TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

71’inci Birleşim

13 Nisan 2021 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk'ün, Kırıkkale’nin tarihî ve kültürel değerlerine ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer'in, Basın İlan Kurumu ve gazetelere kesilen cezalara ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı'nın, 31 Mart Vakası’na ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan'ın, kod 29’la işten atılmalara ilişkin açıklaması

2.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan'ın, besicilik sektörünün sorunlarına ilişkin açıklaması

3.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü'nün, Osmaniye’de görevi başındaki doktora psikolojik şiddet uygulayan savcıya ilişkin açıklaması

4.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz'un, Ramazan ayını kutladıklarına ilişkin açıklaması

5.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek'in, Mersin Tarsus’a yapılan hastanede anjiyo ve baypas hizmetinin verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

6.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker'in, Ramazan ayını kutladıklarına ilişkin açıklaması

7.- Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman'ın, ramazan ayını kutladığına ve Tümgeneral Davut Ala’ya geçmiş olsun dilediğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

8.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın'ın, Ramazan ayını kutladıklarına ilişkin açıklaması

9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, ayçiçeği yağı üretimine ilişkin açıklaması

10.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır'ın, Ramazan ayını kutladıklarına ilişkin açıklaması

11.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık'ın, Osmaniye’de görevi başındaki doktora psikolojik şiddet uygulayan savcıya ilişkin açıklaması

12.- Konya Milletvekili Halil Etyemez'in, Mesleki Yeterlilik Kurumuna ve ramazan ayını kutladığına ilişkin açıklaması

13.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan'ın, Ramazan ayını kutladıklarına ilişkin açıklaması

14.- Niğde Milletvekili Selim Gültekin'in, Jandarma Uzman Çavuş Erkan Erdem’i ve tüm şehitleri rahmetle andığına, patates üreticilerinden stok fazlası patatesin alınmaya başladığına ve ramazan ayını kutladığına ilişkin açıklaması

15.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan'ın, şeker pancarı üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

16.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş'in, 14-20 Nisan Şehitler Haftası’na ilişkin açıklaması

17.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu'nun, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Mahir Ünal’a başarılı bir yasama yılı dilediğine, ramazan ayını kutladığına, Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurt Hizmetleri Yönetmeliği’nde yapılan değişikliğe, TÜİK’in şubat ayı işsizlik oranlarına, ÇAYKUR’un zararla gündeme gelmeye devam ettiğine ve Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilim konusunda Dışişleri Bakanlığının Türkiye Büyük Millet Meclisini bilgilendirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

18.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül'ün, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Mahir Ünal’a başarılar dilediğine, Mareşal Fevzi Çakmak ile Alper Tunga Uytun’un vefat yıl dönümlerine ve ramazan ayını kutladığına ilişkin açıklaması

19.- İstanbul Milletvekili Engin Altay'ın, ramazan ayını kutladığına, Cumhurbaşkanlığına alınan Mercedes S600 Guard’ların israf olduğuna, Libya’ya 150 bin doz aşı gönderilmesinin abesle iştigal olduğuna ve aşıda kötü bir yönetim sergilendiğine ilişkin açıklaması

20.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın, ramazan ayını kutladığına, kendisini kutlayan Grup Başkan Vekillerine teşekkür ettiğine, devlet ile şahsiyeti birbirinden ayırt etmek gerektiğine, Recep Tayyip Erdoğan’ın seçilmiş Cumhurbaşkanı olarak tasarruflarının hesabını millete vereceğine ve sesimizi değil sözümüzü yükselterek aziz Meclisi çalıştırmamız gerektiğine ilişkin açıklaması

21.- İstanbul Milletvekili Engin Altay'ın, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

22.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Mahir Ünal’ı tebrik ettiğine, ramazan ayını kutladığına, intihar olaylarına acil çözümler üretmemiz gerektiğine, pandemi döneminde cezaevinde yatanların sorunlarına, yüz yüze eğitim sonrası pandemi nedeniyle öğretmen ölümlerinin arttığına, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceklerine ve istismarcıların karşısında olduklarına ilişkin açıklaması

23.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal'ın, öğretmenlerin bugüne kadar neden aşılanmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

24.- İstanbul Milletvekili Zeynel Özen'in, iktidarı, Alevi köylerine cami yapan ve karakollarda ezan okutan sindirme politikalarından vazgeçmeye çağırdıklarına ilişkin açıklaması

25.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu'nun, Kaymakam Kemal Bey’i ölümünün 102’nci yıl dönümünde rahmetle ve minnetle yâd ettiklerine ilişkin açıklaması

26.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya'nın, eğitim uçuşu sırasında şehit olan Hava Pilot Yüzbaşı Burak Gençcelep’in adının Trabzon Havalimanı’nda yaşatılması için Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığını göreve çağırdığına ve ramazan ayını tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

27.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu'nun, Osmaniye’de kendisini muayene etmeyen doktorla tartıştığı ileri sürülen savcı hakkında inceleme başlatıldığına ve ramazan ayının hayırlara vesile olmasını niyaz ettiğine ilişkin açıklaması

28.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz'in, ramazan ayını kutladığına, 17 Nisan Dünya Hemofili Günü’ne ve köy enstitülerinin kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

29.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün, çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

30.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz'ın, Kutlu Doğum Haftası’nın ve ramazan ayının İslam âlemi için hayırlara vesile olmasını dilediğine ilişkin açıklaması

31.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın'ın, Bursa’nın Osmangazi ilçesinin Dürdane köyündeki yüksek gerilim hattının köylünün yaşamını tehdit ettiğine ilişkin açıklaması

32.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın, Emniyet Genel Müdürlüğünün HDP Eş Genel Başkanları hakkında yaptığı açıklamayı kınadıklarına ilişkin açıklaması

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Başkanlığın Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü’nün yargılanmasına devam edildiğinin Anayasa’nın 83’üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bildirildiğine ilişkin tezkeresi (3/1596)

B) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Ahmet Çelik’in İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden geri çekildiğine ilişkin yazısının 8/4/2021 tarihinde Başkanlığa ulaştığına ilişkin önergesi (4/120)

2.- Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca’nın, (2/1960) esas numaralı 3092 sayılı Çay Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/119)

 

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, 5/2/2021 tarihinde Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, doğru şekilde uygulanamayan faiz politikası nedeniyle 130 milyar dolarlık rezerv kaybının, Para Politikası Kurulu tutanaklarının incelenip kamu bankaları aracılığıyla yapılan döviz satışlarının miktarının, meydana gelen bu rezerv kaybının sorumlularının tespit edilmesi ve ekonomideki güveni zedeleyen yanlış politikaların belirlenip tekrarlanmaması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Nisan 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, 13/4/2021 tarihinde Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan ve arkadaşları tarafından, kamudaki yandaş atamalar ve çoklu maaşların araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Nisan 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, 12/4/2021 tarihinde Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Merkez Bankasındaki 128 milyar doların hangi yöntemlerle kime satıldığı, döviz rezervlerinin tüketilmesinin yol açtığı sorunlar ve sorumlularının belirlenmesi ile vatandaşlarımızın “128 milyar dolar nerede?” diye sorduğu afişlerin yasaklanması konularının değerlendirilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Nisan 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 254 ve 255 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci ve 3’üncü sıralarına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine, 254 ve 255 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin önerisi

 

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ve 39 Milletvekilinin Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3519) ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 254)

 

VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır'ın, tüzel kişiliği kaldırılmış olan köy ve beldelerin taşınır ve taşınmaz mallarının satışına,

- Adana Milletvekili Ayhan Barut'un, kozmik oda davası olarak bilinen soruşturma kapsamında el konulan hard disk, bilgi ve belgelerin akıbetine,

Kozmik oda davasında yer alan eski savcı ve hakimlere,

- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel'in, Ordu'nun Fatsa ilçesinde kullanılan içme suyuna dair bazı verilere ilişkin,

- Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü'nün, Türkkuşu İnönü Havacılık Eğitim Merkezinde yer alan bazı alanların kamulaştırılacağına ve imara açılacağına dair iddialara,

- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu'nun, Diyarbakır'ın Kayapınar ilçesindeki otogarın Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine devredildiği ve işyerlerinin esnafa tekrar kiralanmadığı iddiasına,

İlişkin soruları ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun cevabı (7/42955), (7/43168), (7/43169), (7/43240), (7/43384), (7/43599)

2.- İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç'ın, uçuşlar kapatıldığı için İngiltere'den Türkiye'ye dönemeyen vatandaşlara ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/43132)

3.- İstanbul Milletvekili Gökan Zeybek'in, İstanbul Kasımpaşa'da bulunan tarihi Divanhane Karakolu binasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/43194)

4.- İstanbul Milletvekili Oya Ersoy'un, Yap-İşlet-Devret projeleri kapsamında garanti verilen geçiş sayılarına ve şirketlere yapılan ödemeye ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/43568)

5.- Ankara Milletvekili Nihat Yeşil'in, Ankara-Yerköy-Sivas hızlı tren hattı projesinin maliyetine ve açılma tarihine ilişkin sorusu ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/43618)

 13 Nisan 2021 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71’inci Birleşimini açıyorum.(x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Kırıkkale’nin tarihî ve kültürel değerleri hakkında söz isteyen Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk’e ait.

Buyurun Sayın Öztürk. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kırıkkale Milletvekili Halil Öztürk'ün, Kırıkkale’nin tarihî ve kültürel değerlerine ilişkin gündem dışı konuşması

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgem Kırıkkale’nin sahip olduğu…

(Uğultular)

HALİL ÖZTÜRK (Devamla) – Efendim, çok büyük bir gürültü var, yeniden başlatırsanız…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – AK PARTİ sıralarından geliyor, AK PARTİ sıralarından geliyor.

HALİL ÖZTÜRK (Devamla) – Arkadaşlar hep bir dakikalığa gelmişler, bir dakikanın telaşından bizi dinlemiyorlar. Baştan alabilir miyiz efendim?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk.

HALİL ÖZTÜRK (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seçim bölgem Kırıkkale’nin sahip olduğu tarihî, turistik ve kültürel değerlerini konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle Genel Kurulun ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizin mübarek ramazan ayını tebrik ediyor; sağlık, bereket ve huzur dileyip saygılar sunuyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, kuruluş tarihinden dolayı cumhuriyet şehri olarak bilinen Kırıkkale, yerleşim yeri itibarıyla, milattan önce 5000’lere kadar uzanan tarihiyle, kültür, sanat ve turizm merkezi olmaya namzet bir şehirdir. Türk halk müziğinin Orta Anadolu’daki en önemli temsilcilerinden Hacı Taşan’ın, kemana bozlak düzeni veren Seyit Çevik’in ve onlarca genç sanatçımızın memleketidir Kırıkkale. Makine ve Kimya Endüstrisinin var ettiği, adı silahla özdeşleşmiş Kırıkkale’ye kadar gelip de tarih boyunca Türk askerlerinin kullandığı silahların sergilendiği Kırıkkale Silah Müzesini görmezden gelmemenizi öneririz.

Değerli milletvekilleri, Osmanlı’yı kuran Kayı boyunun öz evlatları Karakeçili Türkmen aşiretinin ülkemizdeki önemli ve belirgin yerleşim yerlerinden olan ilçemiz Karakeçili, bugün hâlen Uluslararası Yörük Şenlikleri’yle tarihini yaşatma gayretindedir. Diğer taraftan, yaşadıkları ilçenin adıyla özdeşleşmiş, sakin, ekmeği yenir suyu içilir Çelebi ilçemizde de görülecek, Anadolu kültürünü yansıtan çok güzel değerler bulunmaktadır. Yine, Türkiye’mizin önemli petrol rafinerilerinden birine ev sahipliği yapan, dünyaca ünlü petrol şirketlerinin dolum merkezi olan şirin beldemiz Hacılar’a uğrayıp sıcakkanlı insanlarıyla bir çay içmeden geçmemenizi öneririm.

Tarih boyunca, Kızılırmak’tan geçip doğuya sefer eyleyecek her hükümdarın mutlak üzerinden geçtiği, Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde diline doladığı Çeşnigir Köprüsü’nden sizlerin de bir kez olsun geçmenizi bekleriz. Bahşılı’ya uğrayıp Ay’ın Kızılırmak’ta en güzel yakamozları verdiği, gecesi gündüzü ayrı güzel Esentepe’yi, Topal Dede Türbesi’ni, dolayısıyla, tarihi koklamanızı öneriyoruz. Oralara kadar gelmişken, Karaahmetli Doğa Parkı’na çıkıp Kapulukaya Baraj Gölü’nü, tertemiz havada piknik yapmayı da ihmal etmemelisiniz. Osmanlı’nın son dönemlerinde demirden köprü yapılacak kadar jeostratejik öneme sahip, henüz ana yurt demir ağlarla örülmeden önce, batıdan gelen demir yolu ağının son istasyonu da Yahşihan ilçemizdedir. Obaköy ve Yeşil Vadi mesire alanlarını da kapsayan, Kırıkkale Üniversitemizin de içinde yer aldığı, 43 vilayetin kara yolu kavşak noktasında yer alan Yahşihan’ımıza daima sizleri bekliyoruz.

Tarihteki birçok medeniyete ev sahipliği yapan, sokakları tarih, kültür kokan önemli bir ilçemiz de Keskin’dir. Gizem yüklü Sulu Mağarası, Fişekhane ve Kibrithane’sinde İstiklal Savaşlarımızın sırlarının gizli olduğu Keskin’in tarihî konaklarını görmeden geçmeyin deriz.

Karabekir Konağı’nın, üzümün, kavunun, Delice Irmağı’nın suyundan elde edilen sağlık ve şifa kaynağı tuzun memleketi Delice’yi ziyaret ederseniz, aklınızın orada kalacağından hiç şüpheniz olmasın.

Delice’ye uğramışken, üç yüz yıllık camisiyle, meşhur pazarıyla, kışın kaz etiyle yutulan arabaşısıyla, Kırıkkale’nin doğuya açılan kapısı Çelikli, bu seyahatinizin önemli, görülmesi gereken başlıca değeridir.

1121’de yapıldığı tahmin edilen Ballı Camisi’nin ve 14’üncü yüzyılda yapıldığı düşünülen Koca Baba Türbesi’nin de bulunduğu Balışeyh’i mutlaka ziyaret rotanıza eklemelisiniz çünkü Balışeyh’te tarih, kültür, spor, hem de turizm mevcuttur. Zira, 1.744 rakımlı Dinek Dağı’nın zirvesine çok yakın bir mevkide bulunan Dinek Dağı Atlı Safari ve Doğa Parkı, ziyaretçilerine her mevsim ayrı bir güzellik vadetmektedir.

Anamın nefesi, babamın toprağı, kendi küçük ama yiğitlerin otağı Sulakyurt da alışkanlık yapacak derecede sıcak insanlarımızın yaşadığı güzel bir ilçemizdir. İnanıyorum ki tarihî Şeyh Şamil Türbesi’nde edeceğiniz dualar sizleri her türlü beladan, musibetten ve kötülükten koruyacaktır.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – İnşallah Başkanım.

HALİL ÖZTÜRK (Devamla) – Sayın milletvekilleri, Anadolu’nun tam merkezinde, Türkiye’mizin her anlamda en stratejik illerinden Kırıkkale’mden getirdiğim kucak dolusu selamla, rahmetli Dilaver Cebeci’nin dörtlüğüyle sözlerimi bitirmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

HALİL ÖZTÜRK (Devamla) – “Kırık kalem, kırık kalem/ Kâğıt yırtık, kırık kalem/ Türk’ün boynu bükük ama/ Umut sende Kırıkkale’m.” diyor, Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Basın İlan Kurumu ve gazetelere kesilen cezalar hakkında söz isteyen Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’e aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer'in, Basın İlan Kurumu ve gazetelere kesilen cezalara ilişkin gündem dışı konuşması

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün başlayan ramazan ayımızın ülkemize ve tüm insanlığa sağlık ve huzur getirmesi dileklerimle sizleri saygıyla selamlıyorum.

Yine bugün, Boğaziçi Üniversitesine atanan partili Rektöre karşı yüz gündür direnen Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerini ve akademisyenlerini buradan selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, demokrasinin olmazsa olmazı, halkın haber alma hakkının güvencesi olan basının özgür bir biçimde görevini yapabiliyor olmasıdır. Ülkemizde basın özgürlüğünün önünde sayısız engel var. Giderek yükselen başlıca engellerden biri de düzenleyici kurum olması gereken Basın İlan Kurumu ve RTÜK’ün işlevlerindeki vahim sapmadır. Basın İlan Kurumu niçin kurulmuştu? 1960 öncesindeki “besleme basın” tartışmalarını bitirmek için resmî ilanların dağıtımındaki adaletsizliği bitirmek için; gazetelerin ekonomik bağımsızlığı sağlanacaktı ki ceberut yönetimler karşısında özgürlükleri ve halkın haber alma hakkı korunabilsin. Ama bugün Kurum işlevinden sapmış durumda. İktidarın sevdiği pembe manşetler atan, adı sanı duyulmamış gazeteleri şişirme tirajlara göz yumarak besleyen, öte yandan, gerçekleri yazan, halkın haber alma hakkını savunan bir avuç gazeteyi ise adaletsizce cezalandıran bir aygıta dönmüş durumda. Bakın, meslektaşımız Faruk Bildirici sordu da öğrendik, sadece 2020 yılında gazetelere uygulanan resmî ilan cezalarının toplamı 803 gün. Biz de araştırdık, Cumhuriyet’e 110 gün, BirGün’e 112 gün, Evrensel’e hiç ilan verilmediği gibi üstüne 65 günlük yeni ceza, Korkusuz’a 29, Sözcü’ye 17 gün ilan kesme cezası verildi. Yeni Asya gazetesine 28 Ocak 2020’den bu yana, tam 440 gündür ilan verilmiyor. İstanbul’da yayımlanan gazetelere verilen cezaların yüzde 88’i bu gazetelere verilmiş. İş rutine bağlanmış, işte bu yılın ilk üç ayı: Sadece üç ayda Evrensel ve BirGün’e 15 günlük ilan kesme cezaları verilmiş. Başlığı beğenmedik, 5 gün ceza; köşe yazısını beğenmedik, 3 gün ceza; Grup Başkan Vekilimiz Özgür Özel açıklama yapmış, 5 gün ceza; “Cumhuriyet muhabiri hâkim karşısına çıktı.” diye Evrensel haber yapmış, 3 gün ceza. İşin daha da vahimi ise değerli arkadaşlarım, mart ayında Anayasa Mahkemesi karar verdi, Basın İlan Kurumunun Korkusuz gazetesine verdiği ilan kesme cezasına “Basın ve ifade özgürlüğünün ihlalidir.” dedi. Mürekkebi bile kurumadan Evrensel’e 5, BirGün’e 2 gün ilan cezası verildi.

Basın İlan Kurumu Yönetim Kurulu Başkanı, aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının Başkan Yardımcısı. Patronu Fahrettin Altun’la ilgili hangi haber çıksa hemen şikâyet, hemen ceza. Şikâyet dahi olmadan, resen başlatılan soruşturmalar ve sonucunda verilen cezalar ise Kurumun tarihinde hiç olmadığı kadar artmış durumda. Bunun adı açık seçik “sansür”dür değerli arkadaşlarım. Şöyle ilginç bir durum var: Bu iktidarın 28 Şubatta şikâyet ettiği ne varsa aynısını bugün Basın İlan Kurumu yapmakta.

Değerli milletvekilleri, Basın İlan Kurumu olmuş basın infaz kurumu; olmuş İletişim Başkanını, RTÜK Başkanını koruma kollama kurumu. Maalesef, bu hâle geldi. Gerçekleri yazan, halkı bilgilendiren haberlere hiç tahammül yok. Bu cezalar, halkın haber alma hakkını engellerken, basın özgürlüğünü de tehdit etmekte. Yapılması gereken bellidir. Basın İlan Kurumu gibi resmî ilan gücünü yani para gücünü elinde tutan ve iktidar tarafından oluşturulan bir kurumun haber içeriklerinde etik denetim yapması doğru değildir. Bundan vazgeçilmelidir ya da bu haksız, hukuksuz cezaların son bulması için, ilan kesme cezaları ancak ve ancak mahkeme kararı sonrasında verilebilmelidir.

Değerli arkadaşlarım, işin bir de yönetim boyutu, mali boyutu var. Bu Kurumun gelirleri kamu ilanlarından kesintilerle oluşturuluyor yani bir üretim, dolayısıyla da üretim maliyeti yok ama buna rağmen Kurum zarar ediyor. 2019’daki zarar 5 milyon liraymış, yüzde 142 artmış, geçen yıl 12 milyon liraya ulaşmış. Akıl alır gibi değil. İzah edeyim: İstanbul Yenibosna’da hizmet binası yapımı için 25 milyon lira para harcıyorlar; yetmiyor, Merter’de genel müdürlük binası kiralıyorlar, geçmeden tefrişi için 7 milyon lira harcıyorlar; yetmiyor, 631 sayılı KHK’ye aykırı biçimde kendilerine 5 milyon liraya özel sağlık sigortası yaptırıyorlar; yetmiyor, her seviye yöneticiye makam araçları için bir 5 milyon lira daha harcanıyor. Aklınızdan geçiyordur “Bu Kurumu kim denetliyor?” diye. Sayıştay mı? Hayır. Maliye mi? Eskiden öyleydi, şimdi hayır. Peki, kim? İletişim Başkanının Yardımcısının yönetim kurulu başkanı olduğu bu Kurumu tabii ki İletişim Başkanlığı denetliyor. Haydi buyurun; neyi, kime şikâyet edeceksiniz?

Değerli milletvekilleri, 36 kişilik Basın İlan Genel Kurulunda, hükûmeti temsilen, ilan veren idarelerin bağlı olduğu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın, buyurun.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) - …bakanlıkların üst düzey temsilcileri olurdu; şimdi bu yapı ortadan kaldırıldı, İletişim Başkanının ekibi, Turkuvazcılar, pelikancılar oturuyor o koltuklarda. Komisyonlar var ama toplanmıyorlar. Bakın, bir yıl içinde Kurumda çalışan personelin yüzde 23’ü yer değiştirmiş, ya görevinden alınmış ya başka yere atanmış. Sanki AK PARTİ gitmiş, yerine başka bir iktidar gelmiş, ki iktidar değişse bile bu yapılan doğru değildir. Buradan çağrıda bulunuyorum: Basın İlan Kurumu mutlaka Sayıştay denetimi altına alınmalıdır. Aynı şekilde, gazetelerin tirajları, dağıtımları mutlaka bağımsız denetimden geçirilerek kamuoyuna açıklanmalı, ona göre kamu ilanı verilmelidir. Bu Kurum, kuruluş amacına yani ulusalda olsun, Anadolu’da olsun, tüm gazetelerin ekonomik bağımsızlıklarını sağlayarak, özgürce gazetecilik yapmalarını sağlama amacına uygun çalışmalıdır.

Bu arada gazetecilerin, meslektaşlarımın bir sıkıntısını da burada söylemek isterim. Aşı konusunda öncelikli gruba alınan gazetecilerden sadece sarı basın kartı olanlara aşı vurulması eşitsizliktir, adaletsizliktir. Mutlaka, halkın haber alma hakkı için -ama basın kartı olsun, ama olmasın- tüm gazetecilerin aşılanması gereklidir, şarttır.

Saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Turan Bey, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan'ın, kod 29’la işten atılmalara ilişkin açıklaması

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Son dönemde iş barışını tehdit eden bir tabloyla karşı karşıyayız; Kod-29 uygulamaları. Toplu hâlde işten çıkarmalara hepimiz tanık oluyoruz. Türkiye'nin bütün sorunlarını hem Parlamentonun hem yönetenlerimizin sorunu olarak kabul etmek durumundayız. İş barışı, işçinin de işverenin de çıkarlarının dengeli ve adil bir şekilde tatmin edildiği bir ortamda sağlanmak zorundadır. Yüzlerce işçinin aynı nedenle ya da sendikalaşma nedeniyle “Kod 29” adı altında işten çıkarıldığı bir ortam iş barışına değil, bu anlamda bir sosyal soruna neden olacak durumdadır. Hem Parlamentoyu hem Çalışma Bakanını bu kanayan yaraya birlikte parmak basıp çözüm üretmek anlamında göreve davet ediyorum.

Saygılar sunuyorum.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı'nın, 31 Mart Vakası’na ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, 31 Mart Vakası münasebetiyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı’ya ait.

Buyurun Sayın Çamlı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET HAMDİ ÇAMLI (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bugün, hicretin 2’nci yılında başlayan, Kur’an ayı, mübarek ramazanışerif orucunun 1.440’ıncı seferini tutmaya başlıyoruz. Hak Peygamber’in “Bu ayda şeytan bağlanır.” hadisişerifinden de anlıyoruz ki burada, şeytanın bağlanması azgın bir köpeğin bağlanmasına benzetilmiştir. Yani bağlı köpek gelip size saldıramaz ama köpeğin bağlı olduğu yere gidip bulaşırsanız saldırır, ısırır ve parçalar. Bu vesileyle millet ve vekilleri olarak Cenab-ı Hak’tan tek dileğimiz, şeytanın yanına yaklaştırıcı gafletten bizleri ve insanlığı muhafaza etmesidir.

Değerli arkadaşlar, bugün, aynı zamanda, miladi takvime göre 13 Nisana denk gelen, tek malzemesi yalan ve en önemli motivasyonu “Yıldız Sarayı hazinelerini ele geçirmek” olan, gerçek hedefi ise siyonist kalleşliğe geçit vermeyen Hamid-i Sânî’nin alaşağı edilmesi olacak olan 31 Mart komplosunu, meşum siyonist tezgâhın 112’nci yıl dönümünü idrak ediyoruz.

Nefse aldanıp herifliğe kalkışma gafletinin insanı nasıl düşmanın oyuncağı yaptığının acı bir sahnesidir 31 Mart faciası. Harekât Ordusu Kumandanı Mahmut Şevket Paşa, son zamanlarda piyasaya da sürülen, piyasada görülen, o da stüdyo çekimi olduğu anlaşılan yani tiyatro olduğu ortaya çıkan ses kaydında “insan kanı emici” “öksüz ve yetim gözyaşı dökücü” “ecdadının namusunu lekeleyici” “insan kıyafetindeki canavar” “Yıldız’daki baykuş.” diye tarif etmişti Sultan Hamit’i. Askeri Dersaadet’e sürüklerken böyle tahrik etmişti, “Vatan elden gidiyor, millet mahvoluyor, ne duruyorsunuz.” demişti gafletin zirvesindeki cezbeye gelmiş Paşa. Yukarıdaki sözlerle de yetinmeyip “Ben, bütün servetimi orduya, hayatımı da vatana feda ediyorum.” diye askerin sözde maneviyatına gaz vermişti.

Durmadılar, yürüdüler ve siyonist gazla, toplaşarak geldiler; Dersaadet’e, geçtikleri yerlerde hep izler bırakarak ulaştılar. O izlerin bir tanesi, Sultan Fatih’in ayak ucundaki abidesinde, Fatih Camisi duvarlarında yüz on iki senedir bir ibret vesikası olarak hâlâ durmakta olan kurşun izleridir. Kandırılmış zabitler ve eratla birlikte Balkan’da devletin başına bela olan, Bulgar, Sırp, Rum çeteci çapulculardan oluşan sözde Hürriyet Ordusu, namıdiğer Harekât Ordusu, aynı zamanda ümmetin harimi, namusu olan Yıldız Sarayı’na ulaşınca, harekât tarihin en meşhur Yıldız yağmasına dönüştü.

Bilahare yapılan tahkikat ve muhakeme neticesinde, sadece Mahmut Şevket Paşa’nın hissesine çeşitli kolyeler, taç, yüzük ve bir de altın mangal düşmüştü. Vatan, millet davasına mal, can feda edici taahhütlerle çıkılan sözde hürriyet yolculuğu, Yıldız’da sabıka kirletmeyle neticelendi.

Değerli arkadaşlar, bu Yıldız yağması davası, yönetim değişikliğinden sonra tekrar görüldü. Önceki davada mahkûm edilenlerin bir kısmının mahkûmiyetlerinde indirimler yapıldı, bir kısmının cezaları farklı infazlarla hafifletildi, bir kısmı da beraat ettirildi ama kesin olan şu ki Yıldız yağmalandı.

Yıldız yağması, on sene sonra koca Devlet-i Âli’nin de yağma edilmesinin, parçalanmasının habercisi olmuştu maalesef. Ders alınmamıştı, ferasetsizlik ve ihanet neticesinde Devlet-i Âli pâyimâl edilmişti.

Bu masonik tiyatro darbe günlerinde, Rıza Tevfik’in Talat Paşa’ya beyhude yere kardeş kanı dökülmesinin büyük cinayet olacağını ihtar etmesine Talat Paşa “Cemiyetin paraya ihtiyacı var. Bu ihtiyacı ancak Yıldız Sarayı zenginlikleri ve oradaki hazine karşılayabilir.” demişti. Bu cevap bize sadece, siyonist bir suikast olan 31 Mart figüranlarının gafletlerini anlatmıyor, aynı zamanda da “Beştepe’de altın musluklu, 1.001 odalı saray” tezviratlarıyla yapılan tahrikler ve bu tahrike teşne erbabımugalatanın muhtemel gafletine dikkatlerimizi celbediyor (AK PARTİ sıralarından alkışlar) ve milletçe gösterilecek ferasetin, asırlara sâri olacak bir istiklalin sigortası olduğunu ihbar ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

AHMET HAMDİ ÇAMLI (Devamla) – “Tarih tekerrürden ibarettir.” ifadesi, gerçekten de sorumsuzluğun ve tembelliğin en belirgin nişanesidir. Esasen “Kötü tarih hiç ibret alınsaydı tekerrür eder miydi?” demek daha yerindedir. Onun için, hep birlikte tarihin bu facialarından gerekli dersleri alalım, tekerrür eden şeytanın igvâsına aldanıp bağlı olduğu yere gitmeyelim. Güçlü devlet, zengin millet olma yolunda hep birlikte kardeşçe, omuz omuza yürüyerek ardımızdan rahmet okutalım.

