TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

55’inci Birleşim

                                                                                    4 Mart 2021 Perşembe

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Doğu Türkistan’daki uygulamalarına ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Mersin ilinde ve ülke genelinde esnafın, işçinin, çiftçinin ve emeklinin yaşadığı ekonomik krize ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Şanlıurfa Milletvekili Halil Özşavlı’nın, 4 Mart 1981, Paris’te Türkiye Büyükelçiliğinde görevli Çalışma Ataşesi Reşat Moralı ve Diyanet İşleri görevlisi Tecelli Arı’nın terör örgütü ASALA tarafından öldürülmesine ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Alparslan Türkeş’in Türk dünyasının varlığına ömrünü adadığına, Türk gençliğini Türk Bayrağı olarak addeden Alparslan Türkeş’i gençliği zehirleyen biri olarak göstermenin ahlaksızlık olduğuna ilişkin açıklaması

2.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, Muğla ilinde 600 bin metre sulama ağı olduğuna, Muğla ili büyükşehir statüsü aldığı için 2014 yılından beri bu sulama ağının sahipsiz kaldığına, üreticinin mağdur olmaması ve su kaynaklarının kontrollü kullanımı açısından sulama tesislerini DSİ’ye devretmeyi düşünüp düşünmediklerini Tarım ve Orman Bakanlığına sorduğuna ilişkin açıklaması

3.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Mersin ili Tarsus ilçesinin ülkenin en büyük ilçesi olduğuna, Gençlik ve Spor Bakanlığından kente yakışan bir stadyum ve Kredi Yurtlar Kurumunca yurt yapılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

4.- İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü’nün, 8 Martta sömürüye, eşitsizliğe, kadın kırımına karşı 81 ilde sokaklarda olacaklarına ilişkin açıklaması

5.- Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş’in, İstanbul ilinde 2 gencin kaçırılıp ajanlaştırma dayatması yapıldığına, Şırnak ili Cizre ilçesinde de benzer olaylar yaşandığına, Süryani vatandaşlar Şimuni ve Hürmüz Diril’in geçen yıl Beytüşşebap’ta kaçırıldığına ve bu konuda hâlâ doğru düzgün bir araştırma olmadığına ilişkin açıklaması

6.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, işçilerin İş Kanunu’nun 25’nci maddesine dayanılarak tazminatsız olarak işten çıkarıldığına, İstanbul ili Haramidere’de faaliyet gösteren SML etiket fabrikasında çalışan 22 işçinin pandemi gerekçesiyle tazminatsız işten çıkarıldığına, bu işten çıkarmanın asıl gerekçesinin sendikalı olmaları olduğuna, pandemi gerekçesiyle ve kod 29’la işten çıkarmaların arttığına, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına daha sıkı denetim yapılması ve önlem alınması çağrısında bulunduğuna ilişkin açıklaması

7.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, sahte, son kullanım tarihi geçmiş ve silinmiş, bozulmuş, etiket bilgisi olmayan ürünlerin internette cirit attığına, bu durumun halk sağlığını tehdit ettiğine, gıda takviyelerinin eczane dışındaki yerlerde satılmasının ciddi sorunlar oluşturduğuna, iktidarın bu konuda acilen yasal düzenleme yapması gerektiğine ilişkin açıklaması

8.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Edirne ili Keşan ilçesinde halkın Saroz Körfezi’nin Katarlılara satılmasına, çevre ve hukuk katliamına karşı seslerini duyuracağına, ülkesini seven, yaşadıkları yeri korumak ve çocuklarına bırakmak isteyen herkesi Saroz halkına destek olmaya çağırdıklarına ilişkin açıklaması

9.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, küresel şer odakları ve FETÖ terör örgütünün şimdi de Amerika Birleşik Devletleri’nde Türkiye'ye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik çirkin saldırılarda bulunduğuna, bu saldırıları şiddetle lanetlediğine ilişkin açıklaması

10.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, 3 Martın Dünya Kulak ve İşitme Günü olarak kutlandığına, profesyonel olarak hizmet veren Engelsiz 112 uygulamasının tüm kurum ve kuruluşlara örnek olması ve hastanelerde işitme engellilere tercüman sağlanması ile nitelikli tercüman yetiştirilmesi için eğitim süresinin uzatılması gerektiğine ilişkin açıklaması

11.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, New York sokaklarında “Stop Erdoğan” yazılı reklam panosu üzerinden yeni bir Erdoğan düşmanlığı körüklenmeye çalışıldığına, düşmanlığın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan üzerinden Türkiye’ye karşı olduğuna ilişkin açıklaması

12.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, Uluslararası Ekonomi Enstitüsünün yaptığı bir çalışmayla “Pandemi döneminde en çok, en hızlı gelişen ülke Türkiye.” dediğine, insanları vicdana davet ettiğine ilişkin açıklaması

13.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, AKP iktidarının yanlış ekonomi politikaları ve pandemiyle birlikte ekonomik krizin ekonomik buhrana dönüştüğüne, Ticaret Bakanının soru önergesine verdiği cevapta 2020 yılında, sadece Aydın ilinde 2.543 esnaf ve sanatkârın, 915 şirket ve ticari işletmenin kepenk kapattığını belirttiğine ilişkin açıklaması

14.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı’nın, binlerce kişiyle davullu, halaylı kongreler yapan  AKP’nin vaka sayılarının yeniden tırmanışa geçmesindeki vebalinin büyük olduğuna, salgını fırsat bilip ekonomideki açığı cezalarla kapatmaya çalışanlara ilk seçimde Kastamonuluların ve tüm vatandaşların cezayı keseceğine ilişkin açıklaması

15.- Muğla Milletvekili Burak Erbay’ın, özgür ve bağımsız bir yerel basının demokrasinin yerelden inşası için çok önemli olduğuna, siyasi iktidarın sopası hâline gelen Basın İlan Kurumu aracılığıyla yerel basının baskı altına alındığına, bu olumsuzlukların yanı sıra Covid-19 salgınının da yerel basını olumsuz etkilediğine, yerel basının görevini yerine getirebilmesi için acilen ekonomik destek paketi sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

16.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, coronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında 28 Mart 2020 tarihinden itibaren Adana-Tarsus-Mersin tren seferlerinin de gerçekleşmediğine, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’na yurdun dört bir yanında tren seferleri devam ederken normalleşen Adana’da Mersin-Tarsus-Adana tren seferlerinin neden başlatılmadığını sorduğuna ilişkin açıklaması

17.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, güçlü irade, güçlü demokrasi anlayışıyla hazırlanan İnsan Hakları Eylem Planı’nın hayırlı olmasını dilediğine ilişkin açıklaması

18.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, Çanakkale ili Bayramiç ilçesinde köylülerin Karaköy Göleti ve Sulama Projesi’nin biteceği tarihi dört gözle beklediklerine ilişkin açıklaması

19.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, yerli ve millî çay varken Azerbaycan’dan neden çay alındığını sorduğuna ilişkin açıklaması

20.- Niğde Milletvekili Selim Gültekin’in, Yeşilayın 101’inci yaşını kutladığına, ülkede her yıl 1-7 Mart haftasının Yeşilay Haftası olarak kutlandığına, Niğde Yeşilay Kurucu Başkanı olarak şehrinde yapılan Yeşilay etkinlik ve çalışmalarına tam destek verdiğine ilişkin açıklaması

21.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, sanki yeni iktidar olunmuş gibi açıklanan reformların aslında on dokuz yıldır hukuk, demokrasi ve insan hakları adına doğru adımların atılmadığının itirafı olduğuna, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Anayasa’da ve mevzuatta hâlihazırda var olan ancak yıllardır çiğnediği sayısız ilkelerden bazılarını hatırlattığına, gerçeği gördüğü için kendisini tebrik ettiğine, Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Murat Kurum’un İstanbul ilinde riskli bulunan 300 bin konutun acil, öncelikli dönüştürülmesi gerektiğini belirterek bu binalarda oturan 1,2 milyon vatandaşın tehlikede olduğunu açıkladığına, İzmir depreminden sonra verdikleri kanun teklifiyle önerdikleri riskli yapı bina kartı uygulamasıyla vatandaşların üzerinde tasarruf edecekleri yapılara ilişkin daha detaylı ve kapsamlı bilgi sahibi olmalarının temin edileceğine, Diyarbakır, Mardin ve Batman illerine yaptığı ziyaretlerle ilgili önümüzdeki hafta Meclisi bilgilendireceğine, doğusuyla batısıyla ülkenin derdinin müşterek olduğuna, bu sorunların çözülmesi noktasında önerilerini de Meclis gündemine taşıyacaklarına ilişkin açıklaması

22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, 4 Mart 1981 tarihinde Ermeni terör örgütü ASALA tarafından Paris’te görevli Çalışma Müşaviri Reşat Moralı ile Diyanet görevlisi Tecelli Arı’nın şehit edilmelerinin yıl dönümünde kendilerini bir defa daha rahmetle andığına, 2009 yılından bu yana 4 Martın Dünya Cinsel İstismar ile Savaşma Günü olduğuna, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı İnsan Hakları Eylem Planı’nın özellikle özgür birey, güçlü toplum ve daha demokratik bir Türkiye vizyonunu ortaya koyma maksadını taşıdığına, eylem planında yer alan hususlardan yasal düzenleme gereken konuların muhatabının Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğuna, bu düzenlemeler hususunda Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak üstlerine düşen katkıyı sağlayacaklarını tekrar ifade etmek istediğine ilişkin açıklaması

23.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Tahir Elçi’nin öldürülmesinden dört yıl iki ay sonra açılabilen davanın 2’nci duruşmasının Diyarbakır’da görüldüğüne, faillerin korunmasının yeni cinayetlere kapı araladığına, düşünce kuruluşu Freedom House’un coronovirüs salgınının damga vurduğu 2020 yılına ait raporunda Türkiye’nin özgür olmayan ülkeler kategorisinde yer aldığına, faturasını ödeyemeyen 590 bin abonenin doğal gazının kesildiğine, yılbaşından bu yana doğal gaza 3 kez zam gelirken BOTAŞ Genel Müdürü Burhan Özcan’ın doğal gazın ucuz olduğunu savunduğuna, Batman ilinde panzerin ezmek istediği çocukla ilgili kendi resmî hesaplarından açıklama yaptıkları için Batman HDP il örgütü hakkında soruşturma açıldığına, Emniyet Müdürlüğü tarafından IŞİD’cilerden kurtarılan Ezidi çocukla ilgili Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın soru önergesi verdiğine, bu çocuğun ülkeye nasıl getirildiğinin, ülkede hâlen IŞİD’cilerin elinde kaç kadın ve çocuk olduğunun, kaçının kurtarıldığının, bu kadın ve çocukların sınırdan nasıl geçirildiğinin açıklanması yönündeki taleplerini paylaşmak istediğine ilişkin açıklaması

24.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, 4 Mart 1981 tarihinde ASALA terör örgütünün saldırısında şehit olan Büyükelçilik görevlisi Reşat Moralı ve Diyanet İşleri görevlisi Tecelli Arı’ya Allah’tan rahmet dilediğine, ASALA terör örgütü tarafından katledilen diplomatları, vatandaşları, görevlileri rahmet ve minnetle anmayı bir görev saydığına, kuvvetler ayrılığının 3 ayağının yasama, yürütme ve yargı olduğuna, Tahir Elçi duruşmasının yargı bağımsızlığı kaygılarını güçlendirdiğine, millete İnsan Hakları Eylem Planı masalı anlatılacağına var olan Anayasa’ya uymanın Cumhurbaşkanının ve devlet yetkililerinin öncelikli görevi olduğuna, Cumhurbaşkanı dâhil kimsenin kaynağını Anayasa’dan almayan bir yetkiyi kullanamayacağına ilişkin açıklaması

25.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, ülkenin demokratik hukuk devleti standartlarını yükseltmek ve muasır medeniyetler seviyesi hedefinin üzerine çıkarmak için anayasal ve yasal reformlar yaptıklarına, okyanusun öte tarafından, başka ülkelerden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsında ülkeye yapılan saldırılara müsaade edemeyeceklerine, FETÖ terör örgütünün New York’ta reklam panolarını kiralayıp Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef aldığına, bunun arkasında uluslararası istihbarat örgütlerinin finansmanının olduğunun açık olduğuna, 4 Mart 1981 tarihinde ASALA terör örgütü tarafından Fransa’da şehit edilen Diplomat Reşat Moralı ve Diyanet İşleri görevlisi Tecelli Arı’yı şehadetlerinin yıl dönümünde minnetle yâd ettiğine, Selahaddin Eyyubi’yi vefatının yıl dönümünde rahmet ve minnetle andığına, ülkeye ve millete kastedenlere karşı mücadelenin devam edeceğine ilişkin açıklaması

26.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, 3 Mart Dünya Kulak ve İşitme Günü’ne, işitme kaybı olan kişilere işitme cihazı bedeli ve ileri işitme kayıplarında yapılan beyin sapı implantı bedelinin tümünün SGK tarafından ödenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

27.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, bazı illerde yüz yüze eğitimin başladığına, çocuklarını okula gönderen velilere çocuklarının yaşayacağı herhangi bir sağlık probleminde sorumluluğun velilerde olduğuna dair bir belge imzalatıldığına ilişkin açıklaması

28.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’in, Hatay ilinde ve özellikle Reyhanlı ilçesinde camilerin çoğunda ısıtma ve soğutmadan kaynaklı ödenmemiş elektrik faturası borçlarının birikmesiyle elektriğin kesilmesi tehdidi yaşandığına, elektrik şirketlerinin geçmişe dönük borçlardan dolayı abonelik işlemlerini yapmadığına, geriye dönük borçların bir kereye mahsus ödenerek abonelik işlemlerinin gerçekleştirilmesi ve camilerin elektrik giderlerinin genel bütçeden karşılanmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

29.- Konya Milletvekili Halil Etyemez’in, AK PARTİ’nin reformist bir parti olduğuna, ilk günden bu yana hak ve özgürlükleri korumak için mücadele ettiklerine, 9 amaç, 50 hedef, 393 faaliyet içermekte olan İnsan Hakları Eylem Planı’nın iki yıllık bir zaman diliminde uygulanacağına ilişkin açıklaması

30.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, engelli ya da hasta yakınlarına bakmak durumunda olan vatandaşların başka yerde çalışamadığına, bu vatandaşların sağlık sigortası ve emeklilik haklarının tesliminin sosyal devlet anlayışı gereğince devletin sorumluluğunda olduğuna ilişkin açıklaması

31.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, Yozgat ili Yerköy ilçesinde Çorum Şeker Fabrikası bölge sınırlarında kalan pancar üreticilerinin sorunlarının her geçen gün katlanarak büyüdüğüne, Çorum Şeker Fabrikasının satıldığı Safi Katı Yakıt AŞ firmasının çiftçileri ezdiğine, özelleştirme şartlarına uygun davranmadığına, özelleştirilen şeker fabrikalarında çiftçinin yaşadığı sorunları neden duymazdan geldiklerini Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’den sorduğuna ilişkin açıklaması

32.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın 251 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, Aksaray ilinde yapılan toplulaştırmanın çiftçileri birbirine hasım hâline getirdiğine, çiftçilerin yıllardır ektikleri Elmacık, Gençosman köyleri ve Eskil ilçesinin köy ve yaylalarındaki arazilerin mera olduğu gerekçesiyle ellerinden alındığına ve ödeyemeyecekleri miktarda para cezalarına maruz kaldıklarına, yöneticilerin bu duruma çözüm bulması gerektiğine ilişkin açıklaması

35.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Bitlis ilinde meydana gelen helikopter kazasında şehit olan 9 askere Allah’tan rahmet ve yaralılara şifa dilediğine ilişkin açıklaması

36.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Bingöl ilinden Bitlis ili Tatvan ilçesine gitmek için havalanan helikopterin kaza kırıma uğradığının tespit edildiğine, 9 askerin şehit olduğuna, 4 askerin yaralı kurtarıldığına, Allah’tan şehitlere rahmet ve yaralılara şifa niyaz ettiğine ilişkin açıklaması

37.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Bingöl ilinden Bitlis ili Tatvan ilçesine hareket eden helikopterin kaza kırıma uğraması sonucunda 9 askerin şehit olduğu ve 4 askerin yaralı kurtulduğu haberini aldıklarına, Mevla’dan şehitlere rahmet ve yaralılara acil şifalar niyaz ettiğine ilişkin açıklaması

38.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Bingöl ilinden Bitlis ili Tatvan ilçesine giden helikopterin kaza kırıma uğradığı, 9 askerin şehit olduğu ve 4 askerin de yaralı olduğu haberini aldıklarına, Türk Silahlı Kuvvetleri ailesine ve millete başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

39.- Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki’nin, Bingöl ilinden Bitlis ili Tatvan ilçesine gitmek üzere kalkan askerî helikopterin kaza kırıma uğradığını, kazada 9 askerin yaşamını yitirdiğini, 4 askerin de yaralandığını öğrendiklerine, kazada yaşamını yitiren askerlere Allah’tan rahmet dilediğine, yaralı askerlerin de bir an önce sağlıklarına kavuşmalarını dilediğine ilişkin açıklaması

40.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, Kayseri ili Pınarbaşı ilçesine bağlı Yukarıborandere, Hanyeri ve Kütüklü köylerindeki vatandaşların Mera Komisyonu tarafından kesilen cezalar nedeniyle yaşadıkları mağduriyetten ötürü köylerini satılığa çıkardığına, bu cezaların tekrar gözden geçirilerek affedilmesi ve uygulamanın durdurulması için yetkilileri göreve çağırdığına ilişkin açıklaması

41.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Cumhuriyet Halk Partisinin prensip olarak, uluslararası sözleşmelerle ilgili kanun tekliflerine siyasi bir pencereden bakmadığına, ülke menfaatine, devletin şan ve şerefine halel getirmeyecek tekliflere de müspet oy kullanan bir parti olduklarına ilişkin açıklaması

42.- Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki’nin, hem Britanya hem de Türkiye açısından sadece egemen dil ve kültürlerin karşılıklı tanıtılmasını hedefleyen anlaşmayı Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti açısından tek dil ve tek millet politikasının bir tezahürü olarak okuduklarına, sadece bir tek dilin yaygınlaştırılmasına çaba sarf edilmesinin HDP’nin çok kültürlü ve çoğulcu ilkeleriyle çeliştiğine, bu yüzden 23 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne “Hayır” oyu vereceklerine, 87, 89 ve 96 sıra sayılı Kanun Tekliflerini destekleyeceklerine ilişkin açıklaması

43.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, 23, 87, 89 ve 96 sıra sayılı Kanun Tekliflerine olumlu oy vereceklerine ilişkin açıklaması

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin Ukrayna Meclis Başkanı Dmytro Razumkov’un vaki davetine icabetle 5-6 Mart 2021 tarihleri arasında Ukrayna’ya bir ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/1565)

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, İzmir Milletvekili Grup Başkan Vekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, başta tarımsal ürünlerde dış ticaretin durması hâlinde ortaya çıkabilecek sorunları tespit etmek, sonrasında ise tarımsal ürünlerdeki fiyat artışını önlemek için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla 18/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/3816) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4/3/2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran ve arkadaşları tarafından, kadınların çalışma yaşamında maruz bırakıldığı adaletsizliğin araştırılması amacıyla 4/3/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4/3/2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan Otomatik Bilgi Paylaşımı Anlaşması'nın ölçütlerinin değerlendirilmesi ve vatandaşların bilgilendirilerek mağduriyetlerin önlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/3588) esas numaralı Meclis Araştırma Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4/3/2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 75 Milletvekilinin Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3383) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 251)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetlerine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1193) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 23)

3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3053) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 245)

4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1363) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 31)

5.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik Alanında Eğitim ve Öğretime İlişkin İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1191) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 21)

6.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Brezilya Federatif Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1197) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 25)

7.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mali Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1194) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 26)

8.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Kombine Yük Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1773) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 72)

9.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi Sekretaryası Arasında Ankara Girişiminin Uygulanmasına İlişkin Anlaşma ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi Sekretaryası Arasında Ankara Girişiminin Uygulanmasına İlişkin 4 Nisan 2016 Tarihinde Bonn’da İmzalanan Anlaşmayı Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1799) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 87)

10.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Yirmi Sekizinci Taraflar Toplantısı’nda Üzerinde Mutabakata Varılan Montreal Protokolü’ne Yönelik Değişikliğin (Kigali Değişikliği-2016) Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1896) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 89)

11.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ürdün Haşimi Krallığı Hükümeti Arasında Gemiadamı Belgelerinin Karşılıklı Tanınmasına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1775) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 96)

12.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Doğu Karayip Devletleri Örgütü Arasında Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1780) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 97)

 

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akar’ın, Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî dilinin Türkçe olduğuna, ana dilinin Meclis kürsüsünden de kullanılabileceğine ama kendisine göre doğru olanın hatibin söylediklerini tercüme etmesi olduğuna ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akar’ın, Bingöl ilinden Bitlis ili Tatvan ilçesine giden askerî bir helikopterin düşmesi sonucu 9 askerin şehit olduğuna ve 4 askerin yaralandığına, Başkanlık Divanı olarak şehitlere Allah’tan rahmet ve yaralılara acil şifalar dilediklerine ilişkin konuşması

 

IX.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 23) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetlerine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

2.- (S. Sayısı: 87) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi Sekretaryası Arasında Ankara Girişiminin Uygulanmasına İlişkin Anlaşma ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi Sekretaryası Arasında Ankara Girişiminin Uygulanmasına İlişkin 4 Nisan 2016 Tarihinde Bonn’da İmzalanan Anlaşmayı Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

3.- (S. Sayısı: 89) Yirmi Sekizinci Taraflar Toplantısı’nda Üzerinde Mutabakata Varılan Montreal Protokolü’ne Yönelik Değişikliğin (Kigali Değişikliği-2016) Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

4.- (S. Sayısı: 96) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ürdün Haşimi Krallığı Hükümeti Arasında Gemiadamı Belgelerinin Karşılıklı Tanınmasına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Mülga Başbakanlıktan TBMM'ye devredilen bir limuzine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç'in cevabı (7/40864)

4 Mart 2021 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55’inci Birleşimini açıyorum. (x)

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Doğu Türkistan Bölgesi’ndeki uygulamalarıyla ilgili söz isteyen Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’a aittir.

Buyurun Sayın Karaduman.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, Çin Halk Cumhuriyeti’nin Doğu Türkistan’daki uygulamalarına ilişkin gündem dışı konuşması

ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özellikle, ülkemizde adaletin tesisinin olmazsa olmaz olduğunu her fırsatta dile getiriyoruz. Biz Saadet Partisi olarak, yargının bağımsız olduğu, kimsenin hakkının gasbedilmediği, çoğunluk olmanın veya iktidar olmanın bir hak sebebi olarak görülmediği, 99’a karşı 1’in hakkının korunduğu, adil ve yaşanabilir bir Türkiye istiyoruz. Bu çerçevede, İnsan Hakları Eylem Planı’yla açıklanan hususların aslında önemli olduğunu düşünüyoruz ve açıklanan cümleleri destekliyoruz ancak ifade edilen haklar hâlihazırda zaten bir yasal güvence altındadır. Nitekim, yasalarca belirlenmiş bu haklar keyfî uygulamalarla gasbedilmektedir. Türkiye'de temel hakların teslim edilmesi konusunda yeni bir içerikten ziyade, mevcut yasaları uygulamaya ihtiyaç vardır. Hukuku rafa kaldırırsanız, mahkemelere talimat verirseniz, emellerinize uygun karar vermeyen yargı mensuplarını cezalandırırsanız… Öncelikle bu anlayışınızı değiştirme noktasında bir irade ortaya koymanız gerekir. Açıkça söylemeliyim ki süslü cümleler bu tahribatı görünmez kılmaya yetmiyor, eylemlerinizle çelişki içerisinde olan söylemleriniz artık umut olmuyor. Bu çelişki, adaletle birlikte, adalete duyulan güveni de açıkça ortadan kaldırıyor. Şunu sormak mecburiyetindeyiz: Hangi yasayı düzeltir, hangi yasayı çıkarırsak ve hangi eylem planını ortaya koyarsak adil olacağız? Eğer bu soruya cevap bulamıyorsanız, buradan çıkarılması gereken asıl mesele, adaleti tesis edecek bir anlayışa olan ihtiyacın varlığıdır. Zihniyetimizi değiştirmediğimiz sürece, adil bir yönetim uygulamasını tatbik etmediğimiz sürece, eylem planı olarak açıklanan şeyler, söylem planı olmaktan öteye gitmeyecektir.

Kıymetli arkadaşlar, “insan hakları” demişken, bütün bir dünyanın gözü önünde cereyan eden bir zulmü buradan duyurmayı bir mesuliyet olarak görüyorum. Sizi özellikle insan hakları konusunda hassas olduğunuz bir zamanda yakalamışken bir konunun altını çizmek istiyorum. Doğu Türkistan diye bir yer var. Bildiniz değil mi? “Uygur Türkleri” “Çin” “toplama kampları” bunlar bir şeyler hatırlatıyor değil mi? Çin, Doğu Türkistan’da yıllardır soykırım yapıyor. Çin devleti, akla hayale gelmeyecek zulümleri uyguladığı toplama kamplarını dünyaya eğitim merkezî olarak tanıtıyor ve bu kamplarda 3 milyon Uygur Türkünü esir tutuyor. Katliamlar, yargısız infazlar, keyfî tutuklamalar ve keyfî gözaltı işlemleri ve bunlarla birlikte gerçekleşen ölümler sistematik olarak yıllardır devam ediyor. Uygur dilinin yasaklanmasıyla birlikte, kültürel asimilasyon sonucunda Doğu Türkistan âdeta Çinlileştiriliyor. Demografik yapının değişmesi, insanların zorla göçe tabi tutulması gibi politikalar sonucunda bölgede insanlar yerinden ediliyor ve bölgeye Çinlilerin yerleştirilmesiyle işgal açıkça gerçekleştiriliyor. Zorunlu kürtaj uygulamaları, genç kızların zorunlu işçi olarak çalıştırılması ve üzülerek ifade ediyorum ki kadınların fuhşa zorlanması gibi çok ciddi sorunlarla karşı karşıyayız ve bütün bu zulümler yıllardır sistematik bir şekilde devam ediyor. Bu zulümleri bütün dünya görüyor ve geçtiğimiz aylarda konuyla ilgili ortak bir bildiri yayımlandı; 39 farklı ülkenin imzası varken Türkiye’yi bu mezalim karşısında sessizliğe mahkûm eden bu anlayışı reddediyoruz.

Üstelik kamplardaki annesinden, babasından, çocuklarından haber alamayan Doğu Türkistanlıların Türkiye’de büyükelçilik önündeki eylemleri neticesinde gözaltına alınması ülkemiz açısından büyük bir utançtır. Burada Çin’den sorulması gereken hesap ne yazık ki Doğu Türkistanlıların kendisinden soruluyor. Bizim inancımızda mazlumu korumak vardır, zulme sessiz kalmak bizim inancımızda yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ABDULKADİR KARADUMAN (Devamla) – Biz inanıyoruz ki zulme rıza ancak ve ancak zulümdür. Ünlü düşünür Gandi der ki: “Altın prangalar demir prangalardan daha da kötüdür.” Allah aşkına, ayağınıza vurulan hangi pranga sizi bu denli hissiz ve hareketsiz bıraktı? Bu zulüm karşısında daha ne kadar sessiz kalmayı tercih edeceksiniz? Hiçbir pazarlık Doğu Türkistan’da yaşanan soykırıma sessiz kalmanın bir gerekçesi olamaz. Bugün sussanız da Türkiye size rağmen mazlumlara umut ve zalimlere korku olmaya devam edecektir. Bizler bu zulme hiçbir zaman sessiz kalmayacağız, her platformda Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin sesini ve feryadını en güçlü şekilde haykıracağız. Bu zulüm karşısında bugün takınılan tavır, bugünkü sessizlik elbette ki tarihe düşülen bir nottur.

Tekrar ediyorum: Susmayın, Çin’den değil Allah’tan korkun!

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Mersin’de ve ülke genelinde esnafın, işçinin, çiftçinin ve emeklinin yaşadığı ekonomik krizle ilgili söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Ali Mahir Başarır’a aittir.

Buyurun Sayın Başarır. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır’ın, Mersin ilinde ve ülke genelinde esnafın, işçinin, çiftçinin ve emeklinin yaşadığı ekonomik krize ilişkin gündem dışı konuşması

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bugün, doğasıyla, deniziyle, yaylasıyla, tarım alanlarıyla, tarihiyle dünyanın en güzel şehirlerinden biri olan Mersin’imizi ve sorunlarını konuşmak istiyorum.

Geçen hafta arkadaşlarımızla, milletvekili arkadaşlarımızla Anamur’u, Erdemli’yi, Tarsus’u, merkezi gezdik. Çiftçilerimizi, esnafımızı, emeklimizi, işsizlerimizi dinledik. Gerçekten ortada çok vahim bir tablo vardı. Ben, yaşadıklarımı, gördüklerimi anlatmak istiyorum. Muhalefet partisi milletvekili olmama rağmen, sizin adınıza benim yüzüm kızardı.

Çok acı ve vahim bir tablo var. Bakın, bakkala gidiyoruz; bir ev hanımı çay bardağında yağ almak zorunda kalıyor. Kasaba gidiyoruz; bir emekli 5 lirayı elinde sıkı sıkı tutuyor, başını önüne eğiyor ve 5 liralık et alıyor. Fırına gidiyoruz; insanlar 50 kuruş olduğu için bayat ekmek kuyruğunda. Bakın, birileri tavukçuda kemiksiz olan eti alırken birileri tavuğun kemiğini alıyor, çocuğuna çorba yapıyor. İşsiz çocuklarımız geleceğimiz. Gerçekten Mersin’de, geleceğimiz adına bir üzüntü duydum.

Peki, neden Mersin bu durumda? Bakın, iktidara geldiğinizden beri Çukurova Havaalanı’nı bitirmediniz. Türkiye’nin en büyük kargo havaalanlarından biri olacaktı. Mersin-Antalya Otoyolu’nu bitirmediniz. Bakın, Aksaray-Mersin demir yolunun liman bağlantısını yapmadınız. Kazanlı Sahil Projesi’ni yapmadınız. Peki, on dokuz yılda ne oldu? Çukurova kapandı, SEKA kapandı, Berdan kapandı, Adana sınırında olmasına rağmen ÇUKOBİRLİK kapandı. Burada on binlerce insan çalışıyordu. Neden Mersin’e yatırım yapmıyorsunuz, neden?

TAMER DAĞLI (Adana) – Berdan, on dokuz yıldan önce kapandı.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – On dokuz yıldan önce kapansa da evet, Berdan kapandı. Peki, kaç tane fabrika açıldı? Ne kadar yatırım yapıldı? Sıfır, sıfır, sıfır. İşte binlerce işsiz genç var.

Bir durum daha var. Bakın, bir köylü şunu söylüyor, diyor ki: “80’de de ben kriz yaşadım, 90’da da, 2000’de de yaşadım. Olabilir, ekonomik nedenleri tartışırız. Beni üzen şey şu: Sarayın, Cumhurbaşkanının yakınları, evlatları, saray bürokratlarının yakınlarıyla benim derdim aynı değil. Benim derdim açlık, benim derdim sefalet, boş dolap, onlar ise çocuklarının parasını nasıl koruyacağını düşünüyor.” diyor. Bu, vicdanları rahatsız ediyor. (CHP sıralarından alkışlar)

Üçüncü bir durum, bir de belediye var. Bu süreçte -milyarlarca lira borç almış- Mersin Büyükşehir Belediyesi 750 bin aileye sıcak yemek vermiş; bakın, 1,5 milyon maske, 90 bin sağlık seti dağıtmış; 200 bine yakın erzak dağıtmış. Bir yandan borç ödemiş, bir yandan alt geçit dâhil, battıçıktı dâhil, köy yollarını yapmış. Şimdi, kendisinin yapmadığı borcu ödemek için Belediye Meclisinden 4 kez, 250 milyon borçlanma yetkisi istemiş, Cumhur İttifakı’nın Meclis üyeleri reddetmiş. Neden? Neden? Ha, bu ülkenin Cumhurbaşkanı “İzmir’e su verdim.” derse -sanki Bulgaristan’a vermiş- onlar da bu belediyelere destek olmuyor. Böyle şey olur mu arkadaşlar? Neden? Bu borcu siz yaptınız, sizin borcunuz; ödemek bize düşüyor ama hizmet etmek de bize düşüyor. Ne kadar üzücü.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Ağlama, ağlama!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Komisyonda, komisyonda…

Ben ağlamam beyefendi! Niye ağlayacağım?

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Borcunu söylemeyeceksin!

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Biz vatandaşa ağlarız.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ha, şunu söyleyeyim: Ben bu halk için ağlarım, üzülürüm ama göbeğimi kaşıyarak da burada oturmam. (CHP sıralarından alkışlar) Lütfen… Ne demek ağlama? Ağlarım bu halk için ben.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) - Bağırma, bağırma! Ne bağırıyorsun?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) - Göbeğini kaşıyan kim?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Böyle şey olur mu? Böyle şey olur mu? Ağlama, ağlama… Siz de ağlayın, siz de! Benim yüzüm kızarıyor, ben üzülüyorum.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Göbeğini kaşıyan kim, onu söylesin. Hayır, göbeğini kaşıyan yok. Kim bu göbeğini kaşıyan?

BAŞKAN – Lütfen…

Sayın Başarır, Genel Kurula hitap edin.

Sayın Başarır, buyurun.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Şimdi, daha yeni Komisyona geliyor. Hazine, hazine…

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Saygılı olun biraz!

TAMER DAĞLI (Adana) – Berdan, Çukurova ve ÇUKOBİRLİK ne zaman kapandı, tarihlerine baksın.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Sayın Başkanım…

TAMER DAĞLI (Adana) – Tarihlerine baksın. Doğruyu söyle!

BAŞKAN – Siz devam edin, Genel Kurula hitap edin.

Sayın milletvekilleri, lütfen.

TAMER DAĞLI (Adana) – Doğruyu söylemiyor ama Başkanım.

BAŞKAN – Size kürsüden söz veririz konuşursunuz, doğruları anlatırsınız.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – İki dakika söz verirsiniz ama Başkanım.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Hazine 5’li çetenin yurt dışı kredilerine kefil oluyor, yurt dışı kredilerine kefil oluyor ama bakın, AKP, Cumhurbaşkanı, bizim belediyelerimizin yurt dışından aldığı kredilere imza atmıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir şey olabilir mi?

TAMER DAĞLI (Adana) – Oraların milletvekilleri var; Berdan, Çukurova, ÇUKOBİRLİK hangi dönem kapandı?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Yani benim bu kadar anlattığımdan 2 tane fabrikayı anlıyorsan ben sana ne söyleyeyim? Ben açlık diyorum, sefalet diyorum.

TAMER DAĞLI (Adana) – Yalan söylemeyeceksin, doğruyu söyleyeceksin!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ben yalan söylemiyorum, gerçekler ortada.

TAMER DAĞLI (Adana) – Doğruyu söyleyeceksin!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Ya, sokağa çıkarken senin yüzünün kızarması lazım. İntihar eden insanlara bak, çaresiz insanlara bak.

TAMER DAĞLI (Adana) – Doğruyu söyleyeceksin! Tarihlerine bak! Yalan söylüyorsun! Doğruyu söylemeyince yüzün kızarıyor mu? Yüzün kızarıyor mu?

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – İnsanlar çay bardağında yağ alıyor, yağ! (CHP sıralarından alkışlar) Senin görevin ne? Sen utanmıyorsun, saraya yağ çekiyorsun, ayıp, ayıp! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TAMER DAĞLI (Adana) – Doğruyu söyleyeceksin!

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Yalan söylüyorsun!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Yalan söylüyorsun!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – İlk kez bir milletvekili olarak utanıyorum. İşçiye, çiftçiye, millete düşman.

BAŞKAN – Evet, Sayın Başarır, teşekkür ediyoruz.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) - Yazıklar olsun ya! Yazıklar olsun!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Sana yazıklar olsun!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Yazıklar olsun!

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

TAMER DAĞLI (Adana) – Şov yapma, yürü!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Geldin, burada yalan söyleyip gidiyorsun. Onun için de millet size itibar etmiyor.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri…

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Hayatında Mersin’e mi geldin?

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Mersin’i biliyor musun, konuşuyorsun.

TAMER DAĞLI (Adana) – Çukurova’nın tarihlerine bak Alpay Antmen’le.

BAŞKAN - Sayın Dağlı…

TAMER DAĞLI (Adana) – Yalan söylüyorsun!

BAŞKAN – Sayın Dağlı…

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Sırıtıyorsun orada bir de!

TAMER DAĞLI (Adana) – Başkanım, tarihlerine baksın.

BAŞKAN - Sayın Dağlı, eğer “Sizin zamanınızda kapatılmış.” deseydi ben size söz verecektim ama “Kapatılmış.” dedi.

TAMER DAĞLI (Adana) – “On dokuz yılda.” diyor, “On dokuz yılda.”

BAŞKAN - Siz itiraz ettiniz. Sizden önce onu da söyledi zaten, “Olmayabilir.” dedi, onu da söyledi.

Biz görüşmelerimize devam ediyoruz.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – TEKEL’i de benim babam kapattı(!)

TAMER DAĞLI (Adana) – Yalan söylüyorsun!

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Kim kapattı?

BAŞKAN - Sayın Başarır…

Gündem dışı üçüncü söz, 4 Mart 1981, Paris’te Türkiye Büyükelçiliğinde görevli Çalışma Ataşesi Reşat Moralı ve Diyanet İşleri görevlisi Tecelli Arı’nın terör örgütü ASALA tarafından öldürülmesiyle ilgili söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Sayın Halil Özşavlı’ya aittir.

Buyurun Sayın Özşavlı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

3.- Şanlıurfa Milletvekili Halil Özşavlı’nın, 4 Mart 1981, Paris’te Türkiye Büyükelçiliğinde görevli Çalışma Ataşesi Reşat Moralı ve Diyanet İşleri görevlisi Tecelli Arı’nın terör örgütü ASALA tarafından öldürülmesine ilişkin gündem dışı konuşması

HALİL ÖZŞAVLI (Şanlıurfa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, iki gün evvel Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı’nın vatanımıza, milletimize, halkımıza hayırlı olmasını diliyorum.

Bugün sizleri, çok az konuştuğumuz, pek bilmediğimiz, hatırlamadığımız bir konu hakkında bilgilendirmek istiyorum: Ermeni terör örgütü ASALA ve ASALA’nın hemen akabinde, ASALA’yı kuranlar, kurduranlar tarafından kurulmuş PKK terör örgütü.

Kırk yıl önce, tam kırk yıl önce bugün Paris’te Büyükelçiliğimizde görevli Çalışma Müşaviri Reşat Moralı ile Diyanet İşleri görevlisi Tecelli Arı şehit edildiler. Bu terör örgütleri tarafından öldürülen, ASALA tarafından öldürülen diplomatlarımızdan sadece 2’siydi bunlar. Olay şöyle gelişti: 4 Mart 1981 tarihinde, saat 12.45 sıralarında, Büyükelçiliğimizde görevli Çalışma Müşaviri Reşat Moralı ile Diyanet İşleri Görevlisi Tecelli Arı ve Anadolubank Paris temsilcisi İlkay Karakoç çalışma müşavirliği binasından çıktılar, hemen binanın arkasında park etmiş olan Moralı’ya ait araca yöneldiler. Araca bindikleri esnada, sırtları o esnada dönük fakat birden bire onlara dönüp otomatik silahlarla ateş eden teröristlerle göz göze geldiler. Bu esnada, Moralı şoför koltuğuna yönelmiş, Tecelli Arı arka koltuğa oturmuş, İlkay Karakoç ise ön sağ koltuğa oturmak üzereydi fakat gelen kurşunlar neticesinde, arka koltukta oturmuş olan din görevlisi Tecelli Arı, anında, başından 2 kurşun yiyerek orada şehit oluyor. Bir terör saldırısına maruz kaldıklarını anlayan Moralı ve Karakoç can havliyle kaçmaya başlıyorlar. İlkay Karakoç, o esnada orada bulunan “Park Edilmez” levhasının direğine başını çarpıp yere düşüyor; terörist gelip yakın mesafeden başına ateş edecekken silahı tutukluk yapıyor, İlkay Karakoç o esnadaki bir-iki saniyeden istifade edip kaçmayı başarıyor. Reşat Moralı ise o da o esnada kaçmakta fakat ileride pusu kurmuş olan başka bir teröristin kurşunlarına hedef oluyor ve sırtından 4 tane kurşun yiyerek o da orada hayata gözlerini yumuyor. Böylece, 2 diplomatımız ASALA tarafından şehit edilmiş oluyor. Bu saldırı 1981 tarihinde gerçekleşiyor. ASALA 1988 tarihine kadar saldırı yapmaya devam etti. O kadar vahşi ve insanlıktan nasibini almamış bir örgüt ki ASALA’nın resmî yayın organı Hayastan dergisinde -Hayastan, Ermenistan demektir- cinayetin fotoğrafını yayınlıyor ve alay ediyor. Reşat Moralı kanlar içinde yerde, Reşat Moralı’nın eşi naaşın başında ağlıyor; sözde onun ağzından şöyle diyor: “Ah Reşat, neden beni dinlemedin? Ermeni halkının haklarını tanımayan faşist bir Hükûmet için çalışmamanı sana kaç kez söyledim.” Bir de alay ediyor, şehidimizle, şehidimizin naaşıyla. ASALA böyle vahşi bir terör örgütüdür.

ASALA’yla ilgili olarak iki yıldır sürdürdüğümüz çalışmalar neticesinde 3 cilt bir eser yazdık. İnşallah, yakında odalarınıza göndereceğiz. Bu örgütü, İngiliz istihbarat belgeleri ve CIA belgelerinden, ayrıca ASALA’nın kendi resmî kaynaklarından faydalanarak yazdık. Bu dünyadaki belki, şu ana kadar, ASALA veyahut da Ermeni terör örgütleriyle ilgili olan en detaylı çalışmayı yazmış olduk. Gönül isterdi ki şurada ben size saatlerce ASALA’yı ve ASALA-PKK ortaklığını anlatayım. Şimdilik iki cümle söyleyebilirim: 1980 tarihinde, Sayda şehrinde, nisan ayında ASALA ve PKK ortak basın toplantısı düzenliyor -fotoğrafları da var, İngiliz istihbaratı ele geçirmiş- “Bundan sonra Türkiye’ye karşı birlikte eylem yapacağız.” kararı alıyorlar ve hemen akabinde, toplantıdan sonraki aylarda hem Roma’daki hem de Yunanistan’daki konsolosluklarımıza yapılan bombalı eylemleri beraber üstleniyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – Sayın Başkan, yarım dakika.

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – Diğer bir Ermeni terör örgütü, kısa adı JCAG dediğimiz yani Ermeni intikam komandolarıdır. ASALA 1975’ten 1988 tarihine kadar 205 saldırı yapmıştır fakat fiilen saldırı yapabildiği tarih 1984’tür. 1988’de kendi lideri Harutün Tokaşyan, kod adı Agop Agopyan, kendi adamları tarafında öldürüldüğü için resmen bitti diyoruz fakat aslında, resmen 1984 yılında bitiyor. Ne hikmetse, hemen akabinde PKK başlıyor. Enteresan olan şey şu: 205 saldırının sadece 83 tanesi Türkiye’ye yapılıyor ASALA tarafından, 122 tanesi ASALA mensuplarını tutuklayan Avrupalı devletlere; teröre destek veren Fransa ve İsviçre -Ermeni terörüne çok destek veriyorlar- yine, Ermeni terörünün hedefi oluyor.

Sözlerime son verirken, başta PKK, ASALA ve IŞİD olmak üzere tüm terör örgütlerini lanetliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – Bu örgütler tarafından şehit edilen asker, polis, tüm vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika söz vereceğim.

İlk söz Sayın Kılavuz’a aittir.

Sayın Kılavuz, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, Alparslan Türkeş’in Türk dünyasının varlığına ömrünü adadığına, Türk gençliğini Türk Bayrağı olarak addeden Alparslan Türkeş’i gençliği zehirleyen biri olarak göstermenin ahlaksızlık olduğuna ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

FETÖ artığı, açılım meraklısı, hainbaşı Apo’nun sevdalısı, satılmış bir zavallının, milliyetçiliği hastalık, Başbuğ’umuzu da bu hastalığı yayan biri olarak göstermesi ibretlik bir durumdur. Başbuğ’umuz Alparslan Türkeş, vatanımızın, devletimizin, milletimizin ve Türk dünyasının varlığına ömrünü adamış; milyonlarca Türk gencini vatan, millet, bayrak ve mukaddesat sevdasıyla yetiştirmiş, bozgunculuğa, tembelliğe, ahlaksızlığa, cehalete ve yalancılığa karşı Türklük gurur ve şuuru, İslam ahlak ve faziletiyle donatmış büyük bir şahsiyettir. Türk gençliğini Türk Bayrağı olarak addeden Başbuğ’umuzu, gençliği zehirleyen biri olarak göstermek ahlaksızlıktır. Milletini sevmeyi ve yükseltmeyi hastalık olarak görmek, Türk milliyetçilerinin kurduğu bir devlette Türk milliyetçilerine kin gütmek, Türklüğe saldırmak için fırsat gözetmek arsızlıktır. Hazindir ki bu zavallı bunları asla idrak edemeyecektir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Girgin…

2.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, Muğla ilinde 600 bin metre sulama ağı olduğuna, Muğla ili büyükşehir statüsü aldığı için 2014 yılından beri bu sulama ağının sahipsiz kaldığına, üreticinin mağdur olmaması ve su kaynaklarının kontrollü kullanımı açısından sulama tesislerini DSİ’ye devretmeyi düşünüp düşünmediklerini Tarım ve Orman Bakanlığına sorduğuna ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Tarım ve Orman Bakanlığına… Muğla ilimiz genelinde 1950’li yıllardan 2014 yılına kadarki zaman zarfında inşa edilmiş 450 bin metre açık, 150 bin metre uzunluğunda kapalı sistem sulama kanalı bulunmaktadır. Mevcut durumlarıyla çok fazla su kayıplarına neden olması, yeterli alanı sulayamaması, yeterli çiftçinin yararlanamaması nedeniyle ekonomik olarak kayıplara neden olmaktadır. Muğla ili büyükşehir statüsü kazandığı zaman ilimizde 2014 yılına kadar inşa edilmiş sulama tesisleri sahipsiz kalmıştır. Muğla Büyükşehir Belediyemiz tarımı destekleme kapsamında ve üretici mağduriyetlerini biraz olsun önlemek için bu zamana kadar söz konusu tesislerde bakım, oranım ve temizlik faaliyetlerinde bulunmuş olup söz konusu çalışmalara ara vermeden devam etmektedir. Üreticilerimizin mağdur olmaması, bütünlüğün sağlanması ve su kaynaklarının kontrollü kullanımı açısından tarımsal sulama tesislerini Devlet Su İşlerine devretmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

3.- Mersin Milletvekili Baki Şimşek’in, Mersin ili Tarsus ilçesinin ülkenin en büyük ilçesi olduğuna, Gençlik ve Spor Bakanlığından kente yakışan bir stadyum ve Kredi Yurtlar Kurumunca yurt yapılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, kentim Tarsus Türkiye'nin müstakil en büyük ilçesidir. 346 bin nüfusuyla, cumhuriyetle beraber kurulan futbol kulübüyle binlerce yıldır medeniyetin beşiği olan bir kenttir. Kentimizdeki Şehir Stadyumu 1950 yılında Tuncel Kurtiz’in babası Hamdi Kurtiz tarafından hizmete açılmış, 1950 yılından bu tarafa da ufak tefek tamiratlarla günümüze gelmiştir. 350 bin nüfuslu kente yakışmayan bir stadyum vardır. Gençlik ve Spor Bakanlığımızdan ricamız şudur: Öncelikle Tarsus Şehir Stadyumu -yine, kapalı spor salonumuz da teknik ömrünü tamamlamıştır- kapalı spor salonu ve -kendisine ait bir Tarsus Üniversitesi olmasına rağmen Tarsus’ta Kredi Yurtlar Kurumuna ait bir yurt yoktur, kiralamayla özel yurtlar çalıştırılmaktadır- bir de Kredi Yurtlar Kurumu yurdunun Tarsus’a yapılması elzemdir. Gençlik ve Spor Bakanlığımız Türkiye'nin birçok yerinde modern stadyumlar, kapalı spor salonları, gençlik merkezleri ve Kredi Yurtlar Kurumu yurtları yapmıştır. Bu hizmetlerin Mersin’imize ve Tarsus’umuza da gelmesini talep ediyor, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Kadıgil…

4.- İstanbul Milletvekili Saliha Sera Kadıgil Sütlü’nün, 8 Martta sömürüye, eşitsizliğe, kadın kırımına karşı 81 ilde sokaklarda olacaklarına ilişkin açıklaması

SALİHA SERA KADIGİL SÜTLÜ (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Önümüz 8 Mart; “Biz varız, buradayız.” dedikçe inatla yok saydığınız, yere batasıca cinsiyetçi dilinizle her gün aşağılamayı marifet sandığınız, hem evde hem işte sömürüp emeğinin karşılığını kata vermediğiniz, bu sömürü düzenini “gelenek” ve “kutsal aile” adı altında yutturmaya kalktığınız kadınların, bu dünyayı döndüren emekçi kadınların günü kutlu olsun. Biz bir 8 Martta daha tüm bu sömürüye, eşitsizliğe, kadın kırımına karşı bilin ki 81 ilde sokaklardayız; Ankara’da, Kayseri’de, Diyarbakır’da, Antep’te, İzmir’de ve ille de Feminist Gece Yürüyüşü’nün ait olduğu yerde, Taksim’deyiz. Buradan muktedir bıyıklılar kulübünü çok açık ve net uyarıyorum: Sakın pandemiyi bahane edip de polisi kadınların üstüne saldırtmaya kalkmayın, sakın bir kez daha bizi tüm dünyaya rezil etmeyin, sakın lebalep AKP kongrelerinde, gericilerin türlü eylemlerinde bulaşmayan bu meretin 8 Martta bulaşacağını iddia edip aklımızla alay etmeyin, sakın. Çünkü sokaklar bizim, geceler bizim, meydanlar bizim; yaşasın 8 Mart, yaşasın kız kardeşliğimiz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özgüneş…

5.- Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş’in, İstanbul ilinde 2 gencin kaçırılıp ajanlaştırma dayatması yapıldığına, Şırnak ili Cizre ilçesinde de benzer olaylar yaşandığına, Süryani vatandaşlar Şimuni ve Hürmüz Diril’in geçen yıl Beytüşşebap’ta kaçırıldığına ve bu konuda hâlâ doğru düzgün bir araştırma olmadığına ilişkin açıklaması

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Selamlar.

