bulunmakta yani bu otellerin hazineye ödemesi gereken ecrimisillerin yani kiralarının bir yıl süreyle ertelenmesine dair bir hüküm. Bir Antalya Milletvekili olarak, turizme yapılan her türlü desteğe tabii ki biz de destek veririz. Ancak, burada, bu otellerin yani hazineden tahsisli bu otellerin sahiplerinin de kim olduğunu ayrıca merak etmek de bizim hakkımız. Şimdi, bu otellere bu ayrıcalık tanınmakla beraber, turizm için belki destektir, böyle bakabiliriz ama peki şahıslardan, şirketlerden kiralanan yani özel mülkiyete tabi olan otellerin ki esas işletme olarak yüzde 80’e kadar var olan bu otellerin kiraları ne olacak? Şimdi, siz bir taraftan hazineye ait olan yerlerin kiralarını erteliyorsunuz ama şahıslara ait olan bu otelleri işletenlere böyle bir hak tanınmıyor çünkü özel mülkiyet. Bunlara bir destek sağlamıyorsunuz, iki işletmeci arasında bir haksızlık söz konusu. Devlet almayacak, öbür taraftan şahsa ait olan kiralar ödenecek. Şimdi, böyle bir haksızlık da söz konusu. Eğer bir destek verilecekse bu tarzda olan otellere de olabildiğince katkı sağlanmalıdır.

Bakın, değerli arkadaşlar, sizler bu pandemi sürecini doğru yönetemediğinizden dolayı, turizm şu an can çekişiyor. 2020 turizm sezonu sayenizde kaybedildi. Turizmden sağlanacak olan gerekli destek sağlanamadı. Şimdi, geldik 2021 yılı Mayıs ortasına. Normalde, Antalya’da turizmin örneğin nisan ayında başlaması gerekirdi ancak bu pandemi sürecindeki başarısızlığınız bugün turizm sezonunun başlamasına engel teşkil etmekte. Şu an, Antalya’da turizm bölgelerindeki esnafımız karamsar, her şeyini hazırladı, dükkânını hazırladı, malını aldı, temizliğini yaptı ama dükkânını açıp açamayacağını, açsa da ne şekilde çalışacağını, ne kadar turist geleceğini bilemiyor. Şimdi, bakın, tedbirlerle ilgili açıklamalar yapıldı, saat 10.00 ile 20.00 arasında esnaf iş yerlerini açabilecek. Bakın, değerli arkadaşlar, turizm bölgelerinde esnaf saat 20.00’den sonra iş yapar çünkü turist, sabah kalkar kahvaltısını yapar, denizine girer, akşam yemeğini yedikten sonra çarşıya çıkar, alışveriş yapmak ister, gezmek ister, esnaf o saatte iş yapar ama siz saat 20.00’de iş yerlerinin kapanmasına karar vermişsiniz, sokağa çıkan turistin alışveriş yapacağı bir dükkân açık değil ve esnaf da turisti bekliyor, tam turist gelecek, iş yerleri kapalı. Şimdi, bizden bu konuda çare bekleyen başta Antalya’da olmak üzere turizm bölgelerindeki esnaf var. Bu iş yerlerinin açılış kapanış saatlerinin turizm bölgelerine göre yeniden planlanmasına acil ihtiyaç var. Buradan, turizm esnafının sesini duyun diyorum.

Değerli arkadaşlar, siz, Rusya’yı ikna etme turuna çıktınız; Turizm Bakanı gitti, Cumhurbaşkanı Sözcüsü gitti, Sağlık Bakan Yardımcısı gitti. Rusları ikna edecektiniz sözde, turist gelsin diye ama maalesef arkanıza baka baka geldiniz. 15 Hazirana kadar maalesef Ruslardan bir umut yok. İnşallah, 15 Hazirandan itibaren bir umut olur da Rus turistler Türkiye’ye gelmeye başlar. İşte, turistlerin Türkiye’ye gelmeyişinin sebebi de yine sizin bu pandemi sürecini doğru yönetememiş olmanızdan kaynaklanan bir durumdur.

