TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

81’inci Birleşim

                                                                                             18 Mayıs 2021 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, 19 Mayısta Atatürk’ün Samsun’a çıkışının 102’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, kuraklık nedeniyle yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler’in, Gazze’de yaşanan insanlık dramına ilişkin gündem dışı konuşması

B) Hükûmetin Gündem Dışı Açıklamaları

1.- Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, İsrail’in Kudüs’e saldırıları ve Filistin’deki gelişmelere ilişkin gündem dışı açıklaması ve İYİ Parti Grubu adına Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan, MHP Grubu adına Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir, HDP Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy, CHP Grubu adına İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz, AK PARTİ Grubu adına Bursa Milletvekili Efkan Ala ile şahsı adına  Ankara Milletvekili Mustafa Destici'nin aynı konudaki konuşmaları

 

 

 

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuş’un, İstanbul Milletvekili Abdullah Güler’in vefat eden annesine Allah’tan rahmet, kalanlara sabır niyaz ettiğine ilişkin konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu’nun, covid geçirenlerin on dört gün raporlu ya da ücretli idari izinli sayılması gerektiğine ilişkin açıklaması

2.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, İsrail’in Filistin’e yaptığı saldırılara ilişkin açıklaması

3.- Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ’ın, Kırım Tatar sürgününün 77’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

4.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, İsrail’in Filistin’e yaptığı saldırılara ilişkin açıklaması

5.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, İsrail’in Filistin’e yaptığı saldırılara ilişkin açıklaması

6.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, Kobani davasına ilişkin açıklaması

7.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’nun, Sivaslı çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

8.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, İsrail’in Filistin halkına ve Kudüs’e yaptığı saldırılara ve Cumhurbaşkanına karşı kullandığı ifadeler nedeniyle İYİ Parti Genel Başkanını kınadığına ilişkin açıklaması

9.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’nun, Kırım Tatar sürgününün 77’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

10.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, Karabel Tüneli’ne ilişkin açıklaması

11.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, iktidarın helalleşmek için yapması gerekenlere ilişkin açıklaması

12.- Bursa Milletvekili Muhammet Müfit Aydın’ın, İsrail’in Filistin’e yaptığı saldırılara ilişkin açıklaması

13.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, öğretmenlere aşı önceliği vaatlerinin yerine getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

14.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, BursaRay ihalesine ilişkin açıklaması

15.- Sivas Milletvekili Semiha Ekinci’nin, İsrail’in Filistin’e yaptığı saldırılara ve esnafa yapılacak hibe ödemelerine ilişkin açıklaması

16.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, kuraklığa ilişkin açıklaması

17.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, İsrail’in Filistin’e yaptığı saldırılara ilişkin açıklaması

18.- Balıkesir Milletvekili Yavuz Subaşı’nın, Kudüs’e yaptığı saldırılar nedeniyle İsrail’i kınadığına ilişkin açıklaması

19.- Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu’nun, İsrail’i ve İYİ Parti Genel Başkanını kınadığına, Kırım Tatar sürgününün 77’nci yıl dönümüne ve Türkmenistan’ın Anayasa ve Bayrak Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

20.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, İsrail’in Filistin’e yaptığı saldırılara ilişkin açıklaması

21.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisarlı çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

22.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, İsrail’in Filistin’e yaptığı saldırılara, Süper Lig şampiyonu Beşiktaş’ı ve Süper Lig’e yükselen Adana Demirspor ile Giresunspor’u tebrik ettiğine, Kırım Tatar Türkleri sürgününün 77’nci yıl dönümüne, esnafa destek paketine, Libya’da kaçırılan Türk vatandaşlarına, Lüleburgaz’ın sorunlarına ve İYİ Parti Genel Başkanı hakkında kullanılan galiz ifadeleri misliyle iade ettiğine ilişkin açıklaması

23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İsrail’in Mescid-i Aksa ve Doğu Kudüs’te yaptığı saldırılara, 19 Mayısta Atatürk’ün Samsun’a çıkışının 102’nci ve Kırım Tatar sürgününün 77’nci yıl dönümlerine ilişkin açıklaması

24.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İbrahim Kaypakkaya’nın 48’inci ölüm yıl dönümüne, 17-31 Mayıs Uluslararası Kayıplar Haftası’na, Kobani davasına, esnafın sorunlarına, Siirt’in Şirvan ilçesindeki bekçi şiddetine ve Diyarbakır Kulp’ta devam eden operasyona ilişkin açıklaması

25.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutladığına, Kırım Tatar sürgününün 77’nci yıl dönümüne, İsrail’in Gazze’ye yaptığı saldırılara, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu soruşturma yerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğuna ve Sakaryaspor’a başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

26.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Ramazan Bayramı’nı tebrik ettiğine, İsrail’in Gazze ve Kudüs’te yaptığı saldırılara, Yahudi Üstün Cesaret Madalyası’nın Recep Tayyip Erdoğan’a İkinci Dünya Savaşı’ndaki soykırımdan Avrupa’daki Yahudileri kurtaran Türk diplomatların anısına atfen verildiğine ve Türkiye düşmanlarının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde büyük ve güçlü Türkiye olma idealinden rahatsızlık duyduklarına ilişkin açıklaması

27.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

28.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

29.- Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy’un HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy’un, Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Bursa Milletvekili Efkan Ala’nın AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

35.- Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan’ın İYİ Parti Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy’un HDP Grubu adına ve İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz’ün CHP Grubu adına yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

36.- Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan’ın, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

37.- Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy’un, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

38.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

39.- Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan, Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

40.- Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin’in, kara yollarında yeterli bakım yapılmadığına ilişkin açıklaması

41.- Van Milletvekili Muazzez Orhan Işık’ın, Van’ın Tuşba ilçesindeki hayvan saldırıları sonucu ölümlere ilişkin açıklaması

42.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, Malatya’daki zirai don olayına ilişkin açıklaması

43.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, Eskişehir’deki geçici tarım işçilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

44.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, arpa ve buğday üreticisi çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

45.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, İsrail’in Kudüs’te ve Filistin’in bütününde yaptığı saldırılara ve gençlere ilişkin açıklaması

46.- Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün, İbrahim Kaypakkaya’nın 48’inci ölüm yıl dönümüne ve İsrail’in Filistin’e yaptığı saldırılara ilişkin açıklaması

47.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, Yozgat’taki pancar üreticisi çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

48.- Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in, hasta mahpus Mehmet Emin Özkan’a ilişkin açıklaması

 

VI.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 18 Mayıs 2021 Salı günkü birleşiminde İç Tüzük’ün 59’uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, yürütme adına yapılacak gündem dışı konuşmayı müteakip siyasi parti grupları tarafından yapılacak konuşmaların süresinin on beşer dakika olmasına ve bu birleşimde gündemin “Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları” kısmında yer alan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi

B) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve arkadaşları tarafından, son dönemlerde ülke gündeminden düşmeyen nüfuzun ve görevin kötüye kullanılmasıyla artan usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarının araştırılması, yolsuzlukların sosyal ve ekonomik boyutlarının incelenmesi amacıyla 4/5/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Mayıs 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Necdet İpekyüz ve arkadaşları tarafından, Ticaret eski Bakanının yol açtığı kamu zararlarının araştırılması amacıyla 18/5/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Mayıs 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Ticaret eski Bakanı Ruhsar Pekcan hakkındaki iddiaların araştırılması amacıyla 18/5/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Mayıs 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Türk Delegasyonunda boş bulunan ve AK PARTİ Grubuna düşen üyeliğe AK PARTİ Grup Başkanlığınca Yalova Milletvekili Ahmet Büyükgümüş’ün aday olarak gösterildiğine ve Başkanlık Divanında uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1627)

B) Önergeler

1.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün, (2/3117) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/127)

 

VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Ankara Milletvekili Ali Haydar Hakverdi'nin, Araç kiralama işlemlerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç'in cevabı (7/43791)

2.- İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu'nun, 2020 yılında FETÖ'nün para akışına yönelik tespit edilen işlem sayısına ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan'ın cevabı (7/43848)

3.- İzmir Milletvekili Tamer Osmanağaoğlu'nun, mücbir sebep halinden yararlanan vergi mükelleflerinin yükümlülüklerini yerine getirmesine yönelik sürelerin uzatılması talebine ilişkin sorusu ve Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan'ın cevabı (7/43849)

4.- İzmir Milletvekili Murat Bakan'ın, İzmir'de sökümü yapılacak Brezilya menşeili bir geminin asbest içerdiği iddialarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/44047)

5.- İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu'nun, Karayolları Genel Müdürlüğü ve bölge müdürlüklerinde istihdam edilen işçilerin farklı skalalar üzerinden maaş almasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/44048)

6.- Bursa Milletvekili İsmail Tatlıoğlu'nun, Türk Telekom'un işçilerini ücretsiz izine ve emekliliğe zorladığı yönündeki çeşitli iddialara ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/44148)

7.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir'in, 27. Yasama Döneminde TBMM'ye sunulan kanun tekliflerine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç'in cevabı (7/44150)

8.- İzmir Milletvekili Atila Sertel'in, TBMM'deki kaldırımların yenilenmesine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç'in cevabı (7/44151)

9.- Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş'in, 9 Nisan 2021 tarihinde Şırnak'ta bir inşaatta yaşanan kazaya ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/44223)

10.- Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz'ın, KİT Komisyonunun denetlediği kurum ve kuruluşlara ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç'in cevabı (7/44296)

11.- Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz'ın, bir milletvekilinin yakınlarının karıştığı bir olayla ilgili yürütülen soruşturmaya ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/44298)

12.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen'in, koruma görevlisi olduğu iddia edilen bir kişinin sosyal medya paylaşımına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/44299)

13.- Mardin Milletvekili Pero Dundar'ın, 2018 yılında terör örgütü üyelerine yardım ettiği gerekçesi ile hakkında hapis cezası verilen bir din görevlisine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/44301)

14.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir'in, 5 Nisan 2021 tarihinde Diyarbakır'da bazı kadın dernekleri üyelerine yönelik gözaltı işlemlerine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/44302)

15.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm'ün, Denizli'de bir eyleme katılan bazı yabancıların sınırdışı edilmesine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/44303)

16.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, Karabük'ün Eflani ilçesine çeşitli alanlarda yatırım yapılması önerisine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/44306)

17.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü'nün, 2002-2020 yılları arasında Osmaniye'de yapılan yatırımlara ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/44380)

18.- Uşak Milletvekili Özkan Yalım'ın, dijital takograf uygulamasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/44387)

19.- Antalya Milletvekili Aydın Özer'in, kamuda istihdamın artırılması önerisine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/44498)

20.- Antalya Milletvekili Aydın Özer'in, esnaf, sanatkar ve KOBİ'lere sağlanan desteklere ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/44499)

21.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır'ın, köprü ve yol geçiş ücretlerine yapılan zamlara ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/44565)

22.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, bir televizyon kanalına kablolu yayın hakkı verilmemesine ve RTÜK tarafından verilen cezalara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/44605)

23.- Yozgat Milletvekili Ali Keven'in, Çorum Şeker Fabrikası tarafından şeker üreticilerine verilen kota cezalarının yapılandırılması talebine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/44607)

24.- İzmir Milletvekili Ahmet Tuncay Özkan'ın, Gördes Barajı'na ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/44609)

25.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen'in, 2016-2021 yılları arasında RTÜK tarafından verilen cezalara ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/44610)

26.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen'in, 2017-2021 yılları arasında Cumhurbaşkanı'na hakaret suçundan açılan soruşturmalara ve bunların akıbetlerine ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/44615)

27.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Merkez Bankası rezervlerine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun cevabı (7/44772)

18 Mayıs 2021 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81’inci Birleşimini açıyorum.(x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, 19 Mayıs, Atatürk’ün Samsun’a çıkışının 102’nci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Samsun Milletvekili Erhan Usta’ya aittir.

Buyurun Sayın Usta. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, 19 Mayısta Atatürk’ün Samsun’a çıkışının 102’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarın 19 Mayıs, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurtuluş mücadelesini başlatmak amacıyla Samsun’a çıkışının 102’nci yıl dönümü. Bu yıl 19 Mayısı biraz buruk, biraz hüzünlü ama her zamankinden daha umutlu yaşıyoruz. Buruk bir bayram çünkü coşkumuzu paylaşmak için caddelere, meydanlara çıkamıyoruz. Buruk yaşıyoruz çünkü biz hür ve bağımsız yaşarken Doğu Türkistan’da kardeşlerimiz zulüm altında; Filistin’de, Mescid-i Aksa’da insanlık katlediliyor. Sözlerime başlarken, büyük Türk milletine nasip ettiği hürriyeti diğer mazlumlara, esarette kalan soydaşlarımıza da nasip etmesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyor, sizleri ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Samsun’da başlayan, Havza’da tüm Anadolu’ya dalga dalga yayılan istiklal ateşi, Türk’e kefen biçme cesareti gösteren bedbahtları kül eden bir cehennem ateşi hâline gelmiş, bağımsızlık meşalesi olarak memleketin burçlarına dikilmiştir ve sonsuza kadar yanmaya devam edecektir. Bağımsızlık, ancak onu isteyen ve onu hak edecek cesaret, azim ve kararlılığı gösterebilenlerin olur. Yedi düvelin âdeta kana susamış ve tarihin öcünü almak üzere sırtlanlar gibi Osmanlı’yı parçalayıp paylaştığı, bu da yetmezmiş gibi haysiyetini de elinden alacak kadar aşağılayıcı anlaşmalar dayattığı bir dönemde Türk milletinin bağrından çıkan, milletinden başka güce dayanmayan, Türk milletinin binlerce yıllık yenilmezlik, hürriyet ve bağımsızlık ruhunun ete kemiğe bürünmüş lideri olarak çelik gibi iradesiyle işgalcilere meydan okuyan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, tüm mazlum ve sömürülen milletlere örnek ve ilham olacak Millî Mücadele’yi Samsun’dan başlatmıştır. Atatürk, her türlü zorluğa, içeriden ve dışarıdan gelen saldırılara rağmen hiçbir bahaneye sığınmadan ve ümitsizliğe kapılmadan millî birliği ve bütünlüğü sağlayarak mücadeleyi başarıya ulaştırmıştır. Herkesin “Bitti.” dediği yerde tekrar zinde bir başlangıç yaparak Birinci Dünya Savaşı’nın mağrur galiplerini mahcup ve çaresiz şekilde anlaşma masasına oturtmuştur. Şanlı geçmişimizde bir an bile esareti olmayan büyük Türk milletinin asla teslim olmayacağını tüm cihana ilan etmiştir. Bu gerçeği Fransız romancı ve diplomat Claude Farrère: “Sevr'den sonra Türkiye'nin öldüğünü sanmıştım. Ama Türkiye yaşıyor; hem, Mustafa Kemal başına geçeli beri öylesine canlı yaşıyor ki, bir Lloyd George'un bütün çabaları, bütün imkânları, sağduyuya meydan okuyan bu şiddetli yaşama isteğinin karşısında erimekten başka bir şey yapamıyor.” diyerek ifade etmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada Millî Mücadele tarihini anlatacak değilim ancak Millî Mücadele’nin bugünlere de ışık tutan temel direklerini hatırlatmakta fayda görüyorum. O günler halkın fakir, askerin yorgun, hazinenin boş olduğu, yılgınlığın baş gösterdiği, milletimizin yok oluş tehdidiyle karşılaştığı, beş bin yıllık tarihimizde az rastlanan bir dönemdi. O dönemin zorlukları aynı derecede güçlü bir irade ve güçlü bir liderlik gerektiriyordu. İşte Atatürk, Türk’ün töresine uygun olarak milletle birlikte savaş devam ederken Türkiye Büyük Millet Meclisini kurarak bağımsızlık iradesini ateşlemiş ve mücadeleyi milletin temsilcileriyle birlikte yürütmüştür. Bu yüzdendir ki çatısı altında bulunmakla şereflendiğimiz Meclis, Gazi Meclistir. Bugün bir polemik olsun istemiyorum ancak burukluk içindeyiz çünkü Gazi Meclisimiz hiç olmadığı kadar işlevsizleştirilmiş ve değersizleştirilmiştir. Hüzünlüyüz çünkü bugün Millî Mücadele Dönemi’ne göre daha güçlü daha zengin ve daha müreffeh olmamıza rağmen o dönemdeki kadar bağımsız bir dış politika izleyemiyoruz çünkü milletin gücüne dayanmak, milletin Meclisinin sesine kulak vermek yerine dar bir kadronun layüsel idaresine maruz bulunuyoruz. Bu kadro millet adına çözüm üretmek yerine kendi ikballerinin peşinde koşmalarının sonuçlarına bahane üreterek ülkemize hem zaman hem de enerji kaybettirmektedir.

Diğer taraftan her zamankinden daha umutluyuz çünkü Atatürk’ün bu bayramı armağan ettiği gençlerimize güveniyoruz ve inanıyoruz. Genç, inandığı değerler için durmadan dinlenmeden çalışan, ter döken, gerektiğinde kanını canını esirgemeyen, teslim olmayan iradeye sahip özgür bir fert demektir. Bugün de her türlü olumsuzluklar içinde kendilerine reva görülen muamelelere, diğer memleketlerdeki akranlarının sahip oldukları imkânlardan yoksun olmalarına rağmen gençlerimiz Türk milletinin geleceğine sahip çıkmaktadır. Her türlü zorluğa rağmen birçok alanda dünya çapında başarılara imza atmaktadırlar. Bu kudret gençlerimizin damarlarındaki kanda, gönüllerinde ve dimağlarında mevcuttur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Usta.

ERHAN USTA (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Umutluyuz çünkü biz gençlerimize hak ettiği imkânları sağladığımızda ülkemizi muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkaracaklarından eminiz. Umutluyuz çünkü tünelin ucundaki ışık göründü; biz geliyoruz inançla, bilgiyle, cesaretle ve azimle; biz geliyoruz gençlerimizle. Gençlerimizin ve aziz milletimizin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutluyorum.

Bu vesileyle türlü haksızlıklara maruz kalmasına rağmen dimdik ayakta kalan, kurtuluş mücadelesini başlatan şehrin Atatürk armalı takımı Samsunsporumuza Süper Lig yolunda başarılar diliyorum.

Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz kuraklık nedeniyle yaşanan sorunlar konusunda söz isteyen Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’e aittir.

Buyurunuz Sayın Gürer. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, kuraklık nedeniyle yaşanan sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yirmi iki ilde yoğun hissedilen ülke genelindeki kuraklık ne yazık ki sıkıntılara neden oluyor, bunun yanı sıra don ve doluyla da çiftçilerimiz büyük bir mağduriyet içindeler. Kuraklıkla ilgili iki yıldır bilim insanlarının kuraklığın gerçekleşeceği yönünde uyarılarına rağmen ne yazık ki siyasi iktidar gerekli önlemleri yeterince almadı, her olayda olduğu gibi kuraklığın yoğunlaşmasından sonra borç ertelemesinden söz ediyor. Bugün için çiftçilerimizin borçlarının ötelenmesi değil, çiftçilerimizin mağduriyeti karşısında TARSİM’e sigorta yaptırsın yaptırmasın tüm çiftçilerimize hibe desteği sağlanması şart. Borçlarından dolayı faizlerinin de silinmesi zorunluluk çünkü çiftçi mevcut koşullarda tohumu yeniden toprakla buluşturacak ekonomik güce sahip değil. Ne yazık ki, pandemi sürecinde çiftçilere yeterli destek verilmediği gibi, girdi fiyatlarındaki artış da çiftçinin belini büktü; geçen yıl ağustos ayında 1.800 lira olan üre gübresi şu anda 3.700 lira. Bütün fiyatlardaki artışlarla birlikte ürün maliyetleri katlanmış durumda.

Ayrıca, Türkiye genelinde yer üstüne doğal olarak çıkan ve denize akan sularla ilgili de düzenli bir çalışma gerçekleşmedi. Örneğin, Niğde’de Aladağlar’dan çıkan Ecemiş Suyu -yirmi bir yıldır projesi var ama- ne yazık ki hâlâ Akdeniz’e boşa akıyor, değerlendirilmedi. Silvan’da yapılan barajın dağıtım ağları oluşturulmadı. Kısacası, geliyorum diyen kuraklık için yeterli önlemler alınmadı.

Düşündürücü olan bir başka husus da örneğin dolu konusunda. Yabancılar bölgemize geldi elma bahçeleri kurdu, dolu olacağı zaman üzerini kapatıyorlar, onların ürünü hasar görmüyor. 600 dönümün üzerini kapatarak hasar görmeyen yabancı çiftçinin yanında bizim çiftçimiz dolu karşısında ciddi zayiat veriyor. Don için çiftçilere makineler yapıldı ama onun da KDV’si yüzde 18. Ya, don için çiftçi gidip bir makine alacak yüzde 18 KDV alıyorsunuz. Küresel ısınmayla sorunlar giderek katlanıyor. Bu bağlamda yaşanabilecek önemli risk, gıdaya erişilebilirlikle ilgili sorun. Ayrıca, ithal ürün fiyatları yurt dışında da sürekli arttığı için ileride ürün almaya gittiğinizde bulamayacağımız gibi yüksek fiyatlarla ürün almak zorunda kalabiliriz. Bakınız, dün Cumhurbaşkanı buğday taban fiyatını açıkladı, 2.250 liralık bir fiyat verdi. Oysa ilacı, tohumu, gübresi, mazotu, çırası, yer altından çıkarılan suyun elektrik parası, biçerdöveri ve sair giderleriyle çiftçinin şu anda 1 ton buğdayının maliyeti 2.500 lira. 2.500 liraya mal olan 1 ton buğday için 2.250 lira fiyat veriyorsunuz, geçen yıl ağustos ayında makarnalık buğdayı 2.450 liradan ithal etmiştiniz, onu taban fiyat diye açıklıyorsunuz. Yurt dışında şu anda 2.500 liranın altında buğday yok yani kendi çiftçinize vermediğinizi yabancı çiftçiye veriyorsunuz.

Arpa için 1.750 lira taban fiyat açıklandı; borsada, Gaziantep’te, Konya’da bugün arpa 2 bin lira. Mercimek için 5 bin liralık fiyat açıklandı, 6 bin liradan borsada işlem görüyor. Bu şu demek: Toprak Mahsulleri Ofisi bu yıl yine yeterli ölçüde çiftçiden ürün almayacak. Öyle olunca meydan tüccara kalacak, tüccar fiyatı yükseltecek, arkasından ithal ürün gelecek, kendi çiftçimize vermediğimizi yabancı çiftçiye vereceğiz ve ülkemizde tarım bir darbe daha yiyecek; yapılan bu. O anlamda nasıl bu fiyat hesaplamaları yapılıyor? Bir de iyi bir şey yapılmış gibi diyorlar ki: “Çiftçimize destek verdik.”

Şimdi, 2002 yılında buğdayın tonu 415 lirayken altının gramı 12,5 liraydı, çiftçimiz 33 gram altın alıyordu, 2021 yılında 2.250 lira fiyatla 4,5 gram altın alabiliyor. Bu değerlendirme dahi çiftçimize bu bağlamda yeterli desteklerin verilmediğinin somut kanıtı. Onun için çiftçilerimiz mağdur, borçlu, hacizli; bu nedenle doğru desteklerin zamanında verilmesi lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) – Son olarak şunu da belirtmek lazım: Toprak Mahsulleri Ofisi Niğde’de patates alımına çıktı, daha doğrusu patatesin Türkiye genelinde alımı için verilen talimatla patates alımı sağlıyordu, bayram öncesi patates alımı durduruldu. Deposunda çuvallanmış patates olan çiftçi ne olacağını soruyor. Daha önce söyledik, bu saatten sonra patates çillendi, çürüdü. Yapılması gereken, tarım il müdürlüğü illerde, depolarda ne kadar patates kaldıysa saptamalı, patatesten zarar eden çiftçiye o tutar verilmelidir yani çiftçinin üründen dolayı uğradığı kayıp karşılanmalıdır. Bu bağlamda, bu destek sağlanmazsa çiftçinin önümüzdeki süreçte ayağa kalkabilme olanağı yoktur. Onun için, ineğini, tarlasını, evini haczettiğiniz çiftçiye gelin doğru dürüst destekler sağlayın, bu mağduriyetleri ortadan kaldırın, verdiğimiz kanun tekliflerini değerlendirin diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Gazze’de yaşanan insanlık dramı hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Abdullah Güler’e aittir.

Sayın Güler, izninizle efendim.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Nimetullah Erdoğmuş’un, İstanbul Milletvekili Abdullah Güler’in vefat eden annesine Allah’tan rahmet, kalanlara sabır niyaz ettiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Milletvekilimizin muhterem valideleri vefat etmişti. Ben hepiniz adına kendilerine Allah’tan rahmet diliyorum, kalanlara da sabır niyaz ediyorum.

Buyurunuz Sayın Güler. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler’in, Gazze’de yaşanan insanlık dramına ilişkin gündem dışı konuşması

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Saygıdeğer Başkanım, bu güzel temennileriniz için çok teşekkür ediyorum. Saygıdeğer Genel Kurula da bu arayan milletvekillerimiz, yakın dostlarımız, arkadaşlarımız için de şükranlarımı arz ediyorum.

Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; insanlığın kanayan yarası Gazze’de ve Kudüs’te yaşanan zulüm ve insanlık dramına ilişkin olarak gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle aziz milletimizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, 1918 yılında Osmanlı topraklarından kopartılan Filistin coğrafyasında 1948 yılında Birleşmiş Milletlerde gerçekleştirilen değişik ayak oyunlarıyla İslam coğrafyasının kalbine âdeta bir hançer gibi saplanan işgalci İsrail devleti yetmiş üç yıldır bu topraklarda Müslüman kanı dökmeye devam etmektedir. Yüzyıllardır o bölgede huzur ve barış içinde yaşayan farklı inançlardan ve etnik kökenlerden toplulukların saygı gösterdiği, Müslüman kardeşlerimizin kutsal ayı olan Ramazan ayında bile zalim İsrail devleti çocukları, kadınları ve masum sivilleri katletmeye devam etmektedir. Ne yazık ki çağdaş dünya, modern dünya bunu duyarsızca, bir savaş filmi gibi izlemeye devam etmektedir.

Son bilgilere göre Gazze’de 61’i çocuk, 36’sı kadın olmak üzere toplamda 213 Filistinli kardeşimiz şehadete ermiştir. Ayrıca, 1400’den fazla da yaralımız bulunmaktadır. Bu vesileyle de Gazze’de şehit olan kardeşlerimize Rabb’imden rahmet diliyorum, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, İsrail’in zalimliği artık öyle bir hâl aldı ki yaralıları hastaneye taşıyan Kızılay ambulanslarını tarıyorlar, Kızılhaç ambulanslarının ise hastaneye gitmesini geciktiriyorlar veya engelliyorlar. Bu nasıl bir insanlıktır ki, bu nasıl bir vicdansızlıktır ki anlayamıyoruz ve idrak edemiyoruz. Aslında Sayın Cumhurbaşkanımız bu insanların nasıl bir şiddet uyguladığını ve nasıl bir zalimliği yaptığını Davos’ta açıkladılar. “Öldürmeye gelince sizler öldürmeyi çok iyi bilirsiniz. Plajlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüzü, nasıl vurduğunuzu çok iyi biliyoruz.” diye Sayın Cumhurbaşkanımız ifade etmişti.

Saygıdeğer milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Dışişleri Bakanımızın da girişimleriyle bir haftada 3 defa toplanan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, ne yazık ki göstermelik bazı kararların haricinde etkili bir karar almaktan uzak bir duruş sergilemiştir. Bu toplantılarda bırakın İsrail’e herhangi bir yaptırım kararı almayı veya saldırıların durdurulmasını sağlayacak kararlar almayı, somut adımlar atmayı kınamı kararı dahi alamamaktadır. Başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler, mağdur ve mazlum olan Filistinlileri mevcut durumdan sorumlu tuttular, onları kınamaya teşebbüs ettiler. Ben de bunların bu davranışlarını kınıyorum. Birleşmiş Milletlerin bu ikiyüzlü, tutarsız duruşunu da kınıyorum ve onları bir an önce ciddi, etkili yaptırım kararları almaya davet ediyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, zalimlikler yok olmaya mahkûmdur. İnsanlık onuru ve insanlık vicdanı eninde sonunda bu siyonist saldırıları yenecektir. Ancak bizim endişemiz ve kaygımız artık zulmün meşrulaştırılmaya çalışılmasıdır, zulme meşruiyet kazandırılmasıdır. Bunlar toplum vicdanında ve mahkemelerde yargılanmazsa, işlenen savaş suçları karşılığını bulmazsa yeni katliamlara ve adaletsizliklere de yol açacaktır.

Başta Batı olmak üzere vicdan sahibi, sağduyulu bütün dünyayı bu haksız ve vahşi uygulamalara karşı durmaya davet ediyorum. Birleşmiş Milletler, ABD, Avrupa Birliği ve Rusya’dan oluşan Orta Doğu dörtlüsünün İsrail’in acımasız tehcir politikasına son vermesini ve bu konuda da etkili kararlar alınmasını bekliyoruz. Çünkü başta Gazze olmak üzere Filistin artık nefes alamamaktadır, artık canıyla mücadele etmektedir. Bu insanlık suçuna karşı artık sessiz kalınmaması gerekmektedir. Unutmayalım ki Orta Doğu’da, Filistin’de barış sağlanmadıkça dünya barışı sağlanamayacaktır.

Saygıdeğer milletvekilleri, malumunuz yarın 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı. İstiklal mücadelemizin ilk adımının atılışından yüz sekiz yıl sonra bugünden o günlere bakarken Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk’ta belirttiği ilk paragraftaki değerlendirmesini ve açıklamalarını burada ifade etmek istiyorum. “Birer bahaneyle İtilaf donanmaları ve askerleri İstanbul’da. Adana ili Fransızlar, Urfa, Maraş, Gaziantep İngilizler tarafından işgal edilmiş, Antalya ve Konya’da İtalyan askerî birlikleri, Merzifon ve Samsun’da İngiliz birlikleri bulunuyor. Her tarafta yabancı subay ve memurlarla özel ajanlar faaliyette. Nihayet konuşmamıza başlangıç olarak aldığımız tarihten dört gün önce, 15 Mayıs 1919’da İtilaf Devletlerinin uygun bulmasıyla Yunan ordusu da İzmir’e çıkartılıyor.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ABDULLAH GÜLER (Devamla) – “Bundan başka, memleketin her tarafında Hristiyan azınlıklar gizli veya açıktan açığa kendi özel emel ve maksatlarını gerçekleştirmeye, devleti bir an önce çökertmeye çalışıyorlar.”

Şüphesiz, bu kutlu zaferlerin ardından devletimizin ebedi varlığı ve her daim muasır medeniyetler seviyesinin üzerinde olması için gençlerimize büyük önem atfedilmiş ve bu bayramlar da onlara armağan edilmiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, “Gençler, cesaretimizi takviye ve idame eden sizlersiniz. Siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfan ile insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız. Yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak sizsiniz.”

Bu duygu ve düşüncelerle, kurtuluş mücadelemizin gerçekleştiği yıllardan günümüze kadar vatan, millet, bayrak ve devlet uğruna şehadete eren, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle anıyorum, aziz milletimizi ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Vahapoğlu…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu’nun, covid geçirenlerin on dört gün raporlu ya da ücretli idari izinli sayılması gerektiğine ilişkin açıklaması

MUSTAFA HİDAYET VAHAPOĞLU (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Covid rahatsızlığı geçirip karantinaya alınan ya da hastanede tedavi olanlar on günün sonunda iş başı yapmak zorunda kalmaktadırlar. Hâlbuki yapılan son bilimsel araştırmalar, asgari on dört gün virüsün taşındığını ve yayıldığını göstermektedir. Bu nedenle kamu ya da özel sektörde çalıştığına bakılmaksızın ev karantinası ya da hastanede tedavi sonrası asgari on dört gün raporlu ya da ücretli idari izinli sayılmaları hususu Sağlık Bakanlığı ve diğer ilgili makamlarca değerlendirilmelidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

2.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, İsrail’in Filistin’e yaptığı saldırılara ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Filistin’de din kardeşlerimize yönelik yapılan saldırı ve katliamlar ciğerimizi yakmakta ve yüreğimizi dağlamaktadır. Sözde medeni dünyanın gözü önünde terör devleti İsrail, kanın, vahşetin, barbarlığın tarihini yazmaktadır. Demokrasi havarileri, insan hakları savunucuları, adalet ve özgürlük masalı okuyan arsızlar neden susmaktadır? Filistin’deki çocukların hayatları solmakta, gülüşleri kana bulanmaktadır. Filistin’den yükselen; analarımızın, bacılarımızın, kardeşlerimizin feryadı, figanı ve acı çığlıklarıdır. Kudüs, Cenab-ı Allah’ındır. Ecdadımızın yadigârı, Peygamber’imizin Miraç’a yükseldiği, Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa, siyonist İsrail’in kanlı postallarına çiğnetilmeyecektir. Allah’ın adaleti firavunları yerle bir edecektir. Türk milleti buradadır, yalnız değilsiniz, gönlümüz, aklımız, dualarımız sizinledir.

BAŞKAN – Sayın Karadağ…

3.- Iğdır Milletvekili Yaşar Karadağ’ın, Kırım Tatar sürgününün 77’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

YAŞAR KARADAĞ (Iğdır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

18 Mayıs 1944, Stalin canisinin Kırım Türklerini tamamen yok etmeye niyetlendiği sürgün ve soykırım günüdür. Yetmiş yedi yıl önce bugün, 1944 yılının 17 Mayısını 18 Mayısa bağlayan gece katil Stalin tarafından 400 binden fazla Kırım Tatar Türkü hayvan vagonlarına doldurulup Orta Asya ve Sibirya’ya sürgün edildi. Vagonlara doldurulanların yarısı çocuk ve yaşlılardan oluşuyordu. Bir aydan fazla süren yolculuk sırasında kimsenin vagonlardan inmesine izin verilmedi. Bu insanlık dışı sürgünde yaklaşık 200 bin Kırım Türkü açlıktan ve havasızlıktan şehit oldu. Mezarlarının olmasına bile izin verilmedi. Kırım Tatar sürgününün yıl dönümünde acı, çile ve zulüm dolu yollarda şehit olan soydaşlarımızı rahmetle anıyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

4.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, İsrail’in Filistin’e yaptığı saldırılara ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle değerli milletvekillerimizin ve aziz milletimizin geçmiş Ramazan Bayramı’nı tebrik ediyorum. Bu bayramın, salgın hastalığın etkisi altında, buruk bir şekilde idrak ettiğimiz son bayram olmasını temenni ediyorum.

Ramazan ayında tüm dünyanın gözü önünde başlayan siyonist terör devleti İsrail’in Filistinli kardeşlerimize yönelik zulmü yeryüzünün vicdanını kanatmaya devam ediyor. Savaş suçu işleyen İsrail’in son saldırılarında 50’den fazlası çocuk, 30’dan fazlası kadın olmak üzere 219 Filistinli kardeşimiz şehit oldu.

Kudüs, Müslümanların göz bebeği, insanlığın onuru ve ilelebet Filistin’in başkentidir. Kudüs’ü ve bağımsız Filistin topraklarını bu işgalci zihniyetten korumak için aziz milletimiz sonuna kadar Filistinli kardeşlerimizin yanındadır. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bu kanlı saldırıların durdurulması ve uluslararası camianın İsrail’e güçlü ve caydırıcı bir ders vermesi için yoğun bir diplomasi yürütmeye devam etmektedir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Çakır…

5.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, İsrail’in Filistin’e yaptığı saldırılara ilişkin açıklaması

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) - Sayın Başkan, dünya, çözüm üretemediği için altından kalkamayacağı İsrail sorunuyla boğuşmaya devam ediyor. Aslında “Amerika’nın şımarık çocuğu” diye yıllarca bize bir yanıyla şirin gösterilmeye çalışılan İsrail’in her yeni gün yeni bir caniliğine şahit oluyoruz. Vahşilik ve katillikle yoğrulmuş ruh dünyaları maziden tevarüs eden Haçlı zihniyetinin siyonist giyotinine döndürdüğü çalınmış vatan Filistin’de canımız yanıyor. Son yaşananlarda görüldüğü gibi, dünya, bütün gelişmişliğine rağmen insanlık olarak hiç gelişmemiş, nasip almamış, hatta esfel-i safiline doğru tepetaklak savruluyor. Bu saldırganlık sadece Kudüs’ten Müslümanları uzaklaştırmak olmayıp, kısaca İslam düşmanlığının zirve yaptığı bir dönemde mekân üzerinden yol haritası belirleme stratejisidir. Her yönüyle alıştığımız Batı’nın sahte kınama mesajları, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin yalandan toplanması, darmadağınık, uydu hâlindeki İslam ülkelerinin beceriksizliği, ilgisizliği, ikiyüzlü dünya sahtekârlığı bu sonucu hazırlayan başlangıç olarak kabul edilmelidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Çepni...

6.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, Kobani davasına ilişkin açıklaması

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkanım.

Bugün Sincan’da Kobani kumpas davası görülüyor. HDP’nin yargılanmaya çalışıldığı davada HDP yargılıyor. Sevgili Demirtaş’ın ifadeleriyle: “Bu dava Kobani davası değil, HDP’ye dönük kumpas ve siyasi intikam davasıdır. Günün birinde Kobani davası da açılacak ve gerçek sorumlular, katliam yapanlar ve yaptıranlar ortaya çıkacaktır. Ama herkes emin olsun ki o zaman sanık sandalyesinde biz olmayacağız. Bu dava Cumhur İttifakı’nın seçim kazanma davasıdır, bu dava IŞİD’in yenilgisinin hesabını HDP’den sorma davasıdır. Hiçbir kumpasın başarılı olma şansı yoktur. Halk ve gerçekler mutlaka kazanacaktır.”

BAŞKAN – Sayın Karasu...

7.- Sivas Milletvekili Ulaş Karasu’nun, Sivaslı çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

ULAŞ KARASU (Sivas) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Geçtiğimiz hafta Sivas merkez ve ilçelerinde yaşanan zirai don ve yine Kangal ilçemizde yaşanan kum fırtınası nedeniyle tarım ürünleri büyük zarar görmüştür. Çiftçimizin bir yıl boyunca verdiği emek ne yazık ki yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Çiftçilerimizin beklentisi, hasar gören alanların bir an önce afet bölgesi ilan edilmesi ve zararın karşılanmasıdır. Aksi durumda, zaten zor şartlarda üretim yapan çiftçimiz borcunu ödeyemez noktaya gelecek, birçoğu önümüzdeki yıl arazisini ekemeyecektir. Tarım ve Orman Bakanlığı, il, ilçe tarım müdürlükleri vakit kaybetmeden zarar gören tarım arazileri için harekete geçmeli ve Sivaslı çiftçilerimizin yaşadığı bu mağduriyeti gidermelidir.

BAŞKAN – Sayın Şeker...

8.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, İsrail’in Filistin halkına ve Kudüs’e yaptığı saldırılara ve Cumhurbaşkanına karşı kullandığı ifadeler nedeniyle İYİ Parti Genel Başkanını kınadığına ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, coronavirüs salgınının ve özellikle İsrail’in Filistin halkına ve ilk kıblemiz Kudüs’e yönelik terörist saldırının gölgesinde Ramazan Bayramı’nı yaşadık. Kudüs’ün mahremiyetine el uzatan; çocuk, kadın, yaşlı demeden yüzlerce Filistinliyi şehit eden, yaptıkları vahşeti dünya duymasın diye medya binasını da bombalayan terör devleti İsrail’i şiddetle kınıyorum. Filistin’i yağmalayan terör devleti İsrail’e karşı dünya üç maymunu oynarken İsrail’in saldırılarına karşı Birleşmiş Milletler ve İslam İşbirliği Teşkilatı başta olmak üzere uluslararası kurumları harekete geçirerek ülkelerin devlet ve hükûmet başkanlarıyla görüşmelerde bulunan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a mazlum Filistin halkı adına teşekkür ediyorum.

Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik kullandığı çirkin ve seviyesiz ifadelerden dolayı İYİ Parti Genel Başkanını şiddetle kınıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kabukcuoğlu...

9.- Eskişehir Milletvekili Arslan Kabukcuoğlu’nun, Kırım Tatar sürgününün 77’nci yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

1944 yılının 18 Mayıs gecesinin zindan karanlığında Sovyet askerleri Kırım Tatarlarının kapısına dayandı ve kadınıyla yaşlısıyla kundaktaki çocuğuyla, ayırt etmeden, soydaşlarımızı vatanlarından koparmak ve topyekûn yok etmek üzere tren vagonlarına yüklediler. Açlık, susuzluk ve hastalığın hüküm sürdüğü bu korkunç sürgün yolculuğu ve sonrasında yerleştikleri bölgelerde ağır yaşam koşullarından dolayı 112.700 çocuğun ve 93.200 kadının yarısı, 32.600 erkeğin de üçte 1’i hayatını kaybetti. 18 Mayıs 1944 kara bir gün olarak tarihe geçmiştir. Tarihî ve kültürel bağlarla bağlı olduğumuz Kırım Türklerinin yaşamış oldukları acılar tüm Türklerin acısıdır. Kırım sürgününün 77’nci yıl dönümünde Kırım Türklerine uygulanan insanlık dışı katliamı bir kez daha kınıyor, hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Girgin...

10.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, Karabel Tüneli’ne ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığına: Muğla’nın Fethiye ve Seydikemer ilçelerini, Burdur ve Antalya illerine bağlayan kara yolu üzerinde, Karabel mevkisinde toplam 6.720 metre uzunluğunda çift tüp olarak yapımına başlanan Karabel Tüneli’nin bir kısmının yapımı tamamlanmış, kalan kısmının ise yapım süreci durdurulmuştur. 300 milyon liralık yatırım olan bu tünelin ne kadarı tamamlanmıştır? En geç 2019 yılında tamamlanacağı söylenen tünelin yapımı neden durdurulmuştur? İhaleyi alan şirketin çalışmayı tamamlayamamasının nedeni nedir? Tünel yapımından vaz mı geçilmiştir? Öyleyse bugüne kadar yapılan harcamanın miktarı ne kadardır ve bu kamu zararının bedelini kim ödeyecektir? Kamuoyuna süreçle ilgili neden bir açıklama yapılmamıştır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Yılmazkaya...