İçişleri Bakanına soru önergesi tarzında soru sorduk, komisyonda da sorduk. İstanbul’da 3 gencimiz bir ekip tarafından kaçırılıyor, ormana götürülüyor, işkence ediliyor, ajanlaştırma dayatması yapılıyor. Geçen gün yine bir gencimiz aynı akıbete uğradı. Cizre’de benzer olaylar yaşadık. “İçişleri Bakanı adına arıyoruz.” deyip yüzlerce ailemize telefon açılmış; “HDP’ye niye gidiyorsunuz?” diye soru soruluyor; “Biz sizi takip ediyoruz.” deniliyor.

İkinci bir husus, Süryani halkımızdan olan Şimuni ve Hürmüz Diril Beytüşşebap’ta geçen sene kaçırıldı bir çete, grup tarafından; hâlâ doğru düzgün bir sonuç yok, bir araştırma yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

6.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, işçilerin İş Kanunu’nun 25’nci maddesine dayanılarak tazminatsız olarak işten çıkarıldığına, İstanbul ili Haramidere’de faaliyet gösteren SML etiket fabrikasında çalışan 22 işçinin pandemi gerekçesiyle tazminatsız işten çıkarıldığına, bu işten çıkarmanın asıl gerekçesinin sendikalı olmaları olduğuna, pandemi gerekçesiyle ve kod 29’la işten çıkarmaların arttığına, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına daha sıkı denetim yapılması ve önlem alınması çağrısında bulunduğuna ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Salgın nedeniyle işten çıkarılmaları yasaklayan düzenlemenin süresi 17 Mart 2021 tarihine kadar uzatılmıştı ancak bu yasağa rağmen işçiler İş Kanunu’nun 25’inci maddesinin (2)’nci fıkrasında belirtilen subjektif gerekçelerle ve pandemi nedeniyle tazminatsız olarak işten çıkarılıyorlar. Daha önce gündeme getirdiğim Sinbo işçilerinden sonra, daha bugün İstanbul Haramidere’de faaliyet gösteren SML etiket fabrikasında çalışan 22 işçi, pandemi gerekçesiyle tazminatsız şekilde iş yerinden çıkarıldıklarını tarafıma bizzat illettiler. İşten çıkarılan 22 işçinin işten çıkarılmasının asıl gerekçesinin pandemi değil, sendikalı oldukları belirtilmiştir. Yasağa rağmen pandemi gerekçesiyle ve kod 29’la işten çıkarmaların artıyor olması karşısında bir kez daha Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına işverenlerin bu suistimallerinde daha sıkı denetimler yapması ve gerekli önlemleri alması çağrısında bulunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

7.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, sahte, son kullanım tarihi geçmiş ve silinmiş, bozulmuş, etiket bilgisi olmayan ürünlerin internette cirit attığına, bu durumun halk sağlığını tehdit ettiğine, gıda takviyelerinin eczane dışındaki yerlerde satılmasının ciddi sorunlar oluşturduğuna, iktidarın bu konuda acilen yasal düzenleme yapması gerektiğine ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir eczacı olarak hem Sağlık Bakanlığını hem de vatandaşlarımızı uyarmak istiyorum. Sahte, son kullanım tarihi geçmiş ve silinmiş, kötü saklama koşullarına maruz kalmış, bozulmuş, etiket bilgisi ve içeriği aynı olmayan ürünler maalesef internette cirit atıyor ve bu durum vatandaşlarımızın sağlığını tehdit ediyor. Ayrıca, gıda takviyelerinin eczane dışındaki kanallarda satılması halk sağlığı ve kamuoyu yararı açısından da ciddi sorunlar oluşturuyor. Doğru gıda takviyesi doğru kişiye doğru dozda verilmediğinde ilaç etkileşimler oluşturabilir, bazı hastalıklara tanı konmasını geciktirebilir, organlara hasar verebilir ve ne yazık ki ölümlere sebep olabilir. Bu nedenle, sağlığa yönelik her türlü ürün sadece eczanelerde satılmalı ve temin edilmeli, eczacı danışmanlığında kullanılmalıdır. İktidar bu konuda acilen yasal düzenleme yapmalı ve Sağlık Bakanlığından ruhsatlı gıda takviyelerini piyasaya sürmelidir.

BAŞKAN - Sayın Gaytancıoğlu…

8.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Edirne ili Keşan ilçesinde halkın Saroz Körfezi’nin Katarlılara satılmasına, çevre ve hukuk katliamına karşı seslerini duyuracağına, ülkesini seven, yaşadıkları yeri korumak ve çocuklarına bırakmak isteyen herkesi Saroz halkına destek olmaya çağırdıklarına ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yarın Keşan ilçemizde halkımız, yaşadıkları, atalarından kalan ve çocuklarının yaşayacağı Saroz Körfezi’nin Katarlılara peşkeş çekilmesine, çevre ve hukuk katliamına karşı seslerini duyuracak. Bunu da lebalep yapmayıp pandemi şartlarında akla ve bilime uygun rafine bir şekilde yapacaklar. Vatandaşlarımız haklı olarak soruyor: “Buralar için Katarlılar mı savaşmış, bu topraklarda yatan yüz binlerce şehit Katarlı mı ki onlar için topraklımız talan ediliyor?” Anladık siz AKP olarak sadece doların yeşilini seviyorsunuz, anladık maviden özgürlüğü çağrıştırdığı için hazzetmiyorsunuz, hukuk ve bilimle de hiç işiniz yok. Anlamadığımız ise şu: Katarlılar doğal gaz satacak diye cansiparane çabanız niye? Dün parsel parsel satıyordunuz, bugün katar katar! Biz, ülkesini seven herkesi yaşadıkları yeri korumak ve çocuklarına bırakmak isteyen Saroz halkına destek olmaya çağırıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

9.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, küresel şer odakları ve FETÖ terör örgütünün şimdi de Amerika Birleşik Devletleri’nde Türkiye'ye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik çirkin saldırılarda bulunduğuna, bu saldırıları şiddetle lanetlediğine ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan

Türkiye'ye Gezi’de, 17-25 Aralıkta, 15 Temmuzda saldıran, Fatih’e, Kanuni’ye, II. Abdülhamit’e öfkelenen, ülkemizi içeride ve dışarıda yalnız bırakmaya çalışan küresel şer odakları ve FETÖ terör örgütü şimdi de Amerika Birleşik Devletleri’nde Türkiye'ye ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik çirkin saldırılarda bulunuyor. Bu saldırıları en şiddetli şekilde lanetliyorum. Türkiye'yi durdurmak, küçültmek, işgal etmek istediğinizi aziz milletimiz çok iyi biliyor. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın her fırsatta ifade ettiği gibi ne yaparsanız yapın aziz milletimizi bölemeyeceksiniz, vatanımızı parçalayamayacaksınız, Türkiye'yi durduramayacaksınız, ne yaparsanız yapın başaramayacaksınız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Filiz…

10.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, 3 Martın Dünya Kulak ve İşitme Günü olarak kutlandığına, profesyonel olarak hizmet veren Engelsiz 112 uygulamasının tüm kurum ve kuruluşlara örnek olması ve hastanelerde işitme engellilere tercüman sağlanması ile nitelikli tercüman yetiştirilmesi için eğitim süresinin uzatılması gerektiğine ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Telefonun icadıyla tanınan Graham Bell aslında sağırların sessizliğini ortadan kaldırmaya çalışmıştır. İşitme engelli annesinin ve eşinin duyamadığı sesleri kaydetmeyi başaran Bell’in işitme kayıpları üzerine yapmış olduğu çalışmalara ithafen doğum günü olan 3 Mart, Dünya Kulak ve İşitme Günü olarak kutlanmaktadır. İnsanlar arasındaki en etkili iletişim olan konuşmanın öğrenilmesiyse işitmeye bağlıdır. İşitme kaybının yarattığı içe kapanıklık ve depresyon, ancak onlara iş vererek ortadan kaldırılabilir. Profesyonel olarak hizmet veren Engelsiz 112 uygulaması tüm kurum ve kuruluşlara örnek olmalı, hastanelerde Suriyelilere olduğu gibi işitme engellilere de tercüman sağlanmalıdır. Ekranlarda TRT hariç çevirilerin çoğunun hatalı olması, nitelikli tercüman yetiştirilmesi gereğini ortaya koymaktadır. Bunun için eğitim materyalleri iyileştirilmeli ve 200 saat olan eğitim süresi uzatılmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Çakır…

11.- Kocaeli Milletvekili Sami Çakır’ın, New York sokaklarında “Stop Erdoğan” yazılı reklam panosu üzerinden yeni bir Erdoğan düşmanlığı körüklenmeye çalışıldığına, düşmanlığın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan üzerinden Türkiye’ye karşı olduğuna ilişkin açıklaması

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) – Sayın Başkan, New York sokaklarında “Stop Erdoğan” yazılı reklam panosu üzerinden yeni bir Erdoğan düşmanlığı körüklenmeye çalışıldığını görüyoruz. İlgililerin düşmanlığı okyanus ötesi hapse mahkûm olmuş bir gerçek ama bir gerçek de düşmanlığın Erdoğan üzerinden Türkiye’ye karşı olduğudur, dönüp tarihe bakabilirsiniz. Erdoğan bu ülkenin Cumhurbaşkanı, girdiği her seçimi milletin “Devam.” dediği, başarılı bir sonuçla kazanmış, milletin güvenine layık olmuş, ülkenin geleceğine, yarınlarına hizmet etmeye devam ediyor, Allah’ın izniyle devam da edecek. Yeni moda Amerika’nın, Amerika’dakiler üzerinden onu engellemeye çalışmaları ve beklentileri de dünkü gibi başarısız olacak, Türkiye yoluna devam edecektir. Seçim Amerika’nın sokaklarında, Amerika’nın gölgesinde, Amerika’nın hedefleri ve Amerikan mandası güvencesinde yapılmayacak; burada, bu milletin sağduyu ve feraseti dâhilinde yapılacaktır.

“Devam Erdoğan, devam Türkiye!” diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aydemir…

12.- Erzurum Milletvekili İbrahim Aydemir’in, Uluslararası Ekonomi Enstitüsünün yaptığı bir çalışmayla “Pandemi döneminde en çok, en hızlı gelişen ülke Türkiye.” dediğine, insanları vicdana davet ettiğine ilişkin açıklaması

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Efendim, bir filozof, adaleti “En mükemmel vicdan.” diye tarif ediyor ve ben de bunu kayıt düşerek bir not ifade etmek istiyorum: Uluslararası Ekonomi Enstitüsü, Amerika’da bir çalışma yapıyor ve şunu ortaya koyuyor: “Pandemiye rağmen pandemi döneminde en çok, en hızlı gelişen ülke Türkiye.” diyor.

Şimdi, ara ara hep konuşuyoruz, inkâr üzerine, yalan üzerine, dedikodu üzerine siyaset yapanlar vicdanlarına yönelsinler ve orada adaleti açığa çıkarsınlar, hakikati dillendirsinler diyorum burada ve bir cehennem tarifi yapıyoruz, en iyi cehennem tarifi vicdan azabıdır. İnsanları vicdana davet ediyor, hepinize saygı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bülbül...

13.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, AKP iktidarının yanlış ekonomi politikaları ve pandemiyle birlikte ekonomik krizin ekonomik buhrana dönüştüğüne, Ticaret Bakanının soru önergesine verdiği cevapta 2020 yılında, sadece Aydın ilinde 2.543 esnaf ve sanatkârın, 915 şirket ve ticari işletmenin kepenk kapattığını belirttiğine ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

AKP iktidarının yanlış ekonomi politikalarıyla ekonomik kriz, pandemiyle birlikte ekonomik buhrana dönüştü; halk yoksullaştı, iş yerleri kapanıyor, esnaf batıyor. AKP Genel Başkanı ise “Diyorlar ki ‘Dükkânlar kapanıyor, şirketler kapanıyor.’ Kapanan falan yok, her şey ortada.” dese de Ticaret Bakanlığı bir soru önergeme verdiği yanıtta 2020 yılında, sadece Aydın’da 2.543 esnaf ve sanatkârın, 915 şirket ve ticari işletmenin kepenk kapattığını belirtmiş. Türkiye’de ise günde 270 esnaf kepenk kapatmış. Ticaret Bakanı farklı söylüyor, AKP Genel Başkanı farklı. Evet, her şey ortada ama Sayın Erdoğan’ın söylediği doğru bir şey var “Bir tarafta açlık ve yoksulluk varken diğer tarafta lüks ve şatafat varsa burada bir sorun var demektir.” diyor. Evet, doğru, ülkenin başındaki tek sorun sizsiniz, sarayınızda lüks ve şatafat içinde yaşarken esnafı, çiftçiyi, emekliyi, vatandaşı yoksulluğa mahkûm ediyorsunuz. Vatandaş iş, aş, gelecek kaygısıyla zar zor yaşıyor. Bu düzen böyle gitmez ama siz ilk sandıkta gideceksiniz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Baltacı…

14.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı’nın, binlerce kişiyle davullu, halaylı kongreler yapan  AKP’nin vaka sayılarının yeniden tırmanışa geçmesindeki vebalinin büyük olduğuna, salgını fırsat bilip ekonomideki açığı cezalarla kapatmaya çalışanlara ilk seçimde Kastamonuluların ve tüm vatandaşların cezayı keseceğine ilişkin açıklaması

HASAN BALTACI (Kastamonu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ülke olarak coronavirüsle mücadele ederken, esnafımız ayakta kalmaya, vatandaşlarımız hayata tutunmaya çalışırken binlerce kişiyle davullu, halaylı kongreler yapan AKP’nin bugün illerimizde, ilçelerimizde vaka sayılarının yeniden tırmanışa geçmesindeki vebali büyüktür. Halk sağlığını hiçe sayıp kendi koyduğu yasayı kendi çiğneyen AKP, vatandaşın en küçük ihlalinde ise bir eliyle yakasına yapışmakta, bir eliyle cebini boşaltmaktadır. Kastamonu’da 1 Eylül ile 24 Şubat tarihleri arasında yani yüz yetmiş yedi günde 3.013 kişiye İl Hıfzıssıhha Kurulu kararları doğrultusunda 3 milyon 635 bin 820 Türk lirası para cezası kesilmiştir. Salgını fırsat bilip ekonomideki açığı cezalarla kapatmaya çalışanlara ilk seçimde Kastamonulu hemşehrilerim ve tüm vatandaşlarımız cezayı kesecektir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Erbay…

15.- Muğla Milletvekili Burak Erbay’ın, özgür ve bağımsız bir yerel basının demokrasinin yerelden inşası için çok önemli olduğuna, siyasi iktidarın sopası hâline gelen Basın İlan Kurumu aracılığıyla yerel basının baskı altına alındığına, bu olumsuzlukların yanı sıra Covid-19 salgınının da yerel basını olumsuz etkilediğine, yerel basının görevini yerine getirebilmesi için acilen ekonomik destek paketi sağlanması gerektiğine ilişkin açıklaması

BURAK ERBAY (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Özgür, bağımsız ve kendi ayakları üzerinde durabilen bir yerel basın, demokrasinin yerelden inşası için çok büyük öneme sahiptir. Ancak günümüzde yerel basın, iktidarın ekonomik ve siyasi baskıları arasında sıkışmış, görevini yerine getiremez duruma gelmiştir. Birçok yerel basın emekçisi hedef alınmakta ve şiddete uğramaktadır. Siyasi iktidarın sopası hâline gelen Basın İlan Kurumu aracılığıyla yerel basın baskı altına alınmaktadır.

Bütün bu olumsuzlukların yanı sıra Covid-19 salgını da yerel basını olumsuz etkilemiştir. Bu nedenle yerel basının görevini yerine getirebilmesi için acilen ekonomik destek paketi sağlanmalı, SGK primleri indirilmeli, yıpranma payı hakkı geri getirilmeli, yerel gazete sahiplerine ve işsiz gazetecilere mali destek verilmeli, Basın İlan Kurumu komisyon oranı ve uydu bedelleri düşürülmeli, Basın İlan Kurumu tarafından dağıtılan ilanların kapsamı genişletilmeli, borçları yapılandırılmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

16.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, coronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında 28 Mart 2020 tarihinden itibaren Adana-Tarsus-Mersin tren seferlerinin de gerçekleşmediğine, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’na yurdun dört bir yanında tren seferleri devam ederken normalleşen Adana’da Mersin-Tarsus-Adana tren seferlerinin neden başlatılmadığını sorduğuna ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Coronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında yüksek hızlı, ana hat ve bölgesel trenler 28 Mart 2020 tarihinden itibaren işletilmiyor. Bu kapsamda iptal edilen Adana-Tarsus-Mersin tren seferleri de gerçekleşmiyor. Vatandaşlarımız Adana’da, özellikle iş için, yanı başındaki Mersin’e ve diğer il ve ilçelere trenle gidemiyor. Herkesin sizin gibi arabası yok. Her gün bu güzergâhlar arasında âdeta mekik dokuyan binlerce vatandaşımız on bir aydır mağdur durumda.

Sayıştay denetim raporlarında TCDD’yi zarar ettiren kurumlar arasına sokmayı başaran Ulaştırma Bakanına buradan sesleniyoruz: Yurdun dört bir yanında tren seferleri devam ederken, normalleşen Adana’da Mersin-Tarsus-Adana yolunun tren seferlerini neden başlatmıyorsunuz?

Ayrıca, deniz yolu ulaşımını etkin kılıp İskenderun-Yumurtalık-Mersin deniz yolunu neden feribot seferleriyle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özkan…

17.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, güçlü irade, güçlü demokrasi anlayışıyla hazırlanan İnsan Hakları Eylem Planı’nın hayırlı olmasını dilediğine ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yakın tarihimiz bize yaşadığımız acı tecrübelerle mülkün temelinin adalet olduğunu, adaletin temelinde de hakları ve onurlarıyla insanın bulunduğunu öğretmiştir. İşte, bunun için bizim adalet davamızın pusulası insandır, insan onurudur, insanın sahip olduğu tüm haklarıyla hayatını sürdürebilmesidir. Hayatın bizatihi kendisinin kesintisiz bir değişim süreci olduğu gerçeği her alanda reformları kesintisiz sürdürmemiz gerektiğine işaret ediyor.

İnsan Hakları Eylem Planı, geçmişin muhasebesi ile geleceğin murakabesinin ürünü bir belgedir. Her maddenin hayata geçmesi için gereken adımları kararlılıkla atacağız. Güçlü irade, güçlü demokrasi anlayışıyla hazırlanan İnsan Hakları Eylem Planı’mızın hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ceylan…

18.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, Çanakkale ili Bayramiç ilçesinde köylülerin Karaköy Göleti ve Sulama Projesi’nin biteceği tarihi dört gözle beklediklerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, Bayramiç’te 9.380 dekar zirai araziye su sağlayacak Karaköy Gölet’i ve Sulama Projesi’nin inşaat çalışmaları başladığında araziler sulama suyuna kavuşacak. Karaköy, Yeşilköy, Tongurlu ve Sarıot köylüleri projenin biteceği tarihi dört gözle beklemeye başladılar. Dönemin Orman ve Su İşleri Bakanı “22,5 milyon lira yatırım bedeliyle inşa edeceğimiz Bayramiç Göleti, Karaköy Göleti Sulama Projesi’ni 2019 yılında hizmete almayı hedefliyoruz.” diyeli dört yıl oldu. Projeye yeterli ödenek ayrılmamış ve hangi tarihte bitirileceği öngörülemez bir hâl almıştır. Özellikle elma, kiraz ve şeftali üretimiyle geçimlerini sürdüren bu köylülerimiz açısından projenin gecikmeksizin hayata geçirilmesi son derece önemlidir. Bahçeleri sulama suyuna kavuştuğunda üretim artacak ve gençlerimiz de belki köylerini terk etmeyeceklerdir. Karaköy Barajı ve sulamasını ne zaman tamamlamayı düşünüyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kaya…

19.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, yerli ve millî çay varken Azerbaycan’dan neden çay alındığını sorduğuna ilişkin açıklaması

AHMET KAYA (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Elimde bir Cumhurbaşkanlığı kararı var, karar sayısı 3583. Kararda diyor ki: “Azerbaycan Cumhuriyeti Menşeli Bazı Ürünlerin İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanması Hakkında Karar.” Kararı açıyoruz, içeriğinde 300 ton siyah çayın tarife kontenjanları çerçevesinde yapılacak ithalatla gümrük vergisinden muaf yani sıfır gümrük vergisiyle Türkiye’ye getirilmesi kararı.

Şimdi, buradan soruyorum: Türkiye, çay üreticisi bir ülke. Rize’de, Trabzon’da, Giresun’da, Artvin’de binlerce insanımız çaydan ekmek yiyor. Türkiye’nin yerli ve millî çayı varken bir başka ülkeden, Azerbaycan’dan niye çay alıyoruz? Bunu çıksın, bu ithalat kararının altına imza atanlar lütfen açıklasınlar. “Yerliyiz, millîyiz.” diyorlar ama bizim çay üreticimiz perişanken, ÇAYKUR’un depoları Türk çaylarıyla doluyken maalesef Azerbaycan’dan çay alınıyor.

BAŞKAN – Sayın Gültekin…

20.- Niğde Milletvekili Selim Gültekin’in, Yeşilayın 101’inci yaşını kutladığına, ülkede her yıl 1-7 Mart haftasının Yeşilay Haftası olarak kutlandığına, Niğde Yeşilay Kurucu Başkanı olarak şehrinde yapılan Yeşilay etkinlik ve çalışmalarına tam destek verdiğine ilişkin açıklaması

SELİM GÜLTEKİN (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bağımlılıkların her türlüsüne karşı başarıyla mücadele eden Yeşilayımızın 101’inci yaşı kutlu olsun. “Bağımlı olma, sağlıklı ol.” diyerek ülkemizde her yıl 1-7 Mart tarihi aralığını Yeşilay Haftası olarak kutlamaktayız. İyi bir Yeşilaycı olan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde geleceğe sağlıklı ve güçlü nesiller bırakabilmek için bağımlılık yapan sigara, alkol, uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklara karşı topyekûn savaş veriyoruz, vermeliyiz.

Niğde Yeşilay Şubemiz de başkan, yönetim kurulu ve gönüllüleriyle el ele vererek, şehrimizde farkındalık oluşturarak bağımlılıkla mücadeleyi başarılı bir şekilde yürütmektedir. Ben de Niğde Yeşilay Kurucu Başkanı olarak şehrimizde yapılan Yeşilayın etkinlik ve çalışmalarına tam destek veriyorum.

Niğde’mizde bağımlılıkla mücadelemizi bir üst seviyeye çıkartarak tütün, alkol, madde, teknoloji, kumar bağımlılarına ve yakınlarına ücretsiz psikolojik ve sosyal hizmet desteği verecek olan Niğde YEDAM’ı Fertek Mahallemizde yakın zamanda hizmete açıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İlk söz, İYİ PARTİ Grup Başkan Vekili Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Dervişoğlu.

21.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, sanki yeni iktidar olunmuş gibi açıklanan reformların aslında on dokuz yıldır hukuk, demokrasi ve insan hakları adına doğru adımların atılmadığının itirafı olduğuna, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Anayasa’da ve mevzuatta hâlihazırda var olan ancak yıllardır çiğnediği sayısız ilkelerden bazılarını hatırlattığına, gerçeği gördüğü için kendisini tebrik ettiğine, Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Murat Kurum’un İstanbul ilinde riskli bulunan 300 bin konutun acil, öncelikli dönüştürülmesi gerektiğini belirterek bu binalarda oturan 1,2 milyon vatandaşın tehlikede olduğunu açıkladığına, İzmir depreminden sonra verdikleri kanun teklifiyle önerdikleri riskli yapı bina kartı uygulamasıyla vatandaşların üzerinde tasarruf edecekleri yapılara ilişkin daha detaylı ve kapsamlı bilgi sahibi olmalarının temin edileceğine, Diyarbakır, Mardin ve Batman illerine yaptığı ziyaretlerle ilgili önümüzdeki hafta Meclisi bilgilendireceğine, doğusuyla batısıyla ülkenin derdinin müşterek olduğuna, bu sorunların çözülmesi noktasında önerilerini de Meclis gündemine taşıyacaklarına ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Genel Kurulumuzu da saygılarımla selamlıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan son yıllarda uluslararası alanda Türkiye’ye en fazla eleştirinin yöneltildiği, başta insan hakları ve yargı olmak üzere, bir dizi alanda yeni uygulamaların sıralandığı açıklamasında bulunmuştur. Bu planda 11 ilke, 9 amaç ve 300’den fazla faaliyet yer almıştır. İktidarın on dokuzuncu yılında sanki yeni iktidar olmuş gibi açıklanan reformlar, aslında on dokuz yıldır hukuk, demokrasi ve insan hakları adına doğru adımların atılmadığının itirafıdır. Sayın Erdoğan, Anayasa’mızda ve mevzuatımızda hâlihazırda var olan ancak uygulamaya bir türlü yanaşmadığı, hatta tam tersine yıllardır çiğnediği sayısız ilkelerden bazılarını hatırlatmıştır. Bu açıdan gerçeği görmüş olması bakımından kendilerini tebrik ediyorum. Umarım bir sonraki adımda da cumhuriyeti, demokrasiyi ve güçler ayrılığını geç de olsa hatırlayacaktır.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Murat Kurum yapmış olduğu bir açıklamasında olası İstanbul depremindeki riskli binalara dikkat çekmiştir. Sayın Bakan İstanbul’da 300 bin konutun acil, öncelikli dönüştürülmesi gerektiğini belirterek bu binalarda oturan 1,2 milyon vatandaşın tehlikede bulunduğunu açıklamıştır. Sayın Bakan yarın deprem olacakmış gibi hazırlandıklarını söylese de Hükûmetin beklenen büyük İstanbul depremi için attığı müşahhas bir adım yoktur, en azından kamuoyu böyle bir konuda bilgi sahibi değildir.

En son yaşadığımız İzmir depremi sonrası “Riskli binalarda oturmayalım.” gibi çözüm sayılamayacak bir açıklama yapan Sayın Bakanın hâlen bir adım atamadığı da anlaşılmıştır. Bundan sonra yaşanması muhtemel depremlere karşı atılacak somut adımlar bizim beklentimizdir. İzmir depremi sonrası verdiğimiz Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’yle riskli yapılar hakkında “riskli yapı bina kartı” düzenlenmesi ve bu kartın bina girişlerine monte edilerek ilgili yapılar hakkında tasarrufta bulunacak kişilerin bilgi sahibi olmasını amaçlıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Açalım lütfen.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Önerdiğimiz riskli yapı bina kartı uygulamasıyla vatandaşlarımızın üzerinde tasarruf edecekleri yapılara ilişkin daha detaylı ve kapsamlı bilgi sahibi olmaları temin edilecektir. Bu vesileyle gelecekte yaşanması muhtemel deprem ve benzeri doğal afet hâllerinde yaşanan can kayıplarının en aza indirilmesi mümkün hâle gelecektir. Hükûmet, Kanal İstanbul Projesi’ne verdiği önem ve ciddiyeti deprem tedbirleri için de göstermeli ve bir an önce gerekli adımları atmalıdır.

Sayın Başkanım, müsaadenizi istirham ederek bir dakikayı daha alacağım.

BAŞKAN – Buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Geçtiğimiz hafta içerisinde teşkilat mensuplarımızla ve milletvekillerimizle birlikte Anadolu’nun çeşitli illerini ziyaret etmiştik. Ben de bu kapsamda Diyarbakır, Mardin ve Batman’daydım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Oradaki vatandaşlarımızın dertleriyle hemdert, hâlleriyle hemhâl olmaya gayret sarf ettik ve karşı karşıya bulundukları problemlerin Türkiye Büyük Millet Meclisinde dillendirileceği ve söze dönüştürüleceği hakkında taahhütte bulunduk. Buradan onu hatırlatmak istiyorum. Bu hafta çok yoğun bir hafta geçirdik, önümüzdeki hafta ziyaret ettiğimiz illerdeki sorunları Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsüne taşıyacağız.

Ama bir hususa işaret etmekte fayda var: Türkiye’nin doğusunda, güneydoğusunda hangi problemler yaşanıyorsa, biz yerinde gördük ve gözlemledik ki batısında da Trakya’sında da Karadeniz’inde de aynı dertler yaşanıyor ve “Türkiye’nin derdi müşterektir.” sonucu çıkıyor buradan. Bu sorunların çözülmesi noktasında da önerilerimizi Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşıyacağız.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Peki.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu Başkan Vekili Sayın Muhammed Levent Bülbül.

Buyurun Sayın Bülbül.

22.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, 4 Mart 1981 tarihinde Ermeni terör örgütü ASALA tarafından Paris’te görevli Çalışma Müşaviri Reşat Moralı ile Diyanet görevlisi Tecelli Arı’nın şehit edilmelerinin yıl dönümünde kendilerini bir defa daha rahmetle andığına, 2009 yılından bu yana 4 Martın Dünya Cinsel İstismar ile Savaşma Günü olduğuna, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı İnsan Hakları Eylem Planı’nın özellikle özgür birey, güçlü toplum ve daha demokratik bir Türkiye vizyonunu ortaya koyma maksadını taşıdığına, eylem planında yer alan hususlardan yasal düzenleme gereken konuların muhatabının Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğuna, bu düzenlemeler hususunda Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak üstlerine düşen katkıyı sağlayacaklarını tekrar ifade etmek istediğine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4 Mart 1981 tarihinde Ermeni terör örgütü ASALA tarafından, Paris’te görevli Çalışma Müşaviri Reşat Moralı ile Diyanet görevlisi Tecelli Arı’nın şehadetlerinin yıl dönümünde bir defa daha kendilerini rahmetle anıyor; ailelerine, yakınlarına ve aziz milletimize başsağlığı diliyorum.

Bu vesileyle, bugün Genel Kurulumuzda bu hususta gündem dışı söz almış olan AK PARTİ Şanlıurfa Milletvekili Sayın Halil Özşavlı’ya da teşekkürlerimizi buradan sunmak istiyoruz çünkü ASALA terör örgütünün vahşi katliamlarını bize hatırlatırken, anlatırken aynı zamanda ASALA-PKK ilişkisi konusunda da önemli tespitlerde bulunmuştur. Kendisinin bu hususta yazmış olduğu kitabı heyecanla beklediğimizi buradan ifade etmek istiyor, tekrar teşekkür ediyoruz kendilerine.

Sayın Başkan, 2009 yılından bu yana 4 Mart, Dünya Cinsel İstismar ile Savaşma Günü’dür. Cinsel istismar, kadına yönelik şiddet biçimleriyle birlikte kadını baskı altında tutmaya yönelik bir olgudur. Cinsel istismarın mağdurları genel anlamda kadınlarımızdır. Kadınlarımızın medeni hâlleri, fiziksel durumları, engelli olup olmadığı dikkate alınmaksızın tüm kadınlarımız ve çocuklarımız bu saldırılara ne yazık ki maruz kalmakta, hem fiziksel hem de psikolojik manada derin yaralar almaktadırlar. İster bir yetişkine ister bir çocuğa karşı işlenmiş olsun hiçbir cinsel suç mazur görülemez. Bununla alakalı olarak hukuken, sosyal olarak ve devletin imkânları dâhilinde gereken bütün tedbirler alınmalıdır diyorum.

Sayın Başkan, 9 amaç, 50 hedef ve 393 faaliyetten oluşan İnsan Hakları Eylem Planı Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından önceki gün açıklanmıştır. Özenli bir çalışmanın neticesinde ortaya çıkan İnsan Hakları Eylem Planı Türkiye’de özellikle özgür birey, güçlü toplum ve daha demokratik bir Türkiye vizyonunu ortaya koymak maksadını taşımaktadır, 11 temel ilke çerçevesinde 9 amaçtan oluşmaktadır. Daha güçlü bir insan hakları koruma sistemi, yargı bağımsızlığı ve adil yargılanma hakkının güçlendirilmesi, hukuki öngörülebilirlik ve şeffaflık, ifade, örgütlenme ve din özgürlüklerinin korunması, geliştirilmesi, kişi özgürlüğü ve güvenliğinin güçlendirilmesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Açalım lütfen.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - …kişinin maddi manevi bütünlüğü ile özel hayatının güvence altına alınması, mülkiyet hakkının daha etkin korunması, toplumsal refahın güçlendirilmesi ve kırılgan kesimlerin korunması ile insan hakları konusunda üst düzey idari ve toplumsal farkındalık amaçlarını taşıyan, nihai amacı ve hedefi sivil bir anayasa hazırlamanın yolunu açmak olan eylem planının içeriği milletimizin ihtiyaçlarına göre hazırlanmıştır. Eylem planında yer alan hususlardan yasal düzenleme gereken konuların muhatabı Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Yeni ve sivil bir anayasa yapma yolunda önemli bir adım olarak gördüğümüz eylem planının yasal düzenlemeleri hususunda Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak da üstümüze düşen katkıyı sağlayacağımızı buradan tekrar ifade etmek istiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Söz sırası Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Meral Danış Beştaş’ta.

Buyurun Sayın Beştaş.

23.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Tahir Elçi’nin öldürülmesinden dört yıl iki ay sonra açılabilen davanın 2’nci duruşmasının Diyarbakır’da görüldüğüne, faillerin korunmasının yeni cinayetlere kapı araladığına, düşünce kuruluşu Freedom House’un coronovirüs salgınının damga vurduğu 2020 yılına ait raporunda Türkiye’nin özgür olmayan ülkeler kategorisinde yer aldığına, faturasını ödeyemeyen 590 bin abonenin doğal gazının kesildiğine, yılbaşından bu yana doğal gaza 3 kez zam gelirken BOTAŞ Genel Müdürü Burhan Özcan’ın doğal gazın ucuz olduğunu savunduğuna, Batman ilinde panzerin ezmek istediği çocukla ilgili kendi resmî hesaplarından açıklama yaptıkları için Batman HDP il örgütü hakkında soruşturma açıldığına, Emniyet Müdürlüğü tarafından IŞİD’cilerden kurtarılan Ezidi çocukla ilgili Mersin Milletvekili Fatma Kurtulan’ın soru önergesi verdiğine, bu çocuğun ülkeye nasıl getirildiğinin, ülkede hâlen IŞİD’cilerin elinde kaç kadın ve çocuk olduğunun, kaçının kurtarıldığının, bu kadın ve çocukların sınırdan nasıl geçirildiğinin açıklanması yönündeki taleplerini paylaşmak istediğine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Evet, dün yapılan bir duruşmayla başlamak istiyorum. Sevgili Tahir Elçi’nin katledilmesinin üzerinden dört yıl iki ay sonra açılabilen davanın dün 2’nci duruşması Diyarbakır’da görüldü ve ne yazık ki yargı taraflı tutumunu devam ettirdi. Ne oldu mahkemede? Davaya katılma talebinde bulunanların katılım taleplerini büyük oranda reddetti, Tahir Elçi’nin ağabeylerini mağdur saymadı, müşteki saymadı ve katılım taleplerini reddetti. Mağdurları duruşma salonundan atmakla tehdit etti ve avukatların, sanıkların, sanık polislerin duruşma salonunda bulunmaları yönündeki taleplerini de tamamen reddetmiş durumda. Sanık polisler Hatay, Elâzığ ve Malatya’dan SEGBİS’le büyük bir rahatlıkla duruşmaya katıldılar yani sanıklar aradan geçen süre zarfında haklarında üç yıl sonra şüpheli işlemi gördüler, şimdi de korunmaya devam ediyorlar. Evet, Elçi cinayetinde faillerin korunması, yeni cinayetlere kapı aralamaktadır ve dosya kısıtlanmadan avukatlardan gizlenen dava bugün bir cezasızlık politikasıyla karşı karşıyadır. Tahir Elçi’nin katillerini aklamayın, Tahir Elçi bu ülkenin yetiştirmiş olduğu en değerli hukukçulardan biridir. Sevgili arkadaşımı bu arada rahmetle de minnetle de anmak istiyorum.

Evet, Sayın Başkan, dün, ABD merkezli düşünce kuruluşu Freedom House coronovirüs salgınının damga vurduğu 2020 yılında ülkedeki özgürlük ve demokrasi durumuyla ilgili yeni bir rapor yayınladı; bu yıl da Türkiye maalesef özgür olmayan ülkeler kategorisinde yerini aldı. Türkiye on yıl içinde 31 puan geriledi ve rapordaki grafiğe göre, Türkiye son on yıl içinde en büyük gerilemenin görüldüğü ülkeler arasında, Mali’den sonra 2’nci sırada yer aldı. Raporda Türkiye ana akım medyanın, özellikle de televizyon yayıncılarının Hükûmetin duruşunu yansıttığı ve sık sık benzer manşetlerin atıldığı kaydedildi. Ayrıca raporda bazı bağımsız gazete ve internet siteleri faaliyetlerine devam etse de bunların büyük bir siyasi baskı altında oldukları ifade edildi. Bugün, 12 ayrı davada 66 gazetecinin hâkim karşısına çıkacağı realitesi zaten raporu destekliyor.

Şimdi, başka bir konu, doğal gaz meselesi. Faturasını ödeyemeyen 590 bin abonenin doğal gazı kesildi. Yılbaşından bu yana doğal gaza 3 kez zam gelirken KİT Komisyonunda konuşan BOTAŞ Genel Müdürü Burhan Özcan ise Türkiye’de doğal gazın ucuz olduğunu savundu, ne garip.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Neye göre doğal gaz ucuz, bunu açıklamıyor tabii. Coronavirüsün etkisiyle kötüye giden ekonomi işsiz sayısını artırdı. Geçen yılın dokuz ayında, ülke genelinde -başta da söyledim- 590 bin abonenin doğal gazı borcundan dolayı kesildi ve her ay yaklaşık 65 bin abonenin doğal gazının kesildiğini biliyoruz. Kış şartlarında insanlar açlıkla, yoksullukla ve bir de soğukla mücadele ediyor. Biz bu konuda BOTAŞ Genel Müdürünün yeni bir açıklama yapmasını bekliyoruz. Madem gaz bu kadar ucuz, neden 590 bin abone gaza erişemiyor? Madem ucuz, neden kesiyorsunuz?

Diğer bir mesele, Batman’da panzerin ezmek istediği çocukla ilgili, panzeri kullanan ve talimatı verenler yargılanmıyor ama bugün -kendi resmî hesaplarından açıklama yaptıkları için- Batman HDP il örgütümüz hakkında soruşturma açılmış yani suçlu değil, suçu ifşa edenler maalesef yine soruşturuluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu görüntüleri dün vekillerimiz kürsüden söyledi. Geçmişte de panzerle, zırhlı araçlarla öldürülenlerin sayısını düşündüğümüzde, olayın vahametini maalesef çok ciddi bir şekilde yaşıyoruz. Size sadece birkaç isim vereceğim: 85 yaşındaki Mehmet Tektekin zırhlı araç çarpması sonucu yaşamını yitirdi. Yine Pakize Hazar, 85 yaşında, Diyarbakır Lice’de Kirpi tipi bir zırhlı araçla öldü, öldürüldü; işte “kaza” denildi. Silopi’de Muhammed ve Furkan evlerindeyken panzer içeri girdi, panzer onları öldürdü ve failler para cezasıyla cezalandırıldı. Şimdi, on yılda 63 olay yaşandı bu konuda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Beştaş, son kez açıyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Toparlıyorum.

16’sı çocuk, 6’sı kadın olmak üzere toplamda 36 kişi hayatını kaybetti.

Son olarak, Ezidi bir çocuğun hikâyesi var, çok ciddi. 3 Ağustos 2014 tarihi itibarıyla 10 bine yakın Ezidi alıkonulmuş, 3 bininin akıbeti hâlâ bilinmiyor. IŞİD’ciler tarafından ganimet olarak görülen insanlardan biri geçen hafta Emniyet Müdürlüğü tarafından kurtarıldı ve bu basına da yansıdı, polis operasyonuyla kurtuldu. Ezidi çocuğun IŞİD tarafından derin internette satılmaya çalışıldığı ve kurtarma operasyonunun da bu haberlerle başladığı haberleri çıktı. Şimdi, Ezidi kız çocuğunun kimlik bilgilerine Ezidi cemaati gibi Türkiye resmî makamları da ulaşamadı. Çocuğun anne ve babası ile yakınlarının IŞİD tarafından 2014’teki Şengal katliamı sırasında öldürülmüş olması da ihtimaller arasında. Milletvekilimiz Fatma Kurtulan bu konuda soru önergesi de verdi. Bir iki sorum var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bitiriyorum.

Bu çocuk Türkiye’ye nasıl getirildi? Türkiye’de hâlen IŞİD’cilerin elinde olduğu değerlendirilen kadın ve çocuk sayısı kaçtır? Türkiye’de 2014 yılından bu yana kaç Ezidi IŞİD’lilerin elinden kurtarılmış, kaçı ailelerine veya Irak resmî makamlarına teslim edilmiştir? Kaç çocuk ve kaç kadın hâlâ Türkiye’de resmî kurumlara bağlı koruma merkezlerinde tutulmaktadır? Ve son olarak, bu çocuk ve kadınlar özellikle sınırdan nasıl geçiriliyorlar, nasıl burada tutuluyorlar? Bu konunun kamuoyuna, ailelere ve bizlere açıklanması yönünde talebimizi paylaşmak istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Engin Altay.

Buyurun Sayın Altay.

24.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, 4 Mart 1981 tarihinde ASALA terör örgütünün saldırısında şehit olan Büyükelçilik görevlisi Reşat Moralı ve Diyanet İşleri görevlisi Tecelli Arı’ya Allah’tan rahmet dilediğine, ASALA terör örgütü tarafından katledilen diplomatları, vatandaşları, görevlileri rahmet ve minnetle anmayı bir görev saydığına, kuvvetler ayrılığının 3 ayağının yasama, yürütme ve yargı olduğuna, Tahir Elçi duruşmasının yargı bağımsızlığı kaygılarını güçlendirdiğine, millete İnsan Hakları Eylem Planı masalı anlatılacağına var olan Anayasa’ya uymanın Cumhurbaşkanının ve devlet yetkililerinin öncelikli görevi olduğuna, Cumhurbaşkanı dâhil kimsenin kaynağını Anayasa’dan almayan bir yetkiyi kullanamayacağına ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Zatıalinizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum efendim.

Biraz önce Meclis kürsüsünde konuşan Urfa Milletvekilimiz Sayın Halil Özşavlı kardeşimize ben de teşekkür ederim.

Geçmişi unutmamak lazım; alınacak dersleri, çıkarılacak dersleri çıkarıp geleceğe daha güvenle yürüyebilmemiz için hafızalarımızın taze olmasında her veçheden fayda vardır. 4 Mart 1981 tarihinde yani tam kırk yıl önce, Reşat Moralı Büyükelçimizi ve Diyanet İşleri görevlimiz Tecelli Arı’yı ASALA terör örgütünün hain saldırısında kaybettik, üzerinden kırk yıl geçti. Bu vesileyle Moralı’ya ve Arı’ya Allah’ımdan rahmet dilerken ASALA terör örgütü tarafından katledilen bütün diplomatlarımızı, hariciye mensuplarımızı, vatandaşlarımızı, görevlilerimizi de Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak rahmetle ve minnetle anmayı da bir görev sayıyorum. Terör ister ASALA’dan gelsin ister PKK’dan ister FETÖ’den gelsin ister IŞİD’den, hepsi hain, alçak, adi saldırılar olarak insan hayatına kasıt olarak değerlendirilmeli ve lanetlenmelidir.

Sayın Başkan, Anayasa’mızın başlangıcında şöyle bir hüküm vardır. “Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu”nu orta yerdeki Anayasa’mız, başlangıç metni ve hükmüyle ortaya koymuştur. Şimdi, bunu niye okudum? Bunu şunun için okudum: Kuvvetler ayrılığının 3 ayağı var: Yasama, yürütme, yargı. Anayasa diyor ki: “Kuvvetlerin birbirlerine üstünlüğü yoktur.” Tahir Elçi duruşmasına bizim de arkadaşlarımız gitti -biraz önce Sayın Grup Başkan Vekili de değindi- bu duruşmada arkadaşlarımdan aldığım bilgi, yargı bağımsızlığı kaygılarımızı olağanüstü güçlendirmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun lütfen.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Oysa, Anayasa’mıza göre kuvvetler ayrılığı çerçevesinde kuvvetlerin birbirine bir üstünlüğü söz konusu olamaz.

Yargı bağımsızlığı… Yargının bağımsızlığıyla ilgili var olan kaygılarımızın dün Tahir Elçi duruşmasında bir kere daha perçinlenmiş olmasından üzüntü duyuyorum. Bunu ülkemizin geleceği açısından, iç barışımız açısından, millî kalkınmamız, refahımız, toplumun refahı, huzuru, mutluluğu açısından, devletimizin şan ve şerefi bakımından da tehlikeli görüyorum. Böylesi bir davada, yargının nereden esinlenip, nereden etkilenip, nereden talimat aldığıyla ilgili kafalarda kuşku oluşuyorsa bu, masaya yatırılması gereken bir durumdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – İnsan Hakları Eylem Planı gündemde, ben bu vesileyle yürütmeye de seslenmek istiyorum, iki şeyi bıraksa yetecek: İnsan Hakları Eylem Planı’nı bırak, bir şeyi daha bırak; yargının yakasını bırak. Beğenmemekle birlikte orta yerdeki Anayasa’ya uyulsun, Türkiye bugünden daha iyi olur, yarınımız bugünden iyi olur. Millete İnsan Hakları Eylem Planı masalı anlatacağımıza, beğenelim beğenmeyelim; bu Anayasa’ya uymak, her birimizin öncelikli görevidir, Cumhurbaşkanının öncelikli görevidir, velhasıl devlet yetkisi kullanan herkesin görevidir. Ve bu Anayasa bir şey daha söyler Sayın Başkan, bu Anayasa der ki: “Kimse kaynağını Anayasa’dan almadığı bir yetkiyi kullanamaz.” Buna Sayın Cumhurbaşkanı da dâhil, nokta.

Sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Cahit Özkan.

Buyurun Sayın Özkan.

25.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, ülkenin demokratik hukuk devleti standartlarını yükseltmek ve muasır medeniyetler seviyesi hedefinin üzerine çıkarmak için anayasal ve yasal reformlar yaptıklarına, okyanusun öte tarafından, başka ülkelerden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın şahsında ülkeye yapılan saldırılara müsaade edemeyeceklerine, FETÖ terör örgütünün New York’ta reklam panolarını kiralayıp Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef aldığına, bunun arkasında uluslararası istihbarat örgütlerinin finansmanının olduğunun açık olduğuna, 4 Mart 1981 tarihinde ASALA terör örgütü tarafından Fransa’da şehit edilen Diplomat Reşat Moralı ve Diyanet İşleri görevlisi Tecelli Arı’yı şehadetlerinin yıl dönümünde minnetle yâd ettiğine, Selahaddin Eyyubi’yi vefatının yıl dönümünde rahmet ve minnetle andığına, ülkeye ve millete kastedenlere karşı mücadelenin devam edeceğine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Çok teşekkürler.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminden cumhuriyetimizin kuruluşuna ve bugüne kadar ülkemiz, milletimiz, bayrağımız ve devletimiz sürekli cunta, vesayet, dâhilî ve haricî ihanet odakları tarafından saldırıya uğradı. Pek çok zor süreçlerden geçtik. Ekonomik, sosyal, siyasi anlamda sıkıntılar yaşadık ve tabii, ülkemize vesayetle, darbelerle, cuntalarla, derin ve paralel yapılarla istikamet vermeye çalıştılar, siyasi suikastlarla aydınlarımızı katlettiler ve bu ülkenin maalesef, ekonomik, sosyal, siyasi kazanımlarını emperyalizme teslim etmek için büyük bir gayret sarf ettiler. İşte, bu emperyalizme karşı, ülkemizin demokratik hukuk devleti standartlarını yükseltmek ve ülkemizi müreffeh, muasır medeniyetler seviyesi hedefinin üzerine çıkarmak için anayasal ve yasal reformlar yapıyoruz.

Arada geçen süre zarfında hamdolsun, hem düzenleme anlamında hem de uygulama anlamında yaptığımız çalışmalarla ihanet odaklarını, çeteleri, mafyaları, derin ve paralel odakları ve gladyoyu…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Mafyayı ayır istersen.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – …çetelerin bütün ihanetlerini bir bir temizledik ve bu sayededir ki artık, ülkemizde siyasi suikastlar son bulmuş, okyanusun öte tarafından yani New York’tan, başka ülkelerden ülkemize saldırılar devam etmektedir. Tabii ki Cumhurbaşkanımızın şahsında ülkemize yönelik bu saldırılara müsaade edemeyiz. FETÖ terör örgütünün New York’ta öyle kolay kolay büyük dünya firmalarının dahi kiralayamayacağı reklam panolarını kiralayıp orada Sayın Cumhurbaşkanımızı hedef alıyor olması, aslında arka planında bayrağımızı, milletimizi, vatanımızı ve devletimizi hedef aldıklarını da göstermektedir. Zaten FETÖ lobisi de bunu gizlemiyor, buna destek veriyor ve bunun da arkasında uluslararası istihbarat örgütlerinin finansmanının olduğu açıktır.

Bu anlamda, bir kez daha, FETÖ’ye, PKK’ya, arkasında kim varsa bütün hepsine sesleniyorum: Asla bayrağımızı indiremeyeceksiniz, vatanımızı bölemeyeceksiniz, devletimizi yıkamayacaksınız. Ezanımızın bu gök kubbede sedasını engelleyemeyeceklerini bir kez daha ifade ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii, 4 Mart 1981, ülkemize dönük, istikamet verme girişimlerinin bir süreci olarak ASALA terör örgütü tarafından Fransa’da 2 diplomatımız merhum Reşat Moralı ve Tecelli Arı’nın şehadetlerinin yıl dönümü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Diplomatlarımızı rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum; mekânları cennet, ruhları şad olsun. Yakınlarına ve aziz milletimize bir kez daha sabrıcemil niyaz ederken ülkemizi ve milletimizi bu tür ihanetlerden ilelebet muhafaza buyurmasını da Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.