Bakın, değerli arkadaşlar, yaptığınız her işin sonucu bir şekilde olumsuz sonuçlanmakta. Daha bundan üç hafta önce, 29 Nisan günü bu saatlerde, bu Mecliste bir karar aldınız; 30 Nisan 2021-31 Mayıs 2021 tarihleri arasında çeklerin ibrazını yasakladınız. Şimdi, bunun ötesini berisini hiç düşünmeden yani böyle bir yasaklamanın ticari hayata ne getireceğini ne götüreceğini hesap etmeden, alelacele burada bir karar aldınız. Ne oldu? Ertesi gün çekleri bankaya ibraz etmek isteyen bütün çek alacaklılarının hepsi ibraz yasağıyla karşılaştı, ticari hayatı kilitlediniz. Akabinde, öğleden sonra Bakanlık tarafından bir genelge çıkarıldı. “Eğer bankalarda hesaplarda para varsa çekilebilir.” genelgesi getirdiniz. Ne oldu? Daha yirmi dört saat bile dolmadan getirdiğiniz bir genelgeyle kanuna aykırı düzenleme yaptınız. Şimdi, bu torba yasada Çek Yasası’ndaki bu karmaşıklığı -yani şu anki genelgeyle- kanuna aykırı durumu düzeltmeye çalışıyorsunuz, genelgeye uygun kanun çıkarmaya çalışıyoruz. Yani biraz hesap edin, yaptığınız işlerin nereye gideceğini, nereye geleceğini bir düşünmenizde biraz fayda var arkadaşlar.

Bakın, on yedi günlük kapanma kararı aldınız. Ne oldu? On yedi günlük süre içerisinde Türk çiftçisini mahvettiniz, Türk çiftçisi sizin yüzünüzden mağdur oldu. On yedi günlük süre içerisinde -örneğin, Antalya’da ürünlerin en bol yetiştiği günler- daha üçüncü gün haller ağzına kadar malla doldu. Domates, salatalık, patlıcan, haller ürünlerle dolu ama alıcı yok; pazarcı almak istiyor ama kuracağı pazar yok; tüccar mal almak istiyor, götüreceği, satacağı pazar yok. Ne oldu? Üretici ürünleri dökmek zorunda kaldı. Siz, şunu düşünemediniz: Bu on yedi günlük süre içerisinde bu ürünlerin bu şekilde yetişeceğini ve sonuçta bunların satılmak zorunda olacağı bir pazar kurulması gerektiğini düşünemediniz ve çiftçi, üretici alın teriyle yetiştirdiği, büyük masraflar yaptığı bu ürünleri satacak pazar bulamadı ve bundan dolayı büyük zararlar gördü. Pazarcı on yedi günlük süre içinde alıp ticaret yapamadı, kaybetti; tüketici de taze ve ucuza alacağı bu ürünü alamadı ve iki taraflı zarar gerçekleşti. Neyse ki tüm baskılarımızla sonuçta, sadece cumartesiden cumartesiye pazar kurulabilmesine onay çıktı ve öyle rahatlandı. Bu da sizin gelişmeleri öngörmediğinizin bir gerçeğidir. Bu suretle siz Türk çiftçisini zarara soktunuz. Siz, bir taraftan tüccarı, çiftçiyi zarara sokarken insanları da süpermarketlere yönlendirdiniz; açık alanlarda pazar kurulmasını yasakladınız, kapalı süpermarketlerde alışveriş yapmaya yönlendirdiniz.

Değerli arkadaşlar, bakın, sizler bu pandemi sürecinde sadece çiftçiyi mağdur etmekle kalmadınız, yaklaşık on dört aydır bu ülkede esnaf sayenizde perişan. Kahve, kafe, çay bahçesi işletmesi, kantin işletmesi, personel servisleri, düğün salonları, öğrenci yurtları, hamamlar yaklaşık bir yıldır kapalı. Bu konularda doğru düzgün bir düzenleme yapamadınız, yine bu süre içerisinde bu esnaf kesimini destekleyemediniz. Aradan on dört ay geçti, biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak -başta Sayın Genel Başkanımız olmak üzere, bütün milletvekilleriyle- bu esnafa destek verilmesi gerektiğini ifade ettik. Destek veremediniz, on dört ay sonra aklınıza geldi, işte şimdi lütufmuş gibi destek açıklaması yaptınız. İş işten geçti, bu insanlar perişan oldu, bu insanlar battı, şimdi 5 bin lirayı verseniz ne vermeseniz ne! Bakın, bu ülkede kaportacıları, tamircileri, seyyar satıcıları ve özellikle müzisyenleri mağdur ettiniz; 100’e yakın müzisyen intihar etti. Bu işleri beceremediniz, bu süre içerisinde gerekli destekleri veremediniz. Ne oldu, şimdi 3 bin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAVİT ARI (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

CAVİT ARI (Devamla) – Yıl içerisinde düzenli destek vermeniz gereken bu esnaf kesimine, aradan tam bir yıl geçti, şimdi lütufmuş gibi 3 bin TL destek sağlayabildiniz.