Ramazanışerifin, bütün ümmetin, İslam âleminin, milletvekillerimizin, bütün arkadaşlarımızın hayırlarına vesile olmasını, insanlığın bu coronavirüs belasından da bir an evvel kurtulmasına vesile olmasını niyaz ederim.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 15 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Buyurun Sayın İlhan.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Kırşehir Milletvekili Metin İlhan'ın, besicilik sektörünün sorunlarına ilişkin açıklaması

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ülkemizde besicilik sektörü can çekişmektedir. Market ve kasaplarda 70 ila 100 lira arası satılan etin üreticiden karkas alım fiyatları hâlâ 35-36 liralar seviyesindedir. Yem girdileri ve diğer maliyetler tavan yapmışken besiciyi sıkıştırmak, onları komisyoncu, stokçu ve aracının vicdanına bırakmak devletin yapabileceği bir sorumsuzluk değildir. Bakınız, besicilerimiz artık bıçağın kemiğe dayandığını ve maliyetlerin altında kesim yapmayacaklarını ısrarla ifade etmektedirler. Şu dönemde bile 500 bin euroluk lüks makam araçlarını yenilemekten ve Ankara’daki saray yetmezmiş gibi yazlık ve kışlık sarayların yapımına hızla devam etmekten geri kalmayan iktidar, döviz garantili ve kullanılmadığı hâlde parası vatandaşın cebinden çıkan ölü beton yatırımlarına canhıraş kaynak bulmayı biraz ertelesin ve üreticinin çığlığına ses versin.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Ünlü…

3.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü'nün, Osmaniye’de görevi başındaki doktora psikolojik şiddet uygulayan savcıya ilişkin açıklaması

BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Dün Osmaniye Devlet Hastanesine muayene olmak için giden Osmaniye’de görevli cumhuriyet savcısı içeride hasta varken Doktor Kemal Gökhan Günel’in odasına girerek sırası ve randevusu olmadan muayene olmak istemiştir. Doktorun haklı uyarıları sonrasında savcı kamusal yetkisini kötüye kullanarak doktora psikolojik şiddet uygulamıştır ve doktor nöbetçi olmasına rağmen nöbet yeri terk ettirilerek adliyeye çağırılmış ve ifadesi alınmıştır. Bir savcının görevi tarafsız olarak hukuku ve adaleti sağlamaktır. Sıfatlarınız şahsi işlerinizi hızlandırmak ya da bu işlerde kullanmak için sizlere verilmemiştir. Taşıdığınız sıfatların size tanıdığı hiçbir ayrıcalık yoktur. Buradan, savcı hakkında inceleme başlatan HSK’nin objektif ve tarafsız karar vermesini ümit ediyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

4.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz'un, ramazan ayını kutladıklarına ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim’in indirildiği, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ni içinde barındıran on bir ayın sultanı mübarek ramazan ayına erişmenin huzurunu ve mutluluğunu yaşamaktayız. Ramazan, anlamaktır, paylaşmaktır, hoşgörüdür, dayanışmadır, yardımlaşmadır; ramazan, bir olan Allah’a birlik ruhuyla yaklaşmaktır. Sofralarımızı coronavirüs nedeniyle misafirlerimize ve sevdiklerimize açamasak da gönül soframızda ve dualarımızda herkese yer vereceğiz. Ramazanışerifin Türk-İslam âlemine hayırlar getirmesini, salgından, afetten ve hıyanetten korumasını diliyor; Doğu Türkistan’dan Kosova’ya, Kırım’dan Kerkük’e zulüm altındaki soydaşlarımızın ve dindaşlarımızın felaha erişmesini, birliğe, dirliğe, kardeşliğe ve nice güzelliklere vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyor, ramazan ayınızı en içten dileklerimle kutluyorum. Rabb’im yaptığınız duaları ve ibadetleri katında kabul eylesin.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Şimşek…

5.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek'in, Mersin Tarsus’a yapılan hastanede anjiyo ve baypas hizmetinin verilmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Türk-İslam âleminin ramazan ayını kutluyorum.

Çağrım Sağlık Bakanına olacak: Seçim bölgem olan Mersin Tarsus’ta 800 yataklı büyük bir hastane yapılmış ve bitme aşamasına gelmiştir; emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Yalnız, mutlaka hastane içerisinde anjiyo ünitesinin bulunması ve baypas yapılabilmesi Tarsuslu hemşehrilerimin talebidir. Çünkü insanlar bu zor anlarında dakikalarla mücadele ediyorlar, Adana’ya ve Mersin’e sevkte hayatlarını kaybedebiliyorlar. 350 bin nüfuslu bir kentte böyle büyük bir hastane yapılmışsa burada mutlaka anjiyo ve baypas hizmeti de verilmelidir.

Emeği geçenlere teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

6.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker'in, ramazan ayını kutladıklarına ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Saygıdeğer milletvekilleri, sizlerin ve aziz milletimizin mübarek ramazan ayını tebrik ediyorum. Tüm dünyayla birlikte ülkemizi de etkileyen coronavirüs salgını nedeniyle maalesef bu yıl da birçok güzelliğinden mahrum kalacağımız huzur ayı ramazana kavuşmanın buruk sevinci içerisindeyiz. Hep birlikte dikkatli davranır, kurallara uyar; maske, mesafe, temizlik hassasiyetine riayet edersek Allah’ın izniyle bu sıkıntılı süreci atlatırız. Her zorluğun ardından kolaylığın geleceğine dair Rabb’imizin müjdesi ışığı altında şifa ve rahmet ayı ramazanın gönüllerimize ferahlık ve huzur, hanelerimize bereket, tüm İslam âlemine, insanlığa ve ülkemize hayırlar getirmesini Yüce Allah’tan diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Karaman…

7.- Erzincan Milletvekili Süleyman Karaman'ın, ramazan ayını kutladığına ve Tümgeneral Davut Ala’ya geçmiş olsun dilediğinde bulunduğuna ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, tüm vatandaşlarımızın ve hemşehrilerimizin ramazanını tebrik ederek başlamak istiyorum sözüme.

15 Temmuz hain darbe girişiminde çıkan çatışmada 7 kurşunla yaralanan 3. Ordu Kurmay Başkanı ve Erzincan Garnizon Komutanı Tümgeneral Davut Ala 18’inci ameliyatını oldu. 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul Kartaltepe Kışlası Komutanı olan Tümgeneral Davut Ala, darbe girişimi sırasında çıkan çatışmada 7 kurşunla vurulmasına rağmen kahramanca direnerek kışlasını darbe yanlısı FETÖ’cülere teslim etmedi. Böyle kahraman ve cesur bir komutanın, dostluğun, kardeşliğin, hoşgörünün ve Terzi Baba’nın şehri canım Erzincan’ımda görev yapmasından şeref ve onur duyuyorum. Kendisine geçmiş olsun diyor, Rabb’imden acil şifalar diliyorum. Bize böyle komutanlar lazım, darbe girişiminde bulunmaya çalışan sözde amiraller lazım değil.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

8.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın'ın, ramazan ayını kutladıklarına ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ömrümüzün bir senesinde daha rahmet iklimi ramazan ayına erişmenin heyecanı ve mutluluğu içindeyiz. Ramazan ayı oruç ayıdır, ramazan ayı Kur’an ayıdır, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi ayıdır. Sahuruyla, iftarıyla yuvalarımıza huzur ve bereket verir. Beş vakit namazın yanında kıldığımız teravihler bedenimize sıhhat, ruhumuza sükûnet verir. Ramazan, verilen fitre, zekât ve sadakalarla kardeşlik, dayanışma, paylaşma ve yardımlaşmadır. Orucun, manevi olarak arınmamızı sağladığı gibi, beden sağlığımıza da faydaları vardır. 2021 yılı ramazan ayı teması “Şifa Ayı Ramazan” olarak belirlenmiştir. Rahmet ve bağışlanma ayı ramazanışerifin salgın hastalık, sıkıntı ve stresten bunalan ruhumuza ve bedenlerimize şifa olmasını Cenab-ı Hak’tan diliyorum.

Bu vesileyle, aziz milletimizin ve tüm İslam âleminin mübarek ramazan ayını tebrik ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

9.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in, ayçiçeği yağı üretimine ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

“Devlet ayakkabı satar mı?” diye kamu kurum ve kuruluşlarını özelleştiren, Tarım Kredi Kooperatifleri gibi kooperatifleri işlevsiz kılan, çiftçiye yeterli desteği vermeyen, üretimi teşvik etmeyen AKP iktidarının uyguladığı yanlış tarım politikaları her alanda iflas etmiştir.

Ayçiçeği yağı, ülkemizde yüzde 85’lik pazar payıyla en çok tüketilen bitkisel yağdır. Ayçiçeği yağı, bir yılda marketlerde yüzde 50 ile 70 aralığında zam görünce iktidar temmuz ayına kadar ham yağ gümrüğünü sıfırladı. Buna karşın zamlar hız kesmedi, Toprak Mahsulleri Ofisi vasıtasıyla dün itibarıyla 5 litre ayçiçeği yağı 60 liradan satışa başladı. Marketlerde 80 liraya kadar çıkan fiyat artışı frenlenmeye çalışılıyor ancak geçen yıla göre ayçiçeği yağında 2 kat fiyat artışı oldu. Ayçiçeği yağı tarihinin en yüksek fiyatını gördü, garip gureba, fakir fukara ayçiçeği yağı alamaz duruma düşürüldü. Ülkemizde her bölgede yetişen ayçiçeği tohumunun da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çakır…

10.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır'ın, ramazan ayını kutladıklarına ilişkin açıklaması

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) – Sayın Başkan, bugün 1,5 milyarlık İslam âlemi, diriliş ayı olan ramazan ayına girmiş bulunuyor. Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ebedi azaptan kurtuluş olarak müjdelenmiş olan bu ayda rahmetin, bereketin, birlikteliğin ve kardeşliğin en güzel özelliklerini yaşayacağız. Hak ile batılı, güzel ile çirkini birbirinden ayıran hidayet rehberi Kur'an’ın indiği bu ayda karanlıkları aydınlığa döndürecek eylem ve söylemleri hayata geçirmek adına üstümüze ne düşerse yapmanın yollarını arayabilmeliyiz. Rahmet kapılarının sonuna kadar açık tutulacağı bu ayda dünyanın ve İslam âleminin huzuru için ellerin semaya kalkacağına gönülden inanıyorum. Sadece ve bir tek Rabb’e kul olmanın, yaratılış gayesinin temeli olduğunun inancı ve idrakiyle yarınlara umutla bakacağımız ve bu anın mutluluğunu yaşayacağımız, yaşatacağımız bir müjdenin elçisi, habercisi olması niyazıyla mübarek olsun ve hoş geldin ramazan ayı diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Arık…

11.- Kayseri Milletvekili Çetin Arık'ın, Osmaniye’de görevi başındaki doktora psikolojik şiddet uygulayan savcıya ilişkin açıklaması

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye'de tuzun koktuğu günleri yaşıyoruz. Osmaniye'de şiddetle mücadele etmesi gereken savcının, yetkilerini kötüye kullanarak görevi başındaki doktora nasıl psikolojik şiddet uyguladığına tanıklık ediyoruz. Bir savcı randevusu olmadan, hasta mahremiyetini de hiçe sayarak “Bana bakacak mısın artık?” diyerek muayene odasına giriyor. Doktor, hastasının olduğunu ve kendisini ameliyat eden doktorun değerlendirmesinin daha uygun olacağını söylüyor; bunun üzerine sayın savcı, doktoru karakola aldırıyor.

Sayın savcı, siz duruşmadayken bir doktor duruşma salonuna girse “Benim davama bakacak mısın artık?” dese ne yapardınız üstelik dava sizin davanız değilse?

Buradan Doktor Kemal Günel’e geçmiş olsun diyor, kendisine yapılan psikolojik şiddeti kınıyorum.

Sağlık Bakanı Sayın Koca’yı meslektaşına sahip çıkmaya, Adalet Bakanı Sayın Gül’ü de göreve davet ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Etyemez…

12.- Konya Milletvekili Halil Etyemez'in, Mesleki Yeterlilik Kurumuna ve ramazan ayını kutladığına ilişkin açıklaması

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Mesleki Yeterlilik Kurumu, ülkemizin nitelikli ve belgeli insan kaynağının oluşturulmasına katkı sağlamakta; ayrıca, eğitim ile istihdam arasındaki uyumu sağlamaktadır. Beşerî sermayemiz bizim en büyük gücümüzdür. Mesleki Yeterlilik Kurumu, 2021 yılı Nisan ayı itibarıyla 11 milyon 575 bin çalışana mesleki yeterlilik belgesi vermiştir. İş kazaları açısından yüksek riskli grubundaki tehlikeli ve çok tehlikeli sınıftaki 143 meslekte belgeli çalışan şartı bulunmakta. Mesleki Yeterlilik Kurumuna, 40 meslek için daha belge verme zorunluluğu getirilmiştir. Mesleki yeterlilik belgesi zorunluluğuna sahip meslek sayısı toplam 183’e yükselmiştir. Belge zorunluluğu sayesinde tehlikeli ve çok tehlikeli sınıftaki mesleklerde iş kazaları yüzde 25 azalmıştır. İnsan odaklı yaptığımız çalışmalarla 21’inci yüzyılı kuşatacak büyük ve güçlü Türkiye'yi inşa ediyoruz.

Tüm milletimizin ramazanışeriflerinin mübarek olmasını diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

13.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan'ın, ramazan ayını kutladıklarına ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Zamanı yaratan ve bereketlendiren, bizi mübarek ramazan ayına ulaştıran Rabb’imize hamdolsun. Ramazan, Müslüman toplumların yardımlaşma ve dayanışma bilincini en derinden yaşadığı infak ayıdır. Hayat, bütün hızıyla devam ederken ramazan, her bir Müslümanın tefekküre zaman ayırdığı, hayata ve kainata ilişkin tutum ve alışkanlıklarını sorguladığı, kendisiyle yüzleştiği bir muhasebe ayıdır. Rabb'im her birimizi bu ayın fazlıkereminden, rahmet ve bereketinden nasipdar eylesin. Bu duygularla ramazanışerifi tebrik ediyor, bu mübarek ayın gönüllerimize ferahlık, hanelerimize bereket ve huzur, ülkemize ve tüm insanlığa sağlık ve hayırlar getirmesini Yüce Rabb'imden niyaz ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gültekin…

14.- Niğde Milletvekili Selim Gültekin'in, Jandarma Uzman Çavuş Erkan Erdem’i ve tüm şehitleri rahmetle andığına, patates üreticilerinden stok fazlası patatesin alınmaya başladığına ve ramazan ayını kutladığına ilişkin açıklaması

SELİM GÜLTEKİN (Niğde) – Siirt’in Eruh ilçesinde hain terör örgütü PKK tarafından şehit edilen kahraman hemşehrimiz Jandarma Uzman Çavuş Erkan Erdem kardeşimizi 10 Nisan Cumartesi günü Bor ilçemizden ebediyete uğurladık. Mekânı cennet, aziz milletimizin başı sağ olsun.

14 Nisan Şehitler Haftamızda devletimiz, aziz milletimiz, ezanımız ve bayrağımız için Hakk’a yürüyen tüm şehitlerimizi saygı, rahmet ve minnetle anıyorum.

Patates üreten çiftçilerimize ramazan öncesi sevindirici haber Sayın Cumhurbaşkanımızdan geldi. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı ve Toprak Mahsulleri Ofisi aracılığıyla üreticimizden stok fazlası patatesin alınarak 81 ildeki düzenli olarak yardım yapılan ihtiyaç sahibi ailelere ücretsiz dağıtımı için çalışmalar hızlıca başlatılmış olup ilk alım da ilimizden, Erikli kasabamızdan gerçekleşmiştir. Niğdeli çiftçilerimiz adına Sayın Cumhurbaşkanımıza şükranlarımızı sunuyorum.

Bugün ilk gününde bulunduğumuz, hepimiz için maddi ve manevi açıdan yenilenme fırsatı olan ramazan ayının Niğde’mize, ülkemize, milletimize sağlık ve huzur getirmesini diliyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aycan…

15.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan'ın, şeker pancarı üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, Kahramanmaraş’ın Göksun, Afşin ve Elbistan ilçelerinde çok sayıda çiftçi büyük alanlarda şeker pancarı tarımı yapmaktadır. 2020 yılında şeker pancarı ekilen alanlarda mantar, böcek, yabani ot nedeniyle ve kuraklık, yeteri kadar sulayamama gibi nedenlerle verim düşüşü olmuş, hatta bazı tarlalardan hiç ürün elde edilememiştir.

Elbistan’da özelleştirilen bir şeker fabrikası vardır. Şeker fabrikası, yeteri kadar şeker pancarı teslim etmedikleri için çiftçilerden tazminat istemektedir. Bölge çiftçisi, elinde olmayan nedenlerle 2020 yılında ürün alamamasının sıkıntılarını yaşarken şeker fabrikasının tazminat istemesiyle iyice çıkmaza girmiştir. Bu durum, bölgemizde büyük bir sorun hâline gelmiştir. Çiftçiler ile şeker fabrikası arasında yaşanan sorun şeker pancarı üretimini etkilemektedir. Çiftçinin şeker pancarı ekmekten vazgeçmesi, bölge ekonomisini ve ülke ekonomisini olumsuz etkileyecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Güneş…

16.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş'in, 14-20 Nisan Şehitler Haftası’na ilişkin açıklaması

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şanlı tarihimiz boyunca ecdadımız, bütün imkânsızlıklara rağmen, girdiği her türlü mücadelede vatanımızın bölünmez bütünlüğü için göğsünü siper etmiş, vatanımızı kanları ve canları pahasına korumuşlardır. Birçok vatan evladı şehadet makamına ulaşmıştır. Şehitlik, şehadet makamı, peygamberlikten sonra makamların en yücesi olarak gelmektedir. Kur'an-ı Kerim’de Cenab-ı Allah “Allah yolunda ölenlere ‘ölüler’ demeyin; zira, onlar diridirler fakat siz farkında değilsiniz.” buyurmaktadır.

14-20 Nisan Şehitler Haftası vesilesiyle, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda, 15 Temmuz hain darbe girişiminde ve her türlü terör eylemlerine karşı bağımsızlığımız ve hürriyetimiz için bir an bile tereddüt etmeden bedenlerini ortaya koyan, mukaddes topraklar için canlarını seve seve veren, milletimizin kaderini değiştiren bütün aziz şehitlerimizi rahmet, minnet ve hürmetle yâd ediyor, gazilerimizi şükranla anıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Şimdi, söz talep eden Grup Başkan Vekillerine söz vereceğim.

Buyurun Sayın Dervişoğlu.

17.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu'nun, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Mahir Ünal’a başarılı bir yasama yılı dilediğine, ramazan ayını kutladığına, Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurt Hizmetleri Yönetmeliği’nde yapılan değişikliğe, TÜİK’in şubat ayı işsizlik oranlarına, ÇAYKUR’un zararla gündeme gelmeye devam ettiğine ve Rusya ile Ukrayna arasındaki gerilim konusunda Dışişleri Bakanlığının Türkiye Büyük Millet Meclisini bilgilendirmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, bugün göreve başlayan Adalet ve Kalkınma Partisi yeni Grup Başkan Vekili Sayın Mahir Ünal’a başarılı bir yasama yılı temenni ediyorum, Allah utandırmasın.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bugün rahmet ve mağfiret dolu mübarek ramazan ayının ilk gününü idrak ediyoruz. On bir ayın sultanı ramazanışerifin Türk İslam âlemine ve insanlığa huzur, mutluluk ve hayırlar getirmesini Yüce Allah’tan niyaz ediyorum. İman, ihlas ve merhamet kalplerimizden eksik olmasın inşallah. Yüce Allah dualarımızı kabul, ibadetlerimizi makbul eylesin.

9 Nisan 2021 günü Resmî Gazete’de yayınlanan Gençlik ve Spor Bakanlığı Yurt Hizmetleri Yönetmeliği’ne göre üniversitelilerin yurda kabulünde aranacak şartlar genişletilmiştir. Buna göre öğrencilerin yurtta kalabilmesi için çeşitli şartların yanında Cumhurbaşkanına hakaret etme suçundan mahkûm olmamak şartı aranacaktır. 2017 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanlığı makamı siyasi bir kimlik kazanmış, Cumhurbaşkanına aynı zamanda siyasi parti üyesi olma hakkı tanınmıştır. Bu nedenle özellikle suçun unsurlarının belirlenmesi önem arz etmekte olup Cumhurbaşkanının kişiliğine karşı işlenen suçların devlete karşı işlendiği hususu tartışmalı bir hâl almıştır.

İktidara gelirken mücadele edeceğinizi söylediğiniz 3Y’den 1’i de malumunuz olduğu üzere yasaklardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Dervişoğlu.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – “Yasakları bitireceğiz.” diye geldiniz ama her geçen gün yasakları artırıyorsunuz, yasak üstüne yasak ihdas ediyorsunuz. Demokrasiyi ve özgürlükleri Cumhurbaşkanına hakaret gerekçesiyle kısıtlayarak gençlerin yaşam alanını daraltmaya da hakkınız yok. Kendi vatandaşından ve geleceğimiz olan gençlerden bu denli korkan, kendisi gibi düşünmeyen kimselere hayat hakkı tanımayan baskıcı bir yönetim anlayışıyla da karşı karşıyayız fakat unutulmamalıdır ki zulümle abat olanın akıbeti berbat olur; bunu size hatırlatmak istiyorum.

Sayın milletvekilleri, TÜİK şubat ayı işsizlik oranlarını açıkladı. Buna göre, TÜİK’in esas veri olarak baz aldığı işsizlik oranı bir önceki aya göre yüzde 0,7 puanlık artışla yüzde 13,4’e yükselmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bitirmek üzereyim Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – İşsiz sayısı, 250 bin kişi artışla 4 milyon 236 bine çıkmıştır. 15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfustaki işsizlik oranı ise bir önceki aya göre 0,4 puanlık artışla yüzde 26,9 olmuştur. Bu veriler gösteriyor ki işsizlik her geçen gün artmaktadır. Vatandaşımızın iş bulamaması, evine aş götürememesi Türkiye’nin gerçek ve öncü sorunudur. Ekonomi her geçen gün biraz daha yara almaya devam etmektedir. Vatandaşlarımız asgari veya düşük ücretlerle geçim mücadelesi vermekte; işsizlik, bilhassa genç işsizlik çığ gibi büyümektedir. Tüm bunlara karşın iktidarın ekonomi politikaları tükenmiş, artık çare üretemez duruma gelmiştir. Hükûmet, açıklanan bu rakamlarla artık gerçeği görmeli ve tüm yoğunluğunu ekonomiye yönlendirmelidir.

Dünyanın en çok çay tüketilen ülkesinde yaşıyoruz. ÇAYKUR, arka arkaya açıkladığı zararlarla gündeme gelmeye devam ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bitiriyorum Başkanım, müsamahanızı istirham ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Dervişoğlu.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Türkiye Büyük Millet Meclisi KİT Komisyonunda hesapları ele alınan ÇAYKUR’un 2020 yılını da 547 milyon lira zararlar kapattığı açıklanmıştır. 2017 yılında Varlık Fonuna devredilinceye kadar kârda olan ÇAYKUR daha sonra sürekli zarar etmiştir. ÇAYKUR 2017’de 267 milyon, 2018’de 657 milyon, 2019’da 635 milyon -dediğim gibi- 2020 yılında da 547 milyon zararla yılı kapatmıştır. Buna rağmen ÇAYKUR tam 36 milyon lira reklam harcaması yapmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, buyurun Sayın Dervişoğlu.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Temperli kulplu cam bardak için bile reklam niyetine 5 milyon 250 bin lira ödeme yapılmıştır. Bu, yazıktır arkadaşlar.

Her alanda olduğu gibi devlet kurumları da iyi yönetilemiyor ve zarar ettiriliyor, daha sonra da bu zarar bahane gösterilerek büyük kurumlar ya satılıyor ya özelleştiriliyor. İsraf ve liyakatsizlik dört bir yanımızı da sarmaya devam ediyor. Bu hususa dikkatinizi çekiyorum.

Değerli milletvekilleri, Rusya ve Ukrayna arasında gerilim her geçen gün artmaya devam etmektedir. Konuyla ilgili Dışişleri Bakanlığı tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgilendirilmesi hususu da önem arz etmektedir. Bu konuya hassasiyetle yaklaşacağınıza inanıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, müsamahanız için teşekkür ediyorum efendim, sağ olun.

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

18.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül'ün, AK PARTİ Grup Başkan Vekili Mahir Ünal’a başarılar dilediğine, Mareşal Fevzi Çakmak ile Alper Tunga Uytun’un vefat yıl dönümlerine ve ramazan ayını kutladığına ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, ben de konuşmamın başında, bugün ilk Genel Kurul görevine başlamış olan AK PARTİ’nin Grup Başkan Vekilliği görevine gelmiş olan Sayın Mahir Ünal’a hayırlı olsun diyor, görevinde üstün başarılar dilediğimizi Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına dile getiriyorum.

Sayın Başkan, Türkiye’nin Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra 2’nci ve son Mareşali, cumhuriyetin ilk Millî Savunma Bakanı ve ilk Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak, 10 Nisan 1950 tarihinde vefat etmiştir. Balkan Harbi’nde, Birinci Cihan Harbi’nde, Millî Mücadele’de kahramanca savaşmış olan ve Türk ordusunun kazanmış olduğu başarılarda büyük pay sahibi olan Mareşal Fevzi Çakmak, bir asker olarak hayatı boyunca politikaya mesafeli durmuş, ordu-siyaset ilişkisinde dengenin nasıl olması gerektiğinin en canlı örneği olarak tarihimizde yer almıştır. Daha sonra, girmiş olduğu siyasette Millet Partisi Genel Başkanı olarak, aynı zamanda 1948’den bu yana Milliyetçi Hareketin de siyasetinin temellerini teşkil etmiş olması hasebiyle, Mareşal Fevzi Çakmak bizler için son derece önemlidir, değerlidir, kıymetlidir.

Kendisine buradan bir defa daha Allah’tan rahmet dilerken milletimizin Mareşal Fevzi Çakmak’ı vefat yıl dönümlerinde de olsa en azından hakkıyla, doğru bir şekilde yâd etmesi gerektiğini ve onun bu millete olan hizmetlerini yeni nesillere aktarmak gerektiği kanaatinde olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bülbül.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, 13 Nisan 1979 tarihinde, cuma namazı çıkışı, eli kanlı katillerce şehit edilen ülkücü şehidimiz Alper Tunga Uytun’u, buradan, vefatının 42’nci yılında rahmet ve minnetle andığımızı yineliyorum. Aziz ruhu şad, mekânı cennet olsun.

Bir senedir hem ülkemiz hem de dünya Covid-19 salgınıyla mücadele etmektedir. İnsanların yaşam alanlarındaki kısıtlamaların yarattığı sosyal ve ekonomik sıkıntılar hepimizin malumudur. Gözle görülemeyecek kadar küçük ama etkisi devasa olan bu virüsten bir an önce kurtulmak ve hayatın doğal akışına kavuşmak tüm insanlığın öncelikli beklentisidir. Son günlerde ülkemizde artan Covid-19 vakalarının yoğunluğu ve gidişatı göz önüne alındığında, devletimizin aldığı tedbirlere harfiyen riayet etmek tüm vatandaşlarımızın öncelikli hedefi olmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bülbül.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – İşte böyle bir ortamda, başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennem azabından kurtuluş olan mübarek ramazan ayına girmiş bulunmaktayız. Bu ramazan ayında camilerde buluşamayacağız, aynı sofralarda gönül birlikteliği yapamayacağız belki ama Allah’ın izniyle bu salgından kurtulup normal yaşantımıza döneceğiz.

Bu vesileyle aziz milletimizin mübarek ramazan ayını tebrik ediyor, yapacakları ibadetlerin, tutacakları oruçların ve edilecek duaların kabul olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun Engin Bey.

19.- İstanbul Milletvekili Engin Altay'ın, ramazan ayını kutladığına, Cumhurbaşkanlığına alınan Mercedes S600 Guard’ların israf olduğuna, Libya’ya 150 bin doz aşı gönderilmesinin abesle iştigal olduğuna ve aşıda kötü bir yönetim sergilendiğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Benden önce konuşan mevkidaşlarımın da işaret ettiği üzere mübarek ramazan ayının ilk günündeyiz. Sayın Başkan, ramazan hayırdır, hasenattır, israf etmemektir, haram yememektir, kul hakkından sakınmaktır, yardımsever olmaktır, komşusu açken başını yastığa koymamaktır. Bu duyguların 83 milyonda bu mübarek ayda yoğunlaşarak yaşanacağından hiç şüphem yok, arzu ederim ki yürütme organında da bu duygular bu ay münasebetiyle yoğunlaşarak yaşansın. Cenab-ı Allah’tan dileğim, bu mübarek ayda tutulan oruçların, yapılan duaların, ibadetlerin, hayır ve hasenatın kabul olmasıdır. Bu mübarek ayın önce ülkemize, sonra tüm İslam âlemine ve insanlığa da hayırlar getirmesini, hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Mübarek ramazan ayımız kutlu olsun.