Aynı zamanda bugün, 4 Mart, farklı bir kahramanlık destanlarını ortaya koyan Selahaddin Eyyubi’nin vefatının da yıl dönümü. Bunu özellikle anmak istiyorum. Çünkü başta fetih öncesi Ortodoks İstanbul’u ve İslam dünyasını tarumar eden Haçlı saldırılarının korkulu rüyası olan Selahaddin Eyyubi, sekiz yüz yirmi sekiz yıl önce bugün vefat etti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Müslümanlar onu şahsında ideal bir sultan, Haçlılar gerçek bir İslam kahramanı olarak gördü. Doğulu ve Batılı tarihçilerin, yazarların eserlerinde kendisinden övgüyle bahsedildi. Fransız tarihçi Albert Champdor, onu mertliği, düşmanlarına karşı adaletli olması sebebiyle “İslam’ın adil kahramanı” olarak niteledi. Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi, 4 Mart 1193’te Şam’da vefat etti. “Kudüs işgal altındayken ben nasıl gülebilirim?” sözüyle hafızalara kazınan Selahaddin Eyyubi’yi vefatının yıl dönümünde rahmet ve minnetle, şükranla anıyor; Filistin’in başkenti Kudüs’ün bir an önce özgür günlerine dönmesini yüce Allah’tan niyaz ediyor, Selahaddin Eyyubi’nin vefat yıl dönümü sebebiyle yeniden Kürtlere, Araplara, Türklere, Türkmenlere ve gönül coğrafyamıza kasteden bütün ihanet odaklarının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - …saldırılarının artık son bulmasını ve milletçe bunlara karşı yekvücut durmamızı Genel Kurulun ve aziz milletimizin dikkatine sunarken, bu ülkeye ve bu millete kastedenlere de dik duruşumuzun, kahramanca mücadelemizin devam edeceğini ifade ediyor; hayırlı, başarılı bir çalışma günü diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKANSayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin Ukrayna Meclis Başkanı Dmytro Razumkov’un vaki davetine icabetle 5-6 Mart 2021 tarihleri arasında Ukrayna’ya bir ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/1565)

3/3/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin Ukrayna Meclis Başkanı Sayın Dmytro Razumkov’un vaki davetine icabetle, 5-6 Mart 2021 tarihleri arasında Ukrayna’ya bir ziyarette bulunması hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                                                                  Mustafa Şentop

                                                                                                              Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ PARTİ Grubunun, İzmir Milletvekili Grup Başkan Vekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, başta tarımsal ürünlerde dış ticaretin durması hâlinde ortaya çıkabilecek sorunları tespit etmek, sonrasında ise tarımsal ürünlerdeki fiyat artışını önlemek için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla 18/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (10/3816) esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4/3/2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

4/3/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 4/3/2021 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                        Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                                                                          İzmir

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

İzmir Milletvekili Grup Başkan Vekili Dursun Müsavat Dervişoğlu tarafından, başta tarımsal ürünlerde dış ticaretin durması hâlinde, ülkemizin hububat ve temel gıda ürünlerindeki ihtiyaç, yeterlilik, hasat, arz ve stok durumunun tespit edilerek bir yol haritası oluşturulması olmak üzere, tarımsal ürünlerdeki fiyat artışının önüne geçerek vatandaşımızın temel gıda ürünlerine erişimini kolaylaştırmak amacıyla 18/2/2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 4/3/2021 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – İYİ PARTİ grup önerisi üzerine, İYİ PARTİ Grubu adına gerekçesini açıklamak üzere Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs.

Buyurun Sayın Hüseyin Örs. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ PARTİ Grubu olarak vermiş olduğumuz araştırma önergesi üzerinde söz aldım, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, günümüzde yaşanan Covid-19 salgını nedeniyle yaşamın diğer alanlarında olduğu gibi tarımsal alanda da bazı değişimler yaşanmaktadır. Tarım, insanların zorunlu ihtiyaçlarının ham maddesi, ana kaynağı olması sebebiyle bu alanda meydana gelecek değişimler oldukça önem arz etmektedir.

Coronavirüs salgını dünya genelinde tarım dış ticaretine ilişkin önemli kararların alınmasına neden olmuştur. Sınırların kapatılması, uçuşların yasaklanması, belirsizlikler, gıda ihtiyacının ülke içinde karşılanmasının önemini artırırken, tarımsal üretimde kendi kendine yetebilen bir ülke olmanın önemi, salgın döneminde daha açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.

2020 yılı hasat sezonuna ilişkin veriler incelendiğinde, onlara baktığımızda pandeminin etkisi ve iklime bağlı olarak bazı ürünlerde üretimin azalması, artan talep, ülkelerin ve bireylerin ihtiyacından fazla ürün alması, kısıtlamalar gibi birçok nedenle gıda fiyatlarının son altı yılın en yüksek seviyelerine geldiğini görmekteyiz. Birçok ülke, coronavirüs salgını nedeniyle bazı tarım ürünleri ihracatına yasak getirdi. Özellikle hububat, bakliyat ve yağlı tohumlarda ithalatçı olan Türkiye, bundan oldukça olumsuz etkilendi. İhracat yasaklarından dolayı bu ürünlerin üretiminde kendine yeterli olmayan ve ithalat yapmak zorunda olan Türkiye, bitkisel yağda ve yem sektöründe sıkıntı yaşamaktadır. Yıllardır tarımda yapılan hataların faturasını yine tüketici ödüyor, ülke olarak hepimiz ödüyoruz. Türkiye olarak ithalat politikasından vazgeçerek üretimi artırmak zorundayız. Tarımda, planlanan bir üretim politikasıyla dışa bağımlılıktan kurtulmak tek çaredir.

Değerli milletvekilleri, İYİ PARTİ olarak sahadayız. Türkiye’nin her yöresinde vatandaşlarımızla, esnafımızla, üreticilerimizle bir araya geliyoruz, onların sorun ve taleplerini dinliyoruz. Gittiğimiz her yerde üreticiler kan ağlıyor, girdi fiyatlarının yüksekliğinden şikâyet ediyor, ürününün para etmediğini söylüyor, hacizleri bizlere hatırlatıyor.

Değerli arkadaşlar, üreticilerimiz, tarımsal destekler yetmediği için, mazot gibi ithal girdilerin fiyatının yüksekliği nedeniyle banka kredilerine yöneliyorlar. Resmî veriler, çiftçinin hem borçlarının hem de ödeyemediği borç miktarının arttığını gösteriyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumuna göre, Kasım 2020 itibarıyla çiftçilerin bankalara olan toplam borcu 125 milyar lirayı, takibe düşen kredi miktarı ise 5 milyar lirayı buldu. Tarımsal kredilerin yeniden yapılandırılması gerekir. Üretimde devamlılığın sağlanması için maliyetlerin azaltılması gerekir.

Bir başka husus daha var arz etmek istediğim: Tarımsal üretim planlaması olmadığından ve desteklerin yetersiz olmasından dolayı çiftçi üretimden vazgeçiyor. Çiftçilerin üretim alanından çekilmesi, kentlerimizde yeni sosyolojik sorunlara yol açarken, tüketicilerin daha pahalı ürün tüketmesine de neden olmaktadır.

Değerli arkadaşlar, iktidarın bir reform söylemi var: “Her alanda reform.” Aslında baktığımızda, kulağa da hoş geliyor ama unutmayın ki reformlar, esas olarak her şeyin iyiye gittiği durumlarda ekonomiyi daha da şahlandıracak, mesafeyi kısaltacak bir yapıda önümüze gelmelidir. Eğer reformları krizin en kötü dönemini yaşadığımız bu günlerde hayata geçirmeyi hem de sloganvari söylemlerle gündeme getiriyorsanız bu, samimi bir yaklaşım değildir. İktidar “Reform yaptık; uçuyoruz, büyüyoruz.” diyor ama üreticimiz “Traktörüm hacizlendi. Ürünümü satamıyorum.” diyor.

Dün İYİ PARTİ grup toplantımızda Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener ifade etti; dardaki vatandaşımızın pazarlardan patates toplamak zorunda kaldığı Türkiye’de, çiftçimiz depolardaki patatesini satamıyor. Bakın, depolar ağzına kadar patates dolu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Çok özür dilerim.

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Sadece Niğde’de depolarda çürümeye yüz tutan 450 bin ton patates var, ülke genelinde ise yaklaşık 700 bin ton patates çürümeyi bekliyor; bir ay daha depolarda kalırsa hepsi ya çürüyecek ya da çillenecek. Patates üreticisi iki aydır “Ürünümüz çürüyor." diye bağırıyor ama oralı olan yok. İktidardaki arkadaşlara sesleniyorum: Lütfen üreticinin sesine kulak verin.

Değerli arkadaşlar, tarım sektörü stratejik bir sektördür. Tarımsal ürünlerde dış ticaretin durması hâlinde ülkemizin hububat ve temel gıda ürünlerindeki ihtiyaç, yeterlilik, hasat, arz ve stok durumunun tespit edilerek bir yol haritası oluşturulmak üzere, tarımsal ürünlerdeki fiyat artışının önüne geçilerek vatandaşlarımızın temel gıda ürünlerine erişimini kolaylaştırmak için tedbirlerin alınması amacıyla vermiş olduğumuz bu araştırma önergemize hepinizin desteğini bekliyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ grup önerisi üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kenanoğlu konuşacaktır.

Buyurun Sayın Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Ülkelerin gıda ihtiyacını iç piyasalardan karşılamasının önemi, tarımsal üretimdeki kendi kendine yetme ve tarımsal ürünlerdeki fiyat artışının önüne geçilmesi konusunda verilmiş araştırma önergesi üzerinde söz aldım.

Türkiye’nin 24 Ocak 1980 kararlarıyla birlikte neoliberal ekonomi politikalarına geçişi sonrasında Türkiye’de tarımsal altyapıyı destekleyen ve besleyen kurumlar, etkinliğini kaybetmeye başlamış veya özelleştirilmiş; ayrıca, kendi kendine yeten, hatta üreten, ihraç eden ülke pozisyonunu da zaman içerisinde Türkiye, kaybetmiş durumdadır. Bu süreç, tarım ekonomisinin sırtında büyük bir yük olarak görülmüş, ulusal ve uluslararası sermayenin dayatmasıyla tarım sektörü kontrolsüz bir şekilde dışa açılmıştır. AKP iktidarı boyunca, üretime dayalı ekonomi politikalarından vazgeçilerek yerine ithalata dayalı tarım politikalarının desteklenmesi, bu süreci daha da artırmıştır. Bunun sonucunda yüz binlerce yoksul köylü, tarımsal üretimden vazgeçmek zorunda kalmış, aile işletmeciliği tasfiye edilerek yerine toprakların bir avuç sermayenin elinde toplandığı şirket tarımı egemen kılınmıştır. Bu ise hem çiftçilerin hem de hayvan yetiştiricilerinin iflasına neden olmuştur.

Tarım toprakları en çok AKP döneminde amaç dışı kullanılmaya başlanmıştır. Koruma altına alınan ovalarla termik santraller kurmak için ihaleler yapılmış, sadece tarım toprakları değil, kurulan hidroelektrik santralleriyle dereler kurutulmuştur.

Türkiye’de çiftçiler, girdi maliyetleri nedeniyle ürettiğinin karşılığını alamamakta; çiftçilerin yıllardır çözülmeyen bu sorunlarına ek olarak Covid-19 nedeniyle de ihracat endişesi eklenmiştir.

Türkiye’de çiftçi sayısı, son on iki yılda yüzde 48 azalmıştır.

Tarım alanları da son on sekiz yılda yüzde 12,3 oranında düşmüştür. Ayrıca sebze bahçeleri için kullanılan alan ise aynı dönemde yaklaşık yüzde 15 oranında küçülmüştür.

Şimdi, bunun haricinde yeni bir durum var, bunu da şöyle izah edeyim: Başka ülke topraklarında arazi kiralayıp, oralarda tarım yapma faaliyeti. Bu, başka bir “postmodern sömürgecilik” olarak da adlandırılıyor. Genellikle yoksul ülkelerin topraklarına gidip, oralarda araziler kiralanıyor ve büyük şirketler orada tarım ürünleri üretiyorlar. Şimdi, bu kervana Türkiye de katılmış durumda. Sudan’da 2014 yılının başlarında doksan dokuz yıllığına 780 bin dekar arazi kiralayan Türkiye’nin bu topraklarda girişimciler aracılığıyla aşamalı olarak ananas, mango, avokado ve kanola gibi tropik meyvelerin yanı sıra…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – …Türkiye'de üretim açığı olan ayçiçeği, mısır, pamuk, susam, şeker kamışı ve yonca buralarda ekilecek, üretilecek; oradan, sonra, Türkiye piyasasına getirilecek. Şimdi, düşünebiliyor musunuz, kendi üreticilerimizin zorluk yaşadığı, sıkıntılar yaşadığı, ekonomik anlamda sıkıntıya düştüğü bir ortamda Türkiye, Sudan topraklarında ya da onun gibi başka ülkelerin topraklarında tarım yapacak ve getirecek, iç piyasaya sürecek. Dolayısıyla Türkiye'deki çiftçilerin geleceği açısından son derece vahim sonuçları ortaya çıkaracak bir durumdur.

O ülkeler açısından da kendi topraklarının istilacı şirketler tarafından, sömürgeci şirketler tarafından sömürülmesi anlamına geliyor. Yani zaten o ülkeler yeterince sömürüldü, bir de bu şekliyle toprakları sömürülecek. Bütün bunların araştırılması ve ortadan kaldırılması önemlidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ grup önerisi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talep eden, İzmir Milletvekili Sayın Kamil Okyay Sındır.

Buyurun Sayın Sındır. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KAMİL OKYAY SINDIR (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İYİ PARTİ Grubunun tarımsal ürünlerdeki fiyat artışına yönelik grup önerisi üzerine grubumuz adına söz almış bulunmaktayım.

Tabii “tarım ürünlerinde fiyat artışı” deyince önce fiyatı konuşmak lazım. Fiyat nedir? Fiyat, aslında arz ve talebin buluştuğu noktada oluşan bir değerdir. Arz yükselir, talep düşerse fiyatlar doğal olarak düşer; arz düşük, talep yüksekse yani bir ürüne olan arz yeterli miktarda değilse fiyatlar doğal olarak yükselir. Piyasalar bunu gerektirir. O nedenle, arz ve talebin güvenliği ve istikrarı, piyasada olması gerekir. Tarım ürünlerinde böyle bir istikrar var mı? Maalesef, bundan söz etmek mümkün değil çünkü piyasalar aracılara, ithalat lobilerine teslim edilmiş durumda. Çiftçimiz, sahipsiz bırakılmış durumda. Piyasaları kontrol eden mekanizmalar yok, piyasaları ürün bazında regüle eden mekanizmalar yok.

Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi var. Başkanlığını, daha doğrusu, sekretaryasını Merkez Bankası yürütüyor. Üyeleri arasında Ticaret Bakanı var, Hazine ve Maliye Bakanı var, bir de Tarım ve Orman Bakanı var, o da tesadüfen konmuş herhalde. Bakıyorsunuz, bu Komite herhalde çay, kahve içiyor; alınan karar ortada yok, ne yaptığı bilinmiyor.

Piyasalarda kartel oluşturan aracılara karşı üreticiyi koruması gereken Rekabet Kurulu, tam tersine, kartellerin yanında, onların destekçisi pozisyonunu almış.

Üretimi planlamazsanız, fiyatlar artar. Planlama için sağlıklı bir veri tabanınız yoksa ve buna bağlı ürün desteği ve üretim planlaması yapamadıysanız, fiyatlar doğal olarak sizin kontrolünüzün dışında artar. Yani 2001 yılında yapılan genel tarım sayımından bugüne ülkede genel tarım sayımı yapılmış değil. Tarımsal girdi maliyetleriniz yüksekse, tarımdaki verilen desteklemeler amacına uygun değilse… Daha doğrusu, desteklemenin amacı, üretimi planlamaktır; desteklemenin amacı, verimi artırmaktır, kaliteyi artırmaktır; tüketicinin daha ucuz, daha sağlıklı, daha güvenli gıdayla, yeterli gıdayla gıda güvenliğini, gıda arzını sağlamaktır; yoksa fiyatlar artar. Girdi maliyetleriniz yüksekse ve girdilerde ithalata dayalıysanız fiyatlarınız artar.

Değerli arkadaşlar, bakın, üretim alanlarınız -bu grafikte göstermek istiyorum, daha önce de gösterdim- 2002 yılından 2020 yılına kadar böyle bir azalış eğrisi gösteriyorsa ve bu yaklaşık 3,5 milyon hektar ise yani 35 milyon dönüm ise ekilir alanlar tarımdan artık uzaklaşmış ve üretim yapılmıyor ise fiyatlarınız artar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

KAMİL OKYAY SINDIR (Devamla) - Yine bununla paralel bir başka grafiği de sizinle paylaşmak istiyorum. Bakın -bu da gittikçe eksi, bu kırmızılar eksi değerdir- dış ticaret dengesindeki tarım ürünlerinde, bitkisel ve hayvansal ürünlerdeki gittikçe azalan ve ekside daha da büyüyen dış ticaret dengeniz sizin aleyhinizde gelişiyorsa -bunu da aslında, alanla kıyasladığınızda birbirine nasıl benzerlik gösteriyor, bunu da gayet iyi görebilirsiniz- fiyatlarınız artar.

Değerli arkadaşlar, dolayısıyla, bakın, Hollanda’nın 1 milyon hektar tarım arazisi var, yaklaşık 116 milyar dolar ihracat yapıyor, 1 milyon hektar. Bizim 3,5 milyon hektar tarım arazisi tarım dışına çıkıyor, bırakın geri kalan tarım alanlarımızı, 10 milyar dolarlık ithalat yapıyoruz değerli arkadaşlar. E, öyle olunca tarım ürünlerinde fiyatlar artar. Tabii, para politikalarınız dövizi, döviz kurlarını kontrol eden değil, 128 milyar doları rezerv dışına çıkarırsa fiyatlarınız artar. İrade yoksa, politikasızlık varsa fiyatlar artar.

Bu araştırma önergesini Cumhuriyet Halk Partisi olarak destekliyoruz, yanındayız, ülkemizin, çiftçimizin ve bütün yurttaşlarımızın lehinde olmak üzere.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ grup önerisi üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talep eden, Kars Milletvekili Sayın Yunus Kılıç.

Buyurun Sayın Kılıç. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)                   

AK PARTİ GRUBU ADINA YUNUS KILIÇ (Kars) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; öncelikle, bu konuyla alakalı her konuşmamızda -ki haklı olarak Meclisin de yoğun olarak gündeminde olan bir meseledir- gıda fiyatlarının artışının diğer mal ve hizmetlere oranla daha fazla olduğunu kabul etmemiz lazım. Tabii, bu sadece Türkiye için olan bir durum da değil. Zaten araştırma önergesini veren İYİ PARTİ’den Hüseyin Bey de konuşmasında, aslında dünyada bu fiyat artışlarına gerekçe olarak nelerin öne çıktığını kendileri de zaten oldukça güzel izah ettiler.

Arkadaşlar, tabii, burada, bu araştırma önergesinde en fazla katılmadığımız şeyi izah etmek isterim: AK PARTİ’yle beraber tarım üretiminde, tarımsal üretimde, hayvansal üretimde bir düşüş olmadığı gibi, nüfus artışımıza paralel, hatta onun daha üzerinde üretimimizde ciddi artışlar söz konusu oldu fakat özellikle pandemi yılına ait bu fiyat artışlarındaki anormal dalgalanmaların sebebi… Türkiye de dünyadaki 200 ülkeden bir tanesi yani global dünyada olacaksınız ama dünyada olan hiçbir şeyden etkilenmeyeceksiniz, böyle bir şey söz konusu değil. Türkiye, tarımsal üretim anlamında toplamda ihracatçı bir ülke. Mesela, size, 2020 yılındaki ihracat ve ithalat rakamlarımızı söyleyeyim -açık ara öndeyiz- 20,7 milyar dolarlık bir tarımsal ihracatımız, bunun karşılığında 15,2 milyar dolarlık da tarımsal ithalatımız var yani 5,5 milyar dolarlık tarımsal ihracat fazlamız var. Demek ki biz Türkiye olarak tarımda ihracatçı bir ülkeyiz ancak her üründe kendi kendine yetebilme mevzusuyla alakalı da bazı şeyler söylemek lazım.

Arkadaşlar, eskiden özellikle toplumun büyük bir kısmı kırsalda yaşarken herkes geçimlik bir üretim yapardı. Dolayısıyla her insanımızın, ülkenin her tarafında, istediği her ürüne istediği kadar ulaşabilme olanağı zaten yoktu. Yani Kars’taki et üretir, et tüketirdi; Manisa’daki de sebze üretir, daha çok onunla beslenirdi. Herkesin her ürünü istediği kadar alabilme lüksü zaten hiçbir zaman Türkiye’de olmadı. Dolayısıyla insanlarımızın gıdaya ulaşımı her geçen gün artıyor, çeşitleniyor beslenme alışkanlığı ve AK PARTİ’yle de bu son derece hızlanmış. Aynı zamanda, nüfusumuzun artışı, turist sayısındaki artış ve göçmenlerin gıda ihtiyaçlarını da düşündüğünüz zaman her geçen gün ihtiyaçların arttığı da ortada. Bu son zamanlardaki artışın sebeplerini bir iki cümleyle anlatıp… Zamanımız da bitiyor.

Arkadaşlar, dünyada gıdayı üreten ve dünyadaki ticaretini yapanların sayısı ne yazık ki bir elin parmağını geçmeyecek kadar az.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Peki, ne yapıyorlar? Kamil Hocamın da söylediği gibi -iktisatçı tarafından yaklaştı olaya, ben de oradan devam edeyim- özellikle, bu dönemde arz açığı varmış gibi göstererek bir arz enflasyonu oluşturdular. Oysa, dünyada geçen yıl herhangi bir üründe üretim azalması olmadı. Ayrıca, geçen yıl pandemi sebebiyle birçok yerin kapalı olmasından, hizmetlerin verilememesinden dolayı dünyada gıda ürünlerine olan talepte yüzde 7 oranında azalma oldu. Oysa, bu, dünyada gıda piyasasını elinde tutanlar talebin azalmasına rağmen fiyatları artırdılar çünkü suni bir arz enflasyonu oluşturdular ve ayrı bir şey daha yaptılar, “Gıdaya ulaşamayacaksınız, gıdayı bulamayacaksınız.” kaygısını yaratarak bir de talep enflasyonu oluşturdular. Şu anda dünyada ve Türkiye’de yaşanmakta olan budur. Bunun haksız bir fiyat artışları olduğuyla alakalı iddiamız tamamen gerçektir ve piyasada şu anda bunun denetlenmesiyle alakalı da ciddi bir çalışma vardır. Kısa bir süre sonra normale döneceğine inanıyor, hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ PARTİ grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… İYİ PARTİ grup önerisi kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran ve arkadaşları tarafından, kadınların çalışma yaşamında maruz bırakıldığı adaletsizliğin araştırılması amacıyla 4/3/2021 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4/3/2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 4/3/2021 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                              Hakkı Saruhan Oluç

                                                                                                                                        İstanbul

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

4 Mart 2021 tarihinde, Batman Milletvekili Sayın Ayşe Acar Başaran ve arkadaşları tarafından verilen 12041 grup numaralı "Kadınların çalışma yaşamında maruz bırakıldığı adaletsizliğin araştırılması amacıyla” Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis Araştırma Önergesi’nin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 4/3/2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere İzmir Milletvekili Sayın Serpil Kemalbay Pekgözegü.

Buyurun Sayın Kemalbay. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Toplumun yarısını oluşturan sevgili kadınlar başta olmak üzere değerli halkımızı saygıyla selamlıyorum.

Belki de son otuz yıldır konuşuyoruz, her yıl kadın istihdamının ne kadar düşük olduğunu tartışıyoruz fakat herhangi bir çözüm üretebildiğimizi söyleyemeyiz. Aslına bakarsak, bütün dünyada kadın istihdamı erkek istihdamının gerisinde fakat bizim gibi ülkelerde bu had safhada, daha düşük ve kadınlar hem çok az istihdam ediliyorlar hem de güvencesiz, esnek, eğreti işlerde çalışıyorlar.

Sosyal devletin güçlü olduğu ülkelere baktığımızda, piyasada, çalışma yaşamında kadın istihdamının ise daha fazla yer aldığını görüyoruz. Ne güzeldir ki feminist literatürün etkisiyle ve kadın mücadelesinin de yarattığı sonuçlarla bu konu epeyce derin bir şekilde tartışıldı, aslında çok uzun bir zamandır da tartışılıyor. Birleşmiş Milletlerin 4’üncü Kadın Konferansı’nda, ta 1994’lerde “Kadınlar neden çalışma yaşamında daha az istihdam ediliyor?” diye tartışıldı ve burada aslında temel neden, en belirleyici neden tespit edildi. Buradaki temel neden, en belirleyici neden erkek egemenliğidir, toplumsal cinsiyet eşitsizlikleridir; toplumsal cinsiyet rollerinin kadınların sırtına ev içi rolleri yüklemesinden kaynaklanıyor.

(Uğultular)

BAŞKAN – Sayın Kemalbay, bir saniye…

Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda ciddi bir uğultu var. Konuşmacıyı biz Divanda işitemiyoruz. Lütfen, sohbet etmek isteyen arkadaşlar…

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bu tarafta var uğultu.

BAŞKAN – Sayın Başkan, ben ne tarafa bakacağımı biliyorum, gürültünün nereden geldiğini de biliyorum.

Sohbet etmek isteyen arkadaşları kulise davet ediyorum.

Buyurun Sayın Kemalbay.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Feminist literatürün etkisi ve kadınların mücadelesiyle 1994’te Birleşmiş Milletler 4’üncü Kadın Konferansı’nda, kadınların hane içerisinde üstlendikleri ev ve bakım işlerinin kadınları gelir getirici işlerden alıkoyan en önemli temel sorunlardan olduğu tespit edildi ve ev işleri, çocuk, yaşlı, hasta, engelli bakım işlerine kadınların çok fazla zaman ayırdığı tespit edildi. Hatta daha sonra yapılan araştırmalarda kadınların evde gündelik ortalama olarak dört buçuk saat ev işlerine emek harcadıkları, buna karşı, erkeklerin sadece ve sadece ortalama elli dakika ev işlerine zaman ayırdıkları tespit edildi. Tabii, belki burada erkekler birbirine soruyordur “Bu elli dakikayı kim bu kadar yükseltti?” diye.

Kadın istihdamı, kadınların çalışması kesinlikle ciddi bir sorun ve sigortalıların evlenme, doğum, bakım emeği gibi nedenlerle işten ayrılması ya da işe geri dönmeleri gibi çeşitli sebeplerle sigorta primlerinin zamanında yatırılamaması, ara vermesi, mola vermesi; bütün bu nedenlerden dolayı bir türlü bu emekli olabilecek kadar süreyi çalışarak geçirmesi ve Sosyal Sigortalar Kurumunun standartlarını tutturması da mümkün olmuyor ve böylece kadınlar emekli de olamıyor.

Tabii, pandemiyle birlikte kadınların istihdamdan çekilmesi daha da katlanarak arttı. Bu konuda da çeşitli raporlar var. Bu raporlar da bu krizin erkeklere oranla kadınları daha çok etkilediğini net olarak ortaya koyuyor. Bunun için -isterseniz- Birleşmiş Milletlerin Kadın Birimi Türkiye Ofisinin Covid-19 etkilerinin toplumsal cinsiyet açısından değerlendirilmesi raporlarına bakmalısınız. Burada çok çarpıcı bir şekilde kadın işsizliğinin ve kadın yoksulluğunun arttığını, kadın yoksulluğunun derinleştiğini göreceksiniz.

Yine, DİSK-AR’ın -TÜİK’e değil, TÜİK’e bakmayın- Covid-19 döneminde kadın istihdamı verilerini ele aldığımız zaman da kadınların çok büyük bir oranda işsiz olduğunu -yüzde 45,3 oranında- göreceksiniz. Fakat bütün bu kadınların, işbaşı olmayan kadınların sayısının artmasına, 5 kat artmasına, işsizliğin neredeyse yüzde 50’ye yakın kadınlar arasında yaygınlaşmasına dair herhangi bir önlem alınmadığını görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Kadınlar, aile içinde ücretsiz çalışanlar, düşük, güvencesiz, eğreti işlerde çalışanlar, sigortasız çalışanlar olarak çalışma yaşamında ayrımcı bir noktadalar ve yine kadınlar hem evde çalışıyorlar hem iş yerinde çalışıyorlar, çifte mesai yapıyorlar; kadınların erken emekli olması gerekirken bakıyoruz, kadınlar hem sigortalanmıyor hem ev içindeki emeği görülmüyor hem erken emekli olmuyor hem de EYT’li çalışan kadınlar -EYT’li kadınlar- emeklilikte yaşa takılabiliyorlar. Aynı zamanda bütün bunlara baktığımızda aslında çalışma yaşamındaki kadınlara yönelen bu ayrımcılığın tercihlerden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Türkiye’de inşaatçı politikalar ve enerji politikaları nedeniyle aslında kadınlar çalışma yaşamından dışlanmış oluyorlar.

Peki, kadınların bu sorunlarını çözmek için bizler neler yapabiliriz diye önerilerde de bulunmak istiyorum, salgının istihdam açısından yarattığı sorunların bölgeselliğine de dikkat çekmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Teşekkür ediyorum, çok sağ olun.

Öncelikle şunu söylemem lazım: Covid-19 öncesinde de istihdama eşit bir şekilde katılamayan kadınlar, LGBT+’lar, göçmen kadınlar ve engelli kadınlar istihdamda yer alabilmeliler. Bunun için daha fazla çaba harcamalıyız ve politikalar üretmeliyiz. Yine Kürt coğrafyası başta olmak üzere Doğu Karadeniz’de ve İstanbul’da kadın işsizliği daha fazla ve pandemiden kadınlar daha çok etkilendiler; dolayısıyla, bu bölgelere yönelik özel bir istihdam politikası düzenlemeliyiz.

Yine, sosyal devlet ilkeleri gereği kamu hizmetlerini artırmalıyız; kreşleri, bakım merkezlerini kamusal hizmet olarak üretirsek eğer bunun çarpan etkisini de görürüz yani hem kadınlar ev içi rollere mahkûm olmaz hem de yüz binlerce çalışanı kamusal hizmetler için istihdam edebiliriz.

Gelin, sizin dediğiniz gibi “Yek vücut olalım.”, bu araştırma önergesine “Evet.” diyelim ve 8 Marta giderken kadınların yanında olalım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz talep eden Erzurum Milletvekili Sayın Muhammet Naci Cinisli.

Buyurun Sayın Cinisli. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.

Kadınların çalışma hayatına girmesi ve kadın emeğinin hakkıyla ücretlendirilmesi öncelikli meselelerimizden biri olmalıdır. Kadın-erkek fırsat eşitliğinin tam anlamıyla sağlanması, kadınların iyi eğitim almaları, iş alanında daha fazla var olmaları, erkeklerle eşit kazanım ve kariyer edinmeleri hâlinde ancak mümkün olabilir.

Türkiye genelinde kadın istihdam oranı yüzde 20’lerdeyken, Avrupa Birliği ülkelerinde bu oran yüzde 60 civarında. Türkiye’de her 3 kadından 2’si maalesef işsiz. Çalışan kadınlar için sosyal güvenlik sistemi içerisinde bulunup haklarını alabilmeleri ise tam bir mücadele gerektiriyor. Örneğin tarımsal faaliyette bulunan kadınlar, sektörde istihdam edilen çalışanların neredeyse yarısı kadın ancak tarım sektöründeki kadın çalışanların yüzde 95’i ücretsiz, sigortasız, emeklilik hakkı olmadan, “aile işçisi” şeklinde ifade edilen resmî bir statüde çalışıyorlar, işsizler ordusu içinde de yer almıyorlar. “Aile işçisi” denilerek kadının yaratılışından kaynaklı sahip olduğu duyguları sömüren, aile için gösterdiği karşılıksız emeğe göz koyan anlayışa göz yummamalıyız. Adı resmî olarak “aile işçisi” fakat devletle aralarında hiçbir akit yok. Bu kadınlar yaşlanmaktan ve hasta olmaktan korkuyorlar, çoğunun sigortası yok. Bu kadınlara ülke vatandaşı olduklarını hatırlatmak ve aile içerisinde kendilerine olan güveni sağlamak için belli şartlar içinde onları SGK şemsiyesi altına almamız gerekiyor. Bu konuyla ilgili iki sene önce verdiğim kanun teklifim hâlâ işleme konulmadı. Tarımda çalışan kadınlarımızı sigortaladığımız takdirde büyük sorun olan göçü de bir nebze önleyebilir, tarım istihdamını da koruyabiliriz.

Unutmayalım ki son bir yılda 269 bin kadın, tarım sektöründen uzaklaştı. Tarım sektöründe çalışan kadınlarımıza destek vermek, sosyal devlet olmanın ötesinde pandemide tecrübe ettiğimiz gibi, gıda arzının sağlanmasında da stratejik önemdedir. Millî ekonomi temelinin tarımsal üretim olduğu gerçeğini unutmamalıyız. Geçmişte kredi ve hibe destekleri verebilmek adına yönetmelik değişiklikleri yapıldığını biliyoruz. Günümüzde de kırsaldaki kadınlar bu tür desteklerden yararlanmalı. Kırsalda çalışan kadın kanunuyla sosyal güvenlik kapsamına alınmalıdırlar.

Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz isteyen Samsun Milletvekili Sayın Neslihan Hancıoğlu.

Buyurun Sayın Hancıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; salgın sürecinin daha da derinleştirdiği cinsiyet ayrımına dayalı emek sömürüsünün nedenlerinin araştırılması istemiyle verilen önerge hakkında söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Dünyada kadın olmak zor, hele de ülkemizde daha zor. Bir de pandemi gibi olağan dışı koşullarda kadın olmak çok çok zor. Aslında bu gerçeği resmî veriler de teyit ediyor. DİSK, Türkiye İstatistik Kurumunun Eylül 2020 tarihli Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’nda yer alan verilerden hareketle gelire dayalı cinsiyet eşitsizliğinin fotoğrafını çeken bir rapor yayınladı. Raporda şu tespitler yer alıyor: Ülkemizde erkekler kadınlardan yüzde 31,4 daha fazla gelir elde ediyor. Kendi nam ve hesabına çalışan erkeklerin gelirleri kadınların gelirlerinden yüzde 77,3 daha fazla. Ücret gelirlerinde cinsiyetler arası eşitsizlik makası yıldan yıla artıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dört gün sonra 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Bu tarih aslında biz kadınların asırlar boyu süren emek ve alın teri mücadelesinin simgeleştiği tarihtir. Kadının toplumsal yaşamın her alanında verdiği varoluş mücadelesi ve elde ettiği bütün kazanımlar alın teriyle, kanla ve gözyaşıyla elde edilmiş kazanımlardır. 1857’nin 8 Martı bunun en somut örneğidir. Türk milletinin emperyalizme karşı verdiği bağımsızlık savaşı ve o savaşta Türk kadınının üstlendiği tarihî rol yine bunun en somut örneği niteliğindedir. Cumhuriyet devrimini gerçekleştiren irade, bu devrimi bir kadın devrimiyle taçlandırmak için büyük emek harcadı.

Biz Türk kadınlarının sosyal, siyasal, ekonomik ve diğer bütün haklardan adilce yararlanabilmesi için yüreğini ortaya koyan, ulusumuzun Büyük Önder’i Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e şükran borçluyuz. (CHP sıralarından alkışlar) Ama sadece şükran borcumuz yok, onlara bir de görev borcumuz var çünkü cumhuriyet devrimi gibi kadın devrimimiz de bir karşı devrim hareketinin hedefi olmuştur. Karşı devrim sürecini püskürtüp yeniden cumhuriyet devrimini egemen kılmak, bunu kadın devrimiyle taçlandırmak zorundayız. Siyaset yapan kadına “Evine dön.” diyen zihniyet, kadınların uzay programının bir parçası olmasını dahi olağan dışı gören zihniyet, biz Türk kadınların önünde duran en büyük engeldir. Önceliğimiz, işte bu engeli aşmaktır. Bu nedenle, verilmiş olan bu öneriyi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak desteklediğimizi belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisi üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz isteyen Sakarya Milletvekili Sayın Çiğdem Erdoğan Atabek.

Buyurun Sayın Atabek. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Son on dokuz yıldır “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” şiarıyla yola devam ediyor, insan onuru ve hakları temelinde millet ve devlet olmanın gereğini yapıyoruz. Kadınların ekonomik ve sosyal hayata etkin bir şekilde katılımını hem bireysel bir kazanım hem de aile yapısının güçlenmesini sağlayan temel bir değer olarak görüyoruz.

Covid-19 salgını döneminde kadınların ekonomik açıdan güçlendirilmesi ve iş güvencelerinin sağlanmasına yönelik önemli tedbirler alınmıştır. Cumhurbaşkanlığı tarafından açıklanan ekonomik istikrar kalkanı paketi çerçevesinde kısa çalışma ödeneğinden faydalanmak için gereken süreçler kolaylaştırılmış ve hızlandırılmıştır. Böylece, faaliyetlerine ara veren iş yerlerindeki işçilere geçici bir gelir desteği verilirken işverenin de maliyeti azaltılmıştır. İşsizlik ödeneği kapsamında, 1 milyon kişi için 5,1 milyar TL ödeme yapılmıştır. Maddi ücret desteği kapsamında, 2,5 milyon kişi için 8,3 milyar TL ödeme yapılmıştır. Kısa çalışma ödeneği kapsamında ise 3,7 milyon kişi için 27,7 milyar TL ödeme yapılmıştır. Bu ödenekleri alanların yüzde 33’ü kadınlarımızdır. Hane başı bin TL ödeme yapılan programlarda ise hak sahipleri içerisinde kadın oranı yüzde 52 olmuştur. 2003 yılında yürürlüğe giren yeni İş Kanunu’yla kadın-erkek fırsat eşitliğini gözeten ve işveren-işçi ilişkisi içerisinde cinsiyet dâhil hiçbir nedenle temel insan hakları bakımından ayrım yapılamayacağına ilişkin önemli değişiklikler getiren birçok düzenleme yapılmıştır. 2011 yılında yürürlüğe giren 6111 sayılı Kanun’la kadınlara yeni istihdam imkânlarının sağlanması bakımından pozitif ayrımcılık yapılarak 2011’den 2020 yılı sonuna kadar 18 yaşından büyük kadınların özel sektör işverenleri tarafından istihdam edilmesi hâlinde 24 ila 54 ay süresince sigorta primlerinin, işveren hisselerinin İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacağı hususları düzenlenmiştir. Söz konusu teşvik uygulaması 31 Aralık 2022 tarihine kadar, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın kararıyla uzatılmıştır.

2002’de yüzde 27,9 olan, kadınların iş gücüne katılım oranı 2019’da yüzde 35’e ulaşmıştır. 2002’de yüzde 25,3 olan kadın istihdam oranı ise yine 2019’da yüzde 28,9 olmuştur. Teşvik ve desteklerin etkisiyle de 2023 yılında kadın istihdam oranını yüzde 34’e, kadın iş gücü katılım oranını ise yüzde 38,5’e yükseltmeyi hedefliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Devamla) – Ülkemizde iş ve aile yaşamı arasındaki uyumu önemsiyoruz. Kadın istihdamının ve girişimciliğinin artırılması için koyduğumuz hedefler ve bu hedeflere ulaşmak için gösterdiğimiz nitelikli çalışmalarla kadınlarımızın geleceğin güçlü iş insanları ve liderleri olacağına inanıyoruz.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’müzü şimdiden tebrik ediyor, grup önerisini Genel Kurulun takdirine arz ediyor, yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Halkların Demokratik Partisi grup önerisi kabul edilmemiştir.

Şimdi, 3 sayın milletvekiline İç Tüzük 60’a göre yerlerinden söz vereceğim.

İlk söz Sayın Aycan’ın.

Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

26.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, 3 Mart Dünya Kulak ve İşitme Günü’ne, işitme kaybı olan kişilere işitme cihazı bedeli ve ileri işitme kayıplarında yapılan beyin sapı implantı bedelinin tümünün SGK tarafından ödenmesi gerektiğine ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, 3 Mart Dünya Kulak ve İşitme Günü’dür. İşitme, insanın en temel duyularındandır. Çocuğun konuşmaması işitmesine bağlıdır. Doğuştan veya sonradan işitme kayıpları yaşanmaktadır. Özellikle çocuklarda doğuştan gelen işitme kayıpları çok önemlidir, bunların erken tanısı hayati bir konudur. Bu nedenle yenidoğanlara işitme taraması yapılmalıdır. İlk altı ay içinde fark edilmesi hâlinde yapılacak müdahale ve eğitimle akranlarından geri kalması önlenebilir. Okula başlarken de mutlaka işitme testi yapılmalıdır. Kulak sağlığı önemlidir. Kulaklara en fazla gürültü zarar vermektedir, gürültüden uzak duralım; cep telefonu da suçlanan bir diğer faktördür. İşitme kaybı olan kişilerden işitme cihazı bedeli ve ileri işitme kayıplarında yapılan beyin sapı implantı bedelinin tümü SGK tarafından ödenmelidir.

Saygılarımla.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Özsoy? Yok.

Sayın Sümer…

27.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, bazı illerde yüz yüze eğitimin başladığına, çocuklarını okula gönderen velilere çocuklarının yaşayacağı herhangi bir sağlık probleminde sorumluluğun velilerde olduğuna dair bir belge imzalatıldığına ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bilindiği üzere, bazı illerimiz –okullar, ortaokul, lise sınıfları- haftada iki gün kademeli olarak yüz yüze eğitime başlamıştır. Öğrencilerin, ailelerin, öğretmenlerin, öğrenci servisi işi yapan vatandaşlarımızın sağlık tedbirlerini alması gerekmektedir; ondan sonra yüz yüze eğitime başlaması ise ilgili bakanlıkların görevidir.

Bugün Adana’da yüz yüze eğitime başlayacak çocuklarımızın ailelerine bir belge imzalatmışlardır, bu belgede aynen şu ifadeler yer alıyor: “Çocuğumun okulda karşılaşabileceği kaza, salgın hastalık ve benzeri risklerle bu nedenlerden dolayı kendisine yapılabilecek tıbbi müdahalelerin sonuçları ve sorumluluğu tarafıma ait olup bu sorumluluğu kabul edeceğimi taahhüt ederim.” Yani “Çocuğum okulda Covid’e yakalanırsa sorumlusu benim.” diye ailelere belge imzalatılıyor. Millî Eğitim ve Sağlık Bakanlıkları derhâl bu durumu çözmelidir. Sorumluluğu ailelere ve çocuklarımıza yükleyen herkese yazıklar olsun. On dokuz yıllık AKP Hükûmeti, Türkiye Cumhuriyeti devletini ne hâle getirdi.

BAŞKAN – Sayın Osmanağaoğlu? Yok.

Sayın Tokdemir…

28.- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir’in, Hatay ilinde ve özellikle Reyhanlı ilçesinde camilerin çoğunda ısıtma ve soğutmadan kaynaklı ödenmemiş elektrik faturası borçlarının birikmesiyle elektriğin kesilmesi tehdidi yaşandığına, elektrik şirketlerinin geçmişe dönük borçlardan dolayı abonelik işlemlerini yapmadığına, geriye dönük borçların bir kereye mahsus ödenerek abonelik işlemlerinin gerçekleştirilmesi ve camilerin elektrik giderlerinin genel bütçeden karşılanmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

İSMET TOKDEMİR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Camilerimizde uygulanan çift elektrik abonelik sistemiyle camilerin aydınlatma giderleri genel bütçeden karşılanırken ısınma ve soğutma giderlerinin vatandaşlardan toplanan paralarla ödenmesine çalışılmaktadır.

Hatay ilimizde ve özellikle Reyhanlı ilçemizde camilerimizin birçoğunda ısıtma ve soğutmadan kaynaklı ödenmemiş elektrik faturası borçları birikmiş ve elektriğin kesilmesi tehdidi yaşanmaktadır. Hatta cami ve ibadethanelerin birikmiş elektrik borçlarının görevlilerden talep edildiği ve görevlilere icra takibi başlatılacağı hakkında duyumlar almaktayız.

Elektrik şirketleri, geçmişe dönük borçlardan dolayı ısınma ve soğutma giderleri için cami ve ibadethanelerin abonelik işlemlerini yapmamaktadır. Bu nedenle, geriye dönük borçlarının bir kereye mahsus ödenerek abonelik işlemlerinin gerçekleştirilmesi ve bundan sonraki ısınma ve soğutma giderlerinin genel bütçeden karşılanmasını talep ediyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.56

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.11

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

3.- CHP Grubunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan Otomatik Bilgi Paylaşımı Anlaşması'nın ölçütlerinin değerlendirilmesi ve vatandaşların bilgilendirilerek mağduriyetlerin önlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/3588) esas numaralı Meclis Araştırma Önergesi’nin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 4/3/2021 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

4/3/2021

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 4/3/2021 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                     Engin Altay

                                                                                                                                        İstanbul

                                                                                                                              Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündemi’nin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmında yer alan Otomatik Bilgi Paylaşımı Anlaşması'nın ölçütlerinin değerlendirilmesi ve vatandaşların bilgilendirilerek mağduriyetlerin önlenmesi amacıyla verilmiş olan (10/3588) esas numaralı Meclis Araştırma Önergesi’nin görüşmesinin Genel Kurulun 4/3/2021 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden, Eskişehir Milletvekili Sayın Utku Çakırözer.

Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi ve yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Yurt dışında yaşayan 7 milyon Türkiye kökenli insanımızın acil çözüm bekleyen sıkıntılarını paylaşmak için huzurunuzdayım. Altmış yıl oldu, ellerinde bavullar gurbet kapılarında çalışmaya gideli; hep çalıştılar, çok çalıştılar hem Almanya için hem vatanımız için çalıştılar ama gözden ırak olan gönülden de ırak oldu hep. Paraya sıkışınca ya da seçim olunca gurbetçiyi hatırlayanlar zor gününde, dar gününde onun sesini duymaz oldu; yalnız bıraktılar, maalesef bugün de böyle. İşte, size bir fotoğraf: Sanmayın ki İstanbul’daki Alman Konsolosluğu, burası Berlin, burası da Frankfurt değerli arkadaşlarım. Vatandaşlarımız Türkiye konsolosluklarının kapısında, buz gibi havada, saatlerce sıra bekliyor; içeride de aynı sıra var. Gerekçe, pasaport yenileme. On yıllık pasaportların aynı anda süresi doldu, herkes pasaport yeniletiyor. İyi ama değerli arkadaşlarım, daha on yıl önceden bugün bu sıkıntının yaşanacağı belli; vatandaş unutabilir ama devlet unutamaz, unutmamalı. Konsolosluk memurlarının nasıl özveriyle çalıştığına şüphem yok ama yetemiyorlar. O zaman Dışişleri Bakanlığı yönetimine soruyorum: On yıldır aklınız neredeydi, niye bunu düşünmediniz, planlamadınız? Pasaport süresi şubatta, martta doluyor, ağustosa, eylüle randevu veriyorsunuz vatandaşa. Sıkıntı büyük, pasaport olmayınca oturma izni alamazsınız, seyahat edemezsiniz, Allah göstermesin, cenazeniz olsa Türkiye'ye gelemezsiniz. Vatandaşımızı gurbette böyle kaçak durumuna düşürmeye kimsenin hakkı yoktur. Bakın, noter randevuları dahi altı ay sonrasına alınabiliyor; alım-satım, miras, avukat tayini, kira ve başka nedenlerden vekil tayin etmek isteyenler mağduriyetler yaşıyor. Sırf bu nedenle yüzlerce euro uçak parası vererek Türkiye'ye gelip pasaportunu, noter işini halledip geri dönmek zorunda bırakılıyor insanlarımız. Bu yapılan tek kelimeyle ayıptır değerli arkadaşlarım. Sıkıntı mı var? Personel takviyesi yapacaksınız, hafta sonu çalıştıracaksınız ama çözüm bulacaksınız. Buradan Dışişleri Bakanına çağrıda bulunuyorum: Eski AK PARTİ milletvekillerine, saray bürokratlarına büyükelçilik koltuğu ayarlayacağınıza bu kuyruklarla ilgilenin; Avrupalı Türklerin emeklilik sorunuyla, sağlık güvencesiyle, mavi kartlıların sorunlarıyla ilgilenin. Almanya, çifte vatandaşlığı olan Türklerden Alman pasaportlarını geri almaya başladı, binlerce mağduriyet söz konusu, onunla ilgilenin. Bakın, Avrupa, aşı pasaportundan bahsediyor; bu pasaportla vize alınacak, seyahat edilecek, lokantaya girilecek, otele girilecek. Bunun kapsamında Türkiye hâlâ yok. Giremezsek riskli ülke olmaya devam edeceğiz, geliş gidişler olmayacak, turizm darbe alacak. Bir an önce temasa geçilmeli, aşı pasaportu kapsamına Türkiye ve vatandaşlarımız mutlaka sokulmalı. Neden yokuz, ne zaman gireceğiz bu sorunlarla ilgilenilmesi lazım.

Değerli milletvekilleri, araştırma önergemizin konusuna gelince, bu iktidar, yurt dışında yaşayan 7 milyon vatandaşımızın Türkiye bankalarındaki hesap bilgilerini bulundukları ülkelere yani Almanya, Fransa ve diğer ülkelere bildirme sözü verdi; 2020 sonunda verilecekti ama vatandaşların yoğun itirazları üzerine şimdilik ertelendi. Bu bir uluslararası anlaşma; gerekçe, kara parayla mücadele, 2011’de imzalandı. Meclisten geçerken gurbetçilere etkisi anlatılmadı bile. Asıl uygulama anlaşması 2017’de imzalandı, Cumhurbaşkanının imzasıyla doğrudan yürürlüğe girdi. Yani yüce Meclisimizde maalesef ama maalesef ilk kez bugün tartışabiliyoruz. İmzadan bu yana on yıl geçmiş ama ne bizi ne de yurt dışında yaşayanları bilgilendiren tek bir Allah’ın kulu yok. Şurası kuşkusuzdur, bizim gurbette alın teri döken, üç kuruş birikimini de ille de vatanım diye Türkiye’ye gönderen vatandaşımızın kara parayla da terörle de asla ve kata ilgisi olamaz. Tabii ki her yurttaş Türkiye’de olsun, yurt dışında olsun doğru bilgi vermekle mükelleftir ama milyonlarca yurttaşımıza böylesine sorumluluk getiren bir düzenleme önceden kendilerine anlatılmaz mı? Bu ne getirir, ne götürür bilip ona göre davranmak gerekmez mi? Maliye Bakanına da Dışişleri Bakanına da söyledik, her şeyden önce, yurt dışında yaşayan her bir kardeşimiz bilgilendirilmelidir dedik; bugüne kadar eksik yapılan budur.