Değerli arkadaşlar, kısacası, sizler bu süre içerisinde esnafımızı da çiftçimizi de işçiyi de işsizi de emekliyi de mağdur ettiniz. Bu millet size hakkını helal etmiyor. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

10’uncu madde üzerinde 2 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/3607) esas numaralı Sigortacılık İle Diğer Bazı Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 10’uncu maddesinin (c) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"c) 16 ncı maddesinin başlığında yer alan “, malî plan” ibaresi başlık metninden çıkarılmış, ikinci fıkrası "Merkezî yönetim bütçesinin hazırlanma süreci, Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilen orta vadeli programın en geç Mayıs ayı sonuna kadar Resmî Gazete'de yayımlanmasıyla başlar. Orta vadeli program; kalkınma planları, stratejik planlar ve genel ekonomik koşulların gerekleri doğrultusunda gelecek üç yıla ilişkin; makro politikaları, ilkeleri, hedef ve gösterge niteliğindeki temel ekonomik büyüklükleri; bütçe türleri itibarıyla toplam gelir, gider, denge ve borçlanma tahminlerini; kamu idarelerinin ödenek teklif tavanlarını içerir.” şeklinde değiştirilmiş ve üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.”

      Fahrettin Yokuş              Mehmet Metanet Çulhaoğlu Muhammet Naci Cinisli

            Konya                                  Adana                                 Erzurum

       Feridun Bahşi                     İbrahim Halil Oral          İmam Hüseyin Filiz

           Antalya                                 Ankara                              Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Erzurum Milletvekili Sayın Muhammet Naci Cinisli.

Buyurunuz Sayın Cinisli. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.

Dün idrak ettiğimiz 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’mız kutlu olsun. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundaki ilk adım şüphesiz ki 19 Mayıs 1919’da atılmıştır. Ebet müddet yaşayacak devletimiz için tarihî bir başlangıç olan bu ilk adımla milletimizin azminin önünde hiçbir engelin duramayacağı tüm dünyaya ilan edilmiştir. Bizlere bağımsız yaşama onurunu sağlayan Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, istiklal kahramanlarımızı, şehitlerimizi rahmet ve saygıyla yâd ediyorum.

Sayın milletvekilleri, üzerinde söz aldığım maddeyle orta vadeli mali plan ve orta vadeli program belgelerinin “orta vadeli program” adı altında tek bir belge olarak düzenlenmesi amaçlanıyor. İlk kez 2005 senesinde 2006-2008 yılları için düzenlenen orta vadeli program, bir yandan Maliye Bakanlığının, bir yandan da lağvedilen Devlet Planlama Teşkilatının yetkilerinden dolayı 2 belge hâlinde hazırlanmıştı. Eğer süreç şeffaflıkla gerçekleşecekse görüştüğümüz teklifle belgelerin 1’e düşürülmesini yerinde bir karar olarak değerlendiriyoruz ancak belgelerin birleştirilmesi düzenlemesinin arkasına saklanılarak orta vadeli mali programdaki bilgilerin ortadan kaldırılması, paylaşılmaması ihtimaline karşıyız. Böylesi bir girişime karşı İYİ Parti olarak takipte olacağımızı da dikkatlerinize sunarım.