Sayın Başkan “ramazan” dedik, “israf etmemek” dedik. Sayın Cumhurbaşkanı 12 Mart 2021’de ekonomik reform paketi açıkladı ve orada Sayın Erdoğan şöyle bir söz etti, benim de katıldığım bir söz etti: “İsrafa kesinlikle tahammülümüz olmadığı için kamu idarelerinde tasarruf anlayışını yaygınlaştıracak önemli düzenlemeleri hayata geçiriyoruz. Kamuda taşıt alımı ve kiralanması, temsil ve ağırlama gibi harcama alanlarına sınırlamalar getiriyoruz. Bunların ayrıntılarını bilahare kamuoyuna duyuracak ve takibini de yakından yapacağız.” dedi AK PARTİ Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Baktığınız zaman “Ne güzel.” diyesi geliyor insanın. Ne zaman söylemiş? 12 Mart 2021’de. Sayın Başkan, aradan on sekiz gün geçmiş, 30 Mart 2021’de Cumhurbaşkanlığı 3 adet Mercedes S600 Guard almış. “Ne var bunda?” denilebilir. E, daha on sekiz gün önce “Kamuda taşıt alımı ve kiralamada israf var.” diyor Sayın Cumhurbaşkanı. “E, şimdi, koskoca Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının 3 Mercedes almasını çok mu gördünüz?” denebilir. Mahir Bey, kötü kötü bakıyor oradan. Bir ton Mercedes var. Vahim bir tablo var. İsyanım…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Tabii, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı düzgün bir arabayla gezecek; bir şey demem ama var, ben biliyorum, Meclise geliyor, ikiz. 3 tane Mercedes S600 Guard’ın maliyeti ne kadar, biliyor musunuz? Bu devlete, bu millete, bu mübarek ramazanın ilk gününde bunu söylemekten ben eziliyorum, utanıyorum. 3 tane arabanın aziz milletimize, beytülmale maliyetini okuyorum tane tane: 52 milyon 188 bin 265 lira 92 kuruş. [CHP sıralarından “Yalan, yalan(!)” sesleri]

Oradan bağırıyorlar “yalan” diye.

Daha ayrıntılı bilgi de vereyim: Bunların her bir tanesi 474.950 avroya alındı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Araba çok lüks olduğu için buna yüzde 220 ÖTV ve yüzde 18 KDV’yi eklediğimiz zaman bu arabaların 1 tanesinin maliyeti 1 milyon 793 bin 411 avroya geliyor. Yani bu itirazıma herhâlde biraz sonra konuşacak olan AK PARTİ’nin Sayın Grup Başkan Vekili de karşı çıkmayacaktır. Arzu ederim ki “Sayın Cumhurbaşkanımızı yanıltmışlar, bürokratlar Cumhurbaşkanımızı kandırmış, böyle bir lükse Cumhurbaşkanımızın da tahammülü yok ve bu arabaları tekrar satıyoruz.” diyebilse; der mi bilmem. Ama ben şunu deme hakkını kendimde görüyorum: Millete soğan, patates, saraya Mercedes; olmaz olsun! (CHP sıralarından alkışlar)

Ben buna itiraz etmeyeceksem burada milletvekili olarak oturmamın hiçbir manası olamaz Sayın Başkan, 52 milyon TL’den bahsediyorum, küsuru da var.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi, Toprak Mahsulleri Ofisine Cumhuriyet Halk Partisinin müteaddit defalar yaptığı uyarılardan sonra, çiftinin elinde kalan patatesi, soğanı Toprak Mahsulleri Ofisi çiftçiden alacak -onu da tabii çok ucuza alacak- vatandaşa dağıtacak, aç kalmış vatandaşa dağıtacak; bu, iyi. Ama bu yapılırken 3 Mercedes’e... Bunların herhâlde muhtemelen 1’ine Fahrettin Altun, 1’ine de İbrahim Kalın binecek, 3’üncüye kim biner ben onu bilmem. Ama bu, ayıptır; bu, Allah’tan korkmamaktır; bu, kul hakkı yemektir; bu, mübarek ayın içinde bulunduğu iklime uymaz! Bundan sarayın derhâl vazgeçmesi lazım. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, büyük devlet olmanın özellikleri vardır, yapılması gereken şeyler vardır. 2003’te Erdoğan Başbakandı, Moğolistan’a gittik, Orhun Anıtları’na Türkiye yol yaptı, ben iftihar ettim. Ama kapıda dilenci varken pencereden sadaka dağıtılmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

Bizim Libya’yla tarihsel bağlarımız, kadim dostluğumuz var; kabul. Ama şu anda Türkiye’de biz vaka sayısında Avrupa 1’incisi iken; bütün milletvekillerine seçim bölgelerinden yoğun bakım yatak için, torpil yapması için telefonlar gelirken; hastanelerde yatak, yer kalmamışken; 1 aşı bile çok kıymetliyken Libya’ya 150 bin doz aşı göndermeyi abesle iştigal sayarım, Sultan Ahmet’te dilenip Ayasofya’da sadaka dağıtmak sayarım, ayranı yok içmeye atla gider çeşmeye derim. Sayın Erdoğan dünyaya caka satacak diye 1 aşı bile çok önemliyken 150 bin aşıyı başka bir ülkeye yollamak ucube bir iştir, saçma bir iştir. Tekrar söylüyorum: İyi başlayıp çok kötü yürütülen bir Covid mücadelesinde bir aşı bile çok kıymetli.

Randevu sistemine göre…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hemen son…

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Randevu sistemine göre aile hekimlerindeki sağlık merkezlerindeki randevusuna gelmeyenlerin aşıları, yapılmadığı için bozuluyor her gün. Çok basit bir şey yapacaksınız: Sağlık merkezlerinde vatandaş bekleyecek, gelmeyenlerin yerine o bekleyen vatandaşa o aşıyı bozulmadan yapmak bu kadar zor mu? Bunu da merak ediyorum.

Böyle kötü bir yönetimi de bu ülke hiç görmedi. Bunun da altını çiziyorum.

Teşekkürler Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Mahir Bey, buyurun.

20.- Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal'ın, ramazan ayını kutladığına, kendisini kutlayan Grup Başkan Vekillerine teşekkür ettiğine, devlet ile şahsiyeti birbirinden ayırt etmek gerektiğine, Recep Tayyip Erdoğan’ın seçilmiş Cumhurbaşkanı olarak tasarruflarının hesabını millete vereceğine ve sesimizi değil sözümüzü yükselterek aziz Meclisi çalıştırmamız gerektiğine ilişkin açıklaması

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Değerli Başkan, değerli üyeler; öncelikle ramazanışerifimizin hayırlara vesile olmasını diliyorum. Bütün milletimizin ve İslam âleminin bu kutlu ayının hayırlara vesile olmasını diliyorum. Güzel temennilerinden dolayı, şahsımla ilgili teveccühlerinden dolayı Değerli Grup Başkan Vekillerine de tekrar teşekkür ediyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında bulunmak, burada bu aziz milletin iradesini temsil etmek ve bu aziz milletin temsilcileri eliyle kendisini yönetmesine vesile olmak bizim kişiliğimizle ilgili değil, bizim temsilimizle ilgili bir şeydir. O yüzden İç Tüzük 65 açıkça şahsiyatla uğraşmayı yasaklar çünkü burada bizler, Ahmet, Mehmet olarak değil temsil ettiğimiz bir mehabetin, temsil ettiğimiz bir iradenin, temsil ettiğimiz siyasi bir düşüncenin sorumluluğuyla buradayız. O yüzden, burada her zaman, daha önceki Grup Başkan Vekilliğim döneminde de kişilerle, isimlerle, şahsiyatla uğraşmama konusunda büyük bir özen gösterdim. Şimdi, Değerli Grup Başkan Vekili Engin Altay Bey birtakım ifadeler kullandı, işte tam da bununla ilgili. Devlet ile şahsiyetleri birbirinden ayırmak için bu düzenleme yapılmıştır. Yani devletin tasarrufu ile şahsiyetin tasarrufu arasındaki ince çizgiyi görmeyip oradaki devlet tasarrufunu, mesela devletin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ben sessizce dinledim. Lütfen… Bakın, burada en güzel şey birbirimizi sükûnetle dinlemektir. Şunu unutmayalım ki: Aklın muhatabı nefret değildir, aklın muhatabı akıldır; aklın muhatabı duygu değildir, aklın muhatabı kızgınlık değildir, aklın muhatabı akıldır; aklın muhatabı fikir, düşünce, görüş ve vizyondur. O yüzden burada duygusal olarak değil, aklımızla, fikrimizle kendi düşüncelerimizi, tepkilerimizi ortaya koyarsak sevinirim. Ben, kendi hakkım olan düşüncemi burada ifade ediyorum.

Şimdi, devlet ile şahsiyeti birbirinden ayırt etmek gerekir. Recep Tayyip Erdoğan, bu ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanı olarak tasarruflarda bulunur, bu tasarrufların hesabını da bu millete verir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – 128 milyar dolar ne oldu?

BAŞKAN – Buyurun.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Bunu “Kendi şahsına almış, kendi şahsına yapmış.” Efendim, Külliye, saray… “Kendisine saray yaptı.” O Külliye bu aziz millete aittir.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Geçmişte, merdiven altında basın toplantısı yapan hükûmetlerin yerini bugün, bu milletin mehabetine uygun idare merkezleri almıştır. Orası Recep Tayyip Erdoğan’ın babasının malı değildir, bu aziz milletin yönetildiği merkezdir. O yüzden, konuşurken devlet ile şahsiyeti birbirinden ayırt ederek… Fahrettin Altun gibi, İbrahim Kalın gibi son derece kıymetli devlet görevlilerini de istiskal ederek biz yücelmeyiz arkadaşlar. Kendinizi değerli kılmanın yolu, bir başkasını aşağılamak değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bir saattir konuşuyor ya!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Bitiriyorum.

Kendimizi… Ben, bu uygulamaya da karşıyım Engin Bey, bu uygulama yeni başlamış, İç Tüzük’e de uygun değil.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yakında Meclisi de kapatırsın sen.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – İç Tüzük’e uygun değil bu uygulama, bizim dönemimizde yoktu, teamül hâline gelmiş.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – 60’a göre her zaman müsait.

BAŞKAN – Buyurun Mahir Bey.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Son cümle olarak şunu söylüyorum: Bizim, kendimizi yükseltmemiz için birilerini aşağılamamız gerekmiyor. O yüzden, Fahrettin Altun da İbrahim Kalın da son derece değerli, haysiyetli, onurlu insanlardır. Biz, sesimizi değil, sözümüzü yükselterek bu aziz Meclisi çalıştıralım.

Ben çok teşekkür ediyorum. Yeniden, ramazanışerifin hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

21.- İstanbul Milletvekili Engin Altay'ın, Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin tekraren açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben, kimsenin şahsiyatıyla uğraşmadım ama benim, Türkiye… (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Beyler, Grup Başkan Vekili konuşuyor.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet, bizim böyle bir sorunumuz var.

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının tasarruflarını sorgulamak tam da buranın işidir. Bunu sorgulamayacaksak buradan çekip gidelim.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Ona itirazım yok.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Mahir Ünal’dan şunu beklerdim…

Öncelikle, daha önce yaptığı bir göreve tekrar seçilmesinden dolayı -demin unuttum, kendisinden özür diliyorum- başarılar diliyorum, Allah utandırmasın, tebrik ediyorum, hayırlara vesile olsun diyorum.

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim, sağ olun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ancak, Sayın Ünal’ın elbette Genel Başkanını savunması noktasında reflekslerini anlayışla karşılıyorum da ben Fahrettin Altun ve İbrahim Kalın’ın onuruyla, şahsiyatıyla uğraşmadım. Bu arabalara muhtemelen bunlar biner dedim çünkü Türkiye’de devlet protokolünde medyanın siyasete baktığı objektiften şu görülüyor: Türkiye’de 1 numara Cumhurbaşkanıdır, 2 numara maalesef Meclis Başkanımız bile değil, 2 numara Fahrettin Altun’dur, 3 numara İbrahim Kalın’dır, siyasetçiler siz dahi onlardan sonra geliyorsunuz. Bu da Meclisin ve siyasetin en büyük ayıbıdır.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Peki.

Sayın Beştaş, buyurun.

22.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın, Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Mahir Ünal’ı tebrik ettiğine, ramazan ayını kutladığına, intihar olaylarına acil çözümler üretmemiz gerektiğine, pandemi döneminde cezaevinde yatanların sorunlarına, yüz yüze eğitim sonrası pandemi nedeniyle öğretmen ölümlerinin arttığına, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceklerine ve istismarcıların karşısında olduklarına ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ben de Sayın Mahir Ünal’ı yeni seçildiği görevinden dolayı tebrik ediyorum, hayırlı olsun demek istiyorum.

Bir de ramazan ayı başladı; bu ramazan ayı vesilesiyle biz de düşünce ve duygularımızı paylaşmak isteriz: Ramazan ayı, hakikati görmek isteyenler için önemli bir fırsattır; adaleti, eşitliği, vicdanı, ahlakı anlayabilmek için, içselleştirebilmek için de yine önemli bir olanaktır. Bu değerleri kazanmamıza vesile olsun diyorum ve ramazan ayının tüm insanlığa, hepimize mübarek olmasını temenni ediyorum.

Sayın Başkan, intihar meselesi Türkiye'nin temel gündemlerinden biri. Doğrusu, psikolojik olarak intiharları konuşmanın tersten bir etki yarattığı konusunda da bazı bilimsel çalışmalar var. O yüzden, ayrıntıya girmekten de çokça endişe ediyorum yani bunu, izleyen halkımız için söylüyorum. Bunları ifade etmemiz, intiharları kesinlikle doğru bulmadığımızı, ne olursa olsun yaşamın bir seçenek olduğunu ve yaşamak için mücadele etmek gerektiğini belirterek sözlerime başlamak istiyorum.

Şimdi, Siirt’te son bir hafta içinde 4 kişi intihar etti, vekili olduğum ilde ve maalesef, yoksulluk, işsizlik, yoksunluk ve umutsuzluk Türkiye'nin diğer bütün illerindeki gibi Siirt’te de yansımasını buluyor. Mesela, Siirt’in Kurtalan ilçesinde 47 yaşındaki R.E. asılı olarak bulundu; dört gün önce Şahin Ç. isimli şahıs yine Kurtalan’da, 6’ncı kattan atladı. Uzman görüşleri farklılık arz ediyor bu konuda ancak intiharlarda altta yatan duygunun çaresizlik ve umutsuzluk olduğunu hepimiz gayet iyi biliyoruz. Siirt’teki bu mikro örnekler, Türkiye’deki umutsuzluk ve çaresizlik ikliminin makro düzeyinin bir ifadesidir aynı zamanda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu intiharları münferit vakalar olarak değerlendirmemiz mümkün değildir; bu, toplumsal kaosun, yoksulluğun, işsizliğin ve açlığın da yansımasıdır. Bu nedenle, bu konunun üzerinde durmamız gerekiyor ve acil çözümler üretmemiz gerekiyor. Bu konudaki adreslerin başında da Türkiye Büyük Millet Meclisi geliyor.

Sayın Başkan, cezaevlerindeki sorunlar maalesef hız kesmeden devam ediyor. Pandemiyle birlikte hasta mahpusların durumu vahamet düzeyinde artış gösteriyor. Günde onlarca mektup alıyoruz hasta tutuklu ve hükümlülerden, sevkleri yapılmıyor, tedavi edilmiyor, ameliyat edilmesi gerekenler ameliyat edilmiyor ve acil hastalarla da idareler ilgilenmiyor. 2 tane örnek vereceğim sadece: Eyvaz Akıncı 76 yaşında ve akciğer kanseriyle mücadele ediyor; aynı zamanda KOAH hastası, kalp hastası, astım ve mide rahatsızlığı var fakat buna rağmen Eyvaz Akıncı 21 Mart Cumartesi günü tedavi gördüğü hastaneden evine giderken tutuklandı ve şu anda Metris Cezaevinde, tedavisi maalesef yapılmıyor ve raporları olmasına rağmen tutukluluk hâli devam ettiriliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Diğer bir tutuklu Elâzığ Cezaevinde Seher Dayan adlı 57 yaşında bir kadın, bir anne. On iki aylık propaganda cezası sebebiyle tahliye olması gerekiyor fakat cezaevlerindeki bu yeni uygulama sebebiyle disiplin gerekçeleriyle altı ay geçmesine rağmen tahliye hakkı engelleniyor ve haksız yere cezaevinde tutuluyor. Biz, bu konularda daha fazla mağduriyet yaşanmaması için özellikle iktidar grubuna seslenmek istedik.

Çok vahim diğer bir mesele öğretmen ölümleri Sayın Başkan. Yüz yüze eğitimin başladığı 1 Marttan bu yana 26 öğretmen coronavirüs sebebiyle yaşamını yitirdi ve pandeminin başından bu yana 250’ye yakın eğitimcinin aynı sebeple yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor ve maalesef, “bulaşıcı hastalık” ya da “kalp durması” gibi ölüm raporları düzenleniyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şimdi, diğer yandan, şu anda “Virüs sebebiyle öldü.” deniliyor 26 öğretmen için ama artış da çok ciddi, aşıyla birlikte düşünürsek, aşılanan öğretmen sayısı yüzde 7-8’lerde ve Millî Eğitim Bakanı söz verdiği hâlde öğretmenler hâlâ aşılanmıyor ve öğretmenler yüz yüze eğitim yapıyor. Öğretmenlere dair vaka artış oranı şöyle: 15 Şubat-5 Mart arasında 95 öğretmende görülen vaka sayısı 6 katına çıktı, 97 öğrencide görülen vaka sayısı ise 10 katını aştı. Bu elim tablonun ve öğretmen ölümlerinin sorumlusu tabii ki iktidar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Beştaş, toparlayalım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Toparlıyorum.

Bu vahim ve elim tablonun sorumlusu, bu coronayla mücadeleyi yönetemeyen iktidardır, öğretmelerin sesine kulak vermemiz lazım.

Son olarak, çocuk istismarları ve İstanbul Sözleşmesi’ne dair birkaç şey söyleyip bitireceğim. Maraş’ın Pazarcık ilçesinde 14 yaşındaki bir kız çocuğunun 7-8 yaşlarından itibaren -maalesef- 7-8 erkek tarafından sistematik olarak istismar edildiği ortaya çıktı. Ben, istismar edenlerin, ettikleri iddia edilenlerin de adını vermeyeceğim, basın-yayın organlarında sıkça geçiyor. Bu olay, N.A. isimli kız çocuğunun intihar girişiminden sonra savcılık soruşturmasıyla ortaya çıktı. İntihar girişiminde bulunmasaydı bu istismar vakası da ortaya çıkmayacaktı ve sonrasında Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı davaya müdahale talebinde de bulundu.

Yine, önceki gün 2 yaşındaki bir çocuğa cinsel istismar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Önceki gün 2 yaşındaki bir bebeğin cinsel istismara maruz kaldığı bilgisi yer aldı. Şimdi, açıkçası şunu söylüyoruz: Bu hadiseler karşısında İstanbul Sözleşmesi’nin ne kadar önemli olduğunu hiçbir zaman akıldan çıkarmamak gerekiyor. Bu olaylar, bu vahim olaylar olurken iktidar “Biz çekildik.” diyebiliyor İstanbul Sözleşmesi’nden. “İstanbul Sözleşmesi’nden çekildik.” denildikten sonra bu istismar vakalarının artışını Türkiye kamuoyunun ve herkesin dikkatine sunmak istiyorum. Biz, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceğiz. İstanbul Sözleşmesi bizimdir ve istismarcılara güç vermesini de… Özellikle, önemle altını çizmek istiyorum: Biz, istismarcıların karşısında, çocukların yanındayız.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Burcu Hanım, buyurun.

23.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal'ın, öğretmenlerin bugüne kadar neden aşılanmadığını öğrenmek istediğine ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, pandeminin başından bu yana yaklaşık 250 öğretmenimiz coronadan yaşamını yitirdi. Yüz yüze eğitimin başladığı 1 Marttan bu yana ise 26 öğretmen corona nedeniyle hayatını kaybetti. Ayrıca, öğretmenler görev tanımlarında olmadığı hâlde İçişleri Bakanlığının genelgesiyle filyasyon ekiplerinde de çalıştırılmakta; görev icabı corona tanısı konulmuş kişiler ve temaslıları kontrol ederek kurallara uymayanları tespit etme görevi verilmiştir. Bu görev de öğretmenleri ve ailelerini risk grubuna sokmaktadır. Öğretmenler hem yüz yüze eğitimin başlamasıyla hem de filyasyon ekibindeki görevleri nedeniyle salgında, pandemi de corona riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. İşte, bu yüzden 10-12 milyon doz aşı geldiğini iddia edenlere soruyoruz: Öğretmenler bugüne kadar niçin aşılanmadı? Hâlen daha, Mart 2021 itibarıyla, öğretmenlerimizin yüzde 10’u bile niçin aşılanamamıştır? Öğretmenlerimiz, okul müdürleri ve idarecileri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Zeynel Bey, buyurun.

24.- İstanbul Milletvekili Zeynel Özen'in, iktidarı, Alevi köylerine cami yapan ve karakollarda ezan okutan sindirme politikalarından vazgeçmeye çağırdıklarına ilişkin açıklaması

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Değerli Başkan, Dersim’in Mazgirt ilçesine bağlı Muhundi (Darıkent) köyünde, Tunceli Valisinin bir süre önce yaptığı ziyaretin ardından karakoldan ezan okutulmaya başlanmıştır. Aynı uygulama; son birkaç haftadır Mazgirt’in 3 köyünde daha karakollardan ezan okutulmaktadır. Buralarda yaşayan Aleviler, özellikle Alevi köylerinde başlatılan bu uygulamalara karşı tepkilidir. 80 ihtilalinde Alevilerin yoğun olduğu köylere cami yapılırdı, birçok Alevi köyü, böyle, kullanılmayan, atıl vaziyette camilerle doludur. Şimdi ise karakollardan yüksek sesle ezan okutularak açıkça bir asimilasyon politikası uygulanmaktadır. 12 Eylül faşist cuntasının bıraktığı yerden devam eden iktidarı, Alevi köylerine cami yapan ve karakollarda ezan okutan bu sindirme politikalarından artık vazgeçmeye çağırıyoruz.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Nuhoğlu, buyurun.

25.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu'nun, Kaymakam Kemal Bey’i ölümünün 102’nci yıl dönümünde rahmetle ve minnetle yâd ettiklerine ilişkin açıklaması

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bundan yüz iki yıl önce Birinci Dünya Savaşı’ndaki Ermeni tehciri sırasında Boğazlıyan’da görev yaparken yargılandığı davada beraat eden, Damat Ferit Paşa Hükûmeti tarafından İngilizleri memnun etmek amacıyla görevinden uzaklaştırılarak hapse atılan, Nemrut Mustafa Paşa Başkanlığındaki sözde mahkemede yeniden yargılanarak idama mahkûm edilen, Şeyhülislam Mustafa Sabri’nin fetvasıyla 10 Nisan 1919’da Beyazıt Meydanı’nda idam edilen, 14 Ekim 1922’de Türkiye Büyük Millet Meclisinde çıkarılan kanunla “millî şehit” ilan edilen, idam edilmeden önce yazdığı vasiyetinde “Allah, millet ve memlekete zeval vermesin. Fertler ölür, millet yaşar. Türk milleti ebediyete kadar yaşayacaktır.” diyerek devlet ve millet sevdalısı olduğunu tüm dünyaya ilan eden, millî uyanışın simgesi Kaymakam Kemal Bey’i ölümünün 102’nci yıl dönümünde rahmet ve minnetle yâd ediyoruz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Başkanlığın Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü’nün yargılanmasına devam edildiğinin Anayasa’nın 83’üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bildirildiğine ilişkin tezkeresi (3/1596)

BAŞKAN – Ankara 24. Ağır Ceza Mahkemesinin 1/4/2021 tarih ve (2020/111) esas numaralı yazısıyla, Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü’nün yargılanmasına devam edildiği Anayasa’nın 83’üncü maddesinin ikinci fıkrası gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bildirilmiştir.

Bilgilerinize sunulur.

B) Önergeler

1.- İstanbul Milletvekili Ahmet Çelik’in İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden geri çekildiğine ilişkin yazısının 8/4/2021 tarihinde Başkanlığa ulaştığına ilişkin önergesi (4/120)

BAŞKAN – İYİ Parti Grup Başkanlığının, İç Tüzük’ün 21’inci maddesi uyarınca, İstanbul Milletvekili Sayın Ahmet Çelik’in İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden geri çekildiğine ilişkin yazısı 8 Nisan 2021 tarihinde Başkanlığa ulaşmıştır.

Bilgilerinize sunulur.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, 5/2/2021 tarihinde Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, doğru şekilde uygulanamayan faiz politikası nedeniyle 130 milyar dolarlık rezerv kaybının, Para Politikası Kurulu tutanaklarının incelenip kamu bankaları aracılığıyla yapılan döviz satışlarının miktarının, meydana gelen bu rezerv kaybının sorumlularının tespit edilmesi ve ekonomideki güveni zedeleyen yanlış politikaların belirlenip tekrarlanmaması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Nisan 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

13/4/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 13/4/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                      Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                            İzmir

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

İzmir Milletvekili, Grup Başkan Vekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, doğru şekilde uygulanamayan faiz politikası nedeniyle 130 milyar dolarlık rezerv kaybı, Para Politikası Kurulu tutanaklarının incelenip kamu bankaları aracılığıyla yapılan döviz satışlarının miktarı, meydana gelen bu rezerv kaybının sorumlularının tespit edilmesi ve ekonomideki güveni zedeleyen yanlış politikaların belirlenip tekrarlanmaması amacıyla 5/2/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 13/4/2021 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta.

Buyurun Sayın Usta. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; parti grubumuzun Merkez Bankası rezervlerinin erimesiyle ilgili olarak verdiği araştırma önergesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu ve sizleri saygıyla selamlarım.

Öncelikle, sözlerime başlarken ramazanışerifin devletimize, milletimize, vatandaşlarımıza, sizlere ve tüm İslam âlemine hayırlı ve mübarek olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu önerge niye önemli? Bu önerge şu açıdan çok önemli: Çünkü bir defa Merkez Bankasının verilerine bakıyoruz, önce onu bir konuşmamız lazım. Yani bu 128 milyar dolar yok, orada, burada falan deniliyor da bu 128 milyar dolar hakikaten yok. Yani Merkez Bankasının analitik bilançosunu, bilanço okumayı bilen arkadaşlar, açsınlar, baksınlar, tamam mı belli bir dönemi alsınlar, hangi dönemi alırlarsa alsınlar o günden bugüne bakıldığında Merkez Bankası rezervlerinde bu miktarda bir erime var, bir yok olma var ve negatife dönüş var. Bunu inkâr etmek, aklı inkâr etmektir. Sayın Mahir Ünal hani, “Akla akılla karşılık verelim.” diyor ya, hakikaten öyle, doğru söylüyor. Yani akılla bir şey söyleniyorsa buna akılla karşılık vermek lazım. Bunu inkâr etmek, bilimi inkâr etmektir, Merkez Bankasının verilerini inkâr etmektir, aklı inkâr etmektir.

Şimdi, bakın, bu rezervler niye önemli biliyor musunuz? İki açıdan önemli yani bu yaşadığımız olay iki açıdan önemli. Bir bu rezervlerin eritiliş biçimi, yöntemi açısından önemlidir. Evrensel, ileri merkez bankalarının hiçbirinde böyle bir yöntemle merkez bankalarının kaynakları kullanılmaz. Şeffaf olur, ne yapıldığını hem merkez bankası bilir hem piyasalar bilir hem hükûmet bilir hem millet bilir. Burada yapılan işin ne olduğunu hâlâ bilen yok arkadaşlar. Yani bakıyorsunuz, bilançoda rakamlar erimiş ancak hangi yöntemle gitmiş, kime gitmiş, kaç liradan gitmiş, bunun hesabı ortada yok, bunun bilgisi ortada yok. Bununla ilgili adamakıllı bir açıklama yok.

Sayın Cumhurbaşkanı konuya 2 defa değindi; ikisi birbiriyle çelişkili, taban tabana zıt. Birinde “Pandemiyle mücadelede kullandık.” dedi. Allah Allah, pandemiyle mücadelede nasıl kullanıldı, şunu bize bir izah etsinler! Millete mi dağıttılar bu parayı? Milletten bu parayı alan oldu mu? Olmadı böyle bir şey. İkincisinde “Yerinde duruyor.” dedi. Allah Allah, böyle bir şey olabilir mi? Merkez Bankasının rezervleri analitik bilançosunda açıklanıyor, bununla ilgili farklı yöntemle açıklanan kaynaklar var; hepsi Merkez Bankasının internet sitesinde arkadaşlar. Böyle bir kaynak filan yok, bu kaynaklar eridi.

Dolayısıyla, bu açıdan bu konu önemlidir, yöntem açısından önemlidir ve verilemeyen cevaplar açısından önemlidir. Ha, bu arada antrparantez söyleyeyim, Sayın damat Bakan da tabii böyle kaçıp giderek bu işten kurtulamaz; bu işteki etkin aktörlerden biri de kendisidir, dolayısıyla bunun hesabını o da vermek durumundadır. Şimdi, kendisi gitti, biraz ismini unutturdu ama gölgesi ve ruhu belli ki Merkez Bankasına tekrar geri döndü; önümüzdeki günlerde aslında biraz daha para olsa bu operasyonlara yine devam edecekler.