11.- Gaziantep Milletvekili Bayram Yılmazkaya’nın, iktidarın helalleşmek için yapması gerekenlere ilişkin açıklaması

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Sayın Başkan, evet, helalleşmek dinimizde ve töremizde var. Madem helalleşmek istiyorsunuz, o zaman şunları yapın biz de helalleşelim: Suriyelilere 40 milyar dolar harcadınız, şu dar günde vatandaşlarımıza da 40 milyar dolar yardım edin; o zaman sizinle helalleşelim. 3600 ek gösterge sözünüz vardı, getirin 3600 ek göstergeyi. 460 bin atanamayan öğretmen işsiz, onların atamasını yapın; o zaman sizinle helalleşelim. 4 milyon 600 bin EYT’liyi emekli yapın, ülkemizde 13 milyon işsiz var, onlara iş sağlayın; o zaman sizinle helalleşelim. Sizin yanlış ekonomi politikalarınız yüzünden milyonlarca insanımız kredi kartlarını ödeyemediği için icralık, onların kredi borçlarını sıfırlayın; o zaman sizinle helalleşelim. Çiftçinin borçlarını silin, çiftçinin kullandığı elektriği, mazotu, gübreyi en ucuz hâle getirin; o zaman sizinle helalleşelim. En düşük emekli maaşını 3 bin TL yapın, en düşük asgari ücreti 4 bin TL yapın; o zaman sizinle helalleşelim. Tüm eğitim ve sınavları bedava yapın; o zaman sizinle helalleşelim. Bizim vergilerimizle yaptığınız, bizim olan otoyol ve köprülerden geçerken bizden para almayın; o zaman sizinle helalleşelim. Ve daha yapacağınız çok şey var… (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Aydın…

12.- Bursa Milletvekili Muhammet Müfit Aydın’ın, İsrail’in Filistin’e yaptığı saldırılara ilişkin açıklaması

MUHAMMET MÜFİT AYDIN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vicdanlara sesleniyorum; Almanya soykırım yaptığında dünya sessiz kalmadı ama Filistin’de semavi dinlere, mukaddes mekân Mescid-i Aksa’ya, Kudüs’e, Gazze’ye, Batı Şeria’ya ve çevresine İsrail tarafından bombalar ve ağır silahlarla gerçekleştirilmiş olan bu alçak saldırılar neticesinde aralarında çocukların, kadınların ve masum insanların bulunduğu çok sayıda kişi ölmüştür. Bir şairin Arapça deyimini burada söylemek istiyorum: “…”(x) Bu zalimlerin sonunun gelmesi için Allah’a dua ediyoruz. Zulümle abat olunmaz diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Sümer…

13.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, öğretmenlere aşı önceliği vaatlerinin yerine getirilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Coronavirüsle mücadele kapsamında ülke genelinde öğretmenlerin ve okul çalışanlarının aşılanması çok yavaş ilerliyor. Şu ana kadar okul öncesi eğitim, ilkokul ve köy okulu öğretmenleri ile bu alanlardaki eğitim çalışanları olmak üzere 499 bin personele aşı randevusu açıldı; bu da eğitim camiasının sadece yüzde 40’ını kapsıyor. Öğretmenlerimizin aşılarının bir an önce tamamlanması gerekmektedir. Okulların bir açılıp bir kapanması, öğrencilerin sınavlarının kısmen iptal edilmesi, uzaktan eğitime milyonlarca öğrencinin erişememesi maalesef bu yılı hayal kırıklığıyla geçirtmiştir. En azından, geleceğimizin teminatı çocuklarımızı yetiştirecek öğretmenlerimizi korumak için derhâl tüm eğitim camiasının aşılanmasının sağlanması gerekmektedir. Defalarca açıklanan, öğretmenlere aşı önceliği vaatleri artık yerine getirilmelidir.

BAŞKAN – Sayın Altaca Kayışoğlu…

14.- Bursa Milletvekili Nurhayat Altaca Kayışoğlu’nun, BursaRay ihalesine ilişkin açıklaması

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bursa’da, nisan ayında, Ulaştırma Bakanı tarafından temeli atılan BursaRay Emek-Şehir Hastanesi hattının, ihaleye çıkmadan önce, 6,1 kilometre ve 4 istasyonun bedelinin 600 milyon lira olacağı açıklanmıştı. Büyükşehir Belediyesi, kasası boş olduğu için yapamadı ve Bakanlık devreye girdi, 600 milyon denilen işi davet usulüyle bir firmaya tam 1 milyar 607 milyon liraya ihale etti; Danıştay bu usulsüz ihaleyi iptal etti. Bu kez, Bakanlık alelacele aynı şirkete bu ihaleyi 1 milyar 950 milyon liraya ihale etti; aradaki fark 342,8 milyon lira, ilk açıklanan bedelin 3 katı. Para nasıl olsa vatandaşın cebinden çıkıyor diye bu usulsüz, fütursuzca yapılan işlerin, esnafa gelince helallik isteyip ama müteahhitlere gelince kesenin ağzını açanların hesabını elbet vatandaş sandıkta soracaktır diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ekinci…

15.- Sivas Milletvekili Semiha Ekinci’nin, İsrail’in Filistin’e yaptığı saldırılara ve esnafa yapılacak hibe ödemelerine ilişkin açıklaması

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Teşekkür ediyorum Kıymetli Başkan.

İYİ Parti Genel Başkanı, bugünkü Meclis grubunda yapmış olduğu konuşmada Filistin’deki katliamlara imza atan İsrail Başbakanı ile tüm mazlumların umudu Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı aynı kefeye koyarak küstah bir açıklama yapmıştır; açıklamayı İYİ Parti Genel Başkanına iade ediyoruz. Ayrıca Filistin’de hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum.

Dün yapılan Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında 235 bin esnafımıza 5 bin TL, 1 milyon 350 bin esnafımıza 3 bin TL hibe ödemesi yapılacağı Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanmıştır. Milletin imkânlarını milletiyle paylaşan, devletin imkânlarını milletine harcayan Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere tüm emeği geçenlere teşekkür ediyor, kıymetli halkımızı saygı, sevgi, muhabbetle selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

16.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, kuraklığa ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Ülkemizin birçok yerinde olduğu gibi Aydın’da da çiftçilerimiz kuraklık nedeniyle mağdur durumda. Aydın’da 2020 yılında barajlardaki doluluk oranı yaklaşık yüzde 60 seviyelerindeydi, geçtiğimiz mart ayında ise bu oran yüzde 35 seviyelerine kadar düştü. Bu düşüşün nedenlerinin başında Hükûmetin su politikasının olmaması ve suyu korumaya dair herhangi bir tedbirin alınmaması geliyor. Aydın Valiliğinin Kısıtlı Sulama Programı kapsamında çiftçilere 7 değil, sadece 2 kez su veriliyor. Yapılan bu uygulama yüzünden çiftçiler yaşanacak su sorununu öngörerek pamuk ve mısır üretimini bırakmış, yaklaşık 100 bin dönümlük bir alanda daha az su isteyen buğday ekimine geçmiştir. Bu, çiftçinin ekonomik olarak kazancının yarı yarıya düşmesi anlamına geliyor. Yetersiz destekleme primleri, girdi fiyatlarındaki fahiş artış ve ekonomik buhranın vurduğu çiftçiyi, şimdi de AKP iktidarının plansız ve olmayan su politikaları nedeniyle kuraklık vuruyor. Kuraklık bir kader değildir. Çiftçiler sizinle sandıkta helalleşmeyi bekliyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

17.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, İsrail’in Filistin’e yaptığı saldırılara ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekillerimizin ve aziz milletimizin geçmiş Ramazan Bayramı’nı tebrik ediyorum.

Ramazan ayında tüm dünyanın gözü önünde başlayan terör devleti İsrail’in Filistinli kardeşlerimize yönelik zulmünü şiddetle kınıyorum. Yeryüzünün vicdanını kanatmaya devam ediyor. Terör devleti İsrail’in yapmış olduğu saldırıların karşısında en güçlü savunucu olan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı Filistinli çocukların katilleriyle yan yana getirmek ahlak dışı bir sapmadır. Bu benzetmeyi yapanlar aynı ifadeleri Mescid-i Aksa önündeki Filistinlilerin yanında kullansınlar, onlara en güzel cevabı yine Filistinli kardeşlerimizin vereceğine inanıyorum.

“Kudüs’ü ve Müslümanları koruyamayan bir dünya kendi kendine ihanet etmiştir.” bilinciyle tüm dünyayı ayağa kaldıran Cumhurbaşkanımızı Netanyahu’yla yan yana zikretmek sadece Netanyahu’yu sevindirmek gayretidir. İsrail’in saldırılarına sessiz kalarak veya kayda değer tavır ortaya koymayarak dolaylı şekilde destek veren herkes orada yaşanan zulme ortaktır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Ticaretten vazgeçin.

BAŞKAN – Sayın Subaşı…

18.- Balıkesir Milletvekili Yavuz Subaşı’nın, Kudüs’e yaptığı saldırılar nedeniyle İsrail’i kınadığına ilişkin açıklaması

YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kudüs’te insanlar soykırıma tabi tutuluyor; çoluk çocuk, yaşlı genç demeden katlediliyorlar. Vahşi terör devleti katil İsrail’i lanetliyorum, kınıyorum. Kudüs bizim için çok önemlidir çünkü Kudüs, ilk kıblemiz, ikinci mescidimiz ve üçüncü haremimiz Mescid-i Aksa’yı bağrında barındırmaktadır. Çünkü Kudüs, İsra ve Miraç mucizelerinin gerçekleştiği bir beldedir. Peygamber Efendimiz Mescid-i Aksa’da bütün peygamberlere namaz kıldırmış ve Allah’ın huzuruna buradan çıkmıştır. Çünkü Kudüs, dört yüz yıl Osmanlı himayesinde kalmış ve bu döneme ait yüzlerce tarihî eseri içinde barındıran bir İslam şehridir. Bu eserlerin birçoğu cami ve mescitlerden oluşmakta, Kudüs’ün İslami kimliğini yansıtmaktadır. Bu eserlerin yok olması Kudüs’ün İslami kimliğinin yok olması demektir. Kudüs halkı her geçen gün işgalci İsrail devleti tarafından bilinçli bir şekilde yoksullaştırılmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAVUZ SUBAŞI (Balıkesir) - Kudüs civarında yaşayan Filistinli Müslümanların evleri yıkılmakta, iş yerleri kapanmakta, tarım arazileri işgalciler tarafından yakılmaktadır.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanımız Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’na gayret ve çabaları için teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Gündoğdu…

19.- Ordu Milletvekili Metin Gündoğdu’nun, İsrail’i ve İYİ Parti Genel Başkanını kınadığına, Kırım Tatar sürgününün 77’nci yıl dönümüne ve Türkmenistan’ın Anayasa ve Bayrak Günü’nü kutladığına ilişkin açıklaması

METİN GÜNDOĞDU (Ordu) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Terör devleti İsrail’in vahşetini nefretle kınıyorum.

İYİ Parti Genel Başkanının bugünkü konuşmalarında Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı masum sivillerin ve bebeklerin katili Netanyahu’ya benzetmesini şiddetle kınıyorum.

Kırım Tatar sürgününün 77’nci yıl dönümünde soykırım, sürgün, vatanlarına dönüş mücadelesinde hayatlarını kaybeden soydaşlarımızı rahmetle anıyorum.

Kardeş ülke Türkmenistan’ın Anayasa ve Bayrak Günü’nü kutluyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Güneş…

20.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, İsrail’in Filistin’e yaptığı saldırılara ilişkin açıklaması

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terör devleti İsrail’in ramazan ayında başlayan ve bayram süresince de devam eden ilk kıblemiz Mescid-i Aksa başta olmak üzere Filistin’deki ibadethanelere ve Müslümanlara yönelik hava ve kara saldırıları aynı zamanda bizlere yapılmış bir saldırıdır. Mukaddes şehir Kudüs’ün onurunu, şerefini, izzetini, haysiyetini korumak her bir Müslüman’ın boynunun borcudur. 1948’den beri dünya devletleri İsrail devletinin saldırılarına sessiz kalarak yaşanan zulme ortak olmuşlardır. Terör devleti İsrail’in tüm dünyanın gözü önünde bebeklerin, çocukların, kadınların ve yaşlıların bulunduğu savunmasız Müslümanları katletmesi ve hanelerini yağmalaması insanlık dışıdır. Bu barbarca saldırıları yapan terör devleti İsrail’i lanetle kınıyorum.

İsrail’in saldırıları sonucunda şehit olan Filistinli kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralanan kardeşlerimize acil şifalar diliyorum.

Kudüs Filistin’in başkentidir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Köksal…

21.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisarlı çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisar ili Dinar ilçesine bağlı Tatarlı ve Haydarlı kasabaları ile Karahacılı, Alacaatlı, Norgaz, Bilgiç, Yeşilçat, Karabedir, Yıprak, Çiçektepe, Dombay köyleri başta olmak üzere 60’a yakın köyde çiftçilerin ekinleri ve haşhaşları kuraklık nedeniyle yanmıştır. Çiftçiler çaresizce, hayvanlarının yiyeceği çıksın diye tamburla biçip saman yapmaya çalışmaktalar çünkü buralarda hiçbir mahsul alınamayacağı ortadadır. Bu durumda, çiftçilerin borçlarını ödeme şansları yoktur. Önce pandeminin, geçtiğimiz yıl donun, şimdi de kuraklığın vurduğu çiftçi borçlarının ertelenmesini, zararının karşılanmasını, yeni ekimde tohum desteği verilmesini, indirimli mazot ve gübre verilmesini istemekte. Çiftçiyle helalleşmek isteyenlere duyurulur: Milletin efendisi olan köylünün lütfen sesine kulak verin, taleplerini yerine getirin.

BAŞKAN – Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İYİ Parti Grup Başkan Vekili Sayın Lütfü Türkkan.

Buyurun.

22.- Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın, İsrail’in Filistin’e yaptığı saldırılara, Süper Lig şampiyonu Beşiktaş’ı ve Süper Lig’e yükselen Adana Demirspor ile Giresunspor’u tebrik ettiğine, Kırım Tatar Türkleri sürgününün 77’nci yıl dönümüne, esnafa destek paketine, Libya’da kaçırılan Türk vatandaşlarına, Lüleburgaz’ın sorunlarına ve İYİ Parti Genel Başkanı hakkında kullanılan galiz ifadeleri misliyle iade ettiğine ilişkin açıklaması

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günlerdir yaşananları ibretle izliyoruz. İsrail’in saldırılarını, çocuk, sivil ayrımı yapmadan yaptığı katliamı şiddetle kınıyoruz ve sonuna kadar Filistin halkının yanında yer aldığımızı bütün dünyaya buradan bir kez daha haykırıyoruz.

Geçtiğimiz hafta Süper Lig sona erdi. Beşiktaş, 2020-2021 sezonunu şampiyon olarak tamamladı. Tarihinde 16’ncı kez şampiyonluk sevinci yaşayan Beşiktaşlı futbolcuları, teknik heyeti ve yöneticileri tebrik ediyorum. Siyah beyazlılara Avrupa’da başarılar diliyorum.

Türkiye Futbol Federasyonu 1. Lig’den Süper Lig’e yükselme başarısını gösteren Adana Demirspor ve Giresunspor’u da tebrik ediyorum. Gelecek sezon mücadele edecekleri Süper Lig’de başarılar diliyorum.

Bugün, Kırım Tatar Türklerinin, soydaşlarımızın kendi vatanlarından koparılışının, zorla sürgün edilmelerinin 77’nci yıl dönümü. Kırım Tatar Türkleri 18 Mayıs 1944’te Stalin’in emriyle bin beş yüz yıllık tarihî yurtlarından, ana vatanlarından, Orta Asya’ya ve Sibirya’ya sürgün edildi ve soykırım dehşetini yaşadılar. Kırım’daki bütün şehir ve kasabalarda bir gece ansızın uyandırılan halk hazırlanmaları için kendilerine verilen on beş dakikalık süre içinde ne olduğunu anlayamadan gece yarısından sonra evlerinden, yurtlarından koparılıp, penceresi olmayan, havasız yük vagonlarına istif edilircesine dolduruldular. Yüz binlerce soydaşımız ne için ve nereye götürüldüklerini bilmeden ellerine alabildikleri eşyayla aç susuz ölüme terk edildiler. Sürgün edilenlerin yarıya yakını yolda veya gittikleri yerlerde açlık, susuzluk ve hastalık gibi nedenlerden dolayı hayatlarını kaybettiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Soykırımın 77’nci yıl dönümünde acı, çile ve zulüm dolu bir şekilde şehit olan soydaşlarımızı şükran ve minnetle anıyorum, hepsine Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Kırım Tatar Türklerinin uğradığı menfur sürgünü ve soykırımı hiçbir zaman unutmayacağız, unutturmayacağız. Kırım Tatar Türkleri lideri muhterem Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu başta olmak üzere bütün soydaşlarımıza en derin saygı, selam ve muhabbetlerimi gönderiyorum.

Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Kabine toplantısının ardından esnafa destek paketini duyurdu. İki ayrı grupta destek yapacaklarını söyleyen Erdoğan, yaklaşık 235 bin işletmeye bir defaya mahsus 5 bin liralık hibe ödemesi yapılacağını, ikinci grupta yer alan 1 milyon 150 bini aşkın işletmeye de bir defaya mahsus olmak üzere 3 bin lira hibe ödemesi yapacaklarını ifade etti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Erdoğan’ı dinlerken baktık, esnafa sicil affı var mı? Yok. Esnafın kredilerini faizsiz taksitlendirdiniz mi? O da yok. Esnafın kirasındaki stopajı kaldırdınız mı? Yok. SGK primlerini siz mi ödüyorsunuz? O da yok. Vergi ve sigorta borçlarını ertelediniz mi esnafın? Yok. Ne yaptınız? “3 bin lira verdik.” Hadi ya! Bu mu yani, bütün esnafın derdi bu 3 bin lira mıydı? Bunları geçeceksiniz; esnaf kapısına kilit vurdu, intihar ediyor, kepenk kapattı. Esnaf geçim sıkıntısından çoluğunun çocuğunun ardından mektup yazıp intihar etmeye devam ediyor, siz hâlâ helallik isteyerek işi geçiştiriyorsunuz; yazıklar olsun diyeceğim.

Bir de Libya’ya değinmek istiyorum. Libya’da yaşanan iç savaş döneminde 7 Türk vatandaşımız kaçırılmıştı, hatırlıyor musunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Aradan on beş ay geçti, bu vatandaşlarımız hâlâ kurtarılamadı. Kurtarılamadığı gibi, Hükûmetten bu konuda çıt çıkmıyor. Bu vatandaşlarımızın aileleri hiçbir ilgiliden hiçbir bilgi alamadılar, bundan dolayı yakınıyorlar. Başka ülkelerin kaçırılan vatandaşları serbest bırakılırken bir tek Türk vatandaşlarının bırakılmadığını, ayrıca tüm çabalarına rağmen yerlerini bile tam olarak bilmediklerini ifade ediyorlar. Bu konuyla ilgili ben Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nun cevaplaması için soru önergesi verdim. Bugün de buraya gelecekmiş. Buradan bir de sormak istiyorum: Bu vatandaşlarımız neden hâlâ kurtarılamadı Sayın Çavuşoğlu? Bu konuda bir girişimde bulundunuz mu? Kaçırılan vatandaşlarımızın ailelerinin feryadı karşısında daha ne kadar sessiz kalacaksınız? Bu sorulara bir an önce cevap bekliyorum.

Son olarak Kırklareli’den söz etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Lüleburgaz Köprübaşı Sanayi Sitesi esnafı dere üzerindeki alternatif köprüler yapılmadan tarihî taş köprünün restorasyon amacıyla kapatılacağı endişesini taşıyor. Esnaf diyor ki: “Önce bariyer koyup E5’ten gidiş gelişi kapattılar. Oradan sanayiye girip çıkıyorduk. İkinci sefer köprünün altı kapandı, üçüncü sefer taş köprünün bakım onarıma alınması dolayısıyla kapatılacağını duyduk. Belki iki yıl, belki beş yıl sürecek. Eğer diğer köprüler yapılmadan restorasyon başlarsa sonumuz kötü olur.” “Bu esnaf nereden geçecek? Müşteriler nereden bu esnafa ulaşacak? Burada 500 tane dükkân var. Bu insanlar havadan mı uçup oraya gelecekler? Hastaneye, cezaevine giden nereden gelecek? Alternatif köprü yapmadan taş köprü nasıl kapatılır?” diye soruyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, müsaadenizi isteyeceğim, bir konuya daha değinmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın milletvekillerimizin Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener'e yönelik gerek sosyal medyada gerekse Genel Kurulda galiz ifadeler içeren mesajlarını dinledik. Ben önce bu sayın milletvekillerine bir şey tavsiye etmek istiyorum: Bir, önce gidin Genel Başkanınıza deyin ki: “Bu üstün cesaret ve feragat madalyası var ya, onu iade edin.” (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Ona sorun, sorun, deyin ki: “Siz neden feragat ettiniz?” Siz, bu madalyayı alarak zaten Filistin’den, Kudüs’ten feragat ettiğinizi beyan ettiniz bütün dünyaya. Bu feragat madalyası öyle bir madalyaydı. Onu bir iade etmesini söyleyin Genel Başkanınıza. 28 Haziran 2016 tarihinde imzaladığınız anlaşmada -daha sonra Genel Kurula da geldi bu- diyor ki: “Bu anlaşma, Ankara ve Kudüs’te 28 Haziran 2016 tarihinde her biri eşit derecede Türkçe ve İbranice imzalanmıştır.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayınız efendim.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Bakın, siz bu şekliyle Kudüs’ü başşehir olarak, şu anda bu kopardığınız yaygaranın aksine, siz Kudüs’ü başkent olarak tanıyacak anlaşmaya imza attınız. Gidin, bu anlaşmadan imzanızı çekin. İsrail’le ilişkilerinizi askıya alın ya! Gemilerinizi oraya gönderip gönderip mal çekmeyi biliyorsunuz, gemilerinizi çalıştırmayın, ticaretinizi askıya alın. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Ondan sonra gelin, biz bunları dinleyelim.

Sayın Genel Başkanımız hakkında gerek sosyal medyada gerekse burada galiz ifadeler kullanan her bir milletvekiline o kullandıkları ifadeleri misliyle iade ediyorum.

Teşekkür ederim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Erkan Akçay’a söz veriyorum.

Buyurunuz Sayın Akçay.

23.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, İsrail’in Mescid-i Aksa ve Doğu Kudüs’te yaptığı saldırılara, 19 Mayısta Atatürk’ün Samsun’a çıkışının 102’nci ve Kırım Tatar sürgününün 77’nci yıl dönümlerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Terör devleti İsrail, 7 Mayıs 2021’de Mescid-i Aksa’da Filistinlilere alçakça saldırılarda bulunmuştur ve aynı gün Doğu Kudüs’ün birçok bölgesinde saldırılarına devam etmiş, genç yaşlı, kadın çocuk demeden sivil insanları katletmiştir. İsrail, 10 Mayıs 2021’de Filistinlilerin yaşadığı diğer bölgeler olan Batı Şeria’ya ve 2014’ten bu yana abluka altında tuttuğu Gazze Şeridi’ne hava saldırılarında bulunmuştur.

İsrail’in 7 Mayıs 2021’den bu yana gerçekleştirdiği menfur saldırılarda 61’i çocuk 36’sı kadın olmak üzere 212 Filistinli hayatını kaybetmiş, 1400 kişi yaralanmış, 40 binden fazla Filistinli göçe zorlanmıştır.

Başta ABD olmak üzere, ırkçı, Darvinist, materyalist, sömürgeci, emperyalist bazı ülkeler ve uluslararası örgütler siyonist kıyıma çanak tutmaktadırlar. ABD ve bazı Batılı ülkeler, İsrail’in siyonist işgal ve katliamlarının bir parçası olmaktan vazgeçmelidirler. Uluslararası kuruluşlar harekete geçmeli, Bosna’da, Kosova’da, Ruanda’da yaşanan soykırımlara benzer bir durumun yaşanmaması için somut adımlar atılmalıdır. Kudüs’ün geleceği tüm dünyayı ilgilendirmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, çözüm önerilerimiz şu şekildedir:

1) İsrail, saldırılarına derhâl son vermeli, işgal ettiği yerlerden geri çekilerek ateşkes rejimi tesis edilmelidir.

2) Kudüs’te her dinin her kültürün her etnik yapının ortak paylaşım ve yönetimini esas alacak kalıcı bir irade kurulmalıdır.

3) Kudüs’e özel statü verilmeli, oluşacak bu statünün muhtevasını 3 semavi dinin temsilcileri mutabakat içinde belirlemelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – 4) Bölgede eşit, adil ve iki devletli sistemin kurulması için Birleşmiş Milletler harekete geçmeli, inisiyatif üstlenmeli ve caydırıcılığını kullanmalıdır.

5) Birleşmiş Milletler ve İslam ülkeleri öncülüğünde oluşturulacak bir koruyucu gücün çatışma ve gerginlik alanlarına konuşlandırılarak saldırıların engellenmesi gündeme alınmalıdır.

6) 1967 öncesi sınırları dikkate alınarak, başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devleti uluslararası camiada tanınmalıdır.

Türkiye, tarih ve kültür hafızasının müstesna bir parçası olan Filistin için ne gerekiyorsa yapmaya hazırdır. Türkiye Kerkük’ten Kudüs’e, Telafer’den Kıbrıs’a, Kaşgar’dan Karabağ’a yapılan her saldırının, kurulan her tuzağın karşısındadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu vesileyle, hain saldırılarda hayatını kaybetmiş şehit Filistinli kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Sayın Başkan, yarın 19 Mayısın 102’nci yıl dönümünü kutlayacağız. 19 Mayıs, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Türk milletinin bağımsızlık mücadelesine atılan ilk adımdır. 19 Mayıs, Türk milletinin, teslimiyet belgelerini yırtıp attığı, işgalcileri ve yerli iş birlikçilerini tarihe gömdüğü gündür. 19 Mayısta Samsun’da yakılan istiklal meşalesi Amasya’da, Erzurum’da, Sivas’ta, Balıkesir’de, Alaşehir’de millî kuvvetlerin bir araya gelmesiyle tüm vatan topraklarını sarmıştır. 19 Mayısta başlayan istiklal ve istikbal mücadelesi, 23 Nisan 1920’de millî iradeyle onurlanmış, 29 Ekim 1923’te de cumhuriyetle taçlanmıştır. Türk milleti son sözünü söylemiş, tam bağımsızlık içinde millî devlet ülküsünü tüm dünyaya haykırmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Millî mücadelemizin önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türkiye Cumhuriyeti'nin istikbalini gençlere emanet etmiştir. Bunun bir nişanesi olarak büyük istiklal destanının hatırası olan 19 Mayıs gününü cumhuriyetin sahibi olan gençlere armağan etmiştir; geleceğin Türkiye'si de gençlerin elinde şekillenecektir.

Bu vesileyle, başta Türk gençliği olmak üzere milletimizin Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutluyor, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve İstiklal Savaşı’mızın bütün kahramanlarını rahmet ve şükranla anıyorum.

Sayın Başkan, bugün aynı zamanda Kırım Tatar sürgününün 77’nci yıl dönümüdür. Stalin Dönemi’ndeki Sovyetler Birliği 18-20 Mayıs 1944 tarihleri arasında yüz binlerce Kırım Türkünü ölüm trenlerine mahkûm etmiştir. Sürgünde binlerce soydaşımız açlıktan ve hastalıktan hayatını kaybetmiş, Sovyetler Birliği sistematik bir soykırım suçu işlemiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – 2014’te Kırım’ın Rusya tarafından ilhak edilmesi ve 2021 yılında yeniden tırmandırılan gerilim Kırım Türklüğünü doğrudan tehdit etmektedir. Benzer acıların yaşanmaması için krizler yakından takip edilmeli ve teyakkuz hâlinde olunmalıdır.

Bu vesileyle sürgünde hayatını kaybedenlere bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Biz teşekkür ediyoruz.

Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Meral Danış Beştaş…

Buyurunuz Sayın Danış Beştaş.

24.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, İbrahim Kaypakkaya’nın 48’inci ölüm yıl dönümüne, 17-31 Mayıs Uluslararası Kayıplar Haftası’na, Kobani davasına, esnafın sorunlarına, Siirt’in Şirvan ilçesindeki bekçi şiddetine ve Diyarbakır Kulp’ta devam eden operasyona ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün İbrahim Kaypakkaya’nın işkencede öldürülmesinin 48’inci yıl dönümü. Evet, Kaypakkaya 18 Mayıs 1973’te Diyarbakır’da sorgu sırasında işkenceyle katledildi. Sosyalist hareketin en önemli önderlerinden biri olarak bilinir Kaypakkaya ve hatta tarihe “Ser verip sır vermeyen önder.” olarak geçmiştir. Bu vesileyle, ben, Kaypakkaya’nın anısı önünde saygıyla eğildiğimi ifade etmek istiyorum. (HDP sıralarından alkışlar) Ve İbrahim Kaypakkaya’nın sosyalist hareketin teorik hattına yaptığı katkının yanında, mütevazı ve gerçekten devrimci kişiliğiyle gelecek kuşaklara örnek olmaya devam ettiğini de paylaşmak istiyorum. Bize bıraktığı Kürt ve Türk halklarının ortak mücadele mirası yolumuzu aydınlatmaya devam ediyor. Tekrar saygıyla anıyorum.

Sayın Başkan, Kayıplar Haftası’na girdik. 21-27 Mayıs haftası Uluslararası Kayıplar Haftası. Türkiye’de de İnsan Hakları Derneği 1995 yılından bu yana 17-31 Mayıs tarihleri arasındaki dönemi Kayıplar Haftası olarak anıyor ve maalesef, Türkiye zorla kaybettirilenlerin coğrafyası, zorla kaybedilenlerin coğrafyası. Her hafta Cumartesi Anneleri kayıplarını aramaya devam ediyor. İHD’nin Kayıp Komisyonunun yaptığı açıklamaya göre, rapora göre 1990’lardan günümüze gözaltına alındıktan sonra kaybolan insan sayısının 940’tan fazla olduğu ifade ediliyor. Yine, tespit edilen 253 toplu mezarda ise 4 binden fazla kişinin defnedildiği, gömülü olduğu ifade ediliyor. Göz göre göre insanlar kaçırılıyor, kaybediliyor ve failler de maalesef bugüne kadar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, “zorla kaybetme” Türk Ceza Kanunu’nda bir suç olarak düzenlenmelidir, açıkça söylüyoruz. Bunun dışında, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Kayıplar Sözleşmesi’ni bir an önce imzalaması aynı zamanda sorumluluğu gereğidir. Biz çağrımızı ve kayıp yakınlarıyla dayanışmamızı bu vesileyle yapmak istiyoruz. Kayıp annelerini ve Cumartesi Annelerini selamlayarak bu fiilin cezasız kalmaması gerektiğini buradan da ifade etmek istiyorum.

Evet, bugün Kobani kumpas davası 2’nci duruşmayla devam ediyor. Bu bir kumpas ve intikam davasıdır dedik, evet, bu dava aynen bu yöntemle devam ediyor. Bugün de basın mensupları içeri alınmıyor. İlk duruşmada dokuz saat boyunca sadece mahkeme başkanının konuştuğu skandal bir duruşma yapıldı. Bugün ne yapılıyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Aynı teatral sahne devam ettiriliyor. Bu utanç davası ileride tabii ki çok konuşulacak.

Öncelikle şunu söyleyeyim: Bu davada yargılayanlar mahkeme ya da yargı değil; bu yargılamanın, bu davanın savcısı da yargıcı da bütün çalışanları da AKP ve ortağıdır. Bunu biz değil, kendileri zaten artık gizlemeden bütün dünyaya ilan ediyorlar. Evet, cübbeli yargıç ve savcılar önde görünüyor olabilirler ama perde arkasında bile değil, hemen yanlarında bu işin sahibi olduğunu, siyasi olarak bu davayı açtıklarını ikrar eden ve bunu ilan eden bir iktidar bloku var karşımızda. Evet, şu anda önceki dönem Eş Genel Başkanlarımız Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ yargılanmıyor, yargılıyor. Lütfen buradaki milletvekilleri o savunmaları bir okusun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – O savunmaları okuyup birazcık ufukları açılsın; konuşma nasıl yapılır, yargılama nasıl yapılır, kendileri de öğrenmiş olur. Her ne kadar, iktidar blokundan Süleyman Soylu, Fahrettin Altun daha duruşma başlamadan “tweet”ler atarak yargıya açıkça parmak salladılarsa da bu onların yargıladığı anlamına gelmiyor; tam tersine, “Biz güçsüzüz, aciziz, çaresiziz ve biz bir siyasi parti olarak sizi yenemiyoruz, sandığa gömemiyoruz. Biz sizi kullandığımız yargı eliyle sanık sandalyesine oturtuyoruz.” diyorlar. Bugün de AKP’nin Genel Başkan Yardımcısı Leyla Şahin Usta gitmiş duruşmayı izlemiş; bir heyet almış yanına, cübbeli bir heyet, herhâlde avukatlar ve neymiş efendim; sanıklar, suç işleyenler cezasını çekecekmiş. Hadi ya! Bence de çekecekler ama biz değil, onlar sanık olacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kesinlikle bu dava da bu yargılama da bitecek bir yargılama değil çünkü oradaki fiillerde HDP hem maktul hem sanık olamaz. Öldürülen HDP’li, öldürmeyle suçlanan, azmettiricilikle suçlanan yine HDP. Bu Kobani kumpas davası emin olun bu iktidar blokunun da sonunu getirecek ve bu kumpaslarla HDP’yi bitiremeyeceklerini öğrenecekler. HDP etrafında sadece kenetlenmeyi büyütüyorlar, halkın, seçmenlerimizin tepkisini büyütüyorlar. Ve emin olsunlar, onların suçunu büyütüyorlar, kendi işledikleri suçlar üzerine yeni suçlar ekliyorlar. Ben buradan şu anda rehin olarak tutulan bütün arkadaşlarımı selamlıyorum. Onlarla gurur duyuyoruz, iyi ki varlar, iyi ki yargılıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Evet, Sayın Başkan, esnafların durumu da çok vahim gerçekten. Pandemi döneminin yönetilmediğini her fırsatta söylüyoruz, her kapanma bir felakete dönüşüyor ve vaka sayıları artıyor, virüs daha da çok bulaşıyor. Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Odası verilerine göre yılın ilk üç ayında 29 bin esnafın iş yeri ile 2.694 şirket kapanmış ve işsiz sayısı 9 milyonu aştı. Evet, son kapanmadaki sayılar yok ama intiharlardan esnafın ne kadar vahim durumda olduğunu gayet iyi biliyoruz. Biz her gün sahadayız, işçiyle, esnafla birlikteyiz. Esnaf isyan noktasında, son kapanma öncesinde biz güvencesiz kapanma olmaz dedik, kanun teklifi verdik, faaliyeti durdurulan ve kısıtlanan esnafa salgın süresince aylık 5 bin lira doğrudan gelir desteği verilmesini talep ettik ama dün Erdoğan, on yedi günlük kapanmada hiçbir güvence vermediği ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - …iflasa sürüklediği esnafa müjde adı altında açlık sınırında hibe desteği açıkladı. Rakamlar gerçekten komik ama daha vahimi trajikomik. Bir defaya mahsus 5 bin lira ya da 3 bin lira, günlük 290 lira. Ya, ayıptır ya, dalga mı geçiyorlar? Bu 290 lira esnafa sadaka bile olamaz, esnaf sadaka istemiyor, destek istiyor. Kaynak çok, kaynak yok demesinler ama esnafa yok. Sadece en son alınan 3 Mercedes ile Katar’dan en son alınan uçağı satsanız 3 milyar TL kaynak çıkar. Çok mu zor bunu esnaf kardeşlerimize destek olarak vermek? Evet, onların rahatı bozulur tabii, o kadar. Helallik parayla istenmez, sadaka dağıtarak hiç istenmez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Son olarak, Başkan, iki konu var, kısaca paylaşacağım.

Bekçi şiddeti; Siirt’in Şirvan ilçesinde fırında çalışan 2 kardeş bekçilerin ağır şiddetine maruz kaldı. Hâlbuki fırınlar bu dönem açık olacak ve bekçiler iktidardan aldıkları sınırsız güçle halka saldırmaya devam ediyor. Darbetmişler ve “Şikâyetçi olacağız.” dendikten sonra da “Burası doğu, burayı başka yerlerle karıştırmayın, bizi şikâyet ederseniz sizi yatağınızdan alırız.” Demişler. Bekçi şiddeti sadece Siirt’te değil, Batman’da polis ve bekçiler 15 yaşındaki çocukları yatırarak tekmelediler, Beşiktaş kutlamalarında da bekçi şiddetine maruz kaldı kutlayanlar yani genelgeyle suç ve suçluyu gizleme gayretine girdi İçişleri Bakanlığı; bu bekçilerin, polislerin işlediği şiddeti görünür kılmamak için bu genelgeyi yayınladı. Bu genelgenin adı bundan sonra İçişleri Bakanlığı genelgesi değil…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - …İçişleri Bakanlığının genelgesi, suçu ve suçluyu gizleme genelgesidir. Bekçi şiddetini de cezasızlığı da bitirin ama bizler çekim yapmaktan vazgeçmeyeceğiz.

Kulp’ta beş gündür devam eden bir operasyon var, Yaylak Mahallesi kırsalına yönelik bir operasyon; giriş çıkış yasak, köylülerden haber alınamıyor, sivillerin can güvenliği yok, telefon şebekeleri çalışmıyor. 90’ları çok tartışıyor bu ara kamuoyu, malum hani zehirli yılanla torbaya girenler ortalıkta cirit atıyor ama 90’lar tamamlanıyor, tamamına erdiriliyor ve faili meçhullerin, zorla kaybetmelerin fitilini bu uygulamalar başlatmıştı. Biz, Lice’de yakılan ormanları, Kulp’ta yakılan ormanları, bu operasyonlar adı altında köylülerin işkence görmesini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – …köylülerin dış hayatla ilişkilerinin kesilmesini kesinlikle çok tehlikeli, büyük suç ve kabul edilemez buluyoruz. Bir an önce o yolları açın, köylülere yakınları ulaşsın.

Doğaya, ormana, köylülere, zarar veren bu uygulamalar sizi sadece fail yapar. Hiçbir şeyi bu şekilde kapatamazsınız. Halka zarar vermek gibi, halkı bu şekilde işkenceye maruz bırakmak gibi hiç kimsenin görevi yoktur, -tırnak içinde- tersine, iktidarların da halkı koruma sorumluluğu vardır diyerek çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Engin Özkoç.

Buyurunuz Sayın Özkoç.

25.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutladığına, Kırım Tatar sürgününün 77’nci yıl dönümüne, İsrail’in Gazze’ye yaptığı saldırılara, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu soruşturma yerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğuna ve Sakaryaspor’a başarılar dilediğine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yarın 19 Mayıs, Büyük Önder’imizin Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızın ilk adımını attığı gün, halkımızın kaderini değiştirdiği gün. Bağımsızlığımızın nişanesi olan bu günümüzü, bayramımızı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına tüm kalbimle kutluyorum.

Önder’imiz Mustafa Kemal Atatürk’ün geleceğimizin mimarı kabul ettiği gençliğimize armağanı 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun.

Kırım Tatarlarının ana vatanları Kırım'dan sürgün edildiği ve hayatlarını kaybeden binlerce kişinin acısını bugün tekrar yaşıyoruz. Onlara Allah'tan rahmet diliyor, soydaşlarımızı hiç unutmayacağımızı buradan bir kere daha ifade ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; böyle bir gündemde, pandeminin ekonomik zorlukları, baskısı altında bir Ramazan Bayramı geçirdik. Bayram süresince, İsrail’in Filistin'e yönelik şiddeti, çocukların gözyaşları, akan kan yüreğimizi dağladı.

Kudüs, dinlerin, kültürlerin buluşma noktasıdır ve daima barış içinde kalmalıdır ancak Gazze’de bugün yaşananlar hepimizi derinden yaralıyor, vicdanları parçalıyor.

Filistin’de kanayan yaranın çözümü de bellidir. Çözüm, 1967 sınırları baz alınarak 2 devletli bir yapının oluşturulmasıdır. Bu çözümü kabul etmenin sonucu kan ve gözyaşıdır. Birleşmiş Milletlerin de karara bağladığı üzere, İsrail işgal ettiği topraklardan derhâl çekilmelidir, Kudüs’ün statüsünü değiştirmeye yönelik faaliyetlerine de son vermelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Birleşmiş Milletler perşembe günü “Kudüs” gündemiyle toplanıyor. Sayın Volkan Bozkır’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Başkanlığını yürütüyor olması bu noktada bir avantaja çevrilmeli ve Türkiye, Birleşmiş Milletler nezdinde gerekli adımların atılması için etkin çaba göstermelidir.

Biz, Filistin halkı için adalet talep ediyoruz. Kendi halkımız için mücadelesini verdiğimiz adalet, Filistin halkının ve tüm insanlığın hakkıdır. Bunun için ortak mücadele vermeliyiz. Filistin’i bölgemizde bağımsız bir devlet olarak görmek en büyük arzumuzdur. Kardeşlerimizin acılarını paylaşıyoruz, bir an önce bölgenin barışa kavuşturulmasını istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye son bir haftadan beri mafya iddialarıyla çalkalanıp duruyor. Korkunç iddialar var. İddiaların bir an önce açıklığa kavuşturulması gerekiyor. Bunun üzerine İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da bu amaçta olduğunu belirtmiş ve dün savcılara giderek “Beni soruşturun.” demiş. Uğraştığı işlerden ve mafyayla olan ilişkilerinden dolayı olsa gerek, bu işlerin nasıl yürüdüğünü Sayın Bakan unutmuş. Savcılar, bir Bakan olarak seni maalesef soruşturamıyorlar son çıkardığınız yasalardan dolayı. İçişleri Bakanı Soylu’ya sesleniyorum: Bir bakanın soruşturulması için adres Türkiye Büyük Millet Meclisidir; niyetinde samimiysen partine git, Mecliste bir soruşturma önergesi versinler, biz ona bütünüyle destek vereceğiz. Gerçekler soruşturulsun, Meclis geçmişte olduğu gibi iddiaları aydınlatan bir kurum olsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Soylu soruşturulmak istiyorsa bir kere daha söylüyorum: İlgili yasalar Soylu’nun soruşturulma yerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu söylüyor. Buraya muhakkak başvurunun yapılması ve bir soruşturma önergesinin verilmesi gerekiyor.

Bu arada, bir Sakarya Milletvekili olarak Sakarya’mıza final yolunda başarılar diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Cahit Özkan.