Diğer yandan, orta vadeli mali plan ve program belgeleri bütçe sürecini başlatırlar. Bütçe sürecini başlatan bir belgenin yılın sonuna doğru eylül veya ekim aylarında açıklanması hem büyük bir çelişki hem de büyük bir hata. Gelişmiş ülkelerde yeni yılın bütçe süreçlerine nisan, mayıs aylarında başlanıyor. Hâlihazırdaki mevzuata göre, her yıl bütçe çalışmalarının bir parçası olarak orta vadeli programın eylül ayının ilk haftasında, orta vadeli mali planın da eylül ayının 15’ine kadar hazırlanıp gönderilmesi gerekiyor ancak bu program ve planlar uzun yıllardır vaktinde hazırlanmıyorlar. Eylül ayı sonunda, ekim ayı başlarında paylaşıldığı yıllar oldu. Üstelik bütçe kanunu teklifi en geç 17 Ekimde Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulmak durumunda. Bu çerçevede, ilgili kamu kurumları, kuruluşları, kendilerine orta vadeli program ve orta vadeli mali plan gelmeden önce bütçelerini afaki bir şekilde hazırlamak zorunda kalıyorlar.

Ayrıca, 2021 yılı makroekonomik göstergeleri için 17 Ekim 2020 tarihinde bütçe teklifinde belirtilen verilerin tam bir yıl süresince geçerli olduğunu varsaymak başınızı kuma gömmek demektir. Bir yıl boyunca koyulan makroekonomik hedeflerin revize edilmemesi dünyada örneği bulunmayan bir uygulama. Bütün dünya yeni yıl başlamadan, eylül ekim aylarında koyduğu hedefleri, yeni yılın ilk yarısında “makroekonomik göstergelerin güncellemesi” ismiyle yineliyor, ülkemizde ise güncellemelerde yararlanılacak bir belge bulunmuyor. Verilere dayanan, resmî karşılığı bulunan bir güncelleme söz konusu değil maalesef. Yapılan, sadece beyanlara dayalı olarak gerçekleştirilen gözden geçirmeler. Bu tür düzenlemeler ise modern ülkelerde görülen, kabul gören bir uygulama hiç değil. Bu nedenlerle merkezî yönetim bütçesinin hazırlanma süreci Cumhurbaşkanı tarafından kabul edilen orta vadeli programın en geç mayıs ayı sonuna kadar Resmî Gazete’de yayınlanmasıyla başlamalı. Orta vadeli program, kalkınma planları, stratejik planlar ve genel ekonomik koşulların gerekleri doğrultusunda gelecek üç yıla ilişkin verileri içermeli. Makro politikalar, ilkeler, hedef ve gösterge niteliğindeki temel ekonomik büyüklükler kaydedilmeli. Bütçe türleri itibarıyla toplam gelir, gider, denge ve borçlanma tahminleri paylaşılmalı. Kamu idarelerinin ödenek teklif tavanları belirtilmeli. Hükûmetin yeni üç yılda birinci yılı detaylı, kalan iki yılı da genel olmak üzere uygulayacağı politikalar, ilkeler, makroekonomik göstergeler kurumlarca bilinmeli. Kurumlar kendilerine verilecek ödenek teklif tavanları üzerinden bütçe teklifinde bulunmalılar.

Milletimizin vergileriyle oluşan bütçenin çok daha sorumlu, bilinçli ve özen gösterilen bir tavırla hazırlanmasını diler, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 262 sıra sayılı Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 10- 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun;

a) 9 uncu maddesinin beşinci fıkrasında bulunan “orta vadeli mali plan,” ifadesi madde metninden çıkarılmıştır.

b) 14 üncü maddesinin birinci fıkrasında bulunan “ve malî plan” ifadesi madde metninden çıkarılmıştır.

c) 16 ncı maddesinin başlığında bulunan “, malî plan” ibaresi başlık metninden çıkarılmış, ikinci fıkrasında yer alan “de kapsayacak şekilde onaylanan” ibaresi “, gelecek üç yıla ilişkin toplam gelir ve gider tahminlerini, bütçe dengesi ve borçlanma durumu ile kamu idarelerinin ödenek teklif tavanlarını içeren” şeklinde değiştirilmiş ve üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

ç) 17 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde bulunan “program ve malî planda” ibaresi “programda” şeklinde değiştirilmiştir.

d) 18 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinde bulunan “Orta vadeli malî planı” ibaresi “Orta vadeli programı” şeklinde değiştirilmiştir.

          Cavit Arı                      Emine Gülizar Emecan         Mehmet Bekaroğlu

           Antalya                                İstanbul                               İstanbul

       Bülent Kuşoğlu                      Abdüllatif Şener               Süleyman Girgin

            Ankara                                  Konya                                  Muğla

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Konya Milletvekili Sayın Abdüllatif Şener.