Şimdi, ikinci husus da önemlidir. Nedir o? Bunun yarattığı ekonomik kırılganlık, bunun bir maliyeti var. Hadi 128 milyar dolar gitti; işte, 1 lira ucuza gittiyse milletin şu kadar parası gitti, 2 lira ucuza gittiyse şu kadar gitti ama bunun yarattığı doğrudan veya dolaylı etkiler var arkadaşlar. Yani şu anda yaşadığımız son dolar şokunu neye bağlıyorsunuz? Yani faktörlerin hepsi bunlar. Yani doların, TL/dolar kurunun 1 lira artmasının bu ekonomiye sadece borçlarımız açısından maliyeti 500 milyar TL’nin üzerinde; sadece stoktaki borçlar. E yeni borçlanmalarımız var, her gün borçlanıyoruz, içeriden de borç alıyoruz, dışarıdan da borç alıyoruz. Bunun yarattığı kırılganlıkla faizler yüzde 19’a gelmiş veya dolar cinsinden yüzde 6’yla borçlanan bir Türkiye ekonomisi var, CDS’lerimiz 500’e geldi. Yani bunu görmeyecek miyiz? Dolayısıyla yeni borçlar açısından veya… Sadece yap-işlet-devret projelerinde 154 milyar dolarlık bir stok var. AK PARTİ Grubuna özellikle seslenmek istiyorum: Yani Allah aşkına, lütfen aklınızla ve vicdanınızla hareket edin arkadaşlar. Burada 154 milyar dolarlık bir stok var; işte, bu stokun maliyeti de geliyor, bu dolar kuru artışından biniyor. Bunların hepsi neden oldu? Bu rezervlerin erimesi ve sonradan yapılan saçma sapan işlerden oldu; bir gece yarısı kararnamesiyle Merkez Bankası Başkanının alınması gibi. Dolayısıyla bu maliyete millet olarak katlanıyoruz, hepimiz buna katlanıyoruz. İçinizde eminim ki iş adamları var, dolar borcu olanlar var; onların hepsi şu anda can çekişiyor. Ya, firmalarımız el değiştirmekle yüz yüze, iflasla yüz yüze olan bir Türkiye ekonomisini yaşıyoruz. Dolayısıyla Meclis bunu araştırmayacak da neyi araştıracak? Burası milletin Meclisiyse, biz de milletin vekilleriysek milleti doğrudan ilgilendiren bir husus bu Meclis tarafından mutlak suretle açıklanmak durumundadır. Dedik ki: Ya, şu tutanakları lütfen bir açıklayın. Öyle ya, Merkez Bankası böyle bir operasyonu yaptı ve bunun mutlaka Para Politikası Kurulunda en azından bir miktar –eğer bir talimat gelmediyse- tartışılmış olması lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

ERHAN USTA (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Oradaki bürokratlar mutlaka bir bilgi vermişlerdir bunun ne kadar tehlikeli olduğuyla ilgili. Bu tutanakları bir açın dedik, tutanaklar açılmadı. Dolayısıyla bunların yapılması lazım. O zaman eğer onlar kendi iradesiyle tutanakları açmıyorsa bizim Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bu tutanakları açtırmamız lazım. Bunun yolu da bu Meclis araştırması komisyonunun kurulmasından geçer.

Dolayısıyla, arkadaşlar, şimdi, Merkez Bankası Başkanını da bırakalım işini yapsın. Biz İYİ Parti Grubu olarak bir önerge verdik, dedik ki: Merkez Bankası başkanları beş yıl süreyle gelsinler ve süresinden önce görevden alınamasınlar. İkinci husus da Merkez Bankası Para Politikası Kurulunda reel sektörün temsiline yönelik TOBB’un önereceği 3 adaydan 1’ini Cumhurbaşkanı seçsin. Lütfen bu önergeye destek verin. Bu, önemli bir şeydir, önemli olduğunu düşünüyoruz. Tabii, eğer AK PARTİ Grubunun kibri buna müsaade ederse yani bir muhalefet partisinin milletvekillerinin verdiği öneriyi bir kibir yapmazsa –ki yapılmaması lazım- veya demokrasi kültürü buna müsaade ederse bu önergemizin de bu vesileyle desteklenmesinin ben son derece önemli olduğunu düşünüyorum.

Araştırma önergemize destek bekliyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ahmet Bey, “Şehit var.” demiştiniz.

Buyurun size söz vereyim.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

26.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya'nın, eğitim uçuşu sırasında şehit olan Hava Pilot Yüzbaşı Burak Gençcelep’in adının Trabzon Havalimanı’nda yaşatılması için Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığını göreve çağırdığına ve ramazan ayını tebrik ettiğine ilişkin açıklaması

AHMET KAYA (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türk Yıldızları’nın kahraman pilotu, Trabzon’umuzun gururu Hava Pilot Yüzbaşı Burak Gençcelep kardeşimizin eğitim uçuşu sırasında şehit düşmesi başta memleketimiz Trabzon olmak üzere ülkemizi yasa boğmuştur. Şehidimiz Hava Pilot Yüzbaşı Burak Gençcelep tüm şehitlerimiz gibi vatanımızın birliği, bütünlüğü ve bağımsızlığı için görev yaptığı sırada kahramanca şehit düşmüş ve adını onurlu milletimizin gönlüne ve şehitler tepesine yazdırmıştır. Şehidimiz Burak Gençcelep’in dost ve arkadaşları olarak, Trabzonlular olarak şehidimizin adının memleketimiz Trabzon’da yaşatılmasını istiyoruz. Bu doğrultuda Trabzon Havalimanı’nda şehidimizin adının yaşatılması için Ulaştırma Bakanlığını ve tüm yetkilileri göreve çağırıyoruz. Buradan milletimizin Meclisinden Türk Yıldızları’nın kahraman pilotu, Hava Pilot Yüzbaşı Burak Gençcelep kardeşimizi ve tüm kahraman şehitlerimizi saygıyla ve minnetle anıyor, milletimizin ramazan ayını tebrik ediyorum.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ Parti Grubunun, 5/2/2021 tarihinde Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, doğru şekilde uygulanamayan faiz politikası nedeniyle 130 milyar dolarlık rezerv kaybının, Para Politikası Kurulu tutanaklarının incelenip kamu bankaları aracılığıyla yapılan döviz satışlarının miktarının, meydana gelen bu rezerv kaybının sorumlularının tespit edilmesi ve ekonomideki güveni zedeleyen yanlış politikaların belirlenip tekrarlanmaması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Nisan 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kenanoğlu.

Buyurun Sayın Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın vekiller; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, malum soru sorulmaya devam ediyor: “Merkez Bankasındaki rezervler nereye gitti, 128 milyar dolar nerede -kısacası- para nerede?” Şimdi, bunu sormuşuz, hep de soruyoruz “Para nerede?” diye. Buna ilişkin verilen cevaplar var. İşte, 22 Şubatta Sayın Cumhurbaşkanı şöyle demiş: “Döviz rezervi 132 milyar dolara kadar çıktı, ondan sonra bir düştü, 95’e indi. Biz yeniden 132’ye çıkarttık, bunda herhangi bir sıkıntı yok.” 24 Şubattaki grup toplantısındaysa 128 milyar doların büyük kısmının salgın döneminde harcandığını söylüyor, “Salgın bahanesiyle yeni bir finansal dalgalanma oluşturmak isteyenlere elimizdeki tüm araçları kullanarak fırsat vermedik.” diye ifade ediyor. 10 Marttaysa “Tutturmuşlar ‘Şu kadar para nerede, bu para nerede?’” diye cevap veriyor ve “Herhangi bir kayıp yok.” diye devam ediyor konuşmasına. Tabii, sormaya devam ediyor muhalefet bunu “Bu para nerede?” diye ve KİT Komisyon Başkanı 11 Nisanda şunu söylüyor: “Nihayetinde ödemeler dengesi açığının finansmanının doğal sonucu olarak rezervlerde değişim söz konusu olmuştur.” Yani “Rezervlerde bir değişim söz konusu olmuştur.” diyor. 12 Nisandaysa, yine, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ “128 milyar dolar kasada yani herhangi bir şey olmamıştır.” diyor.

Şimdi, baktığınız zaman parayla ilgili iktidar partisinden gelen açıklamalar bile birbirini tutmuyor. Yani ortada bir erime var, olmayan bir para var, kaybolan bir para var. Şimdi, bu para Merkez Bankası rezervlerinden alınmış ve piyasaya sürülmüş, bankalara satılmış ya da arza sunulmuş. Buradaki mesele şu: Bu paralar hangi fiyattan ve kimlere satıldı? Burası karanlık, burası belli değil; kime verildiği, kimlerin zengin edildiği, kimlerin bu işten menfaat elde ettiği ya da bu dolar rezervinin hangi kurdan eritildiği belli değil.

Şimdi, öyle bir durumdayız ki bunu sorduğunuz zaman hakkınızda soruşturma açılıyor. İşte muhalefet partisi CHP pankart astırdı her tarafa, savcılar hakaretten soruşturma açmaya ve pankartları indirmeye başladılar. Ya babanızın şirketi değil burası, babanızın malı da değil. Bu ülkenin kaynaklarının nerede olduğunu soruyoruz ve sormaya da devam edeceğiz. Bu, sizin düğünde biriktirdiğiniz altınlardan oluşturduğunuz bir para değil ki bu ülkenin bir kaynağı, herkesin burada katkısı var, bu ülkenin ortak değeri ve Hazinede birikmiş bir para. Kime verdiniz, kime sattınız, hangi kurdan verdiniz, kimler aldı bunu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Yani bu soruların, asılan afişlerde sorulan soruların ya da “128 milyar dolar nerede ki?” diye sorulan sorunun cevabını sarayın o kocaman duvarlarına asarak verebilirsiniz, açıklayarak da cevabını verebilirsiniz. Ancak bunun cevabını hiçbir şekilde vermediğiniz gibi bu soruyu sormak bir suç teşkil ediyor sizin açınızdan. Çünkü dolar rezervlerindeki kayıp büyük, zengin edilenler meçhul –yani kamuoyu tarafından meçhul, bizler biliyoruz az çok nereye gittiğini- dolayısıyla sizler de bunu açıklamakla yükümlüsünüz. Biz bu soruyu sormaya devam edeceğiz: “Para nerede?” (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Özgür Karabat.

Buyurun Sayın Karabat. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, size bir tarihten bahsetmek istiyorum: 24 Haziran 2018, hepiniz biliyorsunuz, bu tarihte ne oldu? Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin ilk Cumhurbaşkanı seçildi ve Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu. Peki, ondan sonra ne dikkatinizi çekti? Devletin bağımsız kurulları, Merkez Bankası, Para Politikaları Kurulu… Bu kurullar, hızlı bir şekilde bağımsız olma özelliğini kaybetti değerli arkadaşlar. Ve şimdi, bugün, eğer bu soruyu soruyorsak, “128 milyar nerede?” diye soruyor ve eğer cevabını alamıyorsak bunun temel sebebi, bu kuruluşların bağımsız olma özelliğini kaybetmesidir değerli milletvekilleri. İstikrarsız politikalar aynı zamanda istikrarsız kadroları getirdi. 4 defa Merkez Bankası Başkanını değiştirdiniz ve en son “Merkez Bankası Başkanı ‘128 milyar nerede?’ sorusunu sordu diye mi görevden alındı?” sorusuna henüz bir yalanlama gelmedi ne kendisi tarafından ne de Hükûmetimiz tarafından. Dolayısıyla değerli milletvekilleri, soru şudur: Bir komisyon başkanımız açıklama yapıyor, diyor ki: “Merkez Bankası bilançosundan anlamadıkları için, bilançoda bir varlığın azalması hâlinde yerine başka bir varlık geldiğini bilmedikleri için bir erimeden bahsediyorlar.” Bakın, biz tam da bunu söylüyoruz değerli arkadaşlar. İki taraflı bir işlem var: Bir döviz satılıyor, diğer para alınıyor. Bir kur var, bir kur farkı var, bu kimin cebine gidiyor? Kime gidiyor? Siz bu dövizi hangi yöntemle, nasıl, ne zaman, kime sattınız? Bunu merak ediyoruz, bu cevabı verin biz rahatlayalım. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bir bakkal bile hesaplarla ilgili şöyle bir not tutar ve açıklar. Ya Allah aşkına, bir kâğıt parçanız bile mi yok? Devlet yönetimi ciddi bir iştir değerli milletvekilleri, merak ediyoruz. Sonra diyorsunuz ki: “Niye soruyorsunuz?” Ya niye sormayalım? Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana, bizim bunu sormak boynumuzun borcu. Yiğidin soğana muhtaç olduğu bir ülkede bir milletvekilinin bunu sorması temel görevdir. Vatandaş da merak eder, milletvekili de merak eder, sorar: 128 milyar dolar nerede? (CHP sıralarından alkışlar) Biz sorduk, biz sorduk, duymayan kalmadı, Bağdat’tan duydular. “128 milyar dolar nerede?” dedik, sağır sultan duydu. “128 milyar dolar nerede?” dedik ama siz duymadınız, siz duymadınız ve duymak istemiyorsunuz. “Suç unsuru yok.” diyor savcılarınız, valilikleriniz pankartları indiriyor.

Değerli milletvekilleri, bu para sizin paranız değil, bu para vatandaşın size emanet ettiği para.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR KARABAT (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR KARABAT (Devamla) – Dolayısıyla emanetle ilgili soru sormak en temel hakkımız. Soruyoruz: 128 milyar dolar nerede? Nerede? Niye cevap vermiyorsunuz? Neden cevap vermiyorsunuz? Cevaptan korktuğunuz bir şey mi var? Bu paralarla kimi zengin ettiniz? Soruyoruz, niye cevap vermiyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, madem dolarlar yerinde, o zaman dolar yerindeyse vatandaşa soğan vermeyin, vatandaşa direkt dolar verin, para verin, para verin. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, ya vatandaşa verin ya hesap verin, eğer bunların hiçbirini de bilmiyorsanız emaneti ehline verin.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Abdullah Nejat Koçer.

Buyurun Sayın Koçer. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH NEJAT KOÇER (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Küresel ekonomiyi olumsuz etkileyen bir ticaret savaşının ardından, yine tüm dünyayı etkisi altına alan coronavirüs neredeyse tüm dengeleri değiştirdi ve etkisi hâlâ sürüyor. Ülkeler siyasi, iktisadi, sosyal manada zor bir süreçten geçiyor. Kalıcı büyümeyi sürdürmek, dış ticaret dengesini sağlamak, üretimi ve istihdamı güçlendirmek her zamankinden çok daha önemli. Yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, Türkiye ekonomisinin temel makro dengeleri korunmaktadır. Belirli dönemlerde döviz kurundaki aşırı dalgalanmayı, Merkez Bankası ve Hükûmetimiz, zamanında etkili olarak uyguladığı sıkı para politikası ve diğer önlemlerle kontrol altına almış ve almaya devam etmektedir. İş ve yatırım ortamını iyileştirmeye yönelik atılan somut adımlar sonucunda hem yatırımda hem de ihracatta büyümeye son derece güçlü bir katkı sağlanmıştır.

Ülkemizin refahı, büyümesi ve istihdamı için pozitif rakamlar gelmeye devam ediyor. Bugün açıklanan sanayi verilerine bakıldığında, artış eğiliminin devam ettiğini görüyoruz. Salgına rağmen, sanayi üretimi şubatta, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 8,8 artmış durumdadır. Sanayi üretiminin Almanya’da yüzde 6,4 azalış gösterdiği bir dönemde, Türkiye yıllık sanayi üretimini en çok artıran G20 ülkelerinden biri olmuştur.

Bu veriler bize, uygulanan ekonomi politikalarının sanayi kesiminde meydana getirdiği olumlu etkiyi gösteriyor. Bu veriler bize, sanayide çarkların döndüğünü, istihdamın artarak devam ettiğini gösteriyor ve küresel salgının damga vurduğu 2020’yi büyümeyle kapatan birkaç ülkeden biri olduğumuzu teyit ediyor. Türkiye ekonomisi 2020 yılında, salgına rağmen yüzde 1,8 büyüdü. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) 2021 yılında fiyat istikrarını sağlayarak, enflasyonla mücadelemizi aynı kararlılıkla sürdürerek yatırım, üretim ve büyüme hedeflerimize ulaşacağız.

Türkiye ekonomisi için 2021 büyüme tahminini Moody’s yüzde 3,5’tan 4’e; IMF yüzde 5’ten 6’ya; OECD yüzde 2,9’dan 5,9’a yükseltti. Dünya Bankası, Türkiye ekonomisine ilişkin 2021 büyüme tahminini 4,5’tan 5’e yükseltti.

Bütün bunlar gösteriyor ki ekonomide inişler ve çıkışlar yaşanabiliyor; aslolan, üretim, yatırım ve istihdamın devamı. Hamdolsun, ülkemiz, ihtiyacımız olan yetişmiş insan kaynağına ve üretim gücüne sahiptir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın Sayın Koçer.

ABDULLAH NEJAT KOÇER (Devamla) – Merkez Bankasına ilişkin alınan her karar, Türkiye’nin refah seviyesini artırmak içindir; alınan her karar, 83 milyona güçlü bir gelecek inşa etmek içindir.

Bu duygu ve düşüncelerle İYİ Parti grup önerisine katılmadığımızı ifade ediyor, yüce Meclisinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, 13/4/2021 tarihinde Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan ve arkadaşları tarafından, kamudaki yandaş atamalar ve çoklu maaşların araştırılması amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Nisan 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

13/4/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 13/4/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                 Meral Danış Beştaş

                                                                                             Siirt

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

13 Nisan 2021 tarihinde Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan ve arkadaşları tarafından kamudaki yandaş atamalar ve çoklu maaşların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan (12486 grup numaralı) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 13/4/2021 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.

Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kamu bankalarının yönetim kurullarına yapılan atamalarda yandaşlık ilişkisinin ortaya çıkartılması ve birden fazla maaşlarla ilgili, epeydir konuşulan konu üzerine bir araştırma önergesi verdik. Bu atanan kişiler kimlerdir, hangi tutarda maaş almaktalar ve bunlar neler yapıyorlar?

Biz HDP olarak aslında bu kürsüye her çıktığımızda Türkiye’nin önemli sorunlarına değinirken… Onlardan birisi de şu: Ülkemizde işsiz sayısı 10 milyondan fazla, esnaf yaşam mücadelesi veriyor, çiftçiler borç altında hatta intihara neden olmakta çiftçilerin borçları ve milyonlarca yurttaş pandemi nedeniyle ne yapacağını bilemiyor, kısa çalışma ödeneği kaldırılmış, 47 lira 50 liraya çıkarılmış, 3 lira artış yapılmış, 3 lira. Böyle bir dönemde vatandaşa verilen müjde “Patates, soğan dağıtacağız.”

Peki, bunun yanında yandaşlar, yandaşlarla beraber çalışan eski milletvekilleri, eski bakanlar, eski belediye başkanları veya aday olmuş listeye girememiş veya aday olmuş, listeye girdiği hâlde herhangi bir şirkete atama için yol bekliyor. Kim atama yapıyor? Belli kurumlar yapıyor. Peki, hangi kurumlar daha çok? Az önce arkadaşlar dile getirdi, Türkiye Varlık Fonu diye bir şey var, kimsenin dokunamadığı, bilemediği ve en çok işlem yapan, parayla pulla uğraşan -bankalar dâhil- kurumlara yöneticiler atanıyor. Yönetici atanabilir. Peki, bu yöneticiler birden fazlaysa ne oluyor? Orada insanlar patates, soğan ile 3 lirayı düşünürken birileri de oraya gelmiş oluyor. Peki, bunlar kim? Ya, eski bakanlar var, eski yöneticiler var, eski belediye başkanları var. Bir kurum mu? İki, üç kurumdan maaş alanlar var. Öyle ki Cumhurbaşkanlığında -isim de verebiliriz- bir kişi 87 milyon maaş alıyor, 87 milyon maaş alıyor. Peki, bu 87 milyonu asgari ücrete vursanız, şu anda pandemi sürecinde esnafa verdiğiniz, 1.500 diye de hesapladığınız rakamlara vursanız... Ya, en yüksek memur maaşının çarpımını YÖK’ten alıyor, kendi kurumu Cumhurbaşkanlığından alıyor, yönetim kurulu üyeliğinden alıyor ve bu maaşla beraber, baktığınızda, birden fazla kurum...

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – 87 milyon?

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – 87 bin lira, pardon, 87 bin lira, doğru Ramazan Bey, 87 bin lira.

Bir diğeri, RTÜK, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Ebubekir Şahin... Ya, be adam, senin... Diyorsun ki: “Yasal ve etik.” Ya, yasal ve etikse her yasaya uygun olan meşru değildir. RTÜK, burada siyasi partilere otuz saniye vermezken, toplumun gözüne baka baka bazı şeyler çarpıtılarak verilirken, kendisinin Halk Bankasıyla ilgili bir yığın spekülasyonu varken, orada da Yönetim Kurulu üyeliğini yürütüyor. Yasal olması gerekmiyor, meşru olması lazım ve övünerek de çıkıyor, diyor ki: “Etik davranıyorum, ahlaklı davranıyorum.” Ya, bunun neresi etik? Bari bunu söylemeyin. Sizin örnek olmanız lazım, örnek olmadığınız zaman bu işler daha da uzuyor.

Bakın, öyle bir hâle getirdiniz ki kayyum atıyorsunuz. Kayyum sadece belediyelerde miydi? Önceden de başladınız ve bu kayyumların sayısı arttı. Şu anda birçok kayyum ve kayyuma bağlı çalışan kurumlarda -valilik dışında, kaymakamlık dışında- belediye başkan vekilliği maaşını alıyorlar. Onu da geçtik, dışarıdan, mesela, Diyarbakır’a Ordu’dan, Kocaeli’den, Antalya’dan insanlar getirilip daire başkanı yapılıyor, 10-12 bin lira daha fazla para veriliyor onlara; bu da bir yönteme, bir geçim kaynağına dönüştü.

Peki, bununla mı yetiniliyor? Bilal Erdoğan’ın liseden bir arkadaşı -o gün okuduk hep beraber- 41’inci şirkete yönetim kurulu üyesi olmuş yani kırk kere maşallah değil, kırk bir kere maşallah, ne desek az! Ya, 35 yaşında birisi 41 şirkette yöneticilik yapıyorsa bununla nasıl baş edebiliyor­? Bu atanan kişilerin çoğu yoğun iş yapıyor; Cumhurbaşkanlığında, çeşitli kurullarda iş yapıyor. Bir insan, hafta sonu dâhil -nasıl bu kadar yetiştirebiliyor- birden fazla, ikiden fazla kuruma gidip nasıl çalışabilsin? Ama yetinmiyorlar. Nedir? Yolsuzluk almış, usulsüzlük almış, kamuda zararlar olabildiğince artmış ama yapılan tek şey, denetimsizlik.

Bir diğer yapılan şey, şatafat, israf, keyif örnek oluyor. Ben bunu yapıyorsam, birden fazla yerde oluyorsam, iş yapıyorsam, yolsuzluk yapıyorsam, usulsüzlük yapıyorsam en uçtaki kişiye “Sen de yapabilirsin.” deniliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Böyle yapıldığında sizler örnek olamazsınız. Niçin örnek olamazsınız? Çünkü yurttaş patatesi de soğanı da biliyor. Yurttaş kimin haksız bir şekilde geldiğini de biliyor, kimin uygun koşullarda davranmadığını da biliyor. Böyle yaptığınız sürece, siz toplumun gözüne baka baka “Biz istediğimiz şekilde yaşarız. Siz yoksulluğa mahkûmsunuz.” demektesiniz ama toplum da şu cevabı veriyor: “Bu yoksulluk bitecek, devran dönecek, hesap sorulacak.”

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş…

Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün iştirak ettiğimiz ramazanışerif ayının Türk-İslam âlemine, dünya insanlığına hayırlar getirmesini Yüce Mevla’dan niyaz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, 10 Nisan 2020 tarihinde yani bundan bir yıl önce Sayın Cumhurbaşkanımız bir kararname yayınladı. Bu kararnameyle, çoğunluğu sarayda bulunan 1.750 üst düzey bürokratın aldıkları 2’nci maaşları vergiden muaf hâle geldi. Yani bunun anlamı şuydu: “Benim üst düzey atadığım bürokratlarım bir eli yağda bir eli balda yaşamaya devam etsin, hatta ortalama 15-20 bin lira maaşları var; bunların bir kısmı da 2’nci vergiden gidiyor -2 maaş aldıkları için- bunları da kurtaralım.” dediler tam pandeminin 1’inci ayında.

Şimdi, buradan sormak lazım. Bu kürsüden defalarca dedik ki asgari ücretlileri de vergi dilimi dışında bırakalım. Yani gelir vergisi almayalım. Ama bugün asgari ücretlilerden her ay yüzde 15 vergi alıyoruz, 8’inci aydan sonra da yüzde 20 vergi dilimine giriyorlar; insafımız varsa onu almıyoruz, devam ettiriyoruz asgari ücreti net olarak, yoksa onu da almaya kalkıyoruz. Ama memurlarımıza gelince durum daha vahim. Bugün 24 bin lira olan yüzde 15 vergi dilimi, 4’üncü, 5’inci, 6’ncı ayda yüzde 20’ye çıkıyor ve bütün memurlarımız enflasyonun altında maaş almakla yüz yüze kalıyor. Niye? Enflasyon kadar verilen maaş zamlarında vergi dilimleri hesaplanmamış ve her yıl bütün memurlarımız vergi diliminden dolayı enflasyon altında ezilmeye devam ediyor ama siz onların vergilerini düzeltmeyi hiç düşünmüyorsunuz. Sadece onlar mı? Efendim, esnafımızdan serbest çalışanımıza, işçimizden memurumuza kadar bu ülkede herkes gelir vergisi öder ama Cumhurbaşkanımızın atadığı üst bürokratlar ödemez, bunlara ayrıcalık getirilir.

Şimdi, burada anlatılıyor; 2 maaş, 3 maaş, 4 maaş, 41 maaş… Kırk bir kere maşallah! Değerli AK PARTİ'li kardeşlerim, vallahi bu adaletsizliğiniz sizi var ya -hani, Anadolu’da bir tabir var- âleme şan eder. Geçen Konya Beyşehir’in köylerine gittim, inanın artık ilk sordukları sizin bu ulufe olarak dağıttığınız çift maaşlar. Çiftçi artık kendi derdini unutmuş, çift maaşları soruyor. Eskimiş ne kadar vekilimiz varsa, bakanımız varsa -burada listeleri var- hepsi maşallah çift maaş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Ee, yarın siz de emekli olur, buralara gelemezseniz vallahi yağlı maaşlarınız hazır, bizim böyle bir şansımız yok; kader, kader işte. Onun için, bakın, kırk bir kere maşallah! Bu adaletsizlik zaten sizi götürecek, hem de vallahi ışık hızıyla götürecek. 2023’e yetişir misiniz yetişmez misiniz bilmem ama vicdanlar artık kaldırmıyor. Ya adınızdaki “adalet”i değiştirin ya artık adalete dönün. On dokuz sene geçti ya, yeter! Yeter kardeşim, yeter!

Bakın, hele hele TMSF burada hiç anlatılmıyor. FETÖ’den devlete geçirdiğimiz, o hainlerin elinden aldığımız 797 firmanın yönetim ve denetiminde bütün AK PARTİ'li il, ilçe yöneticileri var; eski vekiller, eski yöneticiler var; bunlar hiç burada konuşulmuyor. Çift maaş, 3 maaş, 5 maaş… Zehir zıkkım olsun şu mübarek günde 3 maaş alanlara da 5 maaş alanlara da. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Zonguldak Milletvekili Sayın Deniz Yavuzyılmaz.

Buyurun Sayın Yavuzyılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu, çok maaş alan çok rollü bürokratlar konusunu artık aramızda bir netleştirelim.

1’den 5’e kadar herkes sayabildiğine göre, şimdi bir örnekle başlayalım.

SALİH CORA (Trabzon) – İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri kaç yerden maaş alıyor? Açıklar mısınız.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) - Sayın Hüseyin Aydın… 1) Hüseyin Aydın Ziraat Bankası Genel Müdürüydü geçtiğimiz günlere kadar yani 1 maaş buradan alıyordu. 2) Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanıydı, buradan da alıyordu. 3) Hâlâ Ziraat Katılım Bankası Yönetim Kurulu Başkanı. 4) Türkiye Varlık Fonu Yönetim Kurulu üyesi. 5) Turkcell Yönetim Kurulu üyesi.

Şimdi ben size sadece Turkcell Yönetim Kurulu üyesi olarak aldığı maaşı açıklayacağım. Turkcell’in Genel Kurul tutanaklarına göre, Yönetim Kurulu Başkanı yıllık 250 bin avro maaş alıyor -adına “huzur hakkı” deniyor bunun- Yönetim Kurulu üyeleri de 100 bin avro alıyor.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Vay maşallah!

MAHİR ÜNAL (Kahramanmaraş) – Nerede alıyor?

DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) – Şimdi, alalım bunu, bir kenara koyalım; madem Turkcell’e geçtik, hemen oradan devam edelim. Turkcell’in Yönetim Kurulu Başkanı kim? Bülent Aksu. Bülent Aksu, aynı zamanda geçtiğimiz günlere kadar Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısıydı. Aynı zamanda da neydi? EXIMBANK’ın Genel Müdürüydü.

SALİH CORA (Trabzon) – İş Bankası Genel Müdürü ne kadar maaş alıyor?

DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) - Yani Turkcell’e verilecek bir kredi veya kredi görüşmesi yapılacağı zaman, masanın yanında iki koltuk, birine oturuyor Sayın Bülent Aksu, Turkcell adına kredi isteyecek; masanın diğer tarafına geçecek, krediyi verip vermeyeceğine karar verecek. Dolayısıyla bu çok rollü bürokratlar bitmiyor, say say bitmez. Bakın, en yüksek devlet memuru kimdir kanunen? Cumhurbaşkanlığı İdari İşler amiri. Kaç yerden maaş alıyor? 3 yerden maaş alıyor; Cumhurbaşkanlığı İdari İşler amiri olarak 22.906 lira, Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Üyesi olarak 24 bin lira ve YÖK Üyesi olarak da -kendi maaşına endeksli olarak yüzde 165 fazlasıyla- 37.796 lira, toplam 84.702 lira. Yeter mi? Yetmez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Bakın, Borsa İstanbulun Genel Kurul toplantı tutanağına göre makam aracı tahsisi var, yolculuk, seyahat, konaklama, harcırah haklarından faydalanıyor, ailesi sağlık haklarından faydalanıyor ve aynı zamanda da bu karar Borsa İstanbulun Yönetim Kurulundakiler için oy birliğiyle alınmış yani bir kişi de elini vicdanına koyup da dememiş ki: “Ben çekimser oy kullanayım.”