Buyurunuz Sayın Özkan.

26.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Ramazan Bayramı’nı tebrik ettiğine, İsrail’in Gazze ve Kudüs’te yaptığı saldırılara, Yahudi Üstün Cesaret Madalyası’nın Recep Tayyip Erdoğan’a İkinci Dünya Savaşı’ndaki soykırımdan Avrupa’daki Yahudileri kurtaran Türk diplomatların anısına atfen verildiğine ve Türkiye düşmanlarının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde büyük ve güçlü Türkiye olma idealinden rahatsızlık duyduklarına ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; rahmet ayı ramazanışerifi idrak ettik ve akabinde Ramazan Bayramı’na medeniyetimizin bütün güzelliklerini yaşayarak ulaştık. Tabii ki salgın tedbirleri ve terör devleti İsrail’in uygulamaları, Ramazan Bayramı’na ve ramazan ayının son günlerine buruk bir şekilde ulaşmamıza neden oldu. Yeniden aziz milletimizin Ramazan Bayramlarını tebrik ediyorum. Rabb’im sağlık, afiyet içerisinde bizleri nice güzel bayramlara ulaştırsın.

Tabii, terör devleti İsrail’in Filistin’de Filistinli kardeşlerimize, Gazze’de, Kudüs’te ve üç din için mukaddes olan ve -her türlü insanın saldırıdan muaf tutulması gereken- bugüne kadar tarih boyunca hiçbir saldırının gerçekleşmediği Harem-i Şerif’te kadın, çocuk, yaşlı, genç bütün Filistinlilere karşı, Müslümanların ilk kıblesini hedef alarak yaptığı girişimler, saldırılar milletimizin yüreğini, İslam dünyasının ve insanlığın yüreğini dağladı. Tabii, bu noktada bütün uluslararası statükonun üç maymunu oynadığını da gördük; “Görmedik, duymadık, bilmiyoruz.” anlayışıyla uluslararası toplum, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, insan hakları aktivistleri, herkes kulağını tıkadı. Mazlumların gür sesi ve mağdurların hür sesi Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde ülkemiz ve aziz milletimiz, bütün insanlığın vicdanına tercüman oldu. Bütün uluslararası toplumun dikkatini çekmek ve bu insanlığa karşı suçu izlememek için uluslararası toplumu göreve çağırmak -davet etmek- üzere bir inisiyatif ortaya koyduk hamdolsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Biz inanıyoruz ki insanlığın vicdanı gerekeni yapacak ve bu terör devleti İsrail’in uygulamalarına hak ettiği cevap verilecektir.

Tabii, Kudüs Şairi Mehmet Akif İnan’ın

“Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde

Götür Müslüman’a selam diyordu.

Dayanamıyorum bu ayrılığa

Kucaklasın beni İslam diyordu.” Dizelerinde olduğu gibi o rüyayı İslam dünyası, necip milletimiz yeniden gerçek kılacak ve orada aynen tarihte olduğu gibi yeniden huzuru ve barışı egemen kılacaktır.

Tabii, sürekli gündeme taşınıyor, Sayın Erdoğan’a İsrail cesaret ödülü verildiğine dair sürekli bir yaygara koparılıyor. Elbette İsrail, özellikle mazlumların yaşadığı bu hissiyata ortak olan ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …bütün uluslararası toplumun dikkatini çekmek suretiyle bunu dünyaya haykıran Sayın Cumhurbaşkanımızdan rahatsız çünkü Sayın Cumhurbaşkanımız, Davos’ta ve özellikle 2009 yılında yaşanan o vahşetten sonra, bütün İsrail’in Balfour Deklarasyonu’yla başlayan, taksim planını yok sayan, BM’nin ve uluslararası toplumun bütün kararlarına aykırı hareketlerinin üzerinin örtülemeyeceğini göstermiştir.

Bakınız, Sayın Cumhurbaşkanımıza İsrail cesaret ödülü verildiğine dair yalanın arkasında ne var? Bunu ben söylemiyorum, bugün pek de güvenilen, birilerinin pek de güvendiği uluslararası medya da ifade ediyor. Deniyor ki: “Sayın Erdoğan’ın şahsına ödül vermedik. Kendisine verilen plaket, cesaretin takdiri adıyla bilinen ve İkinci Dünya Savaşı’ndaki soykırımdan Avrupa’daki Yahudileri kurtarmış olan Türk diplomatların anısına atfen kendisine takdim edilmiştir.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – “Yani, bu takdir plaketini kendisine teslim ettik ama bu plaket aslında bugün hayatta olmayan Türk demokratların, diplomatların anısına verilmiştir.” Yanlış mı verilmiş? Yani, İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi zulmünden kaçan ve antisemitizmin kurbanı olan Yahudilere, bugün, tarih boyunca olduğu gibi, merhametin, şefkatin bütün güzelliklerini gösteren aziz milletimizin tarihte yer alan diplomatlarına ve aziz milletimize verilmiştir. Yani, Nazi zulmüne mahkûm edilmeyen, hayatı kurtarılan o Yahudilerin anısına verilmiştir. Kimlermiş bu diplomatlar? Necdet Kent, Behiç Erkin, Firüzan Selçuk, Cemal Özkaya, Saffet Arıkan, Pertev Şevki Kantemir, Abdülhalat Birden, Kudret Erbey, Galip Evren, Selahattin Ülkümen ve Burhan Işık isimli ve burada bir kısmını sayamadığımız diplomatlar adına verilmiştir.

Şu anda, başta Cumhurbaşkanımızın gönül coğrafyamızda yanan ateşleri söndürmek için ortaya koyduğu diplomatik atılım, mücadele, gayret elbette birilerini rahatsız etti. Kimi rahatsız etti? Bir taraftan, Kuzey Suriye’de oluşturulmak istenen terör koridorunu bertaraf eden Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye Cumhuriyeti’nin tutumu Türkiye düşmanlarını, silah baronlarını, faiz lobilerini, petrol şirketlerini rahatsız etti. [İYİ Parti sıralarından alkışlar(!)] Kimi rahatsız etti? Yine, mavi vatanı kurmamızdan rahatsız olanları elbette rahatsız etti. Libya’daki duruşumuz, Azerbaycan’daki Ermeni işgalini sonlandırmamızdan rahatsız olanlar, Cumhurbaşkanımızın İsrail’in zulmüne karşı duruşundan rahatsız oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Yine, Karadeniz’de 405 milyar metreküp doğal gazı keşfederek milletimizin hizmetine sunmamızdan rahatsız oldular. Elbette, aynı iş birlikçiler, Ayasofya’nın seksen altı yıl aradan sonra yeniden Fatih’in vasiyetine ve vakfiyesine uygun bir şekilde İslam mabedi olmasından rahatsız oldular. Onun için bu Türkiye düşmanlarının, terör örgütlerinin ve onların iş birlikçilerinin rahatsızlığı Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiye’nin büyük ve güçlü Türkiye olma idealinde nice çok rahatsızlıklar yaşayacaklar. Şimdiden, o iş birlikçilere rahatsızlıkları için elbette hazırlanın diyoruz.

Teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özkoç…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, sadece kayıtlara geçmesi için söylüyorum: Sayın Grup Başkan Vekilinin bahsettiği İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi zulmünden Yahudileri kurtaran diplomatlar bugün yaşıyor olsalardı İsrail’in Filistin’e yaptığı bu kırımın ve soykırımın karşılığında böyle bir madalyayı asla kabul etmezler, iade ederlerdi. (CHP sıralarından alkışlar) Onun onlar adına böyle bir madalyayı almaya hakkı yoktur, o yüzden bu Filistin bu zulüm altındayken o madalya iade edilmelidir. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özkan…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İkinci Cihan Harbi’nde Türk diplomatlar Nazi zulmünden kaçan Yahudilere anne şefkatini, tarih boyunca bütün mazlumlara gösteren aziz milletimizin duruşunu göstermiştir. O diplomatlar al bayrağımızın ve medeniyetimizin bütün o şefkat ve medeniyet duruşunu o gün gösterdiği gibi -bugün yaşamış olsalardı- yine, Sayın Cumhurbaşkanımız liderliğinde duruşumuzu “one minute” olayında, Davos’ta nasıl ortaya koymuşsak ve Filistin davasında Filistinli kardeşlerimizin yanında nasıl durmuşsak bu duruşun en güzel tecessüm ettiği hâli ortaya koyarlardı. Genel Kurulun dikkatine sunarım.

BAŞKAN – Sayın Özkoç…

27.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkanım, o diplomatlar hiçbir emperyalist güçle eş başkanlık yapmazlardı. (CHP sıralarından alkışlar) O diplomatlar öldürülen 3 milyon 750 bin Müslüman’ın kanına kendi ellerini sokmazlardı. O diplomatlar Türkiye’nin yetiştirdiği monşerler değildi, onlar asıl diplomatlardı, onlar hırsızlık ve arsızlık yapıp şimdi büyükelçi olanlarla eş tutulmamalıdır. Onun için, o diplomatlar bugün olsalardı Filistin’in bu zulmü karşısında bu madalyayı reddederlerdi. (CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkan, son bir izahat olsun efendim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Eğer sataşırsa bir daha söz isterim.

28.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; o diplomatlar yaşasaydı Kuzey Suriye’de terör koridorunu bertaraf eden Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a bu ahlaksız yakıştırmayı yapmazlardı.

HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) – AK PARTİ’ye oy verirdi, size oy verirdi.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Mavi vatanı inşa eden, Libya’da, Azerbaycan’da Ermeni işgalini ve terör yaklaşımlarını durduran Recep Tayyip Erdoğan’a bu yaklaşımları yapmazlardı. Karadeniz’de 405 milyar metreküp doğal gazı petrol şirketlerinin, silah baronlarının ve faiz lobilerinin gayretine rağmen çıkartan Cumhurbaşkanımıza bu yakıştırmaları yapmazlardı ve yine, Ayasofya’yı milletimizle yeniden buluşturan ve birilerini rahatsız eden böylesi yaklaşımlara karşı sapasağlam, dimdik dururlardı…

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Filistin nere, Ayasofya nere?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan gibi, Türk’üyle Kürt’üyle, 85 milyon milletimizle. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Ayasofya nere, Filistin nere?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Aradaki bağlantıyı kuramayanlar düşünsün!

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkoç, anlaşılmış konu.

İcmaldeki güzellik tafsilde yok Sayın Özkan.

Peki, buyurunuz efendim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ben kayıtlara geçsin diye tekrar söylüyorum.

Sayın Başkan, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir Başbakan “Ben Amerika Birleşik Devletleri’nin eş başkanıyım.” diyerek Orta Doğu’daki İslam zulmüne katkı sağlamamıştır; bunu hiçbir Başbakan yapmamıştır. Mavi vatanın yaratıcısı olan generalimizin bileğine kelepçeyi hiçbir Başbakan takmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nde hiçbir Başbakan Filistin zulüm altındayken diplomatlara verilen o madalyayı “Onlar adına ben kabul ediyorum.” demez çünkü o diplomatlar, bu zulüm altında o madalyayı reddederdi. Bunu bütün herkes bilsin. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekillerine teşekkür ediyoruz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – İkinci Cihan Harbi’nde Karadeniz’de batırılan Yahudilerin hesabını veremeyenler tabii ki bunu bu şekilde anlayacak. Orada batırılan gemiler ve Yahudilerin denizde boğulmasına neden olanlar tarih boyunca affedilmeyecek.

BAŞKAN - Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım:

VI.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Danışma Kurulunun, Genel Kurulun 18 Mayıs 2021 Salı günkü birleşiminde İç Tüzük’ün 59’uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, yürütme adına yapılacak gündem dışı konuşmayı müteakip siyasi parti grupları tarafından yapılacak konuşmaların süresinin on beşer dakika olmasına ve bu birleşimde gündemin “Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları” kısmında yer alan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

18/5/2021

Danışma Kurulunun 18/5/2021 Salı günü (bugün) yaptığı toplantıda aşağıdaki önerinin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                                                                                                                 Mustafa Şentop

                                                                                                                                                                      Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                                                                       Başkanı

                                        Cahit Özkan                                                                                                                      Engin Özkoç

                             Adalet ve Kalkınma Partisi                                                                                                 Cumhuriyet Halk Partisi

                                 Grubu Başkan Vekili                                                                                                         Grubu Başkan Vekili

                                   Meral Danış Beştaş                                                                                                                 Erkan Akçay

                           Halkların Demokratik Partisi                                                                                               Milliyetçi Hareket Partisi

                                  Grubu Başkan Vekili                                                                                                        Grubu Başkan Vekili

                                                                                                            Lütfü Türkkan

                                                                                                                 İYİ Parti

                                                                                                       Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Genel Kurulun 18 Mayıs 2021 Salı günkü (bugün) birleşiminde İç Tüzük’ün 59’uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, yürütme adına yapılacak gündem dışı konuşmayı müteakip siyasi parti grupları tarafından yapılacak konuşmaların süresinin on beşer dakika olması ve bu birleşimde gündemin “Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları” kısmında yer alan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi önerilmiştir.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yürütmenin, İsrail’in Kudüs’e saldırıları ve Filistin’deki gelişmeler konusunda, İç Tüzük’ün 59’uncu maddesinin ikinci fıkrası gereğince gündem dışı söz istemi vardır. Bu istemi yerine getireceğim. Daha sonra, talepleri hâlinde siyasi parti gruplarına ve grubu bulunmayan milletvekillerinden birine söz vereceğim. Konuşma süreleri, yürütme için yirmi dakika, az önce kabul edilen Danışma Kurulu önerisi doğrultusunda siyasi parti grupları için on beşer dakika, grubu bulunmayan bir milletvekili için ise beş dakikadır.

Şimdi, yürütme adına konuşmalarını yapmak üzere Dışişleri Bakanı Sayın Mevlüt Çavuşoğlu’nu Genel Kurula davet ediyorum.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) - Bakanları kapalı kapılar ardına koydunuz ya, helal olsun size be! Gelip oturamıyorlar, görüyorsunuz. Böyle sistem mi olur ya!

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Bakan. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

B) Hükûmetin Gündem Dışı Açıklamaları

1.- Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, İsrail’in Kudüs’e saldırıları ve Filistin’deki gelişmelere ilişkin gündem dışı açıklaması ve İYİ Parti Grubu adına Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan, MHP Grubu adına Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir, HDP Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy, CHP Grubu adına İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz, AK PARTİ Grubu adına Bursa Milletvekili Efkan Ala ile şahsı adına  Ankara Milletvekili Mustafa Destici'nin aynı konudaki konuşmaları

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; İsrail’in bütün dünyanın gözünün önünde Filistinli kardeşlerimize yönelik saldırıları ve bu konuda atmakta olduğumuz diplomatik adımlar hakkında yüce Meclisimizi bilgilendirmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum. Sayın Başkan, sizi, Divanınızı ve saygıdeğer milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, İsrail’in saldırılarında şehadet mertebesine erişen Filistinli kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyorum. Filistin halkına Türk milleti adına başsağlığı dileklerimizi iletiyorum.

Değerli milletvekilleri, biz bu toplantıyı yaptığımız sırada İsrail’in Filistinli sivillere yönelik yürüttüğü askerî harekât sürüyor. Şu ana kadar 200’den fazla Filistinli kardeşimiz hayatını kaybetti, şehitlerin yarısına yakını kadın ve çocuk.

Önce, bugün sizlere bu noktaya nasıl gelindiğini kısaca anlatacağım, ardından Türkiye olarak atmakta olduğumuz adımlar hakkında bilgi arz edeceğim. İsrail her ramazanda olduğu gibi bu yıl da özellikle Kudüs’teki Filistinli kardeşlerimize yönelik baskılarını artırdı. Yasa dışı yerleşimler tarihte görülmemiş boyutlara ulaştı. Bundaki temel hedef ise Filistinlileri Kudüs’ten tamamen sürmek ve bağımsız bir Filistin devletini imkânsız hâle getirmektir. İsrail, Doğu Kudüs’ün Şeyh Cerrah semtinde Filistinli aileleri evlerinden zorla tahliye etmeye başladı. Bir düşünün: Yaklaşık yetmiş yıldır bir evde yaşıyorsunuz, çocuklarınız, torunlarınız burada doğmuş ve bir gün sözde mahkeme kararıyla sizi evinizden çıkarıp orayı başkalarına veriyorlar. Bunu hangi adalet anlayışıyla açıklayabilirsiniz? Buna hangi vicdan sessiz kalabilir?

Saygıdeğer milletvekilleri, bu Şeyh Cerrah’taki evler yaklaşık yetmiş yıl önce Ürdün devleti tarafından inşa edilip tapularıyla beraber orada yaşayan Filistinlilere, Filistinli kardeşlerimize teslim edilen evlerdir. İsrail polisi Filistinli Müslümanların din özgürlüklerine de müdahale etti, Harem-i Şerif’te ramazan ayını idrak etmelerine engel oldu, ibadetlerini yapmalarına ve oruçlarını orada açmalarına engel oldular, ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’da ibadet eden Filistinlilere plastik mermiler ve gaz bombalarıyla saldırdılar. Filistin Dışişleri Bakanının 7 Mayısta ülkemize gerçekleştirdiği ziyarette İsrail’e karşı atılabilecek adımları birlikte değerlendirdik. Akabinde maalesef İsrail sivil Filistin halkına saldırdı; BM binalarını, okulları ve orada Filistinlilere insani yardım için kurulan BM Ajansı UNRWA dâhil, hastaneler dâhil tüm kurumları hedef aldılar. İsrail, Gazze’den atılan ilkel füze ve bombaları bahane edip Gazze’ye yönelik topyekûn bir saldırı başlattı, hem mübarek ramazan ayını hem de Ramazan Bayramı’mızı Filistinlilere ve bizlere zehir ettiler.

Saygıdeğer milletvekilleri, müsaadenizle, bu gelişmeler karşısında Türkiye olarak attığımız diplomatik adımlar hakkında sizlere bilgi arz etmek istiyorum, özetlemek istiyorum: Sayın Cumhurbaşkanımız uluslararası toplumun Filistin’e yönelik desteğini sağlamak için çok sayıda liderle görüştü, ben de çok sayıda mevkidaşımla yüz yüze veya telefonla görüştüm, bazılarıyla defalarca konuştuk, görüştük. Önce Birleşmiş Milletlerden sonra dünyanın en kapsayıcı uluslararası örgütü niteliğindeki İslam İşbirliği Teşkilatını harekete geçirdik. İlk olarak daimî temsilcilerimiz, bilahare Dışişleri Bakanları olarak bizler acil oturumda bir araya geldik. Bu toplantılarda kabul edilen bildiri ve kararlara, girişimlerimiz üzerine, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde netice çıkmaması nedeniyle BM Genel Kurulunun toplanması çağrısı eklendi yani aslında perşembe günü yapılacak bu toplantıya ilk çağrıyı bu vesileyle yapmış olduk. Ayrıca, 2018’deki İslam İşbirliği Teşkilatının İstanbul’da gerçekleştirilen Olağanüstü İslam Zirvesi ve BM Genel Kurulunda kabul edilen kararlarda da vurgulandığı üzere Filistinliler için bir uluslararası koruma gücü oluşturulması dâhil her türlü mekanizmanın harekete geçirilmesi hususunu bu karara ve bildirilere eklettik.

Bu noktada, uluslararası koruma mekanizması hakkında sizlere kısaca bilgi arz etmek istiyorum. Biraz önce bahsettiğim gibi İslam İşbirliği Teşkilatı 2016-2019 Zirve Dönem Başkanlığımız sırasında Filistinliler için uluslararası koruma mekanizmasını defalarca gündeme getirdik. Ve 2018’de İstanbul’da -biraz önce bahsettiğim- Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yapılan Olağanüstü İslam Zirvesi’nde de bu konuda ortak çağrıda bulunmuştuk. Daha sonra, Haziran 2018’de Kudüs konusunda acil olarak toplanan BM Genel Kurulunda Cezayir’le birlikte eş sunucusu olduğumuz “Filistinli Sivillerin Korunması” başlıklı bir karar kabul edildi. Kararda BM Genel Sekreterinin bu konuda bir rapor hazırlaması yönünde çağrı yapıldı. BM Genel Sekreteri hazırladığı raporda 4 tip korumadan söz etti: Fiziki koruma, hukuki koruma, işgal altında yaşayanlara destek amacıyla dışarıdan bir ajans ya da aktörün dâhil olmasını öngören genel yardım ve uluslararası kamuoyunda görünürlük kazandırmak. Raporda, koruma faaliyetleri ve mekanizmalarının iyileştirilmesi için şu hususlar bulunuyor: BM’nin ofis ve personeli ile sahadaki varlığının artırılması, insani erişimin iyileştirilmesi, BM ya da üçüncü bir tarafça konuşlandırılabilecek sivil gözlem misyonu ve fiziki korumanın sağlanması. BM Genel Sekreteri bu raporunda fiziki koruma için iki alternatif önerdi: BM tarafından güç gönderilmesi ya da BM yönergesi altında gönüllü ülkeler tarafından korunma sağlanması. Tabii, fiziki güç konuşlandırmak için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı gerekiyor. Biz, son dönemde, bizim gibi düşünen fikirdeş ülkelerle birlikte bir adım atılması için yoğun çaba sarf ediyoruz, birlikte çalışıyoruz.

Saygıdeğer milletvekilleri, İslam İşbirliği Teşkilatındaki girişimlerimizin ardından İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Liginin dönem başkanlarının başvurusuyla, Nijer ve Cezayir’in daimî temsilcilerinin imzasıyla, Genel Kurul Başkanı Büyükelçi Volkan Bozkır perşembe günü Filistin konusunda Genel Kurulu toplama kararı aldı. Bu vesileyle Sayın Bozkır’a bu süreçte gösterdiği liderlik için şükranlarımızı sunuyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

Genel Kurula bakanlar düzeyinde güçlü bir katılım sağlamak için de çaba sarf ediyoruz. Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el-Maliki, Pakistan Dışişleri Bakanı Sayın Şah Mahmud Kureyşi dâhil, yarın yine Paris’ten bize katılacak bazı dışişleri bakanlarıyla New York’a beraber gideceğiz. Pakistan Dışişleri Bakanı Şah Mahmud Kureyşi kardeşim dün akşam bu amaçla Ankara’ya geldi. Bugün kendisiyle öğle yemeğinde, çalışma yemeğinde bir araya geldik ve kısmetse yarın -biraz önce söylediğim gibi- yola çıkıyoruz.

Ayrıca, bu toplantıların hepsi önemli ama İsrail’in bu eylemlerinin cezasız kalmaması için de çalışıyoruz. Filistin’in 2015 yılında İsrail’in savaş suçlarının soruşturulması talebiyle Uluslararası Ceza Mahkemesine yaptığı başvuru üzerine mahkeme savcısı soruşturma başlatmıştı. Bu soruşturmayı da hem destekliyoruz hem de yakından takip ediyoruz.

İsrail, işgal ettiği topraklarda, uluslararası insani hukukun temelini oluşturan Cenevre Sözleşmesi’ni de ihlal ediyor. Bu bağlamda, İslam İşbirliği Teşkilatı üyeleriyle birlikte, İsrail’in gerçekleştirdiği ihlallerin Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinde de gündeme getirilmesi yönündeki çalışmalarımızı sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Yine, İslam İşbirliği Teşkilatı Cenevre Grubu -ki Başkanlığını şu anda Pakistan yapıyor- Pakistan Büyükelçisinin imzasıyla hem İnsan Hakları Konseyine hem de İnsan Hakları Komiserliğine başvuruda bulunduk inceleme yapmaları için.

Değerli milletvekilleri, uluslararası toplumun tepkisi maalesef yine cılız kaldı. Sanki Gazze’de İsrail ile Filistin orduları arasında bir savaş varmış gibi iki tarafa da çağrılarda bulunuldu. Bazıları İsrail’in güvenliğini her şeyin önüne koydu, Gazze’de işlenen savaş suçlarına ve insanlığa karşı suçlara gözlerini kapadılar. Yeni ABD yönetimi kural temelli uluslararası düzene dönüş ve uluslararası hukuka saygı gibi söylemlerle iktidara gelmişti; sonucu tüm dünya görüyor, zalim ile mağduru eş tutan açıklamalar yapıyorlar. ABD, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinden asgari kınama içeren bir açıklama çıkmasını dahi engelliyor tek başına. Biliyorsunuz, 5 ülkenin, daimî üyenin veto hakkı var. 14’e 1; 14 ülke destekliyor, ABD veto ettiği için bir kınama kararı dahi çıkamadı, çıkmadı. En son Çin, Tunus ve Norveç’in ortak girişimiyle bir basın açıklaması yapmak istediler; dün Türkiye saatiyle 19.00 itibarıyla sessizlik süreci bitti ve ABD yine engelledi, bir basın açıklaması bile maalesef yapılamadı. Ne acıdır ki Güvenlik Konseyi kendi kabul etmiş olduğu kararları dahi yok sayan bir aymazlık içinde. Kimileri de karanlık tarihlerinde Yahudilere yönelik işledikleri soykırımın verdiği suçluluk duygusuyla şuurlarını kaybedip İsrail’e âdeta arka çıktılar. İşte, Avusturya’daki popülist zihniyet, insanlık suçu işleyenlerin bayrağını kendi gönderlerinde dalgalandırmakta beis görmedi. Bunları yapanların İslam düşmanlığıyla tanınmış çevreler olması ise bizi hiç şaşırtmadı. Sadece bu ülkede değil, diğer ülkelerde de dikkat edin destek verenlere; o ülkelerde İslam düşmanlığı giderek artıyor, İslam düşmanlığı retoriğini kullanan partilerin desteği giderek artıyor.

Biz her zamanki gibi uluslararası toplumun aklıselim ve iyi niyetli üyeleriyle birlikte çalışmaya devam ediyoruz. Aynı çerçevede, Avrupa Birliği -Sayın Borrell’le de bir görüşme gerçekleştirdik- içinde bizim gibi düşünen -çoğunlukta tabii bu ülkeler- ülkelerle, gelişmeler karşısında atılabilecek adımlara dair diyaloğumuzu sürdürüyoruz.

Saygıdeğer milletvekilleri, ne yazık ki bu yaşananlar bizi şaşırtmadı. Çünkü biz yıllardır İsrail’in gerçek niyetinin başkenti Kudüs olan bağımsız Filistin devletini yok etmek olduğunu biliyoruz. Bazı Müslüman ülkeler önceki ABD yönetiminin baskısıyla İsrail’le ilişkilerini normalleştirirken yaptığımız uyarılarda maalesef haklı çıktık. Biz iki ülke arasındaki normalleşmeye karşı değiliz -bu İsrail olur, başka ülkeler olur- ancak biz bu normalleşmenin Filistin ve Kudüs davası pahasına olmasına karşıyız. Ve bu süreçte gördük ki bu normalleşme çabaları İsrail’in saldırganlığını artırdı.

Saygıdeğer milletvekilleri, İsrail’in hedef gözetmeksizin gerçekleştirdiği saldırılar neticesinde gittikçe kötüleşen insani durumla da yakından ilgileniyoruz. Her zaman olduğu gibi, duyarsız değiliz yani hiçbir zaman duyarsız olmadık, burada da duyarsız değiliz. TİKA ve Kızılay başta olmak üzere insani yardım kuruluşlarımız bu koşullara rağmen, zor koşullara rağmen Filistinli kardeşlerimizin acısını hafifletmeye çalışıyor. Sahada çok çalışıyorlar; gıda, sıcak yemek, ilaç, hijyen, mutfak malzemesi gibi her türlü yardımı oradaki, zor şartlardaki kardeşlerimize ulaştırıyorlar. Kendilerine huzurlarınızda çok teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İsrail, sivillerin yanı sıra -biraz önce de söyledim- basın-yayın kuruluşlarına da saldırıyor. Tabii, bunları, işlediği suçları dünya görmesin, bilmesin diye yapıyor. Bu vesileyle, yardım kuruluşlarımız gibi sahada yaşam tehlikesi altında, cansiparane bir şekilde görev yapan başta Anadolu Ajansı ve TRT çalışanları olmak üzere tüm basın mensuplarına da yürekten teşekkürlerimi ve tebriklerimi iletmek istiyorum.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bu çabalarımız kapsamında yüce Meclisimizin vermiş olduğu güçlü tepki özellikle takdire şayandır. Tüm siyasi partilerin imzasıyla yayınlanan ortak bildiride İsrail zulmünün kınanması milletimizin duygularına tercüman olmuş, diplomasimize de güç vermiştir. Keza, Sayın Meclis Başkanımız, Komisyon Başkanlarımız ve diğer milletvekillerimizin parlamenter diplomasinin imkânlarını bu hususta seferber etme çabalarından da Dışişleri Bakanlığı olarak, Türk diplomasisi olarak büyük güç alıyoruz. Dışişleri Bakanlığı olarak her konuda olduğu gibi bu hususta da yüce Meclisimizin hizmetindeyiz.

Bugün Ankara’da bulunan Pakistan Dışişleri Bakanı Şah Mahmud Kureyşi kardeşimden Pakistan Meclisinin de benzer şekilde oy birliğiyle güçlü bir karar kabul ettiğini öğrendim. Buradan kardeş Pakistan’ın yönetimine, Meclisine ve halkına selamlarımızı, dualarımızı, en iyi dileklerimizi gönderiyoruz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

Saygıdeğer milletvekilleri, Filistin’de ve ötesinde mazlumların umudu Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır ve Türk milletidir. Filistin konusunda Türkiye’de ortak bir dayanışma iklimi var, bunu koruma hususunda hassasiyet göstermemiz lazımdır. İç siyasetin rekabet diline bu konuyu taşımamak ve Netanyahu’yla aynı zihniyetteki insanları, zalimleri sevindirmemek konusunda dikkatli olmamız hepimizin görevidir.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, yüce Meclisimizin bize verdiği güçle Filistin davasını savunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Türkiye, Filistin konusundaki diplomatik çabaların öncüsüdür, dünyada vicdanın ve adaletin sesidir ve sesi olmaya devam edecektir. Bu çabalarımızda yüce Meclisimizin duyduğu güven bizim en büyük desteğimizdir. Bu düşüncelerle hepinize çok teşekkür ediyorum.

Bu vesileyle, beni bugün buraya davet eden Meclis Başkanlığına, Divana çok teşekkür ediyorum. Her zaman olduğu gibi bir kere daha vurgulamak isterim, ne zaman Meclisimiz talep ederse biz gelip Meclisimize bilgi vermekten hem onur duyarız hem kıvanç duyarız.

Saygılarımla. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Ahmet Kamil Erozan.

Buyurunuz Sayın Erozan. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yetmiş yılı aşkın bir süredir Orta Doğu’nun kanayan yarasına yeni bir sayfa eklendiği günlerdeyiz. Biraz evvel Sayın Bakanın da ifade ettiği gibi, Kudüs’ün Şeyh Cerrah Mahallesi’nde bazı ailelerin mahkeme kararlarıyla evlerinden edilmeleriyle başlayan, arkasından, bu ev sahiplerinin kendi evlerine giremediklerinden kapı önünde iftar eda etmeye çalışmalarına polisin müdahalesi, polisin, ardından Mescid-i Aksa’ya girmesiyle başlayan gerginlik maalesef neredeyse yarı bir savaş hâline dönüşmüştür. İsrail güvenlik güçleri kadar, radikal ve silahlı yerleşimcilerin de konuya müdahil olmasıyla birlikte yoğunlaşan çatışmalarda ölen ve yaralananlar olmuş, İsrail birlikleri, Kudüs’e 10 bini aşan sayıda müdahale etmişlerdir. Gazze’den yapılan roket atışlarına karşı, İsrail, Gazze’nin kuzeyini hedef alan top atışları ve hava harekâtlarıyla cevap vermiş, çatışmaların boyutları bazılarına göre “üçüncü intifada” olarak tanımlanacak bir boyuta erişmiştir.

Bütün bu olaylar bölgesel olarak da enteresan bir konjonktürde meydana gelmektedir. Malumunuz olduğu üzere, 22 Mayıs tarihinde Filistin’de seçimlerin yapılması söz konusu idi fakat bu seçimler ileri bir tarihe ertelenmiştir. İsrail cephesinde Başbakan Netanyahu hükûmet kuramayarak köşeye sıkışmıştır. Ayrıca, sosyal medyada karşılıklı radikal grupların şiddet görüntülerini de yayarak bu gerginliği zirveye taşıdıkları gözlenmiştir. İlginç olan bir diğer husus ise Körfez şeyhlikleri ve krallıklarının İsrail’le ilişkilerini normalleştirme arayışlarında bulunduğu bir ortamda bu süreç gündeme gelmiştir. Ama şunu memnuniyetle gözlemek istiyoruz ki, bu şeyhler ve krallıklara rağmen, o ülkelerin toplumlarındaki taban normalleşmeyi ve işgalleri reddetmeye devam etmektedir.

Kudüs’ün Şeyh Cerrah semtindeki bu uyuşmazlık bugünkü boyutlarıyla -Sayın Bakan da ifade etti- 200’den fazla kişinin hayatını kaybetmesi sonucunu doğurmuş, yaralıların sayısı bini aşmıştır ve maalesef, bu ölenlerin içinde önemli bir sayıda kadın, çoluk çocuk da bulunmaktadır.

Krizin eriştiği boyuta rağmen, Filistin adına mücadele yürüten 11 kadar örgüt var, 1 örgüt yok Filistin’de ama bunların hemen hemen hepsi Hamas’ın liderliğinde bu işi yürütüyorlar.

Şimdi, Batı’ya baktığımızda “Batı niye bu kadar lakayt davranıyor?” demekte haklıyız ama şunu da bir dipnot olarak koymak durumundayız çünkü Amerika ve Avrupa Birliği ülkeleri açısından Hamas bir terörist örgüttür; dolayısıyla, o toplumlarda bu gelişmelere bakıldığında, onlar açısından “İsrail’in güvenliğini tehdit eden teröristler” hikâyesi vardır maalesef ve bu ortamda Filistin davasının Avrupa ve Batı âleminde savunulması maalesef kolay olmamaktadır. Buna rağmen, şaşırtıcı bir şekilde, ABD’de Temsilciler Meclisinde 25 temsilci İsrail’e diplomatik baskı yapılması için bir mektup yazmıştır Blinken’a, çok şükür. Kongre üyelerinden bazıları da münferiden eleştirilerde bulunmuşlardır. Hatta bu eleştiriler çerçevesinde, gerilimin eriştiği noktada Biden bile İsrail’e verdiği koşulsuz desteği nüanse etmek ihtiyacını duymuştur.

İlginç olan başka bir husus vardır: Bu roket ve füze saldırıları karşısında, böyle “İsrail’in medarıiftiharı” dediğimiz Demir Kubbe’nin de bu kadar yüksek sayıda roket ve füzeye karşı dayanamayacağı veya bu kadar yüksek sayıyla baş edemeyeceği anlaşılmıştır ve hatta bunun ne kadar etkin olduğu, niye buna bu kadar para yatırıldığı konusu da tartışma konusu olmuştur. Buna rağmen, İsrail cephesinde de muhtelif sesler vardır. Örneğin, İsrail Cumhurbaşkanı Rivlin “Bu çılgınlığı durdurun.” diyebilmiştir; bazı hahamlar “Araplara saldırmayın.” çağrısı yapabilmiştir. Dolayısıyla, her iki cephedeki tavrın homojen olmadığını da hatırda tutmakta fayda var.

Uluslararası topluma gelince -burada biraz evvel Sayın Bakan da andı- Birleşmiş Milletler var, Arap Birliği var, İslam İşbirliği Teşkilatı var ama maalesef bunların çabaları çağrı ve kınamalardan öteye gidememiştir. Birleşmiş Milletlerdeki ABD’nin mevcudiyeti ve Güvenlik Konseyindeki veto erkinden dolayı Güvenlik Konseyinden de bir işlev beklemek maalesef mümkün değildir. Şimdi, bir anlamda gözler perşembe günü yapılacak olan Genel Kurul toplantısına çevrilmiş olsa da hepimizin bildiği gibi Genel Kuruldan çıkacak bir karar olsa olsa manevi ve siyasi bir mesaj içerir, ondan bir sonuç üretmek her zaman mümkün değildir ve geriye doğru bakarsanız Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi de Genel Kurul da bu konuda geçmişte birtakım kararlar almıştır ama bu kararların bir işe yaramadığı da bugünkü durumla ortaya çıkmıştır.

Bir başka mesele de var, belki gölgede duruyor ama insanların pandemiyle boğuştuğu bir ortamda Filistin meselesini gündemin baş sayfalarına taşımak kolay değildir Batı âleminde, bunu da hatırda tutmak lazım.

“Uluslararası toplum” dediğimiz zaman bunun içinde Türkiye de var, İran da var. İran, tabii, kendine özgü bir konumda çünkü işin içinde Hizbullah da var bu İsrail’e karşı mücadele edenler arasında. Hizbullah ile İran’ın ilişkileri malum. Dolayısıyla, İran’ın bu konuda bir söz söyleme hakkı hemen hemen yok.

Türkiye’ye gelince, biz, tabii, geçen gün Sayın Bakanın ağzından “Ümmet bizden liderlik bekliyor.” ifadelerini duyunca biraz sarsıldık çünkü “ümmet” kelimesiyle birlikte bu işe dinî bir kisve giydirildiği kanaati ortaya çıktı. Dolayısıyla, yüzyılın antlaşmasından sonra zaten birtakım Arap ülkeleri -Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Suudi Arabistan, Sudan ve Fas- İsrail’le ilişkileri normalize etmeye çalışırken bu “ümmet” çağrısının onlar nezdinde pek para etmeyeceği ortadaydı. Nitekim, o ülkelerden tabii ki birtakım tepkiler geldi ama o tepkilere bakarsanız, o tepkilerin hedefi İsrail’den ziyade kendi kamuoylarını yatıştırmaya yönelik çünkü kendi kamuoylarında da Filistin meselesinin öneminden dolayı iktidarlardan birtakım daha sert tepkiler bekliyorlar, o sert tepkiler gelmeyince iktidarlar da mecburen iç politik sebeplerle oraları yatıştırmaya çalıştılar.

Filistinlilerin içindeki karmaşa da maalesef, her şeye rağmen acı. Niye bunu söylüyorum? Bir yanda Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas var, diğer tarafta Hamas’ın Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye var; bunlar kendi aralarında maalesef rekabet içindeler. Hamas ile El Fetih arasında zaman zaman su yüzüne çıkmış bir husumet var, yapılamayan seçimler var, Netanyahu’nun kuramadığı hükûmet var; dört yıl sonra 5’inci defa seçime gitmek durumunda kalacağı anlaşılıyor. Ayrıca, İsrailli radikaller, onlar paramiliter güç durumundalar, onların da müdahalesiyle bu konu daha da karmaşık hâle geldi.

Şimdi, ülkemiz açısından konuya baktığımızda ve bunun iç politikamıza yansımalarına baktığımızda, biz “Sayın Erdoğan acaba bu konuyu nasıl değerlendirmiştir?” diye baktığımızda kendi kendimize, “Allah’ın lütfu bu, bu kaçırılmayacak bir fırsat.” da demiş olduğu kanısındayım ben. Dış politika kısmından bahsetmiyorum, iç politika kısmından bahsediyorum. Aynı şeyi Netanyahu da söylemiştir yani bir ayağı çukurda olan Netanyahu için bundan daha güzel bir fırsat olamazdı ve bunu çok iyi değerlendirdiği de maalesef doğru ama biz Netanyahu’yu ve destekçilerini bu vesileyle şiddetle kınıyor, uluslararası toplumu bu insanlık ayıbına karşı Filistinlilerin yanında birlik olmaya ve Netanyahu’nun vahşetine “Dur!” demeye çağırıyoruz.

Şunu da iç politika boyutuyla dikkatinize getirmek isterim AKP açısından: Tam kapanma ortamında gerçekleştirilen, âdeta iktidarın tabanı açısından “Safları sıklaştıralım.” anlamına gelen, sokaklarda Filistin’e birtakım destek kampanyaları yapıldığını da gördük. Biz de bunlara destek vermek isterdik ama eşit olacağız, madem mazlumların yanındayız, mazlumların birine destek verirken öbürüne sırtımızı dönmeyi biz çözemiyoruz. Tabii ki İsrail orantısız güç kullanmaktadır, tabii ki bir insanlık dramı yaşanmaktadır, tabii ki bu eylemlerin kınanması ve lanetlenmesi gerekir ve tabii ki Türkiye Büyük Millet Meclisi de geçen hafta yasama organı olarak bunun gereğini yapmıştır. Ama biz yürütme erkinden beklediğimiz tepkiyi göremedik. Yani Sayın Bakan biraz evvel “Uluslararası toplum, uluslararası toplum, orada yaptık, bunu yaptık.” dedi ama biz “Türkiye olarak ne yaptık?” sorusunu gündeme getirmek durumundayız.

Sayın Cumhurbaşkanı 20’yi aşkın telefon görüşmesi yaptı ama maalesef şunu da gözlüyoruz ki kimsenin, o ümmete liderlik vasfını Sayın Erdoğan’a vermeye niyeti yok. Neden bunu söylüyorum? Ümmetin liderliğine soyunan, sonunda Papa’yı telefonla aradı. Şimdi, Papa nerede, hangi ümmetin parçası, onu ben bilmiyorum. Papa’dan ne bekliyoruz ümmetin lideri olarak, onu da anlamıyorum. Ama bu, olsa olsa bir aczin ifadesidir bizim açımızdan.