Buyurunuz Sayın Şener. (CHP sıralarından alkışlar)

ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu üzerinde görüşmelerimizi sürdürdüğümüz kanun teklifinin 10’uncu maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum.

Bu madde bütçe süreciyle ilgilidir. Hükûmetin en önemli dokümanlarından biri olan bütçe, orta vadeli program ve orta vadeli mali planla birlikte başlar, sonunda bütçe metniyle birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisine gelir ve burada yasalaşır. İşte, bu madde, bütçe dokümanlarından biri olan orta vadeli mali planın kaldırılmasıyla ilgilidir. Bu 2 doküman birleştirilmek suretiyle tek bir metin hâline getirilmekte ve “orta vadeli program” adı altında artık Meclise gelecektir. Bu ne anlam ifade ediyor? Aslında pek bir anlamı olan düzenleme değil yani 2 metni birleştirmekten öte hiçbir yenilik taşımıyor. Zaten bu teklif paketine baktığımızda, maddelerin hemen hemen tamamı daha önce yapılan düzenlemelerin değiştirilmesi niteliğinde hatta değiştirilen düzenlemelerin bir önceki hâline çevrilmesiyle ilgilidir. Baştan sona yazbozlardan oluşan bir kanun teklifiyle karşı karşıyayız ama bu kanun teklifinin genel gerekçesine baktığımızda iddialı cümleler var. Ekonomi Reform Paketi’nin amaçlarını gerçekleştirmek maksadıyla Meclise sunulduğu ifade edilmektedir ve istikrardan, ekonomik gelişmeden ve ekonomik sorunların üstesinden gelmekten bahsetmektedir. Hâlbuki bu paketin böyle bir niteliği yoktur, yazbozlardan ibaret maddelerin ülkedeki ekonomiyi düzeltebilecek bir kabiliyeti, bir niteliği olmadığı da herkes tarafından kabul edilecek, görülecek bir husustur. Bir ekonomi reform paketinden Sayın Cumhurbaşkanı bahsetmişken, Hazine ve Maliye Bakanlığı bununla ilgili yol haritasını belirlemişken arkasından ilk gelen düzenlemenin böylesine rastgele maddelerden oluşması bu ülkedeki ekonomik sorunların giderilmesine katkı sağlamaz, aksine piyasalarda umutsuzluk, güvensizlik ve özellikle bu iktidarın hiçbir sorunu çözme iradesinin olmadığı kanaatini, inancını pekiştirir.

Değerli arkadaşlar, eğer bir ekonomi reform paketinden bahsetmişse bir iktidar bu, gerçekten ciddi bir iştir, ciddi bir iş olduğu için de gerçekten köklü, “burada reform vardır.” diyebileceğiniz düzenlemeleri içermesi lazım. Şimdi, şu getirilen kanun teklifinin hangi maddesinde bu ülkenin hangi derdine deva olacak bir şey görüyorsunuz? Milletvekilleri konuşuyorlar, ya ismi değiştiriliyor ya bir önceki düzenlemeye geçiliyor veya önceki düzenleme tadil ediliyor ve ortaya gelen kanun teklifi saatlerdir hem Plan ve Bütçe Komisyonunda hem de Genel Kurulda milletvekillerinin mesaisini alıyor ama vatandaş gözünü dikmiş Türkiye Büyük Millet Meclisine, derdine deva arıyor. Vatandaş derdine deva ararken burada bizim yapmamız gereken şey, ciddi düzenlemelerle meşgul olmak olmalıdır diye düşünüyorum. Onun için umut ediyorum ki bu kanun teklifi çok anlamlı değil, hatta hiç anlamlı değil ama bundan sonra reform paketinin bir parçası olarak buraya gelecek kanun teklifleri daha anlamlı olur, daha isabetli olur, daha iddialı olur, ülkedeki sorunlara çözüm getirecek nitelikte olur ve biz de gönül hoşnutluğu içerisinde bu ciddi maddeleri görüşürüz ve karara bağlarız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Şener.