Bu halkın bu yoksulluğunun içinde gençler iş bulamazken ve bir geleceksizler ordusu Türkiye’de ortaya çıkmışken ve siz AK PARTİ Hükûmeti olarak vatandaşı soğana, patatese muhtaç etmişken tasarrufu yapmak yine yüce Türk milletine kalıyor.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

SALİH CORA (Trabzon) – Çiftçinin elindeki soğanı, patatesi almak yanlış mı?

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Tamer Dağlı.

Buyurun Sayın Dağlı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA TAMER DAĞLI (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gazi Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Ramazan ayının ülkemize, tüm İslam âlemine ve insanlığa barış, sağlık, huzur getirmesini diliyor, hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.

Kamu bankalarımız başarılı çalışmalarıyla ülkemizin kalkınmasına önemli katkılar sunarken son on dokuz yılda tamamlanan dev projelere de finansman desteği sağlamışlardır. Hükûmetlerimiz dönemlerinde yapılan düzenlemeler sayesinde altyapıları da güçlenen kamu bankalarımız, vatandaşlarımıza standartları yüksek hizmet vermektedirler.

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na göre, bir kişinin kamu bankasında genel müdür ya da yönetim kurulu üyesi olmasıyla ilgili bütün şartlar açıktır. Bankaların yönetim kurulları, genel müdür dâhil, 5 kişiden az olamaz. Genel müdür bulunmadığı hâllerde genel müdür vekili yönetim kurulunun doğal üyesidir. Genel müdür için öngörülen şartlar, yönetim kurulu üyelerinin yarıdan 1 fazlası için de aranır. Banka genel müdürlerinin hukuk, iktisat, maliye, bankacılık, işletme, kamu yönetimi ve dengi dallarda en az lisans düzeyinde, mühendislik alanında lisans düzeyinde öğrenim görmüş olanların ise belirtilen alanlarda lisansüstü öğrenim görmüş olmaları ve bankacılık veya işletmecilik alanında en az on yıl mesleki deneyime sahip olmaları şarttır. İç kontrol, risk yönetimi ve iç denetim sistemlerinin ilgili mevzuata uygun olarak tesis edilmesi, işlerliğinin, uygunluğunun ve yeterliliğinin sağlanması, finansal raporlama sistemlerinin güvence altına alınması yönetim kurullarının görevidir. Bu şartları taşımayan kimselerin mevzubahis görevlere getirilmesi mümkün değildir. Yapılan atamalar hukukidir; bunun yanında, bankalarımızın başarıları göz önüne alındığında, tercihen de isabetli olduğu ortadadır. Türkiye’de zarar ederek hazineye yük olan bankaların yerine, güçlü kamu bankalarımız mevcuttur.

Ayrıca, bir bankacı olarak, Deniz Yavuzyılmaz kardeşimden özellikle Bankalar Birliğinden Başkanın maaş alıp almadığını bir kontrol etmesini de rica ediyorum.

Bu çerçevede, grup önerisinin aleyhinde oy vereceğimizi belirtiyor, Gazi Meclisi saygıyla selamlıyor, hayırlı ramazanlar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

27.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu'nun, Osmaniye’de kendisini muayene etmeyen doktorla tartıştığı ileri sürülen savcı hakkında inceleme başlatıldığına ve ramazan ayının hayırlara vesile olmasını niyaz ettiğine ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Dün, Osmaniye Devlet Hastanesinde yaşanan üzücü hadiseyle ilgili süreci yakinen takip ediyoruz. Osmaniye’nin bu şekilde gündeme gelmesinden tüm hemşehrilerimiz gibi biz de çok rahatsızız. Adalet Bakanımız Sayın Abdulhamit Gül, Hâkimler ve Savcılar Kuruluna, Osmaniye’de kendisini muayene etmeyen doktorla tartıştığı ileri sürülen Cumhuriyet Savcısı M.B. hakkında inceleme izni vermiştir. Söz konusu izin kapsamında HSK 1. Dairesince Savcı M.B. hakkında inceleme başlatılmış ve müfettiş görevlendirilmiştir. Olay detaylı olarak araştırılacak, incelemeyle savcının kusurunun olup olmadığı ele alınacak, müfettiş raporunun ardından M.B. hakkında karar verilecektir. İlgili makamların en doğru kararı vereceğine ve başta Osmaniyeli hemşehrilerim olmak üzere tüm kamuoyunu rahatlatacağına olan inancımız tamdır diyor, bu vesileyle ramazan ayının tüm ülkemize, insanlığa, İslam âlemine hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Filiz...

28.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz'in, ramazan ayını kutladığına, 17 Nisan Dünya Hemofili Günü’ne ve köy enstitülerinin kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün idrak ettiğimiz ramazan ayının tüm İslam âleminde yalansız, riyasız, gösterişsiz, kibirsiz dosdoğru bir hayat yaşanmasına vesile olmasını diliyorum.

17 Nisan Dünya Hemofili Günü’nde tüm hemofili hastalarına şifalar diliyorum.

17 Nisan 1940 yılında kurulan köy enstitüleri “Eğitim, üretim içindedir.” şiarını ilke edinerek üretime ve kalkınmaya yönelik öğrenimi temel alan önemli bir deneyimdir. Köy enstitülerinin en önemli özelliklerinden biri sorgulamayan, ezbere dayalı ve sınav merkezli eğitim sistemi yerine, gerçek anlamda öğrenci merkezli, öğrencilerin yaparak ve yaşayarak öğrenme sürecini ilke edinen bir eğitim öğretim ortamı yaratmasıdır. Köy enstitüsünü bitiren bir öğretmen sadece öğretmenlik yapmamış, aynı zamanda ziraatçılık, sağlıkçılık, duvarcılık, terzilik ve benzeri konularda uygulamalı olarak öğrendiklerini öğrencilerine aktarmıştır. Köy enstitülerinin kapatılması Türkiye’nin aydınlık geleceğine ciddi anlamda bir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Yasin Bey, buyurun.

29.- Denizli Milletvekili Yasin Öztürk'ün, çiftçilerin sorunlarına ilişkin açıklaması

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çiftçimiz yıllardır ekonomik darboğaz içerisinde, kârını unuttu. Yılı bırakın gününü bile kurtaramıyor. Dolar yükseliyor, olan çiftçiye oluyor. Enflasyon artıyor, olan çiftçiye oluyor. Dolu yağıyor, tarla su altında kalıyor, olan çiftçiye oluyor. Yağmur yağmıyor, ürün tarlada yanıyor, olan çiftçiye oluyor. Elektriğini ödeyemiyor, desteğine el konuluyor, ne olursa olsun, olan çiftçiye oluyor. Sayın Cumhurbaşkanı yükselen çığlığı duydu mu bilmiyorum ama -insafa mı geldi diyelim- çiftçinin elinde kalan 1 milyon 200 bin ton patatesin ve 250 bin ton soğanın Toprak Mahsulleri Ofisi kanalıyla alınıp vatandaşa ücretsiz olarak dağıtılmasını buyurmuş. Özellikle mübarek ramazan ayında bu güzel hareketin bir başlangıç olmasını temenni ediyoruz.

Bununla birlikte, ülkemizde sadece patates, soğan tarımı yapılmıyor, meyve üreticileri de zorda. Bakınız, memleketim Denizli’nin, Çivril ilçesinde 80 bin ton elma soğuk hava depolarında kalmıştır. Patates, soğan tamam da gariban vatandaşın meyveye de ihtiyacı var, en ucuzu da elma…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Hayati Arkaz, buyurun.

30.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz'ın, Kutlu Doğum Haftası’nın ve ramazan ayının İslam âlemi için hayırlara vesile olmasını dilediğine ilişkin açıklaması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Çok şükür manevi ikram ve bereketiyle şereflendiğimiz bir ramazan ayına daha kavuştuk. Ramazan ayımızın nice güzellikler getirmesini diliyor, Yüce Allah’tan oruç ibadetimizin kabulünü içtenlikle niyaz ediyorum. Sofralarınız bereketle, kalpleriniz nurla dolsun, sosyal mesafeyle geçirdiğimiz son ramazan ayı olsun.

Ayrıca, Peygamber Efendimiz’in doğum günü olarak idrak ettiğimiz Mevlit Kandili’ni de içine alan Kutlu Doğum Haftası’nı kutluyorum. Mevlit Kandili’nin, Kutlu Doğum Haftası’nın ve mübarek ramazan ayının Türk İslam âlemi için hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, 12/4/2021 tarihinde Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Engin Altay, Grup Başkan Vekili Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Grup Başkan Vekili Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Merkez Bankasındaki 128 milyar doların hangi yöntemlerle kime satıldığı, döviz rezervlerinin tüketilmesinin yol açtığı sorunlar ve sorumlularının belirlenmesi ile vatandaşlarımızın “128 milyar dolar nerede?” diye sorduğu afişlerin yasaklanması konularının değerlendirilmesi amacıyla verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 13 Nisan 2021 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

13/4/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 13/4/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Engin Altay

                                                                                          İstanbul

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Grup Başkan Vekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Grup Başkan Vekili Engin Özkoç tarafından, Merkez Bankasındaki 128 milyar doların hangi yöntemlerle kime satıldığı, döviz rezervlerinin tüketilmesinin yol açtığı sorunlar ve sorumlularının belirlenmesi ile vatandaşlarımızın "128 milyar dolar nerede?” diye sorduğu afişlerin yasaklanması konularının değerlendirilmesi amacıyla 12/4/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan genel görüşme önergesinin (29 sıra no’lu) diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 13/4/2021 Salı günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Tekirdağ Milletvekili Sayın Faik Öztrak.

Buyurun Sayın Öztrak. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlarken Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Erdoğan şahsım hükûmeti işbaşına geldiğinden beri Merkez Bankası kasasına girmesi gereken 128 milyar dolar buharlaştı. Bunu ben söylemiyorum, bunu Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının resmî hesapları söylüyor. Bugün Merkez Bankasının kasası 45 milyar dolar açık veriyor.

SALİH CORA (Trabzon) – Sizin döneminizde ne kadardı?

FAİK ÖZTRAK (Devamla) – Demek ki birilerinin dediği gibi 128 milyar dolar kasada yok. Kapıya alacaklılar dayansa kasa tamtakır. Soruyoruz: Bu rezervi neden, nasıl, kaça, kime sattınız? Neden sattınız? Bu rezervler, sarayın kibirli başının ekonomi bilimiyle bağdaşmayan “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur.” gibi kerameti kendinden menkul görüşünü ispatlamak için yok yere satıldı. Mızrak artık çuvala sığmayınca da önce fatura damat Bakana kesildi, sonra da bunun hesabını sormaya kalkan Merkez Bankası Başkanı da görevinden oldu. Bu rezervler, Cumhurbaşkanının söylediği gibi salgınla mücadele için satılmadı. Pandemide, dünya yurttaşlarını paraya boğdu, Erdoğan şahsım hükûmeti milleti borçla boğdu. 128 milyar dolar nasıl satıldı diyoruz. Türkiye dalgalı kur rejimi uyguluyor. Bu rejimde dövizlerin nasıl satılacağı belli, ya ihale açarsınız ya da doğrudan müdahale edersiniz. Yapılan bu müdahaleleri de ihaleleri de şeffaf bir şekilde kamuoyuna açıklarsınız. En son döviz satım ihalesi kaydı 27 Nisan 2016’da. Anlaşılan, yaptığının üstünü örtmek için 15 Temmuzu Merkez Bankası da bir fırsat bilmiş. Ondan sonra bir tek kayıt yok ama döviz rezervleri buharlaşmaya o günden beri devam ediyor.

Erdoğan’ın şahsım hükûmeti, milleti faiz ve döviz arasına sıkıştırdı. Sadece 128 milyar rezervi buharlaştırmadı; aynı zamanda, ülkeyi bu dönemde 149 milyar dolar da fakirleştirdi, ülkenin risk primine tavan yaptırdı, ülkeyi faiz lobilerine teslim etti. Şımartılan faiz lobileri, şimdi, yeni Merkez Bankası Başkanına 15 Nisan için faiz artışı randevusu veriyor. Hazine, dün içeriden yüzde 19 faizle borçlandı. Buradan açıkça uyarıyorum: Bu tartı, bu sıkleti daha fazla çekmez.

Değerli milletvekilleri, Merkez Bankası kasasındaki döviz rezervleri ne sizin ne benim ne de Sayın Erdoğan’ındır. Döviz rezervleri, milletimizin sigortasıdır, güvencesidir. Rezervleri tüketirseniz, içeride faiz ve döviz lobileri milletimizi ezer, dışarıda da yabancı hükûmetler Erdoğan şahsım hükûmetini -bugün gördüğümüz gibi- gelip gidip eleştirir, tehdit eder. Biz, bunun için buharlaşan döviz rezervlerinin hesabının soruyoruz, hesabı milletimiz adına soruyoruz, millî irade bize bu görevi verdiği için soruyoruz. Peki, kime soruyoruz? Tabii ki “Türk ekonomisinin sorumlusu benim, ben.” diyene. Ama baktık normal yollardan cevap alamayacağız “128 milyar dolar nerede?” diye bir afiş hazırlattık. Edirne’nin Uzunköprü ilçesinde yargı “Bu afiş Cumhurbaşkanına hakarettir.” dedi. Neden? Çünkü afişte sarayın çatısı varmış. Bu nasıl bir hakaret oluyor, sarayın çatısını göstermek? Takdirini milletvekillerimizin ferasetine bırakıyorum. Edirne il örgütümüz bu defa çatıyı kaldırdı, Edirne 2. Sulh Ceza Hâkimliği “128 milyar dolar nerede?” afişlerini yine toplatma kararı aldı. Sebep? “Toplumun farklı görüşlere mensup kısmının tepkisine yol açıp karşıt görüşlü grupların karşı karşıya gelmelerine neden olmak.” Böyle bir suç hangi kanunda var? Açık propaganda hakkımızı kullanalım diyoruz, izin vermiyorsunuz ama ne yaparsanız yapın, biz yılmadan tüyü bitmedik yetimin hakkını savunmaya devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, 128 milyar doların hesabının sorulacağı çatı aslında bu çatıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) – Doğru, burası. O zaman niye afiş astırıyorsunuz?

BAŞKAN – Buyurun.

FAİK ÖZTRAK (Devamla) - Bir defalık olsun, bu defa olsun, lütfen, yüce Meclisin, milletvekillerinin, özellikle AK PARTİ Grubu milletvekillerinin Erdoğan'ın vesayeti altında olmadığını gösterin. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Hadi oradan!

FAİK ÖZTRAK (Devamla) - Bu öneriyi kabul edin ve demokrasinin önünü açın.

Sözlerimi tamamlarken mübarek ramazan ayının evlerimize huzur, milletimize sağlık getirmesini temenni ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürk. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Rabb’im rahmet ve bereketini memleketimizin üzerine kılsın, ramazanışerifiniz mübarek olsun.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Merkez Bankası rezervi, yedek akçesi ülkenin kara günleri için güvencesidir, Merkez Bankası rezervi ülkenin hazinesini yönetenlerin namusudur. Vatandaş borçla yaşayabilir, ödemelerini aksatabilir ama bir devletin sürekli artan borçla yaşaması mümkün değildir. Ekonomide en çok kabul gören rezerv yeterlilik tanımına göre, bir ülkenin rezervinin en az kısa vadeli dış borç tutarını karşılayacak kadar olması gerekir. Türkiye'nin ocak sonu itibarıyla dış borç stoku dikkate alındığında bu rakamın en az 140 milyar dolar olması gerekir. Var mı? Yok. 90 milyar doların altında brüt döviz ve altın rezervine karşılık swap borçlarıyla birlikte 150 milyar dolarlık bir borç bulunmaktadır; kasa 60 milyar dolar açık vermektedir. Bu açık nereden kaynaklanmaktadır? 128 milyar dolara ne olmuştur? Aslında, cevabı bilinen bir soruyu burada soruyoruz.

128 milyar doların buharlaşması mümkün değildir ama buharlaştırılması için yıllardır devam eden bir sistem kurulmuştur. İthalat destekli, yağmaya dayalı, hesapsız, sorumsuz, denetimsiz “Ben buyurdum oldu.” “Buyuracağım olacak.” temelinde bir sistem kurarsanız 128 milyar dolar da buharlaşır, daha fazlası da buharlaşır. Cevabı biz biliyoruz, hatta Sayın Cumhurbaşkanı da itiraf ediyor, ne diyor? “Başbakanlığım döneminde 135 milyar dolara kadar döviz rezervimiz çıktı. Şu anda da hamdolsun yine döviz rezervimiz kendini toparlamaya başladı.” Yani Başbakanken 135 milyar dolarımız vardı ama Cumhurbaşkanı olunca para kalmadı. Niye kalmadı? Dağ olsa dayanmaz; senin ülkenin vatandaşı hastanede yatak bulamazken sen Afrika’da hastane açarsan 128 milyar dolar kalmaz. İşsizlik almış başını giderken, ballı maaşlarla birden fazla kuruma yandaş atar, maaşının gelir vergisini bile millete ödetirsen 128 milyar dolar kalmaz. Vizyoner projelerinin yüklenicilerinin hem gelirine hem borcuna kefil olursan 128 milyar dolar kalmaz. Yanlış dış politikanın sonucu olarak ülkeye sığınmacı yığarsan 128 milyar dolar kalmaz. Sarayının otoparkına, bürokratının bile altına ultra lüks makam aracı çekersen 128 milyar dolar kalmaz. Devletin kâr eden güçlü kuruluşlarını Varlık Fonuna devredersen, bir de bunları zarar eder hâle getirirsen 128 milyar dolar kalmaz. Bir yılda faize 17 milyar dolar ödersen 128 milyar dolar kalmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun toparlayın.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Hesap vermeden kaçan damadına Hazineyi teslim edersen 128 milyar dolar kalmaz. Ülkemizin hazinesinin son on beş yılda uğradığı tahribat hesaplandığında, 128 milyar dolar buz dağının sadece görünen kısmıdır. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının dövize doğrudan müdahaleleri doğrultusunda gerçekleştirilen döviz alım ihalelerine ilişkin bilgiler 17 Aralık 2011 ve 23 Aralık 2014 tarihinde kurumun internet sitesinden kamuoyuna duyurulmuştur. 2019, 2020 yıllarında yapılan döviz müdahalelerine ilişkin bilgiler, geçmiş yıllarda yapıldığı üzere Merkez Bankasının internet sitesinde yayınlanmamıştır. Merkez Bankasının 2019, 2020 yıllarına ait döviz satım işlemleri hangi usulle yapılmıştır, bilen yok. Bilinen tek şey var: Ortada damat da yok, 128 milyar dolar da yok. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Erol Katırcıoğlu.

Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisinin esasında bu önergeyle sorduğu soru basit bir soru; bir hesaba göre 128 milyar dolar, bir hesaba göre 126,3 milyar dolar nerede, nasıl hasıl harcandı, nereye gitti?

Şimdi, doğrusunu isterseniz bunu konuşuyoruz ama bu sorunun cevabını bu Meclisten birinin vereceğine de pek inanmıyoruz. Öyle bir şeye, öyle bir bilgiye sahip olan bir kişinin olduğunu sanmıyorum burada.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Cevap verecek.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Verecek misiniz?

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) – Vereceğiz.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Dinleriz.

Sayın vekiller, biliyorsunuz, Sayın Cumhurbaşkanımız pragmatist bir kişidir ve bazen serbest piyasacı olur, bazen devletçi olur; bazen arz talepten söz eder ve kendisinin ekonomist olduğunu söyler, bazen de “Kupon arazileri satacaksanız bana sorun.” der veya ona benzer iradi kararlarla ülkenin yönetilebileceğini düşünür. Fakat, değerli arkadaşlar, içinde bulunduğumuz dünya, serbest piyasanın genel olarak kabul edildiği bir dünya ve bu dünyanın içinde biz ekonomik olarak faaliyet gösteriyoruz. Bu dünyanın bize ima ettiği sonuçlardan bir tanesi de merkez bankaları meselesidir. Merkez bankalarının -bu sistem ki bu üç dakika içinde bunun niçin böyle olduğunu anlatamam ama- bağımsız olması gerekir, siyasetten ve iş dünyasından uzak kararlar alabilmesi beklenir. Şimdi, siz eğer şu veya bu sebeple “Davul benim boynumda, tokmak onların elinde.” derseniz yani Merkez Bankasının esasında bağımsız olmaması gerektiğini söylerseniz siz bu oyunu, kendinizin istediği gibi oynayacağınızı söylemiş olursunuz dünyaya. Doğrusunu isterseniz bunun kronolojisini de anlatabilirdik, zaman zaman Sayın Cumhurbaşkanı bunları çok sıkça söyledi ve her seferinde de kurların yükselmesiyle karşılaştık. Dolayısıyla da Sayın Cumhurbaşkanımızın esas olarak birçok konunun açıklanmasıyla ilgili olarak benimsediği yaklaşımı, bir anlamda -yabancılar, düşmanlar veya teröristler diyelim.- işte, Türkiye’nin büyük bir ülke olmasını istemeyen güçler, her bir biçimde bize müdahale ediyorlar gibi bir algıyı da bunun peşi sıra ifade etmiş oluyorum. Fakat değerli arkadaşlar, eğer dünyada “Merkez bankalarına dokunmayacaksınız.” deniyorsa ve siz de dokunabiliyorsanız o zaman bir reaksiyon olacak burada. Şimdi, siz bu 80 milyon insana diyorsunuz ki: “Bakın, yabancılar neler yapıyor?” Hâlbuki yabancıların yaptığı bir şey yok, siz yapıyorsunuz.

Şimdi, bu “126 milyar dolar nereye gitti?” sorusunun cevabını esas olarak Sayın Cumhurbaşkanı verdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.

Sayın Cumhurbaşkanı birkaç yerde, birbirleriyle çelişse de verdi. Benim kanaatim odur ki söylediği şu söz daha doğrudur: “Biz, bu paraları, ekonominin kötüye gitmesini sağlamaya yönelik dış güçlerin davranışlarını izole etmek için savunma amacıyla harcadık, kullandık.” demek istiyor. O zaman da değerli arkadaşlar, yine, bir anlamda söylemeye çalıştığım meselenin başına geliyoruz. Evet, yani şöyle bir şeyi varsaymış oluyorsunuz: Yabancılar paralarını alıp gidiyorlar -mesela dolardan söz edelim- dolarları götürüyorlar; dolar miktarı azaldığı için doların fiyatı artıyor, doların fiyatı arttığı için malların fiyatı artıyor, malların fiyatı arttığı için enflasyon çıkıyor vesaire. Ee, ne yapacaksınız? Bilinen birkaç yolu var bunların, bir tanesi de rezervleri satmaktır. Bunun yapılış tarzında sorun vardır -sürem doldu- yani kime ve nasıl verildiğine dair açık ve şeffaf bir bilgiye sahip olmak gerekiyor. Dolayısıyla da bu sorunun cevabını vermeniz gerekiyor.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Mustafa Savaş’a söz veriyorum.

Buyurun Sayın Savaş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, günlerdir asılsız bir karalama kampanyasıyla başlatılan “128 milyar dolar nerede?” sorusuna birtakım ekonomik göstergeler ve hatırlatmalarla cevap vermek isterim.

Bilindiği üzere, 2018 yılı Ağustos ayında başlayan ve sonrasında devam eden kur atakları Hükûmetimizin aldığı önlemler sonucunda bertaraf edilmiştir. Ancak 2020 yılı itibarıyla bütün dünyayı ve ülkemizi etkisi altına alan Covid-19 pandemisi nedeniyle dünya ekonomileri zorlu bir döneme girmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Merkez Bankası rezervlerin yönetiminde ülke menfaatlerine öncelik verir. Bu çerçevede rezervler, karşılaşılan iç ve dış şokların yarattığı olumsuzlukların giderilmesi, dış borç servisinin düzenli olarak gerçekleştirilmesi ve Türk lirasının itibarının korunması amacıyla kullanılır. Döviz arzının azaldığı, hatta tamamen kesildiği, döviz talebinin ise arttığı dönemlerde ekonomide tüm kesimlerin döviz taleplerinin karşılanması için rezervlerin kullanılması gerekebilir. Aksi hâlde iki yol karşımıza çıkar: Ya faiz artıracaksınız ya da IMF’ye gideceksiniz. Tüm dünyanın pandemiyle mücadele ettiği bir dönemde, üretimin ve tüketimin durduğu bir ortamda faizi artırdığınızı düşünün; sonuç: İstihdam, büyüme, reel sektör, bankacılık kesimi dâhil her sektörü etkileyen büyük bir ekonomik krizle karşı karşıya kalabilirdik. Diğer ihtimal ise IMF’ye borçlanarak ekonomik bağımsızlığımızdan ödün vermemizi gerektirecek bir süreç ortaya çıkardı. Bu yöntemlere başvurmadan bir mücadeleye girmek belli ki birilerini rahatsız etti, etmeye de devam edecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepimizin bildiği üzere, içinde bulunduğumuz pandemi dönemi en başta uluslararası ticareti etkilemiştir. Yaşananlar doğal olarak ülkemizde de hissedilmiş ve 2020 yılında bir önceki yıla nazaran mal ihracatında 12 milyar, hizmet ihracatında ise 30 milyar dolarlık bir kayıpla karşılaşılmıştır. Bu kapsamda, ülkemiz için önemli bir gelir kaynağı olan turizm gelirleri 2019 yılında 34,5 milyar dolar iken 2020 yılında 12 milyar dolara gerilemiştir. Pandemiyle birlikte “güvenli liman” olarak bilinen altın ve dövize talep artmış, bu kapsamda 2019 yıl sonu itibarıyla Türkiye’de yerleşik gerçek ve banka dışı tüzel kişilerce tutulan yabancı para mevduat düzeyi ise 194 milyar dolardan 2020 yılı sonu itibarıyla 235 milyar dolara yükselmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Para nerede, para?

BAŞKAN – Buyurun.

MUSTAFA SAVAŞ (Devamla) – Öte yandan, 2019 yılında 6,8 milyar dolar fazla veren cari işlemler dengesi 2020 yılında 36,7 milyar dolar açık vermiştir. 2019’a göre cari işlemler dengesinde 45 milyar dolar sapma yaşanmıştır.

Sonuç olarak, Merkez Bankası bilançosunda bir varlığın azalması hâlinde yerine başka bir varlık girmektedir. Bilanço açık ve net bir şekilde ortadayken buharlaşan ve kaybolan bir döviz rezervinden bahsetmek anlamsızdır; bu, tamamen art niyetli bir söylemdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, ekonomi yönetimimizin aldığı önlemlerle, Türkiye, büyüme oranlarına göre incelendiğinde 2020 yılında G20 ülkeleri arasında 2’nci, dünyada ise 4’üncü ülke olmuştur. Bütün bu politikaların devamı olarak kararlı ve tavizsiz bir şekilde hedeflerimize emin adımlarla ilerlemeye devam edeceğiz.

Bu vesileyle aziz milletimizin ve Sayın milletvekillerimizin mübarek ramazan ayını tebrik ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Para nerede, para?

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Kâtip üyeler arasında ihtilaf söz konusu, oylamayı elektronik oylamayla yapacağım.

Oylama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.

4.- AK PARTİ Grubunun, bastırılarak dağıtılan 254 ve 255 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci ve 3’üncü sıralarına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine, 254 ve 255 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin önerisi

13/4/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 13/4/2021 Salı günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                                         Mahir Ünal

                                                                                      Kahramanmaraş

                                                                 AK PARTİ Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Bastırılarak dağıtılan 254 ve 255 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının sırasıyla 1'inci ve 3'üncü sıralarına alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun;

13 Nisan 2021 Salı günkü (bugün) birleşiminde 254 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

14 Nisan 2021 Çarşamba günkü birleşiminde 253 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

15 Nisan 2021 Perşembe günkü birleşiminde 253 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,

254 ve 255 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetvellerdeki şekliyle olması,

önerilmiştir.

 

254 Sıra Sayılı Denizli Milletvekili Nilgün Ök ve 39

Milletvekilinin Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3519)

BÖLÜMLER

BÖLÜM

MADDELERİ

BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI

1. Bölüm

1 ila 8’inci

maddeler

8

2. Bölüm

9 ila 17’nci

maddeler

9

TOPLAM MADDE SAYISI

17

 

255 Sıra Sayılı Antalya Milletvekili Atay Uslu ve 23 Milletvekilinin

Turizmi Teşvik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3517)

BÖLÜMLER

BÖLÜM

MADDELERİ

BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI

1. Bölüm

1 ila 16’ncı

maddeler

16

2. Bölüm

17 ila 31’inci maddeler

15

TOPLAM MADDE SAYISI

 31

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş konuşacak.

Buyurun Sayın Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; size bir kayyum hikâyesi anlatacağım: Cizre Kayyumu neler yapıyor?

Aslında, bu, film konusu olabilecek bir mesele. 2016 yılında Cizre Belediyesine kayyum atandı. Bu kayyum belediye hizmet binasını, bizzat hizmet binasını Kaymakamlığa devretti, resmî kayıtlarda var. Sonra, 2019’da Davut Sinanoğlu kayyum olarak atandı. Bu sefer bu kayyum onu tekrar devraldı yani bir kayyum –kayyum da belediye başkanı ya- diğerine “Siz nasıl Kaymakamlığa verirsiniz?” diyerek böyle garip bir şekilde tekrar geri aldı. Buranın neresi trajik? Bu kayyum daha önce yine 2016’da kültür merkezini Emniyet Müdürlüğüne, diğer belediye hizmet binasını Kaymakamlığa, Yafes Mahallesi’nde bulunan mezbahayı Millî Eğitim Müdürlüğüne, Cumhuriyet Meydanı’nı –lütfen dinleyin arkadaşlar, çok önemli- bir meydanı Emniyet Müdürlüğüne devretmiş; Kale Mahallesi’nde bulunan belediye araçlarının park edildiği itfaiye alanını cumhuriyet savcılığına devretmiş; Dicle Mahallesi’nde bulunan millet kıraathanesini 11 Ocak 2019’da Millî Eğitim Müdürlüğüne devretmiş. Yine, Konak Mahallesi’nde bulunan bir mülkiyeti, hazineye ait olan bilim merkezini Millî Eğitim Müdürlüğüne devretmiş. Çok uzun, listeyi anladınız; Cumhuriyet Meydanı’ndan mezbahaya, yas evine hepsini Emniyete, Millî Eğitime devretmiş. Belediye seçimlerinde yeni meclis üyeleri seçildi, belediye başkanları seçildi. Bunlar da Belediye Meclisi kararıyla bunun iptaline karar verdiler, dediler ki: “Bu, usulsüzdür yani siz, belediyenin binası dâhil, ilçenin meydanı dâhil nasıl devredersiniz?” ve bunun üzerine bir de soruşturma açmışlar. Şimdi, 31 Belediye Meclis üyesi ve Belediye Başkanı “Siz meclis üyesi olarak nasıl karar verirsiniz; belediye binanızı, meydanı, mezbahayı nasıl geri alırsınız?” diye yargılanıyorlar.