İki, bu bilgilendirme yapılana kadar bu uygulama ertelenmelidir, anlaşma buna imkân da tanımaktadır. Ülkeler karşılıklı olarak erteleme yapabilir ama Ankara’daki beylerin çok önemli işleri var ya, 7 milyon insanımızı ilgilendiren bu müzakereleri yapacak fırsatı on yılda bir türlü bulamadılar. Yumurta kapıya dayanınca, 2020 Aralık sonunda Avrupa Noel tatiline girince muhataplarına mektup gönderdiler, erteleme istediler. Avrupalı durur mu? O da sıkıştırıyor “Kara listeye alırım.” diyor. Türkiye tabii ki kara listeye girmesin, ülkemize zarar gelsin kimse istemez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – Ama değerli arkadaşlarım, Türkiye eğer kara listeye girecekse gurbetçilerimizin 3-5 kuruşu nedeniyle değil, Man Adası’nda dönen dolaplar, Zarrab’ın verdiği rüşvetler, Paradise belgelerinde ortaya dökülen off-shore hesapları nedeniyle girecektir. (CHP sıralarından alkışlar)

7 milyon vatandaşımızı da feda edemeyiz, bu anlaşma hakkında yeterli bilgiyle donanmadan Almanya, İngiltere, Fransa vergi memurunun önüne yapayalnız bırakamayız. Peki, ne yapılmalı? Değerli arkadaşlar, işte önergemizi bunun için verdik. Gelin, Meclis devreye girsin, bir komisyon kuralım. Vatandaş nasıl bilgilendirilecek, bilgilerinin amaç dışı kullanımı nasıl engellenecek, erteleme nasıl, hangi koşullarda yapılabilecek? Bunları zorlayalım.

AK PARTİ, MHP, İYİ PARTİ, HDP gruplarına sesleniyorum: Gelin, bu önergemize destek verin, hep birlikte gurbetçimizin yanında olduğumuzu gösterelim. Avrupalı Türkler kara paracı değildir, vergi kaçakçısı değildir, birikimlerini on yıllardır Türkiye’de değerlendiren kardeşlerimizdir. Gurbetçilerimizi sadece seçim zamanı hatırlamadığımızı hep birlikte gösterelim, mağduriyet yaşamalarının önüne hep birlikte geçelim.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz talep eden, Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Otomatik Bilgi Değişimi Anlaşması üzerine verilen önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü öncülüğünde, vergi konularında işbirliğini kolaylaştırmak, vergi kaçakçılığı, kara parayı ve terörün finansmanını önlemek amacıyla vergi konularında karşılıklı idari yardımlaşma sözleşmesi imzalanmıştır. Ülkemizin de taraf olduğu uluslararası bu sözleşmenin uygulama esaslarını belirleyen Finansal Hesap Bilgilerinin Otomatik Değişimi Anlaşması 140 ülke tarafından 2017’de imzalanmış ve yasalaşmıştır. Elimdeki vergi konularındaki karşılıklı idari sözleşmeye baktığımız zaman özellikle 5’inci, 6’ncı ve 7’nci maddelerin taraf ülkelere yükümlülükler yüklediği göze çarpmaktadır.

Aksaray, nüfus oranına göre Türkiye’de yurt dışında en çok işçisi bulunan illerden 2’nci sırada yer almaktadır. Bu konuda yurt dışında yaşayan yaklaşık 7 milyon vatandaşımız kafa karışıklığı yaşamaktadır. Dönemin Maliye Bakanı Naci Ağbal hangi bilgilerin otomatik değişim kapsamına gireceğine ilişkin konuşma yapmış “Mevduat saklama hesapları gibi sadece finansal kuruluşlarda bulunan finansal hesap bilgileri bu kapsama girecek.” demiş, Sayın Bakan konuşmasının devamında ise “Yıl içinde gerçekleşen hesap hareketleri ve vatandaşlık bilgisi gibi kişisel bilgiler paylaşılmayacak.” demiştir. Bu açıklamada geçen “Finansal kuruluşlarda bulunan hesap bilgileri paylaşılacak ama hesap hareketleri bilgisi paylaşılmayacak.” açıklaması yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızı tatmin etmediği gibi kafa karışıklığını da daha fazla artırmıştır. Konuyla ilgilenen AK PARTİ İstanbul Milletvekili Sayın Zafer Sırakaya’yla yapmış olduğumuz görüşmede bu uygulamanın her ne kadar 1 Ocak 2021’de uygulamaya girdiği kabul edilse de henüz yurt dışına herhangi bir bilginin verilmediğini ve bu konuda taraf ülkelerle, özellikle 5,5 milyon Türk’ün bulunduğu Almanya, Belçika, Avusturya, Hollanda gibi ülkelerle görüşmelerin devam ettiğini ve bir çıkış yolu arandığını ama bu ülkelerin, bu anlaşma uygulamaya konulmadığında, az önce önerge sahibinin de dediği gibi, Türkiye’nin de kara listeye alınacağı yönünde endişelerin olduğu söylenmektedir.

Burada vatandaşta bir kafa karışıklığı vardır. Almanya’dan aldığı sosyal yardımlar kesilecek mi? Ne bileyim, emekli maaşıyla ilgili herhangi bir tehdit unsuru meydana gelecek mi? Hükûmetin yapacağı en önemli iş, bu sözleşmenin yürürlüğe girmesini bir süre daha ertelemek ve geçen bu süre zarfında buradaki vatandaşlarımızın zarar görmemesi yönünde uygulayacakları yöntemi belirlemektir ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

AYHAN EREL (Devamla) - …devletimiz her zaman vatandaşlarımızın yanında olduğunu ve onlara gelebilecek zararları her bağlamda önleme duruşunda ve tavrında olacağını beyan etmeli ve kafa karışıklığını ortadan gidermelidir diye düşünüyorum.

Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden, İstanbul Milletvekili Sayın Erol Katırcıoğlu.

Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, hepinize saygılarımı sunuyorum.

Şimdi, bu OECD’nin önayak olduğu ve uluslararası düzeyde kara para trafiğinin önlenmesi ve vergide şeffaflık sağlanması amacıyla oluşturulmuş olan anlaşmanın yarattığı belirsizliklerle ilgili bir öneri ve gerçekten de konuyu biraz irdelediğinizde göreceksiniz ki ortada bir muğlaklık var; özellikle, Avrupa’da yaşayan Türk insanlarımızın sıkıntıda olduğunu anlıyoruz. Dolayısıyla da bu konuda bir Meclis araştırmasının yararlı olacağını düşünüyoruz Halkların Demokratik Partisi olarak.

Şimdi, efendim, ben çok kabaca mekaniğini anlatayım bu işin. Biliyorsunuz, kapitalizm öyle bir sistemdir ki bireysel kâr amacına dayalıdır; yani üreticiler kârları maksimize ederler, tüketiciler de faydalarını maksimize ederler. Fakat bu bir ulus devlet çatısı altında olduğu için de işin içine devlet karışır, devlet işin içine karışınca da vergi meselesi gündeme gelir. Vergi, özellikle iş dünyası açısından baktığımızda bir maliyet unsuru gibi algılandığından vergi kaçırma işlemi de iş dünyasının en azından çokça kullandığı bir yoldur, öyle söyleyelim. Dolayısıyla bu sadece bize ait bir şey değil, bütün dünyada da bu böyle. Bu böyle olduğu için de OECD -116 ülke imzalamış- bilgi paylaşımı yani farklı ülkelerde elde edilen gelirlerin paylaşılmasını sağlayan, otomatik olarak paylaşılmasını sağlayan bir anlaşma önermiş ve Türkiye de bunun altına imza atmış.

Şimdi, değerli arkadaşlar, önerge sahibi arkadaşımız Türkiye’nin bu süreçteki tavrını açıkladı. Yanılmıyorsam 2019’da Cumhurbaşkanı imzalamış ve 2020’nin sonunda yürürlüğe girecekti fakat pandemi vesaire gibi bir gerekçeyle de iptal edilmiş gözüküyor. Fakat iptal edilmiş olması ortaya çıkmış olan sorunları, belirsizlikleri gidermiş değil, dolayısıyla da gerçekten de öyle bir durum ortaya çıkmış ki mesela yurtdışında yaşayan vatandaşlarımıza “Biz sizin işinizi hallederiz.” deyip de bir anlamda bir gelir yolu bulan insanların da ortaya çıktığı bir dönem yaşanıyor. Dolayısıyla da gerçekten de bu bilgilerin yurtdışında yaşayan insanlarımıza sağlanması lazım, bu konunun netleşmesi lazım ki bu meselede en azından 6 milyon civarındaki Türk insanının sorunu çözülmüş olsun.

Tabii, bu arada şunu da eklemeliyim ki Türkiye'de elde ettiği gelirleri yurt dışına kaçıran, vergi cennetlerinde tutan bir iş dünyasının da olmadığını söyleyemeyiz; bu bir gerçek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Açayım da Sayın Katırcıoğlu, demin süreniz dolmamıştı.

Buyurun, tamamlayalım.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Dolayısıyla bu kanun esasında iyi bir kanun -kanun diyorum affedersiniz, bu anlaşma- iyi bir anlaşma. Fakat değerli arkadaş, neredeyse ömrü boyunca Avrupa’da, bir yerlerde çalışmış, üç kuruş para biriktirmiş ve bu parayı Türkiye'ye göndermiş; Türkiye'nin bir şekilde değerlenmesini sağlamaya çalışan, bu amaçla yaşayan ama Avrupa’da da devlet yardımları alarak hayatını sürdürmeye çalışan insanlarımızın olduğunu düşünürseniz ve bunların da oldukça geniş bir sayıda olduğunu düşünürseniz bu kanun, eğer bu bilgilerin paylaşılması anlaşması yürürlüğe girerse, doğrusunu isterseniz bu insanlar zor durumda kalacaktır diye düşünüyoruz; onun için de bu öneriye destek veriyoruz ve dolayısıyla da bir araştırma komisyonu kurulmasını talep ediyoruz.

Teşekkürler. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerine Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talep eden, Trabzon Milletvekili Sayın Salih Cora.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Salih Bey, kimse laf atmazsa ben atacağım buradan size; ona göre!

AK PARTİ GRUBU ADINA SALİH CORA (Trabzon) – Saygılarımla.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi tarafından finansal bilgilerin otomatik paylaşımını öngören Otomatik Bilgi Paylaşımı Anlaşması’nın ölçütlerinin ne olduğu, kamuoyunun bilgilendirilmesi ve yurt dışındaki vatandaşlarımızın mağdur edilmemesi için veya bu mağduriyetin önüne geçilmesi adına bir araştırma önergesi verilmiştir. AK PARTİ adına söz almış bulunmaktayım, bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, tabii, bugün uluslararası anlaşmanın uygulanma sürecinden kaynaklanan bir süreci değerlendiriyoruz. Evvela şunu ifade etmek istiyorum ki bu uluslararası sözleşme OECD ülkeleri, AB ülkeleri, G20 ülkeleri arasında vergi konularında iş birliğini kolaylaştırmak, vergi kaçakçılığını, kara parayı ve terörün finansmanını engellemek amacıyla yaklaşık on yıl önce Vergi Konularında Karşılıklı İdari Yardımlaşma Sözleşmesi imzalanmıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Daha sonra, bu uluslararası sözleşmenin uygulama esasını belirleyen Finansal Hesap Bilgilerinin Otomatik Bilgi Değişimi Anlaşması da burada bulunan bütün siyasi partilerin oyuyla, ortak oylarıyla birlikte, hepsinin onay vermesiyle Genel Kuruldan geçti, 2019 yılında da Cumhurbaşkanımızın imzasıyla birlikte yürürlüğe girdi.

Bu uluslararası sözleşmeye bugün itibarıyla – az önce yanlış bir bilgi oldu, düzeltelim- 141 ülke taraftır; yine bu uluslararası sözleşmeye taraf olan 110 ülke de de bu uluslararası anlaşma yürürlüğe girmiştir. Bu anlaşmanın en önemli özelliği, özellikle vergisel amaçla kullanılacak olmasıdır. Karşılıklılık ilkesine, mütekabiliyet esasına uyulacaktır, bir de otomatik paylaşım esas alınmıştır; bunun anlamı da şudur: Bu ülkeler özellikle kendi sınırları, kendilerine sağlanan imkânlar dahilinde talep etmeleri hâlinde karşılıklı olarak birbirlerinden bu bilgileri daha önce alabiliyordu. Şimdi, otomatik bir sistemle beraber, bu anlaşmaların yürürlüğe girmesiyle birlikte ülkeler birbirlerine bu bilgi paylaşımında bulunacaktır ve böylece özellikle vergi kayıp ve kaçaklarını önlemek üzere yaşanan sorunlar karşılıklı iş birliği çerçevesinde çözülmüş olacaktır. Burada amaç, uluslararası vergi uyumunu arttırmaktır. Vergiden kaçınma, vergi kaçakçılığıyla mücadele etmektir. Yine, bu anlaşmanın en önemli özelliklerinden biri, uygulanma sürecinde gizlilik kurallarına uyulmakta, karşılık ilkesi gözetilmekte, kişisel verilerin korunması için gerekli önlemler de alınmaktadır.

Değerli milletvekillerimiz, Türk vatandaşlarımız, daha doğrusu çifte vatandaş olan gurbetçi vatandaşlarımız, Türkiye'de mukim olan kişiler, anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle birlikte konuyla ilgili olarak -hem bizim vatandaşlarımız hem Türkiye’de mukim olan yabancı vatandaşlar- gerekli bir şekilde bilgilendirildiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun tamamlayın.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Hayranlıkla dinliyoruz kendisini.

SALİH CORA (Devamla) – Finansal hesap bilgilerinin vergi konularında karşılıklı olarak otomatik değişim standartlarına ilişkin, Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından bir rehber hazırlandı ve bu rehberde bütün sorulara cevap verilmektedir. Yurt dışındaki vatandaşlarımızın, çeşitli yollardan, özellikle mail yoluyla ülkemize ulaşarak soruları olmuştu, bu sorular cevaplandırılmıştır.

Yine, TÜRMOB tarafından üyelerine bilgilendirme yapılmıştır. Ayrıca, vatandaşlarımıza Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı tarafından da bilgilendirme çalışmaları yapılmıştır. Yapılan tüm işlemler yasal mevzuatımız ve uluslararası anlaşmalar çerçevesinde yürütülmüştür. Bu nedenle, şunu ifade etmek istiyoruz ki, buna uyulmazsa özellikle bazı ülkeler kara listeye alınma tehlikesiyle karşı karşıyadır ve “vergi cenneti” olarak adlandırılmamalıdır. Biz, bu nedenle… Önerge pandemi süreciyle şu anda Norveç ve Letonya dışında uygulanmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SALİH CORA (Devamla) – Bundan sonraki süreç de devam etmektedir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi kabul edilmemiştir.

3 sayın milletvekiline yerlerinden 60’a göre birer dakika söz vereceğim.

Sayın Etyemez, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

29.- Konya Milletvekili Halil Etyemez’in, AK PARTİ’nin reformist bir parti olduğuna, ilk günden bu yana hak ve özgürlükleri korumak için mücadele ettiklerine, 9 amaç, 50 hedef, 393 faaliyet içermekte olan İnsan Hakları Eylem Planı’nın iki yıllık bir zaman diliminde uygulanacağına ilişkin açıklaması

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

AK PARTİ ortaya çıkan ihtiyaçlar ve değişen şartlar karşısında kendini ve hedeflerini sürekli yenileyen bir partidir. AK PARTİ reformist bir partidir. AK PARTİ olarak ilk günden bu yana hak ve özgürlükleri korumak için mücadele ediyoruz. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bizim adalet davamızın pusulası insandır, insan onurudur. Medeniyet müktesebatımız bize, adaletin yerini bulmasının çok hassas bir dengeye bağlı olduğunu anlatıyor.” sözleri, adalet, hak ve özgürlüklere verdiğimiz önemin veciz bir ifadesidir. “Özgür birey, güçlü toplum, daha demokratik bir Türkiye” mottosuyla İnsan Hakları Eylem Planı’mız 11 temel ilkeyle başlamıştır. 9 amaç, 50 hedef, 393 faaliyet içermekte olan İnsan Hakları Eylem Planı’mız iki yıllık bir zaman diliminde uygulanacaktır. İnsan Hakları Eylem Planı Türkiye'nin temel politika belgesi olacaktır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Nuhoğlu? Yok.

Sayın Özen? Yok.

Sayın Kaplan…

30.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, engelli ya da hasta yakınlarına bakmak durumunda olan vatandaşların başka yerde çalışamadığına, bu vatandaşların sağlık sigortası ve emeklilik haklarının tesliminin sosyal devlet anlayışı gereğince devletin sorumluluğunda olduğuna ilişkin açıklaması

İRFAN KAPLAN (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Engelli ya da hasta olan yakınlarına bakmak durumunda kalan vatandaşlarımız bu sorumluluklarından dolayı başka yerde çalışamıyor. Herhangi bir sosyal güvenceleri bulunmayan bu vatandaşların emeklilik gibi bir hakları da yok. Gelecekleri konusunda kaygılı olan bu fedakâr vatandaşlarımızın sağlık sigortası ve emeklilik haklarının teslimi sosyal devlet anlayışı gereğince devletin sorumluluğundadır. Tüm günlerini alan ve oldukça ağır iş kabul edilen hasta bakımı karşılığında aldıkları sosyal yardım da oldukça yetersizdir. Emeklilik ve sağlık güvencesi konusunda da ihmal edilen bu kişilerin mağduriyetlerinin sonlandırılması konusunda yetkilileri göreve davet ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Keven…

31.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, Yozgat ili Yerköy ilçesinde Çorum Şeker Fabrikası bölge sınırlarında kalan pancar üreticilerinin sorunlarının her geçen gün katlanarak büyüdüğüne, Çorum Şeker Fabrikasının satıldığı Safi Katı Yakıt AŞ firmasının çiftçileri ezdiğine, özelleştirme şartlarına uygun davranmadığına, özelleştirilen şeker fabrikalarında çiftçinin yaşadığı sorunları neden duymazdan geldiklerini Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’den sorduğuna ilişkin açıklaması

ALİ KEVEN (Yozgat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Yozgat Yerköy ilçemizde Çorum Şeker Fabrikası bölge sınırlarında kalan pancar üreticilerimizin sorunları her geçen gün katlanarak büyüyor. Özelleştirmeden bugüne kadar birçok defa bu sorunları dile getirdim. Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli’ye tekrar sesleniyorum: Çorum Şeker Fabrikasını satmış olduğunuz Safi Katı Yakıt AŞ firması, pancar üreticisi çiftçilerimizi eziyor; çiftçiye, yaptığı sözleşmenin bir nüshasını bile vermiyor; özelleştirme şartlarına uygun hareket etmiyor; pancar üreticilerine piyasa fiyatının çok üzerinde bir fiyatla ilaç ve tohum satıyor. İlaç, şirkette 220 TL, piyasada 120 TL; tohum, şirkette 320 TL, piyasada 270 TL. Böyle bir kazıkazan düzeni olmaz, böyle bir soygun düzeni olmaz. Özelleştirilen şeker fabrikalarında çiftçimizin yaşadığı sorunları neden duymazlıktan geliyorsunuz? Oradaki soygun düzenine neden “Dur!” demiyorsunuz? Bunun adı “vicdansızlık”tır, bunun adı “insafsızlık”tır. Nedir bu çiftçi düşmanlığı?

BAŞKAN – Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 75 Milletvekilinin Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 75 Milletvekilinin Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3383) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 251) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Geçen birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 251 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 13 ila 23’üncü maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde söz isteyen İYİ PARTİ Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu.

Buyurun Sayın Çulhaoğlu. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 251 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ev fiyatlarının maaşlara oranla çok yüksek olması halkımızın ev almasını zorlaştırıyor. Ev almak için vatandaşlarımız krediye başvurmak zorunda kalıyor fakat bankaların kredilerinde uygulanan yüksek faiz ev alacakların işini daha da güçleştiriyor. Bu durum da finansman şirketlerinin banka kredileri karşısında önemli bir alternatif teşkil etmesini sağlıyor. Ayrıca, düzenli işi olmayan, yeterli geliri olmayan vatandaşlarımız bankalardan kredi almakta zorlandığı için onların birçoğunun ev alma yolu da finansman şirketleridir. Bu gibi durumlarda avantaj sağlaması ve birçok vatandaşa ev sahibi olma imkânı vermesi bu kurumlara özellikle son iki yılda rağbeti artırmıştır, önümüzdeki dönemde de katılımların devam edeceğini öngörmek kehanet olmasa gerekir diye düşünüyorum. Saadet zinciri sisteminin firmalara sağladığı cazip imkânları gören ve bu hususta düzenleme olmadığı için sözleşmeleri istedikleri gibi düzenleyip iştirakleri ikna eden çok sayıda firma ortaya çıktı. 1991’den 2016’ya kadar sadece 2 firmanın dâhil olduğu bu sistemde 2018’de 6 firma varken bugün bu sayının 80’lere çıktığı söyleniyor. Bu firmalar arasında çıkabilecek herhangi bir suistimal ve yolsuzluk saadet zincirini bozacak ve diğer firmalara da hızla yayılacaktır, vatandaşın diğer firmalara olan güveni de kırılacaktır. Halkımızın mağdur olmasının önüne geçmeliyiz diye bu teklifi destekliyoruz, hatta geç kalındığını da belirtiyoruz fakat bazı değişiklikleri de gerekli görüyoruz.

Her ne kadar desteklesek de bazı kısımları eleştireceğim. En başta, alışkın olduğumuz gibi, yine karşımıza bir torba yasa geldi. Bunu yapmadan da kanun teklifini verebileceğiniz hâlde, maalesef torba yasada ısrar ediyorsunuz. Mesela, 2005 yılından beri yürürlükte olan Bankacılık Kanunu’nda bugüne kadar bir sorun görülmemiş fakat torba kanun mantığıyla hareket edilerek alelacele 20’nci madde eklenmiş. Kaldı ki Bankacılık Kanunu’yla ilgili olarak zaten ayrı bir kanun teklifinin geleceği ifade ediliyor. Biz 20’nci maddenin tekliften çıkarılmasını ve bu madde içeriğinin de o teklifin içerisinde yer almasını daha uygun buluyoruz. Torba kanun teklifi mantığından da oldubittiye getirme gayretinden de uzak durmalıyız. Bu, demokratik bir anlayış değil arkadaşlar.

Kanun teklifinin ikinci bölümünde yer alan maddeler üzerindeki görüşlerimize gelecek olursak, 15’inci maddeye itirazımız var. Teklifin 15’inci maddesiyle, tasfiye durumunda, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından atanacak ve tasfiye sürecini devam ettirecek komisyona yapacakları işlemler için idari, mali ve hukuki sorumsuzluk verilmek isteniyor. Tasfiye kurulunun görevlendireceği kişiler de bu haktan yararlanacak. İlke olarak, kamu hizmetinde bulunan herkesin yaptıkları idari, mali ve hukuki işlemden sorumlu olması gerekir. Aksi bir durumda, görevlerini yerine getirmeleri için kendilerine verilen imkânları kötüye kullanmalarının da yolu açılacaktır.

Teklifin bu hâliyle geçmesi hâlinde de tasfiye edilecek varlıkların çok ucuz fiyata elden çıkarılması durumu var ve maalesef böyle bir durumda da hesap sorulmayacaktır, bu durum vatandaşlarımızda mağduriyet oluşturacaktır. Bizim buradaki beklentimiz, tasfiye kurulu ve görevlendireceği kişilerin kamu hizmetlerindeki gibi genel hükümlere tabi olmasıdır. Bu önlem vatandaşı korumak için gereklidir.

Teklifin 17’nci maddesinde, hâlihazırda bir lisansa tabi olmadan faaliyette bulunan şirketlerin mevzuat hükümlerine uyumu için intibak süreci ve kurula başvuru yapmayıp lisansa tabi olmadan tasarruf faaliyeti sürdüren şirketlerin tasfiye süreci düzenlenmektedir. Evet, bu düzenleme birçok dolandırıcılık faaliyetinin önüne geçmek için uygun ancak düzenlemenin 3’üncü fıkrasında öngörülen uzatma süreleri biraz fazla. Başlangıçta zaten altı aylık bir süre tanınıyor. Kanun hükmüne uyum için ilave bir plan sunulması ve söz konusu planın kurulca uygun görülmesi hâlinde altı ayı geçmemek üzere bir uzatma daha ekleniyor, daha sonrasında kurula azami altışar aylık iki uzatma hakkı daha tanınıyor yani toplamda yirmi dört aylık bir süre verilebilmektedir. Bakın, bu ciddi manada uzun bir zaman.

Değerli arkadaşlar, “Bu süre içerisinde firmalar mevcut sözleşmelerini yeni kanuna uygun hâle getireceklerdir.” deniliyor. Hepsini uygun hâle getirmezlerse ne olacak? Firmalar belki de taksitleri almaya devam edecekler ama çekiliş yapamayacaklar. Dolayısıyla, topladıkları taksitleri ellerinde tutacaklar, bahane olarak da “Kanun izin vermiyor.” diyecekler. Bu yolla firmalarca toplanan büyük meblağlarda para havuza girecek ve vatandaşın parası orada bekleyecektir, bunu görmemiz lazım.

Bugün bu sistemde yaklaşık 270 bin iştirakçi olduğu belirtilmektedir. Bu kadar çok sayıda bireysel sözleşmenin geriye dönük olarak yeniden düzenlenmesi yapılırken iştirakçilerin kazandıkları hakların ne şekilde korunacağı açık bir şekilde belirtilmelidir. Bu süreç içinde aylık ödemelerin, çekilişlerin, finansman tedariklerinin nasıl yapılacağı detaylandırılmalıdır. Bu nedenle, biz bu geçiş sürecinin alabildiğince kısa tutulması gerektiğini düşünüyoruz. Bu fıkradaki altışar aylık iki uzatma süresinin kaldırılması daha uygun olacaktır. Kaldı ki altışar aylık iki uzatma süresinin kaldırılması 18’inci maddede öngörülen sermaye yeterliliği koşulunun süre kısaltılmasıyla da uyumlu olacaktır.

19’uncu maddeye bakılacak olursa, Tapu Kanunu’nun 26’ncı maddesinde değişiklik öngörüyor. Tasarruf finansman şirketleriyse konutla sınırlı değiller, taşıt finansmanı da sağlıyorlar. Bu yüzden, taşıtlar için rehin konusunda Karayolları Trafik Kanunu’nda da bir düzenleme yapılması gerekir.

Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, avantajları ve dezavantajları olan bu sistemin dezavantajlarını azaltmak amacıyla yapılan bu düzenlemeye olumlu yaklaşıyoruz. Bu teklifi, sistemin sadece firmaların iyi niyetlerine bırakılmayıp vatandaşın ekmeğinden, aşından fedakârlık ederek sağladığı finansman sisteminin en iyi şekilde devam etmesi için atılan olumlu bir adım olarak değerlendiriyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çin’in Doğu Türkistanlı soydaş ve dindaşlarımıza uyguladığı mezalime, soykırıma dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyindeki 22 ülke, ortak yayınladıkları bir mektupla, Doğu Türkistan’ı dünyanın en büyük cezaevine çeviren, akla hayale gelmeyecek işkencelerde bulunan Pekin yönetimini kınayarak bu mezalimin durması için çağrı yaptı. İsveç’ten Japonya’ya kadar 22 devletin imzaları arasında ne yazık ki Müslüman ülkelerin imzaları yok. Neden? Ticari ve ekonomik tehditlerden mi korktular? Peki, Türk milletini temsil eden Hükûmetin, kınama metninde neden imzası yok? Biz, Türk ve Müslüman olarak ilk imza sahibi olmalıydık. Bakın, son olarak 23 Şubat 2021’de Kanada Federal Parlamentosu, Çin’in Uygur Türklerine yönelik uygulamalarını “soykırım” olarak tanımlayan yasayı onayladı. 25 Şubat 2021’de ise Hollanda Parlamentosu, Çin’in Uygur Türklerine yönelik uygulamalarını “soykırım” olarak nitelendiren karar teklifini kabul etti. Peki, ya biz, biz ne yaptık? Emperyalizmin zincirlerini kırarak kurulan bu Gazi Meclis ne yaptı? Çin’i kınamak için neyi bekliyoruz? Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde yaşayan, sadece Türk ve Müslüman olduğu için mezalime uğrayan soydaş ve dindaş Uygur Türk kardeşlerimizin yaralarına merhem olacak, hâlen bu mezalime devam eden Çin’e ne yaptık arkadaşlar? Onların yaralarına merhem olacak ne yaptık? İYİ PARTİ olarak, Sincan Uygur Bölgesi’nde yaşanan mezalim ve soykırım konusunda Türkiye Büyük Millet Meclisinin ortak bir karar alarak uluslararası topluma ilan edilmesine dair talebimizin bir saniye dahi beklemeden kabul edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

“Esir iken Kırım, Kerkük, Türkistan,

Bana zindan olur Maraş, Elbistan

İbni Sîna, Dedem Korkut, Alparslan

Susarsam, hakkını helâl etmesin.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MEHMET METENAT ÇULHAOĞLU (Devamla) – Doğu Türkistan’da yaşayan Uygur Türklerine, kardeşlerimize desteğini esirgemekten imtina edenleri yüce Türk milleti affetmeyecektir diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bravo! Bravo!

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden Şanlıurfa Milletvekili Sayın Ömer Öcalan.

Buyurun Sayın Öcalan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; halkımızı saygıyla selamlıyorum.

Birkaç gün önce Cumhurbaşkanı İnsan Hakları Eylem Planı’ndan bahsetti. Gerçekten ülkeyi görmesek, yaşananları bilmesek “Acaba ne açıklanacak?” diye halkımız merak içinde olacak. Destekliyoruz tabii, insan hakları lehine yapacağınız tüm çalışmaları destekliyoruz ama “dikenli çiçek” ayrıştırıcı bir dil, ötekileştirici bir dil daha başlamadan İnsan Hakları Eylem Planı’nın kendi mantalitesinin ayrımcı olduğunu ortaya koyuyor.

Nereden başlayalım? Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin çıkardığı kararları bir an önce uygulasanız iyi olmaz mı bu ülkenin geleceği için? Nereden başlayalım? Cezaevlerinde binlerce insan -100’üncü gününe yaklaştı- açlık grevinde, cezaevindeki hak ihlallerinin geri dönüşümü için, normal bir alana evrilmesi için başlasak iyi olmaz mı acaba? Cezaevinde, özellikle de İmralı’da Sayın Öcalan üzerinde uygulanan tecridin kaldırılmasından başlasak acaba iyi olmaz mı?

Burada kimi Grup Başkan Vekili konuşuyor, insan bazen şaşırıyor. Yüzlerce cezaevi var bu ülkede, yapılan çıplak aramalar var, işkence var. Maalesef bir Grup Başkan Vekili vicdanını ve geleceğini ipotek altına koymaktadır. Sebep? Demek ki bu cezaevinde uygulanan antidemokratik uygulamaların tamamından haberiniz var, yoksa siz kendi siyasal geleceğinizi ve itibarınızı nasıl ipotek altına alabilirsiniz? Adana Kürkçüler Cezaevinde, Diyarbakır’daki cezaevinde, Van’daki cezaevinde bu antidemokratik uygulamaların olmadığını, çıplak arama uygulamalarının olmadığını nereden biliyorsunuz siz? Şaşırmışsınız, kontrolünüzü kaybetmişsiniz. Aslında bu yönüyle de, temsil ettiğinizi iddia ettiğiniz siyasal İslam’a da zarar veriyorsunuz. Öyle bir noktaya getirdiniz ki, Kürtlerin siyasal mücadelesini yürüten ve Kürtlerin hakları için mücadele yürüten partimiz… Ve siyasal İslam’ın bir daha birbirine selam vermemesi için elinizden geleni yapıyorsunuz, geldiğiniz geleneğe kısmen de ihanet ediyorsunuz. 28 Şubatın mağdurları olduğunuzu söylüyorsunuz ama 28 Şubattan onlarca misli zulüm politikalarını uyguluyorsunuz. Hangi ülkede yaşıyorsunuz? Tutuklu gazeteci sayısında Türkiye dünyada 1’inci sırada. Dünyada 340 civarında gazeteci tutuklu, bunun 100’ü Türkiye’ye ait, 100 gazeteci şu an Türkiye cezaevlerinde. Hangi ülkeden bahsediyorsunuz? Günde onlarca kadın şiddet görüyor, ayda onlarca kadın yaşamını yitirmektedir ve erkek şiddetiyle karşı karşıyadır. Hangi Türkiye’den bahsediyorsunuz? Ülkede hâlâ on binlerce KHK’li insan var. Fişlediğiniz insanları kanun hükmünde kararnameyle ihraç ettiniz; ekmeğini, aşını elinden aldınız. Nereden bahsediyorsunuz? Bu hikâye tutmaz, bu hikâye bitmiştir artık.

Arkadaşlar, her sıkıştıklarında birkaç yılda bir insan hakları eylem planından bahsediyorlar. Birkaç yılda bir bu konuyu ortaya atıp bu işin içinden çıkacaklarını zannediyorlar. Cezaevinden bahsetmişken şu konuya da dikkat çekeyim, gerçekten acayip bir durum, bazen şaşırıyoruz. Meclis Başkanı dile getirmiş, biz ne yapıyormuşuz? Cezaevindeki arkadaşlarımıza mektup gönderiyoruz. Buradan sesleniyorum Sayın Meclis Başkanımıza: Musa Aydın, Antep İl Eş Başkanımız; Musa Alkan, bir önceki Mardin İl Eş Başkanımız; Hasip Aktaş, benim, 2014-2016 yılları arasında Mardin’de İl Eş Başkanlığı yaptığım süreçte bizim yöneticimiz; bire bir arkadaşlarımız… Perihan Ağaoğlu, 2014’te beraber Mardin İl Eş Başkanlığı yapmışız; Ferhat Kut, aynı dönemde Nusaybin İlçe Eş Başkanımız; Zeynel Taş, Bozova Belediye Başkanı; Mustafa Bayram, Halfeti Belediye Eş Başkanı ve arkadaşlarımız…

Mektup göndermişiz. Gerçekten acayip bir durum; bizim de Meclis Başkanımız bunu röportajlarla ifşa etmeye… Göndereceğiz tabii. Tutukladığınız, yakaladığınız arkadaşlarımızı, hepsini “örgüt üyeliği” adı altında tutukluyorsunuz, HDP üyesi diye tutuklamıyorsunuz ki. Yol arkadaşlarımızın, siyasetçilerimizin büyük çoğunluğu şu an zindanlardadır; siyasi rehine durumunu uyguluyorsunuz. AKP bu gidişle gidecek ama bir daha gelmeyecek çünkü şu an zindanlarda, cezaevlerinde açlık grevleri geri dönüşü olmayan bir aşamaya gelmiş, tecrit en üst seviyede yürütülüyor.

Şimdi, işin içinde biz olmazsak “Acaba mı?” deriz. Gerçekten acayip bir durum; ya, özel hükümlü, özel rehine uygulaması yürütüyorsunuz -içindeyiz- ailesini göndermiyorsunuz, avukatları göndermiyorsunuz, iletişim araçlarını kullanmasını engelliyorsunuz, mektupları engelliyorsunuz, faksı engelliyorsunuz. Amacınız nedir? Böyle mi büyüyeceksiniz, böyle mi gelişeceksiniz? Çok gerginsiniz, farkındayız, Sayın Cumhurbaşkanı da gergindir.

Şu an diğer muhalefet partileri içerisinde operasyonel faaliyetler içerisindesiniz. Tabii ki biz burada üçüncü yolu örmek için, demokratik bir düzenin inşa edilmesi için en büyük çabayı göstereceğiz.

“Kobani iddianamesi” adı altında bu Parlamentonun kıymetli vekillerine, halkımızın kıymetli temsilcilerine şantaj yapmak istiyorsunuz. Siz aynı uygulamaları yaparak farklı sonuç elde etmeye çalışıyorsunuz; yaptınız, yapmadığınız şey mi? Alışkınsınız bunlara.

2016’da, 4 Kasımda bu Parlamentonun üyelerini tutukladınız, ülkeyi otuz yıl geriye götürdünüz. Demokrasiler tahammül edebilme becerisini göstermektir, sizin düşüncenize katılmıyoruz zaten ama herkes birbirinin düşüncesine ya da bir partinin düşüncesine saygı göstermek durumundadır. Böyle, ülke demokrasisine katkı sunarsınız; böyle, ülkenin geleceğine katkı sunarsınız.

Buradan toplumun tüm muhalif kesimlerine söylüyorum: Tecridi cezaevlerinden başlattılar, tecritte İmralı’dan bahsettiler. Bakmayın şimdi burada kriminalize ettiklerine, 2013 ve 2015 yılları arasında Kürt sorununun demokratik çözümü için heyetler gitti, Millî İstihbarat Teşkilatının önde gelenleri gitti, Oslo’ya gitti. Gitmeli miydi? Gitmeliydi, devam etmeliydi bu ülkede daha fazla tahribatın yaşanmaması için, bu halkın evlatlarının yaşamını yitirmemesi için. Yönetim bu değil mi? Siyaset bu değil mi? Hamaset alanına çevirdiler burayı, taziye evine çevirdiler. Yapacakları bir şey yok, vatan millet edebiyatı yaparak duygulara hitap ediyorlar. Bu halk sizi buraya, bu Mecliste taziye kurun diye yollamadı; bu halkın en derin, en köklü, en ağır sorunlarını çözün diye buraya yolladı.

Diğer bir konu, onu da ana dilimle belirtmek istiyorum, buradaki arkadaşlar, görevli arkadaşlar -belki değil, net olarak- “x” yazacaklar, “bilinmeyen dil” yazacaklar. Milyonlarca nüfusu olan, ana dilini kullanan, Türkçeyi bilmeyen insanlar belki buradan söyleyeceğimiz birkaç kelamla anlarlar. Sonra tercüme de edebilirsiniz: “…” (x)

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Başkan, belki PKK propagandası yapıyor, ne biliyorsunuz ya?

ÖMER ÖCALAN (Devamla) – “…” (x)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Belki IŞİD propagandası yapıyor. Lütfen Başkanım ya!

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Irkçılık bir hastalıktır.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Irkçılık belli, orada.

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Irkçılık sizde var ya!

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ÖMER ÖCALAN (Devamla) – “…”(x)

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Başkanım, neyi tamamlayacak!

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Başkanım, lütfen, buna müsaade etmeyin ya! Başkanım, belki IŞİD propagandası yapıyor, belki PKK propagandası yapıyor.

BAŞKAN – Ne diyor, soracağız.

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Müsaade etmeyin, lütfen, Başkanım ya!

BAŞKAN – Lütfen, hatibi dinler misiniz.

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Ya, böyle bir şey olur mu! Belki buradan mesaj gönderiyor.

BAŞKAN – Lütfen, oturur musunuz arkadaşlar.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ya, bu ilk defa olmuyor ki Mecliste.

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Başkanım, lütfen ya, lütfen, kürsüden indirin; yeter ya, o kadar da olmaz!

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Ezberlemiş ya, ezberlemiş.

ÖMER ÖCALAN (Devamla) – “…” (x) (HDP sıralarından alkışlar)

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Yürü!

BAŞKAN – Ömer Bey, söylediklerinizin anlaşılabilir olması için isterseniz size süre vereyim ve tercüme edin çünkü biz de bir şey anlamadık.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Başkanım, neyi tercüme edecek!

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Hiçbir şeyi tercüme etmesine gerek yok!

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – O zaman, Çerkez çıksın, Çerkezce konuşsun; Arap çıksın, Arapça konuşsun.

BAŞKAN – Buyurun.

ÖMER ÖCALAN (Devamla) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; yıllardır beraber kardeşçe yaşıyoruz bu topraklarda. Bir kampanya başlatılmış şimdi. Bu ülke içerisinde Kürtçenin, ana dilinde eğitim dili ve resmî dil olması için katkı sunmaya çağırdım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER ÖCALAN (Devamla) – Buna bile tahammülünüz yok, yazıklar olsun!

Saygılar. (HDP sıralarından alkışlar)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bülbül, buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın 251 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde HDP Grubu adına yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, sadece şunu söyleyeceğim: Yani biz bu tür durumlar olduğu zaman Mecliste… Yani insanlar kendi konuştukları dilleriyle, efendime söyleyeyim, lehçeleriyle, ağızlarıyla bir iki cümle, birtakım ifadeler kullanmak isteyebilirler. İşte, bir iki cümle şey olduğu zaman bunun Meclis kürsüsünde yaşandığına şahidiz, buna da kalkıp da kimsenin bir şey dediği de yoktur.

BAŞKAN – Evet…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Ancak bu, Mecliste, kürsüde bir hitap hâline dönüştüğü zaman doğru bir durum hâlini almaz; bu, sıkıntılı bir hâl alır. Burada, bu memlekette, Anayasa’mıza göre, konuşulacak olan dil de bellidir, Türkçedir. Dolayısıyla, bu konuda daha fazla tahrikkâr duruma girebilecek bu tür şeylerden kaçınmak gerektiği kanaatindeyiz. Dolayısıyla, bir iki cümle söyledikleri zamanlarda falan bunun bir şeyi yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bir de nedir, o bir iki cümle de nedir, sizin dediğiniz gibi; bunu duymak, bilmek de önemlidir. Bunlar çevrildiği zaman, Türkçesi de ifade edildiği zaman tutanaklara geçerler, böyle olur; belki çok iyi temennide bulunuluyordur, belki de arkadaşlarımızın dediği gibi çok kabul edilemeyecek ifadeler belki kullanılıyordur. Bunları bizim bilmemiz… Veyahut da bu noktada bilinmez bir durumun ortaya çıkmasında da yarar görmüyoruz. Bunu burada ifade etmek istiyorum.

Sağ olun.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

33.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Şimdi, şöyle: Doğrusu “Bu, Mecliste bir hitap dili olmasın.” dedi, zaten biz de bunu, bütün konuşmalarımızı Kürt dilinde yapmıyoruz, Kürtçe yapmıyoruz. Geçen hafta Dünya Ana Dili Günü sebebiyle Diyarbakır Milletvekilimiz Dersim Dağ aynen Türkçesini ve Kürtçesini kürsüden anlatınca da aynı tepki geldi, bugün vekilimiz bir dakikalık bir konuşma yapınca yine aynı tepki geldi. Hakikaten şu anda Türkiye’de 20 milyonu aşkın yurttaş bu dili ana dili olarak kullanıyor; evinde, sokağında, iş yerinde bunu kullanıyor…

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Masumiyet yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - …ve kendi milletvekillerinden bu dille bir hitap duymasında ne gibi bir sıkıntı var, ne gibi bir sakınca var, anlamakta çok zorlanıyorum. Yani biz şöyle bir iddiada olmadık hiçbir zaman, bütün konuşmalarımızda, hani İç Tüzük, Anayasa dedikleri şekilde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) - …ama bunun olması gerektiğini de, eğitim dili olması gerektiğini de, özgürce kamu alanında, kamu hizmetlerinde kullanılması gerektiğini de söylüyoruz, kanun teklifleri veriyoruz, önerge veriyoruz. Açıkçası bir dile bu kadar büyük bir tahammülsüzlük çok acı yani kelimenin tam anlamıyla çok acı. Yani diller arasında düşmanlık olmaz, dillere düşmanlık olamaz. Ayrıca, vekilimiz böyle, çeviremeyeceği bir konuşma tabii ki yapmaz, tabii ki hiçbir milletvekili yapmaz. Biz zaten düşüncelerimizi Türkçe de söylüyoruz, kendisi çevirmeye başladı ama o kadar büyük tepki geldi ki çeviriye bile izin verilmedi, işte Kürt düşmanı derken tam da bunu söylüyoruz.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarında alkışlar)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, tutanaklara geçsin, bizim herhangi bir düşmanlık maksadıyla -efendim- Kürtçe konuşulduğu için, mahsusen Kürtçe olduğu için ortaya koyduğumuz bir tepki değildir bu; bunun altını özellikle çizmek isteriz. Bu noktada bir teşebbüsün bir kural hâline gelmesini, bir teamül hâline gelmesini asla kabul etmediğimizi ifade ettik, tolerans payımızı da söyledik.

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akar’ın, Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî dilinin Türkçe olduğuna, ana dilinin Meclis kürsüsünden de kullanılabileceğine ama kendisine göre doğru olanın hatibin söylediklerini tercüme etmesi olduğuna ilişkin konuşması

BAŞKAN – Doğru söylüyorsunuz, Sayın Beştaş da bunu izah etti.

Tabii ki bizlerin de -Divanın, stenografların ve milletvekili arkadaşlarımın- buradan, bu kürsüden Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî dili olan Türkçeyi konuşmaları herkesin önceliğidir. Zaman zaman sadece Kürtçe değil farklı dillerde de çünkü Türkiye’de de farklı…

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Öncelikten ötedir Sayın Başkanım.

METİN NURULLAH SAZAK ( Eskişehir) – Tek dil.

BAŞKAN – Anayasal bir gerekliliktir, onda bir sıkıntı yok, lütfen arkadaşlar.

Tabii ki, Türkiye Cumhuriyeti içerisinde farklı dilleri, ana dilleri kullanan… Ama Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî dili Türkçedir. Ana dilini kullanan insanlar var; bu insanlar, zaman zaman arkadaşlarımız Mecliste de var, kürsüden kullanabilir ama bana göre doğru olan, söylediklerini tercüme etmesidir, burada bütünü hiçbir şekilde değil, kısmi kullandığı zaman da tercüme etmesidir.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Başkan, burada tek dil Türkçedir.

BAŞKAN - Eğer “bilinmeyen dil” olarak geçmesini istemiyorlarsa, onu da bizim anlayacağımız şekilde tercüme ederlerse hem Divan hem stenograflar hem milletvekili arkadaşlarımız için… Bu bir gelenek hâline de gelmemelidir.

Şimdi, bakın arkadaşlar, burada Fransızcayı konuşsaydı, İngilizceyi konuşsaydı ya da başka bir ülkenin dilini konuşsaydı…

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) - Aynı tepkiyi verirdik, aynı tepkiyi gösterirdik…

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Hayır, ona da karşıyız.

BAŞKAN – Bunu bir haklılık gerekçesi olarak söylemiyorum, çok rica ediyorum.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) - Anayasa’da Türkçedir Sayın Başkan.

BAŞKAN – Özellikle uyardım tercümesini etmesi için. Türkiye Cumhuriyeti’nin bir tek resmî dili vardır, Türkçe.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Onu söylüyoruz zaten.

BAŞKAN – Onun ötesinde Mecliste başka bir dilin konuşulması zaten onaylanacak bir durum değildir. Zaman zaman arkadaşlarımız -sadece HDP Grubu için söylemiyorum- kullanıyorlar, bunun da biz tercümesini istedik.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben de Gürcüce konuştum ne var, ne olacak?

BAŞKAN – Evet, Engin Bey de daha önce Gürcüce konuştuğunu söylüyor.

Bu konuyu çok uzatmaya gerek yok, bunu da bir kez daha tekrarlıyorum: Anayasa’mız gereği de bizim Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî dili Türkçedir, Türkiye Cumhuriyeti Meclisinde de Türkçe konuşulur ama zaman zaman konuşmalarda da tercümesini yapmak kaydıyla kabul edilebilir diyelim, istisnai bir durum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan.

BAŞKAN - Evet, buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sadece tutanaklara geçsin.

Bu Mecliste -tanıklığımı söylüyorum- Çerkezce konuşuldu, Gürcüce konuşuldu, Arapça konuşuldu…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Konuşulur, ne mahzuru var?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – …İngilizce, Fransızca konuşuldu ama hiçbirine Kürtçe konuşulduğu zamanki tepki gösterilmedi, bu da tutanaklara geçsin.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Bir deyiş olarak geçebilir.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 75 Milletvekilinin Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3383) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 251) (Devam)

BAŞKAN – Evet, ikinci bölüm üzerindeki görüşmelere, gruplar adına konuşmalara devam ediyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talep eden Tokat Milletvekili Sayın Kadim Durmaz.

Buyurun Sayın Durmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KADİM DURMAZ (Tokat) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, bizleri televizyonları başında izleyen aziz milletimiz; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, yıllardır büyük mağduriyetlere yol açmış ve tamamen denetimsiz bir finansal sistemi düzenlemek için çalışıyoruz. Daha önceleri Plan ve Bütçe Komisyonunda da defalarca dile getirdik, Bankacılık Kanunu çıkarılırken ısrarla söyledik, bu sektör yasal çerçevede denetim altına alınmalıdır dedik ama ne acı ki AK PARTİ Grubuna kabul ettirememiştik.

Evet, finansal piyasaların düzenlenmesi, denetim altına alınması çok önemli. Buna elbette biz de destek veriyoruz ama yapacağımız her düzenleme önce kamu yararını gözetmelidir çünkü bu konuda yatırım yapan yurttaşlarımızın yüzde 90’ı dar gelirli, zor şartlarda yaşayan, bankalardan işini göremeyen yurttaşlarımız. Bu sektörde denetim olmadığı için mağdur olmuş binlerce insan var. Saadet zinciri mağdurları var, Tosuncuk mağdurları var, YİMPAŞ var, KOMBASSAN var, İhlas Finans var, İmar Bankası var, Banker Kastelli var, Jet Fadıllar var, Esenyurt’ta da mağdurlar var; var, var, var. Arka planda büyük tekeller var, büyük sermaye sahipleri var, büyük şirketler var. Sayın Başkanım, bakın, bu yasa çıkarılmadan, daha bu düzenleme yapılırken banka hesapları incelendiğinde, bunların belki bir bölümü bankalarda olan mevduatlarını farklı hesaplara taşıyor olabilirler; denetim noktasında üzerimize düşeni yapmalıyız. Küçük sermayeli şirket olup büyük paraları vatandaştan toplayarak mağduriyet yaratan şirketler var. Böylesine başıboş bir piyasada, 400 bin civarında dar gelirli insanın hakkını savunacak bir sistemi elbette ki çıkarmak Gazi Meclisin, yüce Meclisin görevidir, hepimiz de buna katkı sunacağız. Faizler düşük olsa vatandaş bu tür kuruluşların ve kurumların kapısını çalıp kapıdan içeri girmez arkadaşlar.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; bu düzenlemeyle Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun yetkileri biraz daha genişleyerek artıyor. Maalesef, ülkemizde kurumların çöktüğü bir dönemi de tek başına iktidar olan AK PARTİ döneminde yaşıyoruz. Bağımsız olarak bildiğimiz kurullar ortaya irade koyamaz durumu geldi. Sayın Cumhurbaşkanının etki etmediği hiçbir kurum kalmadı. BDDK ne yazık ki tıpkı Merkez Bankası gibi siyasi bir kurula dönüştü. İşte tam da bu nedenlerle, bu düzenlemede BDDK’ye verilen yetkilerin kamu yararına kullanılacağı yönünde endişelerimiz var, bunu da buradan paylaşmak zorundayız.