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Bu dilek ve temenniler içerisinde hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 10’uncu madde kabul edilmiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 11’inci madde kabul edilmiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 12’nci madde kabul edilmiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 13’üncü madde kabul edilmiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 14’üncü madde kabul edilmiştir.

15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 15’inci madde kabul edilmiştir.

16’ncı madde üzerinde aynı mahiyette 2 önerge vardır, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (2/3607) esas numaralı Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

      Fahrettin Yokuş              Mehmet Metanet Çulhaoğlu               Ayhan Erel

            Konya                                  Adana                                 Aksaray

       Feridun Bahşi                     İmam Hüseyin Filiz           İbrahim Halil Oral

           Antalya                               Gaziantep                               Ankara

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

          Cavit Arı                      Emine Gülizar Emecan           Süleyman Girgin

           Antalya                                İstanbul                                 Muğla

       Bülent Kuşoğlu                       Alpay Antmen                 Abdüllatif Şener

            Ankara                                 Mersin                                  Konya

     Mehmet Bekaroğlu

           İstanbul

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.

Buyurunuz Sayın Erel. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; görüşülmekte olan kanun teklifinin 16’ncı maddesi üzerine İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, en başından beri İYİ Parti olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama faaliyetlerinin kalitesini torba kanunların düşürdüğünü defalarca belirttik, itiraz ettik fakat torba kanun hazırlama yönteminden tüm itirazlarımıza rağmen neden bir türlü vazgeçilmediğini anlamış değiliz. Yıllardır siyasi iradenin vazgeçmediği, devletimize, milletimize hiçbir faydası olmayan torba kanun düzenleme alışkanlığı, teklif maddelerinin ihtisas komisyonlarında yeteri kadar tartışılmamasına ve bu sebeple üzerinden birkaç ay dahi geçmeden yeniden düzenlenmesine sebep olmaktadır. Siyasi irade bununla da yetinmeyip komisyonda görüşülmemiş olan maddeleri Genel Kurul esnasında teklifin içine dâhil etmeye başlamıştır. Bundan yaklaşık yirmi iki gün önce, Genel Kurulda, üzerinde yeterince tartışılmadan kabul edilen bir maddenin Türkiye ekonomisinin işleyişini kilitlediği ve bugün düzeltme amacıyla önümüze geldiğini görmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz, maalesef, uzun süredir pandeminin artan etkisiyle ekonomik krizle boğuşmaktadır. Ürünleri elinde kalan çiftçilerimiz, yıllardır devleti için döktüğü alın terinin karşılığını alamayan emeklilerimiz, asgari ücretle geçinmek zorunda kalan vatandaşımız, dükkânını aylarca açamayan küçük esnafımız, pandeminin ekonomik anlamda olumsuz etkilerini en ağır şekilde hisseden, yevmiyeyle çalışan işçilerimiz, sayıları 10 milyonu aşan işsizlerimiz tarafından, siyasi iradenin sunduğu teklifin vatandaşımızın yaşadığı ekonomik sorunlara çözüm üretmesi beklenirdi fakat yine olmadı. Çünkü devlet sadece bazı kesimler için çalışıyor.