Başka bir durum var, herkes herkesle konuşabilirken biz hiç kimseyle konuşamayacak durumdayız bugün. Mısır örneğini vereceğim; Mısır hem İsrail’le konuşuyor hem Filistinlilerle konuşuyor. Sayın Bakan bugün burada, Yunanistan Dışişleri Bakanı bugün nerede? Yunanistan Dışişleri Bakanı bugün Gazze’de. Ben Sayın Bakanı bir gün daha beklemeye hazırdım, yeter ki o bugün Gazze’ye gidebilseydi; gidemedi. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Yarın gider mi onu da bilmem ama bizim boşalttığımız alanda başkalarının nasıl top koşturduklarının altını çizmek için bunu söylüyorum. Sayın Erdoğan 2013’ten beri Gazze’ye gidiyor, 2013’ten beri Gazze’ye gidiyor; gidemedi. Uçak mı yoktu? Cevabı bu değil tabii ki, niye gidemediğini ben biliyorum ama hatırlatma gereğini duyuyorum. Sağa sola telefon ediyoruz, 20 küsur telefon ettik, ne dedik? “İsrail’e caydırıcı bir ders verilmesi lazım.” dedik. Ha, şimdi, güzel, bunu karşımızda dinleyen liderler, Cumhurbaşkanlığı muhatapları veya Sayın Bakanın mevkidaşları şu soruyu söylemişlerdir veya düşünmüşlerdir: Kardeşim, anladık, siz bize öyle bir çağrıda bulunuyorsunuz da siz ne yapıyorsunuz Türkiye olarak? Madem bu hasmane bir tavır sergilenmesini bekliyorsunuz İsrail’e karşı, siz ne yaptınız Türkiye olarak? Nasıl ders vereceksiniz siz? (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Örnek vereceğim birkaç tane: Uçak seferlerini mi iptal edeceksiniz? Gemiciklerin İsrail limanlarına uğramasını mı yasaklayacaksınız? Gemiler demedim, gemicikler dedim arada bir fark olduğu için. Türkiye üzerinden gemiciklerle İsrail’e petrol sevkiyatını mı zorlaştıracaksınız? İsrail’in Türkiye’deki bazı tesislerden istihbarat bilgileri almasını mı engelleyeceksiniz? İsrail’den tohum almayı mı durduracaksınız? “Normalleşme” diye başladınız bir ara, normalleşmeyi askıya mı alacaksınız veyahut o normalleşmeyi hangi koşullarda yeniden başlatacaksınız?

Dolayısıyla, Ankara’nın takkesini masaya koyup “İsrail’e nasıl bir ders versek.” diye düşünen var mıdır diye sorma ihtiyacını duyuyorum. Laf çok ama eylem yok. Bu insanlık ayıbı karşısında, maalesef, ülkemizi yönetenlerden İsrail’i caydıracak, Filistinlilerin hayatını iyileştirecek somut tek bir adım göremedik. Buna mukabil, itaatkâr basın-yayın organlarıyla da piyasaya pompalanan bir hamaset olduğunu gözlüyoruz. O hamaseti Doğu Türkistan için bile yapamayan bir iktidarla karşı karşıyayız. Kürsüden insanlık nutukları atanlar Çin mezalimine karşı Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz için ancak kelimeleri ağızlarında geveleyebiliyorlar. Daha bu hafta Birleşmiş Milletlerde düzenlenen bir panelde, temsilcimiz olan emekli Büyükelçi ancak şu ifadeleri kullanabilmiştir: “Uygur Türklerinin Çin vatandaşlarıyla eşit haklara sahip olduğunu, barış içinde yaşadıklarını, tüm özgürlüklerinin yasalarla korunduğu görmek istiyoruz ama son dönemde elimize ulaşan ulusal örgütlerin raporları ciddi insan hakları ihlallerinin devam ettiğini gösteriyor.” Türk Büyükelçisi, “tırnak içinde Türk Büyükelçisi” konuşmasını yaparken uluslararası raporlara atıfta bulunuyor. Demek ki Türkiye Cumhuriyeti’nin kendine özgü, ulusal herhangi bir istihbarat kaynağı yok orada olup biten konusunda. Soruyorum o zaman: Yine, o kariyerden olmayan Pekin Büyükelçimiz o bölgeye en son ne zaman gitti acaba? Kendisi “Ben gidip bir kendi gözlerimle göreyim buralarda ne oluyor, herkes bir şeyler konuşuyor, başka büyükelçiler gelip gidiyor.” demedi, diyemedi. Genel merkeze sorduysa da yani Dışişleri Bakanlığına, bunun cevabı herhâlde “Otur oturduğun yerde!” olmuştur maalesef.

Bu bağlamda, yeri gelmişken Sayın Genel Başkanımızın bu sabah grup konuşmasında söylediklerini de bu kürsüden hatırlatmak isterim: “Kürsüden sallamayı liderlik sananların devri artık bitiyor. Milletimiz televizyonlarda estirilen hamaset rüzgârlarına artık inanmıyor. Samimiyetsiz, ağlak tavırlarınızı, Filistin için çok şey yapıyormuş gibi görünme çabanızı artık kimse yemiyor. Devlet insanlığı kürsü şovlarıyla değil, akıllı bir diplomasiyle olur. Liderlik hamasetle değil, icraatla olur.”

Mevcut kapanma ortamında Filistin bayrakları sokağa çıktı. O kapanma ortamında Doğu Türkistan bayraklarıyla insanlar sokağa çıksalardı herhâlde ceza yerlerdi. Bunu soru diye sormuyorum, bunun böyle olacağından kendim gibi emin olduğum için söylüyorum.

Başka bir sorun dayatıyoruz biz dış politikamız açısından. Bizim dış ilişkilerimiz var ama maalesef, artık, dış politikamız yok. Niye yok? Ben bu Filistin meselesinde kimlerin söz aldığını söyleyeyim: Tabii ki Sayın Bakan söz aldı, Hulusi Akar söz aldı, Sanayi ve Teknoloji Bakanı söz aldı, İbrahim Kalın söz aldı, Fahrettin Altun söz aldı, Diyanet İşleri Başkanı söz aldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) – O kadar ağız, bu kadar çok insan bir topa giriyorsa burada bir sakatlık var yani “Bu işi kim yürütüyor?” sorusunu ister istemez sormak durumundayız.

Şunu da bilelim ki bu hafta bir ateşkese varılsa dahi -bu ne son- iki devletli bir çözüm gelmediği ölçüde bir çözüm olmaktan uzak bir noktadayız.

İktidara bizim çağrımız şu: Oyun bozucu olmaktan çıkın, oyun kurucu olmaya çalışın. Ama maalesef yapısal ve sistemsel sorunlar dizisinden dolayı iktidarın dış politikası çaresizlikler yumağı hâline dönüşmüştür ve Dışişleri Bakanlığının yerine Beştepe’deki dehalara emanet edildiği için bir yere varılamayacağı da artık bellidir.

Gerçek vatanseverlik iktidara rağmen vatanını ve milletini korumaktan geçer. Bizim yaptığımız da budur. Seyrettiğimiz filmin adı ne midir? Aslında bu bir dizi film. “Daha evvelce görmüştük.” de diyebilirsiniz. Filmin adı bir aşamada “değerli yalnızlık” idi, şimdi ise adı “değersiz yalnızlık.” Oyuncular maalesef hep aynı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

AHMET KAMİL EROZAN (Devamla) – Siz bilmiyorsunuz ama bu dizi film ilk seçimle birlikte yayından kalkacak. Dolayısıyla yakından izlemeye devam ediniz.

Çok teşekkür ederim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın İsmail Özdemir.

Buyurunuz Sayın Özdemir. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclisimizin gündeminde bulunan Gazze’de ve Kudüs’te yaşanan insanlık vahşeti hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Ramazan ayının son günlerinde, hatta Kadir Gecesi’ne denk gelen zaman dilimi içerisinde İsrail’in Kudüs’ün kalbi olan ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’yı hedef alarak başlattığı saldılar günlerden beri vahşetini artırarak devam etmektedir. Masumlar hiçbir hassasiyet gözetilmeksizin hedef alınmakta, çocuklar dahi İsrail tarafından hunharca katledilmektedir. Basın organlarının büroları yine İsrail’in saldırganlığından nasibini almakta, bir bakıma “Dünyaya gerçekler aktarılmasın.” diye binaları bile havaya uçurulmaktadır.

Bugün Kudüs’ten başlayarak Filistin coğrafyasının tamamında görülen İsrail’in saldırganlığı ve zulmü şüphesiz ki bir çırpıda gerçekleşen bir sürecin neticesi değildir. Tarihsel arka planı, Osmanlı’nın parçalanmasını hedefleyen Sykes-Picot Anlaşması’nın hemen ardından 1917 yılında ilan edilen Balfour Deklarasyonu’na dayansa da İkinci Dünya Savaşı’nın hemen akabinde 1940’lı yıllarla beraber ivme kazanmıştır. Gelinen aşamada şahit olunan gerçeklik Yahudilerin yaşayacağı bir coğrafyaya sahip olmak değil, siyonist zihniyetin vahşetle oluşturduğu politikaları sonucunda Kudüs ve çevresinde Müslümanlara ait olan toprakların ellerinden alınması, yaşam haklarının gasbedilmesidir. Hatta, bu süreç, İsrail’in bölgede yaşayan Hristiyanları dahi zaman zaman hedef almasıyla şekillenmiştir, camiler gibi kiliselerin de hedef alındığına tanıklık edilmiştir. Nitekim, takip eden yıllar boyunca bu maksatla sistematik saldırılar düzenlenmiş, bölgenin demografik yapısı İsrail’in uygulamaya koyduğu “yeni yerleşim planları” adı altında, vicdani, ahlaki ve hukuki tüm kaidelere aykırı biçimde değiştirilmiştir. Birleşmiş Milletler nezdinde alınan kararlar daima yok sayılmıştır. Günümüze gelindiğinde ise Arap Baharı sonrası, Kuzey Afrika ve Orta Doğu bölgelerinde baş gösteren krizden, yeni genişleme planlarıyla kârlı çıkmayı arzulayan bir başka projeye daha İsrail hız vermiştir.

İç karışıklıklar yaşayan ülkelerle beraber aynı karışıklıklardan çekinen rejimlerin Filistin meselesinde hiçbir somut hassasiyet göstermemeleri hepimizin malumudur. İnsanlık onur ve haysiyetiyle, aynı dine mensup olmanın getirdiği vicdani sorumluluk, petrol zengini ülkelerce ne yazık ki geri plana atılmıştır. Orta Doğu barışının önündeki en büyük engel olan İsrail saldırganlığı görmezden gelinmiş, hatta daha vahim neticelere yol açacak yeni girişim ve eylemlere şimdiye kadar ses çıkarılmamıştır. Bu dönem içerisinde ABD’nin bir önceki yönetimi zamanında Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak kabul etme hamlesi gelmiş, buna mukabil olarak ülkemizin Birleşmiş Milletler nezdinde başarılı sonuç veren ve yapılanın yanlış olduğunun ilan edildiği karara kimi İslam ülkeleri ne yazık ki çekimser yaklaşmış, perde önü ve arkasında farklı tutumlar sergilemişlerdir. Bu gelişmenin akabindeyse uluslararası hukuk yeniden hiçe sayılarak, Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere, kimi ülkelerin büyükelçiliklerini Kudüs’e taşıma hamlesi gelmiştir; bir bakıma yanan ateşe benzin dökülmüştür. Küresel barışın esası ve temeli olarak görülen Birleşmiş Milletler aynı girişimle yok sayılmış, işlevselliği büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararı alan ülkelerce açık bir şekilde dinamitlenmiştir. Kudüs’ü gayrihukuki şekilde İsrail’in başkenti olarak tanıma hamlesinin hemen sonrasındaysa Mescid-i Aksa’nın yıkılması ve yerine siyonist zihniyetçe mabet yapılması gündeme alınmıştır. 2018 yılında ABD’nin Kudüs’e atadığı büyükelçiyi ziyaret eden İsrailli bir sivil toplum kuruluşunun Kudüs’ün havadan çekilmiş fotoğrafını hediye ederken burada Mescid-i Aksa ile Kubbet-üs Sahra’nın yerinde bir mabedin inşa edilmiş olarak gösterilmesi ve uluslararası kamuoyuna servis edilmesi aynı maksadı gözler önüne seren bir gelişme olmuştur.

Son olarak bazı Orta Doğu ülkelerinin “ikili ilişkileri normalleştirme” adı altında İsrail’le İbrahim Anlaşması’nı imzalayarak yeni koşullara kapı aralamaları İsrail’i hiç kuşku yok ki cesaretlendirmiştir; dahası, İsrail’in Kudüs-ü Şerif’e, Mescid-i Aksa’ya ve kendilerinden olmayan herkese yönelik saldırılarını yoğunlaştırmasına sebebiyet vermiştir. Bundan sonraki sürecin, Filistinlilerin bölgedeki nüfusunun mümkün olan en düşük seviyeye indirilmesi, Mescid-i Aksa’nın yıkılması ve Kudüs’te başka hiçbir inanışa yer vermeksizin sadece siyonist zihniyetin bulunacağı koşulları hayata geçirebilmek olduğu gayet açıktır; bunu kabul etmek asla mümkün değildir. İsrail, kendinden olmayan her şeye düşmandır; sadece Filistinlilere değil, tüm insanlığa karşı savaş açmıştır işin özünde. Saldırganlığı sadece Müslümanları değil, bu bölgede yaşayan Hristiyanları da hedef almaktadır. Bunun için, tüm ülkelerin ortak hassasiyetle, gerçekleştirilen zulme karşı beraber ve birliktelikle duruş sergilemeleri elzemdir. Şayet bugün Filistin’de yaşanan zulme karşı bir şey yapılmazsa yarın küresel barış çok daha ciddi bir tehdit yaşayacak, yaşanan çatışmalar sadece bölgesel barışı değil dünya genelinde tüm insanlığı etkileyecek ağır koşulları gündeme getirebilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İsrail’in menfur saldırılarının durdurulmasına yönelik Sayın Cumhurbaşkanımızın ülkemiz adına yürüttüğü diplomatik çalışmalar insanlığın onur ve umudunun korunmasını sağlamaktadır. Unutulmamalıdır ki bilhassa Kudüs’ün durumu, statüsü ve geleceği herkesi ilgilendirmektedir, herkesin meselesidir. Bu kapsamda, Milliyetçi Hareket Partisinin düşünce ve önerileri ana hatlarıyla şunlardır: İsrail hunhar saldırılarına derhâl son vermeli, işgal ettiği yerlerden geri çekilerek ateşkes rejimi tesis edilmelidir. Kudüs’te her dinin, her kültürün, her etnik yapının ortak paylaşımını ve yönetimini esas alacak bir idare yapısıyla kalıcı ve kapsayıcı yeni bir siyasi denkleme ihtiyaç ertelenemez düzeydedir. Kudüs’e özel statü verilmeli, oluşturulacak bu statünün siyasi muhtevasını 3 semavi dinin mensupları ve temsilcileri eş güdüm hâlinde ve mutabakat içerisinde belirlemelidir. Bölgede eşit, adil ve iki devletli sistemin kurulması için Birleşmiş Milletler harekete geçmeli, inisiyatif üstlenmeli, caydırıcılığını kullanmalıdır. 1967 öncesi sınırları dikkate alınarak başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devleti uluslararası camiada tanınmalıdır. Nihai amaç huzur ve güvenlik içerisinde yaşayan, barış ve kardeşlikle perçinleşmiş Kudüs'ün tezahürüdür. Birleşmiş Milletler veya İslam ülkeleri öncülüğünde oluşturulacak bir koruyucu gücün çatışma ve gerginlik alanlarına konuşlandırılarak saldırıların engellenmesi acilen gündeme alınmalıdır. Bize göre Kudüs’e Birleşmiş Milletler veya İslam ülkelerinin katılımıyla teşekkül edecek bir koruyucu güç planlanmıyorsa, o zaman tarihin sesine kulak verilmeli, medeniyetler şehri Kudüs’ün ruhu ve dokusunu bilen Türk milleti yeni bir nöbet için devreye girmelidir. Yıllar boyunca hiçbir usanç göstermeden, bir başına da kalsa komutanından aldığı son emre uyarak azim ve inançla Mescid-i Aksa’nın kapısında, üzerindeki yıllanmış ve yamalı üniformasıyla ve elinde silahı olmasa da iman ve aşkla nöbetine devam ederek hayatını bu kutlu nöbette tüketen son Türk askeri Iğdırlı Hasan Onbaşı’nın hikâyesi yolumuza ışıktır. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu nöbet asla bitmemiştir; Allah’ın izniyle Türk milleti var olduğu müddetçe de bitmeyecektir.

Böylesi bir dönemde, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, kimi ülkelerin “İsrail’le beraberiz.” açıklamalarına karşın “Allah da bizimle beraberdir.” diyerek hüzünle haykıran mazlum Filistinli kardeşlerimiz bilsin ki, ne pahasına olursa olsun, Allah’ın izniyle Türk milleti ve Türkiye Cumhuriyeti de kendileriyle birdir ve beraberdir. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Kimse yoksa biz varız ve bu yoldan asla geri dönmeyiz; hiçbir çevreden çekinecek değiliz, hiçbir kınayıcının kınamasından da korkacak yahut endişe duyacak hâlimiz yoktur çünkü Türk milleti Hakk’ın sevdalısıdır ve kendisini daima bu yola adamıştır. Biliyor ve iman ediyoruz ki Allah’ın lütfu geniştir. Dün Karabağ’da hangi gerekçeyle Azerbaycanlı soydaşlarımızın yanında yer aldıysak, Libya'daki kardeşlerimize hangi sebeple destek verdiysek, herkes emin olsun ki bugün ve yeri geldiğinde çok daha fazlasıyla ecdat yadigârı Filistin’le beraber olmaya da kararlı olduğumuzu her çevrenin bilmesi gerekir. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) Mazlumun hakkı mazluma verilmedikçe, zalim hak ettiğini bulmadıkça, uluslararası toplum bu minvalde olması gereken hassasiyeti göstermedikçe kimse küresel barış ve istikrarın tesis edileceğinden bahsedemeyecektir. İsrail şimdiye kadar yaptıklarından mesul tutulmalıdır, yaptığı insanlık suçu yanına kâr kalmamalıdır; Uluslararası Ceza Mahkemesi vakit kaybetmeksizin harekete geçmeli, insanlık suçu işleyen İsrail’e yönelik hukuki süreç bir an evvel başlatılmalı, söz konusu suçların sorumluları derhâl tespit edilmelidir.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi, Filistin ve Kudüs’te yaşanan gelişmelere, iç siyasi gündem ve siyasi çıkar ölçüsünde kurnazlık ve sinsilik kokan bir yaklaşımın sonuna kadar karşısındadır. İsrail’in saldırılarını kınamak ve samimice karşısında durmak yerine neredeyse İsrail’i haklı gösterecek bir yaklaşımın doğru olmadığını sözlerimin sonunda ifade etmek isterim.

Bu vesileyle sözlerime de son verirken, Milliyetçi Hareket Partisi olarak Hükûmetimizin Filistin’de yaşanan zulme son verilmesine yönelik gerçekleştirdiği ve bundan sonra da gerçekleştireceği çabaların samimiyetle yanında olduğumuzu belirtiyor, Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Hişyar Özsoy.

Buyurunuz Sayın Özsoy.(HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın Bakan, hoş geldiniz.

AK PARTİ adına söz alan Ahmet Bey bahsetti, Netanyahu’nun imdadına bir Gazze saldırısı daha bu şekilde yetişmiş oldu.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – İYİ Parti.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Hem yolsuzluk davalarıyla boğuşan hem de seçim sonuçları kötü geçen, hükûmet kuramayan Netanyahu Gazze’ye saldırarak, Filistin’i tekrar kan gölüne çevirerek bir siyasi pozisyon tutmaya çalışıyor. Açıkçası, ben buna bakarken, Adalet ve Kalkınma Partisinin 7 Haziran sonrası sürecine biraz benzettim.

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Bu ayrı, o ayrı…

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – “Teşbihte hata olmaz.” derler. 7 Haziran seçimlerinden sonra güvenlik, terörle mücadele konseptini devreye sokmuş, ortalık toz dumana katılmış ve bu çerçevede kasım seçimlerinde tek başına yeniden iktidar olabilmenin zeminini yakalamıştı. İtiraz etmeden, birazdan bazı şeyleri paylaşacağım, müsaade edin.

Kıymetli arkadaşlar, bu Filistin meselesi söz konusu olduğu zaman bir söz düellosu sürekli olur, hamaset gırladır; bir kayıkçı yarışı gibi böyle, insanlar birbirlerine ha bire laf atarlar; Netanyahu Erdoğan’a, Erdoğan Netanyahu’ya. Fakat ortada ticaret alabildiğine devam eder, bugün biraz sizinle bunu paylaşacağım. Türkiye ile İsrail arasındaki ticaret hacmi, Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidara geldiği 2002 yılından 2020 yılına kadar tam yüzde 250 oranında artmıştır. Bu ticari ilişkilerin en pik yaptığı noktalar, kameralar önünde bizim en fazla gerilim gördüğümüz zamanlardır. Örneğin, 2010 yılında Mavi Marmara katliamı, ondan önce “one minute” 2009 yılında. 2011 yılındaki -bunlar resmî rakamlar- ticaret hacmine bakın. Bakın, 2008 yılından 2017 yılına kadar maviyle gösterilen, Türkiye’nin yaptığı ihracat; kırmızıyla gösterilen, ithalat ve İsrail’in Türkiye’ye yaptığı ihracat. Sürekli olarak artan bir ticaret durumu söz konusu.

Şimdi, kıymetli arkadaşlar, sorarlar insana -az önce tabii, Sayın Bakan söyledi ama- hani ticaret, ekonomi bunlar da en nihayetinde yaptırım araçları. Belli ki birbirlerine küfür, hakaret etse bile siyasi liderler, ticaret bundan kesinlikle etkilenmemiş.

Benim dikkatimi çeken iki nokta oldu: Birincisi, 2011 yılından yani Mavi Marmara’dan sonra rekor kırılması; ikincisi, 2014 yılında Koruyucu Hat Operasyonu’nu hatırlıyorsunuz -o “Dökme Kurşun” dedikleri 2008’deki Gazze saldırısından çok daha büyük bir saldırıydı- 2.250 civarında Filistinlinin öldüğü, o operasyonun olduğu yıl ticaret rakamları pik yapmış. Başka bir pik ne zaman olmuş ticarette İsrail ile Türkiye arasında? 2018 yılında İsrail Parlamentosunda Yahudi ulus devlet yasası geçip de bu yasa dışı yerleşimlerin İsrail’in ulusal değeri olarak tanındığı yıl ve aynı zamanda, Amerika Birleşik Devletleri'nin de Kudüs’e elçiliği taşıdığı yıl bir ticaret rekoru daha kırılıyor. 2019 yılında bu yükselmiş ve pandemiye rağmen artan bir ivme söz konusu. Arkadaşlar sorarlar: Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Bu kadar hamaset yapılıyor da…

Bir de çok önemli bir şey var arkadaşlar, pardon, onu da söyleyeyim: Netanyahu, 2018 yılında, Erdoğan için: “Bana üç saatte bir ‘Hitler’ diyordu, şimdi şükür, altı saatte bir ‘Hitler’ diyor ama ticaretimiz iyi gidiyor.” deme aymazlığını bile göstermişti.

Devamla, Türkiye'nin İsrail’e en fazla ihraç ettiği ürünler arasında demir, çelik ve çimento var ve İsrail bunu, hem o utanç duvarının yapımında hem de bu yasa dışı yerleşimlerde kullanıyor. Türkiye, İsrail’e en fazla demir, çelik ve çimento ihraç eden ülke; bu kızıl kıyametin içerisine.

Dolayısıyla, Sayın Bakan, gerçekten, İsrail meselesi hamasetle ele alınabilecek bir mesele değil; yetmiş yıllık bir mesele, Orta Doğu’nun temel dinamiklerinden bir tanesidir ve o ciddiyetle ele alınması lazım. Birazdan geleceğim.

Bu Mavi Marmara Anlaşması’na çok girmeyeceğim arkadaşlar. Evet, o, Kudüs ile Ankara arasında yapılan bir anlaşma oldu. Biz HDP olarak Komisyonda -diğer muhalefetle birlikte- çok ciddi eleştirdik bunu, bunun yapılmaması gerektiğini… Ama normalleşme ihtiyacı var Türkiye'nin; Doğu Akdeniz’de iyice gerilmiş, sıkışmış bir durumda, enerji politikalarında belli bir pozisyon kapmak için İsrail’le, Mısır'la ilişkileri düzeltmek durumunda, hatta Suriye’yle düzeltmek durumunda, yoksa zaten biliyorsunuz, ortalığı Güney Kıbrıs ve Yunanistan doldurmuş durumda. Bütün bu Türkiye ile İsrail arasındaki gerilimler İsrail’i de tabii, başka aktörlere yönlendirdi. 2016 yılından beri Bakanlığın da içinde olduğu bir normalleşmeye çalışılıyor fakat kıymetli arkadaşlar, ortada başka bir mesele var. Bu Mavi Marmara Anlaşması’na, Mavi Marmara’nın kurban ailelerinin ne dediğine de lütfen bakınız diyorum. Biz, Komisyonda bunu tartışıp Genel Kurula indiği zaman HDP bu anlaşmaya karşı “Hayır.” diyebilen tek parti olmuştu. CHP olarak yukarıda çok eleştirmiştiniz, aşağıya indi, hepiniz çekimser kaldınız, çok iyi hatırlıyorum; benim için ciddi bir hayal kırıklığıydı. Bu Mavi Marmara meselesini bir köşeye bırakıp “Biz bu işi normalleştirelim.” dediniz ama öyle görünüyor ki bu Filistin meselesi bu normalleşmenin önünde engel olmaya sürekli devam edecek.

Kıymetli arkadaşlar, biz Filistin meselesini konuştuğumuz zaman bizim sosyal medyadaki takipçilerimiz, özellikle Kürt takipçilerimiz, bizi e-mail yağmurlarına tutuyorlar. Kürtler hâliyle Filistin meselesini çok yakından bildiklerini, hissettiklerini düşünüyorlar çünkü biz çoğu zaman benzer bir durumda olduğumuzu düşünürüz; siz diyebilirsiniz ki “Hadi oradan.” ama bizim duygumuz bu. Ben, müsaade ederseniz, bugün size birkaç tane örnek göstereceğim.

Kıymetli arkadaşlar, şu resim Gazze’den -Sayın Bakana da göstereyim, Başkana da- sivil bir yerleşim yeri. Netanyahu “Terörle mücadele ediyoruz.” diye -Sayın Bakan söyledi- birkaç tane füzeyi bahane edip Gazze’yi bir bütün olarak bombardımana tabi tutuyor, savaş uçakları kullanıyor, bombalar, roketler; sivilleri öldürüyor ve bütün bunu nasıl meşrulaştırıyor arkadaşlar? Ben “Terörle mücadele ediyorum, benim Filistinlilerle bir meselem yok, bir problemim yok.” diyor. Şunu görüyorsunuz değil mi arkadaşlar?

Kıymetli arkadaşlar, bu resim sizce nerede, size nereyi hatırlatıyor?

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – PKK’nın yerle yeksan ettiği yerler, PKK’nın.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Burası Cizre bodrumları kıymetli arkadaşlar, burası Cizre bodrumları.

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Çukur eylemleri…

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Geliyorum…

Taybet İnan; bir ömür boyu biz bu ismi unutmayacağız, yedi gün sokak ortasında cesedi bulunup da çocukları taş atıyorlardı köpeklere annelerinin cesedini parçalamasın diye, bu ülkede gördük 2016 yılında yedi gün sokak ortasında bekletilen cenaze.

Ahmet Davutoğlu bu operasyona “evet” dediği zaman -eşi Sare Hanım anlatmıştı -bu operasyona “evet” verdikten sonra Ahmet Davutoğlu eve gidiyor, sabaha kadar ağlıyor; bunu kendi eşi söylemişti. Yaşanabilecek vahşeti kendisi de fark etmiş olacak ki… Çünkü kente tanklar sokulmuştu o zaman. Cemile Çağırga; bu, cesedi buzdolabında bekletilen kadın. Şurası Cizre, tanklarla vuruluyor, tanklarla yerleşim yerleri vuruluyor. Bilseniz bunun savaş suçu olduğunu, konuşmazsınız. Tanklarla yerleşim yeri vuruluyor, tanklarla Sur vuruluyor. Bakın, şu tank, görüyor musunuz?

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Şimdi de mağarada vuruyoruz Allah’a şükür.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kabul ediyorsunuz yani.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Nusaybin, Nusaybin, şu Nusaybin. Bu 2016, Şırnak kent merkezi. Şu Sur, benim milletvekili olduğum… (HDP ve MHP sıralarından gürültüler)

Arkadaşlar, bir saniye… Boş verin ya, konuşuyoruz.

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Boş ver sen, boş ver!

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Sur yıkılmadan önceki durum, bu Sur. Bakın, Sur’un yarısı tanklarla yıkıldı. Bakın, bu neresi? Sur. 500 bin insan yerinden edildi.

Bakın, şunu da anlatmadan geçemeyeceğim…

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sur’u kim yıktı ya? Siz yıktınız.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – PKK yıktı, terör örgütü.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Vallaha tankı topu olan kim yapmışsa onlar yapmış.

…bu Nusaybin. Bakın arkadaşlar, Zehra Doğan Kürtlerin Picasso’su olan bir ressam. (AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ya bir dinleyin arkadaşlar, cevap verirsiniz.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Başkanım, bir müdahale eder misiniz. Ben niye bunları susturmak zorunda kalayım ki?

BAŞKAN – Sayın Özsoy, siz devam edin.

Lütfen değerli arkadaşlar…

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Zehra Doğan genç bir Kürt kadın Nusaybin’de. Bakın, bu vahşetlerin hepsini yapan var ya…

AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Yalova) – PKK yaptı, PKK.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Siz ne dediğinizi bilmiyorsunuz, bu vahşetleri yapan komutanların hepsi şu an FETÖ’den içeride.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – PKK terör örgütünü bir zikret istersen.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – FETÖ’den hepsi içeride; Cizre’yi, Sur’u, Nusaybin’i yıkanların hepsi FETÖ’den içeride. Kime sahip çıktığınızın bile farkında değilsiniz siz, ırkçılık o kadar sarmış sizi.

AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Yalova) – Siz ırkçısınız!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kürtlere, Türklere düşmansınız.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Şu, şu, Zehra Doğan, Kürtlerin Picasso’su. Guernica tablosunu bilir misiniz bilmiyorum, İspanya iç savaşı, 1937, Picasso yapar. Alman bir komutan Picasso’ya sorduğu zaman Guernica’yı “Siz mi yaptınız?” “Hayır, ben yapmadım, siz yaptınız.” der. Zehra Doğan, bakın şu Nusaybin’in resmini böyle yaptığı için bir de hapis yemişti, şu an sürgünde yaşamak zorunda. Genç bir kadın, benim nazarımda gerçekten Kürtlerin Picasso’sudur, çok saygın bir insan. Bunlar ürettiğiniz tablolar.

Bunu niye söylüyorum kıymetli arkadaşlarım? Bunu şunun için söylüyoruz kıymetli arkadaşlar: Orta Doğu’da iki tane çok önemli mesele var.

AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) – Çarpıtmakta İsrail’den bile fazlasın.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Ya, bir saniye, müsaade edin.

AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) – Çarpıtmakta İsrail’i geçtin.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Ya tamam, şimdi, bakın ben anlatacağım, sizin beyniniz açılacak.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – PKK’yı da anlat, PKK’yı.

AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) – Çarpıtmakta İsrail’le yarışıyorsun.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Müsaade edin, müsaade edin…

Arkadaşlar, Orta Doğu’da iki tane önemli mesele var -biraz sosyoloji lazım bunlara- bir tanesi Birinci Dünya Savaşı’nın bize bıraktığı bir mesele; Kürt, kürdistan meselesidir. Dört parçaya bölünmüş -o gün bugündür kavga var, bu bir- İran, Irak, Suriye, Türkiye. Türkiye bu işin içerisinde. İkinci önemli ulusal mesele İsrail-Filistin meselesidir, o da İkinci Dünya Savaşı’nın bize verdiği bir mirastır. 1948 İsrail devleti kurulur ve o gün bugündür yetmiş yıldır kan revan içerisinde bu coğrafya.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – PKK ağzı bu.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Hem Kürt meselesi hem Filistin meselesi bu coğrafyada çözülmeden ne Türkler ne Araplar ne Kürtler ne Farslar hiç kimse rahata kavuşamayacak. Türkiye Cumhuriyeti devletinin tarihsel duruşu, diplomatik geçmişi, NATO üyeliği, bölgesel konumu itibarıyla bu her iki sorunun da barışçıl çözümü için isterse rol alabilecek kapasiteye sahiptir diyoruz. İsrail’e oturup sürekli akıl vereceğinize biraz evin içinde de çalışın diyoruz.

Bakın, niye diyoruz bunları? “Terörle mücadele” adı altında mücadele ettiğiniz Kürtlerin yüz yıldır devam eden bir mücadelesi söz konusu.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – PKK, PKK…

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Şu ülkemde ben hâlâ kendi dilimde konuşamıyorum, şu Parlamentoda Kürtçe konuştuğumuz zaman hâlâ “x” diye geçen bir durumdayız.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – PKK, PKK…

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Afrin’e saldırıyı gördük, Serekaniye’yi gördük, Kerkük’te referandum olduğu zaman “Sizi aç bırakacağız.” tehditlerini gördük, gördük. Tercih sizin, isterseniz sonuna kadar Kürtlerle savaşın, siz bilirsiniz.

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Son terörist ölene kadar...

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kürt düşmanı PKK, Kürt düşmanı PKK.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Kürtler bizim kardeşimiz.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Siz nasıl istiyorsanız öyle yapın, biz başka bir ihtimal olabileceğini düşündüğümüz için sadece size bunu öneriyoruz. Öyle Filistin seviciliği yaparak olmaz, gemiciklerle oraya petrol veren ben değilim.

AHMET BÜYÜKGÜMÜŞ (Yalova) – Boş konuşma, boş konuşma!

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Bu kadar ticareti yapan ben değilim, siz yapıyorsunuz, sizin inşaat ve ihracat şirketleriniz yapıyor, sonra oturup millete hamaset yapıyorsunuz.

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Amerika orada İsrail’e silah veriyor, burada teröristlere.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Kıymetli arkadaşlar, HDP olarak…

İşte, aynı laf, Netanyahu aynısını yapıyor “Terörle mücadele.” diyor, hiçbir farkınız yok, zerre kadar farkınız yok sizin. (HDP sıralarından alkışlar, AK PARTİ ve MHP sıralarından gürültüler)

HDP olarak, Filistin meselesine karşı olan tavrımız bellidir, biz sadece şunu istiyoruz Hükûmetten: Bu Filistin meselesini iç politika malzemesi olarak kullanmayın; gücünüz varsa, imkânınız varsa -ki var- bu meselenin sulh yoluyla çözümü için elinizi taşın altına koyun. Biz farkındayız Birleşmiş Milletler ve diğer liderlerle görüşüyorsunuz Sayın Bakan fakat onlardan bir şey çıkamayacağını siz de görüyorsunuz, siz de zaten söylüyorsunuz. Dolayısıyla bu Filistin meselesini iç politika malzemesinin ötesine geçirmek lazım.

İkinci önemli konu…

Başkan, çok kestiler, biraz ekleyin gerçekten. Bak, sesim gitti.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ekle gitsin.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) - Bizim Başkandır, yardımcı olur.

İkinci konu, Yahudi düşmanlığı… Arkadaşlar, Netanyahu’nun politikasına en büyük destek verecek şey Yahudi düşmanlığıdır; sosyal medyada kimi protestolarda görüyoruz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özsoy.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – …antisemitizme kayan bütün söylemler en fazla Netanyahu’ya fayda getirir, Filistinlilere zarar verir. HDP olarak, Netanyahu’nun Filistinlilere uyguladığı zulmün ne kadar karşısındaysak aynı şekilde bu durumdan antisemitizm, Yahudi düşmanlığı üretenlere karşı da tavrımız nettir, buna sonuna kadar karşıyız. Eğer Filistin davasının iyiliği düşünülüyorsa, Hükûmetin özellikle bu konuda uyarıcı olması lazım.

Buradan İsrail devletine de hükûmetine de seslenmek istiyoruz: Eğer İsrail kendi halkının güvenliğini sağlamak istiyorsa -ki bu sonuna kadar hakkıdır- Yahudilerin hem İsrail'de hem Orta Doğu’da huzur ve barış içerisinde yaşamasını istiyorsa sizi temin ederim ki Gazze'yi bombalayarak, tanklarla, toplarla, sivilleri vurarak bunu yapamayacaksınız. Eğer İsrail halkı, Yahudi halkı Orta Doğu'da onurlu, barış içinde, refah içerisinde, güven içinde yaşamak istiyorsa Filistinlilerin de kendi topraklarında mülteci olmaktan çıkması ve adil bir barışla onların da güven ve huzur içerisinde yaşaması gerekiyor. Bunun başka da bir yolu yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Başkanım, hemen bitiriyorum.

Dolayısıyla da İsrail’deki bütün bu sağcı, bu faşizan hükûmet politikalarına karşı kıymetli arkadaşlar, biz HDP olarak tabii ki Filistin halkının yanındayız; yalnız, Filistin halkının yanında olmayı antisemitizmle ve Yahudi düşmanlığıyla da karıştırmamak gerektiğini düşünüyoruz.

Bir de son olarak Sayın Bakana 2 şey söyleyip bitireyim. Sayın Bakan 2018 yılında, bu Kudüs meselesi, elçiliklerin taşınma meselesi olduğu zaman “Bundan sonra sadece bağırıp çağırmayacağız, yaptırım da uygulayacağız.” demişti. Bir yaptırım uyguladınız mı Sayın Bakan? Bir de Suudi Arabistan’dayken “Ümmet harekete geçmemizi bekliyor.” demiştiniz. Bundan spesifik olarak kastınız nedir? Bunu da öğrenmek istiyorum sizden.

Son olarak arkadaşlar, Türkiye’nin gerçek meseleleri var: Pandemi, ekonomi, yoksulluk, yolsuzluk, Kürt meselesi, demokrasi, hukuk, devam eden kadın kırımı, bir de bu ara ortalığa saçılmış “Kurtlar Vadisi Sedat Peker” “Süslü Sülü” almış gitmiş, gırla gidiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HİŞYAR ÖZSOY (Devamla) – Filistin üzerinden dönen hamasetle bu ülkenin gerçek gündemlerinin üstünün kapatılmasına müsaade etmeyeceğiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Hamaseti siz yapıyorsunuz. Kürtler üzerinden hamaset yapan sizsiniz.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

29.- Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın, Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy’un HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Hişyar Bey’in konuşmasını üzüntüyle takip ettim çünkü burada İsrail’in Kudüs’te Filistinlilere yönelik herhâlde hepimizin reddettiği ve bunu kayıtlara geçtiği zulmüne ilişkin bir ortak toplantı yapıyoruz. Türkiye'nin iç siyasetine ilişkin problemler, anlaşmazlıklarımız, farklı yaklaşımlarımız olabilir. Esasen bunları konuşmak için de Mecliste çok geniş zamanlarımız oluyor ve Hişyar Bey’in bahsettiği konular -ben de 2011’den beri Meclisteyim- sürekli olarak zaten HDP tarafından gündeme getirilen ve konuşulan konular ama bugün sanki başka bir maksatla buradayız gibi geliyor bana ve özellikle, Filistin’deki mazlum insanlar ile Türkiye'nin siyasi tartışmaları ve anlaşmazlıklarını aşan bir ortaklık bağlamında bir dayanışma iklimi iletmesi kastının bu toplantıya ait olduğunu, bunun manasının böyle olduğunu düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) – Fakat Hişyar Bey 15 dakikalık, 16-17 dakikalık konuşmasında, 2-3 cümle dışında, sürekli iç siyasete gönderme yapan ve buradaki eleştirileri sıralayan bir konuşma yaptı. Şimdi, kendileri de bilirler -ırkçılıkla suçladı bizi- bazen, ırkçılığa karşı olanlar çok kolay bir şekilde ırkçılık tuzağına düşebilirler. Hişyar Bey de eğer bir söylem analizi yaparsa muhakkak bunun çok derin anlamlarına ulaşacaktır, buradaki, kendi durduğu saftaki toplam retoriğin içerisinde bir değerlendirme yaptığında.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) – Bir diğer konu: Orada fotoğraflar gösterdi; Hişyar Bey’in unuttuğu ve bahsetmediği bir unsur var orada, PKK faktörü. Malum, o dönemde çukurlar kazılmış ve o çukurların arkasında gencecik delikanlılar, delikanlılar ellerinde silahlarla, şehirlerde devrimci kurtuluş savaşını başlattıklarını ifade etmişlerdi ve PKK’ya yakın yayın organları, o gençler çok onurlu bir iş yapıyormuş gibi o kışkırtıcılığı onore edici bir iş olarak takdim etmişlerdi. O yayınları yapanların ve o gençlerin sırtını sıvazlayanların kesinlikle o gençlerin kanında dahli vardır, bunu unutmayalım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Orada yaşanan dramın, trajedinin asli aktörü PKK’dır. Hişyar Bey’in bunu o analitik değerlendirmesinin içerisine hiç dâhil etmemesi son derece üzüntü vericidir ve farklı bir bağlamdan baktığının delilidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MEHMET NACİ BOSTANCI (Ankara) – Ben bu iç siyasete çok da fazla dalmak istemiyorum, sözlenecek söz çok ve uzun yıllardır zaten bunları konuşuyoruz ama ümit ve temenni ederim ki bugün orada zalim Netanyahu ve İsrail’in içerisindeki bir grup azınlık saldırgan politika yapıcılarını sevindirecek bir görüntü -ümit ederim- hiç olmazsa Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkmaz diye düşünüyorum. Başka zaman her türlü tartışmayı yapabiliriz ama bugün bu dayanışmayı ifade etmek çok önemlidir ve değerlidir diye söylüyorum.

Saygılarımı sunuyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Grup adına Hişyar Bey yerinden… Sataşma yok ama açıklama…

HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) – Açıklama istiyorum.

BAŞKAN – Yerinizden efendim.

Buyurunuz.

30.- Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy’un, Ankara Milletvekili Mehmet Naci Bostancı’nın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Arkadaşlar, bu Filistin meselesine biz temel olarak farklı bakıyoruz, siz İslami bir pencereden bakmaya çalışıyorsunuz. Filistin meselesi sadece İslami bir pencereden ele alınamaz, bir ulusal meseledir. 1948’den beri, hatta daha öncesi vardır, İsrail’den önce İngilizlere karşı mücadelesi vardır Filistinlilerin, bu bir ulusal meseledir. Yerlerinden Nekbe’de edilenlerin önemli bir kesimi de Hristiyandır. Bütün bu meselenin işte Kudüs İslam diskuru içerisinde zaten tüketilmesi de Filistinlileri iyice daraltmıştır, uluslararası arenada da tecrit konumuna getirmiştir; birincisi bu. Biz Filistin meselesini ulusal bir mesele olarak değerlendiriyoruz. Orta Doğu’da maalesef Filistinliler layık oldukları o ulusal kimliklerinin tanınmasını elde edememişlerdir. Bu açıdan, siz benzerlik görmeseniz de bütün dünya, siyaset tarihî, sosyolojisi, herkes Kürt meselesi ile Filistin meselesi arasında Orta Doğu’da birçok paralellikler kurar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) – Hemen bitiriyorum Başkan.