Ciddiyetsiz yönetim anlayışınızla, liyakatsiz atama ve hesapsız harcamalarınızla devlet kurumlarına olan güveni yitirdiniz, siciliniz bozuk. AKP’ye aziz milletin vereceği elbette bir sicil notu vardır, günü gelince de belli olacak.

Genellikle sonu “evim”le biten bu şirketler masum bir yardımlaşma örneği mi yoksa ilerleyen dönemlerde mağduriyetlerle anılacak olan bir zincirin halkası mı, kafalarımız karışık. Cumhurbaşkanı bile çıkıp konuşmalarında bu finansal sistemi öneriyor. Diğer yandan, vatandaşın sicilini bozdunuz. Sicil affı da çıkarmıyoruz. Vatandaşı da sanki bu kurumlara Meclis eliyle iktidar âdeta yönlendiriyor gibi geliyor. Ama vatandaşı korumayan, kollamayan hiçbir yasal düzenlemeden yana da durmayacağız.

Yıllarca insanlar mağduriyet yaşamış, insanların kıt kanaat biriktirdiği paralar denetlenemeyen şirketlerce dolandırılıp insanlar mağdur edilmiş. Bu mağduriyetler tespit edildi mi bugüne kadar? Hayır. Bunca zaman ortaya çıkan hak kayıplarını nasıl telafi edeceğiz, hiçbir görüş var mı? Hayır. Çözüm öneriniz var mı? Bu da yok. İşte bugün milat bundan sonrası için ama geçmişteki mağdurların boynu bükük, o aileler perişan, bunu bir kez daha buradan hatırlatmak isterim.

Bu düzenleme bu kadar ihtiyaçken neden bunca zaman vatandaş bu sistemin içine itildi? Bu da karanlık. Kimler bu yöntemlerle ne kadar zenginleşti, biliyor muyuz? Bilmiyoruz. Bu kaynaklar nerelere kullanıldı? Bilmiyoruz. Bunların hepsi cevap bekleyen sorular. Gelin, samimi olup bunu bir araştıralım, bir araştırma önergesiyle de besleyip günümüze getirelim.

Ekonomik krizi bankalar üzerinden yönetemeyen iktidar şimdi katılım finans sistemini pompalamaya çalışıyor. 2019 yılında, Sayın Cumhurbaşkanı konuşmasında aynen şöyle diyor: “Katılım finansını istediğimiz yere getirmek için önemli adımlar atıyoruz. Bu, aynı zamanda yastıkaltına da ciddi anlamda yarar sağlayacak hareket getirecektir.” Sayın Cumhurbaşkanı, bilmediğiniz bir şey var, vatandaşa yastığının altında saklayacak hiçbir şey bırakmadınız. Ama bu ülkede bir gerçek var, kredisini veya kredi kartı borcunu ödeyemeyip takibe düşen 3,5 milyon vatandaş var ve bu ülkede ekonomiye güven yok, istikrar yok, bu anlayışın değişmesine de şiddetle ihtiyaç var. Gittiğiniz yol çıkmaz sokak. Hep deneme yanılma ve sınama yöntemiyle ilerliyorsunuz. Ortak akılla önerilerimizi dikkate alın, bu yoldan dönün. Lütfen, verdiğimiz değişiklik önergelerine desteğinizi bekliyoruz.

Gelinen noktada, halktan bu kadar kopuk bir iktidar hiç görülmedi. Varsa yoksa yandaş şirketlerin geleceği, vatandaşı düşündüğünüz yok. Düzenlemelerin yürürlüğe girmesi durumunda, sektöre gelecek olan devlet güvencesi sayesinde sistemde yer alan kişi sayısının ve pazar sayısının birkaç kat artacağını hepimiz tahmin etmekteyiz. Bugün 760 şube ve 34 firma var; çok lüks, şatafatla döşenmiş o bürolar var. İşte bu faizsiz sistemde ve bu yasalaştırdığımız sistemde o paraların tamamı dar gelirli insanların cebinden alınan paralar olacaktır. Artık milletin, AKP’nin ekonomik uygulamalarına olan güveni de kalmadı. Vatandaş borçlu, vatandaş mağdur, vatandaş çaresiz.

Bugün ülkemizde gerçek işsiz sayısı 10 milyonu aştı. Türkiye, dünyada enflasyon liginin 15’inci sırasına yükseldi. Üretim yapan 2 milyon çiftçinin tapusuna ipotek konuldu. Çiftçinin tarlaları, traktörleri bir bir satılıyor. Ödenemeyen ticari ve bireysel krediler nedeniyle konuttan fabrikaya, dükkandan arsaya binlerce gayrimenkul bankalara geçti. Yani üretemeyen, ürettiğini yok pahasına satan, pahalı mazotla üretim yapan köylü; gübre, yem, ilaç ve sulama maliyetlerinin altında ezdiğiniz çiftçi; tarlasını, evini bankaya kaptırmış, devletten de umudunu kesmiş sayenizde. Bankalar tarafından satışa sunulan ticari gayrimenkuller arasında fabrika binaları bile var. Fabrika üretemeyince ne olacak? Banka el koyacak. Ekonomik kriz boyutunu görüyor musunuz? Borçları yeni çekilen kredilerle kapatıyor yani borç, yeni bir borçla ancak ödenebiliyor. Ekonomide ciddi kriz var ama AK PARTİ iktidarı, öğrencilerin borçlarını azaltacak, EYT’lilerin, çiftçilerin, tarım çalışanlarının, emekçilerin, esnafın, üreticinin sorunlarını giderecek, -cek, -cek, -cek... Ama ortada çözüm yok.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Arada “-cak, -cak” da yapıyorlar. Sade “-cek, -cek” değil, arada “-cak,-cak.”

KADİM DURMAZ (Devamla) – Evet, evet.

Hâl böyleyken finans sektöründe düzenlemeler yapsak da reel sektörün sorunlarına çare olmamız mümkün değil. Acilen, bu sorunlara buradaki grubu bulunan bütün siyasi partiler, sivil toplum örgütleriyle ortak bir anlayışla çözüm aramak zorundayız. Artık, bu aziz milletin kan alacak damarı kalmadı, yastıkaltında bir şey yok, AKP’yi de taşıyamıyor. Çözüm: Biat esaslı kadroların yerine kamuda liyakati, kaynakların kullanımında şeffaflığı ve hesap verebilirliği gelenek hâline getirmeliyiz; demokraside eksiksizliği, yargıda bağımsızlığı ve devlete güveni esas almalıyız. Bunu da Cumhuriyet Halk Partisi olarak Millet İttifakı’yla önümüze gelecek ilk sandıkta aziz milletin vereceği yetkiyle başaracağız. (CHP sıralarından alkışlar)

Yüce Meclisin değerli üyeleri, bu hafta, hepinizin bildiği gibi Muhasebe Haftası. Her koşulda karşılıksız mesleğini icra eden, topluma değer katan muhasebecilerin Muhasebe Haftası’nı kutluyorum. Muhasebeciler, pandemi sürecinde ne devletten ne odalardan herhangi bir ücret almadığı gibi yasaklı dönemlerde de muafiyetli olarak çalışmak zorunda kaldılar. Zor durumda olan firmaların zararlarına da ortak olan meslek mensupları yalnız bırakıldı. Muhasebecilerin mesleki sorunlarının yanında cezai, mali ve hukuki sorumluluklarının da her geçen gün arttığını görüyoruz. Bu anlamda da bir düzenlemeye ihtiyaç vardır. Mükellefin, yakınının işi olur, muhasebeciye uğrar; elemanının işi olur, muhasebeciye uğrar; davalık hukuk işleri olur, muhasebeciye uğrar; önce muhasebeye uğrar, danışır, resmî kurumlarla yazışmalarını yapar, muhasebeciden görüş alır.

Tekrar yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, aynı zamanda şahsı adına Malatya Milletvekili Sayın Mehmet Celal Fendoğlu’nun söz talebi vardır.

Konuşma süresi on beş dakika.

Buyurun Sayın Fendoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET CELAL FENDOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Yasalaşacak olan bu kanun teklifini Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak desteklediğimizi beyan ederim.

Türk finans sektörü, gelişmekte olan ülkelerin genelinde olduğu gibi bankacılık ağırlıklıdır. Ekonomik büyüme, finansal gelişme ve derinleşmeyle mümkündür. Ülkemizin mevcut finansal yapısının kredi piyasası ağırlıklı olduğu ve bu piyasada da mevduat bankacılığının baskın olduğu görülmektedir. Bu yapı ancak belirli ekonomik gelişmişlik düzeyine erişinceye kadar yeterli olabilir. Finansal gelişme ve derinleşme ancak finansal aracılar arasında denge sağlanmasıyla mümkün olabilir. Diğer finansal kurumların bankacılığın ağırlıklı olduğu bu yapıda kendilerine yer açmakta zorlanmaları ve bankacılık sektörü üzerinde yoğunlaşmanın yarattığı kırılganlık ve riskler ancak diğer finansal kurumların gelişimiyle azaltılabilir. KOBİ’lerin finansmanında önemli bir role sahip finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketlerinin kaynak maliyetlerinin düşürülmesi, sundukları hizmetlerin yaygınlaştırılması ve kolaylaştırılması, reel sektörün finansman yollarının çeşitlendirilmesiyle sağlanabilir. Finans sektöründeki kurumların ve araçların çeşitliliği ve etkinliği düzenlemelerle desteklenirken kurumlar ve araçlar arasındaki rekabet eşitliğini sağlamak amacıyla düzenleme farklılıklarının da ortadan kaldırılması gerekir. Zayıf mali yapıları nedeniyle bankalardan ihtiyaç duydukları finansmanı sağlayamayan KOBİ’ler çok yüksek faiz ve kredi maliyetleriyle karşılaştıklarından sürekli darboğazlar yaşamaktadırlar. Bu bağlamda, KOBİ ve esnaflarımızı yaşanabilecek her türlü darboğazdan kurtarabilmek, banka kredi notlarının düzenlenmesi için sicil affının sağlanması gerekmektedir. Dolayısıyla finansal tabana yayılma artırılmalıdır. Finansal tüketicilerin bilinçlendirilmesi, finansal ürün seçeneklerine erişimlerin artırılması, finansal okuryazarlığın ve finansal araçlar ile kurumların bilinirliğinin artırılması, finansal tüketici tabanının geliştirilmesi ve korunması gerekmektedir.

Ülkemizin istikrarlı ve uzun dönemli bir büyüme performansını sürdürebilmesi için yurt içi tasarruflar kilit rol oynamaktadır ancak malum olduğu üzere, ülkemizde hane halkı tasarruf oranları istenildiği kadar yüksek düzeyde değildir. Çok tabiidir ki hane halkı tasarruflarının artması ve bu tasarrufların ekonomiye kazandırılması, öncelikle, bireylerin kendilerini finansal açıdan güvence altında hissedecekleri uygun tasarruf ürünlerinin bulunmasıyla mümkündür. Bu nedenle, özellikle bireyler için tasarrufları artırıcı tedbir ve uygulamalar daha da önemli hâle gelmiştir. Uluslararası literatürde “sözleşmeye dayalı tasarruf sistemi” olarak adlandırılan, tasarruf sahibinin belirli bir süre birikim yaptıktan sonra önceden belirlenmiş bir menfaate ulaştığı yatırım araçlarının tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok uzun zamandır yaygın şekilde uygulandığı görülmektedir.

Sözleşmeye dayalı tasarruf sistemleri arasında en yaygın olanlar; ulusal finansman fonları, hayat sigortaları, kamu destekli sosyal emeklilik sigorta sistemleri ve özel emeklilik fonlarıdır. Dünyada yaygın olarak kullanılan diğer bir sözleşmeye dayalı tasarruf örneği de birikim dönemi sonrası katılımcıların belirli konularda finansman kullanma hakkı elde ettikleri tasarruf finansman modelidir. Söz konusu sistem, dünya genelinde 100’den fazla ülkede, konut başta olmak üzere, dar ve orta gelirli kesimlerin çeşitli ihtiyaçlarının finansmanı için alternatif bir finansal yöntem olarak uygulanmaktadır. Genel olarak sistemin, tasarruf oranlarını arttırma, dar gelirlilerin finansmana erişimini kolaylaştırma, genç hane halklarında tasarruf bilinci oluşturma, orta ve uzun vadede finansal istikrara katkı sağlama gibi önemli faydaları bulunmaktadır.

Ülkemizde de vatandaşlarımızın konut ve taşıt edinmeleri için finansman hizmeti sunan özel firmaların bir süredir faaliyet gösterdikleri bilinmektedir. Söz konusu firmaların uygun şekilde denetim ve gözetime tabi tutulmasıyla bu alanın güvenliği sağlanarak finansal sektörümüzün çeşitlenmesine, piyasalarımızın derinleşmesine ve nihayetinde, ülkemiz tasarruf düzeyinin artmasına katkı sağlayacağı değerlendirilmiştir. Mevcut uygulamada firmalar, belirli bir varlığı satmaktan ziyade varlığın satın alınması amacıyla müşterisine finansman kullandırmakta, bireysel veya grup hâlinde tasarruf seçenekleri bulunmaktadır. Müşterilerden, tasarruf ve finansman tutarına göre değişen oranlarda bir ücret tahsil edilmektedir. Belirli bir süredir kendi iç dinamikleriyle bir şekilde varlığını devam ettiren sistemin kurumsal bir yapı kazanması, sistemin istikrarlı şekilde çalışması, bu sistemde tasarruf eden müşterilerin hak ve menfaatlerinin korunması bakımından önem arz eder hâle gelmiştir. Bu çerçevede, hazırlanan kanun teklifiyle “tasarruf finansman şirketleri” olarak adlandırılan firmaların düzenlenmesi ve denetim altına alınması amaçlanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarruf finansman sistemi, en genel anlamıyla, müşterilere birikim yapmaları karşılığında konut, iş yeri veya taşıt edinmek üzere daha uygun maliyetlerle finansman kullandırılmasıdır. Modeli finans sektöründeki diğer uygulamalardan farklı kılan temel unsur, finansman kullanımının mutlaka belirli bir süre ve tutarda tasarruf etme şartına bağlı olmasıdır. Diğer bir deyişle, bu sistemin özü, tasarruf edenler ile finansman sağlayan kişilerin aynı olmasıdır. Söz konusu özellik, tasarruf finansman yönteminin hem güçlü hem de zayıf yanını oluşturmaktadır. Güçlü olmasının sebebi, sistemin dışarıdan kaynak ihtiyacı duymaması, finansmanında gerekli fonun, bir kooperatif gibi iştirakçilerden sağlanmasıdır. Bu sayede, bir taraftan finansman için piyasanın altında bir maliyet sağlanabilirken, diğer yandan piyasa dalgalanmalarından bağımsız bir faaliyet sürdürme imkânı doğmaktadır. Ancak kapalı bir yapı olarak çalışan sistemin müşteri giriş ve çıkış dalgalanmalarına karşı olan hassasiyeti en kritik zayıflığını oluşturmaktadır. Bu bakımdan, tasarruf finansman sektörünün etkin bir şekilde denetlenmesi, özellikle de finansal sürdürülebilirliğini sağlamak üzere gerekli likidite önlemlerinin alınması büyük önem arz etmektedir. Bu çerçevede, konuya ilişkin teknik düzeydeki çalışmalar gerçekleştirilmiştir. Özellikle dünya uygulamaları incelenmiş, ülkemiz uygulamaları da göz önünde bulundurularak sistemin etkin bir şekilde çalışmasını temin edecek bir yasal altyapı tesis edilmesi için bu kanun teklifinin hazırlandığını görmekteyiz. Kanun teklifi sayesinde, firmalar Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun denetimi ve gözetimi altına alınacaktır. Bu faaliyeti icra edecek firmalar için ayrı bir lisans türü ihdas edilmiş olacak. Dolayısıyla, lisans verilenler dışında sistemin izinsiz şekilde icra edilmesi yasaklanacak ve cezai yaptırım uygulanacak. “Tasarruf finansman şirketi” unvanıyla bu faaliyeti yürüten firmalar faktoring, leasing ve tüketici finansman şirketleriyle aynı kanun altında düzenlenmiş olacak; Finansal Kurumlar Birliğine üye olacaklar. Mevcut dönemde sistemi icra etmekte olan firmaların intibak sağlamak veya tasfiye olmak amacıyla BDDK’ye başvurması gerekecek. Yürürlük sonrası bir aylık süre içerisinde başvurmayan şirketler hakkında izinsiz faaliyet hükümleri işletilecek. Öngörülen sürede intibak sürecini tamamlamayan şirketlerin tasfiyesi istenecek. Müşterilerinin hak ve menfaatlerini koruyamayacağı anlaşılan firmalara tasfiye komisyonu atanacak. Firmalar nezdinde toplanan tasarrufların tasfiyesi genel hükümlere göre gerçekleştirilecek. Bu tasarruflara herhangi bir devlet güvencesi veya sigorta sistemi getirilmeyecek.

Lisans alarak faaliyet göstermeye hak kazanan firmaların maruz kaldıkları risklerin yönetilmesi amacıyla kanun teklifinde ve hazırlanacak alt düzenlemelerde çok çeşitli tedbirler alınmış olacak. Bu kapsamda, şirketlerin öz kaynak ve likiditelerine ilişkin kısıtlamalara ve standart oranlara uymalarına, karşılık ve ihtiyat fonu ayırmalarına, muhasebe sistemi kurmalarına, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına sağlıklı raporlama yapmalarına, düzenli olarak bağımsız denetimden geçmelerine ilişkin hükümler getirilecektir. Firmaların başta iç sistemleri olmak üzere uygun ve yeterli organizasyon ve yönetsel yapılarının tesis edilmesi sağlanarak kurumsallık düzeyleri artırılacak. Mevcut firmalar için eleştirilen hususlardan bir tanesi olarak da toplanan tasarrufların firmanın dâhil olduğu grup içerisindeki diğer faaliyetlerde kullanılması önlenecek. Bu kaynakların münhasıran belirli likit finansal varlıklara yatırılması zorunluluğu getirilecek. Firmalar nezdinde fon biriktiren müşterilerin hak ve menfaatleri korunacak, müşterilerin sözleşmeden cayma ve fesih hakları düzenlenerek tasarrufların iade edilmesini engelleyen firmalara cezai yaptırımlar getirilmiş olacaktır. Firmayı zarara uğratarak tasfiye aşamasında müşterileri mağdur eden tasarruf finansman şirketi yönetici ve mensupları hakkında adli ceza hükümleri düzenlenmiş olacak, bu kişilerin kişisel mal varlıklarına rücu edilebilecek. Nihai olarak, ülkemiz finans sektörü çatısı altında kamunun denetimi ve gözetimi altına alınmış bir sektörün tasarruf sahiplerinin ve finans sektörünün diğer alt bileşenlerinin olumsuz etkilenmesi önlenmiş olacaktır.

Sözlerimi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün nutkuyla tamamlayacağım: “Türkiye Cumhuriyeti tam bağımsızdır. Türkiye devletinin bağımsızlığı kutsaldır. Bağımsızlığımız lütuf veya ikram değil, bizzat kahraman ecdadımızın kan ve can pahasına elde ettiği muhteşem bir kazanımdır. Bilinsin ki Türk milletinin bağımsızlığı asla çiğnetilmeyecektir. Millet, sonsuz bir huzur ve güvenlik içinde rahat bulunmalıdır. Ülkemizin herhangi bir köşesinde halkın güvenliğini, devletin birlik ve asayişini bozmaya yeltenenler devletin bütün kuvvetlerini karşılarında bulmalıdır; o, sonsuza kadar güvenlik ve koruma altında olmalıdır. Hiç unutulmasın ki bağımsızlığımıza düşkünüz, esaretin de sonuna kadar düşmanıyız.”

Bizi ekranları başında izleyen vatandaşlarımızı ve Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. Allah’a emanet olun, sağ olun, var olun. (MHP, AK PARTİ ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına ikinci söz, Antalya Milletvekili Sayın Hasan Subaşı’ya aittir.

Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

HASAN SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

251 sıra sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi hakkında söz almış bulunuyorum.

Ülkemizde, İstanbul başta, göç alan bütün büyük şehirlerde yoğunluk nedeniyle hem kiralar çok yükselmiş hem de konut almak, arsa almak neredeyse imkânsız hâle gelmiştir dar gelirli için, orta gelir seviyesindeki yurttaşlarımız için.

İlk 2013 yılında bu, tasarrufları değerlendiren faktoring şirketleri ortaya çıkmıştır ve sonra da 400 bin müşterinin tasarruflarını değerlendirir hâle gelmiştir ve bu konuda da bugün ülkemizde 50 tane faktoring şirketi ortaya çıkmıştır. Tüm dünyada bu tür alternatif finansman yöntemleri kullanılıyor. Bizde de 2013 yılında başlamış olmasına rağmen, açıkça söylemek gerekirse, devlet tedbir almakta son derece geç kalmıştır. Hele bizde, çekilişe dayalı faizsiz finansman sistemi sadece Türkiye’de kullanılmakta ve büyük ilgi çektiği için finansman şirketleri son derece gelişmeye başlamıştır. Ama bütün bunlara rağmen devletçe hâlâ izinsiz çalışmakta, yeterli denetim ve düzenleme tedbirleri maalesef alınmamıştı ama bu kanun teklifiyle bunun alınıyor olması, bazı düzenlemelerin ve denetimin alınıyor olması da sevindiricidir. Arkadaşlarımız, daha önceki konuşmacılar bu maddeler arasındaki eksikleri hatırlattılar. Bu eksikler de tamamlandıktan sonra bu şirketlerin gelişmesi için bunun gerçekte bir model olarak sistemde oturması gerçekten fayda sağlayacaktır.

Devlet, gönül isterdi ki önceden ön alsın, tedbir alsın; dar gelirli için hem konut üretiminde hem de arsa üretimi konusunda. Ama maalesef, büyüyen şehirlerde, bilhassa göç alan şehirlerde devletin bu tür tedbirleri olmadığı için hazine ve vakıf arazilerinde mafyalar türer, arazi simsarları türer ve ihtiyacı olan insanlara bu arsaları satmak suretiyle buralarda gecekondu yapılmaya başlanır. Antalya da bunlardan çok çekmiş kentlerimizden biridir. Sonra da devlet, bunun tedbirini alamadığı için bir süre sonra bunun boyutları başa çıkılmaz noktaya geldiği zaman da bu sorunu, çözemediği sorunu tasfiyeye kalkışır. Nasıl tasfiyeye kalkışır? Aflar çıkarmak suretiyle, mülkiyeti devretmek suretiyle tasfiye etmekte ancak çözümü bulur. Oysa bunun yolu, halkın ihtiyaçlarını belirleyen belediyelerin ve devletin, öncesinde bunlar için tedbirler alması hatta bu tür faktoring şirketlerinin denetimini sağlaması, onları bu konunun içine sokabilmesi ve konut üretiminde yarar sağlamasıdır.

Ev alma hayali, büyük mağduriyetlere de neden olmuştur; devlet sistemi yeterince denetleyemediği için mağduriyetler oluşmuştur. Oysa bugün barınma hakkı, temel insan hakları kapsamında sayılmaktadır. Yani devletin tedbir alması gereken önde görevleri arasındadır. Devlet bunu yapabilir mi tek başına? Devlet de yapamaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN SUBAŞI (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

HASAN SUBAŞI (Devamla) - Bu konuda devlet ancak belediyelerle iş birliği modeliyle rahatlıkla hem toplu konut üretebilir hem arsa üretimini çok sağlıklı bir şekilde yapabilir ve bu tür alternatif finans modellerinin de gelişmesine katkı koyabilir. Ama maalesef, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin getirdiği bu kutuplaşmalar nedeniyle hem halkımızdaki kutuplaşmalar çoğalmıştır hem boşa tartışmalar ülkemizi çok meşgul eder hâle gelmiştir, üstelik bu kutuplaşmalardan nasibini belediyeler de almıştır. Şu pandemi döneminde yardım için en öncelikli seferber edilmesi gereken kurumlar belediyeler olması gerekiyorken belediyeler, maalesef, bağış toplamakta bile zorluklar çekmiş, halka ulaşmakta büyük zorlukları olmuştur. Dilerim ki bu konuya, önemli olan bu konuya yeterli ehemmiyet verilir; özel sektör, devlet ve belediyeler iş birliğiyle halka hizmet için daha esaslı tedbirler alınır.

Saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerindeki söz talepleri karşılanmıştır.

Şimdi, on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Karahocagil…

Sayın Durmuşoğlu…

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Terör örgütleri Türkiye düşmanlığına her gün bir yenisini daha ekliyor. Bunun en son örneği, FETÖ terör örgütü tarafından dün Amerika Birleşik Devletleri’nin New York kentinin en işlek caddelerinden biri olan Times Meydanı’ndaki dijital reklam panolarına “Erdoğan’ı durdurun.” başlıklı ilanlarıdır.

Ülkemize ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik yapılan bu saldırıyı şiddetle kınıyorum. “Stop Erdoğan” mesajı “Türkiye’yi durdurun.” mesajıdır. Tarihimize, iddiamıza, medeniyetimize saldırıdır. Bu ihanet şebekeleri Türkiye’yi durduramayacaklardır. Devletimizin ve Cumhurbaşkanımızın arkasında milletimizin iradesi, desteği olduğu sürece hiçbir güç kirli emellerine ulaşamayacaktır. Ruhlarını 1 dolara satanlar, Allah’ın izni, milletimizin desteği ve dualarıyla ülkemizin büyümesi ve gelişmesine engel olamayacaklardır. Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet şiarıyla çıktığımız bu kutlu yoldan bizleri asla döndüremeyecekler diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özer…

AYDIN ÖZER (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye risk haritasına göre düşük, orta ve yüksek riskli kentlerde yeme içme yerlerinin açılmasıyla esnafımız kontrollü normalleşmeye adım attı. Umarız, doğru ve zamanında yapılmayan uygulamalar nedeniyle 2020’de 100 bine yakın esnafın kepenk kapatmasına göz yuman iktidar, bundan sonra, vergi toplamasını bildiği gibi yardım etmesini de bilir. Çünkü yüzde 50 kapasiteyle açılmasına izin verilen esnafın biriken kira borçlarını, bankalara olan kredi borçlarını, SGK’ye yatırılmayan primlerini, vergilerini, yapılandırmalarını hemen iki günde ödeyip kapatabilmesi çok da mümkün gözükmüyor. O nedenle, esnafa sıfır faizli ve bir yıl ertelemeli kredi olanağının sağlanması ve icraların da durdurulması gerekiyor. Umarız, önümüzdeki süreçte salgın tedbirlerine, başta iktidarın kendisi olmak üzere, herkes uymasını bilir; umarız vaka sayıları azalır ve insanımız en azından geçinme hakkından ve rızkından mahrum olmazlar.

BAŞKAN – Sayın Etyemez… Yok.

Sayın Karahocagil… Yok.

Sayın Özsoy…

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de imam-hatip neslinin bugüne gelmesinde büyük emeği olan, ÖNDER İmam Hatipliler Derneği Kurucu Başkanı ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın da İstanbul İmam-Hatip Lisesinden hocası kıymetli Mehmet Yahya Kutluoğlu Hocamızı kaybetmenin derin üzüntüsü içerisindeyiz. Birçok insana yol gösteren, onların yollarına ışık tutan ve önderlik eden kıymetli hocamıza Allah’tan rahmet, ailesine, sevenlerine ve imam-hatip camiamıza sabırlar diliyorum. Rabb’im hocamızdan ve bu kutlu davanın bugünlere gelmesinde emeği geçen, hizmet eden herkesten razı olsun.

BAŞKAN – Sayın Erel… Yok.

Sayın Sümer…

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayıştay raporuna göre 138 bin öğretmene ihtiyaç duyulurken Sayın Cumhurbaşkanının “20 bin öğretmen ataması yapacağız.” açıklaması atama bekleyen öğretmenlerimizi üzmüştür. Ayrıca, öğretmenlerimizin kadro sıkıntısı, tayin problemleri, ek gösterge sorunları, ek ders ücreti sorunları, aile bütünlüğünü sarsacak çalışma koşulları; ücretli, kadrolu, sözleşmeli öğretmen ayrımından doğan sorunları devam etmektedir. Öğretmenlerin farklı sıfatlarla sınıflandırılmasına son vererek tüm öğretmenlerin kadrolu öğretmen olarak istihdam edilmesi gerekmektedir. Öğretmenlerimize her seçim döneminde verilen sözler tutulmadı. 24 Kasımda bir maaş ikramiye verilmesi, 3600 ek gösterge hakkı bir an önce hayata geçirilmelidir.

Tüm zorluklara karşı, yılmadan geleceğimizi inşa etmek için eğitim mücadelesine devam eden öğretmenlerimizin sadece sözde değil, gerçekten baş tacı olduklarını hatırlatmak lazım.

BAŞKAN – Sayın Karahocagil…

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

3 Kasım 2002’de “Tek Başına, İş Başına” diyerek iktidara gelen AK PARTİ “İşimiz Hizmet, Gücümüz Millet” sloganıyla hizmetlerine başlamış ve bu sloganların hakkını –hamdolsun- on dokuz senedir vermiş, vermeye de devam ediyor. Pandemi döneminde halkımıza, çalışanımıza, esnafımıza yardım amacıyla dünya lideri Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı desteklemeleri sizlerle paylaşacağım.

Yapılandırma başvurusunda bulunan sigortalılarımızın idari para cezalarında cezaların yüzde 50’sini, faizlerin tamamını sildik. 4/B’li sigortalılarımızın durdurulan hizmet sürelerinin ihyasını yapılandırma kapsamına aldık. Yapılandırılan borçlar ikişer aylık dönemlerde 18 eşit taksit imkânıyla otuz altı aya kadar ödenebilecek. Genel sağlık sigortası borcu olan, gelir testi yaptırmamış halkımızın 31/3/2021’e kadar bu testi yaptırmaları ve asgari ücretin üçte 1’inin altında gelir çıkması hâlinde tüm borçları silinecek ve sağlık…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

On beş günde 2 defa Başkan değiştiren, Tayyip Bey’i üzmeyen istatistik kurumu TÜİK’in açıkladığı verilere göre 2020 yılında Türkiye yüzde 1,8 büyümüş ama gerçeklere bakıldığında durum çok farklı. Esnafın yüzde 86’sı kira, fatura, vergi borçlarını ödeyemiyor; 100 bin esnaf kepenk kapatmış, çiftçilerimizin bankalara olan borçları 129 milyar lirayı geçmiş, çiftçi borç batağında, gazeteler her gün geçim sıkıntısı nedeniyle intihar eden yurttaşlarımızın haberleriyle dolu; esnaf perişan, emekli perişan, çiftçi perişan. 5’li çetenin cebini dolduran AKP iktidarı yurttaşlarımızı açlığa terk ediyor. CHP iktidarında esnafın pandemi döneminde bankalardan aldığı kredilerin faizleri silinecek, anapara ise makul ölçülerde taksite bağlanacak, esnafın kira stopaj vergisi kaldırılacak. Çiftçilerin bankalardan ve Tarım Kredi Kooperatiflerinden aldıkları kredilerin faizleri sıfırlanacak, anapara ise makul ölçülerde taksitlendirilecek. Kredisini ödeyemeyen öğrencinin borçları silinecek. Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında çiftçiye, esnafa, üreticiye, gençlere hak ettiği değer verilecek.

Teşekkür ederim

BAŞKAN – Sayın Özen…

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Teşekkürler Başkan.

Bu kanun iyi niyetle hazırlanmış olabilir. Kuşkumuz, yeni bir saadet zinciri felaketine yol açabilir çünkü para toplamayı yasallaştırıyor. YİMPAŞ, KOMBASSAN, Jet Fadıl, bankerler ve Tosuncuklar belleklerde tazedir. İktidar yandaş firmaların yurt dışında bankalardan aldıkları kredilere kefil oluyor. Yurttaşlarımızın mağdur olmaması için devlet de bu firmalara kefil olmalıdır. Sorum şudur: Devlet kefil olacak mı?

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Kayan…

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Edirne Kapıkule’den İstanbul’a giden hızlı tren demir yolu inşaat çalışmaları yapılırken servis yolu yapan şirket hat boyunca geçtiği yerlerden setlerini yırtarak alçak köprüler yapmaktadır. Dere yataklarına gelen sular biraz yükselince servis yolu için yırtılan setlerin yırtık yerlerinden sel suları dışarıya taşarak büyük sel felaketlerine sebebiyet vermektedir. Kırklareli’ye bağlı Babaeski ilçemizin Alpullu beldesinde 2 Şubat tarihinde bu nedenle büyük bir sel felaketi yaşanmış, 250 konut ve iş yeri 1,5 metre yüksekliğinde sular içinde kalmıştır. Bu nedenle, 20 milyon Türk lirası zarar vardır, sel felaketi tamamen demir yolu inşaat şirketinin hatası sonucu olmuştur. Hem yapımcı şirkete hem de bu şirkete ihale veren Devlet Demiryolları bunun sorumluluğunu üstlenmelidir ve 20 milyonu buradaki zarar gören vatandaşlarımıza vermelidir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşdoğan…

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

2020 yılı ve 2021 yılının ilk çeyreğine bakıldığında Türkiye'nin en fazla ihracat yapan illeri arasında bulunan Gaziantep’in bu performansını sürdürebilmesi ve artırabilmesi için ihracat faaliyetlerine bir şekilde mâni olan durumların yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Seçim bölgem olan gazi şehrimizde ihracatçılarımız konteyner bulma konusunda ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Önceliğin Avrupa ve Çin taleplerine verildiği, hatta yapılan rezervasyonların bile iptal edilerek ihracatçılarımızın mağdur edildiği meslek odalarımızca tespit edilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, Ticaret Bakanlığımız ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımızın bu husustaki sıkıntıların çözümü üzerine olan çalışmaları ön plana almaları büyük önem arz etmektedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Komisyon…

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sorularıyla katkıda bulunan, görüşleriyle katkıda bulunan değerli milletvekili arkadaşlarımıza da teşekkür ediyorum.

12 civarında sayın milletvekilimiz soru-cevap kısmına girdi. Genel olarak, ya niyetlerini belirttiler ya da başka bakanlıklarla ilgili soruları gündeme getirdiler. Her zaman ifade ettiğimiz gibi ilgili bakanlıklar değerli milletvekili arkadaşlarımızın kendilerine yönelttikleri sorulara cevabı en kısa zamanda değerli milletvekillerine verirler.

Bir tek Sayın Zeynel Özen konuyla ilgili “Devlet garantisi verilecek mi verilmeyecek mi?” diye bir soru sordu. Bu konuda tasarruf finansman şirketlerinin yaptıkları faaliyetlerden dolayı devlet garantisi söz konusu değil. Devletin bu faaliyetleri Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu vasıtasıyla denetlemesi, kontrol etmesi anlamında bir yasa düzenlemesi yapıyoruz. Çünkü 1991 yılından bu tarafa başlayan vatandaşın nakdî tasarruflarını bir “kumbara hesabı” gibi biriktirip sırası geldiğinde kendi usulleri çerçevesinde çekilişle veya daha farklı yöntemlerle, “vade yarısı yöntemi” diye ifade ettikleri yöntemlerle vatandaşa biriktirdiği kumbaradaki bedeli başkalarının katkılarıyla iade etme, onlara bir tasarruf yapma imkânı sunan bir sistem. Bu sistem içerisinde -dün de altını çizerek ifade ettiğim gibi- 1991 yılından 2018 yılının sonuna kadar 9 tane firma var. 2019 ve 2020 yılında, Ocak 2021 itibarıyla -ki alınan veriler çerçevesinde- 25 yeni firma sisteme katılmış. Dün birkaç vilayetten sisteme girmeyi düşündüklerini söyleyen firmalar bizleri aradılar “Bu sermaye oranı 30 milyon lira mı olsa, 50 milyon lira mı olsa?” diye. “Ne zaman başladınız?” diye sorduk. “Başlamadık ama kanun teklifi çıktıktan sonra başlamayı düşünüyoruz.” diyorlar. Demek ki buradaki gözüken rakamın, 34 firmanın -Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından yapıldığı- kesine yakın bir rakam olabileceğini ifade etmek isterim.

Yine, dün söylediğim gibi, toplam tasarruf dönemi müşteri sayısı 273 bin olmuş. Tasarruf döneminde bu 273 bin vatandaştan 6 milyar 247 milyon lira tasarruf toplanmış, 100.454 kişiye teslimat yapılmış. Bu rakamlar, kesin rakamlar değil, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun ulaşabildiği firmalardan aldıkları rakamlar. 4 milyar 500 milyon liralık kısımda teslimat yapılmış, toplam müşteri sayısı 373.615.

Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifi -ifade ettiğim gibi- kırk yıla yakın bir zamandır uygulanan bir sistemin yeni firmaların sektöre girme gayretlerinden ortaya çıkarak üç yıldır cazip hâle gelmesiyle Komisyonda da yaptığımız tartışma çerçevesinde tüm siyasi partili milletvekili arkadaşlarımız bu düzenlemenin yapılmasını hassasiyetle dile getirdiler. Bir kısım arkadaşımız, hem Komisyonda hem Genel Kuruldaki görüşmelerinde çok geç kalınmış olduğunu ifade ettiler. Bu, bakış tarzına bağlı. Bugüne kadar, dediğim gibi, 2017 yılına kadar 2 firmalı olan sistem, 2017 yılından itibaren 30-40 firmalı bir sistem hâline gelmiş. Belki “Bir yıl gecikmiş.” diye söylenebilir veya “Altı ay gecikmiş.” diye ifade edilebilir ama ben bugün yapılan işin doğru bir iş olduğunu, zamanında devreye girdiğini, varsa bir yanlışlık veya kötü niyetli, olabileceklerin önüne geçilmesiyle ilgili olduğunu söylemek istiyorum.

Dün de birinci gün de ifade ettiğim gibi toplam 760 şube var. 760 şubenin 460 tanesi ilk 10 firmaya ait, 210 tanesi geriye kalan 24-25 firmaya ait yani sonradan kurulmuş firmaların hem müşteri sayıları çok az hem de onların vatandaşlardan topladıkları fon miktarları da az olduğu için bir disiplin altına alınmasıyla birlikte sektörde olağanüstü bir durumun ortaya çıkmayacağını ifade ediyorum ve bu kanun yürürlüğe girdiği andan itibaren bugüne kadar sistemde bulunan 373 bin vatandaşımızın kalpleri müsterih olarak herhangi bir sıkıntıyla karşılaşmayacaklarını, ayrılmak istedikleri takdirde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu vasıtasıyla onların hak ve menfaatlerinin en iyi şekilde korunacağını ifade etmek istiyorum.

Sisteme girmek ihtiyari, sistemden çıkmak da kişinin kendi talebi doğrultusunda olabilmesi hâlâ devam ediyor mevcut sistemde de var olduğu gibi. Sisteme gelen kişi üç ay sonra, altı ay sonra, bir yıl sonra hatta üç yıl sonra da çıkma ihtiyacı hasıl olduğu takdirde sistemden çıkabiliyor. O sözleşmelerinde, bize gelen birkaç tane sözleşme örneğinde üç ay içerisinde sistemden -“üyelikten ayrılmak isteyen” diyelim- üyelikten ayrılmak isteyenlerin üç ay içerisindeki yatırdıkları paralar ödeniyor. Mahkemeye de intikal etmiş -Sayın Ali Kenanoğlu’nun da ifade ettiği gibi- bir kısım şirketler topladıkları organizasyon ücretinin tamamını kesmişler, bir kısmı yarısını ödemiş; sözleşmelerinde “İade edilmez.” denmesine rağmen yarısını ödeyenlerle ilgili mahkemeye müracaat etmişler; mahkeme -Sayın Kenanoğlu’nun verdiği örnekte- bir vatandaşın lehinde karar vermiş ama başka örneklerin de var olup olmadığını bilmiyoruz fakat bu çerçevede kanun koyucu sözleşme…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, bir cümlem kaldı.

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen, buyurun.

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Teşekkür ediyorum izniniz için.

…çerçevesinde zaten olmayan bir hakkın, firmalarda eğer yine kanun gereğince “İade edilmez.” hükmü var olmasına rağmen, bildiğim kadarıyla ihtiyari olarak bir kısmını da iade etmeleri -herhâlde engel bir durum, cezai bir durum söz konusu değil- mümkün olacaktır.

Ben bu teklife katkı sağlayan tüm milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Bizi izleyen 373 bin vatandaşımıza, varsa sistemde ortaya çıkabilecek aksaklıklar için bir düzenleme yaptığımızı ve müsterih olmalarını ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Sayın milletvekilleri, 13’üncü madde üzerinde 4 önerge vardır, ilk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 251 sıra sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 13’üncü maddesiyle 6361 sayılı Kanun’a eklenen 49/B maddesinin (3)’üncü fıkrasındaki “kaldırılan” ifadesinin “iptal edilen” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                    Tahsin Tarhan                                           Tacettin Bayır                         Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu

                                         Kocaeli                                                       İzmir                                                       Manisa

                                Çetin Osman Budak                                   Müzeyyen Şevkin                                     Kadim Durmaz

                                         Antalya                                                      Adana                                                       Tokat

                                     Ednan Arslan

                                           İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Sayın Ednan Arslan.

Buyurun Sayın Arslan. (CHP sıralarından alkışlar)

EDNAN ARSLAN (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her ne kadar 251 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesi üzerine söz almış bulunsam da seçim bölgem olan İzmir Karabağlar ilçesinde var olan Demokrasi Üniversitesi alanıyla ilgili olarak yaşanan süreçleri kamuoyunun dikkatine sunmak için söz almış bulunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 11 Nisan 2017 tarihinde Karabağlar ilçemizin Uzundere Mahallesi’nde yaklaşık 87 hektarlık bir alan, hazine tarafından TOKİ’ye devrediliyor, daha sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, 1 Ağustos 2018 tarihinde bu alana yönelik olarak 1/100.000’lik ve 1/25.000’lik çevre düzeni planı değişikliği, 1/5.000 ölçekli revizyon nazım ve 1/1.000 ölçekli uygulama imar planlarını onaylıyor. Yapılan bu ilk planda yaklaşık 35 hektarlık bir alanı üniversite yerleşkesi, geri kalan alanlar ise konut alanı ve diğer kullanım alanları olarak planlanmış. Karabağlar Belediyemiz, bu konuda yasaların kendilerine verdiği yetkiye dayanarak süresi içerisinde bu alanın tamamının üniversite alanı olmasına yönelik bir dava açıyor. 1/1.000 ölçekli uygulama imar planının iptaliyle ilgili bir dava açmıştır ve açılan dava sonucunda İzmir 6. İdare Mahkemesi 20 Şubat 2020 tarihli ve 2020/173 sayılı Kararı’yla planın konut alanına ayrılan kısmı bakımından iptaline karar vermiştir. Yani üniversite alanı kalıyor, onun dışındaki konut alanlarıysa iptal ediliyor. Neden böyle bir dava açıyor Karabağlar Belediyesi? Çünkü Karabağlar Belediyesi şunu söylüyor: “Bu alanın tamamı üniversite alanı olsun.” diyor. Tabii, bu arada mahkeme süreci devam ederken Karabağlar Belediye Meclisi de bir toplantı yapıyor ve Karabağlar Belediye Meclisi oy birliğiyle bu alanın tamamının, yani 87 hektarlık alanın tamamının üniversite alanı olmasını istiyor çünkü baktığımız zaman şu anda İzmir’de var olan Ege Üniversitesinin alanı 345 hektar, Dokuz Eylül Üniversitesinin alanı 1.650 hektar, Yüksek Teknoloji Üniversitesinin alanı 2 bin hektar. Ya, burada 87 hektarlık alan var, onun 35 hektarlık alanına üniversite, geri kalanına ise Adalet ve Kalkınma Partililer, oradaki siyasetçiler hararetle konut yapılmasını istiyorlar. Karabağlar Belediye Meclisi bile bunu oy birliğiyle reddediyor, alanın tamamının üniversite alanı olmasını istiyor. Tabii, bundan sonra Bakanlık tekrar devreye giriyor, plan iptal olduğu için 2’nci kez plan yapıyor. Yapılan bu 2’nci planla da 24 Ocak 2020 tarihinde İzmir 1. İdare Mahkemesine açılmış olan davayla da üniversite alanı dışında kalan konut alanı ve diğer kullanım alanları yönünden yürütmenin durdurulması kararı veriliyor İzmir 1. İdare Mahkemesi tarafından. Bakın, süreç şöyle işliyor: 6. İdare Mahkemesi 1’inci planı iptal ediyor. Karabağlar Belediye Meclisi toplanıyor “Bu alan küçüktür, alanın tamamı üniversite alanı olsun.” diye AKP’li ve MHP’li belediye meclis üyelerinin oyuyla oy birliğiyle karar alıyor. İzmir 1. İdare Mahkemesi de ikinci plana yürütmeyi durdurma kararı veriyor ama yargı reformundan bahsedenler, maalesef bu süreçte yargı kararlarını görmezden gelmeye devam ediyor.

Bir de baktık 26 Ocak 2021 tarihinde TOKİ, bu alanda yürütmeyi durdurma kararı olmasına rağmen, konut yapım ihalesine çıkmış. Plansız konumda olan alanda hukuki temeli olmayan ihalenin iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle belediyemiz, Ankara 4. İdare Mahkemesine dava açmış olmasına rağmen, ihale 11 Şubat 2021 tarihinde kesinleşmiştir. Hemen bir gün sonra Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 12 Şubat 2021 tarihinde 3’üncü kez 1/5.000 ve 1/1.000’lik imar planlarını onaylamıştır ve bunu “yeni” diye yutturmaya çalışıyor. Ben buradan tüm kamuoyuna ve Meclisimizin bilgilerine sunuyorum: Bu, eski plan; bu, yeni plan. Hani eskiden gazetelerin “iki resim arasındaki farkı bulun” diye bir bulmacası vardı, ona benziyor biraz. Allah rızası için, bu 2 plan arasında ne fark var ya? Ne fark var bu 2 plan arasında? Biz, alanın tamamında üniversite yapılsın istiyoruz; siz ise üniversite manzaralı konut yapmak istiyorsunuz, aramızdaki fark bu. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

EDNAN ARSLAN (Devamla) – Buradan her daim millî iradeye vurgu yapan, hatta biraz da ileri giderek vurgu yapan Adalet ve Kalkınma Partisine bir çağrıda bulunmak istiyorum: Hep “millî irade” diyorsunuz ya, hep “sandık” diyorsunuz ya, bu alanın geleceğiyle ilgili gelin, sandığı Karabağlar halkının önüne koyalım. Karabağlar üniversite mi istiyor, konut mu istiyor onun kararını Karabağlar versin; çıkan sonuca da hep birlikte saygı gösterelim diyorum.

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 251 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinde geçen "eklenmiştir” ibaresinin "ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                              Mehmet Ruştu Tiryaki                                    Ali Kenanoğlu                                           Kemal Peköz

                                         Batman                                                     İstanbul                                                      Adana

                                   Hasan Özgüneş                                             Oya Ersoy                              Gülüstan Kılıç Koçyiğit

                                          Şırnak                                                      İstanbul                                                        Muş

                                     Ömer Öcalan

                                        Şanlıurfa

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                               Fahrettin Yokuş                         Muhammet Naci Cinisli

                                           İzmir                                                        Konya                                                     Erzurum

                                     Yasin Öztürk                                 Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                  Ümit Beyaz

                                          Denizli                                                      Adana                                                      İstanbul

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergelere Komisyon katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SEMRA KAPLAN KIVIRCIK (Manisa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz, Halkların Demokratik Partisi Şırnak Milletvekili Sayın Hasan Özgüneş’e aittir.

Buyurun Sayın Özgüneş. (HDP sıralarından alkışlar)

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Merhaba “…”(X) Merhaba arkadaşlar.

Bugün çok gergin bir durumda birbirimize hitap ediyoruz. Aslında, gerginlik sorunları çözememeden kaynaklanıyor. Eğer bizde sorunları çözebilme kabiliyeti olsaydı bu gerginlikler bu ölçüde olmazdı.

Bugün, açlık grevleri var Türkiye’nin 120 cezaevinde. Aynı zamanda, talep şu: Cezaevlerindeki hukuksuzluklar giderilsin. Kemal Vekilimiz bir sürü madde okudu, dahası da var. İkincisi; İmralı’daki Sayın Öcalan üzerindeki ve arkadaşları üzerindeki tecrit kaldırılsın.

Şöyle bir durum yaşıyoruz: Türkiye’de demokrasi anlayışı, özgürlük anlayışı, adalet anlayışı, dindeki ahlak anlayışı ve vicdan anlayışı olmadığı için Türkiye’nin hiçbir problemini çözemiyoruz. Ay’a gittiğimizi sanıyoruz, keşke galaksilere gidebilseydik ama gerçek ortada.

Şimdi, AİHM kurumu Türkiye’yi bağlayan bir kurum mu? Evet. CPT gelip rapor yazdı mı? Yazdı. İmralı üzerindeki tecridin ne uluslararası hukuka ne iç hukuka uymadığını defalarca beyan ettiler, rapor yazdılar; cezaevleri keza öyle.

Şimdi, “Bireyi sevmiyorum.” diye, “Birey benim için düşmandır.” diye siz uluslararası hukuku, iç hukuku rafa kaldıramazsınız ama bugün kaldırılmış.

Şimdi, cezaevlerinin bir tarihi var. 1950’lerde Nazım Hikmet’le başlar, 1960’larda Celal Bayar bu ülkenin Cumhurbaşkanıydı, o da açlık grevine girmek zorunda kaldı. Niye? Hukuksuzluk. Demek ki iktidar zehirlenmesinde her türlü hukuksuzluk yaşanır ve gün gelir yakasına yapışır.

Şimdi, Denizlerin de açlık grevini biliyoruz, 1970’leri biliyoruz, 1980’lerde Diyarbakır zindanını, Metrisleri, Mamakları çok iyi biliyoruz; onlarca insan yaşamını yitirdi. 2000’lerdeki o hayat kurtarma operasyonu; 30 vatandaş öldü, 2 asker yaşamını yitirdi. Peki, 2012’ye geldiğinde “’…’ (x) Öcalan üzerindeki tecrit kaldırılsın.” diye yine açlık grevi başladı, devlet araya girdi, çözdü. Leyla Güven, yine, iki yüz günlük bir açlık grevi gerçekleştirdi, yine devlet araya girdi, meseleyi çözdü ama 8 insanımız yaşamını yitirdi.