Şimdi, bu bir hikâye değil, bu bir masal değil, bu bir dava dosyası değil arkadaşlar. Bu, belediyeye gasp yoluyla atanan kaymakam kayyumun… Bir kayyum geliyor, kendi belediye binasını kendi adına geçiriyor, bizim Belediye Meclis üyeleri diyor ki: “Hayır, geçiremezsin, bu belediyenin malıdır.” Yeni kayyum alıyor “Hayır, benimdir.” diyor kaymakam. Şimdi de yeni kayyum 36 milyon liraya belediye binasını ihaleye çıkarıyor. Bilmiyorum, çok mu karışık anlattım. Yani, kayyum diyor ki: “Ben belediyeyi kazanmadım, bu benim değil ve bunu istediğim yere, kamu kurumlarına devrederim.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayınız Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Ama kayyum kaymakam şunu unutuyor: O belediye de kamu hizmet binası, o belediye başkanları seçimle gelir, belediye meclis üyeleri seçimle gelir ve atanan bir memur, o halkın olan belediye binası dâhil meydanlarını satamaz. Daha da komik olanı şu: İçişleri Bakanlığı aynı partiden, Vali aynı partiden, Emniyet Müdürü aynı partiden, bütün kurumlar aynı partiden; partiler kendi aralarında bir yere el koyup kendi aralarında devir yapıyorlar. İşte, biz “Kayyum hukuksuzluktur, kayyum bir darbedir, kayyum halk iradesini tanımamaktır.” derken tam da bunları söylüyoruz. Halka hizmet etmesi gereken belediyeler şu anda devletin emrine veriliyor ve peşkeş çekiliyor. 36 milyon TL’ye kayyum kaymakam neden satıyor bunu ya da önceki kayyum kaymakam neden Emniyete devretmişti? Hakikaten, bu soruların cevabını bize değil ama Cizrelilere, Türkiye’ye verin; artık hakikaten at izi it izine bulaştı. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Engin Altay.

Buyurun Sayın Altay. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sağ olun Başkanım.

Sayın Başkan, biraz önce okuttuğunuz grup önerisine –bu haftaki riyaset sizde- dikkatli bakıldığında “bugün –salı günü- 254 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına kadar” diye oylayacağız. Tamam, eyvallah. Yarın yani ayın 14’ü içinse “253 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin –kadastro kanunu diye bilinen kanunun- birinci bölüm görüşmelerinin tamamlanmasına kadar” denecek, kabul edilirse. Eğer irade şöyleyse ona itirazımız olmaz: Bugün sadece bu Amme Alacakları Hakkında Kanun Teklifi’nin birinci bölümü konuşulup diğer kısmı haftaya kalacaksa mesele yok. Ama hayır, öyle değilse burada bir sakatlık var bana göre ve zatıalinize göre de öyle olacağını -okuduğunuzda anlayacaksınız- biliyorum. 15 Nisanda da yine 253’ü görüşeceğimize göre ben şimdi merak ediyorum, bu 254’e başlayıp niye yarım bırakıyoruz, hani bunda çiftçi borçlarını kolaylaştırma vardı, bir sürü imkânlar sağlayacaktınız, bunu anlamış değilim.

Bununla beraber, biraz önce konuşan Sayın Mustafa Savaş, 128 milyar dolarla ilgili hususlarda üç gerekçe sundu değerli arkadaşlar -sizin de gözünüzden kaçmamıştır- ve dedi ki: “Bu birilerini rahatsız etti, etmeye devam edecek.” Ben şimdi Sayın Savaş’ın üç gerekçesini anladığım dilde burada yinelemek istiyorum: Sayın Savaş’ın 128 milyarın buharlaşmasıyla ilgili birinci gerekçesi, 2018 Ağustosta başlayan kur atakları. “Biz bu kur ataklarından olumsuz etkilenmemek için 128 milyarla ilgili bir işlem yaptık.” dedi. Ben öyle anladım, herhâlde siz de öyle anladınız. Sayın Savaş’a şunu sormak lazım: 2018’de dolar 4,7’ydi, sizin bu 128 operasyonundan sonra dolar bugün -Erkan Bey’e sordum- 8,15. Bu bizi rahatsız ediyor, evet, Türk parasının 4,7’den 8,15’e çıkması; Mustafa Bey, sizi rahatsız etmeyebilir ama beni ediyor. İkinci gerekçe olarak: “Covid-19’la mücadele dünya ekonomisini zorlu bir döneme soktu.” dedi. Biraz önce parti sözcümüz Sayın Faik Öztrak dedi ki: “Covid-19’da başka ülkeler para dağıttı, biz borç dağıttık.” Yani Covid-19’un dünya ekonomisindeki olumsuz etkisinde, Almanya gibi, Fransa gibi, İngiltere gibi esnafa, çiftçiye, işçiye, emekliye para dağıtsanız da “Bu para buraya gitti.” deseniz “Amenna” diyeceğiz. Almanya para dağıttı ekonomik krizdeyken bile, Fransa para dağıttı, beyefendi “Avrupa bizi kıskanıyor.” dedi. Biz çiftçiyi borç batağına, esnafı borç batağına soktuk. Bu da 128 milyarın buharlaşmasına bir gerekçe olamaz. Üçüncü gerekçe olarak: “Türk lirasının itibarının korunması amacına yönelik.” dedi. Sizin TL’nin itibarını korumanız buysa Allah esirgesin!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.

ENGİN ALTAY (Devamla) – Bitiriyorum.

Siz TL’nin itibarını batırmaya uğraşırsanız belki TL’nin itibarı yücelir. Bu kadar çelişki, bu kadar tezat olmaz. Mustafa Savaş’ın, Sayın Vekilimin, Sayın Başkanımın kendisini zorlamasına gerek yok çünkü burada Erdoğan -Mahir Bey ters baktı, düzelteyim- Sayın Erdoğan üç ayrı gerekçe sundu, üçü birbirine beş benzemez gibi: Bir “Yerinde duruyor.” dedi, bir “Covid’e harcadık.” dedi, bir “Kur…” Arkadaş, çıkacaksınız, bu parayla ilgili yapılan iş ve işlem şudur deyivereceksiniz. Bunu soruyoruz diye CHP il, ilçe binalarına savcı, polis göndermenize gerek yok. Biz bunu sormaya devam edeceğiz, sormazsak işimizi yapmamış oluruz. Bu paranın hesabını sormak değil, bu paranın hesabının sorulmasını yargı yoluyla engellemek ve bu paranın hesabını vermemek namertliktir.

Bu grup önerisini de düzeltin.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri…

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Erkan Bey, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın'ın, Bursa’nın Osmangazi ilçesinin Dürdane köyündeki yüksek gerilim hattının köylünün yaşamını tehdit ettiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Evet, teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bursa’nın Osmangazi ilçesi Dürdane köyü yedi yüz yıllık tarihî bir köydür. 2 bin nüfusuyla, gerçekten de tarihî bir köy olarak bizim de hepimizin belleğindedir. Bu köyden Bandırma-Orhangazi yüksek gerilim hattında yaklaşık 350 bin kilovatlık 2 adet yüksek gerilim hattı geçiyor. Bu direkler, kamunun arazileri dururken, çalılık alanlar dururken, gidip okula 40 metre mesafede, köylünün yaşamını direkt tehdit eden… Büyük bir köy olması sebebiyle, çocukların da okula gitmesinden dolayı, çok büyük bir tehlike arz etmektedir. Köylü, bunu mahkemeye taşımış, hukuki yollara taşımış, Anayasa Mahkemesine kadar gitmiş, iktidar milletvekillerine, il başkanlarına ulaşmış ancak kimse ilgilenmemiş. Mustafa amca da bize şu mektubu yazdı: “Bu düzeltilmezse -ki yüzde 80 AK PARTİ’ye oy veriyor- hakkımızı helal etmiyoruz.” diyor. Bir an önce bu yanlışın düzeltilmesini talep ediyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurun.

32.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın, Emniyet Genel Müdürlüğünün HDP Eş Genel Başkanları hakkında yaptığı açıklamayı kınadıklarına ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, açıkçası, bugün grup toplantımız vardı, Eş Genel Başkanımız, kadın gündemi de dâhil Türkiye'deki sorunlara ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve garip bir şekilde Emniyetten Genel Başkanlarımızı karalayan, hedef gösteren bir siyaset dili geldi. Gerçekten kabul edilemez, hadsiz bir açıklama. Ya, açıklama değil aslında, resmî bir kurumun açıklama sınırlarını aşan bir açıklama, bunu kınıyoruz, bunu kabul etmiyoruz. Bizim Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan, Emniyetin muhatabı değil. Kendisi kadın başvurularının özellikle Emniyette geri gönderildiğini ifade etmiştir ve bu, İstanbul Sözleşmesi tartışmalarından sonra haftalardır Türkiye’deki bütün kadın kurumlarının gündemindedir. Eğer Emniyet çok istiyorsa elimizde sayısız örnek vardır; Adana ve Dersim 2 tanesidir. Kadınlar “Şiddet gördüm.” diye Emniyete gidiyor, Emniyet “Gidin barışın.” diye oyalayarak kendilerini eve gönderiyor ve kadınların 155 ihbarları da ciddiye alınmıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bitireceğim Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz, burada, kadınların maruz kaldığı şiddeti getiriyoruz fakat her seferinde iktidar bunu reddediyor. Şimdi, İçişleri Bakanı değil, kendisine bağlı Emniyet yetkilileri bir partinin Eş Genel Başkanını hedef alıyor, hadsizce bir saldırıda bulunuyor ve burada açıkça şunu söylüyoruz: Derhâl özür dilemelidirler. Yani biz onların muhatabı değiliz. Kadın kurumları olarak da kadınlar olarak da tecavüzcülerin, tacizcilerin, kadına yönelik şiddet uygulayanların karşısında ve kadınların yanındayız. Sayın Pervin Buldan’dan bir özür dilenmesinin çağrısını açıkça yapıyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, önergeyi okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Önergeyi okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler (Devam)

2.- Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca’nın, (2/1960) esas numaralı 3092 sayılı Çay Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/119)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

24/5/2019 tarih ve (2/1960) esas numaralı 3092 sayılı Çay Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’min ilgili komisyonda kırk beş gün içinde görüşülmediği için Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasını talep ederim. 9/6/2020

                                                                               Gülizar Biçer Karaca

                                                                                           Denizli

BAŞKAN - Önerge üzerinde teklif sahibi Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca konuşacaktır.

Buyurun Sayın Karaca. (CHP sıralarından alkışlar)

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ramazan ayının tüm ülkemize ve insanlığa barış, huzur ve adalet getirmesini dileyerek sözlerime başlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 2018 yılında, az önce Sayın Mustafa Savaş’ın ifade ettiği o döviz atakları yaşanmasın diye, Sayın Genel Başkanımız krizin derinleşmesini engelleyecek 13 maddelik önerisini açıkladı ve 81 ile milletvekilleri olarak gittik. O dönemde ben de Rize’ye görevlendirildim ve Rize’de Ticaret Borsası, Ticaret Odası, Sanayi Odası ve Esnaf Odaları ile çay üreticilerini dolaştık ve o dönemde bize şu söylendi Rize’de, dendi ki: “Çay kanunu bir türlü çıkartılmadı, çay üreticileri çok zor durumda; en azından çay kanunu çıkana kadar taban fiyat uygulaması getirin.” Biz de Rizeli hemşehrilerimize söz verdik, raporlandırıp bunu Parlamentoya taşıyacağız dedik.

Çay üreticilerinin sorunlarıyla sürekli ilgilenen, o sorunların çözümü için mücadele eden Değerli Milletvekilimiz Mehmet Bekaroğlu Meclis gündemine araştırma önergesiyle getirdi, Adalet ve Kalkınma Partisi ve MHP oylarıyla çay üreticilerinin sorunlarının araştırılması önergesi reddedildi. Ardından Trabzon Milletvekilimiz Sayın Ahmet Kaya gündeme getirdi, ardından Artvin Milletvekilimiz Sayın Uğur Bayraktutan gündeme getirdi ama bir türlü çay üreticilerinin sesini duyurmak, sorununu çözmek için Parlamentoda bir komisyon kuramadık ve çay kanunu hazırlığının da maalesef hâlâ devam ettiği iddia ediliyor.

2019 yılında tekrar Rize’ye gittiğimde üreticilerimiz dedi ki: “Sayın Vekilim, söz vermiştiniz, kanun teklifini verdiniz mi?” Geldik, mayıs ayında kanun teklifini Parlamentoya sunduk. 2019 Mayısından bugüne kısmetmiş, kanun teklifimize ilişkin sıramız gelmiş. Bugün çay üreticilerimizi tekrar aradım “Sorununuz çözüldü mü? Kanun teklifi hakkında görüş ifade edeceğim.” dedim ama sorunlarının çözülmediği ayan ve beyan ortada.

Değerli milletvekilleri, Rizeli çay üreticileri için 2019 yılında, teşvikle beraber 3 lira 3 kuruş çay taban fiyatı belirlenmiş, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından çay fiyatı belirlenmiş. Çayı günlük toplayıp anında teslim etmeleri gerekirken ÇAYKUR’un kota ya da kontenjan uygulaması nedeniyle teslim edemedikleri için tüccara vermek zorunda kalmışlar; 3 lira 3 kuruştan açıklanan fiyat yerine 1 lira 70 kuruştan çaylarını satmak zorunda kalmışlar.

2020 yılında 3 lira 40 kuruş olarak belirlenmiş teşvikle beraber yine. Yine sabah, o gün toplanması zorunlu olan çayları toplamışlar, ÇAYKUR’da kota kontenjana takıldıkları için yine tüccarın eline düşmüşler. Tüccar yine 1 lira 80 kuruştan -yani açıklanan fiyatın yarısından- çay üreticilerimizin çayını almış ve üreticilerimiz de satmak zorunda kalmışlar. Yani taban fiyat olması gereken Rize’de ve Karadeniz’de tavan fiyat anlayışı hayata geçirilmiş ve çay üreticilerimiz diyor ki: “Öncelikle çayda taban fiyat uygulamasına geçilsin yani ‘taban fiyat’ derken belirlenen fiyatın altında ne ÇAYKUR ne de özel işletmeler çay alımı yapmasın ki en azından açıklanan fiyat üzerinden maliyetlerimizi karşılayalım. ÇAYKUR’un yönetiminde Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı değil, siyasiler değil, çay üreticisi olarak bizler yer alalım ki ÇAYKUR zarar ettirilmesin ve bizim dertlerimize derman olsun.”

Ticaret Borsası Başkanı dedi ki: “2009 yılında bir çay kanunu teklifi hazırladık ancak hâlâ bu kanun teklifi paydaşlarının da görüşleri alınarak bir türlü Parlamentoya getirilememiş.” Biz 2018’de gittiğimizde çay üreticilerimize verdiğimiz sözü yerine getirdik ve bugün bu kanun teklifini sizlerin ve Parlamentodaki değerli milletvekillerimizin ve siyasi partilerimizin onayına sunuyoruz. Çay üreticilerimiz diyor ki: “2018, 2019, 2020 gitti, en azından 2021 bari elimizden kayıp gitmesin. Çay kanununun çıkacağı falan da yok, en azından bu kanun teklifini Parlamentodaki milletvekilleri ve siyasi partiler kabul etsin ki 2021 yılında zararımız en azından maliyetler kadar karşılanmış olsun.”

Bu kanun teklifini birazdan Sayın Başkan sizlerin onayına sunacak ve Rize’deki çay üreticilerimizin talebidir bu kanun teklifinin buradan geçirilmesi, çayda taban fiyat uygulamasının yasal düzenlemeye kavuşması ve çaydaki taban fiyatın altında alım yapmanın yasaklanması.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın Sayın Karaca.

GÜLİZAR BİÇER KARACA (Devamla) – Bu konuyu da sizlerin takdirine bırakıyoruz.

Bir başka konuyu buradan ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, az önce Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilen, partim tarafından verilen, 128 milyar doların nereye gittiğine ilişkin genel görüşme önerisi reddedildi. Ben de bu kürsüden tekrar soruyorum: Denizli’de Kayıhan Mahallesi’nde on iki yıldan beri kahvehanecilik yapan ve çocuklarını o kahvehaneden kazandığı parayla doyuran hemşehrim İsmail Yılmaz on beş gün önce ağlaya ağlaya kahvehanesini kapatmak zorunda kaldı. Çocuklarının rızkını maalesef bu şekilde heba etti. Ben de soruyorum, İsmail Yılmaz adına soruyorum: 128 milyar dolar nerede?

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sıraya alınan, Denizli Milletvekili Nilgün Ök ve 39 Milletvekilinin Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Denizli Milletvekili Nilgün Ök ve 39 Milletvekilinin Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3519) ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 254) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 254 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu teklif İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklif, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Teklifin tümü üzerinde İYİ Parti Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Dervişoğlu. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Görüştüğümüz kanun teklifi, her zamanki gibi yine “torba kanun” olarak adlandırılan yöntemle Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne getirilmiştir. İçinde kapalı cezaevlerinde bulunan hükümlülerin görüşmelerinin dinlenebilmesiyle ilgili maddeler de bulunmaktadır, çiftçinin Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının yapılandırılmasını düzenleyen maddeleri de içermektedir. Birbiriyle alakasız birçok konuya yönelik düzenlemeleri tek bir komisyonda görüşmekten, muhalefet milletvekillerinin fikirlerine itibar etmeden kanun tekliflerini Genel Kurul gündemine getirmekten artık lütfen vazgeçiniz. Muhalefetin uzlaşma çabalarını dikkate almadan geçirdiğiniz kanun maddeleri aradan altı ay geçmeden tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne geliyor. Kanunları “Ben yaptım, oldu.” anlayışıyla yapmasanız da alt komisyonlarda derinlemesine tartışmaya açsanız, alanında uzman milletvekillerinin görüşlerini dikkate alıp önümüze öyle getirseniz, değil altı ay, altmış yıl geçse de değiştirmeye ihtiyaç duymayacaksınız.

Sayın milletvekilleri, bir yılı aşkın süredir Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener sahada vatandaşla buluşmakta, vatandaşın sesine kulak vermekte ve dertlerini dinlemektedir. İktidar sahipleri ve saray ahalisi insanlarımızın cefasına gözlerini ve gönüllerini kapatsalar da biz il il, ilçe ilçe milletimizle buluşmaya devam edeceğiz. Genel Başkanımızın Anadolu’da attığı her adım Türkiye’nin hangi dertlerle karşı karşıya bulunduğu noktasında bizlere aydınlatıcı bilgiler veriyor. Genel Başkanımızın gezdiği yerlerde çiftçiler yolunu kesiyor ve artık dayanacak güçlerinin kalmadığını ifade ediyorlar. İYİ Partinin dalga dalga büyüyen millet odaklı siyaseti iktidar sahipleri tarafından da görülmüş olacak ki teklifin içine Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarını yapılandıracak bir madde de ilave edilmiş fakat maalesef, çiftçilerin o videolarda haykırdıkları dertler tam anlaşılamamış. Bu getirilen çözüm o dertlerin belki yüzde 1’ini ortadan kaldıracaktır ama bu da bir başlangıçtır, hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Komisyon görüşmelerinde, sadece Kooperatife olan borçların değil, Ziraat Bankasına olan borçların da yapılandırılmasını ve bunun düşük bir faizle, 2022 Ekim ayında ödenmesi başlayacak şekilde yapılmasını teklif etmiştik; maalesef kabul etmediniz. Oysa biz yalnızca çiftçimizin taleplerinin sesi olmuştuk; bu yüzden, aynı önergeyi Genel Kurulda ilgili madde görüşülürken de yeniden sunacağız. Gelin, Komisyonda destek vermediniz, hiç olmazsa burada destek verin ki çiftçilerimize biraz nefes aldıralım.

Bir başka konu ise kurumlar vergisi meselesidir. Beş ay önce oranı yüzde 15’e düşürecek bir teklif getirmiştiniz, sonra ilgili maddeyi son anda teklif metninden çıkardınız, şimdi yüzde 25’e çıkarmayı planlıyorsunuz. Böyle tutarsız ve rastgele manevralarla ülke ekonomisini düzlüğe çıkarabilmeniz mümkün değildir.

İktidar milletvekillerine sesleniyorum, şayet dinlerler, sohbeti bırakırlarsa: Bu ülkenin kanunları sizin yazboz tahtanız değildir. İşin bir de ekonomi boyutu var. Reformlar, paketler açıklıyorsunuz, “Öngörülebilir, güvenli bir ekonomi oluşturacağız.” diyorsunuz, altı ayda bir vergi oranını değiştiriyorsunuz. Böyle bir sisteme hangi yatırımcı girer, böyle bir düzende hangi tüccar önünü görebilir, Allah rızası için siz söyleyin.

Bir başka maddeyle, yiyecek içecek sektörü çalışanlarına nisan ve mayıs ayları için günlük 50 lira, aylık 1.500 lira nakdî destek verilmesi amaçlanmaktadır; diğer nakdî destek miktarları da bu rakama eşitlenmektedir. Ben iktidar tarafından teklif edilen bu maddedeki meblağları ifade etmekten dahi inanın rahatsız oluyorum, onları kanun teklifine koyarak Genel Kurula getirmekten acaba siz rahatsızlık duymuyor musunuz? Günlük 50 lira kime, neye yarar? Hangi anne baba bu parayla kirasını, faturalarını ödeyip eve ekmek götürebilir? 50 liralık yardımı bırakın kanun teklifine koymayı, telaffuz dahi etmek hiçbir vicdanla bağdaşmaz. Vatandaşa daha fazla yardım için verdiğimiz önergemizi komisyonlarda görmezden geldiniz. Bilin ki görmezden geldiğiniz aslında bizim önergelerimiz değil, siz, sefalet içinde yaşamaya mahkûm ettiğiniz milyonlarca vatandaşı görmezden geldiniz, onların beklentilerine karşılık vermekten uzak durdunuz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye büyük bir ekonomik buhranın içindedir, ekonomik göstergeler Türkiye’nin kişi başına gelir açısından yedi yıldır üst üste fakirleştiğini göstermektedir. Bundan tam otuz bir yıl önce, 1980 yılında, Türkiye’nin dünya hasılası içindeki payı yüzde 0,87 iken bugün yüzde 0,86’ya gerilemiştir. Bu süreçte ülkemizin dünya nüfusu içindeki payının arttığını hesaba kattığımızda açıkça görülecektir ki iktidarınız döneminde ülke ekonomisi bir arpa boyu yol alamamış hatta geriye düşmüştür. 1990’da kişi başı millî gelirde 49’uncu sırada olan Türkiye şu anda 75’inci sıradaysa ve bu millet her geçen gün daha da fakirleşiyorsa, bunun sorumlusu tüm yetkileri kendisinde toplayan tek adam rejimidir, bunun sorumlusu Adalet ve Kalkınma Partisi ve onun iktidarıdır.

Millî gelirin içindeki ücretlilerin payının, 2019’da yüzde 35 seviyesinden 2020’de yüzde 33 seviyesine düştüğü görülmektedir. Bu rakamlar memurun, işçinin, emeklinin maaşının bir yıl içinde nasıl eridiğinin açık göstergesidir. O beğenmediğiniz ve her fırsatta eleştirdiğiniz eski Türkiye’de 90’lı yıllarda Türk ekonomisi dünya genelinde 17’nci sıraya yükselmişti. Türkiye’nin G20 ülkesi olması Adalet ve Kalkınma Partisinden de önceki dönemlere dayanır. Şimdi, geldiğimiz noktada 20’nci sıraya düşme tehlikesiyle karşı karşıyayız.

Türkiye’nin kazanımlarının önemli bir kısmı özellikle son yedi yılda âdeta erimiştir. Arife tarif gerekmez, Türk milleti gerçeği görüyor, ekonomik tablo ortada, Merkez Bankasındaki 128 milyar dolar kayıp, Merkez Bankası rezervlerimiz eksilere düşmüş durumda. Halk, TÜİK tarafından bir türlü tespit edilemeyen hayat pahalılığının altında inim inim inliyor. Türkiye’de resmî ve gerçek enflasyon arasındaki fark her geçen gün belirgin bir biçimde artıyor ve vatandaşımız daha da fukaralaşıyor, gerçek enflasyon yüzde 40’ın üzerindeyken TÜİK enflasyonuyla memura, emekliye zam yapan, vatandaşı açlığa, yoksulluğa mahkûm eden bu iktidarın zulmü karşısında ezilmektedir. Sarayın atanmışları ve havuz medyası hangi masalı anlatırsa anlatsın çabalarınız beyhude, vatandaş çarşıda pazarda gerçek enflasyonunun gerçek oranını görüyor ve yaşıyor. Camdan okunan yazılarla çizdiğiniz pembe tabloların Türk milleti nezdinde hiçbir karşılığı kalmamıştır, bunu bilesiniz ve asla unutmayasınız.

Bir an için TÜİK rakamlarının doğru olduğunu varsayalım, dünyada enflasyonun bu kadar düşük olduğu bir dönemde, son veri itibarıyla, TÜFE’de yüzde 16, ÜFE‘de 31 oranı aşılmıştır. Bugün Türkiye’de ÜFE artış hızı 2002 yıl sonu seviyesinin üzerine çıkmıştır. TÜİK genetiği değiştirilmiş rakamlarıyla bile Türkiye’deki hiper enflasyonu saklamayı becerememektedir. Tedbir almadığınız her gün bu millet daha da yoksullaşıyor, tedbir almadığınız her gün bu milletin alın teri ve emeği heba oluyor. Millet perişan bir hâlde; esnafı, çiftçisi, emeklisi, dulu, yetimi, memuru, herkes perişan hâlde ancak buna rağmen Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Sayın Erdoğan “Ekonomide çok iyi bir konumdayız.” diyebiliyor. Türkiye’de saraya mücavir olan bürokratların konumu iyi olabilir, ihale şampiyonu yandaş şirketlerin durumu da iyi olabilir, millî kaynakları ve refahı sömüren yeni sosyetemizin konumu da iyi olabilir. Peki, esnaf iyi midir, çiftçi iyi midir, emekli iyi midir, onlar için söyleyecek güzel şeyleriniz var mı, soruyorum sizlere. Doğal gaz, elektrik, su faturasını, kirasını ödeyemeyen; mutfak ve okul masrafı altında ezilen; işsizlikle, umutsuzlukla sınanan; enflasyon, geçim sıkıntısına mahkûm edilen vatandaş için de aynı şeyi söyleyebilecek vicdanınız var mı? Genç işsizlik yüzde 25 bandında, memlekette yaşayan her 4 gençten birisi işsiz. Gençler arasındaki geniş işsizlik yüzde 40’lara varmakta. Suçlu kim, soruyorum sizlere. Bu ülkenin gençleri mi yoksa bu ülkenin gençlerini hayal kurmaktan bile alıkoyan Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı mı? Suçlu kim, soruyorum. Hayal kuramayan, iş bulamayan, mutlu olmak için yüzünü başka ülkelere çevirmek zorunda kalan bu gençlerimiz sizin eserinizdir. Bize göre işsizlik ve daha da önemlisi genç işsizliği ülkemizin karşı karşıya olduğu en büyük sorunların başında gelir.

İYİ Parti olarak bizim mücadelemiz, gençlerimize yeniden hayal kurdurmanın ve onları iş sahibi yapabilmenin mücadelesidir. Partili Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildiğinde, Temmuz 2018’de Türkiye’de geniş işsizlik yaklaşık 6 milyondu. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtikten sonra geldiğimiz noktada memlekette 10 milyon işsiz vatandaşımız var; artış neredeyse yüzde 80 oranında. Bütçe açığının son iki yılda 32 milyar liradan 172 milyar liraya çıkması ya da kişi başına düşen millî gelirin 12.500 dolardan 8.500 dolara inmesi bu söylediklerimizin ispatıdır.

Biz Meclise girdiğimiz günden itibaren bu kürsüde, gece yatağa aç giren çocukların, işsizlikle imtihan edilen gençlerin, tenceresi boş kalan anaların, evladının cebine harçlık koyamayan babaların hakkını ve hukukunu savunmaya çalıştık; sizler ise çift dikiş maaşların, dopingli ihalelerin “5 müteahhidi nasıl ihya ederiz?”in tasasına düştünüz. Bu kan emici yandaş sermayeye millet olarak ödediğimiz kur farkı sadece beş yılda 61 milyar 719 milyon liradır. 83 milyonun 5 kişiye çalıştığı düzenin adıdır Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ve tarihte adını böyle alacaktır.