Yani görürsünüz görmezsiniz, bu sizin bileceğiniz iştir.

İç siyaset malzemesi olarak kullanılmasına gelince Naci Hocam, iç siyaset malzemesi yapan sizsiniz. İsmail Haniye Türkiye'ye geldiği zaman nereye gitmişti? Sizin Meclis Grubunuza gelmişti, sizin kongrelerinize geldiler bu insanlar. Yani bu iç siyaset malzemesi yapmak anlamına gelmiyor mu? Tam da bu yapıldığı için bizim önerimiz, bizim söylediğimiz, iç siyaset malzemesi yapmayın bu meseleyi. Her seçimden önce biz ya “Rabia” görüyoruz ya “one minute” görüyoruz sonra unutulup gidiyor. Filistin meselesi kanlı bir meseledir, basit siyasi polemiklere kurban edilmemeli.

Son olarak, az önce size dedim ki: “FETÖ'cü” dediğiniz komutanlar Cizre'yi, Sur’u bu hâle getirdiler, hepsi şu an içeride; hiçbirisi de orada uyguladıkları vahşet için yargılanmadı bu arada, başka şeyler için yargılandılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) - Bitiriyorum Sayın Başkanım, hemen bitiriyorum.

BAŞKAN – Sayın Özsoy, tekrara düşmeyelim lütfen.

HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) - Konuşmama başlarken şunu dedim: Sayın Bakan, İsrail “Hamas oradan füze atıyor diye biz Gazze'yi vuruyoruz.” diyor; temel argümanları bu. Siz de “Evet, PKK’liler orada çukur kazdılar, biz de gittik gerekeni yaptık.” mı diyorsunuz, ne diyorsunuz?

Naci Hocam, ben size bir şey anlatayım: Bakın -şu an Diyarbakır Milletvekiliyim- o dönem Silvan'a gitmiştik -bakın, Efkan Bey orada, o dönemleri hatırlıyorlar- biz araya girdik, bir şekilde Silvan’ın yerle bir edilmesini engelleyebildik, oradan çıktılar, en azından o kentin sakinleri korunabildi. Silvan'dan sonra siyaset devreden çıktı, kimin indiğini hâlâ bilmiyoruz. O dönem Hükumet “Kontrol edemediğimiz güçler var.” diyordu bizim vekillerimize. Orada, o 2016’da, Sur’da, Cizre'de olanları iyice anlamadan Türkiye'nin şu anki siyasetinin durumunu anlayabilmeniz mümkün değildir, darbenin izlerini de orada aramak gerekir diyorum.

Herkesi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ahmet Ünal Çeviköz. (CHP sıralarından alkışlar)

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Çeviköz, özür dilerim.

Sayın Akçay, görmedim kusura bakmayın.

Buyurunuz Sayın Akçay.

31.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy’un yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Yo, estağfurullah.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, tabii, bu HDP adına yapılan konuşmadan çıkardığımız sonuç şu: Geçtiğimiz günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi partiler olarak imza altına aldığımız ortak bildirideki imzasını herhâlde tekzip etti veya o konuda samimi olmadığı kanaati uyandı. Filistin’de yaşananlar ile Türkiye’nin terörle mücadelesini kıyaslamak bir kere akıl tutulmasıdır, PKK terör örgütünü görmemektir. Bu, aynı zamanda, İsrail saldırılarını dolaylı olarak meşru görmeye götürecek de bir anlayıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Ayrıca, o yüz yıllık 4 parçalı Kürdistan meselesinin Birinci Dünya Savaşı’ndan bu yana kaldığını ifade etmek, o yüz yıl evvelki emperyalist ülkelerin bu meselesinin de devam ettiğini gösterir.

Söz konusu olan, bugünkü toplantımızın da gerekçesi -ve Sayın Dışişleri Bakanımıza da verdiği bilgiler için ayrıca teşekkür ediyoruz- İsrail’in Filistin’i işgali. Ve bu işgal ettiği yerlerde Filistin halkına bir katliamı, çocuk, kadın demeden acımasızca saldırısı söz konusudur. Türkiye’yse kendi ülkesinde, kendi egemenlik alanında terörle mücadele etmektedir.

Bu düşüncelerimi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

32.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir kere, biz, attığımız imzanın tabii ki arkasındayız, hiçbir zaman imzalarımızın arkasında durmamazlık etmedik çünkü biz bir ilke partisiyiz, yanar döner siyaset yapmayız. Filistin halkıyla dayanışmamızı da bu konudaki aktivitemizi de bütün dünya biliyor yani burada istedikleri kadar yorumlasınlar.

Ben çok uzatmak istemiyorum ancak ben hatibimizin kürsüden gösterdiği, sivillerin -altını çizerek söylüyorum- yerleşim yerlerinin bombalanmasının, katliamların, cinayetlerin terörle mücadele adı altında sunulmasını şiddetle reddediyorum. Kürt halkına karşı bölgede yürütülen her türlü kırımı, katliamı, suçu, işkenceyi “Terörle mücadele ediyorum.” yaftası adı altında bugüne kadar meşrulaştırma çabası var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben Cizre bodrumlarıyla ilgili yapılan görüşmelerin tamamında vardım, heyetteydim. Ben, sevgili İdris Baluken ve Osman Baydemir; İçişleri Bakanıyla, Sağlık Bakanıyla en üst düzey yetkililerle defalarca görüşüp içerideki sivillerin sağ çıkması için çaba gösterdik. Bu kürsüden ben sivillerin listesini okudum -kayıtlardan çıkaralım, bizzat çıkaralım- ve o sivillerin hepsinin cenazesi çıktı.

Biz çocuk öldürülüyor diyoruz, “Terörle mücadele” deniyor. 70 yaşında Taybet Ana öldü diyoruz, “Terörle mücadele” deniyor. Hayvanlar telef ediliyor diyoruz, “Terörle mücadele” deniyor. Orman yakılıyor diyoruz, “Terörle mücadele” deniyor. Bu sadece bir kılıftır, ortada terörle mücadele falan yoktur, ortada Kürtlerle mücadele vardır, Kürtlere düşmanlık vardır; bunun başka türlü bir izahı olamaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz eğer biri suç işlemişse cezasını alsın, yargılansın, suç işleyen biri varsa yakalansın istiyoruz. Biz buna karşı hiçbir zaman durmadık ama biz Cemile Çağırga’nın, 13 yaşında bir çocuğun vurulmasını ve annesinin onu buzdolabında saklamasını burada anlatırken bize terörle mücadele hikâyesi anlatılmasın.

Hatibimiz Filistin halkıyla da ilgili bir kıyas yaptı ve burada Filistin halkıyla dayanışırken kendi yurttaşlarımızın da haklarını görelim dedi. Aslında çok önemli mesajlar verdi ama maalesef bu mesajlar her zamanki gibi terör laflarıyla karşılandı. Biz bunu kabul etmiyoruz, Filistin halkıyla da Kürt halkıyla da mazlum bütün halklarla da birlikteyiz, yanlarındayız.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özkan…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kayıtlara geçmesi için efendim.

Türkiye’de Kürt’üyle, Türk’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle 85 milyonu, barışımızı tehdit eden bir terör meselesi vardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin mücadelesi de ortak barışımızı tehdit eden, bölgeyi kan ve gözyaşına boyayan terör örgütüyledir. İşte, bugün, burada gördüğümüz ve terör örgütünün yakıp yıktığı yerleri -hamdolsun- yine, bölgede yaşayan vatandaşlarımızın huzur ve barış içerisinde yaşayabilmeleri için devletimiz orada istikrar ortamını inşa etmiş ve oralarda yapılan bu mahaller de ve yerleşim yerleri de yine Kürt’üyle, Türk’üyle 85 milyon vatandaşımızın kullanımına sunulmuştur ve bu da barışımızın teminatıdır. Genel Kurulun dikkatine sunarım.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Neresi orası?

BAŞKAN – Sayın Çeviköz, anlayışınız için teşekkür ediyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkanım…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sataşma yok ki.

BAŞKAN – Sayın Beştaş, ikinci defa oluyor Sayın Çeviköz’ü…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – PKK dedim ben.

HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) – Gösterdiği fotoğrafları söylüyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, gösterdiği fotoğrafın olduğu ilde otuz beş yıldır yaşıyorum ben.

BAŞKAN – Sayın Beştaş, istirham ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben de istirham ediyorum, sadece zabıtlara geçsin.

BAŞKAN – Peki, buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben Diyarbakır’da üniversite okudum, avukatlık yaptım ve hâlâ ikametlerimden biri oradadır. Sur’u avucumun için gibi bilirim. Şu anda, o yaptığınız yapılarda ölenler falan oturmuyor artık, biliyor musunuz? Onlar öldü ve beş yıl Sur’da sokağa çıkma yasağı vardı.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ya, PKK terör örgütü mensupları öldü, onu kastediyorsun herhâlde.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Dünyada en uzun sokağa çıkma yasağı yaşanan bölgedir Sur.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kürt’e bir şey yok, Türk’e bir şey yok, barışımıza bir şey yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Halka gerçekleri anlatsınlar, bir manipülasyon yapmasınlar.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – PKK mensuplarından başka kimseye herhangi bir şey yapılmadı.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

B) Hükûmetin Gündem Dışı Açıklamaları (Devam)

1.- Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, İsrail’in Kudüs’e saldırıları ve Filistin’deki gelişmelere ilişkin gündem dışı açıklaması ve İYİ Parti Grubu adına Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan, MHP Grubu adına Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir, HDP Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy, CHP Grubu adına İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz, AK PARTİ Grubu adına Bursa Milletvekili Efkan Ala ile şahsı adına  Ankara Milletvekili Mustafa Destici'nin aynı konudaki konuşmaları (Devam)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ahmet Ünal Çeviköz.

Buyurunuz Sayın Çeviköz. (CHP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ediyoruz Sayın Çeviköz.

CHP GRUBU ADINA AHMET ÜNAL ÇEVİKÖZ (İstanbul) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Bir daha geri dönmek üzereyim diye korktum bir an için ama biz diplomatlar sabırla eğitiliriz, onun için sabırla bekledim sıramı.

Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, Gazze ve Kudüs’te yaşanan vahşeti ve İsrail saldırganlığını konuşmak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, sözlerime İsrail’in Filistin topraklarına ve Filistin halkına yönelik günlerdir devam eden şiddetini en güçlü şekilde kınadığımızı belirterek başlamak istiyorum. Gazze’de olayların başladığı 10 Mayıs tarihinden bugüne değin hayatını kaybedenlerin sayısı 212. Hayatını kaybedenlerin, şehitlerin 61’i çocuk, 36’sı kadın. Yaralı sayısı 1.400’ü aştı. Bölgede derin bir insanlık dramı yaşanıyor. Hayatlarını kaybeden Filistinli çocuklara, kadınlara ve kardeşlerimize rahmet diliyor, bu vahşetin en kısa sürede sonlandırılmasını temenni ediyorum.

Değerli milletvekilleri, konuyu ele almadan önce şu hususu belirtmek isterim: Çatışma ilk başladığında, Parlamentoda grubu bulunan bütün siyasi partiler olarak ortak bir bildiri yayımladık ve “Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu zulmü ve hukuk tanımazlığı şiddetle kınıyoruz.” dedik. Meclisimizin bu konuda ortak bir tavır sergilemesi ve haksızlığa karşı bir araya gelmesi konusunda bizlere ve yurttaşlarımıza bir umut vesilesi oldu bu beraberlik. Bu da aslında Filistin meselesinin bizim için ne kadar önemli bir mesele olduğunu gösteriyor. Biraz evvel ifade edildi, Filistin meselesi aslında Türkiye’nin dış politikasında ve iç politikasında bir ulusal meseledir. Geçtiğimiz yıl, 12 Şubat 2020 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi olarak Orta Doğu Barış Planı’nın bölgede yaratacağı sorunlar ile Filistin sorununun Kudüs odaklı gündeme alınarak Türkiye’nin üstlenebileceği rolün değerlendirilmesi maksadıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinde genel görüşme açılmasını istemiştik. Verdiğimiz pek çok önerge gibi o önergemiz de reddedilmişti. Keşke kınama yaparken gösterilen o biraz evvel sözünü ettiğim ortak duruş muhalefetin önergelerinde de kendini gösterebilseydi ve o zaman bir genel görüşme açılabilseydi belki bugün yaşanan bu vahşeti engelleyebilecek önlemleri o zaman konuşabilirdik. O gün genel görüşmeyi reddettiniz. Peki, bugün vicdanınız rahat mı yoksa bugün timsah gözyaşları mı döküyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, bugün elbette ki gündemimiz Filistin halkının içinde bulunduğu insanlık dramı. İktidarın muhalefetten gelen önerilere kulak tıkaması Türkiye’nin Orta Doğu’daki sorunların çözümünde ara bulucu olarak rol almasını engelliyor. Sorunlardan kaynaklanan tehditleri kendinizden uzak tutma politikasından artık vazgeçmeniz gerekiyor. Ulusal bir dış politika izlemekten uzaklaştıkça yanlış dış politika hamleleriyle ülkemizi ve bölgemizi tehditlere açık hâle getiriyorsunuz.

Filistin konusunda önemli iki aktör ülke konumunda olan Mısır ve Ürdün’le kavgalıyken aradan geçen süre içinde bu durumun nelere mal olduğunu iktidar mensuplarının kendilerine sormaları gerekiyor. Onlar sormuyorsa biz onlara soruyoruz: Bu yanlışlarınızdan ne zaman vazgeçeceksiniz? Daha önce defalarca vurguladık, Mısır sadece Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanları sınırlandırılması yapılmak üzere temas kurulacak, diyalog kurulacak bir ülke değildir, Filistin konusunda olduğu gibi daha pek çok konuda bölgenin güvenliği, ülkemizin Afrika ve Doğu Akdeniz politikaları konusunda da önemli ve ilişkilerde hak ettiği değerin verilmesi gereken bir ülkedir.

Bu kürsüden, fırsat buldukça, sürekli dile getiriyorum, Türkiye AK PARTİ iktidarının hatalarla dolu yanlış politikalarıyla dış politika yapımı yeteneğini kaybetmiştir ve etkin bir dış politika izleyememektedir. Söz konusu durumun Müslüman Kardeşler’e hamilik ısrarının bir sonucu olduğunun altını, özellikle, bu vesileyle çizmek isterim. Bu vahim durumu Filistin konusunda yürütülen diplomaside de görmek mümkün. İktidar, Filistin konusunda, bir taraftan “Ümmet bizden liderlik bekliyor.” derken bir taraftan da -biraz evvel de belirtildiği gibi- Papa’yla görüşmeler yapabiliyor. Bu çelişkili durumla nasıl bir diplomasi atağı yaratmayı düşünüyorsunuz? Ülkemizi ümmetin lideri olacağınızı söyleyerek kurduğunuz Orta Doğu politikanızla bölgede yapayalnız ve sözü dinlenmeyen bir ülke durumuna düşürdünüz. Dış politika, her şeyden önce, millet için yapılır; siz millet için hangi dış politika başarısını gösterdiniz ki ümmetin liderliğine talip olabiliyorsunuz? Ümmet sizi tanımasa inanması işten bile değil. Hem hangi ümmetten söz ediyorsunuz; Suriye’de “Bizimkiler ile Esad’ınkiler.” diye böldüğünüz ümmetten mi, Libya’da “Bizimkiler ile Mısır’ınkiler.” diye böldüğünüz ümmetten mi, Mısır’da “Bizimkiler ile Sisi’ninkiler.” diye böldüğünüz ümmetten mi? İstanbul seçimlerinde dahi “Bize mi oy vereceksiniz, Sisi’ye mi?” diye kendi halkımızı, milletimizi böldünüz. Ümmet sizden liderlik beklemiyor, milletimiz ne istiyorsa ümmet de onu istiyor. Gölge etmeyin, başka ihsan istemez. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Bakan, Genel Kurulu ve bizleri onurlandırdınız bugün buradaki varlığınızla ve dile getirdiğiniz faaliyetlerinizi dikkatle dinledim. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda, sadece Genel Kurulunda değil, Birleşmiş Milletlerin bütün mekanizmalarında bir tıkanma var. Bugün, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından temasa geçilen ülkelere baktığımızda aralarında İsrail’i veya Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyini zorlayacak bir ülke olduğunu görmüyoruz. Bu nedenle söz konusu diplomasi hamlelerini sanki dostlar alışverişte görsün diye yorumlamaktan başka bir çaremiz de kalmıyor. Türkiye bu tıkanmayı çözebilmek için elinden geleni yapmalıydı ama yapamıyor. Neden yapamıyor? İşte anlattığım o çelişik dış politika çizgisi nedeniyle. Bakınız, 2018 yılından itibaren Filistinliler için uluslararası koruma gücü kurulması, uluslararası koruma mekanizması kurulması için bir girişim başlattığınızı söylediniz. Peki, 2018 yılından bu yana geçen üç yıl zarfında bu mekanizma niçin bir türlü hayata geçirilemedi? “Fiziki koruma olarak Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri iki olasılıktan bahsetti.” diyorsunuz; ya Birleşmiş Milletler gücü veya bir gönüllüler koalisyonu kurulmalı ama bunun için, yine kendiniz ifade ettiniz ki, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin kararı gerekiyor. Peki, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin kararının engellenmesi kimin tarafından yapılıyor? Sayın Bakan, Sayın Cumhurbaşkanı ve zatıaliniz birçok temaslar yaptınız. Bu temaslar içinde acaba Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde herhangi bir karar alınmasını veto eden, engelleyen Amerika Dışişleri Bakanıyla bir konuşmanız oldu mu, acaba Çin Dışişleri Bakanıyla konuşmanız oldu mu, acaba Fransa Dışişleri Bakanıyla konuşmanız oldu mu? Ben Rusya’yla ve İngiltere’yle konuştuğunuzu biliyorum; peki, acaba Sayın Cumhurbaşkanı veya zatıaliniz Suudi Arabistan’la bir temasta bulundunuz mu? Acaba Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Sudan ve Fas gibi İsrail’in son yıllarda sürekli diplomatik ilişkiler kurarak kendisini Arap âleminde öne çıkartma çabalarını durdurmak veya en azından bu konularda bunu bir şekilde engellemek için ne gibi girişimler yaptınız?

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin, etkin diplomasi yürüterek çatışmaları önlemeye hizmet etmesi ve Filistin halkının haklarını korumayı amaçlayan sağduyulu bir dış politika izlemesi bölgemizin huzur ve istikrarı için yaşamsaldır. Bu vesileyle Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun Başkanlığını yapan, aynı zamanda meslektaşım olan Büyükelçi Volkan Bozkır’ın konumunun elbette bir avantaj olarak değerlendirilmesi gerekiyor ama bu çok önemli fırsatın bile zamanında değerlendirilemediğini ve gecikildiğini görüyoruz. İktidar, tarafgir bir Orta Doğu politikası izlemeseydi, İsrail’e yönelik olarak kamuoyu önünde başka, kapalı kapılar arkasında başka bir tutum takınmasaydı ve Türkiye bölgedeki bütün meşru aktörlerle yakın ilişkilerini muhafaza edebilseydi bugün Filistin halkı bu zulme maruz kalmazdı. Filistin konusunda, Mısır başta olmak üzere 2 devletli çözümü destekleyen bütün ülkelerle ortak hareket edilerek söz konusu vahşetin sonlandırılmasını talep ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, İsrail öncelikle, Birleşmiş Milletlerin defalarca vurguladığı üzere, 1967 Savaşı’nda işgal ettiği topraklardan çekilmeli ve Kudüs’ün statüsünü değiştirmeye yönelik faaliyetlerine de son vermelidir. Ben bu aşamada derhâl yapılması gerekenleri de şu şekilde sıralamak isterim: Öncelikle, Covid-19 koşullarının hâlâ geçerli olduğunu unutmamak gerekiyor. İsrail tarafından uygulanan ambargo Filistin’deki sağlık hizmetlerini de ciddi şekilde sekteye uğratıyor. Üstelik Covid-19 salgını bölgedeki sağlık hizmetleri üzerindeki baskıyı da artırıyor. Bu nedenle derhâl sağlık ekiplerinin ve teçhizatının bölgeye girişine izin verilmesi sağlanmalıdır.

Gazze’de abluka nedeniyle ciddi bir gıda sıkıntısı yaşanıyor. Birleşmiş Milletler verilerine göre, her ne kadar gıda yardımları devam etse ve gıda ürünlerinin bölgeye girişine izin verilse de, Gazze nüfusunun yarısından fazlası orta ile yüksek düzeyde gıdaya erişim riskiyle karşı karşıya. İsrail’in uyguladığı ablukadan tarım ve balıkçılık gibi Gazze halkı için fevkalade önemli olan 2 sektör de, kritik önem taşıyan 2 konu olarak, olumsuz bir şekilde etkileniyor. Bu nedenle gıda sorununun derhâl çözülmesi gerekiyor. Şiddetin sonlandırılması çalışmalarıyla birlikte öncelikle bu 2 konunun da ivedi şekilde ele alınması gerektiğini, Filistin halkının yaralarının bir nebze olsun sarılmasına yardımcı olabileceğini düşündüğümüzü buradan bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Birleşmiş Milletlere bu 2 konunun çözüme kavuşturulması konusunda da buradan çağrıda bulunuyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi Filistin halkının yanındadır. Bugüne kadar İsrail-Filistin sorununa Birleşmiş Milletler kararları çerçevesinde ve 2 devlet esasına göre kalıcı bir çözüm bulunması için bütün ilgili taraflarla sonuç alıcı girişimler içinde olunmasını benimsedik, önerdik. Bu tutumumuzu bundan sonra da devam ettireceğimizi buradan bir kez daha kuvvetle vurguluyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün Avrupa Parlamentosunda da gündem Türkiye. Avrupa Parlamentosu 2019-2020 Türkiye Raporu’nun Avrupa Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesinde kabul edilen nihai taslağı bugün Avrupa Parlamentosu Genel Kurulunda görüşülecek ve 19 Mayıs 2021 tarihinde de oylanacak, büyük bir olasılıkla da kabul edilecek. Söz konusu raporun Türkiye raportörü tarafından bugüne kadarki en sert rapor olarak hazırlandığını üzülerek belirtmek istiyorum.

Şimdi iktidara sormak isteriz: Evet, konumuz Filistin; evet, konumuz Filistin’in ve Filistin halkının uğradığı zulüm ve İsrail’in yaptığı şiddet ama bir taraftan Avrupa Birliğiyle pozitif gündem oluşturmaya çalışırken bir taraftan da Türkiye aleyhine Avrupa Parlamentosunun aldığı bu tür kararları engellemek için ne şekilde önlemler aldınız, hangi adımları attınız, hangi diplomatik çabaları gösterdiniz?

Değerli milletvekilleri, söz konusu görüşmelerde Avrupa Parlamentosunda Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı onaylaması çağrısında bulunulacağı da kamuoyuna yansıdı. Türkiye Büyük Millet Meclisi huzurunda bir kez daha partim adına tekrarlamak istiyorum: Gelin, o anlaşmayı bize tavsiye yapılmasına gerek kalmadan onaylayalım.

Filistin halkına yapılan zulüm bir insanlık suçudur. Bu vesileyle bir kere daha Filistin halkıyla dayanışmamızı en güçlü şekilde vurgulamak isterim.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Efkan Ala.

Buyurunuz Sayın Ala. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA EFKAN ALA (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizin, sizlerin ve bütün İslam âleminin geçmiş bayramını tebrik ediyorum.

Sözlerimin başında, bu bayramı Filistinli kardeşlerimize zehir eden, kan ve göz yaşları içinde geçirmelerine neden olan İsrail’i şiddetle kınıyorum; insanlık dışı haydutça saldırılarını lanetliyorum. Saldırılarda şehit olan kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Bu vesileyle, bütün şehitlerimizi rahmetle yâd ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Filistinli kardeşlerimizin uğramakta olduğu zulmü hepimiz yakından takip ediyoruz. İsrail polisinin Kadir Gecesi Kudüs’ün Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki Filistinlilere müdahalesi ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’nın bulunduğu Harem-i Şerif’e kadar uzandı. İsrail’in alçakça saldırıları karşısında, milletimizin iradesinin temsilcisi Türkiye Büyük Millet Meclisi kendisine yakışır bir biçimde, yüce Meclisimizdeki bütün siyasi partilerin imzasıyla yayımladığı ortak bildiriyle İsrail’in zulmünü ve hukuk tanımazlığını şiddetle kınadı.

İsrail’in alçakça saldırıları sonucu şehit edilen Filistinli kardeşlerimizin sayısı 200’ü aştı, 234’e ulaştı bugün itibarıyla. Bu şehitlerin 61’ini çocuklar oluşturuyor. İsrail’in saldırılarında binlerce Filistinli kardeşimiz de yaralandı. Güçlü bir istihbarat ağına ve nokta hedef vurabilecek kadar yüksek teknolojiye sahip olan İsrail, uluslararası kamuoyuna terörle mücadele ettiğini ve savunma hakkını kullandığını söylüyor değerli milletvekilleri. Muhammed el-Attar beş aylık, Muhammed Ebu Diya bir yaşında, İbrahim ez-Zantisi bir yaşında, Kasi el-Külk bir yaşında, Yazen el-Masri 2 yaşında, Hur ez-Zamili 2 yaşında, Muhammed et-Tanani 3 yaşında, Ethem et-Tanani 4 yaşında, Adem el-Külk 4 yaşında; bu çocuklar ve daha niceleri bu alçakça saldırıda katledildiler. 1 yaşında çocukları mı “tehdit”, “terörist” olarak tanımlıyorsunuz? Bu nasıl bir vicdansızlıktır, bu nasıl bir ahlaksızlıktır, bu nasıl bir haydutluktur ve hukuksuzluktur!

Arkadaşlar, polemiğe sıra gelince oradaki kabiliyetim, hatırı sayılır, bunu biliyorum, siz de biliyorsunuz ama bugün o gün değil. Bugün Filistin’i anlatma ve onlarla acıları paylaşma günü. Ama yeri geldi, bu konuya çok zaman ayırdınız. Şimdi, bu çocuklarla Yasin Börü’yü nereye koyuyorsunuz? Kim Yasin Börü’yü öldürdüyse bu çocukların katiliyle aynı saftadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yasin Börü’nün katilleri bu alçaklarla aynı saftadır.

O zaman, geçeceğim, çok uzun uzadıya anlatacak değilim. Bir çukur terörü oldu. Biz vatandaşımız ile teröristi ayırma konusunda yıllarca terörle mücadele hususunda ortaya koyduğumuz performansla dünyaya örnek olacak sonuçlar elde etmişizdir. Biz terörist ile vatandaşı tamamen ayırdıktan sonra yapacağımız terörle mücadelemizi sürdürdük ve bundan sonra da sürdüreceğiz. Arkadaşlar, sadece retoriğin iştahına kapılıp aklımızı bir tarafa koymayalım. O dönem Suriye’de PKK’nın ve YPG’nin, PYD’nin almak istediği mesafeyi, uluslararası güçler de arkasında olmak üzere, perdelemek için içeride ciddi bir terör saldırısı gerçekleşti ve burada dünyanın gözü önünde biz bu saldırıları vatandaşları oralardan çıkararak bertaraf ettik. Dünya bunun şahididir ve orada PKK, FETÖ ve sizin -maalesef- çağrınızla onlara destek vermek için sokağa inenler büyük Türkiye’yi Orta Doğu bataklığına benzetmeye çalıştılar ama biz biraz önce söylediğiniz Orta Doğu’daki o kişiler gibi yönetmiyoruz. Biz büyük bir medeniyetin çocuklarıyız ve vatandaşlarımızın kılına bir zarar gelmemesi için kılı kırk yararak politika izleriz ve bunu izlemeye böyle devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, burada çok açık bunları kimin katlettiği. Sonuçta gizli saklı değil ki FETÖ’nün, o gün o işleri yapanların anında görevden alındığının bütün basın-yayın şahididir, onlara da açıkladık. Orada -terörle mücadele ederken bile- kim vatandaşa yanlışlık yaparsa onu asla korumayacağımızı o gün gösterdik; aldık görevden, gönderdik yargıya. Bize bağlı olan kısımları söylüyorum.

Değerli kardeşlerim, Türkiye’de birçok konuda sorun olduğunu görmeyen, bilmeyen mi var? Ben buraya birtakım yasal düzenlemeler getirdiğimde -sorumlu olan siyaset aynı zamanda yetkili de olsun diye- burada ne yaşadığımızı hep birlikte biliyoruz. Onun için, değerli kardeşlerim, herkesin siyaset dili kullanırken siyasetin yapıcı unsurlarını hiçbir zaman göz ardı etmemesi gerekir. Bu bakımdan, değerli kardeşlerim, Türkiye’nin aldığı mesafeleri bütün dünya biliyor, sizler de beraber içinde yaşıyorsunuz. İnsan hakları konusunda yaptıklarımız, bugüne kadar aldığımız mesafe “sessiz devrim” olarak nitelendirildi ama yapılacak şeyler çok. Gelin beraber yapalım, yeni anayasayı beraber yapalım -her şeyi beraber- Türkiye’yi daha demokratik, daha güzel, daha kalkınmış bir hâle getirelim, hedefleriyle buluşturalım diyoruz ama konu bu değil, özür diliyorum, geçeceğim.

Şimdi, İsrail’e söylüyorum: Madem elinizde her türlü istihbarat ve teknoloji var, niye çocukları öldürüyorsunuz? Türkiye, millet olarak bütün imkânlarımızla Filistinli kardeşlerimizin yanında yer alıyor ve yer alacağız.

Sayın Cumhurbaşkanımız olayların başlamasının akabinde uluslararası toplumu harekete geçirmek için yoğun bir diplomasi trafiği başlattı. Bugüne kadar 23 liderle görüştü. Bu görüşmelerde İsrail’in saldırıları karşısında uluslararası toplumun atabileceği adımları ayrıntılı şekilde değerlendirdi. Sayın Cumhurbaşkanımız, Davos’ta “one minute”den Birleşmiş Milletlerde İsrail işgalinin vardığı noktayı ortaya koyan haritaların dünyanın gözünün önüne serilmesine kadar Filistin davasını uluslararası her platformda yüksek sesle dile getirdi, dile getirmeye de devam ediyor.

Şimdi, bir cümle de şuna söyleyeyim: Bu çabaları gösteren bir lideri, bir Türkiye Cumhurbaşkanını Filistinli bebeklerin katili Netanyahu’yla bir cümlede zikretmek Filistinlilere saygısızlık; saygın bir siyaset dili değildir, bunu da dipnot olarak düşüyorum.

Dışişleri Bakanımız da aynı şekilde mevkidaşlarıyla görüşmeler gerçekleştirdi. Ülkemizin girişimleri sonucu 16 Mayısta İslam İşbirliği Teşkilatı İcra Komitesi Dışişleri Bakanları düzeyinde bir toplantı gerçekleştirdi. Bu toplantı sonucunda, ülkemiz tarafından sunulan, Filistinlilere koruma sağlamak üzere bir uluslararası koruma gücü oluşturulması dâhil her türlü mekanizmanın harekete geçirilmesi konusunda mutabakata varıldı; ayrıntılarını Sayın Dışişleri Bakanımız sizlerle paylaştı.

Değerli milletvekilleri, İsrail’in, Filistin topraklarını işgali ve Filistin halkına zulmü yeni bir mesele değil. 1948 yılındaki ilk Arap-İsrail savaşından bu yana uluslararası hukuka aykırı biçimde Filistin toprakları İsrail tarafından aşama aşama işgal ediliyor. Bu haydut politikasının bir haritaya aktarılmış hâlini size arz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, şu 1947; burada bana göre sağda, size göre solda. Şurada, ortada olan 1967’deki işgal sonrası durum; şu da bugün. Bakın, buradaki yeşil renk Filistinlilerin, beyaz ise İsrail’in. Şuradaki durum şu hâle gelmiş. Değerli kardeşlerim, buradaki yeşil olan renk Filistinlilerin; beyaz da İsrail’in. Şu 1947 durumu, şu da bugünkü güncel durum; durum budur. Onun için, bütün dünyanın bu haksızlığa, bu adaletsizliğe “Dur!” demesi gerekir. Milyonlarca Filistinli kardeşimiz bu süreçte mülteci konumuna düştü. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 1967 yılında kabul ettiği 242 sayılı Karar’la İsrail’in Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze’de işgalci olduğunu kayda geçirdi, bu topraklardan çekilmesi gerektiğini açıkça belirtti. Bu kararın üzerinden elli beş yıl geçmesine rağmen İsrail işgal ettiği topraklarda Filistinli kardeşlerimize zulmetmeyi sürdürüyor.

Değerli kardeşlerim, bugün de olan aslında “önce işgal, sonra ilhak” politikasının devamıdır. Şu anda da Doğu Kudüs’te olan mesele, Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki -Sayın Bakanımızın da anlattığı üzere- 500 Filistinlinin evlerinden çıkarılması ve yerlerine Yahudilerin yerleştirilmeye çalışılmasıdır. Sadece şuradaki bu Şeyh Cerrah Mahallesi’nin ne kadar stratejik olduğunu ve Doğu Kudüs içerisindeki Arap yerleşiminin tam nerede bulunduğunu anlatmak için arz ediyorum: Değerli kardeşlerim, şurası, şu alttaki Mescid-i Aksa, üstteki de Şeyh Cerrah Mahallesi. Alttaki yuvarlakta olan renkli, şurası Mescid-i Aksa; şurası da Şeyh Cerrah Mahallesi; bu kadar yakın. Ve buraya girdikten sonra bütün Doğu Kudüs’ü aynen öbür tarafa benzetme politikalarını devam ettiriyorlar.

Değerli kardeşlerim, yani Doğu Kudüs’ün de Yahudileştirilmesinin çalışmaları devam ediyor ve insanlığın vicdanını karartan bu açık haksızlığı, hukuksuzluğu ve zulmü perdelemek için İsrail Mescid-i Aksa’ya ve Gazze’ye saldırıyor ve çocukları bombalıyor. Aslında öldürdüğü insanlığın vicdanıdır, aslında bombaladığı kendi geleceğidir. Bu zulmün geleceği yoktur, bu zulüm üzerine bir devlet inşa edilemez. Zulümle kimse payidar olmamıştır, İsrail de olamayacaktır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli kardeşlerim, İsrail’de esasında bir “Filistin sorunu” yok; bir “İsrail sorunu” var, bir “İsrail sorunu” var, altını çizerek söylüyorum. Ne acıdır ki bugün Birleşmiş Milletler de kendi yetersizliğini her geçen gün ortaya koymakta, göstermektedir ve kendi kararlarını bile savunamamaktadır. Bu nedenle, değerli kardeşlerim, bir kınamadan, basın açıklaması yapmaktan bile âciz durumdadır. İşte, Cumhurbaşkanımızın da bizlerin de desteklediği “Dünya 5’ten büyüktür.” sözünün ne kadar önemli, karşılığının olduğunu da görüyoruz. Bu nedenle uluslararası kuruluşların reform ihtiyacını sürekli dile getiriyoruz değerli kardeşlerim.

Şimdi, İslam İşbirliği Teşkilatı üyeleri arasında girişimlerimiz sonucu kurulan bir çekirdek grup Birleşmiş Milletler Genel Kurulu çerçevesinde bu sorunu ele almak üzere çalışmalarını sürdürüyor. Elbette Birleşmiş Milletlerin de beşerî vicdanın kanayan yarası hâlini almış İsrail zulmü karşısında sessiz kalmasını gerçekten kabul edemiyoruz. Genel Kurul Başkanı Sayın Volkan Bozkır bu konuda perşembe günü bir toplantı yapacaktır. Toplantıya çağrı olmuş ve toplantı gerçekleştirilecektir.

2018 yılında İsrail saldırılarının ardından Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen ve Filistinlilere uluslararası koruma sağlanmasını da içeren kararın uygulanması için çabalarımızı da sürdürüyoruz değerli kardeşlerim. İşgalci İsrail’in bugüne kadar yaptığı katliamların hesabının sorulması amacıyla da tüm uluslararası mekanizmaları harekete geçirmek için çalışıyoruz. Değerli kardeşlerim, Uluslararası Ceza Mahkemesinde açılan dava dâhil olmak üzere, umarım oradaki katliamları cezalandıracak bir inisiyatif alabilirler. Bu bağlamda, İslam İşbirliği Teşkilatı üyeleriyle birlikte İsrail’in gerçekleştirdiği ihlallerin Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyinde de gündeme getirilmesi yönünde çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

Değerli kardeşlerim, İsrail’in uluslararası hukuku ayaklar altına alan saldırılarını ve uyguladığı devlet terörünü sonlandırmak için uluslararası baskılar artırılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

EFKAN ALA (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Diğer taraftan, ne yazık ki Batı dünyası da bu konuda tam bir ikiyüzlülük içerisindedir. Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze’de yaşananların tek sorumlusu İsrail’dir. Buna rağmen bazı Batılı liderlerden İsrail’in kendi savunma hakkı olduğu yönünde açıklamalar görüyoruz. Günahsız çocukları katletmek kendini savunmak mıdır? Artık açıkça ifade etmemiz gerekir ki İsrail ırkçı ve ayrımcı politikaları sistematik bir şekilde uygulamaktadır. Nitekim son olayların sadece işgal altındaki Filistin topraklarında değil İsrail vatandaşı Araplar arasında da büyük bir infial meydana getirdiğini görüyoruz. Sesleri henüz cılız da olsa yurt dışında bazı vicdan sahibi politikacıların bu hususu dillendirmeye başladığını da görebiliyoruz. İsrail’in saldırılarından nasibini alan Batılı basın kuruluşları da çok cılız bir şekilde konuları gündeme getirme cesareti göstermektedirler. Batı dünyasının bu çifte standardı, bu sessizliği, bu ölüm sessizliği İsrail’in fütursuzluğunu artırmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

EFKAN ALA (Devamla) – Bu sebeple tüm ülkeleri net bir tutum almaya çağırıyoruz. Bugün hak, hukuk ve vicdan sahibi olan herkes İsrail’in uyguladığı vahşetin insanlığa karşı bir suç olduğunu açık bir şekilde görüyor. Hem İslam İşbirliği Teşkilatı hem de Filistinli kardeşlerimiz bu saldırı karşısında tek yürek ve tek yumruk olmalıdır. İsrail çoluk çocuk demeden Filistinlileri katlederken ufak çıkarlar uğruna ayrılık gayrılık davasına düşmek Müslümanlara, insanlara yakışmaz. Bu nedenle Doğu Kudüs dâhil tüm Filistin topraklarında seçimlerin gerçekleştirilerek Filistin Devleti’nin birliğini pekiştirmesini desteklemeye devam edeceğiz. Mübarek ramazan ayında Kudüs şehrinin sokaklarında, ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’nın avlusunda bayramı kutlamaya hazırlanan Gazze’nin evlerinde yaşanan insanlık trajedisini unutmamız mümkün değildir.

Sayın Başkanım, son…

BAŞKAN – Buyurun.

EFKAN ALA (Devamla) – Zaman birlik ve kararlılığımızı ortaya koyma zamanıdır, mazlum Filistin halkının bu sorunları aşmasını sağlayacak liderlik ve cesareti sergileme zamanıdır. İsrail işgal ettiği topraklardan derhâl çekilmelidir. İki devletli bir çözüm gecikmeksizin hayata geçirilmelidir. Türkiye bu konuda gereken her türlü adımı atmaya hazırdır; atıyor, atacak da.

Genel Kurulu saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yerimden bir söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Beştaş.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Bursa Milletvekili Efkan Ala’nın AK PARTİ Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Doğrusu, Filistin meselesine ilişkin tekrara girmeyeceğim. Hatibimizin ve bizim söylemeye çalıştığımız, İsrail nasıl Filistin meselesini uluslararası arenada bastırmaya çalışıyorsa Türkiye’de de Hükûmet Kürt meselesini bastırmaya çalışıyor. (AK PARTİ sıralarından “Ne alaka!” sesleri)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yalancısın sen, yalancısın sen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şu anda bizim arkadaşlarımız Sebahat Tuncel, Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, onlarca arkadaşımız Sincan Kampüsünde Kobani kumpas davası sebebiyle yargı adı altında AKP-MHP’nin kumpasıyla karşı karşıyalar.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Selahattin teröristtir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayımız neden bu kadar az? Çünkü bütün vekillerimiz adliyede. Peki, arkadaşlarımız niye tutuklu, niye rehin? Çünkü Kürt meselesinin Türkiye’de barışçıl ve demokratik çözümünü savundular, çünkü savaş politikalarına karşı çıktılar. Şimdi, biz bunları anlatırken Türkiye halklarına yanlış bilgi veriyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yahu biz yaşamasak inandıracaksın be! İnsan biraz utanır.

BAŞKAN – Tamamlayın Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Filistin meselesinde size şunu söyleyeyim.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Biz yaşadık bu olayları. Diyarbakır’da ben yaşadım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Oya Hanım konuşsun, ben sonra konuşayım, sorun yok.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – He, olur, ben konuşayım, sonra sen hiç konuşma!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Buyurun, buyurun.

BAŞKAN – Sayın Beştaş, lütfen…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, yani lütfen siz müdahale ederseniz…

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yalan söylüyorsun. Yalan demeyelim mi?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şimdi, bu ülkede Kürtler ve solcular İsrail devletine karşı Filistinlilerle birlikte direnirken ABD’nin desteğiyle komando kamplarında yetiştirdiği karanlık güçleri solcular ve Kürtlere saldıranların aslında Filistin mücadelesiyle ilgisi yoktur. Bu konuda sayısız veri sunabiliriz, sayısız veri sunabiliriz.

Şimdi, çocuk ölümlerine ilişkin Sayın Ala bir konuşma yaptı, ben dikkatle dinledim. Şunu söyleyeyim: Partimizin attığı “tweet” demokratik protestodur. Biz bunu artık… Biz değil, uluslararası AİHM Büyük Dairesi kesin kararıyla söyledi, bunu da not olarak düşeyim.

Diğeri, Yasin Börü’nün katilini cezalandırın.

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Bedirhan bebek de var, onu da söyle.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Filistinli çocukları öldürenler cezalandırılsın ama Türkiye’de öldürülen Kürt çocuklarının failleri de cezalandırılsın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Burada bir ayrım yapmayın diyoruz. Biz barış mücadelesi yürütürken tam da bunu söylüyoruz.