Bugün, değerli arkadaşlar, yine açlık grevi var, 100‘üncü güne giriyor; bunu sorun hâline getirmeden çözelim. İkincisi, şunu söylemek istiyorum: Gerçekten bu akıl tutulmasından kurtulmak için meseleleri realistçe ve cesurca değerlendirmek lazım. Türk halkı ile Kürt halkı bin yıllık bir ittifaktan geliyor. Çaldıran’da birlikte hareket ettiler, Salâhaddin Eyyubî de birlikte, Yavuz 26 Kürt beyiyle özerlik temelinde birleşti, Cumhuriyetin kuruluşunda da keza öyle oldu ama bugün biz bir kelime Kürtçe söylüyoruz “kürdistan” diyoruz, kıyamet kopuyor. Bu nasıl bir arkadaşlık, bu nasıl bir kardeşlik, bu nasıl tarihî bir birlik?

AKP ilk kurulduğunda Erbakan Hoca bir şey demişti: “Siyaset çoluk çocuk işi değildir.”

SELAMİ ALTINOK (Erzurum) – O sizin işiniz!

HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) – Erdoğan bir şey demişti: “Biz acemilik dönemimizi yaşıyoruz, inşallah, ustalığa geçeriz.” Şimdi, Türkiye'nin geldiği aşama itibarıyla, ne çocukluk dönemini aşabildiniz ne usta olabildiniz. Tek bir çare var: Bu halkın sırtından… Demokratik yöntemlerle kendinize yeni bir yer aramanızdır. Çiller’in yanına gitmenizdir. Dolayısıyla eğer biz doğru düzgün bir siyaset yapacaksak; Kürt sorunu ile demokrasi sorunu ikiz çocuklar gibidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) – 1975’te bir arkadaşım öğretmen okulunda bir öğretmenime bir soru sordu: “Niye Fransızca müzik var, Kürtçe yok?” Dedi ki: “Oğlum, Kürt sorunu kanserdir Türkiye için, kanser.” Evet, çözülürse iyileşir, çözülmezse kanserdir. Saddam’ı görelim, Esad’ı görelim. üçüncü dünya savaşı var. Eğer biz sorunu demokratik, özgürlükçü, kardeşçe çözemezsek “Efendim, şu kadar Heron’umuz var. Benim atalarım Viyana’ya dayanmıştı...” Bunların hepsi hikâye, hepsi hikâye; “Kimse söylemedi.” demeyin.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sen onlara hikâye diyemezsin.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) – 20 milyon, 40 milyon Kürt, 4 parçada da özgürlüğünü istiyor; hiçbir Heron, hiçbir faşist zihniyet bu halkın iradesini kıramaz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz isteyen, İYİ PARTİ Erzurum Milletvekili Sayın Muhammet Naci Cinisli.

Buyurun Sayın Cinisli. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.

Bugün, sizlerle, on yıllardır gördükleri düzenli mezalim yüzünden nüfusları artamayan, aksine nüfusları gerileyen kardeşlerimizin hayatta kalma mücadelelerini, Doğu Türkistan’daki Uygur Türklerinin büyük trajedisini, insan hakları ihlalini konuşacağım.

Bendeniz, kırk yıl önce, henüz çocukken “Doğu Türkistan” “Uygur Türkleri” “sürgün” “işgal” “özgürlük” sözlerini büyük mücahit İsa Yusuf Alptekin Bey’in evimizi teşriflerinde bizzat kendisinden ilk defa duymuştum, dün gibi hafızamda. Mücadele insanı, büyük dava adamı İsa Yusuf Alptekin Bey’e Allah’tan rahmet dilerim. Bugün ise NATO Parlamenterler Asamblesinin Başkan Yardımcısı olduğum Komisyonunda hazırlanan Çin Raporu’nda Uygur Türklerine yapılan mezalimin kayda geçmesine vesile olan bir milletvekili olarak burada milletimizin ve sizlerin huzurunda bulunuyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, devletimizin Çin’le diplomatik ilişkilerini sürdürerek, iki ülke arasındaki dengeleri devlet ciddiyetiyle gözeterek Doğu Türkistan’daki kardeşlerimizi koruması, âdeta kendi vatandaşlarımız hassasiyetiyle davranması insanlık ve millî borcumuzdur. Devlet geleceği görmelidir, geçmişi de unutmamalıdır. Uygur Türkleri meselesi millî bir hassasiyet ve haysiyet içinde ele alınması gereken bir konudur. Yaklaşık yetmiş yıldır milliyetçi-demokrat çevrelerin gündemindeki Doğu Türkistan meselesinde harcanan en büyük çaba dünyanın da konuya sahip çıkması ve çığlıklara kulak vermesiydi. Çabalarımız gerçekleşti, dünya âlem bu gerçek davaya sahip çıktı. Davaya asıl sahip çıkması gereken, bugünlere taşıyan Türkiye Cumhuriyeti devletinin -ne hazindir ki- bugünkü yöneticileri kulaklarını tıkadı, soydaşlarımıza sırtlarını döndüler. Hiçbir millet kendi kökünü inkâr edemez. Manzara düşündürücüdür. Siyasi bir eleştiri yapmıyorum, tarihî bir tespitte bulunuyorum. Keşke Türkiye bu haklı davaya bugün liderlik edebilse, diğer ülkeler de takip etselerdi çünkü bizler “Haktan ayrılmayan Türkler, Allah tarafından hak üzerine kuvvetlendirildi.” diyen Doğu Türkistanlı Kâşgarlı Mahmut gibi bir bilgeye sahibiz.

Dünyanın verdiği bu desteğin şimdilerde farklı yorumlanmasını ise hayretle, üzüntüyle karşılıyorum. Batılı ülkeler Doğu Türkistan davasını destekliyor diye kardeşlerimize yapılan zulmü görmezden mi gelelim? Uygur Türkleri, seslerini duyurup kamuoyu oluşturmaya, destek bulmaya ihtiyaç duyarken, destek veren ülkelere “Bize neden destek veriyorsunuz?” diye mi sorsunlar? Üstelik, ne AK PARTİ iktidarındaki Türkiye ne de Müslüman ülkeler kendileriyle ilgilenmiyorken.

Uygur Türkü kardeşlerimiz eşlerinden, kardeşlerinden, çocuklarından, ailelerinden koparılmakta, sözde eğitim programı altında zalim yöntemlerle geleneklerinden, göreneklerinden, kültür ve dinî inançlarından ayrılmaya zorlanmaktalar. Türk vatandaşlığına geçmiş olup ailelerinden yıllardır haber alamayan kardeşlerimiz var; anneleri, babaları sağ mı ölü mü bilmiyorlar. Onlar Türkiye'nin girişimde bulunmasını bekliyorlar. Şayet ölçü Türklükse, Uygur Türkleri Türk; şayet ölçü Müslümanlıksa, Uygur Türkleri elhamdülillah Müslüman; şayet ölçü insanlıksa, Uygur Türleri insan.

Doğu Türkistan’daki Uygur Türkleri davasını bazı çevreler gibi yok farz edemeyiz, tıpkı Kıbrıs Türkleri, Avrupa’daki Türkler ve dünyanın farklı coğrafyalarında gözleri, kulakları, gönülleri Türkiye Cumhuriyeti devletinde olan diğer Türk ve Müslüman kardeşlerimizi yok farz edemeyeceğimiz gibi. Pakistan’daki, Afganistan’daki, Başkurdistan’daki, Tataristan’daki, Kazakistan’daki, Özbekistan’daki, Balkanlar’daki, Batı Trakya’daki, Filistin’deki, Libya’daki, diğer coğrafyalardaki kardeşlerimizin “Bize Türkiye nasılsa sahip çıkar.” ümitlerini yıkmaya ve bu ince gönül bağını koparmaya hiçbir siyasetin, siyasinin hakkı yoktur. Bizim Kıbrıs davamızdaki veya Azerbaycan davamızdaki haklı inadımız, mücadelemiz nasıl ki diğer coğrafyalardaki kardeşlerimize ümit ve moral oluyorsa, Doğu Türkistan’daki boş vermiş tutum, siyasetsizlik yine diğer coğrafyalardaki ümitleri, güveni sarsar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Teşekkür ederim.

2003-2004 Kıbrıs, 2008-2009 Ermenistan ilişkilerinde AK PARTİ iktidarının tarihimize ve millî hassasiyetlerimize yakışmayacak, onları hiçe sayan gayrimillî tutumları az kalsın tarihî birer felakete sebep oluyordu. Tekrarına bizler İYİ PARTİ olarak izin veremeyiz. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri olarak bizler Doğu Türkistan meselesini partilerüstü yaklaşımla ele almalıyız. En kısa sürede bir Meclis araştırma komisyonu kurup meseleyi milletimizin vicdanından Türkiye Büyük Millet Meclisine taşımalıyız.

Ayrıca, bir de Çin’le 2017 yılında yapılmış suçluların iadesi anlaşması endişemiz var. Bu anlaşma eğer Dışişleri Komisyonu gündemine ve Genel Kurulumuza getirilirse pratikte Çin Komünist Partisinin teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmüş olur, Uygur Türkü kardeşlerimizin uğradıkları mezalime imza atılmış olur. Bu tarihî sorumsuzluğa hiçbir vatansever, haysiyetli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve milletvekilinin imza atmayacağına ve kabul etmeyeceğine inanırım. İnsanlık, tarih ve aziz milletimiz yapılan tarihî hataları affetmez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Çok teşekkür ederim.

Sözlerimin sonunda, İYİ PARTİ olarak başvuruda bulunduğumuz Doğu Türkistan’da yaşanan mezalime karşı Türkiye Büyük Millet Meclisince ortak bir karar alınarak uluslararası topluma ilan edilmesi talebimizi dikkatlerinize sunar, talebimizin tüm partilerce kabul görmesini gönülden diler, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 251 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 13’üncü maddesiyle 6361 sayılı Kanun’a eklenmesi öngörülen 49/B maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "az olmamak üzere” ibaresinin “on sekiz yıla kadar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                      Cahit Özkan                                               Ali Özkaya                                            Ramazan Can

                                          Denizli                                               Afyonkarahisar                                              Kırıkkale

                               Mücahit Durmuşoğlu                                  Cengiz Demirkaya                                  Metin Gündoğdu

                                        Osmaniye                                                    Mardin                                                       Ordu

                                       Nilgün Ök                                             Mustafa Demir                                             Salih Cora

                                          Denizli                                                     İstanbul                                                    Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

NİLGÜN ÖK (Denizli) - Hayır, takdir, takdir…

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Genel Kurulun takdiri her şeyin üstündedir.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, ikinci fıkra uyarınca verilecek cezanın üst sınırı on sekiz yıl olarak belirlenmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

13’üncü maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 13’üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın Erel…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, Aksaray ilinde yapılan toplulaştırmanın çiftçileri birbirine hasım hâline getirdiğine, çiftçilerin yıllardır ektikleri Elmacık, Gençosman köyleri ve Eskil ilçesinin köy ve yaylalarındaki arazilerin mera olduğu gerekçesiyle ellerinden alındığına ve ödeyemeyecekleri miktarda para cezalarına maruz kaldıklarına, yöneticilerin bu duruma çözüm bulması gerektiğine ilişkin açıklaması

AYHAN EREL (Aksaray) – Teşekkürler Başkanım.

Aksaray’da uygulanan toplulaştırma işlemleri çiftçilerimize hiçbir fayda sağlamadığı gibi çiftçilerimizi birbirine hasım hâle getirmiştir. Aksaray’ın başta Elmacık, Gençosman köyleri ve Eskil ilçemizin köy ve yaylalarında vatandaşlarımızın yıllardır ekip biçtikleri arazileri hem mera olduğu gerekçesiyle köylülerimizin ellerinden alınmakta hem de ödeyemeyecekleri miktarda para cezalarına maruz kalmaktadırlar.

Köylülerimize bu durumu sorduğumuzda, zamanında dedelerimiz vergiden kaçmak maksadıyla tarlalarının bir kısmını hayvan otlağı diye kayıtlara geçirmişler ama yıllardır bu arazileri ekip biçiyoruz diye ifade etmektedirler. Yöneticiler çözüm bulmak için vardır. Yapılacak tespitle bu arazilerin mera vasfını kaybedip kaybetmedikleri tespit edilmeli, kaybetmiş ise bu araziler kullananlara makul bir bedel karşılığında verilmelidir diyorum, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.17

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.47

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 75 Milletvekilinin Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3383) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 251) (Devam)

BAŞKAN - 251 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Haydar Akar’ın, Bingöl ilinden Bitlis ili Tatvan ilçesine giden askerî bir helikopterin düşmesi sonucu 9 askerin şehit olduğuna ve 4 askerin yaralandığına, Başkanlık Divanı olarak şehitlere Allah’tan rahmet ve yaralılara acil şifalar dilediklerine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Az önce aldığımız elim bir habere göre, Bingöl’den Tatvan’a gitmek üzere havalanan askerî bir helikopterin düşmesi sonucu 9 askerimiz şehit olmuş ve 4 askerimiz yaralanmıştır. Şehit askerlerimize Allah’tan rahmet ve kederli ailelerine ve milletimize Başkanlık Divanı olarak başsağlığı, yaralı askerlerimize ise acil şifalar diliyoruz.

Sayın Altay…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Bitlis ilinde meydana gelen helikopter kazasında şehit olan 9 askere Allah’tan rahmet ve yaralılara şifa dilediğine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sizin de işaret buyurduğunuz gibi, hepimizi derinden sarsan bir kaza haberiyle üzüldük. Bitlis’te meydana gelen helikopter kazasında 9 kahraman askerimizi kaybettik. Allah’ım mekânlarını cennet etsin; kederli ailelerine, aziz milletimize başsağlığı diliyorum. Tabii, bu arada 4 askerî personelimizin de yaralı olduğuna dair haberler var; yaralı askerlerimize de Allah’ımdan şifa diliyorum.

İnşallah, böyle acı haberler duymayız bundan sonra. Üzüntümüz büyük, milletimizin başı sağ olsun.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

36.- Denizli Milletvekili Cahit Özkan’ın, Bingöl ilinden Bitlis ili Tatvan ilçesine gitmek için havalanan helikopterin kaza kırıma uğradığının tespit edildiğine, 9 askerin şehit olduğuna, 4 askerin yaralı kurtarıldığına, Allah’tan şehitlere rahmet ve yaralılara şifa niyaz ettiğine ilişkin açıklaması

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, aziz milletimiz; bugün, almış olduğumuz elim bir haber üzerine yapılan araştırmalar çerçevesinde, Bingöl’den Tatvan’a gitmek için havalanan, saat 13.55’te kalkış yapan Kara Kuvvetleri Komutanlığımıza ait bir helikopterle saat 14.25 sularında yani yaklaşık yarım saat sonra irtibat kesilmiş ve yapılan araştırmalar neticesinde askerî helikopterimizin kaza kırıma uğradığı tespit edilmiştir ve tabii, yapılan ilk incelemede 9 personelimizin, askerimizin şehit olduğunu üzülerek, teessürle öğrenmiş bulunuyoruz; 4 askerî personelimiz de yaralı olarak kurtarılmıştır. Şehitlerimize Allah’tan rahmet niyaz ediyoruz, ruhları şad, mekânları cennet olsun; yakınlarına ve aziz milletimize sabrıcemil ihsan etmesini Yüce Allah’tan niyaz ediyorum. 4 askerî personelimize de inşallah en kısa zamanda Allah’ın -şifa- Şafi ismiyle şifa vermesini Yüce Allah'tan niyaz ediyorum. Rabbim bu ülkeyi, bu milleti, Silahlı Kuvvetlerimizi her türlü belalardan, musibetlerden ve kazalardan muhafaza buyursun.

BAŞKAN - Sayın Çelik…

37.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Bingöl ilinden Bitlis ili Tatvan ilçesine hareket eden helikopterin kaza kırıma uğraması sonucunda 9 askerin şehit olduğu ve 4 askerin yaralı kurtulduğu haberini aldıklarına, Mevla’dan şehitlere rahmet ve yaralılara acil şifalar niyaz ettiğine ilişkin açıklaması

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, Bingöl’den Bitlis Tatvan’a hareket eden helikopterin kaza kırıma uğradığını biz de haber aldık. Bu kaza kırım sonucunda Bitlis ili dâhilinde düşen helikopterde 9 askerî personelin şehit olduğunu, 4 askerimizin de yaralı kurtulduğunu haber aldık. Dolayısıyla şehitlerimize Yüce Mevla’dan rahmet niyaz ederken yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Milletimiz fedakârdır, cefakârdır. Vatan için, millet için ve kutsal değerlerimiz için hayatını feda etmeye her zaman hazır olan vatan evlatlarını bu aziz millet asla unutmayacaktır. Şehitlerimize tekrar Allah'tan rahmet niyaz ediyorum, nur içinde yatsınlar efendim.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 75 Milletvekilinin Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3383) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 251) (Devam)

BAŞKAN - 14’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 251 sıra sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 14’üncü maddesiyle 6361 sayılı Kanun’un 50’inci maddesinin (1)’inci fıkrasına eklenmesi öngörülen (f) bendindeki "Şirket tarafından Kurumca istenen" ifadesinin "Kurumun şirketten istediği" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                    Tahsin Tarhan                                           Tacettin Bayır                                Çetin Osman Budak

                                         Kocaeli                                                       İzmir                                                       Antalya

                                   Kadim Durmaz                                     İsmail Atakan Ünver                              Müzeyyen Şevkin

                                           Tokat                                                      Karaman                                                     Adana

                            Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu

                                          Manisa

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Cumhuriyet Halk Partisi Karaman Milletvekili Sayın İsmail Atakan Ünver.

Buyurun Sayın Ünver. (CHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Ben de Bingöl’den kalkan askerî helikopterin kaza kırıma uğramasıyla şehit olan evlatlarımıza Yüce Allah’tan rahmet niyaz ediyor, ailelerine ve ulusumuza başsağlığı diliyorum. Ruhları şad, mekânları cennet olsun. Böyle bir ortamda konuşmak da çok kolay değil aslında.

AK PARTİ sözcülerinin ve Genel Başkanının sözlerine bakınca “Ah bu parti iktidar olsa ülkeyi uçurur.” diyesi geliyor insanın. Sonra sizin yani AK PARTİ’nin on dokuz yıldır iktidarda olduğu akla gelince insan “Ülkenin hâlinin sorumlusu AK PARTİ’dir. Sorumluluğunu unutup sanki iktidara gelmek isteyen bir muhalefet partisiymiş gibi vaatler veren AK PARTİ’nin bu imaj çalışmasına, makyajlama çalışmalarına kanmamak hatta gelecek ilk sandıkla iktidardan göndermek gerekir.” diyor.

Gündemi değiştirmek için sürekli reform paketi açıklıyorsunuz, bir şeyler yapacakmış gibi vaatlerde bulunuyorsunuz ama ne hikmetse hep randevularınız 2023’e. Söylediğiniz her şeyin bir sonraki seçimde koltuğu korumak için olduğu o kadar belli ki yıllardır bir şekilde manipüle ederek sandığa götürdüğünüz, size oy veren seçmeni bile artık ikna edemiyorsunuz. Bence siz yeni anayasa yapmaktan da bahsetmeyin.

Bakın, 2010’da “Ülkeyi vesayetten kurtaracağız.” diyerek Anayasa değişikliği yaptınız, devleti FETÖ’ye teslim ettiniz. “Reform yapacağız.” dediniz, 16 nisan 2017 mühürsüz anayasa oylamasıyla bu sefer ülkeyi tek adam dayatmasıyla karşı karşıya bıraktınız, hem de bunu “Hukuki durumu fiilî duruma uydurmak gerekir.” diyerek yaptınız. Aslında, tam tersini, fiilî durumu hukuki duruma, anayasal duruma uydurmak gerekirdi ve böyle yapmak gerekirdi. Eğer her fiilî durum yaratıldığında hukuk ve Anayasa buna uydurulacaksa vay ülkemin hâline. Bu anlayışla yola çıkanlarla anayasa yapılamayacağı gibi hukuk dahi konuşulması abesle iştigaldir. Siz önce mevcut Anayasa’ya bir uyun, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına bir uyun; uymayanlar, ayak direyenler, kanun tanımayanlar hakkında gereğini bir yapın. Sizi kim tutuyor? Yapıyor musunuz? Yapmıyorsunuz çünkü samimi değilsiniz.

Geçtiğimiz günlerde açıklanan 2020 yılı büyüme verilerine göre Türkiye, Türk lirası bazında yüzde 1,8 büyümüş ama dolar bazında yüzde 5,7 küçülmüş. AKP Genel Başkanının tek adamlığını ilanından önceki son veri olan 2013 yılında 951 milyar dolar olan millî gelir, 2020 yılında 717 milyar dolara düşerek tamı tamına 234 milyar dolar yani yüzde 25 küçülmüş. Yönettiğiniz Türkiye, üst üste yedi yıldır küçülüyor. Şimdi dolar bazlı örnekler verince içinizden “Ne var yani dolar bazında küçüldüysek maaşınızı dolarla mı alıyorsunuz?” “Dolar borcunuz mu var, dolarla bir işiniz mi var?” diyenler olabilir çünkü geçmişte dediniz. Benim yok da maalesef ülkenin var, sizin var. Mesela, dolarla verdiğiniz köprü geçiş, otoyol geçiş, havaalanı yolcu garantileri var. Mesela, yaptığınız ithalatlar var.

AK PARTİ, iktidarı dönemi boyunca 72 milyon ton buğday ithalatına 18,7 milyar dolar ödemiş, 22 milyon ton mısır ithalatına 5,1 milyar dolar ödemiş, canlı hayvan ve hayvansal ürün ithalatına toplam 9 milyar dolar ödemiş. Çiftçinin kullandığı elektrik, akaryakıt, gübre, ilaç, yem; evlerimizde yaktığımız elektrik, doğal gaz, coronavirüs aşısı bile dolarla. Bir tek aldığımız nefes dolarla değil, o da şimdilik.

Milletin her şeyini dolara bağladıktan sonra damak Bakanınız çıkıyor “Dolarla ne işiniz var?” diyerek milletle alay ediyor. O bile bıraktı gitti, siz hâlâ hatadan ders almıyorsunuz. Sizin ona övgüler dizdiğiniz geçen hafta, damat Bakanın adı bile Türk lirasının döviz karşısında 50 kuruş değer kaybetmesine neden oldu. Sizin bu tavrınızı görünce soruyorum: Bir iktidar ve onun temsilcileri bu kadar mı toplumdan uzaklaşır, bu kadar mı kibre kapılır? Vatandaş 1 liralık ucuz ekmek almak için kilometrelerce yol yürüyüp halk ekmek büfelerinin önünde saatlerce kuyruk beliyor, haberiniz var mı? En ucuz beyaz peynirin kilosu 40 lira oldu. Yokluğa mahkûm ettiğiniz vatandaş, 3 liralık peynir, 5 liralık kıyma alıyor, haberiniz var mı? Sizler saraylarda adını dahi duymadığımız meyveler yerken bir zamanlar garibanın çocuklarına alabildiği ender meyvelerden olan elma 7, portakal 8 lira oldu, haberiniz var mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Devamla) – Aylarca kasasına 1 kuruş girmeyen, iş yerini açamayan esnafın binlerce liralık kira, BAĞ-KUR, vergi, kredi borcu birikti; haberiniz var mı? Olmaz mı, elbette haberiniz var ama görmezden geliyorsunuz. “Millete hizmetkâr olacağız.” dediniz, millete efendilik taslıyorsunuz. O yüzden gerçeklerin konuşulması hoşunuza gitmiyor, gündem değiştirmek için sürekli ortaya olur olmadık şeyler atıyorsunuz. Bu akılla ekonomi de yönetilmez, ülke de yönetilmez. Zaten yönetilemiyor ve yönetemiyorsunuz. Geçen her gün, gideceğiniz günü bir gün daha yaklaştırıyor; bundan bari haberiniz olsun.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisinin önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Buyurun Sayın Bülbül.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

38.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Bingöl ilinden Bitlis ili Tatvan ilçesine giden helikopterin kaza kırıma uğradığı, 9 askerin şehit olduğu ve 4 askerin de yaralı olduğu haberini aldıklarına, Türk Silahlı Kuvvetleri ailesine ve millete başsağlığı dilediğine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Bingöl’den Tatvan’a gitmek üzere hareket etmiş olan Kara Kuvvetlerimize ait “Cougar” tipi bir helikopterin Bitlis Tatvan civarında kaza kırıma uğradığı haberini almış bulunmaktayız. Bu kazada askerlerimizin bir kısmının şehit olduğunu, bir kısmının da yaralandığını öğrenmiş bulunuyoruz; acımız çok büyüktür. Allah, yakınlarına ve milletimize sabır versin. Vatanımız sağ olsun. Türk Silahlı Kuvvetleri ailesine ve asil milletimize başsağlığı diliyoruz.

Teşekkür ederim.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 75 Milletvekilinin Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3383) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 251) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinde yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                     Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                Hasan Subaşı

                                           İzmir                                                        Adana                                                      Antalya

                                      Ümit Beyaz                                         Hayrettin Nuhoğlu                                   Fahrettin Yokuş

                                         İstanbul                                                     İstanbul                                                      Konya

                                     Yasin Öztürk                                              Behiç Çelik

                                          Denizli                                                      Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden, İYİ PARTİ Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.

Buyurun Sayın Çelik. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 251 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesi için söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tatvan’da kaza kırıma uğrayan helikopterde 9 askerimizi şehit verdik. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Bu acı içerisinde sizlere hitap ediyorum.

Değerli arkadaşlar, dün konuşmamda bir cümleyle Uygur Türklerine yapılan Çin zulmünden söz etmiştim. Yıllardır, yirmi yıldır devam eden baskı ve yıldırma politikası, özellikle 2014 yılından sonra Çin Komünist Partisinin her türlü ahlak dışı, insanlık dışı, hukuk dışı sistemli uygulamalarıyla bütünüyle bir trajediye dönüşmüştür. 30 milyonluk Doğu Türkistan halkı, imdat çığlığı atmaktadır. Bu halkın çoğunluğu, Uygur’dur, kalanı ise Kazak, Kırgız, Moğol ve Altay halkından oluşmaktadır. Abartmadan diyebiliriz ki milyonlarca Uygur, temerküz kamplarında işkence altındadır. Uygur kadınlar, eğer yer değiştirme yapılmamışsa bir Çinli erkekle aynı evi paylaşmak zorunda bırakılmaktadır. Çocuklar, ailelerin elinden alınmakta, Çin devletinin çocuk yuvalarında, yetimhanelerde özel eğitimden geçirilmektedir. Çin’in Uygurlar üzerindeki işkence yöntemleri çok sert ve sonu ölümle biten bir süreçtir.

Halkın aydınları da birer birer yok edilmektedir. Dayak, elektrik, hastalık hâlinde tedavi etmeme, sıcak havada iç çamaşırıyla kızgın taşın üstünde bekletme, soğukta çıplak ayakla buzda yürütme, uykusuz bırakma, hücre hapsi, kelepçe ve pranga, tuvalete gitmeye izin vermeme, yiyeceği çok az verme, vücutta sigara söndürme, parlak ışıkta körleştirme, zorla kürtaj ve doğum kontrol hapları, erkeklerin kısırlaştırılması, tecavüzler veya toplu tecavüzler, köle işçilik, yatılı Çinli misafir, çocukların yetimhanelere devri gibi…

Değerli milletvekilleri, Çin devleti, Uygurlar içinde muhbirlik yaptırdığı kişileri Türkiye dâhil birçok ülkeye göndermiştir. Tehdit ve şantajla gönderilen bu kişilerin büyük çoğunluğu, fırsat bulur bulmaz muhbirliği reddetmişlerdir. Mesela, Yusuf Amat bunlardan biridir. Bu şahsa suikast düzenlenmiş ancak ağır yaralı olarak kurtulmuştur. Yakupcan Naman, 17 yaşında bu genç. 2016 yılında Türkiye’ye geldiği için dönüşünde tutuklanmış ve cezaevindeyken vefat etmiştir. Muhtemelen Çin istihbaratı tarafından öldürülmüştür. Çin’in kurduğu temerküz kampları “yeniden eğitim merkezi” ya da “mesleki eğitim merkezi” olarak da ifade edilmektedir. Tabii ki bunların hepsi aldatmacadır.

Değerli milletvekilleri, 2017 yılında şiddetlenen Çin zulmü, aynı tarihte Pekin’de imzalanan suçluların iadesi anlaşması bağlamında hassasiyetini daha da göstermektedir. Çin Parlamentosunun onayladığı bu anlaşma bizde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına kadar ulaşmıştır. Çin bu anlaşmanın Türkiye Büyük Millet Meclisince bir an önce onayını beklemektedir. Zamanın Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın imzasını taşıyan anlaşmanın onaylanmadan iadesi, hukuki, insani, İslami ve millî bir vazifedir, başkaca bir izahı da yoktur.

Şanghay İşbirliği Örgütü üyesi ülkeler, Çin’in Doğu Türkistan kirli siyasetine alet edilmektedir. Bu ülkelerle beraber, Tacikistan’da bulunan Uygurlardan bazıları da Çin’e zorla iade edilmiştir. Bunların birçoğu hakkında daha en ufak bir bilgi dahi bulunmamaktadır. Keza, Suudi Arabistan ve Mısır da Tacikistan’a benzer bir işlem yapmıştır. Çin’e teslim edilen soydaşlarımızın akıbeti meçhuldür.

Değerli arkadaşlar, Uygurlar, Türk toplulukları içinde tarihin binlerce yıllık deveranında en medeni, en çalışkan, en hünerli bir halktır. Uygur Devleti ve Karahanlıların mirasçılarıdır, umumi Türk tarihinin şerefli mensuplarıdır. İlk Müslüman Türk Kağanı Abdülkerim Satuk Buğra Han da bir Uygurdur, Divanü Lûgat-it-Türk’ün yazarı Kaşgârlı Mahmut, Kutadgu Bilig’in yazarı Yusuf Has Hacib de buralıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, zalim devlet Çin, bu gidişle zulmün altında boğulacaktır, bunu söylerken biz Çin halkına düşmanlıktan ziyade Çin Komünist Partisi’ne, Şi Cinping’e, Çin yetkililerine özellikle dikkat çekiyoruz. Çin bu gidişle inşallah zulmünde boğulacak, Doğu Türkistan özgürlüğüne kavuşacaktır. Çin zulmünde şehit olan soydaşlarımızı da bu vesileyle rahmetle anıyorum.

Değerli arkadaşlar, 14’üncü madde için verdiğimiz değişiklik önergesine evet demenizi bekler, hepinize saygılar sunarım. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 251 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinde geçen “şeklinde” ibaresinin “biçiminde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                            Mahmut Celadet Gaydalı                            Mehmet Ruştu Tiryaki                     Gülüstan Kılıç Koçyiğit

                                           Bitlis                                                       Batman                                                        Muş

                                    Ali Kenanoğlu                                             Oya Ersoy                                              Kemal Peköz

                                         İstanbul                                                     İstanbul                                                      Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tiryaki.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

39.- Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki’nin, Bingöl ilinden Bitlis ili Tatvan ilçesine gitmek üzere kalkan askerî helikopterin kaza kırıma uğradığını, kazada 9 askerin yaşamını yitirdiğini, 4 askerin de yaralandığını öğrendiklerine, kazada yaşamını yitiren askerlere Allah’tan rahmet dilediğine, yaralı askerlerin de bir an önce sağlıklarına kavuşmalarını dilediğine ilişkin açıklaması

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bingöl’den Tatvan’a gitmek üzere bugün saat 13.55’te kalkan askerî helikopterin saat 14.55’te kaza kırıma uğradığını, kazada 9 askerin yaşamını yitirdiğini, 4 askerin de yaralandığını öğrendik. Kazada yaşamını yitiren askerlere Allah’tan rahmet diliyor, yakınları ve sevenlerine başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Ayrıca yaralı askerlerin de bir an önce sağlıklarına ve sevenlerine kavuşmalarını diliyoruz.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Malatya Milletvekili Bülent Tüfenkci ve 75 Milletvekilinin Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/3383) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun (S. Sayısı: 251) (Devam)

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden, Halkların Demokratik Partisi Bitlis Milletvekili Sayın Mahmut Celadet Gaydalı.

Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sözlerime başlamadan önce ilimde vuku bulan kazada hayatını kaybeden askerlere Allah’tan rahmet, ailelerine de başsağlığı; yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 251 sıra sayılı Finansal Kiralama, Faktoring-Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, uzun yıllardır faaliyette bulunan finansal kiralama, faktoring ve finansman şirketleri, denetimsiz bir şekilde çalışma hayatlarını sürdürmekteydi. Dolayısıyla, bu yönlü bir adımın atılarak devlet güvencesinin sağlanması, geç kalınmakla beraber olumlu bir adımdır. Denetlenmeyen, belli prosedür ve kontrol altında olmayan tüm çalışma alanları, aslında bir mağduriyet habercisi niteliğindedir. Gelecek adına olumlu bir adım olsa da geçmiş dönemlerde ortaya çıkan mağduriyetlerle ilgili bir çalışma yapılması da gerekmektedir. Birçok defa bahsi geçen Çiftlik Bank örneğinde olduğu gibi hâlâ mağduriyetler giderilememiştir. Sadece Çiftlik Bank değil, Deniz Feneri, YİMPAŞ, KOMBASSAN, Jet Fadıl olayı ve aslında saadet zinciri mantığının geliştiği tüm alanlar, bir tehdit olarak önümüzde durmaktadır.

Sadece tasarruf finansman şirketleriyle ilgili değil, inşaat sektöründe de benzer sorunlar mevcuttur. Müteahhitler, inşaata başladıkları konutlar için, hatta başlamadıkları konutlar için bile “Yüzde 20-30 indirim” adı altında ev satmakta, tamamlanamaması hâlindeyse ciddi sorunlar ortaya çıkmaktadır. Konut mağdurları, bununla ilgili bir dernek kurup hak arama yoluna gittiler. Burada da ciddi bir dolandırıcılık söz konusudur. Devletin denetleyemediği ekonomik her alan, tüm tehdit ve mağduriyetlere de açıktır.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanı, pazartesi akşam saatlerinde normalleşme stratejilerini açıkladı. Milyonlarca işletme ve esnaf, televizyon karşısında ekonomik açıdan bir rahatlama açıklaması beklerken maalesef beklentilerini karşılayacak bir açıklamada bulunulmadı. Pandemi döneminde geçici ve kısa süreli desteklerle esnafın feryadına cevap olmayacak bazı paketler açıklandı fakat özellikle ekonomik olarak açılan yaraya merhem olmayan bu paketler, zaten darboğazda olan esnafı daha da karanlık bir girdabın içine itti. Aslında bir yıllık zorlu süreç, birkaç yıllık birikimleri de yok etti. Bu süreçte açıklanan bu normalleşme adımı, ülke ekonomisini canlandırmayacağı gibi alım gücü tamamen yok olan ülke insanının da çaresi olmaktan çok uzaktadır.

İlleri yoğunluklarına göre ayıran bir harita paylaşılmış ve ile göre önlem alınması kararı verilmiştir. Yaklaşık 34 milyon test yapıldı deniliyor, bu testler 34 milyon insana değil, en fazla 10,15 bilemediniz 20 milyon insana test yapılmıştır. Özellikle doğu ve güneydoğu illerinde ise test sayıları oldukça düşüktür. Birçok insan test yaptırmak dahi istememiştir. İlk günden beri test sayısı, hasta sayısı, yoğun bakım hasta sayıları hususunda samimi bir yaklaşımla kamuoyu aydınlatılmadığı gibi verilen istatistiksel sayılara da güven düşüktür. Kamuoyunda hastalığa bağlı ölümler hususunda ciddi bir güvensizlik vardır. Pandemi sürecini iyi yönetemediniz. İlk maske dağıtım sürecinde başlayan aksaklıkları İçişleri Bakanının sokağa çıkma yasağıyla yaratılan izdihamlar izlemiştir.

Dünyada birçok ülke hükûmetleri ekonomik sorumluluğu kendi üzerine alırken Cumhurbaşkanının açıkladığı paketler esnafı borç batağına itmiştir. Özellikle son zamanlarda izlenen pandemi yasakları, iktidar partisine uygulanmamış, bunun dışında kalan tüm sivil toplum kuruluşlarının, odaların, partilerin ve sendikaların bu yasaklarla faaliyetleri engellenmiştir. Yani lebalep kongreler, iktidar ve yandaşlarına serbest, hak arayan iki kişi bir araya gelse pandemi yasağı uygulanmış ve idari para cezası verilmiştir. İşte kongre yaptığınız illerin durumu ortada, hepsi yüksek riskli iller. Kendi koyduğu kurallara dahi riayet etmeyen devlet yönetimi ve ciddiyetten uzak böylesi bir anlayışı kabul etmek mümkün değildir. Batmış olan düğün salonları yasaklar gereği 50 kişiyle açılacak, sizin siyasi emelleriniz için bir il, hayati riskle karşı karşıya bırakılacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) – Yasakları halka şart, kendine ise fırsat gören bu yönetim şeklini kabul etmediğimizi bir kez daha vurgular, Genel Kurulu ve tüm halkı saygıyla selamlarım. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 14’üncü madde kabul edilmiştir.

15’inci madde üzerinde 4 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesiyle düzenlenen 50/A maddesinin 2’nci fıkrasının üçüncü cümlesinin fıkra metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                  Ümit Beyaz

                                           İzmir                                                        Adana                                                      İstanbul

                                   Fahrettin Yokuş                                          Yasin Öztürk                           Muhammet Naci Cinisli

                                          Konya                                                      Denizli                                                     Erzurum

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen İYİ PARTİ Erzurum Milletvekili Sayın Muhammet Naci Cinisli…

Buyurun Sayın Cinisli. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.

Kara Kuvvetlerimize ait helikopterimizin kaza kırıma uğraması neticesinde şehit olan 9 kardeşimize Allah’tan rahmet dilerim, yaralılarımıza da şifalar dilerim. Allah, bizleri şehitlerimize layık eylesin.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz kanun teklifinin gerekçesinde Türkiye’nin toplam tasarruflarıyla ilgili bir değerlendirme yapılarak toplam tasarruflarımızın gelişmekte olan ülkelerin, hatta gelişmiş birçok ülkenin üzerinde olduğu ifade edilmiş. Aynı düşüncede değilim. Türkiye’de birikmiş sermayeden, tasarruftan ziyade birikmiş servet olduğu kanaatindeyim. Çoğu yurt dışında olan bu servetler ülkemizde mevcut AK PARTİ yönetimine güven olmamasından dolayı tasarrufa ve yatırım sermayesine dönüşemiyor. Ayrıca, tasarruflarımız, özellikle hane halkı tasarruf oranlarımız çok düşük seviyelerde. Vatandaşlarımızın bırakın tasarruf yapmayı, bankalara ve finansman şirketlerine borcu 836 milyar lirayı geçmiş durumda. 3,5 milyona yakın vatandaşımız kredi borçları nedeniyle yasal takipte. 2002 yılındaki yurt dışı tasarruflarımızın oranı 2019 yılından iki kat daha fazla.

2019 yılında 9.120 dolar olan kişi başı millî gelir, 2020 yılında 8.500 dolara düşmüş. Bu gelirle ülkemiz, on dört sene önceki seviyeye geri gitmiş durumda. Vatandaşlarımızın gelirleri ülkemiz tarihinde ilk defa peş peşe yedi yılda da düşüş gösterdi. Sipariş edilen TÜİK verilerinde bile geçtiğimiz şubat ayının enflasyon oranı, son on yılın en yüksek değerinde. Dışa bağımlı bir şekilde büyümeye çalışan Türkiye’nin yurt içi tasarruflar sıralamasındaki yeri AK PARTİ iktidarında her geçen yıl düşüyor maalesef.

Kanunu savunan AK PARTİ milletvekilleri; milletimizin tasarruflarının korunmasını, finans şirketlerinin denetlenmesini istiyorlar, son derce haklılar. Aynı hassasiyeti milletimizin tasarruflarıyla biriktirilen Merkez Bankasının 130 milyar dolara yaklaşan döviz rezervlerinin sorumsuzca eritilmesine karşı da göstermelerini beklerim. Merkez Bankasının döviz rezervlerini neden satmaya zorlandığı, rezervlerin hangi fiyatla kimlere satıldığı, kimlerin bu işlemlerden kazanç sağladığı gibi sorular yanıtlanmalı. 28 Şubat darbe girişiminin tetiklediği 2001 krizi sırasındaki para hareketleri nasıl araştırıldıysa Türkiye Büyük Millet Meclisimiz bu soruların yanıtlarını da yine araştırmalı, kamuoyu dürüstçe aydınlatılmalı, Merkez Bankasının döviz rezervinin eritilmesindeki sır ortaya çıkartılmalı.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde tasarruf oranlarını artırmak için uygulanan iki temel sistem var: Birincisi, tasarruf sahibinin belirli bir dönem birikim yaptıktan sonra önceden belirlenmiş konut veya taşıt sahibi olduğu sistem. Diğeri ise birikim sonrası katılımcıların belirli konularda finansman hakkı elde ettiği model. Dünyada benzeri uygulamaların sürdüğü her ülkede sistem mevzuata dâhil edilip risk, lisanslama, yasal sorumluluk, kontrol ve denetim, yasal bir çerçeveye bağlanmış durumda. Ancak ülkemizin mevcut işleyişinde bu sistemin herhangi bir yasal ve düzenleyici alt yapısı bulunmuyor. Ayrıca ülkemizdeki uygulamada olduğu gibi altın günü misali tasarrufların toplanıp daha sonra çekilişle ev, araba sahibi olma yöntemi de herhangi bir ülkede görünmüyor. Bankacılık sisteminde kredi alabilme imkânı olmayan vatandaşlarımız, bu sistemle hayallerini gerçekleştirmeyi umuyorlar. Ayrıca faize karşı haklı hassasiyetleri bulunan vatandaşlarımız da bu sistemlere yöneliyorlar.

Günümüzde bu sistem içerisinde 50’nin üzerinde şirketin faaliyet gösterdiği ifade ediliyor; 400 binin üzerinde müşterinin de tasarrufları yönetiliyor. Sistemin bugüne kadar denetimsizce büyümesine göz yumulmuş. Şirket sayılarının kontrolsüzce çoğalması da riskleri artırmış, mağdur sayılarını fazlalaştırmış. AK PARTİ iktidarı, hem vatandaşlarımızın tasarruflarını hem de ev, araba sahibi olmak gibi hayallerini koruyamamış; daha önce yaşanan pek çok örnekte olduğu gibi, sorun büyümeye başladığında çözüm arayışına girilmiş.

Birikim yapmak, birikimini konut, arsa, taşıt olarak değerlendirmek isteyen birçok vatandaşımız kimi zaman bankerlerce kimi zaman da haklı faiz hassasiyetleri sömürülerek kandırılmışlardır. Dolandırıcılık bazen hayalî çiftliklere yatırım yapmak şeklinde olmuş, bazen de yüksek kazanç vaadiyle ortaya çıkıp jet hızıyla kaybolan ama bazen de kendilerine devletin üst yönetim kadrolarında yer bulabilen kişiler aracılığıyla meydana gelmiştir. Sistemin yasal çerçeve içerisine alınması, denetim altında tutulması doğru bir adım ancak düzenlemede bazı eksiklikler bulunuyor. Örneğin, şirketlerde bu kanuna altı ay içinde uyum sağlama zorunluluğu getiriliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Teşekkür ederim.

BDDK’ye şirketlerin intibak süresini 2 defa uzatma yetkisi de veriliyor. Bu süre içinde geçiş yapamayan sözleşmelerin durumu hakkında teklifte bir netlik bulunmuyor.

Şirketlere 100 milyon lira ödenmiş sermaye şartı konulması, katılımcının mağdur olmaması açısından düşünülmüş bir uygulama olmakla birlikte kartel oluşturma ihtimali var. Ayrıca sistemdeki 50’den fazla şirketin, bu teminat miktarını kaynağı şaibeli sermayelerden karşılama ihtimali de bir risk olarak değerlendirilmeli.

Şirketlerin tasfiye kararının BDDK’ye bırakıldığı ve tasfiye kararı alındıktan sonra kurulacak tasfiye komisyonu üyelerine hukuki, idari ve cezai sorumluluk yüklenmediğini de belirtmek isterim. Ayrıca BDDK’ye mahkeme görevi verilmesini son derece sakıncalı bulduğumu, bunun başka alanlarda takip edilebilecek benzer uygulamalara yol açabileceğini dikkatlerinize sunar, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 251 sıra sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 15’inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 6361 sayılı Kanun’a eklenen 50/A maddesinin ikinci fıkrasının üçüncü cümlesinde geçen "doğmaz” ibaresinin kaldırılmasını ve "sorumluluğu” ibaresinden sonra gelmek üzere "genel hükümlere göre değerlendirilir” ibaresinin eklenmesini ve maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“(5) Tasfiye hâlinde İhlas Finans Kurumunun tasfiyesi kaldığı yerden Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından yürütülür. Tasfiye sürecinde bu maddenin (4) numaralı fıkrasında belirtilen hükümler kıyasen uygulanır.”

                                 Müzeyyen Şevkin                                       Tahsin Tarhan                                         Tacettin Bayır

                                          Adana                                                      Kocaeli                                                       İzmir

                                Çetin Osman Budak                                     Kadim Durmaz                       Mehmet Akif Hamzaçebi

                                         Antalya                                                      Tokat                                                      İstanbul

                                                                                             Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu

                                                                                                           Manisa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden, Cumhuriyet Halk Partisi Adana Milletvekili Sayın Müzeyyen Şevkin.

Buyurun Sayın Şevkin. (CHP sıralarından alkışlar)

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bingöl’den Tatvan’a giderken düşen helikopterde yaşamını yitiren 9 askerimize, şehidimize Allah’tan rahmet, yaralı askerlerimize de şifalar, ailelerine ve ülkemize başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, 251 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Maddede tasarruf finansman şirketlerinin faaliyet alanlarının izinlerinin kaldırılması ve tasfiyeleri hususunda BDDK'ye geniş yetki tanındığı bilinmektedir. Maddenin ikinci fıkrası, tasfiye komisyonundaki üyelerde aranacak kritere dair somut bir hüküm bulunmamaktadır. Tasfiye komisyonu üyeleri, aldıkları kararları, yerine getirdikleri görev ve fiilleri nedeniyle hukuki, idari, mali ve cezai sorumluluktan ari bulunmaktalar. Sorumlu olmaları gerektiğine dair Komisyonda sunmuş olduğumuz önerge maalesef reddedilmiştir. Tasfiye etme konusunda yetki verilen söz konusu üyelerin keyfî kararlarının önüne geçmek adına sorumlu tutulmaları gerekmektedir. Getirilen tedbirlerle ölçülülük, belirlilik ve yasallık ilkelerinin gözetilmesinde yarar vardır; aksi hâlde, konut finansmanı ve tasarrufları düzenleyen norm, zaten siyasileşmiş olan bir Kurulun oy çokluğuyla, şirketin mali dengesini yönetemediği gerekçesine sığınılarak tasfiyesine ve piyasada güvensizlik ve rekabetin bozulması ve yeni hâkim durumlar ortaya çıkmasına neden olabilir. 15’inci maddenin daha somut normlara, şartlara ve oranlara bağlanmasında yarar görmekteyiz. Kurula bu kadar geniş yetkinin, takdir yetkisinin verilmesinin doğru olmadığını düşünüyoruz. Umarım, nitelikli bir kanun yapılması konusunda bütün grupların sarf ettiği çabalar göz önünde bulundurularak bu maddeye ilişkin düzenleme yapılır.

Değerli milletvekilleri, tabii, burada, tasarrufların değerlendirilmesine ilişkin kanun taslağını görüşüyoruz ama millette tasarruf yapacak hâl kaldı mı, onu sizin takdirlerinize bırakıyoruz. Bakın, icra dairelerinde, son bir yılda, dosya sayısı 1 milyonun üzerine çıkmış durumda. Borcunu ödeyemeyen vatandaşın malına, mülküne haciz gelmiş durumda. Çiftçinin traktörü, hayvanı, altındaki toprağı maalesef haciz yoluyla alınıyor. İşsizlik sayısı 10,7 milyona ulaştı. 40.735 şirket kapısına kilit vurdu, 99.588 esnaf kepenk kapatmış durumda. Âdeta, iktidara ders verir nitelikte esnaf kapısına, maalesef, ne yazıyor: “Namuslu bir şekilde battık. Devren satılık.” (CHP sıralarından alkışlar) Artık, esnafımız, maalesef, bu batış ilanlarını veriyor ve biz tasarruftan bahsediyoruz.

Evet, değerli milletvekilleri, iktidarın, maalesef, bu dertle dertlenmediğini görüyoruz. Son iki ay içerisinde sadece ekonomik kriz nedeniyle ya da işini kaybettiği için tam 95 vatandaşımız yaşamına son vermiş bulunuyor.

Değerli milletvekilleri, bu hafta Deprem Haftası ve Deprem Komisyonu üyesi olarak bazı şeylere dikkat çekmek istiyorum. Üç aya yakın bir çalışma yapıldı, teknik çalışmalar tamamlandı ve şu anda sahada çalışmalar yapılacak Deprem Komisyonuyla ilgili. Deprem bilincinin oluşturulması ve depremlere karşı hazırlıklı olunması konusunda burada defalarca kanun teklifi ve soru önergeleri verip Meclisten konuşmalar yapmış olmamıza rağmen ancak geçen sene 168 vatandaşımızı depremde yitirdikten sonra maalesef bir Deprem Komisyonu kurulmuştur ve bu depremler nedeniyle dünyada en çok can kaybının yaşandığı ülke geçen yıl Türkiye olmuştur maalesef.

Değerli milletvekilleri, 80 bin bağımsız bina geçen yıl hasar gördü, 20 milyara yakın maddi kayıp var. Buradan defalarca haykırdık, yine haykırıyoruz: 18 il, 81 ilçe, 502 köyümüzde derhâl kentsel dönüşüm yapılarak fay zonlarının belirlenmesi gerekiyor ve fay yasasının çıkması gerekiyor. (CHP sıralarından alkışlar) İmar Yasası, Kentsel Dönüşüm Yasası, Yapı Denetim Yasası ve Afet Yasası’nın derhâl günün koşullarına uygun hâle getirilmesi gerekmektedir. Önceki dönemlerde olduğu gibi Deprem Komisyonunda yapılan üretimler, saat 3’lere kadar çalışmalar yapılmakta olup onlarca kurum dinlendi, onlarca komisyon dinlendi, sivil toplum örgütü dinlendi, bu yapılan üretimlerin daha önceki yapılmış deprem komisyonlarındaki çalışmalar gibi tozlu raflarda çürümemesini diliyoruz. Bunun sorumluluğu bizim üzerimizde arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) – Başka ülkelerde aynı büyüklükte depremlerde bir tek insanın dahi burnu kanamazken bizim ülkemizde, bu kadar sismik aktivitenin fazla olduğu ülkede eğer can kayıplarıyla sonuçlanıyorsa bunun sorumluluğu hepimizin sırtındadır arkadaşlar.