Grup Başkan Vekilimiz Sayın Müsavat Dervişoğlu’nun bugün açıkladığı üzere, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, geçtiğimiz hafta esnafa ve çiftçiye sözde müjde paketi açıklamıştır. Açıklanan paket incelendiğinde, esnafa, yoksula ve çiftçiye müjde diye verilen miktarların yetersiz ve eksik kaldığı anlaşılmıştır. 5 müteahhide aktarılan paraların yanında mağdur ve muhtaç edilen vatandaşa verilen miktarın ne kadar az olduğu ortaya çıkmıştır. Sayın Cumhurbaşkanının açıkladığı paketi inceledik. Müjde diye sunulan pakette 225 bin esnafa 1 milyar 175 milyon lira verilirken, 2021 yılında Osmangazi ve Yavuz Sultan Selim Köprülerinden geçmeyen arabalar için müteahhitlere ödenen para 14 milyar 588 milyon lira olmuştur yani 2 köprü için müteahhide ödenen miktar, esnafa müjde diye verilen paranın yaklaşık 12 katıdır. 2021 yılında 12 şehir hastanesine gelmeyen verilen hasta garantisi sayısını tamamlamak için müteahhitlere ödenen paranın toplamı 16 milyar 348 milyonken, Sayın Erdoğan’ın müjde diye açıkladığı pakette 2 milyon yoksul için ayrılan para sadece 2 milyar 100 milyondur yani müteahhide verilen para yoksula verilen paranın yaklaşık 8 katıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu sene hem İç Anadolu’da hem Doğu Anadolu’da hem Güneydoğu Anadolu’da çok fazla bir kuraklık yaşanmaktadır. Geçtiğimiz hafta sonu gittiğim seçim bölgem Aksaray’da, sulu tarım arazilerinde bile yüzde 50’ye yaklaşan bir mahsul eksikliği söz konusudur, kıraç alanlarda ise tarlalarımız sürülemez hâldedir. Çiftçilerimiz feryat etmektedir, dedikleri şudur: “Geçen sefer Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borcumuz yüzde 18 faizle yapılandırıldı. Biz zaten bu parayı ödeyecek durumda değiliz, bu sene mahsulden para kazanmamız mümkün değil, dolayısıyla gelecek sene tarlalarımızı ekebilmek adına öncelikle borçlarımızın faizsiz ertelenmesini ve tarlamızı ekebilmek adına da bu sene yeterli derecede bir yıl sonra ödemeli ve faizsiz krediye ihtiyacımız var.” Aksi hâlde tarlalarını ekemeyeceklerini ve tarımdan vazgeçeceklerini ifade etmektedirler. Biçerdöverler tarlalara giremez hâldedir.

Yine, tarımda bu kuraklıktan dolayı ilerleyen zamanda Türkiye'de büyük bir yem sıkıntısı yaşanacaktır. Bugünden önlem almak lazımdır ve en büyük yem ihtiyacı olan samanın, Türkiye'de yetiştirilen samanın ihtiyaca cevap veremeyeceği gayet açıktır. Bir an önce dışarıdan mı nereden alınacaksa saman alınarak çiftçinin hizmetine, hayvancılıkla uğraşan vatandaşlarımıza verilmesi gerekmektedir, yoksa hayvancılık da can çekişmektedir

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Erel.

AYHAN EREL (Devamla) – Yine, bildiğiniz gibi, süt fiyatları yerinde sayarken yem fiyatlarında yüzde 100’e varan artışlar meydana gelmiştir. Daha önce bu kürsüden fide ve fidan satan üreticilerimizin perişan olduğunu dile getirmiştik. Kapanma döneminde buna bir imkân sağlandı. Bundan dolayı ben teşekkür ediyorum ama bu söylediklerimin de dikkate alınmasını arz ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde diğer konuşmacı Mersin Milletvekili Sayın Alpay Antmen.

Buyurunuz Sayın Antmen. (CHP sıralarından alkışlar)

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, gecenin bu saati ve son söz, yine bir torba yasa görüşüyoruz, aynı teklif içinde çeşitli hükümleri kanunlaştırmaya çalışıyoruz. İlgili ilgisiz her şeyi aynı teklifin içine koyarak kanunlaştırma huyunun ne denli yanlış olduğunu ve kanunlaşma işinin ne kadar ciddiye alınması gerektiğini işte şu an görüştüğümüz 16’ncı madde açıkça gözler önüne seriyor. Ne olmuştu? 29 Nisan 2021 tarihinde yine bir torba yasaya eklenen geçici maddeyle, ibra süresinin son günü 30 Nisan 2021 ile 31 Mayıs 2021 olan çeklerin bu tarihler arasında bankaya ibrazı yasaklanmıştı. Yani, 30 Nisan ve 31 Mayıs 2021 tarihleri arasında çekler ödenmez, ödenemez hâle getirilmişti. Bu hükümle piyasada inanılmaz bir kaos yarattınız, kaosu ise başka bir hukuksuzlukla örtmeye çalıştınız ve kaosu çözmek için kanunun lafzına aykırı bir tebliğ çıkararak karşılığı olan çeklerin ödenebileceğine kendi başınıza karar verdiniz. İşte siz tek adam rejimini o kadar abarttınız ki yasama organının yerine geçerek yasa hükmü yapmaya kalktınız, şimdi de doğan bu kaosu bu maddeyle aşmaya çalışıyorsunuz. Olmaz sayın milletvekilleri, olmaz, zaten olmuyor. Siz artık yasama işini ciddiye almıyorsunuz.