Hatırlar mısınız bir zamanlar adil düzenden dem vurduğunuz günleri? Millî görüş gömleğinizi çıkardınız “adil düzen” diye yola çıkıp bu haramzade düzenin vebaline maalesef ortak oldunuz ancak bu haramzade düzen ilanihaye süremez, sürmeyecektir; bu böyle gidemez, gitmeyecektir. Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener’in ifade ettiği gibi, biz geleceğiz ve bu israf düzenini değiştireceğiz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) İYİ Parti iktidarının daha ilk yılında, israf nasıl engellenir, haramzade düzen nasıl yıkılır, ülke nasıl yönetilir, uygulamalı olarak göreceksiniz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karadeniz’de yıllardır süren Rusya-Ukrayna geriliminin tüm bölgeyi etkileyecek bir savaşa dönüşmesi şu an an meselesidir. Ukrayna-Rusya savaşı yaklaşırken Amerika Birleşik Devletleri, NATO üyesi olmayan Ukrayna’nın önemli bir ortak olduğunu belirterek Rusya’nın Batı’ya doğru genişlemesini durdurma isteğini açıkça göstermektedir. Bir yandan Amerika Birleşik Devletleri'nin Karadeniz’e nüfuz etme çabası, bir diğer yandan da Rusya’nın Ukrayna topraklarını işgal etme girişimleri Türkiye'nin gündemine getirilen Montrö ve Kanal İstanbul tartışmalarının uluslararası boyutunu açıkça ortaya koymaktadır.

Batı emperyalizmi, Mondros ve Sevr Anlaşmalarıyla, Osmanlı Devleti’ne boğazların tamamen açık statüde olmasını dayatmıştır. Türk milleti, emperyalizmin boğazları Türk egemenliğinden koparma girişimlerini, İstiklal Savaşı’ndan sonra elde ettiğimiz diplomatik başarılarla bertaraf etmiştir. Bu bakımdan, Montrö Sözleşmesi, Türkiye'nin boğazlar üzerinde tam egemen ve yetki sahibi olmasının tescilidir. Türkiye’ye İkinci Dünya Savaşı’nda geniş bir manevra alanı sağlayan Montrö Anlaşması, memleketimizi 70 milyon insanın hayatını kaybettiği bir felaketten muhafaza etmiştir. Boğazlar üzerindeki egemenliğimizi tahkim eden bu anlaşmanın tam da olası Rusya-Ukrayna savaşının öncesinde gündeme getirilmesini sıradan bir tesadüf olarak görmüyoruz. Montrö’nün bölge dışı devletlerin Karadeniz’de bulundurabileceği savaş gemilerine tonaj ve süre sınırlaması getirmesi belli ki Amerika Birleşik Devletleri yönetiminin canını sıkmıştır. Bizim için asıl olan, yalnız ve ancak Türk milletinin çıkarlarıdır.

İYİ Parti olarak biz Adalet ve Kalkınma Partisine diyoruz ki: Aklınızdan bile geçirmeyin. Amerikan çıkarlarına hizmet eden, bir rant projesi olan Kanal İstanbul’un inşası ve Montrö’nün ilgası hakkındaki tartışmaları yakından takip edeceğimizi bilmenizi istiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı.

Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 254 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geneli üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Yüce Rabb’imize hamdüsenalar olsun ki mübarek ramazana kavuşmanın sevinç, heyecan ve gönül huzurunu yaşıyoruz. Ramazan ayının Türk milleti ve İslam âlemi için hayırlara vesile olmasını diliyor, bütün evlere ve gönüllere sağlık, huzur ve bereket getirmesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum; ramazanışerifiniz mübarek olsun.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin ilk 5 maddesiyle 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinde bazı değişiklikler yapılmaktadır. Bu kapsamda, kamu alacaklarına konu hacizli menkul ve gayrimenkul malların elektronik ortamda satışına imkân sağlanmaktadır. Menkul malların açık artırmayla satımında artırmaya iştirak edecek kişilerden malın değerinin yüzde 5’i oranında teminat alınmasına yönelik düzenleme yapılmaktadır. Muhafazası tehlikeli veya masraflı olan menkul malların pazarlık usulüyle satılmasına imkân sağlanmaktadır. Açık artırma sonucunda kendisine ihale edilen malı almaktan vazgeçen kişilerin ödemeleri gereken yıllık yüzde 5 oranındaki faiz yerine tecil faizi oranında faiz alınması düzenlenmekte ve ihaleye katılıp malı almaktan vazgeçen kişilerin sorumlulukları netleştirilmektedir.

Yapılan düzenlemeler isabetli ve uygun olmakla birlikte aslında 6183 sayılı Kanun’un tümüyle gözden geçirilmesi gerekmektedir. Özellikle, teminat, ödeme emri, haciz, e-haciz müesseselerinin mükellef haklarını gözeten, kişilerin haklarını savunmasına da kolaylık sağlayan bir yapıya kavuşturulması uygun olacaktır.

Kanun teklifinin 6’ncı ve 7’nci maddeleriyle 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’nda değişiklikler yapılarak nakdî ücret destek tutarı günlük 50 Türk lirasına yükseltilmekte, yiyecek ve içecek hizmeti sektöründe faaliyet gösteren iş yerlerinde çalışanlara yönelik, destek mahiyetinde yeni tedbirler getirilmektedir. Buna göre, yiyecek ve içecek hizmeti sektöründe faaliyet gösteren iş yerlerinde 2021 yılı Mart ayında hizmet akdi bulunan ve ücretsiz izne ayrılan çalışanlardan nakdî ücret desteğinden faydalanmayanlara 2021 yılı Nisan ve Mayıs aylarına ilişkin olarak ücretsiz izne ayrıldıkları dönem için günlük 50 Türk lirası ödeme yapılması, yine yiyecek ve içecek hizmeti sektöründe faaliyet gösteren iş yerlerinde 2021 yılı Mart ayında hizmet akdi bulunan ve 2021 yılı Nisan ve Mayıs aylarında fiilen çalıştırılanların bu iki ay için prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigortalı ve işveren hissesi primlerinin tamamının, bu işverenlerin Sosyal Güvenlik Kurumuna ödeyecekleri tüm primlerden mahsup edilmek suretiyle Fon’dan karşılanması düzenlenmektedir.

Teklifin 8’inci maddesiyle, 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nda değişiklik yapılmaktadır. 4760 sayılı Kanun’un 3’üncü maddesine göre, komisyoncular vasıtasıyla veya konsinyasyon suretiyle yapılan satışlarda vergiyi doğuran olay, malların komisyoncuya veya konsinyeye değil, alıcıya tesliminde gerçekleşmektedir. Yapılan değişiklikle, buna istisna getirilerek, imalatçı tarafından içecek ve tütün ürünlerinin komisyoncuya veya konsinye işletmelere verildiği anda vergilendirilmesi öngörülmektedir. Böylelikle, hem istismara yönelik uygulamalar önlenmiş hem de içecek ve tütün mamullerinde ÖTV tahsilatı öne çekilmiş olacaktır.

Teklifin 9’uncu ve 10’uncu maddeleriyle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da değişiklikler yapılmaktadır. Buna göre, hükümlülerin elektronik yöntemlerle de mektup alıp gönderebilmelerine imkân sağlanmaktadır. Ayrıca, hükümlüye gelen veya hükümlü tarafından gönderilen mektup, faks ve telgrafların, resmî makamlara veya savunması için avukatına gönderilenler hariç olmak üzere, dijital olarak kaydedilmek suretiyle veya fiziki olarak saklanacağı hüküm altına alınmaktadır. Yine, kapalı ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerin ziyaretçilerle yapacağı görüşmelerin önceden bilgilendirmek kaydıyla kurum yönetimi tarafından dinlenebilmesi ve kaydedilebilmesi düzenlenmektedir. Bu düzenlemelerle, kamu düzeninin korunması ile kişi, toplum ve kurum güvenliğinin sağlanması veya suç işlenmesinin önlenmesi amaçlanmaktadır. Yapılan kayıt veya belgeler, amacı dışında kullanılmayacak, kanunda açıkça belirtilen hâller dışında hiçbir kişi veya kurumla paylaşılamayacak ve herhangi bir soruşturma ve kovuşturmaya konu edilmemiş ise en geç bir yıl sonunda silinecektir.

Plan ve Bütçe Komisyonunda verilen bilgilere göre, esasen altmış yıldır yapılan uygulamanın geçen yıl alınan Anayasa Mahkemesi kararı doğrultusunda yasal altyapıya kavuşturulmakta olduğu; dünyanın değişik ülkelerinde, özellikle Avrupa’nın önde gelen ülkelerinde bu uygulamaların olduğu, örneğin İspanya’da, İtalya’da, İngiltere’de, Fransa’da, Almanya’da hükümlülere yönelik dinleme ve kayıt yapıldığı açıklanmıştır.

Değerli milletvekilleri, teklifin 11’inci ve 12’nci maddeleriyle 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun bazı maddelerinde değişiklik yapılmaktadır. 5510 sayılı Kanun’un 17’nci maddesine göre, geçici iş göremezlik ödeneği hesaplanırken, ödeneğe esas kazanç sigortalının son üç aydaki ortalama kazancına göre belirlenmektedir. Teklifin 11’inci maddesinde yapılan düzenlemeyle, hastalık ve analık sigortasından ödenecek olan geçici iş göremezlik ödeneğine esas günlük kazancın hesabında, iş göremezliğin başladığı tarihten önceki on iki ayın dikkate alınması düzenlenmektedir. Madde gerekçesinde, sahte sigortalılık yapılarak ve ödeneğe esas kazancın ilgili üç aylık dönemde daha yüksek gösterilerek yüksek geçici iş göremezlik ödenekleri alınabilmesinin önlenmesinin amaçlandığı belirtilmektedir.

Bir başka konu: 5510 sayılı Kanun’un ek 17’nci maddesine göre, başvuru tarihinden geriye yönelik en fazla altı aya ilişkin prim teşviki, destek ve indirimlerden yararlanılabilmektedir. Teklifin 12’nci maddesinde yapılan düzenlemeyle, geriye yönelik teşvik uygulaması kaldırılmaktadır. Geriye yönelik teşvik uygulamalarının süreklilik arz etmesinin, hazinenin veya finansmanını sağlayan kurumun ya da Fonun yükünün artmasına sebebiyet verdiği ve uygulamada karmaşaya neden olduğu gerekçe gösterilmektedir.

Kanun teklifinin 13’üncü maddesiyle 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’na geçici madde eklenerek kurumlar vergisi oranının 2021 yılı kurum kazançları için yüzde 25, 2022 yılı kurum kazançları için ise yüzde 23 oranında uygulanması düzenlenmektedir. Uygulamanın 1 Temmuz 2021 tarihinden itibaren verilmesi gereken beyannamelerden başlaması ve 1/1/2021 tarihinden itibaren başlayan vergilendirme dönemine ait kurum kazançları için geçerli olması öngörülmektedir. Dolayısıyla kurumlar vergisinde 5 puan artış öngören bu düzenleme, 2021 yılı ilk geçici vergi döneminde uygulanmayacaktır.

Teklifin 14’üncü maddesiyle 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nda değişiklik yapılarak yatırım hizmetleri ve faaliyetlerinden kaynaklanan her türlü emanet ve alacakların on yıl içinde talep ve tahsil edilmemesi hâlinde Yatırımcı Tazmin Merkezine gelir kaydı yerine emaneten devredilmesi ve bu emanet ve alacakların, talepleri durumunda hak sahiplerine iade edilmesi düzenlenmektedir. Böylelikle hem Anayasa’da düzenlenen mülkiyet hakkının hem de yatırımcıların sermaye piyasalarına olan güveninin sekteye uğramaması gözetilmektedir.

Teklifin 15’inci maddesiyle çiftçilerimizin Tarım Kredi Kooperatiflerine olan ve 31 Aralık 2020 tarihi itibarıyla tasfiye olunacak alacaklar hesabına aktarılmış tarımsal kredi borçlarının yapılandırılması düzenlenmektedir. Buna göre, ana para borcuna yüzde 18 faiz uygulanmak suretiyle hesaplanan tutarın peşin ödenmesi ya da yüzde 30’unun peşin ve kalanının 3 eşit taksitle ödenmesi öngörülmektedir. Çiftçi, uygulanan faizin yüzde 12’lik kısmını ödeyecektir. Çiftçimizin ödeyeceği faizin düşürülmesi ve Ziraat Bankasından kullanılan kredilerin de kapsama alınması daha uygun olacaktır. Esasen, kanun teklifinde maddeyle ilgili yazılan gerekçe de bunu gerektirmektedir.

Değerli milletvekilleri, bütün dünya salgın nedeniyle zorlu bir süreçten geçmektedir. Salgın döneminin insan ve toplum hayatına, siyaset ve sosyal ilişkiler ağına, ekonomi ve ticaret alanına yıkıcı ve çok yönlü tesirleri bulunmaktadır. IMF’nin geçen hafta açıklanan Nisan 2021 Dünya Ekonomik Görünümü Raporu’na göre küresel ekonomi 2020 yılında yüzde 3,3 oranında küçülmüştür. Türkiye ekonomisi ise 2020 yılında yüzde 1,8 oranında büyüyerek dünyada ekonomisi büyüyen 5 ülkeden, G20 ülkeleri arasında 2 ülkeden 1’i olmuştur. Büyüme rakamını beğenmeyenler, kulp takmaya çalışanlar olsa da bu, önemli bir başarıdır. 2020 yılında ülkemizde yatırım harcamaları yüzde 10,3 düzeyinde artmış, özellikle makine ve teçhizat yatırımları yüzde 38,7’lik artışla son on yılın en güçlü performansını sergilemiştir.

Ekonomideki canlanma ve toparlanma 2021 yılında da devam etmektedir. Sanayi üretimi ocak ayında yıllık yüzde 11,4; bugün açıklanan endekse göre de şubat ayında yıllık yüzde 8,8 artmıştır. Ekonomik büyümenin öncü göstergesi olan İmalat Satınalma Yöneticileri Endeksi verisi mart ayında yüzde 52,6 olup on aydır aralıksız bir şekilde 50 eşik düzeyinin üzerinde değer almıştır. Bu durum, sektörün performansında güçlü bir iyileşmeye işaret etmektedir. Türk imalat sektörü, karşılaştığı önemli zorluklara rağmen hem üretimi hem de istihdamı artırmaya devam etmektedir. Son zamanlarda yaşanan konteyner sıkıntısı ve ham madde temininde yaşanan zorluklar girdi stoklarını artırmaya yönelik çabaları zayıflatmış ve stoklar hızlı düşüş göstermiştir. Bu zorlukların inşallah önümüzdeki aylarda hafiflemesi beklenmektedir.

İhracatçılarımız her ay rekorlar kırmaktadır. Mart ayı itibarıyla ihracat, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 42,2 artışla 19 milyar dolara yükselmiş, 2021 ilk çeyreğinde ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 17,3 artışla 50 milyar doları aşmıştır. Mart ayında gerçekleşen ihracat, tüm zamanların en yüksek aylık ihracat rakamı, yine, 2021 ilk çeyrek dönemi itibarıyla da bugüne kadarki en yüksek ilk çeyrek ihracat rakamı olmuştur. 2021 yılı ilk çeyreğinde dış ticaret açığı yüzde 15,2 düşüşle 11 milyar dolara gerilemiş, ihracatın ithalatı karşılama oranı 5,3 puan artarak yüzde 81,9’a yükselmiştir. Zorlu bir dönemde çok önemli performans gösteren ve ekonomimize büyük katkı sağlayan ihracatçılarımızı ve sanayicilerimizi kutluyorum.

Hazine ve Maliye Bakanlığınca geçen hafta açıklanan hazine nakit gerçekleşmeleri mart ayı itibarıyla 41 milyar lira, 2021 ilk çeyreğinde ise 11,3 milyar lira fazla vermiştir. Bu durum, bütçe performansında olumlu yönde bir gelişmeye işaret etmektedir.

Elbette, Covid-19 salgını, ekonomik açıdan bazı sektörleri ve bu sektörlerde çalışanları daha fazla etkilemiştir. Salgının olumsuz etkilerinin giderilmesi için bugüne kadar çok önemli tedbirler uygulamaya konulmuştur. Gelir desteğinden kira desteğine, ciro desteğinden kredi desteğine, kısa çalışma ödeneğinden işten çıkarmaların yasaklanmasına, nakdî ücret desteğinden işsizlik ödeneğine, normalleşme desteğinden telafi çalışması uygulamasına, hızlı işe dönüş teşviklerinden istihdam desteklerine, vergi ve sigorta primi ertelemesinden borç yapılandırılmasına, emekli aylıklarının yeniden düzenlenmesinden iş göremezlik ödeneğinin Covid-19 kapsamında da uygulanmasına kadar birçok teşvik, destek, hibe ve yardım uygulaması hayata geçirilmiştir. Görüştüğümüz kanun teklifinde de, biraz önce ifade ettim, yeni ek tedbirler bulunmaktadır. Ayrıca, müjdesi önceki gün Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından verilen, emekli ikramiyelerinin enflasyon oranında artırılarak Ramazan ve Kurban Bayramlarının öncesinde ödenecek olması; çiftçimizin elinde kalan patates, soğan ve çeltiğin Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından alınarak vatandaşlarımıza dağıtılacak olması memnuniyetle karşılanmıştır.

Türkiye bir yandan salgınla, bir yandan terörle başarılı bir mücadele verirken diğer yandan da yoğun bir şekilde maruz kaldığı bölgesel ve küresel dayatmaları, ekonomik ve siyasi baskıları Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin de sağladığı imkânlarla, alınan etkili tedbirler sayesinde boşa çıkarmaktadır. Bilinmelidir ki döviz ve faiz üzerinden Türk ekonomisini sıkıştırma girişimleri de sonuçsuz kalacaktır. Bölgesel ve küresel gelişmelerin sancılı, bir o kadar da sorunlu ortamında Türkiye’mizin kararlı duruşu, her cephedeki direniş ruhu hakikaten takdire şayandır. Cumhur İttifakı, üstlendiği tarihî misyonuyla, Türkiye’nin egemenlik haklarına, tarihî çıkarlarına, beka ve güvenlik hassasiyetlerine cesaretle sahip çıkmaktadır. Emperyalizmin ekonomik ve siyasi şantajlarına boyun eğmeyen, diplomatik ve mekanik tehditlerin aldırış etmeyen ülkemiz, istiklal ve istikbaline en küçük gölgenin düşmesine müsaade etmeden tarihsel yolculuğunu sürdürmektedir. Türkiye, küresel ve bölgesel hesapları bozan bir ülkedir; artık, söz dinleyen değil, sözü dinlenen bir kuvvettir.

Konuşmama son verirken, Milliyetçi Hareket Partisi olarak destek verdiğimiz bu kanun teklifinin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı sonuçlar getirmesini diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Garo Paylan.

Buyurun Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum ve ramazan ayının da Müslüman milletvekillerimize, Müslüman vatandaşlarımıza ve insanlığa hayırlar getirmesini diliyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, yıllardır derin bir ekonomik kriz yaşıyoruz ve – ben altı yıldır milletvekiliyim- altı yıldır dilimizde tüy bitti arkadaşlar. Ya, diyoruz ki: “Büyük bir ekonomik kriz var. Bu bir hastalıktır. Gelin, önce hastalığın teşhisini yapalım, büyük bir sıkıntımız var, gelin bunun teşhisini yapalım.” Yok. Teşhisi kime veriyoruz? Saraya veriyoruz. E, teşhisi saray koymuyor; teşhis koyulmayınca da arkadaşlar, tedavi de oluşmuyor. Sözüm meclisten dışarı olarak söylüyorum; aynı şeyleri yapıp farklı sonuçlar beklemek ancak ahmakların işidir arkadaşlar. Gelin, bir sefer daha ahmak olmayalım. Bakın, saray altı yıldır fermanlarını gönderiyor, altı yıldır bu fermanlara noktasına virgülüne dokunmadan sizler mühür basıyorsunuz, altı yıldır ekonomik kriz derinleşerek devam ediyor. Ya, arkadaşlar, bir yerde yanlış yapıyoruz.

Bakın, yeniden bir torba yasa var, torba yasa ne diyor? “Efendim, halktan gelen talepleri karşılayacağız.” Ya, Allah’ınızı severseniz, torba yasayı incelediniz mi? Ne var bu torba yasada; işçiye, memura, esnafa, emekliye ne var, baktınız mı? Ya, acaba milletin derdine derman olacak bir noktada mı bu torba yasa? Değil. Peki, bu konuda Meclis irade gösterecek mi? Maalesef, irade gösteremeyecek gibi duruyor.

Değerli arkadaşlar, bakın, ülkemiz yüksek borçluluk, yüksek enflasyon, yüksek faizler ve yüksek kur sarmalında inim inim inliyor. Vatandaşlarımız tefeciye borçlanmış, bankacılara borçlanmış, gelin bunlara derman olalım diyoruz, gelin yapısal reformlar yapalım diyoruz, efendim “Yeniden bir torba yasayla biz bunu geçiştirelim.” diyorsunuz. Bakın, biz şunu söylüyoruz: Bir insan bedenine benzetirsek, bizde yüksek tansiyon var, yüksek şeker var, kalp var, her türlü hastalık belirtisi var ama siz diyorsunuz ki: “Biz hastaya yine de aspirin vereceğiz.” Ya, bu aspirini siz beş yıldır veriyorsunuz, iflah oldu mu? Hayır, hastalık ilerledi; eğer bir kanserse, bütün vücudu sardı hastalık “Yeniden aspirin verelim.” diyorsunuz. Aspirin tedavisiyle bir yere varamadığımızı onlarca kez gördük, yeniden bu tedaviyi dayatıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, ya, Allah’ınızı severseniz, bakın, büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayız ülke olarak, ülke ekonomisi olarak. Büyük bir fırtına geliyor, siz bunun farkında değilsiniz. Neden biliyor musunuz? Şu anda dünyada para bol, Amerikan Merkez Bankası para basıyor, Avrupa Merkez Bankası para basıyor, Japon Merkez Bankası para basıyor, trilyonlarca dolar para basılıyor ve bu paranın bir bölümü de gelişmekte olan ülkelere gidiyor; yüz milyarlarca dolar gelişmekte olan ülkelere gitti, bize de bunun damlaları geliyor. Bakın, bu yüzden biz şu anda ekonomik olarak hâlâ sürdürülebilir noktada devam ediyoruz. Evet, Merkez Bankası rezervlerini tükettiniz, ekside. Ama sizi uyarıyorum, bakın, 2013 yılını hatırlayın, Amerikan Merkez Bankası 2008’den 2013 yılına kadar para bastı; 2013 yılında Amerikan Merkez Bankası Başkanı Ben Bernanke çıktı “Artık para basmıyoruz.” dedi, 2013 yılında gelişmekte olan ülkeler için bütün dengeler şaştı. Bakın, bizim 2013 yılında Merkez Bankası rezervimiz vardı, bankaların stoku vardı, o fırtınayı o çerçevede atlatabildik ama şimdi bakın, yakın bir gelecekte ABD’de enflasyon geliyor, ABD’de faizler yükseliyor. ABD Merkez Bankası Başkanı üç vakte kadar -bu, üç ay olur, on üç ay olur- “Artık para basmıyorum ve faizleri yükseltiyorum.” diyecek. O noktada ne olacak biliyor musunuz? Bizim gibi ülkelerden para -zaten kaçıyor bizden- daha da hızla kaçacak ve maalesef, eğer ki o süreçte çatımızı, penceremizi tamir etmemişsek -bu, üç ay olur, on üç ay olur- derin bir ekonomik krize sürükleneceğiz.

Borç sarmalı içindeyiz arkadaşlar. Bakın, borç alan emir alır, bunu unutmayın. Öyle milliyetçi afra tafralar yapmakla bu olmuyor. Arkadaşlar, kasanızda para yoksa emir alırsınız. Eğer ekonominiz güçlü değilse sizinle her türlü oyunu oynarlar. Bu açıdan, bu üç ay ile on iki ay arasında değişen süreçte çatımızı, penceremizi tamir edeceğiz, gelen fırtınaya hazır olacağız ki o fırtına bizi yerle bir etmesin, o fırtına bizi IMF’ye muhtaç etmesin. Bunun için ne yapmamız lazım biliyor musunuz? Sarayın vesayetinden kurtulup bu Meclisin yapısal reformlar yapması lazım. Eğer bu Meclis sarayın vesayetinden kurtulamazsa, onun gönderdiği yanlış fermanlara mühür basmaya devam ederse bu suçun ortağı olacak arkadaşlar, yani bu Meclisin çoğunluğunu oluşturan Cumhur İttifakı’nın üyeleri bu suçun ortağı olacak. Şu anda zaten 10 milyon vatandaşımız işsiz, çalışanlar da sefalet ücretlerine mahkûm; o ekmeği dahi bulamayacak duruma gelebiliriz alimallah.

Bakın, Arjantin böyle bir sarmaldan yirmi yıldır çıkamıyor arkadaşlar, tam yirmi yıldır. Defalarca IMF’ye gitti, çıkamıyor. Başka ülkeler de bu karanlığa sürüklendi, bu karanlığa ülkemizi sürükleme hakkımız yok, bunun için Meclisimizi uyarıyorum. Gelin, sarayın fermanlarının vesayetinden çıkalım ve yapısal reformlar yapalım.

Değerli arkadaşlar, bu torba ne getiriyor baktınız mı ya, Allah’ınızı severseniz? Bakın, pandemide 1’inci yıla girdik, bir yılı geçti, öyle değil mi? Bir yıldır hepimiz sıkıntılar yaşıyoruz. Öncelikle canımızla ilgili sıkıntılar yaşıyoruz ama bunun yanında vatandaşımız derin ekonomik sıkıntılar yaşıyor. Ya, birinci dalga geçti, hadi anladık, birinci dalga acemiliğinize geldi; bütün dünya paraları dağıttı, siz, bırakın para dağıtmayı, vatandaşa IBAN verdiniz, para istediniz. Hadi diyelim ki acemiliğinize geldi. İkinci dalga geldi arkadaşlar. İkinci dalga geldi, dedik ki: Ya arkadaş, ikinci dalga geldi, gelin esnafın derdine derman olalım, esnafa destek verelim, işçiye destek verelim, çiftçiye destek verelim dedik. İkinci dalgada da 5 kuruş para görmedik. Bir tek İşsizlik Sigortası Fonu’ndan son derece sınırlı bir kaynak, sefalet ücretleriyle işçiye verildi, o da sefalet ücretleriyle. Ya, üçüncü dalgaya girdik arkadaşlar, vaka sayıları resmî rakamlarda 60 bini geçmiş -bence resmî olmayan rakamlarda 200 binin üzerindeyiz- her gün 250-300 vatandaşımız ölüyor resmî rakamlarla -bizim tespitlerimize göre her gün 750 vatandaşımız ölüyor- yani bu ülkede her gün 4-5 tane uçak düşüyor; şu getirdiğiniz torba yasaya bakın ya. 10 milyon vatandaş işsiz, milyonlarca vatandaşımız ekmeğe muhtaç durumda, faturalarını ödeyemiyor, kirasını ödeyemiyor, vergisini ödeyemiyor; şu getirdiğiniz torbaya bakın ya! Şu torba kaç kuruş veriyor vatandaşa biliyor musunuz ya? Bir tek çiftçinin, efendim, borcunu biraz yapılandırıyormuş; çiftçinin 180 milyar borcu var, onun yüzde 1’i bile olmayan rakamı yapılandırıyormuş. Onu da tefeci faiziyle yapılandırıyorsunuz, yüzde 18’le. Arkadaşlar, sizin vicdanınız nereye gitti ya? Bakın bugün ramazanın birinci günü, size vicdan çağrısı yapıyorum. Pandemide üçüncü dalgada vatandaşlarımız derin kriz yaşıyor, şu torbada vatandaşın derdine derman olacak hiçbir şey yok arkadaşlar. Ne var torbada? Size söyleyeyim… Bu torbada işçiye ne var biliyor musunuz arkadaşlar?

SALİH CORA (Trabzon) – Nakdî ücret desteği.

GARO PAYLAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, yalnızca kafe ve restoranda çalışan işçilere diyor ki bu torba: “Siz dokuz aydır günde 39 TL alıyordunuz.” Ücretsiz izne çıkarılanlara günde 39 TL, bakın ayda da 1.160 TL yani kişi başına vursak 4 kişilik bir ailede 9 TL’ye muhtaç ettiniz vatandaşlarımızı bir günde. Şimdi, bu torba diyor ki: “Siz dokuz aydır ölmediniz ya, hayatta kaldınız ya, demek ki bizim bu işe devam etmemiz lazım. Biz sizi günde 50 liraya -arkadaşlar, bakın- ücretsiz izne çıkarmaya devam edeceğiz.” Yetmiyor, “Kısa çalışma ödeneğini de kaldırıyoruz.” diyor. Hani, kısa çalışma ödeneğiyle hiç yoksa vatandaş maaşının yüzde 60’ını alabiliyordu ya, ona da göz diktiler, onu da kaldırdılar. Şimdi, diyorlar ki: “Sen bir yıldır ölmediysen daha da ölmezsin. Ben seni günde 50 liraya ücretsiz izine çıkarıyorum.” Ya, gelin, şu hesabı yapalım ya, gelin, şu hesabı yapalım: Günde 50 lira arkadaşlar, 4 kişilik bir aile; kişi başı 12,5 lira, bir günde 1 kişiye 12,5 lira. Hadi, buyurun öğüne bölelim; 3 öğün değil mi, 3 öğün, öğün başı 4 lira veriyorsunuz vatandaşımıza, 4 lirayı reva görüyor bu torba. Çay, simit kaç lira? Simit ben sordum 2,5 liraya çıkmış ya, çay da bir yerde içseniz 2,5 lira diyorlar, yani 1 çay, 1 simidi reva görmüyorsunuz vatandaşınıza ya! Bu mudur sizin vicdanınız? Önerge verdik, dedik ki: “Bari günde 100 liraya çıkaralım vatandaşlarımıza desteği, bari 100 lira yapalım.” AKP’li ve MHP’li milletvekilleri reddettiler önergemizi. Değerli arkadaşlar, bu mübarek günde gelin, elimizi vicdanımıza koyalım. Bu 50 lirayı hep beraber sorgulayalım, bir vatandaşımızı… Milyonlarca vatandaşımızı zaten bir yıldır perişan etmişiz. Gelin, hiç yoksa şu pandeminin inşallah, son aylarında, şu aşıyla beraber oluşabilecek son aylarında vatandaşlarımıza bir nefes aldıralım ya! Ya, ben size çağrı yapıyorum, hadi 600 milletvekiliyiz; hadi gelin, 50 liraya geçinelim bir ay, hadi günde 50 liraya geçinelim, hadi buyurun, var mısınız? Hadi var mısınız arkadaşlar? Deyin ki: “Ben 50 liraya geçinebilirim.” O zaman vatandaşa da 50 lirayı reva görebilirsiniz ama “Ben 50 liraya geçinemem.” diyorsanız, vatandaşa da 50 lirayı reva göremezsiniz arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, bu torbada esnafa ne var onu söyleyeyim, baktınız mı bilmiyorum. Hani bir yıldır bir reklam vardır ya “aç-kapa, aç-kapa…” Reklamın adını da vereyim, “Artema” diye meşhur bir reklam var ya, esnafı da aynı oyuna getirdiniz: “Aç-kapa, Artema.”