Evet, önceki gün İnsan Hakları Eylem Planı’na ilişkin AKP iyi bir başlangıç yaptı, biz de umutlandık ama daha ilk satırda “Çiçeğe fazla su verirsen zehirlenir, dikene su verirsen zehirlenir.” gibi daha ilk düğmeyi hatalı ilikleyen bir yöntemle başladılar arkadaşlar. Size soruyorum: Hangi insan hakları beyannamesinde böyle bir şerh düşülüyor. Öncelikle iktidar, bu nefret dilini ve söylemini hemen değiştirmeli -en kutsal hak olan yaşam hakkını- kadın cinayetinin, iş cinayetlerinin önüne geçmeli, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğünü sağlamalı, pırıl pırıl gençlere “terörist” demeyi bırakmalı, kadınlara “ahlaksız” demeyi bırakmalı; her muhalif olanı hain, her karşı geleni de terörist olarak nitelendiremezsiniz arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Unutulmamalı ki özgürlük olmadan demokrasi olmaz, demokrasi olmadan ekonomi düzelmez, ülke kalkınmaz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 251 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 15’inci maddesinde geçen “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                              Mehmet Ruştu Tiryaki                                    Hasan Özgüneş                                        Ali Kenanoğlu

                                         Batman                                                      Şırnak                                                      İstanbul

                                     Kemal Peköz                                              Oya Ersoy                              Gülüstan Kılıç Koçyiğit

                                          Adana                                                      İstanbul                                                        Muş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden, Halkların Demokratik Partisi İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kenanoğlu.

Buyurun Sayın Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın vekiller; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Kanun üzerinde, hem Komisyonda hem de bölüm üzerindeki konuşmamızda görüşlerimizi ifade etmiştik.

Ben şimdi başka bir konuda konuşmak istiyorum. Dün burada bir konuyu gündeme getirmiştim, Amasya Göynücek’te, Göynücek Merkez Camisi imamının Alevilere yönelik bir hakaretini dile getirmiştim. Hakareti eften püften böyle bir hakaret de değildi yani, doğrudan söylediği şuydu din görevlisinin “Aleviler, düğünden önce eşini dedeye teslim ediyorlar.” şeklinde bir söylem ve bunun üzerinden de Alevi vatandaşlara yönelik söylenmiş bir sözdü. Şimdi, dün burada bu konuyu gündeme getirdik ve “Neden bu kişi hakkında herhangi bir işlem yapılmıyor?” diye sorduk. Konuya ilişkin Amasya’daki Alevi kurumumuz da şikâyette bulundu, sonra Amasya Valiliği bir açıklama yapmış. Şimdi, bununla ilgili bir şeyler söylemek istiyorum ben, konuyu söylüyor ve diyor ki: “Göynücek ilçemizde bir din görevlisinin Alevi vatandaşlarımıza hakaret ettiğine yönelik iddialar, çeşitli kesimler tarafından istismar edilerek, siyasi malzeme olarak kullanılması sebebiyle bu açıklamayı yapıyoruz.” Ya, insaf bir kere yani şimdi böyle bir şey var mı? Yani birisi tutacak, insanların namusu, ahlakı, şerefi, onuruyla ilgili olarak ağza alınamayacak sözler söyleyecek, en kötü hakareti edecek; biz bir milletvekili olarak, görevimiz gereğince bunu, toplumun bu yöndeki feryadını, figanını, isyanını buradan dile getireceğiz; ondan sonra da biz siyasi istismarcı olmuş olacağız. Ayıp bir kere ya, bu açıklamayı yapmak ayıp yani Valiye yakışıyor mu bu?

Ondan sonra devam ediyor “Tabii, bu şikâyetler ve konu Mecliste gündeme geldiği için arkasından da bu kişiyle ilgili soruşturma başlatıldı.” diyor. İddia sahibi vatandaş olayın bir yıl önce meydana geldiğini, görevli ise bir yıldan çok daha önce bu konunun geçtiğini, ifade ettiğini söylüyor. Sonra da diyor ki Valilik: “Görüldüğü üzere, güncel olmayan iddiaların, üzerinden uzun bir süre geçmesine rağmen, şu anda dile getirilmesi ve çeşitli siyasi kesimler ile basın-yayın organlarının konuyu Hükûmetimiz ve devletimize bağlamaları kabul edilemez bir tutumdur.”

Şimdi, neymiş, olayın üzerinden bir yıl ya da daha fazla zaman geçmiş. O nedenle, işte, bunu suistimal ediyormuşuz. Ya, şimdi, burada, Kobani protestoları yüzünden insanlar hapse atılıyor, özgürlükleri elinden alınıyor, ortada bir karar yokken, mahkeme kararı yokken mahkûm ediliyor; Meclisin 3’üncü büyük partisinin kapatılmasıyla ilgili talimatlar veriliyor. Ne zaman olmuş Kobani protestoları? Altı buçuk yıl önce yani aradan altı buçuk yıl geçmiş, ondan sonra bununla ilgili bu işlem yapıldığı zaman hiçbir şey yok, her şey gayet normal ama bir yıl önce Alevilere en ağır hakareti, en onursuzca, hadsizce hakareti eden kişiyi gündeme getirince “Siyasi istismar var…”

Şimdi, burada hani denildi ya, efendim “reform” filan… Ya, siz mevcut yasaları adil bir şekilde, tarafsız bir şekilde, herkese eşit uygularsanız zaten gerek yok sizin reformunuza falan yani yeter bu.

Şimdi, bakıyorsun ne olmuş, İstanbul Arnavutköy’de “Alevilerin pişirdiği yemek yenmez.” diyen öğretmen… Ne oldu bu öğretmene? Hakkında soruşturma açıldı, iddianame düzenlendi. Peki, ne oldu sonra? Takipsizlik yani “Herhangi bir yargılamaya gerek yok.” denildi. Okmeydanı Cemevi’nin bahçesinde bir cenaze için oraya gelen Uğur Kurt katledildi, onu katleden polis sadece para cezasıyla cezalandırıldı. Şimdi, baktığınız zaman, işte; adalet, hukuk, eşitlik, özgürlük, reform filan bütün bunların hepsi hikâye oluyor. Elimizde bu kadar somut veriler varken, insanların gözünün önünde olan olaylar varken sizin “En iyi reformları yapıyoruz, ülkeyi uçurduk, demokraside en iyi noktalara getirdik, ileri demokrasiler uyguluyoruz.” filan sözlerinizin hepsi hikâyeden ibaret kalıyor.

Şimdi, bu kişi hakkında da, Göynücek meczubu hakkında da yargıya gidilmiş, işte “Yargı şu anda işlem yürütüyor.” diyor. Merak ediyoruz, ne yapacak? Acaba bu başka türlü olsaydı yani bir Alevi vatandaş ya da herhangi bir vatandaş...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – ...bir cami görevlisine ya da inançlı bir Müslüman kesime yönelik, onların inancı ile ibadeti üzerinden ya da onların üzerinden bir hakarette bulunmuş olsaydı sonuç böyle mi olurdu yani bu şekilde mi sonuçlanırdı? Hemen, gece gündüz demeden, kapısı kırılarak girilir, apar topar gözaltına alınır, ondan sonra akıbetinin ne olacağını da kimse bilmezdi. İşte bütün bunlar bu şekilde uygulandığı zaman ne sizin adaletinize, ne reformunuza, ne hukukunuza ne de bağımsız yargınıza kimse inanmıyor; inandırıcı olmuyor.

Teşekkürler. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 251 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 15’inci maddesiyle 6361 sayılı Kanun’a eklenen 50/A maddesinin ikinci fıkrasının üçüncü cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Tasfiye komisyonu üyeleri ile bu kişiler tarafından temsil yetkisini haiz olmak üzere görevlendirilenlere, atandıkları veya görev yaptıkları şirketlerin doğmuş ya da doğacak kamu borçları ile Sosyal Güvenlik Kurumu borçlarının ve her türlü işçi alacakları ile söz konusu şirketlerin tâbi olduğu ilgili diğer mevzuattan kaynaklanan borçlarının ödenmemiş olması nedeniyle şahsi, cezai ve mali sorumluluk yüklenemez.”

                                      Cahit Özkan                                               Ali Özkaya                                            Ramazan Can

                                          Denizli                                               Afyonkarahisar                                              Kırıkkale

                               Mücahit Durmuşoğlu                                         Nilgün Ök                                      Cengiz Demirkaya

                                        Osmaniye                                                    Denizli                                                      Mardin

                                  Hüseyin Şanverdi                                       Mustafa Demir                                     Metin Gündoğdu

                                           Hatay                                                      İstanbul                                                       Ordu

                                       Salih Cora

                                         Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle faaliyet izni kaldırılan tasarruf finansman şirketlerinde tasfiye işlemlerini gerçekleştirecek komisyonun görev ve yetkileri ile hukuki ve cezai sorumluluklarının daha açık ve belirgin şekilde ortaya konulması amacıyla düzenleme yapılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 16’ncı madde üzerinde 3 önerge vardır. İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 251 sıra sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 16’ncı maddesiyle 6361 sayılı Kanun’un geçici 3’üncü maddesine eklenmesi öngörülen (6)’ncı fıkradaki “sayılır” ifadesinin “kabul edilir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                    Tahsin Tarhan                                           Tacettin Bayır                         Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu

                                         Kocaeli                                                       İzmir                                                       Manisa

                                 Müzeyyen Şevkin                                   Çetin Osman Budak                                   Kadim Durmaz

                                          Adana                                                      Antalya                                                      Tokat

                                       Nihat Yeşil

                                          Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Cumhuriyet Halk Partisi Ankara Milletvekili Sayın Nihat Yeşil.

Buyurun Sayın Yeşil. (CHP sıralarından alkışlar)

NİHAT YEŞİL (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 251 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurula saygılar sunuyorum.

Bitlis Tatvan’da askerî helikopterin düşmesi sonucu şehit olan askerlerimize rahmet diliyor, kederli ailelerine ve halkımıza başsağlığı diliyorum.

Değerli arkadaşlar, yıllar yılı yasal düzenleme yapılmamış, denetime tabi tutulmamış, herkesin kendine göre at koşturduğu, insanlarımızın iyi niyetinden yararlanılarak sömürüldüğü, mağdur edildiği yasa üzerinde konuşuyoruz. Bunun üzerinde yüzlerce arkadaşımız günlerden beri teknik ve idari anlamda fikirlerini açıklıyorlar. Ama şu an yasal düzenleme yapılmadığı için sistemin boşluklarından yararlanan kişiler insanlarımızı mağdur ettiler. On binlerce dar gelirli yurttaşımız ev ve araba alma ümidiyle kötü niyetli kişilere birikimlerini kaptırdı. Halkı resmen dolandıran bu kişiler çoğu zaman elini kolunu sallayarak yurttaşlarımızı dolandırmaya kaldıkları yerden devam etti.

Geçmişte bunun çok örnekleri var: 80’lerde meşhur bu banker olaylarıyla başladı, hemen peşinden onu fırsat bilerek KOMBASSAN mağdurları yaratıldı. Bunlar alınıp da bir sorgulamaya bile tabi tutulmadı. İhlas Holding, milyar dolarları “faizsiz bankacılık” adı altında hiç etti, araştırmadınız. Partimiz Cumhuriyet Halk Partisi defalarca bununla ilgili önerge vermesine rağmen bunlar hep reddedildi. Değerli arkadaşlar, Deniz Feneri, YİMPAŞ ve “JetPA” denilen Jet Fadıl insanları dolandırmasına rağmen hâlen daha günümüzde kamuoyu karşısında kalkıp da bunlardan hesap sorulmadı. Ama yasal düzenleme noktasında böyle bir yasayı getirmenizi bile az da olsa olumluluk anlamında gördüğümüz için bu yasaya olumlu oy vereceğiz. En son olarak günümüzde Çiftlik Bank örneği duruyor. Binlerce yurttaşımız, yakın zamanda 500 milyon liradan fazla parasını sözde “Tosuncuk” lakaplı bir çocuğa kaptırdı. Bu çocuğun arkasındaki derin bağlantıların üzerine dahi gidilmedi. O yurttaşlarımız mağdur olduğuyla kaldı.

Her köşebaşında açılmış bu şirketlere çekidüzen verilmesi için bu yasa bulunmakla beraber, bu yasanın getirdiği belli olumluluklar var ama her köşebaşına bu tür şirketler kuruldu ve bu şirketlerle tekrar devam ediliyor ama yasanın içeriğiyle ilgili net bir şeyi tam getirmiyorsunuz, yine de onlara fırsat vermeye çalışıyorsunuz. Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik şartlar, yurttaşlarımızın sırtında artık bir külfet hâlini almış, bütçe dengesi bozulmuş, döviz kurları fırladığı için ithalat ağırlıklı ekonomimiz çıkmaza girmiş, yurttaşlarımızın alım gücü yerle bir olmuş, ekonomik daralma bütün sektörleri zincirleme şekilde olumsuz yönde etkilemiş; bu sektörlerde istihdam düşmüş, işsizlik oranları fırlamış, ülkemiz ne yazık ki vurkaççı sermayenin atış alanına döndürülmüş, verimli kaynaklarımız etkin kılınamamıştır. Tüketime dayalı ekonomik büyüme modeli dışarıdan gelecek kredilere bağımlı hâle getirilmiştir. Son noktada faizler reel ekonomimizin taşıyamayacağı boyutlara kadar yükselmiş ve ekonomimiz kilitlenmiştir.

Değerli arkadaşlar, siyasi iradenin ekonomide aldığı hatalı kararlar, ekonomimizi bu acı tabloyla ne yazık ki karşı karşıya bırakmıştır. Krediye dayalı büyüme sistemi tıkanmıştır. Pandemi sürerken 2020 yaz döneminde aşağı indirilen faiz oranları nedeniyle yurttaşın kredi çekmesi özendirilmiştir. Kredi artışlarının sonucu yeterince öngörülmeden, hormonlu büyüyen ekonomimizde enflasyon almış başını gitmiştir, üstelik bu kredilerin nasıl ödeneceği, kaç yurttaşımızın bu borç sarmalı nedeniyle mağdur olacağı şu an meçhul. Bireysel bankalara olan toplam borç 860 milyar lira. Sadece şubat ayının ilk haftasında 723 milyon lira bankalara borç artmış, 23 milyon icra dosyası var, 3 milyon 471 bin kişi bankalar tarafından takipte, yurttaşlarımız TÜİK’in enflasyon rakamlarına inanmadığı için birikimlerini vadeli mevduata yatırmıyor, aksine Türk lirasının değer kaybedeceğini öngördüğü için tasarruflarını dövizde tutmaya devam ediyor. O nedenle de Merkez Bankasının faizleri artırması, yurttaşlarımızın bankadaki dövizlerini bozdurmasına etki dahi edemedi. Bankacılık sistemine güvenmeyen, krizde canı yanan yurttaşlarımızın bir kısmı tasarruflarını mevcut sistemde bankalarda tutmak istemiyor ve önlem olarak yastık altında saklamayı tercih ediyor. Bütün bu gerçekler iktidarın ekonomik yönetimine güven olmadığı için yaşanmıştır. Bugün geldiğimiz noktada ise yüksek faiz oranları nedeniyle, ev ve araba almak isteyen ancak bankalardan kredi çekemeyen yurttaşlarımız faizsiz konut edindirme vaadinde bulunan firmalara rağbet etmek zorunda bırakılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen Sayın Yeşil.

NİHAT YEŞİL (Devamla) – Çok teşekkür ederim Başkanım.

Ancak faizsiz bankacılık sektöründe faaliyet gösteren bu firmalar nedeniyle yurttaşlarımız açısından birçok mağduriyet yaşandığı da ortadadır. O nedenle, geç gelen bu yasal düzenlemenin yapılması en azından yurttaşlarımızın mağduriyetini bir anlamda telafi edecek mi bilmiyorum ama hukukun, adaletin ve yargının bağımsızlığının olmadığı bu ülkede bunların olacağı kanısında değilim. Hak, hukuk ve adaletin geçerli olmadığı; demokrasinin, hukukun egemen kılınmadığı; sürekli insanlar arasında… Şimdi insan haklarından, yaşam hakkından bahsediliyor ama o yaşam hakları ekonominin de gelişmesiyle, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, adaletin ve ancak insan hak ve hürriyetlerinin olduğu yerde olur. Bunlar olmadığı sürece hiçbir zaman için bu yasal düzenlemelerin, ne yaparsanız yapın, asla geçerlilik noktasında rağbet göreceği kanısında değilim.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 251 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 16’ncı maddesinde geçen “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                              Mehmet Ruştu Tiryaki                                       Oya Ersoy                                            Ali Kenanoğlu

                                         Batman                                                     İstanbul                                                     İstanbul

                             Gülüstan Kılıç Koçyiğit                                    Kemal Peköz                                        Erol Katırcıoğlu

                                            Muş                                                         Adana                                                      İstanbul

                                        Sıdık Taş

                                            Siirt

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                            İmam Hüseyin Filiz                Mehmet Metanet Çulhaoğlu

                                           İzmir                                                     Gaziantep                                                    Adana

                                       Ayhan Erel                                               Ümit Beyaz                                         Fahrettin Yokuş

                                         Aksaray                                                    İstanbul                                                      Konya

                                     Yasin Öztürk

                                          Denizli

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz talep eden Halkların Demokratik Partisi İstanbul Milletvekili Sayın Erol Katırcıoğlu.

Buyurun Sayın Katırcıoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinize saygılarımı sunuyorum.

Ben de konuşmama başlamadan önce Bitlis’te helikopter kazasında hayatını kaybeden insanlarımız için Allah’tan rahmet, ailelerine de sabır diliyorum. Böyle başlayayım konuşmama.

Değerli arkadaşlar, bu madde Finansal Kurumlar Birliği adında bir birlikle ilgili ve bu birliğin esas itibarıyla ismi değişmiş, daha önce “Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Birliği” adıyla kullanılıyormuş, şimdi “Finansal Kurumlar Birliği” adını almış. Şimdi doğrusunu isterseniz -yanlış söyleyebilirim, Komisyon burada- ben bu metni okuyunca “Acaba bu ne işe yarıyor?” dedim. Yani şimdi, hani serbest piyasacısınız ya, “Peki, bu kurum nereden çıktı? Ne işe yarıyor bu kurum?” diye baktığımda kurumla ilgili, amaçlarıyla ilgili şöyle şeyler söyleniyor: “Mesleğin gelişmesini temin etmek, üyelerin birlik ve dayanışmasını artırmak, iş birliğini artırmak...” böyle gidiyor. Peki, şirket esasında kamu tüzel kişiliğine sahip fakat arkadaşlar, yönetim kurulu üyelerine bakıyorum -aşağı yukarı bu piyasada 40-50 şirket var- bunların 20 tanesi özel sektöre ait yani bu şirketlerin 20 tanesi yönetim kurulunda. Şimdi bu tuhaf bir durum değil mi arkadaşlar? Yani bir kamu tüzel kişiliğine sahip olan bir kuruluş var fakat kuruluşun yönetim kurulunda faktoring ya da finans şirketlerinin içinden 20 tanesi yönetim kurulunda. Arkadaşlar, bu bir kartel, bana öyle geliyor. Zaten Türkiye'de bu tür dernekler, bu tür kurumlar genellikle o piyasadaki rekabeti önleyici kararlar alırlar esas itibarıyla çünkü ne kadar rekabeti önlerseniz o kadar fiyatları ve kârları artırabilirsiniz.

Değerli arkadaşlar, yanılıyor olabilirim ama Komisyon burada, bana cevap versin ama ben bu metni okuyunca, bu metinden anladığım benim, finansal piyasaları düzenleyim derken esas itibarıyla bir tür kartel kurulmuş gibi gözüküyor. Ve bu, biliyorsunuz, kartel meselesi de Rekabet Kanunu’nun 6’ncı maddesi itibarıyla da yasa dışıdır yani kartel kuramazsınız ama anlaşılan burada resmî bir kartel kurulmuş gibi geliyor bana. Yanlışsam düzeltsinler ama böyle bir şey olmaz arkadaşlar. Rakipler en az görüşenlerdir esasında, en az görüşmesi gereken şirketlerdir rakip olanlar, rakipler çok sık görüşemezler; çok sık görüşürlerse, bilgi alışverişine başlarlarsa sonunda toplumun aleyhine fiyat artışları oluşur.

Bu teorinin ya da bu serbest piyasa ekonomisinin babası kabul edilen Adam Smith o tarihlerde, 1700’lü yıllarda diyor ki: “Ara sıra da olsa iş dünyasında insanlar bir vesileyle bir araya gelirler, toplanırlar, sohbet ederler, konuşurlar fakat o konuşmalardan daima halkın aleyhine fiyat artışları oluşur.” Bunu 1770’li yıllarda söylüyor arkadaşlar. Yani bu, iş dünyamızın, kapitalizmin neredeyse ruhuna uygun bir durum. O nedenle zaten rekabet kanunları var, o nedenle regülasyon kurulları var, vesaire. Şimdi, böyle olması gerekirken benim burada gördüğüm şey bir tür resmî bir kartel anlaşması gibi çünkü şöyle düşünün: Bu insanlar... Şimdi, yani, İbrahim Bey benim rakibim, rakibim. Piyasada farklı...

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sataşma oldu.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Sataşma değil bu.

Şimdi, aynı şeyde oturuyoruz, Finansal Kurumlar Birliğinde oturuyoruz. Değerli arkadaşlar, böyle bir rekabet ilişkisi olmaz. Biz mutlaka bir şekilde anlaşmaya çalışabiliriz; efendim, piyasada krediye ihtiyacı olan bazı insanlarla ilgili olarak farklı faiz hadleri, vesaire uygulayabiliriz, bu çok mümkün.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Hocam, anlaşırsınız siz.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Anlaşırız evet.

Dolayısıyla da değerli arkadaşlar, benim kanaatim: Bu kanun -evet, anlıyorum- çok halis amaçlarla yapılmış gibi duruyor -öyle de muhtemelen- yani Komisyonda -herhangi bir şekilde yanlış anlaşılmasın- halis amaçlarla yapıldığını ben de anlıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Özellikle tasarruf finansman şirketleriyle ilgili olarak bir düzenlemenin gerekliliği de ortada ama değerli arkadaşlar, bunu yaparken birdenbire faktoring finansman şirketlerinin olduğu piyasada bir biçimlenme oluyor ve bu biçimlenmenin, doğrusunu isterseniz, makul ve anlaşılabilir bir biçimlenme olmadığını söyleyebilirim. Nitekim geçen günkü -dündü yanılmıyorsam- yaptığım konuşmada da söyledim, bireysel olarak da Komisyona özellikle ilettim ki böyle bir kanunun Rekabet Kurumunun görüşü alınmadan çıkarılmaması lazımdı. Yani dolayısıyla Rekabet Kurumu da siz de nasıl değerlendirseniz değerlendirin ama gerçekten bunun Sayın Cumhurbaşkanımızın çok sıklıkla söylediği “Serbest piyasaya bağlıyız.” cümlesine aykırı olduğu kanaatindeyim. Onun için de uyarmak ihtiyacı hissettim.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz, İYİ PARTİ Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel’e ait.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Tatvan’da meydana gelen helikopter kazası sonucu şehit olan 9 askerimize Allah’tan rahmet, yaralı askerlerimize acil şifalar diliyorum. Yüce ve kahraman Türk milletinin başı sağ olsun.

Görüşmekte olduğumuz kanunun Türk milletine ve ticaret camiasına hayırlı olmasını temenni ediyorum.

“Orada, bir vatan var uzaklarda/ Gecesi işkence, gündüzü zulüm/ Böyle yaşamaktansa yeğ gelir ölüm/ Orada, bir vatan var uzaklarda.”

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğu Türkistan’daki soydaşlarımızı unutmadık, unutturmayacağız. Kanada ve Hollanda parlamentoları, Çin’in Uygur Türklerine yönelik uygulamalarını soykırım olarak tanımlayan yasayı onaylamışlardır. Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener grup toplantımızda, Türkiye Büyük Millet Meclisinden Uygur Türklerinin uğradığı mezalimin “soykırım” olarak tanınması gerektiğine dair talepte bulunmamızı istemiş ve Grup Başkanımız, Grup Başkan Vekilleri bunu yüce Meclisimize takdim etmişlerdir.

AK PARTİ’li arkadaşlarımız bu konuyla ilgili yapmış oldukları konuşmalarında “gönül coğrafyası” diye bir kavramdan bahsetmektedirler ama gördüğüm kadarıyla, duyduğum kadarıyla maalesef bu gönül coğrafyalarında Uygur’u, Doğu Türkistan’ı görememekteyiz. Yine, AK PARTİ’li kardeşlerimiz, arkadaşlarımız mazlum ve masum insanların kendilerine baktığını, kimsesizlerin kimsesi olduklarını; ezilen, hakarete uğrayan, hürriyetlerinden mahrum kalan insanların her daim yanında olduklarını göğüslerini gere gere ifade etmektedirler. Biz de bu söylemlerine alkış tutmakla beraber “Acaba bu mazlum ve masum insanlar kategorisinde evlerinden alıkonulan, namusları kirlenen, çoluğundan çocuğundan ayrı düşen Uygur Türkleri bu sınıfa girmemekte mi?” diye düşünmekteyiz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – En başta, en başta; ilgileniyoruz.

AYHAN EREL (Devamla) – Ne kadar ilgilendiğinizi, ne kadar gönül coğrafyanıza sığdırdığınızı ben açıkçası çok anlamış değilim.

Son gelen bilgilere göre, Çin’de 1 milyondan fazla Uygur ve büyük ölçüde Müslüman olan diğer azınlıklar “terörle mücadele önlemi” adı altında Çin’deki hapishanelerde ve gözaltı kamplarına kapatılmış durumda. Yine, gelen bilgilere göre bu kamplarda toplu tecavüzler yaşanmakta, Uygur kadınları kısırlaştırılmaktadır. Şimdiye kadar 8,5 milyon insanımız bu dönüşümde kamplardan geçmiştir. Yine 1 milyona yakın Uygur Türkünün çocuğu “melekler okulu” adı altında, çocuk kamplarında kimliklerinden, dillerinden, dinlerinden uzak bir şekilde yetiştirilmektedir. Doğu Türkistan’da yaşanan bu vahşete bazı Batı ülkeleri ses çıkarırken Müslüman ülkelerinin sessizliği ise Türk dünyasını derinden üzmekte ve incitmektedir. İslam âlemini ve Türk dünyasını bu soykırıma “Dur.” demesi için acil olarak harekete geçmeye davet ediyoruz. Çin’in Doğu Türkistan’dan çıkması için tüm insanlığı desteğe çağırıyoruz. Bu soykırım, artık, Müslümanlık ya da Türklük meselesini geçmiş, bir insanlık meselesi hâline gelmiştir. Çin’in uzak batı Sincan bölgesine özgü bir Türk grubu olan Uygurlar, var olan kültürel bağları nedeniyle on yıllardır sığınmak için Türkiye'ye geliyorlar ancak Türkiye ile Çin’in geliştirdiği ekonomik ve siyasi bağlar nedeniyle son yıllarda Uygurların içinde bulunduğu kötü durum hakkında maalesef çok daha az söz söyler ve tepki verir hâle geldik. Çin, Türkiye'yle yıllar önce imzalanan iade anlaşmasını geçtiğimiz günlerde onaylayınca Türkiye'deki Uygurların Çin’e geri gönderilebileceklerine dair korkuları artmıştır. Türkiye'nin de bu anlaşmayı onaylaması bekleniyor. İnşallah, böyle bir hata olmaz, yetkililerimiz böyle bir hataya düşmezler. Buradan biz, bu mazlum, masum, ezilen, namusu kirlenen soydaşlarımız, dindaşlarımız için sizleri uyarıyoruz: Türkiye ile Çin arasında kardeşlerimiz ticarete pazarlık olamaz, olmamalıdır. Bize göre, her şey ticaret değildir. İnsanlık adına, buradaki vatandaşlarımızın dertlerinin dillendirilmesi ve bir kamuoyu oluşturulması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

AYHAN EREL (Devamla) – Irkımız, dilimiz, dinimiz bir; kültürümüz, özümüz, sözümüz bir. Hükûmeti Çin’i kınamaya ve oradaki Türklerin soykırımdan kurtulmaları için elinden ne geliyorsa yapmaya davet ediyorum. Çin’le ticari ilişkileri düşünerek sessiz kalamayız. Böyle bir utanç, koskoca Türkiye Cumhuriyeti devletine yakışmaz. Eğer İslam dünyası Müslüman istiyorsa Doğu Türkistan Müslüman’dır, eğer Türk dünyası Türk arıyorsa Doğu Türkistan Türk’tür, eğer insanlık âlemi insan arıyorsa Doğu Türkistan’da katledilen insanlıktır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 16’ncı madde kabul edilmiştir.

17’nci maddede 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                  Ümit Beyaz

                                           İzmir                                                        Adana                                                      İstanbul

                                   Fahrettin Yokuş                                          Yasin Öztürk                                             Hüseyin Örs

                                          Konya                                                      Denizli                                                     Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden İYİ PARTİ Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs.

Buyurun Sayın Örs. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 17’nci maddesi üzerinde İYİ PARTİ Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Konuşmamın başında Bitlis Tatvan’da askerî helikopterin düşmesi sonucu şehit olan kahraman evlatlarımıza Yüce Allah’tan rahmet, yaralı askerlerimize acil şifalar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin 17’nci maddesi, hâlihazırda bir lisansa tabi olmadan faaliyette bulunan şirketlerin mevzuat hükümlerine uyum için intibak sürecini ve kurula başvuru yapmayıp lisansa tabi olmadan tasarruf faaliyeti sürdüren şirketlerin tasfiye sürecini düzenlemektedir.

Bu teklifte birçok eksik vardır. Biz, İYİ PARTİ olarak, getirilen kanun tekliflerini yapıcı ve sorumlu muhalefet anlayışımızla değerlendiriyor, olumlu bulduğumuz maddelerle ilgili müspet görüşlerimizi ifade ediyor, yanlış bulduğumuz maddelerle ilgili muhalefet şerhlerimizi de ortaya koyuyoruz. Kanun tekliflerindeki eksiklikleri, gördüğümüz noksanlıkları da burada, bu kürsüde dile getiriyoruz. Milletin talep ve istekleri doğrultusunda verdiğimiz değişiklik teklifleri maalesef teklif Genel Kurula inmeden Komisyonlarda toptancı bir anlayışla reddedilmektedir. Görüyoruz ki AK PARTİ Grubuna mensup arkadaşlar “Her şeyi ben bilirim, en iyisini ben yaparım.” havasında; muhalefetten gelen değişiklik önerilerini hiç dikkate almıyorlar. E, bunun sonucunda da sık sık kanunlarda değişiklik yapmak zorunda kalıyoruz. Sizden talebimiz: “Dediğim dedik, çaldığım düdük.” tavrınızdan vazgeçmenizdir çünkü öyle cakalı, burnu havada siyaset dönemi bitti arkadaşlar, öyle “Ceketimi koyarsam seçtiririm.” dönemi geçti. Çünkü biz halkın içerisindeyiz, halkın arasındayız… Bizler gibi sizler de halkın içinde olun, halkın arasına karışın. İktidara gelirken “Kimsesizlerin kimsesi olacağız.” dediniz, “Mağdurun, sessiz çoğunluğun sesi olacağız.” dediniz ama bugün TV’lerde, gazetelerde algılarla işi idare etmeye çalışıyorsunuz. Biz sahadayız, bugün sahada olan bir İYİ PARTİ var. Kimsesizlerin kimsesi İYİ PARTİ’dir, mağdurların sesi, sessiz çoğunluğun sesi İYİ PARTİ’dir.

Değerli arkadaşlar, şu dönemde esnaf çok büyük sıkıntıda. On aydır dükkânı kapalı, siftah yapmamış, servis şoförü arabasının marşına basmamış, okul kantincisi mekânının tozunu almamış. Hâl böyleyken “Kapatan esnaf yok.” demek milletten ne kadar uzak olduğunuzun da bir göstergesidir.

Esnafa 2020 sonunda vergi ve prim ödemeleri sonucu bir yapılandırma geldi, güzel ama yapılandırmaya göre, esnaf, vergisinin ilk taksitini şubatın son günü ödemek zorundaydı; hafta sonuna geldi bu gün, Martın 1’ine denk düştü.

Değerli arkadaşlar, aylardır dükkânını açmayan ama bu sürede kirasını, elektrik, doğal gaz faturasını da ödemek zorunda kalan esnaf yapılandırma taksitini neyle ödesin? Birçoğu da zaten ödeyemedi. Üstelik, yapılandırmaya göre ilk 2 taksitinden birini ödeyemeyen ya da diyelim ki bunları ödedi, sonraki taksitlerden üst üste 2 tanesini ödeyemeyenin yapılandırılması iptal ediliyor. SGK borçları için bu yapılandırmanın ilk taksiti de önümüzdeki 31 Martta ödenecek. Arkadaşlar, eğri oturalım, doğru konuşalım. Nasıl olacak bu iş? Esnafımız nasıl yapacak? Neyle ödeyecek?

Değerli arkadaşlar, sırf “Bir şey yaptım.” demek için yapılan bir kira yardımı meselesi var, o da bir ayrı konu. “Büyükşehirdeki esnafa ayda 750, diğer şehirlerdekine 500 TL kira yardımı veriyoruz.” diye “Müjde! Müjde!” diyorsunuz. Gidin, bir esnafa sorun bakalım, ne kadar kira veriyor. Bir de bunu bir esnafa sorun diyorum. Orada da yine algı yapıyorsunuz çünkü bu 500 ve 750 TL’lik yardımı da her esnafa vermiyorsunuz.

Değerli arkadaşlar, kapalı iş yerlerinden kira stopajı alınmakta, gelirin olmaması dolayısıyla ödenemediği için de tahliye davaları açılmaktadır. İş yerlerinin camlarında asılı duran “kiralık veya satılık” ilanlarını ne zaman göreceksiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – İş yerleri kapalı olduğu dönemde ortalama tüketime göre tahminen düzenlenen ve birçoğundan iş yerinin sahibinin de haberi olmadığı için ödenemeyen doğal gaz, su, elektrik faturaları için bir de açma, kapama ücreti alınıyor.

Şimdi “Türkiye’de 4 renkle bir normalleşme dönemine geçiş yapıyoruz.” dediniz. Benim şehrim Trabzon da başta olmak üzere birçok şehrimiz yine en kırmızı bölgede. Trabzon’un, Rize’nin, Doğu Karadeniz’in neden en kırmızı bölgede olduğunu zaman az olduğu için burada konuşmak istemiyorum ama herkes neyin ne olduğunu biliyor. Bu kadar sorumsuzluk, bu kadar iş bilmezlik olmaz, bu kadar duyarsızlık olmaz. Allah’ınızı severseniz şu güç zehirlenmesinden bir an önce çıkın diyorum.

Son söz olarak, bu ve benzeri sorunların acilen çözümü için, alınan son kararların ardından yeniden açılan iş yerlerinin çarkı çevirebilmeleri için esnafımıza faizsiz, bir yıl sonra ödemeli bir can suyu kredisi verin diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 251 sıra sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 17’nci maddesiyle 6361 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 7’nci maddenin (3)’üncü fıkrasının ikinci cümlesindeki "intibak süresini” ibaresinden sonra gelmek üzere “, birinci fıkra kapsamındaki tüm tasarruf finansman faaliyeti yürütenleri kapsayacak biçimde,” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                    Tahsin Tarhan                                           Tacettin Bayır                         Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu

                                         Kocaeli                                                       İzmir                                                       Manisa

                                 Müzeyyen Şevkin                                   Çetin Osman Budak                                   Kadim Durmaz

                                          Adana                                                      Antalya                                                      Tokat

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden, Antalya Milletvekili Sayın Çetin Osman Budak.

Buyurun Sayın Budak. (CHP sıralarından alkışlar)

ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bitlis Tatvan’da askerî helikopterin düşmesi sonucu şehit olan 9 askerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Şehit olan askerlerimizin ailelerine ve milletimize başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

Değerli arkadaşlar, aslında uzun bir süredir ekranlarda reklamlarını gördüğümüz, fiilî olarak işlerliği olan, tasarrufa dayalı finansman modeli ile konut ve otomobil sahibi yapan şirketleri yasal bir çerçeve altına almak isteyen düzenlemeyi bugün burada görüşüyoruz. Bu yöntemi ev ve araba sahibi olmayı isteyen faiz hassasiyeti olan vatandaşlarımız ile bankalardan kredi alma yeterliliği bulunmayan dar gelirli yurttaşlarımızın tercih ettiğini de görüyoruz.

Uzun süredir ihmal edilen ve suistimale uğrayan vatandaşlarımızın mağduriyetlerini çeşitli platformlarda dile getirdikleri bu alan daha şimdi düzenleme altına alınmaya çalışılıyor; oysa özellikle son iki yıldır bu alanda var olan şirket sayısında olağanüstü bir artış da gözlemleniyor. Bu düzenlemeyi hayata geçirmek için neden bu kadar gecikildi? Sistemin kendi mağdurlarını yaratmasına izin verecek kadar neden beklenildi? Görüştüğümüz bu teklifin içinde hâlihazırda mağduriyet yaşayan bu vatandaşlarımızın mağduriyetini giderecek bir hüküm var mı? Maalesef yok. Peki, onların durumları ne olacak?

Değerli arkadaşlar, teklifin 17’nci maddesiyle kanuna geçici bir madde eklenerek, şirketlere düzenlemeye uyum sağlamaları için verilecek intibak süreleri belirleniyor, yani şirketler, faaliyetlerini en geç altı ay içinde kanun hükümlerine uygun hâle getireceklerine ilişkin bir plan sunacaklar. Bu, elbette yapılması gereken bir durum; buraya kadar bir itirazımız yok ancak maddeyle, şirket, kanuna uyum için ek bir plan sunduğu takdirde BDDK bu süreyi altışar ayı geçmemek üzere 2 kere daha uzatabiliyor; böylece şirket toplamda on sekiz aylık bir intibak süresine kavuşmuş oluyor.

Değerli arkadaşlar, bir kere bu süre, makul olmanın ötesinde uzun bir zamana yayıyor, aynı zamanda yeni mağduriyetler yaratabilecek kadar da uzun bir süreye yayılıyor; buna özellikle de dikkatinizi çekmek istiyorum.

Öte yandan, BDDK, kanuna uyum amacıyla takdir yetkisindeki süre uzatımını belli şirketler üzerinde değil, kanuna aylık sürede intibak edememiş 1’inci fıkra kapsamındaki tüm şirketlere genel bir kararla getirebilmektedir. Şunu da burada ifade etmeliyim ki bu konu ileride çok ciddi sıkıntı yaratacaktır, Komisyona bu konuda verdiğimiz önerge reddedilmiştir.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde asıl yaşanan sorun, bir türlü üstesinden gelinemeyen ekonomik krizdir. Bakın, ülkemizde 2014 yılında yüzde 61,1 olan ev sahipliği oranı 2019’da yüzde 58,8’e geriledi, hele hele tasarruf yoluyla ev almak artık tamamen bir hayalden öteye geçemiyor. Zaten milyonlarca insanımız geçinemiyor ki bir de ev sahibi olmak için tasarruf yapabilsin.

Geçtiğimiz günlerde TÜİK, evlenme hızı verilerini açıkladı; buna göre, evlenme hızı, 2020’de on dokuz yılın en düşük seviyesine, 2001 rakamlarının da gerisine düştü; yani vatandaş ev alamadığı gibi artık yuva da kuramaz hâle geldi. Üniversite mezunu bir genç, hayata 30 bin lira kredi borcuyla başlıyor. Bu kadar borcu varken nasıl evlilik hayali kursun, nasıl ev alabilsin? Önce, bu borçları bir ortadan kaldırmamız gerekiyor ki gençlerimiz geleceklerine umutla bakabilir hâle gelsin.

Bakın, Google’da “ev sahibi olmak için” diye bir tıklama yapın, bir arama yapın, hemen önünüze “ev sahibi olmak için dua” diye yüzlerce sayfa açılıyor; demek ki bu ülkenin ücretle çalışan vatandaşlarının, sabit gelirli yurttaşların ev sahibi olabilmeleri için işleri duaya kalmış, tabii istismarcılar bunu da sömürmeye çalışıyorlar.

Değerli arkadaşlar “tasarrufa dayalı finans sistemi” adı altında faaliyet gösteren şirketlerin kaynak sorunu yaşadığında yine vatandaşlarımızın mağdur olacağını unutmamamız gerekiyor. Hassasiyetle izlenmezse 1980’li yılların başlarındakine benzer bir banker krizi mağduriyeti yaşamak kaçınılmaz olacaktır çünkü düzenlemeye çalışılan alan tam bir saadet zinciri modeliydi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) - Yeni kaynak girişi devam etmez, zincir bir yerden koparsa sistemin tıkanması kaçınılmaz bir noktaya gelir ki asıl felaket o zaman olur. Bunu da buraya not düşmek istiyorum.

Toparlamak gerekirse, özellikle sistemden yararlanan vatandaşların mağdur olmamaları için yapılmak istenen ama geç kalınmış bir düzenleme olduğunu belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 251 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 17’nci maddesinde geçen “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                   Necdet İpekyüz                                   Mehmet Ruştu Tiryaki                     Gülüstan Kılıç Koçyiğit

                                         Batman                                                     Batman                                                        Muş

                                       Oya Ersoy                                              Ali Kenanoğlu                                           Kemal Peköz

                                         İstanbul                                                     İstanbul                                                      Adana

                                   Mahmut Toğrul

                                        Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden, Halkların Demokratik Partisi Batman Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.

Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)

NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye için iyi olanla iktidar için iyi olan arasında ciddi bir fark var ve bu makas giderek açılıyor. Nedense iktidar kendisine iyi olan için büyük bir algı operasyonu, pohpohlama, propaganda yapabiliyor ama Türkiye için iyi olanlara hiçbir zaman yanaşmıyor, konuşmuyor ve şunu öne getiriyor: Ne zaman ki Türkiye için iyi olan bir şeyden söz edilirse “Sorgulayamazsınız, eleştiremezsiniz, tartışamazsınız.” Öyle bir ülkeye dönüştük ki iktidarı sorgulamak sorgulanma nedeni oldu, iktidarla ilgili bir “tweet” atmak mahkeme açılma nedeni oldu. Buradan buraya geldik çünkü her söylem millî bir kavrama, bekaya dönüştürüldü; bu, neredeyse pandemide kullandığımız maskeye dönüştü, böyle bir süreçle karşı karşıya geldik.

Dün de biraz söz ettim, özellikle, insan haklarıyla ilgili yayınlanan bu planla ilgili Türkiye’de temel bir sorun var; siz bu sorunların kökenine inmediğiniz sürece, bu sorunların nedenlerine inmediğiniz sürece yapacağınız hiçbir plan başarılı olamaz; geçmişte de olamadı. O nedenle planların asıl konuşulması gereken yer… Ne oluyor, ne bitiyor, bunu burada ele almamız lazım ve yapısal sorunları mutlaka kabul etmemiz lazım ama bunu yapmadığımız sürece, mevcut zihniyetle gittiğimizde inanın ilerleme olamayacak nasıl ki Türkiye’de Kürt meselesi başta olmak üzere insan hakları alanında yaklaşık kırk yıldır güvenlikçi politikaların hiçbir yere gitmediğini gördüğümüz gibi.

Şimdi, arkadaşlar ne diyorlar? Planda birçok şey açıklanıyor ve özgürlüklerden söz ediliyor. Biliyor musunuz, benim vekili olduğum Batman’da propaganda yapmak, yürüyüş yapmak, afiş asmak, herhangi bir gösteri yapmak yasak. Sadece bizim partiye mi? Eğitimciler, EĞİTİM-SEN, öğretmenler özlük haklarıyla ilgili, eğitimle ilgili konuştuğunda, yasak; sağlık emekçileri, sağlık çalışanları pandemiyle ilgili, sağlık koşullarıyla ilgili konuştuğunda, yasak; Hasankeyf’le ilgili, çevreyle ilgili, ekolojiyle ilgili bir düzenleme yapıldığında, Türkiye'nin birçok ilinden, dünyanın birçok ilinden insanlar geldiğinde, yasak. Başka... İşçiler yapamıyor, barolar yapamıyor, kadın cinayetlerinin olduğu yerde kadınların yürüyüş yapması yasak, 8 Mart; yasak. Peki, bu yasaklar nasıl oluyor? Olağanüstü hâl etkisiyle, valiliğin aldığı kararlarla on beş günde bir uzatılıyor; yetmedi mi pandemi devreye giriyor. Size olağanüstü hâl kurallarına uymadığınız için, yasaklara uymadığınız için ceza kesiliyor, o yetmedi il hıfzıssıhha kurullarının kararlarına uymadığınız için ceza kesiliyor; peş peşe uzatılıyor.

Şimdi, işte deniliyor ki - haritada mavi olan yerler var; onun üzerine uzun uzun tartışırız- mutlaka insanların hastalanmaması ve ölmemesi gerekir. Pandeminin en düşük olduğu 3 ilden 1’i Batman ama aynı Batman, insan hakları konusunda en fazla mağdur edilen yerlerden biri. Bir çifte standart gibi; ya, Karadeniz’de birçok ilde kongreler... İşte hep söylenen “lebalep” yapılıyor -Kürtçe diyorlar “...”(x) yani oradan yola çıkılıyor fakat insan haklarıyla ilgili bir etkinlik yapıldığında hiçbir işlem yapılmıyor. Ne oluyor?

Şimdi, düşünebiliyor musunuz iktidardaki partinin ismi “Adalet ve Kalkınma Partisi” tabelası her yerde asılı ve biz, Halkların Demokratik Partisi (HDP) diyoruz ki: Herkes için adalet. Yasak. Nedeni? Kışkırtıcı bulunmak yani neredeyse biz sizden söz ettiğimizde “kışkırtıcı” diyeceksiniz. İşte bu anlayış kabul edilemez bir düzeydedir ve ne oluyor? Türkiye'nin birçok ilinde bu afiş asılabilirken Batman’da yasak.

Şimdi, Batman’da insan hakları ihlalinden söz ediyoruz, diyorsunuz ki: “Ne olacak?” Belediye eş başkanlarının yerine kayyum atıyorsunuz, daha bu belge açıklanırken tekrar Erzurum Karaçoban’da kayyum atadınız. Kim size inanacak, kim bu gelişmelerin, planın devamına inanacak?

Batman Cezaevinden beni aradılar sabaha doğru; telefon görüşmesi yasak, beslenmeyle ilgili bir çok kısıtlama getirilmiş, insanlar her bir saatte aramaya tabi tutuluyor, özel notları karıştırılıyor, kıyafetleri karıştırılıyor, deyim yerindeyse sistematik olarak ellerinden gelen bütün işkence uygulamaları yapılıyor ve telefon görüşmeleri yok, keyfî disiplin soruşturmaları geliştiriliyor, cezaları veriliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sadece Batman’da mı? Sabah arkadaşlarımız dile getirdi, bir çok yerde, cezaevlerinde kötü uygulamalar olmakta. Bir İnsan Hakları Eylem Planı açıklanırken aslında nedenlerine yönelmek gerektiği gibi bu Meclisin veya burada deniliyor ki bir komisyon kurulacak… Komisyonlar aslında var, onların bütün her yeri gezmesi lazım. Nasıl dönem dönem Uygur’la ilgili konuşuluyor, önce kendi ülkemizde de yapacağız ki başka ülkelere de müdahale edelim, oraya da karşı çıkalım, birçok yere de karşı çıkalım ama bunlara seyirci kalırsak olmaz. Ya, öyle bir insafsızlık ki arkadaşlar, Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eş Başkanımız Selçuk Mızraklı’nın evi Diyarbakır’da, kendisi Kayseri Bünyan’da, Demirtaş Edirne’de, evi Diyarbakır’da ve siz bunu, birçok şeyi sistematik bir uygulamaya dönüştürmüşsünüz, deyim yerindeyse her yeri, her alanı, tecride dönüştürdünüz. Ne diyorduk? Anneler çocuklarıyla beraber cezaevinde. Şimdi, babaanneler, anneanneler, dedeler, büyükbabalar cezaevinde. Siz böyle yaptığınızda “…”(x) gidersiniz.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 251 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 17’nci maddesiyle 6361 sayılı Kanuna eklenen geçici 7’nci maddenin dördüncü fıkrasının birinci cümlesine "görülmeyenler” ibaresinden sonra gelmek üzere "ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce tasarruf finansman faaliyeti kapsamında müşterilerinden para toplayan ancak Kuruma başvurmayanlar” ibaresinin eklenmesini, beşinci fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, ikinci cümlesinin madde metninden çıkarılmasını ve maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

"Durumlarını bu Kanun hükümlerine uygun hale getirerek intibak eden tasarruf finansman şirketlerinin bu maddeyi ihdas eden Kanunun yürürlük tarihi öncesinde akdettikleri tasarruf finansman faaliyeti kapsamındaki sözleşmeler bu Kanun ve ilgili mevzuat hükümlerine göre tadil olmaksızın uygulanmaya devam olunur.”

"(6) 1/1/2025 tarihine kadar yapılacak sözleşmelerde satıcı konumundaki üçüncü kişilere hesaben ödeme ve tevsik edici belge şartı aranmaz.”

                                      Cahit Özkan                                             Ramazan Can                                            Taner Yıldız

                                          Denizli                                                    Kırıkkale                                                    Kayseri

                                     Meliha Akyol                                      Mücahit Durmuşoğlu                                        Ali Özkaya

                                          Yalova                                                    Osmaniye                                          Afyonkarahisar

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Önerge ile Kanunun yürürlük tarihi öncesinde tasarruf finansman faaliyetinde bulunan şirketlerden 1 aylık yasal süre içerisinde Kuruma başvurmayanlar hakkında da Kurulun 50/A maddesi kapsamında tasfiye kararı verebilmesi ve bu sayede bahse konu şirketler nezdinde tasarrufları bulunan müşterilerin mağdur olmaması amacıyla alınması, kanunda öngörülen yasal yükümlülüklerin Kanunun yürürlük tarihi öncesinde imzalanan sözleşmeler kapsamında müşteri aleyhine değişiklik gerektirmemesi, finansman konularının sözleşme süreleri içerisinde değiştirilebilmesine imkân sağlanması ve 1/1/2025 tarihine kadar yapılacak sözleşmelerde satıcı konumundaki üçüncü kişilere hesaben ödeme ve tevsik edici belge şartı aranmaması öngörülmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 17’nci madde kabul edilmiştir.