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Hepsi bizim çocuğumuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Size bir veri vereceğim: 2007-2020 yılları arasında faili polis olan -altını çizerek söylüyorum- 403 ölüm var, bunların 93’ü çocuk. Zaman yok, listeyi söylemeyeceğim. Yine 31 Ekim 2018 tarihli verilere göre cezaevlerinde 0-6 yaş arası 743 çocuk var, 0-3 yaş arası 343 çocuk var anneleriyle beraber.

Biz Filistin’le dayanışmayı en yüksek şekilde yükseltelim ama evin içinde yangın var diyoruz ve bu yangını söndüremediğimiz müddetçe bu dayanışma hamasetten öteye gitmez diyoruz.

Son bir şey söyleyeceğim Sayın Başkan, özür dilerim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Ala çok önemli bir şey söyledi, dedi ki: “Vatandaşa yanlış yapanı yargıya gönderdik.” Doğru, o dönem Sur, Cizre ve Nusaybin’de komutanlık yapanlar, orayı yakıp yıkanlar, hepsi tutuklu ama bu katliamlarla ilgili, bu ölümlerle ilgili yargılanmıyorlar. Sayın Efkan Ala’ya bunu özellikle söylüyorum, dosyaların hepsini tek tek inceledim. FETÖ’cülükten yargılanıyorlar ama Cizre bodrumlarını yakarak insanları diri diri yakmaktan yargılanmıyorlar, iktidara karşı fiillerinden dolayı yargılanıyorlar.

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Hepsi terörist onların, hepsi terörist.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Biz diyoruz ki işte bu cinayetlerden ve katliamdan dolayı da…

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Sizin o arkadaşlarınızın hepsi teröristti.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yanlış mı söyledim Sayın Altınok?

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Hepsi teröristti. Cizre’de bulunan bodrumlarda…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, teşekkür ediyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ha, Cemile Çağırga terörist miydi? Taybet ana terörist miydi?

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Cizre’de bodrumlarda bulunanlar hep teröristti.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yok, soruyorum, isim söylüyorum. Terörist miydi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) – Gündeme gelin, gündeme.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Söyleyin, cevap verin.

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Hepsi teröristti.

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Konuşma, öyle olmuyor iş. Ben gayet iyi biliyorum.

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Bugün buraya gelip bunları konuşmayın burada.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, bitiriyorum.

BAŞKAN – Lütfen ama… Genel Kurula hitap ediniz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Zabıtlara geçsin.

BAŞKAN – Buyurunuz, tamamlayın Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, Selami Altınok İçişleri Bakan Yardımcılığından, şu anda vekillik yapıyor. Öldürülen bütün sivilleri terörist ilan etti.

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Sivilleri demedim. Arkadaşlarınızın hepsi teröristtir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Tamam, kabul, Türkiye’de yaşayan ve size muhalif olan bütün Kürtler teröristtir. Siz öyle görüyorsunuz, politikanız da budur. Bir ülkede milyonlarca terörist var, tamam, kabul.

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – Onların hepsi teröristtir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Anlayışınız bu işte.

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – O zaman da böyle söylüyordum, şimdi de böyle söylüyorum.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özkan…

34.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, rahmet ayı ramazanışerifin son günlerini ve bayramı Filistinli kardeşlerimize zehir eden terör devleti İsrail’in oradaki uygulamalarıyla ilgili bir toplantı yapıyoruz. Ve böylesi bir konuyu, özellikle Türkiye’de benzerliklerini ortaya koymaya çalışmak bir akıl tutulmasıdır.

Konuşacağım, bakalım ses nereden gelecek.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Benzerliklerini…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bakınız, benzerlik var mı? Var çünkü terör devleti İsrail’in uygulamaları da çocuk öldürüyor, kadın öldürüyor ve oradaki masum insanları katlediyor; Türkiye’de terör örgütü PKK’nın yaptıkları da yine Türk’üyle, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle 85 milyonun kardeşliğini tehdit ediyor. Yine, terör devleti İsrail vicdan sahibi özellikle Yahudilerin dahi rahatsızlığını çekerken, cezbederken yine ASALA’yı tasfiye ettikten sonra büyük İsrail’in kurulmasına hizmet eden PKK terör örgütünün uygulamaları da yine Kürt’üyle, Türk’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle 85 milyon vatandaşımızın vicdanını yaralıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Şöyle bir manzaraya baktığımız zaman biz özellikle “gönül coğrafyası” diye ifade ettiğimiz Libya’dan Tunus’a, Mısır’dan Yemen’e, Suriye’den Suudi Arabistan’a, Orta Doğu’dan Balkanlara kadar gönül coğrafyamızda ekilen nifak tohumlarının ve burada parçalanan coğrafyamızda emperyalistlerin silah, petrol ve faiz üzerinden yürüttükleri bütün kan ve gözyaşı uygulamalarının arkasında aynı duygu vardır. Biz artık Libya’yla başlayan, Polatlı’da atılan top seslerinin ta Ankara’da duyulduğu bu ihanet sürecine müsaade etmeyeceğiz. Türkiye’de terör sorununu bulundukları inlere de girerek boğacağız ve Kürt düşmanı PKK’nın Türkiye’de kardeşliğin düşmanı olan terör uygulamalarının kökünü kazıyacağız.

Bu vesileyle eğer Filistin’de yaşanan acıları vicdanımızda hissetmek istiyorsak, Filistin’le ilgili yaşanan acılara Parlamentomuzun ortak algısını, ortak vicdani duruşunu ortaya koymak istiyorsak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …ortak vicdani duygumuzu ortaya koymamız gerekiyorsa, bugün PKK’yı İsrail’in terör uygulamalarından ayırmak, Nazilerin Yahudilere yaptığından ayırmak bir akıl tutulmasıdır. Onun için İsrail’deki terör uygulamalarına, Filistinli kardeşlerimize karşı yapılanlara nasıl dik duruyorsak, onlara karşı duruşumuz PKK’ya, FETÖ’ye, DEAŞ’a, DHKP-C’ye ve gönül coğrafyamızda ekilmek istenen nifak tohumlarına karşı da aynı duruştur. Genel Kurulun dikkatine vurgulayarak sunuyorum.

Teşekkür ediyorum.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

B) Hükûmetin Gündem Dışı Açıklamaları (Devam)

1.- Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, İsrail’in Kudüs’e saldırıları ve Filistin’deki gelişmelere ilişkin gündem dışı açıklaması ve İYİ Parti Grubu adına Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan, MHP Grubu adına Kayseri Milletvekili İsmail Özdemir, HDP Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy, CHP Grubu adına İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz, AK PARTİ Grubu adına Bursa Milletvekili Efkan Ala ile şahsı adına  Ankara Milletvekili Mustafa Destici'nin aynı konudaki konuşmaları (Devam)

BAŞKAN – Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Özkoç, konuya müdahil olmamanızı istirham ederim.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, çok teşekkür ediyorum. Herhangi bir sataşma değil mesele, sadece Sayın Bakan da buradayken kayıtlara geçsin istiyorum.

Sayın Başkanım, bugün, Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı geldi ve Türkiye Büyük Millet Meclisini bilgilendirdi. Bütün gruplar Filistin’le ilgili duygularımızı söyledik ama önemli olan şu: Bir Gazze ablukası altında inim inim inleyen Filistinli kardeşlerimiz var. Onlar şimdi eğer kulaklarını Türkiye Büyük Millet Meclisine verdilerse, kendilerine yapılan bu saldırıların durdurulmasıyla ilgili somut ne söylendi Türkiye Büyük Millet Meclisinde? Nasıl bir yaptırım uygulayacağız? Örnek veriyorum, Mavi Marmara’yı hepimiz hatırlıyoruz, orada kardeşlerimiz gittiler “Gazze abluka altında biz yardım götüreceğiz.” dediler çıktılar, insanlarımız öldürüldü. Daha sonra 3 tane şart Cumhurbaşkanı tarafından onlara dikte edildi. Cumhurbaşkanı dedi ki: “Birincisi, özür dileyeceksiniz. İkincisi, tazminat ödeyeceksiniz. Üçüncüsü Gazze’de abluka kesinlikle kaldırılmalıdır.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bunların hiçbirisi olmadı. Bununla ilgili kanun teklifi verdik, reddedildi. Yarın bu kanun teklifini Cumhuriyet Halk Partisi olarak tekrar vereceğiz. İsteğimiz şudur: Somut olarak onlara karşı bir duruş sergilemektir. Onları, bu savaşı, tek taraflı yaptıkları bu zulmü durdurabilecek şey büyük Türkiye Cumhuriyeti’nin bir yaptırım uygulamasıdır, bunun cevabının verilmesini istiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Grubu bulunmayan bir sayın milletvekiline söz vereceğim.

Ankara Milletvekili Sayın Mustafa Destici.

Buyurunuz Sayın Destici. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA DESTİCİ (Ankara) – Değerli milletvekilleri, kıymetli vatandaşlarım; öncelikle sizleri saygıyla ve muhabbetle selamlıyorum.

Aziz Türk milletinin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı şimdiden tebrik ediyorum.

Kurtuluş Savaşı gazilerimizi, şehitlerimizi, başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere rahmetle ve şükranla yâd ediyorum.

Bugün aynı zamanda, Kırım Türklerinin sürgününün 77’nci yıl dönümü. 1783 Rus işgaliyle başlayıp bugüne kadar devam eden mezalim sürüyor. Bir kere daha, bu sürgünde, işgallerde hayatını kaybeden Kırım Türklerini rahmetle anıyorum. Ne Ukrayna ne de Rusya, tam bağımsız Kırım gerçekleşene kadar mücadele edilmesi gerektiğinin de altını çiziyorum.

Değerli milletvekilleri, İsrail’in Gazze’ye saldırıları devam ediyor. Maalesef, Gazze’de yine savaşın, vahşetin, katliamın öncelikli ve en önemli kurbanları çocuklar ve kadınlar. Bu saldırılarda da son açıklanan verilere göre 61’i çocuk, 36’sı kadın 200’ün üzerinde sivil hayatını kaybetti, 1.500 kişi yaralandı. Kayıplarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar niyaz ediyorum.

2012 yılında Gazze’yi parti heyeti olarak ziyaret etmiştik, tam da yine bir İsrail saldırısı sonucuydu. Orada yaşananları, oradaki gelişmeleri yakından biliyoruz. Bir kara harekâtıyla başarılı olamayacağını bilen İsrail denizden ve havadan vuruyor. Belki havadan engel olunamayabilir ama özellikle kara suları, uluslararası kara sularından yaptığı bu bombardımanın durdurulmasıyla ilgili hem devletimizin hem de uluslararası kuruluşların büyük bir inisiyatif alarak harekete geçmesi gerektiğini Türkiye Büyük Millet Meclisinden de dile getiriyorum. Saldırılar devam ederken uluslararası toplumun ve uluslararası kuruluşların ve bölge ülkelerinin birçoğunun tutumları, yeni dünya düzeninin ve bu düzenin bizi nasıl bir geleceğe sürüklediğine dair önemli göstergeler olarak önümüzde duruyor. Bunlardan biri ABD’nin yaptığı, taraflara ateşkes ve itidal çağrısıdır; açıklamanın bütünüyle bir aldatmaca ve algı yönetimi olduğu açıktır.

Kıymetli milletvekilleri, ortada savaşın tarafları yoktur, sivillere yönelik bir katliam ve Filistinli Müslümanlara yönelik bir soykırım vardır. Ayrıca bu katliamda en önemli sorumluluk sahiplerinden biri de İsrail’e silah satışına onay veren ABD yönetimidir. Avusturya’nın, Almanya’nın ve diğerlerinin tutumu ortadadır -hepsi konuşuldu- yani değişen bir şey yoktur, küfür tek millet olarak saldırmaya devam etmektedir. Mescid-i Aksa’da yapılmak istenen, El Halil şehrindeki İbrahim Camisi’nde yapılmak istenenin tam da aynısıdır. Ne yapılmıştır 25 Şubat 1994’te? Bir Yahudi siyonist doktor otomatik tüfekle 29 Müslüman’ı katletmiş, yüzlercesini yaralamış ve bu hadiseden sonra İbrahim Camisi kapatılmış, açıldığında yüzde 60’ı sinagog olarak açılmıştır. Yine 2015’teki Kudüs ziyaretimizde de bunu yerinde müşahede etme imkânı bulduk. Mısır'da yaşananlar, Suriye’de, Irak’ta bütün yaşananlar bugünlerin hazırlığıdır. Aynen Suriye’nin kuzeyinde PKK/PYD’ye bir devlet kurdurma çabaları ne ise, elli altmış yıl önce Filistin topraklarında yapılan da odur. Yani İsrail neyse bugün ABD’nin kurdurmayı hedeflediği PKK/PYD devleti de odur. HDP neyse Netanyahu’nun Likud’u da odur; bu, açık ve nettir yani bunun gizlenecek, örtülecek hiçbir tarafı da yoktur.

Bizim Kudüs ve Mescid-i Aksa sevdamız, -bir milletvekilimiz söyledi- dinî kisveye büründürmek tam da inancımızın bir gereğidir. Elbette ki insan hakları, hukuk, adalet işin bir başka boyutudur ama Selçuklu, Osmanlı, Selahaddin Eyyubı hangi ruhla Kudüs’ü savunmuşsa fethetmişse Mescid-i Aksa’ya sahip çıkmışsa biz de aynı ruhla, aynı inançla Mescid-i Aksa’ya ve Kudüs’e sahip çıkıyoruz.

Kıymetli milletvekilleri, son olarak şunu ifade etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) – Filistin davası sadece Filistinlilerin meselesi değildir -çünkü bazen böyle sesler de yükseliyor- bütün Müslümanların meselesidir çünkü bütün Müslümanlara emanettir. Hepimiz için bir onur ve şeref meselesidir, onun için sonuna kadar sahip çıkmalıyız. İşte, “Orası Araplarındır, Araplar sahip çıksın, Filistinliler kendi topraklarına sahip çıksınlar…” Biz orada bir toprak derdinden önce Resulü Ekrem Efendimiz’in bize emaneti, Allah’ın bize emaneti, Selahaddin Eyyubı’nin bize emaneti olan kutsalları, değerlerimizi ve oradaki kardeşlerimizi… Ki oradaki kardeşlerimize de haksızlık yapmamak gerekir. Evet, geçmişte yanlış yapanlar olmuştur içinde; işte, en büyük yanlışlarından bir tanesi Marksist-Leninist düşünceye kapılarak buradakilerle de başka yerlerdekilerle de iş birliği yapmışlardır ve Filistin’i bugünkü hâle getirmişlerdir ama bu yanlışlar bizi ikinci derecede ilgilendirir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Destici.

MUSTAFA DESTİCİ (Devamla) – Biz inancımızın gereği, insan olmamızın gereği ve ahlakımızın gereği Filistin’e sonuna kadar sahip çıkacağız. Türkiye Cumhuriyeti devletinin bizzat Cumhurbaşkanı başkanlığında, hükûmeti nezdinde, Dışişleri Bakanımız nezdinde yaptığı bütün girişimleri ve aldığı inisiyatifi destekliyoruz ve bütün Meclisin de desteklemesinden, Türkiye’deki bütün siyasi partilerin de desteklediğini görmekten memnuniyet duyuyoruz.

Son olarak, burada grubu bulunan 5 siyasi parti ortak bir karar aldı, bir kınama yayımladı. Daha önce de buna benzer millî konularda benzer kararlar alındı. Biz, grubu olmayan siyasi partiler olarak, bütün siyasi partilerin -katılmak isteyenin- hatta bağımsız milletvekilleri dahi olursa burada onların da imzasının ve desteğinin alınmasını önemsediğimizin altını çiziyor, hatırlatıyorum.

Bütün Filistinli kardeşlerimizin Rabbim yâr ve yardımcısı olsun. Her daim onlarla birlikteyiz ve birlikte olmaya devam edeceğiz diyor, sizleri ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakanım…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan HDP üzerine konuştu ama ciddiye almadığım için yanıt vermiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bakanım.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan’ın İYİ Parti Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy’un HDP Grubu adına ve İstanbul Milletvekili Ahmet Ünal Çeviköz’ün CHP Grubu adına yaptıkları konuşmalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Öncelikle, bugün yüce Meclisi bilgilendirme fırsatı verdiğiniz için bir kere daha teşekkür ediyorum ve müzakerelerde görüşlerini belirten tüm milletvekillerine de çok teşekkür ediyorum.

Konuşmamda da vurguladığım gibi Sayın Başkan, Dışişleri Bakanı olarak, dış politikamızın irdelenmesi, dış politika üzerinde müzakerelerin yapılması, yüce Meclisin değişik konularda bilgilendirilmesi konusunda her zaman yüce Meclisimizin emrinde olduğumu söyledim. Gönül isterdi ki dış politikamızın birçok boyutunu başka bir toplantıda yine bizleri davet ederek ele alsaydık. Konuşmamın başında, biz bu toplantıyı gerçekleştirirken, zalim İsrail devletinin Gazze’de ve Kudüs’te Filistinli kardeşlerimize zulmettiğini, zulmetmeye devam ettiğini söyledim. Bu zulüm devam ederken, burada iç politika kaygısıyla bize yöneltilen eleştirilerden ve özellikle de bizi popülizm yapmakla itham eden arkadaşların kendi içinde popülizm yaparak çelişkiye düştüğünü görmekten de üzüntü duyduğumu vurgulamak isterim. Elbette herkesin görüşlerine saygım var.

Öncelikle şunu söylemek isterim: “Biz ümmetin liderliğine soyunduk.” demedik. Dışişleri Bakanlığında üç ay bile görev yapan, göreve yeni başlayan üç aylık bir aday meslek memuru ve de aday konsolosluk ihtisas memuru “ümmet” kelimesinin Filistin’i korumak için kurulan İslam İşbirliği Teşkilatında yerleşik bir tabir olduğunu bilir yani orada kırk yıl görev yapmaya gerek yok bunu bilmek için. Bunu öğrenemediysek bu bir eksiklik ama bunu bilerek burada iktidarı sıkıştırmak için, bizi sıkıştırmak için söylendiyse gerçekten vahim. Biz bu tabiri nerede kullandık? İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında tüm İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi ülkelerin Dışişleri Bakanlarına ve o toplantıya katılanlara hitap ederken kullandık ve orada dedik ki: “Tüm İslam dünyası olarak ümmet bizden -hepimizden- liderlik bekliyor.” “Türkiye Cumhuriyeti’nden liderlik bekliyor.” demedik. Şimdi bunu getirip de Türkiye'nin İslam ümmetinin liderliğine soyunduğunu söylemek ne kadar hakkaniyetle ölçüşür? Kaldı ki ümmetin liderliğine kimse soyunmaz ama ümmet, ümmetin davasını kimin en iyi savunduğunu bilir ve ümmetin kendisi liderini seçer. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Bugün, doğru yanlış, herkes şunu biliyor ki ümmetin davasına sahip çıkan ülke Türkiye, Türkiye'nin lideri Recep Tayyip Erdoğan; bizler sahip çıkıyoruz, siz de Meclis olarak sahip çıktınız geçen gün. Bunu öyle “laiklik” ya da işte “İslam karşıtlığı” gibi yaklaşımlarla ümmete getirmek ve buradan prim yapmaya çalışmak, bizi eleştirmeye çalışmak doğru bir yaklaşım değil. Ayrıca, söylediğiniz de doğru değil. Biz “Ümmetin liderliğine soyunduk.” demedik, -iki toplantıdan sonra- İslam İşbirliği Teşkilatı Büyükelçiler Toplantısı ve Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda ve sonrasında o toplantılardan çıkan sonucu aktardık ya da toplantıda düşüncelerimizi söyledik. Ayrıca kendi içinizde bir taraftan “ümmetin liderliği” diğer taraftan “Papa’ya telefon açmak” diyerek de çelişki yaşıyorsunuz. Bu ne demektir biliyor musunuz? Sadece İslam dünyası değil, diğer tüm semavi dinlerin temsilcilerine de ve diğer ülkelerin temsilcilerine de telefon açıyoruz. Neden? Kudüs 3 semavi dinin merkezidir; bu statüsünün bozulmaması gerektiğini her zaman söylüyoruz. Dün, Sayın Cumhurbaşkanımız, Ulusa Sesleniş konuşmasında Türkiye’nin bu konudaki vizyonunu, düşüncülerini söyledi. Biz sadece eleştiri yapmıyoruz, bu sorunların nasıl çözüleceğine dair de vizyon koyuyoruz ama bu sorunun kolay çözülmeyeceğini sizler de söylüyorsunuz. Kolay çözülmeyeceğini söylerken bugün Sayın Engin Özkoç da dedi ki: “Bizden Filistinliler somut şeyler bekliyor.” Biz de kendi düşüncelerimizi söylüyor, çaba sarf ediyoruz; popülizm yapıp, sadece konuşma yapıp evimizde oturmuyoruz, sürekli çaba sarf ediyoruz. Yarın Birleşmiş Milletlere birçok dışişleri bakanını da yanımıza alarak gitmemizin sebebi ne? Orada da mı popülizm yapacağız? Biz popülizm yapmıyoruz, kolay olmayan bir sorunun çözümü konusunda uluslararası hukuk temelinde biz çözüm bulmaya çaba sarf ediyoruz, tüm dünyayı harekete geçirmeye çalışıyoruz. Dünyanın duyarsız olduğunu siz de söylediniz; o yüzden, bize böyle basit bir şekilde “Ümmetin liderliğine soyunmak ile Papa’ya sığınmak arasında çelişiyorsunuz.” gibi şeyler söylemeyin. Hele hele 2 mensubumuza bu hiç yakışmıyor, gerçekten yakışmıyor ve ümmet tabirinin, -biraz önce söylediğim gibi- nerede, nasıl geçtiğini ve İslam İşbirliği Teşkilatında yerleşik bir dil olduğunu, İngilizcede de “ummah” diye hitap edildiğini sizler çok iyi biliyorsunuz.

Efendim, şimdi, biz Türkiye olarak neler yaptığımızın sadece özetini söyledik biraz önce, yani “Hiçbir şey yapmadınız.” anlamında söylemeniz de hakkaniyetle örtüşmüyor. Size de teşekkür ettik yüce Meclisin çabalarından dolayı ve bu konudan diğer konulara getirip “Doğu Türkistan için ne yapıyorsunuz?” dediniz. Doğu Türkistan için de Ahıska Türk’ü için de Kırım Tatarları için de tüm dünyadaki Rohingyalar için de tüm mağdur ve mazlum toplumlar için de aynı hassasiyeti gösteriyoruz ve hepsinin hakkını savunmak için çalışıyoruz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Hepsinin kolay çözülmeyeceğini siz de biliyorsunuz biz de biliyoruz. İkili düzeyde ve uluslararası platformlarda bunu savunmaya devam etmemiz lazım.

Elbette oyun kurucuyuz bugün. Bölgemizde ve ötesinde Türkiye’siz oyun kurulmadığını, kurulamayacağını sahada ve masada gösterdik ama yeri geldiği zaman oyunu da bozmayı beceriyoruz, başarıyoruz, oyunları bozuyoruz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) Türkiye’nin haklarına göz dikenlerin oyunlarını bozmadık mı? Bozuyoruz. Başkalarının bize yönelik oyunlarını bozmamızdan niye rahatsız oluyoruz? Olmamamız lazım. Oyunu da kuracağız, oyunu da bozacağız yeri geldiği zaman arkadaşlar.

Sayın Erozan, üç ay Bakanlık da yapmış, Bakanlığımızın dokuz yıl müsteşarlığını yapmış kıymetli bir büyükelçimize “tırnak içinde Türk Büyükelçisi” demeniz hiç yakışık almadı. Siz kendinize yaklaştırabilirsiniz ama bu yüce Meclise ve Bakanlığımıza, bir mensubumuz olarak, önemli ve değerli bir büyükelçimize, çok emek sarf etmiş, Filistin’in hakları konusunda da biz ilk gittiğimizde İsrail nezdinde Büyükelçimizdi, orada da ne kadar savunduğunu görmüştüm, yani hiç yakışmadı “tırnak içinde Türk Büyükelçisi” demeniz.

Şimdi, Sayın Özsoy, ülkelerle sorunlar yaşayabilirsiniz, bu doğaldır. Kötü ilişki içinde olduğunuz her ülkeyle ticaretinizi kesmek olgun bir tavır mıdır, mantıklı mıdır? Siz ticareti hâlâ devletler arasında yapılan bir alışveriş olarak mı görüyorsunuz? Bugün Türkiye Cumhuriyeti devleti bazı kamu ürünlerini, özellikle savunma sanayisinde kamu şirketlerinin ürettiği ürünleri satıyor, evet ama bahsettiğiniz ürünlerin o ülkelere ihracatını kim yapıyor? Özel şirket üretiyor, özel şirket aynı şekilde satıyor, ihraç ediyor. Biz Mısır’la da ilişkilerimizde sorunlar yaşadık, şimdi düzeltmek için karşılıklı adımlar atıyoruz. Aynı şekilde Abu Dabi’yle yani Birleşik Arap Emirlikleri’yle de yaşadık. Bu ülkelerin hiçbirisiyle de ticaretimiz azalmadı. Ben niye kendi iş insanımı, şirketimi, çalışanları, on binlerce, yüz binlerce insan çalıştıran şirketleri bir ülkeyle bozuştum diye cezalandırayım, neden cezalandırayım, bu mantıklı mı?

BAŞKAN – Sayın Bakanım, lütfen toparlayalım.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU – Sağ olun Sayın Başkanım, biraz sonra toparlayacağım.

Şimdi, şu konuda tamamen size katılıyorum: Biz Türkler olarak Türkiye Cumhuriyeti olarak Yahudi düşmanlığının yani antisemitizm ile İslam düşmanlığının, ikisinin de, insanlığa karşı suç olduğuna inanıyoruz. Bizim geleneğimizde de kültürümüzde de Yahudi düşmanlığı yoktur. Tarih boyunca ecdadımız zorda kalan Yahudilere beş yüz sene önce de İkinci Dünya Savaşı’nda da sahip çıkmıştır, bunu en iyi Yahudiler bilir ve Türkiye’de yaşayan diğer azınlıklar gibi Musevi azınlık da bunu bilir.

Burada Netanyahu’nun ve İsrail yönetiminin yaptıklarını tüm Yahudilere mal etmemiz mümkün değil ama Netanyahu’nun yaptıkları ile Türkiye’nin terörle mücadelesini eş tutmak da doğru değil. Burada kıyaslansa kıyaslansa Netanyahu ve PKK kıyaslanır çünkü ikisinin de ortak özelliği bebek katili olması, çocuk katili olmasıdır. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Çeviköz, tabii ki Mısır büyük bir ülke. İlişkilerimizin en kötü olduğu dönemde bile Mısır’ın İslam dünyası için, Arap dünyası için, Afrika için, Orta Doğu için ve özellikle de Filistin için çok önemli bir ülke olduğunu söyledik ve Mısır’a yaklaşımımız da sadece deniz yetki alanları, bu konuda bir anlaşma imzalayıp imzalamayacağımız da belli değil yani bir ülkeyle ilişkiler sadece bir basit konuya indirgenmez, biz de aynen öyle düşünüyoruz.

Efendim, diğer konularda görüşleriniz de oldu. Mesela biz yarın New York’a gidiyoruz. Niye yarın İsrail’e gitmediğimizi veya Filistin tarafına gitmediğimizi soruyorsunuz? Şimdi, biz büyük bir çaba sarf ediyoruz. İsrail şu anda sadece kendisine destek verenleri davet ediyor, orada görüşme imkânı veriyor. Filistin Dışişleri Bakanı bugün gelecekti, biz bugün hareket edecektik, bugün hareket edebilseydik bugün sizlerle beraber olmayacaktık yani demek ki o da kısmetmiş. Niye gelemedi biliyor musunuz? İsrail her yeri kapattığı için yani Filistin Dışişleri Bakanının çıkışına izin vermiyor, bunu eleştirmemiz lazım bizim.

Efendim, ABD’yle, ben Suudi Arabistan’dayken o gün tam konuşma saati, verilen saatler uyuşmadığı için Bakan Yardımcımız Sedat Bey, ABD Dışişleri Bakanı Blinken’in yardımcısıyla görüştü, kendisiyle de bu hafta görüşeceğiz. Şu anda Avrupa turunda olmasaydı Amerika’ya gitmişken orada da görüşecektik ama bu hafta içinde telefonla görüşme konusunda şu anda ofislerimiz çalışıyor, birlikte çalışıyor ama onun dışında Suudi Arabistan’da olduğumu siz biliyorsunuz, Dışişleri Bakanıyla yaptığımız görüşme ve -biraz önce de söyledim- İslam İşbirliği Teşkilatının o toplantılarının yapılması; özellikle, Dışişleri Bakanları Toplantısı’nın yapılmasının kararını beraber verdik çünkü şu anda İslam İşbirliği Teşkilatının Zirve Dönem Başkanlığını Suudi Arabistan üstleniyor ve kendisiyle de sürekli temastayız. Diğer ülkelerle de temastayız, Tunus’la temastayız -bugün de kardeşim Osman’la görüştüm buraya gelmeden önce, şu anda kendisi Paris’te- aynı şekilde -bahsettiğiniz- Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dışişleri Bakanı Abdullah’la da görüştük, Bahreyn Dışişleri Bakanıyla son zamanlarda 4-5 defa telefonla görüştük, Fas Dışişleri Bakanını aradım, Kudüs Komitesi var, onlar ev sahipliği yapıyor, -52 sene önce kuruldu- Kudüs Komitesinin de toplanması gerektiğini kendisine söyledik. Bugün Cezayir Dışişleri Bakanıyla 2’nci kez temas ettik, kendisi yine o da Fransa Afrika zirvesi sebebiyle Paris’te ve yarın oradan da bazı dışişleri bakanlarını alıp -uçağımızla orada ineceğiz- New York’a beraber gideceğiz; birlik beraberlik göstergesi yapıyoruz. Biz herkesle görüşüyoruz, sadece Müslüman ülkelerle değil, Müslüman olmayan ülkelerle Asyalılarla da görüşüyoruz, Hristiyanlarla da görüşüyoruz, diğerleriyle de ve hatta ve hatta İsrail’in şu anda bu yaptıklarına karşı olan Musevilerle ve onların temsilcisi olan derneklerle, sivil toplum örgütleriyle, bazı din adamlarıyla da görüşüyoruz. Yani bunlarla, hepsiyle görüşmemiz lazım çünkü bu sadece bir Müslüman ya da ümmet meselesi değil, sadece oradaki Müslümanlar açısından bakmamamız lazım. Kudüs’ün statüsüyle beraber bir insanlık dramı yaşanıyor, dolayısıyla katkı sağlayacak herkesle bizim temas kurmamız lazım, iş birliği yapmamız lazım. Peki, burada doğru…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakanım…

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU – Son cümlemi söylüyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU – Bizden Filistinlilerin, dünyadaki tüm Müslümanların -bazı arkadaşların “ümmet” kelimesinden rahatsız olduğunu gördük, diğer arkadaşları tenzih ederim- ve mazlumların hakkını savunan herkesin bu konuda önder gördükleri Türkiye’den ve yüce Meclisten çıkacak cevabı… Yani burada konuşmaları izliyorlar, doğru, beklentileri var, somut adım atılması lazım. Bu konuda her zaman Meclisin görüşleri, muhalefetin de görüşleri önemli ama bu bizim tek başımıza yapacağımız bir konu da değil. Meclisin biraz önce bize verdiği destekten ne kadar güç aldığımızı ve memnun olduğumuzu da söyledim ama özellikle -diğer partilerin yurt dışında kardeş partileri var mı bilmiyorum ama- Cumhuriyet Halk Partisi, Sosyalist Enternasyonalin üyesi ve her zaman orada üst düzey bir yöneticisi oluyor bu soruları bize sorarken ben de size sormak istiyorum yani gerçekten bunu iyi niyetle sormak istiyorum: Şu andaki kardeş partilerin birçoğu, birçok ülkede iktidar, kaç tane siyasi partiyi aradınız da -varsa bilmiyorum, soruyorum sadece- burada bir dram var, bir insanlık dramı var, siz de iktidar olarak ya da siyasi parti olarak bunun önlenmesi konusunda inisiyatif alın, dediniz? Eleştirmek kolay da kaç tane yaptınız? Ben onu merak ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU – Yani sonuçta bu ciddi bir sorun, tüm dünyanın karşı karşıya kaldığı ciddi bir sorun, çözümü de bugüne kadar olmamış ve giderek çetrefilleşen bir sorun ve giderek zalimleşen -onun sebeplerini anlatmaya çalıştım- bir İsrail devleti var. Sonuçta, biz, hep beraber burada, Filistinli kardeşlerimizin hakkını ve 2 devletli çözümün hakkını savunmak ve 2 devletli çözümün gerçekleşmesi için Türkiye olarak hep birlikte -Meclisin, o 5 partinin bir belgeye imza attığı gibi- birlik beraberlik içinde çalışmaya devam etmemiz lazım.

Ben, bugün bu fırsatı verdiğiniz için bir kere daha teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Erozan.

36.- Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan’ın, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) – Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.

Öncelikle Sayın Bakana teşekkür ederim çünkü son konuşmasında pek çok söylediğime atıfta bulunmuş olması beni dikkatle dinlediğinin işareti.

Sözde büyükelçi meselesine bir açıklık getirmem lazım. Söz konusu meslektaşımız ocak ayında yaş haddinden emekliye ayrılmıştır, emekli bir memurdur ve kendisi Cumhurbaşkanı Başdanışmanıdır, Birleşmiş Milletler nezdinde Türkiye Cumhuriyeti Daimî Temsilciliği Özel Temsilcisidir, bu sıfatla görev yapmaktadır ama şu soruları sormak durumundayım ben: Bu meslektaşımız, eski meslektaşımız veya emekli meslektaşımız devletin ikametgâhında oturmakta, devletin makam aracını kullanmakta, devletten hâlâ maaş almaktadır. Bu, Dışişleri Bakanlığı kadrolarının tahammül edebileceği bir şey değildir. Bu açıdan sözlerime açıklık getirmek istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Erozan.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?

BAŞKAN – Sayın Bakanım, bir dinleyelim karşılıklı, lütfen, istirham ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hişyar Vekilimizin adı geçti.

BAŞKAN – Sayın Özsoy, yerinizden bir dakika süre veriyorum.

37.- Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy’un, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Önce şunu söyleyeyim: “İsrail ve Türkiye’yi eş tutmak” dedi Sayın Bakan. Ben bunu söylemedim, sadece Kürt ve Filistin meselelerinin benzer ulusal meseleler olduğuna; çok farklı tarihleri var, doğrudur, özellikleri var, doğrudur ama bu sorunlarla mücadele etme biçimi itibarıyla Türkiye ile İsrail arasındaki birtakım benzerliklere dikkat çektim. Bu konuda da olduğum pozisyondayım, birincisi bu.

İkincisi: Sayın Bakan cevap verdi, doğrudur, ticareti özel şirketler yapar fakat devletler de regüle eder. Mesela, siz yakın zamanda Suudi Arabistan’daydınız, ismi konmamış, deklare edilmemiş bir ambargoyla Türkiye’deki ticaret yapan insanlara kan kusturdular bayağı bir zamandır. Biz şunu söylemiyoruz kıymetli arkadaşlar, yani ticaret ve ekonomi kullanılabilecek enstrümanlardan bir tanesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) – Hemen bitiyorum Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Özsoy, bir dakika demiştim.

HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) – Hemen bitiriyorum, önemli bir mesele.

BAŞKAN – Peki, bitirelim Sayın Özsoy.

HİŞYAR ÖZSOY (Diyarbakır) – Türkiye ile İsrail arasında diplomatik olarak gerilimler çok ama ticari anlamda -İngilizce itibarıyla- “leverage”i var Türkiye’nin, en nihayetinde önemli bir ticaret ortağı. Bu, kullanılabilecek enstrümanlardan bir tanesi. Takdir edersiniz ki Sayın Cumhurbaşkanı 2005 yılında gittiği zaman iş insanları ordusuyla girmişti oraya. Yani dolayısıyla “Devlet ayrı, ticaret ayrı.” denilmesini doğrusu çok fazla anlamlı bulmadım.

Son olarak, biz HDP olarak hem Avrupa Konseyindeki sol grup içinde hem de Avrupa Parlamentosunda -ki sosyal demokratların Filistin raportörü aslen Diyarbakır Lice’li olan bir arkadaşımız- Filistin’e yönelik olan bu zulme karşı içinde olduğumuz bütün uluslararası “network”lerde de bunun mücadelesini yürütüyoruz, kamuoyunun bilgisine.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkoç…

38.- Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Bakanım, şimdi birincisi, elbette ki liderimiz Sayın Kemal Kılıçdaroğlu Sosyalist Enternasyonale bağlı ülkeleri aradı, hatta onlarla ilgili mektup da yazdı. Avrupa Sosyalistler Partisiyle (PES) ilgili görüşmeler yaptı. Ancak az önce ifade ettiğim gibi bunların sadece bir… Avrupa Sosyalist Enternasyonal de bununla ilgili kınama yaptı, kınamanın bir karşılığı yok, yok Sayın Bakan. Orada insanlar ölüyorlar, katlediliyorlar ve yok ediliyorlar.

Az önce, eski bakanımız burada haritayı gösterdi, nereden nereye geldiğimizi gösterdi. Göz göre göre bir işgal devam ediyor. Diyorsunuz ki: “Peki, biz burada ticari yaptırım mı uygulayalım?” Amerika Birleşik Devletleri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özkoç.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – …F-35’leri yasakladı, yaptırım uyguluyor Türkiye’ye, her türlü baskıyı uyguluyorlar yıllardan beri. Elbette ki gerekiyorsa Türkiye Cumhuriyeti ve Cumhurbaşkanı eğer verdiği söz yerine getirilmediyse somut bir adım atmalıdır. Ne dedi Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı? “Bir, özür dileyin; iki, tazminat ödeyin; üç, ablukayı kaldırın.” dedi. Gerçekleşti mi? Gerçekleşmedi. Abluka kalkmadı, abluka orada devam ediyor hâlâ. Şimdi, biz de buna karşılık Cumhuriyet Halk Partisi olarak diyoruz ki: Mavi Marmara’yla ilgili yapılan anlaşmayı hiç olmazsa feshedelim. (CHP sıralarından alkışlar) Yani bir somut adım atalım diyoruz. Bizim hatiplerimiz bununla ilgili sizinle bir tartışmaya girmiyor. Burada gerçekten diplomatik ama etkin bir ses çıkması için acaba birbirimizle görüş alışverişinde bulunabilir miyiz diye bakıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız Sayın Özkoç.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Ciddi bir tartışma yapmaya çalışıyoruz, hamaset yapmaya çalışmıyoruz. Elbette ki biz de arayacağız, siz de arayacaksınız, Milliyetçi Hareket Partisi de, İYİ Parti de, AK PARTİ de hepimiz arayacağız ama karşılık vermiyorlarsa o zaman o ülkelere karşı tavrımızı net koyup İsrail’e karşı tavrımızı da somut olarak belirlemek zorundayız. Az önce alkış alan konuşmanızın içerisinde tek somut madde yok Sayın Bakan. Biz diyoruz ki: Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı Türkiye Büyük Millet Meclisine bilgi vermeye geldiğinde eğer dünya dinliyorsa, eğer İsrail’in o ünlü MOSSAD’ı dinliyorsa kulaklarına öyle bir söz gitsin ki buradan, yaptıklarından pişman olsunlar istiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Bu sesi duyurun istiyoruz. Söylediğimiz budur Sayın Bakan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, Genel Kuruldan hem fikrî hem manevi müthiş bir olumlu havayla iç içesiniz, bu güçle barış için atacağınız her türlü adımda mutlaka kazanacaksınız diyorum.

Buyurunuz Sayın Bakanım.

39.- Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, Bursa Milletvekili Ahmet Kamil Erozan, Diyarbakır Milletvekili Hişyar Özsoy ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU – Teşekkür ediyorum.

Sayın Özkoç, konuşmamı yazılı olarak da vereyim yani uluslararası koruma mekanizması dâhil somut olarak attığımız ve atacağımız adımlar hakkında bilgi verdim. Bu işin kolay olmadığını da ben Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanı olarak söyledim ama bu konuda mücadeleyi de bırakmamamız gerektiğini ve birlikte yapmamız gerektiğini de söyledim. Sayın Kılıçdaroğlu bu partileri, Sosyalist Enternasyonali aradıysa da kendisine de teşekkür ediyoruz. Kim bu konuda katkı sağlıyorsa herkese teşekkür ediyoruz, bu sadece iktidarın sorumluluğunda değil.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Bizi de destekleyin Sayın Bakanım. Bunu biz getirmeyelim, siz getirin, biz arkanızda duralım. Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanının sözü yerde kalıyorsa ve İsrail orada saldırıya devam ediyorsa bunun gereğini yapalım.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU – Hayır, o konuda biliyorsunuz İsrail Başbakanı hem telefonda hem de mektupla…

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Yapmayın, gözünüzü seveyim ya!

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU – Burada yalan söylemiyoruz İsmail Bey, gerçeği söylüyoruz.

İSMAİL TATLIOĞLU (Bursa) – Yok, estağfurullah, söylemiyorsunuz ama… Resmen iptal edin bunu.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU – Hayır, telefonda… Bir saniye efendim, müsaade edin.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – İsrail açıklama yaptı “Yapmadık.” dedi efendim. İsrail açıklama yaptı.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU – Hayır, hem telefonda özür diledi hem de yazılı…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – İsrail açıklama yaptı, resmî olarak “Yapmadık.” dedi Sayın Bakan.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU – O mektubu gönderelim müsaade edin, mektubu gösterelim size. Geldi, anlattık bunu. O zaman, burada, Mecliste bu konuşuldu.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – İstedik, mektubu göstermediniz Sayın Bakan.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU – Özür de diledi, yazılı da diledi. E, şimdi, vatandaşlarımıza tazminat da ödedi, mağdurların, orada hayatını kaybeden şehitlerimizin ailelerine. Ben İsrail’i savunmuyorum yani bu vatandaşlarımızın burada karar vermesi lazım, onların bireysel haklarına ben müdahale edemem ki! Yani, bunu vatandaşlarımız burada aldılar ama şunu söylemeye çalışıyorum: Cumhurbaşkanımızın sözü havada kalmadı. Ha, “Bunu bugün iptal edelim.” derseniz, o başka bir konu; katılırız, katılmayız ama havada... “Özür dilemedi.” derseniz doğruyu söylememiş olursunuz, telefonla da özür diledi, sonra yazılı özür mektubu da gönderdi.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – İsrail resmî olarak “Hayır.” dedi efendim.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU – Efendim, yazılı mektup var İsrail’in, onu göstereyim size, Sayın Özkoç, göndereyim. Demek ki hep İsrail’in söylediğine inanmak istiyorsunuz, siz niye Türkiye Cumhuriyeti devletinin Dışişleri Bakanına inanmak istemiyorsunuz da İsrail’e inanmak istiyorsunuz? (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Hamaset yapma Sayın Bakan! Mektubu gönderin Sayın Bakan, görelim.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU – Diğerlerine de müsaade ederseniz cevap vereyim.