SALİH CORA (Trabzon) – Reklam yapma!

GARO PAYLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ya, esnafı tekrar kapatıyorsunuz. Şimdi, Sayın Erdoğan bu akşam çıkacak, “Esnafı kapatacağız.” diyecek, daha da derin tedbirler alacak. Belki iftarda da açamayacak esnaflarımız, tamamen kapatılmış durumda olacaklar esnaflar.

SALİH CORA (Trabzon) – Açsak olmuyor, kapatsak olmuyor. Nasıl yapacağız?

GARO PAYLAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, esnafları kapatıyorsunuz. Ya, birinci dalgada bütün demokratik ülkeler esnaflarını desteklediler, siz 5 kuruş vermediniz; ikinci dalgada desteklediler, yine 5 kuruş vermediniz; üçüncü dalgada ne çıktı esnaflara size söyleyeyim…

SALİH CORA (Trabzon) – Kısa çalışma ödeneği vermedik mi?

GARO PAYLAN (Devamla) – Esnaflara “Arkadaş, senin yanında çalışan işçilerin, o da yalnızca nisan ve mayıs ayında sigorta primlerini ben ödeyeceğim.” diyor. Bütün mesele bu.

ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) – İşsizlik Fonu’ndan ödeyecek.

GARO PAYLAN (Devamla) – Yani arkadaşlar, esnafın vergisi yok, kirası yok, SGK primi yok, banka borçları yok; yalnızca “Yanındaki işçinin SGK primini vereceğim.” diyor. Peki, nereden ödeyecek arkadaşlar bunu, onu da biliyor musunuz? İşçinin parasından ödeyecek, işçinin fonundan ödeyecek, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan ödeyecek. Ya, bu mudur arkadaşlar sizin adaletiniz?

Ya, bakın, bu torbada ne var biliyor musunuz? Kurumlar vergisini yüzde 20’den 25’e çıkarmak var, bununla beraber 25 milyar lira ilave gelir elde edeceksiniz. Bunu destekliyoruz, bunu da söyleyeyim, kurumlar vergisinin yükseltilmesini; onu da anlatacağım biraz sonra. 25 milyar lira ilave tedbiriniz var. Bu torbayla kaç kuruş destek veriyorsunuz ya? Ya, şu işçinin sigorta primi desteğinin İşsizlik Sigortası Fonu’na yükü topu topu 100 milyon lira mı, 150 milyon lira mı ne arkadaşlar. Bu mudur sizin adaletiniz? Bir torbayla 25 milyar lira vergi topluyorsunuz, verdiğiniz topu topu 3-5 kuruş. Ya, bari torbayla topladığınız vergiyi işçiye doğrudan destek olarak verin, İşsizlik Sigortası Fonu’na niye göz dikiyorsunuz? Zaten bir yıldır bütün destekleri İşsizlik Fonu’ndan verdiniz, yine destekleri İşsizlik Fonu’ndan vermeye kalkıyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, bakın, size söylüyorum: Bunun kapsamı da çok dar. Diyorsunuz ki: “Kafe, restoran…” Peki, ya berberler arkadaşlar, ya eğlence mekânları, ya düğün salonları, ya turizm işletmeleri? Bak ne oldu, Ukrayna Devlet Başkanını çağırdınız buraya, afra tafra…

SALİH CORA (Trabzon) – Kendisi geldi.

GARO PAYLAN (Devamla) – “Biz yanınızdayız, stratejik ortağız.” filan, ne oldu? Putin hemen orada ayağa kalktı, “Uçakları durduruyorum.” dedi, 6 milyon turist bitti; hadi geçmiş olsun!

SALİH CORA (Trabzon) – Hoşuna mı gitti?

GARO PAYLAN (Devamla) – Hadi, bakın, adım attınız “Biz Ukrayna’nın yanındayız, silah satacağız.” diye, Dimyat’a pirince giderken eldeki bulgur da gitti; 6 milyar dolarlık gelir, Antalya’nın, diğer illerimizin, Muğla’nın gelirleri gitti. Ne olacak esnafın hâli? Oradaki esnaf, yalnızca Rus turistle ayakta durabiliyordu.

Şimdi, efendim, Ukrayna’ya adım attık diye Rus turist de gitti. Yarın “Domates de almayacağım.” diyecek. E, bu mudur dış politikadaki dengeler arkadaşlar? Türkiye'nin denge siyaseti bu mudur? Dümeni kırılmış gemi gibi dümeni bir gün oraya çevir, bir gün buraya çevir. Vallahi züccaciye dükkânına girmiş fil gibisiniz, her döndüğünüzde kırıyorsunuz, döküyorsunuz arkadaşlar ya! Ya, bu dış politikadaki dengesizlikler yüzünden, vatandaşımız zaten ekonomik kriz yaşıyor, bununla daha da derinleştiriyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, torba yasada çiftçiye ne var biliyor musunuz? Bakın, çiftçinin kimlere borçları var söyleyeyim: Tarım Kredi Kooperatifine 9 milyar borcu var, Ziraat Bankasına 88 milyar borcu var, özel bankalara da 50 milyar borcu var. Görünürde çiftçinin 150 milyar borcu var, 150 milyar TL ama yetmiyor. Tefeciye, aracıya, tüccara da en az 70-80 milyar borcu var. Siz “50 milyar.” deyin, çiftçinin 200 milyar lira borcu var arkadaşlar. Çiftçi bir borç sarmalı içinde.

Değerli arkadaşlar, zannediyorsunuz ki çiftçinin borçları bu torba yasayla yapılandırılıyor, değil mi? Bu torbayla çiftçinin ne kadarlık borcu yapılandırılıyor, biliyor musunuz? Size söyleyeyim: 1 milyar lira bile değil, 1 milyar lira. Bakın, çiftçinin 200 milyar borcu var, siz yüzde 1’ni bile yapılandırmıyorsunuz, yüzde 1’ni bile değil ve tefeci faiziyle, yüzde 18, tefeci faiziyle yapılandırıyorsunuz.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Faizci bunlar, faizci!

GARO PAYLAN (Devamla) – Bu mudur sizin vicdanınız be? Biz ne diyoruz, gelin çiftçinin borcunu silelim diyoruz, silelim. Çiftçi borç sarmalında, altı yılda 10 kere çiftçi borcu yapılandırması oldu, iflah oldu mu çiftçi, iflah oldu mu; olmuyor, olmaz. Çiftçilerin yaş ortalaması 57, hiçbir çiftçinin çocuğu çiftçi olmak istemiyor çünkü çiftçilerin girdileri yüksek. Çiftçiyi, tefeciye, aracıya, özel bankaya mahkûm etmişsiniz, çiftçinin oğlu çiftçi olmak istemiyor. Çiftçiyi bu borç sarmalından çıkaracak yapısal bir tedbire ihtiyaç var. Siz ne yapıyorsunuz? Plan Bütçe Komisyonuna, efendim, bir torba gönder, orada 200 milyar borcun 1 milyarını yapılandırayım, tefeci faiziyle yapılandırayım, çiftçiye de bir şey yapıyormuş gibi gözükeyim. Arkadaşlar, bu iş yapısal çözüm ister; bu iş Tarım Komisyonunda görüşülmeli, çiftçi borçları -yapılandırma değil- silinmeli. Önerge verdik, “Her bir çiftçinin 50 bin liraya kadar borcunu silelim.” dedik; AKP, MHP reddetti.

Arkadaşlar “Kaynak nerede?” diyeceksiniz, değil mi? “50 bin lira ne kadar güzel, nerede kaynak?” diyeceksiniz, değil mi? Şu saraylara, savaşlara, yandaşlara, faize giden paranın onda 1’ini verseniz çiftçilerin 50 bin lira borcunu silebiliriz; hadi buyurun, hadi yapalım, hadi! Meclis ne için var arkadaşlar; bugünler için yok mu? Ama bu irade maalesef yok. Tercihler değişmiyor, kaynaklar saraylara, savaşlara, yandaşlara ve faize gidiyor, çiftçi, esnaf, işçi inim inim inliyor.

“Bu torbada kurumlar vergisini yüzde 25’e çıkaracağız.” diyorsunuz. Destekliyoruz ama desteklemediğimiz nokta ne biliyor musunuz? Ya, yıl başlamış, bütün kurumlar yıllık planlarını geçen yıl yapmışlar yüzde 20 vergiye göre, yılın 4’üncü ayına gelmişiz, yılın üçte 1’i gitmiş, siz diyorsunuz ki: “Bu yılın vergisini yüzde 25’e çıkarıyorum.” “Ferman padişahın.” diyorsunuz, değil mi? Arkadaşlar, böyle bir ülkeye kim yatırım yapar ya? Düşünün, yıllık planlarınızı yapmışsınız, vergi yüzde 20 diye planlarınızı yapmışsınız, kârınızı, zararınızı ona göre ayarlamışsınız; “vergi yüzde 25” deniyor. Bu mudur sizin planlamanız arkadaşlar ya? “Gelecek yıl da yüzde 23 yaptım, ferman padişahın.” diyorsunuz. “Ondan sonraki yıl yüzde 20, totodan ne çıkarsa. Başka bir torba yasa gelirse 30 yaparız, 15’e düşürürüz; ne olacak ki nasıl olsa ferman padişahın.” diyorsunuz. Arkadaşlar, öngörülebilir olmayan bir yere kimse yatırım yapmaz.

Size bir şey daha söyleyeyim: Bu kurumlar vergisiyle ilgili mutlaka kademeli bir sisteme geçmeliyiz, yapısal reform olarak önerimiz budur. Gelir vergisinde nasıl ki kademeli bir sistem varsa kurumlar vergisinde de… Çok az sayıda şirket kurum kazancı elde etmektedir, büyük şirketler. ABD bunu tartışıyor, küçük şirketlere “yüzde 20” diyor, büyük şirketlere “yüzde 28” diyor. Gelin biz de bu anlamda yapısal bir reformu tartışalım. Kurumlar vergisinde de kademeli bir sisteme geçelim çünkü 10 milyar lira kazanan bir şirket ile 10 bin lira kazanan bir şirketi aynı kefeye koyamayız arkadaşlar. 10 bin lira kazanan bir şirketin 2.500 lirasını alıp 10 milyar kazanan bir şirketin 2,5 milyarını almak aynı şey değildir arkadaşlar. Burada da adaleti mutlaka sağlamalıyız ve yapısal bir reforma gitmeliyiz.

Arkadaşlar, bu torbada, ayrıca, haczedilen evin, arabanın elektronik sistemle satılması var, değil mi? Arkadaşlar, haczetme meselesini kolaylaştırıyorsunuz, “Daha kolay satacağız.” diyorsunuz. Peki, bu haciz meselelerinin neden gündeme geldiğini neden tartışmıyoruz arkadaşlar? Bu konuda yapısal bir tedbiri neden almıyoruz değerli arkadaşlar? Bu anlamda, vatandaş ödeyebiliyor mu, ödeyemiyor mu; bu meselelere mutlaka bakmalıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun tamamlayın.

GARO PAYLAN (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

Değerli arkadaşlar, bu demokrasi krizi ekonomik krizi yaratmıştır ve siz sokakta da üniversitede de istibdadı kurmaya çalışıyorsunuz. Bu torbayla aynı zamanda cezaevlerinde de istibdadı kurmaya çalışıyorsunuz. Ya, cezaevine attığınız siyasi tutuklular zaten büyük bir mağduriyet yaşıyorlar, şimdi diyorsunuz ki: “Cezaevinde olanlar eşiyle, çocuğuyla görüşürken kamerayı başına dikeceğim, ses dinleme cihazını da oraya koyacağım, onları dinleyeceğim.”

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ayıp, ayıp!

GARO PAYLAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bir düşman hukuku uyguluyorsunuz ama şunu unutmayın: Türkiye tarihine bakın, Osmanlı tarihine bakın; hep devran dönmüştür. Keser dönmüştür, sap dönmüştür; gün gelmiştir, hesap dönmüştür ve her zalim mutlaka aynı zalim uygulamalarla karşı karşıya kalmıştır arkadaşlar. Bu açıdan size önerim, bu vicdansız yasaları ortaya koymayın. Yarın başka bir zalim gelir, kamerayı başınıza diker, o zulümle yüz yüze kalırsınız.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Abdüllatif Şener konuşacak.

Buyurun Sayın Şener. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün ramazanışerifin ilk günüdür, milletimizin ramazanı mübarek olsun; ibadetlerimiz makbul, dualarımız kabul olsun.

Böyle ilk iftar saati yaklaşırken Mecliste bir torba kanun üzerinde görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Torba kanun olması nedeniyle birbiriyle uyuşmayan değişik maddeler var, özü itibarıyla ekonomiyle ilgili maddeler ağırlıktadır ama hemen hepsi hiçbir işe yaramayan maddeler niteliğindedir. Bunun dışında cezaevleriyle ilgili bazı düzenlemeler var, o önemlidir ama olumsuz anlamda önemlidir. Geldiğimiz noktada, Meclisi oyalamak için ve satır arası bazı şeyleri sıkıştırmak için düzenlenmiş bir paketi burada görüşmekteyiz.

Değerli arkadaşlar, maddeler ağırlıklı olarak ekonomiyle bağlantılı demiştim. Tam bir ay önce, 13 Mart günü, biliyorsunuz, Sayın Cumhurbaşkanı bir ekonomik reform paketi açıklamıştı. Reform paketi dediğimizde biz hep ciddiye alırız, çok önemli şeylerin içinde bulunduğunu düşünürüz, ülkenin içinde bulunduğu sorunları da çözebileceğine inanırız ama maalesef bu 13 Mart reform paketi boş bir paketti, içinde ciddi hiçbir şey yoktu, Türkiye'deki ekonomik sorunları çözebilecek bir vizyon ve adım bulunmuyordu. Bunun arkasından ekonomiyle ilgili ilk gelen paket Meclise bu, bu da aynı şekilde içi boş bir niteliktedir.

Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı bir ay önce “ekonomi reform paketi” diye o paketi açıkladığı zaman acaba neler var, hangi derde deva var diye incelemiştim, baktım; emekçiler yok, yani işçiler, emekliler, memurlar, asgari ücretliler paketin içerisinde yok. Türkiye'deki milyonlarca emekçinin içinde yer almadığı “ekonomik reform paketi” diye takdim edilen bir metnin, bu ülkeye reform niteliğinde bir şey getireceğine inanabilir misiniz? Mümkün değil.

Başka ne yok diye incelemeye başladım, çiftçilerden hiç söz etmemiş. Bu ülkede milyonlarca çiftçi var ve Cumhurbaşkanı ekonomik reform paketi açıklıyor ve bu paketin içerisinde çiftçilerle ilgili hiçbir cümle yok, sanki bu ülkede çiftçinin derdi yok gibi. Hâlbuki bu ekonomik buhran ortamında Türkiye’de en büyük sıkıntıyı çekenlerden biri de işsizlerimiz gibi, esnafımız gibi, emeklilerimiz gibi, asgari ücretlilerimiz gibi çiftçilerimizdir. Unutmuş, bir ekonomik reform paketi hazırlamış, içinde çiftçi yok. Yani ne demek istiyor bu Hükûmet? Diyor ki: “Çiftçi bizden bir şey umut etmesin, bizim bir hayrımızı göremez.” Ama sadece o kadar değil, esnaf da yok ekonomik reform paketinin içerisinde. Esnafa doğrudan destekle ilgili, iş yerlerini kapattıkları esnafa ne yapacaklarıyla ilgili hiçbir cümlenin, önerinin olmadığı bir paketten söz ediliyor. Demek ki esnafa da diyor ki bu Hükûmet: “Bizden bir hayır beklemeyin, bu Hükûmet var olduğu sürece devletin size bir hayrı dokunmaz.”

Ama en komik tarafı, Cumhurbaşkanının açıklamış olduğu ekonomik reform paketinde enflasyon yoktu. “Fiyat istikrarını bir kenara bıraktık yani fiyat istikrarıyla uğraşmayacağız.” diyordu. Fiyat istikrarı dediği enflasyondur. Dünyada hangi ekonomik reform paketi söz konusu olmuştur herhangi bir ülkede de enflasyon bir kenara bırakılmıştır, mutfaktaki yangın yok sayılmıştır, fiyat artışlarının dizginlenmesi için bazı tedbirler alınmamıştır? Ben, Türkiye’nin geçmişinde hiç böyle bir şey görmedim. Ne zaman ki otuz yıldır bu kürsüye yeni bir şeyler yapacağıyla ilgili, ekonomiyle ilgili bir düzenleme yapacağıyla ilgili bir Hükûmet yetkilisi çıkmışsa mutlak surette, fiyat artışlarıyla ilgili, enflasyonla ilgili alınması gereken tedbirlerden ve yapacaklarından mutlaka bahsetmişlerdir. Ama, maalesef, ilk defa bir Hükûmet, fiyatlar 2’ye katlanıyor, 3’e katlanıyor ve bunu yok sayıyor, hazırladığı paketlerde hiç değinmeden geçiyor “Biz ondan vazgeçtik.” diyor. Ama bir taraftan da TÜİK'e talimat veriyor, o da mümkün olduğu kadar enflasyon rakamlarını düşük göstermeye çalışıyor ama bununla birlikte hâlâ TÜİK'in resmî rakamlarında ÜFE enflasyonu yüzde 31 civarındadır. Dünyanın en yüksek birkaç enflasyonundan biri bu ülkede yaşanıyor. Mutfaklar yangın yerine çevrilmiş, pazar yerleri ateş pahası; bakkallar, manavlar, marketler artık insanların tahammül edemeyeceği bir düzeye ulaşmıştır ve 83 milyon insan Türkiye’deki ekonomik sıkıntıların mağdurudur ama maalesef, bu Hükûmet, bu ekonomik buhran ortamında, 83 milyonun ızdırap çektiği, çile çektiği, ekmek derdine düştüğü, ekmek teknesini kurtarmaya çalıştığı, çocuklarının okul masrafını nasıl karşılayacağını düşündüğü ve ızdırabını çektiği bir ortamda lükse, saltanata, israfa devam etmektedir. Sürekli gazetelerde, sosyal medyada, haberlerde bir bakıyoruz ki Cumhurbaşkanlığı yeni bir israfın peşinde. Yeni yeni otomobiller alıyor, yeni yeni düzenlemeler yapıyor, 100 milyonlarca, 100 milyarlarca liralık lüzumsuz, boş, ülkeye bir menfaati olmayan, Türkiye ekonomisine bir katkısı olmayan ama kendi keyfine, sefasına büyük hizmet eden işlerin peşinde. Ya, şu 5-6 milyon liralık -her biri- onlarca araba almanın bir alemi var mı bu kriz ortamında? Yapılır mı bu? Devlet ricali öncelikle tedbirleri kendisine karşı uygular. “Ekonomik tedbirler gereklidir bu ülkede, tasarruf lazımdır.” diyorsa bir Hükûmet yetkilisi, bir Cumhurbaşkanı, önce tasarrufa kendisinden başlar, kendi harcamalarını kısar ama maalesef kendisi lüks ve israfın peşinde koştururken bir de bakıyoruz ki vatandaşın derdiyle ilgili hiçbir şey yapılmadığı gibi vatandaş cenderenin içerisine sokulmaktadır. Geldiğimiz nokta bu ve yaşadığımız ortam bu.

Bakın, yani, 100 milyarlarca liralık ihaleler yapılıyor. Hatta ihale de yapılmıyor, özel dost ahbap işi pazarlıklarla 100 milyarlara varan bedellerle büyük kamu işleri muteber ve dost iş adamlarına veriliyor. Pazarlık usulü bu yapılır mı? Bakın, önümüze gelen paketin ilk 5 maddesi 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usul Hakkında Kanun’da değişiklik yapılmaktadır ve yaptığı değişiklikler de bu kanunun ikinci kısmıyla ilgilidir, amme alacağının cebren tahsiliyle ilgili hususlardır. İcradaki malların, menkullerin ve gayrimenkullerin nasıl satılacağıyla, elden çıkarılacağıyla ilgili ana kanundaki ifadeler açık artırmadan bahsediyor; haczedilen menkul malları bile satarken açık ihaleyle satıştan bahsediyor ama 1954 yılına ait bir kanun, o günden bugüne altmış yetmiş yıl geçmiş ama bugün, bu iktidar, milyarlık işleri, 10 milyarlarca liralık işleri dost ahbap işi, kapalı kapılar ardında, kimse bilmeden, kimse duymadan, eş dost işi veriyor ve hazineyi emme basma tulumba gibi bu işler nedeniyle birilerinin cebine akıtıyor. Bir yetkili eğer hazineyi emme basma tulumba gibi birilerinin cebine akıtıyorsa, boşaltıyorsa o cep asla bir yandaşın cebi olamaz, o cep olsa olsa bu parayı emme basma tulumba gibi pompalayanların cebidir yani kendi cepleridir.

Değerli arkadaşlar, bakın “Bu pakette ne var?” diyoruz. Bu pakette olanlara baktığımızda dehşete düşmemek mümkün değil. Birtakım vergi gelirlerini artırmaya yönelik tedbirler var güya ama bu tedbirlerin hiçbirine tedbir demek mümkün değildir; küçük, palyatif şeyler veya bazı harcamaları azaltmaya yönelik düzenlemeler var. Masrafları azaltmayla ilgili maddeler, satır arası, gerçekten çok komik ve “Bunu buraya niçin koydular acaba?” diye düşünmek zorunda kalıyorsunuz.

Nedir mesela? Özel tüketim vergisinde bir değişiklik var (III) sayılı listede bulunan mallarla ilgili olarak. Burada, verginin ödenme dönemini biraz öne çekiyor özel tüketim vergileriyle bağlantılı olarak, bazılarıyla o da. E, buradan ne sağlanır? Bununla ilgili hiçbir rakam vermiyorlar. “Bunun hesabını kitabını yaptınız mı; bütçeye, hazineye bir faydası var mı; söyleyin.” dediğinizde hiçbir hesap verdikleri yok ama diğer taraftan, ben 2020 bütçesine bakıyorum, bu pandemi ortamında “Maske kullanmadı.” “Sokağa çıktı.” “Trafiği ihlal etti.” diye 9 milyar lira para cezası kesmiş bu Hükûmet, 9 milyar; 2021 bütçesine de 19 milyar lira para cezası koymuş. Sürekli olarak vatandaşları cezalandırarak para ihtiyacınızı karşılayamazsınız; önce israflardan vazgeçmek lazım, israfları terk etmek lazım.

Bakın, Norveç’te Başbakan doğum günü kutlamış bir kafede. Mevzuata göre, Norveç mevzuatına göre 10 kişiden fazla davetli bulunmaması gerekiyormuş. 13 kişiyle doğum günü kutladı diye emniyet, Türk lirasıyla 19 bin lira para cezası kesiyor. E, bizde ne oluyor? Bizde Cumhurbaşkanı lebalep kongreler yapıyor. Önce Karadeniz vilayetlerinde yaptı, bütün Karadeniz kırmızıya boyandı, her tarafa yaydı coronayı. Daha sonra genel kongre yaptı Ankara’da; 81 vilayetten gelen delegelerin, örgüt mensuplarının katıldığı lebalep bir kongreydi. Ondan sonra da bir baktık ki bu pandemi Türkiye'nin her tarafına yayılmış, rakamlar korkunç oranda artmış. Yani Türkiye’yi pandemiden ızdırap çeken, topyekûn sıkıntı çeken bir ülke hâline sokan, kongreleri yapan Cumhurbaşkanıdır ama ona bir ceza yazan yoktur. Hâlbuki, bakın, Norveç’te Başbakana ceza verilirken Emniyet Müdürü diyor ki: “O, topluma önder olacaktır. Başka bir vatandaş olsaydı bu cezayı yazmayabilirdik ama Başbakan sıfatıyla Hükûmetin koyduğu pandemi kurallarını ihlal etmiş olması, 10 kişiyle toplanması gerekirken 13 kişiyle toplanmış olması nedeniyle 2 bin küsur Norveç kronu para cezası kesiyoruz.” Türk lirasıyla 19 bin lira yapıyor. E, peki, 3 kişilik ihlalle Norveç’te Başbakana 19 bin lira ceza kesildiğine göre acaba bu ülkede devlet olsa, kurumlar işliyor olsa ve sokaktan geçen, bilmem, aş, iş derdiyle pandemi kurallarını delmek zorunda kalan vatandaşa acımasızca cezalar kesilen bu ülkede acaba Cumhurbaşkanının kaç lira ceza ödemesi gerekirdi?

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Mal varlığı yetmez.

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Yok, “Mal varlığı yetmez.” dersen doğru bir tanımlama yapmış olmazsın. Onlar mal varlığının karşısında toz bile değildir. (CHP sıralarından alkışlar)

Sonra bu kurumlar vergisi… Allah aşkına, ben hiçbir şey anlamadım bundan. Neden biliyor musunuz? Geçen sene pandemi ortamı devam ediyordu, bu sene de devam ediyor. Geçen sene yani 2020’de, biliyorsunuz, kurumlar vergisi oranı yüzde 22’ydi, bunu düşürdüler; şimdi yüzde 25 yapıyorlar 2021 yılı için. Yani geçen sene niye yükselttiniz, bu sene niye indiriyorsunuz? Ve bir sonraki sene tekrar indiriyorlar. Burada bir gariplik yok mu? Bence bir gariplik var.

Bakın, ben size bir şey söyleyeyim: 2005 yılında bildiğiniz gibi TELEKOM özelleştirildi. Suud firması, Lübnan asıllı Hariri’ye ait Oger TELEKOM’a satıldı 5,5 milyar dolara ve satılırken bazı bilgiler kamuoyundan gizlendi. Sonra Oger bunu aldı, aldıktan sonra bir baktık ki kurumlar vergisi oranı yüzde 33’ken yüzde 30’a indirilmiş, bir sene sonra da yüzde 20’ye indirilmiş. Ne zamana kadar? Ta 2018’e kadar, 2018 de önemli. TELEKOM, o dönemde Türkiye’de vergi rekortmeni bir kuruluştu. Yani bu yüzde 33’ten yüzde 20’ye indirilen kurumlar vergisi ihale koşullarını dahi bozacak derecede önemli bir orandır. Sonra aldı Oger TELEKOM, cebinden para ödemedi, Türk bankalarından aldığı kredilerle borçlarının önemli bir kısmını da ödemedi ve böylesine “vergi rekortmeni” denecek düzeyde yüksek kârlı TELEKOM’u 2018’e kadar elinde tuttu ve kârının yüzde 90’ını kendi ülkesine transfer etti, Türkiye’den çıkarttı. Sonunda da 2018’de borçlarını da ödemedi, kârını da zaten transfer etmişti, yükümlülüğü altında olan altyapıyı da düzenlemedi, altyapısını da düzenlemedi, yenilemedi ve Türkiye’yi terk etti, gitti. Ve ben iki sene önce hesaplamıştım bu olay ortaya çıktığında, tam 36 milyar da zarar devrederek gitmişti, devletin üzerinde, şimdi Varlık Fonunda. İşin garibi, Oger’in TELEKOM’u terk edip gittiği 2018’de bir baktım ki gerçekten kurumlar vergisi oranı tekrar artmış. Oger’in işlettiği dönem boyunca hep yüzde 20 devam eden kurumlar vergisi, Oger terk edip gittikten sonra, Hariri bırakıp gittikten sonra tekrar artmaya başladı. Ya, burada bir terslik yok mu kardeşim? Daha birkaç hafta önceydi, Hariri ailesinden bir yetkili ile Sayın Cumhurbaşkanı karşılıklı oturmuşlar, poz veriyorlar. Ya, bu ülkede 3 kuruşluk vergi borcunu, sigorta borcunu, kredi borcunu ödeyemeyenin yakasına yapışıyorsun, boğazını sıkıyorsun, milyarlarca dolarlık borç bırakmış…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın Sayın Şener.

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - …Türkiye ekonomisini tahrip etmiş, yükümlülüklerini yerine getirmemiş biriyle dost sohbetini nasıl yaparsın? Gelmiş madem “Öde paranı.” de. Türkiye’nin geldiği durum budur.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Belki ortaktırlar.

ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) – Bu kriz, bu Hükûmetin beceriksizliği ve yanlış zihniyeti yüzünden vardır. Bu ülkede işsizin çektiği çile de çiftçinin çektiği çile de bu Hükûmetin yanlış politikaları ve art niyetli politikaları sebebiyledir. Esnafın çektiği çile de emeklinin çektiği çile de iş adamının çektiği çile de topyekûn 83 milyonun çektiği çile, bu Hükûmetin yanlış zihniyetinden ve yanlış politikalarından kaynaklanmaktadır.

Tekrar ramazanışerifleriniz hayırlı olsun diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştır.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.06

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.07

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Sibel ÖZDEMİR (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 71’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

254 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleriyle komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için, 14 Nisan 2021 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.08



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

(x) 254 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.