18’inci maddede 3 önerge vardır, ilk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 251 sıra sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 18’inci maddesiyle 6361 sayılı Kanun’a eklenmesi öngörülen Geçici 8’inci maddenin ikinci fıkrasındaki “halinde” ifadesinin “durumunda” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                    Tahsin Tarhan                                           Tacettin Bayır                         Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu

                                         Kocaeli                                                       İzmir                                                       Manisa

                                 Müzeyyen Şevkin                                   Çetin Osman Budak                                   Kadim Durmaz

                                          Adana                                                      Antalya                                                      Tokat

                             Emine Gülizar Emecan

                                         İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Sayın Emine Gülizar Emecan.

Buyurun Sayın Emecan. (CHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Emine Hanım’ı can kulağıyla dinleyeceğiz.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle, Bitlis Tatvan’da askerî helikopterimizin düşmesi sonucu şehit düşen 9 askerimize Allah’tan rahmet, ailelerine sabır diliyorum. Yaralı askerlerimize de acil şifalar diliyorum. Ülkemizin başı sağ olsun.

Görüşülen bu kanun teklifi değerli arkadaşlar, uzun yıllardır piyasada var olan tasarruf finansman şirketleriyle ilgili yasal düzenlemeleri içeriyor. Bugüne kadar çok fazla mağduriyet içeren bu konuda, tasarruflarını faizsiz finans modelinde ve tasarruf finansman şirketleri yoluyla kullanarak taşınır ve taşınmaz mal edinmek isteyen müşterilerin haklarını koruyacak şekilde getirilen bu düzenlemeyi birkaç istisna dışında CHP Grubu olarak destekliyoruz, uyarılarımızın da dikkate alınmasını bekliyoruz.

Değerli arkadaşlar, içinde bulunduğumuz 1-7 Mart haftası, deprem bilincinin oluşturulması ve depremlere karşı hazırlıklı olunması amacıyla Deprem Haftası olarak ilan edilmiştir çünkü Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafya 1500’lü yıllardan bugüne deprem felaketleri yaşıyor. Kandilli Rasathanesi verilerine göre, Türkiye’de 1900 yılından bu yana 81 deprem yaşanmıştır; yani, ülkemizde ortalama on sekiz ay gibi bir periyotta 6 ila 6,9 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmektedir. Veriler açıkça göstermektedir ki Türkiye, bir deprem ülkesidir ve gerekli tüm önlemler de buna göre alınmalıdır. Daha çok yakın bir zamanda Elâzığ ve İzmir’de iki deprem yaşadık ve yüzlerce vatandaşımızı kaybettik. Bunlardan ders çıkarmalıyız ve önlemlerimizi de ona göre almalıyız.

Türkiye’de yaşanması muhtemel depremlerin ne zaman olacağından çok depremin yaşatacağı tahribatı en aza indirmek gibi bir anlayış ön planda olmalıdır değerli arkadaşlar. Türkiye’de 18 milyonu aşan yapı stokunun yüzde 67’si ruhsatsız ve kaçak, yüzde 60’ı 20 yaş üzeri konutlardan oluşmaktadır; bu yapıların yüzde 40’ı oturulamaz hâldedir ve depreme karşı güçlendirilmeleri gerekmektedir. Bilim insanlarının yaptığı araştırmalarla, bunların yanında Türkiye'nin deprem tarihçesi ve olası bir deprem ihtimali göz önüne alındığında bir an önce bu yapıların güçlendirilmesi ve denetlenmesi gerektiği ortadadır.

Peki, İstanbul’da durum nedir? İstanbul Büyükşehir Belediyesinin yaptığı çalışmaya göre olası bir depremde İstanbul’da 48 bin binanın ağır hasar alması bekleniyor; bu da sadece İstanbul’da 750 bin kişinin etkilenmesi demek, orta hasar grubunu da buna eklediğimizde 200 bin binanın ve toplam 3 milyon insanın etkileneceği bir senaryodan bahsediyoruz maalesef. Olası bir deprem senaryosunda İstanbul’daki binaların yüzde 20’si kullanılamaz hâle gelecek, bu da 120 milyon dolarlık bir kayıp demek değerli vekiller. Saha çalışmalarıyla da aslında bu rakamların İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 2 katına çıkacağı öngörülüyor maalesef. Eğer biz deprem gerçeğini kabul ediyorsak gerekli önlemleri almak için çabalamalıyız.

Depremlerde hayatını kaybedenlerin arkasından üzülüyoruz, canımız yanıyor fakat sonrasında ne yapıyoruz diye kendimize soralım, burada asıl önemli olan nokta bu. Aynı şeyleri yapmaya devam ediyoruz, bunun artık değişmesi lazım. (CHP sıralarından alkışlar) Mesela, riskli alanlar belirleniyor, sonra oradaki binaların yıkımı gerekiyor. Peki, yıkıma kim karar verecek? Belediye belirleyemiyor, valilik Bakanlığa bildirecek, onaylarsa; belediye, gidip yıkımını yapacak. Yasaların bu kadar dağınık olması aslında deprem riskiyle mücadelenin karşısına bürokrasiyi de çıkarmış oluyor.

Tüm bunlara ek olarak, 2003 yılında kalıcı hâle getirilen ve halktan, deprem sebebiyle oluşacak zararların en aza indirilmesi amacıyla toplanan deprem vergisi de âdeta uçup gitti. 2020 yılına gelindiğinde devletin özel iletişim vergisinden deprem amaçlı topladığı gelir 67 milyar 715 milyon liraya ulaşırken diğer ek vergiler de dâhil edildiğinde deprem vergileri için son yirmi yılda toplanan para 72 milyar 82 milyon lira ve bu paranın akıbetini de sormak maalesef yasaklar içerisinde.

Değerli arkadaşlar, son yirmi yılda, Türkiye'de AKP iktidarıyla insan ve çevre odaklı politikalar yerine rant odaklı bir siyaset egemen hâle getirildi. Doğayı, çevreyi, emeği ve insanı görmezden gelen bu anlayış, ülkenin her bir karış toprağında kendini gösteriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Yandaş müteahhitlerin zenginleştiği, bütün yeşil alanların imara açılarak binalara teslim edildiği ülkemizde denetim ve liyakat esas alınmıyor maalesef; deprem ve zararlarına da davetiye çıkarılıyor.

Biz muhalefet olarak depremle ilgili 60’a yakın önerge verdik ve bu konunun araştırılmasıyla ilgili de çok ısrarcı olduk. Maalesef, uzun süre bu çabalarımız karşılık görmedi, kabul görmedi ama en sonunda bir Deprem Araştırma Komisyonu kuruldu; Komisyonda birçok uzman, akademisyen, kurum dinlendi ve şimdi o Komisyon bir rapor çıkaracak, bir rapor açıklayacak. Umuyorum ki depreme hazırlık konusunda geç de olsa gerekli önlemlerin alınacağı bir karar, rapor çıkar, Meclisimizden de bununla ilgili kararlar çıkar.

Bunları temenni ederek hepinizi saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir; önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 251 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 18’inci maddesinde geçen “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                    Ali Kenanoğlu                                    Mehmet Ruştu Tiryaki                                       Oya Ersoy

                                         İstanbul                                                     Batman                                                     İstanbul

                             Gülüstan Kılıç Koçyiğit                                    Kemal Peköz                         Filiz Kerestecioğlu Demir

                                            Muş                                                         Adana                                                      Ankara

                                                                                                         Sıdık Taş

                                                                                                             Siirt

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                          Dursun Müsavat Dervişoğlu                                Feridun Bahşi                                             Ümit Beyaz

                                           İzmir                                                       Antalya                                                     İstanbul

                          Mehmet Metanet Çulhaoğlu                               Fahrettin Yokuş                                          Yasin Öztürk

                                          Adana                                                       Konya                                                      Denizli

                                                                                                       Dursun Ataş

                                                                                                          Kayseri

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz talebi, Halkların Demokratik Partisi Ankara Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu’nun.

Buyurun Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de öncelikle, Bitlis Tatvan’da düşen askerî helikopterde hayatını kaybeden askerlerin yakınlarına başsağlığı, yaralılara da şifa diliyorum.

Bugün, haklarında ev hapsi verilen insanlar nasıl yaşarlar, aslında diğer bir deyişle ev hapishanesi olan elektronik kelepçe hakkında konuşmak istiyorum. Bu insanlar nasıl geçinirler, ne yer içerler, hele bir de yalnız yaşıyorlarsa nasıl hayatta kalırlar; aslında elektronik kelepçe ve ev hapsi derken düşünülmeyen şeylerden bir tanesi de bu.

Yerli ve millî elektronik kelepçenin bolca üretilmesinden ve 2021 Ocak ayından itibaren sulh ceza hâkimliklerinin verdiği ev hapsi, konutu terk etmeme, adli kontrol tedbirleri ve tıpkı tutuklu yargılama kararları gibi, bütün bunların bir tedbir olarak değil, cezalandırma aracı olarak uygulandığını görüyoruz. Peki, ev hapsi ve elektronik kelepçe uygulamasının yaygınlaşması açısından ele aldığımızda siyasal iktidarın hedefini nasıl nitelendirebiliriz? Aslında, şöyle sıralayabiliriz: Sokak hareketini bitirmeyi; toplumsal muhalefeti eve hapsederek göz önünden uzaklaştırmayı; arşiv kaydı bulunan muhalif kişilere fişleme yöntemiyle kıdemli eylemci muamelesi yaparak onları toplum dışına itmeyi; siyasal iktidarı eleştirmeye veya protesto etmeye meyyal kitleye gözdağı vermeyi; Silivri’yi gösterip eve razı etmeyi; bu durumu kanıksatmayı, onun normalleşmesini sağlamayı; siyasal iktidarla organik bağı olan şirketlere ihale edilen elektronik kelepçe üretimi ve kullanımını artırarak kamu kaynağının yandaşlara aktarılmasını sağlamayı; insanların sosyalleşmesinin önüne geçilerek evden çıkamayan bireylere dönüşmesini sağlamayı amaçladığı tespiti yapılabilir. Meslektaşım Tamer Doğan bu yazısında şöyle diyor elektronik kelepçeyle ilgili: “Denilebilir ki ‘Silivri soğuktur.’ evde en azından internete girer, telekonferanslara katılır, misafirleri gelir, camdan dışarıyı seyreder, gardiyanı yok; hem dışarıda virüs var. Ancak, mesele buradan tartışılamaz, hak ve özgürlükler bu şekilde masaya yatırılamaz. Ev hapsi, konutu terk etmeme ile cezaevi kıyasını kafamızda bile yapmamalıyız. Çünkü asıl hapsedilme böyle başlamaktadır.” Evet, her şey böyle başladı; önce gözaltılar, yurt dışına çıkış yasağı verilmeye başlandı; ondan sonra, yurt dışına çıkan zaten fazla yok diye pek fazla önemsenmedi; sonra, önceleri haftada bir gün, sonra, üç beş gün olacak şekilde keyfî ve kademeli olarak artırılan en yakın karakola giderek imza atma tedbirleri başladı. Ondan sonrasında, siyasal yargı sürekli yeni bir şey uydurduğu için bunlarla yetinmeyerek il veya ilçe sınırı dışına çıkma yasağı kararları verilmeye başlandı ve yargıyı sopa olarak kullandığı hâlde muhalefeti bitiremeyen ve daha da kitleselleştiğini gören siyasal iktidar “elektronik kelepçe” denilen prangayı yaygınlaştırmaktan başka bir seçenek bulamadı. Evet, bu uygulama normalleşirse eğer, geleceğin tutsaklık modeli olan elektronik kelepçe, hayatımızın olağan bir parçası, vücudumuzda görmeye sık sık alıştığımız bir aksesuar hâline gelecek. Böyle bir ülke arzuluyorsunuz demek ki; gerçekten herkesin, muhalif olan herkesin ev hapsinde olduğu bir ülke.

Şimdi, bu elektronik kelepçe uygulaması aslında ilk önce “Kadına yönelik şiddet olaylarında kullanacağız.” diyerek pazarlandı fakat ben bunu çok yakinen biliyorum, kadına yönelik şiddet olaylarında biz “Elektronik kelepçe neden uygulanmıyor?” dediğimizde “Çok az, yeterli değil ki. Yeteri sayıda elimizde yok.” deniliyordu ama şimdi niyet hasıl oldu. Aslında niyet, gerçekten özgürlükleri engellemek, toplumsal muhalefeti engellemek; sokaklara çıkmayı da engellemek tabii.

“Sokak” demişken, 8 Mart haftasındayız ve yıllardır 8 Martlar Türkiye’nin her yerinde barışçıl biçimde kutlandı fakat son yıllarda kadınların tüm talepleri ve isyanıyla sokaklara çıktığı 8 Martlar polis şiddetiyle karşı karşıya kalıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Özellikle bu sene pandemi bahane edilerek AKP’nin düzenlediği mitingler, kongreler dışında hiçbir yürüyüş ve protestoya izin verilmedi. Feminist gece yürüyüşleri ve tüm 8 Mart eylemleri onca barikata, yasağa, kapatılan metrolara, polis şiddetine rağmen kadınların azmiyle ve birbirinden aldığı güçle yapılır. Ne yapılırsa yapılsın, tıpkı dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yüz binlerce kadının, feministin isyanının sesi bu yıl da mutlaka sokaklarda olacak.

Şimdiden tüm kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü de kutluyorum.

Saygılar sunarım. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde söz talep eden İYİ PARTİ Antalya Milletvekili Sayın Feridun Bahşi.

Buyurun Sayın Bahşi. (İYİ PARTİ sıralarından alkışlar)

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 251 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 18’inci maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bitlis şehitlerimizin ruhları şad olsun, yaralılarımıza sağlık diliyorum.

Konuşmama, geçen hafta bir kez daha andığımız, bundan yirmi dokuz yıl önce Hocalı’da Rus ve Ermeni çeteleri tarafından vahşice katledilen 613 Azerbaycan Türkünü anarak başlamak istiyorum. 1992 yılının 25 Şubatı 26’sına bağlayan gece Ermenistan Silahlı Kuvvetlerine bağlı çeteler 366’ncı Alayın da desteğiyle önce giriş ve çıkışını kapadığı Hocalı köyünde sivil, kadın, çocuk, yaşlı ayrımı yapmadan katliam yapmıştır. Katledilenlerin 83’ü çocuk, 106’sı kadın ve 70’ten fazlası yaşlıydı. Normalde, en şiddetli savaşlarda dahi savaş dışında tutulan, dokunulmayan bu kesimi Ermeniler ayrım yapmadan, acımasızca işkenceler yaparak katletti. Bu soykırımda toplam 487 kişi ağır yaralı olarak kurtuldu, 1.275 kişi rehin alındı, 150 kişi kayboldu.

Türk, yok edilmeye, soykırıma uğramaya ve sessiz kalmaya mahkûm edilen bir milletin adı değildir. Türk, insanlığın, ahlakın, faziletin ve doğruluğun bütünleştiği mümtaz bir milletin adıdır. Türk milleti tarihin hiçbir döneminde soykırım gibi bir insanlık suçu işlememiştir ancak arkasını her döndüğünde katliama, soykırıma maruz kalmıştır; Doğu Türkistan’da hâlâ devam eden, benim ülkem Türkiye’nin de sessiz kaldığı Uygur Türkleri soykırımı, diğer biri ise şu anda söz ettiğim Hocalı soykırımı. Hocalı soykırımının ülkemizde anma günü olarak kabul edilmesi için geçen hafta yasa teklifi verdim, iktidar tarafından gündeme getirilirse tüm Meclisten bu yasaya destek bekliyorum.

Değerli milletvekilleri, yine, geçen hafta 28 Şubatın yıl dönümüydü. Türk siyasetinde 2 tane 28 Şubat vardır: Biri 1997, diğeri 2015. İktidar, her sıkıştığında 1997 28 Şubatına sığınır. Bu yıl da yine, şiir okudukları için hapse atıldıklarından söz ettiler. Bugün, şiir okuduğu için bile değil, sadece Twitter yoluyla düşünce açıklamaları sebebiyle ya da üniversitede yapılan rektör atamasını protesto etti diye binlerce insan tutuklu. Siz hapsedildiniz, çocuklar hapis bile edilmeden tutuklu. Biz, AKP Genel Başkanına şiir okudu diye hapis cezası verilmesini o tarihlerde de yüksek sesle kınadık ama onlar, bugün yapılanları bırakın kınamayı, çocukları terörist ilan ediyorlar.

2015 28 Şubatından ise hiç söz eden yok. Neydi 28 Şubat 2015? Dolmabahçe mutabakatı. HDP Grup Başkanının geçen hafta grup toplantısında yaptığı açıklamalar gündem değiştirilerek gözden kaçırılmaya çalışıldı ama dikkatli gözlerden kaçmadı. Ne demişti Grup Başkan Vekili? “Biz çözüm sürecini üç ayak üzerinden yürüttük. Birinci ayak İmralı, ikinci ayak Kandil, üçüncü ayak Hükûmet ya da devlet. Yapılan her görüşme ve Kandil ziyareti Hükûmet ve Öcalan’ın onayıyla gerçekleşiyor, sonrasında da konu hakkında bilgilendiriliyorlardı.”

Değerli arkadaşlar, 28 Şubat 2015’in bedelini Türkiye çok ağır ödedi. Kafa çevirme talimatı sonrası EYP’lerle doldurulan şehirlerimizin temizlenmesi için 1.000’e yakın şehit, 4 binin üzerinde yaralıyla normalleştirilebildi. 28 Şubat 97’yi anarken 2015’ten de kısa bir hatırlatma yapmak istedim.

Değerli milletvekilleri, konuşmamın bu bölümü de daha önce sıkça dile getirdiğim ve bugünlerde de yoğun bir şekilde mesajını aldığım bir konuyla ilgili olacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – Şu an ülkemizde 1,3 milyon meslek lisesi ve çıraklık okullarından mezun olan insanımız var. Bunlar, staj yaptıkları yılların, uzun vadeli sigorta konuları bakımından da sigortalılık başlangıç tarihi olarak esas alınmasını, çıraklık ve staj süresi için borçlanma hakkı verilmesini istemekteler. Şimdi uygulamada, doğum, askerlik, aylıksız izin, doktora veya uzmanlık, avukatlık stajı gibi süreler borçlanılabilmektedir. Anayasa’nın eşitlik ilkesi dikkate alınarak uygulamada adaletin sağlanması için aslında fiilen bir çalışmaya ve sigortalılığa dayanan çıraklık ve staj süresine de borçlanma hakkı tanınmalı, sigortalılık başlangıç tarihi yönünden dikkate alınmalıdır.

Gazi Meclisi, yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergeler kabul edilmemiştir.

18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 18’inci madde kabul edilmiştir.

Sayın Ataş…

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

40.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, Kayseri ili Pınarbaşı ilçesine bağlı Yukarıborandere, Hanyeri ve Kütüklü köylerindeki vatandaşların Mera Komisyonu tarafından kesilen cezalar nedeniyle yaşadıkları mağduriyetten ötürü köylerini satılığa çıkardığına, bu cezaların tekrar gözden geçirilerek affedilmesi ve uygulamanın durdurulması için yetkilileri göreve çağırdığına ilişkin açıklaması

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Seçim bölgem Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesine bağlı Yukarıborandere, Hanyeri ve Kütüklü köylerindeki hemşehrilerim yaşadıkları mağduriyet nedeniyle köylerini satışa çıkarmışlardır. Ekonomik kriz ve pandemi şartlarına rağmen büyük zorluklar altında toprağını işleyen, alın teriyle çalışıp rızkını topraktan çıkaran çiftçilerimiz Mera Komisyonu tarafından kesilen cezalar nedeniyle büyük mağduriyetler yaşamaktadır. Baba toprağı olarak bildikleri, elli yıldır ekip biçtikleri tarım arazilerinin mera alanı içerisinde olmasından dolayı çiftçilerimize 2 milyon TL civarında para cezası kesilmiştir. Çiftçilerimizin kullandıkları alanlara kesilen bu cezalar kabul edilemez. Seçimlerde iktidarın en çok oy aldığı bu köylerde yaşayan çiftçiler mağdur olmuştur, kesilen bu cezaları ödeme güçleri de yoktur. Bu cezaların tekrar gözden geçirilerek affedilmesi ve uygulamanın durdurulması için yetkilileri göreve çağırıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Evet, 19’uncu madde üzerinde 1 önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 251 sıra sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 19’uncu maddesiyle eklenmesi öngörülen fıkradaki “istinaden” ifadesinin “dayanılarak” biçiminde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                    Tahsin Tarhan                                           Tacettin Bayır                                    Müzeyyen Şevkin

                                         Kocaeli                                                       İzmir                                                        Adana

                            Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu                                Süleyman Bülbül                                     Kadim Durmaz

                                          Manisa                                                       Aydın                                                        Tokat

                                Çetin Osman Budak

                                         Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Cumhuriyet Halk Partisi Aydın Milletvekili Sayın Süleyman Bülbül.

Buyurun Sayın Bülbül. (CHP sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bitlis Tatvan’da şehit düşen askerlerimize Allah'tan rahmet, yaralı askerlerimize acil şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz gün Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan İnsan Hakları Eylem Planı’nı açıkladı, açıklamasında ilginç olan bir durum vardı; uluslararası insan hakları mekanizmalarıyla iş birliği konusunda çalışmalar yapacaklarını ve insan hakları alanında henüz taraf olmadığımız uluslararası sözleşmelerin ve ek protokollerin imza ve onay sürecini gözden geçirdiklerini belirtti. Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanına sormak istiyorum: Bugüne kadar imzalanan, Anayasa’nın 90’ıncı maddesinde iç hukuk kuralı hâline gelen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ve insan haklarına ilişkin diğer sözleşmeleri uyguladık da şimdi bundan sonra uygulayacağımız başka sözleşmeler mi ortaya çıkaracağız? Arkadaşlar, böyle şey olmaz. Uygulama önemli ve inandırıcılık önemli.

Şimdiye kadar uygulanmayanları sayayım ben size: “İlk imzacıyız.” diye övüne övüne bitiremediğiniz İstanbul Sözleşmesi’nin bile bugün “Aile değerlerini zedeliyor.” yalanlarıyla iptali kampanyasını başlattınız ve bu kampanyaları destekliyorsunuz. Hangi AİHM kararını uyguladınız? Hangi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesindeki ifade özgürlüğü hakkı; toplantı, yürüyüş hakkı kararlarını uyguladınız? AİHM kararlarını uygulamadığınız açıkça ortada. Demirtaş kararı açık ve net, Kavala kararı açık ve net. Bu konuda bu kararları uygulamıyorsunuz, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden doğan yükümlülükleri yerine getirmiyorsunuz, sonra çıkıyorsunuz “Biz imzalamadığımız sözleşmeleri de onay sürecine sokacağız.” diyorsunuz.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Reform.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) - Kimseyi kandıramazsınız arkadaşlar, kimse de kanmıyor. Bu çerçevede sicilimiz o kadar kötü ki -sicile baktığımız zaman- ifade özgürlüğünde 180 ülkede 154’üncü sıradayız arkadaşlar. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 2020 raporlarında; 932 ihlalle adil yargılama hakkını ihlalde bulunmuşuz, tutuklukta kişi özgürlüğü ve güvenliğinde 771 ihlal var, ifade özgürlüğünde 356 ihlal var. Hukuk devleti, demokrasi ve özgürlük konusunda nerede kalmışız? Sınıfta kalmışız. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; HDP sıralarından alkışlar) Çıkıyoruz ondan sonra da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarının bağlayıcılığını tartışıyoruz, o nedenle inandırıcılık kalmamış durumda arkadaşlar.

Bakınız, İnsan Hakları Eylem Planı’ndan dem vuran Sayın Cumhurbaşkanı AİHM kararlarının bağlayıcı olmadığını söyledi. Atama Bakan ise Sayın İçişleri Bakanı “AİHM’in hangi sebeple olursa olsun aldığı karar boşlukta bir karardır, bu kararın hiçbir anlamı yoktur.” dedi. Ondan sonra, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı denilen Mehmet Uçum ise “AİHM kararlarının uygulanmasına gerek yok.” dedi ama Avrupa Komisyonu ne dedi? Avrupa Komisyonu, 2020 İlerleme Raporu’nda açıkça “Hâkim ve savcı güvencesi olmadan yargıyı iyileştiremezsiniz, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı Türkiye’de zedelenmiştir; bu nedenle her yıl Türkiye geriye gidiyor.” diye açıklamada bulundu. E, siz Avrupa Birliği, Avrupa Konseyinden gelen yazılara, kurallara -talimat demeyeceğim- uyacaktınız ya; ne oldu da bugünden, bir hafta on günden beri başladınız uymaya?

Sayın arkadaşlar, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan 2019 Mayıs ayında Yargı Reformu Strateji Belgesi’ni açıkladı. Orada, hatırlar mısınız “Hâkim ve savcılar için liyakat ve coğrafi teminat güvencesi getiriyoruz yani hâkim ve savcılara sürgün yapmayacağız.” dedi. Ne oldu? Ertesi gün -2019’da- HSK Kararnamesi yayımlandı; 3.538 hâkim ve savcının adli yargıda, 364 hâkimin de idari yargıda görev yerleri değişti. 2019’da toplam 4.027 hâkim ve savcının yerleri değiştirildi, sürgün edildi. 2020’de ne oldu? 2020’de ise 4.261 hâkim ve savcının yerleri değiştirildi. Gerekçe neydi? HSK’nin gerekçesi hizmetin gerekliliğiydi. Hizmetin gerekliliği yüzünden hâkim ve savcıların yerleri değiştirildi.

Bir de Çağlayan Adliyesi var. Çağlayan Adliyesinde ise bir mahkeme heyeti var, heyet devamlı yer değiştiriyor. O heyetin baktığı davalar da çok ilginç, ÇHD davasına bakıyor, Kavala davasına bakıyor, Kaftancıoğlu davasına bakıyor, Sözcü davasına bakıyor. Heyetlerin artık aynı adliyede, mahkemede yer değişikliğini getirdiniz. Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun davasına bakan hâkimlerin de yerlerini değiştirdiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, yıl 2021’e geldik, Sayın Cumhurbaşkanı çıkıyor yine “Hâkim ve savcılara coğrafi teminat getireceğiz, terfi ve teftiş mekanizması objektif performans kriterleri çerçevesinde yeniden yapılandırılacak.” diyor. Ya, arkadaşlar, yakında, gelecek hafta ya da on gün içinde büyük bir ihtimalle hâkim ve savcıların görev yerleri değişecek. Çünkü AKP’nin Hükûmet sisteminde sözde ağızda bir parmak bal vardır ama gerçekte ise milletin canına okumak var arkadaşlar, uygulama böyle; inandırıcılığınız kalmadı. Siz, Anayasa’nın 159’uncu maddesini değiştirmeden, HSK’nin yapısını değiştirmeden, saraydan hâkim ve savcı atama yetkisini kaldırmadan kimseye teminat vermeyin arkadaşlar. Bu saray düzeninde bağımsız, tarafsız, liyakate dayalı yargı olmaz. Bu tek adam sisteminde yargı reformu olmaz arkadaşlar. Bu zihniyetle değil üç saat, üç yüz saat reform lafı etseniz dahi sadece konuşmuş olursunuz.

Değerli arkadaşlar, sarayın reform yapacağına inanmak demek bizim Mars’a gitmemiz anlamına gelir, bu da mümkün değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Devamla) – Artık bu ülke yalanlara inanmıyor ama “mitomani” diye bir hastalık var, insanın kendi yalanına inanması. Bu yalana da kendileri inanıyor arkadaşlar.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 19’uncu madde kabul edilmiştir.

20’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 251 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 20’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesi arz ve teklif ederiz.

                                      Cahit Özkan                                               Ali Özkaya                                            Ramazan Can

                                          Denizli                                               Afyonkarahisar                                              Kırıkkale

                               Mücahit Durmuşoğlu                                     Mustafa Demir                                  Cengiz Demirkaya

                                        Osmaniye                                                   İstanbul                                                     Mardin

                                       Nilgün Ök                                           Hüseyin Şanverdi                                  Metin Gündoğdu

                                          Denizli                                                       Hatay                                                        Ordu

                                       Salih Cora

                                         Trabzon

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Gerekçe…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle kanun teklifinin çerçeve 20’nci maddesi daha sonra yeniden değerlendirilmek üzere tekliften çıkarılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Böylece, teklifin 20’nci maddesi teklif metninden çıkarılmıştır, kanunun yazımı esnasında madde numaraları teselsül ettirilecektir.

21’inci maddede 2 önerge vardır, okutup işleme alıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 251 sıra sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 21’inci maddesinin (3)’üncü fıkrasında geçen “finansman şirketleri ve tasarruf finansman şirketleri” ibarelerinin “finansman şirketleri ile tasarruf finansman şirketleri” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                    Tahsin Tarhan                                          Tacettin Bayır                        Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu

                                         Kocaeli                                                       İzmir                                                       Manisa

                                Çetin Osman Budak                                   Müzeyyen Şevkin                                     Kadim Durmaz

                                         Antalya                                                      Adana                                                       Tokat

                                                                                                      Türabi Kayan

                                                                                                         Kırklareli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Cumhuriyet Halk Partisi Kırklareli Milletvekili Sayın Türabi Kayan.

Buyurun Sayın Kayan. (CHP sıralarından alkışlar)

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, toplumumuz köyden kente göç etmeye başladığından bugüne hiçbir zaman sağlıklı bir konut projesi, konut planlaması yapılmamıştır. Köylerimizde köy planlaması yapılmadığından dolayı, mera planlaması yapılmadığından dolayı köylümüz köyünü terk edip şehirlere göç etmiştir. Bu şehirlere göç eden köylümüze, şehirde konut veyahut da diğer sağlık hizmetleri konusunda hiçbir planlama yapılmamıştır. Dolayısıyla, köylümüz göç ettiği şehirde de kendi başına bırakılmıştır tıpkı Osmanlı’daki gibi; saldım çayıra, Mevla’m kayıra. (CHP sıralarından alkışlar) O günden bu yana da hiçbir şey yapılmamıştır. On dokuz yıldan beri AKP iktidarları sürekli olarak, bu, köyden kente geçişi bir menfaat olarak kullanmışlardır. Konutsuz bu köylülerimizi özellikle kendi yandaşlarının ceplerini doldurmak için kullandınız. Nasıl mı? Şimdi söyleyeceğim.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Tek parti döneminde vardı, Osmanlı Dönemi’nde yoktu.

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, yurt dışında uzun süre çalışıp ve yurt içinde, köyünde uzun süre çalışıp cebinde sermaye yapan insanlarımızın dinî inançlarını istismar ederek sermayelerini ne yaptınız? Yandaş holdinglere peşkeş çektirdiniz; YİMPAŞ gibi, KOMBASSAN gibi, bunun gibi onlarca, yüzlerce holdinge vatandaşımızın parasını getirdiniz verdiniz, verdirttiniz. Ne yaptınız sonra? Bu vatandaşlarımızdan aldıkları paraları çarçur ettiler, kendileri lüks içinde hayat sürdürürken vatandaşımız yine konutsuz kaldı, yine evsiz kaldı; şehirde aç susuz ve evsiz kaldı.

Değerli arkadaşlar, sevgili arkadaşlar; şimdi sizlere soruyorum: Bundan sonra yapacaklarınız neydi? Bu insanlarımızı ucuz konut sahibi yapmaktı. Sizler ne yaptınız? Bu ucuz konutlar yerine lüks konutlar ve iş yerleri yaptınız, AVM’ler yaptınız, bu paraları çarçur ettiniz; çünkü iş yapmasını bilmiyordunuz, çünkü sanayiyi bilmiyordunuz, çünkü ticareti bilmiyordunuz ama en önemlisi de böyle bir yeteneğiniz yoktu. Bu yeteneksizlik sayesinde halkımızın elindeki parayı maalesef soydunuz, cebinize indirdiniz, yandaşlarınızın cebine indirdiniz. Amerikalara gittiler; Amerikalarda, oralarda gayrimenkul aldılar, oteller yaptılar. Neyle mi? Vatandaşın parasıyla. Kim buna sebep oldu? Sizler sebep oldunuz. Şimdi ben size soruyorum: Bir inşaat yaptığınız zaman veyahut da bir lüks konut yaptığınız zaman dışarıya satma şansınız var mı? Parça parça yurt dışına gönderebilir misiniz? Gönderemezsiniz ama bir makineyi veyahut da bir elektronik aleti dışarıya satıp yurt içine döviz getirirsiniz ve bu yurt içindeki dövizle yatırım yaparak insanımızı iş sahibi, güç sahibi yaparsınız. İnsanın elinden parayı alıp aç susuz bırakmak hükûmet etmek değildir, marifet değildir. Size söylüyorum: Marifet, Türk çiftçisinin ürettiği gündöndünün tohumunu burada üretmektir; ayçiçeğinin tohumunu burada ürettiğiniz gibi gübresini, ilacını burada üretmektir; aynı zamanda buğday tohumunu da bu şekilde. Şimdi, dünyanın her yerinde, özellikle Avrupa gibi gelişmiş ülkelerde buğdayı dönümünden 1 ton alırken biz 300 kiloda mahkûm muyuz? Niye mahkûm ettiniz? Yirmi yıldan beri bunun çıkışı yok muydu, bunun sonu yok muydu? Siz yirmi yıldan beri bir ayçiçeği üretimini beceremediniz mi tohum olarak? Beceremediniz. Niye?

Değerli arkadaşlar, sizlere söylüyorum. Bugün, gübre, özellikle fosforlu gübre artık bitki tarafından alınamamaktadır. Bunun yerine organik gübreye geçtiniz mi?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Geçmediler.

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Geçmediler, geçemezler çünkü böyle bir yetenekleri yok, çünkü böyle bir niyetleri de yok. Sizin bu niyetinizi bu toplum anladı, sizin ne yapmak istediğinizi bu halk anladı. Türk halkı artık ne yapacağını bekliyor. Sayın AKP’liler, Türk halkı sizden hesap sormanın gününü bekliyor. “O gün ne zaman?” mı diyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM YURDUNUSEVEN (Afyonkarahisar) – Yetmiş yıldır bekliyorsunuz.

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakika rica edeceğim.

BAŞKAN – Buyurun.

TÜRABİ KAYAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, gününü bekliyor, günü çok uzakta değil. 23 Haziranda olduğu gibi; İstanbul’da, Ankara’da, Adana’da olduğu gibi, şimdi Türkiye’nin her yerinde defterinizi dürmenin gününü bekliyor. (CHP sıralarından alkışlar) Onun için sizden bir erken seçim bekliyor. Niçin kaçıyorsunuz, niye kaçıyorsunuz? Toplumdan mı korkuyorsunuz, bu topluma mı güvenemiyorsunuz? Yoksa, bu toplumu bugüne kadar aldattınız “Artık uyandı.” diye ondan korkuyorsunuz, onun için mi? Evet, anlaşıldı, bunun için ama bu toplum görüyor, bu toplum anlıyor ve bu toplum sizin bu toplumu kazıkladığınızı on dokuz yıldan beri gördü, şimdi cevabını verecek. Cevabı erken seçimde veyahut da zamanı genel seçimde diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 251 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin çerçeve 21’inci maddesinin (5)’inci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                      Cahit Özkan                                             Ramazan Can                               Mücahit Durmuşoğlu

                                          Denizli                                                    Kırıkkale                                                  Osmaniye

                                       Nilgün Ök                                           Hüseyin Şanverdi                                  Metin Gündoğdu

                                          Denizli                                                       Hatay                                                        Ordu

                                    Mustafa Demir                                             Salih Cora                                                Ali Özkaya

                                         İstanbul                                                    Trabzon                                            Afyonkarahisar

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) -Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

CAHİT ÖZKAN (Denizli) – Gerekçe…

BAŞKAN - Gerekçe…

Gerekçe:

Önergeyle, tasarruf finansman şirketlerinin tasarruf ve finansman dönemlerine ilişkin intibak sürecinin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından bir bütün hâlinde, hızlı ve etkin hizmet yürütülebilmesi amacıyla düzenleme yapılmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 21’inci madde kabul edilmiştir.

22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 22’nci madde kabul edilmiştir.

23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 23’üncü madde kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.01

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 21.09

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 55’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

2’nci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetlerine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetlerine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1193) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 23) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 23’üncü sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, teklifin tümü üzerinde değil ama 60’a göre pek kısa bir söz talebim vardır efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

41.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Cumhuriyet Halk Partisinin prensip olarak, uluslararası sözleşmelerle ilgili kanun tekliflerine siyasi bir pencereden bakmadığına, ülke menfaatine, devletin şan ve şerefine halel getirmeyecek tekliflere de müspet oy kullanan bir parti olduklarına ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhuriyet Halk Partisi, prensip olarak, anlayış olarak uluslararası sözleşmelerle ilgili kanun tekliflerine siyasi bir pencereden bakmaz, Türkiye penceresinden bakar. Böyle olunca da ülkemizin menfaatine, devletimizin şan ve şerefine halel getirmeyecek tekliflere de müspet oy kullanan bir partiyiz. Bugün görüşülecek olan tekliflerden 23 sıra sayılı Teklif’le Türkiye ile Britanya Krallığı arasında kültür merkezlerinin kuruluşu ve işleyişine dair bir anlaşma var, bu anlaşmaya da müspet oy vereceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Efendim müsaadeniz olursa.

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ancak şunu kayıtlara geçirmek isteriz ki Yunus Emre Vakfı Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulduğu zaman anlayış bakımından, niyet bakımından gayet hoş gayet de gerekli, Türkiye’nin dünya milletler ailesindeki saygınlığını arttıracak bir vakıf anlayışıyla kuruldu. Lakin burada tabii şöyle bir yaklaşım ve anlayış hatası ya da art niyet AK PARTİ tarafından ortaya koyuldu: Bu vakfın icra organı olan mütevelli heyetinin üyelerinin 8’i bakan, diğerleri de Hükûmetin tayin ve tespit ettiği üyeler.

Sayın Başkan, böyle olunca biraz önce dedim ki CHP olarak uluslararası anlaşmalara siyasi pencereden değil, Türkiye penceresinden bakıyoruz. Bu şudur: Bir gün bir hükûmet, bir anlayış değişir dışarıda Nazım Hikmet’i anlatır, yarın başka bir anlayış gelir Necip Fazıl’ı anlatır; ikisi de bizim, ikisi de anlatılsın. Yunus Emre Vakfının bu niteliğini mutlaka ama mutlaka düzeltmek zorundayız. Bununla beraber, her şeye rağmen Türkiye ile Britanya Krallığı arasında yapılan kültür merkezleri anlaşmasına olumlu oy vereceğiz. Yine, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi Sekretaryası Arasında Ankara Girişiminin Uygulanmasına İlişkin Anlaşma’ya olumlu oy vereceğiz. Yine, Montreal Protokolü’ne yönelik değişikliğe olumlu oy vereceğiz. Yine, Türkiye ile Ürdün arasında gemi adamı belgelerinin karşılıklı tanınması anlaşmasına da bütün gemilerde çalışan emekçi kardeşlerimizin imkânlarının kolaylaşması bakımından, rahat çalışabilmeleri bakımından olumlu oy vereceğiz ve Mecliste zaman tasarrufu da olması bakımından bu 4 uluslararası anlaşmada ayrıca söz talep etmeyeceğiz.

Arz ederim efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Tiryaki…

42.- Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki’nin, hem Britanya hem de Türkiye açısından sadece egemen dil ve kültürlerin karşılıklı tanıtılmasını hedefleyen anlaşmayı Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti açısından tek dil ve tek millet politikasının bir tezahürü olarak okuduklarına, sadece bir tek dilin yaygınlaştırılmasına çaba sarf edilmesinin HDP’nin çok kültürlü ve çoğulcu ilkeleriyle çeliştiğine, bu yüzden 23 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne “Hayır” oyu vereceklerine, 87, 89 ve 96 sıra sayılı Kanun Tekliflerini destekleyeceklerine ilişkin açıklaması

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben de tümü üzerinde söz almayacağım ama 4 uluslararası sözleşme üzerinde müsaadeniz olursa kısa birkaç şey söylemek istiyorum.

Birincisi, 23 sıra sayılı uluslararası sözleşme: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetlerine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi. Hem Britanya hem de Türkiye çok dilli ve kültürlü toplumsal yapılara sahip ülkeler olmalarına rağmen, sadece egemen dil ve kültürlerin karşılıklı tanıtılmasını hedefleyen bu anlaşmayı -Britanya’nın amaçlarını bir tarafa bırakırsak- Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti açısından tek dil ve tek millet politikasının bir tezahürü olarak okuyoruz. Hoşgörü kültürünün Anadolu’daki sembol karakterlerinden biri olan Yunus Emre’nin ismini alan Yunus Emre Enstitüsünün, Türkiye’deki çok kimlikli ve kültürlü realitenin tersine sadece bir etnik kimliğin kültürünü ve sadece resmî dilini dünya çapında yaygınlaştırmayı esas almasını kabul etmiyoruz. Ana dili Kürtçe, Arapça, Ermenice olan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı vergi mükelleflerinin parasıyla sadece bir tek dilin yaygınlaştırılmasına çaba sarf edilmesi HDP’nin çok kültürlü ve çoğulcu ilkeleriyle çelişiyor. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetlerine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’ne bu nedenle “hayır” oyu vereceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – 87 sıra sayılı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi Sekretaryası Arasında Ankara Girişiminin Uygulanmasına İlişkin Anlaşma ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi Sekretaryası Arasında Ankara Girişiminin Uygulanmasına İlişkin 4 Nisan 2016 Tarihinde Bonn’da İmzalanan Anlaşmayı Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’ni destekleyeceğiz.

Yine, 89 sıra sayılı Yirmi Sekizinci Taraflar Toplantısı’nda Üzerinde Mutabakata Varılan Montreal Protokolü’ne Yönelik Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’ne de olumlu oy vereceğiz.

Son olarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ürdün Haşimi Krallığı Hükümeti Arasında Gemiadamı Belgelerinin Karşılıklı Tanınmasına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi’ne de “evet” oyu vereceğiz diyorum, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Peki.

Sayın Çelik…

43.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, 23, 87, 89 ve 96 sıra sayılı Kanun Tekliflerine olumlu oy vereceklerine ilişkin açıklaması

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Şimdi fazla zaman harcamadan 23 sıra sayılı Kanun Teklifi, milletlerarası anlaşma kapsamında. 87 sıra sayılı Teklif ve 89 ile 96 sıra sayılı Tekliflere İYİ PARTİ Grubu olarak biz de olumlu oy vereceğimizi bildirir, saygılar sunarım.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetlerine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1193) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 23) (Devam)

BAŞKAN – Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BÜYÜK BRİTANYA VE KUZEY İRLANDA BİRLEŞİK KRALLIĞI HÜKÜMETİ ARASINDA KÜLTÜR MERKEZLERİNİN KURULUŞU, İŞLEYİŞİ VE FAALİYETLERİNE DAİR ANLAŞMANIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 15 Mayıs 2018 tarihinde Londra’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetlerine Dair Anlaşma”nın onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde söz isteyen? Yok.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

BAŞKAN – Teklifin tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın ve bugün yapılacak diğer açık oylamaların elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için iki dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Bu açıklama, bugün yapılacak diğer açık oylamalar için de geçerlidir.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Büyük Britanya ve Kuzey İrlanda Birleşik Krallığı Hükümeti Arasında Kültür Merkezlerinin Kuruluşu, İşleyişi ve Faaliyetlerine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı : 273

Kabul :                                         261

Ret :                                            12 (x)

                                                   Kâtip Üye                                                                   Kâtip Üye

                                              Mustafa Açıkgöz                                                         Bayram Özçelik

                                                    Nevşehir                                                                      Burdur”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

3’üncü sırada yer alan, Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

3.- Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Moldova Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Notalarla Birlikte Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/3053) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 245)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

4.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım'ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1363) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 31)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

5’inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik Alanında Eğitim ve Öğretime İlişkin İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Özbekistan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik Alanında Eğitim ve Öğretime İlişkin İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1191) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 21)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

6’ncı sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Brezilya Federatif Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

6.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Brezilya Federatif Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hava Ulaştırma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1197) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 25)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

7’nci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mali Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

7.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Mali Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Güvenlik İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1194) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 26)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

8’inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Kombine Yük Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

8.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belarus Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Uluslararası Kombine Yük Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1773) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 72)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

9’uncu sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi Sekretaryası Arasında Ankara Girişiminin Uygulanmasına İlişkin Anlaşma ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi Sekretaryası Arasında Ankara Girişiminin Uygulanmasına İlişkin 4 Nisan 2016 Tarihinde Bonn’da İmzalanan Anlaşmayı Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

9.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi Sekretaryası Arasında Ankara Girişiminin Uygulanmasına İlişkin Anlaşma ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi Sekretaryası Arasında Ankara Girişiminin Uygulanmasına İlişkin 4 Nisan 2016 Tarihinde Bonn’da İmzalanan Anlaşmayı Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1799) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 87) (x)

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 87 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇÖLLEŞME İLE MÜCADELE SÖZLEŞMESİ SEKRETARYASI ARASINDA ANKARA GİRİŞİMİNİN UYGULANMASINA İLİŞKİN ANLAŞMA İLE TÜRKİYE

CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇÖLLEŞME İLE MÜCADELE SÖZLEŞMESİ SEKRETARYASI ARASINDA ANKARA GİRİŞİMİNİN UYGULANMASINA İLİŞKİN 4 NİSAN 2016 TARİHİNDE BONN'DA İMZALANAN ANLAŞMAYI DEĞİŞTİREN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 4 Nisan 2016 tarihinde Bonn'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi Sekretaryası Arasında Ankara Girişiminin Uygulanmasına İlişkin Anlaşma" ile 9 Temmuz 2018 tarihinde Bonn'da imzalanan "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi Sekretaryası Arasında Ankara Girişiminin Uygulanmasına İlişkin 4 Nisan 2016 Tarihinde Bonn'da İmzalanan Anlaşmayı Değiştiren Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde söz isteyen? Yok.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde söz isteyen? Yok.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde söz isteyen? Yok.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi Sekretaryası Arasında Ankara Girişiminin Uygulanmasına İlişkin Anlaşma ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşmiş Milletler Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi Sekretaryası Arasında Ankara Girişiminin Uygulanmasına İlişkin 4 Nisan 2016 Tarihinde Bonn’da İmzalanan Anlaşmayı Değiştiren Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı: 278

Kabul:                      278(x)

                                                   Kâtip Üye                                                                   Kâtip Üye

                                              Mustafa Açıkgöz                                                         Bayram Özçelik

                                                    Nevşehir                                                                     Burdur”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

10’uncu sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Yirmi Sekizinci Taraflar Toplantısı’nda Üzerinde Mutabakata Varılan Montreal Protokolü’ne Yönelik Değişikliğin (Kigali Değişikliği-2016) Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

10.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Yirmi Sekizinci Taraflar Toplantısı’nda Üzerinde Mutabakata Varılan Montreal Protokolü’ne Yönelik Değişikliğin (Kigali Değişikliği-2016) Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1896) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 89) (xx)

BAŞKAN - Komisyon? Yerinde.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

YİRMİ SEKİZİNCİ TARAFLAR TOPLANTISI’NDA ÜZERİNDE MUTABAKATA VARILAN MONTREAL PROTOKOLÜ’NE YÖNELİK DEĞİŞİKLİĞİN (KİGALİ DEĞİŞİKLİĞİ-2016) ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 10-15 Ekim 2016 tarihlerinde Kigali’de düzenlenen Yirmi Sekizinci Taraflar Toplantısı’nda üzerinde mutabakata varılan “Montreal Protokolü’ne Yönelik Değişiklik (Kigali Değişikliği-2016)”in beyan ile onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Yirmi Sekizinci Taraflar Toplantısı’nda Üzerinde Mutabakata Varılan Montreal Protokolü’ne Yönelik Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı : 276

Kabul :                     276(x)

                                                   Kâtip Üye                                                                  Kâtip Üye

                                              Mustafa Açıkgöz                                                         Bayram Özçelik

                                                     Nevşehir                                                                      Burdur”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

11’inci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ürdün Haşimi Krallığı Hükümeti Arasında Gemiadamı Belgelerinin Karşılıklı Tanınmasına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

11.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ürdün Haşimi Krallığı Hükümeti Arasında Gemiadamı Belgelerinin Karşılıklı Tanınmasına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1775) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 96) (xx)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu, 96 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE ÜRDÜN HAŞİMİ KRALLIĞI HÜKÜMETİ ARASINDA GEMİADAMI BELGELERİNİN KARŞILIKLI TANINMASINA İLİŞKİN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- (1) 26 Ekim 2017 tarihinde Ankara’da imzalanan “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ürdün Haşimi Krallığı Hükümeti Arasında Gemiadamı Belgelerinin Karşılıklı Tanınmasına İlişkin Protokol”ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- (1) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- (1) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.

BAŞKAN – 3’üncü maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Oylama için bir dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ürdün Haşimi Krallığı Hükümeti Arasında Gemiadamı Belgelerinin Karşılıklı Tanınmasına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı:  280

Kabul:                      278

Ret:                                             2 (x)

                                                   Kâtip Üye                                                                   Kâtip Üye

                                              Mustafa Açıkgöz                                                         Bayram Özçelik

                                                    Nevşehir                                                                      Burdur”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

12’nci sırada yer alan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Doğu Karayip Devletleri Örgütü Arasında Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1780) ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

12.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Tekirdağ Milletvekili Mustafa Şentop’un Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Doğu Karayip Devletleri Örgütü Arasında Mutabakat Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi (2/1780) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 97)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 9 Mart 2021 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

İyi geceler, iyi akşamlar.

Kapanma Saati:21.36



(x) 7/4/2020 tarihli 78’inci Birleşimden itibaren, coronavirüs salgını sebebiyle Genel Kurul Salonu’ndaki Başkanlık Divanı üyeleri, milletvekilleri ve görevli personel maske takarak çalışmalara katılmaktadır.

 

(x) 251 S. Sayılı Basmayazı 2/3/2021 tarihli 53’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

 

(x) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

 

(X) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.

(x)  Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.

(x) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.

(X) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(x) 23 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(x) 87 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 89 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(xx) 96 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.