BAŞKAN – Sayın Bakanım…

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Mektubu gösterin Sayın Bakan.

BAŞKAN – Sayın Öztunç, lütfen, bir tamamlayalım.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU - Sayın Başkan, cevap verebilir miyim.

BAŞKAN – Buyurun.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU - Hişyar Bey, mesela, savunma sanayisi olsun, başka konularda olsun, hassas konularda bize görüş sorulur, Dışişleri Bakanlığına, biz sadece İsrail değil başka ülkelerdeki hassasiyete göre “Olur.” ya da “Olmaz.” diye görüş bildiriyoruz. Dışişleri Bakanlığının görüşü önemli ama basit ticaret yapan on binlerce çalışan insanı ve oraya 4,7 milyar veya başka yere 5 milyarlık ticaret yapan şirketlerimizi cezalandırmanın doğru olmadığını düşünüyoruz, hangi ülke olursa olsun doğru değil diyorum, bu olgun bir tavır değil. Devlet kendi vatandaşına ve ekonomisine niye zulmetsin, niye zarar versin efendim? Bu, doğru değil.

Sayın Erozan, geçmişte de emekli olduğu hâlde…

Dinler misiniz lütfen? Ben sizi -siz de söylediniz- dikkatle, saygıyla dinledim.

AHMET KAMİL EROZAN (Bursa) – Birden çok işi aynı anda yapabiliyorum Sayın Bakanım.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU – Bravo.

Şimdi, geçmişte de emekli olup da görevine devam eden, ihtiyaç duyulduğu için devam eden büyükelçiler var; ilk defa bizim dönemimizde olmadı. Ayrıca, şu anda UNESCO Genel Konferans Başkanı Altay Cengizer de Genel Konferans Başkanı seçildi ve emeklilik yaşı geldiği hâlde yine, biraz önce söylediğiniz yöntemle Cumhurbaşkanlığında başdanışmanlık, müşavirlik görevi vererek görevine devam etmesini sağladık. Bu, ilk defa yapılan bir uygulama değil.

New York’taki şu anda büyükelçilik görevimizi yürüten, bu formülle -geçmişte olduğu gibi- yürüten Feridun Sinirlioğlu da… Orada şu anda Genel Kurul Başkanı Volkan Bozkır’ın görev sırasınca bir büyükelçi değişikliğine gitmememiz gerektiğine inandık ve o nedenle de Feridun Bey’in orada görevine devam etmesi için daha önce, bizim iktidarımızdan önce de uygulanan bir yöntemle… Eskiden Başbakanlık müşaviri olarak görevlendirilirdi, görevine devam ederdi büyükelçi olarak, şimdi de yine aynı yöntemle Feridun Bey de görevine devam ediyor.

Siz “Tırnak içinde Türk büyükelçisi” dediniz, bilmiyorum Türklüğünü mü sorguluyorsunuz, büyükelçiliğini mi sorguluyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, teşekkür ederiz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU – Son cümle…

BAŞKAN – Buyurun.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU – Yani Türkiye Cumhuriyeti’nin mevcut kanunları çerçevesinde yapılan bir uygulamadır, gerekçesi de budur. Yani “Buna gerek yok.” da diyebilirsiniz, “Var.” da diyebilirsiniz; o sizin görüşünüz.

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, Sayın Özkoç…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Efendim, ben sizinle defalarca görüşmeler yaptım, Genel Başkanımızla yapılan görüşmelerde de bizzat ben de bulundum. Ben biliyorum ki siz söylediğiniz bir sözü “Ben söylemedim.” demezsiniz. Orada biz dedik ki: “Böyle bir mektuptan söz ediliyor, bu mektubu görebilir miyiz?” Siz aynen bize şöyle cevap verdiniz, “O mektubu göremezsiniz ama ben o mektubun içeriğini size söyleyebilirim.” dediniz.

DIŞİŞLERİ BAKANI MEVLÜT ÇAVUŞOĞLU – Hangi mektuptan bahsediyorsunuz?

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Özür mektubundan…

Şimdi, ben de size, söylediğiniz söze güvenerek, size olan güvencimi bir kere daha tazeleyerek diyorum ki Sayın Bakan: “O mektubu gösterebilirim.” dediniz, o mektubu görmek istiyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, anlaşılan Sayın Bakanlarımızla daha sık bir şekilde görüşmemiz gerekiyor, istifade etmemiz gerekiyor.

İç Tüzük’ün 59’uncu maddesinin ikinci fıkrasına göre yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.09

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Sibel ÖZDEMİR (İstanbul), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Türk Delegasyonunda boş bulunan ve AK PARTİ Grubuna düşen üyeliğe AK PARTİ Grup Başkanlığınca Yalova Milletvekili Ahmet Büyükgümüş’ün aday olarak gösterildiğine ve Başkanlık Divanında uygun görüldüğüne ilişkin tezkeresi (3/1627)

30/4/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

27’nci Dönem İkinci Devrede, uluslararası komisyonlardan Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) Türk Delegasyonunda boş bulunan, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK PARTİ) Grubuna düşen üyeliğe ilişkin olarak, 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun'un 2'nci maddesine göre boş üyelik için AK PARTİ Grup Başkanlığınca Yalova Milletvekili Ahmet Büyükgümüş aday olarak bildirilmiştir.

Mezkûr kanunun 12'nci maddesi uyarınca Başkanlık Divanında yapılan incelemede 2 Nisan 2021 tarih ve 48 sayılı Karar’la uygun görülen, Yalova Milletvekili Ahmet Büyükgümüş'ün AKPM Türk Delegasyonu üyeliği Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                                                                           Mustafa Şentop

                                                                                                                               Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                                                 Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

B) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve arkadaşları tarafından, son dönemlerde ülke gündeminden düşmeyen nüfuzun ve görevin kötüye kullanılmasıyla artan usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarının araştırılması, yolsuzlukların sosyal ve ekonomik boyutlarının incelenmesi amacıyla 4/5/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Mayıs 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

18/5/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 18/5/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                           Lütfü Türkkan

                                                                                                                                                 Kocaeli

                                                                                                                                       Grup Başkan Vekili

Öneri:

Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve 20 milletvekili tarafından, son dönemlerde ülke gündeminden düşmeyen nüfuzun ve görevin kötüye kullanılmasıyla artan usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarının araştırılması, yolsuzlukların sosyal ve ekonomik boyutlarının incelenmesi amacıyla 4/5/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 18/5/2021 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürk.

Buyurunuz Sayın Öztürk. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubumuzun, son dönemlerde ülke gündeminden düşmeyen nüfuzun ve görevin kötüye kullanılması ve artan usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarının araştırılması üzerine verilmiş olan araştırma önergesi adına söz almış bulunmaktayım, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bir iktidarın sözleri ve icraatları arasındaki uyum veya uyumsuzluk o iktidarın hem karnesi hem de karakteridir. On dokuz yıl önce millete verdikleri sözleri hatırlattığımızda AK PARTİ’si iktidarının sınıfta kaldığı bir gerçek. İktidara gelirken en iddialı sloganları neydi, hatırlayın: 3Y’yle mücadele. Neydi onlar? Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar. AK PARTİ’si bunlarla mücadele edecekti. Peki, on dokuz yılın sonunda ne oldu? Yolsuzlukta Türkiye’yi bir dünya markası hâline getirdiler. Uluslararası literatürde kabul gören tanıma göre yolsuzluk, emanet edilmiş kamu gücünün özel çıkarlar için kötüye kullanılmasıdır. Ülkemizde ne yazık ki son dönemlerde hem kendine emanet edilen kamu gücünü kullananların hem de kamu gücünü kullananlara yakın olduğunu iddia ederek menfaat sağlamaya çalışanların sayısında artış görülmektedir. Kamu adına yapılan prestijli projelerin Kamu İhale Kanunu’nun ruhuna uygun olmayan bir şekilde davetiye usulüyle dağıtılması, süresinde bitmeyen işler için ek ödeme ve ek sürelerin verilmesi, özellikle yap-işlet-devret ve kamu-özel iş birliği projelerinin aynı firmalar eliyle yürütülmesi; hastane, köprü, yol, ulaşım hizmetlerini üstlenen firmalara yüksek garanti teminatı verilmesi kamuoyunu rahatsız eder boyuta gelmeye başlamıştır. Dünyanın en çok kamu ihalesi alan ilk 10 şirketi listesine Türkiye’den 5 şirket girdi.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmesiyle birlikte Kabineyi oluşturan bakanlıklara yapılan atamalarda özel hastanesi, turizm firmaları, özel okulları olan bakan atamalarının yanında, görevinden alınan Ticaret Bakanı örneğinde olduğu gibi aile şirketi üzerinden kendi Bakanlığına fahiş fiyatla ürün satan bir Bakanın varlığı emanet edilen kamu gücünün özel çıkarlar için kötüye kullanılmasına örnek teşkil etmektedir. Görevden alınan Bakanın kendi ismi ve firmasınca, Bakanlık görevine gelmeden nüfuz ticareti yapıldığının gümrük müdürlüklerince tespiti ve müteyakkız olunması için uyarılarına rağmen, bu şaibe üzerinden kalkmadan taltif edilerek yasaklandığı gümrüklerin başına bakan yapılması bugün yaşanan yolsuzluk ve usulsüzlüğe zemin hazırlandığını göstermektedir. Hatta üstüne, yatırım desteği verilmiş, sabık Bakan vergi muafiyetinden de faydalanmıştır.

Nüfuz ticareti bazı kamu kurum ve kuruluşlarının makam katlarıyla sınırlı kalmamış, iktidar partisinin genel merkezinde çalışan büro görevlisi dâhil olmak üzere çeşitli kademe ve yakınlıktaki partili, çalışan, akraba, eş dostun bu yöntemle haksız kazanç elde etmesine neden olmuştur. On dokuz yıllık iktidar döneminde yolsuzluğun bulaşmadığı kurum ve kuruluş neredeyse kalmamıştır. Bütün kamu kurum ve kuruluşlarında hizmet ve mal alımlarında açık ihale usulü terk edilmiştir. Kamunun taşınmaz malları bir yandan haraç mezat elden çıkarılırken bir yandan da doğrudan adres gösterilen dernek ve vakıflara devredilmiştir. Kamu görevlerine, yönetim kurullarına yapılan çok görevli atamalar ve iktidarın tek yetkilisinin ailesine de verilen çeşitli yetki çerçevesinde bakan, genel müdür, yönetim kurulu üyesi atamaları usule ve kamuoyunun kabulüne uygun düşmemektedir.

Yolsuzluk kendine özgü işleyişi, ulaştığı ekonomik ve politik gücüyle önünde engel tanımamaktadır. İradeden yoksun yöneticilere yolsuzluğa göz yuman kamu görevlileri eşlik etmektedir ve ne yazık ki günümüzde bu ortaklık hesap verilemez ve hesap sorulamaz hâle getirilmiştir. Bu durum, halkın yönetenlere ve yöneticilere olan güven algısını, devletin kurumlarına olan saygısını yitirmesine sebep olmaktadır. AK PARTİ’sinin on sekiz yıl önce kurulmasını teşvik ettiği araştırma komisyonunda yer alan yolsuzluk, usulsüzlük ve nüfuz kaynaklı menfaat teminine ilişkin uyarıların yine aynı iktidar sahiplerince bugün dikkate alınmadığı ortadadır. “Yolsuzlukla mücadele edeceğiz.” dediler, yolsuzluğu denetleyen kurumların, Sayıştayın, Danıştayın içini boşalttılar. Araştıran, sorgulayan gazetecileri hapse attılar, yolsuzluğa karşı sesini çıkaranı kovdular, namusuyla çalışanın üzerine çöktüler. Ve sonunda, yolsuzluğu bir norm, bir standart hâline getirdiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - 3 Kasım 2002 Seçim Beyannamesi’nde AK PARTİ’si yolsuzlukla mücadele edeceğini tam 24 defa tekrarlamış. Gelinen noktadaysa Türkiye yolsuzluk sıralamasında 2007 yılında 64, 2015 yılında 66, 2020 yılındaysa 86’ncı sıraya geriledi. Yani yolsuzlukta Botsvana, Ruanda ve Gana gibi ülkelerden daha gerideyiz. İşte, size, AK PARTİ’si iktidarının yolsuzlukta verdiği büyük mücadele; yolsuzlukta Afrika ülkeleriyle rekabet eden bir Türkiye.

Bu gerekçelerle artan yolsuzluk, usulsüzlük ve nüfuz kayırma iddialarının araştırılması, yolsuzluk ve usulsüzlüğün sebeplerinin ve sonuçlarının tespit edilmesi konusunda bir araştırma önergesi önem arz etmektedir. İktidar partisinin vekillerine de buradan sesleniyorum: On dokuz yıl önce millete verdiğiniz sözü yeterince unuttunuz, bizden hatırlatması. Gelin, hep beraber yolsuzlukla mücadele edelim, yoksa “3Y” diye diye geldiğiniz iktidardan vatandaş sizi 3Y’yle ilk seçimde uğurlayacak. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Erol Katırcıoğlu.

Buyurunuz Sayın Katırcıoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, yani, kabul edin etmeyin, fark etmez ama dünyada çeşitli konularla ilgili uluslararası kuruluşlar birtakım ölçümler yapıyorlar ve bu ölçümlerden bir tanesi de yolsuzlukla ilgili. Ve yolsuzlukta Türkiye'nin 180 ülke arasında 85’inci olduğu son 2020 yılı itibarıyla açıklandı. Dolayısıyla da yolsuzluk, kaçınılmaz olarak bizim dikkate almamız gereken, öncelikli olarak anlamamız gereken bir mesele.

Şimdi, bakın, ben size şöyle bir hikâye anlatayım; biliyorsunuz, Sayın Cumhurbaşkanı iktidara geldiğinde veya çeşitli zamanlarda hep şunu söyledi: “Ben ülkeyi şirket gibi yönetmek istiyorum.” dedi. Ama asıl sorulması gereken, şirketi nasıl yöneteceğiydi. Ülkeyi şirket gibi yönetebilirsiniz ama şirketi nasıl yöneteceksiniz?

Şirket yönetimiyle ilgili olarak literatürde 2 tane temel yol var. Bunlardan bir tanesi: Eğer karar mekanizmalarına çalışanlarınızı katarsanız yani eğer organizasyon yapısı olarak daha demokratik bir şirketseniz bu bir yol. İkinci yol: Tek başına siz karar verirsiniz, bu da diğer yol. Tarihsel olarak baktığımızda da diyebilirim ki ikinci yol daha önceleri tek adam yönetimi olarak literatüre girmiş olan yönetim tarzı, sorumlusu şirketin CEO’su, sahibi veya her kimse. Şimdi, dolayısıyla da bu iki yönden birini seçmek zorundasınız veya bu ikisi arasında bir yere kendinizi konumlandırmanız lazım.

Şimdi, uluslararası literatürde bir formül üretilmiş. Formül şu: “Yolsuzluk=Tekel Gücü+Tek Başına Karar Verme Yetkisi-Hesap Verilebilirlik” Bu bir formül, bu formül uluslararası literatürde kabul görmüş bir formül ve dikkat ederseniz hesap verilebilirlik yolsuzlukla negatif bir ilişki içinde yani ters bir ilişki içinde. Dolayısıyla da ne kadar hesap verilebilir bir sisteme sahipseniz o kadar az yolsuzluk ihtimali ortaya çıkacaktır veya başka biçimde söyleyecek olursak yöneticilerin veya şirketin tekel gücü ne kadar düşükse o kadar yolsuzluk ihtimali azalacak. Aynı şekilde tek adam yönetiminin ya da tek başına karar vermenin sonucu da benzer bir şekilde olacak.

Şimdi, arkadaşlar, bunlar uluslararası literatürde… Şirketler dünyasıyla ilgili bu söylediklerim fakat ne kadar çok Türkiye’nin devlet yönetimine benziyor. Ben bunu düşünürken, bu konuşmayı yapmayı düşünürken, şirketlerle ilgili söylenen şey yani özel sektör şirketlerinde dahi yolsuzluğun ortaya çıkma mekanizmaları ile bir ülkenin yönetilmesiyle ilgili mekanizmaların da benzer oluşları yolsuzluğun esasında şirketlerde de devletlerde de benzer kaynaklardan ortaya çıktığını gösteriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Hocam.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlar, zaman zaman ben bu kürsüde söylüyorum; 2011’den sonra -2010, 2011 aşağı yukarı- Adalet ve Kalkınma Partisinin yönetim biçimi tek adam yönetimi yani kararlarda, karar almada tek adamın egemen olduğu bir sisteme doğru evrildi. Bu, koşulların getirdiği bir şeydi belki ama bunun tabii ki ayrıca konuşulması gereken yanları var ama sonuç olarak, gerçekten bugün “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi” dediğimiz sistem tek adam yönetimidir yani kararları tek başına veren kişinin yönetimi altında oluşan bir sistemdir. Arkadaşlar, bu formül açıkçası şunu söylüyor: Eğer kararlar tek adamda odaklanıyorsa orada yolsuzluk artıyor demektir. Bunun panzehri ise hesap verilebilirliğin artırılması gerekliliğidir. Şimdi, dolayısıyla da yolsuzluklarla ilgili olarak konuşulması gereken, konuşmamız gereken şey “Nasıl yapacağız da biz bu sistemi hesap verilebilir hâle getireceğiz?”

Galiba sürem bitti.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Sayın Deniz Yavuzyılmaz.

Buyurunuz Sayın Yavuzyılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ’li bürokratlar birden çok yerden devasa tutarda maaş, ücret, prim, huzur hakkı, kâr payı almaya devam ediyor. Şimdi, gelelim bu AK PARTİ’li bürokratlar kim? Sayın AK PARTİ milletvekilleri, kâğıdınızı kaleminizi hazırlayın çünkü liste uzun.

Nadir Alpaslan, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı. Bakanlık maaşı alıyor, aynı zamanda Kuveyt Türk Katılım Bankası Yönetim Kurulunda ve buradan da aylık ortalama 64.454 lira ücret alıyor. Aynı zamanda da Kuveyt Türk Katılım Bankasından aylık kâr payı alıyor, bu kâr payı da ortalama 84.556 lira.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Allah “Yürü kulum!” demiş.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) – Neden Kuveyt Türk Katılım Bankasında? Çünkü bankanın yüzde 18,72’si Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait, o nedenle 9 Yönetim Kurulu üyesinin 2’sini devlet gönderiyor. Yani aylık geliri ortalama 176 bin lira.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Vay, vay, vay!

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Ayrıl da gel be!

DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) – Şimdi, en beteri bu mu? Yani kul hakkındaki en zirve bürokrat bu mu? Hayır, ondan da fazla alanlar var, ondan da fazla birden çok yerde görev alan var. Kim var mesela? Alparslan Bayraktar. Alparslan Bayraktar, KARDEMİR’in yani Karabük Demir Çelik Fabrikasının Yönetim Kurulu Başkanı, özel bir şirketin, aynı zamanda KARDEMİR’in bir iştiraki olan KARDÖKMAK’ın da Yönetim Kurulu Başkanı, aynı zamanda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı, aynı zamanda Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Yönetim Kurulunda, aynı zamanda EPİAŞ’ın da Yönetim Kurulunda.

GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Oh, oh!

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Vay be!

DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) – Ve şu anda KARDEMİR’in Yönetim Kuruluna kim girdi? 5 Mayıs itibarıyla eski Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk da KARDEMİR’in Yönetim Kuruluna girdi ve aylık 39.423 liralık huzur hakkını da kaptı.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Huzura gel!

DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) – Burayla da bitiyor mu? Bununla da bitmiyor. Bakın, bizim kanunlarımıza göre en yüksek devlet memuru kim? Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı Sayın Metin Kıratlı. Yani bu kişinin Türkiye Cumhuriyeti devleti gibi büyük bir devlette en yüksek devlet memuru olarak yirmi dört saatinin dolu olması gerekli, geriye hiçbir zamanı kalmaması, kendini vakfetmesi gerekli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) – Ancak o da bir “Superman”, o da bir “Batman” yani ancak hayal dünyasında farklı, fazladan görev alabilir. Başka ne görevleri var? Borsa İstanbul Yönetim Kurulunda aynı zamanda. Aylık sadece Borsa İstanbuldan net 24 bin lira alıyor. Makam aracı alıyor, seyahat, konaklama; eğer olur da bir gelir vergisi çıkarsa o da düşünülmüş, onu da Borsa İstanbul ödüyor. Peki, bu kadar mı? Hayır, bu kadar da değil, aynı zamanda YÖK üyesi.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Oh, oh!

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Yok artık!

DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) – Yani sayın milletvekilleri, vatandaşımız yoksulluk sınırının altında ezilirken, gençlerimiz iş bulamazken, vatandaş “Ben açım, işsizim.” notu bırakarak intihar ederken AK PARTİ’li bürokratlar birden çok yerden devasa maaşlar almaya, lüks ve zenginlik içinde yaşamaya devam ediyor.

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Hepsi yalan!

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Hepsi gerçek, belgeli.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hepsi gerçek.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Belgeler ortada, yalancı sensin!

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Hepsi yalan!

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sen alamıyorsun diye bozuldun mu len yoksa?

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Yapma ya!

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Sayın İshak Gazel.

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Hepsi gerçek.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gazel… (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Okuman var mı, okuman? Okutmayı biliyorsan okuman yok galiba.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, hatip kürsüde.

Buyurunuz Sayın Gazel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İSHAK GAZEL (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, İYİ Parti Grubunun görevi kötüye kullanma iddiasıyla verdiği grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle aziz milletimizi ve yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, malumunuz, bir yılı aşkın bir süredir Covid-19 salgını bütün dünyayı etkisi altına almış, ekonomik olarak çok güçlü olduğunu düşündüğümüz, sosyal devlet olmaları yönüyle bizlere hep örnek olarak gösterilen Batılı ülkeler bu salgına boyun eğmek zorunda kalmış, diz çökmek zorunda kalmışlardır. Fakat bu dönemde devletimiz AK PARTİ’mizin on dokuz yıllık iktidarı döneminde gerçekleştirdiği başta sağlık ve sosyal devlet alanlarındaki vizyoner altyapı yatırımları sayesinde salgınla mücadelede birçok gelişmiş ülkeyi geride bırakarak bu süreci başarıyla yönetmiş ve bundan sonra da bu bakış açısıyla her türlü salgınla mücadele etmeye de devam edecektir.

Saygıdeğer milletvekilleri, salgın süreci sağlıktan sosyal yardımlara, ekonomiye ve hatta bu alandaki uluslararası çalışmalara kadar bütün bakanlıklarımızın koordinasyonu ve iş birliğiyle gerçekleşmiştir. Bu vesileyle, başta Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde Hükûmetimizin bütün bakanlarına Meclis kürsüsünden ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Salgın sürecinde Hükûmetimizin yapmış olduğu başarılı hizmetler şüphesiz saymakla bitmez fakat vaktimiz yettiğince önemli başlıklar hâlinde ifade etmek istiyorum. Öncelikle, muhalefetin her fırsatta eleştirdiği şehir hastanelerimiz salgın sürecinde tedavi hizmetlerinin en iyi şekilde verilmesi için çok kusursuz bir rol oynamıştır. Yine, Sağlık Bakanlığımız kanalıyla hastalarımızın ayağına kadar ilaçları götürülmüş, gerekli takipleri yapılmıştır, bu yönüyle bu sağlık hizmeti dünyada benzeri görülmeyen bir hizmet olmuştur. Her ne kadar kamuoyunda muhalefet olumsuz bir algı oluşturmaya çalışsa da ülkemiz Covid-19 aşı tedarikinde dünyadaki ilk 7 ülke içerisindedir. Bu süreçte ülkemizin uluslararası alandaki etkinliğinin de ne seviyede olduğunu görmüş oluyoruz.

Sosyal koruma kalkanıyla vatandaşlarımıza doğrudan aktarılan kaynağın toplam tutarı 1 Mart 2021 itibarıyla 53 milyar lirayı aştı. Bütün bu çalışmalar ve daha sayamadığımız birçok hizmeti yaparken, muhalefetin yaptığı felaket tellallığına rağmen, ülke ekonomimiz 2020’nin son çeyreğinde elde ettiği yüzde 5,9’luk büyüme performansıyla Covid-19 salgınına rağmen dünyanın en çok büyüyen 2’nci ülkesi oldu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bizim yolsuzluklar karşısındaki durumumuz çok net, duruşumuz çok net. Sayın Bakan da bu önerge konusuyla alakalı bir basın açıklaması yapmıştı daha önce, ben bunu da ifade ediyorum İYİ Parti Grubuna; AK PARTİ’yi iktidarda tutan şey, en başta dürüstlüğüdür, emanete olan bağlılığıdır, yolsuzluklar karşısındaki sert, kararlı ve tavizsiz tavrıdır diyorum.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Ayağını kaldırma söylerken(!)

İSHAK GAZEL (Devamla) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi 4 sayın milletvekili arkadaşımıza 60’a göre yerlerinden söz vereceğim.

Sayın Fikret Şahin…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

40.- Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin’in, kara yollarında yeterli bakım yapılmadığına ilişkin açıklaması

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Vatandaşlarımız ücretli otoyollara yönlendirilmek için ücretsiz olan devlet kara yollarına yeterince bakım yapılmıyor. Balıkesir’de özellikle Edremit-Havran-Balıkesir arasındaki Şapçı rampaları mevkisinde ve Susurluk-Balıkesir arasındaki devlet kara yolunda trafik kazaları sonrası hasar gören güvenlik bariyerleri uzun zamandır onarılmamaktadır. Trafik sivil güvenliğini tehlikeye sokan güvenlik bariyerlerindeki hasarların bir an önce onarılması hayati önem arz etmektedir; bu konuda Ulaştırma Bakanlığını ve Karayolları Genel Müdürlüğünü göreve davet ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Orhan…

41.- Van Milletvekili Muazzez Orhan Işık’ın, Van’ın Tuşba ilçesindeki hayvan saldırıları sonucu ölümlere ilişkin açıklaması

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.

16 Mayısta Van’ın Tuşba ilçesi Beyüzümü Mahallesi’nde oturan Kolcu ailesinin 6 yaşındaki kızları Ruken Kolcu evlerinin yakınında sokak köpeklerinin saldırısına uğramış ve acı bir şekilde hayatını kaybetmiştir. Böylesi bir acıyı yaşayan annesine ve ailesine sabırlar diliyorum. Bu olay ilk değil; birkaç gün öncesinde de bir kadın saldırıya uğramıştı. Hayvan pazarı ve mezbahanın olduğu bu mahallede sürekli benzer olaylar yaşanmaktadır. Tuşba Belediyesi Meclis üyelerimiz defalarca Belediyeyi uyarmış, tedbir alınmasını istemiş olmasına rağmen Belediye hiçbir çalışma yapmamıştır. Birçok dernek ve kadın kurumu sokak hayvanları için barınak ve mama talebinde bulunmuşsa da belediyelerden olumlu yanıt alamamıştır. Ne Valiliğin ne de belediyelerin Ruken’in ölümüne ilişkin bir açıklaması dahi olmamıştır. Ruken’in ölümünden kayyum belediyeleri sorumludur. Başka can kaybı olmadan acilen gerekli tedbirler alınmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Fendoğlu…

42.- Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu’nun, Malatya’daki zirai don olayına ilişkin açıklaması

MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) - Teşekkürler Sayın Başkan.

9 Mayıs gecesi ile 10 ve 11 Mayıs tarihlerinde Malatya’da bin ve üzeri rakımda bulunan tarım arazileri ve bahçelerimizde özellikle kayısı, ceviz, elma ağaçları ve üzüm bağlarında zirai don meydana gelmiştir; Hekimhan, Kuluncak, Darende ilçelerimiz ile Akçadağ ve Doğanşehir ilçelerimizin bazı kısımları bu dondan etkilenmiştir. İl Tarım Müdürlüğü ve ilçe tarım müdürlükleri sahada mahalle bazlı hasar tespit çalışması başlatmış durumdadır. İl ve ilçe tarım müdürlüklerimiz ile il ziraat odalarımızın yapacağı çalışmalar sonrasında devletimiz ve Tarım Bakanlığımızdan, çiftçilerimizin zirai dondan yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için gerekli desteğin sağlanmasını çiftçilerimiz adına talep ediyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Çakırözer...

43.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in, Eskişehir’deki geçici tarım işçilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Teşekkür ederim.

Bugün, Eskişehir’imizde alın teri döken Urfalı geçici tarım işçilerimiz bizleri aradılar. Seyitgazi ilçemizin Aksaklı köyü civarındaki tarlalarda çalışıyorlar. Yaklaşık 20 hane, 40 çocukları var; büyükler tarladayken onlar çadırlarda bekliyor. Bir aydan fazla süredir elektrikleri bağlanmamış. Urfa’da Millî Eğitim bu evlatlarımıza tablet dağıtmış ama elektrik olmadığı için çocuklar EBA’ya bağlanamıyor. Şanlıurfa’dan öğretmenleri arayıp “Neden derslere katılmıyorsunuz?” diye soruyormuş. Bu geçici işçilerimiz Seyitgazi Kaymakamına, Eskişehir Valisine defalarca dilekçe vermişler; hiçbir sonuç alamadıkları gibi “Kendi imkânınızla elektrik çekin.” yanıtı verilmiş. Böyle bir tavır kabul edilemez, sofradaki temel gıdamız olan ekmeğimizin buğdayını üreten bu kardeşlerimize yönelik bu muamele kabul edilemez. Eskişehir Valiliği, Enerji Bakanlığı mutlaka hem Aksaklı’da hem de Türkiye’nin dört bir yanında on binlerce tarım işçimizin benzer ihtiyaçlarını...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ataş...

44.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, arpa ve buğday üreticisi çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanı arpa ve buğday alım fiyatlarını açıkladı. Buğday alım fiyatı ton başına yüzde 36 artarak 1.650 TL’den 2.250 TL’ye, arpa alım fiyatı ise ton başına yüzde 37 artarak 1.275 TL’den 1.750 TL’ye yükseldi. Tarımsal üretim maliyetlerinde tohumdan ilacına, akaryakıttan sulama ve elektrik fiyatlarına kadar girdilerin tamamında büyük artışlar yaşanmıştır. Son bir senede üre gübresine yüzde 82, sülfat fiyatına yüzde 74, dap gübresine yüzde 87, taban gübresine ise yüzde 55 oranında zam gelmiştir. Arpa ve buğday alım fiyatlarına yapılan bu artışlar yetersizdir. Hububatta ton başına belirlenen 275 lira prim desteği çiftçinin beklentilerinin çok altında kalmıştır; bu fiyatlar, zaten zor durumda olan çiftçinin derdine derman olmayacak, çiftçiyi üretimden vazgeçirecektir. Bu fiyatlar tekrar gözden geçirilmelidir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kılıç...

45.- Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın, İsrail’in Kudüs’te ve Filistin’in bütününde yaptığı saldırılara ve gençlere ilişkin açıklaması

İMRAN KILIÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Filistin işgalcisi siyonist İsrail ve onun destekçilerinin Kudüs-ü Şerif ve Filistin’in bütününde işledikleri her türlü cinayet ve soykırımı kınıyorum.

Yarın Gençlik ve Spor Bayramı’nı idrak edeceğiz. Enerjinin, gücün, heyecanın dorukta olduğu gençlik dönemi büyümek, olgunlaşmak anlamını taşıyan, ergenlikle başlayan çok önemli bir dönemdir. Hem bedenen hem de zihnen olgunlaşma bu dönemde oluyor. O yüzden, gençler hayata da özel olarak hazırlanmalıdır. Varlığına saygı duymak ve güvenmek gencin can suyudur aslında. Milletimiz her devirde gençlere güvenmiş, onlara önemli görevler ve sorumluluklar vererek kendilerini geliştirme, topluma hizmet etme fırsatı tanımıştır.

BAŞKAN – Sayın Bülbül...

46.- Antalya Milletvekili Kemal Bülbül’ün, İbrahim Kaypakkaya’nın 48’inci ölüm yıl dönümüne ve İsrail’in Filistin’e yaptığı saldırılara ilişkin açıklaması

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

18 Mayıs 1973 İbrahim Kaypakkaya’nın Diyarbakır’da işkenceyle katledildiği gündür. İbrahim Kaypakkaya, Türkiye halklarının ve emeğin özgürleşmesi için mücadele etmiş bir devrimcidir. 17 Mayısı 18 Mayısa bağlayan gece Diyarbakır zindanında 1982 yılında vahşet ötesi zulmü kınamak için Ferhat Kurtay, Necmi Öner, Eşref Anyık, Mahmut Zengin -tek çare- bedenlerini yakarak bu vahşeti protesto etmişlerdir. Yine, 18 Mayıs 1978’de Haki Karer Diyarbakır’da katledilmiştir.

Biraz önce Filistin tartışmalarına tanık olduk. Kürt, Türk ve Arap devrimcilerinin 1968’de Filistin’de İsrail zulmüne karşı yaptığı mücadeleyi unutmak bir ihanettir. Turhan Feyizoğlu’nun “Denizler ve Filistin” kitabını okumak lazım. Aynı zamanda...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son olarak Sayın Keven...

47.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, Yozgat’taki pancar üreticisi çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

ALİ KEVEN (Yozgat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Yozgat’ta sulama yapmak isteyen çiftçilerimizden pancar için 1 dekara karşılık 75 lira sulama ücreti talep ediliyor. Şu an çiftçilerimiz pancar üretmek isterken bir de yüksek sulama ücretiyle karşı karşıya bırakılmıştır. Çiftçinin ve vatandaşın vergisiyle yapılan göletlerin suyu bu şekilde yüksek ücretlerle çiftçiye satılıyor. Pancar üreten çiftçilerimizi destekleyip teşvik mi edeceğiz yoksa bu şekilde yıldırmaya mı çalışacağız? Tarım üretiminde zaten girdi maliyetleri hızla yükselmiş, çiftçilerimiz bir de sulama yapmayı maliyetli bir hâle getirerek perişan edilmiştir. 75 lirayı makul seviyeye lütfen indirin, çiftçinin alın terinden elinizi çekin. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü, kendisinin daha önce kayyum atadığı sulama birlikleri neye göre ücret tarifesi belirliyor, çiftçiye açıklanmalıdır.

Saygılarımla.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

B) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Necdet İpekyüz ve arkadaşları tarafından, Ticaret eski Bakanının yol açtığı kamu zararlarının araştırılması amacıyla 18/5/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Mayıs 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır.

Okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

18/5/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 18/5/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                       Meral Danış Beştaş

                                                                                                                                                    Siirt

                                                                                                                                       Grup Başkan Vekili

Öneri:

18 Mayıs 2021 tarihinde Batman Milletvekili Necdet İpekyüz ve arkadaşları tarafından (12838 grup numaralı) eski Ticaret Bakanının yol açtığı kamu zararının araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 18/5/2021 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.

Buyurunuz Sayın İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, Türkiye’de yirmi dört saatte sürekli gündemler değişmekte ve bazı çok ciddi olaylar unutturulmaya çalışılmakta. Arkadaşlar, bu ülkede yolsuzlukla, ayyuka çıkmış bir şekilde yaptığı işlemlerle bir Bakan istifa etmiyor, bir Bakan görevinden affını istemiyor; bir Bakan değiştiriliyor, kim değiştiriyor? Yeni sistemdeki Cumhurbaşkanlığı yetkisiyle. Peki, bunu atayan kim? Yine, Cumhurbaşkanının kendisi. Şimdi, Ruhsar Pekcan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinde çalışıyor, orada ekonomi işlerine bakıyor; yirmi ay öncesinde Cumhurbaşkanlığı makamından bir yazı çıkıyor, akşam Emine Erdoğan’ın Özel Kalem Müdürü Ticaret Bakanlığını arıyor, özel kalemle konuşuyor, diyor ki: “Bir müteyakkız olay var, bütün gümrüklerin teyakkuza geçmesi lazım.” Birisi diyor ki: “Ben Emine Erdoğan’ın yakınıyım, getirdiğim her üründen sıfır KDV alınması lazım.” Gümrüklere, 19 bürokrata yazılan bir yazı, 3 yetkiliye bilgi veriliyor. Bir doktor atarken arşiv taraması yapıyorsunuz; bir memur atarken süründürüyorsunuz, arşiv taraması yapıyorsunuz, güvenlik soruşturması yapıyorsunuz, bütün Türkiye yıkılıyor; Bakan atarken mi yapmıyorsunuz ya! Ve bu Bakanı atayan kişi de Cumhurbaşkanının eşinin ismini kullanıyor ve yirmi ay sonra geliyorsunuz, 3’üncü yılında görevden alıyorsunuz. Ya buna kim ne der? Gerekçe ne? Yolsuzluk, yoksulluk diyorduk; yozlaşmış, çürümüş bir sistemin ürünüdür bu. Siz bunun üstüne gitmezseniz… Şimdi “araştırılsın” diyeceğiz, reddedeceksiniz; “Yüce Divan” diyeceğiz, reddedeceksiniz. Bunu yaptığınız sürece… Bu, çürümüşlüktür. Bunun örneğini kayyumlarda yaşadık. Mardin kayyumunun yaptığını Mardin’dekilere sorun. 1’inci kayyum dönemi, 2’nci kayyum dönemi; şu anda da hep yolsuzluk, yolsuzluk, yolsuzluk. Bir tane işlem yapmıyorsunuz. Nasıl ki işkencede ceza vermeye soruşturma açmıyorsanız, geleneksel bir tarza dönüşüyorsa şu anda yolsuzluk, yozlaşma da bir gelenek tarzına dönüşmüş. Bunu yapmanızın gerekçesi nedir? Çürümedir. Peki, bunun literatürde bir tanımı var mı? Bakın, ben sağlık çalışanıyım “kleptomani” diyorlar, çalma hastalığı ama ismi hastalık. Literatürde -burada okumuşlar bilir- kleptokrasi vardır, çalmayla ilgili yönetim, yozlaşmayla ilgili yönetim. Plütokrasi var, o nedir? Bir grup adına, bir zümre adına baskıyla, çalmayla cebe para indirme, rant getirmedir. Şu anda rant dönemidir, talan dönemidir, yalan dönemidir, yozlaşma dönemidir. Siz bunu yaptığınız sürece hiçbir yere varamayız. Ülke, esnaf gerçekten kan ağlıyor, çiftçi kan ağlıyor, kadınlar her gün bir olay yaşıyor. Birçok meselede hiçbir adım atmıyorsunuz. Hangi konuyu gündeme getirirsek “törörö” “törörö” diyorsunuz. “Törörö” demenin en büyük gerekçesi neydi biliyor musunuz? Yolsuzluk, hırsızlık. Bütün bu yaptığınız, yozlaşmanın kendi ürünüdür. Peki, bu Bakan ne yapmış? Ya, arkadaşlar -gümrükler ona bağlı- geldiği gibi gümrük müdürlerini değiştirmiş, geldiği gibi. Onu yapacak. Ne yapmış? Kendi şirketini başka bir şirketle birleştirmiş. Arkadaşlar, kâğıt üzerinde bir değişiklik yapıp -yaptığı işlemle, formalite- bir rakam değiştirip “Benim getirdiğim dezenfektanların oranı şudur.” diye KDV’yi yüzde 8’e düşürmüş. Yüzde 18’lik KDV’yi -rakiplerini- yüzde 8… Ne yapmış? Bakanlığına almış. Yetinmiş mi? Hayır. Bakanlığın iştirak ettiği kurumlara da, hava yolları, yer hizmetlerinden, okullardan tutun, AKP’li belediyelere, hepsine bu dezenfektanı satmış. Bununla mı yetinmiş? Çin’den kendi şirketi adına boru getirtmiş. Daha önce yüzde 30 vergi alınıyormuş, yüzde 20’ye düşürmüş. Peki, bu paralar kimden gidiyor? Bizden gidiyor. Bu paralar ne oluyor? Maskeden KDV alıyorsunuz, oradan getirip bunları kendi cebinize alıyorsunuz. İsmi ne? Ticaret Bakanı. Yirmi ay önce şikâyet etmişsiniz, onu gümrüklerden sorumlu yapmışsınız. İnsaf, el insaf! Yani bu, tilkiyi kümesin başına müdür olarak atamak gibi bir şeydir.

Peki, bu Bakan bununla mı yetinmiş? Hayır, bununla yetinmemiş. Bu Bakan öyle bir hâle gelmiş ki gitmeden önce -gideceği belli- ekip kurduğu bütün bürokratları -yolsuzlukla beraber- yurt dışına atamış. Nasıl ki zamanında bu kürsüde bakanlık yapmış, Yüce Divana gitmemiş, korunmuş insanlar büyükelçiyse, büyükelçi olarak atanmışsa -aynı kişilerde bugün bir gelenek olmuş- o da demiş ki: “Ben büyükelçi yapmayayım, yurt dışında ataşe yapayım.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın İpekyüz.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Siz böyle yaptığınız sürece gerçekten bir yere gidemezsiniz.

Bir diğeri -son günlerde çok kullanılan- son bir aydır hep konuşuluyor: Araba içinde mi kokain kullanılıyor, dışarıda mı kokain kullanılıyor, her yerde mi kokain kullanılıyor? Ya, Kolombiya Savunma Bakanı diyor ki: “4,9 ton kokain çıktı, son durak Türkiye.” Bakan Ruhsar Pekcan çıkıyor, ne diyor biliyor musunuz: “Bizim dönemimizde -2020 yılında- en fazla kokaini yakaladık.” Ne kadar? 4,9 ton yakalamışsınız. Sadece bir tek partide yüzde 50’si kadar… Yakalanmadan söz ediyorum -o parti buraya gelmiş olsa- ve hâlâ konuşuluyor. Arabada kokain içenlere demek ki siz servis ediyormuşsunuz, bir işlem yapmazsanız onu getiriyormuşsunuz ve onları danışman şekline dönüştürüyorsunuz. Siz bunu yaptığınız sürece kaçakçılığı da teşvik ediyorsunuz çünkü bütün bu çürümüşlükle beraber bu düzeni yaratıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Son bir selamlama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Eğer biz yolsuzlukları araştırmazsak bu yozlaşmayı durduramayız. Biz HDP olarak ilk günden beri yasaklara, yozlaşmaya, yoksulluğa karşıyız, her programda da bunu dile getiriyoruz. Siz yarın partinizin ismi gibi insanların yüzüne “ak” gibi bakmak istiyorsanız gelin, bu araştırma önergesine destek verin. Bunu yapmadığınız sürece yasal ve etik boyutta mahkûm olursunuz. Yasayı kendi lehinize kullanabiliyorsunuz -Kobani duruşması gibi- ama ahlak açısından, huy açısından insanların yüzüne bakamazsınız çünkü insanlar hırsızlık yapıldığını biliyor, yozlaşma olduğunu biliyor.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Ayhan Altıntaş.