Bakın, mevcut tek adam rejiminde Türk hukuk sistemi allak bullak hâle geldi. Belirli çevrelerin istediği hükümler alelacele Meclise getirilip durmadan kanunlaştırılıyor, sonra tekrar bozuluyor, tekrar yapılıyor; Meclis ve yasama yapboz tahtası hâline geldi. Siz pandemiyi de böyle idare ediyorsunuz; mantık, aynı mantık: “Biz yaparız, olur.” Ama gördüğünüz gibi, olmuyor sayın milletvekilleri, olmuyor; ülke yönetilemiyor, savruluyor.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz 16’ncı maddenin bu hâli de mevcut kaosu çözmeye yetmeyecek. Ayrıca, ikinci fıkrayla geçmişe dönük hüküm kurmanız da doğru değildir, hukuka aykırıdır. Siz salt ülke ekonomisini bitirdiğiniz için ticari hayattaki özel hukuk sözleşmelerine de müdahale ediyorsunuz. Bunu yapacağınıza neden esnafa ve tüccara destekler, teşvikler, faizsiz, uzun vadeli krediler vermiyorsunuz? Ben nedenini söyleyeyim: Bunun iki önemli nedeni var. 1) Merkez Bankasının 128 milyar dolarını buharlaştırdınız. 2) Tüm ülke kaynaklarını “5’li çete” denilen müteahhitlerinize oluk oluk akıttınız, kasada para kalmadı. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, çek bir ödeme vasıtasıdır. Çek vermek demek “Bankada bu çeki ödeyecek param var.” demektir ama siz pandemide esnaf ve tüccar için gerekli ekonomik önlemleri almadığınızdan, esnafa ve tüccara gerekli mali destekleri vermediğinizden, esnafın ve tüccarın ne parası ne malı ne de mülkü kaldı ve insanlar artık borcunu ödeyemiyor, her ödenemeyen borç da bir diğerinin ödenememesi için domino etkisi yaratıyor, haberiniz var mı? İcra daireleri lebalep doldu, icra dosyalarını da koyacak yer bulamıyorlar. Bu yılın ilk dört ayında icra dosya sayısı 2,5 milyonu aştı, geçen yıldan 500 bin fazla. Aynı döneme göre baktığımız zaman yüzde 25 icra dosyalarında artış var. Bugün derdest icra dosyaları sayısı 22 milyon yani eserinizle övünün. Her 4 evden 1’ine icra gönderiyorsunuz, işte bu sizin eseriniz. Halkı yek ekmeğe muhtaç ettiniz; yazıktır, günahtır, vebali ağırdır.

Değerli milletvekilleri, salgından en çok esnaf, tüccar, çiftçi ve emekçiler etkilendi. Ekonomik kriz vatandaşın belini büktü. Devlet devletliğini yapmalı. Neden faizsiz krediler vermiyorsunuz? Neden borçları ötelemiyorsunuz? Neden çiftçinin, esnafın SGK, vergi borçlarını pandemi sonuna kadar ertelemiyorsunuz? Neden, neden, neden insanların nefes almasını sağlamıyorsunuz, gerekli ve yeterli ekonomik önlemleri almıyorsunuz?

Peki, size o zaman son söz: Yarın, sandıkta sizi yandaş müteahhitleriniz kurtaramayacak. Halk kararlı, sizlerle sandıkta helalleşmeyecek, bugünlerin hesabını soracak.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 16’ncı madde kabul edilmiştir.

17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 17’nci madde kabul edilmiştir.

18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 18’inci madde kabul edilmiştir.

19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 19’uncu madde kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim, bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Uşak Milletvekili İsmail Güneş ile 64 Milletvekilinin Sigortacılık ile Diğer Bazı Alanlara İlişkin Kanunlarda ve Bir Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi açık oylama sonucunu açıklıyorum:

“Kullanılan oy sayısı   : 271

 Kabul                      : 240

 Re                                              : 31(x)

             Kâtip Üye                                                                   Kâtip Üye

         Mustafa Açıkgöz                                               Abdurrahman Tutdere

              Nevşehir                                                                  Adıyaman”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 25 Mayıs 2021 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 23.01



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

(X) 262 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.