Buyurunuz Sayın Altıntaş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına HDP’nin grup önerisi hakkında söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ülkemiz büyük bir ekonomik kriz içerisinde. Halk fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş durumda. Bu duruma düşmemizde elbette pandeminin rolü var fakat bu ekonomik sorunlar pandeminin öncesinde de vardı. Bir örnek vereceğim: 2018 Ağustosunda dolar 4 küsur liradan 7,20’lere kadar füze gibi yükselmişti. Her gün dünden daha yoksul hâle geliyoruz. Yoksulluğumuz, yanlış politikalardan, üretime önem vermeyen, ithalata ve borçlanmaya dayalı kötü ekonomi yönetiminden kaynaklanmaktadır ama bunun üstüne, kötü yönetimin yanında ekonomimize en büyük darbeyi “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi” dediğiniz kontrolsüz ve denetimsiz yönetim biçimi darbe vurmaktadır. Bu hesap verilmeyen, denetimsiz gidişinizi fark eden yalnızca biz değiliz. Sizin atanmış bakanlarınız da fark etmiş olacak ki, ya yolsuzlukla ya da mafyayla ilişkilerle gündeme geliyorlar. Demek ki Sayın Bakanlar, ülkenin geleceğini düşünmek, Türk milletine yararlı olmak gibi amaçları bir kenara bırakıp, şahsi geleceklerini düşünüyorlar. Ayrıca bu atanmış ve Meclis denetimine tabi olmayan bakanlar, bu çarpık sistemde yaptıklarının yanlarına kâr kalacağını düşünüyorlar.

Ruhsar Pekcan konusuna gelirsek… Sizin yönetim sisteminizden faydalanan atanmış bakanlardan sadece biri. Ruhsar Hanım, eşiyle ortak olduğu aile şirketinden kendi Bakanlığına dezenfektan satın almış, kendisi de kabul etti. Kendi açıklamasında da pandemi koşullarını bahane gösterdi, bu dezenfektanın piyasaya göre ucuz olduğunu söyledi, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Mustafa Elitaş da bu tezi destekledi. Diyelim ki bu iddialar doğru olsaydı, piyasa fiyatının üzerinde alım yapılmamış olsaydı bu doğru muydu? Pekcan, bu alımı onaylayarak görevini kötüye kullanmamış mı olacaktı? Kamu İhale Kanunu gayet açık: Kendisi, eşi ve üçüncü dereceye kadar kan hısımları, hatta ikinci dereceye kadar hısımları bile bu ihalelere katılamazken Ruhsar Pekcan, eşiyle ortağı olduğu şirket marifetiyle ihaleye katılmıştır. Bu da kanunun açık ihlali olduğundan suç teşkil etmektedir; ayrıca ahlaki de değildir, milletimizin, dinimizin ahlaki değerlerine de terstir. Kaldı ki satın alma fiyatının piyasa fiyatından da yüksek olduğu ortaya çıktı. Sayın Ruhsar Pekcan zaten göreve gelmeden önce de Gümrükler Genel Müdürlüğünce şüpheli bulunmuş ve bu konuda müteyakkız olmaları konusunda uyarı gönderilmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) – Daha sonraysa bu birimin başına Bakan olarak atanmış. Yani burada denetimsizliğin tabiri caizse dik âlâsını görüyoruz. Eminim AK PARTİ içindeki pek çok arkadaş da bu konuda yanlışlıklar yapıldığının farkındadır. Ancak aramızdaki fark şu: Biz bunu bir sistem sorunu olarak görüyoruz, siz öyle görmeyebilirsiniz, görmüyorsunuz. Ama bu sistem içinde bile bir araştırma önerisi yapma imkânı var; en azından, siz bu sistemin içinde bile bir denetim olacağını düşünüyorsanız bu öneriye olumlu oy vermeniz lazım ki bu sistemin çalıştığını gösterebilesiniz. Aksi hâlde, bu sistemi bile çalıştırmıyorsunuz, tamamen denetimsiz hâle getiriyorsunuz.

O yüzden, bizim İYİ Parti olarak bu öneriye olumlu oy vereceğimizi belirtir, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Gökan Zeybek.

Buyurunuz Sayın Zeybek. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA GÖKAN ZEYBEK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Kimdir bu Ruhsar Pekcan, kim? Bütün siyasi parti grupları Ticaret eski Bakanıyla ilgili bir iddiayı ortaya koyuyor. Şimdi, 2 Kasım 2016 saat 23.57’de Sayın Cumhurbaşkanının eşlerinin Özel Kalem Müdürü Selma Silkin Hanımefendi dönemin Ticaret Bakanı Sayın Bülent Tüfenkci’nin Özel Kalem Müdürü Bülent Aycan’a bir mesaj çekiyor ve diyor ki: “Ruhsar Pekcan konusunda sizi uyarıyorum.” Kendilerine gelen ihbarı ilgili Ticaret Bakanına iletiyor. 4 Kasım saat 10.31’de Bakanlığın özel kaleminden Ticaret Bakanlığının bütün bürokrasisine Ruhsar Pekcan’la ilgili ikinci bir genelge gidiyor, diyorlar ki: “Bu, Sayın Cumhurbaşkanının eşinin adını kullanarak gümrüksüz mal sokmak için siyasi nüfuz elde etmeye uğraşan bir kişidir, dikkatli olun.” Yıl 2016. İstanbul Ticaret Odasında DEİK’lerde görev yapan Sayın Pekcan öylesine dikkat çekiyor ki tam da gümrüksüz mal sokmak için ülkenin bütün ilişkilerini ayağa kaldırmaya çalışan kişi bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde kendisinin gümrüksüz mal sokmak için uğraştığı bürokrasinin başına Ticaret Bakanı olarak atanıyor yani sizin anlayacağınız, ciğeri kediye teslim ediyorlar. Tabii, bu bürokrasi içinde kendisine ihbar gelmiş olan bürokratlarla ilgili de hemen başlıyor işlemlere; bu Sayın Bakan, kendisini inceleyen, denetleyen bürokratları da Türkiye’nin değişik yerlerine görev yeri değiştirerek gönderiyor. Ruhsar Pekcan Hanımefendi, Bakan olduktan sonra bir dezenfektan şirketi kuruyor ve Bakanlığa, Türk Hava Yollarına, Türkiye İhracatçılar Meclisine mal satmaya başlıyor. İktidar bu alım ve haksız çıkar sağlayan zimmet suçuna âdeta göz yumuyor. Burada sadece Sayın Bakan değil, aynı zamanda usulsüz mal alımının yapılmasından doğan zimmet suçuna iştirak eden bütün Bakanlık yetkilileri 657 sayılı Yasa’ya göre, Kanun’un 12’nci maddesine göre de sorumludurlar ve araştırma önergesinin konusudurlar. Dezenfektan alımını yapan yetkililerin cezai ve hukuki sorumlulukları sadece görevleriyle ilgili değil, aynı zamanda tüm belge ve bilgileri ilgili kurumlara iletmemekten dolayı da dolaylı olarak sorumludurlar.

Turizmcinin, esnafın, mobilyacının; görev yaptığınız İstanbul’da PERPA’nın, İkitelli’nin, Ümraniye, Dudullu Organize Sanayi’nin, Beylikdüzü Organize Sanayi’deki esnafın sorunuyla ilgilenmeyen Ticaret Bakanı sadece, eşiyle birlikte kurduğu şirketin çıkarlarını en üst seviyeye taşımak için mücadele ediyor. Başka ne yapıyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

GÖKAN ZEYBEK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

On dokuz yıldır oluşturduğunuz bu düzende, son nefesimize kadar kul hakkını yiyenden, yetim hakkını yiyenden hesap soracağız arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Vatandaşın hakkını ısrarla ve inatla sormaya devam edeceğiz. Bu ülkede milyonlarca insan işsizken, milyonlarca insan evine ekmek götüremezken; biz, Merkez Bankasından kime satıldığı belli olmayan 128 milyar doların da hesabını soracağız, mafyayla iş tutan Bakanın da hesabını soracağız. (CHP sıralarından alkışlar) Uyuşturucu baronlarına ve kaçakçılarına destek olanlardan da bu Mecliste hesap sormaya devam edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Zeytinburnu’nda bir bina dikkatli bir yurttaşımızın hissettiği ses yüzünden erken boşaltıldı ve birkaç saat sonra o bina çöktü. Binaları ayakta tutan kolonlardır, devleti ayakta tutan liyakattir, kamu malına kamu görevlilerinin sahip çıkmasıdır. Siz burada bir tuğlayı vermek istemiyorsunuz, sarı öküzü vermek istemiyorsunuz ama bu bina yıkılırsa, bu iktidarınız yıkılırsa bilin ki altında ilk önce siz kalacaksınız.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Tamer Dağlı.

Buyurunuz Sayın Dağlı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA TAMER DAĞLI (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında, kan emici işgalci İsrail’in saldırılarında şehit düşen Filistinli kardeşlerime Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum.

İsrail, insan onurunu ve vicdanları yaralayan katliamına devam etmektedir. Batılı devletlerin ve Birleşmiş Milletlerin cılız çığlıkları, çağrıları, İsrail’i durdurmak yerine onları daha da cesaretlendirmektedir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiye, her zaman olduğu gibi Filistinli kardeşlerinin yanında olacaktır. Tüm dünya arkasını dönse bile Türkiye mazlumlara elini uzatmaya devam edecektir.

Kıymetli milletvekilleri, İYİ Parti Genel Başkanının bugünkü grup toplantısında Cumhurbaşkanımız hakkında kullandığı ifadelerini şiddetle kınıyorum. Cumhurbaşkanımızı elinde arife ve bayram günü öldürülmüş çocukların kanı bulunan birine benzetmek, en hafif tabiriyle akıl tutulmasıdır. Her türlü zulme karşı duran Cumhurbaşkanımız, sadece ülkemizde değil, işte, en son Filistin’de de kurtarıcı olarak görülmektedir. Dünyanın sessiz kaldığı bu konuda yüksek sesle itiraz edebilmek oldukça kıymetlidir. Cumhurbaşkanımızın gayreti, insanlık vicdanı ve adalet için Filistinli kardeşlerimizin yanında olan en güçlü iradedir. Netanyahu hükûmetinin katliamına sessiz kalan ve destek veren herkes bundan sorumludur. Sayın Cumhurbaşkanımız içeriden ve dışarıdan yapılan ahlak dışı saldırılara bakmadan mücadelesini sürdürmekte, mazlumların duasında, gönüllerinde yer almaktadır. İşte, en son, Azerbaycan Karabağ’da kardeşlerimize verilen destekle esaret son bulmuştur. Bizler inanıyoruz ki haklı olduğumuz Kudüs davasında da yenilen İsrail olacaktır. Kudüs’ün ve Mescid-i Aksa’nın izzetini korumakta kararlıyız.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; tüm dünyayı etkileyen, ekonomilerin dağılmasına yol açan salgın sürecinde esnaf ve çiftçilerimiz için açıklanan destek paketleri dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanımıza şükranlarımı sunuyor; vatandaşlarımıza, ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.

Sözlerimi tamamlarken, yirmi altı yıl sonra Süper Lig özlemine son veren, taraftarlarımızdan yönetimimize, futbolcumuzdan kulüp çalışanımıza kadar birlik beraberlik içerisinde hedefe ulaşan takımımız Adana Demirspor’u tebrik ediyorum. İnşallah önümüzdeki yıl diğer bir takımımız Adanaspor’dan da aynı başarıyı bekliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Aziz milletimizin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı tebrik ediyor, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları başta olmak üzere, kahraman ecdadımızı rahmet ve şükranla yâd ediyorum.

Kim kul hakkı yiyorsa haram olsun diyorum, onu da ayrıca söylüyorum. Kim kul hakkı yemişse haram olsun! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Gazi Meclisimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın Güzel…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

48.- Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in, hasta mahpus Mehmet Emin Özkan’a ilişkin açıklaması

SEMRA GÜZEL (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Daha önce “cezaevinde kalamaz” raporu verilen ve yirmi beş yıldır cezaevinde olan hasta mahpus Mehmet Emin Özkan’a iktidarın baskısı altında olan ATK tarafından insani değerler hiçe sayılarak 2019 yılında “cezaevinde kalabilir” raporu verilmişti. ATK’nin geçtiğimiz ayda yine “cezaevinde kalabilir” yönünde düzenlediği rapor, aynı tutumun devam ettiğini göstermektedir. Özkan, neredeyse haftada bir kez rahatsızlıkları nedeniyle hastaneye sevk edilmektedir, cezaevindeki koğuştaki diğer mahpuslar tüm gün başında nöbet tutmaktadır. Bugün, yine yüksek tansiyon nedeniyle hastaneye kaldırılmıştır. Özkan, kelepçeli muayeneyi ve tedaviyi kabul etmediği için kolluk kuvvetlerinin şiddetine maruz kalmıştır. Özkan, doktor gözetiminde tutulması gerekirken, tansiyonu düşürülüp tekrar cezaevine gönderilmiştir. İnsani değerleri hiçe sayan bu tutumdan vazgeçilmeli, Özkan ve tüm diğer hasta tutsaklar derhâl serbest bırakılmalıdır.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

B) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Ticaret eski Bakanı Ruhsar Pekcan hakkındaki iddiaların araştırılması amacıyla 18/5/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 18 Mayıs 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

18/5/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 18/5/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                             Engin Özkoç

                                                                                                                                                 Sakarya

                                                                                                                                       Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili, Grup Başkan Vekili Engin Altay, Manisa Milletvekili, Grup Başkan Vekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili, Grup Başkan Vekili Engin Özkoç tarafından Ticaret eski Bakanı Ruhsar Pekcan hakkındaki iddiaların araştırılması amacıyla 18/5/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis Araştırması Önergesi’nin (2557 sıra no.lu) diğer önergelerin önüne alınarak, görüşmelerinin 18/5/2021 Salı günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Ali Öztunç…

Buyurunuz Sayın Öztunç. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Kendi Bakanlığına mal satan bir bakan olarak tarihe geçti Ruhsar Pekcan. Cumhuriyet tarihindeki en çıplak nüfuz suistimali, en çıplak yolsuzluk olayı bu olaydır. Bakan, önce, kendi şirketinden kendi Bakanlığına 9 milyon liralık dezenfektan sattı, bunun belgeleri ortaya çıktı ama Sayın Bakan sessiz kaldı; bir gün, iki gün, üç gün, dört gün, beş gün… Sandı ki bu iş kapanır gider ama ısrarlı takip üzerine mecbur kaldı, açıklama yaptı altıncı gün sonunda. Hani İlyas Salman ile Şener Şen’in “Banker Bilo” filmi var ya “Banker Bilo” filminde Şener Şen diyor ya: “Yaptım. Yaptım ama hele bir sor niye yaptım?” diye, Sayın Bakan da açıklamasında “Sattım. Sattım da hele bir sor niye sattım?” der gibi bir açıklama yaptı, aynı o replik gibi bir açıklama yaptı. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Dedi ki: “Efendim, 9 milyon liralık değil, 507 bin liralık sattım.” Belgeler bende, 507 bin liralık Bakanlığa satılan, Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğüne satılan malzeme ama 8,5 milyon daha var. Nereye? Türkiye İhracatçılar Meclisine, TOBB’a satılan var. Toplamda 9 milyon liralık satılmış durumda değerli arkadaşlar.

İkincisi: Dedi ki: “Sattım. Sattım ama ucuza sattım.” 175 liraya satmış, piyasa değeri o dönem 75 ile 100 lira arasında gelip gidiyor. (CHP sıralarından “Ayıp! Ayıp!” sesleri) İki gün geçti, Sayın Cumhurbaşkanı doğru bir şey yaptı, hemen görevden aldı. Keşke istifa etseydi, onurlu bir davranış olurdu. Geçmişte Güler İleri babasının cenazesi için reklam ilanı verdi diye, sonradan kendi cebinden ödediği hâlde, istifa etti. Sayın Pekcan keşke istifa etseydi ama istifa etmedi, görevinden alındı.

Ne ararsanız var? Bakın, Sayın Pekcan’ın aslında bu işlerde olduğu da biliniyormuş. Demin arkadaşların hepsi söyledi, 2016 yılında Sayın Pekcan’la ilgili Gümrükler Genel Müdürlüğünden gümrüklere yazı gitmiş. “Müteyakkız olun, dikkatli olun, hanımefendinin ismi kullanılıyor yani Sayın Emine Erdoğan’ın ismi kullanılıyor.” diye yazı gitmiş gümrüklere Gümrükler Genel Müdürlüğünden ama yirmi ay sonra bakan olmuş. Eğer bu yazı bilindiği hâlde bakan yapıldıysa sıkıntılı, skandal ama bilinmediği hâlde yapıldıysa orada daha büyük sıkıntı vardır, demek ki Sayın Cumhurbaşkanına ciddi istihbarat gitmiyor demektir.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan yirmi ay sonra bakan yapılıyor, nereye bağlanıyor? Gümrükler Genel Müdürlüğü yani kümese tilkiyi veriyorsun yani ciğeri kediye teslim ediyorsun. Yirmi ay önce Gümrükler Genel Müdürlüğü yazı yazıyor “Dikkat edin bu isme.” diyor, yirmi ay sonra o isim Bakanlık koltuğuna geliyor. Nereden bakarsanız skandal, neresinden tutarsanız skandal. O gün bugündür Ruhsar Pekcan’dan tık yok, ağzını açmıyor; birkaç saygıdeğer AK PARTİ milletvekili açıklama yapmaya kalktı ama en ciddi açıklamayı da Sayın Elitaş yaptı. Sayın Elitaş’ın açıklamaları kabul edilir açıklamalar değildi. Diyor ki: “Etik olarak bakılabilir mi? Evet, bakılabilir.” Hayır, Sayın Elitaş, etik olarak bakılmaz, buna hukuki açıdan da bakmak gerekir çünkü bir belediye meclis üyesinin üçüncü dereceden yakını bile ihaleye giremez o belediyede. Bakan eşi gelmiş ihaleye giriyor, Bakanın kendi şirketi gelmiş ihaleye giriyor. Burada ihaleye fesat karıştırma var, burada görevi suistimal var, görevi kötüye kullanma var, İhale Kanunu’na aykırı iş var. Sayın Elitaş’a soruyorum: Sayın Elitaş, sen daha önce o görevde bulundun, o Bakanlık görevinde bulundun, sen kendi malını “Daha ucuz ya, getir, Bakanlığa sat.” deselerdi satar mıydın? Ya da sattığın için mi böyle savunuyorsun? Bu sorunun cevabını Sayın Elitaş’tan bekliyoruz.

Bakın, değerli arkadaşlar, hesap sorulmalı, Türk demokrasisi açısından hesap sorulmalı, şeffaflık açısından hesap sorulmalı. Biliyorum, AK PARTİ milletvekillerinin çoğunluğu da bizim gibi düşünüyor, benim gibi düşünüyor, yürekleri yanıyor, mahcuplar, içten içe kendi kendilerine kızıyorlar, bu olaya kızıyorlar. Az önce çıkan saygıdeğer Adana Milletvekili üç dakikalık konuşmasının tamamını Filistin’e ayırdı. Ruhsar Pekcan’la ilgili konuşması bekleniyor, girmedi konuya. Ne desin şimdi, nasıl savunsun? AK PARTİ milletvekillerinin çok büyük bir kısmının bu durumdan rahatsız olduğunu ben de biliyorum ve öyle de. İşte diyoruz ki gelin hep birlikte bu önergeye destek verin Türk demokrasisi için, şeffaflık için. “Efendim, biz muhalefetin lafıyla hareket etmeyiz.” Bu işte muhalefet-iktidar olmamalı, samimi söylüyorum, olmamalı ya.

Yolsuzluğu, hırsızlığı, nüfuz ticaretini kim yaptıysa hesap vermeli arkadaş, Yüce Divana gitmeli. Koray Aydın hakkında iddia vardı, Koray Aydın geldi, bu kürsüden açıklama yaptı; hem milletvekilliğinden hem Bakanlıktan istifa etti, gitti Yüce Divanda yargılandı, geldi, şimdi milletvekili sıralarında oturmuş milletvekilliği yapıyor. Mesut Yılmaz yargılandı, Eyüp Aşık yargılandı. Gitsin Yüce Divana. Eğer kendisine güveniyorsa, bir şey yapmadıysa gider, oradan aklanır gelir. Ama yaptığı hâlde gitmezse burada kalkan o eller kara bir leke olarak tarihe geçer. Sadece Ruhsar Pekcan’ın alnında değil, AK PARTİ’nin alnında kalır bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Öztunç.

ALİ ÖZTUNÇ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bakın, eğer bu önerge reddedilirse gerçekten kara bir gün olarak tarihe geçecek demektir. Demokrasi açısından, şeffaflık açısından gelin bunu kabul edelim.

Maske takmayan vatandaşa ceza yazılıyor ama kendi şirketinden kendi Bakanlığına mal satan biri yargılanamıyor. Gelecek nesillerde şöyle bir algı oluşuyor: “Ya, malı götür, ne de olsa bir şey olmuyor. Yap yolsuzluğu, nüfuz kullan, ticaretini yap, suistimal et; ne de olsa kimseye bir şey yapılmıyor.” gibi bir algı yaratılır. Bunun için bu sizi de yaralar, bizi de yaralar, bütün Meclisi yaralar.

Meclisin onuru için, yürütme organının bu yolsuzluğu kapatmaması için kabul oyu vermenizi talep ediyorum. Eğer reddederseniz arkadaşlar, bir temizlik ürününe pislik bulaştıran ilk iktidar olursunuz, benden söylemesi. Ömür boyu da bu konuşulur.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Lütfü Türkkan.

Buyurunuz Sayın Başkan. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada siyaset hafızası benim kadar, hatta benden çok daha eski olan arkadaşlar var; onlar da bilirler, iktidarlar zafiyete düştüğü zamanlarda bürokratlar ciddi anlamda muhalefet partilerine dosya taşımaya başlarlar. Bunu geçmiş dönemde siz, özellikle bürokrat olan arkadaşlar bilirler, geçmişten bilirler. Emin olun o kadar ciddi dosyalar geliyor ki ama bunun kadar pespaye olanı gelmemişti. Bu kadar çürümüşlük hiçbir yerde yok, emin olun. Ya, bu rakamlar…

Değerli arkadaşlar, rakamlara bakıyorsunuz bir bakanın tevessül edeceği bir şey mi bu ya? Bu ne rezalet? Bu nasıl bir rezalet ya, ayıp değil mi? Hiç bunların çoluğu çocuğu, damadı, gelini yok mu ya? Eve gittiğinde yüzlerine bakabiliyorlar mı? (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) “Anne, baba sen bunu yapmışsın.” dedikleri zaman ne diyorlar ya? Böyle bir şey olur mu, böyle bir rezalet olur mu? Bu hanımefendi öyle bir Bakanlığa gelmiş ki daha önce sakıncalı olduğu bildirildiği Bakanlığa gelmiş. Hangi bürokrata o tebliğ gittiyse gelir gelmez de o 19 bürokratı görevden almış. Niye? “Sizin benim geçmişte böyle bir iş yapabileceğime dair bilginiz var, beni rahat bırakın.” Bu, sadece, yüzde 18’den yüzde 8’e indirmesi gümrük tarife cetvelinde kendi şirketini değil, sadece yaptığı bu dezenfektan alımı da değil, 540 kilogram kokain işi var. Bakın, arkadaşlar, bu Dilovası’nda, Kocaeli’de, benim ilimde 540 kilogram kokain ele geçirildi, YILPORT Limanı’nda, Dilovası’nda. Bunu, önce aradılar, muhafaza ekipleri temiz tutanağı tuttular… Orada bir Gümrük Müdürü var, Gümrük Müdürü diyor ki: “Elle muayene ettiniz mi?” “Ettik, işte ince muayene ettik.” “Hayır, çekilin.” diyor, normal memurlara bir daha kontrol ettiriyor, 540 kilogram kokain yakaladı, cumhuriyet tarihinin en büyük uyuşturucusuydu o, çok önemli bir rakam. Ne oldu biliyor musunuz? Bu yakalayan Gümrük Müdürünü gümrük müdürlüğünden alıp teftiş kadrosuna verdiler. Biraz bunu düşünün ya, niye olur bu? Ödüllendirmesi gerekmiyor bu mu adamın? Ödüllendirmek lazım. Bürokrat arkadaşlar bilirler, böyle bir gümrük müdürü böyle bir şey yakaladığı zaman ödül bekler; adamı dövmedikleri kaldı, sürdüler, aldılar görevden, pasif göreve gönderdiler. Bakın, bu hanımın zafiyeti sadece bunlar değil, en son yeni bir şey daha çıktı, onu da size anlatacağım. Esnaf, Sanatkârlar ve Kooperatifçilik Genel Müdürlüğüne bir otobüs alım işi var. Bununla alakalı -Sayın Başkanı zora sokmak istemiyorum vaktini almamak için- 2020’de bir proje hazırlıyor, kooperatifçiyi tanıtmak için. Projenin finansmanı için Kamu İhale Kanunu’na tabi olmayan TOBB’un iç ticaret geliştirme payı kullanıldı. Niye? Bu hanımefendi TOBB’dan gelmişti, TOBB’da yöneticiydi. Sayın Emine Erdoğan da bu hanımefendiyi TOBB’dan tanıyor, Gülsüm Azeri’yi tanıyor. Önce onu bakan yapmak istiyorlar, Gülsüm Hanım sağlığını gerekçe sunarak -hakikaten rahatsız, geçmiş olsun diyorum- kabul etmeyince bu hanımefendi bakan oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Başkanım, bitiriyorum.

Bu hanımefendinin TOBB’la ilişkisi de oradan geliyor. Onayı da Bakan Ruhsar Pekcan veriyor. Projeye göre, özel bir şirketten otobüs hizmeti satın alınacak, devletin bürokrat ve teknik ekibi otobüsle il il dolaşacak, kooperatifçiliği halka anlatacak; böyle bir proje var. Basında çıkan haberlere göre, önce bir firmaya veriliyor ihale ancak daha sonra hizmet alım ihalesini kazanan firmanın gerekli şartları taşımadığı belirtilerek ihale iptal ediliyor. İkinci ihaleyi eski bir belediye başkanının oğluna ait başka bir şirket alıyor bu sefer. İhale yöntemi tartışılırken ESK’de otobüs projesinin de dâhil olduğu kooperatiflerden sorumlu genel müdür yardımcısı ile eski belediye başkanının dünür olduğu ortaya çıkıyor.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Tesadüf, tamamen tesadüf.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Tesadüf, dünür.

İhale 1,6 milyon lira bedelle sonuçlanmasına rağmen firmaya ne kadara veriliyor biliyor musunuz? 1,9 milyon liraya, yüzde 20 fazlasına yani yine Ticaret Bakanlığı, yine akrabaları zengin etme yerleri. Bir şey daha söyleyeceğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

LÜTFÜ TÜRKKAN (Devamla) – Burada da rakamı gördünüz mu? 1,6 milyon, 1,9 milyon. Bakan bu ya! Çürümüş, bu çürümüş Bakana sahip çıkmayın. Gelin, buraya getirin, soruşturma komisyonu kuralım, Yüce Divana sevk edelim. Eğer haklı çıkarsa da ben çıkacağım, buradan özür dileyeceğim, hepimiz özür dileyeceğiz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Kemal Bülbül.

Buyurunuz Sayın Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli Genel Kurul üyeleri, herkese iyi akşamlar.

Yani bunun hakkında söylenmesi gereken bilgi, belge, hemen her şey söylendi sevgili Başkanım. Ne söylemek lazım? Şimdi, bu pandemi koşullarının 3 temel unsuru vardı değil mi arkadaşlar? Birincisi maske, ikincisi mesafe, üçüncüsü hijyen. Şimdi, burada ne olmuştur? Dezenfektan yolsuzluk virüsü kapmıştır. Dezenfektan yolsuzluk virüsü kapması suretiyle dezenfektanla kirlenmiştir. Hani “Tuz koktu, ne yapalım.” gibi bir şey var ya, dezenfektan kirlenmiş burada.

İkincisi, maske düşmüş. Şimdi, bu maske, pandemiden dolayı biraz kutsiyet atfedilen bir şey gibi oldu ama maskeyi biz vaktiyle farklı şeyler için kullanıyorduk, burada maske düşmüştür, hakikat ortaya çıkmıştır ve hijyen diye de bir şey kalmamıştır. Başka konularda da maske düşmüştür. Hangi konuda? İşte, bir mafya elemanı çekti maskeyi, altındaki her türlü hakikat parça parça ortaya çıkıyor. Biz maskenin altındayken de görüyorduk bunu, maskenin altındayken de bunu söylüyorduk ama inanılmıyordu ya da bilenler, zaten bunu kavrayanlar, Türkiye’de siyasi varyasyonu fark edenler biliyorlardı. Ama, bunu örtmek için koşa koşa sınıra bayram namazı kılmaya giden ve bununla bu yolsuzluğu, bu mafyatik işleri örteceğini sanan Süleyman Soylu derhal istifa etmelidir, derhal ve hemen, hiç tartışmasız. Kanıta, başka bir şeye gerek yok.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Kanıtsız, delilsiz…

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Onunla da kalmıyor, onunla da kalmıyor. Bakınız, şimdi bunun içerisinde olan başka organlar da var, başka birimler de var. Ta Kolombiya’ya kadar sıçramış bir kirlilik var, ta Latin Amerika’ya kadar gitmiş bir yolsuzluk ve ahlaksızlık var. Hâl böyleyken bizim bin dereden su getirip efendim, şu kanıtla, şu belgeyle, şu konuşmayla, şu telefon görüşmesiyle işi ispatlamaya çalışmamız… Yazık bize, bize de yazık arkadaşlar yani başka bir şeyle uğraşalım. “Başka bir şeyle uğraşalım.” derken “Bunu savsaklayalım.” anlamında demiyorum, bu çok önemli, çok ciddi bir konudur ama temel unsur şudur: Bu pandemi sürecinde yolsuzluk pandemisi, hırsızlık pandemisi, ahlaksızlık pandemisi, mafya pandemisi her şeyin önüne geçmiş ve bu her şeyin önüne geçmişken bizim illa da birtakım kanıtlar bulup bunu ispatlamamıza gerek yok. Sokağa çıkın, herhangi bir yurttaşa sorun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

(AK PARTİ sıralarından “PKK pandemisi…” sesi)

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – O pandemiyi de sen yarattın, seninle alakalı, o pandemiyi çözmek de senin görevin. Oradan laf atma, oradan laf atma, cahillik etme. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Çözüyoruz, çözüyoruz, az kaldı çözüyoruz, köklerini kazıyoruz.

KEMAL BÜBÜL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, mesele ırkçılık pandemisidir, yolsuzluk pandemisidir, hırsızlık pandemisidir, mafya pandemisidir. Bunun aşısı, bunun karşısındaki aşı, halkların, inanç gruplarının, emek örgütlerinin, muhalefetin, solun, sosyalistlerin, devrimcilerin İbrahim Kaypakkaya gününde ona saygı anlamında birleşmesi ve bu ırkçı, faşist pandemiye son vermesidir.

Saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Çorum Milletvekili Sayın Oğuzhan Kaya.

Buyurunuz Sayın Kaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA OĞUZHAN KAYA (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Filistin’de zalim İsrail’in zulmüne maruz kalan, insanlık dışı uygulamalarına maruz kalan Filistin halkına yüce Meclisimizin hep beraber destek vermesi, ortak bildiri yayınlaması gerçekten alkışlanacak bir durum ve İsrail zulmünü buradan nefretle, şiddetle bir defa daha kınıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Devletimiz, bu salgın döneminde, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde başarılı bir mücadele örneği ortaya koymuş, gelişmiş birçok Batılı ülkenin zafiyete düştüğü bu dönemde Türkiye olarak büyük bir hizmeti vatandaşlarımıza ulaştırmıştır.

Sayın Cumhurbaşkanımızın en son açıklamış olduğu destek paketinde salgın tedbirleri sebebiyle iş yerlerini kapatan, kapatmak mecburiyetinde kalan esnaflarımıza iki grupta destek sunulmuştur.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, konuya gelelim.

OĞUZHAN KAYA (Devamla) – Birinci grupta yer alan kahvehane, kafe, çay bahçesi, okul personeli, düğün salonu, öğrenci yurdu, hamam, kırtasiye, internet kafeler, lunaparklar gibi yerler yer almaktadır.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Çay bahçesiyle ne alakası var Ruhsar’ın?

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Çay bahçesinde mi götürmüş parayı?

OĞUZHAN KAYA (Devamla) – Sayılan toplam 235 bine yakın…

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Kırtasiyeyle ne alakası var Ruhsar’ın? Konuya gel, konuya!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Sayın milletvekilleri… Değerli arkadaşlar…

OĞUZHAN KAYA (Devamla) – …işletmeye 5 bin liralık, bir defaya mahsus destek verilmiştir.

BAŞKAN – Hatibi dinleyelim, lütfen sayın milletvekilleri…

OĞUZHAN KAYA (Devamla) – İkinci grupta yer alan, bakım, onarım, tamirat, kaporta işleriyle uğraşan seyyar, tüccar, sıhhi tesisatçı, hırdavatçı, müzisyen, oto yıkamacı, kuru temizlemeci gibi… (CHP sıralarından gürültüler)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Gazoz kapağını bırak, gazoza gel! Gazozuna ilaç mı attınız?

BAŞKAN – Sayın Kaya, lütfen, istirham ediyorum.

Sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlar; hatip kürsüde.

Buyurun Sayın Kaya.

OĞUZHAN KAYA (Devamla) – Üç gruba da bir defaya mahsus olmak üzere 3 bin lira hibe ödemesi vereceğiz. İki ayrı grupta yaklaşık 1 milyon 384 bin kişiye yardım yapacağız. Bunlar ülkemizin, milletimizin gücünü ortaya koymaktadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar ve CHP sıralarından gürültüler)

LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) – Kimi, Ruhsar Pekcan’ı mı alkışlıyorsunuz? Ben de sizi alkışlıyorum!

OĞUZHAN KAYA (Devamla) – Bu dönemde yapılan yardımlar milletimizin yanında olduğumuzu göstermektedir.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Ruhsar Pekcan’a gidiyor.

OĞUZHAN KAYA (Devamla) – Ayrıca, yarın 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı; tüm gençlerimizin Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutluyorum. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere yurdumuzun kurtulmasına, cumhuriyetin kurulmasına vesile olan tüm şehitlerimizi, gazilerimizi rahmetle anıyorum.

Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özkoç…

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sadece kayıtlara geçsin diye söylüyorum. 2 siyasi parti tarafından kesinlikle Kamu İhale Yasası’na aykırı bir şekilde ve bir Bakanlığın etik yapısına aykırı bir şekilde davranan Ruhsar Pekcan’la ilgili verilen araştırma önergeleriyle ilgili iktidar partisi temsilcileri konuyla ilgili kürsüden tek bir kelime etmemişlerdir. Bunun kayıtlara geçmesini istiyorum. Eğer bu araştırma önergesi bugün burada reddedilirse perşembe günü Adalet ve Kalkınma Partisinde dürüst, gerçekten vicdanı sızlayan milletvekillerimizin bize de katılacağı inancıyla soruşturma önergesi vereceğiz; bunu da şimdiden ifade etmek istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Evet, bugün Sayın Gurup Başkan Vekillerimizden azami derecede istifade ettik, onlar da bizi hoş görsünler.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler

1.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk’ün, (2/3117) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/127)

24/11/2020

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/3117) esas numaralı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'min Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzük’ü 37’nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınması konusunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                                                            Yasin Öztürk

                                                                                                                                                 Denizli

BAŞKAN – Önerge üzerinde, teklif sahibi olarak Denizli Milletvekili Yasin Öztürk konuşacaktır.

Buyurun Sayın Öztürk. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yedi ay yirmi gün önce, 29 Eylül 2020 tarihinde vermiş olduğum Covid-19 ile Mücadele Kapsamında Hastalığa Yakalanan Sağlık Meslek Mensuplarının Meslek Hastalığı Kapsamına Alınmasıyla İlgili Kanun Teklifi’nin üzerine İç Tüzük 37 gereği söz alınmış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nun 3’üncü maddesinde meslek hastalığı için “mesleki risklere maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalığı” ifadeleri dikkate alındığında, Covid-19 tanısı konulan her sağlık personelinin meslek hastalığına yakalandığı ortadadır.

Coronavirüs, Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı tarafından bulaşıcı hastalık olarak tanımlanmaktadır. Bu kapsamda, sağlık çalışanlarının 11 Ekim 2008’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’nin 19’uncu maddesine göre D grubuna dâhil olmaları gerekmektedir. Aynı şekilde, Covid-19’un en çok solunum sistemini etkilediği dikkate alındığında C grubu hastalıklar listesinde de sağlık çalışanlarına hak verilmesi zorunludur. Bununla birlikte, sağlık çalışanları, Covid-19’a maruz kalan en yüksek riskli meslek grubu kabul edilmesine, yukarıda belirtilen kanuni hükme ve düzenleyici yönetmeliğe rağmen Sosyal Güvenlik Kurumu nazarında meslek hastalığı düzenlemesinden yararlanamamaktadır. Hastayla yakın temas hâlindeki doktorundan hemşiresine, eczacısından teknisyenine, ambulans hizmetlerinde görev yapan ekipten laborantına, hasta bakıcısından temizlik görevlisine, OSGB’lerde ihtiyaç duyulan doktorlardan filyasyon ekiplerine kadar sağlık personelinin tamamı büyük bir risk altında görev yapmaya devam etmektedir ve bu konuda Mecliste bekleyen 10’un üzerinde kanun teklifi vardır.

Dönemin Çalışma Bakanı, süreçte “İlliyet bağı kurulup gerekli dokümanlar ve şartlar sağlandığı sürece, dolayısıyla zaten buna dair geçerli ve yürürlükte olan, seneler boyunca işleyen bir mevzuatımız söz konusu.” diye sadece kuru bir açıklama yapmakla yetinmişti. Peki, o günden bu yana değişen bir şey var mı? Vefat eden kaç sağlık çalışanına meslek hastalığı kapsamında işlem yaptınız? Şimdi, illiyet bağı aranıyor ya, böyle bir anlayış olabilir mi? Hasta olan sağlık çalışanı hastalığını yani o virüsü çalıştığı ortamda kaptığını ispat edecek, insan orada canıyla uğraşırken bir de size hastalığı hastanede kaptığını ispat etmeye çalışacak. On beş aydır tüm çağrı ve taleplere kulakları tıkadınız, şimdiyse hakkını şarta bağlamaya çalışıyorsunuz. İçinde muğlak ifadeler barındıran yönetmeliklere değil, hemen çıkarılacak olan bir kanuna ihtiyacımız var. Burada yapılması gereken eğip bükmeden, sağa sola saptırmadan bu meslek hastalığıyla ilgili kanunun acilen çıkarılması. Kahraman ilan ettiğimiz, övgüler düzdüğümüz sağlık çalışanlarımız inanın bunu hak ediyor. Bu nedenle, pandemi döneminde görev yapan sağlık meslek mensubu ve sağlık hizmetlerinde çalışan tüm birimlerdeki görevliler ve aileleri sadece kuru bir teşekküre değil, devletin sahiplenmesine ihtiyaç duymaktadır. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda değişiklik yapılarak Covid-19’un meslek hastalığı kabul edilmesi hâlinde, sağlık çalışanlarının sağlık giderlerinin tamamı karşılanacak, geçici ya da kalıcı iş göremezlik durumunda tazminat alabilecek, vefat edenlerin ailelerine maaş bağlanabilecektir.

Kanun teklifini hazırladığım tarih itibarıyla Covid-19 nedeniyle 98 sağlık çalışanımız hayatını kaybetmişti, bugün bu sayı 500’lere yaklaşmış durumda. Hastalığa yakalanan sağlık çalışanı sayısı Sayın Sağlık Bakanının ifadesiyle 120 bini geçmiş durumda. Hastalığın çok kolay bulaşması, kapasiteyi aşan hasta yoğunluğu nedeniyle Covid-19’a yakalanan sağlık çalışanlarına her geçen gün yenileri eklenmekte. Kimi zaman idarecilerinin baskı ve mobbinglerine maruz kalan, kimi zaman hasta yakınlarının şiddetine maruz kalan, gözlerinin önünde coronaya yakalanan hastalarının çaresizce çırpınışlarına şahit olan, zaten pandemi sürecince yeterince psikolojileri bozulmuş olan, gerektiğinde çoluk çocuğundan, ailesinden mahrum kalıp canla başla çalışan, sadece kuru bir teşekkürle emekleri ödenemeyecek sağlık çalışanları için yapılacak bu düzenleme kanuni bir hak olduğu kadar devletin bu fedakâr çalışanlarına bir görevidir, borcudur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yüce Mecliste kürsüye gelen her milletvekili hangi partiden olursa olsun lafa geldi mi sağlık çalışanlarımıza övgüler düzüyor. Gelin, sağlık çalışanlarımıza hep birlikte destek olalım, bu defa sesimizi değil parmaklarımızı çalıştıralım; “Muhalefet getirdi.” diye ret vereceğinize, gerekirse siz getirin teklifi biz kabul edelim diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Ayrıca, kalan vaktimde, seçim bölgem Denizli’de, Pamukkale Güzelpınar’da aynı Rize İkizdere’deki gibi taş ocağı istenmediği hâlde, hukuki çerçeve yandan dolaşılarak “ÇED Gerekli Değildir” kılıfıyla çevre, orman, doğa ve tarım katledilmektedir.

Türkiye'deki kekik üretiminin ve ihracatının yüzde 90’ını yapan bölgemizde köylülerimiz yetkililere sesini duyurmak istiyor; bu köy, zamanında sizlere yüzde 86 oy vermişti, bu sesi duyun. Bir kere de sermayenin değil, köylünün yanında durun diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Gündemimizdeki konular tamamlanmıştır.

Alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 20 Mayıs 2021 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 20.49



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.